48
Turhan Günay: Kitap sevgisinin yön verdiği bir hayat Faşizmin 20 yılı Nâzım Hikmet’in davaları SAYI: 26

SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

1

Turhan Günay: Kitap sevgisinin yön verdiği bir hayat

Faşizmin 20 yılı

Nâzım Hikmet’in davaları

SAYI: 26

Page 2: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

2

Faşizmin 20 yılı

Soner Sert

Turhan Günay: Kitap sevgisinin yön verdiği bir hayat

4

10Mem u Zin Almanca ve İngilizce’ye çevrildi

13

Vücudumuzu hamileliğe nasıl

hazırlarız?

Gülşen İşeri

Dünya ‘tek’ değil!

Emek Erez

14 18

‘Öfke’ ne demek ki?

Beliz Güçbilmez

Çamkerten ve Yılmaz: Edebiyatın

‘führer’lerine karşıyız

Soner Sert

22 25

Nâzım Hikmet’in davaları

Enver Topaloğlu

Etkinlik

29 37

Page 3: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

3

Yayın SahibiAND Gazetecilik ve Yayıncılık, San. ve Tic. A.Ş. adınaVedat Zencir

Genel Yayın YönetmeniAli Duran Topuz

İcra Kurulu Başkanı ve Sorumlu Yazı İşleri MüdürüÖmer Araz

Yazı İşleri MüdürüCennet Sepetci / Anıl Mert Özsoy

Kapak TasarımErsan Uğur Gör

Katkıda BulunanlarSoner Sert, Emek Erez, Vecdi Erbay, Enver Topaloğlu, Beliz Güçbilmez, Gülşen İşeri

Yönetim Yeri: Maslak Mahallesi Ahi Evran Cad. Nazmi Akbacı İş Merkezi 233-234 Sarıyer/İstanbul Santral (212) 3463601, Faks (212) 3463635e-mail: [email protected] Duvar Kitap’ta yayımlanan yazı, haber ve fotoğrafların her türlü telif hakkı AND Gazetecilik ve Yayıncılık Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye aittir. İzin alınmadan, kaynak gösterilmeden ve link verilmeden iktibas edilemez.

Sayı: 26 | Ekim 2018

Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın konuğu olarak Diyarbakır’a geldi. Günay, Cumhuriyet Kitap’ı 27 yıldır kitap okuruyla buluşturuyor. Vecdi Erbay, Turhan Gü-nay’la konuştu. Sezen Çakır’ın kaleme aldığı “Fertilite-Doğurganlık Rehberi” İnkılap Kitabevi etiketiyle raflarda yerini aldı. Gülşen İşeri’ye konuşan Çakır, “Bu kitabın amacı bir tedavi yöntemi sunmak değil; spesifik doğru beslenme ve yaşam şeklini sağlayarak bu sürece vücudumuzu hazırlamak” diyor. “Unvansız Maktul” ismiyle müsemma bir çalışma. Andrea Camilleri’nin, bir belgesel gibi, gerçeğe sa-dık kalarak kurduğu anlatım, bir romandan çok bir sinema filmini andırıyor. Sicilya aksanının ve yazarın alaycı dilinin Türkçeleştirilmesi hususunda ortaya koyduğu ince işçilikten dolayı Neyyire Gül Işık’ın da payı büyük... Soner Sert yazdı. Eliot Weinberger’in, Fahri Öz tarafından çevrilen, “Temel Şeyler” adlı kitabı Heretik Yayınları etiketiyle yayımlandı. Emek Erez, başka başka uluslarından, öğretilerinden, inançlarından, ritüellerinden beslenen Weinberger’i inceledi.  Dört mapushane, onlarca yıl, komünizm sevdası ve şiirlerle Nâzım Hikmet... Enver Topaloğlu kaleme aldı. RomancıMag dergisi editörleri, yaratıcı yazarlık atöl-yesi Küçük Romancı’nın kurucuları Vuslat Çamkerten ve İsmail Sertaç Yılmaz, Soner Sert’e konuştu: Edebi-yat ‘führer’leri kimler? Bu sayımızda çocuk kitaplığımızı Prof. Dr. Beliz Güç-bilmez’e emanet ettik. Prof. Dr. Güçbilmez, Blandina Franco’nun kaleme aldığı, Desen Yayınları tarafından yayımlanan Öfke’yi inceledi.  Marifet iltifata tabidir. İyi okumalar! Anıl Mert Özsoy

Page 4: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

4

Turhan Günay: Kitap sevgisinin yön verdiği bir hayatCumhuriyet’e yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Turhan Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın konuğu olarak Diyarbakır’a geldi. Günay, Cumhuriyet Kitap’ı 27 yıldır kitap okuruyla buluşturuyor.

Vecdi Erbay Kıbrıs’ta 15 ay askerlik yaptım. Eğitim denilen rutin dışın-daki zaman, yemekhanenin arkasındaki bir kayanın üstünde geçiyordu. Buradan Trodos Dağları’na, portakal bahçelerine bakıyor, güneşin batışını izliyordum. Bu beni askerlik deni-len işten ve ortamdan uzak tutuyordu. Bana iyi geliyordu.

Bana iyi gelen iki şey daha vardı: Biri Işık Kitabevi’ydi. İzinli olarak dışarı her çıkışımda kitabevine uğruyordum, uzun uzun kitaplara bakıyor, başıma iş açmayacak bir iki kitap alıyordum. Zamanla kitabevi çalışanlarıyla dost olmuştuk. Bir yoğunluk yoksa kitabevinde, çay-kahve içip bir iki saat sohbet eder olmuştuk.

Cumhuriyet Kitap eki bana iyi gelen diğer şeydi. Her hafta mutlaka bir Cumhuriyet alırdım. Gazeteyi okuduktan sonra

Page 5: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

5

‘Labirent, her doğum gününüzde kendinize yeniden verebileceğiniz bir armağan. Okuyarak büyüdüğünüzde her defasında kendi içinize giden yeni bir yol keşfedeceğiniz, kendinizle düşüp kalkacağınız, kendinizden çok şey öğreneceğiniz bir yolculuğun krokisi.’

oturduğum mekana bırakırdım ama Kitap ekini yanıma alırdım. Kitap ekinde yayımlanan bütün yazıları okurdum. Cevat Çapan’a ayrılan sayfalardan dünya şiirini takip etmeye çalışırdım.

Cumhuriyet Kitap ekinin benim için böyle güzel ve kıymetli bir hatırası vardır. Kim bilir daha kimler için hangi nedenle önemlidir.

TURHAN GÜNAY’LA GEÇEN ZAMAN

Bu kitap ekini hazırlayan Turhan Günay’dı. Cumhuriyet ga-zetesine yapılan operasyonda gözaltına alınıp tutuklandı ve 9 ay hapis yattı Günay. Yayıncılar, yazarlar ve okurlar elbette tutuklanan bütün Cumhuriyet ailesi için üzüldü. Ama sanı-rım Turhan Günay’ın yeri başkaydı. Herkes onun için biraz daha fazla üzüldü sanki.

Turhan Günay’la TÜYAP Diyarbakır Kitap Fuarı’nda kar-şılaşmak ve birkaç gün birlikte zaman geçirmek benim için çok keyifliydi. Daha önce birkaç karşılaşmamız olmuştu elbette ama hep ayaküstüydü bu karşılaşmalar. Bir türlü as-kerde Kitap eki sayesinde bana verdiği moral desteği anlat-mak fırsatı bulamamıştım.

Kitap fuarı buna olanak sağladı. Onunla konuştuklarımızı ise kendime saklamak istemedim, en azından bir kısmını, elbette ondan izin alarak, paylaşmak istedim.

BAŞARILI BİR FUAR

Günay, elbette Türkiye’de yapılan kitap fuarlarını yakından takip ediyor. Diyarbakır’daki kitap fuarını da izledi, panellere hem konuşmacı hem de dinleyici olarak katıldı. Bu nedenle kitap fuarını soracak en doğru kişilerden biri oydu.

Fuarın son günü Günay, kitap fuarıyla ilgili izlenimlerini şöyle anlattı: “Bu fuar çok başarılı oldu. Yani izleyici açısın-dan çok başarılı oldu. 30-35 bin kişi gelir diye bekliyordum ama dün itibarıyla 90 bin kişi gezmiş fuarı. Bugün 30-40 bin kişi daha bekleniyor.

Kitap satışları da çok iyi. Buradaki kitap satışları bu yıl gel-mek istemeyen yayıncıları da tetikleyecektir. Önümüzdeki yıl yayınevi açısından belki daha kalabalık olacaktır. Yayın-cılar da memnundu. Geçmişte çok dile getirildi kitapların çalındığı ama bu yıl çalma olayı neredeyse hiç yoktu.” (Aldı-ğımız son bilgiye görü TÜYAP 6. Diyarbakır Kitap Fuarı’nı altı gün boyunca 115 bin kişi ziyaret etmiş)

Page 6: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

6

KİTAPLA DOLU DÜNYA

Kitap ekini yayına hazırlıyorsanız kitaplarla, yazarlar ve şairlerle dolu bir dünyanız vardır mutlaka. Turhan Günay üniversiteyi mühendis olarak bitirdi ve Diyarbakır’da, Devlet Su İşleri’nde ilk stajını yaptı.

“68-69 yıllarında birinci sınıftan ikinci sınıfa geçtik. Yaz tatili. Bir ay staj zorunluluğumuz vardı. Okulda bir torbanın içinde kura çekimi yaparlardı. Kâğıdı çektim, Diyarbakır çık-tı. Hüseyin diye bir arkadaşım vardı, Diyarbakır’lı. O’na da Diyarbakır çıktı. Birlikte geldik. Devlet Su işlerinde lojman-da kaldım. O dönem sadece bir edebiyat okuruydum.”

Onu esaslı bir edebiyat okuru yapan ise ilk gençliğinde karşılaştığı Stenibeck olmuş. “Edebiyatla ilişkim aslında çok küçük yaşlarda başladı” diyen Günay, şöyle devam etti: “İl-kokuldan itibaren edebiyatın içindeyim. Hayatımı değiştiren kitabın John Steinbeck’in ‘İnci’ kitabı olduğunu hep söyle-rim. Çok farklı bir kitaptı. Edebiyata yönelten en iyi kitaptı. Üniversiteye gelene kadar deli gibi kitap okuyordum. Bir yazar hayranlığım vardı, onlarla tanışmak, onlarla muhab-bet etmek her zaman en çok istediğim şey olmuştur. Konya Ereğli’deki evimizde kardeşim Süleyman Günay’la paylaş-tığımız bir odamız vardı. Odamda birçok yazarın fotoğrafı vardı. Evimize gelen misafirler fotoğrafları görüp, anneme “Bunlar kim?” sorusunu yönelttiklerinde, ‘Akrabalarımız’ yanıtını alırlardı. Böyle başlayan bir edebiyat sevgim vardı.”

MÜHENDİSLİK BİTİYOR, GAZETECİLİK BAŞLIYOR

1975 yılı sonunda askere gitmiş Turhan Günay 1977 sonu as-kerden dönünce kısa bir süre arkadaşlarıyla bir mühendislik bürosunda çalışmış. “Mühendislik, rakamlarla boğuşmaktır.” diyen Günay, ancak bir ay kalabilmiş bu büroda.

Arkadaşlarından özür dileyerek yeniden gazeteciliğe dön-müş. Onu gazeteciliğe başlatan Oğuz Aral’a gidip iş istemiş ve yeniden Gırgır Mizah Dergisi’nde çalışmaya başlamış.Oğuz Aral’ın hayatındaki yerini ve mühendisliği bir kenara bırakıp gazeteciliğe başlama serüvenini Günay’dan dinle-yelim: “Kitap okuyarak hayatım değişmedi ama bir adamla tanışarak hayatım değişti diyebilirim. Bu adam da Oğuz Aral’dı. Beni önce serbest muhabir olarak Son Gazetesi’ne yönlendirdi. İyi de para alıyordum. Deli gibi çalışıyordum, gece gündüz demeden. Oğuz Aral ile birlikte Gıgır’ı çıkarır-ken araya “Fırt” ve “Laklak” mizah dergileri de girdi. 1983 yılına kadar Oğuz Aral, Tekin Aral, Ferit Öngören ve o zamanlar çok genç olan, bugün ise Türkiye’nin önemli kari-

‘Hayatımı değiştiren kitabın John Steinbeck’in ‘İnci’ kitabı olduğunu hep söylerim. Çok farklı bir kitaptı. Edebiyata yönelten en iyi kitaptı. Üniversiteye gelene kadar deli gibi kitap okuyordum. Bir yazar hayranlığım vardı, onlarla tanışmak, onlarla muhabbet etmek her zaman en çok istediğim şey olmuştur.’

Turhan Günay ve Vecdi Erbay

Page 7: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

7

katürcüleri haline gelen arkadaşlarımla çalıştım. 1983 yılının Haziran ayında İletişim Yayınları’na geçtim. 1985 yılının şubat başında ise Cumhuriyet Gazetesi’nden bir davet aldım ve halen oradayım.”

YAZARLARIN CUMA MASASI

Gazetecilik yapıyor, mizah dergisi ve başka dergiler çıkarıyor ama edebiyat sevgisi bir başka elbette. Edebiyatı yakından izliyor ve sevdiği şairleri, yazarları hep merak ediyor. Sonun-da bir gün, şair ve yazarların toplandığı bir mekana gidiyor Günay.

Sonrasını kendisinden dinleyelim: “68’in 23 Kasım’ında başladım gazeteciliğe. 28 Aralık 1968’de yazarların bir yerde toplandığını öğrendim. Heyecanla oraya gittim. İlk içeriye girdiğimde resimlerinden hatırladığım birçok yazar vardı orada. Fethi Naci, Turgut Uyar, Edip Cansever vardı. ‘Ben’ dedim, ‘Yazarları çok seviyorum.’ Fethi Naci, ‘Gel otur’ dedi. Yanlarına oturdum. Rakı içiyorlardı.

Yazarlarla tanışıklığım orada başladı ve halen devam et-mekte. Bugüne dek Türkiye’de birçok yazarla tanıştım. Yaşar Kemal ile çok uzun yıllar arkadaşlık ettim. O bana abilik, ben ona çıraklık ettim. Yazının ne olduğunu onların kitap-larından öğrendim. Bir çoğunu kaybettik bu yazarların. Çok değerliydi onlar. Hayatım onlarla geçti diyebilirim.”

Turhan Günay, birlikte geçirdiğimiz zaman içinde bu masa-lardan birçok anekdot anlattı. Kimi fıkra gibi anlatıldı ama hepsi de öğretici oldu. Anlattıkları, bir yanıyla Türkçe edebi-yatın tarihiydi aslında. Soru üzerine bunları yazmayı düşün-mediğini söyledi. Kendine göre makul gerekçeleri olduğunu belirtmeliyim. Bu nedenle bana anlattıklarını ben de burada yazmayacağım. Hem yazmayı denesem de ondan dinlerken duyulan lezzeti aktaramayacağım.

KİTAP EKİNİN UZUN ÖMRÜ

Söz dönüp dolaşıp elbette Kitap ekine gelecekti. Günay, 28 yıldır çıkan Kitap ekini 27 yıldır yayına hazırlıyor. Kitap eki, beş hafta sonra 1500’üncü sayısını çıkaracak. “Kitap dergisi üstüme kaldı adeta” diyen Günay, Cumhuriyet gazetesine bir siyaset eki çıkarmak üzere gelmiş. Sonra hep Cumhuriyet’te kalmış. Siyaset olan derginin adını bir süre sonra Pazar Der-gi olarak değiştirmiş. Cumhuriyet’in 1991-92 bunalımında birkaç dergiyi daha yönetmiş ve Almanya’da çıkan “Cum-huriyet HAFTA” gazetesinin yayın yönetmenliğini yapmış. Türkiye’nin en uzun ömürlü Kitap eki için Günay, “Hep

‘Yazarlarla tanışıklığım orada başladı ve halen devam etmekte. Bugüne dek Türkiye’de birçok yazarla tanıştım. Yaşar Kemal ile çok uzun yıllar arkadaşlık ettim. O bana abilik, ben ona çıraklık ettim. Yazının ne olduğunu onların kitaplarından öğrendim. Bir çoğunu kaybettik bu yazarların. Çok değerliydi onlar. Hayatım onlarla geçti diyebilirim.”’

Page 8: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

8

heyecanla çıkardım dergiyi” diyor ve “Yazarın kendisini gösterebilmesi için dergiler çok önemli bir araç ve tanıtıcıdır. Orada kendisiyle ilgili bir yazı, kendi yazdığı bir yazı veya şiir, öykü gibi bir verimi yayımlandığında yazarlar çok mutlu olurlar sanırım, çünkü biz mutlu oluruz” diye ekliyor.Dergiler böyledir ama şiiri, yazısı çıkmamış, dergiye kapak olmamış kimi yazar ve şairler de alınganlık gösterebilir hatta öfkelenebilir. Bu nedenle zordur dergi yöneticilerinin işi.Kitap ekine ağırlık verince kitapları iyi yazarlar, eleştirmenler tanıtsın istemiş. Fethi Naci, Cevat Çapan, Melih Cevdet An-day, Sennur Sezer, Muzaffer Uyguner gibi isimler dönemin sürekli yazarları arasında yer almaya başlamış. Ülkenin çok önemli yazarları Cumhuriyet Kitap’ta zaman zaman yazıla-rıyla yer almışlar.

‘KİMSEYİ DİĞERİNDEN AYIRMADIM’

Turhan Günay, “Asıl önem verdiğim şu” diyerek nasıl bir yayıncılık yaptığına şu sözlerle dikkat çekiyor: “Yayıncısı, yazarı, kitap editörü… Bu camiadaki hiç kimseyi diğerinden ayırmadım. Yanımda çalışan arkadaşlarıma da söylüyorum, ‘Şu kapıdan Yaşar Kemal de girse, hiç adını duymadığı-nız biri de girse, ikisi de yazardır ve ikisine de aynı saygıyı göstereceksiniz. Onlar yazar, kitaplarını beğenmeyebilirsiniz ya da çok seversiniz. Kiminin çok okuru vardır kiminin az okuru vardır, bir tane okuru varsa o okura mutlaka saygı göstereceksiniz.’ Yayıncılar için de öyledir, hiçbirini diğerin-den ayırmam, hepsi benim için kutsaldır. Düşündüğünüz ne kadar alan varsa o alanların gelişmesi için çaba harcamakta-dırlar onlar.”

Yukarıda da değinmiştim, Turhan Günay tutuklandığında edebiyat camiasında kendi çapında bir infial oluşmuştu. Günay da bunun farkında, “Tutuklandığımda o kadar çok yazar ve yayıncıdan destek aldım ki, inanamazsın. Bu insana yaşama gücü veriyor” diyor.

Dediğine göre günlük hayatta da çevresindeki yazar ve şair-leri kırmamış Günay. Bir eleştiri yapacaksa, bunu da ada-bınca yapmıştır. Hapisten çıktıktan sonra bazı arkadaşları, “Bu kadar sevildiğini bilmiyorduk” demişler. Turhan Günay, “Çünkü ben o insanları seviyorum” karşılığını vermiş.

‘CUMHURİYETİ SUSTURMAK İÇİN TUTUKLANDIM’

Turhan Günay neden 9 ay tutuklu kaldı? “Başta ben de an-layamadım” diyen Günay, bunun bir Cumhuriyet’i susturma

‘Turhan Günay tutuklandığında edebiyat camiasında kendi çapında bir infial oluşmuştu. Günay da bunun farkında, “Tutuklandığımda o kadar çok yazar ve yayıncıdan destek aldım ki, inanamazsın. Bu insana yaşama gücü veriyor” diyor.’

Page 9: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

9

operasyonu olduğunu belirterek, şöyle dedi: “Duruşmalar-dan fark ettik ki Cumhuriyet’i susturmak istemişler, beni de bu nedenle tutukladılar. Bakmışlar 12 Vakıf üyesinden 3’ü yaşamıyor, geriye 9 kişi kalmış. Bunların içinden 5’ini alırsak çökertiriz gazeteyi diye düşünmüşler. Yayın yönetmenini, yayın danışmanını almışlar sonra bakmışlar Kitap ekinin Yayın Yönetmeni de var, ‘Bu da önemli bir adamdır’ diyerek beni de almışlar. Duruşmalarda bu çıktı ortaya. Kaza olur ama bu kaza değildi. Bu, doğrudan doğruya Cumhuriyet’i çökertmeye yönelik bir operasyondu ve bence çökerttiler de. Bu nedenle 9 ay yattım içeride.”

KİTAP EKİNİN GELECEĞİ

Cumhuriyet’te yapılan seçimlerden sonra bazı gazeteciler yeni yönetimle çalışamayacaklarını belirterek istifa etti. Bazı-ları da işten çıkarıldı. Cumhuriyet’te ortalık durulmuş gibi de görünmüyor. Turhan Günay ne yapacak? Bu soruyu sanırım bütün Cumhuriyet okurları gibi yayıncılık dünyası da merak ediyordur.

Günay, “Mizaç olarak yönetimlerle anlaşabileceğimi asla düşünmedim. Bilirim ki iktidar insanı değiştirir. O nedenle istediklerini yaptırmak isterler. İlk patronum Haldun Simavi işimize hiç karışmamıştı. Onun çıkarlarını zedelediğimizde bile ‘Devam edin yavrum’ derdi.

Her zaman söylerim, İlhan Selçuk’a da bir tek nedenle min-nettarım, bir gün olsun ‘beni neden kapak yapmadın, benim kitaplarımı neden tanıtmıyorsun’ demedi. Kitap Eki’nde bir tek kitabını tanıtmadım İlhan Selçuk’un. Sadece bir kez kapak oldu dergiye, TÜYAP İstanbul Kitap Fuarı’nın Onur Yazarı olduğu zaman. Çünkü Bütün Onur Yazarlarını kapak yaptık. İlhan Selçuk hiç gönül düşürmezdi bu gibi durumlar-da. Çünkü gönlü zengin bir adamdı. Bu insana güven veren bir davranış biçimidir. Güvenli bir insan da işini iyi yapar .”

Cumhuriyet gazetesi vakıf seçimlerinden sonraki gelişmeler nedeniyle çok tartışıldı ve daha tartışılacak gibi de görü-nüyor. Ama Turhan Günay yönetimindeki bağımsız Kitap ekinin saygınlığını koruyarak yayın hayatını sürdürmesi, yayıncıların, yazarların ve okurun içini bir nebze de olsa rahatlatacaktır.

‘Günay, “Mizaç olarak yönetimlerle anlaşabileceğimi asla düşünmedim. Bilirim ki iktidar insanı değiştirir. O nedenle istediklerini yaptırmak isterler. İlk patronum Haldun Simavi işimize hiç karışmamıştı. Onun çıkarlarını zedelediğimizde bile ‘Devam edin yavrum’ derdi.’

Page 10: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

10

Faşizmin 20 yılı

Soner Sert

“Unvansız Maktul” ismiyle müsemma bir çalışma. Yazarın, bir belgesel anlatı gibi, gerçeğe sadık kalarak kurduğu anlatım, bir romandan çok bir sinema filmi-ni andırıyor. Sicilya aksanının ve yazarın alaycı dilinin Türkçeleştirilmesi husu-sunda ortaya koyduğu ince işçilikten dolayı Neyyire Gül Işık’ın da payı büyük...

Page 11: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

11

‘Grattuso Calogero adlı kişinin ölümünün yirminci yılı hasebiyle yapılan bu gösteride yazar, kendini yerden yere vurup salya sümük ağlayan kişiye dikkat kesilir. İtalyan faşizmi gücünün doruğundadır. Alanda yer alan çoğu insan öfke ve nefretle haykırırken, bu kişinin höykürerek ağlamasına aklı el vermez. Çok geçmeden aynı alanda olan babası tarafından aydınlatılır: Ağlayan o şahıs, anması yapılan maktulün katilidir.’

Yapı Kredi Yayınları’ndan Andrea Camilleri imzası ile çıkan Unvansız Maktul, I. Dünya Savaşı sonrası İtalya’ya odakla-nan, yaklaşık 20 yıllık bir süreyi konu alan hikâyeyi anlatıyor. “Faşizmin 20 yılı” olarak nitelenen bu süreç, savaştan yorgun argın çıkan İtalyan halkının yoksulluk ve siyasal istikrarsızlık ile boğuştuğu 1921 tarihi ile başlıyor. “Kara gömlekliler”in sokak şiddetine sıkça başvurduğu, milis cisminde hareket ettiği ve günden güne güçlenip iktidara geliş sürecinin dra-maturjisini oluşturduğu hikâyede yazar, iki temel meseleyi anlatımının odağına yerleştiriyor. İlki, bir cinayet… İkincisi ise adına Musollinia denen, olmayan bir kent…

Camilleri uzun yıllar Roma Deneysel Sinema Merkezi’nde ders vermiş, kırk yılı aşkın süreyle senaryo yazarlığı, tiyatro ve televizyon filmi yönetmenliği ve aktörlük yaptıktan sonra 1978 yılı ile beraber öykü ve roman yazmaya girişmiştir. Kitaba konu alan hikâyeyi ise 2003 yılında kaleme almıştır. Neyyire Gül Işık’ın çevirisi ile okuduğumuz kitap, yazarın geçmişinden dolayı sinematografik unsurlar ile benzemiş, güçlü bir belgesel anlatı izlenimi taşıyor.

Gerçek olaylardan yola çıkarak anlatılan bu hikâyede evvela kendi belleğine yaslanan yazar, çocukluk anısından hareket-le hikâyeyi anlatmaya başlıyor. Yazar 1941 yılında –çocuk denebilecek bir yaştadır- faşistlerin yaptığı bir anmaya katılır. 1921 yılında henüz lise öğrencisi olan Grattuso Calogero adlı kişinin ölümünün yirminci yılı hasebiyle yapılan bu göste-ride yazar, kendini yerden yere vurup salya sümük ağlayan kişiye dikkat kesilir. İtalyan faşizmi gücünün doruğundadır. Alanda yer alan çoğu insan öfke ve nefretle haykırırken, bu kişinin höykürerek ağlamasına aklı el vermez. Çok geçmeden aynı alanda olan babası tarafından aydınlatılır: Ağlayan o şahıs, anması yapılan maktulün katilidir.

CALEGERO, İLK FAŞİST ŞEHİT

Yazar evvela, sonradan adı maktul olarak anılacak olan Ca-logero ile beraber üç faşistin, bölgenin namlı komünistlerin-den Michele Lopardo’ya bir pusu kurup öldürmek istemesi ile başlayan olayları anlatıyor. Önceleri tekme ve yumruk ile başlayan saldırı, bir süre sonra silahların devreye sokulma-sıyla devam eder. Tek başına karşı koymaya çalışan Lopardo, silahını çıkararak iki el havaya ateş eder. Ancak ikinci ateş edişinde karşı tarafta bir inleme duyulur ve biri yere doğru çökerken, diğer ikisi kaçmaya başlar. Çok geçmeden Lopardo da dahil olmak üzere tüm kent, bir faşistin komünist tarafın-dan öldürüldüğü haberi ile çalkalanır. Mitingler düzenlenir, komünistlerin iş yerleri yağmalanır, hem sokaklar hem de iktidar, faşistlerin eline geçer. Calogero, ilk faşist şehit ola-

Page 12: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

12

rak nitelenir. Baş tacı edilir. Her yere heykelleri dikilir, adını yaşatacak –faşizmi yeniden üretecek- türlü semboller ile tüm ülkeye tanıtılır. Katil zanlısı olarak düşünülen Lopardo’nun ise amiyane tabirle söylersek hayatı kayar. Herkes katil ol-duğunu düşünür, karısı ve çocukları için ölümlerine değin sürecek yoksulluk ve azap günleri başlar. Ancak kazın ayağı öyle değildir.

SİCİLYA’NIN HİKÂYESİ

Yazar, yukarıda anlatılan hikâyeyi odağına alırken, yaşamı-nın büyük çoğunluğunun geçtiği Sicilya’yı ise metnin hemen hemen her yanına serpiştirir. Çünkü anlatılan Sicilya’nın hikâyesidir. Dil ve üslup meselesini bir yana bırakıp roma-nın bir diğer hikâyesi olan Musolinia’ya odaklandığımızda ise yazarın beceresi direkt olarak karşımıza çıkar. Mussolini, iktidara çıktığında, bu olaylı kente gelmek için hazırlık yapar. Tabii kentin bütün faşistleri bu ziyaretten haberdar oldukla-rı için bir sürpriz yapmak ister. Yoksullara arazi mi versek, fikrini “Mussolini için daha iyi bir şey yapmak lazım” düşün-cesi ile reddeden kentin ileri gelen faşistleri, çok geçmeden Mussolinia adı verilen bir “orman-kent” kurma fikrinde ortaklaşır. Çok geçmeden, bu haber ajanslara duyurulur. Çift sütunlu bir kemerle on iki kulenin birleştirileceği deva-sa evlerin, bin bir renkli bahçelerin yapılacağı bu kent fikri çok beğenilir. Faşizmin, “ne emsalsiz, ne büyük bir ideoloji” olduğuna dair şişinen güruh, kendileri ile gurur duyar. Dün-yada eşi benzeri olmayan bir şey yapmışlardır. Bir süre sonra Mussolini gelir ve alana bir taş bırakarak açılışı yapar. Artık kent kurulmaya hazırdır.

Unvansız Maktul, Andrea Camilleri, çev: Nevvire Gül Işık, 228 syf., YKY, 2018.

Page 13: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

13

Mem u Zin Almanca ve İngilizce’ye çevrildi

Fazıl, Mem u Zin’i İngilizce ve Almanca’ya çevirdi. Fazıl, 3 yıl boyunca çalıştığını söyledi.

Ehmedê Xanî’nin Mem u Zin eseri Kürt yazar Feryad Fazıl tarafından İngilizce ve Almanca’ya tercüme edildi.

Feryad Fazıl, “Ehmedê Xanî’nin Mem u Zin eserini tercüme etme fikri 36 yıl öncesine dayanıyor. Mem u Zin daha önce bir kaç kez tercüme edilmişti. Ancak tercümeler o kadar iyi değildi. Bundan dolayı Mem u Zin’i iyi bir tercüme ile iki dünya dili olan İngilizce ve Almanca yayımlama kararı aldım” dedi.

Yazar Fazıl, kitabın İngilizce çevirisi için Amerikan şiirinin en etkili şairlerinden olan yazar Nich Koln ile 3 yıl boyunca çalıştığını ifade etti.

Xani’yi dünya edebiyatı sayfalarına taşımak istediğini belirten Fazıl, Xanî’ye hak-sızlık yapıldığını belirterek şöyle devam etti: “324 yıl önce yaşayan büyük Kürt edebiyatçı Ehmedê Xanî’ye haksızlık yapılmış. İngilizlerin Shakespeare, Almanla-rın Goethe ve Shiller’i, Farsların Firdevsi, Cami ve Hafız’ı var, Kürtlerin de Xani’si var. Mem u Zin’in dünya edebiyat tarihinin sayfalarında yerini alması için çalışa-cağız.”

Page 14: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

14

Vücudumuzu hamileliğe nasıl hazırlarız?Sezen Çakır’ın kaleme aldığı “Fertilite-Doğurganlık Rehberi” İnkılap Kitabevi eti-ketiyle raflarda yerini aldı. Kitaba dair sohbet ettiğimiz Çakır, “Bu kitabın amacı bir tedavi yöntemi sunmak değil; spesifik doğru beslenme ve yaşam şeklini sağ-layarak bu sürece vücudumuzu hazırlamak” dedi.

Gülşen İşeri Bütünleyici tıpla ilgili çeşitli seminerlere katılan, uluslararası pek çok üniversitede sağlık ve beslenme üzerine dersler alan Sezen Çakır, beslenme, yaşam tarzı ve doğurganlık üzerine dünyada yapılan çalışma ve yayınları takip ederek “Fertili-te-Doğurganlık Rehberi” kitabını okurlarıyla buluşturdu.

Bilimsel araştırma ve dünya örneklerinden yola çıkılarak yazılan kitapta yazar, “Doğurganlık için ideal kiloda mısınız?”, “Günlük beslenme alışkanlıklarınız doğurganlık diyetine uygun mu?”, “Doğru vitamin ve besin takviyelerini kullanıyor musunuz?”, “Sigara alışkanlığının doğurganlık söz konusu ise bu kadar zararlı olduğunu biliyor muydunuz?”, “Düzenli olarak egzersiz yapıyor musunuz?”, “Çocuk sahibi olmayı yaşa-

Page 15: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

15

‘Tüm bu tecrübelerden sonra çocuk sahibi olma sürecinde de beslenme ve yaşam tarzının etkili olabileceğini düşünerek dünyada yapılan çalışmaları özetleyen, bu konuda güvenilir kaynak ihtiyaç hissedenlerin kolaylıkla ulaşabileceği bir kitap yazmaya karar verdim.’

mınızda ilk kez düşünüyor olabilirsiniz ya da belki defalar-ca tüp bebek denemesi yaptınız ama başarısız oldunuz… Bu bilgiler ışığında gebe kalma şansınızı artırmayı istemez misiniz?” gibi soruların-sorunların doğurganlığı nasıl et-kilediğini tüm dünyada yapılmış olan bilimsel çalışmalara dayanarak açıklıyor.

Sezen Çakır’la bir araya geldik. Kitabını ve kitabın hikaye-sini konuştuk.

“Doğurganlık Rehberi” raflardaki yerini aldı… Nasıl bir süreç sizin bu kitabı yazmanıza neden oldu?12 yıl eczane eczacılığı yaptım, bu süreç içerinde çocuk sahibi olmak isteyen çok farklı yaş gurubunda kadın, erkek danışanlarım oldu. Onların duygularına, umutsuzluklarına çoğu zaman ortak oldum. Çünkü ben de yaş itibariyle do-ğurganlık şansının azaldığı 30’ların sonunda bebek sahibi olmayı düşünmüştüm. Tedavi gören ya da görmeyen birçok danışanım, ya da arkadaşım sağlıkçı olduğum için bana benzer şeyleri soruyorlardı: Doğurganlığı artırmak için hangi takviyeleri alalım? Nasıl beslenelim? Tedavilerine ek olarak kendi adlarına yapabilecekleri bir şeyler var mı?

Bu konuyla ilgili magazinsel haberler dışında elle tutulur yerli bir kaynak olmadığını gördüm. Bu sebeple doğru kay-naklara ulaşmak için bu alanda yapılan bilimsel çalışmaları okumaya ve derlemeye başladım. Uzun yıllar astım alerji hastasıydım. Yıllarca aldığım tedavilerden tatmin edici sonuçlar almadığım için beslenme, bütünleyici tıpla ilgili workshoplar ve dersler almış beslenme ve yaşam tarzının genel sağlığımız üzerindeki önemli etkileri üzerine farkın-dalık yaşamıştım.

Tüm bu tecrübelerden sonra çocuk sahibi olma sürecinde de beslenme ve yaşam tarzının etkili olabileceğini düşü-nerek dünyada yapılan çalışmaları özetleyen, bu konuda güvenilir kaynak ihtiyaç hissedenlerin kolaylıkla ulaşabile-ceği bir kitap yazmaya karar verdim.

Türkiye’de çalışmalara baktığınızda neler gördünüz? Sağlık sektöründesiniz ve dünyada yayımlanmış yayınları da inceleyerek böyle bir çalışmaya imza attınız sanıyorum…Genel olarak tüm dünyada yayımlanmış kabul görmüş çalışmalara baktım. Spesifik olarak Türkiye’de yapılmış çok fazla çalışma göremedim.

Kitapta çok değerli bilgiler var, her konuda bir neden sonuç ilişkisi kuruyorsunuz bu

Page 16: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

16

‘Kişi ister tedavi görsün, ister doğal yollarla hamile kalmayı denesin bu kitapta anlatılanları uygulayarak bebek sahibi olma şanslarını artırabilirler. Kitapta da bahsettiğim gibi kısırlık her 6 çiften birini etkileyen bir problem. Kısırlık hem erkek hem kadın sebepli olabiliyor.’

da kitabın bilimsel yanını ortaya koyuyor. Özellikle kadınların çok hassas olduğu bir konu doğurganlık… Siz bu süreçte, kitabı hazırlarken nasıl zorluklarla karşılaştınız?Eczacı olduğum için sağlıkla ilgili sorulara cevap verir-ken kaynak göstermek her zaman benim için çok önemli olmuştur. Yaşadığımız dönem teknoloji çağı olduğu için bilgiye kolay ulaşıldığı düşünülüyor. Aslında tam aksine hangi bilginin doğru olduğunu bilmiyoruz. İnsanların kulaktan duyma birbirlerine tavsiye ettikleri kürler, ya da internette ehil olmayan insanların vermiş oldukları bilgiler tedavi görenlerin de tedavilerini aksatmakta ya da zarar vermekte.

Bu nedenle bu kitabın bu alanda özet bir başucu kitabı olmasını istedim.

Bir yandan bilimsellik bir yandan da doğal yollarla hamile kalma yöntemleri var… Bu iki yöntemle ilgili neler söylersiniz?Bu kitabın amacı bir tedavi yöntemi sunmak değil; spesi-fik doğru beslenme ve yaşam şeklini sağlayarak bu sürece vücudumuzu hazırlamak. Nasıl bir çiçek tohumunu ekme-den önce toprağı havalandırıyor, gübreliyor sulayıp tutması için hazır hale getiriyorsak; aynı şeyi kendimiz hamile kalmadan önce de vücudumuzu hazırlamamız gerektiğini söylüyorum. Örneğin kadınlarda sigara kullanımı ile ilgili yapılan bir çalışma kısırlık riskinin %60 artırdığını göste-riyor. Bu sonuçları bu kadar net görmek eminim bebek sa-hibi olmak isteyenlerin üzerinde kendileri ile ilgili gerekli değişiklikler yapmaları için etkili olacaktır.

Kişi ister tedavi görsün, ister doğal yollarla hamile kalmayı denesin bu kitapta anlatılanları uygulayarak bebek sahibi olma şanslarını artırabilirler. Kitapta da bahsettiğim gibi kısırlık her 6 çiften birini etkileyen bir problem. Kısırlık hem erkek hem kadın sebepli olabiliyor.

1 yıldan daha uzun süredir çocuk sahibi olmayı deniyor ve başarılı olamıyorsanız mutlaka doktorunuza danışmalısı-nız. Ayrıca 35 yaşının üzerinde ki kadınlar tedaviyi gecik-tirmemek için bu süre 6 ayı geçmemelidir.

Aslında Türkiye’de içtiğimiz suya kadar her şey tehlikeli… Yediğimiz yiyecekler, yaşadığımız ortam, soluduğumuz hava… Bu olağan durumda doğal yolu nasıl sağlayabiliriz?Yapabileceğimizin en iyisini yapmak. İnanın fark ediyor.

Page 17: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

17

Bu illa her şeyi organik tüketmek anlamında değil. Hazır ambalajlı ürün tüketmemek, temiz beslenmek, müm-kün olduğu kadar işlem görmemiş besin tüketmek, trans yağlardan kaçınmak, gereksiz kimyasalları hayatımızdan çıkarmak… Hazır konservelerden, plastik kaplardan uzak durmak, kullandığımız gereksiz kozmetik ürünlerinin sayısını azaltmak.

Kaldı ki herkes artık “doğal” yola başvuruyor. Türkiye’de doğallığı yakalamak mümkün mü?Dediğim gibi hepimizin kendi adına yapabileceği şeyler var. Örneğin ben uzun zamandır kimyasal saç boyası, kozmetik malzemesi kullanmıyorum, özellikle hayvan-sal ürünleri organik seçiyorum, fırsat buldukça ekolojik pazarlara gidiyorum. Büyük marketler kendi isimlerinde daha uygun fiyatta organik bakliyat, salça üretimi yapma-ya başladı. Demek ki bu alanda ki ihtiyaç var ve talebin farkındalar. Doğal beslenmek ve yaşamımıza uygulamak tabi ki faydalı ancak kitap bunun üzerine yazılmadı. Hangi besin guruplarının tüketimine ağırlık vermeliyiz, hangi besin takviyelerine ihtiyacımız var ve diğer alışkanlıklar bunları anlatıyorum.

Doğurganlığı artırmanın pek çok nedeninden söz ediyorsunuz. Peki, doğurganlığa engel olan dış faktörler ne?Dışarıdan çeşitli yollarla vücudumuza giren toksinler hormonlarımızın taklidini yaparak onların çalışmasını etkiliyor. Gıda ambalaj maddeleri, raf ömrünü uzatmak için kullanılan çeşitli koruyucular, evlerde kullandığımız plastik kaplar, teneke konserveler, kozmetik malzemelerde, şampuanlarda ve deterjanlarda kullanılan pek çok zararlı-lar var.

Ve her şeyden önce inanç diyorsunuz. Çocuk sahibi olmaya inanın diyorsunuz… Öyle mi gerçekten?Çocuk sahibi olmak uzayan bir süreç haline geldikçe endi-şe ve stres artar. İyimserlik azalır. Çaresizlik ve başarısızlık hisleri stresi kamçılar. Tüp bebek tedavisi gören kadınlarda yapılan çalışmalar stresin önemli ölçüde tedavi sonucunu olumsuz etkilediğini gösteriyor. Pozitif inançların hayatı-mızda anlamlı değişiklikler yaptığını hepimiz kabul ederiz herhalde. Tüm hayatınızda bu yolla başarılı olduğunuz alanlara bir bakın. İnanmak başarmanın yarısıdır…

Fertelite – Doğurganlık Rehberi, Sezen Çakır, 176 syf., İnkılap Kita-bevi, 2018.

Page 18: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

18

Dünya ‘tek’ değil!Eliot Weinberger’in, Fahri Öz tarafından çevrilen, “Temel Şeyler” adlı kitabı He-retik Yayınları etiketiyle yayımlandı. Yazarın anlatısı dünyanın başka başka uluslarından, öğretilerinden, inançlarından, ritüellerinden besleniyor. Bu da ço-raklaşmış ve aynılaşmış bir dünyanın aslında gökkuşağı renkleriyle bezeli olabi-leceğini hatırlatıyor, ona dair hikâyeleri devam ettirmenin, karanlık bir ortamda yaşarken ne kadar önemli olabileceğini fark ettiriyor.

Emek Erez Her şeyin aynılaştığı dünyada, kültüre, doğaya ve insana dair olanın farklı yanlarını keşfetmek, buna dair anlatılar okumak bize yaşamın ayrıntılarını hatırlatması açısından önem-li. Çünkü dünya küresel kapitalizmin, tüketim kültürüne yansımasıyla, aynı elbiselerden, aynı yemeklerden hoşlanan, yerel olanın kaybolduğu, masalların, mitlerin unutulmaya başlandığı, tadını kaybetmiş toplulukların yaşadığı bir yer hâline geliyor. Oysa dünyanın bin bir türlü hâli, anlatılma-sı gereken, farklı topluluklara, doğaya, inanç biçimlerine, ritüel pratiklerine göre değişen öyküleri var. Galeano’nun şu cümlesini hatırlamalı: “Kimlikleri sürekli kültür işgalleriyle yıkılmış, acımasız sömürüleri dünya kapitalizm makinesinin

Page 19: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

19

‘Aslında bugünün kurgusal vampirlerine öncülük eden bu folklorik vampirler yazarında aktardığı gibi 15 ve 18’inci yüzyıllar arasında Osmanlı sınırları içindeki bu bölgelerde doğdu. Yazar Batı’daki kurgusal vampirlerin kaynağının Osmanlı’dan özellikle Rum Ortodoks’larda görülen vampir söylenceleri üzerinden Batı’ya yayıldığını iddia ediyor.’

işlemesine hizmetkâr kılınmış halklar için sistem bir ‘kitle kültürü’ yaratır. Kitleler için kültür demek gerekir aslında, bilinçleri manipüle eden, gerçekliği gizleyen, yaratıcı hayal gücünü ezen kitlesel dolaşıma sahip bu indirgenmiş sanat için en uygun tanım budur.” (Biz Hayır Diyoruz, 2013: 20). Bu ‘kitlesel dolaşım’ elbette sistemin ve sermayenin kendine uygun olanı seçip dünyaya tüketim nesnesi olarak sunmasıy-la da ilgili. Bu nedenle farklı kültürlere dair ayrıntılar gittikçe yok oluyor, her şey gibi öyküler de birbirine benzemeye baş-lıyor, yaşamın sadece bize gösterilen yanına razı oluyoruz, bu bir anlamda dünyanın rengini kaybetmesi, Galeano’ya atıfla söylersek ‘yaratıcı hayal gücünün zedelenmesi’ anlamını taşıyor. Tüm bu süreçte modern dünyanın, bilimsel ve felsefi kavrayışlarının etkisini de unutmamak gerekiyor, evrenselin peşinde koşarken, her şeyin her yerde aynen geçerli olabile-ceği yanılgısıyla, aklın sınırlarında dolaşırken, dünyanın ne çok şey kaybettiğini hatırlamak hüzün verici.

DÜNYANIN ÇOKLUĞUNU HATIRLAMAK

Eliot Weinberger’in, Heretik Yayınları tarafından, Fahri Öz çevirisiyle basılan, “Temel Şeyler” adlı kitabı yukarıda bah-settiklerimi düşündürdü. Weinberger, dünyanın farklı yer-lerinden, bazen etnolojik ögelerin olduğu, bazen arkeolojiyi çağrıştıran, bazen masalımsı bir tat bırakan bazen de edebî diyebileceğimiz hikâyelerle buluşturuyor okuru. Yazarın anlatısı dünyanın başka başka uluslarından, öğretilerinden, inançlarından, ritüellerinden besleniyor. Bu da çoraklaşmış ve aynılaşmış bir dünyanın aslında gökkuşağı renkleriyle bezeli olabileceğini hatırlatıyor, ona dair hikâyeleri devam ettirmenin, karanlık bir ortamda yaşarken ne kadar önemli olabileceğini fark ettiriyor. Sadece içinde yaşadığımız toplum varmış gibi davrandığımız, dünyanın geri kalanını pek de anımsamadığımız bugünlerde bu hikâyeleri okumak ayrı bir tat bırakıyor çünkü bu koca evrende yalnız olmadığımızı, başka yerlerde farklı öyküleri olan insanlar olduğunu fark ediyoruz. Bunun yanı sıra Weinberger’in anlatısı, yıldızlar-dan, mevsimlere, ağaçlardan, rüzgârlara kısacası doğaya dair olana, başka toplulukların gözünden bakma şansı veriyor böylece, insanlığın dünyayı farklı anlamlandırma biçimleri-ne de temas ediyor ve onun çokluğunu duyumsuyoruz.

DÜNYAYI ÇOĞALTMAK

Weinberger anlattığı küçük hikâyelerle dünyayı çoğaltıyor, herhangi bir doğa olayının nasıl pek çok anlama gelebildi-ğini görmek ise epey iyi hissettiren bir deneyim okur açı-

Page 20: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

20

‘Osmanlı’da vampirler konusunda en açık ve temel metinler Kanuni Sultan Süleyman döneminin ünlü şeyhülislamı Ebussuud Efendi’nin verdiği vampir fetvalarıdır. Osmanlı’nın bu en ünlü şeyhülislamı, daha çok Aleviler ve Yezidiler başta olmak üzere farklı inanışlar üzerine verdiği katli vaciptir fetvaları ile tanınıyor.’

sından. ‘Rüzgâr’ adlı metin ile başlıyor kitap, Rüzgâr diyor yazar: “Görünmez ama duyulur, kuvveti hissedilir. Yağmuru getirir, kuraklığı, soğuğu, sıcağı, çekirgeleri; ve yine hepsini alır götürür. Panjurları çarpar, dalları hışırdatır, evleri düm-düz eder, yangını yayar; tekneleri sürükler ya da onları batı-ran dalgaları çıkarır.” Üzerine biraz düşünürsek belki rüzgâra dair bunlar bizim de aklımıza gelebilir. Ancak sanıyorum yazarın bize anlatmaya çalıştığı, adlandırdığımız herhangi bir doğa olayının tek bir tanımla açıklanamayacağı ve ona yüklediğimiz anlamın bizim yaşamsal kavrayışlarımız, inanç-larımız, verili kimliğimiz, geçim biçimimiz, yaşadığımız coğrafyanın iklimi gibi sebeplerle her zaman aynı anlama gelmeyeceği. Çünkü yazar bu denemenin devamında, rüzgâ-ra dair şunlardan da bahsediyor: “Çin’de takvim döngüseldi ve kırk beş günlük sekiz dönemden oluşuyordu: bu dönem-lerin her biri sekiz yönden gelen rüzgârın etkisindeydi ve her biri devlet idaresindeki, törenleri, yiyecekleri, giyilen kıya-fetleri, sabıkalıların cezalandırılıp, affedilmesini, hangi saatte yatılıp kalkılacağını, ne zaman ve nerede yürüyüşe çıkılaca-ğını, İmparator’un göndereceği hediyeleri belirlemeye yarı-yordu.” Başka bir yerde ise rüzgâr, yazarın anlattığına göre, “kederli ataların intikamı” anlamına geliyordu. Biraz uzunca alıntı yapmamın sebebi bir kelimenin nasıl farklı anlamlara gelebildiğini hatırlatmak hepimize. Çünkü bu bana kalırsa dünyayı devamlı tekil bir gözle değerlendirmenin nasıl bir anlam kaybına yol açtığını göstermesi açısından oldukça önemli bir ayrıntı. Ve Weinberger’in hikâyelerinin bize en çok anımsattığı da bu. Öylesine kullandığımız bir kelime-nin nasıl çoğullaşabildiğini görmek, sadece kelimeleri değil, dünyanın bambaşka yerlerinde, çok farklı dünyalar olduğunu da anımsamamızı sağlıyor ve bu durum evrene dair tekilleş-tirilmiş tüm anlayışların neleri kaybettirdiğinin de göstergesi oluyor.

İLERİYE DEĞİL, GEÇMİŞE BAKMAK

Weinberg’in kitap boyunca hikâye ettiği her ayrıntı dünyaya ve insana dair çok şey anlatıyor. Her ne kadar renkli olsa da anlatı, biraz hüzün bırakıyor. Koca koca hikâyelerin peşine takılmaktan ne çok şey kaçırıyoruz diye düşündürüyor. Bu anlamda diğerlerinden biraz farklılaşan, bahsetmeden geçe-meyeceğim denemelerden biri de, “Walter Benjamin’in Te-mize Çektiği Haliyle Louis-Auguste Blanqui” adlı metin. Bu anlatı hem Benjamin’den hem de Blanqui’den izler taşıyor. Bu denemede yazar, dünyanın sadece bir yıldız olduğunu anım-satıyor. Weinberger ayrıca zamanın yüzünü geçmişe çeviri-yor ve ilerleme düşüncesine eleştirel yaklaşıyor. Yazara göre; yeni olan her daim eskidir, eski olan her daim yenidir. Çünkü şimdinin anlamını belirleyen şey geçmişin yaşanmışlıkları

Page 21: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

21

iken geçmişte yaşanan ise kendi geçmişinin o âna yansıttı-ğını içerir. Bu nedenle yeni olarak adlandırılan aslında eski olarak adlandırılanın izlerini taşır. Sadece coğrafyamızda güncel siyasete bakmak bile bunun anlamını bize gösterecek-tir. Weinberger, ilerleme diye bir şeyin olmadığına inanıyor, ona göre; “şu ana kadar geçmiş barbarlık anlamına geliyordu, gelecekse ilerlemeyi, bilimi, mutluluğu, yanılsamayı işaret ediyordu.” Geçmişin “barbar” olanı temsil ettiği bir dünya tahayyül edip, geleceğe mutluluk atfediyorduk. Oysa ilerle-menin insana, doğaya ve dünyaya dair iyi şeyler vaadinin, tam tersi yönde gerçekleştiğini gözlemleyebiliyoruz şimdi. Bu nedenle hiç gelemeyecek o mutlu güne inanmaktansa, geçmişe bakıp şimdiyi kurtarma çabasına girmekti oysa ya-pılması gereken. Çünkü Weinberger geçmişi şöyle ifade eder: “Bütün benzer dünyalarda en parlak uygarlıkların bir iz bırakmadan yok oluşuna şahitlik etmiştir. Dahası uygarlıklar bir iz bırakmadan kaybolmaya devam edecektir.” Bizler yö-nümüzü geleceğe döndükçe, hiç yok olmayacak bir gezegen-de yaşıyormuşçasına hayalleri ileriye götürdükçe, birileri de bizim yok oluşumuza şahitlik edecektir demek istiyor belki de yazar. Üzerine düşününce pek haksız sayılmaz değil mi?

‘TEMEL ŞEYLER’

Eliot Weinberger, “Temel Şeyler” adlı metinde dünya kadar öyküyle buluşturuyor okuru. Eski Çin Hanedanlıklarından, Taocu öğretinin ritüellerine, ağaca, rüzgara, kaplana, kerten-keleye, çit kuşlarına, mevsimlerin kokularına ve anlamlarına, kısacası çok farklı yerlerden ilginç diyebileceğimiz dünyanın tüm yaşayanlarını kapsayan yaşam ayrıntılarına çıkarıyor yolumuzu. Bana kalırsa onun şöyle bir mesajı var: Dünya aynılaştıkça soluyoruz, kurak topraklara dönüyoruz. Oysa zengin bir yıldızda misafiriz, dünyanın gizemli öyküleri an-latılmayı ve duyulmayı bekliyor. Her kelime bin bir anlamı, her hikâye onlarca kıssayı içeriyor, bu nedenle tekliğin değil çoğulun sesini duymalı.

Tüm bu anlatılanlar dünya rengini kaybetmesin diye, metin boyunca duyduğumuz hüzün de bu grilikten ve yolumuzun hep mutsuz bir dünyaya çıkarılmasından, başka dünyaların varlığını yok saymaktan.

Temel Şeyler, Eliot Weinberger, çeviri: Fahri Öz, 201 syf., Heretik Yayınları, 2018.

Page 22: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

22

‘Öfke’ ne demek ki?Çocuk tiyatrosu, uzun metraj animasyonlar ve çocuk kitapları için geçerli bir kural var. Genellikle bir yetişkinin eşlik ettiği çocuklara hitaben yaratılmış bu türden kültür ürünleri, eşlikçi yetişkini yok saymadığı, onunla da konuştuğu sürece bana kalırsa hem çocuklarla ilgili daha iyi bir düzey tutturuyor hem de yetişkinin baktığı şeyden nasiplenmesini sağlıyor. Öfke, hem çizimleriyle hem bu fikre uygun çeviri stratejisiyle “birlikte okumayı” mümkün kılıyor.

Beliz GüçbilmezBir kavrama yakından bakmak büyüleyici ve öğreticidir. Ama soyut kavramları öğrenmek ya da öğretmeye çalışmak bazen meşakkatlidir. Duygular mesela. Bize aittir, belirtileri oradadır ama bunların farkına varmak, her birini adlandır-maktan, benzerlikleri ya da kaynakları üzerine kafa yormak-tan ve bunları ifade edebilmekten geçer.

Herkesin kişisel öğrenme ve öğretme deneyimleri ve bu ikisinin diyalektiği hakkında pek çok anısı vardır eminim. Mesela bir çocuğunuz olduğunda önce ona bir şeyler öğret-mekten zevk alırsınız, sonra ama birden bire her şeyi ama

Page 23: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

23

‘Duygulara ve deneyimlere isim vermek, birini diğerinden ayırt etmeyi, demek ki duygusal süreçlere akılla müdahale etmeyi mümkün kılar. Duyguları hakkında düşünme eğitiminden geçmemiş, onları ifade etmenin kanallarını ve sözcüklerini öğrenmemiş insanların yetişkin hayatları boyunca hissettiklerinin kaynağını görmesine yardım etsin diye psikanalistlere gitmesi belki de bundandır.’

gerçekten her şeyi öğretmek zorunda olabileceğinizin kor-kusu ile yüzleşirsiniz. Birine her şeyi öğretmek ne demek ki? Neyse ki öyle yürümüyor işler. Çünkü bazı durumlarda kurmacalar, kitaplar ve filmler yardımımıza koşuyor. Oğlum yaklaşık dört yaşındayken birlikte animasyon filmler izliyorduk. Film birkaç kez fonda akarken oralarda oynuyor, arada bir kafasını kaldırıp birkaç sahne izliyor, sonra yeni-den oyununa dönüyor, böylece yavaş yavaş filmin tamamını izlemesini sağlayacak aşinalığı kazanıyordu. Sonra da oturup birlikte izliyorduk. Bu izleme deneyimlerinden en aklımda kalanı, çünkü benim açımdan en öğretici olanı, birlikte Buz Devri serisinin ilk filmini seyredişimizdi. Malum, ilk filmde hayvan çetesi bir insan yavrusunu bulur, ona göz kulak olur, filmin sonunda da onu babasına kavuştururlar. Dokunaklı bir kavuşma sahnesinde oğlunu kucaklayan babanın mut-luluk gözyaşlarını görürüz. Çocuğa en çok kol kanat geren hayvan da burnunu çeker, gözlerini siler.

Filmin tam bu noktasında kanepede yanımda oturan oğlum “Anne, ben düştüm mü?” diye sordu. O bir yerden düşme-mişti ama soru basbayağı damdan düşmüştü. O günlerde o kadar çok soru soruyordu ki, artık gerçekten gözüm kork-maya başlamıştı. “Yoo,” diye cevap verdim. Herhalde hiçbir şey bilmeyen bu beyaz kâğıdın yüzüne şüpheyle bakıp ekra-na doğru gözlerimi devirirken. Sonra o güne dek defalarca bir yerlerden düşmüş, orasını burasını kanatmış ve ağlamış oğlumun neden bu soruyu sorduğunu düşünürken, bir anda aydınlandım. Az önce izlediği sahne onun duygulanmasına yol açmış, muhtemelen burnunu sızlatıp, gözlerinin dolma-sına sebep olmuş, o da düşmediği halde ağlama isteğinin nereden geldiğini anlayamadığı için bu soruyu sormuştu. Hayatın muazzam bir hediyesi: İnsan yavrusunun ilk kez empati kurduğu ana tanıklık ediyordum.

DUYGULARI ADLANDIRMAK

Duyguları adlandırmak da onları ayırt edip öğrenmek de rastlantıya bırakılamayacak kadar önemli bir eğitim ve mesai işi. Desen Yayınları’ndan çıkan ödüllü çocuk kitapları yazarı Blandina Franco ile illüstratör José Carlos Lollo’nun birlikte oluşturduğu Öfke bu mesaiyi kısaltan kitaplardan biri.

Duygulara ve deneyimlere isim vermek, birini diğerinden ayırt etmeyi, demek ki duygusal süreçlere akılla müdaha-le etmeyi mümkün kılar. Duyguları hakkında düşünme eğitiminden geçmemiş, onları ifade etmenin kanallarını ve sözcüklerini öğrenmemiş insanların yetişkin hayatları boyunca hissettiklerinin kaynağını görmesine yardım etsin

Page 24: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

24

diye psikanalistlere gitmesi belki de bundandır.

Ve bir şeyi anlamanın ve anlatmanın yegâne yolu, onu başka bir şeye benzetmektir. İllüstrasyon dediğimiz şahane sanat bu aşamada kuvvetli araçlarıyla devreye girer. Başlangıçta minicik kırmızı bir damla gibi ortaya çıkıyor Öfke. Sayfalar ilerledikçe etrafta ne varsa, “şüphe duyduğu bir bakış, dans eden insanlar, âşıklar ya da spor yapanlar”, hepsinden bes-leniyor. Bizim artan kavrayışımızın aksine Öfke yaratığına bir şey anlatmak mümkün olamıyor. Giderek kör, sağır ve laf anlamaz hale geliyor. Mantıksızca büyüyor ve sonunda patlıyor. İki kocaman tam sayfayı kendi rengine boyadığı-nı ve ortalığın korkunç bir yıkım sonrasına dönüştüğünü gördüğümüzde, bu “soyut” kavramın neye yol açabileceğini “somut” olarak görüyoruz.

Çocuk tiyatrosu, uzun metraj animasyonlar ve çocuk kitap-ları için geçerli bir kural var. Genellikle bir yetişkinin eşlik ettiği çocuklara hitaben yaratılmış bu türden kültür ürün-leri, eşlikçi yetişkini yok saymadığı, onunla da konuştuğu sürece bana kalırsa hem çocuklarla ilgili daha iyi bir düzey tutturuyor hem de yetişkinin baktığı şeyden nasiplenmesini sağlıyor. Öfke hem çizimleriyle hem bu fikre uygun çevi-ri stratejisiyle “birlikte okumayı” mümkün kılıyor. Ben de kitabı okuyacaklara şimdiden öğretici ve eğlenceli bir okuma diliyorum.

Öfke, Blandina Franco, José Carlos Lol-lo, çeviri: Özgür Gökmen, 40 syf., Desen Yayınları.

Page 25: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

25

Çamkerten ve Yılmaz: Edebiyatın ‘führer’lerine karşıyız

RomancıMag dergisi editörleri, yaratıcı yazarlık atölyesi Küçük Romancı’nın kurucuları Vuslat Çamkerten ve İsmail Sertaç Yılmaz ile konuştuk. İkili felsefe-lerine dair “Bizim felsefemiz, edebiyat führerlerinin çizdiği “Küçük Romancılar” karikatürüne bir başkaldırı olarak kuruldu. Biz yazarın hakkını arıyoruz” dedi.

Kısa zaman önce kurulan RomancıMag dergisi editörleri Vuslat Çamkerten ve İsmail Sertaç Yılmaz ile oluşumlarını, bu oluşum sonucunda ortaya çıkan üretimlerini ve Türkçe edebiyata bakış açılarını konuştuk. İkili, edebiyatın “führer”-lerine karşı olduklarının altını çizerken, “Her sektörde olduğu gibi bu camiada da belli başlı köşeleri tutmuş olan bazı kişiler, kendi gücüyle var olmaya çalışan yetenekli yazarların görün-mesine olanak tanımıyor” sözleriyle tek elden üretimlere karşı seslerini çıkarıyor.

İkiliye göre ‘yazmak, sadece sözcükleri doğru kullanıp cümle-leri sıralamak değil, aynı zamanda günümüzde geçinmek için

Soner Sert

Page 26: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

26

zor bir yaşam seçimi olma’ özelliği taşıyor.

RomancıMag’e buradan göz atabilirsiniz.

İlk olarak sizleri tanıyalım. Vuslat Çamkerten ve İsmail Sertaç Yılmaz kimdir?Vuslat Çamkerten: ODTÜ Felsefe mezunuyum, Bilgi Üni-versitesi’nde MBA yaptım. Öykülerim Varlık, Notos, Öykü Gazetesi gibi edebiyat dergilerinde yayımlandı. İki ayda bir yayımlanan Psikeart dergisinde düşünce yazıları yazıyorum. Küçük Romancı Atölyesi’nin ve RomancıMag’ın kurucu orta-ğı ve editörüyüm.

İsmail Sertaç Yılmaz: On bir yıldır şiirle ilgileniyorum. Şiir-lerim o günden bugüne Varlık, Şiirden, Akatalpa, Peyniraltı Edebiyatı, İzafi, Atkafası, Diri Ozanlar Derneği gibi edebiyat dergilerinde, Bozuk ve Voidzine gibi fanzinlerde yayımlandı. Mart 2018’de SubPress etiketiyle “İyi Yetişmiş Bir Hayvan” adlı şiir kitabım çıktı. Şiirin yanı sıra bir süredir distopik bir roman üzerine çalışıyorum. Küçük Romancı Atölyesi’nin ve RomancıMag’ın kurucu ortağı ve editörüyüm.

RomancıMag ne için kuruldu? Hedefiniz ne?RomancıMag, Youtube kanalımız Küçük Romancı Atölye-si’nin dergisidir. Biz Youtube kanalımızda en çok, yazdıkla-rıyla kendini yalnız ve kıyıda köşede kalmış hisseden ama yazmaktan bir an olsun vazgeçmeyenlere sesleniyoruz. Gü-nümüzde herkesin bildiği bir şikâyet var: Dergilere öyküleri-mi, şiirlerimi gönderiyorum ama hiç yanıt alamıyorum. Bu konuda dergilere bir şey diyemeyiz, yoğunluklarını bileme-yiz, bezginliklerini de bilemeyiz.Ama RomancıMag’da, gönderilmiş en ufak metne bile biz mutlaka yorum yapıyor, yazarına yol, yöntem gösteriyoruz. Çünkü biz edebiyat dergisi olmamızın yanı sıra yaratıcı ya-zarlık dergisiyiz. Hedefimiz, kendini yazar olarak var etmek isteyen bu insanların yalnız olmadıklarını onlara hissettire-bilmek.

‘BİR YAZAR, YAZAR OLMANIN KARŞILIĞINI GÖRMEYEBİLİR’

Bir de bir Youtube kanalınız var. “Küçük Romancı Atölyesi” yapıyorsunuz. Bu kanal üzerinden atölye yapıyorsunuz. Nasıl işliyor süreç?Yazma sürecinin hastalıklarını kendi üzerimizde yaşayıp, birbirimizi iyileştirdiğimiz için bunu kanalımız üzerinden

‘RomancıMag’da, gönderilmiş en ufak metne bile biz mutlaka yorum yapıyor, yazarına yol, yöntem gösteriyoruz. Çünkü biz edebiyat dergisi olmamızın yanı sıra yaratıcı yazarlık dergisiyiz. Hedefimiz, kendini yazar olarak var etmek isteyen bu insanların yalnız olmadıklarını onlara hissettirebilmek.’

Page 27: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

27

başkalarıyla da paylaşmayı istedik. Biz yaratıcı yazarlık kana-lımızda, yazma biçimlerinden, romandan, öyküden, şiirden derinlemesine bahsetmenin yanı sıra, yazma bilincinden, yazar olmanın getirdiği sorumluluklardan bahsediyor, aynı zamanda yazan insanın, etrafında kimseyle paylaşamadığı yazarlık dertlerini konuşuyoruz. Çünkü yazmak, sadece söz-cükleri doğru kullanıp cümleleri sıralamak değil, aynı zaman-da günümüzde geçinmek için zor bir yaşam seçimi. Gerçi ne zaman kolay oldu ki! İşte tam da bunu anlatıyoruz.Bu yaşam biçimini biz bir meslek olarak da aktarmaya çalışı-yoruz, çünkü Türkiye’de eğer çok satan bir yazar değilseniz, yazar işsiz güçsüz gibi sıfatların altında kalıyor, hak ettiği yeri görmüyor. Aslında çok satan nitelikli bir yazar olsanız bile Türkiye’de, “Oh valla, ne güzel bedavadan para kazanıyorsun,” şeklinde bir tepkiyle karşılanıyorsunuz. Yeri gelmişken, şunu burada bir kere daha söyleyelim, bir yazar, yazar olmak için gerçekten büyük emekler verir ve bunun karşılığını belki de yaşamının sonuna kadar göremeyebilir. Bu son, böyle bir dünyada yazarın pek de önemsediği bir son değildir, yani yazmaktan vazgeçmesi için bir neden değildir. Atölyede, işte bunun gibi, yazar olmanın verdiği serüvenden, toplumdaki, dünyadaki yerinden ve tabi yazarın kendi kalbindeki yerin-den bahsediyoruz.Youtube atölyemizde bu dediklerimizi küçük romancıların geneline anlatmanın dışında, isteyenle online atölyemizde bire bir çalışıyoruz. Onun kişisel yazma serüvenini dinle-yip, yazmaya dair önünü açacak yolları bulmaya çalışıyoruz. Mesela öykü yazmak isteyen biriyse sürecimiz, yazacağı öykünün üzerine düşünüp, birlikte kurgulamakla başlıyor. Çalışmamızın sonunda, tastamam, nitelikli bir öykü yarat-mış oluyor, ama bundan da değerlisi, bizimle çalışan küçük romancı kendi öyküsünün işçisi olmayı öğreniyor. Bizimle bire bir çalışmak isteyenler veya RomancıMag’a öyküsünü göndermek isteyenler “[email protected]” üzerinden bize ulaşıyor.

Son dönemde edebiyat camiasında sık sık “yaratıcı yazarlık”tan bahsedilir oldu. Ne demek yaratıcı yazarlık?Yaratıcı yazarlık, yazmanın incelikleri ve tekniklerinin ötesine taşmalıdır. Yazar olmanın bilinci, yeni bir fikrin, bir buluşun peşini sürmek, yazdığın öykünün içine dalmak, karakterin kendisine bürünmek nasıl olur, yaratıcı yazarlık bunu arar. Yazdıklarını, yazacaklarını kafanda nasıl büyütürsün, gün-lük hayatın içinde öykünü, karakterini nasıl beslersin, bunu konuşur.

‘Yaratıcı yazarlık, yazmanın incelikleri ve tekniklerinin ötesine taşmalıdır. Yazar olmanın bilinci, yeni bir fikrin, bir buluşun peşini sürmek, yazdığın öykünün içine dalmak, karakterin kendisine bürünmek nasıl olur, yaratıcı yazarlık bunu arar.’

Page 28: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

28

‘İYİ BİR EDİTÖR YAZARI UYANDIRABİLMELİ’

Sizin oluşumunuzda editör-yazar ilişkisi nasıl sürüyor? İlk kez bir öyküsünü gönderen kişiye, bakış açınız ne oluyor?Biz, dediğimiz gibi edebiyat dergisi olmamızın yanı sıra yaratıcı yazarlık dergisi de olduğumuz için başka bir sorum-luluğumuz daha var, bu yüzden bize gönderilen öykülere çok hassas yaklaşıyoruz. Metin eğer olgunlaşmamışsa, üzerine nasıl çalışabileceği, nasıl kafa yorulup geliştirebileceği hak-kında yazara yapıcı bir yorumda bulunuyoruz. Bu yaptığımız şey bizi mutlu ediyor çünkü küçük romancılar, yorumları-mızdan destek alarak yazarlıklarını ilerletmek için güç ve yol bulduklarını söylüyorlar.Küçük romancılarla aramızda gelişen editör-yazar ilişkisinin ilk halinin bu olduğunu söyleyebiliriz. Bununla beraber, bize olgun metinler de geliyor ki, bunları RomancıMag’da yayım-ladık ve yayımlamaya da devam edeceğiz. Yayımladığımız bu nitelikli öykülerin yazarlarına, metinlerinin niçin iyi olduğu-nu, neden yayımlanmaya değer olduğunu muhakkak söylü-yoruz ki, ne yaptıklarının daha iyi farkına varabilsinler. Çün-kü bir editör, yazarla buluştuğunda onu uyandırabilmeli. Biz bunları tamamen gönüllü olarak, istekle yapıyoruz. Bununla beraber, Küçük Romancı Atölyesi olarak tamamlanmış öykü ya da roman dosyalarının yayınevine doğru ulaştırılması için profesyonel editörlük ve danışmanlık hizmeti veriyoruz.

Oluşumunuzun düşünsel altyapısını, bağlayıcı olan temel felsefeyi nasıl niteliyorsunuz?Biz Youtube kanalımızın ilk videosunda, edebiyatın führer-lerine karşı olduğumuzu söylemiştik. Her sektörde olduğu gibi bu camiada da belli başlı köşeleri tutmuş olan bazı kişiler, kendi gücüyle var olmaya çalışan yetenekli yazarların görünmesine olanak tanımıyor, tabi eğer bu yazarları kendi gruplarına dâhil edebilmişseler işler değişiyor. Edebiyat ca-miasındaki bu çarpık düzen, içerisinde değilseniz sizi bıçak-lamaz, ancak biraz yaklaştığınızda o bıçakları görür ve geride durmanız gerektiğini anlarsınız.Sesini duyuramamış yetenekli yazar arkadaşlarımız, hele de piyasadan uzaktakiler, yazarlığı kendi dört duvarları arasın-da büyütürken, bunu romantik bir eylem olarak görüyor ve profesyonel anlamda kendilerini geliştirmeleri gerektiğini bilmiyorlar. “Cihangir miti” bir türlü bitmek bilmiyor. Tabi bunda edebiyat piyasasının yazarlığı bohem bir şeymiş gibi pazarlamasının payı büyük. Genç yazarlar bu vahşi reka-bet ortamından habersiz, evlerinde oturmuş, yazdıklarıyla keşfedilebileceklerini sanıyorlar. Oysa dünya üzerinde bunun örneği çok azdır.Başında da söylediğimiz gibi, yazar olmak için çok büyük

‘Her sektörde olduğu gibi bu camiada da belli başlı köşeleri tutmuş olan bazı kişiler, kendi gücüyle var olmaya çalışan yetenekli yazarların görünmesine olanak tanımıyor, tabi eğer bu yazarları kendi gruplarına dâhil edebilmişseler işler değişiyor. Edebiyat camiasındaki bu çarpık düzen, içerisinde değilseniz sizi bıçaklamaz, ancak biraz yaklaştığınızda o bıçakları görür ve geride durmanız gerektiğini anlarsınız.’

Page 29: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

29

Nâzım Hikmet’in davalarıDört mahpushane, Nâzım’ın hayatında dört çivi, yani çarmıh olmuştur. Ancak her şeye rağmen o acıyla başa çıkmanın yolunu bulmuştur. İstanbul cezaevinde ölümü düşünmüş, Ankara hapishanesinde mektuplarla tecritteki adamı dışarıya taşımıştır. Çankırı mahpushanesinde Anadolu’nun yoksul ve çaresiz bozkır insa-nını kendi gerçeği içinde ve ortamında gözlemlemiş, şiirlerle portresini yapmış-tır. Tanıklığını bir tarihçi, bir felsefeci, bir psikolog, bir siyaset bilimci, bir belge-sel sinemacı gözüyle değerlendirmiş duygu ve düşüncesiyle yoğurup şiir haline getirmiştir.

Enver Topaloğlu Dünya unutmama günü, eğer yoksa olmalı; varsa daha etkin duruma getirilmeli… Açılan yaralar, çekilen acılar karşısında hafızayı beşer nisyanla malul olmamalı. Yapılan yapanın ya-nına kâr, bazı davalar ‘divan’a kalmamalı… Unutarak iyileş-mek iyileşme olmuyor. Geçmiş kuşakların “yarım gömdüğü ölüler” gelecek kuşakların hayatını zehir eden hayaletlere dönüşüyor.Unutmamak aslında bir hesap sorma biçimidir, bir yargıla-ma yöntemidir. Hayat, özellikle toplumsal kökenli yaraları iyileştirecek, acıları dindirecek çarenin unutmak olmadığını yeteri kadar kanıtlamıştır. Toplumsal kökenli yaralar, acı-lar diyoruz, ama aslında biliyoruz ki şahsi olanda da top-lumsalın büyük payı vardır. Gerçekleşecek bir “unutmama günü”nde modern Türkçe şiirin tarihinden gündeme getiri-lecek şairlerin başında yer alacak isim hiç kuşkusuz Nâzım

Page 30: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

30

‘1925 yılından 1938’deki dava sonuçlanıncaya kadar 11 defa yargılanmıştır, Öyle ki Türk Ceza Kanunu’nun 141 ve 142. maddeleri “yalnız eylemi değil, düşünce açıklamayı da cezalandırır” şeklinde, sırf onu mahkûm etmek için değiştirilmiştir. Son davasında hakkında 35 yıl ceza istenmiş, mahkeme cezayı 28 yıl 4 ay olarak onamıştır.’

Hikmet olacaktır. Hafızanın kaydını tuttuğu ve unutamadığı, unutulmayacak çok yara, çok acı var. Nâzım’ın başına gelenler de unutulmayacak yaralardan, acılardandır. Biz de hafızanın kaydettiği ve koruduğu; şairin kanıyla, canıyla şiire dahil olmuş yaşamına göz atmayı deneyeceğiz.

Modern Türkçe şiirde Nâzım Hikmet, şairliği kadar hakkında açılan davalarla da dikkat çeken bir, evet kahramandır. Açılan davalar ve yapılan yargılamalar bazı insanlara yönelik zulmü sıradanlaştıran yöntemlerden biri haline gelebilir. Nâzım Hik-met işte o insanlardan biridir. 1921’den itibaren düşünceleri ve görüşleri nedeniyle devletin resmi ya da yarı resmi güçlerince takip altına alınmış, izlenmiş kaydı tutulmuş biri olduğu bugün daha açık görülmektedir. 1925 yılından 1938’deki dava sonuç-lanıncaya kadar 11 defa yargılanmıştır, Öyle ki Türk Ceza Ka-nunu’nun 141 ve 142. maddeleri “yalnız eylemi değil, düşünce açıklamayı da cezalandırır” şeklinde, sırf onu mahkûm etmek için değiştirilmiştir. Son davasında hakkında 35 yıl ceza isten-miş, mahkeme cezayı 28 yıl 4 ay olarak onamıştır.Yıllar sonra, Bursa cezaevindeyken, haksız yere hapis yattığı gerekçesiyle 1949’da başlatılan kampanya etkili olur. Kamu-oyunda Nâzım’ın adli bir hata sonucu hapiste olduğu görüşü ağırlık kazandı. Nâzım Hikmet, söz konusu hatanın düzeltil-mesi için 8 Nisan 1950’de açlık grevine başlar. 1950 seçimlerini kazanan Demokrat Parti seçimlerden önce vaat ettiği ve kamu-oyunun tepkisini göze alamadığı için af yasasını çıkarır. Şair, 25 Temmuz 1950’de serbest kalır.Nâzım Hikmet, 12 yıl 7 ayını dört farklı şehirde, “en namlı ce-zaevleri”nde; Ankara, İstanbul, Bursa, Çankırı hapishanelerin-de geçirmiştir. Onun cezaevinde olmasına ve başına gelenlere sevinenler olduğu gibi üzülenler de olmuştur. Ancak bazıları Nâzım’ı da, davasını da anlamamıştır. Cahit Sıtkı Tarancı, Nâ-zım’ın cezaevinde olmasına üzülenlerdendir. Ama onun neden cezaevinde olduğunu anlamayanlardan biridir. Tarancı’nın Nâzım için yazdığı şiiri okuyalım:

Bir şey daha var yürekler acısıUtandırır insanı düşündürürÖylesine başka bir kalp ağrısıAlır beni tâ Bursa’ya götürür.Yeşil Bursa’da konuk bir garip kuşOtur denmiş oracıkta oturmuşTâ yüreğinden bir türkü tutturmuşNe güzel şey dünyada hür olmak hür.Benerji Jokond Varan Üç BedrettinHey kahpe felek ne oyunlar ettinEn yavuz evlâdı bu memleketinNâzım ağbey hapislerde çürür.

Page 31: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

31

Nâzım Hikmet’in davalarında, aynı zamanda mağduru oldu-ğu bir zulmün tarihi de gizlidir. Unutulmaması gereken bir zulmün tarihi… Onun şairliğini konuşurken, şiirini okurken gözden kaçırılmaması ve temel alınması gereken bir önemli bir kriterdir bu. Nâzım Hikmet, Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiiri-ne, aynı yöntemle, şiirle karşılık verir. Anlaşılmayanı anlaşılır biçimde dile getirir. Nâzım’ın şiirini okuyalım:

Sevdalınız komünisttiron yıldan beri hapistiryatar Bursa kalesindeHapis ammâ, zincirini kırmış yatar,en âlâ bir mertebeye ermiş yatar,yatar Bursa kalesinde.Memleket toprağındadır kökü,Bedreddin gibi taşır yükü,yatar Bursa kalesinde.Yüreği delinip batmadan,şarkısı tükenip bitmeden,cennetini kaybetmeden,yatar Bursa kalesinde.

Nâzım’ın modern Türkçe şiirdeki yeri, onu unutulmaz yapmış-tır. Ama onun hayatı ve davası da unutulmazdır. Onun yargı-lanıp hapsedilmesine neden olan davaları çoktur. Ama aslında şiirinde dile getirdiği gibi bir tek davası vardır.Bazı şairlerin hayatı, belki olması gerekenden daha fazla şiire dahil olabiliyor. Nâzım Hikmet’in olduğu gibi. Nâzım denil-

‘Bazı şairlerin hayatı, belki olması gerekenden daha fazla şiire dahil olabiliyor. Nâzım Hikmet’in olduğu gibi. Nâzım denildiğinde şairliğiyle “komünistliği” iç içe geçmiş birinden söz ederiz. Modern Türkçe şiirde başka bir örneği aslında yoktur. O yalnızca komünist olduğu için değil şair olduğu için de zulme uğramıştır.’

Page 32: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

32

diğinde şairliğiyle “komünistliği” iç içe geçmiş birinden söz ederiz. Modern Türkçe şiirde başka bir örneği aslında yoktur. O yalnızca komünist olduğu için değil şair olduğu için de zul-me uğramıştır. Ama aynı zamanda şair olduğu kadar komünist olduğu için Türkiye’nin, zamanının en namlı cezaevlerinde ha-pis yatmıştır. Nâzım şairliğiyle dava insanı olmayı birleştirmiş önemli bir modeldir. Ama devlet de onun şairliğiyle hakkında açılan davaları birleştirmiştir. Nâzım’ın yaşamının önemli bir kısmını hapiste geçirmesine neden olacak suçu bir idealdir; insanlık için daha iyi bir hayat, daha iyi bir dünya istemektir. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının 1923’te kurdukları cumhuri-yetin yönünün sosyalizme dönük olmasını talep etmiş ve buna çabalamıştır. Bu talebi ve davayı sevdası haline getirmiştir. Başına gelenlerin nedeni bu sevdadandır. Ancak Nâzım, aşkla bağlandığı sosyalizm davasından içerde olsa da, şiirden hep dışarıda olmayı sürdürmüştür.Cezaevine girdiği 1938 yılından tahliye edileceği 1950’ye kadar geçen sürede dört cezaevinde bulunmuştur. İstanbul Sultanah-met, Ankara, Bursa, Çankırı hapishanelerinde kaldığı süreçte Anadolu’yu ve insanını tanımaya çalışmıştır.Cezaevini aynı zamanda bir sosyal laboratuvar gibi kullan-mıştır. Şiirinin kaynağı haline getirmiştir. Bursa cezaevinden 1941’de Malatya’da cezaevinde bulunan Kemal Tahir’e yazdığı mektup-şiirini okuyalım:

“Malatya” diyorum,senin çatık kaşlarından başka bir şey gelmiyor aklıma.Bursa’da kaplıcalarAmasya’da elmaDiyarbakır’da karpuz ve akrep.fakat senin oranın,Malatya’nınnesi meşhurdur,yemişlerinden ve böceklerinden hangisi,suyu mu, havası mı?Düşün ki hapisanesi hakkında bile fikrim yok.Yalnız :bir oda,bir tek penceresi var :çok yüksek olan tavana yakın.Sen ordasındar ve uzun bir kavanozdaküçük bir balık gibi…Teşbihim hoşuna gitmeyebilir.Hele bu günlerdekendini kafeste arslana benzetiyorsundur.Haklısın Kemal Tahir,emin ol ben de öyle,muhakkak ki arslanız,şaka etmiyorumhattâ daha dehşetli bir şey :insanız…

Page 33: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

33

Hem de hangi tarihte, hangi sınıftan,malum…Lâkin demir kafesle kavanoz bahsinde iş değişmiyor,ikisi de bir,hele bu günlerde…— Bunu içerde rahat ve masunyatan bilir — …Hele bu günlerde,Sarıyerli Emin Beyin fıkralarına gülmek,sevgili kitapların ve domatesin lezzeti,tahtakurularına rağmen uyku— günde üç tatlı kaşığı Adonille de olsa —ve Tahir’in oğlu Kemalhattâ mektup gelmesi sendenve hattâ ses duymak, dokunmak, görebilmek havanın ışığını,karıma olan aşkımdan başkanefsimin herhangi bir rahatlığınıaffedemiyorum…Fartı-hassasiyet?Değil.Döğüşememek,bir mavzer kurşunu kadar olsunbilfiildoğrudan doğruya…Ancak kavgada vurulan acı duymazve kavga edebilmek hürriyetidiren mühimi hürriyetlerin.İçerim yanıyor, Kemal,dışarım serin…Anlıyorsun ya,zaten ettiğim lâfbizim lâflarımızın herhangi biri :çok konuşulmuş,ve konuşulmakta olan…Şimdi kim bilir kaç yerde, kaç insan,dizlerinde âtıl ve çaresiz yatan ellerine küfredip acıya-rakbu lâfları ediyor…Anlıyorsun ya,zarar yok,ben anlatacağım yine!…Elden hiçbir şey gelmediği zamankonuşup anlatmanın alçak tesellisi?Belki evet,belki hayır…Hayır öyle değil.Hangi teselli bırak be dinini seversen bırak…Bu, düpedüz,başın önde, olduğun yerde dolanarakkükremek, böğürüp bağırmak, Kemal

Dört mahpushane, Nâzım’ın hayatında dört çivi, yani çarmıh olmuştur. Ancak her şeye rağmen o acıyla başa çıkmanın yolunu bulmuştur. İstanbul cezaevinde ölümü düşünmüş,

Page 34: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

34

Ankara hapishanesinde mektuplarla tecritteki adamı dışarıya taşımıştır. Çankırı mahpushanesinde Anadolu’nun yoksul ve çaresiz bozkır insanını kendi gerçeği içinde ve ortamında göz-lemlemiş, şiirlerle portresini yapmıştır. Tanıklığını bir tarihçi, bir felsefeci, bir psikolog, bir siyaset bilimci, bir belgesel sine-macı gözüyle değerlendirmiş duygu ve düşüncesiyle yoğurup şiir haline getirmiştir. En uzun süre kaldığı Bursa hapishane-sinde şiirde ustalığının hikmet burcuna girmiştir. “Memle-ketimden İnsan Manzaraları” başta olmak üzere yapıtlarının birçoğunu Bursa cezaevindeyken yazmıştır. Yaşadıklarını anlamaya çalışır, yorumlarken sadece kendisi için değil, başına gelenlerin başkasının da başına gelebileceği biçimde düşün-müştür. “Hapiste Yatacak Olana Bazı Öğütler” başlıklı şiirinde olduğu gibi… Şairin 1949’da yazdığı o şiiri okuyalım:

Dünyadan, memleketinden, insandanumudum kesik değil diyeipe çekilmeyip deatılırsan içeriye,yatarsan on yıl, on beş yıldaha da yatacağından başka,sallansaydım ipin ucundabir bayrak gibi keşkedemiyeceksin,yaşamakta ayak direyeceksin.

Belki bahtiyarlık değildir artıkboynunun borcudur fakatdüşmana inatbir gün fazla yaşamak.

İçerde bir tarafınla yapayalnız kalabilirsinkuyunun dibindeki taş gibi.fakat öbür tarafındünyanın kalabalığınaöylesine karışmalı ki,sen ürpermelisin içerde,dışarda kırk günlük yerde yaprak kıpırdasa.

İçerde mektup beklemek,yanık türküler söylemek bir de,bir de gözünü tavana dikip sabahlamaktatlıdır ama tehlikelidir.

Tıraştan tıraşa yüzüne bak,unut yaşınıkoru kendini bitten,bir de bahar akşamlarından;Bir de ekmeğison lokmasına dek yemeği,bir de ağız dolusu gülmeyi unutma hiçbir zaman.

Bir de kim bilir,

Page 35: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

35

sevdiğin kadın sevmez olur,ufak bir iş deme,yemyeşil bir dal kırılmış gibi gelir,içerdeki adama.

İçerde gülü, bahçeyi düşünmek fena,dağları, deryaları düşünmek iyi.durup dinlenmeden yazmayı,bir de dokumacılığı tavsiye ederim sana,bir de ayna dökmeyi.

Yani içerde on yıl, on beş yıl,daha da fazla hattaGeçirilmez değil,geçirilir,kararmasın yeter kisol memenin altındaki cevahir!

Nâzım Hikmet’i selamlıyor, bir kez daha yineleyerek bitiri-yoruz: Unutmamak bir yargılama, bir hesap sorma biçimidir, inanıyoruz…

BU AYIN DERGİLERİ

Kurdaki hızlı yükseliş, yayın dünyası için gerçek anlamda bir kâbus. En çok merak edilen konuysa, bu şartlarda özellikle kü-çük ölçekli ve butik yayıncılığın devam edip edemeyeceği. Ya-yımlanan şiir kitaplarının sayısında uzunca bir süredir devam eden hızlı düşüşün yerini duraklamaya bıraktığı görülüyor. Şiir için pek parlak geçmeyen 2018’in kalan aylarında da durumda bir düzelme olacağına ilişkin belirti yok… Gelecek yılda da kurdaki yükselişle birlikte açığa çıkan ekonomik krizin etkisini sürdürmesi beklenirken bundan şiirin doğrudan etkilene-ceğini tahmin etmek zor değil. Çünkü yayınevleri genellikle kriz dönemlerinde gözden ilk çıkardıkları şiir olur. Bu konuda şaşırmak isteriz.Kurumsallaşmış, uzun bir geçmişi olan ve sayfalarında şiire de yer veren kültür, sanat, edebiyat dergilerininse krize karşın yayınlarını sürdürdüğünü görüyoruz. Elbette sevindirici bir durum, ancak daha ne kadar dayanabilirler. Bunu da kestirmek zor.

Yeni e dergisinde bu ay

Aylık olarak yayımlanan ve Ekim 2018 tarihli 24. sayısıyla ikin-ci yılını dolduran Yeni e dergisine nice ikinci yıllar diliyoruz. Derginin bu sayısında Sennur Sezer, Arife Kalender, Cengiz Bektaş, Hüseyin Ferhad, Mehmet Hameş, Altay Öktem, Burak Abatay, Tuğrul Keskin, Elçin Sevgi Suçin ve C. Hakkı Zariç şiirleriyle isimler…

Page 36: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

36

emekler verilir. Doğuştan geliyormuş gibi öne sürülen yazma güdüsü, bir başına bırakılacak, birtakım kimselerin ağzından çıkacak laflarla bitecek ya da başlayacak şey değildir. Bunu sadece Türkiye için söylemiyoruz, dünyanın her yerinde ede-biyat camiasındaki bu lobiciliği bulabilirsiniz.Bizim felsefemiz, işte bu führerlerin çizdiği “Küçük Roman-cılar” karikatürüne bir başkaldırı olarak kuruldu. Biz yazarın hakkını arıyoruz.

‘YAZARIN KABUL EDİLMEMİŞ OLMASI NİTELİKSİZ OLDUĞUNU GÖSTERMEZ’

Üretim biçiminiz görüldüğü üzere okur ile iletişimde online olana öncelik tanıyor. Bu bağlamda sosyal medya ve okur arasındaki etkileşimi nasıl yorumluyorsunuz? Alan, matbudan internete kaydı, diyebilir miyiz?Okur-yazar ilişkisi ve yayıncılık, matbudan internete kaydı diye büyük bir tespite şimdilik varamayız ancak çağımızda interneti görmezden gelip hareket edersek de yanlış bir yola saparız. Bugün bizim bu kurduğumuz online atölyenin ve online derginin, okur-yazar iletişiminde ve birlikte hareket etmede, maddi ve manevi biçimde, matbudan daha kıvrak ve daha özgür bir alan sunduğunu söyleyebiliriz.Yazar hareket eden biridir, aynı şekilde okur da öyledir. Çağı-mızın verdiği yenilikleri yaratıcılığımıza katkı sağlayabilecek şekilde kullanabiliriz. Bir gün matbu biterse bitecektir, ama okurlar ve yazarlar birbirlerini bulmaya devam edecektir.

Yazın dünyasını biçimsel ve içeriksel olarak şekillendiren ilk ortamın dergiler olduğu düşünüldüğünde, yazarın yazdıklarını ilk olarak dergilerde görmesinin etkisiyle, dergilerin yazara vaat ettiği şeylerden en önemlisinin özgüven olduğunu söylemek mümkün mü? Dergiler, yazara ne vaat eder? Ya da karşıtını da sormak mümkün: Yazar, dergilere ne vaat eder?Dergilerde yayımlanmak yazara özgüven kazandırır, bu doğru, ama biz Küçük Romancı Atölyesi olarak bunun biraz da karşısında duruyoruz. Kabul edilmiş olmak, yazmaya yeni başlamış bir yazar için elbette bulunmaz bir mutluluk, fakat yayımlanmıyor olması, yazarın niteliksiz yazdığının yüzde yüz göstergesi olamaz.Elbette dergiler, yazarın okurla buluşması için bir mecradır, fakat iyi bir edebiyat dergisinin, sürekli aynı yazarları yayım-lamak yerine, yeni yazarları keşfetme ve okurla buluşturma sorumluluğu olmalı. Yazar ise dergilere yeni soluk, iyi metin, dolayısıyla iyi metinleri okuyarak kendini geliştirecek ve iyiyi isteyecek okur vaadinde bulunur.

‘Dergilerde yayımlanmak yazara özgüven kazandırır, bu doğru, ama biz Küçük Romancı Atölyesi olarak bunun biraz da karşısında duruyoruz. Kabul edilmiş olmak, yazmaya yeni başlamış bir yazar için elbette bulunmaz bir mutluluk, fakat yayımlanmıyor olması, yazarın niteliksiz yazdığının yüzde yüz göstergesi olamaz.’

Page 37: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

37

ETKİNLİK

SON INCIR

13 Ekim 2018Saat: 18: 00 Tiyatro Tempo,Ankara

İYI GECELER ANNE

12 Ekim 2018

Saat: 20:00

Nâzım Hikmet Kültür Merkezi – Konak Halk Sahnesi,

İzmir

GAYE SU AKYOL10 Ekim 2018 Saat: 20:30 Holly Stone Performance Hall,Antalya

SUZAN KARDEŞ11 Ekim 2018 Saat: 20:30Trump Kültür ve Gösteri Merkezi, İstanbul

Page 38: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

38

Kurtarılmış Dil

Yazar: Elias Canetti Çevirmen: Şemsa Yeğin Yayınevi: Sel Yayıncılık Baskı Sayısı : 1. Basım Sayfa Sayısı : 344

Yürüyen Kelimeler

Yazar: Eduardo GaleanoÇevirmen: Bülent KaleYayınevi: Sel YayıncılıkBaskı Sayısı : 1. BasımSayfa Sayısı : 320

YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR

Page 39: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

39

Saklı Bahçeler Haritası

Yazar: Nermin YıldırımYayınevi: Hep Kitap Baskı Sayısı: 1. Basım Sayfa Sayısı: 348

Aptallık Üzerine

Yazar: Robert MusilÇevirmen: Ersan Üldes, Amy SpanglerYayınevi: Sel YayıncılıkBaskı Sayısı : 1. BasımSayfa Sayısı : 88

YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLARYENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR

Page 40: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

40

Madam Floridis Dönmeyebilir

Yazar: Mario Levi Yayınevi : Everest Yayınları Baskı Sayısı : 1. Basım Sayfa Sayısı : 175

Şiir Nefreti

Yazar: Ben LernerÇevirmen: Hakan Toker Yayınevi : Everest Yayınları Baskı Sayısı : 1. Basım Sayfa Sayısı : 90

YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR

Page 41: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

41

Alışveriş Listesi

Yazar: Alışveriş ListesiYayınevi : Everest YayınlarıBaskı Sayısı: 1. BasımSayfa Sayısı: 95

Kandan Adam

Yazar: Abdullah Aren ÇelikYayınevi : Everest YayınlarıBaskı Sayısı : 1. BasımSayfa Sayısı : 272

YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLARYENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR

Page 42: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

42

Atlı Masalları

Yazar: Italo CalvinoÇevirmen: Meryem Mine ÇilingiroğluYayınevi: Yapı Kredi YayınlarıBaskı Sayısı 1. BasımSayfa Sayısı : 96

Göçüp Gidenler Koleksiyoncusu

Yazar: Şermin YaşarYayınevi: Doğan KitapBaskı Sayısı : 1. BasımSayfa Sayısı : 168

YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR

Page 43: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

43

Nataşa’nın Dansı - Rusya’nın Kültürel Tarihi

Yazar: Orlando FigesÇevirmen: Figen DereliYayınevi: Yapı Kredi YayınlarıBaskı Sayısı: 1. BasımSayfa Sayısı: 592

Winnie the Pooh

Yazar: A. A. MilneÇevirmen: Aslı KonaçYayınevi: Yapı Kredi YayınlarıBaskı Sayısı: 1. BasımSayfa Sayısı: 164

YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLARYENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR

Page 44: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

44

Doğal Semboller: Kozmoloji Keşifleri

Yazar: Mary DouglasÇevirmen: Yavuz AlagonYayınevi : İthaki YayınlarıBaskı Sayısı : 1. BasımSayfa Sayısı : 280

Yaşamak - Bir Çaba

Yazar: Hüseyin KıranYayınevi: Yapı Kredi YayınlarıBaskı Sayısı : 1. BasımSayfa Sayısı : 56

YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR

Page 45: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

45

Yabancı: Kalecinin Tarihi

Yazar:Jonathan WilsonÇevirmen: Bora Ali İşyarYayınevi : İthaki YayınlarıBaskı Sayısı : 1. BasımSayfa Sayısı : 412

İskandinav Mitolojisi

Yazar: Neil GaimanÇevirmen: Alican Saygı OrtancaYayınevi : İthaki YayınlarıBaskı Sayısı : 1. BasımSayfa Sayısı : 312

YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLARYENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR YENİ ÇIKANLAR

Page 46: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

46

ÇOK SATAN KİTAPLAR

EDEBİYAT

1. Fahrenheit 451 Ray Bradbury, İthaki

2. Olağanüstü Bir Gece Stefan Zweig, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

3. Körlük Jose Saramago, Kırmızı Kedi

4. Hayvan Çiftliği George Orwell, Can Yayınları

5. Şeker Portakalı Jose Mauro De Vasconcelos, Can Yayınları

6. 1984 George Orwell, Can Yayınları

7. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Stefan Zweig, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

8. Simyacı Paulo Coelho, Can Yayınları

9. Satranç Stefan Zweig, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

10. Cesur Yeni DünyaAldous Huxley, İthaki Yayınları

11.Fareler ve İnsanlarJohn Steinbeck, Sel Yayıncılık

12. Kürk Mantolu MadonnaSabahattin Ali, Yapı Kredi Yayınları

13. Bir Çöküşün ÖyküsüStefan Zweig, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

14. Otomatik PortakalAnthony Burgess, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

15. Ay Işığı SokağıStefan Zweig, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Page 47: SAYI: 26Sayı: 26 | Ekim 2018 Merhaba, Cumhuriyet gazetesine yapılan operasyon sırasında gözaltına alınıp tutuklanan ve 9 ay hapis yatan Tur-han Günay, TÜYAP Kitap Fuarı’nın

47

ÇOK SATAN KİTAPLAR

EDEBİYAT DIŞI

1. MomoMichael Ende, Pegasus Yayınları

2. 21. Yüzyıl İçin 21 DersYuval Noah Harari, Kolektif Kitap

3. IKIGAI - Japonların Uzun ve Mutlu Yaşam SırrıHector Garcia, Francesc Miralles, İndigo Kitap

4. Gazi Mustafa Kemal Atatürkİlber Ortaylı, Kronik Kitap

5. Hayvanlardan Tanrılara SapiensYuval Noah Harari, Kolektif Kitap

6. Saklı SeçilmişlerSoner Yalçın, Kırmızı Kedi Yayınevi

7. Ustalık Gerektiren Kafaya Takmama SanatıMark Manson, Butik Yayıncılık

8. Bağırmayan AnnelerHatice Kübra Tongar, Hayy Kitap

9.Eğitim: Bir Kitle İmha SilahıJohn Taylor Gatto, Edam

10. Değişim Sürecinde Türkiye Mahfi Eğilmez, Remzi Kitabevi

11. Sır Versem SaklarmısınT. Gündüz, P. Çift, Yeditepe Yayınları

12. Zamanın Kısa TarihiStephen Hawking, Alfa Yayıncılık

13. El VedudTuğçe Işınsu, Feniks Kitap

14. Seninle Başlamadı - Kalıtsal Aile TravmalarıMark Wolynn, Solo Unitas

15. Pembe Fili DüşünmeZeynep Selvili Çarmıklı, İnkılap Kitabevi