116
turnalar ali'mi görmediniz mi yemen ellerinden beri gelirim turnalar ali'mi görmediniz mi hava üzerinde sema ederken turnalar ali'mi görmediniz mi şah'ım hayber kalesini yıkarken nice yezit halka olup bakarken muhammet mustafa hacc'a çıkarken turnalar ali'mi görmediniz mi kim gördü deryada balık izini eğildi kanber'in öptü gözünü turnalardan işittim avazını turnalar ali'mi görmediniz mi havanın yüzünde sema tutarken ab-ı kevser şarabından içerken muhammet gül ü reyhanın seçerken turnalar ali'mi görmediniz mi şeriat yolunu muhammet açtı tarikat menzilini ali seçti bu meydandan nice erenler geçti turnalar ali'mi görmediniz mi pir sultan'ım eydür konup göçelim gelin kevser şarabından içelim ali'nin uğruna serden geçelim turnalar ali'mi görmediniz mi eğer dost ırmağın eğer dost ırmağın gözün ararsan serçeşme'den gelir suyun durusu ali muhammet'tir muhammet ali ikisi de bir elmanın yarısı ali'm engür ezdi kırklar da içti kırkı da mest oldu kendinden geçti muhabbetin kapısını kim açtı cümlesi de bir ikrarın çerisi ali'm yola gider menzili keser sofi nerde olsa yalanı basar bir kale yaptırmış on iki hisar sor nedendir duvarının örüsü dört kapısı vardır kırk da dükkanı üçyüz altmış altı gevher madeni on yedi kişidir alıp satanı cümlesinin sarrafıdır birisi o kalenin bedenine kuş konar kanadı üstünde kandiller yanar pir sultan abdal'ım secdeye iner aşık oldum gitmez benzim sarısı gönder bizi safa ile mihman olmuşum gelmişim hakk'a bağlamışım özüm ev sahibi iki gözüm gönder bizi safa ile gelin örselemen bizi hakk'a ısmarladık sizi ayağın tozuna yüzü sürdür bizi safa ile

Pir Sultan Abdal Şiirleri

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Pir Sultan Abdal Şiirleri

turnalar ali'mi görmediniz mi yemen ellerinden beri gelirim turnalar ali'mi görmediniz mi hava üzerinde sema ederken turnalar ali'mi görmediniz mi şah'ım hayber kalesini yıkarken nice yezit halka olup bakarken muhammet mustafa hacc'a çıkarken turnalar ali'mi görmediniz mi kim gördü deryada balık izini eğildi kanber'in öptü gözünü turnalardan işittim avazını turnalar ali'mi görmediniz mi havanın yüzünde sema tutarken ab-ı kevser şarabından içerken muhammet gül ü reyhanın seçerken turnalar ali'mi görmediniz mi şeriat yolunu muhammet açtı tarikat menzilini ali seçti bu meydandan nice erenler geçti turnalar ali'mi görmediniz mi pir sultan'ım eydür konup göçelim gelin kevser şarabından içelim ali'nin uğruna serden geçelim turnalar ali'mi görmediniz mi eğer dost ırmağın eğer dost ırmağın gözün ararsan serçeşme'den gelir suyun durusu ali muhammet'tir muhammet ali ikisi de bir elmanın yarısı ali'm engür ezdi kırklar da içti kırkı da mest oldu kendinden geçti muhabbetin kapısını kim açtı cümlesi de bir ikrarın çerisi ali'm yola gider menzili keser sofi nerde olsa yalanı basar bir kale yaptırmış on iki hisar sor nedendir duvarının örüsü dört kapısı vardır kırk da dükkanı üçyüz altmış altı gevher madeni on yedi kişidir alıp satanı cümlesinin sarrafıdır birisi o kalenin bedenine kuş konar kanadı üstünde kandiller yanar pir sultan abdal'ım secdeye iner aşık oldum gitmez benzim sarısı gönder bizi safa ile mihman olmuşum gelmişim hakk'a bağlamışım özüm ev sahibi iki gözüm gönder bizi safa ile gelin örselemen bizi hakk'a ısmarladık sizi ayağın tozuna yüzü sürdür bizi safa ile

Page 2: Pir Sultan Abdal Şiirleri

sürüye katılan koçlar o da hakk'ın emrin işler yiyip içtiğimiz kardaşlar gönder bizi safa ile hey dedeler hey babalar yerde gökte hü diyenler rıza lokmasın yiyenler gönder bizi safa ile gidiyoruz hoşça kalın gahi siz de bize gelin heybemize azık koyun gönder bizi safa ile pir sultan ere varalım hak divanına duralım yolcu çizmesin giyelim gönder bizi safa ile leblerinin balı ile gel güzel yola gidelim adı güzel ali ile açlar doyar susuz kanar leblerinin balı ile içilmez dolu içilmez sevgili yardan geçilmez ikisi birden seçilmez has bahçenin gülü ile ali'm bana neler etti aldı elim dara çekti üstüme yürüyüş etti elindeki dolu ile ağaç kuru devran döner kuş yuvaya bir dem konar doldurmuş dolusun sunar ali'm kendi eli ile erenler lokması nurdur lokmaya elini sundur pir sultan'ım doğru yoldur ali'm kendi yolu ile yiyemezsin demedim mi güzel aşk cevrimizi çekemezsin demedim mi bu bir rıza lokmasıdır yiyemezsin demedim mi yemeyenler kalır naçar gözlerinden kanlar saçar bu bir demdir gelir geçer duyamazsın demedim mi bak şu aşkın haline ne gelse söyler diline can ü başı hak yoluna koyamazsın demedim mi aşıklar harabat olur hak yanında hürmet bulur muhabbet baldan tatl'olur doyamazsın demedim mi

Page 3: Pir Sultan Abdal Şiirleri

girelim ali serine çıkalım meydan yerine küfrümüz iman yerine sayamazsın demedim mi pir sultan'ım der şah'ımız hakk'a ulaşır rahımız on'ki imam katarımız uyamazsın demedim mi durmaz yezit oklar bizi geldik darına duşlandık irehbere bağışlandık bir aşıyla aşılandık durmaz yezit oklar bizi gönül bir ulu şehirdir rızasız lokma zehirdir talib yiyemez haklar bizi hak iyesi haklar bizi tarikattadır elimiz hakikattadır yurdumuz hak'la olunca virdimiz her kazadan saklar bizi meydana meydan güzarım hak olan yere nazarım gaibde sırda gezerim göremesin çoklar bizi pir sultan talib devirir mervanın külün savurur yedi kat barü çevirir ali anda saklar bizi helal haram yese gerek kalbi kara kallaş sofi şu cihana gelse gerek adı helal zade konmuş helal haram yese gerek helal haram yiyen kişi hakk'ınan yoktur bir işi oturmuş da sallar başı zikrullahım dese gerek görmez amma gönül katar çıkmaz yataklarda yatar ödünç alır ödünç satar karı ziyan olsa gerek hem pirinden gülbank alır nasihata kulak urur nefis için mihman olur ben hacıyım dese gerek pir sultan'ım varmayanlar pir cemalin görmeyenler bir ikrara durmayanlar imansızca ölse gerek kuşağına dolu geldi evvel baştan bu dünyaya tanrı'nın aslanı geldi

Page 4: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yüz döndürmez yüz bin erden kuşağına dolu geldi ali'dir gazilerin başı hızır nebi'dir yoldaşı ali manendi bir kişi sultan seyyit veli geldi yusuf'u kuyuy'attılar hem aldılar hem sattılar kurtlara bühtan ettiler mısır'ın sultanı geldi halil kabeyi yapınca islam dinine tapınca gökten muhammet kopunca nur aleme dolu geldi aşk elinden oldum hasta var derdine derman iste dahi küçük nevreste ismail kurbanı geldi pir sultan'ım nesne bilmez ab-ı hayat için ölmez kafir müslümanı yenmez ezelden basılı geldi ah hüseyin vah hüseyin alemlerin serverisin ah hüseyin vah hüseyin şehitlerin serdarısın ah hüseyin vah hüseyin hasan hüseyin'in yari muhammed'in gözü nuru hem ali'nin yadigarı ah hüseyin vah hüseyin zuhur oldun imam zeynel muhammet bakır'dan evvel didene yanayım gönül ah hüseyin vah hüseyin imam cafer'dir yarimiz musa-i kazım şahımız budur şems ile mahımız ah hüseyin vah hüseyin ali musa ilim hüner muhammet taki el sunar hüseyin'im deyip yanar ah hüseyin vah hüseyin ali taki hasan asker muhammet mehdi ser-defter imam-ı seyyid-i ekber ah hüseyin vah hüseyin pir sultan haber ver dosttan bülbül ötüyor kafesten hem gül ağlar hem gülistan ah hüseyin vah hüseyin gelir de var gelmez de var evvel bu dergahtan kısmet alır da var almaz da var tarikate kadem basıp

Page 5: Pir Sultan Abdal Şiirleri

gelir de var gelmez de var bazını almış destine hizmet ederdi dostuna ahd ile ikrar üstüne durur da var durmaz da var olayım der isen hızır irfan defterine yazıl hak her yerde hazır nazır görür de var görmez de var için bizim dolumuzdan çıkman sakın yolumuzdan pir sultan'ım halimizden bilir de var bilmez de var hamakat nişanı sabır kıla kıla canıma yetti hasmını ararsan bundadır aşık kamil oldum deyü dava edersin hamakat nişanı kimdedir aşık ehl-i dil olmadan söyleme hemen senin mücadelen benimle neden muhammet mustafa göçtü dünyadan muhammed'in nuru kimdedir aşık ben de bilmedim nasıl sevdadır heman çekticeğim kuru kavgadır nebi medine'de musa tur'dadır muhammed'in nuru kimdedir aşık gözle erkanını dönme yolundan dererler de goncasını gülünden pir sultan'ım hü der almam elinden senin sende benim bendedir aşık gerçekler bilinmez güzeller semtinden bize gel oldu varamam şu iller yazlanmayınca kalmadı hiç talib ehl-i dil oldu gerçekler bilinmez azlanmayınca yezid'e verildi cevr ile cefa mümine verildi zevk ile sefa bunda inanmazlar lafınız hava yalan ile gerçek gözlenmeyince ali'yi seversen dilinden koma bek sakla sırrını kimseye deme bu bir sırr-ullahtır beyan eyleme cemiyet kurulup sözlenmeyince ali'yi sevenler gönül düşürür düşürüben aşk kazanın taşırır değme rehber çiğ talib mi pişirir ocaklar yanıp ta közlenmeyince pir sultan abdal'ım demek mi olur hercai güzele emek mi olur terbiyesiz ey can semek mi olur mürşit huzurunda tuzlanmayınca bülbül gibi zar eylesem

Page 6: Pir Sultan Abdal Şiirleri

takdir-i ilahi budur nasibim az vermiştir çok istemem çare ne bu kadar nasibim budur kisibim bülbül gibi zar eylesem çare ne düşmanımın yaraları azmaya dostumun hayrını şerre yazmaya bu dünyada melül mahzun gezmeye mahlukattan ar eylesem çare ne bakmaz mısın viran olmuş bendime halim malum olsun ol efendime hançer alsam hamle kılsam kendime kendi kendim paralasam çare ne gam kasavet yuva yaptı sineme kahır gömleğini eğnime perişanlık düştü viran göynüme türlü türlü aşk bağlasam çare ne pir sultan abdal'ım çekerim çoktan ya ilahi bizi kurtar tutsaktan bu derdin dermanın isterim hak'tan halka halim arz eylesem çare ne böyle midir sizin ilin töresi böyle midir sizin ilin töresi hele bir yol safa geldin desene geçer bu güzellik sana da kalmaz hele bir yol safa geldin desene öl dediğin yerde ölürüm derdin kal dediğin yerde kalırım derdin ben derdime derman olurum derdin hele bir yol safa geldin desene sarardı gül benzim ayvaya döndü hakk'ı söyledikçe müşkülüm kandı ayrılık ateşi sinemi deldi hele bir yol safa geldin desene yatarım muhammet kalkarım ali gittiğimiz on'ki imamın yolu pirim hünkar hacı bektaş veli hele bir yol safa geldin desene pir sultan abdal'ım gelmez mi sandın tomurcuk gülleri solmaz mı sandın safa geldin desen bilmez mi sandın hele bir yol safa geldin desene uğradım bir derde uğradım bir derte düştüm noksana akıl kılavuzdur pire var pire sıdkınan çağırdım gani hüda'ma onlar da çağırır pire var pire gözü açık görür setr-i alemi cennet-i alada şehitler yedi aman mürvet dedim urum'un yeri onlar da buyurur pire var pire hak t'ala yaratmış hasların hası o kuldur oluyor şeytana asi aman mürvet dedim şam evliyası onlar da buyurur pire var pire hak'tan nida oldu geldik ya şam'a

Page 7: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ceset gark olmuştur gussaya gama aman mürvet dedim on'ki imama onlar da buyurur pire var pire pir sultan abdal'ım gussa gamına bunda varsın dersin orda birine aman mürvet dedim horasan pirine onlar da buyurur pire var pire muhammed'in düğünü var gelin hey erenler düğün tutalım muhammed'in düğünü var cennet'te şol mümin kulları davet edelim muhammed'in düğünü var cennet'te orda gözetirler güzel alemi orada koymazlar katil zalimi havva adem ile meryem gelini muhammed'in düğünü var cennet'te sekiz derler kırktır cennet kapısı orda olur müminlerin hepisi salavattır uluların saçısı muhammed'in düğünü var cennet'te düğüne gelene hülle biçerler üstlerine miski anber saçarlar günahlının günahından geçerler muhammed'in düğünü var cennet'te pir sultan abdal'ım ümmet içinde ay şulesi döner niyet içinde cennet-i alada firdevs içinde muhammed'in düğünü var cennet'te yanlış fetva ile yola gidilmez yanlış fetva ile yola gidilmez arif isen bu manadan fark eyle eğri hacet ile metah dokunmaz üstat isen endazeni derk eyle maşuk olan aşıkına düş gelir aşıkın başına olmaz iş gelir her dem böyle kalmaz bir gün kış gelir yapı yap da üzerini berk eyle kulak ver de dinle arşta horoza belki erişesin ilm-i arıza kunduru buğdayı ekme harıza çiftçi isen var tarlanı herk eyle şu dünya bulandı hiç durulmuyor arif olmayınca fark olunmuyor kürekle tarlaya su verilmiyor muhabbet bendinden kaldır hark eyle pir sultan abdal'ım ihlas yar olsa mecnun da gözlüyor leyla gelirse bir cananın meyli sende yok ise ahir fayda etmez anı terk eyle gelin yiyelim içelim gelin yiyelim içelim bu güzellik geçer bir gün alem yaran yaran olmuş

Page 8: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ali'm sırrın açar bir gün yeyip yediren bir adem eksik etmez bari hüda'm gök ekine misal adem anı eken biçer bir gün yeyip yedirmesi hoştur dayan kahbe yürek taştır can dedikleri bir kuştur kuş kafesten uçar bir gün ağaçlarda yeşil yaprak bastığımız kara toprak yer altında kefen yırtmak boynumuzdan aşar bir gün pir sultan'ım düşümüzde uzak değil karşımızda baykuş mezar taşımızda dertli dertli öter bir gün gelin kardaş pirden ayak tutalım gelin kardaş pirden ayak tutalım biz tutalım tutmayandan bize ne hakikatı muhabbete katalım biz katalım katmayandan bize ne bizim dine yeni bir din demişler bir lokmayı kırk can ile yemişler erenler de doğru yolu komuşlar biz gidelim gitmeyenden bize ne bizim yine evvel baharımızdan her demde çığruşur seherimizden alın ey sofular gevherimizden biz satarız satmayandan bize ne yine hak sendedir sen sana bakın kalbini pak eyle küfürden sakın biz niyaz kılalım can hakk'a yakın biz kılalım kılmayandan bize ne pir sultan abdal'ım ikrar güdelim biz bizi görelim eli n'edelim sınık gönülleri mamur edelim biz edelim etmeyenden bize ne azizim sultanım sen safa geldin kaynat muhabbetin kazanın kaynat bir nasihat eyle dostlara dinlet gevher deryasında gevher al da sat azizim sultanım sen safa geldin sohbette hezaran muhabbet açar mümin kullarına hak rahmet saçar yari olan yarinden geçer azizim sultanım sen safa geldin yari olan arar yarini bulur eser bad-ı saba gönlüm de farır yükün katerlenmiş nevruz'dan gelir azizim sultanım sen safa geldin abdal olan giyer hırkayı şalı yar için çekeriz ah ile zarı er irfan ceminde süreriz demi azizim sultanım sen safa geldin

Page 9: Pir Sultan Abdal Şiirleri

pir sultan abdal'ım ağladım güldüm yardan ayrılalı dar halde kaldım çok şükürler olsun cemalin gördüm azizim sultanım sen safa geldin açılın zindanlar hızır paşa bizi berdar eyledi kesti kollarımı kızak bağladı işiten muhipler hep kan ağladı açılın zindanlar pire gidelim kalenin kapısı taştan demirden yanlarım çürüdü yaştan yağmurdan bir kimsem de yok ki dellal çağırtam açılın zindanlar pire gidelim kalenin kapısı taştan çıkılmaz penceresi yüce şah'a bakılmaz bir ben ölmeyinen cihan yıkılmaz açılın zindanlar pire gidelim çıkarım bakarım kale başına mümin müslim olan gider işine bir ben mi düşmüşüm can telaşına açılın zindanlar pire gidelim ilimi sorarsan köyümdür banaz yakılsın yıkılsın ol kanlı sivas bir ben ölmeyinen cihan yıkılmaz açılın zindanlar pire gidelim pir sultan abdal'ım hey hızır paşa yazılanlar gelir sağ olan başa hasret koydun beni kavim kardaşa açılın zindanlar pire gidelim erler himmet edin banaz'dan sürdüler bizi sivas'a erler himmet edin ben gidiyorum garipçe canıma kıldılar cefa erler himmet edin ben gidiyorum gidi kafir gelir dedim imana kuzular ağlıyor hem yana yana getirip de haps ettiler zindana erler himmet edin ben gidiyorum gidi dideceğim yoldan kalmadı güzel şah'a gelir dedim gelmedi pirimizden bize himmet olmadı erler himmet edin ben gidiyorum urganım çekildi sığındım dara üstüme döküldü ağ ile kara muhbirim üstünde çıralar yara erler himmet edin ben gidiyorum pir sultan abdal'ım kolum büküldü aktı gözüm yaşı yere döküldü ahir urgan boğazıma takıldı erler himmet edin ben gidiyorum çoktan beri yollarını gözlerim çoktan beri yollarını gözlerim

Page 10: Pir Sultan Abdal Şiirleri

hatırım sormaya yar sen mi geldin gönlümün yemişi bağı bostanı ayva ile turunç nar sen mi geldin gelip şu yanımda oturan mısın serimi sevdaya yetiren misin ağır yüklerimi götüren misin katar maya ile dür sen mi geldin yüzünde benlerin hindidir hindi bilmem melek midir arştan mı indi bir su ver içeyim yüreğim yandı ağustos ayında kar sen mi geldin bülbüller ötüyor hüsnün bağında intizarım kaldı göğsün ağında elim kelepçede cellat önünde derdimin dermanı car sen mi geldin ol nesl-i adem'in belinden misin gülşen bahçesinin gülünden misin firdevs-i ala'nın ilinden misin cennet-i ala'dan hur sen mi geldin pir sultan abdal'ım sen seni döşür yarin sevdaları sere ulaşır türlü libasları giyer kuşanır çarşılar bezenmiş al sen mi geldin rehberin buyruğun tutmuyor benden selam olsun gül yüzlü şah'a verdiği ikrarda durmuyor talip her kişi kendine sürek sürüyor rehberin buyruğun tutmuyor talip avret erin saymaz talip pirini faş ettiler erenlerin sırrını dört kitapta gördünüz mü yerini tarıksız tercuman biliyor talip içeri girince beli hak derler dışarı çıkınca ikrar yok derler sen olmazsan mürşit olan çok derler verdiği ikrardan dönüyor talip haberini aldım bir nebbaşiden sen hiç korkmaz mısın ulu kişiden yüz katını tutmuş pazarbaşıdan artık alıp eksik satıyor talip pir sultan abdal'ım ben bir fukara talip boynun eğip durmuyor dara sınıklar sarılıp onulmaz yara görün ne dert ile ölüyor talip üç gözlü pınarın gözün ararsan üç gözlü pınarın gözün ararsan onu bilen cihanı fark eder deryadaki kuşun izin ararsan onu bilen bu cihanı fark eder dört kitabın her ismini yazmalı seyyah olup şu alemi gezmeli bir kuş gördüm ayakları çizmeli onu bilen bu cihanı fark eder bir kuş gördüm ayağında nalı var kendisi bir amma iki dili var

Page 11: Pir Sultan Abdal Şiirleri

padişahtır ülkesi var ili var onu bilen bu cihanı fark eder bir hastacık gördüm sormadım halin başı kabak olmuş ayağı yalın ik'oğlan getirmiş bir erkek gelin onu bilen bu cihanı fark eder pir sultan abdal'ım ey şah-ı merdan şefaat umarım gani'den pirden derviş muhammed'in hatemi nurdan onu bilen bu cihanı fark eder firdevs-i ala içinde tarikate ikrar verdim lanet yezit'ten el yudum muhammet ali'yi gördüm firdevs-i ala içinde allah bir muhammet haktı rehberim kemendi taktı çekti pire teslim etti firdevs-i ala içinde pirden nasihatı aldım ben belimi bağlı gördüm kendimi mirac'da buldum firdevs-i ala içinde ben kutlu postuma geçtim sekahüm şerbetin içtim ol saat kıl-kalden geçtim firdevs-i ala içinde didar defterine geçtim münkir münafıkı seçtim mezhebde cafere düştüm firdevs-i ala içinde mehdi'ye vardır niyazım imamlara bağlı özüm şükür didar gördü gözüm firdevs-i ala içinde pir sultan'ım dünya fani bizdedir hakk'ın nişanı hakk'a kurban verdim canı firdevs-i ala içinde ela gözlü yardan bize gel oldu ela gözlü yardan bize gel oldu varamam şu yerler yazlanmayınca hiç talip kalmadı ehl-i dil oldu gerçekler bilinmez izlenmeyince ali'yi sevenler ayan eylemez saklayıp sırrını beyan eylemez erenler nutkunu nihan eylemez muhabbet kurulup sözlenmeyince ali'yi sevenler gönül döşürür döşürür de aşk kazanın taşırır her mürşit çiğ talip mi pişirir ateş yakıp altı közlenmeyince pir sultan abdal'ım demek olur mu hercai dilbere emek olur mu rızasız lokmasın yemek olur mu

Page 12: Pir Sultan Abdal Şiirleri

mürşit nazarında tuzlanmayınca biri sabır biri şükür bir dua muhammed'in üç beni var yüzünde biri sabır biri şükür bir dua kudret ile yanar anın çırağı biri sabır biri şükür bir dua şükür imiş her işleri bitiren mümin kulu rahmetine yetiren sabır imiş şu dünyayı götüren biri sabır biri şükür bir dua sabır imiş şu dünyanın temeli verdiği nasibe şükür demeli isteyen kullara hayır ameli biri sabır biri şükür bir dua sabr edelim gönül ne gelir elden sabırlı kulunu sevmez mi sultan yusuf'u kurtardı kuyudan gölden biri sabır biri şükür bir dua pir sultan abdal'ım gönlüme giren suçluyu suçsuzu bakmadan gören isteyen kulların muradın veren biri sabır biri şükür bir dua her sabah her sabah yüzüme gülme her sabah her sabah yüzüme gülme kalbinde hakk'ın yok dilinden gayrı adet eylemişsin dara durmayı alnında günah çok terinden gayrı dil ile her yola varmak istersin varıp o dil ile geri dönmezsin hak cemine varıp hakk'ı görmezsin karşında kız ile gelinden gayri kız geline bakan sofu değildir kalbinin ecesi safi değildir gelme sen hak ceme yeri değildir gelsen de yerin yok külhandan gayrı derde düş oluben derman ararsın nereden gelip de nere gidersin her geldikçe sen yüzüme gülersin gerçeğin görmedim yalandan gayri pir sultan abdal'ım hakkına bakar kamil olan çatlar gönlümü yıkar kötünün kokusu komşuya sızar gelse hayrın görmez şerinden gayrı onun duasını eden kim idi erenler sultanı bağdat şehrinin iptida binasın kuran kim idi on'ki imam koymuş mihrap taşını onun duasını eden kim idi doksan üstad gelmiş anı yapmağa yapıp temel taşların berkitmeğe bağdat içinden teferrüç itmeğe gökten kandil ile inen kim idi

Page 13: Pir Sultan Abdal Şiirleri

uçurdum ben kuşum uçan kuş ile dolduysa gözlerim kanlı yaş ile üçyüz altmış başaçık derviş ile bağdad'a şeydallah iden kim idi bağdad'ın yaylağın bile yayladı indi aşkın deryasını boyladı iki cihan fahri dua eyledi el kaldırıp amin diyen kim idi pir sultan abdal'ım zaman farıdı ahımdan dağların karı eridi bağdat'tan çıkıp da bir tuğ bürüdü askerini çekip gelen kim idi vebali boynuna ilazım değil beri gel beri gel hey iman kulu bek kapış koyverme tuttuğun eli eğer ... ile sürersen yolu vebali boynuna ilazım değil ele aldın aşk kitabın okursun güle muhabbetin yine şakırsın üstaz oldum deyü eksük dokursun vebali boynuna ilazım değil rehberin kapısı binbir kapıdır hak rehberler talibini okudur yola doğru gitmek mümin hakkıdır vebali boynuna ilazım değil çıkar yüce tepelere konarsın ziyan gördüm diye aşağ'inersin verdiğin ikrardan geri dönersin vebali boynuna ilazım değil pir sultan abdal'ım haktır bu emek rızasız lokmalar haramdır yemek benim borcum sana bir kezdir demek vebali boynuna ilazım değil ben de şu dünyaya ben de şu dünyaya geldim geleli emaneten bir don giymişe döndüm sahibi çıktı da elimden aldı koru yerde koyun yaymışa döndüm o yar geldi geçti geri bakmadı hendekler kazdırdım sular akmadı çok yuva bekledim cücük çıkmadı boş yuva beklemiş yoz kuşa döndüm ben de erler meclisinde eğlendim farzı kıldım sünnetinde bağlandım dünya satranç imiş geldim utuldum kendi hayaline dalmışa döndüm pir sultan abdal'ım bu dünya fani baştan başa kim sürdü bu devranı yarin bir çift sözü üşüttü beni yüce dağ başında buymuşa döndüm bizim içtiğimiz dolu bizim içtiğimiz dolu doluların dolusudur

Page 14: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ela gözlü mestaneler şah ali'nin kuzusudur ol şahtan gelen gaziler gönül mürşidin arzular bu gün de bayramdır bize her gün de bayramdır bize hak bize nasibin verdi lokmanların hasın verdi yezid'e cevr-ü cefasın mümine safasın verdi alçacık yemiş dalı altında yeşil halı ver muradımı benim ya muhammet ya ali yezitler aralandı ya müminler sıralandı ya on iki imam şah ali bu yolda paralandı ya kırmızı geyen gelsin yezid'i kıran gelsin on sekiz bin alemin nasibin veren gelsin pir sultan'ım der gaziler yazıldı nurdan yazılar durdu analı kuzular mürşit de pirin arzular çalan murtaza ali'dir gafil olman hey erenler gelen murtaza ali'dir yezid'e batın kılıcın çalan murtaza ali'dir alçağa tutmuş yüzünü hakk'a bağlamış özünü kırklar ile bir üzümü yiyen murtaza ali'dir turnaya vermiş sesini aşıklar tutsun yasını hem önünce devesini yeden murtaza ali'dir ali'dir allah'ın dostu hü dedi zülfikar kesti selman'a sünbüllü desti veren murtaza ali'dir gülün bağlar deste deste bağlar da gönderir dosta mihmandan bir dolu iste sunan murtaza ali'dir derildi çıktı havaya indi döşendi ovaya güvercin donda kayaya konan murtaza ali'dir gülün bağlar baka baka bağlar da gönderir hakk'a ejderhayı iki şakka bölen murtaza ali'dir dost bağında kızıl alma gül rengi sararıp solma

Page 15: Pir Sultan Abdal Şiirleri

pir sultan'ım gafil olma gelen murtaza ali'dir hak muhammet ali haydar hak muhammet ali haydar kılavuzdur çekip gider vilayet madeni cebbar dost zülfüne takıp gider şu aleme ün eylemiş kaşların keman eylemiş güzelliğin şan eylemiş nicelerin yakıp gider bülbül oldum dost bağında öterim yolun sağında bir tıfıl hubluk çağında serhoş serhoş bakıp gider alem hüsnüne bakışır gerdanda benler tokuşur ancak yeşil don yakışır ebruların döküp gider sineme vurdular kanca mahi-taban gülü gonca uzun boylu beli ince kaşlarını yıkıp gider pir sultan'ım söyler dilden her ne dersen gelir elden al rengini almış gülden burcu burcu kokup gider meğer bize imdat ali'den ola takattan kesildim yoktur ilacım meğer bize imdat ali'den ola derdimin çaresi ali sen yetiş meğer bize imdat ali'den ola ali'ye ayan ki hak için buldum gayretini güdüp kılıcım çektim kuldan fayda yok imiş bildim meğer bize imdat ali'den ola hakk'a doğru giden hakk'a ulaştı dünyaya her bakan kulların şaştı gezdim dört köşeyi tesellüm düştü meğer bize imdat ali'den ola hayrola yusuf'un düşünü gördüm özürüm niyazım hüda'ya kıldım mümkünüm kesildi ali'ye yordum meğer bize imdat ali'den ola pir sultan abdal'ım derdim bu imiş müminin isteği iyi huy imiş zahirde batında yeten o imiş meğer bize imdat ali'den ola ali'nin düldül'ün bin de göreyim ali'm gelir diye karşı giderler ali'nin düldül'ün bin de göreyim bindiği düldül'ün mehdin ederler ali'nin düldül'ün bin de göreyim

Page 16: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ayağına altın nallar çaktırmış gözlerine yeşil sürme çektirmiş üzengisin cevahirden yaptırmış ali'nin düldül'ün bin de göreyim kuduretten gem vurulmuş başına lezzet vermiş dudağına dişine bir nur doğmuş eğerinin kaşına ali'nin düldül'ün bin de göreyim üstüne binersen yükseğe basar bir dizgin eylesen yel gibi eser nice kafirlerin kellesin keser ali'nin düldül'ün bin de göreyim pir sultan abdal'ım dengi bulunmaz bin konaklık yere gitse yorulmaz kısmet olsa havalarda görünmez ali'nin düldül'ün bin de göreyim sunam sabahtan cemalin seyran eyledim gönüller perişan elinden sunam nice bekleyeyim gurbet ellerde hiç bilir yok mudur halimden sunam tığ-ı gamzelerin müşk ü bü kokmaz yar ela gözlerin hışm ile bakmaz cemalin görene cennet gerekmez güneş midir doğdu yüzünden sunam kemhalar giyinip zenne bağlanmaz eser seher yeli teli ırganmaz sen gidende deli gönül eğlenmez bir bergüzar versen telinden sunam sen seher yelisin gider gelmezsin gelirsen de bana baki kalmazsın seni uçuranlar murat almasın seni kim uçurdu gölünden sunam pir sultan abdal der cemalin güzel aradım bulmadım bir haber yazar şimdi senin ismin cenneti gezer kalma bizim için yolundan sunam elimin kanını yur bulamadım şu yalan dünyaya geldim geleli gönül senden özge yar bulamadım yaralandım al kanlara bulandım elimin kanını yur bulamadım güzel olan n'eyler altın akçayı arif olan düzer türlü bohçayı vücudumda seyreyledim bahçeyi dosta el değmedik nar bulamadım güzellerin zülfü destedir deste erenler hak için oturmuş posta bir zaman sağ gezdim bir zaman hasta hasta halin nedir der bulamadım felek kırdı benim kolum kanadım baykuş gibi viranlara tünedim bugün üç güzelin nabzın sınadım can feda yoluna der bulamadım

Page 17: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ey felek kurulu yayımı basdın her köşe başında yolumu kesdin keskin kadeh ile dolumdan içtin yandı yüreciğim kar bulamadım pir sultan abdal'ım dağlar ben olsam dağlarda biten laleler ben olsam alem çiçek olsa ballar ben olsam dost dilinden tatlı bal bulamadım ey yezit sen neden yeldin ey yezit sen neden yeldin kastıma erdebil'de şah safi'den buyruğum ilettin urum'a çoban eyledin sırtımdaki alet midir çağlığım mağripten de çatal nurlar doğarsa mümin kula hak rahmeti yağarsa hasan hüseyin bana sahip olursa yanımdakine çok olur eyliğim ol imam zeynel'e merdan uyarsa imam-ı bakır'dan içer ayarsa imam cafer buyruğunu duyarsa anın için hak yanında baylığım musa kazım ciğerimi yakıyor ırmaklar cennet'te kevser akıyor aslımız imam rıza'ya çıkıyor muhammet ali'ye vardır soyluğum taki naki'ye iradet getirdiğim düldül oldum şah ali'ye götürdüm yöğrük oldum üç yaşında satıldım kimseler de bilmez benim taylığım pir sultan abdal'ım alır satarım askeri mehdi'ye meyil katarım mansur olup şu cihanı atarım her ağaçta olmaz benim yaylığım erenler kahretti saldı işkile erenler kahretti saldı işkile gönlüm şifalandı gümana geldim ali oğlu çare eyle müşküle sana mürvet ile amana geldim can evinde muhabbetim azaldı gönül aşkın deryasında yüzerdi yarelerim sağalmışken tazeldi gaziler derdime dermana geldim hak'tan kula her ne gelirse haktır erkansız işlere ırızam yoktur erenlerin lutfu keremi çoktur yarem sızıladı imana geldim himmet edin erler bir dahi yetem kalbimden şekkile şüphemi atam zat-ı sıfat olam bir dilden ötem bir desti tutmaya damana geldim pir sultan abdal'ım gör bize n'oldu ali'nin gülbengi bize zulm oldu muhabbet yurduna vesvese doldu sen bir padişahsın demana geldim

Page 18: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ağlayı ağlayı selman'a geldim aman hey erenler mürvet sizindir öksüzüm yetimim amana geldim garibim bi-kesim himmet sizindir ağlayı ağlayı selman'a geldim şah'ın bahçesinde ben garip bülbül efkarım mükedder halim pek müşkül koparmadım asla kokladım bir gül kafir oldum ise imana geldim gönül şahinini saldım havaya yüzüm sürüp geldim ol hakipaya gönül sefinesin vermezim zaya kıblegahım şah-ı merdan'a geldim biz muhammet ali kullarındanız nesl-i al-i aba soylarındanız imam-ı cafer'in mezhebindeniz server muhammed'e peymana geldim ikilik perdesi yoktur özümde birliktir gönlümde özüm sözümde gece gün düşmüşüm hak niyazında pir sultan abdal'ım meydana geldim bir seferim vardır bir seferim vardır urum üstüne yüce dağ başında eri gözlerim al elimi kaldır kırklar yediler bir himmeti keskin piri gözlerim bismillah dedim de girdim helale gözüm açıp baktım bir hub cemale sıdk ile çağırdım ceddim celale eriş hızır nebi carı gözlerim kuduretten yanar şem'a ışığı mevla'm hak diyenin üğrür beşiği din serveri muhammed'in eşiği halil'e yapılan şarı gözlerim keskin zülfikar'la ali gazada umarım inayet ede bize de bağdat'ta mansur'un canı cezada kemendim boynumda darı gözlerim pir sultan abdal'ım sır ali sırrı sırat'ı geçenin cennet'tir yeri veyselkara hint'ten yemen'den beri muhammet ali'de nuru gözlerim ali ali der de dönersin ali ali der de dönersin dolap ne inlersin dolap derdin nerende yardan mı ayrıldın yoksa ilinden ne inlersin dolap derdin nerende dolap hak dedi de indi ırmağa imamlara cehd etti su vermeğe muhammed'in hub cemalin görmeğe ne inlersin dolap derdin nerende sana bir ustanın eli mi değdi yoksa bir hoyratın dili mi değdi yaz bahar ayının seli mi değdi

Page 19: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ne inlersin dolap derdin nerende kim kesti getirdi seni yerinden dağlar taşlar inileşir zarından seni kim ayırdı nazlı yarından ne inlersin dolap derdin nerende sana durma dön mü dedi üstadın dağı taşı yıkar senin feryadın dönerken taşı mı deldi hoyradın ne inlersin dolap derdin nerende böyle m'olur aşık hali ahvali vardı gamzelerin ırganur dalı şimdi sema döner urum abdalı ne inlersin dolap derdin nerende pir sultan abdal'ım aşka mı uydun yoksa nazlı yardan haber mi duydun yardan mı ayrıldın ne idi derdin ne inlersin dolap derdin nerende şu benim güllerim soldu bana gül diyorlar neme güleyim gözlerim nem ile doldu n'eyleyim elin gülü açmış al ile yeşil şu benim güllerim soldu n'eyleyim kolumdan uçurdum nerre bazımı arşa çıkardılar ah-ı suzumu elimden aldırdım yavru kuzumu firkatı bağrımı deldi n'eyleyim haberin alayım seher yelinden ördek kalkar m'ola kendi gölünden korkum ayrılıktan fikrim ölümden ahiri başıma geldi n'eyleyim ulu sular gibi çeşmim çağlayan mahrum olmaz özün hakk'a bağlayan yar yitirmiş yana yana ağlayan geldi çattı beni buldu n'eyleyim pir sultan abdal'ım kırklar yediler bu yolu erkanı onlar kodular allah verdiğini almaz dediler bana verdiğini aldı n'eyleyim sinem üstü ateş oldu od oldu sinem üstü ateş oldu od oldu yakar muhannetin acı sözleri hızır paşa'nın ettiği derd oldu çıkar muhannetin acı sözleri seni şekva edem urum beyine bakmıyon mu şu sinemin dağına hançer oldu yüreğimin bağına kakar mahannetin acı sözleri engel geldi aramızda dolaşır yusam çıkmaz kara olmuş bulaşır top top olmuş mah yüzünde dolaşır takar muhannetin acı sözleri muhannet elinden halim pek şaşkın deli gönül gah bulanık gah taşkın gönlümün sarayın kalbimin köşkün yıkar mahannetin acı sözleri

Page 20: Pir Sultan Abdal Şiirleri

pir sultan abdal'ım vadem yeterse şah'ım gelir salacamdan tutarsa karış karış üstümde ot biterse çıkar muhannetin acı sözleri gurbet elde yad ellerin derdini gurbet elde yad ellerin derdini çekeyim de eğleneyim bir zaman yaralı sineme bal ile tuzu ekeyim de eğleneyim bir zaman sılaya gönderdim gönül kuşunu seyredip gidiyor dağlar başını akıttığın gözlerimin yaşını dökeyim de eğleneyim bir zaman aşıp gider var mı bizim illeri yel ırgalar zülfündeki telleri dostlarımın göreceği yerleri gezeyim de eğleneyim bir zaman pir sultan abdal'ım seyyit nesimi destan etti şu illerde sesimi uğrun uğrun bir kenarda yasını tutayım da eğleneyim bir zaman yönümü dönderdim sarı sultan'a yönümü dönderdim sarı sultan'a ali muradımız vere sabahtan yüzümü süreyim seyyit battal'a münkire zülfikar çala sabahtan bülbülüm bahçende gülşene kondu hüzeyin hak için serini verdi doldurdu da bize bir dolu sundu ol hızır'ın yeşil eli sabahtan havarici dinden eden nisbettir taç vuruldu bize yeşil kisvettir mümine cennet'te nasip kısmettir açılır cennet'in gülü sabahtan kul olanda eyyüp gibi derd olur perşembe günleri ismi vird olur anında cennet'te yurdu bell'olur hakk'ı ivird eyler dili sabahtan pir sultan abdal'ım ali görünür kul olanlar yüzün üstü sürünür her ne dersen bu ednada bulunur ali muradımız vere sabahtan yaradan'a yalvarırlar sabahtan yetmiş iki buçuk millet dileği yaradan'a yalvarırlar sabahtan ol demde seğrişir arşın meleği yaradan'a yalvarırlar sabahtan kul olanın uyku kalmaz gözünde gezmeyelim kör şeytanın izinde dağ horozu öter arşın yüzünde yaradan'a yalvarırlar sabahtan herkes metaını alıp satıyor

Page 21: Pir Sultan Abdal Şiirleri

hak muhammet ali cana yetiyor cümle kuşlar yuvasında ötüyor yaradan'a yalvarırlar sabahtan seher vakti oldu nasıldır haller ol zaman açılır kırmızı güller hacet kapısına açıktır derler yaradan'a yalvarırlar sabahtan pir sultan abdal'ım kırklar yediler seherde ötüşür kumru dudular hacet kapısına açık dediler yaradan'a yalvarırlar sabahtan sabah olur cümle alem uyanır sabah olur cümle alem uyanır yollar çoğul çoğul eyler sabahtan şu çifte kantara neler dayanır boz deve yuları teller sabahtan bülbülü gülden ayıran muzular anasız mı olur körpe kuzular peteğin içinde arı vızılar alınır oğuldan ballar sabahtan aşk ataşı onun oluptur meze can dayanmaz bu ataşa bu köze bu garip bülbüle ne cefa ceza görmeden açılır güller sabahtan dudular kumrular peşkeş çekildi hayvalar turunçlar çitil dikildi ağcabük'e gövel turnam döküldü deryalar seslenir göller sabahtan balı kudrettendir aslı sinektir çıkar çıkmaz yollarımız dikektir al kırmızı giymiş pembe yanaktır kullar temennaha iner sabahtan pir sultan abdal'ım seçiktir deyü hulle donlarımız biçiktir deyü hacet kapıları açıktır deyü kullar temennaha iner sabahtan ali'nin sırrına erebilirsen muhammet ali'nin kurduğu yoldur ak üstünde kara seçebilirsen gönülden itikat söyleyen dildir ali'nin sırrına erebilirsen erenler der seni ceme katarlar kötü amellerin taşra atarlar bir gün yularından tutup çekerler çektikleri yere varabilirsen erenler seni de ceme götürür kalmış işlerini anda bitirir gördüm hak evinde mihman oturur mihmanın gözüyle görebilirsen aslı mervan olan ummana dalmaz küfre meyledende aşıklık olmaz müminin suali ahrete kalmaz dünyada cevabın verebilirsen pir sultan abdal'ım gonca gül olur dört kapıdan sana daim gel olur

Page 22: Pir Sultan Abdal Şiirleri

dünyadan ahrete doğru yol olur verdiğin ikrarda durabilirsen ey sofi özüne bir muradım var ey sofi özüne bir muradım var elin günahını sen mi görürsün yüzün kara bir külhanda yerin var ali divanına nasıl varırsın rehberin kim olduğunu bilmezsin kov ile gıybeti elden koymazsın ahrette yatacak yer de bulamazsın toprak kabül etmez nerde kalırsın lokman sofusunu eli tutarsın hakk'ın döşeğine yere yatarsın bilmem yetmiş iki dilden ötersin sen bu dilin kangısını bilirsin pir sultan abdal'ım böyle olunca ihlas talip muradını alınca devir dönüp halin ile gelince sen de bu huy ile murdar olursun yar seninle (ne sen beni unut) gel seninle ahdı iman edelim ne sen beni unut ne de ben seni bağlanılım bir ikrarda duralım ne sen beni unut ne de ben seni gözlerim yolunu yar yaman yaman sürmedim sefasın oldu bir zaman irfan meclisine vardığın zaman ne sen beni unut ne de ben seni bir yare mailem bir de sıfata yar odur ki yarin emrini tuta belki yolum düştü gidem gurbete ne sen beni unut ne de ben seni gitme dilber gitme yüzün göreyim al yanaklarına kurban olayım bir emanetin var sana vereyim ne sen beni unut ne de sen beni abdal pir sultanım çektiler dara düşmüşem aşkına yanarım nara bakın ey erenler şu giden yara ne sen beni unut ne de sen beni ikrara da bağlanmıyor neyleyim sıdk ile ali'yi severim dedi itikadı beklenmiyor n'eyleyim güzel şah yoluna iverim dedi ikrara da bağlanmıyor n'eyleyim arz edip lokmayı yiyemiyorlar günahlı günahın diyemiyorlar yuyucular meyti yuyamıyorlar söz çok amma söylemiyor n'eyleyim hak ile tercüman lokma yenmiyor her günah sorulup derman olmuyor anınçün nüfuzlar yerin almıyor söylesem de dinlenmiyor n'eyleyim

Page 23: Pir Sultan Abdal Şiirleri

şab ile şekeri seçemiyorlar hak edip dünyadan göçemiyorlar günahlı günahın açamıyorlar şimdi haber anlanmıyor n'eyleyim pir sultan abdal'ım özün yoklamaz kulum der de pir eşiğin beklemez ben sofuyum deyü nefes saklamaz şimdi nefes saklanmıyor n'eyleyim yad avcılar urdu telli turnamı dün mü burda idin bugün mü geldin ötme garip bülbül bağrımı deldin eşimden ayrıldım ben burda kaldım yad avcılar urdu telli turnamı aşk eseri düştü kaynadım çoştum yüksekten uçarken alçağa düştüm eşimden ayrıldım ben burda şaştım yad avcılar urdu telli turnamı gitme turnam gitme dağlar dumandır bizi derde salan ikrar imandır eşinden ayrıldın halin yamandır yad avcılar urdu telli turnamı turnam ne gezersin dağlar salında hak muhammet ali virddir dilinde musahibim kaldı kenan ilinde yad avcılar urdu telli turnamı pir sultan abdal'ım bile mi olur vadeye sala yok akıbet gelir herkesin gönlünü kendisi bilir yad avcılar urdu telli turnamı deli gönül inil inil inleme deli gönül inil inil inleme kadir mevla'm hasretime sal beni viranlıkta görsen baykuş sanırsın bir hüma kuşuyum sen de bil beni ulu bezirganım kumaş satarım gökyüzünde uçan kuşu tutarım yetmiş iki dilden bilir öterim anın için fark edemez el beni akpınar'ın boz bulanık seliyim ol sebepten aklım yoktur deliyim naci derler dört güruhun biriyim ararsan hak divanında bul beni gider idim ben de kendi işime aşkın doluları yağdı başıma ağu kattı benim tatlı aşıma ummanlara gark eyledi sel beni pir sultan'ım ırak yoldan gelirsin gevherin kıymetin nasıl bulursun eksikliğim çoktur sen de bilirsin eksiklikle kabul eyle gel beni bülbül gibi dilin olsa ne fayda dünya benim diye göğsünü germe

Page 24: Pir Sultan Abdal Şiirleri

dünya kadar malın olsa ne fayda söyleyen dillerin söylemez olur bülbül gibi dilin olsa ne fayda kurtulamazsın azrail'in elinden bir gün olur çıkarırlar evinden allah'ın ismini koyma dilinden dünya kadar pulun olsa ne fayda sen de dersin söz içinde sözüm var çalarsın çırparsın oğlum kızım var senin şunda üç beş arşın bezin var bütün dünya malın olsa ne fayda yalan söyler kov gıybetten geçmezsin helalını haramını seçmezsin kesilir nasibin su da içmezsin akan çaylar senin olsa ne fayda pir sultan abdal'ım çökse otursa küll-i günahlarım alsa götürse dünya benim diye çekse getirse dünya sana baki kalmaz ne fayda mescidim mihrabım mescidim mihrabım üstad işidir yola secde kılmak farz oldu bize bir musahip gerek yola gitmeğe evliya buyruğu arz oldu bize pir eşiği kabe muhammet mihrap özün turap eyle dört kapını yap şu dünya fanidir hem hane harap güvenme faniye bahara yaza cehd eyle halini yoluna uydur yoluna uymazsa emeğin zaydır nefsine cellat ol canına kıydır açılsın güllerin hem taze taze ser nedir muhabbet canım arzular yol içinde hesap çoktur gaziler derdim çoktur yarelerim sızılar er olan dayanır bal ile tuza pir sultan abdal'ım yola gelince yolda varlığını ele alınca dört kapıya kırk makama erince kim bahane bulur şol kamil söze be sevdiğim be sevdiğim seni benden ayıran din iman bulmaya diyelim allah şu sinemi aşk oduna dağlayan bekası olmayan diyelim allah bir münafık sebep oldu bu işe umarım başına hem taşlar düşe kör yılanlar ura cesedi şişe eriye döküle diyelim allah o da benim gibi yana kuruya kısmeti tükene başı çürüye seyit vakkas bir ok ura devire cennet'e girmeye diyelim allah allah anı bin bir belaya ata kısmeti tükene vadesi yete

Page 25: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yetmiş seksen sene döşekte yata yata da kalkmaya diyelim allah pir sultan abdal'ım almadım hızaz o kelp rakip bize eyledi garaz başka dertten gayrı bin kantar maraz gire de çıkmaya diyelim allah gönül yarasına lokman olan şah gel benim derdime bir derman eyle alemler derdine derman olan şah kapına yüz sürem bir ferman eyle gönül yarasına lokman olan şah bir ismin hayder'dir bir ismin ali hak murtaza sensin hem cömert veli cihanın ahiri hem de evveli vilayet mülküne sultan olan şah seyrangahın olmuş arşın yücesi düldül'ün sahibi kanber hocası server muhammed'in miraz gecesi yedinci felekte arslan olan şah musa asasını ejderha kılan leşker-i yezid'e korkular salan muhammet aşkına zülfikar çalan kamu müminlere imam olan şah pir sultan abdal'ım meydanda merdim elimde tesbihim evradım virdim her nereye baktımsa ali'yi gördüm garip gönüllere mihman olan şahx bana bir yar olsa bana bir yar olsa gönül verdiğim çıksa bari yüreğimden bu acı yaresin bekleyip ahdın güttüğüm bulunsa bir sınık yare sarıcı yarinden ayrılan hiç gülmez imiş akar çeşmi yaşı silinmez imiş kişinin dediği olunmaz imiş salar imiş her yanına salıcı aşk elinden ciğerciğim delindi gönlün kal dediği yerde kalındı her nerede olsa bize bulundu gıybet edip yüzümüze gülücü nice bezirganlar kond bu hana dünya baki değil sultana hana bir kalleş yar ile girme meydana erin ere doğru gerek kılıcı pir sultan abdal'ım çoştum giderim bir kuru kavgayı sürüp niderim yiyelim içelim sohbet edelim gelir bir gün emanetin alıcı tövbe günahıma estağfurullah hatalar eyledim noksandır işim tövbe günahıma estağfurullah muhammet ali'ye bağlıdır başım tövbe günahıma estağfurullah

Page 26: Pir Sultan Abdal Şiirleri

şah hasan hüseyin balkır nur ise imam zeynel sır içinde sır ise özümüzde benlik kibir var ise tövbe günahıma estağfurullah muhammet bakır'ın izinden çıkmam şah imam cafer'den gayrıya bakmam hatıra değip de gönüller yıkmam tövbe günahıma estağfurullah musa-yı kazım'a daim niyazım ali ırıza'ya bağlıdır özüm eksiklik noksanlık hep kusur bizim tövbe günahıma estağfurullah taki ile naki benziyor aya on'ki imam kusurlara kalmaya ettiğimiz kötü işler bed-huya tövbe günahıma estağfurullah hasan askeri'nin gülleri bite mehdi gönlümüzün gamını ata söylenen yalana kova gıybete tövbe günahıma estağfurullah pir sultan abdal'ım bağdat basıra böyle güne kaldık böyle asıra sen keremkanısın kalma kusura tövbe günahıma estağfurullah deli gönül (bir su bir gölde) bir su bir gölde çok durursa kokar azar azar çağla ak deli gönül bulanık akma ki içmezler seni çeşmenin gözünden çık deli gönül ateş gibi birden parlayıp yanma yanıp yanıp çevre yanın yandırma kah karanlık kah aydınlık görünme meydanda mum gibi yan deli gönül kaba rüzgar gibi boşa dolaşma çalıya çırpıya değip ileşme toz toz olup topraklara karışma harman yeli gibi es deli gönül kara toprak gibi sakin ol otur hak'tan ne gelirse kabul et getir bahar aylarının yemişin bitir herkese gönlünce ver deli gönül pir sultan abdal'ım bu sözüm haktır gaziler sözümün hatası yoktur aşıkın maşuktan dönmesi çoktur pirin eşiğine düş deli gönül felek beni nazlı yardan ayırdı ne güzel de muradıma ererken felek beni nazlı yardan ayırdı ak gül kırmızı gül dererken felek beni nazlı yardan ayırdı kızardı kayalar don giydi dağlar yeşil yaprak ile bezendi bağlar yar ile sahraya çıktığım çağlar felek beni nazlı yardan ayırdı

Page 27: Pir Sultan Abdal Şiirleri

demir kafes idim doldum ıssıldım kurulu yay idim durdum kasıldım yemeden içmeden sudan kesildim felek beni nazlı yardan ayırdı yaz gelende yazı yaban yurt olur ak sürüye kara koyun kurt olur sevip sevip ayrılması dert olur felek beni nazlı yardan ayırdı pir sultan abdal'ım inem yarışam yarışam da ummanlara karışam başına gelmiş yok varam danışam felek beni nazlı yardan ayırdı ayrılmam katardan şah'a giden ben bir bezirgan gördüm ayrılmam katardan ben şimden geri hemen tutmuş hakikatın yolunu ayrılmam katardan ben şimden geri bezirgan yükünü nereden tutmuş ona hizmet eden dergaha yetmiş sevdiğim sılada bir oda tutmuş ayrılmam katardan ben şimden geri bezirganın yükü la'l ile gevher ana kar mı kılar harami dafer bezirganlar başı ol cafer ayrılmam katardan ben şimden geri bezirganın yükü nereye gider uğramaz sırat'a mirac'a gider bezirgan başıdır şah gani haydar ayrılmam katardan ben şimden geri bezirganın yükü ilm-i hamail doğru işleyene hak ola kail bezirgan başıdır ahir cebrail ayrılmam katardan ben şimden geri deryalar bekçisi dağlara nazır her nerde çağırsan orada hazır bezirgan başıdır boz atlı hızır ayrılmam katardan ben şimden geri pir sultan abdal'ım aşıkı çoklar hiç kardaş bulmamış kend'özün yoklar korktuğumuz yerden yaradan saklar ayrılmam katardan ben şimden geri var git yezit var git sabahtan uğradım dedem göçüne dedem beni talip alsan olmaz mı ibrişim uydurmuş siyah saçına dedem beni talip alsan olmaz mı var git yezit var git takılma bize bizden binbir lanet okunur size sen aşık olmuşsun geline kıza var git yezit var git talip olmazsın dedem bu sözlerin her demler olsun önümüzde dönen boz atlar olsun gelin kız seversem gözüm kör olsun dedem beni talip etsen olmaz mı bir söz söyleyim de sen olma hatır

Page 28: Pir Sultan Abdal Şiirleri

edebi havayı bilemez katır sof'oğluyum dersem git bacın getir var git yezit var git talip olmazsın pir sultan abdal'ım bu sırra erdik özümüz sözümüz bu yola verdik yezit sofu olmaz biz sizde gördük gel git sofu kardaş yolu bilmezsin neyleyim dünya malını hü dedem çağırdım gerçek erlere pirim var n'eyleyim dünya malını çünkü varacağım kara yerlerdir ölüm var n'eyleyim dünya malını hazreti ali'yi gördüm batında zülfikar elinde düldül altında erenler yanında pirler katında malım var n'eyleyim dünya malını gönlümü gönderdim dünya dolaşa gökten kısmet yağıp kullar üleşe pirim ali ile hakk'a ulaşa ali'm var n'eyleyim dünya malını gönlümü gönderdim neye erecek gönül ile güzel hakk'ı bulacak hakk'ın divanına doğru varacak yolum var n'eyleyim dünya malını pir sultan abdal'ım biçare fakir mümin bahçesinde bülbüller şakır muhammet ali'nin alnında balkır nurum var n'eyleyim dünya malını bu dünyanın evvelini sorarsan bu dünyanın evvelini sorarsan allah bir muhammet ali'dir ali sen bu yolun sahibini ararsan allah bir muhammet ali'dir ali tahtını terketti ibrahim edhem süleyman nebi'ye verildi hatem her kulun alnına yazıldı sitem kişinin çektiği yoludur yolu erenler öldürür yoldan şaşanı ihlas ile kaldırırlar düşeni tarikatta her kişinin nişanı erenler katında bellidir belli erenler elinden dolu içildi ol saatte kıl-ü kalden geçildi firdevs-i alada güller açıldı cennet-i alanın gülüdür gülü pir sultan abdal'ım ummana daldı yenemedi kendin engine saldı hak-i payınıza yüz süre geldi erenlerin kemter kuludur kulu rızıkların veren ali değil mi gafil kaldır şu gönlünden gümanı bu mülkün sahibi ali değil mi yaratmıştır on sekiz bin alemi

Page 29: Pir Sultan Abdal Şiirleri

rızıkların veren ali değil mi gelin vazgeçelim biz bu gümandan vallahi çıkarız dinden imandan şefaat umarız on'ki imamdan anların atası ali değil mi yaratıldı mülcem ol oldu düşman kast etdi ali'ye oldu peşiman kangı kitapta var ol ömer osman kur'an'da okunan ali değil mi bin bir adı vardır bir adı hızır her nerde çağırsan orada hazır ali'm padişahtır muhammet vezir o fermanı yazan ali değil mi pir sultan abdal'ım ben bir fukara acep bulunur mu derdime çare günahkarım nasıl varam huzura divanda oturan ali değil mi en iyi dostundan sakın sen seni bir öğüdüm vardır sana söyleyem en iyi dostundan sakın sen seni öğüdüm dinlersen manası budur en iyi dostundan sakın sen seni gelir senin ile güler de oynar ardınca önünce ayıbın söyler bir vakit gelince önüne çıkar en iyi dostundan sakın sen seni senin ile hüsnün bahçesin gezer gönül aşk elinden satırlar yazar ardınca önünce kuyular kazar en iyi dostundan sakın sen seni gelir senden önce yükseğe çıkar gözlerinden kanlı yaşını döker ayağın kayınca urganın çeker en iyi dostundan sakın sen seni pir sultan abdal'ım böyle söyledi indi aşkın deryasını boyladı bunu işlemeyen kula söyledi en iyi dostundan sakın sen seni mürekkebim yoktur mürekkebim yoktur bir defter edem yazam da sorayım yarime bari halden bilen yok ki halim arz edem bir nusha süreyim serime bari bari halil gibi nare atılam aşkın ateşiyle yanam ütülem elinde yola kul olam satılam varam hizmet edem pirime bari yusuf gibi kuyulara indirsin kenan gibi şerbetinden kandırsın sadık dostum beni hem inandırsın sığınayım gani kerime bari çoşkun sular gibi akam çağlayam sadık dostum yoktur gönül eyleyem güzel şah'ı tenha bulam ağlayam belki derman ede derdime bari

Page 30: Pir Sultan Abdal Şiirleri

pir sultan abdal'ım niyazım hakk'a hak cömerttir belki çırağımız yaka güzel şah gelmez ki urganım çeke varam sallanayım darıma bari içeri gireyim destur olursa temennaya geldim erenler size temenna edeyim destur olursa mürvet kapıların bağlaman bize içeri gireyim destur olursa pirim deyü divanına geçeyim destinizden ab-ı hayat içeyim izniniz olursa ağzım açayım bir mana söyleyim destur olursa talib günahkardır pir meydanında zülfikar oynuyor durmaz kınında rehberin önünde pir meydanında kemerbest olayım destur olursa rehbere bağlıdır talibin başı durmuyor akıyor didemin yaşı arafat dağında koçun savaşı erkana düşeyim destur olursa pir sultan abdal'ım hey güzel şah'ım günahlıyım arşa çıkıyor ahım pire kurban olsun bu tatlı canım terceman olayım destur olursa var git arap var git yedi yıldır hasta düştüm yatarım var git arap var git bende nen kaldı okurum ayeti virdim dilimde var git arap var git bende nen kaldı anama babama hata mı dedim pirim rehberime öte mi dedim musahipten uğrun lokma mı yedim var git arap var git bende nen kaldı haramilik ettim beller mi kestim nefis mi öldürdüm avret mi bastım ali'nin yoluna üstü düştüm var git arap var git bende nen kaldı mağrip tarafında saban mı sürdüm meşrik tarafında gülün mü derdim gök ekinine hem sürü mü saldım var git arap var git bende nen kaldı pir sultan abdal'ım gördüm duşumda ali'nin hırkası tacı başımda özerlik göğerdi didem yaşında var git arap var git bende nen kaldı sal allah'ım sal sılama varayım bir bülbülcük konmuş dağlar başına sal allah'ım sal sılama varayım şahin yuva yapar kendi başına sal allah'ım sal sılama varayım bizim evlerimiz dağdan ötedir

Page 31: Pir Sultan Abdal Şiirleri

hısım kavim bize ana atadır yad ellerde kalmak kula hatadır sal allah'ım sal sılama varayım ekili tarlalar nasıl basayım üzerine birkaç kurban keseyim bu iş hak'tan geldi kime küseyim sal allah'ım sal sılama varayım atlarımız yemin yedi silindi iki kardeş karşı karşı salındı ciğerciğim delik delik delindi sal allah'ım sal sılama varayım pir sultan abdal'ım saki değildir tuz ekmek her aşık hakkı değildir bu dünya kimseye baki değildir sal allah'ım sal sılama varayım kaşlarında mim duası yazılı kaşlarında mim duası yazılı sana medet yoluna mürvet ya ali bilirim günahım hadden aşmıştır sana medet yoluna mürvet ya ali elüstü deminden hak bildik yolu korkarım solduram ol gonca gülü nice bir ağlattın bu edna kulu sana medet yoluna mürvet ya ali kalmadı baharım yetişti yazım yalvarı yalvarı kalmadı yüzüm yetişti kervanım kalmadı izim sana medet yoluna mürvet ya ali feriştehler ile hubca görüştüm arş yüzünde meleklerle karıştım şükür ol dem didarına iriştim sana medet yoluna mürvet ya ali pir sultan abdal'ım bahar yaz için kırkların yediği lokma hakkıyçin hasan hüseyin'in başı hakkıyçin sana medet yoluna mürvet ya ali yürü bre hızır paşa yürü bre hızır paşa senin de çarkın kırılır güvendiğin padişahın onlar da bir gün devrilir nemrut gibi anka n'oldu bir sinek havale oldu davamız mahşere kaldı yarın bu senden sorulur şah'ı sevmek suç mu bana kem bildirdin beni han'a can için yalvarmam sana şehinşah bana darılır hafid-i peygamber'im has gel yezid hüsyin'im kes mansur'um beni dara as ben ölünce il durulur ben musa'yım sen firavun ikrarsız şeytan-ı lain

Page 32: Pir Sultan Abdal Şiirleri

üçüncü ölmem bu hain pir sultan ölür dirilir gel güzelim kaçma benden gel güzelim kaçma benden yad değiliz bülbülüz biz biz yol ehli kardaşlarız erkan içinde yoluz biz söyleşelim halden hale dilleşelim dilden dile biz gezeriz ilden ile taze açılmış gülüz biz gel söyleşelim bu sözü hakk'a edelim niyazı ko kınasın iller bizi ... biz eğer zahirde batında görünen her sıfatında cevahir sarraf katında nadan yanında puluz biz pir sultan'ım ne ağlarsın gözünden kan yaş dağlarsın sen bizden ateş umarsın yanmış üfrülmüş külüz biz şu yalan dünyaya (dahi ne) şu yalan dünyaya geldim geleli şu gönlümün gamı gitmez dahi ne sevgili canandan ayrı düşeli şu ceşmimin yaşı dinmez dahi ne n'eylersin sen anın çırağın yakıp olur olmazların kahrını çekip dört yanımız aldı engelli rakip vadesi yetmeden ölmez dahi ne gel dediğim yerde gelir isterim dur dediğim yerde durur isterim cananı halimden bilir isterim gönül sahibini bulmaz dahi ne pir sultan abdal der girdik bu yola dost odur ki dostun yolunda ola tedbirin üstüne takdir havale kulun her dediği olmaz dahi ne açılın kapılar şah'a gidelim hızır paşa bizi berdar etmeden açılın kapılar şaha gidelim siyaset günleri gelip çatmadan açılın kapılar şah'a gidelim bunda bilmeyeni bildirirler mi eli bağlı namaz kıldırırlar mı yoksa şah diyeni öldürürler mi açılın kapılar şah'a gidelim aslımız muhammet kıyman cellatlar üstümüzde bite davacı otlar ölüm allah emri ya eziyetler açılın kapılar şah'a gidelim

Page 33: Pir Sultan Abdal Şiirleri

her nereye baksam yolum dumandır pirim bana küfür etse imandır zincir boynum sıktı halim yamandır açılın kapılar şah'a gidelim sağlıklı mı ola dostun illeri karşıda görünen tozlu yolları şah'tan elçi gelmiş dem bülbülleri açılın kapılar şah'a gidelim güzel şah'ım çıktı m'ola köşküne can dayanmaz gayretine müşkine seni beni yaradan'ın aşkına açılın kapılar şah'a gidelim kapısı yok bacasından bakarım gözlerimden hasret yaşı dökerim şah'a giden bir bezirgan tutarım açılın kapılar şah'a gidelim pir sultan abdal'ım güzel şah canım ağlamaktır benim demim devranım arşta melek yerde çeşm-i efganım açılın kapılar şah'a gidelim fetva vermiş koca başlı kör kadı fetva vermiş koca başlı kör kadı şah diyenin dilin keseyim deyü satır yaptırmış allah'ın laneti ali'yi seveni keseyim deyü şen kulların örüğünü uzatmış müminlerin baharını güz etmiş on ikiler bir arada söz etmiş aşıkların yayın yaşayım deyü hakk'ı seven aşık geçmez mi candan korkarım allah'tan korkum yok senden ferman almış hıdır paşa sultandan pir sultan abdal'ı asayım deyü karga konsa gülistana karga konsa gülistana gülün kadrin ne bilir kendi kadrin bilmeyen elin kadrin ne bilir hal olunca örgüm işler yollara bezirgan işler karada yayılan kuşlar gölün kadrin ne bilir sofra kıyısın bükmeyen meydana ekmek dökmeyen hakk'ın korkusun çekmeyen kulun kadrin ne bilir koyun kuzudur meleyen yapışacak dal olmasa pir sultan abdal olmasa şalın kadrin ne bilir medet senden (kaldım) medet senden medet muhammet ali

Page 34: Pir Sultan Abdal Şiirleri

akar boz bulanık sellerde kaldım ne de zalim olur şu elin dili söyleşirler bizi dillerde kaldım kaçma benden kaçma ey kaşı kara derdine düşeli oldum avara bir dostum yoktur ki halimi sora gariplik gurbetlik illerde kaldım yanarım yanarım tütünüm tütmez çıkarım bakarım bülbülüm ötmez çalıştım çırpındım ellerim yetmez dibi bilinmeyen göllerde kaldım farı dedim farı gönül farımaz kurudu çeşmemin yaşı silinmez harbi ısıtmazsa karlar erimez çöğenli boranlı dağlarda kaldım pir sultan abdal'ım gülemez oldu akar çeşmim yaşı silemez oldu gidecek yolları bilemez oldu dağıldı kervanım yollarda kaldım ötme turnam ötme çevrilip çevrilip üstü yanımda ötme turnam ötme gönlüm hoş değil benim derdim yeter bir de sen katma ötme turnam ötme gönlüm hoş değil bir sağlık yeğ imiş dünya varından nice vazgeleyim zülfün telinden ayrı düştün vatanından ilinden ötme turnam ötme gönlüm hoş değil bakmaz mısın akan suya coşkuna gökten inip otur gönlüm köşküne seni beni yaradanın aşkına ötme turnam ötme gönlüm hoş değil pir sultan'ım eydür kesmem ricamı bulamazsın bencileyin tamamı seversen ali'yi on iki imamı ötme turnam ötme gönlüm hoş değil sabahtan dergaha vardım sabahtan dergaha vardım dedem uzanmış yatıyor izzet ile selam verdim günbegün derdim artıyor dedem kalkmış yatağından gül ister hüsnün bağından münkir münafık şerrinden müminleri koruyor mümin olan (yola) yarar münafık dergahta n'arar kem söz sahibine zarar muhabbetten bal akıyor muhabbet nedir muhammet müminin arzusu cennet yola giren cana minnet bir has gül olmuş kokuyor pir sultan'ım vardır nice kabr evine o girince

Page 35: Pir Sultan Abdal Şiirleri

hak divanına durunca günahlarından korkuyor gel benim sarı tanburam gel benim sarı tanburam sen ne için inilersin içim oyuk derdim büyük ben anınçin inilerim koluma taktılar teli söyletirler bin bir dili oldum ayn-ı cem bülbülü ben anınçin inilerim koluma taktılar perde uğrattılar bin bir derde kim konar kim göçer burda ben anınçin inilerim göğsüme tahta döşerler durmayıp beni okşarlar vurdukça bağrım deşerler ben anınçin inilerim gel benim sarı tamburam dizler üstünde yatıram yine kırıldı hatıram ben anınçin inilerim sarı tanbur benim adım arşa çıkıyor feryadım pîr sultan'ımdır üstadım ben anınçin inilerim imam hüseyin aşıkın başına gelmez hal olmaz ulaş yetiş pirim imam hüseyin sende bende deyü sual olunmaz ulaş yetiş pirim imam hüseyin erenler basmamış yerlere yüzü iletüp çamura çiğnetme bizi yarın yok deminde isteriz sizi ulaş yetiş pirim imam hüseyin aşık olan aşık dardan ayrılmaz taki naki seven aşık yorulmaz talip bunalmazsa piri çağırmaz ulaş yetiş pirim imam hüseyin bu hal ile biz onlara katıldık kemlik ettik dışarıya atıldık bir münkirin tuzağına tutulduk ulaş yetiş pirim imam hüseyin pir sultan'ın daim düşmektir işi yol yol oldu akan çeşmimin yaşı on iki imam'ın serçeşme başı ulaş yetiş pirim imam hüseyin imam hüseyin gündüz hayalimde gece düşümde her derdime derman imam hüseyin yılın on'ki ayın seherlerinde her dertlere derman imam hüseyin

Page 36: Pir Sultan Abdal Şiirleri

dividim var kalem tutmaz elimde hakk'ın kelamın okurum dilimde muhammed'in sancağının altında mazlum mazlum duran imam hüseyin aşk kitabın huda bana gönderdi gökten cebrail de yere indirdi yezitleri cehenneme gönderdi iblis çıkmaz ordan imam hüseyin hatice rehberi divanda bir yar fatma ana ağlar hem saçın yolar hak bir terazidir mizanın kurar şehit donu giyen imam hüseyin pir sultan ne güzel bulmuş yerini ben pirime kurban verdim serimi muaviye oğlu mülcem soyunu sürelim dergahtan imam hüseyin indi şah'a secd'eyledi karşı karşı karlı dağlar indi şah'a secd'eyledi mülk iyesi ulu beyler indi şah'a secd'eyledi benim istediğim kendi gerçekler ikrara kandı muhammet mirac'a indi indi şah'a secd'eyledi benim istediğim asıl canım kurban şah'a beşir şehcivan'da hasan mansur indi şah'a secd'eyledi yer yüzünde biten otlar cana kıyar koçyiğitler ela gözlü arap atlar indi şah'a secd'eyledi pir sultan'ım oldu tamam işte geldi sahip-zaman dahi indi on'ki imam indi şah'a secd'eyledi allah allah desem kalksam allah allah desem kalksam yürüsem acap şu dağları aşamam m'ola boz atlı hızır'ı yoldaş eylesem varıp efendime koşamam m'ola sevdiğim bağında güllerin gonca usuldur boyların bellerin ince adı güzel imamların önünce kerbela'da şehit düşemem m'ola sakın ey sevdiğim naşiden sakın erenler şaşırmaz attığı okun ırak yerler bize hem oldu yakın ik'atlayıp bir de düşemem m'ola ol güzel pirime verdiğim ikrar kırcıdan borandan doludan saklar gerçek aşık olan ikrarın bekler ikrarın bendini çözemem m'ola

Page 37: Pir Sultan Abdal Şiirleri

pir sultan abdal'ım er nefesinde arzumanım kaldı şah çırasında altmış ile yetmişin arasında özümü irfana koşamam m'ola o da yine ağaçtandır ol benim sarı tanburam senin aslın ağaçtandır ağaç dersem gönüllenme kırmızı gül ağaçtandır ali fatma'nın yari ali çekti zülfikar'ı düldül atının eğeri o da yine ağaçtandır ali gitti hakk'a yetti zülfikar'ı derya yuttu sa'd-i vakkas bir ok attı o da yine ağaçtandır nurdandır kabe eşiği cihanı tuttu ışığı hasan hüseyin'in beşiği o da yine ağaçtandır yeter pir sultan'ım yeter dertlilere derman katar türlü türlü meyve biter o da yine ağaçtandır ikrar verdim bu ikrarı güderim ikrar verdim bu ikrarı güderim ikrarımdan dönmem yolun ucundan eksikliğim bilip yoldan kalmadım tarikim ararım dinin ucundan gelin seyredelim bad-ı sabaha yerle gök bend olmuş şemsinen maha üç bölük turnam çıkmış seyrangaha ayrılmam katardan telin ucundan üstümüzde bir nur doğdu dolunmaz her kula bir sevda vermiş bilinmez ya ali bu dünya sensiz olunmaz çok emek sarfettim la'lin ucundan yaz gününün suyu bulanık akar kişi sevdiğine böyle mi bakar yaz bahar eyyamı bülbül yas çeker harına dağlattım gülün ucundan pir sultan abdal'ım muhammet ali yardımcımız olsun ol hızır nebi görmeyeli seni del'oldum deli halini sormazam ilin ucundan yürü bre kahpe felek yürü bre kahpe felek gafil gafil gelme bari biz de doğduk ölmek için yüzümüze gülme bari gafil gelirsin yanıma kıyarsın tatlı canıma

Page 38: Pir Sultan Abdal Şiirleri

toprak atarsın sineme sorucuyu salma bari bildim feleksin cihandan çıkmaz parmakların kandan kurtuluş yok imiş senden yiğitlikte gelme bari sen bir feleksin sözün yok yola gidersin izin yok kimi görmeğe gözün yok kimisini görme bari pir sultan'ım der hanedir bilirm kastın canedir her işlerin tersinedir bildiğinden kalma bari yürü bre yalan dünya yürü bre yalan dünya yalan dünya değil misin hasan ile hüseyin'i alan dünya değil misin ali bindi düldül ata can dayanmaz bu firkata bozkurt ile kıyamete kalan dünya değil misin tanrının aslanın alan düldülü dağlara salan yedi kere ıssız kalan kalan dünya değil misin bak şu kaşa bak şu göze ciğer kebap oldu köze muhammet'i bir top beze saran dünya değil misin pir sultan'ım ne yatarsın kurmuş çarkını dönersin ne konarsın ne göçersin kalan dünya değil misin gönül niçin ahvalımı bilmezsin gönül niçin ahvalımı bilmezsin bende ki yaralar da türlü türlüdür öğüt versem öğüdüm dinlemezsin bendeki yaralar türlü türlüdür açma zülüflerin yellere karşı bülbül figan eder güller karşı gel ağlatma beni ellere karşı bendeki yaralar türlü türlüdür güzellerin zülfü destedir deste güzellerin zülfü destedir deste erenler har için oturmuş posta bir zaman sağ gezer bir zaman hasta hasta halin nedir der bulamadim. pir sultan abdalım dağlar ben olsam üstü mor sünbüllü bağlar ben olsam alem çiçek olsa arı ben olsam dost dilinden datlı bal bulamadım

Page 39: Pir Sultan Abdal Şiirleri

eksik halim kusurum hiç bilmedim sabahta sarı neden gelüp şu iklime girüp anneden şu kalbimin masum olduğu neden bilemedim eksik halim kusurum bahçede açılmış gülleri derem çok badeler içtim gönül coşuram değilim kazancı çiğler pişürem bilemedim eksik halim kusurum .. kalem salup gelenler pirine arz edüp yolun sürenler pişmiş her kaplardan kısmet alanlar bilemedim eksik halim kusurum pir sultan'ım niyet eden gitmeye kim can ü gönülden hizmet etmeye hak erenlerine gönül katmaya bilemedim eksik halim kusurum şah-ı merdan (kızıl deli) şah-ı merdan ali kurdu bu yolu hazret-i fatıma cihanın gülü evvel seyyit ali aldı yürüdü kırkların serdarıdır kızıl deli tanrıdağ koruna çökmüş oturur yıldızları ayağına getirir bir avuç toprakla hudut geçirir kırkların serdarıdır kızıl deli pirim etini kendi defn eyledi çaldı taşı pare pare eyledi pirim ali bu kelamı söyledi kırkların serdarıdır kızıl deli gör pirim küffara n'etti n'eyledi şehir horozuna dua eyledi sarı kız'ı iki pare eyledi kırkların serdarıdır kızıl deli pir sultan'ım haydar sancak getirir zemheride gonca güller bitirir kalenin altını üstüne getirir urum'u feth eden şah kızıl deli şu dünyaya geldim geleli ben de şu dünyaya geldim geleli kalsın benim davam divana kalsın yaradan allah'tır benim vekilim kalsın benim davam divana kalsın yorulan yorulsun ben yorulmazam derviş makamından ben ayrılmazam dünya kadısından ben sorulmazam kalsın benim davam divana kalsın ben de vekil ettim bari huda'mı o da kulu gibi zulüm ede mi orda söyletirler br bir adamı kalsın benim davam divana kalsın mümin müslim devşirir de cem olur

Page 40: Pir Sultan Abdal Şiirleri

anda sınık yaralara em olur kara taş erir de safi gem olur kalsın benim davam divana kalsın pir sultan abdal'ım dünya kovandır gitti adil beyler kalan avamdır muhammet divanı ulu divandır kalsın benim davam divana kalsın sabahtan uğradım bende şah'ıma sabahtan uğradım ben de şah'ıma dedim şah'ım gafletlerden uyana eğildim lebine bir buse aldım dedim uyan dedi var git o yana inci sedef mercan döken kamildir kamillere hizmet eden kamildir kamil otur kamil söyle kamil dur kamil denen cahil söze uyana niçin melil melil baktın bize yar ihsan eyle şirin söyle bize yar ben teklif eyledim sen gel bize yar sakın ikrarından dönme o yana bak şu kamet şu gerdan ne şuhane arz edeyim şu sultana şu hana bizi bu aşkın oduna yakana umarım ki bizden beter o yana pir sultan abdal'ım gönlüm harabat aşık isen bir gül için hare bat menzil almaz bu meydanda harab at çevir başın dizginini o yana seher vakti kalkan kervan seher vakti kalkan kervan inileyip zarilenir bir güzele düşen gönül çiçeklenir korulanır bahçenizde güller biter dalında bülbüller öter engel gelir bir kal katar olan işler gerilenir bülbül geldi kondu dala bülbülden hata yok güle engel bir taş atar göle yüzen ördek yaralanır pir sultan abdal göçelim elinden bade içerlim inkar edenden kaçalım münkir birgün paralanır mihmanlar hoş geldiniz ey gönül bülbülleri mihmanlar hoş geldiniz hak zikr eden dilleri mihmanlar hoş geldiniz şen olsun otağınız sürülsün devranınız ol bizim sultanımız

Page 41: Pir Sultan Abdal Şiirleri

mihmanlar hoş geldiniz aşk pazarına gelen sırr-ı hakikat bilen derya-yı umman olan mihmanlar hoş geldiniz aşıklar serden geçer sırat-ı bunda seçer sakiden kevser içer mihmanlar hoş geldiniz aşık oldum erenler aşk halinden bilenler dost cemalin görenler mihmanlar hoş geldiniz pir sultan'ım aşıklar budur kalbi sadıklar uyuman uyanıklar mihmanlar hoş geldiniz sordum sarı çiğdeme sordum sarı çiğdeme sen nerede kışlarsın ne sorarsın ey derviş yer altında kışlarım sordum sarı çiğdeme yer altında ne yersin ne sorarsın ey derviş kudret lokması yerim sordum sarı çiğdeme senin benzin ne sarı ne sorarsın ey derviş hak korkusu çekerim sordum sarı çiğdeme anan baban var mıdır ne sorarsın ey derviş anam yer babam yağmur sordum sarı çiğdeme asacığı elinde hak kelamı dilinde çiğdemde dervişlik var pir sultan'ım erlere yüzü dolu nurlara ak sakallı pirlere çiğdemde dervişlik var şah-ı merdan kullarıyız şah-ı merdan kullarıyız mevla'dan gayri değiliz kanaat ile yürürüz illa tokuz aç değiliz evliya gönlümüz aldı kalbimiz nur ile doldu gözlerimiz cemal gördü cennete muhtaç değiliz evvel biziz ahir biziz heman leyl-ü nehar biziz gül açılmış bahar biziz biz yaz olduk kış değiliz

Page 42: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yüzlerden kırklara erdik tarikat ehlini bulduk yedilerden haber sorduk üçlerdeniz hiç değiliz pir sultan'ım göçün göçün sızdık eridik hak içün dünyayı terk etmek içün altun olduk tunç değiliz çektiğim cevr-ü cefayı çektiğim cevr-ü cefayı çekerim senden ötürü ikrar iman bir olunca sen de çek benden ötürü ikrar imanı güderim sensiz alemi niderim işte geldim uş giderim bir tatlı dilden ötürü severim tatlı dilleri koklarım gonca gülleri sararım ince belleri gittiğim yoldan ötürü bana ne kıyak bakarsın sinemi oda yakarsın bana ne sitem edersin ikrarsız elden ötürü ferhat şirin'ine tapar külüngün havaya atar başını altına tutar can verir candan ötürü mümin olan hakk'a tapar münafıklar yoldan sapar arka vermiş dağı çeker ferhat şirin'den ötürü pir sultan'ım deme yalan etme imanına talan bu dünyada gerçek olan ser verir sırdan ötürü hazret-i şah'ın avazı hazret-i şah'ın avazı turna derler bir kuştadır asası nil deryasında hırkası bir derviştedir nil deryası umman oldu sarardı gül benzim soldu bakışı arslanda kaldı darbı dahi bir koçtadır ali'm bilmezdi benliği dilde tutmazdı kinliği zülfikar'ın keskinliği zerrecesi kılıçtadır özen güzel ali'm özen var kendine bir yar kazan hayrını şerrini yazan sağ yanında feriştedir

Page 43: Pir Sultan Abdal Şiirleri

nerde pir sultan'ım nerde özümüz asılı darda yemen'den öte bir yerde dahi düldül savaştadır ölüm ile ayrılığın elinden gelmiş iken şu dağları gezeyim ölüm ile ayrılığın elinden dertsiz bulamadım derdim yanayım ölüm ile ayrılığın elinden yaz gelince bulanayım coşayım elim ile mezarımı eşeyim beri gel sevdiğim helallaşayım ölüm ile ayrılığın elinden ölüm geldi yolun bize uğrattı firkat geldi yana yana ağlattı kesti ciger pare pare doğrattı ölüm ile ayrılığın elinden günahsız kardaşlar günahım tartar hasretlik yüzünü yüzüme sürter her kime söylesem yakasın yırtar ölüm ile ayrılığın elinden pir sultan abdal'ım dertlerim firak alışmış yanıyor şu dertli yürek bir dahi gelemem menzilim ırak ölüm ile ayrılığın elinden diken arasında bir gül açıldı diken arasında bir gül açıldı bülbülüm bahçene ötmeğe geldim bezirganım yüküm gevher satarım ali pazarına dökmeğe geldim baç'ım vermeyince yüküm satılmaz gevherin hasına hile katılmaz inkar toru ile şahin tutulmaz bir gerçek tor'una düşmeğe geldim ben bend oldum şu meydana atıldım ikrar verdim ikrarıma tutuldum ibtida taliptim pire katıldım pirin eteğini tutmağa geldim pir sultan abdal'ım yüreğim döğün imamlar rengine boyandım bugün irehber pişirir talibin çiğin ahiri bu imiş pişmeğe geldim ağlayı ağlayı durma karşımda ağlayı ağlayı durma karşımda dost beni gönder de var andan ağla kirpikleri top top etmiş kaşında dost bizi gönder de var andan ağla dostun zülüfleri bölük bölüktür menim ciğerciğim delik deliktir muhabbetin sonu tez ayrılıktır dost beni gönder de var andan ağla başına bağlamış aldır valası aldı beni kaşlarının karası

Page 44: Pir Sultan Abdal Şiirleri

hasan ile hüseyin'in anası dost beni gönder de var andan ağla başına bağlamış al ile sarı arkamızca etme ah ile zarı koca pir sultan'ın gül yüzlü yarı dost bizi gönder de var andan ağla gönül azm ediyor azm-i didarı gönül azat oldu gamu şitadan şükür yaradana gine yaz geldi işte böyle diyordum hüdadan şükür yaradana gine yaz geldi göller dalgalanup kazı gözlerdi gönül allı pullu kızı gözlerdi sevda çekenler de yazı gözlerdi şükür yaradana gine yaz geldi vakit yeli esti karlar eridi hicabından kar çiçeği faridi nergiz yaprağını çekti yürüdü şükür yaradana gine yaz geldi sünbül boynun eğdi kurdu otağı bülbül bir gül için bekler bu bağı işte gelüp erdi yaz bahar çağı şükür yaradana gine yaz geldi cahiller şöhreti sazı seviyor hilal kaş sürmeli gözü seviyor ruhsati bulandı yazı seviyor şükür yaradana gine yaz geldi yine kısmetimiz kaldırdı bizi yine kısmetimiz kaldırdı bizi ne yaman uzağa düştü yolumuz ineyim gideyim şam'dan aşağı nerde kaldı ana ata ilimiz kan olur garibin gözü yaşından haber almaz yareninden eşinden ağular da sızar canım aşından belki pire malum ola halimiz urum'un dağları işçil ovası ıssız kalmaz yavru şahin yuvası urum'dan da şam'a erler duası erler olsun kanadımız kolumuz pir sultan abdal'ım uzak yollardan helal olduk yücelerden bellerden bir zamanlar biz de gurbet illerden ne yaman gurbeti söyler dilimiz seyyah olup şu alemi gezerken seyyah olup şu alemi gezerken bulmadım hakkına kail olucu muhammet ali'den kuruldu pazar o da bize lütf-ü kerem kılıcı gelmiş geçmiş işimizi bitiren odur bizim eksiğimiz yetiren dilerim onmasın hakk'ı yitiren yolsuza hasımdır yolun kılıcı

Page 45: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yola hor bakanın yamandır hali kaldırın aradan kıl ile kali evvel ebet pirim muhammet ali böyle günde olur imdat edici bekleyelim mülkün sahibi gele mümin kullarına tecelli kıla muhammet ali'nin kurduğu yola kalmamış sıkile nazar kılıcı pir sultan'ım hiç doğruya gelen yok ol mümin kulların işin alan yok şu alemde halimden bir bilen yok herkes kendi sevdasına bakıcı aslı nedir güzel şah'ım çok yerlerden görünür aslı nedir neye verdin bağdad'ı şahım birdir binbir dona bürünür aslı nedir neye verdin bağdad'ı eremedim ben bu sırrın aslına yazık değil mi müminle müslime getirin mervan'ı bağdad üstüne aslı nedir neye verdin bağdad'ı yok mu bunda erenlerin yardımı ne çekersin bu cefanın derdini yiğitlere ardır vermek yurdunu ah hünkar'ım neye verdin bağdad'ı geldi mervan hendekleri doldurdu kırdı hurmalığı aldı bağdad'ı çığrışıp geliyor yeşil ördeği aslı nedir neye verdin bağdad'ı pir sultan'ım der ki üçler yediler kırklar da bu demde hazır idiler bağdad'ı basra'yı verdi dediler aslı nedir neye verdin bağdad'ı va'den tekmil imiş yatarsın bülbül her sabah her sabah anka-yi devran ne hub dertli dertli ötersin bülbül gafildim de bir taş çıktı elimden va'den tekmil imiş yatarsın bülbül yumurtadan çoğ imiş zaydır emeğin sana hak'tan geldi budur dileğim emir hakk'ın emri taşı neyleyim va'den tekmil imiş yatarsın bülbül sana senden oldu hiç benden bilme bir taş değme ile düşüp de ölme sefil pir sultan kusuruna kalma va'den tekmil imiş yatarsın bülbül mürşide teslim ol yolda kalırsın isa peygamber'e hakk'ı buyurdu mürşide teslim ol yolda kalırsın cebrail ahmet önünce yürüdü mürşide teslim ol yolda kalırsın tabii ol nutku kur'an bula

Page 46: Pir Sultan Abdal Şiirleri

mürşit gelip bizim kalbimiz yuya öğüt dinlemezsen kalırsın yaya mürşide teslim ol yolda kalırsın ilm-i zahirin menzili cennettir dolaşık bir yoldur gayet zahmettir pir sultan'ım senin yolun vuslattır mürşide teslim ol yolda kalırsın pir sultan'ım şu dünyaya pir sultan'ım şu dünyaya dolu geldim dolu benim bilmeyeneler bilsin beni ben ali'yim ali benim coşma deli gönlüm coşma coşup da kazandan taşma üçyüz altmış tane çeşme serçeşme'nin gönlü benim çarşılarda dolanırım ben hakk'ım hak'tan gelirim on iki imam hak bilirim dedikleri deli benim kılıcın kırk arşın uzar münkirin kökünü kazar çarşı pazarlarda gezer dedikleri deli benim pir sultan kapında kuldur bunu bilmek müşkül haldir ali'nin ihsanı boldur şah'ı merdan kulu benim hünkar hacı bektaş veli arzuladım size geldim hünkar hacı bektaş veli eşiğine yüzüm sürdüm hünkar hacı bektaş veli pir elinden dolu içtim doğdum elinize düştüm ak cenneti gördüm geçtim hünkar hacı bektaş veli güvercin donunda duran cümle eksikler bitiren beş taşı şahit getiren hünkar hacı bektaş veli kırk budak'ta şem'a yanar dolusun içenler kanar aşıkların sema döner hünkar hacı bektaş veli bahçende gördüm gülünü erenler sürsün demini imam rıza'nın torunu hünkar hacı bektaş veli balım sultan er köçeği keser kılıncı bıçağı cümle erenler gerçeği hünkar hacı bektaş veli pir sultan'ım gerçek veli erenlerden çekmem eli

Page 47: Pir Sultan Abdal Şiirleri

on iki imamın yolu hünkar hacı bektaş veli mürüvvet kerem erenler bu yolun ilersi hak'tır mürüvvet kerem erenler bu yoldan özge yol yoktur mürüvvet kerem erenler yolda nefis öldürmezler mürit düşse kaldırmazlar mürvet dese düşürmezler mürüvvet kerem erenler kur'an oldu delilimiz sırr'ı hakikat yolumuz imam cafer'dir ulumuz mürüvvet kerem erenler pir sultan'ım hale geldik hal içinde yola geldik mansur gibi dara geldik mürüvvet kerem erenler yürekte yareler türlü türlüdür gönül niçin ahvalimi bilmezsin yürekte yareler türlü türlüdür öğüt versem öğüdümü almazsın yürekte yareler türlü türlüdür eser zülüflerin yellere karşı ötüşür bülbüller güllere karşı (bülbül figan eder güllere karşı) nasıl ağlayayım ellere karşı (gel beni ağlatma illere karşı) yürekte yareler türlü türlüdür ah neyleyim karşımızda ölüm var ölüm dedikleri kanlı zalim var ne ağlayıp ne gülecek halim var yürekte yareler türlü türlüdür pir sultan abdal'ım ben de böyleyim emir haktan geldi kime ne eyleyim derdim çoktur hangisini söyleyeyim yürekte yareler türlü türlüdür ey erenler çün bu sırrı dinledim ey erenler çün bu sırrı dinledim huzur-ı mürşide vardım bu gece hakikat sırrını andan anladım evliya merdanın gördüm bu gece mürşidim muhammet buldum yolumu rehberim ali'dir verdim elimi tiğbend ile bağladılar belimi erenler sırrına erdim bu gece erenler rahına eyledim iman kalmadı gönlümde şek ile güman ne bilir bu sırrı yezid'le mervan küll-i varım hakk'a verdim bu gece andelip misali avaz ederek kati sema üzre pervaz ederek

Page 48: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yedi aza ile niyaz ederek ayn-ı cem güllerin derdim bu gece pir sultan'ım hakk'a niyaz ederim erenler rahına doğru giderim küll-i varım hakk'a teslim ederim hakk'ın cemalini gördüm bu gece emeğin yite mi dersin bir aşkın deryasın boyla kıyısı öte mi dersin bir gerçeğe hizmet eyle emeğin yite mi dersin nadanı kondurma bağa düşürür seni tuzağa şekerler yedirsen sen zağa tuti olup öte mi dersin arifler yola giderler irfanda sohbet ederler nişansız yari n'ederler can gönül kata mı dersin bellidir kalbi boş olan nişan verendir hoş olan hercaiye yoldaş olan menzile yete mi dersin pir sultan abdal coşmayan aşk küresinde pişmeyen ilkin hakk'a ulaşmayan sonradan yete mi dersin kahpe felek sana n'ettim n'eyledim kahpe felek sana n'ettim n'eyledim attın gurbet ile taşımı felek ibtida gülmeyen sonra güler mi akıttın gözümden yaşımı felek ben feleği gördüm elde var iken başım alam gidem derdim er iken kol kanat bağladım uçam der iken kırdın kanadımı kolumu felek bak'a şu feleğin işine bak'a götürün gömleği istemem yaka yönünü döndürmüş geliyor hakk'a sen melamet ettin işimi felek pir sultan abdal'ım olmuşum hazer yarinden ayrılan dünyadan bezer ellere baktım ki salınıp gezer hemen bana ettin zulumu felek benden selam söylen sofu canlara benden selam söylen sofu canlara vücudun şehrini yuyanlar gelsin yedi kat göklerin yedi kat yerin kudret binasını kuranlar gelsin pirimi sorarsan ali'dir ali altından çakılmış düldül'ün nalı kim sürdü kuyuda kırk arşın yolu o yolun süreğin sürenler gelsin

Page 49: Pir Sultan Abdal Şiirleri

sofuluk dediğin bir kolay iştir pirimin gördüğü mübarek düştür eti yok kanı yok bir uçar kuştur o kuşun dilini bilenler gelsin sofuluk eyleyen arıtır özün kimse yok anlaya şu benim sözüm demirin yüzünde karınca izin karanlık gecede bulanlar gelsin pir sultan abdal'ım özüm didarda saklayalım hak katında nazarda çıkmadık can kazılmadık mezarda o canın namazın kılanlar gelsin yel esti mi aşka gelir sallanır yel esti mi aşka gelir sallanır mart ayında yeşillenir ağaçlar kıpkırmızı donlar giyer allanır hu dost çağırır allanır ağaçlar çiçek açar domur domur dal verir kimi uzar birbirine el verir kimi meyve verir kimi gül verir kuşlar üstünde dillenir ağaçlar yaz baharda bahçe ile bağ ile kaba çamın gürlemesi dal ile koç yiğidin eğlencesi yar ile muhabbet eder eğlenir ağaçlar pir sultan abdal'ım hatayi şah'ım adam için ne haketmiş allah'ım güz gelince salar yaprağın dalın vakti geldi mi sulanır ağaçlar yalan dünya sana bel mi bağlarım yalan dünya sana bel mi bağlarım hani benim önüm sıra gelenler ölüm var derlerdi ben inanmazdım duydum essah imiş öldü diyenler yaratmıştır insan ile hayvanı insanda emanet koydu bu canı üç yüz altmış altı peygamber hanı bizi kor mu ya onları alanlar şöyle bir günahkar kul türemişam bilemem ben feleğe neylemişam feleğin burcunu çok aramışam bel mi bağlar şu dünyayı görenler pir sultan abdal'ım gezerek gelir elinde defteri yazarak gelir sıra dolanarak bize de gelir ölmez imiş bizim için ölenler hızır paşa gibi zalim var ise hızır paşa gibi zalim var ise ne yapayım benim de bir ahım var senin tuğlu padişahın var ise benim arkam kalem bir allah'ım var şol icra tanrı'sız yatmaz uyumaz

Page 50: Pir Sultan Abdal Şiirleri

kimsenin hakkını kimseye komaz hünkar sağır olmuş ünümü duymaz masumlar boğdurur padişahım var gönül verdim ikrar verdim haydar'a geçmem beni etseler pare pare ırafızı diye çektiler dara acep benim bunda ne günahım var pir sultan abdal'ım yed-ullahımız batına hükmeder padişahımız sahip çıkar miskin kul'allah'ımız şefaat edecek güzel şah'ım var felekler zuhur olalı felekler zuhur olalı arttı derdim fizahım var günahım çoktur gamım yok mehdi gibi bir mahım var gayettir ali'nin demi imam hasan gevher kanı şah imam hüseyin gibi muallakta dergahım var imam zeynel leyl ü nehar imam bakır kırdı küffar mehr içinde imam cafer şemsi gibi bir mahım var musa-yı kazım'a düştük ali rıza'ya eriştik muhammet taki'den içtik türlü türlü kadehim var pir sultan'ım naki candır askeri dindir imandır mehdi sahib-i zamandır mürvetli padişahım var incinme gönül türap olup düştüm toza incinme gönül incinme tahammül eyle her söze incinme gönül incinme türaplık cümlenin başı üstüne atarlar taşı daim çiğnenmektir işi incinme gönül incinme koy sana kötü desinler her ayıbına gülsünler hergün gıybetin kılsınlar incinme gönül incinme muhammet miraç'tan indi ali'm nur ile boyandı bühtan fatm'ana'ya indi incinme gönül incinme pir sultan'ım geçer aylar geçinir yoksullar baylar herkes sıfatını söyler incinme gönül incinme

Page 51: Pir Sultan Abdal Şiirleri

sel eyledi zaman bizi be yarenler be kardaşlar gör neyledi zaman bizi gözüm yaşını akıttı sel eyledi zaman bizi can nice ayrılır tenden ten nice ayrılır candan ayak ayak nerdübandan in eyledi zaman bizi gelin gidelim zecril'e can kurban olsun asile bir halden bilmez cahile kul eyledi zaman bizi kimi baydır kimi fakir yaradan mevla'ya şükür ne akıl kodu ne fikir del-eyledi zaman bizi pir sultan'ım döne döne dolu içtim kana kana şu yerde kim yana yana dul eyledi zaman bizi inilersin dolap derdin ne senin ali ali deyü ne inilersin inilersin dolap derdin ne senin sen de benim gibi yardan m'ayrıldın inilersin dolap derdin ne senin dolap iniledi düştü ırmağa muhammed'in hub cemalin görmeğe hasan hüseyin'e bir su vermeğe inilersin dolap derdin ne senin kim kesti getirdi seni yerinden dağlar taşlar ah eyledi zarından sen de mi ayrıldın nazlı yarinden inilersin dolap derdin ne senin sana yad ellerin eli mi değdi yoksa ırakibin dili mi değdi yaz bahar ayının seli mi değdi inilersin dolap derdin ne senin pir sultan abdal'ım aşka dayandı hasret narı ile ciğerim yandı yoksa hüseyin'den haber mi geldi inilersin dolap derdin ne senin göçen canlar dönmez imiş ism-i azam duasıdır hergiz usanılmaz imiş uçtu bülbül kafesinden göçen canlar dönmez imiş alay göçmüş yurd'uğradım bir acıkmış kurd'uğradım bir acayip derd'uğradım çekmeyenler bilmez imiş ezelidir gönül ezel olur bahçelerde gazel gel ahımı alma güzel bir ah yerde kalmaz imiş

Page 52: Pir Sultan Abdal Şiirleri

cevrilüben konan iller yaylamızdır çamlıbel'ler bülbülün arzusu güller hüb açılan solmaz imiş pir sultan'ım emirzade gel sırrını verme yade gaziler fani dünyada pir ağlatan gülmez imiş çekilip kırklara vardık çekilip kırklara vardık niye geldin can dediler baş kesip niyaz eyledik geç otur meydan dediler kırklar meydanı ganidir görenin kalbin eridir külli şekerden beridir nerelisin can dediler kırklar ile yedik içtik kaynayıp sohbete çoştuk yetmiş yıl kürede piştik dahi çiğsin can dediler rehberine ver özünü erenler göre gönlünü müsahibin hak bileni edelim ihsan dediler pir sultan'ım kanım katlim gönlünü gönlüme kattım doksan yıl da ölü yattım gine sağsın can dediler gezdim seyrettim dünyayı gezdim seyrettim dünyayı şu dünyada melamet var silindi gönlümün pası yüreğimde zılalet var ne yolcular izin izler ne meşayih sırrın gizler ne kadı şer'isin gözler ne beylerde adalet var ne kız hicap saklar ne gelinler usül bekler ne kocalar özün yoklar ne yiğitte marifet var şeriat göğe çekildi yüz suyu yere döküldü alem zulm ile yakıldı kıyametten işaret var pir sultan'ım eyder erlik işin bilmektir serverlik allah'a yakışır benlik insanda da keramet var şimdi bizim aramıza şimdi bizim aramıza

Page 53: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yola boyun veren gelsin şeriatı tarikatı hakikatı bilen gelsin kişi halden anlayınca hakikatı dinleyince üstüne yol uğrayınca ayrılmayıp duran gelsin talib olunca bir talib işini mevla'ya salıp izzet ile selam verip gönüllere giren gelsin koyup dünya davasını hakk'a verip sevdasını doğrulayup öz nefsini şeytanı öldüren gelsin pir sultan'ım çelebiye eyvallahım var veliye muhiddin'e hal diliyle yolum sırrın soran gelsin sevda çekmek şanlarıdır sevda çekmek şanlarıdır gizlice erkanlarıdır hak yoluna canlarıdır kurbanı bektaşilerin onlar horasan'ı gezer demkeş olur bade süzer seyyah olup daim gezer sultanı bektaşilerin sırlarına güç erilir remizleri geç bilinir üstat olan pir seçilir hünkarı bektaşilerin arifler arifi gelir arife tarif vız gelir uzak yakın hep bir gelir hassına bektaşilerin pir sultan'ım bu ne demek yerde insan gökte melek hiç cahile çekme emek devranı bektaşilerin be hey acayip adem be hey acayip adem öldüğünü bilemezsin korlar bir karanlık dama kapı baca bulamazsın yağmur yağar yeller eser mezarı başına yıkar seksen bin canavar sıkar hiç birine vuramazsın gel bu öğüdü al benden yarın fırsat gider elden hak saklasın cehennemden karanlıktır çıkamazsın yer pamuk olur atılır cümle deryalar katılır

Page 54: Pir Sultan Abdal Şiirleri

dilin damağın tutulur doğru cevap veremezsin pir sultan'ım der ki deli elden koymaz doğru yolu ne yanarsın dünya malı birin alıp gidemezsin medet pirim bu derdi kendime derman bilmişim aşkın şarabına ferman dilmişim bu derdi kendime derman bilmişim aşkın şarabını dolu içmişim her yolun sonunda sana gelmişim yetiş medet pirim yetiş ya şimdi yetiş medet pirim ali yetiş ya şimdi dostun elinde gül zordayım şimdi kadı makamına divan kurulmuş doğru söyleyenler burdan kovulmuş cahil ile yol alması zor olmuş medet pirim ali yetiş ya şimdi pir sultan abdal'ım şah'a giderim yolumdan dönersem serin veririm hınzır paşa zalım kuldur bilirim yetiş medet pirim yetiş ya şimdi amanın eyle mürüvvet amanın eyle mürüvvet gördüğüne tapma gönül yüzüne bakmayanın sen tozuna da bakma gönül bir kardaşa meyil verip tuz ile ekmeğin yiyip azıcık noksanın görüp tez başına kakma gönül arap ata binip coşma karlı buzlu dağlar aşma her gördüğüne sır açma doluları dökme gönül pir sultan'ım gündür ava çektiğim emekler hava nasihatım olsun sana sen hatıralar yıkma gönül derildi ayn-ı cem kuruldu derildi ayn-ı cem kuruldu erkan erenler oturmuş postu postuna niyaz edip hakk'a açıldı meydan meydancılar çerağ aldı destine baş eğdiler erenlerin yoluna hü dediler ehlullah erkanına çağırdılar tanrı'nın arslanına kevser getirdiler meydan üstüne erenlerin gazileri geldiler kabul edip cur'asından aldılar içip ab-ı kevser sermest oldular mail oldum gözlerinin mestine

Page 55: Pir Sultan Abdal Şiirleri

zikr ettiler erenlerin nefesin çüş ettiler taliblerin hepisin cümle gönüllerin sildiler pasın özlerin teslim ettiler dostuna pir sultan'ım bahçesini zeyn eder üstat nazarında erkanın güder kırklar sema ile hak yola gider üçlerle yediler erkan üstüne hakikat bir gizli sırdır hakikat bir gizli sırdır açabilirsen gel beri küfr içinde iman vardır seçebilirsen gel beri şüphe getirme gönlüne hak perde çeker önüne dondan bir gömlek eğnine biçebilirsen gel beri ata ana kavim kardaş olduk hak ehline yoldaş can ile baştan ey kardaş geçebilrsen gel beri pir sultan'ım ere yettik vardık pir damenin tuttuk biz ağuyu bala kattık içebilirsen gel beri viran bahçelerde viran bahçelerde bülbül öter mi gönül eğlencesi gül olmayınca merhemsiz çiğ yara pişer biter mi bir gerçek veliden el olmayınca nefse uyan hakk'a uymuş değildir gaziler namazın kılmış değildir bu gezen abdallar derviş değildir arkasında hırka şal olmayınca tabibsiz yaraya merhem sarılmaz mürşit olmayınca pire varılmaz yüz bin tabur kursan yezit kırılmaz eli zülfikar'lı al'olmayınca bu aşk meydanında bir divan olur o meydana düşen nevcivan olur itikatsiz talip boş kovan olur vızılar arısı bal olmayınca değme arif bunu böyle bilemez bilse dahi yine arif olamaz her dede ölüyü diri kılamaz hünkar hacı bektaş vel'olmayınca iki melek gelir sual sorarlar döker burcunu da gevher ararlar bir kılın üstüne köprü kurarlar geçemezsin hakk'a kul olmayınca pir sultan'ım baştan dalga aşırır o dalgadır aşıkları coşurur her bildiğin rehber çiğ mi pişirir yanıp ateşlere kül olmayınca

Page 56: Pir Sultan Abdal Şiirleri

üfürdüm çerağı üfürdüm çerağı yandıramadım gönlümü yüksekten indiremedim aç doyurup susuz kandıramadım ben nice varayım hak divanına ulu yol üstünde köprü çatmadım hatırlar hoş edip gönül yapmadım hakk'ın emrettiği yola gitmedim ben nice varayım hak divanına yeşil pınarlarda parlayıp akar asilzade olan aslına çeker pervaneler aşkın oduna yanar ben nice varayım hak divanına ben yükümü tuttum kaba söz ile günahlar kazandım ela göz ile ya nasıl çıkayım kara yüz ile ben nice varayım hak divanına pir sultan'ım eyder kılarım ben zar yüküm la'l ü gevher şah damgası var eğer aşık isen gel yaramı sar ben nice varayım hak divanına hey erenler hey erenler bir hayale uğradım gafilim bu yere geldim bu gece garip düştüm kimse bilmez halimden kadir mevla'm eyle yardım bu gece katar katar zibalar sen ben güzel yaran güzel sohbet güzel cem güzel doldur doldur doluları sun güzel sanırım kadir'e erdim bu gece bülbül gibi şakır m'ola dilleri sema döner kadeh tutan elleri firdevs bahçesinde gonca gülleri aklıma geldi de derdim bu gece pir sultan'ım faş eylemez bu sırrı etrafımız aldı ihlasın kızı huri midir melek midir her biri sanırım cennet'e girdim bu gece gönül ne yatarsın gönül ne yatarsın gaflet içinde doğdu seher vaktı kalk hacet dile özünü zulümden kurtaram dersen doğdu seher vaktı kalk hacet dile evliyalar enbiyalar varisi kalkar hacet diler gece yarısı çığrışır ötüşür arşın horozu doğdu seher vaktı kalk hacet dile evliyalar enbiyalar bilüşür müezzinler allah allah çığrışur gökte aziz melaikler seğrişür doğdu seher vaktı kalk hacet dile allah'ım cömertsin cömert ganisin halil gelsin hulle donu biçilsin

Page 57: Pir Sultan Abdal Şiirleri

rabbim uyumazken sen ne uyursun doğdu seher vaktı kalk hacet dile pir sultan'ım sevdiğine ağlasın yezitler bağrına kara bağlasın mümin kullar dergahında eğlesin doğdu seher vaktı kalk hacet dile şah'ın nuru musun şah'ın nuru musun ey canlar canı varın layık olun hallerinize mürüvvet erenler darına durdum canım kurban olsun yollarınıza erenlerin altın akçası mısın mümin kardaşların goncası mısın şah'ı merdan ali bahçesi misin gelir bülbül konar dallarınıza rehberin payını yemen ayırın mürşidin payını candan kayırın dudaktan emzirin lebten doyurun hak mihman gelince evlerinize lanet ile yezitleri taradım hakk'ın kitabını açtım aradım kırklar ile cem olmaktı muradım imam cafer çıkar yollarınıza pir sultan'ım eydür yezitler gamda horasan erleri urum'da şam'da biz de mihman olduk bir ayn-i cemde doyup usanmadık hallerinize yine yeşillendi dağlar yine yeşillendi dağlar kararıp kocamaz bağlar her nereye varsam ağlar felek senden gülen kimdir ateşim yanıp pişmeden ruh girip bu ten koşmadan ana rahmine düşmeden bu dünyaya gelen kimdir yiğit ister yaranlığa baykuş konar viranlığa on sekiz yıl karanlığa hızır ile duran kimdir pir sultan'ım der varalım anda günahlar görelim azrail'den bir soralım kendi canın alan kimdir yine dosttan haber geldi yine dosttan haber geldi dalgalandı taştı gönül yar elinden kevser geldi derya gibi çoştu gönül kılavuzum şah-ı merdan çevresi dopdolu nurdan şunda bir hercayi dosttan neylersin vazgeçti gönül

Page 58: Pir Sultan Abdal Şiirleri

sır ali'deki sır idi seyr edeni sever idi ben kulu da kemter idi pir aşkına düştü gönül açıldı bahçenin gülü öter içinde bülbülü dost elinden dolu dolu sarhoş oldu içti gönül pir sultan'ım bir gün göçer er olan ikrarın güder ceset bunda seyran eder çün hakk'a ulaştı gönül turnam (sabahtan cemalin) sabahtan cemalin seyran eyledim gönüller perişan elinden turnam nice ki beklersin gurbet yolunu hiç bilirin yok mu halinden turnam seher bülbülüsün gider gelmesin gelirsen de güle baki kalmasın seni uçuranlar murat almasın seni kim uçurdu gölünden turnam pir sultan abdal'ım cemalin güzel aradım bulmadım derdimi yazar şimdi senin eşin cennette gezer kalma bizim için yolundan turnam gidiyor (bir tenhada gördüm) bir tenhada gördüm o nazlı yari böyle uğrun uğrun baktı gidiyor siyah saçlarını dökmüş yüzüne gönlümü ateşe yaktı gidiyor yüzüne baktıkça tutuldu dilim kırıldı kollarım tutmuyor elim hey dost bu diyarda n'olacak halim gözlerimden kan yaş aktı gidiyor dost dost diye dostu hergün sorarım yitirdim o yari durmaz ararım abdal pir sultan'ım edem kervanım bak işte sel gibi yıktı gidiyor geçti dost kervanı şu karşı yaylada göç katar katar bir güzel sevdası serimde tüter bu ayrılık bana ölümden beter geçti dost kervanı eyleme beni şu benim sevdiğim başta oturur bir güzelin derdi beni bitirir bu ayrılık bana zulüm getirir geçti dost kervanı eyleme beni ben gidersem sunam bana ağlama ciğerimi aşk oduna dağlama benden başkasına meyil bağlama geçti dost kervanı eyleme beni gider isem bu il sana yurt olsun

Page 59: Pir Sultan Abdal Şiirleri

münafıklar aramızda kurt olsun ben ölürsem yüreğine dert olsun geçti dost kervanı eyleme beni pir sultan abdal'ım dağlar aşalım aşalım da dost iline düşelim çok nimetin yedim helallaşalım geçti dost kervanı eyleme beni ey benim sarı tanburam ey benim sarı tanburam sen niçin böyle ağlarsın derdim büyük içim oyuk ben şah'ım deyü ağlarım göğsüme tahta döşerler çaldıkça bağrım deşerler durmayıp beni okşarlar ben şah'ım deyü ağlarım koluma taktılar perde uğrattılar beni derde kim konar kim göçer yurda ben şah'ım deyü ağlarım koluma takdılar teli söylettiler bin bir dili oldum aynı cem bülbülü ben şah'ım deyü ağlarım bağlamadır benim adım arşa dayanır feryadım pîr sultan'dır üstadım ben şah'ım deyü ağlarım gel efendim gel (hasretinle beni) hasretinle beni üryan eyledin beklerim yolların gel efendim gel gönül kuşu kalktı cevlan eyledi beklerim yolların ali ali gel efendim gel evvel ahir sensin dönmezem senden meyl ü muhabbetin çıkar mı candan gönül göç eyledi kevn ü mekandan beklerim yolların gel efendim gel tevarih çoğaldı da hadden aştı urum sofuları bildiğin şaştı şimdi gayret şah-ı merdan'a düştü gözlerim yolların gel efendim gel (ek dörtlük) urum sufileri bildiğin şaştı rakipler çoğaldı pek hadden aştı şimdi gayret şah-ı merdan'a düştü gözlerim yolları gel efendim gel horasan'dan kalktı hind'i yararak top top olmuş hariciler kırarak bendelerin şah'ına yalvararak beklerim yolların gel efendim gel bozuldu yolcular yollarda kaldı ayin erkan gitti dillerde kaldı bendelerin zayıf hallerde kaldı beklerim yolların gel efendim gel pir sultan'ım allah allah diyelim

Page 60: Pir Sultan Abdal Şiirleri

gelin nikabını elden koyalım takdir böyle imiş biz ne diyelim beklerim yolların gel efendim gel gelmiş iken bir habercik gelmiş iken bir habercik sorayım niçin gitmez yıldız dağı dumanın gerçek erenlere yüzler süreyim niçin gitmez yıldız dağı dumanın alçağında al kırmızı taşın var yükseğinde turnalardan sesin var ben de bilmem ne talihsiz başın var niçin gitmez yıldız dağı dumanın benim şahım al kırmızı bürünür dost yüzün görmeyen düşman bilinir yücesinden şahın ili görünür niçin gitmez yıldız dağı dumanın el ettiler turnalara kazlara dağlar yeşillendi döndü yazlara çiğdemler takınsın söylen kızlara niçin gitmez yıldız dağı dumanın şahın bahçesinde gonca gül biter anda garip garip bülbüller öter bunda ayrılık var ölümden beter niçin gitmez yıldız dağı dumanın ben de bildim bu dağların şahısın gerçek erenlerin nazargahısın abdal pir sultan?ın seyrangahısın niçin gitmez yıldız dağı dumanın gitti kervanımız ali'ye doğru bir ulu kervandır hak kuyusunda gitti kervanımız ali'ye doğru yeni de kurtulduk gamdan kederden gitti kervanımız ali'ye doğru hünkar hacı bektaş veli'ye doğru helallik vermedik kavim kardaşlar yandı yüreciğim ciğerim haşlar üç gün üç gecedir yağan yağışlar gitti kervanımız ali'ye doğru hünkar hacı bektaş veli'ye doğru pir sultan abdal'ım coşup gideriz düşüp aşk eline taşıp gideriz ayınan yıldızı aşıp gideriz gitti kervanımız ali'ye doğru hünkar hacı bektaş veli'ye doğru safa geldin (çoktan beri) çoktan beri yollarını gözlerim gönlümün ziyası dost safa geldin şu garip gönlümün bağı bostanı ayva ile turunç nar safa geldin yoksa karşımızda oturan mısın serimi sevdaya yetiren misin

Page 61: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ağır yüklerimi götüren misin katar maya ile dost safa geldin yoksa sevdiğimin ilinden misin yoksa has bahçenin gülünden misin güzel muhammet'in terinden misin cennet-i alada gül safa geldin pir sultan giyinmiş al ile yeşil yarin sevdaları sere ulaşır sevdiğim giyinmlş al ile yeşil çarşılar bezenmiş al safa geldin imam hüseyin türbesin üstünü nakşeylediler gel dinim imanım imam hüseyin seni dört köşeye baş eylediler gel dinim imanım imam hüseyin yetiş carımıza imam hüseyin muhammet ali'nin çeşm-i çırağı erenler bağının bir gülü bağı ciğerler paresi gönül durağı gel dinim imanım imam hüseyin yetiş carımıza imam hüseyin akan sular gibi akasım gelmez şehrine girersem çıkasım gelmez cahilin yüzüne bakasım gelmez gel dinim imanım imam hüseyin yetiş carımıza imam hüseyin senin aşıkların yanar yakılır on' ki imam katarına katılır bunda münkirlere lanet okulur gel dinim imanım imam hüseyin yetiş carımıza imam hüseyin pir sultan'ım eydür erenler nerde çalısız kayasız bir sahra yerde kerbela çölünde kandilde nurda gel dinim imanım imam hüseyin yetiş carımıza imam hüseyin güzel aşık (demedim mi) güzel aşık cevrimizi çekemezsin demedim mi bu bir rıza lokmasıdır yiyemezsin demedim mi yemeyenler kalır naçar gözlerinden kanlar saçar bu bir demdir gelir geçer duyamazsın demedim mi çıkalım meydan yerine gidelim ali seyrine canı başı hak yoluna koyamazsın demedim mi pir sultan ali şahımız hakka ulaşır rahımız oniki imam penahımız

Page 62: Pir Sultan Abdal Şiirleri

uyamazsın demedim mi turnanın (alay alay olmuş) alay alay olmuş gelen turnalar kanadı var kolları var turnanın silkinip uçamaz menzil görenler gökyüzünde yolları var turnanın silkinip uçar da kanadın çatar seçer kılavuzlar önüne katar hasan hüseyin'in sema'ın tutar kerbela'da mekanı var turnanın sesleri naziktir methi okunur avazı bağrımı deler dokunur yalabık yalabık tüyler takınır eğrim eğrim telleri var turnanın pir sultan yardımcın yaradan olsun aşık olan aşık didarın bulsun arif olan anlar cahil ne bilsin her manadan dilleri var turnanın katipler oturmuş derdimi yazar katipler oturmuş derdimi yazar dem bir gelir geçer devran eylenmez felek vurdu yıktı burç hisarını yel eser savurur harman eylenmez bu dünya dediğin bir sınık yaydır evveli toy düğün ahiri vaydır dört kapılı ulu hoş bir saraydır konan göçer imiş kalan eylenmez yüreğimde vardır aşk ile yara varayım tabibe bulayım çare fırsat elde iken gel uy katara senin için yolda kervan eylenmez abdal pir sultan'ım keremler kani nereden geliyor canımın canı sensin bu gönlümün şahı sultanı sensiz bu cesette bu can eylenmez ne kadar bilirsen bilene danış ne kadar bilirsen bilene danış danışan dağları aşar mı aşar danışmadan yola düşse bir kişi yorulup yollarda şaşar mı şaşar uzak ol cahilden kamile yakın sözümde mana yok darılma sakın hasmın karıncaysa merdane takın ummadığın taş başa düşer mi düşer altından bir pula olur mu kail konuş ki ehl ile olasın ehil konuşma cahille olursun cahil kişi itibardan düşer mi düşer abdal pir sultan'ım böyle mi olur herkes ettiğini elbette bulur alıcı kuşların ömrü az olur akbaba zararsız yaşar mı yaşar

Page 63: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ben hak'kın edna kuluyum ben hak'kın edna kuluyum kem damarlardan beriyim ayin-i cemin bülbülüyüm meydana ötmeye geldim (bağlantı) hudey hudey şah aşkına hak yardım etsin düşküne hudey hudey pir aşkına hak yardım etsin düşküne bir nefescik söyleyeyim dinlemezsen neyleyeyim aşk deryasını boylayayım ummana dalmaya geldim bağlantı pir sultan'ım yer yüzünde hata var mıdır sözümde eksiğim kendi özümde darına durmaya geldim bağlantı sabahtan cemalin seyran eyledim sabahtan cemalin seyran eyledim eyledin gönlümü perişan dilber hayli demdir gezdim gurbeti elleri kimseler halimden sormadı dilber sensiz garip gönlüm karar eylemez eser bad-ı sabah zilfin ırganmaz dedim var berguzar telinden dilber ... gamzeyi zilfin mis gibi kokar yarelerim göz göz hışmınan bakar cemalin görenler cenneti neyler sandım güneş doğmuş yüzünden dilber sen irfan kuşusun gider gelmezsin gelir bizde baki mihman kalmazsın seni uçuranlar murat almasın kim seni uçurdu yuvandan dilber abdal pir sultan' ım cemalin güzel katipler oturmuş vasfını yazar nahiplerin saf saf yolunu gözler benim için kalma yolundan dilber indim koç babayı tavaf eyledim indim koç babayı tavaf eyledim bugün yaylımdadır geliyor koçlar mubarek cemalin seyran eyledim bugün yaylımdadır geliyor koçlar koçların alnında yazılı kur'an hiç mahrum mu kalır onları gören yarın mahşer günü şefaat uman bugün yaylımdadır geliyor koçlar yağmur yağar çiselenir izleri elham suresine benzer gözleri

Page 64: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ayınan gün gibi doğar yüzleri bugün yaylımdadır geliyor koçlar pir sultan'ım biz çekelim yasları dört kitapta beyan oldu sesleri aşıklarda söyler bu nefesleri bugün yaylımdadır geliyor koçlar gitme giden gitme gitme giden gitme sual sorayım ya ne bu dünyanın üstünde durur vallahi billahi ben onu gördüm dünya sarı öküz'ün üstünde durur gitme giden gitme bir dahi soram ya bu öküz neyin üstünde durur vallahi billahi ben onu gördüm öküz de bir salın üstünde durur gitme giden gitme bir dahi soram ya bu sal da neyin üstünde durur vallahi billahi ben onu gördüm sal da bir balığın üstünde durur gitme giden gitme bir dahi soram ya bu balık neyin üstünde durur vallahi billahi ben onu gördüm balık da deryanın üstünde durur gitme giden gitme bir dahi soram ya bu derya neyin üstünde durur vallahi billahi ben onu gördüm derya da ikrarın üstünde durur gitme giden gitme bir dahi soram ya bu ikrar neyin üstünde durur pır sultanım der ki ben onu gördüm ikrar da imanın üstünde durur kalktı havalandı kalktı havalandı gönülün kuşu uçmayınca gönül yardan ayrılmaz suyum ısıtsalar tenim yusalar yunmayınca gönül yardan ayrılmaz ustalar getirin tabutum çatsın terziler getirin kefenim biçsin ak göğsüm üstünde çimenler bitsin bitmeyince gönül yardan ayrılmaz düşünce hey deli gönül düşüne değirmenler döner çeşmim yaşına cenazemi musallanın taşına koymayınca gönül yardan ayrılmaz sana derim sana ey adem ata daha yol mu gider buradan öte eyersiz yularsız ağaçtan ata binmeyince gönül yardan ayrılmaz pir sultan abdal'ım canım cezada bir candan yarim yok yolum gözede ecel şerbetinden bir tas bize de vermeyince gönül yardan ayrılmaz zinhar kötü kelam söylemeyesin

Page 65: Pir Sultan Abdal Şiirleri

arzulayıp hak demine gelince gönülde kin kibir eylemiyesin hakikatın kubbesine girince zinhar kötü kelam söylemeyesin evliya cemidir sayılmaz hatır eğer isterlerse bir kelam yetir ağır ol sakin ol postunda otur her yerde ataklık eylemeyesin yeğlicelik edip gerine bakma delil çağrılırken gerine bakma aşnan musahibin odlara yakma yükünü günahla toplamayasın sen seni gör elin aybını görme tarikat ateştir tamuya girme sen de bu anlığın kimseye deme bu sözlerim garaz anlamayasın pir sultan abdal'ım mana bilemez kibrine yedirip haber alamaz kılavuzsuz giden yolu bulamaz bulunmaz yolda yola aramayasın dostun bahçesine bir hoyrat girmiş dostun bahçesine bir hoyrat girmiş beri dur da benli dilber beri dur gülünü dererken dalını kırmış kurutur hey benli dilber kurutur hangi dinden isen ona tapayım yarın mahşer günü bile kopayım eğil bir yol ak gerdandan öpeyim beri dur hey benli dilber beri dur dervişe ne olsa kendi tacından irakibe ölüm yare gecinden benim benzim bir güzelin ucundan sarıdır hey benli dilber sarıdır bu meydanda serilir postumuz çok şükür mevlaya gördük dostumuz birgün kara toprak bürür üstümüz çürütür hey benli dilber çürütür kendisi okur da kendisi yazar hak hilal kaşına eylemiş nazar senin akranların cennette gezer bürüdür hey benli dilber bürüdür (huridir hey benli dilber huridir) pir sultan abdalım başından başlar iyisini yer de kimini taşlar bin çiçekten bir kovana bal işler arıdır hey benli dilber arıdır dönen dönsün ben dönmezem koyun beni hak aşkına yanayım dönen dönsün ben dönmezem yolumdan yolumdan dönüp de mahrum mu kalayım dönen dönsün ben dönmezem yolumdan benim pirim gayet ulu kişidir yediler ulusu kırklar eşidir on iki imamın servet başıdır dönen dönsün ben dönmezem yolumdan

Page 66: Pir Sultan Abdal Şiirleri

kadılar müftüler fetva yazarsa işte kement işte boynum asarsa işte hançer işte kellem keserse dönen dönsün ben dönmezem yolumdan ulu mahşer olur divan kurulur suçlu suçsuz gelir anda derilir piri olmayanlar anda bilinir dönen dönsün ben dönmezem yolumdan pir sultan'ım arşa çıkar ünümüz o da bizim ulumuzdur pirimiz hakka teslim olsun garip canımız dönen dönsün ben dönmezem yolumdan ağlama gözlerim mevlam kerimdir gurbet elde bir hal geldi başıma ağlama gözlerim mevlam kerimdir derman arar iken derde düş oldum ağlama gözlerim mevlam kerimdir huma kuşu yere düştü ölmedi dünya sultan süleyman?a kalmadı dedim yare gidem nasip olmadı ağlama gözlerim mevlam kerimdir kağıda yazılmış ufak yazılar anadan ayrılmış körpe kuzular derdi olan yüreğinden sızılar ağlama gözlerim mevlam kerimdir abdal pir sultan?ım böyle buyurdu ayrılık gömleğim biçti geyirdi ben ayrılmaz idim felek ayırdı ağlama gözlerim mevlam kerimdir gelin canlar bir olalım gelin canlar bir olalım münkire kılıç çalalım hüseyn'in kanın alalım tevekkeltü taalallah özü öze bağlayalım sular gibi çağlayalım bir yürüyüş eyleyelim tevekkeltü taalallah açalım kızıl sancağı geçsin yezid'lerin çağı elimizde aş bıçağı tevekkeltü taalallah mervan soyunu vuralım hüseyn'in kanın soralım padişahın öldürelim tevekkeltü taalallah pir sultan'ım geldi cuşa münkirlerin aklı şaşa takdir olan gelir başa tevekkeltü taalallah dünyanın üzerinde kurulu direk dünyanın üzerinde kurulu direk

Page 67: Pir Sultan Abdal Şiirleri

emek sayılmadan sızlar bu yürek bu düzeni kim kurmuş bizler de bilek söyle canım söyle dinlesin canlar ocağa koymuşlar köşe taşını hakk kollasın gerçeklerin isini bir gün ağrıdırlar senin başını söyle canım söyle dinlesin canlar pir sultan abdal?ım farz eylesinler yola gelmeyenden edilmez minnet cümlenin muradı dünyada cennet söyle canım söyle dinlesin canlar gam elinden benim gam elinden benim zülfü siyahım peykan geldi sinem yaralandı gel suna başın için ağlatma beni bugün sevda candan araladı gel gamdan hisar oldum mekanım yurdum işitmez avazım dinlemez virdim bir değil beş değil on değil derdim düğümler baş verdi sıralandı gel hasretine vasıl olam mı böyle mecnun'a da baki kalır mı leyla ölümlü dünyadır gel helal eyle yüklendi barhanam kiralandı gel ne çekerse dertli sinem dağ olmaz günler gelir geçer ömür çoğ olmaz teşevvüştür yaralarım sağ olmaz göğerdi çevresi karalandı gel pir sultan abdal'ım haftada ayda günler gelir geçer bulunmaz fayda gönül hak arzular canım hayhayda toprağım üstüme kürelendi gel ey benim divane gönlüm ey benim divane gönlüm dağlara düştüm yalınız bu cezayı kendi özüm pek mail gördüm yalınız dağlar var dağlardan yüce dağ mı dayanır bu güce derdimi üç gün üç gece söylerim bitmez yalınız şahın ayağına varsam hayırlı gül bengin alsam kızılırmak'a gark olsam çağlasam aksam yalınız pir sultan'ım hey erenler erine niyaz edenler üçler kırklar yediler mürvete geldim yalınız bir mum yanar bir şişede bir mum yanar bir şişede bülbüller eğlenmez meşede yedi iklim dört köşede

Page 68: Pir Sultan Abdal Şiirleri

allah bir muhammet ali pir sultan'ım hali bilen gözümün yaşını silen cennet bahçesinde dolan ben dedem ali'yi gördüm pir sultan deyi dün gece dün gece seyrim içinde serim ağlar ağlar pir sultan deyi gündüz hayalimde gece düşümde düşlerde ağlaşır pir sultan deyi uzundur uzundur dedemin boyu yıldızdır yaylası banaz'dır köyü yaz bahar ayında bulanır suyu sularda ağlaşır pir sultan deyi pir sultan abdalım ey yüce gani daim yeldiğimiz kudretin narı halka teslim ettin o şirin canı dostlar da ağlaşır pir sultan deyi elma sabahı uyurken üstüme geldi erenler gafil aç gözünü haydi uyan dediler serseri kalma şu cihan içinde yürü bir gerçeğe ey can dediler turnalar turnalar telli turnalar samah dönenlerde çarha girenler şahdan bir elma geldi elma ne güzel elma içi turunç dişi turunç ne güzel elma eğlenin turnalar ben de varayım haber salalım yoldaş olalım uyandım gafletten açtım gözümü kulak verdim canım döndüm yüzümü bir ayrılık çöktü kara yazımı şimdi bir gerçeğe yürü dediler pir sultan abdalım düşmüş er sevdasına aşıklar düşmesin el sevdasına bir nazar kılmışım kalbim pasına eğer aşık isen üryan dediler çevrilir (hak yarattı) hak yarattı muhammet'i nurundan insan olan gelir nura çevrilir çark kurulmuş dolap daim dönmede mansur olan gelir dara çevrilir bir sürçmede at ayağı kesilmez bir suç ile ademoğlu asılmaz erenler bir yol kurmuştur basılmaz yol ehli kaniyse yola çevrilir gümanlı gönülde pir mi eğlenir cennet taşrasında hur mu eğlenir balsız petekte arı mı eğlenir arı kane ise bala çevrilir erenler evinde kem söz söylenmez cennet derununda huri gizlenmez balsız peteksiz arı eğlenmez

Page 69: Pir Sultan Abdal Şiirleri

arı olanda bahara çevrilir başlı sular daim alçağa akar pervane kendini odlara yakar serçe kane ise aslına çeker bülbül olan gelir güle çevrilir pir sultan abdal'ım yatar hastadır elinde gülleri deste destedir insanoğlu bir acayip nesnedir muhabbetle tatlı dile çevrilir emek çektim emek çektim bir ev yaptım erenler yine bu güzele bildiremedim bahar geldi çiçek bitti ot bitti toprak güldü taşı güldüremedim onüne irehber almış kadıyı gelir kitabın okuyu okuyu bürhan ile buldum yetmiş ikiyi ikisin bir kaba sığdıramadım yüreğimde belli belli yaralar şeytan kalbin almış gözün köreler hakk'ı niyaz eylemeye âr eyler eğilip bir secde kıldıramadım hû demine bir ikrarı güdenin tu yüzüne ikrarından dönenin pîr sultan'ım münafığın nâdanın gönül aynasını sildiremedim erenlere eş olayım erenlere eş olayım bu yola yoldaş olayım içeyim sarhoş olayım aymak elinden gelir mi alna yazılmış yazıyı besili körpe kuzuyu hakk'ın yazdığı yazıyı bozmak elinden gelir mi dere tepe dümdüz olur gece geçip gündüz olur gökte kaç bin yıldız olur saymak elinden gelir mi pir sultan'ım der hatayi dilimiz söyler hatayı pişmedik çiğ yumurtayı soymak elinden gelir mi ne sen beni unut gel seninle ahd ü peyman edelim ne sen beni unut ne de ben seni ikimiz de bir ikrarı güdelim ne sen beni unut ne de ben seni aman kaşı keman elinden aman sürdük sefasını etmedik tamam ehl-i irfan içre olduğum zaman ne sen beni unut ne de ben seni

Page 70: Pir Sultan Abdal Şiirleri

hem saza mailim hem de sohbete hem sana mailim hem de devlete aşkın ile düştüm diyar gurbete ne sen beni unut ne de ben seni yarimin cemali güneşte mahı sana aşık olan çekmez mi ahı getir ant içelim kelamullahı ne sen beni unut ne de ben seni gitme dilber gitme yüzün göreyim al yanaklarına kurban olayım bir emanetim var sana vereyim ne sen beni unut ne de ben seni abdal pir sultan'ım çektiler dara düşmüşüm aşkına yanarım nara bakın ey erenler şu giden yara ne sen beni unut ne de ben seni nic'oldu (yine ılgın ılgın) yine ılgın ılgın seher yeller esince bulutlar kaynaşır bülbül nic'oldu şah imam'a beli diyen gaziler sürülen tarikat erkan nic'oldu erenler meyl'etmez bunda yalana içi süver olup dışı gülene evvel ikrar verip sonra dönene sürdüler dergahtan hali nic'oldu bek imiş kurulmaz feleğin yayı ezelden soyunmuş aşıklar bayı iki dinli yüze gülücü devi sürdüler dergahtan hali nic'oldu er değildir er nefesi tutmayan arıtıp kalbini temiz etmeyen özünü rızaya teslim etmeyen sürdüler dergahtan hali nic'oldu pir sultan'ım ihlas çağır pirine yerler gökler inler ah u zarına müminler çıkınca hak divanına münkir olanların hali nic'oldu dereyi aşağı gelir kurdizi dereyi aşağı gelir kurdizi aç kurdun ağzında bir körpe kuzu mevlayı seversen ağlatma bizi meleme koyunum vazgel kuzundan koyun sen kuzunu kuzulamadın mı sağında solunda gizlemedin mi aç kurt gelir deyi gözlemedin mi meleme koyunum vazgel kuzundan yüreğimin ince sızısı mısın alnımızın kara yazısı mısın abdal pir sultanın kuzusu musun meleme koyunum vazgel kuzundan sabahtan uğradım ben bir figana sabahtan uğradım ben bir figana bülbül ağlar ağlar güle getirir

Page 71: Pir Sultan Abdal Şiirleri

bakın şu feleğin çürük işine her bir cefasını kula getirir depreştirme benim dertlerim tamam muhabbet şirindir vermiyor aman üstümüzde dönen çark ile devran felek bizi halden hale getirir pir sultan abdalım sözlerim haktır hakk diyen kullardan hiç şüphem yoktur cehennemde ateş olmaz nar yoktur herkes ateşini bile götürür mevla çün yarattı mevlâ çün yarattı ahmed'i nurdan adem olan gelir nura çevrilir böyle kurulmuştur bu çarh-ı devran mansur olan gelir dâra çevrilir bir sürçmekle atın payi kesilmez bir suç ile âdem oğlu asılmaz erenler kurmuştur bu yol basılmaz yol oğlu kandeyse yola çevrilir gümanlı gönülde pir mi eğlenir cennetten dışarda hur mu eğlenir arısız kovanda bal mı eğlenir arı kande ise bala çevrilir ulu sular dâim alçağa akar pervaneler özün odlara yakar serçe kanda ise aslına çeker bülbül olan gelir güle çevrilir pîr sultanım eyder gönül hastadır elinde gülleri deste destedir âdem oğlu bir acayip nesnedir muhabbetle tatlı dile çevrilir nasıl yar diyeyim nasıl yar diyeyim ben böyle yare mecnun edip çöle saldıktan sonra alemin bağına bülbüller konmuş nidem benim gülüm solduktan sonra karadır kaşların keman istemem şu gönlümden özge mihman istemem ölsem de derdime derman istemem ok vurup sinemi deldikten sonra coşkun çaylar gibi çağlamayan yar gönlünü gönlüme bağlamayan yar benim bu halime ağlamayan yar daha ağlamasın öldükten sonra pir sultan abdal'ım sürem bu yolu insan-i kamilin olurum kulu ister yağmur yağsın isterse dolu nidem ben ummana daldıktan sonra allah allah desem gelsem allah allah desem gelsem hakkın divanına dursam ben bir yanıl alma olsam dalında bitsem ne dersin

Page 72: Pir Sultan Abdal Şiirleri

sen bir yanıl alma olsan dalımda bitmeye gelsen ben bir gümüş çövmen olsam çeksem indirsem ne dersin sen bir gümüş çövmen olsan çekip indirmeye gelsen ben bir avuç çavdar olsam yere saçılsam ne dersin sen bir avuç çavdar olsan yere saçılmaya gelsen ben bir güzel keklik olsam bir de toplasam ne dersin sen bir güzel keklik olsan bir bir toplamaya gelsen ben bir yavru şahin olsam kapsam kaldırsam ne dersin sen bir yavru şahin olsan kapıp kaldırmaya gelsen ben bir sulu sepken olsam kanadın kırsam ne dersin sen bir sulu sepken olsan kanadım kırmaya gelsen ben bir deli poyraz olsam tepsem dağıtsam ne dersin sen bir deli poyraz olsan tepip dağıtmaya gelsen ben bir ulu hasta olsam yoluna yatsam ne dersin sen bir ulu hasta olsan yoluma yatmaya gelsen ben bir can alıcı olsam canını alsam ne dersin sen bir can alıcı olsan canımı almaya gelsen ben bir cennetlik kul olsam cennete girsem ne dersin sen bir cennetlik kul olsan cennete girmeye gelsen pir sultan üstadın bulsan bilecek girsek ne dersin önüme bir çığır geldi önüme bir çığır geldi bir ucu var şar içinde attarları bir dükkan açmış her ne dersen var içinde gir dükkana pazar eyle hışmın yenip hazer eyle aya güne nazar eyle ay balkıyor nur içinde ay ali'dir gün muhammet okunur doksan bin ayet balıklar da suya hasret çarh dönerler göl içinde göl içinde çarha döner susuzluktan bağrı yanar müminler secdeye iner seyir var seyir içinde

Page 73: Pir Sultan Abdal Şiirleri

kudretten verildi balı bahanesi oldu arı dinle imdi ah ü zarı arı inler bal içinde pir sultan'ım ey gaziler alnımızda ak yazılar önce talip pir arzular bülbül öter gül içinde ötme bülbül ötme bülbül ötme şen değil bağım dost senin derdinden ben yana yana tükendi fitilim eridi yağım dost senin derdinden ben yana yana deryaya yönelmiş sellere döndüm vakitsiz açılan güllere döndüm ateşi kararmış küllere döndüm dost senin derdinden ben yana yana haberim duyarsın peyikler ile yaramı sarsınlar şehitler ile kırk yıl dağda gezdim geyikler ile dost senin derdinden ben yana yana abdal pir sultan'ım doldum eksildim yemeden içmeden sudan kesildim zülfün kemendine kondum asıldım (hakkı pek sevdiğim için asıldım) dost senin derdinden ben yana yana aç artık dost kollarını aç artık dost kollarını gel ey dostum yavaş yavaş yol karanlık gözüm görmez gel ey dostum yavaş yavaş dardayım gel artık ulaş muhabbet yolunu dolaş sensin dost yarama ilaç gel ey dostum yavaş yavaş haydar'ı şah senin adın bilirim sende muradım çok peygambere uğradım gel ey dostum yavaş yavaş artık bana aç kolları yağmur geçti yağar dolu boynumda gezer dost kolu gel ey dostum yavaş yavaş sanadır bu sözüm sana artık al ulu divana kavruldum dost yana yana gel ey dostum yavaş yavaş pir sultan başk'yol bilmez senin bu yolundan dönmez alev oldu gayrı sönmez gel ey dostum yavaş yavaş iki turnam gelir bağdat elinden

Page 74: Pir Sultan Abdal Şiirleri

iki turnam gelir bağdat elinden gül alır gül verir de kendi elinden aşığın verdiğini de koymaz dilinden inip gider de turnam dost diye diye iki turnam gelir de birisi yavru yavrunun kanadı sepirdek benli yönünü döndürmüş de ol hak'ka doğru inip gider de turnam dost diye diye pir sultan abdal'ım da eylemeyelim aşığın verdiğini söylemeyelim ko gitsin turnalar eylemeyelim inip gider de turnam dost diye diye pazarlık mı olur ılgıt ılgıt esen seher yelleri doğru gelir doğru gider mi yar yar hakkın emri ile çürüyen canlar verdiği ikrarda durur mu yar yar pazarlık mı olur adil dükkanda meyl-i muhabbetim kaldı yar sende bu divan olmazsa ulu divanda dost benim sualim verir mi yar yar bahçemde açılmış yar gonca güller gülün figanından sefil bülbüller aşıktan maşuka sarılan kollar bin yıl yerde yatsa çürür mü yar yar abdal pir sultan'ım kalbi zar olan döner mi sözünden gerçek yar olan senin gibi ahdı sadık yar olan verdiği ikrardan döner mi yar yar kul olayım kalem tutan ellere kul olayım kalem tutan ellere katip arzuhalim şaha böyle yaz şekerler ezeyim şirin dillere katip arzuhalim şaha böyle yaz güzelim ey güzelim ey güzellim ey allahın seversen katip böyle yaz dünü gün ol şaha eylerim niyaz umarım yıkılsın şu kanlı sivas katip arzuhalim şaha böyle yaz güzelim ey güzelim ey güzellim ey sivas ellerinde zilim çalınır çamlı beller bölük bölük bölünür dosttan ayrılmışım bağrım delinir katip arzuhalim şaha böyle yaz güzelim ey güzelim ey güzellim ey münafığın her dediği oluyor gül benzimiz sararıp da soluyor gidi mervan şad olup da gülüyor katip arzuhalim şaha böyle yaz güzelim ey güzelim ey güzellim ey pir sultan abdal'ım ey hızır paşa gör ki neler gelir sağ olan başa hasret koydun bizi kavim kardaşa katip arzuhalim şaha böyle yaz güzelim ey güzelim ey güzellim ey

Page 75: Pir Sultan Abdal Şiirleri

bir suç ile atın ayağı hak yarattı muhammed'i nurundan insan olan gelir nura çevrilir çarlı kurulmuş dolap daim dönende mansur olan gelir dara çevrilir bir sürçmekle at ayağı kesilmez bir suçlu adem oğlanı asılmaz erenler bir yol kurmuştur basılmaz yol ehli kandeyse yola çerilir gümanlı gönülde pir mi eğlenir cennet taşrasında hur'mi eğlenir balsız petekte arı mı eğlenir arı kande ise bala çevrilir erenler evinde kem söz söylenmez cennet derununda huri gizlenmez balsız peteklerde arı eğlenmez arı olanda bahara çevrilir başlı sular daim alçağa akar pervane kendini odlara yakar serçe kande ise aslına çeker bülbül olan gelir güle çevrilir pir sultan'ım haydar yatır hastadır elinde gülleri deste destedir ademoğlu bir acayıp nesnedir muhabbeti tatlı dile çevrilir hak bizi yoktan var etti hak bizi yoktan var etti şükür yoktan vara geldüm yedi kat arşa asılı kandilde ki nura geldüm eyyub oldum ten erittim la'l-ü mercen gevher tuttum vuslat ile taş aruttum ben bu yolu süre geldüm yunusla ummana daldum kırk gün balık içre kaldum davutla demirci oldum örse çekiç vura geldim sahabelere uğradum kudret lokmasını yedum er bir dedim hak bir dedum bini saydım bire geldüm ganimet ile çatıldum ana rahmine yitildüm ibrahimle od'atıldum gülistanda nura geldüm bir muazzam büyük şarda n'istersen bulunur varda kapusu on iki yerde istedüğüm şara geldüm dışı altun içi gümüş suyu baldır şeker yemiş yer yer bedestan derilmiş dilediğim yere geldüm deniz böldüm asa ile göğe uçtum isa ile

Page 76: Pir Sultan Abdal Şiirleri

tur dağı'nda musa ile münacatta dura geldüm pir sultan abdal coşkuna gel otur gönül köşküne on iki imama aşkına ben bu seri vere geldüm sefasına cefasına dayandım sefasına cefasına dayandım bu cefaya dayanmayan gelmesin rengine hem boyasına boyandım bu boyaya boyanmayan gelmesin rengine boyandım meyinden içtim nice canlar ile didar görüştüm muhabbet eyleyip candan seviştim muhabbeti küfür sayan gelmesin muhabbet eyleyip yokla pirini yusun senin namus ile arını var bir gerçek ile kıl pazarını kıldığın pazardan ziyan gelmesin kırklar bu meydanda gezer dediler evliyayı yola dizer dediler destini destinden üzer dediler nefsaniyetine uyan gelmesin pir sultan'ım eydür dünya fanidir kırkların sohbeti aşk mekamdır kusura kalmayan kerem kahidir gönülde karası olan gelmesin sivas ellerinde kul olayım kalem tutan ellere katip arzuhalim yaz yare böyle şekerler ezeyim şirin dillere katip arzuhalim yaz yare böyle rakibimin dedikleri oluyor gül benzim sararıben soluyor al kanlarım ılgıt ılgıt geliyor katip arzuhalim yaz yare böyle sivas ellerinde sazım çalınır çamlıbeller bölük bölük bölünür yardan ayrılmışam bağrım delinir katip arzuhalım yaz yare böyle pir sultan abdal'ım ey hızır paşa yazılan gelirmiş her daim başa beni hasret koydun kavim kardaşa katip arzuhalim yaz yare böyle kim gelir (ol benim şahımı) ol benim şahımı görmeye kim gelir zevk ile sefasın sürmeye kim gelir incidir dişleri kalemdir kaşları can için başları vermeye kim gelir

Page 77: Pir Sultan Abdal Şiirleri

asası elinde kemeri belinde pirimin yolunda ölmeye kim gelir pir sultan illeri uzaktır yolları bahçede gülleri dermeye kim gelir sultan suyu gibi çağlayıp akma sultan suyu gibi çağlayıp akma durulur gam yeme divane gönül dam başında duman dağbaşında kış görülür gam yeme divane gönül bizden selam söylen dosta gidene yuf yalancıya da lanet nadana bunca düşman ardımızdan yetene yorulur gam yeme divane gönül şah-ı merdan önümüzde kılavuz yıkılır mı hakkın yaptığı havuz üç günlük dünyada bir yahşi yavuz dirilir gam yeme divane gönül pir sultan abdal'ım sırdan sırada bu iş böyle oldu kalsın burada cümlemizin yeltendiği murada erilir gam yeme divane gönül şu kanlı zalimin ettiği işler şu kanlı zalimin ettiği işler garip bülbül gibi zareler beni yağmur gibi yağar başıma taşlar dostun bir fiskesi pareler beni dar günümde dost düşmanım bell'oldu on derdim var ise şimdi ell'oldu ecel fermanı boynuma takıldı gerek asa gerek vuralar beni pir sultan abdal'ım can göğe ağmaz hak'tan emrolmazsa ırahmet yağmaz şu illerin taşı hiç bana değmez ille dostun gülü yaralar beni ay geçti yıl geçti yetişemedim bir dostun peşine düştüm ezelden ay geçti yıl geçti yetişemedim bilmem benim çilem ne zaman biter ay geçti yıl geçti yetişemedim ben bir hayal kurdum kendi kendime aklım ermez bu dünyanın fendine gitmek istiyorum kendi dengime ay geçti yıl geçti yetişemedim şah'ım arşa çıkmış yeri zordadır her zaman bakarım gönlüm yardadır kul hakkın'yemişler emek zaydadır ay geçti yıl geçti yetişemedim garez etti bana içimde atiş

Page 78: Pir Sultan Abdal Şiirleri

sordum sual ettim bu nasıl gidiş yüze gülüp geçti dedi uç yetiş ay geçti yıl geçti yetişemedim pir sultan'ım içerimde köz yanar ancak dost eliyle bu ateş söner şerbet ver sevdiğim içerim yanar ay geçti yıl geçti yetişemedim emaneti sana bozatlı hızır bir yavru yolladım da gurbet ellere emaneti de sana bozatlı hızır seni bekçi derler de bunca yerlere emaneti de sana bozatlı hızır nice günler gördüm de ağlı karalı nice günler gördüm de dertli çareli nice günler gördüm de yürek yaralı emaneti de sana bozatlı hızır bizden hakka haktan bize zulüm yok imanım var vadesize ölüm yok senden başka kanadım yok kolum yok emaneti de sana bozatlı hızır pir sultan abdal'ım da böyle olacak beklerim yollarını da yavrum gelecek analı babalı da murad alacak emaneti de sana bozatlı hızır mürvete geldim medet ya muhammet medet ya ali ya muhammet sana mürvete geldim karlı dağlar gibi yağdır günahım ya muhammet sana mürvete geldim muhammet'tir nebilerin aynası salavat verenin nur olur sesi on sekiz bin alemin mustafası ya muhammet sana mürvete geldim cennetin kapısı mermerdir taşı incidir duvarı hikmettir işi yüz igirmi dört bin nebinin başı ya muhammet sana mürvete geldim abdal pir sultan'ım der şam'a geldim şam eli'ze haydar ben yana geldim bingan ettim haydar kapına geldim ya muhammet sana mürvete geldim karşıda görünen ne güzel yayla karşıda görünen ne güzel yayla bir dem süremedim giderim böyle ela gözlü pirim sen himmet eyle bende bu yayladan şah'a giderim pir sultan abdal'ım sır ali sırrı sırat'ı geçenin cennettir yeri veysel karan gelir yemen'den beri muhammet ali'de nuru gözlerim

Page 79: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ılgıt ılgıt esen seher yelleri ılgıt ılgıt esen seher yelleri doğru gelir doğru gider mi yar yar hak'kın emri ile çürüyen canlar bin yıl yerde yatsa çürür mü yar yar pazarlık mı olur adil dükkanda meyl-i muhabbetim de kaldı yar sende bu divan olmazsa ulu divanda dost benim sualim verir mi yar yar bahçe de açılmış yar gonca güller gülün figanından sefil bülbüller aşuktan maşuğa da sarılan kollar bin yıl yerde yatsa çürür mü yar yar abdal pir sultan'ım da kalbi zar olan döner mi sözünden gerçek yar olan senin gibi aht-ı sadık yar olan verdiği ikrardan döner mi yar yar bülbül ne yatarsın kalk figan eyle bülbül ne yatarsın kalk figan eyle şakıyıp ötmenin günleri geldi yeşil yaprak arasında gül kaldı sevip koklamanın günleri geldi benim yarim gelişinden bellidir ak elleri deste deste güllüdür bizi ziyan eden esmer tenlidir niyaza varmanın günleri geldi abdal pir sultan'ım bu dünya fani boz bulanık akar dağların seli yanına almış da nazlı dilberi doldurup içmenin günleri geldi derelerde olur çamlı söğüdü derelerde olur çamlı söğüdü anam babam yoktur versin öğüdü kıyman ağabeyler böyle yiğide açılın kapılar dosta gidelim bölük bölük olmuş dostun elleri aşıp aşıp gider çamlı belleri bize de karşı çıkar dost bülbülleri açılın kapılar dosta gidelim uzaktır yolumuz pasmı gümandır kolum zencir sıkmış halım yamandır bizim çektiğimiz ikrar imandır açılın kapılar dosta gidelim güzel dedem çıkmış ulu köşküne can boyanır anberine miskine seni beni yaradanın aşkına açılın kapılar dosta gidelim söyle pir sultan'ım yanıp tütüyor aşk hançeri ol sineme batıyor gönlüm güzel dosta gülbank çekiyor açılın kapılar dosta gidelim gine dertli dertli (turnalar semahı)

Page 80: Pir Sultan Abdal Şiirleri

gine dertli dertli iniliyorsun sarı turnam sinen yaralandı mı hiç el değmeden de iniliyorsun sarı turnam sinen parelendi mi yoksa sana yad düzen mi düzdüler perdelerin tel tel edip üzdüler tellerini sırmadan mı süzdüler sarı turnam sinen yaralandı mı bahar seli gibi akıp çağlama dertli ötüp yüreğimi dağlama üstadını buldurayım ağlama sarı turnam sinen yaralandı mı yas mı tuttun giyinmişsin karalar senin derdin açar bana yaralar esiri der nedir buna çareler sarı turnam sinen yaralandı mı turnam niçin ahvalimi bilmezsin bendeki yaralar türlü türlüdür öğüt versem öğüdümden almazsın bendeki yaralar türlü türlüdür uçup havalanma yellere karşı bülbül figan eder güllere karşı gel beni ağlatma ellere karşı bendeki yaralar türlü türlüdür pir sultan abdal'ım ben de böyleyim emir haktan geldi kime neyleyim derdim çoktur hangisini söyleyim bendeki yaralar türlü türlüdür döndün mü benden döndün mü benden yüzü dönesi ben seni ali'nin yoluna saldım ikrarı boynuna kement olası ben seni ali'nin yoluna saldım yürü bre yürü yüze gülücü bizi görüp de yad elleri sevici boynuna uğrasın şahin kılıcı ben seni ali'nin yoluna saldım pir sultan abdal'ım dertlere derman ayrılık elinden halim pek yaman şefaat etmesin on iki imam ben seni ali'nin yoluna saldım hoşça tutun öküzü dağdan kütür kütür hezen indirir indirir de ateşlerde yandırır her evin devleğin öküz döndürür ireçberler hoşça tutun öküzü öküzün damını alçacık yapın yaş koman altına kuruluk serpin koşumdan koşuma gözlerin öpün ireçberler hoşça tutun öküzü abdal pir sultan'ım kaynar coşunca tekne hamur kalmaz ekmek pişince adem at öküzün çifte koşunca ireçberler hoşça tutun öküzü

Page 81: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ali'm ne yatarsın gözleyi gözleyi gözüm dört oldu ali’ m ne yatarsın günlerin geldi korular kalmadı kara yurt oldu ali’m ne yatarsın günlerim geldi sancak gele gele kazova’ ya dikile münafık başına taşlar döküle mümin olan da hakka çakile ali’ m ne yatarsın günlerin geldi kızılırmak gibi bendinden boşan hama’ dan mardin’ den sivas’ a döşen düldül eğerlendi zülfikar kuşan ali’ m ne yatarsın günlerin geldi sene tekmil olduğunu bildiler yezit münafık gömleğin giydiler kasdeyleyüb imamlara kıydılar ali’ m ne yatarsın günlerin geldi abdal pir sultan’ ım bu sözüm haktır vallahi sözümün hatası yoktur şimdiki sofunun yezidi çoktur ali’ m ne yatarsın günlerin geldi al-i yar semahı yas-ı matem günü derdim yeniler yarin sesi kulağımda çınılar sordum ki dağlara niçin iniler dedi çekticeğim karın elinden varıp bir pir ile pazar edersin oturup da ikrarını güdersin sordum garip bülbül niçin ötersin dedi çekticeğim harın elinden ser çeşmeden gelir suyun durusu nasibimiz verir pirin birisi dedim pir sultan'ım benzim sarısı dedi çekticeğim yarin elinden seyyah olup şu alemi gezerim seyyah olup şu alemi gezerim bir dost bulamadım gün akşam oldu kendi efkarımca okur yazarım bir dost bulamadım gün akşam oldu iki elim kalkmaz oldu dizimden bilmem amelimden bilmem özümden akıttım kanlı yaş iki gözümden bir dost bulamadım gün akşam oldu yine boralandı dağların başı akıttım gözümden kan ile yaşı emaneti alır ol veren kişi bir dost bulamadım gün akşam oldu bozuk şu cihanın pergeri bozuk yazıktır şu geçen ömüre yazık tükendi daneler kalmadı azık bir dost bulamadım gün akşam oldu pir sultanım eydür ummana dalam gidenler gelmedi bir haber alam abdal oldum çullar geydim bir zaman

Page 82: Pir Sultan Abdal Şiirleri

bir dost bulamadım gün akşam oldu bir aşkın deryasın boyla bir aşkın deryasın boyla kıyısı öte mi dersin bir gerçeğe hizmet eyle emeğin yite mi dersin (erol parlak) gel gönül yola gidelim yol haktan öte mi dersin bir gerçeğe hizmet eyle emeğin yite mi dersin nadanı kondurma bağa düşürür seni tuzağa şekerler yedirsen zağa tut olup öte mi dersin arifler yola giderler irfanda sohbet ederler nişansız yari n'iderler can gönül kata mı dersin bellidir kalbi boş olan ikrar verendir hoş olan hercaiye yoldaş olan menzile yete mi dersin pir sultan abdal coşmayan aşk küresinde pişmeyen ilkin hakka ulaşmayan sonradan yete mi dersin karşıda görünen ne güzel yayla karşıda görünen ne güzel yayla bir dem süremedim giderim böyle ala gözlü pirim sen himmet eyle ben de bu yayladan şah'a giderim eğer göğerüben bostan olursam şu halkın diline destan olursam kara toprak senden üstün olursam ben de bu yayladan şah'a giderim bir bölük turnaya sökün dediler yürekteki derdi dökün dediler yayladan ötesi yakın dediler ben de bu yayladan şah'a giderim dost elinden dolu içmiş deliyim üstü kan köpüklü meşe seliyim ben bir yol oğluyum yol sefiliyim ben de bu yayladan şah'a giderim alınmış abdestim aldırırlarsa kılınmış namazım kıldırırlarsa sizde şah diyeni öldürürlerse ben de bu yayladan şah'a giderim pir sultan abdal'ım dünya durulmaz gitti giden ömür gelinmez gözlerim de şah yolundan ayrılmaz ben de bu yayladan şah'a giderim beri gel (ademoğlu inadından)

Page 83: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ademoğlu inadından geçebilirsen beri gel erenlerin kanadından uçabilirsen beri gel gittiğimiz hakk'ın yolu cümle varlık allah kulu maşrapamız zemzem dolu içebilirsen beri gel ben göklerin buluduyum lime lim suyla doluyum yetmiş kapı kilidiyim geçe bilirsen beri gel gönüldür cennet yapısı nur ile aydın kapısı kıldan incedir köprüsü geçebilirsen beri gel pir sultan abdal'ım duran yolcudur yolunu soran işte incil işti kuran seçebilirsen beri gel tevekkel-tü teal-allah gel gönül allah diyelim tevekkel-tü teal-allah kudret lokmasın yiyelim tevekkel-tü teal-allah mürşid ile bir olalım dost bağından gül alalım hakk dergahına dalalım tevekkel-tü teal-allah sözü sözle bağlıyalım sözün hükmün sağlıyalım kür deyip de çağlıyalım tevekkel-tü teal-allah açalım yeşil sancağı tütsün erdebil ocağı gelsin eba msülüm çağı tevekkel-tü teal-allah sofu olan urum gezer kür nehrine kılsın nazar deccal ile olmaz bazar tevekkel-tü teal-allah gel gönül bağa varalım ol bağda güller derelim taktir ne ise görelim tevekkel-tü teal-allah pir sultan abdal'ım haşa tüm emekler gitmez boşa taktir neyse gelir başa tevekkel-tü teal-allah alçakta yüksekte yatan alçakta yüksekte yatan erenler yetişin imdada hangi yere gideyim başım alıp hangi yere gideyim gittiğim yerde de buldu dert beni

Page 84: Pir Sultan Abdal Şiirleri

oturup benimle ibadet kıldı yalan söyledi de yüzüme güldü yalın kılıç olup üstüme geldi çaldı bölük bölük böldü dert beni üstümüzden gelen boran kış gibi seherin sabahındaki düş gibi yavru şahin pençesinde kuş gibi çağırta çağırta aldı dert beni abdal pir sultan'ım gönlüm hastadır kimseye diyemem gönlüm yastadır bilmem deli dolu bilmem ustadır şöyle bir sevdaya çaldı dert beni hasretinle beni hasta eyledi hasretinle beni hasta eyledi şu garip gönlümün bağı bostanı ayvası turuncu yar sen mi geldin halımı sormaya dost sen mi geldin bülbüller ötüyor dostun bağında arzum yarım kaldı göğsün ağında ellerim kelepçe cellat uğrunda kollarım çözmeye yar sen mi geldin abdal pir sultan'ım sen seni düşün güzelsin sultanım bulunmaz eşin giyinmiş kuşanmış türlü kumaşın bezenmiş be destan yar sen mi geldin bulamadım (şu yalan dünyaya) şu yalan dünyaya geldim geleli özge elden özge yar bulamadım yaralandım al kanlara boyandım elimin kanını yur bulamadım dostun zülüfleri destedir deste erenler hak için oturmuş posta bir zaman sağ gezdim bir zaman hasta hasta halin nedir der bulamadım felek kırdı benim kolum kanadım baykuş gibi viranlarda tünedim bugün üç güzelin nabzın sınadım can feda yoluna der bulamadım pir sultan abdal'ım dağlar ben olsam dağlarda biten laleler ben olsam alem çiçek olsa arı ben olsam dost elinden tatlı bal bulamadım kolum çekip elim bağlamasınlar bize de banaz'da pir sultan derler bizi kem kişi de bellemesinler paşa huddamına tenbih eylesin kolum çekip elim bağlamasınlar hüseyn gazi binse gelse atına dayanılmaz çerh-i felek zatına benden selam olsun ev külfetine çıkıp ele karşı ağlamasınlar ala gözlüm zülfün kelep eylesi döksün mah yüzüne nikap eylesin

Page 85: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ali baba hak'tan dilek dilesin bizi dar dibinde eğlemesinler eğer ali baba söze uyarsa ferman büyük yerden beyler kıyarsa ala gözlü yavrularım duyarsa al'ım çözüp kara bağlamasınlar surrum işlemedi kaddim büküldü beyaz vücudumun bendi söküldü önüm sıra kırklar şah'a çekildi daha beyler bizi dilemesinler pir sultan abdal'ım çoşkun akarım akar akar dost yoluna bakarım pirim aldım seyrangaha çıkarım yıldızdağı seni yaylamasınlar dostum dostum (bin cefalar) bin cefalar etsen almam üstüme (oy) gayet şirin geldi dillerin dostum (oy) varıp yad ellere meyil verirsen (oy) kış ola bağlana yolların dostum (oy) dostum dostum dostum gelsene canım (oy) ilahi onmaya yardan ayıran (oy) bahçede bülbüller ötüyor uyan (oy) kula gölge ise allah?a ayan (oy) senden ayrılalı gülmedim dostum (oy) dostum dostum dostum gelsene canım (oy) pir sultan abdal?ım gülüm dermişler (oy) bu şirin canıma nasıl kıymışlar (oy) ister isen dünya malı vermişler (oy) sensiz dünya malı neylerim dostum (oy) dostum dostum dostum gelsene canım (oy) hak için kendini kurban eyleyen hak için kendini kurban eyleyen şah-ı merdan oğlu imam hüseyin cümle erenlere ferman eyleyen erenler serdarı imam hüseyin muhammet ali'nin çeşmi çerağı erenler rahının bir gül-i bağı ciğerler paresi gönül durağı gözlerimin nuru imam hüseyin ceddi muhammet'tir atası ali anası fatıma cihana veli cümle evliyalar ederler beli evliyalar piri imam hüseyin batının sultanı müminin şahı gayıp aleminin şems ile mahı şah hüseyn'em deyu ederler ahı matem ile zarı imam hüseyin pir sultan abdal tut damenin anın düşmanına düşman ol hanedanın nur-ı çeşmidürür şah murtaza'nın erenler hünkarı imam hüseyin ibrişimden ala teli var bir sabah vaktinde yerini görsem

Page 86: Pir Sultan Abdal Şiirleri

belirsiz vatanı ili var koçun ancak sen bilirsin hey kadir allah ibrişimden ala teli var koçun koç kuzu kurbandır hak der atamaz sakın inanmayın yemez satamaz deryanın yüzünde kırklar tutamaz çekilip gitmeğe yolu var koçun arif olsam koçun yerini görsem mübarek yüzünü yüzüme sürsem yaylımı cennet'tir sulağın görsem ab-ı zemzem suyu gölü var koçun akını boyamış türlü donlara öyl'olunca dilek geçmez onlara teslim tastik olan safi canlara yüzünü sürmeğe kali var koçun pir sultan abdal'ım düşürme harzı beraber kılalım sünneti farzı dünyada bulunmaz o koçun tarzı daha türlü türlü hali var koçun yine farz içinde farzdır musahip eğer farz içinde farzı sorarsan yine farz içinde farzdır musahıp dört kapıdan kırk makamdan ararsan yine farz içinde farzdır musahıp musahipsiz kişi ceme gelir mi ettiği niyazlar kabul olur mu muhammet ali'den derman bulur mu yine farz içinde farzdır musahıp musahipsiz ise ceme götürmen tecellisi bozuk hakk'a yetirmen müsahipsiz ile durup oturman yine farz içinde farzdır musahıp farz allah'tan kaldı ya sünnet kimden müsahibin işi daima sırdan musahipli kişi ol şah-ı merdan yine farz içinde farzdır musahıp pir sultan abdal'ım hey kerem-kanı yine sensin dü cihanın sultanı aşnanı buldun müsahibin hani yine farz içinde farzdır musahıp ya eceldir ya didardır ya nasip kısmet verip bizi salan çöllere ya eceldir ya didardır ya nasip felek bizi saldı özge hallere ya eceldir ya didardır ya nasip kısmet verip çevre çevre yeldirdi bilmediğim hikmetlere daldırdı çekip ayrılığın okun doldurdu ya eceldir ya didardır ya nasip felek arka vermiş çerhin devine arıt kalbin evin iman sevine türlü dalga geldi gönlüm evine ya eceldir ya didardır ya nasip muhannettir dünyasını kayıran şol gani settar'dır açlar doyuran

Page 87: Pir Sultan Abdal Şiirleri

beni de sevgili yardan ayıran ya eceldir ya didardır ya nasip pir sultan abdal'ım der ki vardığım ulu dergahtır yüzler sürdüğüm bilmediğim hikmetleri bildiğim ya eceldir ya didardır ya nasip gördüm iki turna seyredelim horasan'ın ilini gördüm iki turna güzel turnalar tavaf ettim imamların yerini gördüm iki turna güzel turnalar muhammet bizimdir ali bizimdir erkanı bizimdir yolu bizimdir değmesin yad avcı teli bizimdir gördüm iki turna güzel turnalar muhammet ali'den parıldar damlar elinde doğar ol şems ile kamer yaylağı yıldız'dır gözleği kemer gördüm iki turna güzel turnalar şu gelen avcıdan hazerim deyu ezel ki ikrarı bozarım deyu çığrışır tebriz'de öterim deyu gördüm iki turna güzel turnalar pir sultan abdal'ım kendi halinde kalmadılar evliyanın yolunda kalkıştı da gitti ali gölünde gördüm iki turna güzel turnalar döndün mü benden yüzü dönesi döndün mü benden yüzü dönesi verdiğin ikrara saldım ben seni ikrarı boynuna kement olası verdiğin ikrara saldım ben seni zemheride yağan karlar erimez aşk atına binen gönül farımaz ikrar birdir iki yere verilmez verdiğin ikrara saldım ben seni ikrar verdim ikrarıma güderim ikrarsız dilberi ya ben n'iderim varıp bir ikrarlıya şefaat ederim verdiğin ikrara saldım ben seni ikrar verir ikrarından dönücü arayıp da kendi gibisin bulucu bak sonunda gelsin hakkın kılıcı verdiğin ikrara saldım ben seni uzun yaylana da çıkmayım derdim soğuk sularını içmeyeim derdim serden geçip senden geçmeyim derdim verdiğin ikrara saldım ben seni pir sultan abdal'ım ahirim aman münkirin göynünden gitmesin güman şefaat etmesin o ahir zaman verdiğin ikrara saldım ben seni her sabah her sabah

Page 88: Pir Sultan Abdal Şiirleri

hak peyik yollamış selam eylemiş her sabah her sabah yalvarır kullar onlar da özünü hakk'a yetirmiş her sabah her sabah yalvarır kullar uymayasın kör şeytanın sözüne dön gidelim muhammed'in izine kul olanın uyku girmez gözüne her sabah her sabah yalvarır kullar uyuma ki muhammed'i göresin yaradan allah'tan kısmet alasın günahlıysan günahsızdan olasın her sabah her sabah yalvarır kullar nuh'u nebi ile kaldık gemide tabip gerek bu yarama em ede kimi kilisede kimi camide her sabah her sabah yalvarır kullar pir sultan abdal'ım hayal düş gelir her gün bahar gitmez bir gün kış gelir yaradan'a yalvarması hoş gelir her sabah her sabah yalvarır kullar derdim çoktur hangisine yanayım derdim çoktur hangisine yanayım yine tazelendi yürek yarası ben bu derde nerden derman bulayım meğer şah elinden ola çaresi türlü libas giymiş gülden naziktir bülbül cevreyleme güle yazıktır çok hasretlik çektim bağrım eziktir güle gelir gelir canlar paresi benim uzun boylu serv-i çınarım yüreğime bir od düştü yanarım kıblem sensin yüzüm sana dönerim mihrabımdır iki kaşın arası güzel ile muhabbete doyulmaz muhabbetten kaçan insan sayılmaz münkir üflemekle çırağ söyünmez tutuşunca yanar aşkın çırası pir sultan'ım kati yüksek uçarsın selamsız sabahsız gelir geçersin dilber muhabbetten niçin kaçarsın böyle midir ilinizin töresi bana medet senden olur bana medet senden olur efendim aşılmaz dağların dost ardında kaldım eller dosta doğru çeker göçünü elsiz viranede çöllerde kaldım sana derim sana ey kaşı kare artıyor eksilmez dost sinemde yare bir aşinam yok ki halımı sora yalanlı dolanlı dillerde kaldım sabahtan sabahtan semah tutarım dosta kadar gider oy benim katarım baykuş gibi viranede öterim gel gör ne perişan hallerde kaldım

Page 89: Pir Sultan Abdal Şiirleri

pir sultan abdalım ben de gülmedim aradım derdime dost derman bulmadım yol nereden gelir gider bilmedim kesildi kervanım bellerde kaldım beni görüp yüzün öte dönderme beni görüp yüzün öte dönderme yine benim gönlüm sendedir sende tıkıp hilal kaşın da yavrum yere indirme yine senin aşkın yavrum candadır canda şerbet senin dudağında dilinde arzumanın kaldı ince belinde sen bir güzelsin ki türkmen elinde günah bende değil sendedir sende sensiz çıkıp şu yaylayı yaylayamam sırrın açıp yad ellere söyleyemem çok günah işledim inkar eylemem günah bende değil sendedir sende nice beyler ile gezdim yoruldum kan bulanık aktım aktım duruldum sencileyin çok güzele vuruldum dahi senin sevgin candadır canda pir sultan abdal'ım böyle deyiptir aşıklar güzeli seve geliptir bir güzel sevmeyle kanlı m'oluptur kellem terkidedir yandadır yanda bir güzelin aşığıyım erenler bir güzelin aşığıyım erenler onun için taşa tutar el beni gündüz hayalimde gece düşümde kumdan kuma savuruyor yel beni ağ gül olsam ağ gerdana takılsam kemer olsam ince bele sıkılsam köle olsam pazarlarda satılsam yarim deyi al sinene sar beni reyhanını devşir arı dest ile ben deliyim öğüt ver usul ile düşmanıyım el yanında dost ile bir gececik mihman eyle sar beni al gül olsam yanağına sokulsam benek olsam ol yüzüne saçılsam köle olsam esir pazar satılsam kölem deyü ol sinene al beni pir sultan abdal'ım gamzeli oktur hezaran sinemde yaralar çoktur benim senden özge sevdiğim yoktur inanmazsan al allaha sal beni bir nefesçik söyleyeyim bir nefesçik söyleyeyim dinlemezsen neyleyeyim aşk deryasın boylayayım ummana dalmağa geldim ben hak'la oldum aşina kalmadı gönlümde nesne

Page 90: Pir Sultan Abdal Şiirleri

pervaneyim ateşine oduna yanmağa geldim aşk harmanında savruldum hem elendim hem yuğruldum kazana girdim kavruldum meydana yenmeğe geldim ben hakk'ın ednâ kuluyum kem damarlardan biriyim ayn-ı cemin bülbülüyüm meydana ötmeye geldim pîr sultan'ım der gözümde hiç hata yoktur sözümde eksiklik kendi özümde dârına durmağa geldim gurbet elde yad ellerin gurbet elde yad ellerin derdini çekeyim de eğleneyim bir zaman yaralı sineme bal ile tuzu ekeyim de eyleneyim bir zaman sahile uçurdum gönül kuşunu sıyırıp gidiyor dağlar başını mihri gibi gözlerimin yaşını dökeyim de eyleneyim bir zaman pir sultan abdal'ım seyyit nesimi şu aleme destan ettim sesimi uğrun uğrun sevdiğimin yasını çekeyim de eyleneyim bir zaman boz atlı hızır bir yavru yolladım gurbet ellere emaneti sana boz atlı hızır seni bekçilerler nice ellere emaneti sana boz atlı hızır nice günler gördüm bahtı karalı nice günler gördüm dertli çareli bir yavru yolladım yürek yaralı emaneti sana boz atlı hızır hak'tan bize bizden halka zulüm yok imanım var vadesize ölüm yok senden başka kanadım yok kolum yok emaneti sana boz atlı hızır pir sultan Pir Sultan Abdalım böyle m'olacak beklerim yolların yavrum gelecek analı babalı murad alacak emaneti sana boz atlı hızır bu yıl bu dağların karı erimez bu yıl bu dağların karı erimez eser bad-ı saba yel bozuk bozuk türkmen kalkıp yaylasına yürümez dağılmış aşiret il bozuk bozuk kızılırmak gibi çağladım aktım el vurup göğsümün bendini yıktım gül yüzlü cerenin bağına çıktım girdim bahçesine gül bozuk bozuk

Page 91: Pir Sultan Abdal Şiirleri

elim tutmaz güllerini dermeye dilim varmaz hasta halin sormaya dört kitabın manasını vermeye sazım düzen tutmaz tel bozuk bozuk pir sultan'ım yaratıldım kul deyi zalimlerin elinde mi öl deyi dostum bana yazmış ki çabuk gel deyi gelmem sevdiğim yol bozuk bozuk on'ki imamlara giden turnalar bahar oldu otlar bitti güz geldi on'ki imamlara giden turnalar boynumuz kelula çölüne döndü on'ki imamlara giden turnalar size nazar kılsın her dem güzeller irızadan abidin'e bağlıdır özüm zöhre yıldızını görmektir arzum on'ki imamlara giden turnalar hasan'la hüseyn'e yazıldı yazım zeynel abidin'e bağlıdır özüm zöhre yıldızını görmektir arzum on'ki imamlara giden turnalar zülfikar'ın cevri la'l ile gevher muhammet bakır'dan ol imam cafer sorun görün sevdiğimden ne haber on'ki imamlara giden turnalar muhammet bakır'dır şevki veliden imam ırıza'dan kanber uludan figanı fatma'dan sesi ali'den on'ki imamlara giden turnalar muhammet taki'den okunan ferman naki'ye .................................. seven muhammet mehdi'ye sancağı veren on'ki imamlara giden turnalar pir sultan abdal'ım el'aman aman biçilmedik ekin sürülen aman gönlüm eğlencesi on iki imam on'ki imamlara giden turnalar verdiğin ikrara saldım ben seni döndün mü sen benden yüzü dönesi verdiğin ikrara saldım ben seni ikrarı boynuna kement olası verdiğin ikrara saldım ben seni zemheri de yağan karlar erimez aşk atına binen gönül farımaz ikrar birdir iki yere verilmez verdiğin ikrara saldım ben seni ikrar verdim ikrarımı güderim senin gibi ikrarsızı n'iderim varır ikrarlıya hizmet ederim verdiğin ikrara saldım ben seni ikrar verip ikrarından dönücü arayıp da kendi dengin bulucu batınından değsin hakk'ın kılıcı verdiğin ikrara saldım ben seni

Page 92: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ben uzunyayla'yı seçmeyim derdin soğuk sularını içmeyim derdin serden geçip senden geçmeyim derdin verdiğin ikrara saldım ben seni pir sultan abdal'ım imandır iman yezid'in kalbinden gitmesin güman şefaat etmesin on iki imam verdiğin ikrara saldım ben seni ecel burcu hak belasın versin mülcem oğlu'nun hançer ile kanın saçtı ali'nin terk eyledi bağdat gibi şarını ecel burcu boynun büktü ali'nin ali'm çeker idi dünya firkatın cümle kullarını alırdı satın fatma ana ile şehriban hatun libasın üstüne döktü ali'nin ali'm ah eyledi eridi sızdı kanber de bu işte ayrılık sezdi oğlu imam hasan tabutu düzdü tabutu misk anber koktu ali'nin bir nur doğdu muhammed'in veçhinde zülfikar oynadı çin ü maçin'de doksan bin evliya sancak içinde gözleri kan ile doldu ali'nin pir sultan abdal'ım sever hazırı istemişler üveys ile hızır'ı yükletmişler ab-ı zemzem çadırı deve kapısına çöktü ali'nin dostlar bizi safa ile gönderin geldim gider oldum illerinize dostlar bizi safa ile gönderin doyamadım tatlı dillerinize dostlar bizi safa ile gönderin şöyle bir güzelden ahd alamadım bir ahdine bütün yar bulamadım bir daha ya geldim ya gelemedim dostlar bizi safa ile gönderin himmet eylen şu dağları aşalım pir aşkına kaynaşalım coşalım gelin birer birer helallaşalım dostlar bizi safa ile gönderin çıkalım yaylaya inelim düze himmet eylen yaran ahbaplar bize bir selam göndersem gelir mi size dostlar bizi safa ile gönderin pir sultan abdal'ım hakk'a yakındır edebi erkanı hemen takın dur ölüm uzak derler hemen yakındır dostlar bizi safa ile gönderin beni imam hüseyin'e gönderin yükletin barhanem develer ile beni imam hüseyin'e gönderin

Page 93: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yoldaş olup gitmen iller ile beni imam hüseyin'e gönderin şu illerin çektiği perde beni sen düşürdün onulmaz derde karar alıp duramıyom bir yerde beni imam hüseyin'e gönderin benim ne davam var şu iller ile benim davam hak ehli kullar ile kerbela'ya giden abdallar ile beni imam hüseyin'e gönderin kutlu günler doğup doğup aşmadan ceset farıyıp da akıl şaşmadan dağları kar alıp kırcı düşmeden beni imam hüseyin'e gönderin pir sultan abdal'ım bir hava ile arşa çıkardılar bin dava ile kanber'in güttüğü boz deve ile beni imam hüseyin'e gönderin gel koyun meleme sabah olur koyun kuşluğa gelir her koyun arar da kuzusun bulur ağca koyun meler arada kalır gel koyun meleme vazgel kuzundan benim kuzum kuzuların beyidir ağca koyun yüreğimin yağıdır anın gideceği yıldız dağı'dır gel koyun meleme vazgel kuzundan koyun meler kuzusunun adı yok sıra sıra küleklerin südü yok kuzusuz yaylanın hiçbir tadı yok gel koyun meleme vazgel kuzundan koyunun başına bodcak takayım yönüm dönüp o koyuna bakayım kuzun nerde ise kuzun bulayım gel koyun meleme vazgel kuzundan koyun sen şurada kuzlamadın mı sağını solunu gözlemedin mi aç kurt gelir diye gizlemedin mi gel koyun meleme vazgel kuzundan dereye aşağı gider kurt izi kurt ağzında gördüm bir körpe kuzu seversen mevla'yı ağlatma bizi gel koyun meleme vazgel kuzundan seni yayan çoban bir delikanlı ibrişim bıyıklı hem ince belli sağında solunda püskülü belli gel koyun meleme vazgel kuzundan seni yayan çoban yetip gitmesin bahçesinde lale sünbül bitmesin seni incitenler hakk'a yetmesin gel koyun meleme vazgel kuzundan pir sultan abdal'ım bu kuzu n'oldu koyunun feryadı ciğerim deldi yoksa bir aç kurt mu kuzunu aldı gel koyun meleme vazgel kuzundan

Page 94: Pir Sultan Abdal Şiirleri

padişah katlime ferman dilese padişah katlime ferman dilese yine geçmem ala gözlü şah'ımdan cellatlar karşımda satır bilese yine geçmem ala gözlü şah'ımdan on yedi yerimden vursalar yara cerrahlar derdime kılmasa çare kemendi bend ile çekseler dara yine geçmem ala gözlü şah'ımdan karadır kaşları benzer kömüre münafıklar zarar verir ömüre ik'ellerim bağlasalar demire yine geçmem ala gözlü şah'ımdan eğer beni katsa kervan göçüne götürseler hindistan'a maçin'e urganım atsalar dar ağacına yine geçmem ala gözlü şah'ımdan ahiri katlime ferman yazılsa çıksam teneşire tabut düzülse kefenim biçilse mezar kazılsa yine geçmem ala gözlü şah'ımdan pir sultan abdal'ım derim vallahi ölsem terk eylemem piri billahi huzur-ı mahşerde dilerim şah'ı yine geçmem ala gözlü şah'ımdan ben bilemem sar'öküzü benden sual sorarlar ben bilemem bilenlere sorayım şu dünyayı uçtan uca ararlar ben bilemem bilenlere sorayım dünyayı üstüne kurdu hu deyü öküzün başının altı su deyü şu dünyanın damızlığı ne deyü ben bilemem bilenlere sorayım hindistan'a indi öküzün dili kabe'yi sırtında getürür beli evveli muhammet ahiri ali ben bilemem bilenlere sorayım kuyruğunu gördüm yemen ilinde nurdan taç başında kemer belinde muhammet kalbinde ali dilinde ben bilemem bilenlere sorayım mağripten maşrıka dünyanın ucu sarraf olan bilir altını tucu yalan imiş şu dünyanın sonucu ben bilemem bilenlere sorayım gün doğunca boynuzuna nur düşer bir yandan doğar da bir yandan aşar çiftçisi kim imiş çifte kim koşar ben bilemem bilenlere sorayım pir sultan abdal'ım yazmış göndermiş yedi yerden suyun vermiş kandırmış yönünü de hak'tan yana döndermiş ben bilemem bilenlere sorayım perişan eyledin cümle cihanı

Page 95: Pir Sultan Abdal Şiirleri

kahpe felek sana n'ettim n'eyledim aksine dönderdin çarh-ı devranı hani n'oldu esk'adalet eski gün perişan eyledin cümle cihanı sultan süleyman'ın katında iken ol dest-i pakinin zatında iken her kuş kanadının altında iken sarı gebe telef etti şahanı dayanılmaz aşıkların derdine akıl yetmez ezberine virdine nakes konmak ister cömert yurduna tilki kovdu ülkesinden arslanı anca bu yaraya dayandı eyüp huda'nın cefasın safaya sayıp cahiller kamile sen bilmen deyip anın için kaybettiler irfanı pir sultan'ım niye geldin cihana kusur senin imiş etme bahane evvel kullar yalvarırdı sultana şimdi minnetc'ettin kula sultanı onun katarından ayırma bizi dağ yüzünde şah-ı kervan duruyor onun katarından ayırma bizi önünce düldül'le kanber gidiyor onun katarından ayırma bizi gün müdür ay mıdır muhammet ali bizi irşat etti bektaşi veli arap oğlu gelir eli develi onun katarından ayırma bizi gül kokusu muhammed'in teridir ah ettikçe karlı dağlar eridir fatm'ana on'ki imam katarıdır onun katarından ayırma bizi cebrail de kanadını açınca rahmetini yeryüzüne saçınca hasan hüseyin çevresinden geçince onun katarından ayırma bizi imam zeynel bekler zindan içini bağışlarlar günahlının suçunu bakır cafer yükletince göçünü onun katarından ayırma bizi kazım musa rıza hakk'ın yarıdır taki naki askeri intizarıdır selman'ın çiğninde bir oğlan vardır onun katarından ayırma bizi pir sultan abdal'ım mehdi nic'oldu on'ki imamların tahtı yüc'oldu pirin eşiğine varan hac'oldu onun katarından ayırma bizi yürü bire çiçek dağı yürü bire çiçek dağı sende suna boylum kaldı hep kuşların dönüm çağı bülbülün goncası soldu

Page 96: Pir Sultan Abdal Şiirleri

bakarım ki yar gelecek yareme melhem olacak mısır'a sultan olacak yusuf-u kenan'ım geldi göllerde küçücük suna sesi hayat verir cana ben ağlarım yana yana firkatı figanım geldi pir sultan'ım ne hal oldu dünya halden hale kaldı tez seviştik tez ayrıldık ahiri pişmanım geldi seversen de böyle güzel sevmeli erler pirler erkan aldı izinden yüz dört kitap sükut eder sözünden ay gün şule verir anın yüzünden seversen de böyle güzel sevmeli ziya verir gözü ile kaşları imam yatağıdır gerdan döşleri güzelin yüzünden kan bağışları seversen de böyle güzel sevmeli güzel güzel deyu aklım doğrandı güzel güzelden çok nazlar öğrendi çirkinin huyundan allah yerindi seversen de böyle güzel sevmeli güzel güzel deyu yandım alıştım kınaman dostlar aşk elinden şaştım bölüşükte gine güzele düştüm seversen de böyle güzel sevmeli güzel güzel gördüm güzel överim nerde güzel görsem boynum eğerim şöyle hub cemali güzel severim seversen de böyle güzel sevmeli pir sultan abdal'ım eylemez fendi yad ele çözdürmez ak göğsün bendi ezelden sevdiğim muhammet ali seversen de böyle güzel sevmeli naci derler bir güruha uğradım naci derler bir güruha uğradım güzel şah'ım yarlıgasın onları muhabbet ettik iradet getirdik anlar bizi sevdi biz de anları durdukları irfan bağ ile bostan silinmiş kalpleri gümandan pastan var anın gümanı haman bir dosttan arı gibi vızılaşır canları cümle bir gerçeğe demişler beli tesbihleri allah muhammet ali meşrebi hüseyni ismi mevali hüseyin aşkına çıkar kanları bir nefesten bir imama uyuldu birinin nefesi bine sayıldı kaynayuban birbirine koyuldu hüseyin aşkına akar kanları istemem cennet'i göster didarı

Page 97: Pir Sultan Abdal Şiirleri

hulk-ı muhammed'den almış kemali secdeye inmeden okur duayı aşıklar didara dönmüş yönleri sırat'ı mizan'ı anda geçtiler benlik kalesini bunda yıktılar al geydiler yaslarından çıktılar geceleri bayram kadir günleri pir sultan abdal'ım gerçektir meydan özünü saçmıştır sıfat-ı şeytan esrimiş kırklar'ın içtiği meyden güzel şah'tan koku duymuş canları gönül gel karardan aşalım gönül gel karardan aşma sözüm sana meveddettir gafillen bacadan düşme evvel kapı şeriattır şeriattan edep öğren al bu pendi belin bağlan ilimle üstad olur oğlan kimi farz kimi sünnettir eğer bu sırra erersen dolan kapıdan girersen tarikat farzın sorarsan yedi farz üçü sünnettir gelin girelim bu babı açılsın aşkın kitabı eğer anlarsan hesabı andan sonra tarikattır tarikat bir oddur yakar kimi ham kimi has çıkar her aşık bir çakmak çakar çırağın yakan üstatdır tarikatta kamil olan ilmi ile amil olan bu yolda mükemmerl olan evvel mertebe hizmettir hizmet erenler yoludur cümle ilmin evvelidir ahdimiz kalu beli'dir bundan dönen kişi mattır kend'özümüze gelelim tarikat nedir bilelim yoklukta sefil olalım ibtida yüz iradettir ibtida talip olunca düşmana galip olunca dört can bir kalıp olunca menzili bi-nihayettir hakikat genc-i nihandır marifet gevher-i kandır yedi yüz yetmiş mizandır ötesi ilm-i hikmettir mürebbisi ali gerek dört kapıda eli gerek müsahibin hali gerek zira ali muhammet'tir pir sultan der kalu beli

Page 98: Pir Sultan Abdal Şiirleri

dedik ya murtaza ali kim kadeh içer kim dolu bu bize bir acep derttir bülbül olsam varsam gelsem bülbül olsam varsam gelsem hakk'ın divanına dursam ben bir yanal alma olsam dalında bitsem ne dersin sen bir yanal alma olsan dalımda bitmeye gelsen ben bir gümüş çövmen olsam çeksem indirsem ne dersin sen bir gümüş çövmen olsan çekip indirmeye gelsen ben bir avuç darı olsam yere saçılsam ne dersin sen bir avuç darı olsan yere saçılmaya gelsen ben bir güzel keklik olsam ben bir toplasam ne dersin sen bir güzel keklik olsan ben bir toplamaya gelsen ben bir yavru şahan olsam kapsam kaldırsam ne dersin sen bir yavru şahan olsan kapıp kaldırmaya gelsen ben bir sulu sepken olsam kanadın kırsam ne dersin sen bir sulu sepken olsan kanadım kırmaya gelsen ben bir deli poyraz olsam tepsem dağıtsam ne dersin sen bir deli poyraz olsan tepip dağıtmaya gelsen ben bir ulu hasta olsam yoluna yatsam ne dersin sen bir ulu hasta olsan yoluma yatmaya gelsen ben bir azrail olsam canını alsam ne dersin sen bir azrail olsan canımı almaya geslen ben bir cennetlik kul olsam cennet'e girsem ne dersin sen bir cennetlik kul olsan cennet'e girmeye gelsen pir sultan üstadın bulsan bilece girsek ne dersin muhabbeti candan ile gideriz biz burada bülbüllük eylemeyiz gülistan kuşuyuz güle gideriz bizim kıymatımız bunda bilinmez muhabbeti candan ile gideriz ne davam var benim şu eller ile benim davam hak ehli kullar ile

Page 99: Pir Sultan Abdal Şiirleri

kerbela'ya giden abdallar ile imam hüseyin'e bile gideriz öldürelim nefsi dinlemez oldu sırr-ı hakikatı söylemez oldu şahinim kolumda eğlemez oldu turnası çok olan göle gideriz cennetin kokusu gelir uçmaktan aşıklar usanmaz yiyip içmekten öyle namert köprüsünü geçmekten akar bozbulanık sele gideriz pir sultan'ım eyder niyazım hak'tan sensin cümlemizi var eden yoktan aşıklar usanmaz bayırdan sarptan erenler yol kurmuş yola gideriz biz muhammet ali diyenlerdeniz ey yezit bizlerde kıl ü kal olmaz biz muhammet ali diyenlerdeniz tarikat ehline mezhep sorulmaz biz muhammet ali diyenlerdeniz eğnimize kırmızılar giyeriz halimizce her manadan duyarız imam cafer mezhebine uyarız biz muhammet ali diyenlerdeniz her kimin çerağın yoksa hak yakar mümin olanları katara çeker aslımız on iki imama çıkar biz muhammet ali diyenlerdeniz muhammet ali'dir kırkların başı anı sevmeyenin nic'olur işi atalım yezide laneti taşı biz muhammet ali diyenlerdeniz biz tüccar değiliz alıp satmayız erkandır yolumuz yoldan sapmayız karnımız geniştir biz kin tutmayız biz muhammet ali diyenlerdeniz baharda açılır gonca gülümüz ol dergaha doğru gider yolumuz on iki imamı okur dilimiz biz muhammet ali diyenlerdeniz pir sultan'ım eyder erenler gani evveli muhammet ahiri ali anlardan öğrendik erkanı yolu biz muhammet ali diyenlerdeniz çıktım yücesine seyran eyledim çıktım yücesine seyran eyledim gönül eğlencesi küstü bulunmaz dostlar bizden muhabbeti kaldırmış hiçbir ikrarında ahdi bulunmaz zülüflerin top top olmuş cığalı rakiplerin hak' tan olsun zevali bir günahkar oldum doğdum doğalı günahkar kulun dostu bulunmaz kanı benim ile lokma yiyenler başı canı dost yoluna koyanlar sen ölmeden ben ölürüm diyenler

Page 100: Pir Sultan Abdal Şiirleri

dostlarda geriye kaçtı bulunmaz yine kırçalandı dağların başı durmadan akıyor gözümün yaşı vefasız münafık naşıdır naşı hakikat deminde desti bulunmaz bizde gezer idik irfanda sazda bizde bulunurduk cemde niyazda bize de gel oldu kanlı sivas'ta hızır paşa bizi astı bulunmaz pir suttan abdal' ım destim damende ismim koca haydar neslim yemende garip başa bir hal gelse zamanda orda her kişinin dostu bulunmaz gelin rıza ile gönderin bizi .... pirimin sevdası burnumda tüter bir ayrılık vardır ölümden beter gelin rıza ile gönderin bizi benim pirim yücelerde oturur bu muhabbet tez ayrılık getirir her gördükçe benim aklım yitirir gelin rıza ile gönderin bizi ben gidersem yaşın yaşın ağlama ciğerciğin aşk oduna dağlama kalktı nasibimiz bizi eğleme gelin rıza ile gönderin bizi gidersem bu yerler size yurd olsun ara yerin münafıkı kurt olsun ben gidiyom yüreğine dert olsun gelin rıza ile gönderin bizi pir sultan abdal'ım nerden aşalım aşalım da dost köyüne düşelim çok tuz etmek yedik helallaşalım gelin rıza ile gönderin bizi neyleyim (bana gül diyorlar) bana gül diyorlar neme güleyim ağlamak şanıma geldi neyleyim ellerin çiçeği allı yeşili şu benim çiçeğim soldu neyleyim bir haber gelmedi kenan ilinden uçtu m'ola gövel turnam gölünden havfım ayrılıktır korkum ölümden ikisi de birden geldi neyleyim kara yazılmıştır yazılarımız arş-alaya çıktı sızılarımız irili ufaklı kuzularımız firkati bağrımı deldi neyleyim ulu sular gibi sözüm çağlayan mahrum kalmaz özün hakka bağlayan yar bitirmiş yana yana ağlayan akıbet başıma geldi neyleyim pir sultan abdal'ım kırklar yediler yediler de bir keşiğe kodular onlar verdiğini almaz dediler şu bana verdiğin aldı neyleyim

Page 101: Pir Sultan Abdal Şiirleri

bir çocuk da anasından doğunca bir çocuk da anasından doğunca bedenini pişirmeye tuz ister üryan büryan ortalıkta kalınca setirini örtünmeye bez ister konla sudan gelir anın gıdası nasibini veren barı huda'sı beşiklere beler onun anası akşam sabah emzirmeye yüz ister bir yaşında ürüm ürüm ürünür ikisinde sürüm sürüm sürünür üç yaşında adım adım yürünür dört yaşında söylemeye söz ister beş yaşında dili civan sevişir altısında uşağınan döğüşür yedisinde dişlerini değişir sekizinde her gediğin düz ister dokuzunda olur bir tosun maya onunda da benzer kaşları yaya onbirinde başı girer sevdaya onbeşinde ala gözlü kız ister yirmisinde akıl baştan savrulur otuzunda vursa dağa devrilir kırk yaşında akıl başa çevrilir ellisinde avın olmış baz ister altmışında iner bir merdivenden yetmişinde binse düşer duvardan sekseninde su getirmez pınardan doksanında döşeğini düz ister pir sultan abdal bu söz hepimize tonus girinceye belki de yaza yüz yaşında ölümünü gözede zemheriyi çıkarmaya yaz ister yanımızda iki melekler gezer yanımızda iki melekler gezer bin hayır biri şerrimiz yazar kahbe felek bizi aldatır üzer nerede seyreder andan haber ver cümlemizin başı allah'tan ferman ismail peygambere indi bir kurban bir ot biter bütün dertlere derman ol ot nerde biter andan haber ver sabahtan gün doğar gün dile doğar dal boynun eğdikçe rahmetler yağar bin bir gün içinde bir yıldız doğar yıldız nerde doğar andan haber ver musa peygamber de atına bindi can cesetten çıktı nerede durdu peygamber uğrunda bir delil yandı delil nerde yanar andan haber ver pir sultan abdal'ım geldik de gittik gelirken giderken ne kazanç ettik yükünü yükletip kül olduk bittik yurdunda ne kalır andan haber ver

Page 102: Pir Sultan Abdal Şiirleri

ilk yazın geldiği ilk yazın geldiği neden bell'olur gülşeninde öten bülbül daldadır eyyüb'ün teninde iki kurt kaldı biri ipek yapar biri baldadır kişinin çektiği hayırdan şerden imam-ı zeynel'e vurdular nişan tanrı ile bin bir kelam konuşan ali medine'de musa tur'dadır şeriat kapısın muhammet açtı tarikat kapısın ol ali seçti dünyadan nice bin evliya göçtü anlar da gözetir mehdi yoldadır pir sultan abdal'ım ölürüm deme kıl beş vakit namaz kazaya koma sakın bu dünyada kalırım sanma tenim teneşirde özüm saldadır hü diyelim gerçeklerin demine hü diyelim gerçeklerin demine gerçekierin demi nurdan sayılır on'ki imam katarına düzülen muhammet ali'ye yardan sayılır ihlas ile gelen bu yoldan dönmez ikilikten geçip birliğe ermez eri hak görmeyen hakk'ı hiç görmez gözü bakar amma körden sayılır bir talip ki ikrarında durursa çerağ gibi yanıp yağı erirse eksikliğin kendisinde görürse o da erdir gerçek erden sayılır üç gün imiş şu dünyanın safası safasından artık imiş cefası gerçek erenlerin nutku nefesi biri kırktır kırkı birden sayılır pir sultan abdal'ım bağdat'tır vatan ikilikten geçip birliğe yeten erenler yoluna kıl ü kal satan yolun dikenidir hardan sayılır ayrılık derdinin dermanı nedir uğrum sıra giden boz atlı hızır ayrılık derdinin dermanı nedir şu iki aleme olmuşsun nazır ayrılık derdinin dermanı nedir sığanmıştır ağca kolda bilekler hak katında kabul olsun dilekler arş yüzünde secde kılan melekler ayrılık derdinin dermanı nedir küseyim de ben yarime küseyim siyah zülfün mah yüzüne asayım kerbela'da yatan imam hüseyin ayrılık derdinin dermanı nedir hani şu dünyanın toprağı taşı akıttım gözümden kan ile yaşı

Page 103: Pir Sultan Abdal Şiirleri

urum illerimin hacı bektaş'ı ayrılık derdinin dermanı nedir ak saya giyinmiş incedir beli ben pirimi gördüm tatlıdır dili tanrı'nın arslanı hazret-i ali ayrılık derdinin dermanı nedir gıcılar da dağlar başı gıcılar çıkmaz oldu içerimden acılar arafat dağı'ndan gelen hacılar ayrılık derdinin dermanı nedir dünyayı sorarsan bir dipsiz anbar ali'nin yoldaşı zülfikar kanber kabe'yi yaptıran halil peygamber ayrılık derdinin dermanı nedir deryanın yüzünde dönen üç gemi yiyelim içelim sürelim demi geminin sahibi ol hızır nebi ayrılık derdinin dermanı nedir pir sultan abdal'ım içtim cür'adan okudum ağını bilmem karadan yeri göğü cüml'alemi yaradan ayrılık derdinin dermanı nedir gel imdi oku gel imdi oku ol ümmül kitab-ı gözü ile görmüş var mıdır hakk'ı on iki bahçede kırk sekiz kapı daim hizmetinde duran kul nedir başlayım yoluna ben de ali'nin duası makbuldür gerçek velinin üçyüz altmış altı selvi dalının budağında açan iki gül nedir sana mana verdim sen de al imdi eğer arif isen sen de bil imdi ezelden cennet'te sen de bu imdi bir kandil içinde iki nur nedir pir sultan abdal'ım çağır ya gani veren allah yine alır ol canı gönül bir gemidir akıl dümeni akıl dümen ya söyleyen dil nedir can dediler kırklar ile yedik içtik kaynayıp sellere coştuk baş koyup niyaz eyledik geç otur meydan dediler can dediler pir dediler geç otur meydan dediler yolumuz sevgi yoludur sen de serin koy dediler pir sultanım kanım katlim gönlümü gönlüne kattım yüzelli yıl ölü yattım daha sağsın can dediler çeke çeke (seversen ali'yi)

Page 104: Pir Sultan Abdal Şiirleri

çeke çeke ben bu dertten ölürüm seversen ali’yi değme yarama ali’nin yoluna serim veririm seversen ali’yi değme yareme ali'nin yaresi yar yaresidir buna merhem olmaz dil yarasıdır ali'yi sevmeyen hakk'ın nesidir seversen ali'yi değme yareme bu yurt senin değil konar göçersin ali’nin dolusun bir gün içersin körpe kuzulardan nasıl geçersin seversen ali’yi değme yareme ılgıt ılgıt oldu akıyor kanım pir yoluna kurban verilir serim benim derdim bana yeter efendim seversen ali’yi değme yareme pir sultan abdal'ım deftere yazar hilebaz yarinle olur mu pazar pir melhem çalmazsa yaralar azar seversen ali’yi değme yareme firdevs-i ala firdevs-i ala'da bir yanal elma on sekiz bin ilmin nuru dediler muhammet mustafa haydar-i kerrar hünkar hacı bektaş veli dediler çocuktu mektebe babası götürdü elif be demeden mana yetürdü akıttı pınarı susam bitürdü hacısı hocası beli dediler pirim der ki bektaşiyim bektaşi size nasip veren ol nasıl kişi sıkar un ederdi örk gibi taşı budur cümlemizden ulu dediler derildi geldiler halfeler pirler bektaşi namında er yok dediler bize bir yeşil el nasip verdiler görünce tanırız eli dediler er isen darı çeç üstünde otur ulu kişi isen maksudun bitir senedin var ise senedin getir n'edelim senetsiz eli dediler kimi inandı beli bes dedi kimi inanmadı senet istedi ol şah'ım anlara elin gösterdi budur ol şah'ımız ali dediler evvel ali idi sonra vel'oldu yol erkan bir zaman batında kaldı urum ellerinden nameler geldi budur hakk'ın doğru yolu dediler pir sultan abdal'ım şah'ım velidir cihanı bürüyen anın nurudur şüphemiz yok hak muhammet ali'dir bilmeyene mülcem soyu dediler gönül arzediyor

Page 105: Pir Sultan Abdal Şiirleri

gönül arzediyor dosta gitmeyi aman allah yolun pareler beni ölem de kurtulam elin dilinden yuyalar kefene saralar beni bu dünyada hiçbir eyi kalmamış yaralısın ama cerrah gelmemiş elif sevdiğine malum olmamış yakma yar oy diyor yareler beni ben allahtan gelen gazadan kaçmam sürahi dibinden badeler içmem alem bir yan olsa ben yardan geçmem meğer ahdedeler vuralar beni hü hü hü hü hü hü hü hü semah dönenler dost haslar hasıdır semah dönmeyenler neyin nesidir hü hü hü hü hü hü hü hü evleri var gürcüm damda tevekte yar gele derdime merhemler kata mezarım üstünde bu otlar bite meğer çift koşalar süreler beni pir sultan abdalım can göğe ağmaz haktan emrolmazsa ırahmet yağmaz bu ellerin sözü hiç bana değmez ille dostun gülü yareler beni hü hü hü hü hü hü hü hü semah dönenler dost haslar hasıdır semah dönmeyenler neyin nesidir hü hü hü hü hü hü hü hü ağ gül ile kırmızı gül cem-i çiçeklerin hası ağ gül ile kırmızı gül deli gönül eğlencesi ağ gül ile kırmızı gül demi demi şirin demi gelir geçer dünya gamı talip olmak pirindendir irenk almak gülündendir muhammed' in terindendir ağ gül ile kırmızı gül demi demi şirin demi gelir geçer dünya gamı pir sultan'ım ey gaziler alnımızda al yazılar talip de pir'in arzular ağ gül ile kırmızı gül demi demi şirin demi gelir geçer dünya gamı gel ey dostum aç artık dost kollarını gel ey dostum yavaş yavaş yol karlık gözüm görmez gel ey dostum yavaş yavaş (bağlantı) haydar-ı şah senin adın

Page 106: Pir Sultan Abdal Şiirleri

bilirim sende muradım çok peygambere uğradım gel ey dostum yavaş yavaş bir su içtim derin gölden hiç ayrılmam ben bu yoldan arif olan anlar halden cahillerden bilen yoktur bağlantı pir sultan'ım konar göçer halini bilene açar misafirler gelir geçer eğlenip de kalan yoktur bağlantı hudey hudey allah allah desem hakkın divanına dursam ben bir yanık alma olsam dalında bitsem ne dersin hudey hudey sen bir yanık alma olsan dalında bitmeye gelsen ben bir gümüş çövmen olsam çeksem indirsem ne dersin hudey hudey sen bir gümüş çövmen olsan çeksen çekip indirmeye gelsen ben bir avuç darı olsam yere saçılsam ne dersin hudey hudey sen bir avuç darı olsan yere saçılmaya gelsen ben bir güzel keklik olsam bir bir toplasam ne dersin hudey hudey sen bir güzel keklik olsan bir bir toplamaya gelsen ben bir yavru şahin olsam kapsam kaldırsam ne dersin hudey hudey sen bir yavru şahin olsan kapıp kaldırmaya gelsen ben bir deli poyraz olsam tepsem dağıtsam ne dersin hudey hudey sen bir deli poyraz olsan tepip dağıtmaya gelsen ben bir ulu hasta olsam yoluna yatsam ne dersin hudey hudey sen bir ulu hasta olsan yoluma yatmaya gelsen ben bir azrail olsam canını alsam ne dersin hudey hudey sen bir azrail olsan canımı almaya gelsen ben bir cennetlik kul olsam cennete girsem ne dersin hudey hudey sen bir cennetlik kul olsan cennete girmeye gelsen pir sultan üstadım bulsan birlikte girsek ne dersin hudey hudey dinle sana bir nasihat edeyim

Page 107: Pir Sultan Abdal Şiirleri

dinle sana bir nasihat edeyim hatırdan gönülden geçici olma yiğidin başına bir hal gelirse onu yad ellere açıcı olma mecliste arif ol kelamı dinle el iki söylerse sen de bir söyle elinden geldikçe sen iy'lik eyle katı yükseklerde uçucu olma el ariftir yoklar senin fendini dağıtırlar tuzağını bendini alçaklarda otur gözet kendini katı yükseklerde uçucu olma pir sultan abdal'ım sözüm başarır aşkın deryasını boydan aşırır seni bir mecliste hacil düşürür kötülerle konup göçücü olma divana kalsın ben de şu dünyaya geldim giderim kalsın benim davam divana kalsın muhammet ali'dir benim vekilim kalsın benim davam divana kalsın yorulan yorulsun ben yorulmazam derviş makamından ben ayrılmazam dünya kadısından ben sorulmazam kalsın benim davam divana kalsın ben de vekil ettim bar-i hudamı o da kulu gibi zulüm ede mi orda söyletirler bir bir adamı kalsın benim davam divana kalsın dolanıp çevrilip birgün gelirsin ettiğin işlere pişman olursun orda da mı hızır paşa olursun kalsın benim davam divana kalsın mümin müslim döşürür de cem olur anda sınık yaralara em olur kara taş erir de safi mum olur kalsın benim davam divana kalsın pir sultan abdalım dünya fanidir giden adil beyler gelen ihvandır kırkların divanı ulu divandır kalsın benim davam divana kalsın benden selam söyle o güzel şaha benden selam söyle o güzel şaha kurduğu yollara gitmiyor talip herkes kendisine bir yol sürüyor mürşit buyruğunu tutmuyor talip içeri girilen ikrar hak diyor dışarı çıkılan ikrar yok diyor senden gayrı bana mürşit çok diyor verdiği ikrardan dönüyor talip yolum uğrar ise söylerim sözün varsın doğru yola gitmesin talip sen mürşitlik hakkın ifa eylersen günahı boynuna tutmasın talip

Page 108: Pir Sultan Abdal Şiirleri

pir sultan abdal'ım ben bir biçare boynunu de eğip durmuyor dara gönüle de düştü bir sınık yara inliye inliye geliyor talip bir sen iç güzel şahtan bana bir dolu geldi bir sen içi sevdiğim bir de bana ver kavlim sultan kızıl veli'den geldi bir sen iç sevdiğim bir de bana ver payım gelir erenlerin payından on iki imam nesli ali soyundan selman'ın içtiği üzüm suyundan bir sen iç sevdiğim bir de bana ver beline kuşanmış nurdan bir kemer aşkın dolusunu içenler kanar herkes sevdiğine bir dolu sunar bir sen iç sevdiğim bir de bana ver pir sultan'ım hamı hası seçerim hak okurum aşk kitabın açarım yar elinden ağu gelse içerim bir sen iç sevdiğim bir de bana ver var mı hacı bektaş veli'den gayrı muhammet neslinden şunda kim kaldı var mı hacı bektaş veli'den gayrı onulmaz yaraya merhem kim sardı var mı hacı bektaş veli'den gayrı muhammet mirac'da davet gününde arslan hamle kıldı rahı önünde kim idi görünen arslan donunda var mı hacı bektaş veli'den gayrı muhammet mirac'tan indiği demdir kırkların sürdüğü sema'da cemdir zühre yıldızını doğuran kimdir var mı hacı bektaş veli'den gayrı sarı ismail hü der muhib yolu kimdir yeşil benli gösteren eli zahirde batında şah merdan ali var mı hacı bektaş veli'den gayrı size niyaz eder güruh-i naci arkasında hırka başında tacı onulmaz yaranın merhem ilacı var mı hacı bektaş veli'den gayrı on'ki kurban olur keramet kazan kim idi ol divin bendini çözen özenirsen sen bir mürşide özen var mı hacı bektaş veli'den gayrı pir sultan'ım hu der ya sen ne dersin bilinmez sözleri söyler gidersin dersin ahmak sen de dalgın gezersin var mı hacı bektaş veli'den gayrı uyur idik uyardılar uyur idik uyardılar diriye saydılar bizi

Page 109: Pir Sultan Abdal Şiirleri

koyun olduk ses anladık sürüye saydılar bizi sürülüp kasaba gittik kanarada mekan tuttuk seri hakk'a teslim ettik ölüye saydılar bizi halimizi hal eyledik yolumuzu yol eyledik her çiçekten bal eyledik arıya saydılar bizi pir divanına dizildik aşk defterine yazıldık bal olduk şerbet ezildik doluya saydılar bizi pir sultan abdal'ım şunda çok keramet var insanda o cihanda bu cihanda ali'ye saydılar bizi seyran ettim erenlerin demini seyran ettim erenlerin demini kudret kandilini yanarken gördüm burak olup içtim ab-ı hayattan hazret peygamber'i kanarken gördüm günde bin kez hakk'a şükür ederken erenler katarın veysel yederken musa hakk'ın dıdarına giderken hızır müşkülünü anarken gördüm halil kabe yaptı insan gelmeğe şüphesiz günahlar kabul olmağa ismail uğruna kurban kılmağa bir melek bir koyun yederken gördüm nerden düşman gelir ise duyardı dost uğruna can-ü başı koyardı her gün hamza aşikare gezerdi ali'yi düldül'e binerken gördüm vefası yok imiş şunda fenanın hisabı yok imiş mülke konanın yavrusun aldırmış garip ananın parlayı parlayı yanarken gördüm pir sultan'ım eydür şunda gelmişler dizilmişler duasını almışlar bir birinin eteğini tutmuşlar müşkülün mürşide tınarken gördüm sabah seherinde niyaz ederken sabah seherinde niyaz ederken pirim hacı bektaş veli'yi gördüm sundu ab-ı kevser mest olmuşum ben kanber'in elinde doluyu gördüm balıklar oynaşır baki gölünde kumrular söyleşir umran dibinde bağlar meyve vermiş baba yolunda gülü var dikensiz gülünü gördüm pir sultan'ım eyder elinde harfi okur hak kitabı bilir aref'i ben vech-i ademde buldum mushaf'ı

Page 110: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yetmiş iki millet dilini gördüm hak bizi yoktan var etti hak bizi yoktan var etti şükür yoktan vara geldim yedl kat arşa asılı kandildeki nura geldim eyyub ile ten erittim lal-ü mercan gevher tuttum vuslat ile taş arıttım ben bu yolu süre geldim yunus'la ummana daldım kırk gün balık içre kaldım davut'la demirci oldum örse çekiç ura geldim gurbet elinde çatıldım ana rahmine yatıldım ibrahim'le oda atıldım gülistanda nara geldim sahabelere uğradım kudret lokmasın doğradım er bir dedim hak bir dedim bini saydım bire geldim bir muazzam büyük şora n'istersen bulunur ara kapısı on iki pare istediğim şara geldim içi altın dışı gümüş suyu şekerle bal imiş böyle bezesten düzülmüş istediğim yere geldim deniz çaldım asa ile göğe ağdım isa ile tur dağında musa ile münacatta dura geldim pir sultan abdal coşkuna gel otur gönül köşküne on iki imam aşkına ben bu seri vere geldim men aref sırrını kardaş men aref sırrını kardaş bildim sanma bilemedln ölmeden öl şu dünyada öldüm sanma ölemedin göçmeden dar-ı fenadan samanı ayır daneden kuş gibi iki kez anadan geldim sanma gelemedin boz bazınan kaz kazınan vaz vazınan vız vızınan beş vakti bir niyazınan kıldım sanma kılamadın gerek gücen gerek kakı gerek dürr-i meknun oku sen bu amel ile hakk'ı buldum sanma bulamadın

Page 111: Pir Sultan Abdal Şiirleri

mürşit bir ince elektir ondan elenmek gerektir benlik bir dipsiz külektir doldum sanma dolamadın pir sultan abdal'ım pirdir ikrarına duran erdir cümle sırra aklın erdir erdim sanma eremedin serseri girme meydana serseri girme meydana aşık senden hal isterler kallaşlıkla urma demi tastik ehli kal isterler uyan bu gaflet habından isbat isterler batından her aşıkın sohbetinden erkan ile yol isterler erenler oynar utulmaz bu yola hile katılmaz bunda har mihre satılmaz ya gevher ya la'l isterler bir kılı kırk pay ederler birin yol tutup giderler dile n'itibar edenler hal içinde hal üsterler pir sultan abdal n'eylersin müşkül halledip söylersin arısın çiçek yaylarsın yarın senden bal isterler dediler bir suna aştı hacı bektaş tekkesinin dışından dediler bir suna aştı yalınız ayırmışlar yareninden eşinden dediler bir suna aştı yalınız eşinden ayrıldı bektaş'a vardı kuru göllerde çok savaşlar kıldı ayrılık haberin mucur'dan aldı dediler bir suna aştı yalınız geçti m'ola kızılırmak boyunca çeken bilir ayrılığın doyunca ayırmışlar on'ki imam soyunca dediler bir suna aştı yalınız aştı m'ola kırlangıc'ın belini avcı rast gelirse yolar telini arzulamış gider dostun ilini dediler bir suna aştı yalınız pir sultan abdal'ım gönlümüz paslı dudu kumru gibi kafeste besli hünkar hacı bektaş veli'dir nesli dediler bir suna aştı yalınız gel ey zahit gel ey zahit bizim ile çekişme

Page 112: Pir Sultan Abdal Şiirleri

hakk'ın yarattığı kul bana neyler kendi kalbin arıt bize ilişme bendeki küfr sendek'imana neyler zahit sen bu sırra erem mi dersin erenler halinden bilem mi dersin mescit hak meyhane haram mı dersin hak olan mescide meyhane neyler zahit sen bu yola diken ekersin hatıra dokunur gönül yıkarsın yüküm vardır deyü zahmet çekersin yavuz baçcı yüksüz kervana neyler sekiz derler şol cennet'in kapısı hakk'a doğru açılırmış hepisi korkusun çektiğin sırat köprüsü onu doğru geçen insana neyler pir sultan abdal'ım er haksın er hak münkir olanlardan ıraksın ırak kurdun işi namert lokmasın yemek hak için adanan kurbana neyler yine tamam oldu senenin başı yine tamam oldu senenin başı aktıkça akıyor gözümün yaşı mümin olanlara veriyor cüşu münkir yezit kıymetini bilmedi inşallah yezid'in nesli kırılır mümin olan hak cemine derilir bir orucun bin bir hacca yazılır oruç tutan ebed mahrum olmadı peygamberin vasisini kodular adına da mervan adın dediler on iki imamı bir bir yediler mazlumların ahı yerde kalmadı hasan'la hüseyin ali'nin oğlu yezid'in elinden ciğeri dağlı mümin olan şah'a ikrarla bağlı ikrarı bend olan yoldan dönmedi ne dilersen hak'tan dile dileği muhammet ali'nin yanar çırağı pir sultan'ın mevla ile durağı pire ikrar veren geri dönmedi muhammet ali'nin güzel yolları muhammet ali'nin güzel yolları şimdi türlü türlü yol eylediler azgın yaralara cerrah çoğaldı herkes bildiğini bol eylediler bir gün sonu gelir tacidarlığın eksik noktası var gelen salığın kendisin bilmedi çoban çalığın şimdi hakk'a yarar kul eylediler kesilmedik kara çalı toradı şeytana uyanlar almaz muradı yoloğlu gelmedi fitne nüredi gerçek akıllıyı del'eylediler konca güller gibi açılam derdim yetmiş iki dilden seçilem derdim

Page 113: Pir Sultan Abdal Şiirleri

şurda üç beş sene geçinem derdim ahiri dünyayı çöl eylediler pir sultan abdal'ım bu bir nur idi akılları ermez gizli sır idi bizim bildiğimiz ali bir idi şimdi her yerde bir al'eylediler bir gece muhammet bir gece muhammet evde yatarken üç melek geldi de nida getirdi selman'ın şeklinde bir oğlan girdi ne güzel izzetle sala getirdi muhammet oğlana yerini verdi geçti oğlan seccadeye oturdu cebrail oğlandan nişan istedi zühre yıldızını alna getirdi bu oğlanın ali olduğun bildiler aman mürvet deyü dara durdular özlerinden hayli sitem sordular cebrail cennet'ten elma getirdi getirip elmayı terceman verdi şah eline alıp dört pare kıldı bir paresin şah'ım nuş edip kandı üçünü melekler hakk'a götürdü bak bari taala hoş nazar kıldı yed'iklim çar köşe ali'ye verdi biri düldül biri zülfikar oldu fatma da kanber'i ana götürdü pir sultan'ım eydür gitti gelenler arayrp özünde gevher bulanlar muhammet ali'yle arşa duranlar cümle melekleri ceme götürdü bir kişi özünde ikilik olsa bir kişi özünde ikilik olsa hakk'ın didarını görmez billahi hor bakarsa evliyanın yoluna eli bir gerçeğe ermez billahi cihanı seyahat edip gezerse doksan bin kelamı okur yazarsa bir mümin yezide kuşak çözerse derdine dermanı bulmaz billahi eli ile komadığın alırsa yalan söyler hakk'a asi olursa tövbe etmez günah gümrah olursa cehennem oduna yanar billahi bir mümin yezide kızını verse anası babası ilayık görse yüz bin kere başı secdeye varsa hak da günahından geçmez billahi bir mümin yezidin yüzüne baksa gayet gökçek olsa şol meyli aksa ol müslim bacıdan zürriyet doğsa arsız meydanında kalır billahi pir sultan'ım der ki hakk'ın emrini koyuverse bir kişi avradını mümin olan bilir bunun dadını

Page 114: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yedi başlı hınzır olur billahi ne kadar bilsen de bilire danış ne kadar bilsen de bilire danış danışan dağları aşar mı aşar danışmadan yola gitse bir kişi yorulup yollardan şaşar mı şaşar altın da bir pula olur mu kabul ehl ile konuş ki olasın ehil cahille konuşma olursun cahil kişi itibardan düşer mi düşer uzak ol canını dişine takın sözümden mana al darılma sakın hasmın karıncaysa merdane bakın gafilen taş başa düşer mi düşer budur kainatın yekta güheri kalbi gevher olan olmaz serseri bir kişi içerse ab-ı kevseri irfan meydanında coşar mı coşar pir sultan abdal'ım bu böyle olur herkes ettiğini elbette bulur alıcı kuşların ömrü az olur akbaba zararsız yaşar mı yaşar duysun canlar deyü bizi asarlar yeşil başlı ördek göllere uçtu duysun canlar deyü bizi asarlar bir taş oynamasın yerli yerinden duysun canlar deyü bizi asarlar çıkardılar ağ bedenden atmaya şimdi indirdiler yine dahmeye kanrıldım çevrildim baktım zahmaya duysun canlar deyü bizi asarlar varlığın çevresi dopdolu incir severim demeye canım zarıncır elimde kelepçe boynumda zincir duysun canlar deyü bizi asarlar ilimi sorarsan köyümdür banaz dilerim onmasın ol karılı sivas bir ben ölmeyinen alem yıkılmaz duysun canlar deyü bizi asarlar pir sultan abdal'ım kaddim büküldü gözümün gevheri yere döküldü kendir kement boğazıma takıldı duysun canlar deyü bizi asarlar ben de bu dünyaya ben de bu dünyaya geldim giderim döner çiftim ağır harmanım mı var bu dünya dolusu malı n'ederim hesabın vermeğe fermanım mı var bu malın hesabın bizden alırlar anın için el çekmiştir veliler harami var diye korku verirler benim ipek yüklü kervanım mı var

Page 115: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yltir bu hileyi gönlünden yitir tamam eyle eksik yerlerin bitir bana derler gam yükünü sen götür benim götürecek dermanım mı var dükkan açmış bir müşteri ararsın gelene geçene haber sorarsın bana ağır ağır minnet m'edersin felek sende demim devranım mı var pir sultan abdal'ım derdim dökerler ağu oldu yediğimiz şekerler güzel sevdik diye ahım çekerler benim hak'tan özge cananım mı var hayır mı gök turnam yüce yüce dağlardan mı gelirsin hayır mı gök turnam yardan ne haber benim sevdiğimi sen de bilirsin hayır mı gök turnam yardan ne haber koyuverin ben yarime varayım muradıma maksuduma ereyim sen bilmezsen ağ kuğudan sorayım hayır mı gök turnam yardan ne haber benim yarim kıya kıya bakınır ak ellere al kınalar yakınır o da senin gibi güller sokunur hayır mı gök turnam yardan ne haber benim yarim gezişinden bellidir ak elleri deste deste güllüdür ibrişim kuşaklı ince bellidir hayır mı gök turnam yardan ne haber pir sultan abdal'ım güllerin beştir yarimden ayrıldım günlerim hiçtir kılavuzun birdir katarın kaçtır hayır mı gök turnam yardan ne haber dedi çekticeğim yarin elinden yas ü matem günü derdim yeniler yarin sesi kulağımda çınılar aliyar can pire kurban sordum ki dağlara niçin iniler dedi çekticeğim yarin elinden yarin elinden varıp bir pir ile pazar edersin oturup da ikrarını güdersin sordum garip bülbül niçin ötersin dedi çekticeğim harin elinden ser çeşmeden gelir suyun durusu nasibimiz verir pirin birisi dedim pir sultan'ım benzin sarısı dedi çekticeğim yarin elinden mihman canlar yüzüm basa geldiniz yine mihman geldi şad oldu gönlüm mihman canlar yüzüm basa geldiniz kasavet kalmadı bahar yaz oldu mihman canlar yüzüm basa geldiniz himmet edin bize misafir gele

Page 116: Pir Sultan Abdal Şiirleri

yavan yahşi yiye yüzümüz güle büyük küçük anı hep hızır bile mihman canlar yüzüm basa geldiniz misafir kapının iç kilididir ev sahibi onun gonca gülüdür misafir dediğin pirim ali'dir mihman canlar yüzüm basa geldiniz bir kula kahretse misafir gelmez çalışır çırpınır ektiği bitmez seğirtse gitse de menzile yetmez mihman canlar yüzüm basa geldiniz pir sultan abdal'ım kayda verile misafir kısmetin getirir bile misafir ali'dir sen özün dile mihman canlar yüzüm basa geldiniz