32
_____________________________________________________________________________________ Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67 Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. Hüseyin CERTEL Süleyman Demirel Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Din Psikolojisi [email protected] HZ. PEYGAMBERİN AİLE DANIŞMANLIĞI UYGULAMALARI Öz İslâm dininin inanç, ibadet, ahlâk ve muamelelerle (muamelatla) ilgili düzenleme- leriyle hayatın her alanını kuşatan, mü’minin hayatını dolduran bir din olma özell i- ği, Müslümanları her meselenin çözümünü öncelikle dinde aramaya sevk etmekte- dir. Bu da Müslüman dindarlar için dinî danışma ve rehberliği daha da önemli kıl- maktadır. (cümle yeniden gözden geçirilmeli) İnsanlık tarihinin her döneminde ol- duğu gibi, Hz. Peygamber döneminde de insanlar, yetersiz kaldıkları konularda bir rehbere danışma ihtiyacı duyuyorlardı. Peygamberliğin gerektirdiği zekâ, anlayış, güvenilirlik, ismet gibi özelliklerinin yanında, başta iletişim becerileri olmak üzere liderlik vasıflarına en ileri düzeyde sahip bir rehber olarak Hz. Peygamberin arala- rında bulunması, ashap (ashab) için büyük bir şanstı. Hz. Peygamberin danışmanlı- ğının önemli bir boyutunu ise aile danışmanlığı oluşturuyordu. Onun aile danış- manlığı kapsamında değerlendirilebilecek eş seçimi, evlenme, boşanma, nafaka, velâyet, eşler arası ve aile bireyleri arasında yaşanan problemler vb. konularda as- habına danışmanlık ettiğine dair pek çok rivayet bulunmaktadır. Yine O, yerine gö- re dünürlük, aileler arasında arabuluculuk veya hakemlik yapmıştır. Bu araştırma- nın konusunu, Hz. Peygamberin sünnetinde aile danışmanlığı uygulamaları oluş- turmaktadır. Anahtar kelimeler: Aile, dinî danışmanlık, aile danışmanlığı, Hz. Peygam- berin aile danışmanlığı.

Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

_____________________________________________________________________________________

Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date Yayınlanma Tarihi / The Publication Date

18.11.2016 15.12.2016

Prof. Dr. Hüseyin CERTEL

Süleyman Demirel Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi, Din Psikolojisi

[email protected]

HZ. PEYGAMBERİN AİLE DANIŞMANLIĞI UYGULAMALARI

Öz

İslâm dininin inanç, ibadet, ahlâk ve muamelelerle (muamelatla) ilgili düzenleme-

leriyle hayatın her alanını kuşatan, mü’minin hayatını dolduran bir din olma özelli-

ği, Müslümanları her meselenin çözümünü öncelikle dinde aramaya sevk etmekte-

dir. Bu da Müslüman dindarlar için dinî danışma ve rehberliği daha da önemli kıl-

maktadır. (cümle yeniden gözden geçirilmeli) İnsanlık tarihinin her döneminde ol-

duğu gibi, Hz. Peygamber döneminde de insanlar, yetersiz kaldıkları konularda bir

rehbere danışma ihtiyacı duyuyorlardı. Peygamberliğin gerektirdiği zekâ, anlayış,

güvenilirlik, ismet gibi özelliklerinin yanında, başta iletişim becerileri olmak üzere

liderlik vasıflarına en ileri düzeyde sahip bir rehber olarak Hz. Peygamberin arala-

rında bulunması, ashap (ashab) için büyük bir şanstı. Hz. Peygamberin danışmanlı-

ğının önemli bir boyutunu ise aile danışmanlığı oluşturuyordu. Onun aile danış-

manlığı kapsamında değerlendirilebilecek eş seçimi, evlenme, boşanma, nafaka,

velâyet, eşler arası ve aile bireyleri arasında yaşanan problemler vb. konularda as-

habına danışmanlık ettiğine dair pek çok rivayet bulunmaktadır. Yine O, yerine gö-

re dünürlük, aileler arasında arabuluculuk veya hakemlik yapmıştır. Bu araştırma-

nın konusunu, Hz. Peygamberin sünnetinde aile danışmanlığı uygulamaları oluş-

turmaktadır.

Anahtar kelimeler: Aile, dinî danışmanlık, aile danışmanlığı, Hz. Peygam-

berin aile danışmanlığı.

Page 2: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

37

PROPHET'S FAMILY COUNSELING PRACTICES

Abstract

The characteristic of the Religion of Islam, which is a religious that encircles every

aspects of life via regulations regarding faith, moral and treatments and fills the life

of a believer, prompts Muslims to look for the solutions of all issues especially in

the religion. This makes religious consultancy and guidance even more important

for the religious Muslims. As it was at every period of human history, people were

in need of consulting a leader regarding the issues, which they were incapable, dur-

ing the era of His Holiness Prophet too. Presence of His Holiness Prophet, a guide

who had the leadership qualifications that were required by prophecy such as nota-

bly communication skills besides intelligence, understanding and impeccancy,

among them was a big fortune for the companions of Prophet Muhammad. His Ho-

liness Prophet’s duties of conveying, enouncing and educating the revelation,

which he received, were guidance all by itself. Family consultancy constituted sig-

nificant extent of His Holiness Prophet’s consultancy. There are great deals of sto-

ries about his consultancy to his companions regarding mate selection, which can

be evaluated within the scope of his family consultancy, marriage, divorce, alimo-

ny, guardianship, problems encountered between spouses and among family mem-

bers, and similar issues. Additionally, he behaved as an affinity, arbitrated among

family members or practiced as a family doctor dependent upon the circumstances.

Subject of this research is to constitute family consultancy practices in the Sunnah

of His Holiness Prophet.

Key Words: Family, religious counseling, family counseling, Family counse-

ling of Prophet Muhammad.

Giriş

İnsan, iç ve dış çevresi ile olan karşılıklı etkileşim sürecinde bazen en doğru seçimi yap-

mak, doğru kararı vermek, uygun tavrı belirlemek ve uygun davranışta bulunmak konusunda

güçlük çekebilir. O, bu güçlüklerden bir kısmını kendi sahip olduğu yetenek, bilgi ve tecrübe-

lerden faydalanarak aşabilir. Bazılarının çözümünde ise, başkalarının yardımına ihtiyaç duyabi-

lir1. İnsan hayatının belli dönemlerinde, yetersiz kaldığı konularda kendisinden daha bilgili ve

tecrübeli insanların rehberliğine ihtiyaç duyar ve onlara danışır. Kendisi bilgili ve tecrübeli bir

birey olduğunda da kendi çapında başkalarına rehberlik eder. İnsan, hayatın her alanında ve her

konuda gerekli tecrübe ve donanıma sahip olamayacağına göre, her insan belli konularda mutla-

ka rehberliğe ihtiyaç duyar. Rehberlik ve danışma ihtiyacının, birlikte yaşamanın bir gereği

olarak insanlık tarihiyle birlikte başladığı söylenebilir.

Hızla gelişip değişen dünyamızda, bireylerin giderek karmaşıklaşan hayat şartlarına etkin

ve verimli bir biçimde uyum sağlamalarına yardımcı olmak, çok daha önemli hale gelmiş ve bir

hizmet alanı olarak ortaya çıkmıştır. Bu alandaki boşluğu doldurmak ve ihtiyacı karşılamak

üzere zamanla psikiyatri, Psikoterapi, klinik psikoloji, psikolojik danışma, sosyal çalışma, dinî

danışmanlık (pastoral psikoloji yahut pastoral danışmanlık) gibi bazı “psikolojik yardım mes-

lekleri” ortaya çıkmıştır.

1) Tan, Hasan,(1992), Psikolojik Yardım İlişkileri, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, s. 2.

Page 3: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

38

Bireyin büyümesi, olgunlaşması ve gelişiminde, kişiliğinin oluşup gelişmesinde, kendini

gerçekleştirmesinde, potansiyel kabiliyetlerine en ileri düzeyde işlerlik kazandırılmasında, ken-

dine ve çevresine uyum sağlayarak daha mutlu ve verimli bir hayat sürmesinde, daha etkili ve

olumlu yeni tutum ve davranışlar edinmesinde, istenmeyen tutum ve davranışlarını değiştirme-

sinde ve ruhsal sorunlarıyla başa çıkma konusunda kendisine yardım eden mesleklere psikolojik

yardım meslekleri denilmektedir. Bu mesleklerden bir kısmı tıp, bir kısmı psikoloji, bazıları

sosyoloji, bazıları da din ve inanç ağırlıklıdır.

Günümüzde, rehberlik uygulamalarındaki yeni gelişmelerle rehberlikteki önemi artan da-

nışma süreci, tüm rehberlik hizmetlerinin özünü ve merkezini oluşturmaktadır2. Yani hangi

alanda olursa olsun, rehberlik hizmetleri, büyük ölçüde alanlarında uzmanlaşmış olan rehberle-

rin, rehberliğe ihtiyaç duyan kişi ya da kişilere yönelik olarak yürüttükleri danışma süreci vası-

tasıyla yürütülmektedir. Kendilerine danışılarak rehberlik hizmeti alındığı için, rehberler aynı

zamanda birer danışman olmaktadır.

Rehberlik alanında kullanılmakta olan “danışma” kavramı, son zamanlarda gerek Batıda

ve gerekse ülkemizde başka alanlarda da kullanılır olmuştur. Her alanda görülen uzmanlaşma-

nın tabii bir sonucu olarak, birçok resmî ve resmî olmayan kurum ve kuruluşlar, önemli konum

ve mevkiler işgal ederek önemli kararlar vermek ve önemli işler yapmak durumunda olan kişi-

ler, psikolojik olmayan danışma hizmetlerinden yararlanmak üzere özel danışmanlar kullanmak-

tadırlar. Bu gelişme, rehberlikte psikolojik bir süreç olarak yararlanılan danışma ile başka alan-

larda kullanılan ve psikolojik bir süreç olmayan danışma arasında karışıklıklara sebep olmuştur.

Bu karışıklığı gidermek üzere rehberlik alanında kullanılan psikolojik bir süreç olan danışma

için, Psikolojik Danışma (Pyschological Counseling) kavramı daha yaygın olarak kullanılmaya

başlamıştır3. Bu bağlamda psikolojik danışma dışında, kişi ya da kurumların danışmanlık hiz-

metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih, sanat, eğitim, din, evlilik vb. özel

ihtisas gerektiren pek çok konu ve alandaki danışmanlardan söz edilebilir. Hiç şüphesiz danışma

ihtiyacı duyulan bu uzmanlık alanlarından biri de dindir ve biz bugün bunun için bir dinî danış-

manlık ve rehberlik alanından bahsedebilmekteyiz. Dinî danışmanlık, ağırlıklı olarak din ve

psikoloji olmak üzere iki temele dayanmakla birlikte, danışmaya konu olan sorunların çok yönlü

olmasının bir gereği olarak çok boyutlu bir hizmet alanıdır.

Bir Müslüman dindar için dinî danışma ve rehberlik konusunda referans alınacak iki kay-

naktan birincisi Kur’an, ikincisi sünnettir. Çünkü Allah’ın insanlar içinden seçtiği ve insanlara

rehberlik yapmakla vazifelendirdiği ilk ve en büyük dinî danışmanlar peygamberlerdir. Müslü-

man bir kimse için her konuda olduğu gibi dinî danışma ve rehberlik hususunda da en güzel

örnekler Hz. Peygamber’in hayatında mevcuttur4. Nitekim Muhammed et-Tâhir b. Aşur, Hz.

Peygamber’in hayatındaki davranış modellerini on iki kategoriye ayırmıştır5 ki, bunlardan fetva

vermek (İftâ), davaları hükme bağlamak (Kazâ), daha iyiye teşvik, yol gösterme ve irşad

(Hidâyet), İnsanları barıştırmak, arabulmak, anlaştırmak (Sulh), danışana fikir verme (İstişârî

re’y), gönüllerin en güzel duruma gelmesini isteme, kemal ve takva eğitimi verme (Takvaya

yönlendirme), eğiterek sakındırma (Te’dîb), öğüt verme (Nasihat), ince ve yüksek hakikatleri

öğretme (İrşâd) olmak üzere dokuzu dinî danışma ve rehberlik kapsamında değerlendirilebilir.

2) Kepçeoğlu, Muharrem,(1996), Psikolojik Danışma ve Rehberlik, 10. bas., Özdemir Ofset, Ankara, s. 3. 3) Krş. Kepçeoğlu, , a.g.e., s. 4. 4) Söylev, Ömer Faruk, (2014)Türkiye’de Dini Danışma ve Rehberlik-Alanları, İmkânları ve Yöntemleri-(Diyanet

İşleri Başkanlığı Örneği, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Uludağ Üniv. Sos. Bil. Enst., Bursa, s. 98. 5) Muhammed et-Tâhir b. Aşur, (2013). İslâm Hukuk Felsefesi: Gaye Problemi, çev.: Vecdi Akyüz-Mehmet Erdoğan,

Rağbet Yayınları, İstanbul, s. 50-65.

Page 4: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

39

Hz. Peygamberin sünnetinde dinî danışmanlık ve rehberlik uygulamaları kapsamında yer

alan örneklerin bir bölümü aile danışmanlığı kapsamında değerlendirilebilir.

Aile danışmanlığı, aile terapisinin ve eğitimde psikolojik danışma modelinin kesiştiği

noktada yer alan; tanımı konusunda üzerinde tam bir görüş birliği bulunmayan bir çalışma ala-

nıdır. Aile danışması, aile terapisine göre daha kısa vadeli bir süreçtir. Aile danışmanlığı ile

nispeten sağlıklı kabul edilebilecek ailelere, hayata dair normatif krizler yaşadıkları zamanlarda,

bu zorlukların üstesinden gelebilmeleri için yardım edilmesinin hedeflendiği söylenebilir6.

Aile danışmanlığı aile üyeleri arasında ortaya çıkan sorunların, tüm aile bireylerinin ya da

bir kaç aile bireyinin katılımı ile aile danışmanı eşliğinde çözümlenmesi, var olan sorunların

ortadan kaldırılarak aile içindeki iletişim, kurallar, roller, yakınlık, anlayış, güven, otokontrol,

problem çözme gibi temel öğelerin geliştirildiği yardım sürecidir. Aile danışmanlığının amacı,

aile içinde yaşanan kişiler arası sorunlar olabileceği gibi, tüm aileyi etkileyen ölüm, kronik has-

talık, bir aile bireyinin evden ayrılması gibi konularda aile bireylerine destek vermektir. Aile

danışmanlığının belirgin ve açık hedefleri vardır. Amaç ailenin yaşadığı sorunların çözümünün

yanı sıra aile bireylerinin birbirlerini daha iyi anlamalarını, belirgin ve esnek sınırlar çizebilme-

lerini sağlamayı kolaylaştıracak yeni beceriler kazandırmaktır7.

Aile danışmanlığı, aileyi çevresiyle birlikte bir bütün olarak ele alıp anlamaya çalışarak

eşler arası veya aile bireyleri arasında sağlıklı bir iletişim ortamının oluşturulması ve sorunların

çözümü için değişim ve gelişimi hedefleyen, bu amaçla bilimsel kuramlardan yararlanan, pro-

fesyonel yöntem ve teknikleri kullanan bir psiko-sosyal yardım sürecidir.

Hem bireyler hem de aileler duygusal, fikrî ve davranışsal zorlanmalar yaşayabilirler. Bu

tür zorlanmaların yaşanması halinde başvurulacak kişiler psikolojik danışmanlık yapan uzman-

lardır. Psikolojik danışmanlık tek bir kişiye yapılırsa buna bireysel psikolojik danışma, birden

çok kişiye yapılırsa grupla psikolojik danışma, iki kişiden oluşan eşlere yapılırsa çift psikolojik

danışmanlığı, anne-baba ve çocuklara yönelik yapılırsa da aile psikolojik danışmanlığı denmek-

tedir.

Aile danışmanlığına konu olan sorunların psikolojik, sosyolojik, kültürel, hukukî, eko-

nomik, tıbbî vb. boyutları olabileceği gibi, elbette dinî ve ahlakî bir boyutu da vardır. Ayrıca

din, çok önemli ve en çok başvurulan bir başa çıkma ve sorun çözme vasıtasıdır. Özellikle din-

dar insanlar için din, hayatın her alanına ilişkin problemlerin çözümünde referans alınacak en

önemli hatta pek çok kimse için tek kaynaktır, temel davranış düzenleyicidir. Dindarlık düzeyle-

ri ne olursa olsun, inanan insanlar dinin emir ve yasaklarını, tavsiyelerini, insanlar arasındaki

sorunlara getirdiği çözüm yollarını dikkate alır ve önemserler. Böyle olunca, insanların çoğun-

luğunun her hangi bir dinin mü’mini olduğu da düşünüldüğünde, aile danışmanlığı konusunda

dinin önemi daha iyi anlaşılır. Zira din temelli aile danışmanlığı denince, Allah’ın kitabı ve Hz.

Peygamberin sünneti akla gelir. İnanan bir insan için Allah’ın ve onun peygamberinin gösterdiği

çözüm yolundan daha üstün ve bağlayıcı olan başka bir yol yoktur. Kur’ân-ı Kerim ve hadis-

lerde hayatın her alanına ilişkin düzenlemeler olduğu gibi, İslâm’ın büyük önem atfettiği aile

konusunda da eş seçimi, evlenme, boşanma, çocukların velâyeti, nafaka, eşler arası uyumsuzluk,

aile içi şiddet ve iletişim çatışmaları vb. pek çok konuda aile danışmanlarına yol gösterecek ayet

ve hadisler vardır.

6) Korkut, Yeşim, “Bazı Özel Psikolojik Danışma Merkezlerinde Aile Danışmanlığı ve Aile Terapisi Hizmetlerinin

Durumu”,( 2001), İstanbul Üniv. Tecrübi Psikoloji Çalışmaları Dergisi, İstanbul, cilt. 22, s.115. 7) http://www.pedamed.com.tr/tr/icerik/72/aile-danismanligi-nedir, (31.03.2016).

Page 5: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

40

I. Hz. Peygamberin Uygulamalarında Aile Danışmanlığı

Toplumumuzun önemli bir kesiminin dindar olduğu düşünülürse, ailevî meselelerde din-

dar insanlara yardım hizmeti sunmak durumunda olan psikolojik danışmanlar, aile danışmanları,

dinî danışmanlar, aile irşat büroları görevlileri, aile arabuluculuğu ve aile hakemliği yapanlar ve

aile mahkemelerinde görev yapan psikologların sahip olmaları gereken diğer donanımlar yanın-

da, konunun dinî boyutundan haberdar olmaları ve bu bağlamda aile meselelerini konu alan ayet

ve hadislerden de destek almalarının bir gereklilik olduğu açıktır. Esasen bu tür görevlerde bu-

lunanların pek çoğunun bu durumun farkında olduklarını, kendi samimi ifadelerinden de anla-

maktayız. Hz. Peygamber, hem kendi eşleri ve çocuklarıyla olan ilişki ve iletişimi, onlara karşı

tutum ve davranışları ile örnek olarak ve hem de hayatın her alanında olduğu gibi, başta eşler

arası olmak üzere aile fertleri arasında yaşanan problemlere çözüm yolu gösteren uygulamala-

rıyla Müslümanlara aile danışmanlığı yapmıştır. Bu çalışmada, onun sünnetinde aile danışman-

lığı kapsamında değerlendirilebilecek örnekler değerlendirilecektir.

1) Evliliğin Teşviki ve Eş Seçimi

Evlilik, daha ziyade insan tabiatında var olan ve türün devamı hikmetine mebni cinsellik

güdüsünün bir gereğidir. Ancak evliliğin cinselliğe indirgenmesi de doğru değildir. Onun bağ-

lanma, güvenlik, yakın ilişki kurma, ait olma, sevme ve sevilme gibi sosyal güdü ya da ihtiyaç-

larla da yakın alakası vardır. İnsan türünün devamı ve yaratılışının aslî gayesi olan yeryüzünün

imar ve inşası8, ancak bu yolla mümkündür. Bunun içindir ki İslâm, imkân bulan ve evliliğin

sorumluklarını taşıyabilecek olanların evlenmesini ister. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah Teâlâ,

“…Size helal olan kadınlarla evleniniz...9” ve “Bekârlarınızı evlendirin10” buyurarak evliliği

teşvik etmektedir.

Hz. Peygamber de evlenip aile kurmak isteyip de maddi, manevi engeller yüzünden bunu

gerçekleştiremeyenlere yardımcı olmuş11, evlenmelerini sağlamıştır. Birçok hadisinde, ümmeti-

ni evliliğe teşvik etmiş, hatta dünürlük yapmış ve bazı insanları da evlendirmiştir. Mesela,

“Nikâh benim sünnetimdir, ondan yüz çeviren benden değildir.12” ve “Gençler! Sizden durumu

müsait olan hemen evlensin. Zira evlilik gözü (haramdan) çevirir ve iffetin korunmasına daha

çok vesile olur13” buyurmuştur. Özellikle onun “Her kim evlenirse dininin yarısını tamamlamış-

tır…14” hadisi, evliliğin dinî yaşantı üzerindeki olumlu etkisine dikkat çekmesi bakımından

önemlidir. Nitekim günümüzde gerek ülkemizde gerek Batıda din psikolojisi alanında yapılan

bilimsel araştırmalar, medenî durumla dindarlık arasında olumlu yönde pozitif ilişki olduğunu

göstermektedir15.

8) Hûd, 61. 9) Nisâ, 3. 10) Nûr, 32. 11) Buhârî, Nikâh 14. 12) Buhârî, Nikâh 1; Müslim, Nikâh 5; Neseî, Nikâh 4; Dârimî, Nikâh 3; Ahmed b. Hanbel, II, 158; III, 241, 259, 285;

V, 409. 13) Buhârî, Savm 10; Nikâh 2; Müslim, Nikâh 1-3; Ebû Dâvûd, Müslim, Nikâh 2; Tirmizî, Nikâh 1. 14) Taberânî, ebu’l-Kâsım Süleyman b. Ahmed, (1415), el-Mu’cemu’l-Vasît, Tahk.: Târık b. Ivadillah Abdulmuhsin

b. İbrahim, Dâru’l-Harameyn, Kahire, VII, 332; VIII, 335. 15) Geniş bilgi için bknz. Kurt, Abdurrahman, “Dindarlığı Etkileyen Faktörler”, (2009), Uludağ Üniversitesi İlahiyat

Fakültesi Dergisi, Cilt: 18, sayı: 2, Bursa, s. 12-14; Krş. Acar, Nilüfer Voltan; Yıldırım, İbrahim- Ergene; Tuncay,

“Bireylerin Dindarlık Düzeylerinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi”, (1996), Hacettepe Üniversitesi

Eğitim Fakültesi Dergisi, sayı: 12, Ankara, s. 48-49.

Page 6: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

41

Resûlullah (s.a.v.), bekârlığı gayr-i meşru ilişkilere sevk edebileceği için bir tür fitne ola-

rak nitelemiş16; insanlardan uzaklaşıp bekâr kalarak kendini Allah’a adayarak ibadetle meşgul

olmak demek olan tebettülü de yasaklamıştır17.

Sahabeden üç kişi, Resûlullah'ın eşlerinden birine onun günlük ibadet hayatını sormuşlar,

durumu öğrenince kendi ibadetlerini az bulmuşlar ve o andan itibaren kendilerini ibadete ver-

meyi kararlaştırarak; birisi gece sabahlara kadar namaz kılmaya, ikincisi her gün oruç tutmaya,

üçüncüsü de aile hayatı ile ilgisini kesmeye azmetmişlerdi. Hz. Peygamber, yaptıklarını öğre-

nince yanlarına geldi ve şöyle buyurdu: "Yemin ederim ki ben hepinizden daha fazla Allah'tan

korkar ve O'nun koyduğu sınırlara riayet ederim, fakat (aynı zamanda) nafile oruç tuttuğum da

olur, tutmadığım da, gece namaz da kılarım uyku da uyurum, kadınlarla da evlenir aile hayatı

yaşarım; şimdi kim benim yolumdan ayrılırsa benden değildir." 18

Eş seçimi, kendisiyle evlenip hayat yolculuğuna birlikte devam edilecek kişinin kim ola-

cağına karar vermek demektir. Kişinin sevdiği biriyle evlenmesi çok güzel bir şeydir, bundan

daha da güzel olan ise, kişinin sevdiği ve kendisini seven biri ile evlenmesidir. Ancak evlilikte

sevgi çok önemli olmakla birlikte, mutlu ve uyumlu bir evlilik için yeterli değildir.

Eş seçiminde yapılan hatalardan biri, kişinin evleneceği kişiye odaklanıp kendini değer-

lendirme dışı bırakmasıdır. Hâlbuki eş seçiminde temel hareket noktası, seçimi yapacak olan

bireylerin kendileri olmalıdır. Yani esas olan, kendi özelliklerimizi dikkate almaksızın sadece

karşı tarafın özelliklerine odaklanmak ve en ideal eş adayıyla evlenmek değildir. Çünkü kendi

sahip olmadığımız yetenekleri, erdemleri, değerleri, özellikleri evleneceğimiz kişilerde arama

hakkımız yoktur. Eğer böyle yapılırsa, hem karşı tarafa haksızlık yapılmış olur, hem eşler arası

uyumsuzluk olur -ki bu, evliliği tehdit eden önemli bir faktördür-, ve hem de eşler arasında

denklik olmaz. Hâlbuki evlilikte eşlerin birbirinin dengi olması önemlidir. Hz. Peygamber evli-

likte eşler arası denklik ya da uyum konusuna da dikkat çekmiştir19. Bunun içindir ki evlenmeye

karar veren kişi, eş seçiminde bulunmadan önce kendisini çok iyi tanımalı, konuyu hem duygu-

sal hem mantıksal açıdan enine boyuna tartmalı, kendi özellikleriyle uyumlu özelliklere sahip

bir eş seçmelidir. Fakat bireyin benlik algısının oldukça sübjektif olduğu ve kendine ait değer-

lendirmelerinin genelde gerçekte olduğundan daha pozitif olduğu da bir gerçektir. Yani kişinin

kendini tanıması, eş adayını tanımasından çok daha zordur. Böyle olunca, bireyin kendisini

tanıma konusunda kendisini çok iyi tanıyan yakınları ve gerekirse uzman kimselerden evlilik

öncesi danışmanlık hizmeti alması, yapılacak evliliğin selameti için önemlidir. Kişinin, kendini

tanıma safhasını başarıyla geçip kendi özellikleriyle uyumlu olacak tarzda eş adayında arayaca-

ğı kriterleri belirledikten sonra, eş adayını tanıma safhasına geçmesi gerekir.

Eş seçim Kriterleri

Eş seçim kriterlerinden maksat, kadın ve erkekten her birinin anlaşabileceği, uyumlu,

mutlu ve huzurlu bir yuva kurabilmek için evlenmek istediği kişide aradığı, onda bulunmasını

istediği özelliklerdir. Genelde pek çok toplumda, aradığı özelliklere uygun eşi seçerek evlenme

talebinde bulunan erkek tarafı ise de, İslâm açısından her iki taraf da aynı hakka sahiptir. Her

ne kadar eş seçiminde pek çok kişinin önemli, öncelikli ve olmazsa olmaz bir kriteri olsa da eş

seçimi tek kritere indirgenemeyecek kadar önemli bir olaydır. Doğru ve sağlıklı olan, bu seçi-

min bir değil birçok kriteri dikkate alarak yapılmasıdır. Ancak bu kriterlere uygun kişiyi bulmak

16) Timizî, Nikâh 3. 17) Buhârî, Nikâh 8; Müslim, Nikâh 6-8; Timizî, Nikâh 4; İbn Mâce, Nikâh 2; Dârimî, Nikâh 3; Neseî, Sıyâm 43;

Nikâh 3; İbn Mâce, Nikâh 1; Dârimî, Nikâh 2; Ahmed b. Hanbel, I, 57,378, 424, 425, 432. 18) Buhârî, Nikâh 1.

Page 7: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

42

ya da tespit edebilmek kadar, bu kriterlerin neler olacağını tespit etmek de, yeterli bilgi ve tec-

rübeye sahip olmayı gerektirir. Kanaatimiz odur ki değil gençler, pek çok yetişkinin bile bu

bilgi ve tecrübeye sahip olmadığını söylemek yanlış olmaz. İşte bu durum, toplumun temelini

oluşturan aile kurumunun sağlıklı temeller üzerine kurulması ve korunması açısından evlilik ve

aile danışmanlığının ne kadar önemli gösterir.

Aile danışmanlığına konu olabilecek en önemli hususlardan birisi hiç şüphesiz eş seçimi-

dir. Bir başka ifadeyle bir psikolojik yardım olarak aile danışmanlığı hizmeti, henüz ailenin

teşekkül etme aşamasında devreye girmelidir.

İnsan, hayatının belli dönemlerinde, hayatının akışını etkileyecek, onu mutlu ya da mut-

suz edebilecek son derece önemli seçimler yapmak ya da kararlar vermek durumundadır. Hiç

şüphesiz bunlardan birisi evlenme kararı ve eş seçimidir. İş ve eş seçimi, insanın hayatını olum-

lu ya da olumsuz yönde etkileyebilecek ve çoğu zaman geri dönüşü olmayan, yanlış yapılması

durumunda telafisi mümkün olmayan kayıplara sebep olabilen tercihlerdir. Maalesef bireyler

hayati önem taşıyan böylesine önemli kararları çoğu zaman, gelişimsel problemlerinin en yoğun

olduğu dönemlerde, gerekli donanıma sahip olmaksızın ve daha da önemlisi kendilerine kıla-

vuzluk edecek bir rehberden yoksun olarak vermektedirler. Böyle olunca bu tür seçimlerin

önemli bir kısmının yanlış ve isabetsiz olması kaçınılmazdır. Bazen de bu önemli tercih hataları,

söz konusu seçimleri gençlerin yerine yapan ebeveynler tarafından yapılmaktadır. Bunun sonu-

cu olarak evlilikten kısa zaman sonra boşanmalar yaygınlaşmakta ya da evlilik aile büyüklerinin

de müdahalesiyle mutsuz ve geçimsiz bir şekilde zoraki devam etmektedir. Zira evlilik birlikte-

liğinin devamı ve eşler arası uyum ve mutluluk, ancak doğru eş seçimi ile mümkün olur. Yanlış

eş seçimi hem boşanmaların hem de geçimsizliklerin en önemli sebebidir.

Eş seçimi ve evlilik konusunda yeterli bilgi donanımı ve tecrübeye sahip olmayan gençler

ve hatta çoğu yetişkin, bir de kendisine yol gösterecek rehberden yoksun iseler, seçimlerindeki

belirleyici faktör fiziksel çekicilik, zenginlik, statü, asalet gibi insanî zaaf ve eğilimler olmakta-

dır. Hâlbuki eş seçimi bir veya birkaç değil, pek çok kriteri göz önünde bulundurmayı gerektirir.

Ayrıca eş seçiminde herkes için geçerli, olmazsa olmaz kriter ya da kriterler olabileceği gibi,

herkesin kendi kişilik yapısına ve evlilikten beklentilerine göre değişebilecek kriterleri de olabi-

lir. Bütün bunlar, eş seçiminde bilgili, birikimli ve tecrübeli bir danışman ya da rehbere olan

ihtiyacı gösterir. Bu görev geçmişte daha çok aile büyüklerince ifa edilmiştir. Bazı ailelerde

ebeveynin eş seçimi konusunda yol gösterici, yönlendirici etkisi devam etmekle birlikte, günü-

müz insanın daha çok bireyleşmesi ve özerkleşmesiyle, eski zamanlara göre epeyce azaldığı

söylenebilir. Ancak son zamanlarda bu ihtiyaç fark edilmiş olmalı ki evleneceklerden evliliğe

ehil olduklarına dair belge istenmesi yönünde yasal düzenlemeler yapılacağından bahsedilmek-

tedir.

Hz. Peygamber (sav), aile danışmanlığının önemli bir konusu olan eş seçimi hakkında da

ümmetine rehberlik ederek tavsiyelerde bulunmuştur20. Konuyla ilgili tavsiyelerinden biri, "Ka-

dın dört özelliğinden ötürü nikâhlanır; malı için, soyu için, güzelliği için ve dindarlığı için. Sen

bunlardan dindar olanını seç ki elin bereket bulsun. "21 hadisidir

Hadiste, insanların eş seçimi ve evlilik kararı vermelerinde genelde baskın ve belirleyici

olan dört niteliğe dikkat çekilerek, eş seçiminde temel belirleyici kriter olarak dindarlığın esas

19) Tirmizî, salât 13. 20) İslâm’da eş seçimi konusunda bknz. Yatkın, Nihat, (2010), “İslâm’da Evlilik ve Eş Seçiminde Dindarlığın Tercih

Edilmesi”, Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Erzurum, sayı. 33,ss. 47-61. 21) Buhârî, Nikâh 16; Müslim, Radâ 53; Tirmizî, Nikâh 4; Neseî, Nikâh 10; İbn Mâce, Nikâh 10; Ebû Dâvud, Nikâh

2; Dârimî, Nikâh 4; Mâlik, Nikâh 21; İbn Hanbel, II, 428.

Page 8: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

43

alınması tavsiye edilmektedir. O günün şart ve anlayışı için geçerli olan bu durumun, günümüz-

de çok fazla değiştiğini söylemeyiz. Özellikle aynı zamanda insanın iki önemli zaafı olan güzel-

lik ve zenginliğin günümüzde de pek çok evlilikte temel belirleyici faktör olduğu söylenebilir.

Hadisten, eş seçiminde diğer üç niteliğin göz ardı edilmesi ya da bu niteliklere ve ilave başka

niteliklere de dikkat etmenin kötü olduğu sonucu çıkarılamaz.

Kanaatimizce hadisteki “Sen bunlardan dindar olanını seç” tavsiyesini, eş seçiminde sa-

dece dindarlık kriterinin esas alınması tavsiyesi olarak anlamak da yanlış olur. Zira daha önce

de belirttiğimiz üzere doğru ve sağlıklı eş seçimi, tek bir kritere indirgenerek yapılamaz. Dola-

yısıyla hadiste, eş seçiminde dindarlığın önemli, öncelikli ve belirleyici kriter olması gerektiği

ifade edilmek istenmektedir. Bu, her ne kadar dindarlık kadar önemli olmasa da eş seçiminde

dikkate alınması gereken diğer pek çok özelliği göz ardı etmeyi gerektirmez. Esasen başka ha-

dislerde eş seçimi konusunda aranacak başka özelliklere de temas edilmiştir. Yanlış olan, velev

ki bu dindarlık bile olsa, tek bir şart ya da kıstasa indirgeyerek yapılan eş seçimidir.

Hadis-i şerifte eş seçiminde dindarlığa özel önem ve öncelik atfedilmesi boşuna değildir.

Zira dindarlık tek bir özellik değildir, gerçek ve kâmil bir dindar olmak beraberinde pek çok

olumlu kişilik özelliklerini de barındırır. Mü’min kişi, dinin inanç esasları, ibadetleri, ahlakî

kuralları, emir ve yasaklar sistemiyle dindarın kişiliğinde yapılandırmayı hedeflediği özellikle-

re22, kendi dindarlık düzeyi ve kalitesi nispetinde sahip olur. Her iki tarafın da dindar olması,

onların hem ortak değer ve tutumlara ve hem de benzer kişilik özelliklerine sahip olmaları an-

lamına gelir. Tutum ve değerlerle kişilik özelliklerinin benzerliği ise, olumsuz sayılabilecek

şartlar altında bile, bireyler arasında daha büyük bir sevgiye yol açabilmektedir. Evlilik birlikte-

liğinde sevginin ne kadar önemli olduğu da bilinen bir gerçektir23. Bu durum ayrıca eşler arası

uyum açısından da önemlidir.

Eşlerin her ikisinin de dindar olması şu açıdan da önemlidir: Din, hayatlarını birleştiren

çiftlerin hayatlarını planlama ve aralarındaki meseleleri çözme konusunda müracaat edecekleri

temel ortak referanstır. Onlar, problemlerini çözme, aralarındaki çatışmaları giderme, sorunlarla

başa çıkma konusunda kaynağı Allah’ın kitabı ve peygamberin sünneti olan kapsamlı ve bağla-

yıcı bir ortak değer sistemine sahiptirler.

Öte yandan özellikle günümüzde dindarlık çok çeşitlenmiş durumdadır. Hz. Peygamber

dönemindeki gibi Kur’ân ve sünnet merkezli saf dindarlıktan uzaklaşılmış; toplumda farklı kay-

naklardan beslenen farklı din ve dindarlık algılarına bağlı olarak birbirinden farklı ve birbirini

dışlayan dindar tipleri ortaya çıkmıştır. Böyle olunca dindarlık, evlilik birlikteliğinde ortak pay-

da ve uyum sebebi olmak yerine, bizatihi çatışma sebebi de olabilmektedir. Her ikisi de dindar

olmakla birlikte, farklı din ve dindarlık algısına sahip olmak, geçimsizlik hatta boşanma sebebi

bile olabilmektedir. Eşlerden her ikisinin de dindar olması kadar, din ve dindarlık algılamaları-

nın da aynı olması da önemlidir. Özellikle içinde bulunduğumuz zamanlarda grup taassubuyla

hareket ederek birbirini dışlayan, ötekileştiren hatta dinde aşırılık veya sapıklıkla itham eden,

tekfir eden dinî gruplara mensup türlü dindar tiplerinin olduğu düşünülürse, konunun ehemmi-

yeti daha iyi anlaşılır. Öte yandan dindarlık bazen patolojik ya da normal dışı bir hal de alabil-

mektedir.

22) Sabır, şükür, tevekkül, kanaatkârlık, empati, sadâkat, namus, iffet, hoşgörü, anlayış, dürüstlük, sevgi, saygı,

güven, merhamet… vb. 23) Geniş bilgi için bknz. Freedman, (1998), D.O; Sears, J.M; Catsmith, Sosyal Psikoloji, 3. Baskı, Çev.: Ali Dönmez,

İmge Kitabevi, Ankara, s. 215-218.

Page 9: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

44

Eş seçimiyle ilgili hadisleri, sadece erkeklere yönelik bir tavsiye olarak anlamamak gere-

kir. İfadenin erkeklere yönelik olması, toplumlarda evlilik teklifinin erkek tarafından yapılma-

sından ötürüdür. Aynı tavsiye evlilik teklifine muhatap olan kadın için de geçerlidir.

Hz. Peygamber (sav) konuyla ilgili olarak bir başka hadisinde şöyle buyuruyor : “Kadın-

ları sırf güzellikleri için nikâhlamayınız. Çünkü güzellikleri onları aldatabilir. Onları sadece

malları için de nikâhlamayınız. Çünkü malları onları azdırabilir. Siz dindar olanını nikâhlayı-

nız” 24.

Bu hadiste, eş seçiminde dindarlık kriteri öncelemekle birlikte, Müslümanlar özellikle fi-

ziksel çekicilik (güzellik veya yakışıklılık) ve zenginliğin eş seçiminde tek belirleyici faktör

olmaması gerektiği konusunda uyarılmakta ve bunun gerekçeleri de ortaya konulmaktadır.

İnsanoğlu yaratılışı icabı estetik duygusu ya da güzellik eğilimine sahiptir, estetik keyfi-

yetlere duyarlıdır. Her türlü güzellik gibi karşı cinsin güzelliği de onu cezbeder.25 Bir erkek için

kadın güzelliğinin cazibesi inkâr edilemez bir gerçektir. Dolayısıyla eş seçiminde fiziksel çeki-

ciliğin tamamen göz ardı edilmesini istemek, insanın tabiatına aykırıdır. Ancak fiziksel çekicili-

ğin eş seçiminde tek belirleyici olması da kişinin evlilik için gerekli çok daha önemli nitelikleri

görmesine mani olur. Zira insanlar, doğru olmasa bile genelde fiziksel açıdan çekici buldukları

kişileri sevmekte ve onları birçok olumlu özelliklere de sahip olarak algılamakta (halo etkisi26),

onların olumsuz yönlerini görememektedirler. Evliliğin üzerinden geçen yıllara bağlı olarak

onların olumsuz yönlerini fark ettikçe, eşe yönelik algı ve sevgi de azalabilmektedir. Bu hadis,

Hz. Peygamberin evlenilecek kişinin görülüp beğenilmesini tavsiye eden hadisleriyle birlikte

değerlendirildiğinde, onun eş seçiminde fiziksel çekiciliği göz ardı ettiği asla söylenemez. Ayrı-

ca önemli olan, evlenilecek kişinin herkesin gözünde güzel olmasından ziyade, evlenecek kişi-

nin onu güzel olarak algılamasıdır.

Burada “Çünkü güzellikleri onları aldatabilir” sözü de önemlidir. Elbette güzel ya da ya-

kışıklı olmak Allah’ın bir lütfu ve bir avantajdır. Ancak her şey demek de değildir. İyi ve ideal

bir eş olmak için tek başına yeterli olmadığı gibi, yerine göre evlilik birlikteliği için istenmeyen

sonuçları bile olabilir. İşte Hz. Peygamberin güzellikleri onları aldatabilir, sözünü bu çerçevede

değerlendirmek gerekir. Nitekim yaşanan hayatta dikkatleri cezbedecek kadar güzel ve bunun

da farkında olan, güzelliği sebebiyle sürekli iltifata mazhar olan bazı kadınlar bu durumu, koca-

larına karşı bir üstünlük vesilesi ve koz olarak kullanabilmekte, onları dengine alamamaktadır-

lar. Ayrıca çevreden güzel ya da yakışıklı eşe yönelen bakışlar, ilgi ve iltifatlar, karşı tarafta

kıskançlığı körükleyebilmektedir.

Hz. Peygamber, özellikle de sosyokültürel ve ahlakî bakımdan kötü çevrelerde yetişen

güzel kadınlarla evlenme konusunda uyarmak üzere ashabına, “Çöplükte yetişen gülden sakı-

nın” buyurmuş, ashap bunun ne demek olduğunu sorunca, “Kötü çevrede yetişen güzel kadın”

cevabını vermiştir. Kendisinde güzelliğin verdiği özgüven, yüksek ego ve şımarıklığın, eğitim-

sizlik, görgüsüzlük ve ahlakî zaaflarla bir araya geldiği bir kadınla yapılan evliliğin muhtemel

sonuçları açısından hadis, oldukça anlamlıdır.

Resûlullah’ın “Çünkü malları onları azdırabilir” sözüne gelince, zenginlik ya da mal, başta

yüksek rekabet ve maddî değerlerin ön plana çıktığı ülkeler olmak üzere, bütün toplumlarda

temel statü belirleyicileri arasında yer alır. Öte yandan kadın olsun erkek olsun, zenginliğin,

özellikle de sonradan elde edileninin pek çok insanın kişiliği üzerinde ve diğer insanlarla olan

24) İbn Mâce, Nikâh 6. 25) İnsandaki fıtrî güzellik eğilimi ya da estetik keyfiyetlere duyarlılık konusunda bknz. Certel, Hüseyin, Kur’ân’da

İnsan, (2000), Tuğra Matbaası, Isparta, s. 43-47. 26) Halo etkisi hakkında bknz. Freedman, D.O; Sears, J.M; Catsmith, a.g.e., s. 193-207.

Page 10: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

45

ilişkilerinde olumsuz yansımaları vardır. Yüksek özgüvene bağlı olarak ortaya çıkan şişkin ego,

kendini güçlü ve müstağni görme, insanları küçümseme, doyumsuz arzular, hırs, bencillik, ta-

hakküm etme ve yönetme arzusu gibi evlilik hayatını olumsuz etkileyebilecek ahlakî zaaflara

sebebiyet verebilir.

Eşleriyle zenginliği ve sahip olduğu şöhretten dolayı evlenmiş olan kişiler, eşleriyle arala-

rında denklik olmadığı düşüncesiyle komplekse kapılabilirler. Çünkü eşlerinin ailesi ve çevresi

tarafından hak etmedikleri bir değeri elde etmiş insan muamelesi görebileceklerdir. Kişinin zen-

ginliğini ve onun sağladığı statüsünü, özellikle evliliğin problemli dönemlerinde, eşine karşı bir

üstünlük vesilesi olarak kullanması da muhtemeldir. Zenginlik elbette dinî açıdan olumsuz ve

istenmeyen bir durum değil, büyük bir lütuftur, onun sayesinde birçok imkâna ulaşılır, din nez-

dinde sâlih amel sayılan pek çok yararlı işler yapılabilir.

Ayrıca nasıl ki fakirlik, bazı insanlar için bazı günahları işlemek için gerekli imkânlara

sahip olmamak anlamına geliyorsa; bazı kimseler için de zenginlik azma sebebi olabilir. Dolayı-

sıyla varlıklı ve sâlih bir eşle evlenmekte dinî bakımdan hiçbir sakınca yoktur. Hz. Peygam-

ber’in bu hadisine göre sakıncalı olan, evlilikte aranacak diğer nitelikleri göz ardı ederek sırf

zenginliği sebebiyle biriyle evlenmektir. Onun ilk eşi Hz. Hatice’nin zengin bir kadın olması,

hadisi doğru anlamamız için ışık tutar niteliktedir.

Hz. Peygamberin eş seçimiyle ilgili hadislerinde, yukarda bahsedilenlerin dışında yer alan

diğer bazı özellikler ise, evlenilecek kadının sâliha27 olması, tatlı dilli, kanaatkâr, bakire olma-

sı28, doğurgan ve vedûd(çok seven) 29 olması, namuslu30 olması ve tarafların birbirinin dengi31

olmasıdır. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi bu özelliklerin hem kadın hem de erkek açısın-

dan değerlendirilmesi gerekir. Evlilik konusunda belli niteliklere sahip olma ya da birtakım

kriterlere tabi tutulma, sadece kadınlar açısından ele alınması gereken bir konu değildir. Eş se-

çimi ve akabinde evlilik teklifi genelde erkek tarafından yapıldığı için, bu özellikler daha çok

kadın açısından ifade edilmiştir. Ancak Hz. Peygamber, kız evlat sahibi olan ana babalara, kız-

larına talip olmaları halinde dindar, güzel ahlak sahibi damat adaylarına kızlarını vermelerini de

tavsiye etmiştir32.

Bireyin eş seçiminde hassas davranması, en ideal kişiyle evlenmek istemesi, bunun için

bir takım kriterler araması tabiidir. Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken husus, kendi

sahip olduğumuz özelliklerle uyumlu olabilecek bir seçim yapmak durumunda olduğumuzdur.

2) Eş Adayının Görülüp Beğenilmesi ve Rızasının Alınması

Resûlullah(sav)’ın "Biriniz bir kadına dünürlük yaptığı zaman kendisini o kadınla evlen-

meye sevk eden organlara bakmaya imkân buluyorsa; bunu yapsın " buyurduğunu rivayet eden

Câbir b. Abdullah (r.a), "Ben bir cariyeyle evlenmek istedim, bunun üzerine (onun haberi olma-

dan görebilmek için) onu gizli gizli gözetlemeye başladım. Nihayet beni kendisiyle evlenmeye

sevk eden (organlarını gördüm de onunla evlendim”33 demiştir.

Bu hadis, erkeğin evlenmek istediği kız veya dul kadına bakmasında ve gerekirse bunu

kadının haberi olmadan geriden yapmasında dinen sakınca bulunmadığını ifade etmektedir.

Yani erkeğin evlenmek istediği kadına bakması câizdir. Çünkü erkeğin ya da kadın, kişinin

27) Neseî, Nikâh 15; Müslim, Radâ 64; İbn Mâce, Nikâh 5; Ahmed b. Hanbel, II, 168. 28) İbn Mâce, no: 1861; Beyhakî, es-Sünenu’l-Kübrâ, VII,81; Beğavî, Şerhu’s-Sünne, IX,15. 29) Ebû Dâvûd, Nikâh 4; Nesei, Nikâh 11. 30) Ebû Dâvud, Sekât 32; İbn Mâce, Nikâh 4. 31) İbn Mâce, Nikâh 46. 32) Tirmizî, Nikâh 3. 33) Ahmed b. Hanbel, Musned, III, 334.

Page 11: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

46

evlilik öncesinde evleneceği adayı görüp beğenmesi, evlilik hayatının daha mutlu, uyumlu ve

devamlı olmasını sağlar.

Nitekim el-Mugîre b. Şu'be bir kadınla evlenmek istemiş de Peygamber (sav) O'na:

"Git o kadına bak, çünkü bakman aranızda ülfet ve sevginin devam etmesi için daha uygundur”

buyurmuştur34.

Bu konuda pek çok hadis vardır. Bunlardan bazıları şunlardır:

"Biriniz bir kadınla evlenmek istediği zaman, evlenmek gayesiyle ona bakmasında bir günah

yoktur. İsterse kadının bundan hiç haberi olmasın"35

"Allah Teâlâ bir adamın kalbine bir kadınla evlenme isteğini attığı zaman artık adamın o

kadına bakmasında hiçbir sakınca yoktur."36

Muğire b. Şu'be (r.a) anlatır: “Allah'ın Resûlü'ne geldim de evlenmek istediğim kadından

söz ettim. Bana, ‘Git, onu gör. Zira görerek almak, aranızda kaynaşma bakımından daha etkili-

dir’ buyurdu. Ben de Ensar'dan olan o kadının evine gittim ve onu ana-babasından istedim. Bu

arada onlar Hz. Peygamberin alınacak kızın görülmesi ile ilgili buyruğunu içlerine sindiremez

bir tavır takınır gibi oldular. Bu sırada bulunduğu bölmeden konuşmamızı işiten kızcağız da, bu

durumu iyice yadırgamış gibi (bana hitaben), ‘Eğer Allah'ın Resûlü bana bakmanı emir buyurdu

ise bak. Ancak onun böyle bir buyruğu yoksa Allah aşkına böyle bir talepte bulunma’ deyiverdi.

Onu görüp beğendim ve evlendik”. Kendisi ile ilgili bu hadisi nakleden Muğire daha sonra,

evlendiği bu kadının uyumlu bir eş olduğunu ifade etmiştir37.

Bu konuda bilgi edinmede bir başka yol da bir kadın aracılığı ile evlenilmek istenen kadı-

nın vücut yapısı hakkında dolaylı bilgi almaktır. Nitekim Allah Resûlü görücülük için görevlen-

dirdiği Ümmü Süleym'e: "O kadının vücudunu kokla ve ökçe üstü ayak kirişlerine bak."38 şek-

linde emir buyurmuş, böylece aracı kullanılabileceğini örneklendirmiştir. O, bir diğer hadisinde

de şöyle buyurmuştur: "Sizden biriniz bir kadınla evlenmek istediği zaman, onun yüz güzelliğin-

den sorduğu gibi, saçından da sorsun. Zira saçlar iki güzellikten biridir.39"

Konuyla ilgili hadislerden hareketle mezhep imamlarının tamamı, nerelerine bakılacağı

konusunda küçük farklar olmakla birlikte, erkeklerin evlenecekleri kadınlara bakmalarının caiz

olduğuna hükmetmişlerdir40. Söz konusu hadisler ışığında eş adayının görülmesinin caiz oldu-

ğuna dair hükmün, yalnız erkeklere özgü olduğu da söylenemez. Kadınların da kendilerine talip

olan erkeği görüp beğenme hakları vardır. Hatta günümüz şartlarında düşünülürse, kadın ya da

erkek eş adayının sadece haberli ya da habersiz, yakından ya da uzaktan görülmesi dahi sağlıklı

ve mutlu bir evliliğin kurulması için yeterli değildir. Halvet halinde bulunmaksızın, ahlak ve

edebe uygun olarak yüz yüze görüşüp iletişim kurarak birbirlerine uygun eş adayı olup olmadık-

larına karar vermeleri gerekir. Ancak bu, flört etmek demek değildir.

Hz. Peygamberin aile danışmanlığının eş seçimi boyutuyla ilgili olarak temas edilmesi

gereken bir konu da evlilikte kadının rızasının alınması meselesidir. İslâmî ölçülere göre kız

olsun dul olsun hiçbir kadın istemediği bir evliliğe zorlanamaz. Ana-baba, yetişkin kız çocuğu-

34) İbn Mâce, Nikâ, 9; Tirmizî, Nikâh 5, Neseî, Nikâh 17; Dârimî, Nikâh 5; Ahmed b. Hanbel, IV, 245, 246. 35) Ahmed b. Hanbel, V, 424. 36) İbn Mâce, Nikâh 9. 37) Buharî, 6/161, Müslim, Nikâh 74,75; Tirmizî, Nikâh 5; İbn Mâce, Nikâh 9; Ahmed b. Hanbel, II, 374; Dârimî,

Nikâh 5. 38) Ahmed b. Hanbel, III, 231; Beyhâkî, es-Sünenu’l-Kübrâ, Hn: 12502. 39) Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, 1/24. 40) Abdurrahman el-Cezîrî, Kitâbul-Fıkh ale'l-Mezâbi'l-Erba'a,( 2011) El-Mektebetu't-Tevfikiyye, c. IV, s. 8-10;

Sünen-i Ebû Dâvud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları,(2012) İstanbul, VIII,148-150.

Page 12: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

47

nu da, dul kızını da istemediği bir evliliğe zorlayamaz. Nitekim Resûlullah (sav), kızın arzusu

hilâfına, babası tarafından gerçekleştirilen bazı nikâhları, şikâyet üzerine, iptal etmiştir41.

Ebû Hureyre (r.a.)'den rivayet olunduğuna göre, Hz. Peygamber (sav); "Açıkça izni alın-

madan dul kadın evlendirilemez, kız da ancak rızası alınarak evlendirilebilir." buyurmuştur.

(Ashâb-ı kiram) "Ey Allah'ın Resûlü, onun rızası nasıldır?” Diye sormuşlar, (Peygamber (sav)

de:) "Susmasıdır" cevabını vermiştir.42

Hz. Peygamber, akrabasının ve yakın dostlarının kadınlarından birini evlendireceği za-

man, evlendireceği kadının yanına gelir ve ona şöyle buyururdu: “Ey kızcağızım! Filanca kişi

seninle evlenmek istiyor. Onu istemiyorsan, "Hayır" de. Zira hiçbir kişi "hayır" demekten sıkıl-

maz. Eğer istiyorsan sükût etmen arzuladığını gösterir. 43”

Hz. Peygamber, kızlarından birini evlendireceği zaman, “Kızım seni falanca istiyor, is-

temiyorsan hayır de. İstiyorsan sükût et. Sükûtun ikrardır” diye hitap etmiş, evlilik hususunda

kızlarının görüşünü almadan onları nikâhlamamıştır. Nitekim Hz. Ali Hz. Fâtıma’yla evlenmek

istediğini bildirince durumu kızına iletmiş, Fâtıma’nın sükûtu üzerine onu Hz. Ali ile evlendir-

miştir44.

Bir adam Allah'ın Resûlü'ne gelerek “Ya Resûlellah! Bir yetim kızımız var. Biri zengin

diğeri fakir olmak üzere iki taliplisi var. Biz zengin olanı, o ise fakir olanı tercih ediyor. (Ne

buyurursunuz?)” diye sordu. Resûlullah “Birbirini sevenler için evlenmekten (daha uygunu)

görülüp bilinmedi” buyurdu.45

Babası, dul bir kadın olan Hansâ bintü Hızâmi’l-Ensariyye'yi kendisi istemediği halde ev-

lendirince, gelip Allah'ın Resûlü'ne durumunu arz etti. Allah Resûlü de babasının evlendirme

işlemini reddedip, geçersiz saydı46.

Genç bir kız, Hz. Aişe'nin yanına geldi ve şöyle dedi: “Babam, ben istemediğim halde

beni, değersiz kişiliğini benimle yüceltmek için kardeşinin oğluna verdi”. Hz. Aişe, “Allah'ın

Resûlü (sav) gelinceye kadar oturuver. (Gelince şikâyetini bizzat iletirsin)” dedi. Hz. Peygamber

geldi. Kızcağız da şikâyetini ona arz etti. Hz. Peygamber babasına haber gönderip, onu çağırttı.

Evleneceği erkeği seçme hakkını kıza verdiğini açıkladı. Bunun üzerine Kızcağız şöyle dedi:

“Ya Resûlellah! Ben babamın yaptığını onayladım. Fakat ben, kadınların evlilik konusunda

yetkili olup olmadıklarını bilmek istedim".47

3) Evlilikte Bekâret

Evlik konusuyla ilgili olarak temas edilmesi gereken hususlardan birisi de bekâret konu-

sudur. Bu konuda üzerinde durulması gereken sorulardan biri, dinî açıdan evlenilecek olan

kişinin bâkir ya da bâkire olmasının bir tercih sebebi olup olmadığıdır. Diğeri, kız yani bâkire

olarak bilinen, kız olarak istenilen ve evlenilen bir kimsenin gerçekte bakire olmadığının anla-

şılması durumunda ne yapılacağıdır.

Kız olarak talip olup evlendikten sonra, evlendiği kişinin bakire olmadığını, evlilik önce-

sinde evlilik dışı ilişki (zina) yoluyla bekâretini kaybettiğini öğrenen hiçbir erkek, bu durumu

kolay kabul edemez. Kabul etse bile bu durumun, evliliğin ilerleyen yıllarında eşler arasındaki

41) Buhârî, İkrâh 4. 42) Buhârî, Nikâh 40, Hayl, 11; Tirmizî, Nikâh 18; Ibn Mâce, Nikâh 11; Dârimî, Nikâh 13, 14; Ahmed b. Hanbel, II,

229, 250, 279, 425; Müslim, Nikâh 64, 66; Neseî, Nikâh 33, 34. 43) Ziyauddin Gümüşhanevi, Levâmi’ul-Ukûl, V/442; Mecmau’z- Zevâid, IV/278. 44) Neseî, Nikâh 34. 45) Ali el-Müttakî, Kenzu’l- Ummâl, VI/391-2, İbn Mâce, 1847. 46) Buhârî, Nikâh 41. 47) Neseî, Nikâh 36.

Page 13: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

48

duygusal bağların zayıflamasıyla problem edilme ve başa kakılma ihtimali yüksektir. Bunun üç

sebebi vardır. Birincisi, aldatılmış olmak, diğeri geçmişte gayr-i meşru yolla gerçekleşen cinsel

ilişki yoluyla bekâretini kaybeden bir kadının kocasını aldatma potansiyeline sahip olacağı dü-

şüncesidir. Üçüncü bir sebep de başından evlilik geçmemiş yani dul olmayan ve evlilik dışı

ilişki yoluyla da bekâretini kaybetmemiş bakire bir kızla evlenme tercihinde bulunan kişinin,

hayatının en önemli tercihinde amacına ulaşamamış olmasıdır.

Şu bir gerçek ki toplumumuzda dindar olsun olmasın erkeklerin büyük bir çoğunluğu, dul

olmayan ve evlilik dışı ilişki yoluyla da bekâretini kaybetmemiş bir kızla evlenmek ister. Bu,

her erkeğin muradıdır. Aynı durum kadınlar için de geçerlidir. Bunun tersi durumlar genelde,

daha iyi bir evlilik yapma imkânına sahip olamama ve güçlü duygusal bağlanma sebebiyle olur.

Nitekim Sağlık Bilimleri Fakültesi Ebelik Bölümü öğrencisi 181 kız öğrenciden oluşan örnek-

lem grubu üzerinde yapılan bir araştırmaya göre kızların %74 evlenilecek erkeğin bâkir olması-

nı önemli görürken, %14.4’ü önemsemediğini, %11’i kararsız olduğunu söylemiştir48. Bunda

da asla yadırganacak ve ayıplanacak bir şey yoktur. Erkekler, eşin ölümü veya boşanma sebe-

biyle ikinci bir eşle evlenme durumunda kaldıklarında bu hassasiyetlerinden vazgeçebilirler.

Ancak dul, boşanmış ya da tecavüz veya gönüllü evlilik dışı ilişki yoluyla bekâretini kaybetmiş

bir kadınla bilerek ve isteyerek evlenmenin de dinen bir sakıncası yoktur. Aslında olaya kızlar

açısından bakıldığında da durum çok farklı değildir. Her ne kadar erkekler için bir bekâret me-

selesi söz konusu değilse de kızlar da evlenecekleri erkeklerin boşanmış ya da dul olmasını is-

temezler. Bu tür evlilikler genelde ya önüne geçilemeyen yoğun duyguların ya da daha iyi bir

evlilik yapma şansının bulunmamasının sonucudur.

İslam açısından bekâret ancak kıyılan meşru bir nikâh sonucunda, yani evlilikle izale edi-

lebilir. Evlilik dışı birliktelik zinadır. Zina, Allah’ın kesin olarak yasakladığı çirkin ve büyük bir

günahtır. Değil işlemek, ona yaklaşmak bile haram kılınmıştır49. İnançlı bir insanın, evlendiği

kişinin zina yoluyla bekâretini kaybetmiş biri olduğunu ve bunun kendisinden gizlenmiş oldu-

ğunu öğrendikten sonra bu durumu kolayca kabullenmesi beklenemez.

Konuya Hz. Peygamber’in aile danışmanlığı çerçevesinde baktığımızda, onun evlenecek-

lere bâkire kızlarla evlenmelerini tavsiye ettiğini görüyoruz. Hz. Peygamber (sav)in evlenme

konusunda bâkire kızların tercih edilmesine dair tavsiyelerini, eş seçim kriteleri konusundaki

tavsiyelerinden biri olarak değerlendirmek gerekir. Yani Hz. Peygamber, evlilikte uyum ve evli-

lik birlikteliğinin selameti için eş seçiminde bekâretin önemine dikkat çekmiştir. Ancak evleni-

lecek kadının bakire ya da dul olmasının, sadece erkeğin istemesiyle mümkün olamayacağı,

bunda erkeğin bekâr ya da dul oluşunun, dul ise çocuk sahibi olup olmamasının, yaşının, statü-

sünün, maddi imkânlarının da belirleyici olduğu da bir gerçektir. Hz. Peygamber, evlilikte bâki-

re kızların tercih edilmesini tavsiye ederken, bu tavsiyesini makul ve geçerli sebeplere dayan-

dırmıştır.

Utbe b. ‘Uveym(r.a)den nakledilen bir hadîs-i şerifte Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:

“Evlenmek için bâkire kızları tercih ediniz. Çünkü onlar daha tatlı dilli, kocayı daha fazla tat-

min edici ve daha aza kanaat edicidirler.”50

48) Evcili, Funda; Cesur, Büşra; Altun, Ayşe; Güçtaş, Zarife; Sümer, Haldun, (2013), “Evlilik Öncesi Cinsel Dene-

yim: Ebelik Bölümü Öğrencilerinin Görüş ve Tutumları”, Gümüşhane Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, Gü-

müşhane, cilt. 2, sayı. 4, s. 490; Krş. Erenoğlu, Rabiye, (2008) Gazi Üniversitesi öğrencilerinin töre-namus cina-

yetleri hakkındaki görüşleri [Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi]. Ankara: Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri

Enstitüsü, s. 109. 49) İsrâ, 32. 50) İbn Mâce, no: 1861; Beyhâkî, es-Sünenü’l-Kübrâ, VII,81; Beğavî, Şerhu’s-Sünne, IX, 15.

Page 14: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

49

Sahabeden Câbir b. Abdullâh (r.a) şöyle anlatmıştır: "Evlendiğim zaman Resûlullah (sav)

bana: “Nasıl biriyle evlendin (dulla mı bakire ile mi?)" diye sordular. “Bir dul aldım!" dedim.

"Niye bakire değil? O seninle sen de onunla mülâtefe ederdiniz!" buyurdular."51

Bu, başka varyantlarında ayrıntılı anlatımlar bulunan bir hadisin bir kısmıdır. Buna göre,

Hz. Câbir'in babası öldüğü zaman geride yedi (veya dokuz) kız çocuğu bırakmıştır. Hz. Câbir,

kendi ifadesiyle "çocukları ayarında beceriksiz bir bâkire ile evlenmeyi [kızlara bir yenisini

eklemeyi] uygun bulmayarak bunlara analık yapacak, terbiye ve bakımlarını ifa edecek, onlar

üzerinde otorite kurabilecek tecrübeli bir dulla evlenmiştir" . Bir sefer dönüşü Hz. Câbir, Medi-

ne'ye yaklaşınca, evine bir an önce varmak için hayvanını hızlandırınca, oradaki acelecilik Hz.

Peygamber’in dikkatini çekmiş ve Câbir'e sebebini sormuş, Câbir de yeni evlendiğini söyleyin-

ce, Hz. Peygamber, "Dulla mı, bakire ile mi evlendin" diye sorar. Câbir (r.a) dul deyince, söz

konusu tavsiyede bulunur. Hz. Câbir, niçin dulla evlendiğini açıklayınca da: "İsabetli davran-

mışsın." buyurarak takdir etmiştir.

Evliliklerde esas olan, kişinin evlendiği kimsenin bekâret konusundaki durumunu ya da

geçmiş ilişkilerini bilip onu bu haliyle kabul etmesidir. Bu konuda açık olunması, bazı bilgilerin

gizlenip karşı tarafın aldatılmaya çalışılmamasıdır.

İbn Abbas’ın rivayetine göre bekâret konusunda Hz. Peygamber’e intikal eden bir olay

şöyledir: "Ensar’dan bir erkek, Beliclan'dan bir kadınla evlendi ve zifaf yapıp, kadının yanında

geceyi geçirdi. Sabah olunca: "Ben bu kadını bakire bulmadım!" dedi. Durum Resûlullah’a inti-

kal ettirildi. Resûlullah, kadını çağırtıp meseleyi sordu. Kadın: "Hayır! Ben bâkire idim!" dedi.

Hz. Peygamber’in emri üzerine mülâ'ane52 yaptılar. (Koca) kadına mihrini verdi."53

Bu olayda koca, bâkire olarak talip olup evlendiği kadının bâkire olmadığını iddia etmiş,

kadın da kendinden emin olarak bâkire olduğunu söylemiştir. O günün şartlarında günümüzde

olduğu gibi, gerçeği tıbbî muayene yöntemiyle tespit imkânı olmadığından, kocanın hanımına

zina isnat etmesinde olduğu gibi aralarında mülâane yapılmış ve kadının bâkire olduğuna hük-

medilerek kendisine mihri verilmiştir.

4) Evlilikte Yaş Farkı

Müslüman toplumlarda ve ülkemizin bazı bölgelerinde görülen eşler arası yaş farkı, üze-

rinde durulması gereken önemli bir husustur. Bu tür evliliklerde çok büyük oranda erkek kadın-

dan daha yaşlı olmaktadır. Her ne kadar geçmişten günümüze evliliklerde yaş farkının önemli

olmadığına dair fetva verile gelmişse de bu problem, evlilikte denklik çerçevesinde ele alınması

gereken bir konudur. Ayrıca psikolojik, sosyolojik, kültürel, biyolojik, tıbbi vb. birçok boyutu

olan böyle bir konu, caiz olup olmamak bağlamında sadece fetva düzeyinde ele alınarak geçişti-

rilemez. Çünkü bir şeyin caiz olması, sadece söz konusu davranışın haram ve yasak olmadığını

ifade eder, onun en ideal davranış olduğunu göstermez. Elbette eşler arasındaki yaş farkı, makul

bir rakamı geçmedikçe normaldir, hatta arzu edilen bir durum olup pek çok evlilikte erkekler

51) Buhârî, Nikâh 10; Müslim, Radâ 54; Ebû Dâvud, Nikâh 3, (2048); Tirmizî, Nikâh 4, 13 (1086, 1100); Neseî,

Nikâh 6, 10. 52) Mülâ’ane, bir erkek veya kadının, dört şahit olmadığı halde, eşine zina suçu isnat etmesi halinde, kendilerini

hukuki cezadan kurtarmak için karşılıklı olarak yerine getirmeleri gereken bir “hukukî prosedür” dür. İlgili

ayetlerin meali şöyledir: “Kendi eşlerini zina etmekle suçlayıp da buna dair kendileri dışında şahit bulamayan

kocalar ise, kendilerinin doğru söylediklerine dair ayrı ayrı dört kere Allah adına yemin eder, şahitlik eder,

beşinci kere ise, yalancı olması halinde, Allah’ın lânetinin kendi üzerine gelmesini isterler.

Hanımının ise, kocasının bu suçlamasında yalancı olduğuna dair ayrı ayrı dört kere Allah adına yemin ve

şahitlik etmesi, beşincide ise kocasının doğru söylemesi halinde, Allah’ın gazabının kendi üzerine çökmesini

dilemesi, kendisinden cezayı kaldırır.” (Nûr, 6-9) 53) İbn Mâce, Talak 27.

Page 15: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

50

yaşça hanımlarından biraz büyüktür. Ancak bize göre bu farkın üst sınırının ne olacağı, başta

psikoloji olmak üzere birçok insan biliminin desteğiyle belirlenebilir. Mesela psikoloji bize,

eşler arası uyum açısından evlenecek çiftler arsındaki yaş farkının en çok ne kadar olabileceği-

nin tespitinde, çok yönlü (fiziksel, sosyal, cinsel, duygusal) gelişimsel özellikler hakkında yar-

dımcı olur. Kanaatimiz odur ki, ana babalar dinî bir referansla hareket etmek istiyorlarsa, özel-

likle kızlarının evliliği konusundaki meselelerde Hz. Peygamber’in kendi kızları hakkındaki

uygulamalarını örnek almalıdırlar. Zira bir kimsenin herhangi bir konu ya da durumla ilgili ger-

çek tutumu, onu kendisi ya da çocukları için tercih edip etmemesinde kendini gösterir. Nitekim

şu hadis bu konuda çok güzel bir örnektir.

Hz. Fatıma evlilik çağına gelince, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gelerek onu Resûlullah

(sav)dan istemişler. Fakat Hz. Peygamber(sav), "Henüz küçüktür" buyurarak nikâha rıza gös-

termemiştir. Aynı talep Hz. Ali'den gelince, uygun görmüş ve Hz. Fatıma'yı Hz. Ali ile evlen-

dirmiştir54. O sıralarda Hz. Ebû Bekir elli bir, Hz. Ömer kırk iki ve Hz. Ali ise yirmi dört yaş-

larındaydılar. Hz. Fatıma ise on sekiz yaş civarında idi. O günün Arap toplumunda erkeklerin

kendilerinden yaşça çok küçük (çocukları hatta torunlarıyla yaşıt) kadınlarla evlenmeleri nor-

maldi. Günümüzde az da olsa, Hz. Peygamber dönemi Arap toplumunda yaygın olan ve gayet

normal görülen bu tür evliliklere bakarak dindarlık adına bunu savunanlar, bu konuda farklı

düşünenlere cahil ya da sapık gözüyle bakanlar vardır. Toplumumuzda son 50-60 yıl içerisinde

evlenme yaşının giderek yükselişi ve evliliklerdeki yaş farkının azalması dikkate alınırsa, bu

meselenin dinle değil, toplumda hâkim olan anlayış ve bu anlayışın zamanla toplumsal deği-

şime paralel olarak değişmesiyle açıklanması gereken bir mesele olduğu görülür. Konuya illa

dinî bir izah getirmek gerekiyorsa, Hz. Peygamberin kendi kızı hakkındaki uygulaması, onun

bu konudaki tutumunu açıkça göstermektedir. O da evliliklerde makul olmayan yaş farkını ve

ana babaların kızlarını kendilerinden çok yaşlı kişilerle evlendirmelerini hoş karşılamadığıdır.

5) Ailevi Sorunlar ve Çözümü

a) Evlilikte Kıskançlık

“Sevgiden sonra, eşler arası iletişimi etkileyen en önemli duygular kıskançlık, güven ve

fedakârlıktır. Bu duyguları iyi bilmek ve yönetmek, eşler arası iletişimin sağlıklı yürümesi için

önemlidir.”55 Kıskançlık yakın ilişkilerde en güçlü, yaygın ve yıpratıcı duygulardan biri olarak

değerlendirilmektedir. 56 Evlilik araştırmalarında ve terapilerinde, kıskançlık önemle üzerinde

durulan sorunlardan biridir.57

Eşler arası ilişkilerde yaşanan önemli sorunlardan biri olan kıskançlık, üçüncü bir kişinin

evlilik ya da önem verilen bir ilişkiye yönelik tehdit olarak algılanmasına bağlı olarak ortaya

çıkan bir duygudur.

Kıskançlık58 aynı zamanda aile danışmanlığına konu olan temel ailevi problemlerden bi-

ridir. Eşler arası iletişimi en çok etkileyen sevgi, sadakat, güven, fedakârlık, bağlılık gibi duygu-

lardan biri de kıskançlıktır. Ancak bu duygu, eşler arası iletişimi daha çok olumsuz yönde etki-

ler. Bu duygu, eşlerden her ikisini de olumsuz yönde etkilemekle birlikte, daha çok kıskanılan

eşi etkiler. Eşlerin birbirini üçüncü kişilerden kıskanması normal ve tabiidir. Hatta eşler arasın-

54) Neseî, Nikâh 7. 55) Tarhan, Nevzat, Evlilik Psikolojisi, (2006), Timaş Yayınları, İstanbul, s. 64. 56) Demirtaş, Andaç; Dönmez, Ali, (2006)”Yakın İlişkilerde Kıskançlık: Bireysel, İlişkisel ve Durumsal

Değişkenler”, Türk Psikiyatri Dergisi, İstanbul; 17(3),s. 182. 57) Demirtaş ;Dönmez, a.g.m., s. 182. 58) Kıskançlık hakkında bknz. Sayar, Kemal, Ruh Hali, (2006), Timaş Yayınları, İstanbul, s. 52-53.

Page 16: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

51

da aşırıya kaçmamak şartıyla bir miktar kıskançlığın bulunması, tabii ve istenen bir durumdur.

Marazi olmayan ölçülü bir kıskançlık, eşi tarafından sevilmenin, sahiplenilmenin ve değer ve-

rilmenin bir göstergesi olarak algılanır. Böylesi bir kıskançlık, evliliği diri tutup eşleri birbirine

yaklaştıracağı için faydalı bile olabilir. Hiç kıskanılmamak kişide, eşi tarafından yeterince de-

ğerli bulunmadığı, sevilmediği, önemsenmediği, dolayısıyla eşinin kendisini kaybetme kaygısı

yaşamadığı düşüncesi yaratabilir. Bunun için eşi tarafından normal ölçülerde kıskanılmak, eşle-

rin hoşuna bile gider. Zira kıskanan eş, karşı tarafa bir yandan “Seni seviyorum, değerli buluyo-

rum” mesajı verirken, bir yandan da “Sen de bana değer ver ve beni sev” mesajı vermektedir.

İlgisizlik, sevgisizlik, daha önce yaşanmış sadakatsizlik, açık iletişim yokluğu, eşe davra-

nış biçimi, üçüncü kişiye olan ilgi ve yakınlık gibi haklı ve gerçek sebeplere dayanan kıskançlık

da normal ve gerekli bir kıskançlıktır. Böyle durumlarda problem kıskançlık değil, kıskançlığı

doğuran sebeplerdir. Bu çok önemli aile probleminin çözülmesi konusunda yapılması gereken,

kıskançlığı yok etmek değil, kıskançlığı ortaya çıkaran sebepleri yok etmektir. Aksi halde evli-

lik ilişkisinin sağlıklı bir şekilde devam etmesi mümkün değildir.

Normal olmayan, fıtrata aykırı olan, kıskanmayı gerektirecek durumlarda eşini kıskan-

mamaktır. Marazi olan, kıskanmak için karşı taraftan kaynaklanan hiçbir sebep yokken, özgü-

ven eksikliği, düşük benlik algısı, yetersizlik, sahiplenme duygusunun yoğunluğu, sevgi ve ilgi-

yi kaybetme, terkedilme ya da eşini kaybetme kaygısından kaynaklanan kıskançlıktır. Gerçek

sebeplere değil, vehme dayalı kıskançlıktır. Problem kıskanılandan değil, kıskanandan kaynak-

lanmaktadır. Normal olmayan59 (patolojik) kıskançlık, kendisine güvenilmemesi anlamına gel-

diği, davranışların eş tarafından tarassut altında tutulması, kısıtlanması, şüpheyle karşılanması

gibi sonuçları olduğu için, kıskanılan eşi incitir.

Bu tür kıskançlık gösteren bir kişinin psikolojik altyapısı incelendiğinde, bunun altından

cinsel açıdan kendine güvensizlik ve eşini tatmin edememe düşüncesi çıkmaktadır. Kişi kendini

yetersiz hissettiği için eşinin kendisini aldatabileceği düşüncesine kapılabilmektedir60. Kanaati-

mizce bu konuda, yetiştirilme tarzı ve kulaktan dolma yalan yanlış bilgiler sonucu oluşan karşı

cins algısı da etkili olmaktadır. Yani bütün erkeklerin eşini aldatma potansiyeline sahip olduğu-

nu düşünen bir kadının, kadınları cinsel açıdan doyumsuz varlıklar olarak gören bir erkeğin, eşi

tarafından aldatılabileceği düşüncesini zihninden atamaması tabiidir.

Bu açıklamalar çerçevesinde Hz. Peygamberin hadislerinde bir aile danışmanlığı sorunu

olarak kıskançlık konusuna ilişkin örneklere gelince; o, bu duygunun hem normal ve gerekli ve

hem de anormal ve zararlı biçimlerine dikkat çekmiştir.

Cabir b. Atik'den rivayet olunduğuna göre, Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurmuştur:

"Allah kıskançlığın kimisini sever, kimisine de öfkelenir. Allah'ın sevdiği kıskançlık, şüphe do-

ğuran işler hakkındaki kıskançlıktır. Allah'ın kızdığı kıskançlık ise şüphe doğurmayan işlerin

dışındaki kıskançlıklardır...61".

Hadise göre, kıskanmak için ortada hiçbir sebep yokken kişisel zaaf ve yetersizliklerden,

özgüven eksikliğinden, bencilce dürtülerden kaynaklanan ve eşi rencide eden, töhmet altında

bırakan kıskançlık Allah’ın kızdığı; şüphe uyandıracak, kıskanmayı gerektirecek haklı ve yeterli

sebeplere dayanan kıskançlık ise Allah’ın sevdiği bir davranıştır. Hatta şüphe uyandıracak ye-

terli sebeplerin bulunması durumunda kıskançlık, sadece doğru değil aynı zamanda gereklidir.

59) Anormal kıskançlık, “kıskançlık durumunda verilen tepkilerin dramatik, gerçek dışı bir tehdide yönelik veya

şiddet içeriyor olması ve ilgili duygu, düşünce ve davranışlarda normalden aşırı uçlara doğru bir kaymanın göz-

lenmesi durumu” şeklinde tanımlanabilir. (Demirtaş, Andaç; Dönmez, Ali,” (2006).Yakın İlişkilerde Kıskançlık:

Bireysel, İlişkisel ve Durumsal Değişkenler”, Türk Psikiyatri Dergisi, İstanbul; 17(3),s. 189.) 60) Tarhan, Nevzat, Evlilik Psikolojisi, s. 66.

Page 17: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

52

Zira İffet ve namusu koruma yönündeki kıskançlık, hem tabii ve fıtrî bir tepkidir, hem de namus

ve iffet, aynı zamanda din tarafından önem atfedilen ve korunması istenen değer ve erdemlerdir.

Bu değerleri koruma konusundaki hassasiyet, kişinin imanının ve dindarlığının göstergesidir.

Nitekim Hz. Peygamber (sav) bir hadisinde şöyle buyurmuştur: “İnsanın (eşini) kıskanması

imandandır. Kıskanmaması ise nifak alametidir.62”

“Allah mahremlerini nâmahremlerden kıskanan kullarını sever63” ve “Mahremini kıs-

kanmak imandandır…”64 Mealindeki hadisler de şüpheye yol açacak yeterli sebeplere dayalı bir

tepki olan kıskanmanın meşru ve gerekli olduğunu ifade etmektedir.

Kıskanmak için haklı ve yeterli sebepler ortaya çıktığında eşini kıskanmak, sadece erkek

için değil, aynı zamanda kadın için de hak olmaktan da öte, bir görevdir. Hz. Ali’nin rivayet

ettiği bir hadiste Hz. Peygamber (sav), “Meşru ölçüde kocasını kıskanan kadın Allah yolunda

cihad eden gibidir. Ona bir şehit mükâfatı vardır65” buyurmuştur.

Burada şunu da belirtmekte fayda var. Hz. Peygamberin eşleri arasında yaşanan kıskanç-

lıklar konusunda birçok rivayet olmakla birlikte, biz aile danışmanlığına konu olan bir problem

olarak eşler arası kıskançlığa dair sünnetteki danışmanlık örneklerini yalnız günümüzdeki tek

eşli evlilikler açısından değerlendirdiğimizden, burada bunlara yer vermedik. Bu rivayetlerin

varlığı burada ancak, çok eşlilik durumunda eşler arası kıskançlığın tabii, fıtrî, insanî, normal

ve hatta kaçınılmaz olduğu, peygamber eşlerinin (özellikle Hz. Aişe’nin) bile bundan kendileri-

ni kurtaramadıklarına bir delil olarak kullanılabilir.

b) Aldatma (evlilik dışı ilişki) ve Eşe Yönelik Aldatılma Şüphesi

Evliliklerde eşleri birbirine bağlayan en önemli etken sadakattir66. Aldatma ise bu bağı

temelinden sarsar, hatta çoğu zaman tamamen koparır. Bir insan davranışı olarak aldatma dav-

ranışları ve nedenleri her zaman merak edilmiş ve bilimsel araştırmalara konu olmuştur. Eşler

arasındaki aldatma olgusu, psikolojide ve özellikle de sosyal psikolojide “yakın ilişkiler” konu-

sunda çalışılan bir konudur.

Aldatma geniş kapsamlı bir kavramdır. Bununla birlikte bu kavram, her bireye göre fark-

lı şekilde değerlendirilip yorumlanabilmektedir. Bazı kişiler eşlerinin, nişanlılarının ya da sevgi-

lilerinin başka kişilere bakması ya da başka kişileri düşünmesini aldatma olarak değerlendirir-

ken, bazı kişiler de sadece cinsel aktivitede bulunmasını aldatma olarak değerlendirilebilirler.

Bazı araştırmacılar, aldatmayı cinsel aldatma ve duygusal aldatma olarak ikiye ayırmaktadır.

Buna göre bir ilişki varken bir başkasıyla cinsel ilişkiye girmek cinsel aldatma, duygusal bir

yakınlık yaşamak veya bir başkasına âşık olmak ise duygusal aldatma olarak değerlendirilmek-

tedir. Bugün gelinen noktada gerçek ve sanal aldatmadan da bahsedilebilir.

İslâm açısından hangi şekliyle olursa olsun aldatma ahlakî bir zaaftır. Özellikle cinsel ak-

tivite şeklindeki aldatmanın adı zina olup, Kur’ân âyetleriyle yasaklanan ve çok ağır cezayı

gerektiren büyük bir günahtır67. Burada asıl önemli olan ise, zinayı da içine alan ve aldatma

denilen her türlü evlilik dışı fiilî veya duygusal ilişkinin evlilik, dolayısıyla aile kurumu için en

büyük tehdit olmasıdır. Türk Medeni Hukukunda da zina, boşanma gerekçeleri arasında ilk sı-

61) Ebû Dâvud, Cihad 114, (2659); Neseî, Zekât 66; Ahmed b. Hanbel, V, 63, 445-446. 62) Beyhakî, Şu’abu’l-İmân, VII/411 (10797). 63) Câmiu’s-Sağîr, II,1078. 64) Câmiu’s-Sağîr, III, 2804. 65) Ali el-Müttakî, Kenzu’l-Ummâl, IV, 4415 (11172). 66) Tarhan, Nevzat, a.g.e., s.92. 67) Bknz. İsrâ 32; Nisâ, 15; Hicr, 2.

Page 18: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

53

rada yer almaktadır68. Hiç şüphesiz eşler arası ilişkilerin bozulması ve evlilik birlikteliğinin sona

ermesinde aldatma olayı kadar, aldatılma şüphesinin de rolü vardır.

Hz. Peygamberin aile danışmanlığına konu olan olaylardan biri de aldatmadır. Konuyla

ilgili rivayetlerden biri şöyledir:

İbn Abbas (r.a) anlatıyor: "Allah Teâlâ’nın (Tebük Seferi'nden geri kalmaları sebebiyle)

tövbelerini kabul edip affettiği üç kişiden biri olan Hilal İbn Ümeyye geldi. (Anlattığına göre)

tarlasından evine yatsı vaktinde dönmüştü. Hanımının yanında bir adam buldu. Manzarayı göz-

leriyle görmüş, kulaklarıyla işitmişti. Sabah oluncaya kadar adamı ürkütüp telaşlandırmadı.

Sabah olunca doğru Resûlullah (s.a.v.)'ın yanına gitti. "Ey Allah'ın Resûlü! Ben aileme gecele-

yin dönmüştüm, yanlarında bir adam buldum. Üstelik gözlerimle gördüm, kulaklarımla işittim"

dedi. Resûlullah (s.a.v) getirdiği bu haberden hoşlanmadı, adama karşı sert davrandı. Bunun

üzerine: “Kendi hanımlarına zina isnad eden, ancak, kendisinden başka şahidi bulunmayan

kimse ise, doğru söylediğine dair Allah adına yemin ederek dört defa şahitlik eder. Beşinci şa-

hitliğinde ise, eğer yalan söylüyorsa Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını ister. Kadının

Allah adına yemin ederek kocasının yalan söylediğine dair dört defa şahitlik etmesi ve beşinci

şahitliğinde, eğer kocası doğru söylüyorsa Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını istemesi,

onun hakkındaki cezayı kaldırır69" mealindeki âyet nazil oldu. Vahiy hali Resûlullah (s.a.v.)'ın

üzerinden kalkınca: "Ey Hilal, müjde! Allah senin için bir kurtuluş yolu gösterdi" buyurdular.

Hilal: "Ben Rabbim Teâlâ’dan bunu ümit ediyordum!" dedi. Resûlullah (s.a.v.): "Kadına adam

gönderin gelsin!" diye emretti. Kadın geldi. Resûlullah ona âyeti okudu. İkisine de meselenin

ciddiyetini hatırlattı ve ahiret azabının dünyadaki azaptan daha şiddetli olacağını haber verdi.

Bunun üzerine Hilal: "Vallahi kadın hakkında doğruyu söyledim!" dedi. Kadın da: "Hayır yalan

söyledin!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm: "Aranızda lanetleşin!" buyurdu. Hilal'e:

"Şehadet getir!" dendi. O da doğru söylediğine dair dört kere Allah'a şahadet etti. Beşinci sefer

olunca kendisine: "Ey Hilal, Allah'tan kork, zira dünya azabı ahiret azabından pek hafiftir, se-

nin bu yaptığın, üzerine azabı vacip kılmaktadır!" dedi. O yine: "Allah'a yemin olsun, ona iftira

ediyorum diye bana celde yapılmadığı gibi, Allah da onun sebebiyle bana azap vermeyecektir!"

dedi ve "Eğer yalancı isem, Allah'ın laneti üzerime olsun!" diye beşinci kere şehadette bulundu.

Sonra kadına: "Şehadet getir!" dendi. Kadın da: "Hilal yalancıdır" diye dört kere Allah'a şaha-

dette bulundu. Beşinci şahadete sıra gelince, kadına: "Allah'tan kork, zira dünyadaki azap ahiret

azabından hafiftir. Bu yaptığın, üzerine azabı vacip kılmaktadır!" dendi. Kadıncağız bir müddet

durakladı: Sonra: "Kavmimi, geri kalan zamanlarda rezil rüsva edemem!" dedi ve beşinci defa:

"Hilal doğru söyledi ise Allah'ın gazabı üzerime olsun!" diye şahadette bulundu. Bunun üzerine

Aleyhissalâtu vesselâm aralarını ayırdı. Kadının doğacak çocuğunun babasının adıyla çağrıl-

mamasına, kadına zina isnat edilmesine, çocuğa da veled-i zinâ denmemesine, kim kadına veya

çocuğa böyle bir isnatta bulunacak olursa cezalandırılmasına (hadd-i kazfe) hükmetti. Aynı

şekilde bunlar ne boşanma ne de ölüm sebebiyle ayrılmadıkları için Hilal üzerinde, ne kadın için

mesken ne de çocuk için nafaka mesuliyeti olmadığına hükmetti. Aleyhissalâtu vesselâm: "Eğer

kadın kızılımsı, kabaları etsiz, sivri omuzlu, iki kabası sivri, baldırları ince bir çocuk dünyaya

getirirse, bu çocuk Hilal'dendir. Eğer esmer, kısa saçlı, iri yapılı, kalın baldırlı, iri kabalı bir

çocuk dünyaya getirirse bu çocuk, zina nispet edilen şahsa aittir" buyurdular. Gerçekten kadın

esmer tenli, kısa saçlı, iri yapılı, iri bacaklı, iri kabalı bir çocuk doğurdu. Aleyhissalâtu ves-

selâm: "Eğer (şehadetlerle yapılan) yeminler olmasaydı benimle o kadın arasında mesele ola-

68) Bknz. Türk Medeni Kanunu Md. 161. 69) Nûr, 6-9.

Page 19: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

54

caktı" buyurdular. İkrime der ki: "Kadının çocuğu bundan sonra Mudar üzerine emîr oldu, tes-

miyede babasına nispet edilmezdi70.

Hz. Peygamber, kendisine intikal eden aldatılma şüphesine ilişkin bir başka problemi,

bugünkü Genetik biliminin izah ettiği tarzda bir izahla çözmüştür.

Ebû Hureyre'nin (r.a.) anlattığına göre: Fezare oğullarından bir kişi Hz. Peygamber'e ge-

lerek, "Benim karım, siyah bir oğlan doğurdu" dedi. Hz. Peygamber (sav) de, bu soruya "Senin

develerin var mı?" diyerek cevap verdi. O kişi de, "Evet, var" deyince. Allah Resulü devamla,

"O develerin renkleri nasıldır? "diye sordu. Adam, "Kırmızıdır" dedi. Hz. Peygamber, "Bunla-

rın içinde boz renkte olanları da var mı?" dedi. Adam, "Tabi, develerim içinde boz renkli olan-

ları da var" diye cevap verdi. Hz. Peygamber, "Peki, develere o boz renk nereden geldi?" bu-

yurdu. Adam bu soruya, "soyunun bir damarına çekmiş olmalı" diye cevap verince Allah Resulü

"İşte oğlun da, soyunun bir damarına çekmiş olabilir" buyurdu71.

c) Cinsel Sorunlar

Evliliğin sosyal, psikolojik ve biyolojik bir ihtiyaç olduğu düşünülürse, bu ihtiyaçlardan

birinin veya birkaçının karşılanmamasının evlilik birlikteliğini tehdit etmesi kaçınılmazdır. Bu

ihtiyaçlardan bir cinselliktir. Aile danışmanlığına konu olabilecek çok önemli eşler arası uyum

sorunlarından birisi, ister kadın ister erkekten kaynaklansın, eşlerden birinin diğerinin cinsel

ihtiyaç ve taleplerine cevap vermemesi veya verememesidir. Bu durum, evlilik birlikteliğinin

kuruluş ve devamını sağlayan etkenlerden birinin yok olması demektir.

Bilimsel araştırmalar, evlilik doyumunun yüksek düzeyde cinsel doyumla ilişkili olduğu-

nu göstermektedir. Yani cinsel yaşam memnuniyeti, evlilik doyumunu belirleyen önemli bir

etkendir. Eşlerin cinsel anlamda birbirlerini mutlu edememelerinden kaynaklanan moral bozuk-

luğu, evlilik ve aile içi ilişkileri olumsuz yönde etkilemektedir72. Hatta mağdur tarafın istemesi

halinde evliliği sonlandırma sebebi olabilmektedir.

Türk Medeni Kanununda, eşlerin birlikte olmaması, cinsel uyumsuzluk ve doyumun sağ-

lanamaması gibi sebepler, evliliği temelden sarsıcı sebep olarak sayılmaktadır73. Bir başka ifa-

deyle, evliliği temelden sarsıcı bir sebep sayılan cinsel birlikteliğin söz konusu olmaması, bo-

şanmanın gerçekleşmesi için geçerli bir sebep olarak kabul edilmektedir. Eşlerin birlikte olma-

ması, bu durumun uzun zaman devam etmesi, birlikteliği kabul etmeyen tarafı kusurlu yapmak-

tadır. Eğer kişi, cinsel rahatsızlığını tedavi ettirmeyi kabul etmiyor, bu durumu çözmeye yönelik

bir yol izlemeyi reddediyorsa, hâkim davayı boşanma kararıyla sonuçlandırmaktadır.

Dinî, ilmî (biyolojik, fizyolojik, psikolojik), hukuki, kültürel vb. hangi açıdan bakılırsa

bakılsın, evliliğin temel nedenlerinden birisinin eşlerin cinsel doyumlarını sağlamak olduğu bir

vakıadır. Bu sebeple kişinin eşinden, evliliğin bir ahdi mesabesinde olan cinsel birliktelik bek-

70) Hadisi bu metnin aynısıyla Ebû Dâvud rivayet etmiştir. Kütüb-i Sitte müellifleri, İbn Ömer'den bu manada

rivayette bulunmuşlardır. Bknz. Buhârî, Talak, 28, Şehâdât, 21, Tefsir, Nûr, 3; Ebû Dâvud, Talak, 27; Tirmizî,

Tefsir, Nûr, (3178). 71) Ebû Dâvud, Talak 28; Müslim, Lian 1. 72) Bknz. Çağ, Pınar;Yıldırım, İbrahim, “Evlilik Doyumunu Yordayan İlişkisel ve Kişisel Değişkenler”, (2013), Türk

Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, İstanbul,cilt: 4, sayı. 39, s.18; Erberk, Evrim vd., (2005), “Cinsellik ve

Çift Uyumu Arasındaki İlişki: Üç Grup Evli Çiftte Karşılaştırmalı bir Çalışma”, Düşünen Adam Dergisi, İstanbul,

cilt. 2, sayı. 18, s. 73. 73) Bu husus, yeni Medeni Kanunun 166'ncı maddesiyle düzenlenmiştir. Kanun evlilik birliğinin temelinden

sarsılması kavramını, eşlerin ortak hayatlarını sürdürmelerinin kendilerinden beklenemeyecek aşamaya

geldiği haller şeklinde, geniş yorumlanabilen bir statüye oturtulmuştur. Yani bu maddenin yoruma açık olan,

torba, genel hüküm olduğunu söylenebilir. Bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsıldığı hallerin ne olduğu,

yıllardır süre gelen ve uygulanmakta olan Yargıtay içtihatları ile açıklanmaktadır ki bunlar arasında cinsel uyum

ve doyumun kurulamaması ve cinsel ilişkiden kaçınma da yer alır.(http://www.caferuj.com.tr/iliskiler/bosanma,

04.09.2015)

Page 20: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

55

lentisi içinde olması tabii bir haktır. Taraflardan birinin yapılan akdin gereğini yerine getirme-

mesi, boşanmayı gerektirir. Eşler arasında cinsel uyumun sağlanamaması ya da cinsel doyum-

suzluk, evlilik birlikteliğinin kurulması ve devam ettirilmesinde rol oynayan çok güçlü, tabii ve

fıtri bir ihtiyacın karşılanmaması demektir.

Cinsi münasebete gücü yetmeyen kimseye, fıkıh ıstılahında “innîn” denir. Böyle bir il-

lete tutulmuş olan erkeğin karısının, kocasından ayrılmak için dava açmaya hakkı

vardır. Eğer koca iktidarsızlığını kabul ederse, hâkim dava anından itibaren mahke-

meyi bir kameri yıl erteler. Bu müddet zarfında temas olursa, artık davaya lüzum

kalmaz. Fakat iktidarsızlık yine devam ederse, kadının talebi üzerine hâkim aralarını

ayırır. Bu ayrılık bir bâin talak olur. Kadına, halvet olması sebebiyle tam mihrini

vermek gerekir ve kadın iddetini bekler. Yumurtaları alınmış (buruk) bir erkeğin du-

rumu innîn gibidir. Tenasül aleti kesik olan erkek, kadının istemesiyle yine mahke-

mece derhal karısından ayrılır74.

Oldukça mahrem bir konu olmakla birlikte Hz. Peygamber’e bu tür aile mese-

lelerinin de intikal ettiğini görüyoruz.

Hz. Peygamber zamanında yaşanan bir iktidarsızlık hadisesi ile ilgili rivayete

göre, ashaptan Rifaa (r.a) karısını boşamış, o da Abdurrahman b. Zebir ile evlenmiş-

tir. Hz. Aişe (r.a)in şöyle dediği rivayet olunmuştur: Rifaatü'l-Kurazî'nin zevcesi

(iken boşanan kadın), Peygamber(sav)e gelerek, "Ben, Rifaa'nın (nikâhı) altında

idim. O, beni boşadı ve talakımı kesinleştirdi. Ben ondan sonra Abdürrahman b.

Zebir ile evlendim. Onun yanında, elbisenin pürçeğini andırandan başka, bir şey

yok" dedi. Resul-i Ekrem bunun üzerine, "Sen Rifaa'ya dönmek mi diliyorsun?"

dedi. Kadın, "Evet" cevabını verdi. Resûl-i Ekrem, "Asla! Sen onun balcağızın-

dan, o da senin balcağızından tatmadıkça (bu olmaz)" buyurdu75.

Evlilikte cinsellik iki yönlü olduğuna göre, bu konuda kadının da kocasına

karşı sorumluluğunu yerine getirmesi gerekir. Nitekim Kur’ân’da Allah (c.c),

kadın ve erkeği birbirinin (zinadan koruyan) örtüsü olarak nitelemektedir76. On-

lardan her ikisinin de her konuda olduğu gibi, karşı tarafın tabii, fıtri, meşru

olan cinsel ihtiyaç ve beklentilerine cevap vermesi gerekir. Kur’ân’ın ifadesiyle

eşi için örtü olma vasfını kaybeden ya da bu işlevini ihmal eden taraf, eşini, in-

sandaki oldukça güçlü cinsellik güdüsünün yönlendirmeleri karşısında koruma-

sız bırakmış olur. Bu da dini manada eşini ateşe atmaktır. Ne kadının ne de er-

keğin böyle bir hakkı yoktur. Meselenin erkeklerle ilgili boyutuna dair örnekle-

re temas ettik. Özellikle kadınların eşlerine karşı cinsel sorumluluklarını yerine

getirmelerinin aile saadeti için ne kadar önemli olduğu insanlık tarihi boyunca

bilinen bir gerçektir. Böyle önemli bir konunun Hz. Peygamberin aile danış-

manlığına konu olmamış olması düşünülemez. Konuyla ilgili rivayetlere baktı-

ğımızda, kadınların kocalarının meşru cinsel isteğine ivedilikle cevap vermele-

rinin tavsiye edildiğini77; kocasının talebine rağmen kadının birlikte olmaktan

imtina etmesi, onu reddetmesi, yatağına gelmeyip ayrı yatakta gecelemesi gibi

durumların melekler tarafından gazap ve lanet edilme vesilesi olduğunun haber

74) Ayrıntılı bilgi için bknz. İbrahim Halebî, Mültekâ Tercümesi Mevkûfât, (1980), Şerheden: Mehmed Mevkûfâtî,

Terc.: Ahmed Davudoğlu, Doyuran Matbaası, İstanbul, s. 577-579. 75) Tirmizî, Nikâh 27; Müslim, Nikâh 17. 76) Bakara, 187. 77) Tirmizî, Radâ` 10.

Page 21: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

56

verildiğini78; kocaları tarafından arzulanan fakat onlarla birlikte olmamak için uyuyun-

caya kadar onları bekletip oyalayan kadınların uyarıldığını79 görmekteyiz.

d) Sevgisizlik

Sevgi, hem sevmek hem sevilmek anlamında her insan için bir ihtiyaçtır, insana haz verir,

onu mutlu eder, onun algı dünyasını, tutum ve davranışlarını olumlu yönde etkiler. Evlilikte ise

sevginin ayrı bir önemi vardır. İnsanı evliliğe sevk eden önemli motivlerden biri sevgidir80. Ki-

şinin eşini sevmesi ve onun tarafından sevilmesi, yalnız eşlerin mutluluğu için değil, doğacak

çocukların sevgi ortamında büyümesi bakımından da önemlidir. Sevgi, evlilik birlikteliğini

ayakta tutan, onu sıkıcı olmaktan kurtaran temel duygulardan biridir. Eşlerin birbirlerine sevgi

duymadığı evlilikler, ya her iki taraf için mutsuzluk kaynağı olarak zoraki devam eder ya da

biter. Evlilikte eşler arasında sevginin varlığı kadar, onun eşler arası iletişimde karşılıklı olarak

ifade edilmesi ve her iki tarafın bunu algılaması yani, eşi tarafından sevildiğini bilmesi de

önemlidir. Bir insanın, kendisine gösterilen sevgiyi algılayıp algılamadığını ise, sevgi dili belir-

ler.81 Mesela sevgi dili hediye almak olan bir kadın, eşine sevgisini ifade etmek için ona hediye

alır. Erkek eşini sevdiği halde ona hediye almazsa, kadın sevilmediğini zanneder. Ancak bütün

duygular gibi sevginin ifade ediliş biçimi ve algılanması yani sevgi dili kişilerin karakterine,

kişiliğine, alışkanlıklarına, yetiştirilme tarzına göre değişmektedir. Dolayısıyla sevgi dili farklı

olduğu için bazen eşlerden biri, gerçekte var olan sevginin yok olduğunu, eşinin kendisini sev-

mediğini zannedebilir. Evlilikte kişinin, eşi tarafından sevilip sevilmediğini doğru algılaması

son derece önemlidir. Çünkü sevildiğini bilmek, çoğu zaman kişinin eşini sevmesi için yeterli

ve önemli bir sebeptir. Kişi, eşini veya bir başkasını sırf kendisine olan sevgisini bildiği için

sevebilir. Bunun için sevginin ifade edilmesi önemlidir. Nitekim Hz. Peygamber, “Biriniz kar-

deşini sevdiği zaman bunu ona bildirisin” buyurmuştur82. Ancak sevgi sadece dil ile sözlü ola-

rak ifade edilmez, bu konuda beden dili ve fiziksel temas da önemlidir. Hatta dil yalan söyler

ama beden dili daha samimi ve etkilidir. Ancak her şeyin yapaylaştığı günümüzde, eşler arasın-

da sevgiyi ifade etmenin başlıca araçları yapmacık sevgi sözcükleri, evlilik yıldönümü, sevgili-

ler günü, kadınlar günü kutlamaları ve hediyelere indirgenmiş durumdadır. Kanaatimizce sevgi-

nin en önemli ifade aracı, ilgi ve eşler arasındaki karşılıklı hizmet davranışıdır.

Evlilik teklifi, pek çok kültürde genelde erkek tarafından yapıldığına göre, erkek tarafında

başlangıçta bir sevgi olmasa bile, beğenme ve dolayısıyla sevme potansiyeli vardır. Kadının

kocasını sevmesi ve bunun kocası tarafından bilinmesi ise bu sevgiyi büyütür. Çünkü insanlar,

kendilerini sevdiklerini bildikleri kimseleri severler; sevdikleri birinin kendilerini sevmediğini

öğrendiklerinde de bu sevgilerini kaybederler. Sevgide karşılıklılık (mütekabiliyet) söz konusu-

dur.” Bizi sevdiklerini bildiğimiz insanları severiz. Eğer bir kişi hakkında tek bildiğimiz onun

bizi sevdiği ise, biz de onu sevmek eğilimindeyizdir. Eğer o bizi sevmiyorsa, bu duygu da karşı-

lıklı olacaktır”83. Hz. Peygamber’in, “Kocasını sevebilen doğurgan kadınla evlenin…84” hadi-

sini bu çerçevede anlamak gerekir. O, bir erkek olarak, bir erkeğin eşi tarafından sevilmesinin

mutlu bir evlilik birlikteliği için ne kadar önemli olduğuna dikkat çekmiştir.

78) Buhârî, Nikâh 85, Bed’u’l-halk 7; Müslim, Nikâh 120, 121, 122; Ebû Dâvûd, Nikâh 40. 79) Nûreddin el-Heysemî, Mecmau’z- Zevâid, IV, 296; el-Askalanî, el-Metâlibü’l-Âliye, II, 26, 27. 80) Evlilikte sevginin önemi için bknz. Tarhan, Nevzat, Aile Okulu,(2010), II. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, s.

139-141. 81) Sevgi dili hakkında bknz. Tarhan, Evlilik Psikolojisi, s. 59-63; Tarhan, Aile Okulu, s. 142-143. 82) Tirmizî, Zühd 54. 83) Freedman, D.O; Sears, J. M; Catsmith, (1998), Sosyal Psikoloji, 3. Baskı, Çev.: Ali Dönmez, İmge Kitabevi,

Ankara, s. 201. 84) Ahmed b. Hanbel, I,158; Ebû Dâvûd, Hn: 1966; İbn Hıbbân, Hn: 1229; Hâkim, II,162; Beyhâkî, es-Sünenü’l-

Kübrâ, 7/81; Ebû Nu’aym, Hilyetü’l-Evliyâ, 3/61-62; Ali el-Kârî, Ref’u'l-Cünâh ve Hafzu‘l-Cenâh, Hn:34.

Page 22: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

57

Eşlerin birbirlerini özellikle de kadının kocasını sevmesi evlilikte o kadar önemlidir ki, bu

sevginin olmayışı, yerine göre evliliği bitirmek için yeterlidir. Çünkü hem kadın hem erkeklerin

evlilikten önemli beklentilerinden biri saygı, sevgi ve huzurdur. Bunun tezahürü ise yeterli ilgi,

tatlı dil, güler yüzdür.85 Bu duygusal ihtiyacın karşılanmaması ise boşanma sebebi olabilmekte-

dir. Nitekim Hz. Peygamber’in aile danışmanlığına konu olmuş ve boşanmayla sonuçlanmış

böyle bir olay yaşanmıştır. Rivayete göre, Sabit b. Kays'ın (r.a) hanımı Cemile (r.a), Peygambe-

rimize gelerek şöyle demiş: "Ya Resûlellah beyimin huyu ve dindarlığı hakkında bir şikâyetim

yoktur. Fakat onu bir türlü sevemedim. Bunun için de nankörlük etmekten, ona karşı olan vazi-

felerimi yapmamaktan korkuyorum.” Peygamberimiz, "Sana mehir olarak verdiği bahçeyi ona

geri verir misin? " diye sormuş, kadın, "Evet, veririm" deyince de Resûlullah (sav) Hz. Sabit'e,

"Bahçeyi kabul et ve onu boşa" buyurmuştur. Ayrıca boşama karşılığında fazla bir şey almama-

sını da emretmiştir86.

e) İlgisizlik ve İhmal

İnsanın ilişki kurma, ait olma, sevme ve sevilme, saygınlık, beğenilme, takdir edilme gibi

sosyal ihtiyaçları vardır. Diğer insanlardan sevgi, ilgi ve ihtimam görmek, insanoğlunun dünya-

ya geldiği ilk aylardan itibaren başlayıp hayatının sonuna kadar devam eden ihtiyaçlarından

biridir. Evlilikle birlikte bu ihtiyaçların yöneldiği kişilerden biri eştir. Genelde insanlar arası

özelde eşler arası ilişkiler açısından ilgi, sevginin ifadesi olması açısından önemlidir. Evlik bir-

likteliğinde sevgi, sürekli odun atılarak beslenmesi gereken bir ateş gibidir. İlgi ise bu ateşi bes-

leyen odun gibidir. İlgi ve ihtimamla beslenmeyen sevginin giderek zayıflaması ve yok olması

muhtemeldir. Gerekli ilgi ve ihtimamın olmaması ise ilgisizlik ve ihmaldir. Ancak ilgi ve ihti-

mama, eşlerden sadece birinin değil, her iki tarafın da ihtiyacı vardır. Yani bu konuda da müte-

kâbiliyet esastır.

Hz. Aişe(r.a.)nin alattığına göre, sahabeden Osman b. Maz’ûn’un hanımı el-Havle bint

Hakîm, pejmürde bir vaziyette Hz. Aişe’nin yanına gelir87. Havle bu sırada Osman b. Maz’ûn’la

evlidir. Resûlullah, bu hanımın pejmürde halini görür ve Hz. Aişe’ye, “Bu Havle’nin hali nedir

böyle” diye sorar. Hz. Aişe, hanımın kocasının gündüzleri oruç tuttuğunu, geceleri de namaz

kıldığını, eşini ihmal ettiğini, bunun için de bu zavallı kadının sanki kocası olmayan bir kimse

olduğunu söyler. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v), Osman ibn Maz’ûn’a haber göndererek hu-

zuruna çağırmış ve ona şöyle buyurmuştur: “Yâ Osman! Ben rehbâniyetle emrolunmadım. Sen

benim sünnetimden yüz mü çeviriyorsun?”. Osman ibn Maz’ûn Hz. Peygamber’e şöyle cevap

verir: ”Hayır. Allah’a yemin ederim ki Ya Resûlellah! Bilakis ben sadece senin sünnetine uy-

mayı düşünüyor ve istiyorum”. Bunun üzerine Hz. Peygamber, şöyle buyurarak ikaz eder: “Öy-

leyse Osman bilesin ki benim sünnetimin bir kısmı da şudur: Ben gecenin bir kısmında uyur, bir

kısmında ise namaz kılarım. Bazı günler oruç tutar, bazı günler tutmam. Hanımlarla da evleni-

rim. Allahtan kork Osman! Ailenin senin üzerinde hakkı var. Misafirinin ve nefsinin senin üze-

rinde hakkı var. Bazı günler oruç tut, bazı günler tutma, gecenin bir kısmında namaz kıl, diğer

bir kısmında ise uyu”88.

85) Krş. T.C. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Türkiye Boşanma

Nedenleri Araştırması TBNA 2014, (2015), İstanbul, s. 70. 86) İbn Mâce, Talak 22. 87) Bir rivayete göre Hz. Peygamber gelmeden önce Havle, Hz. Aişe’nin kendisine pejmürdeliğinin sebebini sorması

üzerine, kocasının ibadete düşkünlüğü sebebiyle kendisini ihmal ettiğinden şikâyet etmiştir. Bknz. Abdurrezzâk

es-San’ânî, Musannef, IV, 168. 88) İbn Hanbel, VI, 268; Krş. Ebû Dâvud, Salât 317; İbn Sa’d, Tabakât, III, 395.

Page 23: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

58

Hz. Peygamberin yaptığı bu uyarı sonucunda Osman b. Maz’un yaptığı hatayı anlamış

olmalı ki birkaç gün sonra Havle bintü Hakîm yine Hücre-i Saâdet’e misafir olur. En güzel elbi-

selerini giymiş, güzel kokular sürmüş, âdeta yeni gelinler gibi süslenmiştir89.

f) Şiddet ve Kötü Muamele

Türk Medeni Kanununa göre boşanma sebepleri arasında yer alan “hayata kast, pek kötü

veya onur kırıcı davranış”90 kapsamında değerlendirebileceğimiz şiddet, özellikle de kadına

şiddet, günümüz modern toplumlarında hala aile danışmanlığına konu olan önemli ailevi prob-

lemler arasında yer almaya devam etmektedir.

Hz. Peygamber, kadına fiili şiddet uygulamayı (kadının istemesi halinde) boşanma sebebi

olarak görmüştür. Nitekim kocasından dayak yiyen Ümmü Cemîl bint Abdillah, durumu Hz.

Peygamber’e bildirdiğinde, Allah Resûlü onu ve kocasını karşısına alıp eşinden ayrılmak isteyip

istemediğini sormuştur. Daha sonra Ümmü Cemîl kocasından ayrılmıştır91.

Birçok kadının Resûlullah(sav)ın hanımlarına gelerek kocalarının kendilerini dövdükle-

rinden şikâyetçi olmaları üzerine o şöyle buyurmuştur: ”Birçok kadın Muhammed ailesine gele-

rek kocalarını şikâyet ediyorlar. Kadınlarını döven o kimseler, sizin hayırlınız değildir92.”

Habibe bintü Sehl, Sâbit b. Kays b. Semmâs'ın nikâhı altında idi. Sâbit ona vurdu ve bir

tarafını kırdı. Habibe gelip durumu Allah Resulüne anlattı. O da Sâbit'i çağırdı ve "Bir miktar

malını al ve ondan ayrıl." buyurdu. Sâbit: "Bu uygun olur mu, ey Allah'ın Resulü?" diye sordu.

"Evet, olur." cevabını aldı. Sâbit:"Ben ona iki bahçe mehir olarak vermiştim, şu anda da onlar

elinde" dedi. Allah Resulü; "O halde onları al ve ondan ayrıl." buyurdu. O da öyle yaptı93.

g) Kuma Getirme

Eşler arasında yaşanabilecek en zor aile sorunlarından biri olan kuma getirme ya da ikinci

bir eşle evlenme, normal her kadının, değil fiilen gerçekleşmesi, şakasına bile katlanamayacağı

bir durumdur. İstisnai durumlar dışında, ruh sağlığı yerinde olup baskı altında tutulmaksızın

özgürce hareket edebilen, çok eşliliğin normal karşılandığı bir toplumda sosyokültürel etkiler

sonucu bu durumu kabullenecek tarzda yetiştirilmemiş olan hiçbir kadının, eşinin ikinci bir

kadınla evlenmesine rıza göstermesi mümkün değildir. Hatta çok eşliliğin normal görüldüğü

toplumlarda dahi kadınların bu işten hoşnut oldukları ve rıza gösterdiklerini söylemek bile, ge-

nelde insan özelde kadın psikolojisini bilmemek olur. Gerçek şu ki, kadınlar da erkekler gibi

eşlerini bir başkasıyla paylaşmak istemezler. Bir erkeğin ikinci bir kadınla evlenmek için eşinin

rızasını almasına gerek olmadığına dair verilen fetvalar, bu gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Çok

özel ve istisnai şartlar dışında böyle bir fetva ya da hükmün doğru olmadığını düşünmekle bir-

likte biz, konunun bu yönüne girmeden, bir aile danışmanlığı problemi olarak kuma getirme

meselesinin Hz. Peygamber’in uygulamasında nasıl çözüldüğüne dair örneğe temas edeceğiz.

Hz. Ali'nin, eşi Fatıma üzerine -ikinci bir eşle- evlenme teşebbüsünü öğrenen Hz. Pey-

gamber, bunun Hz. Fatıma'yı üzeceğini, günaha sokabileceğini (fitne), ailenin huzur ve mutlu-

luğunu gölgeleyeceğini düşünerek henüz düşünce aşamasındayken muhtemel tehlikeleri önle-

mek üzere harekete geçmiş, "Ali eşi Fatıma'yı boşamadıkça üzerine o kadını alamaz" demiş, Hz.

Ali de eşini ve kayınpederini üzmemek, aile mutluluğuna gölge düşürmemek için bu teşebbü-

sünden vazgeçmiştir94.

89) İbn Sa’d, et-Tabakât, III, 395. 90) Türk Medeni Kanunu Madde 162. 91) İbn Hacer, el İsâbe, IV, 420. 92) Ebû Dâvûd, Nikâh 42. Ayrıca bknz. İbn Mâce, Nikâh 51. 93) Ebû Dâvud, Hn: 2228; Nesei, İbn Kayyim, Zâdü'1-Meâd, V/189. 94) Buhâri, Nikâh 109; Ebû Dâvud, Nikâh 13.

Page 24: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

59

Gerek üzerine kuma getirilmek istenen kadınlar ve gerekse onların ana babaları tarafın-

dan sünnette örnek alınması gereken örnek, -tıpkı Hz. Fatıma’nın yaşça kendisinden oldukça

büyük olan taliplerine olumsuz cevap verdiği gibi- Hz. Peygamber’in, damadının kendi kızı

üzerine kuma getirmek istemesi konusundaki tutumudur.

Şayet Hz. Peygamber’in terbiyesinde büyüyen Hz. Fatıma’nın, kocasının ikinci evliliğine

karşı çıkması caiz olmasaydı, Allah’ın Resûlü (sav) onu ikaz eder, kocasının arzusuna boyun

eğmesini, bu durumu kabullenmesini emrederdi. Hâlbuki o, kızının üzüldüğünü görünce, dama-

dı Hz. Ali’nin bu arzusundan vazgeçmesini istemiş, eğer vazgeçmezse, ancak Fatıma’yı boşa-

dıktan sonra evlenebileceğini bildirmiştir. Böylece Hz. Ali’nin, kızı Fatıma’nın üzerine evlenip

onu üzmesine izin vermemiştir. Onun bu davranışından, Müslüman kadınlar ve onların ebe-

veynlerinin, damadın ikinci evliliğine karşı çıkabilecekleri hükmü çıkarılabilir. Böyle bir hü-

küm, savaş ve genetik faktörlere bağlı olarak kadın nüfusun erkek nüfusa oranla çok fazla olma-

sı gibi ancak istisnai durumlarda uygulanması gereken birden fazla evlilik izninin istismar edil-

mesiyle dine zarar verilmesini de önler.

h) Çocuk Sahibi Olamama

Çocuk sahibi olmak, eşleri birbirine bağlayan evlilik birlikteliğini pekiştiren bir olgu ol-

duğu gibi, ister erkekten ister kadından kaynaklansın, çocuk sahibi olamamak da eşlerin ruh

sağlığını ve evliliği tehdit eden ve dolayısıyla aile danışmanlığına konu olabilecek önemli prob-

lemlerden biridir.

Özellikle geleneksel kültürlerde evlilik üzerinden zaman geçmesine rağmen çift çocuk

sahibi olamadığında, kendini sosyal çevreye karşı sorumlu hissetmekte ve bu da aile içinde ha-

yal kırıklığına, suçluluk duygusunun yerleşmesine, eşlerin haksız yere birbirlerini suçlamalarına

neden olmakta ve sonuç olarak da evlilik bağları psikolojik olarak baskı altına girmektedir95”.

Çocuk sahibi olamayan kadınlar suçluluk hissi, horlanma, dışlanma, sadakatsizlik, boşanma

veya kuma ile tehdit edilme gibi sorunlar yaşamaktadırlar. Bu sorunlara neden olan sosyal bas-

kının uygulayıcıları genelde kadınlardır. Her iki cinsiyet de sosyal baskıya maruz kalmakta,

ancak toplum, erkek kaynaklı infertiliteyi gizleme görevini kadınlara yüklemekte ve dolayısıyla

asıl yükü kadınlar çekmektedir96. Nitekim bir ilçemizde yapılan bir araştırma, beş yıl içinde

boşanmalarına karar verilen 320 çitten % 43’nün çocuk sahibi olmadıklarını göstermektedir97.

Bu da çocuk sahibi olmamanın boşanmayı kolaylaştırdığını göstermektedir. Ayrıca çocuk sahibi

olamama(infertilite), eşlerde ruhsal, sosyal, kültürel, ekonomik, cinsel, etik vb. pek çok sorun-

larla98 birlikte ikinci bir eşle evlenme sebebi olarak da karşımıza çıkabilmektedir. Dinî açıdan

evliliğin hikmetinin neslin devamı olması da aile birlikteliğinde çocuk sahibi olmanın ne kadar

önemli olduğunu göstermektedir.

Hadislerde, velûd (doğurgan) kadınlarla evlenmek tavsiye edilmiştir99. Hz. Peygam-

ber(sav)'in ashabından bazılarına bekâr olan kızlarla evlenmelerini tavsiye eden ifadelerinin de

aslında doğurganlıkla alakalı olduğu söylenebilir. Çünkü doğurganlık konusunda yaş önemlidir.

95) Şen, Emine; Bulut, Süreyya; Şirin, Ahsen, (2014) “Primer İnfertil Kadınlarda Eşlerarası Uyumun İncelenmesi”,

Florence Nightingale Hemşirelik Dergisi, Cilt 22 - Sayı 1: 17-24 96) Koçyiğit, Oya Topdemir, (2012), “ İnfertilite ve sosyo-kültürel etkileri”, İstanbul Üniv. İnsanbilim Dergisi, İstan-

bul, sayı:1, c. 1, s. 35. 97) Kır, İbrahim;Bülbül, Ömer, (2012), “İslâhiye İlçesinde Boşanma Olgusu Üzerine Sosyolojik Bir İnceleme”,

Kahramanmaraş Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Kahramanmaraş, cilt.2, sayı.9, s. 115-116. 98) İnfertilite (çocuk sahibi olamayan) çiftlerin yaşadıkları sorunlar hakkında geniş bilgi için bknz. Yanıkkerem,

Ekrem vd., (2008) İnfertil Çiftlerin Yaşadıkları Sorunlar ve Hemşirelik Yaklaşımı, Atatürk Üniv. Hemşirelik

Yüksek Okulu Dergisi, Erzurum, 11: 4, ss. 112-121. 99) "Şefkatli/sevecen, doğurgan kadınlarla evlenin. Çünkü ben kıyamet gününde diğer ümmetlere karşı sizin

çokluğunuzla övüneceğim." (Ebû Dâvud, Nikâh 2; İbn Mâce, Nikâh1).

Page 25: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

60

Hz. Peygamberin bu tür tavsiyelerinden, onun, çocuk doğuramayan kadınlarla evlenmeyi kerih

gördüğü veya yasakladığı anlamı çıkarılamaz. Bizzat Hz. Peygamber(sav)'in çocuk yapmayaca-

ğı belli olan yaşlı kadınlarla evlenmesi, doğum yapamayacak olanlarla evlenmenin bir sakıncası

olmadığının açık delilidir. Doğum yapamayacağı bilinen bir kadınla evlenmenin dinen hiç bir

sakıncası yoktur. Bir kadının doğurganlığından maksat, onun çocuk yapacak yaşta olması, sağ-

lıklı olması ve çocuk dünyaya getirmeye istekli olması demektir. Bu özellik de daha çok bekâr

olan kızlarda vardır. Zaten evlilik öncesinde, daha önce hiç evlenmemiş bir kadının doğurgan

olup olmadığını test etme imkânı da yoktur.

Hz. Peygamberin çocuk doğurabilme ihtimali yüksek (genç ve sağlıklı) kadınlarla ev-

lenme tavsiyesini, İslam’ın güç kazanması ve yayılması için ümmetin üreyip çoğalmasına duyu-

lan ihtiyaç dikkate alarak değerlendirmek gerekir. İster erkek ister kadın olsun her normal insan,

fıtratın bir gereği olarak ana-baba olmak, neslini devam ettirmek ister. Evlilik birlikteliğinin

kopma noktasına geldiği zamanlarda bu birlikteliğin devam etmesinde en büyük rolü çocuk ya

da çocuklar oynar. Bazen bitme noktasına gelen bir evlilik, eşin hamile kalmasıyla yeniden dü-

zelebilir. Aynı şekilde aradan geçen yıllara rağmen bir türlü çocuk sahibi olamamak, evliliği

tehdit edebilir. Çocuk sahibi olamamanın eşlerden hangisinden kaynaklandığının bilinmesi,

eşlerden birinin diğerini suçlaması ve bu durumu karşı tarafın zaafı olarak görüp onu sindirmek

için kullanması mümkündür. Kadından kaynaklanan bir sebeple çocuk sahibi olunamıyorsa,

kadın, eşinin böyle bir niyeti olmasa bile başka bir evlilik yapacağı kaygısı yaşar.

i) Çocuklar Arasında Adaleti Gözetme

Anne baba tutumlarının çocukların kişilik gelişimi ve kardeşler arası ilişkiler üzerinde et-

kili olduğu bilinen bir gerçektir. Onların kardeşler arasında sadece sevgi ve ilginin değil, maddi

konulardaki imkânların paylaştırılması hususunda da adil davranmaları son derece önemlidir.

Bu konudaki ayrımcı tutum ve davranışlar, kardeş kıskançlığını körüklemek suretiyle hem kar-

deşler arası ilişkileri hem de ebeveyn çocuk ilişkilerini olumsuz yönde etkiler100. Hatta kardeş

kıskançlığının, yalnız kardeşler arasındaki ilişkileri olumsuz etkilemekle kalmayıp, onlar aracı-

lığıyla kardeş eşleri ve kardeş çocuklarına da sirayet ederek aileler arası ilişkileri de etkilediği

görülebilmektedir. Kur’ân-ı Kerimde Hz. Yusuf ile kardeşleri ve Hâbil ile Kâbil kıssaları ile

kıskançlığın özel bir türü olan kardeş kıskançlığının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaşabileceği

mesajı verilmek istenmiştir. Her iki kıssada kıskançlık, sahibini kıskanılan kardeşi öldürme ve

kuyuya atmak suretiyle aileden uzaklaştırma şeklinde son derece yıkıcı davranışlara sevk etmiş-

tir. Çoğu zaman ana babaların evlatları arasındaki ayrımcı tutumlarından beslenen kardeş kıs-

kançlığına dayalı ebeveyn evlat ya da kardeşler arası çatışmalar, aile danışmanlığına konu olabi-

len önemli bir problemdir. Hz. Peygambere bu tür aile meseleleri de intikal etmiştir.

Hz. Ali şöyle buyurmuştur: "Resûlullah (s.a.v.) bir gün bizi ziyaret etti ve evimizde kaldı.

Hasan ve Hüseyin de uyuyorlardı. Hasan su istedi. Resûlullah (sav) suyu bardağa koymak için

kalktı Hasan'a vermek için gelince Hüseyin alıp içmek istedi. Fakat Resûlullah (sav) evvela

Hasan'a sonra Hüseyin'e içirdi. Hz. Fatıma (r.a.) sanki Hasan sana daha çok sevimlidir ya

Resûlullah dedi. Resûlullah (sav) "Hayır, (ikisi de bana sevimlidir) ancak ilk önce Hasan istedi"

buyurdu. Sonra eliyle işaret ederek “ben, sen ve bu iki çocuk ile (Hz. Ali'yi işaret ederek) şu

uyuyan kıyamette aynı yerdeyiz." buyurdu.”

Numan b. Beşir den rivayet edildiğine göre o şöyle anlatmaktadır: “Babam bana malından

bir şeyler hibe etmişti. Fakat annem Amra Bint Ravaha, ‘Bu hibeye Resûlullah’ı şahit kılmazsan

100) Krş. Halit, (2003), “Ebeveyn ve Çocuklar Arası Maddi İlişkilerde Adalet/Eşit Muamele”, Selçuk Üniversitesi

İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı: XVI, Konya, s. 122.

Page 26: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

61

razı olmam’ dedi. Bunun üzerine bana yaptığı hibeye şahit kılmak için babam beni de alarak

Resûlullah’a gittik. Durumu öğrenen Hz. Peygamber (sav) babama: 'Başka çocukların da var

mı?' diye sordu. Evet, cevabı üzerine 'Aynı şekilde bütün çocuklarına hibede bulundun mu?'

dedi. Babam ‘hayır’ deyince Resûlullah (sav), 'Allah'tan korkun, çocuklarınız hususunda adil

olun.' buyurdu. Babam oradan ayrıldı ve hibeden vazgeçti101”.

Enes(r.a)'dan rivayet edildiğine göre; bir adam Hz. Peygamber(sav)in yanında otururken

oğlunun biri gelir. Adam çocuğunu öper ve dizinin üstüne oturtur. Az sonra kızı gelir. Adam

onu öpmeden önüne oturtur. Bunun üzerine Resûlullah (sav): “Böyle yaparak aralarında eşit

davranıyor musun?” diyerek onu kınar102.

j) Çocukların Evlendirilmesi

Çocukların evlendirilmesi, tıpkı onların doğumu gibi, ailede yaşanan en önemli ve en

mutlu olaydır. Ancak bu önemli olay, her zaman mutluluk vesilesi olmayabilmektedir. Yani bu

önemli olay, ebeveynden her ikisinin veya birinin gelin ya da damat adayını onaylamaması ya-

hut bu konuda ikisinin ihtilafa düşmesi, evladın ebeveyn tarafından seçilen eş adayını uygun

görmemesi gibi durumlar sebebiyle aile içi çatışma ve huzursuzluk sebebi de olabilmektedir. Bir

başka ifadeyle, ebeveyn ya da evlatların onaylamadığı ya da tam olarak içlerine sindiremedikleri

evlilikler beraberinde, hem yeni evlenen çiftler hem de onların kendi aileleri ile olan ilişkileri

açısından birçok aile sorunlarını beraberinde getirebilmektedir. Ayrıca çocuklar evlilik çağına

geldikleri halde ebeveynin ilgisiz kalması, ebeveyn evlendirme görevini yerine getirmeye istekli

olduğu halde, evladın evlilik sorumluluğunu almaktan imtina etmesi, günümüzde çokça karşıla-

şılan durumlardır.

Daha önce bahsedildiği üzere Hz. Peygamber evlenip aile kurmayı teşvik etmekle kal-

mamış aynı zamanda evlenecek olanlar için kız istemeye gitmiş, dul ya da bakire kızların rızala-

rı alınarak evlendirilmelerini istemiş103, kızların babaları tarafından istemedikleri kişilerle ev-

lendirmelerine izin vermemiş104, ana-babalara kızlarını sevip diledikleriyle evlendirmelerini

tavsiye etmiş105, hatta babası tarafından istemediği biriyle evlendirilen dul bir kadının nikâhını

iptal etmiştir106.

Hz. Peygamber kendi kızlarını evlendirirken de aynı tutumu sergilemiştir. Hz. Aişe’nin

bildirdiğine göre, kızlarından birine talip olunduğunda Allah Resûlü onun yanına gider, talip

olanın adını söyler, o susarsa evlendirir, şayet kızı, istemediğini örtüsüne dokunarak işaret eder-

se, Peygamberimiz de nikâhlamaktan vazgeçerdi107. O günün Arap toplumunun geleneklerinin

izleri taşıyan bu uygulamada önemli olan, Hz. Peygamber’in, kızının tercihini öğrenerek o doğ-

rultuda hareket etmesidir. Müslümanların kız ya da erkek çocukların evlendirilmesi konusunda

nasıl davranmaları gerektiğine dair ihtiva ettiği mesajdır.

k) Çocukların Velayeti

Çocukların velayetinin kimde olacağı konusu, sadece boşanma gerçekleştikten sonra de-

ğil, boşanma fikriyle birlikte tarafların zihninde beliren önemli bir problemdir. Çoğu zaman

eşlerden her ikisinin de çocuk ya da çocukların velayetinin kendisine verilmesini istediği ve bu

yüzden boşanmayı göze alamayarak evliliği zoraki sürdürdüğü veya boşanma sürecini geciktir-

101) Buhârî, Hibe 11; Müslim, Hibât 3. 102) Canan, İbrahim, Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, (Trsz), Tuğra Neş. İstanbul, s. 175. 103) Buhârî, Nikâh 40, Hayl 11; Tirmizî, Nikâh 18; Ibn Mâce, Nikâh 11; Dârimî, Nikâh 13, 14; Ahmed b. Hanbel, II,

229, 250, 279, 425; Müslim, Nikâh, 64, 66; Neseî, Nikâh, 33, 34. 104) Neseî, Nikâh 36. 105) İbn Mâce, Nikâh 1; Ali el-Müttakî, Kenzu’l- Ummâl, 6/391-392. 106) Buhârî, Nikâh 41.

Page 27: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

62

diği görülür. Çocuk sahibi olmak bu yönüyle de evlilik birlikteliğinin sürdürülmesine etki edebi-

lir. Ancak velayet meselesi asıl, boşanma konusunda hukuki sürecinin başlamasıyla kendini

gösteren ciddi bir meseledir. Taraflardan her birinin, velayetin kendisine verilmesi için kendisi-

nin lehine, karşı tarafın aleyhine olabilecek her türlü delili kullanmaları sıkça görülen bir du-

rumdur. Günümüzde bilindiği üzere velayet davaları mahkemelerde görülmekte ve hâkimler,

çocuğun menfaatine olacak şekilde karar vermektedirler. Çocukların velayeti meselesinin, aile

kurumu ve boşanma olgusu kadar eski olduğu söylenebilir. Binaenaleyh Hz. Peygamber döne-

minde de bu konuda anlaşmazlıklar yaşanıyor ve çözüm için ona müracaat ediliyordu. Bir

rivayete göre Abdulhamid ibn Cafer şöyle anlatır: "Babamın dedem Rafi' ibn Sinan’dan naklet-

tiğine göre dedem Rafi' müslüman olmuş, fakat hanımı müslüman olmamakta direnmiş ve (iş

ayrılma noktasına gelince) kadın, Resûlullah’a gelerek: "Kızım benimdir, sütten de kesilmiştir"

demiş, Rafi'de: "Kızım benimdir" demiştir. Resûlullah, Rafi'a: "Sen bir köşeye otur!" kadına da:

“Sen de bir köşeye otur!" der. Çocuğu da ikisinin arasına oturtur. Sonra kadına ve erkeğe: "Ço-

cuğu kendinize çağırın!" buyurur. Çağırırlar, çocuk annesine meyleder. Resûlullah, "Allah’ım

ona doğruyu göster!" diye dua eder. Bunun üzerine kız, babasına yönelir. Baba böylece çocuğu

alır."108

Bir başka rivayete göre Hz. Peygamber bir oğlan çocuğunu, baba veya annesini seçmekte

muhayyer bırakmış, çocuk annesini seçmiş ve onun elinden tutmuştur. Annesi de çocuğu alıp

götürmüştür109.

Amr ibn Şuayb babası vasıtasıyla dedesinden rivayetle şöyle anlatır: "Resûlullah'a bir ka-

dın gelerek, "Bu çocuğa karnım yuva, göğsüm içecek, kucağım da kundak olmuş iken, babası

beni boşadı ve onu da benden koparıp almak istiyor!" diye şikâyet etti. Hz. Peygamber (s.a.v),

“Sen evlenmediğin sürece çocuğu almak senin hakkındır.” cevabını verdi."110

Hz. Ali (r.a) anlatıyor: "Zeyd İbnu Hârise Mekke'ye gitmişti. (Uhud'da şehid düşen) Hz.

Hamza'nın kızına uğradı. Ca'fer, "Kızı yanıma ben alacağım, ona ben ehakkım, o benim amca-

mın kızıdır ve üstelik yanımda teyzesi var, teyze anne gibidir" dedi. Hz. Ali de "Ona ben ehak-

kım. O amcamın kızıdır. Yanımda Resûlullah 'ın kızı Fâtıma var. Fâtıma ona ehaktır" dedi.

Zeyd İbnu Hârise atılarak, "Ona ben ehakkım, o erkek kardeşimin kızıdır, ben onun için yola

çıktım ve yanına geldim" dedi. Resûlullah (sav), kızı Cafer 'in yanına almasına hükmetti ve:

"Muhakkak ki, teyze annedir!" buyurdu."111

l) Eşler Arasında Arabuluculuk ve Hz. Peygamberin Arabuluculuğu

Aile danışmanlığı açısından önemli bir konu da karı-koca arasındaki anlaşmazlıkların çö-

zümünde arabuluculuk yapılmasıdır. Kur’ân ayetleri112 ve Hz. Peygamber’in uygulamalarına113

bakıldığında, İslam’ın müminler arasındaki anlaşmazlıkların çözümü konusunda mahkeme ön-

cesinde arabuluculuk müessesesi getirdiği örülür114. Eşlerin arasının düzeltilmesine yönelik

olarak yapılanı, arabuluculuğun sadece bir boyutudur. Karı-koca arasındaki anlaşmazlıklar ken-

di haline bırakılır, hakemlik, arabuluculuk ya da rehberlik edilmezse, bu durum, eşleri boşan-

maya kadar götürebilir. Bunun içindir ki yüce Allah Kur’ân’da, eşler arasında ortaya çıkan an-

107) Ahmed b. Hanbel, VI, 78. 108) Ebû Dâvud, Talak 26; Nesei, Talak 52. 109) Tirmizî, Ahkâm 21; Ebû Dâvud, Talak 35; Nesei, Talak 52; İbn Mâce, Ahkâm 22. 110) Ebû Dâvud, Talâk 35. 111) Ebû Dâvud, Talâk 35; Buhârî, Sulh 6; Megâzi 43; Tirmizî, Birr 6. 112) Bakara, 182, 224; Nisâ, 35,114; Hucurât, 9,10. 113) Buhârî, Sulh 1,2, 10.12; Şurb 6,7,8. 114) İslâm’da arabuluculuk konusunda ayrıntılı bilgi için bknz. Şen, Yusuf, (2012) “İslâm Hukukunda Arabuluculuk”,

Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, cilt:11, sayı:22, Çorum 2012/2, ss.105-135.

Page 28: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

63

laşmazlığı giderip onları uzlaştırmak, yuvanın yıkılmasını önlemek için hakemlik yapılmasını

emrederek şöyle buyurmuştur : “Eğer (karı-kocanın) aralarının açılmasından korkarsanız, er-

keğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. Onlar aralarını düzeltmek

isterlerse, Allah onları (bunda) başarılı kılar. Şüphesiz Allah her şeyi bilen; her şeyden haber-

dar olandır.115” Hakemlik ise, arabuluculuk ve uzlaştırmayı da içine alan daha kapsamlı bir

kavram ve daha ileri bir görevdir. Barış elçisi konumundaki arabulucu, tarafların arasını bulup

barıştırınca görevi sona erer. Barışmazlarsa yapabileceği bir şey yoktur. Ama aile hakemleri iki

tarafın, aralarındaki anlaşmazlığı çözmek için seçtikleri, seçme ve karar verme yetkisi bulunan

kişidir116.

Toplumumuzda, özellikle eşi terk veya boşanma aşamasına gelmiş karı-koca anlaşmazlık-

larının çözümünde, başta aile büyükleri olmak üzere hatırı sayılan, yaşını başını almış, tecrübeli,

sözü dinlenen kişiler arabuluculuk yapagelmiştir. Bu kültür, eskisi kadar yaygın ve etkili olmasa

da günümüzde de devam etmektedir. Bu tür girişimlerin, eşler arası anlaşmazlıkların çözümüne

ve aile bütünlüğünün devamına katkı sağladığı bir gerçektir. Ancak iyi niyetle yapılan bu tür

arabuluculukların, özellikle boşanma noktasına gelen evliliklerin sürdürülmesi söz konusu ol-

duğunda, devamı her iki taraf için de mutsuzluk sebebi olup kopma noktasına gelen ve sonlandı-

rılması daha hayırlı olan uyumsuz evliliklerin, ne pahasına olursa olsun, arabulucuların zoruyla

sürdürülmesi ya da en azından uzatılması gibi sonuçları da olabilmektedir. Hâlbuki tarafları

çocukların velayeti, nafaka vb. gibi boşanma sonrası durumlar konusunda uzlaştırmak, boşan-

manın düşmanca tavırlar içine girmeden medenice gerçekleşmesini sağlamak üzere de arabulu-

culuk yapılabilir.

Günümüzde de aile sorunlarının çözümünde yeni bir yöntem olarak aile arabuluculuğu117

önerilmektedir. Bu yöntem, henüz yeterince tanınmamakla birlikte, ailede çatışma çözümünde

etkili bir yol olacağı ve bu yolla boşanmaların azaltılabileceği düşünülmektedir. Arabuluculuk

sürecinde dikkat edilmesi gereken önemli hususlar, arabulucunun tarafsız olması, taraflara eşit

mesafede durması ve konuya objektif yaklaşmasıdır. Bunlardan da önemlisi; arabuluculuğun,

taraflar adına çözüm üretmek değil, tarafların kendi çözümlerini yine kendilerinin üretmelerine

yardımcı olmak olduğudur. Arabulucunun görevi, bu amaca yönelik olarak taraflara müzakere

kültürü kazandırmak ve etkin iletişim becerilerini geliştirmelerine yardımcı olmaktır. Zira ge-

nelde eşler arası sorunların temelinde iletişim problemleri yatmaktadır. Bu sebeple eşlerin bir-

birlerini etkin şekilde dinlemeleri, anlamaları ve sorunları konuşabilecek duruma gelmeleri aile

sorunlarının çözümünde çok önemlidir. Arabulucu aile üyelerinin sorunlarını, birbirlerini suç-

lamadan ve yargılamadan konuşmalarına yardımcı olabilir. Bu da aile arabulucusunun, aile so-

runları, aile içi iletişim ve aile danışmanlığı süreci gibi konularda bilgili ve donanımlı olmasını

gerektirir.

Ayette, eşlerin arasını düzeltmek için, bir kadın bir de erkek tarafından olmak üzere iki

hakem gönderilmesi istenmektedir. Bu görevin, günümüzde olduğu gibi bir uzmanlık alanı ol-

madığı zamanlar ve durumlar düşünülürse, bundan daha güzel çözüm de olamaz. Nitekim yüz-

yıllardır toplumumuzda, gerek her iki tarafın kendine yakın hissedip güvendiği, hatırını sayıp

sözünü dinleyebileceği tek bir arabulucunun ve gerekse kadın ve erkeğin akrabalarından birer

115) Nisâ, 35. 116) Aile hakemliği hakkında bknz. Çelen, Mehmet, (2012), “İslâm Hukukunda Aile Hakemliği”, Yayınlanmamış

Bildiri, “Aileyi Korumada Aile Hakemliğinin Rolü” Paneli, Adana 14 Mayıs 2012, ss. 1-31. 117) Aile arabuluculuğu hakkında geniş bilgi için bknz. İl, Sunay, (2009), “Aile Arabuluculuğu”, Hacettepe

Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Sosyal Hizmet Bölümü Dergisi Toplum ve Sosyal Hizmet, cilt.

20,sayı.1, Ankara, ss. 23-32.

Page 29: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

64

kişinin arabuluculuğu sayesinde boşanmayla sonuçlanma noktasına gelen birçok evlilik kurta-

rılmıştır.

Hz. Peygamber’in, aile danışmanlığı bağlamında eşler arasında arabuluculuk yaptığını da

görmekteyiz. Hz. Aişe’nin azadlı cariyesi olan Berîre, Mugîs isminde bir köleyle evliydi. Berîre

azad olunca kocasından ayrılmak istedi. Fakat Muğis ayrılmak istemiyordu. Bunun için Hz.

Peygamber’in aracılık yapmasını istedi. Allah Resûlü, “Ey Berîre! Allah’tan kork. O senin ko-

can ve çocuğunun babasıdır” buyurdu. Berîre, “Ey Allah’ın elçisi, bunu bana emrediyor mu-

sun?" deyince Hz. Peygamber, “Hayır ben sadece aracıyım” dedi. Bunun üzerine Berîre, “Be-

nim ona ihtiyacım yok” karşılığını verdi. Hz. Peygamber, amcası Abbas’a, Berîre’ye olan sevgi-

sinden dolayı gözyaşı döken Muğîs’i göstererek, “Mugîs’in Berîre’ye sevgisi, onun da Muğis’e

nefreti şaşılacak şey doğrusu!” demişti118. Berîre (r.a.), hürriyetine kavuşunca artık Mugîs ile

evli kalma mecburiyetinde olmadığını öğrenmiş ve ondan ayrılmıştır.

İbn Abbas (r.a), Berîre ile kocası arasında geçen olaya dair şunları anlatmıştır: Peygamber

(s.a.v), Berîre’ye, “ Keşke tekrar kocana dönsen!” buyurdu. Berîre (r.a), “Yâ Resûlellah! Böyle

yapmamı bana emrediyor musun?” diye sordu. Rasûl-i Ekrem (s.a.v), “ “Hayır, sadece aracılık

yapıyorum” buyurdu. Bunun üzerine Berîre (r.a), “Benim ona ihtiyacım yok” dedi119.

Hz. Peygamber (s.a.v.), aile fertleri arasında çıkan anlaşmazlık ve problemlerle ilgilen-

miş, evlilik birlikteliğinin sürdürülmesi ve alenin korunması için bütün imkânları kullanmıştır.

Ümmetini bozulan aile ilişkilerini düzeltmeye teşvik etmiş, gerekirse bu amaçla yalan söyleme-

yi bile uygun görmüştür120. Onun aile danışmanlığında aile arabulucuğuna dair bizzat Ehl-i Bey-

te yönelik uygulamalar da vardır. Mesela bunlardan biri, Hz. Ali'nin, eşi Fatıma üzerine -ikinci

bir eşle- evlenme teşebbüsü üzerine gerçekleşmiştir. Bunun Hz. Fatıma'yı üzeceğini, günaha

sokabileceğini (fitne), ailenin huzur ve mutluluğunu gölgeleyeceğini düşünen Hz. Peygamber

(sav), bu teşebbüsü önlemek üzere harekete geçmiş, "Ali, eşi Fatıma'yı boşamadıkça üzerine o

kadını alamaz." demiş, Hz. Ali de eşini ve kayınpederini üzmemek, aile mutluluğuna gölge

düşürmemek için bu teşebbüsünden vazgeçmiştir121.

Sonuç: Eşler arası ya da aile bireyleri arasındaki iletişim ve ilişkilerle ilgili problemlerin

aile kurumu kadar eski olduğu düşünülürse, aile danışmanlığı kapsamında değerlendirilebilecek

uygulamaların, bu alanın profesyonel yöntem ve teknikleri kullanan bir yardım mesleği olarak

ortaya çıkmasından çok öncesine dayandığı görülür. Eskiden beri insanlar, aile içi sorunlarını

çözmek için yerine göre bir hakem ya da arabulucu olarak başta aile büyükleri olmak üzere

toplumda saygın bir yeri olan, bilgili, tecrübeli, hatırı sayılan kişilerin desteğine müracaat ede-

gelmişlerdir. Danışılan, yardımına müracaat edilen bu kimseler genelde din adamları ve din

büyükleridir. Hz. Peygamberin sağlığında mü’minler, hayatın her alanına ilişkin insan ilişkile-

rinde olduğu gibi eş seçimi, evlenme, boşanma, çocukların velayeti, eşler ve aile bireyleri ara-

sındaki uyum ve iletişim problemleri vb. bugün de aile danışmanlığına konu olan hususlarda

ona müracaat etmişler, onun önerdiği çözümleri itirazsız kabul etmişlerdir. Hz. Peygamberin

vefatından sonra da bu uygulamaların Kur’ân ve sünnete dayalı olarak din âlimleri ve din adam-

ları tarafından devam ettirilmesi sayesinde İslâm toplumlarında aile müessesi, sağlam yapısını

sürdürebilmiştir.

Günümüzde geleneksel islâmî yöntemin yanında aile danışmanlığı, bilimsel araştırmalarla

ortaya konan yöntem ve teknikleri kullanan profesyonel danışmanlar tarafından yürütülmekte-

118) Ebû Dâvud, Talak 19; Neseî, Âdâbu’l-Kudât 28.

119) Buhârî, Talak 16. Ebu Dâvud, Talak 21. İbni Mâce, Talak 29. 120) Tirmizî, Birr 26.

Page 30: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

65

dir. Ailevi problemlerin çok boyutlu olup yerine göre danışmanın da ötesinde terapiyi gerektire-

cek boyutlarda olabileceği düşünülürse, bu işin alanın uzmanı profesyonel kişilerce bilimsel

yöntemler kullanılarak yapılması gerektiğinde şüphe yoktur. Ancak genelde insanların, özelde

toplumumuzun çok önemli bir çoğunluğunun farklı düzeylerde de olsa dindar olduğu, başta

İslam olmak üzere bütün dinlerin aileye özel bir önem atfettiği, dinin çok önemli ve bağlayıcı

bir değer, davranış düzenleyici, sorun çözme ve başa çıkma vasıtası olduğu düşünülürse, bu

profesyonel aile danışmanlarının dinin desteğini almadan, dinî referanslara müracaat etmeden

yeterince başarılı olmaları düşünülemez.

Bireyleri her yönüyle yeterince tanımadan, onların değerler dünyasını bilmeden onlara

tam anlamıyla rehberlik etme imkânı yoktur. Din ise aynı zamanda pek çok değeri bünyesinde

barındıran en önemli ve en kapsayıcı değerdir. Şu da bir gerçektir ki inanan birey nezdinde,

onun dini inançlarıyla ilişkilendirilen kararların, tavsiyelerin, çözüm önerilerinin bağlayıcılık

derecesi daha yüksektir. Danışma sürecinde, kendileriyle aynı inanç ve değerleri paylaşan, bu

inanç ve değerleri de dikkate alarak danışma hizmeti veren danışmanların danışanlar üzerinde

daha etkili, ikna edici ve güven verici olması tabiidir. Bu itibarla aile danışmanlığı sürecinde

konunun dinî boyutu görmezden gelinmemelidir. Bu çalışmada, konunun bu boyutuna küçük bir

katkıda bulunmak ve dikkat çekmek üzere Hz. Peygamberin aile danışmanlığı uygulamaları

değerlendirilmiştir. Ancak bir uzmanlık alanı olarak aile danışmanlığının, bu meslek için gerekli

donanıma sahip olmaksızın yalnız dini bilmekle altından kalkılabilecek bir iş olmadığı da açık-

tır. Zira aile danışmanlığına konu olan sorunların psikolojik, sosyolojik, kültürel, hukuki, eko-

nomik, tıbbi vb. boyutları vardır. Bir başka ifadeyle aile danışmanlığına konu olan problemler

çok boyutlu olduğundan, bunlar her zaman sadece dinî bilgilerle ve salt dinî referans ve yakla-

şımlarla çözülemez. Bunun için yalnız dini bilmekle aile danışmanlığı yapılamaz, bunun yanın-

da gerekli diğer bilgi ve becerilere de sahip olmak gerekir.

KAYNAKLAR

Abdurrahman el-Cezîrî, (1403), Kitâbul-Fıkh ale'l-Mezâbi'l-Erba'a, El-Mektebetu't-Tevfikiyye,

c. IV, s. 8-10; Sünen-i Ebû Dâvud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları, İstanbul 2011.

Abdurrezzâk, Ebû Bekr Abdurrezzâk b. Hemmâm es-San’ânî, (trsz), el-Musannef, (thk.

Habîburrahmân el-A’zâmî), Beyrut.

Acar, Nilüfer Voltan-Yıldırım, İbrahim- Ergene, Tuncay, (1996)“Bireylerin Dindarlık Düzeyle-

rinin Bazı Değişkenler Açısından İncelenmesi”, Hacettepe Üniversitesi Eğitim Fakültesi

Dergisi, sayı: 12, Ankara, ss. 45-56.

Ali el-Müttakî el-Hindî, (2010), Kenzu’l- Ummâl, 3. Bas., Dâru’l-Kütübi’l- ‘Ilmiyye, Beyrut.

Beyhâkî, Ebu Bekr Ahmed b. Hüseyin b. Ali, es-Sünenu’l-Kübrâ, Daru'l-Marife, Beyrut-

Lübnan 1992/1413.

Buhârî, Ebû Abdillah Muhammed b. İsmâîl, (1992), Sahîhu’l-Buhârî, İstanbul.

Canan, İbrahim, (Trsz), Peygamberimizin Sünnetinde Terbiye, Tuğra Neşriyat, İstanbul.

Certel, Hüseyin, (2000), Kur’ân’da İnsan, Tuğra Matbaası, Isparta.

121) Buhârî, Nikâh l09; Ebû Dâvud, Nikâh 13.

Page 31: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

66

Çağ, Pınar-Yıldırım, İbrahim, (2013), “Evlilik Doyumunu Yordayan İlişkisel ve Kişisel Değiş-

kenler”, Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Dergisi, İstanbul,cilt: 4, sayı. 39, ss. 13-

23.

Çalış, Halit, (2003), “Ebeveyn ve Çocuklar Arası Maddi İlişkilerde Adalet/Eşit Muamele”,

Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fak. Dergisi, Sayı: XVI, Konya, ss. 121-151.

Çelen, Mehmet, (2012), “İslâm Hukukunda Aile Hakemliği”, Yayınlanmamış Bildiri, “Aileyi

Korumada Aile Hakemliğinin Rolü” Paneli, Adana 14 Mayıs 2012, ss. 1-31.

Demirtaş, Andaç –Dönmez, Ali, (2006), ”Yakın İlişkilerde Kıskançlık: Bireysel, İlişkisel ve

Durumsal Değişkenler”, Türk Psikiyatri Dergisi, İstanbul; 17(3),ss. 181-191.

Ebû Dâvud, Süleymân b. el-Eş’as, (1992), Sünenü Ebî Dâvûd, İstanbul.

Erberk, Evrim vd., (2005), “Cinsellik ve Çift Uyumu Arasındaki İlişki: Üç Grup Evli Çiftte

Karşılaştırmalı bir Çalışma”, Düşünen Adam Dergisi, İstanbul, cilt. 2, sayı. 18, ss. 71-

81.

Evcili, Funda; Cesur, Büşra; Altun, Ayşe; Güçtaş, Zarife; Sümer, Haldun, (2013), “Evlilik Ön-

cesi Cinsel Deneyim: Ebelik Bölümü Öğrencilerinin Görüş ve Tutumları”, Gümüşhane

Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi, Gümüşhane, cilt. 2, sayı. 4, ss. 486-498.

Erenoğlu, Rabiye, (2008), Gazi Üniversitesi öğrencilerinin töre-namus cinayetleri hakkındaki

görüşleri [Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi], Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Ens-

titüsü; Ankara.

Freedman, D. O- Sears, J.M- Catsmith, (1998), Sosyal Psikoloji, 3. Baskı, Çev.: Ali Dönmez,

İmge Kitabevi, Ankara.

İbn Hacer el-Askalânî, Ahmed b. Ali, (199), 0el-İsâbe fî Temyîzi’-Sahâbe, (thk. Şeyh Adil Ah-

med Ali Muhammed), Beyrut.

İbn Mâce, Ebû Abdillah Muhammed b. Yezîd el-Kazvînî, (1992), thk. M. Fuâd Abdulbâkî, Sü-

nen, İstanbul.

İbn Sa’d, Muhammed, et-Tabakâtu’l-Kübrâ, Beyrut trhs.

İbrahim Halebî, Mültekâ Tercümesi Mevkûfât, Şerheden: Mehmed Mevkûfâtî, Terc.: Ahmed

Davudoğlu, Doyuran Matbaası, İstanbul 1980.

İl, Sunay, “Aile Arabuluculuğu”, (2009), Hacettepe Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fa-

kültesi Sosyal Hizmet Bölümü Dergisi Toplum ve Sosyal Hizmet, cilt. 20, s ayı.1, An-

kara, ss. 23-32.

Kepçeoğlu, Muharrem, (1996), Psikolojik Danışma ve Rehberlik, 10. bas., Özdemir Ofset, An-

kara.

Kır İbrahim; Bülbül, Ömer, (2012), İslâhiye İlçesinde Boşanma Olgusu Üzerine Sosyolojik Bir

İnceleme, Kahramanmaraş Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, Kahramanmaraş, cilt.

2, sayı. 9, ss. 99-122.

Koçyiğit, Oya Topdemir, (2012), “ İnfertilite ve sosyo-kültürel etkileri”, İnsanbilim Dergisi,

İstanbul Üniv., sayı:1, c. 1, ss. 27-38.

Page 32: Publication Date 18.11.2016 15.12.2016 Prof. Dr. S Demirel ...isamveri.org/pdfdrg/G00028/2016_36/2016_36_CERTELH.pdf · metine ihtiyaç duydukları maliye, siyaset, hukuk, din, tarih,

Hz. Peygamberin Aile Danışmanlığı Uygulamaları

The Journal of Academic Social Science Yıl: 4, Sayı: 36, Aralık 2016, s. 36-67

67

Korkut, Yeşim, (2001), ” Bazı Özel Psikolojik Danışma Merkezlerinde Aile Danışmanlığı ve

Aile Terapisi Hizmetlerinin Durumu”, İstanbul Üniversitesi Tecrübi Psikoloji Çalışma-

ları Dergisi, İstanbul, cilt. 22, ss. 111-133.

Kurt, Abdurrahman, (2009), “Dindarlığı Etkileyen Faktörler”, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fa-

kültesi Dergisi, Cilt: 18, sayı: 2, Bursa, ss. 1-26.

Muhammed et-Tâhir b. Aşur, (2013), İslâm Hukuk Felsefesi: Gaye Problemi, çeviren: Vecdi

Akyüz-Mehmet Erdoğan, Rağbet Yayınları, İstanbul.

Müslim, Ebu’l-Huseyn Müslim İbnu’l-Haccâc, (2006), Sahîhu’l-Müslim, İstanbul 1992.

Sayar, Kemal, Ruh Hali, (2015), Timaş Yayınları, İstanbul.

Neseî, Ebû Abdirrahmân Ahmed b. Şu’ayb, (1992), Sünenü’-Neseî, İstanbul.

Söylev, Ömer Faruk, (2014), Türkiye’de Dini Danışma ve Rehberlik-Alanları, İmkânları ve

Yöntemleri (Diyanet İşleri Başkanlığı Örneği, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Uludağ

Üniv. Sosyal Bilimler Enst.,. Bursa.

Şen, Yusuf, (2012), “İslâm Hukukunda Arabuluculuk”, Hitit Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

Dergisi, cilt:11, sayı:22, Çorum 2012/2, ss.105-135.

Şen, Emine- Bulut, Süreyya- Şirin, Ahsen,( 2014), “Primer İnfertil Kadınlarda Eşlerarası Uyu-

mun İncelenmesi”, Florence Nightingale Hemşirelik Dergisi, Cilt 22 – Sayı, 1, ss. 17-

24.

Taberânî, ebu’l-Kâsım Süleyman b. Ahmed, (1415), el-Mu’cemu’l-Vasît, Tahk.: Târık b. Ivadil-

lah Abdulmuhsin b. İbrahim, Dâru’l-Harameyn, Kahire.

Tan, Hasan, (1992), Psikolojik Yardım İlişkileri, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul.

Tarhan, Nevzat, (2006), Evlilik Psikolojisi, Timaş Yayınları, İstanbul.

Tarhan, Nevzat, (2010), Aile Okulu, II. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul.

Tirmîzî, Muhammed b. İsâ, (1992), Sünenü’t-Tirmîzî, İstanbul.

Yanıkkerem, Ekrem vd., (2008), İnfertil Çiftlerin Yaşadıkları Sorunlar ve Hemşirelik Yaklaşı-

mı, Atatürk Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, Erzurum, 11: 4, ss.112-121.

Yatkın, Nihat, (2010), “İslâm’da Evlilik ve Eş Seçiminde Dindarlığın Tercih Edilmesi”, Atatürk

Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Erzurum, sayı. 33, ss. 47-61.