111
PONTUS KÜLTÜRÜ ve UZUNGÖL Hasan Düzgün 2010

PONTUS KÜLTÜRÜ ve UZUNGÖL · 2019. 2. 21. · 2 konuşmalar oradaki insanları incitmiştir. Böylesi sığ tartışmalar yerine, yurdumuzu ve özellikle Karadenizi gezmek, görmek

  • Upload
    others

  • View
    13

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

  • PONTUS KÜLTÜRÜ ve UZUNGÖL Hasan Düzgün

    2010

  • 1

    ÖNSÖZ Değerli okuyucular elinizdeki bu eser yüzlerce kitap, binlerce belge, makale incelemeleri ve bilgi sahibi yaşlılarla yapılan görüşmeler sonucu yazılmıştır. Dünyada hiçbir eser eksiksiz yazılamamıştır. Burada da mutlaka eleştirilecek eksiklikler vardır. İnsan kendi kusurunu görmede bazen kördür, bazen de görmek istememesindendir. Amaç gerçeklerden uzaklaşmadan ve hiçbir tereddütte yer vermeden yazmaktır. Bu eserde temel felsefe bu olmuş ve bu düşünce ile yazılmıştır. Neden bir kasabanın tarihi? Bağlı olduğumuz ilçe olan Of’un tarihi defalarca başka yazarlar tarafından kaleme alınmıştır. Benim kendi kasabamın tarihini yazmamın tek nedeni bazı çalışmaların ve özellikle dil konusundaki konuşma ve yöresel farklılıkların araştırılmadan yazılmasıdır. Bir anlamda yapılan eksikliği tamamlama çalışmasıdır. Hatta benim gibi düşünenler bildikleri veya konuştukları farklı dil varsa onu araştırmalı ve yörelerinin gerçeğini yazıp anlatmalıdırlar. Bu hususta en büyük sorumluluk o yörenin okumuş insanlarındadır. Beni bu düşünceye götüren sebep sadece bu değildir. Çünkü burada çok önemli bir dil meselesi ve buna bağlı kimlik sorunu vardır. Araştırmanın yoğunluğu bu çerçeve içinde yapılmıştır. Kimi yazarlar Pontus’u, Karadeniz’in çevresindeki tüm yerleşim birimleri olarak yazmıştır. Kimileri Anadolu’nun tamamına yakınını kapsadığını yazarak ifade etmişlerdir. Oysa ben böyle ütopik hayallere dalarak insanların kafasını karıştırmak yerine, Rumca konuşan Çaykara, Tonya ve Maçka’nın dışına çıkma gereği duymadım. Çünkü buralarda ki Pontus kültürünü iyice öğrenmeden Sinop’u, Çorum’u veya Anadolulun diğer tarif edilen yerlerini anlayamazsınız. Pontus imparatorluğu buralarda kurulmuş, gelişerek Anadolu’ya ve diğer yerlere ulaşmıştır. O halde buralarda yapacağımız ciddi çalışma diğer yörelerdeki eksiklikleri ve yazılan yanlışları düzeltecektir. Çünkü dünyanın bütün tarihçileri ait oldukları milliyetlerinin etkisinde kalarak tarihlerini yazmışlardır. Bu kurala Türk tarihçileri de uymaktan vazgeçmemişlerdir. Değerli dostum Ömer Asan’ın yazdığı “Pontos Kültürü” kitabı için yaygara koparanlar, Ömer Asan’ın tarafsızlığını hazmedemeyenlerdir. Oysa eksikleri fazla olmasına rağmen tamamen tarafsızlık ilkesiyle yazıldığına yürekten inanıyorum. Bir başka değerli büyüğümüz din âlimi Hasan Umur’un, Of’lu olmasına rağmen Of’la ilgili yazdıkları cesaret ister. İşte tarih yazmak buna denir. O karanlık çağın bütün kirli yüzünü açıkça ve bütün belgeleriyle ortaya koymuş ve yayınlamıştır. O halde bunlardan gocunmamak gerekir. Bunlar bizim gerçeklerimizdir. Bunlardan ders alarak yolumuza devam edersek işte o zaman bu yazılanlar hem anlam kazanır hem de amacına ulaşan birer tarihi belge olarak kalırlar. Burada unutulmaması gereken gerçek araştırma, bu yörede Rumca konuşan insanların kimliklerinin ne olduğudur. Gerçi bunun üzerinde ısrar etmek, bunu kötü emeller için kullanmak isteyenlerin işine yarayacaktır. Buna izin verilmemelidir. Burada anlatmak istediğim yoksul bırakılan Karadeniz’in geleceği olan doğal yapısı ve tarihi sayesinde kazanımlarıdır. Yapılan bu yayınlar ve tartışmalar en çok yöreye ekonomik olarak yansımaktadır. Yoksa bir avuç mısırın bile zor yetiştiği tarlalarda kimin gözü olabilir ki. Olsa bile bizi doyurmayan toprağın başkalarını doyuracağını ve bu amaçla çalışmanın olduğunu söylemek ütopik hayalden öteye gitmez. Bu Karadeniz insanını hafife almak olur. Yunanistan’da ki incelemelerim bana şunu açıkça göstermiştir; oradaki Pontus’lular etnik bir gurup muamelesi gördükleri için ata yurtları olan Trabzon ve yöresine sadece özlem duymaktadırlar. Gelir düzeyi bakımından Türkiye’nin on katı kadar zengin olan Yunan halkının Türkiye’den toprak istiyorlar, Türkiye’yi bölmek için çalışıyorlar fanatizmine kapılmak akıl dışıdır. Bu akıl ve mantıkla bağdaşmaz. Yunanistan’ı gezip incelediğini söyleyen, sonrada komplolar kurarak Türkiye düşmanları barındırıyorlar diye ortaya çıkan, kendini bilmezler bu ilişkilere büyük zarar vermektedirler. Oysa bu ikiyüzlü insanlar oralarda bulundukları sürece, oradakilere “Biz kardeşiz, biz aynı milletiz” diye itirafta bulunanlar, hiçbir bilgiye sahip olmamalarına rağmen, Türkiye’ye dönünce oradaki insanların aleyhinde konuşmayı sürdürmüşlerdir. Yaptıkları

  • 2

    konuşmalar oradaki insanları incitmiştir. Böylesi sığ tartışmalar yerine, yurdumuzu ve özellikle Karadeniz’i gezmek, görmek isteyen Rumların tümünü Karadeniz’e davet ediyorum. Rumları suçlayan kendini bilmezlere ve bilgi sahibi olmadan ahkâm kesen herkese sesleniyorum. Yunan hükümetinin uyguladığı ırkçı politikaları Türk siyasetçilerinin kullanmaması hayretle izlenecek bir durumdur. Türk siyasetçileri sadece batı Trakya üzerinde yoğunlaşmakta ve sonuç alamamaktadırlar. 1996 yılında Yunanistan ziyaretim sırasında İpsala sınır kapısından çıkıştan sonra ilk gelen yerleşim yerinin şehir tabelasını okuduğum zaman hayrete düştüm. Rumca yazılı tabela “ORESİDEDA” olarak yazılıydı. Türkçe karşılığı “Bekleyin Onları” anlamındadır. Burada Yunanistan’ı yönetenlere şu soru sorulmalıdır. Siz devlet olarak vatandaşınıza, “Bekleyin onları” yazmakla neyi amaçlıyorsunuz? Bir devlet vatandaşına bekleyin demez, dememeli! Eğer güçlü devletse vatandaşını korur onun beyninde korkular yaratarak onu motive etmek, olsa olsa kışkırtıcılık olur. Yunanlı yöneticiler de bunu yapıyorlar. Selanik’te birçok kişi ile bu konuyu konuştum hiç kimse bunu anlamadıklarını hatta farkında olmadıklarını söylediler. Oysa orada hukukçu ve geçmişte milletvekilliği yapmış birisine sormuştum. Bunun bir devlet politikası olabileceğini söylemekle yetinmişti. Şu gerçeği her Türk vatandaşı iyi bilmelidir. Yunan politikacıları Türkiye’yi ilelebet düşman olarak görmüş ve halkını öyle yönlendirmektedir. Günümüzde de aynı politikayı sürdürmektedirler. Bu eserde kimsenin savunuculuğunu yapma gibi bir amacın olmadığını belirtmek isterim. Oradaki Pontus kökenli insanlara Türkiye sahip çıkmalı ve bu durumu canlı tutmalıdır. Yunanistan’la kurulacak her türlü ilişkide Karadeniz insanının tarihi bağı önemsenmelidir. Bugüne kadar dostluk adı altında kurulan iş ve ticari ilişkiler maalesef istenen düzeyde değildir. Kurulmak istenen köprüyü bazı aydın diye geçinip boğazlarda yalılarda oturup saz çalarak değil, insanın özü olan dilin ortak yanı kullanılarak yapılmalıdır. Oda aynı dili konuşan insanların atacağı adımlarla gerçekleştirilebilir. Araştırmacıyım diye gidip gerçekleri saptırarak milliyet duygusunun etkisinde kalıp yazılan her şey, hem bizi hem oradaki insanları üzmektedir. Neredeyse yaşam biçimlerinin tamamı aynı olan insanları birbirinden ayrı tutmak gerçekçi değildir. Geleneklerimiz, giysilerimiz, konuşmamız, fiziki yapımız, namus anlayışı, misafirperverlik, fıkraları, manileri, müziği, enstrümanı, eğlence biçimleri, ev yapıları, yemekleri, aile içi ilişkiler, düğünleri, yaylacılık ve akrabalık bağları aynı olan insanları ayrı ırktansınız demek abesle iştigaldir. Burada açıkça yazıyorum Türk yunan dostluğunu geliştirmek, büyütmek ve karşılıklı çıkarların korunduğu zemine oturtmak ancak Karadeniz insanının öncülüğünde mümkündür. Bu kitabın önsözünde ki bütün fikirler, yazarının düşünceleridir. Kitaplar ticari kaygılarla yazılmamalıdır. Kaynaklar tarih konusunun dışında tamamen Uzungöl’de yaşanmış ve halen yaşanmakta olan gerçeklerdir. Benim ana dilimin Rumca olması ve Pontus Rumcasını çok iyi konuşmam bu eserin meydana gelmesinin en gerçekçi tarafıdır. Alıntı yaparak önsöz yazmak yerine, alıntı yapmadan gerçeğine uygun biçimde yazılmıştır. Kitaplarında Rum Pontus İmparatorluğunun kurucusu olan MİTRİDATE’yi kahraman olarak sunanları anlayamıyorum. Başkalarını yurtlarından kovan, onlara savaş açan ve kendine ve askerlerine yer açanlar olsa olsa sadece katildirler. Bu tarih önünde de böyle bilinmelidir. Nedeni ne olursa olsun insanlar ölmemeli, yurtlarından edilmemelidir. Bu kuralı Yunan tarihçi ve yazarları da sürdürmüşlerdir. Büyük bir kahramanlıkmış gibi sunulan bu durumları ayıplıyorum. Bütün tarihçi ve yazarlar böylesi kişiler hakkında, sadece yaptıkları kötülüklerden bahsetmelidirler. Birer kahraman gibi resimlerini kitaplarında basıp yayınlamamalıdırlar. Bir lider savaşı halkının bağımsızlığı için yapmalıdır. Başkalarının toprağına göz dikerek kendi topraklarını genişletme çabası olmamalıdır. Yüce ATATÜRK’ün, dünyada eşi olmayan bir anlayışla yaptığı gibi olmalıdır. Bununda tarifi ulusal kurtuluş olmalıdır. Yani işgalci değil, işgalcileri söküp atmak olmalıdır. ATATÜRK’ün yaptığı kurtuluş mücadelesinin bir başka örneği yoktur. Bütün tarihçiler bu anlamda sorumludur. Okuyucunun tek doğru kaynağı kitaptır. Bu nedenle sorumluluk daha da yüksektir. Bu eserin kimlik sorgulamasının nedeni, komşumuz Yunanistan’la olan ilişkilerimize daha olumlu yaklaşma çalışmasıdır. Geçmişte kalan bir dilin yok olmasının öyküsüdür. Sadece dilde kalmayıp, bir kültürün yok oluş gerçeğidir. Ortak kültürle oluşacak dostluklara açılacak bir kapının ilk dilimi olması dileklerimle. Saygılarımla Hasan DÜZGÜN

  • 3

  • 4

    İÇİNDEKİLER UZUNGÖL’ÜN TARİHÇESİ .............................................................................................................................. 7

    UZUNGÖL’ÜN OLUŞUMU ........................................................................................................................... 16

    GÖLLER ....................................................................................................................................................... 17

    KARAGÖL ................................................................................................................................................ 17

    BALIK GÖLÜ ............................................................................................................................................ 17

    AYGIR GÖLÜ ............................................................................................................................................ 17

    SARI ÇİÇEK GÖLÜ .................................................................................................................................... 18

    KARAGÖL ................................................................................................................................................ 18

    PİR ÖMER GÖLÜ ..................................................................................................................................... 18

    DEREBAŞI GÖLÜ ...................................................................................................................................... 18

    TARİHİ ESERLER .......................................................................................................................................... 18

    AFETLER ...................................................................................................................................................... 19

    PONTUS KÜLTÜRÜ ...................................................................................................................................... 19

    TÜRKÜLER ............................................................................................................................................... 19

    ATMA TÜRKÜLER .................................................................................................................................... 20

    RUMCA TÜRKÜLER ..................................................................................................................................... 28

    SANATÇILAR ................................................................................................................................................ 33

    ŞAİRLER ................................................................................................................................................... 33

    KAVALCILAR ............................................................................................................................................ 35

    GELENEKLER ............................................................................................................................................... 36

    LİGOHATS ............................................................................................................................................... 36

    GALANDAR .............................................................................................................................................. 36

    DÜĞÜN ................................................................................................................................................... 36

    BARAGATS .............................................................................................................................................. 38

    ARĞADİYA ............................................................................................................................................... 38

    CENAZE ................................................................................................................................................... 39

    YEMEKLER ................................................................................................................................................... 39

    EKMEKLER ................................................................................................................................................... 41

    HALK OYUNLARI .......................................................................................................................................... 41

    OYUNLAR .................................................................................................................................................... 42

    YAYLACILIK .................................................................................................................................................. 43

    HAYVANCILIK .............................................................................................................................................. 43

    TARIM ......................................................................................................................................................... 44

    SAĞLIK ........................................................................................................................................................ 44

    EĞİTİM ........................................................................................................................................................ 46

    GÖÇ ............................................................................................................................................................. 46

    TURİZM ....................................................................................................................................................... 48

  • 5

    ULAŞIM ....................................................................................................................................................... 48

    TAKVİM ....................................................................................................................................................... 49

    İNANÇLAR ................................................................................................................................................... 49

    DİN İBADET ............................................................................................................................................. 49

    BATIL İNANÇLAR ..................................................................................................................................... 50

    MARAŞLILAR MESELESİ........................................................................................................................... 51

    AH ve BEDDUALAR ................................................................................................................................. 52

    EFSANELER .................................................................................................................................................. 53

    ÖYKÜLER ..................................................................................................................................................... 54

    SANAT ......................................................................................................................................................... 55

    SANATKARLAR ........................................................................................................................................ 55

    EL ve EV ALETLERİ ................................................................................................................................... 56

    ENSTÜRMANLAR .................................................................................................................................... 58

    GİYİM ...................................................................................................................................................... 59

    ETNOĞRAFYA .............................................................................................................................................. 60

    İSİMLER ....................................................................................................................................................... 61

    SÜLALELER .............................................................................................................................................. 61

    LAKAPLAR ............................................................................................................................................... 62

    KÖY İSİMLERİ .......................................................................................................................................... 63

    EV İÇİNDEKİ YER İSİMLERİ ....................................................................................................................... 63

    YER VE YÖRE İSİMLERİ ............................................................................................................................ 64

    KADIN İSİMLERİ....................................................................................................................................... 65

    ERKEK İSİMLERİ ....................................................................................................................................... 66

    YÜK İSİMLERİ .......................................................................................................................................... 66

    TABİAT OLAYLARI İSİMLERİ ..................................................................................................................... 67

    BİTKİ İSİMLERİ ......................................................................................................................................... 68

    BİTKİ YEMİŞLERİ ...................................................................................................................................... 69

    BAKLİYAT İSİMLERİ.................................................................................................................................. 70

    AĞAÇ İSİMLERİ ........................................................................................................................................ 70

    TEMİZLİK MALZEMELERİ ......................................................................................................................... 71

    MUTFAK YİYECEKLERİ ............................................................................................................................. 71

    YER İSİMLERİ ........................................................................................................................................... 72

    YABANİ HAYVAN İSİMLERİ ...................................................................................................................... 73

    EVCİL HAYVAN İSİMLERİ ......................................................................................................................... 73

    İNEK İSİMLERİ ......................................................................................................................................... 74

    ANATOMİ İSİMLERİ ............................................................................................................................... 74

    HASTALIK İSİMLERİ ................................................................................................................................. 75

    YÖNETİCİLER ............................................................................................................................................... 76

  • 6

    BELEDİYE BAŞKANLARI ........................................................................................................................... 76

    MUHTARLAR ........................................................................................................................................... 78

    PORTRELER ................................................................................................................................................. 79

    DİL ............................................................................................................................................................... 82

    EDATLAR ................................................................................................................................................. 84

    ZARFLAR .................................................................................................................................................. 85

    İSİMLER ................................................................................................................................................... 86

    FERMANLAR ............................................................................................................................................... 88

    SÖZLÜK ....................................................................................................................................................... 90

    KAYNAKÇA ................................................................................................................................................ 110

  • 7

    UZUNGÖL’ÜN TARİHÇESİ Trabzon Pontus İmparatorluğunun kuruluşu günümüzden 2550 yıl öncesine rastlamaktadır. Trabzon her tarihçi için ayrı önem taşır. Dünyada belki de tarihi en çok yazılan şehirlerdendir. Bu tarih içinde Of çok önemli yer tutar. Konumuz Uzungöl olunca Of tarihinden yola çıkmak durumundayız. Çünkü Uzungöl 1948 yılına kadar Of ilçesine bağlı köydü. Trabzon’da ki her tarihi değişimden Of ve Çaykara etkilenmiştir. Uzungöl günümüzde Çaykara ilçesine bağlı kasabadır. Bu tarihi tespiti yaparken Of ve Çaykara da ki hareket ve değişimleri incelemeden sonuca varamayız. Asıl adı “ SARAHO ” olan Uzungöl, Osmanlı kayıtları başbakanlık arşivi 991 tarihli tahrir defterinde 12 hane olarak geçmekte ve Müslüman nüfusu yoktur (miladi 1586). Kurulduğu yer günümüzdeki yer değildir. Tsıran dağı1 meziresi ile Haldızen2, Yente3 üçgeninde yer alan ve eski adı Saraho4 olan yerin aşağısındaki harabeler ve evlerin duvar kalıntılarının olduğu yerdir. Harabeler ve evlerin temel taşları günümüzde mevcuttur. 991 tarihli tahrir defterinde Uzungölün adı Karye-i Saraho olarak geçmektedir. Uzungölün resmi kayıtlara geçiş tarihi 1586 yılına rastlar. Ancak kuruluş tarihinin 1586 yılından daha eski olduğunu biliyoruz bu durumu irdeleyelim. İlk kurulduğu yer resmi kayıtlarda yer almamaktadır. Bugünkü yerleşim düzenini aldığı yere taşınınca kayıt altına alınıyor. Sarahodaki harabelere bakıldığında sarahonun bu tarihlerden önce kurulduğunu. Küçük köy olması ve ulaşımın zorluğunu göz önünde bulundurursak önemsenmediğini düşüne biliriz. O halde Uzungöl’ün tarihinin eski olduğunu anlamak zor olmasa gerek. Çünkü buradan göç edenler bugünkü Uzungöl’e yerleşince resmi kayıt altına alınabiliyor. bu tarihlerde ki nüfus hareketlerini incelediğimizde, Müslüman nüfusun buralara yerleştirildiğini göstermektedir.961 tarihli başbakanlık tahrir defterinde komşu köy Yente de Müslüman hane sayısı 17 hane iken 991 tarihli tahrir defterinde 128 hane olarak beyan edilmektedir. 30 yıl gibi kısa bir sürede bukadar Müslüman nüfusun buralara yerleştirilmesi düşündürücüdür. Buna çevre köyleri eklediğimizde durum biraz daha açıkça ortaya çıkmaktadır. Nüfus hareketlerini açıklayan grafikler incelendiğinde bunu açıkça görürüz. Daha önce buralarda yerleşen Hıristiyan köylerin durumunu anlamak için kâhin olmaya gerek yoktur. Bu kadar yoğun nüfusu barındıracak tarım alanının olmayışı ister istemez insanlar arasında toprak ve arazi anlaşmazlıklarını gündeme getirmiştir zaten günümüzde toprak ve arazi anlaşmazlıkları bunu kanıtlamaktadır. Nitekim Yente ve civar köylerle olan arazi anlaşmazlıkları günümüze kadar gelmekte ve yargıya intikal etmişlerdir. Bu durum geçmiş dönemde de mevcuttu. Fermanlar bölümünde bu durumu açıklayan fermanlar bunun kanıtıdır. Bu olayların meydana geldiği dönem de adaletsizlik ve keyfi uygulamalar, soygun ve yağmalama insan onurunu kırıcı boyutta olduğunu birer ibret belgesi olan of ile ilgili fermanlarda görmek mümkündür. Çünkü bu dönem Lale Devri dönemidir. Dönemin padişahı III.Sultan Ahmet Sarayda içine düştüğü zevk ve sefa memlekette olup bitenlerden onu habersiz bırakmış, eşkıya ve fırsatçı işbirlikçiler tüm Anadolu da olduğu gibi Of, Çaykara ve yöresinde diledikleri gibi hareket etmiş hatta devlete baş kaldıracak kadar ileriye gidebilmişlerdi ve halka zulmetmeye devam etmişlerdir. Of ilçesi ile ilgili tasnif ettiğim 500’e yakın fermanlar uygulanan zulmün açıkça kanıtıdır. Bu durumu sadece idaredeki zaafta değil, uyguladığı vergi politikasındaki adaletsizlikte de görmek mümkündür. Bu ikilem Müslüman olmayan köyleri etkilemiş kimileri göç etmiş kimileri vergi adaletsizliğinden yakınarak kayıt dışı kalmaya çalışmıştır. Nüfus hareketlerini gösteren grafikler bunları açıkça göstermektedir. Bu durum cezasız kalmaz ve Hicri 1121 yılında Miladi 1716 tarihinde Of ve Çaykara’dan aşağıdaki köyler padişah fermanıyla topluca sürgün edilirler.

    1 Uzungöl de mezire adı

    2 Uzungöl’e bağlı köy

    3 Uzungöl’e bağlı köy

    4 Uzungöl’ün eski adı

  • 8

    1. Zeno 2. Zisino 3. Kadohor 4. Hola-i Kebir 5. Paçan 6. Fotinos 7. Kondu 8. Ayaslo5 ve Kalmatlo6 kabileleri

    Sürgün bugünkü Gürcistan sınırları içinde bulunan ANAKRA7 kalesine ferman çıkarılarak yapılır. (Of tarihi Vesikalar ve Fermanlar). Ferman no 43 bu fermanda kalenin adı Enbakre olarak yazılıdır. Değerli tarihçi Hasan Umur bununla yetinmeyip of tarihine ek kitabında sayfa 54 ve 46 nolu fermanla açığa kavuşturmuştur. Bu köylerin nüfuslarına bakıldığı zaman tamamı Hıristiyan ve içlerinde Müslüman yoktur. Sürgün fermanlarının birer sureti aşağıda görülmektedir.

    Çaykara ve of ilçesinden 1716 yılında sürgün edilen 7 köyün fermanları

    Göçün insan üzerinde bıraktığı acının ne olduğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Sürgün edilen bu insanların hangimizin akrabası veya yakını olup olmadığını kim söyleyebilir ki. 1557-1558 tarihli Trabzon şer’iyye sicilleri defterinde ki kayıtlara göre 1583 tarihli Trabzon sancağına ait tapu kadastro genel müdürlüğü arşivi 29 numaralı mufassal tahrir defterinde Çaykara ve çevresinde sadece 10 köy olduğu yazılıdır ve bunların içinde (Saraho) Uzungöl yoktur. Bugünkü uzungölün oluşumu civar köylerle olan anlaşmazlıktan kaynaklanan göç nedeniyle tarihteki yerini şöyle alır. İlk yerleşim yerinden göç edilince bugünkü yerleşim düzeni şöyşe şekillenir. Göl henüz mevcut değildir, solaklı deresinin etrafında ve yamaçlara yakın orman eteklerini takip ederek yerleşim oluşur. Gölbaşı mahallesi Dornorim8 mevkiinden başlayarak orman kenarını takip eden Halgo9 (kazan) mevkii ne kadar devam eder daha sonra taş köprüden gozno mevkiine, oradan büyük köydeki Galandap’dan10 (*kaba

    5 1700 ‘lü yıllarda Çaykara ve civarında yaşayan kabile adı

    6 1700 ‘lü yıllarda Çaykara ve civarında yaşayan kabile adı

    7 Hasan Umur 1951 İstanbul – Of Tarihi 8 Uzungöl’ün mahallesi olan Gölbaşı’nın yukarısında yer adı

    9 Gölbaşı mahallesinde yer adı. Rumca karşılığı Kazan demektir. 10

    Büyük köyde armutluk adı

  • 9

    armut) Monoyir’(mezarlık) ve devorodoyu takiple İnceli korusunun eteklerinden Mustafa Genel’in (dandili) evinin altından Meryemliye uzanan yerleşim Uzungöl ün konumunu şekillendirir. Bir diğer kol ise Hocalı Mahallesi (Devoğlu Osman) namı diğer Delesmanların11 evlerinden başlayarak Filak mahallesinin girişindeki karakola kadar uzanır. Bu dönem Uzungöl’de henüz Müslüman nüfus yoktur. Gölün oluşumunu meydana getiren heyelanın bu tarihlere rastladığını söyleyebiliriz. Çünkü bu felaketin ardından Uzungöl’den büyük bir göç olmuş ve Gümüşhane ye göç ederek FİTİYANA12 ismiyle köy kurduklarını daha sonra öğreniyoruz. 1996 yılı Yunanistan ziyaretim sırasında Selanik’te de aynı isimle köy kurduklarını, ayrıca bu köye ait birde dernekleri olduğunu ve bütün geleneklerini sürdürdüklerini yerinde gördüm. Bir başka dernek olan “Faros pontion” derneği de geleneksel yaşamı sürdürmekte ve geleneklerini canlı tutmakta olduklarını bizzat gördüm. Kim nasıl yorumlarsa yorumlasın bu kadar ortak özelliği olan bu insanların aynı ırktan olmadıklarını tartışmak gerçekleri inkâr etmenin ötesinden başka bir şey değildir. Biz iz sürmeye devam edelim. Fitiyanaya gidenler Uzungöl’ü unutmazlar. Yakın tarihe kadar Gümüşhane’den (*Gudiçi) çömlekçiler Uzungöl’e gelip Katır sırtlarında çömlek satar ve geri giderlerdi. Bu ilişki sadece çanak çömlekle kalmaz kız alış verişi ile akrabalık ilişkileri sürer. Bunu kanıtlayan bir örnek Büyük köyden Hamit Özbek’in annesinin lakabı “gudiçiga” olduğu herkesçe bilinir. Gudiçiga Uzungöl’den göç eden ve Fitiyanaya yerleşen Uzungöl’ün eski ailelerin kızlarındandır. Akrabalarının lakapları Rumca tüccar anlamına gelen “şavol” olduğu, yakın tarihe kadar bilinmektedir. Şavol Uzungöl’ün en eski tüccarlarındandır. Bu Ticaret günümüzde de sürdürülmektedir. Uzungöl’den Fitiyanaya gidişin öyküsünü nasıl tespit ettiğimize gelince. 1996 yılında Yunanistan’a araştırma ve inceleme için gittiğimde Selanik’te Trabzon ve civarından gelenlerin yerleşik olduğu yerleri gezdim ve insanlarla konuştum. Onlar yukarıda analizini yaptığım bu durumu doğruladılar. Uzungöl’den bir kısmının Fitiyana’ya bir kısmının Gürcistan’a nasıl gittiklerini Geregi13 isminde yaşlı bir kadından dinledim. Geregi atalarından duyduklarını şöyle anlatmıştı; Uzungöl’den Fitiyanaya, oradan da 1885 yılında Rusların Gümüşhane’yi işgal etmesiyle göç ettiklerini büyüklerinden duyduğunu anlatmıştı. Geregi bu kitap yazılırken 96 yaşında hayattaydı ve tipik Karadeniz yaşlı kadınlarının izlerini taşıyordu. Dillerinin nasıl değişmediğini sorduğumda etraflarında başka Rumca konuşan yerleşik birimin olmadığını onun için dillerini koruduklarını söylemişti. Bu güne kadar karşılaştığım Pontusluların içinde en kolay anlaşabildiğim kişi Geregi oldu. Bu da Pontusçanın en eskisinin Uzungöl’de konuşulduğunun açık kanıtı olsa gerek. Günümüzde Uzungöl’de resmiyetin dışında hala Rumca konuşulmaktadır. Burada ana dil Rumca’dır. 1950’li yıllarda okula gidinceye kadar Rumca’nın dışında dil konuşulmazdı. Hatta mahkemelerde bazen tercüman kullanılırdı. Türkçe askerde ve gurbette öğrenilirdi. Bu husus dil bölümünde genişçe işlenmiştir. Başlı başına dil diyaleği olan köy sadece Uzungöl’dür (Saraho Diyaleği). Uzungöl’ün tarihçesi bu bakımdan son derece önemlidir. Yakın tarihe gelince Rusların 1885’den başlayıp aralıklarla süren ve 1917 yılına kadar gelen işgalden Uzungöl fazlasıyla etkilenmiştir. Ruslar Uzungöl’de ev bırakmamak üzere yakıp yıkmışlar, insanlar esir düşmüştür. Esir düşenlerden Mustafa Çakır (Mustafa Çakırof) Van’ın Özalp ilçesi Dönerdere köyünde 1973’teki mülakatta esir düştükten sonra uzun yıllar Rus ordusunda hizmet ettiğini daha sonra kaçıp Ardahan’a geldiğini oradan Kara Köse’ye (Ağrı) yerleştiğini anlatmıştı. Rusların evlerin tamamını yaktıklarını, kadınlara ve çocuklara kötü davrandıklarını, vahşetin insanlık onuruna yakışmayacak boyutta olduğunu anlatırken Rus askerlerinden çok Rus ordusundaki Ermeni kökenli askerlerin son derece acımasız davrandığını sanki o günü yaşarcasına anlatmıştı. Bir başka yaşlı büyüğümüz Mustafa Kutbay da (Ağüga) esir düşen ve kaçarak kurtulanlardandı. Günümüzde geçerliliğini sürdüren ve büyüklerimizden duyduğumuz şu tekerlemede çevresiyle sürekli didişen bir Uzungöl görüyoruz;(*) as don halden dosdes çe as don zenuden hresdes u yinede. Rumca olan bu sözün açılımı şöyledir” Haltlardan (haldızenliler)

    11

    Uzungöl de sülale lakabı Bu sülale aslında büyük köyden devoğlu sülalesinden Osman efendinin çocukları olup kısaltılmış yerel ağızla Delesman olarak söylenmektedir. 12 Gümüşhane sınırları içinde Uzungöl den göç eden Rumlar tarafından kurulan köy adı 13

    Rusların Gümüşhane yi işgal etmesiyle(1888) zorunlu olarak Gürcistan’a göç eden Rumlardandır. Atalarının 1550 li yıllarda Uzungöl den Gümüşhane ye göç ettiklerini ve fitiyana köyüne yerleştiklerini 1987 yılında İstanbuldaki ziyareti sırasında anlatmıştı.

  • 10

    dost olmaz, Zenoluya da borçlu olunmaz”. Bu çevresindeki köylerle olan ilişkilerde Uzungöl insanının ne kadar haksızlığa uğradığının kanıtıdır. Burada başkalarına haksızlık edip Uzungöl ’ü savunduğumuzu düşünenler olacaktır. Hâlbuki Uzungöl’ün geçmişinden günümüze kadar insanlık suçu sayılacak hiçbir olay ve eylemde bulunmadığı çevresiyle bunca saldırılara rağmen uyumlu olmaya özen göstermiştir. Başbakanlık arşivindeki fermanlar bunun açık kanıtıdır (Bkz; Fermanlar) eski ilçemiz olan of la ilgili incelediğim 500’zün üstündeki fermanlarda Uzungöl ile ilgili her hangi bir suç unsuru teşkil eden belgeye rastlamadım buda tezimizin doğruluğunu kanıtlamaktadır oysa of ve Çaykara civarında durum farklıdır. Biz Uzungöl le devam edelim. Uzungöl’ün heyelanı hepimizi meraklandırmaktadır. Bununla ilgili köyümüzün büyük âlimlerinden İsmail Yazıcı namı diğer GUDRİ efendinin şu sözü büyük bir felaketin olduğunu anlatmaktadır. Günün birinde Mustafa Kocaman’a dönüp Ahbin düzlüğünü göstererek “altında ölü yatan toprağın mahsulünden beslenen insanlarda karakter aranmaz” bu söz hem yakınma hem de bizimde tahmin yürüttüğümüz gibi Monoyir mezarlığının olduğu yerin olması olasılığını güçlendirmektedir. Çünkü koca köyün başka mezarlığı yoktur. Eğer Müslüman mezarlığı ile Hıristiyan mezarlıkları ayrı olsaydı ayrı yerlerde kurulmuş olacaklardı o halde buralarda yaşayanların tek dine mensup olduğunu söyleyebiliriz. Burası da diğer Hıristiyan eserlerinde olduğu gibi yok edilerek bugünkü duruma getirildiğini söylemek zor olmasa gerek. Asimilasyon sözcüğü sevmediğim sözcüktür, ancak eğer bir uygulama çok çarpıcı şeyler ortaya koyarsa bunun önemli olduğunu göz ardı edemeyiz. İslamlaştırma hareketlerinin sürdürüldüğü yıllarda bir başka uygulama da çevre köylerdeki kızlardan evlenen erkeklerin askere alınmamasıdır. Dolayısıyla çoğu kişi aynı köyden evleneceği kızla evlenmeyip, çevre köylerden evlenerek askerlikten kurtulma yolunu seçerdi. Buda Hıristiyanlar ile Müslümanların nasıl kaynaştığını açıkça izah etmektedir. Bu durum bir politika olarak benimsenmiş ve fiilen uygulanmıştır, bunu yaşlılarımız günümüzde de anlatırlar. Anlattıklarının doğruluğunu kanıtlayan durum günümüzde bütün köylerin hısım ve akraba ilişkileridir. Belki de Türkiye genelinde bu kadar yaygın akrabalık bağı olan başka yer yoktur. Yukarıda bahsi geçen Of ve Çaykara’dan yerleşenlere örnek verecek olursak İLHAN soyadı olanların (Guburlar) Çaykara’nın Mimilos köyünden gelip yerleşmedirler. Bunun yanında KAYALAR Bayburt’tan getirilip Yanagodrip mahallesine yerleştirilmiştir. Burada bir başka gerçeği yazmak sanırım incitici olmaz. Hocalı mahallesindeki KARAGÖZ’LER Uzungöl ’den göç etmeyen Rum sülaledir. Bunlara Meryemli mahallesindeki Kuştullar ı eklemek yanlış olmaz. Çünkü mahallenin adı Meryem Ana’dan gelir. Ayrıca Maçka’da ki Kuştul Manastırı bunu güçlendirmektedir zira kuştular Uzungöl ün varlıklı ailelerindendir. Burada sadece bu ailelerden örnek vermemdeki sebep günümüze kadar, devamlılığını sürdürmelerindendir. Kayıtların yetersizliği, bunca yıllık araştırmalarıma rağmen ulaşabildiğim bilgi bukadarla sınırlı kalmak zorunda olmuştur. Bir başka önemli bilgi kaynağı türküler ve şiirlerdir, çünkü şiir ve türkülerde olaylar tasvir edilir. Bu tasvirlerden yola çıkarak pek çok bilgiye ulaşmak mümkündür. Buna örnek verecek olursak 1929 yılında zeno köyünün sele gittiğini dönemin OF sorgu hâkiminin yazdığı şiirde bulmamız gibi bu şiir Pontus kültürü bölümünde mevcuttur. O halde herkes elinde veya arşivinde şiir, türkü, ağıt, destan veya yazılı belge varsa mutlaka açığa çıkarmalı ilgili yerlere ulaştırmalıdır. İnsanların tarih bilincini ve bu tarihin doğru tespit edilmesi için önemsenmesi gereken bir durumdur. Bu araştırmaları bunlarla sınırlamayıp, eski eserler, arkeolojik değeri olan paralar, sikkeler, ev eşyaları, el aletleri de bunlara ilave edilmelidir.

  • 11

    Tablo 1 - 1583yılı Çaykara sınırlarındaki köylerin hane ve bekar nüfusun hareketlerini gösteren tablo

    Köy isimle Dini-grup Hane Bekar Nüfus Top nüf Yüzde

    Gorgora

    Müslüman Hıristiyan

    8 82

    5 -

    45 410

    455 98 2

    Holaysa

    Müslüman Hıristiyan

    5 83

    2 -

    27 415

    442 6 94

    Paçan

    Müslüman Hıristiyan

    1 12

    2 -

    7 60

    67 10 90

    Paçan sero Müslüman Hıristiyan

    8 101

    - -

    40 505

    545 7,5 92,5

    Yente

    Müslüman Hıristiyan

    128 13

    31 -

    671 65

    736 91 9

    Halduzen

    Müslüman Hıristiyan

    3 11

    - -

    17 55

    72 23 77

    İpsil

    Müslüman Hıristiyan

    3 13

    2 -

    17 65

    82 20 80

    ASO

    Müslüman Hıristiyan

    4 24

    5 -

    25 120

    145 17 83

    Ogene

    Müslüman Hıristiyan

    14 37

    2 -

    72 185

    257 257

    28 72

    Uzun tarla

    Müslüman Hıristiyan

    - 7

    - -

    - 35

    35 - 100

    Uzungöl Müslüman Hıristiyan

    - 12

    - 42

    - 42

    42 - 100

    TOPLAM NÜFUS Müslüman Hıristiyan

    186 383

    51 -

    921 1915

    2863 286

    32 68

    Tablo-1’de 1583 yılında Çaykara ve civarındaki köylerin nüfus hareketlerinin durumunu göstermektedir. Bu tabloyu incelediğimizde Müslüman nüfusun azlığı açıkça görülmektedir ancak üzerinde önemle durulması gereken asıl konu Müslüman nüfusundaki MÜCERRED nüfustur. Mücerret bekâr demektir, aynı zamanda alınan vergidir. O halde Müslümanlar bu köylere hem Rum kızlarıyla evlenip İslamlaştırmayı sürdürmüşler hem vergi ödemekten kurtulmuşlardır. Eğer bu böyle olmasaydı bu kadar kısa zamanda din değiştirmenin olması imkânsızdır. Bunun asıl doğru kanıtı Osmanlı padişahlarının yabancı uyruklu kadınlarla evlenip imparatorluğun çöküşünü nasıl hazırladılarsa Türkler aynı taktiği uygulayıp Rumları Müslümanlaştırmışlardır. Bu kadar yoğun nüfusa rağmen kilise, manastır gibi hıristiyanlığın kutsal saydığı eserlere rastlayamıyoruz bu durum o dönemde hıristiyanlığın bütün değerlerinin ortadan kaldırıldığını açıkça göstermektedir buradan fermanlara yeniden değinmek istiyorum of tarihinde yazılı fermanlar uygulanan mezalimin ve bu mezalimden kurtulmak isteyenlerin dağlara nasıl kaçtıklarını açıkça göstermekte ve bu kaçanların dağlardaki haltlarla of eşkıyasının arasında sıkışıp kaldığını ortaya koymaktadır onun için of tarihinde fermanlar dönüm noktası özelliğini taşıdığına şüphe yoktur. Bu mütalaayı yaparken of mezaliminden kaçanların olduğunu söylemek mümkündür. Bunların içinde Rumlarla yaşamayı tercih eden nüfuzlu insanların olabileceğini göz ardı etmemeliyiz.

  • 12

    Tablo 2 - 1583’te reayadan alınan vergiler.

    Köyler *Resmi *İspençn *Resmi Bennak *Resmi *Mucerret

    Gorgora 2050 % 21 96 % 4 30 % 10 Holaysa 2075 % 21 60 % 2,5 12 % 4 Paçan 300 % 3 12 % 0,5 12 % 4 Paçansero 2525 % 26 96 % 5 - - Yente 325 % 4 1536 % 73 186 % 60 Haldızen 275 % 2,5 36 % 1,5 12 % 4 İpsil 325 % 4 36 % 1,5 12 % 4 ASO 600 % 6 48 % 2,5 30 % 10 Ogene 925 % 9 168 % 8 12 % 4 Uzuntarla 175 % 2 - - - - Toplam 9575 % 100 2088 % 100 306 % 100

    Tablo-2 incelendiğinde bu dönemde alınan vergi oranları Müslüman olmayanlara dayatmacının ötesinden başka bir anlam taşımamaktadır gerek yüzdeleri gerekse miktarları bunun böyle olduğunu açıkça ortaya koymaktadır bu tabloları inceleme fırsatı bulan tarihçilerin bunları açıkça yazma cesareti göstermemesi hayret verici bir durumdur çünkü tarih yazmanın iktisadi durumu ilgilendirdiği bir gerçektir. Burada tarihle ilgili tespit yaparken azami tarafsız olmaya çalıştım. Ancak nekadar tarafsız olursak olalım, asıl anlatmaya çalıştığımız nokta Müslüman ve Hıristiyan nüfus arasında uygulanan vergi adaletsizliği ve bunun dayanılmaz boyuta gelmesiyle göç’ün kaçınılmaz olmasıdır. Göçler yalnızca Selanik kentine yapılmadı kimileri Anadolu’nun çeşitli yerlerine, kimileri İstanbul boğazı kıyılarına kimileri adalara yerleşmiş daha sonra buralardan Yunanistan’ in çeşitli kentlerine yerleşirler. Bütün bunları Yunanistan seyahatinde görme ve inceleme fırsatım olmuştur. Görüştüğüm insanların atalarından duyduklarını anlatırken, Trabzon ve civarını baba toprağı diye nitelemeleri gerçekten duygulandırıcıydı. Buralara yerleşen insanların yaşam biçimlerini incelediğimizde, günümüzde Karadeniz de ki yaşam biçiminden çok farklı olmadığını görürüz. Tablo 3 - 1583’te Çaykara’da bulunan köylerin Ziraat’a açık toprakların miktarları ve oranları.

    Köy adları Dönüm Hektar KM² Oran

    Gorgora 900 90 1 % 16,15 Holaysa 880 88 0,90 % 15 Paçan 130 13 0,15 % 2,35 Paçan Sero 1090 109 1,10 % 19,5 Yente 1410 141 1,14 % 2,5 Halduzen 140 14 0,14 % 2,5 İpsil 160 16 0,16 % 2,5 ASO 280 28 0,28 % 5 Ogene 510 51 0,51 % 10 Uzun tarla 70 7 0,07 % 1,25 Toplam 5570 557 5,57 % 100

    Tablo-3 Çaykara da Hıristiyan nüfusun hızla topraksızlaştığı dönemi açıkça ortaya koymaktadır çünkü tarımdan alınan vergi oranlarını incelediğimizde yüksek tutulan oranlar insanların tarım yapmasını engellemiş ve tarımdan vaz geçmişlerdir. Tarımın dışında geçim kaynağı olmayınca insanlar buraları terk

  • 13

    etmek zorunda kalmıştır. Şahsi vergilerin oranlarına bir göz atalım İSPENÇ (şahsi vergi) oranları Müslümanlardan 22 akçe, Hıristiyanlardan 25 akçe alınırdı. Her iki oranın çok yüksek olduğunu söylemek yanlış olmaz ancak Hıristiyanlarla Müslüman nüfus arasındaki 3 akçelik fark ister istemez adalet duygusunu ve Hıristiyan nüfusa baskı aracı olarak kullanıldığı açıkça görülmektedir. Burada Hıristiyanlığın savunuculuğu anlamı çıkarılmamalı. Konumuz olan gerçekleri öğrenme çalışmasıdır. Bunu gelecek nesillere bırakırken doğruları yazma zorunluluğumuzun olduğunu göz ardı edemeyiz aksi halde doğru miras değil çelişkili miras bırakmış oluruz. Gerçi Hıristiyanların askerlik yapmaması nedeniyle ödedikleri vergi vardı. Ancak bizim asıl üzerinde durmamız gereken durum vergilerin yüksek oluşudur. Oysa İslam dini âlimlerinden edindiğim bilgiye göre tarımdan alınan vergi sabit ve %10’dur. O halde kalan yorumu okuyuculara bırakmak gerekir. Günümüz de yöremizle ilgili yorum yaparken geçmişte uygulanan yanlış politikanın bedelini yoksulluk, fakirlik ve eğitimsizlik olarak ödediğimizi inkâr edemeyiz. Tablo 4 - 1583’te halktan alınan vergi toplamı.

    Köy adları Vergi miktarı Yüzdesi

    Gorgora 6631 % 15 Holaysa 6724 % 15,5 Paçan 3500 % 8 Paçan Sero 5000 % 11,5 Yente 5000 % 11,5 Halduzen 3000 % 7 İpsil 1000 % 2,5 ASO 575 % 8,5 Ogene 7000 % 16,5 Uzun tarla 200 % 4,5 Toplam 43430 % 100

    Tablo-4 incelendiğinde yaptığımız yorumların doğru olduğunu açıkça görmek mümkündür. Çünkü Müslümanlaşmanın hızla yaygınlaştığı, toprağın bireysellikten çıkarılarak BAŞTİNE yani toprak ağalığına dönüştürüldüğünü görürüz. Bunun günümüze yansımasını her gün yaşamaktayız. Çaykara ve yöresinde insanların en büyük ihtilaf yaşadığı konu toprak meselesidir. Bunun dışındaki ihtilaflar hiçbir zaman ön plana çıkmamıştır. Tablodaki köylerin nüfus oranları ile vergi yüzdeleri yorumlarımızın doğruluğunu kanıtlamaktadır. %2,5 ile %15 arasında değişen oranları izah etmek gerçekçi birisi için zor olsa gerek. Tablo 5 - 1583’te Çaykara sınırları içinde bulunan iskan birimlerinin nüfus ve hareketleri.

    Yılllar Köy sayısı

    Din gurupları

    Din gurup nufüsu

    Artış-düşüş

    Toplam nufüs

    Toplam artış oranı

    Yüzde Oranı

    1486 3 Müslüman Hıristiyan

    5 831

    - -

    836

    - % 0,60 %99,40

    1515 3 Müslüman Hıristiyan

    5 800

    % 10 -% 4

    805 -% 4 % 0,65 %99.35

    1520 3 Müslüman Hıristiyan

    5 794

    --%0,75 799 -

    -% 0,75 -

    % 0,62 %99.38

    1554 9 Müslüman Hıristiyan

    70 1289

    %1400 % 62,5

    1359 1359

    % 70,8 % 70,8

    % 5,5 % 94,5

    1583 10 Müslüman Hıristiyan

    921 1915

    %1315 % 48,5

    2836 2836

    % 108 % 108

    % 32,5 % 67,5

    Tablo-5’de ki manzara daha da vahimdir sahilde veya başka yörelerdeki uygulamalar Hıristiyan nüfusun buralara akıp geldiğini göstermektedir bu kadar göç hareketi yaşanan yörede istikrardan veya adaletten

  • 14

    bahsetmek mümkün görünmemektedir. Burada bir başka konuya değinmeden geçemeyeceğim Çaykara’dan sürgün edilen 7 köyün arazisi başkalarına dağıtıldı diyemeyiz çünkü sürgün tarihi ile 1583 yılı arasında 123 yıl fark vardır bu mümkün görülmemektedir. O halde değerli tarihçi Haşim Albayrak’ın dediği gibi savaşlar “İSLAMIN GAZA İNANCI” olarak algılanıyor savaşılan milletlerin ırkına değil, dini inançlarına bakılıyordu. Tablo 6 - 1486 – 1583 yılları arasında Çaykara ilçesi ve köylerinde ziraata açık toprak miktarı ve değişimi

    Yıllar Dini gruplar Dini grup ellerindeki toprak artışları

    Toprakların artış ve düşüşleri

    Ziraate açık alan dönüm

    Toprak artış ve düşüş

    Dini grup toprak yüzdesi

    1486 Müslüman Hıristiyan

    10 1710

    - -

    1720 - -

    % 0,60 % 99,40

    1515 Müslüman Hıristiyan

    10 2790

    - % 63

    2800 -

    % 70 -

    % 0,30 % 99,70

    1520 Müslüman Hıristiyan

    10 4050

    - % 52,5

    2670 -

    % 5 -

    % 0,40 % 99,60

    1583 Müslüman 1740 % 1283 5570 % 33,25 % 31,25

    Tablo-6 daha çarpıcı durum arz eder. Yaklaşık 25 yıl kadar Müslümanların topraklarında artış görülmüyor. Oysa Hıristiyanların toprakları artmakta olduğu açıkça görülmektedir. Yani 1486 yılında 1710 dönüm olan Hıristiyan toprağı 1515 yılında 2790 dönüme çıkıyor. Bu da ormanlık olan alanların kesilerek tarıma açık alan haline dönüştürüldüğünü açıkça göstermektedir. Ayrıca başka yerlerden insanların bu yoksun yöreye göç etmelerinin bir sebebi olmalıdır. Artış oranları bunu kanıtlamaktadır daha sonraki 63 yıllık süreçte ise yani 1583 yılına gelindiğinde Müslüman nüfusun kesin üstünlüğü görülüyor. Buda, tarih, göç ve değişim için önemli ipuçlarını ortaya koyması bakımından önemlidir. Sonuç olarak sahilde baskı gören Hıristiyan nüfus dağlara kaçmayı çare olarak görmüştür. Bu durumu izah eden belgeler o dönemde of ilçesi ile ilgili yayımlanan fermanları gösterebiliriz. O halde Uzungöl’ün hangi tarihlerde kurulduğunu güçlendiren tarih 1520-1554 yılları arasındaki 34 yıl içinde olduğunu söyleye biliriz. Yukarıda açıkladığımız 1586 tarihinin tahrir defterlerine bakılarak yapıldığını açıklamıştık ve resmi kayıtlara geçiş tarihidir. Kayıtların sağlıklı tutulmadığı yukarıdaki tablodan çıkarılan sonuçtur. Tablo 7 - 1486 – 1583 yılları arasında reayadan alınan vergi toplamı.

    Yıllar Köy sayısı Alınan vergi miktarı Verginin yıllara göre artış ve düşüş oranı

    1486 3 10037 - 1515 3 13300 % 32,5 1520 3 13300 - 1554 9 17655 % 32,5 1583 10 43430 % 145

    Hangi tabloyu incelersek inceleyelim sistemli bir Müslümanlaştırma çabasını görürüz. Bunun doğruluğu veya yanlışlığını tartışmak konumuz değildir. Bazı tarihçilerin sadece masa başında ve kitap karıştırarak yazma alışkanlıkları olabilir. Ancak yerinde inceleme yaparak dil, din, gelenek, görenek, tarihi paralar, giyim, el aletleri ve eğlence gibi insanların vazgeçilmezlerini inceleyip yazmanın daha doğru olacağı inancındayım. Uzungöl’ün çevre ilişkilerini incelemeden Uzungöl gerçeğini anlayamayız. Uzungöl’ün grafiklerde yer almaması nüfusunun azlığı ihtimalindendir. Çünkü 12 hane olarak kurulduğunu, daha sonra göç yaşadığını, yerleşik düzene geçişin ve ulaşım yönünden son derece zor oluşu, tarım alanlarının azlığı ve yaşadığı heyelan felaketi burayı unutmak için yeterli sebep sayabiliriz. Ayrıca vergilerin toplanış biçimi yakın tarihlere kadar nasıl yapıldığı bilinmektedir. 1950’li yıllarda bile çantalı tahsildarların vergileri toplayıp gittikleri benimde şahit olduğum durumdur. Peki aracın olmadığı, yaya olarak ulaşımını sağlayan

  • 15

    bu insanların topladıkları paraları hangi güvenlik önlemleriyle taşındığı hiç mi merak konusu olmaz. İşte asıl üzerinde durulması gereken durum buradadır. Halktan toplanan vergiler yerine ulaşmayınca halk sürgünlerle cezalandırılıyordu. Oysa bu durumu yaratanlar yeniçeriler ve onların yerli işbirlikçileri olan Of eşkıyasıydı. Bu iddiamız of fermanlarında isim ve sülalelerle birlikte yazılıdır. Tablo 8 - 1554 yıllarında Çaykara ve havalisindeki iktisadi durum

    Köy adı Resm-i ispenç

    esm-i niyabet Resm-i bennak

    GORGORA 1675 -%25.76 20 - % 26,69 12 - % 7,69 HOLAYİSA 1825 - % 28,07 21 - % 29,68 24 - % 15,38 PAÇAN 1650 - % 25,38 20 - % 27,90 36 - % 23,07 YENTE 250 - % 3,84 21 - % 2,78 24 - % 15,38 HALDİZEN 225 - % 3,46 9 - % 1,19 --- - --- İPSİL 175 - % 2,69 18 - % 2,39 --- - --- ASO 200 - % 3,07 21 - %2,28 12 - % 7,69 A.OGENE 100 - % 1,53 12 - % 1,59 12 - % 7,69 Y.OGENE 400 - % 6,15 48 - % 6,37 36 - % 23,7 TOPLAM 6500 - % 100 753 - % 100 156 - % 100 Köy adı

    Resmi cerayim

    Resm arusiye

    Öşr-i baştina

    GORGORA 15 - % 6,41 30 - % 11,11 160 - % 20,15 HOLAYİSA --- - --- 60 - % 22,22 34 - % 4,28 PAÇAN 219 - % 93,58 18 - % 66,66 600 - % 75,36 YENTE --- - --- --- - --- --- - --- HALDIZEN --- - --- --- - --- --- - --- İPSİL --- - --- --- - --- --- - --- ASO --- - --- --- - --- --- - --- A.OGENE --- - --- --- - --- --- - --- Y.OGENE --- - --- --- - --- --- - --- TOPLAM 234 - % 100 270 - % 100 794 - % 100

    Trabzon sancağı kanunnamesinde yer alan (liva-i mezburun ziraat gahı meşekkatlü ve külfet üzere olmağın) yani adı geçen sancağın tarım yönünden uğraşı isteyen zor ve maliyeti yüksek bölge ilan edilmesi anlamındadır. Bu da insanların o bölgeden göç etmeleri için yeterli sebep olsa gerek. Sözü dikkate alınarak incelendiğinde yukarıdaki tablonun iç yüzünü ve adaletin dengesizliğini anlamak zor olmasa gerek. Biz burada vergilerin nasıl ve kimlerden hangi miktarlarda alındığını anlatacağız. Sonra yukarıda ki tablo kolayca anlaşılacaktır. İSPENÇ vergisi gayrimüslim ve çiftlik sahiplerinden alınan vergidir. Bu tarihlerde Çaykara’nın toplam ziraat alanı 4180 dönümdür. Bunun 130 dönümü Müslüman nüfusun kalan 4050 dönüm Hıristiyanların arazisidir. Vergilerin yüzdelerine bakıldığında nasıl bir vergi alma baskısı olduğunu görürüz. Bir başka vergi BAŞTİNE’dir. Bu vergi de gayrimüslimlerden alınırdı. Bunlar halkın elinde bulunan özel çiftliklerdir. Yüzdeleri incelendiğinde sonuç açıkça görülmektedir. BENNAK resmi-i vergisi ise Müslümanlardan alınırdı. Bu topraklar yarım çiftliğe yakın arazi demektir. O halde tablodaki oranları burada izahlı biçimde örnek vererek yorumlayalım. Gorgora köyünü ele alalım. Miktar 1675 dönüm gayrımüslimlere uygulanan oran %25,76. Oysa aynı köydeki Müslüman nüfusa resm-i bennak vergisi uygulanıyor ve oranı %7,69’dur. Şimdi kim bu oranların yıldırma ve ellerinden alma hareketi olmadığını iddia edebilir. Zaten bu tarihten sonraki 29 yılda toprak egemenliği Müslüman nüfusa geçiyor ve yavaşça sona yaklaşılıyor. Osmanlı imparatorluğunun para bitince sefere çıkılır, ganimet alınır ve dönülür mantığı hem kendi sonunu hazırladı. Bu politika insanları yerlerinden ve yurtlarından etmiştir. Burada haykırarak yazıyorum. Başkasının yurduna el koyup onu vatanından

  • 16

    uzaklaştıran, değerlerine ve inançlarına saygısızlık yapan, aşağılıktır. Bunu yapanların başında Trabzon imparatorluğunu kuran ve Rum olduğu bilinen(*) MİTRİDATE gelir. Bu kadar toprak zapt ederken kim bilir nice milletlerin canına ve malına kastetmiştir. Ona da lanet olsun. Vatanı vatan yapan üstündeki candır, kan değil. Günümüzde neden geri kaldığımızı anlamak o kadar zor olmasa gerek. Savaşı dinin gaza inancı olarak seçenler günümüzde bedelini en ağır ödeyenlerdir. İnsanları yurtlarından uzaklaştırmak, onları göçe zorlamak zorla din değiştirmelerini istemek toprak, din takasını öne sürmek insanlığa karşı işlenmiş en büyük suç olduğunu görmezlikten gelemeyiz. Bu durum başkaları için ne kadar geçerli ise bizim için de o kadar geçerlidir. Sonuç olarak Yunan milliyetçilerinin kışkırtmaları özellikle dernekler vasıtasıyla sürdürülen özendirme faaliyetleri kontrollü olarak takip edilmelidir. Ancak Karadeniz’in turistik ve tarihi eserleri sayesinde hak ettiği yere gelmesi engellenmemelidir. Yapılan yayınların kar zarar ilişkileri iyi değerlendirilmeli ve bölgenin aleyhinde olmamalıdır. Karadeniz insanına olan güvenden kuşku duyulmamalı, basit hesaplara alet edilmemeli ve sorumlu davranılmalıdır. Son yıllarda Türk-Yunan dostluğunu alet edip çıkar peşinde koşanlar bilinmektedir. Yunanistan gezilerim sırasında bunu açıkça dile getirerek oradaki insanların dikkatli olmalarını hatırlattım. Kurulmak istenen dostluk Karadeniz insanının öncülüğünde kurulmalı ve geliştirilmelidir. Dil birliğinin olmadığı yerlerde dostluk kurmanın zorluğu herkesçe bilinen bir gerçektir. Başkalarının kurduğu köprüler ahşap, bizimse kuracağımız köprüler saf çelikten daha sağlamdır.

    UZUNGÖL’ÜN OLUŞUMU Uzungöl gölünün oluşumu hakkında tarihi belge niteliğinde yazılı herhangi bir kayıt yoktur. Ancak yöredeki jeolojik değişiklikler, göçler ve yerleşim hareketleri bize fikir vermektedir derin bir vadi olduğu anlaşılan Uzungöl ün bugünkü oluşumu Garesder yaylasının doğusundan Uzungöl’e kuş bakışı bakan yamacın akıp aşağıya inmesiyle oluşur. Solaklı deresinin önünü kesen bu heyelan bugünkü gölü meydana getirmiştir. Hocalı mahallesi, Kablanoz mevkiinin yukarısındaki (İKİNDİ TAŞ14) taşlar bu sel zamanında gelmiştir bu durum oluşan felaketin büyüklüğünü anlatmak için yeterlidir. O halde Uzungöl felaketinin oluş tarihi olarak 1610 ile 1620 yılları arasında olduğunu söyleyebiliriz zira 7 köyün sürgün ve göç fermanları bu yıllara rastlamaktadır. Büyük bir olasılıkla insanların artık buralarda yaşamın zorluklarını anlamış ve göç için sebepler yaratmaya başlamışlardır. Bununla ilgili bir başka kanıt yaşayan yaşlılarımızın büyüklerinden duyduklarını birbirlerine anlatarak günümüze kadar taşınan bilgilerdir. Rahmetli İsmail AYGÜN (Hasan oğlu) Uzungöl de 10 yıl muhtarlık yapmış konularla alakalıydı onun bu hususlardaki derin bilgilerinden yararlandım. Hasan oğluna göre göl bir zamanlar haldızenin altlarına kadar çıktığını eskilerden duyduğunu anlatırdı. Bu görüşü destekleyen bir başka yaşlı büyüğümüz Mustafa geneldir. Ona bu konuyu sorduğumda onun da büyüklerinden aynı şeyleri duyduğunu ve aynı görüşte olduğunu teyit ederdi. Bir başka kanıt Uzungöl ün alabalığını yıllarca avlayan Ruşen Çakır 1950li yıllarda gölün derinliğinin 70 metre olduğunu söylerdi. Yıllık erozyonla dolgu miktarına bakarsak gölün derinliğinin daha fazla olduğunu söyleyebiliriz. Uzungöl’ün tarihçesinde bu konu daha detaylı işlenmiştir. Gölün değeri bilinmeli ve onun korunması için ne lazımsa yapılmalı ve hiçbir fedakarlıktan kaçınılmamalıdır. Gölün çevresi yaklaşık 7500 metredir boyu köprü ayağından gölbaşı sazlığına kadar 1000 metredir. Eni en dar yerinden 500 metre civarındadır. Suyunun sertlik derecesi (ph) 7 ile 8 arasıdır. Gölde alabalık mevcuttur. Göl ve tabiatı sayesinde yöredeki yabani hayvan çeşidi yaklaşık 20 civarındadır. Kuşların adeta ana vatanı sayılacak kadar çeşit mevcuttur. Yaklaşık 150 çeşit kuş barındıran göl ve çevresi bunların yarısına ev sahipliği yapmaktadır. 50 kuş çeşidi de göçmen kuşlardır. Kışları gölün soğuk olmasından dolayı kuş çeşidi 15 kadardır. Ayrıca bölgeden transit geçen

    14

    İkindi taşları Uzungöl heyelanının olduğu zaman oluşan felaketin büyüklüğünü anlamak için yeterli kanıttır. Bu taşlar garesder yaylasının kopup geldiği zaman oradan gelmişlerdir eskiden saat olmadığı için ikindi vaktinin olduğunu anlamak için güneş bu taşlara çıkınca ikindi vaktinin olduğu anlaşılırdı isimlerini bu olaydan alırlar.

  • 17

    kuşların sürülerine rastlanır. Uzungöl 1983 yılında çıkarılan 2873 sayılı milli parklar kanunu ile 1989 yılında yürürlüğe giren bu kanunla milli park ilan edilmiştir. Uzungöl’ün milli park alanının 1250 hektarı orman alanı. 300 hektar mera, 65 hektarı ziraat alanı ve 10 hektar orman içi açık alanlar olarak toplam yüzölçümü 1625 hektardır (Kaynak; Milli Parklar Müdürlüğü Trabzon (1996).

    GÖLLER Kaynaklara15 göre Eski adı Şerah olan Uzungöl, adını günümüzde etrafına yerleştiği gölden alır. Bu gölün dışında Uzungöl’e bağlı köylerin hudutları içinde ayrıca irili ufaklı 8 tane göl vardır.

    Uzungöl gölünden bir görünüm. (Yanagodrib)

    KARAGÖL Multad yaylası hudutları içindedir yüzey alanı yaklaşık 750-800 metrekaredir oldukça derindir. Beslendiği kaynak yoktur yağan karların erimesiyle beslenir suları yazın bile buz gibidir suları içilir hiçbir kirlilik söz konusu değildir korunmalıdır.

    BALIK GÖLÜ Demir kapı köyü hudutları içinde ve sekiz gölün en büyüğü bu göldür. Yüzey alanı yaklaşık 60.000 metre karedir. Bu gölde sandallarla gezilecek mesafe ve derinlik vardır. Akarı solaklı deresine ulaşan gölün derinliği azdır. Adını balık bulundurmasından dolayı almıştır. Mutlaka korunması gerekir ve izinsiz yapılaşma yaptırılmamalıdır.

    AYGIR GÖLÜ Demir kapı köyü hudutları içindedir yüzey alanı 8000 metre kare civarındadır. Beslendiği kaynak yoktur. Yağan karların erimesinden beslenir ve derinliği fazla değildir. Suyu diğer göller gibi soğuktur.

    15

    K.T.Ü İnşaat Bölümü - Prof.Dr. Necati Ağıralioğlu

  • 18

    SARI ÇİÇEK GÖLÜ Demir kapı köyü hudutları dahilindedir. Ebatları küçük olan göle yol olmadığı için yaya olarak ulaşılabilir. Yol yapılması doğru değildir. Adını etrafındaki çiçeklerden alır. Derinliği az olan gölün, suyu soğuk ve akarı yoktur. Gezilmeye her zaman değer manzarası vardır.

    KARAGÖL Demir kapı köyü hudutları dahilindedir. Yer yüzeyinin çökmesiyle oluştuğu açık gözle tespit edilebilen göllerdendir. Bakıldığında diğer göllere oranla suyu koyu renktedir ve adını bu özelliğinden almıştır. Suları soğuktur, akarı yoktur ve ulaşımı yaya olarak yapılabilir. Dağın zirvesine yakın olan gölün müthiş bir manzarası vardır. Mutlaka korunmalıdır. Beslendiği kaynak yukarısındaki pir Ömer gölüdür. Gölün çıkışında küçük şelale vardır ve kirletilmeden korunmalıdır.

    PİR ÖMER GÖLÜ Demir kapı köyü hudutları dahilindedir. Göllerin en küçüğüdür ancak diğer göllerden farkı çok derin oluşudur. Yer yüzeyinin çökmesiyle oluştuğu açıkça görülmektedir. Yer olarak dağ zirvesine çok yakındır. Burada açıkça bir daveti görev sayıyorum. Havanın berrak olduğu bir günde dünyanın hiçbir yerinde seyredilemeyecek manzarayı burada görme imkanı vardır. Bu manzara buradan bakınca yaklaşık 100 km’lik mesafe olan Karadeniz’e kadar olan kısmı görme manzarasıdır. Herkese tavsiye edilir.

    DEREBAŞI GÖLÜ Dere başı Rusların işgal zamanında Çaykara’ya ulaşmak için açtıkları yoldur. Dünyanın en derin vadilerindendir. Bu derin vadinin içinde yer alan bu küçük göl adını vadiden alır. Solaklı deresinin kaynaklarındandır.

    TARİHİ ESERLER

    1. Taş köprü (kemer) 2. Camiler 3. Mescitler 4. Çeşmeler

    Uzungöl’de tarihi eser yoktur. Ancak eski Saraho harabelerini tarihi eser olarak görmek mümkündür. Camiler ve mescitler ise Ruslar tarafından yakıldığı için çok yenidirler. Eski Çimildan16 suyunun heyelanın altında kalan köyün suyu olduğunu düşünürsek eski çeşme olarak sadece burayı yazabiliriz. Bu su büyük köyde eski belediye başkanı Mehmet Zerenin evinin avlusundadır. Hıristiyanlığın hüküm sürdüğü dönemden herhangi bir esere rastlamak mümkün değildir. Her yerin ve eşyanın bütün isimleri Rumca olmasına rağmen Rumca adıyla hiçbir esere rastlamamak düşündürücüdür. Bu bize yörede İslamlaşma döneminde yapılan tarihi eser tahribatını yeterince anlatmaktadır. Oysa bu yörede Hıristiyanlar yaşadığına göre ibadetlerini yaptıkları kiliselere rastlamalıydık ama maalesef yöremiz böyle bir kültür mirasından yoksun bırakılmıştır. Sadece Uzungöl ve civarı değil bütün Rumca’nın konuşulduğu ve Hıristiyanlığın yaygın olduğu köylerde durum farklı değildir. Oysa bunlar varolsalardı günümüzde yöremize büyük ekonomik katkıları olacak eserler olacaklardı. Çimildan suyundan bahsetmişken. Bu suyun heyelan altından sızarak yüzeye çıkması ilginçtir. Büyük alim İsmail YAZICI’nın (GUDRİ) şu sözü düşündürücüdür. Ahbin düzlüğünü göstererek “bu düzlüğün altında bir köy yatar. Afet toprağının

    16

    Uzungöl yeni mahalle eski belediye başkanı Mehmet zerenin evinin önünde ki su kaynağının adıdır. Bu suyun Uzungöl’ün oluşumu sırasında monoyir mezarlıklarının altında kaldığı sanılan eski köyün suyu olabileceği düşünülmektedir

  • 19

    mahsulünden beslenen insanda karakter aranmaz”. Bu söz burada yaşayan insanlara sitayişte bulunmak için söylenmiş olduğunu düşünüyorum. Ancak Çimildan suyunun buradaki köyün suyu olma olasılığını, onun dışında başka suyun olmaması sözün doğruluğunu desteklemektedir.

    AFETLER Uzungöl de yaşanmış büyük afetler olmuştur. Bunlardan bilinenler gölün oluşumunu da sağlayan garesder dağının akması ile eski adıyla Saraho’nun yok olması. Bir başka bilinen felaket çığ felaketidir. 1880 yılında yine Garesder dağının bu defa karları akar ve Kablanoz mahallesini vurur. Bu felakette kaç can kaybı olduğu bilinmiyor ancak günümüze kadar bilinen Mahmut İlhan’ın babası Sait ile eşi kurtulur. Onların anne ve babaları ölür. Ayrıca yakın tarihte 1956 yılında yine Garesder dağının alt yamaçları (goşon deresi) çığ olur akar. Meşhur kavalcı İbrahim Öztürkün (badragel) evini yerle bir eder. Evde bulunan 5 kişiden iki kişi ölür, diğerleri kurtulur. Bu felaket çocukluğum yıllarında olduğu için hatırladığım bir felakettir. Hatta kurtulan İbrahim Öztürk’e sorarlar nasıl oldu diye; Espiri ile “Evde oturuyorduk birde baktık ki fup köydeyiz” yani evleri ile büyük köy arası yaklaşık 1 kilometredir. Bu da çığın büyüklüğünü anlatmak için yeterli olur sanırım. 1929 yılının 24 haziran pazartesi saat 08:00’da meydana gelen sel büyük can kaybına sebep olmuştur. Şair Ali Haydar Sümer’in destanından alınan şiir bu felaketin büyüklüğünü anlatmaktadır. Heziran 24 oldi bu afat Elbette bir gusur var idi bizde Haneler yıkıldi çoktur telefat Pazarertesinde saat sekizde Yaşasun hükümat verdi mukafat Salinan beşukler endi denize Muhacir namina goydum yurudi Muhacir namina koydum yurudi

    PONTUS KÜLTÜRÜ

    TÜRKÜLER Türküler insanlığın varoluşundan günümüze hep vardılar varolmaya da devam edeceklerdir Uzungöl farklı düşünülemez hatta göç, yaylacılık, gurbet yörenin değişmez kaderi olduğu için burada türküler daha anlamlıdır Uzungöl de türküler sevda, aşk. tabiat, hüzün, ağaç, kuş, isyan, müstehcen ve atma türküler olarak sıralanır bunları incelediğimizde nekadar anlamlı, kısa yazılışları ile büyük anlam içerdiklerini anlarız. Yörede türkünün okunmadığı yer ve mekan yoktur. Yayla yolunda mesirede düğünde, asker yollamada, gurbette, göçte, hep vardır türküler. Rumca Türkçe anlamı Eşibağo so rızon (gidiyorum rizeye) Na voyzo çe şurizo (bağırıp ıslık çalmaya) Ancuzisme din batsis (kızını vermez isen) Dosbidis na golizo (evini yakacağım)

  • 20

    Anonim Ağıt Ey gürgen ağaçları Dağlarun başindayum Meyve ver meyusunuz On iki yaşındayum Geçtimi yarum burdan On iki yaştan beri Bana demeyusunuz Sevda telaşındayum Yaylanın çimeninde Değirmenun oluğı Serin serin eşeyi Kavaktandur kavaktan Geçti bizden sevdalık Bekar gızun memesi Aklum öyle keseyi Kaymaktandur kaymaktan Bu ağıtın kime ait olduğu bilinmemektedir. Derlemesini 1981 yılında değerli ağabeyim İsmet Taka’dan yaptım. Asıl türkünün öyküsü İsmet Taka’nın ablası tarafından bilindiğini öğrendim. 1987 yılında Of’a giderek gerçek öyküsünü dinledim. Sadece 6 mısrasını hatırladığını söyledi bunun üzerine beste yapmamın bir mahsuru olup olmadığını sordum. Bana müsaade ederek yapabileceğimi söyledi. Bunun üzerine söz ve müzik yazarak öyküden uzaklaşmadan, orijinaline sadık kalarak yukarıdaki hale getirdim (1987).

    ATMA TÜRKÜLER Uzar gider türküler. Atma türküler17 yukarıda saydığımız bütün özellikleri taşırlar. Daha çok düğünlerde horon sona erince iki atma türkücü gurup kurarlar. Bunların sayısal sınırı yoktur. Ancak çok kalabalık da olmamalı çünkü uyum önemlidir. Konu belli değildir. Türkücülerden birisi konu başlığını günün anlamına hitap edecek şekilde atar ve söze başlar. Söylediğinin anlaşılması için karşı gurup diğerinin tekrarını yapar zaman kazanır. Artık konu anlaşılmış kılıçlar çekilmiştir. Bazen kavgaya kadar giden atma türkü muhabbetleri olduğu anlatılır. Bunlar daha çok köyler arası atışmalarda olurdu. Gölbaşı mahallesinden Ahmet Keleşin düğününde (1948) Haroslu Şükrü’nün olduğunu görenler, tamam Gara ile Kör de burada iyi bir atışma olur diye Uzungöl’ün ünlü türkücüleri Nazım İnce ile Mustafa Geneli (gara) Şükrü’nün karşısına türkü söylemeleri için ikna ederler. Kör ile Gara çekinir Şükrü, Nazım ile kapışır. Şükrü Biri kör biri gara Nazım oldı maskara Rezalet çıkdi dize Nazım Ben bir küçük ağayum Hem da azgın boğa yum Çıkar um köyünüze Şükrü Sözünün farkındayım Ben daha yakında yum Gider um evunuze Delikanlılar kızların olduğu ortamlarda birbirilerine fiziki eleştiri yapmayacaklarına dair anlaşırlar. Ancak aralarında birisinin gözü kördür (Hasan mis do) ama anlaştıkları için herhangi bir şey söylenmeyecek. Atışma başka köyden gelene öncelik verilerek başlar. Atışma da kırılma noktası aranır ve başka köyden gelen Mehmet (dağarcuh) atışmayı başlatır.

    17

    İrticalen eğlence veya düğünlerde karşılıklı kişiler arasında söylendiği için söyleyen kişiye aittirler karadenizde söylenen türkülerin tamamı (atma türküler hariç) anonimdir.

  • 21

    Mehmet Türkçe si Denan domadis galon bir gözün iyi Denan omon saatin öbürü saat gibi Hasan Ey nağamo dimanas si………m ananı Ugradis nasahatin tutmasın nasihat Burada atışma öncesi anlaştıkları noktayı ihlal eden Mehmet’e küfür edilir. Bir sonraki atışmada buluşmak üzere herkes dağılır bu sadece Uzungöl de olmaz çevre köylerde de olur. Şinek köyünde seyir yapılır yeni evli Mehmet ikinci oradadır şurlular takılırlar ona. Şurlu Urus ati gadana Merakliyum modana Olan girdum odana Yedum peynire kadar Türküde küfürlü kinaye vardır Mehmet ikinci eğilir haykırır bu haykırma atışmanın ağır geçeceği nin habercisidir. Mehmet Topladum koydum topa Hem gomşi hem ekreba Gelin kız evlat boba Vardum anana kadar Çaykara nın koldere köyünden Kasım, çiçek hastalığı geçirir. Yüzü buruşuk ve esmerdir. Şinekli Dursun da kapkara bir adam. İkisi de usta türkücü kapışırlar. Kasım Dursun Gidi yaban tezeği Sende benden güzelsun Kim etti seni tola Gel tutalum kol kola Sene 1959 eğridere köyünden ağrali Mustafa ile şahinkaya köyünden mahnida asker arkadaşıdırlar. Bir düğünde karşılaşırlar, ikisi de atma türkü ustasıdır. Mahnida Gençluk elliden sonra Daha da düşmez ele Elliden sonra insan Başlayacak amele Yıkıldun e birader Haman endun temele Ağrali Ehbap kalma kusura Sanma altmıştan sonra Bakarum mustağmele Mahnida Geluyur bana rüya Eygidi fani dünya Mal Galuyur tembele

  • 22

    Ağrali Nasıl galdurmaz ica Yazma isdemez hoca Lazım ona amele Mahnida İnsan gendi gendine Söyleyecek adini Arama sağdan soldan Arkadaş imdadını Ağrali Peştamal ile bile Her hal olduk gardaşluk Mahnida Naşezo si mezar es Bitun aldı ateşluk Ağrali Şurdan kim evlenurse Bulacak muradını Mahnida Ey vah vah göremedum Peştemalun katini Ağrali Ahmet korkar um gızlar Kesecek iratuni Mahnida Görmedum gorgora sun Eski bey muradını Ağrali Kim olur bana elçi Geçecek sıratını Mahnida Birader çok hırçinsun Niçin yapma sun eşluk Ağrali Na şezo so mezar es Hiç nameşis duruşluk Mahnida Utan birader utan Oldun yüz altmış beşluk Ağrali Mehmet na binevose Abo burna do ğuşluk Atma türküler Rumca söylenir.Çünkü ana dil ruamcadır arada bir Arapça ve Farsça dan kelimeler serpiştirilir bunlar kafiyenin uyumlu olması içindir. Bir başka mekânda bazen erkek kız arasında atışma olur bu atışmalarda kız erkek farkı gözetilmez gereği neyse o yapılır.

  • 23

    Kız Haçan horom ederum Titrer edep yerlerum Oğlan Korkma düşecek diye Ben oni direklerim Karadeniz de müstehcen türküye fazlasıyla rastlamak mümkündür. Çünkü insanlar söylemek istediklerini riyasız söylerler. Bir başka atışma baba oğul arasında olur. Baba (Türkçesi) Sin bordan eban o bisdeç kapı üstünde duran İ manas en do deriş anan olur ne bakarsın Oğul Na yinede i nifes gelinin olacak Narde eber do şeris gelip elini alacak Baba E bezim dibuçeşis a oğlum bir şeyin yok Me do biyon neberis ne ile alacaksın Oğul Esi o çirim ise sen babam değilmisin Ğazanevis çe feris kazanırda verirsin Başka bir atışmada; Nazım Biz gelduk köyünuze Epeyi kalayladuk Gondomuş Siz oni düşünmayun Oni biz kolaykaduk Bir başka örnek daha da müstehcen ve çarpıcıdır. Hopşera köyünden holo köyüne kız istemeye giderler hololular kız verecek değiller bunu türkü ile duyururlar. Rumca (Türkçesi) Ersane i hopseridi geldi hopşeralılar Ulin omon ağazes hepside ağa gibi Burna neberun çe ban yarın alır giderler Du şgil da gagalaze köpek taşaklarını Yine bir düğünde olanlara göz atalım. Dedik ya karşı tarafı kızdırmak için bazen ağır konuşmak lazım ve öyle olur genelde ancak cevapsız kalmaz ve karşı tarafın kız kardeşine dil uzatılır. Cevap daha ağır olur. A Ulan senun abulan Gezer satar bilegi B Tanıyamadun oni

  • 24

    O değil idi belki A Bir sahanverdi ona Ona bizum evdeki B Benda ya isteyeyim Banada verur belki Birisi çömlekten bahsederken diğeri belden aşağıya söylüyor onun talebi kinaye ile başka bir şey vereceğini söylemeye çalışmasıdır. Uzungöl ve yöresinde bazen türküler kimlik üzerine söylenir. Buda bize yörede yaşayanların kimler olduğunu azda olsa anlatır. Filak komlarında bir atışma sırasında Filak mahallesinde, Gençağa’lardan (devrenler) birisi Asolu ile atışır bu atışma ihtilaf üzerine kuruludur. Çünkü(*) Aso köyü ile Filak mahallesi mera yüzünden kavgalıdırlar. Aso’lular Gençağa’ların mesiredeki yayla evini (kom) yıkarlar. Asolu E gencağam gencağam Yıkılmıştur maraçun Gençağa Gidi Hayık keşişi Nerden verildi haçun Hayık, Bayburt iline bağlı bir köydür. Bu da bize Aso’lunun veya Aso’luların Bayburt’tan geldiklerini anımsatmıyor değil. İşte türkülerin tarih tesbitindeki önemi burada açıkça görülmektedir. Fakir olan delikanlının düğününde fakirliği bahane edilerek arkadaşları onunla düğün sonunda atma türkü muhabbeti kurar. Enişte sessiz ancak aksi adamdır. İki türkücü atışırken birisi biraz ileri gidince diğeri ucunda dayak olduğunu türkü ile hatırlatır. Arkadaşları: Güya enişte yaptuk Başinda papağı yok Görduk vari yoğini Yatacak yataği yok Nafile konuşursun Duyacak kulağı yok Negadar fakir ise Evinde ortağı yok Eline verdub bir şey Başi var gulağı yok Artuk eksuk gonuşma Zanetma dayağı yok Bir başka durumda oğlan kızı sevmez ancak aileler evlendirmekte ısrarlıdırlar köyde imecede kız oğlan karşı karşıya gelir içlerini dökerle

  • 25

    kız kız Bugünler görüşmeduk söz söylemek kolaydur Goydun beni tasaya benum gibi salağa oğlan oğlan Muhim bir işum çıktı sana diyeceğumi Yoğidum buralarda yazdum koydum masaya Ağıt Bir başka hazin durum, türkülerle nasıl dile getirildiğine göz atalım yıl 1929 tüm Çaykara ve yöresini yasa boğan sel felaketinin öyküsüdür merhum of ilçesi eski hakimlerinden şair Süleyman sırrı AYGÜN o felaketi şiirinde bakın nasıl dile getirdi Bu dönemde Uzungöl de etkilenmiş ve maçkaya göç edenler olmuştur. Geçen temmuz ayında Koptu bir nuh tufanı Ey fani dünya fani Görmedum bir sefani Eylema bana surat Böyle devam edersre Zeno kopar yakında Kimse olmaz farkında Bu felaket hakkında Edelim bir tafsilat Ey zeno dolu idun Paradan bereketten Yıkıldın hareketten Ne oldun felaketten Var edin bir taksirat Çok kimseler oldular Canından hem malından Zenonun zavalindan Bir parça ehvalindan Eyleyelim tefsilat Seylap yıktın zenoyu Camiyi bırakmadın Su ile de akmadın Zengin fakir bırakmadın Koyvermedin hasilat

    Of yüz otuz muhtarlık Zeno idi birinci Ne koyun var ne keçi Ne ğala var ne ğliçi Nede bir yerden ırat Zenodan yüz on hane İndi van deresine Kalmadı faresine Zenonun neresine Eyleyelim itimat Hep endiler yalıya Evlerin enkazları Solaklı yangazları Tahta toplar kızları Gamenomad asbromad Mahvilin bir direği Yatar mavran altına Haçan koptu fırtına Irmaklar oldu tuna Dereler oldu fırat

    Yokluğun ve sitemin türkülere nasıl yansıdığını anlatan bu dizelerin tamamı alınmamıştır ancak gelecek nesiller eğer biz kimiz, sorusuna cevap ararlarsa bu dizeler tarihe ışık tutacaktır. Bugün benim çektiğim sıkıntıyı çekmeyeceklerdir. Bu kitabın hazırlanışı yaklaşık 13 yıl sürdü binerce belge ve kitap karıştırarak bu noktaya gelebildim. Zeno köyünün sele gidişi zenonun olduğu kadar yörenin kaderidir. Aynı kaderi Uzungöl, daha önce yaşamış ama hiçbir belge veya dörtlüğe rastlayamadık, Bir dörtlük bin kitap kadar değerlidir. Kim bir mısra veya dörtlük bulursa mutlaka yazmalı ve geleceğe bırakmalıdır. Bunun herkesin yurttaşlık görevi olduğunu unutmamalıyız

  • 26

    Çaykara’nın ilçe yapılması üzerine… Siyasilerin oy uğruna rüşvet oyununu Çaykara üzerinde oynarlar ve Çaykara’yı ilçe yaparlar. Daha önce nahiye olan Çaykara ilçe olmasına rağmen sıradan bir köyden bile daha yoksuldur. Dönemin öğretmenlerinden Yukarı Kumlu köyünde 1891’de doğan Kasım Kıroğlu’nun Çaykara’yı ilçe yapanlara şiiriyle nasıl cevap verdiğine bakalım. Ne büyük lütfü ihsan gadahor kaza oldu Diyen oldu korkarım bir büyük kaza oldu Maydoros kahya iken bu sefer aza oldu Bu kervan dönüşünde bakın kim geçti başa Bu nebiçim kasaba suyu yok ışığı yok Lokantasına girdim tabak var kaşığı yok Otelde bir karyola yorganı yastığı yok Anam ağlayacaktı orda kalsaydum kışa Hane hane dolaştum mimilosu paçanı Tesadüf edemedim haksızlıktan kaçanı Hani o tekkelerde kanatlanıp uçanı Şimdi gidemez gördüm anosoya çuroşa Ne sevgi var ne saygı nede hatıra bakan Kendini banker sanar sigarasını yakan Yani sabah erkenden inden fırlayıp çıkan O gün olur kazada hem ağa hemde paşa Koyu bir inat ile dönmez memleket işi Fiili başarılarla doldurmalıyız fişi Hurafe ejderinin sökülmelidir dişi Gelişsin medeniyet varsın yükselsin arşa MUHAYYE Bu eserde ençok yer alan konu şiir ve türkülerdir. Onlar kardeştir, söz su, mana sel olur anlatırlar dünyayı. Bilenler hatırlarlar MUHAMMET vardı.Saf ve temiz yüreğiyle 80 yıl Çaykara insanını güldürdü, eğlendirdi.Bakın dizelerde nasıldı Muhammet Çaykara da(lakabı muhayye idi onunla anılırdı) . senun gara haberun beni yaktı Muhayye inanki senin için yaşum akdi Muhayye yoktu mehremin kimsen ona derduni döksen yaşı yetmişbeş seksen öldi gitti muhayye

    eleyeme luksome hoca çayin bisome usteluk ksirisome emrederdi muhayye kendisi gitti ama adı kaldı muhayye korkarum bende dünya hakkı kaldı muhayye

  • 27

    o gamenos fukara kimsesiz bahti kara açti kalbime yara mahveyledi muhayye muhayye dostun çoktu onu sevmeyen yoktu fakat dünyadan koptu hicret etti muhayye yaşadi orda burada ne paçanda ne de şurda kimseyi bu dünyada incitmedi muhayye tabakanda tütünün tükenmezdi muhayye lülesuz gatbanayi tüttürmezdi muhayye çok yapardi şakayi severdi fiyakayı beğenmedi dünyayı terk eyledi muhayye

    her zaman eğik başi çok ilerlerdi yaşi elbet dünya telaşı çekemezdi muhayye çok idi ahun vahun kimsede kalmaz ahun olsa bile günahın hep eridi muhayye olur olmaz her şeyi yiyemezdi muhayye dili dönüp derdini diyemazdi muhayye çok hastaluklar çekti inlemezdi muhayye veran olsun bu dünya senden bezdi muhayye insanlarun halinden şüphe sezdi muhayye seksen yıl Çaykara’da turist gezdi muhayye

    Hüzünle dolu bu şiir Çaykara yöresinin neşesi olan muhayye için yazılmıştır muhayye yalnız değildi onun arkadaşı RAHMİ vardı şakalaşırlardı rahmi daha uyanıktı insanlar onlara deli diye takılırlardı oysa onlar yaşadıkları sürece esprileri ve söyledikleri derin anlamlı sözlerle Çaykara ve yöresinin insanlarına insanlık dersi vermişlerdi. BİR ANI: rahmi hastalanır Çaykaralılar ona bakamaz oldular akıldan noksan olduğu için İstanbul Bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesine götürülmek üzere Trabzon dan gemiye bindirilirken ,onu yolcu etmeye gidenlere dönerek avradını s………m Çaykaralıları bir rahmiye bakamadınız der ve bir daha geriye dönüp bakmaz. Herkes bu söze önce güler sonra da nekadar anlamlı olduğunu düşünürler. Rahmi Istanbulda ölür muhayye Çaykara da eski iki dost Ayrılırlar bu dünyadan .Rahmi için yazılmış şiir yoktur ama yukarıdaki şiir ikisini anlattığı için ikisinin adına yazmayı uygun buldum. Rahminin meşhur türküsü ise şöyledir. İki ezeli rakip Uzungöl’lü Nazım İnce ile Haros’lu Şükrü’dür. Gara onlara katılır. Nazım(*) İzase so nonirom Goçin zahran u çeşis Şükrü(*) An uçeho uçeho Demon do derdin meşis Nazım Sarosin hales uçen So horafin mi şezis Şükrü So sarahon bola in Galon osbidin eşis Gara(*)

  • 28

    Kırk sene ders okudun Ancak çıktun elife Şükrü Askere çağırdiler İsmun çıkti henife Gara Ben böyle bir erkeğum Sevdalandi yureğum Şükrü Galandarun oninda Çiçek verur eriğum Yörede ana dil Rumca olduğu için söylenen her mısra yöreye özgü anlamlıdır.Galandar ocak ayıdır ocak ayında eriklerin çiçek vermesinin mecazı anlaşılmayacak gibi değil.

    RUMCA TÜRKÜLER Rumca Türkçe O ilön kruy o ilön Semon din tabakera Ozen u çeberisme Eşgili sağadera O ilön kruy o ilön Hordare darazume Ela absam e batsı Gobre mi malazume Sadebeyna sa ksila E hasa daksinarim Aksin bedinos ime E gobsan do çidarim So horiyon mereya Da batsize areya U seneberada eğo İne bola baleya So ziğandeyon eban E hasa da gliziya Manam ağum arabson Semen göre nifitsan Drağodo drağodiyan Medobiyon garziyan U lalis medemena Eşis bola holiyan

    Güneş vuruyor güneş Benim tabakarama Niçin almazsın beni Ey köpeğin kızı Güneş vuruyor güneş Ot karıştırırız Gel gidelim e kız Gübre çiğnemeyesin Oduna gideriken Kaybettim baltamı Aksi horozum ben Kestiler cidarımı Köyün o tarafına O kızlar seyrek Almayacağım onları Onlar çok eskidirler Ziğandeyo üstü Kaybettim anahtarı Anne git ara Bana göre bir gelin Türkü söylerim türkü Hangi yüreğim ile Konuşmazsın benimle Çokmu herslisin benden

  • 29

    O bedinos gaganiz İ gosara bayeçi Eşibağo saharsun Di sevdam feroneçi İ manam galon mana Mana demon i mana Manam havu disevdam Uçeboro na hana E batsi dinos ise Banda hasdalayevis Son golfos da viziyas Medinan saklayevis Ebatsi dinos ise Omon bedinos ise Olimera du çurus Divrazin demon ise E batsi ya horepson Layison da meriyas Drağoziyes bal ibe As aguğo di laliyas Ekseva eban so raşin Daleğom e çiliyen Si ğulam e diliyen Enan emorfon batsi E batsi afisome Uçekseris do derdim Ancebero esena Na furçizo do gendim Eho driyo brovada U sena buloğada Ondan erde i sevdam Ğurbana nefdeğada E gabses din gardiyam E batsi e henife Baragalo don cirim Nefdey esena nifen Esira do pişdovin Endoga enan çisa Do mades me domadem Erhundan isa isa

    Öter horoz öter Tavukta ona gider Gidiyorum yaylaya Sevdami oraya getir Annem iyi anne Annem benim annem Anne ben bu sevdamı Onu ben kaybedemem Kız sen kimin kızısın Her zaman doğurursun Koynundaki memeleri Kim için saklıyorsun Kız sen kimin kızısın Horoza benziyorsun Gündüz babanın kızı Geceleri benimsin Ey kız ya horon oyna Salla kalçalarını Türkülerde söyle Sesinide duyayaım Çıktım dağın başına Atım yuvarlandı Boynuma sarıldı Bir tek güzel kız Ey kız bırak beni Bilmezsin derdimi Eğer almazsan beni Boğacağım kendimi Vardır üç koyunum Onları satmayacağım Sevdam geldiği zaman Kurban edeceğim onları Sen yaktın yüreğimi Ey kız Ey Henife Yalvarırım babama Yapacak seni gelin Attım Tüfeğimi Vurdum bir tene çisa Gözüle benim gözüm Gelir doğru doğruya

  • 30

    E sira do lüverim Endoga do bulobon Ekseris de biname Adahan so gafulobon Abats do peşdemalis Ozenen bola leron Afison do peşdemalim E sureni muhderon Har u çekseris esi Do en demon i hara Me dobiyon garziyan Na bağo gadefara Ondan drağozis esi Ulin bal derunese Du hori da batsize Bola e