Upload
others
View
17
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Sıra Dışı
KADIN
Hikayeleri
YOLDAN ÇIKMAYA HAZIR MISIN?
Neslihan AKOVA ÖZPOLAT
Sıra Dışı
KADIN
Hikayeleri
YOLDAN ÇIKMAYA
HAZIR MISIN?
Neslihan AKOVA ÖZPOLAT
© KadınlarArası-Mart 2017, İstanbul
e-posta: [email protected]
www.kadinlararasi.com
facebook.com/kadinlar.arasi
twitter.com/kadinlararasi
instagram.com/kadinlararasi
Konu:Yaşam-İş-Yönetim-Kişisel Gelişim
Yapabildiğiniz ya da düşleyebildiğiniz
her ne ise başlayın. Cesaretin içinde
güç ve sihir vardır.
Johann Wolfgang von Goethe
7
İçindekiler
SUNUŞ 13
NESLİHAN AKOVA ÖZPOLAT
KADIN NEDEN GİRİŞİMCİ OLUR? 19
GİRİŞİMCİLİK İKSİRLERİ 23
SIRADIŞI KADINLAR DİYOR Kİ 39
SIRADIŞI KADIN HİKAYELERİ 47
Mutlu Olmak İçin Üretmek Lazım 49
İNCİ AKSOY
Girişimciliğimin Bu Noktalara 61
Varmasını Hayal Edemezdim ZEYNEP ILGAZ PALA
Teknolojiyi Yanımıza Aldık Köyümüze 69 Dönüyoruz
TÜLİN AKIN
80’ler Senaryosu ve Ekibiyle Çok 79 Sağlam Bir Proje Olduğu İçin Rol Almaya Karar Verdim
AYŞE TOLGA
8
Piyanoyla Aramda Tutkulu Bir Aşk Var 87 GÜLSİN ONAY
Kadınların Her Şeyi Başarabileceğine 101 İnanıyorum
FUNDA ÖZER BALTALI
Girişimcilik Yeniden Doğuş, Bilinmeyen 109 Okyanuslara Atlama Demek ECE ŞİRİN
Basarı Bir Hedef Değil, Yüksek Amaçlar 119
Yönünde Sürdürülen Bir Yaşam Yolculuğu
MİREY KARASO İş Hayatında Çıkmaz Sokağa İzin Yok 127
BAĞLAN NURHAN RHYMES
Girişimciliğin Olmazsa Olmazı Hayal 137 Etmek ve Risk Almaktır SEMA ELMACIOĞLU
Başarılı Olmak İçin Tüm Üretim 145
Süreçlerine Hakim Olmalısınız NERMİN GELBAL GÖKDUMAN Hayatta En Büyük Lüks, Gerçekten 153
Sevdiğiniz Şeylerle Birlikte Yaşamaktır DIANA LORENCE
9
Kadın Elinin Değdiği Her Ürün 165 Güzelleşiyor
GÖKÇE KIRCA İşim İnsanları Mutlu Etmek, Hayalleri 171
Gerçekleştirmek
SİMLA AKYOL
En Önemli Şey, Dinleyici İle Kurulan 185
O Görünmez Bağdır UFUK BAHAR DÖRDÜNCÜ
Kendini Tanımak Başlı Başına Bir 197
Serüven
SERAP BAŞOL
Karanlığın İçindeki Işık Yolu 211 ÖMÜR YEĞİNSU
Kadın Karar Verir ve Yapar 219
NEŞE KARABEKİR İnsan İstediği ve İnandığı Sürece 233
Her Şeyi Başarabilir MELİKE ÇARPATAN
Dünya Bir Kitaptır Gezmeyenler 243 Sadece Bir Sayfasını Okur
İNCİ-SONER SARIHAN
10
Kadın Emeği İle Üretilen Her İşin Özel 259 Bir Değeri Vardır
GÜLHAN KARA Girişimci Olmak İnsanın DNA’ sın da 269
Var SHARON MILLER
Kadın Olmanın Özelliği: Paylaşmak, 275 Yaratıcı Düşünme, Üretmek
20K
Bir Gün Hep Kendi İşimi 283 Yapacağıma Dair Bir Olguyu
İçimde Taşıdım ZEYNEP ATILGAN BONEVAL Bizi Destekleyenlerle Gerçek 293
Oluyoruz ÇİĞDEM TORAMAN, NİLÜFER ŞENER
Gerçekten İsterseniz Yaparsınız 301 JESSICA ROSE
Her Kadın Kendine Daha Fazla 309
Güvenmeli ZEYNEP MUTLU, ESRA TÜMEN DİNÇKÖK, ASLI TÜMEN
Normal Olan Yoldan Çıkmaktan 317
Korkmayın CATHERINE JAFFE
11
Anne Mutlu Olduğunda Tüm Aile Mutlu 329 Oluyor
MARIA BAILEY Mantıklı Riskler Alarak Girişimci Olun 335
MARIAM-MARWA TAYEB
Bulgur’ un Halleri 343 NURSEN DOĞAN
İlham Verici Girişimcilik Fikirleri 351
KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ 363 ARAŞTIRMA SONUÇLARI
12
13
SUNUŞ
Yaklaşık 15 yıl profesyonel(bana göre katlanması zor)
iş yaşamının ardından, emekli olmadan girişimcilik
hikâyem için yola çıkmaya karar verdim. Ve 2008
yılında hem kendimi hem de girişimci olmak isteyen
kadınları motive etmek ve yüreklendirmek için
KadınlarArası.com’ u kurdum. Kadın girişimciliği içeri-
ğine sahip Türkiye’ nin ilk sitesi olarak bugüne kadar
birçok eğitim, danışmanlık ve organizasyonlarla bu
amacımı devam ettiriyorum.
2010-2012 yılları arasında engellilerin e-ticaret sek-
töründe girişimci olmaları iş fikrini geliştirerek, Kal-
kınma Bakanlığı ve İSTKA destekli projenin içinde
bulundum. 2012 yılında e-ticaret sektöründe de giri-
şimci oldum ve sonraki yıllarda bu sektörde girişimci
olmak isteyen kadınlara danışmanlık desteği verdim.
Halen girişimci olmak isteyen kadınlar için danışman-
lık hizmeti vermeye devam ediyorum.
Kadınların iş yaşamlarında kendi girişimleri ile gerçek
mutluluğa erişebildiklerini düşünüyorum. Çünkü biz
kadınlar yeteneklerimizi özgür ortamlarda keşfederek
üretebiliyoruz ve ürettiğimiz sürece de mutlu oluyo-
ruz.
14
Girişimcilik her ne kadar sıra dışı bir karar olarak gö-
rülse de, aslında biz kadınlar için iş yaşamının içinde
olmanın en doğal sonucu. Çünkü sıradışı yollardan
geldiğimiz sıradışı dünyada, herşeyi sıradanlaştırma-
ya çalışmak, bizler için katlanılması en zor durum.
Doğalımızı değiştirmeye zorlarken, önce sistemle
sonra da kendimizle çatışarak, hem kendimizle hem
de yetiştirdiğimiz bireylerle mutsuz bir topluma imza
atıyoruz.
İşte bu kitapta sıra dışılığının farkına varan ve mutlu-
luğunun bunun üzerine kurulması gerekliliğine ina-
nan, sıra dışı kadınların hikâyelerini okurken, sadece
iş yaşamınıza değil, tüm yaşamınıza yansıyacak me-
sajlarla karşılaşacaksınız. Girişimciliği deneyimlemiş
kadınların her birinin farklı hikâyesiyle, yaşadıkları
deneyimleri paylaşarak, bu paylaşımlarla sizlerin de
yaşamınıza katkı sağlayabileceklerini düşünüyorum.
Birbirine yakın düşüncelerle yola çıkarak girişimci ol-
maya karar veren bu kadınlar, imkânsız gördüğünüz
ve ertelediğiniz hayallerinizle tekrar buluşmanıza ara-
cılık edebilirler. Çünkü bu kitaptaki hikâyelerin hepsi,
girişimciliğin tüm zorluklarına rağmen hayallerine sa-
hip çıkmış kadınların gerçek hikâyelerinden oluşuyor.
Bu sıra dışı kadınları sıradan kadınlardan ayıran en
büyük özellik, hiç tükenmeyecek umut kaynağı ile
hayata bakış açısına sahip olmaları. Kitapta bu umu-
da sahip kadınların kimi çocuklara üretmiş, kimi hiç
bilmediğimiz yerlerde yaşamın kıyısına yerleşerek
15
diğerlerini de bu yaşama ortak etmiş, kimi geçmişi
bugüne taşımış, kimi notalardan bir dünya kurmuş…
Hepsini güçlü kılan en önemli ortak özellikler ise sı-
nırsız “cesaret ve umut” duygularına sahip olmaları.
Kitapta çoğunluğu Türkiye’ de var olan girişimcilik
hikâyelerinin içinde, az sayıda farklı ülkelerin de ka-
dın girişimcilerine yer verdim. Kendi ülkesinde giri-
şimci olmanın yanında, yabancı bir ülkede Türk kadın
girişimci olmak ve başka ülkelerde başka kültürden
kadın girişimci olmak nasıldır, bunu da görmenizi is-
tedim.
Onların da paylaştığı gibi sadece bizim ülkemiz için
değil, neredeyse tüm ülkelerde kadın girişimci olmak
uzak/yakın benzer zorlukları beraberinde getirebiliyor
aslında. Ülkemizde kadın girişimci sayısının geçmiş
yıllara oranla halen yetersiz olsa da daha umut verici
sayılara ulaşması sevindirici. Ancak belirtilen kadın
girişimci sayısının ne kadar gerçekçi olduğu konusun-
da temkinli olmamız gerekiyor. Çünkü gerçek girişim-
ci kadın sayısına, aileden kalan şirketlerin zorunlu
mirasçısı veya eşin zor zamanını telafi etmek adına
onun girişimciliğini üzerine alarak girişimci olmak da-
hil edilemez.
Hikâyelerin ardından, geçen yıllar içinde gerçekleştir-
diğimiz kadın girişimciliğinin belki gen haritasını ta-
nımlayan anket sonuçlarını da bilgi vermesi açısından
sizlerle paylaştım. Nasıl bir sermaye ile yola çıkmış-
lar, zorlukları, engelleri aşmaları, hangi konularda
16
güçlenmek istiyorlar, girişimci olmayı seviyorlar mı,
girişimci adaylarına nasıl bir mesaj iletiyorlar… Tüm
bunlarla ilgili bilgilerin olduğu ve size rehberlik edebi-
lecek bir çalışma bu.
Girişimci olmaya karar verdiğimizde çoğu zaman tek
başına yola çıkmak zordur ve bizi bu yolda durduran
en büyük neden de budur. Umarım bu kitap size yol
arkadaşlığı ederek, girişimci olma tutkunuza sahip
çıkmanıza, durmadan yola devam etmenize ve hayal-
lerinizi gerçeğe dönüştürerek korkularınızı yenmenize
yardımcı olur. İçten ve gerçek hikâyelerle sadece ha-
yallerinizi kışkırtmakla kalmayıp, aynı zamanda sizi
yoldan çıkararak girişimci olmanız için harekete geçi-
ren, size güç veren bir başucu kitabı olur.
Pek çok kaynakta iş kurmak, iş planı yapmak, işinizle
ilgili doğru stratejiler geliştirmek üzerine teorik bilgi-
lere ulaşabilirsiniz. Ancak bunlar gözlem üzerine da-
yalı yaklaşık bilgileri aktarmaktan öteye geçemez.
Oysa yaşanmış deneyimlerin yansıttığı pratikler, her
zaman gerçeği ortaya koyan bilgilerden oluşur. Ancak
işin en gerçeğini de kendiniz deneyimlediğinizde ya-
şadığınızı unutmayın.
Hikâye sahiplerinin mesajlarını, geleceğin kadın giri-
şimcileri olma kararınızda dilerseniz yolculuğunuzu
kolaylaştırmak için tavsiye olarak kabul edebilir, di-
lerseniz aktarılan deneyimlere dayanarak girişimcili-
ğinizi ertelemeyi düşünebilirsiniz. Ancak şunu unut-
mayın ki herkesin hikâyesi ve yaşayacakları kendine
17
özeldir. Eğer bu kitabı okumaya karar verdiyseniz,
deneyimleri göz ardı etmeden ve girişimcilik kararınızı
fazla geciktirmeden yola çıkmak sizin kaderiniz. Yol
boyunca yardım isterseniz de buradayız, bunu sakın
unutmayın.
18
19
KADIN NEDEN
GİRİŞİMCİ OLUR?
20
21
Her kadın hikâyesinin peşine düşer bu yaşamda. Hi-
kâyesinin başkahramanı da yardımcı kahramanları da
odur. Çünkü kadın sahip olduğu yetenek, beceri ve
özellikleri nedeniyle rolden role girer bıkmadan
usanmadan. Kadın olur, kardeş olur, evlat olur, eş
olur, anne olur… Her rolde aynı heyecanla aynı üret-
kenlikle var gücüyle kendisi vardır. Kadın tüm bu rol-
lerinde üretir de üretir. Onun üretme geçmişi iş ya-
şamından çok önce başlamıştır. Bu nedenle onun için
iş yaşamında olmak, çocuk oyuncağıdır. İş yaşamında
verdiği mücadeleler aslında daha çok karşısına çıkan
kişisel problemlerdir. Çünkü kadın zorluk nedir bil-
mez. Elinin değdiği her şey sorunlarından arınır, pü-
rüzsüzleşir, aydınlanır…
Çoğu zaman yoğun iş temposu bile onu yıldırmaz.
Tek şey yıldırır. Daha çok üretmesine engel olunması,
özgürlüğünün kısıtlanması ve emeklerinin boşa çık-
ması. Bu nedenle neredeyse her kadın daha özgür,
daha üretken olmak için kendi işinin sahibi olmayı
hayal eder. Çünkü hayalin sermayesi yoktur, kaynağı
kendisidir. Ve kimi bu hayalini gerçekleştirme fırsatı
bulur kimi ise bulamaz. İş yaşamında girişimci olma-
yan kadınların hikâyesi yarım kalmış gibidir.
22
“Sıra dışı Kadın Hikâyeleri” farklı yaş gruplarından,
farklı kültürlerden, farklı sosyo ekonomik gruplardan
kadınların girişimcilik hikâyelerinden oluşuyor. Giri-
şimciliğin tüm zorluklarına karşı hepsi işine aşık ve bu
aşkla hepinize çok önemli mesajları var.
Diana Lorence ormandaki evinde misafirlerini ağırla-yarak onları yaşamın sadeliğine geri döndürmüş, Tü-
lin Akın çiftçi büyüklerini teknoloji ile buluşturmuş, Ömür Yeğinsu yurt dışında okuyan çocuklara “güven” ortamını sunmuş… Hepsinin dünyada aynı hizmetleri
veren benzer örnekleri var tabii ki. Ancak onlar “aynı-sı” olan işleri “farklı” detaylarla “ilk” yapmanın öne-
mini bilerek yola çıkmışlar.
Hepsinin ortak özelliği cesaretleri, yüreklerinin sesine
kulak vermeleri ve hikâyelerinin peşine düşmeleri…
Ve işleri şimdi onların aşkları…
Bu hikâyelerin içinde yol alırken, sadece iş dünyasın-
da değil, kadın olma yolunda sahip olunan gücün dışa
vurumuyla karşılaşacaksınız. Kadınların güçlerini en
özgür, en doğal, en özgün bir şekilde ortaya koyduk-
ları hareketin girişimcilik olduğuna tanık olacaksınız.
Hepsinin derdi aynı; yeteneklerinin, düşüncelerinin,
yaşamı tanımlama şekillerinin önüne engel konmasını
kabul etmemek. Ve onları kendileri yapan tüm bu
özelliklerini, en verimli şekilde kullanabilecekleri bir
girişimcilik yolculuğuna çıkmak.
23
GİRİŞİMCİLİK
İKSİRLERİ
24
25
Girişimci Olmadan Önce/ Sonra
Asla ilk işiniz girişimcilik olmasın.
***
Ailede tek girişimci yeterli. Ya eşiniz ya siz. Hanginiz
girişimcilik konusunda diğerinden bir adım önde ise
yola çıkma önceliği onun olmalı. Diğer eş sabit gelirli
işine devam ederek, özellikle girişimciliğin ilk evrele-
rinde olası risklerle mücadele edebilme gücünü
desteklemeli.
***
Girişimcilik geninizin ateşi sönmeden harekete geç-
mek çok önemli. Risk almak zordur ama genin körel-
mesi ve sizi terk etmesi daha da katlanılmaz olabilir.
***
İş fikri üretmenin bir formülü yok. En büyük fikirler
sorunlarla karşılaşınca ortaya çıkıyor. O nedenle bir sorunla karşılaştığınız da panik olmak yerine, sizi çö-züme götürecek fikirler üretmeye çalışın. Girişimci
olma düşüncesi bu ortamlarda besleniyor. Bunu alış-kanlık haline getirdiğinizde bir süre sonra iş fikirleri
belirmeye başlayacak ve girişimci olma isteğinizi durduramayacaksınız.
***
26
Girişimci olmaya girişimcilik geleceğinizi kurgulaya-
rak, araştırmalarınızla destekleyerek doğru bir iş
planı ile karar verin.
***
Yaptığınız işi onlarca kişi yapacaktır. Ama asla kimse sizin gibi yapamayacaktır. Sizi siz yapan tüm özellik-
leriniz gibi girişimcilik özelliğinizde size özel olacaktır. Herkes yapıyor ama siz farklı yapacaksınız.
***
Girişimci olmanın sadece iş yaşamını değiştirerek ris-
ke girmek olmadığını, tüm yaşamınızı etkileyen ve
riske atan bir karar olduğunu bilmelisiniz.
***
Kadın girişimci olduğunda iş dünyasıyla birlikte tüm
dünyası değişiyor. Aile ilişkileri, yoğun duygu değişi-
mi, iş ilişkileri… Girişimcilik yolculuğuna çıkan kadın,
tüm bunları bilerek yaşamının artık eskisi gibi
olmayacağını bilmeli.
***
Girişimci olmaya karar vermeden önce yakın/ uzak
çevreden girişimci olan kadınların hikâyeleri ve dene-
yimleri ile kendinizi besleyin. Hatta imkânınız varsa
sektör ne olursa olsun bir süre onların yanında staj
27
yaparak girişimciliği sahada deneyimlemeye çalışın.
***
Girişimci olmaya karar verdiğiniz andan itibaren, ya-şamınızın ilk dönemlerinde sahip olduğunuz ve şartlar gereği mecburen yöneldiğiniz yollarda körelen zengin
hayal dünyanızın kaynağına, tekrar nasıl sahip oldu-ğunuza şaşırıp kalacaksınız. Ve nasıl sıra dışı bir insa-
na dönüşebileceğinize hayretle şahit olacaksınız.
***
Azim, inat, kararlılık, inanç ve hepsinden önemlisi
bitip tükenmeyen sabır, her girişimcinin sahip olması gerekenlerdir. Biri eksikse girişimci olma kararınızı
tekrar gözden geçirin.
***
İlk iş fikri genelde bizi en çok heyecanlandırandır. Hatta kimi zaman onun sayesinde girişimci olmaya
karar verebiliriz. Ancak her zaman ilk aşk doğru aşk olmayabilir. İş fikri sarhoşluğuna yakalanmadan, en
doğrusunu bulmak için acele etmeyin. Fikre çok aşık olduğunuzu düşünerek girişimci olmak, il bakışta aşık
olup evlenmek gibidir. Aşk gözünüzü kör ettiğinde
gerçekleri görmeden yola çıkarsanız, sağlıkla devam etmesi mümkün olmayan bir girişimciliğe katlanırken
bulursunuz kendinizi.
***
28
Girişimcinin mesaisi, özel yaşamı yoktur. Çalışma sa-atleri 7/24 yaşadıkları ve yaşayacakları olarak tanım-
lanmıştır. Çünkü girişimcinin bunları keskin hatlarla birbirinden ayırma lüksü yoktur. Hepsini birbiriyle iç
içe yaşar. Bu nedenle zaman ve öncelik yönetimi giri-
şimci için ayrı bir önem taşır. Bu konularda kendinizi sürekli eğitin ve öğrendiklerinizi uygulayın.
***
Girişimcilik için hala zamanınız var. Geç kaldığınızı düşünerek asla vazgeçmeyin. Dünyada ileri yaşlarda
girişimci olan pek çok örnek var. Ray Kroc, McDonald’s’ ı 52 yaşında kurdu. Kozmetik devi Mary
Kay’ de, 45 yaşında girişimci olanlardan. Montessori eğitim sisteminin kurucusu Maria Montessori ise 77 yaşında merkezini kurarak girişimciliğe adım attı.
***
Girişimci olmaya karar verdiğinizde beyniniz ve duy-gularınız sürekli iş fikri üretmeye ve bunların çevre-
sinde gereğinden fazla zaman harcamaya başlaya-caktır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da onları
yönetmek sizin elinizde. Odak konunuzdan fazla uzaklaşmadan sürekli sadeleşerek bu dönemi en ve-
rimli şekilde geçirmeye çalışın.
***
İş fikri üretme dönemi tıpkı bir çocuğun yetişkin olma yolculuğundaki ergen dönemi gibidir. Bu dönemi ne
kadar olumsuz ve stresli yönetirseniz, girişimciliğiniz-de o kadar kalıcı hatalar yaparsınız. Bu dönemi çok
29
yoğun yaşamadan düşüncelerinize ve duygularınıza hep boş alan bırakarak yaşamalısınız. Yoksa ilk heve-
siniz son hevesinize dönüşebilir ve siz girişimciliğe küsebilirsiniz. Girişimciliğinizin zorlu, stresli ama aynı
zamanda en renkli ve heyecan verici bu dönemini,
tadına vararak sizin için en doğrusunu bulmak ama-cıyla geçirmeye önem verin. Çünkü girişimcilik hikâ-
yenizi anlattığınızda, bu dönem hikâyenin en önemli ve en heyecan verici bölümü olacaktır.
***
“işte bu!” dediğiniz iş fikrine, üzerinden birkaç gün geçmesine rağmen hala aynı heyecanı duyuyorsanız,
işte bu sizin aradığınız iş fikridir, emin olun.
***
Hevesle asıldığınız fikirler, sizi ilk bulunduğunuz nok-
tadan öylesine uzaklara götürmüştür ki, başlangıç noktanızın adresini bile unutursunuz. Öyle ki gıda sektöründe girişimci olmayı düşünürken, kendinizi
eğitim sektöründe bulursunuz. Bilinmez topraklarda girişimciliğiniz başlamadan bitmeye mahkûm olur.
***
Hayallerin hakim olduğu girişimcilik, sermayenin ha-kim olduğu girişimcilikten her zaman daha heyecan
verici ve gerçekçidir. Sermayeniz mutlaka olmalı, an-cak sizi asıl geliştirecek taraf hayallerinizdir.
***
30
Sadece yolunuza bakın, arkanıza asla bakmayın. Kaynaklarınızın ve kendinizin kıymetini bilin, çünkü
bunları hiçbir sermaye satın alamaz.
***
Girişimci olmaya karar vermek yetmiyor. Yol boyunca
kararlı olarak, vazgeçmemeyi öğrenmelisiniz. Vaz-geçmeyince de engellerin küçüldüğüne ve kararlılığı-nızla da bu engelleri nasıl köşeye sıkıştırdığınıza tanık
olacaksınız.
***
James Dyson’ ın torbasız elektrik süpürgesi için 5126 prototip yaptığını okuduğumda, bir girişimci olarak
çok sabırsız olduğumu düşündüm işin açıkçası. Bu ve
bunun gibi yaşanmış hikâyeler, bana girişimciliğimle iyi geçinmeyi ve asla vazgeçmemeyi öğretti.
***
Büyümek güzeldir, onu düşlemek heyecan verir insa-na. Ancak bazen de küçük olmak avantajlıdır. Manev-
raları daha kolay alır, daha çabuk hareket edip fırsatları kaçırmazsınız.
***
Girişimcilik sadece baba, eş-dost desteği ile olacak bir şey değil. Hepimizin sahip olduğu imkânlar çerçe-vesinde girişimciliğimizi gerçekleştirme yolları var.
Gerçekten iyi bir araştırma ile güçlü bir iş fikrini
31
gerçeğe dönüştürmek için hazırsanız, sermayem yetmez, gücüm yetmez gibi olumsuz düşüncelerle
kendinizi sabote etmeyin.
***
Girişimcilik yapboz tahtası değildir. Paranız da enerji-
nizde çok değerli. Olmazsa başka iş düşüncesiyle yola
çıkacaksanız hemen vazgeçin. Girişimcilik, kararınıza
saygılı olmayı ve ona sıkı sıkı asılmayı
gerektirir.
***
Girişimci olmaya karar verilen ilk anlarda, sahip oldu-
ğumuz heyecanın yakın/uzak riskleri görmemizi en-
gelleyeceğini ve bizi gerçeklikten uzaklaştıracağını
sakın unutmayın. Bu nedenle bir süre, ilk heyecan
döneminin yatışması ve ayaklarınızın yere basması
için kendinize zaman tanıyın.
***
Girişimcinin en heyecanlı ve çok zorlandığı bölüm, ürününü hedef kitlesi ile buluşturduğu andır. Bu bö-
lümde her şeyi yapabileceğinizin en iyisi olarak yaptı-
ğınızdan eminseniz, sonuç mutlaka olumlu olacaktır, rahat olun ve iletişimi iyi kurun.
***
Yaşamda hiçbir şey sıradan olacak kadar değersiz
32
değildir. Sizin hikâyeniz de sıra dışı olacak buna
odaklanın.
***
Girişimcilik idareli olmayı gerektirir. Tüm enerjinizi ve
sermayenizi heyecanınıza kapılarak bir anda
tüketmeye kalkmayın.
***
Hayalinizi gerçekleştirirken yalnız kalacağınızı ve zor
günlerinizin olacağını asla unutmayın. Ancak hayaller
her zaman zorlukların üstesinden gelecek güce
sahiptir.
***
Girişimciliğiniz hakkında sahip olduğunuz heyecan ve
duygular oranında karşınızdakileri etkileyebilirsiniz.
Bu nedenle onlardan destek beklerken, hikâyenizi
sizin yazdığınızı ve bu hikayeyi onlara sizin okuduğu-
nuzu unutmayın.
***
Bebekler için zorluklar ilham kaynağıdır. Her bebek
yürümeyi öğrenene kadar yaklaşık 200 defa düşer. Bu nedenle onların yaşamında girişimcilere çok ders
var. Girişimciliğinizden çok bunaldığınız bazı zaman-larda, onların dünyasına bir göz atın. Yürümeye çaba-larken verdikleri mücadeleye, bıkmadan usanmadan
33
defalarca düşüp tekrar ayakta kalma çabalarına veya ellerindeki bir lokmayla ağızlarını buluşturmaya çalı-
şırken, nasıl sabırla hareket ettiklerine… Kısacası zaman zaman onları sakince izleyerek dinlenmeye ve
onların sabrından ilham almaya çalışın.
***
Yaptığınız işe gerçekçi ve doğal yaklaşın. Ne aşırı
abartın ne de olduğundan fazla küçümseyin. Yeryü-
zündeki tek girişimci siz değilsiniz ama girişimci ola-cak kadar da cesur ve sıra dışısınız.
***
Girişimcilik insanın kişiliğini de geliştirir. Gerçek giri-şimcinin taşıması gereken özellikler; ego yok payla-
şım var, uyumsuzluk yok samimiyet var, problem yok çözüm var… Ve bu kazanılan özelliklerin tümü giri-
şimciyi olumlu yönde besler.
***
Her ne yaşarsanız yaşayın umudunuzu kaybetmeyin.
Çünkü umut, iradenizle birlikte hedefinize ulaşmanızı ve yöntemler geliştirmenizi sağlayacak en önemli si-lahınız olacak. Umudun dozu kişiye özel farklılık gös-
terir. Kimi umudu sayesinde sahip olduklarının farkındalığıyla sorunlarına çözüm bularak çıkmazdan
kurtulur, kimi ise hedeflerine ulaşmasını sağlayacak yeteneklerini, enerjisini ve olanaklarını göremeyecek
umutsuzlukla işin içinden çıkamaz.
***
34
Girişimci ruha sahip kişiler; kendilerini motive edebi-
lirler, hedefe ulaşmak için yeterli becerilere sahip ol-
duklarını hissederler, köşeye sıkıştıklarında kendilerini
“daha iyi günlerin geleceği” tesellisiyle yatıştırabilir-
ler, hedeflerine doğru ilerlerken değişik yollar bulma
esnekliğini gösterebilirler, imkânsızlığı gördüklerinde
hedef değiştirebilme ve zor bir işi, baş edilebilir küçük
parçalara bölebilme gibi ortak özellikler taşırlar.
***
Girişimci iyimserdir. Genelde her şeyin iyi gideceğine
dair güçlü beklentileri vardır. Bu da onları zorluklar
karşısında kayıtsızlığa, umutsuzluğa ya da depresyo-
na karşı koruyan bir kalkandır. Bu özellikler girişim-
cinin hayatına kazanç sağlar.
***
Girişimciliğinizde veya girişimci olma aşamalarında
karşılaştığınız sorunlarla hayal kırıklığı yaşamayın. Girişimci ruha sahip olanlar, karşılaştıkları sorunlar-
dan şikâyet etme yerine, soruna çözüm arayanlardır. Bu nedenle bir sorunla karşılaştığınızda gerçek bir
girişimci gibi davranın.
***
Zorluklar girişimciliğin olmazsa olmazıdır. Zorluklarla
karşılaştığınızda bilin ki “fırsat” kapınızdadır.
***
35
Girişimci insanlar farklıdır. Hep bir sonraki adımı dü-şünürler. Her hamlesi kendine hastır. Karşılaştığı so-
runları kendine has yönüyle çözüme ulaştırır. Hep bir alternatif yolu vardır. Ve ona göre içinden
çıkılamayacak problem yoktur.
***
Yenilikle ilgili hep bir fikri vardır. Aynı zamanda eski ve yeni fikirleri bir araya getirerek farklı yöntemler
geliştirme becerisine de sahiptir.
***
Hayallerini gerçeğe dönüştürmek için kendini
adayacağı yola heyecanla çıkar.
***
Ortaklı girişimciliklerde, bir süre sonra birlikte devam
etme sorunu ortaya çıkarsa ne olursa olsun işinize odaklanmaya devam edin. Ne siz ne de ortağınızı po-
tansiyel kurban olarak yargılamadan. Bu gibi durum-larda doğru karar için tamamen teslim olmadan, kendinize yakın birilerine mutlaka danışmalısınız.
***
Özellikle başlangıçta yaşanan aksilikler girişimciliğin
bir parçasıdır. Kimse bu güne kadar pürüzsüz bir giri-
şimcilik yaşamamıştır. Aksiliklere doğru gözle bak-mak, sakladığı fırsatları da görmenizi sağlayacaktır.
Bu aksilikleri sakın sadece sizin yaşadığınızı düşün-meyin ve talihsizlik olarak görmeyin. Bu sıradaki
36
duygusallığınızı da çok görmeyin. Bu duygular size yaratıcı çözümlerinizin anahtarı olacaktır.
***
Problemleri çözme konusunda birçok pratik yapın. Sorunu bir şekilde çözdünüz, konuyu hemen kapat-
mayın. Daha başka nasıl çözebilirdim diye düşünerek kendinizi, duygularınızı ve pratiğinizi geliştirin. Bu sizi zamanla daha soğukkanlı ve akılcı çözümler üreten
biri haline dönüştürecektir.
***
Küçük bir girişimci olabilirsiniz ama yine de, dünya listesine girmiş başarılı girişimcilerin deneyimlerini de okuyarak kendinize dersler çıkarın. Önemli olan işin
büyüklük çapı değil, yaşanan deneyimlerdir ve alınacak derslerdir.
***
Korkular hep aktif olan hücrelerdir. Siz geliştikçe on-larda gelişecek. Hiçbir zaman yok olmayacaklardır.
Gerçek girişimci her zaman onları yaşamın doğal bir parçası olarak kabul eder ve onlarla iyi geçinmenin
yollarını bulur.
***
Köşeye sıkıştığınızda 09:00-18:00 mesaisini tüm de-
tayları ile düşünün. Bu düzene tekrar dönmeye katla-
nabilir misiniz? Ne kadar zorlu olursa olsun bu iş sizin
cesaretle, akılla, yeteneklerinizle ortaya çıkardığınız
37
hayalinizin işi. Heyecanınızı, güveninizi ve gücünüzü
tekrar gözden geçirin. Neyin eksildiğini ve nasıl
takviye yapacağınızı tespit edin. Hemen eksikleri
giderin ve “yeniden” devam etmeli miyim diye
kendinize sorun. Seçiminiz sizin en doğru kararınız
olacak.
***
İş fikrinizin kültürünüze ve zamana uygun olmasına
özen gösterin. Size göre olağanüstü görünen fikriniz,
bulunduğunuz kültürde anlaşılmakta güçlük
çekiyorsa, bu daha çok mesai harcayacağınız anlamı-
na gelir. Aynı şekilde zamanın önünde giden iş
fikirleri için de, daha fazla efor ve mesai harcarsınız.
Bu nedenle enerjinizin ve zamanın çok değerli olduğu
bilinciyle hareket edip, kolay anlaşılabilir ve çözüm
üreten iş fikirleri peşinde olmalısınız.
***
Sıra dışı yolculuğunuzda anlam veremediğiniz, bir
şekilde enerjinizi tüketmeye çalışan olaylar ve kişiler-
le karşılaşacaksınız, buna hazırlıklı olun. Bunlarla
karşılaştığınızda hemen sahip çıkın onlardan size
gelenlere. Çünkü bunlar sizin hikâyenizin mineralleri
ve vitaminleri olacak. Ancak minerali ve vitamini fazla
kaçırmamaya özen göstermelisiniz
***
38
39
SIRADIŞI
KADINLAR
DİYOR Kİ;
40
41
“Yürüdüğünüz yolda engel ve güçlük yoksa o yol sizi bir yere çıkarmaz”
“Başarılı olmak için de kalplerinin sesini dinlesinler”
“Hatalarımızdan çok şey öğrendik ve ders aldık”
“Zorluklar her zaman var, her zaman işin bir parçası”
“İlk başlarda “internetçilik oynayan kız çocuğu”
diyorlardı şimdi “tarımın geleceği” diyorlar”
“Kadınlar tarımda asıl üreticiler”
“Kendine inan, olumsuzlukların sana ne öğretmek
istediğine odaklan ki tekrar yaşama, elinden geleni
değil gereğini yap”
“Bir amaç uğruna yeterince sabredip ilerlemeye
devam etmek demek başarının yollarından yürümek
demektir”
“Başarılar söz konusu olduğunda aslında hepsi bir
uzun tırmanışın etaplarıdır”
“Toplumsal açıdan kadın ve erkek olmanın farklı
sonuçları var”
“Her gün maça çıkıp galip ayrılan takım mutluluğunu yaşıyor gibiyiz”
“Bana engel çıkıyorsa bile bunu fark etmiyorum”
42
“Hayat kendi içimizdeki değeri ve gücü keşfetme yolculuğu zaten”
“Benim heyecanım kişiyi güçlendiren, özgürleştiren
şeyleri keşfetmek ve ona ulaştırmak”
“Kişinin kendini keşfetmesi, gerçekte ne istediğini
bilmesi ve potansiyelini doğru alanda kullanabilmesi çok önemli”
“Her şey önce HAYAL sonra GERÇEK oluyor”
“Harekete geçmek, girişimci olmanın temeli”
“Evren hareketi alkışlar, düşünceyi değil”
“Kararı verdiniz mi, yürüyeceksiniz. Tereddüde ve
acabalara yer yok”
“Kendi başınıza başarabilirsiniz”
“En önemlisi bugün başarılı olmak gelecek de başarıyı
garantilemiyor. Şükür etmeyi bilin”
“Kendinizi akıllı ve motivasyonlu insanlarla
çevreleyin. Karşıt fikirleri hep dinleyin ve kaale alın”
“Kararlı olun ve engel tanımadan yürüyün. Duygusal-
lığı ve lüzumsuz fedakârlık yapmayı bırakın. Hayır
demeyi bilin. Zor kararları vermekten korkmayın.
Mutlaka yedek bir kaç planınız olsun”
43
“Huzurlu bir ev yaşantısının işte de başarıyı getirdiğine inanıyorum”
“Girişimciliğin olmazsa olmazı bence hayal etmektir,
risk alabilmektir”
“Severek yapılmayan bir iş ne kişinin kendini mutlu
eder ne çevresini”
“Başarıya ulaşmak zor ancak başarıyı devam ettirmek
daha zor”
“Hiçbir şeye sahip olmamak, sadece en önemli şeylere sahip olmak aslında en kolayı”
“İhtiyaçlarınıza önderlik edin ihtiraslarınıza değil”
“Bir kadın olarak ekonomide var olmak için girişimci kadınların gücüne ihtiyaç olduğuna inanıyorum”
“Dünyanın neresinde olursanız olun girişimci olmak
kolay değil”
“Karşılaştığım tüm zorluklara, yaşama eklenecek yeni
deneyimler olarak bakarım hep”
“Dünyanın neresinde olursam olayım girişimcilik
ruhum benimle olurdu ve girişim fikrimin arkasından koşar, bir şekilde hayata geçirirdim”
“İnsan içini mutlu eden şeyi araştırırken eşinden,
ailesinden, yakınlarından destek alabilmeli”
44
“Girişimci olmaya, özgür çalışmaya karar verirken
insanın bence kendi yapısını, geçmişini, günün
koşullarını, bireysel özelliklerini (birçok özelliğinden
ağır basanlarını), derinde yatan ihtiyaçlarını
araştırması, anlaması, arzu ve tutkularını keşfetmesi
çok çok çok önemli”
“Kendini tanımak müthiş bir serüvendir ancak, ne
kadar erken başlansa o kadar iyi olur”
“Sevdiğin şeyler seni üretken kılıyor, durmak
istemiyorsun”
“Ben sadece yüreğimin çağrısını dinlemiştim… Yeni
sayfalar zaman içinde açıldı, sonra kitap gibi yazıldı”
“İnsanın özünü hatırlaması, ruhunun çağrısını dinle-
mesi, gerçek doğasının neye yatkın olduğunu
bulması da çok önemli”
“Kadının kendi gücünü kazanması ve kendi gücünü
sahiplenmesi dünyanın ve insanlığın geleceği için
elzemdir”
“O yıllardan ilk aklıma gelen, paraşütle atlarken bir şekilde açılmayabileceğini de düşünerek atladığımdı”
“Destek almak girişimci için su ve oksijen kadar
değerlidir”
“İnsanların hayatlarına ve yeni başlayan hayatlara
değer katmak”
45
“Biz “iyi ki” ler için gönüllerimizle çalışan bir ekibiz”
“Nerde ve kiminle ne yaparsanız yapın AŞK ile yapın”
“Hiçbir güç hiçbir zorluk karar veren kadını
durduramaz”
“Girişimcilikte önemli olan kararlı, sabırlı ve inançlı olabilmek”
“İsteyin, inanın, dürüst olun, konunuza hakim olun,
çok çalışın, sonra her şeyin istediğiniz gibi geliştiğini
göreceksiniz”
“Hayal ettiklerim uğruna katlanacağım zorluklar, tahammül sınırımı daha yükseklere çıkartıyor”
“Hayallerinden vazgeçenler, bahane üretenler için
söyleyecek bir şeyimiz yok. Biz kalbimizin sesinden başka bir şey duymaz olduk”
“Zorluğu olmayan iş yoktur”
“Kendi kendinin patronu olmak kolay değildir”
“Girişimci zaman zaman yalnızlık yaşayabilir. Bu
nedenle iş, arkadaş ve aile bağlarını asla koparmamaya gayret etmelidir.”
“Özelliklerin girişimciliğe dönüşmesi için en kritik
unsur cesaret”
“Başkalıklar bana özgürlük kazandırıyordu”
46
“Benim merakım yeni projelerdi, başlangıç evresinin yarattığı belirsizlik ve gerilim benim en büyük
motivasyonum oldu”
“Hayatı yaşamaya değer kılanda bilinmezliğinin
büyüsü”
“Bir iş ve girişimi oluştururken tamamıyla kendinizi adayacağınız ve gerçekten önem vereceğiniz bir iş
olduğuna emin olun”
“Biraz özgüven ve sabır gerekiyor sadece. Girişim
başarılı olduktan sonra zaten gerisi kendiliğinden gelecektir”
“İnsanları iyi bir fikir çevresinde bir araya getirerek
harika bir deneyim yaratmak benim idealim”
“Normal olan yoldan çıkmaktan ve sizi gerçekten
heyecanlandıran o fikri izlemekten korkmayın… Tek ihtiyacımız kendimize güvenimizi kaybetmemek”
“Düz yollar insanı usta şoför yapmaz”
“Mantıklı riskler alarak girişimcilik tutkunuzu gerçekleştirin”
47
SIRA DIŞI
KADIN
HİKÂYELERİ
48
49
“Mutlu Olmak İçin Üretmek Lazım”
0 yorum
50
51
İNCİ AKSOY EKAV Vakfı- EKAV ART TV
Kurucu
İnci Aksoy, 13 yıl Türkiye’ nin ilk copyright dergilerinin yayıncılığını yaptıktan sonra, 1991 yılında kurulan Eği-tim Kültür Araştırma Vakfı(EKAV)’ nın Yönetim Kurulu Başkanı oldu. Aynı zamanda vakfı desteklemek amacıy-la kurduğu, Türkiye’ nin ilk online sanat televizyonunun yöneticiliğini sürdürmektedir. KadınlarArası: Bir vakıf kurma fikri nasıl oluştu? Sa-nat konusunda olmasına nasıl karar verildi? Fikrin oluşmasından vakfın kuruluşuna kadar ki öyküsünü kısaca rica ediyorum.
52
İnci AKSOY: EKAV/Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı, eğitim kültür ve sanata destek vermek amacıyla, 23 Kasım 1991 yılında kurulmuştur. Vakfımız, kuruluş amaçlarımızın ilk sırasında yer alan ‘’Çağdaş Sanat Müzesi’’ projesini hayata geçirmek için (şu andaki Süt-lüce Kongre Merkezi o zaman sütlüce mezbahasıydı) 28 yıllığına kiralamak üzere ünlü Fransız mimar Michel Macary ile anlaşmış ve binanın projesini yaptırtmıştı, daha sonra gerekli izinler alınamayınca Zincirlikuyu’da 1.000m2 ‘’minyatür müze’’ gibi olan EKAV Sanat Mer-kezi’ni hayata geçirdik. Burada Türk sanatının önemli sanatçılarıyla sergiler, seminerler, dinletiler, atölye ça-lışmaları, imza günleri yaparak EKAV’ ı sanatın bu-luşma noktası haline getirdik. Bina satılınca maalesef oradan ayrılmak zorunda kaldık. 2008 Ekim den itiba-ren Süzer Grubunun Vakfımız’ a desteğiyle Ritz Carlton Otel Süzer Plaza’da yer alan Ekavart Gallery’ de sanatsal faaliyetlerimizi sürdürmekteyiz. “Artık Türkiye sanat alanında dünyada önemli
yeri olan dinamik bir ülke” KadınlarArası: Sanat Türkiye’ de hep arka planda kal-dı. Sanatla iç içe, onu özümsemiş ve yaşamının bir kö-şesinde mutlaka konumlandırmış toplumların çok da-ha farklı olduğunu görüyoruz. Aslında tarihimize de baktığımızda resim, müzik, geleneksel sanatlar… Tüm sanat dallarında ciddi bir üretim var. Adeta bir yaşam felsefesi gibi algılanmış. Bu konuda değişim yaşadığı-mız muhakkak. Bu değişimi nasıl yorumluyorsunuz ve vakıfla bu konuda neler yapmayı hedeflediniz ve hedef-liyorsunuz? İnci AKSOY: Hızla değişen ve gelişen bir Türkiye görü-yorum. Şu anda dünyanın gözü Türkiye’ de. Artık Tür-
53
kiye sanat alanında dünyada önemli yeri olan dinamik bir ülke. Newyork’ da çağdaş sanat eğitimi almak için gittiğim ‘’Sotheby’s Institute of Art’’ da sanat uzmanla-rıyla gezdiğimiz dünyaca ünlü müzelerde Türk sanatçı-larının eserlerine rastlamak, Metropolitan Müzesi’ nin shop’ unda satılan kitapta gelmiş geçmiş dünyanın en iyi 50 fotoğraf sanatçısı arasında Ara Güler’ in yer al-ması, dünyaca ünlü Müzayede evlerinde (Sotheby’s, Christie’s) Taner Ceylan, Şükran Moral, Kutlu Ataman, Haluk Akakçe, Kezban Arca Batıbeki gibi daha birçok Türk sanatçısının eserlerinin satılması hem Türk sana-tı adına onur verici hem de Türkiye’ yi dünyada bir re-ferans noktası haline getirmesi bakımından çok önemli bulmaktayım. Globalleşen dünyada ülkemizin, sanatçılarıyla daha da önemli bir konumda olduğunu görüyorum. Zira ge-lişmiş ülkelerin her biri sanata verdiği önem nedeniyle kendi uygarlıklarını yaratmıştır. Sanatçılar bir toplumu ileriye taşıyan yaratıcı öncü kişilerdir. Ülkeler sanatları ve sanatçılarıyla var olabiliyor. Sakıp Sabancı kitabında “Ben yurtdışına iş adamı kim-liğimle gittiğim zaman farklıydım, ne zamanki hat ko-leksiyonumu kolumun altına alıp Metropolitan’ da ser-giledim, o zaman ayağımın altına kırmızı halılar serildi’’ diye yazmıştı. Fransa Eski Cumhurbaşkanı François Mitterand’ da Kültüre yatırılan her kuruş ekonomiye yapılmış bir yatırımdır. Böylelikle yalnızca sağlam bir değere sahip olmakla kalmazsınız “mutluluk veren bir ‘artı’ kazan-mış olursunuz” demişti.
54
Sizin de söylediğiniz gibi zaten Türkiye tarihi çok zen-gin bir ülke. Sahip olduğumuz kültür zenginliğini iyi değerlendirebilirsek dinamik yapımız, genç nüfusumuz ve dünyada yer alan önemli sanatçılarımızla yurtdışın-da her geçen gün daha da önem kazanırız. Vakıf olarak çok sayıda proje üretiyoruz. Bunlardan biri de 2008 yılında projelendirdiğimiz AVM’ lere “Uydu Sanat Merkezi” projesidir. Ülkemiz için önemli olan bu proje ile sanatı hayatın günlük aktivitesi haline getir-mek istiyoruz. Projeye göre hazırlanacak müfredat ile sadece plastik sanatlar değil sanatın bütün disiplinlerini bir araya getirerek (dans, performans, dinletiler, video art, dijital art, sanatla kişisel gelişim seminerleri) gibi genç top-lumun ilgisinin çekilmesi hedeflenmiştir. Ayrıca AVM’ lerde birer sanat galerisi açılması bu alandaki nitelikli çalışan ihtiyacını da beraberinde getirecektir. Özellikle projenin 2. ayağında üniversitelerin güzel sanatlar bö-lümleriyle işbirliği yapılarak buralardan yaratıcı kabili-yetli gençlerin bulunması böylece onlara yeni iş imkan-ları sağlanması düşünülmüştür. Büyük rağbet gören AVM’ lerde özellikle gençleri en etkin şekilde kültür ve sanata yönlendirebilme düşüncesi alışılagelmiş en-düstriyel aktivitelerin daha kültürel bir zemine taşın-masıdır. Dünyada artık ekonomik stratejiler sanatsal etkinlikler üzerine geliştiriliyor ve firmaların ilgisi bu alana çekili-yor. Böylece kültür turizminin gelişmesiyle yöre etra-fındaki hizmet sektörü de hareket kazanıyor. Sanatın girdiği her yer gelişir ve zenginleşir.
55
“Sanat geliştirir, sanat iyileştirir, sanat birleşti-
rir” KadınlarArası: Vakfınızın faaliyetlerinden bahsetme-nizi rica edeceğim. Sergiler, atölye çalışmaları, burs-lar… Birçok konuda çalışmalarınız var vakfın çatısı altında. Özellikle burslar sanırım vakfın en önemli ko-nusu. Bu konu da biraz detaylı bilgi rica edeceğim. Kimler burslarınızdan faydalanabiliyor? (vakfın bursu ile başarılar yaşamış yetenekler varsa paylaşabilir mi-siniz?) İnci AKSOY: Bizim vakfımızın sloganı “sa-
nat geliştirir, sanat iyileştirir, sanat birleştirir”. Bu
üç olguya çok ihtiyacımız var. Gelişmeye, iyileşmeye ve
birleşmeye. Türkiye’de kültürün ve sanatın yükselen
bir değer olmasına katkıda bulunmayı amaçladığımız
çalışmalarımızla, Vakıf’ a bağlı olarak hizmet vermekte
olan Ekavart Gallery’ de kuruluşundan bu yana, sade-
ce plastik sanatlar değil video art, dijital art gibi sana-
tın bütün disiplinlerine yer veriyoruz. Galerimizde;
Fahrel Nisa Zeyd, Ergin İnan, Süleyman Saim Tekcan,
Balkan Naci İslimyeli, Muzaffer Akyol Gürbüz Doğan
Ekşioğlu, Mercan Dede gibi usta sanatçıların yanı sıra;
Ardan Özmenoğlu, Ali Alışır, Pınar Yoldaş gibi genç
sanatçılarımızın yapıtlarından oluşan solo ve karma
sergiler, kişisel gelişim seminerleri, imza günleri, müzik
dinletileri ve proje sergiler gibi birçok etkinlik düzen-
lenmektedir. Galerimiz kar amacı gütmeyen bir galeri
olup, etkinliklerden gelen gelirler, sanat dalında eğitim
gören bursiyerlerimize aktarılmaktadır. Ayrıca ilkini
geçen yıl düzenlediğimiz eski ve yeni bursiyerlerimizin
56
işlerini sergilediğimiz her yıl devam edecek olan
Ekavartist New Generation sergisinin bu yılda ikinci-
sini hazırlıyoruz. Ayrıca sizin de belirttiğiniz gibi ku-
rulduğumuz tarihten bu yana Mimar Sinan Üniversite-
si, Harran Üniversitesi, Anadolu Üniversitesi gibi üni-
versitelerin sanat dalında eğitim gören öğrencilere yur-
tiçi eğitim bursları ile master düzeyinde Carnegie
Mellon, Boston University, University of Rochester gibi
okullardaki öğrenciler için de yurtdışı burslar vermek-
teyiz.
Diğer sorunuza gelince şimdiye kadar verdiğimiz yüz-lerce burslu öğrencilerimizden Yalçın Bilgin’ in dünya-ca ünlü Paris’ te “Ecole Nationale Superieure des Beaux arts’’ daki başarısı bizi çok onurlandırdı. Öğren-cimiz yüksek egitim gördüğü, dünya çapındaki tarihi okulun tavanlarına yapılacak olan, resim projesi için seçilerek 7 adet Raphael reprodüksiyonunu gerçekleş-tirdi. Yine öğrencilerimizden Karis Deniz, “Renklerin Düşüşü” ile 22. Altın Koza Film Festivali’nde kendi ka-tegorisinde en iyi deneysel film ödülünü aldı. Dilara Mataracı, Makedonya, Slovenya ve Hindistan’da düzen-lenen uluslararası resim yarışmalarında 8 kez dünya birinciliği kazanmıştır.
Öğrencilerimizin başarıları bizleri ayrıca onore ve moti-ve etmiştir. KadınlarArası: Ekavart.tv Türkiye’ de bir ilk. Sanırım bu konunun da ayrı bir hikâyesi var. Her bölümüyle inanılmaz aktif bir çalışma. İnci AKSOY: Vakfımızın misyonu sanatı toplumun her kesimine ulaştırmak ve bu bağlamda internetin en
57
güçlü iletişim aracı olduğunu biliyorum. Bilhassa genç-lerin sanata dikkatini çekmek ve toplumun herkesimine sanatı ulaştırmak gibi bir düşünceyle, 1 yıl süren zorlu bir çalışma dönemi sonunda Türkiye’ nin İlk online Sanat Televizyonu www.ekavart.tv’ yi kurduk. 1 Ağustos 2008 de “Sanatla Randevunuz Var’’ sloganıyla Türkiyenin İlk Online Sanat Televizyonu ola-rak yayına başlattık. Şu anda ayda 1.000.000 görüntü-lenme gerçekleşiyor. Ekavart Tv’ de sanata dair her şeye, yurtiçi-yurtdışı sergilere, sanatçılarla çok özel röportajlara, dünyadan ve Türkiye’den müzelere bir tıkla ulaşabiliyorsunuz. Artblogda dünyadaki sanat etkinliklerini yazarlarımızın gözünden izleyebiliyorsu-nuz Bu da sanat adına çok önemli bir gelişme, çünkü her zaman bana insanlar tarafından sanatın Türkiye’ de pek ilgi çekmeyeceği söyleniyordu. Bu olay, doğru za-manda doğru işler yapıldığı takdirde sanatın da ilgi çekeceğinin kanıtı oldu. Okullarda sanat eğitimi ders-lerinde arşivimizden yararlanıyorlar. “Yürüdüğünüz yolda engel ve güçlük yoksa o yol
sizi bir yere çıkartmaz” KadınlarArası: Siz girişimciliğinizi sosyal sorumluluk gibi önemli ve anlamlı bir konuda gerçekleştirdiniz. Girişimcilik ciddi bir cesaret, sosyal sorumluluk konu-sunda olunca daha da önemli bir cesaret yaklaşımı gerektiriyor. Ve eminim ki her girişimci kadının yaşadı-ğı zorluklar ve üstesinden gelme yetenekleri var. Siz girişimciliğinizi nasıl değerlendiriyorsunuz? Her giri-şimci gibi yaşadığınız zorlukların üstesinden nasıl geli-yorsunuz?
58
İnci AKSOY: Bir deyiş vardır. “Yürüdüğünüz yolda engel ve güçlük yoksa o yol sizi bir yere çıkartmaz”. Ben bu felsefeyi benimsiyorum. Gerçekten de başınıza gelen haksızlıklar ve yaşanan olaylar size hayata farklı bir bakış açısı kazandırıyor. Ben kendimi bir koşucu olarak görüyorum. Koşmayı da hem mecazi hem de gerçek anlamda kullanıyorum. Ben hayatın içinde ko-şuyorum koşarken de arkama bakmıyorum. Koşarken arkanıza bakarsanız düşersiniz… Ben de hep ileriye bakıyorum. O nedenle, girişimci gençlere de tavsiyem karşılaştıkları olumsuzlukları enerji, sabırla ve çok ça-lışarak pozitife çevirmeye çalışsınlar. “Başarılı olmak için de kalblerinin sesini dinlesin-ler”
KadınlarArası: Girişimci olmak isteyen kadınlar için bu konuda deneyim yaşamış bir kadın olarak mesajı-nız var mı? İnci AKSOY: Burada kadınlara çok önemli görevler düşüyor. Artık kadınlar evde oturup çocuk doğuran kadınlar değil daha aktif iş hayatında önemli yerlerde söz sahibi olan kadınlar. Dünyadaki gibi Türkiye’ de de kadınlar çok önemli görevlerde bulunabiliyor. Birçok önemli şirkette kadın CEO’ lar görev yapıyor. Sanatın her dalında kadınlar çok başarılı işlere imza atıyor. Yurtdışı sergiler açıyor, ödüller kazanıyorlar. Politikada da iş hayatında da kadınların başarıları ve gücü gün geçtikçe daha da yaygınlaşıyor. Politikada kadınlara daha fazla yer verilirse, Avrupa Birliği’ ne girme süre-cinde ülkemiz adına daha iyi gelişmeler olacağını dü-şünüyorum.
59
Bizim jenerasyonumuz Polyanna kitaplarıyla büyüdü hep iyi ve her şeye evet diyen cici kız mantalitesi, artık Polyanna’ cı kadınlar kitaplarda kaldı. Şimdi günü-müzde ne istediğini bilen özgüveni yüksek kendi ayak-ları üzerinde durabilen, çalışan, üretken, kendi gücü-nü kendinden oluşturan, samimi, güven veren, başkası değil kendi olan kadınlar. Ve her kadının çalışması ge-rektiğini, çalışmanın insanı geliştirdiğini düşünüyo-rum. Yaşamda sadece tükettiğiniz zaman mutsuz kadın olursunuz. Mutlu olmak için üretmek lazım, üretken kadın başarılı olabilir. Başarılı olmak için de kalpleri-nin sesini dinlesinler. Çünkü başarı kalpten gelir, bey-nimizde gelişir, hayata ellerimizden akar. Kalp her za-man doğruyu, gerçeği söyler. Kadın üretken, yaratıcı, anaç, güçlü bir varlık. Eğer isterse ve çalışırsa yapa-mayacağı hiçbir şey yoktur.
***
60
61
“Girişimciliğimin Bu Noktalara Varmasını Hayal Edemezdim”
62
63
ZEYNEP ILGAZ PALA
CONFIRM BIOSCIENSCES Kurucu
Zeynep Ilgaz Pala, ABD’ nin San Diego kentinde sağlık testleri üzerine hizmet veren Confirm Biosciensces kuru-cusu bir Türk iş kadını. ABD’ de “2014 Stevie Awards for Women in Business Winners” yarışmasında İş Ürünleri kategorisinde “Yılın İş Kadını Girişimcisi” ödülüne layık görüldü. Başka bir ülkede başarılı bir ka-dın girişimci olmasının hikâyesini, keyifli bir röportajla bizlerle paylaştı. KadınlarArası: Girişimci olmaya karar verdiğiniz dö-nemden başlamak istiyoruz. Girişimciliğinizin ABD’ de
64
eşinizle birlikte ilk olarak evinizin garajında başladığını okumuştum. Girişimci olma nedeniniz neydi? Girişim-cilik konunuz nasıl oluştu? Zeynep Ilgaz PALA: Biz eşim Serhat Pala ile 1998 yı-lında Amerika’ya yüksek lisans eğitimi için geldik. Bo-ğaziçi ekonomi mezunuyuz ve her zaman amacımız Amerika’da yüksek lisans eğitimi alıp iş hayatına atıl-maktı. Eşim de benim de finansalımız kısıtlıydı, o ne-denle az parayla başladık. Üniversitede okurken çalış-tık, para biriktirdik. Yüksek lisans eğitimi esnasında, eşim medikal test ürünleri üzerine bir şirkete çalışma yaparken, bu paza-rın büyüyen bir pazar olduğunu gördük ve bu konuda bir iş kurabileceğimizi düşündük. Bu şekilde sağlık testleri üzerine bir iş kurmaya karar verdik. İnternet sayfasıyla başladık bu konudaki atılımlarımıza. KadınlarArası: Hangi konuda hizmet veriyorsunuz? Zeynep Ilgaz PALA: Medikal test ürünleri ve uyuştu-rucu testleri. www.testcountry.com sayfasında ürünle-rimiz internetten alınabiliyor. www.confirmbiosciences.com sayfasında da görülebi-lir. “Hatalarımızdan çok şey öğrendik ve ders aldık”
KadınlarArası: Başka bir ülkede, özellikle de dünyanın pek çok ülkesinden gelenlerin her kulvarda rekabeti oluşturduğu bir ülkede, girişimci olmak çok kolay değil sanırız. İlk kurulduğunuzdan bugüne neler yaşadınız ve nasıl bir mücadele ile bugünlere ulaştınız?
65
Zeynep Ilgaz PALA: İlk zamanlar kolay değildi, hem yeni bir ülke hem de yeni bir kültür. Aynı zaman-da buranın en önemli güzelliği birçok kültürün olduğu bir ülke olması. Ve sizin gibi aynı durumda olan birçok insanla bir aradasınız. Bizim en büyük şansımız eşimle birlikte gelmemiz ol-du. Birbirimize destek ola ola başlattık işlerimizi. Zor anlarımız olduğunda birbirimize destek ve moral ver-dik. İşimizi kurduğumuzda ilk dönemlerde eşim Serhat üst-lendi işlerin sorumluluğunu. Ben full time çalışıyor-dum. Ek gelirimiz olsun diye. Daha sonra Kenan ve Arden yavrularımız da doğdu o arada. Ben Confirm Biosciences şirketini 2008 yılında kurdum. Bu zamana kadar tabii birçok şeyi öğrenmiştik artık. Eşim de ben de okumaya çok meraklıyız. Kendimizi geliştirmek ve endüstriyi anlamak için çok okuyup, araştırdık. Birçok konferanslara gittik, bu sayede gö-rüşlerimiz arttı. İlk yıllarda hatalarımız çok oldu. Ama hatalarımız ol-duğu zaman geriye bakıp bundan nasıl ders alabiliriz, bir dahaki sefere nasıl daha iyi yapabiliriz gözüyle bakmaya çalışıyoruz. Bu sayede hatalarımızdan çok şey öğrendik ve ders aldık. “Zorluklar her zaman var, her zaman işin bir par-
çası” KadınlarArası: Yolunuza çıkan zorlukların üstesinden nasıl geldiniz ve girişimciliğinizde nasıl bir motivasyon ve destekle ayakta kalarak başarılı sonuçlara ulaştınız?
66
Zeynep Ilgaz PALA: Zorluklar her zaman var, her za-man işin bir parçası. Karşımıza bir engel veya zorluk çıktığında iyice araştırıp bunun üstesinden nasıl gele-bileceğimiz hakkında uzun uzun konuşuyoruz. Ani kararlar vermemeye çalışıyoruz hiç bir zaman. Bir de artık, şirket çalışanlarımız olduğu için, onların fikirleri de çok yardımcı oluyor. Girişimciliğimizi ilk başlattığımız zaman, iş dünyasın-dan ve mezun olduğumuz okuldan (SDSU) inanılmaz destek gördük. Kapılar hep açıktı, bize öğütler verdiler ve iş ilişkileri kurmamıza çok yardımcı oldular. Bu ne-denle çok şanslıydık. Amerika’ da girişimcilere müthiş bir destek var. Hele hele bir bayan iş sahibi iseniz devlet ekstra destek ve-riyor. Çünkü kadınların iş dünyasına atılmasını ve da-ha çok iş kurmalarını desteklemek istiyor. İlk günden itibaren çok müthiş bir motivasyonum oldu o nedenle. Bir de kanunlar ve kurallar iş sahiplerini destekliyor. Ayrıca burada iş kuran birçok insan var. Biz onlarla bir araya gelip fikir alışverişlerinde bulunuyoruz, birbi-rimize manevi destek oluyoruz. Ama en önemlisi ailele-rimizin bize devamlı verdikleri manevi destek. Ve her zaman için pozitif bakmaya çalışıyoruz gerek iş gerekse aile hayatında. Problemler her zaman olacaktır ama pozitif bakarak bu problemlerin üstesinden gelip iyi sonuçlar alabiliyorsunuz ve bu da motivasyonunu-zun ayakta kalmasını sağlıyor. Eşim için de ve benim için de hayatta ki en büyük mo-tivasyonumuz, ailemiz ve yavrularımız. Kenan Pala (10) ve Arden Pala (5) adında iki oğlumuz var. Ve bütün
67
amacımız onlara iyi bir hayat sağlamak, onlara iyi bir örnek olmak. Eğer bunu başarabiliyorsak bu bize en büyük mükâfat ve motivasyon. “Girişimciliğimin bu noktalara varmasını hayal
edemezdim” KadınlarArası: Aldığınız ödüllerden de bahsetmenizi istiyoruz? Girişimciliğinizin bu noktaya varacağını hiç hayal etmiş miydiniz? Aldığınız ödüller elde ettiğiniz başarılar size neler hissettirdi? Zeynep Ilgaz PALA: Çok teşekkür ederim. Ödüller al-mak çok güzel bir duygu ve inanılmaz duygular içinde bırakıyor bizi. Girişimciliğimin bu noktalara varmasını hayal edemezdim. Annemizden ve babamızdan öğrendiğimiz şey; her za-man çok çalış, dürüst ol, insanlarla iyi ilişkiler kur, iyi ve faydalı işler yap. Ben hep bu felsefeyle büyüdüm ve böyle yaşamaya çalışıyorum. Eşimle de çocuklarımıza öğretmeye çalıştığımız hayat ile ilgili kurallar, bu felse-fenin etrafında oluşuyor. Hem eşime hem ailelerimize çok borçluyuz başarıları-mızı. Eşimin ailesi, benim ailem ve ablam hep destek oldular. En kötü günlerimizde bize güzel mesajlar ver-diler, bizim moralimizi tekrar yenilediler. Bunlar dün-yanın en güzel destekleri. KadınlarArası: ABD pek çok ülkeye göre daha gelişmiş bir ülke. Orada kadın girişimciliğine bakış açısını ve kadınların bu konuda nasıl desteklendiğini anlatabilir misiniz biraz?
68
Zeynep Ilgaz PALA: Evet çok gelişmiş ve büyük bir ülke ve burada kadın girişimcilere olan destek müthiş. Çalıştığımız bankaya kadar herkesten inanılmaz destek alıyoruz ve bu nedenle de kendimizi çok şanslı hissedi-yoruz. KadınlarArası: Bundan sonrası için neler hedefliyor-sunuz? Zeynep Ilgaz PALA: Şirketimizi büyütmek her zaman ki hedefimiz. Yeni ürünler eklemek, var olan ürünler-den daha çok satmak. KadınlarArası: Girişimci olan ve olmak isteyen kadın-lara vermek istediğiniz mesaj var mı? Zeynep Ilgaz PALA: Hiç bir zaman yılmamak ve eğer bir hedefiniz varsa onun peşinden gitmek.
***
69
“Teknolojiyi Yanımıza
Aldık Köyümüze Dönüyoruz”
70
71
TÜLİN AKIN TABİT
Kurucu
Tülin Akın, uluslararası başarıya sahip bir kadın giri-şimci (TABİT Tarımsal Bilişim Teknolojileri). Hiç de kolay olmayan bir konuda sabırla, inançla yolculuğa çıkan bu cesur kadın girişimcinin, kendine inanmanın, istediğine odaklanmanın önemine vurgu yapan röportajını ilgiyle okuyacaksınız. KadınlarArası: Uluslararası başarıya sahip bir kadın girişimcisiniz. Ne oldu da böylesine önemli bir konuda girişimci olmaya karar verdiniz? Kısaca girişimci olma kararınızdan, bu konuyu tercih etme nedeninizden bahsederek yolculuğunuzu anlatabilir misiniz?
72
Tülin AKIN: Bu alanda eğitim alıyordum ve sorunları görebiliyordum sorunlara çözüm üretmeye başladım ve ürettiğim çözümlerin kimse tarafından uygulanmadığı-nı hatta uygulanamaz kabul edildiğini gördüm. Tarım-da Bilişimi kullanmak 2004 yılında hayalperestlik ola-rak görülüyordu, ben de madem kimse yapmıyor ben yapmalıyım diye düşündüm. Bunun gerekli olduğunu ve bir gün mutlaka olacağını düşündüm ve www.tarimsalpazarlama.com u kurdum “İlk başlarda “internetçilik oynayan kız çocuğu” diyorlardı şimdi “tarımın geleceği” diyorlar”
KadınlarArası: Bu konuda kadın girişimci olmak hiç kolay değil sanırız. 1 milyonun üzerinde çiftçiye ulaştı-nız bugüne kadar. Ve işin teknoloji tarafında yardımcı olarak onlara inanılmaz bir fırsat sunuyorsunuz. Nasıl bir iletişimle bu günlere geldiniz? Özellikle ilk günler-den ve son dönemlerden birkaç örnek diyalogla aktar-manız mümkün mü? Tülin AKIN: İlk günlerde öğrenci olmam çok genç ve tecrübesiz olmam yanında bir de kadın olmam nede-niyle, sektörün temsilcileri tarafından gelip geçici bir hevestir düşüncesi oluşuyordu, bu işi bırakıp benimle çalış diyenler oldu. Çiftçiler arasında ise bizim için bir şeyler yapmaya çalışan “genç kız, bizim kız” oldum. Çiftçiler ilk başta “internet, bilişim, mobil, iletişim” sözcüklerini duymamışlardı. Benim konuşmalarım ba-zen onları eğlendiriyordu, bazen de kızıyorlardı zaman-larını boşuna harcattığımı düşünüyorlardı. Şimdi sek-tör temsilcileri tarımla bilişim, tarımla sosyal proje de-nildiğinde ilk akıllarına gelen şirket biz oluyoruz. Ta-rımsal sorunlara bilişim çözümleri sunuyoruz. Çiftçiler
73
ise benden çok ekibimizi tanıyorlar, çünkü Türkiye’ nin her yerinde her zaman çiftçinin yanındayız, yüz yüze iletişim kurarak sanal teknolojiyi yaygınlaştırdık. İlk başlarda “internetçilik oynayan kız çocuğu” diyorlardı şimdi “tarımın geleceği” diyorlar. KadınlarArası: Çok verimli ve başarılı projeleriniz var aynı zamanda ödülleriniz de. İlk yola çıktığınızda bu sonuca ulaşacağınızı hayal ettiniz mi? Tülin AKIN: Hiç kimse işin bu kadar büyüyeceğini dü-şünmüyordu, bazıları “sana gerçeklerden bahsedeyim hayalperestlikle kimse bir yere gelmez” diyordu, bazıla-rı da “hevesini kırmayalım nasıl olsa kendi olmayaca-ğını görür vazgeçer” diye yüreklendirmeye çalışıyordu. İşin üzerinde uzun süre kalacağımı görünce de “Evle-nince, çocuğu olunca” gibi tahminler yürüttüler. Ben hiç vazgeçeceğimi düşünmedim. Daha evrensel bir iş diye düşündüm ancak henüz hayalim gerçekleşmedi. Üzerinde çalışmalarım devam ediyor. KadınlarArası: Tarımda pazarlama sorununu görerek, bu yönde çalışmalar yapıyorsunuz. Peki, bu konuya başladığınız günlerden bu yana neler değişti? Şu anda tarımın en büyük sorunu pazarlama mı yoksa üretim mi? Tülin AKIN: Tarımın en büyük sorunu bilgiye ulaşım-dır. Üretim veya pazarlama sorunları bu sorunun so-nuçlarıdır. Biz aslında en büyük soruna odaklandık ve bu sorun üzerinde çalışmalar yapıyoruz. Tabi ki pazar-lama ve üretim bilgilendirmeleri, ortamları oluşturmak da bu bilgilendirmelerin sonuçlarını yönlendirmek olu-yor. Vodafone ile 2009 yılından buyana yaptığımız “Vodafone Çiftçi Kulübü” Projesiyle bilgiye ulaşım so-
74
runu için büyük ilerleme kaydettik 1 milyon 400 bin çiftçiye her gün bilgi ulaştıracak bir ağ kurduk. “Kadınlar tarımda asıl üreticiler” KadınlarArası: Tarım sektöründe gerçek girişimcilerle yani çiftçilerle bir aradasınız. Şu an Türkiye’ de tarımın geldiği nokta nedir? Hangi üretimlerde nasıl bir ilerle-me veya nasıl bir sona gidiliyor? Tülin AKIN: Tarım sektöründe bir ilerleme veya bir gerileme yok. Gelinen bir nokta yok. 50 yıl hatta 80 yıl öncesindeki tarım politikalarını araştırırsanız ortamın aynı olduğunu göreceksiniz. Ancak çiftçilerimiz son yıllarda gençleşiyor yani genç nesil son 2 yıldır tarıma daha ilgili, ben bunun geleceği değiştireceğini düşünü-yorum. Kadınlar tarımda asıl üreticiler… KadınlarArası: Kadın çiftçilerin rolü ne tarımda? Ka-dınlar yeniliklere gelişmelere daha kolay ayak uydura-biliyorlar pek çok konuda. Tarımda girişimci oldukla-rında nasıl bir tablo çıkıyor ortaya? Tülin AKIN: Kadınlar tarımda asıl üreticiler. Yani as-lında çiftçilik bir meslekten çok bir aile girişimciliğinin ismi. Üretici kadınlar ve çocuklar, satın almacı ve pa-zarlamacı adamlar. Tarımda kadın girişimci dediğinizde ülkemizde maalesef %90 eşleri vefat ettiğinde bu işe girmek zorunda olanların oluşturduğu bir kitle var. Çünkü satın alma ve pazarlamayı da öğrenmek zorun-da kalıyorlar. Bu da üretimle ilgilenen kadının kendini zorlaması anlamına geliyor, zaten dediğim gibi zorunda olduklarından. Geri kalan %9 bilinçli ve eğitimli olarak bu işe isteğiyle girenler. Onlar markalaşma yolundalar, bazıları da markalaşmış ve başarılı kadınlar. %1 de
75
eşlerini dahil ederek girişimcilik yapan gerçek çiftçi ve köylü kadınlar ki onlardan gerçekten korkulur.
“Tüketiciler de bilinçli olmalı, araştırmalı ve talep etmeli”
KadınlarArası: Uluslararası arenada Türk çiftçisinin yeri ne? Hem üretim hem de pazarlama tarafından kı-yasladığınızda. Tülin AKIN: Türk çiftçisinin değil, ürettiklerinin bir yeri var uluslararası arenada. Burada büyük şirketler rol oynuyor. Verimli bir ülkedeyiz. Tarım ülkesi olmak-tan gurur duymalıyız. KadınlarArası: Tarım konusunda üreticinin ve devlet politikalarının dışında tüketicinin de önemli katkıları-nın olması gerekiyor değil mi? Özellikle kadınlar her konuda olduğu gibi bu konuda da ailelerini etkileyen grup. Neler yapılabilir? Tülin AKIN: Tüketiciler de bilinçli olmalı, araştırmalı ve talep etmeli. Kendimiz ve çocuklarımız için bunu yapmalıyız. Sağlıklı bir nesil yetiştirmek için bunlar şart ve maalesef gıda en çok hilenin olduğu bir sektör. KadınlarArası: Siz nasıl bir strateji ile planlıyorsunuz çalışmalarınızı? Zorlukların üstesinden gelme metodu-nuz nedir? Tülin AKIN: Geleceğe yönelik stratejiler yapıyoruz. So-runlara neden olan gerçeklere yöneldik ve bunlara yö-nelik çözümler üzerinde çalışıyoruz. Zorlukların üze-rinden sadece sakince düşünmek ve çözümü araştır-makla gelinebilir diye düşünüyorum. En zor anlarda
76
sakinlik ve odaklanma ile mutlaka bir çözüm buluna-bilir. KadınlarArası: Bundan sonrası için neler yapmayı planlıyorsunuz? Hedefleriniz? Tülin AKIN: Yeni projemiz Akıllı Köy, geleneksel tarım yöntemlerini ileri teknolojinin olanaklarıyla birleştiren; Üretimin verimini bilişim ve iletişim teknolojisiyle ar-tırmayı, üreticinin sosyal yaşam standartlarını nitelikli bilgiyle yükseltmeyi, tek bir hedef haline getiren yeni nesil kırsal yaşam modelidir.
Ülkemizdeki bitkisel üretim çeşitliliğinin yüzde 93'üne sahip olan Aydın'ın Akıllı Köy uygulamalarına en hızlı sonuç verebilecek köylerinden biri olan Kasaplar Kö-yünü seçtik. 2016 Temmuz ayında önce Aydın'da pro-jenin ilk adımlarını atarak var olan geçimini çiftçilikle sağlayan Kasaplar köyünü teknolojiyle donattık. Köyün tarımını, ekonomisini, sosyal imkânlarını geliştirmek, kırsalda teknoloji devrimi yapmak için kollarımızı sıva-dık. Hedef, teknolojinin kırsal alanda yaygınlaşmasını sağlayacak ve Dünya'ya örnek olacak projeler yapmak. Çiftçilik mesleğinin prestijini artırırken bir yandan göç, buna bağlı işsizlik ve sonuç olarak fakirliğin önüne geçilecek projeler yapmak istiyoruz. Bunun sadece kır-salda teknoloji kullanımının yaygınlaşmasıyla gerçek-leşebileceğini düşünüyoruz.
Türkiye'de çiftçi sayısı 3 milyondan fazla. Aileleriyle birlikte bu rakam 10 milyonun üzerine çıkıyor. Akıllı Köy, bugün 62 milyar dolar seviyesinde olan tarım ekonomisini teknolojinin yardımıyla artırmayı tetikle-yecek modeli ortaya koyuyor. Akıllı Köy ile hayata geçi-receği sosyal inovasyon ile tarımın genç nesillere akta-
77
rılan saygın bir meslek haline gelmesini amaç ediniyo-ruz.
Türkiye'ye ve Dünya'ya yayılacak yeni iş modeliyle güç-lü tarımıyla insanların modern, rahat ve mutlu olması-nı sağlamayı hedefliyoruz. Bunu yapmak isteyen her-kese destek olacağız. Tabii bu arada çevre, sosyal ve ekonomik anlamda değişimleri de raporlayacağız ve görsel arşiv oluşturacağız.
Proje için Aydın’ın seçilme nedeni: Burada ye-tişmeyen sadece 4 ürün var: Çay, fındık, muz, kivi
Proje için 88 dönüm arazi kullanılacak. Hedefi-miz burada yetiştirilebilecek tüm ürünlerin bu arazide örneklemesini yapmak.
Bu proje kapsamında kadınlar ve çocuklara yö-nelik sosyal yaşam ve gelişim programları da yer alacak.
Yurtiçi ve yurtdışından çiftçi, öğrenci ve ailelerin de bu projeyi ziyaret edebilmesi ve konaklaya-bilmesi hedefleniyor.
KadınlarArası: Kadınlara vermek istediğiniz mesajlar var mı? Onları cesaretlendirecek, girişimci olmaya he-veslendirecek, girişimci olanları motive edecek… Tülin AKIN: Bir amaç uğruna yeterince sabredip iler-lemeye devam etmek demek başarının yollarından yü-rümek demektir. Kendine inan, olumsuzlukların sana ne öğretmek istediğine odaklan ki tekrar yaşama, elin-den geleni değil gereğini yap.
***
78
79
“80’ler Senaryosu ve Ekibiyle Çok Sağlam Bir Proje Olduğu İçin
Rol Almaya Karar Verdim”
80
81
AYŞE TOLGA OYUNCU
AISHA Kurucu
Ayşe Tolga, son dönemin en popüler dizisi Seksenler’ in Gülden’ i olarak başarılı oyunculuk kariyerine devam ediyor. Aynı zamanda, Aisha markasının ve aysetolgaiyiyasam.com’ un kurucusu. KadınlarArası: Hepimizin ilgiyle izlediği 80’ler dizisiyle güzel bir dönüş yaptınız. Belki biraz girişimciliğinize odaklanma mıydı sizi bir süre geri tutan?
82
Ayşe TOLGA: Aslında ara vermiştim ancak 80’ ler se-naryosu ve ekibiyle çok sağlam bir proje olduğu için rol almaya karar verdim. KadınlarArası: 80’ler dizisinde ekranda çok uyumlu bir ekip olarak görünüyorsunuz hepiniz, mutlaka tesa-düfle aranızda olanlar da vardır. Size nasıl geldi teklif ve siz ilk ne düşündünüz dizide yer alma konusunda? Rol için yaklaşımınız neydi? Ayşe TOLGA: Birol Güven ile daha önceden çalışmış-tık. Bu anlamda tanıdığım, güvendiğim bir isim olması, ekip senaryo ve diğer faktörleri de göz önüne aldım tabi ki. Çok değerli oyuncu arkadaşlarım ve ekibim var, hepsine gerçekten çok değer veriyor ve seviyorum. Ba-na, Birol ilk senaryoyu anlatmadan önce twitterdan Seksenlerle ilgili detayları sormuştu. Ben oradan an-lamıştım ve burnu iyi koku alan biri olarak bu isin doğru bir zamanda büyük başarı kazanacak bir iş ol-duğunu düşünmüştüm. Sonra bana Gülden’i okul yolu şarkısını dinleterek anlattı. Hem 17 yaşında hem de 47 yaşındaki Gülden’ i can-landıracak olmak da bir aktör olarak keyifli geldi. Setin ilk günü hepimiz büyülenmiş kalmıştık. Babaannemin üzerinde büyüdüğüm çek- yatını görmek, duvardaki biblolar, radyo, halılar inanılmaz bir hüzün kapladı setteki herkesi. KadınlarArası: Dizinin en önemli özelliği dönemin ger-çeklerini çok içtenlikle yansıtması. İzlenme isteğini de bu getiriyor zaten. Sizler çok içtensiniz. Mutlaka o dö-nemlerden yaşanmışlıklar da var hepinizde. Geçmişini oynamak çok ilginç ve çok etkileyici değil mi aslında? Neler hissediyorsunuz sizler rollerinizi yaparken?
83
Ayşe TOLGA: Çekimlere başlamadan çok önce sanat, makyaj-saç ekibi ve reji ekibiyle toplantılarımız oldu. Dönem kitap ve dergilerini çok inceledik. Ayrıca yö-netmenimiz Müfit Can Saçıntı’ nın o dönemleri dolu dolu yaşaması, anılarını bizlerle paylaşması hem o za-manki diyalektiği hem de o zamanki dönemin duygusal yapısını bizlerle paylaşması çok verimli oldu. Setin ilk günü hepimiz büyülenmiş kalmıştık. Babaannemin üzerinde büyüdüğüm çek- yatını görmek, duvardaki biblolar, radyo, halılar inanılmaz bir hüzün kapladı setteki herkesi. Bir kaç saatimizi aldı kendimize gel-mek. Şu anda dönem kostümlerine bürünüp o zamanı canlandırmak çok keyifli. Bizler sadece sette değil, set dışında da çok iyi arkadaş olan bir ekibiz. Setimizde rol hiyerarşisi yok. Yani star yok bizim sette. Herkes mü-tevazı ve olgun, bu da kamera önüne yansıyor. KadınlarArası: Diziler zordur değil mi devamlılığı ko-nusunda? Uyum çok önemli. 80’ ler ekibi çok eğlenceli ve uyumlu görünüyor dışarıdan bakıldığında, başarısı-nın büyük bir oranı da buradan geliyor. Çekimler nasıl geçiyor? Ayşe TOLGA: Dediğim gibi set oyuncu ve teknik ekip ayrımı yok herkes birbiriyle çok iyi anlaşıyor saygı ve sevgi var gerçekten. Çekimlerin kamera arkası ve mak-yaj odamızdaki muhabbetler ise ekran için çektiğimiz işten çok daha eğlenceli bir yer. KadınlarArası: 80 dönemine ait birçok ayrıntı yer alı-yor dizide. Bu ayrıntılarda çekimler sırasında doğaçla-ma katkılar oluyor mu? Öyle gibi hissediliyor seyredi-lirken. Çünkü bazı sahneleri sanki seyretmiyor da içinde oluyor izleyici.
84
Ayşe TOLGA: Tabi ki oluyor. Özellikle senaryo anla-mında bahsettiğim gibi o günün diline uygun konuş-maya ve espriler bulmaya çalışıyoruz. Davranış kalıplarıda öyle. Günümüzde alışkın olduğumuz çoğu şey o zaman olmadığı için özellikle o günün havasına uygun lisan kullanmaya gayet ediyoruz. “Dediğimi ve işimizi anlayan insanlar olunca sadece yeni proje ve ürün fikirlerine zamanımı ayırabiliyorum.” KadınlarArası: Girişimciliğinizde uzun bir süreyi geri-de bıraktınız. Şu anda Aisha markası nasıl bir noktaya geldi? Ayşe TOLGA: Aisha 2007 senesinde kuruldu. Bu an-lamda 6 seneyi doldurmuş olduk. Aisha marka tanınır-lığı, ürün geliştirme ve kurumsal anlamda benim için çok doğru bir yere geldi. Ancak karlılık açısından hala pazarlama ve tanıtım hizmetlerinde yoğun maliyetleri-miz var. Yerli bir kozmetik markasının ülkemizde tu-tunmaya çalışması gerçekten çok zor. KadınlarArası: Girişimciliğinize ilk başladığınızda dizi-film-reklam projeleriniz bu kadar yoğun değildi sanı-rım. Dizi ve reklam projeleriyle birlikte nasıl gidiyor girişimciliğiniz? Ayşe TOLGA: Artık bir ekibim var, beni anlayan ve çalışkan insanlarla beraberim. Bu ekibi oluşturmam zaman aldı, ancak bundan sonra daha rahat ilerleyebi-liyorum. Dediğimi ve işimizi anlayan insanlar olunca sadece yeni proje ve ürün fikirlerine zamanımı ayırabi-liyorum.
85
KadınlarArası: Nasıl bir ekiple çalışıyorsunuz Aisha için? Zaman içerisinde mutlaka büyümüştür ekibiniz. Ayşe TOLGA: Aynen, bahsettiğim süreç tabii ki kalifiye eleman sıkıntısını özellikle bu sahada çok yaşıyorum. Doğal kozmetik ve aromaterapi kozmetikleri üzerine eğitim almış, çalışmış birilerini bulmak çok zor. Bu anlamda eğitimlerimizle kendi elemanlarımızı yetiştiri-yoruz aslında; Güzellik uzmanları ve pazarlama birim-lerimiz mevcut. “Anne serimiz genişledi; kategori Hami-le, Doğum ve Lohusa olarak 3’e ayrıldı. Doğal ürünler-den yana tercihimizi yaparsak tüm ailemizin sağlığını korumuş oluruz.” KadınlarArası: Bu süreçte yeni neler eklediniz Aisha ürünlerine? Ayşe TOLGA: Var olan seride azaltmalar yaptım aslın-da. Bazı ürünlerimizi tüketiciye fazla sofistike geldiğini düşündüm. Ayrıca Aromaterapi ürünlerinin altını çiz-mek adına ürün gamında daha fazla bitkisel yağ, öz yağ ve çiçek suyu bulunuyor. Anne serimiz genişledi; kategori Hamile, Doğum ve Lohusa olarak 3’e ayrıldı. Bu grupların içerisine bu dönemlerde en sık ihtiyaç duyulan ürünleri aromaterapi prensiplerine göre yeni-den formülize edip % 100 Doğal içerikten imal ettik. KadınlarArası: Son dönemlerde bilinçli tüketici tanıtım ve kampanyaları sıkça görsel medyada yer alıyor. Gıda ürünlerinde bunu anlayabilmek nispeten daha kolay, en azından ürünün arkasını okuduğumuzda içeriğini anlayabiliyoruz. Peki, kullandığınız kozmetik ürünleri-nin doğal ya da doğala yakın olduğunu nasıl anlayabi-liriz? Ya da ürün arkasında yazan hangi katkı madde-lerini içeren ürünlerden uzak durmamız gerekir?
86
Ayşe TOLGA: Paraben sodyum, Phatalte Alkol ve ben-zeri içeren Sentetik kokulandırılmış Fragrance esans olarak geçen içerik Phenoxylethanol ve benzeri türevler insan sağlığına zararlıdır. Bu içeriklerden uzak dur-makta fayda var. Ayrıca “raf ömrü” önemli bir kavram; raf ömrü ne kadar uzun ise o kadar sentetik demek-tir. Doğal ürünlerden yana tercihimizi yaparsak tüm ailemizin sağlığını korumuş oluruz. KadınlarArası: Aromaterapinin kullanımını yaygınlaş-tırmak ve bunu daha çok kişinin bilmesini sağlamak amacıyla aromaterapi ile ilgili eğitimler veya kitap pro-jeniz var mı? Ayşe TOLGA: Aromaterapi eğitimlerimizi ve atölye ça-lışmalarım devam ediyor. Çeşitli AVM’ ler de aromate-rapi söyleşileri düzenliyorum. Ayrıca çeşitli mekânlarda aromaterapi, parfüm ve anne- bebek bakımı üzerine atölye çalışmalarım da mevcut. Kilodan selülite, kronik yorgunluktan dinmek bilmeyen ağrılara, uyku sorunundan sivilcelere kadar bedensel boyutta yaşadığınız sağlık şikâyetlerinin yanı sıra, dep-resyon ve kaygı bozukluğu gibi ruhsal ve zihinsel sıkın-tıların çözümüne yönelik, bilimselliği kanıtlanmış yüz-de yüz etkili pratik tariflerin yer aldığı “İyilik Sende” kitabım da yayınlandı.
***
87
“Piyanoyla Aramda Tutkulu Bir
Aşk Var”
88
89
GÜLSİN ONAY DEVLET SANATÇISI-PİYANİST
Gülsin Onay, "Harika çocuk" olarak başladığı müzik yaşamını dünyanın önemli orkestraları ve şefleriyle ça-lışmalar yaparak sürdürüyor. Uluslararası alanda istis-nai bir Chopin icracısı kabul edilmektedir. Ayrıca beste-ci Ahmet Adnan Saygun' un dünya çapında en güçlü yorumcusu olarak tanınmaktadır
Türkiye Cumhuriyeti devleti tarafından verilen Devlet Sanatçısı unvanının sahibidir[2]. Cumhurbaşkanlığı Sen-foni Orkestrası solistidir ve Bilkent Üniversitesi' nin de sürekli sanatçısıdır.
90
KadınlarArası: Müzik öykünüz sizin yaşam öykünü-zün tamamını oluşturmuş. Çocukluğunuzdan itibaren öyle bir keyifle iç içe geçmiş ki müzikle yaşamınız ve öylesine keyifli anlatmışsınız ki… Etkilenmemek müm-kün değil. Bu bir aşk sanırım hem de hiç bıkılmaya-cak… İşini girişimci bir ruhla gerçekleştirmek… Bunu Gülsin Onay olarak nasıl yorumluyorsunuz? Gülsin ONAY: Tanımlamanız ne kadar da doğru! Piya-noyla aramda gerçekten tutkulu bir aşk var. Ondan bir gün ayrı kalsam özlerim, her kavuşmamızda ayrı bir heyecan duyarım. Müzik, bebekliğimden itibaren hayatımın doğal bir par-çası oldu. Annem piyanist, babam ise kemancıydı; de-dem, dayım, ailenin diğer fertleri de müzikle yakından ilgiliydi. Bu ev ortamı içinde piyano benim ilk oyuncak-larımdan biri oldu tabii. Çocuklar etraflarındaki her şeye ilgi duyuyorlar, alışkanlıklarının çoğunu büyükle-rinden kopyalıyorlar. Annem ve babam benim ilgimi değerlendirmek, yeteneğimi fark etmek konusunda hassas davrandılar. Piyano başında zaman geçirmek-ten hoşlandığımı ve kendi kendime çıkardığım seslerin ahengini gören annem 3,5 yaşında bana ders vermeye başlamış. 6 yaşında İstanbul Radyosunda ilk konseri-mi verdim. Bu erken başlangıç harika çocuklar kanu-nu kapsamına alınmam, Paris’te eğitim görmem ve 16 yaşında konservatuarın yüksek bölümünden mezun olduktan sonra profesyonel kariyerime atılmam ile de-vam etti. Hayatımda müzik ile ilgili olan sürecin tümü, “her su eninde sonunda kendi yatağını bulur ve oradan akar” dedikleri gibi doğal akışında gelişti. Şimdi dönüp ba-
91
kınca, tüm tesadüflerin, şansların veya şanssızlıkların hep bu yönde katkısı olduğunu düşünüyorum. Çocukluğumdan itibaren piyano benim için bir kariyer olmanın ötesinde kendimi ifade etmek, ruhumu özgür kılmak, başka diyarlara yolculuk etmek demekti. Mü-zikle iletişimimde her defasında yeni tatlar bulur, tap-taze bir keyif alırım. Üstelik bu dinleyicilerinizle de paylaştığınız bir zenginlik. Sanatçı, yorumcu olarak dinleyicilerinizin de yüreklerinde ve zihinlerinde yeni pencereler açıyorsunuz ki bu diğer insanlarla paylaşı-labilecek en keyifli şeylerden biri hayatta. “Başarılar söz konusu olduğunda aslında hepsi bir uzun tırmanışın etaplarıdır”
KadınlarArası: Müzik kariyerinizde sizi en çok etkile-yen başarınız hangisi? Ve yaşamınıza etkisi? Gülsin ONAY: Sevda Cenap And Vakfı Yayınları tara-fından Yaşama Sevinci Tuşlarla Buluşunca adıyla ya-yınlanan, Serhan Yediğ’ in “nehir-röportaj” dedikleri türdeki çalışması esnasında Serhan Bey yaşamımı bel-ki de daha önce hiç yapmadığım kadar enine boyuna mercek altına yatırmaya zorlamıştı beni sorularıyla. Bu soruları cevaplarken, kariyerimde önemini yadsıyama-yacağım başarılardan söz etmek mümkün olduğunu, bir o kadar da uzun vadede bana katkısı olmuş bir ta-kım sıkıntıların da etkisini yadsımam mümkün değil. Mesela erken yaşta yaptığım ilk evliliğim ve anne olu-şum başta kariyerimdeki çıkışı geciktirdiyse de manevi dünyama kattıklarıyla bana müzikal çizgimde ışık tut-muştur. Diğer yandan, başarılar söz konusu olduğun
92
da hepsi bir uzun tırmanışın etaplarıdır ve birbirlerin-den ayrı değerlendirmek onlara tesadüfî bir görünüm verebilir. Büyük şef Vladimir Ashkenazy ile verdiğim konserleri örneğin. Bunların her biri benim için müzikal doruk noktalarıdır. Ashkenazy ile tanışıklığımız ve birlikte konser verme niyetimiz daha eskilere dayanırken, iş-birliğimiz benim eleştirmenlerden çok övgü alan Rachmaninov – Çaykovski piyano konçertolarını yo-rumladığım, Lila etiketiyle Türkiye’de de piyasaya çı-kan albümüm sonrasında gerçekleşti. Bu CD’deki Rachmaninov 3. Piyano Konçertosunun ise benim ha-yatımda ta 14 yaşlarıma kadar uzanan ayrı bir yeri vardır. Benim müzikal kariyerimi etkileyen çok belirleyici bir unsur daha var. Hocam Ahmet Adnan Saygun’ un eserlerini gittiğim her ülkede seslendirmek, tüm dün-yaya tanıtmak üzere gururla üstlendiğim misyonum. Bugün artık Saygun’ un eserleri Yo-Yo Ma gibi pek çok önemli müzisyenin repertuarında yer alıyorsa, CPO gibi önemli firmalar albümlerini yayınlıyorsa, yurtdışında konservatuarların müfredatlarında okutuluyorsa, din-leyicilerin ve eleştirmenlerin ilgisiyle karşılanıyorsa… Ve bütün bunlarda benim biraz olsun katkım olduysa, bu benim kariyerimdeki ve hayatımdaki en büyük mut-luluklarımdan, başarılarımdan biridir.
93
“Yeteneğiniz olsun olmasın sanata duyarlılık, da- ha duyarlı toplumlar oluşmasında kritik bir rol
oynar”
KadınlarArası: Ait olduğunuz aile ve ortam mutlaka çok etkisi olan faktörler bugünkü başarılarınızda. Ama sanırım bu yeteneğe sahip olmak olağanüstü bir şans. Nasıl farkına varıldı bu başkalığın ve nasıl gelişti her şey? Eğer bu faklılığınızı dikkate almayan bir aile or-tamında olsaydınız kendinizi hangi meslekte görebilir-diniz? Gülsin ONAY: Ailemin rolü gerçekten büyük. Annem benim piyano ile olan özel ilişkimi çok küçükken fark etmiş ve 3,5 yaşımda benimle derslere başlamış. Çok hızlı öğrendiğimi gördüğünde ise bir diğer görüşe baş-vurma ihtiyacı duymuş. Beni konservatuara, Matmazel Teresa’ya götürmüşler. Matmazel Teresa kulağımın absolut olduğunu ve mutlaka profesyonel olarak ilgile-nilmem gerektiğini belirtince konservatuarda derslere başladım. 10 yaşımda beni dinleyen Ulvi Cemal Erkin, Üstün Yetenekli Çocuklar Kanunu kapsamına alın-mamı istedi. Bunun için Ankara’da Saygun ve Mithat Fenmen tarafından iki yıl özel olarak çalıştırıldıktan sonra Paris Konservatuarı’na gönderildim. Ailemin yeteneğimi çok erken görebilmesi, hatta önce-likle yeteneğim yönünde ilgimin ortaya çıkabilmesi ta-bii ki aile ortamıma ve bir de genetiğe bağlıydı. Farklı bir ailede zaten herhalde şimdiki ben’in tanıyamayaca-ğı bir başka Gülsin Onay yetişirdi. O yüzden bir tah-minde bulunmakta zorlanıyorum. Kendimi yakın hissettiğim alanları ise tiyatro ve tıp olarak sıralayabilirim. Paris Konservatuarı’nda okudu-
94
ğum yıllarda amatör olarak tiyatroyla uğraşmıştım ve grubumuz çok başarılı olmuş, profesyonel teklifler bile almaya başlamıştı. Ben bu noktada okulum nedeniyle bırakmak zorunda kalmıştım ama hâlâ daha gönlüm-dedir. Doktorluk ise daha küçüklük hayalimdi. İnsan-lara, hayvanlara, genel anlamda canlılara yardım ede-bilmek bana hep mutluluk vermiştir. KadınlarArası: Yetenekli çocukların kimi fark edilmi-yor, kimi ise yanlış yönlendirmelerle farklı mesleklere devam ediyorlar. Ve eminim ki siz de zaman zaman bunu düşünüyorsunuzdur. Bu konuda yapılabilecekler veya yapmayı düşündükleriniz var mı? Gülsin ONAY: Özellikle müzik alanında yetenek ne kadar erken fark edilebilirse o kadar iyi. Profesyonel anlamda bir düzeye gelebilmek için çok uzun bir yol kat etmeniz gerek ve çok küçükten yola çıkmak önemli avantajlar sağlıyor. Çocukların ilgi alanlarını, yeteneklerini keşfetmede bi-rincil görev anne babalara düşüyor tabii ki. Bunun için onları çeşitli kurslara yazdırmak da maalesef yeterli değil, zira çocuklar öncelikle evde, günlük yaşantıla-rında gördükleri ile ilgileniyorlar. Eğer siz hiç kitap okumuyorsanız, çocuğunuzun bu alışkanlığı kendi kendine edinmesini bekleyemezdiniz. Evinizde kimse resimle ilgilenmiyor, sergilere gidilmiyor, bu konuda konuşulmuyorsa çocuğunuzun bir resim zevki gelişti-rebilmesi sıra dışı olurdu. Aynısı müzik için de geçerli. Yetenekleri keşfetmek için önce onların kendilerini gös-terebilecekleri ortamlar yaratmak lazım. Burada aile-den sonra okul ortamı devreye giriyor. Çocukların ilgi alanlarını geliştirecek, onların yaratıcılığını teşvik ede-cek açık görüşlü eğitim politikaları izlemek gerekiyor.
95
Bu şartlar toplumumuzda sağlandığında, bu anlayış yerleştiğinde yetenekleri keşfetmek ve çocuklarımızı hangi meslekte olursa olsun doğru yönlendirmek ko-laylaşacaktır. Ben gençlerle çalışmayı, öğretmeyi seviyorum ancak yoğun konser programım böyle bir görevi düzenli üst-lenmemi engelliyor. Bir sanatçı olarak müziğe en mü-kemmel şekilde hizmet etmenin yanı sıra bir misyonum da topluma müziğimle en iyi şekilde hizmet etmek. Bunun için insanları klasik müzikle buluşturmak üze-re çeşitli projeler geliştiriyor ve müsait oldukça uygulu-yorum. Çeşitli vakıflar aracılığı ile konserlerimin oldu-ğu illerde çocuklara resitaller verdim. Buralarda çocuk-lardan pek çoğu ilk defa klasik müzik dinledi. Milas’a bağlı Çomakdağ Köyünde – 500 yıllık bir dağ köyü – bir resital verdim. Tüm köy oradaydı ve yine birçoğu için yeni olan bu müzik türüne ne kadar önyargısız yaklaş-tıklarını, gönüllerini açtıklarını görmek çok etkileyici ve bir o kadar da öğreticiydi. Belki içlerinden bazılarının müziğe ilgisi uyanacak, yeteneklerinin farkına varacak-lar ama bunun ötesinde ben hepsinin hayatlarının bi-raz daha zenginleştiğine inanıyorum. Sanat hayal dünyamızı geliştiren, insanı diğer canlılar-dan ayıran unsurların başında gelir ve yeteneğiniz ol-sun olmasın sanata duyarlılık daha duyarlı toplumlar oluşmasında kritik bir rol oynar. “Toplumsal açıdan kadın ve erkek olmanın farklı
sonuçları var” KadınlarArası: Bildiğim kadarıyla birkaç ülkede yaşa-mınıza devam ediyorsunuz. Dolayısıyla farklı kültürle-
96
rin klasik müzikle ilgili farklı yaklaşımlarını çok yakın-dan gözlemleyebiliyorsunuz. Gülsin ONAY: Klasik müzik daha ziyade Batı kültürü olarak görülür ama artık onun için “evrensel müzik” tanımlaması yapılıyor. Japonya’dan Venezüella’ya 72 ülkede konser verdim bugüne kadar. Müzik evrensel bir dil ve çoksesli müzik bu dilin en donanımlı, en rafi-ne hali. Konser sırasında hangi ülkede olursanız olun dinleyici-lerin yaklaşımı aynı; hepsi sizinle bir seyahate çıkıyor ve o seyahatte sizin onlara gösterdikleriniz kadar kendi kendilerine fark ettiklerine de şaşırıyorlar ve hayran kalıyorlar. Tabii bu müziğe kapılmak, ona katılmak için belli bir olgunluk da gerek. Belki bu yüzdendir ki kla-sik müzik severler hemen hiçbir ülkede çoğunluğu oluşturmaz ve genellikle yaş ortalamaları yüksektir. Buna rağmen Türkiye’ de konserlerimde diğer ülkelere nazaran daha genç bir dinleyici topluluğu görüyorum ve bu da beni çok mutlu ediyor. KadınlarArası: Bir kadın müzisyen olmanın avantajla-rını ve dezavantajlarını yaşadınız mı? Gülsin ONAY: Toplumsal açıdan kadın ve erkek olma-nın farklı sonuçları var. Bir kadın olarak ailenize, evi-nize daha yakın olmanız bekleniyor. Müzisyenlik gibi mesaisi sınırsız, mesafeleri uzak bir mesleğiniz varsa klasik rolleri üstlenmeniz zorlaşabiliyor. Benim hayatımda bu avantajlar ve dezavantajlar çok belirgin olmadı. Müzisyen bir aileden gelişim, çok kü-çük yaştan itibaren piyanoda eğitim almam ve 16 ya-şımda profesyonel hayata geçmem kadın olmanın öte-
97
sinde çeşitli ayrıcalıklar, avantajlar ve dezavantajlar getirdi beraberinde. “Özel bir yeteneğe sahip olmasalar da çocuklar müziğe duydukları sevgiyle çok güzel sonuçlar el-
de edebilirler” KadınlarArası: Siz müzisyen bir anne olarak yine mü-zisyen olan oğlunuzla aynı sahneyi paylaşarak en bü-yük mutluluklardan birini de yaşadınız. Oğlunuz mut-laka böyle başarılı bir anneden etkilenmiştir ancak sa-nırım yine yetenek ön plandadır. Müzikle ilgilenmeyen veya bu konuda çok bilgili olamayan anneler çocukla-rındaki bu yeteneği nasıl fark edebilirler? Ve nasıl ha-reket edilmeli yeteneğin gelişebilmesi için? Gülsin ONAY: Çok özel bir yetenek mutlaka kendini belli eder. Müzikle yakından ilgilenmeseler dahi ebe-veynlerin, yakın çevreden birinin veya eğitmenlerin ço-cuktaki bu yeteneği gözden kaçırması pek mümkün olmaz. Bunu geliştirmek ve doğru bir şekilde kanalize etmek isteyen aile profesyonel yardım almalıdır. Yete-nek sadece tek başına yeterli olmadığı için mutlaka disiplinli bir çalışma ortamı sağlamak gerek. Ülkemizde müzik branşında eğitimci bulmak da eskisi kadar zor değil. Yalnız sevgi faktörünü de unutmamalıyız. Özel bir ye-teneğe sahip olmasalar da çocuklar müziğe duydukları sevgiyle çok güzel sonuçlar elde edebilirler. Benzer şe-kilde, çok yetenekli olsalar bile eğer mükemmele ulaş-ma tutkuları, sebatları yoksa müzikle bir ömür birlikte geçirecek kadar ona âşık değillerse, çocuklardan bir sanatçı yaratmaya çalışmak hem onlar hem sizin için hayal kırıklığı yaratabilir.
98
Her ebeveyn çocuğunun potansiyelini, yeteneklerini doğru değerlendirerek onu mutlu, kendine yeterli ve yararlı bir birey olacak şekilde yetiştirmek ister. O ne-denle çocuğunun yetenekleri ve ilgileri arasındaki has-sas dengeleri keşfetmek, kurmak, geliştirmek de yine ebeveynlere düşüyor. KadınlarArası: Bir anne olarak annelik duygularınız müziğinizi ve müzik duygularınız anneliğinizi nasıl et-kiledi, birbirlerini nasıl beslediler? Gülsin Onay: Her ikisi de mutlak bir fedakârlık ve adanma isteyen bağlar, o yüzden birbirlerini kıskana-rak beslediler. KadınlarArası: Müziğin dışında Gülsin Onay nelerle ilgilidir? Geleceğe dönük planları nelerdir? Gülsin ONAY: Hayatımın ekseninde müzik var ve bu eksen etrafında hayatın her yönüne büyük bir ilgiyle bakıyorum. Değişik kültürler, toplumların yaşayışlarını izlemek beni etkiliyor. Politikayı yakından takip ediyo-rum, gerçi üzerinde konuşmayı ve tartışmayı sevmiyo-rum zira konuşmalar hemen alevlenip kavgaya dönü-şebiliyor. Alışverişi severim… Oldukça becerikli ve hızlıyım, en güzel ve ucuz şeyleri arka köşelerde bile olsa bulup çıkarır, anında karar verir, bir de güzel indirim elde ederim. Genelde estetik güzelliğe çok düşkünüm. Paris yıllarımın biraz antik zevklerimin gelişmesinde etkisi oldu. Orada gözüme kestirdiğim ama yanına yaklaşa-madığım birçok şeyi ileriki yıllarda doğu ülkelerinde büyük bir sevinçle alabildim. Bazı Meissen parçaları, bronz heykelleri bitpazarlarında buldum.
99
Birçok konser planı var. Müziği aynı heyecanla ve coş-kuyla yaşamak, sağlıklı olmak en büyük dileğim.
***
100
101
“Kadınların Her Şeyi Başarabileceğine
İnanıyorum”
102
103
FUNDA ÖZER BALTALI BALTALI GIDA
Yönetim Kurulu Başkanı
Funda Özer Baltalı, Hukuk Fakültesi’ ni bitirerek, sta-jını yaptıktan sonra bir süre bankacılık sektöründe ça-lışmış. Kızının doğumundan sonra ara verdiği iş hayatı-na deri saraciye üreten bir şirket kurarak devam etmiş ve uzun bir süre deri sektöründe faaliyet gösterdikten sonra da, işini bir dostuna devrederek hayvancılık ve gıda sektörüne geçmiş. Şu an bir keçi çiftliği ve 100% keçi sütünden hiçbir katkı ve koruyucu içermeden üretim yapan bir tesisi var.
104
KadınlarArası: Girişimcilik konunuza bakınca zor bir karar gibi görünüyor. Nereden geldi bu fikir, keçi çiftli-ği? Sizi bu kararı vermeniz için tetikleyen neydi? Funda Özer BALTALI: Zor olan girişilen işi başarılı kılmak. Beni bu alana iten güç anne olmam, temel gıda olan süt ürünleri alanında sağlıklı, doğal, lezzetli ürün-lerin herkesin hakkı olduğunu düşünmem, süt ürünle-ri içerisinde en sağlıklı olanın keçi sütü olduğunu bil-memdi. Ama bu üretimi yapabilmek için en önce hammadde kaynağını sağlamam ve bunun içinde bir çiftlik kurarak hem bir ilk olup süt keçisi ırkı geliştir-mem, hem de başka büyüklü küçüklü yatırımcılara destek olup süt kaynağımı artan taleple orantılı geliş-tirmem gerekiyordu. Bunların dışında beni tetikleyen bir diğer faktör ise, ilerleyen yaşınızla birlikte olduğunu düşünüyorum daha çok başkalarına da fayda sağlaya-bilmek ve bir şeylerde kendi ölçümde örnek olmak is-tememdi. KadınlarArası: Çiftlik nasıl bir kapasite ile çalışıyor? Kaç tane keçiniz var, sistem için kaç kişi çalışıyor, siz nasıl bir zaman dilimi ile girişimciliğinizin içindesiniz? Funda Özer BALTALI: Çiftliğimiz damızlık çiftliğidir, yani hastalıklardan arî, yüksek süt verimi olan doğal beslenme ile yetiştirilen özel bir ırktır. Çiftliğimizde 1200 civarında keçi bulunuyor. Bunun yanı sıra, kuru-lan bağlı çiftliklere damızlık keçi tedarik ederek yatırı-mın başarılı olması ve şirketimize sağlıklı süt tedariki için caba sarf ediyoruz. Bu çalışma aynı zamanda keçi yetiştiriciliği anlamında Türkiye genelinde bilgi desteği ile hayvancılığın gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Keçi çiftliğinde 4, süt tesisinde 20, satış pazarlama teşkilatında 9, idari kadrolarda 10 kişi çalışmaktadır.
105
Zamanımı eşit olarak çiftlik, süt tesisi, satış teşkilatı arasında paylaştırmaya çalışıyorum. “Her gün maça çıkıp galip ayrılan takım mutlulu-ğunu yaşıyor gibiyiz”
KadınlarArası: Birçok küçük çocuğu olan arkadaşım-dan son zamanlarda çok sık duyduğum bir konu; inek sütü ve ürünleri alerji yaptığı için çocuklarına keçi sü-tü ve ürünlerini yedirdikleri. Bunun doğruluk payı ne-dir? Gerçekten keçi ürünlerinin çocuklar için alerji yapmayan bir etkisi var mı? Yoksa genel olarak bu bir pazarlama taktiği mi? Funda Özer BALTALI: Keçi sütü anne sütüne en yakın değerlere sahip olan süttür. Keçi sütündeki yağ prote-inleri vücutta çabuk çözülür, inek sütü ve diğer sütle-rin aksine anti alerjendir ( alerjiye neden olmaması), içindeki laktoz miktarının çok düşük seviyededir, için-deki calcium yapısı nedeni ile vücutta daha çok emil-mektedir. Ayrıca, keçilerin doğal organik hayvanlar olmaları nedeni ile herhangi bir hormon veya katkıyı bünyeleri gereği kabul edemediklerinden beslenmeleri-ne bağlı olarak inek sütünde rastlanan kolesterol yapı-cı özelliği bulunmamaktadır. Bu bilgiler bilimsel veriler olup internette ve başka kaynaklarda bilim adamları tarafından yayınlanmaktadır. Ama içinde keçi sütü olmadan keçi sütü diye yazılarak satış yapmaya çalı-şan kolaycı ve tüketiciyi kandıranları görüyoruz ne ya-zık ki. İçinde keçi sütü olmadığı halde keçi sütü diye yazılması bir pazarlama taktiğidir. KadınlarArası: Dışarıdan bakınca çok farklı bir seçim olarak görünüyor. Çalışmayı tercih ettiğiniz ve ürün alacağınız varlıkların keçi olması nasıl bir iş ortamı
106
sunuyor size? Daha mı az kaprisleri oluyor, konuşa-madıkları için dedikodu yok:), ortalık karışmıyor, yılba-şında maaş zammı gibi dertleri yok… Sanki daha saf bir iş ortamı gibi görünüyor. Fakat aynı zamanda keçi-lerin bakımları, beslenmeleri, veterinerleri gibi konu-larda var. Zor mudur keçi yetiştirmek? Bize biraz yaşa-tabilir misiniz ortamınızı? Funda Özer BALTALI: Keçi çiftliği kısmı, çok huzurlu, sevimli, akıllı ve temiz bir hayvan olan keçilerle çalış-manın mutluluğunun sonuna kadar hissedildiği bir ortamdır. Keçiler duygusal hayvanlardır, sizinle iletişim kurarlar. Gıda üretimi kısmı ise, büyük sorumluluk isteyen, her kademede hepimizin aynı görüşte, aynı amaca yönelik çaba göstermesini gerektiren bir takım çalışmasıdır. Bu çok farklı bir keyiftir. Bir yanda doğallığın, hayvanlarla olan basit yaşamın tadını çıkarırken, diğer taraftan süt üretiminde bir ekip olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Deyim yerindeyse her gün maça çıkıp galip ayrılan takım mutluluğunu yaşı-yor gibiyiz. Satış kısmında ise, bütün bu çabaların sonucunda ortaya çıkan ürünleri tüketicilerimize ulaştırmanın mutluluğu yaşanmaktadır. Unutmayın ki, hiçbir iş se-verek yapıldığında zor değildir. KadınlarArası: Aileniz girişimciğinizi destekledi mi en başından beri? En büyük destekçileriniz kimlerdi?
107
Funda Özer Baltalı: Ailem beni her zaman destekledi. En büyük destekçim kızım Türkan, hayallerimi gerçek-leştirme yolunda maddi olarak bana imkân tanıyan Baltalı ailesi, bana hep inanıp özgüvenimi hep yukarı-da tutan ablam ve ailesidir. Kadınların her şeyi başa-rabileceğine inanıyorum… “Bana engel çıkıyorsa bile bunu fark etmiyorum”
KadınlarArası: Mutlaka karşınıza çıkan engeller var bir girişimci kadın olarak. Nasıl aşıyorsunuz bunları, üstesinden nasıl geliyorsunuz? Funda Özer BALTALI: Bana engel çıkıyorsa bile bunu fark etmiyorum. Çünkü aklımı gücümü işime konsant-re olarak kullanıyorum. Engel olmak için caba sarf edi-liyorsa boşuna güç harcamış oluyorlardır. KadınlarArası: Neler hedefliyorsunuz böylesine farklı bir konuda girişimci cesur bir kadın olarak? Funda Özer BALTALI: Kadın işi olmadığı iddia edilen hayvancılık ve büyük yatırım gerektirdiği için yine ka-dın işi olarak görülmeyen süt sektöründe, başarılı ola-rak aslında kadın işi olduklarını göstermek isterim. Anne duyarlılığına, özenine en çok ihtiyaç süt sektö-ründedir. Sağlıklı, doğal ürünler üreterek sözümün arkasında durup iyi bir örnek olmak isterim. KadınlarArası: Girişimci olmak isteyen kadınlara öne-rileriniz var mı deneyimlerinizden? Funda Özer BALTALI: Kadınların her şeyi başarabile-ceğine inanıyorum. Çocuk bakıp, evi idare edip aynı
108
zamanda çalışabilen bir varlık olan kadınlar, doğaları gereği her şeyi yapabilirler. Sadece biraz cesaret ve çok çalışmak lazım.
***
109
“Girişimcilik Yeniden Doğuş, Bilinmeyen
Okyanuslara Atlamak Demek"
110
111
ECE ŞİRİN
BEEGODDESS Kurucu
Ece Şirin, uzun yıllar süren profesyonel iş yaşamının
ardından Anadolu’dan dünyaya sihirli bir ışık diyerek
çıktığı yolda, mücevher yerine öz cevher, statü yerine
ruhun sembolü diyerek yarattığı Bee Goddess markası
ile girişimcik yolculuğuna devam ediyor. Tasarladığı
mitolojik kahramanlarıyla herkesi kendi hayat mitini
yazmaya çağırıyor.
112
KadınlarArası: Dünyanın ilk ve tek ‘’Tılsımlı Mücev-
her’’ markasını yarattınız. Bee Goddess’ı bu kadar po-
püler yapan, özünde yatan felsefe nedir?
Ece ŞİRİN: Bee Goddess tasarımları, kalbin dilini ko-
nuşan, kişinin içindeki cevheri ortaya çıkaran mücev-
herler. Tüm markalar ‘benim değerimi taşı’ derken
BeeGoddess, sen zaten eşsiz ve mükemmelsin ben se-
nin ışığının bir yansımasıyım diyor. Uzun yıllar Coca-
Cola’ dan Microsoft’a uluslar arası birçok şirkette pa-
zarlama üzerine profesyonel yöneticilik yaptım. Farkı
sektörlerde, çok farklı kültürlerde yetiştim. Kurumsal
hayatımda hep bir şeylerin eksikliğini hissettim ve bu
beni farklı öğretilere yönlendirdi. Arayışlarım sonunda
anladım ki aslında hiçbir şey eksik değil her şey mü-
kemmel tam da olması gerektiği gibi. Bee Goddess’ ın
misyonu da içimizdeki ışığı artıracak enerjileri hayatı-
mıza sokmak. Her sembol kader yolculuğumuzda bizle-
re ışık tutan, mucizeler enerjisine bağlayan anahtarlar.
En değerli hazine öz cevher, tılsımlar aracılığı ile bilin-
çaltımızın derinliklerindeki hazinelere ulaşabiliyoruz.
KadınlarArası: Markanız 2007’ den bu yana nereden
nereye geldi, kaç farklı sembol ve tasarıma ulaştı?
Ece ŞİRİN: 2007 yılında Türkiye’ den dünyaya bir
dünya markası yaratma hayali ve hedefiyle çıktım ve 8
sene içinde bunu başardım. Felsefemiz, sade çizgimiz,
konseptimiz birçok dünya markasına bile ilham verdi.
Bee Goddess bu kısa yolculuğunda bir trend başlattı.
113
Harrods’ ta 3 sene önce minik bir koleksiyonla başla-
yan yolculuğumuz bugün Luxury Jewellery Room’ da
birçok markayı geçerek zirvedeki marka oldu. ‘Aydınlık
Lüks’ felsefesini dünyaya ilk duyuran markayız. 12
evrensel sembolle başlayan yolculuğumuz bugün 72
sembol ve 800’ ü aşan tasarım ile büyümeye devam
ediyor.
KadınlarArası: Yurtdışında da büyük başarılara imza
atıyorsunuz. Bee Goddess büyüsü İngilizleri de etkisi
altına almışa benziyor.
Ece ŞİRİN: Bee Goddess, Türkiye’ deki sağlam temelle-
rinden aldığı güçle Londra’ da kısa bir sürede benim
beklentilerimin çok üzerinde bir başarı performansı
gösterdi. Öncelikle markanın tasarımcısı ve yaratıcısı
olarak The Telegraph Luxury tarafından ( Telegraph
gazetesinin senede 2 defa yayınladığı özel bir yayın )
‘’Yılın En Vizyoner ve Yaratıcı Mücevher Tasarımcısı’’
seçildim. Geleceğe ışık tutanlar olarak fark yaratan, yol
açan 14 uluslararası isim arasında olmak gerçekten
gurur verici. Bunun dışında hem Financial Times gaze-
tesinde, hem de moda haftasında How to Spend It
ekinde ‘Aydınlık Lüks’ felsefemiz ve peri masallarını
hayata geçiren tasarımlarımızla nasıl gerçek anlamda
trend yarattığımızı vurguladılar.
KadınlarArası: İngiltere’nin kült mağazalarından
Fenwick’ te yer alan tek Türk mücevher markasısınız
başka hangi noktalarda varsınız?
114
Ece ŞİRİN: Lüksün zirvesi Harrods' da ilk 3 mü-
cevher markası içinde yer alan Bee Goddess bir yıl
gibi kısa bir sürede elde ettiği başarının ardından
Fenwick, yeni açtığı mücevher salonunun açılışını
İngiliz gazetelerine arka arkaya verdiği ilanlarla
duyurarak vitrinini Bee Goddess tılsımlarıyla süs-
ledi. Kültür elçiliği üstlendiğimiz bu dev projeyle,
Türk mücevherini dünyaya tanıtmanın dışında,
ilhamını aldığı ve adına dünyanın 7 harikasından
biri olan Artemis Tapınağının ithaf edildiği Ana
Tanrıça Artemis'in ışığını Bond Street' e taşıdık.
Yurtdışında 15 farklı noktadayız. LuisaVia Roma,
CorsoComo 10, Opening Ceromony LA ve New York gibi
dünyanın en prestijli noktalarına girdik. Aynı zamanda
Dubai Bloomingdale’s ve Harvey Nichols’ta da orta do-
ğu pazarını deneyimliyoruz. Türkiye’de Akmerkez,
Akasya ve Bodrum Palmarina olmak üzere 3 mağaza-
mız bulunuyor.
“Hayat kendi içimizdeki değeri ve gücü keşfetme yolculuğu zaten”
KadınlarArası: Markanızın bu kadar başarılı olmasının
sırrı ne?
Ece ŞİRİN: Yaratıcılık çağındayız. BeeGoddess tasa-
rımları da kişiyi kendi yaratıcı gücü ile buluşturan,
kendi güzelliğini, gücünü hatırlatan tılsımlar. Tasa-
rımların güzelliği, işçilik ve taş kalitesi kadar her tasa-
rım için uzun araştırma sonucunda ortaya çıkardığımız
içerikte müşterilerimiz için çok değerli. Bu başarının
115
ardında hem benim hayata şifa ve sihir katma niyetim
hem de markayı çok benimsemiş ve gücüne inanan
ekibimin rolü var.
KadınlarArası: Daha önce farklı firmalarda pazarlama konusunda hizmet verdiniz, başarılıydınız. Bir girişimci olarak kendi işinizde başarıyı yakalamak nasıl bir duy-gu? Ece ŞİRİN: Hayat kendi içimizdeki değeri ve gücü keş-fetme yolculuğu zaten. Bu anlamda ben kendi haya-tımda bir evrim görüyorum – yani biri ya da diğeri de-ğil. Her ikisi de çok önemli. Kurumsal firmalarda gerek liderlik, gerek takımın parçası olarak farklı roller oyna-dım – girişimcilik ise bu anlamda yeniden doğuş, bi-linmeyen okyanuslara atlamak… Çok farklı, zor yanları var, ama farklı getirileri de var. Hayallerimi ve arzula-rımı hayata geçirebilmenin mutluluğunu yaşıyorum. Başkalarına ilham vermek ve onlarla paylaşmak çok değerli. Başarı çok göreceli bir şey. Bence insanın ken-dini gerçekleştirebilmesi başarı. Bu anlamda her gün yeniden doğuşlarımı yaşıyorum. Hiçbir zaman başarılı-yım veya başarısızım gibi yargılarım yok. “Benim heyecanım kişiyi güçlendiren, özgürleşti-
ren şeyleri keşfetmek ve ona ulaştırmak”
KadınlarArası: Tasarımlarınızı nasıl oluşturuyorsu-nuz? Neler sizin beslenme kaynağınız bu konuda, nasıl gelişiyor, nasıl bir dönemden geçiyor sonuca ulaşana kadar? Ece ŞİRİN: Uzun yıllar mantık ve aklını kullanmaya zorlanmış solak bir kadınım. Mantık ve akıl, kalp ve
116
ruhla birleştiğinde ancak coşkulu ve tatmin veren bir hayat gerçekleşebiliyor. Beni besleyen şey, kendi ara-yışlarımda keşfettiğim hazineleri herkesle paylaşabil-mek. İnsanlar en çok mutlu olmak istiyorlar, fakat mutluluğu yanlış yerlerde arıyorlar, bu bir koşullanma meselesi. Kesinlikle beynimiz yıkanıyor. Benim heye-canım kişiyi güçlendiren, özgürleştiren şeyleri keşfet-mek ve ona ulaştırmak. Koleksiyondaki hiç bir sembol rastgele seçilmiş ya da benim yarattığım tasarımlar değil. Bu konularla ilgili çok derin araştırmalar yapıyorum. Semboller, mitoloji, tarih ve spirituel konularla ilgili yüzlerce kitabım var. Bunlardan yola çıkarak markamın felsefesini, mesajını ve koleksiyonda yer alacak sembolleri ortaya çıkardım. Bee Goddess mitoloji, sembolizm ve sihri birleştiriyor. Tılsımlarıyla iç dünyamızı dış dünyamıza yansıtıyor. Semboller insanlığın yüzyıllardır süren arayışlarını ve içlerindeki farklı enerjileri simgeliyor ve harekete geçi-riyor. Bee Goddess koleksiyonunda her sembolün farklı bir anlamı ve farklı enerjileri var. Sembollerin gücü, bin-lerce yıl ve milyonlarca kişinin o sembollere atfettiği değerle güçlenen enerjiden ve kişinin o sembollerle olan özel ilişkisinden kaynaklanıyor. Bunu da çok ger-çekçi, farklı ve kalıcı buluyorum. Ben de bu gerçeği kendi yorumumla sunuyorum. Yani benim gerçeğim değil, ortak insanlık bilincinin gerçeğini benim markam dile getiriyor.
117
“Kişinin kendini keşfetmesi, gerçekte ne istediğini bilmesi ve potansiyelini doğru alanda kullanabil-
mesi çok önemli”
KadınlarArası: Hem herkes tarafından arzulanan tasa-
rımlar yaratmak hem de markayı dünya çapında tanı-
nır hale getirmek gerçekten büyük başarı. Tasarım ve
yönetim süreci nasıl işliyor?
Ece ŞİRİN: Bee Goddess’ın tüm tasarımları kendi iç
ışığımıza ulaşma ve onu artırma yolculuğunda bize
ilham vermek üzere tasarlanıyor. Semboller, mitoloji,
simya ve spritüel konularla ilgili yüzlerce kitabım var.
Yaratıcı süreçte kendi dünyama çekiliyorum araştırıyo-
rum ve kendimi tamamen yaptığım işe adıyorum. Yara-
tıcı süreç ve yönetim süreci birbirinden çok farklı. Ya-
ratıcı süreç çok yoğun bir dönem, her şeyden soyutla-
narak sadece tek şeye kanalize oluyorsunuz ve yönetim
sürecinde ise tekrar gerçek dünyaya dönüyorsunuz.
Aslında ikisi kendi içerisinde birbirini dengeliyor.
KadınlarArası: Tasarımlarınızı dünya starlarının da tercihi etmelerinin nedeni sizce ne olabilir? Ece ŞİRİN: Günümüzün en popüler sanatçısı Rita Ora’
dan, Kate Moss’ a, Cara Delevingne’ den ünlü tenisçi
Sharapova’ ya, aktris Naomi Harris’ten Amanda
Seyfried’ e, ünlü tasarımcı Donna Karan’ dan sosyetik
Paris Hilton’ a, Arap prenseslerinden, İngiliz soyluları-
na uzanan geniş bir yelpazede Bee Goddess hayata
tılsım katmaya devam ediyor.
118
Bee Goddess kendine güvenen, inanan ve yaptığı şey
de başarılı olan, hayatı dolu dolu yaşayanların marka-
sı. Bee Goddess’ ın sembolleri gibi starlar da insanlara
başarılarıyla ve hikâyeleriyle ilham olan ikonlar. Sem-
boller çok güçlü enerjilere sahip ve bu ilgilerini çekiyor.
KadınlarArası: Tasarım dışında yaşam koçluğu da ya-
pıyorsunuz. Danışmanlık verdiğiniz isimler arasında
ünlüler de var mı?
Ece ŞİRİN: Mitoloji, psikoloji, farklı inanç ve felsefeler
her daim ilgi alanımda, bol bol araştırıp okuyorum.
Hepimiz zaman zaman yürüdüğümüz yolda veya var-
mak istediğimiz hedefte rehberliğe ihtiyaç duyabiliyo-
ruz. Kişinin kendini keşfetmesi, gerçekte ne istediğini
bilmesi ve potansiyelini doğru alanda kullanabilmesi
çok önemli bende bu konularda seanslar düzenliyo-
rum. Model ve aktris Zara Martin, Vogue UK ve US Ge-
nel Yayın Yönetmeni Carol Woolton, Telegraph Luxury
Yayın Direktörü Carley Ayres, koçluk yaptığım isimler
arasında.
***
119
“Basarı Bir Hedef Değil, Yüksek Amaçlar Yönünde Sürdürülen
Bir Yaşam Yolculuğu”
120
121
MİREY KARASO LA BONBONNIERE’ EVENT DESIGN
Kurucu
1978 İtalyan Lisesi mezunuyum. Floransa’ da Güzel Sanatlar Akademisi’ ne kabulüm geldiği halde, eşim ile tanıştıktan sonra evliliği seçtim. İki çocuk annesiyim. La Bonbonniere onlarla birlikte büyüdü. 1979 yılı… Düğünümüzde hazırladığımız özel nikâh şekerlerimiz… Tığ işi dantel, degrade yeşil tül içinde badem şekerleri… Kesenin içinden fışkıran beyaz müge çiçekleri… İlk adım. 1983 yılında bunu keyifli bir iş olarak yapma girişimi… Ailenin kadınları: annem, kız kardeşim ve ben, ilk tasarım, ilk müşteri, yoğun bir
122
çalışma temposunun başlangıcı, sürekli taleplerin gel-mesi, yeni tasarımlar, yurtdışı fuar ziyaretleri… Her şey evlerimizde tamamen bizim tarafımızdan üretiliyor… Gerektiğinde büyükanneler bile destek veriyor. Sekiz yıllık bir süreçten sonra annem ve kız kardeşimle iş birlikteliğimizin yolları ayrılıyor. Bir nikâh şekeri ile başlayan hikâyemiz La Bonbonniere’ i bugünlere taşı-yor. Sadece sevgi ve heyecan duyularak yapılan bu gi-rişim, Türkiye’ de yepyeni bir sektörün öncüsü oluyor. Emek, arzu, çalışkanlık, sebat, istikrar “La Bonbonniere’ Event Design &Management” olarak gü-nümüzde özel kutlamalara, kurumsal etkinliklere ha-len heyecan ve coşku ile hizmet veriyor. A’ dan Z’ ye bir etkinliği tüm detayları ile üstleniyor ve sonuçlandırıyo-ruz. Tüm beş yıldızlı oteller artık evimiz gibi… 1000 -2000 kişilik davetlerde araştırma, planlama, tasarım, koordinasyon ve uygulamadan sorumlu olarak hizmet veriyoruz. Yurt içi ve yurt dışı talepleri karşılıyoruz. İş büyüyor, rekabet artıyor, sektör gelişiyor. Eşimle bir-likte çalışmaya başlıyoruz. Ekibimiz büyüyor gelişiyor. “Her şey önce HAYAL sonra GERÇEK oluyor”
La Bonbonniere bizi, biz ise La Bonbonniere’ ı büyütü-yoruz. Sektör meslektaşlarımı, rakiplerimizi bir araya getirme girişimim, bugünkü YEPUD, Yaratıcı Etkinlik-ler Planlama ve Uygulama Derneği’ nin oluşumunda ilk adım. 30 üyesi olan bir dernek olarak sektörün yapı-lanmasını, standartlarını korumasını destekliyor. “Ka-zan , kazan” olgusunu hep birlikte öğreniyor, gelişiyo-ruz. Bu adımı 12 sene önce atmamın nedeni “birlikte-likten güç doğacağına” olan inancım. Bu meslekte her şey önce HAYAL sonra GERÇEK oluyor.
123
Bir başka hayalim de yıllardır hizmet vermekte oldu-ğum meslek hayatımda, Türkiye’ de ilk kez bir eğitim başlatmaktı. Bu konuda Amerika ve Kanada’ da araş-tırmalar yapıp bizzat üniversiteleri ziyaret ederek, Hospitality and Management bölümleri ile görüşerek alt yapı oluşturdum. Derneğimizin bir girişimi olarak meslektaşlarımla birlikte Boğaziçi Üniversitesi Büyem’ de ETKİNLİK YÖNETİMİ SERTİFİKA PROGRAMI’ nın başlamasına öncülük ettik. Böylelikle hem ben, hem bazı meslektaşlarım birikimlerimizi genç nesillere akta-rıyoruz ve onların bu sektöre profesyonel olarak baş-lamalarını destekliyoruz. Tabii ki bu bir doyum bir he-yecan… Tazelik katıyor. Boşalttığımız birikimler yeni bilgilere projelere alan açıyor. Bir sonraki hedefim ise Ises International Special Events Assosciation’ un Türkiye Chapter’ ini kurmak. Tabiki bu ülkemizin dünya etkinlik merkezi olmasına katkıda bulunacak bir proje. Artık ülkemiz bu konuda çok tercih edilen bir konuma geldi… İngiliz, Yunan, Amerikan, Ortadoğu ülkelerinden birçok çift düğün davetlerini İstanbul’ da yapıyorlar. İşte… Halen yapıla-cak çok şey var diye düşünen, hep bir sonra ki adımın ne olabileceğini hayal eden, bazen yorgun bazen dina-mik, bazen durağan süreçleri yaşayarak süregelen bir yaşam. Aile, iş, sosyallik, yaratıcılık, eş, evlat şapkalarını sü-rekli taşımayı becerebilmek için kişisel gelişime ayrı-lan zamanlar. Seminerler… Leyla Navaro’ nun değerli kişisel gelişim çalışmaları ile başlayan süreç, özel yöne-tim danışmanlarından alınan destek, meditasyon, ki-taplar, aile, dostlar, çalışma ekibimiz ile kurulan ko-caman bir çember… Yaratıcılığı geliştirici etkinlikler, tasarım programları, yurtdışı fuar ziyaretleri, iletişim,
124
hep büyüme ve gelişme arzusu ile dönen yaşam çarkı… Heyecan ve aşkı sürdürebilmek için beslemek ve besle-nebilmek. Beni iş yaşamımda besleyen en önemli şeylerden biri de müşterilerimin ihtiyaçlarını, onları hissederek ger-çekleştirebilmenin verdiği mutluluk, doyum. Kutlama-ların coşkusunu paylaşabilmek ve o coşku ile yorgun-luğu unutmak bu sektörde azimle devamlılığın sırrı… Bir etkinliğin organize edilmesi çok dinamik süreçler-den geçer. Öncelikle müşterimizi dinler, hissederiz. Bazen onlar için hayal kurarız, bazen onların hayalle-rini gerçekleştiririz. Bütünlük detaylarda gizlidir… İn-san faktörünün yoğun olduğu bir alan… Büyük bir sorumluluk taşıyoruz. 5 duyuyu hissettirip uygulaya-rak, duygulara dönüştürüyoruz. Görsellik, ses, doku, koku ve lezzet… Hepsi bir bütün. Her seferinde farklı bir mekân, farklı kişiler, topluluklar. Bazen de hep ay-nı mekânları farklı tasarımlarla, bir tiyatro sahnesi gibi yenilemek… Sürpriz ve heyecan yaratabilmek. Davet sahiplerini, misafirleri mutlu edebilmek… Tabii ki bü-tün bunları gerçekleştirebilmek için, olumlu bir enerji-de olabilmek… Değilseniz bile dönüştürebilmek. “Harekete geçmek, girişimci olmanın temeli” Ekibinizi, koordinasyon halinde olduğunuz bazen 100 kişiyi olumlu ve yapıcı bir şekilde yönetebilmek… İlk başta kendinizi iyi yönetmek. Şansım, sevdiğim bir işi yapıyor olmam… Tanrı’ nın bir lütfü olarak değerlendi-riyorum bunu. Tasarım, planlama, koordinasyon, araş-tırma, psikoloji, ekonomi hepsi iç içe olan bir meslek.
125
Para odaklı değil, başarı odaklı çalışarak geliştik… Tabi kazanç geliyor ardından… Sevilen bir alanda çalışmak kişinin ömrünü uzatır, sevilmeden yapılan iş ise kişiden çok şey götürür diye düşünüyorum. Biraz sanatsal bir bakış açım var, bu da zaman zaman profesyonel yaşamda zorlanmama neden olabiliyor. Bunca yıl sonra yaşamı bir oyun alanı olarak görmeye başladım… Bizler de oyuncularız. Oyu-nu nasıl istersek oynarız… Seçimler bizim. Önemli olan hedeflerimizin niyetlerimizin ne olduğu…öylesine muh-teşem bir düzen var ki, yaşam bulunduğunuz oyun alanında her şeyi öğretiyor. Önemli olan yumuşak öğ-renmeyi seçmek. Ben zorlukların üstesinden gelmeyi şu soruyu kendime sorarak öğrenmeyi deneyimliyorum. Ben bundan ne öğreniyorum? Cevap-larımı kendim bulamadığım zaman soruyorum… Bir yanlış bir doğruyu… Bir doğru bir yanlışı götürebili-yor… Deneme ve yanılmaya izin vermek, zamanı doğru kullanmak, azim, kararlılık, arzu, odaklanma… Ve en önemlisi harekete geçmek, girişimci olmanın temeli. “Evren hareketi alkışlar, düşünceyi değil” sık sık tek-rarladığım bir söz. Bir kadının başarılı olabilmesi için zaten her türlü be-cerisi olduğuna inanıyorum… En önemlisi şapkaları hızlı değiştirebilmeyi öğrenebilmek… Hem eş, hem an-ne, hem iş kadını olmak yetmiyor… Bu rolleri mutlu bir şekilde oynayabilmek önemli olan. Ancak becerebil-diğimi düşünüyorum 50 yaşımda, 30 yıllık bir meslek yaşamımda… “Basarı bir hedef değil, yüksek amaçlar yönünde sürdürülen bir yaşam yolculuğu” olduğunda eğlence de katıyor yaşamıma. Sevgiyle, keyifle yaşanan
126
tüm kutlama “an” larında yaşam sanatını paylaşabil-mek dileği ile…
***
127
“İş Hayatında
“Çıkmaz Sokağa”
İzin Yok”
128
129
BAĞLAN NURHAN RHYMES
ANCHORFREE
Başkan
KadınlarArası: Siz Amerika’ da başarıları ile tanınan
bir kadın girişimcisiniz. İlk olarak girişimcilik yolculu-
ğunuz nasıl başladı, biraz bahseder misiniz?
Bağlan Nurhan RHYMES: Bulunduğunuz ortam ve
şehirin kariyerinize etkisi çok fazla. Hem kariyer seçi-
minde hem de geleceğinizde. Örneğin, ben İstanbul’d a
otururken bankacılık yapıyordum, New York’ da rek-
130
lam ajanslarında çalıştım. San Francisco’ ya taşındı-
ğımda kendimi çok ilginç dinamikler içinde buldum.
Herkes bir şey yaratmak ve hayatta değişiklik yapmak,
mevcut bir sanayiyi yenilemek ufuklarına sahip. Kafa
yapısı çok farklı. İnsanların mantelitesi “bir şeyi nasıl
değiştiririm, nasıl yenilik yaratırım”. Bu ortamda olan
insanın pozitif olarak etkilenmemesi mümkün değil.
Özellikle de Palo Alto ve Mountain View çevresinde ça-
lışınca, şansın da yardımı, doğru ve iyi kontaktlarla
başarıya ulaşabiliyorsunuz.
Özetlemek gelirse; önce çok çalışmak, bulunduğunuz
ortam, kontaktlarınız ve şans derim. Bu arada ben ge-
nellikle yeniliklere “evet” diyen ve son derece esnek dü-
şünen, risk almakdan korkmayan bir insanım. Bütün
bunlar etkili; cesur olmak.
Silikon Vadisinin gerçeği her gün değişiyor. Yarın ne
olacağı belli değil. Bunu unutmamak lazım.
KadınlarArası: Yenilikçi teknolojinin, dijital medyanın,
dijital reklam konularının strateji geliştirilerek gelir
modeline dönüştürülmesi konusunda çalışmalar yapı-
yorsunuz. Ayrıca dünyada milyonlarca kişinin, uygu-
lanan sansürlerden sıyrılarak tünel teknolojisi ile in-
ternete güvenli erişimin sağlandığı AnchorFree şirketi-
nin ana ortaklarından birisiniz. Bunların hepsi birbi-
rinden önemli konular. Ve hepsinin ayrı ayrı başlangıç
hikayesi var mutlaka. Tüm bu konulardaki çalışmala-
rınızı anlatır mısınız? Kaç tane firmanız var, hangi ko-
nularda ne tür müşteriler için, hangi ülkelerde hizmet-
ler veriyorsunuz…
131
Bağlan Nurhan RHYMES: AnchorFree olarak 190 ül-
keye ulaşıyoruz. Bugüne kadar programımız 400 mil-
yon kere indirildi. Ayda yaklaşık tüm platformlarda 30
milyon kullanıcımız var. Ayrıca 63 Milyon Dolar kadar
yatırım aldık şirketimize. Şu anda benim görevim, bu
şirketin “bedava/free” ürünü olan ve kullanıcılarımızın
%90’ ının bulunduğu bu “free” platformu karlı tutmak.
Yaptığımız işin sosyal misyonu çok büyük. Bunu be-
lirtmekle birlikte neticede özel bir şirketiz ve benim
kar/zarar sorumluluğum var.
Bu alanda birçok deneme yaptık, bu platformu nasıl
gelir yaratır duruma getiririz ve aynı zamanda bütün
kullanıcılarımızı “güvenli ve gizli” tutarız diye. Şu anda
Silikon Vadisi’ nin en iyi beyinleri bizimle, istediğimiz
vizyonu mühendislerimizin yardımı ile geliştirdik. Kolay
olmadı. Her gün kendimizi yeniliyoruz. Kullanıcılarımız
ve bize güvenen insanlar, bizim 1 numaralı önceliğimiz.
Benim AnchorFree dışında HighTail eski ismiyle
YouSendİt ve “Artificial Intelligence” Aİ video teknoloji-
sine bağlı Kraken isimli şirkette yatırımlarım var. Ta-
mamen teknolojiye odaklanmış durumdayım.
“İş hayatında “çıkmaz sokağa” izin yok”
KadınlarArası: Girişimcilik yolculuğunuz zorlu mu?
Nasıl bir strateji ile bu kadar başarıya sahip oldunuz?
Bağlan Nurhan RHYMES: Çok ama çok zor. Çok kuv-
vetli karakter, direnç ve sinir lazım. Özellikle yabancı
bir ülkede, kendi kültürünüz ve gelenekleriniz dışında-
132
ki insanlarla çalıştığınız zaman. Zayıflığa yer yok. Özel-
likle aileniz veya yakın arkadaşlarınız yanınızda olma-
dığı zaman, herşeyi kendi başınıza göğüslemek zorun-
dasınız.
Stratejim çok basit- “başarısızlığa ve yenilgiye yer yok”.
Benim daima tek planım değil, B planım, C planım ve
D planım bulunur. Yani birden fazla alternatifim her
zaman düşünülmüş durumda, iş hayatında “çıkmaz
sokağa” izin yok. Düşünce yapım bu.
Hiçbir zaman hiç birşey istediğim gibi gitmiyor, sürekli
bir şeye çözüm bulmak durumundayım. Bunu artık
öğrendim ve kabullendim.
“ABD’ de kalıplara uymak zorunda değilsin, kendi
geleceğini kendin yaratabilirsin”
KadınlarArası: Bazı ülkelerde özellikle girişimcilik ko-
nusunda risk daha fazla. Türkiye’ de kalsaydınız daha
mı farklı olurdu sonuç?
Bağlan Nurhan RHYMES: Türkiye’de kalsaydım asla
bu duruma gelemezdim. Türkiye’ de hala “onun kızı,
bunun karısı, şunun teyzesi” ilişkileri ile insanlar bir
yere geliyor. İnsanlar yetenek ve başarıları ile değil,
akrabalık ilişkileri ile ilerliyorlar. Belli pozisyonları
hakeden insanların önleri kesiliyor. Türkiye’ de kariye-
rimde benzer olaylar benim başıma da geldi.
ABD’ de ise ne kadar yetenekli, çalışkan ve azimli isen,
belli bir yere gelme ihtimalin çok fazla. Gene garanti
133
değil ama ihtimaller/olasılıklar Türkiye’ den çok çok
daha iyi.
ABD’ de kalıplara uymak zorunda değilsin, kendi gele-
ceğini kendin yaratabilirsin.
Türkiye’ de hala bir alaturka düşünce var ve ne yazık
ki beyin göçü çok fazla.
“Kararı verdiniz mi, yürüyeceksiniz. Tereddüte ve
acabalara yer yok”
KadınlarArası: Girişimcilikte özgüven, cesaret, şartlar,
ortam her şey çok önemli. Ancak en önemli konu yakın
çevrenin desteği. Sizi yolculuğunuzda kimler destekle-
di?
Bağlan Nurhan Rhymes: Doğru söylüyorsunuz. Ne
yazık ki burada, San Francisco’ da yaşam çok yalnız.
Ben San Francisco’ ya taşındığımda, babam “kızım za-
ten gurbetteydin, San Francisco’ ya taşınınca gurbetin
de gurbetine gittin” dedi. Durumu siz anlayın.
Babam ve üvey annem çok destek. Her yaz bana gelip
3 ay kalıyorlar. Büyük destek, özellikle bir de çocuk
varsa. Ne yazık ki aile hayatı, özel hayat ile iş hayatı
paralel gitmiyor. Denge diye bir şey yok.
Benim senaryomda hem özel hayatımdan hem de aile
hayatımdan hep fedakarlık yapmak zorunda kaldım.
Tüm okul toplantılarına, futbol maçlarına babam ve
üvey annem gitti.
134
Bence önemli olan “kararlılık”. Kararı verdiniz mi, yü-
rüyeceksiniz. Tereddüte ve acabalara yer yok.
“Kendi başınıza başarabilirsiniz”
KadınlarArası: Amerika’ daki en etkin Türk-Amerikan
kadını listesinde 5.sırada yer aldınız. Neler hissettirdi
bu size?
Bağlan Nurhan RHYMES: Böyle bir ödüle layık görül-
mek çok büyük bir şeref. Düşünün bir, çalışıp çabalı-
yorsunuz, inanılmaz fedakarlıklar yapıyorusunuz ve
Türk of America gibi prestijli ve etkili bir kurum sizi bu
ödüle layık görüyor. İnanılmaz bir onur. Çok ama çok
mutlu oldum. Kelimeler hislerimi tariff etmeye yeterli
değil.
Ayrıca kadınlarımıza hem Türkiye’ deki hem de yurt
dışındaki ve gelecek nesillere çok güzel bir örnek.
Kendi başınıza başarabilirsiniz.
KadınlarArası: Hedefleriniz?
Bağlan Nurhan RHYMES: Tatile ihtiyacım var. Hede-
fim tatil yapmak.
Şaka bir yana, bir numaralı hedefimiz AnchorFree’ yi 1
MİLYAR kullanıcı sayısına ulaştırmak. Şu anda
Research ve Development’ da gene “gizlilik ve güvenli-
lik” ile ilgili ürünlerimiz var. Yakında onları piyasaya
sunacağız.
135
KadınlarArası: Girişimci olmak isteyen kadınlara bir
mesaj vermek ister misiniz?
Bağlan Nurhan RHYMES: Kararlı olun ve engel tanı-
madan yürüyün. Duygusallığı ve lüzumsuz fedakârlık
yapmayı bırakın. Hayır demeyi bilin. Zor kararları ver-
mekten korkmayın. Mutlaka yedek bir kaç planınız
olsun.
Takım arkadaşlarınızı her zaman destekleyin çünkü
hiç kimse tek başına başaramaz. Takım çok önemli, ne
kadar vurgulasam az. Takım, takım, takım!
Kendinizi akıllı ve motivasyonlu insanlarla çevreleyin.
Karşıt fikirleri hep dinleyin ve kaale alın.
Size yardımcı olan insanları ve mentorlarınızı asla
unutmayın.
En önemlisi bugün başarılı olmak gelecek de başarıyı
garantilemiyor. Şükür etmeyi bilin.
***
136
137
“Girişimciliğin Olmazsa Olmazı
Hayal Etmek Ve Risk
Almaktır”
138
139
SEMA ELMACIOĞLU ELMACIOĞLU TEKSTİL
Kurucu
Sema Elmacıoğlu, Erciyes Üniversitesi İİBF İşletme bölümünden 1991 yılında mezun olduktan sonra o dö-nemin en büyük yatak üreticisi olan bir firmada işe baş-lamış. 6 yıl kadar şirkette çeşitli birimlerde yöneticilik yapmış. Ardından 1997 yılında keçe üretimi yapmaya karar vererek kendi işletmesini kurmuş. Başarılı bir ka-dın girişimci olarak 18 yıldır bu işini devam ettiriyor. Ayrıca 2012 yılında da plastik geri dönüşüm işine gire-rek üretim yapmaya başlamış. Evli ve 3 çocuk annesi. KadınlarArası: Oldukça sıra dışı bir konuda girişimci-siniz. Bu iş fikrinize nasıl karar verdiniz?
140
Sema ELMACIOĞLU: Yatak sektöründe çalışırken ara malzeme olarak kullandığımız keçeyi, Kayseri’ de mo-bilya sektörünün yan sanayi ile gelişeceğini düşünerek ve pazarda bu konuda faaliyet gösterebileceğimizi göre-rek karar verdim. KadınlarArası: Girişimciliğinizin ilk yıllarından bu ya-na nasıl bir gelişme süreci yaşadınız? Neleri hedefle-miştiniz ve bunlar gerçekleşti mi? Sema ELMACIOĞLU: Çalışma hayatımın ilk yıllarında 6 yıl boyunca şirketin her departmanında yöneticilik yaparak işin mutfağından başlamış olmanın avantajını her zaman yaşadım. Bu sayede her konuda topyekûn bakabilmeyi öğrendim. Farklı farklı konularda tecrübe-ler edindim. İşimi büyütmenin ve sürdürülebilir kılma-nın yanında en büyük hedefim her zaman dürüstlük-ten ödün vermeden adım atmak. “Huzurlu bir ev yaşantısının işte de başarıyı getir-
diğine inanıyorum” KadınlarArası: Girişimciliğinizde en çok desteği kim-lerden gördünüz? Sema ELMACIOĞLU: En çok desteği geçen yıl kaybet-tiğimiz Rahmetli kayınpederim Sayın Hayrullah Elmacıoğlu’ ndan gördüm. Her zaman kararlarıma inandı güvendi. Onun yanında tabiî ki eşim ve çocuk-larımda çok büyük destekler bana. Huzurlu bir ev ya-şantısının işte de başarıyı getirdiğine inanıyorum. KadınlarArası: Son zamanlarda kadın girişimcileri destekleyen birçok program ve hibe çalışmaları var.
141
Girişimciliğinizi büyütürken siz de bu çalışmalardan yararlandınız mı? Sema ELMACIOĞLU: Evet, birçok destekten yararlan-dım. Kadın girişimciliği ile ilgili olsun, ihracatı destek-leyen programlar olsun, diğer KOSGEB destekleri ol-sun, takip edip uygun olanları mutlaka kullanıyoruz. “Girişimciliğin olmazsa olmazı bence hayal etmek-tir, risk alabilmektir”
KadınlarArası: Sizce girişimciliğin tanımı nedir? Giri-şimci kimdir? Sema ELMACIOĞLU: Girişimciliğin olmazsa olmazı bence hayal etmektir, risk alabilmektir. Tabiki süreç içerisinde rasyonel düşünüp doğru kararlar vermek gelişimi sağlar bunun için de altyapı şart tabiki. KadınlarArası: Engeller ve zorluklar girişimciliğin ol-mazsa olmazları:) Siz ne tür engellerle karşılaştınız ve ne tür zorlukların üstesinden geldiniz. Özellik hem ka-dın girişimci olmak hem de büyük bir kuruluşun sahi-bi olmak bu engellere ve zorluklara karşı nasıl bir ko-runma ve aşma gücü sağlıyor size? Sema ELMACIOĞLU: En önemlisi artık kadınlar geç-mişe göre gerçekten iş hayatında belirgin söz sahibi konumundalar. 25 yıl öncesinde Organize Sanayi Böl-gesi’ nde tek kadın bendim. Bırakın kadınları erkek girişimci sayısı bile çok çok azdı. Öyle ilginçtir ki, ço-cuklarım hep kriz zamanı dünyaya gelmiştir. İkinci kızım 2002, oğlum 2009 doğumlu. İlk kızımda Elmacıoğlu Tekstili kurduğum yıl yani en stresli yoğun zamanlarımda dünyaya gelmişti. Yani bir kadın her iki
142
tarafa da yetmek durumunda, hem ailesi hem işi. Onun dışında zorları seven biriyim. “Severek yapılmayan bir iş ne kişinin kendini mutlu eder ne çevresini”
KadınlarArası: En çok neler motive ediyor sizi girişim-ciliğinizde? Sema ELMACIOĞLU: Elimden geldiğince, bütün sosyal yardımlaşma derneklerine de katılmaya çalışıyorum. Aynı zamanda, üniversitede gençlere hitaben konuş-macı olarak katılıyorum. Evde oturup çalışmak isteyen bayanlara yardımcı olmak istiyorum. Yardımcı oldu-ğum insanlar hepsi bana dua ediyor, Allah’ ta onlardan razı olsun. Bunları duymak, benim için büyük bir onur. “kadınları iş hayatına kazandırmak için, işyeri-mizde personelimizin ufkunu açmak için, ticaret haya-tında yenilikleri destekleyip gerçekleştirebilmek için sürekli bir çabamız olmalı diye düşünüyorum” KadınlarArası: Hangi konularda daha çok güçlenmek isterdiniz? Sema ELMACIOĞLU: Elimden geldiğince, yardımlaşma derneklerine maddi-manevi yardımcı olmaya çalışıyo-rum. Bu yönden özellikle daha çok çaba sarf etmek istiyorum. KadınlarArası: Girişimciliğinizdeki başarılarınız nede-niyle ödüllerde kazandınız. Başarılarınızın başkaları tarafından ödüllendirilmesi bir kadın olarak size hangi duyguları yaşattı?
143
Sema ELMACIOĞLU: Bilirsiniz iş hayatında ister iste-mez yoğun bir stres ortamı oluyor. Kimi zaman ailenize ayıracağınız zamanı işinize ayırma mecburiyeti oluyor. Bu gibi durumlar insanın şevkini bir nebzede olsa kırı-yor. Bu tür gelen ödüller yaz sıcağında yağmur bekle-yen toprağın yağmurla buluşmasında nasıl bir rahat-lama ve bereket meydana getiriyorsa bizim gibi insan-ların ruhunda da aynı etkiyi yapıyor. Ve bu yoğunluk içinde nefes almamızı sağlıyor. Demek ki ben doğru bir yoldayım ve bu yüzden takdir ediliyorum diye düşün-meye başlıyorum. Ayrıca çalışma, üretme azmi ve he-vesi bakımından çok katkısı olmuştur. “Başarıya ulaşmak zor ancak başarıyı devam et-tirmek daha zor”
KadınlarArası: İşinizi severek mi yapıyorsunuz? Sema ELMACIOĞLU: Çalışmayı üretmeyi gerçekten seviyorum tersini düşünemiyorum. Benim yapıma ters. Zaten severek yapılmayan bir iş ne kişinin kendini mutlu eder ne çevresini. KadınlarArası: Hedefleriniz? Sema ELMACIOĞLU: Dünyamızın gelecek nesiller için daha temiz ve yaşanabilir olmasını sağlamak, mevcut şartlardan maksimum getiriyi elde etmek ve kadının iş hayatında daha aktif olmasını teşvik etmek amacıyla çalışmalarımı devam ettirmek istiyorum. KadınlarArası: Son olarak girişimci olmak iste-yen/olan kadınlara örnek bir kadın girişimci olarak nasıl bir mesaj vermek istersiniz?
144
Sema ELMACIOĞLU: Başarıya ulaşmanın zor ancak başarıyı devam ettirmenin daha zor olduğu düşünce-siyle sürekli insanın kendini geliştirmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden en önemli önceliğim eğitim. Sadece okuldan bahsetmiyorum. Her alanda her şartta eğitim olmazsa olmazımız olmalı. Başarı, önce bireyde filizlenir. Kadınları iş hayatına kazandırmak için, işye-rimizde personelimizin ufkunu açmak için, ticaret ha-yatında yenilikleri destekleyip gerçekleştirebilmek için sürekli bir çabamız olmalı diye düşünüyorum.
***
145
“Başarılı Olmak İçin Tüm Üretim
Süreçlerine Hakim Olmalısınız”
146
147
NERMİN GELBAL GÖKDUMAN OVİLO Kurucu
Nermin Gelbal Gökduman; İTÜ Metalürji Mühendisli-ği’ nden mezun olduktan sonra 4 yıl çelik sektöründe çalışıyor ve evleniyor. Daha sonra telekom sektörüne geçiyor. Çalışma yaşamı boyunca gerçekte nasıl bir iş ve aile hayatı olursa daha mutlu olacağını sorgulamanın ardından girişimci olmaya karar veriyor. 2 kız çocuk annesi. KadınlarArası: Zeytin ağacının mahsul verme açısın-dan zor bir meyve olduğunu biliyoruz. Bir zeytin ağacı 7 senede bir ürün verir derler. Bu işin en büyük sırrı
148
sabırlı olmak mıdır? Ve siz böylesine sabır isteyen bir konuda girişimci olmaya nasıl karar verdiniz? Nermin Gelbal GÖKDUMAN: Çalışma hayatım boyun-ca gerçekte nasıl bir iş ve aile hayatım olursa daha mutlu olacağımı, ne istediğimi sorguladım. Hayatta benim için en önemli olan değerlerin başında sağlık geldiğinin farkına vardım. Doktorlar gibi doğrudan sağ-lığa etki alanım olmasa da dolaylı olarak kendime ve çevremdekilere bu alanda nasıl katkı sağlayabileceğimi düşündüm. Edremit bölgesinde, oksijeni bol olan Kaz Dağları eteklerinde yer alan kendi bahçemizdeki zeytin ağaçlarından zeytinyağı üreterek bu amacıma ulaşabi-leceğime karar verdim. Ölümsüz ağaç olarak bilinen zeytin ağacının sağlığa katkısını, kutsallığını (Kuran-ı Kerim Nur Süresi,35 )öğrendikçe daha da sevdim ve bağlandım. Tarımla uğraşmak genelinde emek ve sabır ister. Zeytin ağacı özelinde kendisine verilen emeğin, sabrın karşılı-ğını fazlasıyla verir. Ölümsüz ağaç olarak bilinen zeytin ağacı 5. yılından itibaren meyve vermeye başlar, çan eğrisi gibi yıllar geçtikçe artar sonra azalır. Zeytin ağa-cındaki verimlilik, bakım, budama, budama tekniği, sıcaklık, toprak yapısı, sulama vb etkenlerle doğru orantılıdır. Başından sonuna her aşamasıyla kendimin ilgileneceği, çalışırken zevk alabileceğim, çevremdekile-re de faydalı olabileceğim bir ürün oluşturmak ve paza-ra kendi markamla sunmak istedim. Zeytinyağının insan sağlığına faydası, zeytin meyvesi-nin sıkılarak hiç bir katkı maddesi eklenmeden doğal olarak elde edilmesi ilgimi çekmesinde çok etkili oldu.
149
KadınlarArası: Zeytinyağı üretimini nasıl öğrendiniz? Bu üretimin incelikleri nelerdir? Nermin Gelbal GÖKDUMAN: Yaptığım işin en iyisini yapmak istedim. Bunun için bu konuda bilgilenmenin, eğitim almanın gerekli olduğunu gördüm. “Önce Çiftçi kayıt sistemine üye oldum. Daha sonra Balıkesir Üni-versitesi Edremit Meslek Yüksek Okulu’ nda zeytinyağı üretimi ve tadımıyla ilgili eğitimlere katıldım. Bu eği-timler esnasında Edremit, Burhaniye, Ayvalık bölge-sindeki tesisleri görmek, incelemek olanağı buldum. Edindiğim bilgileri zeytinliğimizde çalışan işçilere ak-tardım. Onların da bilgilenmelerini sağladım. Eğitimde öğrendiğim ve kaliteyi doğrudan etkileyen birkaç temel bilgi; zeytinlerin aynı gün içinde yere değmeden, zede-lenmeden toplanması, çuvallarda üst üste konularak kızıştırılmaması, bunun yerine kasalarda taşınması, ürünlerin toplanması esnasında zeytin ağacının yıpra-tılmaması, toplanan ürünlerin aynı gün için de soğuk sıkım(max. 27 C) yöntemiyle sıkılması, zeytinyağının Cr-Ni konik tanklarda, 18-22 C sıcaklık aralığında sak-lanması. Eşimle birlikte kurumsal kimliğimizi oluşturduk. Ku-rumsal markamızı HENİS’G olarak belirledik. HENİS’G kurumsal kimliğimiz altındaki ilk gurme ürünümüz zeytinyağımızın markası OVILO’ dur. KadınlarArası: Sadece zeytinyağı mı üretiyorsunuz? Çeşitleriniz nelerdir? Nermin Gelbal GÖKDUMAN: İş konusunda hayat fel-sefem ne iş yapıyorsam, yapacaksam en iyisini yapma-lıyım. Şuan da sadece kendi zeytinliğimdeki zeytinler-
150
den OVILO markamızla Soğuk sıkım natürel sızma zey-tinyağı üretiyorum. KadınlarArası: Bebekler için özel bir zeytinyağı ürete-ceğinizden bahsetmiştiniz. Bununla ilgili biraz bilgi verir misiniz? Nermin Gelbal GÖKDUMAN: Zeytinyağı genel olarak insan sağlığı için faydalı olmakla birlikte özellikle ço-cukların beyin ve kemik sağlığı için çok faydalı. Dok-torlar annelere bebekleri ve çocuklarının beslenmesin-de zeytinyağı kullanmalarını öneriyorlar fakat anneler zeytinyağı seçerken zorluk çekiyorlar. Zeytinyağı denilince akla, natürel sızma da, reviera da, rafine zeytinyağı da gelebiliyor. Hangisini almaları ge-rektiğini bilemeyebiliyorlar. Bebek ve çocuklar için te-reddüt etmeden raftan alabilecekleri ürünü kendilerine doğrudan sunmak istedim. Zeytinyağı seçerken Soğuk sıkım natürel sızma zeytinyağını tercih etmeliler, erken hasat olanını özellikle tavsiye ediyorum. KadınlarArası: Girişimciliğinizde en çok kimden destek aldınız? Nermin Gelbal GÖKDUMAN: Girişimci olmamda en büyük desteği eşim verdi. KadınlarArası: Bundan sonraki hedefleriniz nelerdir? Nermin Gelbal GÖKDUMAN: OVILO zeytinyağımızın ilk yılında aldığı ALTIN MADALYA ödülünü koruyarak kalitemizdeki sürekliliği devam ettirmek istiyoruz. Ön-celiğimiz kalite olmak üzere her yıl üretim miktarımızı %50 artırarak devam ettirmek istiyoruz.
151
KadınlarArası: Girişimci olmanın en zor tarafı ürünü hedef kitle ile buluşturmak ve satışı gerçekleştirmektir. Siz nasıl bir pazarlama ve satış stratejisi izliyorsunuz? Nermin Gelbal GÖKDUMAN: Evet, kaliteli bir ürün üretmenin zorlukları olduğu gibi ürününüze uygun kitleye ürünü ulaştırmakta kolay değil. Sağlığına önem veren kaliteli zeytinyağı tüketmek isteyen tüketicilerle ürünümüzü buluşturmak istedik. OVILO zeytinyağımız ilk yılında Türkiye genelinde zeytinyağı üreticilerinin katıldığı Zeytin Dostu Derneği tarafından 6. sı düzen-lenen “Ulusal Natürel Sızma Zeytinyağı yarışmasında” altın madalya ödülüne layık görülerek kalitesi tescil-lenmiş oldu. Zeytinyağımızı kalitesine güvendikleri için kendi çevremizdeki kişiler almaya başladı. Kulaktan kulağa da onların çevresine ulaştık. Öncelikli olarak internet üzerinden satış yapmayı plan-ladık ve uygulamaya aldık. Yüz yüze satışta da ürü-nümüzü raflarında görmeye uygun bulduğumuz Anka-ra ve İstanbul’ daki Gurme Şarküterilerden satış yap-maktayız. KadınlarArası: Girişimci olmak isteyen kadınlara öne-rileriniz nelerdir? Nermin Gelbal GÖKDUMAN: Yapacakları işle ilgili ön-ce donanımlı hale gelmelerini, eğitim almalarını öneri-rim. Başarılı olmak için tüm üretim süreçlerine hakim olmak, uygulanabilir bir iş planı hazırlamak gereklidir. Bu alanda KOSGEB Girişimci Eğitimlerinden destek alabilirler. Devletin sağladığı teşvikleri inceleyerek uy-gun olanlarından faydalanabilirler.
***
152
153
“Hayatta En Büyük Lüks, Gerçekten
Sevdiğiniz Şeylerle Birlikte Yaşamaktır”
154
155
DIANA LORENCE INNERMOST HOUSE
Diana Lorence, eşi ile birlikte Amerika’ da bir orman içinde 13 m2‘ lik bir evde yaşıyor. Adı “Kalp Ev” . Elekt-rik yok, ocak yok… 2 koltuk, bir yatak ve kütüphane. Bu yaşam kendi seçimi tamamen. Bu kadar sakin bir ya-şam bu kadar heyecan verici olabilir mi? Yanıtlarını he-yecanla bekledik ve heyecanla sizlerle paylaşıyoruz. Her yanıtında o kadar çok mesaj var ki…”İhtiyaçlarınıza önderlik edin ihtiraslarınıza
değil”, diyen Diana’ ya siz de merak ettiğiniz soruları-nızı iletebilirsiniz. KadınlarArası: Sevgili Diana, videonu facebook da te-sadüfen gördük. Seyrettik, bir daha seyrettik, bir kere
156
daha seyrettik. Çünkü huzur vardı, dünya hırslarından arınma vardı ve adeta insana bir ders veriyordu. Ve çok heyecan vericiydi. Seninle hemen röportaj yapmalı ve bu mükemmel hikâyeyi kadınlara ulaştırmalıydık. Me-rak ettiğimiz o kadar çok şey var ki… Önce seni ve aileni biraz tanımak istiyoruz. Öncesinde neler yaptınız; eğitim, iş, yaşam, evlilik, çocuklar… Diana LORENCE: Eşim ve ben 30 yıldır evliyiz. Çocu-ğumuz yok ve ikimizin ailesinden de uzak mesafelerde yaşıyoruz. İkimizin de üniversite eğitimi yok, ama bilgi birikimimizin ve hayat tecrübemizin birlikte peşinden gittik. Eşimin, mütevazı ihtiyaçlarımızı karşılayan, er-kekler için özel bir tasarım firması var. Bu sayede es-naf ve müşterilerimiz arasında ilginç insanlar olan ar-kadaş ve sosyal çevremizi korumamızı sağlıyor. KadınlarArası: Nasıl bir değişim yaşadın ve bu kararı aldın? Kolay oldu mu? Uzaktan bakıldığında birçoğu-nun “ben asla yapamam” diyeceği bir karar kolay ol-maz diye düşünüyoruz. Diana LORENCE: Farklı yerlerde birçok evde yaşaya-rak yolumuzu çizdik ve her yeni yerde tüm hayatımızı tekrardan gözden geçirdik ve tekrardan inşa ettik. Her ev bize bir şeyler öğretti, çünkü sürekli araştırıyor ve yeni şeyler öğrenmeye çalışıyorduk. Bu şekilde 20 yıl geçti ve 20 taşınmanın ardından önümüze bir yol açıl-dı. Ve bu yolu bize tahtalar açtı, her şey nefes almak kadar basit ve doğaldı. KadınlarArası: Nerede yaşıyorsunuz şu an, biraz anla-tabilir misin? Şehirden ne kadar uzaksınız? Ne kadar süredir oradasınız ve sürekli mi kalıyorsunuz?
157
Diana LORENCE: “Kalp Evi” 60 acre’lik (yaklaşık 243 hektar)bir alanda bostan, orman, tepeler ve ırmakların olduğu tarımsal bir vadinin içinde yer alıyor. Kasaba yaklaşık 25 km uzakta. Burası bizim, yedi yıldan beri tüm yılı tam zamanlı olarak geçirdiğimiz evimiz oldu. “Önceden hazırlanmış bir plan yerine evin bize her
yeni adımda neyin gerekli olduğuna dair bir şey
öğretmesini istedik” KadınlarArası: Evini biraz anlatabilir misin? Hangi ihtiyaçlarını neye göre belirleyerek oluşturdun iç tasa-rımını? Diana LORENCE: Ev toplamda 13 m2. Tasarımını veya eşyalarını planlayarak yapmadık, basitçe günden güne ihtiyaçlarımızın gerekliliğine göre öğrenerek, bir sonra-ki adımda ne yapmamız gerektiğini gördük. Ama bu arada 20 yıl boyunca hep çok küçük evlerde yaşayarak bunu tecrübe ettik, ve birçok sorunun cevabını aslında bu süreçte vermiştik. Hepsinin ötesinde, iki sandalye-miz, şöminemiz ve özel duvar kütüphanemizin temel ihtiyaçlarımız olduğunu gördük. Ev bunlar çevresinde inşa edildi. KadınlarArası: Karar verildikten sonra uyum sağla-mak zor oldu mu? Çünkü yapmak istediğimiz bir ko-nuyu her datayı ile düşünmemiz mümkün değil. Bazı şeyler pratiğini yaşadığımızda karşımıza çıkıyor. Uygu-lamaya geçtiğinde neler seni zorladı? Diana LORENCE: Evi inşa ederken bir sürü beklen-medik şey çıktı, çünkü biz önceden hazırlanmış bir plan yerine evin bize her yeni adımda neyin gerekli ol-duğuna dair bir şey öğretmesini istedik. Bizim gerçek-
158
ten bir ev inşa etme tecrübemiz yoktu ve bu sürecin ne kadar komplike olduğuna dair çok küçük bir fikrimiz vardı. Sonunda üzerinde çalışılması gereken çok küçük detaylar kaldı. Örneğin, sıcak su ve yemek pişirmek için propan gazı kullanmayı planlıyorduk ama bu ihti-yaçlarımızı karşılamak için sadece küçük bir tecrübey-le tamamen şömineyle yaşamayı tercih ettik. Eve ta-şındıktan sonra, zamanımızın çoğunu yeniden bölgeye özgü ağaçlar ve fundalıklar dikerek geçirdik. İhtiyacı-mızı karşılayacak ağaçları yenilemek birkaç yılımızı aldı. “Hiçbir şeye sahip olmamak, sadece en önemli şey-
lere sahip olmak aslında en kolayı” KadınlarArası: Hiç korkmuyor musunuz orada yaşar-ken:) En yakın komşunuz ne kadar uzaklıkta? Diana LORENCE: Kalp Evi en yakın komşumuza belki yarım km uzaklıkta, ve görüntüde tamamen ağaçların içine saklanmış. Evden yüz adım ötede durduğunuzda, evin olduğunu hayal bile edemezsiniz. Ağaçların ara-sında tek başına yaşayabileceğimi zannetmiyorum, ama kocamla birlikteyken hiçbir zaman korkmadım. Aynı zamanda, orman içinde bir yaşam, tetikte bir ya-şamdır. Ormanın sesini, kuşların cıvıltılarını, ağaçların hışırtısını, hayvanların yumuşak ayak seslerini her daim duyarsınız. Kalp Evi’ nin sığınağı olan meşe ağa-cının kuruyan yaprakları, eve yaklaşan misafirleri, evin önünden geçen karacaları duymanızı sağlıyor. Böylece sürekli ağaçların tiyatrosunu dinler gibi oluyorsunuz.
KadınlarArası: İnsanlar giderek daha çok hırslanıp ve egolarına teslim olmuşken, onların tam tersine yönel-mek nasıl bir şey?
159
Diana LORENCE: Gerçekten diğer insanların yaşam şeklini hiç düşünmüyorum. Sadece bildiğim tek şey var; benim bu şekilde yaşamam gerek. Daha basit ol-duğunu, daha küçük, hatta daha iyi olduğunu düşün-düğümden değil, sadece bana bu şekilde uyduğu için. KadınlarArası: Elektrik yok, yemekler şömine ocakta pişiyor, televizyon yok, internet yok… alışkanlıklardan kurtulmak insanın kendisinden vazgeçmesi gibi bir şey. Daha önce yaşadığın tüm lükslerden nasıl arın-dın? Neleri geride bıraktın? Diana LORENCE: Birçok kere taşınmak, bazı şeyleri arkanızda bırakmak için en iyi yol. Sonuç olarak hiç bir şeye sahip olmamak, sadece en önemli şeylere sa-hip olmak aslında en kolay. Kocam ve ben hayatımızda önemli olan şeylerden ve kendimizden vazgeçtiğimizi düşünmüyoruz. Bu tarz yaşam şeklinin bize gerçek benliğimizden gIeldiğini hissediyoruz ve hayatımızın her gününü seviyoruz. Hayatta en büyük lüks, gerçek-ten sevdiğiniz şeylerle birlikte yaşamaktır. KadınlarArası: Dünya ile iletişimi nasıl sağlıyorsunuz? Gelişmelerden nasıl haberdar oluyorsunuz? Ya da bu yaşam tarzında haberdar olmaya ihtiyacınız var mı? Diana LORENCE: Dünyada ne olup bittiğini bilmemeyi tercih ediyorum. Birçok insanlık tarihinde ne olduğunu bilemezsiniz, o yüzden yapacağınız şey “kendi bahçeni-zi ekmektir”. Bugün milyarlarca insan haberlerin hari-cinde hiçbir şey bilmiyorlar, o yüzden sanırım dünya ben olmadan da ilerleyebilir! Ve belki benim küçük yo-lumda, ihtiyaç dahilinde, dünyadan arınma, dinlenme ve düşünme fırsatı sunabilirim.
160
“Kalp Evi’ nde yaşadığım gibi, bir sarayın içinde
lüks içerisinde yaşayamazdım, çünkü burada sa-
mimiyetle görme lüksüm var” KadınlarArası: Bir taraftan da insanın maddi anlamda ihtiyaçları da oluyordur diye düşünüyoruz ister iste-mez. Peki, bunları nasıl karşılıyorsunuz? Diana LORENCE: Kocam erkek terzisi ve oda tasarım-cısı. Aslında, müşterileri için tasarladığı “kalp odaları” bizim “Kalp Evi”ne yaklaşmamızın sebebidir. Kocamın müşterileri arkadaşları, işi ise zevkidir, ama bizim mü-tevazı ihtiyaçlarımızı karşılamak için çok az bir iş yeter. KadınlarArası: Bu yaşam tarzı sadece bir yaşam tarzı değil aslında, felsefik olarak da benimsemek ve özüm-semek gerekli. Bunu diğer insanlara anlatmak için bir şeyler yapıyor musunuz? Diana LORENCE: Evet. Bizim için elektrik olmadan ateş ışığında yaşamak tek önemli olan şey. Biz bunu eski moda insanlar olmak, kendimizi bazı şeylerden mahrum bırakmak, ya da herhangi başka bir şey için yapmıyoruz. Biz bunu, sadece ateş ışığında görülebilen hayat bilgeliğine erişim hakkı kazanmak için yapıyo-ruz. Kalp Evi’nde yaşadığım gibi, bir sarayın içinde lüks içerisinde yaşayamazdım, çünkü burada samimi-yetle görme lüksüm var. KadınlarArası: Bu yaşam tarzını seçenler bir grup mu? Aranızda bir iletişim sisteminiz var mı? Diana LORENCE: Benim “Kalp Yaşamı” olarak adlan-dırdığım bu hayata bağlılığımı tamamen paylaşacak bir insan grubu var mıdır, bilmiyorum. Ama son zaman-
161
larda benim ağaçlar içindeki yaşamımın durumunu paylaşan birkaç grup çıktı. Bir tanesinin adı “küçük ev hareketi”. Bir başkasının adı “basit yaşam hareketi”. Şimdilerde, mülk edinmeyi en aza indiren, yaşam tarz-larını basitleştiren çok fazla insan var. Bazıları kitap, bazıları blog yazıyor. Bunlar arasında bazı kafa dengi bulduklarım var, özellikle bunlar ibadet etmeyi alış-kanlık haline getirenler. Massachusetts’ te Thoreau Barış Derneği’ nin üyelerini kendime çok yakın buluyorum. 160 yıl önce Walden Pond’ da Ralph Waldo Emeson’ un arazisinde, meşhur kulübesini yapan Henry David Thoreau’ nun yaşam ve iş anlayışına bağlı olan tam anlamıyla felsefi bir orga-nizasyon. Uluslararası bir gazete yayımlıyorlar, birçok konferansta paylaşıyorlar ve her yıl barış ayı olan Temmuz’ da toplanıyorlar. Birçok insan benim “içsel yaşam” tarzımı Thoreau’ nun Walden Pond’ daki yılla-rına benzetiyor. “İhtiyaçlarınıza önderlik edin ihtiraslarınıza de-ğil”
KadınlarArası: Çocuklu aileler sizce bu şekilde yaşa-yabilirler mi? Diana LORENCE: Bence, benim yaşam tarzım birçok çocuğun doğasında var, onlar sadece çok erken yaşlar-da bundan uzaklaştırılıyorlar. Bazen çocukların sınıfla-rını ziyaret ediyorum ve onlardan bir ev resmi çizmele-rini istiyorum. Eğer yeteri kadar küçüklerse, oturuyor-lar ve bir “Kalp Evi” çiziyorlar! Ama biraz daha büyü-müşlerse, o zaman kendilerini kaybedip, moda dünya-sıyla çevrelenmiş bir ev çiziyorlar. Sorumluluk sahibi ebeveynler, bizim anne-babalarımızın, büyükanne-
162
büyükbabalarımızın yapmadığı, hatta benim ve koca-mın da yapmayacağı bir şeyi yapmak, bir seçimde bu-lunmak durumundalar. Bence bugünlerde ebeveyn olmak çok zor olmalı! KadınlarArası: Günümüz insanı çok önemli bir tüketi-ci rolünde. Doğal kaynakların kullanımı, ihtiyaç gibi görünenlerin israf çılgınlığına varması önlenemez gibi. İnsanlar sizin ki gibi bir değişimi yaşayabilir mi? Ya da onlara bunu ne yaşatabilir? Diana LORENCE: Diğer insanların ruhlarını görmem mümkün değil. Ben sadece kendi doğrularımla yaşıyo-rum ve diğer insanların da yaşamda kendi yollarını bulacaklarına inanıyorum. Biz eğlenmek için yaşamın bu yolunu seçtik. Zannediyorum ki, azalan kaynaklar insanların daha fazla bizimkine benzer bir yaşam tarzı seçmelerini sağlayacak ama ben bu değişimi gerçekleş-tirmek için sorumluluklar gereği öğütten ziyade keyif-ten ilham alırdım. KadınlarArası: Eminiz ki böyle bir kararı veren kişiler çok anlamlı düşüncelere sahiptirler ve çok önemli me-sajları vardır insanlar için. Neler söylemek istersiniz, özellikle kadınlara? Diana LORENCE: Söyleyeceklerim, maalesef birçok insanın duymak istediği şeyler değil ama her şeye rağ-men tüm yaşam tecrübemle bunları söylüyorum. İhti-yaçlarınıza önderlik edin ihtiraslarınıza değil, zayıf ta-raflarınızla önderlik edin, güçlü taraflarınızla değil. Dünya sadece sizin yapabileceklerinizle ilgilenir, bu yüzden eğer dünyada bağımsız bir birey olmak istiyor-sanız, zaaflarınızla önderlik edin. Mümkünse, nezaket-
163
le “hayır” demeyi öğrenin. Ayrıca kadınlara hayal etme-lerini öneririm. KadınlarArası: Çok teşekkürler… Diana LORENCE: O teşekkür gerçek anlamda bana ait. Cömert ve düşünceli ilginiz için çok teşekkür ede-rim. Okuyucularınız bana Innermost House web si-temden bireysel olarak da ulaşıp soru sorabilirler veya kendi hikâyelerini aktarabilirler.
***
164
165
“Kadın Elinin Değdiği
Her Ürün Güzelleşiyor”
166
167
GÖKÇE KIRCA BEBBİNİ
Kurucu
Gökçe Kırca, yüksek lisans eğitiminin ardından bir süre pazarlama, PR ve satış alanlarında deneyim ka-zandıktan sonra, aile işi olan ayakkabıcılığa dönme ka-rarı vererek girişimci oluyor. 2015 Ocak ayında da Bebbini çocuk ayakkabı markasını kuruyor. Hayatı yeni adımlamaya başlayan minikler için birbirinden zevkli ve sıra dışı tasarımlar hazırlayan bir kadın girişimci olarak başarıyla ilerliyor. KadınlarArası: Girişimci olmaya neden ve nasıl karar verdiniz?
168
Gökçe KIRCA: Kendi markasını kurmak isteyen ve ticarete hep yakın biriydim. Eğitimimi de marka ala-nında uzmanlaşmak üzerine tamamladım. Ayakkabıcı-lık ise, aile mesleği olması sebebiyle benim hep çok sevdiğim bir iş olmuştu. Ben de elimdekileri birleştirip kendim için çok severek yaptığım bir iş yaratmış ol-dum. KadınlarArası: Ürünlerinizi bebekler-çocuklar için ta-sarlıyorsunuz ancak anneler karar veriyor. Yaşamları-nın en değerli varlıkları için seçim yapmak anneler için genelde zordur. Özellikle doğru ayakkabı seçimi ilk adımların sahipleri için çok önemli. Siz bu seçimlerinde anneleri nasıl ikna ediyorsunuz, tasarımlarınızda ne tür farklılıklar sunuyorsunuz onlara? Gökçe KIRCA: Ayakkabılarımızı öncelikle çocuklar için şık ve 1. Sınıf ayakkabı olarak üretiyoruz. Modellerimiz özel olarak tasarlanıyor ve bebek/çocuk ayak anatomi-sine uygun kalıp ve özelliklerle şekilleniyor. Böylece en değerlilerimiz olan çocuklarımızın hayatlarına değer ve farklılık katmak için annelerin özel günlerdeki ayakka-bı arayışlarına kulak veren bir marka yaratmış olduk. Markamızı ve ürünlerimizin kalitesini vurgulayarak annelere farklı platformlarda anlatıyoruz. Sosyal med-yayı aktif kullanıyoruz ve müşteri yorum ve paylaşım-ları da diğer annelerin görüşlerini etkiliyor. “Kadın eli-nin değdiği her ürünün güzelleşmesiyle beraber piyasa daha da estetik ürünleri görmeye başlıyor” KadınlarArası: Kadın girişimciliğinin giderek artış gös-terdiği günümüzde, rekabetçi ortamlar zorlukları da beraberinde getiriyor. Siz bir kadın girişimci olarak hangi zorluklarla ve engellerle mücadele etmek zorun-da kalıyorsunuz?
169
Gökçe KIRCA: Kadın girişimci sayısının artması, farklı alanlarda yepyeni markalar ya da iş kollarının oluşma-sı ekonomimiz açısından oldukça iyi bir gelişme. Ka-dınların daha fazla olduğu bir rekabetçi ortamda, ka-dın elinin değdiği her ürünün güzelleşmesiyle beraber piyasa daha da estetik ürünleri görmeye başlıyor. Özel-likle anne bebek ürünlerinde artık kadın emeği var ve bu ürünlerin asıl kullanan kişiler tarafından tasarlanıp sunulması daha fonksiyonel ürünleri pazarda görme-mizi sağlıyor. “Markam doğduğundan beri, bir bebek gibi her şe-yiyle ilgileniyorum”
KadınlarArası: Kadın girişimcinin motivasyonu, işine olan aşkı girişiminin en önemli kaynağıdır. Girişimcili-ğinizde sizi neler motive ediyor? Çünkü hem üretim hem pazarlama-satış tarafını bir arada yürütebilmek oldukça zorlayıcı. Gökçe KIRCA: Çocuklar için bir ürün yapıyor olmak ve yeni bir şeyler tasarlamak beni en çok motive eden noktalar. Markam doğduğundan beri, bir bebek gibi her şeyiyle ilgileniyorum. Müşterilerle birebir iletişimde olmayı tercih ediyorum. Ayakkabılarımıza olan beğeni ise motivasyon anlamında paha biçilemez. KadınlarArası: Girişimci olduğunuza pişman oldunuz mu hiç? Keşke maaşlı, mesaili bir işle çalışma yaşa-mım devam etseydi dediğiniz oldu mu? Gökçe KIRCA: Hiç pişman değilim. Fakat şunu söyle-yebilirim ki, kendi işini yapınca mesaili çalışmaya göre çok daha fazla çalışmak gerekiyor. Benim için mar-kamla ilgili doğan her yeni fikir saat mefhumu olma-dan 7/24 çalışmamı sağlıyor. Bu kimi zaman yepyeni
170
bir model olabiliyor, kimi zaman ise bir pazarlama fikri ama çalışma saatleri kendi işiniz olunca oldukça es-nek! “Bir kadın olarak ekonomide var olmak için giri-
şimci kadınların gücüne ihtiyaç olduğuna inanı-yorum”
KadınlarArası: Kadın girişimciler için yakın çevreleri-nin özellikle manevi desteği çok önemlidir. Siz en bü-yük desteği kimlerden görüyorsunuz? Gökçe KIRCA: En büyük destekçim beni her daim destekleyen eşim ve ailem. Onların desteği ve bu mar-kaya olan inançları bana güç veriyor. KadınlarArası: Girişimcilikte yaşadığınız deneyimleri-nize dayanarak girişimci olan ve olmak isteyen kadın-lara vermek istediğiniz mesajlar var mı? Gökçe KIRCA: İyi bir fikri olan ve denemek için fırsatı olanların kendi işlerini kurmayı denemesi gerektiğine inanıyorum. Büyük markalar da böyle fikirlerle doğu-yor. Ülkemizden de dünyaca bilinen markalar çıkar-mak, istihdam yaratmak ve bir kadın olarak ekonomi-de var olmak için girişimci kadınların gücüne ihtiyaç olduğuna inanıyorum.
***
171
“İşim İnsanları Mutlu
Etmek, Hayalleri
Gerçekleştirmek”
172
173
SİMLA AKYOL
IT’ S A PIECE OF CAKE
Kurucu
Simla Akyol, ABD San Francisco’da “It’s A Piece Of
Cake” isimli, çocuklara parti organizasyonu ve eğitici
workshoplar düzenleyen firmanın kurucusu bir kadın
girişimci.
Londra, New York, San Francisco’da tiyatrodan takı tasarımına, seramikten mozaiğe, animatörlükten öğret-menliğe kadar farklı ve renkli eğitimler aldı. 2000 yılın-da ilk girişimi It’s a Piece of Cake is planı ile
174
Renaissance Entrepreneurship Center tarafından “en
iyi iş fikri” ve “en iyi iş planı”, 2005 yılında Women&Co tarafından “yükselen yıldız”, 2005-2006-2007 yıllarında Bay Area Parents Magazin tarafından “en iyinin en iyisi” ödüllerini aldı. Temalı partiler yanında çocuklar için “tiyatro”, “görsel sanat” ve “görgü” workshopları da düzenleyen Akyol aynı zamanda da ebeveynler içinde geliştirdiği “yaratıcı eğitim teknikleri” ve “çocuklarınızın bilmenizi istemedik-leri” adlı workshoplarla da San Francisco Bay Area ço-cuk ve aile dünyasının aranan ismi oldu. Pixar Animas-yon Studioları, Google, E-bay, SYBASE gibi dünyaca bilinen firmaların çocuk partilerinde de imzası olan Akyol, NLP and Coaching Institute of California’ da “Ço-cukla İletişim”, “Öğrenme ve Öğretme Yaklaşımları”, “Çocuklarda Kişisel Gelişim” konularında eğitimine ve “Mimi’ s Missing Manner’s” isimli çocuk kitabı üzerinde çalışmalarına devam ediyor. KadınlarArası: Siz 19 yaşında dil eğitimi için gittiğiniz San Francisco’ da kalmaya karar verdiniz. Ve sonra-sında 2000 yılında İts a Piece Of Cake adlı şirketi kur-dunuz. Bu cesur girişimcilik yolculuğunuz nasıl baş-ladı? Simla AKYOL: Farklı ülkelere, kültürlere, yaşam stille-rine ilgi duydum hep. Liseyi bitirir bitirmez kendimden büyük iki bavul ve bavullarımdan da büyük hayalle-
rimle birlikte Londra’ya gittim. İki yıl orada kaldım. Londra’dan sonra altı aylığına San Francisco’ ya geç-tim. Şehre, şehrin yaşam tarzına ve insanlarına ilk ba-kışta aşık oldum. 1992-2000 yılları arasında fırsat buldukça dünyayı gezdim. İlgi alanlarım arasında olan bir kaç konuda
175
(seramik, tiyatro, sahne, kostüm… ) atölye programla-rına katıldım. 1994-1996 yıllarında New York’ ta yaşa-dım. FİT’ de (Fashion Institute of Technology) takı ta-sarımı okudum. Eğitimlerimi ve seyahatlerimi finanse edecek bir çok farklı ve geçici işlerde çalıştım (Taki yaptım sattım, se-ramik objeler yaptım sattım, sanat atölyelerinde ve ço-cuk tiyatrolarında eğitmenlik/assistanlık yaptım , catering firmalarında çalıştım vb). Çalıştığım her işte 6 aydan sonra öğrenecek birşey kalmıyor ve öğrenmenin bittiği yerde de sadece para kazanmak adına vakit kaybetmek istemiyordum. 29 yaşında (yıl 1999) yıllar-dır yakın çevremin ve ailemin merakla sorduğu soruyu sordum kendime ilk kez “Büyüyünce ne olacaksın Simla?” Çocuklarla çalışmak istediğimi biliyordum, sanatla iç içe yaşamak ve etrafımın yaratıcı, üretken insanlarla çevrili olmasını istiyordum. Tüm ilgi, sevgi, yetenek, deneyim ve eğitim alanlarını birleştireceğim, sürekli yeni şeyler öğrenebileceğim bir iş aramaya başladim. Tahmin edersiniz ki böyle bir işi hazır olarak bulmak imkansızdı. Madem böyle bir iş bulamıyorum öyleyse yaratırım dedim ve ” İt’s A Piece of Cake” fikri doğdu. “Dünyanın neresinde olursanız olun girişimci ol-
mak kolay değil”
KadınlarArası: Girişimcilik kararınızın öyküsünden sonra “İt’s a Piece Of Cake” öyküsünü öğrenmek istiyo-rum. Nasıl bir hedef kitle için organizasyonlar yapıyor-sunuz? Neden böyle bir konu da ve neden böyle bir isim?
176
Simla AKYOL: Önce isimden başlayalım. Biraz saflık, biraz tesadüf aslında… Hiç bir küçük girişim (small business) “İt’s a Piece of Cake” (çocuk oyuncağı) değil-dir! Heleki çocuk parti organizasyonu gibi detaylı ve zaman zaman bol stres taşıyan bir iş. Tabii takdir edersiniz ki ben 2000 yılında bunu bilmiyordum.”Bu iş çocuk oyuncağı değil Simla” diyenlere de kulaklarımı kapatıyordum. İsim bir arkadaşımı bu girişimde be-nimle ortak olmaya ikna etmek için kullandığım bir deyimdi aslında. Ben “hadi ama bu iş çocuk oyuncağı (İt’s a Piece Of Cake) olacak” der demez ikimizde aynı anda “ahaaa şirketin ismi budur” dedik. O ortaklık teklifimi kabul etmedi, ben şirketime” İt’s a Piece of Cake” dedim ve yoluma devam ettim. Neden parti organizasyonu sorunuzun cevabına gelin-ce… Daha önce çalıştığım sanat atölyelerinde çocuk partileri de yapılıyordu. Hiç haz etmediğim “paket par-ti ” sistemi. Parti temasına göre parti malzemesi alıp “kişiye özel” etiketi koymak yanlıştı bence. San Fran-cisco ve ABD ‘deki çocuk parti endüstrisi hakkında detaylı ön araştırma yaptım uzun bir dönem. Benim “kişiye özel” anlayışımın endüstride büyük fark yarata-cağına tüm kalbimle inandım. Parti organizasyonları 1-13 yaş grubu çocuklara , atöl-ye programları (drama, görsel sanatlar ve görgü) ise 3-13 yaş grubu çocuklara yönelik. Şirketlerin ailelere yönelik partilerininin (piknikler, noel partileri vb) orga-nizasyonlarını da yapıyoruz. Atölye çalışmalarımız ara-sında ebeveynlere yönelik, senede sadece bir kez sun-duğumuz “çocuklarla doğru iletişim” konulu bir eğitim programı da var. Bunun dışında maddi geliri düşük
177
olan çocuklara yönelik gönüllü olarak çalıştığımız bir-çok proje var. “Karşılaştığım tüm zorluklara yaşama eklenecek
yeni deneyimler olarak bakarım hep” KadınlarArası: Yabancı bir ülkede bir kadın olarak girişimcilik cesareti göstermek aslında çok da kolay değil. Yolunuza çıkan engeller, zorluklar oldu mu, nasıl üstesinden geldiniz? Simla AKYOL: Dünyanın neresinde olursanız olun gi-rişimci olmak kolay değil. Yaptığınız işi sevmeniz ve işinizin misyonunu bilmeniz / bu misyona inanmanız şart! Benim işim insanları mutlu etmek, hayalleri ger-çekleştirmek, olmayanı var etmek temeline kurulu. Dolayısıyla engeller, zorluklar ne olursa olsun hedefime ulaştığımdaki his herşeye değiyor. It’s a Piece of Cake’ in ilk yıllarında herşeyi tek başıma yapmaya çalıştım. Haftada 80+ saat çalıştım. Herşeyi tek başıma yapamayacağımı kendime itiraf etmekte çok zorlandım. Doğru ekibi kurmam yıllar sürdü. Şim-di geriye dönüp baktığımda çok zorlu olduğunu düşü-nüyorum, ama çok şey öğrendim. Herşeyden önce işimde hangi konularda uzman olduğumu biliyorum artık. Yeteneğimi, bilgimi ve deneyimimi aşan konuları bir bilene devretmeyi öğrendim artık. Karşılaştığım tüm zorluklara yaşama eklenecek yeni deneyimler olarak bakarım hep. “Çılgın bir trafik, zamanla yarış ve uzun bir mara-ton koşusu gibidir A’ dan Z’ ye partiyi ve parti ha-
yalini hayata geçirmek”
178
KadınlarArası: Temalı partiler düzenliyorsunuz. Bu konuda biraz bilgi verir misiniz? Tema nasıl oluşuyor, tasarım, malzemeler, bütçe… Düzenlediğiniz organi-zasyonlar A’ dan Z’ ye nasıl gerçekleştiriliyor? Simla AKYOL: Herşey bir telefon yada bir e-postayla başlıyor… birçok telefon görüşmesi, e-postalar, ön gö-rüşmeler, ara görüşmeler ve son görüşmeler olarak devam ediyor. Doğum günü partileri benim için en özel kutlamalardır. Bence her çocuk özeldir ve doğduğu günde kendisi ka-dar özel kutlanmalıdır. Klasik parti temaları dışında kişiye özel temalı partiler uzmanlık alanım. Tema ne kadar klasik olursa olsun mutlaka doğum günü çocu-ğuyla ve ailesi ile önceden tanışır hayallerini not alır, detayların altını çizer ve kutlamayı ona göre planlarım. Ailelere yönelik şirket partilerinde ise genellikle 200+ çocuğa ve farklı yaş grubuna yönelik aktivite ve eğlence alternatifleri sunmam gerekir. Parti sahibi ebeveynle/partisini planlamam istenen şirketle ilk görüşmemizde ihtiyaç listesini/temayı belir-leriz… Sekiz yıldır parti endüstrisinde olduğum ve dallarında uzman kişilerle çalıştığım için partinin belirli unsurla-rını devredeceğim şahıslara/şirketlere bir telefonla ne istediğimi anlatmak yeterli olur çoğu kez. Ama bazen hepsiyle ayrı ayrı görüşmem, detaylı açıklama-lar/süpervizorluk yapmam gerekebilir. Davetiye tasa-rımı, performans sanatçılarının seçimi, aktivite za-man/planları, teşekkür kartları, hediyeler, dekorasyon, kostüm… Çılgın bir trafik, zamanla yarış ve uzun bir
179
maraton koşusu gibidir A’ dan Z’ ye partiyi ve parti ha-yalini hayata geçirmek! “Dünyanın neresinde olursam olayım girişimcilik ruhum benimle olurdu ve girişim fikrimin arka-
sından koşar, bir şekilde hayata geçirirdim” KadınlarArası: Çocuklar için farklı konularda da ça-lışmalarınız var. Görgü, drama, senaryo gibi dersler. Ayrıca yine çocuklar için görgü kuralları ile ilgili bir kitabınız da var. Hızla gelişen toplumlarda yaşanan kayıpların telafi edilmesi için mükemmel bir girişim sanırım. Simla AKYOL: İngiliz stili çay partilerinde verdiğim mini görgü derslerinden aldığım sıcak tepkilerle başla-yan, 2001 yılında Ritz Carlton Otelinden aldığım teklif-le şekillenen/gelişen ve eğitim kitapçığı haline dönüşen bir çalışma “Elbows off the Table” (dirsekler masadan aşağı). Sizin de belirttiğiniz gibi her toplumda gelişmeler yaşa-nırken kayıplar da oluşuyor. Görgü kurallarının bu kayıplardan biri olması çok üzücü. Herşeyden önce görgü kuralları ve masa adabı ebeveynlerin çocuklarına vereceği en büyük ve kalıcı hediye diye düşünüyorum. ABD’ de anne- babalar, eğitmenler görgü kurallarının eksikliğinin farkındalar. Görgü kurallarının çocukların hayatındaki önemine/değerine inanıyorlar. Ama birço-ğu bu kurallarının çocuğa nasıl öğretilmesi gerektiği konusunda yardıma ihtiyaç duyuyorlar. Dolayısıyla son yıllarda görgü kuralları dersleri oldukça popüler. Otellerde, rekrasyon merkezlerinde ve özel okullarda uygulanan programlara katılımda büyük artış var.
180
Görgü kuralarını çocuklara öğretmek, onlara bu kural-ları neden sonuç ilişkisi içerisinde vermek, eğlenceli ve tiyatral bir şekle sokmak hiç de zor değil aslında. Ben-ce çocuklar bu konuya ilgi duyuyor ve öğrenmek isti-yor, yeter ki öğretmeye zaman ayırın, tutarlı ve sabırlı olun. Ailelere ve eğitmenlere önerim önce kuralları kendilerinin uygulamaları ve çocuklara doğru model olmaları. KadınlarArası: Amerikan toplumu çalışmalarınıza nasıl tepki veriyor? Girişimciliğinizi Türkiye’ de başlat-saydınız sonucu ne kadar farklı olurdu, düşündüğü-nüz oldu mu? Simla AKYOL: Amerika’ da tepkiler her zaman sıcak ve destekleyici oldu. Akademik bir aile yapısında doğdum ve büyüdüm. Ailemdeki ilk ve tek girişimci benim. Sa-nırım ruhumda girişimcilik var. Risk almayı, hayalle-rimin arkasından koşmayı seviyorum. Her ne kadar Amerika’ nın küçük girişimciler için büyük imkanlar sunduğu düşünülse de bir girişim fikrini hayata geçir-menin her ülkede farklı zorlukları var. Dünyanın nere-sinde olursam olayım girişimcilik ruhum benimle olur-du ve girişim fikrimin arkasından koşar, bir şekilde hayata geçirirdim diye düşünüyorum. “Küçük detayların büyük resimde dikkat çekmesi
şirketimin imzası oldu hep”
KadınlarArası: Çocuklarla çalışmak çok keyifli olmalı. Sizi ve çalışmalarınızı nasıl etkiliyor onlarla çalışmak? Simla AKYOL: İşimin en keyifli yanı çocukların hayal dünyasına girebilmek. Çocuklardan hergün yepyeni şeyler öğreniyorum, hayata bakış açılarına hayranım.
181
Beni genç ve dinamik tutuyorlar. Asistanlarımın bir çoğu benden 10+ yıl genç bunu da büyük bir avantaj olarak görüyorum. Çocuklardan öğreneceğimiz çok şey var, can kulağıyla dinlemek, fikirlerine saygı göstermek ve ciddiye almak gerek onları! KadınlarArası: Temalı organizasyonlar yaparken creative düşünmek zorundasınız. Tıpkı tasarımların-dan defilesine kadar bütünlüğü yakalamaya çalışan modacılar gibi. Nasıl oluşuyor düşünceler? Nasıl bir ekiple hareket ederek ve neleri önemseyerek sonuca ulaşıyorsunuz? Simla AKYOL: It’s A Piece of Cake perde arkası büyük bir yelpaze. Görüşlerime inanan, şirketin sevgi üzerine kurulduğunu bilen, yaratıcı, yeniliğe açık karakterlerle dolu. Parti teması daha önce hayata geçirmediğimiz bir te-mada ise dergi, kitap, internet kısa bir ön araştırma yaparız… Genel konsepti belirleriz… 7 ‘den 77 ‘ye her-kesten fikir alırız… Kumaş dükkânlarına, hobi dük-kânlarına, kostümcülere gidip fikir toplarız. Prop ve kostüm tasarımlarını çoğunlukla kendim ya-par, ekibimin geri dönüşlerini alır, değerlendiririm… Beynim sürekli çalışır tasarım aşamasında, çoğu za-man fazla pratik olmayan fikirler de gelir aklıma, kova-rım gitmezlerse İşte o zaman bilirim ki bedeli ne olur-sa olsun ( uykusuz geceler, bütçe dışı harcamalar vb)bu fikirler hayata geçirilmelidir.
182
Parti teması daha önce çalıştığımız bir temada ise mut-laka bir takım yenilikler uygular, daha önce düşünüp gerçekleştiremediğimiz eklemeleri yaparız. Böylece te-ma yepyeni bir yüz kazanır, yepyeni bir heyecan yaşa-tır bana ve ekibime. KadınlarArası: Mutlaka rakipleriniz vardır. Sizi onlar-dan farklı kılan ne? Kaç şubeniz var? Bu konuda gelen teklifleri nasıl değerlendiriyorsunuz? Simla AKYOL: Küçük detayların büyük resimde dikkat çekmesi şirketimin imzası oldu hep. İşimi severek yapıyorum, yaptığım işe önem veriyorum. Sanırım bunun etrafa saçtığı bir mıknatıs etkisi var. Rakiplerimi tanır ve yakından izlerim, mümkünse biz-zat tanışırım, vizyon ve misyonu bana yakın yada ben-zer olanlarla ortak projelerde çalışırım. Onlara iş pasla-rım. Bence hepimizin birbirinden öğreneceği şeyler var, işini doğru yapana her zaman olanak/ iş kapıları sonuna kadar açık bunu unutmamak gerek! It’ s A Piece of Cake butik bir şirket ve şirketin yüzü benim. Bu da bizi diğer şirketlerden farklı tutan bir artı. Sadece San Francisco Bay Area’ ya parti organi-zasyon servisleri sunuyoruz. Son iki yıldır ABD’de çocuk ve aile eğitimi alanında faaliyet gösteren kurumlardan ortaklık ve franchise teklifleri alıyorum. Fakat henüz imzamı taşıyabilecek doğru kişi ya da kurumla tanışmadım. Belki de fazla-sıyla seçiciyim. Belki de İt’ s A Piece of Cake butik bir şirket olarak kalmalı…
183
KadınlarArası: Teşekkürlerimizle… Simla AKYOL: Büyük zevk… Girişim ruhuna destek veren çalışmalarınızdan dolayı sizi tebrik ediyorum sevgili Neslihan Özpolat ve tüm Kadınlar Arası ekibi… Harikasınız!!!
***
184
185
“En Önemli Şey, Dinleyici İle Kurulan O Görünmez Bağdır”
186
187
UFUK&BAHAR DÖRDÜNCÜ SANATÇI
Ufuk&Bahar Dördüncü, uzun yıllardır Cenevre’ de yaşamlarını sürdüren 2 kardeş piyanist. Kendileri, mü-zik dünyasına her an yenilikler getirmek isteyen bir iki-li. Çok farklı renklere sahipler ve bunu negatif olarak görmeyip, pozitif bir kaliteye dönüştürerek sanatlarına yansıtıyorlar. Dinleyici ile kurdukları o görünmez bağın en önemli şey olduğunu gören ve projelerinin ilginçliği ile tanınan bu ikili, ülkemizi yurtdışında başarıyla temsil ediyor. 4 elin sanki tek el gibi muhteşem bir bütünlük içinde gerçek-leştirdikleri sanatları yurtdışında takdirle izleniyor.
188
KadınlarArası: Ünlü Fransız piyanist F.R. DUCHABLE’ a “eksiksiz bir teknikle donatılmış, gayretli çalışan, bize canlı ve hayal gücü dolu yorumlar sunan iki piya-nisttir” dedirten öykünün başlangıcı nerelere dayanı-yor? Çoğunlukla ailelerin küçük yaşlarda yönlendirme-leri sonucu bu konuda sahip olunan yeteneklerin ge-lişmesi ile başarı öykülerine tanık oluyoruz. Sizin yol-culuğunuz nasıl başladı? Ufuk&Bahar DÖRDÜNCÜ: Küçük yaşta ailenin desteği ve çocuklarını müzik yapmaya yönlendirmesi tabii ki çok önemli… Bizler bu konuda çok şanslıyız. Ailemiz genç yaşlarda, önce müziği ve piyanoyu sevme amaçlı derslere yönlendirdi bizi. Biliyorsunuz genç yaşta pro-fesyonel olmak istemeseniz de, sanatla uğraşmak, gençlerin ve çocukların kültür hazinelerini genişletme-sine yardımcı olur. Bu amaçla başlayıp, ciddi öğrenci-ler olduğumuz fark edilince, Ankara Devlet Konserva-tuarı’ n da değerli öğretmenlerle çalışmaya başladık ve ileri bir seviyeye gelince, Avrupa ‘da eğitimimize devam etmeyi arzuladık. Böylece Cenevre yolculuğumuz baş-ladı. Cenevre’ de ki eğitimimiz çok iyi seçkin profesör-ler, disiplinli bir çalışma, sabır ve emekle yoğruldu. Bütün bu çabalar, sanıyoruz ki F.R. Duchable’ in söz-lerini getirmiş oluyor. Şu andaki pozisyonumuz, kısaca bütün bu emeklerin ve bize emek verenlerin sayesinde gerçekleşti. “İkimiz de çok farklı renklere sahibiz, bunu nega-tif olarak görmeyip, pozitif bir kaliteye dönüştür-
meye çabalıyoruz” KadınlarArası: Müziğinizdeki mükemmel uyum sanı-rım ruhsal uyumunuza dayanıyor. Zor olan ve önemli bir ayrıcalık olarak profesyonel eleştirmenler tarafın-
189
dan takdirle karşılanan bu uyum nasıl gerçekleşiyor? 4 el nasıl tek el gibi sanatınıza yansıyor? Çalışmalarınız-daki başarı disiplin, azimle ortaya çıkan sonuçlar mut-laka. Ama göz ardı edilemeyecek bir diğer önemli nokta da yeteneğinizdeki uyum. Bu büyük bir şans sanırım… Ufuk&Bahar DÖRDÜNCÜ: Uyum sağlamak hem kolay, hem de kolay olmayan bir şey. Bizim uzun yıllar bera-ber çalmamız ve çalışmamız, aynı zamanda kardeş ol-mamız tabii ki uyum kurmamızı daha kolay hale getir-di. Bizi dinleyenlerin dile getirdiği sembioz sanırım uzun saatler çalışma, birbirini dinleme, renk ve sonoriteyi belli bir homojenite haline getirme çabasının sonucunda elde ettiğimiz bir kalite. 4 el ve 2 piyano repertuarını çalan, piyanistlerden duymak istediğimiz kalitelerden bir tanesi de, sadece iyi piyanist olmaları değil, tek bir piyano çalıyormuş hissinin verilmesi, işte zorluk burada. Sanıyoruz ki, ikimiz de çok farklı renklere sahibiz, bunu negatif ola-rak görmeyip, pozitif bir kaliteye dönüştürmeye çabalı-yoruz ki bu çalışma sonucu “ uyum” dediğimiz kalite, tamamıyla ortaya çıkmış oluyor. Sanatta arzumuz, eğer kaliteli bir şeyler ortaya çıkar-maksa, şansa çok fazla güvenip bekleme durumunda olmamaktır… “Dinleyicilerimizle buluşmak her zaman bizim için
büyük bir mutluluk” KadınlarArası: Ülkenizin sanat, kültür elçisi olarak görülmeniz nasıl bir sorumluluğu beraberinde getiri-yor, çalışmalarınıza nasıl yansıyor bu gurur verici so-rumluluk?
190
Ufuk&Bahar DÖRDÜNCÜ: Geçmiş de bize böyle bir sorumluluk verilmişti ve biz de bu sorumluluğu büyük bir onur duyarak kabul etmiştik. Su an da Türkiye’ yi temsil etmemiz istenildiği an, her zaman büyük bir memnuniyetle bu görevi yerine getiriyoruz. Bu sayede Avrupa’ nın birçok kentinde ki büyükelçilerimizle el ele verip, ülkemiz adına çok güzel projeler yaptık, bu pro-jeleri ortaya çıkarırken, tabii ki devletimizin arkamızda bize destek olduğunu da hissettik. Kültür elçisi olmak, sadece her şeyi devletten bekleyerek yapmak değil, her zaman ve her fırsatta, konserlerimiz de Türk sanatçısı olarak ülkemizi ve ülkemizin kadınlarını bir şekilde temsil ediyoruz, zaten bunun da böyle olması gereki-yor. KadınlarArası: Konserlerinizden bahsetmenizi rica ediyorum. Ağırlık daha çok hangi tarafta yurtdışı-yurtiçi? Ufuk&Bahar DÖRDÜNCÜ: Yıllardır yurt dışında yaşa-mamız nedeniyle, tabii ki konserler açısından da, daha yoğun olmasını sağladığı bir gerçek. Avrupa’ daki kon-ser sezonlarını ya da festivallerini iyi tanıyoruz. Bildiğiniz gibi çizgimiz, aynı zamanda modern ve çağ-daş müzik. Avrupa ülkelerinde, daha çok bu müziği (çağdaş müzik) seslendirme olanağımız oluyor. Çağdaş müzik için çok önemli Festivaller ve sezonlar oluştu-rulduğundan ve belirli bir dinleyici olduğundan bizim çizgimize uyan konserler çok daha fazla. Yurt içine gelince, her zaman aktif olma çabasındayız, dinleyicilerimize sürekli yeni projeler sunmayı arzulu-yoruz. Sanırım konser organizatörleri de bunun far-kındalar, çünkü belli aralıklarda da olsa bizleri davet
191
ediyorlar. Dinleyicilerimizle buluşmak her zaman bizim için büyük bir mutluluk. “Bizim için önemli olan, seyirciden aldığımız pozi-tif enerji”
KadınlarArası: Hangi bestecileri yorumlamak sizin için daha keyifli veya sizin tekniğinizle uyumlu? Konserler-de dinleyici ile uyum da önemli bir konu. Bu konu da farklı ülkelerde konserleriniz olduğu için soruyorum hangi ülkenin dinleyicisini çalışmalarınızın karşılığını alma anlamında kendinize daha yakın buluyorsunuz? Ufuk&Bahar DÖRDÜNCÜ: Fransız ekolünden geldiği-miz için, Fransız bestecilerinin eserlerini çalarken, kendimizi evimizde hissediyoruz. Büyük bir zevk ve rahatlıkla bu eserleri çalıyoruz. Bütün konserlerimizde olmasa da, genelde mutlaka bir Fransız eseri progra-mımızda olur. Bizim için önemli olan, seyirciden aldığımız pozitif enerji… Konserler dinleyici ile olan önemli bir randevu. Bu randevuyu kaçırmamak gerekiyor, o yüzden onlar-dan alınan enerji, konser esnasında bizler ve onlar arasındaki alışveriş, o konseri sihirli duruma getiren şey. Tabii ki bu konu, ülkeden ülkeye değişir, ama en önemli şey, her zaman dinleyici ile kurulan o görünmez bağdır. “Parmaklarınızın altında, renkler ve seslerle oyun
oynamak büyük bir zevk” KadınlarArası: Konserlerinizde canlı performanslar olduğu için yaşadığınız ilginç, farklı yaklaşımlar oldu mu? Arşivlerinizde kalan bir anı olarak…
192
Ufuk&Bahar DÖRDÜNCÜ: Her performansın hoş, il-ginç, sihirli ve kuvvetli anları oluyor. Bazen salona gir-diğiniz an, seyirci olamasa bile o kadar çok etkileniyor-sunuz ki, eserleri bambaşka bir duygu ile çalıyorsu-nuz. Başka bir zaman 2 tane muhteşem tınılı piyano, parmaklarınızın altında, renkler ve seslerle oyun oy-namak büyük bir zevk… Bazen de dinleyici o kadar sıcak ve size yakın oluyor ki sahneden bile bunu his-sediyorsunuz ve her şey doğal olarak ortaya çıkıyor. Sahne arkası bambaşka hikayelerle süslü. Sanatçılar sadece sahnede değil, sahne arkasında da çok harika maceralar yaşayabiliyor. KadınlarArası: Türkiye’ de sizin konunuzda yeteneği olan çocukların keşfedilebileceği yeterli bir ortam var mı sizce? Bu konuda başarılı sanatçılar olarak sizlerin girişimleri veya planları var mı? Ufuk&Bahar DÖRDÜNCÜ: Ülkemizde bildiğimiz kada-rıyla Pekinel kardeşler, yetenekli öğrencileri bulup, on-ları çok güzel bir şekilde yönlendiriyorlar. Çok büyük bir çalışma ve çaba. Bizlerin ülkemizdeki öğrencileri tanıyabilmemiz için, bazen mastır klaslara davet edil-me şansını bulursak ancak, tanışma olanağı bulabili-riz. Ufuk burada Konservatuarda öğretim görevlisi, bazen Türkiye’ye gittiğinde öğrenciler başvuruyorlar, biraz fikir alma, yönlendirme açısından, elinden geldiği kadar yardımcı oluyor. Yetenek iyi bir kariyer yapmaya yeterli değildir, bunu unutmayalım. Ama onun da keş-fedilmesi için, belirli kişilerle kontak kurulmasında yarar var tabii ki.
193
“Ufuk ve Bahar projelerinin ilginçliği ile tanınan bir ikili, bunu hiç çekinmeden söyleyebiliriz”
KadınlarArası: Özellikle anneler çocuklarının yetenek-lerini keşfetme konusunda daha yakınlar onlara. Mü-zik konusunda yeteneği olan çocuğunu keşfeden bir anne hangi adımlarla onun doğru sonuçlara ulaşması-nı sağlayabilir? Ufuk&Bahar DÖRDÜNCÜ: Öncelikle başta da söyledi-ğimiz gibi aile ve desteği çok önemli. Eğer yetenek var-sa, doğru ve iyi bir profesör bulunması birinci hedef. Müzik bilgisinin gelişmesinde yine ailenin rolü büyük, örneğin her konsere gidilmesi ve evde klasik müzik or-tamının devamlı yaratılması gerekiyor. Şunu da unut-mamamız gerekli, sanatçı kültürlü bir kişi olmalıdır, o yüzden okul ve genel kültür bilgisinin de olması şart. Sadece yetenek yeterli olmuyor maalesef. Yetenek, kül-tür, bilgi ve çok çalışma. Anne konusunda belki haklısınız ama bir babanın da anneyle aynı fikir ve isteği paylaşması, hedefe ulaşıla-bilinmesi için çok gerekli. KadınlarArası: Yurtdışında olmanız sizin için bir avan-taj mıydı? Burada olsaydınız ne değişirdi? Ufuk&Bahar DÖRDÜNCÜ: Yurt dışında olmamız avan-tajdı tabii ki. Neden mi? Yaptığımız müzik Avrupa’da doğmuş bir müzik, bu müzik, bizim insanımızın, ülke-mizin müziği değil… Her ne kadar büyük gayretlerle bu müziği yaşatmaya ve belirli yerlere getirmeye gayret ediyorsak da, burada daha az bir çaba ile sanatçılar kendilerini bu kültürün içinde buluyorlar. Bir de bir-
194
çok değerli sanatçı ile çalışma ya da tanışma imkânınız oluyor. Konserlerde hiç tahmin etmediğiniz anda önemli kişiler sizi dinliyor ve değişik kapılar açılıyor, bunlar kariyeri-nizi belirli bir seviyeye getiriyor diyelim. Sanatçının hayatında yaptığı kontaklar çok önemli, menajer olsun, besteci ya da diğer müzisyenler, herkes yeni ufuklar açabiliyor, bir sanatçının kariyerinde bunun önemi büyük. Ülkemizde olsaydık durum nasıl olurdu? Mutlaka daha değişik bir kariyer yapardık sanıyoruz, fakat bunu ya-şamadıkça bilemeyiz. KadınlarArası: Bundan sonrası için hedefleriniz? Ufuk&Bahar DÖRDÜNCÜ: Yukarıdaki sorularınızın bir tanesinde 21. Yüzyıl müziği ağırlıklı bir çizgimiz olduğu söylemiştik. Bu yüzden, birçok tanınmış besteci ile be-raber çalışıyoruz ve her yıl en azından kendimiz için bir eser yazdırmayı amaçlıyoruz. Şimdiye kadar başardık sanıyoruz. Ayrıca diğer konserlerimizi de değişik projeler olarak sunuyoruz. Böylece yasadığımız devirle bir bağlantı kurmuş oluyoruz. Her şey gibi konser konseptlerinin de değiştiği bir gerçek, o yüzden sanatçıların yenilikçi ve yeni fikirlere açık olması gerekiyor. Konser sezonlarının çoğunda temalar, yeni konseptler, değişik grupların birlikteliği aranıyor. Bunları görme-mezlikten gelemeyiz. Projelerimiz, değişik eserler yazdırmak, değişik müzis-yenlerle aynı sahnede olma arzusu… Birçok sanatın
195
aynı sahnede buluşması. Birçok projemizde müzik, vizuel ve tiyatroyu ayni sahnede birleştirdik. Ya da ta-nınmış jazz müzisyenleri ile aynı sahnede yer almayı planladık. Bestecilerinde tarzlarının değişik olması ta-bii ki projelerin çok değişik ve renkli olmasını sağlıyor. Bazı konserlerimiz “ in Between” gibi aynı konserde, yüzyıllar arasında gidip gelmek, böyle bir performans sanatçı için zor olabilir, fakat dinleyici için çok zengin bir dinleti… Ufuk ve Bahar projelerinin ilginçliği ile ta-nınan bir ikili, bunu hiç çekinmeden söyleyebiliriz…
***
196
197
“Kendini Tanımak
Başlı Başına
Bir Serüven”
198
199
SERAP BAŞOL
Yeşil sanatçı, yazar, gezgin
Serap Başol; arzularını, keşiflerini, heveslerini, projele-
rini sanatla ifade ederek yazıyor, çiziyor, boyuyor, üre-
tiyor anlatıyor ve sergiliyor.
KadınlarArası: Kendinizden bahseder misiniz biraz?
Profesyonel iş yaşamından sanatçılığa uzanan yolculu-
ğunuzdan da.
200
Serap BAŞOL: ODTÜ idari bilimler fakültesi, işletme
bölümü mezunuyum. Kültürlü, meraklı, okuyan, çalış-
kan bir ailede büyüdüm. Babam üst düzey kamu yöne-
ticisiydi. Yöneticiliğe bu yüzden çekildim sanırım. İş
dünyasının kalbi İstanbul’ da bankacılık sektörüne
girdim. Yükselen bir sektörde doğru zamanda doğru
yerlerde bulunup, yoğun ve yorucu bir tempoda on
sekiz yıl çalıştım, yöneticilik ve eğitimcilik yaptım. İşimi
sevdim, işe doydum, çok şey öğrendim.
Zaman içinde iş dünyasının bana yetmediği-
ni/yorduğunu/asıl istediklerime/ilgilenmek istediğim,
çekim duyduğum alanlara zaman ayıramadığımı fark
ettim. Yoğun bir huzursuzluk duygusu, isteksizlik, kız-
gınlık halleriyle kendini belli eden bu halimi analiz ede-
rek epey düşündüm. Sorumlulukları yüksek yöneticilik
görevlerimi tümüyle bırakma kararım bir yıldan uzun
sürdü… İyice emin olunca, kurumsal bağlılık kavram-
larımı yeniden tanımlayınca ve işyerimin tam onayını
sağlayınca bırakabildim. Bir anlık ani bir karar değil-
di. Öyle olmadığı, derin düşünüldüğü için (düşün-
sel/gönülsel tutarlılık taşıdığı için) hiç pişman olma-
dım.
“İnsan içini mutlu eden şeyi araştırırken eşinden,
ailesinden, yakınlarından destek alabilmeli”
KadınlarArası: Belirli bir gelir elde edilen sıradan işle-
rimizle kendimizi bazen de daha güvende hissederiz.
Ayrıca bu daha monoton ve kariyer tanımlı işlerden
vazgeçerken yakın çevremiz bizim gibi düşünmeyebili-
yor bazen. Bu nedenle de bu yeni yolculuklara karar
201
verilirken bazen yalnız da kalınabiliyor. Sizin de mut-
laka bu dönemlerde desteğe ihtiyacınız olmuştur.
Serap BAŞOL: İnsan içini mutlu eden şeyi araştırırken
eşinden, ailesinden, yakınlarından destek alabilmeli.
Ruhumun çağrısını dinlemeye yöneldiğimde eski eşim
bana bu alanda hep destek verdi. İş insanın yaşamında
çok önemli bir eksen. Bu tür kararlar genelleme yapıla-
rak alınamaz. Sağlıklı bir ruh ve beden yapısı çerçeve-
sinde karar alabilmekten bahsediyorum elbette…
KadınlarArası: Ya doğru bir karar değilse diye düşün-
dünüz mü hiç?
Serap BAŞOL: Girişimci olmaya, özgür çalışmaya ka-
rar verirken insanın bence kendi yapısını, geçmişini,
günün koşullarını, bireysel özelliklerini (birçok özelli-
ğinden ağır basanlarını), derinde yatan ihtiyaçlarını
araştırması, anlaması, arzu ve tutkularını keşfetmesi
çok çok çok önemli. Birer satırla bahsettiğim bu özel-
likleri araştırmak insanın yıllarını alabilir. Kendi psiko-
lojisini çözmek bile başlı başına bir yaşam amacıdır.
Yoksa geçici heveslerle yanlış yönlere çekilebilir kişi ve
anlık kararlar vakit kaybına yol açabilir diye düşünü-
yorum. Gelmiş geçmiş birçok bilge, filozof hatta pey-
gamber boşuna dememiş “KENDİNİ TANI” diye. Kendi-
ni tanımak müthiş bir serüvendir ancak, ne kadar er-
ken başlansa o kadar iyi olur. Bence herkes birçok
işi/mesleği yapabilecek donanımdadır ve zaman içinde
birinden diğerine akabilir. O zaman diliminde hangi
yönünün ağır bastığına bağlı olarak mesleğini değişti-
202
rebilir. Bu konularda esnek olmak, üzerinde düşün-
mek gerekir…
KadınlarArası: Resim nasıl başladı ve gelişti? Nasıl
çalışıyorsunuz?
Serap BAŞOL: İlk çekim alanım, yöneticilikten ve okul
yıllarımdan yatkın olduğum eğitim oldu. Hem teknik
bilgilerimi aktardığım bankacılık dersleri, hem de bizi
daha bütün ve tam insanlar/yöneticiler yapacak geli-
şim dersleri verdim. Eğitim vermek ve haftanın belli
günlerinde çalışmak, diğer günlerde bana özgürlük
getirdi. Aklımda kalan ne varsa yapmaya giriştim: Dav-
ranış bilimleri, psikoloji araştırmaları, beden-
sel/meditatif çalışmalar, şarkı söylemek, sanat tarihi,
felsefe derken resim teknikleri (çiz-
gi/desen/yağlıboya/karışık malzemeler), ortak atölye
çalışmaları yaptım ve kendimi resimli bir dünya içinde
buldum. Yıllardır kendi halimde günlük tutup yazıyor-
dum ama görsel anlatımla ifade edebilmek beni çok
cezbetti… Beş yıllık bir yarı-zamanlı çalışma diliminde
böylece bir yanımı daha keşfetmiş oldum. Eğitimciliği
ve gönüllü terapistliği (bir anlamda) sonunda bıraktım
ve tümüyle sanata yöneldim. Heyecanla... Sonrası ça-
lışmalar, tasarılar, niyetler, sergiler diye sürüyor.
Sanat bana kendimizi ve dünyamızı iyileştirmek mese-lesine dikkat çekmek ve çözüm hevesi uyandırmak için harika ifade olanakları sundu. Sanatçı olarak yaptığım her işte “yeşil” izler bulabilirsiniz. Doğa sevgisi ile sa-natsal yeteneklerimin bileşkesi oldular. Sergilenen işle-rimin başlıklarına bakarsak amacımın tutarlılığı ve sürekliliği anlaşılır.
203
Yeryüzü mozaiği
Çevre için grafik kolâjlar
Küpler/çanaklar
Bir bahçe yapabilir misin?
Adını hatırladığın kuşlar kurtulur
Atık sanat olunca sergileri/atık manifesto
Kayıp kültürlerin ardında
Sevdiklerim/sevmediklerim
Gezgin inek
Göçmeyen kuşlar
Lal-e turka
Mavi yolculuk
Balık ve kuşlar
“she-elle”; kabuğundan çıksın kadın Çalışırken vermek istediklerimi estetik ve görsel bir
yoldan sunabileceğim en uygun ortam neyse ona yöne-
lirim. Hepimiz kent yaşamı ile iç içeyiz. Kentsel olanak-
lar içinde yapıt imgeleme, üretim ve sergileyiş aşamala-
rından geçiyorum. Ancak beni besleyen ana kaynak
doğa. Ormanda yürüyüş yapmak, bir ağacın altında
oturmak, sahilde dalgaları izlemek, kuş gözlemlemek,
bulutları ve gökyüzünü incelemek enerjimi dengeliyor.
Yeniden düşünmeye, çalışmaya ve üretime geçebiliyo-
rum. İnsan doğaya muhtaç, doğadan ayrıldıkça kendi
doğasından koptuğunun bilincine varmalı. Doğaya ya
da kentsel yaşama ayrı ayrı meydan okumaktansa
uyumlu birlikteliğin peşine düşmeliyiz diye düşünüyo-
rum ve hep bu olasılıkları araştırıyorum.
“Sevdiğin şeyler seni üretken kılıyor, durmak is-
temiyorsun”
204
KadınlarArası: Kadın sevdiği işi yaptığında dünya de-
ğişiyor değil mi?
Serap BAŞOL: Kesinlikle! İnsan doğal eğilimlerine
uzanınca kendisinin bile daha önce pek farkında olma-
dığı yönleriyle karşılaşıyor. Bu sevinç veren, yaşamı
daha anlamlı kılan bir sürpriz. Kendine fırsat verdiğin-
de gerçekten doğana yatkın, gönülden sevdiğin şeylere
çekiliyorsun. Sevdiğin şeyler seni üretken kılıyor, dur-
mak istemiyorsun. Bir ya da birkaç doğal eğilim ifade
olanağı bulunca fidan gibi serpilip büyüyor. Ben ban-
kacılık kariyerimde liderlik özelliklerimi geliştirmiştim,
ardından verdiğim eğitimlerle anlatım yeteneğim güç-
lenmişti, sanat içinde ise gönlümü çağıran aşkı bul-
muştum… Böylece kısa sürede ilginç bir biçimde tüm
bahsettiğim yönlerin bileşkesi işlerle uğraşır oldum. Bir
yandan gönüllüsü ve yönetiminde olduğum Yeşil Adım-
lar Çevre Eğitim Derneği’ n de sevdiğim dostlarla her
yaştan öğrencilere çevreci ekolojik bilinç kazandıracak/
arttıracak kitaplar hazırlar ve atölyeler, sergiler, faali-
yetler düzenler hale geçtim. Diğer yandan içimi doldu-
ran arzuları, keşifleri, hevesleri, projeleri sanatla ifade
ederek yazar, çizer, boyar, üretir, anlatır ve sergiler
hale geldim. Zaten hareketli ve çok yönlü olan yapım
birkaç alanda ve ortamda ifade bulur oldu. Derken
beklemediğim bir biçimde İTÜ Mimarlık Fakültesinde
ziyaretçi öğretim görevlisi olarak gençlerle “kentsel eko-
loji” alanında tasarım ve çalışmalar yapmaya başladım.
Hep sevdiğim mimarlık ortamının içinde gençlerle ça-
lışmak beni hem mutlu etti, hem geliştirdi. Yepyeni
harika insanlar tanıdım. Ekolojik Tasarım Haftaları
205
gibi daha geniş etkinlikler ürettik birlikte, çevre konu-
sunda aktif başka kuruluşlarla ortak büyük projeler
gerçekleştirdik… Dünyaya olan sevgimi resimlediğim
küçük afiş tasarımlarıyla başlayan işler nerelere uzan-
dı… Başlarken bunların hayalini bile kurmamıştım.
Ben sadece yüreğimin çağrısını dinlemiştim… Yeni say-
falar zaman içinde açıldı, sonra kitap gibi yazıldı.
KadınlarArası: Aynı zamanda farklı ülkeler farklı kül-
türleri aktardığınız gezileriniz var. Bir sanatçı gözüyle
gittiğiniz yerleri bizlerle de paylaşıyorsunuz zaman za-
man.
Serap BAŞOL: Gezginlik ruhumda var, dünyayı geziyor
olmak kurmaya da bayıldığım bir hayal. Gittiğim yerle-
rin doğası, kenti, tarihi ve otantik kültürü ilgimi çeki-
yor, oralar hakkında okuyorum, araştırıyorum, insan-
ları, ilişkileri ve ortamı gözlemleyip inceliyorum. Ço-
ğunluğun algıları ötesindeki ince ayrıntılara dikkat
ediyorum. Beni ilgilendiren meseleler hep aynıdır; “Bu-
lunduğum yerde doğa nasıl korunuyor? Yerel çözümler
nedir? Küçük kent ölçeğinde, sokakta, ortak alanda
sanat yaşama nasıl katılmış? Asıl değerler nerede giz-
li?”. Böylece her gittiğim yerde notlar tutar, bol fotoğraf
çekerim, bazen eskiz çalışırım, orada yaşadığımı anla-
rın üzerimdeki etkilerini hücrelerime dek işleyip ya-
nımda getiririm. Örneğin Efes’e gittiysem Artemis ener-
jisiyle dönerim evime. Böylece üzerinden yıllar geçse
bile anılarım net ve canlı kalabiliyor. Sonrasında ise
bulgularımı paylaşmayı adeta amaç edinirim, aktarım-
lar halinde içimden taşarlar. Anlattıklarımı dinleyenler
206
ve yazdıklarımı okuyanlar “seninle birlikte oralara git-
tik” derler, demek ki o etkiyi geçirebilmişim. Bu beni
mutlu kılıyor, yenilerini yazmak, anlatmak için heves-
lendiriyor. Gezgin olmak müthiş zevkli bir uğraş, zor-
luğu ve zahmeti yanı sıra… Ancak gezdiğin yerlerde
baktığını görmek lazım, insanlığın halini anlamak, ger-
çek değerleri araştırmak, dünyayı sevmek gerek.
“İş dünyasından iç dünyasına geçişim bir macera
dizisi gibi sayfalara döküldü”
KadınlarArası: Resimlerinizle verdiğiniz güzel mesajlar
var, gezi yazılarınızla aynı şekilde. Birde güzel kitapla-
rınız var. Onlardan da bahsedelim biraz?
Serap BAŞOL: Evet haklısınız işlerim hep bir mesaj
veriyor. Bir farkındalık uyandırmak, önemli bir alanda
düşündürmek, değerli bir duyguyu hatırlatmak, bir
güzelliği paylaşmak üzerine çalışıyorum. Mesajımı
ulaştırabilmenin bir yolu olarak resmi ve yazıyı birlikte
kullanmayı tercih ediyorum. Yıllardır yaptığım resimle-
re, ürettiğim işlere, hazırladığım sergilere metinler yaz-
dım. Hepsinde o sergimin sürecini, sorgulamaları, etki-
leşimleri ve nedenselliğini dile getiren metinlerim
okundu. Hepimizi doğrudan ilgilendiren sorunlara yak-
laşım biçimim en başından beri ilgi çekti ve beğenildi.
İzleyiciye bu anlamda erişebilmek benim için büyük bir
nimettir. Bazı sergilerime interaktif unsurlar eklerim,
izleyenler konuya katılır, kendi seslerini duyurur. İzle-
yici verilmek isteyeni kavrayınca olayı destekler ve tak-
dir eder. Sergilerime gelenler bir şey kazanarak o me-
kândan ayrılır.
207
Görsel anlatımı sevdiğim kadar yazmayı da seviyorum!
Lise arkadaşlarım okullar arası konuşma yarışmasını
kazanmış olduğum için benimle hala gurur duyar;-)
Konuşabilmek için mesajını doğru, net ve güçlü akta-
rabileceğin biçimde yazmak gerekli. Yazım niteliklerini
geliştirmek gerekli, eh her işte olduğu gibi buna ne ka-
dar zaman ayırdığın önemli. Ben bir noktada görsel ve
sözel anlatımın ötesinde yazılı anlatımla buluştum,
şimdilik iki kitap yazdım. Gezginliği içsel boyutlara ta-
şıdığım kitaplar oldular.
Kendi içsel yolculuk serüvenimi; “Mavi Yolculuk, Öz-
gür Balıklar Nereye Gider?” kitabımla yazmaya başla-
dım. İş dünyasından iç dünyasına geçişim bir macera
dizisi gibi sayfalara döküldü. Okuyanların kendi ya-
şamlarından bir şeyler bulduğu, kalplere dokunan sı-
cak bir kitap oldu. Kırk yıllık birikimi iki yüz sayfaya
damıtmak için epey uğraştım, her bir satırı değerlidir,
bilgili ve bilgedir bu kitabım.
İkinci kitabımda ise yine bir yolculuk öykümü kaleme
aldım. Gerçek bir yürüyüş olduğu kadar ruhsal bir yol-
culuk öyküsü bu. İspanya’ nın pek bilinmeyen doğası,
kırsalı ve tarihi yollarında yaptığım zorlu ancak derin iç
güzelliklerle dolu yürüyüş deneyimimi okurla paylaş-
mak istedim. “Büyülü Yol Camino” kitabım doğa, kut-
sallık, tarih ve sanatı harmanladığım, insana güç ka-
tan bir yolculuğu anlatıyor. Yürüdüğüm yolun yanı
sıra geleceğe yönelik umut ve geçmişin etkilerinden
kurtuluş temasını işledim. Yol boyunca karşılaştığım
208
küçük/büyük mucizeler ise kitabın tatlı sürprizlerini
oluşturuyor.
“İnsanın özünü hatırlaması, ruhunun çağrısını
dinlemesi, gerçek doğasının neye yatkın olduğunu
bulması da çok önemli”
KadınlarArası: Sevdiği işleri yapan hatta bunları bir
yaşam felsefesi haline getiren cesur bir kadın olarak,
kadınlara vereceğiniz çok değerli mesajlar olduğunu
düşünüyoruz.
Serap BAŞOL: Bu fırsat için teşekkür ederim. Hepimiz
benzeri yollardan geçiyoruz; günümüzde kadınlar çalı-
şıyor, kazanıyor, kariyerini sürdürüyor, girişimci olu-
yor, seyahatlere çıkıyor, daha bağımsız hareket ediyor,
yüzyılların bastırılmışlığını nihayet sırtından atıyor.
Kadının gelişimi ve güçlenmesi açısından bu çok çok
önemli bir gelişme. Ancak insanın özünü hatırlaması,
ruhunun çağrısını dinlemesi, gerçek doğasının neye
yatkın olduğunu bulması da çok önemli. Gönülden
sevdiği şeyleri araştırmak ve uygulamak için vakit
ayırması gerekli hatta elzem diye düşünüyorum. Ha-
yatta yeniye yer açmak için bazı şeyler geride bırakıla-
bilir. İnsanın evini temizleyip, dolabını çekmecesini
ayıklaması kadar, zihnini temizleyip duygu bohçasını
ayıklaması da gerekli. Yaşamın en önemli iki ekseni
olan işini ve ilişkilerini irdeleyip ayıklaması ise hayati
önem taşıyor bence! Ayıklanmak ve sevdiği bir şeylerle
uğraşmak ona dünyanın kaotik ortamında ihtiyacı olan
dengeli enerjiyi kazandıracaktır. Böylece kendi dünya-
209
sının dışına kolayca taşabilecektir. Taştığında ise daha
geniş bir çevreye etki eder hale geçecektir.
Hepimizin kendinden daha büyük olanın hayrına, bi-
reyselden toplumsala doğru hizmete sunacağı yeni işle-
ri olduğuna inanıyorum. Kadının kendi gücünü ka-
zanması ve kendi gücünü sahiplenmesi dünyanın ve
insanlığın geleceği için elzemdir. Kadınlığın gücü bütü-
nün kurtuluşuna hizmet edebilir asıl!
***
210
211
“KARANLIĞIN İÇİNDEKİ IŞIK
YOLU”
212
213
ÖMÜR YEĞİNSU FUTURE MINDS EĞİTİM DANIŞMANLIK
Kurucu KadınlarArası: Kısaca size tanıyabilir miyiz Ömür Ha-nım? Ömür YEĞİNSU: Çocukluk ve gençlik yıllarımın bir kısmı Ankara’ da geçti. Babamın, çocuklarının eğitimi için ani bir kararla Ankara’dan Avustralya’ ya göç et-
mesi ise bugün benim ve çocuklarımın kazandığı başa-rılara imza atan temel taşlardır diyebilirim. Lise eğiti-mimi Avustralya’ da tamamladıktan sonra Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi’ ni 1979 yılında bitirdim.
214
İş dünyasına İstanbul’ da adım attıktan kısa bir süre sonra profosyonel iş hayatıma Londra’ da devam ettim. 1987 yılından itibaren Londra’ da yaşamımı sürdürü-yorum. Amacım; iki çocuğumu İngiliz eğitimi ve Türk kimlikleri ile Londra’ da dünya vatandaşı olarak yetiş-tirmekti. İngiltere’ deki eğitim sisteminde dünyada say-gın bir yere sahip birçok okul vardı. O yıllarda bunun onlara verebileceğim değerli bir hediye olacağına inan-mıştım. “İnsanın yaşadığı hayat dünyaya bıraktığı bir mesajdır” söylemine inanırım. “O yıllardan ilk aklıma gelen, paraşütle atlarken
bir şekilde açılmayabileceğini de düşünerek atla-
dığımdı” KadınlarArası: Girişimcilik hikayeniz nasıl başladı? Çocuklarınızın eğitimi için yurtdışına yerleştiniz, giri-şimcilik daha sonra geldi sanırım? Ömür YEĞİNSU: Üniversite sonrası ilk işim Borusan Holding’ deydi. Oradan ayrıldığım zaman iki küçük çocuğumla İngiltere’ ye asıl yerleşme amacım İngiliz özel eğitim sisteminin çocuklarımın geleceğini öreceği-ne olan inancımdı. Corporate bir hayatı devam ettirebilmem için önce iş, sonra evlatlarım formülünü kabul etmem gerekecekti. Bir şekilde ben tam tersini yani önce evlatlarım sonra iş formülünü seçtim. Kendim için çalışacaktım. İşim insanlara ışık tutmak ve eğitim üzerine olacaktı. Bana geldiklerinde kişiye özel eğitim haritasıyla hedeflerine ya da belki de hedeflerinin üst seviyelerine ulaşacak-lardı. İnsan sevgisi, gençler ve eğitim… İletişim ve eği-timin kişiye özel verilmesi gerektiği gibi ana başlıklara inanan bir kişi olarak, İngiltere eğitim sisteminden ya-
215
rattığım ayrı ayrı eğitim haritalarının ışığında, çok ki-şinin hayatında başarı ile birlikte farkındalık yarattım ve yaratmaya devam etmenin mutluluğunu yaşıyorum. Futureminds Educational Consultants’ da İngiliz eğitim sistemi ağırlıklı, yatılı okul seçimi ve mentorluğu, üni-versite, yaz okulları, kişiye özel eğitim programı, mes-lek özel lisan okulu, yaz öğretmenleri, yüksek lisans danışmanlığı gibi birçok konuda kişileri doğru adrese yönlendiriyoruz. Zaman zaman aynı çalışmayı Amerika’ daki meslektaş-larımızla da el ele vererek yürütüyoruz ve özellikle Amerikan üniversitelerine yerleştiriyoruz. Ayrıca Türki-ye’ deki bazı okullara değisik konularda danışmanlık yapıyoruz. “Destek almak girişimci için su ve oksijen kadar
değerlidir” KadınlarArası: Zor bir süreçtir girişimci olmaya karar vermek ve olmak. O dönemlerde destekleyen birilerini ister insan yanında. Bazen de destek almamak daha sağlam durmanızı gerektirir. Sizin ki nasıldı? Ömür YEĞİNSU: İnternet çağının henüz başlamadığı o yıllarda iki küçük çocuğu olan bir kadın olarak giri-şimci olmayı düşünmek ve karar vermek bir hayli zor-du. O yıllardan ilk aklıma gelen, paraşütle atlarken bir şekilde açılmayabileceğini de düşünerek atladığımdı. Böyle zamanlarda destek almak eminim insan için su ve oksijen kadar değerlidir. Girişimcilik hikayemde böyle bir desteğin olmaması, benim yolculuğumu bir şekilde aynı J.R.R Tolki-
216
en’inYüzüklerin Efendisi romanındaki gibi derin ve il-ginç sahnelerle örerek bana çok şey öğretti. ‘Türk kim-liğim’, ‘İngiliz kültürü’, ‘girişimcilik’, ‘iki ayağının üze-rinde duran eğitimli kadın’ ve ‘Londra’ gibi sözcükleri-nin her biri, girişimcilik hikayemin ayrı bölüm ve baş-lıkları olabilecek kadar güçlü diyebilirim. KadınlarArası: Çocuklarını yurtdışında okutmak iste-yen aileler için çok önemli bir konuda hizmet veriyor-sunuz. Önceki yıllara göre ciddi bir artış var yurtdışın-da okumak konusunda. Talep arttıkça rekabet de artı-yor. Dolayısıyla o konuda hizmet verenler de aynı oranda artış gösteriyor. Bu konuda aileler doğru seçi-me nasıl karar vermeliler, hangi detayları sorgulamalı-lar hizmet alacakları danışman kurumlara? Ömür YEĞİNSU: Çocuklarını yurtdışında okutmak isteyen aileler ve gençlerin bu konudaki istekleri gün geçtikçe artarken bu konudaki kavram kargaşası da paralel bir şekilde artıyor. İlk adımların öncelikle, İngi-liz eğitim sistemini çok iyi anlayarak atılması çok önemli. Bu konudaki eğitim danışmanlığı, takip ruhu, uzmanlık, bilgi, sabır ve eğitim haritasının oluşumun-dan sonra adım adım hedefe odaklı çalışmak şart. Aile-lerin en çok dikkat etmesi gereken noktaları şöyle sırayabilirim: a) Mümkünse hazırlıklara en az 2-3 yıl önceden başlanması. b) Sunulan ve seçilecek adreslerle gençlerin kişilik, lisan, eğitim ve hazırlıkların örtüşme-si. Keyfi seçim yapılmaması ve kayıt işlemlerinin mü-kemmel bir şekilde uygulanması. Her ayrıntıya dikkat edilmesi. İnternetten alınan bilgilerin mutlaka bir uz-man tarafından süzgeçten geçirilip, doğru bilginin aile-ye sunulması. c) Einstein’ın zekasına sahip olsanız bile çok iyi bir şekilde lisan öğrenmeden İngiltere’ de iyi bir eğitim alamayacağınızı ilk günden bilmeniz gerektiği,
217
ayrıca lisan eğitiminin çok küçük yaşta başlatılması gerekliliği. d) Danışmanlık şirketinin gençleri kapasite-lerinin bir alt adresine değil, doğru bir şekilde hatta bir üst platforma taşıyabilmesinin çok önemli olduğuna inanmaları gerekiyor. KadınlarArası: Bu işe çocuklarınızın eğitiminden baş-lamak önemli bir ayrıcalık, siz ne gibi sorunlarla karşı-laştınız onları başka bir ülkede okuturken? Ve nasıl çözümlediniz o sorunları? Ömür YEĞİNSU: Oğlum Can Yeğinsu ve kızım Ceylan Yeğinsu İngiliz eğitim sisteminin yarattığı iki dünya vatandaşı. İngiltere’ de üniversite, Amerika’ da yüksek lisans eğitim formülü, doğru seçimler yapıldığında dünyada birçok kapıyı açabilecek dünya vatandaşları yaratmaktadır. Bugün daha iyi görüyor ve anlıyorum ki evlatlarınızı yetiştirirken ister kendi ülkenizde olun ister yabancı bir ülkede, onları her zaman çok iyi duymalı ve imkan-larınız kısıtlı bile olsa bir şekilde eğitimleri süresince doğru kişilerle doğru adreslerde olmalarını sağlamalı-sınız. Çocuğunuz sizin hep yanında olduğunuzu bilme-li. Yabancı bir ülkede, her zaman daha fazla çalışmak ve kimliğinizi yaşatabilmek için daha fazla enerji ve emek harcamanız gerekiyor. Aslında başarıya giden yollar da buralardan geçer. Bahsettiğim bu konuları o yıllarda sanki büyük sorunlarmış gibi görmüş olabilirim belki ama bugün baktığımda iki evladımın ‘Dünyanın En İyi 10 Üniversitesi’ listesine dahil olan okuldan mezun olmaları bana ayrı bir gurur kaynağı oldu diyebilirim.
218
KadınlarArası: Hangi konularda destek veriyorsunuz öğrencilere ve ailelerine? Yetişkinler için de eğitimleri-niz var mı? Ömür YEĞİNSU: Futureminds Educational, eğitimde A-Z’ye hizmet vermektedir. İngiltere, Amerika, Kişiye özel eğitim mentorluğu, Eğitim Haritası, Yaz Okulu, Üniversite, İngiltere’de yatılı okul, meslek odaklı lisan okulu, yaz öğretmeni, yüksek lisans. Yetişkinler için, executive lisan okulu, MBA, öğretmen gibi konularda yardımcı olabiliyoruz. Her ay aileler ve öğrencilerle İs-tanbul ve Ankara’da eğitim toplantılarımızla kişiye özel eğitimi gerçekleştirebiliyoruz. KadınlarArası: Çocuklarını yurtdışında okutmak iste-yen ailelere ve yurtdışında okumak isteyenlere neler tavsiye edersiniz? Ömür YEĞİNSU: Çocuklarını doğru zamanda, doğru kişilerin mentorluğunda ve doğru adreslerde okutmala-rını ve hiçbir şeyi tesadüfe bırakmamalarını, köprünün iki ayağını sağlam tutmalarını tavsiye ederim. Yalnız okulda değil evde de verecekleri eğitimin çok kıymetli olduğunu bilmelerinde fayda var. Evlatlarını dünyanın saygın okullarında şekillendirmeleri onları yalnız kendi ülkelerinde değil, dünyanın her noktasında takdir edi-len önemli insanlar yapar. Aileler bunu mutlaka göz önünde bulundurmalı, sorgulamalı ve elbette her şey-den önce konuyu enine boyuna düşünerek çok iyi araştırmalı.
***
219
“Kadın Karar Verir Ve Yapar”
220
221
NEŞE KARABEKİR
İSTANBUL DOĞUM AKADEMİSİ İSTANBUL PSİKODRAMA ENSTİTÜSÜ
Kurucu
Neşe Karabekir; İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümü mezunu. İngiltere– Keele Üniversitesi’ nde Psikolojik Da-nışmanlık yüksek lisansı yaptıktan sonra, bir süre İngil-tere’de GP (General Practice) ile beraber Psikolojik Da-nışman olarak Stoke-on-Trent’ de çalıştı. Türkiye’ye döndükten sonra da, çeşitli özel psikolojik danışma merkezlerinde yetişkinlerle bireysel ve grup psikoterapi-leri konusunda çalışmalarına devam etti. Girişimci ol-maya karar verdi ve sırasıyla İstanbul Psikodrama Ens-titüsü ve İstanbul Doğum Akademisi’ ni kurdu.
222
Hem uzmanlığını hem de girişimciliğini konuştuğumuz röportajda cesur bir kadın girişimci olarak mükemmel mesajlarını sizlerle paylaştı. Bu mesajları içinde “Kadın karar verir ve yapar. Hiçbir güç, hiçbir zorluk karar ve-ren kadını durduramaz. Ben tüm hayatım boyunca her şeyi aşk ile yaptım; insana, hayata, yaradana ve doğa-ya olan aşktır bu. Önerim nerde ve kiminle ne yaparsa-nız yapın AŞK ile yapın. Böyle olunca her şey akıp gide-cektir. Doğal olanın içinde zorluk, yorgunluk olmaz, ko-laylık ve coşku olur” en dikkat çekicileri. KadınlarArası: Girişimcilik yolculuğunuz nasıl başladı peki? Neşe KARABEKİR: İstanbul Psikodrama Enstitüsü yolculuğum oraya öğrenci olarak katılmamla başladı. 1995 yılından itibaren Ankara’ da faaliyet gösteren enstitünün İstanbul ayağını da kurucu Deniz Altınay ile faaliyete geçirdik. O günden beri psikodrama çalış-malarıma bireysel ve grup terapisti olarak durmaksızın devam ediyorum. Aynı zamanda meslektaşlarımı da psikodrama terapisti olarak yetiştiriyorum. Mayıs 2010 tarihinde dünyaca ünlü doğum hazırlık eğitmeni ve bir aktivist olan Janet Balaskas’ ın yönetiminde düzenle-nen “Aktif Doğum” ve Dr. Hakan Çoker’ in İstanbul’da ve Marmaris’te düzenlediği ‘Doğuma Hazır-lık’ kurslarında hem katılımcı hem de eğitimci olarak yer aldım. Bu “orada olma” benim için hayatımın dö-nüm noktalarından biri oldu ve şu anda ortağım olan Dr. Hakan Çoker ile beraber 2010 yılında Türkiye’ de ve dünyada ilk defa doğum ve psikodramanın birleşimi ile İstanbul Doğum Akademisi’ ni kurduk.
223
“İnsanların hayatlarına ve yeni başlayan hayatla-ra değer katmak”
KadınlarArası: İki konuda girişimciliğiniz var; Doğum Akademisi ve İstanbul Psikodrama Enstititüsü. Bu iki girişimcilik hem fikir anlamında, hem de hizmet anla-mında nasıl ortaya çıktı? İkisi birbirini nasıl besliyor? Neşe KARABEKİR: Aslında doğum ve psikodrama bir-birinden uzak kavramlar gibi görünse de, yaşadığım bu süreç her iki eylemin birbirini nasıl bütünlediğini gösterdi bana. Doğum hayat ve başlangıç demek. Bu güzel olayı psikodrama ile birleştirdiğinizde ortaya ina-nılmaz güzel bir tablo çıkıyor. İki kavram aslında birbi-riyle dans ediyor. Birbirini çağırıyor. Doğumun şimdiye kadar hep fizyolojik kısmıyla ilgilen-dik. Bir de zihinsel ve psikolojik boyutu var ki, hem anneler hem de doğuma şahit olanlar bu kısmı hep göz ardı etti. İşte benim her iki disiplini tecrübe etmem sayesinde doğuma yeni bir bakış açısı getirdim. Zihin-sel hazırlık kısmında başta bebek olmak üzere anne ve babaların öncelikle doğumlarını nasıl yaşamak istedik-lerini bilmelerini sağlıyoruz. “Keşkesiz bir doğum”un ilk kuralı bu. İşte psikodrama bu noktada inanılmaz olay-lar yaratan bir disiplin haline geliyor. Doğuma hazırlık eğitimleri içinde verdiğimiz psikodrama dersleriyle anne ve bebeğin buluşma anını adeta yaşatıyoruz, anne ile bebeği iletişime geçiriyoruz. Güvenli bir laboratuar ortamında yapılan böyle bir do-ğum provası hem anne babayı daha da güçlendiriyor, hem ‘anı yaşarken’ tercihleri daha da netleşiyor. Psikodrama bu sayede anne baba adayının yaşayarak öğrenmesini ve bunu öğrenirken eğlenmesini de hedef-
224
liyor. Kazanılan birçok farkındalık da yanlarına kâr kalıyor. KadınlarArası: Her iki konu da sunulan hizmetler açı-sından son derece hassas ve önemli. Bu iki merkez insanların yaşamlarına ne katıyor, yaşamalarında ne-leri kolaylaştırıyor? Neşe KARABEKİR: Her iki merkezin ortak noktası şunlar; “farkında olmak”, “orada olmak”, “anı yakala-mak” ve en önemlisi “keşke” dememek. Hayatı fark et-mek, “olabildiğince” istediklerini yaşamak kişisel ve beraberinde toplumsal mutluluğu da getiriyor. Her iki merkezin tek bir hedefi var; insanların hayatlarına ve yeni başlayan hayatlara değer katmak. Hayatlarına dair önemli kararları vermelerine sadece yardımcı olu-yoruz. Kısaca farkındalıklarını artırmalarına katkı sağ-lıyoruz. Bebeklerinin varoluşunda onlara saygı göste-ren aileler kanımca daha sonrada onlara saygı gösteren ebeveynler haline dönüşüyor… KadınlarArası: Doğuma hazırlık, doğum ve doğum sonrası dönem kadınlar başta olmak üzere tüm aile için çok önemli. Siz merkezinize başvuranlar için bu süreci kolaylaştıran yöntemler sunuyorsunuz. Bunu yaşadığınız örneklerle aktarmanız mümkün mü? Bu doğum sürecinde merkezinize başvuran aileler sizden aldıkları destekle nasıl bir değişim yaşıyorlar? Ve bu onların ve yeni doğanın yaşamına nasıl yansıyor? Neşe KARABEKİR: İstanbul Doğum Akademisi olarak bizim arkasında durduğumuz bir kavram var. O da “keşkesiz doğum”. Keşkesiz Doğum, tıbbi bir engel ol-madığı sürece kendiliğinden başlayan, doğal hormonla-rın optimum koşullarda aktif olarak salgılandığı,
225
mümkün olduğunca müdahale edilmeden yapılan, be-beklerin doğar doğmaz anne ( anneye bakım gerekirse baba) kucağı ile buluştuğu ve doğum şekli ne olursa olsun doğuma şahit olan herkesin doğumdan «KEŞKESİZ» çıktığı doğumlardır. Keşkesiz doğumda doktor, ebe/doula ve doğum psikoloğundan oluşan bir ekip çalışır. Bu doğum felsefesi ilk olarak İstanbul Doğum Akade-misi tarafından uygulanmaya başlanmış ve tüm dün-yada da ilgi ile karşılanmıştır. Keşkesiz doğumların, keşkesiz bir gelecek yaratacağı inancı çevresinde şekil-lenmiştir. Akademimize başvuran ebeveynler doğumla-rını nasıl gerçekleştirmek istediklerini, kendileri ve be-bekleri için doğru olanın ne olduğunu öğreniyorlar. Kendilerine ve bebeklerine odaklanıyorlar. “Her doğum anneyi çevreleyen farklı farklı başka
duygularla gerçekleşir” KadınlarArası: Merkezinizdeki doğuma hazırlık eğitim ve destek programlarına sadece anne adayları mı katı-lıyorlar? Neşe KARABEKİR: Sadece anneler katılmıyor. Başta anne baba olmak üzere ailede bebek bekleyen tüm fert-lere yönelik “keşkesiz doğuma hazırlık eğitimlerimiz” her ay düzenli olarak gerçekleşiyor. Katılım talebine göre bu eğitimlerin sayılarını artırabiliyoruz. Ayrıca hamile pilatesi ve yogası, doğum sonrası anne-bebek yogası, bebek bakımı, emzirme eğitimlerimiz ve ebe-veyn akademimiz de annelerin ve hatta bebeğe baka-cak olan herkesin ilgisini çekiyor.
226
Bunun yanı sıra Akademimiz’ de hem doğuma hazırlık konusunda kendini geliştirmek isteyen ve “keşkesiz doğum ekibinin” bir parçası olmak isteyen ebelere, sağ-lık personeline yönelik eğitimler, doğum destekçisi ola-rak çalışmak isteyen herkes için (sağlıkçı olmak ge-rekmiyor) doulalık eğitimleri de yer alıyor. “Keşkesiz Doğum Merkezi” olmak isteyen kadın doğum hekimle-rine ise ayrı bir eğitim paketi sunuyoruz. KadınlarArası: İlk kez anne olacaklarla ikinci veya üçüncü kez anne olacakların aldığı destek ve eğitim programı aynı mı oluyor? Neşe KARABEKİR: Aslında bu durum anne adayına göre değişiyor. Önemli olan kaçıncı doğum olursa ol-sun sonunda keşke demeyecek doğumlar yaşanması. 2. veya 3. doğum annenin tercihine göre değişiyor. Ör-neğin ilk doğumu sezaryen operasyonu ile gerçekleşmiş ama 2. doğumunda doğal doğumu tercih eden anne ve babalar için olduğu gibi sezaryen tercih edenler için de Keşkesiz Sezaryen veya Anne-Bebek Dostu Sezaryen olarak nitelendirdiğimiz doğuma hazırlık eğitim paketi içinde sunduğumuz modüllerimiz yer alıyor. Şunu unutmamak gerekir; annenin kaçıncı doğumunu yap-tığından çok, bağımsız olarak her doğum tektir ve biri-ciktir. Her doğum anneyi çevreleyen farklı farklı başka duygu-larla gerçekleşir. Bunu asla unutmamak gerekir. Eğitimlerde sunduğumuz her şey kanıta dayalı bilgilere dayalıdır. Bence diye bir şey yoktur, her konuda ya-pılmış araştırmalar vardır. SSVD (sezaryen sonrası vaginal doğum) ise yine kanıta dayalı oranlarla eğitim-de anlatılmaktadır.
227
KadınlarArası: Anne adayları genelde size bilinçli ola-rak mı geliyorlar? Çünkü bizim kültürümüzde doğuma hazırlık ve doğum sonrasında büyükler tarafından yön-lendirmeler çok olur. Neşe KARABEKİR: Doğuma hazırlık kavramı ülkemiz için çok yeni. Özellikle sezaryenin son yıllarda artmış olması ve normal doğuma dönüş trendi ile beraber do-ğuma hazırlık daha çok araştırılan bir konu oldu. Top-lumumuz normal doğum ile ilgili ağrılı sancılı, çok can yakan bir eylem olduğuna dair negatif bir hipnoz al-tında. Her gebenin duygularını olumsuz etkileyecek en az bir hikâye var akıllarda. Komşular, teyzeler, babaanneler hatta televizyonlarda yayınlanan diziler… Oysaki her hamilelik-doğum biriciktir, herkes kendi doğum hikâ-yesini yaşayacak ve bir daha tekrarlanmayacak. Bu nedenle hiç bir anne keşke dememelidir. Biz doğala karşı negatif etki yaratan düşünceleri do-ğuma hazırlıkla giderilebileceğine inanıyoruz. Bize ge-len gebelerin bir kısmı gerçekten negatif bir hipnoz al-tında olduğunu bilmeden geliyor ve bir kadın bir erkek bir anne –baba ve en önemlisi bir insan olarak bilmesi gereken doğum hakkını öğreniyor. Bazıları ise okuya-rak gelmiş oluyorlar ve pratik kısımları deneyimlemek için katılıyorlar. “Doğum anının psikolojik steril olmasını sağlama-
ya çalışırım” KadınlarArası: Anne adayının biyolojik olarak doğuma hazırlanması çok önemli, ama psikolojik olarak hazır-lanması ondan daha da önemli. Tabii bu ruhsal boyut
228
gebeliğin her ayında gelişerek artıyor ve her anne ada-yına göre değişebiliyor. Yaşadığınız deneyimlere bağlı olarak bizimle paylaşabileceğiniz örnekler var mı? Neşe KARABEKİR: Biz programlarımızı kısaca “Fizik-sel Destek Zihinsel Arınma” olarak özetliyoruz. Yukarı-da da bahsettiğim gibi doğumla ilgili negatif hipnozla-rın giderilmesi için doğuma psikolojik destek çok önemlidir. Psikolojik hazırlık birkaç alanı içeriyor. Do-ğum tam bir teslimiyet ve güven halidir. Kadının hiçbir şeyi kontrol etmeden kendi içine dönmesi, bedenini takip etmesi ve bebeğine odaklanması gerekir. Bunun için içerden ve dışarıdan gelecek uyaranlara kendini kapaması çok önemlidir. Bu nedenle psikolojik hazırlık aynı zamanda gebenin eski travmalarından, geçmişin ağırlıklarından, kaygılarından arınması demektir. Kendi doğumunu bilmeli, annesiyle ilişkisini inceleme-li, korkularını ertelemek yerine cesaretle üzerinden çalışıp onların doğum esnasında veya sonrasında hiç kontrol edemeyeceği bir zamanda çıkmasını engelleme-lidir. Psikolojik hazırlık çok soyut gibi görünse de neredeyse doğum şeklini değiştirecek derecede etkilidir. Böyle bir hazırlık kişiyi sonuç ne olursa olsun “keşkesiz” bir do-ğuma götürecektir. Örnekler çok… doğuma da girdiğim için o anda ortaya çıkan bilinçaltı hikâyeleri hem ina-nılmaz hem de kişiyi zorlayacak nitelikte. Mesela do-ğum esnasında daha önceki düşük ve kürtajlarını ha-tırlayan, kendi doğumunda yaşadığı zorluğun aynısını yaşayacağını sanan oldu. Bir keresinde hamilelik boyunca tüm temizliği yaptığı-mızı düşündüğümüz halde ilerlemeyen bir doğum ey-
229
lemi vardı acaba babadan mı kaynaklanıyor diye baba-yı dışarı aldım. O anda konuşurken babanın babasının o gün ölüm yıldönümü olduğu ortaya çıktı. Vücut her şeyi hatırlamış ve strese girmişti ve annemiz de bunu biliyordu. Hemen psikolojik rahatlamayı yaptık ve do-ğum eylemi yarım saat içinde tekrar hız kazandı. Bazen de doğum anında ebe ve doktorun bir stresi olabilir. O yüzden doğum anının psikolojik steril olmasını sağla-maya çalışırım. KadınlarArası: İstanbul Psikodrama Enstitüsünde farklı gruplar için psikodrama programlarınız var; ka-dınlar, çocuklar, ergenler… Bu gruplarla ilgili program-larınızdan da biraz bahsedebilir misiniz? Neşe KARABEKİR: Tabi, psikodrama zaten tüm gücü-nü yaratıcılık, spontanite ve eylemden alır. Bu nedenle çocuklar ve ergenler üzerinde çok hızlı işleyen bir tek-niktir. Sosyal ilişki veya her türlü zorluğu olan çocuk ve gençler hem eğlenerek hem de birbirlerinden öğre-nerek hayata hazırlanırlar. Gündüz kadın grupları ve akşam karışık yaşantı gruplarında ise gerek belirli so-runlar gerekse kişisel gelişim için bir süreç vardır. Her hafta 2 saat yapılan grup seanslarında kişiler başkala-rının hayatlarında canlı cansız aldıkları rollerde hem farkındalık kazanırlar, hem de birbirlerinin hayatlarına dokunurlar. Grup çalışmalarının en önemli avantajlarından biri de evrensel olması ve güvenli bir ortamda akla gelebilecek her şeyin provasının etik çerçevede yapılabilmesidir. Bir psikodrama sahnesinde kişiler ölmüş olanla konu-şur, geçmiş ve geleceğe gider, rüya ve fantezilerini ya-şayarak canlandırabilirler. Böylece gerçek dramatizasyonla yeniden canlandırılır. Ve kişilerin algı-
230
ları yeniden dönüştürülür. Anının kendisi değil ama kişinin o anı algılaması değişebilir. Her defasında yeni hayatların başlangıçlarına şahit oluyoruz… “Biz “iyi ki” ler için gönüllerimizle çalışan bir eki-
biz” KadınlarArası: Her iki girişimciliğinizde de nasıl bir ekiple çalışıyorsunuz, ekipte nelere önem veriyorsu-nuz? Neşe KARABEKİR: Harika ekiplerle çalışıyorum. İs-tanbul Doğum Akademisi’nde doktor, ebe, doula, yoga eğitmenleri ve psikologdan oluşan doğum ekipleriyle çalışıyoruz. IPI’ de birlikte çalıştığım ve özellikle psikodrama konusunda uzmanlaşmış psikolog arka-daşlarımla beraber çok renkli ve hedef odaklı bir ekibiz. Ortağım Deniz Altınay çeşitli psikodrama kitapları yazmış çok değerli bir psikodrama eğitimcisidir. Diğer tarafta İstanbul Doğum Akademisi’ ndeki ortağım ise Op.Dr. Hakan Çoker Keşkesiz Doğum ekibi için çok büyük bir karar alarak “ebesiz ve doğum psikologsuz doğuma girmem diyerek” kadın doğum camiasında çı-ğır açmıştır. Çok çalışıyoruz ama bu çalışma keyifli. Sonuçta baktı-ğınızda her defasında yeni hayatların başlangıçlarına şahit oluyoruz. En büyük motivasyonumuz doğumunu istediği gibi yaşayan ebeveynler ve doğum tamamlandı-ğında doğuma şahit olanların gözlerdeki o mutluluk ifadesi. En önemlisi “iyi ki” ler. Biz “iyi ki” ler için gö-nüllerimizle çalışan bir ekibiz.
231
“Nerde ve kiminle ne yaparsanız yapın AŞK ile ya-pın”
KadınlarArası: Her ikisi içinde gelecekteki planlarınız nelerdir? Neşe KARABEKİR: Tabii ki büyümek ve arkasında durduğumuz kavramları daha fazla kişiye duyurmak için çalışmak. Özellikle İstanbul Doğum Akademisi ola-rak “keşkesiz doğumlar”ı artırmaya yönelik hedefleri-miz var. Bunun için ortağımla beraber tüm Türkiye’ yi ve hatta dünyayı dolaşıp kadınlar için çok özel bir duy-gu olan doğuma götüren uygulamaları anlatıyoruz. Ve de yavaş yavaş eğitimleri bugüne kadar yetiştirdiğimiz “keşkesiz doğum” takımları üzerine kaydırıyoruz. Ör-neğin çok yakında “keşkesiz doğum”u bizzat kendisi yaşayan eğitimlerimize katılarak İstanbul Doğum Aka-demisi’ nin felsefesini içine sindirmiş bir psikolog ar-kadaşımız Anadolu Yakası’na 2. İstanbul Doğum Aka-demisi’ ni açacak. Bu bir büyüme girişimi. İş ortaklarımızı seçerken çok seçiciyiz. Bu örnekleri daha da çoğaltarak yaygınlaşmak istiyoruz. Doğuma Hazırlık eğiticisi-doula ve doğum psikoterapisti eğitim-lerini 2 senedir devam ettirip doktor, ebe, hemşire, psi-kolog, doula, yogacılar ve başka meslek gruplarından 100 kişiyi eğittik. Her sene eylül ayında 9 ay 10 gün süren eğitimimiz başlar ve mayısta biter. Sağlık dışın-dan bu eğitimleri almak isteyenler için bir tane ‘temel doğum bilgisi’ modülü ekstradır. Böylece Türkiye’ nin her yerindeki kadınlara, anne baba adaylarına ulaşabi-liyoruz. Öte yandan birikimlerimizi toplum için kulla-nıp daha fazla kişiyi doğuma hazırlık ve doğumlarını fark etmeleri için paylaşmaya devam ediyoruz.
232
Biliyoruz ki doğum bir insan hakkıdır ve herkes doğu-muna sahip çıkmalıdır. Hiçbir güç hiçbir zorluk karar veren kadını durduramaz. KadınlarArası: Kadın girişimcilere bir mesaj vermek isteseniz, ne dersiniz? Neşe KARABEKİR: Yaşamın kadın ve erkeğin oluşu-mundan ve daha çok kadından başladığını düşünüyo-rum. Kadınların doğum anını yarattıkları gibi kendi doğalında bir yaratıcılığı zaten var. Bu otomatik olarak girişimcilik tarafını da getiriyor. Zaten kadın karar verir ve yapar. Hiçbir güç hiçbir zorluk karar veren kadını durduramaz. Sadece kültürel ve bazen sonradan öğ-rendiğimiz etkiler vardır ama bunlar gerçekten bize ve doğamıza ait değildir. Gerçekten korku ve tedirginlikle sonradan öğrenilmiştir. Bu nedenle deneme ve yaratma cesaretini kaybetmemek gerekir. Ben tüm hayatım bo-yunca her şeyi aşk ile yaptım; insana, hayata, yaradana ve doğaya olan aşktır bu. Önerim nerde ve kiminle ne yaparsanız yapın AŞK ile yapın. Böyle olun-ca her şey akıp gidecektir. Doğal olanın içinde zorluk, yorgunluk olmaz, kolaylık ve coşku olur.
***
233
“İnsan İstediği ve İnandığı Sürece Her
Şeyi Başarabilir”
234
235
MELİKE ÇARPATAN banamoda.com
Kurucu
Melike Çarpatan; Tasarım eğitiminin ardından pazralama iletişimi ve halkla ilişkiler yüksek lisansını tamamlıyor. Japonya’ da bir süre tekstil fabrikasında desen tasarımı konusunda çalışıyor. Eski İslam Türk motifleri ve Japon motiflerinin kombinasyonundan ta-sarladığı desen çalışması ile Türk-Japon Dostluk Ödülü alıyor. Tekstil tasarım ve konfeksiyon sektöründe yak-laşık 15 yıllık profesyonel iş yaşamı ile birlikte hayalle-rinin peşinden gitmeye karar veriyor. Tüm okul ve kari-yer hayatının asıl amacı olan, banamoda.com sitesini kuruyor.
236
KadınlarArası: Konu moda olunca röportajın keyfine doyum olmaz. Çok seviyoruz modayı, onun hakkında birilerini dinlemeyi, okumayı. Olmazsa olmazımız mo-da. Siz aslında bu konuda çok önemli bir örneksiniz farklı bakış açınızla. Hani kiloları nedeniyle belki biraz cesaret sorunu olan bayanları giydirmek fikri nasıl oluştu? Melike ÇARPATAN: Büyük bedenli kadınları giydir-mek fikri, inanmayacaksınız ama benim 25 senelik hayalimdir. 35 yaşında bir kadınım ve şu ortaya çıkıyor ki yedi yaşımdan beri benim yapmak istediğim iş bel-liydi. Çocuk yaşlarımda alışverişe giderdik annem, tey-zem ve ben. Annem ve teyzem bir türlü kendilerine uy-gun kıyafet bulamazlar ve daha az kilolu arkadaşları-nın sürekli tattığı alışveriş mutluluğundan mahrum kalırlar, eve üzgün ve elleri boş dönerlerdi. Aynı za-manda ben de yaşıma oranla kilolu bir çocuktum. Benim ve ailemin fazla kilolarımızdan dolayı, güzel kı-yafet bulamamamız ve bulduğumuz tek tük parçalarıda doğru kombinleyememiz, gelecekteki mes-lek seçimimi belirledi. İşte o zamanlarda yaşadığımız giyim sıkıntılarımız, benim tahsilimi ve geleceğimi şe-killendirdi. Hala Türkiye’ de yeterli sayıda büyük be-den kıyafet markası yok. Olan markalarında koleksi-yonları her hedef kitleye uygun olmuyor maalesef. Do-layısıyla büyük beden kadın hem bedenine uygun hem stiline uygun kıyafet bulamıyor. Eee biliyorsunuz ki kadınız, giyinmeyi, süslenmeyi seviyoruz, bu bizim için çok önemli. Bu nedenle tek amacım büyük beden ka-dınları doğru giydirmek, onların mutlu olmalarını sağ-lamak. Çünkü bende bundan mutlu olduğumun far-kına vardım. 35 yaşındayım, hala büyük beden bir ka-dınım, ama kendimle barışığım. Türkiye’ de büyük be-
237
den kadınların oranı %47 yani her iki kadından biri büyük beden… “Kendimi sadece onları mutlu etmeye ve bu geçici süre içerisinde özgüvenlerini arttırmaya adadım”
KadınlarArası: Fazla kilolu olanlar için genelde kilo vermesi üzerine baskı vardır ve bu baskıda kimi başa-rılı olamaz, kilo veremez. Ve bu konu onları günlük hayattan bile koparacak boyuta getirir kimi zaman. Siz aslında bu girişiminizle güzel giyinmeye yöneltme-nin dışında bir motivasyon, özgüven elçiliği yapıyorsu-nuz. Bu konuda girişimci olduğunuz da ilk tepkiler nasıldı gerek hedef kitleniz gerekse yakın çevreniz tara-fından? Melike ÇARPATAN: Kilo vermek en sağlıklı yol. Ben hiç biz zaman kilolu olmanın faydalı olduğunu sa-vunmadım. Keşke vücudumuza göre, boyumuza göre orantılı kilomuz olabilse. Hem sağlık açısından hem de fiziksel görüntü açısından en doğrusu bu. Ama insan hayatının bazı dönemlerinde kilo alabiliyor. Hamile kalıyor, doğum sonrası kilolarını veremiyor, sağlık problemlerinden dolayı, iş stresi, geçim stresi, okul stresi derken, bunların hepsi kilo almamıza neden ola-bilir. Ama bu dönemin geçici bir dönem olacağını umu-yoruz ancak senelerce sürebiliyor. Bu geçişli dönemde de hayattan zevk almalarını, özgüveni yüksek, sosyal hayatla barışık olmalarını arzu ediyorum. Ama maa-lesef öyle olmuyor. Kilo alan kadın, hayattan kendini soyutluyor, bunun en büyük nedenlerinden biri de bedenine göre kıyafet bulamaması ve kendine yakıştıramaması. Türkiye’ de büyük beden kadınların oranı %47 yani her iki kadın-
238
dan biri büyük beden diyebiliriz. Ben de tüm büyük beden kadınların yaşadığı sıkıntıları yaşamış biri ola-rak, hedef kitlenin tüm psikolojik ve fizyolojik ihtiyaç-larını biliyorum. Dolayısıyla onları nasıl mutlu edebile-ceğimi biliyorum. Kendimi sadece onları mutlu etmeye ve bu geçici süre içerisinde özgüvenlerini arttırmaya adadım. Şimdiye kadar anlaşılmadığını düşünen büyük beden kadınlar, artık anlaşıldığının ve yalnız olmadığının far-kına vardı. Çok büyük bir kitle ile dostluk yapıyorum, paylaşımlarda bulunuyorum. Tüm büyük beden kadın-lara dokunmak istiyorum, sorunlarını dinlemek istiyo-rum. Artık onları düşünen birinin olduğunu biliyorlar. Ve gayet mutlular bu durumdan. Ayrıca tasarım mezunu olduğum için, büyük beden kadınların giyim sıkıntılarını anladığım ve nasıl giyin-mek istediklerini bildiğim için, kendi giyim markam olan “BANA” adı altında büyük beden kadınlara özel koleksiyonlar yapıyorum. Bu markam hem Fransa’da bazı butiklerde,hem Türkiye’de bazı butiklerde hem de internet sitem banamoda.com da satılıyor. KadınlarArası: Aslında insan kendine yakışanın pe-şinde olmakla kendi modasını yaratıyor, tek düzelik-ten, sıradanlıktan da kurtuluyor. Siz daha çok neler öneriyorsunuz hedef kitlenize? Melike ÇARPATAN: Çok önemli üç konu var, her yer-de, her zaman söylediğim. 1)Kendine güven 2)Kaç ya-şında olursak olalım, kaç beden olursak olalım ama muhakkak bir stilimiz olsun. 3)Vücudumuzu tanıya-lım. Bu üç konuyu hallettikten sonra, moda yaratmak,
239
trendy olabilmek çok daha kolay olacak. Kadınlar her bedende güzel ve havalı olabilirler…
“Girişimcilikte önemli olan kararlı, sabırlı ve inançlı olabilmek”
KadınlarArası: Siz aynı zamanda bir kitap yazıyorsu-nuz bu günlerde, biraz bahsedebilir misiniz? Melike ÇARPATAN: Açtığım büyük beden alışveriş sitesi, verdiğim konferanslar, yaptığım televizyon prog-ramları, yürüttüğümüz tüm basın çalışmalarında bü-yük beden kadınların kendilerine daha çok güvenmesi ve sevmesi, daha mutlu olması için tüyolar ve fırsatlar sunmayı kendime amaç edindim. Bu yolda yeni bir çalışmam daha var. Yaşadığım tüm olumlu ve olumsuz hikayeleri, hayatımı ve önerilerimi takipçilerim ile paylaşmak adına bir ki-tap hazırlıyorum. Kitabımın adı; Büyük Şehrin Büyük Kadınları. Büyük beden kadınlar için yazılmış moda ve stil kitabı olacak. Bu kitap büyük beden bir stil danış-manı olarak benim gibi Türkiye’ nin kadın nüfusunun %47’sini oluşturan büyük beden kadınların sesini du-yurmak, bugüne kadar yaşadıklarımı ve gözlemledikle-rimi içten ve samimi bir dille aktarmak üzerine kurgu-landı. Kimsenin anlatmak istemediği, vücutlarımızın meyve ve geometrik şekillerle tasvir edildiği ve herkesin 34 – 36 beden kalıplara sokmaya çalıştığı kadınların, her bedende güzel ve havalı olabileceklerini anlattığım ‘’Büyük Şehrin Büyük Beden Kadınları’’ kitabını okur-ken, hem eğleneceğiniz hem de kendinizi sevmenin yol-larını keşfedeceğiniz bir içerik hazırlamaya çalıştım.
240
Hiçbir kadın 36 beden olmak zorunda değil. Kendinizi sevin! Büyük beden bir kadının yaşadıkları Vücudunu-zu tanıyın – Siz hangi çiçeksiniz? Vücut tiplerine göre giyim önerileri Kadınların giyinirken en sık yaptığı ha-talar, hayatın içinden 30 büyük beden kadının hikaye-leri, tek tip kadın formatı dayatmalarına boyun eğme-den her bedenden kadının kıyafetlerini sevmesi için altın önerileri içerecek. İnsan, istediği ve inandığı süre-ce herseyi başarabilir… KadınlarArası: İşin girişimcilik kısmından da bahset-menizi istiyoruz biraz. Bu konuda nasıl bir bakış açısı ile ilerliyorsunuz? Hem kadın hem girişimci olmak ge-nelde çok kolay değil. Nasıl bir çalışma temposu ile devam ediyor iş yaşamınız? Melike ÇARPATAN: Amacım, çocukluğumdan beri büyük beden kadınları mutlu etmek olduğundan, tüm iş planım ve iş modelimi bu amaç üzerine kurgula-dım. Bu bağlamda; kurmuş olduğum www.banamoda.com internet sitesi, büyük beden ka-dınların, yerli yabancı tüm büyük beden markalarını evlerine taşıyor. Ve vücut şekline göre kombin önerileri ile doğru giyim ile ilgili ipuçları sağlıyor. Onun dışında büyük beden kadınlar için televizyon programları yapı-yorum. Melikecarpatan.com da Moda ve Stil ile ilgili dünyadan ve Türkiye’ den haberler veriyorum. Ve tabi büyük beden kadınlara giyim ve moda hakkında öne-rilerim de oluyor. Belediyeler ile anlaşmalı olarak, hal-ka açık moda seminerleri veriyorum. Yazılı ve Görsel medya tarafında her hafta büyük beden kadınlar ile bir kanalda buluşuyorum. Moda ve stil danışmanı olarak her hafta bir çekim ya-pıyoruz. Bir taraftan da kitap hazırlıklarımız devam
241
ediyor. Aynı zamanda stil ve İmaj danışmanlığı yapıyo-rum. KadınlarArası: Girişimci olan veya olmak isteyen ka-dınlara mesajınız var mı? Melike ÇARPATAN: Şuna inanıyorum ki bir insan, istediği ve inandığı sürece her şeyi başarabilir. Kadın girişimci olmak ayrıca çok büyük bir avantaj sağlıyor. Çünkü kadınlarda analiz yeteneği, detaycılık, sorgu, analitik düşünce ve duygusal zekâ çok daha fazla. Ar-tık kadınlarımızın özgüveni çok yüksek. Üretkenliğin önemini biliyorlar. Girişimcilikte önemli olan kararlı, sabırlı ve inançlı olabilmek. Projeye güvenmek ve inanmak. Yaratıcı olmak, başkalarından farklılaşmak günümüzde ayrıca çok önem taşıyor. İsteyin, inanın, dürüst olun, konunuza hakim olun, çok çalışın, sonra her şeyin istediğiniz gibi geliştiğini göreceksiniz. Hayal-lerinin girişimcisi olmaları dileğiyle.
***
242
243
“Dünya Bir Kitaptır Gezmeyenler Sadece Bir Sayfasını Okur”
244
245
SONER-İNCİ SARIHAN minikgezgin.com
Kurucu
Soner ve İnci Sarıhan; öğretmen bir çift. “Biz kalbimi-zin sesinden başka bir şey duymuyoruz” diyerek hayal-lerinin peşinden gidiyorlar. Hem de bisikletle. Bir süre sonra Tibet Çınar katılıyor aralarına. Yine vazgeçmek yok. Sıra dışı hayal nasıl kurulur ve bu hayalin peşin-den hiç bir şeyi bahane etmeden nasıl gidilir? Onlardan öğreneceğimiz pek çok şeyi keyifle okuyacağınız röporta-jımızda bizimle paylaştılar. Uzun bir röportaj ve çok me-saj var. Acele etmeden sakin sakin okumanızı tavsiye ediyoruz.
246
KadınlarArası: Özellikle bizim toplumumuzda yerleşik yaşam için hedefler belirlenir ve bu hedefler doğrultu-sunda iş yaşamı, özel yaşam kalıplarla kontrolde tutu-lur. Bu sıradan yaklaşım her zaman normal olarak ka-bul görür. Bu sıradanlık içinde yer almamak yani sıra dışılık ise çok kabul görmez. Sıradan olmamak, sıra-dan olmayan hedefler belirlemek… Sizlere dışarıdan bakıldığında öğretmen bir çift ve her şey normalmiş gibi görünüyor. Normal olmayan yoldan yaşama devam etmeye hem de hedeflerinizin en önemli enstrümanı bisikletle devam etmeye nasıl karar verdiniz? Soner-İnci SARIHAN: Modern hayatın getirdiklerini ( dayattıklarını demek doğru belki de ) sorgulamadan yerine getiren, ev, iş, alışveriş üçgeninde geçen bir ha-yatımız vardı. Önce kitap kurdu olarak bu hayattan kurtulduk. Bilgi yanında davranış değişikliğini getirdi. Bir gün bir kitapta” Dünya bir kitaptır gezmeyenler sadece bir sayfasını okur.” cümlesini okuduk. Hem de bu, bir kitapta yazıyordu. Yani kitap,” Beni bırak dışarı çık.” diyordu. Zamanı geldiğini düşündük ve dönen tekere bir çomak sokup, feleğin çemberinde bir dişli olmak yerine kendi hayat döngümüzü kurduk diyelim. Olağan çemberin ve alışılmışın dışına çıkmak çok kolay olmadı. Bunun kabul edilmesi, yapılabilir ve deli işi olmadığı konusundaki mücadele her zaman devam edecek. Kısa vadede bu mücadele hiç bitmeyecek. Çünkü müziğin sesini duymayanlar dans edenleri deli zanneder. Bir yerden sonra da herkese müziği anlat-maktan vazgeçiyorsunuz. Duymak isteyen duyacaktır zaten, bu bir anlamda bir yazgıdır belki de. Bisikleti hayatımıza bu denli katmadan önce de doğa sporları, dağcılık ve kamp hayatımız vardı. Bir gün anladık ki, canımız elma, sulu erik çeker gibi, doğa da olmayı isti-yor. Hamile bayanların aş ermesi gibi şehirden uzak-
247
laşmayı istiyoruz, kalabalıklar arasında ne yapsak mutlu değiliz ve ancak kapısında 3 kilit, pencerelerinde demirler, alarm kurulu evimizde değil ( o zamanlar İs-tanbul’ dayız ) çadırda rahat ediyoruz, doğadan daha uzun süre dönmeyelim diye karar verdik. KadınlarArası: Yaşama bakış açısı ne kadar geniş tu-tulursa bir o kadar cesur oluyorsunuz. Hiç tereddüt etmediniz mi kararınızı hayata geçirirken? Özellikle yakın çevre sıra dışı durumlarda tepkisel rolü üstlenir. Siz beraber aynı fikirde miydiniz yoksa biriniz diğerini ikna etmek zorunda kaldı mı? Soner-İnci SARIHAN: Yola çıkmadan önce içinde bu-lunduğumuz bu durumun ne kadar cesurca olduğunu fark etmedik aslında. Ne derler, kirpi yavrusunu kadife tüylüm diye severmiş. Bize de öyle geliyordu yolculuk, bin türlü derdi var evet, çok zor doğru ama zevkleri daha fazla. Başkaları söyleyene kadar hala da öyle ge-lir. Sorulduğunda ilk anlatmaya başladığımız şey en eğlenceli taraflarıdır. Bisikletle yolculuk öğretir ve bü-yütür. Pedal bastıkça egosu şişmeye devam eden in-sanlar mutsuz olmaya devam ederler. Bisiklet huzur veren bir serüvendir, insanı dinginleştirir. Hırslarınızı budar. Zamanın ve mekânın merkezinde olmadığınızı fısıldar durur kulağınıza. Ailelerimiz bunun bir heves olduğunu ve geçeceğini düşündüler en başta. İlk yıllarda, telefonla her gün eve raporlar veriliyordu, şimdilerde bu 5 – 10 güne doğru uzuyor. Gittikçe daha çok kabul görüyor. Daha çok torunları hakkında endişeleniyor ailelerimiz. Yok elbet-te ikimizde bu işe ve birbirimize aşık olduğumuz için yoldayız. Binlerce km ve aylar süren ve yıllardır yapılan bir bisiklet turuna eşinizi ikna ile götüremezsiniz za-
248
ten. Bu hangi peyniri alacağınız ya da sinema seansını seçmek kadar kolay değil. Pek çok bisikletçinin eşini ikna çabalarının boşuna çıktığını da biliyoruz. “En zor şey geri dönmek ve aynı yerde uyanmak”
KadınlarArası: Karar verdiniz ve yola çıktınız. İlk rota-nızı nereye doğru çevirdiniz, nasıl bir planlama yaptı-nız? Planlarınıza bağlı kalabildiniz mi, yoksa yolculuk-larda sürprizler ağırlıkta mıydı? Soner-İnci SARIHAN: Yola çıkma anı yukarıda anlattı-ğım gibi bir kaynama noktası gibi oldu. Aslında içimiz de git gide artan bir yığılma vardı. Uyuyan bir yanardağ gibi bir gün patladı. Gayet amatör malzemelerle, basit bisikletler ile 1 hafta boyunca yeni bisikletlerimiz ile çevrede kısa turlar yaptık. Sonra ilk uzun turumuza çıktık. Toros dağlarına vurduk kendimizi. Çadırımızın sauna etkisi olduğunu, matımızın neredey-se hiçbir işe yaramadığını öğrendik. Bu ilk yolculukta birçok badire yaşadık. Susuz kaldık. Her yolculukta yeni şeyler öğrenmeye devam ediyoruz. Ekipman anla-mında bu işin sonu yok. Her zaman daha kaliteli mal-zeme bulunabilir. Önemli olan elindeki ile yetinmek ve çok mızmızlanmamak. Biz konformist, çıtkırıldım insanlar değiliz. 7. turu-muzdan ve 19 ülkeyi bisikletle geçtikten sonra en zor şey geri dönmek ve aynı yerde uyanmak. KadınlarArası: Bu tür gezgin olma Türk kültüründe çok alışılmış değil. Ulaştığınız yerlerde nasıl bir yakla-şım oluyor hem Türk hem de gezgin olmanız açısın-dan?
249
Soner-İnci SARIHAN: Aslında göçebe olan atalarımız-dan gelen bir miras ve dünyaca tanınan eski gezginle-rimiz, mesela Evliya Çelebi gibi olmasına rağmen sanki sonradan bir atalet gelmiş gibi üzerimize. Çocukluktan itibaren dışarıya, yabancıya, yeniye karşı sanki bir ön yargı ile yetiştiriliyoruz. Güvenlik ile ilgili endişelerle büyütülüyoruz. Bazı milletlerden insanların daha fazla gezdiği doğru. Mesela Alman tur bisikletçileri çok ünlü ve dünyanın her yerinde onlarla karşılaşılabiliyor. Türk gezginler giderek artıyor. Umarız giderek de artacak. Bugüne kadar seyahat ettiğimiz her ülke de insanlar hem bisikletli bir aile olmamıza hem de Türkiye’ den gelmemize çok şaşırdılar. Çoğunluk Türk Bayrağını tanıyor. Ülkemizi ziyaret edenler için durum daha il-ginç, çünkü onlar bisiklet kültürünün çok yaygın ol-madığını biliyorlar. Her anlamda, bayrağımızı binlerce km boyunca üzerimizde ve bisikletlerimizde taşımaktan mutlu ve gururluyuz. “Hedefimiz halen aynı, bisikletle dünya turunu
tamamlamak ve bisiklet sürmediğimiz ülkenin kalmaması” KadınlarArası: Başlangıçta çocuk yoktu değil mi? Son-ra Tibet geldi, onun gelişiyle neler değişti, hedeflerinizi tekrar gözden geçirmek zorunda kaldınız mı yoksa… Soner-İnci SARIHAN: Tibet Çınar ile ilk yolculuğumu-zu 2011 yılında yaptık. Henüz 22 aylıktı, sütten yeni kesilmişti ve bez kullanıyordu. Çocuğumuz olunca ar-tık gidemeyeceğimizi umut eden bazı kişiler vardı. Ço-cuğu olanlar bunu bir bahane olarak önümüze sürüyor
250
ve çocuğunuz olunca görürüz diyorlardı. Biz böyle bir kaygıyı hiç duymadık. Tibet Çınar zaten bisikletli bir kültürün içine doğdu. Onun gelişi ile malzeme listemiz hacim, adet ve ağırlık olarak çok arttı. Hedefimiz halen aynı, bisikletle dünya turunu tamamlamak ve bisiklet sürmediğimiz ülkenin kalmaması. KadınlarArası: Çocuklu gezgin bir aile olmanın dışında aslında bir erkek, bir kadın ve bir çocuktan oluşan renkli bir ekipsiniz. Çünkü her konuda olduğu gibi bir erkeğin, bir kadının ve bir çocuğun bakış açıları birbi-rinden çok farklıdır. Vardığınız yerleri, yolculukta kar-şılaştığınız sürprizleri, zorlukları, olayları nasıl değer-lendiriyorsunuz her biriniz ayrı ayrı? Mutlaka bu ko-nuda bir örnek vardır paylaşabileceğiniz. Soner-İnci SARIHAN: Evet asıl başarı pedal çevirmek değil. Sadece pedal çevirmek olsaydı belki daha çok insan yapabilirdi bunu. Çünkü fiziksel olarak buna alışmak çok daha kolay. Asıl zor olan yolculuğun getir-diği stres ve zorluklarla başa çıkmak. Yaşanan kriz anlarında bunların üstesinden gelmek. Biz birlikteliği üniversite başlamış ve 19 yılına girmiş bir çift olarak ve bebeklerde genelde yaşanan uyku, yemek yeme, kaliteli zaman geçirme gibi sorunları çok küçük yaşta çözmüş bir çift olarak ailecek seyahat et-mek ile ilgili problemleri aşmış durumdayız. Fakat bu muhtemel sorunları yaşandığı anda mucizevî reçeteler ile çözmek gibi bir sihirli değnek yok. Çok sayıda mail alıyoruz “Biz markete bile giderken arabada savaş çıkıyor, siz nasıl 2 ay çocuğunuzla hem de bisikletle yola çıkıyorsunuz? Biz de sizin gibi yap-mak istiyoruz, neler yapalım?” diye soruyor insanlar.
251
İşte bunun tek bir cevabı bir pusulası yok. Buradaki denklemi çözmek ve herkesin görevini açıklamak yaza-rak çok mümkün değil. Umarız çok büyük emek ile 5 adet kamera ve profesyonel ses kayıt sistemi ile kayıt altına aldığımız yolculuğumuzun belgeselini yayınlat-mak için gerekli maddi kaynaklara ulaştığımızda bizim ekibin bu işi nasıl başardığı çok daha iyi anlaşılacak sanıyoruz. “Genelde her işin içinde biz hepimiz varız”
KadınlarArası: Bisiklet çok keyifli yolculuklar yaşatır insana ancak çoğumuz kısa mesafelerde deneyimlediğimiz için böyle düşünürüz. Bisikletle ülke-ler dolaşmak nasıldır, nasıl bir iş bölümü var aranız-da, yollar nasıl aşılıyor? Molalar, konaklamalar… Soner-İnci SARIHAN: Bizim kendi evimizdeyken de bir iş bölümümüz yoktur. Kadın evde şunları yapar, erkek bunları yapar diye hiç ayırmayız. Genellikle kendini iyi hisseden, kişisel zamanından vakit ayırabilen kişi işleri yapar. Biz buna şöyle örnek veriyoruz. Mesela bulaşık makinası boşaltmak kadın işi değildir. Eğer Soner bulaşık makinasını boşaltırsa İnci ona te-şekkür etmez. Eğer klasik olarak kadın işi olarak görü-len bir işi erkek yaptığında kadın eşine teşekkür edi-yorsa burada bu kalıp kırılmamış demektir. Tibet Çı-nar’ da eğer güvenlik ile ilgili bir endişe yoksa evdeki her işe karışır. Çöp ayrıştırmamıza yardımcı olur, be-raber kek, yoğurt yaparız. Sofrayı toplarız. Onu da hiç-bir işten ayırmayız. Yolda da birimizin diğerine göre daha çok yaptığı için rutin olarak yaptığı işler var. Mesela GPS imiz bir tane
252
ve Soner’in bisikletinde takılı. Rotaya bakmak daha çok onun yaptığı bir şey fakat gelecek yıl İnci’ nin bi-sikletinde de takılı olabilir. Bu bakış açısı temelinde çatışmayı önleyen bir şey. Makinayı neden boşaltmadın diye sormak ve arkasın-dan tartışmak bizim evimizde mümkün değil. Bu iş birisine zimmetlenmiş değil. Yoldaki işler de böyle. Ge-nelde her işin içinde biz hepimiz varız. Tibet Çınar ça-dır pollerini açar, mataraya su doldurur. Bisikletle ülkeler dolaşmak çok eğlenceli. Bisiklet yolcu ile seyahat ettiği mekân arasındaki duvarları kaldıran bir araç. Hatta tek araç. Diğer tüm araçlar bir önyargı oluşturuyor. Bisiklet ise bir sempati yaratıyor. KadınlarArası: Mutlaka planlayıp yola koyuluyorsu-nuz. Nerde kaç gün kalınacak, ne kadar sürede varıla-cak, hangi ülkeler gezilecek… Sizi çok etkileyip bu planlarınızın dışına çıkaran bir yer oldu mu? Artık vaz-geçelim dedirten zorluklar oldu mu? Soner-İnci SARIHAN: Biz Temmuz ve Ağustos ayların-da yolculuk yapıyoruz fakat kalan 10 ay bunun plan-laması, medya yansımaları, sponsor arayışları ile geçi-yor. Planlama süreci ve detaylarla uğraşmak çok daha zor. Turun başladığı ilk günü bunun için çok seviyo-ruz, artık eyleme geçmiş oluyoruz çünkü. Kafada plan-ları çevirmek, acabalarla uğraşmak bitiyor. Optimist yayınları arasında çıkan ve 2007 yılında yaptığımız bi-siklet yolculuğumuz anlattığımız “Pedalımda 5 Ülke” kitabında da geçtiği üzere İslamabat’ ta Soner’ in arka-sında canlı bomba saldırısı olduğunda ki 14 kişi ölmüş ve Soner bir kaç sn ve bir kaç on metre ile bu saldırı-dan kıl payı kurtulmuştu. Bu durumda bile, geri dön-
253
me fikri aklımıza geldiğinde düşünmüş ve İnci’ nin “Gezinin bittiğini biz söyleyeceğiz, şartlar değil.” demesi ile yolculuğa devam etmiştik. Vazgeçmek lügatimizde çok yer alan bir kelime değil. Yolculuk sırasında değil fakat sponsor arayışları sıra-sında yaşanan bazı olaylar vazgeçelim noktasını daha çok akla getiriyor. “Hayal ettiklerim uğruna katlanacağım zorluklar,
tahammül sınırımı daha yükseklere çıkartıyor” KadınlarArası: İnci Hanım’ a sormak istiyoruz, bu yol-culuklar sizi zorluyor mu bir kadın olarak? Biz kadın-lar yaşamın düzenli olması, titiz olma konularında bi-raz daha duygusalız. Ancak sıradışı olma ile kadın ol-ma birleştiğinde olağanüstü bir yaratıcı yaklaşım orta-ya çıkar. Bu yolculuklara çıkmadan önceki siz ile şim-di ki siz arasındaki fark nedir, yaşama bakış açınız ne yönde değişti hem bir kadın, hem bir eş hem de bir anne olarak? Soner-İnci SARIHAN: Bunun cevabını bizim kendi kendimize vermemiz çok kolay değil. Dışarıdan bakıla-rak değerlendirilmesi çok daha uygun olur. Biz yolda yaşıyoruz. Hayatımız yolda geçerken yaşadı-ğımızı zor anlarla daha yüksek bir standarta yükseli-yor. Sağanak şeklindeki yağmurda gün boyu ilerledik-ten sonra gece çadırda geçirdiğimiz 5 dk lk eğlenceli zaman tüm yorgunluğunuzu unutturuyor. Hayal ettik-lerim uğruna katlanacağım zorluklar, tahammül sını-rımı daha yükseklere çıkartıyor. Yerleşik düzene geçin-ce çok daha sabırlı, mutlu ve az ile yetinebilen bir kişi haline geliyorum.
254
KadınlarArası: Tibet nasıl bir çocuk oldu yaşıtları ile kıyasladığınızda, büyüdükçe farklar daha da belirginle-şecek ancak şimdiden de gözlemleniyordur mutlaka. Belki ona da bisikletle gezmeyi sevip sevmediğini sora-biliriz:) Soner-İnci SARIHAN: Tibet Çınar dışarıda olmayı, ha-reketli oyunlar oynamayı, doğa ile baş başa olmayı çok seviyor. Bir çok ebeveyn bilir ki çocuklar eve girmemek ve dışarıda daha çok kalmak için mızmızlanır. Yani onları kutuların karşısına koyan ve kolayı seçen ebe-veynlerin kendisi aslında. Biz birçok çocuğun bisikletli bir tura büyüklerden daha kolay uyum sağlayabilece-ğini düşünüyoruz. Bu sene özel bir tandem ile kendisi de pedal çevirebildiği için daha mutlu. Tibet Çınar arılar tarafından kovalandığında “Anne arı-lar benim etrafına neden toplanıyorlar biliyor musun? Saçlarım sarı olduğu için beni çiçek sanıyorlar” demesi ya da yaban kazlarının ne kadar uzağa gittiğini sorma-sı seyahatlerimizin sebebini ortaya koyuyor. Doğa oğ-lumuza da, bize de çok şey öğretiyor. “Biz rol model olabildiğimiz için mutluyuz” KadınlarArası: Siz öğretmen bir çiftsiniz. Öğrencileri-niz ne kadar şanslı… Nasıl bir etkileşim oluyor yaşadı-ğınız bu deneyimlerle eğitmenliğiniz arasında? Öğrenci-leriniz sizden nasıl etkileniyorlar? Soner-İnci SARIHAN: Çok olumlu etkilendiklerini dü-şünüyoruz. Biz rol model olabildiğimiz için mutluyuz. Bir öğretmenin temel amaçlarından birisinin bu oldu-ğunu düşünüyoruz. İnci’ nin öğrencileri henüz daha küçük, “Aslan gördünüz mü?” gibi daha magazinel so-
255
rular yöneltiyorlar. Öğretmenlikte 15. yılımızdayız. Öğ-rencilerimiz de büyüdü, hayata atıldı. Sosyal medya sayesinde bize ulaşan öğrencilerimizden güzel sözler duymaktan mutluyuz. Bisiklet kullanan ve doğa spor-ları ile uğraşan çok sayıda öğrenci yetiştirmek mesleki tatmin açısından çok kıymetli. KadınlarArası: Bir de kitabınız var, biraz bahsedelim mi? Soner-İnci SARIHAN: Kitabımızda halen ruhumuza en çok dokunan yolculuklarımızdan olan İran, Pakistan, Hindistan maceramız sırasında karşılaştığımız insanla-rın, hayatların, coğrafyanın, iklimin bizde bıraktığı izle-ri içeriyor. Optimist yayınları arasında “Pedalımda 5 Ülke” adıyla yayınlandı. Erden Eruç, Nasuh Mahruki ve Aydan Çelik’ in arka kapak yazıları ile değerlendi. İçindeki 60’a yakın fotoğraf ve büyük boy baskısı ile görsel olarak da doygun bir kitap hazırlamak için yo-ğun emek harcandı. Bisikletin yazılı kültürüne katkı yapmaktan dolayı mutluyuz. KadınlarArası: Bundan sonra nereler var rotanızda, neler var hedeflerinizde, yayın, belgesel? Soner-İnci SARIHAN: Tüm dünya ülkeleri var zihni-mizde. Bir ülke diğerinden daha yakın yada uzak değil bizim için. Hayallerimize aynı uzaklıkta bütün şehirler. Tibet Çınar büyüyünce Güney Amerika ve Güney Afri-ka’ yı ön sıralara alabiliriz diye düşünüyoruz. Tibet Çınar ile yaptığımız yolculukları anlattığımız bir kitap da hazırlanıyor şu anda. Tecrübelerimizi her ay bebe-ğim ve biz dergisinde paylaşıyoruz. Ebeveynlerden aldı-ğımız mutlu geri dönüşler, Ülke olarak doğada büyütü-len çocuklar konusunda ilerlemeler kaydettiğimizi
256
görmek, daha özgür çocuklar yetiştiğini bilmek büyük mutluluk. Bu yıl 5 tane HD kamera, 4 tane tripot ve profesyonel ses kayıt cihazı ile kayıt altına aldığımız yolculuğumu-zu bölümler halinde belgesel formatında yayınlamak için yoğun çalışmalar devam ediyor. Açıkçası hem yol-culuğu yapmak hem de bu boyutta kayıt ve arşiv oluş-turmak hiç kolay değil. Bu konuda yapımcılar ve spon-sorlar bekliyoruz. “Hayallerinden vazgeçenler, bahane üretenler için
söyleyecek bir şeyimiz yok. Biz kalbimizin sesin-
den başka bir şey duymaz olduk” KadınlarArası: Ekibi büyütmeyi düşünüyor musunuz? Düşünüyorsanız KadınlarArası ekibinden iki kişi he-men hazırlanabiliriz Şaka bir yana kıskanmamak elde değil. Yürekten tebrik ediyoruz sizi. Son olarak, insanlar aslında her dönem pek çok şey yapmak ister-ler. Ancak yaşam şartlarını bahane etmek ve bu neden-le sürekli çalışmak zorunda olduğunu düşünerek yap-mak istediklerinden vazgeçmek çok kolayına gelir bir çoğunun. Öğretmensiniz ve sizin de her insan gibi ge-çiminizi düşünmeniz gerekiyor eminiz. Buna rağmen böylesine olağanüstü fikirle iz bırakan bir amacın pe-şine düşüyorsunuz. Geçim, çocuk, aile olmak, kadın olmak… bunları problem etmeden tutkunuzun peşinde olmak. Vereceğiniz çok önemli mesajlar var mutlaka vazgeçenler, bahane arayanlar için. Neler söylemek istersiniz? Soner-İnci SARIHAN: Biraz sert bir cevap olacak fakat hayallerinden vazgeçenler, bahane üretenler için söyle-yecek bir şeyimiz yok.
257
Steve Jobs’un bir sözünü çok seviyoruz, “Başkalarının gürültüsünün kalbinizin sesini duymanızı engelleme-sine izin vermeyin.” Biz kalbimizin sesinden başka bir şey duymaz olduk diyelim.
***
258
259
“Kadın Emeği İle Üretilen Her İşin Özel
Bir Değeri Vardır”
260
261
GÜLHAN KARA CHEF’S İSTANBUL MUTFAK ATÖLYESİ
Kurucu
Gülhan KARA; gazetecilik ve halkla ilişkiler eğitiminin
ardından çeşitli basın kuruluşlarında gazetecilik
mesleğini muhabirlik, grafik tasarım, reklamcılık gibi
deneyimlerle pekiştirdi. Aylık yayınlanan kadın, yemek
ve çocuk dergilerinde röportajlar yaptı, araştırma yazıla-
rı yazdı ve editörlük yaptı. Kapadokya Mutfağı ve Yöre-
sel Yemekleri, Sihirli Mutfak, Kriz Mutfağı ve Çay Saati
kitaplarının yazarı.
2004 yılında gastronomi alanındaki hedeflerini gerçek-
leştirmek üzere hayali olan butik bir yemek okulu açma
262
kararını hayata geçirdi ve Chef’s İstanbul Mutfak Atöl-
yesi’ni kurdu. Yemek ve pastacılık kurslarını açtı, eği-
timler vermeye başladı. Aynı yıl eşini de mutfak dünya-
sına dahil edip birlikte Chef’s Dergisi’ni yayımlamaya
başladı.
TV kanallarında ve radyolarda yemek, gastronomi prog-
ramları hazırlayıp sundu. 2003 ile 2008 yılları arasında
dünyaca ünlü aşçılık okulu Paris Le Cordon Bleu’ye 4
kez misafir şef olarak davet edildi. Pişirdiği saray ve
halk mutfağından örneklerle Türk Mutfağı’nı tanıttı.
14 yıldır Mutfak Dostları Derneği üyesi ve Gazeteciler
Cemiyeti üyesi de olan gurme-yazar; yemek danışmanı
Gülhan Kara İstanbul Kavram Meslek Yüksekokulu Aş-
çılık Bölümü’nde mutfak uygulama öğretim görevlisi ola-
rak görev yapıyor.
KadınlarArası: Sizi girişimcilik hayaline yönlendiren
ne oldu? Ve nasıl karar verdiniz girişimci olmaya?
Gülhan KARA: 16 yıl süreyle basında çalıştım. Yapabi-
leceğim en iyi kariyeri yaptım. Son 10 yıl, büyük bir
medya kuruluşunun yemek dergilerinin başında Genel
Yayın Yönetmeni olarak görev yaptıktan sonra kendi
işimi yaparsam mesleki anlamda da kazanç anlamında
da daha başarılı olacağıma inandım. Bir tek işle yetin-
meyen bir yapım var. Aynı anda 2-3 işi, projeyi yürüte-
biliyorsam kararlarını tek başıma vereceğim, bütçesini
kendi elimde tutabileceğim bir iş her anlamda beni ile-
riye taşıyacaktır düşüncesinden yola çıktım. Ayrıca bu
karar önümü açtı ve bana kitaplarımı yazmak, televiz-
yon programları yapmak, etkinlik organize etmek,
263
önemli marka ve kuruluşlara danışmanlık hizmeti
vermek gibi pek çok olanak da sağladı. Kendi işinizin
sahibi olmak sizi girişimlerinizde özgür kılar. Özgürlük
yaratıcılığı ve kendine güveni getirir.
KadınlarArası: Kadınlar mutfağa yakındır. Hatta çoğu
zaman sorumluluğun getirdiği bu yakınlık, sıkıcı da
olabiliyor. Oysa siz aynı zamanda iş olarak da seçtiniz?
Neden?
Gülhan KARA: Öncelikle yemek ve pastacılık alanında
2000’ li yıllarda bir eğitim almak istediğimde bu işin ne
özel ne de resmi anlamda bir okulu, eğitim merkezi
olmaması bu alanda ilk yemek ve pastacılık okulunu
açmam için en geçerli sebepti. Tabii bir de bu sektörü
tanımak, bilmek gerekiyordu. O alt yapı da bende var-
dı, yani yıllarca yemek dergileri, projeleri yapmış oldu-
ğumdan konuya hakimdim. El atılması gereken bakir
bir alandı. 2004 yılında İstanbul İstiklal caddesinde
"uygulama mutfağı" kurmaya uygun bir binada yer
kiralayıp mutfak yaptırarak işe başladım.
Atölye işimi desteklemesi adına bir de Chef's Dergisi'ni
çıkardım. "Chef's İstanbul" adı bir marka olmalıydı.
Bu nedenle de atölyenin ismini tescil ettirdim ve şu
anda 10 yıllık geçmişiyle, alanında ünlü ve güvenilir bir
marka haline geldi. Pastacılık, hem meslek hem de
sektör olarak ülkemizde çok yeni gelişiyor. Mesleki açı-
dan da oluşacak sektör açısından da önü çok açık.
Tüm dünyada pastacılar, ekmekçiler çoğunlukla kadın-
larken bu iş bizde hala erkeklerin elinde. Atölyeyi aç-
tıktan sonra bankacı, sigortacı, öğretmen, ithalat-
264
ihracat, işletme vs gibi pek çok alanda meslek sahibi
olup da ya erken emekli olmuş ya da işinden sıkıldığı
için mutlu olacağı bir iş arayışında olan yüzlerce kadı-
nın ufkunu açtım. "mailing" sistemi ile duyuru yapma-
nın pek bilinmediği yıllarda kursları bu yolla duyurup
sadece internet sitemiz üzerinden iletişimi yürüttüm.
Böylece öncelikle çalışan kadınlara ulaştım. Becerisini,
merakını, mutfak aşkını kazanca dönüştürmek isteyen
heyecanlı ve girişimci kadınlar, atölyenin kapısından
mutlu girip mutlu çıkıyorlardı. 2005 yılında facebook
sayfamızı açıp sosyal medyada "Chef's İstanbul" adıyla
grup kurduğumda facebook yeni yeni bilinmeye ve kul-
lanılmaya başlanmıştı. Bu da bir ilkti.
Hamurla, kremayla, pastayla, onu süslemekle; sebzey-
le, meyveyle, baharatla, pişirmekle ve sunmakla uğ-
raşmak inanılmaz rahatlatıcı ve keyif verici bir uğraş-
tır. Kreatif bir ürün ortaya koyduğunuzda hem siz ham
başkaları mutlu olur. Manevi ve maddi olumlu sonuç-
larını alanlar çoğaldıkça bu işten güzel kazançlar sağ-
layan kadınların sayısı da arttı.
“Zorluğu olmayan iş yoktur”
KadınlarArası: Merkezinizden bahseder misiniz biraz?
Ne tür hizmet veriyorsunuz?
Gülhan KARA: Tabii ki hizmet alanımız "eğitim". Türk
mutfağı, İtalyan Mutfağı, Genel ve Butik Pastacılık
alanlarında verdiğimiz eğitimlerle 10 yılı geride bırak-
tık. Her kesim ve her yaştan ilgililer kurslara geliyor.
Şu anda 17-18 farklı branşta kurs seçeneğimiz var.
265
Hem amatörler için günlük workshoplar yapıyoruz hem
de kendini geliştirmek isteyenler için kurslarımız var.
Bir de kursu almak isteyenin hedefine göre seçim ya-
pabileceği 3 seçenekli pastacılık kurslarımız mevcut.
Alanında uzman eğitmenden bire bir özel ders almak
isteyenler için kişiye özel eğitim seçeneği de var.
Ağırlıklı olarak kadınlar pastacılık kurslarına ilgi göste-
riyor. Profesyonel pastacılık programına katılıp sertifi-
kalarını alıyor ve pek çoğu da kendi mekânını açıyor
veya siparişle üretim yapıyor. Uygun bir iş bulup çalı-
şıyor. Sadece dekoratif şeker hamuru üzerine pasta
kursu ayrı. Temel mutfak yemek kursları ile İtalyan
makarna, meze, pizza, zeytinyağlılar, macaron, çikola-
ta, cupcake gibi workshop tarzı kurslarımız genellikle
hafta sonları ve yoğun geçiyor. Mutfağa fazla zaman
ayıramayanlar hem atölyemizde keyifli saatler geçiriyor
hem de pek çok şey öğreniyorlar. Kariyer yapacak olan-
lar genellikle pastacılık alanını tercih ediyor.
Franchising sistemiyle şubeleşme kararını da Türki-
ye"nin pek çok ilinden, kadınlardan gelen talepler üze-
rine aldık. Neden burada da yoksunuz? Bizim de öyle
bir atölye ortamında üretmeye, iyi vakit geçirmeye ve
farklılığı yaşamaya ihtiyacımız var diyenler çoğaldı.
Adana, Mersin, Antalya, Bodrum, İzmir, Edirne, Ça-
nakkale, Kocaeli, Ankara, Trabzon, Sinop, Samsun,
Gaziantep gibi pek çok ilden ve yurtdışından kursiyer-
lerim oldu. İstanbul' da konaklama imkânı olanlar
Chef's İstanbul'daki eğitimlere katılma fırsatı buldular.
Ancak imkânı olmayanlar gelemedi. Ben de "o zaman
artık vaktidir, sistem oturdu, dileyen her girişimci ka-
266
dın şube olarak kendi pastacılık atölyesini açıp işini
kurabilir" diyerek farklı bir franchise sistemi başlattım.
KadınlarArası: Kadın girişimci olarak zorlukların üste-
sinden nasıl geliyorsunuz?
Gülhan KARA: Zorluğu olmayan iş yoktur aslında. Her
işin kendine göre sorumlukları, ağırlığı, zorluğu vardır.
Öncelikle planlı çalışmak lazım. Zorluklar sizi yıldır-
mamalı, sabırlı, güçlü ve çözüm üreten biri olmalısınız.
Atölye de çalışan ekibim de kadın. Pasta eğitmenim,
atölye koordinatörüm, asistanlarım da kadın. İletişimi
daha kolay sağlayıp işleri iyi planlarsanız; siz ve çalı-
şanlarınız sorumluluklarının bilincinde olursa üstesin-
den gelinmeyecek iş yoktur. Sorumluluk almak kadar
vermeyi de bilmek gerekiyor. Manevi desteği ise eşim-
den alıyorum. İşin en başından beri hep arkamda oldu
ve beni yüreklendirdi. Bir süre sonra satın alma, mali
işler gibi konularda eşimi de işe dahil ettim. Kadın giri-
şimci olmanın zorluğu yaptığınız işe göre de değişiyor.
KadınlarArası: Girişimci olmak isteyen kadınlara nasıl
bir mesaj vermek istersiniz?
Gülhan KARA: Öncelikle kendilerine güvensinler ve işi
yapmak istediklerinden emin olsunlar. İçlerinde en
ufak bir endişe ya da şüphe varsa bu onları olumsuz
etkileyecek ve emin adımlar atmalarına engel olacaktır.
Kadın olarak iş, eş, çocuk, ev, aile ve kendimiz için
zaman planını çok iyi yapmak zorundayız. Günümüzde
girişimci kadınlar için pek çok banka, dernek ve kuru-
luş destek veriyor. Araştırıp yararlansınlar. Kadın eme-
267
ği ile üretilen her işin özel bir değeri vardır, mutlaka
kazanca döner.
***
268
269
“Girişimci Olmak İnsanın
DNA’ sın da Var”
270
271
SHARON MILLER RENAISSANCE GİRİŞİMCİLİK MERKEZİ
CEO
Sharon Miller; ABD Renaissance Girişimcilik Merkezi’ nin CEO’sudur. Küçük işletmeler için geliştirme merkezi Renaissance’ da, düşük gelirli kadınlar ve erkekler için eğitim programları ve iş kredileri sağlanıyor. Sharon Mil-ler ayrıca California Derneği Mikro ve Kurumsal Kuru-luşlar’ ın yönetim kurulu üyesidir. Simla AKYOL: Kendinizden ve Renaissance Girişimci-lik Merkezi’ nden kısaca bahsedebilir misiniz? Sharon MİLLER: Küçük bir aile şirketinde büyüdüm. İnsanların sahip oldukları potansiyeli ortaya çıkarma-
272
ları için yapılan organizasyonlar için çalışıyorum. Kü-çük işletmeler ve işletmecilerle ilgili hizmet verdiğimiz bu yolculukda bu grubun uzmanlaşmış ortaklarından biriyim. Renaissance kar amaçlı olmayan küçük iş ge-lişim organizasyonu. Bizim amacımız girişimcilikleri hayata geçirmek. Biz, iş fikirlerini hayata geçirmek is-teyen kadın ve erkeklere, işlerine başlamaları için ge-rekli fizibilite, iş planı konularında eğitim ve finansal destek veriyoruz. Üç noktada her yıl yaklaşık 1500 kişiye eğitim/hizmet veriyoruz. San Francisco(Bayviev Hunters Point ve South of Market) ve Peninsula’ da ( East Palo Alto) eğitimlerimizi İngilizce ve İspanyolca sunuyoruz. Simla AKYOL: Renaissance Girişimcilik Merkezi’ ne zaman katıldınız? Ve neden? Sharon MİLLER: 9 yıl önce CEO olarak Renaissance’ a katıldım. Gelişen dünyada orta direk için, organizas-yonlarda teknik ve mali destek vermek, çıkar amacı gütmeden çalışmak beni mutlu ediyor. Küçük işletme-lere iş kredisi (loan) vermek ve ekonomik gelişme prog-ramlarıyla yardımcı olmak, girişimciliğe ve girişimcilik ruhuna destek vermek Renaissance’ a katılma nede-nim. Simla AKYOL: Organizasyonlar için kapitali nereden sağlıyorsunuz? Sharon MİLLER: Renaissance’ ın yıllık bütçesi $ 3,000,000. Şehir ve federal hükümet kontaklarımız, vakıflar, ücretli eğitim programları, hazırlık dönemin-de olan işlerden gelen kazanımlar ve bireysel katkılar-dan gelen fonlarla kapital sağlanıyor. Bizi finanse eden kaynaklarımızın eşitliliği, gerçekten çok önemli. Ben,
273
bizim finanse edicilerimizle yakın temasta olmaya çok önem veririm, onların desteği ile oluşan programları ve müşteri başarılarını onlarla mutlaka paylaşırım. “Kendi kendinin patronu olmak kolay değildir”
Simla AKYOL: Girişimciliği kuşatan ortak tanımlar hakkında bize neler söyleyebilirsiniz? Sharon MİLLER: Pek çok şey! Ama en önemlisi… Ken-di kendinin patronu olmak kolay değildir! Girişimci demek esnek zamanlı çalışabilen kişi demektir, çoğu 24/7 çalışmak zorundadır. Simla AKYOL: Başarılı bir girişimci olmak için sahip olunması gereken ilk üç şey nedir? Sharon MİLLER: Zorluklarla baş edebilme- İşindeki iniş ve çıkışlara, pozitif negatif durumlara uyum sağla-yabilmelisin. Esneklik- CEO’ sun, başkansın, satışın başısın, tek-nisyensin vd. Bir görevden bir diğerine rahatlıkla geçiş yapabilecek şekilde kritik bir konumdadır girişimci. Gündemi takip etmek- iş dünyasının trendleri- Pazar payındaki değişimi izlemeli, değişimlere açık olmalı, teknolojiyi kullanabilmeli, müşterileriyle sürekli ileti-şimde olmalı, onların takdirini ve saygısını kazanmalı-sınız. Diğerlerinin nasihatlerine ve yol göstericiliğine kulak vermelisiniz.
“Girişimci zaman zaman yalnızlık yaşayabilir”
274
Simla AKYOL: Sizce girişimciler için “tutkularının peşinden git” sözü hala geçerli mi? Sharon MİLLER: Küçük bir işse “evet” diyebilirim. İş için tutkulu olmak çok önemlidir, heyecan duymaya-cağınız bir iş yapıyorsanız sadece meydan okuyorsu-nuzdur. Değişken olan pazara karşı devamlılığı sağla-yacak fikirlere karşı heyecan duymak önemli fakat fikrin pazarda yeri olup olmadığına dikkat etmek şart elbette. Simla AKYOL: Başkaları için çalışanlar ve girişimciler arasında başlıca farklar neler? Sharon MİLLER: Bazı insanlar klasik, maaşlı işleri tercih eder… Kimileri de bağımsızlığı ister, karar verici olmak ve yaşamlarını kendi kontrolleri altında tutmak isterler. Sanırım girişimci olmak insanın DNA’ sın da var, yaşamlarında var olan kendilerine özel bir E- kro-mozomu. Simla AKYOL: Başarılı bir girişimci olma formülü ol-duğuna inanıyor musunuz? Sharon MİLLER: Evet inanıyorum. Çok çok çalışmak, kalıcı motivasyon, yeniliklere açık olmak, açık, net bir iş planı yapmak- net bir yol haritası ile birlikte ve des-tekleyici ağlarla birlikte işi oluşturmak- girişimci za-man zaman yalnızlık yaşayabilir. Bu nedenle iş, arka-daş ve aile bağlarını asla koparmamaya gayret etmeli-dir.
***
275
“Kadın Olmanın Özelliği: Paylaşmak, Yaratıcı Düşünmek,
Üretmek”
276
277
20K TASARIM
Girişimcilik hikâyeleri genellikle ya tek başına ya da bir kaç ortakla gerçekleşir. Bu hikâyemiz ise eşine az rast-lanır türden, 20 kadın tasarımcının bir araya gelmesini anlatıyor. 20 kadın, 20 tasarımcı, 20 girişimci… Hem örnek bir girişimciliği hem de biz kadınların sahip olduğu sıra dışı cesareti göstermek için 20k’ nın hikâye-sini sizlerle de paylaşıyoruz. KadınlarArası: 20 tasarımcı kadın nasıl bir araya geldi ve 20k doğdu? 20k: Farklı kariyerlere sahip 20 kadının ilk buluşma noktası Kapalıçarşı ekolüyle sadekarlık eğitimi veren Mahreç Sanatevi oldu. Burada eğitim aldığımız uzun ve bir o kadar da keyifli eğitim süresince, sonrasında yap-tığımız üretimleri çeşitli vesilelerle bir araya getirdiği-
278
mizde, kendi içinde farklı bir harmoni oluşturduğunu gördük. Bu çok seslilik ve çok renklilik bizleri çok he-yecanlandırdı. Türkiye’ nin tek murassa ustası değerli hocamız Hrac Arslanyan bu ahenkli üretimi herkesle paylaşmamız ve gün ışığına çıkarmamız konusunda bizi inanılmaz motive etti ve hep birlikte 20k için hare-kete geçtik. KadınlarArası: Bu çoklu hareketi neden tercih ettiniz? Çünkü bu çok kolay değil, 20 kadının bir arada üret-mesi ama aynı zamanda müthiş bir güç ve enerjidir mutlaka. 20k: Tüm yetenekleri ve yaratıcı gücüyle oluşuma kat-kı sunan, bu cesarete sahip 20 kadını bir arada hayal ediniz… Evet, bu müthiş bir güç ve enerji demek haki-katen! 20 kadın bu oluşumda maddi manevi paylaşım-da bulunarak güç birliği sağladığı gibi pek çok konuda yirmi farklı bakış açısı da yakaladık. Bu da muhteşem sinerji demek; hem yaratıcı düşünce hem de üretim açısından. Ama tabiî ki bu kadın olmanın özelliği. PAY-LAŞMAK, YARATICI DÜŞÜNMEK, ÜRETMEK… KadınlarArası: Hepiniz farklı mesleklerden mi geliyor-sunuz? Daha önce girişimcilik deneyimi olanlar var mı yoksa hepinizin ilk deneyimi mi? 20k: 20 kadının neredeyse tamamı geçmişlerinde kari-yeri olan, profesyonel yaşantısı olan insanlar; içimizde iş dünyasındaki kariyerini halen sürdürenler de var, zirvedeyken bırakanlar da… Kimya mühendisi de var grafiker de, elektronik mühendisi de var, mimar da… Aramızda kendiliğinden oluşan müthiş bir denge söz konusu…
279
“Hayata farklı bakan 20 kadının oluşturduğu çok renkli ve çok sesli bir birliktelik bu”
KadınlarArası: İçinizdeki her tasarımcının farklı bakış açıları ile farklı çizgileri var mutlaka. Bu tasarımlar-dan, bu tasarımları oluşturan çizgilerden, hikâyelerden bahseder misiniz biraz? 20k: Farklı kültürlerden gelen, farklı eğitimler almış, hayata farklı bakan 20 kadının oluşturduğu çok renkli ve çok sesli bir birliktelik bu; böyle bir çeşitliliğin ürün-lerdeki yansımalarını hayal etmek bile keyif verici ol-maz mı? Mineyi şahane yorumuyla metale işlemiş tasarımcıdan doğal taşları kendi hayal gücüyle yorumlayan, İran kültürünün farklılıklarını gümüşle ifade eden tasarım-cıdan çağdaş sanat anlayışını gümüş ve altına yansıtan tasarımcıların oluşturduğu bir ürün gamı var. Her zev-ke, her yaşa, her bütçeye hitap eden klasik, etnik, çağ-daş, çok renkli tasarımlar… KadınlarArası: Girişimciliğin zor yanları da var, ancak insanı geliştiren olağanüstü bir dinamizm taşır girişim-cilik. Siz karşılaştığınız zorlukların üstesinden nasıl geliyorsunuz? Birbirinize nasıl güç, motivasyon kayna-ğısınız? 20k: Türkiye’ de ilk kez biz bu tarz bir oluşumu ger-çekleştirdik; Türkiye’ de değil dünyada da eşine az rastlanır bir oluşum ve 20 kadın da bu değerin oldukça farkında. Hepimiz farklı iş dünyalarından farklı profesyonel tec-rübelere sahibiz, iş bölümünde bunun avantajlarından
280
çok iyi faydalanıyoruz. Karar alma aşamalarında olası-lıkları hep birlikte değerlendirip herkesin arkasında durduğu fikir birliğiyle hareket ediyoruz. 20k çok bü-yük bir hikâye ama aynı zamanda profesyonel bir giri-şim; farklı bakış açılarına sahip olsak da profesyonel anlamda ortak hedefimiz var. Hepimiz aynı anda aynı seviyede enerji düzeylerine sahip olamayabiliyoruz. Dönüşümlü olarak bazılarımızın enerjileri diğerlerine motivasyon kaynağı oluyor ve bu bizi çok güçlü kılıyor. “Hikâyemizi paylaştıkça çok heyecan verici tepki-ler alıyoruz”
KadınlarArası: Henüz çok yeni bir girişim 20k ve ta-nınmaya ihtiyacı var. Tasarımlarınıza ilgi nasıl? Sadece yurtiçi için mi üretiyorsunuz? 20k: 2015 Şubat ayında kapımızı misafirlerimize açtık, Nisan ayında da açılışımızı yaptık. Ve kısa sürede bek-lentimizin üzerinde ilgi gördük; satışlar hedeflediğimi-zin üzerinde gerçekleşti. 20k’ yı tanıtmak, hikâyemizi paylaşmak çok önemli; hikâyemizi paylaştıkça çok heyecan verici tepkiler alı-yoruz. Yenilikçi iyi bir şeyler yaptığınızda insanların buna ilgi gösterdiğini görmek çok motive edici oluyor. KadınlarArası: Girişimciliği nasıl tanımlıyorsunuz? 20k: Yenilikçi bakış açısı, deneyim ve cesaret bizim girişimciliğimizi destekleyen üç ana unsur oldu. Her birimizin geçmişteki profesyonel yaşamdan tecrü-beleri, bilgi birikimi, yaratıcı düşünce ve enerjisi bu sektörde böylesine farklı bir girişimciliğe cesaret verdi.
281
“Özelliklerin girişimciliğe dönüşmesi için en kritik unsur cesaret” KadınlarArası: Girişimcinin desteklenmesi en önemli motivasyon kaynağıdır. Sizi en çok kimler destekliyor girişimciliğinizde? Motivasyon kaynaklarınız neler? 20k: Kapalıçarşı’ da ustalık ve ticari geçmişi 100 yıla dayanan Hrac Usta ve Mahrec ailesi bizim hem başlan-gıç noktamız hem de süreçteki en büyük destekçimiz olmuştur, öncelikle hayallerimizin peşinden koşmamı-zı, koşarken takıldığımız noktalarda moralimizi her zaman yüksek tutmamızı sağladı. Aynı zamanda 20 kadının bir arada olması dışarıdan bakıldığında çok zor gibi görünse de aslında en büyük desteği birbirimize veriyoruz; 20 kadının en büyük motivasyon kaynağı üreterek var olma azmi. Ailelerimizin manevi desteği de bizler için tabiki ayrı bir anlam ifade ediyor. KadınlarArası: Hedefleriniz? 20k: Hepimizin bildiği gibi, kadınların ekonomide ve ülke kalkınmasındaki önemli rolü göz ardı edilemez bir husus. Bizler de elimizden geldiğince üretken ve verimli olma isteğiyle ve tabiki sağlam adımlarla yolumuza de-vam etmeyi; birlikteliğimizin ve projemizin devamlılığı ile örnek girişimciler arasında olmayı hedefliyoruz. KadınlarArası: Kadınlar girişimci olmalı mı? Bu konu-da onlara nasıl bir mesaj vermek istersiniz? 20k: Kadınların doğasında olan yaratıcı düşünme, üre-time yatkınlık gibi özelliklerin girişimciliğe dönüşmesi için en kritik unsur cesaret; her kadının, kendisini ce-
282
saretlendirecek bir fırsat yakaladığı an bunu en iyi şe-kilde değerlendireceğine inanıyoruz.
***
283
“Bir Gün Hep Kendi İşimi Yapacağıma Dair
Bir Olguyu İçimde Taşıdım “
284
285
ZEYNEP ATILGAN BONEVAL yolculukterapisi.com
hepsihikaye.com Kurucu
KadınlarArası: Biraz kendinizden ve ‘Hepsi Hikâye’ den bahsedebilir misiniz? Zeynep Atılgan BONEVAL: 1974’ de Ankara’da başla-yan yaşamım, Bursa’ da devam etti, şimdi İstanbul ve
Alaçatı arasında geçiyor. Bursa gibi doğaya ait bir sürü seçenek sunan bir yerde büyümek, ormanda ve dere kenarlarında piknikler, dağda kayak, denizi doyarcası-na yaşamak, hayatımda doğanın vazgeçilmez bir parça olmasını sağladı. Ayrıca tüm kapıları açık apartmanı-mızdaki sıcak komşuluk ilişkileri sosyal ortamlarda
286
rahat olma duygumu geliştirdi. Çalışan bir anne baba-nın tek çocuğu olmak sürekli hikayeler yazarak, kendi kendime karışımlar ile yeni icatlar ve oyunlar yarata-rak kendi kendimi oyalamayı öğretti. Profesyonel ha-yattan kendi işine 45 yaşında geçiş yapan babamın tüm sürecini gözlemlemem, bir gün hep kendi işimi yapacağıma dair bir olguyu içime kazıdı. Yaklaşık 15 yıl boyunca profesyonel hayatın yüksek temposunda çalışırken, bir yandan dünyanın uzak kö-şelerine seyahat ederek başka kültürleri, yeni yaşam biçimlerini, ritüelleri, renkleri, dokuları ve hikayeleri keşfetmeye başladım. Gittiğim yerleri gerçekten algılayabilmek ve kavraya-bilmek için zamanla bu ülkelerin edebiyatını, sinema-sını, filozofları ve sanatçılarını da araştırmaya ve takip etmeye başlıyorsunuz. Derken iş hayatımının dışında bana ait yeni bir dünya oluşmaya başladı ve bu farklı pencere sayesinde iş yoğunluğu ve stresi ile çok daha iyi başedebildiğimi gördüm. Çünkü dünyanın dört bir köşesindeki yazınsal, görsel, işitsel hikaye zenginliği benim içimdeki bambaşka boyutları ortaya çıkartıyor-du. Başkalıklar bana özgürlük kazandırıyordu. Fakat sadece kendi kendimi geliştirmek bana yetmi-yordu, okuduklarımı, izlediklerimi ve fark ettiklerimi bir platformda paylaşabilmek, başka bakış açıları ile çoğaltabilmek istiyordum. Bir yandan da hem kendimde hem de çevremde farkına vardım ki, yaşımız ilerledikçe ev, iş, çocuklar, arasında bir koşuşturma içinde zaman akıp gidiyor. Sadece kendimiz için, kendi entellektüel doyumumuz için, ‘acıkan beyinlerimiz‘ en son ne zaman vakit ayıra-bildiğimizi unutuyoruz. Farklı bir sohbet ortamında,
287
günlük hayatın ya da iş hayatının dışına çıkıp payla-şımda bulunamıyoruz. En sonunda benim gibi meraklı zihinler için dünyayı ve insanı tanımak üzere kurgulanmış atölyeler, sohbetler, tartışmaların olduğu bir soru sorma ve keşif yeri kur-maya karar verdim. Ve bunu ev gibi rahat bir ortamda yapmak istedim. Ve 2009 başında doğan Hepsi Hikaye, bugün binlerce kişinin takip ettiği bir entellektüel ve kültürel paylaşım platformu haline geldi. “Başkalıklar bana özgürlük kazandırıyordu”
KadınlarArası: Atölye çalışmalarınızın konuları neler ve kimler için yapılıyor bu çalışmalar? Zeynep Atılgan BONEVAL: Modern sanattan sinema-ya, felsefeden siyasi tarihe, edebiyattan fotoğrafa, se-yahatten mitolojiye farklı disiplinlere, tutkulara, me-raklara, kavramlara dair bir entellektüel paylaşım plat-formu Hepsi Hikâye. Seyahat Gecelerimizde ben ve başka gezginler, farklı ülkelerin fotoğrafları, videoları, müzikleri ve lezzetleri eşliğinde konuklarımızı başka diyarlara götürüyoruz ve o ülkelerin kendine has ya-şam biçimlerini, alışkanlıklarını ve de manzalarını pay-laşıyoruz. Modern sanat gecelerimizde her hafta farklı bir akıma odaklanarak, o akımın doğduğu dönemin sosyal, eko-nomik ve politik şartlarda doğduğunu, neye başkaldır-dığını tartışıyoruz. Ve o akıma yön veren sanatçıların tek tek eserleri üzerinden ilerliyoruz. Modern Türk Si-yasi Tarihi atölyemizde Osmanlı’ dan bugüne Türkiye’ deki çağdaşlaşma hareketlerini, sekülarizasyon ve laik-leşme süreçlerini, kültürel transformasyon ve reaksi-
288
yonları, farklı akımları ele alıyoruz. Diğer atölye ve sohbetlerimizin hepsinde, her konunun ustası ile bu-luşup, bir yandan öğrenirken bir yandan interaktif tar-tışma imkânı buluyoruz. Hem sinema meraklıları, hem Türkiye’ yi ve Türk ya-şam biçimini daha derinden algılamak isteyenler, hem de ‘beyni acıkan’ ve farklı tartışma ortamı arayan tüm kişiler.
“Benim merakım yeni projelerdi, başlangıç evresi-nin yarattığı belirsizlik ve gerilim benim en büyük
motivasyonum oldu”
KadınlarArası: Peki ya Yolculuk Terapisi girişminiz? Zeynep Atılgan BONEVAL: Evet, bugüne kadar 69 ülkeye seyahat etme şansım oldu ve de seyahatlerim sırasında hissettiklerim ve izlenimlerimi, hem de seya-hat öncesinde ve sonrasında derlediğim bilgileri seya-hat yazıları haline getirerek Hepsi Hikaye takipçileri ile paylaşıyordum zaten. Hem bu yazıları bir şemsiye altında toplamak, hem de farklı gezginlerin de deneyimlerini paylaşmak için Ekim 2010’ da www.yolculukterapisi.com isimli bir gezgin paylaşım platformunu hayata geçirdik. Yolculuk aslında bir çeşit terapi; günlük yaşamın ko-şuşturma ve stresinden uzaklaştığımız, algılarımızı açarak ‘şimdi ve burda’ olma deneyimini en çok yaşa-dığımız ve her gittiğimiz yerden farklı duygular, düşün-celer ile döndüğümüz bir süreç. Bu sebeple yolculukterapisi kavramı aklıma geldi ve websitemizde ‘zamanda kaybolmak, doğada büyülenmek, kalp atışla-
289
rınızı hızlandırmak, şeytana uymak, damak tatlandır-mak, suyla buluşmak, ruhu olan şehirler, oryantal de-neyimler’ gibi farklı ihtiyaç ve motivasyonlar için farklı kategoriler yarattık ve de her biri için en uygun desti-nasyonları öneriyoruz. Ayrıca kıta kıta dünya keşfi, foto safari, nereye ne za-man gitmeli? Hangi aylar nerelerin sezonu? Hangi ül-kelerde ne zaman festivaller var, gibi bölümler ile keşif meraklılarının, gezgin ruhların ve yolculuk tutkunları-nın hem merak ettiği soruların cevaplarını bulduğu, hem keyif aldığı, hem de kendi seyahatleri sonrası kendi deneyimlerini paylaştığı bir ortam olsun istedik. “Hayatı yaşamaya değer kılanda bilinmezliğinin
büyüsü” KadınlarArası: Girişimci olmaya nasıl karar verdiniz ve nasıl gelişti? Zeynep Atılgan BONEVAL: Hep kendi işimi yapacağı-mı biliyordum ve başka şirketin doğumu, gelişimi, çi-çek açması evrelerini geçirmesini sağladıktan sonra meyve döneminde ayrılacağımı biliyordum. Benim merakım yeni projelerdi, başlangıç evresinin yarattığı belirsizlik ve gerilim benim en büyük motivas-yonum oldu. Bilinmezde ve görülmezde ‘0’ dan bir olu-şumu hayal edebilmek, ona inanabilmek, ve onu yara-tıp ruh verebilmek hayattaki tutkum. Ayrılmadan 6 ay önce yumuşak geçiş yapmak için herşeyi planladık ve de görevimi şirketimizin seyahat müdürüne devrettim. Ve doğru kendi yoluma…
290
Ayrılmadan önce ne yapacağımı planlamamıştım, bildi-ğim tek şey insanları bir araya getirecek bir platform mekânım olacaktı, adı da Hepsi Hikaye olacaktı. Me-kanı 1,5 yıl önce tutmuştum, eğer tutmazsam işten kendi bebeğim gibi büyüttüğüm ve gönülden bağlı ol-duğum işten hayatta ayrılamayacağımı biliyordum. 1,5 yıl bomboş durdu orası, ama orada varolduğunu bil-mek bana kendi hayallerime birgün dalacağım inancını ve cesaretini verdi, tabi her ay ödediğim kira da birik-tikçe, başlamak için ayrı bir motivasyon oldu. Ayrıldım, 2 ay ne yapmak istiyorum diye düşündüm, tüm bu yoğun iş hayatımda bana dayanma gücü veren ve beni besleyen bir seyahatlerim vardı bir de 8 yıldır içine daldığım fotoğraf, psikoloji, felsefe, edebiyat, sinema gibi alanlarda okuduğum kitaplar, izlediğim filmler, takip ettiğim kurslar… Bugüne kadar bana nefes aldı-ran, içimdeki bitmez tükenmez merakın sonsuza dek keşif fırsatı bulabileceği alanlar çıkış noktam oldu. İstedimki hem koşuşturmalı ve rutine oturmuş hayat-larında biraz farklı sohbetler, konular ve etkileşimler arayanlar için bir paylaşım platformu olsun, hem de farklı atölyeleri ile benim yeniyi keşfetme merakıma hep çanak tutsun. Böylece Hepsi Hikaye doğdu; içinde sinema, felsefe, sanat, fotoğraf, edebiyat, seyahat gibi atölyelerin olduğu bir ev gibi bir yer. KadınlarArası: Bundan sonrası için başka hikayelerde hedefliyorsunuzdur mutlaka… Zeynep Atılgan BONEVAL: Şimdi buradayım, Hepsi Hikâye’ ye dair birçok hayallerim ve arzularım var. Za-manı geldikçe hayata geçtiklerini görmek isterim tabi ki, ama yarının sentezi ne olur bilemem, zaten hayatı yaşamaya değer kılanda bu bilinmezliğin büyüsü ve ne
291
kadar plan yaparsanız yapın asıl plansız gelenin şaşır-tıcılığı değil mi?
***
292
293
“Bizi Destekleyenlerle
Gerçek Oluyoruz”
294
295
ÇİĞDEM TORAMAN-NİLÜFER ŞENER arkofcrafts.com
Kurucu
Çiğdem Toraman ve Nilüfer Şener; farklı alanlarda daha önce girişimcilik deneyimi yaşamış iki profesyonel. 2000’ lerin başında internet sektörü Türkiye’ de yeni yeni gelişirken bir medya grubunun yeni girişiminin ku-ruluşunda biri teknoloji diğeri e-ticaretten sorumlu genel müdür yardımcısı olarak yolları kesişti. Çiğdem, uzun süre farklı kuruluşlarda dijital yayıncılık, iş geliştirme, pazarlama, satış, reklam ve e-ticaret alan-larında önemli görevler aldı. Avrupa’nın en büyük giri-şimci hızlandırma programında yönetici ortak olarak görev alan Çiğdem, Ark of Crafts’ ın yanı sıra pek çok
296
farklı girişime de yatırımcı, danışman ve mentor olarak destek veriyor. Nilüfer ise finans, sigorta ve internet sektöründe pazar-lama, proje yönetimi, iş geliştirme alanlarında yöneticilik yaptıktan sonra eğlence sektörünün bir dönemine dam-gasını vuran başarılı bir markanın kurucu ortağı. Daha sonra sivil toplum alanında Sınır Tanımayan Doktorlar’ da gönüllü, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ nde Genel Koordinatör, AB projelerinde uzman olarak farklı alanları keyifle deneyimledi. İnternet sektörüne ise bir e-ticaret girişiminde genel müdür olarak geri döndü. 2013 Mart’ ından beri tüm enerjisini Ark of Crafts’ a veriyor. KadınlarArası: Ark of Crafts nasıl bir anlam içeriyor? İsmine nasıl karar verdiniz? Çiğdem&Nilüfer: Nuh’ un gemisi nasıl her türden bir örneği barındırmış ve türün devamını sağlamışsa, arkofcrafts.com’ da Anadolu’ nun zengin kültürünü ve sanatlarını günümüze taşıyan değerli sanatçıların ve ustaların özgün ürünlerini bir araya getiriyor. Amaç aynı; Anadolu sanatlarının ve sanatçıların dünyayla buluşması ve sanatların devamına katkıda bulunmak. İsim annesi Çiğdem; Sitemizin adının çok özel bir an-lamı ve hikâyesi olmalıydı. “Ark” kelimesi pek çok an-lam barındıran zengin bir kelime, tıpkı Anadolu’ muz gibi. Nuh’ un gemisinin yanı sıra, sandık ve kanal an-lamlarına da geliyor. Her üç anlamıyla da Anadolu top-raklarındaki sanatların korunarak gelecek nesillere ve dünyaya taşınmasına aracılık edebilecekti. Ne yazık ki çoğu sanat kayboluyor, çünkü yeni sanatçı ya da usta yetişmiyor.
297
“Değerli sanatçılarımızın emeklerinin, güzel ener-jilerinin, yaptıkları ürünlerin sahibi ile buluşma-
sına aracı oluyoruz”
KadınlarArası: Sizi bir araya getiren ve böyle bir giri-şime başlatan neydi? Çiğdem&Nilüfer: Anadolu’ ya hayranız. Bu zengin top-rakların üzerindeki tarih ve kültür çeşitliliğine, özgün sanatlarına ve bütün bunları günümüze taşıyan sanat-çılara, ustalara hayranız. Ancak ne yazık ki çoğu sanat kayboluyor, çünkü yeni sanatçı ya da usta yetişmiyor. Seri üretime karşı koyamıyor, pahalı kalıyor, satamı-yor. Kendi toplumumuz onları dışlıyor, değerini bilmi-yor, küçümsüyor. Kendini tanıtacak alan bulamıyor. Ve de kendini güncelleyemiyor. Turizm sektörü tarafından baktığımızda da halıdan, nazar boncuğuna kadar birçok ürün Çin malı ya da seri üretim. Ya çok ucuz ya da orijinal denerek değeri-nin üzerinde satılıyor. Hâlbuki özellikle gelişmekte olan ülkelere gittiğinizde yerel sanatların yaşadığını, kendini güncellediğini ve pazar bulabildiğini görüyorsunuz. Biz de deneyimlerimizi birleştirerek iyi bildiğimiz alanda dijital platformda geleneksel sanatlarımızın yaşaması-na katkıda bulunmak istedik. Önemli farkımız özellikle yurtdışına yönelik çalışıyor olmamız. Dijital platformu güçlendirmek için turizmin yoğun olduğu noktalarda ‘corner’ mantığıyla da faaliyet gösteriyoruz. Tanıtım ve güvenirlik açısından çok değerli bizim için. Bazı nokta-larda vatandaşlarımıza kendi geleneksel sanatlarımızı tanıtma keyfini bile yaşıyoruz. KadınlarArası: Birçok sanatçıyla çalışıyorsunuz ve onlara çok önemli bir destek de veriyorsunuz bu proje-
298
nizle. Hem yurt içinde hem de yurt dışında çalışmala-rının tanınması için aracılık ediyorsunuz aynı zaman-da. Tam bir sosyal girişimcilik. Girişiminize tepkiler nasıl? Çiğdem&Nilüfer: Günümüzde herkes için ‘hikâye’ çok önemli. Kişi için satın aldığı ürünün bir anlamı olma-sını, bir hikâyesi olmasını, kendisiyle özdeşleştirmesini istiyor. Biz de, değerli sanatçılarımızın emeklerinin, güzel enerjilerinin, yaptıkları ürünlerin sahibi ile bu-luşmasına aracı oluyoruz. Sanatçılarımıza sitemiz üzerinden ulaşıp irtibat kuran sipariş veren yerli yabancı kişiler ya da girişimciler oluyor, çok ama çok seviniyoruz. Örneğin sadece facebook sayfası olan Tokat’lı yazma sanatçımız Yur-danur Uçar bir gün kendisini aradıklarını ve sipariş aldığını iletti. Galatart ebru atölyesi sanatçıları Belçika’ dan sipariş aldı. Ve yurtdışında partnerlarımız oluşma-ya başladı. Amerika’da yerleşik ‘Anatolian Artisans’ sivil toplum örgütü ile işbirliğine başladık. Onların on-line platformu olarak Amerika’ ya açıldık. Yine Ameri-ka’ da faaliyet gösteren ve tüm dünyadan geleneksel sanatları ve sanatçıları bir araya getiren www.globein.com’ da Türkiye bölümünü oluşturduk. Heyecanlıyız… KadınlarArası: Offline ve online girişimciler olarak ya-şadığınız deneyimler önemli. Her iki tarafta da yaşadık-larınızı aktarabilir misiniz? Avantajları, zorlukları, he-def kitle ile ilişkiler vd. Çiğdem&Nilüfer: Online için sattığımız ürünler çok niş. Bu sanatlarla ve ürünlerle ilgilenen potansiyel kişi-lere internet üzerinde ulaşmak için bilinen klasik pa-
299
zarlama yöntemlerinden farklı çalışmak gerekiyor. Bu da yaratıcılığımızı artırıyor. Offline daha rahat. Gelen misafir ürünlere dokunuyor, iletişim kuruyorsunuz, ürün hakkında detaylı bilgi verebiliyorsunuz. Hele ki vakti varsa hem bizim için hem misafir için keyifli bir süreç yaşanıyor. “Kararlılık, sabır, işbirliği”
KadınlarArası: Ülkemizde kadın girişimcilerin yeteri kadar desteklendiğini düşünüyor musunuz? Siz giri-şimciliğinizde en çok kimlerden destek gördünüz? Çiğdem&Nilüfer: Girişimcilerin yeteri kadar destek-lenmediğini düşünüyorum. Özellikle kadın girişimciler büyük kurumlar tarafından kurumsal sosyal sorumlu-luk adı altında PR amaçlı kullanılıyor. Herkes çok kısa sürede sonuç elde etmek, kar etmek istiyor. En çok sanatçılardan destek gördük. Ve de bize kapılarını açan Adahan İstanbul Otel ve sevgili Lale Platin bizim için çok kıymetli. İşbirliği yaptığımız her kuruma ve kişiye tek tek teşekkür ediyoruz, Onlarla birlikte gerçek oluyoruz. KadınlarArası: Girişimci olmak isteyen ancak cesaret edemeyen çok kadın var. Onları cesaretlendirecek ve destek olacak şekilde vermek istediğiniz mesajlar var mı? Çiğdem&Nilüfer: Kararlılık, sabır, işbirliği… KadınlarArası: Bundan sonrası için neler hedefliyor-sunuz?
300
Çiğdem&Nilüfer: Yeni yurtdışı partnerlar daha fazla sivil toplum kuruluşu çalışmalarını portföye katmak, gelenekselle moderni birleştiren genç tasarımcılar Ana-dolu’ dan yeni sanatlar, ustalar, yeni cornerlar dijital alanda sanatçılara ve sanatlara desteği artırmak.
***
301
“Gerçekten İsterseniz
Yaparsınız”
302
303
JESSICA ROSE LONDAN JEWELLERY SCHOLL
Kurucu
Jessica Rose; “Herkes Takı Yapabilir” misyonuyla ya-şadığı şehirdeki boşluğu doldurmak için yola çıkan genç bir girişimci. Çok ödüllü ve profesyonel takı uzmanı Jesica Rose, dünyanın en büyük takı eğitim merkezi London Jewellery School’ un kurucusu ve yöneticisi. Sadece 21 yaşındayken 2009 yılında Güney Londra’ da tek sınıfla bu işi kuran Jessica, şu anda ayda 7,000’ den fazla öğrencinin eğitim aldığı profesyonel bir takı okulunun sahibi.
304
KadınlarArası: Sevgili Jessica, hikâyeni okuduğumuz-da çok iddialı bir konuda girişimci olduğunu görüyo-ruz. Bu işe başlamaya nasıl karar verdin? Bu kadar genç yaşta böyle büyük bir işe başlamak için en büyük motivasyonun neydi? Jessica ROSE: The London Jewellery School, Lond-ra’da yüksek kalite takı yapımı kurslarının eksikliğin-den doğdu. İngiltere’ nin birçok şehrinde; özellikle Bir-mingham’ da, Cornwal’ da ve Bristol’ de birçok takı yapımı kursları var, ama Londra’ da yoktu. Kısa kurs-lar sayesinde takı ile ilgili yeteneğimi öğrenmem üzeri-ne, Londra’ da da aynı konu üzerinde potansiyel bir pazar olduğunu fark ettim. İlk başlangıçta Londra’ nın güneyinde sadece benim ders verdiğim bir sınıfım var-dı. Düzenli olarak büyüyerek şu anda Londra’ nın takı merkezine, Hatton Garden’ a yerleştik. Şu anda geniş kapsamlı kurslarımızda ders veren, takı endüstrisinin modasını, işleyişini ve yapımını çok iyi bilen 25 profes-yonel öğretmenimiz var. KadınlarArası: Bu işe başlamadan önce ne yapıyor-dun? Jessica ROSE: Üniversitede psikoloji okudum, ama bir süre sonra fark ettim ki üniversite benim için doğru yer değil. Yaklaşık bir yıl süre ile bir yerde çalıştım ve London Jewellery School’ u açmak için yetecek kadar da bankadan kredi aldım. KadınlarArası: Özellikle takı konusunda tasarım eği-timi aldın mı? Jessica ROSE: London Jewellery School’ u kurmadan önce yaklaşık 6 yıl, takı yaptım. Diplamalı olarak takı
305
tasarımı konusunda herhangi bir yerden eğitim alma-dım, ama benim takıya olan tutkum, 17 yaşımda gitti-ğim bir kursun ilk gününde başladı. O zamandan beri kancayı takmıştım. KadınlarArası: Biraz okulundan bahsedermisin? Öğ-rencilere ne tarz eğitimler veriliyor? Bu eğitime kimler daha çok ilgili? Sertifikalı eğitimlerde veriyorsunuz de-ğil mi? Yani başka bir deyişle, öğrencilerinin bir meslek kazanmasını sağlıyorsun. Jessica ROSE: Takı yapımı tekniği ile ilgili çok geniş çapta birbirinden farklı 80’ den fazla kurs sunuyoruz. Gündüz kurslarımız var, akşam deneme sınıflarımız ve 5 veya 6 günlük sınıflarımız mevcut. Ayrıca, süresi 2 haftadan 1 yıla kadar değişen diplomalı kurslarımız da var. Öğrenci profilimiz yaş ve kabiliyete göre farklılık gösteriyor. İlk defa başlamak isteyen veya takı işini geliştirmek isteyen herkesin ihtiyacını karşılayacak düzeyde eğitimler sunuyoruz. KadınlarArası: Hemen hemen her kadın takıya ilgili-dir. Sizin öğrencileriniz takı sektöründe kariyerlerine nasıl devam ediyorlar? Birçoğu kendi tasarımlarını on-line veya offline mecrada satışını yaparak kendi giri-şimciliklerini mi kuruyorlar? Yoksa profesyonel takı firmalarında işe mi giriyorlar? Jessica ROSE: Takı sektöründe çalışmak için birçok yol var. Biz London Jewellery School olarak, takıcıları-mızın işlerinde devamlılık arz edecek başarıya ulaşma-ları için, ihtiyaçları olan her türlü takı bilgisini kursla-rımızda veriyoruz. Kendi tasarımlarını farklı yollardan (online ortamda, sergilerde, mağazalarda veya komis-yon bazlı) satışa sunarak kendi işlerini oluşturan öğ-
306
rencilerimiz var. Bazen büyük tasarımcılar ve takı üre-ticileri belirli koleksiyonlar için asistanların reklamla-rını yapabiliyorlar, bu da genç takı tasarımcılarının yeteneklerini geliştirmeleri için çok iyi bir fırsat yaratı-yor. KadınlarArası: Genel takı tasarımının yanı sıra, bazı ülkelerin farklı kültürlerinin otantik takıları da var. Bu tarz otantik takılar için de eğitimleriniz var mı? Ya da kurslarınız sadece genel takı tasarımları için mi? Jessica ROSE: London Jewellery School’ un diplomalı kursları için uluslararasından, sadece özel bir konuda kursa katılmak isteyen veya Londra tatilinin bir parça-sını kursta geçirmek isteyen öğrencilerimiz de oluyor. Tüm bu öğrenciler, Londra’ da yerleşik öğrencilerimiz gibi kendi yaşamlarından ve kültürel yapılarından takı tasarım ve yapımına bir şeyler katıyorlar. Dolayısıyla sınıflarımızda her zaman çoklu kültürel bir hava olu-şuyor. KadınlarArası: Başka herhangi bir ülkede franchise şubeniz var mı, veya açmayı düşünüyor musunuz? Jessica ROSE: Londra’daki büyük stüdyomuza henüz yeni taşındık, bu yüzden şimdilik London Jewellery School’un franchise şubesini başka bir yerde açmayı düşünmüyoruz. KadınlarArası: Ülkenizde kadın girişimci olmak zor mu? Hükümet kadın girişimcilere ne tarz destekler ve-riyor? Jessica ROSE: İşinizle ilgili kuvvetli bir vizyona sahip olduğunuz sürece, yeterli azim kendiliğinden gelecek-
307
tir. Devamlılığı sağlayın ve işi büyütün, böylece başarılı olacaksınız. London Jewellery School’ da sürekliliği sağlamak, tanıtımını yapmak ve London Jewellery School’ un “herkes takı yapabilir” misyonuna ve etik değerlerimize uygun olarak doğru yolda ilerlediğinden emin olmak için her birimiz tüm zaman ve eforunu bu işe koyduk. “Bir iş ve girişimi oluştururken tamamıyla kendi-nizi adayacağınız ve gerçekten önem vereceğiniz
bir iş olduğuna emin olun” KadınlarArası: Genç bir kadın girişimci olarak en çok ne tarz problemlerle karşılaşıyorsun? Ve bu problemle-rin üstesinden gelebilmek için en iyi kendini motive etme yöntemin nedir? Jessica ROSE: Başarılı bir işi yürütmek için iki önemli unsur var; birincisi iyi bir modelinizin ve finansal pla-nınızın olduğuna emin olmalısınız. İkincisi, doğru kişi-leri istihdam etmektir. Benim şahane bir çalışma eki-bim ve profesyonel öğretmen kadrom var. Öğrencileriy-le beraber bunların hepsi bugünkü London Jewellery School’ u oluşturuyor. KadınlarArası: Girişimciliğinle ilgili ödül de kazandın? Bir girişimciliğin ödüllendirilmesi çok önemli. Bundan da biraz bahseder misin? Jessica ROSE: Bir ödül kazanmış olmaktan her zaman gurur duydum, ama kazandığım ödüller sadece benim başarımdan ötürü verilmedi. Bu tüm London Jewellery School çalışma ekibinin, öğretmenlerin ve benim ça-lışma eforumuzun sonucudur. Bir girişimci olarak ödül kazanmanın sorunlu olduğunu söylemeyeceğim, ihti-
308
yacınız olan şey inanç, güven ve etrafınızdaki kişilerin ve sizin çok çalışmasıdır. Böylece işiniz mümkün olan en iyi hizmeti sunacaktır. KadınlarArası: İşinle ilgili gelecek planların nelerdir? Jessica ROSE: Ben o kadar fazla planlama düşünen birisi değilimdir, ama öğrencilerimize sunmak için her zaman, stüdyolarımızda veya online ortamda yapılacak yeni fikirler oluşturuyoruz. Bu yüzden önümüzdeki birkaç ay için ve 2014 yılı için hedeflerimiz; öğrencile-rimize sunacağımız online kaynakları geliştirmek ve Hatton Garden Studiolarında takı eğitimlerinin stan-dardını yükseltmek. KadınlarArası: Girişimci olmayı planlayan Türk kadın-ları için ne mesaj verirsin? Jessica ROSE: Özetle, üç şey: bir iş ve girişimi oluştu-rurken tamamıyla kendinizi adayacağınız ve gerçekten önem vereceğiniz bir iş olduğuna emin olun. Hırslı ve tutkulu olun, hedeflerinizi yüksek koyun. Eğer gerçek-ten isterseniz yaparsınız. Ve sadece ilerleyin! Bekleme-yin, hareket planınızı yapmaya başlayın ve işinize ko-yulun.
***
309
“Her Kadın Kendine Daha Fazla Güvenmeli”
310
311
ZEYNEP MUTLU, ESRA TÜMEN DİNÇKÖK ve ASLI TÜMEN
MutluMikrop.com Zeynep Mutlu, liseyi İsviçre Montreux Institut Monte Rosa‘ da, üniversiteyi de Londra International Richmond University‘ de tamamladı. Esra Tümen Dinçkök, University of London, Royal Holloway and Bedford New College’da ekonomi ve tarih okudu, sonra 11 sene boyunca CNN Türk’te ekonomi editörlüğü yaptı. Aslı Tümen, Parsons Paris-Fine Arts’da aldığı eğitim-den sonra American InterContinental University’de Production Design’da uzun süre prodüksiyon ve set ta-
312
sarımı yaptı. Üçü bir araya gelerek 2012 yılında mutlu ve sağlıklı yaşam portalı mutlumikrop.com’ u kurdular. Mutluluğun da mikroplar gibi bulaşıcı olduğunu düşü-nüyorlar ve sadece mutluluğu yaymak için çalışıyorlar. KadınlarArası: Girişimci olmaya karar veren üç kadın nasıl bir araya geldi ve girişimci olmaya nasıl karar verdiler? Zeynep MUTLU: Ben yıllardır sağlık sektörünün için-deyim. Parkinson, kalp hastaları için radyoloji, hema-toloji ve nöroloji üzerine 30 yıldır Opakim A.Ş.’de Tür-kiye’ye malzeme getiriyoruz, doktorlara eğitim veriyo-ruz. Bu sektörün içinde olan biri olarak bile çok sorun yaşadım. Annem çok uzun süre kortizon kullanmak zorunda kaldı. Kimse kortizonun zararlarını bize açıkça anlatmıyordu. O dönemde internet de yoktu. Çok zor bir dönem yaşadık. O zamandan beri bir sağlık portalı oluşturmak ve insanlara faydası dokunacak bir site açmak en büyük amacımdı. Hem medikal ve sağlık sektörünün zor yüzünü tanıdıktan sonra biraz daha keyifli işlerle uğraşmak istedim ve uzun yıllardır dos-tum olan Aslı Tümen ve Esra Dinçkök’ e Mutlu Mikrop projesin-den bahsettim. Onların da çok hoşuna gitti bu fikir ve bir araya gelip ciddi bir hazırlık aşamasının ardından site 2012 yılında yayın hayatına geçti. Çok katı olma-dan, tatlı tatlı, mutlu bir şekilde bilgilendirelim istedik insanları… KadınlarArası: Mutlu mikrop insanı rahatlatan bir isim ya da ne olduğuna bakınca rahatlatacakmış gibi bir izlenim veriyor, biraz mizahi biraz merak uyandı-ran… Neden mutlu mikrop?
313
Zeynep MUTLU: Mikrobun zıt anlamı sağlık olduğu için, tezatlığını, ironisini sevdik bu ismin ve Mutlu Mik-rop koyduk sitenin adını. Herkese çok esprili ve muzip geliyor, çok hoşumuza gidiyor olumlu tepki almak, be-ğenmenize sevindik Esra Tümen DİNÇKÖK: Sağlıklı yaşam haberleri veri-yoruz ama çok katı olmadan, tatlı tatlı, mutlu bir şe-kilde bilgilendirelim istedik insanları. O yüzden bu mutlu mikrop:) “Başkalarına karşı büyük bir sorumluluk hissedi-
yoruz” KadınlarArası: Online yayıncılık son derece dinamik bir yapıya sahiptir ve önemli bir zaman-emek gerekti-rir. Nitelikli ve kaliteli bir çalışma, kaç kişilik bir ekiple hazırlanıyor, nasıl bir iş programı ile yayınlanıyor? Zeynep MUTLU: Ekibimiz şu anda 6 kişiden oluşuyor; 2 editör, 1 çevirmen, 1 grafiker ve Alışveriş Mikrobu için çalışan 2 kişilik bir ekibimiz daha var. Sitede yazı yazan onlarca blogger ve yazarımız var, on-lar da düzenli olarak içerik sağlıyor. Çekirdek kadroyu saymazsak aslında çok kalabalık bir aileyiz. Her gün düzenli olarak Mutlumikrop.com ve alisverismikrobu .com’ a haber ve ürün girişi yapılıyor, sosyal medyada her gün paylaşım yapılıyor. Dışarıdan freelance çalı-şanlar da var; okuyucalara ve müşterilerimize en iyi hizmeti verebilmek için gerçekten büyük bir emek har-cıyoruz. Başkalarına karşı büyük bir sorumluluk his-sediyoruz…
314
KadınlarArası: Daha önce profesyonel iş yaşamından gelenlerin girişimci olma kararları genelde yakın aile fertleri tarafından kabul görmez. Düzenli iş, düzenli maaş normal olan yol hep kabul görür. Sizler girişimci olmaya karar verdiğinizde tepkiler nasıldı? En büyük destekçileriniz kimlerdi? Esra Tümen DİNÇKÖK: En büyük destekçilerimiz aile-lerimizdi. Mutlu Mikrop’ u kurmaya karar verdiğimizde hiç şaşırmadılar, çok doğru bir karar verdiğimizi, geç bile kaldığımızı söylediler. Çünkü bunu ilk başta bir iş olarak görmedik, çünkü sağlıklı ve güzel yaşamayı ha-yat felsefesi olarak benimsemiş durumdaydık. Ne mut-lu bize eğer başkalarına da yardımcı olabiliyor ve yeni şeyler keşfetmelerini ve daha sağlıklı olmalarını sağla-yabiliyorsak. Tabi artık bu hobiden “bussiness” a kay-mış durumda. Başkalarına karşı büyük bir sorumluluk hissediyoruz ve her zaman en iyi, en kaliteli ve en sağlıklı ürünleri sunmak için çabalıyoruz. KadınlarArası: Girişimci olduğunuzda keyifli bir iş ya-şamına adım atmakla birlikte tüm yaşamınıza yayıla-cak bir yapıyı kabul ediyorsunuz aslında, sadece işiniz-le sınırlı kalmıyor girişimci olmak. Ve aile-iş birbirinin sınırlarını ihlal edebiliyor. Özellikle de teknoloji saye-sinde iş, aileyle geçirdiğimiz zamanın da içinde artık. Siz bu ikisi arasında dengeyi nasıl sağlıyorsunuz? Esra Tümen DİNÇKÖK: Valla biz internet işi yaptığı-mız için, ne yalan söyleyeyim, elimden iPad’ im ve cep telefonum düşmüyor, uyanık olduğum sürenin çoğu online’ ım ve nerede ne olmuş, hangi haberler gün-demde, hangi ürünler yeni çıkmış vs. diye, yurt içinde
315
ve yurt dışındaki siteleri sürekli takip ediyorum işim gereği. Doğal olarak ailemi birazcık ihmal ediyor olabi-lirim ama onlar da alıştı sanırım bu tempoya. Zeynep MUTLU: Aynen ben de o şekilde. Ama her za-man işime harcadığım zamanı ve ailemle geçirdiğim zamanı dengede tutmaya çalışıyorum. Çünkü sağlıklı olmanın bir şartı da sosyal bağları kuvvetlendirmek bana göre. KadınlarArası: Girişimci olma kararınızdan mutlu musunuz, pişmanlık duyuyor musunuz? Aslı TÜMEN: Kesinlikle pişmanlık duymuyoruz, keşke daha önce yapsaymışız! Her gün Mutlu Mikrop ve Alış-veriş Mikrobu ile yatıp kalkıyoruz, aklımız fikrimiz site-lerimizde. Bizi o kadar mutlu ediyor ki bu işin içinde olmak, Esra’ nın da dediği gibi hiç iş yapıyormuş gibi hissetmiyoruz. Her kadın kendine daha fazla güvenme-li… KadınlarArası: Kadınlar girişimci olmalı mı? Bu konu-da paylaşmak istediğiniz mesaj var mı? Zeynep MUTLU: Girişimcilik konusunda kadınlar son yıllarda büyük bir atılım gösterdi ama yine de yeterli bulmuyorum ülke için. Önce her kadın kendine daha fazla güvenmeli bence. İnandığı her işin peşinden git-meli. Artık girişimci kadınları destekleyen çok fazla kredi imkânı bulunuyor, illa ki herkesin yeni bir işe başlaya-cak birikimi olmayabilir elbette. Maksat yaratıcı ve üretken olmak. Biraz özgüven ve sabır gerekiyor sade-ce. Girişim başarılı olduktan sonra zaten gerisi kendili-ğinden gelecektir.
316
***
317
“Normal Olan Yoldan Çıkmaktan
Korkmayın”
318
319
CATHERINE JAFFE BALYOLU
Catherine (Cat) Jaffe ile bir süre önce Türkiye’ dey-
ken bal ile ilgili projesi konusunda yazıştık. Sonra bir organizasyonda konuşmacı olarak dinledim, çok etkile-yiciydi. Peşinde olduğu hedeflerine öyle inanmış ki ve onlara öyle sahip çıkmış ki… Kararlı, kendine güvenen, samimi ve sıra dışı… Enerjisini maille yazıştığınız da bile hissediyorsunuz… Tüm bunlar biraraya gelince onu KadınlarArası üyelerine tanıştırmak kaçınılmaz oldu. Ve Cat, Balyolu projesinde ona katılan ve bu röportajı KadınlarArası için çeviren Sevgili Burcu Uzer ile merak ettiklerimizi yanıtladı.
320
KadınlarArası: Cat, Burcu biraz kendinizden bahseder misiniz? Cat: Ben Amerika’nın Colorado eyaletindenim ve bir çiftlikte büyüdüm. Büyükbabam ve babam çiftçiydi. Babam kanser oldu ve hayatta en son görmek istediği yer Türkiye’ ydi o yüzden ilk defa 10 yaşımda ailemle birlikte Türkiye’ ye gitmiştim. 11 sene sonra bir Fulbright bursu alarak yerel göç üzerine bir çalışma yapmak üzere Türkiye’ye tekrar gittim ve Kuzeydoğu bölgesine aşık oldum. Burcu: Ben son dokuz yıldır Amerika’ da yaşıyorum ve son altı yıldır da bir müzeler birliği ve eğitim/araştırma enstitüsü olan Smithsonian’da çalışıyorum. Lisansımı turizm üzerine Bilkent Üniversitesi’ nde, yüksek lisan-sımı da yine turizm üzerine George Washington Üni-versitesi’ nde tamamladım. Bu yıl buradaki işimden ayrılıp Türkiye’ ye dönüyorum ve amacım daha sosyal içerikli, halkla doğrudan bağlantılı projelerde çalışmak. Çocukluğumun bir kısmı Van’ da geçti o yüzden beni ülkenin doğusuna çeken bir şeyler var diye düşünüyo-rum. Balyolu projesi, tamamen Cat’ in yaratıcılığının ve giri-şimciliğinin ürünü. Ben projeye Aralık, 2011’de dahil oldum. O yüzden sorularınızın çoğunun cevaplandırıl-masını Cat’ e bırakıyorum. KadınlarArası: Cat, neden bal? Balyolu hikâyesi nasıl başladı? Sıra dışı bir yolculuk gibi. Sanırım siz de sıra dışısınız. Bir araya nasıl geldiniz? Cat: Çocukluğum hayvanlarla ve hatta amcamın arıla-rıyla geçtiği için uzun zamandır arılara ve bal yapımına
321
hayrandım. En sevdiğim kitabım Arı Maya idi, annem bana okumayı resimli arı kitaplarından öğretti. Çocukluğumun bir kısmının geçtiği Fransa’ da bir arı çiftliğinin yanında yaşadım. Bal yapımının hayatımda daha büyük bir önem kazanması 2008-2009 yıllarında Doğu Anadolu’ daki seyahatlerim sırasında arı kovan-ları, kara kovanlar ve arı çiftliklerini görmemle başladı. Daha önce böyle bir güzelliğin olabileceğini aklıma bile getirmemiştim. Aynı dönemlerde Kamer, Kagider ve Kader dahil olmak üzere bir kaç yerel kadın organizasyonu ile göç üzerine çalışıyordum. Çalışmalarımdan ve gözlemlerimden edindiğim deneyim ilk olarak Türk kadınlarının sosyal olarak kuvvetli olsalar da kadına yönelik şiddetin ka-dınların birçok olanağı kullanmalarını engellediğini gösterdi. İkinci olarak da gördüğüm Türkiye geneline kırsal alanlarda olanakların az olmasının aileleri çok büyük bir hızla daha büyük yerleşim yerlerine göç et-meye zorladığıdır. Kadınların hikâyelerini ve deneyimlerini dinlemek, bir yandan kırsal alandaki dokunulmamış güzelliği, arı çiftliklerini ve çiçek türlerini görmek, bana bal üretimi-nin özellikle kadınlar için sürdürülebilir bir gelir kay-nağı olabileceğini düşündürttü. Uzun süre düşünüp 2010 yılında arıcılık, sürdürülebi-lir kalkınma ve bal konuları üzerine araştırma yapma-ya başladım. O sıralar kırsal alanda sosyal projeler ya-pan girişimcilerle çalışıyordum ve Filistin’ de kadınlara pazarlamacılık ve proje başlangıç desteği sağlayan bir kadın, Fidaa Abu Tukry’ in bana ilham kaynağı olma-
322
sıyla işimi bırakıp Türkiye’ ye gitmeye ve bal üzerine çalışmaya karar verdim. KadınlarArası: Bu yolculukta Türkiye’ ye gelmeye nasıl karar verdiniz? Hangi bölgelerde nasıl bir çalışma yap-tınız? Cat: Kars’ a gidip bir süre Kuzey Doğa Derneği ile ça-lıştıktan ve AB destekli organik bal üretimi yapan yerel arıcılar ve kurumlarla tanıştıktan sonra anladım ki kırsal alanda kadınların bal satması hiç de kolay değil. Kırsal alanda bal üretimi kadınlar için sürdürülebilir bir kaynak değil. Bunun nedeni pazarlama bilgilerinin olmayışı, iyi kalite malzemeye ve büyük pazarlara ula-şamamaları, uzun süreli eğitime ve desteğe sahip ol-mamaları ya da iyi kalite balı büyük miktarlarda üre-tememeleri olabilir diye düşündüm. Oysaki bütün doğru bileşenler ortada. Organik bal üretmek için temiz, dokunulmamış bir doğa var. Kadın arıcılar erkek arıcılar gibi arılarını bütün sene değişik bölgelerde gezdirmiyorlar ki bu da organik olmayan bitkilere ulaşımlarını engelliyor. Arıcılık çok eski bir gelenek bu bölgede ve çiçeklerin çeşitliliği dünya ça-pında eşsiz. Arıcılık ayrıca fazla bir malzeme ve iş gücü gerektirmiyor, doğaya da zararsız. Çözüm olarak kadınlara eğitim olanakları ve daha bü-yük pazarlara ulaşmaları için doğru desteği sağlaya-bilmek üzere bal tadımcılığını da içeren turlar düzen-lemeyi düşündüm. Bu bölgenin doğal güzelliğini koru-mak için canla başla çalışan Kuzey Doğa Derneği ile bölgede doğaya saygılı turizmi nasıl yapabiliriz diye düşünmeye başladık.
323
Benim daha önceden patikalar kurma ve yürüyüş tur-ları üzerine deneyimim var o yüzden de bisikletle ya da yürüyerek bu bölgedeki patikaları gezmek, kırsal alan-lara ulaşmak çok iyi bir fikir olarak ortaya çıktı. Turla-rımıza katılanlara daha eşsiz bir deneyim sağlayabil-mek için ayrıca konaklama olarak yurtlar (çadır) kur-mayı planlıyoruz. Yerel kadın dernekleri ve bana sürek-li danışmanlık yapan yakın arkadaşlarım Sertaç Turhal (UNDP yerel koordinatörü), Çağan Şekercioğlu (KuzeyDoğa kurucusu), Tara Hopkins (Çöp Madam ku-rucusu) ile turizm ve iş dünyasından iki deneyimli ka-dın Deniz Duygu ve Burcu Uzer ile çalışmaya başladık-tan sonra proje daha kesin hatlar kazanmaya başladı. Bölge halkından destek aldıktan sonra yasal işlemler, uluslararası lojistik destek, turların planlanması ve turlar için gezginlerin bulunması konularına yoğunlaş-tım. Başarılı ve yaratıcı bir arkadaşım olan Claire Bangser ile Balyolu için tanıtıcı bir video hazırladık. Deniz ve Burcu da bir kaç iş planı yarışmalarına katıl-mamızda, turizm alanında ve özel şirketlerden destek bulunması çalışmalarında önderlik ettiler. Türkiye’ de hazırladığımız turlara benzer başka turlar olsa da biz kadınları öne çıkarıp, onlardan ilham ala-rak turlarımızın ayrıcalıklı olmalarını hedefliyoruz. Ta-rihi patika yollardan oluşanı, geçmişte Ani’ yi diğer bü-yük ticari yollara bağlamış olan İpek Yolu’ nu da örnek alarak yaylalara çıkışla şekillenen bu çok güzel ve gö-çebe hayata göre oluşturuyoruz turlarımızı. “Özellikle Kuzey Doğu için hep söylediğim bir şey
var: Hava soğuk olduğu için insanlar daha sıcak”
324
KadınlarArası: Eminim ki, burada çok ilginç günler yaşadınız. Biraz anlatır mısınız? Cat: Saymakla bitmez! Bu yüzden sürekli olarak Tür-kiye’ ye gidiyorum. Favorim tabi ki bal ile ilgili olanlar. Gezilerim ve araştırmalarım sırasında bir kaç defa yerel arıcılara iyi bal nereden bulabilirim diye sormamla kendimi önce valinin makamında sonra da en iyi arıcı-nın evinde çay içip bal tadarken bulmuşluğum oldu. Böyle bir şey Amerika’ da hiç bir zaman olmaz. Özellik-le kırsal alanda karşılaştığım misafirperverliği haya-tımda başka hiç bir yerde görmedim. Bu yüzden Türki-ye’ ye giden yabancılar ziyaretten sonra ayrılmak iste-miyorlar. Özellikle Kuzey Doğu için hep söylediğim bir şey var: Hava soğuk olduğu için insanlar daha sıcak. KadınlarArası: Türkiye dışında başka ülkelere gittiniz mi? Cat: Japonya, Hindistan ve Mısır’ da çalıştım. Buralar-da da girişimcilik, tarım ve ticari yollar üzerine çalış-malarım oldu. “İnsanları iyi bir fikir çevresinde bir araya getire-rek harika bir deneyim yaratmak benim idealim”
KadınlarArası: Bal çok önemli bir besin. Doğal bir balı diğerlerinden nasıl ayırt edebiliriz? Cat: Doğal balı diğerlerinden ayırt etme konusunda bazı gelenekselleşmiş yollar var ama balın test edilmesi en emin yol. Benim duyduğum bazı başka yollar, mese-la gazeteye bir miktar bal dökülmesi. Eğer bal gazetede su lekesi bırakırsa gerçek değildir. Bundan başka bal-dan bir damlanın toprağa dökülmesi. Eğer bal yuvar-
325
lanırsa doğaldır. Bunlar baldaki su oranını test eden yöntemler. Fakat su oranından daha önemlisi balın yapımında ne tür malzemelerin kullanıldığı. Verebile-ceğim en iyi öneri insanların balın nereden geldiğini bilmeleri. Balı yerel arıcılardan almak, çiftliklerini ziya-ret etmek, kullandıkları malzemeler üzerine sorular sormak ve arıcıların arılardaki hastalıklarla nasıl baş ettiğini öğrenmek. Yani bal konusunda kendimizi eğit-mek. Aldığımız bal kovana ne kadar yakınsa o kadar iyi. KadınlarArası: Hedefiniz ne? Bunda sonra bu konuda neler yapmak istiyorsunuz? Cat: Amacımız bölgede bir yürüyüş yolları ağı oluştur-mak ve bu ağla küçük girişimcileri/girişimi destekle-mek, eğitim programları oluşturmak. Kafkaslar üzerine daha büyük bir tur ağı oluşturabilmek harika olur. Burcu: Ayrıca turlarımız Türkiye’ nin, Kuzey Doğu’ su-nun tanıtılmasına, bölgedeki doğal güzelliğin korun-masına, turizm gelirlerinin/potansiyelinin artırılmasına ve arıcılığın gelişimine de katkıda bulunur umudunda-yız. Turlarımızı tanıtmak için yurt dışında da kampan-ya yapıyor, değişik gruplara ulaşmaya çalışıyoruz. Ku-zey Doğu’ da sadece turizmin değil, sürdürülebilir, do-ğaya zarar vermeyen, doğal besin maddeleriyle ve halk-la iç içe gelişen bir turizmin büyümesini hedefliyoruz. KadınlarArası: Siz çok farklı bir konuda girişimcisiniz. İnandığınız bir konunun peşinden cesur-ca gidiyorsunuz. Çılgınsınız:) Amerika’ dan Kars’ a uzanan bir hikaye… Bu çok güzel bir karar ve yaptığı-nız işe inanmışsınız, idealistsiniz. Bunu nasıl açıklıyor-sunuz?
326
Cat: Bildiğim bir kaç şey var. Birincisi sizin de söyledi-ğiniz gibi çılgın olmam. Masa başı bir iş yapmak bana göre değil. Balyolu sadece harika bir fikir değil aynı zamanda iyi bir sonucu amaçlıyor. Bu proje tarihin, turizmin ve doğanın tam kesişimin de ve benim haya-limde olan bir iş. İnsanları iyi bir fikir çevresinde bir araya getirerek harika bir deneyim yaratmak benim idealim. Burcu: Cat’ in çılgınlığına katılıyorum. Enerjisi ve fikir-leri bulaşıcı, sizi sarıp sarmalıyor. Böyle iyi bir fikre dahil olmak, yaratmak, desteklemek isteği uyandırıyor. Ben de yaptığım işin gerçek bir değeri olsun, sonucun-da insanların hayatında iyi yönde bir fark yaratsın isti-yorum. “Normal olan yoldan” çıkmaktan ve sizi gerçekten
heyecanlandıran o fikri izlemekten korkma-
yın… Tek ihtiyacımız kendimize güvenimizi kay-betmemek”
KadınlarArası: Girişimci olmak isteyen kadınlara ver-mek istediğiniz bir mesaj var mı? Cat: Söyleyeceğim şu: “Normal olan yoldan” çıkmaktan ve sizi gerçekten heyecanlandıran o fikri izlemekten korkmayın. Size işinizle ilgili fikir desteği verebilecek, kendi deneyimlerinden, başarılarından yola çıkarak sizin fikriniz üzerine yapıcı eleştirilerde bulunabilecek insanlar bulun. Bu insanlarla bağlantınızı hiç kopar-mayın ve her fırsatta onlara teşekkür edin. Burcu: Biz Türk kadınları doğal girişimcileriz zaten ve çok çalışıyoruz. Tek ihtiyacımız kendimize güvenimizi kaybetmemek. Her yeni işte zorluklarla ve engebelerle
327
karşılaşılır. Özellikle böyle zamanlarda çevremizdeki- lerinde desteğini almakta yarar var. Fikirlerimizi aile-mizle arkadaşlarımızla paylaşmalıyız, onların eleştirile-rini de sonuna kadar dinlemeliyiz ama bizi kimsenin başaramayacağımıza inandırmasına da izin vermemeli-yiz.
***
328
329
“Anne Mutlu Olduğunda
Tüm Aile Mutlu Oluyor”
330
331
MARIA BAILEY BSM MEDYA
CEO Maria Bailey; dört çocuklu bir anne ve eş. Oldukça ta-nınmış, anneler için pazarlama hizmeti veren ve uluslar arası medya şirketi BSM Medya’ nın CEO’ su. Aşağıda çabalarıyla elde ettiği profesyonel başarıları yer alıyor. Maria Bailey televizyon, radyo, internet, sosyal medya ve basın aracılığı ile ayda 8 milyon anneye ulaşıyor. Ayrıca Uluslar arası Mom’ s Nite’ ın da kurucusu. Kadınlar için evden ticaret için cevaplar, Annelere Yöne-lik Pazarlama: Trilyon Dolarlık Pazardan Pay Alın, Tril-yon Dolarlık Anneler: Yeni nesil annelere pazarlama, 3.0
332
Anne: Annelere Yönelik Pazarlamada Gelişen Teknoloji-lerin ve Medyanın Gücünden Yararlanmak, Güçlü Anne-ler kitaplarının yazarı KadınlarArası: Günümüz anneleri çok önemli ve siz onlara nasıl ulaşılabiliri anlatıyorsunuz kitaplarınızda, çalışmalarınızda. Bu konuda çalışmaya nasıl karar verdiniz? Maria BAILEY: Ben hep pazarlama sektöründeydim ama çocuk sahibi olduğumda birçok şirketin annelerin ihtiyaçlarına kulak verdiğini fark ettim. Bize sormadan, olumlu imaj vermeyen anne fotografları kullanarak ve birçok durumda bize göre kötü sayılabilecek reklamlar-la en iyi ürünlerin nasıl olacağına karar veriyorlardı. 3 çocuğum olduktan sonra 2 yıldan daha az sürede an-nelikten sıyrıldım. Zamanımın tükenmesi ve mesleğimle ilgili bazı noktalarda çarpışmalar yaşadım. Markaların annelerin sesine kulak vermesine odakla-narak başladım işe ve bugün burada anneleri ve mar-kaları uluslar arası bir şirketle buluşturuyorum. KadınlarArası: Siz “Trillion Dollar Mom$”, “Marketing to Mom” ve “Mom 3.0″ kitaplarının yazarısınız. Kitapla-rınızla yeni nesil annelerle etkili iletişimin yollarını gös-teriyorsunuz. Peki, Yeni nesil annelerini nasıl tanımlı-yorsunuz? Maria BAILEY: Bence günümüzün anneleri teknoloji-nin daha fazlasını yapmasına fırsat veren, akıllıca ka-rarlar alan ve daha çok paylaşan güçlendirilmiş anne-ler. Günümüz annelerinin çoğu bu güçlendirme ile ku-şatıldı. Artık şirketler annelerle annelere pazarlıyor. Anneler artık magazinlerde okuduklarına veya reklam-lardan duyduklarına inanıyorlar ve ürünler hakkında
333
deneyimlerini paylaşmak istiyorlar ve böyle karar veri-yorlar. Onlar ürünleri araştırıp, Facebook’ tan arkadaş-larına sorup ve eğer beğenmedilerse bloglarda yazıyor-lar. Tüm bu teknoloji anneleri güçlendiriyor ve bu ara-da daha fazla talep oluşuyor. Memnuniyet artması için 7/24 bilgilendirme hizmetleri veriliyor, online daha çok paylaşımlar oluyor ve böylece annelerde programlarını güncel tutmak zorunda kalıyor. Pazarlamacılar da gü-nümüz annelerinin bu çok meşgul ve hızlı temposuna yetişmek, yüksek talepleri yerine getirmek için daha çok çalışıyorlar. KadınlarArası: Siz çok sayıda anneye ulaşıyorsunuz çalışmalarınızla. Annelerin en önemli sorunları neler ve onlara nasıl yardımcı oluyorsunuz? Maria BAILEY: Yoksul ekonomilerde görünen o ki so-runlar daha çok onların aileleri için gelir sağlamalarına izin verecek ve çocukları ile daha çok zaman geçirmele-rini sağlayacak iş ve gelir modelinin sağlanması üzeri-ne. Günümüz anneleri işe geldiklerinde çok verimli çalışıyor görünmüyor. Onlar hem çocukları ile evde olmayı hem de çalışmayı istiyorlar. Bu yüzden genç annelerin çoğu teknolojiye çok meraklı ve bu yüzden onlar evden yine teknolojiyi kullanarak bir işe sahip olmayı deniyorlar. Genel olarak en sık görünen sorun zaman bulamama, zamansızlık. 12 yıldan bu yana konuşan anneler rad-yosundayım ve her zaman annelerin sordukları kendi-leri için daha fazla zamanı nasıl oluşturacakları. Bence anneler çocuklarından uzakta geçirdikleri zaman için üzülüyorlar oysa anne mutlu olduğunda tüm aile mut-lu oluyor, bunu unutmamalı.
334
KadınlarArası: Bir mesaj vermek ister misiniz Türk annelerine Kadınlararası aracılığı ile? Maria BAILEY: Sevgi. Dünya kadınları ile düşüncele-rimi paylaşmaktan onur duyuyorum. Seyahatlerimden ve araştırmalardan annelerin dini, inancı veya ırkı ne olursa olsun çok yönden birler, çocuklarına duydukları sevgi, onları iyi birer yetişkin olarak büyütme arzuları en benzer yanlarımız. Bence anneleri birbirinden ayı-ran konulardan, medyada yer alan konulara kadar, ortak hedeflerimizin içinde önemli yeri olan birlikte çalışmaya ve anneleri birleştirmeye odaklanmalıyız. Öyle ki ister anne sütü veya şişe sütü kullanan, ister evde ister dışarıda çalışan olalım hep birlikte hareket ederek, en iyisine sahip olabileceğimizi bilerek, şirket-lerin bizim ve ailelerimiz için iyi, uygun ve dayanıklı ürünler yapmalarına tanık olmalıyız. Türk annelerini, tüm dünyadaki anneleri buluşturdu-ğum www.globalmombloggers.com’ a katılmaya davet ediyorum.
***
335
“Mantıklı Riskler Alarak
Girişimci Olun”
336
337
MARIAM&MARWA TAYEB
mimitayeb.com Kurucu
Mariam ve Marwa Tayeb, İngiliz Arap kardeşler ve Londra’ da yaşıyorlar. İngiltere’ deki tesettür sektörü-nün eksiğinden yola çıkarak, tasarımlarını oluşturmaya karar vermişler. MartayLondon.com ve çeşitli e-ticaret sitelerinde tasarımlarını hedef kitleleri ile buluşturuyor-lar. Girişimcilikleri ve tasarımları üzerine oluşturduğu-muz röportajlarını keyifle okuyacaksınız. KadınlarArası: Kendinizden bahseder misiniz? Giri-şimci olmadan önce neler yapıyordunuz?
338
Mariam TAYEB: 24 yaşındayım ve Londra yaşayan İngiliz Araplarındanım. Martay London’ u kurmadan önce, Royal Holloway matematik bölümünü bitirdim. 1 yıl öğretmenlik yaptım. Sonrasında kız kardeşim Marwa ile Martay London’ ı kurmaya karar verdik. KadınlarArası: Girişimcilik hikayenizi merak ediyoruz. Nasıl başladı? Mariam TAYEB: Kendi tasarımlarımı ve onları hayata geçirmeyi çok seviyorum. Bu da beni dikiş dikmeyi öğ-renmeye teşvik etti, böylece tasarımlarımı fiziksel ürün haline de getirebildim. Öğretmenlikten boş kalan za-manlarımda da bu konudaki becerilerimi geliştirmeye yöneldim. Favorim olan ve her zaman giyilebilecek tu-nikler, elbiseler ve yeni parçalar üretmeye başladım. Kumaşlar arasındaki kalite, fiyat, kullanışlılık farklı-lıkları ve tasarımları etkileyen yönlerini araştırmak için çok zaman harcadım. Tasarımlarımı giymeye başladığım zaman, arkadaşla-rım, ailem ve tanıdıklarım sıraya girdiler. Çok heyecan vericiydi, çünkü tasarımlarım talep görmeye başlamış-tı. Ancak, tek parçanın dışında seri üretim zordu ve çok zaman alıcıydı. Bu da benim butiğimi kurmam için, tasarımlarımı en iyi kalitede nasıl üretebilirim ve işi nasıl büyütebilirim arayışına yöneltti. Tüm yaratıcı-lığımı ve enerjimi bu işe vermek için öğretmenliği bı-raktım. KadınlarArası: Neden moda ve Londra? Mariam TAYEB: Sıradan bir tüketici gibi düşündüm, Londra’ da büyüdüm, zarif görünümlü aynı zamanda ekonomik kıyafetleri bulmam kolay olmuyordu. Londra tasarım tutkumu ve vizyonumu geleceğe taşımak ve
339
İngiltere’ nin tesettür pazarında yer almam için bana ilham veriyor. Buradaki tesettür kıyafet pazarında bü-yük boşluk var ve biz de hedeflerimizi bu yönde oluş-turduk. KadınlarArası: Tasarımlarınızdan bahseder misiniz? Kimler için tasarlıyorsunuz? Mariam TAYEB: Kız kardeşim ve ben Martay London’ un tasarımcılarıyız, kullanılacak kumaşları ve renkleri de biz belirliyoruz. İdeal ürüne ulaşmadan tasarım sü-reci birkaç kez değişiyor. Basit bir fikirden yola çıka-rak, mükemmel bir parçaya ulaşana kadar küçük de-taylar ekliyoruz. Daima kıyafetin pratikliğini, mevsim trendinin renklerini ön planda tutuyoruz. Yazın, dö-kümlü ve rahat kumaşlar tercih ediyoruz. Birlikte ça-lışmaktan çok mutluyuz. Bu yaratıcılığımızı arttırıyor ve fikirlerimiz birbirini tamamlıyor. “Düz yollar insanı usta şoför yapmaz”
KadınlarArası: Tasarımlarınız nerelerde satılıyor? Mariam TAYEB: Tasarımlarımızı MartayLondon.com ve ASOS MP’ deki butiğimizde satışa sunuyoruz. Tüm dünyaya ulaştırıyoruz ve Chicago’ dan bile sipariş aldık ancak, biz şu anda İngiltere pazarına odaklandığımız için daha çok buradan sipariş alıyoruz. Avrupa’ nın en büyük Müslüman Fuarı Saverah Fuarı’ nda çeşitli et-kinliklerde yer alıyoruz. Bu da bizim ürünlerimize tale-bi olumlu yönde arttırıyor. Başta Londra olmak üzere tüm İngiltere’ den ilgi görüyoruz. Bundan sonrasında, Orta Doğu, Türkiye ve Amerika’ da büyümeyi hedefli-yoruz.
340
KadınlarArası: Bir girişimci olarak karşınıza çıkan zor-lukların üstesinden nasıl geliyorsunuz? Kendinizi işini-ze nasıl motive ediyorsunuz? Sizi daha çok kimler des-tekliyor? Ülkenizde kadın girişimci olmak zor mu? Hü-kümet kadın girişimcilere ne tarz destekler veriyor? Mariam TAYEB: “Düz yollar insanı usta şoför yapmaz” bu söz benim favorim ve aslında ilk sorunun cevabında buna biraz değindim. Yol boyunca her zaman zorluklar var, ancak bu zorluklar onların üstesinden gelme yete-neğini de kazandırıyor size. Bu zorluklar limitlerimi zorlamaktan öte işime heyecan katarak, yeteneklerimi ve becerilerimi geliştirmemi ve her gün heyecanla de-vam etmemi sağlıyor. İşimi sevmem her gün Martay London’ un geleceği için devam etmemi sağlıyor. Müş-terilerimizden aldığımız tepkiler bize cesaret veriyor. Sosyal medya gruplarımızda müşterilerle iletişim ha-lindeyiz, onlar beğendikleri tasarımlarımızla ilgili doğ-rudan bizimle iletişim kurabiliyorlar. Martay London konusunda bizi destekleyen bir aileye sahip olmak bü-yük şans. Kardeşimle yeni fikirleri tartışmak, danış-mak ve iş ortamında büyümek bizim için çok faydalı oluyor. Londra kadın girişimciler için dünyanın en iyi yerlerin-den biri. Hükümet benim gibi genç girişimciler için, olağanüstü plan ve programlar sunuyor bize. Londra çevresinde ve üniversitelerde startuplar için tanınmış CEO’ ların hikâyeleri anlatılarak yararlı ipuçları verili-yor, etkinlikler, network organizasyaları ve yarışmalar düzenleniyor. Ayrıca her yıl business show gibi büyük bir network ortamında gerçekleşen ücretsiz seminerlere katılıyoruz. Ayrıca becerilerinizi geliştirmek için kısa süreli kursların verildiği büyük bir akademi var.
341
“Mantıklı riskler alarak girişimcilik tutkunuzu gerçekleştirin”
KadınlarArası: İşinizle ilgili gelecek planlarınız neler? Mariam TAYEB: Başlıca koleksiyonumuzu(black label) başlattık, geniş bir yelpazeyi oluşturan etek, pantolon ve elbisenin yanında, bu temel koleksiyonu geliştirmek ve daha renkli ürünler üretmek istiyoruz. Martay London, İngiltere genelinde ve dünya çapında alışveriş merkezlerinde olacak. Bizim altın etiketimiz altında yer alacak geniş bir kumaş çeşidi ile bir Premium koleksiyon denemek istiyoruz. KadınlarArası: Kendi işini kurmak isteyen kadınlara ne mesaj vermek istersiniz? Mariam TAYEB: Mantıklı riskler alarak girişimcilik tutkusunu gerçekleştirmesini herkese şiddetle tavsiye diyorum. Daha da önemlisi ne sunduğunuzun ve ne için talep oluşturduğunuzun yer aldığı sağlam bir iş planınızın olması.
***
342
343
“Bulgur’ un Halleri”
344
345
NURSEN DOĞAN BULGUR’UN HALLERİ
Nursen Doğan, dostları, yakınları için yaptığı yemekle-rinin içinde ayrı bir yeri olan bulgurdan yaptığı çeşitleri bir kitapta toplamaya karar vermiş. Çok küçük yaşta bulgurla tanışmış. Anneannesinin pekmezli bulgur hel-vası, ıtır kokulu muhallebisi, soba üzerinde her sahurda yaptığı pilavlar… Tüm bu tariflerini Refika Birgül’ ün desteği ile “Bulgur’ un Halleri” kitabında bir araya ge-tirmiş. Nursen Hanım, Bulgur’ un Hallerini tüm dünyaya tanıtmayı hedefliyor… KadınlarArası: Öncelikle merak ediyoruz; neden bul-gur?
346
Nursen DOĞAN: BUĞDAY=BULGUR-İnsanoğlunun ilk taneli yiyeceği, Anadolu mutfağının baş gıdası. Kitapta anlattığım gibi; dedem Adana’daki ilk bulgur dinkini kuran kişi. Bulgur üreten dedemden, nenemden geçen bir merak benimki de ve bu sayede bulguru çok sev-mem. KadınlarArası: Bulgurla bu kadar tarifi bir araya geti-rip bir kitapta toplama fikri nasıl oluştu? Nursen DOĞAN: Yemeklerimi dostlarım, yakınlarım için yapıyordum. Bulgur yemekleri de her zaman başta geliyordu. Bir gün Amerikalı damadım Amerika’ da ya-yımlamak için bulgur yemeklerimi ayrı bir kitapta top-lamamı önerdi. Ben de yazmaya başladım. Daha sonra bir takım sebeplerden dolayı Amerika’ da yayınlama işi olamadı. KadınlarArası: Bulguru bildiğimiz kadarıyla kısıtlı ta-riflerle soframızda görürüz. Bulgurun halleri olsa olsa ne kadar olur diye aklımızdan geçmiyor değil. Ancak kitapta çok önemli bilgiler, tarifler var bu konuda. Bul-gurun halleri nereden iham aldı ve bir kitapta nasıl bir araya geldi? Nursen DOĞAN: Evet herkes öyle düşündü.” Ne olur ki bulgurdan?” Kitapta anlattığım gibi, çok küçük yaş-ta bulgurla tanıştım. Anneannemin pekmezli bulgur helvası, ıtır kokulu muhallebisi, soba üzerinde her sa-hurda yaptığı pilavlar. İlk tatlar tabii… Zamanla, yapa yapa birikiyor bilgiler. KadınlarArası: Size “Bulgurcu Teyze” diyorlar. Bu bul-gura kattığınız değer ve onunla sofraları donattığınız çeşitler sonunda size verilen bir tanım değil mi? Siz
347
bulguru tüm yönleriyle ne zaman keşfettiniz ve tarifleri nasıl oluşturdunuz? Nursen DOĞAN: Sevgili Refika ve ekibi çok genç insan-lar. Bana Nursen Hanım, diyorlar. Ben de lütfen “teyze” diyin bana dedim. Sadece espri ile takılan bir ad:) Kitap için her hafta onlarca bulgur yemeği yapıyordum. Onlar da yüzlerce fotoğraf çekiyorlar bana takılıyorlar-dı. “Bu gün ne pişirdin bulgurcu teyze?” Ben Adana’ lıyım. Adana da bulgur bolca tüketi-lir. Dedemin dinki (değirmen) vardı. Benim oyun ala-nımdı. Çok küçük yaşta tanıştım bulgur yemekleri ile. Bulgur öyle bir malzeme ki; içine ne katarsanız içine alır ve size çok daha fazlasını verir. Denemekten, yeni tatlar katmaktan korkmadım. Yaptıkça şaşırttı beni. Yeni tatlar yapmaya zorladı adeta. “Bulguru dünyaya tanıtmak için elimden ne gelir-se yapmaya çalışacağım”
KadınlarArası: Kitapta bulgurlu tam 110 tarif var. İnanılmaz bir ziyafet serisi. Bu tarifler daha çok geç-mişten mi geliyor yoksa siz yeni mi oluşturdunuz bun-ları? Nursen DOĞAN: Elbette geçmişten gelen bilgiler ışı-ğında oluşturduğum benim damak tadım. Zaman hızla değişiyor, yemekler de ister istemez değişti. Neden bul-gur yemekleri de değişmesin? Neden yeni tatlarla bu-luşmasın dedim ve yaptım. KadınlarArası: Aslında bu kitapla önemli bir bulgur kültürü de ortaya çıkmış. Her çeşit kültürün giderek yok olduğu günümüz için çok önemli bir kaynak. Siz
348
hangi duygularla oluşturdunuz bu kitabı? Bir eser meydana getirmek çok önemli ve değerli çünkü. Nursen DOĞAN: Ne yazık ki; biz yemeklerimizi dünya ya tanıtmakta geç kaldık! Ben seyahatlerimde, diğer ülkelerin en basit yemeklerini nasıl allayıp pullayıp sattıklarını gördükçe çok üzülüyorum. Oysa bizim sa-dece bulgurumuz bile yeter. Anadolu’ ya bir baksanız, onlarca değişik bulgur lezzetleri çıkar karşınıza. Ama ne yazık ki köylü yemeği der geçeriz. Ama ben kararlı-yım, kitap ve web sitemle (nursendogan.com) bulguru dünyaya tanıtmak için elimden ne gelirse yapmaya ça-lışacağım. KadınlarArası: “Refika’nın Mutfağı” atölyesi ile nasıl tanıştınız? Sadece bu kitap projesi için mi bir araya geldiniz, yoksa atölye içerisinde farklı çalışmalarınız da var mı? Nursen DOĞAN: Sevgili Refika ile gazetede yazdığı bir yazı okuduktan sonra gönderdiğim e-mail ile tanıştık. Refika bildiğiniz gibi bizim öz değerlerimizi (kadayıf, güllaç, yufka vb. ) ortaya çıkaran malzemelere çok de-ğer veren, vizyonu geniş genç bir hanım. Bulgur da onlardan biri. Buluştuk, beni ve yemeklerimi anladı ve çok heyecanlandı. Büyük özveri ile mutfağını açtı ve sonunda bu kitap çıktı ortaya. Kitabımız çok ilgi çekti, bir dolu istekle karşılaştık. Yeni çalışmalarımız ve workshoplarımız da olacak umarım. KadınlarArası: Kitabınızın hazırlanma aşamasında Refika Birgül’ ün size desteği ne yönde oldu? Nursen DOĞAN: Kitabımız tamamen Sevgili Refika’ nın maddi ve manevi destekleri ile çıktı ortaya. Ona ve
349
ekibine hem kendim hem ülkemin yemeklerine verdiği değer için sonsuz teşekkürler… KadınlarArası: Ortaya çıkarttığınız eser çok spesifik bir çalışma ve bir ilke imza attınız. Farklı malzemelere yönelik bunun devamı gelecek mi? Nursen DOĞAN: Teşekkürler. Umarım gelecek devamı. Daha anlatacak çok şeyim, onlarca birikimim var.
***
350
351
İlham Verici Girişimcilik Fikirleri
352
353
Diş Çıkaran Bebeklere Müjde Diş çıkaran bebeklerin bu dönemi hem anne hem de bebek açısından çok sıkıntılıdır. Bu zor dönemde bebek acısını azaltacak objelerle diş etlerini kaşımayı alışkan-lık haline getirir. Ağzını aldığı objelerin ona zarar verme endişesi taşıyan anneler içinde bu dönem oldukça zor geçer.
İşte bu konuda hem bebeklerin hem de annelerinin yaşadığı zorluğu gözlemleyen bir firma, yenilikçi ve gi-rişimci bir yaklaşımla diş çıkarma kolyesi ürününü geliştirmiş. Organik silikondan üretilen bu kolye be-bekler ve anneleri için güvenle kullanılabilecek bir ürün.
Parlak renkler ve farklı tasarım ile üretilen kolye, be-beklerin diş çıkarma dönemini daha az acı daha az sal-ya ile daha kolay geçirmelerini sağlıyor. Kolyeler sabun ve su ile de yıkanabiliyor. Ayrıca buzdo-
labında soğutularak, bebeklerin acısını hafifleterek on-ları yatıştırabiliyor.
354
Fatura Dostu Yatak Çadırı Kışın ısınmak için ödediğimiz faturalar hepimizin kâ-busu olur çoğu zaman. İşin garip tarafı hatırı sayılır fatura bedellerini öderken tam anlamıyla ısınamayız da. Hem üşümek hem de maddi kayba uğramak kış mevsimini sıkıntılı geçirmemize de neden olur. Peki, sıcak hava sirkülasyonu sağlayarak, yakıt maliye-
tinizi %25 oranında azaltacak yatak çadırına ne dersi-niz? İçinde Laptop’ unuzu, cep telefonunuzu yerleştire-ceğiniz aparatları da bulunan ve sizi sıcacık uykulara hazırlayacak bu yatak çadırları, Kore merkezli bir giri-şim.
Kamp çadırlarının tasarımından yola çıkılarak geliştiri-len bu girişimci fikirle, çadırın içinde taze hava sirkü-
355
lasyonu da mevcut. Yatak tabanlı mikro klima sistemi ile çadırın için de sıcak havanın dolaşımı sağlanıyor. Yatağın üstüne monte edilmesi son derece pratik. Hem enerji tasarrufu sağlayan hem de kışın ısınma proble-minize çözüm bulan bu çadırların çift kişilik fiyatı $70 olarak belirlenmiş. Tasarımın şu anda test çalışmaları tamamlandı ve gerekli destek fonuna ulaşıldığında seri üretimi başlatılacak.
Steril Market Arabaları
Kamuya açık alanlarda özellikle kadınlar için hijyen
çok önemli bir konu. Bunlardan biri de alışverişte kul-
lanılan market arabaları. Milyonlarca mikrobun barın-
dığı sap kısımları sağlığımızla ilgili birçok risk taşıyor.
Bu saplar koli basili ve salmonella bakterileriyle ciddi
gastrointestinal tehlikeler barındırıyor. Anti bakteriyel
sabun firması Lifebuoy bu tehlikeleri gidermek için,
356
girişimci bir fikirle süpermarket alışveriş arabalarını
güvenle kullanmamızı sağlayacak müthiş bir ürün ge-
liştirdi. Bu ürün sayesinde kolu kullanmadan önce
sterilize ederek sağlığınızı riske atmıyorsunuz.
Market arabasının koluna takılan aparatın içinde bu-
lunan anti bakteriyel sabunla, arabayı kullanım öncesi
bakterilerin yüzde 99,9 oranında yok olmasını sağlı-
yorsunuz. Yeniden doldurulabilen disk, dezenfektan
sıvı ile tam bir güvenli alışveriş imkânı sağlıyor.
Bu Bardaklar Ağaç Oluyor Yeni ağaçlar İçin Tohum gömülü Kahve Kabı Ağaca dönüşen bu kahve bardaklarının içine gömülü olan tohumlar, toprakta çözünerek ağaçlandırmaya yardım-cı olacak.
Sadece Amerika’ da her yıl 146 milyar kahve fincanı çöpe atılıyor ve polietilen kaplı bu bardakların geri dö-nüşümü olmuyor.
357
Çevre dostu girişimci bir fikirle ortaya çıkan bu bar-daklara yüzde 100 biyolojik yerli tohumlar gömülü. Geri dönüşümlü kâğıtla birleşen tohumlarla oluşturu-lan bu bardakların üzerinde, tohum ve dikim talimatla-rı da yer alıyor. Dikim öncesi 5 dk. Suda tutarak to-humların dikime hazırlanması sağlanıyor.
Yemek Kamyonları Çılgınlığı
Son birkaç senede Amerika’da ‘street food – sokak ye-
meği’ akımının yaygınlaşması ile ‘Food Truck-yemek
kamyonları’ sayısında bir patlama yaşandı. Taze ve
kaliteli içeriklerden hazırlanmış basit lezzetleri uygun
fiyat ile takipçileri ile buluşturan bu akım, dünyadaki
ekonomik krize ve yüksek restoran fiyatlarına güzel bir
cevap veriyor.
Küba esinli hamburgerlerden, Asya stili tavuk kanatla-
rına, krepten miso çorbasına, peynirden tatlılara, deği-
şik orjinal ve lezzetler sunan bu kamyonlar, farklı tasa-
358
rımlar ve renkleri ile kendilerine has bir kişiliğe sahip.
Şimdi ünlü şefler bile bu kamyonlara imza atmaya baş-
lıyor.
Eminim 2014’de tüm dünyada vizyona giren ve 50 mil-
yon dolardan fazla gişe yapan Jon Favreau’ nun Chef
filminden sonra ‘Food Truck’ları dünyanın her köşe-
sinde görmeye başlayacağız. Jon
Favreau’nun yönetmeni ve başrol oyuncusu olduğu
film, çok iyi bir şef olan Carl Casper’ in çalıştığı resto-
ran sahibi ile yaratıcı ve orijinal lezzetler sunma konu-
sundaki anlaşmazlığı sonucu işi bırakıp, kendisini bir
yemek kamyonunda Küba tostları ve Yuca patatesleri
yaparak Amerika’yı bir uçtan diğer uca dolaşırken bu-
luyor. Filmin ana fikri: ‘lüks ve gösterişli olmasına ge-
rek yok, ufak olsun, salaş olsun ama gerçek ve lezzetli
olsun’.
Miami bu patlamanın öncülerinden, yaz kış ılıman
iklimi sayesinde açık alanlarda yaşam, yeme-içme
mümkün olduğu için en fazla Food Truck Miami’de.
İşte Yemek Kamyonu Miami çılgınlığının öncüleri:
Asya lezzetleri ile ünlü Dim Ssam a Go-Go (Sakaya),
Küba lezzetleri ile ünlü El Rey de Las Fritas,
Hot dogları ve gurme ızgaraları ile ünlü gastroPod,
Donmuş hot Chocolate’ ları ile ünlü Hip Pops,
Meksika lezzetleri ile ünlü Jefe’s Original Fish Taco &
Burger,
Latin esintileri taşıyan hamburgerleri ile ünlü Burger
Beast,
Gurme peynirli hamburger ve sandöviçleri ile ünlü Ms.
Cheezious,
359
Gurme lezzetleri ile ünlü Slow Food Truck,
Tavuk lezzetleri ile ünlü Rolling Stove,
Balık ızgaraları ile ünlü The Fish Box.
Havanıza Göre Değişen Ceket
Bir Amerikan firması girişimci bir fikirle, havanın sı-
caklığına göre şişirilebilen, soğuk havaya karşı izolas-
yon sağlayan bir ceket tasarladı. Bir pompa aracılığı ile
şişirilebilen ceket 2015 Sonbahar’ ında tüketicilerle
buluşacak.
Ceket şişirildiğinde vücut ısısını depolayarak dış hava-
dan doğal bir arınma sağlıyor. Ürün geleneksel yalıtım
malzemeleri yerine doğal izolasyon malzemeleri ile ha-
zırlandı. Ayrıca üründe hayvansal malzemelerde kulla-
nılmıyor. Ceketin ısı miktarını azaltmak için de havası-
nı indirmek yeterli.
Ultra hafif olma özelliğine sahip ceket, hem erkekler
hem de kadınlar için tasarlandı. Erkekler için 7, kadın-
360
lar için 9 renk olan ceketin fiyatı $ 400-600 arasında
değişiyor.
Çocuklar Nerede? İzle
Çin’ de ailelerin çocuklarının nerede olduğunu öğren-
meleri için, GPS konumlu modaya uygun ayakkabılar
yapıldı. Çocuklar için spor ayakkabılar olarak tasarla-
nan Budiu aileler için çok önemli bir ihtiyacı gidermiş
olacak.
Çocukların tehlikelerden uzak kalmasına ve kendilerini
güvende hissetmelerine imkân sağlayacak ayakkabı-
lar, ailelerin çocuklarının hangi lokasyonda oldukları
bilgisi ile rahatlamalarını da sağlamış olacak.
Angela & Lucas tarafından geliştirilen ayakkabılara
yerleştirilen GPS çipi sayesinde, çocukların bulunduk-
ları konum telefonlarla bir harita üzerinde gözlemle-
nebiliyor. Hatta cadde görünümü modu ile yer kontrol
edilebiliyor veya çocuklar bulunmaları gereken bölge-
den ayrıldıklarında uyarı veriliyor. Çocukların kaybol-
361
maları durumunda da spor ayakkabılar bulunmalarına
yardımcı olabiliyor.
Tehlike Anında Renk Değiştiren Oje
Renk değiştiren bu oje ile cinsel saldırılar önlenebile-
cek.
Undercover Colors, girişimci fikirle geliştirilen, uyuştu-
rucu ve benzeri maddelerle temas ettiğinde renk değiş-
tiren bir oje. North Carolina State Üniversitesi kimya
bölümünde bir grup erkek öğrenci tarafından girişimci
fikirle geliştirilen oje, kadınların kendilerini daha gü-
vende hissetmelerini sağlayacak. Kadınların cinsel sal-
dırılara, darp edilmelere karşı koruyucu bir önlem ola-
rak bulunan oje, bu saldırılara maruz kalmalarını ko-
laylaştıran ilaç, uyuşturucu vs. katılan içeceklere kar-
şı, renk değiştirerek kurbanı uyaracak. Renk içeceğin
parmakla teması ile gerçekleşiyor.
362
Tabii bu arada kurbanın bu uygulamayı saldırgan
şüphelenmeden nasıl yapabileceği sorusu akla geli-
yor.
Kalp Krizini Önceden Algılayan Sutyen
IndieGoGo üzerinde finansman arayan girişimci fikir,
LifeTip’ in kalp krizini algılayan ve acil servisleri uyarı-
yor.
Üçgen şeklindeki bir sensorla giyilebilir teknoloji ola-
rak bulunan fikir, önleyici tedbirlerin alınması bakı-
mından olağanüstü kolaylık sağlayacak. Sensor sutye-
ne takılarak kolaylıkla kullanılabilir bir formda üretildi.
Henüz IndieGoGo üzerinde finansman arayan cihaz,
kalp hızını izleyerek, düzensiz ritimleri tespit edebili-
yor. Ayrıca vücut ısısı, duruş, egzersiz ve hatta duygu-
sal konulardaki değişimleri de algılayarak ölçümlü-
yor. Cihaz genel sağlık sorunu olan kalp krizi konu-
sunda, anında yardım uyarısını gerçekleştirerek acil
hizmetlerle irtibata geçilmesini sağlayacak.
363
KADIN GİRİŞİMCİLİĞİ
ARAŞTIRMA SONUÇLARI
364
365
Bu araştırma; 2010-2016 yılları arasında yaklaşık 110 kadın girişimciye röportaj formatında sor-duğumuz soruları, kendi organik ortamla-rında zamandan bağımsız olarak yanıtla-malarıyla gerçekleştirilmiştir. Böylece alı-nan yanıtlarla en gerçekçi sonuçlara ula-şılmıştır.
366
367
YAŞ
EĞİTİM
368
MESLEK
MEDENİ DURUM
369
ANNELİK
ŞEHİR
370
SEKTÖR
DENEYİM
371
NASIL KURMUŞ
KAÇ KİŞİ ÇALIŞIYOR?
372
LOKAL/GLOBAL
GİRİŞİMCİLİK TANIMI
373
NEDEN GİRİŞİMCİ OLDU?
İŞ KENDİSİNİN Mİ, MİRAS MI?
374
ENGELLERİ
HİBE KULANMIŞ MI?
375
SERMAYE
MOTİVASYONU
376
HANGİ KONUDA GÜÇLENMEK İSTİYOR?
İŞİNİ SEVİYOR MU?
377
KADINLARA MESAJI
378
379
KENDİLERİNİ NASIL TANIMLIYORLAR
Vizyoner, araştırmacı, yenilikçi, enerjik, heyecanlı, tutkulu, inatçı, hiç yorulmayan, başarı odaklı çalı-
şan, her konuyu pozitife çeviren, risk ve sorumlu-luk alan, merak eden, empati kurabilen, çözüm
üreten, çok gezen, hedefe odaklı, istediğini elde eden, en iyisini yapan, zor olanı başaran, iyi bir örnek olmaya çalışan, gelenekselde fark yaratan,
aynı anda birkaç işi yapabilen, iyi bir iletişimci, çok yönlü, sabırlı, yılmadan devam eden, işini aşk-
la yapan, kararlı olan, azimli, paylaşımcı, üretken, çalışkan, soğukkanlı.
HAYALLERİ/HEDEFLERİ Üretimini geliştirmek, arttırmak, ürünlerini daha
çok kişiye ulaştırmak, global ortaklar bulmak, markalarının bilinirliğini arttırmak, şube,
frachising açmak, yeni girişimciler yetiştirmek. Sadece 1 kişi işini devredip tarıma yönelmek
istiyor.
DESTEKLEYENLERİ
Aile ve Yakın Çevre
380