137
SAMED-İ BEHRENGİ BEHRENG MASALLARI çeviren Prof. Dr. MEHMET KANAR 1 ...... Yayınlar ı İstanbul 2002 İÇİ  NDEK İLER SAMED BEHRENGİ BİR İ  NCİ BÖLÜM Ulduz ile Kargalar Ulduz ile Konuşan Bebek Güvercinci Keloğlan Pancarcı Çocuk Kar Tanesinin Serüveni Yaşlı Kadın ile Altın Sar ısı Civcivi Duvarda İki Kedi Eski Masallar Üzerine Birkaç Söz Deli Dumrul Sevgi Masal ı Bir Şeftali, Bin Şeftali Uyku İle Uyanıklıkta 24 Saat Köroğlu ile Kel Hamza

SEMED BEHRENGİ

Embed Size (px)

Citation preview

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 1/137

SAMED-İ BEHRENGİ BEHRENG MASALLARI

çeviren

Prof. Dr. MEHMET KANAR 1

...... Yayı nlar ı

İstanbul 2002

İÇİ NDEK İLER

SAMED BEHRENGİ

BİR İ NCİ BÖLÜM

Ulduz ile Kargalar

Ulduz ile Konuşan Bebek

Güvercinci KeloğlanPancarcı Çocuk

Kar Tanesinin Serüveni

Yaşlı Kadı n ile Altı n Sar ı sı Civcivi

Duvardaİki Kedi

Eski Masallar Üzerine Birkaç Söz

Deli Dumrul

Sevgi Masalı

Bir Şeftali, BinŞeftali

Uykuİle Uyanı klı kta 24 Saat

Köroğlu ile Kel Hamza

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 2/137

Küçük Kara Balı k

İK İ NCİ BÖLÜM

TelhunAdsı z

Alı şma

Mandalina Kabuğu

GÖZDEN GEÇİR İLENLER

Ah Masalı

Edi ile Büdü

Feleğin Peşinde

Ak Sakallı Keçi

Kurt ile Koyun

Aç Fare

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

AZERBAYCAN MASALLARI

(Bihrûz-i Dihkânî ile birlikte)

Azerbaycan Masallar ı nda Kahramanlar ı n Özellikleri

Hacı Sayyad'ı n K ı zı

Yedi K ı z Babası - Yedi Oğlan Babası

Terzi K ı zı İle Şehzade

Deve ile Tilki

Altı n Top

Müezzin

Güleç Gül

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 3/137

Aman Aman

Nohut Çocuk

Yaşlı Kadı n ile Üç K ı zı

Melik Muhammed

Bizovüm

Sabı r Taşı Bebek

Bibili Can

Ebleh Dev

Arslan ile Tilki

Yedi Çift Demir Çar ı k, Yedi Demir Asâ

İyi Arkadaş, Kötü Arkadaş

Fatma Hanı m

Değirmen Taşı ndan Gelinlik

Kurnaz Oğlan ile Padişahı

n Tembel K ı

Nar Hatun

Badem Çiçeği Mehmet

Kurt ile Tilki

Mavi Kuş

Derviş, Miyav Miyav Hanı m ve Kaz Çobanı K ı z

Gülİle Sinâver

Nar K ı zlar ı

Helvacı Şehzade

Tîzten

Tilkiİle Küpe Binen Yaşlı Kadı n

Hazine

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 4/137

Kel Mim Siyah

SAMED BEHRENGİ

(d. Tebriz, Haziran 1939 / ö. Tebriz, Ağustos 1968)

İranlı öğretmen, çocuk hikayeleri ve halk masallar ı yazar ı , derleyicisi, araştı rmacı vemütercim.

Haziran 1939'da Tebriz'in Çerendâb mahallesinde dünyaya geldi. Babası nı n adı İzzet,annesinin adı Sârâ idi. Samed'in iki erkek ve üç k ı zkardeşi daha vardı r. İlk okulu bitirdiktensonra Tebriz'deki "Debîristân-i Terbiyet" ve "Dânişserâ-yi âlî" adlı öğretmen okullar ı ndaokudu. Öğrenimini tamamladı ktan sonra Mamkan, Gogan, Ahircan gibi köy okullar ı ndaöğretmenliğine başladı ve k ı sa ömrünün sonuna kadar bu görevde kaldı . Öğretmenlik yaparken bir taraftan da Tebriz Edebiyat Fakültesiİngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümünde gecederslerine devam etti. Azerbaycanlı köylü çocuklar ı na rehberlik hizmetleri sunarken onlar içinmasallar yazdı . Azerbaycan halk edebiyatı nı inceledi. Ağı zdan ağı za dolaşan halk masallar ı nı toplayarak bu malzemeyi Azerî Türkçesi ve Farsça olarak yeniden kaleme aldı . Edebîfaaliyetlerinin belki de en önemlisi olan bu çalı şması nı n yanı sı ra Azerbaycan folkloru veİraneğitim sistemi üzerine eğildi; eğitim sisteminin aksayan yanlar ı nı tespit ettikten sonra çözümyollar ı üretti. O dönemin önemli gazetelerinde ve dergilerinde çı kan yazı lar ı nda S. Garanguş,Çingiz, Merâtî, Bâbek, Behreng, Adı batmı ş, Daryûş, Nevvâb Merâgî, S. Adam, Solma gibitakma adlar kullandı . Âdîne adlı haftalı k bir gazete çı kardı ysa da, o dönemin bask ı cı yönetimialtı nda bu gazete varlı ğı nı sürdüremedi. 1968 yı lı Ağustos ayı nda Arası rmağı nda boğularak can verdi.

Behrengî'nin belli başlı eserleri:

I. İnceleme, gözlem ve makale dalı ndaki yapı tlar ı :

Kondukâv der mesâil-i terbiyetî-yiİran (İran Eğitim Sorunlar ı na İlişkin Bir İnceleme);Folklor u zebân-i Âzerbaycan (Azerbaycan dili ve folkloru); Mecmû'a-yi makâlehâ(Makaleler Mecmuası ); Bihrûz-i Dihkânî ile birlikte hazı rladı ğı ve bu kitapta çevirisi sunulanEfsânehâ-yi Âzerbaycan (Azerbaycan masallar ı ) (İki cilt bir arada; Birinci bask ı Tahran 1354şemsî/1975; dördüncü bask ı Tahran 1357/1978),Tapmacalar ve Koşmacalar (Tebriz

1345/1966).II. Masal ve hikaye dalı ndaki yapı tlar ı :

Ulduz u Kelâğhâ (Yı ldı z ile Kargalar), Behrengî'nin ilk çocuk kitabı dı r ve dostlar ı ndan birinin üvey çocuğunun yaşamı ndan esinlenerek kaleme almı ş ve bu kitabı n gördüğü ilgiBehrengî'yi başka kitaplar yazmaya teşvik etmiştir. Bu kitap 1345/1966 yı lı nda Tebriz'de bası lmı ştı r.

İtalya ve Çekoslovakya'da ödül aldı ğı Mâhi-yi siyâh-i kuçulu (Küçük Kara Balı k). Türk ressamı ve karikatürcüsü Mehmet Sönmez taraf ı ndan resimlenen bu yapı t uluslararası fuarlarda iki onur madalyası aldı . İran'da da 1968 yı lı ndaŞûrâ-yi kitâb-i kûdek (Çocuk Kitaplar ı Şurası ) taraf ı ndan yı lı n kitabı seçildi.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 5/137

Sergozeşt-i dâne-yi berf (Kar Tanesinin Serüveni)

Peserek-i Lebûfurûş (Pancarcı Çocuk)

Keçel-i Kefterbâz (Kel Güvercinci).

Behrengî'nin çocuk edebiyatı hakk ı ndaki bir makalesi 12 hikayesi ile birlikte "K ı ssehâ-yiBehreng" (Behreng Masallar ı ) (3. bask ı , Tahran 2536/1977) ve beş masal ile beş derleme halk masalı "Telhûn" adı yla yayı mlanmı ş (Tahran 1349/1970), bu hikayelerden bazı lar ı "Bu GelenKöroğludur", "Püsküllü Deve", "Bir Şeftali BinŞeftali", "Küçük Kara Balı k", "Sevgi Masalı "ve "İnatçı Kediler" adlar ı yla Türkçe'ye çevirilmiştir (Arkadaş Yayı nlar ı , İstanbul, 1975-1979)2

BİR İNCİ BÖLÜM

ULDUZİLE KARGALAR

Ulduz'u Tanı yalı m

Selam çocuklar; benim adı m Ulduz. Farsçası "Sitâre". Bu yı l on yaşı mı doldurdum.Okuyacağı nı z öykü, benim serüvenimin bir bölümü. Behreng Bey bir zamanlar köyümüzdeöğretmendi. Bizim evde kalı yordu. Bir gün serüvenimi anlattı m ona. Behreng Bey'in hoşunagitmiş olacak ki "Senin kargalarla serüvenini öykü yapı p kitap haline getirmek istiyorum"dedi. Ben de birkaçşartla kabul ettim. Birincişart, öykümü sadece çocuklar için yazması ydı .Çünkü büyükler öykümü anlamayacak ve zevk almayacak kadar dalgı ndı . İkincisi, öykümüyoksul olan ya da çok nazlı yetişmemiş çocuklar için yazmalı ydı . Uşaklarla, lüks arabalarlaokula giden çocuklar ı n öykülerimi okuma haklar ı yoktu. Behreng Bey "Büyük kentlerdekizengin çocuklar ı böyle yapı yorlar, üstelik de çalı mlar ı ndan geçilmiyor" derdi.

Şunu da söylemeliyim ki, ben yedi yaşı ma kadar analı ğı mı n yanı ndaydı m. Bu öykü de odöneme ait. Kendi annem köydeydi. Babam onu boşayı p köye babası nı n yanı na göndermiş ve bir başka kadı nla evlenmişti. Babam bir devlet dairesinde çalı şı yordu. O zamanlar kentteyaşı yorduk. Küçük bir kentti. Örneğin yalnı z bir caddesi vardı . Birkaç yı l sonra ben de köyegittim.

Her neyse, Behreng Bey, bundan sonra "Tombul Bebek" adlı öykümü yazacağı na söz verdi.Umar ı m benim serüvenimden çok şey öğrenirsiniz.

Arkadaşı nı z Ulduz

Anne Karganı n Ortaya Çı k ı şı

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 6/137

Ulduz odada yapayalnı z oturmuş dı şar ı bak ı yordu. Analı ğı hamama gitmiş, giderken dekapı yı üstünden kilitlemiş ve Ulduz'a yerinden k ı mı ldamaması nı , yoksa gelince canı naokuyacağı nı söylemişti. İşte Ulduz odada oturmuş, dı şar ı bak ı yor ve düşünüyordu tı pk ı büyük insanlar gibi. Analı ğı ndan çok korktuğu için de yerinden k ı mı ldamı yordu. Tombul bebeğinide düşünüyordu. Geçenlerde kaybetmişti bebeğini. Bir bilseniz, ne kadar sı k ı lmı ştı canı .

Birkaç kez parmaklar ı nı saydı ktan sonra usul usul pencere kenar ı na geldi. Canı sı k ı lmı ştı .Ansı zı n havuz kenar ı na konmuş, su içen bir karga gördü. Unuttu yalnı zlı ğı nı , içi ferahladı .Karga başı nı kaldı r ı p da Ulduz'a gözü ilişince uçmak istedi. Ulduz'un kötü niyetli olmadı ğı nı anlayı nca uçmadı . Gagası nı biraz açtı . Ulduz karganı n güldüğünü düşünerek sevindi.

- Karga Bey, havuzun kirli suyunu içersen, hasta olursun.

Karga yine güldü. Sonra sekerek yaklaştı :

- Hayı r canı m, biz kargalar için farketmez. Bundan kötüsünü de içiyoruz ve bir şeyolmuyor. Üstelik bana "Karga Bey" deme. Ben kadı nı m. Dört tane de çocuğum var. Bana"Anne Karga" de.

Ulduz karganı n nası l kadı n olabileceğini anlamadı . O kadar cana yak ı ndı ki tutup öpmek geliyordu içinden. Doğrusunu isterseniz, güzel değildi, çirkin de değildi, ama sevgi dolu bir yüreği vardı . Biraz daha yaklaşsa tutup öpecekti onu Ulduz.

Anne Karga biraz daha yaklaştı :

- Adı n ne?

Adı nı söyledi Ulduz. Anne Karga sordu yine:

- Ne yapı yorsun içerde?

- Hiç... Analı ğı m beni burada bı rak ı p hamama gitti. Yerimden k ı mı ldamamamı tembih etti.

- Sen büyük insanlar gibi düşünüyorsun hep. Neden oyun oynamı yorsun?

Ulduz tombul bebeğini anı msayı p iç geçirdi. Sonra sesini duyurmak için pencereninkanadı nı araladı .

- Ama Anne Karga, oynayacak hiçbir şeyim yok. Bir tombul bebeğim vardı ; kayboldu.Konuşan bebekti.

Anne karga kanadı nı n ucuyla gözyaşlar ı nı sildi, zı playı p pencerenin pervazı na kondu.Ulduz önce korkup yana kaçtı , ama sonra çok sevindi, pencereye yaklaştı .

Anne Karga:

- Oyun arkadaşı n da mı yok?

- Yaşar var. Ama onu da çok az görüyorum. Çok az. Okula gidiyor.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 7/137

- Haydi oynayalı m.

Ulduz Anne Karga'yı tutup kucakladı . Başı nı öptü, yüzünü öptü. Kanatlar ı kalı ndı .Ulduz'un giysisi kirlenmesin diye Anne Karga ayaklar ı nı topladı . Gagası nı da öptü Ulduz.Sabun kokuyordu gagası .

- Anne Karga, sabunu çok mu seviyorsun?

- Bayı lı r ı m sabuna.

- Analı ğı mdan korkmasam, bir tane getirirdim sana.

- Gizlice getir. Analı ğı n farketmez.

- Ona söylemezsin değil mi?

- Ben mi? Ben kimseyi ispiyonlamam.

- Ama analı ğı m "Ne yaparsan yap, karga gelir, haber verir bana" der.

Anne Karga içinden güldü.

- Yalan söylüyor canı m.Şu kara başı ma yeminle; kimseyi ispiyonlamam ben. Su içmem bahane; havuz kenar ı na gelir, sonra sabun ve balı k kapı p kaçar ı m.

- Anne Karga, hı rsı zlı k da neden? Günahtı r!

- Çocuk olma canı m. Ne demek günah? Çalmasam, ben ve çocuklar ı m açlı ktan ölürüz.Günah değil mi? Canı m, işte bu günah. Karnı mı doyuramazsam, günah; ayaklar altı nda sabunolur da ben aç kalı rsam, günah. Ben böyleşeyleri bilecek kadar yaşadı m.Şunu da iyi bil ki, böyle kuru öğütlerle hı rsı zlı ğı n önü alı namaz. Herkes kendisi için çalı ştı kça hı rsı zlı k daolacak.

Ulduz Anne Karga için bir kalı p sabun aşı r ı p getirmek istedi. Analı k yiyecekleri dolabakoyup kilitlerdi. Ama sabunu saklamazdı . Anne Karga'yı pencere kenar ı na bı rak ı p mutfağagitti. Bir kalı p Merâga sabunu alı p getirdi.

Allah sizi inandı rsı n çocuklar, Ulduz Anne Karga'nı n gittiğini, analı ğı nı n koltuğununaltı nda bohçayla pencereye doğru geldiğini görünce yüzü pancar gibi k ı zardı . Kapanası k ı şmı ştı . Analı ğı pencereden başı nı sokup bağı rdı :

- Ulduz, yine evin altı nı üstüne mi getiriyorsun? Sana demedim mi yerinden k ı mı ldamadiye ha?

Ulduz bir şey diyemedi. Analı k kilidi açı p içeri girmek üzere kapı ya yöneldi. Ulduz hemensabunu gömleğinin altı na saklayı p bir köşeye büzüldü. Analı ğı içeri girdi:

- Ne aradı ğı nı söylemedin?

Ulduz korkuyla:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 8/137

- Ana .. dövme beni! Tombul bebeğimi ar ı yordum.

Analı k nefret ediyordu Ulduz'un bebeğinden. Ulduz'un kulağı nı tutup büktü.

- Yüz defa dedim sana unutşu uğursuz bebeği diye! Anlı yor musun?

Sonra analı k mutfağa çay koymaya gitti. Ulduz çişini bahane edip avluya çı ktı . Oraya buraya bak ı ndı , Anne Karga'yı gördü. Çatı ya konmuş, meraklı gözlerle bak ı yordu. Ulduzsabunu çalı lar ı n altı na koydu. Gel, sabunu al, dercesine kargaya göz k ı rptı . Anne Kargayavaşça gelip çalı lara saklandı .

Ulduz:

- Anne Karga, oyun oynamak için çocuklar ı ndan birini getirir misin?

Anne Karga f ı sı ldayarak:

- Bekle, öğleden sonra. Kocam da razı olursa, getiririm.

Sonra sabunu aldı , uçup gitti.

Ulduz gözlerini gökyüzüne dikmişti. Karga uzaklaşı nca sevincinden zı plamaya başladı .Konuşan bebeğini bulmuş gibiydi. Birden analı ğı bağı rdı :

- K ı z, niye dansediyorsun öyle? Gir içeri. Sı cak geçecek başı na. Sana bakacak halim yok!

Öğle yemeği vaktiydi. Ulduz gidip oturdu odaya. Birkaç dakika sonra babası dairedengeldi. Suratı ası lmı ştı . Ulduz'un selamı na bile yanı t vermedi. Ellerini yı kadı , sofraya oturupyemeğine başladı . Galiba yine müdüründen azar işitmişti.

Patates k ı zartması nı n kokusundan az daha bayı lacaktı Ulduz. Babası nı n yemek yiyişine bak ı p yutkunuyordu. Bir şey alı p yiyemezdi. Analı ğı hep söylerdi: "Çocuk kendisi için yemek alamaz. Büyükler çocuğun tabağı na yemek koyar; o zaman çocuklar yemek yer."

Bay Kargayı Tanı yalı m

Eylül ayı ydı . Öğle yemeğinden sonra babası nı n ve analı ğı n uykusu gelince yatarlardı .

Ulduz da uyumak zorundaydı . Yoksa babası "Çocuk dediğin, öğle yemeğini yedi mi, uyur"diye bağı r ı rdı . Ulduz bir türlü anlamı yordu neden mutlaka uyuması gerektiğini. "Artı k bugünuyuyamam. Uyursam, Anne Karga gelir ve beni göremeyince çocuğunu götürür." diye geçirdiiçinden.

Odada yere uzanı p uyur gibi yaptı . Babası ile analı ğı uyuyunca ayaklar ı nı n ucuna basa basaavluya çı ktı , dut ağacı nı n gölgesine oturdu. Parmaklar ı nı üç kez saymı ştı ki karga çı kageldi.Önce dama konup Ulduz'a baktı . Ulduz aşağı ya gelebileceğini işaret edince Anne Karga gelipyanı na kondu. Minik, sevimli bir karga da getirmişti yanı nda.

- Uyumuş olmandan korkuyordum.

- Her gün uyuyordum. Bugün babamla analı ğı uyuttum, ama ben uyumadı m.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 9/137

- Aferin iyi etmişsin. Uyku vaktine çok var daha. Gündüzleri uyursan, geceleri neyapacaksı n peki?

- Gel de analı ğa anlat bunu... Minik kargayı benim için mi getirdin? Ne sevimli!

Anne Karga yavrusunu Ulduz'un eline verdi. Çok sevimliydi. Birden iç geçirdi Ulduz.- Neden iç geçirdin?

- Bebeğim geldi aklı ma. Yanı mda olsaydı keşke! Üçümüz birlikte oynardı k.

- Üzülme. Torunlar ı mdan birinin büyük k ı zı birkaç güne kadar yumurtlayı p yavru sahibiolacak. Onlardan birini getiririm sana; üç kişi olursunuz.

- Senin başka çocuğun yok mu?

- Neden olması n, var. Üç tane daha var.

- Öyleyse onlar ı da getir.

- O zaman ben yalnı z kalı r ı m. Baba Karga da var.İzin vermez. Sana getirdiğim yavruhenüz konuşmuyor. Yürüyor ama uçmayı bilmiyor. Bir haftaya kadar konuşur. İki haftayakadar da uçabilir.İki hafta sonra uçması gerek, dikkat et. Yoksa hiçbir zaman uçamaz.Aklı nda olsun.

- Uçamazsa ne olur?

- Ne olacağı belli; ölür. Ona ne yedireceğini biliyor musun?

- Hayı r, bilmiyorum.

- Günde bir parça sabun, biraz et, falan filan. Mümkün olursa, arada sı rada küçük bir balı k.Sizin havuzda çok balı k var. Kurtçuk da yer... Peynir de yer.

- Tamam.

- Analı ğı n ona bakmana izin verir mi?

- Hayı r, analı ğı m böyleşeyleri görmeye tahammül edemez. Saklamam gerek.

Minik Karga Ulduz'un eteğinde çı rpı nı yordu. Gagası nı açı yor, yavaşça ellerini tutup bı rak ı yordu. Küçücük gözleriı şı l ı şı l parlı yordu. Ayaklar ı inceydi, tı pk ı Ulduz'un küçük parmağı gibi. Tüyleri yumuşaktı ; annesininki gibi kalı n değildi. Annesinden daha güzeldi de.

Anne Karga:

- Peki nereye saklayacaksı n?

Ulduz hiç düşünmemişti bunu. Düşünmeye başladı . Neresi vardı ? Hiçbir yer.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 10/137

- Çalı lar ı n çiçeklerin arası na saklar ı m.

- Olmaz. Analı ğı n görür. Üstelik, çiçekleri sularken yavrumı slanı r ve üşütür.

- Nereye saklayı m öyleyse?

Anne Karga oraya buraya bak ı ndı :

- Merdiven altı daha iyi.

Çatı merdiveni uygundur. Küçük kentlerde ve köylerde bu merdivenlerden çok olur.Merdiven altı kuş yuvası olmuştu.. Minik kargayı oraya bı raktı lar. Kedi gelip kapması n veanalı k farketmesin diye kapı sı nı sı k ı ca kapadı lar. Kapı nı n altı nda küçük bir delik vardı veminik karga buradan nefes alabilirdi.

Ulduz Anne Karga'ya:

- Anne Karga, adı ne?

- Bay Karga de ona.

- Erkek mi?

- Evet.

- Erkek olduğu neresinden anlaşı lı yor? Bütün kargalar birbirine benziyor.

- Siz böyle düşünüyorsunuz. Biraz dikkat edersen erkeğin dişiden farklı olduğunu anlarsı n.Başlar ı ndan, yüzlerinden belli olur.

Bir süre daha dereden tepeden konuşup ayr ı ldı lar. Ulduz odaya girdi, uzanı p gözlerinikapadı . Analı ğı uyandı ğı nda Ulduz hâlâ uykuda olduğunu gördü. Ama aslı nda Ulduzuyumamı ştı . Uykusu gelmiyordu. Bay Karga'yı düşünüyordu. Göz ucuyla analı ğı na bak ı yor ve için için gülüyordu.

Lezzetli Örümcekler

Aradan birkaç gün geçti. Ulduz'un keyfine diyecek yoktu. Babası ve analı ğı şaşı r ı yorlardı bu duruma. Bir gece analı ğı babası na "Bu çocuğun nesi var bilmem. Hep gülüyor, hepdansediyor, havalarda uçuyor.İşin aslı nı anlamam gerek" dedi.

Ulduz bu sözleri duyunca "Daha dikkatli olmalı yı m" diye geçirdi içinden.

Günde iki üç kez Bay Karga'nı n yanı na uğruyordu. Bazen evde kimse olmayı nca BayKarga'yı yuvadan çı kar ı yor, oyun oynuyordu. Ulduz dil öğretiyordu ona. Zaman zaman AnneKarga da geliyor, çocuğuna bir şeyler getiriyordu: Bir parça et, sabun ve benzerişeyler.Birkaç kez de örümcek getirmişti. Anne Karga'nı n gagası na sı k ı şan örümcekler çı rpı nı yorlar ama kurtulamı yorlardı . Ne kadar da uzun bacaklar ı vardı ! Ulduz korktu onlardan. AnneKarga:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 11/137

- Korkma canı m, bak, yavrum nası l yiyor onlar ı .

Gerçekten de Bay Karga iştahla yuttu onlar ı . Sonra gagası nı birkaç kez sağdan soldan yeresürttü :

- Anneciğim, yine getir bunlardan. Çok lezzetliydi.- Peki.

Ulduz:

- Bizim mutfakta bunlardan çok var. Getiririm sana.

Bay Karga yutkunup teşekkür etti.

O günden sonra Ulduz orada burada dolaşı yor, örümcek avlı yor, gömleğinin cebine koyup,örümcekler kaçması n diye düğmesini ilikliyor, bir f ı rsatı nı bulunca da götürüp Bay Karga'yaveriyordu. Elbette bunlar onun için yemekten sayı lmazdı . Şeker horozu, kuruyemiş, pasta gibişeylerin yerine geçiyordu. Anne Karga, yaşayan bir varlı ğı n yemek yemezse mutlakaöleceğini söylemişti. Hiçbir şey onu canlı tutamazdı . Yemekten başka hiçbir şey.

Bir gün öğle yemeğinde analı k, eli ayağı k ı r ı lmı ş birkaç örümceğin sofrada yürüdüklerinigördü. Ulduz cebinden kaçdı klar ı nı anladı . Yüreği küt küt atmaya başladı . Önce onlar ı toplayı p cebine koymak istedi ama belli etmemenin daha doğru olacağı nı düşündü. Analı ğı örümcekleri ayaklar ı ndan tutttuğu gibi dı şar ı attı ve tehlike geçmiş oldu.

Yemekten sonra Ulduz kalan örümcekleri vermek üzere Bay Karga'nı n yanı na gitti. Öncekiörümceklerden bir ikisini de yine avlu kenar ı nda bulmuştu. Bay Karga'nı n ağzı na vermek içinörümceklerden birini iki parmağı yla tuttu. Bunu Anne Karga'dan öğrenmişti. Nası l dagagası nı n ucuyla yemeği yavrusunun ağzı nı n koyuyordu.

Bay Karga örümceği tam yiyecekken birden irkildi ve başı nı çekerek "Ulduzcuğum,yemeyeceğim." dedi.

- Ne oldu, minik kargam?

- Tı rnaklar ı na bak, ne halde!

- Nesi var tı rnaklar ı mı n?

- Uzun, kirli ve siyah. Çok özür dilerim Ulduz Hanı m, ama ben böyle yemek yiyemem?Anlı yor musun Ulduz Hanı m?

- Anladı m. Kusurumu yüzüme kar şı söylediğin için çok teşekkür ederim. Bundan böyle bende kirli tı rnaklarla yemek yemeyeceğim.İnan bana.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 12/137

Balı k Kavgası ve Anne Karga'nı n İdam Karar ı

Havuzda birkaç minik k ı rmı zı balı k vardı . Altı ncı ya da yedinci gün Ulduz balı klardan birini kâseyle alı p Bay Karga'ya yedirdi. Bay Karga'nı n yediği ilk balı ktı . Annesinden balı k avlayı p yutmanı n çok zevkli olduğunu işitmişti işitmesine ama nası l olacağı nı görmemişti.

Annesi Ulduz'un analı ğı gibi değildi, çok şey biliyordu. Neyin yavrusu için kötü veya iyiolduğunu anlı yordu. Bay Karga kötü bir şey isteyecek olsa, azarlamı yor "Yavrucuğum, bunusana getirmem. Çünkü filan zarar ı var. Çünkü falanşeyi yersen güzel ötemezsin, çünkü sesink ı sı lı r, çünkü..." diyordu.

Her şeyin nedenini söylüyordu. Ama analı k böyle değildi. Hep öfkeyle "Ulduz onu yapma, bunu yeme, oraya gitme, böyle yapma, öyle yapma, düz otur, yüksek sesle konuşma, niçinf ı sı ldı yorsun?" gibişeyler diyordu. Analı k hiçbir zaman, örneğin neden yüksek seslekonuşmaması gerektiğini, niçin öğleyin uyuması gerektiğini anlatmı yordu. Önceleri Ulduz bütün annelerin analı ğı gibi olduğunu sanı yordu. Anne karga'yla tanı şı p dost olduktan sonradüşüncesi de değişti.

Ertesi gün analı ğı balı klardan birinin yok olduğunu anladı . Sesi ayyuka çı ktı tabii. Öğleyemeğinde kocası na " Bu karganı n işi. Hani hep havuz kenar ı na sabun çalmaya gelen kargavar ya. Bir de yüzsüz ki. Bir yakalarsam, asacağı m, idam edeceğim onu!" dedi.

Anne kargaya kötü kötü küfürler etti. Ulduz sesini çı karmadı . Bir şey söylese, analı ğı kargayla arası ndaki ilişkiyi anlardı . Hele hele önceki gün nerdeyse havuz kenar ı nda suçüstüyakalanacaktı .

Babası :

- Aslı nda kargalar pis hayvanlar ve hı rsı zlar. Hayatı mda hı rsı zlı k yapmayan bir kargagörmedim. Aman dikkatli ol. Yoksa havuzda bir tane balı k bile bı rakmaz.

- Evet, dikkatli olmalı yı m. Bir kere tadı nı aldı ya artı k hepsini yakalamak ister.

Anne Karga Çok şey Biliyor ve Ölümden Korkmuyor

Öğleyin Anne Karga geldi. Herkes uyuyordu.İkisi baş başa dut ağacı nı n gölgesineoturdular. Ulduz olanı biteni anlattı . Anne Karga:

- Hiç düşünme. Analı ğı n beni yakalamaya kalkarsa, gözlerini oyar ı m.Sonra Bay Karga'yı yuvası ndan çı kardı lar. Bay Karga konuşmaya başlamı ştı . Tabii Ulduz

gibi, Anne Karga gibi değil ama, yine de konuşması fena değildi. Biraz çalı çı rpı arası ndazı pladı , oraya buraya gitti, kanat çı rptı , sonra gelip annesinin yanı na oturdu. Anne Karga onagagası yla bitleri nası l yakalayı p öldüreceğini öğretti.

Anne Karga'nı n sol kanadı altı nda bir yara vardı . Yarayı Ulduz'a ve oğluna gösterip "Buyarayı k ı rk elli sene önce aldı m. Sabun aşı rmaya gitmiştim. Sabuncu değneğiyle vurupyaraladı beni. Yaramı n geçmesi tam beş yı l sürdü. K ı r meyvalar ı bulup yedim ve sonundaiyileştim." dedi.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 13/137

Ulduz Anne Karga'nı n kültürü kar şı sı nda hayret ediyordu. Onun gibi bir annesinin olması nı istiyordu. Kendi annesini hatı rlamı yordu. Sadece bir kez analı ğı ndan bir annesi olduğunuişitmişti. Bir gün babası yla analı ğı kavga ediyorlardı . Analı ğı "K ı zı nı da götür köye, bı rak anası na. Ben artı k hizmet edemem ona. Bugün yar ı n çocuk sahibi olacağı m ben!" demişti.

Gerçekten de analı ğı nı n karnı burnuna gelmiş, doğum vakti yaklaşmı ştı .Bir iki defası nda da Ulduz'un amcası annesi hakk ı nda bir şeyler söylemişti ona. Amcası

zaman zamanşehre iner ve onlara uğrardı . Ulduz'un bildiği tek şey, annesinin köyde yaşadı ğı ve onu sevmesiydi. Onun hakk ı nda başka bir şey bilmiyordu.

O gün anne karga Ulduz'u öptü, yavrusunu öptü ve kargalar kentine gitmek üzere uçup damkenar ı na kondu. Ulduz:

-Öteki çocuklar ı na ve Baba Karga'ya selam söyle.

Sonra aklı na geldi. Çocuklar ı na da hediye gibi bir şeyler göndermeliydi. Gömleğinincebinde bir emzik vardı . Analı ğı almı ştı ona. Çı kardı emziği, dama çı ktı , Anne Karga'ya verdiçocuğuna götürsün diye. Anne Karga uçtu , bir kavak dalı na kondu. Ulduz'a dönüp gak gak öttü, uçup gözden kayboldu.

Yaşar'la Görüşme

Ulduz damda duruyor ve uzaklara bak ı yordu. Birden analı ğı ndan habersiz dama çı ktı ğı nı anı msadı . Biraz korktu. Avluya ve çevredeki evlere bak ı ndı . Gerçekten de dam ne kadar güzeldi! Sol taraftaki komşunun avlusuna bak ı yordu. Burası Yaşar'ı n eviydi. Birden Yaşar ayaklar ı nı n ucuna basa basa avluya çı ktı , her zaman boş olan köpek kulübesinin bitişiğineoturdu. Yaşar iki yaş büyüktü Ulduz'dan. Ak ı llı ve sevimli bir çocuktu. Yaşar'ı n görmesi içinUlduz ne yaptı ne ettiyse, olmadı . Sesini de yükseltemiyordu. Umudunu yitirmek üzereydi kiYaşar başı nı kaldı rdı ve onu gördü. Önceşaşı rdı ama sonra sevinerek duvar dibine gelip "Neyapı yorsun orada Ulduz?" diye sordu.

- Canı m sı k ı lmı ştı ; dama çı k ı p etrafa bak ı nayı m dedim.

- Analı ğı n nerede?

Ulduz her şeyi unutmuştu. Bunu duyar duymaz Bay Karga'yı avlunun ortası nda unuttuğunu

anı msadı . Analı k uyanmı ş olabilirdi.İşte o zaman vay başı na geleceklere! Yaşar'ı n yanı ndanayr ı lı p bir çı rpı da aşağı indi. Bay Karga'yı götürüp yuvası na koydu. Tam kapı sı nı kapatı rkenanalı ğı n sesi yükseldi:

- Ulduz, hangi cehenneme kayboldun? Neden cevap vermiyorsun?

Ulduz'un yüreği boşa gitti. Önce bir şey diyemedi; sonra toparlandı ve "Buradayı m anne,çiş yapı yorum" dedi.

Analı k sesini çı kartmadı ve tehlike atlatı lmı ş oldu.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 14/137

Anne Karganı n İdamı

Ertesi sabah Ulduz uykusundan sı çradı . Anne Karga gak gak ötüyor ve yardı m istiyordu.Sanki birini boğazlı yorlardı . Ulduz bir koşuda avluya çı ktı . Dut ağacı nı n altı nda analı ğı nı gördü. Anne Karga'yı ağaca asmı ştı . Zavallı hayvan gak gak ötüyor, analı k da elinde sopa

kargayı dövüyor, sövüp sayı yordu. Analı ğı n yüzü yara bere içinde kalmı ş, yüzünden kandamlı yordu. Karga kanat çı rpı yor ve gak gak ötüyordu. Ayaklar ı ndan ası lmı ştı .

Ulduz göz açı p kapayana kadar analı ğı na doğru koştu, ayaklar ı na sar ı lı p ı sı rdı . Analı k çı ğlı k attı : "Aaaahh!" Ulduz'u kendinden uzaklaştı r ı rken kulak tozuna bir tokat aşketti. Ulduzyere düşerken başı taşa çarptı ; bayı ldı ve artı k hiçbir şeyi anlamadı .

Ulduz'un Kâbusu

Öğleyin Ulduz gözlerini açtı . Birkaç komşu da gelmişti. Analı ğı başucuna oturmuş, şurupkaşı ğı yla Ulduz'u ilaç içirtiyordu. Alnı nı ve bir gözünü beyaz bir mendille sarmı ştı . Ulduz'ungözleri karar ı yordu. Sonra bir bir oradakileri tanı dı . Yaşar'ı da gördü. Annesinin yanı naoturmuş, gözlerini ona dikmişti.

Analı k Ulduz'un gözlerini açtı ğı nı görünce "Yarabbi çok şükür! Gözlerini açtı . Artı k ölmeyecek. Ulduz!..Konuş!..." dedi.

Ulduz konuşamı yordu. Başı nı analı ğı na çevirdi. Ansı zı n her taraftan Anne Karga'nı n sesiyükseldi. Ulduz çı lgı nlar gibi sar ı ldı analı ğı nı n saçlar ı na ve bangı r bangı r bağı rdı . Ama başı okadar ağr ı dı ki elinde olmadan elleri gevşedi, sesi kesildi. Hı çk ı ra hı çk ı ra ağlamaya başladı :

- Anne Karga... nerede? .Nerede?... Anne Karga... nerede? Minik kargaya ne oldu?..Anne... Anne...

Yaşar hepsinden önce koştu yanı na. Herkes bir şeyler söylüyor, onu sakinleştirmeyeçalı şı yordu. Ama Ulduz hı çk ı ra hı çk ı ra ağlı yordu. Analı k şefkat gösteriyor, yumuşak yumuşak konuşuyor " Ağlama Ulduzcuğum, ilacı nı içersen çabuk iyileşirsin " diyordu.

Artı k Ulduz ağlamaktan yorulup uykuya daldı . Rüyası nda Anne Karga'yı dut ağacı naası lmı ş gördü. Boğulmak üzereydi. "Ulduz, ben gittim. Unutma sözlerimi; korkma!" diyordu.Ulduz ağaca koştu. Birden ağacı n arkası ndan analı ğı belirdi. Tekme tokat onu dövecekti kiUlduz bir çı ğlı k attı ve korku içinde uyandı , hı çk ı ra hı çk ı ra ağlamaya başladı . Bu kez odada

yalnı

z babası

yla analı

ğı

vardı

. Yine uykuya daldı

. K ı

sa bir süre sonra aynı

düşü gördü veçı ğlı k çı ğlı ğa uyandı . Gece boyunca hep uykusundan sı çradı , uykuya daldı . Bir keresindegözünü açtı ğı nda, vakit geceydi ve doktor muayene ediyordu. Doktorun babası na "Yarası önemli değil. Yak ı nda iyileşir. Ama çocuk çok korkmuş. Yüreği küt küt atı yor. Bir şeydençok korkmuş. Şimdi ona bir iğne yapacağı m. Sakinleşip uyuyacak." dediğini işitti.

Ulduz "Ben acı ktı m" dedi.

Analı k süt getirdi. Ulduz sütünü içtikten sonra doktor iğnesini vurdu, çantası nı alı p çı ktı .

Ulduz tavana bak ı yor ve konuşmuyordu. Babası yla analı ğı nı n konuşmalar ı nı dinlemek istiyor ama bir şey işitmiyordu. Derken hemen uyudu.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 15/137

Bay Karga'nı n Üzüntüsü ve Anne Karga'nı n Yakalanı şı

Ertesi sabah Ulduz Bay Karga'yı anı msadı . Elleri titredi ve çayı nı yatağa döktü. Analı k gözlerini devirdi ama bir şey demedi. Babası ayaktaydı . İşe gitmek için pantolonunugiyiyordu. Ulduz ayağa kalkmak, Bay Karga'nı n yanı na gitmek istiyordu ama bu ak ı llı ca bir iş

olmazdı . Bay Karga'nı n başı na neler geldiğini, Anne Karga'nı n hem de sabahı n köründeanalı ğa nası l yakalandı ğı nı bilmiyordu. Analı k yüzündeki mendili çözmüştü. Kaşı nda vealnı nda Anne Karga'nı n gaga izleri kalmı ştı .

Babası gidince analı k "Ben Yaşar'ı n annesine gidiyorum, erken dönerim. Epeydir hamamagitmedim. Bu defa seni yanı mda götüremem. Gidip bakayı m bir, Yaşar'ı n annesi benimlehamama gider mi?" dedi.

Analı k bayağı bayağı şefkatli biri olmuştu. Ulduz'la böyle konuşmazdı hiç. Ama Ulduzonunla konuşmak istemiyordu; nefret ediyordu ondan. Birden aklı na bir şey geldi:

- Anne, madem ki sen hamama gidiyorsun, Yaşar'a söyle de buraya gelsin. Tek başı nacanı m sı k ı lı yor.

Analı k biraz suratı nı buruşturdu:

- Yaşar okuluna gidiyor.

Ulduz bir şey demedi. Analı k gidince Ulduz ayağa kalk ı p Bay Karga'nı n yanı na gitti.Zavallı Bay Karga gübrenin üstüne büzülmüş, ağlı yordu. Ulduz'u görünce:

- Oh, sonunda gelebildin!

- Seni yalnı z bı raktı ğı m için özür dilerim.

- Şimdi yiyecek bir şeyler getir, sonra konuşuruz. Çok acı ktı m, çok susadı m.

Ulduz gidip yiyecek ve su getirdi. Bay Karga birkaç lokma yedikten sonra:

- Senin de annemin ardı ndan gittiğini düşündüm.

- Annen nereye gitti?

- Hiçbir yere. Analı ğı n o kadar dövdü ki sonunda öldü. Sonra ya çöplüğe attı ya da başka bir yere.

Ulduz ağlaması nı keserek:

- Ne kötü bir son!Şimdi köpekler vücudunu paramparça edip yemişlerdir.

Bay Karga:

- Mümkün değil, çünkü biz kargalar ı n eti acı olur. Köpekler burunlar ı nı bile yaklaştı ramazetimize. Cesedimiz yerde kalmaktan çürür ve dağı lı r gider.Şimdi annem ya bir çöplükte ya da başka bir yerde çürümeye bı rak ı lmı ştı r.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 16/137

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 17/137

İkisi de bir süre sustular. Ulduz:

- Mademki Anne Karga öldü gitti,şimdi ne yapacağı z?

- Benim uçmayı öğrenmem gerek.

- Doğru. Ben hep kendimi düşünüyorum.

- Keşke babam, erkek ve k ı zkardeşlerim, büyükannem nerede olduğumuzu bilselerdi!

- Evet, yardı m ederlerdi bize.

- Hatı rlı yor musun, annem, birkaç güne kadar uçmayı öğrenmezsem öleceğimi söylemişti?

- Evet, hatı rlı yorum.

- Sen tam hesabı nı biliyor musun?

Ulduz parmak hesabı yaptı :

- Altı günden fazla zamanı mı z yok.

- Sence ne yapmalı yı z?

- Seni Yaşar'a vereyim mi, götürsün seni k ı ra, uçma öğretsin?

- Yaşar kim?- Bizim sol taraftaki komşu.

- İyi bir çocuksa, diyecek sözüm yok.

- İyiliği bir yana sı r da saklar. Ama nası l haber vereceğiz ona?

- Şimdi dama çı k. Gelip beni götürmesini söyle.

- Şimdi olmaz; okula gitti.

- Okula mı ? Yaz tatilinin bitmesine daha birkaç gün var.

- Doğru diyorsun. Analı k kandı rdı beni.Şimdi okullar tatil. Ben dama çı k ı yorum; sen burada bekle.

Daha ikinci basamaktayken sokaktan bir ayak sesi geldi. Ulduz Bay Karga'yı hemenyuvası na götürüp kapı sı nı kapattı . Sonra odası na gidip yorganı üstüne çekti ve gözünü avluyadikti.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 18/137

Ev Yasak Bölge Oluyor

Bir köpek havlaması duyuldu. Kapı gı cı rdadı ve babası içeri girdi. Sonra da babası nı nküçük kardeşi olan amcası . Arkalar ı ndan da bir karabaş köpek. Köpeğin ipi amcası nı nelindeydi. Babası :

- Bir daha buraya karga marga gelemez.

Amcası :

- K ı ş gelince alı r götürürüm onu.

- Tamam. K ı ş gelince bizim de köpeğe ihtiyacı mı z kalmaz.

- Ulduz nerede? Yengeyle birlikte mi gitti?

- Hayı r, hasta yatı yor.

Köpeğin ipini dut ağacı na bağlayı p odaya girdiler. Ulduz amcası nı severdi. Çünküannesinin köyünden geliyordu.

Amcası Ulduz'un halini hatı r ı nı sordu ama annesinden hiç söz etmedi. Babası onun yanı ndailk kar ı sı ndan bahsedilmesinden hoşlanmazdı .

Amcası babası na dönerek:

- Daireye dönmüyor musun?

- Hayı r, izin aldı m. Vakit de geç oldu zaten.

Sonra tekrar köpekten, kargalardan söz açı ldı . Babası durmadan kargalar ı kötülüyordu.Örneğin "Kargalar pis ve korkak hı rsı zlardı r. Gelir hı rsı zlı k yaparlar, ama birinin eğilip taş veya başka bir şey aldı ğı nı görünce hemen kaçarlar." diyordu.

Öğle vaktini geçmişti. Analı ğı geldi. Köpek ilkin hı rladı ama amcası pencereden bağı r ı nca,sesini kesti.

Analı ğı amcası ndan yüz alı yordu. Amcası da onun yanı nda başı nı öne eğiyor ve yengesininyüzüne hiç bakmı yordu. Ulduz sessiz sedası z oturmuş, gözlerini amcası na dikmişti. Birden"Amca, köpeğini de yanı nda götüremez misin?" deyiverdi.

Babası irkildi. Amcası Ulduz'a dönüp sordu:

- Neden götüreyim?

Ulduz kekelemeye başladı . Ne diyeceğini bilmiyordu.

- Ben... ben korkar ı m.

Babası :

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 19/137

- Hadi velet, poz yapma!

Amcası :

- Korkma canı m, iyi bir köpek o. Seniı sı rmaması nı söylerim.

Babası :

- Boş versene; insan laf ı dinlemez o. Köpeklerden beter ı sı r ı r insanlar ı . Şu pis hayvanlardanne iyilik gördüyse, işi gücü hı rsı z kargalar ı yakalamak!

Artı k Ulduz hiçbir şey diyemedi. Yorganı başı na çekip uyudu. Uyandı ğı nda amcası nı ngitmiş olduğunu , köpeğin avluda havlayı p kargalar ı kaçı rttı ğı nı gördü.

O günden sonra ev yasak bölge haline geldi. Hiçbir karga avluya gelemedi. Hatta Ulduz bile avluya korku içinde, tir tir titreyerek çı k ı yordu. Bir defası nda Bay Karga'ya bir parçakoyun eti götürüyordu. Karabaş elinden eti kapı p yedi ve Ulduz çı ğlı k çı ğlı ğa içeri kaçtı .

Kaygı , açlı k ve korku dolu zor günler

Ulduz yatağı ndan kaltı . Analı ğı n alnı ndaki yara çabuk iyileşti ama Ulduz'un başı ndakiyaranı n iyileşmesi çok sürdü. Analı ğı n davranı şlar ı yine değişmişti. Ulduz'a eskisinden dahakötü bağı r ı yordu. Hâlâ bacaklar ı nda Ulduz'un diş izleri duruyordu.

Bay Karga'nı n durumu iyiden iyiye kötüleşmişti. Hep açlı k çekiyordu. Ulduz ne kadar çabagösterse de zamanı nda yemeğini, suyunu veremiyordu. Karabaş dört gözle her taraf ı kolluyor,her yabancı sese havlı yordu. Ulduz'un ve Bay Karga'nı n tek umudu Yaşar'dı . Yaşar yardı metse, işler yoluna girerdi. Ama ona nası l haber vereceklerini bilmiyorlardı . Ulduz köpektenkorktuğu için dama da çı kamı yordu. Karabaş izin vermiyor, havlamaya başlı yordu. Isı rabilirdide. Durmadan avluyu dolaşı yor ve kokluyordu.

Yaşar'ı n annesi zaman zaman onlara gelirdi ama ona bir şey söylemek de mümkün değildi.Onun analı ğı n sağ kolu olmadı ğı ne malum? Bu devirde insanlara öyle kolay kolaygüvenilmez. Üstelik analı k onu kimseyle baş başa bı rakmı yordu.

Günler günleri kovaladı , perişanlı k ve kaygı dolu beş gün geçti. Bir günlük zamanlar ı kalmı ştı . Ulduz o gün Bay Karga'yı uçurtmalı ydı , yoksa ölecekti. Ama nası l uçurtmalı ydı ?

Bunu bilmiyordu.Sonunda bir f ı rsatı nı bulup Yaşar'ı gördü. O gün analı k düğüne gidecekti. Ulduz:

- Anne, ben köpekten korkuyorum. Evde yalnı z kalamı yorum.

Analı k suratı nı ek şitti, elinden tutup Yaşar'ı n annesine götürdü. Yı ldı z için için seviniyordu.Yaşar'ı evde göremeyince annesine sordu:

- Yaşar nerede?

- Okula gitti canı m. Dün okullar açı ldı ya.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 20/137

Ulduz oturup Yaşar'ı bekledi.

Bay Karga'yı Kurtarma Planı

Öğlen olunca Yaşar koşa koşa geldi. Ulduz'u görünce yüzü k ı zardı ve selam verdi. Ulduz

selamı nı aldı . Yaşar'ı n süt çocuğu olan bir k ı zkardeşi vardı . Uyutmak için annesi emziriyorduonu. Ulduz Yaşar'la avluya çı ktı .

Ulduz üzgün bir halde yavaşça :

- Yaşar, ne oldu biliyor musun?

- Hayı r.

- Bay Karga ölmek üzere.

- Hangi Bay Karga?

- Benim Bay Karga canı m.

- Senin kargan da mı vardı ?

- Evet, var. Ne yapacağı z şimdi?

Yaşar heyecanla:

- Nerden buldun?- Sonra anlatı r ı m,şimdi ne yapacağı mı zı söyler misin?

- Açlı ktan ölmek üzere mi?

- Hayı r.

- Yaralı mı ?

- Hayı r.

- Peki niye ölmek üzere?

- Uçamı yor. Karga uçamazsa, mutlaka ölür.

- Ver bana, uçmayı öğreteyim.

- Merdiven altı na sakladı m.

- Analı ğı n haberi var mı ?

- Farkederse, öldürür onu.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 21/137

- Bir oyun oynamalı yı z.

- Önce köpeği aradan çı karmalı yı z; duymuyor musun sesini?

- Duyuyorum. Köpek Bay Karga'yı kaçı rmamı za f ı rsat vermez. Bir iki gün süre tanı . Bir

düşünüp plan yaptı ktan sonra onun işini bitireyim.- Zamanı mı z yok. Bay Karga'yı bugün kaçı rmalı yı z. Yoksa ölür. Anne Karga dedi bana.

Yaşar heyecanlanmı ştı . İşin sorunlu olduğunu hissediyordu. Hemen sordu:

- Anne Karga da kim?

- Bay Karga'nı n annesi. Bunlar ı sonra anlatı r ı m.Şimdi bir şeyler yapmalı yı z ki Bay Kargaölmesin.

- Öğleden sonra okula gitmem. Habersizce gider Bay Karga'yı kaçı r ı r ı z.

Öğle yemeğinde ekmek, peynir ve yeşillik yediler. Yemekten sonra Yaşar'ı n babası işinegitti. Annesi de emzikte olan çocuğuyla uyudu. Yaşar:

- Ulduz'la ben uyumayacağı z. Ödevim var.

Annesi onu yalnı z bı raksı n diye Yaşar bazen böyle yalanlar söylerdi.

Bay Karga'nı n Hapisten Kurtar ı lması

Bir süre sonra ikisi de gidip basamaklardan dama çı ktı lar. Oraya buraya bak ı ndı lar.Karabaşı salmı şlardı . O da gidip Bay Karga'nı n yuvası nı n kapı sı na sı rtı nı verip uyumuştu.Yaşar:

- Ben aşağı inip kargayı getireceğim.

- Köpeğin kapı da uyuduğunu görmüyor musun?

- Sahi. Zavallı Bay Karganı n şu haline bak!

- Çok korkacağı nı sanmam. Yürekli kargadı r.- Ne yapalı m şimdi?

- Düşünüp bir hile yapalı m.

- Şimdi düşünüp bir plan yapar ı m...

Analı ğı n sirke küpü damı n bir ucunda duruyordu. Analı k, düşmesin diye küpün etraf ı na taş dizmişti. Yaşar'ı n gözü taşlara ilişti. Birden:

- Gel hadi, köpeği öldürelim.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 22/137

Ulduz irkildi:

- Öldürelim mi?

- Evet. Öldürürsek, sonsuza kadar elinden kurtulmuş oluruz.

- Ben korkuyorum.

- Ben öldürürüm.

- Günah değil mi?

- Günah mı ? Bilmem. Günahı n ne demek olduğunu bilmiyorum. Sanı r ı m başka çare yok.Biz kimseye kötülük etmiyoruz ki günah olsun.

- Köpek amcama ait.

- Olsun. Amcan neden getirip köpeğini bağladı buraya? Seni korkutup Bay Karga'yı hapsetmek için mi, ha?

Ulduz'un verecek yanı t bulamadı . Yaşar ayaklar ı nı n ucuna basa basa gidip büyük bir taş aldı getirdi. Ulduz'a:

- Evde kimse var mı ?

- Anam düğüne gitti. Babamı bilmiyorum. Köpeğe acı yorum.

- Köpek öldürmekten zevk aldı ğı mı mı sanı yorsun? Başka çaremiz yok.

Sonra bir basamak aşağı inip köpeğin tam başı nı n üstüne geldi, sonra taşı kaldı r ı p birdenaşağı bı raktı . Taş köpeğin başı na düştü. Köpek k ı sı k k ı sı k inledikten sonra çı rpı nmaya başladı . Birden Ulduz'un babası nı n sesi yükselince geri çekilip saklandı lar. Babası dı şar ı çı k ı nca köpeğin can çekişmekte olduğunu gördü.

Yaşar Ulduz'un kulağı na f ı sı ldadı :

- Haydi kaçalı m.Şimdi baban taşı görürse dama çı kar.

- Kargayı salalı m mı ?

- Ben sonra gelirim.

İkisi de usulca inip odaya girdiler. Yaşar'ı n kitaplar ı nı önlerine koydular. Gören de onlar ı ders çalı şı yor sanı rdı . Ama yürekleri küt küt atı yordu. Biraz da yüzlerinin rengi kaçmı ştı .Damdan babası nı n sesi geliyordu. Sonra ses kesildi. Yaşar tek başı na dama çı ktı . Ulduz'un babası üstünü giymiş, köpeğin leşinin başı nda dikilmişti. Sonra köpeği bı rak ı p sokağa çı ktı .

Yaşar birden hatı rladı . Bir gün bir taş atmı ş, Ulduz'un evinin camı nı k ı rmı ştı . Ulduz'un babası da şimdi olduğu gibi sokağa çı kmı ş, polis getirdikten sonra yaygarayı koparmı ştı .Bunlar ı düşünürken bir çı rpı da aşağı indi. Önce Bay Karga'yı dı şar ı çı kardı :

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 23/137

- Ben Yaşar'ı m. Seni kurtarmak için köpeği öldürdük.

Bay Karga sendeliyordu.

- Teşekkür ederim. Ama artı k iş işten geçti.

- Neden?

- Annem bugün öğleye kadar demişti. Vakit geçti. O kadar açlı k çektim ki uçacak takatimkalmadı .

Yaşar çok üzüldü. Nerdeyse ağlayacaktı .

- Ben sana uçmayı öğretirim.

- Vakit geçti dedim. Ulduz'a söyle, tüylerimden birkaçı nı kopar ı p saklası n. Daha sonra neyapı p edip kargalar beni ve sizi ararlar.

Bay Karga bunlar ı söyledikten sonra gagası nı kapadı ve vücudu soğudu. Yaşar ağlamaya başladı . Birden aklı na bir fikir geldi. Cinliğinden gözleriı şı ldadı . Gülümsedikten sonra BayKarga'nı n cenazesini basamaklara bı raktı . Taşı da alı p mutfağı n ortası na götürdü. Köpeğinleşini dut ağacı nı n altı na attı . Bir kova su getirdi. Kapı ve basamaklardaki kanı temizledi.Kovayı ters çevirip odanı n ortası na bı raktı . Sonra Bay Karga'yı alı p kaçtı . Damda ayak izi bı rakmaması gerektiğini anı msadı ve öyle yaptı .

Ulduz çok üzülmüştü. Ağlı yordu ama artı k olan olmuştu ve yapı lacak bir şey yoktu. Yaşar onu teselli etti:

- Durumun daha kötü olmaması nı istiyorsan, sesini çı karma. Kimse bir şey anlamamalı .Onlar ı n başı na öyle bir bela gelecek ki ne yapacaklar ı nı şaşı racaklar. Bugün öğretmenden bir şeyler öğrendim. Babanla analı ğı nı öyle korkutacağı m ki kendi gölgelerinden bile korkar olacaklar.

Sonra Bay Karga'nı n dediklerini ve kendi yaptı klar ı nı Ulduz'a anlattı . Ulduz biraz kendinegeldi. Bay Karga'nı n tüylerinden birkaçı nı kopar ı p cebine koydu. Yaşar sonra gömmek üzerecenazeyi alı p bir yere gizledi.

Yaşar'ı n annesi çocuğunu kucaklayı p uyumuştu.

Ak ı llı Çocuklar Cahil Anne ve Babayı İşletiyor

Çocuklar oturmuş beklerken ansı zı n bir gürültüdür koptu. Ulduz'un babası bağı r ı pçağı r ı yordu. Başka sesler de geliyordu. Yaşar'ı n annesi uyanı p avluya koştu. Sonra döndü,çadur3unu giyip dama çı ktı . Ulduz'un babası deliye dönmüştü. Durmadan başı nı yumruklayı p bağı r ı yordu:

- Vah vah! Mahvoldum! Evime cinler dadanmı ş!... Artı k burada kalamam ben!...İyi saatteolsunlar evime üşüşmüş! .. Yetişin yetişin!..."

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 24/137

Polisle birkaç adam başı na toplanmı ş, onu yatı ştı rmaya çalı şı yordu. Ulduz'un babası köpek leşini gösterip feryat ediyordu:

- Bak ı n şuna! Kim getirip buraya attı onu?.. Taşı kim kaldı r ı p götürdü?.. Kanlar ı kimyı kadı ?.. İyi saatte olsunlar evime dadanmı ş!... Önce gelip köpeği öldürdüler... Sonra.. vay

anam! vay anam!..Ulduz'la Yaşar merdiven kenar ı nda durmuş, kulak kabartı yorlardı . Yaşar'ı n annesi dama

çı kmalar ı na izin vermiyordu. Çocuklar birbirine göz k ı rpı p için için babası nı n ve ötekiadamlar ı n cahilliğine gülüyorlardı . Bu kadar adamı işlettikleri için neşeliydiler.

Babası nı çeke çeke odaya soktular. Ama aniden herkesin korku çı ğlı ğı yükseldi:

- Vayy, aman Allahı m!...İyi saatte olsunlar!..

Babası tekrar avluya koştu ve deliler gibi bağı r ı p çağı rmaya, oraya buraya koşmaya başladı .Ters çevrilmiş kova herkese korku salmı ştı . Yaşlı bir adam:

- İyi saatte olsunlar evine dadanmı ş. Evi arayı n. Birisi cinci çağı rsı n. Biri de muskacı getirsin.

Babası yine bağı rdı :

- Yardı m edin bana! Mahvoldum ben!

Birisi Cinci Seyyidkuli'ye, biri de Muskacı Seyyid Mirza Veli'ye gitti. Yaşlı bir kadı ncinleri kaçı rsı n diye koşa koşa evinden "Bismillah" levhası getirmeye gitti.İri ama eciş bücüş bir yazı yla "Bismillah" yazı lı levha eski bir çerçeve içindeydi.İki adam çerçeveyi eline alı p besmele çeke çeke evin her yanı nı aramaya başladı lar. Birden gözleri mutfağı n ortası ndaduran kana bulanmı ş iri bir taşa ilişti. Korka korka taşı alı p avluya çı kardı lar. Babası taşı görür görmez yine bağı rmaya başladı :

- Vah vah!İyi saatte olsunlar bana bulaştı lar... Eziyet etmek istiyorlar bana... Vah!... Ben negünah ettim?...

Duvar kenar ı nda duran Ulduz ile Yaşar bu sözleri duyunca gülmeye başladı lar. Damdakiadamlar görmesin diye hemen odaya girdiler. Yaşar:

- Bekleşimdi, analı ğı n gelsin; başı na neler gelecek? Düğünü zehir olacak.

İkisi de k ı s k ı s güldü. Sesini kimse duyması n diye Yaşar eliyle Ulduz'un ağzı nı kapadı .

Kim haberi yetiştirmişse yetiştirmiş olacak ki analı ğı nefes nefese eve geldi. Kocası nı görünce bayı lı p avlunun ortası nda yere yı ğı ldı . Kadı nlar onu sürükleye sürükleye sağdakikomşuya götürdüler. Yaşlı bir kadı n:

- Önce cinci ile muskacı gelsin. Cinleri kovsunlar, kadı ncağı z hamile, sonra girsin evine.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 25/137

Uzun sözün k ı sası , yar ı m saat sonra cinci ile muskacı geldi. Cinci bir leğeni ters çeviripönüne koydu. Tuhaf tuhaf şeyler söyledi. Ayna istedi. Leğenin altı ndan acayip acayip sesler çı kardı ve sonunda:

- Ey iyi saatte olsunlar!İyi saatte olsunlar ı n padişahı na yemin ederim, bu müslüman

adamı n evinden uzaklaşı n, eziyet etmeyin ona!Sonra kulağı kirişte, gözünü aynaya dikti ve Ulduz'un babası na:

- Bugün siftah etmemişler; bir elli Tümen ver de savayı m şunlar ı .

Ulduz'un babası pazarlı k yaptı ve otuz Tümen verdi. Cinci parayı alı p elini leğenin altı nasoktu, çı kardı :

- Ey iyi saatte olsunlar, bu müslüman adamı n evinden uzaklaşı n, eziyet etmeyin ona!İyisaatte olsunlar ı n padişahı na yemin ederim!

Bir süre sonra ayağa kalktı . Gülümseyerek Ulduz'un babası na:

- Neyse ellerini çektiler senin üstünden ve derhal gittiler. Bir daha gelmezler artı k ama benirazı etmenşartı yla.

Babası rahat bir nefes aldı . Cinciye otuz Tümen daha verdi ve uğurladı . Sı ra muskacı yagelmişti. Eciş bücüş yazı sı yla, siyah ve turuncu mürekkeple bir şeyler karaladı . Her kağı t parçası nı bir köşeye gizledi. O da yirmi Tümen alı p gitti.

Analı ğı getirdiler. O sı rada polisin ne zaman çekip gittiğini gören olmamı ştı .

Ak şam olunca Yaşar'ı n annesi Ulduz'u evine götürdü. Babası ve analı ğı o kadar telaşlanı pkorkmuşlardı ki o zamana kadar Yı ldı z'ı n varlı ğı nı bile unutmuşlardı .

Kar, Soğuk, Boşluk ve Bekleyiş

Güz gelince kar ve soğuğu da beraberinde getirdi. Sonra k ı ş başladı . Kar geldi, soğuklar

bastı rdı . Ulduz'un amcası köpeğini geri almak için geldiyse de eli boş ve sinirli olarak köyünedöndü. Köpeği için Ulduz'un babası yla kavga etti.

Analı ğı n korkusu hâlâ geçmemişti. Mutfak duvarlar ı ve kapı el yazması ve matbumuskalarla, dualarla doluydu. Geceleri tek başı na dı şar ı çı kmaya korktuğu için Ulduz'u dayanı nda götürüyordu. Ulduz'un bir zerre korkusu yoktu. Tek başı na dı şar ı çı k ı yor ve içindenanalı ğı na gülüyordu. Bay Karga'nı n tüyünü radyo kutusuna saklamı ştı . Yaşar'ı da çok azgörüyordu. Yaşar Bay Karga'nı n cenazesini iyi bir yere gömmüştü. Her gün okula gidiyor veders çalı şı yordu. Arada bir kalem kaybetme yüzünden annesiyle tartı şı yordu. Yaşar kaleminisı k sı k kaybeder ve bu yüzden annesi sinirlenerek "Hiç umursadı ğı n yok. Baban binbir zorlukla bu kalemlerin parası nı kazanı yor" diyordu.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 26/137

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 27/137

K ı ş çetin geçiyordu, çok çetin. K ı sa zamanda kar avlunun ortası nda duvar kadar yüksek bir tepecik oluşturdu. Gaz ve kömür bulunmaz oldu. Üç katı fiyatı na da bulunmaz oldu. Yaşar'ı n babası hep işsizdi. Annesi çalı şmak için başka evlere çamaşı rcı lı ğa gidiyordu. Bazeninanı lmaz haberler getiriyordu. Örneğin "Dün fakir bir aile soğuktan donmuş." diyordu. Bir sabah ağlayarak geldi ve analı ğa "Geceleyin çocuğum kürsü4de donup ölmüş" dedi.

Yaşar perişan oldu. Kardeşinin ölüm düşüncesi onu deli ediyordu. Ulduz'un yanı ndaağlayarak "Az daha soğuktan ben de donacaktı m. Bizim kürsünün altı genellikle boş vesoğuktur. Kömür yok" dedi.

Ulduz onun gözyaşlar ı nı silerek "Ağlama Yaşar. Yoksa ben de ağlayacağı m." dedi.

Yaşar ağlamayı bı raktı :

- Sabah babam anneme "Şu memlekette niçin falan filanı n kömürü yok diyecek biriçı kmı yor?" diyordu.

- Baban çalı şı yor mu?

- Hayı r. Hep evde oturup düşünüyor. Arada sı rada kar kürümeye gidiyor.

- Niçin iş aramaya çı kmı yor?

- İş yok diyor.

- Niçin iş yok?

Yaşar bir şey demedi.

Bahar Kokusu

Kar yağı şı gittikçe azaldı . Bahar yüzünü gösterdi ve akarsular çözülüp akmaya başladı .Yeşillikler f ı şk ı rdı , çiçekler çoğaldı . K ı ş birçok kişiyi öldürmüş, birçoğu da bütün zorluklarakar şı hayatta kalmı ştı .

Yaşar'ı n annesi soğuk ve boş kürsüyü kaldı rdı , pencereyi açtı . Babası da on yirmi kişiyle birlikte Tahran'a gitti. Tuğla f ı r ı nlar ı nda çalı şmak için. Evde Yaşar'la annesi yalnı z kaldı .

Öteki yı llarda olduğu gibi.Analı k yeni yeni iyileşmişti. Ulduz'u görmeye tahammül edemiyordu. Ulduz çoğu zaman

Yaşar'ı n evindeydi. Analı k da artı k bir şey demiyordu. Babası Ulduz'a sevgi gösteriyordu.Ama Ulduz ondan da hoşlanmı yordu. "Bu yı l seni okula göndereceğim" diyordu.

Kargalar ı n Dilini Kim Bilir?

Mayı s ayı geldi. Yaşar yı l sonu sı navlar ı na giriyordu. Bir gün Ulduz'a:

- Dün okulun çevresinde dolaşan iki karga gördüm.

Ulduz yerinden sı çradı :

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 28/137

- Eee, sonra?

- Sonra ben sı nı fa girdim. Matematik sı navı m vardı . Dı şar ı çı ktı ğı mda, baktı m, yoklar.

Ulduz yavaşça yerine oturdu. Yaşar:

- Üzülme. Eğer bizim kargalarsa, döneceklerdir.

- Konuştunuz mu?

- Fı rsat olmadı . Zaten ben kargalar ı n dilini bilmemki.

- Bilirsin mutlaka.

- Nerden anladı n?

- Çünküşefkatlisin, çünkü temiz bir kalbin var, çünkü her şeyi kendin için istemiyorsun,çünkü analı k gibi değilsin.

- Bunlar ı nereden öğrendin?

- İyi çocuklar ı n hepsi kargalar ı n dilini bilir. Anne Karga söylüyordu; uydurmuyorum.

Yaşar bu habere sevindi. Sevincinden Ulduz'un elini iki eli arası na alı p sı ktı :

- Nası l oldu, anlamadı m, o gün Bay Karga ile konuşabildim. Hiç aklı mda değil.

Kargalar ı n Dönüşü

Aradan iki üç gün geçti. Yaz yaklaşı yor, havaı sı nı yordu. Büyükler yine öğle vakti uyumak istiyor, öğle yemeğini yediler mi yatı yorlardı . Çocuklar ı da zorla yatı r ı yorlardı .

Bir gün Yaşar son sı navı nı vermiş, eve dönüyordu.İlkokuldan biraz aşağı da mesçit vardı .Mesçitin önüne bir dut ağacı dikilmişti. Dut ağacı nı n altı ndan biri Yaşar'ı n adı nı söyledi.Sokak boştu. Yoluna devam etmek isterken ardı ndan yine seslendiler: Yaşar!

Yaşar geriye döndü. Birden gözü dut dalı na konmuş, gülümseyen iki kargaya ilişti. Yüreği

küt küt atmaya başladı :- Kargalar, siz beni nereden tanı yorsunuz?

Kargalardan biri ince sesiyle:

- Yaşar Bey, sen Ulduz'un arkadaşı değil misin?

- Evet, arkadaşı yı m.

Öteki karga kalı n sesiyle:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 29/137

- Doğrusu, annemiz seni görmemişti ama Ulduz senden bahsetmişti annemize. Seni bulmak için ne zamandı r okullar ı dolaşı yoruz. Önce Ulduz'u görmek istemedik. Büyükannemiztembihlemişti. Ulduz nası l?

- Onu unutmuş olmanı zdan korkuyor Bay Karga.

Kalı n sesli karga:

- Özür dilerim, biz kendimizi tanı tmadı k. Ben, sizin yanı nı zda olan ve sonra ölen BayKarga'nı n erkek kardeşiyim. Bu da k ı zkardeşim. Ona Bayan Karga deyin.

Bayan Karga:

- Bizim bir erkek kardeşimiz daha vardı . Soğuktan donarak öldü. Babamı z da annemizeüzülmekten öldü.

Yaşar:

- Başı nı z sağolsun.

- Teşekkür ederiz.

Yaşar biraz düşündükten sonra:

- Burada konuşmamı z doğru değil, bizim eve gidelim. Evde kimse yok.

Kargalar kabul ettiler. Yaşar yola koyuldu. Kargalar da uçarak onu izlediler.

Kimse bilemez Yaşar'ı n ne halde olduğunu. Kendisini o kadar büyük hissediyordu ki demegitsin. Kâh gökyüzüne bak ı yor, kargalar ı izliyor, gülümseyerek tekrar yola koyuluyordu. Nihayet eve vardı lar. Anahtar ı komşular ı ndan alı p içeri girdi. Annesi öğleyin gelmezdi eve.Kargalar alçalı p merdivenlere kondular. Yaşar:

- Ulduz'u görmek istemez misiniz?

Tam bu sı rada duvar ı n öbür taraf ı ndan Ulduz'un ağlaması duyuldu. Üçü de sustu. SonraBayan Karga:

- Şimdi Ulduz'u göremeyiz. Acele etmeyelim.

Bay Karga:

- Evet,şehre gidip kargalara haber verelim. Sonra gelir görürüz. Bugün geliriz. Ulduz'aselam söyle bizden.

Yaşar yalnı z kalı nca dama çı ktı . Ne kadar beklediyse de Ulduz bahçeye çı kmadı . Geridöndü. Annesi buzluğun altı na ekmek, peynir koymuştu. Öğle yemeğini yedi ve tekrar damaçı ktı . Hava sı caktı . Gömleğini çı kardı ve sı rtüstü yattı . Gökyüzüne iyice bakmak istiyordu.Apaçı k ve masmaviydi gökyüzü. Birkaç kuş geçiyordu gökyüzünden; kanat çı rpı yor,kayı yorlardı adeta.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 30/137

Kaçı ş karar ı ; Geri dönmek için kaçı ş

Öğle sofrası ndaydı lar. Babası Ulduz'u yanı na oturtmuştu. Yaşlı ydı Ulduz'un gözleri; hı k hı k ediyor, içini çekiyordu.

Analı k:-Canı dayak istiyor. Kaşı ndı yine.

Babası :

-K ı zı m, sen laf dinleyen bir çocuktun. Ne diyeceksin?

Ulduz bir şey demedi.İçini çekti.

Analı k:

-Yalnı zlı ktan sı k ı lı yorum, bı rak ı n Yaşar'la oynamaya gideyim diyor.

Birden Ulduz:

- Evet, oyun arkadaşı istiyorum; yalnı zlı ktan patlı yorum.

Bir süre tartı ştı ktan sonra babası Ulduz'un arada bir Yaşar'a gidip erken dönmesine karar verdi. Ulduz çok sevindi. Öğleden sonra analı kla babası yattı lar. Ulduz kalk ı p dama çı ktı .Orada oturup kargalar ı beklemek istiyordu. Birden gözü Yaşar'a ilişti. Tatlı tatlı uyuyordu.Güneş de yak ı yordu. Gidip Yaşar'ı n başucuna oturdu. Saçlar ı nı ok şarken Yaşar gözlerini açtı ;gülümsedi. Ulduz da gülümsedi. Yaşar doğrulduktan sonra gömleğini giydi:

- Ulduz rüyamda ne gördüm biliyor musun?

- Hayı r.

- Rüyamda elele tutuşmuş, bulutlara oturmuştuk. Bayan Karga'nı n düğününe gidiyorduk.Diğer kargalar da peşimizden geliyorlardı .

Ulduz k ı zardı biraz.

- Bayan Karga da kim?

- Demedim mi sana?

- Hayı r.

- Kargalar ı gördüm. Konuşuyordum.

- Ne zaman?

- Okuldan dönerken. Bay karganı n erkek ve k ı zkardeşleriydi. Birazdan gelirler.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 31/137

- Yani Bayan Karga bizim Bay Karga'nı n k ı zkardeşi öyle mi?

- Evet.

- Baba Karga'dan ne haber?

- Kar ı sı na üzülmekten öldüğünü söylüyorlardı .

Tam bu sı rada ağaçlar ı n arkası ndan iki karga göründü. Gelip dama kondular, selamverdiler. Ulduz bir bir aldı onlar ı eline; öpüp eteğine bı raktı . Hal hatı r sorduktan sonra BayKarga:

- Ulduz, herkes bizimle gelmeni istiyor.

- Yani bu evden kaçayı m öyle mi?

- Evet; kaçı p bize gelmelisin. Burada kalı rsan, sı k ı ntı dan patlar, ölürsün. Analı ğı n sana çok eziyet ettiğini biliyoruz.

- Nası l kaçabilirim ki? Babam ve analı k bı rakmazlar. Köpeği öldüğünden beri amca daevimize adı mı nı atmadı .

Bayan Karga:

- Sen istersen, kargalar seni nası l götüreceklerini biliyorlar.

Buraya kadar Yaşar bir şey dememişti.

- Yani gitsin ve bir daha geri dönmesin, öyle mi?

Bayan Karga:

- Bu onun isteğine bağlı . Sen ne düşünüyorsun Yaşar?

- Dediklerinizi kabul ediyorum. Burada kalı rsa mahvolur ve hiçbir şey yapamaz. AmaKargalar şehrine giderse... bilmem ki nası l olur...

Bay Karga:- Yar ı n gelir, yine konuşuruz. Ulduz sen de yar ı na kadar iyice düşün taşı n.

Kargalar gitti. Ulduz:

- Sence gitmeli miyim?

- Evet, git. Ama yine dön. Döneceğine söz veriyor musun?

- Söz veriyorum Yaşar.

Büyük anne kaçı ş yöntemini öğretiyor

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 32/137

Ertesi gün öğleyin kargalar geldi. Yanlar ı nda yaşlı bir karga da vardı . Bayan Karga:

- Bu da büyükanne.

Büyükanne Yaşar ile Ulduz'un yanı na gidip kar şı lar ı na oturdu:

- Kargalar sizi bulduğumuz için çok mutlu. K ı zı m sizden çok bahsediyordu.

Ulduz:

- Anne karga sizin k ı zı nı z mı ydı ?

- Evet.İyi bir kargaydı .

Ulduz bir âh çekerek:

- Benim yüzümden öldü.

- Kargalar bir tane iki tane değil. Ölmekle, öldürülmekle tükenmezler. Biri ölürse, iki tanedünyaya gelir.

Yaşar:

- Ulduz sizin yanı nı za gelmek istiyor.

Büyükanne:

- Ne güzel! Öyleyse işe koyulalı m.

Ulduz:

- Ne zaman istersem geri dönebilir miyim?

- Elbette dönebilirsin. Biz kargalar, huzurlu yaşamak ve başkalar ı ndan habersiz kalmak içinevini, yaşantı sı nı , dostlar ı nı terkedip kaçanlar ı sevmeyiz.

-Beni nası l götüreceksiniz yanı nı za?

- Önce sağlam bir ağ gerek. Bunu siz örmelisiniz.

- Ağ ne işimize yarayacak?

- Birinci yarar ı şu. Kargalar sizin tembel ve boş oturan biri olmadı ğı nı zdan, mutluluğunuziçin sı k ı ntı ya girmeye hazı r olduğunuzdan emir olurlar.İkinci yarar ı ise, sen ağa oturursun,kargalar da seni kaldı r ı p kendişehirlerine götürürler.

Yaşar söze girdi:

- Afedersiniz büyükanne, ağ örmek için gereken ipliği, yünü nereden bulacağı z?

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 33/137

- Kargalar çalı şkan ve iyi insanlara yardı m etmeye her zaman hazı rdı r. Biz yün getiririz; sizde eğirip ağı örersiniz.

Damda birkaç büyük taş vardı . Analı k onlar ı sirke küpünün etraf ı na diziyordu. Büyükanne:

- Biz yünleri getiripşunlar ı n ortası nda biriktiririz.Bir süre dahaşundan bundan söz ettikten sonra kargalar gitti.

Ulduz:

- Yaşar, yün eğirmeyi ve ağ örmeyi hiç bilmiyorum ben.

- Ben biliyorum. Dedemden öğrendim.

Kargalar çabalı yor, çocuklar canla başla çalı şı yor, işler ilerliyor

Yaşar'ı n okulu tatil oldu. Artı k Farsça okuması fena değildi. Babası nı n mektuplar ı nı okuyup anlamlandı rabiliyor ve annesine söyleyebiliyordu. Kitap da okuyordu. Annesi yineçamaşı r yı kamaya gidiyordu. Babası Tahran'daki tuğla ocaklar ı nda çalı şı yordu. Evlerine birçok karga gelip gidiyordu. Analı k bazen gökyüzüne bak ı yor ve kargalar ı n çokluğundankorkuya kapı lı yordu. Ulduz ise hiç belli etmiyordu. Rahatsı z olan analı k bazen "Bu k ı zı nkargalarla bir işi olması n?" diye söyleniyordu kendi kendine. Ama Ulduz'un sakin ve mazlumhalinden bir şey anlaşı lmı yordu.

Yün eğirip iplik yapma işi Yaşar'ı n evinde hı zla ilerliyordu. Yaşar ayakta duruyor ve büyük adamlar gibi öreke ile iplik eğiriyordu. Ulduz eliyle iplikleri büküyor ve daha kalı n iplikler yapı yordu. Bahçede küçük ve boş bir yuva vardı . İ pleri oraya saklı yorlardı .

Karga nine bazen onlara uğruyor ve işlerin nası l gittiğini soruyordu. Yaşar bükülmüş iplerigösteriyor, Karga Nine de gülüp "Aferin çocuklar, aferin. Aman kimse gizli çalı şmanı zdankuşkulanması n! Gözünüzü dört açı n" diyordu.

Yaşar ile Ulduz:

- İçin rahat olsun büyükanne. Yaşı mı z küçük ama aklı mı z çok.İnsanı n her işi açı kçayapmaması gerektiğini biliyoruz. Bazı işler açı kça yapı lı r, bazı lar ı da gizli.

Büyükanne eğri gagası nı toprağa sürtüp:

-Sizi seviyorum. Ana babalar ı nı zdan çok farklı sı nı z. Aferin, aferin! Ama henüz çocuksunuzve erişkin olmadı nı z. Çok şey öğrenmeli, daha iyi düşünmelisiniz.

Bazen de Bayan Karga ile erkek kardeşi geliyor, yanlar ı na konup sohbet ediyorlardı . Kendişehirlerinden, karakavaklardan, bulut, rüzgar, dağ, k ı r, ova, çöl ve havuzlardan sözediyorlardı . Ulduz ile Yaşar elli altmı ş kargayla daha tanı şmı ştı . Bayan Karga "Kargalar şehrinde bir milyondan fazla karga yaşar." diyordu. Bu söz çocuklar ı sevindiriyordu. Bir milyon karga bir arada yaşı yor ve hiç kavga etmiyorlar, ne güzel!

Ulduz'un yol arkadaşı

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 34/137

Bir gün Yaşar ile Ulduz yün eğirirken Ulduz başı nı kaldı r ı nca Yaşar'ı n sessiz sedası z ona baktı ğı nı gördü.

- Bana neden böyle bak ı yorsun Yaşar? N'oldu?

- Düşünüyordum da.- Neyi?

- İşte, öyle bir şey.

- Bana da söyle.

- Peki, söyleyeceğim. Düşünüyordum da, sen buradan gidince, yalnı zlı ktan patlayacağı m.

- Ben de dün düşünüyordum, keşke ikimiz birlikte gitsek diye. Tek başı na gitmenin pek fazla zevki yok.

- Yani benim de mi gelmemi istiyorsun?

- Yürekten isterim. Büyükanneye söyleyelim.

- Ben söylerim.

Ertesi gün büyükanne gelince Yaşar:

- Büyükanne, ben de Ulduz'la birlikte sizin yanı

za gelebilir miyim?-Gelebilirsin ama annene üzülmez misin? Kötü bir anne değil o. Bı rak ı p kaçarsan...

-Bunu düşündüm. Gitmeden bir gün önce söylerim ona.

-Kabul ederse, zarar ı yok, seni de götürelim.

Ulduz ile Yaşar keyiflenip hı zlı hı zlı işe koyuldular.

Balı k hı rsı zlar ı , yün hı rsı zlar ı , etkisiz dualar

Yaşar sı navı kazandı . Karnesini eve getirdiği gün babası na da mektup yazdı . Ulduz ileYaşar çoğu zaman beraberdiler. Analı k daha az eziyet ediyordu.İşin doğrusu, Ulduz'ugözünün önünde görmek istemiyordu. Öte yandan hep kargalardan huylanı yordu. Kargalar sı k sı k gelip gidiyorlar ve onu ürkütüyorlardı . Başı na bir bela gelmesinden korkuyordu. Kocası dahoşlanmı yordu bu durumdan. Özellikle havuz başı na gidip de balı klar ı göremediği gün.İki balı ğı Bayan Karga ile erkek kardeşi yemişti. Birini büyükanne, kalanı nı da öteki kargalar.Analı kla babası nerede bir karga görseler küfredip taş atı yorlardı .

Bir gün babası kuru üzüm almı ştı , analı k sirke kursun diye. Analı k küpü alı p dama çı kardı .O yanı na bu yanı na taşlar dizdi, derken bir sürü yün buldu. Yünleri alı p kocası na getirdi:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 35/137

-Görüyor musun, cinler sardı bizi!? Hâlâ rahat bı rakmadı lar bizi. Kim getirip koydu bunlar ı n taşlar ı n arası na?

Babası :

-Bunun önünü almak lazı m.-Yar ı n falcı ya gideyim, bir dua yazdı rayı m da cinleri korkutup kaçı rsı n.

Ertesi gün Ulduz ile Yaşar'ı gördü. Cinlerden bahsetti.

Yaşar gülerek Ulduz'a:

-Yünleri aşı rmalı yı z. Yoksa işimiz birkaç gün aksayacak.

Ulduz yünleri aşı rdı . Getirip, boş köpek kulübesine koydular. Yaşar yeterince yününtoplandı ğı nı gördü. Artı k kargalara yün getirmemeleri için haber verdiler.

Analı k falcı ya gidip muska yazdı rdı . Yünlerin götürüldüğünü görünce korkusu daha daarttı .

Yaşar annesinden izin alı yor. Dil bilen köpek meselesi.

Çocuklar o günden sonra ağ örmeye başladı lar. Önce kalı n kalı n ipler hazı rladı lar. Sonradüğüm atmaya geçtiler.

Yaşar'ı n annesinin uzun bir çamaşı r ipi vardı . Bu çamaşı r ipinde bükülmüş birkaç dizi telvardı . Yaşar çamaşı r ipini annesinden istiyordu. Ağı n daha sağlam olması için iplerin arası nakoyacaktı bunu.

Ak şam annesine dedi:

- Anne, birkaç günlüğüne seyahate çı ksam çok üzülür müsün?

Annesi Yaşar'ı n şaka yaptı ğı nı sandı .

Yaşar sorusunu yineledi:

- Anne, birkaç günlüğüne geziye çı kmama izin verir misin? Erken döneceğime sözveriyorum.

- Önce parası nı nerden bulacağı z, onu söyle.

- Paraya ihtiyacı m yok.

- Peki kimle gideceksin?

- Şimdi söyleyemem, gitmeden önce öğrenirsin.

- Peki, nereye gideceksin?

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 36/137

- Bunu da gitmeden önce söylerim.

- Öyleyse ben de gitmeden önce izin veririm.

Annesi Yaşar'ı n bayağı bayağı şaka yaptı ğı nı ve birkaç sene önceki abartı lı laflardan

ettiğini düşünüyordu. Yaşar küçükken, birinci sı nı fa giderken böyle büyük laflar ederdi.Mesela yastı ğı n üstüne çı kar ve "Ben gökyüzüne gitmek istiyorum. Yı ldı zlardan birkaçı nı toplayı p getireceğim, ceketime düğme yapacağı m" derdi. Oysa bilmiyordu o minicik yı ldı zlar ı n yüzlerce milyon kilometre uzakta olduğunu, ondan büyük olduğunu, bazı lar ı nı nocaklar ı ndaki ateşten binlerce kat fazla sı cak olduğunu.

Bir gün de başı boş kara bir köpeği sürükleye sürükleye getirmişti eve. Öğle yemeğivaktiydi. Yaşar okuldan geliyordu. Annesi babası :"Yaşar bu kirli hayvanı neden getirdineve?" diye sormuşlardı .

Yaşar gururla:

- Böyle demeyin. Bu köpek dilden anlı yor. Uzun zamandı r uğraşı p ona dil öğrettim.Şimdine söylesem yapar.

Babası gülerek:

- Doğru söylüyorsan, söyle gidip iki lavaş ekmeği alsı n gelsin.İşte parası .

- Önce yemek yemeli, sonra...

Annesi önüne biraz kuru ekmek koymuş, köpek yedikten sonra kuyruk salmaya başlamı ştı .Yaşar köpeğe:

- Ne dediğini anladı m arkadaş.

Babası :

- Eee, ne diyor Yaşar?

- Diyor ki, Yaşarcı ğı m, dişimin arası na bir şey sı k ı ştı . Ağzı mı açayı m da lütfen onuçı kar ı ver.

Annesi babası şaşk ı n şaşk ı n bak ı nı rken Yaşar sakin sakin köpeğin ağzı nı açmı ştı . Dişlerinitemizlemek için elini hayvanı n ağzı na sokunca köpek çı rpı nı p havlamı ş, Yaşar da feryatetmişti. Babası köpeği dövüp kovmuştu. Yaşar'ı n eli birkaç yerinden yaralanmı ş, sürekli "ah,vah" demişti.

O gün Yaşar annesine:

- Gideceğim zaman kesinlikle izin verecek misin?

-Evet.

- Peki...Çamaşı r ipini de verir misin bana anneciğim?

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 37/137

- Ne yapacaksı n onu? Yine ne cinlik düşünüyorsun oğlum?

- Seyahatimde lazı m olacak, bir cinlik düşündüğüm falan yok.

Annesişaşı rmı ştı . Oğlunun amacı neydi, bilmiyordu. Sonunda ipin Yaşar'ı n olması na razı

oldu. Uyuyacaklar ı sı rada Yaşar:- Anne.

- Hı , söyle.

- Bunlar ı kimse söylemeyeceğine söz verir misin?

- Merak etme sen, kimseye söylemem. Biliyor musun acaba, baban burda olsaydı , nası l dagülerdi sözlerine?

Yaşar bir şey demedi. Bahçede yatı yordu ve yı ldı zlar ı seyretmek çok zevkliydi.

Hareket günü

İş hı zla ilerliyordu. Yaşar'ı n annesi çoğu günler öğleleri de eve gelmiyordu. Çocuklardaniçin çalı şacak zaman çoktu. Kargalar az gider gelir olmuşlardı . Analı k ise sürekli gözlüyordukargalar ı .

Büyükanne "İyisi mi daha az gidelim. Yoksa analı k şüphelenip bir çuval inciri berbatedecek" diyordu.

Yaşar ile Ulduz Büyükanneye:

- Ne zaman hareket ediyoruz?

- İsterseniz, yar ı n öğleyin.

- Ne kadar erken olursa, o kadar iyi.

- Öyleyse, yar ı n öğleyin bekleyin.İki karganı n üç kez gak gak diye öttüğünü duyarsanı z ağı alı p çı k ı n dama.

Çocuklar ı n kalbi küt küt atı yordu. Kalk ı p oynamak geliyordu içlerinden. Bir süre dahadereden tepeden konuştular. Büyükanne uçup birkaç ev ötedeki karakavak ağacı na kondu.Gak gak öttü, silkelendi ve uçup uzaklaştı .

Gönülden haberi olmayanlar "Ulduz delirmiş!" derler.

Ak şam oldu. Yemekte Ulduz kendi kendine gülüyordu. Analı k:

- Bu k ı z delirmiş.

Babası sürekli soruyordu:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 38/137

- K ı zı m, nen var, niye gülüyorsun? Komik bir şey göremiyorum ben.

Ulduz:

- Sevincimden gülüyorum.

Analı k sinirleniyor, babası soruyordu:

- Ne sevinciymiş bu?

- Hiç işte, mutluyum; bir şey yok.

Analı k:

- Boş ver, gelenler gelmiş yine.

Güzel veşefkatli anne

Yatma zamanı ydı . Yaşar annesine:

- Anne, yar ı n öğlen evde olabilir misin?

- İşin mi vardı benimle?

- Evet, yar ı n öğlen söylerim sana. Seyahatim hakk ı nda.

- Pekala, öğleyin gelirim eve.Annesi oğlunun işine ak ı l erdiremiyordu bir türlü. Sahi, seyahat meselesini unutmuştu

çoktan,şimdi hatı rladı . Ama Yaşar'ı n iyi bir çocuk olduğunu ve kötü bir şey yapmayacağı nı biliyordu. Çok seviyordu onu. Gündüzleri çamaşı ra gittiğinde aklı oğlunda kalı yordu. Zamanoluyor kendisi aç kalı yor ama oğluna giysi, kağı t, kalem alı yordu.Şefkatli, güzel bir anneydi.Yaşar da en küçük şeyler için bile aldatmazdı , üzmezdi annesini.

Hareket; Ulduz hapiste

Sabah oldu. Birkaç saat sonra hareket saatiydi ve zaman hı zla geçiyordu. Yaşar yalnı zdı evde. Yerinde duramı yordu sabı rsı zlı ktan. Bahçede bir o tarafa bir bu tarafa gidiyor, Ulduz'uve annesini düşünüyordu. Birkaç kez ağı çı kar ı p bahçeye yaydı , oturdu üstüne. Sonra toplayı pyerine koydu.

Öğleyin annesi geldi. Üzüm, ekmek, peynir almı ştı . Oturup yemeklerini yediler. Yaşar Ulduz'u merak ediyordu. Annesi oğlunun konuşması nı bekliyor, ikisi de konuşmuyordu.Yaşar'ı almı ştı bir düşünce:

"Ya Ulduz gelemezse, ne olacak? Plan suya düşecek. Analı k elime düşerse bilirim onayapacağı mı ! Saçlar ı nı yolacağı m. Lanet kadı n! Neden Ulduz'u bı rakmı yorsun?Şimdikargalar ı n sesi gelse ne yapacağı m? Hâlâ gelmedi Ulduz. Heyecandan yüreğim yerindenkopacak sanki!"

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 39/137

Su getirme bahanesiyle bahçeye çı ktı . Duvar ı n öbür taraf ı ndan Ulduz'un babası yla analı ğı nsesleri geliyordu. Analı k su döküyor, babası da elini yı k ı yordu. Belli ki yeni gelmişti babası .

Analı k:

- K ı z başı ma ne belalar açtı bilmiyorsun. Sonunda mecbur oldum, mutfağa kilitledim...Tam bu sı rada iki karga gelip karakavağa kondu. Onlar ı görünce Yaşar'ı n yüreği küt küt

atmaya başladı . Ulduz n'olacaktı şimdi? Acaba annesini mi gönderse? Analı k ciddi ciddihapsetmiş olması n sak ı n?!

Kargalar uçup Yaşar'ı n üzerine kadar yaklaştı lar. Ona gülümseyip dut ağacı na kondular.Birden ikisi birden gaklamaya başladı :

- Gak gak!.. Gak gak!... Gak gak!...

Kargalar ı n sesi savaş borusu gibiydi. Hem korku vardı , hem hareket. Bir ara Yaşar telaşakapı ldı . Sonra toparlanı p yuvaya gitti. Ağı alı p usulca dama çı ktı . Ulduz'un babası ile analı k içeri girmişlerdi. Kargalar gelip Yaşar'ı n yanı na kondu, hal hatı r sordular. Yaşar ağı yaydı .Hâlâ gelmemişti Ulduz. Yar ı m dakika geçti. Yaşar uzaklara baktı . Sol tarafta uzaklarda büyük bir karaltı hareket ediyor ve gittikçe yaklaşı yordu. Kargalardan biri:

-Geliyorlar işte. Neden gelmiyor Ulduz?

-Bilmiyorum, belki analı ğı hapsetmiştir.

Karaltı yaklaşı yordu. Boğuk boğuk karga sesleri işitildi. Ulduz yine gelmedi. Kargalar geldi. Binlerce karganı n gak gak bağı rtı sı yeri göğü inletti. Kapı lar, duvarlar kargalardansimsiyah oldu. Dut ağacı nda boş yer kalmadı . Millet evlerinden dı şar ı dökülmüştü. Korkuiçindeydiler.

Yaşar'ı n annesi başı na bir tencere geçirmiş bahçenin ortası nda bas bas bağı r ı yordu:

- Nereye gittin Yaşar?.. Gözünü oyacaklar şimdi!

Yaşar annesinin sesini duyunca dam kenar ı na geldi.

-Korkma anneciğim. Bunlar benim arkadaşlar ı m. Beni seviyorsan, git Ulduz'u damagönder. N'olur anneciğim. Haydi anne... Biz birlikte seyahat etmek istiyoruz...

Annesişaşk ı n şaşk ı n oğluna bak ı yor ve bir şey demiyordu. Yaşar yine yalvardı :

- Haydi anne, git n'olursun!... Lütfen.... Kargalar benim arkadaşı m.... Korkma onlardan!

Yaşar ne yapacağı nı bilmiyordu. Az daha ağlamaya başlayacaktı . Büyükanne yaklaştı :

- Sen git, ağa otur. Ben birkaç kargayla Ulduz'a gideceğim, bir bakayı m nerede kaldı ?

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 40/137

Kargalar ı n çı ğlı klar ı herkesi bahçeye dökmüştü. Başlar ı na bir şey geçirip korku içindegökyüzüne bak ı yorlardı . Kimileri korkusundan pencereden bak ı yordu. Yaşlı kadı nlar feryatediyorlardı :

- Bela geldi! Gidin dua edin, namaz k ı lı n, adak adayı n!

Birden Ulduz'un babası elinde sopayla bahçeye çı ktı . Analı k da arkası ndaydı . Her biri başı na bir tencere geçirmişti.

Büyükanne:

- Kargalar, bağlayı n şu kar ı kocanı n elini ayağı nı . K ı mı ldaması nlar sak ı n.

Kargalar ikisinin başı na üşüştü. Tencerelerden büyük bir gürültü çı k ı yor analı k ile babası nı korkutuyordu.

Büyükanne birkaç kargayla içeri girdi. Mutfaktan Ulduz'un sesi geliyordu. Kapı kilitliydi.Ulduz delik açmak için kapı ya vuruyordu bı çağı . Küçük bir delik açmı ştı . Bu sı rada Yaşar'ı nannesi yetişti. Kargalar yol açtı lar. Annesi bir taş alı p kilidi k ı rdı . Ulduz dı şar ı çı ktı . Yaşar'ı nannesi onu kucaklayı p öptü.

Ulduz:

- Bizi merak etme, çabuk döneriz. Analı ğa söyleme beni çı kardı ğı nı . Hatı r ı nı k ı rar...

Yaşar'ı n annesi ağlı yordu. Ulduz koştu. Kümesten bir bohça alı p dama çı ktı . Kargalar etraf ı nı sarmı ştı . Yaşar'ı n yanı na gelince, ağa oturdu. Yaşar kollar ı nı açı p sı msı k ı kucakladı onu ve sevincinden ağladı .

Büyükanne karga Yaşar'ı n annesine teşekkür etti. Dama gelip yüksek sesle:

- Kargalar, hareket edin!

Birden kargalar hareketlendi. Gagalar ı yla, pençeleriyle ağı tutup kaldı rdı lar. Yaşar ağı nkenar ı na uzun uzunşeritler bağlamı ştı . Kargalar onlar ı da tuttular.

Yukar ı dan bağı r ı yordu Yaşar:

- Anne, biz gidiyoruz. Babama selam söyle. Çabuk dönerim, üzülme n'olur!

Kargalar analı k ile Ulduz'un babası nı serbest bı rak ı p yola koyuldular.İkisi de bahçeninortası nda durmuş basbas bağı r ı yor, taş ve sopa atı yorlardı . Üstleri başlar ı yı rtı k içindeydi.Birkaç yerlerinden de yaralanmı şlardı .

Sonundaşehirden uzaklaştı lar.

Binlerce karga çocuklar ı n etraf ı nı sarmı ştı . Sadece üstleri boştu. Ulduz bulutlara bak ı pkendi kendine:

- Ne kadar güzel!

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 41/137

Kargalar koro halinde ötüşerek uçuyorlardı .

Kargalar şehrine gidiyorlardı .

Ulduz'un babası nı n evinden daha iyi bir yere.

Analı ğı n bulunmadı ğı bir yere.

Atı n yalancı memeleri,

şehit ve muradı na erememiş dostlar ı n anı sı na.

Büyükanne, Bayan Karga ve Bay Karga birkaç kelime konuşmak ve sonra diğerleri gibiişlerinin başı na gitmek üzere gelip çocuklar ı n yanı na kondular.

Ulduz bohçası nı açtı . Bir gömlek çı kar ı p Yaşar'a:

-Babamı n bu. Senin için aşı rdı m. Sonra giyersin.

Yaşar teşekkür etti.

Bohçada biraz ekmek ve tereyağı vardı . Ulduz cebinden birkaç karga tüyü çı kardı .Büyükanneye verip:

- Büyükanne, Bay Karga'nı n kanatlar ı . Size vermek için anı olarak saklamı ştı m. BizYaşar'la Bay Karga'yı , annesini asla unutmayacağı z. Onlar bizim yüzümüzden öldürüldüler.

Büyükanne tüyleri alı p havalandı . Çocuklar ı n ve diğer kargalar ı n üstünden uçarken yüksek sesle:

- İzninizle iki kelime konuşmak istiyorum.

Kargalar sustular. Büyükanne kanadı nı n altı ndan bir yalancı meme çı kardı :

- Sevgili dostlar! Güzel kargalar! Ulduz demin Bay Karga'nı n birkaç tüyünü verdi. Bizonlar ı saklayacağı z. Çünküşefkatli ve vefalı ana oğulun hatı rası bunlar. Bu tüyler bize yüreklive iyi kargalar olmamı zı hatı rlatacak hep.

Ulduz ile Yaşar hurra çektiler.

Kargalar yüksek sesle gak gak öttüler.

Büyükanne sözüne devam etti:

- Ama bu yalancı memeyi atalı m. Çünkü bunu analı k Ulduz'a almı ştı hep emsin vekonuşacak, derdini anlatacak hali olması n diye.

Ulduz yalancı memesini tanı dı . Anne Karga'ya verdiği gibiydi.

Büyükanne yalancı memeyi attı aşağı . Kargalar koro halinde ötüştüler. Büyükanne:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 42/137

- Analı k, Anne Karga'yı öldürdü, Bay Karga'yı mutsuz bı raktı . Ama Yaşar ve Ulduz onlar ı unutmadı lar. Öyleyse yaşası n muradı na erememiş şehit dostlar ı nı unutmayan çocuklar!

Kargalar yüksek sesle gak gak öttüler. Ulduz ile Yaşar alk ı ş tutup hurra çektiler.

Dağlar ı n ardı nda, kargalar şehri var,dağlarda yaşayan kargalar ı n.

Uzaktan yüksek yüksek dağlar görülüyordu. Büyükanne aşağı inip "Şu dağlar ı n tepesikargalar şehridir. Neden gidip dağ başı nı yurt tuttuğumuzu merak etmeyin. Kargalar çeşitçeşit olur.

Dostlar ı n mektubu

Bu da Ulduz ile Kargalar öyküsünü bası lmadan önce okuyup sessiz kalmak isteyençocuklar ı n sevgi dolu mektubu. Mektup çocuklar ı n öğretmeni aracı lı ğı yla yazara ulaştı r ı ldı .

Ulduz'un dostlar ı na selam;

Bize Ulduz'dan haber getirene müjdelik vereceğiz. Biz kargalar ı , Yaşar'ı ve Ulduz'u merak ediyoruz. Artı k kargalara eziyet etmeyeceğiz. Annelerin Anne Karga gibi olması nı istiyoruz.Anne Karga anneydi. Biz annemizi severiz. Anne Karga kocası nı severdi. Annemiz de babamı zı sevsin. Bay Karga, Ulduz ve Yaşar'ı n mücadeleye gittiklerini sanı yoruz. Babalarla,analı klarla. Yaşar için ok ile yay yapacağı z. Karga yuvalar ı nı bozmayacağı z. Gelsin konsunBay Karga. Ne zaman analı k gelirse, babası gelirse, Ulduz'a haber versinler. Biz Ulduz'aayakkabı ve giysi vereceğiz. Balı klar ı aşı r ı p, örümcekleri toplayacağı z. Bay Karga müjdegetirecek. Mücadelesinde galip olacak. Yaşar Ulduz'un elini tutacak, gelecekler. Ulduz iyi bir anne olacak, Yaşar da iyi bir baba. Biz onlar ı n düğünlerinde oynayacağı z. Biz merak ediyoruz. Hepsini merak ediyoruz. Onlara yardı ma gitmek istiyoruz. Kargalar şehrinden bir an önce dönmelerini istiyoruz.

Ulduz, Yaşar ve kargalar ı sevenler.

(Emir-i Kebir İlkokulu altı ncı sı nı f ı ndan 28 öğrencinin adı ve imzası ) 1965

ULDUZİLE KONUŞAN BEBEK

Tüm dünyadaki halı dokuyan çocuklara

B.

Konuşan Bebek'ten Birkaç Söz

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 43/137

Merhaba çocuklar! Ben Ulduz Hanı mı n konuşan bebeğiyim. Ulduz ile Kargalar kitabı nı okuyanlar beni ve Ulduz'u iyi tanı rlar. Ulduz ile benim öyküm kargalar ı n öyküsündenönceydi. O zamanlar Ulduz'un analı ğı geleli bir iki yı l olmuştu olmamı ştı . Ulduz da dört beş yaşlar ı ndaydı . Ben de konuşmayı bilmiyordum. Ulduz'un annesi beni eski başörtüsü ileçadurundan yapmı ştı . Kendi saçlar ı nı göğsüme, karnı ma, ellerime, ayaklar ı ma doldurmuştu.

Bir ak şam Ulduz beni kar şı sı na koydu ve benimle konuştu da konuştu, dertleşti. Sözleri okadar etkiledi ki; sonunda dillendim ve konuşmaya başladı m. Hâlâ konuşması nı unutmadı m.

Ulduz'la olan serüvenim çok uzun. Behreng Bey bu öyküyü Ulduz'dan dinleyipöyküleştirmişti. Bir süre önce yazdı klar ı nı getirip "Konuşan bebek, seninle Ulduz'unserüvenini öyküleştirdim ve bastı rmak istiyorum. Sen de bir önsöz yazsan iyi olur" dedi.

Behreng Bey'in öyküsünü başı ndan sonuna kadar okudum ve baktı m bayağı güzel bir öyküolmuş. Ama bazı cümleler Farsçaya uyum sağlamı yordu. Bunun üzerine elime kalemi alı p ocümleleri düzelttim. Yine de cümlelerde, sözcüklerde, tamlamalarda hata görülürse, bunlar bana ait. Niye Farsça bilmiyor diye yüklenmeyin ona artı k. Belki o da bilmediği bir dille öyküyazmaktan hoşlanmı yordur. Ama başka çare var mı ?

Bir sözüm daha var. Hiçbir kendini beğenmiş, şı mar ı k çocuğun bunu okumaya hakk ı yok.Hele hele arabalar ı na kayk ı lı p, caddelerde gördükleri fakir veya kimsesiz çocuklara, işçiçocuklara hava atanlar ı n Ulduz ile benim öykümü okumaya hiç hakk ı yok. Bu arada burnu bir kar ı ş havada olan kötü çocuklar davranı şlar ı nı düzelttikleri ve bana söz verdikleri takdirdeöykümü okuyabilirler.

Tüm anlayı şlı , ak ı llı çocuklar ı n dostu: Konuşan Bebek

Bebek konuşuyor

Hava alacakaranlı ktı . Ulduz sandı k odası nda oturmuş, kocaman bebeğini kar şı sı na almı ş usul usul konuşuyordu:

- Doğrusunu istersen,şişko bebek, dünyamda yalnı z sen varsı n. Annemi mi söylüyorsun?Hiç hatı rlamı yorum. Komşumuzun dediğine göre çok eskiden babam boşamı ş, köye babası nı nevine göndermiş. Analı ğı da sevmiyorum. Evimize geldi geleli babamı benden aldı . Yalnı zı m

bu evde.İneğimi de kestiler dün. Benimle arası

çok iyiydi. Ben onunla konuşuyordum,ellerimi yalı yordu, bana süt veriyordu. Yanı nda olmazsam kimse sütünü sağdı rmı yordu.Küçüklüğünden beri bizim evdeydi. Annem doğurtup büyütmüş ... Şişko bebek, yakonuşursun, ya da patlayacağı m sı k ı ntı dan!...Evet, dedim ya dün ineğimi kestiler. Analı k aşermiş, canı benim ineğimin etini çekmiş. Şimdi k ı zkardeşiyle birlikte mutfakta oturmuş,etin pişmesini bekliyorlar. Sonra da yiyecekler... Benim zavallı ineğim!... Biliyorumşimdiateşte cı zı r cı zı r yandı ğı nı ... Şişko bebek, konuş yoksa patlayacağı m!...Yas tutuyorum...Analı ğı m aşermeye başladı ğı ndan beri görmek istemiyor beni. "Seni görünce midem bulanı yor. Elimde değil" diyor. Analı k benim yüzümü görüp de midesi bulanması n diye bütünzamanı mı sandı k odası nda geçirmek zorundayı m.Şişko bebek, konuş yoksa patlayacağı msı k ı ntı dan!.. Ne zamandan beri sana sahibim, bilmiyorum. Gözümü açtı m, seni gördüm. Sen

de bana kar şı kötü olur da surat asarsan, artı k ne yapar ı m bilmiyorum...Şişko bebek, konuş

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 44/137

yoksa patlayacağı m!.. Öleceğim...Şişko bebek!..Şişko bebek!... Patlayacağı m sı k ı ntı dan,konuş n'olur!... Kon...

Ulduz aniden bir elin gözyaşlar ı nı sildiğini ve yavaş yavaş konuştuğunu hissetti:

- Ulduz, yeter artı k, kes ağlamayı . Sı k ı lmayacaksı n artı k. Ben dillendim....İşitiyor musunsesimi?Şişko bebeğin dillendi. Yalnı z değilsin artı k...

Ulduz saçlar ı nı kenara atı p bir de baktı ki şişko bebeği duvar kenar ı nda ayaklanmı ş, gelipkar şı sı na geçmiş, bir eliyle onun gözyaşlar ı nı siliyor.

- Bebeğim, sen mi konuşuyordun?

Konuşan bebek:

- Evet. Yine konuşacağı m. Artı k senin dilini biliyorum.

Hava kararmı ştı . Ulduz zar zor görüyordu bebeğini. El yordamı yla sandı k odası ndan çı ktı ,rafa doğru gitti kibrit alı p lambayı yakmak için. Lambanı n kenar ı nda kibrit yoktu. Lambayı yere koydu, öbür raftan kibrit alı p getirdi. Ansı zı n ayağı lambaya tak ı ldı ve lamba devrildi.Şişesi k ı r ı lı p içindeki gaz halı ya döküldü. Gaz kokusu karanlı ğa kar ı şı p tüm odaya yayı ldı . Busı rada kapı çalı ndı . Ulduz telaşlanmı ştı . Sandı k odası nı n eşiğine kadar gelen Bebek:

-İçeri gir Ulduz. Belli etmesen iyi olur. Sandı k odası ndan hiç çı kmadı ğı nı söyle.

Sokak kapı sı nı n sesi duyuldu. Babası yla analı k gelmişti. Analı k önden gidiyor ve"Mutfaktaydı m, lambayı yakmadı m.Şimdi yakar ı m" diyordu.

Bebek yine Ulduz'a:

- Çabuk, gir içeri!

- İyisi mi burda bekleyip onlaraşişenin k ı r ı ldı ğı nı söyleyim. K ı r ı k cama basalarsa dahakötü olur.

Analı k eşikten adı mı nı atacakken Ulduz kibrit çaktı :

- Anne, dikkat et. Lamba düşüp,şişesi k ı r ı ldı .Babası da analı ğı n arkası ndan içeri girdi. Analı k elini kaldı rmı ş tokat atacakken babası

kolunu yakaladı . Yavaşça:

- Birkaç gün bı rak şunu dedim...

İnek kesilirken Ulduz o kadar ağlayı p tepinmişti ki herkes onun üzüntüsünden öleceğinisanmı ştı . Sı rf bu yüzden babası analı ğa sı k ı sı k ı birkaç gün k ı zla uğraşmaması nı tembihlemişti.

Analı k:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 45/137

- Bu kadar sakar k ı z görmedim. Lambayı yakması nı da bilmez ki. Defolşimdi gözümünönünden!

Ulduz sandı k odası na gitti. Analı k başka bir lambayı yaktı ve kocası na:

- Gaz kokusundan midem bulanı yor.Yaz mevsimiydi ve pencere açı ktı . Analı k başı nı pencereden çı kar ı p kaldı rdı . Babası üstünü

çı karmı ş cam k ı r ı klar ı nı topluyordu. Analı ğı n k ı zkardeşi acele acele girdi içeri:

- Abla, etler zehir gibi acı mı ş.

Analı k belini doğrulttu:

- Ne dedin? Etler acı mı ş mı ?

Peri bir parça et uzattı :

- Bak tadı na.

Analı k k ı zkardeşinin elinden eti alı p ağzı na götürdü. Et o kadar acı ve lezzetsizdi kianalı ğı n tekrar midesi bulanı p öğürdü.

Uzun laf ı n k ı sası babası , analı k ve Peri hemen mutfağa koştular.

Ulduz konuşan bebekle sandı k odası na vuran loş aydı nlı kta konuşuyorlardı . Ulduz:

- Duydun mu konuşan bebek, Peri ne dedi? Etleri acı mı ş.

- Bana kalı rsa inek sı rf onlar için acı tmı ş etlerini. Senin ağzı nda acı tat vermez.

- Ben yemem.

- Bu ineğin bir şeyini sakla. Mutlaka işimize yarar. Bu ineklerin bir sürü özelliği vardı r.

- Nesini saklayı m sence?

- Mesela ayağı nı .Analı ğa acı , Ulduz'a tatlı

Mutfakta babası , analı k ve Peri ocak başı nda toplanmı ş, et parçalar ı nı bir bir ağı zlar ı na alı ptükürüyorlardı . Etin büyük bir k ı smı kancaya ası lı ydı . Yar ı n hepsinden kavurma yapacaklardı .Babası bir parça çiğ et kesip tadı na baktı . Hem acı hem de lezzetsizdi.

- Kesilmeden önce ne yedi de bu kadar acı laştı anlayamadı m.

Analı k:

- Hiçbir şey yemedi. K ı z gözyaşı nı döküp zehirlemiştir onu. Uğursuzşey!

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 46/137

- Boşu boşuna kestik ineği. Sana bin defa dedim bı rak kasaptan inek eti alayı m diye, kabuletmedin.

-Şimdi ineği boş ver; cehenneme kadar! Ben fenalaşı yorum. Kötü kokudan midem bulanı yor...

Peri kolunu tuttu:

- Gel, çı kalı m dı şar ı .

Analı k Peri'nin koluna yaslanarak dı şar ı çı ktı ve merdiven kenar ı na oturdu:

- Ulduz'u çağı r. Şu etleri Külsüm'e götürsün. Ev leş gibi koktu.

Külsüm sol taraftaki bitişik komşuydu. Kocası Tahran'da çalı şı yordu. Tuğla işçisiydi.Okula giden Yaşar adı nda bir de oğlu vardı . Kendisi sı k sı k çamaşı r yı kamaya giderdi.

Peri odaya doğru koşup seslendi:

- Ulduz, Ulduz, annen çağı r ı yor seni. Yaşar'ı n evine gideceksin.

Ulduz o sı rada bebeğine Yaşar'ı anlatı yordu ki Peri sözünü kesti.

Konuşan bebek:

- İstersen benim konuştuğumu Yaşar'a da söyle.

- Evet, söylemeliyim.

Sonra bahçeye çı ktı . Sokak başı ndaki elektrik lambası nı n zayı f ı şı ğı bahçeyi birazaydı nlatı yordu. Analı k oturmuş öğürüyor ve kusuyordu. Babası tencereyi getirip dut ağacı nı naltı na koymuştu. Avucu analı ğı n alnı ndaydı .

Peri Ulduz'a:

- Tencereyi götür, Külsüm'e ver.

Analı k:- O geveze oğlanla oturup konuşmaya dalma! Çabuk dön!..

Ulduz:

- Anne, sen neden et yemiyorsun?

Analı k sinirli sinirli:

- Burnuna pamuk mu tı kadı n? Almı yor musunşu leş kokusunu?... Al götür şunu.

Peri analı ğa:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 47/137

- Abla, bu inek yaşarken de sinirliydi. Soysuz hayvanı n tekiydi zaten.

Babası bir şey demiyordu. Dönüp Ulduz'a baktı ğı nda bir de ne görsün. Ulduz tencereden et parçalar ı nı alı p zevkle çiğniyor ve yutuyor. Bağı rdı birden:

- Yeme bunlar ı . Hasta olursun.Ötekiler de babası nı n sesine dönüp Ulduz'a baktı lar;şaşk ı nlı ktan az daha küçük dillerini

yutacaklardı .

Babası tekrarladı :

- K ı zı m, yeme dedim. Tükür, tükür.

Ulduz:

- Baba, böyle lezzetli ve güzel eti neden yemeyim?

Peri:

- Vah vah! Leş yiyiciler gibi eline ne geçse yiyor!

Analı k:

- İnsan değil ki!

Ulduz ağzı

na bir parça et daha koyarak:- Benşimdiye kadar böyle lezzetli et yemedim.

Analı k iğrendi. Peri yüzünü ek şitti. Babası hayretler içinde kaldı . Ulduz yine:

-Ne güzel kokuyor!.. Tereyağı , yumurta tadı var, anne...

Elini yüzünü yı kayan analı k kalk ı p odaya doğru giderken:

-Çatlayana kadar ye. Bana ne!

Babası :

- Yeter artı k k ı zı m; hasta olacaksı n. Hadi götür Külsüm'e.

- Bir iki tane daha yiyeyim, sonra.

Babası yla Peri de içeri girdi. Analı k odada f ı r f ı r dönüyor, elini karnı na koymuş,k ı vranı yordu. Babası yla Peri içeri girince:

- Koku her yana sinmiş..

Peri:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 48/137

- Gaz kokusu abla.

Analı k:

- Gaz kokusunu tanı yamayacak kadar salak mı yı m?.. Karnı m karnı m...Bağı rsaklar ı m

patlayacak... Aaaahh!Babası :

- Peri, bahçeye çı kar, serin hava alsı n.

Peri analı ğı n elinden tutup bahçeye çı kardı . Ulduz hâlâ dut ağacı nı n altı na oturmuş iştahlaet yiyor, "oh oh" deyip parmaklar ı nı yalı yordu. Analı k bağı rdı :

- Bacaksı z, attı rma tepemin tası nı . Dı şar ı çı kar dedim sanaşu leşi!

Ulduz:

- Kötü kokan hangisiydi anne?

Analı k tencereye bir tekme atı p bağı rdı :

- Şu uyuz ineğin eti. Kalk hadi, kalk, götür şunu, çı kar!İçim dı şı ma çı ktı !

Ulduz:

- Anne, izin ver birkaç lokma daha yiyeyim. Karnı

m aç.Analı k Ulduz'un saçlar ı nı çekip bağı rdı :

- Benimle zı tlaşı yor musun, köpeğin eniği!

Babası sesleri duyunca pencereye çı ktı :

- Ne oldu yine!?

Analı k:

- Gücün sadece bana yetiyor yalnı z. Şu sar ı sı çanla uğraşma diyorsun durmadan. Gel de bak nası l inatlaşı yor benimle?!

Ulduz tencereyi alı p sokak kapı sı na doğru yürüdü. Kapı ya gelince tencereyi yere koydu.Kapı halkası nı tuttu, bir ayağı nı kapı ya dayadı , ayaklar ı üstünde yükselerek kapı yı açtı . Sonratencereyi alı p dı şar ı çı ktı . Analı k arkası ndan bağı rdı :

- Kapı yı kapatmadı n!...

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 49/137

Sade ve sevecen konuşma

O gece babası , analı k ve Peri bahçede yattı lar. Ulduz "Ben odada yatacağı m" dedi.

Babası :

- K ı zı m, hani tek başı na sandı k odası nda yatmaktan korkuyordun? N'oldu da yalnı z yatmak istiyorsun?

Ulduz:

- Üşüyorum.

Peri:

- Bu sı cak havada üşüyorum diyor. Zavallı ablacı ğı m. Gerçekten de yüzünü görmek istememekte haklı sı n!

Analı k:

- Bı rak ı n aman, yatsı n, zı barsı n. İnsan değil ki. Kokmuş eti yeyip oh oh diyor.

Ses kesilince Ulduz konuşan bebeğe seslendi. Bebek gelip Ulduz'un yorganı na girdi.Sohbete daldı lar.

Bebek sordu:

- Yaşar'ı gördün mü?

- Evet, gördüm. Senin konuştuğuna inanamadı . Bir gün üçümüz birlikte oturalı m...

- Şimdi yaz; Yaşar okula gitmiyor. Sabahtan ak şama kadar oynayı p gezebiliriz.

- Yaşar boş değil. Halı dokuyor.

- Peki babası ?

- Tahran'a gitti. Tuğla ocaklar ı nda çalı şı yor.- Ulduz ineğin ayağı nı mutlaka saklamalı sı n. O, sı radan bir inek değildi.

- Biliyorum. Etini tadanı n midesi kalk ı yordu. Ama bana tereyağı , bal ve yumurta tadı verdi.Yaşar'la annesi de beğendi, keyifle yediler.

- Yaşar iyi miydi?

-Bu sabah fabrikada bı çak kesmiş parmağı nı . Hem de kötü. Artı k düğüm atamaz.

Birden analı ğı n bağı rtı sı yükseldi:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 50/137

- K ı z, kes sesini! Niye deliler gibi vı r vı r konuşuyorsun? Ne dediğin belli değil.

Babası :

- Rüya görüyor.

Analı k:

- Rüya başı nı yesin!

Bebek usulca:

- Uyusan iyi olur.

Ulduz f ı s f ı s konuştu:

- Uykum gelmiyor. Seninle konuşmak, oynamak istiyorum. Sen masal bilir misin?

- Şimdi biraz uyu. Zamanı gelince uyandı r ı r ı m seni. Seninle Yaşar'ı ormana götürmek istiyorum.

Ulduz artı k konuşmadı , sı rtüstü uzanı p pencereden gökyüzüne, kayan yı ldı zlara baktı .

Ormanda rüya gibi bir gece. Gökyüzünde takla.

Gece yar ı sı nı geçmişti. Ay dağlar ı n ardı ndan yükseliyordu. Hava durgun, yaprak k ı pı rdamı yordu. Ama yükseklerde hafif bir esinti vardı . Üç beyaz güvercin melteme kapı lmı ş uçuyor, kayı yorlardı adeta. Mehtabı n loş aydı nlı ğı nda kanatlar ı nı n altı ndakişehir uyumuştu.Güvercinlerden birinin k ı r ı k kanadı iple bağlanmı ştı . Bazı damlarda insanlar yatı yordu.Çocuğun biri uyanı p annesine:

- Anne, güvercinlere bak. Yolu kaybetmiş gibiler.

Annesi mı şı l mı şı l uyuyordu, uyanmadı . Çocuk özlemle güvercinleri izledi. Tekrar dalanakadar gözleri güvercinlere tak ı lı kaldı .

Ay yükseliyor, gölgeler k ı salı yordu.Şimdi güvercinler şehirden çok uzaklaşmı şlardı . K ı r ı k

kanatlı güvercin ortadakine:-Konuşan bebek, orman çok mu uzakta?

Ortadaki güvercin:

- Hayı r Yaşarcı ğı m. Ayı n doğduğu dağlar ı n ortası nda. Yoruldun mu yoksa?

K ı r ı k kanatlı olan güvercin, yani Yaşar:

- Hayı r, konuşan bebek. Uçmayı severim. Ne kadar uçarsam uçayı m, yorulmam. Yazlar ı rüyamda uçurtmama biner uçar ı m.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 51/137

Üçüncü güvercin:

- Ben de her gece kanatlanı p uçtuğumu görürüm rüyamda.

Ortadaki güvercin yani konuşan bebek:

- Mesela neyi?

Üçüncü güvercin:

- Bir gece rüyamda bal kutusunu alı p hepsini yedim. Analı k kuşkulanı p peşime düştü.Elinde oklava vardı . Ne kadar koşmak istesem, koşamı yordum. Ayaklar ı m çekmiyor, geri gerigidiyordu. Tam analı k yakalayacakken birden havaya yükseldim, kanatlanı p uçmaya başladı m. Bir damdan öteki dama konuyordum. Analı k aşağı dan bağı r ı p izliyordu beni.

Yaşar:

- Eee, sonra?

Ulduz:

- Sonra analı k elini uzatı p ayağı mı yakaladı , aşağı çekti beni. Korkudan çı ğlı k atı p uykudansı çradı m. Baktı m sabah olmuş; analı k ayağı mı ucundan tutmuş sallı yor:

- Kalk hadi! Öğle oldu, sen hâlâ uyuyorsun.

Yaşar ile konuşan bebek güldüler:

- Acayip bir rüya!

Sonra konuşan bebek:

- Bu analı ğa ne yaptı n da rüyanda bile yakanı bı rakmı yor?

Ulduz:

- Bilmem. Bir gün babama ben o evde oldukça babamı n kar ı sı nı sevmeyeceğini

söylüyordu. Babam ise ikimizi de sevdiğine yemin billah ediyordu.Yaşar:

- Ben birkaç takla atmak istiyorum.

Bebek:

- Üçümüz birden.

O gece etrafta gökyüzüne bakan çobanlar sütbeyazı üç güvercin görüyorlardı . Güvercinler kanat çı rpı yor, takla atı yor, konuşuyor ve uçarken hiç yorulmuyorlardı .

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 52/137

Birden Yaşar:

- Oh!.. Bekleyin, yaram açı ldı .

Ulduz'la bebek baktı lar ki Yaşar'ı n k ı r ı k kanadı kanı yor. Bebek göğsündeki yünlerden

kopar ı p Yaşar'ı n yarası nı sardı :- Ormana var ı nca yarana merhem süreriz; o zaman çabuk iyileşir.

Dağlar ı n yamacı na gelmişlerdi. Önce dar bir vadi göründü. Dağlar vadi ağı zlar ı nda başlar ı nı yaklaştı rmı ş, derenin ağzı nı daraltmı şlardı . Güvercinler vadiye girdiler. Yaşar bebeğe sordu:

- Neden ormana gittiğimizi söylemedin hiç.

- Bu gece bütün bebekler ormana gelecek. Birkaç ayda bir toplanı r ı z burada.

Ulduz:

- Niçin toplanı yorsunuz?

Bebek:

- Erkek çocuklar ı , k ı z çocuklar ı nası l, iyiler mi; onlar ı konuşuruz. Üstelik bizim de bir bayramı mı z var.

Vadi bitti, orman başladı . Dimdik duran ağaçlar ayı şı ğı nda parlı yorlardı . Ağaçlar ı nüstünden uça uça ormanı n ortası na geldiler. Sesler, uğultular duyuldu. Ağaçsı z geniş bir alanvardı . Bir gölet başlı yordu köşeden ve ağaçlar ı n ardı na k ı vr ı lı p gidiyordu. Çepeçevre her tarafta türlü türlü ulu ağaçlar vardı ve rengarenk kuşlar ağaçlara konmuş ötüşüpkonuşuyorlardı . Göletin kenar ı nda yanan büyük bir ateşin k ı zı llı ğı her tarafa yayı lı yordu.İriliufaklı yüzlerce, binlerce bebek oraya buraya gidiyor, öbek öbek toplanı p konuşuyorlardı .Şişman bebekler, küçük bebekler,şı k bebekler, k ı lı ksı z bebekler, erkeği k ı zı kar ı şmı ştı birbirine.

O gece ormandaki canlı lar da uyumamı ştı . Çepeçevre ağaç diplerinde yer tutmuş, bebekleriizliyorlardı .

Yaşar ve Ulduz bu kadar çok bebeği, kuşu ve canlı yı görmekten keyiflenmişlerdi. Hiçbir çocuk rüyası nda bile böyleşey görmemiştir. Ay ı şı ğı gölete vurmuştu. Her şey sevimliydi,güzeldi, sevecendi. Her şey, her şey.

Yelpaze kuyruklu geveze tavuskuşu

Yapayalnı z bir tavus kuşu bir ağaca konup kuyruğunu sark ı tmı ştı . Konuşan bebek Yaşar ileUlduz'a:

- Gelin sizi tavuskuşunun yanı na götüreyim. Onunla konuşun. Ben Sara'nı n yanı nagidiyorum. Size seslenirsem, bebeklerin yanı na gelirsiniz.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 53/137

Ulduz:

- Sara da kim?

Bebek:

- Sara bizim büyüğümüz.

Bebek çocuklar ı tavuskuşuyla tanı ştı r ı p dostlar ı nı n yanı na gitti.

Tavuskuşu:

- Demek siz konuşan bebeğin arkadaşlar ı sı nı z.

Ulduz:

- Evet. Bebekler bayramı nı izlemek için getirdi bizi buraya.

Yaşar:

- Sahi, tavuskuşu, sen ne kadar güzelsin böyle!?

Tavuskuşu:

- Siz benim neremi gördünüz ki? Kuyruğuma bak ı yorsunuz...

Yaşar ile Ulduz tavuskuşunun kuyruğuna baktı

lar. Kuyruğu yavaş yavaş kalk ı

p yelpazegibi açı ldı . Ay ı şı ğı ve ateşte tavuskuşunun tüyleri renk cümbüşü içinde kalmı ştı . Çocuklar ı nhayretten ağzı açı k kalmı ştı .

Tavuskuşu:

- Evet, gördüğünüz gibi ben çok güzel bir kuşum. Kuyruğumla ne kadar güzel bir yelpazeoluşturduğumu görüyor musunuz? Bütün çocuklar bir tüyüme bile bayı lı r. Bütünşairler benim güzelliğimi övmüşlerdir. Örneğin Şirazlı Sadi "Çok güzel olduğu için çocuklar tüyünükopar ı rlar tavuskuşunun" demiştir. Hatta eski bir kitapta okumuştum. Ünlü bilge Ebu Ali Sînaetimi ve yağı mı çok övmüş ve birçok hastalı klara iyi geldiğini söylemiştir. Şairler güneşi bana

benzetirler; "ateş kanatlı tavuskuşu" derler. Bazı eski kitaplarda benim adı mı "Ebulhasen"5şeklinde de yazmı şlardı r. Ben hatta eşimden de güzelim...

Yaşar tavuskuşunun gevezeliğinden bı kmı ştı . Ama tavuskuşundan bir iki tüyisteyeceğinden onun laflar ı nı dinliyor ve f ı rsat kolluyordu. Sonunda tavuskuşunun sözünükeserek:

- Tavuskuşu, tüylerinden iki tane verir misin benimle Ulduz'a? Kitabı mı n arası na koymak istiyorum.

Tavusşaşı rdı :

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 54/137

- Hayı r. Hayı r. Değerli tüylerimden ayr ı lamam. Bunlar vücudumun bir parçası . Sengözlerini çı kar ı p bana verir misin?

Ulduz'un aklı bebeklerle diğer canlı lardaydı ve tavuskuşunun sözlerine pek kulak asmı yordu. Bu arada Yaşar'dan önce duydu konuşan bebeğin seslendiğini. Bebek kabuğundan

çı kmı ştı ; artı k güvercin değildi.Ulduz Yaşar'ı n çok bozulduğunu gördü.

- Yaşar, gel aşağı inelim. Konuşan bebek çağı r ı yor bizi.

Tavuskuşuyla vedalaştı lar, uçup aşağı indiler. Tavuskuşu o zamana kadar kuyruğunukaldı rmamı ş ve yerinden k ı pı rdamamı ştı çirkin ayaklar ı görünür diye. Çocuklar giderken:

- Güle güle. Umar ı m gittiğiniz yerlerde benim güzelliğimi anlatmayı unutmazsı nı z.

Sara ve diğer bebeklerle tanı şma

Konuşan bebek elini Ulduz ile Yaşar'ı n yüzüne, başı na sürüp güvercin k ı lı ğı ndan çı kardı .Bir kar ı ş boyunda küçücük bir bebek bir taşa oturmuştu. Konuşan bebek ona:

- Sara, benim dostlar ı m bunlar, Ulduz ile Yaşar.

Yaşar ile Ulduz selam verdiler. Sara ayağa kalktı . Çocuklar eğilip tokalaştı lar.

Sara:

- Şenliğimize hoş geldiniz. Tüm bebekler adı na size hoşgeldiniz diyorum.

Yaşar:

- Konuşan bebeğin sevgisini kazanabildiğimiz için çok k ı vançlı yı z. Bizi aranı za aldı ğı nı zve kendi dostlar ı nı z gibi davrandı ğı nı z için çok sevinçliyiz. Hepinize teşekkür ederiz.

Sara:- Güzel ahlak ı nı zla ve sevecenliğinizle bebeğinizi dile getirip bu ormana geldiğiniz için

önce kendinize teşekkür edin.

Sonra konuşan bebeğe dönerek:

- Çocuklar ı götürüp bütün bebeklerle tanı ştı r sonra söyle hepsi yanı ma gelsin. Birkaç laf edip dansa başlayalı m.

Bebekler konuşan bebeğin dostlar ı nı getirdiğini duyar duymaz öbek öbek geliyor,çocuklar ı n başı nda toplanı yor, hoşgeldin dedikten sonra konuşmaya başlı yorlardı .

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 55/137

Kendini beğenmişler nası l olur?

Yaşar'ı n parmağı sı zı m sı zı m sı zlamaya başlamı ştı . Bebeğin elini tutup:

- Parmağı m çok sı zlı yor; bir şeyler yap.

- Tamamen unutmuştum.İyi ki hatı rlattı n.

Şişko bir bebek yaklaştı :

- Yaralandı n mı Yaşar?

- Evet, bebek hanı m. Baş parmağı mı bı çak kesti.

Ulduz ekledi:

- Halı fabrikası nda.

Şişko bebek:

- Gel ormana gidelim. Yarayı birkaç saatte iyileştirecek bir merhem biliyorum. Gel.

Yaşar'ı n elinden tutup çekti.

Konuşan bebek:

- Git Yaşar. Şefkatli bir bebektir. Bitkisel ilaçlar ı

iyi bilir.İkisi bebeklerin arası ndan geçip ağaçlar ı n dibine geldiler. Orman canlı lar ı yol açtı lar. Beyaz

bir tavşan bir bitkinin sapı nı çiğniyordu.

Bebek ona:

- Tavşan arkadaş, ormanı n öbür başı ndan bana bir iki taneşu geniş yapraklardan getirebilir misin?

Tavşan:

- Bu defa kimin yarası nı saracaksı n?

- Yaşar'ı n yarası nı . Biz burada ağacı n altı nda oturuyoruz.

Tavşan zı playa zı playa ormanı n k ı vr ı mlar ı nda gözden kayboldu. Bebek birkaç çeşit yaprak ve ot topladı . Çı nar ağacı nı n dibine oturup önüne büyükçe bir taş koydu, yaprakla otu ezmeye başladı .

Diğer bebekler bulunduklar ı yerden görülmüyordu. Ama zaman zaman dallar ı n, yapraklar ı narası ndan büyük ateş göze çarpı yordu.

Yaşar:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 56/137

- Bebek hanı m, sen tavuskuşunu tanı r mı sı n?

Bebek:

- Çok iyi tanı r ı m. Hep caka satar; havası ndan geçilmez.

Yaşar:

- Konuşmak için konuşan bebek bizi ona götürdü ama hep kendisi konuştu.

Bebek:

- Konuşan bebek kendini beğenmişleri gözünüzle görün diye götürmüştü size ona.

Yaşar:

- Kitabı mı n arası na koymak için bir iki tüyünü istedim; vermedi. Tüyleri sandı ğı m kadar dadeğerli değil.

Şişko bebek bir yandan yaprak ve ot ezerken:

- Saçmalı yor. Şimdi onun tüy dökme zamanı . Tüyleri dökünce istediğin kadar alabilirsin.

Yaşar:

- Sahi mi?

Bebek:

- Tavuskuşu her yı l bu zamanlar tüy döker.

Yaşar:

- O zaman k ı lı ğı nası l olur?

Bebek:

- Çirkin bir şey. Hele hele çirkin ayaklar ı nı da saklayamaz.Ormanda karanlı k geceler ve ateş böceği

Yaşar karanlı kta ormanı seyrederken otlar ı n arası ndan yavaş yavaş yaklaşan zayı f bir ı şı ğagözü ilişti. Bebeğe:

- Bebek hanı m,şu ı şı k nereden geliyor?

Bebek baktı ve:

- Ateş böceği. Karanlı kta ı şı k veren sevecen bir böcektir. Galiba yanı mı za geliyor.Karanlı kta kalmamı zı istemiyor olmalı .

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 57/137

Bebekle Yaşar ateş böceği yaklaşı p selam verene kadar beklediler.

Bebek:

- Selam ateş böceği. Nereye gidiyorsun?

Ateş böceği:

- Ormanda dolaşı rken sesinizi duydum. Biraz aydı nlı ğı m varken neden gitmeyim onlar ı nyanı na dedim.

Bebek teşekkür etti ve Yaşar'ı gösterip:

- Yaşar'ı n yarası için merhem yapı yorum.İyi bir çocuk. Gel, tanı ş.

Yaşar ile ateş böceği sohbete koyuldular. Yaşar okuldan, halı cı lı ktan, annesinden, babası ndan söz etti. O da ormandan, canlı lardan, ağaçlardan ve ormandaki karanlı k gecelerden.Şişko bebek de merhemi ezip hazı rladı . Sonra gidip bir ağaçtan meyva kopardı .Meyvanı n suyuyla Yaşar'ı n yarası nı temizledi.

Her ı şı k ne kadar zayı f olursa olsun,ı şı ktı r.

Yaşar'ı n dizindeki yamalar.

Birkaç dakika sonra tavşan çı kageldi. Ağzı nda iki yumuşak ve geniş yaprak vardı .Yapraklar ı bebeğe verdi. Ateş böceğini görünce, selam verdi:

- Oh, ne güzel bir dost meclisi!

Ateş böceği:

- Tavşan kardeş, ben hep başkalar ı nı n meclislerini aydı nlatmaya çalı şı r ı m. Bazı canlı lar benimle alay edip "Bir çiçekle yaz gelmez. Zayı f ı şı ğı nla tüm ormanı aydı nlatmak için boşunauğraşı yorsun" deseler de ben ormanı aydı nlatmaya çalı şı yorum.

Tavşan:

- Bu eskilerin laf ı . Biz de diyoruz ki "Ne kadar zayı f olursa olsun,ı şı k ı şı ktı r" diyoruz.Bebek merhemi yaraya sürmüş ve yaprakla kapamı ştı . Tavşan sordu:

- Bebek hanı m, benimle başka işin var mı ydı ?

Bebek:

- Bir işim daha vardı . Tavuskuşu, gölet kenar ı nda diş budak ağacı na konmuş. Bugünlerdetüy dökecek. Gidip öyle bir şey yap ki birden irikilip bir iki tüyünü döksün. Sonra onlar ı getir,Yaşar'a ver. Kitabı nı n arası na koymak istiyor.

Tavşan gitti. Ateş böceği:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 58/137

- Şu bizim kendini beğenmiş tavuskuşu mu?

Bebek:

- Evet.

Yaşar:

- Tüyleriyle çok hava atı yor.

Ateş böceği:

- Yaşar kardeş, bebek hanı mı görüyor musun? Ne kadar güzel ve rengarenk giysiler giymiş!Her taraf ı tavuskuşundan güzel. Ama birazcı k olsun,şişinmesi yok. Bu yüzden üstünü çı karsada yine severiz onu. Bu hiçbir zaman çirkin değil. Ne giysili, ne giysisiz.

Yaşar ağaçlar ı n arası ndayken elini dizindeki yamalara uzattı , yı rtı k paçalar ı na, çı plak ayaklar ı na, çatlamı ş topuklar ı na baktı ve hiçbir şey demedi.

Bebek:

- Yaşar, benim de tavuskuşu gibi rengarenk giysilerimin tutsağı olduğumu sanma. Aslı ndazengin bir evde yaşı yorum. Konuşan bebek evimi iyi bilir...

Bebek eteğinden bir parça kopar ı p Yaşar'ı n elini sardı . Gitmek için kalktı klar ı nda ateş böceği:

- Tavşan kardeş dönene kadar burada bekleyeceğim. Ardı nı zdan gönderirim.

Bebek ile Yaşar henüz ağaçlar ı n arası ndan çı kmadan tavşan yetişti onlara. Ağzı ndatavuskuşunun iki güzel tüyü vardı . Yaşar tüyleri aldı ve yola koyuldular.

Dünyanı n en iyi dansı

Gölet kenar ı nda Sara ile bebeklerin büyüğü konuşuyor, diğer bebekler de sessizce

dinliyorlardı . Ulduz bir kenarda duruyordu.Sara:

- Daha fazla başı nı zı ağr ı tmayı m. Küçük çille6nin başı nda tekrar görüşürüz. Son olarak, bebeklerini sevgiyle,şefkatle konuşturduklar ı için aziz konuklar ı mı za tekrar teşekkür ediyorum. Bildiğimiz gibişimdiye kadar hiçbir çocuk bebeğini konuşturamamı ştı . Umar ı mUlduz, Yaşar ve bebek arası ndaki dostluk ebedî olur.Şimdi konuklar ı mı zı n onuruna güldansı nı icra ediyorum.

Herkes Sara'yı alk ı şlayı p dağı ldı . Konuşan bebek çocuklar ı yüksek bir taşa oturtarak:

- Buraya oturup izleyin. Gül dansı dünyanı n en iyi dansı dı r.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 59/137

Gül dansı . Gülşark ı sı

Bir süre meydan boştu. Bütün canlı lar çepeçevre ağaç diplerinde oturmuş, kuşlar dallarakonmuştu. Başka bir şey görülmüyordu. Sonra yumuşak, hoş bir müzik başladı . Mor giyinmiş on yirmi bebek saz çalarak meydana geldiler ve yavaşça bir köşeye geçtiler. Sonra güzel, kar

gibi beyaz bir kayı k göletin ucundan göründü. Müzik eşliğinde kapı rdı yor ve yaklaşı yordu.Kayı kta beyazlar giyinmiş birçok bebek sessiz sedası z duruyor ve suyun sesi bir f ı sı ltı gibiişitiliyordu. Önden ve arkadan birçok beyaz ördek ve kuğu kayı ğı çekiyordu.İrili ufaklı k ı rmı zı balı klar beyazlar ı n etraf ı nı sarmı ş ilerliyordu. Mehtap da vurmuştu suya. Kayı k k ı yı yayanaşı nca beyaz bebekler dansederek karaya çı ktı lar. Ördekler, kuğular ve balı klar sukenar ı nda dizildiler. Bebekler ellerini ve bedenlerini hareket ettirerek yavaş yavaş dansediyorlardı . Etekleri yere kadar uzanı yordu. Dansediyorlar, birbirlerine yaklaşı yorlar,gülümsüyorlar ve ikişer ikişer, üçer üçer dansediyorlardı . Bir ikisişark ı söylemeye başladı .Zamanla diğerleri de onlara katı ldı . Bebekler müzik eşliğindeşunlar ı söylüyorlardı :

Günlerden bir gün

Bu mavi suyun kenar ı nda

Bitmişti k ı rmı zı bir gül

iri,

güzel,

kat kat.

Rüzgar esti

Yağmur geldi

Tipi oldu,

Fı rtı na oldu

Söküldü gül

Dağı ldı yapraklar ı . Nereye gittiler?

Ne yaptı lar onlar ı ?

Öldüler mi, yaşı yorlar mı ?

Bilen yok.

Ah ne güzel k ı rmı zı güldü!

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 60/137

Beyaz bebekler şark ı söyleyip dansederek toplandı lar ve mor bebeklerin yanı nda durdular.Biraz sonra küçük k ı rmı zı bir bebek ağaçlar ı n arası ndan dansederek çı ktı .

Beyaz bebekler başladı lar şark ı söylemeye:

Biz tanı yoruz onu:Yaprağı k ı rmı zı dı r gülün.

Nereden geliyor?

Nereye gidiyor?

Bilen yok.

K ı rmı zı gül biraz o yana bu yana gitti ve bir başka köşeden çı ktı . Başka bir k ı rmı zı bebek çı ktı ortaya.

Beyaz bebekler başladı lar şark ı ya:

Başka bir k ı rmı zı gül yaprağı

Nereden geliyor?

Nereye gidiyor?

Bilen yok.K ı rmı zı bebek o yana kaçtı , bu yana kaçtı ve bir köşeden çı kmak istedi. Baktı ki başka

k ı rmı zı bebek kalmamı ş. Bir süre bak ı ştı lar birbirlerine, elele tutuştular ve başladı lar hı zlı veneşeli bir dansa. Bir süre dansettiler. Sonra başka bir k ı rmı zı bebek katı ldı onlara. Sonra bir tane daha, bir tane daha ve sonunda zı tlar, yani büyük ve küçük k ı rmı zı lar çı ktı lar. Öbek öbek halka oluşturdular, dansettiler. Hı zlı ve neşeli bir dans. Ay tam tepelerindeydi. Ateş sönmüştü.

Müzik yine hı zlandı . Bebekler ellerini bı raktı lar, dağı ldı lar, kar ı ştı lar ve gölet kenar ı ndatoplandı lar.

Ulduz ile Yaşar taşa oturmuş dansa öyle dalmı şlar öyle dalmı şlardı ki anlatamam. HattaYaşar tavuskuşunun tüyünü bile unutmuştu. Birdenbire göletin kenar ı nda bir gül oluştuğunugördüler.İri, güzel, kat kat. K ı rmı zı gül dönüp dansetmeye başladı . Beyaz bebekler hareketettiler, k ı rmı zı gülün etraf ı nı sardı lar. Onlar da başladı lar dansa , dönmeye.

Dansı n ritmi yavaş yavaş hı zlandı , hı zlandı . Çocuklar o kadar heyecanlanmı şlardı ki kalk ı p bebeklerle elele dansa başladı lar.

Canlı lar, ağaçlardaki kuşlar da hareketlenmişti.

Bebekler dansettiler, dansettiler. Sonra hepsi birden dağı ldı ve meydan tekrar boşaldı . Bir süre sonra bebekler ilk giysileriyle geldiler.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 61/137

Artı k gitme vaktiydi. Ay yavaş yavaş rengini kaybediyordu.

Güvercinlerin gidiş gelişi. Analı k bu muammayı asla çözemedi.

Hava biraz ağarmı ştı . Analı k gözünü açtı ğı nda dut ağacı na konmuş üç beyaz güvercin

gördü. Güvercinler birbirlerine bak ı ştı ktan sonra biri uçup Yaşar'ı n evine gitti.İkisi de pencereden içeri girdi. Analı k dı şar ı çı kmalar ı nı beklediyse de çı kmadı lar. Uykusu kaçtı .Gidip pencereye baktı . Ulduz'la bebeği uyurken gördü. Odada bir şey yoktu. Çok şaşı rdı .Birazcı k da korktu. Korkusundan içeri giremedi. Birkaç dakika oracı kta durdu. Merak içindeyken gelip yatağı na girdi. Ama hâlâ gözü pencerede, kulağı kirişteydi. K ı sa bir süresonra kulağı na hiç tanı madı ğı bir ses geldi. Bir f ı sı ltı cevap verdi ona. Sanki iki kişi kar şı lı klı konuşuyordu. Analı k korkusundan ter içinde kaldı . Hareketsiz gözleri pencere dikilipkalmı ştı . Yine iki kişinin f ı sı ltı sı duyuldu. Bu kez analı k kendi ismini de duyunca adamak ı llı korktu. Kocası nı uyandı rdı :

- Kalk, odada kim var, bak bir. Korkuyorum.

Babası :

- Hanı m, uyusana. Sabahı n bu vaktinde kim hı rsı zlı k yapar?

Analı k:

- Hı rsı z değil. Başka bir şey. Odaya iki güvercin girdi ama bir daha çı kmadı lar.

Babası hanı mı nı n hatı r ı na kalktı , gidip pencereden baktı içeri. Ulduz bebeğini kucaklamı ş uyuyordu. Geri dönüp kar ı sı na:

-Gördün mü hanı m, uyku başı na sı çramı ş! Her halde rüyanda güvercin falan gördün! Kalk yak semaveri. Bu çocukça düşünceleri de uzaklaştı r kendinden.

Analı k ateş yakmak için mutfağa gitti. Babası ibriği alı p tuvalete çı ktı . Peri henüzuyuyordu. Uyanı k olsa, beyaz bir güvercinin Yaşar'ı n evinden kalk ı p bunlar ı n penceresindeniçeri girdiğini sonra da f ı sı ldaşmanı n başladı ğı nı görürdü.

Analı k elinde ateş, koridordan geçerken bir konuşma duydu. Bir ses:

- Konuşan bebek, kalk; çı kar beni güvercin k ı lı ğı ndan, sonra uyu.İkinci ses:

- İyi ki geldin. Güvercin k ı lı ğı nda eve gittiğini unutmuştum. Gel çı karayı m üstünden.

İlk ses:

- Kendi evimize gitmeliyiz. Burada olmaz.

İkinci ses:

- Evet. Uç haydi gidelim. Seni burda görmesinler.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 62/137

Analı k çı ldı rmak üzereydi. Korkusundan çı ğlı k atı p bahçeye koştu. Babası yalak kenar ı ndaelini yüzünü yı karken iki beyaz güvercinin pencereden uçtuğunu gördü. Güvercinler havada oyana bu yana uçtuktan sonra soldaki evin bahçesine kondular. Babası güvercinlere baktı vekar ı sı na:

- Daha niye yaygara kopar ı yorsun? Güvercinlerden korkmuyor muydun sen?İşte gittiler.Peri seslere uyanı p yerinde doğruldu. Analı k elinde ateş duvar kenar ı nda durdu:

- Yine konuşuyorlardı . İyi saatte olsunlardı bunlar.

Perişaşı rmı ş kalmı ştı . Analı kla kocası ağı z dalaşı yapı yorlardı . Oysa beyaz güvercinindamı n çı kması nı n altı na saklandı ğı nı içeri gizlice girmek için f ı rsat kolladı ğı nı bilmiyorlardı .Bu güvercin Yaşar'ı n yanı ndan dönen konuşan bebekti. Kimsenin görmeyeceğini anlayı nca pencereden içeri daldı . Ama analı k onun kanat sesine başı nı kaldı r ı p gördü ve çı ğlı ğı bastı :

- İşte!... Bak!.. Yine biri girdi içeri.

Babası pencereye doğru koştu. Güvercinin sandı k odası na kaçtı ğı nı gördü. O da daldı sandı k odası na ama bir şey göremedi.Şaşı r ı p kalmı ştı . Bu lanet güvercin nereye saklanmı ştı ?Birden kapı nı n arkası nda duran konuşan bebeğe gözü ilişti.

Ulduz o kadar derin uyuyordu ki birkaç gün de uyanacağa benzemiyordu. Babası k ı zı na baktı ktan sonra yorganı nı kaldı rdı , baktı yalnı z. Bebeği acaba kim götürüp de sandı k odası nakoydu diye düşünmeye başladı . Analı k ile Peri pencereden babası na bak ı yorlardı . Analı k:

- K ı zı n bebeği n'oldu? Ben gelip baktı ğı mda yanı ndaydı .

Babası :

- Sandı k odası nda. Güvercin de yok.

Analı k:

- Bence bu bebeğin bir şeyi var. Başı mı za bir bela getirmesinden korkuyorum.

Analı k dualar okudu, kendisine doğru üfledi:

- Şimdi uyandı r bakalı m şu k ı zı ...

Babası ayağı nı n ucuyla k ı zı nı sarstı :

- Haydi, kalk k ı zı m!...

Yaşar İmamlar ı n İlgisine Mazhar Olmuştu.

Yaşar'ı n annesi öğleyin eve döndü. Baktı , yaşar hâlâ uyuyordu. Külsüm sabahtan beriUlduz'un analı ğı nı n yanı ndaydı . Çamaşı r yı kamı ş, kokan inek etini götürüp sokak köpeklerinin önüne atmı ştı .

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 63/137

Hava sı caktı . Yaşar ter içinde kalmı ş, yorganı nı bir kenara itmişti. Soluna yatmı ş, dizlerinikarnı na kadar çekmişti. Annesi yarası na sar ı lı bezin kendi sardı ğı bez olmadı ğı nı , değişmiş olduğunu farketti.İ pek bez parçası ydı sar ı lı bez. Yaşar'ı sarstı . Yaşar gözünü açı nca:

- N'olur anne, biraz daha uyuyayı m.

- Kalk oğlum; öğlen oldu. Ne kadar da tembel oldun sen? Bu ipek bezi nerden bulup sardı n parmağı na?

Yaşar hemen parmağı na baktı ; her şeyi hatı rlayı verdi. Annesi başucuna oturup alnı ndakiterleri çadurunun kenar ı yla sildi.

- Yavrucuğum bu tertemiz bezi nerden bulduğunu söylemedin.

- Rüyamda nur yüzlü bir adam geldi, oturdu yanı ma. Bana "Oğlum, yaranı iyileştirmemiister misin?" dedi. Ben de "Tabii amca" dedim. O nur yüzlü adam cebinden bir merhemçı kardı ve yaramı tekrar sardı . "Sen uyanana kadar yaran da iyileşmiş olacak" dedi.

Yaşar bir süre sustuktan sonra:

- Sevecen bir adamdı . Yüzü ne kadar nurluydu bir bilsen. Yaramı sardı ktan sonra bana "Bak bakalı m, başı nı n arkası ndaki nedir?" dedi. Geri dönüp baktı m ama bir şey göremedim.Önüme baktı m, yine bir şey görmedim. Derken adam gitmişti.

Yaşar'ı n annesi sessiz sedası z oturmuş, oğluna öyle hayretle bak ı yordu ki Yaşar bir an içinkorkuya kapı ldı . Ama annesi konuşunca yalanı nı n tuttuğunu anladı .

Annesi:

- Yüzü nurluydu öyle mi?

- Evet anne. Hani o gün diyordun ya büyükannenin rüyası na girmiş ve çolak ayağı nı düzeltmişti, tı pk ı onun gibi. Bak, yaram artı k acı mı yor.

Yaşar'ı n annesi ağlamaya başladı . Sevinçten ağlı yordu. Oğlunu kucaklayı p yüzünü öptü.

- Oğlum sen imamlar ı n7 ilgisine mazhar olmuşsun. Senden hoşlanmı ş. Baban da bilseydi

keşke!.. Parmağı n artı k acı mı yor öyle mi?- Öbür parmaklar ı m gibi oldu. Yar ı ndan tezi yok yine çalı şabilirim.

Sonra yarası nı açtı , yapraklar ı ve yaprak merhemini aldı , yarası nı annesine gösterdi.Yaranı n yeri beyazlaşmı ş, irinden, iltihaptan eser kalmamı ştı . Yarayı tekrar sardı lar. Yaşar kalktı ; yatağı nı , yorganı nı , yastı ğı nı toplayı p dolaba koydu:

- Anne, hava artı k ı sı ndı . Bu gece damda yatacağı m.

Annesişaşk ı n şaşk ı n bak ı yordu. Bir şey demedi. Yaşar elini yüzünü yı kamak için bahçeyeçı ktı . Külsüm odada dualar,şükürler ediyordu. Yaşar o anda hatı rladı tavuskuşunun tüyleriniormanda unuttuğunu.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 64/137

Kar ı ncalar

Yaşar tarhı n kenar ı na işerken gözü duvar kenar ı ndaki inek ayağı na ilişti. Bir kara kedi deduvarda oturuyordu. Yaşar önce inek ayağı ndan bir şey anlamadı , ama sonra Ulduz'la bebeğinona dün gece dediklerini hatı rladı .

Dün gece ormandan dönerken Ulduz ona "Sabahleyin annen bize gelince ineğin ayağı nı sana gönderirim. Dikkat et aman!" demişti.

Yaşar da " Neden?" diye sorunca Konuşan Bebek "Bu, sı radan ineklerden değil. Ayağı nı saklayalı m, işimize yarar. Ne zaman bir sorun çı karsa ondan yardı m isteyebiliriz" cevabı nı vermişti.

Yaşar bunlar ı düşünürken Ulduz'un bağlı k çı ğlı ğı yükseldi. Çı ğlı klar ı arası nda "Yapmaanne!.. Hata ettim!.. Peri teyze, yardı m et!... Ah öldüm!..." sözleri işitiliyordu.

Yaşar şaşk ı n şaşk ı n ark kenar ı nda duruyor ve ne yapacağı nı bilmiyordu. Birden ineğinayağı na doğru koştu; yerden alı p yavaşça " Analı k Ulduz'u öldürecek. Ne yapayı m?" diyesordu.

Zayı f bir ses duydu Yaşar:

- Beni dama f ı rlat. Karakediye de dikkat et.

Yaşar karakediyi kovdu evden. Sonra ayağı dama f ı rlattı . Ayak dama düşünce annesi"Yaşar, dama düşen de neydi?" diye sordu.

Yaşar:

- Bir şey değil. Bana getirdiğin ayağı dama attı m kurusun diye.

Annesi:

- Ulduz verdi.İnek ayağı nı n ne işe yarayacağı nı biliyor musun?

Yaşar:

- Anneciğim, galiba yine analı k Ulduz'u dövüyor. Bir baksan onlara iyi olmaz mı ?Annesi:

- Bizi ilgilendirmez oğlum. Herkes kendi işini daha iyi bilir.

Yaşar:

- Ama anneciğim...

Annesi:

- Hemen yı ka elini yüzünü, öğle yemeğini yiyelim.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 65/137

Yaşar fazla bekleyemedi. Arkadaki basamaklardan dama çı ktı .

İneğin ayağı :

-Analı ğı n hakk ı nı avucuna vermek için on yirmi k ı rmı zı kar ı ncamı gönderdim. Kara kediye

dikkat et. Sonunda bir gün kapı p götürecek beni.Yaşar çevresine bak ı ndı . Kara kedi sinsi sinsi yaklaşı yordu. Elinde bir kesek vardı . Fı rlattı

üstüne. Kara kedi olanca hı zı yla uzaklaştı .

Biberin tadı nası l ?

K ı rmı zı kar ı ncalar Ulduz'un imdadı na koşuyor.

Ulduz'un derdinin ne olduğunu anlamak için biraz geriye dönüp Ulduz ile analı ğı n yanı nagidelim.

Ulduz'un babası nı n evinde, k ı bleye bakan ve aynı koridora açı lan iki oda vardı . Birisi,sandı k odası bulunan oturma odası ydı . Diğeri ise misafir odası . Koridorun sonunda da küçük bir mutfak vardı . Bahçenin öbür başı nda tuvalet yer alı yordu. Bir de içinde tandı r bulunan vetavanı nda deliği olan odacı k. Misafir odası nı n yanı ndaki merdivenden dama çı k ı lı yordu.

O gün Yaşar'ı n annesi onlara gittiğinde analı k mutfakta oturmuş kendine omlet yapı yordu.Ulduz'un kara kargası nı dövmek ve işin aslı nı ortaya çı karmak için Peri'yi odanı n kapı sı nadikmişti. Analı k daha o sabahtan bir şeyler sezinlemişti ve Ulduz ile bebek arası nda mutlaka bir şey olduğunu düşünüyordu.

Peri sessiz sedası z kapı nı n arkası nda kulak kabartmı ş, kapı nı n aralı ğı ndan Ulduz'ugözlüyordu. Babası henüz dönmemiştüi daireden.

Ulduz o zamana kadar bebekle konuşmaya f ı rsat bulamamı ştı . Babası yla analı k ağzı ndanlaf almak için çok uğraşmı şlar ama başaramamı şlardı . Ulduz bilmezlikten geliyordu.Kimsenin görmeyeceğinden emin olunca bebeğinin yanı na gitti. "Analı ğı n gözü üstümde. Bir şeyler sezinlemiş gibi" dedi.

Konuşan bebek:

- Birkaç gün birbirimizden uzak dursak, iyi olacak.Ulduz:

- Peri teyze fena biri değil. Ama ahşu analı k yok mu! Konuşan bebeğim olduğunu bir bilse, bir dakika bile durmaz; tandı r ı yaktı ğı gibi ateşe atar seni; yanar kül olursun.

Konuşmanı n ortası ndayken Peri gidip analı ğa haber verdi. Analı k faraşı eline aldı , kapı nı narkası na geldi. Çı t çı kmı yordu. Aralı ktan Ulduz'u görüyordu. Yüklüğün kapı sı nı kapayı pduvar kenar ı na oturdu; parmaklar ı nı sayı p onlarla oynamaya başladı . Analı k kapı yı açtı :

- Kimle konuşuyordun?... Çabuk söyle. Yoksa ellerini iğneyle delik deşik ederim!...Utanmaz k ı z!...

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 66/137

Ulduz'un yüreği ağzı na geldi. Bir şeyler söylemek istediyse de kekelemeye başladı ; mı r ı nk ı r ı n etti. Analı k yakası ndan bir iğne çekip Ulduz'un eline batı rdı . Ulduz çı ğlı k atı p ağlamaya başladı . Analı k yine batı rdı iğneyi. Ulduz çı rpı nı p kaçmak isterken Peri yakaladı ve analı ğı nkar şı sı nda tuttu. Analı k öbür eline de iğne batı rdı :

- Şimdi yalan yumurtlamazsı n artı k. Ben baban gibi yalan yutturulacak biri değilim. Söyle bakayı m o soytar ı bebeğinin nesi var? Ya söylersin ya da ağzı na biber sürerim.

Ulduz ağlarken:

- Bir şey bilmiyorum anne... Ben nereden bileyim!..

Analı k Peri'ye döndü:

- Peri, koş biber şişesini al gel çabuk. Biber bunu bülbül gibi konuşturur.

Peri bir koşu gidip biber şişesini getirdi. Analı k avucuna biraz biber döktü. Tamyakalayacakken Ulduz elinden kurtulup duvar ı n köşesine kaçtı . Analı k Peri'ye:

- Tutşunun ellerini. Bugün ona analı ğı n kim olduğunu öğreteceğim.

Peri ile analı k Ulduz'u yere yatı rdı lar. Analı k ayaklar ı na oturdu; Peri de başı nda durupkollar ı nı tuttu sı msı k ı . Analı k Ulduz'un ağzı nı açı p biber dökecekken Ulduz öyle bir çı ğlı k attı ki sesi birkaç ev öteden duyuldu.

- Hatta ettim!... Peri teyze yardı m et bana!...

Peri bir şey demedi. Analı k:

- Doğruyu söylemedikçe elimden sağ kurtulamazsı n.

Ulduz ağlayarak:

- Bir şey bilmiyorum ben... Bı rak ı n beni!... Ah.. öldüm!...

Kurtulmak için çı rpı ndı . Analı k biberi ağzı na döktü:

- Yut şu biberi de tadı nası lmı ş, öğren bakalı m!Ulduz öksürmeye başladı ve analı ğı n yüzüne, gözüne tükürdü. Biber gözüne kaçtı . Birden

Peri çı ğlı k atı p yerinden sı çradı . Elini boynuna götürdü. Bir k ı rmı zı kar ı nca var gücüyle boynunuı sı r ı yordu. Bir başka kar ı nca da analı ğı n bacağı nı ı sı rdı . Bir başkası Peri'nin kolunu,öbürü analı ğı n sı rtı nı . Sonunda ikisi de dayanamayı p bahçeye koştular. Son kar ı ncayı daterliğiyle ezdiler. Kar ı ncalar ı n ı sı rdı ğı yer öyle acı yordu ki Peri ağlamaya başladı . Ulduzodanı n ortası nda yüzüstü yerde yatı yor ve iki eliyle ağzı nı tutmuş inliyordu.

Mutfaktan yanı k yemek kokusu geliyordu.

Analı k ile Peri'nin konuklar ı

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 67/137

Dar vakitti. Yaşar dama çı kmı ş, kenara oturup ayaklar ı nı sark ı tmı ştı . Güneşin batı şı nı izliyordu. Sapsar ı güneş, ufuktaki renk cümbüşü ve gurub vaktinin alev rengi bulutlar ı onahep güzel gelirdi. Alacakaranlı k çökünce yı ldı zlar belirdi. Orada burada tek tük görülen soluk yı ldı zlar gittikçeı şı l ı şı l ı şı ldamaya başladı . Göz k ı rpı yorlardı şimdi.

Peri'nin sesiyle yerinden sı çradı . Peri pencerenin önünde durmuş Yaşar'ı n annesine "Külsüm, kalk hadi, bize gel. Kocandan mektup gelmiş." dedi.

Birkaç dakika sonra Yaşar ile annesi Ulduz'un babası nı n yanı nda oturmuş, onudinliyorlardı . Peri ile analı k da odadaydı . Ulduz yoktu.

Yaşar'ı n babası mektuplar ı nı Ulduz'un babası nı n adresine gönderirdi. Mektubunda birazhasta olduğunu, artı k çalı şamayacağı nı ve yak ı nda çoluk çocuğunun yanı na geleceğiniyazmı ştı .

Mektubun sonuna doğru kapı çalı ndı . Birkaç misafir geldi. Analı ğı n erkek kardeşi ileyengesiydi. Yanlar ı nda küçük oğullar ı Behram da vardı . Uzaktan gelmişlerdi. Bir başkaşehirden. Oturup sohbete daldı lar. Analı k ak şam yemeği yapması için Külsüm'ü bı rakmadı .

Yaşar kâh mutfağa annesinin yanı na gidiyor, kâh gelip pencere kenar ı na oturuyordu. Amakonuşacak tek laf ı yoktu. Elbette söylenecek çok sözü vardı ama söylenemezdi bunlar.Onunla ilgilenmeyip Ulduz'un yanı na bı raksı nlar istiyordu.

Gülüşüp konuşurlarken yengesi analı ğa dönüp "Biz seninle Peri'yi götürmeye geldik. Sabahhareket ederiz." dedi.

Analı k:

- Peri'nin nişanlı sı döndü mü?

Yenge:

- Evet. Yar ı n düğün başlar.

Sonra Peri'ye bak ı p güldü.

Analı ğı n Ulduz'un başı na neler getirdiğini bilen çı kacak mı ?

Ak şam yemeğinden sonra analı k yol hazı rlı ğı yapmak için giysilerini toplamaya başladı .Yüklüğün kapı sı açı lı nca Yaşar'ı n gözü sı rtüstü yatı r ı lı p ağzı bezle bağlanmı ş Ulduz'a ilişti.

Yaşar'ı n annesi:

- Nesi var bu k ı zı n? Ak şam yemeği de yemedi?

Analı k:

- Hasta. Yemese iyi olur.

Külsüm:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 68/137

- Nesi var?

Analı k:

- Ağzı uçuklamı ş.

Külsüm ile analı k sandı k odası nda konuşuyorlardı . Analı ğı n erkek kardeşi de sandı k odası nı n kapı sı na oturmuş, onlar ı n laf ı nı dinliyordu. Kapı yı biraz aralayı nca Ulduz'u gördü, babası na dönerek: "K ı zı burada tutmuşsunuz. Ben de sandı m ki..." dedi.

Babası sözünü keserek: "Evet, henüz yanı mı zda" dedi.

Adam kar ı sı na baktı , kar ı sı ona ve bir şey demediler.

Kim korkar karanlı ktan? Geceleri dam nası l olur?

Gece geç vakitti. Külsüm mutfakta bulaşı k yı k ı yor, ötekiler de koyu koyu sohbetediyorlardı . Behram annesine:

- Anne, çişim geldi.

- Kendin git anneciğim.

- Hayı r, ben korkuyorum.

Analı k Yaşar'a dönerek:

- Hadi, sen de Behram'la beraber git...

Yaşar'ı n ne zamandı r çişi gelmişti ama tembellikten yerine çak ı lmı ş kalmı ştı ve kalk ı p çişeçı kmı yordu.İkisi birden kalk ı p çı ktı lar dı şar ı . Ark ı n kenar ı nda işerlerken Behram:

- Sen de okula gidiyor musun? Ben dördüncü sı nı ftayı m.

Yaşar:

- Evet, ben de.

Yine sessizlik oldu. Yaşar'ı n hiç konuşacak hali yoktu. Yine Behram söze başladı :

- Ben sı nı f birincisiyim. Babam bana bisiklet alacağı nı söyledi. Ya sana?..

- Benim yok...

Dönerlerken Behram'ı n gözü basamaklara ilişti.

- Bu merdivenler ne işi yar ı yor?

- Dama çı k ı lı yor. İstersen çı kalı m yukar ı , bak.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 69/137

- Ben karanlı ktan korkar ı m. İçeri girelim.

- Önce ben çı kar ı m yukar ı . Sen arkamdan gel.

Behram ikirciklendi.

- Sen karanlı ktan korkmuyor musun?

- Hayı r. Ben geceleri tek başı na damda yatar ı m ve hiçbir şeyden korkmam.

- Geceleri dam nası l olur?

- Çı karsan dama, kendin görürsün.

Yaşar bunu dedikten sonra bir çı rpı da basamaklardan dama çı ktı . Behram birazikirciklendiyse de yavaş yavaş çı ktı yukar ı . Yaşar elinden tutup damı n ortası na kadar götürdü.Gökyüzünde bir kar ı şlı k boş yer yoktu. Her taraflar yı ldı z içindeydi. Milyonlarca milyonlarcayı ldı z.

Yaşar:

- Görüyor musun?

Tam üstlerinden bir yı ldı z kaydı , bir yay çizip düştü aşağı . Uzaklarda bir başka yı ldı z parlayı p kayboldu gözden. Gecenin sessizliğinde birkaç köpek havlayı p uzaklaştı . Bir kelebek sokak başı na doğru uçuyordu. Bir yarasa hı zla önlerinden geçip pervaneyi yakaladı vekaranlı kta gözden kayboldu. Bir yı ldı z daha kaydı ve ardı nda parlak bir çizgi bı raktı . Azötedeki birkaç evden ahı r kokusu geliyordu.

Yaşar üzerlerindeki "Mekke yolu"nun göstererek:

- Gökyüzünde uzananşu geniş aydı nlı ğı görüyor musun?

- Evet.

- Buna "Mekke yolu" derler.

- Hacı lar bu yoldan mı gider Mekke'ye?Yaşar güldü:

- Hayı r. Okuryazar olmayan insanlar ona "Mekke yolu" der. Bunlar yanyana duran iriliufaklı yı ldı zlar. Birbirine yapı şı k olduklar ı nı sanma sak ı n. Aralar ı ndaki uzaklı k aslı nda çok fazla. Uzaktan böyle görünüyorlar.

- Peki neden halk ona "Mekke yolu" diyor?

- Belli işte canı m. İlimden nasibi olmayan eski insanlar bildikleri her şey için bir masaluyduruyorlardı . Bu da onlardan biri.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 70/137

Behram ikircikli:

- Bunlar ı sen uydurmuyorsun değil mi?

- Bunlar ı öğretmenimizden öğrendim. Sizin öğretmeniniz de böyleşeyler anlatmaz mı ?

- Hayı r. Biz sadece dersimizi işleriz.

- Peki bunlar ders değil mi yani?

Gökyüzünün bir başka köşesinden parlak bir yı ldı z yükselmeye başlamı ş, süratleyaklaşı yordu. Behram Yaşar'a cevap vermeksizin:

- Şu yı ldı za bak. Nereye gidiyor?

- O yı ldı z değil. Uydu. Yerden f ı rlatı lmı ş.

- Nereye gidiyor?

- Dünyanı n çevresinde dönüp duruyor.

- Tak ı lı yorsun bana. Kendin uyduruyorsun.

- Kendim mi uyduruyorum? Öğretmenimiz söyledi. Sen de kendi öğretmenine sor.

- Bizim öğretmen böyleşeyler söylemez.

- Öyleyse bilmiyor.

- Hayı r. Bizim öğretmen her şeyi bilir. Kendisi söylüyor. Sen yalan söylüyorsun.

Ortalı k k ı zı şmaya başlamı ştı ki analı ğı n sesi yükseldi bahçeden:

- Nerdesiniz, Behram?

Çocuklar irkildiler. Behram yine karanlı ğı hatı rladı . Ağlamak üzereyken Yaşar elini tuttu:

- Korkma oğlum, yanı nda duruyorum ben.Analı k Yaşar'ı n sesini tanı yı nca gürledi:

- Eşşek sı pası , niye çı kardı n çocuğu dama?

Ve beklemeden hı zla dama çı ktı . Behram'ı Yaşar'ı n elinden alı p:

- Defol hadi!...baş belası !..

Yaşar:

-Orospu!..

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 71/137

Analı ğı n tepesi attı ve Yaşar'ı n suratı na tokatı indirdi. Sonra Yaşar'ı n elinden tutup aşağı indiler. Yaşar bir süre bekledi, bekledi, sinirinden ağlamaya başladı . Sonra kendi damlar ı nageçip yüzüstü yatağı na uzandı .

Sonunda kara kedi yapacağı nı yaptı

Sabahleyin Yaşar misafirlerin sesine uyandı . Güneş dama vurmaya başlamı ş ve tatlı bir sı caklı k vermişti. Annesi analı ğı n valizini omuzuna almı ştı . Herkesten sonra dı şar ı çı ktı . İkiev de boş kaldı . Yaşar esnedikten sonra kalk ı p basamaklardan indi ve Ulduz'un yanı na gitti.Ulduz ağzı ndaki bezi çözmüş, sandı k odası nı k ı yı bucak ar ı yordu.

Yaşar seslendi:

- Ne ar ı yorsun Ulduz?

Ulduz başı nı kaldı rdı :

- Sen misin Yaşar?

- Evet. Bebeğin başı na ne geldi?

- Bilmiyorum. Ortada yok.

Ulduz dünkü macerayı birkaç kelimede Yaşar'a anlattı . Yaşar da inek ayağı nı vekar ı ncalar ı . Sonra ikisi birden her taraf ı aramaya başladı lar. Yoktu.

Yaşar:

- Analı k çalmı ş olması n!

- Ne yapabiliriz?

- Kar ı ncalar bulabilir. Yerin altı nda olsa, delik açı p ulaşı rlar.

- Öyleyse inek ayağı nı al gel.

Yaşar koşarak gitti. Damda ağzı na bir şey almı ş hı zla uzaklaşan kara kediyi gördü. Yaşar

aşağı inip bahçenin köşesindeki köpek kulübesine gitti.İnek ayağı nı oraya saklamı ştı . Yuva bomboştu. Hı zla dama çı ktı ama kara kedi görünürlerde yoktu. Bir aşağı indi, bir dama çı ktı .Boşu boşuna dolaşı p duruyor, ne yapacağı nı bilmiyordu. Sonunda annesinin sesiyle kendinegeldi. Annesi ark ı n kenar ı nda Ulduz'un elini yüzünü yı k ı yordu. Yaşar da gitti yanlar ı na:

Annesi:

- Parmağı n acı mı yorsa, işine git istersen.

- Anne, sen çamaşı ra gitmiyor musun?

- Ulduz'un babası evde kalı p Ulduz'a bakmamı söyledi. Ona öğle yemeği de yapacağı m.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 72/137

- Babam bugün gelir mi?

- Gelince haber veririm sana.

Ulduz'un boyu kadar bebek.

Halı dokuyan çocuklar ı n şark ı sı .

İki üç gün sonra Yaşar'ı n babası geldi. Öyle hastaydı ki sabahtan ak şama kadar yatı pinliyordu. Külsüm ile Yaşar doktor getirdiler, ilaç aldı lar. Yaşar'ı n annesi artı k işegidemiyordu. Evde kalı p kocası na ve Ulduz'a bak ı yordu. Bazen deşampuan yapı yor, yakomşu kadı nlar gelip ondan satı n alı yorlar ya da kendisi hamamlara götürüp satı yordu.

Yaşar halı dokuyordu. Evin masraflar ı nı n çoğunu o kar şı lı yordu. Boş kaldı ğı zamanlar dahep Ulduz'la birlikte oluyordu. Birkaç gün konuşan bebeği özlediler ve boşuna aradı lar.Sonunda başka bir bebek yapmaya karar verdiler ve hemen işe koyuldular.

Ulduz Yaşar'ı n annesinden iğneye iplik geçirmesini, kumaş biçmeyi öğrendi. Oradan buradan çeşit çeşit kumaş parçalar ı buldular, işe başladı lar. Yaşar yün artı klar ı nı fabrikadangetiriyor ve bebeğin ellerini, ayaklar ı nı dolduruyorlardı . Bebeği Ulduz'un boyunda yapmak istiyorlardı . Yüzünü Yaşar'ı n çizmesine karar verildi. Bebeğin parçalar ı nı tek tek hazı rlı yor vesonra bir araya getirmek üzere bir kenara koyuyorlardı . Başı nı yapmak için eski bir plastik toptan yararlandı lar. Topun üstünü beyaz bir kumaşla kapladı lar. Yaşar bir Cuma günü oturduve ak şama kadar gözleri, ağzı , kalan yerleri resimledi.

Yirmi gün sonra bebek ayakta duruyordu, hem de Ulduz'un boyunda, ama somurtkandı ,gülmüyordu hiç. Mutlu değildi. Çocuklar düşünüp taşı ndı lar. Bebeklerinin nesi vardı , nedensuratı ası ktı , neden gülmüyordu? Sonunda anladı lar. Bebekleri giysi istiyordu.

Böylesine kocaman bir bebek için giysi hazı rlamak kolay iş değildi. Çok kumaş lazı mdı .Üstelik kumaşı kesip dikmek de zor bir işti. Böylece iki üç gün geçti ve çocuklar ı n aklı na bir şey gelmedi.

Yaşar hafta başı nda haftalı ğı nı alı p getiriyor, annesine veriyor ve onŞahî8, bir K ı rangünlük harçlı k alı yordu. Bir gün Ulduz'a:

- Ben harçlı ğı mı biriktirip bebeğe giysi alacağı m.

Ama hesap yapı nca anladı lar ki bu parayla aylar sonra bile koca bebek için giysi alı namaz.Bir kaç gün de böyle geçti. Koca bebek çı plak, somurtkan somurtkan ayakta duruyordu.Çocuklar ne kadar konuşmak isteseler, cevap vermiyordu.

Bir gün Yaşar halı dokuma tezgahı nı n başı nda çalı şı rken birden aklı na bir fikir geldi.Bebek Ulduz'la aynı boydaydı . Bu durumda Ulduz'un giysilerinden birini ona giydirmek mümkündü. Bu düşüncesinden o kadar memnun oldu kişark ı söylemeye başladı . Halı dokumacı lar ı nı n şiirlerinden söylüyordu.İlmeği elinden bı rak ı p bı çağı aldı . Bı çak darbeleriyle birlikteşark ı söylüyor ve seviniyordu. Bir süre sonra öteki çocuklar da ona dem tutmaya başladı lar. Atölyenin loş ve tozlu ortamı halı cı çocuklar ı n şark ı lar ı yla doldu:

Gettim nabat almağa

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 73/137

İstakana salmağa

Cebimde onşâhim yoh

Başladı m gı rcanmağa

***

Gapdı çerek daşı nı

Yardı menim başı mı

Başı mı n ganı durmur

Sesledim gardaşı mı

Analı ğı n dönüşü

Ak şam üstü Yaşar eve dönünce annesi, analı ğı n erkek kardeşiyle birlikte döndüğünüsöyledi. Yaşar'ı n beti benzi attı . Annesi bir şey anlaması n diye sokağa f ı rladı . O gece Ulduz'ugöremedi. Gece damda yattı . Annesi de hasta kocası nı n yanı nda odada yatı yordu. Gece yar ı sı Yaşar uyandı . Komşunun yalağı nı n ortası nda bir şeyden duman çı ktı ğı nı gördü. Analı k daelinde gaz tenekesiyle ateşin başı nda duruyordu. Yaşar bir süre merakla baktı ysa da sonrayatı p uyudu ve sabahleyin kalk ı p işine gitti.

Ah koca bebek ah! Neden yaktı lar seni.

Çocuklar seni nası l da arzu ederek yaptı klar ı nı söylemedi mi?

Şimdi biraz geri dönelim ve analı k dönünce Ulduz'la koca bebeğin başı na neler geldiğinigörelim.

Ulduz bebeğiyle işi olmadı ğı zaman, onu sandı k odası na götürüp yataklar ı n altı na gizlerdi.Analı k ansı zı n döndüğü zaman bir şey görmedi. Gördüğü tek şey Ulduz'un yalak kenar ı ndaoturup parmaklar ı nı sayması ve Külsüm'ün de bahçeyi süpürmesiydi. Babası odada pantolonunu ütülüyordu. Analı ğı n erkek kardeşi ise o gün ak şam geri döndü. Ama gitmedenönce bir süre Yı ldı z'ı n babası yla konuştu. Ulduz kendisi hakk ı nda konuşulduğunu az çok

anlamı ştı . Galiba analı k erkek kardeşine ve kocası na Ulduz'uşikayet etmişti.Gece yatarken kötü bir olay oldu. Analı k döşeğini alı rken iri ve biçimsiz bir şeyin

döşeklerin altı nda durduğunu gördü. Bir yaygaradı r koptu ve az sonra bu nesnenin Ulduz'un bebeği olduğu anlaşı ldı . Hem de kendi yaptı ğı bebek. Analı k koca bebeği pencereden yalağaf ı rlattı ve Ulduz'a bağı rmaya başladı :

- Kendi yaptı ğı bebeğiyle birlikte teneşire gelesice! Korkuttun beni. Benimle inatlaşmak neymiş, gösteririm sana. Daha birininşerrinden yeni kurtuldum. Yine cinleri üşüştürecek misin evime ha?

Babası şaşk ı nlı ğı ndan donup kalmı ştı . Bu ne idüğü belirsiz bebeği Ulduz'un yapmı ş olması na inanamı yordu.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 74/137

- K ı zı m, ne zaman yaptı n bunu? Benim haberim olmadı .

Ulduz ağzı nı açmı yordu. Analı k:

- Allah'aşükret ki bu halimle sinirlenmek istemiyorum. Yoksa eşşek sudan gelene kadar

döverdim seni.Babası kar ı sı na:

- Evet, kanı nı kirletmemelisin. Çocuğun için zararlı dı r.

Analı k kocası nı göstererek:

- Ben bunun laf ı na seni evde tutuyorum. Anam babam sana hizmet etmek için göndermedi beni bu eve!

Babası :

- Yeter artı k hanı m. Ne de olsa, çocuktur. Anlamaz.

Analı k:

- Neyse ne. Ben buna katlanamazken, neden oturup beni üzmek için bebek yapı yor ha?

Ansı zı n Ulduz ağlamaya başladı ve hı çk ı r ı klar ı nı n arası nda yüksek sesle:

- Ben... ben... konuşan bebeği...mi.. is... tiyorum!...Konuşan bebeğinin adı geçer geçmez analı k öfkelendi ve Ulduz'un saçlar ı nı yolup gürledi:

- Artı k o pisliğin adı nı alma ağzı na! Anladı n mı ? Karnı mdaki çocuğa bir şey olması nı istemiyorum. Böyleşeyler uğursuzdur, iyi saatte olsunlar ı eve çeker. Anladı n mı yoksa başı nı yumruklayı m mı , sopayla k ı rayı m mı kafanı ?

Ulduz aniden analı ğı n elinden kurtulup koca bebeğini almak üzere kapı ya doğru koşmaya başladı ama analı k f ı rsat vermedi.

Birkaç dakika sonra Ulduz sandı k odası nda büzülmüş hı çk ı ra hı çk ı ra ağlı yordu. Kapı dakapalı ydı . Analı k elinde gaz tenekesiyle koca bebeğin yalakta dumanı tüte tüte yanı şı nı seyrediyordu. Babası ise hâlâ bu kadar iri bir bebeğin nası l eve girdiğini düşünüyordu.

Yalnı z ve keder. Çille gecesinin ümidi.

Günler peş peşe geçip gidiyordu. Yaşar'ı n babası yaz boyunca hasta yatmı ştı ve sürekli ilaçiçiyordu. Çocuklar çok az görüşüyorlardı . Yalnı z kaldı klar ı zaman bebeklerine üzülüyorlardı ,hele hele konuşan bebeğe. Ulduz analı ğı n yanı nda bebek adı nı alamı yordu ağzı na. Ama onunkonuşan bebeğini düşünmemesi mümkün müydü? O harika geceyi unutması mümkünmüydü? Ormandaki geceyi, gizemli ormanı ? Çille gecesini unutması mümkün müydü? Çillegecesi tüm bebekler yine ormanda toplanacaklardı . Ama artı k Ulduz ile Yaşar'ı n ormanagötürecekleri bebekleri yoktu artı k.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 75/137

Vah Konuşan Bebek vah!

O k ı sa ömrünle çocuklar ı n gönlünde öylesine taht kurdun ki ömür boyu unutmayacaklar seni.

Günler, haftalar, aylar geçti. Ulduz çille gecesi umuduyla dakikalar ı saymaya başlamı ştı . Ogeceye kadar Konuşan Bebeğin ne yapı p edip geleceğinden emindi.

Analı ğı n karnı burnuna gelmişti. Doğacak çocuğuyla çok övünüyorken en küçük bir iştedahi Ulduz'u hı rpalı yordu.

Boşuna umut.

Tüm sevinçlere ne oldu?

Bir gün babası elektrikçi getirdi. Eve tesisat döşendi. Babası bir de radyo almı ştı . Ogünden sonra evde elektrik lambası yanı yor ve radyo sesi her yeri dolduruyordu.

Çille gecesini umutla beklemek de boşunaydı . Sanki Konuşan Bebek ebediyyenkaybolmuştu. Çille gecesinden sonra Ulduz yı k ı ldı artı k. O sevinçleri, konuşmalar ı , bülbülgibişak ı malar ı kalmadı . Suskun, bir köşeye çekilip oturan bir çocuk oldu.

Yaşar okula gidiyordu. Çocuklar çok az görüşüyorlardı . Zaten analı k Yaşar'ı evealmı yordu. "Baş belası velet k ı zı n ahlak ı nı daha da bozuyor" diyordu.

Öykümüz bitmiyor.

Ulduz ile Kargalar.

Bebekle çocuklara ne olduğunu bilmek istiyorsunuz mutlaka.

Kargalar meselesi çı kmasaydı Ulduz üzüntüsünden ölürdü belki de. Ama Anne Karga'nı nortaya çı kması ve çocuklar ı n kargalarla dostluk kurması işleri hepten değiştirdi. Ulduz ileYaşar tekrar keyiflendiler ve var güçleriyle çalı şarak Kargalar Şehri'ne gidebildiler.

Okudunuz ve biliyorsunuz ya, Kargalar olayı Ulduz ile Kargalar kitabı nda yazı lan ayr ı bir öykü. Konuşan Bebek öyküsü ise burada bitti.

Kitabı n yazar ı diyor ki:

Ben Konuşan Bebeğin kaybolması ndan yı llar sonra Ulduz'la tanı şı p dost oldum, tı pk ı onunUlduz ile Kargalar kitabı nı n girişinde yazdı ğı gibi. Ulduz'la annesinin köyünde tanı ştı m. Ozamanlar Ulduz oniki onüç yaşlar ı ndaydı . Ben de o köyde öğretmendim. Sonundaöğrencilerimle Ulduz'un Konuşan Bebeğini bulabildik. Bunu Kargalar, Bebekler veİnsanlar adlı kitapta anlatacağı z. Şimdiden bu öykünün bask ı sı nı bekleyin.

Bütün ak ı llı çocuklar ı n, Ulduz'un tüm arkadaşlar ı nı n, Yaşar'ı n, kargalar ı n ve KonuşanBebeğin dostu

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 76/137

Behreng

GÜVERCİNCİ KEL OĞLAN

Birkaç Söz

Çocuklar, kuşkusuz gelecek sizin ellerinizde; iyisiyle, kötüsüyle sizin olacak.İster istemez büyüyecek ve zamanla birlikte yol alacaksı nı z. Babalar ı nı zı n, büyükbabalar ı nı zı n ardı ndangelecek, onlar ı n yerini alacak, her şeyi elde edip sosyal yaşama iyisiyle, kötüsüyle, her şeyiyle

sahip olacaksı nı z. Yoksulluk, zulüm, zorbalı k, adalet, sevinç, keder, kimsesizlik, dayak, iş veişsizlik, hapishane ve özgürlük, hastalı k ve ilaçsı zlı k, açlı k, çı plaklı k, yüzlerce sosyalmutluluk ve mutsuzluk artı k sizin olacak.

Bildiğimiz gibi hastalı klar ı n tedavisi için önce bunun nedenini bulmak gerek. Örneğindoktorlar hastalar ı nı tedavi etmek için önce bunun mikrobunun peşine düşer ve sonra bumikroba kar şı t ilaçlar ı verirler hastalar ı na. Toplumsal rahatsı zlı klar ı da iyileştirmek için aynı işlemi yapmak gerekir. Biliyoruz ki sağlam vücuttu asla hastalı k bulunmaz. Sağlı klı toplumlarda da rahatsı zlı ğı n izine rastlanmamalı dı r. İflas, zorbalı k, yalan, hı rsı zlı k ve savaş sadece sağlı ksı z toplumlarda görülen rahatsı zlı klardandı r. Bunca rahatsı zlı ğı n nedenini bulmak için ilkin bunun sebebini bulmalı yı z. Sorun hep kendinize: Neden gönderdiler sı nı f arkadaşı mı halı dokuma fabrikası na? Neden bazı lar ı hı rsı zlı k yapı yor? Nedenşurada buradasavaş var, neden kan dökülüyor? Öldükten sonra ne olacağı m? Dünyaya gelmeden önceneydim? Dünyanı n sonu ne olacak? Ne zaman bitecek savaş, yoksulluk ve açlı k?

Toplumu ve sorunlar ı nı tanı mak için daha binlerce soru sormanı z gerek.Şunu da bilmelisiniz ki toplum evinizin dört duvar ı arası nda değil. Toplum yurttaşlar ı mı zı n yaşadı ğı her noktadı r. Irak köylerden tutun da irili ufaklı şehirlere dek. Çamurlu ve hayvan dı şk ı lar ı yladolu köy sokaklar ı ndan tertemizşehir caddelerine kadar. Dar daraşı k, karanlı k ve sinek doluyoksul köy evlerinden zenginşehirlilerin pı r ı l pı r ı l köşklerine kadar. Üstü başı dökülen veücretli çalı şan çiftçi çocuklar ı ndan, halı dokuyan çocuklardan tutun en önemsiz besini tavuklu pilav, hindi, muz ve portakal olan çocuklara kadar. Bütün bunlar atalar ı ndan miras olarak alacağı nı z toplum. Atalar ı nı zı n mirası nı el değmeden çocuklar ı nı za ulaştı rmamalı sı nı z.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 77/137

Kötülükleri azaltmalı ya da yok etmelisiniz. Güzelliklerini arttı rmalı ve rahatsı zlı klar ı n ilacı nı bulmalı sı nı z. Toplum, aynen korunması gereken bir emanet değil.

Toplumu tanı manı n ve sorulara yanı t aramanı n birkaç yolu var. Bu yollardan biri deköylere,şehirlere gidip her katmandan halkla oturup kalkmak. Öbür yolu da kitap okumak.

Tabii her kitap değil. Kimileri der ki: "Her kitap bir kez okumaya değer." Bu saçma bir söz.Dünyada o kadar çok kitap var ki ömrümüz bunlar ı n yar ı sı nı n yar ı sı nı okumaya bile yetmez.Bu durumda kitaplar ı n arası ndan güzel olanlar ı nı seçmeliyiz. Çeşitli sorular ı mı za doğruyanı tlar veren, bizi kendi toplumumuzla ve diğer milletlerle tanı ştı ran, toplumsalrahatsı zlı klar ı bize gösteren kitaplar ı seçmeliyiz. Bizi sadece oyalayı p aldatan kitaplar yı rtı lı pyak ı lmaya yarar.

Çocuklar masal ve öyküyü istekle okurlar. Değreli masallar ve öyküler size insanlar ı ,toplumlar ı ve yaşamı tanı tı r ve nedenleri açı klar. Sadece oyalanmak için masal ve öyküokunaz. Bu yüzden ben de ak ı llı çocuklar ı n öykü ve masallar ı mı sadece oyalanmak içinokumalar ı nı istemiyorum.

Behreng

GÜVERCİ NCİ KEL OĞLAN

Eski zamanlarda bir kel oğlan yaşlı annesiyle birlikte yaşardı . Evlerininin küçük bir bahçesi, bahçede de bir dut ağacı vardı . Kel oğlanı n kara keçisi ağacı n dibinde otlar, geviş getirir, sakalı nı oynatı r, eşinir ve beee bee belerdi. Küçücük tek pencereli odalar ı k ı bleye

dönüktü. Ortada bir tandı

r, üstünde bir seki ve tavanda duman çı

kması

na, hava veı

şı

k girmesine yarayan bir delik. Saman kağı dı yapı ştı rmı şlardı pencereye cam yerine. Boylu boyunca samanlı harçla sı vanmı ş duvarlarda çepeçevre raf vardı .

Kel oğlan sabahlar ı k ı rlara çı kar, çalı çı rpı , ot toplar ve sı rtı na yüklenip eve getirirdi.Kalanı nı da k ı şı n satmak ya da yine keçisine yedirmek üzere damda depolardı . Öğledensonralar ı güvercin uçururdu.İyi bir güvercinci sayı lı rdı . On onbeş güvercini vardı . İyi de ı slı k çalardı hani.

Yaşlı kadı n sabahtan ak şama dek çı kr ı ğı nı n başı nda yün eğirir, ana oğul böylece geçinipgiderlerdi.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 78/137

Padişahı n sarayı bunlar ı n eviyle kar şı kar şı yaydı . Görenin hayran kaldı ğı nefis bir binaydı .Padişahı n k ı zı Kel oğlan'a aşı k olmuştu. Kel oğlan ne zaman damda güvercin uçursa, k ı z dahalayı klarla, uşaklarla ayvana çı kar, Kel oğlan'ı n güvercin uçuruşunu izler,ı slı ğı nı dinlerdi.Kimi zaman da kaş göz işaretleriyle Kel oğlan'a bir şeyler anlatı rdı . Gelgelelim Kel oğlanumursamazdı onu. K ı zı görmemiş gibi davranı rdı . Ama doğrusunu isterseniz Kel oğlan da

tutulmuştu iyiden iyiye padişahı n k ı zı na. Yine de k ı zı n bunu bilmesini istemezdi. Padişahı n şukoskoca dünyada bir keçisi, on onbeş güvercini ve bir de yaşlı anası olan böyle bir kele k ı zı nı asla vermeyeceğini bilirdi. Diyelim ki verdi; padişah k ı zı duvarlar ı is tutmuş bir kulübededurur muydu hiç?

Padişahı n k ı zı ne yapsa, ne etse konuşturamı yordu bir türlü Kel oğlan'ı . Hatta bir gün bir koyun yüreğini delik deşik edip penceresinin önüne astı ama yine de oralı olmadı Kel oğlan.Çalı çı rpı öbeğinin yanı nda güvercinlerini uçuruyor,ı slı k çalı yor ve anası nı n çı kr ı k sesinekulak veriyordu.

Sonunda padişahı n k ı zı hastalanı p düştü yatağa. Artı k ayvana çı kmaz, pencereden Keloğlan'ı seyretmez oldu.

Padişah bütün doktorlar ı topladı k ı zı nı n başı na. Hiçbiri iyileştiremedi k ı zcağı zı .

Bütün masalcı lar böyle yerlerde "Padişahı n k ı zı kimseye açmadı gönül sı rr ı nı " derler. Yakorkudan ya utancı ndan tabii. Ama ben derim ki padişahı n k ı zı gönlünün sı rr ı nı açtı padişaha.Padişah k ı zı nı n Kel oğlan'a aşı k olduğunu duyunca sinirlendi, bağı rdı :

- Bir daha ağzı na alı rsanşu pisliğin adı nı , kovar ı m senişehirden!İnsana k ı tlı k mı düştü ki bula bula bu pisliği buldun? Seni vezirin oğluna vereceğim!İşte o kadar!

K ı z bir şey demedi. Padişah gidip tahtı na kuruldu, çağı rdı veziri yanı na:

- Vezir, bugünden tezi yok Kel oğlan'ı n güvercinlerinin başı nı uçuracak ve bir daha damaçı kması nı yasaklayacaksı n!

Vezir birkaç insan azmanı hizmetkâr ı nı gönderdi Kel oğlan'ı n evine. Kel oğlan dünyadanhabersiz, güvercinlerine yem verirken hizmetkârlar daldı lar evine ve bir çı rpı da güvercinlerin başlar ı nı uçurup, yer misin yemez misin Kel oğlan'ı bir güzel dövdü gittiler.

Kel oğlan bir hafta k ı pı rdayamadı yerinden. Kulübesinde yatmı ş inim inim inliyordu. Yaşlı

kadı

n yaralar ı

na merhem koyarken bir yandan da lanetler yağdı

r ı

yordu. Haftası

nda Kel oğlan biraz hava almak için dut ağacı nı n altı na oturdu. Güvercinleri nereye gömeceğini düşünürken başı nı n üstünden bir ses duydu. Başı nı kaldı r ı nca dut dalı na konmuş iki güvercininkonuşmalar ı nı duydu.

Güvercinlerden biri:

- Kardeş, sen bu oğlanı tanı r mı sı n?

- Hayı r kardeş.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 79/137

- Padişah k ı zı nı n aşk ı ndan yatak yorgan hasta yattı ğı oğlan bu. Padişah vezirine emretmiş;oda hizmetkârlar ı nı gönderip güvercinlerini öldürtmüş. Hizmetkârlar oğlanı döve döve buhale getirmişler. Güvercinlerini nereye gömeceğini düşünüyor oğlan.

- Niçin gömecek?

- Ne yapacaktı peki?

- Biz uçarken ayaklar ı mı zı n altı ndan dört yaprak düşecek. Onlar ı keçisine yedirsin. Keçininsütünü de güvercinlerin boynuna sürsün; hepsi canlanı r. Üstelik hiçbir güvercininyapamadı ğı nı yaparlar...

- Keşke oğlan sözlerimizi duysa!..

Güvercinler uçunca ayaklar ı nı n altı ndan dört yaprak düştü. Kel oğlan yapraklar ı havadayakalayı p keçisine yedirdi. Keçinin memeleri bir anda süt doldu. Bir tas getirip keçiyi sağdı ve sütünü güvercinlerin boynuna sürdü. Güvercinler k ı mı ldanı p canlandı lar ve Kel oğlan'ı n başı üstünde dönmeye başladı lar.

Güvercinlerin kanat seslerini duyan yaşlı kadı n dı şar ı çı ktı . Kel oğlan güvercinlerin başı nagelenleri anlattı annesine bir bir. Annesi:

- Oğlum, güvercinciliği bı rak artı k. Yine dama çı kacak olursan, padişah öldürür seni.

- Ana, benim güvercinlerim artı k bildiğin güvercinlerden değil, bak bir kere...

Sonra güvercinlerine dönüp:

- Güzel güvercinlerim, haydi, benişenlendirecek, annemi memnun edecek bir şeyler yapı n.

Güvercinler halka olup f ı s f ı s bir şeyler konuştular ve sonra birden uçup gittiler.Şaşı r ı pkalmı şlardı Kel oğlan ile anası . Aradan zaman geçti ama güvercinlerden haber yoktu. Annesi:

- Bu da senin güzel güvercinlerinin vefası !..

Yaşlı kadı n henüz laf ı nı bitirmeden güvercinler havada belirdiler. Bir de keçe külahgetirmişlerdi yanlar ı nda. Külahı verdiler Kel oğlan'a. Yaşlı kadı n:

- Çok değerli bir hediye getirmişler sana. Bak bakalı m başı na göre mi?

Kel oğlan keçe külahı başı na geçirdi:

- Ana, yak ı ştı mı yak ı şmadı mı ?

Yaşlı kadı n şaşı rarak:

- Oğlum, nereye kayboldun?

- Burdayı m ben ana.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 80/137

- Ver bakayı m şu külahı .

Kel oğlan başı ndan çı kar ı p verdi külahı . Yaşlı kadı n külahı başı na koyar koymaz Kel oğlan bağı rdı :

- Anne, nereye kayboldun?Yaşlı kadı n cevap vermedi. Keloğlanşaşk ı n şaşk ı n bak ı nı yordu çevresine. Ansı zı n anası nı n

çı kr ı k sesini duydu; koştu odaya. Bir de ne görsün? Çı kr ı k kendi kendine dönüp yüneğirmiyor mu? O zaman anladı keçe külahı n ne işe yaradı ğı nı .

- Ana, üzme beni artı k. Külahı ver de gidip biraz yiyecek temin edeyim. Açlı ktan öleceğimnerdeyse.

- Yemin et elini harama sürmeyeceğine; o zaman veririm.

- Benim için haram olanşeylere elimi sürmeyeceğime yemin ederim.

Bunun üzerine yaşlı kadı n külahı çı kar ı p Kel oğlan'a verdi. Oğlan da başı na geçirip dı şar ı çı ktı .

Birkaç mahalle ötede Dokumacı Hacı Ali otururdu. Bilmem kaç atölyesi, kaç yüz işçisi,hizmetçisi, uşağı vardı . Kel oğlan hem yürüyor hem düşünüyordu:

- Eee Kel oğlancı ğı m, düşün taşı n, bir iyice tart bakalı m, Hacı Ali'nin malı sana helal miharam mı ? Nereden kazanı yor Hacı Ali paralar ı ? Atölyelerinden mi? Kendisi mi çalı şı yor?Hayı r. Elini sı cak sudan soğuk suya değirdirmez o. Tek bildiği, atölyelerden gelen parayı alı pgününü gün etmek. Peki kim çalı şı p para kazandı r ı yor Kel oğlancı ğı m? Çalı ştı r kafanı bir iyice. Bir şey soracağı m sana ama doğru dürüst cevap ver. Söyle bakayı m, insanlar çalı şmazsa, n'olur fabrikalar ı n hali? Cevap: Kapanı r. Soru: O zaman yine para kazandı r ı r mı fabrikalar? Cevap: Elbette hayı r. Sonuç: Öyleyse, bak Kel oğlancı ğı m, bu soru cevaplardanşunu anlı yoruz:İşçciler çalı şı yor ama bütün parayı Hacı götürüyor; işçilere ise çok azı nı veriyor. Bu durumda Hacı Ali'nin serveti onun olmadı ğı na göre bana helal sayı lı r.

Kel oğlan gönül rahatlı ğı yla Dokumacı Hacı Ali'nin evine girdi. Birkaç uşak ile hizmetçidı ş bahçede dolaşı yorlardı . Kel oğlan kimseye belli etmeden aralar ı ndan geçti. Hacı Ali dı ş bahçede havuz kenar ı na oturmuş kar ı lar ı yla birlikte ikindi kahvaltı sı ediyordu. Bal, kaymak

ve peksimet yanı nda çay içiyorlardı . Kel oğlan'ı n ağzı sulandı . Yaklaştı ve büyükçe bir lokmaaldı . Hacı Ali bak ı nı rken bal ile kaymağı n yar ı sı nı n yok olduğunu farketti. Dua okumaya, besmele çekmeye ve tespih çekmeye başladı . Kel oğlan Hacı Ali'nin önünden çayı alı p bir dikişte içti. Bu kez Hacı Ali ve kar ı lar ı korkudan çı ğlı ğı bastı lar ve her şeyi orada bı rak ı podalar ı na kaçtı lar. Kel oğlan kalan bal ile kaymağı da silip süpürdükten sonra birkaç bardak daha çay içti ve odalar ı dolaşmaya çı ktı . Odalarda o kadar çok değerli eşya vardı ki adamak ı llı şaşı rdı . Altı n ve gümüş şamdanlar, sı rmalı perdeler, halı lar, seccadeler, gümüş ve kristalkaplar ve daha neler neler. Kel oğlan beğendiği ve cebine sı ğan her şeyi alı yordu.

Nihayet Hacı Ali'nin kasası nı buldu. Gece herkes uyuyunca kasayı açtı ; alabildiği kadar para alı p çı ktı . Daha başka zenginlerin de evlerine girdi ve gece yar ı sı evine doğru yolakoyuldu. Kendisine biraz para ayı rdı ve kalanı nı fakir evlere dağı ttı .

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 81/137

Kapı lar ı çalı yor ve ev sahibi kapı ya çı k ı nca:

- Şu altı nlar ı ve ikibin Tümeni al ve çoluk çocuğuna harca. Senin olsun. Hiç kimseye desöyleme.

Ev sahibi kapı da kimin olduğunu ve sesin nereden geldiğini görmek için bak ı nı ncaayağı nı n önüne biraz altı n ile bolca para konulduğu görüyor ama etrafta kimseyi göremiyordu.

Kel oğlan eve geç geldi. Yaşlı kadı n uyumamı ştı . Oğlunu merak ettiği için hâlâ yüneğiriyor ama gözlerinden uyku ak ı yordu. Güvercinler kulübede başlar ı nı kanatlar ı nı n altı nasokmuş uyuyorlardı . Kel oğlan çı t çı karmadan içeri girdi ve annesinin yanı na oturup birdenkülahı başı ndan çı kardı . Yaşlı kadı n oğlunu görünce sevindi.

- Gecenin bu vaktine kadar neredeydin oğlum?

- Dokumacı Hacı Ali'nin evinde. Halk ı n malı nı alı yordum ondan.

Yaşlı kadı n Kel oğlan'a bulgur pilavı getirdi. Kel oğlan:

- O kadar bal ile kaymak yedim ki ağzı ma bir hafta bir şey koymasam yine de acı kmam.

Yaşlı kadı n tek başı na ak şam yemeğini yedi, keçi sütü içti ve kalk ı p yattı lar.

Kel oğlan yatmadan önce ne kadar bulgur varsa güvercinlerin önüne döktü.

Ertesi sabah erkenden külahı başı na geçirdi ve dama çı k ı p güvercin uçurtmaya veı slı k çalmaya başladı . Ucuna bez bağladı ğı uzunca bir sopa da vardı elinde.

Padişahı n hasta k ı zı pencere kenar ı nda yatı yordu. Gözleri dama dönükken birden Keloğlan'ı n güvercinlerinin uçtuğunu gördü. Islı k sesi de duydu duyması na ama Kel oğlanortalarda yoktu. Sadece güvercin uçurttuğu sopa görünüyor, sopa o yana bu yana hareketederek güvercinleri oynatı yordu.

Vezirin uşaklar ı vezire, vezir de padişaha haber verdi. Kel oğlan yine başlamı ştı ve k ı zı ndurumu daha da kötüleşebilirdi. Padişah güvercinleri yakalayı p öldürme emrini verdi vezire.

Bu taraftan, padişahı n k ı zı Kel oğlan için endişelendi ve sı rdaşı olan halayı ğı haber

getirmek üzere yaşlı kadı na gönderdi. Halayı k yaşlı kadı na padişahı n k ı zı nı n Kel oğlanı deliler gibi sevdiğini, bir çare bulması nı söyleyecekti.

Öte yandan Hacı Ali ve başkalar ı homurdana homurdana padişahı n sarayı na geldiler:

- Mahvolduk, hayatı mı z karardı ! Senin padişahlı ğı nı n hikmeti ne? Sal ordunu hı rsı zlar ı n peşine, malı mı zı bulsunlar...

Bunlar ı şimdilik burada bı rakalı m Kel oğlan'ı n evine dönelim.

Kel oğlan başı nda külahla güvercin uçuruyor ve yaşlı kadı n başı nda örtü, damı n altı nda yüneğiriyordu. Keçi bahçede dolanı yor, rüzgarla düşen dut yapraklar ı nı ar ı yordu.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 82/137

Yaşlı kadı n bir ara başı nı kaldı r ı nca keçinin ona baktı ğı nı gördü. Kadı n da keçinin yüzüne bakmaya başladı . "Kel oğlan ile güvercinler tehlikede. Kalk bana dut yaprağı getir, yeyip dene yapacağı nı söyleyim." der gibiydi sanki.

Yaşlı kadı n daha fazla bekleyemedi. Kalk ı p sopayla dut yapraklar ı nı yere düşürdü. Keçi

karnı şişinceye kadar dut yaprağı yedi. Sonra dikti gözlerini yaşlı kadı nı n gözlerine."Teşekkür ederim.Şimdi içeri gir. Dama çı k ı p Kel oğlan ile güvercinlere yardı m edeceğim"diyordu adeta.

Yaşlı kadı n tek kelime etmeden içeri girdi. Keçi merdivenlerden dama çı ktı ve çalı çı rpı yı ğı nı n kenar ı na gelip yine yemeye başladı .

Çok geçmeden vezirin birkaç hizmetkâr ı bahçeye doluştu. Güvercin uçurtan sopa havada oyana bu yana hareket ediyordu. Dama çı kmaya yeltenenin başı na sopa iniyor ve sopayı yiyen paldı r küldür yere düşüyordu. Sonunda hepsi vezirin yanı na döndü.

Padişahı n k ı zı olan biteni pencereden izliyordu. Bu onun için eğlence olmuştu.

Padişah, Hacı Ali ve diğer zenginler oturmuş konuşuyorlardı . Kimdi bir gecede bunca evegirip bu kadar malı ve serveti götüren becerikli hı rsı z? Bu sı rada vezir geldi:

- Padişahı m, garip bir şey oldu. Kel oğlan'ı n kendisi yok ama güvercin uçurduğu sopadamda güvercin uçuruyor ve kimseyi güvercinlere yaklaştı rmı yor.

Padişah:

- Kel oğlan'ı yakalayı p getirin buraya.

Vezir:

- Padişahı m, arzettiğim gibi Kel oğlan evin hiçbir yerinde yok. Annesi tek başı na. Keloğlan'dan da haberi yok.

Hacı Ali:

- Padişahı m, her şey Kel oğlan'ı n başı altı ndan çı k ı yor. İşaretlere bak ı yorum da herkesinevine giren Kel oğlan.

Sonra bal, kaymak ve çayı n yok olması hikayesini anlattı . Zenginlerden biri:

- Gözümün önünde kar ı mı n gerdanlı ğı boynundayken yok oldu. Sanki yer yar ı ldı da içinegirdi.

Bir başkası :

- Ben de altı n çerçeveli aynamı zı n raftan yükselip havada gittiğini gördüm. Daha bendavranmadan ayna yok oldu. Hacı Ali doğru diyor. Bu işlerin hepsinde Kel oğlan'ı n parmağı var.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 83/137

Padişah öfkelendi ve ordunun hareket edip Kel oğlan'ı n evini kuşatması nı , onun ölü veyadiri getirilmesini emretti.

Tam bu sı rada padişahı n k ı zı sı rdaşı halayı kla oturmuş laflı yorlardı . Yaşlı kadı nı n yanı ndanhenüz dönen halayı k:

- Keloğlan'ı n annesi dedi ki "Kel oğlan yaşı yor ve hali de iyi. Bu gece onu padişahı n k ı zı nagöndereceğim. Gitsin konuşsun onunla."

Padişahı n k ı zı hayret içinde:

- Kel oğlan bana mı gelecek? Ama bu kadar askerin, nöbetçinin arası ndan nası l geçecek?Keşke gelebilse!...

Halayı k:

- Hanı mı m, kellerin binbir hüneri vardı r. Geceyi bekleyelim. Kesinlikle gelir.

Bu sı rada pencereden baktı lar dı şar ı . Askerler Kel oğlan'ı n evini sarmı şlardı . Padişahı nk ı zı :

- Bin canı olsa yine kurtulamaz oradan. Vah Kel oğlan'ı m vah!..

Güvercinler dama konmuş yem yiyorlardı . Güvercin uçurtma sopası dimdik duruyor, keçisürekli çalı çı rpı yiyor ve bilye büyüklüğünde taş gibi sert kaka döküyordu.

Askerler dikilirken komutan bağı ra bağı ra:

- Hey Kel oğlan, bin canı n olsa birini bile kurtaramazsı n... Bir an önce teslim ol yoksa, paramparça ederim seni...

Yaşlı kadı n evinde korkudan tir tir titriyor, artı k yün eğirme sesi duyulmuyordu. Tavandakidelikten dı şar ı baktı ama, bir şey göremedi.

Bu sı rada Kel oğlan güvercinlerle konuşuyordu:

- Güzel güvercinlerim, görmüyor musunuz yoksa? Keçi neler yapı yor? Size mermi

hazı rlı yor. Bir iyilik yapı p sevindirin beni; annem da rahatlası n..Güvercinler halkalandı lar, aralar ı nda f ı s f ı s konuşup havalandı lar ve gözden kayboldular.

Yine komutan:

- Hey Kel oğlan, son kez söylüyorum.Şarlatanlı ğı , hokkabazlı ğı bı rak. Bizimle baş edemezsin. Eninde sonunda yakalanı rsı n ve pişmanlı k fayda etmez. Her neredeysen, gel,teslim ol!..

Kel oğlan bağı rdı :

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 84/137

- Sayı n komutan, sizi beklettiğim için özür dilerim. Uçkurumu bağlı yordum,şimdigeliyorum. Siz bir sigara tüttürene kadar gelirim.

Komutan başı ağr ı madan Kel oğlan'ı yakaladı ğı na seviniyordu. Bir sigara yak ı p:

- Bu da ne biçim dümen!... Sesin hangi cehennemden geliyor?- Ananla babanı n gittiği cehennemden!

Komutan sinirlenip bağı rdı :

- Kes edepsizliği! Kiminle konuştuğunu sanı yorsun sen?..

Bu sı rada gökyüzünde her bir yandan güvercinler belirdi. Kendi güvercinleri de ortadaydı .Keçi hı zlı hı zlı çalı çı rpı ve diken yiyor, mermi gibi sert taneler atı yordu.

Kel oğlan bir mermi alı p bağı rdı :

- Sayı n komutan, bak bakalı m neredeyim ben.

Ve komutana doğru bir mermi attı . Komutan ağzı nı n kenar ı nda sigarası yla başı nı havayakaldı rmı ş bak ı nı rken tam iki kaşı nı n ortası na bir mermi geldi. Komutanı n feryadı yükseldi veaskerler k ı pı r k ı pı r k ı pı rdanmaya başladı lar. Ama güvercinler f ı rsat vermedi. Mermiyağmuruna tutmuşlardı . Mermileri gagalar ı yla alı p yükseliyorlar ve askerlerin üstüne bı rak ı yorlardı . Mermi kimin kafası na gelse yar ı yordu. Ak şam olunca asker geri çekildi. Keloğlan keçisini ve güvercinlerini alı p aşağı indi. Diğer güvercinler de geri döndü.

Yaşlı kadı n Kel oğlan'ı n verdiği paralarla doğru dürüst bir ak şam yemeği hazı rlamı ştı .Biraz kuru ekmek, biraz bulgur pilavı ya da ı slatı larak yumuşatı lmı ş ekmek gibi her ak şamkiuydurma yemekler değildi. Güvercinlere buğday almı ştı , keçiye de yonca ve arpa.

Ak şam yemeğinden sonra yaşlı kadı n Kel oğlan'a:

- Şimdi külahı geçir başı na ve git padişahı n k ı zı na bakayı m. Seni göndereceğime dair sözverdim.

Kel oğlan:

- Anne, biz kim, padişahı n k ı zı kim?

Yaşlı kadı n:

- Git bakalı m, neymiş diyeceği....

Kel oğlan külahı başı na geçirip gitti. Nöbetçilerin, askerlerin arası ndan geçti, padişahı nk ı zı nı n odası na girdi. Padişahı n k ı zı sı rdaşı halayı kla ak şam yemeği yiyordu. Kendinitoparlamı ştı . Halayı ğa:

- Kel oğlan onu ne kadar sevdiğimi bir bilse, bir dakika bile durmaz. Ama nöbetçilereyakalanı p öldürülmesinden korkuyorum. Yüreğim hop hop ediyor.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 85/137

Halayı k:

- Evet, hanı mcı ğı m, ben de korkuyorum. Padişah bu gece nöbetçilerin iki katı naçı kar ı lması nı buyurmuş; vezirin oğlunu da onlar ı n komutanı yapmı ş.

Kel oğlan içeri girdi, padişahı n k ı zı nı n yanı na oturup yemek yemeye başladı . Yemektetavuk, reçeller, bol sebzeli omlet ve daha neler vardı neler. K ı z ile halayı k tepsinin bir taraf ı nı n hı zla boşaldı ğı nı , bir tavuk butunun da yenip yok olduğunu farkettiler o sı rada.

Halayı k:

- Hanı mı m, sen ne dersen de ama, Kel oğlan'ı n bu odada olduğundan eminim. Bu iş, onunişi. Kellerin bin marifeti vardı r demedim mi!?

Padişahı n k ı zı çok sevindi:

- Kel oğlancı ğı m, odadaysan, göster kendini. Seni çok özledim.

Kel oğlan sesini çı karmadı . Halayı k:

- Hanı mı m belki ben var ı m diye sesini çı karmı yor. Ben gidip nöbetçileri gözleyeyim...

Halayı k gidince kel oğlan külahı nı çı kardı . Padişahı n k ı zı birden bire Kel oğlan'ı yanı ndaoturur buldu ve çok sevindi:

- Kel oğlan, sana deli gibi aşı k olduğumu bilmiyor musun? Gel al beni, canı mı kurtar.Padişah beni vezirin oğluna vermek istiyor.

- Ama sen bir prensessin. Nası l duvarlar ı is tutmuş bir kulübede yaşayabilirsin?

- Senin yanı nda olunca her şeye dayanabilirim.

- Biz yaşlı anamla zar zor karnı mı zı doyuruyoruz; seni nası l doyuracağı z? Sen bir padişahk ı zı sı n ve bir iş bilmezsin.

- Bir iş öğrenirim.

- Ne işi?- Sen hangi işi dersen...

- Şimdi oldu işte. Anama söyleyim, sana yün eğirmeyi öğretsin. Sen birkaç gün bekle.Buradan ne zaman kaçacağı mı zı bildiririm sana.

Kel oğlan ile k ı zı burada bı rakalı m, nöbetçilerin komutanı ve padişahı n k ı zı na aşı k olanvezirin oğluna gelelim.

Kel oğlan k ı za gelirken vezirin oğlunun sandalyenin üstünde kayk ı lı p uyuduğunugörmüştü. O zaman onun k ı lı cı nı ve mı zrağı nı yanı na almı ştı .Vezirin oğlu uyanı p dasilahlar ı nı göremeyince Kel oğlan'ı n geldiğini ama iş işten geçtiğini anladı . Derhal bütün

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 86/137

nöbetçileri k ı zı n odası na gönderdi. Nöbetçi kapı nı n başı nda halayı ğı görünce zorla kapı yı açtı .Bir de baktı ki Kel oğlan ile k ı z konuşuyorlar. "Kel oğlan burada.... Çabuk olun.... Kel oğlan burada!" diye bağı rmaya başladı .

Vezirin oğlu ile diğerleri koşa koşa geldiler. Padişah gürültüye uyanı p tahtı na oturdu ve Kel

oğlan'ı n ölü veya diri getirilmesini emretti.Vezirin oğlu olan nöbetçi komutanı ve birkaç kişi k ı zı n odası na daldı lar. K ı z yatağı na

uzanmı ş masal okuyordu. Kel oğlan ise görünürlerde yoktu. K ı za aşı k olan vezirin oğlu:

- Prensesim,şu Kel oğlan'ı n nereye gittiğini gördün mü? Nöbetçi bir dakika önce buradaolduğunu söyledi.

K ı z ters ters:

- Babam da ama karnı geniş oldu! Geceleyin hasta bir k ı zı n odası na girmenize nası l izinveriyor. Siz de utanmadan gelip kar şı mda böyleşeyler diyorsunuz! Çabuk çı k ı n buradan!

Vezirin oğlu edeple:

- Prensesim, padişah sarayı n her yerini aramamı zı emretti. Ben görevliyim ve bunda bir suçum yok.

Sonra odanı n her taraf ı nı aradı lar. Kel oğlan'ı n getirdiği ve yatağı n altı na sakladı ğı k ı lı ç vemı zrak dı şı nda bir şey bulamadı lar.

Vezirin oğlu:

- Prensesim, bunlar bana ait. Kel oğlan benden çalmı ş. Kendisi burada yoksa, bunlar ı n neişi var burada? Padişaha rapor edeceğim bunu.

Bu sı rada padişah k ı zı nı n yanı nda duran Keloğlan k ı zı n kulağı na şunlar ı söylüyordu:

- Korkma ve hiç belli etme. Biraz dan yanı na geleceğim.

Sonra nöbetçilerin arası ndan geçip kapı ya geldi. Eşikte üç dört kişi durduğundan geçmek mümkün değildi. Kargaşa çı kar ı p aralar ı ndan sı vı şmak isterken ayağı bir şeye tak ı ldı ve

külahı başı ndan düştü.Kel oğlan ne kadar "Verin külahı mı bana, başı çı plak padişahı n huzuruna çı kmak ayı ptı r"

diye yalvar ı p dil döktüyse de vezirin oğlu dinlemedi.

Padişah öfkeli öfkeli tahtı nda oturmuş bekliyordu. Keloğlan tahta yaklaştı ğı nda bağı rdı :

- Behey haramzade, her haltı kar ı ştı r ı p milletin evini soydun soğana çevirdin, askerimimahvettin. Bunlar ı geç bir kalem, ama hangi cüretle k ı zı mı n odası na girdin?Şimdi vezirimgelince boğazı na erimiş kur şun döktüreceğim.

Keloğlan:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 87/137

- Padişahı m, ne emredersen razı yı m. Ama önce elimi çözsünler ve külahı mı versinler.Çünkü padişahı n huzurunda elpençe divan durmamak ve başı açı k kalmak saygı sı zlı ktı r.

Padişah ellerinin çözülüp külahı nı n verilmesini buyurdu.

Vezirin oğlu külahı vermek istemediyse de padişahı n laf ı üstüne bir laf etmeye de cesaretedemedi ve külahı verip Keloğlan'ı n ellerini çözdü. Kel oğlan külahı başı na geçirince gözdenkayboldu. Padişah yerinden f ı rlayı p bağı rdı :

- Nereye gittin velet? Benimle saklambaç mı oynuyorsun?

Vezirin oğlu korka korka:

- Efendim bir yere gittiği filan yok. Külahı nı n altı na saklandı . Kapı lar ı kapattı r ı n, yoksakaçacak.

Kel oğlan tam sı vı şacağı sı rada köşeye sı k ı ştı ğı nı anladı . Nöbetçiler taht odası nı çepeçevresardı lar. Öyle ki farenin kaçacağı delik bile bı rakmamı şlardı .

Padişah Kel oğlan'ı n yakalanamayacağı nı görünce celladı çağı rdı :

- Cellat, vur vezirinşu haramzade oğlunun başı nı !

Vezirin oğlu çı rpı nmaya, yalvar ı p yakarmaya başladı . Padişah:

- Behey haramzade, Kel oğlan'ı n külahı nı n ne menem külah olduğunu biliyordun madem,neden söylemedin bana?.. Cellat, acı ma, vur kellesini!

Böylece vezirin oğlu gece yar ı sı nı geçtikten sonra öldürüldü.

Gelelim padişahı n k ı zı na. Kel oğlan'ı n başı nı n belada olduğunu ve vezirin oğlununöldürüldüğünü öğrenince halayı ğa:

- Ya vezir gelip bizi de bu işe kar ı ştı r ı rsa ne olacak?İşte o zaman ayı kla pirincin taşı nı .Kalk, Kel oğlan'ı n annesine gidelim. Belki bir şeyler yapabiliriz. Kel oğlancı ğı m eldengidecek, kalk!

Nöbetçilerin başı o kadar kalabalı ktı ki bunlar ı n gittiğini bile farketmediler. Yaşlı kadı nevde tek başı na oturmuş yün eğiriyordu. Keçi ile güvercinler uyumuşlardı . Padişahı n k ı zı yaşlı kadı na:

- Kel oğlan nası l faka bastı bilmiyorum.Şimdi bir şeyler yapmalı .

Yaşlı kadı n düşünüp taşı ndı ve gitti, keçiyi uyandı rdı , güvercinleri de uyandı rdı .

- Hey sakallı zeki keçim, Kel oğlanı mı n güzel güvercinleri, oğlum padişahı n sarayı ndası k ı ştı kaldı . Bir şeyler yapı n; Kel oğlanı mı sevindirin, beni mutlu edin. Bu da padişahı n k ı zı .Gelinim olmak istiyor. Kurtar ı n onu bu üzüntüden.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 88/137

Keçi yiyecek bir şeyler istedi. Yaşlı kadı n ile k ı zlar ona diken ve dut yaprağı getirdiler.Güvercinler gidip dostlar ı nı çağı rdı lar. Keçi yeyip mermi gibi sert bilyeler atmaya başladı .Yaşlı kadı n tandı r ı yaktı . Güvercinlere buğday kavurmak için üstüne sac koydu.

Güvercinler buğday yiyor, mermileri alı p havalanı yor ve nöbetçilerle askerlerin tepesine

atı yorlardı . Karanlı kta kimsenin elinden bir şey gelmiyordu.Şimdi vezirin de haberi olmuş ve saraya gelmişti. Padişaha:

- Padişahı m bir iki saat daha böyle devam ederse, güvercinler sarayı başı mı za yı kar. İyisimi Keloğlan'ı bı rakalı m, sonra oturup ne yapacağı mı zı enikonu düşünelim.

Padişah vezirin teklifini beğendi. Kapı lar ı n açı lması nı emretti ve yüksek sesle:

- Hey Keloğlan,şimdi defol buradan!.. Bir gün nası l olsa yine kar şı laşacağı z.

Birkaç dakika sessizlik içinde geçti. Kel oğlan bahçeden bağı rdı :

- Efendim, f ı rsatı gelmişken arzedeyim; hiçbir yerde görücüye böyle davranı lmaz...

Padişah:

- Ahmak herif, sen kim, padişah k ı zı nı istemek kim?

Keloğlan:

- Padişahı m, k ı zı nı bana ver de güvercinleri sakinleştireyim. K ı zı nla ben birbirimiziseviyoruz.

Padişah:

- Benim artı k böyle utanmaz k ı zı m yok.Şimdi kovuyorum onu.

Padişah, kolundan tutup k ı zı nı dı şar ı attı rmak için birkaç hizmetkâr gönderdi. Hizmetkârlagidip tekrar döndüler huzura:

- Padişahı m, k ı zı nı z da kaçmı ş.

Kel oğlan artı k bir şey demedi. Güvercinlere bir işaret edip evine gitti. Annesi, padişah k ı zı ve halayı ğı süt kaynatmı ş, içiyorlardı .

***

Kel oğlan padişah k ı zı nı n getirdiği biraz para ve tak ı yanı nda, üçünün kazandı ğı parayla bir düzen kurdu. Ama hâlâ çalı çı rpı ve diken topluyor, güvercin uçuruyor, keçisini dut ağacı nı naltı na bağlı yordu. Anası ile kar ı sı evde yün eğiriyor, geçinip gidiyorlardı .

Halayı ğı da âzâd etmişler, o da gidip bir kocaya varmı ş, kendine bir düzen kurmuştu.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 89/137

Hacı Ali ve diğerleri hâlâ padişahı n yanı na geliyor ve Kel oğlan'dan intikam alı nması nı istiyorlardı . Çünkü Kel oğlan arada sı rada yine servetlerine el uzatı yordu. Elbette kendisi içinhiçbir şey almı yordu.

Padişah veziri ile oturup her gün Kel oğlan ve güvercinleri için planlar yapı yor, entrikalar

çeviriyordu. Padişah vezirin küçük oğlunu nöbetçilerin komutanı yaparak vezirin, büyük oğlunun ölümü hakk ı nda konuşmaması için ağzı nı kapamı ştı .

***

Bütün masalcı lar "Masalı mı z burada bitti" diyor. Ama ben eminim, masalı mı z burada bitmedi. Nası l olsa bir gün buna devem ederiz.

1345/1966

PANCARCI ÇOCUK

Birkaç yı l önce bir köyde öğretmendim. Okulumuzun bir odadan ibaretti, tek pencereli, tek kapı lı bir oda. Köye uzaklı ğı yüz metre ya var ya yoktu. Otuziki öğrencim vardı . Onbeşi birinci sı nı f öğrencisi. Yedisi ikinci sı nı f, altı sı üçüncü sı nı f, dördü de dördüncü sı nı f. Güzsonuna doğru gönderilmiştim buraya. Çocuklar iki üç ay öğretmensiz kalmı şlar. Beni görüncesevinçlerinden havalara uçtular. Dört beş gün boyunca sı nı f darmadağı ndı . Nihayetöğrencileri k ı rlardan, halı atölyelerinden, oradan buradan toplayabildim. Hemen hemençocuklar ı n tümü işsiz kaldı lar mı , Halı cı Hacı Kuli'nin atölyesine gidiyorlardı . Engözüaçı klar ı günde on onbeş Riyal9 para kazanı rdı . Bu Hacı Kulişehirden gelmişti. İşin kârlı yanı da buradaydı zaten.Şehirdeki işçiler avans para isterler ve dört Tümenden aşağı almazlardı . Ama köyde en yüksek ücret 25 ilâ 35 Riyali geçmezdi.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 90/137

Daha köye geleli on gün olmamı ştı ki kar yağdı , yerler buz tuttu. Kapı daki, penceredeki boşluklara kağı t yapı ştı rdı k soğuk girmesin diye.

Bir gün dördüncü ve üçüncü sı nı flara yazı yazdı r ı yordum. Birinci, ikinci sı nı flar dı şardaydı .Hava güneşliydi ve karlar yumuşayı p sulanmı ştı . Pencereden çocuklar ı n başı boş bir köpeği

çevreleyip kartopu bombardı manı na tuttuklar ı nı gördüm. Yazlar ı taş ve kesekle kovalarlardı köpekleri, k ı şlar ı da kartopuyla.

Biraz sonra kapı nı n ardı ndan ince bir ses duyuldu.

- Pancar getirdim çocuklar!... Sı cak, tatlı pancar getirdim!...

Müstahdeme sordum:

- Meş Kâzı m, bu da kim?

- Yabancı değil, öğretmenim... Tar ı verdi10.... K ı şlar ı pancar satar... Çağı rayı m mı içeri?

Kapı yı açtı m. Tar ı verdi pancar kazanı yla içeri girdi. Başı na iplikten bir şal dolamı ştı .Ayakkabı lar ı ndan bir teki mest lastiği, diğeri sı radan bir erkek ayakkabı sı ydı . Ceketi dizlerinekadar iniyor ve elleri ceketin kolunda kayboluyordu. Soğuktan burnunun ucu k ı zarmı ştı .Üstelik on oniki yaşlar ı ndaydı .

Selam verip pancar kazanı nı yere koydu.

- Öğretmenim, izin verirseniz ellerimiı sı tabilir miyim?

Çocuklar onu sobanı n yanı na çektiler. Sandalyemi ona verdimse de oturmadı .

- Hayı r öğretmenim.Şuracı ğa oturabilirim.

Öteki çocuklar da Tar ı verdi'nin sesine içeri girdiler. Sı nı fta gürültü olmuştu. Herkesi yerineoturttum.

Tar ı verdi birazı sı nı nca:

- Öğretmenim, pancar ister misiniz?

Ve cevabı mı bile beklemeden pancarlar ı n başı na gitti. Kirli ve çok renkli bir mendillekazanı n kapağı nı kenara çekti. Serderî malı kemik saplı bir bı çak vardı pancarlar ı n üstünde.Tar ı verdi bir pancar seçip verdi bana.

- İsterseniz siz soyun öğretmenim... Belki ellerim... Biliyorsunuz köylüyüz biz...şehir görmedik.... Yol yordam bilmeyiz...

Görmüş geçirmiş ihtiyar gibi konuşuyordu. Pancar ı avucumda sı ktı m. Kirli kabuğusoyulmuştu. Hoş ve belirgin bir k ı rmı zı boya vermişti. Bir kereı sı rdı m; tatlı mı tatlı ydı .

Sı nı f ı n arkası ndan Nevruz:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 91/137

- Öğretmenim... Kimsenin pancar ı Tar ı verdi'ninki kadar tatlı olamaz... öğretmenim.

Meş Kâzı m:

- Öğretmenim, k ı zkardeşi pişirir, bu da satar... Anası hastadı r, öğretmenim.

Tar ı verdi'nin yüzüne baktı m. Dudaklar ı ndaşirin ve erkekçe bir gülümseme vardı . İ plik şalı açı lmı ş, saçlar ı kulaklar ı nı örmüştü.

- Herkesin bir işi gücü var öğretmenim... biz de bu işi yapı yoruz.

- Annenin nesi var Tanr ı verdi?

- Ayaklar ı oynamı yor. Muhtar felç olduğunu söylüyor. Ne oldu, tam bilemiyorumöğretmenim.

- Baban...

Sözümü kesti:

- Öldü.

Çocuklardan biri:

- Ona Asger Gaçagçi derlerdi öğretmenim.

Tar ı

verdi:- İyi ata binerdi. Nihayet bir gün dağlarda kur şunlanı p öldürüldü. Emniyetçiler vurmuş.

Atı n üstündeyken vurmuşlar.

Biraz dahaşuradan buradan konuştuk. Çocuklara iki üç k ı ranlı k pancar satı p gitti. Benden para almadı .

- Bu defa konuğumsunuz. Bir dahaki sefere verirsiniz. Köylü olduğumuza bakmayı n, az buçuk edep biliriz öğretmenim.

Tar ı verdi karlar ı n arası ndan köye doğru gidiyor, biz de sesini işitiyorduk:- Pancarcı !... Sı cak, tatlı pancar getirdim, pancar!..

İki üç köpek etraf ı nda dolanı p kuyruk sallı yordu.

Çocuklar Tar ı verdi hakk ı nda çok şey anlattı lar bana. K ı zkardeşinin ismi Solmaz'mı ş.Ondan iki üç yaş büyükmüş. Babalar ı sağken evleri, dirlik düzenleri yerindeymiş. Sonra kötügünler geçirmişler. Önce k ı zkardeşi sonra da kendisi gitmiş Halı cı Hacı Kuli'nin yanı na.Sonra Hacı Ali'yle kavga edip kovulmuşlar.

R ı za Kuli:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 92/137

- Öğretmenim,şerefsiz Hacı Kuli k ı zkardeşine eziyet ediyordu. Ona kötü gözle bak ı yorduöğretmenim.

Ebulfazl:

- Öğ.. öğretmenim... Tar ı verdi Hacı Kuli'yi sahanla vuracaktı öğretmenim.....***

Tar ı verdi her gün bir iki defa sı nı fa uğruyordu. Bazen de pancarlar ı bitirdikten sonra sı nı fagelip oturuyor, dersi dinliyordu.

Bir gün ona dedim ki:

- Tar ı verdi, duyduğuma göre Hacı Kuli ile kavga etmişsin. Bana ne olduğunu söyleyebilir misin?

- Geçmişte kaldı öğretmenim. Başı nı zı ağr ı tı r ı m.

- Başı ndan sonuna kadar anlatı rsan çok sevinirim.

Sonra Tar ı verdi anlatmaya başladı :

- Çok özür dilerim öğretmenim, ben k ı zkardeşimle birlikte çocukluktan beri Hacı Kuli'ninyanı nda çalı şı rdı k. Yani k ı zkardeşim benden önce gitmişti oraya. Benin onun bir kademealtı nda çalı şı rdı m. O alı rdı iki Tümen, ben de ondan daha az bir şey. İki üç yı l önceydi.Annem yine hastaydı . Çalı şmı yordu ama kötürüm de değildi. Atölyede otuz k ı rk çocuk dahavardı . Hâlâ ordalar. Beş altı tane de ustamı z vardı . Ben k ı zkardeşimle sabah gider, öğleyindönerdik. Öğleden sonra tekrar gider, ak şam üstü dönerdik. K ı zkardeşim atölyede başı na örtüörterdi ama kimseden kaçı nmazdı . Ustalar babamı z yaşı ndaydı . Geri kalanı ise çocuktu. Hacı Kuli de patrondu.

"Öğretmenim, buşerefsiz Hacı Kuli son zamanlarda gelip başı mı zda dikilir, durmadank ı zkardeşime bakardı . Bazen de onun veya benim başı mı ok şayı p boş boş güler ve çeker giderdi. Patronumuzdur, sevgi gösteriyor diye kalbime kötüşeyler getirmezdim. Böyle bir süre geçti. Bir per şembe haftalı ğı mı zı alı rken k ı zkardeşime bir Tümen daha fazla verip'Anneniz hasta; bu parayı ona harcayı n' dedi.

"Sonra k ı zkardeşimin yüzüne baktı ama bu bak ı ş hiç hoşuma gitmedi. K ı zkardeşimkorkmuş gibiydi; hiç bir şey demedi. Biz ikimiz, öğretmenim, annemin yanı na geldik. Hacı Kuli'nin k ı zkardeşime fazladan bir Tümen verdiğini duyunca daldı düşünceye. 'Bir dahafazladan para almayı n ondan' dedi.

"Ertesi gün ustalarla bizden büyük çocuklar ı n aralar ı nda f ı s f ı s konuştuklar ı nı gördüm. Bizeduyurmak istemiyorlardı sanki.

"Öğretmenim, ertesi Per şembe herkesten sonra gittik haftalı klar ı mı zı almaya. Hacı demişti, başı tenhalaşı nca yanı na gitmemizi. Hacı , öğretmenim, onbeş Hezar11 daha zam yaptı ve'Yar ı n size geleceğim. Annenize diyeceklerim var' dedi.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 93/137

"Sonra k ı zkardeşim yüzüne baktı . Bu bak ı şlar ı hiç beğenmedim. K ı zkardeşimin beti benziuçtu, başı nı yere eğdi.

"Beni affet öğretmenim, hepsini anlatmamı siz istediniz; Onbeş Hezar ı attı m Hacı 'ya, 'Hacı Ağa, fazladan paraya ihtiyacı mı z yok bizim. Annem hoşlanmı yor' dedim.

"Hacı yine sı r ı ttı . 'Eşşeklik etme oğlum. Bu senin veya anan için değil. İster beğen ister beğenme...' dedi.

"Sonra onbeş Hezar ı alı p k ı zkardeşimin avucuna sı k ı ştı rmak isterken k ı zkardeşim geriçekilip dı şar ı kaçtı . Sinirimden ağlamaya başladı m. Masanı n üstünde bir sahan vardı . Alı pf ı rlattı m. Sahan suratı na çarpı p yüzünü kesti, kan boşanmaya başladı . Hacı hem feryat ediyor hem yardı m istiyordu. Ben dı şar ı f ı rladı m; gerisini hatı rlamı yorum. Koşa koşa eve gelmişim.K ı zkardeşim annemin yanı nda büzülmüş ağlı yordu.

"Ak şamleyin, öğretmenim, muhtar geldi. Hacı Kuli benişikayet etmiş 'Onlarla akrabaolmak istiyorum. Yoksa jandarmalara teslim eder, canı na okurdum oğlanı n.' diye haber göndermiş. Muhtar 'Hacı beni k ı z istemeye gönderdi. Evet mi, hayı r mı ?' dedi.

"Hacı Kuli'nin çoluk çocuğu şehirde yaşarlar öğretmenim. Dört köyde daha müt'a evliliği12var. Affedin öğretmenim, pis bir domuzdan fark ı yok. K ı sa, k ı rçı l sakallı , şişman bir herif.Birkaç tanesi altı n, bir dizi takma diş, elinde uzun bir tespih; sözüm meclisten dı şar ı , pis,moruk domuzun teki!

"Annem muhtara 'Yüz tane daha k ı zı m olsa, birini bile vermem o yaşlı çakala.Gördüklerimiz yeter bize. Muhtar, sen de bilirsin böyle adamlar ı n bizim gibi köylülerle doğrudürüst akraba olmayacaklar ı nı ...' dedi.

"Muhtar, öğretmenim, dedi ki: 'Evet, doğru diyorsun. Hacı Kuli sîga yapmak13 istiyor.Ama kabul etmezsen çocuklar ı kovar. Sonra da jandarmalar falan filan... Bunlar ı da düşün!'dedi.

"K ı zkardeşim annemin arkası nda büzülmüş, hı k hı k ağlarken 'Ben artı k atölyeye gitmek istemiyorum... Öldürür beni... Korkuyorum ondan...' diyordu.

"Sabahleyin kardeşim işe gitmedi. Ben yalnı z gittim. Hacı Kuli kapı da durmuş, tespihçekiyordu. Korktum öğretmenim, yaklaşmadı m. Yüzündeki yarayı bezle saran Hacı Kuli

'Oğlum, gir içeri; seninle işim yok benim' dedi."Ben korka korka ona yaklaştı m. Tam kapı dan geçecekken bileğimi yakalayı p fabrikanı n

bahçesine attı . Tekme tokat öldüresiye dövdü. Bir ara kurtardı m kendimi ve koşup dünküsahanı kaptı m. Öyle kötü dayak yemiştim ki hurdahaş olmuştum. Bağı rdı m bende: 'Şerefsiz pezevenk,şimdi sana gösteririm kimle dansettiğini... Bana derler Asger Gaçagçi'nin oğlu....'

Tar ı verdi soluklanı p tekrar anlatmaya başladı :

"Öğretmenim, oracı kta öldürmek istiyordum onu.İşçiler toplanı p eve götürdüler beni.Sinirimden ağlı yordum. Kendimi yerlere atı yor, küfrediyordum. Yüzümdeki yaradan kanf ı şk ı r ı yordu.... Neden sonra sakinleştim.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 94/137

"Bir keçimiz vardı . K ı zkardeşimle yirmi Tümene satı n almı ştı k. Onu satı p biriktirdiğimizaz bir parayla bir iki ay daha geçindik. Sonunda k ı zkardeşim Ekmekçi Kadı n'a gitti. Ben dekar şı ma çı kan her işi yaptı m..."

Dedim ki:

- Tar ı verdi, neden k ı zkardeşin evlenmiyor?

- Ekmekçi Kadı n'ı n oğlu nişanlı sı dı r. Düğün için k ı zkardeşimle çeyiz düzüyoruz.

***

Bu yı l yazı n gezmek için o köye gitmiştim. K ı rda gördüm Tar ı verdi'yi k ı rk elli koyun vekeçi ile birlikte.

- Tar ı verdi, nihayet k ı zkardeşinin çeyizini düzdün mü?

- Evet. Düğün de yapı ldı ... Şimdi de kendi düğünüm için para biriktiriyorum. K ı zkardeşimkoca evine gittiğinden beri anam evde yalnı z kaldı . İşin ucundan tutacak ve can yoldaşı olacak biri lazı m.... Ayı p oldu, affet beni öğretmenim.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 95/137

KAR TANESİNİN SERÜVENİ

Karlı bir günde pencerenin kenar ı nda durmuş dı şar ı yı seyrediyordum. Kar taneleridansederek her şeyin üstüne konuyordu. Çamaşı r ipine, ağaçlara, duvar üstlerine, yalak kenar ı ndaki ibriğe, her şeyin üstüne. Pencereye doğru büyük bir kar tanesi geliyordu. Elimiuzatı p kar tanesinin altı na tuttum. Kar tanesi yavaşça gelip avucuma kondu. Ne kadar beyazdı ! Ne kadar temizdi! Ne kadar güzel ve düzgün desenliydi!İster istemez mı r ı ldandı m:Keşke kar tanesi dile gelip de serüvenini anlatsaydı bana!

Bu sı rada kar tanesi seslendi:

- Serüvenimi bilmek istiyorsan, dinle, anlatayı m sana. Birkaç ay önce bir damla suydum.Hazar Denizi'ndeydim. Milyarlarca damlayla birlikte o yana bu yana gidip zaman

geçiriyordum. Bir yaz günü denizin üstünde geziniyordum. Güneş kavuruyordu. Ben deı

p buharlaştı m. Binlerce binlerce damla daha benimle birlikte buharlaştı lar. Biz hafifliğimizdenkanatlanı p kendiliğimizden yükseliyorduk. Rüzgar peşimizden esiyor ve bizi her yeresürüklüyordu. Öyle yükseldik öyle yükseldik ki insanlar ı göremez olduk artı k. Her bir yandan buhar kümeleri geliyor ve bize yapı şı yordu. Bazen de biz gidip daha büyük kümelereyapı şı yorduk.İçiçe girip sı k ı şı yorduk. Yine omuz omuza yol alı yor, yükseliyor, uzaklaşı yor ve sı k ı şı yorduk. Bazen güneşin önüne geçiyor, bazen ay ve yı ldı zlara engel oluyor, o zamangeceyi daha da karartı yorduk.

İçimizdeki kimi buhar zerrecikleri bizim bulut olduğumuzu söylüyordu.İçimize rüzgar giriyor bizi ilginçşekillere dönüştürüyordu. Ben denizdeyken zaman zaman bulutlar ı deve,

insan, eşek ve başka başka şekillerde görürdüm.Gökyüzünde kaç ay dolaştı ğı mı zı bilmiyorum. Çok yükseklere çı kmı ştı k. Hava soğumuştu.

O kadar sı k ı ş tepiş olmuştuk ki elimizi kolumuzu bile uzatamı yorduk. Hep birlikte hareketediyorduk. Nereye gittiğimizi bilmiyor, çevremi göremiyordum. Güneşten haber yoktu.Sanı r ı m güneşin önüne geçmiştik. Çok geniştik çünkü. Uzunluğumuz ve genişliğimiz birkaçyüz kilometre olmuştu. Yağmur olup yeryüzüne dönmek istiyorduk.

Yere dönme zevkiyle içim içime sı ğmı yordu. Bir süre böyle geçti. Hepimiz yar ı su, yar ı buhar halindeydik. Yağmur oluyorduk. Ansı zı n hava öyle soğudu öyle soğudu ki tir tir titremeye başladı m. Herkes tir tir titriyordu. Çevreme bak ı ndı m. Birine "N'oldu?" diyesoracak oldum. "Şimdi aşağı da, yeryüzünde k ı ş var. Ama başka yerlerde hava sı cak olabilir.Bu ani soğuk artı k yağmur olmamı za izin vermez. Bak; ben kar oluyorum. Sen de..." dedi.

Arkadaşı m sözünün ardı nı getiremedi. Kar olup yere doğru yola çı ktı . Onun ardı ndan benve benim gibi daha binlerce zerre peş peşe kar olup yeryüzüne yağdı k.

Denizdeyken ağı rdı m. Amaşimdi hafiflemiştim. Saman çöpü gibi uçuyordum. Soğuğu dahissetmiyordum. Soğuk bedenimin bir parçası haline gelmişti. Dansedip aşağı lara iniyorduk.

Yere yaklaşı rken Tebrizşehrine düşmekte olduğumu gördüm. Hazar Denizi'nden ne kadar uzaklaşmı ştı m böyle!

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 96/137

Ta yukar ı lardan bir çocuğun değnekle bir köpeği dövdüğünü ve köpeğin inlediğinigörüyordum. Böyle devam ederse o çocuğun üstüne düşeceğimi anladı m. Beni kurtar ı p başka bir yere götürmesini rica ettim rüzgardan. Rüzgar da isteğimi kabul etti. Beni alı p burayagetirdi. Elini bana uzattı ğı nı görünce senden hoşlandı m...

***Burada kar tanesinin sesi kesildi. Bir de baktı m suya dönüşmüş.

YAŞLI KADIN İLE ALTIN SARISI CİVCİVİ

Şu dünyada altı n sar ı sı civcivinden başka kimi kimsesi olmayan bir yaşlı kadı n vardı . Bucivcivi de bir gece düşünde görmüştü. Yaşlı kadı n şampuan yapı p hamamlarda satardı . Altı nsar ı sı civciv de yaşlı kadı nı n kulübesinde, küçük avlusunda kar ı nca, örümcek arardı . Altı nsar ı sı civciv yüzünden hiçbir kar ı nca yaşlı kadı nı n evine girmeye cesaret edemezdi. Hattahı zlı koşan k ı rmı zı kar ı ncalar bile. Altı n sar ı sı civciv hiçbir kar ı ncayı ayı rdetmez, hangisiniyakalasa gagalayı p yerdi. Her yere burnunu sokup bir parça et için her yeri dağı tan yaramazkedilerin hakk ı ndan da gelirdi.

Yaşlı kadı nı n avlusunda dallı budaklı büyük bir ceviz ağacı vardı . Ceviz zamanı geldi mialtı n sar ı sı civcivin keyfine diyecek olmazdı . Rüzgar cevizleri düşürür, civciv de k ı r ı p yerdi.

Örümceğin biri yaşlı kadı nı n yalnı zlı ğı ndan ve ihtiyarlı ğı ndan istifade edip raflara, boş şişearkalar ı na ağı nı örmüş yumurtluyordu. Yaşlı kadı n bir zamanlar buşişelere sirke, koruk suyu,nane suyu gibişeyler doldurur, bunlar ı satarak geçimini sağlardı . Ama artı k sadeceşampuanyapı yordu. Rengarenk şişeleri de boş kalmı ştı .

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 97/137

Örümceğin altı n sar ı sı civcivden yana içi hiç de rahat değildi. Hep düşünüyordu günün birinde altı n sar ı sı civcivin gagası na düşeceğini. Hele hele civciv onu birkaç kez raf ı nkenar ı nda görmüş ve sonunda onu kendine lokma etmekle tehdit etmişti. Örümceğin birkaçyavrusunu da yemişti. Öte yandan altı n sar ı sı civciv sar ı ve minik ev kar ı ncalar ı nı n kökünükurutmuştu evde. Bu kar ı ncalar yaşlı kadı nı n raflarda bı raktı ğı k ı r ı ntı lar ı n kokusuna geliyor,

boş şişelerin arkalar ı ndan geçerken örümcek için güzel bir av oluyorlardı .Bir gece örümcek yaşlı kadı nı n düşüne girdi ve ona " Ey biçare yaşlı kadı n; yüzsüz civcivin

senin malı nı , servetini nası l heba ettiğini biliyor musun hiç?" dedi.

Yaşlı kadı n:

- Hadi ordan! Benim altı n sar ı sı civcivim çok şefkatli ve vicdanlı dı r. Asla böyle bir şeyyapmaz.

Örümcek:

- Demek dünyadan haberin yok senin. Devekuşu gibi gömmüşsün başı nı kuma, hamhayaller kuruyorsun.

Yaşlı kadı n dayanamadı :

- Doğrusunu söyle bakayı m; amacı n ne senin?

Örümcek:

- Neye yarar? Altı n sar ı sı civciv senin gözlerini kör etmiş bir kere; benim sözüme nası linanacaksı n?

Yaşlı kadı n sabı rsı zlı kla:

- Altı n sar ı sı civcivin malı mı heder ettiğine dair bana doğru dürüst bir kanı t getirebilirsen,onun başı na öyle bir bela getiririm ki kar ı ncalar bile ağlar haline.

Yaşlı kadı nı bir güzel doldurduğunu gören örümcek:

- Öyleyse dinle beni. Ey yaşlı kadı n, sen çalı şı p didinerek şampuan yapı yorsun, onun bunun

ağı z kokusunu çekiyorsun,şampuanlar ı götürüp hamamlarda satı yorsun ve karnı nı doyurmak için bir lokma ekmek parası kazanmaya uğraşı yorsun. Oysa bu obur ve yüzsüz civcivin tı ndı ğı yok. Seni iki gün rahat ettirecek kadar bir kenara ceviz ayı rdı ğı nı görmedim. Altı n sar ı sı civcivin malı nı nası l çarçur ettiğine inandı n mı şimdi?

Yaşlı kadı n öfkeyle sı çradı uykusundan. Altı n sar ı sı civcivi kollamaya başladı . O sabahşampuan satmaya da gitmedi. Kulübede oturup gözünü avluya dikti, çoktandı r uyanmı ş,güneşin yükselmesini seyreden altı n sar ı sı civcivi izlemeye koyuldu.

Altı n sar ı sı civciv ceviz ağacı nı n altı na gelip "Ağaç arkadaş, bir iki ceviz at da sabahkahvaltı mı edeyim" dedi.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 98/137

Ceviz ağacı dallar ı ndan birini sallayı nca yere birkaç ceviz düştü. Altı n sar ı sı civcivcevizlere doğru koşacakken yaşlı kadı nı n bağı rtı sı yükseldi:

-Hey sar ı civciv; ellerini sürme onlara! Artı k cevizlerimi k ı r ı p yemeye hakk ı n yok.

Altı n sar ı sı civciv yaşlı kadı na baktı . Bambaşka biri olmuştu sanki. O sevecen gözler, ogüler yüz, o tatlı dil kaybolmuştu. Bir şey demedi. Sessiz sedası z durdu orada. Yaşlı kadı nyaklaştı , bir tekme atı p savurdu onu bir yana. Sonra cevizleri alı p cebine koydu.

Altı n sar ı sı civciv :

- Nene, bugün bambaşka biri olmuşsun. Sankişeytan girmiş içine.

Yaşlı kadı n:

- Defolşuradan!... Çok yüz buldun sen. Dedim ya sana benim cevizlerimi yemeye hakk ı nyok. Satacağı m onlar ı ben.

Altı n sar ı sı civciv başı nı öne eğdi, gidip ağacı n dibine oturdu. Yaşlı kadı n kulübesine girdi.Bir süre sonra civciv kalk ı p tekrar ağaca:

- Ağaç arkadaş. Bir iki tane daha at bakalı m, bu sefer ne olacak. Bugün kahvaltı mı z zehir oldu.

Ağaç dallar ı ndan birini daha salladı . Yere birkaç ceviz düştü. Civciv hı zla koşup cevizlerik ı rdı ve yedi. Yaşlı kadı n koşarak geldi:

- Sar ı civciv,şimdi sana göstereceğim cevizlerimi yemenin ne demek olduğunu!

Yaşlı kadı n gidip mangalı yaktı . Sonra altı n sar ı sı civcivi yakaladı ve poposunu aleveyaklaştı rdı . Civcivin poposu cı zı rdaya cı zı rdaya yandı . Ceviz ağacı bu duruma çok sinirlendi.Cevizlerini yaşlı kadı nı n başı na atı p yaraladı onu. Yaşlı kadı nı n civcivi bı rak ı p cevizleretoplamak istediğinde hepsinin taş olduğunu gördü. Bir ağaca baktı , bir civcive. Sonra gidipkulübesine oturdu.

Altı n sar ı sı civciv avlunun bir köşesinde başı nı kanadı nı n altı na sokmuş, oturuyordu.Kanadı yla gözlerini siliyor ve olduğu yerde büzüşüyordu. Yaşlı kadı n ise gözünü ayı rmı yordu

civcivin üstünden.Öğleye doğru sert bir rüzgar çı ktı ve cevizleri yere döktü. Civciv yerinden k ı pı rdamadı bile.

Yine rüzgar esti, yine cevizler döküldü. Altı n sar ı sı civciv oturduğu yerden k ı mı ldamı yorduhiç.İkindi olduğunda yaşlı kadı nı n avlusunda ceviz düşmedik yer kalmamı ştı . Yaşlı kadı ngözlerini altı n sar ı sı civcivine dikmiş, gözü başka bir şey görmüyordu. Derken bir ses işitti:

- Ey yürekli yaşlı kadı n; sar ı civcivini oturttun yerine. Daha neyi bekliyorsun? Kalk, götür cevizleri, sat. Güneş batı yor. Ak şam olmak üzere. Sen hâlâ bir ekmek parası kazanamadı n.

Yaşlı kadı n başı nı çevirince iri bir örümceğin raftan aşağı süzüldüğünü gördü.Ayakkabı sı nı n teki yanı ndaydı . Ayakkabı yı aldı ğı gibi f ı rlattı örümceğe doğru. Bir süre sonra

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 99/137

örümcekten geriye duvarda sadeceı slak bir leke kalmı ştı . Yaşlı kadı n başörtüsünün ucuylagözlerini sildi; kalk ı p altı n sar ı sı civcivinin yanı na gitti.

- Benim sevgili sar ı civcivim. Cevizler yere düştü. K ı r ı p yesene, haydi.

Altı n sar ı sı civciv başı nı kaldı rmadan:- Bı rak beni, yaşlı kadı n. Popomu yaktı ğı nı ne çabuk unuttun?

Yaşlı kadı n altı n sar ı sı civcivini ok şadı :

- Sevgili sar ı civcivim, bak, cevizler döküldü. K ı r ı p yesene, haydi.

Bu kez altı n sar ı sı civciv başı nı kaldı r ı p yaşlı kadı nı n yüzüne baktı . O sevecen gözler, ogüleç yüz, o tatlı dil geri gelmişti.

- Neden yemeyim neneciğim. Yarama merhem koyar mı sı n sen de?

Yaşlı kadı n: Tabii koyar ı m benim sevgili civcivim. Kalk, haydi, kulübeye gidelim.

***

O ak şam yaşlı kadı n ile altı n sar ı sı civcivin sofrası nda sadece ceviz içi vardı . Ertesi sabahyaşlı kadı n kalktı ve k ı yı da köşede ne kadar örümcek ağı varsa, hepsini bozup, yerlerinitemizledi.

DUVARDAİK İ KEDİ

Bir yaz gecesiydi. Ay yoktu; yı ldı z da yoktu. Hava karanlı k mı karanlı ktı . Gece yar ı sı ağustos böceklerişark ı söylüyordu. Başkaca bir ses de duyulmuyordu. Duvar ı n bir yakası ndan bir kara kedi başı nı yere yaklaştı rmı ş, koklaya koklaya geliyordu.

Beyaz bir kedi de duvar ı n öbür yakası ndan başı nı yere yaklaştı rmı ş koklaya koklayageliyordu.

Geldiler geldiler. Duvar ı n tam ortası nda tokuştular. "Pı fff!" deyip bir kar ı ş geri çekildiler.Sonra oturup diktiler birbirlerine gözlerini. Aralar ı ndaki uzaklı k iki kar ı ş ya vardı ya yoktu.İkisinin yüreği de "tap tap" atı yordu. Bir süre daha öylece oturdular. Tek kelime etmediler.Homurdanı p bak ı ştı lar sadece. Nihayet kara kedi biraz yaklaştı . Beyaz kedi k ı mı ldamadı yerinden. Sinirli sinirli "Miyaavv! Yaklaşma diyorum!..." dedi.

Kara kedi tı nmadı bile. Yaklaştı biraz daha. Homurdanı yorlardı . Aralar ı ndaki uzaklı k bir

kar ı

şa inmişti. Kara kedi yine yaklaştı

. Beyaz kedi bekleyemedi artı

k. Hı

zla savurdu pençesinikara kediye; parçaladı kulağı nı . Sonra bastı feryadı :

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 100/137

- Miyaavvv! Pı fff! Budalaşey, demedim mi sana yaklaşma diye!?..

Kara kedi de var gücüyle bağı rdı :

- Paff!..

Ama yaralayamadı rakibini. Çok k ı zdı doğrusu. Biraz geri çekilip:

- Miyaavv! Yol ver, ben geçeceğim. Yoksa görürsün gününü!

Beyaz kedi kah kah güldü. Bı yı klar ı nı yaladı :

- Sen ne komik laflar bilirmişsin meğer!? Yol vermek iyi bir şeyse, neden yol vermiyorsun bana peki?

Kara kedi:

- Yol ver de geçeyim dedim sana. Sonra hangi cehenneme gideceksen git!

Beyaz kedi yine kah kah güldü:

- Bu kez dinlemezsen sözümü, pestilini çı kar ı r ı m senin!

Kara kedi sinirlendi ve bağı rdı birden:

- Miyaavvv!.. Geri dön dedim dama. Yol ver de geçeyim, çelimsiz sı çan!..

Beyaz kedi çok içerledi bu söze. Gülmeyi unuttu; sesi titremeye başladı . Gı rtlağı ndan bir ses çı kardı :

- Miyaavvv!.. Sı çan mı dedin?... Budala!... Pı fff! Al sana!... Pı fff!..

Yine attı pençesini kara kediye. Bu defa kara kedi yana kaçı ldı ve pençesini savurup beyazkedinin burnunu parçaladı . Beyaz kedinin burnu kanamaya başladı . Artı k tut tutabilirsen beyaz kediyi. Sı rtı nı kamburlaştı rdı . Tüyleri dimdik oldu. Öyle sesler çı kartmaya başladı kiağustos böcekleri bile seslerini kesip kulak kabarttı lar.

Tam açı lmakta olan bir gül, açı lmaktan vazgeçti. Gökten bir yı ldı z kaydı .Beyaz kedi hı nçla:

- Miyavv!.. Sana geri dön, yol ver geçeyim demedim mi ha?.. Kara cı lı z sı çan!..

Şimdi gülme sı rası kara kedideydi.

- Birincisi, sı çan siyah değil, daha çok beyaz olur. Bu durumda sı çan sensin.İkincisi fazlagürültü patı rtı etme.İnsanlar bir uyanı rsa, gelip ikimize de sopa çekerler. Ben kuru gürültüye pabuç bı rakmam; geri dönecek filan da değilim. Sabr ı n tükenip işine gidene kadar buradaoturacağı m.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 101/137

Beyaz kedi biraz sakinleşir gibi oldu.

- Sabr ı m mı tükenecekmiş; pöh! Öğleyin Kelleci Hasan'ı n mutfağı nda, üç saat boyuncanası l da gözümü k ı rpmadan fare yuvası nı n başı nda beklediğimi görmeni isterdim.

Kara kedi ağzı nı açmadı . Sessiz sedası z oturup bak ı yordu. Beyaz kedi de oturup sustu. Osı rada bir çocuğun ağlaması duyuldu. Sonra çocuk sustu. Yine ağustos böceklerininşark ı lar ı ile açı lan gülün yaprak hı şı rtı sı duyuldu. Kediler iki dakika boyunca birbirlerine bak ı ştı lar ve pes etmediler. Ama sabı rlar ı nı n da tükendiği anlaşı lı yordu.İkisi de kar şı sı ndakinin söze başlaması nı istiyordu.

Ansı zı n beyaz kedi:

- Ben bir çözüm yolu buldum.

Kara kedi:

- Neymiş o?

Beyaz kedi:

- Benim önemli bir işim var. Çok çok önemli. Sen duvar ı n başı na kadar geri dön. Ben gelipgeçeyim, sonra da sen geç.

Kara kedi güldü:

- Ne çözüm yolu ama! Benim senden daha önemli ve âcil bir işim var. Yar ı m saniye bile bekleyemem.

Beyaz kedinin tepesi attı :

- Yine aksiliğe başladı n! Sana kabul et ve yolumdan çekil dedim!..

Kara kedi sesini yükselterek:

- Miyavv! Sen kim oluyorsun da bana emrediyorsun? Ağzı ndan çı kanı kulağı n duysun!..

Beyaz kedi homurdandı , ayağa kalk ı p bağı rdı :- Miyavv!.. Ben ne dediğimi pekâlâ biliyorum. Sen inatçı mı inatçı bir kedisin. Kelleci

Hasan'ı n evine gitmem gerek. Kelle paça kokusu aldı m oradan diyorum. Hâlâ anlayamadı n mı ne kadar önemli işim olduğunu?!..

Kara kedi homurdandı :

- Miyavv!... Elalemin duvarlar ı nda aylak aylak dolaştı ğı mı mı sanı yorsun sen? Ben de öbür taraftan kavurma kokusu aldı m. Üstelik çok da açı m. Hâlâ yolumun üstünde durmaya devamedersen, öyle bir vururum ki yere düşersin, beynin dağı lı r!

Beyaz kedi kendini tutamayı p bağı rdı :

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 102/137

- Miyavv!.. Budala, çekil kenara!.. Pı ff!... Al sana!..

Ve birden kara kedinin başı nı tı rmaladı . Tüyler havada uçuştu. İkisi de "pı ff pı ff" deyipkavgaya, küfürleşmeye tutuştular.

Kediler kavga ederken duvar dibinden biri üstlerine soğuk su attı . İkisi de telaşlandı , gerisingeri dönüp arkalar ı na bile bakmadan, geldikleri yoldan kaçtı lar.

ESK İ MASALLAR ÜZER İNE BİRKAÇ SÖZ

Eski insanlar ı n da bizim gibi bitmez tükenmez arzular ı vardı . Öte yandan bilim her şeyinnedenini açı klayacak kadar ilerlememişti. Bu yüzden eski insanlar her şey için temelsiz,masalı msı nedenler uyduruyorlardı . Uygulamada, günlük yaşantı lar ı nda arzular ı naulaşamadı klar ı için masallar uydurup, masal dünyası nda arzular ı na ulaşı yorlardı .

Örneğin Zerdüştîler dünyanı n ve insanlar ı n nası l var olduğunu bilmedikleri için bir tak ı mefsaneler uydurdular ve dünyayı iki tanr ı nı n yarattı ğı na inandı lar. Biri karanlı ğı n, kötülüğün,hastalı ğı n, k ı tlı ğı n ve başka zararlı şeylerin yaratı cı olan Ehrimen. Öbürü ise, aydı nlı ğı n,iyiliğin, sağlı ğı n, mutluluğun, bolluğun ve başka güzelşeylerin yaratı cı Hormozd. Kötülükleriortadan kaldı racak bilimsel ve pratik bir yol bilmediklerinden dediler ki iyilik tanr ı sı ilekötülük tanr ı sı sürekli birbiriyle savaş halindedir. Biz de iyişeyler yaparak iyilik tanr ı sı nayardı m edelim de kötülük tanr ı sı nı yensin. Bu zaferin kesin olduğunu da söylüyorlardı .

Elbette yeryüzünden tüm kötülüklerin silinmesi bütün insanlar ı n arzusudur. Zerdüştîler buarzular ı nı masallar ı nda çok güzel dile getirdiler. Ama bilimsel ve pratik bir yol bulup dakötülükleri ortadan kaldı ramadı lar.

Bugün tüm bilim dallar ı Hormozd ile Ehrimen'in efsaneden öte bir şey olmadı ğı nı , sadece bilimsel ve pratik yollarla kötülüklerin ortadan kaldı r ı lı p hep birlikte mutlu olmanı nsağlanabileceğini insanlara öğretti.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 103/137

Her milletin kendine ait efsaneleri vardı r. Yunan, Afrika ve Arabistan milletlerinden tutunda İran'a, Hindistan'a, Çin'e kadar her millet vaktiyle böyle ası lsı z masallardan çok çok uydurdular.

Kuşkusuz bu masallar ı n hiçbirinin bilimsel değeri yoktur. Biz bunlar ı okuyarak anlı yoruz

ki eski insanlar da bizler gibi merak etmişler, bilgileri ölçüsünde dünyaya bakmı şlar,kavrayı şlar ı ölçüsünde iyiliklerin, kötülüklerin, her şeyin nedenini bulmaya çabalamı şlardı r.Örneğin eskiler "Yeryüzü bir öküzün boynuzlar ı üstündedir. Ne zaman vücudu kaşı nı p daöküz boynuzlar ı nı sallayacak olsa, yeryüzü sarsı lı r ve deprem olur." derlerdi. Biz bununsaçma olduğunu, depremin bilimin bize öğrettiği bazı nedenlerden ileri geldiğini biliyoruz.

Eski masallar ı okuduğumuz zaman eski insanlar ı n da nice hayallerinin olduğunu, arzular ı naulaşmak için çalı ştı klar ı nı anlı yoruz. Örneğin eski masallar insanoğlunun çok eskizamanlardan beri kuşlar gibi kanatlanı p gökyüzünde uçmayı arzuladı ğı nı gösteriyor bize.Bugün insanoğlu bilimin yardı mı yla bu arzusuna ulaşmı ştı r. Artı k aya uçabilmektedir ve çok yak ı n bir gelecekte çok çok uzak yı ldı zlara da uçacaktı r.

İnsanı n en eski ve büyük arzular ı ndan biri de ebedî ömre sahip olmak ya da daha iyi bir deyişle ölümsüz olmaktı r. Azerbaycan, Yunan,İran, Babil ve başka milletlerin masallar ı nda bu arzu çok güzel ifade edilmiştir. Şahname14 kahramanlar ı ndanİsfendiyar'ı n çelik bedenlioluşu bu özlemi dile getirir. Babil efsanelerinden birinde Gı lgamı ş adlı bir pehlivanölümsüzlüğe kavuşmak için çok zahmetli bir yolculuğa çı kar. Azerbaycan masallar ı ndakiinsanlar ı n yüreklerinde de aynı arzu vardı r.

***

Dede Korkut kitabı yı llar öncesinden yadigar kalan eski Azerbaycan masallar ı ndan biridir.Öyküler Oğuz denilen eski Türklerle ilgilidir. Oğuz kavminin pehlivanlar ı , liderleri ve birçok dalı vardı . Dede Korkut Oğuzlar ı n ak sakallı yaşlı sı ydı . Sevinçte ve üzüntüde onlara ortak olur ve pehlivanlar ı n öyküsünü nazmederdi.

Deli Dumrul da Oğuzlar ı n yürekli pehlivanlar ı ndan biriydi. Bu kitapta onun ölüm veAzrail'i ortadan kaldı rma serüvenini okuyacaksı nı z.

Bu serüvende eski insanlar ı n arzular ı dile getirilmiştir. Örneğin insanlar ı n ölümden hepkorktuklar ı , ölümün onlar ı namertçe biçmesi, insanlar ı n ölümden kaçmak isteyişlerigösterilmiştir. Yine bu serüvende, insanlar birbirlerini sevdikleri ve kendi mutluluklar ı nı

başkalar ı

n mutluluklar ı

nda aradı

klar ı

takdirde Azrail'i yenebilecekleri, bir arada sevinç vemutluluğa ulaşabilecekleri gösterilmiştir.

***

Ben bu masalı kitabı n ası l dilinden yani Türkçe'den çevirdim. Sonra onun bazı küçük bölümlerini atı p, küçük küçük bölümler ekledim ve siz gençlerin anlayabileceği kadar sadeleştirdim.

Yine tekrar ediyorum; eski masallar ı n hiçbirinin bilimsel değeri yoktur ve bu masallardakiinançlar ı n gerçek olduklar ı sanı lmamalı dı r. Bu masallardaki kahramanlar ı n düşünceleri,sözleri ve davranı şlar ı bize örnek olamaz. Biz düşüncelerimizi, sözlerimizi vedavranı şlar ı mı zı içinde yaşadı ğı mı z zaman ve mekandan almalı yı z. İçinde yaşadı ğı mı z

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 104/137

zamanı n kahramanlar ı nı aramalı , kendimizi bir zaman ve mekanla sı nı rlamamalı yı z. Yirminciyüzyı l bizim zamanı mı z ve tüm dünya da bizim mekanı mı zdı r. Eski masallardaki zaman vemekan çok dardı ve zaten köhneleşmiştir.

Biz eski masallar ı , eski insanlar ı n nası l düşündüklerini, neler arzu ettiklerini, ne kadar

anladı klar ı nı , ne bildiklerini öğrenmek, iyi ve kötü yanlar ı nı tanı mak ve bunlar ı kendimizlekar şı laştı rmak, bugünkü insanlar ı n ne kadar yol aldı klar ı nı ve neler yapabileceklerini görmek ve gelecek kuşaklar ı n nereye kadar gidip neler yapabileceklerini tahmin edebilmek içinokuyoruz.

DELİ DUMRUL

Eski zaman içinde Oğuz kavminde Deli Dumrul adlı bir yiğit vardı . Çocukken dokuz vahşi boğayı öldürdüğü ve daha başka büyük işler yaptı ğı için deli derlerdi ona.Şimdi de kuru bir nehir yatağı na bir köprü kurmuş, tüm kervanlar ı ve yolcular ı bu köprüden geçmeyezorlamı ştı . Her geçenden otuz akçe alı yordu. Kim parayı vermeyip başka bir yerden geçmek istese, adamak ı llı dövüyor ve k ı rk akçesini de alı yordu.

Dumrul'un neden böyle yaptı ğı nı sormuyorsunuz.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 105/137

O diyordu ki: Güçlü bir yiğit çı ksı n kar şı ma. Emrime uyması n; benimle savaşsı n. Ben deonu yere çalı p yiğitliğimi tüm dünyaya duyurayı m.

İşte Dumrul böyle bir yiğitti.

Bir gün bir grup insan gelerek onun köprüsünün yanı na çadı r kurdu. Aralar ı nda iyilikte veyiğitle ün salmı ş bir genç vardı . Derken ansı zı n hastalanı p can verdi. Ağı tlar, çı ğlı klar göklereyükseldi. Biri "Ah evladı m!" diye saçı nı başı nı yoluyor, öbürü "Ah, kardeşim!" diye başı natoprak atı yordu. Herkes ağlı yor, ağı t yak ı yor ve yiğiti anı yordu.

Avdan dönen yiğit Dumrul ağı t sesini duyunca sinirlenip bağı rdı :

- Behey edepsizler! Neden ağlarsı nı z? Köprümün yanı nda yak ı lan bu ağı tlar da ne demek oluyor?

Grubun ileri gelenleri:

- Yiğitim, k ı zma. Bizim de genç bir yiğitimiz vardı . Bugün öldü; gitti aramı zdan. Onun içinağlar ı z.

Deli Dumrul k ı lı cı nı çekip hayk ı rdı :

- Hey, kim öldürdü onu? Kim benim köprümün yanı nda insan öldürmeye cüret etti ha?

İleri gelenler:

- Yiğitim, kimse öldürmedi onu. Tanr ı , Azrail'e emir verdi. K ı zı l kanatlı Azrail de gelipyiğitin canı nı aldı .

Deli Dumrul öfkeyle bağı rdı :

- Azrail de kim oluyor? Azrail Mazrail tanı mam ben. Ey Tanr ı m, andı m olsun;şu Azrail'i bana gönder. Gözlerim onu görür olsun da dövüşeyim onunla; göstereyim yiğitliğimi. Gençyiğitin canı nı geri alayı m. Azrail de Azrailliğini bilsin ve bundan böyle namertçe can alması n;yiğitleri öldürmesin.

Dumrul bu sözleri söyledikten sonra evine döndü.

Dumrul'un sözleri Tanr ı 'nı n hoşuna gitmedi. Azrail'e:

- Ey Azrail; gördün müşu edepsiz deliyi! Nası l da küfürlü sözler etti? Benim gücüme ve birliğime kar şı şükür görevini yerine getirmedi. Benim işlerime kar ı şı yor; bu yetmiyormuş gibişişiniyor bir de.

Azrail:

- Tanr ı m, emret, gidip canı nı alayı m. Aklı başı na gelsin de ölüm ne demekmiş anlası n.

Tanr ı :

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 106/137

- Ey Azrail,Şimdi in yeryüzüne; göster kendini ona. Yı ldı r gözünü, canı nı alı p gel yanı ma.

Azrail:

- Hemen gidiyorum Dumrul'un yanı na. Ona öyle bir bakacağı m ki kavak gibi titreyecek,

yüzü sapsar ı kesilecek.***

Deli Dumrul evinde oturmuş k ı rk seçkin yiğitiyle konuşuyordu. Arslan, kaplan avlar ı ndan,yiğitliklerinden söz ediyorlardı . Gözcüler de kapı lar ı tutmuş etraf ı kolaçan ediyorlardı .Derken Azrail Dumrul'a göründü. Kapı cı lardan ve muhaf ı zlardan hiç kimse görmemişti onu.Çirkin ve korkunç bir ihtiyar k ı lı ğı ndaydı ve onu gören arslanı n ödü patlar, oracı kta ölürdü.Bak ı şlar ı insanı n kalbine kadar işliyordu.

Onu görür görmez Dumrul'un gözleri karardı . Güçlü kollar ı titremeye başladı , alt üst oldu.Başladı hayk ı rmaya. Bakalı m neler dedi:

- Behey korkunç ihtiyar? Kimsin sen? Kapı muhaf ı zlar ı m, nöbetçilerim göremedi seni.Gözümü kararttı n, güçlü kollar ı mı tir tir titrettin. Hey ak sakallı ihtiyar; söyle bana, kimsinsen. Vücudumu zangı r zangı r titrettin, altı n kadehimi yerlere çaldı n. Hey kör ihtiyar, söyle, neişin var burada? Yoksa kalkar da başı na öyle belalar açar ı m ki dillere destan olursun!

Deli Dumrul o kadar sinirlenmişti ki öfkesinden bı yı klar ı nı çiğniyor, eliyle k ı lı cı nı nkabzası nı sı k ı ştı r ı yordu. Pehlivanlar sesiz sedası z oturuyorlardı ve ihtiyar ı n Dumrul'unelinden canı nı kurtaramayacağı nı adı gibi biliyorlardı .

Dumrul'un sözleri bitince Azrail kah kah gülmeye başladı :

- Behey edepsiz deli; demek ak sakalı mı beğenmedin?Şunu iyi belle ki siyah saçlı niceyiğitlerin canı nı aldı m ben. Kör gözlerimi de beğenmedin demek! Nice ahu gözlü tazegelinlerin, k ı zlar ı n canı nı aldı m, nice analara, kocalara matem giysisi giydirdim...

Kimseden çı t çı kmı yordu. Dumrul'un ağzı köpürmüştü. Bir an önce ihtiyar ı n kendinitanı tması nı bekliyordu. Kalk ı p bir k ı lı ç darbesinde ikiye bölmek niyetindeydi. Bağı rdı yine:

- Hey, ihtiyar! Söyle ismini, kimsin sen!? Yoksa adı na sanı na bakmadan öldüreceğim seni...

Artı k sabr ı m tükendi.Azrail:

- Şimdi anlarsı n kim olduğumu. Ey edepsiz deli, hatı rlı yor musun, hani 'K ı zı l kanatlı Azrail'i görürsem onu öldürüp halk ı n canı nı kurtaracağı m' diyordun?

Dumrul:

- Yine söylüyorum; Azrail'i bir elime geçirirsem, kanatlar ı nı yolup beynini dağı tacağı m.

Azrail:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 107/137

- Hey başı na buyruk deli;şimdi de senin canı nı almaya geldim!..Canı nı verecek misinyoksa benimle dövüşecek misin?

Deli Dumrul bunu duyar duymaz yerinden f ı rlayı p bağı rdı :

- K ı zı l kanatlı Azrail sen misin yani?Azrail:

- Evet, benim.

Dumrul:

- Behey bedbaht, kanatlar ı n nerede peki?

Azrail:

- Ben bin k ı lı ğa girerim.

Dumrul:

- Bunca yiğitin, taze gelinin canı nı alan sen misin namert?

Azrail:

- Haşunu bileydin.Şimdi de sı ra sende!

Dumrul bağı rdı :

- Seni tı ynetsiz seni, gökte ararken yerde buldum seni. Düştün elime bir kere.Şimdigöstereceğim sana nası l can alı nı rmı ş!

Dumrul kapı nöbetçilerine ve muhaf ı zlar ı na emir verdi:

- Nöbetçiler, muhaf ı zlar, kapı lar ı kapayı n, gözünüzü dört açı n; kaçması n şu tı ynetsiz!

Sonra k ı lı cı nı çekip kalktı , Azrail'e saldı rdı . Azrail bir güvercin olup pencereden uçtu ve

gözden kayboldu. Dumrul kah kah gülerken yiğitlerine:- Gördünüz işte, Azrail k ı lı cı mdan korkup kaçtı . Korkusundan açı k kapı yı bı rak ı p sı çan gibi

deliğe girdi. Ama onu rahat bı rakacak değilim. Kalk ı n yiğitlerim! Peşine düşeceğiz. Onuşahinime yem etmedikçe rahat huzur koymayacağı m onda!

K ı rk bir yiğit kalktı lar, atlar ı na binip yola koyuldular. Deli Dumrul avcı şahinini kolunaalmı ş, Azrail'in peşinde at koşturuyordu. Nerede bir güvercin bulduysa avladı ama Azrail'i bulamadı . Dönüşte yalnı z başı naydı . Azrail'i yakalama umuduyla sapa yollardan geliyordu.Bir çukurun başı na geldiğinde Azrail Dumrul'un atı na göründü. At birdenbire ürktü, Dumrul'ukaldı r ı p çukura attı . Dumrul'un siyah saçlı başı eğildi, eğik kaldı . Azrail derhal çukura inipayağı nı Dumrul'un beyaz göğsüne bastı rdı , ümüğüne çöküp:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 108/137

- Behey Deli Dumrul, söyle bakalı m şimdi ne söyleceksin?İşte canı nı alacağı m, neden bağı r ı p çağı rmı yor, yiğitlik göstermiyorsun?

Dumrul gı rtlağı ndan konuşarak:

- Ey Azrail, seni bu kadar namert bilmezdim. Yol kesip can aldı ğı nı , arkadan vurduğunu bilmezdim... Heyt!..

Azrail:

- Boşuna konuşma. Doğru dürüst bir laf ı n varsa, söyle. Çünkü son nefeslerini alı yorsun.

Pehlivan, yürekli, yiğit Dumrul bin bir şekle giren, yol keserek can alan, arkadanhançerleyen namert birine esir düşmüştü. O özgür, yiğit Dumrulşimdi perişan bir haldeydi;yüreği göğsünde atı yor ve ölmek istemiyordu.İstiyordu ki ölüm olması n, hayat olsun, sevinçdolu hayat olsun, herkes için sevinç olsun. O başkalar ı için de mutluluk istiyordu. Gerçektende kendi halk ı için fedakarlı klar etmiş, kendi topraklar ı na sevinç ve mutluluk getirmişti.

Sonunda:

- Azrail, biraz süre tanı . Dinle bak ne diyeceğim: Bizim güzel ülkemizde doruklar ı karlakaplı yüce yüce dağlar var. Benim gibi bir yiğitin oku bile o doruklara yetişemez. Bu dağlar ı neteklerinde ağaçlı klı birçok bağı mı z bahçemiz var. Bu bağlarda çokça asmalar var. Asmalar siyah üzümler verir, tatlı mı tatlı , temiz mi temiz. Üzümleri sı kar, küpleri üzüm suyuyladoldururuz.Şarap olana kadar bekleriz. Sonraşaraplar ı içer, sarhoş oluruz. Kaybederizkendimizi, korku nedir bilmeyiz. Sonra öyle bir nara atar ı z ki arslan bile korkusundan tir tir titrer, tüyleri ürperir. Ben de oşaraptan içip kaybettim kendimi. Ne söyledim de Tanr ı 'nı nhoşuna gitmedi, bilmiyorum. Yoksa yiğitlikten sı k ı lmadı m, hayata doymadı m. Ölümdennefret ediyorum. Ölmek istemiyorum. Yine yaşamak istiyorum. Yine cömertlik, iyilik yapmak istiyorum. Hey Azrail, yardı m et!.. Alma canı mı !.. Bı rak beni kendi halime. Git, kötülerin,kötülük edenlerin, kendi mutluluklar ı nı başkalar ı nı çaresiz bı rakmakta bulanlar ı n, ekmeklerini başkalar ı nı aç bı rakarak kazananlar ı n canı nı al.. git haydi git!...

Azrail:

- Boşuna konuşuyorsun edepsiz!.. Yalvar ı şı n, rican küfür kokuyor. Birincisi, banayalvarma. Ben de aciz bir yaratı ğı m ve elimden bir şey gelmez. Ben sadece Tanr ı 'nı n emrini

uygular ı

m.Dumrul:

- Yani canı mı Tanr ı mı alı yor?

Azrail:

- Evet. Benimle ilgisi yok.

Dumrul:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 109/137

- Peki sen ne biçim baş belası sı n ki kendini bu işlere sokuyorsun? Düş yakamdan. Benkendi işimi kendim yapar ı m.

Azrail Dumrul'un üstünden kalktı . Ama ayağı nı Dumrul'un göğsüne bastı r ı yordu. YiğitDumrul'un nefesi daralı rken, Azrail'in ayağı onun kalp atı şlar ı nı ve sı caklı ğı nı hissediyordu.

Deli Dumrul k ı r ı k ayağı nı uzattı , alnı ndaki kanlar ı sildi:

- Tanr ı m, kimsin, nesin, neredesin, bilmiyorum. Birçok ak ı lsı z seni göklerde arar, yerdearar. Ama senin insanlar ı n gönlünde olduğunu hiç bilmezler. Tanr ı m, canı mı alacaksan, senal; işi şu namert Azrail'e bı rakma!..

Azrail:

- Bedbaht biçare, senin duandan, yakar ı şı ndan da küfür kokusu geliyor.Kurtulamayacaksı n!..

Dumrul'un sözleri Tanr ı 'nı n hoşuna gitti ve Azrail'e emretti:

- Azrail, bu sözler seninle ilgili değil. Dumrul'a söyle, başka bir can bulup versin bana. Senonun canı nı alma.

Azrail:

- Tanr ı m, bu küstah insanı böyle başı na buyruk bı rakmak iyi değil.

Tanr ı :

- Azrail, işlerime kar ı şma!

Azrail Dumrul'un göğsünden ayağı nı çekti:

- Kalk bakalı m. Kendi canı na kar şı lı k bana başka bir can bulursan, seninleuğraşmayacağı m.

Yiğit Dumrulşöyle bir silkinip ayağa kalktı . K ı r ı k ayağı üstünde dururken:

- Gördün mü Azrail, nası l kurtuldum elinden? Gel, ihtiyar babamı n yanı na gidelim. Beniçok sever; canı nı esirgemeyecektir benden.

Deli Dumrul öne düştü, Azrail de arkası ndan. Yaşlı babası nı n yanı na gittiler. Babası nı n adı "Doha Koca"ydı . Deli Dumrul'u kan revan içinde gören babası :

- Oğlum, bu ne hal? Atı n nerede? Gözünü bana dikmiş bakanşu adam da kim?

Dumrul eğilip yaşlı babası nı n elini öptü:

- Dinle baba, neler geldi başı ma. Küfürlü sözler ettim, Tanr ı 'nı n hoşuna gitmedi. Azrail'egöklerden inip canı mı alması nı emretti. Azrail beyaz göğsüme bastı rdı ayağı nı , ümüğümeçöküp canı mı almak istedi.Şimdi babacı ğı m, beni bı rakması için sen canı nı verir misin

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 110/137

Azrail'e? Yoksa yası mı tutup "Vah evladı m! Vah evladı m!" mı dersin? Çabuk söyle, fazlavaktim yok."

Doha Koca susup derin düşüncelere daldı . Dumrul'un k ı rk yiğidi avdan dönmüşler ve onuntek başı na gelen atı nı görmüşlerdi. Hepsi merak etmişti Dumrul'u.Şimdi de ayağı k ı r ı k ve

yaralı bir halde babası nı n kar şı sı nda duruyordu.Sonunda babası konuşmaya başladı :

- Dumrulum, ciğerköşem, oğlum. Çocukken dokuz vahşi boğayı öldüren yiğitim, evimindireği. Güzel k ı zlar ı mı n, gelinlerimin çiçeğisin sen. Senin ölmeni istemem. Kar şı da duranşukara dağlar benim. Söyle, isterse Azrail'in olsun. Buz gibi soğuk sulu pı narlar ı m, yağı zatlar ı m, katar katar develerim, ağı l dolusu koyunlar ı m keçilerim var.İsterse hepsi Azrail'inolsun. Ne kadar para isterse veririm ona. Ama evladı m, hayat güzel, can tatlı , vazgeçememondan.

Dumrul:

- Baba, hepsi senin olsun, ben canı nı istiyorum, veriyor musun vermiyor musun?

Doha Koca:

- Evladı m, benden daha aziz, daha müşfik anan var; ona git.

Azrail Dumrul'un canı nı almak için elini uzattı ğı sı rada, Dumrul:

- Çek elini, namert!... Anamı n yanı na gidelim.

Dumrul'un yaşlı annesine gittiler. Dumrul annesinin elini öpüp:

- Ana, niçin ayağı m k ı r ı ldı , niçin yaralandı m, neler geldi başı ma , sormazsı n hiç.

Anası sı zlanarak:

- Vah yavrum, başı na neler geldi?

Dumrul:

- Ana, k ı zı l kanatlı Azrail yüksek göklerden kanat açı p indi, göğsüme çöktü, ümüğümüsı k ı p canı mı almak istedi. Azrail benden vazgeçsin diye babamdan canı nı istedim, vermedi.Şimdi senden istiyorum ana. Canı nı bana bağı şlar mı sı n yoksa "Vah yavrum!... Vahyavrum!.." diye yası mı mı tutarsı n? Ne dersin ana?

Annesi bir süre düşünceye daldı . Sonra başı nı kaldı r ı p:

- Yavrum, evladı m, gözümün nuru, dokuz ay karnı mda taşı dı ğı m, ak sütümü içirdiğim!Keşke yüksek kalelerde, ulaşı lmaz surlarda tutsak olaydı n da, paralar döküp kurtarsaydı mseni. Yavrum, hayat güzel, can tatlı , Vazgeçemem canı mdan, yok başka çarem...

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 111/137

Dumrul'un annesi de canı nı esirgedi. Dumrul'un canı sı k ı lmı ştı . Azrail tam canı nı alacakkenDumrul k ı zı p nara attı :

- Çek elini, namert. Biraz zaman tanı , mürüvvetsiz!..

Azrail sı r ı tarak:- Yiğitim, daha ne istiyorsun? Gördün işte; hiç kimse sana acı yı p da canı nı vermedi. Bir an

için canı nı versen, iyi olacak.

Dumrul:

- Hasretim içimde mi kalsı n?

Azrail:

- Kimin hasreti?

Dumrul:

- Benim kar ı m var.İki oğlum var, emanet. Gidip çocuklar ı kar ı ma vereyim; sonra neyapacaksan yap bana.

Dumrul yola koyulup kar ı sı na gitti. Kar ı sı iki oğlunu emziriyor, ok şuyordu. Çocuklar annelerinin memesini yumruklayı p nefes nefese süt içiyor, gözleri gülüyordu.

Dumrul içeri girdi, kar ı sı nı görüp çocuklar ı na baktı . Yüreği sevinçle doldu. Kar ı sı Dumrul'u görür görmez çocuklar ı yere koyup bağı rdı , Dumrul'un boynuna sar ı ldı :

- Dumrulum, yiğitim, bu ne haldir? Sen sı k ı ntı bilmezdin, yenilgi bilmezdin, neden buhallere düştün?.. Oğullar ı na bak...

Dumrul iki oğluna baktı . Çocuklar ceylan derisi üzerinde yuvarlanı yor, birbirlerini dişleyipı sı r ı yor, çekiştirip bağı r ı şı yorlardı . Sevinç ve mutluluktan gözleri parlı yordu.

Dumrul bir süre çocuklar ı seyrettikten sonra kar ı sı na:

- Eşim, tatlı kar ı m, çocuklar ı mı n anası . Bugün k ı zı l kanatlı Azrail yüksek göklerden inip,namertçe üstüme çöktü, tatlı canı mı almak istedi. Yaşlı babama gittim, canı nı vermedi; yaşlı anama gittim, canı nı vermedi. 'Hayat güzel, can tatlı . Vazgeçemeyiz canı mı zdan' dediler.Şimdi, hanı mı m, çocuklar ı mı n anası , oğullar ı mı sana emanet etmeye geldim. Ulu karadağlar ı m yayla olsun sana! Soğuk sular ı m afiyet olsun. Tavla tavla yağı z atlar ı m binitin olsun.Görkemli altı n evlerim gölgelik olsun sana! Katar katar develerim yükünü taşı sı n. Ağı l ağı lkoyunlar ı m senin olsun. Kar ı m, çocuklar ı mı n anası ; benden sonra hangi erkeği gözün tutarsa,gönlün severse onunla evlen. Ama çocuklar ı mı n kalbini k ı rma. Sana emanet edip gidiyorum...

Azrail yaklaştı . Dumrul hareketsiz duruyordu. Birden Dumrul'un kar ı sı f ı rlayı p Azrail ilekocası nı n arası na girdi:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 112/137

- Hey Azrail, çek elini!... Daha ben var ı m, kocamı n, yiğitimin oğullar ı nı n gençliğini,yiğitliğini görmeden ölmesine izin veremem.

Sonra kocası na döndü:

- Dumrulum, kocam, oğullar ı mı n yiğit babası . Söylediklerin de ne demek oluyor?..Gözümü açı p seni gördüm, sana gönül verdim, seni sevdim, yüreğimin sevgisiyle kar ı noldum, senden razı oldum, seninle mutlu oldum, senden sonra yeşil dağlar ı ne yapayı m?Oralara ayak basarsam, mezar olsun bana. Senden sonra soğuk sular ı ne yapayı m? Bir yudumiçersem kan olsun bana! Senden sonra parayı ne yapayı m? Sadece kefen almaya yarar.Senden sonra yağı z atlar ı nı ne yapayı m? Üzengilerine ayağı mı koyarsam, tabutum olsun!Senden sonra kocayı ne yapayı m? Evlenirsem yı lanlar soksun beni! Adamı m, oğullar ı mı n babası ; bir canı n ne değeri vardı da anan banan senden esirgediler? Gökyüzüşahitim olsun,yeryüzüşahitim olsun, Tanr ı şahitim olsun, oymaktaki yiğitler, kadı nlar, erkekler şahitimolsun, gönül r ı zası yla canı mı bağı şladı m sana!..

Sonra kocası nı öptü, oğullar ı nı öptü ve Azrail'in yanı na gelip sessiz sedası z durdu. Azrailkadı nı n canı nı alacağı sı rada Dumrul silkinip hayk ı rdı :

- Behey namert Azrail! Bizi yasa boğmakta acelen ne?.. Çek elini, diyeceklerim var.

Azrail Dumrul'u öyle öfkeli görünce Dumrul'un kar ı sı na elini uzatmaya cesaret edemedi.Bir adı m geri çekilip durdu.

Yiğit, yürekli Dumrul kar ı sı nı n ölümünü göremezdi. Bağı ra bağı ra:

- Tanr ı m, kimsin, nesin, neredesin bilmem!... Bir sürü ak ı lsı z göklerde seni arar, yerde seniarar. Ama senin insanlar ı n yüreklerinde olduğunu bilmezler. Tanr ı m, yollarda imaretler yaptı racağı m, açlar ı doyuracağı m, çı plaklar ı giydireceğim, herkesi mutlu edeceğim. Benkar ı mı seviyorum. Alacaksan ikimizin canı nı birden al, almayacaksan, ikimizi de bı rak!...

Tanr ı , Dumrul'un sözlerinden hoşlandı ve Azrail'e emir verdi:

- Azrail, bu kar ı koca yüz k ı rk yı l daha yaşayacak. Git, Dumrul'un anası yla babası nı n canı nı al, gel.

Azrail kalk ı p gitti. Dumrul'un anası yla babası nı n canı nı alı p geri döndü.

Dumrul kar ı sı yla çocuklar ı nı kucaklayı p doyası ya öptü. Hepsi sevinç içinde yiğitlik şark ı lar ı söylediler, mutluluk şark ı lar ı söylediler, bağı rdı lar, çı ğı rdı lar, kar ı koca dansettiler, at bindiler. Bu sı rada Oğuzlar ı n ak sakallı sı Dede Korkut da gelip onlar ı n sevinçlerine katı ldı .Dumrul ile kar ı sı nı n başı ndan geçenleri öykü haline getirdi, onlar ı n adı na şark ı bestelediyiğitler okuyup bellesin ve ders alsı n diye.

SEVGİ MASALI

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 113/137

Çocuklara duyduğu

sevgi nedeniyle

Süheyla'ya naçiz armağanı m.

B.

1

Çok eski zamanlarda bir padişahla altı yedi yaşlar ı nda bir k ı zı ve bu k ı zı n birçok halayı ğı ve uşağı vardı . Kendinden yaşça biraz büyük, Koç Ali adı nda bir de hizmetçiye sahipti.Yemek vakti k ı zı n mendili yere düşecek olsa, Koç Ali verirdi ona. Oyun oynarken top uzağagidecek olsa, Koç Ali getirirdi ona. Kimi zaman da milyonlarca oyuncağı n arası nda padişahk ı zı nı n canı sı k ı lı r ve çelik çomak oynamak isterdi. Padı şah k ı zı nı n çelik çomağı altı n vegümüştendi.

K ı z ilk kez çelik çomağa heveslenmişti. Padişah şehirdeki tüm kuyumcular ı çağı rdı ve bir saate kadar k ı zı için altı n ve gümüşten bir çelik çomak yapmalar ı nı emretti. Bu çelik çomağı nyüzbin Tümenden fazla masraf ı vardı . Bir kuyumcu da bu çelik çomak yüzünden öldürülmüş,çünkü önemli bir işi çı ktı ğı nı ve gelemeyeceğini söylemişti. Kuyumcu yeni doğan k ı z çocuğuiçin küpe yapı yordu.

Padişahı n k ı zı ne zaman çelik çomak oynamak istese, Koç Ali k ı zdan biraz uzakta durup beklerdi. Padişah k ı zı k ı sa gümüş sopayı yere koyar, uzun altı n sopayla çeliğin ucuna vuruphavaya f ı rlatı rdı . Koç Ali çeliğin peşinde koşup onu alarak k ı za atmakla görevliydi. K ı z çeliğehavada kuvvetle vurur ve daha da uzağa f ı rlatı rdı . Koç Ali yine gidip çeliği alı r ve k ı za atardı .K ı z yorulunca Koç Ali gidip halayı klara, uşaklara haber verir, onlar da gelip k ı zı tahtı revanüstünde saraya götürürlerdi. Daha sonra Koç Ali k ı zı n oyuncaklar ı na bakan görevliye haber verir, o da gelip, çelik çomağı alı r ve milyonlarca başka oyuncağı n arası nda ait olduğu yerekoyardı . Koç Ali bunun ardı ndan k ı zı n yemek elbiselerini getirip, çelik çomak elbiselerinigötürmesi için giysi sorumlusuna haber verirdi.

Koç Ali bu işten sonra padişah k ı zı nı n özel aşçı sı na haber verir, yiyeceği yemeğihazı rlaması nı söylerdi. Padişah k ı zı her oyundan sonra özel bir yemek yerdi.

Koç Ali hep bu tür işler peşinde koşardı . K ı z uyurken o kapı nı n arkası nda uyurdu. Böylecehizmetçiler ve uşaklar hanı mı n uyuduğunu anlar, hiçbir şey sormaz, hiçbir şey demezlerdi.

Padişah k ı zı nı n ne emri olursa Koç Ali seve seve yerine getirir ve işleri öylesine düzenliyapardı ki k ı z Koç Ali'nin hizmetini eleştirecek tek kelime bulamazdı . Koç Ali padişah k ı zı naaşı ktı . Onu tertemiz bir sevgiyle seviyordu. Bu yüzden sevgisinde bir kusur bulamazdı .Derken bir gün gönlündeki sı rr ı k ı za açtı .

O gün k ı z bahçede kelebek yakalı yordu. Koç Ali de bir ağacı n altı nda durmuş, onuseyrediyordu. Kelebek bir ağaca konduğunda Koç Ali ağaca çı k ı p kelebeği uçurtmaklagörevliydi. Bir defası nda k ı z büyük bir kelebek gördü. Koç Ali'ye seslendi:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 114/137

- Koç Ali, gelşunu yakala. Ben ondan korkar ı m.

Koç Ali bir çı rpı da koşup kelebeği yakaladı ve tül sepete attı . Başı nı kaldı r ı nca k ı zı n tamkar şı sı nda durduğunu gördü.İçtenlikle k ı za:

- Prensesim, ben size aşı ğı m. Lütfen, ikimiz de büyüdüğümüz zaman, benim eşim olun.Ama daha sözünü bitirmeden padişah k ı zı kulağı nı n tozuna yaradana sı ğı nı p bir tokat

aşketti:

- Sefil uşak! Ne hakla bana aşı k olabilirsin? Unuttun mu benim bir prenses, kendinin de benim uşağı m olduğunu? Sen benim köpeğimin kapı cı sı bile olamazsı n! Köpek!.. Yı k ı lkar şı mdan!... Git hizmetçilerime haber, gelip götürsünler beni. Seni de kovsunlar. Pis yüzünügörmek istemiyorum artı k!

Koç Ali gidip hizmetçilere haber verdi. Hizmetçiler tahtı revanı getirdiklerinde padişahk ı zı nı n baygı n olduğunu gördüler. Üşüştüler Koç Ali'nin başı na:

- Oğlum, padişah k ı zı na ne yaptı n böyle?

Koç Ali:

- Ben hiçbir şey yapmadı m. Sinirlenip bana vurdu. Sonra da bayı ldı . Yemin ederim!

Ama kim inanı r? Gül suyu veşerbet getirdiler, k ı zı ayı lttı lar. Sonra tahtı revana bindiripsaraya götürdüler. Padişah k ı zı emir verdi:

- Babama söyleyin,şu pis nankör uşağı kulağı ndan tutup kovsunlar köpek gibi saraydan.Pis gözleri görmesin gözlerimi!

Padişahı n emri üzerine Koç Ali'yi köpek gibi kovdular saraydan. Birkaç gün sonra padişahı n k ı zı hastalandı . Her gün başı nda birkaç hekim nöbet tutuyordu. Nihayet kendisiiyileştiğini söyleyip hekimleri başı ndan gönderdi.

2

Yı llar geçtikçe padişah k ı zı daha da kendini beğenmiş biri oluyor, kimseyi adam yerine

koymuyordu.Onyedi onsekiz yaşı na gelince hiç kimsenin ona bakmaya, bak ı şlar ı yla temiz vücudunu

kirletmeye hakk ı olmadı ğı nı söyledi. Halayı klardan veya hizmetçilerden biri yanlı şlı kla ona bakacak olsa adamak ı llı k ı rbaçlatı yor, ağzı nı açı p iki laf edecek olsa, eğlenmek için bahçede beslediği aç kurtlara attı r ı p diri diri parçalattı r ı yordu. Padişah bu davranı şlar ı yüzünden k ı zı nı çok seviyor ve her zaman k ı zı na " K ı zı m, sen beni taklit ediyorsun. Yaptı klar ı n hoşumagidiyor." diyordu.

Artı k padişah k ı zı bahçede tek başı na dolaşı r ve kimseyle konuşmaz olmuştu. "Kimse benimle konuşmaya layı k değil" diyordu. Bahçenin ortası na iki büyük havuz yapı lmı ştı . Biritaze süt, diğeri gül suyu, k ı rmı zı gül, yasemin gibi çiçeklerinı tı rlar ı yla dolu.İki genç hizmetçi belirli saatlerde başlar ı nı yere eğerek havuz başı na gelirlerdi. K ı z süt havuzundan çı k ı p

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 115/137

gülsuyu havuzuna girer, oradan çı k ı p havluya sar ı nı rdı . Hizmetçilerin onun bedeninedokunma haklar ı yoktu. K ı zı n cildine veya saçı na parmaklar ı nı n ucu değecek olsa, o güncellatlara teslim edilir parmaklar ı veya elleri kesilirdi.

Padişah k ı zı başkalar ı nı kendinden uzaklaştı ra uzaklaştı ra artı k tek başı na yaşayan ve nası l

vakit geçireceğini bilemeyen biri oldu. Kelebek yakalamaktan, çiçek toplamaktan, süt vegülsuyu havuzlar ı nda yı kanmaktan, oyuncaklardan, yemeden, içmeden, kurtlar ı seyretmektende sı k ı lmı ştı . İster istemez zamanı nı n çoğunu uyuyarak geçiriyordu. Rüyası nda da hep KoçAli'yi görüyordu. Koç Ali padişah k ı zı yla oyun oynamaya geliyor, k ı z ilkin seviniyor amaansı zı n padişah k ı zı olduğunu ve başkalar ı ndan ayr ı calı klı olduğunu anı msayı nca suratı ası lı yor, Koç Ali'yi yanı ndan uzaklaştı r ı yordu. Ama Koç Ali bı rakmı yor, onun elini tutmak istiyordu. K ı z elini kaçı rmaya çalı şsa da eninde sonunda kendini serbest bı rak ı yordu. Koç Alionun elini tutuyor ve ikisi birlikte oyun oynamaya, koşup zı plamaya, kelebek yakalamaya başlı yorlardı . Oyun oynarken Koç Ali "Prensesim, ben size aşı ğı m. Lütfen, sizin gibi büyüdüğüm zaman benim kar ı m olun." diyordu.

Yine burada padişah k ı zı prenses olduğunu anı msı yor, Koç Ali'ye tokat vurup azarlı yordu.Koç Ali'yi cellatlara teslim ediyor ve ansı zı n kendi çı ğlı ğı na uyanı yordu...

Hep bu düşü görüyordu. Başka bir oyun arkadaşı nı göremiyordu düşünde. Üstelik KoçAli'yi hep aynı çocukluk yaşı nda görüyordu.

Padişah k ı zı nı isteyenler de vardı . Uzak memleketlerden birkaçşehzade onu istemeyegelmiş ama daha hiçbirini görmeden "Ben kendimden başkası nı sevmem" diyerek görücülerigeri çevirmişti.

3

Bir gün padişah k ı zı havuzda yı kanı yordu. Bir güvercin geldi, kondu havuz kenar ı ndaki nar ağacı na:

- Ey güzel k ı z, ne güzel vücudun var senin! Ben aşı k oldum sana. Lütfen sütün içinden çı k da doyası ya seyredeyim seni.

- Ey pis kuş, emrediyorum sana: Git buradan. Ben bir padişah k ı zı yı m. Kimse bakamaz bana. Kimse benimle konuşmaya layı k değil.

Güvercin gülümsedi:

- Ey güzel k ı z, biliyorum ne zamandı r konuşacak kimsen olmadı ğı nı ...

Padişah k ı zı prenses olduğunu unuttu ve hemen yumuşadı :

- Ey tatlı dilli güvercin, lütfen bakma bana. Hoş değil.

- Ey güzel k ı z, sana bakmamak elimde değil. Seviyorum seni.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 116/137

- Ey hoşsohbet güvercin. Bir güvercinin aşk ı nı kabul edemem ben. Gerçekten aşı ksan eğer,çı k güvercin k ı lı ğı ndan; ben de seni seyredeyim.

- Ey güzel k ı z, aşk ı mı kabul edeceğinden emin değilim. Bir şeyini ver bana ödünç olarak, ben de bu k ı lı ktan çı kayı m.

- Ey tatlı dilli güvercin, ne dilersen dile; vereceğim sana.

- Ey güzel k ı z, düşlerini bana ver.

- Ey tatlı dilli güvercin, düşlerim ne işine yarayacak?

- Ey güzel k ı z, sonra görürsün düşlerinin ne işime yaradı ğı nı .

- Ey tatlı dilli güvercin, düşlerim senin olsun.

Bu sı rada ellerinde havlu, başlar ı önde gelen hizmetçilerin ayak sesleri duyuldu. Güvercin:

- Sonra gelirim yine. Sana "K ı z hanı m" adı nı verdim. Senin gibi güzel bir k ı zı n adı nı nolmaması hiç de hoş değil.

Padişah k ı zı birden hatı rladı prenses olduğunu; bağı rdı :

- Ey pis hayvan! Ne hakla konuştun benimle? Düşlerimi ver bana. Yoksa yüreğini, bağı rsağı nı sökerim senin! O pis ağzı nla bana ad veremezsin!

Ama güvercin çoktandı r nar ağacı ndan uçup gitmişti. Padişah k ı zı boşu boşuna küplere biniyor ve cellatlar ı nı yardı ma çağı r ı yordu.

4

Birkaç haftadı r padişah k ı zı gözünü bile k ı rpmamı ştı . Hiçmi hiç uykusu gelmiyordu.İlkin bu uykusuzluk yüzünden onun delirdiğini sanmı şlardı . Kuduz köpek gibi odası nda dolanı yor,kapı yı duvar ı tı rmalı yor, önüne gelene küfür savuruyordu. Kimseyi yaklaştı rmı yordu yanı na.Hatta babası nı , doktorlar ı bile. Ne zamandı r yapayalnı zdı .

Sonunda yorgunluktan düşüp hasta oldu. Yine de gözüne uyku girmiyordu. Ne konuşuyor,ne k ı mı ldı yordu. Doktorlar ı n biri geliyordu başı na, biri gidiyordu. Hiçbir doktor k ı zı iyileştiremedi. Padişah "Kimsenin k ı zı mı n vücuduna elini sürmeye hakk ı yok" demişti. Buyüzden doktorlar k ı zı n derdinin ne olduğunu bir türlü anlayamı yorlardı . Bir gün yaşlı mı yaşlı ,yabancı bir doktor geldi:

- Ben hastanı n vücuduna el sürmeden muayene edip tedavisini yapabilirim. Yapamazsam,vurun boynumu.

Padişah doktorun k ı zı n yanı na götürülmesini emretti. Yaşlı doktor uzun bir süre k ı zı n yanı başı nda oturdu, izledi onu.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 117/137

- Onun tek ilacı "Sevgi masalı "dı r. Tekrar iyileşip uyuyabilmesi için birinin onun başı nda"Sevgi masalı "nı okuması gerek.

Padişah şehirde tellal çı karttı :

- Duyduk duymadı k demeyin; Kim "Sevgi masalı "nı biliyorsa, gelip padişah k ı zı naanlatsı n. Padişah onu zengin edecek.

Mala tamah eden pek çok kimse "Sevgi masalı "nı bildiğini iddia edenler, k ı zı n odası ndaki perdenin ardı ndan bir sürü yalan uydurmak zorunda kaldı lar. Elbette bu yalanlar padişahk ı zı na etki etmedi ve padişah da bunlar ı cellada teslim etti. Artı k kimse böylesi bir işegirişemez olmuştu. Birkaç gün daha geçti. Yine o yaşlı doktor çı ktı ortaya.

"Bu ne biçimşehir böyle? Kimse "Sevgi masalı "nı bilmiyor! Filan dağda genç bir çobanyaşar. O "Sevgi masalı "nı bilir. Gidin, getirin onu. Padişahı m, sen onun yanı na gitmezsen, oda asla dağdan inmez. Bunu bilmiş ol." dedi padişaha.

Bunu söyledi ve çekip gitti. Padişah birkaç adamı yla atlara binip yola düştü. Gidip dağı neteğine vardı lar. Genç çobana seslendiler. Çoban dağı n zirvesinden:

- Kimsiniz? Ne işiniz var benimle?

- Ben padişahı m. K ı zı mı n hasta olduğunu duymadı n mı ? Gelip ona....

Padişah o doktorun ne dediğini unutuverdi. Çoban hatı rlattı :

- Sevgi Masalı 'nı mı istiyorsun?

- Evet; dediğin gibi. O yaşlı doktor senin bildiğini söyledi.

Genç çoban:

- Evet, biliyorum.

- K ı zı mı iyileştirirsen, ne kadar altı n, gümüş ve servet istersen, veririm sana.

Çoban dağdan inerken:

- Ey padişah, bir daha ağzı na dünya malı nı alı rsan, gelmem seninle. "Sevgi masalı " sadecesevgi için anlatı lı r.

Padişah artı k bir şey diyemedi.İçindenşu çobanı cellatlara teslim etmek geliyordu amayine de sustu. Çoban, padişahı n atı nı n terkine binip yola koyuldu. Saraya geldiklerinde çobanı bir perdenin arkası nda tuttular:

- Buradan anlat. Namahremin gözü padişah k ı zı nı n yüzüne ilişmemeli.

- Sevgi masalı herkesin dinleyebileceği bir şey değil. Ben ve k ı zdan başka biri bulunursamasal etkisini göstermez.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 118/137

Bunun üzerine herkes oradan uzaklaştı .

Padişah da ister istemez sarayı n boşaltı lması nı emretti. Sarayda bir padişah k ı zı kaldı , birdeçoban. Sonra çoban aradaki perdeyi bir kenara çekip odaya girdi. K ı z sessiz sedası z yatı yor vehiçbir şeyi umursamı yordu. Çoban kapı nı n yanı na oturup yüksek sesle:

- Ey güzel k ı z, Hanı m k ı z, Sevgi Masalı 'nı anlatmak istiyorum, dinler misin?

K ı z tanı dı k birinin sesini işitmiş gibi başı nı çevirdi; gözlerini genç çobana dikerek:

- Evet, dinliyorum, anlat.

Çoban Sevgi Masalı 'nı anlatmaya başladı .

- Eski zaman içinde bir padişahla altı yedi yaşlar ı nda bir k ı zı vardı . Bu k ı zı n birçok cariyesi, hizmetçisi vardı . Koç Ali adı nda kendisinden biraz büyük bir de uşağı vardı .Yemek yerken k ı zı n peçetesi yere düşse, Koç Ali alı p verirdi ona. Top oynarken, top uzaklara gitse,Koç Ali gidip getirirdi. Bazen k ı zı n canı çelik çomak oynamak isterdi. Onun çelik çomağı altı n ve gümüşten yapı lmı ştı . K ı z uyurken, cariyeler, hizmetçiler, uşaklar gelip bir şeysorması nlar diye Koç Ali kapı da yatar, orada uyurdu. Padişah k ı zı nı n bir emri olsa, Koç Aliseve seve koşar ve işleri öyle düzenli yapardı ki k ı z elini bile kaldı ramazdı . Koç Ali padişahk ı zı na aşı k olmuştu. Tertemiz bir sevgiyle seviyordu onu. Ona göre bu işte bir kusur da yoktu.Sevmenin de aybı , kusuru olur muydu hiç? Birlikte bahçedeyken, padişah k ı zı kelebek yakalarken, çelik çomak oynarken Koç Ali kendini ne kadar mutlu hissederdi. K ı zı seyretmeye doymak bilmezdi. K ı zı n elini vermesini, birlikte yürüyüp kelebek yakalamayı geçirirdi içinden. Ama padişah k ı zı kimseleri beğenmezdi. Hizmetçilere, uşaklara "köpek"derdi; yaklaştı rmazdı yanı na. Koç Ali böyle mutlu yaşarken gönlündeki sı rr ı saklayamaz olduartı k. Bir gün kelebek yakalarken k ı za "Prensesim, ben size aşı k oldum.İkimiz de büyüdüğümüz zaman, lütfen benim eşim olun" deyiverdi.

Padişah k ı zı bu söze öyle hiddetlendi ki Koç Ali'ye tokat vurdu ve yanı ndan bir köpek gibikovdu. Kovmakla kalmadı , onun başı na ne belalar geldiğini de düşünmedi hiç.

Genç çoban sustu. K ı z:

- Çoban, söyle, ne oldu sonra?

- Ey güzel k ı z, sence ne gelmiştir Koç Ali'nin başı na?- Hiç düşünmedim. Koç Ali'nin başı na neler geldiğini biliyorsan, yaklaş şöyle, anlat.

Çoban kalktı , yatağı n yanı na gidip oturdu. K ı zı n elini eline alı p Sevgi Masalı 'nı n devamı nı anlatmaya başladı :

- Koç Ali'nin babası çobanlı k ederdi. Koç Ali vurdu k ı rlara, yürüye yürüye, gitti, babası nı bir dağı n başı nda buldu. Çok hastaydı babası ve koyunlar ı n yattı ğı mağarada uyuyup kalmı ştı .Koç Ali'yle aynı yaşta olan k ı zkardeşi koyunlar ı alı p otlatmaya götürmüştü. Babası oğlunugörünce çok sevindi:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 119/137

- Koç Ali, tam zamanı nda geldin. Ben ölüyorum. K ı zkardeşini yalnı z bı rakma. Yalnı zlı k öldürücü bir dert.

Babası öldü. Oğlu oracı kta, dağ başı nda babası nı defnetti. Ak şama doğru k ı zkardeşi geridöndüğünde, babası nı n yerinde erkek kardeşini gördü. Birlikte babalar ı na ağlayı p mezar ı na

çiçek ve fidan diktiler.Günler, haftalar, aylar, yı llar geçti. Koç Ali ile k ı zkardeşi onyedi onsekiz yaşı na geldiler.

İkisi birden dağ demiyor, k ı r demiyor, koyunlar ı nı en iyi otlaklarda otlatı yor, geceyiköpekleriyle birlikte mağarada geçiriyorlardı . Sadece, koyunlar k ı ş mağarası nda iken ve işlerigüçleri olmadı ğı zaman arada sı radaşehre iniyorlardı .

Koç Ali'nin k ı zkardeşi bahar havası kadar hoş, yaz güneşi kadar güzel yüzlü, sonbahar meyvalar ı kadar hoş kokulu ve sevilesi bir k ı zdı . K ı ş gecelerindeki ay gibi pı r ı l pı r ı l ve alı mlı ,k ı r gelincikleri gibi al yanaklı ve yabani idi. Bu yüzden Koç Ali ona hep Lale derdi.

Bir gün koyunlar ı geri götürürken Koç Ali bir keçinin sürüden kaybolduğunu gördü.Köpeklerden birini saldı peşine. Birkaç dağı geçtiler, sonunda keçiyi bir pı nar başı nda ağlar buldular. Kavak gibi tir tir titriyordu. Köpek görür görmez keçiye havladı :

- Keçi, ağlama, biz geldik.

Keçi sevindi:

- Peşimden gelmeyeceksiniz de kurda kuşa yem olacağı m diye korkuyordum. Teşekkür ederim.

Hava kararmaya yüz tutmuştu. Koç Ali dağı n öbür yakası ndan yedi k ı r atlı nı n tı rmandı ğı nı gördü. Keçiyi köpeğe emanet edip gönderdi. Kendisi de bir kayanı n arkası nda beklemeyekoyuldu. Atlar gelip pı nar başı nda durdular. Her birinin sı rtı nda bir k ı rba vardı . K ı rbalar ı doldurup gidecekleri sı rada atlardan biri:

- Ben artı k tek başı na o kası rda yaşayamam.Ya burada kendimi öldürürüm ya da kendişehrimize giderim. Siz de amca k ı zlar ı nı zı n yanı na dönün.

Diğer atlar onu teselli ettiler ve sonunda birlikte geri döndüler. Koç Ali kalk ı p atlar ı n peşine düştü. Az gittiler, uz gittiler, birkaç dağı geride bı raktı lar. İçinde hiçbir kuşun,

sürüngenin yaşamadı ğı bir ormana vardı lar. Ormanda yedi güzel kası r vardı . Atlar ı n her biri bir kasra gitti. Koç Ali biraz daha bekledi. Baktı , gökten altı beyaz güvercin süzülüp her biri bir kasra girdi. Koç Ali yine bekledi.

Ağlama sesi duyuluyordu. Kası rlara bir bir uğradı . Her kası rda ay parçası gibi güzel bir k ı zla yak ı şı klı mı yak ı şı klı bir oğlan konuşup gülüşüyorlar. Ama yedinci kası rda yak ı şı klı bir oğlan tek başı na oturmuş, elindeki kireç parçası yla lale resmi çiziyor ve hüngür hüngür ağlı yor. Hem de nası l ağlama, taşı n bile yüreğini eritecek cinsten. Koç Ali içeri girdi, selamverdi:

- Delikanlı , ağlama. Yüreğim burkuldu.

Genç başı nı kaldı rdı :

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 120/137

- Kimsin sen? Nereden geldin?

- Ben dağlarda yaşayan bir çobanı m. Ağlamanı duyup geldim.

- Sabahleyin seni dağda gördüm. Ne iyi ettin de geldin. Gel otur şöyle, konuşacak birini

ar ı yordum.Koç Ali oturdu:

- Neden ağlı yordun böyle?

- Benim hikayem biraz uzundur. Sabr ı n varsa, anlatı r ı m sana.

Sonra başı ndan geçenleri anlatmaya başladı :

- Biz yedi kardeşiz. Bu ormana geleli iki gün oldu olmadı . Şehirde demircilik yapardı k.Yaşlı bir babamı z vardı ; şehrin en iyi k ı lı cı nı yapardı . Gündüzleri demircilikle uğraşı r,geceleri gizlice yer altı nda k ı lı ç imal ederdik. Padişah silah yapı mı nı yasaklamı ştı . Amaşehirlilerin silaha ihtiyacı olduğundan biz de ister istemez geceleri bu işe girişirdik. Dükkanda bildiğin örslerin on yirmi katı büyüklüğünde bir örsümüz vardı . Sekiz kişi etraf ı na geçip balyoz sallardı k. Bir gün babamı z "Çocuklar, ben artı k ölüyorum. Ama siz daha uzun yı llar yaşayacaksı nı z ve bir hayat arkadaşı na, bir eşe ihtiyacı nı z var. Evlenme zamanı nı z da geldi.Sizin gibi kollar ı sı vayı p balyoz sallayacak, k ı lı ç yapacak bir eşe ihtiyacı nı z var. Amcak ı zlar ı nı z size eş olabilirler. Ancak liyakatinizi göstermeniz için rahmetli amcanı zla size bir sı nav hazı rladı k. Amca k ı zlar ı nı zı n adresinişu örsün içine koyduk. Öyle sağlam bir k ı lı çyapmalı sı nı z ki bir vuruşta bu örs ikiye bölünsün ve amca k ı zlar ı nı zı n adresleri çı ksı n." dedi.

Babamı z birkaç gün sonra öldü. Biz yedi erkek kardeş işe koyulduk. Zamanı mı zı n çoğunuyer altı nda çelik, demir, balyoz gibişeylerle geçiriyorduk. Ama yaptı ğı mı z k ı lı çlar örseişlemiyor, k ı lı ç ikiye bölünüyordu. Nihayet karanlı k ve soğuk bir k ı ş gecesi ağı r örsü ikiye bölecek k ı lı cı yaptı k. Örsün içinden küçük bir kutu çı ktı . Kutunun içindeşu sözcüklerinyazı ldı ğı küçük bir kağı t vardı : "K ı lı ç ustası amca çocuklar ı mı z. Keskin k ı lı çlar ı nı za kurban;en k ı sa zamanda yanı mı za gelin. Sı k ı ntı dan patladı k. Issı z çölü ağaçlandı r ı p ormanadönüştürdük. Sulayı p süpürdük; sizi bekliyoruz. Adresimizi ilk k ı rmı zı gelincikten sorun.Amca k ı zlar ı nı z."

Bu kağı t bizi öyle telaşlandı rdı ki anlatamam. O gece kalk ı p k ı zlar ı n yanı na gitmek

istiyorduk. Ama ne adreslerini biliyorduk, ne işimizi bı

rak ı

p gidebilirdik.Şehir savaşçı

lar ı

ogün çifte su verilmiş bin k ı lı ç sipariş vermişlerdi ve k ı ş bitmeden k ı lı çlar ı teslim etmemizgerekiyordu. Tesadüf bu ya, k ı ş uzadı kça uzadı ve bahar geç geldi. Her gün daha dasabı rsı zlanı yorduk. Kar yağı şı dinmişti. Bir tepede iri k ı rmı zı bir gelincik gördük, göğsündesiyah iri iri benleri vardı . "Amca k ı zlar ı mı z nerede? Adreslerini söyle" dedik gelinciğe.

Gelincik boynunu kaldı r ı dı :

- Amca oğlu, beni öpersen, söylerim sana.

Eğilip gelinciği öptüm. O zaman gelincik:

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 121/137

- Bu yı l k ı ş çetin geçti ve bahar geç geldi. Amca k ı zlar ı merak ve telaş içindeler. Bir anönce yardı ma koşmazsanı z, kendilerini öldürebilirler. En k ı sa zamanda onlara kavuşabilmek için nası l güvercin veya at k ı lı ğı na gireceğinizi öğreteceğim size.

Sonra gelincik bize k ı zlar ı n adresini verdi ve nası l güvercin veşa at k ı lı ğı na gireceğimizi

öğretti. Son sözü banaydı :- Amca oğlu, beni kopar ı p yanı nda taşı manı çok istiyorum ama k ı ş ne kadar gelincik

tohumu varsa kuruttu. Ben de olmazsam bu tepelere k ı rmı zı giysiler giydirecek kimsekalmayacak. Beni koparma da tohumumu her tarafa saçayı m, tepeler gelincikle dolupk ı rmı zı ya boyansı n.

Gelincikten ayr ı ldı k. K ı lı çlar ı verip güvercin k ı lı ğı na girdik ve yola düştük. Kanatçı rpmaktan yorulunca at k ı lı ğı na büründük. Denizleri, k ı rlar ı , dağlar ı geçtik ve dün ak şamadoğru buı ssı z ve sessiz ormana geldik. Kası rlar ı gördük. Birkaç sedir konulmuştu. Oturup bekledik. Geceleyin ormanı n altı yerinden altı beyaz güvercin belirdi. Bizi görünce sevinip,indiler. Güvercin k ı lı ğı ndan çı k ı p altı güzel k ı z oldular. "Amca oğullar ı , hoş geldiniz" dediler.

Sonra bana baktı lar:

- Küçük amca oğlu, sen de hoş geldin. Küçük k ı zkardeşimiz sabretmeni söyledi. Bu yı l k ı ş çetin geçip uzadı ğı için bütün gelincik tohumlar ı kurumuş. Gelincik bunu yapmasa, biziebediyyen bulamazdı nı z. Çünkü çiçek açı p yerimizi söyleyecek gelincik kalmamı ştı . Yeryüzüsonsuza dek gelinciği unutacak ve insanlar bir daha gelincik göremeyeceklerdi.

Bu sözleri işitince deliriyorum sandı m. "Tepedeki o k ı rmı zı gelincik benimki miydi?" diye bağı rdı m.

K ı zkardeşler:

- Evet. Tepedeki o k ı rmı zı gelincik küçük k ı zkardeşimizdi.İnsanlar ı n gelinciklerintükendiğine inanmalar ı nı istemiyordu. Tepeleri gelincikle doldurmak, k ı pk ı rmı zı yapmak istiyordu. Evet, onun sevgisi hepimizden fazlaydı . O kendisine bize ve yeryüzüne feda etti.

Bir an gidip gelinciği koparmayı düşündüm. Ama gelinciğin fedakarlı ğı o kadar büyüktü kisustum kaldı m. Amca k ı zlar ı beni bomboş kalan gelinciğin kasr ı na getirdiler. Dün gecehepimiz gelinciğin kasr ı ndaydı k, işte bu kası rda. Amca k ı zlar ı m gelinciğin beni çok sevdiğini,

çok çalı

ştı

ğı

söylediler. Ormandaki k ı

zlar için dağ başı

ndan pı

nardan su getiriyormuş. Bir süredir padişahı n avlaklar ı ndaki canlı lara onlar ı n ormanı na göç etmelerini duyuruyorlarmı ş.Onlar da kabul etmişler. Düğün günü hepsi gelecek. Ama kardeşlerimle amca k ı zlar ı m benimiçin düğün gününü erteliyorlar. Beni deşehre bı rakmı yorlar. Bu gece artı k yalnı zlı k canı matak etti ve ağlamaya başladı m. İçimi dökmek istemiştim. Beni dinlediğin için sana teşekkür ederim.

***

Delikanlı serüvenini bitirdikten sonra Koç Ali:

- Ağlamakta haklı sı n. Ben de bir zamanlar padişah k ı zı na aşı k olmuştum. Ama benikasr ı ndan kovdu ve bir daha peşine düşmedim.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 122/137

- Ondan nefret mi ettin?

- Hayı r. Şimdi görsem, yine aşı k olurum. Güzellikte eşi benzeri yok. Ama huysuz, bencil vekötü ahlaklı . Senin gelinciğinin bir k ı lı nı öyle bin padişah k ı zı na bile değişmem.

- Koç Ali, yanişimdi yalnı z mı yaşı yorsun?- Hayı r, k ı zkardeşim Lale ile yaşı yorum.

- Lale mi dedin? Seninle koyun otlatan k ı z mı ?

- Evet. O al yanaklı , vahşi k ı z. O benim k ı zkardeşimdir.

Delikanlı yerinden f ı rladı :

- Koç Ali, sana bir şey demek istiyorum ama hoşlanmamandan korkuyorum.

- Biliyorum, k ı zkardeşimi istiyorsun. Olur. Kalk gidelimşimdi. Razı olursa, al getir.Koyunlar ı tek başı ma da otlatı r ı m.

İşte o zaman delikanlı Koç Ali'ye nası l at ve güvercin k ı lı ğı na girileceğini öğretti.

***

Lale mağarada keçilerin sakallar ı nı bir bir tar ı yordu. Uykusu gelmemişse ve yalnı zsa hepyapardı bunu. Keçiler nöbetleşe Lale'nin öyküsünü dinliyorlardı . Koyunlar da dinliyordu.Elbette bazı lar ı uyumuştu ya da usul usul geviş getiriyorlardı . Köpekler ise mağaranı n ağzı ndakestiriyorlardı .

Gece yar ı sı ay ı şı ğı mağaraya vurup içeriyi aydı nlatı yordu. Bir süre sonra ay, Lale'ye:

- Lale, kalk ateş yak. Artı k daha fazla kalamam. Gidiyorum.

Lale kalk ı p mağaranı n ağzı nda ateş yaktı . Ay yavaşça mağaranı n ağzı ndan süzülüp gitti.Daha öyküsü yeni bitmişti ki içeri iki güvercin girdi. Biri bembeyazdı , öbürünün göğsündek ı rmı zı benekler vardı .

Lale:- Yolunuzu mu kaybettiniz hayvancı klar? Gelin yanı ma.

Beyaz güvercin benekli güvercine baktı . "Git yanı na. Korkma." der gibiydi. Benekligüvercin gidip Lale'nin ellerine oturdu. Lale ona bak ı p öptü. Öbür güvercin de gelip Lale'nineteğine oturdu. Lale ikisini de yere koydu:

- Burada bekleyin, gidip size yem getireyim.

Sonra mağaranı n içlerine gitti. Bir taşı kenara çekti. Bir oyuk vardı . Küçük bir mağaraydı burası . O sı rada güvercinler çarçabuk güvercin k ı lı ğı ndan çı ktı lar. Köpekler Koç Ali'yi

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 123/137

görünce gelip kar şı sı na oturdu. Lale avuçlar ı buğdayla gelince kardeşini yak ı şı klı mı yak ı şı klı bir gençle otururken gördü. Güvercinler ise ortalarda yoktu.

- Koç Ali, nereye gittin böyle? Çok geciktin!

- Gel, yeni arkadaşı mla tanı ş; sonra söylerim. Bu arkadaşı m senin için geldi buraya kadar.Lale önce sustu. Sonra:

- Güvercinlerimin nereye gittiğini gördünüz mü?

Koç Ali:

- Biz içeri girince uçup gittiler. Ben gider, bulur getiririm. Çok uzaklaşmı ş olamazlar.İkinizoturup konuşun.

Koç Ali bunlar ı söyleyip dı şar ı çı ktı ve k ı rda bir kayaya oturdu. Bir süre sonra delikanlı ileLale'nin el ele dı şar ı çı ktı klar ı nı gördü.

- Hayı rlı olsun.

Delikanlı :

- Arkadaş, bir itirazı n olmazsaşimdi Lale ile ormana gitmek istiyorum. Amca k ı zlar ı mlakardeşlerim merak etmesinler.

Koç Ali gülümseyerek Lale'ye:

- Lale, güvercinlerini yakalamı yayı m mı ?

Lale gülümseyerek:

- Yeter Koç Ali. Bir güzel işlettiniz beni. Bu geceşakacı lı ğı n tutmuş senin.

Üçü birden gülüştü. Delikanlı Koç Ali'ye:

- Yar ı n ikindi vakti seni bekliyoruz. Ormanda düğünümüze gel.

Sonra bir k ı r at k ı lı ğı na girdi, Lale'yi sı rtı na alı p yola çı ktı . Koç Alişafak sökene kadar kayanı n üstünde oturdu. Sonra sürüsünün yanı na gidip uyudu.

***

Ertesi ak şam ormanda büyük bir hareketlilik vardı . Gökyüzünün dört bir köşesinden gelencanlı lar ağaç dallar ı na, ağaç altlar ı na, yere konup yuva yapı yordu. Yedi demirci kardeş gençve güzel eşleriyle büyük bir masada oturmuş düğün gecesi yemeğini yiyorlardı . Koç Ali deoradaydı . Gece yar ı sı gelinlerle damatlar ormanı canlı lara bı rak ı p şehre dönmeye karar vermişlerdi. Koç Ali'yi götürmek istiyorlardı ama razı olmamı ştı :

- Koyunlar ı ma, keçilerime bakmalı yı m.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 124/137

Gece yar ı sı yedi damat el ele tutuşup güvercin k ı lı ğı na girdiler; kanat açı p gittiler. Koç Ali bir süre ormanda dolaştı ve yalnı zlı k sı k ı ntı sı nı üstünden atamadı . Nihayet bir ağacı n altı naoturup ağladı , ağladı . Biraz açı lı nca mağaraya, sürüsünün yanı na döndü.

Genç çoban yine sustu. Gözlerini padişah k ı zı nı n gözlerine dikti. Sözlerinin k ı zı ne kadar

etkilediğini görmek istiyordu. K ı z, sesi titreyerek:- Anlat, anlat. Koç Ali'ye ne oldu, söyle.

Çoban:

- Ertesi gece Koç Ali yine padişah k ı zı nı hatı rladı . Baktı , hâlâ onu için için seviyor. "Aklı nı başı na getirip onu adam etmezsem, bana da dağlar ı n çobanı demesinler. Padişah k ı zı nı n okötü huyunu terketmesi için ne yapacağı mı bilirim ben. Onu böyle yaşamaktan kurtaracağı m"diye geçirdi içinden.

Sonra güvercin k ı lı ğı na girdi ve padişah k ı zı nı n bahçesine gitti. Bekledi bekledi, nihayetk ı z süt havuzuna geldi. Koç Ali de gelip havuz kenar ı ndaki nar ağacı na kondu. "Ey güzel k ı z,ne güzel vücudun var senin! Ben sana aşı k oldum. Lütfen sütten çı k da bir güzel seyredeyimseni." dedi. Padişah k ı zı ilkin kuduz köpek gibi bağı r ı p çağı rdı , küfretti, emir yağdı rdı . Ama padişah k ı zı olduğunu unutunca, diğer sevecen k ı zlar gibi biri oldu. "Ey hoşsohbet güvercin,lütfen bakma bana. Hoş değil." dedi.

Koç Ali:

- Sana bakmamak elimde değil. Seviyorum seni.

K ı z:

- Ey hoşsohbet güvercin. Ben bir güvercinin aşk ı nı kabul edemem. Gerçekten aşı ksan,güvercin k ı lı ğı ndan çı k. Ben de seyredeyim seni.

Koç Ali güvercin k ı lı ğı ndan çı kmadı . Padişah k ı zı , onun güvercin k ı lı ğı ndan çı kması içindüşlerini Koç Ali'ye vermeye razı oldu. Koç Ali k ı zı n düşlerini aldı , uçup gitti. O günden berik ı zı n gözüne uyku girmedi. O kadar uykusuzluk çekti ki sonunda yorgunluktan hasta oldu.Şehirdeki doktorlar derdine derman olamadı lar. Çünkü padişah kimsenin pis elini k ı zı nı nvücuduna sürmeye hakk ı olmadı ğı nı söylemişti. Bir gün Koç Ali yaşlı ve yabancı bir doktor

k ı lı ğı na girdi. Padişaha çı k ı p el değmeden k ı zı tedavi edeceğini söyledi. Sonra k ı zı n yanı nagitti. Muayene ediyormuş gibi k ı zı seyretti, seyretti ve "K ı z Sevgi masalı 'nı dinlerse iyileşir"dedi. Sevgi masalı 'nı bilen yoktuşehirde. Koç Ali yine yaşlı ve yabancı doktor k ı lı ğı na girdi."Filan dağda genç bir çoban yaşar. Sevgi Masalı 'nı iyi bilir. Padişah onun ayağı na giderse, oda gelir k ı zı iyileştirir" dedi.

***

Genç çoban yine sustu ve k ı zı n şaşk ı n gözlerine baktı . Gülerek:

- Ey güzel k ı z, K ı z Hanı m, işte böyle. Beni bir köpek gibi yanı ndan kovan baban, dağlarda beni aradı ve senin yanı na getirdi.Şimdi ne diyeceksin bakalı m?

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 125/137

K ı z Hanı m ağlaması na engel olamadı .

- Koç Ali, padişah k ı zı olduğumu sonsuza kadar unuttum artı k. Ben seni istiyorum. Seninsevgine ne kadar ihtiyacı m olduğunu anlı yorumşimdi, beni yanı nda götür. Herkes gibiyaşamak istiyorum.

Koç Ali:

- Herkes gibi yaşamak senin için kolay iş değil. Çünkü naz ve bolluk içinde büyümüşsün.Ama istersen, elbette yeni bir hayata da alı şabilirsin.

K ı z Hanı m:

- Seninle ve diğerleriyle olursam, her şey bana kolay gelir. Beni yanı nda götür. K ı z Hanı m'ı yalnı z bı rakma.

Koç Ali onun göz yaşlar ı nı sildi, cebinden bir elma çı kar ı p:

- Şimdi yorgunsun sen. Gel,şu elmayı elimden ye. Sonra gelirim yanı na. Artı k sonsuzakadar seveceksin beni. Biliyorum.

Koç Ali kalktı , k ı zı n yanağı nı öpüp dı şar ı çı ktı . Padişaha:

- K ı zı nı n düşlerini geri getirdim. Üç gün boyunca kimse saraya yaklaşması n. Yoksa uykusukaçar. Dördüncü gün gidip uyandı r ı n.

5

İkinci gün sabah daha güneş doğmadan Koç Ali güvercin k ı lı ğı nda geldi K ı z Hanı m'a.Güvercin k ı lı ğı ndan çı ktı , k ı zı n burnuna k ı rmı zı bir gül tuttu. K ı z gözlerini açtı , sesçı karmadan tatlı tatlı güldü.

Koç Ali:

- Rahat uyudun mu?

K ı z Hanı m:

- Çok rahat uyudum. Tatlı bir uyku, bal gibi,şeker gibi.Şimdi beni götürüyor musun?

Koç Ali:

- Evet. Kalk, bahçede yı kan, sonra gideriz.

***

Güneş yeni doğmuştu. Havuz kenar ı ndaki nar ağacı ndan iki beyaz güvercin kalk ı p güneşedoğru uçtu.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 126/137

1346/1967

BİR ŞEFTALİ , BİN ŞEFTALİ

Fakir ve susuz köyün bitişiğinde çok büyük bir bağ vardı , güzel mi güzel, içinden suyuakan, meyva ağaçlar ı yla dolu bir bağ. Bağ o kadar büyük ve ağaçlı ktı ki bir ucundan dürbünle baksan, öbür ucunu göremezdin.

Köy ağası birkaç yı l önce araziyi parselleyip köylülere satmı ş, ama bağı kendine ayı rmı ştı .Tabii köylülerin arazisi düz ve ağaçlı k değildi. Su da yoktu üstelik. Vadinin ortası nda bir düzlük vardı . İşte ağanı n bağı orası ydı . Köylüler ağadan satı n aldı klar ı tepelerdeki engebeli

arazilerde ve vadideki yamaçlarda arpa, buğday ekiyorlardı .Her neyse, geçelim bunlar ı ; belki de öykümüzle ilgisi yok.

Bağda ikişeftali ağacı yetişmişti. Biri daha küçük ve gençti. Bu iki ağacı n yaprağı , çiçeğitı patı p birbirine benzerdi. Her gören daha ilk bak ı şta ikisinin de aynı cins ağaç olduğunuanlardı .

Büyük ağaç aşı lı ydı . Her yı l iri iri, pembe pembe, güzelşeftaliler verirdi. Avuca zor sı ğan buşeftalileri insanı sı r ı p yemeye k ı yamazdı .

Bahçı van büyük ağacı bir yabancı mühendisin aşı ladı ğı nı , aşı yı da memleketindengetirdiğini söylerdi. Bu kadar çok para harcanan bir ağacı n şeftalileri de elbette k ı ymetli olur.

Nazar değmesin diye birer tahtaya Kur'ân'dan "Ve in yekâd" âyeti yazı lı p ağaçlar ı ngövdesine tutturmuşlardı .

Küçük şeftali ağacı hemen hemen her yı l bin çiçek açar ama bir şeftali bile vermezdi. Yaçiçeklerini döker, ya daşeftaliler olgunlaşmadan sarar ı p dökülürdü. Bahçı van elinden geleniyapı yordu yapması na ama küçük şeftali ağacı nda hiç değişiklik olmuyordu. Her yı l dallanı p budaklanı yor, yine de ilaç niyetine bir şeftali bile büyütmüyordu.

Küçük ağacı da aşı lamak geldi bahçı vanı n aklı na; ama ağaç yine değişmedi.İnat ediyordusanki.İyice bunalan bahçı van bir hileyle ağacı korkutmak istedi. Gidip bir testere getirdi;

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 127/137

kar ı sı na da seslendi. Küçük şeftali ağacı nı n önünde testere bilemeye koyuldu. Testere bir güzel bilendikten sonra geri geri gitti; "Şimdi gelip seni kökünden keseceğim. Heleşeftalilerini dök de göreyüm bakayı m!" der gibi ağacı n üzerine yürüdü.

Daha bahçı van ağaca yaklaşmadan kar ı sı elinden tuttu:

- Ölümü gör, n'olur hakim ol kendine. Sana söz veriyorum, önümüzdeki yı ldan itibarenşeftalilerini dökmeyip büyütecek. Yine tembellik ederse o zaman ikimiz birden keser,odununu tandı rda yakar ı z.

Bu oyun da ağaçta bir değişiklik yapmadı .

Şimdi bilmek istiyorsunuz küçük şeftali ağacı nı n sözlerini ve neden meyvalar ı nı olgunlaştı rmadı ğı nı , değil mi? Pekala. Dinleyin öyleyse.

***

Kulaklar ı nı zı iyi açı n. Küçük şeftali ağacı konuşmak istiyor. Artı k çı t çı karmayı n; bakalı mküçük şeftali ağacı ne diyor. Serüvenini anlatacak galiba:

"Biz yüz, yüzellişeftali bir sepette duruyorduk. Güneş zarif kabuklar ı mı zı kurutması n, alyanaklar ı mı za toz konması n diye bahçı van üstümüze asma yaprağı örtmüştü. İncecik asmayaprağı ndan hafif bir yeşil ı şı k giriyordu içeri. Bu renk yanaklar ı mı zı n allı ğı yla kar ı şı p çok hoş bir manzara oluşturuyordu.

Daha güneş doğmadan koparmı ştı bahçı van bizi. Bu yüzden bedenlerimiz serin venemliydi. Sonbahar gecelerinin soğuğu hâlâ üstümüzdeydi. Yeşil yapraklar ı n arası ndan hafif bir ı şı k geçip sı cağı içimize işliyordu.

Tabii, biz bir ağacı n çocuklar ı ydı k. Bahçı van her yı l aynı zamanda anneminşeftalilerinitoplayı p sepete koyuyor veşehre götürüyordu. Orada ağanı n evinin kapı sı nı çalı yor, sepetiverip köye dönüyordu.Şimdi de öyle ya.

Dediğim gibi biz yüz, yüzelli olgun ve suluşeftaliydik. Benim de tatlı ve leziz suyum vardı .Yumuşak, incecik kabuğum çatlayacak gibiydi. Yanaklar ı mı n k ı rmı zı lı ğı nı görsen mutlakaçı plak olduğum için utandı ğı mı sanı rdı n. Hele hele, yı kanmı ş gibi üstümde başı mda sonbahar çiyleri vardı .

İri, çetin çekirdeğim yeni bir yaşamı düşlüyordu. Daha iyisini söyleyim, ben yeni bir hayatı düşünüyordum. Çekirdeğim ayr ı değildi benden.

İlk bak ı şta görülmek için bahçı van beni sepetin üstüne koymuştu; belki de daha iri ve suluolduğum için. Kendimi övmüyorum burada. Fı rsatı nı bulan her şeftali gelişir, büyür veolgunlaşı r, bol sulu olur. Ama tembellik edip de kurtlara aldanan, onlara derilerine, etlerine,hatta çekirdeklerine kadar girme izni verenşeftaliler gelişemez.

Sepette durduğumuz gibi ağanı n evine gitmiş olsaydı k, ben ağanı n sevgili k ı zı na nasipolacaktı m. Ağanı n k ı zı da benden bir ı sı r ı k alacak, f ı rlatı p atacaktı . Ağanı n evi tabii kievinden içeri bir taneşeftali, salatalı k, zerdali girmeyen Sahibali ile Pulad'ı n evi gibi değildi.Oysa bahçı van, ağanı n k ı zı için yabancı ülkelerden meyva getirttiğini söylüyor. K ı zı na uçakla

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 128/137

portakal, muz, üzüm, hatta çiçek getirtiyor. Bunun için de su gibi para harcaması gerek.Şimdihesap et bakalı m ağanı n k ı zı nı n giysi, okul, yiyecek, doktor, bak ı cı , uşak, oyuncak, seyahat vegezme tozma parası nı . Sen de, her ay onbin Tümen, ben diyeyim onbeş bin Tümen; yine azolur.

Gelelim konumuza.Bahçı van elinde sepet, bağı n ortası ndanki bahçeden geçerken birden ayağı nı n altı ndaki

sı çan yuvası çöktü; nerdeyse yere kapaklanacaktı . Ama ayakta durmayı başardı . O sı radasepetşiddetle sarsı ldı ğı ndan ben kayı p yere düştüm. Bahçı van beni görmedi; çekti gitti.

Güneş, ı şı nlar ı nı tüm bağa göndermeye başlamı ştı . Toprak birazı lı ktı ama güneş çok sı caktı . Belki de benim vücudum gibi serindi.

Sı cak yavaş yavaş kabuğumdan geçip etime kadar ulaştı . Vücut suyum daı sı ndı . Sonrası caklı k çekirdeğime geldi. Bir süre sonra susamakta olduğumu hissettim.

Annemin yanı ndayken ne zaman susasam ondan suyumu alı rdı m; daha çok üstüme vurup beniı sı tsı n diye güneşe bakardı m. Güneş ı şı nlar ı üstüme gelir ve yanaklar ı m sı msı cak olurdu.Annemden su emer, gı damı alı r ve vücut suyum kaynamaya başlardı . Yüzümdeki damarlar daha bir al al olur, ağı rlaşı rdı m; annemin kolunu eğer, k ı vr ı lı rdı m.

Annem "Güzel k ı zı m, güneşten kaçma. Güneş bizim dostumuz. Toprak bize gı da verir,güneş de onu pişirir. Üstelik sen güneş sayesinde güzelsin. Bak, güneşten kaçı nanlar nası l dasar ı benizli ve kemikliler. Güzel k ı zı m, bir gün güneş yere dar ı lı r da parlamayacak olursa,yeryüzünde canlı diye bir şey kalmaz; ne bitkiler, ne hayvanlar." derdi.

Bu yüzden gücüm yettikçe kendimi güneşe teslim eder, güneşin sı caklı ğı nı emer ve içimdetoplardı m. Günden güne güçlendiğimi görürdüm. Hep sorardı m kendime:

"Günün birinde birisi güneşi gücendirirse ve güneş de bize küserse ne olurdu halimiz ozaman?"

Nihayet bir gün anneme sordum:

- Anneciğim, günün birinde güneş hanı m dar ı lı r da bize küserse, ne yapar ı z?

Annem yapraklar ı yla yüzümdeki tozlar ı sildi:- Neler düşünüyorsun böyle! Sen ak ı llı bir k ı zsı n. Biliyor musun k ı zı m, güneş hanı m birkaç

kendini beğenmiş yüzünden küsmez bize. Ama yavaş yavaş ı şı ğı nı ve sı caklı ğı nı yitiripölebilir.İşte o zaman başka bir güneş bulmamı z gerekir. Yoksa karanlı kta kalı r, soğuktandonar ve kururuz.

Sahi, nerde kalmı ştı k?

Evet, evet, sı cağı n çekirdeğime kadar gelip beni susattı ğı ndan söz ediyordum. Bir süresonra vücut suyum kaynamaya, kabuğum kurumaya ve çatlamaya yüz tuttu. Bir kar ı nca koşakoşa geldi, etraf ı mda dönenmeye başladı .

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 129/137

Sepetten düştüğümde kabuğum bir yerden çatlamı ş ve vücut suyumun bir k ı smı dı şar ı dökülmüş, güneşte katı laşmı ştı . Kar ı nca başı ndaki hortumu özsuyuma sokup içti. Sonra bı raktı beni. Hortumuna baktı , baktı , sonra yine daldı rdı hortumunu, kaldı rdı duyargalar ı nı .Öyle hı zlı çekiyordu ki hortumu kökünden sökülecek sandı m birden. Kar ı nca biraz dahazorladı . Sonunda katı laşmı ş özsuyumu yerinden söküp, sevinerek koşa koşa yanı mdan

uzaklaştı .Tam bu sı rada bir ses duydum.İki kişi duvar bahçesinden içeri atladı ve koşa koşa bana

doğru geldi. Sahibali ile Pulad'dı bunlar. Meyva ile kar ı nlar ı nı doyurmaya gelmişlerdi.Ötekileri gibi bahçı vanı n tüfeğinden korkmazlardı . Diğer köylüler adı mlar ı nı atmazlardı bağaama Pulad ile Sahibali ayaklar ı çı plak, yı rtı k pı rtı k yamalı bir pantolonla hep dolaşı rlardı bağda. Bahçı van birkaç kez arkalar ı ndan ateş etmiş, yine kaçmayı başarmı şlardı . O zamanlar ikisi de yedi sekiz yaşlar ı ndaydı .

Uzun sözün k ı sası , o gün koşa koşa geldiler, üstümden atlayı p anneme gittiler. Baktı m biraz sonra geri dönüyorlar; hem de canlar ı çok sı k ı lmı ş bir halde. Konuşmalar ı ndan bahçı vana k ı zdı klar ı nı anladı m.

Pulad:

- Gördün mü? Bu da bahçenin son meyvası . Bir tanesi bile k ı smet olmadı .

Sahibali:

- Ne yapabilirdik ki? Adam bir ay boyunca elinde tüfek ağacı n dibinden k ı mı ldamadı .

Pulad:

- Lanet olası köpek herif! Bir tane bile bı rakmamı ş bize. O sulu olanlar ı ndan bir tanesiniağzı ma tı k ı ştı rmayı ne isterdim, bilemezsin!.. Hatı rlı yor musun, geçen yı l ne kadar çok şeftaliyemiştik?

Sahibali:

- Biz insan değil miyiz yani. Hepsini birer birer kopar ı p zı kk ı mlansı n diye o köpek herifeveriyor. Suç bizde zaten. Miskin miskin oturup köyü talan etmesine izin veriyoruz.

Pulad:- Biliyor musun Sahibali, ya bu bağ köyün malı olur ya da bütün ağaçlar ı yakar ı m.

Sahibali:

- Birlikte yakalı m.

Pulad:

- Yakmazsak şerefsiziz.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 130/137

Çocuklar öylen sinirlenmişti, öyle tepiniyorlardı ki tekme yemekten korktum birden. Ama,yapmadı lar. Ben tam kar şı lar ı ndayken Pulad'ı n ayağı na diken battı . Pulad eğilip dikeniçı kar ı rken gözü bana ilişti, ayağı ndaki dikeni unuttu. Beni yerden alı p Sahibali'ye "Bak Sahibali!" dedi.

Çocuklar beni elden ele dolaştı r ı p sevindiler. Beni öyle yemek istemediler. Çok sı caktı m.Serinletip yemelerini istiyordum; o zaman daha çok tad verirdim. K ı r ı ş k ı r ı ş kirli ellerikabuğumu tahriş ediyordu. Ama memnundum halimden. Son zerreme kadar beni lezzetleyiyeceklerini, sonra yalanı p parmaklar ı nı emeceklerini biliyordum. Tadı m günlerce, haftalarcadamaklar ı nda kalacaktı .

Sahibali:

- Pulad, yemin ederim hiç böyle irişeftali görmemiştim.

Pulad:

- Hayı r, görmemiştik.

Sahibali:

- Havuz kenar ı na gidelim. Serinletip yersek daha lezzetli olur.

Beni öyle dikkatle götürdüler ki sanki vücudum incecik bir camdan yapı lmı ştı da bir sarsı ntı da düşüp k ı lacak gibiydim.

Havuz kenar ı serin ve gölgeliydi. Kavak ve söğütler öyle serin bir gölge salmı şlardı ki dahailk nefeste serinliği çekirdeğime kadar hissettim. Dikkatle beni suya bı raktı lar. Dört küçük vekirli el sı msı k ı suda tuttu beni. Su buz gibiydi. Biraz bekledikten sonra Pulad:

- Sahibali!

- Ha, söyle.

- Diyorum ki buşeftali çok k ı ymetlidir değil mi?

- Evet.

- Evet demekle olmaz. Sence ne kadar eder?

Sahibali biraz düşündü:

- Ben de çok değerli olduğunu söylüyorum.

- Mesela kaç?

Sahibali yine düşündü:

- Bir güzel soğutursak...hı mmm.. bin Tümen.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 131/137

- Senin de hiç paradan anladı ğı n yok.

- İyi, maşallah, sen hazinenin başı na oturmuşsun; sen söyle bakalı m kaç edermiş?

- Yüz Tümen.

- Bin yüzden daha çok ama.

- Valla uydurmuyorum; babamdan duydum.

- Madem öyle, belki ikisi de birdir ha? Ben de uydurmuyorum; babamdan duydum.

Pulad yavşaça dokundu bana:

- Ellerim dondu. Bence yeme zamanı geldi.

Sahibali de dikkatle dokundu bana:

- Evet, buz gibi olmuş.

Sonra sudan çı kardı beni. Dı şar ı çı k ı nca dı şar ı yı sı cacı k hissettim. Sandı klar ı ndan dahaleziz olduğumu göstermek için beni hemen yemelerini istiyordum. Güneşten ve annemdenaldı ğı m tüm gı da ve sı caklı ğı bu iki köylü çocuğunun bedenine ulaştı rmaktı arzum.

Pulad ile Sahibali beni yemeye karar verdiklerinde, ömrümde kaç defa halden halegirdiğimi, daha da kaç defa gireceğimi düşünüyordum. Kendi kendime düşündüm: "Bir zamanlar vücudumun zerreleri toprak ve su idi, bazı lar ı da güneş ı şı ğı . Annem bunlar ı az aztopraktan emdi, emdi, dallar ı nı n uçlar ı na kadar ulaştı rdı . Sonra annem tomurcuklandı , çiçek açtı ve yavaş yavaş ben ortaya çı ktı m. Vücudumdaki tüm zerreleri az az annemin bedenindenaldı m, güneş ı şı nlar ı yla kar ı ştı rdı m. Çekirdeğim, kabuğum ve etim oluştu ve nihayet olgun,sulu bir şeftali oldum.Şimdi Pulad ile Sahibali beni yiyorlar. Bir süre sonra zerrelerim onlar ı nvücutlar ı nda et, saç, kemik olacak. Elbette bir gün onlar da ölecek.O zaman benimvücudumun zerreleri ne olacak?"

Çocuklar beni yemeye karar verdiler. Sahibali beni Pulad'a verdi:

-Isı r bir kere.

Pulad bir ı sı r ı k aldı ve Sahibali'ye verdi beni. Sonra başladı yalanmaya. Sahibali de bir ı sı r ı k aldı ve beni verdi Pulad'a.

Dediğim gibi tadı m damaklar ı nda kaldı .

Şimdi etlerim ortadan kayboluyordu ama çekirdeğim yeni bir yaşam düşüncesindeydi. Bir dakika sonraşeftali olarak benden geriye hiçbir şey kalmamı ştı . Oysa çekirdeğim ne zamanve nası l yeşermeye başlayacağı nı planlı yordu. Ben belirli zamanlarda ölüyor ve tekrar diriliyordum.

Son kez Pulad beni ağzı na aldı ve son zerresine kadar etlerimi emdi. Beni ağzı ndançı kardı ğı nda artı k şeftali değildim. Sert kabuklu, içinde yeni bir yaşamı n tohumunu gizleyen

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 132/137

canlı bir çekirdektim. Sadece kabuğumu çatlatı p yeşerecek kadar dinlenmeye ve nemlitoprağa ihtiyacı m vardı .

Çocuklar parmaklar ı nı son defa emip yalandı ktan sonra Pulad:

- Şimdi ne yapalı m?Sahibali:

- Suya girelim.

Pulad:

- Çekirdeğini yemeyelim mi?

Sahibali:

- Bir planı m var. Bı rak, kalsı n.

Pulad beni söğüt ağacı nı n dibine bı raktı . Gerisin geri gitti gitti; sonra koşa koşa sı rtüstüsuya atladı . Atlarken dizlerini karnı na kadar çekmiş, elleriyle dizlerini sarmı ştı . Bir an sudakayboldu, çı rpı ndı ve ayağa kalktı . Çevresindeki çamurlar da bu arada suya kar ı ştı . Suçenesinin altı na kadar geliyordu. Başı ndan, kulağı ndan, yüzünden yosunlar sark ı yordu.

Sahibali:

- Pulad, yüzünü o yana çevir.

Pulad:

- Pantolonunu mu çı karacaksı n?

Sahibali:

- Evet. Babamı n yüzdüğümüzü anlaması nı istemiyorum. Döver yoksa beni.

Pulad:

- Öğleyin döneceğiz eve. Daha vaktimiz var.

Sahibali:

- Tependeki güneşi görmüyor musun yoksa?

Pulad bir şey demeyip yüzünü öbür tarafa çevirdi. Sahibali'nin suya düşüş sesini duyuncayüzünü çevirdi, sonra yüzmeye, suya dalmaya ve birbirlerine su atmaya başladı lar. "Geç oldu"deyip sudan çı ktı lar. Pulad pantolonunu birkaç defa silkeledi. Sonra beni de söğütün dibindenalı p yola koyuldular. Bağı n sonundaki duvara tı rmanı p öbür tarafa atladı lar. Köy evleri ağanı n bağı ndan daha uzaktı .

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 133/137

Pulad:

- Eee, onun için bir planı n vardı hani.

Sahibali:

- Gölge gelsin iyice, sana seslenirim. Tepeye çı kar otururuz, orada sana planlar ı mı söylerim.

Köyün sokaklar ı tenhaydı ama her taraf sinek ve gübre doluydu.İri bir köpek duvar ı nüstünden atlayı p ayağı mı zı n önünde durdu. Pulad köpeği ok şadı sonra kalk ı p evine gitti.Köpek de onun peşinden eve girdi.

Sokak yokuş yukar ı ydı . Yokuş öylesine dikti ki yol ile Pulad'ı n evinin damı aynı seviyedeydi. Sahibali damlardan geçerek evine gitti. Birkaç ev yukar ı da kendi evleri vardı .Beni avucunda sı msı k ı tutup bahçelerine atladı . Ayaklar ı dizlerine kadar annesinin bir saatönce döktüğü hayvan dı şk ı sı na battı . Sahibali'nin bundan haberi yoktu. Annesi ses duyuncaevden başı nı uzattı :

- Sahibali, çabuk babana bir lokma ekmekle su götür.

Sahibali beni tavlaya götürdü ve bir köşede, gübrelerin arası nda bir delik açı p beni orayagömdü. Artı k karanlı k ve gübre kokusu dı şı nda hiçbir şey anlamadı m. Orada kaç saatkaldı ğı mı hatı rlamı yorum. Keskin gübre kokusundan neredeyse boğulacaktı m. Nihayetüstümden gübrenin kaldı r ı ldı ğı nı hissettim. Sahibali'ydi. Beni çı kardı , bir iki kez elleriarası nda ovuşturdu, temizlemek için pantolonuna sürdü. Geldiğimiz yoldan gittik; Pulad'ı nevinin damı na geldik. Annesiyle k ı zkardeşi damda tezek yaparken kuru tezekleri duvardanalı p istifleyen komşu kadı nla konuşuyorlardı .

Sahibali Pulad'ı n annesine sordu:

- Pulad nerde?

- Pulad keçiyi k ı ra çı kardı ; evde yok.

Pulad'ı tepede bulduk. Kara keçiyi salı vermiş, otlatı yordu. Kendisi de köpeğiyle birlikte bizi bekliyordu. Pulad ile Sahibali'nin ciltlerinin kabuğumun rengiyle aynı olduğunu farkettim

birden.İkisi de güneşte o kadar çı plak kalmı şlardı ki tenleri bronzlaşmı ştı .Pulad sabı rsı zlı kla:

- Eee, planı nı anlat bakalı m.

- Bir şeftali ağacı nı n olması nı ister misin?

- Deli misin, istemezmiyim hiç.

- Gidelim öyleyse.

- Keçiyi ne yapacağı z?

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 134/137

- Eve bı rakalı m.

- Güneş batmadan getirmememi söyledi annem.

- Köpeği başı nda bı rak ı r ı z öyleyse.

Pulad köpeğin başı nı , kulağı nı ok şadı :

- Ben dönene kadar keçiye göz kulak ol, tamam mı ?

Koşa koşa gittik bir bağı n duvar dibine. Sahibali:

- Atla haydi.

- Artı k planı nı gizlemen gerekmez. Anladı m ben.Şeftali çekirdeğini ekeceğiz.

- Doğru. Çekirdeğimizi bağı n ucundaki sı rta dikeriz. Birkaç yı l sonra biz deşeftali ağacı sahibi oluruz. Neden başka bir yere değil de buraya diktiğimizi anlayacaksı n.

Tepede, taşlar ı n arası ndaşeftali ağacı büyümez. Ağaç su ister, yumuşak su ister.

- Tamam tamam, nutuk çekmeye kalkma. Yukar ı çı k ı p bakayı m bir, bahçı van gelmiş mi?

Bahçı van henüzşehirden dönmemişti. Pulad ile Sahibali bağı n bir köşesinde toprağı kazdı lar. Beni açtı klar ı çukura yerleştirdiler, üstümü kapatı p gittiler.

Karanlı k ve nemli toprak beni sardı , sı k ı ştı r ı p vücuduma yapı ştı . Tabii o zamanyeşeremezdim. Yeşerme gücü kazanmam için bir süre geçmeliydi.

Toprağa işleyen soğuktan k ı ş geldiğini, toprağı n karla kaplandı ğı nı anladı m. Yar ı m kar ı ş mesafeye kadar toprak donmuştu ama toprağı n altı beni üşütmeyecek, dondurmayacak kadar sı caktı .

Böylece geçici bir süre için hareketsiz kaldı m, toprağı n altı nda tatlı bir uykuya yattı m.Bahar gelince güçlenerek uyanmak, yeşermek, topraktan çı kmak ve Sahibali ile Pulad için bolmeyvalı bir ağaç olmak için uyudum.İri, sulu ve utangaç güzel k ı zlar ı n yanaklar ı gibişeftalileri olan bir ağaç olmak için.

K ı şı n gördüğüm rüyalardan pek fazla bir şey hatı rlamı yorum. Ama sadece bir düşümde büyük bir ağaç olduğumu, Pulad ile Sahibali'nin üstüme çı k ı p dallar ı mı salladı klar ı nı , köyüntüm çı plak çocuklar ı nı n yanı ma toplandı ğı nı , şeftalilerimi havada kapı ştı klar ı nı , lezzetleyediklerini, ağı zlar ı ndan akan sular ı n göbeklerine kadar süzüldüğünü gördüm. Kel bir çocuk durmadan Pulad'a sesleniyordu: "Pulad. Yediklerimizin adı neydi, söylemedin. Eve dönünce büyükanneme ne yediğimi söylemek istiyorum. Çok yedim, ama o kadar lezzetliydi ki hâlâdoymadı m. Yine yiyebilirim, yine yiyebilirim."

Üstlerinde hiçbir şey olmayan iki çocuk daha vardı . Ağı zlar ı na, burunlar ı na, bülülerinesinek üşüşmüştü. Çocuklar ellerine kocaman kocamanşeftali almı ş, zevkleı sı r ı p "ı h ı h"diyorlardı .

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 135/137

Bu düşlerimden biriydi.

Son olarak badem çiçeğini gördüm düşümde.

Hasta ve baygı n yatarken yumuşak bir ses geldi birden. Sesle birlikte tanı dı k kokular ı n

toprağa girmekte olduklar ı nı hissettim.Şöyle diyordu bir ses: "Badem çiçeği, gel kokunugüzelşeftalinin yüzüne sür. Yine uyanmazsa yüzüne, vücuduna sür ellerini. Güzel kokuyu iyialı r. Her ne ise işte, en k ı sa zamanda uyandı r. Filizlenip yeşerme zamanı . Bütün çekirdekler uyanı yor."

Üstümde ve yüzümde hareket eden badem çiçeğinin elleriyle kokusu öyle hoştu ki hepuyumak istiyordum. Ama olmadı . Uyandı m. Tekrar uyur gibi yapmak istediğimde bademçiçeği: "Artı k nazlanma canı m. Karnı nda yaşam tohumu var, yeşermeye, büyümeye, meyvavermeye karar verdin, öyle değil mi?" dedi.

Badem çiçeği güzel bir gelin gibiydi. Beyaz ve tertemiz kardan bir elbise giymişti vedudaklar ı tomurcuklanmı ştı . Ben tabii kar görmemiştim.Şeftaliyken annemden öğrenmiştimkar ı n nası l bir şey olduğunu.

Badem çiçeğinin önce kimle konuştuğunu, kimin onu başı ma gönderdiğini bilmek istiyordum. Badem çiçeği kollar ı nı boynuma attı , beni öptü ve gülerek "Ne kadar iricüsselisin! Kucağı ma sı ğmı yorsun!" dedi.

Sonra bahar ı n buraya geldiğini, yeşerip filizlenme zamanı nı n yaklaştı ğı nı söyledi.

Bahar ismini duyunca uyuyordum da uyanı verdim sanki. Bahar ı n gelip gittiğini ve henüzkabuğumu yaramadı ğı mı sanı yordum. Bu düşünceler içinde uykumdan sı çradı m. Baktı m,karanlı k ve ı slak toprak beni kucaklamı ş naz yapı yor. Kabuğum dı şardanı slaktı ve içerisiterlemişti. Yüzümden su zerreleri dökülüyor, her yanı mı sar ı yor, bedenime işleyip toprağagidiyordu. Etraf ı mda birkaç bitki tohumu vardı ve köklerini yayı yorlardı . Biri basbayağı boyatmı ş, sanı r ı m topraktan dı şar ı çı kmı ştı . İncecik kökleri başlar ı nı o yana bu yana çeviriyor,gı da ve su zerreciklerini emiyor, bir yerde toplayı p yukar ı gönderiyorlardı . Tanı madı ğı m bir başka bitki tohumu da küçük küçük kök salmı ş, başı nı eğmiş, sabı rla usul usul toprağı deliyor,yukar ı lara çı k ı yordu.İki gün sonra güneşin doğuşunu izlemeye karar vermişti.

Vücudumun tam altı ndan başka bir kök geçiyor; ilerlerken hep gı dı klı yordu beni. Sukenar ı ndaki badem ağacı na ait olduğunu söylüyordu. Badem kökleri de var gücüyle toprağı n

nemini ve gı

da taneciklerini emip içine alı

yordu.Üstüme akan su, toprağı n üstündeki kara aitti ve birkaç gün sonra kesildi.

Bir gün bir hı şı rtı duydum. Bir grup kara ve ak ı llı kar ı nca yanı ma gelip beniı sı rmaya başladı lar. Kar ı ncalar güneşin sı caklı ğı nı , bahar kokusunu toprağa getirmişlerdi.Isı rmalar ı ndan tünel açtı klar ı nı anladı m. Bir süre daha beniı sı rmaya devam ettiler ama benidelemeyeceklerini anlayı nca yollar ı nı değiştirip başka yöne doğru tünel açmaya koyuldular.Toprağı m üstüne çı k ı p ağaç olacağı m zamana kadar bir daha görmedim onlar ı .

O kadar su içmiştim kişiştiş şiştim ve sonunda kabuğum parçalandı . Sonra minicik beyazkökümü kabuğumdaki aralı ktan dı şar ı gönderip toprağa sapladı m. Böylece gelişip kök salacak ve dik durup boy atabilecektim. Sonra minik gövdemi gönderdim dı şar ı . Başı nı eğip yukar ı ya

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 136/137

doğru toprağı delmesini, boy atması nı ve güneşi bulması nı öğrettim ona. Minik gövdeminucunda küçücük bir filizim vardı . Topraktan çı ktı ğı mda ondan yapraklı bir gövdeoluşturacaktı m. İyice kök salı p yiyecek toplayacak hale gelene kadar depoladı ğı m besinleriyiyor, minik köklerimi ve küçücük gövdemi bunlarla besliyordum.

Toprakta boğulmayacağı m kadar hava vardı . Dı şar ı nı n sı cağı yine giriyordu toprağa.Bu sı ralarda artı k yorgun değildim. Önceleri kendi içimde gelişmiştim. Kendimi yok edip

yeni bir şey olmuştum. Tabii çekirdek olduğum zamanlar her şeyi tam olan bir çekirdektim;serpilip hareket edemiyordum. Ama ağaç olmak istiyordum artı k. Çok eksiği olan bir ağaçtı mve gelişip serpilecek çok yerim vardı . Düşünüyordum kendime kendime: Tam bir çekirdekleeksik bir ağaç arası ndaki fark, tam çekirdeğin çı kmaza girdiği ve değişmediği takdirdeçürüyeceği, eksik ağacı n ise önünde çok parlak bir geleceği olduğuydu. Her şey saniye saniyedeğişiyordu. Bu değişimler üstüste gelince ve belirli bir aşamaya var ı nca artı k bunun o eskişey olmadı ğı nı , bambaşka bir şey olduğunu hissederiz. Örneğin ben artı k bir çekirdek değil, bir ağaç şeklini almı ştı m. Minik köklerim ve gövdem vardı ; filizlerim, sar ı sar ı yaprakçı klar ı m vardı . İki çeneğim arası na, başı mı n üstüne toplamı ştı m bunlar ı ve sürekli boyatı yordum. Topraktan çı ktı ğı m vakit yaprakçı klar ı mı güneşe tutmak istiyordum. Böylecegüneş yapraklar ı ma yeşil renkler verecekti. Bol tomurcuklu, suluşeftalileri olan, çiçeklidallar ı olan bir şeftali ağacı düşü kuruyordum. Küçücük bir ağaçtı m; yine de önümde ne parlak bir gelecek vardı !..

Ceviz iriliğinde bir taş yolumu kesmişti ve yukar ı çı kmama izin vermiyordu. Onudelemeyeceğimi anlayı nca ister istemez çevresinden dolanı p yukar ı çı ktı m.

Yukar ı çı ktı kça güneşin sı caklı ğı nı hissediyor, daha da güneşe doğru uzanı yordum.Şimdiartı k toprak üstündeki otlar arası nda hareket ediyordum. Sonunda güneşin ı şı ğı nı n az çok toprağı aydı nlattı ğı bir yere geldim. Üstümde incecik bir kabuktan başka bir şey kalmadı ğı nı anladı m. Birkaç saat sonra bir baş darbesiyle toprağı yardı m ve beni kar şı lamaya gelenı şı ğı ve sı caklı ğı gördüm.

Şimdi toprağı n üstündeyim. Bu toprak annemin annesi, benim annem, tüm canlı varlı klar ı nannesiydi.

Oradaki toprak yı ğı nı nda beyazlara bürünmüş badem ağacı güneşin altı nda parlı yordu. Okadar mutluydu ki beni de yürekten mutlu etti. Selam verdim. Badem ağacı : "Selam ay kadar güzel yüzüne, canı m. Toprak üstüne hoş geldin. Yer altı ndan ne haber?"

Çalı lar boy atı p gölge salarken benim hâlâ iki açı k yeşil yaprağı m vardı ve yeni yeni başı mı dik tutabiliyordum.

Bir gün Pulad ile Sahibali yanı ma geldiler. On, on iki yeşil yaprağı m vardı . Boyum kimi bitkilerden daha uzundu ve çalı da benden uzundu. O kadar hı zlı boy atı yorlardı ki şaşı r ı pkalı yordum.İlkin, birkaç güne kadar badem ağacı nı da geçeceklerini sandı m. Ama topraktasağlam köklerinin olmadı ğı nı anladı ğı m zaman "Bunlar k ı sa zamanda solup yok olacaklar"dedim kendi kendime.

Pulad ile Sahibali beni görünce sevindiler. "Bu ağaç artı k bizim malı mı z." dediler. Çaydan birkaç avuç su getirdiler ve dibime doğru döküp gittiler. Galiba bahçı van o yak ı nlardakitarhlar ı suluyordu. Bel sesi duyuluyordu çünkü.

8/14/2019 SEMED BEHRENGİ

http://slidepdf.com/reader/full/semed-behrengi 137/137

Bahar sonlar ı na doğru çalı lar ı n artı k büyüyemeyeceklerini gördüm. Çiçek açı p tanelerinisaçı yor ve yavaş yavaş sarar ı yorlardı . Yaz geldiğinde ben de onlar ı n boyundaydı m ama henüzdalı m yoktu. Biraz daha boy atı p dal vermek istiyordum.

Pulad ile Sahibali sı k sı k yanı ma geliyor ve bazen bir süre oturup benim geleceğim ve

kendi planlar ı hakk ı nda konuşuyorlardı . Bir gün de kocaman, pı r ı l pı r ı l parlayan k ı zı l bir yı langetirmişlerdi. Sopa ile yı lanı n beynini dağı tmı şlardı anlaşı lan. Toprağı yar ı m metre kazı pyı lanı oraya gömdüler.

Pulad ellerini çı rparak "Çok keyifli olacak!" dedi.

Tabii, maksadı bendim.

Sahibali "Bir yı lan birkaç misli gübreye bedeldir" dedi.

Pulad:

- Sanı r ı m seneye ilk meyvası nı yeriz.

Sahibali:

- Bilmem.Şimdiye kadar ağacı mı z olmadı ki.

Pulad:

- Olsun. Duyduğuma göreşeftali ağaçlar ı çabuk meyva verirmiş.

Ben de biliyordum bunu. Annem iki yaşı ndayken ikişeftali vermiş.

Şeftalilerim büyüyüp olgunlaştı ğı nda neşekil alacaklar ı nı merak ediyordum.Şeftalilerin