14
PLEİSTOSEN SONU ve HOLOSEN BAŞLARINDA ANADOLU’NUN PALEOCOĞRAFYA ŞARTLARINA GENEL BİR BAKIŞ* Prof. Dr. İBRAHİM ATALAY** ÖZET Pleistosende meydana gelen iklim değişmelerinin, Orta Kuşak içerisine giren ülkemizde de önemli etkileri olmuş, bu iklim değişmelerine bağlı olarak to pografyayı şekillendiren süreçlerde, bitki örtüsünün dağılışında ve toprak olu şum şartlarında ve hattâ Holosen başlarında insanların yerleşmelerinde önemli sayılacak değişmeler meydana gelmiştir. Nitekim, Würm glasiyal döneminde dağlarımızın yüksek kesimleri buzullarla kaplanmış, soğuk iklim şartlarında yetişen bazı Avrupa-Sibirya bitki coğrafyası bölgesine ait elementler, Anado lu’nun güneyine kadar sokulmuş, kurak ve soğuk geçen bu dönemde Anado lu’nun büyük bir bölümü çölümsü steplerle kaplanmış, toprak oluşumu durmuştur. Bu glasiyal dönemin sonuna doğru iklimde meydana gelen ısınma ve nemlilik şartlarının artmasına bağlı olarak, günümüzden yaklaşık 11-12 000 yıl kadar önce Güney Anadolu’nun karstik mağaralarında Paleolitik insanlar yaşamış ve daha sonra bu insanlar, günümüzden yaklaşık 10-7 000 yılları ara sında Güneybatı Anadolu ve İç Anadolu’da çekilen çekilen göllerin kenarları na ve Basra körfezinden başlayarak Güneydoğu Torosların eteklerinden Filistin’e kadar uzanan “ verimli hilâl” in Güneydoğu Anadolu’ya tekabül eden kesim lerinde yerleşerek ilk Neolitik yerleşme merkezlerini kurmuş, toplayıcılık sü recinden üretim dönemine geçerek tarım yapmaya başlamış ve hayvanları evcilleştirmiştir. Yine Würm glasiyal döneminin sonunda yaklaşık günümüz den 8000 yıl kadar önce Anadolu’nun çölümsü stepleri yerlerini çeşitli or man topluluklarına bırakmıştır. SUMMARY Climatic changes occured during the Quaternary period hadaffacted the distribution of plant communities, soil forming process, karstification, human settlements etc. For example, during the Würmian glacial pediod the higher * Bu makaleyi Dr. Nicolo PETİT-MAİRE’ye ithaf ediyorum ** Dokuz Eylül Univ. Buca Eğitim Fakültesi, İzmir.

Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

  • Upload
    hakhue

  • View
    239

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

PLEİSTOSEN SONU ve HOLOSEN BAŞLARINDA ANADOLU’NUN PALEOCOĞRAFYA ŞARTLARINA

GENEL BİR BAKIŞ*

Prof. Dr. İBRAHİM ATALAY**

ÖZET

Pleistosende meydana gelen iklim değişmelerinin, Orta Kuşak içerisine giren ülkemizde de önemli etkileri olmuş, bu iklim değişmelerine bağlı olarak to­pografyayı şekillendiren süreçlerde, bitki örtüsünün dağılışında ve toprak olu­şum şartlarında ve hattâ Holosen başlarında insanların yerleşmelerinde önemli sayılacak değişmeler meydana gelmiştir. Nitekim, Würm glasiyal döneminde dağlarımızın yüksek kesimleri buzullarla kaplanmış, soğuk iklim şartlarında yetişen bazı Avrupa-Sibirya bitki coğrafyası bölgesine ait elementler, Anado­lu’nun güneyine kadar sokulmuş, kurak ve soğuk geçen bu dönemde Anado­lu’nun büyük bir bölümü çölümsü steplerle kaplanmış, toprak oluşumu durmuştur. Bu glasiyal dönemin sonuna doğru iklimde meydana gelen ısınma ve nemlilik şartlarının artmasına bağlı olarak, günümüzden yaklaşık 11-12 000 yıl kadar önce Güney Anadolu’nun karstik mağaralarında Paleolitik insanlar yaşamış ve daha sonra bu insanlar, günümüzden yaklaşık 10-7 000 yılları ara­sında Güneybatı Anadolu ve İç Anadolu’da çekilen çekilen göllerin kenarları­na ve Basra körfezinden başlayarak Güneydoğu Torosların eteklerinden Filistin’e kadar uzanan “ verimli hilâl” in Güneydoğu Anadolu’ ya tekabül eden kesim­lerinde yerleşerek ilk Neolitik yerleşme merkezlerini kurmuş, toplayıcılık sü­recinden üretim dönemine geçerek tarım yapmaya başlamış ve hayvanları evcilleştirmiştir. Yine Würm glasiyal döneminin sonunda yaklaşık günümüz­den 8000 yıl kadar önce Anadolu’nun çölümsü stepleri yerlerini çeşitli or­man topluluklarına bırakmıştır.

SUMMARY

Climatic changes occured during the Quaternary period hadaffacted the distribution o f plant communities, soil forming process, karstification, human settlements etc. For example, during the Würmian glacial pediod the higher

* Bu makaleyi Dr. N icolo PETİT-M AİRE’ ye ithaf ediyorum** Dokuz Eylül Univ. Buca Eğitim Fakültesi, İzmir.

Page 2: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

8 İBRAHİM ATALAY

parts o f Anatolian mountains were covered by glaciers, some Euro-Siberian plant elements had shifted from the northern sector to the Mediterranean re­gion. During the glacial era most part o f the Anatolia were occupied by the desertic steppe due to cold and dry climatic condition. While the present le­vels o f Anatolian lakes were raised and some closed basins were occupied by the lakes and the reddish-brownish soils were form ed, karstification had been intensified and also some Mediterranean plants had moved to the northern sector o f Anatolia especially coastal belt o f Blacksea region during the inter­glacial period. In addition to these, towards the end o f the last glacial covering the period o f some 12 000 to 10 000 BP., paleolitic human lived in the rocky shelter and/or karstic caves in the Mediterranean region and hilly areas o f SE Anatolia. The first agricultural settlements were established on the northern section o f “ fertile crescent” and the receded coasts o f paleolakes during the period o f 10 000 to 7 000 BP. as aresult o f rising temperature. Growing and expanding o f the forests in the most part o f Anatolia are coincides with the rising o f the temperature o f Early Holocene.

GİRİŞ

Türkiye, özellikle Anadolu, Pleistosen sonu ve Holosen başlarında iklim değişmelerine uğramıştır. Bu iklim değişmelerine bağlı olarak Anadolu’ nun doğal ortamında da önemli değişmeler meydana gelmiştir. Topoğrafyayı şekil­lendiren amiller, toprak oluşumu, karstlaşma, bitki örtüsünün dağılışı ve Ana­dolu insanının yerleşme ve dolayısıyla tarımsal aktiviteleri bu iklim değişmelerinden önemli ölçüde etkilenmiştir. Ancak, bu iklim değişmeleri yük­sek ve çok arızalı olan ve özellikle yükselti ve bakı şartlarının gerek yatay ve gerekse dikey doğrultuda sık sık değiştiği dağlık alanlarımızda son derece et­kili ve önemli olmuştur.

Bu makalede özlü olarak, Kuvaternerin diğer dönemlerine nazaran kar­bon 14 (C14) metodu vasıtasiyle de daha iyi tarihlendirme ve araştırma yapı­lan Pleistosen sonu ve Holosen başlarındaki dönemin doğal ortam şartları ele alınacaktır.

1. SON GLASİYAL DÖNEM (WÜRM)

G.O. 50 000-14 000 yılları arasında olan ve şiddetli dönemi günümüzden yaklaşık 18 000 yıl öncesine dayanan ve yaklaşık günümüzde 14-15000 yıl ön­ce sona eren son glasiyal dönemde hüküm süren soğuk iklim şartlarına bağlı olarak Batı Anadolu’da daimî kar sınırı 2200 m, Doğu Anadolu’da özellikle Kuzeydoğuda 2500 m’ye kadar alçalmış ve bu seviyenin üzerindeki dağlık alan­larımızdan Uludağ, Toroslarda Beydağı, Davras, Dedegöl, Bolkar, Aladağ, Bin­

Page 3: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

PLEİSTOSEN SONU VE HOLOSEN BAŞLARINDA ANADOLU 9

göl, Cilo-Sat dağları, Süphan, Tendürek, Büyük ve Küçük Ağrı, Munzur, Karadeniz bölgesinde Giresun-Kaçkar, Yalnızçam ve Allahüekber dağlarının bir bölümü buzullar tarafından işgal edilmiştir (Erinç 1971, Bilgin 1972, Ata- lay 1987).

Würm glasiyal döneminin sonunda (G.O. yaklaşık 15 000) ise, deniz sevi­yesi şimdiki seviyesinin 90-95 m kadar altına inmiş (Kraft ve diğ 1980) ve böy- lece Marmara ve Ege Denizinde kıta sahanlığının büyük bir bölümü kara haline gelmiştir. Denizaltı akarsu ağı, delta ve diğer karasal depolar bu durumu açıkça kanıtlamaktadır.

Würm buzul döneminde Anadolu’daki göllerin seviyeleri yükselirken, bazı kapalı havzalarımız da göllerle kaplanmıştır. Bunlardan en büyüğü, halen ta­banında yer yer küçük bataklıkların bulunduğu ve kenarlarında ölü falez, kı­yı oklarının yer aldığı eski Konya gölüdür. Bu gölün Konya-Ereğli arasında 90-100 km uzunluğunda ve 15-30 m kadar derinliğinde olduğu tesbit edilmiş­tir (Erol 1978, Robert ve diğ. 1979). Kapalı havzaları işgâl eden göllerimizin ise seviyeleri yükselmiştir. Örnek olarak, şimdiki seviyesine nazaran Van gölü 70-72 m, Tuz gölü 114-115 m, Acıgöl 35 m, Burdur gölü 140-145 m, Akşehir gölü 42 m, Eber gölü 35m kadar yükselmiştir (Bilgin 1961, Degens ve Kurt- man 1978, Erol 1970, Erinç, 1967, Cohen ve Erol 1969 ve Atalay 1975).

Würm döneminin sonuna doğru buz ve karların erimesi ve bu dönemdeki âni sağanaklar sonucu Anadolu’da yer yer çok şiddetli katastrofik seller mey­dana gelmiş ve bu seller sonucu Toros dağlarının eteklerinde uzanan ve çakıl­lar içeren kırmızı renkli kireçsiz etek (glasi) depoları ve ayrıca Güneydoğu Anadolu’da Fırat ve Dicle kıyıları boyunca da yer yer görülen ve kalınlığı yer yer 2 m’yi aşan kaba çakıl ve bloklar içeren sel depoları oluşmuştur. Özellikle Güneydoğu Anadolu’da Birecik ’ in 2 km kadar batısında ve Diyarbakır’ ın 10 km kadar güneyinde tesbit edilen çakıllı bloklu sel kökenli depolar, altta bu­lunan kırmızımsı-kahverengi toprakların üzerini kaplamıştır. Bu sahada gö­mülü paleosoller üzerinde yapılan incelemelerde, paleosolün yer yer 1 m’den daha fazla kalınlıkta olduğu ve toprağın savanımsı iklim şartları altında te­şekkül ettiği tesbit edişmiştir (Atalay 1989c). Bu durum da toprak oluşumu­nun interglasiyal dönemde olduğunu göstermektedir. Nitekim benzer toprak oluşumlarına Filistin’de de rastlanılmaktadır.

Diğer taraftan, özellikle Toros dağlarında buz ve karların erimesi karst- laşmanın şiddetlenmesine neden olmuş ve günümüzde Toros dağlarının yük­sek kısımlarında görülen dolin ve diğer karstık erime şekilleri teşekkül etmiş­tir. Karstik sahalardan kaynaklanan suların yayıldığı kısımlarda ise kalın traverten depoları oluşmuştur.

Page 4: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

10 İBRAHİM ATALAY

Karadeniz Bölgesinin sahil kesiminde ve derin yardmış vadilerin tabanla­rında bulunan kızılçam (pinus brutia), kocayemiş (Arbutus unedo), sandal (Ar- butus andrachne), mersin (Mrytus communis), defne (Laurus nobilis), akçakesme (Phillyrea latifolia) vs gibi Akdeniz bitki coğrafyası bölgesibe ait olan elementlerin mevcudiyeti de interglasiyal dönemlerde günümüze naza­ran sıcak ve nemli iklim şartlarının mevcudiyetini desteklemektedir (Atalay 1983 ve 1987).

Son buzul döneminde Anadolu’da soğuk ve kurak iklim şartları hüküm sürmüştür. Nitekim, pollen analizlerine dayalı olarak yapılan araştırmalarda Anadolu’ nun büyük bir bölümünün çölümsü steplerle kapalı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu arada huş (Betula sp.) lardan oluşan topluluklar Ağrı, Munzur, Nemrut ve Kuzey Anadolu dağlarının yüksek kesimlerine yerleşmiş olmalı­dır. Bu dönemde nisbeten sıcak olan Toros dağlarının güneye bakan etekleri dahilinde de ormanların mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Buna karşılık Gü­neydoğu Anadolu’ nun güneye bakan etekleri ve verimli hilâlin bulunduğu sa­ha dahilinde Anadolu’ya nazaran nisbeten sıcak ve nemli bir iklim hüküm sürmüş ve bu şartlara bağlı olarak Suriye, Lübnan ve Filistin’ in yüksek ke­simlerinde meşe ormanları yaygın bir durum almıştır. Başka bir ifade ile, Su­riye’ nin batı kesimi, Lübnan ve Filistin dolaylarında G.O. 18 000-16 000 yılla­rı arasında ağaçların yetişmesi için elverişli olan iklim şartlarının hüküm sür­düğü anlaşılmaktadır (Zeist ve diğ. 1978, Bottema 1988, Zeist ve Bottema 1988).

Yaklaşık olarak G.Ö. 12 000-11 000 yılları arasında Holosen başlarına te­kabül eden dönemde sıcaklığın artması ile Anadolu’da kapalı havuzları işgâl eden göller yavaş yavaş çekilmeye başlamış ve Anadolu’ nun özellikle dağlık alanlarında orman toplulukları gelişmeye, yerleşmeye başlamıştır. Örnek ola­rak Van gölündeki çökellerden alınan pollenlere göre bu sahalarda meşe ve huş karışık ormanlarının, öte taraftan Karadeniz sahil kuşağında da yaprağı­nı döken ormanların yaygınlaştığı ve özellikle kuzeybatı Anadolu’da ağaçlı step­lerin yerleştiği belirtilebilir. Ayrıca Güneybatı Anadolu’da karstik tektonik depresyonlarda birikmiş göl çamurlarında bulunan pollenlere göre de çeşitli tür ve topluluktan olan ormanların özellikle sedirlerin günümüzde yarıkurak iklim şartlarının eğemeıı olduğu Karamuk depresyonunun çevresinde orman­lar oluşturduğu tesbit edilmiştir (Zeist ve diğ. 1978).

Bu dönemde, yani son glasiyal dönemin sonunda iklim şartlarında ısınma­ğa bağlı olarak insanların başlangıçta, özellikle Lübnan-Suriye ve Güneybatı Anadolu ile verimli hilâlin kuzey kesimleri ve Fırat boylarında mağaralarda yaşadığı ve daha sonra açık alanlarda yerleşmeler kurulduğu anlaşılmakta­dır. Anadolu’da Batı Toroslarda Antalya Körfezinin batı kesiminde Beldibi, Belbaşı, Oküzini ve Karain mağaralarında tesbit edilen Paleolitik insanlara ait kalıntılar, o dönemde Anadolu paleolitiğinin çağdaşlarına nazaran daha

---- J - ->J~*------ -1- »S. .O— iFein 1Q7Q Mpllaart 1965, 1978).

Page 5: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

PLEİSTOSEN SONU VE HOLOSEN BAŞLARINDA ANADOLU 11

2. HOLOSEN BAŞI

Anadolu’da pollen araştırmaları ve arkeolojik verilere göre Holosen baş­langıcı G.O. 10 500 yıllarına dayanmakta olduğu belirtilmektedir (Esin 1979, 1981). Bu dönemde sıcaklığın artışına paralel olarak bir taraftan ormanlar yaygınlaşmağa başlarken ve Anadolu’ nun iç kısımları step ormanları ile kap­lanırken, öte taraftan da Anadolu’da özellikle çekilmeğe yüz tutan göllerin kenarlarında ilk yerleşmeler kurulmaya başlamıştır. Böylece Anadolu ’da or­tam şartları bir önceki soğuk ve kurak döneme nazaran köklü sayılacak şekil­de değişme göstermiştir. Bu dönemin en önemli olayları:

1) Neolitik yerleşme sitlerinin gelişmesi,

2) yabani tahıl ve baklagillerin kültüre alınması ve

3) yabani hayvanların evcilleştirilmesidir.

Daha önce belirtildiği gibi, Batı Toroslarda özellikle Antalya körfezi civa- runda başlayan mağara hayatı ve yoğun toplayıcılık dönemi yerini üretime ge­çiş dönemine terk etmiştir. Nitekim, mağaralar dahilinde bulunan yabani öküz, at, yabani keçi ve geylik kemikleri avcılık dönemini açıkça ortaya koymakta­dır. “ Verimli hilâl” in kuzey kesimini kapsayan sahalarda ise ilk tarımsal yer­leşmeler kurulmağa başlamıştır. Bunun en tipik örneğini Ergani kasabasının 7 km kadar güneybatısında 832 m yükseklikte kurulmuş olan Çayönü yerleş­mesi teşkil etmektedir. Burada G.O. 9800-7600 yılları arasında koyun (Ovis orientalis arıatolica), keçi (Çarpa aegagrus), sığır (Bos primigeus) ve domuz (Sus scrafa) evcilleştirilmiştir (Çambel ve Braidwood 1980).

Bunun yanında bazı arpa ve buğday türleri ve hatta fıstık kültüre alınmış ve bazı meyve ağaçları da yetiştirilmiştir. Ayrıca Çayönü sakinleri, dönemin en yüksek kültür seviyesine ulaşarak bakırdan yapılmış eşyalar imâl etmişlerdir.

Iç Anadolu ’ ya gelince, burada çekilen göllerin kenarlarına ilk yerleşme­ler kurulmuştur. Bu yerleşmelerin belli başlısı Burdur gölünün güney kesi­mindeki Hacılar, Suğla gölü kenarlarındaki Süberde, Beyşehir gölünün doğu kenarındaki Erbaba, Konya -Ereğli gölünün güney kesimindeki Alacahöyük ve Can Haşan yerleşmeleridir. Ayrıca, Tuzgölü çevresinde ve hattâ Fırat boy­larında da Neolitik yerleşmeler kurulmuştur. Bu durum bize sözü edilen sa­haların yerleşmeye ve tarım yapmağa uygun olduğunu göstermektedir (Şekil 1).

Belli başlı Neolitik yerleşmeler ve bunların kültürel faaliyetleri özet ola­rak şöyle olmuştur:

Hacılar: Burdur şehrinin 25 km kadar batısında yer alan Hacılar ilk ta­rımsal yerleşmelerden biridir. Bu sahada iki koçanlı arpa ve bazı emmer buğ­dayı ile mercimeğe dayanan kuru tarım sistemi tatbik edilmiş ve ayrıca yabanî buğday ve kılçıksız mercimek tarımı da yapılmıştır. Bu sahada bulunan hay­

Page 6: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

12 İBRAHİM ATALAY

van kemikleri,koyun/keçi, sığır ve kırmızı geyiğin avlandığı veya bunların sö­zü edilen sahada mevcut olduğunu göstermektedir. Hacılar döneminin G.O. 9000-7400 (8740-7380) yılları arasındaki devreyi kapsadığı tahmin edilmektedir.

Suberde: ikinci bir akeramik sit olan Süberde, Suğla gölü civarında To- ros dağlarının kuzey kesiminde bir dönüm kadar saha kaplayan kayalık bir zemin üzerinde yer almaktadır. Karbon 14 tarihlemelerine göre bu yerleşme G.O. yedinci binlerin ikinci yarısında, akeramik Hacılardan hemen sonra ku­rulmuştur. Süberde kültürü G.O. dokuzuncu bine kadar inmektedir.

Can Haşan III: Bu paleolitik yerleşme Karaman kasabasının 13 km kadar kuzeydoğusunda ve Can Haşan paleolitik sitinin 1.5 km kadar kuzeyinde, Konya gölünün hemen çekilmesinden sonra kurulmuştur. C14 metoduna göre Can Ha­şan yerleşmesi G.O. 6872-6710 yıllarını kapsamaktadır. Tarıma alınmış tek ve çift tohumlu (Einkorn) buğdayın bazı türleri (Triticum boeoticum spp. aegilo- poides ve Triticum thaouder), kırmızı sert (emmer) buğday) (Tr. diccum), ek­meklik buğday (Tr. aestivum, Tr. aestiva-compaüctum), makarnalık (malcaroni) buğday (Tr. durum), çavdar (Secale cereals cf. spp. sagatale), arpa (Hordeum distichum ve H. nudum), mercimek, burçak (Lens cf. culinaris, Vicia ervilla, V. cf. sativa), yabani üzüm (Vitis sylvestris) kültürü yapılmış ve ayrıca bazı meyve türleri de (erik, elma) yetiştirilmiştir.

Hayvan kemiklerine ait kalıntılardan anlaşıldığı üzere çok sayıda hayvan türünün mevcut olduğu ve özellikle sığır (Bos) ve bunun takiben koyun/keçi (Ovis/Carpa), yaban eşeği (Equus hemiorus), domuz (Sus scrofa) un yaygın ol­duğu ve ayrıca bunlar arasında kırmızı geyik ve karaca (Cervus elapus), ya­ban tavşanı (Lepus) ve köpekgillere (kurt, çakal) ait iki türün de bulunduğu tesbit edilmiştir. Ancak bu hayvanların evcilleştirilmiş olup olmadığı henüz açıklanmamıştır.

Aşıklı, akeramik Hacılar, Süberde ve Can Haşan III yerleşmelerinde hay­van kalıntılarının m orfolojik açıdan yabani olmalarına karşın yedinci binde tarımsal faaliyetleri yürüttükleri ve tarımsal faaliyetlerle geçimlerini sağla­dıkları anlaşılmaktadır. Girit ve Yunanistandaki Neolitik kültüre nazaran Ana­dolu ’ nun daha ileri düzeyde olduğu da tesbit edilmiştir.

Çatalhöyük: Çumra kasabasının 11 km doğusunda 980 m yükseklikte ku­rulmuş olan Çatalhöyük, en iyi bilinen Neolitik sittir. Çatalhöyük’ ün ekono­misi basit sulama tarımına, sığır besleme, ticaret ve endüstriye dayanmakta idi. Burada hububat türleri üzerinde yapılan araştırmaların ilk sonuçlarına göre, ıslah edilmiş kırmızı sert, tek ve çift tohumlu buğday, ekmeklik buğday- arpa ve altı sıralı kılçıksız arpanın kültüre alındığı tesbit edilmiştir. Son bah­sedilen iki hububat türünün sulamaya dayalı tarımın bir sonucu olarak hib- ridleme ile geliştirildiği ve böylece önemli derecede ürün elde edildiği de ortaya

Page 7: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

PLEİSTOSEN SONU VE HOLOSEN BAŞLARINDA ANADOLU 13

çıkmaktadır. Bundan başka yağlı tohumlu sebzelerin fıstık, badem, palamut ve baklagillerin yetiştirildiği ve bunların bazılarından yağ elde edildiği belir­tilmektedir. Meyvelerden ise elma, kiraz, kabere vs kültüre alınmıştır.

Koyunun sahada yaygın olarak bulunmasına rağmen bunun morfolojik yön­den hâlâ yabani olduğu, buna karşılık keçinin nadir olarak yer aldığı da anla­şılmaktadır. Evcilleştirilmiş sığır ise Çatalhöyük halkının % 90’dan daha fazla et ihtiyacının karşıladığı ve ayrıca bunların çekim hayvanı olarak tarım ve ula­şımda kullanıldığı belirtilmektedir. Bunlara ilâve olarak yaban eşeği, yaban domuzu, kırmızı karaca ve açık sarı renkli küçük geyik, ayı, kurt ve aslan veya leopard avlanmış ve bunların derilerinden, ayrıca, etlerinden de istifa­de edilmiştir.

Diğer kültürlerle mukayese edildiğinde Çatalhöyük’de arpadan ziyade buğ­day yetiştiği, koyun ve keçiden daha çok sığır beslendiği anlaşılmaktadır. Bu dönemde sığırın kuzey Mezopotamya ve keçinin ise Zagors ve Kevant’da bu­lunduğu da tesbit edilmiştir.

Çatalhöyük’de nüfusun 5000-6000 civarında olduğu, iskeletler üzerinde yapılan incelemelerde insanların ortalama 30 yıl yaşadıkları, insanların bir kısmının bacak ve kol kemiklerinin kırık bulunduğu belirtilmekte ve bu kül­türün G.O. 8200-7400 yılları arasında ayakta kaldığı tahmin edilmektedir.

Holosen başlarında Anadolu’ ya benzer durumun Sahra’ nın batı kısmında Mali’de de görüldüğü ve G.O. 9000-5000 yılları arasında bu bölgenin çok ge­niş göllerle kaplandığı, akarsu ağının yerleştiği, Epipaleolitik ve Neolitik sit- lerin kurulduğu, keçi/koyun, sığır, zürafa, aslan, fil, su aygırı ve bazı sürüngenlerin yaşadıkları ve sahanın ağaçlı steplerle yer yer kaplı olduğu an­laşılmaktadır (Petit-Maire 1988).

SONUÇLAR

Yukarında verilen çok özlü bilgilerin ışığı altında şu sonuçlara ulaşabiliriz:

1 - Günümüzde yaklaşık 15 000 yıl öncesine kadar süren Würm buzul dö­neminde, Anadolu’daki göl seviyelerinin bugünkünden yüksek olduğu, deniz seviyesinin 100 m kadar alçakta bulunduğu, Batı Anadolu ’da 2200 m, Doğu Anadolu’da 2500 m üstünde kalan dağların buzullarla kaplı olduğu genel ola­rak bilinmektedir. Glasiyal dönem ve bu dönemin hemen sonunda bile Ana­dolu’da çölümsü steplerin yaygın olduğu ve sadece Anadolu’nun kıyı kuşağında, özellikle Toros dağlarının güneye bakan alt kesimlerinde ormanların mevcut olabileceği tahmin edilmektedir. Karadeniz bölgesinde bulunan sarıçam (Pi- nus sylvestris) ve ladin (Picea orientalis) ormanlarının Karadeniz sahillerine doğru indiği ve soğuğa dayanıklı bazı Avrupa-Sibirya elementlerinin buzul-

Page 8: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

14 İBRAHİM ATALAY

laşmağa uğrayan yüksek dağlarımızın eteklerinde bulunduğu anlaşılmaktadır (Atalay 1983 ve 1989 a).

Bu dönemde, Anadolu’da soğuk ve kurak iklim şartları hüküm sürerken, Suriye, Lübnan ve Filistin’de coğrafî konuma bağlı olarak nisbeten nemli ve sıcak iklim şartlarının egemen olduğu ve bu şartlara bağlı olarak dağlık alan­larda ormanların yetiştiği kuvvetle muhtemeldir.

2 - Würm glasiyalinin sonuna doğru sıcaklığın gittikçe yükselmesine bağlı olarak, dağlık alanlardaki buz ve karların yavaş yavaş erimeğe başlaması ile ve ani sağanaklarla oluşan katastrofik seller sonucu dağlık alanların etekle­rinde kalın koluviyal depolar ve birikinti konileri teşekkül etmiştir. Örnek olarak Güneydoğu Anadolu’da Harran ovasının kenarları ve Diyarbakır’ ın gü­neyindeki yüzeyler üzerinde yer yer bulunan yuvarlak kaba çakıl ve bloklar ile Konya ovasının güney kesiminde görülen büyük eski birikinti yelpazeleri, katastrofik sellerin mevcudiyetini kanıtlamaktadır.

3 - Holosen öncesinde Anadolu’da daha çok kaya sığınaklarında ve mağa­ralarda yaşadıkları bilinen Paleolitik insanların geçimlerini yiyecek toplamak ve avcılıkla sağlamışlardır. Bu yerleşmelere ait tiğik örnekler Antalya civa­rındaki Karain, Öküzini, Beldibi, Belbaşı, mağaralarından verilebilir. Holo­sen başlarından itibaren tarıma dayalı yerleşmelerin en eskileri ise Güneydoğu Anadolu’daki “ verimli hilâl” i çevreleyen nisbeten yüksek alanlarda bulun­muştur. Çayönü yerleşmesi bunları şimdilik en iyi bilinen örneğidir.

4 - Neolitik yerleşmeler çoğunlukla çekilen göllerin kenarlarında tarıma elverişli olan sahalarda kurulmağa başlamıştır. Nitekim, Suğla gölü kenarına Süberde, Burdur gölü güneyinde Hacılar, Konya gölü özellikle güney kesimi­ne Can Haşan, Çatalhöyük Neolitik yerleşmeleri kurulmuştur. Başka bir an­latımla, eski göllerin tabanları ve kenar kısımları Anadolu medeniyetinin ilk beşiği olan sahalar olarak dikkate alınabilir. Gerçekten, bu sahalarda kuru­lan yerleşmelerde ilk olarak tarım yapılmaya başlanmış, yabani hayvanlar ev­cilleştirilmiş, bu hayvanların gücü ve etinden istifade edilmiştir. Ayrıca, bu yerleşmelerde tarımsal açıdan en önemli olan husus hibridleme sonucu günü­müzde bile yapılan verimli ve kaliteli buğday, arpa, mercimek türleri yetişti­rilmiş ve bunların tarımlarının yapılmış olmasıdır.

5 - G.O. 8000 yıllarından itibaren sıcaklığın artmasına bağlı olarak çoğun­lukla Akdeniz iklim şartları altında bütün Anadolu üzerinde ormanlarla ye­tişmeğe ve yaygınlaşmağa başlamıştır. Özellikle G.Ö. 5000-4000 yıllarında Orta Anadolu’ nun iklimi günümüze nazaran biraz daha nemli olmuş ve bu uygun şartlara bağlı olarak da step ormanları Anadolu’yu kaplamıştır. Ancak, gü­nümüzden 3000 yıl kadar önce insanın yoğun olarak devreye girmesi ile tedri­ci olarak ormanlar tahrip edilmeğe başlamış, Toroslardaki klimaks orman

Page 9: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

PLEİSTOSEN SONU VE HOLOSEN BAŞLARINDA ANADOLU 15

alanlarında meşe türleri ve bazı otsu türler ve İç Anadolu'da da antropojen stepler ortama hakim olmaya başlamıştır.

6 - Anadolu’ nun özellikle dağ kuşaklarında gerek yatay ve gerekse dikey yönde yükselti ve bakı şartlarının sık sık değişmesi, farklı ortam şartlarının oluşmasına ve iklim değişimlerinin etkilerinin her yerde ve her zaman aynı özellikte olmasını engellemiştir. Bu yüzden, gerek glasiyal ve gerekse inter- glasiyal devrenin etkileri veya bu dönemlerde hüküm süren iklim şartları ay­nı derecede etkili olmamıştır. Bundan dolayıdır ki, Anadolu’daki iklim ve ona bağlı ortam şartlarındaki değişmeleri belli bir kronolojik sisteme sokmak müm­kün değildir. Şöyle ki, soğuk ve kurak iklimden Akdeniz kıyı kuşağı pek fazla etkilenmezken, Anadolu’ nun özellikle yüksek kesimleri buzlaşmağa uğramış­tır. Özellikle Toroslardaki karstik çukurlar ve derin yarılmış vadiler, farklı ortam şartları oluşturulduğundan farklı bitki türlerinin tutunmamasını sağ­lamıştır. Nitekim, ülkemizdeki bitkilerin üçde birini kalıntı (relik) türlerden oluşması, özellikle zaman içinde değişen iklim şartlarının sonucu olmalıdır.

Page 10: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

SEÇİLMİŞ KAYNAKLAR

ARDOS, M ., 1979, Problèmes géomorphologiques du Taurus et de sa bourdu- re Mediterraneenne (Turquie): İ.Ü. Coğrafya Enst. Pub. No: 107, 219 p., İstanbul.

ATALAY, i . , 1975, Quaternary deposits and the geomorphology o f the Akşe­hir, Eber and Karamuk lake basins: Congress o f the Earth Scienc. on the Occasion o f 50th Anniversary o f Turkish Rep., Min. Res, and Exp. Inst. Pub.: 365-385.

ATALAY, i . , 1983, Türkiye vejetasyon coğrafyasına giriş: Ege Univ. Edebiyat Fak. Pub. Ho. 19, 239 p., İzmir.

ATALAY, i . , 1987, General ecological properties o f the natural occurence are­as o f Cedar forests (Cedrus libani A. Rich) and regioning o f seed transfer o f ceder in Turkey: General Dir. o f Forestry Pub. No: 663/61, 167 p., Ankara.

ATALAY, İ., 1987, “ Vegetation formations o f Turkey” : Travaux de l ’ institut de géographie de Reims, No. 65-66: 17-30.

ATALAY, i . , 1987, Türkiye jeom orfolojisine giriş (Genişletilmiş 2. baskı): Ege Üniv. Edebiyat Fak. Yay. No: 9, 454 s., İzmir.

ATALAY, İ., 1989 a, “ Effects o f the climatic changes on the vegetation and so­ils in Turkey” : Conference on Geimorphology, Man and Nat, Res. Ass. Ge­omorphologist o f Turkey, March 27-31, Ankara.

ATALAY. İ., 1989 b, “ Two buried paleosols in the arid region o f SE Anatolia” : Programme International de correlation géologique, Project 252, D ’Jer-

ba, Tunisia 23-30 October, 1989.ATALAY, L , 1989 d, “ The paleoenvironmental properties o f late Pleistocene

and early Holocene o f Anatolia (Turkey)” baskıda.ATALAY, i . , 1989 c, Türkiye coğrafyası: Yeniçağ Basın Yay. Lt. Şti. ISBN

97-95527-0-1.

BİLGİN, T., 1961, “ On the geomorphic evolution o f the İznik Lake depression and the origin o f Garsak george” : Review o f tne İznik Lake depression and yhe origin o f Farsak george” : Review o f tne Georgraphy Inst. Univ. o f Istanbul, 7: 75-86.

BİLGİN, T., 1971, Munzur dağlarının doğu kısmının glasiyal ve periglasiyal mor­folojisi: İ.Ü. Coğrafya Enst Yay. No: 69, İstanbul.

Page 11: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

PLEİSTOSEN SONU VE HOLOSEN BAŞLARINDA ANADOLU 17

BOTTEMA, S., 1987, “ Chronology and climatic pgases in the Near East, Au- renche, O., Evin, J. and Hours F., Eds BAR International Series: 295-110.

COHEN, H. R. and EROL, O., 1969 “ Aspects o f paleogeography of Central Ana­tolia” : Geographical Journal, 135:388-398.

ÇAMBEL, H. and BRAIDWOOD, R. J., Prehistroic research in southeastern Ana­tolia: Faculty o f Letter, Univ. o f Istanbul, Pub No: 3689, Istanbul.

DEGENS, E.T. and KURTMAN, F., 1978, The geology o f Lake Van” : Mineral Res. and Exp. Inst. Pub., Ankara.

ERİNÇ, S., 1967, “ Acıgölün Pleistosendeki seviyesi hakkında: Coğrafya Enst.Derg., 16: 140-143.

ERİNÇ, S., 1971, Jeomorfoloji Cilt 2: İ.Ü. Coğrafya Enst. Yay. No: 28, İstanbul.

EROL, O., 1970, “ Les haut niveaux Pleistocenes du Tuzgölü (Lac sale) en Ana­tolia Centrale (Turquie): Annual. Géographie, 79: 39-50.

EROL. O., 1978, “ The Quaternary history o f the lake basins o f Central and Southern Anatolia” : The environmental history o f the Near East since the Last Ice Age: Ed. by. Brice: 119-139, Academic Press, London.

EROL, O., 1979, “ Geomorphology and neotectonics o f pluvial lake basins in the Taurus belt and South Central Anatolià” : Inter. Sym. on the geology of Taurus belt: 119-124, Min. Res. and Exp. 1st. Pub., Ankara.

ESİN, U., 1979, İlk üretimciliğe geçiş evresinde Anadolu ve Güneydoğu Avru­pa (G.Ö. 10 500- 7 000 yılları arası) doğal çevre sonunu: İstanbul Uni. Ede­biyat Fak. Yay. No: 2507, İstanbul.

ESİN, U., 1971, ilk üretimciliğe geçiş evresinde Anadolu ve Güneydoğu Avru­pa (G.Ö. 10 500-7 000 yılları arası) doğal çevre sorunları: İstanbul Univ. Edebiyat Fak. Yay. No: 2681, İstanbul.

K r a f t , J. C., K a y a n , i. ve EROL, O., 1980, “ Geomorphic reconstructiuns in the environs of ancient Troy” : Science, Vol. 209: 776-782.

MELLAART, J., 1965, Earliest civilization o f the Near East: Thames and Hudson.

MELLAART, J., 1975, The neolitic o f the Near East: Thames and Hudson.MELLAART, J., 1978, The archeology o f ancient Turkey: The Bodley Head-

London Sydney Toronto.PETIT-MAIRE, N., 1988, Le Sahara a l'H olocene: Mali: Echelle: 1/1 000 000,

imprimé France par 1 Inst. Géographique National 1988.ROBERTS; et al, 1979, Radiocarbon chronology o f Late Pleistocene Konya La­

ke, Turkey” : Nature, Vol. 281: 662-664..Z eisT. W . and WOLDRING, H., 1978” A pollen profile from Lake Van: A preli­

minary report: The geology o f Lake Van, Ed. by Degens and Kurtman, Min. Res. and Exp. Inst., Ankara.

Page 12: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

18 İBRAHİM ATALAY

ZEIST, W. and WOLDRING, H. and STAPERD, D., 1979, Late Quaternary vegeta­tion and climate o f southwestern Turkey” : Paleohistoria, 17 (53): 55-142.

ZEIST, W. and BOTTEMA, S., 1988, “ Late Quaternary vegetational and clima­tic history o f southwest Asia” : Proc. Indian Nat. Sci. Acad, 84, A No: 3: 461-480.

Page 13: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

İB ü yu k g u llü ce j

K a ra z ^ ^ G u z e l o V j

AN KARAA la c a h ö y ü k

Y a ğ m u r lu k ö yT ü l in t e p e

k Tılk ite p ek C G .Ö .6 6 0 0 )

tauoooo

K ü lle p e Hab'ıb uyağıA v la d a ğ (G Ö .5 0 0 0 -4 0 0 Q)yT U Z G Ö L ÜA k ş e h ir G ö lü

1 958

Ç a y ö n ü "^ ( G Ö J 0 0 0 0 -8 5 0 0 )

)00)/¿-«-<m k lı h ö y ü k G.Ö.9 000*86

HalafD İ Y A R B A K I Rira d ız i D ir e k li

B e y ş e h ir G ölü E r b a b a

i ^ ( G . Ö . 8 2 50-7000).

i s S ü b e r d e c¡£=> V ^ G Û 8 0 0 0 - 8 5 0 (

P a la n ı iP ınar başı

K O N Y A O V A S I

2 3 0 0 0 -1 7 (y / Ş ö g ü t ta rla s ı

| G i r iş m e z a r l ı ğ ı

( G Q 1 2 0 0 0 -1 1 8 5 0 )

r1012 - V )a nhasan II I ' (G .Q 8 6 0 0 )/

Y u m u k t e p e (7 [G Ö 8 0 0 0 - o o \ A D A N A 7000r>) y

Yarim tepe(G .Q 7 1 0 0 )

: AN TATVâZ.‘ .^ B eld i b i *^ (G Ö .1 1 5 0 0 -9 6 0 0 )

^ B el başı (G Ö .1 2 4 0 0 )

M E R S İN

(G.Ö. 7 3 0 0 -7 2 0 0 )M u r e y b e t

(G .Ö. 5 0 0 0 - 4 0 0 0 )İ K O V A S I

M a ğ ra c ık

B u k ra sA n d r e a s •Abu H u re y ra

B e lla p a s

P e tra to u lim n it i

F r e n a r o s

K h iro k it ia G .Ö 8000V

T e n ta P ro f. D r İb ra h im A T A L A Y

Page 14: Pleistosen Sonu ve Holosen Başlarında Anadolu'nun Paleocoğrafya

¿kí: 1015i i

A n a d a ğ s ır a la r ı ve en y ü k s e k

te p e le r

G e n ç K ü v a t e r n e r v o lk a n k o n i

ve la v la r ı

P le y is t o s e n ve H o lo s e n başı

g o l l e r i

.......... M e v c u t g ö l l e r1 9 2 5 1 =

JJ

B u z u l l a ş m a y a u ğ ra m ış a la n la r

P e r ig la s y a l a lanlar

P le y is t o s e n s o n u d e n iz s e v iye s i

D e n iza ltı v a d is i

E s k i ve y e n i k a r s t a la n la r ı

E s k i d re n a j

T r a v e r t e n l e r

P a le o s o lle r

E s k i k o l lü v i y a l b i r i k i n t i ve

s e l d e p o la r ı

E u r o S ib ir y a v e je ta s y o n u ( r e l i k )

A k d e n iz v e je t a s y o n u i r e l i k )

P a le o lit ik s it e le r { j .ö . 1 2 0 0 0 -1 0 5 0 0 )

N e o lit ik s i t e l e r d . Ö . 1 0 5 0 0 -7 0 0 0 )

K e m i k u çlu m ızra k

A t ( E q u u s )

K ö p e k ,k u rt (C a n is )

W ü rm sonu , Holosen başı s te p orm anları

(ÏSTANB1

MARMARA DENİZİ' > '

İB ü yü k g ü llü ce j

T r o y a ‘(G Ö . 5 0 0 0 )

AN KARAA la c a h ö y ü k

Y a ğ m u rlu k c

K ü lte p eA v la d a ğT U Z G Ö L ÜA k ş e h ir G ö lü

' 958lı çap inan

"A ijik lf h ö y ü k ki G.Ö.9 000*86 4(

B e y ş e h ir G ölü »JLErbaba U---\ k¿ ^ ( G Ö 82 50-7000) * - - - -^ «= 4 L = r

.. Catalhöyül«LXO 23000-l7( V (G O .8 2 0 0 - 7 4 0 0 ) ^ -w .ı s Süberde 'G r\r G.Ûe00O-850(JI_ r Vv>7

P ınar b a şı’

K O N Y A O V A S I

H a ç ıla r ______‘(G0.9 000-87051

1012 - V Ja n h a s a n lII k(G .Ö .8 6 0 0 )i

ık ü zlü iı

Y u m u k t e p e / / • (G Ö 8 0 0 0 - o i i A O A N A

A 7000 /

¡•ÂntaTVÇT.^:'''B e ld ib i '■ — ^ ( G Ö . n 5 0 0 -9 s o o )

^ Belba}! (G Ö .1 2 4 0 0 )

M E R S İN

(G .Ö . 5 0 0 0 . ¿ ,0 0 0 )

A n d re a s

B e lla p a s

P e tra t o u lim n it i

F r e n a r o s

KhirokitiaA(G .Q8000)J

T e n ta