37
RAMAZAN ve ORUÇ Berat Açıl - Fahrettin Altun Serhat Aslaner - Mustafa Demiray Halis Kaya Editörler

RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

  • Upload
    others

  • View
    17

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

RAMAZAN

ve

ORUÇ

Berat Açıl - Fahrettin Altun

Serhat Aslaner - Mustafa Demiray

Halis Kaya

Editörler

Page 2: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

Ramazan ve Oruç

Proje

Ümraniye Belediye Başkanlığı adına

Hasan CANÜmraniye Belediye Başkanı

EditörlerBerat Açıl - Fahrettin Altun - Serhat Aslaner

Mustafa Demiray - Halis Kaya

Proje YönetimiMesut Özdemir

Başkan Yardımcısı

Tuba KızıltanKültü r Müdürü

Tashih İlhan Süzgünİç tasarım Ender Boztürk

Kapak görseli: Hamid Aytaç“Ramazan ayı, ki içinde Kur’ân nüzul etmiştir.” el-Bakara 2/185.

(1378/1959. Hilmi Şenalp Koleksiyonu)Kapak tasarımı Emin Albayrak

Atatürk Mah. Fatih Sultan Mehmet Cad. No: 63 Ümraniye/İstanbulTel: 0216 443 56 00 / 184 Faks: 0216 335 32 76

www.umraniye.bel.tr

copyright©2015 Ümraniye BelediyesiKitabın tüm yayın hakları Ümraniye Belediyesi’ne aittir.

Yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz.

Haziran 2015, İstanbul

Baskı: Belikan Basım 0212 613 79 55

Page 3: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

663

Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası

Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var. Gecenin or-tasında mutfaktan tıkırtılar geliyor. Burnuma nefis yemek kokuları geliyor. Göz kapaklarımın arasından evdeki ışıkları seziyorum. Sonra annem ya da babam, beni, ağabeyimi ve belki de kardeşimi en sevecen hâlleriyle uyan-dırıyorlar. Sahura kalkıyoruz. O sıralar daha henüz masaya terfi etmemişiz; yer sofrasına kuruluyoruz. Sıcak, çok şefkatli bir ortam. Gecenin ortasında yemek yemek tam bir mutluluk...

Benzer bir duygu, soğuk kış günlerine denk gelen ramazanlardan geliyor. İftar öncesi biz küçükler karlara bata çıka fırına gidiyoruz, kuyruğa giriyoruz ve muzaffer bir edayla iftara pide yetiştiriyoruz.

Teravihleri sevmediğimi hatırlıyorum. İnanılmaz uzun; tam yirmi rekât! (Üstelik yıllar sonra, “çağdaş” İslam âlimlerinden öğreniyorum ki sekiz rekât da olabilirmiş pekâlâ!) Ayrıca on rekât da yatsı namazı... Canım sıkılıyor, üstelik çok daha küçük yaştan beri dizlerimde bir sorun var, canım acıyor. Namaz sırasında kafamı sağa sola çevirip bakınıyorum. Bir keresinde üst kattaki kadınlar kısmında benim yaşlarımda küçük bir kız çocuğunun da -üstelik secdede- etrafını seyrettiğini görüyorum. Kendime bakmayıp, “Ne utanmaz kız! Günah işliyor!” diye aklımdan geçiriyorum.

* Doç. Dr., İstanbul Şehir Üniversitesi.

Ramazan: Büyü den Karnaval a Hafıza

F e r h a t K e n t e l *

Page 4: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

664

Ramazan Bayramı yaklaşıyor. Annem mahalledeki komşu kadınlarla birlikte birkaç gece boyunca bizim evde baklava ve oturtma açıyorlar. Önce Fatma Hanım Teyzenin, sonra Nebahat Teyzenin, sonra başkalarının ve en sonunda da bizim evin tatlıları.

Ancak bayram namazları da sorunlu... O kadar erken kalkmak hiç işime gelmiyor. Babam tatlı sert ikna ediyor: “Hadi oğulcuğum, bunlar yapmamız gereken şeyler.”

“Ramazan” Bayramı’nı “Şeker” Bayramı olarak adlandırmanın “makbul” sayıldığı zamanlar... Gittiğimiz bazı bayram ziyaretlerinde ikram edilen likörler. Herkes içiyor muydu, kimler içiyordu hatırlamam mümkün değil. Ama sonradan “Şeker Bayramı likörü” benim bulunduğum kültür dairelerinden çekiliyor.

Sonra arada pek bir şey yok. Daha doğrusu kendiliğinden, hafızadan üşüşen, iz bırakmış hatıralar yok. Ancak zorlayınca hatırlıyorum aradaki yıllarda nasıl ramazanlar geçirdiğimi. İftarı duyuran top atışı ve hemen akabinde yükselen ezan sesleri... Camdan dışarı bakanlar içeri doğru anons ediyorlar: “Hadi top atıldı, kandiller yandı!”

Yakın zamanlardan gene bir takım resimler var: Radyo ve televizyon-lardan yayınlanan ramazan, özellikle ney nağmeleri ve şırıldayan pınarlar eşliğinde yapılan iftar programları; TRT’de, adının sonradan Şadan Cerit olduğunu öğrendiğim tok sesli bir sanatçıdan dinlediğimiz ve klasikleşen iftar duası:

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Allah’ım senin rızan için oruç tuttum. Sana inandım, sana güvendim. Senin rızkınla orucumu açtım. Ey, bağış-laması bol Rabb’im; beni, ailemi, milletimi, devletimi ve inananları koru. Rahmetini, yardımını esirgeme ülkemizden. Bizlere yaşama sevinci ver. Her türlü güçlüğe karşı dayanma gücü ver. Senin her şeye gücün yeter. Amin.

Buraya kadar hatırladıklarım daha ziyade kendiliğinden olanlar; biraz derin hatıra, biraz nostalji... Bitmişliğin, bir daha geri gelmeyecek olanın hatırlanması... Ve tabii ki hafıza sadece bu değil, daha yakın za-mandan, muhtemelen seçici bir şekilde derlenip toparlanan ve bugünden hareketle biraz daha bilinçli bir şekilde inşa edilen başka bir hafıza daha var. Ya da hep aynı hafıza var; ancak yakın zaman içinde aynı hafızanın içini dolduracak başka “hatıralar” var.

Mesela her ramazanda “İslami duyarlılığı” yükselen, ramazan sayfa-ları ya da ekleri yayınlayan, “iyi Müslüman” olmanın şartlarını tefrikalayan

Page 5: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

665

gazeteler... TRT’nin dışında özel kanalların devreye girmesi, ramazan re-kabeti... “İftar sofralarımızın vazgeçilmezi”, gelenekle kamufle olmuş kolalı gazlı içeceğimiz... Anthony Quinn’in başrolünde oynadığı “Çağrı” filmi...

Ve daha da yakın zamanlardan görüntüler: Belediyeler ve siyasal partiler tarafından düzenlenen “iftar çadırları” ve tabii ki Feshane, Sulta-nahmet ramazan şenlikleri: Meydanda kilimlerin üzerinde ya lokantalarda toplu iftarlar, “geleneğin yeniden icadı” Osmanlı macunları, tadılan yöre-sel yemekler, Karagöz-Hacivat gösterileri, lunapark eğlenceleri, meydanın ortasında at şeklindeki bir makinanın tepesine çıkmış ve “rodeo” yapan insanlar...

Fakat daha da ilginci, Beyoğlu’nda, modernliğin, hazzın, eğlencenin, kozmopolit kültürün İstiklal Caddesi’nde self-servis lokantalarda iftar kuyrukları... Kuyruklarda bekleyenler arasında İstiklal Caddesi’nin ren-gârenkliğini yansıtan bireyler: Yırtık pırtık, gayet “trend”, blucinli gençler; uzun saçlı genç erkekler, neredeyse “punk”, “hip hop” genç kadınlar da dâhil olmak üzere...

Öte yandan lüks otellerde giderek daha sık rastlanılan davetli iftarlar ve bu iftarları Gezi Parkı’nda protesto eden “alternatif iftarlar”... Ve en taze görüntüler: “Anti-kapitalist Müslümanlar”ın inisiyatifinde, Taksim-Gezi Parkı eylemlerinin devamı olarak, “yeryüzü iftarları”nın bir parçası olarak, Taksim’den Galatasaray Meydanı’na bütün İstiklal Caddesi’ne uzanan,

“çok” Müslüman’ı “az” Müslüman’la, ateistle buluşturan iftar sofrası... Toplumsal-siyasal mücadelenin aracı olarak oruç ve iftar...

Anlamları Çatışan Farklı Ramazanlar

Yukarıdaki hatırlamalar “ben”im hatırlamalarım ve içinde “ben”im duygularımı barındırıyor. Bu sübjektif hafıza dünyası sadece geçmiş değil, bugün hakkında da aslında ipuçları veriyor. Ya da hatırlayarak içinde

“oturduğumuz ev”i bugün yaşadığımız duygularla da içinde yaşanabilir bir ev hâline getiriyor ya da getiremiyoruz. Başka bir deyişle ramazan hem geçmişi barındırdığımız hem de bugünün sürekli olarak “çalıştığı” bir

“ev” niteliği taşıyor. Ancak mesele sadece ramazan da değil, ramazanın dâhil olduğu, uçsuz bucaksız bir alan; “din”in alanı... Ve bu kadar geniş bir dünyanın içinde geçmişten bugüne ramazanı hatırlamak ve bugün ramazanı yaşamak farklı duygusallıklar ve çatışmalar içeren dinamik bir toplumsallık taşıyor.

Page 6: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

666

Yukarıda aktarmaya çalıştığım ve içine bayramlar karışmış bu rama-zan hatırlaması, başka mekânlarda ya da başka sosyo-kültürel ortamlarda ve tabii ki bu ortamların dinle olan yoğun veya zayıf ilişkilerine bağlı olarak çok daha farklı şekillerde vuku bulabiliyor. Farklı coğrafya ve sosyo-kültü-rel kesimlerde farklı ramazanların yaşanması kadar doğal bir şey olamaz; çünkü hâli vakti “çok” yerinde olanlar otellerde, sadece kuş sütünün eksik olduğu iftarlar düzenlerken, o refah düzeyinden uzak olanların çorba, pide ve zeytinle “süslenmiş” iftar sofralarının aynı ramazanı “hatırlamaları” mümkün olamaz.

Dolayısıyla zihnimizi kurcalamak üzere birçok soru sorulabilir: Ramazanda kimler ne zaman, hangi dinsel ritüellerde (ya da sosyo-kül-türel ramazan aktivitelerinde) daha yoğun duygular yaşarlar? Başka bir deyişle, ramazanın hangi anında ya da anlarında yaşanır bu duygusallık? Sahura kalkıldığı zaman mı, iftarı açarken mi, gün boyunca akşam ezanı-nın okunmasını ya da top atışını beklerken mi? Ya da daha da ayrıntılara girersek, ezan televizyondan okunduğu zaman mı daha etkili olur, yoksa mahalledeki camiden ve kanon yaparcasına, arka arkaya, birbirlerinin üzerine çıkarak, tüm şehrin camilerinden okunan ve yayılan ezanlar mı daha etkileyicidir? Başkalarıyla, akrabalarla, dostlarla açılan, kalabalık iftar sofraları mı daha çok duygu uyandırır? Evde yapılan iftarlar mı daha çok bu duyguyu sağlar, yoksa belediyelerin, siyasal partilerin organize ettiği iftar çadırlarında yapılan toplu iftarlar mı? Ya da şehrin meydan-larında, kamusal alanlarında, Sultanahmet’te, Feshane’de şenlik içinde insanların katıldığı -“toplu”dan da öte- kitleler hâlinde yapılan iftarlar mı? Ya da giderek artan sayıda lüks otel iftarları, pahalı davetler mi? Bu iftarların “burjuvalaşmasına” karşı “devrimci” bir İslam eşliğinde alternatif ve kolektif iftarlar mı?

Bu farklı durumlarda hissedilen duygular nasıl bir duygudur? Ke-yif, huşu, huzur, heyecan, görevin yerine getirilmiş olmasının ve sevap işlemiş olmanın getirdiği bir tatlı mutluluk mu? Ya da orucun otomatiğe bağlandığı durumlar olabilir mi? Yani ibadet edilen zaman dilimi aslında sadece “aç kalınan” bir zaman olabilir mi? Yani bu zaman içinde, hayat bütün normalliği ve sıradanlığı içinde devam eder mi? Yani namaz kılan bir insanın secdeye vardığı zaman bile, yapması gereken ödemeleri ya da alacaklarını düşünmesi kitabi olarak beklenmese de pratikte rastlanan bir durum olduğuna göre, oruç zamanı da benzer rutinlerin, hayat gailesinin aynen sürdüğü zaman dilimi olabilir mi? Başka bir deyişle, oruç zamanı sıfıra yakın bir duygu hâliyle geçebilir mi?

Page 7: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

667

“Ah nerede o eski ramazanlar!” hayıflanması da, işte bu ve benzeri daha onlarca sorunun sorulabileceği ve hiçbir zaman tam olarak tatmin edici cevapların bulunamayacağı ramazan duyguları arasında önemli bir nostaljiye, devamlılığa fakat aynı anda sonsuz bir “hafıza birikimine” tekabül ediyor.

Ancak bu arada not etmek gerekir ki, “ramazan hatıraları” olarak anlatılanlar çok daha genel ve anlatı, gelenek, kurallar ve pratikler olarak

“din”in parçasıdır ve dinin yeniden üretilmesinde, devamlılığında temel bir rol oynar. Aynı zamanda bir parçası olarak dinin yoğunlaşmış hâllerinden biridir, bütünü taşıyan duygusal bir metafor ya da mecazdır. Bu hâliyle, başka alanlar için de benzer hatırlamaları düşünebiliriz. Mesela gençlik çağında sosyalizmle ve pratikleriyle tanışmış olan birinin hatıraları da benzer bir nostalji taşıyabilir. Ve bu nostalji de gene çok daha büyük bir anlatı, sınıfsallık, teori, pratik vb. olarak sosyalizmin de duygusal bir par-çası ve yeniden üreticisi olabilir. Benzer akıl yürütmeler milliyetçilik ya da Atatürkçülük (Atatürk’ü görenlerin hatıraları vb.) gibi dinin kuşatıcılığıyla karşılaştırılamayacak kadar çok daha dar alanlarda da söz konusu olabilir. Ancak hatırlanan olgular hangi bütünün parçası olurlarsa olsunlar, her ha-lükârda, geçmişi hatırlayanlar aynı parçaları, aynı şekilde hatırlamıyorlar. Örneğin, eski ramazanlardan en çok hatırlandığı söylenen “Direklerarası” fenomeni aslında sadece küçük bir toplumsal kesim için geçerli olmasına rağmen, kamusal alandaki hâkim kolektif hafıza araçları ve medya araçları vasıtasıyla çok daha yaygın bir pratik olarak o fenomeni hiç bilmeyenler için bile “eski ramazan gerçeği/geleneği” olarak kodlanabiliyor. Dolayısıy-la, evlerde, mahallelerde, camilerde yaşanan başka pratiklere dair, mesela bizzat ramazanın inanç boyutuna dair hatırlamalar ise “kenarda” kalıyor, ramazan bağlamında “din”in yeniden üretimi “eğlence” vesilesine kayıyor.

Öte yandan, “Ah nerede o eski ramazanlar!”ın işaret ettiği “zaman” giderek daha hızlanıyor. Artık yeni nesiller elli sene öncesini değil, on sene öncesini, hatta iki sene öncesini “Ah nerede o eski ramazanlar!” diyerek anıyor. Ve geçmişin süratle gelip bizi yakaladığı, bugüne sıkıştığı, dolayısıyla bittiği zamanlarda artık gerçekten “modern” oluyoruz. Artık ramazanlar da modern insanın kafasında geçmişi tam olarak taşımıyor. Çünkü modern olan, sivilize olan geçmişi unutmak istedi ve bunu başardı. Utanılacak bir şey olarak geçmiş bir kenara bırakıldı. Artık eski ramazanla-rın yok olduğundan hayıflananlar için bile aslolan şey yeniliği icat etmek oldu.

Page 8: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

668

“Ramazan”, kuşkusuz üzerine farklı disiplinleri bir araya getirerek, bu makaleye vesile olan sempozyumlar düzenlenecek kadar uçsuz bucaksız bir mevzu. Ramazan bir yandan tabii ki, doğrudan birinci anlamı olan din boyutunun yanı sıra, sosyolojiden tarihe, edebiyattan psikolojiye çok farklı alanlarda ele alınabilir. Bu makalede bir bakıma güzergâhımı yönlendiren

“Nerede o eski ramazanlar!” anlatıları bile tek başına çok boyutluluk taşıyor.

Bu makalede, ramazanın işte bu çok boyutluluğunu, bir cephesin-den, sosyolojinin imkânları eşliğinde, daha ziyade zaman içinde izlemiş olduğu değişim ve bugünkü modern kent kültürü içindeki yerini ele almaya çalışacağım. Biraz daha açmak gerekirse, sorunsalım şu olacak: Temel olarak Türkiye’de yeni bir ulus kurma projesine bağlı olarak devreye sokulan laiklik pratikleri karşısında mütedeyyin kesimlerin Cumhuriyet’in ilk yıllarında almış oldukları mesafe (ya da içine girmiş oldukları karşıtlık) zaman içinde -paradoksal bir biçimde, özellikle İslami hareketin güçlü bir toplumsal hareket olarak kamusal alana çıkmasıyla birlikte ve özellik-le AKP’nin iktidar olduğu dönem içinde- kapanmaya başladı. Başka bir deyişle bu kesimin sekülerleşmesine paralel olarak, ramazanların yepyeni biçimler eşliğinde hafıza inşa ettiğini göstermeye çalışacağım.

Laik ve seküler ulus politikaları karşısındaki kapanan bu mesafenin izlediği seyri, giderek daha görünür olan yeni ramazan pratiklerinden hareketle ele alacağım. Bu seyre dair varsayımlarım şu şekildedir: Baş-langıçta, “seküler-milliyetçi strateji”1 altında çağdaşlaşarak ehlileşmiş kesimler ve laikleşme politikaları tarafından asimile olmaya karşı dire-nen mütedeyyin kesimler ayrışmış iki farklı dünya görünümündeydi. Bunlardan birincisi “modern/çağdaş” ve “akıl” dini olarak, milliyetçiliğe entegre olmuş bir İslam yaşarken, ikinciler “kendi dinlerini” ve dolayısıyla

“kendi ramazanlarını” yaşadılar. Bu süre zarfında seküler-milliyetçi strateji altında var olabilmek için mütedeyyin kesimlerin sürdürdükleri taktik-ler, İslami hareketin güçlenmesi ve kamusal alanda güçlü bir görünüm kazanmasıyla birlikte, stratejinin de dönüşüm geçirmesine neden oldu;

1 “Strateji” (ve stratejiye bağlı “taktikler”) kavramını Michel de Certeau’dan alıyorum. De Certeau’nun kavramsallaştırmasına dayanarak, seküler-milliyetçiliği bir “strateji” ile; onunla bireylerin ve toplumsal grupların kurduğu ilişkiyi ise “taktikler” vasıtasıyla ele alıyorum. Stratejinin -güç ilişkilerini, iktidarla sarmalanmış aktörleri barındırsa da- doğrudan sahibi yoktur; topluma dışarıdan, yukarıdan müdahale eden bir güç konsantrasyonu değildir. Onunla muhatap olan bireyler, toplumsal gruplar, pratikleriyle, “taktikleriyle” o stratejiyi hem taşırlar hem dönüştürürler. Bkz. (M. de Certeau, L’invention du quotidien. 1. Arts de faire, Gallimard, Paris, 1, pp. -).

Page 9: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

669

toplumun dininin bu strateji içinde temsil edilmesini beraberinde getirdi. Ancak kamusal alanda İslam’ın daha görünür olması dinin modernleşme politikalarını altüst etmesi yönünde değil, tam tersine kamusal alana çıkan dinin modern tüketim örüntüleriyle iç içe geçmesine sahne oldu. Başka bir deyişle, ayrı bir dünyada iken kendini koruyan dinsellikler, kamusal alana doğru yüründükçe, görünürlüğü artmasına rağmen, modern-kapitalist dünyayla bütünleşmiş, modern hayatın gereklerine, ekonomik üretim ve tüketim kalıplarına uygun, seküler bir içeriğe kavuştu.

Ancak burada ramazanların toplumsal/kamusal alanda modernleş-me sürecine yeni eklemlenme biçimlerinden bahsederken, sadece şimdiki zaman içine hapsolmamakta yarar var. Başka bir deyişle, yukarıda dile getirdiğimiz modernleşmeye eklemlenme, sekülerleşme, ramazanların kamusal alanda ekonomik üretim ve tüketim kalıplarına uyumu sadece son yıllara özgü değildir.

“Nerede O Eski Ramazanlar” ya da “Direklerarası”

Eski ramazanların vazgeçilmez unsuru ya da nişanesi olarak dile getirilen “Direklerarası” eğlencelerine2, günümüzde hemen hemen bütün belediyeler tarafından düzenlenen “ramazan etkinlikleri/eğlenceleri”nde de sık sık referans veriliyor. Daha ileride ramazan eğlencelerinin bu kar-navalesk göndermelerine tekrar dönmek üzere, iki örnek verelim. Örneğin, 1998’de Aksiyon dergisinde çıkan bir yazıda, yenilenmekte olan ramazan şenlikleri şu şekilde tarif ediliyor:

“Direklerarası” tabiri, tarihsel olarak boş alanlarda direkler arasına gerilen çadırlarda yapılan eğlencelerden gelse de kuşaktan kuşağa aktarılıp bugüne gelen “Direklerarası eğlenceleri” 1’den sonra İstanbul’un Şehzadebaşı semtinde, üstü kapalı ve sütunlu kaldırımların bulunduğu caddede yapılan tiyatrolarda düzenlenen eğlencelere tekabül ediyor. Bu tiyatro salonlarında, özellikle ramazan aylarında, musiki fasılları, meddah, hokkabaz, kanto, tuluat tiyatrosu, sihirbazlar, halka oynatıcılar, Karagöz, cambazlar, ateş yutan adamlar, dev adamlar ve cambazlık gibi faaliyetler sergileniyordu. Zaman içinde ticaretin ve sinemaların da eklemlendiği cadde, 1’lardan sonra eğlence hayatının Beyoğlu’na kaymasıyla birlikte önemini kaybetmeye başladı. Ancak Direklerarası, Türkiye’de tiyatro geleneğini başlatan bir referans olarak anıldı. Bugün “Direklerarası”nın her ramazanda bu kadar çok anılmasını kuşkusuz, Samiha Ayverdi’nin İstanbul Geceleri (Kubbealtı, İstanbul, ); Burhan Arpad’ın Direklerarası: Türk Tiyatrosundan Hikayeler (Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu, İstanbul, 1); Burhan Arpad’ın Perde Arkası (Doğan Kitap, İstanbul, 1); Halit Fahri Ozansoy’un Eski İstanbul Ramazanları (İnkilap ve Aka Kitabevleri, 1) gibi kitaplarına borçluyuz.

Page 10: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

670

Şimdi bir nebze de olsa nostaljiyi yaşamak için geçmişe uzanmak, küllen-miş hatıraları yadetmek gerekmiyor. Çünkü of çekmek yerine bizatihi ya-şanıyor İstanbul’da eski Ramazanlar. Mekanlar ve insanlar değişmiş ancak gelenekten gelen yaşam pek farklılığa uğramamış, duygular hisler ve istek-ler dünkünün aynı. Eskisi gibi şimdi de Ramazanlar bir şenlik gibi geçiyor yaz-kış demeden, engel tanımadan. Ramazanlarda eğlence İstanbul’da vazgeçilmez bir olgu, bir yaşam tarzı olmuş; geçmişten günümüze gelmiş tatlı güzel hatıralarıyla. [...] Ramazanın en belirgin eğlence merkezleri ise Nuruosmaniye ve Direklerarası idi. Bu mekanlar tabir yerinde ise tam bir Ramazan karnavalına dönüşürdü. Bazen sahura bazen de gece yarılarına kadar sürerdi eğlenceler.

Bir bakıma ramazan eğlencesinin âdeta kod adı olan “Direklerarası” referansı mesela “çağdaş” görünümlü Ataşehir Belediyesi’nin de etkinlik-lerinin tanıtımında kullanılıyor:

Ataşehir Belediyesi, her yıl olduğu gibi bu yıl da Ramazan ayının eski rama-zanlara yakışır bir atmosferde geçmesi için kapsamlı bir etkinlik programı hazırladı. Ataşehir’de Ramazan ayı boyunca 1 mahallede tüm vatandaş-ların katılacağı açık hava iftar yemekleri, 1 mahallede ise Direklerarası Eğlence düzenlenecek.

Bu makalenin boyutlarını çok aşacağı için tarihsel boyuta girmeye-ceğiz; ancak tarihçilerin “eski ramazanların” sembolü “Direklerarası” eğ-lencelerinin aslında geçmişte oldukça sınırlı bir kitlenin faaliyeti olduğunu söylediklerini belirtelim. Örneğin Mustafa Armağan’a göre, “Direklerarası, aslında Tanzimat sonrasında oluşmuş ‘tatlısu frengi’ denilen ‘kırma’ me-mur kesimin eğlence anlayışının adresi [...] bırakın Osmanlı Devleti’nin bin bir renkli dünyasını bir kenara, İstanbul’da bile halkın tamamı bu şekilde eğleniyor değildi.”5

Öyle anlaşılıyor ki, “modernleşen” Osmanlı ya da Osmanlı’nın -Müslümanlar ve gayrimüslimler olmak üzere- modernleşen ve toplumsal mobilite bakımından yükselen kesimleri, geleneksel yapılardan çıkmaya çalışırken, Batı’dan devşirilmiş bir eğlence anlayışını tüketiyorlardı. Başka bir deyişle, “Direklerarası” ile sınıfsal olarak şekillenen bir azınlık eğlen-cesi ortaya çıkıyor; içinde kantoların, orta oyunlarının, düetlerin, tiyatro

Haşim Söylemez, “Sultanahmet’te yeniden Ramazan”, Aksiyon, 1 Ocak 1. Gazete Ataşehir, Temmuz 1 (http://www.atasehir.com.tr/?p= ). Hacer Poyraz, Hayrünnisa Ergezen, “Dijital Ramazan çağı...”, Aksiyon, Eylül

.

Page 11: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

671

kumpanyalarının iç içe geçtiği bir tür modernleşmeye uygun “gelenek icat ediliyordu.”

Kuşkusuz tarihte “ne olduğu” çok önemli bir mesele ve tabii ki ta-rihin nasıl kullanıldığı, resmi otoriteler tarafından nasıl yazıldığı da “kim-lik” yaratmak için hayati öneme sahip. Ancak “Direklerarası” gibi gayet

“masum” ve “eğlenceli” bir tarihsel mirasın bugüne gelinceye kadar nasıl tüketildiği de oldukça ilginç bir seyir izliyor. Mustafa Armağan’ın (2012) yorumlarını aktarırsak:

Kantolar, ortaoyunları, düetler, tiyatro kumpanyaları, Hayalî Küçük Ali’ler, Jerfin Hanımlar, Direklerarası’nın türlü eğlence mekânları ve kadınların göz süzerek gönül avladıkları, erkeklerin piyasa yaptıkları Ramazan akşam-ları… Ne İstanbul tarih boyunca böyle eğlendi, ne de bunlar varken bile İstanbul halkının tamamı piyasa yapıyordu. TRT’nin Darülbedayicilerle el ele verip bizi içine soktuğu bu sahte tarihi izale babında şunu söyleyeyim ki, Ramazan’da eğlence vardı ama farklıydı. Mesela Kur’an okuyarak veya teravih kılarak da ‘eğlenebilir’ bir Müslüman!

Hâlbuki bırakın Osmanlı Devleti’nin bin bir renkli dünyasını bir kenara, İstanbul’da bile halkın tamamı bu şekilde eğleniyor değildi. TRT sayesinde marjinal olan esas haline geldi, esas ise unutturuldu.

Direklerarası’nın bugüne taşınan, aktarılan ya da kurgulanan hafızasını özellikle ele almak gerekiyor. Her şeyden önce “100 yıl önce, İstanbullular, en çok ramazanda eğlenirlerdi. Direklerarası, ‘eğlencenin’ mekânıydı” anlatısı aslında ramazan ayının “ibadet zamanı” olduğunu unutturan bir anlatı olarak kendini gösteriyor. Dolayısıyla “Nerede o eski Ramazanlar!” denildiğinde, kolektifleşen hafızada insanın aklına neden

“eğlence” geldiğinin sorunsallaştırılması gerekiyor; çünkü söz konusu ramazanların “maneviyat”, “ruhaniyet”, “mahremiyet” gibi kavramları çağrıştırmaması basit bir hafıza meselesine değil, toplumun yaşadığı modernleşme sürecine ve ideolojik formasyonuna işaret ediyor.

Başka bir ifadeyle, kabaca bir dönemselleştirme yaparsak, Tan-zimat’la (ya da modernlikle) birlikte, “dindarlığın en yoğun yaşanması” beklenen bir ay olarak ramazanın “eğlencenin en yoğun yaşandığı” bir aya dönüşmesi ve o günden günümüze kadar uzanan, hatta günümüzde

Mustafa Armağan’la röportaj, “Ramazan’ı tahtından indirdik”, Star, Ağustos 1.

H. Poyraz, H. Ergezen, “Dijital Ramazan çağı...”.

Page 12: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

672

daha da öne çıkan “eğlenceli ramazanlar” Türkiye’de sekülerleşmenin (ya da sekülerleştirmenin) güçlü bir işareti olarak anlaşılabilir.

Buradan şu ara sonuç çıkarılabilir: Direklerarası’ndaki ramazan eğlenceleri bir ümmet ya da cemaat olarak büyük toplumun eğlencesi değildi. Bir dinin bileşeni olarak ramazan kuşkusuz “başka yerde”ydi; ma-halle aralarında ya da taşradaydı. Fakat Direklerarası tamamen anlamsız bir fenomen de değildi. Bugünden geriye dönüp baktığımızda, bugün bir ümmet olarak cemaate de sirayet eden, modernleşme arzusunda olan kesimleri cemaatten çıkarıp sekülerleştiren ve büyük topluma yaygınla-şan bir kültürel tüketimin prototipiydi. Bugün çok daha yaygın hâle gelen, modernleşmiş İslami kesimleri içeren küçük çapta bir “karnaval”dı.

İslami Harekette Dönüşüm, Sekülerleşme, Bireyselleşme

12 Eylül 1980 darbesi sonrasında Türkiye’nin içine girdiği süreç çok yönlü bir değişim ve dönüşümü beraberinde getirdi. Bu değişim ve dönüşüm hareketinin en temel ve güçlü hareketlerinden biri ise kuşkusuz İslami hareketti. Ayrıntılara girmeden, darbe sonrası toplumsal koşulları ve İslami hareketin dinamiğini özetleyelim. Bu özette vurgulanması gere-ken ilk husus, darbenin izlemiş olduğu ve dünya çapında neo-kapitalist dünya ekonomisiyle ilişkili ekonomi politikalarıdır. Oğuz Işık ve Melih Pınarcıoğlu’nun parlak bir şekilde gösterdikleri gibi söz konusu dönem, aynı zamanda Cumhuriyet Türkiyesi’nin sermaye yapısının değiştiği, devlete ve devletin laik ideolojisine bağımlı bir burjuvaziden farklı olarak, devletten hiçbir fayda görmediği için devlete değil, kendine çok daha fazla güvenen, sivil toplumsal yapılarla, yerel kültürel kodlarla çok daha iç içe yeni bir burjuvazinin belirginleştiği, bu yeni kentli aktörlerin Ankara bağımlı sermaye sınıfıyla çıkar çatışması yaşamaya başladığı ve güçlendiği bir dönemdir.8

Bu ANAP’lı/Turgut Özal’lı yıllar, bir yandan sivil bir yönetimin, de-mokratikleşme çabalarının düşe kalka ilerlediği, diğer yanda darbenin fiili ve fiziki şartlarının, özellikle Güneydoğu’da sıkıyönetimlerin, olağanüstü hâllerin sürdüğü, ANAP’ta “birleşen” ana akım siyasal ideolojilerden (milliyetçi, muhafazakâr, liberal ve sosyal-demokrat) öteye muhalefetin kalmadığı bir dönemdir. Ancak buna rağmen, gene bu dönemde, kuşkusuz

O. Işık, M. Pınarcıoğlu, Nöbetleşe Yoksulluk - Gecekondulaşma ve Kent Yoksulları: Sultanbeyli Örneği, İletişim, İstanbul, 1.

Page 13: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

673

ANAP’ın liberal ekonomi politikaları ya da liberalizmin yarattığı tabula rasa sayesinde devletçi refleksler zayıflamaya, siyasi-ideolojik tabular ve kalıplar yıkılmaya, toplumun içinden gelen talepler çoğullaşmaya başla-mıştır.

İşte “12 Eylül öncesi”nin travmatik hatırlamalarının “Demokles’in kılıcı” işlevi gördüğü bir dönemde, çoğullaşan ama her şeyin tüketime dö-nük hayat içinden anlamlandırıldığı toplumun içinde 80’li yıllar, yepyeni ve güçlü iki toplumsal-kültürel hareketin doğmasına şahitlik etti. Özellikle güneydoğuda Kürt hareketi ve Türkiye coğrafyasının neredeyse genelinde, ama daha yoğun olmak üzere, muhafazakâr Anadolu şehirlerinde, büyük şehirlerin çevre semtlerinde ve Kürt nüfusun yoğun olduğu bölgelerde İslami hareket kamusal alana çıktı. Cumhuriyet tarihinde, yukarıdan aşağıya empoze edilen, “bünyeye yabancı” çağdaşlaşma-modernleşme hareketine karşı entelektüel-ideolojik boyutuyla var olsa da, toplumsal düzeyde ancak tepkisel refleksler veren İslami hassasiyet, sol hareketin de yerle bir edildiği 80’lerden sonra, söz konusu liberal ortamda gerçek bir toplumsal hareket olarak ortaya çıktı.

Çok farklı bileşenleri ve çok heterojen bir yapıda olmasına rağmen, toplumun ve siyasetin merkezine ekonomik, kültürel ve ideolojik talep-leriyle yürüyen İslami hareket, bu yıllarda bütünlüklü bir hareket niteliği gösterdi. Bir bakıma, İslami hareketin gücü bütün toplumsal hareketlerde olduğu gibi, temel olarak, parçalarını, farklılıklarını tek bir kimlik altında yapıştırabilmesine bağlı oldu. Bu farklı toplumsal ve kültürel talepler, oto-riter modernleşmeci ve laik bir devletin hem savunmacı, hem de saldırgan kimliği karşısında daha net ve güçlü bir biçimde özetlenerek kimlikleşti. Kuşkusuz hareketin gücü sadece karşılıklı rakip konumuna gelen kimlik-lerin konsolidasyonu vasıtasıyla olmadı. Her iki kimlik de ülke hakkında iddia sahibiydi. Devletin iddiasına karşılık, belki de ilk defa olarak çok farklı toplumsal kesimleri (en basit ifadesiyle, büyük şehirlerin işçi sınıfı, Anadolu şehir ve kasabalarının yeni burjuvaları, “ulus”un dışladığı ve

“ümmet”in kardeşliğini arayan Kürtler) ve talepleri bir dil -İslami dil- bir araya getirmiş ve büyük bir iddia ortaya koymuştu.

Kuşkusuz İslami hareketi bütünüyle sadece 80’li yıllardan başlatmak doğru olmaz. 70’li yıllarda CHP-MSP koalisyonu, Akıncılar ya da hiçbir zaman tam olarak “meşru” modern kamusal alana ulaşamayan İslami entelektüel dil vesilesiyle varolan bir İslami hareketten, hatta Osman-lı’ya kadar uzanan “İslamcılık” ideolojisinden bahsedebiliriz. Ancak bu siyasi hareketler ya da ideolojik örüntüler, örneğin 12 Eylül’ün darbeci

Page 14: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

674

generalleri tarafından “tehlike” olarak gerekçe olarak gösterilmiş olsalar da, modern seküler dünyayı hiçbir zaman korkutmadılar. Aksine İslami hareket, gelenekselliğin, geri kalmışlığın tezahürü olarak, “zaten bir gün bitecek olan” bir toplumsal tezahür olarak, hiçbir zaman moral üstünlük kazanamadı.

Ancak 90’lı yıllar İslami hareketin yeni bir enerjiyle yükselişine tanık oldu. 1989 ve 1994 yıllarında Refah Partisi’nin yerel seçimlerde, özellikle Konya, Kayseri ve Urfa gibi Anadolu şehirlerinin yanı sıra, İstanbul gibi bir metropolün ilçelerinde kazandığı belediye yönetimleri, özellikle dergiler olmak üzere İslami neşriyatta yaşanan patlama, İslami hareketi Türki-ye’nin kamusal alanının merkezine yerleştirdi.9 Devleti ele geçirmeyi ya da reforme etmeyi, toplumu değiştirmeyi hedefleyen, bu açıdan bakıldığında hedefi ve rakibi belli, yepyeni güçlü bir toplumsal hareket olarak İslami ha-reketin yürüdüğü güzergâhta önemli bir aşama ise 28 Şubat süreci olarak adlandırılan 1997’de gerçekleştirilen “postmodern” darbe oldu.

Bir “yol kazası” olarak görülebilecek 28 Şubat, İslami hareket açısından paradoksal sonuçlar doğurdu. Bir yandan, hareketin devletin merkezine ve toplumun tepesine doğru yürümesini sağlayan bütünlüğü, darbenin yarattığı şiddet ve baskı ortamıyla bozuldu, talepleri parçalandı, talepler farklı kesimlerin özgül mikro talepleri hâline geldi. Başka bir de-yişle, hareketin dilinin bütünlüğü de bozuldu ve o zamana kadar hareketin şemsiyesi altında barınan ve kimliğin gücüyle iddia taşıyan kesimler kendi bulundukları yerlerin dilleriyle iç içe geçerek, değişerek etki alanlarını ge-nişlettiler. Bir yandan değdikleri kesimlerden beslenirken, aynı zamanda o kesimleri etkilediler. Ve hareket, görünürdeki büyük kimlik gücünü kaybe-derken, aynı zamanda toplum içindeki modern örüntülere eklemlenerek, dolayısıyla meşrulaşarak âdeta bir güç artışı yaşadı. 2001’de kurulan, daha sonra kendisine “muhafazakar demokrat” sıfatını yakıştıran AKP, tam da İslami hareketin kimlik gücünün zayıfladığı, ancak yaygınlığın ve toplumun geneline sirayet etme düzeyinin çok daha güçlendiği döneme denk geldi.

Başka bir ifadeyle, AKP tam da bu toplumsal dalganın üzerinden kuruldu ve güçlendi. 28 Şubat’tan bu yana yaşanan süreç, AKP’nin komp-lekssiz bir biçimde devletle, devletin temsil ettiği modernleşme süreciyle, laiklikle, kapitalizmin ekonomi politikalarıyla hemhâl olmasını ve bunun

Özel olarak dergiler olmak üzere İslami hareket üzerine bir değerlendirme için bkz. F. Kentel, “1’ların İslâmî düşünce dergileri ve yeni Müslüman entelektüeller: Bilgi ve Hikmet, Umran, Tezkire”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce, İletişim, .

Page 15: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

675

yanında daha önceki güçlü kimlikten gelen “özgüven” ve “iddiasını” ta-şımasını sağladı. Bu hâliyle AKP, Cumhuriyet dönemi politikalarının bir türlü tam olarak beceremediği modernleşme hareketinin tüm topluma yayılmasının aracı oldu. Geniş toplumsal kesimlerin kalkınma, demokra-tikleşme, köylülükten çıkış gibi arzularının somutlandığı bir siyasal aktör oldu. Talepleri taşıyan AKP, aynı zamanda taleplerin dile gelmesini, elle tutulur hâle gelmesini, başka bir deyişle nesneleşmesini sağladı.

Bu şekilde Cumhuriyet tarihinin tepeden inmeci politikalarına karşı, geleneklerine ve geleneksel cemaatlerine kapanan toplumsal ke-simler, 1980’lerle başlayan bir süreçte, özellikle AKP dönemiyle birlikte, çok daha güçlü bir aktör olarak modernleşme dairesine, yani kalkınmanın, ilerlemenin, sekülerleşmenin dünyasına girdiler. Bir yandan kimliğin verdiği güçlü cemaat duygusunu yaşarken, diğer yandan bireyselleştiler, farklılaştılar, farklı sınıflara ayrıştılar, farklı ideolojilerle iç içe geçtiler. Dolayısıyla -sürekli olarak yeni kutuplaşmalar üreten bir siyasal kültüre rağmen- modern-geleneksel ya da ilerici-gerici gibi dikotomilerin büyük ölçüde erozyona uğramasını sağladılar.

Sonuç olarak, İslami hareketin bu hikâyesini bir modernleşme hikâyesi olarak okumak mümkün görünüyor. Ancak, her ne kadar kendine özgü nitelikler sunsa da ve her ne kadar AKP’nin söylemlerinde gelenek-sele, aileye, İslam ve Osmanlı tarihine, “öz değerlerimize” vurgu yapılsa da, AKP ile yaşanan Türk modernleşmesi de, dünyanın başka coğrafyalarına görülebilecek sonuçları yarattı. Geçmişin büyüsü bozuldu. Cemaatin, ma-hallenin, cemaat içindeki birebir ilişkilerin büyüsü her kuşakla bir daha bozuldu, toplumsal ilişkiler anonimleşti. Geçmişin kendiliğinden büyüsü bozulurken, modernleşen ve kapitalistleşen dünya büyüyü meta hâline çevirdi; toplumsal ve kültürel seremoniler, ayinler, buluşmalar, ritüeller pazarlanabilir, satılabilir, satın alınabilir organizasyonlar ya da karnavallar hâline geldi.

Karnaval Olarak Ramazan

“Direklerarası” bugün yok ama Direklerarası’nın “ruhu” “çağdaş ramazan” söylemi altında yaşatılmaya çalışılıyor ve bunda büyük ölçüde başarı da kaydediliyor. Bir zamanların Batılılaşma sevdasının, “eski”den çıkma arzusunun nişanesi, marjinal “Direklerarası karnavalı” bugün âdeta ramazanla ilişki içinde olan tüm toplumsal kesimlerin referansı oldu. Hat-ta öyle ki ramazan ayı, bugün artık, özellikle iftar programlarının, kolektif

Page 16: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

676

eğlencenin, şenliklerin, şarkıların, konserlerin, yemek fasıllarının, yemek tariflerinin, bolluk ve ihtişam görüntülerinin tüketicilere boca edildiği, özellikle İstanbul başta olmak üzere, başka şehirlere de yayılan ve “eko-nomiye canlılık getiren” bir ay oldu.

Kuşkusuz, “Direklerarası” türü eğlencelerinin ulaşmadığı, medyaya ulaşamayan başka ramazanlar da “hâlâ” olmasına rağmen, geçmişte kü-çük bir azınlığın faaliyetinin veya bu faaliyetin türevlerinin, bugün devasa boyutlara ulaşmış olması özel olarak ele alınmayı hak ediyor.

Ramazan ve Gösteri

Belediyeler, sivil toplum kuruluşları, vakıflar vb. çeşitli kuruluşlar tarafından düzenlenen bugünkü ramazan eğlenceleri arasında yer alan faaliyetler arasında görsellik ve gösteri önemli bir yer tutuyor. Örneğin, Eyüp Sultan Türbesi sayesinde İstanbul’un âdeta en kutsal mekânı olarak addedilen Eyüp’te belediyenin 2013 Ramazanı’na dair yaptığı duyuru, Guy Debord’un kavramsallaştırdığı anlamda “gösteri”nin10 boyutları hakkında fikir veriyor:

Geçmiş yıllarda bir ilke imza atarak, tarihi Galata Köprüsü’nü bir gelin gibi süsleyip bin kişiyi aynı sofrada buluşturan Eyüp Belediyesi, bu sene de yine binlerce kişiyi Eyüp El-Ensari Hazretleri’nin huzurunda bir araya getirecek. Ramazan’da gül kokularının yayılacağı Eyüp’te havuzun üzerine kurulacak platformda ünlü kâriler Kuran-ı Kerim tilaveti icra ederken, hilal şeklinde sahnede sanal umre yapılacak. Sahnenin arkasına yerleştirilen perdeye yansıyan görüntüler, lazer şovu ve mapping gösterileri Eyüp Sul-tan’a gelenleri Mekke’ye götürecek.11

Bir uçta “Kur’an-ı Kerim tilaveti”, diğer uçta “lazer şov” ve “mapping” ve arada “sanal umre” olmak üzere, her şey ramazan duygusunun teknolo-jinin imkânlarıyla en ihtişamlı bir şekilde yaşanmasına odaklanıyor.

Eğlence Sektörü Olarak Ramazan

Ramazanlarda İstanbul’un bütün ilçe belediyeleri yoğun bir faaliyet içine giriyorlar. Bunlar arasında Başakşehir Belediyesi’nin düzenlediği faaliyetler özellikle dikkat çekiyor. Belediyenin “Sular Vadisi” adlı alanda dü-zenlediği ve çok geniş bir yelpazeye yayılan bu faaliyetler izlemeye gelenlere

1 Guy Debord, La Société du spectacle, Gallimard, Paris, Janvier 1.11 “Eyüp Ramazan’ı karşılamaya hazır”, Yeni Şafak, ( Temmuz 1).

Page 17: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

677

yoğun bir “duygusal mobilizasyon” vadediyor. 2012 yılında “Ramazan Ba-şakşehir’de Yaşanır” tanıtımıyla sunulan ramazan programına dair aşağıda-ki bilgiler bu duyguları mobilize etme çabasına örnek teşkil ediyor.

Manevi ikliminden azami ölçüde istifadeye yönelen programlarının ya-nında neşe ve coşkusunu da tüm ilçemize yansıtmaya çalıştığımız etkin-liklerimizle Başakşehir’de bir Ramazan’ı daha hakkıyla yaşayabilmek için yine çok ses getireceğine inandığımız bir Ramazan programı hazırladık. Bu senenin program takviminde, manevi dünyamızı zenginleştiren sohbet, panel ve Kur’an tilavetlerinden Ramazan sevincini gönlümüzce yaşaya-cağımız konser, oyun ve gösterilere kadar birçok farklı başlıkta etkinliğe yer veriyoruz. Çocuklarımız da onlar için özel bir çalışmayla hazırlanan Ramazan programlarında yine gönüllerince eğlenmeye fırsat bulacaklar. Tanınmış sanatçılar ve sahne dünyamızın önde gelen isimlerinin yer ala-cağı, yurtiçi ve yurtdışından önemli akademisyen, yazar, araştırmacı, hatip, hafız ve gazelhanları konuk edeceğimiz 1 Ramazan etkinliklerimizde bu kutlu günlerin bereket ve coşkusunu yine hep beraber paylaşıyor olmak dileğiyle…1

Belediye, görselliği ve estetiği çalışılmış “pazarlama teknikleriyle” tanıtılan, âdeta “rekabetçi bir piyasaya” sunulan ve “çok ses getirecek” bir ramazan programı hazırlamak, “çocuklara da gönüllerince eğlenme fırsatı vermek” ve kitlesini tatmin etmek için hiçbir fedakârlıktan kaçınmamış görünüyor. Programda, en “dinî” olan faaliyetlerden (Kur’an tilaveti, dinî sohbetler, “Hayrünnisa-Annelerimiz” başlığı altında “ahlakları ve müca-deleleriyle tarihe damgasını vurmuş mümtaz annelerin hayatlarının” konu edildiği konferanslar vb.), ramazanın ruhaniyetine daha yakın klasik ya da tasavvuf müzik dinletilerine (Ahmet Özhan), oradan en “popüler” faaliyet-lere (Urfa Sıra Gecesi, hemşeri dernekleri için geceler, stand-up gösterileri) ve giderek en “seküler” müzik dinletilerine (Ezginin Günlüğü, Yeni Türkü gibi gruplar) kadar uzanan çok yönlü, belli bir rafinelik düzeyinde her kesime ve zevke tekabül eden faaliyetler yer alıyor. Ayrıca, “özel olarak ta-sarlanmış stantlarda, gıda, kitap, ramazan temalı ürünler de bölge halkının ilgisine” sunuluyor.

Başakşehir, İstanbul’un kalburüstü bir İslami semti olarak, statüsü-ne uygun bir ramazan sunarken, daha geniş kitlelere hitabeden ramazan faaliyetleri ise Sultanahmet Meydanı’nda, Beyazıt Meydanı’nda ve Eyüp Feshane Bahçesi’nde gerçekleşiyor.

1 http://www.toplumsalhafiza.com/HD1_basaksehir-de-iftardan-sahura-kadar-etkinlik.html (1 Temmuz 1).

Page 18: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

678

İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Sultanahmet’te her yıl “asırlık tatlar ve sanatlar fuarı” organize ediyor ve daha ziyade “faydalı” olarak nitelendirilebilecek bir “konsept” geliştirip, “çini, ebru, telkâri, kaligrafi, minyatür, tezhip, cam işçiliği, sedef işlemeciliği, iğne oyası, porselen” gibi eski zanaatların ya da eski mesleklerin tanıtımın yer aldığı bu fuarın yanı sıra 2011’de yemek ve markayı bir araya getiriyordu:

Ayrıca İstanbul’a ait marka olmuş firmaların ürünlerinin sunumlarının ya-pılacağı fuarda İstanbullular, Güllüoğlu, Mado, Sütiş, Koska Helvacısı, Hacı Bekir Lokumları, Malatya Pazarı, Hamidiye Suyu, Sarıyer Börekçisi, Kanlıca Yoğurdu gibi özü İstanbul’a ait olan Tatların tarihi ve üretimi hakkında bilgi sahibi olacaklar.1

2013’te “markaların” yanı sıra doğrudan “tatlar” “şov” “eşliğinde devreye giriyor:

Asırlık Tatlar: Helva, Lokum, Kuru Kahve, Baklava, Boza... Çarşıyı ziyarete gelen İstanbullular lokumdan helvaya, kahveden yoğurda kadar özü İs-tanbul’a ait olan tatların tarihi ve üretimi hakkında bilgi sahibi olacaklar. İstanbul’la özdeşleşmiş bu markalar ürünlerinin yapımını görsel şovlarla İstanbul halkı ile buluşturacak.1

Ramazanda “verilen hizmet” söz konusu olduğunda, iftar sofraları-nın niceliği ön plana çıkıyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi her yıl, günde 20 bin kişiye yemek veriyor ve bu hizmet tüm ay boyunca İstanbul’un farklı meydanlarında kurulan iftar sofralarında devam ettiriyor.

2012’de Feshane Bahçesi ve Beyazıt Meydanı’nda da müzik, eğlence, şiir ve konserler düzenleniyor:

Teravih sonrası tasavvuf müziğinden Türk Halk ve Türk Sanat Müziği dinletilerine, sema gösterilerinden mehteran konserlerine, geleneksel gösteri sanatlarından çocuk eğlencelerine kadar çok sayıda etkinliğe ev sahipliği yapacak. [...] Geleneksel sanatlardan Ortaoyunu, Meddah, Kara-göz-Hacivat ve kukla gösterileri ile farklı bir heyecanı yaşayacak çocuklar, sihirbaz gösterilerini meraklı gözlerle izleyecek, palyaço gösterilerinde

1 http://ramazan.haber.com/etkinlikler/haber/-sultanahmet-meyda-ninda-bu-kez-duman-yok ( Temmuz 11).

1 h t t p : / / w w w . i b b. g o v. t r / t r- t r / Ha b e r l e r / Pa g e s / B a s i n B u l t e n l e r i .aspx?bbulteniID=

Page 19: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

679

kahkahalara boğulacaklar. Özel olarak hazırlanan etkinlikler, Ramazan boyunca her gün Feshane Bahçesi ve Beyazıt Meydanı’nda çocuklarla buluşacak.1

Bu duyurularda özellikle bir tür “tekrar” dikkati çekiyor. “Eski ramazanlar”a ya da “Direklerarası” eğlencelerine gönderme yapılarak, ramazanlar “olması gerektiği gibi” eğlence organizasyonlarına tanıklık ediyor. Bu hâliyle, bir yandan “karnaval” sürerken, diğer yandan da içeriği asla “dinsel” olmayan bir faaliyet türüyle, “din”in süreklilik unsuru dolaylı olarak devreye giriyor.

Giderek İslami turizmin merkezi hâline gelen Eyüp ilçesinde de belediye Feshane’de özgün denilebilecek faaliyetler organize ediyor.

Tasavvuf müziği eşliğinde konserler tertip edilecek, ilahiler dinlenilecek, çocuklar için Hacivat-Karagöz, jonglör, kukla, sihirbazlık, ateş yutan adam, uzun adam gibi gösteriler düzenlenecek. Sekiz mahallede sahur yemeği verilecek. Eyüp’te Haliç Kıyısı’na kurulacak Tarihi Osmanlı Evleri’nde, geleneksel yemek kültürünü yansıtan stantlar, çocuklar için eğlenceli etkinlikler, mini lunapark, çay bahçeleri ve açık hava sineması yer alacak. Belediye ramazan ayı süresince Türk Sineması’na damgasını vurmuş filmleri Eyüplüler ile buluşturacak. [...] Eyüp’te Feshane Uluslararası Fuar Kongre ve Kültür Merkezi ve Pierre Loti Tepesi’nde de her gün geleneksel renkli eğlenceler, toplu iftar yemekleri düzenlenecek.1

Bu özgün çalışmalardan birinin de 2010’da gerçekleşen ve “klasik müziğimizin sazları, Batı sazları ve düzenlemelerle orkestra eşliğinde ope-ra sanatçıları ve tasavvuf sanatçılarımız tarafından sergilenecek ramazana özgü bir sahne performansı ve bugüne kadar hiç yapılmamış bir çalışma” olarak tanımlanan “senfonik ilahiler” olduğunu belirtelim.17

Son yıllarda düğünlerde ya da tanıtım günlerinde bile organizatörler tarafından “ambiyans olsun” diye kiralanan sema gösterileri de ramazan-da asıl amacına nispeten daha yakın bir biçimde gerçekliyor. Sema ayini

“tasavvuf müziği”, “zikir” ve “devran” ile birlikte oldukça rafine bir şekilde gene Eyüp Belediyesi tarafından 2010 yılında sunuluyor ve Feshane’de

“sahneleniyor”:

1 http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler/Pages/Haber.aspx?NewsID=1 http://www.istanbul.com/tr/sehrini-tani/feshanede-ramazan-etkinlikleri1 http://www.istanbul.com/tr/sehrini-tani/feshanede-ramazan-etkinlikleri

Page 20: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

680

İnsanoğlu tarih boyunca; yaratıcıya yakınlaşmak ve ona kavuşmak arzu-suyla ayin gelenekleri oluşturdu. Yüzyıllar, ülkeler ve kültürel farklılıklarla da zenginleşen İslâm tasavvufunun ayin geleneği tek bir sahne perfor-mansıyla bugüne taşınıyor: Sufidevran. yılında kurulan “Uluslara-rası Geleneksel Sufi Ayinleri Topluluğu”, tarihte yaygın olarak icra edilen Müslüman sufilerin ayinlerinden çeşitli zenginlikleri derleyerek tek bir ayinde toplamış ve “Sufidevran” ismiyle sahneye uyarlıyor. Fatih Çıtlak yönetiminde gerçekleşen “Sufidevran”, tasavvuf müziği, zikir, devran ve sema ayinlerinden oluşuyor.1

Gastronomi Dünyası Olarak Ramazan

Yukarıda değindiğimiz “20 bin kişiye yemek” ya da “tatlar ve mar-kalar” mevzularının dışında ramazan faaliyetleri arasında iftarın kendisi, nerede yendiği ve yemek olarak içeriği başlı başına üzerinde durmayı hak ediyor.

Bir tarafta iftar yemeğinin sadece “yemek” olmadığını, “paylaş-ma” ve “dayanışma” gibi anlamları olduğunu hatırlatan mesajları basın ve yayın organlarında görmek mümkün. Örneğin, Zaman gazetesinde Arzu Kılıç imzasıyla ve “Ne yesek değil kiminle yesek - Bu akşam iftarınız bir başka olsun” başlığıyla çıkan bir yazı, ramazanda iftar sofralarının

“anlamı”na dair önemli ipuçları veriyor. Yazıda iftarın “darülaceze ya da huzurevi sakinleriyle”, “ramazan çadırında her kesimden insanla”, “piknik alanlarında açık havada sakin kafayla”, “komşularla, varsa belediyenin mahallede düzenlediği ‘komşuluk iftarı’nda”, “şimdiye kadar selam ver-meden geçtiğiniz insanlarla” tanışarak, “Ankara’da Hacı Bayram, Edirne’de Selimiye, İstanbul’da Sultanahmet ve Eyüp Sultan gibi camilerin mina-relerinin gölgesinde”, “okunacak ezanı dinlemek”üzere ve “kalabalıklarla paylaşarak”, “akrabalarla”, “yazın da dinlenemeyen ve dahası aile özlemi çeken öğrencilerle” “anne yemeklerini paylaşarak”, “küs olduğunuz birini iftara davet ederek” yapılabileceği anlatılıyor.19

Ancak, diğer tarafta, ramazan ayında gazetelere, internet siteleri-ne bol miktarda envai çeşit göz alıcı yemek tarifleri, gazetelerin reklam sayfalarının baş köşelerine “iftar yemek reklamları” yerleşiyor. Başka bir deyişle, sevap işlemek üzere ya da sadece ramazanda âdetten olduğu için

1 http://www.istanbul.com/tr/sehrini-tani/feshanede-ramazan-etkinlikleri1 Zaman, (1 Temmuz 1).

Page 21: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

681

verilen iftar yemeklerinin ötesinde ramazan ayının yemek meselesinde olağanüstü bir “gastronomik faaliyet”e dönüştüğünü söyleyebiliriz.

Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin tasarrufunda olan Sos-yal Tesislerde iftar imkânı şu şekilde tanıtılıyor:

Ramazan Sofralarının Buluşma Noktası: SOSYAL TESİSLER

[...] Sosyal Tesislerde Ramazan ayı boyunca iftar sofralarını renklendiren geleneksel tatlar sunuluyor. [...] Her gün değişen menü seçeneklerinde Osmanlı-Türk mutfağının geleneksel lezzetleri konuklara özel hazırlanıyor. Set menü olarak kişi başı fiyatı geçen sene olduğu gibi TL’den sunulan iftar yemeği seçeneklerinde zengin iftariye tabağı, çorba, ara sıcak, kırmızı et yemeği, salata, tatlı ve içecek bulunuyor. Ramazan ayı boyunca Sosyal Tesisler ekibi tarafından özenle hazırlanan iftar sofraları, birinci sınıf servis ve hizmet kalitesiyle Türk mutfağının en seçkin lezzetlerini bütçeye uygun fiyatlarla sunuyor.

Ramazanda yoğun bir ilgi gören mekânlardan biri olarak Feshane, yaratıcı faaliyetlerin yanı sıra yemek konusunda da çeşidin bol olduğu bir mekân. Tanıtımı ise şu şekilde yapılıyor:

Yeme-içme mekânları da çimenlerde masalarını ve stantlarını kurarak, halka hizmet veriyor. İftarını bu mekânlarda yapmak isteyenler için çorba, döner, kavurma, köfte, ızgara türleri, sac tava çeşitleri, çağ kebabı, kokoreç, gözleme, tantuni, nohutlu tavuk pilav var yemekler arasında… Tatlı olarak şerbetler, künefe, pamuk şekeri...1

Bolluk edebiyatına bir bakıma “kontrol referansı” oluşturmak üzere burada araya küçük bir not koymak istiyorum. Bu makaleyi yazarken, ra-mazan hatıralarından esinlenmek için babam Zeki Kentel’le de konuştum. 50’li 60’lı yıllarda Tekirdağ’ın Akçahalil köyünde muhtar büyükbabam iftar saatinde cami önüne bir sini içinde iftarlık çıkarırmış; doymalık değil, sadece “iftarlık”... Biraz domates, biber, salata, peynir. Herkes birazcık ta-dımlık alsın diye. Bu “büyük” bir iş ya da “büyük sevap işleme” operasyonu değilmiş. Öyle anlaşılıyor ki, bu sadece ramazanda gündelik hayatın bir ritmiymiş ya da ramazanın gündelik hayattaki ritmiymiş.

http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler/Pages/Haber.aspx?NewsID= 11 http://www.stargazete.com/ramazan/feshanede-ramazan-bir-baska-guzel/

haber-11.

Page 22: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

682

Ramazanda Tatil

Modernleşen Türkiye toplumu giderek “boş zaman” faaliyetlerinin, hafta sonu tatillerinin, bayram tatillerinin ya da yaz tatillerinin nasıl örgüt-leneceğini gündeme alıyor. Türkiye’de iç turizm giderek önemli bir piyasa faaliyeti içermeye başlıyor. “Tatil” fikrinin yoğun bir şekilde sosyalleşmesi toplumda farklı sınıf ve kültürel grupları -farklı dozlarda olsa da- etkili-yor. “Şeker” ya da Kurban Bayramları kültürel olarak Batılılaşmış, seküler kesimlerde epey bir zamandır tatille özdeşleşirken, geleneksel dindar kesimlerin “Ramazan” Bayramlarında böyle bir özdeşleşme pek mümkün görünmüyordu. Ancak, ramazan ayının son yıllarda yaz mevsimine denk gelmesiyle birlikte ilginç bir gelişme yaşanmaya başladı. Eskiden Ramazan ya da Kurban Bayramlarında bile tatile gitmeyen dindar Müslümanlar için tatil olağanlaştı... Ya da tatile gidebilecek maddi imkânlara sahip dindarlar için...

Müslümanların dünyasında sekülerleşme ve sınıfsallaşma bariz bir hâle gelirken, hâli vakti yerinde olan Müslümanlar pazarlamanın “hedef kitlesi”, ramazan ise tatil piyasasının “tema”sı oldu. Zaman gazetesinden aldığımız aşağıdaki haber bu “hedef” ve “tema” ilişkisini gösteriyor:

[Antalya’da bir turizm işletmesinin yöneticisi olan Yusuf Yücel] “Rama-zan’da tatil yapılamaz” algısını Şah Inn Paradise’da kırdıklarını, zamanla diğer otel ve tatil köylerinin de kendilerini izlediğini söylüyor. Bu algıyı yıkmak kolay olmamış. Geceliğini Euro gibi neredeyse maliyetin bile altında fiyatlara çekmişler geçtiğimiz yıllarda. Şimdilerdeyse talep hayli fazla. Şah Inn Paradise, oruç tutanlara evlerindeki konforu aratmayacak her türlü hizmeti sunarken oruç tutmayan ya da çeşitli nedenlerle tuta-mayan misafirleri de düşündüklerini anlatıyor. Yücel, “Ramazan’da saat kesintisiz hizmet veriyoruz. Gündüz devam eden tüm aktivite ve hizmetlerimize ilave olarak gece organizasyonları yapıyoruz. Havuzla-rımızı oruç tutan misafirlerimiz için sahur vaktine kadar açık tutuyoruz. Ramazan çadırları ve çeşitli gösterilerle beraber Ramazan gelenekselli-ğini ön plana çıkarıyoruz.” diyor. Mukabele ve sohbetlerle geçen gecelere rağbetin büyük olduğunu da ekliyor.

Aslına bakılırsa, söz konusu şirket ve onları izleyen diğerleri çok “ras-yonel” bir yol izleyip, memleket nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan bir kitleyi ramazanda otellerine çekebilmekle büyük başarı göstermiş durumdalar. Böylelikle, maddi olarak bu tür bir tatili yapabilme imkânına

Zaman, “Ramazan’da tatil yapılır mı?”, (1 Temmuz 1).

Page 23: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

683

sahip olsalar bile, ramazanın âdet ve ritüellerini gerçekleştirmek konu-sunda şüpheleri olan kitlelere tam da aradıkları imkânı sunmuş oluyorlar.

Yeniden Mahalle ya da Sokak İftarları

Ramazanda en yaygın olan pratikler kuşkusuz düzenlenen iftar yemekleri. En seküler olanları (Bakırköy, Antalya, Şişli vb.) dâhil olmak üzere,23 bütün belediyeler için sokak iftarı düzenlemek artık vazgeçilmez bir gereklilik. Yukarıda alıntıladığımız “şölen iftarların” imajı kadar çarpıcı olmasa da, genellikle ilçelerin merkezi meydanlarına kurulan iftar çadır-ları bu yemeklerin en standart olanları arasında yer alıyor. Ancak daha ziyade “anonim” ve seri üretim özelliği sunan bu iftarlardan farklı olarak, bazı belediyeler doğrudan mahalle iftarları düzenleseler de, faaliyetin kendisi “devasa” özelliğiyle dikkati çekiyor. Esenler’de “Türk komşuluk kültürünün bir örneği” olarak tanıtılan mahalle iftarına yaklaşık dört bine yakın vatandaş katılıyor:

Esenler Belediyesi’nin “Konu komşu iftardayız” sloganıyla yıldır yürüttü-ğü Mahalle İftarları bu yıl da devam ediyor. Esenler’deki tüm mahallelerde, müsait alanlarda düzenlenen Mahalle İftarları ile aynı mahallede oturanlar, komşularıyla aynı sofrada iftar yapmanın hazzını yaşıyor. Program kapsa-mında 1 Ramazan ayının ilk Mahalle İftarı’nın gerçekleştiği Havaalanı Mahallesi’nde mahalleli hep birlikte oruçlarını açtı, dualar etti.”

Son yıllarda ramazan faaliyetleri konusunda âdeta bir marka olan, İslami orta ve üst sınıfların mutena semtlerinden biri olan Başakşehir’deki iftarlar ise çok daha iddialı bir profil çiziyor:

Ev sıcaklığında kurulan bereket sofralarında açılan iftarın en geniş kapsam-lısı da yine Başakşehir Sular Vadisi’nde gerçekleşecek. Bilindiği gibi geçen yıl Sular Vadisi’ndeki en geniş katılımın yaşandığı iftarda, bin kişi oruç açmıştı. Sular Vadisi’nde bu sene de on binlerce kişinin katılımı ile sokak iftarları gerçekleşecek.

Belediye, 2012 yılında yaptığı bu duyuruda, bir yandan kitleselliğe vurgu yaparak rasyonel örgütlenme kapasitesini gösterirken, diğer yandan

“ev sıcaklığında kurulan bereket sofraları” söylemiyle ramazanın sıcak

Örneğin bkz. Hürriyet, Ramazan Özel – Belediyeler ilavesi (1 Temmuz 1). “Konu komşu iftarda birlikte”, Yeni Şafak, (1 Temmuz 1). “Başakşehir Ramazana Hazır”, http://www.basaksehir.bel.tr/manset/

Page 24: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

684

geleneksel dünyasını yeniden üretiyor ve kuşkusuz hem “değişim arzusu” taşıyan, hem de “inançlı” olan insanları tatmin etmeyi beceriyor.

“Emek İftarları”

Son yıllarda giderek artan bir oranda lüks otellerde, lüks davet-lerin lüks sofralarında verilen iftar yemeklerini protesto etmek ve bir bakıma iftarın manevi ve mütevazı içeriğini hatırlatmak üzere, bir sivil toplum girişimi olan Emek ve Adalet Platformu tarafından ilki 2012 Ramazanı’nda Taksim Gezi Parkı’nda olmak üzere, “Kardeşlik İftarları” (“alternatif iftarlar”) düzenlenmeye başlandı. Bu iftarlar işçiler, evsizler ve göçmenler gibi muhtaç sıfatını haiz kesimlerle dayanışma amacıyla farklı mekânlarda tekrarlandı.

Bir bakıma Emek ve Adalet Platformu’nun başlattığı iftarlar, 2013 yılının Mayıs ayı sonunda başlayan Taksim-Gezi Parkı eylemleri sonunda

“Anti-kapitalist Müslümanlar”ın girişimiyle, Gezi direnişinin bir devamı olarak, ilki İstiklal Caddesi’nin Taksim’den Galatasaray Meydanı’na kadar uzanan kesiminde yer sofrası kurularak ve “polisin gözetimi” altında “Yer-yüzü İftarları” yapılmaya başladı. 2013 Ramazanı’nda Saraçhane Parkı’nda düzenlenen iftar için yapılan çağrıda ise şu ifadeler yer aldı:

Bu yıl da 1 Temmuz Pazar akşamı dostlarımızla birlikte bir emek iftarı dü-zenleyelim istedik. Geride bıraktığımız bir yıl boyunca, hak arama müca-delelerine destek olmaya gayret ettiğimiz emekçi dostlarımız ve aileleriyle iftar edelim, sohbet edelim, kaynaşalım, dertleşelim istedik. Hem ailelerin kaynaşmasına hem de başka başka işyerlerinden insanların birbirleriyle ta-nışmasına vesile olsak ne güzel olur diyoruz. Emek sorununa duyarlı olan, merak eden, hakkını aramak ya da mücadelelere destek vermek isteyen herkese bir dinleme, tanıma ve tanışma imkanı yaratmak istiyoruz. Dertle-rimiz, korkularımız, yalnızlıklarımız gibi dermanımız da aslında ortak, onu biliyoruz. Sorunlarımızı ancak birlikte, beraberce, istişareyle ve imeceyle; yani gerçek ve herkese açık bir kardeşlikle çözebiliriz; işte bundan eminiz.

Bu iftarlar bir bakıma gayet İslami bir pratiğin “sol” kitlelerle buluş-masına, dolayısıyla solculuk ve Müslümanlık arasında bir tür buluşmaya vesile oldu. Ancak aynı zamanda “anti-AKP” ya da “anti-Erdoğan” tavrın sergilenebilmesi için “ulusalcı” olarak adlandırılabilecek bazı kesimler için fırsat da yarattı.

http://www.emekveadalet.org/arsivler/1

Page 25: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

685

Ziyaretler

Bunların yanı sıra ramazan ayının çok uzun zamandır süren klasik diyebileceğimiz âdetleri var. Türbeleri gezmek, her akşam farklı bir camide teravih namazı kılmak, İstanbul’un Fatih ilçesindeki Hırka-i Şerif Camii’n-deki “kutsal emaneti” ziyaret etmek gibi âdetler bunlar. Özellikle Hırka-i Şerif ziyarete açıldığı ilk günden itibaren yoğun bir ilgiyle karşılanıyor. İstanbullular ve Anadolu’nun çeşitli illerinden gelen insanlar, kutsal ema-neti görebilmek için camide uzun kuyruklar oluşturuyorlar.27 Salavatların getirildiği, yoğun duyguların yaşandığı, gözyaşlarının tutulamadığı bu ziyaret birçok Müslüman için, karnavalesk bir ramazan yerine, ramazanın gerçek büyüsüne ya da maneviyatına tekabül ediyor.

Ruhaniyeti Eksik, “Sosyal” Ramazan

“Eski ramazanlar” hâkim söylemi akla geldiğinde, nasıl oruçlar, if-tarlar, kılınan namazlar, ramazanın ulviliği, maneviyatı değil, eğlenceleri akla geliyorsa, bugünün ramazanlarının inşası da bu kurgulanmış hafıza vesilesiyle gerçekleşiyor. Aslında bunu tersten de okumak mümkün gö-rünüyor; geçmiş ramazanlar da âdeta bugünün hâkim olmaya çalışan kodları vasıtasıyla kuruluyor.

Ramazanların yeni ve hâkim imajının daha çok eğlence, yemek, bol aktivite ile inşa oluyor olması, 2000’li yıllarda ramazanın sadece bunlardan müteşekkil olduğu anlamına gelmiyor. Kaldı ki, bu türden ramazanlara karşı farklı dozlarda eleştiriler eksik kalmıyor. Örneğin Sadık Yalsızuçanlar, geleneksel hayatın kendine özgü renkleri ve tatlarının artık olmadığını, özellikle modern yaşam tarzı içerisinde ramazanın ruhaniye-tinin yok olmaya başladığını, mahremiyetin deşifre edilmesiyle her şeyin alenileştiğini kanaatinde. İftar çadırlarının kameralardan uzak tutulması gerektiğini hatırlatıyor.28

Milli Gazete’den Mehmet Talü’nün, bu “karnaval” ramazanlara karşı çok daha radikal eleştirel getirdiği yazısından bir bölüm aktaralım:

Maalesef ülkemizde son yıllarda, Ramazan aylarında dozajı her yıl artırı-larak işlenen haram zeminler oluşturuluyor. Bu gayrımeşru zeminler Ra-mazan ayımızı ALLAH’a isyan fırtınasına dönüştürüyor. Ramazan ayına

Yeni Şafak, (1 Temmuz 1). H. Poyraz, H. Ergezen, “Dijital Ramazan çağı...”.

Page 26: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

686

mahsus haramlar icat edilip, bir zümre çılgınca bu haramları “ibadet” telakki edip icra ediyor. Nedir bu haramlar? Bunların bir kısmını şöyle sıralamamız mümkündür:

l- Belediyeler ve birkaç vakıf iftar çadırları kuruyorlar. Bu çadırlarda iftariye-ler verilip sözüm ona “Ramazan etkinlikleri” düzenleniyor. Dinimizin asla tasvip etmediği kişi ve kurumlar, buralarda iftara müteakiben “sevab”ına konserler veriyorlar. Böylesine etkinliklere dini bir heyecan katılarak, ge-lenek kılıfına da sokularak çürümüş bir dönem eğlence ayı olarak topluma Ramazan aylarında yeniden dayatılıyor. [...] Ramazan ayı yaz mevsimine gelince bu şenlikler karnavala dönüşecek, zaten şimdiden dönüşmüş durumda. “Ramazan etkinlikleri” adı altında işlenen bunca “cinayet”ler farkındaysanız Ramazan ayını idrak etme tarzımızı bozuyor.

Bu eleştiriler kuşkusuz önemli. Bu makalenin başında benim “çocuk-luk ramazanım” olarak anlattığım ramazanlar ve o ramazanların ruhaniyeti, sıcaklığı, sadeliği en azından söz konusu alanlara taşan karnavalesk rama-zanlarda yok. Bir zamanlar küçük bir zümreye ait olan “eğlenceli” ramazan-lar, eskiyi yaşatmak adına; fakat “eski”nin sadece bir parçası (Direklerarası) taklit edilerek bugün artık parçanın ötesine geçti ve genelleşti. Bir modern zümrenin ramazanı, sathileşerek modernleşen toplumun tamamına yayıldı.

Ancak, bu modernleşen, sathileşen, ruhaniyetini, eş-dost-cemaat yakınlığını kaybeden bu ramazan fikrini sorunsallaştırmak ve böylesine bir ramazanın taşıdığı başka anlamlar olabileceğini düşünmek gerekiyor.

Bütün “özenti”, “taklit”, “ramazanın özünden kopmak” gibi tezahür-lerine rağmen, giderek bireyselleşmenin düzeyinin arttığı, değişmez diye düşünülen anlam dünyalarının darmadağın olduğu bir dünyada ramazan tam da yeni zamanlara uyum sağlarken, aslında sadece Direklerarası’nı değil, bizzat “eski”yi sürdürüyor. Ya da ramazan eskinin sürdüğü duygu-sunu, aynılık duygusunu, geleneğin devamlılığını anlatmaya vesile oluyor. Artık her şey farklı olmasına rağmen, çok farklı toplumsal kesimler, fakat daha da çok orta ve alt sınıflar kendilerini kaybedebilecek kadar karmaşık-laşmış bir dünyada dinin hafızasını üreterek var olabiliyorlar.

Dolayısıyla, ramazan sadece karnaval değil, ya da karnavalın göz boyacılığından, alımından kendimizi çektiğimiz zaman başka ramazanları da görmek mümkün. Kamusal alanda karnavalesk özelliği kadar görünür olmasa da, dikkat çekici bir şekilde çok yönlü olarak yaşanmaya devam ediyor. Bu çok yönlülük, kapitalist tüketim stratejisi tarafından ele geçi-rilen ramazanların aslında öte yandan Müslümanlar için olağanüstü bir

Mehmet Talü, “Karnaval kıyafeti”, Milli Gazete, ( Eylül ).

Page 27: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

687

taktikler -ve dolayısıyla direniş- dünyası olma özelliği sunduğunu göste-riyor.

Ancak öte yandan, bütün bu “karnaval” görünümünü de yeniden ele almak gerekiyor. Her ne kadar dini, ruhaniyeti, ulviliği yüksek olan bir fe-nomen olarak ramazan kapitalizm, tüketimcilik ideolojisi, hatta hedonist özellikler sunan bir eğlence sektörü tarafından “kullanılıyor” ve karnaval-laştırılıyor olsa da, bunu tersten sorgulamak da mümkün görünüyor. Daha önce değindiğimiz Michel de Certeau’nun bahsettiği anlamda bir “strateji” olarak kapitalizm bireylerin gündelik hayatlarına girerek, orada karşısına çıkan her şeyi nasıl kendi devamlılığı için kullanıyor olsa da, bireyler de kendi “taktikleriyle” stratejiyi kullanıyorlar. Başka bir deyişle, gücün dili ve kalıpları karşısında cepheden savaşamayan bireyler, tam da “zayıfların silahı olarak taktikleriyle” stratejinin içine giriyorlar. Bu vesileyle 1400 yıllık bir gelenek olarak ramazan -şekil değiştirse de, taşıdığı anlamlar sürekli rötuşlansa da- sürekliliğini koruyor. Yukarıda değindiğimiz tatil örneğini yeniden ele alalım. Bir seküler aktivite alanı olarak tatil, hele ramazanda tatil, hiçbir kompleks duyulmadan, ortalama olmasa bile, orta-üst sosyal sınıflara mensup Müslümanlar için mümkün hâle geliyor. Ramazan tatil sektörü, sanayisi tarafından ele geçirilirken, bunun tersi de gerçek oluyor; bir İslami aktivite olarak ramazan seküler dünyayı ve onun tatilini ele geçiriyor.

Daha da öteye, Mikhail M. Bakhtin’in “karnaval” olgusunda30 dikkat çektiği “ters yüz” etme eğilimini de ramazan vesilesiyle görmek mümkün olabilir. Her türlü teorik bilgiçliğe, ya da “mahrem” adı altında özel alana kapatılmaya ve kalıplaşmaya karşı ramazanın bütün taşıyabileceği anlam-larla (şölen, ziyafet, ziyaret, emek iftarı, mahalle iftarı vb.) birlikte sokağa, kamusal alana çıkıyor olması modern kapitalist stratejinin dini özel alana hapsetme niyetini ve “zaten din yok olacak” iddiasına karşı sağlam bir direniştir. Bu çok seslilik ya da çoğulluk hâliyle, “karnavalesk ramazan”, gündelik hayatın farklı alternatif potansiyellerini ortaya çıkararak, bunları birbirine değdirerek, düşünülmeyeni düşündürerek bir “karşı-hegemonya” özelliği taşıyor.

Ancak “karnaval” kavramını sadece “Direklerarası”nı bugüne taşı-yan eğlencelerde değil, çok daha geleneksel olan başka türlü pratiklerle birlikte de düşünebiliriz. En tanınmış olanları arasında “Oruç Baba”nın

Mikhail Bakhtin, Rabelais ve Dünyası (Çeviri: Çiçek Öztek), Ayrıntı Yayınları, İstanbul, .

Page 28: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

688

olduğu türbe ziyaretleri herhâlde ramazanın en popüler faaliyetlerin-dendir. Ancak Oruç Baba ziyareti diğerlerinden oldukça farklıdır. Türbeyi ziyaret edenlerin, eş bulmak, evlenmek, sınav kazanmak, diploma almak, ev almak, araba almak gibi çok fazla beklentisi vardır ve bu beklentilerine uygun pratikler geliştirmişlerdir. Bazıları şans getirsin diye Milli Piyango biletlerini, başkaları anahtarlarını, diğerleri cüzdanlarını türbeye sürterler. Bu faaliyet modernist devlet, kamuoyu, seçkinler tarafından “boş inanç”,

“geri kafalılık” olarak nitelendirilir. Öte yandan türbeyle girilen bu ilişki İslam âlimleri ya da İslami hareketin entelijansiyası tarafından da “Allah’a şirk koşmak”, “büyük günah” ve “hurafe” olarak suçlanır. Her iki taraftan gelen bu yorumların doğru olma ihtimali vardır. Ancak gene her iki tarafın ortak noktası olan “yukarıdan bakış” ya da “öğreten tavır” karşısında Oruç Baba müdavimleri gene de türbeye yüz sürmeye gitmeye devam ediyorlar. Çünkü bu pratik, başörtüsünü yasaklayan, “harf inkılabı” yapan, yeni kim-likler ve yeni hayat tarzları dayatan, dolayısıyla “büyü bozan” modernizmin karşısında el yordamıyla yaratılan bir “büyü”dür. Disiplinli modern hayatı ve disiplinli modernleşmiş din anlayışını tersyüz eden bir “karnaval”dır. Seküler milliyetçilik biçiminde yeni bir inanç yaratan, sterilleşen ve hayatı rasyonel ve irrasyonel olarak ikiye ayıran modernizme karşı, kısa süreli de olsa, bu iki dünyayı yeniden birleştiren bir varoluş hâlidir. Bir bakıma kaybedilen bir anlam dünyasının izlerini arayan bir direniştir.

Bu türden bir akıl yürütme şunu da düşündürtüyor: En dikkat çekici olan, “şenlikli” olanlar da dâhil olmak üzere, tüm farklı ramazan ortamla-rında, zamana bağlı olan ve “birlikte” bir değişim gerçekleşiyor ve ramazan her geçen yıl “başka bir zamanın” ramazanı oluyor. Bu farklılaşan rama-zanların (ve bayramların) en bilinen ifadesi “Ah! Nerede o eski ramazan-lar! (ya da bayramlar)” yakınması olmasına rağmen, aslında ramazanlar

“eski”ye kıyasla çok daha renkli bir içeriğe kavuşuyor. Bu renklilik gelecek kuşaklar için çok daha unutulmaz bir hafıza birikimi sağlıyor.

Bu vesileyle, ramazanın “eğlence” özelliği kazanması karşısında farklı dozlarda olumsuz tepkiler verenlerin yanı sıra bu durumu “olumlu” ya da en azından “normal” görenler olduğunu belirtelim. Örneğin edebi-yatçı Orhan Okay, eskiye özlem duyan kanaatten farklı olarak, bugünün ramazanlarının kendi çocukluğuna göre daha canlı geçtiğini düşünüyor.31 Ya da “modernitenin en büyük probleminin İslam’ın özünü değiştirmesi” olduğunu ve bu yüzden “modernizmin ramazanın hakikatini bozduğunu”

1 H. Poyraz, H. Ergezen, “Dijital Ramazan çağı...”

Page 29: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

689

düşünmesine rağmen, Mahmud Erol Kılıç ramazanın sosyal ve içtimai özelliklerini de inkâr etmemek gerektiğini söylüyor.

Ramazan’ın hakikatini uygulamaya çalışmamız lazım. Fakat bu hakikatin yakalanamadığı durumlarda da Ramazan’ın panayırsal, festivale yönelik, sosyal ve içtimai özellikleri de inkâr etmememiz lazım. Her insan mükem-mel manada İslam’ı yaşayamayabilir. Yani İslam’da bir ferdin takva ölçüleri umumun üstüne hâkim kılınamaz. Ramazan, bize bireysel manada kemale erme imkânı sunarken elbet kemale eremeyecek insanlar da olacaktır. Peygamberimizin etrafında bulanan sahabelerin bile dereceleri bulunur. Ölünceye kadar içkiyi bırakamamış sahabesi vardır. Her kim olursa olsun Ramazan ayı için ibadet ediyorsa karşılığını alacaktır. O yüzden “Ramazan festivalleri iptal edilsin” diyemeyiz. Önemli olan ana esasların muhafaza edilmesidir.

Farklı kesimlerin, bireylerin niyetleri ne olursa olsun; yeni ramazan-larda karnavalesk bir boyut var. Bu gayet basit bir şekilde insanların var olan sıkıcı, baskıcı hayatlardan çıkmak için nefes alma alanlarına ve za-manlarına tekabül eden modern ramazanların bu ihtiyaca cevap vererek, bir “fonksiyon” icra ettiği düşünülebilir. Bu hâliyle, zaten var olan bir habi-tus ve tecrübe olarak, toplumsal mutabakat alanlarına aykırı düşmeyecek bir yol olarak benimsendiği ve içinin yeniden doldurulduğu söylenebilir.

Ancak ramazanın sadece bir tüketim alanı olarak kullanıma açıl-masını ve çeşitli dozda inananların taktikleriyle ramazanı kullanmalarını öne çıkaran bu tür bir okuma eksik kalacaktır. Çünkü kaba bir tabirle eğer ramazan, kapitalist modernleşme stratejisi tarafından kullanılan, metala-şan bir olgu ise, aynı zamanda bizzat inananlar tarafından, farklı şekillere girse de (karnavalesk, ziyafet, devrimci, anti-kapitalist, yeryüzü iftarları...) bir inanç silsilesinin temel uğraklarından biridir.

Büyünün ve Duygunun Yeni Hâli

Buraya kadar yazılanlar ışığında kendi ramazan anılarımı bir kere daha düşünmem ve şu sonuca varmam gerekiyor kuşkusuz: Çocuklu-ğumda yaşadığım ramazanların başka türlü yaşanması imkânsızdı. O ramazanlar çok daha mütevazıydı ama esas olan “tekrar”ın kendisiydi. Ve bugünün dünyasında Müslümanlar orta ve üst sınıflara doğru tırmanır ve sekülerleşirken, yeni tekrarları üretiyor ve ramazan, boyutları, biçimleri

Büşra Sönmezışık, “Modernizm Ramazan’ın hakikatini bozdu” (Prof. Mahmud Erol Kılıç’la röportaj), Yeni Şafak, (1 Temmuz 1).

Page 30: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

690

ne olursa olsun; devamlılığın en önemli sembolik zaman dilimlerinden biri olmayı sürdürüyor.

Her şeyden önce din, modernist düşüncenin ve onun Türkiye ver-siyonu Batılılaşma sürecinin bütün çaba ve iddiasına rağmen yok olmadı; tersine kamusal alana daha çok girdi ve şekil değişiklikleri yaşasa da, in-sanın dünya üzerindeki devamlılığının en temel işaretlerinden biri oldu. Modernlik dini “özel alana” hapsetmişti, kamusal alan “dinsiz” olmak zorundaydı. Din “cemaat”ti ve temel olarak ailede, komşularla ilişkilerde kabul edilebilir bir statüye sahipti. Ancak din artık kamusal alana çıktı, cemaat varlığı sürse de, diğer yandan bireyselleşti; bu özel alandaki dire-nişine bağlı olarak sahip olduğu “doğallığını” ve “yoğunluğunu” kaybetti; yüzeyselleşti. Bu yüzeyselleşmeye rağmen, modernlikle din bitmedi; modernlik dini ele geçirirken, din de modernliği ele geçirdi.

Danièle Hervieu-Léger’nin “hafıza”, “inanma hattı” (lignée croyante) ve bir “anlam deposu” olarak adlandırdığı din33 hiçbir zaman tek bir an-lam ya da tek düze bir çizgi üzerinde yürümez. Bu çizgi insan toplulukları tarafından, güç ilişkileri içinde yeniden inşa edilir, yeniden üretilir. Özel-likle, küreselleşen, bireyselleşen bir dünyada ramazanın bütün anlamları, çokluğu, çok boyutluluğu, derinliğiyle kuşkusuz eğlencesi vasıtasıyla din, anlam eksikliğine, yüzeyselliğe bir çare oluyor. Paradoksal bir biçimde ramazanın en yüzeysel (yemek içmek, eğlenmek, tatil) görünümleri küre-selleşmenin yüzeyselliğiyle, kaybolma duygusuyla başa çıkmanın bir yolu hâline geliyor.34

Küreselleşmenin ve yerelleşmenin aynı anda yaşandığı bir dünyada yeni dinsellikler de akışkanlık ve hareketlilik arz ediyor.35 Giderek çoğulla-şan bir toplumda dinsel sembollerin, işaretlerin üretim ve tüketimi âdeta bir “pazar” görünümüne sahip olurken, bir paradoks ortaya çıkıyor: Bir yandan din sosyal hayattan çekilirken ve her şey modern olurken, tevazu, bütünlük vs. kaybolurken, diğer yandan dinsel tezahürler de çoğalıyor.

Danièle Hervieu-Léger, La religion pour mémoire, Cerf, 1. Burada hatırlamakta yarar var; değişen zamanlarda anlam eksikliğine karşı

devreye giren -din dışında- başka araçlar da var. Giderek çok daha fazla sermayeyi, insanı, iletişim kanallarını, kadını ve erkeği, yan sanayilerini devreye sokan futbol ve futbolun yarattığı ritüeller, performanslar ya da küresel çapta bir fenomen hâline dönüşen rock müzisyenler ya da siyasal liderler, Atatürk’ün dönem dönem tapınılacak bir totem olarak devreye sokulması, bayrak mitingleri bu arayışlar içinde çok uzakta değil.

Danièle Hervieu-Léger, La religion pour mémoire, s. .

Page 31: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

691

Kamusal alanda dinsel referansı göreli olarak azalan, “Direklerarası” özel-liği artan ramazan daha çok görünür oluyor.

Bir anlamda geleneksel ramazanlardan ya da geleneksel/modern ramazan ayrımlarından “postmodern” ramazan ritüellerine geçiş yapıyo-ruz. Ramazanları, kamusal alan ve özel alan ayrımının önemini kaybettiği bir ortamda, dini kurumlar değil, seküler kurumlar yeniden üretiyor. Yani referansı bizatihi din olan cemaatler ya da kurumlar değil, kapitalist pazar, bir pazar biçimi olarak televizyonlar, bir politika alanı olarak belediyeler ramazanı yeniden üretiyorlar. Dini işaretler, semboller de gerek ekono-minin, gerek siyasetin, gerekse iletişim alanlarının metası hâline geliyor.

Ulrich Beck’in “modernleşmenin modernleşmesi”, “mo dern leş-menin radikalleşmesi” olarak adlandırdığı36 bu yeni zamanlar bir yandan çatışan güçlü kimlik hareketlerine, diğer yandan da toplumun çok farklı kesimlerinin modernliğin üretimine dahil olduğuna tanık oluyor. Çağdaş-laşma iddiasında olan Türkiye’de dışarıda bırakılmış kültürel çevreler yani Kürtler ve dindarlar da modernliğin yeni aktörleri hâline geliyor. Modern-lik dindarların geleneklerini, değerlerini, işaretlerini, sembollerini de yeni üretim-tüketim zincirine sokuyor. Ancak burada söz konusu olan durum

“modernliğin” soyut kertesi değil, modernlik kapitalist ilişkilerle birlikte ürediği için örneğin, ramazanlar da kapitalist üretim-tüketim ilişkileri içinde yaşanıyor.

Şimdiye kadar farklı dünyaların (geleneksel-modern) tezahürleri olarak kabul edilen kültürel kodların, pratiklerin iç içeliği giderek daha bariz hâle geliyor. Ve aslında artık bir modernlik kurgusu olan “geleneksel” ve “modern” ayrımından bahsetmek mümkün değil. Alman sosyolog Ferdinand Tönnies’in kavramsallaştırdığı ve kendi içlerine kapalı, birbi-rileri arasında geçişkenlik olmadığı varsayılan “Gemeinschaft” (cemaat)-

“Gesellschaft” (toplum) yapıları bugün açıklayıcı olmaktan çok uzakta. Kuşkusuz bu türden bir modellemenin dayandığı ayrım mutlak değildi; ancak modern insan, onun modern bilimi sosyoloji vasıtasıyla geleneği ve modernliği birbirinden ayrı olarak kurmuş oldu; bir tarafa gelenekçiler, diğer tarafa modernistler düştü. Sosyolojinin icat ettiği bu kurgu, “kurgu” olarak yaşamaya devam ediyor olsa da, hayatın kendisi bize çok daha iç içe gerçeklikler sunuyor. Ve bugün şu noktayı çok daha bariz bir şekilde görme

Ulrich Beck, “The Reinvention of Politics: Towards a Theory of Reflexive Modernization”, U. Beck, A. Giddens, S. Lash (der.), Reflexive Modernization: Politics, Tradition and Aesthetics in the Modern Social Order, Cambridge: Polity Press, 1, ss. 1-.

Page 32: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

692

imkânımız doğuyor: Geleneksel ve modern diye iki ayrı dünya yok; ancak gelenek modernliğin içinden yeniden icat edilmeye devam ediyor. Bu icat giderek daha çok modernliğin içinden gerçekleştiği için de gelenek sürekli olarak yenileniyor. “Post-modern” ile yan yana giden ve “post-geleneksel” olarak adlandırılan bu dönemde geleneklerin bir sabitliği, değişmezliği anlatması imkânı ortadan kalkıyor.37

Modern toplum hem iktidar ilişkileri içinden, yukarıdan aşağı gele-neği bir “ötekilik” olarak yeniden icat ederken, modernliğin yayılma kapa-sitesi ve tahakkümü karşısında “ötekilik” olarak işaretlenmiş olan kesimler de “geleneklerini” sürekli ve esas olarak sembollerle yeniden icat ettiler.38 Dünyanın çeşitli bölgelerinde, özellikle yukarıdan aşağı modernleşmenin başat olduğu İslam coğrafyasında, din, geleneğin yeniden icadında ve ye-niden üretiminde en sağlam temel oldu. Din, yukarıdan aşağı, otoriter bir şekilde gelen yabancı bir modernleşmeye karşı, her dönemde sürekliliği tekrarı yaşattı. Ramazan özelinde bu, kâh özel alanlarda, mahremiyetin ve ruhaniyetin en yoğun biçimde yaşanması şeklinde; kâh daha yakın zamanlarda modernliğin, kapitalist ilişkiler, köylerden kentlere göç, sos-yal mobilite vesilesiyle toplumun tüm katmanlarına girmesi sonucunda kamusal alanda yepyeni geleneklerin yeniden icat edilmesi şeklinde oldu. Bu hâliyle gelenekler eski zamanlardaki formlarını kaybettiler; geleneğe başvuran insanlar hatırladıklarını, hafızada depolananları, hafızaya hakim olanları “taktiksel” olarak derleyip, eski ve yeni ritüelleri harmanladılar. Dolayısıyla bu durum modernleşmecilerin açtıkları savaşın başarılı oldu-ğu anlamına gelmedi. Hatta “yenilenen” gelenekler, şimdiki zamanı kut-sayan, sürekli ileri koşan modernliğin dayatmalarını by-pass edip, eskiyi, sürekliliği küresel ve kapitalist koşullarda yeniden kurmanın yolları olarak belirginleşti.

Bu çerçevede 2000’li yıllarda, ramazan geleneğinin kentlerde, tüke-tim kültürü içinde eğlenceye, oyuna değerek sürdüğünü, çok anlamlılık taşıdığını söyleyebiliriz. Hem melez hâllerin hem farklı kültürler arasında farkındalık ve göreliliğin, risklerin arttığı bu zaman diliminde genel olarak İslam’ın doğrudan mesajının yanı sıra çoğu zaman onun yerine, “ramazan”

Shmuel Noah Eisenstadt, “Post-Traditional Societies and the Continuity and Reconstruction of Tradition”, Daedalus, Vol. 1, No. 1 (Post-Traditional So-cieties), Winter, 1, s. 1-; Anthony Giddens, “Living in a Post-Traditional Society”, A. Giddens, U. Beck, S. Lash (der.), Reflexive Modernization.

Geleneğin icadı konusunda bkz. Eric J. Hobsbawm, Terence Ranger, Geleneğin İcadı, Agora Kitaplığı, .

Page 33: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

693

meşru ve sembolik bir tutamak hâline geliyor. Hızla değişen, dönüşen bir dünyada, ramazan bir devamlılık hattı ve değişmeyen bir referansa yılda bir ay tutunmak anlamına geliyor. Modernitenin şimdiki zaman kutsa-masına karşı bir direnme ama aynı zamanda modernitenin bir stepnesi olmak gibi iki paradoksal anlamı da içeriyor. Âdeta bir panzehir özelliği ya da burjuvazinin “nostaljisi”ne ya da müzelerine benzer bir anlam taşıyor. Her şey değişirken, değişmeyen, üzerinde tutunmanın mümkün olduğu ya da değişmediği düşünülen, çıpa gibi sağlam bir bağlanma sunuyor.

“Annemler ramazanda şunu yapardı”dan bizim kuşak, “Sultanahmet’te bunu yapıyoruz”a değişen ama hep ramazanda yapılana gönderme yapan bu çıpayla, bir hafıza hattının üzerine oturmak mümkün hâle geliyor. Bir yandan eğlenerek, yorumlayarak, çoğaltarak, içini boşaltarak; geçmişten esintilerle simülakr, performans, şenlik, karnaval üreterek; diğer yandan tevazu, cemaat, mahalle, sahur, iftar, dayanışma, maneviyat ve ruhaniyet üreterek; kısaca her şeyi maddi üretim, tüketim ve çıkara indirgeyen bir zihniyet dünyasında “alternatif” bir duygunun devamlılığı için işaretler taşıyor.

Bu duygunun nasıl inşa olduğunu ve ürediğini bazı ipuçları saye-sinde anlayabiliriz. Kuşkusuz, bugün dindarların laiklikle mesafesi çok azaldı; dindarlar maddi hayatın içinde sekülerleşerek modern dünyayla,

“büyüsüz” bir dünyayla iç içe geçti. Henri Lefebvre’in kavramsallaştırma-sına atıfta bulunursak, daha cemaatsal yapılara işaret eden “döngüsel” zamandan, sanayi toplumunun, üretim hayatının “lineer” zamanına39

“evrildikçe”, duyguların, metafiziğin yerini çıkarlar, araçsal rasyonalite aldı. Ancak dinler, farklı ölçülerde de olsa, tekrar eden ritüellerle çizgi-sel olan zamana direnmenin yollarına her zaman sahiptiler. Özellikle güneşin gökyüzündeki konumuna göre günde beş kere Allah’a yönelen Müslümanlar için bu potansiyel her zaman daha güçlüydü. Ya da hâli vakti yerinde olan Müslümanların hac vesilesiyle etrafında tavaf ettiği, kuşkusuz bu duygu hâlinin en güçlü olduğu Kâbe tecrübesi, sembolik olarak en dolu anlamı da taşıyor. İşte, hac kadar olmasa da, ancak çok daha kolay ulaşılabilir ve çok güçlü seremoni özelliğine sahip olmaktan ötürü, alternatif duyguyu döngüsel olarak hatırlatma kapasitesine sahip ve kendine özgü bütün pratikleriyle (iftarlar, pideler vb.) ramazan “özle-nen bir ay” özelliği taşıyor.

Henri Lefebvre, Catherine Régulier, “Gündelik Hayat ve Ritmleri”, Birikim, No. 11.

Page 34: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

694

Sonuç Yerine: Kutsal, Hafıza, Sosyal Olay

AKP’nin 2001’den beri süren iktidarı, laikçi siyasetin, darbeci zih-niyetlerin ve sosyo-ekonomik piramidin tepesindeki seçkin bir sınıfın şeriat korkularıyla iç içe geçmiş iddialarının tersine, geniş muhafazakâr toplumsal kesimlerin modernleşme dairesinin içine girmesinde katalizör rolü oynadı. Her ne kadar 80’li, yani ANAP’lı yıllarla başlamış olsa da, AKP’li yıllar, toplumun dinsel pratiklerinin kamusal alanda komplekssiz bir biçimde yaşanmasını meşru kıldı diyebiliriz.

Ramazan boyunca, karnavaleskleşen etkinlikler vasıtasıyla din bir yandan Hervieu-Léger’nin tabiriyle “folklorlaşırken”,40 gene kamusal alanlarda ve kalabalıklarla yapılan yeni ritüeller vasıtasıyla bugün rama-zanlarda yeni zamanlara uygun yeni bir kutsallık inşa oluyor. Bu kutsallık sınıflar arasındaki farklılıklar bakımından da önemli tezahürler sunuyor.

Eskiden (en azından “Ah, eski ramazanlar!”ın gönderme yaptığı eski-den), Cumhuriyet kuşağı üst sosyo-ekonomik sınıflarda ramazan derinlikli bir ritüel içermezken, kültürel cemaatleriyle var olan alt sosyal sınıfların dünyasında “geleneksel” ve “dinsel” iç içeydi ve bu iç içelik ruhaniydi. Türkiye’nin sınıfsal yapısında son yıllarda radikal bir değişim yaşanırken, dünün muhafazakâr alt sosyal sınıflarının yeni nesilleri, olağanüstü bir sos-yal mobiliteyle toplumsal yapının orta ve üst sınıfsal konumlarına çıktılar. Ancak bu yükseliş, beraberinde “eski”nin tekrarını değil, yeni sınıfların yeni pratiklerini getiriyor. Eskiden kamusal alanda görünmeyen ramazan, bu yeni sınıflarla birlikte -bütün karnavalesk tezahürlerine rağmen- dinselliği kamusallaştırıyor, bir bakıma çok daha “İslamileşiyor”. Bu hâliyle ramazan gelenekle iç içeliğinden modernlikle iç içeliğe geçiyor ve “devam ediyor”. Başka bir deyişle, eskiden çok daha farklı gelenekler ve kültürel havzalarla ve sermayeyle iç içe geçmiş ramazanlar yerine artık çok geniş kitleler tara-fından paylaşılan, aynılaşan ve güçlenen bir ramazan ve ramazan hafızası var.

Michel de Certeau’nun inanma eylemini (croire) sürekli olarak yeni referanslarla, yeni “dipnotlarla” süren bir silsile olarak tanımlamasını41 göz önünde tutarsak, sözünü ettiğimiz ramazan hafızasının aynı zaman-da “inanma” pratiklerinin geçirdiği evrime dair ipuçları taşıdığını da

D. Hervieu-Léger, a.g.e.1 Michel de Certeau, “Believing and Making People Believe”, The Practice of

Everyday Life, Univ. of California Press, 1, ss. 1-1.

Page 35: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

695

görebiliriz. “Eskiden” (Cumhuriyet’in kuruluş yıllarından 80’lere kadar) ortak inanma ve inandırma ritüelleri Atatürk anlatıları, Sevr sendromu, militarist tarih okumaları gibi Cumhuriyet’in icat ettiği referanslar ya da “ikna edici”, “inandırıcılık” inşa eden dipnotlardı. “Gayri meşru” ilan edilen diğer (yani dinsel ya da etnik) inanma yolları ise, herkesin kendi mahallesinde, köyünde kendi hâlinde ramazan ritüelleri olarak gerçekle-şiyordu. Bugün ise kamusal alana çıkan ve farklılıkları modernliğin ortak harmanına boca eden ritüeller ve yeniden inanmak için yeni “dipnotlar” söz konusu. Radyolarda, televizyon kanallarında, gazetelerde ramazan günlükleri çoğalıyor. Her yerden karşımıza çıkan reklamlarla, iftar sofra-sında muhakkak “kahvaltılık”, hurma, kültürel ortama ayak uyduran gazlı içecekler bulunuyor ve hep beraber ortak dualarla oruçlar açılıyor.

Bu yeni zamanlarda inanmak, yeni iletişim teknolojileriyle ger-çekleşiyor ve inanmanın içeriği de farklılaşıyor. Şimdi inanmak çok daha yüzeysel bir şekilde ortaya çıkıyor ve medya, Diyanet, kamusal alandaki alternatif din uzmanları ya da modern inanç havarileri bu inancın dipnot-larını yeteri kadar veriyor ve izlenilen dipnotlar aynıysa, inanmanın kendi-si ve pratikler de aynılaşıyor. Mesela bir yanda ramazan, aile (yani cemaat) içinde değil, kamusal alanda, anonim mekânlarda, başka arkadaşlarla, âdeta sportif bir faaliyet olarak, İstiklal Caddesi’nde self-servis lokantaların kapılarında kuyruklarda bekledikten sonra, iki faaliyet arasında yapılan bir başka faaliyet oluyor. Diğer yanda dindarlar, eğer belediyelerin iftar sofrasında ya da Feshane’de vb. değilse, bütün iftar sofraları TV önünde, TV’den yükselecek ezan sesini bekleyerek, şarıldayan su pınarları görün-tüleri eşliğinde gerçekleşiyor.

Bir bakıma ninelerin anlattığı, çocuk ruhlarımızı çok daha fazla etkileyen, hayal dünyalarımızda en uçuk görüntülerle şekillenen cinli, perili, bol büyülü masalların yerini bugün, küreselden gelip, Edirne’den Kars’a kadar bütün çocukların gördüğü Harry Potter, Yüzüklerin Kar-deşliği filmleri alıyor. Bu yeni filmler şimdiki ramazanları andırıyor; çok renkli, çok zevkli, çok büyülü ve yeni kutsallıklarla bezenmiş bir kültür, inanma ritüellerinin parçası oluyor. Eskiden ninelerin anlattığı masal ve gaz lambasının ışığı altında hazırlanan baklavaların yarattığı büyülü hava inancın rengiyken, şimdinin renkleri hem “Oruç Baba” ziyaretlerini hem de Feshane’yi içeriyor.

Dolayısıyla şöyle bir sonuca varıyoruz: Şimdiki ramazanlar eskiden farklılaşan bir “kutsallık”, eskiyle devamlılığı sağlayan bir “hafıza” ve bunla-ra ek olarak büyük bir “modern sosyal olay” özelliklerinin tümünü birden

Page 36: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

R A M A Z A N : B Ü Y Ü D E N K A R N A V A L A H A F I Z A

696

taşıyan bir fenomene dönüşüyor. Ancak bu fenomen hep böyle sürecek anlamına gelmiyor; çünkü rekabetin, farklılaşmanın, karmaşıklaşmanın giderek yoğunlaştığı, zaman ve mekân algılarının hızla değiştiği bir dün-yada De Certeau’nun dediği gibi “inanmak” çok kolay değil.42 Dinin ve ramazanın getirdiği kutsallığa da -en derinden- “inanmak” çok zor. Çünkü yeni zamanlarda inanılacak çok şey ve çok fazla “dinselleşmiş” şey var. Türk bayrak direkleri gökyüzünde delik açacak şekilde yükselirken, Türk gökde-lenleri de minareleri çoktan solladı bile. Artık dindarlar kalkınmaya daha çok inanırken, din sıradan insanların sıradan hayatlarının pratikleri içinde değil, büyük ideolojilerin, büyük lafların süsü olma riskiyle karşı karşıya.

Çünkü bir diğer yandan din ve dinsellikler çok çeşitli alanların reka-betiyle karşı karşıya. Artık (örneğin) futbol maçları, takım taraftarlığı ya da kültürel, etnik ya da grup kimlikleri insanları çok daha fazla heyecanlandı-rıyor. Zaten bu yüzden Taksim’e ya da Çamlıca’ya cami yapmak bu inanç yarışında, inançların piyasasında devreye giriyor. Cemaatin değil, modern dünyanın modernleşmiş dinsellikleri, gayet modern teknik ve güç ilişki-leri içinde bu piyasada yer tutmaya çalışıyor. Bu yüzden dindarlar ya da kimliklerinde dinselliği kullanan kurumlar, bir kutsallık, bir hafıza olarak ramazanları (ve tabii ki dini) her zaman ve giderek daha fazla bir biçimde

“sosyal olay” olarak inşa etme zorunluluğu ile karşı karşıya bulunuyorlar.

Kaynakça

Bakhtin, Mikhail, Rabelais ve Dünyası, (Çeviri: Çiçek Öztek), İstanbul: Ayrıntı Ya-yınları, 2005.

“Başakşehir Ramazana Hazır”, http://www.basaksehir.bel.tr/manset/879Beck, Ulrich, “e Reinvention of Politics: Towards a eory of Reflexive Moderni-

zation”, U. Beck, A. Giddens, S. Lash (der.), Reflexive Modernization: Politi-cs, Tradition and Aesthetics in the Modern Social Order içinde, Cambridge: Polity Press, 1995, s. 1-55.

de Certeau, Michael, “Believing and Making People Believe”, e Practice of Every-day Life, Univ. of California Press, 1984, s. 177-189.

de Certeau, Michael, L’invention du quotidien. 1. Arts de faire, Paris: Gallimard, 1990.

Debord, Guy, La Société du spectacle, Gallimard, Paris, 23 janvier 1996.Eisenstadt, Noah Shmuel, “Post-Traditional Societies and the Continuity and

Reconstruction of Tradition”, Daedalus, Vol. 102, No. 1 (Post-Traditional Societies), Winter, 1973.

M. de Certeau, “Believing...”

Page 37: RAMAZAN ve ORUÇ - isamveri.orgisamveri.org/pdfdrg/D239290/2015_KENTELF.pdf · 663 Bir Ev Olarak Hafıza... Ramazan Hafızası Çocukluğumdan unutamadığım ramazan anılarım var

F E R H A T K E N T E L

697

“Eyüp Ramazan’ı karşılamaya hazır”, Yeni Şafak, 04 Temmuz 2013.

Gazete Ataşehir, 4 Temmuz 2013 (http://www.atasehir.com.tr/?p=8539)

Giddens, Anthony, “Living in a Post-Traditional Society”, A. Giddens, U. Beck, S.

Lash (der.), Reflexive Modernization: Politics, Tradition and Aesthetics in

the Modern Social Order içinde, Cambridge: Polity Press, 1995.

Hervieu-Léger, Danièle, La religion pour mémoire, Cerf, 1993.

Hobsbawm, Eric J., Terence Ranger, Geleneğin İcadı, İstanbul: Agora Kitaplığı,

2006.

http://www.toplumsalhafiza.com/HD92128_basaksehir-de-iftardan-sahura-ka-

dar-etkinlik.html (17.7.2012)

http://ramazan.haber7.com/etkinlikler/haber/765900-sultanahmet-meydanin-

da-bu-kez-duman-yok (20 Temmuz 2011)

http://www.ibb.gov.tr/tr-tr/Haberler/Pages/BasinBultenleri.aspx?bbulte-

niID=6402

http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler/Pages/Haber.aspx?NewsID=20447

http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Haberler/Pages/Haber.aspx?NewsID=21274

http://www.istanbul.com/tr/sehrini-tani/feshanede-ramazan-etkinlikleri

http://www.istanbul.com/tr/sehrini-tani/feshanede-ramazan-etkinlikleri

http://www.istanbul.com/tr/sehrini-tani/feshanede-ramazan-etkinlikleri

http://www.emekveadalet.org/arsivler/10224

http://www.stargazete.com/ramazan/feshanede-ramazan-bir-baska-guzel/ha-

ber-651190.

Hürriyet, Ramazan Özel – Belediyeler ilavesi, 15.7.2013.

Işık, O., M. Pınarcıoğlu, Nöbetleşe Yoksulluk - Gecekondulaşma ve Kent Yoksulları:

Sultanbeyli Örneği, İstanbul: İletişim, 2001.

Kentel, Ferhat, “1990’ların İslâmî düşünce dergileri ve yeni Müslüman entelektü-

eller: Bilgi ve Hikmet, Umran, Tezkire”, Modern Türkiye’de Siyasî Düşünce,

İstanbul: İletişim, 2004.

“Konu komşu iftarda birlikte”, Yeni Şafak, 14 Temmuz 2013.

Lefebvre, Henri, Catherine Régulier, “Gündelik Hayat ve Ritmleri”, Birikim, No.

191.

Poyraz, Hacer, Hayrünnisa Ergezen, “Dijital Ramazan çağı...”, Aksiyon, 25 Eylül

2006.

Sönmezışık, Büşra, “Modernizm Ramazan’ın hakikatini bozdu” (Prof. Mahmud

Erol Kılıç’la röportaj), Yeni Şafak, 13 Temmuz 2013.

Söylemez, Haşim, “Sultanahmet’te yeniden Ramazan”, Aksiyon, 17 Ocak 1998.

Talü, Mehmet, “Karnaval kıyafeti”, Milli Gazete, 07 Eylül 2008.

“Ramazan’da tatil yapılır mı?”, Zaman, 13 Temmuz 2013.

“Ramazan’ı tahtından indirdik”, (Mustafa Armağan’la röportaj), Star, 28 Ağustos

2012.