16

Sisteme mukavemet

  • Upload
    b-bora

  • View
    292

  • Download
    1

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Fırsat buldukça çıkar, Sayı 1

Citation preview

Page 1: Sisteme mukavemet
Page 2: Sisteme mukavemet

Üniversitenin toplumsal ve tarihsel işlevinin hafızalardan yok edildiği bu dö-nemde üniversitenin gerçek anlamının tekrar hatırlanmasının gerekli olduğunudüşünüyoruz, çünkü üniversiteler bilimin, kültürün ve sanatın üretildiği yerler-dir. İstiyoruz ki aslında bizi birbirimize düşüren rekabet sisteminin, tüketim sis-teminin değil de ağaçları kesip hayatı griye boyayanlara inat tüm ezilenlerin vekolektif yaşamın sesi olalım. Okulumuzda hep beraber düşünüp tartışmak veokuyup yazmak hedefiyle ürettiğimiz bu yayınla bize dayatılan tüketim kültü-rünün karşısında üretmenin de bir alternatif olduğunu, diğerlerini yenip geç-menin değil de, hep beraber gülmenin gerçek değer olduğunu hatırlatalım.

Hep beraber tarihi bir dönemin ta-nıkları ve en ön saflardaki sanıklarıolduk, olmaya da devam ediyoruz.Gezi direnişi dedik adına, insanların neiçeceğinden içeceğini ne zaman ala-cağına, kadınların nasıl giyinmesi ge-rektiğinden kaç çocuk doğuracağına,Alevilerin nasıl ibadet edeceğindennerede ibadet edeceğine kadar karı-şan, savaş çığırtkanı dış politikalarıylaonlarca insanın ölmesine sebep olanAKP karşısında toplumsal bir patla-maydı bu. 1 Mayıs'ın Taksim’de kut-lanmasını yasaklayabileceğini,ODTÜ'ye elini kolunu sallayarak gire-bileceğini sandığı gibi, bu hareketi deötekileştirerek, aşağılayarak ve hattaöldürerek bastırabileceğini sananAKP faşizmi bizzat halk tarafındansokakta yenildi ve geriletildi. Biz üni-versiteliler, tam da gençliğin apolitikolmakla suçlandığı bu dönemde en

ileri barikatlarda yer aldık. 6 arkadaşı-mızı aldı AKP aramızdan, birisi üni-versite öğrencisiydi; Ali İsmailKorkmaz. Şimdi de ODTÜ'de katilleriniarkadaşlarımızın üstün salıyor, yet-mezmiş gibi bir arkadaşımız ateşe atı-lıyor. Ethem Sarısülük davasındakatilin tutuklanmasını isteyenlere,Antakya'da , Ankara Tuzluçayır'dahalka - adalet isteyen halka- saldırı-yorlar. Sanmasınlar yaptıkları yanla-rına kalacak, bir orman yangını gibibüyüyor şimdi isyan memleketin herbir yanında.

Yine konuşmasında Tayyip Erdoğan''Bu ülkede bir diktatör varsa bu dik-tatörü sandık yoluyla indirsinler.''diyor. Kendince hesaplar yapan vetoplumsal muhalefetin esas adresi so-kakta yenilen Erdoğan, bütün büyükdiktatörler gibi sandığa güveniyor.

ünİVERSİTEDE BİR HAYALET DOLAŞIYOR :

başlarken

İSYAN HAYALETİSüleyman*Fizik Müh.

Page 3: Sisteme mukavemet

Unutulmamalı ki Hitler ve Mussolinigibi tarihin en büyük diktatör ve fa-şistleri sandıktan birinci çıkanlardır.Gerçek demokrasi sandık değil, parkve üniversite forumlarında nüveleriatılan doğrudan ve katılımcı demokra-sidir. Demokrasi ve özgürlüklerimiziçin mücadele etmek, aslında insan ka-labilmek için mücadele etmektir.

Kuşkusuz bilimsel, demokratik veözerk üniversite mücadelesi için mü-cadele birikiminin sokağa taştığı 6Kasım en önemli tarihlerden bir tanesiolmuştur. Üniversiteler bilimin, kültü-rün, sanatın özgürce üretildiği ve bualanlarda toplumun en ilerisinde bulu-nan öznelerdir. Üniversiteliler yalnızcasistemin onlara biçtiği rolü oynayamaz,birer üniversiteli olarak aydın kimlik-lerinin bilinci ve sorumluluğuyla hare-ket edip, ülke sorunlarına ve toplumsalolaylara müdahale ederler. Bu sebep-lerden dolayı üniversite devletten, ser-mayeden ve gericilikten özerk ve

demokratik bir yapıya sahip olmalıdır.Fakat 80 darbesiyle birlikte üniversi-teyi baskılamak ve denetim altınaalmak için Yüksek Öğretim Kurulu ku-rulmuştur ve bugün de AKP YÖK’ükendi çıkarları doğrultusunda bir baskıaygıtı olarak kullanmakta. Yüksek Öğ-retim Kurulu kurulduğundan beri ne-redeyse her yıl çeşitli eylemlerdüzenleyen öğrenciler, bu yıl gezi dire-nişinde polislerce katledilen üniversiteöğrencisi Ali İsmail'in mücadelesini 6Kasım'da ''Ali İsmail Korkmaz Yaşıyor,Üniversite Direniyor'' sloganıyla Beya-zıt Meydanı'na taşıyor. Şüphesiz ki Geziolaylarının yaşandığı bu yıl 6 Kasım,direnişin en ön saflarında yer alan üni-versiteliler için ayrı bir öneme sahip.Şimdi 6 Kasım'da birer Ali İsmail olupalanları doldurmanın zamanı.

Şimdi AKP'ye direniş, okulumuzdaisyan var. Her sene en az bir kereİTÜ'ye uğrayan AKP kurmayları, bu yılgel(e)mediler. Gel(e)mediler, çünkügezi ruhunun bir hayalet gibi okuldadolaştığını, biriken öfkenin bazen biryumurta olup suratlarında patlayaca-ğını, bazen bir barikat ateşine dönüşüponları yakacağını biliyorlar. Bugün am-fisinde ders dinleyemeyen Ali İsmail'esözümüzdür; AKP'den hesap soracağız,üniversiteye katillerini sokmayacağız!

Page 4: Sisteme mukavemet

Karaca yandaş ama bİrGökçek değİl!

bir Karaca rekoru4 saatlik jet soruşturma

Süleyman*Fizik Müh.

Geçtiğimiz sene İTÜ'lü asistan-ları keyfi bir uygulamayla okul-dan atması, bu yaz mezuniyettörenleri sırasında otobüs dolusuak gençlik üyesinin okula sok-ması akabinde ak gençliğinİTÜ'lülere sadırması, gezi direniş-çilerine, ODTÜ'lülere hakaret et-mesi, arkadaşlarımızı yurttanatması derken hali hazırda birçok faul yapan Rektör Karacayetmezmiş gibi en son İTÜ'lülerinODTÜ'ye destek vermek için dik-tiği fidanları söktürdü. En sonfaulü ise fairplay kurallarının dı-şında zira sökülen ağaçların he-sabını sormak için rektörlüğegiren kolektifçi öğrencilere yalanyanlış bilgilerle jet hızında soruş-turma açtı.

Ağaçtan soluma Karaca!Ağaçların sökülmesinin ertesi

günü rektörlükte süpriz bir eylemgerçekleşti. Ellerinde makettenoksijen tüpüyle rektörlüğe gidenöğrenciler Karaca'ya suyu hidrolizedip oradan çıkan oksijeni tüket-mesini söyledi. Zira fidanlarısöken bir insanın ağaçların üret-tiği oksijeni haketmediği ortada.İTÜ'de kimya fakültesi var gitsinoraya da kendi oksijenini üretsinbi zahmet.

Rektör Karaca Guinness Rekorlar Ki-tabı'nda

Eylemden tam 4 saat sonra (evet evet4 saat) gerçekleştirdiği onlarca hukuk-suz uygulamayı yazma ihtiyacı duyma-dığı resmi sitesinde öğrencilerine açtığısoruşturmayı büyük bir gurur ve tah-minimce zevkle açtığı soruşturmayı du-yurdu. Üstelik yalanlar ve iftiralarla dolu"duyuru"da öğrencilerin kapıları kırdığı,çalışanları darp ettiği gibi saçmalıklarvar. Fakat bu duyuruyla bir faul dahayapan rektörlük, kamera kayıtlarını iz-lememiş olmalı ki ( 4 saatte hazırlayıncaizlemeye fırsatları kalmamış olmalı) as-lında rektörün parlak çelik kapısına hiçbir zarar gelmediğini, darp edilen görev-linin olmadığını ve hatta rektörlük için-deki sivil polisin öğrencilere "seninağzını burnunu kırarım" dediğini göre-memişler.

Özenti RektörGerek fidanları sökmesi, öğrencilere

ve eylemcilere saldırması gerek bırak-tığı bıyıklarıyla olsun belki Melih Gök-çek'e belki de Erdoğan'a özenen Karacayanlış sularda yüzmekte çünkü İTÜ, öğ-rencisi ve akademisyeniyle bundanönce olduğu gibi yapılan saldırı ve"faul"leri boşa çıkartacak ve üstesindengelecektir.

Page 5: Sisteme mukavemet

AKP, sanki bu ülkede bir Gezi Direnişiolmamış, bu direnişte halka zulmedilme-miş, uydurdukları ekonomi bombası pat-lama noktasına gelmemiş ve “çözümsüreci” sekteye uğramamış gibi bu sorun-lardan kurtulmak için çıkış formülünü de-mokratikleşme paketi masalında buldu.Uzun süredir yandaş medyanın “Bakınvalla çok süper şeyler olacak” diye rekla-mını yaptığı “demokratikleşme paketi”açıklandı. Demokrasiden anladığı şeyler“duble yol” ve “biber gazı” olan başbakanpaketi bizzat açıkladı. Demokratikleşmepaketi adı altında küçük çaplı bir stand-upşov yaptı. Paketteki maddeler ülkedekidemokrasi seviyesini arttırır mı bilmemama mizah kalitesinde gözle görünür birartış yaşanacağı kesin. Konuşmasındabüyük demokrasi şehitleri(!) Menderes,Özal ve Erbakan’a teşekkür etti, ardından45 dakika muhalefete saydırdı. Geri kalan10-15 dakikada da paketi kamuoyuna du-yurdu.

En fazla, “hobi olarak” demokratik ola-bilecek AKP tarafından demokrasidebüyük devrim olarak sunulan paket tamda beklendiği gibi hiçbir temel demokrasiproblemine merhem olmuyor. Seçim bara-jını kaldırma kisvesiyle getirilmek istenensistem(ler) büyük partilere fayda sağla-makta dolayısıyla anti-demokratik birAKP uygulaması daha yolda diyebiliriz.“Andımız”ın kaldırılmasının büyük reformolarak lanse edilmesi, eğitimdeki neolibe-ral sistem varlığını sürdürürken komik birmakyaj görünümünde kalıyor. Zira eği-timde demokratikleşmenin önündeki enbüyük engel olan YÖK olduğu yerde duru-yor. Nevşehir Üniversitesi’nin adının HacıBektaş-ı Veli olarak değiştirilmesi bir rantprojesi olarak planlanan ve inşasına girişi-len üçüncü köprünün adının Yavuz SultanSelim konmasından, cami-cemevi proje-sinden ,AKP’nin dayandığı temel taşlardanbiri olan Sünni mezhepçiliğinden rahatsızolan Alevilerin ağzına bir parmak bal ça-

larak bu kesimi susturmak için yapılansaçma ve yersiz bir girişim. Zaten Sivaskatliamı davasının zaman aşımına uğra-masına “hayırlı olsun” diyen bir insandan,Alevilere haklarını teslim etmesini bekle-mek çok anlamsız.

Şahsen en beğendiğim madde, kurbanderilerinin ne olacağı sorunsalına açıklıkgetiren “reform”. Bütün Türkiye nefesinitutmuş kurban derilerinin THK’den başkabir yere verilebilmesinin önünün açılma-sını bekliyordu(!). Nefret suçlarına hapiscezası verilebilecek olması güzel ama pa-kedi açıklayan şahsın kendisi halk naza-rında nefret suçlusu olduğundan bumaddenin de yüzeysel olduğunu tahminetmek zor değil. Zaten etnik köken, cinselyönelim, dil ve cinsiyete dayalı suçlar budüzenlemede yok. Belli ki sadece türbanvar.

Ya bi de hani bizde zaten ileri demokrasivardı? 11 senedir atılan gazlarla, alıkonulanöğrencilerle, gazetecilerle, katlettiğinizgüzel insanlarla bu ileri demokrasiyi 75milyona hissettirmiştiniz zaten. Şimdi neoldu da bu muhteşem demokrasiyi(!)2002’den beri uygulayan AKP “Ya aslındao kadar da demokratik değildik, sorunsizde değil bizde ” demeye karar verdi?Acaba AKP halkın artık sabrını taştığınıgördü de demokratikleşme balonuyla bizimi oyalamaya çalışıyor?

Demokrasİ ne arar la paketteUğurcan *Elektrik-Elektronik

Page 6: Sisteme mukavemet

Geçen sene yurtlarda kalanlar bilir yurtlarda boş buldukları her yere

hazırlığı geçemeyen öğrencilerin yurt kayıtlarının yenilenmeyeceği-

nin yazılı olduğu bir kağıt asmışlardı. Bunun ne anlama geldiğini her-

kes merak ediyordu. Bu sene başında öğrendik ki hazırlığı geçemeyen

öğrencilerin bir kısmı yeni yurt listelerine alınmamış ve haber verilme

gereksinimi bile duyulmadan yurttan atılmış, bir kısmı ise yurt listele-

rine alınmıştı. Yurt listesine alınmayan öğrenciler yurt-burs ofisine

müracaat ettiğinde ise “Yedekte bekleyen 500 öğrenci var, yurt sıkın-

tısı var.” denmişti. Madem yurt sıkıntısı var bunun çözümü başarısız

olan öğrencileri yurttan çıkarmak mı? Ya da okulun yurt sıkıntısı ol-

masının suçunu hazırlığı geçemeyen öğrencilerin üstüne yıkmak ne

kadar doğru?

İTÜ öğrencileri rektör Mehmet Karaca’ya bu sıkıntıyla ilgili sorular

sorduklarında ya cevap vermekten kaçıyor ya da kaçamak cevaplar

veriyor. Mehmet Karaca’nın söylediğine göre hazırlığı geçemeyip

yurttan çıkartılan 159 öğrenci ve yurttan çıkmayan 1 öğrenci varmış.

Peki, ne oldu bu 159 öğrenciye? Bilen kimse yok. Bir kısmı memleke-

tine geri döndü, bir kısmı zar zor eve çıktı, bir kısmı akrabalarının ya

da arkadaşlarının evine sığındı. Bir kısmı kendilerine büyük bir lütufta

bulunuluyormuş gibi Tuzla’daki yurda gönderildi, evet yanlış okuma-

dınız, Tuzla; İstanbul’un kendinden daha çok İzmit’e yakın olan ilçesi.

Bu öğrencileri Mecidiyeköy, Beşiktaş vb. yerlerde kursları varken Tuz-

la’daki yurda göndermek nasıl bir lütuftur acaba?

Bu yurtta “kayıt dondurma” uygulaması sadece bu 160 öğrencinin

değil bütün İTÜ’lü öğrencilerin problemidir. Bir okula yurt yapmaktan

daha önemli ne olabilir? Geçen sene buraya kocaman teknokent ya-

pıldı da yurt yapmak mı sıkıntı? Okulun gelirleri nereye gidiyor? Bun-

ları sadece 160 öğrencinin değil bütün İTÜ’lülerin düşünmesi gerek.

Yurtlarda neler oluyor?Mustafa*Hazırlık

Page 7: Sisteme mukavemet

Bedri Karafakıoğlu, 23 Ekim 1915’te Ço-rum’da dünyaya geldi. Liseyi Adana’da1932 yılında bitirdi ve aynı yıl o zamankiadıyla İstanbul Mühendis Mektebinegirdi. PTT’den aldığı bursla 1937 yılındaFransa’ya giderek, Paris’te Ecole Natio-nale Superievre Des Telecommunicati-ons’da 2 sene okudu. Türkiye’yedöndükten sonra 1939 yılında kendi gibiElektrik Mühendisliği okuyanlarla bera-ber İTÜ Elektrik Fakültesi’ni kurdular.1964-65 yıllarında İTÜ Elektrik FakültesiDekanlığı, 1965-69 yılları arasında İTÜRektörlüğü yaptı.

Bedri Karafakıoğlu’nun rektörlük yap-tığı dönem Türkiye’de anti-emperyalistdemokrasi mücadelesinin üniversitelerdegüçlendiği dönemdir. 1968’den sonra çı-karılmak istenen “Öğrenci Disiplin Yö-netmeliği”ne “Gençliğin heyecanlarıemirlerle kanalize edilemez.” diyerekkarşı çıktı Karafakıoğlu. Bu yıllar içindeİstanbul Teknik Üniversitesi, İTÜ TeknikOkulu ve İstanbul Yüksek Tekniker Okulutarafından gerçekleştirilen protesto ça-lışmalarının toplantılarına katılmaktan

geri durmadı.Bedri Karafakıoğlu, rektörlüğü sıra-

sında İTÜ Maslak Kampusü’nun alınması,2 kademeli öğretimin uygulanması,Temel Bilimler Fakültesi'nin ve Mühen-dislik-Mimarlık Fakültesi’nin kurulmasıgibi önemli projelere imza attı. Yabancıdilde yayınlanmış 5 makalesi, Türkçe 8telif, 13 tercüme kitabı, 9 telif, 13 tercümemakalesi vardır.

Bedri Karafakıoğlu 20 Ekim Cuma günüBakırköy Gençler Caddesi’nde kimlikleribilinmeyen kişiler tarafından tabancaylayaylım ateşine tutularak öldürüldü. Katil-leri hiçbir zaman açığa çıkarılmadı amakatledilmesinin, 1970’li yıllarda gelişipbüyüyen anti-emperyalist, anti-faşistmücadeleyi boğmak ve ülkeyi tam birzapturapt altına almak isteyen faşistgüçlerin kanlı planlarının bir parçası ol-duğundan kimsenin şüphesi yoktur.

O dönemde ilk kez bir ordinaryus pro-fesörün öldürülmesi büyük tepkilere yolaçtı. Başta İTÜ yönetimi olmak üzere bir-çok üniversite çevresi, Karafakıoğlu’nunöldürülmesini protesto ettiler. Görgü ta-nıklarının ifadelerine göre sanıklarıntemsili resimleri çizildi, ilk günden itiba-ren birçok kişi gözaltına alındı, birçok kişide aranmaya başlandı. Ne var ki, hiçbirşekilde katiller yakalanamadı. Soruş-turma dosyası, yıllarca bekletildiktensonra zamanaşımından ötürü kapatıldı.

Tüm rektörleri aynı mısandınız?

Uğur*Elektrik-Elektronik

Page 8: Sisteme mukavemet

Dİrenen kadınlarİpek *İşletme

Page 9: Sisteme mukavemet

Mayıs ayının son günlerinde Gezi Par-kı’nın bulunduğu yerde yapılması planla-nan AVM’nin inşaatı için çevrenin talanedilmesiyle beraber güçlü ve yükseksesli bir halk direnişi yaşadık. Yaşamları-nın kuşatılmasına karşı çıkan halk AKPfaşizmine ve polis şiddetine karşı hak veadalet talepleriyle sokaklara çıktı, isyanateşi Gezi Parkı’ndan başlayarak tümTürkiye’ye yayıldı. Mücadele, sokaklarda,meydanlarda devam etti. Direnen halk 3büyük şehirde 3 büyük yasaklı meydanıgeri aldı. 15 gün boyunca Gezi Parkındakurulan kolektif yaşam dünyaya insancayaşamanın mümkün olduğunu bir kezdaha gösterdi. Direniş AKP’nin polisininvahşice saldırılarıyla sonlandırılmaya ça-lışıldı. Halk, “isyan, devrim, özgürlük”sloganlarıyla meydanları inlettikçe bu di-renişi durdurmaya hiçbir polisin gücüyetmeyecekti. Direniş, gezi parkındadevam edemedi belki ama direnen halkparklarda, üniversitelerde kurulan fo-rumlarda buluşmaya, tartışmaya devamediyor.

Direnişin en kitlesel öznesi yıllardır so-kaklarda mücadele eden kadınlar oldu.Haziran Direnişi boyunca kadınlar sokak-ları, meydanları gece gündüz terk etme-diler, barikatlarda geride durmadılar, enönde yer aldılar. Kadınlar, özgürlük mü-cadelesine yıllardır sürdürdükleri eşitlikmücadelesini eklediler. Yıllardır AKP hü-kümetinin cinsiyetçi söylemlerine, aileyimerkeze alan, kadın düşmanı, gerici poli-tikalarına karşı ayakta olan kadınlar mü-cadele ruhunu deneyimleriyle beslediler.Çok geriye bakmaya gerek yok , sadeceson bir yılda AKP hükümetinin kadın be-deni üzerinde kurduğu baskılar -Kürtajhakkının sınırlandırılması, kadınları an-

neliğe hapsederek kimliksizleştirme vedaha bir dizi kadının özgürlük alanını da-raltan uygulamalar- kadınlara saldırantüm benzeri uygulamalar gibi kadınlarınyıllardır sürdürdüğü mücadeleyi daha dabüyüttü. Polis gaz fişeği tabancasının te-tiğine ilk kez bastığında karşısında dim-dik duran kırmızılı kadın vardı. TOMAkimyasal dolu suyu ilk kez sıktığında kol-larını açıp bekleyen, AKP faşizmindenkorkmayan siyahlı kadınla karşılaştı. Birkadın muhabir, Tayyip Erdoğan’dan GeziParkı’nda yaşananların, polis terörününhesabını sordu. Bir kadın sendikacı, gezitoplantısında Tayyip Erdoğan’a hesapsordu ve aşırı sendikacı olmakla suçlandı.İstanbul’un yandaş valisi Hüseyin AvniMutlu Twitter üzerinden “gelin çocukları-nızı alın, can güvenlikleri yok” dediğindeanneler gezi parkının önünde zincir kura-rak direnişe destek oldular. Kimse, hiçbiryere gitmedi. Yıllardır sokaklarda cinsi-yetçi söylemlere karşı mücadele verenkadınlar, Taksim çevresinde ırkçı, milli-yetçi ve ataerkil sloganları dönüştürdüler.

AKP’nin polisi halka şiddeti günbegünartan saldırılarına devam ederken, göz-altında ve tutuklamalarda kadınlara yö-nelik sözlü ve fiziksel taciz uyguladı,uygulamaya devam ediyor. Fakat AKP’nin hesaplayamadığı bir şey var. Kadın-lar, bu saldırılara susarak değil gittikçedaha cesurlaşarak, korkmadan cevapveriyor.

Öfkenin dozu günden güne büyüyor.Direnen kadınlar, şimdi de parklarda,meydanlarda, üniversitelerde direnişisürdürmeye devam ediyor. Bu direniş,kadınlar eşitlik ve özgürlük haklarınıalana kadar bitmeyecek.

Page 10: Sisteme mukavemet

beton mİllet sakaryaEkin *İnşaat

‘’…Zor zamanlarımdı. Gerçekten, geç-mişten bir tabirle sporcu çıkartmaların-dan Milan Rapaic sticker’ını bulmakkadar zordu. Yalnız. Tek başına değil, amayalnız. Bazen öyle hisseder insan. Kim-seyi istemiyordum yanımda. Hatta kendibenliğim bile kalabalık yapıyormuş gibigeliyordu. Son bir ayda yaşadıklarımızıgeçirdim aklımdan. Gerçi onları düşü-nünce gecenin bir körü içip içip sarhoşolmak veya amaçsızca bir yerlere koş-mak kadar alakasız fikirler arasındagidip gelen beynim beni şaşırtmamıştı.Sonra uzaklarda belli belirsiz seçtim onu.Ayaklarım istemsiz bir şekilde düzenlihareket etmeye başlamıştı. Yürüyordumgaliba..’’

Yandaki hikaye parçası, yazarın başın-dan geçen ufak bir olay. Yıllardır insanıgözlemlerim. Ortalama her bireyin uzunya da kısa buna benzer bir hikayesi var-dır. Hatıralar, yaşananlar, insanlar, olayınöznesini o zamanlara, mekanlara götü-rür. Asla yıkılmayacak dosluklar kurul-muştur belki oralarda, belki de çoktanyıkılmış; ya da bir sigara yakmışsınızdırboğaza karşı, geçmiştekilere, gelecekte-kilere.

Cihangir Merdivenleri, Galata, Kadıköy,Çamlıca, Karaköy... İçinde yüzyılları ba-rındıran, tarih kokan, karşılaştığı her in-sana sorgusuz sualsiz ev sahipliği yapan;üzerine sayısız film, belgesel çekildiğihalde her geçen gün yeni bir şeyler daha

Page 11: Sisteme mukavemet

öğrendiğimiz yedi tepeli şehrimiz,son dönemde adeta işgal altında.‘’Modernleşme’’ ve ‘’Kentsel Dönü-şüm’’ adı altında mahalleler, mes-kenler talan ediliyor. Üstelik sizebunun karşılığında bambaşka birkültüre entegre edilmiş bir hayat veevinizin, hatıralarınızın, yıllarınızıngeçtiği o hanenin yıkılışını izleyebil-mek dışında hiçbir olanak tanımıyor-lar. Onlar için hatıralar, kavgalar,kırgınlıklar, barışmalar, sevmeler,sevişmeler önemli değil. Bir mahal-leyi komple yıkmak iş makineleriylezaman aldığından, istenildiği anda birdüğmeyle binaların yıkılabileceğiformüller, kanunlar için ‘’mücadeleediyorlar’’. Öyle ya, zamandan ve pa-radan kazanmak gerek. İsyan iste-mezler; ‘’-Durun bari oturupkonuşalım, beraber planlayalım şuişi, benim de bir fikrimi alın.’’ desenizbile bunu bir tehdit olarak algılayıpüzerinize kolluk kuvvetlerini salar-lar.

Lokasyonunu beğendikleri yerleriminimum fiyatlara satın alır, aldırır-lar. Para babalarının gayrimenkul ya-tırım ihtiyacını da, çok saygıdeğerdevletimiz karşılamış olur. Burjuva-

ziye de yazık sonuçta. Eğer devletine,milletine saygıda kusur etmemiş‘’iyi’’ bir vatandaş olursanız, belki sizde bir gün TOKİ evlerinde oturma şe-refine nail olabilirsiniz. Tabi Temmuz2012’de yaşandığı gibi TOKİ tarafın-dan yapılan evlerin bodrum katındayağmur suyundan boğularak ölmez-seniz. Bakanın o olayla ilgili savun-ması ise, aslında bu devletin insanane kadar değer verdiğini gözlerönüne seriyor: ‘’Pardon. Konutlarıdere yatağına yapmışız.’’

Fakat o akşam, Türkiye halkları birşeyin farkına vardı. Birlik olursak ka-zanırız. O geceden itibaren, her günbazen içimizden, bazen dışımızdanhaykırdığımız gibi; Bu daha başlan-gıç, mücadeleye devam!

Page 12: Sisteme mukavemet

Burcu *Metalurji

Hasan Badem(53) , (Servis Şoförü) ileöğrencinin sohbeti

Hasan Badem: Nedir evladım öğrencile-rin derdi, amaçları ne bunların?

-Üniversite öğrencisi ağabey bunlar, eistedikleri de parasız, bilimsel, demokra-tik eğitim. Zaten hepsine ek çoğunun ai-leleri halkın ezilmiş kesimlerinden. Doğalolarak halkın yanındalar.

H.B.: Yani parasız eğitim diyorsunuz dadevlet nasıl okutsun hepinizi, o kadar ek-meğini yiyorsunuz devletin.(peh)

-Bak Hasan amca aldığın mazottan tut,yediğin ekmeğe kadar her şeye vergiödüyorsun. Sen hiç kullandığın suyun,elektriğin gerçek maliyeti ve ödediğintutar arasındaki farkı araştırdın mı?Arada dağlar kadar fark var ve bunlar enbasit örnekler. Bunlar toplasan sadeceparasız eğitimi değil, parasız ulaşımı vesağlığı da karşılar üstüne para artar.

H.B.: Tamam da evladım eylem yapıp et-rafı yıkacağınıza derdinizi sandıkta anlat-

sanıza. Ayrıcaüniversitedepolis istemi-yormuşsunuz.Başınız sıkışınca polise git-meyi biliyorsunuz ama.

-Öyle diyorsun da ağabey, ölülerin bileoy kullanabildiği, çöplerden oy pusulala-rının çıktığı bir sisteme nasıl güveneceğiz,hem seçim barajı yüzünden mecliste herkesimin temsil edilmemesi de daniskası.Bir de eyleme gelince, eylem ve yürüyüşzaten bizim hakkımız, etrafa zarar ver-medikçe yasal olarak suç değil. Ancak,polis en basit demokratik protestolardabile öğrenciye saldırıyor; yandaş medyada bunu öğrenciler olay çıkardı, polis mü-dahale etti diye gösteriyor. O görüntü-lerde bile polisin şiddet uyguladığıgörülüyor.

H.B. : Yani evladım ben size yapmayındemiyorum ki. Hobi olarak gene yapın.Herkes kendini kurtarır.

-Alem adamsın Hasan ağabey.

Hoş sohbet

Lan seni bi dahaüniversitede göriim

yeminle basarimsigarayiçüküne

..

..

...

.

Page 13: Sisteme mukavemet

Kutup ayılarının solak olduğunu, züra-faların yüzemediğini, sadece dişi sivrisi-neklerin ısırdığını, yataktan düşerekölme olasılığının iki milyonda bir oldu-ğunu, salatalığın yüzde 96’sının su oldu-ğunu biliyor muydunuz?

ABD’de Coca-Cola şoförlerinin kimya-sal madde taşıma lisansı olması gerekti-ğini biliyor musunuz?

İnsanların içki kadehlerini niçin to-kuşturduklarını hiç düşündünüz mü?Antik çağlarda bir insanın düşmanınıyemeğe davet edip onu ortadan kaldır-mak için zehirli bir içki sunması görül-memiş bir şey değildi. İşte bu yüzden evsahibi içkinin zehirsiz olduğunu ispatetmek için kendi içkisini havaya kaldırırve misafirin içkisinden kendi bardağınadökmesine izin verirdi. Misafir ev sahi-bine olan güveninin tam olduğunu gös-termek için bardaklar havada yan yanagelince bir şey dökmez hafifçe bardağınıonun bardağına vururdu. Duyulan çınsesi gerçek bir güven ifadesiydi.

Cenaze törenlerinde neden hep siyahgiyilir merak ettiniz mi hiç? Bu da atala-rımızın hayalet korkusundan kalma birgelenek. Gömülecek ölünün hayaletininoradakilerden birinin vücuduna girmekisteyeceğini düşündükleri için vücutla-rını siyaha boyarlarmış. Zamanla bu adetyerini siyah giysiye bırakmış ve günü-müze kadar gelmiş.

Amerikan havayolları, uçuşlarda yol-culara sunduğu kahvaltılarda her tepsi-den bir zeytini kaldırarak 1987 yılında 40bin dolar kar etmiştir.

Sanatın gerekliliği kendindendir.İnsan doğanın gücüyle, sanat insanıniçindeki (Prometheus 'a selam) yaratmagücü ve iradeyle değişir, dönüşür, şeklebürünür. Doğa da ifade gücüyle orantılısanat yoluyla tasvir ve taklit edilir.Yanibu üçü, bu döngüye bağlıdır. Doğanın de-vinimi duramayacağı gibi, insanın için-deki bu adı konmamış yaratma, yapma,bozma, kırma, oynama açlığı da bitme-yecek.

İnsanlar her zaman bir şeylere isyanedecek ve var olandan daha iyisini yapa-caklarını söyleyecek. Yapacaklar da. Buyaşayamayanın bilemeyeceği ateş, sahi-bini yakacak ve digger insanlara sıçra-yacak. Sanatın gerekliliği kendindenolmaya hep devam edecek. Yani insanvar olduğu sürece sanat da insan da varolacak. Bu yüzden sanat dış dünyada davarlığını sürdürecek.”

Ayrıca sanat, bunu üret(e)meyenleriçin de gereklidir. Bilimle, matematikle,hesaplanabilir olgularla yoğrulmuş veyorulmuş kafaların sanata kapı açma-ları, bir mola demektir.Bu insanlık içinsistem denen çarkların arasından kur-tulup nefes alabilmek ve içinde bulun-duğu döngüden kaçabilmek demektir.

Kimse buna zorlanamaz elbette.Ama bunun bir ihtiyaç olduğu da yadsı-namaz. Anlatmaya çalıştığım budur.Herkese elbette medeniyet ve mutlulukyolu olan sanatta bir yer vardır.

FaydalıBİLGİLER

Sanatın gerekLİLİĞİŞehriban *İnşaat

Fatma *İnşaat

Page 14: Sisteme mukavemet

Zeynep *Fen EdebiyatTunadabahar

Balıkçılar sokağından ne zaman geç-sem seni düşün ü (mü) yorum.

Bardağı ne zaman yarılasam kalanıikiye bölüştür ü (mü) yorum.

Kıyıdan ne zaman geçsem kestanekabuğundan kayıkları Tuna’ya bırak ı(mı) yorum.

Teşekkürler sevgilim, galiba artık ya-şamıyorum.

Kızdı. Ne anlamsız çizgiler bunlar? Gi-dişinin değiştirdiği tek şey alışkanlıklarıöbür uca taşımak mı oldu? Doğru değilbu, hala Skadarska’dan aşağı yürürkenonun kokusunu arıyor, bardak yarılan-mıyor, elinde kırılıyor, Tuna’nın kıyıla-rına vuran kestaneler hala taze. Yoksasen mi bıraktın onları?

Bulvar Tiyatrosu.03.32 akşamın.misliçokgaripşeylerolduBana göz kırptığını biliyorum. Rus kal-

pağından sıyrılan yumuşak saçların, inciküpelerin var senin. Sen biraz «Die Ma-donna im Pelzmantel» sin. Sen, çocuk-luğumun uzun tül perdeli, çok odalı, hiçinsanlı, bol hayaletli evinde kalmıştın.Ama ben seni evden, o kadife koltuklaberaber her yere taşımıştım. Uyku ön-cesi çevrilen kalın kapaklı kitaplar, yal-nız çocukların sitemsiz arkadaşıhayaletler ve biricik Madonna… Bulvar,tiyatro. Vitrin. Seninle burada karşılaş-mayı beklemezdim. Huzursuz adımları-mın senin okşayıcı yumuşaklığınlasarılacağını…

Aynı değil. Koltukta oturan diri vücut-tan yükselen uyarıcı gözler yaşlanmış,yorgun bakıyor. Kalkan başparmağınkati değil artık, tedirgin. Neden Ma-donna?

Bana kızma, hiçbir zaman yaslanacaksakin bir kucağı, başımı koyup uyuya-

kalacak yumuşak dizleri bulamadım.Aradım. Bulamadım. Sen beni sevince…kaçtım.

Skadarska’da yol boyunca akordeonseslerini takip et benibulacaksın. Kadehyarılanınca da bölme son damlayı iç,bensondamladayım. Kış yolda, Tuna bo-yunca fenerli kestane arabalarını seyret,nehre düşen fener ateşinde kestanelerkızaracak. Sava bunu biraz kıskanacak.

benbimezdimböyleolacağını . Amaçokgaripşeyleroldu.

Sen benim en anlamlı çizgileriminsevgilisi. Çizgiler… Kaçışımın çok gariphikayesini takip eden çizgiler. Kırık,donuk.

küçükkuş.mavibahar Bulevar06.48 potsdam.mavisiUyumadım, geç kalmaktan korktu-

ğum için. Limana küstüğüm gün bun-dan 7 yıl önceydi. 7 yıl gelmedim,kızmıştım. Şimdi, meraklıyım. Suyunrengi değişmiş, çocukların ağlamaları da- eskiden mama! bugün duydum ki«bana! al! bana!» -, kaptanlar bile vegüzel kızlar… Gök gözlü yumuşak güzelkızlar ve güvertede Yugoslav sigarasıiçen kaptanlar…

Sonra Madonna… Beni yüzlerceninarasından çekip yağmurluk giymiş yeşilbir güne götüren Madonna… Bakışın…Gözlerin yaşlanmış, yorgun bakıyor.Ama sen, sen hiç değişmemişsin. Peki,ne oldu, ne buldun Madonna? Yumuşakdizler, ılık koku… Bunlar her şey.

Eski bir dostuz artık, kağıtlarca çizgi-lediğim Lisa porseleni yüzün gülerekbana bakıyor. Çizgiler silik, kızgınlıkyok, yalnız kırgınlık. O zaman işte bende gülüyorum ya. Tuna’da kışlar bitti,bahar. Taşlarca yürünecek yol, yeşil-lerce koklanacak çiçek, sonra Tuna vebahar.

Page 15: Sisteme mukavemet

Adana Demirspor taraftarlarının el emeğigöz nuru hazırladıkları ve hazırlanmasıkolay olmayan saatlerce bazen günlercesüren pankartlar Adana 5 Ocak stadyu-munda hala yasak… Bu uygulama AdanaEmniyet Birimlerince uygulanmaya devamediyor gibi görünüyor.

6222 Sayılı Spor Müsabakalarında Şiddetve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Ka-nun’da böyle bir uygulama sadece MADDE14 ün 3. fıkrasında tanımlanmış durumdaancak bu fıkrası da sadece küfür ve hakaretiçerikli pankartlarda uygulanabilir durum-dadır.

Peki neden Şimşekler pankart asamıyor ?Adana emniyeti Şimşeklerden ne istiyor ?

Aslında cevabı ortada…Tribün şehitlerini, devrim şehitlerini , ana-

larımızı andık. Futbolcuya gider yaptık.Engelliler Gününde, “Engelli kardeşlerimizi

gör ‘Engelli Siyaset’ ” dedik, biz PANKART-LARDA!

“Düştüysek kalkarız” dedik. Dünümüzüistedik, yarınlar vaad ettik. Amed’e yoldaşolduk biz PANKARTLARDA!"

“Öyle Teslim Olmak Yok Yeneceksin İna-dına”’yla meydan okuduk İstanbul'a, Ada-na'nın Demirsporlu olduğunu haykırdık. "BirÇocuk Gördük Uzaklarda Şampiyonluk Bek-leyen" biz PANKARTLARDA!

Derdi , tasayı biliriz dedik. “Issızlarda , Ka-ranlıklarda Sevdamızı Büyüttük” dedik. “Gololunca ayağa kalkmayız” dedik , hiç otur-madığımızı gösterdik biz PANKARTLARDA!

1 Mayıs’ta bayram değil isyan yaşadıkalanlarda , haykırdık nefretimizi sermayeyebiz PANKARTLARDA!

Demiryolunun , işçisinin takımıyız dedik. Yeri geldi Yılmaz Güney olduk. Yeri geldi "

Venceremos " dedik.Ahmet Kaya ile "Acılara Tutunmak" dedik

tutunduk.Livorno maçındaki "Hasta Siempre" Che

pankartıyla nam saldık ülkeye.Sol Yumruk'la selamladık Yoldaşları.

“ANTİ-FA” dalgalandı PANKARTLARDA!“Mavi Şimşek Nerdeyse , Çevik Kuvvet Or-

dadır!” dedi herkes.Demirspor'umuzu sömürenlere hesap

sorduk biz PANKARTLARDA!Şaşırmamak lazım aslında , neden Şim-

şeklerin hedef alındığı konusunda. Memle-ketimde şerefli onurlu icraatlar cezasızkalmıyor. Ancak sanılmasın ki böyle ucuzuygulamalarla Adana yılar , sıkılır , bıkar.“Şimşeklerle yürüyorsan ,savaşmayı bile-ceksin” diye boşuna demedi koskoca 5Ocak.

Sahipsiz , ihanetin başkenti Adana’nınemekçi takımına yapılan ilk saldırı bu değil.Şimşekler , kaldırılmayan tel örgüleri de bilir, kale arkasına gerdirilen ağı da , 20 otobüsçevik kuvveti de… Her zaman olduğu gibi ,Şimşeklerin sözü net ve tek ;

“YİĞiTSEN USLANDIR BİZİ”

Yağız *Elektrik-Elektronik

trİbünün haylaz çocukları: şİMŞEKLER

Page 16: Sisteme mukavemet

Aşksız ve paramparçaydı yaşambir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Aşk demişti yaşamın bütün ustaları aşk ile sevmek bir güzelliği ve dövüşebilmek o güzellik uğruna. işte yüzünde badem çiçekleri saçlarında gülen toprak ve ilkbahar. sen misin seni sevdiğim o kavga, sen o kavganın güzelliği misin yoksa... Bir inancın yüceliğinde buldum seni bir kavganın güzelliğinde sevdim. bin kez budadılar körpe dallarımızı bin kez kırdılar. yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz bin kez korkuya boğdular zamanı bin kez ölümlediler yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek! Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri suyun ayakları olmuştur ayaklarımız ellerimiz, taşın ve toprağın elleri. yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık törenlerle dikilirdik burçlarınıza. türküler söylerdik hep aynı telden aynı sesten, aynı yürekten dağlara biz verirdik morluğunu,

henüz böyle yağmalanmamıştıgençliğimiz... Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne ne tan atışı doğumların sevincine ey bir elinde mezarcılar yaratan, bir elinde ebeler koşturan doğa bu seslenişimiz yalnızca sana yaşamasına yaşı yoruz ya güzelliğini bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Saraylar saltanatlar çöker kan susar birgün zulüm biter. menekşelerde açılır üstümüzde leylaklarda güler. bugünlerden geriye, bir yarına gidenler kalır bir de yarınlar için direnenler... Şiirler doğacak kıvamda yine duygular yeniden yağacak kıvamda. ve yürek, imgelerin en ulaşılmaz doruğunda. ey herşey bitti diyenler korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler. ne kırlarda direnen çiçekler ne kentlerde devleşen öfkeler henüz elveda demediler. bitmedi daha sürüyor o kavga ve sürecek yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek

[email protected]İF FANZİN

adnan yücel

...Gel beraber çıkaralım