108
Prof. Dr. Kültegin Ögel

Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

Prof. Dr. Kültegin Ögel

Page 2: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

PROJE PAYDAŞLARIAdalet BakanlığıAile ve Sosyal Politikalar BakanlığıHâkimler ve Savcılar Yüksek KuruluTürkiye Adalet AkademisiUNICEF Türkiye

Haziran, 2014, Ankara

Bu eserde yer alan görüşler yazarlarına ait olup proje paydaşlarının resmi görüşünü yansıtmamaktadır.

© Kitabın yayın hakları proje paydaşlarına aittir.

Detaylı bilgi için: www.cocuklaricinadalet.org

AB’nin finansal, UNICEF’in teknik desteğinde Adalet Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile Türkiye Adalet Akademisi paydaşlığında yürütülen “Çocuklar için Adalet” Projesi;

1. Adil yargılama hakkının yaşama geçirilmesi, çocukların ikincil mağduriyetlerinin önlenmesi ve özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarına son çare olarak başvurulması ilkeleri çerçevesinde çocuk adalet sisteminde çocuk haklarının korunmasını,

2. Çocuk adalet sistemi çalışanları için uzmanlaşmış ve kurumsallaşmış bir hizmet içi eğitim programının hazırlanmasını,

3. Özgürlüğünden yoksun bırakılmış çocukların Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sistemi (BİSİS) çerçevesinde bireye özel rehabilitasyon hiz-metlerinden yararlanmasını,

hedeflemektedir.

Page 3: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

Çocuk ve Ergenlerde Suç İşleme Riskini Etkileyen Faktörler: Dünya Literatürüne Bir Bakış .............................................................................................4

Türkiye’de Suça İtilen Çocuklarla İlgili Araştırma Verilerinin Gözden Geçirilmesi ..............38

Risk-İhtiyaç-Uygunluk Kavramı ........................................................................................58

Risklerin Saptanmasında Ölçme Değerlendirmenin Yeri .................................................66

Farklı Ülkelerde Uygulamalar...........................................................................................76

Bireyselleştirilmiş İyileştirme .........................................................................................88

Araştırma Değerlendirme Formunun (ARDEF) Geliştirilmesi ve Pilot Uygulama Raporu ...............................................................................................94

İÇİNDEKİLER

Page 4: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

4

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde durulması gereken konu “genç” kav-

ramının uygun bir tanımının yapılmasıdır. “Gençlik” kelimesi genelde ergenlik ile eş tu-tularak 12-20 yaş arasındaki herkesi kapsayan bir kavram gibi görülmektedir. Ancak bu yaş aralığındaki kişilerin hepsi hiçbir anlamda aynı ilgi alanlarını ve kaygıları paylaşma-maktadır. Bir erkek ya da kız olarak ya da farklı toplumlarda büyümek farklı aktiviteler, kısıtlama ve olanaklarla büyümek anlamına gelmektedir. Aynı şekilde “suç” kavramının tanımlanması ile ilgili de problemler gözlemlenmiştir.

Gençler genelde tam olarak sorumluluk verilecek kadar mantıklı ve sorumlu olarak gö-rülmemekle beraber, suç işlemeleri durumunda tamamen mantık sahibi kimseler olarak değerlendirilerek davranışlarından sorumlu tutulmaktadırlar.

Çocuk Suçları

Genç/çocuk suçlu kavramının İngiltere’de Viktoria dönemine ait bir icat olarak ortaya çıktığı iddia edilmektedir. Bu kavramın ortaya çıkmasının nedeni de sadece genç ve ço-cuklardaki değişimlerden kaynaklanmamakta ve pek çok karmaşık faktörün bir araya gelmesiyle oluşmaktadır. Bu faktörler çocukların çalıştırılmasının kontrol altına alınmak istenmesi, dini fanatizm ve ahlaki yönlendirme arzusu, burjuvazi hayırseverliği ve ihmalin önlenmeye çalışılması, ceza hukukunun içeriğinin genişletilmesi, suçtan, ahlak yoksunlu-ğundan ve toplumsal karmaşadan duyulan korku ve çocuk/gençlerin hukuki konumunda yapılan değişikliklerden oluşmaktadır.

Çocuklarda suç kavramı çocuk/gençlerin davranışlarını tanımladığı kadar yetişkinlerin algılarıyla da ilgili olarak oluşturulmuştur. Politik, sosyal ve hukuki müdahalelere bağlı olarak çocuklarda suç kavramı ile ilgili tanımlar ve yaptırımlar tanımlanmaktadır. Bu nedenle çocuk ve gençlerde suç olgusu sürekli yenilenmekte ve yeniden tanımlanmaktadır.

19. yüzyılda çocuk suçlu kavramı işsizlik, disiplinsizlik ve ahlaki dejenerasyon kaygıları ile oluşturulmuştur. 20. yüzyılın başlarında ise artan çocuk işçiliği ve emperyalist kaygılar arasında sorunlu ergen kavramı ortaya çıkmıştır. Sorunlu çocuk suçlular kavramı ise 20. yüzyılın ortalarında artan sosyal yardımlaşma kuruluşlarının varlığını yansıtmaktadır.

Ergenlik

Ergenlik kavramı 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başlarında çocukluk ve yetişkinlik arasında duygusal ve fiziksel gelişim aşısından kendine has problemleri olan bir dönemi

ÇOCUK VE ERGENLERDE SUÇ İŞLEME RİSKİNİ

ETKİLEYEN FAKTÖRLER DÜNYA LİTERATÜRÜNE BİR BAKIŞ

Page 5: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

5

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

tasvir etmek için kullanılmaya başlamıştır. Çocuk ve gençlerde suç işleme davranışı ergen-lik döneminin doğal bir özelliği olarak görülerek bu yaş grubundaki bütün gençlere mal edilmiştir.

Ergenliği doğal bir süreç olarak değerlendiren biyolojik yaklaşım ile sosyal süreçlerin bir sonucu olduğunu öne süren sosyal yapım yaklaşımı arasındaki farklar şu şekilde sıralan-maktadır:

Biyolojik yaklaşım, ergenliğin fiziksel olgunlaşmanın sonucu olarak ortaya çıktığını ve evrensel olduğunu ileri sürmektedir, sosyal yapım yaklaşımı ise okul sisteminde ve ekono-mik süreçlerdeki değişimin sonucu olduğunu, sadece belirli kültürlerde görülen bir kav-ram olduğunu ve özellikle üst sosyoekonomik sınıflara özgü olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca biyolojik yaklaşıma göre ergenlik dönemi patolojik ve ve problemli bir dönemken, sosyal yapım yaklaşımına göre sosyal kısıtlama ve koşulların olduğu ortamların normal bir sonucudur.

Pozitivist Kriminoloji

Suç davranışının etiyolojisi ve nedenlerini araştıran pozitif kriminoloji bu davranışın belli özellikleri olduğunu varsaymaktadır. Pozitivist kriminoloji çalışmalarının ortak özellikleri ise nicel ve ölçülebilir, deneysel olarak değerlendirilebilir olmaları, bilimsel metodoloji-yi kullanmaları, cezai hukuk sistemi veya kanun düzenlemeleri yerine suçlu davranışları üzerine yoğunlaşmaları, bilimsel yöntemlerle neden-sonuç ilişkileri kurmaya çalışarak suç davranışlarını önceden tahmin etme olanağı sağlamaları olarak sıralanmıştır. Suçlu dav-ranışlarının nedenleri önceden tahmin edilmesi ile müdahaleye tabi tutularak, anti-sosyal davranışların ortadan kaldırılması hedeflenmektedir. Ayrıca bu davranış suçlu için istem-siz olduğu ve kendi iradesiyle gerçekleştirilmediği için cezalandırıcı yaklaşımlar yersiz ola-caktır.

Bu yüzden araştırmaların çoğu suçlu olanlar ve olmayanlar arasındaki temel farkları belir-lemeye çalışmıştır. Ancak bazıları biyolojik ve psikolojik faktörler üzerinde yoğunlaşarak suçun nedenlerin kişisel patolojiler ile açıklamaya çalışan ‘bireysel pozitivizm’i benimser-ken, bazıları da suçun nedenlerinin kişinin dışındaki sosyal ortamlara bağlı olduğunu var-sayan ‘sosyolojik pozitivizm’i benimsemiştir. Suç işleme nedenlerinin pozitivizm içersinde de pek çok değişik açıklamaları bulunmaktadır. Bunun bir nedeni de pozitivist yaklaşımın suç işleme davranışı ile yaş, kişilik, arkadaş grupları, kentsel bölgelerde yaşama gibi pek çok etkenle olan etkileşimini ortaya çıkarmasına rağmen, asla tek bir faktörün bütün kav-ramı açıkladığını iddia edemeyecek olmasıdır.

Genç/çocuk suç davranışı ile ilgili bugüne kadar öne sürülen teorilerin arasında kişilerin vücut yapılarına göre sınıflandırılması, suç davranışının kalıtımsal olduğunu öne süren genetik teorileri, genetik, disiplinsizlik, kişilik ve düşük IQ gibi faktörlerin etkileşimi ile ortaya çıktığını iddia eden biyososyal teori, psikososyal bir hastalık ve psikopatolojinin sonucu olduğunu öne süren kişilik teorileri ile yüksek beklentiler ve kısıtlı olanaklar ara-sındaki ayrım yüzünden yaşanan düş kırıklığı ile açıklayan, kentsel yaşamın etkileri ile açıklayan sosyal ekoloji teorisi ile ilişkilendirme ve deneyim ile öğrenmenin bir sonucu olduğunu iddia eden teoriler bulunmaktadır.

Page 6: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

6

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

SUÇ İŞLEME NEDENLERİ

Suçlu davranışının ortaya çıkışı ile ilgili çocuk ve ergenlerle yapılan araştırmalarda, kişi-sel, sosyal ve toplumsal faktörlerin hepsinin bu tür davranışların ve suç işleme eğiliminin oluşumunda etkisi olduğu bulunmuştur. Antisosyal ve suçla ilgili davranışlar doğum önce-si dönemden başlayarak bütün yaşam süresi boyunca, kişisel, biyolojik, genetik ve çevresel faktörlerin karmaşık etkileşimlerinin sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.

İngiltere’de 1998 ve 1999 yılları arasında yürütülen ‘Genç Yaşam Tarzı Araştırması’ yaş-ları 12 ile 30 yaş arasında değişen kişilerin neredeyse yarısının araştırmada sorgulanan 27 suçtan en az birini yaşamları boyunca işlemiş olduğunu göstermiştir. Bu kişilerin beşte biri ise son bir yıl içersinde bir veya daha fazla suç işlediğini belirtmiştir. Bir yıl içinde en az üç suç veya ciddi olarak nitelendirilebilecek bir suç işlediğini belirten kişiler %8 oranında görülürken, suç işlemiş kişiler arasında en ciddi veya en çok suç işlemiş olan %10’luk grup bütün örneklem içinde işlenen suçların neredeyse yarısından sorumludur.

En ciddi suçları işleyen mükerrer suçlu çocuk ve ergenlerin hayatlarının her döneminde birçok risk faktörüne maruz kaldıkları bilinmektedir. Ancak her bir risk faktörü problem davranışların oluşumunda küçük bir rol oynamaktadır ve risk faktörleri taşıyan bütün ço-cuk/ergenler suç işlememektedir. Yine de çocuk veya ergenin deneyimlediği risk faktörleri arttıkça suç işleme ihtimalinin de arttığı bilinmektedir.

(KİŞİSEL) YAPISAL FAKTÖRLER

Pek çok kişisel faktörlerin ve özelliklerin çocuk ve ergenlerde suç işleme davranışının gelişimi üzerinde etkisi bulunmaktadır. Bu faktörler arasında yaş, cinsiyet, doğum ve ha-milelik esnasında yaşanan komplikasyonlar, dürtüsellik, agresiflik ve madde kullanımı bulunmaktadır.

Demografik özellikler

Suç işleme davranışı en yaygın olarak ergenlik öncesi ve erken ergenlik döneminde başla-yarak, ergenlik döneminin sonuna doğru en yüksek seviyeye ulaşıp, yetişkinliğe geçilme-siyle beraber düşüşe geçmektedir. İngiltere’de yürütülen ‘Genç Yaşam Tarzı Araştırması’, yaşları 12 ile 30 arasında değişen kişilerin arasından 14-21 yaş arası grubun toplamdaki suçların en büyük yüzdesinden sorumlu olduğunu göstermiştir.

Ayrıca en yüksek suç işleme oranları 18 yaş grubu erkeklerde görülürken, kızlarda bu yaş 14 olmuştur. 12-13 yaşları arasında kız ve erkeklerin suç işleme oranlarında bir fark görülmemiştir ama 14 yaşından sonra erkeklerin suç işleme oranı giderek artmakta ve 17 yaşında kızların üç katına ulaşmaktadır. Yirmi bir yaşından itibaren ise hem kızların hem de erkeklerin suç işleme oranları gözle görülür şekilde düşmektedir.

Çeşitli araştırmalar çocuklukta görülen antisosyal davranışların şiddetinin ilk suç işleme yaşı bakımından belirleyici olduğunu göstermektedir. 13 yaş öncesinde başlayan suç işle-me davranışı daha sonra mükerrer, şiddet içeren ciddi suçlara karışma olasılığını 2 ile 3 kat arasında arttırmaktadır. Ayrıca çocuk suçluların, daha geç yaşta suça karışan ergenlere göre daha uzun bir suç yaşantısı olduğu saptanmıştır.

Page 7: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

7

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Eğitim düzeyi arttıkça suç işleme ve tutuklanma ihtimalinin belirgin bir şekilde azaldığı görülmektedir. Bu durum yaptırımlardaki herhangi bir değişimden değil, eğitim durumu-nun suçla ilgili davranışları doğrudan etkilemesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca okuldan uzaklaştırılmış olmak, geçerli bir sebep olmadan sürekli devamsızlık yapmak ve düşük akademik başarının da suç işleme ihtimalini arttırdığı görülmüştür.

Genetik

Genetik teorilerinin iddia ettiği gibi suç davranışının aynı aileden olan kişilerde daha yük-sek oranlarda görüldüğü kanıtlanmıştır. 397 aile ile yapılan bir çalışmada hüküm giy-miş veya hakkında dava açılmış kişilerin tamamının yarısı 23 ailede bulunmaktaydı. Aile üyelerinden birinin suç işlemiş olması o aileden diğer kişilerin de suç işlemesiyle yüksek oranda bağlantılıydı. Ayrıca tutuklanan anne ve babaların dörtte üçünün çocuklarının da bir dönem tutuklandığı tespit edilmiştir. Bu araştırmayı yürüten Farrington’a göre; “suç davranışı hukuki ve sosyal olarak tanımlanmış bir kavram olduğundan kalıtımsal olarak aktarılması mümkün değildir. Ancak suç işleme davranışı ile ilgili olan zeka, dürtüsellik, saldırganlık gibi özelliklerin kalıtımsal olarak aktarılması söz konusu olabilir”.

Aynı şekilde tek yumurta ikizlerinin suç davranışlarını çift yumurta ikizlerinden daha fazla paylaşmakta olduğu yapılan araştırmalar ile gösterilmiştir. Ancak ikizlerin çevresel faktörler ve yetiştirilme şekillerinden etkilenerek benzer davranış biçimleri geliştirmiş ola-bilecekleri eleştirileri üzerine Danimarka’da yürütülen araştırmalarda suç işlemiş ailelerin çocuklarına kalıtımsal olarak iletilen bir faktörün çevresel faktörlerden bağımsız olarak, çocuğun evlat edinilerek tamamen farklı bir ortamda yetiştiği durumlarda bile suç işleme ihtimalini arttırdığı gösterilmiştir. Ancak bu faktörün ne olduğu hala bilinmemektedir. Bazı iddialara göre kalıtımsal olarak iletilen bu faktörün suç işleme davranışından ziyade kişileri suç işleme davranışına yönlendiren bir kişilik özelliği olarak tanımlanması uygun olacaktır.

Kişilik Özellikleri

Suç işleme davranışı ile ilgisi olduğu öne sürülen pek çok kişilik özelliği olmuştur. Ey-senck’in kişilik değerlendirme teorisi ise genetik iletim ile bazı kişilerin belirli bir beyin korteks yapısı ile doğdukları ve bu yapının dışsal uyaranlardan öğrenme ve bu uyaranla-ra uyum sağlama yetilerini etkilediği varsayımına dayanmaktadır. Bu teoriye göre kişilik iki boyutta değerlendirilmektedir: dışadönüklük ve içedönüklük arasında uzanan (E) ile dengesizden dengeliye uzanan nevroz (N) boyutu. Kişilikleri N ve E boyutlarında yüksek düzeylerde tanımlanan kişilerim olağandışı kişilik özellikleri gösterme olasılığının arttığı öne sürülmüştür.

Bu teorinin temel esasları şöyle sıralanmıştır:

• Çocuklaranti-sosyaldavranışlarınıkontrolaltındatutmayıgelişenvicdananlayışlarıile birlikte öğrenirler.

• Vicdankoşullanmaileçocukların‘yanlış’davranışlardancezalandırmaveonaylama-ma ile caydırılması ve bu davranışların korku ve kaygı ile eşleşmesi ile gelişmektedir.

Page 8: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

8

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• Bukoşullanmanınbaşarısıiseçocuğundışadönüklük (E) ve nevrotiklik (N) boyutla-rındaki kişilik özelliklerine bağlıdır.

• Dışadönükkişilerdiğerlerindendahayüksekderecededışsaluyaranaihtiyaçduyarlar,dürtülerine ket vurma özelliğinden yoksundurlar ve daha fazla riskli davranışa karış-ma eğilimi içindedirler.

• EveNboyutlarındayüksekseviyelerdebulunankişilerinkoşullanmailekendilerinikontrol etmeyi öğrenmeleri ve irade kazanmaları ihtimali diğerlerine göre daha düşük-tür.

Bütün bu sıralanan nedenlere bağlı olarak daha fazla dışadönük ve nevrotik kişiliklere sahip olanların oranlarının suç işleyen kişilerin arasında daha yüksek olarak görülmesi beklenmektedir.

Suç işlemiş topluluklarla yapılan araştırmalarda gerçekten de Nevrotizm boyutunda yük-sek seviyede bulundukları, ancak dışadönüklük boyutunda yapılan değerlendirmelerde normal aralıkta bulundukları tespit edilmiştir. Günümüzde de halen dışadönüklük ve suç işleme davranışı arasında doğrudan bir bağlantı olduğuna dair kanıt bulunamamıştır.

Ruhsal Durum

Çocuklukta görülen bazı ruh sağlığı hastalıklarının ileride suçla ilgili davranışların oluş-ması için risk faktörü oluşturduğu bilinmektedir. Davranış bozukluğu, toplumsal kuralla-ra uyulmaması ve kavga, yalan söyleme, hayvanlara işkence etme gibi problemli davranış-lar eşliğinde görülen bir durumdur.

Araştırmalar Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tanısı alan çocukların da ço-ğunlukla agresif ve antisosyal davranışlar sergilediğini göstermektedir. Majör Depresif bozukluk ise antisosyal davranışlar ve aynı zamanlı Davranış Bozukluğu oluşumu için çocuk ve ergen kızlarda bir risk faktörü olarak görülmektedir.

Alkol ve Madde Kullanımı

İngiltere’de yürütülen ‘Gençlerin Yaşam Tarzı Araştırması’ 12-17 yaş arası gençlerin suç işlemesi için en büyük risk faktörünün geçen bir yıl içinde uyuşturucu kullanmış olmak olduğunu göstermiştir. Uyuşturucu kullanmayan gençlere göre kullananların suç işlemiş olma ihtimali beş kat daha fazladır. 18-30 yaş arasında da uyuşturucu kullanımı ciddi suç işlenmesi bakımından önemli bir risk faktörü olmayı sürdürmektedir. Ancak bu yaş gru-bunda yüksek miktarda alkol tüketimi de bir risk faktörü oluşturmaktadır.

ÇEVRESEL FAKTÖRLER: SOSYAL ETKİLEŞİM VE İLİŞKİLER

Sosyal Çevrebilim

Sutherland’in ayrımsal bağlantı teorisi (1970) suç işlemenin kişilikten veya çevresel fak-törlerden değil öğrenmeden kaynaklanan bir davranış olduğunu iddia etmektedir. Her-

Page 9: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

9

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

hangi bir davranış gibi suçla ilgili davranışlar da diğer kişilerle olan ilişkilerimiz ve maruz kaldığımız davranışların sıklığı ile yoğunluğuna bağlı olarak öğrenilebilmektedir.

Suçla ilgili davranışların en çok öğrenildiği ortamlar yakın ilişki kurduğumuz gruplardır ve bu tür davranışlar öğrenildiğinde suçun nasıl işleneceği ile ilgili yöntemler, suç işleme ile ilgili motivasyonlar ve davranışı anlamlandırma biçimlerini de içermektedir. Bir kimsenin suç işlemeye yönlenmesi kanunun ihlal edilmesini olumlu bir davranış olarak tanımlan-masına olumsuz bir olgu olarak tanımlanmasından daha fazla maruz kalmasıdır. Ayrıca suçla ilgili davranışlar genel ihtiyaç ve değerleri yansıtmakla beraber, sadece bunlar ile açıklanması mümkün değildir, çünkü suçla ilgili olmayan davranışlar da aynı ihtiyaç ve değerleri yansıtmaktadır. Yani suç işleme davranışına yönlendiren paraya duyulan ihtiyaç değil, parayı nasıl elde edeceğimiz ile ilgili öğrenilen yöntemler olmaktadır.

Genç/çocuk suç davranışları ile ilgili bulgular

Hiçbir teorinin tek başına genç/çocukların suç işleme davranışını açıklaması beklenemez. Genç/çocuk suçları hırsızlıktan, darpa kadar pek çok davranışı kapsadığı gibi, değişen hu-kuki, ahlaki ve sosyal tanımlamalardan da etkilenmektedir. Suçla ilgili tutulan istatistikler suç işleme davranışı ile genç, erkek ve düşük gelirli kişiler arasında bağlantı olduğu yö-nünde sonuçlar ortaya çıkardığı için araştırmalar ve toplumsal tepkiler genelde bu grupla-ra yöneltilmiş durumdadır. Pozitivist yaklaşım ve suç istatistikleri ile yapılan araştırmalar sonucu evrensel kriminolojik bulgular olarak şu sonuçlar ortaya koyulmuştur

• Suçişleyenlerbüyükorandaerkektir.

• Suçişleyenlerçoğunlukla15-25yaşarasındadır.

• Suçişleyenlerinbüyükçoğunluğubekardır.

• Suçlarınbüyükbirkısmıkentselbölgelerdeyaşayankimselertarafındanişlenmektedir.

• Suçişleyenlerinbüyükçoğunluğugöçetmişveyagöçedilenbölgelerdeyaşayankimse-lerdir.

• Okullarınadüzenlibirşekildedevamedengenç/çocuklarınsuçişlemeihtimalidiğerle-rine göre daha düşüktür.

• Akademikveyaçalışmahayatı ile ilgiliyüksekbeklentileriolangenç/çocuklarınsuçişleme ihtimali daha düşüktür.

• Okuldaakademikbaşarısıdüşükolançocuklarınsuçlailgilidavranışlarsergilemeih-timali daha yüksektir.

• Yakınaileilişkileriolangenç/çocuklarınsuçişlemeihtimalidahadüşüktür.

• Suçişlemişkişilerlearkadaşlıkkurangenç/çocukların,kendilerisuçişlemeihtimalleride artmaktadır.

• Ekonomikolarakendüşüksınıftayeralmakhertürlüsuçuişlemeihtimaliniarttır-maktadır. (Beyaz yaka suçları bu sınıflandırmanın dışında tutulmaktadır.)

• İkinciDünyaSavaşı’ndansonrabütündünyadasuçoranlarıartışgöstermiştir.

Bu ilişkilendirmeler her ne kadar geçerliliklerini belirli bir düzeyde korusa da, kişinin ken-di beyanına dayalı araştırmalar genç/çocuk suçlarının daha yaygın olduğunun yanı sıra,

Page 10: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

10

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

bu durumun sadece orta sınıf kentlerde yaşayan ve ihmalkar ailelere mensup veya okul başarısı düşük erkeklerden kaynaklanmadığını göstermiştir. Ayrıca suçu sadece davranış-sal bir problem olarak tanımlamak da doğru olmayacaktır. Suç kavramı aynı zamanda istenmeyenin damgalanma ile kontrol edilmesinin meşru hale getirilmesini ve toplumun belirli bir kısmının hukuki, sosyal ve ahlaki kural ihlallerinin görmezden gelinmesini de içermektedir.

Gelişimsel Faktörler

Çocuklarda antisosyal davranış ve suç işleme riskini arttıran faktörler doğumdan itibaren zor bir mizaç sahibi olmak, erken bağlanma problemleri ve dürtülerini engel olamama, kendini sakinleştirememe ve dikkatini toplayamama gibi duygusal düzenleme problemleri olarak sıralanmıştır. Diğer faktörler ise düşük zeka, Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bo-zukluğu tanısı bulunması ve başkalarına abartılı bir şekilde düşmanca tutumlar atfetme yatkınlığı olmuştur.

Yaşanılan Çevre ve Yaşam Tarzı

Suç ve şiddet olaylarının yüksek oranda görüldüğü ve yoksulluğun daha fazla olduğu kesimlerde yaşayan kişiler için okula veya işe gitmek gibi günlük işlerini yapmanın daha stresli, zor ve tehlikeli bir hal aldığı görülmektedir. Bu bakımdan çevresel özelliklerin ve şiddete maruz kalmanın ergenlerin suça itilmesinde önemli faktörler olduğu yapılan araştırmalarda karşımıza çıkmaktadır. Aile, arkadaş grubu ve okul çocuk ve ergenlerde davranış gelişimi bakımından önem teşkil eden üç alanı oluşturmaktadır. Brezilya’da bir cezaevinde yürütülen bir araştırmada iyi ve güvenli bir çevrede büyüyen kişilerin şiddet içeren suçları işleme ihtimalinin daha düşük olduğu gösterilmiştir.

‘Genç Yaşam Tarzı Araştırması’ sonuçlarına göre İngiltere’de araştırmaya dahil edilen ki-şiler arasında herhangi bir suç işleme bakımından yaşanılan bölge bir değişiklik yaratma-makla beraber, şehir merkezlerinde yaşayan erkeklerin diğerlerine göre mükerrer ve ciddi suç işleme olasılığı iki kat daha yüksek olarak bulunmuştur.

Aile Yapısı ve Ailevi İlişkiler

Aile yaşantısı ve aile üyeleriyle günlük etkileşimlerin çocukta hem sosyalleşme hem de anti-sosyal davranışların gelişimi bakımından etkili olabileceği görülmektedir. Kişiler aile üyele-riyle olan etkileşimleri sonucu öğrendikleri bu davranış biçimlerini hayatlarının daha son-raki evrelerinde başka kişilerle olan iletişimleri ve etkileşimlerinde de sürdürmektedirler.

Ailelerin ağır cezalandırma, çocuğa ve davranışlarına karşı ilgisizlik ve sınır koyamama gibi hataları ve yetersizlikleri çocuklarda agresif davranışların gelişmesine neden olmaktadır.

Boylamasına yöntemle yapılan uzun süreli araştırmalarda ebeveynlerin aile yönetimi yön-temlerinin erken çocuk davranış ve tutumları, ebeveynlerin daha önce suç işlemiş olması, çocuğun aileden ayrı büyümesi ve sosyo-ekonomik durum gibi faktörlerin arasında ço-cuklarda gelişen suç işleme davranışının en güçlü göstergesi olduğu tespit edilmiştir. Başka

Page 11: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

11

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

bir araştırmada da ailedeki gözetim ve disiplinin niteliğinin, ev nüfusunun çok kalabalık olması, babanın alkol bağımlısı olması veya daha önce suç işlemiş olmasından ve ekono-mik imkanların kısıtlılığı gibi değişkenlerin hepsinden daha etkili ve çevresel faktörlerin %80’i için belirleyici bir unsur olduğu görülmüştür.

İngiltere’deki ‘Gençlik Yaşam Tarzı Araştırması’ da benzer sonuçlar üretmiştir. Öz anne ve babasıyla yaşayan gençlerin, tek ebeveynli veya üvey ailelerle yaşayanlara göre mükerrer ve ciddi suç işleme ihtimalinin daha düşük olduğu görülmüştür. Ayrıca aile bağları daha güçlü olan, aileleri tarafından daha çok yönlendirilen ve onlarla daha fazla vakit geçiren gençlerin suç işleme ihtimali de azalmaktadır.

Arkadaş Grubu

Akran grubu ile ilişkilerin özelliklerinin özellikle de ergenlikte suç işleme ve madde kul-lanımı dahil olmak üzere antisosyal davranışların gelişimi bakımından çok önemli bir faktör olduğu görülmüştür. Daha önce suç işlemiş ve problemli davranışları olan kişi-lerden oluşan akran grupları ile ilişkilerin çocuk veya ergende hem ilk başta suçla ilgili davranışların ortaya çıkmasında hem de artmasında belirleyici bir rol oynadığı bilinmek-tedir. İngiltere’de yürütülen ‘Gençlerin Yaşam Tarzı Araştırması’ da 12-17 yaş arasındaki erkeklerin mükerrer ve ciddi suç işlemesinde daha önce başı polis ile derde girmiş kişilerle arkadaşlık etmenin önemli bir risk faktörü olduğu ortaya çıkmıştır.

Kent Yaşamı, Yüksek Nüfus ve Göç

Milgram’ın ‘aşırı yükleme’ teorisine göre kalabalık kent yaşamı, orada yaşayan insanların her an işleyebileceklerinden çok daha fazla çevresel uyarana maruz kalmalarına neden olmaktadır. Bu nedenle kişiler zamanla önemsiz uyaranları algılamamaya, gelen her uya-rana normalden daha az vakit harcamaya ve çevresindeki insanlara daha az dikkat etmeye başlarlar. Bu durum toplumsal sorumluluk düzeyinin ve suç aktivitelerine müdahale etme ihtimalinin düşmesine neden olur. Herhangi bir müdahale beklenmeyen ortamlarda da suç oranları artmaktadır.

Kent yaşamının ayrılmaz bir parçası haline gelen ‘hayal kırıklığı’nın da suç oranlarını etki-leyen bir faktör olduğu gösterilmiştir. A.B.D.’nin New York eyaletinde gerçekleştirilen bir deneyde, bir televizyon programını değerlendirmek üzere çağırılan kişilere katılımları kar-şılığında radyo verileceği söylenmiştir. Ancak program bittikten sonra radyolarını almak üzere yönlendirildikleri ofiste hiçbir görevli bulamayan katılımcıların bir grubuna daha fazla radyo verilmeyeceğine dair kaba bir not, diğer gruba ise radyoları dağıtacak kişilerin gelemediğini ve başka bir ofisten alabileceklerini belirten daha az hayal kırıklığı yaratacak bir not bırakılmıştı. Yüksek hayal kırıklığı yaratan durumda katılımcıların %18.7’si ofis-ten yardım paraları ve eşyaları gibi birtakım şeyleri alırken, diğer grubun sadece %2.9’u ofisten herhangi bir şey çalmıştır.

Ancak kalabalık kent yaşamının etkilerinin değişik kültürlerde suç oranlarını daha farklı düzeyde etkilediği ve kadınların erkeklerden daha az kalabalıktan etkilendiği iddia edil-mektedir.

Page 12: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

12

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

TOPLUMSAL KAYNAKLI FAKTÖRLER

Radikal ve Gerçekçi Suçbilim (Kriminoloji)

Radikal suçbilim teorileri suçun nedenlerini araştırmaktansa, suçun toplum tarafından devlet kuruluşlarının imkanları dahilinde ve gelişmiş kapitalizmin ekonomi politikaları-nın bir sonucu olarak suçluluğu tanımlama ve ‘başkalarına’ atfetme çabalarının bir ürünü olduğunu göstermeye çalışmıştır.

Etiketleme ve Ahlaki Panik

Etiketleme teorisine göre suç işlemenin değişik bir motivasyondan kaynaklanması veya suçluların kendine has özellikleri olan farklı bir türü oluşturmaları gibi bir durum söz konusu değildir. Aksine suç olağan, doğal ve yaygın bir aktivite olup herhangi bir günlük aktiviteden daha karmaşık bir açıklama gerektirmemektedir. Asıl açıklanması gereken ise bir takım girişimcilerin ve medya gibi kuruluşların toplumsal tepki ve etiketleme ile bir suçlu topluluğu oluşturduğudur.

Ahlaki panik toplumun belirli bir kesiminin ötekileştirilerek etiketlenmesinin tipik bir yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Öncelikle huzuru bozan azınlık medya tarafından tanımlanır. Daha sonra adı geçen durumun sebepleri basitleştirilerek, ahlaki çöküş, disip-linsizlik gibi sebeplere dayandırılır, medya tarafından kullanılan aşağılayıcı ve duygusal terimler ile bu kişiler damgalanır ve toplumun harekete geçmeye çağrılmasıyla da tepkiler büyür. Son olarak ise devlet oluşan toplumsal tepkiye karşılık olarak daha sıkı önlemler ve yaptırımlar getirerek otoriter müdahaleyi sağlamış olur.

Geleneksel Marksizm ve Eleştirel Kriminoloji

Marx’ın suç üzerine söylemlerinden ilki suçun ahlaki veya biyolojik bir bozukluktan değil toplumsal düzendeki temel çatışmalardan kaynaklandığını iddia etmektedir. Ayrıca suç kapitalist toplumların engellenemez bir ürünüdür, çünkü temel sosyal eşitsizliklerin bir yansımasıdır. Ayrıca işçi sınıfı tarafından işlenen suçların emek sömürüsünün ve sefaletin yarattığı moral bakımından çöküşün sonucu olduğu vurgulanmıştır.

Sosyal düzen teorisine göre de ahlaksızlık ve suçluluk gibi kavramlar tarihsel ve toplumsal olarak değişkenlik göstermektedir. Ceza hukuku hakim sınıfın çıkarlarını korumak için düzenlenmiştir ve yoksulluk kişileri çaresizlik ve temel ihtiyaçların yokluğu ile suç işle-meye yöneltmektedir. Ayrıca kapitalist düzende suç davranışı eşitsizlik ve sınıf çatışması olduğu sürece devam edecektir.

PSİKOPATİ (Psikopatların Sağlık ve Adalet Sistemindeki Yerleri)

Psikopati benmerkezcilik, dürtüsellik, sorumsuzluk, duyguların yüzeyselliği, empati, suç-luluk ve vicdan yoksunluğu, patolojik yalan söyleme, manipülasyonculuk gibi duygusal, davranışsal ve kişilerarası etkileri olan bir hastalıktır. Toplumsal kural ve beklentilerin sürekli olarak ihlal edilmesi bu kişilerde sık görülen bir durumdur.

Page 13: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

13

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Her ne kadar psikopati tanısı tartışma konusu olsa ve bazı akademisyenler tarafından klinik ve teorik işe yararlığı tartışılsa da, en iyi şekilde geçerliliği kanıtlanmış tanılardan biri olan psikopati aynı zamanda cezai adalet sistemindeki en önemli klinik tanı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Psikopati tanısının özellikleri ilk kez Amerikan Psikiyatri Birliği (APA) tarafından DSM-III Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı (DMS IV) içinde Antisosyal Kişilik Bozukluğu (ASKB) tanısı altında açıklanmıştır. Ancak günümüzde bu tanı sadece yalan söyleme, hırsızlık, tutarsız çalışma davranışları, trafik kurallarına uyulmaması gibi top-lumsal kuralların sürekli ihlali ile ilgili davranışsal özellikleri içeriyordu. Kişilik özellikleri tamamen dışlanmıştı, bu nedenle güvenilir ama sınırlı geçerliliği olan bir tanısal kategori ortaya çıkmıştı.

Özellikle adli suçlularda psikopatinin atfedilen kişilik özelliklerinin değerlendirilmesi te-davi sonucu, kuruma uyum sağlama, tahliye sonrası davranışların önceden tahmin edil-mesi gibi konularda Antisosyal Kişilik Bozukluğu tanısından çok daha yararlı ve anlamlı sonuçlar vermektedir.

DSM-IV kriterleri ise, ASKB tanısının işlevselliğini arttırmayı amaçlasa da çok başarı-lı olduğunu söylemek mümkün olmamaktadır. DSM-III’te adı geçmeyen psikopati tanısı DSM-IV’te “ASKB aynı zamanda psikopati, sosyopati, asosyal kişilik bozukluğu olarak da tanımlanmıştır” bilgisi altında geçmektedir. Gerçekten de DSM-IV’teki tanı kriterleri psikopati ile özdeşleştirilen kişilik özelliklerine pek çok yerde değinmektedir. Ancak ASKB tanı kriterleri uygulamada gerçekte antisosyal olan kişileri belirliyor ve bu kişilerin çoğu aynı zamanda psikopat tanısı almamaktadır.

Uygulamada daha fazla karışıklığa sebep olan bir diğer önerme de DSM-IV’teki adli suç-luların ASKB tanısının, genel popülasyona ek olarak empati yoksunluğu, abartılı özgüven, yüzeysel cazibe gibi psikopatları tanımlamak için kullanılan özellikleri de gösterebileceği ile ilgili bölümdür. Bu açıklama ile adli suçlular ve genel popülasyon için iki ayrı tanı kri-teri olduğu önerilmektedir, ancak bu kriterlerin nasıl değerlendirileceği ile ilgili herhangi bir yönlendirme bulunmamaktadır.

Psikopati Kontrol Listesi ve Revizyonu

İlk kez Hare tarafından (1980) psikopati tanısını operasyonal olarak değerlendirmek için kullanılacak bir araştırma aracı oluşturulmuştur. Birkaç yıl sonra yeniden düzenlenerek Revizeli Psikopati Kontrol Listesi (PCL-R) olarak yayınlanan ölçek 20 maddeden oluşan ve yarı yapılandırılmış bir görüşme ile değerlendirilen bir araçtır ve elde edilen sonuçlar ek bilgilerle desteklenmektedir. Her madde 3 noktalı bir ölçek üzerinden değerlendirilmekte ve kişinin toplamda alınabilecek en yüksek skor olan 40’a ne kadar yaklaştığı prototip psikopat profiline ne kadar uyduğu konusunda bilgi sağlamaktadır.

PCL-R’ın erkek adli suçlular ve adli suçu bulunan psikiyatrik hastalarla olan geçerlilik ve güvenilirliği kanıtlanmıştır. Ayrıca kadın adli suçlular ve psikiyatrik hastalarla kullanımda geçerlilik ve güvenilirliği konusunda da çalışmalar bulunmaktadır. Birkaç uyarlama ile PCL-R aynı zamanda yetişkin suçlularla olduğu gibi çocuk/ergen adli suçlularla da kul-

Page 14: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

14

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

lanılabilmektedir. Ayrıca ölçeğin bir diğer özelliği de değişik topluluklarda ve kültürlerde uygulandığında ve ruhsal bozukluk olması durumunda da tutarlı sonuçlar vermesidir.

Araştırmalarda PCL-R ölçeğinde 30 ve üzerinde puan almak psikopati olduğu yönünde yorumlanır.Fakatbazı araştırmacılarkesmenoktasıolarakaldıklarıpuanı25’ekadardüşürerek geçerli sonuçlar elde etmişlerdir. Kuzey Amerika’daki erkek ve kadın adli suç-lularla yapılan araştırmalarda PCL-R skorları 6-8 arası bir standart sapma ile 22 ile 24 arasında değişmektedir.

Yapılan faktör analizlerinde PCL-R değerlendirme aracının tutarlı bir şekilde iki faktör-lü bir yapısı olduğu sonucu gözlemlenmiştir. Birinci faktör psikopatinin benmerkezcilik, manipülasyonculuk, duyarsızlık, pişmanlık duymama gibi duygusal/kişilerarası özellik-lerinden oluşurken; faktör 2 ise dürtüsel, antisosyal, dengesiz bir yaşam biçimi ve top-lumsalkuralların ihlaligibiözelliklerindenoluşmaktadır. İki faktörbirbiriyle.50’likbirkorelasyon içinde bulunmaktadır. Faktör 1 narsistik ve histriyonik kişilik bozukluklarının özellikleriyle ve yeniden suç işleme, şiddet davranışı ve anormal duygusal veri işlenmesi gibi özelliklerle korelasyon gösterir. Buna karşılık faktör 2 ASKB, suçla ilgili ve anti-sosyal davranışlar ve toplumsal kuralların ihlali gibi özelliklerle en yüksek korelasyonu göster-mektedir. Bu bakımdan psikopatinin değerlendirilmesi açısından birinci faktördeki özel-likler daha ayrıştırıcı niteliktedir.

Bazı klinik tedavi uzmanları ve araştırmacılar ASKB ve psikopati tanılarını sanki değerlen-dirilen özellikleri aynıymış gibi kullanmaktadır. Ancak yapılan araştırmalar göstermekte-dir ki iki tanı kategorisi aynı özellikleri ölçmemektedir ve bu durum pek çok karışıklığa ve yanlış sonuçlar elde edilmesine neden olmaktadır. Bunun yanı sıra pek çok psikopat adli suçlu aynı zamanda ASKB tanı kriterlerini karşılamaktadır ama ASKB tanısı almış pek çok kişi aynı zamanda psikopat değildir. Bu durum ASKB’nun ikinci faktörün toplumsal kuralların ihlali maddesini birinci faktörün özelliklerinden çok daha fazla karşılamasın-dan kaynaklanmaktadır.

Psikopatinin belirli ölçülerde ve tek tek pek çok kişide var olan bazı özelliklerin belirli sayıda ve kombinasyonlarla bir araya gelmesi şeklinde tanımlamak mümkündür. Bunun yanı sıra herkeste görülen genel kişilik özelliklerinin uyumsuz biçimlerinin bir araya gel-mesi olarak da açıklanmaktadır.

Çocuklarda Psikopati

Yetişkin psikopatisini tanımlamakta kullanılan kişilik özelliklerinin çocuklukta kendileri-ni göstermeye başlamaları oldukça yüksek bir ihtimaldir. Ancak psikopati geliştirme ihti-mali bulunan çocukları, ciddi duygusal ve davranışsal problemler gösteren Tavır Bozuklu-ğu, Hiperaktivite ve Dikkat Eksikliği Sendromu, Aksi Asilik Rahatsızlığı gibi durumlardan ayırma konusunda zorluk çekilmektedir.

PCL-R maddelerini çocuklarla kullanılmak üzere uyarlayarak 6-13 yaş arasında klinik değerlendirmeye sevk edilen çocuklarla yapılan çalışmada maddelerin yetişkinlerde ol-duğu gibi iki faktörlü bir yapı gösterdiği bulunmuştur. Bir boyut yetişkinlerdeki ikinci faktör gibi dürtüsellik ve tavır problemleri üzerine yoğunlaşırken, diğer boyut da birinci

Page 15: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

15

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

faktörde olduğu gibi psikopatinin kişilerarası ve duygusal yönleri üzerine yoğunlaşmıştır. Ayrıca tavır bozukluğu tanısı olan çocuklarının az bir kısmının aynı zamanda psikopati özellikleri gösterdiği görülmüştür.

Psikopati ve Adalet Sistemi

Psikopati tanısı adalet sisteminde özellikle yeniden suç işleme ve şiddet davranışı gösterme riskinin değerlendirilmesi açısından önemli bir yer tutmaktadır. Günümüzde kullanılan psikopati değerlendirme yöntemleri de kendi başlarına veya risk değerlendirmesinin bir parçası olarak tedaviye yanıt verme veya yeniden suç işleme gibi faktörlerin tahmininde kullanılmaktadır.

Psikopati ve Suç

Bazı psikopat tanısı almış kimseler cezai adalet sistemiyle muhalefete düşmeden yaşamla-rını sürdürse de kişilik özellikleri bakımından toplumsal kurallara karşı gelmeye meyilli oldukları söylenebilir. Psikopatların işlediği suçların çeşitliliği küçük hırsızlıklardan do-landırıcılığa ve soğukkanlı şiddet içeren suçlara kadar uzanmaktadır. Toplum ve adalet sistemi açısından önem arz eden konu ise psikopatların son derece kolaylıkla planlı ve soğukkanlı şiddet içeren suçlar işleyebilmeleridir.

Psikopati biyolojik yatkınlık ile çevresel faktörlerin etkileşimi sonucu ortaya çıkan bir durum olarak değerlendirilebilir. Bütün toplumlarda psikopati agresif ve anti-sosyal dav-ranış içeren bir durum olarak tanımlanmaktadır. Hare (1993) onları çekicilik, manipülas-yon, tehdit ve şiddet kullanarak diğerlerini kontrol etmeye ve bencilce kendi ihtiyaçlarını tatmin etmeye çalışan yırtıcı bir tür olarak tanımlamıştır. Vicdan ve başkalarına karşı acıma gibi duyguları olmadığı için soğukkanlı bir şekilde istediklerini alıp hiç suçluluk veya pişmanlık duymadan yaşamlarını sürdürebilirler. Bu yüzden sayıca genel popülasyo-nun sadece %1’inde psikopati görülse de, hapisteki suçluların arasında büyük bir yüzdeyi oluşturmaktadırlar.

Toplumda çok çeşitli rollerde olabilen psikopatlar kimi zaman seri katil, tecavüzcü, uyuş-turucu satıcısı, çocuk tacizcisi, kimi zaman da ahlaksız politikacı, hukukçu, doktor, bor-sacı veya kült lideri, terörist, radikal politik aktivist olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaptı-rımların gevşek ve sorumluluk belirlemenin güç olduğu iş dünyasında oldukça aktif yer almaktadırlar.

Toplumda hukuk ve düzen bakımından bir çöküş yaşanan dönemlerde sadece psikopatlar değil, genel olarak bütün suçlular ve sosyal ve ekonomik imkanları bulunmayanlar bu du-rumdan yararlanmaya çalışabilir. Ancak psikopatların yüksek derecede yapılandırılmış ve toplum kurallarına uyulması bakımından güçlü alışkanlıklar bulunan toplumlarda ken-dilerini nasıl ifade ettiklerinin araştırılmasıdır. Bu yüzden bu gibi toplumlarda düzenli bir şekilde antisosyal ve suçla ilgili aktivitelerde bulunan kişilerin psikopat özellikler taşıması ihtimalinin çok daha yüksek olduğu söylenebilir.

Psikopatinin önemli bir özelliği çocukluktan itibaren sürekli, sık ve çeşitlilik gösteren asosyal ve anti-sosyal davranışlarda bulunulmasıdır (Hare, 1993). Her ne kadar psiko-

Page 16: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

16

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

pati anti-sosyal ve yasa dışı davranışlarla yakından ilişkili olsa da genel olarak suçla ilgili davranışlarla bir tutulmamalıdır. Suçla ilgili davranışlar toplumda psikopatiden çok daha yaygın olarak görülmektedir. Psikopatlar yüksek oranda suçla ilgili işlere karışsa da, genel olarak suça karışan kimselerin çok az bir bölümü psikopatlardan oluşmaktadır.

Ayrıca psikopatların sergiledikleri anti-sosyal davranışların sayısı, türü ve onları işle-dikleri yaş bakımından ayırt edici bir suç geçmişleri olduğu söylenebilir. Psikopatların anti-sosyal davranışlarının motivasyonu da psikopat olmayanlardan farklı faktörlerden kaynaklanmaktadır.

Yaş ilerledikçe bütün ergenlik ve yetişkinlik dönemi boyunca türlü suçlara karışmış kişiler bile orta yaş dönemine gelindiğinde daha az antisosyal özellikler göstermeye başlamak-tadır. Adli suçlu psikopatlarla yapılan bir çalışmada, katılımcıların neredeyse yarısı suç işleme ile ilgilidavranışlarda35-40yaşarasındaciddibirdüşüşgöstermiştir.Budüşüşşiddet içermeyen suçlarda daha belirgin bir şekilde görülmektedir.

Adli suçlu 889 erkekle yapılan bir çalışmada ikinci faktörü oluşturan toplumsal kuralların ihlalini içeren davranışlarda yaş arttıkça belirgin bir düşüş görülmüştür. Ancak birinci faktörü oluşturan duygusal ve kişilerarası özelliklerde herhangi bir değişim olmamıştır. Elde edilen sonuçlar ilerleyen yaşla birlikte psikopatların antisosyal davranışlarında gö-rülen düşüşün her zaman benmerkezcilik, manipülatiflik ve duygusuzluk gibi özelliklerde de değişim olduğu anlamına gelmediğini göstermiştir. Bu durum da temel kişilik özellik-lerinde yaşanan değişiklikten ziyade bu kişilerin adalet sistemi ile muhalefete düşmeden yaşamlarını sürdürebilmek için ilerleyen yaşla beraber yeni yöntemler geliştirdikleri savını desteklemektedir.

Özel Birimler Araştırması

1987-1993 yılları arasında İngiltere’de Hare tarafından yürütülen Özel Birimler Çalışma-sı’nda amaç tutukluları yapıcı bir şekilde kontrol edebilmek için kısıtlamaların ve engelle-rin büyüklüğünü de göz önünde bulundurarak gerçekçi amaçları olan bir yol geliştirmek-ti. Özel birimlerdeki tutuklular normal bir koğuşta barındırılamayan, cezaevi çalışanları veya diğer tutuklulara zarar veren ve/veya cezaevinde sürekli çevreye zarar veren bir grup-tan oluşuyordu. Bu suçluların arasından 87 kişiyle bütün görüşmeler tamamlandı. Bu grubun PCL-R skor ortalaması 31 ve ortalama ilk tutuklanma yaşı 13’tü. İşledikleri suçlar kişiye karşı en ciddi türde şiddet içeren hırsızlık, adam öldürme, tecavüz, işkence ve saldırı gibi gruplarda yoğunlaşmaktaydı. Bu suçlarla ilgili asıl ilgi çekici olan ise barındırdıkları olağandışı şiddet ve şiddetin uygulanış biçimleriydi.

Çalışmaya katılan suçluların davranışlarının amaçları ve motivasyonları bakımından in-celendiğinde dört ana kategori ortaya çıktı. Ruhsal rahatsızlıkları olan grubun büyük bir kısmı başkaları tarafından zarar göreceğine dair herhangi bir dayanağı olmadan ciddi şüpheler ve sanrılar yaşamaktaydı, bir kısmı başkalarına daha önce uyguladıkları şiddet hakkında düşünmekten keyif alıyordu, bir kısmı da başkalarına şiddet uygulamaktan bü-yük keyif ve heyecan duymaktaydı.

Page 17: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

17

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Kişilik özellikleri kategorisindeki suçluların büyük bir kısmı herhangi bir kural ve kısıt-lamayı kabul edemeyecek kadar otoriterken, daha küçük bir kısmı ise stres altındayken çocukça öfke nöbetleri geçirme eğilimleri göstermekteydi. Kişilik bozukluğu tanısı alan bir grup mahkum davranışları tahmin edilemediğinden ötürü çok tehlikeli olarak görü-lüyordu.

Planlı ve bir amaç doğrultusunda şiddet uygulayan ve üçüncü kategoriyi oluşturan mah-kumların büyük bir kısmı şiddetin hayatlarındaki zorlukları çözmenin ve başkalarıyla olan tartışmaları çözmenin tek yolu olarak görmekteydi. Bir kısmı ise diğer mahkumlar-dan kendilerine gelebilecek muhtemel zararı önlemek için şiddet uygulamayı tercih edi-yordu. Dördüncü kategori ise düzenli bir şekilde diğerlerini cezaevinin düzenini bozmaya teşvik eden mahkumlardan oluşuyordu.

Gelişimsel Süreç

Araştırmaya katılan psikopat tanısı almış suçluların geçmişleriyle ilgili en çarpıcı özellik erken çevresel faktörlerin olumsuzluğuydu. Bu kişilerin yarısı yokluk içinde büyümüştü, suç işlemiş kardeşleri ve yakınları vardı ve çocuklukları sırasında ciddi şekilde cinsel is-tismara maruz kalmıştı. %60’ı devletin bakımevlerinde büyümüş, ve yarısı da boşanma veyaölümsebebiyle15yaşındanönceanneveyababasınıkaybetmişti.Pekçoğununruh-sal rahatsızlığı ve/veya kişilik bozukluğu olan ebeveynleri veya yakın akrabaları olduğu görülmüştür.

Bilişsel Nörobilim

Psikopatların soğukkanlı ve saldırgan davranışlarının altında belirli bir nörobiyolojik yapı bulunduğu görülmektedir. Bu kişilerin bilişleri, dili algılama yetileri ve kişisel dene-yimleri derinlik ve eşlik eden duygular açısından oldukça yüzeysel ve yetersiz oldukları bulunmuştur.

Dil kullanımı bakımından kelimelerin ve ifadelerin derin anlamlarını yoksun oldukları ve kullanılan daha soyut anlatımları algılamakta güçlük çektikleri bulunmuştur.

Ayrıca bir olayın veya deneyimin duygusal açıdan önemini algılamakta güçlük çektikleri yönünde bulgular da bulunmaktadır. Duygular hem nedensel bağlantı kurabilmemiz için, hem de vicdani değerlendirme yapabilmek için çok önemli yer tutmaktadır. Ancak bu kişi-lerin hayatında duyguların yol gösterici ve kontrol edici etkileri çok az görülmektedir. Bu yüzden bilişlerin birbirleri arasındaki bağlantılarını sağlayan derin anlamsal ve duygusal ağların bu kişilerde yeterince gelişmemiş olduklarını iddia etmemiz mümkündür. Beynin alt orta ön korteksindeki işlevsel bozukluğun da psikopatlarda görülen bilişsel, dil ve dav-ranışsal problemlere neden olabileceği gösterilmiştir.

Yeniden Suç İşleme ve Şiddet Gösterme İhtimali

Psikopatinin cezai adalet sistemi bakımından en önemli özelliği yeniden suç işleme ve şiddet davranışı sergileme gibi konularda geçerli tahminler yürütmeye olanak sağlaması-

Page 18: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

18

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

dır. Bu yüzden risk değerlendirmesinde önemli bir araç olarak görülmektedir. Erkek adli suçlularla yapılan bir çalışmada PCL skorlarının tahliye sonrası sonuçlarıyla bağlantılı olduğu görülmüştür. Tahliye sonrası üç yıl içinde psikopat tanısı koyulmayan kişilerin %75’i,psikopatlarınisesadece%20’sitekrartutuklanmamıştır.

Ayrıca ruhsal rahatsızlığı olan suç işlemiş kişilerde psikopatların oranı daha düşük olmak-la beraber psikopati özelliklerinin yeniden suç işleme ve şiddet gösterme bakımından bir risk faktörü oluşturduğu görülmüştür. Adli suçluların bulunduğu bir ruh sağlığı hastane-sinde yapılan araştırmada PCL-R değerlendirmesinde 30 ve üzerinde puan alan hastaların %60’ındandahafazlasının5yıliçindetekrarsuçişlediği,diğerhastalarınisesadece%20’sinin tekrar suç işlediği görülmüştür.

Kadın ve çocuk/ergen suçlularla yapılan araştırmalarda PCL-R kullanılarak ölçülen psi-kopati özelliklerinin yeniden suç işleme ve şiddet davranışı sergileme bakımından güçlü bir öngörü sağladığı görülmüştür. Yaşları 12 ile 18 arasında değişen çocuk/ergen suçlular-la yapılan araştırmada, PCL-R skorlarına göre düşük, orta ve yüksek psikopatik özellikler gösteren gruplar olarak üçe ayrılarak tahliye sonrası 6 yılda yeniden suç işleme durumları incelenmiştir. Üç grubun içinde genel, cinsel veya şiddet içeren suçları yeniden işleme ba-kımından oranların yüksek gruptan düşüğe doğru azaldığı ve arada anlamlı farklılıklar olduğu görülmüştür.

Cinsel Suçlular

Ceza almış tecavüz suçluları arasında PCL-R değerlendirmesinde 30 ve üzeri puan almış psikopatların oranı yüksektir. Cinsel suçlular genel olarak tedaviye karşı dirençlidir; an-cak aralarında psikopat olanlar kısa bir süre içinde ve daha sık yeniden suç işlemeye di-ğerlerinden daha yatkındır. Tedavi görmüş 178 tecavüzcü ve çocuk tacizcisinin arasından psikopat tanısı alanların %80’i ve psikopat olmayanların sadece %20’si salıverilmenin ardından geçen 6 sene içerisinde yeniden suç işlemiştir.

Tedavi Sonrası Yeniden Suç İşleme

Psikopatların müdahale ve tedavilere olumlu yanıt verdiğiyle ilgili yeterli kanıt bulunma-maktadır. Bu durum benmerkezci ve duygusuz kişilik özelliklerinin değiştirilemez olduk-larını değil sadece bugüne kadar psikopatlarla yapılan çalışmalarda işe yararlığı kanıtlan-mış tedavi veya yeniden sosyalleştirme programının olmadığını göstermektedir.

Psikopatların İdaresi

Psikopat özellikler gösteren kişilerin çok düşük düzeyde stres yaşadıkları, tavır ve dav-ranışlarıyla ilgili çok fazla yanlış bir taraf görmemeleri ve sadece kendi çıkarları doğrul-tusunda olduğu zaman tedaviye uyum sağlamaya çalışmaları göz önünde bulunduruldu-ğunda empati gelişimi, kişilerarası iletişim gibi konuların gelişimine yönelik iyileştirme programlarından faydalanamamaları anlaşılabilir.

Page 19: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

19

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Psikopatların içinde belirli bir alt grup, psikopatolojilerinin düzeyi çok ileri seviyede ol-duğu için ve ilgili davranışsal problemleri başkaları için yüksek derecede tehlike arz ettiği için herhangi bir terapötik ortamda bulundurulmaları oldukça güç olabilir. Bu tür kişiler her türlü tedavi ve iyileştirme müdahalesine veya cezalandırmaya karşı tepkisiz kalabilir. Cezaevinde çalışan görevliler de her zaman bu kişilerin davranışlarının patolojik durum-larından kaynaklandığını fark etmeyebilmektedir. Bu yüzden, pek çok psikopat özellikler gösteren suçlunun iyileştirme programlarına katılmayı reddettiği ve pek çok kurumda gerekli kaynakların ve programların olmadığı göz önünde bulundurulursa bu gibi kişiler için güvenli barınmayı sağlama ve risk azaltma düzenli bir tedavi uygulamaktan daha gerçekçi bir amaç olabilir.

Yüksek derecede şiddet gösterme riski olan ve psikopatları da içeren suçlu grubu için tara-fından geliştirilen bir müdahale programı yeniden suç işlemeyi önleme amaçlı tedavilerin, bilişsel davranışçı iyileştirme programları ile birleştirilmesini öngörüyordu. Geliştirilen program empati, vicdan gelişimi ve kişilik özelliklerinde değişiklik sağlamak gibi konu-lardan ziyade katılımcıların sadece kendilerinin davranışlarından ‘sorumlu’ olduklarını ve bu davranışları değiştirmek için daha sosyal yöntemler öğrenebileceklerini vurgulamayı hedeflemekteydi.

Cezaevi İdaresi

Yapılan araştırmalar göstermektedir ki, cezaevindeki kişiler bazı genel özellikleri itibariyle düzeni bozucu ve tehlikeli davranışlar sergilemeye meyilli olabilirler. Ancak bazı kronik ruhsal problemleri ve kişilik bozuklukları olan bir alt grup, cezaevinde kontrol edilebilme bakımından daha büyük zorluklara neden olmakta ve güvenlik açısından da potansiyel tehlike arz etmektedir.

Cezaevinde problem yaşanmasına neden olan suçlular üç kategori altında incelenmiştir. Birinci grup kendileri düzeni bozucu şekilde davranıp taşkınlık yapanlar, ikinci grup di-ğerlerini sorun çıkarmak için kışkırtanlar ve üçüncü grup da bir tür ruhsal rahatsızlığı olanlardan oluşmaktaydı. Psikopatlar ise üçüncü grup altında bir tür ruhsal rahatsızlıktan ötürü tahmin edilemez ve/veya agresif bir şekilde davranan suçlular olarak tanımlanmıştır.

Günümüzde cezaevlerinde uygunsuz ve düzeni bozucu davranışlar sergileyen bu tür mah-kumlar için bir takım hakların yitirilmesi, salıverilme imkanının geri alınması, yeniden yargılanma ve daha fazla ceza alma gibi yaptırımlar uygulanmaktadır. Ancak en çok uy-gulanan hücre hapsi verilmesidir. Psikopat suçluların bir kısmı yüksek güvenlikli psikiyat-ri kliniklerine sevk edilebilir ama pek çok ülkede bu tür tedavi merkezlerine alınmamak-tadırlar.

Diğer bir teori ise cezaevinde zorluk çıkaran suçlular ile ilgili duruma ve çevresel faktörle-re müdahale etmenin kişilerle doğrudan ilişki kurmaya çalışmaktan daha etkili olduğudur. Örnek olarak cezaevi çalışanlarının mahkumlarla iletişim kurma yeteneği, bu konuda eği-timli olmaları, mahkumlarla onları ziyarete gelen ve herhangi bir suç geçmişi bulunmayan kişilerin görüşme sıklığı, cezaevindeki mevcudun çok kalabalık olması, mahkumlar için sağlanan aktivitelerin ve programların sıklığı ve niteliği ile mahkumların kurum içinde sık yer değiştirip değiştirmemesi gibi faktörlerin önem teşkil ettiği bulunmuştur.

Page 20: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

20

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Özel Uygulamalar

Tehlikeli ve psikopatik özellikler gösteren mahkumların barındırılması için çeşitli özelleş-tirilmiş uygulamalar ve kurumlar oluşturulmuştur. Bunların bir kısmı cezaevlerinin içinde terapötik tedavi ve uygulamalar yapılmasına yönelikken, diğer bir kısmı ise bütün bir ku-rumun veya birimin herhangi bir tedavi olmadan sadece güvenliğe yönelik olarak yeniden düzenlenmesiyle geliştirilmiştir.

Kanada’da kurulan Özel Müdahale Birimleri’nde, kelepçeler kullanılmadan mahkumların dışarı çıkamadığı, güvenlik önlemlerinin yoğun bir şekilde arttırıldığı ve mahkumların katılabileceği anlamlı aktivitelerin sayısının giderek azaldığı ve cezaevi çalışanları ile mah-kumlar arasında hiçbir ilişki kurma imkanı olmayan bir kontrol sistemi benimsenmişti. Sadece kontrol ve kısıtlamaya dayanan bu yaklaşımın şiddet olaylarını önlemedeki başa-rısızlığı gözlemlenmiştir. Ancak 1980’lerin sonunda Kanada Islah Birimi tarafından değer-lendirme ve iyileştirme yaklaşımları ile bireyselleştirilmiş vaka yönetiminden oluşan yeni bir yön geliştirilmeye çalışıldı. Bunlar cezaevi çalışanlarının şiddet davranışını ve sebeple-rini anlayarak uygun müdahale tekniklerini uygulayabilmeleri için sürekli eğitim verilmesi ile psikolojik müdahaleler, öfke kontrolü, yaşam becerileri ve alkol/madde kullanımı ile ilgili müdahale programlarının geliştirilmesinden oluşmaktaydı.

Amerika’nınColoradoeyaletinde1995yılındakurulanAmerikaBirleşikDevletleriMak-simum Güvenlikli İdari Cezaevi tamamen kontrole dayalı bir yaklaşım uygulanmasına ve mahkumların kontrolü için herhangi bir tedavi amaçlı müdahale bulunmamasına rağmen uygulanan yönetim ve mimari tasarımı ile başka ülkelerin ıslah birimleri tarafından bü-yük ilgi görmüştür. Kurumun tasarımı ve yönetimi her türlü mahkumlar arası ve cezaevi çalışanlarına yönelik şiddet olaylarını, firarı ve diğer uygunsuz davranışları önlemektedir.

İngiltere’deki Grendon Underwood Cezaevi 1962 yılında tedavi topluluğu yaklaşımıyla psikotik olmayan, orta ve ciddi seviyede kişilik bozuklukları olan mükerrer suçluların psi-kiyatrik tedavisi amacıyla kuruldu. Kendi istekleriyle tedavi için buraya sevk edilen suç-luların bir süre sonra soyutlanma ve yabancılaşma hislerinde düşüş olduğu görülmüştür. Zamanla problemlerini alkol ve uyuşturucu gibi çevresel faktörlerden çok diğer insanlarla ilişki kurmada ve sürdürmede yaşadıkları problemlere atfetmeye başlamışlardır.

Aynı tedavi topluluğu yaklaşımıyla 1973 yılında İskoçya’da açılan Barlinnie Özel Biri-mi’nde de mahkumların kurumun yönetimiyle ilgili alınan kararlara katılımı ve kendinin ve diğer mahkumların davranışlarından kısmen de olsa sorumlu tutulmaları sağlanmıştır. Bukurumagelenilk25suçluileyapılanaraştırmada%20’sipsikopattanısıalmışkişiler-den oluşan bı grup daha önce bulundukları cezaevine döndüklerinde yaşanan şiddet olay-larında belirgin bir düşüş gözlemlenmiştir. Sonuç olarak tamamen davranış kontrolüne dayanan ve herhangi bir tedavi programı olmayan yaklaşımlar cezaevi çalışanları için çalı-şılması zor ve stresli bir ortam yaratmaktadır; fakat yeterli olmayan güvenlik ve mahkum yönetimi benimsenen bir kurum da çalışanlar için stresli ve çalışmaya elverişli olmayan bir ortam yaratacaktır. Cezaevi çalışanlarının problem yaratan davranışlara dayanarak, ruh sağlığı uzmanlarından da destek alarak yeni tedavi programları geliştirip uygulaması gerekmektedir. Ruh sağlığı uzmanları, özellikle cezaevlerindeki tehlike yaratan psikopat-ların değerlendirmesi ve yönetimi ile ilgili önemli rol oynamaktadır.

Page 21: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

21

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

SUÇ VE UYUŞTURUCU

Her yıl dünyada 4 milyon kişi yasadışı uyuşturucu maddeler kullanmaktadır. Yasadışı uyuşturucu kullanımının çoğu eğlenmek, hoşça vakit geçirmek amaçlı esrar ve Ecstasy kullanımından oluşmaktadır.Uyuşturucu kullanımı kentleşmiş bölgelerde, düşük gelirli bölgelere göre daha yoğundur

Uyuşturucu kullanımı ve suç işlenmesi arasında güçlü bir nedensel bağlantı için yeterli kanıt bulunmamaktadır. Suç işleyen kişiler arasında uyuşturucu kullanımı yüksek olabilir ama uyuşturucular suç işlenmesine sebep olmamaktadır. Uyuşturucu kullanan kişilerin yüzde beşinden azının eroin, kokain ve diğer uyuşturucu maddelere bağımlılığı olduğu ve buna bağlı kaotik bir yaşam tarzları olduğu görülmüştür.

Madde bağımlılığı olan kişilerin daha da az bir bölümü uyuşturucu madde kullanımı için gerekli olan parayı suç işleyerek elde etmektedir. Uyuşturucu alabilmek için hırsızlık ya-pan grubun büyük bir kısmı uyuşturucu maddeye bağımlılık geliştirmeden önce de suça karışmış kişilerden oluşmaktadır.

Eğer madde bağımlılığı için tedavi edilirlerse bu grubun suç işleme oranları da düşmek-tedir.

Polisin uyguladığı sıkı önlemlerin de uyuşturucu maddelere erişim veya suç oranları üze-rinde etkisi belli bir düzeyde olabilmektedir.

Otuzçalışmanınsonuçlarıüzerindenyürütülenmeta-analiziaraştırmasındauyuşturucukullanan kişilerin suç işleme ihtimali uyuşturucu kullanmayanlara göre 2.8 ile 3.8 kat daha fazla olduğu bulunmuştur. Ayrıca uyuşturucu kullanımı ve suç arasındaki bağlan-tının kullanılan uyuşturucu maddeler arasında değişkenlik gösterdiği görülmüştür. Taş (Crack kokain) kullanan kişilerin 6 kat, eroin kullananların 3 kat ve kokain kullanan kişilerin de diğer uyuşturucu kullananlara göre 2.5 kat daha fazla suç işleme ihtimaliolduğu tespit edilmiştir. Marijuana ve amfetamin gibi maddelerin eğlence amaçlı tüketimi-ninde1.5ile1.9arasındadeğişenbirorandasuçişlemeihtimaliniarttırdığıamaeroinvekokain gibi ağır uyuşturucuların kullanımına göre bu bağlantının çok daha zayıf olduğu belirtilmiştir. Bu sonuçlar da eroin ve kokain gibi pahalı uyuşturucuların diğerlerinden daha fazla maddeyi satın alabilmek için suç işleme davranışına neden olduğu teorisini desteklemektedir.

İngiltere’de 13-16 yaş arası gençlerle yapılan araştırmada uyuşturucu kullanımı ile suç arasındadoğrudanbir bağlantı bulunamamıştır.Araştırma için görüşülen758 gençtensadece altısı uyuşturucu alabilmek için suç işlediklerini ifade etmiştir. Genel olarak İn-giltere’deki literatür araştırıldığında işlenen suçların çok düşük bir oranının uyuşturucu etkisinde veya uyuşturucu bulabilmek amacıyla gerçekleştiğini göstermektedir.

Avustralya’da düzenli bir şekilde enjeksiyon yöntemiyle eroin veya metamfetamin gibi uyuşturucu maddeler kullanan kişilerle yapılan araştırmada, katılımcıların %42’sinin görüşmeden önceki bir ay içerisinde suç işlemiş olduğu görülmüştür. Uyuşturucu kulla-nıcılarının arasında yakın zamanda suç işlemiş olanlar diğerlerinden daha genç olduğu,

Page 22: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

22

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

aralarında psikolojik problemler yaşayanların sayısının daha fazla olduğu ve uyuşturucu kullanımıyla ilgili daha fazla risk içeren davranışlar gösterdikleri gözlemlenmiştir. Suç işleme riskini arttıran faktörler arasında yakın zamanda üç çeşitten daha fazla uyuşturucu kullanmış olmak, 18 yaşından önce enjeksiyon ile uyuşturucu kullanmaya başlamış ol-mak ve her gün enjeksiyon yöntemiyle uyuşturucu kullanmak sıralanmıştır. Suç işleme ile cinsiyet, eğitim veya çalışma durumu gibi faktörler arasında bir bağlantı bulunmamıştır.

Yapılan araştırmalar uyuşturucu kullanımı ile suç bağlantısını etkileyen pek çok farklı etken olduğunu göstermektedir. Ekonomik faktörler uyuşturucu alabilmek için suç iş-lemekten doğrudan uyuşturucu çalmaya kadar uzanmaktadır. Uyuşturucu kullanımı ile ilgili yaşam tarzı etkenleri de bu kişilerin suçlularla bir araya gelebilecekleri ve uyuşturucu ile ilgili suç işleyebilecekleri ortamlar yaratmaktadır. Ayrıca uyuşturucuların farmakolojik etkileri zehirlenmeye ve yargı bozukluğuna sebep olabildiği gibi, beklenmedik şekilde suç işlemek için gerekli olan cesareti sağlayabilir veya bu amaçla tüketilebilirler.

Özellikle sokak kültürüne dahil olan ve uyuşturucu kullanan suçlularla ilgili araştırmalar-da hedonizm ve uyaran arayışı, çabuk uyuşturucu ve para bulma ihtiyacı, davranışlarının sonuçlarını umursamama, para biriktirmeden ve geleceklerini düşünmeden mantıksız har-camalar yapma ve sınırlı problem çözme kabiliyeti gibi özellikler bulunmuştur.

Fakat yasa dışı uyuşturucu maddelerin, özellikle de esrar kullanımının gençlerin hayatının giderek daha normal bir parçası haline geldiği de görülmektedir. Normalleştirme süreci günümüzde öyle bir hale gelmiştir ki artık uyuşturucu madde kullanımı belirli gençlik kültürlerine atfedilemeyecek durumdadır ve bütün sınıf ve cinsiyet ayrımlarının ötesin-dedir. Bu nedenle uyuşturucu kullanımını suç işlemeye yatkın ya da sorunlu bir kişiliğin patolojik göstergesi olarak değerlendirmek gerçekçi olmayacaktır.

İngiltere’deeğlenceamaçlıuyuşturucukullanan465gençle1991-95yıllarıarasındavetekrar 2000 yılında yapılan çalışmada özellikle esrar için kabullenme, ulaşılabilirlik ve kullanım bakımından normalleştirmenin ileri seviyelerde olduğu saptanmıştır. Ulaşılabi-lirlik arkadaşlar vasıtasıyla sağlandığı gibi, yaş ilerledikçe ve özellikle 22 yaşından itibaren esrar kullanımı günlük hayatın bir parçası haline gelmektedir.

ALT KÜLTÜR VE KARŞI KÜLTÜR

‘Problem gençlik’ kavramı çetelerle ve gençlerin yarattığı alt kültürlere karşı duyulan kay-gı ile özdeşleşmiş bulunmaktadır. Yapılandırılmış çeteler daha çok bir Amerikan kültürü olmakla birlikte, İngiltere’de de nispeten bu kadar organize olmayan alt kültür grupları görülmüştür. Ancak İngiliz alt kültürü suç işleme davranışından ziyade toplum kurallarına uymayan bir yaşam stili ile tanımlanmaktadır.

Bu konudaki çalışmaların çoğu kültürel araştırmaların konusu olmakla beraber, genç kül-türlerinin ve direncinin sıklıkla toplumun ahlaki tepkilerinin ve yasal yaptırımların hedefi olduğu da görülmektedir. Bu yüzden topluma ayak uydurmayan yaşam biçimleri genellik-le ve günümüzde de halen suç ile özdeşleştirilerek tanımlanmaktadır.

Page 23: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

23

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Gençlik Kültürü

Gençlerin kontrol altında tutulmayan festivaller, tiyatro, danslar, popüler şarkılar, kumar ve sinema gibi eğlence amaçlı boş zaman aktiviteleri her zaman potansiyel bir problem kaynağıolarakgörülerek1950’lerdenitibarenyetişkinlerinsansür,ahlakipanikveyap-tırımlarına hedef olmuştur. Bu tepkilerin odak noktası ise ‘gençlik kültürü’ kavramı ile gençler tarafından paylaşılan ve yetişkinlerinden farklı ve muhalif bir yaşam biçimi olarak tanımlanmıştır. Ancak gençlik kültürleri günümüzde aynı zamanda müzik kültürleri ile paralel gelişim gösterdiği için medya endüstrisinden bağımsız olarak varolması olanaksız bir hale gelmiştir.

Alt Kültür

İngiltere’de ise alt kültür gençlerin kendilerini işçi sınıfından ve işgücü piyasasından so-yutlayarak bütün ilgi alanlarını, başarılarını ve umutlarını eğlence aktiviteleri ile tanımla-malarına sebep olmuştur. Bu bakımdan suç işlemekten ziyade işsizlik ve boş zaman aktivi-teleri işçi sınıfına dahil olan gençler için sınıf çatışmalarına kolektif bir çözüm getirmiştir. Ancak kişilerin ekonomik durumları bu eğlence aktivitelerinde bulunmak için sahip ol-maları gerekenleri almalarına engel teşkil ediyorsa bunların elde edilebilmesi için suç dav-ranışı bir çözüm olarak devreye girmekteydi. Bu bakımdan çetelerin Amerika’da ortaya çıktığı haliyle İngiltere’de hemen hemen hiç var olmadığı söylenebilir.

1950’lerdekisavaşsonrasıyaşanansiyasiveekonomikdeğişimler işçisınıfınıyeniyeniyerleşen olağandışı tüketim ideolojisi ile geleneksel işini iyi yapmanın gururu ve sorum-luluğunu içeren ideoloji arasında çatışma içinde bırakmıştı. Yerel ekonomideki gelişme-ler geleneksel işçi sınıfının değerlerini giderek zayıflatmaktaydı. Yaşanan bu değişimler ve çatışmalar kuşak çatışması şeklinde ve alt kültürlerin işçi sınıfı ile tüketim toplumu çatışmasına duydukları tepkiyi yansıtması ile ortaya çıkmaktaydı. Gençler yaşanan bu çatışmaların kaynağının farkında olmamakla beraber bunu yaşamış ve bir çözüm getirmiş durumdaydılar. Bu sırada medya da gençlerin okuldan çalışma hayatına geçişi sırasında tüketici endüstrilerinde doğrudan tatmin arayışını desteklemekteydi.

Tüketici toplumunun ürünleri ödünç alınarak alt kültürlere uyarlanıp yeniden anlamlan-dırılmaktaydı. Punklar için burunlarına iliştirdikleri çengelli iğneler ve dazlaklar için giy-dikleri botlar gibi objeler taşıdıkları ‘gizli’ anlamlar ile toplum düzeninin varolduğu iddia edilen fikir birliğine ve yaşam biçimine gösterdikleri direnci sembolize ediyordu. Buna karşılık olarak muhalif gençlik stilleri müzik, tekstil gibi endüstriler tarafından ‘modaya uygun eşyalar’ olarak pazarlanıp etkisiz hale getirilebilmekteydi. Bu şekilde bu tür objeler de diğerleri gibi pazarlanabilecek ürünler haline gelmekteydi.

Holiganlık

19.y.y.’da İngiltere’de pek çok büyük şehirde herkes tarafından bilinen sokak çeteleri bu-lunmaktaydı. Daha sonraları bütün sorunlu gençleri tanımlamak için kullanılacak olan holigan terimi ise Londra’daki çetenin adıydı. Çeteler birbirleriyle bölgesel üstünlük sağ-lamak için ve başka nedenlerden ötürü çatışmaktaydı ama en büyük ‘düşmanları’ polisti.

Page 24: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

24

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Kentsel bölgelerdeki gençlik sokaklarda çeşitli işlerde çalıştığı için asıl kaygı sokaklarda gençlerin yarattığı problemlerden ziyade çalışan işçi sınıfından erkek çocuk ve gençleriyle ilgiliydi. Kızlar sadece çalışmaları ve sokaklarda boy göstermeleri durumunda müdahale-ye maruz kalmaktaydı. Aynı zamanda çocuk ve gençler tarafından işlenen suçlarda artış olduğu kaydedilmekteydi. Ancak işlenen suçlar incelendiğinde çoğunun sarhoş olma, ku-mar oynama, dilenme ve tehlikeli oyunlar gibi daha önceden problemli davranış olarak değerlendirilmeyen ve çalışan erkek çocuklarını ve gençleri kontrol altında tutmak için ortaya atılan birtakım suçlardan oluştuğu görülmektedir.

Dünyadan alt kültür türlerine örnekler

Teddy Boys

İngiltere’de1945-55yıllarıarasındakidönemİkinciDünyaSavaşı’nınsonuçları ilebaşedilmeye çalışılmaktaydı. Bir refah devleti yaratılarak tam zamanlı çalışma imkanı ve her-kes için eğitim imkanı sağlanması hedeflenmekteydi. Bu şekilde sınıf ayrımları olmayan bir toplum düzeni kurulacağı iddia edilmesine rağmen sosyal hiyerarşinin en sonunda bulunan işçi sınıfı mensubu vasıfsız gençler bu tür ‘hak ve imtiyazlardan’ faydalanama-maktaydı.

Teddy boy alt kültürü de böyle bir ortamda diğer alt kültürler gibi Londra’da işçi sınıfı bölgelerinde ortaya çıktı. Grup aidiyeti ise giyilen kıyafetler ve daha sonraları dinlenen rock’n’roll türü müzik ile sağlanmaktaydı. Toplumda düşük statüde var olmalarına ve ya-şanan kültürel çatışmaya işçi sınıfı değerlerini savunarak ve muhalif duruşlarını da giyim ve müzik seçimleri ile göstererek karşılık verdiler.

Modlar

Modlar bir alt kültür olarak Doğu Londra’da işçi sınıfının bulunduğu banliyölerde ortaya çıkmıştır. Modlar çalışma hayatını onlara daha fazla sosyal statü ve stil sahibi olabilme imkanını satın aldığı için kabullenmişti ve genelde kısmen vasıf gerektiren işlerde veya ‘beyaz yaka’ tabir edilen işlerde çalışmaktaydılar. Mod stili ise kısa saç, İtalyan kesim takım elbiseler ve takıntılı boyutta düzgün bir dış görünüm merakından oluşmaktaydı. Uyuşturucu madde olarak da ‘speed’ adı verilen amfetamin kullanmaktaydılar. Bu madde barlarda ve gece kulüplerinde sabaha kadar süren dans ortamına katılabilmelerini sağ-lamakta ve bu haliyle yaşam stilleri içinde bulundukları tüketici toplumunun kötü bir parodisi gibi görülmekteydi.

Dazlaklar

Dazlaklar da ilk olarak Londra’nın doğu kesiminde vasıfsız işçi sınıfı tarafından 1968 yılı civarında oluşturulan bir kavramdı. Benimsedikleri stil ise bir örnek kazınmış saçları, pantolon askıları ve Doc Marten marka botları ile erkek işçi sınıfının abartılmış bir hali görünümündeydi. Şiddet, futbol fanatizmi, Pakistanlı azınlıklara ve homoseksüellere uy-guladıkları baskı ve fiziksel şiddet ile özdeşleştiler.

Page 25: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

25

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Reggae ve ska türü müzik de maskülen yapısı ve ulaşılabilirliği yüzünden bu grup tarafın-dan benimsendi. Ancak ‘mod’ların aksine gece kulüplerinden hem pahalılıkları yüzünden hem de işçi sınıfının tercih ettiği bar, alkol, futbol ve sokakları içeren aktivitelere yönel-dikleri için uzak durdular. Bu tür değerleri kaale almayan hippi kültürü ise öfkelerinin açık hedefi haline gelmişti. Ancak tüm çabalara rağmen dazlaklar açık bir şekilde politik bilince sahip olmadılar.

Kültürel gelişmeler tüketici toplum tarafından saptırılsa da dazlak kültürü hiçbir zaman tam olarak yok olmadı. İngiliz Milliyetçi Partisi, özellikle Almanya ve ve Amerika’daki neo-nazi grupları, futbol fanatikleri ve radikal işçi sınıfı kültüründe varlığını sürdürdü.

Punklar

1970lerin ortasında büyük oranlardaki işsizlik, enflasyon ve faşizm geri dönüş yaşamak-taydı. İşsizlikten en çok zarar gören ise okulu bırakmış, vasıfsız işçi sınıfı mensuplarıydı. Bu tür bir ortamda oluşan alt kültür yeni bir müzik türünün ortaya çıkmasına vesile oldu.

Kendi sınıfsal konumlarıyla ilgili takıntılı bir ilgisi olan dazlakların aksine punklar nihilis-tik görüşteydi ve kendilerini gerçek dışlanmışlar ve kayıp bir jenerasyon olarak görmek-teydiler.

Kendilerine has bir alt kültür oluşturma çabaları geçmişi, hippileri ve rock müziğini ta-mamen reddetmelerinden ve tuvalet zinciri, çengelli iğne, yırtılmış t-shirtler ve kirletilmiş okul üniformaları gibi objeleri hiçbir değerleri olmadığı ve olağandışı oldukları için be-nimsemelerinden anlaşılmaktadır. Punk bu yönüyle daha önceden var olmuş her türlü stili yok etmeye ve her şeyi absürtlüğe indirgemeye çalışmaktaydı.

Müzikleri de son derece doğrudan ve basit bir formattaydı. ‘Ötekiler’ tarafından kabul edilemez olduğu sürece yetenek koşulu aranmadan herkes gitar çalabilir, herkes kendine has bir dans ve giyim stili oluşturabilir gibi görülmekteydi. Punk kendinden önceki bütün alt kültürleri düzensiz ve çarpıtılmış bir şekilde bünyesinde birleştiriyordu.

Rastafarianlar

1960larda İngiltere’de sadece siyah afro-karayip kökenli gençliğe has bir alt kültür oluş-tu. İngiltere’deki köle ticareti ve kolonizasyon politikalarından ötürü 17. y.y. dan beri burada yaşamakta olan siyahlar sürekli bir önyargı ve ırkçılığa maruz kalmaktaydı. Böyle bir ortamda muhalif bir yaşam stili yaratarak savunma amaçlı alternatif kültürel alanlar yaratma çabası içine girmişlerdi.

Rastafarianlar ise dini açıklamaları ile politik mesaj vermeyi amaçlayan, her türlü alkol ve kumar gibi ilgi alanlarını kısıtlayıp, marijuana içilmesini kutsal olarak gören bir kültürü oluşturmaktaydı.

Karşı Kültür

1950’leringençlikkültürükavramınınyerine1960’lardamevcutdüzenetamamenmu-halif olduğu varsayılan bir gençlik karşı kültürü yerleşti. Karşıt kültür kavramı toplum

Page 26: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

26

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

ilişkilerinin ve toplum düzeninin nasıl olması gerektiği ile ilgili karşıt görüşler üreten alt kültürleri tanımlamak için kullanılmıştır. Bu akımın alt kültürlerden en önemli farkı orta sınıf ve bohem hayat yaşayan kesimin yükselen politik ve kültürel protesto ve eylemle-riydi. Politik organizasyonlar, özgürlük hareketleri ve alternatif yaşam tarzlarıyla hakim toplum düzeninden ayrıldıklarını göstermeye çalıştılar.

Beats ve Yeni Sol

Savaş sonrası bunalım ortamında Teds ve rock’n’roll akımı ortaya çıkmadan önce Beats mahrumiyet ve yoksulluğun onlara başkaları tarafından kabul ettirilmesindense, kendi istekleriyle çalışmayı reddederek yoksulluğu seçtiler. Gelecekle ilgili hiç umudu bulunma-yan ve ilerleme olacağına dair inancı bulunmayan ‘beats’ anı yaşamaya çalışıyordu. Za-manlaİngiltere’deNükleerSilahsızlanmaKampanyasıileözdeşleşenbugrup1950’lerdeendüstriyalizmin hümanist ve entellektüel karşıtları oldular.

Adı geçen kampanya aynı zamanda merkez politik partileri savunan Lenin modelinden uzak ve yeni bir liberalizmi savunan Yeni Sol grubunun oluşmasına önayak olmuştur.

Hippiler

Hippiler, tıpkı ‘beat’ler gibi teknoloji ve bürokrasinin hem sosyalist hem de kapitalist toplumlarda artan etkisine karşı eleştirel bir tutum sergilemekteydi. Ancak hippiler yeni ve farklı bir yaşam tarzı yaratarak başkalarına da örnek olarak bu şekilde yaşamaya yönlendirmeyi amaçlamaktaydı. Buna rağmen kültürleri politik bir yapıdan uzaktı. Ne başkanlık, ne parti ne de manifestoları bulunmayan ve savaşmak yerine sevgiyi aramayı, kişinin kendini toplumsal yaptırımlardan korkmadan özgürce ifade edebilmesini savunan amaçları bulunmaktaydı. Bu şekilde toplumu barışçıl yollardan dönüştürmeyi hedefle-mekteydiler.

Kendini ifadenin ve hayal gücünün limitlerini zorlamak için esrar ve LSD ya da asit adı verilen halüsinojen etkileri olan maddenin kullanımı yaşam stilleriyle özdeşleşmişti. Hip-piler her ne kadar sevgi ve barış fikirleri ile başta sempati uyandırsalar da çalışmaya karşı olmaları, yaygın uyuşturucu kullanımı ile toplumda onlara karşı güvensizlik de uyanmak-taydı. Toplumun verdiği tepkiye paralel olarak uyuşturucu ile ilgili hukuki yasaklamalar ve yaptırımlar 1960’larda büyük bir gelişim gösterdi. Bu bakımdan barış ve kişisel özgür-lüğü savunmalarına rağmen hippilerin yaşam stilleri ‘tehlikeli’ olarak tanımlanmaktaydı.

Politik Aktivistler ve Anarşizm

Vietnam’daki Amerika’nın emperyalist duruşu, siyahların siyası hakları ve eğitim alanın-daki kontrol 1968 yılında pek çok değişik grupları üniversite eylemlerinde, yürüyüş ve sanat gösterilerde birleştirmişti. Uyuşturucu kullanımı, öğrencilerin aktivist eylemleri ve mistisizm ile tanımlanan karşı kültür, daha anarşist politik eylemler ile varlığını sürdür-mekteydi.

Ancak bu bohem devrimi de kendi içindeki çelişkiler sayesinde uzun ömürlü olamadı.

Page 27: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

27

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Materyalizmi ve kapitalist girişimleri eleştirirken hippilik kavramı sayısız küçük kapitalist atılımlara (t-shirt, pop art, poster ve uyuşturu ile ilgili objeler gibi..) olanak sağladı. Bu şekilde 1990’larda medyanın da büyük etkisiyle bütün alt kültürler giderek artan bireysel ve tüketim odaklı toplumun ağırlığı ile yok oldular.

Anti-kapitalizm

1990’lara gelindiğinde dünya çapında gösteri ve protestoların hedefi olan Dünya Tica-ret Örgütü (DTÖ), Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu gibi kuruluşlardı. Anti-ka-pitalist akım komünizmin çöküşünden sonra oluşan ve gittikçe globalleşen çok uluslu şirketlerin ve neo-liberal ekonomilerin olduğu bir ortamda politik boşluğu doldurmaya çalışıyordu. Günümüzde de üçüncü dünya borçları, küresel ısınma, genetiğiyle oynanmış besinler ve savaşın ekonomik nedenleri gibi konularda anti-kapitalist hareket varlığını sürdürmektedir.

Rave ve Kulüp Kültürü

1980’lerin ortasında ilk olarak İspanya’nın İbiza adasında ortaya çıkan ve 20. y.y’ın en kalıcı gençlik hareketi olarak tanımlanan rave kültürü tekno müzik ve tekrarlayan ritim eşliğinde sabaha kadar süren toplu partiler ve Ecstasy maddesinin kullanımı ile özdeşleş-mişti. 1990’lara gelindiğinde uyuşturucu kullanımı gençlik kültürünün ayrılmaz bir par-çası haline gelmişti.

Gençler arasında yapılan araştırmalarda çok yüksek oranda olan uyuşturucu kullanımı aynı zamanda sadece marjinallerin değil çalışan ve iyi eğitim almış kesimin arasında da giderek yaygınlaşmıştı. Bu yüzden uyuşturucu kullanımının anormal ve alışılmadık bir şey olduğu görüşünü sürdürmek zamanla çok güç bir hale geldi.

Rave kültürü her ne kadar düzenlenen partilerin yasa dışı olması, toplum düzenine zarar vermesi gibi etkenlerle bir başkaldırı gibi görünse de aynı zamanda oldukça organize ve ticari amaçlı bir girişimdi.

Kültürel Kriminoloji (Suçbilim)

Kültürel kriminoloji alanı medya, toplum, kuralları çiğneyenler ve kontrol mekanizmaları arasındaki sayısız etkileşimleri ve bu etkileşimler yoluyla kolektif bir şekilde yapılan suç tanımlarını incelemeyi amaçlamaktadır. Kültürel araştırmalar bakımından kültürün bir suç olarak nasıl değerlendirildiğini ve sanat, müzik, dans, seks gibi aktivitelerin nasıl suç haline getirildiğini araştırdığı gibi, ‘suç kültürü’ bakımından da alt kültür, medya ve suçun politik tanımları arasındaki ilişkinin içinde bir yaşam tarzının ve zevk almanın da var olduğunu vurgulamaktadır.

Kültürel kriminolojinin araştırdığı alanları ve özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:

• Kültürelvekriminolojiksüreçleriledinamikleringünlükhayattabirleştiğinoktalar

• Kültürelaraştırmalar,postmodernizm,eleştirelkriminoloji, etkileşimsellik,anarşizmve medya araştırmaları

Page 28: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

28

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• Olağandışıaltkültürlerinsuçdavranışınınkaynağıolarakincelenmesi

• Heyecan,eğlence,zevkgibiduygularınkuralihlalleriyapılmasındavesuçişlenmesin-deki rollerinin araştırılması

• Marjinallik,kanunsuzluk,medyatanımlarıvepopülerkültürünkişilerinvegruplarınsuçlu haline getirilmesi bakımından bağlantıları ve farkları

• Kültürelbirteşebbüsolaraksuçunkontrolü

Graffiti çizimi, vandalizm gibi suç aktivitelerinin sadece amaca yönelik olmadığı aynı za-manda da bir kendini ifade etme aracı olarak görüldüğü kültürel kriminoloji tarafından vurgulanmıştır.

Olağandışılıkaynızamandagünlükhayatıntekdüzeliğindenuzaklaştırarakgiderekya-bancılaşılan dünyada bir şekilde kontrolü ele geçirme çabasını yansıtmaktadır. Bu da suç işleme konusunda heyecan gibi duyguların ve sınırları zorluyor olmanın önemli bir rol oynadığını göstermektedir. Bu yüzden de kontrol önlemleri daha da fazla kural ihlaline sebep olmaktadır.

ÇETELER

Yetişkinlerin tepkisini çeken gençlik grupları çok uzun süredir değişik formlarda var ol-makla beraber, ‘çete’ kavramı büyük ölçüde Amerika’da ortaya çıkmış ve 20. yüzyıla özgü bir olgudur. Çeteler göç ve toplumsal değişimlerin doruk noktasına ulaştığı endüstriyel dönemde Chicago ve diğer büyük şehirlerde yayılmaya başlamıştır.

Çete işçi sınıfı içinde bölgesel ayrımlar ile tanımlanan, grup dayanışmasına dayanan ve sokaktaki çocuklar arasında kuralları nesilden nesile aktarılan bir topluluk olarak tarif edilmektedir. Ayrıca toplumsal olarak dağınık ve büyük ölçüde azınlık olan topluluklar için alternatif bir aidiyet ve destek kaynağı olmuştur. Toplumun bu gruplara sağlayama-dığını vererek bir kaçış olanağı sağlamaktadır. Bu bakımdan çete kavramı Amerika’da 1950’lerdetoplumlaçatışmahalindeolanbirtopluluktanziyade,yereltoplumsaldüzeninönemli bir parçası olarak görülmekteydi.

İşçi sınıfına dahil olan gençler için çeteler, ekonomik pozisyonlarından dolayı onlara karşı ayrımcı bir tutum sergileyen orta sınıfa karşı tepkilerini ifade etmek için kullandıkları bir alt kültür olmuştur. Toplum tarafından meşru görülen orta-sınıf hedeflerine ulaşmak için uygunsuz ve kanunsuz bir mevki elde etme yolu olarak da bu alt kültür kullanılmaktaydı. Aynı yıllarda çeteler popüler Amerikan kültürüne muhalif değerleri olan ve kendilerine has dilleri, giyim ve davranış biçimleri ile paylaştıkları inançları olan bir topluluk olarak tanımlanmıştır.

Fakat Amerika’daki çetelerin tam olarak etkilerini değerlendirmek güçtür, çünkü genç-lik çetesinin ne anlam ifade ettiği konusunda bir ortak görüş bulunmamaktadır. Gençlik çeteleri tanımlamaları bu bakımdan çok çeşitlilik göstermekle beraber, çoğu şu unsurları içerir: kendileri tarafından oluşturulmuş bir grup, ortak ilgi alanları, belli bir bölgeyi veya iş alanını kontrol altında tutma, iletişim için semboller kullanma ve kolektif bir şekilde suç olaylarına karışma.

Page 29: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

29

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Birçok yargı organı çetelerin varlığını reddederken, bir kısmı da hatalı bir şekilde çok daha az ciddi seviyede kurallara karşı gelen ergen genç gruplarını ‘çete’ olarak nitelendir-mektedir. Genelde toplum onları bir problem olarak görüyorsa ergenlerden oluşan gençlik gruplarını çete olarak nitelendirmeye meyilli oldukları görülmektedir.

İngiltere’de ise çeteler, alt kültürün aksine alternatif iş teşebbüsleri olarak da kullanıl-maktaydı. 1970 ve 1980’lerde toplumsal anlamda artan hareketlilik ve silah ulaşımının kolaylaşması ile çeteler de daha tehlikeli bir hale gelmişti. Daha fazla suç olayına karışmış veya bu tür kişilerle bağlantısı olan çete üyeleri, daha fazla silah kullanımı, bölgesel ayrım-lara daha az önem veren bir anlayış, daha yoğun alkol ve madde kullanımı ile uyuşturucu ticaretinde daha aktif rol oynamaları bu grupları daha büyük bir tehdit haline getirmişti. Amerika’daki Çin ve Porto Rico’lu çetelerin gasp, haraç ve uyuşturucu ticareti gibi aktivi-telerde bulunduğu ifade edilmekteydi.

Ancak 1990’larda Amerika’daki çetelerle yapılan araştırmalar, çetelerin pek çoğunun ai-diyet hissi vermekle beraber devamlılık arz etmediğini ve çoğu zaman çete üyeleri bireysel olarak suç işlemiş kişilerden oluşmasına rağmen, bütün bir çetenin kollektif bir şekilde herhangi bir suça karışmasının nadir bir olay olduğunu göstermiştir. Ayrıca gençlik çe-telerinin yetişkin suç örgütlerine dönüştüğüne dair de geçerli kanıtlar bulunmamakta-dır. Bazı çetelerin yasadışı işlere karışmadan sadece birtakım sosyal ayrıcalıklar sağladığı, bazılarında da yoğun alkol ve madde kullanımının olmadığı ve yakın toplumsal bağlar kurulmasını sağladığı bilinmektedir.

Yine de 1980’lerden itibaren Amerika’da gençlik çetelerinin ve çete üyelerinin sayısında çok yüksek bir artış gözlenmektedir. 1980 yılında 2000’in üzerinde çete ve 110000 çete üyesi olduğu belirlenen ülkede, 1996 yılında çete sayısının 31000’e ve çete üyesi sayısının da 846000’ e çıktığı görülmüştür. Suça karışmış çocuk ve gençlerle yapılan araştırmalarda da çete üyeleri bulundukları örneklem tarafından işlenen bütün ciddi şiddet içeren suç-ların yüzde 68 ile 89 arasında değişen oranlarda büyük bir kısmına karışmış olduklarını belirtmişlerdir.

A.B.D.’de 2007 yılının ‘Ulusal Çete Anket Araştırması’ sonuçları incelendiğinde 1996-2000 yıllarından itibaren en çok bölgede gençlik çetesi problemlerinin yaşandığı yıl oldu-ğu görülmüştür. Araştırmanın sonuçlarına bakıldığında 2007 yılında A.B.D.’de 788.000 çete üyesi ve 27.000 çete olduğu tahmin edilmektedir. Büyük şehirler ve varoşların çetele-rin en çok konuşlandığı yerler olduğu görülmektedir.

Önceki yıllarda olduğu gibi çetelerdeki şiddet olaylarının da en çok büyük şehirlerde ve varoşlarda yaşandığı, küçük şehirlerde ve kırsal kesimde ise çetelerle bağlantılı herhangi bir cinayet, saldırı, soygun veya ateşli silah kullanımı olmadığı görülmüştür. Büyük şe-hirlerde ise 2006 yılına kıyasla gençlik çetelerinin karıştığı cinayet ve diğer şiddet içeren suçlarda artış olduğu ifade edilmiştir.

Çete üyelerinin yaşları genelde 12 ile 24 arasında değişmektedir ama hem daha genç hem de daha yaşlı çete üyesi sayısı giderek artmaktadır. Erkek çete üyelerinin sayısı, özellikle de geç ergenlik dönemindekiler incelendiğinde kızlardan çok daha fazladır. Çeteler genelde

Page 30: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

30

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

o dönem kentsel kesimlerde düşük sosyo-ekonomik seviyede hangi etnik kültür sayıca fazlaysa o topluluklarla bir anılmaktadır. 19. yüzyılda Amerika’daki çetelerin daha çok Yahudiler, İrlandalılar ve İtalyanlar oluştuğu görüşü hüküm sürüyordu. Günümüzde ise Afrika-Amerikalılar, Latinler ve Asyalıların sayısının daha fazla olduğu bazı çalışmalarda ifade edilse de, özellikle okullarda yapılan araştırmalarda çete üyesi beyazların sayısının gerçekte çok daha fazla olduğu görülmektedir.

Geçmişteki geleneksel çete yapısının günümüzde değişmekte olduğu da görülmektedir. Önceki dönemlerde çeteler birkaç yüz üyeden oluşup yaşa göre sınıflandırılmış birkaç alt gruptan oluşmaktaydı. Ancak günümüzde yaşa göre sınıflandırılan ve bölgesel olarak ko-nuşlanmış genç ve yetişkin çetelerinin sayısı giderek azalmaktadır. Bu durum eskisine göre nispeten özerk, daha küçük, daha az organize ve bölgesel olarak tanımlanmayan grupların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Çeteler çocuk cezaevleri ve ıslah eğitim merkezlerinde ciddi problemlere sebep olmaktadır. Kurumda yaşanan şiddet olayları dışında, bu tip yerlerde yeni çetelerin oluştuğu veya yeni üyeler topladıklarına dair kanıtlar bulunmaktadır. Yeni çete oluşumu büyük ölçüde tutuk-luların kurumda bulunan diğer tutuklulardan korunma ihtiyacından kaynaklanmaktadır.

Risk Faktörleri

Neden bazı çocuklar çetelere katılırken diğerleri katılmaz? Hangi faktörlerin çeteye katılı-mı desteklediğini bulabilmek gençlerin çetelere katılmasını önleyebilmek açısından önem arz etmektedir. Bir çeteye katılma ihtimalini arttıran risk faktörleri yapılan araştırmalarda toplumsal, ailevi, okul ve eğitim durumu ile ilgili, arkadaş grubuyla ilgili ve kişisel olarak sınıflandırılmıştır.

A.B.D.’nin Rochester ve Seattle şehirlerinde ergenlerle yürütülen çalışmalarda ergenlerin çetelere katılmasını etkileyen toplumsal risk faktörleri arasında en önemlileri sosyal en-tegrasyonun düşük ve uyuşturuculara ulaşımın kolay olduğu bir çevrede büyümek olarak belirlenmiştir. Ailevi etkenler ise yoksulluk, öz ebeveynler ile beraber büyümemek, ebevey-nlerin çocuğa karşı ilgisiz olması, ailenin dengesizliği, anne veya babadan şiddet görmek ve antisosyal davranışları olan kardeşlerin olması şeklinde sıralanmıştır.

Okullailgili,hemaileninhemdeçocuğundüşükbaşarıbeklentisi,düşükakademikba-şarı, çocuğun okula bağlı olmaması ve öğretmenler ile olumlu bir ilişkisi olmaması gibi faktörler öne çıkmaktadır. Arkadaş gruplarının daha önce suçla ilgili olaylara karışmış kişilerden oluşması da önemli bir risk faktörü oluşturmaktadır.

Kişisel risk faktörleri arasında ise düşük özsaygı, erken yaşta başlayan alkol ve madde kullanımı, daha önceden suç işlemiş olmak, hiperaktiflik, depresif semptomlar, olumsuz yaşam olayları ve erken yaşta başlayan cinsel deneyimler sıralanmıştır. Bu faktörlerin hep-sinin bir arada görülmesi gerekmemekle beraber, çocuklukta maruz kalınan risk faktörle-rinin sayısı arttıkça, ergenlikte bir çeteye katılma ihtimali de artmaktadır.

Page 31: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

31

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

1985 yılından 2001’e kadar 800 gencin izlenerek her yıl değerlendirilmesi sonucu Se-attle’daki çalışma 10-12 yaşında çocukların yaşamını etkileyen hangi faktörlerin ileride 13-18 yaşları arasında bir çeteye katılma ve çete üyesi olarak kalma ihtimalini etkilediğini ortaya koymuştur. Bu çalışmada gençlerin ergenlik boyunca çetelere katılmakta olduğu görülmüştüramapekçoköğrencininliseyegeçtiği15yaşındaburiskbirdenartmaktadır.Ancak bir çeteye girip bir yıldan fazla kalanların oranı oldukça düşüktür.

Çeteler ve Şiddet

A.B.D.’de çete üyeleriyle yapılan araştırmalarda hem hırsızlık, haneye tecavüz, uyuşturucu ticareti gibi şiddet içermeyen suçların yüzde ellisinden fazlası için, hem de şiddet içeren suçlar için çete üyesi olmayanlardan 3 ile 7 kat arasında değişen oranlarda daha fazla sorumlu olduklarını ifade etmişlerdir. Ayrıca bir çeteye üye olmanın, daha önceden suç işlemiş akranların olmasından daha fazla gençlerin şiddet davranışı gösterme ihtimalini arttırdığı görülmüştür.

Ayrıca çete üyesi olmanın şiddet uygulama ihtimali üzerindeki etkileri uzun süreli olup; kişiler üyesi oldukları çeteden ayrıldıktan sonra bu ihtimal düşmekle beraber, yine de çe-telerle bağlantısı olmayan gençlere göre çok yüksek olduğu ifade edilmiştir.

Ancak, sayıları oldukça az olan şiddet kullanımı üzerine kurulu çeteler dışında, şiddet diğer bütün çete aktiviteleri içinde bu gruplarda düşük bir oranda gerçekleşmektedir. Bü-yük bir oranda çete üyeleri beraber vakit geçirerek normal ergen sosyal aktivitelerinde bulunmaktadır ama alkol, madde kullanımı ile uyuşturucu ticaretinin de oldukça yaygın olduğu görülmektedir.

Tambirkarşılaştırmamümkünolmamaklaberaber,A.B.D.’deçeteolaylarının1950’ler-den sonra arttığını söylemek mümkündür. Şiddet kullanmaya meyilli oluşları çeteleri diğer gençlik gruplarından ayıran en önemli özelliklerden biridir. Şiddet kullanımı aynı zaman-da çete içindeki düzeni korumak ve üyeleri kontrol altında tutmak için de kullanılmakta-dır. Şiddet oranları bir şehirden diğerine, bir toplumdan diğerine ve bir çeteden diğerine farklılık göstermektedir.

Çetelerin kendilerini korumak veya diğer grupları kontrol altında tutmak amacıyla her zaman bir tür silahlanma yoluna gittikleri görülmektedir. Ancak artan ateşli silah kul-lanımı ve silahlara ulaşımın kolaylaşması ile yapılan saldırıların ölümcüllüğü ve cinayet vakaları hızla artmıştır.

Gençlik çeteleri ile yetişkin suç örgütleri arasındaki bağlantı özellikle yetişkin cezaevi çe-teleri bakımından önem arz etmektedir. Çete üyesi tutuklular, herhangi bir çeteye dahil ol-mayanlara göre çok daha fazla şiddet uygulamakta, cezaevinde yaşanan şiddet olaylarının büyük bir kısmından sorumlu oldukları gibi aynı zamanda kurumdaki uyuşturucu ticareti ve diğer yasadışı işleri de kontrol altında bulundurmaktadırlar.

Ayrıca bir çocuk/genç ıslahevinde bulunmuş olmak, ileride yetişkin cezaevi çetelerine ka-tılma bakımından ciddi bir risk faktörü oluşturmaktadır. Cezaevindeki suçlu çete üyele-ri de gençlik çetelerinin ortaya çıkmasına önayak olmaktadır. Çetede eski hükümlülerin bulunması çetelerin ömrünü uzattığı gibi şiddet kullanılması ihtimalini de arttırmaktadır.

Page 32: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

32

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Dünyada uyuşturucu ticareti ve çeteler

1980’lerin başında ‘crack’ adı verilen kokain yaygın bir şekilde kullanılmaya başlandı. Çete üyelerinin bu uyuşturucunun yaygınlaşmasından sorumlu olup olmadığı konusunda herhangibirbilgibulunmamaktadır.Ancakbazıaraştırmalar1985yılındabaşlayan‘cra-ck’ kokain epidemisinden sonra birçok genç ve yetişkin çetesinin aktif şekilde uyuşturucu ticaretine karıştığını ve çete üyelerinin uyuşturucu kullanımının çete üyesi olmayanlara göre genelde daha yüksek olduğunu göstermektedir. Yine de bütün çete üyeleri uyuşturucu kullanmamakta ve kullananların hepsi de ortalama olarak çete üyesi olmayan gençlerden daha fazla kullanmamaktadır.

Uyuşturucu ticaretinde gençlik çetelerinin varlıklarının artmasının nedenleri 1980’lerde kokain piyasasının büyük oranda genişlemesi ve buna bağlı olarak fiyatların aniden düş-mesi ile Amerikan toplumunda geleneksel kontrol mekanizmalarının işlerliğini kısıtlayan sosyo-ekonomik değişimler olarak gösterilmektedir.

Gençlik çetelerinin uyuşturucu ticaretindeki rolü artıyor gibi görünse de bu konuda yürü-tülen çalışmalar çeteler tarafından kontrol edilen organize bir suç ağı olduğuna dair kanıt üretememiştir. Çete araştırmacıları tipik çete organizasyonu yapısının uyuşturucu ticareti işine uygun olmadığı görüşünde uzlaşmaktadır.

Ayrıca ergen çetelerinin uyuşturucu ticaretine bulaşması ile şiddet vakalarının artması arasında bir bağlantı olduğu görüşü de ortaya atılmıştır. Ancak yine çetelerle yapılan araştırmalar bu iki davranışın arasındaki bağlantının zayıf olduğunu ve bir çeteye dahil olmanın uyuşturucu kullanma ve uyuşturucu ticaretine karışma ihtimalini arttırmakla beraber, uyuşturucu ticaretine katılan çeteler ile şiddet olayları arasında bir bağlantı bu-lunamamıştır.

Uyuşturucu kullanımı, uyuşturucu ticaretine karışma ile yüksek derecede bağlantılı olsa da ve uyuşturucu ticareti de silah taşıma ve ciddi, şiddet içeren suçlarla alakalı olsa da, kolektif şekilde yasadışı uyuşturucu ticareti yapan çeteler dışında, daha sık şiddet içeren suçlar işlemeyle doğrudan bir bağlantısı yoktur.

Bazı şehirlerdeki belli topluluklarda gençlerden oluşan çetelerin uyuşturucu ticaretinde çok aktif rol oynadığı bilinmekle beraber, çeteler, uyuşturucu ticaret ve şiddet arasındaki ilişkiye yönelik kalıplaşmış yargılar bu konuda toplumsal tepki uyandıracak şekilde şe-killenmiştir.

Uyuşturucu ile ilgili şiddet vakaları olduğu zaman genelde uyuşturucu kullanımına bağlı olarak veya gençlik çetesinin organize şekilde uyuşturucu ticareti aktivitelerinde bulun-masından ziyade, çete üyelerinin bir kısmının yetişkin yasadışı uyuşturucu madde dağıtımı ağlarına katılması nedeniyle gerçekleşmektedir. Gençlik çetelerinde cinayet vakaları da uyuşturucu ticaretinden çok çeteler arası çatışmalardan kaynaklanmaktadır. Çeteler arası çatışmalar ise daha çok bir çete üyesinin kendi kimliğini korumak istemesi, çetenin veya üyelerinin korunmak istenmesi, yeni çete üyesi kazanılması ve bölgesel anlaşmazlıklardan kaynaklanmaktadır.

Şiddet içeren ve içermeyen suçlara karışma oranları çete üyeleri çeteden ayrıldıktan sonra çeşitli oranlarda düşüş göstermektedir. Ancak uyuşturucu madde kullanımı ve ticareti ba-

Page 33: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

33

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

kımından incelendiğinde üyeler gruptan ayrıldıktan sonra da eskisi kadar aktif oldukları görülmüştür.

Çeteler arasında oldukça azınlıkta olmalarına rağmen genç ve yetişkin uyuşturucu çeteleri günümüzde 1970 ve 1980’lerden daha aktif durumdadır. Uyuşturucu çeteleri ile gelenek-sel sokak çeteleri arasındaki farklar uyuşturucu çetelerinde suç aktivitelerinin uyuşturucu üzerine yoğunlaşmış olması, geleneksel çetelere göre daha küçük olması, üyelerin birbirine daha bağlı olması, daha merkezi bir liderlik sistemi ile yönetilmesi, çeteler arası çatışmalar yerine rekabet ortamı ile kontrol edilmesi, çetelerin sınır alanlarının yaşanılan bölgelere değil satış alanlarına göre belirlenmesi ve ortalama olarak daha yaşlı üyelerden oluşması olarak sıralanmıştır.

Gençlik çeteleri üyeleri uyuşturucu kullanımı, ticareti ve şiddet olaylarına sıkça dahil ol-maktadır. Yani bu problemlerin üst üste geldiğini söylemek mümkündür. Ancak uyuşturu-cu ticareti diğer ciddi ve şiddet içeren suçlarla da ilişkili olmakla beraber, uyuşturucu satışı yapan çete üyelerinin daha sık şiddet içeren suç işlediklerini söylemek mümkün değildir.

Dünyada pek çok çete üyesi, genelde şiddet de içeren yasadışı suçlara çetelere katılmadan önce karışmış durumdadır. Yani çeteler şiddet göstermeye meyilli veya zaten şiddet içeren suçlara karışmış kişileri bünyesine dahil etmektedir. Yine de daha önce pek çok defa suç işlemiş bile olsalar, bu kişiler çetelere dahil olduktan sonra şiddet içeren aktivitelerin sayı-sında artış olmaktadır.

Bazı gençlik çeteleri gerçekten aktif bir şekilde sokak düzeyinde uyuşturucu ticareti yap-maktadır. Fakat bazı istisnalar dışında uyuşturucu ticareti operasyonları bu tür çetele-rin kontrolünde bulunmamaktadır. Yetişkinlerden oluşan ve uyuşturucu alımı ve satışını kontrol altında tutan büyük çeteler bulunmaktadır ve bu çeteler şiddet olaylarının büyük bir kısmından sorumludur. Karıştıkları şiddet olaylarının da büyük bir kısmı uyuşturucu ticareti ile bağlantılıdır.

Bu bakımdan gençlik çeteleri ile ‘crack’ kokain piyasası ortaya çıkmadan veya bu piya-sadan kar etmek amacıyla kurulmuş yetişkin suç örgütleri arasında bir ayrım yapmak gerekmektedir. Yetişkin suç örgütleri uyuşturucu ticareti ile bağlantılı olan cinayet, saldırı ve soygun gibi en yüksek derecede şiddet içeren suçların büyük bir kısmından sorumludur.

Dünyada çeteler, uyuşturucu ve şiddet olayları arasında bir bağlantı olduğu düşüncesi gençlik çetelerinin medyada yansıtılan görüntüleri ile ciddi şekilde desteklenmektedir. Bu şekilde bir bağlantı olup olmadığı ve aralarındaki nedensellik ilişkisi ergenlerle yapılan uzun süreli araştırmalarda incelenmektedir. Ancak çete, uyuşturucu ve şiddet bağlantı-sının gençlik çetelerinin sürekli problem oluşturduğu birkaç bölgede bile yetişkinlerden oluşan çeteler ve yetişkin suç örgütlerinde çok daha güçlü olduğu görülmektedir.

Çetelerde görülen pek çok şiddet olayı çete hayatının ve bireylerin çete içindeki konumla-rına bağlı olarak geldikleri pozisyonun beklenen ve olağan bir unsuru olarak görülmek-tedir. Çeteden ayrı bulundukları sürede bile şiddet hem yaşadıkları çevrede hem de aile içinde çete üyelerinin günlük yaşamının doğal bir parçasıdır.

Dünyada gençlik çetelerinin katıldığı uyuşturucu ticareti, yetişkin yasadışı uyuşturucu ticareti örgütlerinin aktivitelerinden ayrı değerlendirilmeli ve iki problem ayrı ayrı ele

Page 34: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

34

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

alınmalıdır. Gençlik çetelerinin karıştığı uyuşturucu ticareti çeteler arası çatışmalar, kişile-rarası şiddet gibi diğer suçlar ile aynı anda görülmektedir ve bu suçlar genelde uyuşturucu ticareti ile ilgili problemlerden kaynaklanmamaktadır. Buna karşılık yetişkin örgütlerinde-ki şiddet olayları çok daha doğrudan uyuşturucu ticareti işine bağlı olarak gelişmektedir. Bu yüzden gençlik çetelerinin aksine yetişkin örgütlerinin yürüttüğü uyuşturucu ticareti-nin önüne geçilmesi şiddet içeren suçların oranlarında ciddi bir düşüşe neden olacaktır.

Okullarda Çeteleşme

Dünyada çeteler, okullarda oldukça yaygın bir şekilde görülmektedir. 1998 yılında yürü-tülen bir çalışmada yaşları 12 ile 19 arasında değişen öğrencilerin yüzde 28’i okullarında çetelerin olduğunu belirtmiştir. Anket yapılan öğrencilerin yaşı arttıkça okullarında çetele-rin olduğuna dair ifadelerin sayısının da arttığı gözlenmiştir. Öğrencilerin arasında en çok 15yaşındakiler,%43oranındaokullarındaçetelerinvarolduğunadairgörüşbildirmiştir.Ençokokullarındayasadışısuçolaylarınakarışançetelerinolduğunuiseyaşı15ile17arasında değişen öğrenciler ifade etmiştir.

Ayrıca okullarında esrar, kokain gibi uyuşturucu maddelere ulaşımın kolay olduğunu ifade eden öğrencilerin, okullarında çetelerin olması ihtimali de artmaktadır. Çetelerin varlığı ise öğrenciler için okullarda şiddete maruz kalma ihtimalini iki kattan daha fazla arttırmaktadır.

Araştırmadaki öğrenciler okullarında gördükleri çetelerin büyük bir kısmının aktif şekilde suç olaylarına karıştığını ifade etmiştir. Öğrencilerin üçte ikisi ise okullarındaki çetelerin şiddet uygulama, uyuşturucu satışı ve ateşli silah bulundurma suçlarından hiçbiri ile ilgisi olmadığınıveyasadecebirisiileilgisiolduğunuifadeetmiştir.Okullardakiçetelerinsadeceçok küçük bir bölümünün üç tür suça da karıştığı belirtilmiştir. Muhtemelen okullarda ve okul çevresinde yaşanan problemlerin ve şiddet içeren saldırıların büyük bir kısmından bu çeteler sorumludur.

Okulda çetelerin varlığı suçla ilgili aktiviteler veöğrencilerinkendilerini korumak içinönlem alma sıklığı ile doğrudan ilişkilidir. Bu durum da okul ortamının öğrenciler tara-fından tehlikeli bir yer olarak algılandığını göstermektedir. Fakat çetelerin okulda şiddet olaylarının artmasının doğrudan bir sebebi olduğuna dair bir kanıt bulunmamaktadır. Çetelere dahil olmak öğrenciler tarafından tehlikeli olarak algıladıkları okul ve çevreden kendilerini korumak için uygulanan bir yöntem olarak da değerlendirilebillir. Sonuç ola-rak hem çetelerin varlığı hem de yaşanan şiddet olayları okuldaki düzensizliğin ve okul, aile, toplum, arkadaş grubu gibi diğer faktörlerin etkileşimi ile ortaya çıkmaktadır.

Modern Çeteler

1996 yılında yapılan Ulusal Gençlik Çeteleri Araştırması’nda değişik büyüklükte ve nite-likte bölgelerde yaşan kişilere yaşadıkları yerde çetelerden kaynaklanan problemlerin ne zaman ortaya çıktığı sorulmuştur. 1991 yılından önce ve sonra çete kaynaklı problemlerin ortaya çıktığını belirten bölgeler çetelerin ve çete üyelerinin özellikleri bakımından karşı-laştırılmıştır.

Page 35: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

35

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Araştırmanın sonuçlarına göre, çete probleminin daha geç ortaya çıktığı bölgeler ile çok daha önce başladığı bölgeler arasında niceliksel farklar bulunmaktadır. Çetelerin daha sonraki yıllarda problem oluşturmaya başladığı bölgelerdeki çetelerin daha fazla 18 yaşın altında olan genç üyeleri, biraz daha yüksek kadın üye oranı ve daha karışık bir ırk/etnik grup yapısı bulunmaktaydı. Ayrıca bu bölgelerdeki çetelerin uyuşturucu ticareti ve cinayet de dahil olmak üzere şiddet içeren suçlara daha fazla karıştığı görülmüştür. Çete proble-miningeçortayaçıktığıbölgelergeneldekırsalkesimvenüfusu50.000’inaltındakiküçükşehirlerden oluşmaktadır.

Çete probleminin en erken ortaya çıktığı bölgelerdeki çete üyelerinin sadece mülkiyet suçlarına değil şiddet içeren suçlara da daha fazla karıştığı görülmüştür. Buna karşılık çete probleminin geç ortaya çıktığı bölgelerde çete üyeleri en çok hırsızlık, haneye tecavüz gibi mülkiyet suçları işlemekte ve motorlu araç soygunları da bu gruplarda çok daha az görülmektedir. Her ne kadar çete probleminin daha geç ortaya çıktığı bölgelerde kolektif bir şekilde yürütülen uyuşturucu ticareti daha az görülse de, çete üyelerinin bireysel olarak uyuşturucu satışı yapma oranlarının daha yüksek olduğu bulunmuştur.

Çetelerin suça karışması bakımından çete probleminin daha geç ortaya çıktığı bölgeler bu bakımdan gelişimin erken safhalarında olabilirler. Bazı araştırmalar çetelerin zamanla mülkiyet suçlarından şiddet içeren suçlar ve uyuşturucu ticareti gibi daha ciddi suçlara yöneldiğini göstermektedir. Ayrıca çete üyeleriyle yapılan araştırmalar da bir çeteye dahil olmanın ergenlik döneminde şiddet davranışı gösterme ihtimalini arttırdığını göstermiştir. Çetelere bir yıldan fazla süreyle üye olan gençlerin bir yıl veya daha kısa süreyle bir çetede kalanlara göre ciddi ve şiddet içeren suçlara karışma olasılığının çok daha yüksek olduğu gösterilmiştir.

Bazı araştırmacılar yeni tür çetelerin ‘karma’ bir çete kültürüne dahil olduğunu iddia et-mektedir. Örnek olarak bu çeteler öncekilerin aksine geleneksel bir renge sahip olmak zorunda değildir, isimlerini değiştirebilir, üyeler bir çeteden diğerine geçebilir veya bir-den fazla çeteye üye olabilir ve iki veya daha fazla çete bir anda birleşerek yeni bir çete oluşturabilir. Ayrıca rakip çetelerin bazı yasadışı işleri yürütmek adına işbirliği yaptığı da bilinmektedir. Bu tür karma çeteler 1980 veya 1990’lardan önce çete problemi olma-yan bölgelerde daha yaygın olduğu belirtilmiştir. Ayrıca çete problemi 1990’lardan sonra başlayan bölgelerde iki veya daha fazla etnik grubun bulunduğu çeteler çok daha yüksek oranda görülmektedir.

Göç eden çete üyeleri daha sofistike büyük şehir çetelerinin kültürel uygulamalarını daha küçük bölgelere taşıyarak 1990’larda yeni ‘karma’ çetelerin ortaya çıkmasına katkıda bu-lunmuştur. Bazı filmler ve çete üyelerine özgü ‘gangsta’ şarkı sözlerinin de bu çete kültü-rünün oluşumunda etkisi olmuştur. Nispeten daha bağımsız bir yönetime sahip oldukları için yasal merciler tarafından fark edilmeleri daha zor olmaktadır. Bu tür çete oluşum-larıyla mücadele edebilmek için ne tür bir yapıya sahip olduklarını incelemek ve uygun müdahaleler geliştirmek gerekmektedir.

Page 36: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

36

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

KAYNAKLAR

- Bennett, T. & Holloway, K. (2009). The Causal Connection Between Drug Misuse and Crime, British Journal of Criminology, 49(4), 513-531.

- Bennett, T., Holloway, K. & Farrington, D. (2008). The Statistical Association Between Drug Misuse and Crime, Aggression and Violent Behavior, 13, 107-118.

- Chamberlain, P. (2003). Treating Chronic Juvenile Offenders. Washington DC: American Psychological Association.

- Coid, J. W. (2002) The Management of Dangerous Psychopaths in Prison, In Psychopathy; Antisocial, Criminal and Violent Behavior (Eds. Millon, T, Simonsen, E., Birket-Smith, M. & Davis, R. D.) 431-457.

- Cooke, D. J. & Mitchie, C. (1997). An item response theory analysis of the Hare Psychopathy Checklist. Psychologi-cal Assessment, 9, 3-13.

- Delinquency 30(1):55–87.

- Egley, A. Jr. & O’Donnell, C. E. (2009). Highlights of the 2007 National Youth Gang Survey, Juvenile Justice Bulletin, Washington DC: U.S: Department of Justice, Office of Justice Programs Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention.

- Esbensen, F., and Huizinga, D. 1993. Gangs, drugs, and delinquency in a survey of urban youth. Criminology 31(4):565–589.

- Flood-Page, C., Campbell, S., Harrington, V. & Miller, J. (2000). Youth Crime: Findings from the 1998/1999 Youth Lifestyles Survey, Home Office Research, UK: London, Development and Statistics Directorate, Crime and Criminal Justice Unit.

- Hare, R. D. (2002). Psychopaths and Their Nature: Implications for the Mental Health and Criminal Justice System, In Psychopathy; Antisocial, Criminal and Violent Behavior (Eds. Millon, T, Simonsen, E., Birket-Smith, M. & Davis, R. D.) 188-205.

- Hare, R. D. (2003) Without conscience: The disturbing world of the psychopaths among us. New York: Pocket Books.

- Hill, K. G., Lui, C. & Hawkins, J. D. (2001). Early Precursors of Gang Membership: A Study of Seattle Youth, Juvenile Justice Bulletin, Washington DC: U.S: Department of Justice, Office of Justice Programs Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention.

- Howell, J. C. & Decker, S. H. (1999). The Youth Gangs, Drugs and Violence Connection, Juvenile Justice Bulletin, Washington DC: U.S: Department of Justice, Office of Justice Programs Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention.

- Howell, J. C. & Egley, A. Jr. & Gleason, D. K. (2002). Modern-Day Youth Gangs, Juvenile Justice Bulletin, Was-hington DC: U.S: Department of Justice, Office of Justice Programs Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention.

- Howell, J. C. & Lynch, J. P. (2000). Youth Gangs in Schools, Juvenile Justice Bulletin, Washington DC: U.S: Depart-ment of Justice, Office of Justice Programs Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention.

- Howell, J. C. (1998). Youth Gangs: An Overview, Juvenile Justice Bulletin, Washington DC: U.S: Department of Justice, Office of Justice Programs Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention.

- Kinner, S. A., George, J., Campbell, G. & Degenhardt, L. (2009). Crime, Drugs and Distress: patterns of drug use and harm among criminally involved injecting drug users in Australia, Australian and New Zealand Journal of Public Health, 33(3), 223-227.

Page 37: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

37

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

- Klein, M.W. 1995. The American Street Gang. New York, NY: Oxford University Press.

- Lochner, L. & Moretti, E. (2004). The Effect of Education on Crime: Evidence from Prison Inmates, Arrests and Self-Reports, The American Economic Review, 94(1), 155-189.

- Loeber, R. & Farrington, D. P. (2000). Young Children Who Commit Crime: Epidemiology, Developmental Origins, Risk Factors, Early Interventions, and Policy Implications, Development and Psychopathology, 12(4), 737-762.

- Loureiro, P. R. A., de Mendonc, M. J. C., Moreira, T. B. S. & Sachsida, A. (2009). Crime, Economic Conditions, Social Interactions and Family Heritage, International Review of Law and Economics, 29, 202-209.

- McCord, J., Widom, C. S. & Crowell, N. A. (2000). Juvenile Crime, Juvenile Justice. Washington DC: National Academy Press.

- Miller, W. B. (1992). Crime by Youth Gangs and Groups in the United States, Washington DC: US. Department of Justice, Office of Justice Programs, Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention.

- Moore, J.W. 1990. Gangs, drugs, and violence. In Drugs and Violence: Causes, Correlates, and Consequences, edited by M. De La Rosa, E.Y. Lambert, and B. Gropper. Research Monograph No. 103. Rockville, MD: National Institute on Drug Abuse, pp. 160–176.

- Muncie, J. (2004). Youth and Crime, 2nd Ed., London: Sage Publications.

- of juvenile gangs in facilitating delinquent behavior. Journal of Research in Crime and

- Starbuck, D., Howell, J.C., and Lindquist, D.J. 2001. Hybrid and Other Modern Gangs.

- Thornberry, T.P. 1998. Membership in youth gangs and involvement in serious and violent offending. In Serious and Violent Offenders: Risk Factors and Successful Interventions, edited by R. Loeber and D.P. Farrington. Thousand Oaks, CA: Sage Publications, pp. 147–166.

- Thornberry, T.P., Krohn, M.D., Lizotte, A.J., and Chard-Wierschem, D. 1993. The role

- Trotter, R. J. (1974). Cities, Crowding and Crime, Science News, 106(18), 282-283.

- Youth Gang Series Bulletin. Washington, DC: U.S. Department of Justice, Office of Justice Programs, Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention.

Page 38: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

38

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME Suça itilen ve kanunla ihtilafa düşen çocuk ve ergenlerin özelliklerini anlamak için üç ayrı

kaynağa göz atmaya çalıştık. Özellikle bireyselleştirilmiş iyileştirme için gerekli olan özel-liklerini tespit edebilmek için aşağıdaki kaynaklar gözden geçirildi.

• Bazıtezçalışmalarındaeldeedilenverilerdesuçaitilençocuklarınözellikleri

• Suçişleyenveişlemeyengençlerinözelliklerininkarşılaştırılması-ikiaraştırmanınve-rilerinin yeniden analizi

• 2012yılındadörtayrıcezainfazkurumdayürütülenpilotBİSİSuygulamalarındaAR-DEF uygulanan 1981 çocuğun özellikleri

BAZI TEZ ÇALIŞMALARINDA ELDE EDİLEN VERİLERDE SUÇA İTİLEN ÇOCUKLARIN ÖZELLİKLERİ

Türkiye’de yapılan bazı tez çalışmalarında çocukların suça yönelmesinde etkisi olduğu belirlenen risk faktörleri aşağıda özetlenmiştir.

Yaş grubu

• Suçişleyençocuklararasında%69.3oranıylaençokgörülen15-17yaşgrubudur(A. Ok,1989)

• Çocuklarındahaçok16ve17yaşlarıarasındasuçişlediğigörülmüştür(G.Öter,1984)

• Suçişlemişçocukların%60’ı15yaşınıtamamlamıştır(M.Kıcalıoğlu,1987)

• Görüşülensuçişlemişçocukların%89.1’i15yaşınüzerindedir.(15-18yaşarası)(A.Gürler,2005)

• 15 yaşını dolduran çocukların suça daha fazla yöneldiği görülmektedir. (%24) Suçişlemeyaşıortalama15.12’dir(A.Öter,2005)

• İstanbulHTipicezaevindekalanergenlerin%90’ı15-17yaşarasındadır(Ö.Öztürk,2005)

Cinsiyet (erkek)

• Yapılanaraştırmalardasuçişleyençocuklararasındaçoğunluğuerkeklerinoluşturduğugörülmektedir(N.Yakışıklı,1997,A.Öter,2005,S.Karabulut,2006veG.Tartar,1993)

• Ülkegenelinde2002ve2003yıllarındasuçişlediğişüphesiyleemniyetegetirilenlerin%91.8ve%91.5’ierkektir.Kızçocuklarınınsayısıerkeklerin%11’inioluşturmakta-dır(A.Gürler,2005)

TÜRKİYE’DE SUÇA İTİLEN ÇOCUKLARLA İLGİLİ YAPILAN

ARAŞTIRMA VERİLERİNİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİ

Page 39: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

39

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• İzmirBucaIslahevi’ndehükümlüçocuklarlayapılanaraştırmadaçocukların%92.36’sıerkektir (M. C. Kozanoğlu ve ark., 2004)

Eğitim

• Suçişleyençocuklararasındaçoğunluğuilkokulmezunlarıoluşturmaktadır(S.Türke-ri(1995),R.Erkan(1995),F.Çamkerten(1999),N.Doğan(1995),H.Kolbaşı(1995),Ş.Düvenci(1995),Ş.Çokdinleten(1995),AslanNveark.(2003),S.Elibol(1998),N.Kayaaltı (1994), N. Yakışıklı (1997), G. Tartar (1993), H. Demirbaş (1992)

• Görüşülensuçişlemişçocukların%71.8’iilköğretimdedir.Ülkegenelindede2003yı-lındacezaevlerindekiçocukların%67.3’üilköğretimitamamlamıştır(A.Gürler,2005)

• Çocukların%13’üokumayazmabilmemektedirveokuluterkedenlerinoranı%25’tir(A.Öter,2005)

• Yapılanaraştırmayagöreeğitimseviyesiilkokuldüzeyininüzerineçıktıkçasuçluluktaazalma görülmektedir (Semender, K, 2006)

• 2001-2005yıllarıarasındaçeşitlinedenlerlegüvenlikbirimlerinegelen11-18yaşarasıçocukların%12.5’iokumayazmabilmemektedir(Ağırgötüren,B.,2006)

Arkadaşlar, akran grubu

• Kanunla ihtilafa düşen çocukların algılarına göre suç işleme nedenlerinin başındaarkadaşlarının etkisi gelmektedir (S. Elibol (1998), N. Akalın (1999) ve N. Yakışıklı (1997)

• Görüşülençocukların%77.8’icezaevinegelmelerinesebepolansuçuişlerkenarkadaş-ları ile birlikte olduklarını söylemiştir. %23.9’u bu suçu işlemelerinde arkadaşlarının etkisiolduğunubelirtmiştir(A.Gürler,2005)

• İstanbulHtipicezaevindearaştırmayakatılanergenlerin%54.2’sisuçuişlemelerindearkadaşlarınınetkiliolduğunubelirtmiştir(Ö.Öztürk,2005)

Kent yaşamı

Kanunla ihtilafa düşen çocukların büyük çoğunluğu il merkezlerinde ve kentsel bölgelerde suçişlemiştir(S.Türkeri(1995),N.Doğan(1995),H.Kolbaşı(1995)

Suç ortakları

Kanunla ihtilafa düşen çocukların çoğunlukla suç ortakları bulunmaktadır (S. Türkeri (1995),E.Kabasakal(1997,C.Gürsel(1997),H.Özçeşmeci(1999),A.E.Yavuz(2003),S. Elibol (1998) ve N. Yakışıklı (1997).

Çalışma

Suçlu çocukların büyük çoğunluğu cezaevine gelmeden önce bir işte çalışmıştır ya da ça-lışmaktadır(N.Alagöz(1998),S.Çırak(1996),R.Erkan(1995),Ö.Şaylıgil(1981),H.Kolbaşı(1995),AslanNveark(2003),A.E.Yavuz(2003),N.Akalın(1999),N.Ceyhanveark.(1995)veÇ.Beslen(1988).

Page 40: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

40

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Görüşülen çocukların %89.1’i cezaevine girmeden önce bir işte çalıştıklarını belirtmiştir. %71.7’siilkokulyıllarındaçalışmahayatınaatılmıştır(A.Gürler(2005)

Alkol ve madde kullanımı

• Yapılan araştırmalarda suç işleyen çocukların%81 ile 34.7 arasındadeğişenoran-lardasigara,%62-18arasındadeğişenoranlardaalkolve%52ile7arasındadeğişenoranlarda da tiner, hap, esrar, amfetamin, LSD..vb. uyuşturucu maddeler kullandığı gö-rülmüştür(S.Türkeri(1995),E.Kabasakal(1997),AslanNveark.(2003),H.Özkan(1995),N.Akalın(1999),N.Ceyhanveark(1995)veG.Tartar(1993).

• Görüşülen cezaevindeki çocukların %52.2’si bağımlılık yapan madde kullanmış-tır. Bunların%13’ü bali,%8.7’si esrar,%6.5’i hap ve%13’ü hepsini kullanmıştır.%71.7’sialkol,%95.7’sisigarakullanmaktadır.2003yılındaemniyetbirimlerinege-tirilen84029ergenin%57’sininhiçbirmaddeyadasigarakullanmadığı,%33.7’sisisigarakullandığı,%4.3’ününalkolkullandığı,%5’inindiğermadde,hap,uyuşturucugibimaddelerikullandığıbelirlenmiştir(A.Gürler(2005)

• İstanbulHtipicezaevindearaştırmayakatılanergenlerin%84.7’simaddekullandı-ğını,%97.5’i sigara,%42.2’si esrar,%39.4’ü alkol,%12.7’si tiner,%8.1’i kokain,%6.5’ibali,%2.5’ihapkullandığınıifadeetmiştir(Ö.Öztürk,2005).

Mükerrer suç

• Araştırmalardançıkansonuçlaragörekanunlaihtilafadüşençocukların%66ile6.5oranında daha önce suç işlemiş ve/veya %92-36 oranlarında işlediği suçu tekrar etmiş olduğu görülmektedir (Ş. Çokdinleten (1997), S. Elibol (1998), N. Akalın (1999), Ç. Beslen (1998), N. Yakışıklı (1997) ve G. Öter (1994).

• Cezaevindegörüşülençocukların%54.3’ünündahaöncedensuçişlemişolduklarısap-tanmıştır(A.Gürler(2005).

Düşük ve orta düzey ekonomik gelir

• Suç işleyen çocukların ailelerinin ekonomik durumlarına bakıldığında çoğunun ya-şadıkları çevreye göre orta düzeyde olduklarını belirttiği ve bunu düşük ekonomik düzeyde olan ailelerin izlediği görülmüştür. (N. Alagöz (1998), A. E. Yavuz (2003), N. Akalın(1999),N.Ceyhanveark.(1995),A.Öter(2005).

• İstanbulHtipicezaevindegörüşülençocukların%42.6’sınınailesiningelirlerigiderle-rindenazdır(O.Öztürk(2005).

• Çocukveergensuçlularınyapılanaraştırmalardageneldedüşükgelirliaileleremensupoldukları görülmektedir. Düşük ekonomik düzey suça yönelten tek neden olmasa da, suça elverişli bir ortam oluşturmaktadır (B. Ağırgötüren (2006).

Ailenin düşük eğitim düzeyi

• Yapılanaraştırmalardasuçişleyençocuklarınailelerinde%72–13.3oranlarındaan-neleri ve %37-3 oranında da babaları okuma-yazma bilmemektedir. Ayrıca ailelerin büyük çoğunluğu ilkokul mezunudur (S. Çırak (1996), E. Kabasakal (1997), R. Erkan

Page 41: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

41

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

(1995),Ö.Şaylıgil(1981),C.Gürsel(1997),H.Kolbaşı(1995),KeklikıranM.(1999),A.E.Yavuz(2003),N.Ceyhanveark.(1995),N.Yakışıklı(1997),A.Engeller(1999)ve G. Tartar (1993).

• Yapılanaraştırmadaannelerin%39.1,babalarınise%41.3’üilkokulmezunudur.An-nelerin %43.4’lük, babaların ise %26.1’lik bir oranla okula gitmemiş oldukları görül-mektedir(A.Gürler,2005)

• Annelerin%64.9’u,babalarınise%38.2’siilkokulagitmemiştir(A.Öter(2005).

• Annelerineğitimdüzeyiarttıkçaçocuklarınsaldırganlıkeğilimiazalmaktadır,ancakbabaların eğitim düzeyi ile çocukların saldırganlık eğilimleri arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır(M.Y.Erdoğdu(2005).

Göç

• Kanunlaihtilafadüşençocuklarınailelerininbüyükçoğunluğukırsalkesimdenken-te (%32-68) göç etmiş olduğu görülmüştür (M. Kıcalıoğlu (1987), Aslan N ve ark (2003), H. Küçüker (2001), S. Elibol (1998), N. Akalın (1999), Ataseven, C. (2006) ve N. Yakışıklı (1997).

• Görüşülençocukların%41’iAntalya’yagöçetmişaileleremensuptur(A.Öter(2005).

Dağılmış aileler

• Yapılançalışmadasuçlugençlerin%22’sininölüm,terk,boşanmaveyaayrılıksebebiy-le dağılmış ailelerden geldiği saptanmıştır. (Ülke genelinde bu oran %8’dir) (Yavuzer, H. (1983).

• Görüşülensuçluçocukların%10,9’ununannesi,%21.7’sinindebabasıölüveyaay-rıdır. Annelerin %89.1, babaların ise %78.3’ünün sağ ve öz oldukları görülmektedir. Genelolarakçocukların%26.2’sidağılmışailelerdengelmektedir(A.Gürler(2005).

• Çocukların%30’uparçalanmışailelerdengelmektedir.(eşlerdenbirininyadaikisininölümü,ayrıyaşamaları,boşanmalarıyadaterkdurumu)(A.Öter(2005).

Anne ve babanın anlaşma durumu

Görüşülençocukların%21.7’siannevebabasınınarasırakavgaettiklerini,%6.5’isıksıkkavgaettiklerinive%6.5’iisearasıratartıştıklarınıifadeetmiştir.%63’üiseçokiyianlaştıklarınısöylemiştir.%43.5’iannevebabalarınınonlarınönündekavgaettiğinisöy-lemiştir(A.Öter(2005).

Anne-baba ile çocuk arasında yeterli iletişim olmaması

Çocuklarınarasındaebeveynlerinikisiyledeiyiiletişimkuranlarınoranıdüşüktür(15.3).Çocuklar çoğunlukla anneyle iyi iletişim kurmaktadır (%71.8), babayla iyi iletişim kuran-larınoranıise%10.6’dır(A.Öter(2005).

Ebeveynlerinden ayrı yaşaması

• %37ve8 arasındadeğişenoranlarda suç işleyen çocuklar anne veyababanınölü-mü, boşanma, terk gibi sebeplerden ötürü ailelerinden ayrı yaşamaktadır (S. Türkeri

Page 42: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

42

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

(1995),S.Çırak(1996),E.Kabasakal(1997),H.Kolbaşı(1995),S.Elibol(1998),N.Ceyhanveark.(1995),Ç.Beslen(1988),N.Yakışıklı(1997)veA.Ok(1989).

• Görüşülençocukların%43.5’ibüyürkenailelerindenayrıkaldıklarınıbelirtmişlerdir.%23.9’u ebeveynlerinden başka kendisini büyüten bir yakınları olduğunu belirtmiştir (A.Gürler(2005).

Yüksek kardeş sayısı, kalabalık aileler

• Suçişleyençocukların%99-37arasındadeğişenoranlarda3veyadahafazlakardeşiolduğu saptanmıştır.Tek çocuk olanların oranı%1.3-5 arasında değişmektedir. Buçocukların%24.3-82arasındadeğişenoranlardada5vedahafazlakardeşibulun-maktadır(S.Türkeri(1995),S.Çırak(1996),R.Erkan(1995),Ö.Şaylıgil(1981),C.Gürsel (1997), Ş. Çokdinleten (1997), Aslan N ve ark. (2003), A. E. Yavuz (2003), N. Akalın(1999),O.Karpatveark.(1994),G.Tartar(1993),K.N.Özmenler(1995).

• Görüşülensuçişlemişçocukların%47.8’inin5vedahafazlakardeşibulunmaktadır.Ailelerin%73.9’uise5vedahafazlaüyedenoluşmaktadır(A.Gürler(2005).

• 4vedahafazlakardeşiolanlarınoranı%88’dir.Ortalamakardeşsayısıise5,85’dir(A.Öter(2005).

Aile ile ilişki

12-16 yaş arasındaki çocuklarla yapılan araştırmanın sonuçlarına göre cezaevine giren çocuklar, cezaevine girmeyen çocuklara göre aile ilişkilerini daha sağlıksız algılamaktadır (M.Y.Erdoğdu(2005).

Şiddete maruz kalma

• Kanunlaihtilafadüşençocuklarınbüyükçoğunluğu(%14.3ile84arasındadeğişenoranlarda) ailesinden veya beraber yaşadığı kişilerden şiddet gördüğünü belirtmiştir (S.Türkeri(1995),N.Alagöz(1998),A.E.Yavuz(2003),S.Elibol(1998),N.Akalın(1999),Z.Erdoğmuş,N.Yakışıklı(1997)veA.Ok(1989).

• Görüşülençocukların%53.3’übabalarındanşiddetgördüklerinibelirtmiştir(S.Tür-keri(1995),N.Alagöz(1998),A.E.Yavuz(2003),S.Elibol(1998),N.Akalın(1999),Z.Erdoğmuş,N.Yakışıklı(1997)veA.Ok(1989).

Evden kaçma

• Suçişleyençocukların%23.42–46.7arasındadeğişenoranlardaenazbirdefaevdenkaçmıştır(S.Türkeri(1995),E.Kabasakal(1997),R.Erkan(1995),Ö.Şaylıgil(1981),N.Doğan(1995),H.Kolbaşı(1995)veH.Küçüker(2001).

• Görüşülençocukların%63’üevdenherhangibirzamanzarfındakaçtıklarınıbelirt-miştir(A.Gürler(2005).

Ailede alkol ve madde kullanımı

• %26.5ile61.5arasında değişen oranlarda suç işleyen çocukların ailelerinde alkol kul-lananlarbulunmaktadır.%2.4–18.3oranındaiseuyuşturucumaddekullanımıgöz-

Page 43: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

43

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

lenmiştir(S.Türkeri(1995),AslanNveark(2003),H.Küçüker(2001), A. E. Yavuz (2003),N.Akalın(1999),N.Ceyhanveark.(1995)veZ.Erdoğmuş.

• Görüşülençocuklarınbabalarının%17.4’üöncedenveyaşuandaalkolkullanmakta-dır(A.Gürler(2005).

• İstanbulHtipicezaevindearaştırmayakatılanergenlerin%46.1’ininailesindebağım-lılıkyapıcımaddelerkullanılmaktadır(Ö.Öztürk(2005).

Aile ve yakın çevrede suç

• Suçluçocuklarınailevesosyalçevresindesuçişleyenlerinoranı%63.4ile24.8arasın-dadeğişmektedir.(E.Kabasakal(1997),R.Erkan(1995),C.Gürsel(1997),N.Doğan(1995),AslanNve ark. (2003),A.E.Yavuz (2003), S.Elibol (1998) veN.Akalın(1999).

• Cezaevinde görüşülen çocukların%26.1’inin birinci dereceden akrabaları içersindesuç işleyip hüküm giymiş birisi bulunmaktadır. Bazı çalışmalarda bu oran%50’yeyakınbulunmuştur(A.Gürler(2005).

• Çocukların%36.1’ininyakınakrabalarıarasındasuçişlemişbirisibulunmaktadır(A.Öter(2005).

• İstanbulHtipicezaevindegörüşülenergenlerin%34.5’icezaevinegirenyakınakraba-sıolduğunubelirtmiştir(Ö.Öztürk(2005).

• Suç işlemiş ailelerden gelen çocuklar suç işlememiş ailelerden gelen çocuklara göredahafazlasaldırganeğilimlergöstermektedir(M.Y.Erdoğdu(2005).

Okuldan kaçma

• Suçişleyençocukların%75.4ile45.4arasındadeğişenoranlardaokuldankaçtıklarıgörülmüştür(S.Türkeri (1995),N.Doğan(1995),A.E.Yavuz(2003)veN.Akalın(1999).

• Okulagidençocukların%41’iokuluterketmiştir(N.Ceyhanveark(1995).

Akran baskısı karşısında reddetme becerisi

Tutuklu olan 14-18 yaş arası ergenlerin reddetme becerileri, tutuklu olmayanlara göre daha düşük bulunmuştur. Ailenin gelir seviyesi arttıkça tutuklu ergenlerin reddetme be-cerileri de artmaktadır. Her iki grup için de nüfusu az olan yerleşim birimlerinden gelen ergenlerin reddetme becerilerinin daha yüksek olduğu bulunmuştur (Y. Bozkurt (2006).

Kendini değerli hissetme

İstanbulHtipicezaevindearaştırmayakatılanergenlerin%52.4’ükendinideğerlihisset-mediğinibelirtmiştir(Ö.Öztürk(2005).

Psikiyatrik rahatsızlıklar

Suçlu çocukların %69.2 sinin ruh sağlığı bozuk,%30.8’nin ruh sağlığı çok bozuktur. Ruh sağlığı değerlendirmesinde cinsiyet farklılığı bulunmamıştır (S. Karabulut (2006).

Page 44: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

44

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Antisosyal Kişilik Bozukluğu

Genel popülasyon ve diğer tanı grupları ile karşılaştırıldığında antisosyal kişilerde suç işleme oranı önemli ölçüde yüksektir. İşlenen suçların büyük çoğunluğunu ciddi suçlar oluşturur(K.N.Özmenler(1995).

Ailede antisosyal davranışlar

Ağır suç grubunu oluşturan antisosyal kişilik bozukluğu tanısı almış kişilerin anne ve babalarında antisosyal davranışlar diğer gruplara (hafif suç ve kontrol grubu) anlamlı ölçüdefazlabulunmuştur(K.N.Özmenler(1995).

Saldırganlık

Diyarbakır ilinde 12-16 yaş arasındaki çocuklarla yapılan araştırmada, suça yönlendi-rilmiş (cezaevine girmiş) çocukların suça yönlendirilmemiş (cezaevine girmemiş) aynı yaştaki çocuklara göre daha fazla saldırgan eğilimler gösterdikleri belirlenmiştir (M. Y. Erdoğdu(2005).

Kendine zarar verme

B kümesi kişilik bozuklukları ile ilgili yürütülen araştırmada, kendini yaralayan kişilerin suça yönelik davranışlarının daha fazla olduğu saptanmıştır (N. Tarlacı ve ark. (1997).

Suç işleyen 21 yaşın altındaki ergenlerde kendine zarar verme riski suç işlemeyenlere göre 3katfazladır(A.Aksoy&K.Ögel(2005).

SUÇ İŞLEYEN VE İŞLEMEYEN GENÇLERİN ÖZELLİKLERİNİN KARŞILAŞTIRILMASI

Suça itilen çocukların özelliklerini daha iyi görebilmek amacıyla, daha önce yapılan iki araştırmanın verileri birleştirilerek yeniden analiz edilmiş, suç işlemede risk etkenleri araş-tırılmaya çalışılmıştır.

Araştırma 1

2004 yılında yapılan bu araştırmanın örneklemini İstanbul, Ankara, Elazığ ve İzmir’ de bulunan tutukevi ve ıslahevinde kalan 18 yaş ve altı ergenler oluşturmaktadır. Bu illerden çalışmaya alınan kurumlar İstanbul H Tipi Kapalı Cezaevi, Ankara Çocuk Islahevi, Ber-gama M Tipi Cezaevi, İzmir Çocuk Islahevi, E Tipi Kapalı Cezaevi, Elazığ Çocuk Islahevi, Elmadağ Kapalı Cezaevi’dir.

Türkiye’de diğer illerde eğitimevi olmadığı için sadece bu iller çalışmaya alınmıştır. Örnek-lem büyüklüğü 270 olarak belirlenmiştir. Her kurumdan seçilecek ergen sayısı kurumun genel örneklem içindeki ağırlığına göre belirlendi. Her kurumda kalan ergenler önceden belirlenen bir rasgele yöntemiyle seçildi. Klinik olarak zeka geriliği ya da zihinsel bir so-runu olduğu düşünülen çocuk ve ergenler çalışmaya alınmamıştır. Kurumlarda sadece erkekler kaldığı için bu çalışma erkek çocuk ve ergen popülasyonunu yansıtmaktadır.

Page 45: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

45

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Verilerinin toplanması 2 ay sürmüştür. Anket formu kurumlarda bulunan sosyal hizmet uzmanı ve/veya psikologlar tarafından yüz yüze uygulanmıştır. Uygulama öncesi anket uy-gulayıcıları bir eğitimden geçirilmiştir. Görüşmeler tek oturumda tamamlanmıştır. Sorula-ra ‘bilmiyorum’ cevabı verenler değerlendirmeye alınmamıştır. Araştırmaya alınan ergen-lerin ebeveynleri olmadığı için araştırmaya katılmaya ilişkin sözlü onayları kendilerinden ya da kurum çalışanlarından alınmıştır.

Araştırma 2

Buaraştırma2004yılında15-17yaşgrubunuoluşturduğudüşünülenonuncusınıföğ-rencileri ile yapılmıştır. Örneklemin seçiminde çok basamaklı küme örnekleme yöntemi kullanılmıştır. Bunun için ilk aşamada, İstanbul’un farklı bölgelerinden ve sosyoekonomik düzeyinden15ilçeseçildi.Araştırma43okulve104sınıftayapıldı,toplam3483anketuygulandı. Araştırmaya 12 meslek, 23 genel, 6 özel lise alınmıştır.

Araştırmada kullanılan anket formu 21 bölümden oluşmaktadır. Ankette demografik bil-giler, gençlerin ilgilendiği aktiviteler, aile, arkadaş ve çevre özellikleri, okul yaşantısı ile ilgili sorular, cinsellik, sokakta çalışma, evden kaçma, kendine zarar verme davranışı, öfke, şiddet davranışı ve eğilimi, suç ve madde kullanımı, ihmal ve istismar, hastalıklar, intihar, travma ve sağlık alanlarına dair sorular yer almaktadır.

Araştırma Yeniden Sağlık ve Eğitim Derneği tarafından yürütülmüştür. Anketler, her ilçe-de anketör olarak görevlendirilen ve özel olarak eğitilen rehber öğretmenler aracılığıyla yapılmıştır.

Yeniden analiz sonucu elde edilen bulgular

Madde Kullanımı (Tablo 1)

• Suçişleyengençlerdesigarakullanımısuçişlemeyenleregöre6katdahafazladır.

• Alkolkullanımıbakımındanikigruparasındaanlamlıbirfarkbulunmamıştır.

• Suçişleyengruptaroş,akinetongibiuyuşturucuhaplarıkullanmışolanlarınoranısuçişlememiş gruptaki ergenlere göre 11 kat daha fazladır.

• Suç işleyengruptadiazem,xanaxgibi sakinleştiricihaplarıdoktorönerisiolmadankullanmış olan gençlerin oranı suç işlememiş gruptakilerin 4 katından fazladır.

• Suçişlemişergenlerinbulunduğugruptahayatıboyuncaesrarkullanmışolanlarınora-nı, suç işlememiş gruptakilerin 12 katıdır.

• Suçişleyengençlerinbulunduğugruptatiner,baligibiyapıştırıcılarıkullanmışolanla-rın oranı, suç işlememiş gençlerin bulunduğu grupta bunları kullanmış olanların nere-deyse 6 katıdır.

• Aynışekildehayatıboyuncaecstasyiçmişolangençlerinoranısuçişleyengruptadiğergrubun 6,3 katıdır.

• Eroinkullanımıoranlarınabakıldığındaikigruparasındaanlamlıbirfarkbulunama-mıştır.

Page 46: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

46

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Aile Özellikleri (Tablo 2)

• Suçişleyengruptaergeninannevebabasının,herikitaraftanbirininveyaikisininölü-mü, ayrılığı ya da boşanması sonucu ayrı bulunması oranı suç işlemeyen grupta aynı durumda olan ergenlerin 3 katından fazladır.

• Anneveyababatarafındanbüyütülmemişgençlerinoranısuçişleyengruptasuçişle-meyen grubun bir buçuk katıdır.

• Yinesuçişleyenergenlerin5veyadahafazlakardeşesahipolmaoranısuçişlemeyengrubun 8,7 katıdır.

• Aynışekildeevdekinüfusun5kişiveyadahafazlaolmaoranıdasuçişleyengruptadiğer grubun 2,4 katı olarak bulunmuştur.

• Ailesininaylıkgeliri600TLveyadahaazolançocuklarınoranısuçişleyengruptasuçişlemeyengruptakilerin3,5katıdır.

• Babanıneğitimsizolmasıdurumununoranı,suçişleyenlerinbulunduğugruptadiğergrubun5,2katıdır.

• Suçişleyengruptakigençlerinannelerinineğitimsizolmasıoranısuçişlemeyengençle-rin bulunduğu grubun 14,3 katıdır.

• Annevebabanınanlaşamamasıbakımındanikigruparasındaanlamlıbirfarkbuluna-mamıştır.

• Evingeçiminisağlayanaileüyelerininuzunsüreişsizkalmasıbakımındandeğerlendi-rildiğinde suç işlemeyen grupta bu durumu ifade edenlerin oranı suç işleyen gruptaki-lerin5,5katıdır.

• Suçişleyenergenlerinanneyadababasınıncezaevindekalmışbulunmaoranısuçişle-meyen ergenlerin ailelerinin cezaevinde kalma oranının 7 katıdır.

• Yakınakrabalardanbirinincezaevindekalmışolmaoranıisesuçişleyengruptadiğergrubun 3 katıdır.

Ruhsal Durum (Tablo 3)

• Suçişlemeyengruptaarasıra,sıksıkveyaherzamanyalnızlıkhissettiğiniifadeeden-lerinoranı%58iken,suçişleyengruptakiergenlerinhiçbiriyalnızlıkhissettiğiniifadeetmemiştir.

• Mutsuz/çökkün hissetme oranı ise suç işleyen ve cezaevine girmiş olan grupta, suçişlememiş gruptakilerin 40 katıdır.

• Evhamlıolduğunuifadeedengençlerinoranı,suçişlemeyengruptasuçişlemişgrupta-kilerin 2,4 katıdır.

• Çokağlamabakımındanikigruparasındaanlamlıbirfarkbulunamamıştır.

• Kötübirşeydüşünmektenyadayapmaktankorkangençlerinoranısuçişleyenlerinbulunduğu grupta suç işlemeyenlerin grubunun 8 katıdır.

• Mükemmel olması gerektiğini düşünenlerin oranı suç işlemeyen grupta suç işleyengruptakilerin 1,2 katıdır.

Page 47: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

47

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• Kimseninonusevmediğinidüşünenlerinoranı isesuç işleyenlerin bulunduğu grupta suçişlemeyengruptakilerin1,5katıdır.

• Değersizhissedenlerinoranıisesuçişleyenlerinbulunduğugruptasuçişlemeyenlerinbulunduğu gruptakilerin neredeyse iki katıdır.

• Sinirlivegerginveyacesaretsizvekaygılıolmabakımındansuçişleyenveişlemeyenle-rin bulunduğu gruplar arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır.

• Suçişleyengruptasuçlulukduyanlarınoranısuçişlemeyengruptakilerin4,2katıdır.

• Sıkılgan ve utangaç olduğunu ifade edenlerin oranının suç işleyenlerin bulunduğugrupta suç işlemeyenlerin bulunduğu grubun 8,9 katı kadar olduğu bulunmuştur.

• Şüpheciolmabakımındandeğerlendirildiğindesuç işlemeyenlerinbulunduğugruptaşüpheciolduğunuifadeedenlerinoranınınsuçişleyenlerinbulunduğugrubun2,5katıolduğu görülmüştür.

• Bilerekkendicanınıacıttığınıveyakendiniöldürmeyeçalıştığınıifadeedenlerinoranısuç işleyenlerin bulunduğu grupta diğer grubun 7,3 katı kadardır.

• Kendiniöldürmeyidüşünmüşolduğunubelirtengençlerinsuçişleyengruptakioranı,suçişlemeyenlerinbulunduğugruptakinin4,5katıdır.

• Hayatındaciddiolarakintiharıdenediğinibelirtengençlerinoranıisesuçişleyenlerinbulunduğu grupta suç işlemeyenlerin bulunduğu grubun 4,8 katı kadardır.

• Çekingenolduğunubelirtengençlerinoranısuçişleyengruptasuçişlemeyenlerinoldu-ğu grubun 1,8 kat daha fazladır.

• Mutsuz,üzgün,çökkünyadakeyifsizolduğunuifadeedenlerinoranıisesuçişleyenle-rin bulunduğu grupta diğer grubun 4,6 katı kadardır.

• Hayatıboyuncakendinikestiğiniyadazararverdiğinibelirtenlerinsuç işleyenlerinbulunduğu grupta suç işlemeyenlerin bulunduğu grubun 8 katı kadar olduğu görül-mektedir.

• Hayatıboyuncavücudundasigarasöndürmüşolduğunubelirtenlerinoranıisesuçiş-leyenlerin grubunda suç işleyenlerin grubunun 4,8 katıdır.

• Kendinezararverirkenalkolyadaherhangibiruyuşturucumaddeetkisindeolduğunuifade edenlerin oranı da suç işleyenlerin bulunduğu grupta daha fazla olup, suç işleme-yenlerin bulunduğu grupta aynı durumda olanların 7,8 katıdır.

• Çocukluğundayadagençliğindeherhangibiritarafındanaşırışekildedayakyediğiniya da bir yere kapatıldığını belirtenlerin oranı suç işleyenlerin olduğu grupta diğer grubun 13,7 katıdır.

• Buolaydan sonra da hala uykusuzluk, huzursuzluk ve korku yaşamakta olduğunuifade edenlerin oranı ise suç işlemeyenlerin bulunduğu grupta suç işleyenlerin olduğu gruptakinin2,5katıkadardır.

• Çocukluğundayadagençliğindekendiizniolmadığıhaldeherhangibirinincinselola-rak yaklaştığını ya da dokunduğunu ifade edenlerin oranı suç işlemeyenlerin olduğu grupta daha fazla olmakla beraber, iki grup arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır.

Page 48: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

48

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• Kendiizniolmadanailebireylerindenbiritarafındancinselistismarauğradığınıifadeedenlerin oranının ise suç işlemeyenlerin olduğu grupta suç işleyenlerin olduğu grupta-kilerin oranının7,5katıolduğubulunmuştur.

Davranışlar (Tablo 4)

• Kendieşyalarınazararverdiğiniyadaçevresindekilerlesıktartışmayaşadığınıifadeedenlerin oranı bakımından suç işleyen ve işlemeyen gençlerin bulunduğu gruplar ara-sında anlamlı bir fark bulunamamıştır.

• Çoksıkkavga/dövüşettiğiniveinsanlarafizikselsaldırıdabulunduğunusöyleyenlerinoranı suç işleyenlerin bulunduğu grupta suç işlemeyenlerin bulunduğu gruptakinin sı-rasıyla 1,8 ve 1,7 katıdır.

• İnsanlarladalgageçipkızdırdığınısöyleyenlerinoranıdasuçişleyenlerinbulunduğugrupta diğer gruptakilerin 1,8 katıdır.

• Çokbağırıpçağırdığınısöyleyenlerinoranı isesuç işlemeyenlerinbulunduğugruptadaha yüksek olup, suç işleyenlerin bulunduğu gruptakinin 1,6 katıdır.

• Çokkonuşmabakımındanikigruparasındaanlamlıbirfarkbulunamamıştır.

• Öfkesinikontroledemediğinibelirtenlerinoranısuçişlemeyenlerinbulunduğugruptasuç işleyen gruptakilerin 1,4 katıdır.

• Eleştirilere hiç tahammül edemediğini, hayatındaki sorunlardanbahsedebileceği hiçarkadaşı olmadığını ve düşünmeden hareket ettiğini belirten gençlerin oranı bakımın suç işleyen ve işlemeyenlerin olduğu gruplar arasında anlamlı bir fark bulunamamıştır.

• Okuldansıksıkveyaherzamankaçtığınıveokuldadisiplincezasıaldığınıbelirtenle-rin oranı suç işleyenlerin bulunduğu grupta daha fazla olup, sırasıyla suç işlemeyenle-rin bulunduğu gruptaki oranların 12,4 ve 7,6 katıdır.

• Suçişleyenlerin%90’ıöncesindebirişteçalıştıklarınıifadeederken,suçişlemeyenlerinbulunduğu grupta daha önce çalışmış olanların 17,6 katıdır.

• Hayatıboyuncabirveyadahafazladefaevdenkaçtığınıifadeedenlerinoranısuçiş-lemeyen grupta, suç işleyenlerin olduğu gruptakinin 3 katı iken, evden kaçıp sokakta kalanların oranı 2 ve evden kaçıp bir geceden fazla dışarıda kaldığını söylemiş olanla-rın oranı diğer gruptakilerin 32,9 katıdır.

• İlkdefaevdenkaçtığında13yaşındaveyadahabüyükolduğunuifadeedenlerinoranısuç işleyenlerin bulunduğu grupta suç işlemeyenlerin bulunduğu gruptakinin 1,9 katı-dır(Tablo5).

• Esrar,hap,tiner,baligibiuyuşturucumaddekullananyadadeneyenarkadaşlarınınolduğunu ifade edenlerin oranı suç işleyenlerin olduğu grupta suç işlemeyenlerin gru-bunun 7,7 katıdır.

• Gencinyaşadığımahalleninhiçgüvenliolmadığınıdüşünmesiyadakarşıcinstenhiçarkadaşı olmamış olması bakımından suç işleyen ve işlemeyenlerin olduğu gruplar ara-sında anlamlı bir fark bulunmamıştır.

• Ancakhayatıboyunca1veyadahafazlasayıdacinselilişkiyegirmişolduğunuifadeedenlerin oranı suç işleyenlerin olduğu grupta diğer gruptakilerin 9,3 katıdır.

Page 49: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

49

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Tablo 1

Suç işlemeyen Suç işleyen Odds oranı

% 95 GAn % n %

Sigara* 887 31,6 196 74 6,16 4,63-8,19

Alkol 1335 47,5 122 46,2 ,95 ,74-1,22

Uyuşturucu Hap* 101 3,7 79 29,7 11,05 7,95-15,36

Diazem/Xanax* 119 4,4 44 16,7 4,39 3,02-6,36

Esrar* 146 5,2 105 39,9 12,04 8,94-16,22

Yapıştırıcı* 157 5,6 68 25,8 5,82 4,23-8,01

Ecstasy* 109 3,9 54 20,5 6,32 4,43-9,01

Eroin 70 2,5 7 2,7 1,07 ,49-2,35

Aile ve yakınlarda madde kullanımı

Annenin alkol kullanımı* 551 19,6 11 4,2 5,56 3,02-10,24

Babanın alkol kullanımı 1323 47,2 117 45,5 ,94 ,72-1,21

Ailede madde kullanımı* 76 2,7 17 6,7 2,59 1,51-4,46

Akrabalarda madde kullanımı* 138 4,9 37 14,3 3,24 2,20-4,77

*p<0,05

Tablo 2

Suç işlemeyen Suç işleyen Odds oranı

% 95 GAn % n %

Anne ve baba beraber değil (ölüm veya ayrılık sebebiyle)*

337 12 83 31,4 3,37 2,54-4,48

Anne ve/veya baba tarafından büyütülmemiş

126 4,5 18 6,9 1,58 ,95-2,63

Kardeş sayısı (5 ve üzeri)* 347 12,3 136 54,8 8,65 6,57-11,38

Evdeki nüfus (5 ve üstü)* 1191 42,2 160 63,7 2,41 1,84-3,15

Ailenin aylık geliri (600 TL ve altı)* 773 42,6 98 72,6 3,57 2,42-5,27

Babanın eğitim düzeyi (eğitimsiz, okuma yazma bilmiyor)*

64 2,3 48 20,8 5,20 3,22-8,42

Annenin eğitim düzeyi (eğitimsiz, okuma yazma bilmiyor)*

188 6,7 120 50,6 14,35 10,69-19,27

Anne ve babanın anlaşma düzeyi (hiç anlaşamıyorlar)

548 19,6 51 20,4 ,95 ,69-1,32

Aile üyelerinin işsiz kaldığı oldu mu?* 353 12,6 114 44 5,45 4,16-7,13

Anne ya da baba cezaevinde kaldı mı?* 134 4,8 68 26,2 7,09 5,12-9,83

Akrabalar cezaevinde kaldı mı?* 647 23 124 47 2,97 2,29-3,84

*p<0,05

Page 50: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

50

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Tablo 3

Suç işlemeyen Suç işleyen Odds oranı

% 95 GAn % n %

Depresyon

Yalnız hissetme* 1632 58,3 0 0 ,42 ,40-,44

Mutsuz/çökkün hissetme* 157 5,6 185 70,6 40,77 29,88-55,63

Evhamlı olma* 1045 37,1 154 58,6 2,40 1,85-3,10

Çok ağlama 1388 49,5 131 49,8 1,01 ,79-1,31

Kötü bir şey düşünmekten korkma* 567 20,3 176 67,4 8,11 6,16-10,68

Mükemmel olması gerektiğini düşünme* 1919 68,1 149 57,3 1,23 0,92-1,65

Kimsenin sevmediğini düşünme* 886 31,4 110 42 1,58 1,22-2,04

Değersiz hissetme* 605 21,4 90 34,4 1,92 1,47-2,52

Sinirli ve gergin olma 1682 59,5 150 57,3 ,91 ,71-1,78

Cesaretsiz ve kaygılı olma 685 24,3 62 23,8 ,97 ,72-1,31

Suçluluk duyma* 558 19,8 133 51 4,21 3,25-5,46

Sıkılgan ve utangaç olma* 431 15,3 161 61,5 8,85 6,77-11,59

Şüpheci olma* 1422 50,4 99 37,8 2,53 1,88-3,40

Bilerek canını acıtma* 160 5,7 80 30,5 7,30 5,37-9,93

İntiharı düşünme* 167 5,9 58 22,1 4,53 3,25-6,30

İntiharı deneme* 72 2,5 29 11,1 4,76 3,03-7,48

Çekilme

Çekingen misindir?* 1231 43,6 155 58,7 1,84 1,43-2,38

Mutsuz, çökkün hissetme* 877 31,1 178 67,7 4,64 3,54-6,08

Kendine zarar verme

Kendini kesme* 540 19,3 174 65,9 8,08 6,16-10,60

Vücuduna sigara basma* 149 5,3 55 21,2 4,79 3,41- 6,73

Kendine zarar verirken uyuşturucu madde etkisi altında olma*

144 5,2 76 29,7 7,76 5,66-10,64

İstismar

Aşırı şekilde dayak yeme* 211 7,8 139 53,5 13,67 10,32-18,10

Olaydan sonra hala korku, huzursuzluk, uykusuzluk yaşama*

611 21,7 103 41,4 2,55 1,95- 3,33

Yabancı birinin cinsel olarak yaklaşması ya da dokunması

313 11,4 24 9,3 ,80 ,51-1,23

Aile bireylerinden birinin cinsel olarak yaklaşması ya da dokunması*

239 8,7 13 5,0 7,58 4,33-13,91

*p<0,05

Page 51: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

51

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Tablo 4

Suç işlemeyen Suç işleyen Odds oranı

% 95 GAn % n %

Saldırganlık/Dürtüsellik

Eşyalara zarar verme 447 16,1 47 17,7 1,12 ,81-1,56

Çok tartışır mısın? 1507 53,4 138 52,9 ,98 ,76-1,26

Kavga/dövüş etme* 614 21,8 88 33,1 1,77 1,35-2,32

Fiziksel saldırıda bulunma* 779 28,1 105 40,2 1,73 1,33-2,24

Çok bağırıp çağırır mısın?* 1217 44 87 32,7 1,61 1,24-2,11

Çok konuşma 1001 37,2 109 41,3 1,19 ,92-1,54

İnsanlarla dalga geçip kızdırır mısın?* 507 18,1 75 28,2 1,78 1,34-2,36

Beceri

Öfkesini kontrol edememe* 1949 70,2 162 62,3 1,42 1,09-1,85

Eleştirilere tahammül edememe 1418 50,4 148 56,5 ,78 ,61- 1,01

Hayatındaki sorunlardan bahsedebileceği arkadaşı olmaması

783 28,3 66 25 ,84 ,63-1,13

Düşünmeden hareket etme 1388 49,5 131 49,8 1,01 ,79-1,31

Riskli Davranışlar

Düşük okul başarısı 228 8,1 26 10,8 ,73 ,48-1,12

Okuldan kaçma* 87 3,1 71 28,3 12,41 8,77- 17,58

Okulda disiplin cezası alma* 368 13,1 257 53,2 7,57 4,54-12,62

Bir işte çalışma* 973 34,9 235 90,4 17,56 11,55-26,72

Evden kaçma* 64 45,7 115 71,9 3,04 1,88-4,90

Evden kaçıp bir geceden fazla dışarıda kalma*

59 2,1 110 41,4 32,88 23,05-46,89

Evden kaçıp sokakta kalma* 38 26,6 67 41,9 1,99 1,22-3,24

Madde deneyen arkadaşlar* 472 16,9 160 61,1 7,74 5,93-10,11

Yaşadığı mahallenin güvenli olmaması 1492 53,4 130 52,9 1,02 ,80-1,32

Karşı cinsten arkadaşı hiç olmamış olması 505 18 59 22,7 ,75 ,55-1,01

Cinsel ilişkiye girme* 456 16,6 153 64,8 9,28 6,98-12,35

*p<0,05

Tablo 5

Suç işlemeyen Suç işleyen Odds oranı

% 95 GAn % n %

İlk evden kaçma yaşı*82

(%56,2)65

(%40,6)64

(%43,8)95

(%59,4)1,87 1,19-2,95

*p<0,05

Page 52: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

52

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

CEZA İNFAZ KURUMLARINDAKİ 1981 ÇOCUĞUN ÖZELLİKLERİ

2011-2012 yılları arasında Ankara, İstanbul ve Antalya cezaevlerinde kalan 1981 çocu-ğun verileri aşağıda sunulmuştur. Bu veriler BİSİS pilot uygulaması sırasında ARDEF ile elde edilmiştir. BİSİS ve ARDEF hakkında bilgi diğer bölümlerde anlatılmıştır. Ülkemizde bu kadar çok çocuk ile yapılan başka bir çalışma olmaması nedeniyle aşağıdaki verilerin önemli olduğunu düşünüyorum.

Suç öyküsü

Suç “geliyorum” diyor...

• Dahaönceyaralamasuçuolanlar%13,4

• Dahaöncehiçkarakolagitmedimdiyenler%40

• Dahaöncedavasıolmayanlar%60,6

• Dahancecezaevinegirenler%18,1

• Dahaönehükümgiyenler%5,4

Yaşadığı yerin özellikleri

Üçte birinin yaşadıkları ortam uygunsuzdur diyebiliriz...

• Annevebabaylabirlikteyaşamayanlar%30.4’dür.

• Anneveyababadanbirisiyleyaşayanlar%14.2

• Kendibaşınaveyaarkadaşlarıylayaşayanlar%5.2

• Sokak,barınakveyaşantiyegibiuygunsuzyerlerdeyaşayanlar%4.1

• Yaşadığınyerdetuvalet,banyo,ısınma,sıcaksu,buzdolabı,ocakolmayanlar%2.2

• Yaşadığıyerde7veyadahafazlakişikalanlar%29

• Yaşadığımyerdesuçişleyenkişiçokfazladiyenler%27.7

• Yaşadığımyerdeçokkişiuyuşturucukullanıyordiyenler%29

• Yaşadığıyerinhiçgüvenliolmadığınıdüşünenler%27

• Yaşadığıyerinekonomikdurumununiyiolduğunudüşünenler%71.5

Aile özellikleri

Çocukların beşte birinin babası veya kardeşi halen cezaevinde kalıyor...

Evde kuralları yok veya “kurallara uymam” diyorlar...

Beşte birinin ailesinin cezaevine gelme ihtimali yok...

• Annesihayattaolmayanlar%4.0

Page 53: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

53

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• Babasıhayattaolmayanlar%8.2

• Annebabasıberaberyaşamayanlar%13.4

• Beşveyadahafazlakardeşiolanlar%42.8

• Annebabasıylaazveyahiçgörüşmeyenler%14.9

• Annebabasıylailişkileriniçokiyiolaraknitelendirenler%80

• Annesicezaevindeolanlar%3,3

• Babasıcezaevindeolanlar%22,2

• Ağabeyveyaablasıcezaevindeolanlar%17.3

• Akrabasıcezaevindeolanlar%42.5

• Babasıuyuşturucukullananlar%2.7

• Ağabeyiveyaablasıuyuşturucukullananlar%5

• Akrabalarıarasındauyuşturucukullananlarolanlar%15

• Evdeuymalarıgerekenkurallarıolmayanlar%29,6

• Varolankurallara“uymam”diyenler31,8

• Ailemkiminleveneredeolduğumubilmezdidiyenler27,6

• İşlediğisuçtaaileninteşvikiolduğunusöyleyenler%4

• Fizikselistismarauğradığınısöyleyen%11,8

• Ailesindenyeterincesevgiveilgigörmediğinibelirtenler%90

• Ailesininziyaretegelmeihtimalinindüşükolduğunusöyleyenler%19,5

• Yolparasıbulsalardaailesininziyaretegelmeyeceğinisöyleyenler%10

• Ailesininekonomikdestekvermeihtimaliolmayanlar%12,2

Alkol madde kullanımı

Alkol-madde kullanım oranları topluma göre yüksek...

• Enazbirkezesrarkullananlar%39,1

• Enazbirkezuçucumaddekullananlar%17,6

• Enazbirkezekstazikullananlar%9,3

• Enazbirkezeroinkullananlar%7,8

• Enazbirkezkokainkullananlar%3,9

• Enazbirkezroşgibihapkullananlar%7,8

• Haftada1-5kezalkoliçenler%15,4

Page 54: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

54

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• Haftanınhemenhergünü alkol kullananlar %17,3

• Psikososyalservisdeğerlendirmesindealkolsorunubelirginveciddiolarakdeğerlendi-rilenler%16,5

• Psikososyalservisdeğerlendirmesindemaddekullanımsorunubelirginveciddiolarakdeğerlendirilenler %14

Eğitim

Eğitim geçmişleri çok olumsuz...

• Öğreniminedevamedipetmemekonusundakararsızolanveyadüşünmeyenler%25

• Okulbaşarısıiyiolan%10,7

• Sınıftaenazbirkezkalanlar%41,7

• Enazbirkezdisiplincezasıalanlar%26

• Önemlibirnedenolmaksızın,keyfinedenlerle13yaşındanöncedeokuldankaçanlar%26,4

Çalışma

Çalışma oranları yüksek...

• Bugünekadarbirişteçalışanlar%14

• Meslekieğitimdışındabirişteçalışanlar%22,9

• Birmesleğiolanlar%33,2

Yaşam tarzı

Yaşam tarzlarını değiştirecek beceriler kazandırılmalı...

• Arkadaşlarıarasındasuçişleyen,polisleveyakanunlarlabaşıderdegirenolanlar%50

• Arkadaşlarıarasındayoğunalkolveyauyuşturucukullananlar%45

• Kitap,sporgibihobileriolanlar%12,6

• Ailesiizinvermemesinerağmengeceyidışarıdageçirdiklerinibelirtenler%25

Ekonomik durum

Ekonomik olarak kötü şartlarda yaşıyorlar, desteklenmeleri lazım...

• Ekonomikzorluklarnedeniyletemelihtiyaçlarınıbilekarşılamaktazorlandığınıbelir-tenler%55

• Ailesinindüzenligeliriolmayanlar%59

• Çalışarakailesinekatkıdabulunmakzorundaolanlar%59,7

• Kendigelirini kendisi sağlamak zorunda olanlar %67,8

Page 55: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

55

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Davranış ve tutum

Psikososyal programlar şart...

• Başkalarıonaneyapacağınısöylediğizamanöfkelenenler%29

• Yasalaravetoplumsalkurallarauymaktazorlukçekenler%11

• Çokçabuköfkelendiğinibelirtenler%29,4

• Düşünmedenhareketedenler%40,3

• Sorululuklarınıyerinegetirmediğiiçinbaşkalarıtarafındanşikayetedilenler%36

• Başladığıişiyarımbırakanlar%37

• Bulunduğuyerdeliderolmakisteyenler%18,7

• Cezaevinetekrargirmemekiçinhayatındabazışeylerindeğişmesigerektiğinidüşünen-ler %92,8

• Değişmekiçinbirilerininsanayardımcıolmasınıisteyenler%88,8

ARDEF

ARDEF etkili denebilir...

• Sorularıanlayan%74,6

• Yanıtlarıgüvenlibulunmayan%4,5

Page 56: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

56

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

KAYNAKLAR

- Ağırgötüren, B. (2006). Malatya Kentinde Çocuk Suçluluğu. Malatya: İnönü Üniversitesi. (Yayınlanmamış yüksek lisans tezi)

- Akalın N. (1999). Suça İtilmiş Çocukların Adli Tıp Açısından İncelenmesi Ve Cezaevinde Bulunan Suça İtilmiş Ço-cukların Deskriptif Olarak İncelenmesi. T.C. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Soysak Bilimler Anabilim Dalı. İstanbul.

- Aksoy, A. & Ögel, K. (2005). Sokakta yaşayan çocuklarda kendine zarar verme davranışı ve madde kullanımı, Anadolu Psikiyatri Dergisi, 6(3), 163-169.

- Alagöz, N. (1998). Kasten Adam Öldürme Suçuna Yönelmiş Ergenler İle Suça Yönelmiş Ergenlerin Benlik Saygıları-nın Karşılaştırılması. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler Ana Bilim Dalı Danışman:Prof.Ş.Yüksel. İstanbul.

- Aslan N, Daşkafa F, Karabulut T, Şahin N. (2003). Yargılama Sürecini Tutuklu Olarak Geçirmiş Hükümlü Çocuklarla Halen Tutuklu Bulunan Çocukların Yargılama Süreçlerinin Çocuk Hakları Sözleşmesinin İlgili Maddeleri İle Uyumu. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Yüksekokulu. Ankara- Haziran.

- Ataseven, C. (2006). Suça etki eden sosyal faktörler. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi)

- Beslen Ç. (1985). Çocuk Suçluluğu Üzerine Elazığ Çocuk Islahevinde Sosyolojik Bir Çalışma Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü.

- Bozkurt, Y. (2006). 14-18 Yaş Grubu Tutuklu Olan ve Olmayan Ergenlerin Reddetme Becerilerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi, Ankara: Gazi Üniversitesi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi)

- Ceyhan N., Boğagil R., Tekin B., Gökçek L.H., Can Ö. (1995). Suçlu Çocuklar Ve Suça İtilme Nedenlerinin İncelenme-si. Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi İstatistik Bölümü. Ankara.

- Çırak, S. (1996). Elazığ Çocuk Islahevinde Suç İşleme Nedenlerinin Araştırılması. Gazi Üniversitesi Meslek Eğitim Fakültesi Çocuk Gelişimi Ve Okul Öncesi Eğitimi Anabilim Dalı.Ankara.

- Çokdinleten, Ş. (1997). Çocuk Suçluluğu Ve Suçlu Çocuklar. T.C.Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi. Sosyoloji Ana-bilim Dalı. İzmir.

- Demirbaş H. (1992) Suçlu Ve Suçlu Olmayan Ergenlerin Karar Verme Davranışlarının Karşılaştırılması. Ankara Üniver-sitesi Adli Tıp Enstitüsü Adli Psikoloji Ana Bilim Dalı. Ankara.

- Düvenci, Ş. (1995). Suç İşlemiş Ergenlerle Suç İşlememiş Ergenlerin Kişilik Yapılarının Karşılaştırılması. T.C. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi. İstanbul.

- Elibol S. (1998) 11-15 Yaş Grubundaki Mala Yönelik Suç İşlemiş Çocukların Sosyodemografik Özellikleri. T.C. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler Anabilim Dalı. İstanbul.

- Erdoğdu, M. Y. (2005). Suça yönlendirilen ve yönlendirilmeyen çocukların aile ilişkileri ile saldırganlık davranışlarının karşılaştırılması, Çocuk ve Gençlik Ruh Sağlığı Dergisi, 12(3), 106-114.

- Erdoğmuş, Z. Elazığ Çocuk Islahevindeki Hükümlü Erkek Çocukların Suç İşleme Sebepleri Konusunda Bir Sosyolojik Araştırma.

- Erkan, R. (1995). İstanbul Çocuk Mahkemelerine Sevk Edilen Çocukların Sosyo-Kültürel Çevresi Üzerine Bir İnceleme. T.C. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Genel Sosyoloji Ve Metodoloji Progra-mı. İstanbul.

- Gürler, A. (2005). Çocuğun suça yönelmesinde aile faktörünün ve akran gruplarının rollerinin incelenmesi. Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi (Yayınlanmamış Yüksek lisans tezi)

- C.Gürsel. (1997) 13-19 Yaş Gurubunda Suça Eğilimin Araştırılması. Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü. Adli Bilim Dalı. Ankara.

- Kabasakal, E., Keçeciler R., Özcan, S., Özkan, M., Ötürk, M., Taş, D (1997). Ankara Kabala Çocuk Islahevinde Kalan

Page 57: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

57

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Hükümlü Çocukların Tahliye Sonrasına Yönelik Kaygılar Ve Bunları Etkileyen Faktörler.Ankara Hacettepe Üniversite-si.Y.O.

- Karabulut, S. (2006). Suçlu çocukların Türkiye profili. Niğde: Niğde Üniversitesi (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi)

- Karpat O., Kişioğlu P., Örücü C., Pekbey A. (1994).Türkiye’deki Çocuk Islahevlerinde Bulunan Çocukların Suç Türü İle Çocuğun Ve Ebeveynlerin Eğitim Durumu, Aile YAPISI Ve İkamet Ettikleri Yer Arasındaki İlişkilerin Ki- Kare Bağımsızlık Analizleriyle İncelenmesi. Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi İstatislik Bölümü.

- Kayaaltı N. (1994). Çalışan Çocuk Suçluluğu, Suç Ve Çalışma İlişkisi ve Islahevi Meselesi. T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Polis Akademisi Başkanlığı. Ankara.

- M., Kıcalıoğlu. (1987) Suçlu Çocukların Topluma Kazandırılması. Türkiye Ve Ortadoğu Amme İdaresi Enstitüsü Kamu Yönetimi Uzmanlığı Programı. Ankara Islahevi.

- Kolbaşı, H. H. (1995) Suç İşlemiş Çocukların Suça İtilme Nedenlerinin Algılama Durumu. T.C. Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölümü Rehberlik Ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalı. Konya.

- Kozanoğlu M. C., Yavuz, M. F., Özkara, E. (2004). Islahevindeki Çocukların Demografik Özellikleri: Türkiye’den Bir Kesit, Adli Psikiyatri Dergisi, 1(2), 19-25.

- Küçüker H. (2001) Suç Davranışında Bulunan Çocukların Sosyodemografik Özellikleri Ve Olası Suça İtilme Nedenleri. Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı.Elazığ.

- Ok, A. (1989) Kurumlar Ve Suçlu Çocuklar. Ege Üniversitesi Soysal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana Bilim Dalı. İzmir.

- Öter, A. (2005). Çocuk suçluluğunun toplumsal nedenleri (Antalya örneği), Isparta: Süleyman Demirel Üniversitesi (Yayınlanmamış Yüksek lisans tezi)

- Özçeşmeci H. (1999). Ailesi Göç Etmiş Tutuklu Çocukların Uyumsal Davranış Özelliklerinin İncelenmesi. T.C. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü. Sosyal Bilimler Anabilim Dalı. İstanbul.

- Özkan, H. (1995). Ailenin Bazı Özelliklerinin Çocuğun Suça Yönelmesinde Etkisi. 19 Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. Eğitimde Psikolojik Hizmetler Rehberlik Ve Psikolojik Danışma Bilim Dalı. Samsun.

- Özmenler, K. N. (1995). Antisosyal kişilik bozukluğunda suç örüntüsüne göre psikososyal özelliklerin incelenmesi. Ankara: Gülhane Askeri Tıp Akademisi. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans tezi)

- Öztürk, Ö. (2005). İstanbul H Tipi Cezaevinde Kalan Ergenlerde Suçluluk-Utanç Duygusunun Değerlendirilmesi. Zon-guldak: Zonguldak Karaelmas Üniversitesi. (Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi)

- Şaylıgil., Ö. (1981). Türkiye’de Çocuk Suçluluğu Islahevlerinde Kalan Çocukların Suç İşleme Nedenleri. Hacettepe Üniversitesi Nüfus Dinamiği Programı Bilim Uzmanlığı Tezi. Ankara.

- Tarlacı, N., Yeşilbursa, D. Türkcan, A. S., Saatçioğlu, Ö. & Yaman, M. (1997). B Kümesi Kişilik Bozukluklarında Kendini Yaralamanın Özellikleri, Türk Psikiyatri Dergisi, 8(1), 29-35.

- Tartar., G. (1993). Metropoliten Alanda Çocuk Suçluluğu İstanbul Çevresinde Yapılmış Bir İnceleme. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Ana bilim Dalı Genel Sosyoloji Ve Metodoloji Programı. İstanbul.

- Türkeri, S. (1995). Çocuk Islahevleri Ve Çocuk Cezaevindeki Çocukların Suç İşleme Nedenleri Açısından İncelenmesi.Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensititüsü Eğitim Yönetimi Ve Planlaması.Ankara.

- Yakışıklı N. (1997) 11-15 Yaş Gurubundaki Suç İşlemiş Çocukların Sosyo- Kültürel Özelliklerinin Araştırılması. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler Anabilim Dalı -İstanbul.

- Yavuz, A. E. (2003). Tutuklu Yada Hükümlü Erkeke Ergenlerde Kriminolojik Öykü İle Madde Kullanımı Ve Aile Yapısı Arasındaki İlişki. T.C. İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü Sosyal Bilimler Anabilim Dalı. İstanbul.

- Yavuzer, H. (1983) “Çocuğun Duygusal ve Toplumsal Gelişiminde Ailenin Rolü”. Aile ve Çocuk: 1982-1983 Seminer Konferansları, s. 5-19, İstanbul.

Page 58: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

58

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME Hükümlüler için oluşturulacak bir iyileştirme modeli uygulanacak müdahalelerin amaç-

larını belirlemeli, temel varsayımlar ve klinik hedefleri ortaya koymalıdır. Ayrıca bu amaç ve varsayımlar doğrultusunda tedavinin nasıl ilerlemesi gerektiğini belirlemesi gerekmek-tedir.

İyileştirme modelleri yeniden entegrasyon süreci için geniş kapsamlı bir kılavuz görevi görürken,müdahalemodellerisadecebelirliproblemlerihedefalmaktadır.Risk–ihtiyaç–uygunlukmodelidebiriyileştirmemodelidirvebelirlibirsuçludavranışınınveyasu-çun etiyolojik teorisi değildir. İyileştirme faaliyetleri uygulayıcıları ve ceza infaz kurumları çalışanları için bir taslak görevi görmesi ve iyileştirme faaliyetleri için kılavuzluk etmesi amacıyla geliştirilmiştir.

Etkili iyileştirme faaliyetlerinin altı temel ilkesi şu şekilde sıralanmıştır:

1. Bilişsel davranışçı bir temel

2. Yapılandırılmış seanslar

3. Eğitimli ve yetkin personel tarafından uygulanması

4. Program bütünlüğünü sağlamak için programı geliştiren kişiler tarafından öngörüldü-ğü gibi uygulanması

5. Birkılavuzadayanması

6. İyileştirme faaliyetlerinin amaçlarına bağlı personelin bulunduğu kurumlarda uygu-lanması

Bu faaliyetlerin değerlendirilmesi ile ilgili çocuk/genç adalet sistemi üç sonuç üzerinde durması gerektiği bildirilmektedir:

• Suç işleme/yeniden suç işleme: gencin yeniden suça karışma ya da daha başka suçlar işleme ihtimalidir.

• Başkalarına ciddi zarar verme: gencin başka kişileri ciddi şekilde zarar verme riskidir (ör. ciddi şiddet içeren veya cinsel suçlar)

• Hassasiyet: gencin bir şekilde kendi davranışları veya başkalarının davranışları veya yönlendirmesi ile zarar görebilme ihtimalidir.

Risk

Risk kavramı zararlı durumların belirli bir zaman dilimi içinde ortaya çıkma ihtimalini tanımlamaktadır. Cezai adalet sisteminde bir kişinin kendisine veya diğerlerine zarar ver-

RİSK - İHTİYAÇ - UYGUNLUK KAVRAMI

Page 59: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

59

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

me ihtimalini tahmin etmek amacıyla kullanılmaktadır. Risk faktörleri değişmesi ihtimali olmayan geçmiş suç yaşantısı gibi statik ve suça yaklaşım, duygudurum, madde kullanımı gibi zamanla değişkenlik gösterebilecek dinamik faktörlerden oluşmaktadır.

Suç davranışı için belirleyici olan sekiz ana risk unsuru tanımlanmıştır: antisosyal tavır-lar, antisosyal arkadaşlar, antisosyal davranış geçmişi, antisosyal kişilik özellikleri, evde sorunlu durumlar, işte veya okulda zorluklar, sorunlu gündelik aktiviteler ve madde kul-lanımı.

Risk prensibi kişilerin yeniden suç işleme riski ile uygulanacak müdahale ve tedavilerin niteliği ve yoğunluğunun uygunluğunun sağlanmasını öngörmektedir.

İhtiyaç

İhtiyaçları karşılanmayan kişiler zarar riski altında da olduğu için ihtiyaç ve zarar kav-ramları birbiriyle ilişkilidir. Maslow’un insan ihtiyaçları hiyerarşisi modeline göre insan davranışı fizyolojik ihtiyaçlar, güvenlik ihtiyaçları, sevgi/aidiyet ve statü/saygı gibi temel ihtiyaçların elde edilmesi uğraşısıyla şekillenmektedir. Risk-ihtiyaç-uygunluk modeline göre bu ihtiyaçlar kriminolojik olan ve olmayanlar olarak ikiye ayrılmaktadır.

Kriminolojik ihtiyaçlar antisosyal kişilik özellikleri, madde kullanımı problemleri, düşük problem çözme becerileri, dürtüsellik ve öfke kontrolü problemleri olarak sıralanırken, düşük özsaygı, finansal problemler veya depresyon gibi kriminolojik olmayan ihtiyaçların yeniden suç işleme davranışını azaltmada etkili olamayacağı iddia edilmiştir. İhtiyaç pren-sibine göre iyileştirme programlarının, değiştirildiğinde suç işleme davranışının azalması-na yol açacak olan dinamik kriminolojik özellikler üzerinde yoğunlaşması gerekmektedir.

Uygunluk

Uygunluk, kişinin çevresiyle etkileşimi üzerinden tanımlanmaktadır ve kişinin müdahale-lerden faydalanabilme potansiyeli ve motivasyonu ile ilgili olduğu belirtilmiştir. Uygun-luk prensibine göre müdahale stratejilerinin kişinin öğrenme stili, bilişsel becerileri ve değerleri göz önünde bulundurularak yapılandırılması gerekmektedir. Her hükümlünün bireysel olarak değerlendirilerek; uygulamacı tarafından kişisel özelliklere ve içinde bulu-nulan duruma uygun müdahaleler belirlenmesi öngörülmüştür. Uygunluk ile ilgili yapılan araştırmalarda uygulayan personelin empati kurma becerisi, uygun modelleme ve pekiş-tirme yapabilmesi gibi özelliklerin de iyileştirmeden kişinin faydalanabilmesini belirleyen etkenler arasında olduğu tespit edilmiştir.

Risk, ihtiyaç, uygunluk modeli

“Kişiselvekişilerarasıtopluluk–pekiştirmeperspektifi”risk–ihtiyaç-uygunlukmode-lini açıklarken kişinin sosyal ve kişisel durumlarının, kişilerarası ilişkilerinin ve psikolojik faktörlerin etkileşim içine girerek modelleme, tekrarlama ve pekiştirilme yoluyla öğrenilen suçludavranışınayolaçtığınıiddiaetmektedir.Risk–ihtiyaç-uygunlukmodelinegöreki-şinin içinde bulunduğu çevrenin davranışı şekillendirmede güçlü bir etkisi bulunmaktadır

Page 60: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

60

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

ve bir kere suç işlendiğinde bu durum daha fazla suç işleme davranışını destekleyecektir.

Model, risk-ihtiyaç-uygunluk kavramlarını birleştiren şu üç prensibe dayanmaktadır:

• Dahayoğunbirşekildeiyileştirmefaaliyetlerineihtiyaçduyanortaveyüksekriskse-viyesindeki kişilerin tespit edilmesi

• Değişimiçinuygunhedeflerolankriminolojikihtiyaçlarınbelirlenmesi

• Enyüksektesirli,kişininmotivasyonunaveözelliklerineuygunmüdahalelerinbelirle-nip uygulanması

Risk– ihtiyaç–uygunlukmodelideğişikhükümlügrupları için riskdeğerlendirmevemüdahale teknikleri geliştirilmesi ile ilgili araştırmaların yürütülmesine olanak sağlamış-tır. Modeli oluşturan üç prensip de kapsamlı ve deneysel olarak geçerliliği ve güvenilirliği doğrulanmış, yapılandırılmış hükümlü değerlendirme araçlarının kullanımına ve yapılan-dırılmış iyileştirme faaliyetlerinin uygulanmasına dayanmaktadır.

Bu modele göre;

• Kişilersuçişlemedavranışınayatkınlıkbakımındanbiyolojik,psikolojik,sosyal,kül-türel, kişisel ve kişilerarası açılardan farklılık göstereceğinden sistemli bir şekilde de-ğerlendirilerek risk faktörleri belirlenmelidir.

• Riskinderecesikriminolojik ihtiyaçlar ileparalelolarakdeğişkenlikgöstermektedir.Risk faktörleri kişilerin ve içinde bulundukları ortamların münferit, ölçülebilir özellik-leridir. Riskin tanımı ve kavramlaştırılması bireyci bir yaklaşım ile yapılmaktadır.

• Düzenleneniyileştirmefaaliyetlerininanaamacıhükümlülertarafındantoplumüze-rinde oluşturulan tehlikenin düşürülmesidir. Ancak hükümlünün yüksek yararı da göz önünde bulundurulmalıdır. Kişilere insani muamele yapılması, uygulanan müdahale-lerin bilinçli olarak hükümlüye zarar vermemesi ve profesyonel etik ilkelerini ihlal etmemesi gerekmektedir.

• Enönemlitedavihedefleriaraştırmalartarafındanortadankaldırıldığındayenidensuçişleme davranışını azalttığı tespit edilen ihtiyaçlardır.

• Risk faktörlerinin veya kriminolojik ihtiyaçların belirlenmesi deneysel ve yargıdanuzak süreçler olmalıdır. Suç davranışının nedenleri ile ilgili bilgiler kullanılarak etkili müdahale programları oluşturulabilecektir.

Risk-ihtiyaç-uygunluk modelinin dünyada şu an cezai adalet sisteminde en çok uygula-nan ve geçerliliği ile ilgili en çok araştırma bulunan iyileştirme faaliyeti modeli olduğu belirtilmiştir. Risk yönetimi bakış açısı ve dinamik risk faktörerinin iyileştirici yaklaşımlar kullanılarak değiştirilmesi anlayışının yaygınlığı da bu durumu ortaya koymaktadır. Tüm dünyada bu modelin cezai adalet mekanizmaları tarafından uygulanması yeniden suç iş-leme davranışının azalmasına ve daha güvenli toplumlar oluşmasına olanak sağlamıştır.

Risk-İhtiyaç-Uygunluk modelinin yeniden suç işleme ihtimali üzerinde olumlu bir etkisi olduğu ile ilgili kanıtlar şu şekilde sıralanmıştır:

• Meta-analiz çalışmaları vakaların sınıflandırılmasında risk prensibinin kullanılmasısonucu müdahaleler yeniden suç işleme riski yüksek olarak değerlendirilen hüküm-

Page 61: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

61

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

lülere uygulandığında, yeniden suç işleme ihitmali düşük olarak değerlendirilen hü-kümlülere uygulanmasından çok daha etkili olduğunu göstermektedir (Dowden and Andrews,1999; Andrews et al, 1990).

• Riskprensibiiçineldeedilendeneyselkanıtlaretniközellikler,suçözellikleriveyatop-lum özelliklerine göre değişiklik göstermemektedir (Andrews and Dowden, 2006).

• Meta-analiziçalışmalarıaynızamandariskprensibininetkililiğinin20yaşınaltında-kiler için yetişkinlerden daha fazla olduğunu göstermektedir (Andrews and Dowden, 2006).

Temel riskler ve ihtiyaçlar

Temel risk/ihtiyaç faktörleri, belirtileri ve müdahale hedefleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Temel risk/ihtiyaç faktörü Belirtiler Müdahale hedefleri

Antisosyal kişilik örüntüsü Dürtüsel, maceracı, haz arayan, sürekli agresif ve hırçın

Kendini konrol etme becerilerinin geliştirilmesi, öfke kontrolü öğretilmesi

Suç yanlısı tavırlar Suçun akla uydurulması, kanunlara karşı olumsuz tutumlar

Topluma uyumlu tavırlar ile karşı argümanlar üretilmesi, topluma uyumlu bir kimlik oluşturul-ması

Suç için sosyal ve çevresel destekleyici faktörler

Suçlu arkadaş çevresi, topluma karşı yararlı tutumlar içindeki diğer kişilerden soyutlanma

Suç yanlısı arkadaş ve çevrenin, topluma uyumlu arkadaş ve çevre ile değiştirilmesi.

Madde kullanımı Alkol ve/veya uyuşturucu kullanımı Madde kullanımını azalt, madde kullanımına alternatif oluşuracak aktiviteleri destekle

Aile/evlilik ilişkileri Uygunsuz aile kontrolü ve disiplini, yetersiz aile ilişkileri

Ebeveyn tutumlarının öğretilmesi, sıcaklık ve ilginin arttırılması

Okul/iş Düşük performans, düşük düzey tatmin

İş veya okulda çalışma becerilerini geliştir, okul ve iş ortamında kişilerarası ilişkileri destekle.

Topluma faydalı boş zaman aktiviteleri

Topluma faydalı boş zaman aktivi-telerinde bulunulmaması

Topluma faydalı boş zaman aktivitelerine katılımın desteklenmesi, hobi ve sporların öğretilmesi

Risk, ihtiyaç, uygunluk modelinin zayıf yönleri

• İnsanimuamelevekişininyüksekyararınıngözetilmesinin iyileştirmefaaliyetlerinintemel prensiplerden biri olması gerekirken, profesyonel etik ilkelerine bağlı kalınması yeniden suç işleme davranışının azaltılmasının yanında ikinci planda kalmaktadır.

• Modelinenönemlihedefinin,kişinintoplumakarşıtehditunsuruteşkiletmesininön-lenmesi ve suç işleme davranışının azaltılması olması hükümlüyü de değişmek için mo-tive edememektedir. Hükümlünün kendisi için anlamlı, tatmin edici ve sosyal olarak kabul gören bir yaşam inşa edebilmesi üzerinde de yoğunlaşmak gerekmektedir.

• Hükümlününterapötikaçıdangelişimiiçingerekliolananlamlıkişiselamaçlarınoluş-turulması ve benlik gelişimi gibi kavramlar göz ardı edilmektedir.

Page 62: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

62

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• Kriminolojik ihtiyaçlar, dinamik risk faktörleri ile eş tutulmakta ve kriminolojik ol-mayan faktörlerin müdahale hedefi olarak önemleri görmezden gelinerek risk kavramı ihtiyaçların önüne koyulmaktadır.

• Riskdeğerlendirmesi sonucuyapılan sınıflandırmanınuygulanacakmüdahaleprog-ramlarını belirlemesi her ne kadar etkili bir yöntem olsa da, düşük risk grubunda gözü-ken bir kişinin de işlevselliğini etkileyen, belirgin duygudurum ve ilişki çatışmaları gibi problemleri bulunabilmektedir. Bu kriminolojik olmayan ihtiyaçların karşılanmaması ilerde artan suç işleme davranışına ve daha yüksek risk seviyelerine çıkılmasına yol açabilmektedir. Aynı şekilde yüksek risk seviyesinin daha fazla sayıda ihtiyaç anlamına geldiği varsayımı her zaman doğru olmamakta ve kişinin ihtiyaç duyduğundan çok daha fazla sayıda müdahalelere maruz kalmasına neden olabilmektedir.

• Hernekadaruygunlukprensibimodelinbirparçasıolsadauygulananstandartlaştı-rılmış iyileştirme faaliyetlerinde elde edilmek istenen amaçlar sabit olup; hükümlülerin kişisel özellikleri, tercihleri ve salıverilmenin ardından yaşam koşullarının nasıl olacağı göz önünde bulunudurulmamaktadır.

Risk-ihtiyaç-uygunluk modelinden çıkan kanıtlar planların çoğunlukla suç işleme ile ilgili problemlere odaklanması gerektiğini göstermektedir.

Ancak kişinin sosyal gereksinimleri, geçmiş deneyimleri, olgunluk düzeyi gibi diğer mese-lelerin anlaşılması müdahalelerin risk faktörlerine nasıl yaklaşacağının planlanması ve ki-şisel durumları göz önünde bulunduracak şekilde şekillendirilmesine olanak sağlayacaktır.

Örneğin, bir gencin belirlenmiş bir sağlık hizmeti ihtiyacı olması durumunda, bunun mü-dahale planında bir hedef olarak belirlenmesi uygun olmayabilir (çünkü bunun başka bir kurum tarafından ele alınması daha iyi olacaktır). Ancak, gencin bazı programları veya karar/hükmün diğer bileşenlerini tamamlama becerisini etkileyip etkilemediğinin dikkate alınması gerekebilir.

Risk ve ihtiyaç değerlendirmesinin yakın geçmişi ve yakın geleceği

Andrews, Bonta ve Hoge’nin Risk-İhtiyaç ve Uygunluk (RİU) modelini ortaya koyma-sından itibaren yapılan risk ve ihtiyaç değerlendirmelerinde çeşitli gelişmeler olmuştur. Bu model oluşturulurken yapılan çalışmalarda, cezaevi esaslı ‘risk’ ve ‘ihtiyaç’ terimleri, kimin müdahaleye maruz kalacağı (yüksek risk içeren vakalar), hangi yakın zamanlı he-deflerin koyulacağı (suç işleme davranışı ile bağlantılı ihtiyaçların ortadan kaldırılması) ve hangi müdahale yöntemlerinin uygulanacağı (kişilerin öğrenme tarzı ve kişisel motivas-yonlarına uygun yöntemlerin uygulanması) esaslarına dönüştürülerek, klinik tedavinin en önemli prensipleri belirlenmiştir.

Günümüzde bu modele eklenen prensipler arasında kişinin güçlü yanlarının da göz önün-de bulundurulması, suç işleme davranışı ile ilişkili birden fazla sayıda ihtiyaçların hedef alınması, toplum temelli müdahaleler ve uygun çalışanların seçilerek gerekli eğitimlerin verilmesi bulunmaktadır.

Page 63: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

63

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Risk, ihtiyaç, uygunluk modelinin uygulanması alınan sonuçları nasıl etkiliyor?

Bir kurumun, RİU modelinin prensiplerine ne kadar uyduğunun, uygulanan programların güçlü ve zayıf yanlarının değerlendirilmesi için Cezaevi Program Değerlendirme Envanteri (CPAI) geliştirilmiştir. Yapılandırılmış risk ve ihtiyaç değerlendirmeleri uygulayan kurum-ların yeniden suç işleme oranları üzerinde diğerlerine göre daha etkili olduğu görülmüştür. Genel olarak uygunluk prensibinin göz önünde bulundurulması ise alınan sonuçları daha da iyileştirmektedir.

Risk, ihtiyaç, uygunluk modeline alternatifler

Risk, ihtiyaç, uygunluk modeline, ayrımcılık ve etik olmayan bir sınıflandırma sistemi olduğu gibi çeşitli eleştiriler getirilmektedir. Örneğin, risk değerlendirme araçlarında, suç işleme ile ilgili olmayan maddelerin de bulunmasının gereğinden fazla sınıflandırmaya neden olabileceği düşünülmektedir. Bazı feministler ve klinik psikologlar ise RİU yakla-şımında kişisel iyiliğe önem verilmemesini eleştirmektedir. Bu durum, kadın suçluların çocuk bakımı, yoksulluk, mağdur olma gibi bazı özel ihtiyaçlarının göz ardı edilmesine neden olabilmektedir. Başka bir eleştiri de RİU modelinin güçlü yanları göz önünde bulun-durmadığı ve insan potansiyeli ve başarılarını geliştirmeye yönelik olmadığı yönündedir.

İyi yaşam modeli

Terapötik işbirliğinin ve kişinin değişim için motivasyonunun sağlanması gibi konularda risk – ihtiyaç – uygunlukmodelinin eksikliklerini tamamlayabilmek için kişinin güçlüyanlarının ve koruyucu faktörlerin üzerine yoğunlaşan bir yaklaşım ile “iyi yaşam modeli” geliştirilmiştir.

Bu modele göre hükümlüler de diğer insanlar gibi temel ihtiyaçlarını karşılama ve bunun için belli hedeflerin elde edilmesi amacı ile hareket etmektedir. Belli amaçların ve kaynak-ların elde edilmesi ile anlamlı, başarılı ve üretken bir hayat sürme kapasitesinin arttırılma-sı pek çok kriminolojik faktörün etkisini ve yeniden suç işleme ihtimalini kendiliğinden azaltacaktır.

İyileştirme faaliyetlerinin bütüncül bir yaklaşımla hem kişilerin hedeflerine ulaşmasını, hemderiskinazaltılmasınıhedeflemesigerekmektedir.Risk–ihtiyaç–uygunlukmodelidahilinde dikkate alınmayan benlik gelişimi ve kişinin salıverilmenin ardından bulunacağı ortamın özelliklerinin de göz önünde bulundurulması gerktiği belirtilmiştir. Bu faaliyetler sistemli bir şekilde uygulanırken; aynı zamanda kişinin hedefleri ve istekleri doğrultu-sunda şekillenmesi gerekmektedir. Bu şekilde kişinin kendi hedefleri de sürece katılarak değişmek için motivasyonu da arttırılabilmektedir.

Risk–ihtiyaç–uygunlukmodelininüçtemelprensibineiyiyaşammodelinin“öncelik”prensibi eklenerek, iki modelin güçlü yönlerinin birleştirilmesi gerekmektedir. Risk ve ihti-yaç değerlendirilmesine güçlü yanların ve hedeflerin de katılması daha kapsamlı ve amaca uygun değerlendirmeler ve iyileştirme faaliyetleri uygulanmasına olanak sağlayacaktır.

Page 64: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

64

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Suç Davranışı Psikolojisi ve risk-ihtiyaç-uygunluk modeli

1990’lı yıllardan itibaren, Suç Davranışı Psikolojisi (SDP) kriminoloji ve adalet sisteminde olduğu kadar, adli psikoloji alanında da önemli bir unsur haline gelmiştir. Kriminoloji ala-nında sosyal öğrenme/sosyal biliş teorileri odaklı olarak kişilik psikolojisi ve suçun sosyal psikolojisi günümüzde öne çıkan kuramlardır. Düşük öz denetim gibi kişilik yapıları ile antisosyal tutum ve davranışlar ile antisosyal özellikler gösteren arkadaş grubu gibi sosyal öğrenme kuramı ile ilişkili etkenler de suç davranışının analizi için göz önünde bulundu-rulmaktadır. Antisosyal kişilik örüntüsü de açık bir şekilde davranışsal olup, erken yaşta başlayıp devam eden bir antisosyal davranışlarda bulunma eğilimi şeklinde ya da mizaca bağlı olarak düşük öz denetim ve uzlaşmaya yatkın olmama şeklinde görülebilmektedir. Yani tutum, arkadaş çevresi, geçmiş yaşantılar ve kişilik dört önemli etkeni oluşturmak-tadır.

Risk ve ihtiyaç etkenlerinin çok çeşitli suçlu gruplarında değerlendirildiği çalışmaların meta analizleri en önemli, orta derecede önemli ve düşük seviyede önemli risk faktörleri-nin belirlenmesine olanak sağlamıştır. Revize Edilmiş Psikopati Kontrol Listesi (PCL-R) ve Şiddet Riski Değerlendirme Kılavuzu (VRAG) gibi araçlar da psikologların, ruh sağlığı ve adalet sistemi uzmanlarının kullanabileceği ortak bir bilgi havuzu, ortak bir dil ve risk-ih-tiyaç-uygunluk sistemleri geliştirilmesine olanak sağlamıştır.

Kullanılan risk değerlendirme yöntemlerinin hassasiyeti arttıkça (örneğin risk ile bağlan-tılı faktörler yerine kontrol gruplarında yeniden suç işleme oranlarının değerlendirilmesi gibi), aradaki korelasyon da risk prensibine kanıt oluşturacak şekilde artmaktadır. Ayrıca 1990 yılında yapılan meta analizinde, ihtiyaç prensibinin güçlülüğünün azımsanmış oldu-ğu da görülmüştür.

Risk ve ihtiyaçla ilgili en önemli faktörler ve öngörülen başarılı yeniden suç işlemeyi önle-yici hedefler şu şekilde belirlenmiştir:

• Geçmişteki antisosyal davranışlar; erken dönemde başlayan ve devam eden antisosyal davranışlardan oluşmaktadır. Öngörülen ihtiyaç ise riskli durumlarda suç davranışı içermeyen alternatif davranışların geliştirilmesidir.

• Antisosyal kişilik örüntüsü; macera ve haz arayışı, düşük öz denetim ve süregelen sal-dırgan bir tutum şeklinde tanımlanmaktadır. Öngörülen ihtiyaç, problem çözme bece-rilerinin, öfke kontrolü ve başa çıkma yöntemlerinin geliştirilmesidir.

• Antisosyal biliş; suçu destekleyen tutum, değer ve inançlardan oluşmaktadır. Anti-sosyal algıların azaltılması, riskli düşüncelerin ve hislerin fark edilerek daha az riskli olanlarının oluşturulması, anti-kriminal bir kimliğin benimsenmesinin sağlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Page 65: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

65

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• Antisosyal arkadaş grubu; suç işleyen kişilerle yakın ilişkiler ve suç işlemeyen kişi-lerden uzak olma şeklinde görülen bir risk faktörüdür. İhtiyaç olaraksa, suç işleyen kişilerle ilişkilerin azaltılıp, diğerleriyle etkileşimin arttırılması belirlenmiştir.

• Aile ve/veya evlilik; risk faktöründe iki önemli unsur bakım/destek ile denetleme/yön-lendirmedir. Çatışmaların azaltılması, olumlu ilişkilerin kurulması, denetleme ve yön-lendirmenin arttırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

• Okul ve iş; bir risk faktörü olduğunda, okul veya işte düşük başarı ve tatmin şeklinde görülmektedir. Performansın, ödüllerin ve tatminin arttırılması gerekmektedir.

• Boş zaman aktiviteleri/hobiler; risk faktörü olarak, suçla ilgili olmayan aktivite ve ilgi alanları olmadığı zaman karşımıza çıkmaktadır. Yine bu tür aktivitelerin ve ödüllerin arttırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

• Madde kullanımı; alkol ve/veya başka maddelerin kötüye kullanımı şeklinde tanım-lanmaktadır. Madde kullanımının, madde kullanımıyla ilişkili kişisel veya kişiler arası unsurların azaltılması ve alternatif davranışların oluşturulmasına ihtiyaç duyulmakta-dır.

Page 66: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

66

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME Şiddet riski değerlendirmesi, bu alanda çalışan herkes için bir gereklilik haline gelmiştir.

Kişilerin hapsedilmedikleri takdirde kendilerine ve başkalarına karşı tehlike arz edeceğine dair kanıt gösterilmesi önem kazanmıştır.

Risk değerlendirmesi ve tehlikelilik

Tehlikelilik mizaç özelliklerinin değerlendirilmesini içerir. Kişi odaklıdır. Tutarlılık üzerine vurgu yapılır. Geniş kapsamlı bilgi içeren bir değerlendirmedir.

Risk Değerlendirmesi ise, olası sonucu belirlemeye, sonucun gerçekleşme olasılığını tah-min etmeye, Sonucun gerçekleşme olasılığını arttıran ve azaltan faktörleri belirlemeye ya-rayan yüksek derecede duyarlı bir sistemdir.

Risk değerlendirmesi olasılığa bakarken, tehlikelilik ise bir kişisel özelliğin payını değer-lendirmektedir. Risk değerlendirmesi tehlikeliliğin aksine kişi üzerine odaklanmaktansa çevresel faktörler üzerine odaklanmaktadır. Risk değerlendirmesi tehlikelilikte olduğu kadar çıkarım yapmayı gerektirmemektedir. İki süreçte de karar verme üzerinde durul-maktadır.

Risk sadece bir olasılık değildir; bir inancı veya algıyı içerir; geçmişte ya da başka durum-larda ne olduğu üzerinden algılanan ya da tahmin edilen bir olasılık; geçmişteki olaylar ile tahmin yapılan durumun benzerliği üzerine kuruludur. Tehlikelilik, bir anlama ve açıkla-ma içermez. Risk değerlendirmesi ise, açıklama çabasıdır. “Benim tahmin yaptığım durum geçmiştekine ne kadar benziyor?” diye kendimize sormalıyız.

Şiddet Riskinin Yapısı

Şiddet; üzerinde düşünülerek planlanmış, karşı tarafın rıza göstermediği, gerçek, teşebbüs edilmiş veya tehditte bulunulmuş fiziksel zarardır. Yazılı onay veremeyecek durumdaki mağdurlara karşı uygulanan şiddeti de içerir. Korku uyandırıcı davranışları da içerir. Teh-ditlerin üstü kapalı veya üçüncü kişilere yönelik olabilir. 

Şiddetin en önemli nedeni şiddet içeren davranışlarda bulunma kararıdır. Bu karar da bi-yolojik, psikolojik ve sosyal faktörlere dayanmaktadır. Şiddet uygulayan rol modellerine veya şiddeti normal karşılayan, görmezden gelen tavırlara maruz kalmakta önemli rol oynar.

Şiddet herhangi bir araçla doğru bir şekilde tahmin edilebilmek için çok zordur. “Profes-yonel” kararlar genelde doğru bakımından eksiktir. Şiddet tahminleri deterministik bir

RİSKLERİN SAPTANMASINDAÖLÇME DEĞERLENDİRMENİN YERİ

Page 67: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

67

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

davranış görüşünü gerektirmektedir. Şiddet riskini tahmin etmek yerine, değerlendirmek daha doğrudur.

Şiddet riski çok yönlü bir yapıdadır. Şiddet riskinin yapısını oluşturan öğeler aşağıda be-lirtilmiştir

• Tür: ne tür şiddet davranışları gerçekleşebilir?

• Ciddiyet: şiddet davranışı ne kadar ciddi olabilir?

• Sıklık: şiddet davranışı ne sıklıkta gerçekleşebilir?

• Yaklaşan tehlike: şiddet davranışı ne kadar yakın zamanda gerçekleşebilir?

• Olasılık:şiddetdavranışınıngerçekleşmeolasılığınedir?

Şiddet riski duruma özeldir. Bir kişinin şiddet gösterme riskini asla bilemeyiz; sadece belli koşulları varsayarak tahminde bulunabiliriz. Kuruma kapatılma, gözlem altında salıveril-me, madde kullanımı için tedavi görmeden salıverilme gibi kararlar, belli koşullar varsa-yılarak tahmin edilmektedir. Göreceli veya şarta bağlı risk değerlendirmeleri kesin veya olasılıksal risk değerlendirmelerinden daha kullanışlıdır. 

Risk Değerlendirmesi

Risk Değerlendirmesi bir zararın muhtemel olumsuz etkisini sınırlandırmak için anlaşıl-ması sürecidir. Bunun için aşağıdaki noktalara dikkat etmek gereklidir.

• Zarar tehlikesinin belirlenmesi (hangi olaylar gerçekleşir?)

• Zarar tehlikesinin hesaplanması (ne sıklıkta?)

• Maruz kalma senaryolarının oluşturulması (hangi koşullar altında?)

• Risk değerlendirilmesi (koşullar bulunuyor mu?)

• Risk yönetiminin belirlenmesi (hangi müdahaleler?)

Risk değerlendirmesinin hedefleri şunlardır:

• Daha iyi kararlar verebilmek

• Tutarlılığı arttırmak

• Toplumun güvenliğini sağlamak

• Müdahaleyi yönlendirmek

• Kişilerin haklarını korumak

• Sorumluluğu değerlendirmek

Risk Değerlendirmesi Yaklaşımları

Aktüeryal karar verme

Aktüeryal (risk hesabı) değerlendirme; sistematik, yapılandırılmış, kurallara bağlı, sayılar-la sınırlandırılmış, kişisel muhakeme en aza indirgenmiştir. Bunun için, veri toplanması ve veri kodlanması, bilimsel bir literatür taraması gereklidir.

Page 68: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

68

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Aktüeryal karar verme şiddet riski değerlendirmesinde sıkça kullanılan tamamlayıcı yön-temdir. Yöntemin güçlü yönleri yüksek derecede yapılandırılmış/sistematik (“objektif”) olması ve kanıta dayalı (“bilimsel”) olmasıdır.

Bu amaçla psikolojik testler, risk ölçekleri kullanılır. Psikolojik testler de profesyonel muhakeme gerektirir. Hangi testlerin kullanılacağı ve sonuçların nasıl değerlendirileceği önem kazanır. Kullanımın gerekçelendirilmesi tümevarım mantığı kullanılmasını gerektir-mektedir.

Risk Ölçekleri, sadece bir sonucu tahmin etmek için tasarlanmış, yüksek derecede doğru tahmin yapması beklenen araçlardır. Belirli bir sonuç, zaman aralığı, örneklem ve durum için en iyi şekilde uygulanmak üzere tasarlanmıştır. Sıkı bir yapı içerirler. Risk ölçekleri de profesyonel muhakemeye gereksinim bulunmaktadır. Hangi ölçeklerin kullanılacağı, alınan skorların nasıl değerlendirileceği önemlidir. Kullanımın gerekçelendirilmesi yine de bir çıkarım yapmayı gerektirmektedir.

Yapılandırılmış ölçümler; değerlendirme üzerinde temel yapılandırmayı uygulamaktadır. En azından belirli ve görünür bir risk faktörü grubunun göz önünde bulundurulması ge-rekmektedir. Bilgi toplama sürecinin nasıl olacağını tanımlar, belirler. Karar verme üzerin-de daha düşük yapılandırma uygular. Bulguların nasıl iletileceği ile ilgili terimleri belirler ve eylem odaklıdır.

Ancak yapılandırılmış ölçümler; değerlendirme sürecinin araçlarının yeniden belirlenme-sini, sistematik veri toplama ve yeni eğitim ve teknoloji gerektirmektedir. Yapının kulla-nılmasının gerekçelendirilmesi ve tümevarımcı mantığın kullanımı gerekir. Başka yerde işe yarayan yöntemlerin burada da yaraması beklenir. Profesyonel muhakame de uygundur.

Klinik değerlendirme

Klinik değerlendirme; sistematik olmayan veya yapılandırılmamış, kurallardan bağımsız, sayılarla sınırlandırılmamış, hepsi kanaate dayalı bir kararın verilme biçimidir.

Profesyonel Muhakeme şiddet riski değerlendirmesi için en sık kullanılan yöntemdir. Es-nek, kolay uygulanan, ama sınırlı miktarda eğitim ve teknoloji gerektirir. Kişi odaklıdır (“idiyografik”)

Yapılandırılmamış ölçümlerde; değerlendirme ile ilgili sınırlandırmalar yoktur. Her tür bilgi göz önünde bulundurulabilir ve bilgi istenildiği şekilde toplanabilir. Kararlarla ilgili sınırlandırmalar da yoktur. Bilgi ağırlıklandırılabilir ve istenildiği gibi birleştirilebilir ve sonuçlar istenildiği gibi paylaşılabilir

Ancak yapılandırılmamış ölçümler; sistematik değildir, deneysel kanıtlara dayanmamak-tadır. Uygulamacılar arasında düşük anlaşma düzeyine (güvenilir değil) ve düşük doğru-luğa (geçerli değil) sahiptir. Temelleri/dayanakları açık değildir (çürütülemez). Karizmatik otoritefigürününkararınadayanmaktadır.Kararlargenişkapsamlıdır.Odaknoktasıey-lem değil kusurlardır.

Page 69: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

69

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Tarihe kısa bir bakış

ABD’de eyaletler klinisyenlerin, danışanlarının, onların çocuklarının veya danışanları ta-rafından tarif edilen diğer kişilerin tehlikede olup olmadığı yönünde kanıt göstermesi zo-runluluğunu getirdi.

Klinisyenlerin şiddet riski değerlendirme zorunlulukları kötü şöhretli Tarasoff davası ile kaldırılmıştır. Yeni yasalardan yola çıkarak, 1970’lerdeki pek çok araştırmacı ruh sağlığı uzmanlarının şiddet riski/tehlikesi değerlendirme yetilerini araştırmaya başlamıştır. Daha önce yürütülen çalışmaları özetleyen Monahan (1981), klinisyenler bir kişinin şiddet dav-ranışı göstereceğini tahmin ettiğinde araştırmaların bu tahminlerin üç seferde birden daha sık doğru sonuç vermediğini göstermiştir.

Bu gibi sonuçların varlığına rağmen mahkemeler ruh sağlığı uzmanlarının şiddet riski değerlendirmesi için kullanılmasını sonlandırmak için tereddüt etmekteydi. Mahkemeler gelecekteki şiddet riski ölçümü ihtiyacının kaçınılmaz olduğunu gerekçe göstermekteydi. Birisi (ör. hakimler ya da jüriler) bu tahmini yapmak durumundaydı ve klinisyenlerin verebileceği danışmanlık ne olursa olsun önem arz etmekteydi. Bu ihtiyaç öyle kritikti ki mahkeme klinisyenlerin şiddet tahminlerini hemen hemen her koşulda kabul edebilecek durumdaydı. A.B.D. yüksek mahkemesi konuyla ilgili şu açıklamayı yapmıştır: “ruh sağlı-ğı uzmanlarının tahminleri her zaman yanlış değildir...sadece çoğu zaman yanlıştır”.

Monahan ve diğerleri risk tahmini için yeni bir yöntem arayışına başladı ve Monahan risk tahmini üzerine yeni ufuklar açan bir makale yazdı. Bu makalede risk iletişimini meteoro-loji ile kıyaslamaktaydı.

1980ler süresince ve daha sonra yürütülen araştırmalara şiddet araştırmalarının ‘ikinci kuşağı’ adı verildi ve tehlikeliliğin tahmini yerine risk değerlendirmesi içeren yeni bir gö-rünüm kazandılar.  

Risk değerlendirmesinin üç dönemi tanımlanmıştır.

1. Birinci kuşak (1G) genel olarak suç işleme davranışının olasılığı ile ilgili yapılandırıl-mamış uzman değerlendirmesinden oluşmaktaydı.

2. İkinci kuşak (2G) değerlendirmeler kuramsal olmayan ve büyük ölçüde sabit madde-lerden oluşan risk değerlendirme araçları ile yapılmaktaydı.

3. Üçüncü kuşak (3G) değerlendirmeler ise kuramsal temellere dayanan ve dinamik risk etkenlerini veya suç işleme davranışı ile ilişkili ihtiyaçları da kapsayan araçlarla yapıl-maktaydı.

4. Dördüncü kuşak (4G) değerlendirmeler, kişinin kuruma kabulünden, vakanın dosyası-nın kapanmasına kadar olan tüm süreçte verilen hizmeti ve denetimi yönlendirmekte-dir. Takip çalışmaları ile, yapılan müdahalelerin, ilk aşamada yapılan risk, güçlü yanlar, ihtiyaçlar ve uygunluk değerlendirmeleri, tekrar değerlendirmeler, yapılan planlama-lar ve süreç henüz tamamlanmadan alınan sonuçlar ile bağlantısı kurulabilir. Burada amaç sadece idari bilgi sistemlerinin oluşturulması değil, aynı zamanda insanlara ve-rilen hizmetin değerlendirilebileceği ve tedavi yöntemlerinin geliştirilebileceği sistem-lerin geliştirilmesidir. 4G araçlarının önemli bir hedefi etkili müdahale yöntemlerinin

Page 70: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

70

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

prensiplerine bağlılığın arttırılması ve mükerrer suçtan toplumun korunması için kli-nik yönlendirmenin sağlanmasıdır. En iyi bilinen 4G sistemleri arasında Cezaevi De-ğerlendirme ve Müdahale Sistemi (CAIS) ve Alternatif Yaptırımlar için Cezaevi Suçlu YönetimiveDeğerlendirmesi(COMPAS)bulunmaktadır.Kanada’dakiSuçluKurumaKabulDeğerlendirmesi (OIA) veVerilenHizmetDerecesi/VakaYönetimi Envanteri(LS/CMI) de kullanılan araçlara örnek oluşturmaktadır.

Risk değerlendirme yöntemleri

Profesyonel muhakeme (Klinik değerlendirme) birinci kuşak (1G) değerlendirmeleri ola-rak tanımlanmıştır (Andrews et al, 2006), aktüeryal değerlendirmeler ise ikinci kuşak olarak tanımlanmaktadır (2G). Bu araçlar büyük örneklem gruplarından gelen istatistiki verileri gelecekteki davranışlar ile ilgili tahmin yapmak için kullanırlar. Bu tür yaklaşımlar statik (değişmeyen) maddelere (önceki suç davranışları gibi) odaklanırlar ve bu yüzden zaman içindeki değişimi her zaman ölçemezler.

Üçüncü kuşak değerlendirmeler (3G) daha geniş kapsamlı bir şekilde risk ve koruyucu faktörleri değerlendirir ve müdahaleler ile değiştirilebilecek dinamik (değişebilir) faktör-lerin üzerinde dururlar.

Dördüncü kuşak değerlendirmeler (4G) ise daha fazla uygunluk ile ilgili bilgi toplamak için tasarlanmıştır ve bir hükümlünün denetim altında bulunduğu süre boyunca müdaha-lelerin planlanması için kılavuz görevi görmektedirler.

Risk değerlendirmesi araçları birtakım metodolojik ve uygulamalı kriterlerle uyum sağla-mak durumundadır.

• Madde içerikleri ve puanlandırma açık olmalıdır

• Değerlendirme araçlarının bilginin geniş kapsamlılığı ve makul (ekonomik) oluşu ara-sında bir denge sağlaması gerekmektedir.

• Maddeler birden fazla sayıda davranış durumunu değerlendirmeli ve birden fazla ba-ğımsız bilgi kaynağına dayanmalıdır

• Maddeler sadece statik (durağan) riskleri değil, müdahaleler ile değişim gösterebilecek dinamik (değişken) faktörleri de değerlendirmelidir

• Riskler üzerine bilgiler, koruyucu faktörler ve güçlü yönler üzerine bilgiler ile destek-lenmelidir

• Ölçekler belli bir yaşta ve cinsiyetteki çocukları hedef alacak belirlilikte olmalı ama aynı zamanda da gruplar arasında ve zaman içinde planlı karşılaştırmalar yapılmasına da olanak sağlamalıdır

• Kültürel farklılıkların göz önünde bulundurulması gerekmektedir

• Yasal ve etik sorunların, damgalama, bilgilerin korunmasının ihlali ve diğer problem-lerin önlenmesi için değerlendirilmeye katılması gerekmektedir

• Değerlendirme araçları geçerlilik ve güvenilirlikleri ile ilgili yürütülen araştırmalar ile desteklenmelidir

Page 71: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

71

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Bu tip değerlendirmeden elde edilen faydalar şunlardır:

• Risk ve koruyucu faktörlerin geniş kapsamlı ele alınışı

• Uygulamacılar arasında daha fazla tutarlılık

• İyileştirilmiş değerlendirme kalitesi

• Karar vermede daha fazla şeffaflık ve takip eden önyargıyı azaltma

Ayrıca ekipsel, bölgesel ve ulusal boyutlarda da faydalar sağlanacaktır:

• İyileştirilmiş hedefleme/kaynak tahsisi

• Delil zemininin oluşturulması

• Müdahalelerin etkisini ölçmeye yardım

Şekil: Hükümlü değerlendirmesinde unsurlar ve öncelikler

StatikFaktörler

Dinamik FaktörlerSuça YatkınlıkRiski İhtiyaçları

UygunlukEngelleri

UygunlukArttırma

Değerlendirme

Risk Faktörleri

Uygunluk Faktörleri(Suça Yatkınlık Riski ile

İlgili Olmayan)

Ancak, bu tür risk değerlendirme araçlarının kullanımı tartışmasız değildir. Kaygılanılan konulardan biri onların ‘genç insanın refahı ile ilgi durumunu sistem içerisinde bir hedef olarak ayırabilecek şekilde bir uygulama kültürünün gelişmesine katkıda bulunabilecek olmalarıdır.

Ayrıca bu araçlar, kişisel faktörlere fazlasıyla odaklanıp karmaşık sosyal sorunları yeterin-ce dikkate almamakla eleştirilmektedir. Diğerleri ise bu araçları, uygulayıcının profesyonel sağduyu ve muhakemeye dayalı çalışma yapma becerisini yok edecek şekilde uygulamanın rutinleşmesine katkıda bulunduğunu düşünüyorlar. Örnek olarak Asset ölçeğinin uygu-lanmasının “genç hükümlülerle çalışırken kişisel kararların önemli yer tuttuğu görüşünü savunanların kesin bir şekilde zorlandıkları” anlamına geldiği savunulmuştur.

Risk değerlendirme ölçekleri

İngiltereveGaller’de iyileştirme faaliyetlerindekullanılanOffenderAssessmentSystem(OASys–HükümlüDeğerlendirmeSistemi)yapılandırılmışbirklinikdeğerlendirmeara-

Page 72: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

72

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

cıdır. Hükümlülük ile ilgili ihtiyaçları, yeniden hüküm giyme ihtimalini ve ciddi zarar riskini değerlendirmek amacıyla geliştirilmiştir. Hükümlüler tutuklanmadan önce ve tu-tukluluk hali sürerken de belirli aralıklarla bu araç ile değerlendirilirler.

HükümlülükileilgiliihtiyaçlarınOASysiledeğerlendirilmesi12alanıkapsamaktadır:

• Hükümle ilgili bilgi

• İşlenen suçların analizi

• İkamet edilen yer

• Eğitim ve çalışma potansiyeli

• Finansal yönetim ve gelir

• İlişkiler, hayat tarzı ve yakınları

• Maddenin kötüye kullanımı

• Alkolün kötüye kullanımı

• Duygusal durum

• Düşünce ile davranışlar

• Tavırlar

Hükümlülük ile ilgili ihtiyaçlar ve risk değerlendirmesi değişik hükümlü gruplarına uygun müdahale planlarının yapılabilmesine imkan sağlamaktadır. Bu değerlendirmeler yapılır-ken hükümlü için yapılan plan kaydedilen gelişmeye göre yeniden yapılandırılmakta ve yeni hedefler koyulmaktadır.

İngiltereveGaller’deheryerelmerkezdebirYouthOffendingTeam(YOT–GençHü-kümlü Ekibi) bulunmaktadır. Bu ekipte polis memurları, gözaltı birimi, sosyal hizmetler, sağlık, eğitim, madde ve alkol kötüye kullanımı ve barındırma görevlileri bulunmaktadır. YOThergençhükümlününihtiyaçlarınıbelirlmekiçinulusalbirdeğerlendirmeyöntemikullanmaktadır. Bu değerlendirme o kişiyi suç işlemeye iten belirli sebepleri olduğu gibi, kendilerine ve başkalarına zarar verme riskini de ölçmektedir. Bu şekilde kişinin ihtiyaç-larına karşılık verecek uygun faaliyetlerin belirlenmesi ve tekrar suç işleme ihtimalinin düşürülmesi hedeflenmiştir.

ASSET–YoungOffenderAssessmentProfile(GençHükümlüDeğerlendirmeProfili)İn-giltere ve Galler’de cezai adalet sistemi ile bağlantısı olan bütün genç hükümlüler ile kulla-nılabilen yapılandırılmış bir değerlendirme aracıdır. Kişinin suç davranışlarını inceleyerek, onu bu davranışa iten çeşitli koşulların belirlenmesini amacıyla geliştirilmiştir. Ana değer-lendirme profili 12 bölümden oluşmaktadır ve yaşam alanı, aile ve kişisel ilişkiler, eğitim, çevre, yaşam tarzı, madde kullanımı, ruh sağlığı, fiziksel sağlık, kendisini ve diğerlerini algılama, düşünce ve davranışlar, suç işlemeye karşı tutum ve değişmek için motivasyonu içermektedir. Asset ile elde edilen bilgiler mahkeme raporları düzenlenirken uygun müda-hale programlarının seçiminde, kişinin ihtiyaçlarını ve yaşadığı zorlukları belirlemede ve ihtiyaçlar ile yeniden suç işleme ihtimalinin zaman içindeki değişimini göstermede kulla-nılmaktadır.

Değerlendirilen kişinin içinde bulunduğu durumlar ve tavırları üzerine bilgi içeren her bö-lümün sonunda değerlendiren kişi 0 ile 4 arasında bir puan vererek o bölümde elde edilen

Page 73: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

73

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

sonuçlarının yeniden suç işleme ihtimali üzerinde ne kadar etkisi olduğunu belirlemekte-dir. Formun sonunda toplamda ne kadar puan alındığı hesaplanarak önerilen müdahale planı ve programlar belirtilmektedir. Formda ayrıca hükümlü tarafından doldurulmak üzere verilecek bir “Sen Ne Düşünüyorsun?” kısmı bulunmaktadır. Ana profilde ilgili bö-lümlerde yüksek puan alınması durumunda doldurulmak üzere “başkalarına zarar verme olasılığı” ve “ruh sağlığı değerlendirme” formları da bulunmaktadır (Curtis, 2001).

Adalet sistemine dahil olan genç ve çocuklar arasında psikiyatrik rahatsızlığı olanların oranının genel popülasyondaki genç ve çocuklara göre çok daha yüksek olduğu bilin-mektedir. Ciddi psikiyatrik ve madde kullanımına bağlı rahatsızlığı olan genç hükümlüle-rin şiddet davranışları ve yeniden suç işleme oranlarının daha fazla olduğu görülmüştür. Maddenin kötüye kullanımının yaşam boyu suç işleme davranışı görülmesi ihtimalini gençlerde5ile20defaarasındaarttırdığıgözlemlenmiştir.Burahatsızlıklarrehabilitas-yon ve iyileştirme çalışmalarının başarısını da kötü yönde etkilemektedir (Wassermann, Ko & McReynolds, 2004). Bu yüzden ruh sağlığı değerlendirme formlarının depresyon ve anksiyete odaklı olması, kısa dönemde saldırgan davranış ihtimalini ölçmesi, ihtihar eği-limi olan hükümlüleri tespit edebilmesi ve madde kullanımı ihtimalini de değerlendirmesi önerilmiştir (Migdole, S., 2006).

YouthLevelofService/CaseManagementInventory(YLS/CMI–GençleriçinHizmetDerecesi / Vaka Yönetimi Envanteri) de genç hükümlülerle kullanılan, yeniden suç işleme ihtimalini ve vaka yönetimi için gerekli olan ihtiyaçları belirlemek için Kanada’da gelişti-rilmiş, yapılandırılmış bir ölçektir. Özellikle hüküm giyilmeden önce ve daha sonra vaka planlaması yapılması amacıyla geliştirilmiştir.

Ölçek yedi bölümden oluşmaktadır: 42 maddeden oluşan risk ve ihtiyaç değerlendirmesi, risk ve ihtiyaç faktörlerinin özeti, diğer ihtiyaçların ve göz önünde bulundurulması gere-ken özel durumların değerlendirilmesi, sizin kişinin genel risk ve ihtiyaç seviyesi hakkın-daki değerlendirmeniz, temasa geçilme derecesi, vaka yönetimi planlaması ve vaka yöne-timinin gözden geçirilmesidir.

Ön değerlendirme yapılması için bu envanterin 8 maddeden oluşan kısa bir versiyonu da bulunmaktadır. Evet/hayır şeklinde değerlendirilen 6 madde ve 0-4 arasında puan verilen aile durumu ve tavırlar ile ile ilgili iki maddeden oluşur. Bu kısa versiyon sayesinde daha geniş bir değerlendirme yapılmasına gerek olup olmadığı anlaşılabilmektedir.

Bir diğer değerlendirme olan The Short-Term Assessment of Risk and Treatability (START –RiskveTedaviEdilebilirliğinKısaDönemdeDeğerlendirilmesiFormu)Kanada’dageliş-tirilmiş, 20 maddeden oluşan bir araçtır. Hem dinamik risk faktörlerinin hem de kişinin güçlü yanları ve ihtiyaçlarının belirlenmesine olanak sağlamaktadır. Özellikle psikiyatrik rahatsızlıklar ve madde kullanımı problemi olan hükümlülerin değerlendirilmesi amacıyla geliştirilmiştir.

Ölçeklerin Öngörüsel Kriter Geçerliği

1G VE 2G Değerlendirmelerinin Öngörüsel Kriter Geçerliği

Güncel meta analizi çalışmaları, yapılandırılmamış klinik değerlendirmelerin düşük ön-

Page 74: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

74

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

görüsel geçerliğini göstermiştir. Yapılandırılmış klinik değerlendirme ise belirli maddelerin değerlendirmesine bağlıdır; ancak yine de alınan puanlara bağlı olarak yapılan mekanik bir değerlendirme değildir. Yapılandırılmış klinik değerlendirmenin, yapılandırılmamış değerlendirmeden daha geçerli olduğu; fakat daha ileriki kuşak değerlendirmeler kadar başarılı olmadığı görülmüştür.

Az sayıdaki, sabit ve suç geçmişi ile ilişkili maddelerin değerlendirildiği istatistiksel araçlar (2G) kullanılmaya ve şiddet içeren ya da içermeyen suçlar için yüksek öngörüsel geçerlik sağlamaya devam etmektedir. Cezaevlerinde kullanılan ikinci kuşak araçlar genel olarak yeniden suç işleme davranışının tahmin edilmesinde uzun bir süre etkili bir şekilde kulla-nılmıştır.

Bu araçların başarısına karşılık, adli ruh sağlığı uzmanlarının kullandığı araçların geçerli-ğinin oldukça az olduğu görülmüştür. PCL-R aracının geliştirilmesiyle birlikte ise adli ruh sağlığı değerlendirmelerinin standardizasyonu için önemli adımlar atılmıştır. PCL-R risk ve ihtiyaç değerlendirme aracından ziyade bir teşhis aracı olarak tanımlanmıştır. Ancak et-kili müdahale yöntemlerinin ele alması gerektiği düşünülen antisosyal kişilik ve antisosyal davranış geçmişi ile ilgili etkenleri değerlendirmektedir. PCL-R aynı zamanda ikinci kuşak değerlendirme araçlarından olan ve şiddet davranışının değerlendirmesi bakımından ol-dukça güçlü geçerliği olan VRAG’ın önemli bir parçasıdır.

Yeniden suç işleme davranışının klinik maddeler içermeyen araçlarla da başarılı bir şekil-de değerlendirilebileceği de gösterilmiştir. Yaş, cinsiyet, suç geçmişi ile ilgili yüksek öngö-rüselgeçerliğiolanmaddeleriiçerenSuçluGrubuYenidenMahkumOlmaSkoru(OGRS)değerlendirmesi, yeniden suç işleme riskinin değerlendirilmesi konusunda bir çok adli araçtan çok daha başarılı olmuştur.

3G VE 4G Değerlendirmelerinin Öngörüsel Kriter Geçerlikleri

Öngörüsel yapı geçerliği konusunda sadece Revize Edilmiş Hizmet Derecesi Envanteri (LSI-R) ve Hizmet Derecesi/Vaka Yönetimi Envanteri (LS/CMI) hakkında bilgi bulunmak-tadır. LSI-R değerleri incelendiğinde, envanterin şiddet suçlarından ziyade, genel yeniden suç işleme davranışı ile ilişkili olduğu görülmektedir. Şiddet suçlarıyla ilgili değerlendirme-nin öngörüsel geçerliği antisosyal kişilik örüntüsüne dair unsurların eklendiği LS/CMI’de güçlendirilmiştir.

Üçüncü ve dördüncü kuşak risk ve ihtiyaç değerlendirme araçlarının öngörüsel geçerliğin-deki artış, dinamik risk faktörlerinin değerlendirmeye dahil edilmesine bağlanmaktadır. RİU modeline göre tutum, sosyal destek, davranışsal geçmiş ve mizaç özelliklerinin hepsi antisosyal davranışların çeşitliliğinden ve boyutundan sorumludur. Aile ortamı, iş ve/veya okul durumu, ilgi alanları, madde kullanımı ve sosyo-ekonomik faktörler gibi etkenler de belirleyici olmaktadır. Bunun dışında öngörüsel kriter geçerliğini belirleyen etkenler arasında kullanılan değerlendirme aracının hangi kuşaktan olduğu, amaca yönelik araç-ların kullanılması (LSI-R’ın diğer araçlara göre genel yeniden suç işleme riskini daha iyi ölçmesi gibi) ve bu araçları kullanan görevlilerin aldıkları eğitim, süpervizyon ve deneyim düzeyleri de bulunmaktadır.

Page 75: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

75

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Ayırt Edici Programlamanın Sonuç Geçerliği

Risk, ihtiyaç, uygunluk modeli araçlarının geçerliğinin kanıtlanması için yeniden suç işle-me riskine karşı toplumun daha iyi bir şekilde korunduğunun gösterilmesi gerekmektedir. Yüksek derecede yeniden suç işleme riski olduğu görülen suçlulara uygulanan program-ların, yeniden suç işleme oranlarında düşük risk düzeyinde olan kişilere uygulanan prog-ramlardan çok daha büyük bir düşüşe sebep olduğu görülmüştür. Uygulanan müdahale programlarının etkinliği bakımından diğer önemli bir faktörün de ihtiyaç ve uygunluk prensiplerine uygun müdahalelerin uygulanması olduğu anlaşılmıştır. Öncelikle suçla ilgili ihtiyaçların müdahale için hedef alınması gerektiği de bilinmektedir.

Risk, ihtiyaç, uygunluk prensipleri arasında en az üzerinde çalışılan kişiye özel uygunluk prensibidir. Bu prensiple ilgili olarak, görüşme veya anket temelli değerlendirme yöntem-leri dışında, son zamanlarda eklenen motivasyonel görüşme teknikleri bulunmaktadır. Uy-gunluk prensibi dahilinde, kendini adamış suçlu, karakter bozukluğu, nevrotik anksiyeteli ve durumsal olarak dört temel suçlu tipi önerilmiştir. Ayrıca cinsiyet odaklı ve değişik kültürlere yönelik programlar da bulunmaktadır.

Psikopati alanındaki gelişmeler bu kavramın da RİU modeli terimleri ile ifade edilmesine olanak sağlamıştır. PCL-R aracını sabit suç geçmişi, dinamik suçla ilgili ihtiyaçlar ve uy-gunluk maddelerine bölmek için teklif verilmiştir.

Dördüncü kuşak yaklaşımlar toplum güvenliği ve verilen hizmet bakımından çeşitli geliş-meler sunmaktadır. Güçlü yanlarla çalışılması, suç geçmişinin geliştirilmiş değerlendirme-leri ve antisosyal kişilik özelliklerinin değerlendirmesinin eklenmesiyle kullanılan araçla-rın kriter geçerliğinin artması beklenmektedir.

Kaynaklar

Austin, P. (2004). The Proper and Improper Use of Risk Assessment in Corrections, Federal Sentencing Reporter, (16)3, 1-6.

Curtis, S. (2001). Youth Justice Assessment Procedures, Child Psychology and Psychiatry Review, (6)1, 21-23.

Corrections. http://www.nicic.org.

Hoge, R. D. (2005). Youth Level of Service / Case Management Inventory, In Grisso, T.,

Vincent, G. & Seagrave, D. (Eds.), Mental Health Screening and Assessment in Juvenile

Justice, (pp. 283-294), New York: Guilford Press.

Migdole, S. (2006). Mental Health Screening and Assessment in Juvenile Justice, a Book

Review, The Journal of the American Academy of Psychiatry and the Law, (34)2, 260-262.

Wasserman, G. A., Ko, S. J. & McReynolds, L. S. (2004). Assessing the Mental Health Status of Youth in Juvenile Jus-tice Settings, Juvenile Justice Bulletin, 1-7

http://www.ojp.usdoj.gov/ojjdp, erişim tarihi: 07/03/2009.

Youth Justice Board. Assessment (n.d.) – Asset Young Offender Assessment Profile

http://www.yjb.gov.uk/en-gb/practitioners/assessment/asset.htm, erişim tarihi:29/03/2009

Page 76: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

76

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME Farklı ülkelerdeki uygulamalar 3 başlık altında ele alınmıştır.

1. Risk değerlendirme ve yönlendirme yöntemleri

2. İyileştirme çalışmaları ve programları

3. Kurumsal iyileştirme rejiminin tasarımı

RİSK DEĞERLENDİRME VE YÖNLENDİRME YÖNTEMLERİ

Birçok ülkede ceza infaz kurumlarında tutulan hükümlülerin oranını düşürmek için kulla-nılan araçların başında risk değerlendirme ölçekleri gelmektedir. Bu araçlar oluşturdukları risk oranına göre hükümlüleri belirli gruplara ayırarak tutuklama, salıverme ve iyileştirme faaliyetlerine yönlendirme kararları üzerinde rol oynamaktadır.

Denetim ve tedavinin tekrar suç işleme oranı en yüksek olan hükümlülere uygulandığında en iyi sonuçları verdiği görülmüştür. Fakat düşük risk grubuna dahil olan hükümlülerin gereksiz oranda denetim ve yoğun müdahalelere tabii tutulmaları tedaviye ihtiyaçları ol-duğu anlayışını içselleştirmelerine sebep olarak yeniden suç işleme ihtimallerini arttırmak-ta ve kaynakların onlara gerçekten ihtiyacı olan kişilere ulaşmasını önlemektedir.

Uzmanlar tarafından yapılan subjektif değerlendirmelerin tek başına yetersizliği objektif risk değerlendirme sistemlerinin oluşturulmasına neden olmuştur. Fakat tüm geçerlilik ve güvenilirliğine rağmen uygulanan ölçekler ve yapılandırılmış değerlendirmeler de yeniden suç işleme ihtimalinin tahmininde yanlış pozitif ve yanlış negatifler üretmektedir. Bu ne-denle değerlendirmeye destekleyici bilgilerin de eklenmesi gerekmektedir.

Tamamlayıcı bilgilerin edinilmesi, ayrıntılı bir özgeçmiş bilgisi ve geçmişte hükümlü ile ilgili alınmış notların değerlendirilmesinin iyi bir risk ölçümü için gerekli olduğu belirtil-miştir. Elde edilen verilere değerlendirmeyi uygulayan kişi tarafından yapılacak subjektif profesyonel değerlendirmeler dahil edilerek de daha geçerli ve etkili sonuçlar elde edile-bilmektedir (Austin, 2004). Ayrıca kişinin zorlukları ve potansiyel riskleri olduğu kadar, koruyucu faktörleri ve yetenekleri de anlaşılarak değerlendirme sürecine katılması gerek-mektedir (Pereira, Pietromartire & Lipsedge, 2008).

Detaylı bir hükümlü değerlendirmesi ve risk ölçümü şunları içermesi gerektiği bildirilmiştir:

• Güvenlikamaçlıyönlendirmeninyapılabilmesiiçinriskseviyesininölçümü

• Kendinevebaşkalarınazararvermeihtimalininölçümü

• Suçlailgilivesuçabağlıprogramlarlailgiliihtiyaçlarınsaptanması

FARKLI ÜLKELERDE UYGULAMALAR

Page 77: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

77

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• Sağlıkveyabaşkabirkonuylailgiliözelihtiyaçlarınöğrenilmesi

• Salıverilmesonrasıiçinyapılantoplumakazandırmaplanı

Kurum içinde sınıflandırma ve yönlendirme

Yapılan değerlendirmenin ardından, hükümlüler gösterdikleri değişik risk seviyelerine göre sınıflandırılmaktadır. Kurum içinde uygulanan sınıflandırma sisteminin amacı uygun yerleştirme planlarının ve iyileştirme aktivitelerinin aynı risk seviyesine dahil olan hüküm-lüler için tasarlanmasını sağlayarak daha etkili bir hükümlü yönetimi geliştirmektir.

Hükümlülerin kabul aşamasında ihtiyaçlarının ve kurumun hangi güvenlik seviyesindeki bölümüne yerleştirileceklerinin belirlenmesi için bir değerlendirmeden geçmeleri gerek-mektedir. Kişinin uygun bölüme yerleştirilmesinin ardından ikinci bir değerlendirme ile davranışlar, kişilik özellikleri ve programlarla ilgili ihtiyaçları göz önünde bulunuduru-larak uygun koğuş, oda, iyileştirme programları ve çalışma aktiviteleri belirlenmektedir.

A.B.D.National InstituteofCorrections (NIC–UlusalCeza İnfazKurumu)sekizayrıeyalette pilot sınıflandırma çalışmaları yürütmüştür. Her kurumun ihtiyaçlarına göre de-ğişik sınıflandırma sistemleri üretmesinin üzerine, tek bir en iyi model olmadığı, kullanıla-cak modellerin sınıflandıracakları popülasyonlar için tasarlanarak yine onların üzerinden geçerliliklerinin test edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır. Bununla beraber bu çalışma-ların sonucunda bütün dahili sınıflandırma sistemleri için geçerli olan sınıflandırmanın açıkça belirlenmiş ölçülebilir amaçları olması, kullanılan araçların objektif, geçerli, gü-venilir ve kullanışlı olması, hükümlünün de sınıflandırma için veri sağlaması ve sürece katılması, sistemin geçerliliğinin her üç yılda bir resmi olarak değerlendirilmesi, sistemi uygulayacak personelin sistemin oluşturulması ve pilot çalışmaların yürütülmesi aşamala-rında da görev alması gibi standartlar belirlenmiştir (Hardyman et al., 2002).

İYİLEŞTİRME ÇALIŞMALARI VE PROGRAMLARI

‘Neler işe yarıyor?’ prensipleri

Kuzey Amerika’da dünya literatürü üzerine yapılan meta analiz araştırmalarında elde edilen sonuçlardan ‘Neler işe yarıyor?’ (What works?) kavramları formüle edilmiş ve iyi-leştirme çalışmalarının beş ana prensibi risk, ihtiyaç, uygunluk, profesyonel sağduyu ve programın bütünlüğü olarak belirlenmiştir. Bu prensipleri temel alan müdahalelerin yeni-den suç işleme oranlarını %20’ye kadar azalttığı görülmüştür.

Risk ölçümü ile hükümlülerin gerekli miktarda ve nitelikte iyileştirme çalışmalarına yön-lendirilmeleri hedeflenmektedir. İhtiyaç prensibi suçla ilgili davranışları hedef alan ve hü-kümlünün ihtiyaçlarını gözeten programların gerekliliğini, uygunluk ise hükümlünün faali-yetlerden faydalanmasını etkileyen içsel ve dışsal faktörlerin göz önünde bulundurulmasını vurgulamaktadır. Profesyonel sağduyu ilkesi programları uygulayan kişilerin hükümlüle-ri değerlendirir ve yönetirken gerektiğinde kendi profesyonel kararlarını uygulamaları ve program bütünlüğü ilkesi ise iyileştirme faaliyetlerinin pratikte de teoride olduğu gibi uygu-lanabilirolmasınınsağlanmasınıöngörmektedir(Debidin&Lovbakke,2005).

Page 78: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

78

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Etkili ve etkisiz iyileştirme programları

Bu araştırmalara göre etkili iyileştirme programları sosyal ve bilişsel beceriler eğitimlerini de kapsayan davranışsal veya bilişsel davranışçı ilkelere dayanmakta, yüksek risk grubun-daki hükümlülerin suçluluk davranışı ile ilgili ihtiyaçlarını hedef almakta, hükümlülerin kişisel özelliklerine uygun olarak düzenlenmekte ve gerekli vasıflara sahip, eğitimli, yeterli ve kişilerarası ilişkilerle ilgili yetenekleri gelişkin kişiler tarafından yürütülmektedir. Ay-rıca programları uygulayan kişiler için supervizyon sağlanmakta ve yeniden suç işleme davranışını önleyecek stratejiler öğretilmektedir.

Yeniden suç işleme oranlarını azaltma konusunda başarısız olan iyileştirme yaklaşımları arasında ise, yapılandırılmamış danışmanlık hizmetleri, psikodinamik yaklaşımlar, ceza-landırma ve caydırma yaklaşımları gösterilmiştir. Hatta cezalandırıcı ve caydırıcı uygu-lamaların yeniden suç işleme oranlarını arttırdığı da saptanmıştır (Howells et al., 2004; Debidin&Lovbakke,2005).

Farklı ülkelerdeki iyileştirme program ve uygulamaları

A.B.D.

Amerika Birleşik Devletleri (ABD), çalışma kampları, yüksek hapsedilme oranları, çocuk-ların yetişkinlerle aynı ceza infaz kurumlarına yerleştirilmesi, Birleşmiş Milletler (BM) söz-leşmesini imzalamaması ve yakın zamana kadar uygulanan 18 yaşın altındaki çocuklara idam cezası verilmesi gibi uygulamalarla tüm dünyada cezalandırıcılık anlayışının doruk notkası olarak görülmektedir. Negatif değerlendirmeler almasına ve yararlılığı kanıtlan-mamasına rağmen sürdürülen ‘boot camp’ adı verilen askeri eğitim stili ıslah çalışmaları, gördükleri sert muamele sebebiyle hükümlülerin ölümüne varan olayların yaşandığının medyada yer bulmasıyla popülerliğini yitirmiştir.

Ayrıca ceza infaz kurumlarında istismar, hükümlülerde çok yüksek oranlarda gözlemle-nen psikiyatrik hastalıklar, hükümlülerin elektronik ortamda kayıtlarının tutularak toplu-ma ifşa edilmesi ve damgalanması gibi konular da sorun alanlarını oluşturmaktadır. Fakat ABD aynı zamanda toplum odaklı iyileştirme faaliyetlerinin ve çocuk mahkemelerinin kurularak çocukların yetişkinlerden farklı olarak yargılanmasının de öncüsü olmuştur (Finley,2007).OfficeofJuvenileJusticeandDelinquencyPrevention(OJJDP–GençHü-kümlü Adalet ve Suç Önleme Departmanı)’ nın kuruluşuyla pek çok araştırma ve kanıta dayalı iyileştirme programları yürürlüğe girmiştir.

Dengeli ve iyileştirici adalet programları ile bireysel rehabilitasyon, toplum hayatına ka-tılım ve suç işlenen kişilerin de adalet sistemine katılımı hedeflenmiştir. Genç hükümlü tutukluluk alternatifi girişimi ile risk ölçümü anlayışı uygulaması geliştirilmiş ve kurumsal giderlerin azaltılarak risk altındaki gençler için yapılacak programlara yönlendirilmesi hedeflenmiştir (Krisberg, 2006).

Dengeli ve iyileştirici programlar sorumluluk, yetkinlik geliştirme ve toplumun korunması temel prensiplerine dayanmaktadır. Hükümlü, suçu işlediği kişi(ler) ve toplum adalet sis-teminin eşit derecede önemli parçaları olarak görülmektedir. Cezalandırıcı adalet sistemi toplumsal dışlanma ve yasal cezalandırma süreçleri içerirken, iyileştirici sistem suç işlenen

Page 79: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

79

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

kişilere ve/veya topluluklara verilen zararın karşılanması, telafi edilmesi ilkesi ile bu üç parçayı daha geniş bir perspektiften ele almaktadır (Bazemore & Umbreit, 2004).

Etkili bir sistemin yüksek risk içeren gençleri, daha düşük risk grubuna dahil olanlardan ayırması gerektiği saptanmıştır. Düşük risk grubuna dahil olan ve ilk defa suç işleyenlerin diğer sorunlu yaşıtlarından ziyade bu konuda eğitim almış yetişkinlerle uygun düzeyde te-masa geçmesi gerekmektedir. Ayrıca ruh sağlığı ve madde kullanımı ile ilgili kanıta dayalı hizmetlerin yanında akademik ve sosyal gelişimin de hedeflenmesi gerektiği belirtilmiştir.

ABD’ninOregoneyaletindeuygulananJuvenileCrimePrevention(JCP–GençlerdeSuçÖnleme) programları ile suç işleme davranışı ve antisosyal davranışlar bakımından değer-lendirildiğinde yüksek risk grubuna dahil olan gençlerin mümkün olduğunca erken belir-lenip, bu risk faktörlerinin kanıta dayalı iyileştirme yöntemleri kullanılarak azaltılması ve koruyucu faktörlerin de arttırılması hedeflenmiştir. Kanıta dayalı müdahaleler düşük risk grubunda tutuklanma ve yeniden suç işleme oranlarını düşürmek için etkili olurken, yüksek risk grubu için Fonksiyonel Aile Terapisi, Multi-sistemik Terapi ve Çok Boyutlu Koruyucu Aile Tedavisi gibi aile odaklı müdahalelerin daha etkili olduğu görülmüştür (Center on Early Adolescence, n.d.).

New York eyaletinde hükümlülerin topluma kazandırılması ve salıverilmenin ardından ailelerine ve topluma geri dönme sürecinde uyum sağlamaları amacıyla uygulanan iyileş-tirme faaliyetleri arasında danışmanlık hizmetleri, akademik eğitimler, çalışma becerileri eğitimleri, alkol ve madde kullanımı programları, öfke kontrolü ve cinsel istismar suçlula-rına yönelik programlar sıralanmıştır. Ayrıca ‘aile toplantısı programı’ ile iyi hal gösteren ve faaliyetlere katılımı yüksek olan belirli hükümlülere aileleri ile fazladan vakit geçirebil-meleri imkanı sağlanmıştır (New York State Department of Corrections, 2008).

Avustralya

Avustralya’nın altı eyaleti ve iki ana bölgesinde değişik yasama ve uygulamalar yürür-lükte olduğu gibi, cezai hukuk ve gözetim süreleri de değişkenlik göstermektedir. Cezai prosedürlerin 10-17 yaş arasındaki genç ve çocuklara uygulanması oranı da eyaletler ara-sında farklıdır. İyileştirici program uygulamalarının yanında, risk ölçümüne dayanılarak getirilen gençlere karşı cezai yaptırımlar bir çelişki oluşturmaktadır. Alternatif iyileştirme faaliyetleri ve gençler için düzenlenen konferanslar sayesinde tutuklanma oranlarında yarı yarıya bir düşüş yaşanmıştır. Ancak bu alternatif iyileştirme faaliyetleri hükümlü olsun ya da olmasınlar yapılan, risk ölçümü yaklaşımının da etkisiyle gençlerin hayatlarına yüksek derecede müdahale içermektedir. Avustralya’da yürürlükte olan iyileştirme faaliyetlerinin güçlü özellikleri kanıta dayalı müdahalelerden oluşmaları, faaliyetlerin hem kurumlarda hem de toplum içinde yürütülmesi, programları uygulayan personelin aynı zamanda de-ğerlendirme ve geliştirme çalışmalarında da aktif rol alması, programların geçerliliğinin değerlendirilmesi ve özel ihtiyaçları olan hükümlüler, yerliler ve kadın hükümlüler için programların uyarlanması veya geliştirilmesi olarak sıralanmıştır.

Uygulanan bütün iyileştirme faaliyetlerinin kolaylaştırıcı görevi üstlenecek kişiler için se-ansın amacı ve hedeflerini ortaya koyan bir ‘kolaylaştırıcı için tedavi el kitabı’ bulunmak-tadır. Bu el kitapları her seansta uygulanacak tedavi planının içeriği ve katılımcılara ve-rilecek dökümanları da içermektedir. Pek çok faaliyetin el kitabında ayrıca hükümlüdeki

Page 80: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

80

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

değişimi ölçmek için kullanılacak araçlar da bulunmaktadır. Yürürlükte olan iyileştirme faaliyetleri arasında bilişsel beceri gelişimi, öfke kontrolü, madde ve alkol kullanımını hedef alan programlar, suç işlenen kişi hakkında bilinçlendirme, cinsel taciz ve istismar suçları ve ciddi suçlar ile ilgili programlar ile kadın hükümlüler ve yerli aborjinler için düzenlenmiş programlar bulunmaktadır (Howells et al., 2004).

Kanada

Kanada, Avustralya, İngiltere ve Amerika’da olduğu gibi önceden yürürlükte olan çocuk-ların gereksinimlerini gözeten genç hükümlü yönetimi modellerini kaldırılarak daha çok hukuki ve cezalandırıcı adalet ve suç kontrolü odaklı modeller uygulamaya başlamıştır. 2002yılındayürürlüğegirenYouthCriminalJusticeAct(YCJA–GençHükümlüAdaletKanunu) ile yaş sınırı da 16’dan 14’e çekilerek yetişkin gibi yargılanma oranları arttı-rılmıştır. Fakat aynı zamanda Kanada’nın Avrupa Birliği Kurultayı’nın Çocuk Hakları Bildirgesi’ne uyumunun sağlanması adına daha az risk arz eden genç hükümlüler için alternatif toplum odaklı müdahaleler de öngörülmüştür. Kanada’da uygulanan iyileştirme programları için bilişsel ve sosyal öğrenme yaklaşımı benimsenmiştir. Bu yaklaşıma göre davranış modelleme, maruz kalma ve gözlem ile öğrenilmektedir ve bilişsel süreçler de dış-sal faktörler sonucu gelişen sosyal öğrenme, hükümlülerin kendileri ve yaşadıkları dünya hakkındaki düşüncelerini etkilemektedir. Düşünceler de çevrenin nasıl algılanp nasıl tepki verildiğini belirler. Uygulanan bilişsel-davranışçı terapi de işlevsel olmayan düşünce örün-tülerinin tespit edilerek sınanması ve daha işlevsel düşünce biçimleriyle değiştirilmesini hedeflemektedir. Bu yaklaşımın özellikle hükümlülerde davranış değişikliği hedef alındı-ğında etkili olduğu gözlemlenmiştir.

Uygulanan iyileştirme programları arasında bilişsel beceriler ve öfke kontrolü gibi yaşam becerileri programları, madde kullanımı programları, okuma-yazma ve devamlı eğitim programları ve kadın hükümlüler için istismar ve travmayla ilgili programlar, anne-çocuk veakrandesteğiprogramlarıilekişiselgelişimfaaliyetleribulunmaktadır.CORCANadıverilen ve hükümlülere özel sektör kalitesinde üretim yapılan kuruluşlarda çalışma imkanı sağlayan program ise, aynı zamanda salıverilmenin ardından tekrar işgücüne katılımı ko-laylaştıracak iş eğitimleri ve beceri kazandırma programları da içermektedir (Correctional Service of Canada, 2002).

Hollanda

Hollanda’da genç hükümlü kanunu dahilinde yaş sınırlamaları tanımlanırken, 16 ve 17 yaşındakiler giderek daha çok yetişkin mahkemelerinde yargılanmakta ve 12 yaşın al-tındaki çocukları da adalet sistemine dahil etmek için girişimlerde bulunulmaktadır. Bu ‘yetişkinleştirme’ yaklaşımı genç hükümlü yönetiminde eğitim ve koruma temel prensiple-rinden daha çok kısıtlama ve toplumun korunmasının gözetildiği bir sisteme geçilmesine sebep olmuştur. Rehabilitasyon ve iyileştirme çalışmalarının da giderek daha çok kapalı alanlarda yapılması anlayışı yerleşmiştir.

Almanya

Almanya’da uygulanan çocuk ceza yasasına göre cezai sorumluluk yaşı 14 olup, bu ya-şın altındaki kişiler hukuki olarak çocuktur ve ceza yasası kapsamı dışındadır. 13 yaşına

Page 81: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

81

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

kadar tüm çocuklar ve 14-17 yaş arası gençler gençlik yardım departmanları tarafından değerlendirilir. 14-17 yaş grubu çocuk mahkemelerinde yargılanırken, 18-20 yaş arası ço-cuk veya yetişkin olarak yargılanabilmektedir. Kapalı kuruma alma ise en son çare olarak uygulanmaktadır. 21 yaş üstü ise yetişkin ceza yasasına tabii tutulur.

1993 yılından itibaren yapılan istatistiki değerlendirmelere göre Almanya’da hem genel olarak suç oranları, hem de çocuk/gençler tarafından işlenen suçlarda bir artış gözlenmek-tedir. Fakat ciddi ve mükerrir suçların genç ve çocuklarda yetişkinlere kıyasla çok daha az oranlarda görülmüştür. Genç/çocuk hükümlülerin %70’i bir defa suç işlemiş kişilerden oluşmaktadır. Bu yüzden de elde edilen sonuçlar genç/çocuk hükümlülere yapılacak mü-dahalelerin mümkün olduğu kadar tutuklama ve diğer cezalandırıcı, kısıtlayıcı uygulama-lardan uzak durması ve toplum odaklı iyileştirme faaliyetlerine ağırlık verilmesi gerektiği görüşünü desteklemektedir.

Yetişkin ceza kanunu dahilinde işlenen suç üzerinde durulurken, çocuk ceza kanununda hükümlü ön plandadır. Amaç hükümlünün hukuki olarak işlediği suçtan sorumlu tutul-ması durumunda bile eğitilmesi ve iyileştirilmesi olarak belirlenmiştir.

Suçtan bağımsız ve olaya değil kişiye yönelik müdahaleler uygulanmaktadır. Gençler için uygulanan yasanın eğitime yönelik olması dışında bir sınırlaması bulunmamaktadır. Basit ve orta dereceli suçlarda gençlik yardım yasasıyla beraber çalışmaktadır. Eğitim uygula-malarının daha başarılı olacağı gözlemi yapılması durumunda, cezai uygulamalar çekilip gençlik yardım uygulamaları devreye sokulur. Ayrıca yasa verilen hukuki karardan vaz geçmeolanağı sağlamaktadır.Onun yerine normal hukuki işleyiş dışında çözümlerdenoluşan diversiyon aktivitelerine başvurulabilmektedir. Bu şekilde gereksiz baskı kurulma-sının önlenmesi, pedagojik müdahaleye öncelik verilmesi hedeflenmektedir.

1990 yılında Gençlik Mahkeme Kanunu’nda yapılan en son düzenlemeler ile süresi belir-siz ve suçlunun davranışlarına bağlı olan hapis cezasının gençlere verilmesi kaldırılmıştır, diversiyon ve mağdur-hükümlü uzlaştırma gibi uygulamalara daha fazla ağırlık verilmiş ve gençleri duruşma öncesi tutuklama uygulamasına da ciddi kısıtlamalar getirilmiştir.

Uygulanan eğitim faaliyetlerinin çocuk/genç hükümlülerin davranış biçimlerini değiştire-rek ve sosyalleşmeyi sağlayarak olumlu bir etkisi olacağı düşünülmektedir. Bu faaliyetler arasında zorunlu toplum hizmeti, sosyal eğitim derslerine katılım, mağdur-suçu uzlaştır-malarına katılım, trafik eğitimi, bir sosyal çalışmacı tarafından süpervizyon verilmesi ve iş eğitimleri bulunmaktadır.

Disiplin amaçlı alınan önlemler arasında ise çocuk/genç mahkemesi hakimi tarafından verilen ve sicile işlenen bir uyarı, ceza ödenmesi, sosyal hizmetlerde çalışma ve mağdu-run zararının tazminatı ile mağdurdan af dilenmesi gibi uygulamalar yer almaktadır. En ciddi disiplin uygulaması ise 4 haftaya kadar sürebilen veya sadece haftasonları ve boş zamanlarda uygulanan kısa dönemli tutuklanma şeklinde belirlenmiştir. Bu kişiler çocuk tutukevlerinden ayrılmış, çocuk/genç hükümlüler için tahsis edilmiş özel birimlere yerleş-tirilmektedir.

Tutuklanma ise 18 yaşına gelindiğinde kişinin siciline eklenen tek hukuki uygulama ol-muştur. Diğer bütün uygulamalar sadece çocuk/genç hükümlü kayıtlarında bulunmakta-

Page 82: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

82

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

dır.Gençleriçinenuzunsürelitutukluluk5yılolup,enkısasüreise6ayolarakbelir-lenmiştir. Yetişkinler için 1 ay olan en kısa tutukluluk süresinin 6 ay olarak tutulmasının sebebi, genç bir hükümlüye uygulanan tedavi ve eğitimin sadece belli bir süre güvenlikli bir ortamda tutulabilirse etkili olabildiğinin gözlemlenmesi olduğu belirtilmiştir. Genelde tutuklanan bir çocuk/genç hükümlü yetişkinlerden farklı olarak cezasının üçte biri dol-duktan sonra salıverilebilmektedir.

Bu uygulamalar arasında en çok üzerinde duran eğitime yönelik ihtiyaçlardır. Disipline yönelik uygulamalar sadece eğitim amaçlı uygulamaların eğitimle ilgili ihtiyaçları karşıl-mada yetersiz olduğu gözlenirse uygulanabilmektedir. Tutuklama kararı ise sadece eğitim ve disipline yönelik uygulamalarla eğitim amaçlı bir başarı sağlanamıyorsa alınabilmek-tedir (Albrecht, 2002).

Deutsche Vereinigung für Jugendgerichte und Jugendgerichtshilfen (DVJJ, Alman Ço-çuk/Genç Adaleti ve Yardımı Derneği) Almanya’da 1917 yılında kurulan ve çocuk/genç suçlarının nedenleri ve etkileri ile ilgilenen bir kuruluştur. Suç davranışının önlenmesi, yönlendirme çalışmaları, yasal girişimler gibi konuları kapsayan çalışmaları ve yayınları bulunmaktadır(DVJJ,n.d.).

İtalya

İtalya’da 14 cezai sorumluluk yaşı olarak belirlenmiştir ve bu yaşın altındakiler herhangi bir ceza almamaktadır. 14-18 yaş arası gençler ise eğer işlediği suçları ve sonuçlarını algı-layabilecek psikolojik, fiziksel ve sosyal olgunluğa sahip ise gözaltı cezası alabilmektedir. Verilen cezada da indirim sıkça uygulanabilmektedir. Ancak 18 yaşın üstü tamamen cezai olarak sorumludur ve yetişkin olarak değerlendirilmektedir.

Şu anda uygulanmakta olan çocuk/genç adalet sistemi üç aşamadan oluşmaktadır. Ön araştırma polis cezai araştırma departmanı tarafından yapılmaktadır. Ardından düzenle-nen ön duruşma ile hakim savunma, iddia ve yürütülen araştırmaları değerlendirerek bir duruşma talep etmek veya davayı reddetmek arasında karar vermektedir. Üçüncü aşama ise delillerin derinlemesine incelenerek tartışıldığı duruşmadan oluşmakadır.

Son yıllarda çocuk ve genç hükümlülerin sayısı artmakla beraber, cezaevlerine sevk oran-larında bir düşüş olmuştur. Gözaltı ve gözaltı halindeyken uygulanabilen yeniden yapı-landırıcı müdahaleler çocuk/genç adalet sisteminde daha geniş yer bulmaktadır (Gatti & Verde, 2002).

Yeni Zelanda

Yeni Zelanda’da iyileştirme çalışmaları dahilinde gerçekleştirilen aile grup konferansları ile genç hükümlü adalet sisteminde yeniden yapılandırıcı bir tutum sergilenmiştir. 1989 yılında yürürlüğe giren The Children, Young Person’s and Their Families Act (Çocuklar, Gençler ve Aileleri Kanunu) ile sistemde büyük değişiklikler yaşanmıştır. Süreçlere aile-lerin dahil edilmesi, aile ve çocuk arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi, ve çocuğun veya genç hükümlünün isteklerinin de göz önünde bulundurulması gibi temel prensipler adalet sistemine kazandırılmıştır.

Page 83: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

83

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Genç hükümlü için adalet sisteminde başka alternatif araçlar olduğu sürece cezai işlemlere başvurulmaması ve gençlerin mümkün olduğunca toplum içinde bulundurulması öngö-rülmüştür. Bu anlayışa göre ikinci derece suçlular ve ilk defa suç işleyenler cezai sistemin dışına çıkarılarak, sadece en ciddi suçlardan yargılananlar çocuk mahkemelerinde ve istis-nai derecede ciddi, mükerrer suçlar için adalet mahkemelerinde yargılanacaktır.

Alternatif araçlardan birisi yazılı bir uyarı gönderilmesidir. Bu şekilde suç işleyen gençlerin %44’ü ile henüz adalet sisteminin içine girmeden ve daha fazla uyarı gerektirmeden başa çıkılmaktadır. Eğer yazılı uyarı yeterli olmazsa bazı alternatif eylem planları uygulamaya geçirilmektedir. Henüz hüküm giymemiş kişiler için veya hüküm giymiş ve suçunu kabul eden ya da suçlu olduğu kanıtlanmış kişiler için mahkeme kararı ile uygulanan diğer bir aktivite ‘Aile Grup Konferansları’ olarak belirlenmiştir.

Bu konferanslarda belirlenerek uygulanan planların arasında suç işlenen kişiden af dile-me, zararın karşılanması, toplum hizmetleri dahilinde çalışma, belirli iyileştirici program-lara ve alkol/madde kullanımı, öfke kontrolü gibi danışmanlık hizmetlerine katılımdan oluşan faaliyetler sıralanmıştır. Fakat öngörülenin aksine bu konferanslara hükümlünün suç işlediği kişilerin katılım oranı çok düşüktür ve katılanlar da kendilerini karar ver-me sürecinde etkin hissetmemektedir. Konferanslarda görev alan kolaylaştırıcı ve polisin kararlarının uygulanacak planlama sürecine konferans katılımcılarının tartışmalarından çoğu zaman daha çok etkisi olduğu gözlemlenmiştir. Sonuç olarak yenilikçi ve kendine özgü bir uygulama olmasına rağmen Aile Grup Konferanslarının öngörülen suç işleme oranlarındaki düşüş başarısını sağlayıp sağlamadığının ölçülmesi mümkün olmamıştır.

Ayrıca Avustralya, Yeni Zelanda ve Kanada’da uygulamaya getirilen iyileştirici faaliyetler-den bazıları, özellikle de polis uyarıları ve utandırma gibi yöntemleri içerenlerin kullanıl-ması tartışma yaratmaktadır (Bradley, Tauri, Walters, 2006).

Güney Afrika

Güney Afrika’da ıslah ve iyileştirme çalışmaları dahilinde ‘Centre of Excellence’ adı ve-rilen merkezler kurulmuştur. Bu kavram hükümlüler ile sosyal sorumluluk sahibi kişiler yetiştirmek amacıyla bütüncül ve ihtiyaç odaklı faaliyetlerin yürütüldüğü, rehabilitasyon sürecini etkileyecek tüm faktörlerin kontrol edilebildiği, ideal ıslah personeli olarak yetiş-tirilmiş yeterli, eğitimli ve rehabilitasyon odaklı personelin bulunduğu ve aileler, topluluk-lar ve bütün toplum ile harici ortaklıkların sağlandığı bir sistem kurulmasını öngörmekte-dir. Suç işleme davranışını hedef alan programlar arasında ciddi ve cinsel istismara yönelik suçlar, alkol ve madde kullanımını hedef alan programlar, aile desteği, gelişim, eğitim ve iş becerileri kazandırma gibi faaliyetler bulunmaktadır (Correctional Services Department Republic of South Africa, 2007).

İngiltere ve Galler

İngiltereveGaller’deAdaletBakanlığıbünyesindekibiryöneticiorganolanNationalOf-fenderManagementService(NOMS–UlusalHükümlüYönetimiSistemi),suçveyeni-den suç işleme oranlarını düşürmeyi ve hükümlülerin topluma kazandırılmalarını amaç-lamaktadır. Tutuklu ve gözaltı işlemleri İngiltere’deki on yerel merkez ve Galler’deki bir

Page 84: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

84

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

merkezden sağlanmaktadır. Görevlendirme bu sistemin önemli bir parçası olup, yapılan anlaşmalar dahilinde devlet, özel sektör, gönüllü ve sivil toplum kuruluşları tarafından hükümlülere sağlanacak iyileştirme faaliyetlerinin ve diğer hizmetlerin ulaştırılmasını sağ-lamaktadır. Her bir merkezin kendi bölgesinde görevlendirme işlemleri, yeniden suç işleme oranını azaltacak bir planın geliştirilmesi ve o bölgede ortaklıkların düzenlenmesinden sorumlu olduğu belirtilmiştir.

İyileştirmefaaliyetleriiçinİngiltereveGaller’deki‘theNOMSOffenderManagementMo-del’ (NOMSHükümlüYönetimiModeli)dahilindegörevlipersonelin,dışkaynakların,yürütülen araştırmaların, risk ve ihtiyaç değerlendirmelerinin, yerel merkezlerin, kanun-ların ve kullanılan elektronik sistemlerin bir arada işlediği bir hükümlü yönetimi modeli esas alınmıştır. Bu sistemde adalet sistemi ile temasa geçen her hükümlü için yürütülecek iyileştirme faaliyetleri ve uygulamalarının bir proje olarak görülmesi ve bireyselleştirilmiş birplanoluşturulmasıöngörülmüştür(NOMS,2006).

KURUMSAL İYİLEŞTİRME REJİMİNİN TASARIMI

Birimler ve sorumlulukları

Kurumsal iyileştirme rejiminin tasarımı ülkeden ülkeye farklılıklar göstermektedir. Yeni Zelanda’da ceza infaz kurumları çalışanlarının görev tanımları ve dahil oldukları birim-lerin sorumlulukları belirlenmiştir. Kurum içindeki birimler de, psikososyal servis, cezaevi servisi, tutuklu ıslah ve çalıştırma birimi ile kontratlı veya harici program birimlerinden oluşmaktadır.

Psikososyal birimin görevleri arasında belirli iyileştirme faaliyetlerinin yürütülmesi, prog-ramların işlevselliğinin değerlendirilmesi ve bireysel psikolojik değerlendirme ve tedaviler bulunmaktadır.

Cezaevi servisinin görevleri arasında ise hükümlülerin kabulü ve değerlendirilmesi, tutuk-luluk sürecinin planlanması, hükümlülerin günlerinin yapılandırılması ve günlük aktivite programlarının hazırlanması, güvenliğin sağlanması, hükümlülere iş becerileri kazandır-ma eğitimlerinin sağlanması, eğitim ve reentegrasyon aktivitelerinin hazırlanması sıra-lanmıştır. Bu birimde çalışan görevliler arasında cezai planlamacı, yapılan plana uyumu değerlendiren ve düzenleyen vaka memuru, bütün kurum içi ve dışı kabul ve tahliyelerden, yer değişikliklerinden sorumlu olan tutuklu hareket koordinatörü, program koordinatörü ve birim yöneticisi/süpervizyon görevlisi bulunmaktadır.

Tutuklu ıslah ve çalıştırma birimi, bütün çalışma becerileri ile ilgili eğitimler ve çalışma faaliyetlerinden sorumludur. Birim çalışanları alan uygulamaları yöneticisi, hükümlüle-rin uygun çalışma aktivitelerine yönlendirilmelerinden sorumlu olan aktivite yöneticisi ve eğitmenden oluşmaktadır. Bunun yanı sıra kurum yöneticisi ve çalışanlarla ilgili aylık ra-porların hazırlanıp kurum yöneticisine aktarılmasından sorumlu olan birim yöneticisinin görevleridetanımlanmıştır(NewZealandDepartmentofCorrections,2005).

Almanya’da çocuk mahkemelerinde uzmanlaşma koşulu aranmaktadır. Hakimlerin ço-cuk ve gençlerle ilgili psikolojik ve sosyolojik bilgi sahibi olması ve eğitimden geçirilmesi

Page 85: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

85

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

gerekmektedir. 16 eyaletin her birinin cezaevleri ile ilgili kendi yasaları ve uygulamaları bulunmaktadır. Kuzey Ren Westfalya eyaletinde cezaevinde çalışan psikoloğun görevleri şöyle tanımlanmıştır: teşhis ve tedavi planı oluşturulması, terapötik müdahaleler, bireysel ve grup çalışmaları, diğer bilimlerle koordinasyon halinde yürütülen çeşitli uygulamalar. Mesleki eğitim ve motivasyon, madde kullanımı, intihar eğilimi, şiddet davranışı, cinsel istismara suçlularına yönelik müdahaleler, davranış bozuklukları, kişilik bozuklukları ve zihinsel özürlülük gibi alanlarda uygulamalar yapılması öngörülmüştür (Justizvollzug-sanstalt Heinsberg, n.d.)

Berufseignungund–maİngiltere’deuygulananUlusalHükümlüYönetimiSistemi(NOMS)dahilinde hükümlü yönetimi, iyileştirme faaliyetlerinin tanımlanması, uygulanması ve de-ğerlendirilmesi aşamalarında görev alacak kişiler tanımlanmıştır. Hükümlü yöneticisi ve hükümlü denetmeni, hükümlünün kuruma kabulden salıverilmesine kadar bütün süreç boyunca uygulanan amaca yönelik faaliyetlerin devamlılığının ve bütünlüğünün sağlan-ması ile görevlendirilmiştir. Tutarlılık ve devamlılığın sağlanması da takım çalışması ve personel arasındaki devamlı iletişim ile mümkün olmaktadır.

Hükümlü yönetimi takımı adı verilen bu grubun başındaki hükümlü yöneticisi planlama ve uygulamanın denetlenmesi ile ilgilenirken, hükümlü denetmeninin planlanan aktivite-lerin günlük uygulamalarından sorumlu olduğu belirtilmiştir. Vaka yöneticisi hükümlü yönetimi takımının oluşturulup uygulamaların geçerliliğinin değerlendirilmesi, diğer çalı-şanlariseplanlananaktivitelerinuygulanmasıileilgilenmektedir(NOMS,2006).

Avustralya’daki uygulamalarda ise özellikle genç ve çocuk cezaevi kurumlarında görev alacak personelin ne gibi niteliklere uygun olması gerektiği, hangi kriterlere göre seçile-ceği, ne gibi eğitimler verileceği ve kurumda bulunması gereken uzmanların nitelikleri ve görevlerideBMstandartlarıüzerindentanımlanmıştır(AustralianJuvenileJusticeAdmi-nistrators, 1999).

Günlük yaşam planları

Yeni Zelanda’da yürürlükte olan Yapılandırılmış Günlük Plan (Structured Day) uygula-ması ile hükümlünün katılacağı aktiviteler, iyileştirme faaliyetleri, yatış-kalkış ve yemek saatleri gibi bütün bilgiler elektronik ortamda aylık ve günlük olarak yapılandırılmak-tadır. Uygulamanın amacı personele kılavuz ve birtakım kurallar sağlamanın yanı sıra, hükümlünün zamanının %90’ ını yapılandırılmış aktiviteler ile geçirmesini sağlamaktır. Gün içinde gözlem dışı geçirilen %10’luk süre içersinde de mektup yazmak gibi kişisel aktivitelere vakit ayırılması öngörülmüştür. Altı yapılandırılmış aktivite bu planlarda yer bulmaktadır:

• Suçlailgilimüdahaleaktiviteleri

• Çalıştırmaaktiviteleri

• Eğitimvetoplumakazandırmaaktiviteleri

• Sporvekültürelaktiviteler

• Günlükaktiviteler

Page 86: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

86

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

• Sağlıkkontrollerigibidiğeronaylanmışaktiviteler(NewZealandDepartmentofCor-rections,2005).

Kanada’da iyileştirme planları 18 aylık bir süreç için belirlenmektedir. Güney Afrika’da yürütülen uygulamalarda ise ideal bir merkezde her hükümlü için yapılandırılmış bir gün-lük plan bulunması gerektiği öngörülmüştür. Aynı zamanda her hükümlü için düzenlen-miş bir iyileştirme faaliyeti planı ve gerektiğinde iyileştirme müdahalelerinde de bulunan vaka yönetimi komiteleri bulunması gerektiği belirtilmiştir (Correctional Services Depart-ment Republic of South Africa, 2007).

Kurum yaşamının planı

Kanada’da kuruma kabul ve oryantasyon sürecinde bütün hükümlülere verilen ‘Hükümlü El Kitabı’, kişisel eşyalardan, kurum kurallarına, günlük yaşamdan, iyileştirme program-larına, çalışma ve sağlığa kadar pek çok konuda ayrıntılı bilgi içermektedir. Hükümlünün hakları ve yükümlülükleri de bu kitapta yer almaktadır (Correctional Service of Canada, 2002).

A.B.D. New York eyaletinde tarafından hükümlülerin ailelerine ve yakınlarına verilmek üzere bir ‘Aile El Kitabı’ düzenlenmiştir. Bu el kitabında hükümlülere ulaşabilecekleri bağ-lantılar, telefon görüşmeleri, posta gönderme, ziyaretçi kabulü ile ilgili bilgiler, sağlık hiz-metleri, diğer eğitim ve iyileştirme çalışmaları ve salıverilme koşulları hakkında bilgilere yer verilmiştir (New York State Department of Correctional Services, 2007).

Güney Afrika’da ise her hükümlü için bir plan yapılmalısı öngörülmüştür ve bu planın içersinde risk değerlendirmesine bağlı olarak düzenlenen güvenlik planı, suça bağlı ihtiyaç ve riskleri hedef alan ıslah planı, tedavi planı, gelişimsel plan, yerleştirme planı ve salıve-rilmeden sonrası için yapılan tedavi sonrası planı da yer almıştır (Correctional Services Department Republic of South Africa, 2007).

2004yılında,İngiltereveGaller’deNationalOffenderManagementInformationSystem(C-NOMIS–UlusalHükümlüYönetimiBilgiSistemi)kullanılmayabaşlanmıştır.Buuy-gulama var olan yerel hükümlü yönetimi sistemlerininin yerine geçerek tek bir entegre sis-tem ile bütün ceza infaz kurumları ve gözaltı personelinin paylaşılan hükümlü kayıtlarına anında ulaşımını sağlamaktır. Bu sayede hükümlüler hakkında bilgi paylaşımı arttırılmış, yapılan iyileştirme faaliyetlerinin devamlılığı ve takibinin ceza evi içindeki yer değişiklik-lerinde, başka ceza evlerine geçildiğinde ve tahliye sonrasında da sağlanması hedeflenmiş-tir(NOMS,2006).

AynışekildeKanada’dadaOffenderManagementSystem(OMS–HükümlüYönetimiSistemi) elektronik hükümlü vaka dosyası yönetimi için adalet sistemi içersinde kullanıl-maktadır. Yine hükümlüler hakkındaki bilgilerin daha etkili ve zamanında paylaşımı ve daha etkili re-entegrasyon ve vaka yönetimi araçları sağlayarak ıslah çalışmaları ve şartlı tahliye için gerekli olan hükümlü ile ilgili bütün bilgilerin toplanması amaçlanmıştır (Cor-rectional Service of Canada)

Page 87: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

87

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Kaynaklar

- Albrecht, H-J. (2002). Juvenile Justice and Juvenile Crime in the Federal Republic of Germany, In Winterdyk, J. A. (Ed.), Juvenile Justice Systems: International Perspectives, (pp. 171 – 202), 2nd Ed., Toronto: Canadian Scholars Press.

- Australian Juvenile Justice Administrators (1999). Standards for Juvenile Custodial Facilities, http://www.djj.nsw.gov.au/pdf_htm/publications/general/Finalstandards.pdf, erişim tarihi: 29/03/2009.

- Bazemore, G. & Umbreit, M. (2004). Balanced and Restorative Justice, Prospects for Juvenile Justice in 21st Century, In Roberts, A. R. (Ed.), Juvenile Justice Sourcebook, Past, Present and Future, (pp.467-509), New York: Oxford University Press.

- Bradley, T., Tauri, J. & Walters, R. (2006). Demythologising Youth Justice in Aotearoa / New Zealand, In Muncie, J. & Goldson, B. (Eds.), Comparative Youth Justice, (pp. 79 – 95), London: Sage Publications.

- Center on Early Adolescence. (n.d.). Building a More Effective Juvenile Justice System, https://www.earlyadoles-cence.org/node/544, erişim tarihi: 30.03.2009

- Correctional Services Department Republic of South Africa (2007) What is Centres of Excellence? http://www.dcs.gov.za/Homepage_CentresOfExcellence/CoE.htm, erişim tarihi: 29/03/2009.

- Correctional Service of Canada (2002). Regional Women’s Facilities: Operational Plan, http://www.csc-scc.gc.ca/text/prgrm/fsw/fsw12/region_women_facilit_fsw12-eng.shtml, erişim tarihi: 30/03/2009

- Correctional Service of Canada (n.d.). The Offender Management System (OMS), http://www.csc-scc.gc.ca/text/prgrm/omsr/index-eng.shtml, erişim tarihi: 29/03/2009.

- Debidin, M. & Lovbakke, J. (2005) Offending Behavior Programmes in Prison and Probation, In Harper, G. & Chitty, C., The Impact of Corrections on Re-offending: A review of “what works”, (pp. 31-55), Home Office Research, Development and Statistics Directorate.

- Deutsche Vereinigung für Jugendgerichte und Jugendgerichtshilfen (n.d.). Themenschwerpunkte, http://www.dvjj.de, erişim tarihi: 12.05.2009

- Finley, L. (2007). Juvenile Justice ; Historical guides to controversial isssues in America, Connecticut: Greenwood Publications.

- Gatti, U. & Verde, A. (2002). Comparative Juvenile Justice: An Overview of Italy, In Winterdyk, J. A. (Ed.), Juvenile Justice Systems: International Perspectives, 2nd Ed., Toronto: Canadian Scholars Press.

- Hardyman et al. (2002). Internal Prison Classification Systems: Case Studies in their Development and Implemen-tation, U.S. Department of Justice, National Institute of Howells et al. (2004). Correctional Offender Rehabilitation Programs: The National Picture in Australia, http://www.criminologyresearchcouncil.gov.au/reports/200203-04.html, erişim tarihi: 31/03/2009.

- Justizvollzugsanstalt Heinsberg (n.d.). Fachdienste für die Betreuung, Behandlung und Erziehung der Gefangenen stehen besondere Fachdienste zur Verfügung, http://www.jva-heinsberg.nrw.de/aufgaben_original/fachdienste/index.php, erişim tarihi: 15.05.2009

- Krisberg, B. (2006). Rediscovering the Juvenile Justice Ideal in the United States, In Muncie, J. & Goldson, B. (Eds.), Comparative Youth Justice, (pp. 6-18), London: Sage Publications.

- Pereira, S. M., Pietromartire, S. & Lipsedge, M. (2008). Risk Assessment and Management, In Beer, M. D., Pereira, S. & Paton, C. (Eds.), Psychiatric Intensive Care, 2nd Ed., (pp. 161-180), New York: Cambridge University Press.

- National Offender Management Service (2006). The NOMS Offender Management Model, http://noms.justice.gov.uk/news-publications-events/publications/strategy/offender-management-model-1.1?version=1, erişim tarihi: 25/03/2009.

- New York State Department of Corrections (2007). Handbook for the Families and Friends of New York State DOCS Inmates, http://www.docs.state.ny.us/FamilyGuide/FamilyHandbook.html, erişim tarihi: 24/03/2009.

- New York State Department of Corrections (2008). Directives: Inmate Program Placement & Family Reunion Prog-ram, http://www.docs.state.ny.us/directives.html, 27/03/2009.

- New Zealand Department of Corrections (2005). National Systems: Structured Day, http://corrections.govt.nz/policy-and-legislation/national-systems/structuredday-issued- 11-june-2005.html, erişim tarihi: 02.04.2009

Page 88: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

88

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME Bireyselleştirme nedir?

Bireyselleştirilmiş iyileştirmede hedef her hükümlüye tek tip ve benzer planlar uygulamak yerine her hükümlüye özel programlar uygulamaktır. İyileştirmede bireyselleştirilmenin önemini şöyle anlatabiliriz. Cezaevinde kalan tutuklu ve hükümlü 300 gençle yaptığımız araştırmada elde ettiğimiz bulgularda; suça itilen çocuk ve gençlerin çeşitli özelliklerine göre 3 ayrı grupta toplandığı gözledik.

• Birincigruptayaşadığıyer,maddekullanımı,yaşamtarzı,ruhsaldurumuiledüşünceve davranışları yer almaktadır. Bu özellikler daha çok ruhsal durumu yansıtmaktadır (Tablo 1).

• İkincigruptaiseekonomikkoşullar,aileözellikleri,eğitimdurumlarıvebirişteçalış-maları yer almaktadır.  Bu grup daha çok düşük sosyo-ekonomik yapıyı yansıtmakta-dır.

• Üçüncügruptaisesuçakarşıtutumyeralmaktadır.Bugruptakigençlerisedahaçokkriminal olarak adlandırılabilir.

Tablo 1

Faktör 1 Faktör 2 Faktör 3 R

Suç Öyküsü 0.43 0.47*

Yaşadığı Yer 0.68 0.67*

Madde Kullanımı 0.80 0.76*

Yaşam Tarzı 0.79 0.89*

Ruhsal Durum 0.74 0.52*

Düşünce ve Davranışlar 0.62 0.71*

Ekonomik Koşullar 0.78 0.45*

Ailevi Özellikler ve Aile İlişkileri 0.62 0.63*

Eğitim ve Çalışma 0.71 0.47*

Tutum 0.83 0.34*

*p<0.01

BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME

Page 89: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

89

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Birinci grubun psikiyatrik ve psikolojik tedavilerden yarar sağlayacağı söylenebilir. İkin-ci grupta yer alan gençler için sosyal ve ekonomik destek sağlanmasının onların suçtan koruyabileceği iddia edilebilir. Bu durumda sadece kriminal olarak adlandırabileceğimiz üçüncü grubun cezaevinden yarar sağlayabileceği söz konusudur. İlk iki grubun cezaevin-de olması, onların rehabilitasyonuna katkı sağlamayacaktır. Kriminal grup içinse, cezae-vinde yoğun destek alması önem kazanmaktadır. İşte bu bulgu bize iyileştirmede bireysel-leştirmenin önemini göstermektedir.

Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sistemi (BİSİS)

Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sistemi (BİSİS); her hükümlü için ayrı bir durum saptama-sının yapılıp, cezaevinde yürütülecek iyileştirme sürecinin planlandığı ve uygulandığı, hü-kümlüye özel programın yürütülmesi için gerekli iyileştirici ortamın oluşturulduğu, sürek-li ölçme ve değerlendirme ile kendini denetleyen bir modeldir.

BİSİS Adalet Bakanlığı personeliyle birlikte ülke ve kurum koşullarına uygun olarak geliş-tirilmiş, özgün bir sistemdir. Temel olarak risk, ihtiyaç, uygunluk modeline dayanır.

Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sistemi (BİSİS) aşağıdaki özellikleri içermektedir.

• Mevcutimkanlardahilindevemevcutkaynaklardanyararlanılarakplanlanmıştır

• Risk,ihtiyaç,uygunlukmodelinedayanır

• Bireyselleştirilmişetkinlikleriiçerir

• Yapılandırılmışbirprogramdır

• Ölçmevedeğerlendirmeyedayanır

Hükümlünün kuruma kabulü, gözlem ve sınıflandırması, kurum yaşamı, iyileştirme faa-liyetleri, ailenin sürece katılımı, yönetimsel uygulamalar, salıverilme süreci Bireyselleşti-rilmiş İyileştirme Sistemi içinde yapılır. Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sistemi bir anlamda vaka yönetimidir (Case Management).

Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sisteminin aşamaları

Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sisteminin aşamaları şunlardırr:

Her hükümlüye önce ARDEF’ doldurulur. ARDEF, hükümlünün risk ve ihtiyaçlarını be-lirler. Kurum çalışanları ARDEF verilerinden yararlanarak Bireyselleştirilmiş İyileştirme Planını hazırlar ve hükümlü ile paylaşır.

Hükümlü ile üstünde fikir birliğine varılan plana uygun olarak iyileştirici etkinlikler uy-gulanır. İyileştirici etkinlikler, iyileştirici ortam prensiplerine uygun bir şekilde yürütülür ve tüm etkinlikler kayıt altına alınır.

Altı ayda bir hükümlüde gözlenen değişiklikler değerlendirilir, etkinlikler gözden geçirilir, saptanan eksikliklere göre yeni bir iyileştirme planı hazırlanır. Tüm bunlar sonucu çocuk koşullu salıvermeye hazırlanır.

Page 90: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

90

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sisteminin bileşenleri

Bireyselleştirilmiş İyileştirme Sistemi (BİSİS) aşağıdaki bileşenleri içerir:

• Araştırma/Değerlendirme/Planlama

• İyileştiricietkinlikler

• İyileştiriciOrtam

Bileşenlerin hepsi birbirini etkiler. Bu alanlarda yapılacak çalışmalar bir bütündür. Sadece bir bileşenin gerçekleştirilmesi Bireyselleştirilmiş İyileşme Sistemini (BİSİS) gerçekleştir-meye yetmez.

Araştırma/Değerlendirme/Planlama

Araştırma/Değerlendirme/Planlama hükümlülerin bireysel olarak değerlendirilmesine da-yanır. Araştırma/Değerlendirme/Planlama Bireyselleştirilmiş İyileştirme Programına yol gösteren ve denetleyen bir araç görevi görür.

Bireyselleştirilmiş İyileştirme Programını gerçekleştirmek için Araştırma Değerlendirme Formu kullanılır (ARDEF). Bu form, mevzuatta yer alan gözlem ve sınıflandırmanın kar-şılığıdır. ARDEF yarı yapılandırılmış bir Risk-İhtiyaç-Uygunluk değerlendirme aracıdır.

Araştırma ve değerlendirmenin sonunda her hükümlü için risk düzeyi saptanır, durum saptaması yapılır ve bir iyileştirme planı oluşturulur. Bu plan doğrultusunda iyileştirici etkinlikler yapılır, izleme gerçekleştirilir, belirli dönemler içinde gözden geçirme yapılır. Hükümlünün erken salıverilme gibi yararına olacak planlamalar da bu kapsamda yer alır.

Bireyselleştirilmiş İyileştirme Planı aşağıdaki aşamalardan oluşur.

1. Durum saptaması

2. Planlama

3. Uygulama

4. İzleme ve gözden geçirme

5. Sonuçvedeğerlendirme

İyileştirici ortam

İyileştirici ortamda amaç, mükemmel bir ortam oluşturmak değil, agresyon, engellenme, hayal kırıklığı ve kaybını önleyecek, sakinleştirecek destekleyici bir ortam sağlamaktır. İyi-leştirici ortam bir anlamda kurum içi “ambiance” oluşturmaktır. Standartları olan, kurum çalışanlarından bağımsız bir sistem geliştirmektir.

İyileştiriciOrtam,cezaevindebireyselleştirilmişbiriyileştirmeplanınıyürütebilmekiçingerekli ortamın sağlanmasıdır. İyileştirici uygun mekansal koşulların yaratılmasını, per-soneli eğitilmelisini, personel arasında uzmanlaşmanın sağlanmasını, hükümlü ailesiyle yakın iletişime geçilmesini, kurumsal planlamanın yapılmasını, katılımcı yönetimin oluş-turulmasını, akşam ve hafta sonu faaliyetlerin gerçekleştirilmesini, hükümlü çocuğa sosyal ve ekonomik destek sağlanmasını içerir.

Page 91: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

91

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

“İyileştiriciOrtam”kavramıveilkelerişunlardır:

• Kurumunbütünçalışanlarıçocuklarhakkındaolupbitendendüzenliolarakhaberdarolmalıdır

• Günlükhayatındüzenibelirginolmalıdırveherkesinbundangünlükolarakhaberdarolması gerekir

• Zordurumlarsırasındaneyapılacağınınbiryazılıalgoritmasıolmalıvetümpersoneltarafından bilinmelidir.

• Kurum7/24prensibiyleçalışmalıdır

• Basamaksistemiolmalıdır

• “İyileştiriciOrtam”kavramıveilkeler

• Personelpsikososyalaçıdandesteklenmelivedüzenliolarakeğitilmelidir

• Kurallarnetveaçıkolmalıdır,süreklitekrarlanmalıvetartışılmalıdır

• Çocuğunyargılanmadanyaşantılarınıpaylaşmavekendiniifadeedebilmeortamıya-ratılmalıdır

• Çocuğunkurumişleyişinekatılımısağlanmalıdır

• Fizikselegzersizvespordüzenliolmalıdır

• Gündüzaktivite,geceuykuolmalıdır

• “İyileştiriciOrtam”kavramıveilkeler

• Etkinliklerdüzenliyürütülmeli,herçocuğunkatılımısağlanmalıveetkinliğinçocuğungelişiminin bir parçası olarak görülmelidir

• Rolmodellerlekalıcıyüzleşmegerekir

• Hertürlüyaşantıdaçocuğunyanındaolunmalı,yalnızolmadığıhissettirilmelivedestek-lenmelidir

• SosyalToplantılar(tanışma,kurallar,günlükaktivitelerileilgiliduyurular,tahliyeson-rası yaşama hazırlama, kurumdaki sorunların keşfedilmesi) sık olmalıdır

• “İyileştiriciOrtam”kavramıveilkeler

• Herçocuğasorumlulukalmayetisikazandırılmalıdır

• Sorunlarlaotoritefigürüolmadanbaşaçıkmayöntemlerigeliştirilmelidir

İyileştirici ortamın temel bileşenleri şunlardır:

• Uygunmekansalkoşullarınoluşturulması

• Uzmanlaşmanınsağlanması

• Kurumsaldüzenlemeninyapılması (Sosyalekonomikdestek,salıverilmeninplanlan-ması, STK’larla ilişkilerin düzenlenmesi, koğuş defteri vb)

• Aileyleiletişiminsağlanması

• Kurumiçiyaşamınplanlanması(Yatışkalkışgibiyaşamdüzeni,basamaklıgeçiş,krizdurumları, günlük toplantıların düzenlenmesi vb)

• Grupliderliğisistemininkurulması(Çocuğuiyitanıyan,modelolan,rehberlikyapan,

Page 92: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

92

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

koğuş içi aktivite düzenleyen İKM’ler, seçimi, görevleri, aktiviteleri vb düzenlenmesi)

• Basamaklıgeçişsistemikurulması(Amaççocuğunuyumvegelişimineuygunbirortam-da kalmasını sağlamak, bir hazır oluştur ve temel haklar, eğitim ve öğretim faaliyetleri dışında uygulanır)

İyileştirici etkinlikler

İyileştirmeyi hedef alan, araştırma, değerlendirme ve planlamaya uygun olarak yürütülen etkinliklerdir. Bireyselleştirilmiş İyileştirme Planına uygun olarak her hükümlünün ihti-yacına uygun etkinlikler seçilir ve yürütülür. Bir anlamda Bireyselleştirilmiş İyileştirme Programı, iyileştirici etkinliklerden oluşur.

İyileştirici etkinlikler 7 gün ve tam gün ilkesi çerçevesinde düzenlenmelidir. Etkinlikler aylık veya yıllık eğitim planına uygun olarak hazırlanmalı, programların zorunluluklar dışında günlere eşit dağılımına özen gösterilmelidir. Etkinlikler farklı kategorilerde de-ğerlendirilmeli, bireyselleştirilmiş iyileştirme planına uygun olarak katılım sağlanmalıdır. İyileştirici etkinlik kategorileri şunlardır:

1. Kültürel ve sanatsal etkinlikler (Konferans, tiyatro, müzik, resim vb)

2. Eğitim etkinlikleri (Örgün eğitim, kurslar vb)

3. Meslek eğitimi etkinlikler

4. Psiko-sosyal etkinlikler (Öfke kontrol programı, bağımlılık programı vb)

5. Sporetkinliği

6. Boş zamanları değerlendirme (bilgisayar, hobi, oyun, dans vb)

7. Yaşam becerileri (dilekçe yazma, tamir, mutfak becerisi vb)

8. Bilgilendirici etkinlikler (İlk yardım, hukuk, istismardan korunma vb)

Page 93: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

93

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Bireyselleştirilmiş iyileştirmenin yararları

Bireyselleştirilmiş iyileştirmenin yararları şunlardır:

• Riskveihtiyaçlarınstandartbelirlenmesi

• Savunulabiliriyileştirmekararları

• Kişiyeözeluygunmüdahalelerinseçimi

• Hükümlününiyileştirmeyeaktifkatılımı

• Personelileçocukarasındailetişiminartması

• Düzenlikurumsalgeribildirim

• Kaynakplanlaması

• Kurumsaldenetim

• Araştırmaolanakları

• Koşullusalıvermeiçinsomutverisağlamak

• Tekrarsuçişlemeriskinintahmini(prediction)

• Ulusalraporlama

Page 94: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

94

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME Adalet Bakanlığı Ceza İnfaz Kurumlarında kullanılmak üzere geliştirilen bir risk, ihiyaç,

uygunlukdeğerlendirmearacıolanAraştırmaVeDeğerlendirmeFormu için5 çalıştay,350ve2100ergenörneklemliikipilotuygulamayapılmıştır.AşağıdaARDEF’ingeliştir-me çalışmalarında elde edilen bilimsel araştırmaların özetleri yer almaktadır.

ARDEF’İN GELİŞTİRİLMESİ VE STANDARDİZASYONU

ARDEF’in geliştirilmesi ve standardizasyonu amacıyla bir araştırma yapılmıştır. Bu araş-tırma T.C. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ve UNICEF tarafın-dan yürütülen Etkin Hükümlü Yönetimi Projesi çerçevesinde desteklenmiştir. Araştırma Kültegin Ögel, Gülşah Karadayı, Gülçin Şenyuva, Ebru Özdemir Topsakal tarafından yazılmış, Hüseyin Kulaç, İbrahim Usta, Fahrettin Kırbıyık, Habil Kanoğlu, Elçin Çakar Terzioğlu, Gamze Dündar, Hasan Basri Coşkun, Hüseyin Gazi Karacan ve Aslı Pehlivan araştırmanın yapılmasına katkıda bulunmuştur.

Ölçeğin geliştirilmesi ve yapısı

Bir ölçme değerlendirme aracı geliştirmek için, öncelikle çocuk ve ergenlerde suç işlemeyi etkileyen faktörlerle ilgili ülkemizde yapılan araştırmalar ve tezler gözden geçirilmiş, risk ve ihtiyaç etkenleri belirlenmiştir. Dünya’da bu alanda kullanılan araçlar ve çocuk ceza adalet sistemi dahilindeki uygulamalar gözden geçirilmiştir.

Ardından ceza ve eğitim kurumlarında çalışanlarla iki odak grup görüşmesi yapılmıştır. Görüşmelerden ve literatürden elde edilen bilgilerden suça itmeye neden olabilecek top-lam 89 risk değişkeni belirlenmiştir. Bu risk değişkenlerini belirleyecek sorularla bir soru havuzuoluşturulmuştur.Oluşturulansoruhavuzukonuylailgiliuzmanlartarafındantek-rar değerlendirilmiş ve sorular bir ölçek haline getirilmiştir.

Geliştirilen ölçek “Araştırma ve Değerlendirme Formu” (ARDEF) olarak adlandırılmıştır. Oluşturulanölçekcezaevindekalan15ergeneikiuzmanpsikologtarafındanuygulanmış,her soru üzerinde bilişsel değerlendirmeler yapılmış, gerekli değişiklikler yapılmış ve son haline getirilmiştir.

ARDEF, tam yapılandırılmış bir görüşme ölçeği olarak hazırlanmıştır. Sorular görüşme sırasında alınan yanıtlara, görüşmecinin gözlemlerine dayanarak veya gerektiğinde araş-tırma yapılarak cevaplanmaktadır. ARDEF çoktan seçmeli ve likert tipi ölçekle yanıtlanan sorulardan oluşmaktadır. Yanıtlar risk değişkeninin hesaplanabilmesi için 0 ile 2 arasında

ARAŞTIRMA VE DEĞERLENDİRME FORMUNUN (ARDEF) GELİŞTİRİLMESİ

VE STANDARDİZASYONU

Page 95: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

95

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

içerdiği risk göz önüne alınarak derecelendirilmektedir. Böylece her risk değişkeni 0 ile 2 arasında bir değer almaktadır. Bazı bölümlerde uyuşturucu kullanımı gibi konularda alı-nan cevapların doğruluğunun sınanması için kontrol soruları da eklenmiştir.

Ölçek toplam 89 risk değişkeni ve 183 sorudan oluşmaktadır. Risk değişkenleri, alt bö-lümler altında gruplandırılmıştır. Yapılan araştırmalar risk değişkenlerinin suç işleme ris-kini belirleme açısından değişik düzeylerde katkı sağladığını göstermektedir. Bu nedenle belirlenen risk etkenleri form oluşturulurken farklı alt bölümler altında gruplandırılmıştır. Bu sayede risk puanı hesaplanırken, alt bölümlerden gelen puanlar değişik katsayılar ile hesaplanabilecektir. Suç Öyküsü, Yaşadığı Yer, Aile Özellikleri ve Ailevi İlişkiler, Madde Kullanımı, Eğitim ve Çalışma, Yaşam Tarzı, Ekonomik Koşullar, Ruhsal Durum, Düşünce ve Davranışlar ve Tutum olmak üzere 10 alt bölüm belirlenmiştir. Bu alt bölümler dışında yer alan Genel Bilgi bölümünde sosyodemografik özellikler, genel sağlık ve intihar tarama-sı ile ilgili bilgiler sorgulanmaktadır.

Genel Bilgi dışındaki tüm bölümlerden elde edilen toplam puan suç işleme riskini göster-mektedir. Ölçeğin içinden seçilen sorulardan çeşitli indeksler oluşturulmuştur. İndekslerin amacı alt bölümler dışında, farklı alanlarda ihtiyaçların belirlenebilmesidir. İndeksler ara-sındaÖfkeİndeksi(OFİ),ZararGörmeRiskiİndeksi(ZAGİ),ZararVermeRiskiİndeksi(ZAVİ), Kurum Kurallarına Uymama Riski İndeksi (KUKİ), Kriminalite Eğilim Riski İn-deksi (KERİ) ve Güvenli Davranış Riski İndeksi (GÜDİ) sayılabilir.

Araştırmanın yöntemi

Çalışma üç farklı ilde yürütülmüştür. Üç çocuk cezaevi ve bir çocuk eğitimevi çalışmaya alınmıştır. Çalışmaya 2 çocuk cezaevi ve eğitimevinde kalan tüm ergenler, bir cezaevinde ise kalan ergenlerin yarısı alınmıştır. Toplam 370 ergen çalışma örneklemini oluşturmuş-tur. Böylece T.C. Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü’nün yayınla-dığı bilgilere göre ülkemizde 2008 yılı sonu itibariyle sayıları 2746 olan cezaevinde kalan çocuk ve ergenlerin12%13.5’inebuçalışmadahilindeuygulamayapılmıştır.

Daha sonraki uygulamalarda formun İnfaz Koruma Memurları (İKM) tarafından uygu-lanması planlandığı için bu araştırmada da görüşmeler toplam 370 tutuklu veya hükümlü ergenle İnfaz Koruma Memurları tarafından gerçekleştirilmiştir. Uygulamayı cezaevlerin-den seçilen 12 İKM ergenlerle yüz yüze görüşerek yapmıştır. Bu amaçla, çalışmadan önce İnfaz Koruma Memurlarına yönelik 2 günlük bir eğitim düzenlenmiştir.

Görüşülenergenlerinarasından145kişiyleaynıİKM15günsonratekrarARDEF’iuy-gulamıştır. İlk görüşmeyi takiben 364 ergene başka bir İKM tarafından ARDEF ikinci kez uygulanmıştır.

Ölçütbağıntılıgeçerliliğideğerlendirmekamacıyla235ergen11-18YaşGençlerİçinKen-dini Değerlendirme Ölçeğini - YSR (Youth Self Report) doldurmuştur. YSR, 140 madde-den oluşan, 6-18 yaş grubuna uygulanan ve çocuğun kendisi tarafından doldurulan bir de-ğerlendirme aracıdır. Psikopati, kriminal tutum, yıkıcı davranışlar, anksiyete, depresyon, agresyon, dikkat sorunları ve içe kapanıklık gibi özellikleri ölçmekte kullanılanılmaktadır.

Page 96: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

96

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Elde edilen bulgular

Tümörneklemincelendiğindetoplamriskpuanıortalaması50.82(±19.22),yaşortalama-

sıise16.6(±1.63)olaraksaptanmıştır.Örneklemioluşturantutuklu/hükümlüergenlerin

dahaçok16-17yaşgrubunadahilolduğu(n=210,%56.8),çoğunluğununilkokulubitir-

mişolduğu(n=221,%59.7)gözlenmiştir.Ergenlerinkaldıklarıkurumlaragöredağılımı

Tablo 1’de görülmektedir.

Ayrıca suç öyküsüne bakıldığında örneklemin büyük çoğunluğunun ilk kez hakkında

dava açıldığında (n=364, %98.4) ve ilk kez tutuklandığında (n=364, %98.4) 17 yaşında

veya daha küçük olduğu anlaşılmaktadır. Ancak kurumda bulunmalarına neden olan son

tutuklanmalarından daha önce bir veya daha fazla kez hakkında dava açılan veya tutuk-

lananergenlerinsayısıdahadüşük(n=203,%54.8)vedahaöncehükümgiyenlerin ise sadece 12’dir (%3.3).

Tablo 1. Örneklemdeki kişilerin sosyodemografik özellikleri, suç öyküsü ve görüşme sırasında bulunduğu ku-rum

N %

Yaş

15≤

16-17

≥18

64 17.3

210 56.8

88 23.8

Eğitim

İlkokulu bitirmiş

İlkokulu bitirmemiş

Okula devam ediyor

221 59.7

58 15.7

69 18.6

Suç Öyküsü

Daha önce bir veya daha fazla kez karakola düşmüş

Daha önce bir veya daha fazla kez hakkında dava açılmış

Daha önce bir veya daha fazla kez tutuklanmış

Daha önce bir veya daha fazla kez hüküm giymiş

İlk kez hakkında dava açıldığında 17 yaşında veya daha küçükmüş

İlk kez tutuklandığında 17 yaşında veya daha küçükmüş

203 54.8

203 54.8

67 18.1

12 3.3

364 98.4

364 98.4

Kurumlar

Ankara Eğitim Evi

Ankara Çocuk Kapalı Cezaevi

Kayseri/İncesu Çocuk Cezaevi

Maltepe Çocuk ve Gençlik Kapalı Cezaevi

42 11.4

98 24.1

41 11.1

198 53.5

Page 97: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

97

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Geçerlik

Yapı Geçerliği

Ölçeğin yapı geçerliğini değerlendirmek için faktör yapısı incelenmiş, varimaks eksen dön-dürme yöntemiyle formu oluşturan her bir alt bölümün toplam risk puanından oluşan bir temel bileşenler analizi yapılmıştır. Yapılan analiz sonucunda formu oluşturan alt bölüm-ler toplam varyansın %62.27’sini açıklayan ve eigen değeri 1’in üstünde olan üç faktör altında toplanmıştır.

Buna göre birinci faktörde yaşadığı yer, alkol-madde kullanımı, yaşam tarzı, ruhsal duru-mu toplanmıştır. İkinci faktörde ise aile özellikleri, eğitim ve çalışma durumu ve ekonomik durum alt bölümleri yer almaktadır. Üçüncü faktörde ise tutum alt bölümü bulunmakta-dır. İlk faktörün ruhsal durumu, ikinci faktör yoksulluğu, üçüncü faktörün ise kriminal tutumu yansıttığı söylenebilir. Ölçekteki maddelerin ait oldukları faktörler ve faktör yük-leri Tablo 2’de verilmektedir.

Tablo 2. Faktör analizi, faktör yapısı ve faktör yükleri ile her alt bölümün toplam ARDEF risk puanı ile korelas-yonu

Toplam Risk Puanları Faktör 1 Faktör 2 Faktör 3 R

Suç Öyküsü 0.43 0.47*

Yaşadığı Yer 0.68 0.67*

Madde Kullanımı 0.80 0.76*

Yaşam Tarzı 0.79 0.89*

Ruhsal Durum 0.74 0.52*

Düşünce ve Davranışlar 0.62 0.71*

Ekonomik Koşullar 0.78 0.45*

Ailevi Özellikler ve Aile İlişkileri 0.62 0.63*

Eğitim ve Çalışma 0.71 0.47*

Tutum 0.83 0.34*

*p<0.01

Altı maddeden oluşan birinci faktör varyansın %30.48’ini, 3 maddeden oluşan ikinci faktör %17.78’ini, tek maddeden oluşan üçüncü faktör ise %14.01’ini açıklamaktadır. Oluşturulanaltgruplarsırasıyla“RuhSağlığı”,“Yoksulluk”ve“Kriminalite”olarakad-landırılmıştır. Ayrıca her alt bölümün ölçekten elde edilen toplam risk puanı ile anlamlı düzeyde korelasyonu olduğu görülmüştür (Tablo 2).

Ölçüt Bağıntılı Geçerlik

Ölçeğin ölçüt bağıntılı geçerliğini incelemek için ARDEF toplam risk puanı ve ölçekteki sorulardan elde edilen indeksler ile Çocuk Davranışı Kontrol Listesi (CBCL- Child Beha-vior Checklist) içinde yıkıcı davranış ve agresyonu ölçen alt bölümlerde alınan puanlar

Page 98: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

98

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

karşılaştırılmıştır. Pearson korelasyon analizi ile incelendiğinde, ARDEF toplam risk pua-nı ile CBCL içinde yıkıcı davranışı ölçen sorularından alınan toplam puan arasında ista-tistiksel olarak anlamlı ve yüksek bir korelasyon olduğu bulunmuştur (r=0.70, p<0.01). ARDEF ve psikososyal değerlendirme formunun ruhsal durum bölümlerinden alınan top-lampuanlararasındadaanlamlıbirkorelasyonbulunmaktadır(r=0.54,p<0.01).

ARDEFöfkeindeksini(OFI)oluşturansorularıntoplamıileCBCLiçindeagresyonuölçensoruların toplamı arasında (r=0.41, p<0.01) ve ARDEF kriminalite eğilim riski indeksini (KERİ) oluşturan sorular ile CBCL yıkıcı davranış soruları toplamı arasında da (r=0.66, p<0.01) anlamlı korelasyon olduğu görülmüştür.

Ayırt edici geçerlilik

ARDEFtoplamriskpuanıortalamasıdahaöncesuçişlediğinibelirtenlerde55.8(±20.5),ilkkezsuçişlediğinibelirtenlerdeise45.42(±16.28)bulunmuştur.Herikigruparasındakifark istatistiksel olarak anlamlıdır (t-değeri=3.1, p<0.01). İlk kez tutuklandığında 17 yaş vealtıolanların toplamriskpuanıortalaması57.15 (±22.25) iken,18yaşında ilkkeztutuklandığınıbildirenlerintoplamriskpuanıortalaması47.98(±17.09)bulunmuşolup,istatistikselolarakbelirginfarkolduğugözlenmiştir(t-değeri=2.52,p<0.05).

Güvenirlik

Ölçeğin güvenirliği, Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı, test- tekrar test ve görüşmeciler arası güvenirlik incelenerek sınanmıştır.

Tablo 3. Güvenirlik ve Tutarlılık; toplam ARDEF risk puanı ile ARDEF’i oluşturan her alt bölümün kendi içindeki ortalama, standart sapma, test-tekrar test, görüşmeciler arası güvenirliği ve her alt bölümün kendi içindeki tutarlılığını gösteren cronbach alpha değeri.

OrtalamaStandart sapma

Test - tekrar test

Görüşmeciler arası bağıntı

Cronbach Alfa Değeri

Madde Çıkarsa Cronbach Alfa değeri

Suç Öyküsü 4.47 2.12 0.93* 0.93* 0.69 0.78*

Yaşadığı Yer 5.01 2.87 0.60* 0.91* 0.65 0.76*

Ailevi Özellikler 6.95 3.59 0.87* 0.93* 0.67 0.77*

Madde Kullanımı 4.77 5.58 0.97* 0.98* 0.88 0.76*

Eğitim ve Çalışma 7.53 3.00 0.87* 0.83* 0.50 0.79*

Yaşam Tarzı 6.07 3.96 0.95* 0.90* 0.83 0.72*

Ekonomik Koşullar 4.04 2.82 0.91* 0.84* 0.79 0.79*

Ruhsal Durum 2.23 1.58 0.84* 0.86* 0.53 0.78*

Düşünce ve Davranışlar 10.52 4.78 0.84* 0.81* 0.72 0.76*

Tutum 4.18 2.31 0.71* 0.69* 0.33 0.80*

Toplam 50.82 19.22 0.88* 0.94* 0.79 -

*p<0.05

Page 99: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

99

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Cronbach alfa güvenirlik katsayıları

Yapılan iç tutarlılık analizinde, 370 tutuklu/hüküm ergen ile tüm ölçek için elde edilen cronbach alfa değeri 0.79 olarak bulunmuştur. Ölçeğin alt bölümlerinin iç tutarlılık katsa-yılarıda,0.33olan‘Tutum’bölümüdışında0.50ile0.88arasındadeğişmektedir.Herhan-gi bir alt bölümün ölçekten çıkarılması durumunda ise toplam puan üzerinden hesaplanan iç tutarlılık katsayısının 0.72 ile 0.80 arasında bir değerde olacağı saptanmıştır (Tablo 3).

Test-tekrar test güvenirliği

Ölçeğin zaman içindeki tutarlılığına bakmak için ARDEF aynı çocuğa, aynı kişi tarafın-dan ilk uygulamadan yaklaşık15 gün sonra tekrar uygulanmıştır. Buuygulama sonu-cunda tüm ölçek için elde edilen test-tekrar test güvenirliği katsayısı 0.88 (p<0.01) olup, ölçeği oluşturan alt bölümlerin test-tekrar test korelasyonu 0.60 ile 0.97 arasında değiş-mektedir (Tablo 3).

Görüşmeciler arası güvenirlik

Ölçek farklı görüşmeciler tarafından uygulandığı zaman tutarlılığının incelenmesi için ör-neklemin bir kısmına ilk uygulamadan sonra, başka bir kişi tarafından ikinci defa uygu-lanmıştır. Tüm ölçek için hesaplanan görüşmeciler arası güvenirlik 0.94 (p<0.01) olarak bulunmuştur. Ölçeği oluşturan alt bölümlerin görüşmeciler arası güvenirlik katsayıları ise 0.69 ile 0.98 arasında değişmektedir (Tablo 3).

Sonuç ve tartışma

Faktör analiziyle incelenen yapı geçerliliğinde, ölçeğin ruhsal durum, yoksulluk ve kri-minal tutumu belirten üç faktörden oluştuğu görülmektedir. Her üç faktör de ulusal ve uluslar arası yapılan çalışmalarda öne çıkan etkenlerdir. Yoksulluk hem küçük yaşta (6-11 yaş), hem de daha sonraki yaşlarda suç işleyen çocuklarda önemli bir ailevi risk etkeni olarak bulunmuştur.

Agresyon, hiperaktivite, risk alma eğilimi ve dürtüsellik gibi ruhsal duruma bağlı faktörle-rin de çocuklarda suç işleme davranışında artışa sebep olduğu görülmüştür. Birinci faktör-de yer alan ergenlerin psikolojik desteğe, ikinci grupta yer alan ergenlerin ekonomik deste-ğe ihtiyacı olduğu söylenebilir. Kriminal tutum gösteren grubun ise davranış değişikliğini de içeren yoğun psikososyal programlara ihtiyaç gösterdiği aşikardır. Bu haliyle ölçeğin Risk-İhtiyaç modeline uygun bir değerlendirme aracı olarak kullanılabileceği söylenebilir.

Yıkıcı davranışların suç davranışını da içerdiği ve suçun yineleme riskini artırdığı bilin-mektedir. ARDEF’in temel olarak suça iten riskleri ölçtüğünü düşünürsek, 11-18 Yaş Gençler İçin Kendini Değerlendirme Ölçeği - YSR (Youth Self Report) ile ölçülen yıkıcı davranışlar ile ARDEF arasında anlamlı bağıntının olması, ARDEF’in suç işleme riskini doğru bir şekilde ölçebildiğinin bir işareti sayılabilir. Benzer şekilde CBCL agresyon ve yıkıcı davranış puanları ile ARDEF öfke ve kriminalite indeksi arasındaki bağıntı da AR-DEF’in söz konusu özellikleri değerlendirebildiğini göstermektedir.

Page 100: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

100

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Birden çok suç işleyenlerde gelecekte suç işleme riskinin daha yüksek olduğu birçok araş-tırmada gösterilmiştir. Küçük yaşta suç işlemenin de yeniden suç işleme riskini artırdığı da bilinmektedir. ARDEF’in birden çok suç işleyenlerde ve küçük yaşta suç işleyenlerde daha yüksek bulunması suç işleme riskinin yüksek olduğunu göstermesi de, ölçeğin geçerli olduğun bir göstergesi olarak kabul edilebilinir. ARDEF’in yeniden suç işleme riskini sap-tayıp saptamadığının anlaşılması için, izleme çalışmalarına ihtiyaç vardır.

Ölçeğin alt bölümleri arasında yer alan eğitim ve çalışma bölümünün alfa değeri oldukça zayıf olmakla beraber, kabul edilebilir düzeylerdedir. Tutum bölümünün alfa değeri ise daha da düşüktür. Öte yandan tutum bölümünün toplam puan ile bağıntısı da düşük bulunmuştur. Bu bölüm değerlendirmeden çıkarıldığında ölçeğin alfa değeri çok yüksel-memektedir. Ayrıca toplam puan bağıntısı da düşük olmakla beraber kabul edilebilir dü-zeydedir. Bu nedenle tutum bölümünün genel ölçek içinde tutulmasında yarar olabilir. Tutum bölümünün toplam puan ile bağıntısının düşük olduğu göz önüne alındığında, bu bölümden elde edilen puanların dikkatle yorumlanmasının ve daha geniş popülasyonlar-da yapılacak araştırmalar sırasında gözden geçirilmesinin gerekli olduğu açıktır.

Test tekrar test ve görüşmeciler arası güvenirlilik analizleri olumlu sonuçlar vermiştir. Bu haliyle ölçeğin İnfaz Koruma Memurları tarafından uygulanabileceği söylenebilir. Ancak ölçeğin uygulanmadan önce, uygulayıcılara yönelik bir eğitim verilmesi gereklidir.

Ölçeğin daha geniş örneklem üstünde uygulanarak normlarının oluşturulması, risklerin daha kesin olarak belirlenmesinde yararlı olacaktır. Yeniden suç işleme riskini ne ölçüde saptayabildiği ve hangi bölümlerin daha belirleyici olduğunu belirleyebilmek için izleme çalışmalarına ihtiyaç vardır. Ancak yeniden suç işleme riskinin saptanmasının bir etiket-lemeye (stigmatizasyon) yol açabileceği ve etik bir sorun oluşturabileceği de göz önüne alınmalı, ölçeğin buna uygun bir şekilde kullanılması gerekmektedir.

Bu araştırma aşağıdaki şekilde kaynak gösterilebilir: Assessment of risks and needs of juvenile offen-ders: Development and Standardization of Examination and Assessment Form (ARDEF). Ogel Kultegin; Karadayi Gulsah; Senyuva Gulcin; et al. Anadolu Psikiyatri Dergısı-Anatolian Journal Of Psychiatry Volume: 12 Issue: 2 Pages: 143-150, 2011

ARDEF - RUHSAL SORUNLAR TARAMA BÖLÜMÜNÜN STANDARDİZASYONU

Bu araştırma, T.C. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ve UNICEF tarafından yürütülen Etkin Hükümlü Yönetimi Projesi Bireyselleştirilmiş İyileştirme Siste-mi (BİSİS) çerçevesinde desteklenmiştir. Araştırma Kültegin Ögel, Gülşah Karadayı, Gül-çin Şenyuva, Habil Kanoğlu tarafından yazılmış, Hüseyin Kulaç, İbrahim Usta, Fahrettin Kırbıyık, Elçin Çakar Terzioğlu, Ali Duran, Aslı Pehlivan, Mustafa Tığlı, Gamze Dündar, Hasan Basri Coşkun ve Hüseyin Gazi Karacan araştırmanın yapılmasına katkıda bulun-muştur.

ARDEF, ruhsal sorunlar tarama bölümü toplam 27 sorudan oluşmaktadır. Soruların ya-nıtları “evet” ve “hayır”dan oluşan iki seçenek içermektedir. Dikkat eksikliği ve hiperak-

Page 101: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

101

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

tiviteyitarayan5soruise,“kısmen”seçeneğinideiçeren3seçenektenoluşmaktadır.Buölçek, yüz yüze görüşmelerle kullanılabilecek yarı yapılandırılmış bir ölçek olarak plan-lanmıştır. Bu ölçeğe Ergenler için Ruhsal Tarama (ERST) ölçeği adı verilmiştir.

Oluşturulanölçeköncekiruhsaltedavileri,anksiyete,depresyon,travmayaşantıları,ken-dine zarar verme, intihar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, alkol ve madde kullanımı ile il-gili alt ölçekleri içermektedir. Alt ölçeklerde bir soruya “var” yanıtının alınması, o tanının varlığının araştırılması gerektiği anlamına gelmektedir.

Araştırmanın yöntemi

Araştırma İstanbul, Ankara ve Antalya’da bulunan üç çocuk/ergen cezaevinde yürütül-müştür. Örneklem, 2009 yılında mart ve nisan ayları arasında bu kurumlarda bulunan ve rastgele örnekleme yöntemiyle seçilen toplam 90 tutuklu veya hükümlü ergenden oluş-maktadır. Ergenlerin yaşları 13 ile 18 arasında değişmektedir ve tümü erkektir.

Uygulama, bu cezaevlerinde çalışan sosyal hizmet uzmanları ve psikologlar tarafından ya-pılmıştır. Uygulayıcılara kısa bir eğitim verilmiştir. Bu eğitim sonrasında örnekleme uygun olarak görüşmeler yapılmıştır. Aynı ergenle ikinci görüşmeler yapılmış ve bu görüşmeler ilk görüşmeyi takip eden 3 gün içinde tamamlanmıştır. Ayrıca, ölçüt bağıntılı geçerliliğin değerlendirilmesi amacıyla, ek olarak örnekleme, YSR de uygulanmıştır. YSR, 118 madde-den oluşmakta ve çocuk/gençlerin davranışsal ve ruhsal sorunlarını araştıran, geçerlilik ve güvenirlik çalışması yapılmış, ülkemizde bir çok çalışmada kullanılan bir ölçektir.

Elde edilen bulgular

Güvenilirlik

Ölçeğin güvenilirliğini değerlendirmek üzere görüşmeciler arası güvenilirlik ve Cronbach alfa iç tutarlılık katsayısı incelenmiştir.

Görüşmeciler arası güvenilirlik: Örneklemi oluşturan 90 kişinin tamamıyla, aynı kurum-daki farklı bir uygulayıcı tekrar görüşmüş ve ERST ölçeğini doldurmuştur. İlk uygula-macılarınyaptığıdeğerlendirmelerintoplampuanınınortalaması12.18±5.86iken,ikincigörüşmelerintoplampuanınınortalaması9.77±6.58olaraksaptanmıştır.Ölçektenalınantoplam puan Pearson korelasyon analizi ile karşılaştırıldığında, görüşmeciler arası güve-nilirlik r= 0.89 (p<0.01) olarak bulunmuştur.

İç tutarlılık: 90 tutuklu/hükümlü ergenin 27 maddeden oluşan ERST ölçeğine verdikle-ri yanıtlar üzerinden gerçekleştirilen iç tutarlılık analizinde, tüm ölçeğin Cronbach alfa güvenilirlik katsayısı 0.79 olarak saptanmıştır. Ölçeği oluşturan maddelerin tüm ölçekle bağıntısı ve bu maddeler çıkarıldığında Cronbach alfa değeri Tablo 2’de verilmiştir (Tablo 1). Herhangi bir madde ölçekten çıkarıldığında, iç tutarlılık katsayısının değeri 0.77 ile 0.81 arasında değişmektedir.

Page 102: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

102

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Tablo 1. ERST ölçeği iç tutarlılık değerleri ve Cronbach alfa katsayısı

OrtalamaStandart sapma

Maddenin testin

tümüyle bağıntısı

Madde çıkarsa

Cronbach alfa değeri

Bugüne kadar ruhsal sorununun olup olmaması 0.30 0.46 0.44 0.78*

Cezaevine girmeden önce bir psikiyatrist veya psikologla görüşmüş olma

0.42 0.50 0.52 0.78*

Cezaevine girmeden önce psikolojik tedavi görmüş ve/veya ilaç kullanmış olma

0.30 0.46 0.47 0.78*

Kendini mutsuz, üzgün ve kederli hissetme 0.61 0.49 0.49 0.78*

Zevk almama, isteksizlik 0.53 0.50 0.59 0.77*

Yorgunluk, halsizlik 0.56 0.50 0.36 0.78*

Stresli, kaygılı ve huzursuz hissetme 0.55 0.50 0.42 0.78*

Bir şeyler henüz gerçekleşmeden kaygılanmaya başlama 0.43 0.50 0.26 0.79*

Ani korku ve heyecan 0.32 0.47 0.32 0.79*

Kendine zarar verme 0.45 0.50 0.35 0.78*

Geçmiş intihar girişimi 0.26 0.44 0.45 0.78*

Halen devam eden intihar düşüncesi 0.08 0.27 0.08 0.79*

İntihar planları 0.05 0.21 0.17 0.79*

İşitsel ve görsel varsanılar 0.23 0.42 0.38 0.78*

Sanrılar 0.34 0.48 0.30 0.79*

Kontrol edilme düşüncesi 0.14 0.35 0.37 0.78*

Travmatik yaşantılar 0.45 0.50 0.46 0.78*

Aşırı alkol tüketimi 0.21 0.41 0.50 0.78*

Başkalarının alkol kullanımını eleştirmesi 0.25 0.44 0.42 0.78*

Fazla alkol tüketiminden ötürü suçluluk duyma 0.18 0.38 0.29 0.79*

Uyandıktan hemen sonra alkol almaya başlama 0.09 0.29 0.23 0.79*

Madde kullanımı 0.54 0.52 0.48 0.78*

Kıpır kıpır olma, hareketsiz duramama 0.83 0.87 0.40 0.78*

Dikkat dağınıklığı 0.81 0.92 0.24 0.80*

Harekete geçmeden önce düşünme 0.36 0.70 0.06 0.80*

Başlanan işleri bitirebilme, dikkat 0.39 0.70 -0.08 0.81*

Uzun süre kıpırdamadan oturabilme 0.93 0.94 0.27 0.79*

*p<0.05

Page 103: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

103

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Geçerlilik

Ölçüt bağıntılı geçerlilik: Ölçeğin ölçüt bağıntılı geçerliliğini değerlendirmek amacıyla, ERST ölçeğinden alınan toplam puanlar ile YSR toplam puanları karşılaştırılmıştır. Pear-son korelasyon analizi ile incelendiğinde, iki ölçekten elde edilen toplam puanlar arasında istatistiksel olarak da anlamlı olan bir ilişki saptanmıştır (r=0.60, p<0.01).

ERST ölçeğinin tanı grupları puanları ile YSR’nin alt ölçeklerinin puanları karşılaştırılmıştır. ERST ölçeğinde yer alan dikkat eksikliği ve hiperaktivite alt ölçeği ile YSR dikkat sorunları alt ölçeği; ERST ölçeğinin psikoz alt ölçeği ile YSR düşünce sorunları alt ölçeği; ERST ölçe-ğinin depresyon ve anksiyete alt ölçeği ile YSR anksiyete-depresyon alt ölçeği puanlarının ortalaması karşılaştırılmıştır. YSR alt ölçek puanlarının ortalamaları ERST ölçeğinde tanıya işaret eden gruplarda, tanıya işaret etmeyen gruplara göre istatistiksel olarak anlamlı düzey-de daha yüksek olarak bulunmuştur (Tablo 2).

Tablo 2. ERST ölçeğinin işaret ettiği tanı gruplarına göre YSR puanlarının ortalamalarının karşılaştırılması

ERST tanı grubu Ort. (SS)t df p

+ -

YSR Dikkat Sorunları 5.64 (3.03) 3.31 (3.30) 2.56 78 0.02

YSR Düşünce Sorunları 3.95 (2.89) 2.56 (2.59) 2.29 81 0.03

YSR Anksiyete-Depresyon 11.95 (5.36) 8.12 (6.61) 2.20 77 0.04

t: Student T test

Yapı geçerliliği: Ölçeğin yapı geçerliliğini değerlendirmek için, alt ölçekler üzerinden ölçe-ğin faktör yapısı incelenmiş, varimaks eksen döndürme yöntemiyle, formu oluşturan her alt bölümün ortalama puanlarından oluşan bir temel bileşenler analizi yapılmıştır. Yapılan analizsonucunda,formuoluşturanaltbölümlertoplamvaryansın%50.35’iniaçıklayanve eigen değeri birin üstünde olan iki faktör altında toplanmıştır. Beş maddeden oluşan birinci faktör varyansın %28.07’sini, dört maddeden oluşan ikinci faktör ise varyansın %22.28’ini açıklamaktadır. Birinci faktör depresyon, travmatik yaşantılar, psikoz, anksi-yete ve dikkat bozukluğu ve hiperaktivite gibi psikolojik rahatsızlıklardan oluşmaktadır. İkinci faktör ise alkol, madde kullanımı, kendine zarar verme davranışı ve daha önceden psikolojik tedavi görmüş olma maddelerinden oluşmaktadır. Alt ölçeklerin faktör yapısı ve faktör yükleri verilmiştir (Tablo 3).

Page 104: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

104

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Tablo 3. Psikososyal Tarama Testi alt bölümlerinden elde edilen ortalama değerlerin faktör analizi, faktör yapısı ve faktör yükleri

Psikososyal Tarama Testi Alt Bölümleri Faktör 1 Faktör 2

Depresyon 0.78

Psikoz 0.76

Anksiyete 0.69

Travmatik Yaşantılar 0.63

Dikkat Bozukluğu ve Hiperaktivite 0.49

Madde Kullanımı 0.81

Alkol Kullanımı 0.65

Önceden Tedavi Görmüş Olmak 0.64

Kendine Zarar Verme ve İntihar Girişimi 0.58

Sonuç ve tartışma

Klinik çalışmalarda ve araştırmalarda olduğu kadar, kurumlarda da ruh sağlığını değer-lendirmek amacıyla kullanılabilecek, kısa sürede uygulanılabilen; ancak geçerlilik ve gü-venilirliği tespit edilmiş ölçeklere ihtiyaç duyulmaktadır. Ceza-adalet sistemi ile herhangi bir şekilde bağlantısı olan tüm çocuk ve gençlerin de, ruh sağlığı ve alkol/madde kullanım ihtimallerini değerlendirmek üzere bir tarama aracına tabi tutulması önerilmektedir.

Bu araştırmada geçerlilik ve güvenirliği araştırılan ERST ölçeğinin, ergenlerin ruhsal so-runlarını tarama için geçerli ve güvenilir olduğu söylenebilir. Bu çalışma cezaevi popülas-yonunda yapılmıştır. Bu nedenle, ölçeğin cezaevi popülasyonunda rahatlıkla kullanılabi-leceği iddia edilebilir. Cezaevindeki ergen popülasyonunda kullanılmak üzere geliştirilmiş olan MAYSI-2 kendini değerlendirme ölçeğinin geçerlilik ve güvenilirlik çalışması da, ERST gibi, ceza infaz kurumlarındaki ergenlerle yapılmıştır. Ancak ERST, bu ölçekten farklı olarak, yarı yapılandırılmış görüşme ile ilgili eğitim almış psikolog veya sosyal hiz-met uzmanı tarafından uygulanmak üzere geliştirilmiştir. Bu bakımdan, klinik değerlen-dirmeler ve cezaevi dışındaki genel ergen popülasyonunda da psikolojik tarama ölçeği olarak kullanılması hedeflenmektedir. Ancak farklı ergen popülasyonlarında kullanılması için araştırmalara gereksinim vardır.

Daha önce geçerlilik ve güvenilirlik araştırmaları yapılmış ve uzun yıllardır ülkemizde birçok araştırmada kullanılan YSR ile bağıntı saptanması, ERST ölçeğinin ergenler için ruhsal sorunları tarama amacıyla kullanılabileceğini göstermektedir. Ölçek toplam puanı ile YSR toplam puanı arasında bağıntı çok güçlü olmamakla birlikte, anlamlı bir bağıntı saptanmıştır. Ölçeği oluşturan sorular azaldıkça bağıntının gücü de azalabilmektedir. Bu da kısa ölçeklerin geçerliğini düşüren bir etken olabilmektedir. Buna rağmen, 27 madde-den oluşan ERST’nin YSR ile karşılaştırılmasında, yüksek düzeyde ölçüt bağıntılı geçerli-lik ve ayırt edici geçerlilik değerleri olduğu saptanmıştır.

Page 105: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

105

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

Ölçeğin faktör analizinde, tüm psikolojik rahatsızlıkların aynı faktör altında toplandığı görülmüştür. Alkol ve madde kullanımı ile kendine zarar verme davranışının ise önceden tedavi görmüş olmakla aynı faktör altında toplanması, ergenlerin daha fazla bu durumlar-da tedavi için kurumlara başvurduğunu göstermektedir. Diğer ruhsal sorunlardan ziyade alkol madde kullanımı veya kendine zarar verme davranışının, özellikle ergenlerin ebevey-nleri tarafından tedavi arayışını artırdığı gösterilmiştir.

Çalışma örnekleminin tümü, ceza infaz kurumlarında kalmakta olan tutuklu veya hü-kümlü erkek ergenlerden oluşmaktadır. Gelecekte yapılacak olan çalışmalarda, kız tutuk-lu ya da hükümlülerin ve eğitim evi gibi kurumlarda kalan ya da denetimli serbestlik sis-temi dahilindeki gençlerin de değerlendirilmesi uygun olacaktır. Bunun yanı sıra, normal popülasyonda ve daha geniş örneklemle yapılacak olan çalışmalar, ölçeğin normlarının belirlenmesi açısından da gereklidir.

ERST ölçeğinin de bir tanı ölçeği olmadığı, bir tarama ölçeği olarak geliştirildiği unu-tulmamalıdır. Tüm tarama ölçeklerinde olduğu gibi, müdahale edilmesi gereken risk ve ihtiyaçları saptayan bir uyarı amacı taşımaktadır. Daha gelişmiş görüşme yöntemleriyle tanının konulabilmesi için bir yönlendirme aracı olarak kabul edilmelidir.

Bir ruh sağlığı tarama aracının uygulama süresinin kısa olması ve daha geniş kapsamlı değerlendirme ya da müdahale gerektiren gençleri başarılı bir şekilde belirlemesi gerektiği bildirilmiştir. Psikososyal tarama aracının kullanılması gereken en kritik zaman, gencin adalet sistemi ile ilk bağlantı kurduğu an olmakla beraber, belirli aralıklarla da değerlen-dirme tekrarlanması önerilmektedir. Bu haliyle ERST ölçeğinin, ceza adalet sistemi dahi-lindeki gençlerle ilgili gereksinimleri karşılayabileceği söylenebilir. Ancak, diğer popülas-yonlarda da uygulanabilmesi için gerekli çalışmaların yürütülmesi gerekmektedir.

Bu araştırma aşağıdaki şekilde kaynak gösterilebilir: K Ögel, G Karadayı, G Şenyuva, H Kanoğlu. Ergenler için Ruhsal Sorunlar Tarama Ölçeği?nin (ERST) geçerlilik ve güvenilirlik çalışması. Düşünen Adam: Psikiyatri ve Nörolojik Bilimler Dergisi, 2012; 25(1):8-16

Page 106: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

106

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

KAYNAKLAR- Achenbach TM. Integrative guide to the 1991 CBCL/4-18, YSR, and TRF Profiles. Burlington, VT: University of Ver-

mont Department of Psychology, 1991.

- Achenbach TM. Manual for Child Behavior Checklist/ 4-18 and 1991 Profile. Burlington, VT: University of Vermont, Dept. of Psychiatry, 1991.

- Akalın N. Suça İtilmiş Çocukların Adli Tıp Açısından İncelenmesi ve Cezaevinde Bulunan Suça İtilmiş Çocukların Des-kriptif Olarak İncelenmesi, Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 1999.

- Aksoy A, Ögel K. Sokakta yaşayan çocuklarda kendine zarar verme davranışı ve madde kullanımı. Anadolu Psikiyatri Dergisi 2005; 6:163-169.

- Andrews DA, Bonta J, Hoge RD. Classification for effective rehabilitation: Rediscovering psychology. Crim Justice Behav 1990; 17:19-52.

- Aras Ş, Günay T, Özan S, Orçın E. İzmir İlinde Lise Öğrencilerinin Riskli Davranışları, Anadolu Psikiyatr Derg; 8:186-196, 2007.

- Ataseven C. Suça Etki Eden Sosyal Faktörler. Yayımlanmamış uzmanlık Tezi, Isparta, Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Sosyoloji Anabilim Dalı, 2006.

- Caldeira KM, Kasperski SJ, Sharma E, Vincent KB, O’Grady KE, Wish ED, Arria AM. College student rarely seek help despite serious substance use problems. J Subst Abuse Treat 2009; 37:368-378.

- Çeliköz N, Seçer Z, Durak T. Suç İşleyen ve İşlemeyen Çocukların Düşünme Becerileri ve Ahlaki Yargılarının İncelen-mesi. Selcuk Univ Egit Fak Derg 2008; 25:335-350.

- Champion DJ. Measuring Offender Risk: A Criminal Justice Sourcebook, Greenwood Press, Westport: USA, 1994.

- Cocozza JJ, Skowyra KR. Youth with mental health disorders: issues and emerging responses. Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention Journal 2000; 7:3-13.

- Curtis S. Youth Justice Assessment Procedures, Child Psychol Psychiatr Rev 2001; 6:21-23.

- Derogatis LR, Melisaratos N. The brief symptom inventory: an introductory report. Psychol Med 1983; 13:595-605.

- Elibol S. 11–15 Yaş Grubundaki Mala Karşı Suç İşlemiş Çocukların Sosyodemografik Özellikleri. Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi, İstanbul, İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü, 1998.

- Erol N, Arslan BL, Akçakın M. The adaptation and standardization of the child behavior checklist among 6-18 ye-ars-old Turkish children: In Sergeant J (editor). Eunethydis: European Approaches to Hyperkinetic Disorder. Zurich: Fotoratar, 1995, 97-113.

- Erol N, Şimşek Z. Mental Health of Turkish children: behavioral and emotional problems reported by parents, teac-hers and adolescents: In Singh N, Leung JP, Singh AN (editors). International perspectives on child and adolescent mental health. Elsevier Science Ltd, 2000, 223-247.

- Farrington DP, Loeber R, Van Kammen WB. Long term criminal outcomes of hyperactivity-impulsivity-attention de-ficit and conduct problems in childhood. Robin LN, Rutter MR. (Eds.), Straight and Devious Pathways to Adulthood, New York: Cambridge University Press, 1990, p. 62-81.

- George D, Mallery P. SPSS for Windows step by step: A simple guide and reference. 11.0 update (4th ed.), Boston: Allyn & Bacon, 2003.

- Gönültaş MB. Adana İlinde Mala ve Şahsa Karşı Suç İşleyen Çocukların Sosyodemografik Özelliklerinin Ortaya Ko-nulması. Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi, T.C. Çukurova Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Adli Tıp Anabilim Dalı, 2009.

Page 107: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

107

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

- Grisso T, Barnum R, Fletcher KE, Cauffman E, Peuschold D. Massachusetts Youth screening instrument for mental health needs of juvenile justice youths. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry 2001; 40:541-548.

- Grisso T, Barnum R. Massachusetts Youth screening instrument, second version (MAYSI-2): User’s manual and technical report. Worcester, MA: University of Massachusetts, Medical School, Department of Psychiatry, 2000.

- Grisso T, Underwood L. Screening and assessing mental health and substance use disorders among youth in the juvenile justice system: a resource guide for practitioners. Washington DC: Department of Justice, Office of Justice Programs, Office of Juvenile Justice and Delinquency Prevention, 2004.

- Gürler A. Çocuğun suça yönelmesinde aile faktörünün ve akran gruplarının rollerinin incelenmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Isparta, Süleyman Demirel Üniversitesi, 2005.

- Güvenir T, Özbek A, Baykara B. Güçler ve güçlükler anketinin Türkçe uyarlamasının psikometrik özellikleri. Çocuk Ergen Ruh Sağlığı Dergisi 2008; 15:65-74.

- Hancı İH, Eşiyok B. Çocuk Suçluluğu, Türkiye Klinikleri, Pediatr Bilim Derg 2006; 2:109-112.

- Ho R. Handbook Of Univariate And Multivariate Data Analysis And Interpretation With SPSS, Taylor & Francis Group, 2006, p.239.

- Hoge RD. Youth Level of Service / Case Management Inventory. Grisso T, Vincent G, Seagrave D. (Eds.), Mental Health Screening and Assessment in Juvenile Justice, New York: Guilford Press, 2005, p. 283-294.

- Howard P, Clark D, Garnham N. An evaluation of the Offenders Assessment System (OASys): in three pilots 1999–2001. Home Office, London: UK, 2006.

- Hunt J, Eisenberg D. Mental health problems and help-seeking behavior among college students. J Adolesc Health 2010; 46:3-10.

- Kabasakal E, Keçeciler R, Özcan S, Özkan M, Öztürk M, Taş D. Ankara Kabala Çocuk ıslahevinde kalan hükümlü çocukların tahliye sonrasına yönelik kaygılar ve bunları etkileyen faktörler. Uzmanlık Tezi, Hacettepe Üniversitesi, Y.O, Ankara, 1997.

- Karabulut S. Suçlu çocukların Türkiye profili. Uzmanlık Tezi, Niğde Üniversitesi Eğitim Bilimleri Anabilim Dalı, Niğde, 2006.

- Loeber R. Developmental Continuity, Change and Pathways in Male Juvenile Problem Behaviors and Delinquency. Hawkins JD. (Ed.), Delinquency and Crime, Current Theories, New York: Cambridge University Press, 1996, p.1-27.

- Otto RK, Greenstein, JJ, Johnson MK, Friedman RM. Prevalence of mental disorders among youth in the juvenile justice system: In Cocozza JJ (editor). Responding to the mental health needs of youth in the juvenile justice sys-tem, Seattle, WA: The National Coalition for the Mentally Ill in the Criminal Justice System, 1992, 7-48.

- Pereira M, Pietromartire S, Maurice L. Risk assessment and management. Beer MD, Pereira SM, Paton C. Psychiat-ric Intensive Care (Eds), 2nd ed., Cambridge University Press: UK, p.161-182, 2008.

- Reavley NJ, Cvetkovski S, Jorm AF, Lubman DI. Help-seeking for substance use, anxiety and affective disorders among young people: results from the 2007 Australian National Survey of Mental Health and Wellbeing. Aust N Z J Psychiatry 2007; 44:729-735.

- Sampson RJ, Laub JH. Crime and Deviance in the Life Course, Annu Rev Sociol 2006; 18:63-84.

- Shader M. Risk factors for delinquency: An Overview. United States Department of Justice, Office of Juvenile Jus-tice and Delinquency Prevention, 2003.

- Sprague J, Walker HM, Stieber S, Simonsen B, Nishioka B, Wagner L. Exploring the Relationship Between School Discipline Referrals and Delinquency, Psychol Schools 2001; 38:197-206.

Page 108: Prof. Dr. Kültegin Ögel suc bireysellestirilmis iyilestirme.pdf · ÇOCUK, SUÇ ve BİREYSELLEŞTİRİLMİŞ İYİLEŞTİRME Gençlik ve suç ilişkisi ile ilgili olarak ilk üzerinde

108

ÇOCU

K, S

UÇ v

e Bİ

REYS

ELLE

ŞTİR

İLMİŞ

İYİLE

ŞTİR

ME

- Şahin NH, Batıgün AD, Uğurtaş S. Kısa semptom envanteri (KSE): Ergenler için kullanımının geçerlilik, güvenilirlik ve faktör yapısı. Turk Psikiyatri Derg 2002; 13:125-135.

- T.C. Adalet Bakanlığı, Adli Sicil ve İstatistik Genel Müdürlüğü Web Sitesi, 2008 Yılı İstatistik Tabloları, http://www.adlisicil.adalet.gov.tr/istatistik_2008/ist_tab.htm, 03.04.2010 tarihinde görüntülendi.

- Teplin LA, Abram KM, McClelland GM, Dulcan MK, Mericie AA. Psychiatric disorders in youth in juvenile detention. Arch Gen Psych 2002; 59:1122-1143.

- Türkeri S. Çocuk İslahevleri ve çocuk cezaevindeki çocukların suç işleme nedenleri açısından incelenmesi. Uzmanlık Tezi, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Ensititüsü Eğitim Yönetimi ve Planlaması, Ankara, 1995.

- Webster, CD, Nicholls TL, Martin M-L, Desmerais SL, Brink J. (2006) Short- Term Assessment of Risk and Treata-bility (START): the case for a new structured professional judgment scheme. Behavioral Sciences & the Law 2006; 24:747-766.