98

Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

  • Upload
    others

  • View
    9

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 2: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL

TÜRKÇENÎN KURTULUŞ SAVAŞI

Cumhuriyet

Page 3: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Nurer UĞURLU başkanlığında bir kurul tarafından hazırlanmıştır.

Dizgi - Yayımlayan:Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Baskı: Çağdaş Matbaacılık ve Yayıncılık Ltd. Şti. Eylül 2000

Page 4: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL

TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI

Cumhuriyet

Page 5: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 6: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER

Öndeyi ................................................................. .7

Dildevriminin Gelişimi ............................................ 9

Algözüm S e y re y le ................................................... 31

Güncel Dilin Ç ev ren i.............................................. 49

Dil ve yetenek ..........................................................63

Sonuç Yerine: Dil ve E k in ......................................75

Page 7: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

ÖNDEYİ

Ünlü bir Alman dilbilimci, Max Muller, 1861’de ya­yımlanan, uç yıl sonra da Leçons sur la science du langa­ge (Dilin bilimi üstüne dersler, 1864) adıyla fransızcaya çevrilen yapıtında, türkçenin açıklığını ve düzenliliğini vur­guladıktan sonra, gözlemine dayanak olarak “ünlü bir do- ğubilimci”nin sözlerini anar: “Türkçe öyle düzenli, öyle uyumludur ki insanda bir seçkin bilginler kurulunun yara­tımıymış gibi bir izlenim uyandırır” . Şu var ki, gözlemine dayanak olarak anmakla birlikte, Muller bu sözlere küçüm­senmeyecek bir eleştiri de getirir: “Hiçbir kurul böylesine güzel bir dil yaratamazdı”.

M uller’in adını vermeden görüşünü aktardığı “ünlü doğubilimci”, çok büyük bir olasılıkla, 1790 yılında, Elé­ments de la langue turque (Türk diline giriş) adıyla yayım­lanan hayranlık verici bir türkçe dilbilgisi yayımlamış olan Pierre-François Viguier’dir. O değilse, türkçe konusunda ay­nı görüşlere ulaşmış bir başka “ünlü doğubilimci” daha var demektir. Bunlara ünlü yapıtı Grammaire de la langue tur-

7

Page 8: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

que’te (Türkçenin dilbilgisi, 1921) Muller’i anan Jean De- nis’yi de ekleyebilirsiniz, daha başkalarını da.

Hiç kuşkusuz, başka birtakım diller konusunda da ben­zer görüşler ileri sürülebilir. Rivarol da Discours sur T uni­versalité de la langue française’inde (Fransız dilinin evren­selliği üstüne konuşma, 1784) fransızca konusunda benzer görüşleri savunmuştur. Ne olursa olsun, yalnızca şu andı­ğımız dört uzmanın aynı noktada birleşen gözlemleri bile yüzyıllar boyunca dilimizi küçümsemiş olan yönetici, ya­zar ve ozanlarımızın başdöndürücü bilinçsizlik ve benîik- sizlik düzeyini de, bugün, türkçe sözlükbilimsel açıdan bu denli gelişmişken, bu dilde bilim yapılamayacağını söyle­yenlerin ve bu güzel, uyumlu, düzenli dili öğretim olmak­tan çıkarmaya çalışanların aynı ölçüde başdöndürücü ve başkaldırtıcı aymazlığını da açıkça ortaya koyar.

Bu kitapta yer alan yazılara gelince, bir yandan bu göz­lemleri doğrularken, bir yandan da bu büyük dilin toplum içindeki serüveni konusunda birtakım ayrıntılar sunmakta.

Page 9: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

DİLDEVRÎMİNÎN GELİŞİMİ

Page 10: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 11: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

I. GİRİŞ YERİNE

Bugün bulunduğumuz noktadan bakılınca, dil devri­mi tüm devrimlerimiz içinde ereğine en çok yaklaşmış ola­nı, bir başka deyişle, en başarılısı olarak görünüyor. Ama en az anlaşılan devrimimiz de gene dil devrimi. Somut ger­çekleri bir yana bırakıp kendi kişisel eğilimlerine göre ku­ram üretmeyi daha çekici bulduklarından olacak, örneğin Claude Hagege gibi saygın dilbilimciler bile insanı şaşır­tacak ölçüde yanılıyorlar bu konuda; daha da kötüsü, ger­çeği tersine çeviriyorlar. Böylece, Türk dil devriminin ama­cı halkın yüzde doksan dokuza yaklaşan bir çoğunluğu için erişilmez kalmış yapay bir ekin dilini bırakıp kendi anadi­line dayalı bir ekin dili oluşturmakken, onlar tüm halkın ko­nuştuğu dili bırakıp yapay bir ekin dili kurmak olduğunu ileri sürebiliyor, hatta öncüsünün kişisel iktidarını güçlen­dirme yolunda bir çaba olarak niteleyebiliyorlar (1). Ger­çekte, Atatürk ve izleyicileri, kişisel iktidarlarını güçlendir­mek şöyle dursun, halka kendi dilini geri vermek, toplum yaşamına daha etkin bir biçimde katılabilmesi için, türkçe-

11

Page 12: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

yi yazından bilime, tüm ekinsel alanlarda geçerli bir dil düzeyine getirmek isterler. Bunu anlamak da zor değildir: XIII. yüzyıldan XX. yüzyılın başlarına dek Osmanlı Impa- ratorluğu’nun yönetim ve yazın dili olan osmanlıca ancak belli bir eğitimden geçmiş kişilerin erişebildiği “saygın” bir yazı dilidir; ama, Cumhuriyet’in ilk yıllarında, ülkemizde­ki okur yazar sayısı yüzde beşe zor ulaştığına, osmanlıca- yı anlayıp kullanabilmek için de okur yazar olmak yetme­diğine göre, bu kişilerin sayısının çok sınırlı kaldığını söy­lemek bile gerekmez.

Page 13: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

II. OSMANLI VE OSMANLICA

Dil devrimini yanlış yorumlayanların başlıca yanilma nedenlerinden biri de osmanlıcayı “eskil” bir dil gibi dü­şünmeleridir. Oysa bu dil “eskil” dillere hiç mi hiç benze­mez: konuşulmuş ya da yazılmış, konuşulan ya da yazılan herhangi bir dilin eski bir evresine bağlanmak şöyle dur­sun, yüzyıllar içinde, ulusumuzun anadiliyle hiçbir akraba­lığı, hiçbir yakınlığı bulunmayan iki yabancı dilden: arap- çayla farsçadan yola çıkılarak oluşturulun anadilin sözdi- zimi üzerine, gittikçe artan bir oranda, bu iki dilin sözcük­leri aşılanır. Bu yabancı sözcük aliminin geçerli bir nede­ni de yoktur, anadilin boşluklarını yabancı öğelerle doldur­mak bile söz konusu değildir: halkın konuştuğu dilin söz­cüklerinin, bu arada dilbilgisel biçimlerinin, köklerinin ve eklerinin yerine bu iki dilin birimleri getirilir. Üstelik, bu aykıri tutum yüzyıllar boyunca, kesintisiz bir biçimde sü­rüp gider. Böylece, ister istemez, türkçe sözcüklerin gittik­çe enderleştiği, gittikçe daha zor tanındığı ve sonunda türk- çeden çok, arapça ve acemce sesi vermeye başladığı aykı-

13

Page 14: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

rı bir yazı diline ya da, isterseniz, iki kez melez bir dile, bir tür tersine pidgin’e ulaşılır. Bu tuhaf dilin Türkler’in tari­hinde belirli bir yeri bulunduğu kuşku götürmez, ama türk- çeniıı bir evresini oluşturmadığını da önemle vurgulamak gerekir.

Türk toplumunun tümü ya da büyük bir çoğunluğu os- manlıcayı benimsenmiş, anlamış ve konuşmuş olsaydı, bir ölçüde böyle bir şeyden sözedilebilirdi. Ne var ki, konuşu­lan bir dil değildir; üstelik, bir tür güç, bilgi ve incelik sim­gesi olan bu yazı dilini elinde tutan iktidarın onu uyrukla­rına öğretmek gibi bir kaygısı da yoktur. Bir kez, başka ni­ce iktidarlar gibi o da eskil ya da halkın dilinden ayrı bir dil kullanımını bir üstünlük belirtisi, bir ayrıcalık olarak gö­rür. Sonra, bilindiği gibi, Osmanlılar güçleri arttığı ölçüde kendi halklarından kopar, yüksek görevlilerini fethettikle­ri ülkelerin uyrukları arasından seçer, “Osmanlı” değil de “Türk” olarak nitelenmeyi bile bir aşağılama sayarlar. Kı­sacası, Osmanlı yazı dili iktidarın bir ayrıcalığı olarak ka­lır, ayrıcalıklı dilden konuşma diline birtakım sızmalar olur­sa da bu olgu daha çok başkent ve çevresinde gerçekleşir: kimi yazınsal, hukuksal, yönetsel terimler günlük dile ge­çer ve türkçe karşılıkları yerine arapça ve acemce sözcük­ler kullanmak olumlu bir etki uyandırır. Ama merkezler­den uzaklaşıldıkça bu eğilim azalır, yapay yazı dilinin ko­nuşma dili üzerinde görece de olsa bir etkisi bulunduğu yad- sınamasa bile, osmanlıcanın başkentte de herhangi bir dö­nemde konuşulan bir dil konumuna erişmiş olduğunu söy­lemek zordur. Bu bakımdan, gölge tiyatromuzun başlıca i- ki kişisini: yerli yersiz konuştuğu osmanlıcayı simgeleşti­ren Hacivat’la bu fazla bilgiç ve fazla karmaşık dil karşı­

14

Page 15: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

sında sürekli başkaldıran halk adamı Karagöz arasındaki in­dirgenmez karşıtlığı vurgulamak gerekir. İki dilin her biri­nin ayrı bir ekini taşıması bu karşıtlığa daha bir gerçeklik kazandırır. Böylece, osmanlıca yazılmış büyük yapıtlar hiç­bir zaman ortak bir ölçüt durumuna gelemezken, konuşu­lan, ama aynı zamanda ve her şeye karşın bir ekin dili olan türkçe bu konuma Dede Korkut, Yunus Emre, Karacaoğ- lan, vb. gibi halk sanatçılarının katkılarıyla oldukça kolay erişir. Demek ki, bir kez daha, iççağrıları da, kullanıcıları da birbirinden farklı, hatta birbirine karşıt iki ayn dil söz konusudur.

Page 16: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 17: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

III. OSMANLICA VE TÜRKÇE

Öyleyse, 1860’a doğru, Tanzimat döneminde, yani A tatürk’ün doğumundan yirmi yıl önce başlayan, ama Cumhuriyet döneminde, 30’lu yıllarda, Atatürk’ün öncü­lüğünde, çok daha düzenli, çok daha kapsamlı ve çok da­ha etkin bir biçimde yeniden başlatılan Türk dil devrimi- nin her şeyden önce bu ayrılıktan yola çıkılarak tanımlan­ması gerekir: daha kolay ve daha tutarlı bir yazı diline u- laşmak için arapça ve farsçadan alınmış çok sayıda sözcü­ğün ve dilbilimsel biçimin elenmesi değildir dil devrimi, ko­nuşulan dilden yola çıkılarak ve çok zor erişilebilen osman- lıca tümden bir yana bırakılarak bir ekin dilinin (yazılı ve sözlü bir ekin dilinin) geliştirilmesidir.

Şu var ki, nerdeyse herkes az çok karıştırır bu olguyu, çünkü, çelişkin bir biçimde, ilk devrim çabalan osmanlı- canın tüm toplum düzleminde benimsenip kök salma ko­nusunda büyük bir fırsat yakaladığı sırada başlar. Gerçek­ten de, Tanzimat dönemi bir yandan Osmanlı büyüklerinin, Batı illerini yitirdikten sonra, en sonunda Türk topluluğu-

17

Page 18: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

na dönmek zorunda kaldıkları, bir yandan birbiri ardından Batı örnekçelerine uygun birtakım okulların açıldığı, bir yandan da, başta gazetecilik olmak üzere, her türlü yayın­cılık etkinliğinin gelişmeye başladığı dönemdir. Gerek okullar, gerek yayıncılık yazı dilinin gelişmesine aracılık eden ayrıcalıklı alanlardır. Görünüşe bakılırsa, osmanlıca özellikle bu dönemde tüm Türkler’in yazı dili olarak algı­lanır. Ama bu yazı dili Batı ekininin kazanımlannı yüklen­mekte yetersiz kalır; üstelik, bu yetersiz dile erişebilmek için uzun çabalara girişmek, arapça ve farsçanın “birçok özelliğini öğrenmek” gerekir (2). Gerçekçi Osmanlı aydın­lan olan ilk gazeteciler, ellerinin altındaki ekin dilini kul­lanmayı sürdürdükleri sürece, geniş kitlenin kendilerini an­lamasının olanaksız olduğunu anlamakta gecikmezler.

Bunun sonucu olarak, bir yandan Batı kökenli yeni kavranılan aktarabilmek için, ama hep arapça ya da fars- çadan yola çıkarak, yeni kavramlar üretirler, bir yandan da, kitlece daha kolay anlaşılmak umuduyla, fazla zor bulduk- lan kimi osmanlıca sözcüklerin yerini halk kökenli sözcük­lere verirler. Ne var ki, bu dilsel “karışım” iki yanı da kes­kin bir bıçak gibi işler: yerli öğeler kadar da osmanlıca öğe­lerle yüklenirken, birincisinden daha kötü bir yazı diline ulaşılır, çünkü hem bağdaşıklıktan yoksundur, hem de tat­sız bir karışıklığa yol açar: osmanlıcanın bu yeni biçimini Türk yazı dili gibi görme eğilimi bu dönemde başlar. Böy- lece, bu dönemde (XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başla­rında) yaratılan yabancı kökenli pek çok sözcük kimilerin­ce ulusal kalıtımdan sayılır ve şiddetle savunulur. Bu açı­dan bakılınca, çok sayıda osmanlıca öğenin konuşulan türk- çeye osmanlıcadan türkçeye doğru giden bu geçiş dönemin­

18

Page 19: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

de sızdığını, 1923’te bile, tüm ülkede okııı ytı/rtl niaiııııııı % 5’i geçmemesine karşın, Osmanlıcımın en çok hıı doneni de “türkleştiği”ni söylemek hiç de abartmalı olııııı/ Ne olursa olsun, Tercüman-ı Ahval’in kurucusu ( 18(>0) ve «lev rimin başlatıcısı Şinasi’nin bile yazılarında en l'a/.la %33 oranında türkçe sözcük kullanabilmesi bu dönemde osmuıı- lıcanın yazı diline ne denli egemen olduğunu ortaya koy­maya yeter.

Cumhuriyet dilsel sorunları bu durumda bulur: bir yan­dan, Osmanlı yazı dilinin çağdaş bilimlerin ve çağdaş fel­sefenin kavramlarını üstlenmekte yetersiz kaldığı saptanır, bir yandan bu dilin belirgin özelliği olan bağdaşım yoklu­ğu fazlasıyla rahatsız edici bulunur. Yeni yönetimin kuru­cusunun siyasal ve ekinsel eğilimleri ve birbiri ardından ger­çekleştirmeye giriştiği toplumsal ve ekinsel devrimler de göz önüne alınınca, köklü bir dil devrimi kaçınılmaz görü­nür. Ama, söylediğimiz gibîfbu kez dizgesel bir dil devri­mi söz konusudur. Bu dizgesel devrimse, birbirinden belir­leyici iki temel edime: abece devrimi ve sözlükbilimsel ye­nilemeye dayandırılır, başarı da öncelikle öğretim devrimiıı- den ve basının gelişmesinden beklenir.

19

Page 20: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 21: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

IV DtlL DEVRİMİ

1928’de gerçekleştirilen abece devrimi “özellikle ses­liler açısından çok yetersiz olan Arap yazısı”nın atılması ve “Latin abecesinden yola çıkılarak türkçenin ses düzeni­ne kesinlikle uyacak biçimde hazırlanan yeni Türk abece- si”nin benimsenmesidir (3). Kimileri bu değişikliği bizi geçmişimizden koparan kısır ve. zararlı bir girişim olarak nitelerler, oysa çok önemli sonuçlar sağlar:

1) ü,lkede okuryazarlığın artışını, dolayısıyla öğretimin gelişimini alabildiğine kolaylaştırır;

2) Arap abecesinin kullanımındı, tam tersi olmuşken, arapçanın ve farsçanm biçimlerini türkçenin ses kuralları­na uymaya zorlar;

3) yabancı biçimlerin gerçek konumlarını ortaya çıka­rır, böylece, gittikçe daha bilinçli kullanıcıların bu yaban­cı biçimlerden rahatsızlık duymalarına neden olur.

Sözlükbilimsel yenilemeye gelince,1) dilin güncel durumuyla hiç mi hiç bağdaşmayan ya­

bancı sözcük ve deyimlerin yerine türkçelerini koymayı;2) yabancı kökenli ve karmaşık terimleri atmayı ve

21

Page 22: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

türkçeyi geniş ölçüde yerli bir bilimsel, felsefel, hukuksal ve yönetsel terimler bütünüyle donatmayı;

3) bu terimler bütününe bir tür çeviri yoluyla Batı bi­limlerinin ve Batı düşüncesinin terimlerini de eklemeyi amaçlar.

Kolaylıkla görülebileceği gibi, söz konusu yenileme her şeyden önce anadilin kaynaklarına bir dönüş olarak ta­nımlanır. Atatürk’ün 1932 yılında kurduğu Türk Dil Kuru­mu, tüm ülke düzeyinde, sözlü ve yazılı dilsel verileri araş­tırmaya girişmiş, bu çabalar sonunda, yeni yaratımlar için

; de yol gösterici bir nitelik taşıyacak iki temel yapıt oluştur­muştur: eski türkçe metinler üzerinde yapılan belirlemele­rin ürünü olan Tarama Sözlüğü ve ülkenin değişik yörele­rinde girişilen sözlü kullanım araştırmalarının ürünü olan Derleme Sözlüğü. Dilin yapısı üzerindeki araştırmalarla aynı zamanda yürütülen bu saptama ve derleme çalışmala­rı, daha sonuçlandırılmalarından önce, kimi kavramsal boş­lukları doldurmak ya da söylenmesi ve kavranması fazla zor ve yabancılığı fazla belli yabancı kökenli sözcüklerin ye­rine konulmak üzere, unutulpıuş ya da bölgesel öğelerin ge­nel kullanıma sokulmalarını sağlar. Türkçenin ayırıcı bir özelliği olan ses uT au da bu konuda belirleyici bir işlev yüklenir: kullanıcıyı daha duyarlı kılar, dilinin kurallarına uymayan yabana kökenli sözcükleri daha soğuk karşılama­sına neden olur (4).

Bütün bunlar gerek eski metinlerden, gerek bölgesel ağızlardan alınarak kullanıma sokulan sözcüklerin sayısı (örneğin aklanmak, an, arıtmak, bağlam, boy, evren, giysi, konuk, nicelik, oran, sanı, sonuç, tanık, yanıt, yargı, vb. es­ki metinlerden derlenmiş sözcüklerdir, alan, asalak, eksen,

22

Page 23: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

kuşku, sapak, sıvı, yoğun, uyumsuz, vb. sıysa bölgesel ağız­lardan alınmış sözcüklerdir) konuşulmuş ve konuşulmak­ta olan türkçenm zenginliğine tanıklık eder, yeniden kulla­nılmaya başlamaları da yazı diline daha şimdiden belirli bir bağdaşıklık kazandırır (5). İşin ilginç yanı, yerel kaynak­lardan elde edilen kimi öğelerin bilimsel ya da felsefe! te­rim işlevini bile vüklendikleri olur.

Bununla bulikte, dilin bağdaşıklaştırılması yanında, çağdaş ekinin verilerini üstlenmesi de söz konusu olduğun­dan, dil devrimi rier şeyden önce bir yeni sözlükbirim ya­ratım; fîtkm lığıdır ve yerli öğelerden yola çıkılarak sözlük birim üretmek için her yönteme başvurulur. Bövlece, 1937 de yazdığı küçük Geometri kitabında, Atatürk bu ala­nın terimlerinin büyük bir bölümünü yeniler. Türk Dil Ku­rumu onlarca terim sözlüğü yayımlayarak fizik ya da ruh- bilimden yazma ve spora dek uzanan birçok alan için türk- çe terimler önerir. Bu çabalar öğretim alanında belirleyici bir ışiev yüklenir: öğrenci, oşmanlıcanın çetrefil terimleri yerine, yem üretilmiş, ama biçimleriyle daha şimdiden ta­nıdık terimlerle karşı karşıya gelir. Ama devrimin benim­senmesinde en büyük işlevi bilinçli yazar ve çevirmenleri­miz gerçekleştirir: kimileri yapıtlarında yeni sözcüklere verdikleri yerle onları bir anlamda “doğal laştırarak"5 yapar­lar bunu, kimileri, Nurullah Ataç ya da Melih Cevdet An- day gibi, kendileri de yeni sözcükler yaratarak, kimileriy­se, Yaşar Kemal gibi, yeni yeni oluşmakta olan yazı dilini kendi bölgesel ağızlarının zenginlikleriyle işleyerek.

Bırakılmış ya da bölgesel kalmış türkçe sözcüklerin ye­niden kullanıma sokulmasına eklenen yeni sözcük üretimi etkinliği üç yaratım biçimine: bileştirim, türetim ve kaplam

23

Page 24: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

yöntemlerine başvurularak gerçekleştirilir. Böylece, günü­müz türkçesinde akaryakıt, içgüdü, önsezi, önsöz, sağdu­yu, sonek gibi devrim etkinlikleri sırasında üretilmiş, ama nerdeyse herkesçe benimsenmiş birçok bileşik sözcük bu­luruz. Aynı biçimde, el/al ve ım/im gibi soneklerin yeni­den kullanıma sokulmasıyla türkçeye pek çok yeni sözcük katılmıştır. Yeni kazanımların bir bölümünü de varolan bir sözcüğü yeni bir anlamla donatmak biçiminde tanımlaya­bileceğimiz kaplam sürecine borçlu olduğumuzu söyleye­biliriz (6).

Page 25: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

TÜRKÇENÎN DÜNÜ VE BUGÜNÜ

Ne olursa olsun, dil devriminin büyük ölçüde amacı­na ulaştığı görülüyor: bugün, tıp ve kimya gibi birkaç alan bir yana bırakılacak olursa, bilgi-işlem de içinde olmak üzere, birçok bilim dalında geniş ölçüde yeterli bir türkçe terimler toplamı var, dilbilim ve göstergebilim gibi kimi alanlardaysa, türkçe terim oranı nerdeyse yüzde yüze ulaş­makta. Bu gelişmenin en önemli kanıtlarından biri de Sa­ussure, Lévi-Strauss, Foucault, Barthes gibi yazarların çok fazla terim sorunuyla karşılaşılmadan, osmanlıca terimle­re de başvurulmadan türkçeye çevrilebilmiş olması.

Yazın dili ve günlük dil konusunda da aynı şey. Yakla­şık altmış yıl önce, romancı ve denemecilerimizin yapıtla­rında türkçe sözcük oranı %35, %40 oranındaydı; bugün bu oran %90, %95 düzeyinde; üstelik, kuramsal açıdan dil devrimine karşı çıkanlar bile devrimin getirilerinden bol bol yararlanıyorlar. Öte yandan, başlangıçta dil devrimi yazı ya da ekin dilini fazla uzaklaşmış olduğu konuşma diline yak­laştırmak düşüncesiyle tasarlanmışken, bugün konuşma di-

25

Page 26: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

li yazı dilini yakından izliyor, bu nedenle de yabancı kö­kenli sözcükler yerine önerilen yeni türkçe sözcükleri ner- deyse günü gününe benimseyiveriyor. Belge (vesika), bit­ki (nebat), görev (vazife), ilgi (alâka), seçenek (alternatif), sorun (mesele), sözcük (kelime), sözlük (lügat), yasa (ka­nun), yayın (neşriyat) bunlardan yalnızca birkaçı. Öyleyse Türk toplununum yirmi otuz yıllık bir süreden beri yeterin­ce zengin, yeterince bağdaşık, yeterince nedenli, her şey­den önce de kolaylıkla erişilebilir bir ekin dili bulunduğu söylenebilir. Bu da dil devrimimizin amacına büyük ölçü­de ulaştığını gösterir.

Ama bunun hiç de kolay olmadığını söylemek bile ge­rekmez.

Dil devriminin her zaman karşıtlan olmuştur, bugün de var: birtakım aydınlarımız bu devrimi her şeyden önce OsmanlI ekininin yadsınması olarak görüyor, tarihsel ve ekiüsel zenginliğimizin aynlmaz parçalarım oluşturan b ir ­çok yapıtı unutuluşa gömerek geçmişle bağlarımızı kopar­dığını söylüyorlar. Hiç kuşkusuz, Osmanlı öğretimiyle kar­şılaştırılması bile haksızlık’ olacak Cumhuriyet dönemi öğ­retiminin nicelik ve niteliği göz önüne alınınca, bugün bu eski yapıdan okuyup değerlendirebilecek bireylerin sayı­sının aynı düzeyde Osmanlı uyruklarının sayısından çok da­ha fazla olduğu ileri sürülebilir. İçinde bulunduğumuz şu doksanlı yıllarda, altı ayda yayımladığımız kitap sayısının Osmanlı dönemlerinde yüz yılda yayımlanan kitap sayısın­dan daha fazla olduğu da ileri sürülebilir. Bununla birlik­te, 1950 yılından başlamak üzere, dil devrimi karşıtlığının gittikçe daha düzenli, gittikçe daha ezici bir baskıya dönüş­tüğünü de biliyoruz.

26

Page 27: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Böylece, Demokrat Parti iktidarının oyladığı ilk yasa­lardan biri Anayasa’nın eski diline dönme yasası olur, dil devriminden yana olanlar komünist olarak nitelenir, daha sonra, 1960, 1973 ve 1979 yıllarındaki birkaç aylık soluk­lanma dönemleri bir yana bırakılacak olursa, tüm iktidar­lar dil devrimine karşı bir tutum benimser: herkesçe benim­senmiş yeni terimlerin okullarda kullanımını yasaklayan ge­nelgeler yayımlayan ya da okul kitaplarını yeni kuşaklarca anlaşılması olanaksız osmanlıca terimlerle doldurtan mil­li eğitim bakanlan, kendilerinin de sık sık kullandıkları ye­ni sözcüklerin bile radyo ve televizyonda kullanılmasını ya­saklayan TRT genel müdürleri görülür. En sonunda da 1980 askeri yönetimi Atatürk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nu kapatır. Ama tüm bu karşı çabalar hiçbir sonuç vermez: dil devrimi, iktidarlardan bağımsız olarak ve iktidarlara kar­şın, gelişimini hep sürdürür. Hem de öyle güçlenerek sür­dürür ki nerdeyse kendisine yönelen baskı çabalarıyla bes­lendiği söylenebilir.

Bunun nedeni, toplumsal ve ekinsel bir gereksinimden doğan devrimin dilbilimsel bir olguya dönüşmüş olması­dır. Dillerin evriminde her zaman belirleyici bir etken olan örnekseme olgusunun yeni bir biçimi söz konusudur: bir ka­zanım bir başka kazanımı çağırır. Dil devrimi tasarısı hiç­bir zaman yabancı kökenli öğelerin elenmesi olmamıştır, hele bu öğeler yerleşik dilde kök salmış öğeler olduğu za­man. Bununla birlikte, bu tür yabancı öğelerin sayılan azal­dıkça, türkçe birimlerden uzaklıkları gittikçe daha güçlü bir biçimde algılanır ve varlıkları kullanıcıyı gittikçe daha çok rahatsız eder. Örneğin müddeiumumi söylenmesi ve anla­mının kavranması zor bir yabancı sözcüktür: bunun yerine

27

Page 28: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

önerilen savcı sözcüğü yıllar içinde yavaş yavaş benimse­nir. Ama, bir kez yerleştikten sonra, aynı kavram alanına giren, ama bize pek de aykırı gelmeyen yabancı kökenli ha­kim sözcüğü de bizi dil duyarlığımızda rahatsız etmeye başlar ve yerini yargıç sözcüğüne bırakmakta gecikmez. Ay­nı biçimde. Melih Cevdet Anday’ın yazılarında kendi ya­ratımı sözcük’ü kullanması dilimizin en yaygın sözcükle­rinden biri olan kelime’nin yerini bu yeni öğeye bırakma­sı için yeterli olur. Yeni yaratımların bir gün içinde tutunu- verdiği bile görülür: siyasal bir önder gazetecilerin önün­de seçenek sözcüğünü kullanınca, ertesi gün hemen herkes bu sözcüğü yüz yıllık bir sözcük gibi kullanmaya başlar.

Page 29: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

V. SONUÇ YERİNE

Böylece, siyasal koşullar ne olursa olsun, yeni öğele­rin yerleşim hızı eşçarpanlı dizileri düşündürtür: belirli bir "doyum” noktasına erişildikten sonra, türkçe yapısına uy­gun olan ve belli bir boşluğu doldurma olasılığı bulunan her yeni bireysel sözü ortak ve yerleşik bir söze dönüştürüp ken­di yapısına katar. Bu nedenle, yakın bir döneme değin çok tartışılan Türk dil devrimi artık ateşli tartışmalara konu ol­mamakta, hâlâ tartışmayı sürdürmeyi deneyen kişilerde bu­nu fazla inanmadan, alışkanlıkla sürdürmekte, her birinin hiç hoşlanmadığı ya da çok beğendiği yüz dolayında söz­cük bir yana bırakılacak olursa, onlar da ister istemez kar­şıtlarının kullandığı dili kullanmaktadır (7).

Sonuç olarak, sözünü ettiğimiz “doyum” noktasının ay­nı zamanda dilimizin ulaştığı denge noktası olduğu söyle­nebilir.

1. Bkz. Cl. Hagege, L’homme de paroles, Paris, Fayard (Folio F.ssais), 1987.

29

Page 30: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

2. B B. Vardar, “Atatürk et la rénovation de la langue turque”, Dilbilim-VI, Istanbul, Edebiyat Fakültesi, 1981.

3. A.y., s. 19.4. Çünkü Türk dil devrimi hiçbir zaman dıştan gelen

her öğeyi atmaya yönelik bir anlık edimi olmamıştır.5. Daha çok örnek için bkz. Ö. A. Aksoy, Gelişen ve'

özleşen dilimiz, Ankara, TDK, 1975.6. Patika anlamında kullanılan izlek sözcüğünün tema

anlamında da kullanılmaya başlaması gibi.7. Bkz. T. Yücel, Dil devrimi ve sonuçlan, İstanbul, iyi

Şeyler Yayınlan, 1997.

Page 31: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

ALGOZUM SEYREYLE

Page 32: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 33: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

I.

Attila İlhan, 11,13,15,18 ocak 1999 günlerinde, Cum- huriyet’te, başarısı ve katkıları çoktan kanıtlanmış olan dil devrimimizi yerden yere vuranı dört yazı yayımladı. Ne var ki, dişe dokunur hiçbir şey söylemediği gibi, yeni bir şey de getirmedi: 12 Eylül döneminde de kim bilir kaçıncı kez aynı şeyleri yinelemiş, bu arada, dönemin havasından ola­cak, bir “sayın muhbir” ağzıyla, “yapışılacak yakalar”dan sözetmişti. O günlerde, bugün bu görüşlerin yayımlandığı gazetede, savunduğu görüşün de, benimsediği tutumun da yanlış olduğunu göstermeye çalışmıştım. Ama kimi dost­lar, bütün bu çağını şaşırmış Ulunay yazılarını ben yazmı­şım ya da ben yayımlamışım gibi, sokakta, telefonda, “Böy­le şey olur mu!” diye çıkışıp durdular bana. İyi güzel de ne­den bana çıkışıyorlardı ki? Eski bir Türk Dil Kurumu üye­si olarak dil devrimini gereğince savunamadığım için mi? Adam devlet sanatçısıydı, bu gidişle çok yakında “şeyhül muharririn” de olacaktı, dolayısıyla doğrudan kendisine karşı çıkmayı göze alamıyorlardı da güçleri bana mı yeti-

33

Page 34: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

yordu? Yoksa “üstad”ıfl yazılannı dolduran çelişkiler bu­laşıcı olmaya mı başlamıştı? Bilemiyorum doğrusu. Ne olursa olsun, dört yazı boyunca öne sürülen görüşlerin üze­rinde durulmaya değmediğini bile bile, tepkileri doğru yö­ne yönlendirmek umuduyla, konuya bir kez daha dönmek zorunda kaldım.

II.Attila İlhan, bu yazılarda, amacına çoktan ulaşmış bir

ekinsel devrime: türkçenin özleştirilmesine karşı çıkıyor, eylemin yanlışlığını kanıtlamak için, Atatürk’ün bu işe çok kısa bir süre ilgi duyduğunu, sonra bir “çıkmaz” olduğunu görerek vazgeçtiğini söylüyor, vazgeçtiğini kanıtlamak için de, tarihsel olgulara başvuracak yerde, her zaman yaptığı gibi, hiç mi hiç kanıt değeri taşımayan birtakım tanıklıkla­ra başvuruyor. Tanıklıkların güvenilir olup olmadığına ka­rar verebilmek için, dile getirildikleri zaman, uzam ve ko­şullardan tanığın kişiliğine kadar pek çok veriyi göz önü­ne almak gerekir. Yazık ki Cumhuriyet yazarına Ahmet Ce- vat Emre’nin herhangi bir zamanda Mustafa Kemal’in “dil­de ve musikide inkılap olmaz” kanısına vardığını yazmış olması yetiyor. Em re’nih bunu 1931 yılında yazması, bu­na karşılık, Atatürk’ün 1932’de Türk Dil Kurumu’nu kur­ması, 1934’teÖ zsoy operasının sahnelenmesi, 1936’da An­kara Devlet Konservatuarı’nın kurulması, Emre’nin Türk Dil Kurumu’nda yaptığı çalışmalar ve Homeros çevirisi en az Ahmet Cevat Emre kadar kendisini de gülünç düşürür­müş, ayrımına bile varmıyor, en azından okurların bunu gö­remeyecek kadar bön olduklarını sanıyor.

Falih Rıfkı Atay’m tanıklıktan konusunda da böyle: bu kişinin yıllar yılı Atatürk’ün çok yakınında bulunduğu, înö-

34

Page 35: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

nü döneminde.de U lus’un başyazarlığını yaptığı bilinir, a- ma Demokrat Parti karşıtı Dünya gazetesini çıkardığı sıra­larda, çomağın ucunu görünce, nasıl bir Menderes yanlısı kesiliverdiği de bilinir. Bu nedenle, Atatürk’ün kendisine, “sofra bittikten sonra” , yani baş başa oldukları, yani duvar­lardan başka bir tanık bulunmadığı bir sırada, “Dili bir çık­maza saplamışızdır”, dediğine inanmamız bayağı zorlaşır. Olgular da kendisini yalanlar: Türk Dil Kurumu çalışma­larıyla her zaman yakından ilgilenmiş, üstelik mal varlığı­nın en büyük bölümünü bu kurumla Türk Tarih Kurumu arasında paylaştırmış olan büyük Atatürk ölümüne bir yıl kala, 1937’de, kendi eliyle yazdığı Geometri kitabında çok sayıda geometri terimini türkçeleştirmiş, ölümüne on gün kala, 1 Kasım 1938’de, Türkiye Büyük Millet M eclisi’nde okunan açılış konuşmasında da “Türk Dil Kurumu, en gü­zel ve verimli bir iş olarak, türlü bilimlerle ilgili türkçe te­rimleri bulmuş, böylece dilimiz, yabancı dillerin etkisinden kurtulma yolunda büyük adımını atmıştır. Bu yıl okulları­mızda öğretimin türkçe terimlerle yazılmış kitaplarla baş­lamış olması kültür yaşamımız için önemli bir olaydır”, de­miştir. Hangi bireysel tanıklık bu somut gerçeklerden da­ha güçlü olabilir ki?

Üstelik, Attila Ilhan’ın baş dayanağı Falih Rıfkı Atay, Atatürk’ün sonunda “gerçeği” görüp “Dili bir çıkmaza sap- lamışızdır”, dediğini ileri süren bu adam, aynı kitapta, Çan­kaya’da, “Eserini neticelendirmeye ömrü yetmedi. Yazık ki, son dil çalışmaları da, Atatürk’ün eşsiz ve hayret verici sağduyusunu hayli zedeleyen hastalık buhranlarına rastla­dı”, diyerek hem kendi kendini, hem de kendisini alıntıla­yan Attila Ilhan’ı açmaza düşürür. Öyle ya, A tatürk’ün son

35

Page 36: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

d i I çul ışmalarını bilinçsiz bir biçimde yaptığı, o güzelim Ge­ometri kitabını bir tür sabuklama içinde yazdığı, 1 Kasım 1938 konuşmasında ne dediğini bilmediği, dolayısıyla gi­riştiği son dil çalışmalarının Falih Rıfkı Atay’m onaylaya­bileceği türden çalışmalar olmadığı, dolayısıyla “Dili bir çıkmaza saplamışızdır” sözünün yalanlandığı değil de han­gi anlam çıkar bundan? Ayıp, gerçekten ayıp, bu sözlerin Yunus Nadi’nin kurduğu gazetede yayımlanması daha da ayıp! Üstelik, bu sözler Ahmet Cevat Em re’den yapılan alıntıyla birlikte göz önüne alınınca, Attila Ilhan’ın yazıla­rından Atatürk’ün, 1931’de (devrimin olanaksızlığı), 1932’de (dil devrimi), 1934’de (özleştirmecilik), 1936- 1937,’de (çıkmazdan kurtulma çabası) ve 1937-1938’de (ye­niden özleştirmecilik) olmak üzere, yedi yılda beş kez gö­rüş değiştirdiği gibi aykırı bir sonuç çıkmaktadır. Elimizi yüreğimizin üstüne koyup da yanıtlayalım: yaptığı hemen her şeyi çok önceden tasarlayıp dizgesel bir biçimde ger­çekleştirmeye yöneldiğinde nerdeyse tüm araştırmacıların birleştiği bu büyük adam bu denli tutarsız mıdır?

Ayrıca, Atatürk dil devrimine kesinlikle karşı çıksay­dı, dil devrimini İnönü, hatta Menderes, hatta Çiller, hatta Erbakan başlatıp sürdürmüş olsaydı, bu eylemin geçerlili­ğini yadsıyacak mıydık? Türkçenin baş döndürücü geliş­mesini yok mu sayacaktık? Hayır. En az yüz elli yıllık bir geçmişi olan bir büyük dip dalgasını Atatürk ve İnönü gi­bi önemli kişiler de olsalar, bireylere, Türk Dil Kurumu gi­bi saygın ve etkin de olsalar, kurumlara bağlamak geçerli bir tutum olabilir mi? Gene hayır. Geçerli bir tutum sayıl­ması durumunda, türkçenin en büyük gelişmeyi 1950’den sonra, nerdeyse tüm iktidarların bu gelişmeyi durdurmak

36

Page 37: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

amaciylá hér yola başvurduklâri've, Atatürk’ün özlük'hak- kını çiğnemek pahasına, Türk Dil Kurumu’nu kapatmayı bile göze aldıkları şu son kırk elli yıllık dönemde gerçek­leştirmiş olmasını neyle açıklarız? Herhalde çok geniş bir aydın kitlesinin desteği ve özleşmenin kendi kendini bes­leyen dilbilimsel bir olgu durumuna gelmiş olmasıyla.

III.

Attila İlhan, ancak som bilgisizlikten kaynaklanabile­cek bir gözüpeklikle, örneğin Fransızlar’ın dillerinde la­tinee kökenli bunca sözcük bulunmasından hiç mi hiç go­cunmadıklarını yazıp da kendisine fransızcanın latinceden geldiği, bir başka deyişle, latincenin dönüşmüş bir biçimi olduğu anlatıldıktan, Türk Dil Kurumu’na verilen en önem­li görevlerden birinin Türkiye türkçesinin öteki Türk dille­riyle “ilişkilerini korumak” olduğunu öne sürüp de kendi­sine kurumun tüzüğünde böyle bir amaç bulunmadığı, üs­telik böyle bir istekte bulunmanın fazlasıyla saçma olduğu açıklandıktan sonra, titreyip kendine dönmüş olmalı ki, türkçeyi gerçek bir ekin dili durumuna getirme çabalarını karalamak için, renkli basının gözde deyimiyle, “bir ilke da­ha imza atıyor” : “dil devrimi”yle “özleştirme”nin birbirin­den çok farklı, hatta nerdeyse karşıt şeyler olduğunu, Ata­türk’ün birincisini, İnönü’nünse İkincisini seçtiğini savu­nuyor. Varsayımını kanıtlamak için de, Meydan Larous­se’tan Türk Dil Kurumu’nun çalışma izlencesi özetini ak­tardıktan sonra, bir çocuk kurnazlığıyla, “Şimdi dikkat is­terim: gördüğünüz gibi, özleştirmek diye bir madde, (yâni ‘kelime uydurmacılığı’, yani ‘tasfiyecilik’) ne Gâzi’nin ilk

37

Page 38: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

fii)0i isimle mevcuttur; ne Dil Tetkik Cemiyeti’nintüzüğün- deki ‘amaçlarda’, ne de I. Türk Dil Kurultayı’nın, ‘tespit ettiği’ programda!” diyor. Diyor da kimi kandıracağını sa­nıyor ki? Evet, aktardığı özette özleştirmek diye bir sözcük yok, büyük bir olasılıkla, o günlerde özleştirmek diye bir sözcük de yoktu, ama özleştirme etkinliği söz konusu de­ğildi de aktardığı izlence özetinde yer alan “Osmanlıca ke­limelerin Türkçe karşılıklarının bulunması” ve “terimlerin türkçeleştirilmesi” sözleri ne arıyordu peki? İzlenceye “seh­ven” ya da çelişki olsun diye mi konulmuştu? “Sehven” ya da çelişki olsun diye konulmamışsa, dil devrimi ile özleş­tirme arasında varsayılan uçurum neredeydi? Yanıtı biz ve­relim: hiçbiryerde.

Bu nedenle, Attila İlhan, dil devriminden yana oldu­ğunu söylerken, deyimi içeriğinden boşaltarak tam karşıtı­na dönüştürüyor; böylece, tartışma götürmez bir biçinde, unutulmaz ustalarımızdan Nadir N adi’nin, Ben atatürkçü değilim adlı yapıtında, aralarında görünmek istemediğini vurguladığı atatürkçüler arasında yer aldığını kanıtlıyor. Nasıl olsa, çelişkiden korkusu yok.

Aynı biçimde, gözünü bile kırpmadan, “Dilin sâdeleş- mesi, dolayısıyla ‘demokratikleşmesi’, ‘ümmet’ten, ‘mil- let’e geçerken, hiçbir toplumun ‘kaçınamayacağı’ bir dö­nüşümdür”, derken, arkasından da “İradi olarak başlatılma- saydı da, önlenemezdi; hiçbir ülkede, önlenememiştir”, di­ye eklerken, kaşla göz arasında, birkaç evrensel kuram bir­den üretiyor. Bu çok parlak kuramların birincisi dünyanın tüm toplumlarının ümmetten millete geçmek diye .adlan­dırılan kaçınılmaz bir devrimsel değişim geçirdiği; İkinci­si ümmet toplümunun dilinin zorunlu olarak karmaşık, m ib

38

Page 39: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

let toplıimunun dilinin zorunlu olarak “sade” olduğu ya da “sadeleşme”ye yöneldiği; üçüncüsü bu “sadeleşme”nin ön­lenmez bir olgu olduğu. Böylece, herkesin Türkiye tarihi­ni paşa gönlüne göre yeniden düzenlediği bir ortamda, At- tila İlhan daha da ileri bir adım atarak ümmetten millete doğru iki evreli bir evrensel değişim kuramı getirerek ev­rensel tarihi yeniden düzenliyor. Ama, her toplum Osman­lI toplumu (daha doğrusu Osmanlı yönetimi) gibi yabancı bir (ya da iki) dilin dümen suyuna girmemiş olduğuna gö­re, her geçiş sırasında bir “sadeleşme”den sözetmeye ola­nak var mıdır? Örneğin Fransız toplumunun uluslaşma ev­resinde fransızca daha “sade” bir dil olmaya mı yönelmiş­tir? Hayır. Tam tersine, kimi toplumlann tarihinde sapta­dığımız uluslaşma süreei genellikle bir ekinsel atılımı da birlikte getirdiğinden, ekin dilinin hızla gelişmesi, bunun sonucu olarak da bir anlamda karmaşıklaşması daha büyük bir olasılıktır. Türkiye’de de böyle olmuş, daha 30’lu yıl­lardan başlanarak, kökü türkçeye dayalı, zengin bir ekin ve bilim dili oluşturulmuştur.

Bir an için, Attila Ilhan’ın getirdiği evrensel yasaların doğru olduğunu varsayar da ulus evresine geçmiş toplum­lann dillerinin gerçekten önlenmez bir biçimde yalınlaşma­ya yöneldiğini benimsersek, “mumaileyh”in şu 1999 yılın­da, Cumhuriyet gazetesinde, Söyleşi ana başlığı altında ya­yımladığı yazılann II. Meşrutiyet dönemi türkçesini Türk ulusunun güncel türkçesine göre bir ümmet dili olarak ni­telememiz gerekmez mi? Daha önemlisi, öncülüğünü Ata­türk’e vermekte bir'sakınca görmediği dil devrimi gerek­siz bir etkinlik olarak belirmez mi? Daha da önemlisi, et­kinliği dilin “geçmişiyle organik bağlarını korumak” gibi

39

Page 40: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

hiçbir izlencede yer almayan bir ilkeden ve türkçeyle os- manlıca arasında bir “organik bağ”dan sözetmenin saçma­lığı göz önüne alınınca, uygulamada da karşılığı bulunma­ması gereken bir erekle donatıldıktan sonra, “devrim” de­diği şey tam karşıtına dönüşerek basbayağı tutuculuk olmaz mı? Tutuculuk olsun, olmasın, karşımıza böylesine ters bir savla çıkan kişinin Atatürk ve arkadaşlarının bu işlevi na­sıl gerçekleştirdiklerini açıklaması gerekmez mi?

Gerekir kuşkusuz. Ne var ki, “Osmanlı’da, sıradan hal­kın adeta köylü Türkçesi konuştuğunu zannetmek! Hayır, öyle konuşmuyorlardı!” sözlerinin de açıkça gösterdiği gi­bi, ülkede okur yazar sayısının yüzde beşi zor bulduğu bir dönemden sözederken, ninesinin kullandığı (daha doğru­su kullandığını ileri sürdüğü) birkaç osmanlıca sözcüğe ba­karak yüzyıllar ötesinden gelen dilsel birikimi dil devrimi ya da özleştirme akıntına kaynaklık etmiş olan çok geniş bir toplum kesiminin türkçesine dudak büken bir yazardan tutarlı bir uslamlama bekleyemezsiniz.

IV

Hepsi bu kadar da değil. Attila İlhan Türk Dil Kuru- m u’nun ilk izlencesinde “osmanlıca sözcüklere türkçe kar­şılıklar bulunması” ve “bilimsel terimlerin türkçeleştirilme- si” amaçlarına hiç karşı çıkmıyor, A tatürk’ün yaşadığı yıl­larda, gerek Atatürk, gerek başkalarınca üretilmiş sözcük ve terimlere de pek dokunmuyor, hatta Atatürk’ün kullan­maktan vazgeçtiğini söylediği “ulus” sözcüğünü bile bir öl­çüde benimsiyor, ama, İsmet İnönü döneminde üretilmiş sözcük ve terimler söz konusu olunca, bunları “hem dili

40

Page 41: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

yoksullaştıran, hem de -çağrışım gücü sıfır- birtakım uy­duruk kelimelerle dolduran, -basbayağı ırkçı” bir çabaya bağlıyor. Ama, üstesinden gelemeyeceğini daha baştan bil­diğinden olacak, aşırı savını destekleyebilecek tek açıkla­ma, tek örnek vermiyor bize. Osmanlıca sözcüklerin türk- çe karşılıkları türkçenin kök ve eklerinden yararlanılarak değil de nasıl bulunacaktı? Örneğin, uydurukluk ve çağrı­şım gücü açısından, Atatürk döneminin “üçgen”iyle İnönü döneminin “sağduyu”su arasında ne fark var? Lütfedip söy­lemiyor. Söyleyemez de ondan: osmanlıca tedai ile büyük olasılıkla İnönü döneminde üretilmiş olan, Attila Ilhan’ca da kullanılan çağrışım arasında anlam açısından da, çağrı­şım açışımdan da hiçbir fark yoktur. Olsa olsa çağrışımın ilaha kolay anlaşıldığı, dilimize uygun düştüğü ve beş yüz­yıllık bir türkçe sözcükten daha az türkçe olmadığı söyle­nebilir. Attila Ilhan’ın kimi zaman birincisini, kimi zaman İkincisini kullandığı aşama ve merhale sözcükleri için de böyle. Yazılarına ana başlık olarak seçtiği Ataç işi söyleşi için de böyle. Neden sohbet ya da hasbıhal demiyor ki? îr- tişâ sözcüğünden daha köksüz ve daha zor anlaşılır olduk­ları için mi? Ayrıca, bunca tutuculuğuna karşın, kendisinin de kullandığı dönüşüm, değişim, indirgeme, vb. sözcükle­ri uyduruk diye nitelediği sözcüklerden hangi özellikleriy­le ayrılmakta? Ölçüt nedir? Hiçbir tutarlı yanıtı yoktur bu sorunun. Çağrışım gücü dediği şey de dilbilimsel bir veri değildir, olsa olsa Attila Ilhan’ın çağdışı şiir anlayışından kaynaklanabilir.

Ya şu “eski kültür sentezine gönderme yapma”, “bu göndermeleri handiyse otomatik olarak gerçekleştirecek yerleşik kelimeler” masalı! Örneğin herhangi bir konudan,

41

Page 42: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

diyelim ki bitkibilimden, diyelim ki felsefeden, diyelim ki tarihten sözedeceksiniz, ama, bunu yaparken, arada bir öy­le sözcükler patlatacaksınız ki sizi de, okurlarınızı ya da din­leyicilerinizi de “handiyse otomatik olarak”, kaşla göz ara­sında, "o muhteşem Selçuklu/Osmanlı kültür sentezi”ne götürecek, ayağınızı yere daha sağlam basacak, hem bitki- bilim, felsefe, tarih konularını daha iyi kavrayacak ve kav­ratacak, hem de “muhteşem sentezi” bir kez daha duyum­samış, bir kez daha kavramış olacaksınız. Demek dilin, di­lin bile değil, birtakım osmanlıca sözcüklerin böylesine olağanüstü güçleri varmış da biz bilmiyormuşuz! Ama, he­men söyleyelim, öncelikle bir bildirişim aracı olan dilden böyle tansıklar beklemek İstanbul meyhanelerinin kirli ka­dehlerindeki dudak izlerinde sevgili aramaya benzer. Atti- la Ilhan böyle bir söylenişte bin yıllık bir ekin birikimini ayağımıza getirecek “mucizevi” sözcükleri biliyorsa, bize bir dizelgesini versin de arada bir tıklatarak geçmişe yol­culuk edelim. Ben, kendi payıma, değil osmanlıca, japon- ca da, çince de olsa kullanırım o “kanatlı” sözcükleri. Öz­leştirmeciyim, doğru, ama o kadar da ırkçı değilim.

Ayrıca, hemen belirtmek gerekir ki, adına ister “dil devrimi”, ister "özleştirme”, ister “sadeleştirme” deyin, turkçeyı arılaştırma etkinliği oldukça uzun tarihinin hiçbir döneminde ırkçı bir eyleme dönüşmemiştir. “Merdiven”ı, "pencere”yi, “fasulya”yı, “domates”ı türkçeden atmayı hiç­bir zaman, hiç kimse düşünmedi. Türk Dil Kurumu da, ku­ruluşundan kapatılışına dek, hiçbir zaman ırkçıların eline düşmedi; tam tersine, Macil Gökberk'ten Cahit Külebi’ve, kurumun başkanlarının, genel yazmanlarının adlarını şöy­le bir anımsamak bile Cumhuriyet yazarının savının tersi­ni kanıtlamaya yeter.

42

Page 43: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

V

Attila İlhan, kendi yazdığının erimini bile sezemedi- giııılcn mi, yoksa başka bir nedenden mi, bilinmez, “dil­deki devamlılık ve bütünlük” izleğine her dönüşünde, ipin iK'iınu kaçınveriyor. “François Villon, ya da Charles d ’Or- l^ıın’ml Fransızcasını ‘sökemeyen’ genç kız; gerçek bir l i ımsız aydını olmak niyetindeyse, ‘eski Fransızca’yı da bil­mek zorundadır; bu yalnız ‘ulusal’ dilin, ‘üm met’ dilinin üzerinde yükselmiş olmasından ileri gelmiyor; kültürdeki, dolayısıyla dildeki, devamlılık ve bütünlük açısından da, zo­runlu bir şey!” deyiveriyor örneğin.

Kanıta pek gerek yok ya önce Cumhuriyet yazarının el attığı konularda ne denli bilgisiz olduğunu örneklendir­mek için, andığı iki Fransız ozanının XV yüzyıl ozanları olduklarını, dolayısıyla yapıtlarında kullandıkları dilin es­ki fransızca değil, orta fransızca olduğunu belirtelim, son­ra da gerek eski, gerek orta fransızcayı anlamak için belir­li bir uzmanlık düzeyine ulaşmış olmak gerektiğini, bunun da, alanlarının farklı olması durumunda, değil genç bir Fransız kızı, Sartre gibi, Camus gibi ünü dünyayı tutmuş Fransız düşünürlerinden bile istenemeyeceğini belirtelim. Bir de yazılan daha yazdığı dönemde bile anlaşılmayan bir yazarın durumunu şiirleri yazılışlanndan beş yüzyıl sonra anlaşılmayan ozanın durumuyla bir tutmanın yadsınmaz saçmalığını. Bir de evrensel bir yasa gibi sözettiği şu yan- dançarklı ümmetten millete geçiş kuramının2 dilsel deği­şimle çakışmasının, yazarımızın sandığının tersine, söz ko­nusu bile olmadığını, örneğin Fransa’nın uluslaşma süre­cini büyük Fransız Devrimi’yle başlatacaksak, durulmuş

43

Page 44: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

fransızcanın uluslaşmadaıi en az bir buçuk yüzyılönce ger­çekleştiğini.

Öte yandan, Attila İlhan “dildeki devamlılık ve bütün­lük”, eskiyle yeni arasındaki “organik bağ” türünden sav­ları ne denli yinelerse yinelesin, dillerin sürekli değişim içinde bulunduklarını da, toplumsal devrim söz konusu ol­sun olmasın, sürekli olanın dilin bir durumu değil, değişi­min kendisi olduğunu bütün dilbilimciler söyler size, hat­ta André Martinet kuşaktan kuşağa belirli değişimler sap­tayabileceğimizi kesinler. Bu durumda, türkçe ile osman- lıca, dolayısıyla arapça ve/ya da farsça öğeler arasında “or­ganik bağlar” aramak saçmadır. Attila Ilhan’ın günümüz türkçesinin “geçmişiyle organik bağ”larını korumasına ara­cı olduklarını sandığı vâkıa, harekât-ı milliye, irtişâ, uhde, vb. türünden sözcükler diyelim ki 1920’lerde, diyelim ki 1930’larda birçok yazıda yer almış olabilir, kimileri konuş­ma diline de girmiş olabilir, ama türkçe yapısına ters dü­şen bu öğeleri çoktan kusup atmıştır. Bu sözcükler de, da­ha nice benzerleri de türkçe için ölmüştür, güncel türkçe- nin çevreni dışındadır. Bunun sonucu olarak, günümüz in­sanlarının bu sözcükleri bilmek zorunda olduklarını söyle­yemeyiz.

Öğrenilmeleri, kullanılmaları yasak mıdır? Değildir kuşkusuz, olamaz da. Gerekirse, ben de kullanırım. Ama ben, kendi payıma, ancak bir biçimde: birer alıntı olarak, anadilimin sözcükleri olmadıklarını şu ya da bu biçimde vurgulayarak, latinte bir deyimi, İngilizce ya da fransızca bir sözcüğü kullanır gibi kullanırım. Attila İlhan da “Bun­lar benim kişisel sözcük dağarcığımın öğeleridir, ben bil­diğim gibi, hiçbir ayrım yapmadan, bol bol kullanırım”, di-

44

Page 45: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

yehilir. Nasıl olsa, kendisinin “İnönü cumlıuriycli”ne yük­lediği "tepeden inmecilik” o yönde de, bu yönde de işle­me/., Ama, o zaman, anlaşılmamayı göze alması ve, gerek biçim. gerek içerik açısından, tutarlı bir söylem oluşturmak- iıın umudunu kesmesi gerekir. Baksanıza, dört koca yazı içinde, “Bak. bunu doğru söylemiş!” dedirtecek tek tümce bilinmiyorsunuz!

VI.

Ataç konusunda söyledikleri de böyle.Ataç’m yunanca ve latinceye yönelme, bu dilleri öğ­

renme konusundaki görüşleri bilinir. Her şeyden önce türk- çeden yanadır, gereksinim duyulan sözcük ve terimlerin anadilden türetilmesini ister, kendisi de böyle yapar. Ama, gerek Atatürk, gerek İnönü döneminde, gerek daha sonra­ki dönemlerde, bir yandan türkçeye onun düşündüğü oran­da önem vermediğimize, öte yandan, Batı ekinine yöneldi­ğimize ve Batı dillerinden sürekli olarak latince ve yunan­ca kökenli oksijen, hidrojen, fizyoloji, filoloji, vb. türün­den terim ve sözcükler aldığımıza göre, hem bu sözcük ve terimleri, hem de bağlandıkları ekini doğru kavrayabilmek için, yunanca ve latince öğrenmemiz gerektiğini söyler. Kuşkusuz, aşın bir savdır bu, çünkü terim ya da sözcük ta­nım değildir. Ama İnönü yönetiminin bu savı benimsedi­ğini söyleyebilmek için, tarihi tarihsel verilere sırt çevire­rek, paşa gönlümüzün esintilerine göre, yeniden kurgula­mak gerekir. Attila Ilhan’ın yaptığı da bu: sanki on bir yıl­lık İnönü yönetimi boyunca, herkes Ataç’ı izlemiş gibi sa­nal bir tarihsel gerçeklik yaratıyor. Bu arada, toplumun eki­

45'

Page 46: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

nini “basbayağı ırkçı” diye nitelediği İnönü özleştirmecili­ğinin “hiç de ‘m illî’ olmayan Yunan/Latin kültür sentezi­ne kaydırmaya” aracılık ettiğini, dolayısıyla ulusal bile ol­madığım söyleyerek çelişkinin doruğuna yerleşiyor.

Onun için, herhalde gene “Ataç efendi”nin esiniyle, li­selerde Sophokles okutulması da bu sapkınlığın başlıca ka­nıtlarından biri. Öyle anlaşılıyor ki Attila İlhan, Mallar- me’nin geçmiş zaman kuğusu gibi dalıp gitmiş, saygınlığı­nın çok arttığı 12 Eylül döneminde filizlenen “Türk-îslam sentezi”nin çevrime bu denli geç girmiş olmasının yasını tutmakta. Oldu olacak, bir de “Gâzi”nin, günümüze kadar yaşamış olması durumunda, Refah’ı seçmiş olacağını ka­nıtlasın.

VII.

Nasıl olsa, kendi ozan imgeleminde, her sorunu çözer, her savı kanıtlar görünen bir tansık-anahtar var elinde3: alıntı.

Gerçekten, bu yazı boyuçca da gördüğümüz gibi, ör­neğin 1933, 1936 ve 1945?te yayımlanmış birkaç dergiden bol osmanlıcalı birkaç tümce, yani tekil ve saymaca nite­likleri kuşku götürmeyen birkaç örnek alıntılamak 1933- 1945 yılları arasında yazı dilimizin yüksek oranda osman- lıca öğe içerdiğini kanıtlamaya yetiyor onun için. Ama ay­nı şeyi ben de yapsam, örneğin ismet İnönü’nün söylevle­rinden dört beş örnek seçerek onun özleştirme edimine her zaman karşı çıktığını savunsam, örneğin Attila Ilhan’ın dil­lere destan Cumhuriyet yazılarından aldığım parçaları ör­nek göstererek “işte, 1999 Türkiye’sinde konuşulup yazı-

46

Page 47: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Iıın türkçe budur!” desem, sanırım, buna herkesten önce At- Iila Ilhan’ın kendisi karşı çıkar. Aynı biçimde, Attila II- llıın’ın 1950’den beri yayımladığı yazılar süredizimsel bir hiçimde ele alınarak yalnızca bu yazılarda osmanlıca söz­cük oranını gittikçe artırdığı, yani, kendi mantığıyla, mil­letten ümmete doğru gittiği değil, türkçenin 1950’den baş­layarak yavaş yavaş ösmanlıcaya doğru yol aldığı, bugün, 1999 yılında, “ediplerimizin” gülünç bir osmanlıca - türk­çe karışımıyla yazdıkları da kanıtlanabilir. Şu var ki, bu tür kanıtlara inanacak kadar bön kişileri ne “bu ülkenin aydın­lık insanları” arasında bulabilirsiniz, ne de Zaman, Yeni Şa­lak ya da Akit okurları arasında.

Yazar sizin.

1 Charles d ’Orléans demek istiyor olmalı.2 Aynca burada ümmetten millete geçiş olsa olsa bir

eğretileme olarak kullanılabilir.3 Yazıyı uzatmamak için, annelere, ninelere,'düşsel

mi, gerçek mi oldukları bilinmeyen yabancı arkadaşlara ya­pı lan göndermelerden hiç sözetmiyorum.

47

Page 48: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 49: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

GÜNCEL DİLÎN ÇEVRENİ

49

Page 50: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 51: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

On dokuzuncu yüzyılın ortalarında, daha iyi bir gele- ck, daha mutlu bir toplum, daha bilgili ve daha duyarlı bir ısanlık inancı kimi yazarları gelecek kuşaklar için yazma .ıtkusuna ya da avuntusuna yöneltmişti. Değerinin bilin- ıediğini, yapıtının gereğince anlaşılmadığını düşünen ya- ar ya da ozan bu koşulu gelecekte aşacağını umuyordu. Ör­eğin Stendhal yalnızca “mutlu azınlık” için yazdığını ke- inlemekle kalmıyor, yapıtlarının oldukça yakın bir gele - ekte çok daha iyi anlaşılacağını da kesinliyordu. Zaman nbilisini doğruladı. Ama Stendhal fazlasıyla özel bir ör­ek. Gerçekte, bugünün başarısızlığım geleceğin başarıc­ın göstergesi olarak değerlendirmekten daha saçma bir ey olamaz. Bir yazarın kendini çağdaşlarından daha üstün, aha ileri sayması hoş bir tutum olmasa da anlaşılabilecek ir tutum. Ne var ki, böylece geleceğin insanlarının bizden e çağdaşlarımızdan daha üstün olacaklarını varsaydığına öre, bu insanların, kendi tanımı gereği, kendisinden daha stün olması gereken çağdaşları dururken, daha eski, do- lyısıyla daha geri kuşakların ürünleriyle oyalanacaklarım anmak da bönlük olur.

51

Page 52: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Roland Barthes, 1979 yılında yazdığı iki sayfalık bir parçada, Flaubert’in bu konuda kimi çağdaşlarına göre çok daha alçakgönüllü bir tutumu benimsediğini söyler bize, sa­vını da büyük romancının “Ben bugünün okuru için değil, dil yaşadığı sürece ortaya çıkabilecek tüm okurlar için ya­zıyorum”, demiş olmasına dayandırır. Ona göre. Flaubert hem ortaya çıkacağı hiç de kesin olmayan belirsiz bir okur için yazdığını söylemektedir, hem de yazın dediğimiz şeyi büyük öğretilere, anlayış devrimlenne. kısacası, içeriklere bağlamak şöyle dursun, bir biçime: Fransız diline bağla­makta, üstelik, bu dili ölümsüz bir dil olarak tasarlamamak- tadır. Ancak, Roland Barthes'm görüşünü paylaşmak, dil aşadığı sürece okunma isteğini alçakgönüllü bir istek ola­rak değerlendirmek de kolay değil. Öyle ya, XIX. yüzyıl yazarları gelecek kuşaklara belbağlarken, daha çok XX yüzyılım insanlarını düşünüyorlardı; Flaubert'se, “dil ya­şadığı sürece” derken, sırtını siyasal ve düşünsel öğretiler­den çok daha uzun ömürlü bir veriye dayanmak istiyordu.

Bununla birlikte, konuya yapıtın ızm ömürlülüğü açısından bakılınca, hele bir de, Roland Barthes’m yaptığı gibi, dil sözcüğü Fransız dili olarak değerlendirilince, “dil yaşadı­ğı sürece” sözünün önemli bir yanılsama içerdiğini söyle­mek gerekir. Fransızca bin yılı aşkın bir süredir Varolan bir dil, bir bu kadar, iki, üç, dört bu kadar daha yaşayacağı da söylenebilir. Buna karşılık, Madame Bovary’nin, Duygu­sal eğitim’in, Bouvard ile Pecuchet’nin fransızcamn bun­dan sonraki bin, iki bin, üç bin yıl içinde onunla hep çakı­şacağını, onun değişik evrelerinde hep anlaşılır kalacağını söyleyebilmek için bayağı iyimser olmak gerekir. Her dil

52

Page 53: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

gibi ilansızca da sürekli bir evrim içinde bulunduğuna, bir dili belirli bir evresinde dondurmaya da hiç kimsenin gücü yetmeyeceğine göre, Fîaubert’nin benzersiz yapıtlarının günün birinde Rabelais’nin aynı ölçüde benzersiz yapıtla­rının yazgısını paylaşmasından, yani belirli bir dönemin fransızca-konuşanlarınca anlaşılabilmeleri için dil-içi bir çeviri işleminden geçirilmelerinden daha doğal bir şey ola­maz.

Hiç kuşkusuz, toplumsal ve dilsel koşullar sonucu, de­ğişim süreleri dilden dile, dönemden döneme büyük fark­lılıklar gösterebilir. Örneğin Flaubert fransızcada bugün de canlılığını korumakta, bugünün kuşaklarınca anlaşılmak için hiç kimsenin aracılığına gereksinimi yok. Buna karşı­lık, Flaubert’den yıllar sonra yapıt vermeye başlamış kimi Türk yazarları, diyelim ki Halit Ziya Uşaklıgil, diyelim ki Tevfik Fikret yazı dilimizin günümüz kuşaklarınca yardım­sız anlaşılamayacak kadar eski bir evresinde kalmış görü­nüyor. Bu arada, bir Refik Halit Karay’ın dilinin bugünün türkçesine nerdeyse çağdaşı sayılabilecek Halit Ziya Uşak- lıgil’in dilinden çok daha yakın olması, daha da önemlisi, Yunus Emre’nin ta XIII., Korkut Ata’nın ta XIV Yüzyıl­dan gelen yapıtlarının bugün büyük ö. üde anlaşılır kalma­sı, toplumsal ve dilsel koşulların belirleyiciliği yanında, bi­reysel seçimlerin de yabana atılmayacak bir etkisi bulun­duğunu sezdirmekte.

Öyleyse, yazı dilimizin geçirdiği derin çalkantılardan sonra eriştiği şu görece durgun ve dengeli dönemde, uzam ve sürem içinde okur kitlelerine ulaşabilmek için yazarın nasıl bir tutum seçmesi gerektiği tartışılabilir. Ama buraya dek saptadığımız olgular seçeneklerin çok da fazla olma-

53

Page 54: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

dığmı göstermekte. Her dil sürekli bir gelişim içinde bu­lunduğuna, gelişimin yönü de büyük ölçüde belli olduğu­na göre, yazar bu gelişime ters bir yön tutarak dilin (ya da yazı dilinin) geçmiş bir evresini, diyelim ki Baki’nin, diye­lim ki Halit Ziya Uşaklıgil’in evresini seçtiği zaman, ku­ramsal açıdan, kendi içinde tutarlı bir yapıt oluşturması olanaksız değildir. Ama, dışarıdan bakılınca, böyle bir tu­tuma gerekçe bulmak zordur. Dedikleri gibi, “memlekette demokrasi var”, bir yurttaş olarak, “Ben romanımı XIX. yüzyılın yazı diliyle yazdım, çünkü anlattığım olayların yüzde doksanı XIX. yüzyıl Türkiye’sinde geçiyor”, demek hakkınız. Ama aynı gerekçeyi bir yazar olarak kullanınca, alaylara hazır olmanız, ya da örneğin eskil Roma’yı anla­tan bir romanın latince yazılması gerektiğini kanıtlamanız gerekir. Ayrıca, dilediğiniz kadar parlak gerekçeler uydu­run, kitleye ulaşma açısından bakılınca, daha baştan başa­rısızlığa adanmış çabalardır bunlar: hem dilinizden anlayan çıkmaz, hem de, dünü ele aldığınız zaman bile, bugünün gerçeğini dünün diliyle yansıtmak kolay bir iş değildir. Ge­leceğin türkçesiyle yazmaya gelince, hiç kuşkusuz, Ataç gi­bi, Melih Cevdet And ay gibi dönemlerinde geleceğin dili­nin kurulmasına büyük katkılarda bulunmuş yazarlar var­dır, sesbilim, sözlükbilim ya da sözdizim açısından dilin güncel yönelimlerini sezmek de olanaklıdır, ancak gelece­ğin dilini kestirip öncelemek genellikle boş bir düş olarak kalır. Bu durumda, işlevi ve ereğiyle tutarlı yazarın önün­de önünde tek bir yol kalır: gününün dilini, gününün türk- çesini, gününün fransızcasını, gününün yunancasım üst­lenmek.

54

Page 55: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Söylemek bile fazla, adına yaraşır bir yazar gününün sunduğu dili edilgen bir biçimde üstlenmez hiçbir zaman: bu dilin içinde kendi özgün ve bireysel dilini kurar, ona ye­ti i uyumlar, yeni renkler katar; bu arada, dilin belirli dönem­lerini benimsemekte ya da yadsımakta da özgürdür. Ben da­ha an bir tiirkçeyle yazmaya özen gösteririm, Enis Batur benim kadar seçmeci davranmaz; bugün benim kitabımı üç bin kişi okur, Ahmet Altan’ın kitabını altmış bin kişi, ya­rın bu rakamların ne olacağı bilinmez; ancak, kitaplarımı­zın dolaysız yaşamı önce içinde yazdığımız dilin, sonra kendi bireysel dilimizin anlaşılırlığıyla doğrudan orantılı­dır. Yapıtların başka türlü bir yaşamı da var kuşkusuz: Ra- belais’in XVI. yüzyıl fransızcasında yazılmış başyapıtı öz­gün biçimiyle çok az insan için yaşıyor, ama hem güncel Iransızcaya çevrilerek yaşatılıyor, hem de. dünyanın başka güncel dillerine çevrilerek.

Ama Rabelais örneği çevirmenin tutumunu da günde­me getirmekte.

Birkaç yıl önce bana yöneltilen zehir zemberek bir eleştiriyi anımsıyorum. Çokbilmiş bir köşe yazarımız bir Marcel Proust çevirisinde öztürkçe sözcükler kullanmış ol­mamı bağışlanması zor bir kusur, nerdeyse bir suç olarak niteliyor, Swann’ın bir aşkı’nı Proust’un Türkiye’deki çağ­daşı ve uğraştaşı Halit Ziya Uşaklıgil’in türkçesine yakın birtürkçevle çevirmem gerekirken, tersine bir yol izlediği­mi söyleyerek benim gibi kişilerden her türlü sapkınlığın beklenebileceğini anıştırıyordu. Bilindiği gibi, çağdaş ol­maları ve roman yazmaları dışında, Proust’la Uşaklıgil’in ortak yanlarından sözetmek zordur. Üstelik, Halit Ziya Uşaklıgil ilk kez 1897’de yayımladığı Mai ve Siyah’ı

55

Page 56: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

1938 ’de yeni kuşaklar için güncelleştirerek yeniden yayım­lamıştır. Demek ki, beni eleştiren yazarın parlak mı parlak görüşü en azından Halit Ziya’nın görüşünün tam tersi. A- ma eski dönemlerin yapıtlarının çevrilmesine ilişkin eski bir önyargıyı dile getirmesi açısından ilginç. Bu önyargıya kapılanlar dillerin evreleri arasında koşutluklar kurar, eski bir yapıtın dilimize çevrilmessi söz konusu olunca, kendi yazınımızda onunla çağdaş örnekçeler arama gereğini vur­gularlar. Böylece, söz konusu önyargıya göre, örneğin Ra- belais’yi türkçeye çevirmek için XVI. yüzyıl Türk yazının­da ona uygun bir biçem, ona uygun bir söz dağarcığı, ona uygun bir sözdizim bulmak kaçınılmaz olur.Ne var ki, ön­yargının geçersizliğini anlamak için sonucunu tasarlamak yeter: böyle bir türkçe günümüzün Türk okuruna Rabela- is’nin fransızcası kadar uzak olacağına göre, girişim ancak saçma bir çaba olarak nitelenebilir. Üstelik, mantık bu olun­ca, kendi dilimizin daha nrtaya çıkmamış olduğu dönem­lerde yazılmış yapıtları çevirmekten kesinlikle vazgeçme­miz gerekir.

Bereket, çevirmenler hiçbir zaman uymamışlar bu saç­ma gereğe: sümerceden, akadçadan bile metinler çevirmiş­ler. iyi de etmişler. Çünkü, hakçasını söylemek gerekirse, adına yaraşır her çevirmen, çevireceği yapıtı eline alınca, değişik dilsel koşutluklar arar, çoğu kez de bulur; ama tüm bu koşutluklar güncel dilin çevreni içinde kalır, eskilik ha­vası da, yenilik havası da, seçkinlik havası da bu çevren için­de aranır. Ayrıca, çeviri yalnızca bir dilden bir dile değil, bir ekinden bir ekine, bir uzamdan bir uzama, bir dönem­den bir döneme yapılır. Bugün, Proust’u “tahayyül”, “mu­hayyile”, vb. türünden sözcüklerle türkçeye çevirmeye kalk­

56

Page 57: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

mak hem dilimizin geldiği çizginin çok gerilerine düşmek, hem Proust’u bir tutucuya dönüştürerek öncü yazar niteli­ğine gölge düşürmektir.

Yazar ya da çevirmen gününün dilinde bunalabilir, a- ma bunalımı du dilin eski evrelerine sığınarak aşmaya kalk­mak balığın kendini ırmağın dışına atmasına benzer.

Page 58: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 59: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

İstanbul, 10.1.1999

KÜLTÜR BAKANLIĞIYAYINLAR DAİRESİ BAŞKANLIĞINA

İLGİ: 28.12.1998 gün ve B. 16. 0. YDB. 0. 00. 00. 01/928. 1 - 2752 sayılı yazınız.

Başkanlığınızca hazırlanmakta olduğunu bildirdiğiniz Cumhuriyet. Dönemi Çocuk ve Gençlik Öyküleri Seçki­si’ne benim “Büyükbaba” adlı öykümün de alınmasına izin verdiğimi saygılarımla bildiririm.

Tahsin YÜCEL

Tahsin YücelOperatör Raifbey Sok. 48/6 80220 ŞÎŞLl/ISTANBUL

59

Page 60: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 61: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

İstanbul, 10.1.1999

GALATASARAYLILAR DERNEĞİ BAŞKANLIĞINA

1.10.1998 tarihli yazınızı aldım. Bir aksilik sonucu, yanıt srmekte geciktiğim için özür dilerim.

Sicil kurulunuzca saptanan 13.948.000 Tl. Aidat bor­ünün tahsil edilebilmesi için kredi kartımla ilgili bilgile- EK ’te sunuyorum.

Bu arada, Divan Kurulu üyesi olmakla birlikter üyelik Limaramı bilmediğimi, üyelik kartım olmadığını, bilgi ve- lecek olursa, sevineceğimi bilmenizi isterim.

Saygılarımla.

Tahsin YÜCEL

Tahsin YücelOperatör Raifbey Sok. 48/6 80220 ŞlŞLl/ÎSTANBUL

61

Page 62: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 63: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

DİL VE YETENEK

Page 64: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 65: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Daha Taksim’de yer bulup oturmuş, kitabıma dalmı­şım. Unkapanı’nında, kapılar açılınca, ne oluyorsa oluyor, birden başımı kaldırıp onları görüyorum: anayla baba, ku­caklarında birer çocuk; bir kız, bir oğlan yâ da iki oğlan, çünkü küçük daha kundakta, oğlan mı, kız mı, kestirmek zor. Şu var ki, çocuklardan önce anayla babaya takıldı be­nim gözlerim, ikisi de ufak mı ufak, cüceliğin sınırında, iki­si de kavruk, kara, çarpık, insan güzelliğinden pek pay al­mamışlar. Ama şu koca kentte birbirlerini bulmuş olabil­meleri bir tansık, çocukları olabilmesi de bir tansık. Daha candan bir bakışla bakılınca, çirkinlikleriyle uyumlu, hat­ta güzel bir çift görüntüsü vermeleri de bir tür tansık sayı­labilir. Ancak küçük oğlanın görüntüsü başkaldırtıcı: bur­nundan düşmüş gibi babasına benziyor; üstelik, hem çok ufak, hem de her şeyinde bir yaşlılık havası var; gene de yaşını kestirmek çok zor, belki üç, belki beş.

Ben bunları düşünürken, onlar yerleştiler bile: küçük kadın pencere yanma oturdu, küçük adam koridor yanma oturup oğlanı kucağına almak istedi, ama oğlan istemedi, pencereye gidip burnunu cama dayadı, sonra, birdenbire,

65

Page 66: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

konuşmaya başladı. Arabaları, otobüsleri, kırmızı ve veşil ışıkları, insanları, Manifaturacılar Çarşısı’nm değişen gö­rüntülerini anlattı anasına, babasına ve bebeğe, sanki ken­di gözleri görmüyormuş da birinin betimlemesine gereksi­nimi varmış gibi, öylesine ayrıntılı, öylesine de düzgün, kıv­rak. sevecen, şiirli, ben diyeyim pınara inen üç güzeli an­latan bir Karacaoğlan, siz deyin Kapalıçarşı’yı ya da Gala­ta Köprüsü’nü anlatan bir Orhan Veli. Anası da. babası da. ağızları açık, hayranlıkla onu dinleneve başladılar. Ben de öyle. Öyle ki. Saraçhane'de ineceğimi unutturdu, kusursuz tümcelerinin ardından indikleri durağa, yanı ta Yusutpa- şa'ya kadar götürdü beni.

Bir düşte ilerler gibi Yusufpaşa’dan Beyazıt a doğru yürürken, üzerinde konuşmaya değmeyecek kadar sıradan bir şeyi ilk kez o anda, ilk kez benim bulguladığım bir ger­çek gibi düşünüyordum: yetenekler her zaman bırbınyle ba­ğıntılı ve oranlı biçimde verilmiyordu insanlara, kiminin gözleri çok keskin, kiminin kulağı çok duyarlı, kiminin se­si çok güzel oluyor, kimi öncelikle çok kıvrak bedeni, ki­mi çok becerili elleri, kimi yaratıcı kafası, kimi benzersiz düş gücüyle seçiliyor, kimi bedensel güzelliğiyle, kimi de kendisine yanıt yetiştirmekte güçlük çeken küçük ana ba­ba aracındaki şu kavruk çocuk gibi olağanüstü bir konuş­ma yeteneğiyle göz kamaştırıyordu. Hepimizin durumu bu değildi kuşkusuz, çoklarımızın yetileri birbiriyle oranlıy­dı, ama, öyle görünüyordu ki, yetilerimiz dengelendiği oranda sıradanlaşıyor, biz de sıradan yetilerimizle “idare ediyor”, ağırlığı birine ya da birkaçına vererek yaşamda kendimize iyi kötü bir yol açıyorduk. Ama şu çocuğunki gibi yetiler genellikle tekil ve erişilmez kalıyordu, tıpkı bir Einstein’ın, tıpkı bir Balzac’ın, bir Beethoven’in, bir Nu-

66

Page 67: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

reyef’in yâ da bir Metin Oktay’ın yetileri gibi.O gün sık sık yeniden düşündüm bu rastlantıyı, her dü­

şünmemde olağanüstü geldi bana, her düşünmemde kav­ruk çocuk için birbirinden parlak yazar, ozan, oyuncu, po­litikacı gelecekleri düşledim. Sonra başka otobüslere bin­dim, başka yollarda yürüdüm, ihsanlarla konuştum, gaze­te okudum, televizyon izledim, yavaş yavaş bir duman gi­bi dağıldı büyü, kendi kendime güldüm. Öyle ya, diyelim ki üç yıl sonra, ilk kez bir sınıfın kapısından içeri girdiği zaman, bugün otobüste bülbül gibi şakıyan bu çocuk güler yüzlü bir öğretmenin karşısında bile kekelemekten başka bir şey yapamayabilir, tek tümce kuramayabilirdi. İlk kez okula gelmenin sarsıntısı yaratabilirdi bu durumu, burada hep kendisinden daha iri, daha sağlıklı, daha güzel çocuk­ların arasında bulunmanın sarsıntısı da yaratabilirdi, ama daha okula gelmeden de yitirmiş olabilirdi yetisini.

Doğru olması durumunda, neyi gösterir bu? Dilsel ye­ti dediğimiz şeyin belli sürelerle gelip gittiğini ve söz ko­nusu sürenin kişiden kişiye değiştiğini mi? Yoksa kişinin Einstein gibi olağandışı bir bilim adamı, Beethoven gibi ola­ğandışı bir besteci, Metin Oktay gibi olağandışı bir futbol­cu olmasını sağlayan yetiler türünden bir yeti olmadığını, dolayısıyla, belirli hastalık ya da sakatlık durumları bir ya­na. herkese eşit olarak verildiğini mi? “Uygun biçimde eği­tilmiş her insan iyi ya da kötü şiirler yazabilir; oysa müzik- sel bulgulama özel yetenekler gerektirir, verilmemiş olma­ları durumunda geliştirilemeyecek yetenekler”, derken. Cla­ude Lévi-Strauss son olasılığı benimsemeye daha yatkın gö­rünür.

Ama, durum buysa, yüzde yüz haklı olduğu söylene­bilir mi?

67

Page 68: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

“Uygun” ya da “yeterli” bir eğitim sonunda iyi ya da kötü şiir yazıiabildiğine göre, yetilerimizin dışavurumun­da eğitimin belirleyici bir işlevi bulunduğu kesin. Ancak, eğitimin de, öğrenme çabasının da eşit olması durumunda bile, sonuçlar aynı olmayabiliyorsa, bir başka deyişle, ay­nı öğretimi aynı özenle izleyen kişilerden kimileri daha iyi, kimileri daha kötü şiir yazabiliyorsa, işin içinde doğanın, yani yetinin payının da aynı ölçüde belirleyici olduğunu ke- sînlemek gerekir. Yalnız şiir konusunda değil, dilin her tür­lü geıçekleştiriminde. Çünkü, Benveniste’in dediği gibi, “dil insanın doğasındadır, insan yaratmamıştır onu”. Bu bakımdan, dili betimlerken “araçtan sözetmek insanla do­ğayı karşıtlaştırmak” anlamına gelir. “Kazma, ok, tekerlek doğada yer almaz. Üretilmiş nesnelerdir bunlar” . Belki ay­nı şey öteki insan yetileri için de söylenebilir. Ama, dilsel yeti başta olmak üzere, eğitim yoluyla geliştirilen tüm ye­tilerin bir kökü insanın doğasındaysa, bir kökü de toplum­da, daha yerinde bir deyimle, ekindedir, çünkü, gene Ben­veniste’in dediği gibi, “insan doğaya değil, ekine doğar” . Bu nedenle, ne yeti saltık bir etkendir, ne ekin, ikisi bir ara­da, bir tür elbirliğiyle oluşturur kişiyi. Bu nedenle, yani bi­rey olarak hem doğanın, hem ekinin ürünü olduğumuz için, XVIII, yüzyıl Almanya’sında bir Beethoven olanaklıdır, a- ma XVIII. yüzyıl Türkiye’sinde de, XVIII. yüzyıl Japon­ya’sında da olanaklı değildir. Bu da Lévi-Strauss’un müzik yetisinin ayrıcalığı konusundaki kesinlemesini tartışmalı bir duruma düşürür.

Hiç kuşkusuz, şöyle bir çevremize baktığımız zaman, doğanın müzik yeteneğini insanlara daha bir cimrice, dil ye­teneğini daha bir cömertçe dağıtmış olduğunu düşünmeye yöneliriz. Ne var ki, işin içine “iyi”/”kötü” karşıtlığını sok­

68

Page 69: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

tuktan sonra, “uygun biçimde eğitilmiş” bir kişinin kötü besteler bile yapamayacağım savunmak zorlaşır. Önceden “verilmiş” bir yeteneğin zorunlu olduğu düşünülüyorsa, aynı şey şiir için de, hatta konuşma ve yazma için de doğ­rudur. Müzik konusunda “uygun eğitim”in herkes için ger­çekleştirilebilir olmadığı düşünülüyorsa, bir kez daha, ay­nı şey şiir için de, düzyazı için de, resim için de, bilim için de doğrudur. Eğitimin düzeyi ve yoğunluğu kişiye ve ala­na göre değişebilir, ama Einstein’ı da, Beethoven’i de, Os- car W ilde’ı da ulaştıkları çizgiye hem doğadan, hem ekin­den aldıklarının getirdiğini söylemek bile gerekmez.

Şu var ki, dil eğitimi müzik eğitiminden de, resim eği­timinden de, bilim eğitiminden de farklıdır: hem zaman, hem uzam düzleminde, ötekilerle karşılaştırılamayacak ka­dar yoğun ve yaygındır, nerdeyse yaşamın tüm edimlerine eşlik eder. Dilsel yetinin müzik ya da matematik yetisine benzer bir yeti olmadığı yanılgısı da büyük bir olasılıkla bundan doğar. Oysa, gerek sözdizim, gerek sözlükbilim düzeyinde, dil öğrenimi hiç bitmez, dilimizin sözcüklerini sürekli öğreniriz, hiçbir zaman da hepsini bildiğimizi söy­leyemeyiz. Dil bizim için hem bir nitelik, hem de bir iye­liktir. Ama konuştuğumuz dili bizden daha iyi ve daha kö­tü konuşanlar, bizden daha az ve daha çok bilenler varsa, bunda yetinin de payı vardır, eğitimin de. Bu çifte köken dolayısıyla, zaman zaman çok yetenekli az yeteneklinin gerisinde kalabilir, ama, sonradan kazanılanların eşitliği durumunda, doğuştan daha yetili olanın her zaman öteki­nin ilerisinde bulunması doğaldır. Daha önce de belirttiğim gibi, dilsel yeti öteki insan yetilerine göre daha cömert ve eşitlik duygumuza daha yatkın bir biçimde dağıtılmış gö­rünür. Ama Taksim-Topkapı otobüsünde beni hayran bıra­

69

Page 70: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

kan üç ya da dört yaşındaki oğlanın şaşırtıcı konuşması ön­ceden “verilmemiş olması durumunda geliştirilemeyecek” bir olağandışı yetinin değil de neyin belirtisi olabilir?

Okula başlamasından ya da babasmınkine benzer bir yaşamın dar çerçevesi içinde sıkışıp kalmasından sonra ye­tisinin olduğu düzeyde kalması, hatta gerilemesiyse, birta­kım ruhbilimsel sorunlar bir yana, her şeyden önce ekinsel ortamla, yani söz konusu yetinin başka yetilerle ilişkisiyle açıklanır. Bu yeti örneğin düşünceyle, gözlem ve imgelem gücüyle, kulakların duyarlığıyla, hatta aktarılan söylemin nitelik ve niceliğiyle bağıntılıdır. Hiç kuşkusuz, kişinin tüm yetilerinin hiçbir dönüşüme uğramadan Hippolyte Taine’in ana yeti diye adlandırdığı şeyin buyruğuna girmesi gerek­mez; tam tersine, Einstein’ın bilim adamı kişiliğinin için­deki ozanı ya da müzisyeni bir ölçüde öldürmüş olması da olanaklıdır, Metin Oktay’ın büyük futbolcu niteliğini bü­yük bir yüz metre koşucusunu yok etmek pahasına kazan­mış olması da. Gene de Roma ve Tokyo Olimpiyatları ma­raton şampiyonu Abeba Bikila’nın bile başarısını yalnızca koşma yetisine borçlu olmadığını, başka yetilerini, bu ara­da usunu ve imgelemini de kullandığını söylemek pek yan­lış olmaz. N ureyef” in dans yetisinin bu denli gelişmesiy­se, hiç kuşkusuz, olağandışı bir yetinin alabildiğine geliş­tirilmesi yanında, çok karmaşık bir yetiler bütününün so­nucudur.

Özellikle dilsel yeti söz konusu olduğu zaman, bir ye­tinin öteki yetilerden destek almadan çevrime girdiği, ya­ni nerdeyse tümüyle bağımsız bir biçimde işlediği de ol­muyor değil. Bunun en güzel örneği Beckett’in nerdeyse tüm varlıkları dile indirgenmiş kişilerinin durmamacasına yinelenen, ama kendi kendilerinden öte bir şey anlatmaz gö-

70

Page 71: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

ninen söylemlerinde çıkar karşımıza. Bir başka örneği de genellikle en somut biçimini politikacıların ağzında bulan ve her şeyi anlatır gibi görünüp hiçbir şey anlatmayan söy­lemlerde: çoklan su gibi akıp gider, zaman zaman alıcısı­nı etkiler de. Ama gelişmiş bir söz yetisinin ürünü olduk­larını söylemeye olanak yoktur: gerçek bir iletişimden çok, iletişimin öykünüsüne, yani yaratım yerine yinelemeye yö­nelirler. Yaratıcı söylem böylesine akıcı olmaz her zaman, hatta, kimi durumlarda, nerdeyse kekelemeyi andırır, Mal- larme'nin düzyazılan gibi.

Ne olursa olsun, bu örnekler dilin başka yetilerden ba­ğımsız bir biçimde de işleyebildiğini gösteriyor bize. Bu du­rumda da insan ister istemez soruyor: tersi de doğru olabi­lir mi bunun? Örneğin dilsel yetiyi doğanın kişiye eksik ver­miş olması (ya da dilsel bir sakatlık) ya da kişinin ekin için­de (alıcı ve/ya da verici olarak) bu yetiyi gereğince geliş­tirmemesi durumunda, özellikle dile bağlı olan kimi etkin­likler, diyelim ki felsefe,.diyelim ki yazın, dilden bağımsız olarak, dile boşverilerek ya da çok yetersiz bir sözdizimsei ve sözlükbilimsel birikimle sürdürülebilir mi? Ünlü dilbi­limci Hjelmsİev’in söylediği gibi, anlam dil düzleminde be­lirmediği sürece çözümlenmemiş bir veri, “biçimlenme­miş bir kitle” olarak kaldığına, Roland Barthes’ın söyledi­ği gibi, yazının varlığını dilin varlığından ayırmaya olanak bulunmadığına göre, “Hayır!” diye kesip atmamak zor. A- ma, dedikleri gibi, burası Türkiye: Türkiye’de, özellikle şu son yıllarda, düşünür, yazar ya da ozan olmak için olabil­diğince geliştirilmiş özel bir dil yetisiyle donanmış olmak şöyle dursun, ana dilini doğru dürüst bilmek bile gerekmi­yor. Zaman zaman, gözde düşünür, gözde romancı, gözde ozan olmanın ilk koşulu kişinin kendi dilini doğru dürüst

71

Page 72: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

kullumutık düzeye gelmemiş olmasıymış gibi bir duyguya hile kapılıyor insan.

Taksim-Topkapı otobüsündeki o güzelim çocuk ko­nuşmasını dinlediğim günün akşamı, çok ünlü ve çok göz­de bir yazarımızın bir armağan kitapta yayımlanmış üç say­falık bir yazısını okurken bir kez daha düşündüm bunu. Chateaubriand “Ağladım ve inandım”, der ya hani, ben de okudum ve gözlemimin doğruluğundan kuşkum kalmadı.

Başka bir sonuca varmam da beklenemezdi. Üç dört yaşında bir yoksul çocuğunu kimilerinin “büyük” diye ni­teliği bir yazarla karşılaştırmak gibi olmasın, otobüsteki ço­cuk Orhan Veli’nin ünlü “Tahattur” ’unu bilmezdi kuşku­suz, ama, UnkapanTndan Yusufpaşa’ya, yüzünden belirte­cini hiçbir zaman olumlu anlamda kullanmayacak ölçüde bir dilsel duyarlılığı bulunduğunu fazlasıyla kanıtlamıştı ba­na; ünlü yazarımızda böyle bir dil duyarlığından iz bile yoktu: “en iyi yazılarını çok sevdiği yazarlar yüzünden yaz­mıştır”, diyordu; “ilk romanım yüzünden tanıdığım İstan­bul’daki edebiyat çevreleri”, diyordu; bu arada “edebiyat çevreleri”ni tanıdığını söylemek isterken, “İstanbul’” u ta­nıdığını söylüyordu. Otobüsteki çocuk “şüphe” ve “kuşku” sözcüklerinin olumsuz çağrışımının ayrımına varmamış olabilirdi daha, gene de “bu imkânlardan yararlanabilmek için amcanın sevgisini kazanıyor olmamız şüphesi kimi za­manlar aklımızı kurcalar” ya da “Aynı duygular, kendisine yönelen ilgi ve sevginin hakiki ve saf olduğundan kuşku­lanan amcanın da ruhunu kemirir” türünden tümcelerde olumlu ile olujnsuzun birbirine karıştırıldığını hemen an­lar, büyük bir olasılıkla, böyle bir tümcede “.. .olduğundan” değil, “... olmamasından” demek gerektiğini dilsel içgüdü­süyle sezerdi. “Padişah’ın tek bir sözüyle insanın bütün

72

Page 73: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

dünyasının değişivereceği geçmiş zamanlara benzeyen bir ortam” sözünde tümceyle yantümce arasındaki zamansal aykırılığı da sezer ve ünlü yazarımızın geleceğe bir yırtık gibi açılan geçmişler kurabilmesine gülerdi. “Edebiyat zev­ki ve değerleri üstünde çok kuvvetli bir gücü olduğunu biT liyordum” tümcesinde görüldüğü gibi kavramın kendi ken­disiyle nitelenmesine de gülerdi. Ama, öyle sanıyorum ki, “Olabilecek şeylerin daha kötüsü bu güç ilişkilerinin ve sevgi kuşkularının ailenin tadını çıkarması, yaşaması gere­keli asıl hayatının yerini almasıdır” tümcesi karşısında şa­şırıp kalır, burada “güç ilişkileri ve sevgi kuşkuları”nm, deyimin bilinen anlamının sezdirdiği gibi, aileden haz ya da tat alması mı, büyük yazarımızın imgeleminin şaşırtıcı bir cilvesiyle, aiİenin içindeki tadın cımbız ya da neşter tü­ründen bir araçla çıkarılıp alınması mı söz konusuydu, yok­sa büyük yazarımız “tadım çıkarma” deyiminin “tadını ka­çırma” anlamına geldiğini mi sanıyordu, bilemezdi. Ben de bilemedim doğrusu. Gene de iyimserliğimi korumak için bayağı kendimi zorladım.

Ama iyimserlik götürse götürse iki uzak umuda götü­rebilirdi bizi: yazarımızın dilsel yetersizliğinin ekinsel ol­ması durumunda, eksiklerini tamamlayıp yanlış bilgilerini düzeltmesini beklemek gerekirdi, bekleme de ömür boyu sürebilirdi; doğal olması durumundaysa, son yıllarda dev adımlarla ilerleyen hekimliğin “organ nakillerinden son­ra “yeti nak ille rin i de gerçekleştirmeye başlamasını bek­lemekten başka bir şey gelmezdi elimizden. Ama gözde ya­zarlarının anadillerini doğru dürüst bilmedikleri bir ülkede hangi ölülerin dilsel yetisinin hangi canlılara “nakledilece­ğine” kim karar verecekti?

işte bütün sorun burada, Hamlet’in dediği gibi.

73

Page 74: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 75: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

DİL VE EKİN

Page 76: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 77: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

I.

Türkçe bugün hem bireyler arasında günlük iletişim aracı, hem de bilim, düşün, yazın, kısacası ekin dili olarak, tarihinin en ileri aşamasında bulunmakta: insan ve doğay­la bağıntılarımıza ilişkin her şeyi bu dilde anlatabiliyoruz, Freud’dan Levi-Strauss’a, Proust’tan Joyce’a, çağımızın en büyük bilim ve yazın adamlarının en gelişmiş diller için­de oluşturulmuş, en ayrıntılı ve en karmaşık yapıtlarını bu dille kendi ekin evrenimize aktarabiliyoruz. Kuşkusuz, türk- çe tarihinin her evresinde böylesine ileri bir düzeyde değil­di, hatta bu ileri düzeyine son elli yıl içinde eriştiğim söy­leyebiliriz. Aynı gelişmeyi, ekinsel ve bilimsel gelişmele­re koşut olarak, birçok dilde saptadığımıza göre, şaşılacak bir yanı yok bunun. Şaşırtıcı olarak niteleyebileceğimiz bir şey varsa, o da türkçenin bu düzeye gelişmesinin sürekli ve düzenli bir biçimde, devlet gücüyle durdurulmak, hatta tersine çevrilmek istendiği bir dönemde erişmiş olmasıdır.

Gerçekten de, 1950 yönetiminin çıkardığı ilk yasalar­dan biri Anayasa’nm dilini çeyrek yüzyıl geriye götüren ya-

77

Page 78: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

sadır; bununla da yetinilmeyerek türkçenin özleşip geliş­mesinden yana olanlar “sakıncalı” sayılır; 1970 ortaların­da ortaöğretimde okutulan tüm ders kitapları yeniden, de­ğil öğrencilerin, öğretmenlerinin bile anlayamayacağı ka­dar koyu bir “osmanlıca”yla yazdırılır, okullarda öğrenci­lere, radyo ve televizyonda konuşmacılara yeni terim ve sözcük kullanmayı yasaklayan genelgeler yayımlanıp ya­sak sözcük dizelgeleri çıkarılır; 12 Eylül yönetimi de Ata­türk’ün kurduğu Türk Dil Kurumu’nu kapatmakla sorunu kökünden çözüp gelişimi kesinlikle durduracağını sanır. Ama türkçe, gelişimi süresince, nerdeyse kendisini ezme­ye çalışan ağır baskıyla beslenerek bugünkü ileri ve, çok daha önemlisi, yaygın düzeyine gelir: bugün, türkçenin arı­laşıp gelişmesine kesinlikle karşı olanlar bile, bilerek ya da ayrımında olmadan, özleştirme akımının getirdiği zengin sözcük ve terim dağarcığını kullanmakta.

Bu ilginç sonucu hazırlayan etkenlerin en önemlile­rinden biri, gelişimin belirli bir noktadan sonra dilbilimsel bir olgu niteliği kazanarak kendi iç yasasına göre işlemeye başlamış olmasıdır. Bir başkası, (her biri ayrı özden olmak­la birlikte) dil ile toplum, dolayısıyla ekin arasında belirle­yici bir bağıntı bulunmasıdır. Daha bir başkası, aydınları­mızın, sanatçı ve bilim adamlarımızın önemli bir kesimi­nin anadillerine verdikleri değerdir. Daha bir başkasıysa, türkçenin (ya da anadili türkçe olanların) gelişmiş Batı dil­leriyle kurduğu değişik ilişkiler, örneğin dilbilimsel araş­tırmalar, örneğin çeviri etkinliğidir. Hiç kuşkusuz, başka et­kenler de gösterilebilir. Tartışılmayacak bir şey varsa, o da türkçenin artık yetkin bir ekin dili olduğudur.

Ama dilimizin eriştiği bu gerçekten ileri düzey tüm dil-

78

Page 79: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

»el ve ckinel sorunlarımızı çözdüğümüzü mü gösterir? Ha­yır. Dilimizin ve ekinümüzün sürem ve uzam içinde geli­şimleri açısından olsun, başka diller ve başka ekinlerle kur­dukları ilişkiler açısından olsun, birtakım önemli sorunlar­la karşı karşıya bulunduklarım söylemek gerekir.

II.

Dillerin ve ekinlerin gelişip zenginleşmesinde olabil­diğince çok sayıda yabancı dille ilişkiye girmenin önemi bilinir: başkasına ve evrensele ulaşmanın belki de en kes­tirme yolu bu çok yönlü ilişkidir. Tüm gelişmiş ve geliş­mekte olan ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de öğretimin ayrılmaz bir öğesi durumuna gelmiş olan yabancı dil öğre­timi özünde öncelikle böyle bir koşulu gerçekleştirme ama­cını güder: öğrendiğimiz her dilin bizi değişik bir düşünce biçimine, değişik bir ekine götüreceği düşüncesini içerir. I Icr dil ya da her ekinin özgül ve özgün bir nitelik taşıma­sı farklı dil ya da ekinlerin birbirlerine kapalı kalmasını içer­mez: fransızca bilgimiz anadilimize, Fransız yazını yazını­mıza, Fransız bilimi bilimimize yeni olanaklar getirebilir, oıııı bütünleyebilir. Kuşkusuz, tersi de doğrudur. Ama, Mar- linet’nin vurguladığı gibi, her dil bir “dünya” olduğuna gö­re. yabancı dil öğretiminde temel ilkenin, birey düzlemin­de olmasa da toplum düzleminde, olabildiğince çok sayıda dille bağıntı kurmak, giderek olabildiğince çok sayıda eki­ni toplumumuz için erişilir kılmak olduğunu söylemek bi­le gerekmez.

Buna karşılık, özellikle son yıllarda, ülkemizde bu il­keye yüzde yüz ters bir yol tutulduğunu, orta öğretimde ya­

79

Page 80: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

bancı dil öğretiminin nerdeyse tek bir dille: İngilizceyle sı­nırlandırıldığını görüyoruz. Gerçek amaç unutularak yaban­cı dil öğretimi ekinsel bir gereksinimden çok, toplum için­de yükselme aracı olarak değerlendirilmekte, bu tutum da birtakım siyasal ve ekonomik gerekçelerle doğrulanmak is­tenmekte. Ancak, en azından fransızca, İtalyanca, İspanyol­ca, rusça ve almanca gibi önemli ekin dillerinin erişilmesi zor diller olarak kalması, yani ancak çok az sayıda bireyce öğrenilmesi dilimiz ve ekinimiz için gerçekten büyük bir eksikliktir. Üstelik, yabancı dil öğretiminin tek bir dille: İn­gilizceyle sınırlı tutulması iki büyük yanılgıya da kaynak­lık etmektedir:

1) kişiler yalnızca İngiliz-Amerikan ekinlerinin kaza- nımlanna değil, başka birçok ekinlerin kazanımlanna da İn­gilizce, yani İngiliz ve Amerikan yayınlan aracılığıyla ula­şabildiklerinden, başka ekinlerin kazanımlannı da îngiliz- Amerikan ekinine mal edebilmekte, böylece bu dile ve bu ekine hiç de içermedikleri bir üstünlük tamyabilmektedir- ler;

2) bu dilin ve bu ekinin toplumca öğrenilip bağıntıya geçilmeye değer tek dil ve tek ekin olarak değerlendirilme­si bu dilin ve bu ekinin üstünlüğüne ilişkin bir önyargı ge­tirmesine, bunun sonucu olarak, kendi dilimizden ve ken­di ekinimizden üstün sayılmasına, hatta kendi dilimize ve kendi ekinimize yeğ tutulmasına neden olmaktadır.

Böylece, iki yıl önce, İngilizce öğretimine ağırlık ver­mek savında olan bir özel öğretim kurumu gazetelerde “Siz hâlâ annenizin dilini mi konuşuyorsunuz?” biçiminde tanıtılar yayımlayabilmiştir.

80

Page 81: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

III.

Bu anlayışın en belirgin ve en belirleyici belirtilerin­den birinin de son yıllarda başdöndürücü bir hızla yaygın­laşan yabancı dilde öğretim, daha doğrusu İngilizcede öğ­retim olduğu söylenebilir. Bilindiği gibi, ülkemizde, kimi devlet üniversitelerinde öğretim tümden İngilizce yapılır­ken, kimilerinde aynı izlenceleri biri türkçe, öbürü İngiliz­ce aracılığıyla gerçekleştiren çift fakülteler bulunmakta, sayılan hızla artan özel üniversitelerin nerdeyse tümü de öğretimini İngilizce yapmaktadır. Bu tutumun gerekçesi, daha önce de belirttiğimiz gibi, İngilizcenin tartışılmaz üs­tünlüğü ya da, Yüksek Öğretim Kurulu başkamnın da açık­ça savunduğu gibi, türkçenin önlenmez yetersizliğidir. Ne var ki, ülkemizde yüksek öğretimin başlangıcından beri türkçe yapılmış olması da, bugün aynı izlencelerin aynı ku­ramlarda, aynı zamanda hem türkçe, hem İngilizce uygu­lanması da bu savı kesinlikle geçersiz kılmakta. Gerçek ge­rekçe, toplumumuzda belli kesimlerin yabancı dil tutkusu ve ortaöğretimde yabancı bir dili yeterince öğrenememiş öğrencilerimizin eksiğini üniversite öğretimini, kısa bir ha­zırlık döneminin ardından, yabancı dille yaparak kapatmak istemesidir.

Ne var ki, öğrencilerimizin ortaöğretim süresince ana­dillerini yeterince öğrenemedikleri gerekçesiyle yüksek öğ­renimleri sırasında dört yıl süresince türkçe dersleri görme­lerini zorunlu kılan yetkililerin altı aylık ya da bir yıllık bir hazırlık öğreniminin ardından İngilizcede ekonomi, hukuk, yazın, felsefe, tarih öğrenimi yapılabilmesini hangi mantı­ğa dayandırdıklarını anlamaya olanak yoktur. Buna karşı­

81

Page 82: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

lık, dilsel yetersizliğin öğrenciyi düşünmekten çok ezber­lemeye, yaratıcılıktan çok öykünmeciliğe yönelttiğini de­neyimlerimizle biliriz. Yabancı dilde öğretim yapan öğre­tim üyelerimize gelince, bu dili sık sık görüldüğü gibi “çat- pat” değil, çok iyi bilmeleri durumunda bile, başarılarının anadilde sağlayabilecekleri başarının altında kalacağı dil­bilimsel bir gerçek.

Bilindiği gibi, adına yaraşır tüm dilbilimciler her dilin kendine özgü bir yapısı bulunduğunu, dolayısıyla dünyaya ve insana bakışımızı benliğimizin bir parçası olan anadili­miz koşullandırdığını söylerler. André Martinet, Aristote­les’in Hopi diline çevrilmesinin hiç mi hiç düşünülmeye­cek bir şey olmadığını belirttikten sonra, “Ama Aristoteles yapıtlarını Hopi dilinde tasarlamış olsaydı, Batı düşüncesi bugünkü Batı düşüncesi olmazdı”, diye eklerken, bu ger­çeği dile getirir.

Gene bu gerçeğin gereği olarak, uzun yıllar Senegal’de yaşamış, bu ülkedeki değişik toplulukların dilleri ve baş­ka dillerle ilişkileri üzerinde kapsamlı incelemeler yapmış değerli bir dilbilimci, Pierre Dumont, devlet dilinin fran- sızca olduğu bü ülkede, tüm yurttaşların “anadillerinin ge­lişebileceğine gerçekten güvenmeleri” gerektiğini kesinle- dikten sonra, “Aydınlar, ülkenin seçkin tabakasının üyele­ri, çocuklarını Völof. Serer ya da Polar okuluna gönderme­lidir”, der. Çünkü, ona göre, örneğin matematik Fransız ve Völof dillerinde aynı biçimde, dolayısıyla aynı etkinlikle öğ- retilemez. Bu nedenle, Fas, Tunus, Cezayir gibi sömürge ko­şulundan oldukça yakın bir geçmişte sıyrılmış Kuzey Af­rika ülkeleri öğretim yapısı oldukça yaygın bir biçimde sö­mürgeci ülkenin dili üzerine kurulmuşken, bu dilde ders ve-

82

Page 83: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

rccek öğretim üyesi bulmak gibi bir sorunları da yokken, olabildiğince hızlı bir biçimde ulusal dilde öğretime geç­me yolunu tutmuşlardır. Bu durumda, tarihinin hiçbir dö­neminde sömürge konumuna düşmemiş bir ülkenin öğre­timde dört elle çağdışı bir sömürge koşuluna sarılmasını an­lamak zordur.

Bilim dilimizin gelişimini yavaşlatması ve öğrenim ve öğretim gücümüzü düşürmesi bir yana, ulusal onur sorunu da bir yana, böyle bir gidişin günün birinde türkçenin Tür­kiye Cum huriyetinin “resmi” dili olmasını bile tartışmalı duruma getirmesinden korkulur.

IV

Dilimizin kendi içinde de birtakım sorunları yok mu? Var kuşkusuz. Örneğin son yıllarda “dil kirlenmesi” olarak adlandırılan olgu, yani özellikle günlük dilimize çok sayı­da olmasalar da çok kullanıldıklarından çok sayıdaymış gi­bi görünen yabancı sözcük ve deyimlerin girmesi, kimi harf ya da harf kümelerinin İngilizce okunuşlarının yeğlenme­si, mağaza adlarının ve markaların büyük çoğunluğunun ya­bancı sözcüklerle oluşturulması da bu sorunlardan biri. Böyle bir durumu onaylamak kolay değil. Ne var ki kirli­lik bedenin kalıcı bir durumu olmadığı gibi dilin de kalıcı bir durumu değildir. Günlük dilde yoğun bir biçimde kul­lanılan çoğu aykırı (ya da yapı dışı) deyim ve sözcüklerin zamanla silinip gittiklerini biliyoruz. Ama örneğin Kara- caoğlan’ın dilinin hiçbir zaman kirletilemediğini, örneğin Melih Cevdet Anday’ın dilinin hiçbir zaman kirletileme- yeceğini de biliyoruz.

83

Page 84: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Bir başka sorun, bugün, toplum yaşamında, nerdeyse; her şeyin gittikçe artan bir hızla tek biçimliliğe yönelmek­te olması. Dil de, temel yapısı değişmez kalmakla birlikte, gerçekte kendi temel özelliklerine de uygun düşen bu yö­nelime uymakta. Böyleçe, özellikle söyleyim ve sözcük dağarcığı açısından bir anlamda önemli b ir zenginlik ola­rak niteleyebileceğimiz yerel farklılıklar, öğretimin, önce­likle de görsel-işitsel iletişim araçlarının yaygınlaşması so­nucu, silinip gidiyor: tüm yerel ağızlar (farklı oranlarda ve farklı hızlarda da olsa) İstanbul ağzına yaklaşırken, İstan­bul ağzı da özelliklerinden bir şeyler yitirmekte. Üzülme­miz ve önlemeye çalışmamız gereken bir durum mu bu? Tüm dillerin sürekli değişim içinde olduğunu bildiğimize, üstelik tek biçimlilik anadil öğretimiyle gerçekleştirilme­ye çalışılan bir amaç olduğuna göre, hayır. Ama türkçenin tüm ağızlan şu ya da bu biçimde onun zenginliğine tanık­lık ettiğinden, hem de dilsel değişimler (incelenmeye de­ğer dilbilimsel olgular olmaları yanında) aynı zamanda ekinsel ve toplumsal değişimlerle bağıntılı olduğundan, bu hızlı geçiş evresinde, İstanbul ağzı da işin içinde olmak üze­re, bölgesel ağızların dizgesel bir biçimde ve titizlikle sap­tanıp belgelenmesi büyük önem taşımakta.

Hiç kuşkusuz, yerel ağızlar için gerekli gördüğümüz bu çabalar ülkemizde konuşulmuş ya da konuşulmakta olan büyüklü küçüklü tüm diller için de geçerli. Her dil insanoğ­lunun özgün ve özgül bir zenginliğine tanıklık eder, hepsi de yaşatılmaya ve araştırılmaya değer. Yeryüzünde konu­şulmuş ve konuşulmakta olan binlerce dil arasında örneğin türkçe, örneğin fransızca, örneğin macarca gibi ulusal dil konumuna erişmiş dillerin sayısının çok sınırlı olduğunu bi-

84

Page 85: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

liyorüz, ama herhangi bir dilin ulusal dil düzeyine ulaşma­mış olmasının değerini eksiltmediğini de biliyoruz. Üste­lik, bir dille bağıntı kurmak yeni bir mantık ve yeni bir ekinle bağıntı kurmaktır.

Bu bağıntı da, biliyoruz, insanı ve dünyayı daha iyi ta­nımanın ana yollarından biri.

Page 86: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 87: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Cumhuriyet ’inKültür Hizmeti

Atatürk• Atatürk’ün Yazdığı Yurttaşlık Bilgileri

' Bülent Tanör• Kurtuluş (Türkiye 1918-1923)• Kuruluş (Türkiye 1920 Sonraları)

Prof nr Sina Akşın• Ana Çizgileriyle Türkiye’nin Yakın Tarihi I-II

Prof. Dr. Macit Gökberk• Aydınlanma Felsefesi, Devrimler ve Atatürk

Yunus Nadi• Türkiy e’y i Sokakta Bulmadık

Faiih Rıfkı Atay• Baş Veren inKilapçı (Ali Suavi)

Bâki Öz• Kurtuluş Savaşı’nda Aleyi-Bektaşiler

Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya• Devrim Hareketleri İçinde Atatürk ve Atatürkçülük

87

Page 88: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Sabahattin Selek• Milli Mücadele (Büyük Taarruz’dan İzmir’e)

İsmail Arar• Atatürk’ün İzmit Basın Toplantısı

Prof. Dr. Niyazi Berkes• 200 Yıldır Neden Bocalıyoruz I-II

Ceyhun Atuf Kansu• Devrimcinin Takvimi

Paul Dumont-François Georgeon• Bir İmparatorluğun Ölümü ( 1908-1923)

Ali Fuat Cebesoy• Sınıf Arkadaşım Atatürk I-II

Abdi İpekçi• İnönü Atatürk’ü Anlatıyor

Paul Dumont• Atatürk’ün Yazdığı Tarih: Söylev

Kılıç Ali• İstiklâl Mahkemesi Hatıraları

Prof. Dr. Niyazi Berkes• Batıcılık, Ulusçuluk ve Toplumsal Devrimler I-II

S. İ. Aralov• Bir Sovyet Diplomatının Türkiye Hatıraları I-II

Sabahattin Selek• İsmet İnönü’nün Hatıraları

Nurer Uğurlu• Atatürk’ün Yazdığı Geometri Kılavuzu

88

Page 89: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

George Duhamel• Yeni Türkiye Bir Batı Devleti

Bülent Tanör• Türkiye’de Yerel Kongre İktidarları

Prof. Dr. Suna Kili• Atatürk Devrimi-Bir Çağdaşlaşma Modeli

Falih Rıfkı Atay• Atatürk’ün Bana Anlattıkları

Reşit Ülker• Atatürk’ün Bursa Nutku

Prof. Dr. Tarık Zafer 'Rinaya• İslamcılık Cereyanı I-II-III

M. Şakir Ülkütaşır• Atatürk ve Harf Devrimi

Kılıç Ali• Atatürk’ün Hususiyetleri

Mustafa Kemal• Anafartalar Hatıraları

Ecvet Güreşin• 31 Mart İsyanı

Doğan Avcıoğlu• 31 Mart’ta Yabancı Parmağı

Metin Toker• Şeyh Sait ve İsyanı

Süleyman Edip Balkır• Eski Bir Öğretmenin Anıları

89

Page 90: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Yunus Nadi• Birinci Büyük Millet Meclisi

Kemal Sülker• Dünyada ve Türkiye’de İşçi Sınıfının Doğuşu

Prof. Dr. Neda Armaner• İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nurculuk

Fazıl Hüsnü Dağlarca• Destanlarda Atatürk /19 Mayıs Destanı

Yunus Nadi• Mustafa Kemal Paşa Samsun’da

İsmet Zeki Eyuboğlu• İlticanın Ayak Sesleri

Nuri Conker• Zabit ve Kumandan

Mustafa Kemal• Zâbit ve Kumandan ile Hasbihal

İsmet Zeki Eyuboğlu• İslam Dininden Ayrılan Cereyanlar: Nakşibendilik

Ord. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur• Ermeni Meselesi I-1I

Talât Paşa• Hatıralar

Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya• Hürriyet’in İlanı

İsmet İnönü• Lozan Antlaşması I-II

Page 91: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Sami N. Özerdim• Yazı Devriminin Öyküsü

Nurer Uğurlu• Atatürk’ün Askerlikle İlgili Kitapları• Atatürk’ün Askerlikle İlgili Çeviri Kitapları

Halide Edip Adıvar• Türkün Ateşle İmtihanı I-II-III

Prof. Dr. Muammer Aksoy• Atatürk ve Tam Bağımsızlık

Prof. Dr. Şerafettin Turan• Atatürk ve Ulusal Dil

Johannes Glasneck• Kemal Atatürk ve Çağdaş Türkiye I-II-III

İsmet İnönü• Cumhuriyet’ in İlk Yıllan I-II

Gâzi Mustafa Kemal• Yarın Cumhuriyet’i İlan Edeceğiz (Nutuk’tan)• Yann Cumhuriyet’i İlan Edeceğiz (Söylev’den)

Fazıl Hüsnü Dağlarca• Gâzi Mustafa Kemal Atatürk

Eylemde/10 Kasımlarda Ruşen Eşref Ünaydın

• Atatürk’ü' Özleyiş I-IIProf. Dr. Cavit Orhan Tütengil .

• Atatürk’ü Anlamak ve Tamamlamak Prof. Dr. A. Afetinan

Page 92: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

• M. Kemal Atatürk’ten Yazdıklarım Falih Rıfkı Âtay

• ZeytindağıProf. Dr. Suat Sinanoğlu

• Türk Hümanizmi I-II-III Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya

• Batılılaşma Hareketleri I-II Charles N. Sherrill

• Bir ABD Büyükelçisinin Türkiye Hatıralan/Mustafa Kemal I-II İsmet Zeki Eyuboğlu

• Karanlığın Ayak Sesleri / Kadirilik Dr. Bernard Caporal

• Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında Türk Kadını MIDr. Bernard Caporal - Neşe Doster

• Kemalizmde ve Kemalizm Sonrasında •t

Türk Kadını III - Kronoloji Ruşen Eşref Ünaydın

• Anafartalar Kumandanı Mustafa Kemal ile Mülâkat Kurt Steinhaus

• Atatürk Devrimi Sosyolojisi I-II Bahir Mazhar Erüreten

• Türkiye Cumhuriyeti Devrim Yasaları Sabahattin Eyuboğlu

• Köy Enstitüleri Üzerine

92

Page 93: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Ord. Prof. Dr. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu• İlk Meclis

Prof. Dr. A. Afetinan• M. Kemal Atatürk’ün Karlsbad Hatıraları

Yunus Nadi• Cumhuriyet Yolunda

Falih Rıfkı Atay• Mustafa Kemal’in Mütareke Defteri ve 19 Mayıs

Gâzi Mustafa Kemal/

• 1919 Yılının Mayısının 19’uncu Günü Samsun’a Çıktım Nadir Nadi

• 27 Mayıs’tan 12 Mart’aOrd. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur

• Balkan Savaşları / Birinci Balkan Savaşı I-II-III Tayfur Sökmen

• Hatay’ın Kurtuluşu İçin Harcanan Çabalar Dr. Abdurrahman Melek

• Hatay Nasıl KurtulduOrd. Prof. Dr. Yusuf Hikmet Bayur

• Balkan Savaşları / İkinci Balkan Savaşı I-II Gâzi Mustafa Kemal

• Erzurum Kongresi Sabahattin Selek

• Millî Mücadele (Erzurum’da Gergin Günler)Yaşar Nabi

• Balkanlar ve Türklük I-II

Page 94: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Ceyhun Atuf Kansu• Bağımsızlık Gülü

General Fahri Belen• Büyük Türk Zaferi (Afyon’dan İzmir’e Kadar)

Gâzi Mustafa Kemal• Sivas Kongresi I-II-III-IV

Doç. Dr. Suat Yakup Baydur• Dil ve Kültür

Kadriye Hüseyin• Mukaddes Ankara’dan Mektuplar

Berthe Georges-Gaulis• Kurtuluş Savaşı Sırasında Türk Milliyetçiliği

Ord. Prof. Enver Ziya Karal• Tanzimat-ı Hayriye Devri

Falih Rıfkı Atay• Çankaya I-II-III-1V-V

Liman von Sanders• Türkiye’de Beş Yıl I-Il-lll

İsmet İnönü• Hatıralar (Birinci Dünya Harbi)

Arnold J. Toynbee• Türkiye I-II-11I - Bir Devletin Yeniden Doğuşu

İlham! Bekir• Altın Destan Mustafa Kemal Atatürk 1-11

Prof. Dr. Mahmut Âdem• Atatürkçü Düşünce İşığında Eğirim Politikamız

04

Page 95: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

John Grev• ilk ABD Büvükelçisınin Türkiye Hatıraları

-Atatürk ve İnönüDr. Bernard Caporal

• Kemalizm Sonrasında Türk Kadını l-ll-lll ( I923-|9 '70) Dagobert von Mikıısch

• Avrupa ile Asya Arasındaki Adam •Gazi Muştala Kemal) 1-ll-III-IV Prof. Dr. F.rol Manisalı

• Dünden Buuüııe Kıbrıs Mustafa Baydar

• Atatürk’le Konuşmalar .Gâzi Mustafa Kemal

• Ankara'ya Geliş (Nutuk’tan)• Ankara'ya Geliş (Söylev den)

Yunus Nadi• Ali Galip Hadisesi

Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya• Siyasal Kurumlar ve Anayasa Hukuku

Tevfik Bıyıklıoğlu• Atatürk Anadolu’da (1919-1921)

Nadir Nadi• 27 Mayıs’tan 12 Mart’a (1961-1962)

Oktay Akbal• Atatürk Yaşadı mı?

Jean Deny• Yeni Türkiye

95

Page 96: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Mahmut Esat Bozkurt• Atatürk İhtilâli I-II-III

SSCB Dışişleri Bakanlığı• İkinci Dünya Savaşı Yıllarında Stalin,

Roosevelt ve ChurchilPin Türkiye Üzerine Yazışmaları Edward Weisband

• İkinci Dünya Savaşında İnönü’nün Dış Politikası I-II-III Y.A. Bagirov

• Kurtuluş Savaşı Yıllarında Türkiye-Azerbaycan İlişkileri I-II A. Şemsutdinov

• Kurtuluş Savaşı Yıllarmda Türkiye - Sovyetler Birliği İlişkileri Mustafa Kemal, Fevzi Çakmak, Salih Bozok,Muzaffer Kılıç, Cevat Abbas

• 30 Ağustos Hatıraları Bakû 1920

• Birinci Doğu Halkları Kurultayı (Belgeleri I-II-III)Cevdet Kudret

• Abdülhamit Devrinde Sansür I-II

Page 97: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER
Page 98: Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL - Turuzturuz.com/storage/Turkologi/2017/2379-Turkcenin... · 2017. 8. 12. · Prof. Dr. TAHSİN YÜCEL TÜRKÇENlN KURTULUŞ SAVAŞI Cumhuriyet. İÇİNDEKİLER

Prof. Dr, Tahsin Yücel, “Türkçenin Kurtuluş Savaşı" adlı çalışması için şunları söylemiştir:

“Bugün bulunduğumuz noktadan bakılınca, dil devrimi tüm devrimlerimiz içinde ereğine en çok yaklaşmış olanı, bir başka deyişle, en başarılısı olarak görülüyor. Ama en az anlaşılan devrimimiz de genel dil devrimi.

Türk dil devriminin amacı halkın yüzde doksan dokuza yaklaşan bir çoğunluğu için erişilmez kalmış yapay bir ekin dilini bırakıp kendi anadiline dayalı bir ekin dili oluşturmakken, onlar tüm halkın konuştuğu dili bırakıp yapay bir ekin dili kurmak olduğunu ileri sürebiliyor, hatta öncüsünün kişisel iktidarını güçlendirme yolunda bir çaba olarak niteleyebiliyorlar.

Gerçekte, Atatürk ve izleyicileri, kişisel iktidarlarını güçlendirmek şöyle dursun, halka kendi dilini geri vermek, toplum yaşamına daha etkin bir biçimde katılabilmesi için, Türkçeyi yazından bilime, tüm ekinsel alanlarda geçerli bir dil düzeyine getirmek isterler. Bunu anlamak da zor değildir."

Prof. Dr. Tahsin Yücel'in bu ilgi çekici çalışmasını okurlarımıza sunmaktan kıvanç duyarız.