175
T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI ESAS NO :2008/209 CELSE NO :173 CELSE TARİHİ :28.01.2011 BAŞKAN :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298 ÜYE :HÜSNÜ ÇALMUK 32346 ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266 C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954 C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924 KATİP :ALİ DOĞAN 128041 Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile üye hakimler Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 28.01.2011 günü saat 09:45’de oturum açıldı. Tutuklu Sanıklardan Ergün Poyraz, Sevgi Erenerol, Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildikleri görüldü. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı. Tutuksuz Sanıklardan, Sanık Güler Kömürcü Öztürk, Sanık İbrahim Benli ile bir kısım müdahil müdafilerinden Danıştay Başkanlığını temsilen Hazine müdafii Av. Şerife Usta geldikleri görüldü. Huzurdaki yerlerine alındı. Açık yargılamaya devam olundu. Sanıklar ve müdafilerinin taleplerinin alınması karşısında, tanıkların beyanı alınmasına ara verildi. Mahkeme Başkanı:"Talep ve beyanda bulunmak isteyen. Buyurun Erkut bey.” Sanık Erkut Ersoy söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım ve Değerli heyet üyeleri, ben müteaddit kereler söz alarak huzurda neden sözde Ergenekon örgütü üyesi olmadığımı detaylarıyla arz ettim. Tüm bu savunmalarımda ısrarla beyan ettiğim tek bir konu var. Ben Ergenekon örgütünün bir üyesi değilim ve hiçbir zaman olmadım. Dikkat ettiyseniz savunmalarımda hep teknik bir dil kullandım ve sadece hakkımda ileri sürülen iddialara dair lehime olan hususları ön plana çıkardım. Hiçbir şekilde edebiyat yapmadım. Vatan millet Sakarya bahanesine sığınmadım.

T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI

ESAS NO :2008/209CELSE NO :173CELSE TARİHİ :28.01.2011

BAŞKAN :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298ÜYE :HÜSNÜ ÇALMUK 32346ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924KATİP :ALİ DOĞAN 128041

Mahkeme Başkanı Hasan Hüseyin Özese ile üye hakimler Hüsnü Çalmuk ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 28.01.2011 günü saat 09:45’de oturum açıldı.

Tutuklu Sanıklardan Ergün Poyraz, Sevgi Erenerol, Sedat Peker ve Semih Tufan Gülaltay dışındaki tutuklu sanıkların cezaevinden getirildikleri görüldü. Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.

Tutuksuz Sanıklardan, Sanık Güler Kömürcü Öztürk, Sanık İbrahim Benli ile bir kısım müdahil müdafilerinden Danıştay Başkanlığını temsilen Hazine müdafii Av. Şerife Usta geldikleri görüldü. Huzurdaki yerlerine alındı.

Açık yargılamaya devam olundu.Sanıklar ve müdafilerinin taleplerinin alınması karşısında, tanıkların beyanı alınmasına ara

verildi.Mahkeme Başkanı:"Talep ve beyanda bulunmak isteyen. Buyurun Erkut bey.”Sanık Erkut Ersoy söz istedi, verildi:”Sayın Başkanım ve Değerli heyet üyeleri, ben

müteaddit kereler söz alarak huzurda neden sözde Ergenekon örgütü üyesi olmadığımı detaylarıyla arz ettim. Tüm bu savunmalarımda ısrarla beyan ettiğim tek bir konu var. Ben Ergenekon örgütünün bir üyesi değilim ve hiçbir zaman olmadım. Dikkat ettiyseniz savunmalarımda hep teknik bir dil kullandım ve sadece hakkımda ileri sürülen iddialara dair lehime olan hususları ön plana çıkardım. Hiçbir şekilde edebiyat yapmadım. Vatan millet Sakarya bahanesine sığınmadım. Bu amaçla delil klasörlerindeki iddialarla ilgili olarak çeşitli tablolar hazırladım. 1., 2., ve 3. iddianameler ve diğer dava dosyalarında adı geçen sanıkların kullandığı telefon hatları ile kendi kullandığım telefon hatları arasında tarihsel bazlı görüşme karşılaştırması yaptım. İddia edilen örgütsel eylemlerin olduğu tarihlerdeki baz istasyonu kayıtlarımı yine tablolar halinde Sayın Heyete arz ettim. Okuduğum okullar ve kariyer geçmişim hakkında kişisel bilgiler sundum. İddianamelerde ismi geçen diğer sanıklar ile aramda hiçbir samimiyetin ve tanışıklığın olmadığını görüşme dökümlerini baz alarak ispatladım. Sözde örgüt üyesi olmadığımı ispat için Yüce mahkeme tarafından tarafıma verilen ve TİB tarafından dinlenen lehime birçok konuşmayı huzurda dinlettim. Sadece internette bir sanal mail grubu kurarak aynı ilgi alanını paylaşan çeşitli meslek ve yaş gruplarından gruba iştirak eden bayan ve erkek üyelerim ile sanal dünyada bilgi alışverişi yaptığımızı bilgisayarımda bulunan dokümanlar ile detaylı olarak ispatladım ve açıkladım. Aynı zamanda internette sörf yaparken kendi tespit ettiğim yada üyelerimin bana ilettiği suç olabileceğini düşündüğümüz konularda da karınca kararınca devletimize yardımımız dokunur hissiyatıyla vatandaşlık görevimizi yerine getirmek suretiyle resmi yetkililere çeşitli bildirimler yaptığımızı da yine tablolar ve görüşme dökümleriyle detaylı olarak açıkladım ve

Page 2: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:2

ispatladım. Bütün bu teknik ve detaylı açıklamalarıma rağmen halen 36 aydan beri tutukluluğum hukuksuz bir şekilde devam ettiriliyor. Şimdi tekrar hatırlamanız için neden Kuvayı Milliye 1919 derneği üyesi olmadığımı ve sözde Ergenekon örgütü üyesi olmadığımı bir kez daha maddeler halinde Sayın Heyete arz etmek istiyorum. Neden Kuvayı Milliye 1919 derneği üyesi değilim? Sayın savcılar beni Kuvayı Milliye 1919 derneği genel başkanı Sayın Fikri Karadağ ile irtibatlandırmaya çalışıyor ve bu irtibat üzerinden de sözde örgütün bir üyesi olduğumu iddia ediyor. O zaman ben önce neden Kuvayı Milliye 1919 derneği üyesi olmadığımı ve adı geçen dernekle hiçbir ilgim ve alakamın olmadığını tekrar izah edeyim. Kaldı ki gerçekten dernek üyesi olsaydım ne değişirdi? Sonuç itibariyle içişleri bakanlığının dernekler masasının yasal izniyle kurulmuş bir derneğe üye olmam son derece doğaldır. Ama Sayın Heyet derneğe üye olmayı bile suç addediyor. Bunu anlamak mümkün değil. Neden Kuvayı Milliye 1919 derneği üyesi değilim şimdi maddeler halinde onu izah edeceğim. Madde 1, iddia makamı benim adı geçen derneğe üye olduğumu belirtse de içişleri bakanlığı dernekler masasından Yüce mahkemeye gönderilen resmi yazıda benim ne adı geçen derneğe ne de Türkiye’de bulunan herhangi bir derneğe üye olmadığım resmi olarak kanıtlanmıştır. Gelen cevabi yazı mahkeme kaleminde mevcuttur. Madde 2, telekomünikasyon iletişim başkanlığından gelen ve tarafıma verilen 2000, 2008 tarihleri arasındaki görüşme dökümlerindeki yaptığım kontrolde dernek başkanı Sayın Mehmet Fikri Karadağ ile sadece 11 görüşmemizin olduğu net bir şekilde görülmektedir. Görüşme dökümlerimizi daha önceki celselerde Sayın Heyete arz ettiğim için tekrar sunmuyorum. Yalnız burada şunu belirtmek istiyorum toplam 8 dakika 18 saniyelik bir görüşmemiz var Sayın Fikri Karadağ ile bu görüşmede nasıl istihbarat verilebileceğini Sayın Heyetin takdirine bırakıyorum. Pazartesi günkü duruşmada Sayın Hasan Hüseyin Özese hakimimiz Osman Mutlu’yu sorgularken Osman Mutlu’ya şöyle bir ifade de bulundu. Dedi ki, Aykut Metin Şükre ile sizin aranızda 8, 10 tane civarında görüşmeniz var. Çok sık bir görüşme trafiğiniz yok dedi. Tanık Osman Mutlu’ya Sayın hakim 8, 10 görüşme için çok sık görüşme trafiği yok derken yani 8, 10 görüşmeyi yeterli görmüyor Sayın hakim ancak benim Fikri Karadağ ile 11 görüşmemi Kuvayı Milliye derneğiyle irtibatlandırmak için yeterli görüyor anlaşılan çünkü Osman Mutlu’ya söylediği sözü ben çok iyi hatırlıyorum. 8,. 10 görüşmeniz var sık görüşmüyorsunuz dedi. Ama benim 11 görüşmem var Sayın Fikri Karadağ ile fakat aynı hakimimiz Hasan bey maalesef bu 11 görüşmeyi Kuvayı Milliye derneği ve örgütle beni irtibatlandırmak için yeterli görüyor. Yani bu çelişkiyi de nasıl izah edecek Sayın hakim ben merak ediyorum. Madde 3, Kuvayı Milliye 1919 derneğinde görev yapan yada üyeliği bulunan birçok sanık ya serbest bırakıldı yada tutuksuz yargılanıyor. Örneğin Kuvayı Milliye 1919 derneği yönetici ve üyelerinin kendi aralarında yaptıkları görüşme trafiğine göz atarsanız aralarında en az görüşmenin benim olduğunu görürsünüz. Ben küçük bir tablo hazırladım onu şimdi okuyacağım şimdi müsaadenizle. Örneğin Kahraman Şahin teşkilat başkan yardımcısı tahliye oldu. Diğer Kuvayı Milliye 1919 sanıklarıyla görüşme adedini söylüyorum 4037. Hüseyin Görüm, teşkilat başkanı tutuklu yargılanıyor diğer Kuvayı Milliye sanıklarıyla 1015 görüşmesi var. Yusuf Görüm dernek üyesi, tutuksuz yargılanıyor 691 görüşmesi var. Recep Gökhan Sipahioğlu dernek üyesi tutuksuz yargılanıyor 3623 görüşmesi var diğer sanıklarla. Diğer Kuvayı Milliye sanıklarıyla. Oğuz Alparslan Abdülkadir genel sekreter tahliye oldu 453 görüşmesi var. Tanju Okan Mersin il başkanı tutuksuz yargılanıyor 68 görüşmesi var. Muhammed Yüce dernek üyesi tahliye oldu 1259 görüşmesi var. Hüseyin Gazi Oğuz Pendik ilçe başkanı tahliye oldu 19 görüşmesi var. Raif Görüm dernek üyesi tahliye oldu 1913 görüşmesi var. İhsan Göktaş dernek üyesi tutuksuz yargılanıyor 180 görüşmesi var. Yaşar Aslanköylü Adana il başkanı tutuksuz yargılanıyor 66 görüşmesi var. Mehmet Fikri Karadağ dernek başkanı tutuklu yargılanıyor 1573 görüşmesi var. Erol Ölmez dernek görevlisi tahliye oldu 284 görüşmesi var. Abdullah Arapoğlu dernek üyesi tahliye oldu 93 görüşmesi var. Erdal İrtem dernek üyesi tutuksuz yargılanıyor 110 görüşmesi var. Rasim Görüm, Yasin Görüm dernek üyesi tahliye oldu 78 görüşmesi var. Bunların hepsi dernekte bilfiil görev almış ya dernek

2

Page 3: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:3

üyeliği yapmış ya genel sekreterlik yapmış ya il başkanlığı yapmış kişiler. Bunların bir kısmı tahliye oldu bildiğiniz gibi. Bir kısmı ise tutuksuz yargılanıyor. Gördüğünüz gibi görüşme adetleri diğer sanıklarla yani diğer Kuvayı Milliye sanıklarıyla görüşme adetlerinin hepsi 600 görüşme, 300 görüşme, 100 görüşme civarında. Fakat benim Kuvayı Milliye’ye beni monte etmeye çalışıyorsunuz. Benim görüşmeme bakacak olursanız 15 görüşmem var benim Kuvayı Milliye sanıklarıyla bunun da 11 tanesi Sayın Fikri Karadağ ile 4 tanesi Hüseyin Görüm beyle. Yani toplam 15 görüşmem var fakat burada 600 görüşme yapanları siz saldınız tahliye ettiniz. Benim Kuvayı Milliye derneğine hiçbir bağlantımı gösteren şimdi okuyacağım madde madde hiçbir bağım bağlantım olduğunu gösteren derneğe üyeliğim olduğunu gösteren dernekte aktif görev aldığımı gösteren hiçbir maddi delil olmadığı halde ben burada Kuvayı Milliye derneğiyle irtibatlandırılmaya çalışılıyorum yani bu çelişkiyi Sayın mahkeme nasıl izah edecek ben bilmiyorum. Görüleceği üzere diğer dernek yönetici ve üyeleri dernek faaliyetlerinden ötürü kendi aralarında yoğun bir görüşme trafiği içerisindeler. Ancak benim görüşme adedime bakılırsa 15 görüşme bu Kuvayı Milliye ile irtibatlandırmanın neresine düşüyor? Bu durum bile benim bu dernekle hiçbir ilgimin ve alakamın bulunmadığını ve dernekte herhangi bir görevimin olmadığını net olarak ortaya koymaktadır. Madde 4, bunun yanı sıra aşağıdaki şu tablodan küçük bir tablo hazırladım. Burada görüyorsa mahkeme. Çok ufak olduğu için görmeyebilir ama mahkemeye arz etmiştim bu tabloyu. TİB’den verilen görüşme dökümlerindeki baz istasyonu sinyallerini çıkarttım 2003 yılından beri ikamet ettiğim Düzce ili dışında kaç adet görüşme yaptığımı hesapladım. Çıkan sonuca göre 01.01.2006 ile 29.12.2008 tarihleri arasında Düzce ili dışında toplam 152 görüşme yapmışım ve toplam 42 gün il dışında bulunmuşum. Sayın Heyet dilerse görüşme dökümlerindeki baz istasyonu verilerini kontrol edebilir. Yani iddia edildiğinin aksine ben adı geçen dernekte hiçbir şekilde aktif görev almadım. Ömrü hayatımda adı geçen derneğe 3 kez gittiğimi de daha önce müteaddit kereler arz ettim. Kaldı ki derneğin bulunduğu caddedeki Kadıköy Rasim paşa mahallesindeki Vodafone firmasının baz istasyonunu tespit ettim bana verilen HTS görüşme dökümlerinden kodu 11473 yani Vodafone firmasının Rasim paşa mahallesi Kadıköy derneğin genel merkezinin bulunduğu sokaktaki baz istasyonu kodu 11473. Yüce mahkeme tarafından verilen HTS görüşme dökümlerinde bu baz istasyonundan cep telefonum hiç sinyal almamış. Bu da benim bu adresten hiç görüşme yapmadığımı ortaya koyan daha doğrusu bu adreste bulunmadığımı gösteren başka bir net delildir. Madde 5, ayrıca 299. delil klasörünün 73. sayfasında ve 72. delil klasörünün 352 ile 378. sayfalar arasındaki Kuvayı Milliye derneğinin kurucu üyeleri, yöneticileri ve üye olanların kayıtlarına bakılacak olursa benim hiçbir şekilde bu listelerde yer almadığım net olarak görülecektir. Madde 6, ayrıca 73. delil klasörünün 30. sayfasında bulunan derneğin yönetim kurulu karar tutanağından ve 73. delil klasörünün 3. sayfasında bulunan derneğin yetki belgesinden de dernekte herhangi bir yetkimin yada sorumluluğumun olup olmadığı kontrol edilebilirse dernekte hiçbir yetki ve görevimin olmadığı bir kez daha görülecektir. Madde 7, ayrıca üyem Semiha hanım ile yaptığım 114398796 nolu konuşmayı da TİB tarafından verilen dinlenen kayıt edilen konuşma. Bu konuşmayı da yine huzurda hep beraber dinledik. Bu konuşmamda gerek Kuvayı Milliye 1919 Kadıköy İstanbul’daki, gerekse Kuvayı Milliye Ankara dernekleriyle hiçbir bağım ve ilgim olmadığını konuşmamda net olarak ifade ediyorum. Yine aynı şekilde mail grubu üyem Sayın Mikdat Algül, Algül ile yapmış olduğum ve TİB tarafından 132332236 numarasıyla kaydedilen başka bir konuşmamda da mail grubumun hiçbir dernek ve siyasi partiyle herhangi bir irtibatı ve bağlantısı olmadığını söylüyorum. Bunlar TİB tarafından dinlenen net deliller net kayıtlar. Bu konuşmamda başka bir karşı delildir ama her 2 konuşmam da maalesef Hasan Bey ve Sedat Bey tarafından dikkate alınmamıştır. Dilerseniz bu konuşmalarımı tekrar huzurda dinleyebiliriz. Tekrar söylüyorum tüm bu konuşmaları Yüce mahkeme izniyle TİB tarafından kayıt altına alınmış net delillerdir. Madde 8, 73. delil klasörünün, 73. delil klasörünün 28. sayfasında bulunan derneğin kayıt formunda Sayın Karadağ’ın kullandığı e-posta adresi verilmiş. adres olarak [email protected]

3

Page 4: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:4

şeklinde bir e-posta adresi mevcut. Kendi kullandığı e-posta adresleriyle bu adres arasında herhangi bir yazışma olup olmadığını delil klasörlerinden kontrol ettim. Aynı şekilde Sayın Hüseyin Görüm’ün kullandığı e-posta adresi verilmiş. Adres olarak imamhü[email protected] şeklinde bir e-posta adresi mevcut. Bu e-mail adresleriyle hiçbir yazışmam yok. Sayın Heyette kontrol edebilir. Madde 9, aynı şekilde Kuvayı Milliye 1919 derneğinde sanık Erol Ölmez’de ele geçirilen 27 adet sim kartın tarafıma verilen görüşme dökümlerinde TİB’den gelen yaptığım incelemede kendi kullandığım telefon numaralarından 543 533 17 69 ve 537 872 73 14 nolu hatlarımla yapılan hiçbir görüşme bulunmamaktadır. Dosyayı daha önceki celselerde Sayın Heyete arz etmiştim. O yüzden burada tekrar bahsetmiyorum. Madde 10, ayrıca Kuvayı Milliye 1919 derneğinin Rasim paşa Yavuz Türk sokak no 6 Kadıköy İstanbul adresinde ele geçirilen hiçbir doküman, yazılı belge, fotoğraf, video görüntüsü, CD veya benzeri delilde hiçbir şekilde adım geçmemektedir. Delil klasörlerinden kontrol edilebilir. Madde 11, yine aynı şekilde Kuvayı Milliye 1919 derneği yönetici ve üyelerinin kullandıkları banka hesapları ile kendi kullandığım banka hesapları arasında da hiçbir işlem trafiği, havale, virman, transfer yoktur. Sayın Heyet dilerse BDDK tarafından Yüce mahkemeye sunulan banka işlem hareketlerinden de kontrol edebilir. Madde 12, yine aynı şekilde Kuvayı Milliye 1919 derneği yönetici ve üyeleriyle herhangi bir ofis, büro, mağaza yada şirket gibi ticari bir işyerine ortak olduğumuza dair ticaret ve sanayi odalarından Yüce mahkemeye gönderilen herhangi bir kayıt ve delilde yoktur. Sayın Heyet dilerse ticaret ve sanayi odaları tarafından Yüce mahkemeye sunulan tescil bilgilerinden de kontrol edebilir. Madde 13, aynı şekilde Kuvayı Milliye 1919 derneği yönetici ve üyeleriyle beraber çekilmiş birlikte aynı ortamda bulunduğumuzu yada tanışıklığımızı gösteren hiçbir video kaydı yada fotoğraf yoktur. Delil klasörlerinde birtakım sanıkların piknik ve toplantı gibi ortamlarda topluca çekilmiş fotoğrafları mevcut. Hiçbir toplu fotoğrafta ben yokum. Dilerse Sayın Heyette kontrol edebilir. Madde 14, Kuvayı Milliye 1919 derneği yöneticileri Sayın Mehmet Fikri Karadağ ve Sayın Hüseyin Görüm’de aşağıdaki ifadelerinde emniyet ifadelerinde benim derneğe üye olmadığımı ve ilgim bulunmadığını net olarak ifade etmiştir. Örneğin Sayın Karadağ, Erkut Ersoy’un dernekle ilişkisini bilmiyorum diyor. Yine aynı şekilde Hüseyin beyde dernek üyesi değildir diyor. Madde 15, ayrıca Kuvayı Milliye 1919 derneğinin herhangi bir web sitesi ve yöneticilerinin Sayın Karadağ dışında herhangi bir e-mail ve haberleşme adresi de bulunmamaktadır. Dolayısıyla dernek yöneticileriyle haberleştiğimi gösteren herhangi bir delil yada ibare yoktur. Madde 16, yine aynı şekilde dernek yöneticilerine atılmış herhangi bir konuda istihbari anlamda veya başka bir konuda bir e-mail yazışması veya faks mesajı de mevcut değildir. Şimdi de neden örgüt üyesi değilim onu kısaca maddeler halinde arz edeceğim. Madde 1, Sayın savcılar benim örgütün hiyerarşisi içerisinde Sayın Fikri Karadağ’a bağlı olarak istihbarat toplama faaliyeti yürüttüğümü ve topladığım istihbaratı merkez adı verilen hayali bir yere verdiğimi söylüyor. parantez içinde şunu da söyleyim bu adı geçen hayali merkezin bir binası yok. Benim dışımda başka bir elemanı yok. Ne aracı var ne arabası var. ne parası var ne teknik ekipmanı var ne de cihazı var. Sayın Fikri Karadağ’da emniyet TEM şube ifadesinde hiç kimseye istihbarat toplaması için talimat vermedim diyor ve beni tanımadığını ifade ediyor. Ayrıca 24 ve 26.02.2009 tarihli 55. ve 56. celsenin tutanaklarına bakacak olursak burada da Sayın Karadağ’ın aynı ifadeyi verdiği görülecektir. Sayın Hüseyin Görüm’de emniyet ifadesinde benim dernekle ilgim olmadığını teyit ediyor. Sayın Heyet dilerse celse tutanağından kontrol edebilir, 02.03.2009 tarihli 58. celse tutanağı sayfa 24 ve 25 aynı tarihli celse tutanağı sayfa 47, aynı tarihli celse tutanağı sayfa 68. Gördüğünüz gibi Sayın Görüm’de ifadesinde benimle şahsen samimi olmadığını ve dernekle ilgim olmadığını ifade ediyor. Tutuksuz sanık Kahraman Şahin’de bu ifadeleri teyit ediyor. 05.03.2009 tarihli 60. celse tutanağı sayfa 6, 7. Sayın Heyette dilerse celse tutanağından kontrol edebilir. Sayın Kemal Kerinçsiz de hiç tanışmadığımızı beyan ediyor ki doğrudur. 02.04.2009 tarihli 68. celse tutanağı sayfa 59,, 60. Sayın Heyet dilerse celse tutanağından kontrol edebilir. Zaten Sayın Kerinçsiz de aramızda yapılan 2 adet 4 dakikalık

4

Page 5: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:5

telefon görüşmesi de bunu ispatlamaktadır. Yine aynı şekilde Sayın sanık Sayın Bekir Öztürk de ifadelerimi teyit etmekte ve şahsen hiç tanışmadığımızı söylemektedir 27.11.2008 tarihli 27. celse tutanağı sayfa 40 ve aynı celse tutanağı sayfa 47. Sayın Heyet dilerse bu celse tutanağından da kontrol edebilir. Zaten aramızdaki 3 adet 6 dakika 5 saniyelik görüşme trafiği de bunu ispatlamaktadır. Yine aynı şekilde sanık Ümit Sayın’da beni tanımadığını net olarak beyan etmiştir. 30.12.2008 tarihli 35. celse tutanağı sayfa 2 aynı tarihli celse tutanağı sayfa 7 aynı tarihli celse tutanağı sayfa 9. Ayrıca Ümit Sayın ile hiçbir telefon görüşmem de yoktur. Yine aynı şekilde 2. iddianame dosya sanığı sanık Ali Özoğlu’da beni tanımadığını beyan ediyor. 18.2.2010 tarihli 41. celse tutanağı sayfa 8. Yine aynı şekilde 1. iddianame dosya sanığı sanık Sayın Sevgi Erenerol’da emniyet ifadesinde beni tanımadığını söylüyor ki doğrudur. Ben Sevgi Hanımı duruşmalar başladığında tanıdım daha önce ne bir tanışıklığımız ne de bir irtibatımız vardı. Ancak aramızda tanışıyor olduğumuzu yada herhangi bir irtibatımız olduğunu gösteren tek bir delil olmadığı halde yani herhangi bir telefon görüşmesi beraber çekilmiş bir fotoğraf yada video görüntüsü herhangi bir mail yada faks mesajı gibi iddianamede Sayın savcılar beni lobi birimi içerisinde Sayın Erenerol’a irtibatlı gösteriyorlar. Kısacası delil yok ama irtibat var deniliyor. Çünkü gölgelerin gücü ve ilahlar öyle olmasını uygun görmüşler. Madde 2, sözde örgütün araştırma ve bilgi toplama birimi sorumlusu olduğum iddiası da külliyen yanlış. Diğer sanıklar yada adı geçen örgütün hayali merkez birimine de herhangi bir bilgi belge yada istihbarat verdiğime dair iddianame ve delil klasörlerinde tek bir satır delil içeriği bulunmuyor ama Sayın savcılar benim sözde örgütün istihbarat sorumlusu olduğumu iddia etmeye devam ediyorlar. Görülüyor ki bu merkeze hem sorumlu hem eleman olarak bir tek ben çalışıyorum. 10 yardımcım olduğu söyleniyor ama bu birimden sadece ben tutukluyum. Bu garipliği de Sayın mahkeme bana bildirirse, anlatırsa sevinirim yani yardımcım ve amirim olduğu söyleniyor ama yardımcılarım ve amirimin kim olduğunu hala öğrenebilmiş değilim. Bu saçmalıklar ancak Amerikan polisiye filmlerinde olur. Ama dediğim gibi ilahlar bunu da böyle uygun gördükleri için 36 aydan beri tutukluluğumuz devam ediyor. Madde 3, iddianamede yer alan 86 sanık ile hiçbir e-mail yada faks haberleşmem bulunmuyor. Delil klasörlerinde 86 sanıktan herhangi birisiyle yapılmış herhangi bir konuda tek bir e-mail yada faks yazışmam yok. Sanıkların delil klasörlerinde bulunan e-mail adresinden çıkardım. Ve 149. celsede dosya içerisine incelemenize arz ettim. Ayrıca dilekçe olarak da arz ettim. dilerse Sayın Heyetimiz delil klasörlerinden herhangi bir yazışmanın olup olmadığını kontrol edebilir. Madde 4, iddianamede yer alan 86 sanıktan 6 kişi dışında ki 1 tanesi sadece ifadesi alınıp serbest bırakıldı. Hiçbir sanık yada şüpheliyle herhangi bir telefon görüşmem bulunmuyor. 86 Ergenekon sanığı ile aramdaki görüşme trafiği incelenecek olursa toplam 6 sanık ve 1 ifadesi alınıp serbest bırakılan şüpheliyle toplam 40 dakika 34 saniye görüşmem olduğu görülecektir. Toplam SMS ise sadece 12 adettir. Ben bunları kısaca bahsedeceğim. Örneğin, Hüseyin Görüm ile 6 dakika 1 saniye görüşmüşüz toplam yani 2000, 2008 arası görüşme adetlerini ve süreleri söylüyorum Sayın Hüseyin Görüm ile 6 dakika 1 saniye SMS mesajı yok aramızda. Sayın Fikri Karadağ ile 8 dakika 18 saniye görüşmüşüz ve 1 tane SMS atmışım. Sayın Bekir Öztürk ile 6 dakika 5 saniye görüşmüşüm. Toplam aramızda 2 tane SMS mesajı var. Sayın Kemal Kerinçsiz ile 4 dakika görüşmüşüm SMS mesajı yok. Sayın Güler Kömürcü ile 7 dakika 16 saniye görüşmüşüm SMS mesajı yok. Sayın Hayrettin Ertekin ile 1 buçuk dakika görüşmüşüm 8 SMS atmış bana. Sayın Özel Korkmaz’la 8 dakika 15 saniye görüşmüşüm, 1 SMS var yani toplam 40 dakika 74 pardon 34 saniye ve 12 tane SMS toplam 1. iddianame sanıkları için söylüyorum. Madde 5, 86 sanığın ev ve işyeri adreslerinde ele geçiren hiçbir doküman yazılı belge fotoğraf video görüntüsü CD yada benzeri delilde de hiçbir şekilde adım geçmemektedir. Delil klasörlerinden kontrol edilebilir. Madde 6, yine aynı şekilde 86 sanığın kullandıkları banka hesaplarıyla kendi kullandığım banka hesapları arasında da hiçbir işlem trafiği havale virman transfer yoktur. Yine ofis, büro, mağaza, şirket gibi 86 sanık içerisinde beraber açılmış ortak olduğumu gösteren açılmış bir ofis, büro, mağaza veya şirket gibi bir ticari

5

Page 6: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:6

ortaklık da yoktur. Yine 86 sanıkla beraber çekilmiş aynı ortamda bulunduğumuzu yada tanışıklığımızı gösteren hiçbir video kaydı veya fotoğraf da yoktur. Madde 9, özelbüro.com adlı web sitem ile örgütün propagandasını yaptığım ve örgüte eleman kazandırdığım iddia ediliyor ama 23.10.2009 tarihli oturumun 23/B nolu ara kararı gereği emniyet müdürlüğüne yazılan yazının gelen cevabi yazısı incelenecek olursa web sitemde ne Ergenekon örgütüne eleman kazandırma ne dezenformasyon ne de darbe yada şiddet içerikli benzeri ifadeler yoktur. İsteyen üyelerimin bana cep telefonu üzerinden ulaşabilmelerine olanak sağlamak amacıyla kurulmuş 10 sayfalık mütevazi bir web sitesidir. Web sitem 7 Ağustos 2007 tarihinde kurulmuş ve 7 Ağustos 2008 tarihinde süresi sona erdiğinden dolayı kapanmıştır. Dolayısıyla örgüt üzeri, web sitesi üzerinden örgüte eleman kazandırdığım ve örgütün propagandasını yaptığım iddiası da tamamen hayalidir, kurgudur. Madde 10, aynı şekilde bankalardan hackerlar yoluyla finans elde ederek sözde örgüte mali kaynak aktardığım iddia ediliyor ama BDDK’dan Yüce mahkemeye gelen raporda hesabımda sadece 4473 liralık işlem hareketi olduğu resmi olarak tespit edilmiştir. Dolayısıyla hesabımda izah edemeyeceğim hiçbir işlem hareketi de bulunmamaktadır. Yine savcıların bankalardan hackerler hackerlık yoluyla finans elde ettiğim iddiası da tamamen hayalidir. Bununla ilgili hiçbir maddi delil yoktur. Madde 11, yine aynı şekilde el konulan dahili ve harici hard disklerimde hiçbir askeri yada istihbari gizlilik taşıyan belge, yazışma, fotoğraf yada dijital görüntü yoktur. Tüm dokümanlarım açık kaynaklardan ve internetten derlenen çeşitli konularda daha önce yayınlanmış yazılardır. Kaldı ki zaten bilgisayarımda eğer askeri veya istihbarı gizlilik içeren bir belge olsaydı mutlaka Sayın savcılar onu tespit ederdi ve sevk maddeme onu da eklerlerdi ama hiç böyle bir bilgisayarımda izah edemeyeceğim bir doküman yoktur çünkü hepsi internetten gazetelerden dergilerden toplanan herkesin çok kolay bir şeklide 10 dakika içerisinde erişebileceği belgelerdir, dokümanlardır. İsteyen delil klasörlerinden bakabilir. Madde 12, gerek terörle mücadele şube müdürlüğü gerekse organize suçlarla şube müdürlüğü tapelerimde lehime birçok konuşma varken Sayın savcılar örgütsel irtibat motifini güçlendirmek maksadıyla bu konuşmalarımı maalesef dikkate almamışlar ve görmezden gelmişlerdir. Ayrıca birçok konuşmamın içeriğinde lehime ifadeler varken bu konuşmalarımı kırparak maalesef iddianameye bu konuşmalarımın sadece kendi kullanabilecekleri ifadelerin olduğu kısımlarını eklemişlerdir. Bu konuda daha önceki celsede detaylı açıklama yaptığım için tekrar değinmiyorum. Madde 13, örgütsel doküman olduğu iddia edilen toplam 29 adet dokümanın sanıklarda ele geçirildiği söylendi. Bu dokümanlardan sadece 1 tanesi yani lobi belgesi daha doğrusu lobi belgesinin de özeti tarafımda çıkmıştır. Bu bile benim sözde örgüt ile bir bağımın olmadığını yeterince ortaya koymaktadır diye düşünüyorum. Sayın başkanım ve Değerli heyet üyeleri; kurucusu olduğum özel büro mail grubunun daha önce de müteaddit kereler arz ettiğim gibi ne sözde Ergenekon örgütüyle ne de burada bulunan sanıklarla hiçbir irtibat yada bağı yoktur. Mail grubum kamu yararını gözeten sanal bir platformdur. Özel büro mail grubu olarak ben ve diğer gönüllü üyelerim yurtdışındaki yabancı makamlara sözde ermeni soykırımıyla ilgili mini tezlerimizi kendi dillerinde anlattık. Bu çalışma ülkesinin sorunlarına duyarlılık gösteren her meslek grubundan ve her yaş grubundan gönüllü olarak iştirak eden vatansever insanlarla birlikte yaptık. Ben sadece 1 tanesini örnek vermek istiyorum. Bu vereceğim örnekteki kişi Ataman bey ile ilgili olarak gazeteci Sayın Burhan Ayeri 29 Ocak 2010 tarihinde Akşam gazetesinde şöyle yazmış. Haber kupüründen okuyorum. Biz kendi uğraşmalarımıza dalmış fazla uzak saydığımız yerlerle ilgimizi kesmiş vaziyetteyiz. Örneğin Avustralya’da yaşayan 70 binin üzerinde Türk, Ataman Atlas adlı avukatın öncülüğünde Ermeni lobisiyle kavga veriyor. Önce ABD kökenli PBS televizyonu ve ardından Avustralya’nın CBS kanalı ermenian genosid aidial adlı filmi yayınladılar. Bunlar da yetmedi ves avustralyan gazetesi filmi övüp destekleyici makale yayınladı. Sonuçta Türk kuruluşlarıyla bir araya gelip dava açtılar. Haber bu şekilde devam ediyor. Haberde de göreceğiniz gibi Avustralya’da avukatlık yapan Ataman Atlas gibi kahraman kardeşlerimle birlikte sözde soykırım konusunda kendi milli

6

Page 7: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:7

tezlerimizi başta Amerika olmak üzere tüm Dünya kamuoyuna detaylarıyla anlattık. Ama şimdi ironik olarak terörist zannıyla tutukluyum. Sayın Başkanım, sözde soykırımla ilgili olarak mini tezlerimizi anlatmak amacıyla mail grubum içerisinde tamamen gönüllülerden oluşan dağıtım komiteleri adını verdiğim bir çalışma grubu kurdum. Bu çalışma grubu daha önce detaylı olarak da izah ettiğim gibi internetten sözde ermeni soykırımı konusunda derlediğimiz milli tezlerimizi anlatan çeşitli yazıları ve dokümanları 6 yabancı dile tercüme ederek yurtdışındaki yabancı büyükelçiliklere iç ve dışişleri bakanlıklarına, yabancı misyon temsilcilerine, yabancı parlamento ve meclis üyelerine, yabancı gazeteci ve basın yayın organları gibi çeşitli makamlara mail yada faks yoluyla göndererek sözde soykırım konusunda bize yapılan haksızlıkları dile getirdi. Bu kapsamda mini tezlerimizi ve haklılığımızı anlatmaya çalıştı. Bu çalışmalarımda Ataman Atlas gibi sözde değil özde kahraman kardeşlerim gibi birçok gönüllü vatansever bireysel faaliyetlerimde bana yardımcı oldu. Hepsine huzurunuzda bir kez daha teşekkür ediyorum. Sayın Başkanım ve Değerli heyet üyeleri şu ana kadar hakkımdaki iddialara dair samimi ve teknik beyanlarda bulunarak bu sözde örgüt ile ilgimin olmadığını defalarca kanıtladım. Altını çizerek tekrar belirtmek isterim ki, ben sadece ülkemin sorunlarına duyarlılık gösteren Kemalist milliyetçi bir vatandaşım. Tekrar önemle belirtiyorum ki, iddia edildiği gibi istihbaratçı değil bankacıyım. 16 Ekim 2008 tarihinde Sayın İstanbul eski emniyet müdürü Celalettin Cerrah’ın basına verdiği terörün tam anlamıyla sona ermesi için vatandaşların güvenlik kurumlarına yardımcı olması demecinde söylediği gibi vatandaşlık görevimi yerine getirdim. Bende aynı Sayın Cerrah’ın şifahi olarak belirttiği gibi duyarlı oldum ve gerek internette ve gerekse üyelerimden edindiğim suç kapsamına girdiğini düşündüğüm konuları hiç zaman geçirmeden ilgili yetkililere aktardım. Özel büro mail grubu sözde Ergenekon, Ergenekon örgütünün propaganda bölümü değil sadece ve sadece kamu yararı gözeten ve üyeleriyle çeşitli konularda fikir ve yorum paylaşan sanal bir platformdur. Asli gayesi üyelerin bilgi dağarcığını artırmak ve ülkemizin halihazırdaki sorunlarına çözüm bulmak amacıyla beyin fırtınası yapmak ve çeşitli çözüm yolları geliştirerek ilgili makamlara arz etmektir. Yasadışı bir amacı ve misyonu olmayıp hiçbir resmi yada gayri resmi kurum yada grupla bir bağ ve bağlantısı yoktur. Hiçbir kişi yada grubun himayesiyle de kurulmamıştır. Ayrıca mail grubumun sözde Ergenekon örgütü sanıklarıyla 1., 2., ve 3 iddianameler ve diğer iddianameler dahil hiçbir ilgisi de bulunmamaktadır. Şu anda yargılanmakta olan 1. iddianame sanıklarından hiçbirisi de özel büro mail grubu üyesi değildir. Sayın Başkanım şu ana kadar anlattıklarım benim samimi olarak beyan ettiğim konular ve bunların hepsi de ispatlıdır. Hiçbirisi ispatlanamayacak konumda değildir. Ama ben geçen celsede de söyledim dedim ki şu ana kadar anlattığım yani 2 buçuk senelik mahkeme süresince anlattıklarım eğer Sayın Heyet inanmıyorsa benim yalan söylediğimi düşünüyorsa geçen celsede de ifade ettiğim gibi yalan makinesine girmeyi talep ediyorum ve bununla ilgili bir küçük şeyim var Sayın Başkanım.”

Mahkeme Başkanı:"Süreniz dolmak üzere toparlayın.”Sanık Erkut Ersoy:”Çok kısa bir görüntüm var, onu izleyebilir miyiz beraber?”Mahkeme Başkanı:"Ne kadar sürecek?”Sanık Erkut Ersoy:”2, 3 dakika. TRT haber içerisinde yalan makinesi adlı.”Salonda sesli ve görüntülü video izletilmeye başlandı.Mahkeme Başkanı:"Bunları niçin gösteriyorsunuz?”Sanık Erkut Ersoy:”Sayın başkanım yalan makinesi hakkında kısa bir tanıtım. Kısa bir

tanıtım yalan makinesi hakkında. Bitirebilirsek orda.”Mahkeme Başkanı:"Konuyla bir alakası var mı?”Sanık Erkut Ersoy:”İşte yani yalan makinesine girmeyi talep ediyorum ben eğer

inanmıyorsanız. Onunla ilgili yalan makinesini anlatan kısa bir tanıtım nerede kullanıldığına dair. Şu anda kullanım yolları ve yöntemleri.”

Mahkeme Başkanı:"Yalan makinesinin ne işe yaradığı belli.”

7

Page 8: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:8

Sanık Erkut Ersoy:”Evet. Tamam o zaman dinlemeye.”Mahkeme Başkanı:"Değil mi, (1 2 kelime anlaşılamadı) gerek yok.”Sanık Erkut Ersoy:”Yeterliyse tamam Sayın Başkanım.”Salonda sesli ve görüntülü video izletilmesine son verildi.Sanık Erkut Ersoy:”Sonuç olarak Sayın Başkanım söylemiş olduklarımın hepsi ispatlıdır.

Ve delil delillendirilemez durumda değildir. 2 buçuk mah… 2 buçuk senelik mahkeme süresince detaylarıyla bunu size arz etmeye çalıştım. Ama her Sayın Heyet hala benim anlattıklarımı inandırıcı bulmuyorsa tekrar talebimi yineliyorum. Mahkeme huzuruna bir yalan makinesi getirirsiniz 5, 10 bin dolar zaten izleseydiniz görecektiniz. 5, 10 bin dolarlık bir maliyeti var. Beni sokarsanız yalan makinesine bir poligraf makinenin başına geçer istediğiniz soruyu sorarsınız bende cevaplarım yani eğer şu ana kadar anlattıklarımı inandırıcı bulmuyorsanız o yöntemi kullanmaya da hazırım ben o yönteme girmeye de razıyım. Her türlü yöntemi uygulamaya hazırım. Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun Doğu Bey.”Sanık Doğu Perinçek söz istedi, verildi:”Yalan makinesine Abdullah Gül ile Tayyip

Erdoğan’ı sokmak lazım. Yani yalan makinesi kullanılacaksa orada ihtiyaç olabilir. Şimdi bu son. Şimdi biraz evvel gene tanık olduk. Bu Ergenekon, Balyoz, Kafes, Poyrazköy vesaire bu Türkiye’ye karşı bu Amerikan operasyonunda öyle bir hava iklim yaratılmıştır ki insanlar birbirleriyle telefonda konuşmaktan, birbirine merhaba demekten, birbirine mesaj atmaktan, birbirleriyle insani ilişkilerden bile korkar hale getirilmiştir. Çünkü ortada bir suç tanımı yok o suçun delilleri yok örgüt yok hiçbir şey yok. Benim 3 talebim olacak. Birincisi, efendim en son Ankara’da 28. Asliye ceza mahkemesi bir hüküm verdi. Bu hükümde İşçi partisinde yapılan aramaların kanunsuz olduğu bir mahkeme kararıyla saptandı. Efendim polislerin kastı yokmuş falan bu davayı o ilgilendirmiyor. Ama mahkeme kararı şu, İşçi partisinde yapılan aramalar kanunsuzdur. Artık bu bir mahkeme kararıdır kaldı ki, başından beri şunu söyledik İşçi partisinde yapılan aramalarda bulunan 1078 adet yoğun disk, kaset, klasör, dosya hepsi bizim onurumuzdur, hepsini kabul ettik. Hepsinin her satırını her noktasını her virgülünü sonuna kadar savunuyoruz. Hepsini üstleniyoruz. Efendim bunlar kanunsuz aramalarda bulundu falan böyle bir kaçamak yok. Bu bize yakışmaz. 16000 telefon dinlemesi var toplam ben saydım. Topladım yani. İşçi partisi genel merkezi İstanbul vesaire hepsi dinlenmiş evlerimiz bunların toplamı 16000. 16000 konuşmanın 16000’inin de her sözcüğü kabul ediyoruz. Ama dava dosyasına atılan ve bunun dışarıdan atıldığı saptanmış olan mahkemeniz tarafından saptanmış olan 4 tane yoğun disk var. Ne var bunların içinde efendim İşçi Partisi NATO İzmir karargahını havaya uçuracakmış Yargıtay’da gidip sabotaj yapacakmış. Yaşar Büyükanıt’ı öldürecekmiş. Bu 4 tane yoğun diskin burada siz saptadınız, getirdiniz ve bir tutanakla tespit ettiniz. Ne dediniz bu yoğun disklerin üzerinde imza yoktur arama tutanaklarında bunlar yoktur. Arama tutanaklarında yok. Arama tutanaklarında olmayan polisin yaptığı arama tutanağında olmayan efendim masanın sekreter masasının üzerinde bulundu diye uydurulan o 4 tane yoğun diskten sorumlu tutmaya kalktınız. Ama şunu da ispatladık. Bizzat savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in el yazısıyla. Bu yoğun diskler İstanbul’da savcı Mehmet Ali Pekgüzel’in talimatıyla veya kendisi tarafından torbaya konmuştur diye ispatladık. İspat nasıl 1, arama tutanaklarında yok. Ama iddianamede var. Kim koydu onu oraya arama tutanaklarında olmayan bulunmayan o 1078 belgenin dışında oraya o torbaya kim koydu? Burada itirafı var yazılı el yazısıyla. Ne diyor dava dosyasından çıkan Mehmet Ali Pekgüzel el yazısı, İşçi partisi genel merkezinde yapılan arama sırasında ele geçirilen CD’lerin incelemesi sonucunda Yargıtay isimli dosya içinde 1 adet Yargıtay binasına ait kroki ile krokinin açılımı isimli dosyada krokinin açıklaması olduğu görülmüştür. Bunu bir gösterelim mi? Kamera bu taraf mı oluyor ne taraf oluyor? Şunu yaklaştırın. Ha şöyle yapayım. Bunu da dava dosyasına koyduk. Ben bunu savunmamda söylediğim zaman Mehmet Ali Pekgüzel ses çıkartmadı. Suçlu. Ses çıkartmadı bu benimdir diyemedi. Ne zaman 1 buçuk ay sonra Nusre… biz onu mahsus öyle

8

Page 9: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:9

yaptık. Bakalım bu adam mert mi? Dürüst mü? Yazdığı yazının sahibi mi? 1 buçuk ay sonra Nusret Senem dedi ki bu el yazısını araştırın. Suçludur bu. Bu el yazısının sahibi suçludur. Torbanın içine yoğun disk atmıştır. Araştırın deyince 1 buçuk ay susan Mehmet Ali Pekgüzel ertesi gün yüzü kıpkırmızı efendim sehven. Sehven ne demek, sehven ne demek? Bu dava her şey sehven. Her şey yanlış. Kendisi bu el yazısının ona ait olduğunu itiraf etti. Bu suç değil mi? Dava dosyasına bir savcının torbaya delil imal edip atması suç değil mi? Ve bu belgeli değil mi? Ve Ankara asliye ceza mahkemesi kararıyla da artık tam anlamıyla sabit olmuş değil mi, bunu araştırmayacak mısınız? 1. madde talebim Mehmet Ali Pekgüzel hakkında Savcı Mehmet Ali Pekgüzel hakkında davaya imal edilmiş yoğun disk torbasına attığı için hakkında suç duyurusunda bulunulmasını talep ediyorum. Bakın şimdi bu o kadar ortada ki arama 21 Mart’ta yapılıyor. Belgeler İstanbul’a 22 Mart’ta getiriliyor. Doğu Perinçek’in sorgusu 23 Mart. 22 Mart’ta getirilen 1078 adet klasör yoğun disk vesaire bunların incelemesi 3, 4 yıl sürer. Sen o 12 saat içerisinde nerede inceledin de onların içinden Yargıtay krokisini buldun 1078 dosyanın içinden? Ve aynı gün 23 Mart günü Taraf gazetesinde manşet olarak çıkıyor. Nerede inceledin, ne zaman buldun ve ne zaman Taraf’a verdin ve ne zaman yayınlattın? Taraf’ta da 22 Mart günü verilmiş olması lazım ki 23 Mart günü yayın yapılıyor. E 22 Mart günü daha Ankara’da bu belgeler torbada. Torbanın içindeki belge Taraf gazetesi tarafından yayınlanıyor. Ve bu ne efendim Yargıtay’ı İşçi partisi havaya uçuracaktı. Yargıtay’ı bugün Tayyip Erdoğan havaya uçuruyor. Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan Yargıtay’ı havaya uçuruyor. Yargıtay’ı havaya uçuranlar böyle birtakım insanlara görevler vererek torbaların içerisine imal edilmiş yoğun diskler atıp ellerine yüzlerine de bulaştırarak Yargıtay’ı havaya uçuracak diye İşçi partisini suçlamaya kalkıyorlar. Yargıtay’ı bugün Tayyip Erdoğan havaya uçuruyor. Sizde bunu görmüyor musunuz? 2. nokta, şimdi efendim yeni elimize geçti. Bir Silivri cezaevlerinden birinde bulunan bir hükümlü Sefa Nefis Çapan, Nafis Çapan başvurmuş. Bir ifade vermiş. Hakkındaki şahıs kimlik bilgileri emniyetten gelen. Hırsızlık, para itibarı amme kağıt veya damgalarında sahtekarlık. Dolandırıcılık, iflas, hırsızlık. Parada sahtecilik. TCK 197 resmi belgede sahtecilik TCK 204, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma TCK 109, resmi belgede sahtecilik, hırsızlık malı bilerek satın almak, müstehcenlik. Ha çöplükten tanık toplamayın diye size kaç kere söyledim. Çöplükten tanık topluyorsunuz. Her mahkeme her yargı kendine layık olan delilleri bulur. Biz size ne dedik? Bizim tanıklarımız Mustafa Kemal Atatürk, Namık Kemal, Nazım Hikmet bizim tanıklarımız Türk devriminin aydınları, önderleri, devrimcileri. Buraya tanık diye getirilenler kim? İşte demin sicilini okudum, efendim ablasının kızını fuhuşa sevk edenler.”

Sanık Osman Yıldırım söz almadan konuştu:”Senin amına koyarım (2, 3 kelime anlaşılamadı)”

Sanık Doğu Perinçek:”Efendim”Mahkeme Başkanı:”Konuşmayın.”Sanık Doğu Perinçek:” Mahkeme kararıyla, ben mahkeme kararlarından bahsediyorum.”Mahkeme Başkanı:"Efendim tahrik edici konuşmalardan vazgeçelim.”Sanık Doğu Perinçek:”Tahrik edici mi? Mahkeme kararından bahsediyorum ben mahkeme

kararı.”Mahkeme Başkanı:"Efendim suç, suçlandırıcı ifadelerden de vazgeçelim buyurun.”Sanık Doğu Perinçek:”Mahkeme kararından, dava dosyasında bulunan kesinleşmiş

hükümden bahsediyorum.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun, buyurun.”Sanık Osman Yıldırım söz almadan konuştu:”Senin avra… (1, 2 kelime anlaşılmadı).”Mahkeme Başkanı:"Sakin olsun. Sakin olun çıkartmak zorunda kalırım.”Sanık Doğu Perinçek:”Daha çıkartma sen, daha ne, ne, ne, nasıl, nasıl hakimlik

yapıyorsunuz siz burada?”

9

Page 10: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:10

Mahkeme Başkanı:"Efendim mahkemeye suçlayıcı ifadelerde bulunmayın. Mahkemenin hakimlerine, kişiliklerine karşı herhangi bir laf bulunmayın.”

Sanık Doğu Perinçek:”Talepte bulunuyorum. Talepte bulunuyorum.”Mahkeme Başkanı:"Çıkarın dışarıya.”Sanık Osman Yıldırım’ın dışarı çıkarıldığı anlaşıldı.Sanık Doğu Perinçek:”3. nokta, bir yarım dakikalılık bir, Sayın kardeş bir size bir yoğun

disk verdim yarım dakikalık bir.”Mahkeme Başkanı:"Tabi buyurun.”Salonda sesli ve görüntülü video izletildi.Sanık Doğu Perinçek:”Tamam şimdi efendim bütün kamuoyu ne zannediyor. 13. Ağır

Ceza Mahkemesi burada tutuklu bulunan sanıkları tutuklamıştır. İşte gördünüz siz tutuklamamışsınız. Bizim hakimimiz Tayyip Erdoğan’mış. Tutuklama kararını siz vermemişsiniz. Hani sizin bir cüppeniz var o hakikat görüyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bu tür, bu tür sözleri kabul etmiyoruz.”Sanık Doğu Perinçek:”Hayır kabul etmeyin.”Mahkeme Başkanı:"Dosyada sizin nasıl tutuklandığınız, nasıl sevk edildiğiniz belli ve

dosyadaki deliller de belli.”Sanık Doğu Perinçek:”İşte burada var. Tamam. Ha bu da ha.”Mahkeme Başkanı:"Dava dışı, dava dışı, dava dışı beyanlar bizi bağlamaz.”Sanık Doğu Perinçek:”(1, 2 kelime anlaşılamadı) deliller de belli.”Mahkeme Başkanı:"Dava dışı beyanlar bizi bağlamaz.”Sanık Doğu Perinçek:”Siz rey, reyinizi açıklıyorsunuz.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Doğu Perinçek:”Reyinizi açıklıyorsunuz bakın, bu burada altını çiziyorum. Hiçbir

delil olmadığı halde siz reyinizi açıkladınız derhal çekilmeniz lazım ama ben.”Mahkeme Başkanı:"O sizin yorumunuz, o sizin yorumunuz.”Sanık Doğu Perinçek:”Ben sizi reddetmiyorum bakın ben sizi reddetmiyorum. Çünkü bu

mahkemenin hakimi sizler değilsiniz. Ben Tayyip Erdoğan’ı reddediyorum. Şimdi bir reddi hakim talebinde bulunuyorum sizler değil Tayyip Erdoğan’ı reddediyorum. Bizim hakimimiz büyük Ortadoğu projesinin eş başkanı, Bush’un düğmeye basmasıyla 2007 5 Kasım’da orada.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim biz kimsenin hakimi değiliz. Biz Türk milleti adına yargılama yapıyoruz. Anayasamıza ve kanunlarına göre oluşturulmuş bir mahkemeyiz. Yetkimizi de anayasamızdan ve kanunlardan alıyoruz.”

Sanık Doğu Perinçek:”Peki, peki. Ben şimdi size deliller sunuyum.”Mahkeme Başkanı:"Biz kimsenin mahkemesi değiliz.”Sanık Doğu Perinçek:”Ben size şimdi deliller sunuyorum. 1, 1dakika”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Müdahale etmeyin. Müdahale etmeyin.”Sanık Doğu Perinçek:”1”Mahkeme Başkanı:"Sıranız gelince konuşacaksınız.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Çıkartmak zorunda kalırım müdahale etmeyin. Buyurun Doğu bey

devam edin.”Sanık Doğu Perinçek:”Deliller sunuyorum. 1. delil, 18 Şubat 2008 Tayyip Erdoğan

Ergenekon operasyonunda yürütme ve yargı uyum içinde çalışıyor. Burada bir örgüt var. Bakın örgüt çıktı. Tayyip Erdoğan ile Tayyip Erdoğan ile o Tayyip Erdoğan’ın talimatları dairesinde soruşturma yürütenler bir örgüt. Örgütün itirafı kim Tayyip Erdoğan.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bu sizin yorumunuz.”Sanık Doğu Perinçek:”Efendim yorum yap… Peki.”

10

Page 11: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:11

Mahkeme Başkanı:"Bu sizin yorumunuz.”Sanık Doğu Perinçek:”Hakim ikide bir böyle.”Mahkeme Başkanı:"Bu beyanları da kabul etmiyoruz.”Sanık Doğu Perinçek:”Hakim olan, hakim olan hakimdir. Kendine de hakimdir hakim iki de

bir konuşmaz. Hakim dinler.”Mahkeme Başkanı:"Efendim suçlamalarınıza karşı da kendimizi savunmak zorunda

kalıyoruz. Mahkeme heyetinin.”Sanık Doğu Perinçek:”Onu siz Tayyip Erdoğan ile beraber.”Mahkeme Başkanı:"(2-3 kelime anlaşılamadı) mahkeme hakimlerin kişiliklerine karşı

herhangi bir söz söyleme hakkınız yok.”Sanık Doğu Perinçek:”Bakın efendim Tayyip Erdoğan ile beraber Cumhuriyet yargısında

yargılandığınız gün savunmanızı yaparsınız. Burda hiç savunmaya falan kalkışmayın. O zaman yapacaksınız savunmanızı. O zaman savunmanızı yapacaksınız.”

Mahkeme Başkanı:"Müdahale etmeyin. Alkış istemiyorum, burası seminer salonu değil. Burası yargılama salonu. Duruşma salonu. Duruşma salonunun adabına aykırı hareket edenleri dışarı çıkarın. Bir daha alkışlarsanız dışarı çıkartırım. Burası seminer salonu değil.”

Sanık Doğu Perinçek:”Şimdi ben.”Mahkeme Başkanı:"Burada bir yargılama yapılıyor. Buyurun Doğu Bey.”Sanık Doğu Perinçek:”Efendim sakin olalım, sakin olalım. Sakin olalım ve nesnel kanıtlarla

konuşalım. Bakın ben size nesnel kanıtlar sunuyorum 1, 18 Şubat 2008 Ergenekon operasyonunda yürütme ve yargı uyum içinde çalışıyor. Kim, Tayyip Erdoğan. Demek bu bir örgüt. Çünkü Türk kanunlarına göre ve Türk anayasasına göre yürütme ve yargı uyum içinde çalışmaz. Yargılama yürütmeyle birlikte yürütülmez. Etti 1. değil mi bu. 2, 15 Temmuz 2008 Tayyip Erdoğan ben bu davanın savcısıyım diyor. Bunların hepsi aynen bu demin gösterdiğim yoğun diskte olduğu gibi basında çıkmış kameralara alınmış kesin deliller böyle torbaya atılan delil sunmuyorum size. Kesin delil sunuyorum. Ne diyor 15 Temmuz 2008 Ben bu davanın savcısıyım. Burada birtakım savcılar oturuyor. Sanal savcılar, aslında başka bir savcı var. Hem savcı hem hakim hani red kit filmleri olur red kit bir barın arkasına geçer bir bu tarafa geçer falan savcı kürsüsüne bakıyoruz Tayyip Erdoğan, hakim kürsüsüne bakıyoruz Tayyip Erdoğan. Bu bir örgüt. 3, milyonlarca dağıttığı Tayyip Erdoğan’ın bunu da lütfen kameraya alalım. Kitapçık ne tarafa göstereceğim kardeş, şu tarafa. Kitapçık. Kitapçığın başlığı demokratik açılım süreci yani bu kürt açılımı dedikleri açılıma başlarken Tayyip Erdoğan diyor ki, gerekli hallerde özel amaçlarla sorgulama ve yargılamalar yapılabilir. Ergenekon davasının Silivri’de görülmesi en tipik örneklerindendir. Ben diyor özel mahkeme, özel yargı kurdum diyor kendi yargımı kurdum diyor ve bunu broşür yapıp milyonlarca Kürt açılımı dedikleri hıyanet açılımında bütün Türkiye’ye dağıtıyor. İşte bu da bir örgüt. Özel yargı kurmuş. Özel örgüt. Türk yargısı değil Türk adaleti değil Türk mahkemeleri değil. Türk adaleti kim Yargıtay, Danıştay, Anayasa Mahkemesi, işte aslan gibi Türk adaleti. Bu da delil mi bunu da size sunduk mu? Bu da dava dosyasına girdi mi? 4. delil biraz evvel gösterdim. Ben tıktım içeri diyor. Ben tıktım içeri. Eğer siz o giydiğiniz cüppenin içinde gerçekten hakimlerseniz çıkarsınız bütün bunlar karşısında çıkarsınız bütün bunlar karşısında dersiniz ki, sen bunu söyleyemezsin bize karışamazsın. Bunu söyleyen yargıçlar var. Bunu söyleyen Cumhuriyet yargıçları var. Siz hep bunların karşısında boyun büktünüz.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim dava dışı beyanlar bizi bağlamaz. Kaç defa söylüyoruz. Bu dava dışı bir beyan. Duruşmanın (1, 2 kelime anlaşılamadı).”

Sanık Doğu Perinçek:”Bir yazı yazarsınız.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun devam edin.”Sanık Doğu Perinçek:”Haddini bil dersiniz bir açıklama yaparsınız kamuoyu önünde.

Buradan bir kez daha ifade ediyorum. Tayyip Erdoğan’ı reddediyorum. Tayyip Erdoğan bizim yargıcımız olamaz, Tayyip Erdoğanlar yargılanacak.”

11

Page 12: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:12

Mahkeme Başkanı:"Biz kimsenin yargıcı değiliz Doğu bey bundan emin olun.”Sanık Doğu Perinçek:”Tayyip Erdoğanlar yargılanacak.”Mahkeme Başkanı:"Biz kimsenin yargıcı değiliz.”Sanık Doğu Perinçek:”Bakın şu buradan şunu söylüyorum Abdullah Gül ve Tayyip

Erdoğan. Bakın.”Mahkeme Başkanı:"Biz Türk millet adına yargılama yapıyoruz.”Sanık Doğu Perinçek:”Peki. Her şeyime söyle. Bakın siz hakimsiniz.”Mahkeme Başkanı:"Efendim mahkememizi itham ediyorsunuz. Birtakım suçlamalar da

getiriyorsunuz.”Sanık Doğu Perinçek:”Nasıl. Hayır siz beni dinlemiyorsunuz. Ben şu anda.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Doğu Perinçek:”Tayyip Erdoğan’ı itham ediyorum siz hemen onun hakimi gibi onun

ona göğsünüzü siper ediyorsunuz.”Mahkeme Başkanı:"Biz yetkimizi kimden aldığımız belli anayasadan kanunlardan alıyoruz

kimseden almıyoruz.”Sanık Doğu Perinçek:”Siz niye Tayyip Erdoğan’a kendinizi siper ediyorsunuz? bakın ben

hiç size bir şey söylemedim. Tayyip Erdoğan diyorum siz hemen siper oluyorsunuz. Yani bir ruh haline girmişsiniz Tayyip Erdoğan ile ilgili her şeye hemen öne atılıp kendinizi feda ediyorsunuz.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim kişileri savunmuyoruz, kimseyi savunmuyoruz. Yanlış anlamayın, söylediğimi başka şeylere çekmeyin.”

Sanık Doğu Perinçek:”Şimdi bakın şu verdiğim kaset CD yargıçlar olarak alın bunları saklayın. İleride şunu dersiniz mahkemelerde dersiniz ki bu tutuklamaları yapan biz değiliz Tayyip Erdoğan’dı bizim hiçbir suçumuz yok. Size bir delil veriyorum ileriki Cumhuriyet yargısında kullanacağınız savunma delili veriyorum. Türkiye bir gizli örgüt vardır. Gladyo NATO tarafından kurulmuştur. Ben hep o Gladyo’nun zindanlarında yattım. 1971’inde 80’inde, 90’ında, 98’inde ve şimdi de. Bu da bir Gladyo operasyonudur. Ama şu andaki Gladyo’nun tepesinde kimler var? Amerika’nın sözleşmeli personeli. Büyük Ortadoğu projesi eşbaşkanları. Var mı bunlar anayasada? Türk anayasasında büyük Ortadoğu projesi eşbaşkanlığı diye bir devlet organı var mı? Tayyip Erdoğan 34 yerde onun da yoğun diskini sunduk size. Diyor ki ben büyük Ortadoğu projesinin eş başkanıyım. Bana bu görev verildi, verildi. Verildi ne demek? Ben başka bir devletten Amerika’dan aldım. Amerika olduğunu da söylüyor. bunlar milli iradeyi gasp etmişlerdir. Yine Abdullah Gül, 2 Nisan 2003 günü Powel ile bir görüşme yaptığını Vatan gazetesinden Sedat Sertoğlu’na açıklıyor. Vatan gazetesi manşet yapıyor. Hangi tarihte 24 Mayıs 2003. Diyor ki, Abdullah Gül; ben Amerika dışişleri bakanıyla 2 sayfa 9 maddelik gizli bir anlaşma yaptım bakın çok somut 2 sayfa 9 madde. 2 sayfa 9 madde. Sayfası belli içeriği belli maddesi belli. Ama bu gizli diyor. Var mı Türk anayasasında dışişleri bakanlarının kendi keyiflerince hizmet sözleşmesi yapması ve bağlanması? Bu bir hizmet sözleşmesidir. Türkiye Cumhuriyetinin anlaşması değildir. Hizmetlisi olmuştur, sözleşmeli personel tarafından bugün Türkiye yönetilmektedir. Ve bunlar bir örgüttür. Ve bu örgüt adliyenin içine oraya da nüfus etmiştir savcıların içine, hakimlerin içine. İşte esas örgüt bu. Ve bu yargılanacaktır bunu söylüyorum. Ben İşçi partisinin genel başkanıyım. Türkiye bir seçime gidiyor. Ve 3 yıla yakın bir zamandır 3 yıl oluyor tutukluyum. Nasıl seçim olacak bu? Sevsinler sizin demokrasinizi. 1973 seçim yapılıyor 12 Mart faşist yönetim koşullarında. Hapishanedeyim. 1977 seçim yapılıyor Türkiye bir CIA operasyonuyla istikrarsızlaşmaya sürüklenirken. Aydınlık’tan dolayı aranıyorum. 1983 seçim yapılıyor 12 Eylül Amerikanca faşist darbesinden sonra. Hapishanedeyim. 1987 seçim yapılıyor yasaklıyım. Hiçbir siyasi hakkım yok. 1991 bakın 1, 2, 3, 4, 5. seçim ilk defa seçime girme hakkım var ama o sırada da Genelkurmay başkanı seçimden 3 gün evvel çıkıyor diyor ki, Doğu Perinçekler hapishaneye atılacak. Seçime 3 gün kala. Gazeteler Hürriyet gazetesi falan başlık atıyor. Efendim diğer partilere meclis yolu Perinçek’e hapishane yolu. 1995 ha orda seçime giriyorum. 98 Haymana’da

12

Page 13: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:13

Yalçın Küçük ile beraber hapishanedeyim. Yalçın Küçük’de burada hoş geldiniz kendisini de selamlıyorum. 2002 seçimi katılabiliyorum. 2007 seçimi katılabiliyorum. 2009 seçimi yerel yönetim seçimleri hapisteyim 2011 şimdi seçim yapılıyor hapisteyim. Bir istatistik yaptım 11 seçim yapılmış 40 yılda Türkiye’de. 11 seçimin 8’inde hapishanedeyim 3’ünde katılabiliyorum. Bu mu demokrasi? Niye hapishanedeyim? İşçi sınıfının iktidarını savunmuşum. Emekçi halkın iktidarını savunmuşum. Milletin bağımsızlığını savunmuşum. Türkiye halkını savunmuşum. Gene savunuyorum. Bu mu demokrasi ve siz neye hizmet ediyorsunuz bizi tutuklu tutarak? Bu yargının olayı şu, yargı çözer safsata. Yargı çözmesin diye kurgulanmış hepsi. Görüyoruz burada davayla ilgisi olmayan lüzumsuz uzatmalar, sorular, bizzat savcılar ve hakimler tarafından. Hiçbir davayla ilgisi yok. Bende hukukçuyum, sorulan soruların bu davayla bu suçla hiçbir ilgisi yok. Lüzumsuz deliller getiriliyor akılsızlar getiriliyor, başkaları getiriliyor. Bu davada şu gidişle dosyalara vesaire bakıyorum işte deliller okunacak arkasından tanıklar dinlenecek, tekrar esas hakkında mütalaa falan. Bizzat başkan ne dedi Köksal Şengün bu dava 30 yılda bitmez dedi. Ha devrimle bitecek bunu söyleyim öyle 30 yılla falan kalmayacak devrim geliyor. Türkiye bu sorunlarını devrimle çözecek ayrı mesele. Ama bu davalar bitmesin diye kurgulanmış neye bağlanmış? Abdullah Öcalan affedilecek, PKK affedilecek onun kamuoyunu yaratmak için ya bak PKK’yı affettik falan amma bu arada işte Doğu Perinçekleri falancaları, filancaları Mustafa Balbayları, Tuncay Özkanları efendim Veli Küçükleri şunu diğerleri de bıraktık. buna alet olmayın. Buna alet olmayın. Bunların hesabı sorulacak ben onu söyleyim. Yani sanmayın Amerika, Amerika bakın gidiyor. Soros ne diyor, artık diyor dolar saltanatından vazgeçelim. Dolar saltanatını desteklemek için bu hegemonyacılık savaş efendim filolarıyla falan dünyanın her yerinde hakimiyet peşinde koşmak falan bunları bırakalım hani Monre doktrini dedikleri yani Amerika kabuklarına çekilsin. Amerika kaybetti. Tayyip Erdoğanlarda kaybetti Amerika ile birlikte. Ve bu Cumhuriyeti yıkmaya kalkmışlardır kendi yıkıntılarının altında kalacaklardır buradan açıkça söylüyorum. Tayyip Erdoğan yıkılacaktır. Abdullah Gül yıkılacaktır. Onların özel örgütleri bütün çıplaklığıyla açığa çıkartılacaktır. Hepsi Cumhuriyet yargısında yargılanacaktır. Size tekrar o çağrıyı yapıyorum ben insanlardan vazgeçmem sizden de hala vazgeçmedim. Cumhuriyet yıkıcılarının Türkiye düşmanlarının bu tertibinin yanında yer almayın. Bitmiştir.”

Üye Hakim Hüsnü Çalmuk:”Başkanım, Köksal Şengün beyin duruşmada 30 yılda dava bitebilir diye (bir iki kelime anlaşılmadı.”

Sanık Doğu Perinçek:”Onu söyleyim efendim Vatan gazetesinde manşet oldu.”Üye Hakim Hüsnü Çalmuk:”Köksal beyin duruşmada böyle bir beyanı olmadı diye

hatırlıyorum.”Sanık Doğu Perinçek:”Ben duruşmada demedim. Dikkatli dinleyin hakim bey.”Mahkeme Başkanı:”Başka yerden anlatıyor.”Sanık Doğu Perinçek.”Köksal Şengün Vatan gazetesinde manşet oldu bu. Gelecek

duruşmada getireceğim.”Üye Hakim Hüsnü Çalmuk:”Köksal Başkan böyle bir şey söylemez.”Sanık Doğu Perinçek:”Söyledi. Eğer Vatan gazetesi yalan söylemiyorsa ertesi günde

tekzip edilmedi. Bende kupürü var.”Mahkeme Başkanı:"Tamam ordan alıntı yaptığını söyledi.”Sanık Doğu Perinçek:”O zaman söylemediyse Vatan gazetesini teksip edin.”Mahkeme Başkanı:"Efendim Doğu bey biz elimizden gelen yapıyoruz. Yargılamalar hızlı

bir şekilde devam ediyor. Ve kimseye de alet olmayız bundan emin olun.”Sanık Doğu Perinçek:”Bizim dileğimiz bu.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun Muzaffer Bey, Muzaffer Bey buyurun.”Sanık Doğu Perinçek:”Size yollayacağım kupürü. Ha başkana da verinde tekzip etsin.Üye Hakim Hüsnü Çalmuk:”Köksal Bey söylemez öyle bir şey.”Sanık Doğu Perinçek:”Söylemez mi?”

13

Page 14: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:14

Üye Hakim Hüsnü Çalmuk:”Söylemez:”Sanık Doğu Perinçek:”O zaman Vatan gazetesi yalan yazmış. Göndereceğim size.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Üye Hakim Hüsnü Çalmuk:”Yok Köksal bey söylemez.”Sanık Doğu Perinçek:”Pardon şunu da zapta geçelim bu CD’yi verelim.”Sanık Doğu Perinçek’in savunmasına ilaveten 1 adet CD ibraz ettiği görüldü.”Sanık Doğu Perinçek:”Demin gösterdiğim Tayyip Erdoğan’ın bu Ergenekon tutukluklarını

biz içeri tıktık şeklindeki beyanını içeren 19 Aralık 2010 tarihli Bitlis’te yaptığı konuşmanın yoğun diskini mahkemeye sunuyorum zapta geçsin.”

Mahkeme Başkanı:"Tamam. Tamam onu alıp dosyasına koyuyoruz. Muzaffer bey süreniz yarım saat civarında bir 5, 10 dakika tolere edilebilir. Ona göre ayarlarsanız memnun olurum. Buyurun.”

Sanık Muzaffer Tekin söz istedi verildi:”Şöyle arz edeyim Sayın Başkanım, avukatımın hem annesi hem babası çok ağır hastalıklar geçirdiler. Ben yetiştiremiyorum yüküm çok ağır bir örgüt üyesiyle benim zaman konusundaki şeyimi lütfen göz önüne alınız. Yani geçecek ama bunlar bazı belgeler var. Onları arz edeceğim. Bu da mahkemenize katkı sağlamak amacıyla. O toleransı gösterirseniz.”

Mahkeme Başkanı:"Yani sürenizi biraz geçebilirsiniz ama çokta uzatmamak kaydıyla buyurun başlayın. Buyurun başlayın. Buyurun.”

Sanık Muzaffer Tekin:”Şöyle efendim yani bir Osman Yıldırım’ın yalnız iftiralarına zaman vermek 1 saat değil 1 gün 2 gün 1 haftada şey yapamıyoruz müsaadenizle arz edeceğim.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun, buyurun.”Sanık Muzaffer Tekin:”Sayın Başkanım, Değerli üyeler savunmama gözümüz aydın

diyerek başlamak istiyorum. Menfur Danıştay saldırısından yaklaşık 4 yıl sonra gizli tanık Aydın 1 ortaya çıkmış. Aydın 1 olduğuna göre Aydın 2, Aydın 3, Aydın 4’lerin de tedavüle sürülmeleri beklenebilir. Aydın 1’in ifadesi 1 yıl önce savcı Zekeriya Öz tarafından alınmış. Aydın 1 gizli tanık olarak ifade vermek için savcılığa 30 Ekim 2009’da kendisi başvurmuş. İfade tutanağı yalnız bir sayfadan ibaretmiş. Ergenekon savcısı Zekeriya Öz 3 Kasım 2009 tarihinde İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesine yazdığı ön yazı ile Aydın 1’in ifadesini mahkemenize göndermiş. Evrakın üzerine de el yazısı ile Danıştay olayı ilgili olayı ile ilgilidir diye not düşmüş. Savcılığın mahkemeye gönderdiği kapalı zarf içinde 3 yerinden mühürlenmiş tanık ifade tutanağı kısa bir süre sonra da mahkemeniz tarafından geri iade edilmiş. Gerekçede gizli tanığın açık adresinin yazılmış olması. Fakat hata giderilip bu tekrar mahkemeye gönderilmemiş adli emanete alınmış. İddia makamının hakkımızda sıkça ileri sürdüğü kuvvetli suç şüpheleri bunlar olsa gerek. Ama ne yazık ki bizler bundan haberdar edilmiyoruz. Aleyhimize devşirilen insanların ne iftira attıklarını bile bilmekten adil yargılanma adına mahrum bırakılıyoruz. Diğer bir gelişme ise 12. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan Cumhuriyet gazetesine molotof atılmasıyla ilgili davanın 13. Ağır Ceza Mahkemesinde Ergenekon ana davası ile birleştirme kararı. Bu gidişle taş atan çocuklar, yumurta atan öğrenciler de bu dava ile birleştirilirse hiç şaşırmam. Zira 2 seneyi aşkındır görülmekte olan duruşmalarda menfur Danıştay saldırısı ile buradaki insanlar arasında hiçbir hukuki irtibat bulunamaması bu tertibin devam ettirilebilmesi içinde kovuşturma döneminde kolluk ve iddia makamının gayri yasal uygulamaları göz önüne alındığında bitirilmemek üzere ucu açık bırakılmış bu davaların daha ne gibi yeni sürprizlere açık olduğunu anlamamak için de bir hayli saf olmak gerekir. Bu davalar niçin bitirilmemek için açılmıştır. Çünkü bu davalarda mahkemeler Türkiye Cumhuriyeti rejiminin değiştirilmesine araç edilmek istenmektedirler. Menfur Danıştay saldırısının yapmış olduğum savunmalarda bir Kubilay hadisesi 2. Menemen olayı olduğunu vurgulamıştım. O günlerde de İngiliz gizli servisi mürtecilerin arkasında Mustafa Kemal Atatürk’ün olduğu yalanını yaymışlardı. Bugün ise menfur Danıştay saldırısını ulusalcılara, Cumhuriyetçilere yamayabilmek için satılık medya bir kısım yargı mensupları güç kolluk güçleri

14

Page 15: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:15

siyasiler ittifak içinde hareket etmektedirler. Bunun çok basit bir örneğini arz edeceğim. 28 Şubat 2010 Star TV Ruhat Mengi, The Economist’de çıkan bir yazı. Soruşturmayı tarikat bağlantılı polis ve savcılar yapıyor. Çok yeni bir örneği. Hakim Oktay Kuban, Beşiktaş’ta Atatürk’ün kalpaklı resminden rahatsız olanlar var 19 Ocak 2011. 23 Aralık 2010 günü Menemen olaylarının 80. yıl anma törenlerine Türkiye Cumhuriyeti başbakanı mesaj göndermemiştir. İzmir valisi 4 yıldır törenlere katılmamaktadır. Menemen kaymakamı ise konuşmasında Mustafa Kemal Atatürk’ten hiç bahsetmediği için katılımcılardan tepki görmüştür. 27 Aralık 1919 gününde Ankara’ya gelen Atatürk’ü her yıl anmak için Atatürk koşusuna topluca katılan kara harp okulu öğrencileri bu yıl valilikçe kendilerine koşu güzergahı tahsis edilmediği için 91. yılda bu görevlerini yerine getirmekten mahrum bırakılmıştır. Artık valilerin Cumhuriyetin değerlerine sahip çıkmayıp Cumhuriyet yıkıcılarının aklandığı mekanlarda boy göstermeleri ise olağan bir hal almıştır. Ülkemizde bugün birçok kurumda olduğu gibi vali atamalarında da liyakat gözetilmeyip siyasi iktidara biat edenler görev alabilmektedirler. Bediüzzaman külliyesini vali açtı. Şunun gösterilmesini lütfen yerde bağdaş kuran vali. Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra size teferruatlı bir dosya da hazırladım Sayın başkanım onu arz edeceğim. Evet. Sol tarafta oturan o vali bey. Cumhuriyetin ilanından kısa bir süre sonra terakkiperver Cumhuriyet fırkası kurulmuştu. Partinin başkanı Kazım Karabekir 2. başkan Rauf Orbay genel sekreter de Ali Fuat Cebesoy’du. Partinin programında parti dini düşüncelere ve inançlara saygılıdır şeklinde bir madde yer aldı. Mustafa Kemal Atatürk bu maddeyi görünce zaten herkes her parti saygılı olmak zorunda değil mi? Bunu belirtmeye ne gerek vardı. Korkarım bu masum görünüşlü cümle ile irticayı coşturacaklar diye tepkisini dile getirmişti. Müteakip günlerde gazi, Ali Fuat paşa ile doktor Adnan beyi incitmeden uyarmaya çalıştı. Cumhuriyeti güven altına almak ve uygarlık dünyasına katılabilmek için yapılması gereken pek çok iş var. Hiç olmazsa bir süre daha cehaletin, gericiliğin ve yoksulluğun üzerine birlikte yürüseydik daha iyi olmaz mıydı? Birbirimizle çatışırsak bundan kimlerin yararlanacağını kolayca bilebilirsiniz. Çok partili özgür ileri bir siyasi hayat Cumhuriyetin gayesidir. Siyasal denetim devletin sağlıklı işlemesini sağlar. Ama halkın çok büyük bir kısmı okur yazar değilse demokrasi fikri ruhu bireylere kadar inmemiş toplum hayatına sinmemişse aşiretler, kabileler, tarikatlar başlarındakilerin emrine göre hareket ediyorlarsa çok partili hayat ne gerçek çok partili bir hayat oluyor ne de seçim gerçek seçim oluyor. İktidar yarışması çok çabuk kavgaya, komitacılığa yada dini kullanarak oy kazanma mücadelesine hurafelerle, yalanlarla, iftiralarla halkı kandırmaya dönüşüyor. Yakın tarihimiz bunun acı uyarıcı ihmal edilmez örnekleriyle dolu. Milli mücadele başındaki isyanları unutmayınız. Türlü yollarla doğuda, batıda 20’den fazla isyan çıkarttılar. Siz Ali Fuat paşa Bursa’da sahte bir hoca yakalamıştınız. İngiliz ajanı çıktı hatırladınız mı? Türlü yollarla buraya özellikle dikkatinizi çekiyorum. Bugüne ne kadar güzel uyuyor. Türlü yollarla en çokta dini kullanarak halkın bir bölümünü vatanı kurtarmak için çırpınan orduya karşı harekete geçirebildiler. Bunu unutmayınız. Kimse yobazlığın, bağnazlığın sırtını sıvazlamasın buna izin vermeyin onun için çok dikkatli olmalıyız. Atatürk’ün bu uyarısından sonra patlak veren Şeyh Sait isyanında kapatılan terakkiperver Cumhuriyet fırkasının içinde birçok irticacı ve maceracının sızdığı görülmüştü. Milli mücadelede gazinin en yakınında yer alan silah arkadaşlarının hain olduğunu söylemek ne mümkün. Fakat kişisel hırs ve vizyonlarının darlığı onları bu noktaya getirdi. Daha sonra Atatürk bu durumu Nutuk’ta şöyle izah eder; Milli Mücadele dönemindeki hizmetleri inkar edilemez. Bölünmemek için her nazlarını çektim. Beni terk etmediler. Geniş anlamıyla çağdaşlaşmayı kısacası kurtuluş yolunu bu büyük kurtarıcı ideali terk ettiler. İhtilalin çocuklarını yediği bir söz vardır. Bu sözü eski arkadaşlarımız için kullananlar da varmış. Size gerçeği hatırlatmak isterim. İhtilal çocuklarını yemedi, çocuklarından birkaçı ihtilali yemek istiyordu izin vermedik. Olayın özeti budur. Bugün AKP milletvekili olan bir Hamza Yerlikaya’nın her şampiyonadan sonra göndere çektirdiği Türk bayrağı ile gururlandık. Onun gibi ülkesini seven aynı saflarda birçok insan var. Demokratik özerklik istekleriyle ülkenin bölünme noktasına geldiğini ne zaman anlayacaklar?

15

Page 16: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:16

Emperyalizmin narkozu insanları öyle bir uyutur ki, ameliyat masasına yatırılırsınız, kaldırılırsınız farkına varamazsınız. Ameliyat ettirmem dersiniz beyninizin alındığından bile haberiniz olmaz. İşte böyle bir beladır emperyalizm. Ergenekon tertibinin ilk gününden itibaren kullanılan tanık ve gizli tanıklar hukuk adına yapılan hukuksuzluklar ile yüreklendirilmektedirler. Gerçekten adil bir yargılama süreci yaşasaydık bunların mahkemeleri yıllarca meşgul etmeleri bir yana tanık olup olmayacakları bile tartışılırdı. Cumhuriyeti yıkacağım, yıkacağım diyen bir adam bize hasımdır. Sizler en basit kural bir davada tanık olarak dinlediğiniz insanlara önce aleyhine ifade vereceği kişilerle husumeti olup olmadığını sorarsınız. Bir hasımlık var ise o tanıklık sorgulanır. Aldığı cezadan kurtulmak için ve rejim karşıtı bir adamın iftiraları ile asrın davası diye bu kadar insana nasıl mağdur edebilirsiniz? Sizler bu utancı görmemekte ısrar etseniz de tarih sorumlulara bunu misliyle yaşatacaktır. Yalancı ve iftiracı tanık ifadeleriyle ülkede kaos yaratanlar Wikileaks belgelerine geçen yabancı diplomatların imzalarıyla kriptolanmış evrakları ne yazık ki dedikodu diyebilecek kadar hafife alabiliyorlar. Tabi kişisel onurlarına sahip çıkmayanlardan ülke onuruna sahip çıkmaları da beklenemez. Sayın Heyet, palavra deyince herhangi bir konuda gerçeğe aykırı uydurma söz veya haber uzun ve boş konuşma martaval anlaşılır. Yaptığı bu işleri abartan, bu davranışları huy edinmiş olan kimselere de palavracı denir. Bunun hukuki yaptırımı yoktur. Palavracının zararı kendisinedir. Yüz kelime söylese 99’u uydurmadır. Bir doğru ise onu tanıyanlarca önemsenmez bulunduğu toplumda bir zaman sonra ismi bile hatırlanmaz palavracı geldi palavracı gitti ile anılır. Onun içindir ki bu salonda dinlediğim palavralar beni hiç ilgilendirmiyor. Yalan ise aldatmak amacı ile bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen sözdür. Bunu alışkanlık haline getirene de yalancı denir. Psikologlar 7 yaşına kadar söylenen yalanları ilgi çekmek taklit amaçlı olduğunu ileri sürerek çocukları yalan söylemekle itham etmeyerek söylediklerinden hangisi doğru diyerek onları eğiterek bu alışkanlıklarından vazgeçirilmesini tavsiye ederler. Fakat 7 yaşından sonra yalan söyleme sıklaşmış ve alışkanlık haline gelmiş ise bunun ailesel ve çevresel etkenleri olduğunu temelinde birtakım korkuların yaşandığını, bununda psikolojik bir sorun olduğunu ifade ederek bir dönem sonra söyledikleri yalanların doğruluğuna inanan bu insanların tedavileri içinde zamanın çok geç olacağını kabul ederler. Yalanlar 2. ve 3. şahısları mağdur ediyor ise yalan söyleyen için hukuki yaptırımlar vardır. Duruşmalar boyunca hem sanık, hem tanık, hem de gizli tanık 9’un bu sıfatlar tek bir kişiye aittir. Farklı algılanmasın bolca yalanlarına ve iftiralarına şahit oluyoruz. Bunların bir kişilik bozukluğundan mı yoksa alacağı cezalardan kurtulmak için mi söylendiğine mahkemeniz karar verecektir. Bunun içinde acil yapılacak işlem gizli tanık 9’un tam teşekküllü bir hastaneye sevkidir. Daha önce kendisini peşinen suçladım. Bu kişisel sorunu olan bir şahıstır diye yazdım. Fakat 2 çelişkili haber okudum. Bunun birincisi Hürriyet gazetesinde çıktı gizli tanık sosyopat diye. Daha sonra.”

Mahkeme Başkanı:"Tarihini söyler misiniz?”Sanık Muzaffer Tekin:”Sayın Başkanım onun tarihini hatırlamıyorum şimdi geleceğim Star

gazetesinde de daha sonra çıktı Helin Şahin o çok dürüst bir gazeteci var burada her söylediği haber çok özel. Diyor ki Hürriyet’in gizli tanık 9’unun sosyopat haberini yalanladı. Şimdi ben size soruyorum kendisi ben dedi sosyopat değilim böyle bir şeyi var mı size bilgi ulaştı mı Sayın Başkanım bunun kişilik sorunuyla ilgili. Bir dakika lütfen.”

Mahkeme Başkanı:"Dosyada bellidir efendim gelen giden.”Sanık Muzaffer Tekin:”Evet o zaman Sayın Başkanım, şöyle bir şey arz edeceğim. Şimdi

bu şahsın 13. Ağır Ceza Mahkemesine 11 Haziran 2009 esas 2008/2009 sayılı Osman Yıldırım konulu yazı. Gelen yazıda ileri derecede kişilik bozukluğu yine 13 Temmuz 2009 Kağızman askerlik şubesi cevabi yazısı GATA Ankara anti sosyal kişilik bozukluğu yani 2 kez dosyanıza girmiş kişilik bozukluğu ileri derecede sosyopat. Raporu var. Bunun buraya niye dikkat çektim? Şunun için dikkat çektim. 22 Aralık 2010 Hürriyet. Yerli Hannibal’a yeni yargılama, Ankara’da bir öldürmeye karışan şahsın bozma kararı Yargıtay bozuyor bozma kararında Dengiz’e verilen ileri, ileri derece anti sosyal kişilik bozukluğu raporu. Yani siz bu adamla asrın davasını

16

Page 17: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:17

yürütemezsiniz. Burada her kalktığında küfür ediyor. Bunları engelleyin. Biz bundan aciz değiliz ama adaletin kabesi olan öyle görüyoruz bu mahkeme salonunda adabımızı bozmuyoruz. Bu adam bizlerle yargılanamaz. İşte rapor şey Yargıtay’ın kararı. Devam ediyorum. Bu yalan ve iftiralar devam ettiği sürece bende inatla ve yılmadan tekrar tekrar bunları çürüteceğim. Ta ki mahkemeniz bu trajikomik oyuna son verinceye kadar. Duruşmaların başlangıcında savcılar Ulusal Kanal ve Aydınlık dergisini mercek altına almışlardı. Bugün bu tavırlarını çok net algılayabiliyorum. Çünkü her 2 görsel ve yazılı medya organı akçeli işlerle uğraşmadığı, ihale takip etmediği soroz destekli olmadığı gücünü de halkından almanın onuru ile 2. bir Kuvayı Milliye mücadelesi vererek her türlü baskıya rağmen yılmadan bu süreçte ulusu aydınlatma görevini yerine getirdiler. İstisnalar hariç bu kadar satılmışlığın ve ihanetin olduğu bir sektörde dimdik ayakta duran meslek ahlaklarını ve kalemlerini satmayan bugünün Osman Nevreslerine vefa duygularım gereği şükranlarımı arz ediyorum. Aydınlık dergisinin 24 Ekim’in 24 Ekim 2010 tarihinde bir avukat titizliği ve dikkati ile kaleme aldığı Osmanımın 21 yalanı başlıklı metni savunmama büyük katkı sağladığı için aynen arz ediyorum. Tabi iddia makamı için olmadığını biliyorum. Ama umarım mahkemenize bir anlam ifade eder. Osmanımın 21 yalanı, Ergenekon var mı? Yok mu? Üyesi mi? Değil mi? Bombaları kimden aldı? Talimatı kim verdi? Cumhuriyet’i neden bombalattı? Danıştay cinayeti kimin işi? Bir sorunun kaç farklı yanıtı olabilir ki? Sakın, Osman Yıldırım’ı dinlemeden cevap vermeyin. Osmanımın sürekli değişen ifadelerinden bir seçmece yaptık. Bakın, bu sorunun kaç farklı yanıtı olabilirmiş. Ergenekon’un bir Ergenekon’a bir üye oluyor bir işim olmaz diyor. Bombaları yada talimatı bir Veli Küçük’ten alıyor bir Muzaffer Tekin’den alıyor. Bazen de ben kimseden emir almam doğama aykırı diyor Cumhuriyet’i bir karikatür yüzünden bombalatıyor, bir para için. Bir dindar oluyor, bir içkici ve kumarbaz. Ataşehir’deki sözde toplantı evi bazen villa oluyor bazen apartman dairesi. Bazen dubleks bazen 3 bazen de 4 katlı. Doğru bildiniz. Ergenekon davasının gizli tanık 9’u Osman Yıldırım’dan söz ediyoruz. İfadeleriyle Ergenekon ve Danıştay davalarını birleştiren Osmanım kendisinde teşhis edilen ileri derecede anti sosyal kişilik bozukluğunun bütün özelliklerini yansıtıyor. En belirgin özelliği sürekli yalan söylemesi. Osman Yıldırım’ın sürekli değişen ifadelerinden bir seçmece hazırladık işte tarih resmi belgelerde yansıyan Osman bey yalanları. Ergenekon örgütü üyesi mi? 9 Kasım 2009; ben Ergenekon’un üyesi değildim. Eğer Ergenekon bir örgütse bağımsız bir şekilde çıkar amaçlı bir iş almışım. Buradaki kimseyle aynı anlayışı paylaşmıyorum. Böyle bir örgütle aynı anlayışı paylaşmam da imkansız 120. celse. 11 Eylül 2008; Ergenekon terör örgütü üyesiyim. Örgütü çökerttiğimden ailem için can güvenliği istiyorum Ankara 12. Asliye ceza mahkemesine dilekçe. Muzaffer Tekin’i tanıyor mu? 30 Mart 2007 Muzaffer Tekin’i tanımıyorum Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi. Şimdi kendi el yazısıyla dilekçesi Sayın Başkanım. Bilmiyorum gözüküyor mu burada diyor ki Saygıdeğer Değerli Heyet Üyeleri gerek Muzaffer Tekin’i gerekse kara kuvvetlerinde kimseyi tanımadığımı delilleriyle açıklıyorum kendi el yazısı. Bu belgeyi savcılar sakladılar. Basının anlı şanlı muhabir köşe yazarları Muzaffer Tekin bomba verdi aldı. Ben bu adama selam vermem ama bu belgeyle bu dava buraya bağlandı. İşte el yazısı Muzaffer Tekin’i belge niye hiçbir basın yayın kuruluşlarında yer almadı? Bu. Onun sosyal durumu vesair değil insan olma özellikleriyle her zaman kabul ederim ama insani değerleri yoksa o anlamda selam vermem dedim. Bu vasıfta bir insan bomba vereceğim. selam vermem. 9 Kasım 2009 benim Veli Küçük, Muzaffer Tekin, Oktay Yıldırım gibi İstanbul Cumhuriyet savcılığının yaptığı soruşturmadaki önemli isimlerle zaten geçmişe dayanıklı. dayanık bir tanışıklığım bulunmaktadır 120. celse. Cumhuriyet gazetesini bombalatmak için Alparslan Arslan ile görüştü mü? 20 Mayıs 2006, 3 Mayıs 2006 günü Üsküdar’da bulunan açık hava çay bahçesinde Alparslan ile buluştuk. Kendisine el bombalarının kendisinde el bombalarının olduğunu söyledi Ankara TEM’de verdiği ifade. 21 Mayıs 2006 Alparslan ile Cumhuriyet gazetesine bomba atılması yönünde herhangi bir görüşme yapmadım Ankara Cumhuriyet başsavcılığına verdiği ifade. 9 Kasım 2009 şimdi bu bombayı bu gazeteye atalım gidip paramızı

17

Page 18: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:18

alalım demesinden sonra ya bekle dedim gece yarısı git gündüz insanlar var polis ve inceleme yapıyor. Madem ikna olmuyorsun gece git. İnsanlar zarar görmesin. Yok dedi gündüz gidip gündüz atalım. Baskıya yetişsin. 121. celse haberim yok diyor ya bomba atılmasından. Cumhuriyet gazetesine neden bomba attı? 20 Mayıs 2006, bu karikatürün domuza türban giydirilmiş karikatür çok sinirlendim Ankara TEM. 9 Kasım 2009 emniyet beyanında ifade edildiği gibi ben o domuz karikatürünü 2 ay öncesi Alparslan ile birlikte okumadım çark ediyor şimdi. Cumhuriyet gazetesine atılan 1. bombadan sonra ertesi gün ben o karikatürü gazetede okudum 20. celse. Sonra 9 Kasım 2009 şimdi Cumhuriyet gazetesine atılan 2 el bombasıyla ilgili ikisini azmettirmiştim. Bu da sabittir ve çıkara dayalıdır. Çıkar amaçlıdır. Bunu da işleyeceğim 2 bomba attırdım üçüncüsünü attırmadım Danıştay’a yokum bu tertibin temelidir. Bomba atma talimatını kimden aldı? 12 Mart 2008 talimatı Muzaffer Tekin’den aldım Ergenekon savcılarına. 1 Nisan 2008 talimatı Veli Küçük’ten aldım Ergenekon savcılarına, 23 Ekim 2009 kimseden bir yerden emir talimat almadım alamam benim doğama aykırı 119. celse. Tatar Ramazan, esiyor. Bomba atmak için kimden para aldı 12 Mart 2008. Muzaffer Tekin’den 500.000 dolar taahhüt aldım. Ya bir banka hesaplarıma girin ben 500.000 doları bir arada görmedim Başkanım. Ticarette yaptık bir arada 500.000 doları görmedim. 1 Nisan 2008, Veli Küçük 500.000 dolar verecekti, Ergenekon savcılarına yine değişiyor. Bombaları kim kime verdi? 6 Şubat 2008, bombaları Veli Küçük’ün, Alparslan Arslan’a verdiğini söylesem mi Süleyman Esen’in avukatına diyor Mehmet Ener’e. Kendi avukatı değil o köprü avukat var Şamil Tayyar ile buluşuyorlar bu olayı tertipleyenler. Ondan sonra 12 Mart 2008 bombaları Muzaffer Tekin’den bizzat aldım, Ergenekon savcılarına. 1 Nisan 2008 bombaları Veli Küçük verdi. Yine değişiyor Ergenekon savc… 10 Kasım 2009 Cumhuriyet gazetesiyle ilgili işi veren Veli Küçük’tür bombaları verende Muzaffer Tekin’dir. Burada 121. celse. 13 Kasım 2009’da ben bombaları Veli Küçük’ten aldığımı söylemedim 123. celse. Bombalar nasıl verildi, Ataşehir’de toplantıda kimler vardı? 12 Mart 2008 10, 15 kişilik grubun önünde yan odadan getirilerek verildi. Ergenekon savcılarına ifadesi. 1 Nisan’da Sayın Başkanım 2008 bombaları Veli Küçük sadece ben ve Alparslan Arslan’ın bulunduğu bir ortamda verdi. Ergenekon savcılarına ifadesi. 17 Nisan 2008 toplantıda Muzaffer Tekin, Fikri Karadağ, Mehmet Zekeriya Öztürk, Kuddusi Okkır ve Oktay Yıldırım vardı. Bombaların teslim edildiği toplantıda Veli Küçük yoktu Ankara Cumhuriyet savcılığına verdiği ifade. 10 Kasım 2009 bu sefer o toplantıda Muzaffer Tekin, Hüseyin Görüm’ün yeğeni, Oktay Yıldırım, Fikri Karadağ, Orhan Kadı, Alparslan Arslan ve tanımadığım başka kişiler vardı 121. Celse. 13 Kasım 2009 Ataşehir’de Veli Küçük bombaları Alparslan’a verdi 123. celse. Yani burada da devamlı sürekli değişen bir ifade bırakınız aynı cümle içinde değişen ifadeler var. 24 Eylül 2010 bombaları Ataşehir’deki evde değil başka bir evde verildi önce oraya gittik sonra Ataşehir’e eve geçtik 156. celse. Bombaları ne zaman aldı? 20 Mayıs 2006 çok önemli ben verdim ya bombaları başkanım. 20 Mayıs 2006, 3 Mayıs 2006 günü Üsküdar’da bulunan açık hava çay bahçesinde Alparslan ile buluştuk. Kendisine el bombalarının olduğunu söyledi kendisinde. Ankara’da TEM’de verdiği ifade. 12 Kasım 2009 bombaları 1 Mayıs 2006 günü aldım. 122. celse 1 Mayıs’ta aldım diyor. 1 gün sonra attığına göre 2 olması lazım. Yok o da yalan. 12 Kasım 2009 bombaları aldığımın ertesi günü Cumhuriyet’e attırdım. Aynı celse bu ifadeye göre de 3 veya 4 Mayıs olması lazım. Yine yalan. Bombaları ne yaptı? 9 Kasım 2009, o bombaları önce holdingin bahçesine attım. Test ediyor. Geri adamıma aldırdım. Geri getirttim pimini taktım. Tekin’e verdim. Tekin’de götürdü gazeteye attı. Kurt masalı anlatıyor başkanım. Yalan rüzgarı. Ama başarılı oluyor çünkü aktör gerçek yalancı. 8 Aralık 2009 ben onu basının dikkat çekmesi için söyledim onu düzelttim yani o 2 el bombasıyla ilgili değil. O başka bir el bombası 125. celse. Masada kaç bomba vardı? 13 Kasım 2009 masaya konan 3 bombadan 2 tanesini aldım 123. celse. 13 Kasım 2009 yine, yine aynı celse aynı anda sehpaya konulmadı 2 tanesi konuldu aldım cebime koydum öbürü tek olarak aynı celse. Ataşehir Migros’un önünden kim aldı? Gizli tanık ifadesinde sıfatını hatırlamıyorum istihbaratçı polis özel harekatçı bir tip. 12

18

Page 19: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:19

Mart 2008 beni Alparslan’ın arabasıyla ismini bilmediğim bir genç arkadaş gelerek aldı götürdü Ergenekon savcılarına ifadesi. 12 Kasım 2009 savcı Mehmet Ali Pekgüzel: Sizi Migros’un önünden alan kişiyi daha sonra size gönderilen fotoğraflardan Rasim Görüm olarak teşhis ettiniz bu teşhisiniz doğru mu? Osman Yıldırım: doğrudur. 122. celse. 12 Kasım 2009 gelen şahsın Rasim Görüm olduğunu söylemiyorum ben onu evde gördüm. Ve devam ediyor. Ankara’ya niçin gittin? 21 Mayıs 2006 ben Ankara’ya doğdum büyüdüm Ankara’da arkadaş ve akrabalarım var onları görmeye gittim. Ankara Cumhuriyet savcılığına. 13 Kasım 2009 vaat edilen parayı almak ve bombaların patlamama nedenini çözmek için Ankara’ya gittim. Bombalar niye patlamamış. Önce burada taksilerde kamuoyu araştırması yapmış sormuş Cumhuriyet’e bomba atıldı ondan sonra nasıl karşılıyorsun patlamadı filan. Taksiciler cevap vermemiş o değil taksicilere sordu bak türban için onlarda iyi olmuş filan diyenler varsa o hızla yürüdü Ankara’ya. Danıştay saldırısını hangi örgüt yaptı? 27 Haziran 2007 şeriatçı bir yapılanma Anadolu İslam devleti için gazeteyi bombalattı. Danıştay cinayetini işletti Ankara 12. Asliye Ceza Mahkemesi. Önce şeriatçı İslam. 10 Kasım 2009 Alparslan Arslan’ı kullanan Veli Küçük’tür, Muzaffer Tekin’dir. Bunların üstündeki de Şener Eruygur’dur, Hurşit Tolon’dur, Fikri Karadağ’dır 121. celse. Osman Yıldırım’ın söz aldığı pek çok duruşmalarda da Danıştay Ergenekon’un işidir ifadesini kullandı. 1, 2 tanesini atlıyorum çok önemli 12 Kasım 2009 Mahkeme Başkanı Köksal Şengün: Otel kayıtları geldi otelde yatmamışsın. Osman Yıldırım: Kayıtlar yalan söylüyor 122. celse. Ve devam ediyor. 24 Temmuz 2006 Fethullah Gülen, Alparslan Arslan ve Kemalettin Gülen’i beraber okuttu. Fethullah Gülen kendi inançlarına yakın asker, subay, paşalar ve mafyalarla birlikte bu insanlık dışı çirkin tezgahın sahibidir Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesine dilekçe. 12 Mart 2008 bu sefer Fethullah Gülen’i beğeniyorum yani inançlı bir insan onun ağlamaklı görüntülerini gördükçe adama karşı bir sempatim oluyor. Ergenekon savcılarına ifadesi. 9 Kasım 2009 Fethullah Gülen’den özür diliyorum. Kendimi dinletebilmek için öyle dedim 120. celse. Gazi olayları, 12 Mart 2008 Gazi mahallesi olayları önce bana teklif edildi. Ben kabul etmedim, Ergenekon savcılarına verdiği ifade. Ergenekon duruşmaları Gazi olaylarından aylar önce cezaevine girdim ve o sırada cezaevindeydim. Bu savcılar bu iddianameyi hazırlarken bunları hiç mi dikkate almadılar Sayın Heyet? Son olarak da hayat görüşü 20 Mayıs 2006 Alparslan Arslan ile hayat görüşü olarak birbirimize yakın durmaktayız. Güçlü dürüst bir kişiliği olan sözüne güvenilir sağlam bir insan olarak kendisini bilirim. Bende muhafazakar ve sağ görüşlü bir insanımdır Ankara TEM ifadesi. 29 Ağustos 2006 ben mesleğim gereği içkici ve kumarbaz bir adamım dindar insanlar ile benim işim olmaz. Hele ki gericilerle hiç işim olmaz. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi dilekçesi. 23 Ekim 2009 Alparslan Arslan ateisttir. Ben elhamdülillah Müslümanım, güç neredeyse oraya biat ediyor kendince tabi. Ben normal bir vatandaşım ha suç dünyasında olabilirim ben katil psikopat kötü bir adam olabilirim ben lağımda hayat buluyorum lağımda suç dünyası öyledir. Suç dünyası lağımdır. Ben lağımda hayat buluyorum 119. celse. Burada olduğu müddetçe de benim burnumdaki o pislik kokuları var Başkanım doğru söylemiş. Şimdi tabi önemli olan bu duruma nasıl geldi çok kısa bir anekdot arz edeceğim. Adam suç makinesi olmuş Sayın Heyet. İpe gidecek sehpaya çıkartmışlar. Son sözün. Şu anacığımı bir göreyim demiş. En son bir öpeyim. Anası gelmiş, anacım demiş senin şu dilinden öpmek istiyorum çıkar dilini. Anası dilini çıkarınca ısırmış koparmış atmış. Oradaki görevliler demişler ki ya artık son şey işte ölüme gidiyorsun. Bu anana yapılacak iş mi? Eee demiş o dil var ya o dil beni buraya getirdi. Çocuktum, kümesten yumurta çaldım aferin oğlum dedi, ertesi gün tavukla geldim. Aferin oğlum dedi koyunla geldim. Şehre indim banka soydum sonum bu oldu işte bunun bu duruma gelmesinin sebebi bu iddia makamıdır. Onu da delilleriyle arz ediyorum. Bakınız şimdi Sayın Heyet, bu davanın hem sanığı şöyle arz edeyim 16.12.2010 günü yani söylemlerimde haddimi aşmadığımı bilmeniz için şunu arz etmek istiyorum. 16.12.2010 günü Habertürk de katıldığı bir programda CHP milletvekili Rahfi Gürer, savcılar için savıcılar dedi. Polis müfettiş raporları gelir başını sonunu değiştirirler iddianame diye sunarlar. Ben ise ısrarla ilk günden beri polis tutanak ve raporlarını hiç okumadan

19

Page 20: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:20

mahkemenizin önüne getirdiklerini celselerde arz ettim. Söylediklerimin doğruluğunu test etmek isterseniz iddianamenin 89. ve 1046. sayfalarında şube müdürlüğünce ifadelerini görebilirsiniz. Okumamışlar imzalamış repete etmiş. Ama savıcı nitelendirmesine katılmıyorum. Savıcı olsa görevi orada biter. Lakin duruşmalarda tertibin devam ettirilebilmesi için bir çaba var ise o zamanda düşünmek gerekir. Sayın Heyet bu davanın hem sanığı, hem tanığı, hem de gizli tanık 9’u biraz önce tutanaklara geçmiş yalanlarını sıkça tekrarlamasının gücünü nereden alıyor onları vurgulayacağım kısaca. DVD 1, Çözüm sayfa 3, DVD 2, Çözüm sayfa 35, DVD 5, Çözüm sayfa 129, 130, 136, 137’deki savcı ile Osmanım diyaloglarını 114. celsede arz etmiştim. Savcı ile gizli tanık 9 arasında geçen konuşmalardan 1, 2 cümleyi tekrar hafızalarınıza kazımak istiyorum. Savıcı savcılar savıcılar diyorlar ki bir de şunu söyleyeyim yani eee şu anda kameralarımız filan çalışmıyor Osmanım rahat olabiliriz. Pes. Şimdi yine Danıştay olayını anlatalım çekiyor mu? Bu ne demektir? Bir insanın birçok olay hakkında birçok bilgiye sahip olması mümkün değildir. Bu devşirilmiş tanıkların sanki MİT müsteşarlığı görevlerinde bulunmuşlarmış gibi birçok kişi ve olay hakkında sorular sorup onlar hakkında cevaplar almak birileri tarafından kurgulandıklarının en somut delilidir. Yukarıdaki ifadelerden de açıkça anlaşılacağı üzere kameralar kapatılarak alınmak istenen cevaplar tanıklara yükleniyor sonra da kayda geçiriliyor ne güzel. Al gülüm ver gülüm. 12.11.2009 tarihli 122. celse sayfa 3’te Mahkeme Başkanı Köksal Şengün: Gelen kayıtlarda Selvi otelinde kalan kişiler olarak 2 kişi belirtiliyor. Sen Osman Yıldırım’ı kastederek ve Alparslan Arslan’ın kayıtları yok deyince Osman Yıldırım: Kayıtlar yalan söylüyor cevabını verdi. Kayıtlar yalan söylüyor. Bunun üzerine aynı celsenin devamında burası çok enteresan Sayın Başkanım, lütfen Osman Yıldırım’ın sorgusunda savcı Nihat Taşkın: Ferit Serkan isimli otel görevlisinin mahkemede verdiği ifadesi kısmen sizi doğrular nitelikte Osman’a sizi doğrular nitelikte ve doğru diyor kanaat belirtiyor. Ankara’daki emniyet ifadesindeki çelişkiler kendisine sorulmamış ve bu çelişki de giderilmeden dava karara çıkmış gözüküyor. Ben size soruyorum ihsası rey olmasın diye suratıma poker masasındaki gibi basıyo.. bakıyorsunuz. Se se ne bunu söylemeye hakkı var mı?”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bu bizim tarafsızlığımızı gösteriyor işte bir şey anlaşılmıyor görüşümüz.”

Sanık Muzaffer Tekin:”Evet ama şimdi ben burada taraflıyı gösteriyorum. Savcıyı bir telaş almış. Hemen aynı celsede onun Danıştay bağını kesmek için bakınız Başkanım acil avukatlık görevini üstleniyor. Osman Yıldırım’a verdiği mesaj açık. Sen diyor Mahkeme Başkanı söylediklerine bakma. Streste yapma 11. Ağır Ceza Mahkemesine sövmekte haklısın eksik soruşturma ile sana ceza vermişler diyor bunun anlamı bu.”

Mahkeme Başkanı:"Sürenizi 10 dakika aştınız kısa sürede bitirin.”Sanık Muzaffer Tekin:”Başkanım 10 dakika değil, bunlar bitmez.”Mahkeme Başkanı:"5 dakika daha süre size veriyorum.”Sanık Muzaffer Tekin:”Şöyle efendim ben arz edeceğim ondan sonra kestiğiniz yerde

kesin. Ben savunma yapıyorum maç anlatmıyorum. Bu kadar.”Mahkeme Başkanı:"Efendim daha konuşacak, daha konuşacak kimseler var herkese

yarım saat herkese yarım saat süre veriyoruz.”Sanık Muzaffer Tekin:”Var konuşacak geliyoruz 10’da başlıyoruz burada başkanım. O

zaman bırakayım.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun. 45 dakika izin veriyorum 15 dakika daha izin veriyorum

buyurun.”Sanık Muzaffer Tekin:”Ne demek 15 dakika hı.”Mahkeme Başkanı:"45 dakika toplam süreyle konuşmuş olacaksınız buyurun.”Sanık Muzaffer Tekin:”Savunma hakkı pazarlığa mı bağlıdır Sayın Başkan?”Mahkeme Başkanı:"Efendim yazılı olarak verebilirsiniz onları okuyabiliriz.”

20

Page 21: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:21

Sanık Muzaffer Tekin:”Hayır tutanaklara geçecek benim bu söylemek istediklerimi anlayın.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun, buyurun 5 dakika süre veriyorum buyurun.”Sanık Muzaffer Tekin:”Yoksa bunlar birisini mi rahatsız ediyor konuştuklarım?”Mahkeme Başkanı:"Estağfurullah kimseyi rahatsız etmez.”Sanık Muzaffer Tekin:”O zaman dinleyin.”Mahkeme Başkanı:"Her şey, her şey açık. Açık yargılama yapılıyor burada.”Sanık Muzaffer Tekin:”Açık yargılamaysa.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Muzaffer Tekin:”Açık açık dinleyin o zaman.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun duruşmanın düzeni var buna uymak zorundasınız buyurun.

Buyurun 5 dakika daha süre veriyorum.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Lütfen, lütfen müdahale etmeyin efendim. Buyurun.”Sanık Muzaffer Tekin:”Kim konuşuyor? Şimdi burada huzurda ben tutanaklarla

konuşuyorum. 26.8.2010’da celse 155 Muzaffer Tekin Teoman Ekşioğlu’nun beni bana Ankara’ya gönderdi dini içerikli konuşmalar yapsın diye. Cumhuriyet savcısı sordu Osman Yıldırım’a seni ziyaret etti mi diye. Teoman Ekşioğlu, hayır etmedim. Hayır sadece Alparslan Arslan’ı dedi bir. 26.08.2010 celse 155 sayfa 37 bu sefer Taşkın sordu, Nihat Taşkın Teoman Ekşioğlu’na seni gönderdi mi Muzaffer Tekin, Teoman Ekşioğlu git Alparslan’a söyle dini içerikli konuştu mu? Teoman Ekşioğlu: Cumhuriyet sa… Alparslan Arslan’ın özür dilerim asap bırakmadınız ki insanda. Savunmamızı bile yapmaktan şey oluyoruz. Sanık Muzaffer Tekin: şimdi Osman Yıldırım huzurda benim kendisine menfur Danıştay saldırısından sonra Sincan cezaevine sizi göndererek dini içerikli konuşmalar yapmanız konusunda talimat verdiğimi söyledi böyle bir husus var mı? Teoman Ekşioğlu: bunlar asılsız yok. Daha sonra Oktay Yıldırım soruyor yine hayır kesinlikle yok. Ama en önemlisi bakın 4, 5 yoktan sonra Osman Yıldırım burada şeye soruyor Teoman Ekşioğlu’na hayır diyor öyle bir şey yok hatırlamıyorum. Ondan sonra Ahmet Doğan’la diyor. Ahmet Doğan’la diyor bir kez gelmiş olabilirim diyor. Burada huzurda, burada huzurda yalan söylemeye teşvik ediyor. Nereden yalan söylediğini biliyoruz? Çünkü dün daha önce gelmişti eksikti bu kayıtları. Daha önce 20 Nisan 2010 tarihinde gelen evrakta 31.05.2007 15.05.2009 tarihleri arasında kesinlikle Teoman Ekşioğlu şeye gitmemişti Ahmet Doğan’da yok Osman Yıldırım’a. 25’inde geldi 2011 tarihinde 15.06.2006, 31.05.2007 burada Ahmet Doğan 2 defa gitmiş Teoman Ekşioğlu’nun bir tek ziyareti yok. Kim doğru söylüyor tutanaklar yalan söylüyor herhalde veya Osman Yıldırım doğru söylüyor. Son olarak bitireceğim çok konuşacağım var ama özellikle bitmeden de Danıştay bağını kesmek için savcıların yaptığı bunu bir daha işleyeceğim şunu yargılamadılar şunu sorgulamadılar. Kendi köylüsü Ankara’da ifade veriyor şeyin Osman Yıldırım’ın Nusret, Nusret Aras. Diyor ki, Osman Yıldırım isimli şahsın köylüm olması sebebiyle tanıyorum. Kendisi yaklaşık 20 yıldır görmüyorum. Yanlış hatırlamıyorsam 15.05.2006 Pazartesi günü saat 24 sıralarında evimde istirahat halindeyken adıma kayıtlı olan telefondan aradı. Açtığımda arayan kişinin kimsin diye sorduğumda ben Osman’ım dedi. Kendisine inanmadığım için o gece gitmedim diyor. Daha sonra ertesi gün gittiğini söylüyor bu konuşmalar sırasında 16’sında gidiyor. Bu tetkik edilmedi. Telefonları araştırılmadı. Önünde şimdi adını hatırlayamadığım gazetede bulunan domuzun kafasına tülbent örtülmüş fotoğrafı göstererek böyle o nokta nokta çocukları yüzünden Türkiye karışacak dedi. Sonra güncel siyasetten konuştuk ve devam ediyor. Ertesi sabah diyor 17.05.2006 günü saldırının olduğu gün 14’e kadar uyuyorum diyor ya otelde 09:30 sıralarında Osman Yıldırım beni tekrar aradı. Sesi tuhaf geliyordu. Neredesin diye sordum. Bana Yenidoğan’da bulunan petrolün karşısındaki kahveye gel dedi. Ben de hemen oraya gittim. Ancak Osman Yıldırım yoktu. Kendisinin nerede olduğunu bulamadım. Bunu emniyete veriyor. Bunu sorgulamadınız savcılığa veriyor aynı ifadeyi

21

Page 22: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:22

ve kahveye gel dedi diyor gittim yoktu diyor. Niçin bu sorgulanmıyor? Onu çok geniş teferruatlı burada yazdım. Bunu engellediniz. Okuyacağınızı da talep etmiyorum1 ay daha bekleyeceğim ama son sözümü şöyle bitiriyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Okuruz.”Sanık Muzaffer Tekin:”Şöyle bitiriyorum 8 Temmuz 1929 yılında İsmet İnönü Ankara

hukuk mektebinin 2. mezuniyet töreninde diploma verilirken ünlü bir söz söylemiş. Demiş ki, bir cemiyetteki en muzur insanlar ehliyetsiz olduğu halde salahiyet sahibi olanlardır. Ben onu bugüne uyarlıyorum. Bir cemiyetteki bir cemiyetteki en muzur insanlar yetkili ve salahiyetli olduğu halde görevlerini kötüye kullananlardır. Bu ek. Son cümlelerim. Bu süreçte bana bir şeyler de öğrettiniz Sayın Heyet neyi öğrettiniz biliyor musunuz? Sizlerin sayesinde düşünmeyi öğrendim. Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim. Ama daha sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek olduğunu öğrendim. Sonra tek başıma Dünya’ya meydan okumayı öğrendim. Filozofların aydınlatmadığı toplumları şarlatanların aydınlattığını öğrendim. Evde okulda namusu öğrendim. Daha sonra olmayandan yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu. Gerçek namusun yetki ve kuvvet elindeyken yalana, riyaya, gıybete, iftiraya el uzatmamak tenezzül etmemek olduğunu öğrendim. Bu tabi ki gerçeklerin acı olduğunu öğrendim. Daha sonra dozunda acının yemeğe olduğu kadar hayata da lezzet kattığını öğrendim. En önemlisi de her canlının ölümü tadacağını ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim. Birilerinin sesi olmaktan utanmayan bunda bir beis görmeyen yani biat ettiği kişinin veya zümrenin uzantısı onun fikrine duygularına bağımlı onun propaganda aracı aleti haline gelmiş ona angaje olmuş birisi veya birileri ne öğrenmiş ne bilmiş olurlarsa olsunlar onlar hayatı asla tadamayacaklardır.”

Mahkeme Başkanı:"Son cümlenizi (1, 2 kelime anlaşılamadı).”Sanık Muzaffer Tekin:”Alnında onur tuğrasının ışıltılarını taşıyan dik insanlar karşısında

onlar daima alınlarında kapkara bir leke ile yaşamaya mahkum olacaklardır. Tarifi imkansız bir zalimlikle ve kinle Silivri zindanlarındaki yıllarım süresince şunu anladım. Masumiyet eğer bir liyakat değilse ortaya çıkmaya gerçekler korkuyorsa, iftira gıybet yalan ödüllendiriliyorsa bana göre yerin altı üstünden daha evladır. Bu serzenişimi kimse yanlış anlamasın. Ölümün olmadığına inanan biri olarak söylediğim bu sözleri ancak ve ancak ölümsüzlüğü tadanlar bilebilir. Geri kalanı da bana vız gelir saygılarımla.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun. Komutan alkışlayanları çıkarın. Tespit ettiğiniz alkışlayanları çıkarın. Buyurun Hikmet Bey. Lütfen.”

Mahkeme Başkanı:"Hikmet Bey buyurun size söz verdik.”Sanık Hikmet Çiçek söz istedi, verildi:”Sayın Başkan 2 talebim olacak ikisini de yazılı

olarak sunacağım size. Birincisi kısa önce ona değiniyim. Daha önce mahkemeniz İstanbul emniyet müdürlüğüne Ergenekon sanıklarının emniyette verdiği görüntülü ifade kayıtlarını istemiştiniz. Terörle mücadele bizde görüntülü kayıt yok dedi. Kaçakçılık ve organize şube bizde sadece Hikmet Çiçek’in görüntülü kaydı var dedi. Ergenekon operasyonunu bu 2 şube birlikte yürütüyordu. Ben savunmamda kullanmak üzere emniyetteki görüntülü kaydımın getirtilmesini talep ediyorum birincisi bu efendim. İkincisi Beşiktaş’ın özel yetkili mahkemelerinin yargıçlarından Sayın Oktay Kuban meslektaşınız biliyorsunuz bir süre önce Eskişehir’e HSYK kararıyla gönderildi. Bu yeni HSYK’nın Beşiktaş’ta gönderdiği 4. yargıçtı. Ve Sayın Kuban dahil bu 4 yargıcında özelliği Ergenekon, Balyoz, Poyrazköy ve benzeri davalarda tahliye kararı vermeleriydi. Sayın Kuban’ın bir gazetedeki açıklamasını okudum. Beşiktaş’ta yaşadıklarını bir kitap haline getirecekmiş. Ve kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar çeşitli duruşmalarda bu hukukun çarpıcı örneklerini size sundular. Şimdi bende benimle ilgili bir örneği size hatırlatmak istiyorum. İddianamenin 1669. sayfasında bir belgeden söz ederken şöyle söyleniyor; jandarma genel komutanlığı jandarma sınır tümen komutanlığı tarafından hazırlandığı değerlendirilen hizmete özel ibareli Hizbullah terör örgütü ve diğer irticai faaliyetler Eylül 99 tarihli

22

Page 23: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:23

tümgeneral Hüseyin Göksu imzalı iç hizmet için hazırlanıp tüm personele detaylı bilgilendirmek üzere kitapçık haline getirilmiş Hizbullah terör örgütü ve irticai faaliyetler hakkında detaylı bilgilerin verildiği diyor ve devam ediyor iddianame. Bu belge iddianamede Hikmet Çiçek’in ikametgahında bulunan deliller arasında geçiyor. Yani ben jandarma genel komutanlığının Hizbullah ile mücadele için hazırladığı bir raporu bulundurmaktan dolayı suçlandım ve tutuklandım. Benim tutukluluk gerekçem devletin gizli belgelerini temin etmek bu iddiayla tutuklandım. Tutuklandığım maddeden ceza talep edilmediği ceza talep edilen maddelerden de tutuklu olmadığım konusunu avukatlarım burada o kadar çok dile getirdi ki ben bunu tekrar etmeyeceğim. Bende bulunan bu belge jandarma genel komutanlığının Hizbullah raporu 1999 tarihlidir. Ben bu belgeyi 2000 yılında yazdığım Hangi Hizbullah kitabında kullandım. Bu belge Türkiye’de ilk kez tam metin olarak bu kitapta çıktı. Ben bu kitabı da size sunacağım. Jandarmanın Hizbullah raporu o yıla kadar bu terör örgütü hakkında hazırlanmış en geniş en kapsamlı rapordu. Ve bu konuya ilgi duyan bütün gazetecilerin arşivinde bulunan bir rapordu. Sadece ben değil birçok yazar Hizbullah’la ilişkin kitaplarında jandarmanın bu raporuna atıfta bulundular ve kaynak olarak bu raporu gösterdiler. 99 yılında jandarma Hizbullah terör örgütünden bahsediyordu ama devletin bazı kurumları jandarmayla aynı fikirde değillerdi. O yıla kadar çeşitli hükümetlerin bakanları, çeşitli yetkililer böyle bir örgütün olmadığından dem vuruyorlardı. 16 Şubat 1992 tarihinde o zaman Ankara temsilciliğini yaptığım 2000’e Doğru dergisi Hizbullah çevik, çevik kuvvet merkezinde eğitiliyor kapağıyla çıktı. Bu haberde imzası olan 2000’e Doğru dergisinin Diyarbakır temsilcisi sevgili kardeşim Halit Güngen bu haberden 2 gün sonra 18 Şubat 1992 tarihinde 2000’e Doğru’nun Diyarbakır bürosunda öldürüldü. Hizbullah davası dosyasında Güngen cinayeti ayrıntılı olarak işlenmiştir. O cinayette kapıda bekleyenlerden Cemal Tutar bugün dışarıdadır. Hizbullah’ın silahlı biriminin en önde gelen kişilerinden ve Halit Güngen’in katillerinden Cemal Tutar davul zurnayla karşılanmış tekbir sesleriyle halay çekerek tahliyesi kutlanmış ve sırra kadem basmıştır. Halit Güngen öldürüldüğünde dönemin içişleri bakanı İsmet Sezgin’e sorduk. Bu Hizbullah nedir diye? Dönemin İçişleri Bakanı bize yok dedi. Hizbullah diye bir örgüt yok. siz uydurdunuz bunu. Tıpkı PKK’yı Kontragerilla kurdu dediğiniz gibi böyle bir örgüt şey ediyorsunuz. Böyle bir örgüt yok dedi. Bundan bir süre sonra dönemin MİT müsteşarı kitabımda bahsettim Teoman Koman’a aynı soruyu yönelttim. Güneydoğuda kepenklerin indirilmesinden rahatsız olan dindar vatandaşlara böyle isim taktılar böyle bir örgüt yok dedi. Kendisi de faili meçhul bir cinayete kurban giden Cem Ersever jandarma istihbarat grup komutanıydı. Ersever’de Aydınlık dergisinde bize verdiği açıklamalarda Hizbulkontra’yı siz uydurdunuz böyle bir örgütlenme yok diyordu. Bu kişiler Hizbullah yok dediklerinde Hizbullah’ın doğuda ve güneydoğuda işlediği cinayet sayısı 100’ü bulmuştu. Elbette yok diyeceklerdi, çünkü Hizbullah devlet içine yuvalanmış o Amerikancı Gladyo’nun kullandığı çeşitli terör örgütlerinden biriydi. Devlet PKK’ya karşı Hizbullah ile kürt meselesini halledeceğini zanneden bir dönem yaşıyordu. Ve Hizbullah bu amaçlarla kullanıldı. Gene aynı dönemde MİT bir Hizbullah raporu yayınlandı yayınladı 97, bu raporda da Hizbullah doğuda ve güneydoğu da ahlaksızları cezalandırmak isteyen bir örgüt olarak tanımlanıyordu. Bu MİT’in raporunu içeren Aydınlık dergisini ve kitabını size sunacağım. Aynı MİT’in Hizbullah’ı ahlaksızlar, ahlaksızları cezalandıran bir örgüt diyen MİT’in mahkemenize Ergenekon şeması, karargah evleri şeması diye uydurma kendi müsteşarının bile saçma sapan dediği şemaları bir suç delili olarak gönderdiğini de hatırlatıyorum. Hizbullah adlı bir terör örgütünün varlığını Türkiye’ye ilk kez duyuran dergi 2000’e Doğru dergisidir. Hizbullah’ın liderinin Hüseyin Velioğlu olduğunu yazan onun neredeyse yüzlerce, binlerce kez şu gördüğünüz fotoğrafını yayınlayan ilk dergi 2000’e Doğru dergisidir. 2000’e Doğru dergisinin genel yayın yönetmeni İşçi Partisi genel başkanı Doğu Perinçek, Sayın Doğu Perinçek ve bizler hala tutukluyuz ve Hizbullahçı katiller dışarıda dolaşmaktadırlar. Talebim bundan ibarettir tahliyemi talep ediyorum.”

23

Page 24: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:24

Saatin 11:51 olduğu görüldü bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Osman Aydın Şahin, Av. Ayşegül Şahin, Av. Hüseyin Buzoğlu, Av. Hayati Özcan, Av. Vural Ergül, Av. Sinem Şirin, Av. Müge Ertürk, Av. Nihan Gündoğan, Av. Ümit Kaplan, Av. Altan Tüfekçi, Av. Zeynep Küçük, Av. Necip Yenişan, Av. Fatma Handan Günsevinir ve Av. Gönül Kerinçsiz’in geldikleri görüldü

Huzurdaki yerlerine alındı. Duruşmaya saat 13:30’a kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Sabahki oturumda Av. Abdülkadir Ön’ün adının sehven Sanık vekillerinden Av. Hayati

Özcan olarak zapta geçtiği, ancak gelen avukatın Av. Abdülkadir Ön olduğu anlaşıldı.Ayrıca bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Nurperi Sancak ile tutuksuz sanıklardan Yusuf

Görüm’ün gelmiş oldukları görüldü.Huzurdaki yerlerine alındı.Mahkeme Başkanı:"Buyurun Veli Bey, buyurun.”Sanık Veli Küçük söz istedi, verildi:”Sayın Başkan, Değerli üyeler, ben zaman zaman

burada derdimi anlatmaya çalıştım, bir şeyler anlatmaya çalıştım ama daha önceki bir duruşmada da söylediğim gibi herhalde bir anlatma özürlüsüyüm pek bir şey anlattığımı sanmıyorum çünkü hep aynı hamam aynı tas devam edip gidiyor. Şu anda Sayın Başkanım ben tutukluluğunun 4. senesine gelmiş bir kişi olarak bir sanık olarak konuşuyorum. Bu araştırdım bir rekor. Yani bir rekor kırdım şu anda. Bu rekor gerçekten Guinness rekorlar kitabına girecek durumda. Türk ordusunda yalnızca Türkiye Cumhuriyetinin ordusu değil Mete Han’dan bu yana 2200 senelik asil Türk milletinin Yüce ordusunda 3 seneyi ne olduğunu bilmeden hapiste yatan tek general benim 2200 seneden bu yana. Bu bir rekor ve müracaat edeceğim Guinness rekorlar kitabına. Ancak bu rekorun sahibi de sizsiniz heyet olarak tarihe ben hapis yatan sizde hapis yatıran rekoru olarak gireceksiniz Sayın Başkanım. Yani bu artık kaçınılmaz bir durum aldı. Yalnız şu anda aslında Türkiye’nin içinde bulunduğu duruma bakarsanız bu pek yadırgamıyorum çünkü bu, bu konumlar tarihte görüldü. Geçmişte bu durumları bu Yüce Türk milleti gördü yaşadı bunları. Bütün limanları, bankaları, fabrikaları, sanayi kuruluşları yabancılara satılmış iletişim sistemi, ulaşım sistemi, borsası yabancıların eline geçmiş bir ülkede bu tür konumlarda tutukluluklarda davalarda olur. Şu anda hiç abartmadan söylüyorum işgal durumunda bu ülke. Az önce söyledim. Bütün limanları satılmış, fabrikaları satılmış, toprağı satılmış bir ülke borsası gitmiş, bankaları gitmiş bir ülke işgaldedir. 7776, 700.000 kilometre toprak olduğu için her kilometresine bir asker işgalciler yerleştiremediler ama içimizdeki yetiştirdikleri askerleri kendi askerleri ülkeyi maalesef işgal ettiler ve şu anda işgal altındayız. Böyle durumlarda işgal edilen veyahut da ileride tamamen yok edilecek ülkelerde işgalciler 2 şeye önem verir. Birisi, özellikle halkın direncini kırar pasifize eder. Öbürkü de ordunun ve subayların onuru kırılır, rencide edilir. Bu yapması gerekenlerdir. Şu anda benim tutuklulukta rekor kırmamın bir nedeni de bu. Ordunun 2200 senelik ordunun onurunu, gururunu, haysiyetini kırmak içindir Sayın Başkan. Türk ordusu Yüce bir ordu. Türk ordusu Dünyanın en güçlü ordusu. Niye? Ortada. Cehennem Ortadoğu’nun altında olduğunu tahmin ediyorum hep burası kaynıyor. Yüce Allah bile 32 tane peygamberin hepsini buradan göndermiş İsa’sını, Musa’sını. Burası çok kritik bir yer. BOP eşbaşkanı büyük Ortadoğu projesini hayata geçirebilmesi için bu bölgeye sahip olması gerekirdi. Ama bu bölgede de bir ordu var. Kim? Türk ordusu. 700.000 kişilik dağda gerilla muharebesi yapabilecek süngü süngü harp edebilecek bir ordu. Bu ordunun pasifize edilmesi gerekirdi. Bu jandarmadan başlandı niye, jandarma NATO’ya bağlı değil. Jandarma milli bir ordu, milli bir ordu. Jandarmaya kimse hükmedemez. Onun halkı yalnızca Yüce Türk milletinin emrindedir. Önce buradan başlayıp öbür tarafa gidelim dediler orduyu böyle pasifize etme durumuna gittiler. Ama olmayacak. Niye? Ortadoğu’da bu güçlü ordu olduğu sürece BOP eşbaşkanının ve BOP başkanının Amerika’dakinin gücü buradaki emperyalist emellerine nail olamayacaklarını

24

Page 25: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:25

biliyorlar. E bunun için ne yapılması lazımdı? Veli Küçük bir zaman Veli Küçük Susurluk klasiği yazıldı ben burada o Susurluk klasiğinin ne olduğunu anlattım. Hala Susurluk’taki kazada arabada çıkan silahların sahibine bu nedir diye soran olmadı olamaz. Ama Veli Küçük Susurluk dendi niye e Veli Küçük’ten orduya girilmesi gerekiyordu. Bir klasik yapıldı. Niye Veli Küçük? Onu da geçmiş savunmalarımda burada beyan ettim tekrar etmek istemiyorum. Ben Türk ordusunun en uzun rekor kıran bir tutuklu sanığı olarak şimdiye kadar benim üzerime yapılan suçlamaları çok kısa olarak başlık olarak vereceğim. Şimdi bu düzmece davaya Ergenekon belgeleri denilen bir belgelerle ulaşıldı sözde. Dediler ki bir Ergenekon örgütü var. Ha Ergenekon olmasaydı ne olurdu e başka Türk’ü tehcir edecek Türk’ü rencide edecek bir şey bulurlardı. Herhalde Ötügen derlerdi ona da. Ergenekon diye belgeler diye bir doküman buldular bunlar 2000 yılında bu belgelerin 2000 yılında strateji grubu tarafından yazıldığı belgelendi. Kitap haline getirilmesi için bunların bu yazılımların 880 sayfa olarak Ümit Oğuztan tarafından 2003 yılında 2003 yılında bir yayınevine verildiği kesinleşti. Sözde bu belgeler 2002 yılından bu yana sanal ortamda her tarafta istediğiniz gibi internet sitelerinden indirme imkanınız vardı ve halen devam ediyor. Bu belgelerden bu belgelerden yayınlandı Atin.org’da yayınlandı. Ve Taha Kıvanç mı Fehmi Kıvanç Taha Koru mu öyle birisi bunları kendi yazısında belirtti ve internet sitesinden indirilenlerde Taha Kıvanç, Fehmi Koru’nun yazılımlarıydı. Bunu arama yaptılar. Aramada Alparslan Arslan’ın yazıhanesinde buldular bürosunda meydana çıktı (1, 2 kelime anlaşılamadı) sayfa halinde. Bunların ne olduğunu ne biçim bir şey olduğunu araştırmak için bu belgelerin mahkemeniz yanılmıyorsam notumda var 26 Ocak 2010 tarihli yazı ile jandarma genel komutanlığına yazı yazıldı. Dendi ki, böyle bir örgüt dokümanı deniliyor ha buna kim örgüt dokümanı dedi o da belli değil tabi. Bunun neyin nesidir böyle bir örgüt dokümanı var mıdır diye oraya yazıldı. Bu jandarma genel komutanlığı kriminal bürosu bir rapor gönderdi mahkemenizde var. Dedi ki, bu dokümanlar bu yazılımlar tamamen dendi strateji grubundan yazılmış belgelerdir. Bu 2880 sayfa halinde kitap haline getirilmek için verilmiştir bir yayınevine. Ve bunlar bu belgeler internet ortamında her isteyenin indirebileceği belgelerdir dendi. Daha geçmişini söylemiyorum. Bunlar ilk yakalandığında da sözde yakalandıysa mahkemeye verildi mahkeme bunlarda suç unsuru bulmadığı için iade etmişti. Ama araştırma yapanlar benim evimde çalışma odamda geldiler girdiler polisler ki benim odamda kedi yavrusunu kaybetse bulamaz. Her taraf klasör kitap mitap doludur yani kimse de girmez çalışma odama evde. Hiç kullanmadığım rafların en üstünde klasörlerin içinde elleriyle koymuş gibi geldiler bunları aldılar. O kadar hassasmışlar. Ancak hiç açılmadığı belliydi. Ben bunlara bakmadım dahi, bakmadım. Baksaydım ne olurdu? Gene kaldırır atardım bir yere. Ancak bunu evde tutulan zabıtta tutanakta bunu yazdılar hiç açılmamış olduğunu yaprağın kırılmamış olduğunu dahi yazmadılar. Tabi öyle olması lazımdı. Ki ben her okuduğum kitaba her okuduğum broşürün kenarına not alırım çizerim bir şeyler yaparım. Öyle hiçbir şeyde yapmadılar. Hatta yapmadıkları gibi evde tuttukları bu tutanakta lobi belgesi evde bulunmadığı halde evdeki tutanakta yok sonradan onu da ilave ettiler. Meğersem lobi önemli bir belgeymiş. Öyle diyorlar bu Ergenekon safsatasında en önemli olan o lobi diyorlar. Onu da ilave ettiler sonradan niye? Veli Küçük değil Sayın Başkanım, ben Bilecik’in Türkmen köyünden garip bir çiftçinin oğluyum önemli olan Veli Küçük değil. Önemli olan Yüce Türk milleti ve Türk ordusu, BOP eşbaşkanının ve BOP başkanının isteği doğrultusunda pasifize edilmesi. Çalışma bu. Bütün çalışma bu. O Amerikan başkanı ne dedi Bush oğlu Bush bir konuşmasında. Dünya haritasında dedi parmağımı Türkiye’nin üzerine koyuyorum dedi içim titriyor dedi. Niye senin için titriyor? Götür İngiltere’nin üzerine koy. Hayır Türkiye’nin üzerine koyduğumda içim titriyor dedi. Burası öyle bir ortam. Burada 700.000 kişilik Atatürk’ün kurduğu Yüce ordunun pasifize edilmesi lazımdı içi titriyor ve devam ediyor. Veli Küçük’ün lobi belgesi de bilmem nesi de buna dayanıyor. Olay buradan başlıyor. Yalnız bu belgeler eğer gerçekten bir hukuki değer var ise bunların belgelerin kaynağı olan Tuncay Güney hakkında neden hala hiçbir işlem yapılmadı? Ha savcı bey demesin işlem yapıyorum. Ben çocuk değilim. Ben 68 yaşına geldim. Daha onların hiç görmediği

25

Page 26: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:26

yerlerden geçerek geldim. Hiçbir işlem yapılmıyor, yapamıyorlar. Üsteliğine işte bu raporda yazılı. Bu raporda kriminal raporda yazılı. Üstlerine bunların yazarı strateji grubundan Ümit Oğuztan. Hah Ümit Oğuztan’ın tahliye edilmesi gerekir miydi evet gerekirdi niye e bunlar safsata. Belge değil ki. Bunlar için adam tutulur mu içeride? Eğer bunlar gerçekten böyle kıymetli bir şeyse eğer hukuki değeri var ise bizi suçlayacak kuvvetli suç şüphesini oluşturan bir şey var ise Ümit Oğuztan niye tahliye edildi? Demek ki hiçbir değerleri yok. Ama Veli Küçük bundan kuvvetli suç şüphesinde Türk ordusu. Ayrıca Tuncay Güney sazlı sözlü şurasını sıkın burasını sıkın diye verilen talimatlar doğrultusunda yapılan sorgusunda verdiği isimler gene yok burada hiçbirisi. Onlar hep saklanıyor. Ama vatan için bu ülke için elini taşın altına koyacak kim varsa ulusalcılar, milliyetçiler, vatanperverler onlar içeride. Onlar olması lazım. Öyle istiyor çünkü. (1 kelime anlaşılamadı) öyle istedi. Ve Tuncay Güney’in beyanlarına bakıyoruz Sayın Başkanım. Tuncay Güney’in beyanlarının hangisine itibar edildiğini hangisine itibar edildi mi edilmediğini de anlayamadık. Tuncay Güney’in beyanlarına itibar etmesinin kıstası nedir o da belli değil. O da belli değil. Ve bir anlayamadığımız bir konu da bu davada örgüt üyeliği nasıl ayırt edildi nasıl seçildi? Örgüt üyeliği tamam Veli Küçük örgüt üyesi. Muzaffer Tekin örgüt üyesi, Doğu Perinçek örgüt üyesi.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılamadı.Sanık Veli Küçük:”O kadar değil ben liderim sen dur. Şimdi bunlar nasıl seçildi? Bunlar ne

hale geldi bunları nasıl seçen kim? Niye bu hale geldi? Bu da belli değil ama bir dokümandır bir Ergenekon’dur bir olaydır gidiyor. Sayın Başkanım, ben 68 yaşındayım bakın ben evimden çıktığımda eşim arkamdan dua ederdi. Geri sağ gelecek mi diye. Ben bu vatan için 35 senemi evimi kendimi hiç düşünmeden yaptım. Hep elim taşın altındaydı. Ve şu anda 68 yaşındayım Azrail amcam olsa benim daha önce söyledim Azrail amcam olsa bana 10 sene daha ziyaretime ya gelir ya gelmez. Ya ben Veli Küçük ölümden korkan bir insan değil ki. 15 sene yaşayacağım 10 sene yaşayacağım diye ben vatanım doğrultusunda bildiğim doğrudan kesinlikle adım atmam yaşamam. Ne olacak ki, Yüce Peygambere bile Yüce Allah 63 sene ömür verdi ben ne şikayet edeyim? Hele ben vatanım için çalıştığım için hiç şikayetçi olmam. Ben gerçekleri konuşan insanım ve bildiğim doğru da kesinlikle taviz vermem hiç kimseye ben vatan derken ibadet vecdiyle söylerim. Beni kimse korkutamaz bu işten ama beni alan savcı sorgulama yapan savcı şimdi başka şeylere çeviriyor. Ben dedim ki savcıya sorguda Zekeriya denen o Mutki’deki öyleymiş o şeydeki Bitlis Mutki’deki cesetleri gömen savcıya öyle diyorlar, şimdi yazıyorlar. Dedim ki böyle bir örgütlenme olmaz olsa ben duyardım, olsa ben duyardım ben Jandarmadan emekliyim, istihbaratçıyım. Eğer varsa böyle bir şey üst kademenin bilmesi mümkün değil, bunu alt kademede olabilir. Ben bu işi çözerim dedim. Ne diyor şimdi basında efendim Veli Küçük örgütü Ergenekon’u olduğu gibi teslim edeceğim dedi savcıya diyor dengesiz bir yazar. Veli Küçük’ü tanıyamazsınız siz. Yok öyle bir şey. Ama olmadığını o da biliyordu. Savcı da böyle bir şey olmadığını güzel Amerika’nın güzel bir oyunu olduğunu Ortadoğu’nun parçalanması olduğunu, BOP eşbaşkanının görev aldım dediği o görevin yerine getirilmesi olduğunu o da biliyordu. Şimdi öyle yazıyorlar. Sayın Başkan bu iddianame dediğimiz olayda Ergenekon örgütü var olay bu. Ergenekon örgütü nedir? Diyor ki Ergenekon örgütü için hazırlayan polis diyor ki, bu Ergenekon örgüt listesi okuyorum Tuncay Güney İpek’in kaçak olarak İpek soyadıyla geliyor ya buraya savcılarla görüşmek için. Tuncay Güney İpek’in, İpek’ten ve mezkur CD’lerden CD’lerde yer alan bilgilerden şematize edilmiştir diyor altında yazıyor. Bunu, bunu polis yazıyor. Oradan şematize ettik diyor. Tuncay Güney bize bilgiler verdi CD verdi el yazısıyla onlardan biz şematize ettik diyor. Ve bu 69 kişi var. Bu 69 kişilik listede üstte mahkemeniz kapattı bu liste şemayı kapattı. Israr etmemize rağmen bize vermedi. Ben bu konuda talepte bulundum dedim ki bu şemanın açın bana bir söyleyin deyin ki ben bileyim. Ha günah keçisi olarak Veli Küçük açıkta. Niye? Veli Küçük köprü elemanı ne yapar köprü iddianamenin iki 929. sayfası diyor ki, yukarıdan aldıklarını aşağı verir diyor. Aşağıdakilerden diyor nasıl yapıyorlar bu örgütü nasıl götürüyorlar

26

Page 27: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:27

talimatlara uyuyorlar mı bunları denetler diyor. iddianame polisin yazdığı iddianamede. Bende diyorum ki madem öyle şu benim üstümdekilerle altımdakiler kimlerdi bunu çağırın da siz Veli Küçük’ten telefonlarımı inceleyin, görüşmüş mü? Ha bunu hayır diyor mahkemeniz. İşte mahkeme hayır diyor bunu açamayız diyor niye? Niye açamazsınız? E ben kendimi savunacağım. Sen savunmana gerek yok biz seni zaten biliyoruz suçlusun sen diyor yat içeride diyor. İyi hoşta ben nasıl savunma yapacağım gerek yok diyor senin savunmana ne gerek var yat işte içeride. Ama bunun niye açılmadığı ortada. Bu açık şekli Tuncay Güney’in el yazısıyla diyor altında işte Tuncay Güney’in hazırladığı şemadan şematize edilmiştir diyor verdiği bilgilerden diyor. Bu açık şekli de burada. Kim var orgeneraller var üstünde. Genelkurmay başkanlığı yapan. Niye e Türk ordusu rencide edilmesi lazım ya parmağımı koyduğumda içim titriyor dedi ya BOP eşbaşkanı bana görev verildi ben 24 tane ülkenin sınırlarını değiştireceğim dağıtıyorum burayı dedi ya. E onun için karşısında güç olmaması lazım. Bu şema açık ortada. Kimler var üstte 4 tane orgeneral var. Genelkurmay başkanlığı yapmış Türk ordusunda. Kim vermiş bunu? Tuncay Güney vermiş. Bu isimler nasıl olmuş Tuncay Güney yazmış. Bunlar demiş Ergenekon örgütünün adamları. Altında kim var? Kimler yok ki. Kimler yok ki. Sedat Bucak, Cumhur Ersümer, Tansu Çiller’den tut da Hasan Fehmi Güneş, Deniz Baykal, Ali Müfit Gürtuna, Tunca Toskay, Koray Aydın hepsi var Mehmet Ağar, Meral Akşener hepsi var. Niye? E olması lazım. Kim yapmış? Tuncay Güney yazmış. Biz yargılanıyoruz. Ayıptır Sayın Başkan yapmayın ya böyle bir şey yani ben Türk adaleti adına utanır oldum yani. Tuncay Güney’in el yazısıyla yaptığı şemayla Türk adaleti bu hale getirilemez. Vatanperverler bu hale sokulamaz yapmayın. Ayıptır yani. Tarih bak ne dedim ben rekor kırdım. Rekor kırdım Guinness rekorlar kitabına müracaat edeceğim Mete Han’dan bu yana. Ama tarih sizi yazacak. Mete Han’dan bu yana ilk defa böyle bir dava görüldü böyle yatırıldı diye. Günahtır yani. Ben verdiğim dilekçenin karşılığını bekliyorum. Bu kişilerin kim olduğunu dilekçeme göre çağırılıp burada dinlenmelerini benle irtibatlarının araştırılmasını tekrar talep ediyorum. Ve bir baktık ki, Ergenekon denilen olaya bir, bir eylem lazım, bir eyleme ihtiyaç var. Süratle Alparslan Arslan, Veli Küçük fotoğrafı servis edildi. Şimdi ben Alparslan Arslan’la fotoğrafım var ise Alparslan Arslan’da Danıştay’ı bastıysa orda eylem koyduysa e demek ki Veli Küçük koydu. Günlerce yayınlandı. Bu yapılan araştırmada Alparslan Arslan’ın olmadığı, Azerbaycan kökenli Mehmet Ahmedov diye bir Azeri gencin olduğu İsveç’te Stockholm’deki DAK’ın toplantısında yaptığımız toplantıda çekilmiş bir fotoğraf olduğu kesinlik kazandı. Çünkü benim yurtdışı toplantılarında DAK toplantılarında Dünya Azerbaycanlılar kongresinin toplantılarında binlerce kişiyle fotoğrafım olur. Baktılar ki bu olmadı tutmadı bu Ergenekon’da e ne yapalım dediler önce dediler ki, Alparslan Arslan’a sordular Alparslan Arslan dedi ki, ben Veli Küçük’ü tanımıyorum. Babasına sordular babası dedi ki, Veli Küçük değil o Alparslan Arslan değil o Veli Küçük’ün yanındaki fotoğraftaki dedi. Annesine sordular o da dedi ki yok bizim oğlumuz değil dedi. Onlara dediler ki siz bilmiyorsunuz o sizin oğlunuz. Alparslan’a dediler ki Alparslan sende bir şeyden anladığın yok o sensin dediler ve bunla bir şey tuttururuz dediler uğraştılar olmadı. Bu tutmadı. Bu tutmayınca, bu sefer dediler ki Veli Küçük’ün 500 milyon dolar parası var. Bakın bakın rakam. 500 milyon dolar. Bunu dediler yurtdışından getirdi. Adana Kozan’da bir bankanın antreposunda bu para bekliyor dediler. Evet yayınlandı bu günlerce. Şimdi ben hesapladım. Bir yüzlük doları yarım gram olarak hesapladım yarım gram. 2 buçuk ton yapıyor. 500 milyon dolar 2 buçuk ton yapıyor. Ve bir tır zor alıyor havaleli olduğu için. Şimdi 2 buçuk ton bir tır dolusu dolarım var. Yurtdışından getirmişim Kozan’da bir bankanın antreposuna koymuşum. Eee, bu para için bu para nedeniyle Alparslan Arslan gitmiş Danıştay’ı basmış. Bu yayın yapılırken dediler ki ya Veli Küçük’ün serveti bir bu mu ya dediler ki, Aytaç Yalman paşayla eee 3 tır dolusu külçe altın getirdi dediler Suriye’den soktu dediler yurda. Allah Allah, bir hesapladık 90 ton yapıyor. Bu dediler Ergenekon’un işi. Bak nasıl örgüt. Mahkemeniz bu konuda yazı yazdı maliye bakanlığına dedi ki şu Veli Küçük’ün servetini bir ortaya dökün bakalım araştırın. Adamlar maliye bakanlığı işi gücü bıraktı MASAK mali suçlar

27

Page 28: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:28

araştırma kurulu işi gücü bıraktı Veli Küçük’ün hangi bakkaldan ne zaman ekmek almış onu dahi incelediler. Ve MASAK 20 sayfalık bir rapor hazırladı mahkemenize gönderdi 20 sayfalık. Ne mi çıktı araştırdı? 2004 model Renault Senic marka bir arabam. Bankada 2986 lira 35 kuruş o da maaşımın gelen. 2986 lira 35 kuruş param ve halen maaşımdan geri ödemesini yaptığım taksitlerini ödediğim Beşiktaş’ta bir dairem ki onu da satmak zorunda kaldım şu anda onu da satacağım ondan da kurtulacağız. Şimdi diyecekler ki olur evi de yok diyecekler istemiyorum lanet olsun. Çünkü ödeyemiyorum artık bittim. Baktılar ki, sonuna da yazdılar. Bu 20 sayfanın sonunda yapılacak herhangi bir işlem evet burada burada burada işte en sonuna Şahin Kaya mali suçlar araştırma uzmanı yapılacak bir işlem olmadığı diye yazıyor. Ama Veli Küçük kuvvetli suç şüphesi. Devam edecek bu. Söyleyecek söz bulamıyorum. Bu da tutmadı Sayın Başkan, baktılar ki Veli Küçük tutturamıyorlar lan bu çıkar şimdi dışarı bunu çıkarmamak lazım ne yapmak lazım malum bir kısım basın neüdüğü belli olan. Baktılar ki bu altın meselesi tutmadı bu altını da bulamadılar 90 ton altını da. Parada bulamadılar 2900 lira para bulmuşlar ellemediler onu da. Bu sefer dediler ki hehe bilmiyorsunuz siz eee JİTEM var dediler Ergenekon’un. JİTEM dediler. Yav ne JİTEM’i. Haa bir zaman birilerini korumak için Veli Küçük Susurluk klasiği vardı. Şimdi burada Veli Küçük JİTEM klasiği yarattılar. Hergün bir yerde yazdılar. Veli Küçük JİTEM’ciymiş Veli Küçük JİTEM yapmış neyse JİTEM bilmiyorum. Ben bu konuda açıklama yaptım ama bir kez daha yapayım bakın. Ben Sayın Başkan, jandarma genel komutanlığı bünyesinde istihbarat gruplar komutanlığı görevi yaptım. İstihbarat gruplar komutanıydım. Benim görevim tüm Türkiye’yi görev saham tüm Türkiye idi. Bu yaptığım görev istihbarat elde etmek. Bakın istihbarat elde etmek. Onun dışında herhangi bir operasyonel faaliyetimiz yoktu. Yaptırma yapamazdık. Olmaz. Ben jandarma istihbarat gruplar komutanı idim. Ama yayınları öyle yapılmadı. Asmışlar kesmişler ben Mutki’deki gibi alın şu 15 tane cesedi çöplüğe gömün demedim kimseye. Diyemezdim de. İstihbarat gruplar komutanlığı süremde aldığım istihbaratları derlediğim istihbaratı üst kurullara ihtiyacı olanlara ve şunu da ayırmadım MİT’e lazım olur değerlendirebilir ülkenin Milli İstihbarat Teşkilatı değerlendirebilir oraya verirdim. Gerekir emniyete onu değerlendirebilir onun ihtiyacı vardır o bilgiye oraya verirdim. Benim jandarmamın bir birimine alayına tugayına ihtiyaç vardır oraya verirdim. Ve bütün Türkiye’de bu istihbarat işlemini yürüttüm yasayla kanunla kadromla. Bu JİTEM Veli Küçük meselesi JİTEM Ergenekon meselesi olmadı. Bana bu konuda zaten soru da sorulmadı. Baktılar ki olmuyor. Bu da tutmadı Ergenekon için bir başka bir şey bulalım dediler. Dediler ki, Cumhuriyet gazetesine bomba atıldı ya haa o atılan bombalar var ya dediler evet onu Osman Yıldırım’a Veli Küçük vermiş, Muzaffer Tekin vermiş falan durmadan bir bomba muhabbeti çıktı ortaya. Yok Ataşehir’de verilmiş yok Yenişehir’de verilmiş ve dediler ki Osman Yıldırım, Osman Yıldırım Cumhuriyet gazetesine atan bombaları Ergenekon örgütü üyelerinden almış Ergenekon örgütü de bu işin içinde. Alıp Cumhuriyet gazetesine attıktan sonra Cumhuriyet gazetesine atanlar da efendime söyleyim atanların içerisinden birkaç kişi de Danıştay’a saldırdığına göre öyleyse bu tamam dediler bitti bu iş bu kadar falan. Ancak Osman Yıldırım dedi ki, Ataşehir’de dedi Recep Özkan’ın evinde yaptığımız toplantılarda toplantıda bomba toplantısında bu bombaları bir Muzaffer Tekin verdi dedi bir Veli Küçük verdi dedi bir bilmem kim verdi dedi söyledi de söyledi. E, dediler ki inanmıyorlar mahkemeniz inanmıyor. Ama inanmak zorunda çünkü elde bir şey yok. Bu yokluk gözü kör olsun bilirim çok zordur. Yok elde bir şey yok inanmak zorunda dediler ki, hadi dediler Osman Yıldırım dedi ki elimle koymuş gibi bulurum dedi aynı sözü söylüyorum. Ben dedi oraları karış karış bilirim dedi. Aldılar Ataşehir’e götürdüler Osman Yıldırım’ı. Hatta Recep Özkan’ın evine sabahtan malum basının da kameralarını yerleştirdiler geçerken Osman görsün de ha burasıymış desin diye. Osman da bulamadı görmedi. Yok ki böyle bir şey. 2 saat dolaştı bulamadılar. Zaten öyle bir toplantının olmadığını savcılar biliyordu. Siz de biliyordunuz heyet ha bilmiyoruz demeyin sakın savcılar bilmiyoruz demesinler o vakit evinde bomba toplantısı yapılan Recep Özkan’ın ifadesine niye başvurulmadı diye sorarım? İlk baştan bırakın ifadesine başvurmayı sanık olarak

28

Page 29: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:29

içeri alınması tutuklanması gerekirdi. Niye hiç sorulmadı Recep Özkan’a? E bunun dümen olduğunu herkes biliyor. Bunun safsata olduğunu herkes biliyor. İfadesine dahi başvurmadılar. Ama kuvvetli suç şüphesi bu vatanperverler içeri girecekler. Niye e BOP eşbaşkanına tersler bunlar hıh.”

Mahkeme Başkanı:"Veli Bey sürenizi 10 dakika aştınız 5 dakika daha süre veriyorum ona göre tamamlayın.”

Sanık Veli Küçük:”Tamam, tamam (2, 3 kelime anlaşılamadı). Baktılar ki bu ev toplantısı bomba işi de tutmadı. Olmadı bu da. Bu sefer dediler ki Veli Küçük’ün dediler yurtdışıyla ilgisi var. Eee toplantılara gidiyor yazdılar. Evet Sayın Başkan, ben Dünya Azerbaycanlılar kongresinin üyesi idim. Yani DAK’ın üyesiydim 2005 yılında Almanya’da Köln’de yapılan toplantıda genel toplantıda ben DAK başkanı seçildim dünya Azerilerinin başkanı seçildim. Ve benim üzerime başkan seçildikten sonra kim geldi? BOP başkanının adamları geldi. Niye? 35 milyon Azeri var İran’da. Onları ayaklandırmam lazımmış. Ha öyle bir gücüm var mı? Yok öyle bir gücüm. Ben öyle hadi yürüyün deyip de ayağa kalkacak gücüm yok. Ama ben bunlara kesinlikle kabul etmediğim için. Ortadoğu’nun istikrarını bozacak Amerika’nın hegemonyasına sokacak bir faaliyete karşı olduğum için bunları kabul etmediğim için üzerime gelindi. Ben Dünya Azerbaycanlılar kongresi başkanıyım idim 3 senedir buradayım başkasına devredildi. Dünyanın bu kuruluş gayri yasal bir kuruluş değildir. Dünyanın her ülkesinde hemen hemen 70 ülkede teşkilatı olan Birleşmiş Milletler onaylı yasal bir kuruluştur. Bu dahi bu dahi benim örgütsel toplantım olarak gösterildi. Birde bu bakınız şeyin içerisinde Ergenekon içinde Azeri kökenli bir ben varım herhalde başka da yok. Ama bu yaptığımın ben doğru olduğuna inanıyorum. Çünkü tutuklandığımın maalesef ertesi sabahında Ermenistan televizyonları şenlik yaptılar. Erivan’da korna basarak gezdi arabalar. Veli Küçük’ü tutuklattık diye henüz daha tutuklanmam belli değildi gözaltındaydım ama tutuklayacakları belliydi. Adamlar önceden yaptılar. Yanlış yapmamışım ben doğruyu yapmışım. Baktılar ki bu da tutmadı bu da olmadı bu sefer dediler ki he he bilmiyorsunuz eee Veli Küçük’ü Hrant Dink’i Veli Küçük’ün adamları öldürdü dediler. Allah Allah o nereden çıktı? Sayın Başkanım, ben Hrant Dink’i hiç tanımadım. Hiç görüşmedim. Hiç tehdit de etmedim. Sevmiyordum ama sevmek mecburiyetinde değilim ki. Yani sevmemekle bunun ne alakası var? Haa sevmiyordum ancak başına bu geleni de kesinlikle kabul etmiyorum. Varsa suçu mahkemeye verilmişti cezasını çeker. Böyle gidip de beynine kurşun sıkmanın da hiçbir manası mantalitesi yok. Şimdi ne dediler Veli Küçük Hrant Dink’in davasına müdahil oldu dediler evet oldum. Gittim Şişli adliyesinin en üst katında salona girmedim dış salonda müdahillik dilekçemi imzaladım 3 veya 4 dakika kaldım döndüm. Başka bir şey kalmadım. Ve dediler ki, Hrant Dink, Veli Küçük ekibi tarafından öldürüldü. Veli Küçük top o şeyde sıktı avukat da öldürüldükten 2 saat sonra benim ismimi söyledi nereden duyduysa. Bir kısım basında mal bulmuş (1 kelime anlaşılamadı) gibi bunun üzerine atladı. Sayın Başkan, Hrant Dink’in cinayeti örtbas ediliyor. Asıl araştırılması gereken konular hiçbirisi araştırılması cihetine gidilmedi. Dediler ki, Veli Küçük, Ali Öz ile fotoğrafı var dediler. Niye, e Ali Öz dediler +Trabzon alay komutanı jandarma il jandarma komutanı Veli Küçük oraya gitti Ali Yıldız’a talimat verdi git şu Hrant’ı öldüttürün dedi. Bak işte fotoğrafı dediler. Günlerce yayınlandı bu. Ben 1998’de ayrıldım 98’de Giresun bölge komutanından Karadeniz bölge komutanlığından ayrıldım. Ve 2000’de Bilecik tugay komutanı olarak emekli oldum. Ben Bilecikliyim. Bilecik’e her gelen askeri yetkili, mülki yetkili, adli yetkili memleketim olduğu için hayırlı olsuna giderim. Şeye de gittim Ali Öz’e de hayırlı olsuna gittim. Ali Öz’e de gittim hayırlı olsun dedim.”

Mahkeme Başkanı:"Veli Bey sözlerinizi bağlayın. Buyurun.”Sanık Veli Küçük:”Tamam toparladım bitti. Ben korumalı personel olduğum için, korumalı

personel olduğum için benim il dışına çıkmam İstanbul’un hudutları dışına çıkmam 1. ordunun müsaadesine ve kaydına tabidir. Avukatım yazıyla istedi. 1. ordu komutanlığından gelen 11 Eylül 2008 tarihli dokümanda hangi tarihte nereye gitmişim hepsi bellidir. Kiminle korumalarımın ismi

29

Page 30: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:30

dahi hangi korumalarım varmış o dahi 8 Ocak 2001 tarihinde 1 kere Trabzon’a gitmişim. O da çalıştığım şirketin mağaza açılışı için gittim. Onun dışında gitmedim. Ancak Bilecik’te çekilen fotoğrafta dediler ki, tamam dediler Veli Küçük’ün Ali Öz ile fotoğrafı var öldürdü dediler Hrant Dink’i. Bu, bu da tutmadı bu sefer dediler ki, o Hrant Dink’i öldürenler var ya Trabzonlu eee Veli Küçük’ün dediler güvenlik şirketi var. Evet. O güvenlik şirketinin Trabzon’da okulu var. Eğitim okulu var. Evet var. Dediler orda uzun namlulu silahla atış eğitimi keskin nişancı eğitimi almış dediler. Evet onu dediler. Şimdi bunlar kuvvetli suç şüphesi. Avukatım inceledi resmi kayıtlardan geldi. O kişiler de bende benim şirketimde bir eğitim almamıştım. Yok böyle bir eğitim yok. E ne oldu şimdi o da yok oldu. O da olmadı. Geldik zurnanın zırt dediği yere. Şimdi Veli Küçük’ü mutlaka Veli Küçük ve Veli Küçük üzerinden orduyu yıpratmak için bir suç bulalım kuvvetli suç şüphesi desin savcı çıksın. Kuvvetli suç şüphesi desin. Şimdi bir şeyler arıyorlar tekrar. Olmadı İsa’ya kadar gidecekler İsa nasıl gerilmişti çarmıha diye. Artık bu Sayın Başkanım, bakın son günlerde görüyoruz BOP eşbaşkanını halktan korkar oldu. Korkuyor artık. Halktan korkmayın bu toplumdan korkmayın. Bu asil Türk milleti bu Yüce ulus bu asil ordu Yüce Türk ordusu her zaman töresine budununa sahip oldu. Korkarak bir şeye varamazsınız. Bir yere varılamaz. Bakıyorum şurada 2 kişi bravo diyence hemen kızıyorsunuz. Korkmayın. Bu insanlar hepsi buraya gelenler de gelmeyenlerde bu vatan için çalışan insanlar. Ben tahliyemi talep ediyorum demeyeceğim çünkü BOP eşbaşkanı buna müsaade etmeyeceğini biliyorum saygılar sunuyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Lütfen. Veli Bey kimseden korkmuyoruz biz zaten burada Türk milleti adına yargılama yapıyoruz, burası duruşma salonu olduğu için bu tür şeylere izin vermiyoruz. Buyurun Oktay Bey.”

Sanık Oktay Yıldırım söz istedi, verildi:”Sayın mahkeme heyeti bugün 173. celseyi de tamamladık. 173 celse rekor gibi değil mi? 173 celse gördüğünüz bir dava oldu mu sizin daha önce? Veya şöyle söyleyim Türkiye’de 173 celse görülüp de sanıkları hak vaki olmadan devam eden zaman aşımından düşmeyen bir dava biliyor musunuz? Ben bekleyim isterseniz. Hayır beni heyet dinlemiyor ki Sayın üyem çalışıyor, Sayın başkanım çalışıyor, Sayın üyem çalışıyor. Evet.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun buyurun devam edin.”Sanık Oktay Yıldırım:”Böyle bir dava biliyor musunuz Türkiye’de? Yok. Bu davada biz 173

celse boyunca iddianamedeki en saçma sapan iddialara cevaplar verdik. Saçma, saçma kelimesi az gelir anlatmaya o iddialara bile biz cevap verdik. İnsan sabrının sınırlarını zorlayan akıl sağlığı şaibeli kişilerin hatta şaibeli de değil akıl sağlığının bozuk olduğu doktor raporuyla ispatlanmış kişilerin tanık olarak konuşmalarını dinledik. Bu adamların veya bu kadınların bu ülkede oy kullanacaklarını düşünerek ben oturduğum yerde dehşete kapıldım. Bu kürsü bazen bir akıl hastanesine dönüştü Sayın Başkan. Bir akıl hastanesinin muayene odasının konuşma kürsüsüne dönüştü. O kadar ki oturduğum yerde kendi akıl sağlığımdan korktum bende kaybedeceğim diye. Bu ara en başından itibaren duruşma tutanaklarını okuyorum. Bütün bu olumsuzluklara rağmen bütün bunlara rağmen buradaki sanıklar konuşurken bu kürsü adeta hepsi değil ama sanıkların bu kürsü adeta bir üniversitenin tarih siyaset bilimi hukuk kürsüsüne dönüşmüş. O tutanaklarda gördüğüm bu. Buradaki birçok sanık mevcut anayasal düzeni Cumhuriyetin devletiyle bölünmez bütünlüğünü milleti bir arada tutan değerleri savunmuş. Ancak bunlar diğer akıl dışı iddialar kadar aksiseda bulamadığı için ne yazık ki, tarihe bir kanıt olarak bir belge olarak tutanaklara geçmekten öteye gidememiş. Çünkü bu salonda onların aksiseda bulmasını sağlayacak adaletin zerresi kalmamış. Dava dosyasındaki sözde deliller ve asılsız iddialar hakkında o kadar çok şey söylendi ki, onları söylemek defalarca olduğu gibi hem tekrara düşmek olur hem de konuşma süremiz buna yetmez. Niye çünkü siz bizim konuşmamıza süre koydunuz artık. Artık savunma yapmanıza gerek yok diyorsunuz. Savunma yapmayın artık siz anlatacağınız her şeyi anlattınız. Çıkın burada yarım saat süreniz neye yetiyorsa konuşun ondan sonra inin aşağıya. Niye çünkü savunmanız zaten bir noktadan sonra çok bir şey ifade etmiyor. Bizde bu nedenle Sayın Başkan, savunmalarımızı tarihin önünde Vatansever Türk aydınlarının önünde milletimizin önünde yaptık.

30

Page 31: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:31

Yazdık bunları kitaplaştırdık. Onlar okusunlar diye tarihe not düşsün diye. Onun için hepsini tekrar etmeyeceğim burada. Burada savcılığın dört elle sarıldığı ve en sağlam kabul ettiği kanıtlar bile üzerinde kocaman ve karanlık şüphe bulutlarıyla duruyor. Savcılığın o şüphe bulutlarını dağıtmak için sergilediği hukuk dışı çabaları da aralıksız sürüyor. Çünkü bu dava Türk hukuk tarihinde ilk defa dava görülürken soruşturması da bir yandan devam eden bir dava. Başka bir örneği var mı bilmiyorum. Ama onlar çabaladıkça kendi üzerlerindeki şüphe bulutları daha da kararmaya ve büyümeye devam ediyor. O karanlıkla o kadar hemhal olmuşlar ki onları o şüphe bulutlarından ayırmak neredeyse imkansızlaşmış. O kadar ki, bu mahkemede şüpheden adeta savcılar yararlanmaktadır. Sözde kanıtları ve iddiaları üzerindeki her şüphe bu mahkemenin ve işkenceye dönüşmüş tutsaklığın sürdürülmesi için karine olarak kullanılmaktadır. Normal hukuk devletlerinde üzerine şüphenin gölgesi düşen kanıt, kanıt değildir. Ama burası ileri demokrasi devleti. Bu dava öyle bir davadır işte. Savcılık mahkemeye yalan söyler mi? Söyler mi savcılık mahkemeye yalan? Mahkeme bu yalana alet olur mu? Olmayan dosyaları varmış gibi göstererek bu dosyalara dayanarak mahkeme karar verebilir mi? Mahkeme yapabilir mi böyle bir şey? Bu skandala savcılık yanlışlık olmuş matbuu hata olmuş pardon elimizden kaymış der de böyle yanıt verirde bunu hangi vicdan kabul eder Sayın Başkanım, hangi vicdan kabul eder bunu? Daha 2 gün önce savcılık tanık Fikri Cora burada konuşurken dinlenirken aynen şöyle diyor savcı Nihat Taşkın şöyle diyor bakın: Bazı tanıklar darbe olacak zaten 2, 3 yıl yatar çıkarım dedi diye beyanda bulunuyor savcı. Hangi tanık dedi bunu? Kim dedi? Yok bunu söyleyen bir tanık yok kim dedi bunu ne zaman dedi ben hatırlamıyorum. Veya şey diyor şöyle diyor savcı davamız sanığı Levent Temiz. Ben okuma yazma biliyorum bu davanın bütün sanıklarına baktım Levent Temiz diye birisi yok. Biz sanıkları da bitirdik tanıklara geçtik Levent Temiz diye birisini dinlemedik. Nereden davamızın sanığı oluyormuş Levent Temiz? Savcı duruşma salonunda bile kaşla göz arasında yalan söyler mi? Bunun adı pardon olur mu? Polis düzmece tutanak düzenler mi Sayın Başkan? Burada verdiği bir ifadeyi reddeden sanığa bile diyorsunuz ki, avukat adamsın ifadeyi imzalarken okumadın mı? Bunu diyen mahkemeniz sesli görüntülü kayıt altında alınmış bir tutanak düzenleme tertibine nasıl sessiz kalabilir? Nasıl sessiz kalabilir? Bu tutanakları düzenleyenlerden biri o gün izinli biliyor musunuz aslında? Altında imzası var ama o gün izinli. İzinli olması gerekiyor yani. Hiç mi şüphe uyandırmıyor bunlar sizde? Polisler konuşuyor aralarında yav diyor mahkemede derlerse çatıya bilgisayar mı çıkarttın ne diyeceğiz? Ya deriz ki diyor orda tuttuk burada yaptık burada yazdık deriz diyor olur biter diyor. Hiç mi rahatsız etmiyor sizi bu? Polis soruşturmanın Ergenekon olacağını 8 ay önce nereden biliyor? Nereden biliyor 8 ay önce soruşturmanın Ergenekon olacağını? Ben bu davanın bir numaralı sanığıyım daha ben bile gözaltına alınmamışım. Ben bile gözaltında değilim. Polis soruşturmanın Ergenekon olacağını nereden biliyor? Hiçbir belge yok ellerinde. Hiç mi rahatsız etmiyor bu durum sizi? Hiç mi şüphe uyandırmıyor Sayın Başkanım? Yav burada bir yanlışlık var diye hiç düşündürmüyor mu sizi? Polis diyor ki, soruşturma diye Ergenekon olduğu zaman var ya diyor sinkaf ederim ben diyor hakimi de savcıyı da diyor. Hiç yaralamıyor mu sizi bu Sayın Başkanım? Hiç rahatsız etmiyor mu? Savcı bu galiz küfür için önce şöyle diyor, biz duymadık diyor. 600 kişi bu salonda duyuyor. Yüz binlerce insan televizyon başında duyuyor. Herkes duyuyor TÜBİTAK’ı bilmem kimi duyuyor. Ondan sonra savcı şöyle diyor. Bunları diyor Oktay Yıldırım eklemiş olabilir diyor. Bu sizde hiç mi rahatsızlık uyandırmıyor Sayın Başkanım? Hani siz maddi gerçeği arıyordunuz? Sinkaf ediyor işte polis. Sinkaf ederim lan diyor hakimini de savcısını da. Savcılık makamı mahkemeden, sanıklardan delil saklar mı Sayın Başkan? Saklar mı? Hangi hukukta var bu? Özdemir İnce’nin bir yazısında vardı hatırlıyorum mahkemenizde de beyan ettim kitabıma da aldım Nickholas Eymer için engizisyon hukuku isimli kitabına atfen anlatıyor. Sanık kanıtlardan ve iddianameden kesinlikle haberdar olmayacak diye bir paragraf naklediyor Özdemir İnce. Anca engizisyon hukukunda var bu. Cumhuriyet hukukunda var mı böyle bir şey? 2011 yılının hukukunda var mı böyle bir şey? Biz bunu da yaşamadık mı bu mahkemede? Başka bir şey,

31

Page 32: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:32

hakim canının çektiği kararı verebilir mi Sayın Başkan? Yani Ceza Muhakemeleri Kanunu Lafonten masalları mıdır? Lafonten masallarında bile bir kaide var. Edebiyat kaidesi var. Kahraman var anti kahraman var. olay var konuşan bir kuş var falan. Hakim, ama gerçekten hakim olan örneğin bir tecavüz davasını görürken o dava hakkında evrakta sahtecilik suçunu düzenleyen mesela bir madde üzerinden karar verebilir mi? Değirmen mi burası? Hakim şöyle yapıyor, iletişim tespit tutanakları yani sizin telefonlarınızın dinlenip kayda geçirildiği kağıtlar eğer sizin hakkınızda bir soruşturma yapılmayacaksa imha edilir diyen bir madde var. Bu madde 137. madde. 2 önemli şey var bakın. 1, madde kağıtları kapsıyor. 2, sizin hakkınızda soruşturma yapılmayacaksa bunları yakarsınız diyor. Savcı geliyor hakime şöyle diyor ey hakim biz bomba bulduk. Hakim getirin bir bakıyım demiyor görmüyor hakim. Ama biz diyor bunları imha etmek istiyoruz savcı. Tamam diyor hemen imha edin. Hangi maddeye göre imha edeceğiz? 137. maddeye göre. 137. madde kağıt yakıyor. Hakim bomba imha ediyor. 137. madde diyor ki soruşturma yoksa yakarsın. Hakim soruşturmayı derinleştireceği için imha ediyor. Niye çünkü soruşturmanın devam ettiği aşamalarda rahatsızlık verebilir belki. Hiç mi rahatsız etmiyor bu? Yani burada hiç demiyor musunuz ki yav bu işte bir yanlışlık var arkadaş. Kanun diyor ki, kanıtları imha edemezsin. Kanıt bu ya. Mahkemede çıkaracağız bu adamlara diyeceğiz. Aha bu fırtınanın bütün bu sebebi bu bombalardır diyeceğiz. Askeri heyet geliyor biz bunları bir ayrıntılı inceleyelim diyor. Ertesi gün bir apar topar o bombalar yok oluyor niye? Kim görmüş? Jandarmaya bir satır yazı mı yazılmış ey jandarma ben geleceğim senin bölgende 27 tane bomba patlatacağım haberin olsun. Var mı böyle bir şey, yok. nerede patlatıyor holdingin bahçesinde patlattım diyor bize, polis. Kamera yaptın mı kardeşim diyoruz bulurken bir tane kaydın yok. Nereden bulduğunu gösteren bir kare fotoğrafın yok. Kanıtlar üzerinde inceleme yapmamışsın hepsi yok olmuş. İmha ederken kayıt yaptın mı? Yok. Yanında sağlık ekibi var mıydı? Yok. Kaç kişiydiniz? 2 kişiydik. Kim o 2 kişi? Biz bulduk diyenler. Ne güzel memleket Sayın Başkan. Sır olmuş şimdi bombalar erenlere karışmış, kırklara, yedilere karışmış, varsa. Hakim böyle bir karar verebilir mi? Yasa diyor ki saklayacaksın onu ey hakim. Onu davanın sonuna kadar saklayacaksın. Hakimin bağlı olduğu yazılı kaideler yok mudur? Yavuz Sultan Selim’in kadıları bile yazılı kanunlara dayanarak karar veriyorlardı biliyor musunuz? Asi oldular Yavuz Sultan Selim’e kellelerini almakla tehdit etti onları. Safeviler üzerine sefere giderken Kızılbaşlar hakkında fetva istediğinde şeyhülislam ne dedi ona biliyor musunuz Yavuz Sultan Selim’e? Bizim kanunumuz kavanimiz nedir ey sultan dedi kadı bile, kadı bile yazılı kanunlara bakıyor. Ben şimdi size bu zamana kadar ortaya koyduğum kanıtların veya hukuk katliamlarının hangi birini anlatayım ki? Bin kere anlattım bunları ben diğerlerine girmiyorum bile zaten süremiz yarım saat. Biz bunları yazdık kitabımıza artık savunmamızı halka ve tarihe, Türk milletine, Türk milletinin vatansever aydınlarına ve tarihe yapıyoruz. Burada yaşananları anlatacak cümleleri Uğur Mumcu benim çok sevdiğim bir kelimeyle bir cümleyle şöyle ifade etmişti Sayın Başkanım. Vicdan sustu, hukuk sustu, insanlık sustu, bu salonda olan budur işte bu davada olan budur hepsini bir tarafa koyalım siz burada bir örgüt bulabildiniz mi? MİT bilmiyor, Jandarma İstihbarat bilmiyor, Genelkurmay bilmiyor, CIA bilmiyor, Emniyette 15 metrekare odada oturan 15 tane polis biliyor. Siz biliyor musunuz, gördünüz mü burada bir örgüt izlenimi bulabildiniz mi, nerede bu örgütün geri kalan üyeleri, 10 kişi mi bu örgüt, bunlar mı yapacak darbeyi? Veya darbeyi yapacak Hizbullah’ı kurmuş, PKK’yı kurmuş, herkesi kurmuş, öbürünü parmağında oynatmış berikine bilmem ne yapmış örgütün tutuklu kalmayı hak eden sanıkları sadece bu 10 kişi midir, nerede geri kalanları? Onlar hep çaycı, çorbacı mı? Bu davaya bir tertiple birleştirilen ve daha büyük bir tertibi örtmekten başka amacı olmayan altını çiziyorum. Daha büyük bir tertibi örtmekten başka hiçbir amacı olmayan Danıştay davasının buradaki sanıklarla bir irtibatını bulabildiniz mi Sayın Başkan? Dinlemediğiniz tanık, toplamadığınız delil, şu mahkemenin huzuruna gelip burada gösteri yapmayan 1 tane meczup, 1 tane deli kaldı mı? Kalmadı. En akıldışı iddiaları dinledik burada. Adam geldi size burada Allah’tan nasıl vahiy aldığını anlattı dinledik. Adam Allah’ın

32

Page 33: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:33

kendisine döngel namazını nasıl anlattığını anlattı öğrettiğini anlattı dinledik hep beraber. Ayakta duruyormuş da iyi olursa sağ dönüyormuş da falan filan dinledik burada. 1988 yılında yapılan bir törene Atatürk’ün katıldığını yemin billah anlattı size burada yemin billah fotoğrafını da gösterdi biz dinledik burada hep beraber, hep beraber dinledik. Cin adama nereden girer, cin nasıl çıkar, zamanın kutbu kimdir, kutup ayısı ne yapar? Hepsini dinledik biz burada. Danıştay davasında cinayeti işleyen belli Sayın Başkanım, onun bu cinayeti dini inançları doğrultusunda işlediği, savcılık makamının aksini ispat etmek için bütün çabalarına rağmen defalarca ortaya çıktığı belli defalarca. Bu dava sanıklarıyla adamların hiçbir irtibatı olmadığı belli market sırasında tesadüfen yan yana bile gelmemişler. Süper market kuyruğunda kasa kuyruğunda beklerken telefonları aynı istasyonlarda baz vermemiş tesadüfen Migros’ta bile karşılaşmamışlar. Bunu burada 1 yıldır defalarca kanıtladık. Peki, toplanmamış delil de kalmadı en son Sayın Aysel Sağlam’ı da dün dinledik sizin bu davanın en önemli tanığı dediğiniz bu davanın en büyük delisini de zavallı kadın çok üzülüyorum haline dinledik burada. Peki, Sayın Başkan bu dava niye hala ayrılmıyor, biz niye hala tutukluyuz benim üzerimdeki kuvvetli şüphe nedir, ben Alparslan Arslan’a silah mı verdim, Osman Yıldırım’a bomba mı verdim, hangi kanıtı değiştirebilirim, hangi tanık var dinlenmemiş de ben onu değiştireceğim? Hepsi dinlendi. Ha şu dinlenmedi bakın şu dinlenmedi. Danıştay binasının çatısındaki kargalar dinlenmedi, karga deyip geçmeyin ha karga var ya 150 yıl yaşar. O karga çok zekidir hiçbir şeyi unutmaz tamam mı? Akıl hastalarını bile biz burada tanık olarak dinledik ya o karganın dilinden anlayan bir tercüman buluruz 1 gak evet 2 gak hayır onu dinleriz burada.”

Mahkeme Başkanı:"Oktay bey buranın yargılama salonu olduğunu unutmayın ona göre, ona göre beyanda bulunun.”

Sanık Oktay Yıldırım:”Nasıl Başkanım nasıl, nasıl anlamadım?”Mahkeme Başkanı:"Efendim duruşmanın, duruşmanın ciddiyetiyle bağdaşır şeyler

söyleyin.”Sanık Oktay Yıldırım:”Bu duruşmanın ciddiyetini dün gördüm ben Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Oktay Yıldırım:”Dün gördüm ben, dün burada gördüm ben.”Mahkeme Başkanı:"Farkındaysanız kargalardan bahsediyorsunuz.”Sanık Oktay Yıldırım:”Tamam işte söylüyorum ihtimal diyorum bir ihtimal o kargalar

dinlenebilir belki belki görmüştür birimizi gelir omzumuza konar. Çünkü başka bir şey kalmadı artık o kadar uğraştı ki savcılar geceleri gittiler hapishanelere yanlarında polislerle beraber sanıklarla konuştular gece. Burada sanıkları tehdit ettiler, tanıkları tehdit ettiler, o kadar uğraştılar ki olmadı geriye bir tek kargalar kaldı bende onu söylüyorum zaten. Davaya gelince dava dava olmaktan çıkalı o kadar çok zaman oldu ki Sayın Başkanım dava dava olmaktan çıktı. En baştan beri bu dava ne adaletin tecellisine ne de maddi gerçeğin veya hukukun gerçekleşmesine hizmet ediyor. Öyle bir noktaya geldik ki buradaki hukuk katliamlarını açıklamak için çok affedersiniz ceza davası iyi niyet üzerine mi yapılır? Ya sen beni idamla yargılayacaksın müebbetle yargılayacaksın itham edeceksin benim senin iyi niyetinden emin olmamı bekleyeceksin böyle bir kaide mi var hukukta, böyle bir şey olur mu? Bu hukuk katliamlarını açıklamak için artık yanlışlık oldu, sehven yapıldı gibi bahaneler yeterli olmaya başladı bu davanın ciddiyeti işte buradadır. Savcı sehven yapıldı dedi mi yeterli olmaya başlıyorsa bu davanın ciddiyet sınırı budur. Bu davada tertibin adı sehvendir, tertip sehven diye açıklanır. En son mesela örnek Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna yapılan tertipte sehven yapıldı diye açıklanınca televizyon kanallarında sıkça yer buldu. Oysa bu davada sehvenin tarihçesi bir hayli eski ve zengin Sayın Başkanım bakın her sanığın bir çok örneği var ama ben size sadece bu sehvenlerden birkaç örnek verip geçeyim. 12 Haziran 2007 tarihinde Ümraniye Savcılığı nöbetçi sulh ceza mahkemesine başvurarak Mehmet Demirtaş hakkında ve malum gecekondu hakkında arama kararı talep eder, talepte şöyle yazmaktadır; bu Mehmet Demirtaş var ya bunun hakkında

33

Page 34: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:34

müessir fiil ve tehdit suçlarından zaten bir dosya var bir de patlayıcı madde bulundurmak var evinin adresi de o gecekondudur arama talep ediyoruz der savcı. O sırada savcının elinde Mehmet Demirtaş’ın gerçek evinin adresini gösteren ikametgah senedi vardır ama olsun o gecekonduyu yazar her neyse aynıyla kararı alır gizli olduğu için biz 16 ay sonra bu kararı görürüz hemen mahkemeye sorarız yahu şu müessir fiil ve tehdit dosyasını bir gönderin de bizde bir öğrenelim Sayın mahkeme deriz. İlk cevap buradaki savcılardan gelir Ümraniye’den önce, savcı şöyle der; yanlışlık olmuş Ümraniye’den gelen cevap savcıyı teyit eder yanlışlık olmuş yani sehven buradaki savcının Ümraniye’deki yanlışlığı bilme ihtimali yoktur aslında ama cevabını verir. Sonuç; hakimde kararına şöyle yazar; hakim ekte bir dosya yoktur ama şöyle yazar kararında; talep ekindeki evrak incelendiğinde hangi evrak, ne inceledin? Sonuç organize sehven. Savcı Zekeriya Öz 15 Haziran 2007’de İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesine başvurur şöyle der bakın mahkemeye; şöyle der buradan orijinalinden okuyayım veya göstereyim benim elimde örgütün silahlarının saklandığı yerlerin adresleri var bak. Örgüt üyelerinin telefon dinlemeleri var kim oldukları var, çözmüş adam 15’inde her şey belli gömüler belli, kim var, kiminle konuşmuş hepsini biliyor, derhal kısıtlama kararı verin der kime? 10. Ağır Ceza Mahkemesine, 10. Ağır Ceza Mahkemesi aynı gerekçeyi aynıyla yazarak derhal kararı verir. Biz 16 ay boyunca bir tek evraka ulaşamayız ama yandaş basın günü gününe yazar an be an yazar. 17 ay sonra biz bunu görürüz aa her şeyi biliyormuş meğerse savcı hemen başvururuz nedir bu dosyalar ve dinleme kayıtları bir gönderinde bizde öğrenelim şu silahların saklandığı yerleri deriz. 3 kez bize kararın fotokopisini gönderir savcılık direnir ısrar ederiz tekrar tekrar tekrar ısrarlar sonucunda cevap gelir bak cevap şöyledir; elimizde öyle belgeler yoktur o yazı matbu olarak bilgisayarda kalmıştır yani sehven. Ama özür kabahatten büyüktür niye ey savcı kaldıysa senin bilgisayarında kaldı bu hakimin bilgisayarında ne arıyor? Sen kararı da çıkartıp hakimin önüne mi koyuyorsun, aynı bilgisayarı mı kullanıyorsunuz, tek yumurta ikizi misiniz? Sonuç; Sayın Başkan, savcı sehven yazmış hakim sehven getirin şu dosyaları da bir göreyim dememiş aynı gerekçeyi sehven yazarak karar vermiş. Bu karar yüzünden biz belgeleri görememişiz. Sonuç; organize sehven. İddianamede bakın şöyle bir beyan var; Sanık Ali Yiğit’in beyanında bunlar Danıştay’dan kalan bombalar derin devletin bombaları dediği yazmaktadır iddianamede var. bu yüzlerce defa tekrar edilen bir beyandır oysa sanığın hiçbir ifadesinde böyle bir beyanı yoktur Sayın Başkanım sanık burada da böyle bir beyanı olmadığını söylemiştir. Sonuç; sanık aslında böyle bir şey söylememiştir ama savcılık bunu sehven yazmıştır savcılık bunu sehven yüzlerce defa tekrar etmiştir organize sehven, sehven bir sehven daha size. İddianamenin bazı sayfalarında şöyle yazar şubemizce yürütülen çalışma neticesinde falan filan falan filan yani iddianameyi polis yazmış savcılığa burada defalarca soruldu nedir bu savcılık cevap verdi sehven. Yani polis yazmaması gereken bir iddianameyi sehven yazmış, savcı yazması gereken iddianameyi sehven yazmamış, tamam mı yazarken polisin sehven diye çıkartmadığı şubemizce ifadesini savcıda sehven çıkarmamış yüzlerce defada tekrar etmiş. Sonuç; organize sehven tekrar etmeyeceğim Doğu Perinçek’e atfedilen 4 tane CD vardı ya az önce ayrıntılarıyla anlattı o tutanak nereden çıktı diye burada aylarca soruldu değil mi? Sehven girmiş o çuvala savcılık sehven susmuş sonra sehven yazdığı belgeyi burada 1 buçuk ay sonra açıklamış. Sonuç; zaten o CD’lerde sehven girmiş o çuvala organize sehven. Size bir sehven daha anlatayım ama bu müstakbel sehven bak kehanet yapıyorum bu müstakbel sehven. Polisin bomba bulduk diye düzenlediği tutanaklardaki bomba numaralarının birçoğu birbirinden farklı bu numaraları alt alta koydunuz zaman 36 tane bomba çıkıyor piyasaya. Oysa her tutanakta aynı bombalardan bahsedilmesi gerekir. Sorduk polise başka bir sürü uyumsuzluk da var mesela tutanaklara göre bombalar 8 buçukta bulunmuş ama video kaydına göre 6 buçukta karakolda. Özür dilerim. Mesela tutanaklara göre imza atan polislerden biri aslında izinde, mesela tutanaklara ve Ali Yiğit’in beyanlarına göre 1 tane kutu var videoya göre 11 tane kutu var mesela. Sorduk bu tutanaklardaki uyumsuzluklar bu farklılıklar bu saat saçmalıkları nedir diye cevabını biz biliyoruz çünkü sesli görüntülü video kaydını izledik ama

34

Page 35: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:35

gelecek cevabı da söyleyeyim size. Sehven diyecekler hem de her tutanakta sehven mükerrer sehven, organize sehven. Sayın Başkanım sadece şunu merak ediyorum soruşturmanın Ergenekon olacağını 8 buçuk ay önceden bilen ve soruşturma Ergenekon olduğu zaman ben o hakimleri de savcıları da sinkaf ederim diyen adamda sehven mi söyledi? Yaparım dediği şeyi sehven mi söyledi bunu merak ediyorum? Şimdi ben sizlere soruyorum bütün bunları sineye çeken vicdan nasıl bir vicdandır Sayın Başkanım? Nasıl bir hukuktur, nasıl bir insanlık anlayışıdır, ben niye 3 buçuk yıldır tutukluyum? Savcı sözde toplantı yapacağı evi toplantı yaptığı bomba dağıtıldığını söylediği evi göstereceğini taahhüt eden sanığa evi bulamayınca kılavuzluk yapmaya yeltenir mi Sayın Başkan? Üyenizin yanında hakime savcı sanık bulamamış evi biz evin oraya gidiverelim der mi? Olur mu bu Sayın Başkanım hangi hukukta var bu? Kılavuzu savcı olan sanık olur mu? Adam 35 yılla tehdit edilerek gizli tanık olur mu? Görmedik mi burada Ümit Sayın’ı bu dava artık herhangi bir cezaevinde yatmakta olan herhangi bir umutsuz müebbet mahkumunun umut kapısıdır. Bir mektup yazar saçma sapan iddialarla ama savcıların hoşuna gidecek şeyler yazar küt diye dahil edilir o aylarca onu bekleriz. Daha dün biz burada Danıştay davasının en önemli tanığı dediğiniz zavallı kadını dinledik. İlk cümlesi ben tanıklık edecek bir şey görmedim oldu hem de siz ona siz bu davanın en önemli tanığı dedikten 3 saniye sonra. Derhal size cevap verdi, hep beraber gördük burada akıl hastası olduğu bir mahkeme huzurunda doktorlarca saptanmış zavallı kadın. Kocasıyla arasını Ergenekon’la JİTEM'in bozduğuna inanıyor, annesinin mezarının JİTEM tarafından tahrip edildiğine inanıyor, arka arkaya eklediği çeşitli numaralara ve çeşitli rakamları annesinin doğum gününe denk getiriyor ve diyor ki; ona binaen bana diyor ölümle tehdit edildi diyor ölüm tehdidi yaptınız diyor. Çetin Doğan’a çok kızgın çünkü onu görevden almış intikam peşinde burada söyledi burada hep beraber tanık olduk. Savcılığın o zavallı kadının ağzından çıkacak birkaç kelime için nasıl çırpındığını, nasıl çırpındığını gördük burada. Savcı Nihat Taşkın o kadıncağıza burada ne dedi biliyor musunuz? Belki burada herkesin dikkatinden kaçtı aynen şöyle dedi bakın; gördüğünüz bir şeyi hatırlamadığınızı söylemeniz yalan sayılır ba ba ba ba ba bakar mısınız, tehdide bakar mısınız?”

Mahkeme Başkanı:"Efendim kimse kimseyi tehdit edemez burada, burada kimse kimseyi tehdit edemez.”

Sanık Oktay Yıldırım:”E ben söylüyorum işte, ben kanaatimi söy… Sayın Başkan ben kanaatimi söylüyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Bunları zaten kanaatiniz olarak, kanaatiniz olarak değerlendiriyoruz zaten, buyurun.”

Sanık Oktay Yıldırım:”Ben BOP eşbaşkanı hakkında da söylerim siz onu savunmayınız bırakınız ben konuşmamı yapayım. Savcılığı savunmak sizin vazifeniz midir efendim?”

Mahkeme Başkanı:"Efendim tehditten bahsediyorsunuz burası, burası burası.”Sanık Oktay Yıldırım.” Tehdit, ben kanaatimi söylüyorum, sanık olarak.”Mahkeme Başkanı.”Burası mahkeme, burası mahkeme açık yargılama yapılıyor kimse

kimseyi tehdit edemez onu söylüyorum kimseyi de savunmuyorum, kimseyi de savunmuyorum.”Sanık Oktay Yıldırım:”Sanık olarak benim kanaatim yok mu, sanık olarak benim kanaatim

yok mu? Var kanaatimi söylüyorum ben.”Mahkeme Başkanı:”Burada tehditten bahsediyorsunuz, burada tehditten

bahsediyorsunuz.”Sanık Oktay Yıldırım:”Söylüyorum işte benim kanaatimce savcı o tanığı tehdit etti.”Mahkeme Başkanı:"Bende burada kimse tehdit edilemez diyorum buyurun.”Sanık Oktay Yıldırım:”Bende söylüyorum. Burada Şeyh Salih Sayın Başkan, Süleyman

Esen veya Küçük Salih Hoca adlı kişiler sorgulanırken savcı onlara defalarca hatırlamadıklarını söyledikleri halde. Bakın ha hatırlamıyorum demeniz yalan sayılır dedi mi demedi. Niye? Mesela Alparslan Arslan Cumhuriyet gazetesine bomba atmış koşarken, kaçarken 3 dakika geçtikten sonra hemen sonra Şeyh Küçük Salih’i aramış koşuyor daha o sırada o Salih Kurter’i aramış

35

Page 36: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:36

düzeltiyorum o Küçük Salih’i aramış o Süleyman Esen’i aramış aralarında birer dakika aralıklarla 10 kere 15 kere telefon konuşmaları yapılmış o sırada Alparslan Arslan hala koşmakla meşgul. Soruyoruz burada ya bu 2 arada 1 derede ne sordun bu adama ne konuştunuz böyle 10 kere 30’er saniye birer dakika aralarla. Cevap veriyorlar bize Küçük Salih de Süleyman Esen de hal hatır sorduk diyorlar. Kardeşim birer dakika arayla 10 kere mi hal hatır sordun diyoruz hatırlamıyorum diyor konuyu kapatıyor. Savcı ona söyledi mi hatırlamıyorum demek yalan sayılır diye işte bunun için tehdittir diyorum.”

Mahkeme Başkanı:”Sürenizi aştınız toparlayın.”Sanık Oktay Yıldırım:”Efendim herkes 50 dakika konuştu bende saatime bakıyorum ve

devam ediyorum.”Mahkeme Başkanı:"Tamam o saatte, o saatte sonlandırın, o saatte sonlandırın. Buyurun.” Sanık Oktay Yıldırım:”Çok az kaldı çok az, çok az kaldı, çok az kaldı. Ben bu kürsüde 45,

51, 79, 91, 97 ve 131. celselerde ve daha devam eden birçok celsede soruşturma makamlarının tertibin eksik kalan veya ifşa edilen yerlerini yeni soruşturmalarla ikame ettiklerini anlattım. Ne eksikse onun bulunduğunu anlattım bakın geldiğimiz noktaya bu tertip kapsamında yürütülen tüm dosyalarda bunu göreceksiniz. Çünkü Türk hukuk tarihinde ilk kez bu dava devam ederken bir yandan da soruşturma sürüyor. Bazen bir CD bulunuyor CD eksik, bazen aramalarda kayıt yapılmamış canlı yayında Türk Ordusunun cephane kamyonlarının peşine düşülüyor. Bazen mühimmatlar kaybolmuş yok, üzerine kamyon lastiği konmuş yerlerden mühimmat bulunuyor belge mi eksik hemen belge bulunuyor. Televizyon kanallarında mahkum ediliyoruz gazete köşelerinde mahkum ediliyoruz. Samanyolu diye bir kanal var Samanyolu televizyonu diye bir kanal var orada akşam haberlerini sunan bir adam var Fethullah Gülen'in akrabası olduğunu söylüyorlar. Bu dava ve buradaki kişilerle ilgili asılsız haberleri her akşam şehvetle, en az 30 dakika veriyor bu cümlenin altını çiziyorum şehvetle o yüz ifadesinin ve o ses tonunun benim açımdan başka bir tasviri yoktur şehvetle veriyor. Ve Sayın Başkanım biz bu iftiraları defedecek yasa gücüne bile sahip değiliz bizi savunacak kimse yok biz böyle yargılanıyoruz işte ya da alçağın biri çıkıyor bir kitap yazıyor birçok yalanla biz o yalanların altında gazete köşelerinde televizyon ekranlarında mahkum ediliyoruz niye, niye biliyor musunuz bizim o davaları açacak harçlara yetecek paramız bile yok. Niye çünkü ben parti başkanı değilim tenzih ediyorum kimseyi kastetmiyorum benim arkamda bir örgüt yok parti yok ben ünlü gazeteci değilim ünlü bir cerrah değilim ben onun için benim hakkımı kimse savunmaz hatta kendim bile savunamam. Ünlü bir şiirin son mısrası şöyle der; bir kemiğin ardında saatlerce yol giden itler bile gülecek kimsesizliğimize der. Şimdi belki de bizimde kimsesizliğimize itler bile gülüyor. Benim 80 yaşında bir babam var ben ona bugüne kadar diyordum ki babam beni çok bekledi görevdeyken 8 ay, 9 ay telefon edemediğim oldu alışkındır o beni görevde beklemeye bugüne kadar diyordum ki baba varsayalım görevdeyim, baba farz etki görevdeyim diyordum yatağa düşmüş geçen gün telefon etti. Oğul Hizbullahçıları bile çıkarttılar hala bir gelişme yok mu dedi artık varsayalım görevdeyim pek işlemiyor demek ki dedim ki artık bende; baba ben Hizbullahçı değilim ki, katil değilim ki, tecavüzcü değilim ki, PKK’lı değilim ki, beni niye serbest bıraksınlar ki, niye bıraksınlar haklısın oğlum dedi. Şimdi bu davanın neye hizmet ettiğini söyleyeyim size Sayın Başkanım; bu dava bu halkın ve bu milletin gözünde bir perde olmaya ve bu milleti dönüştürmeye hizmet etmektedir ve sizin bunda payınız vardır. Stalin, Homo Sovyeticus diye bir insan tasarladı, başaramadı. Adam Smith kapitalizmin peygamberi Homo Economicus insanını tasarladı olmadı. Eşbaşkanın ileri demokrasisi Türkiye’de Homo Fobicus’u tasarlıyor Sayın Başkan korku insanını varsa burada antropolog onlardan ricamdır eğilsinler bu konuya. İstiyorlar ki Türk milleti korkak olsun söven cüretkar olsun sövülen korkak olsun. Bakın adam ne diyor; örneğin Sevan Nişanyan ve aydınlarımız susuyor herkes susuyor şöyle diyor Sevan Nişanyan; peki İstanbul'un her yerinde 2, 3 seneden beri herkesten özür dileyerek bunu tekrar ediyorum 2, 3 seneden beri eşek çükü gibi diktikleri o bayraklar beni neden rahatsız ediyor öyleyse. Şundan rahatsız ediyor, o bayraklar

36

Page 37: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:37

ulusun bayrağı değildir bir hizbin, bir siyasi görüşün bayrağıdır siyasi bir meydan okumadır işte bu cüreti sınırsızlaştırmaya yarıyor bu dava. Onlar hakaret ediyor bu ülkenin aydınları Silivri’ye atılırız korkusuyla ağzını açamıyorlar geçen gün AKP’li milletvekili CHP’li İsa Gök’ü meclis komisyonunda ne diye tehdit ediyor biliyor musunuz? Senin yetkin Silivri’ye kadar diyor tıkarım seni içeriye diyor. İşte yaratılmak istenen bu ve bu mahkemenin hizmet ettiği bu davanın hizmet ettiği budur. Bir avuç istisna Türk aydını hariç bu adamlara cevap veren çıkmış mıdır? Çıkamamıştır. Sizin belki sizin de ama iktidarın en çok sevdiği hukukçu ne diyor biliyor musunuz? En çok sevdiği hukukçu bakın şöyle diyor; bu ülkenin aydınları kuru yaş edebiyatı yaparlar korkusundan buradaki hukuksuzlukları bile savunurken bırakın Sevan Nişanyan’a cevap vermeyi. Ama iktidarın en çok sevdiği hukukçu bakın ne diyor; şöyle diyor şöyle diyor bu başkentin Ankara olacağını kim sordu, kime sordular dilimizin Türkçe olacağını, benim dedelerime sormadılar, kime sordular? Sayın Başkanım, aydın ben buradan sesleniyorum herkese aydın karşı karşıya olduğu tehdidin veya kendisine dayatılan korkunun aydın namusuna galebe çalmasına izin verirse o aydın değildir. Ve o adama kaç kişi bugüne kadar o cürete şu cevabı verebilmiştir; benim dedelerim Ankara’nın başkent, dilinin Türkçe olmasına karşı olanları Sakarya Ovası’nda öldürerek yani silah ve kurşunla karar verdi. Müzakere ederek değil kanla imzalandı o karar onların ardınlarını Şeyh Saitleri, Derviş Mehmetleri darağaçlarında sallandırarak karar verdi ve sen bunları değiştireceksen eğen en başta beni sallandıracaksın o ağaçta o dar ağacında diyen kaç aydın gördük bugüne kadar? İşte ben yoksa bile buradan bu ilanı yapıyorum Sayın Başkan. Herkes bir korku toplumunun parçası oldu bu dava herkesi bir Homo Fobicusa dönüştürdü Silivri’ye atılmaktan korkar hale geldi. Bir avuç vatansever aydın kaldı gerçekten aydın Hasan Tahsin namzedi aydın onların da birazı sanık birazı da duruşma salonunda izleyici başka da kalan.”

Mahkeme Başkanı:"Ek süreniz, ek süreniz doluyor toparlayın.”Sanık Oktay Yıldırım:”Son cümleyi tamamlıyorum, başka da kalan kalmadı. Size gelince

siz de bundan istisna değilsiniz Sayın Başkan yargıçlarda bundan istisna değil. Eğer iktidarın sevmediği kararları verirseniz iktidarın hoşuna gitmeyen kararları verirseniz sizlerde aynı tehditlerle karşı karşıyasınız. Onların hoşuna gitmeyen kararları veren hakimlerin Atatürk resimleriyle Beşiktaş Adliyesinden nasıl ayrıldığını gördük hepimiz. Şimdi onların yerine yepyeni bir yargı kadrosu oluşturuluyor biz bundan sonra bağımsız yargıdan çok daha sık bahsedeceğiz Sayın Başkan. Bağımsız yargı, hukuktan bağımsız, vicdandan bağımsız, hatta insanlık değerlerinden bile bağımsız bir yargıdan bahsedeceğiz bundan sonra. Zaten yargı dediğin böyle olmamalı mı Sayın Başkanım? Yani Hizbullahçıyı serbest bırakırken beni burada yıllarca tutmalı ve onu rahatsız eden bir vicdanı olamamalı, onu sıkıştıran bir yasa yazılı bir kanun olmamalı onlardan bağımsız olmalı yargı değil mi? ileri demokrasiyle uyum böyle olur. Darbe yapacak koca bir örgüt değil mi? Ama bak burada 10 kişi kalmış sizin vicdanınız bunu kabul ediyor mu? Böyle olmalı yeni yargının vicdanı bunu kabul etmeli. İşte bu 10 kişi o koca örgütün bütün şeylerinden dolayı faaliyetlerinden dolayı burada 3 buçuk yıl hapis yatabilir hiç rahatsız etmemeli bu sizi böyle olmalı vicdandan ve insanlıktan.”

Mahkeme Başkanı:"Son cümlenizi alalım.”Sanık Oktay Yıldırım:”Son cümle ve bağımsız. Şimdi Sayın Başkanım, gazeteciyle aydın

arasında şey düzeltiyorum gazeteciyle ankesörlü telefon arasında bir fark vardır. Ankesörlü telefona jeton atarsınız sesinizi taşır jetonu atanın kim olduğuna bakmaz ne taşıdığına da bakmaz. Gazeteci, gazeteci kalemini namusuyla doldurur açar okur ne doğruysa onu yazar kimsenin karşısında eğilmez, kimsenin karşısında bükülmez, cesurdur, buradan bu ülkenin cesur aydınlarından ve cesur gazetecilerinden bir talebim var. Sizden tahliye talep etmiyorum ama onlardan bir talebim var lütfen Hizbullahçılar kadar, banka hortumcuları kadar, katiller kadar, lütfen cesur olunuz ve sizden de bir talebim var Sayın Başkanım sizden de bir talebim var.

37

Page 38: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:38

Sizden de vicdan, hukuk ve insanlık değerlerine riayet talep ediyorum Sayın Başkanım saygı talep ediyorum Sayın Başkanım çok teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı:"Buyuru. Buyurun Nusret Bey.”Sanık Nusret Senem söz istedi, verildi:”Sayın Başkan bazı taleplerim var bunları dile

getireceğim ama öncelikle Sayın Genel Başkanım Doğu Perinçek’in sabahki oturumda yaptığı konuşmaya bir ilave yapmak istiyorum. Dediler ki; 15 Temmuz 2008’de Tayyip Erdoğan ben bu davanın savcısıyım dedi, bu tarih çok önemli zira 14 Temmuz yani 1 gün önce 2008 tarihinde bu davanın iddianamesi mahkemenize verilmişti. Yani bu davanın savcısıyım deme lafının ne kadar gerçeğe denk düştüğünü ne kadar tarihi bir ifade olduğunu gösteren bu olguyu hatırlatmak istedim 14 Temmuz 2008 iddianame mahkemeye veriliyor bir gün sonra Tayyip Erdoğan ben bu davanın savcısıyım diyor. Bu davanın gerçek savcısının kim olduğunu bu olgu bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. Geliyorum taleplerime, yazılı bir kısmı yazılı onları takdim edeceğim 24, 29 Mart günü 2008 29 Mart 2008 günü tutuklandım. 25 Mart’ta da gözaltına alınmıştım 4 gün sonra hakkımızda tutuklama kararı verildi. Tutuklama müzekkeresinde ceza kanununun 326. maddesinden tutuklandığım yazıyor yani devlete ait gizli belgeleri hile ile elde etmek suçunu işlediğim iddiası bu tutuklamanın dayanağı oluyor. Peki, bu iddia hangi belgelere dayanmış, benim avukatlık büromda 25 Mart 2008 akşamı yapılan aramada bir dava dosyamın içerisinden bu meşhur Susurluk olayıyla ilgili MİT’in Susurluk raporu ve Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanı Kutlu Savaş’ın Susurluk raporu bulunmuş bu raporların bulunması dolayısıyla tutuklandım. Bu belgeler benim takip ettiğim Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1998/103 numaralı dosyasının içinde olan belgeler davayı Büyük Birlik Partisi Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu açmıştı. Aydınlık Dergisinin aleyhine açılmış bir dava bende o davada Aydınlık Dergisinin vekili olarak görev yaptım. Davanın gerekçesi şu; MİT’in Susurluk raporunda bir en sonunda bir 6 sayfalık bölüm var orada Fethullah Gülen'le ilgili MİT’in arşivindeki fiş bulunuyor 6 sayfa onun bir yerinde şu ifade edilmiş. Büyük Birlik Partisini 1992 yılında Fethullah Gülen kurdurdu. Bu partiye maddi ve manevi yardımda bulundu ve bulunmaya devam ediyor bu yazıyor orada. Bunu partinin ve Muhsin Yazıcıoğlu’nun kişilik haklarına saldırı olarak değerlendirdi Muhsin Yazıcıoğlu ve dava açtı. Bu dava şimdi talebim üzerine geldi mahkemenizin dosyasının içinde kararı da orada o davada Muhsin Yazıcıoğlu’nun açtığı dava reddedildi Muhsin Yazıcıoğlu yönünden reddedildi dava bu. Bu belgelerde MİT’in Kutlu Savaş raporu işte bu iddianın içinde yer alan rapor ile Kutlu Savaş’ın raporu da bu davaya Başbakanlıkça gönderilen mahkemenin isteği üzerine Başbakanlıkça gönderilen deliller. Bunun da birebir aynısı bende bulunanın aynısı dava dosyası içerisinde var ve ben bu nedenle tutuklanmış oldum. Şimdi Sayın Başkanım, bu ne anlama geliyor ben 33 yıllık avukatım bu bir avukatın avukatlık görevini yaptığı için tutuklandığı anlamına geliyor. Biz bunu Sayın Mahkemenize 20 Ekim 2008 tarihinden beri anlatıyoruz taleplerde bulunduk dosyalar geldi girdi bunların hepsini gördünüz ama hala tutukluluğumuz sürüyor. Bu belgeler iddianameye de konmuş iddianamede de var benim örgüt üyeliğimin delili olarak iddianameye konmuş biri 61 sayfa biri 101 sayfa diye benimle ilgili bölümden yaklaşık 1 buçuk sayfa kadar sadece bu 2 belge anlatılıyor ve bu belgelerle ilgili iddialar anlatılıyor içindeki iddialar. Hatta savcılar iddianameye şöyle yazmışlar; bizim üyesi olmakla suçlandığımız Ergenekon örgütü Susurluk olayının devamıdır diyorlar, iddianame sayfa 47. şimdi Sayın Başkan bugüne kadar gelenler anladığım kadarıyla yeterli olmamış mahkemenizin başkanı şuanda bu gün burada bulunmayan mahkemenizin başkanı Susurlukla ilgili davalarda görev yapmış. O bilir bunu İstanbul 6. Devlet Güvenlik Mahkemesi 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin üye hakimi olarak görev yapmış o bilir bu dosyaları. Demek ki bizim anlattıklarımız yetmemiş şimdi benim talebim şu; bu olayla ilgili dosyaları dava dosyalarını celp edelim buraya gelsin. Şimdi numaralarını vereceğim nerelerde olduklarını hangi olayla ilgili olduklarını da söyleyeceğim bunlar buraya gelsin. Bunu bu mahkemenin 4 üyesi var dördü de iyice bir okusunlar baksınlar. Oradaki sanıklarla buradaki insanların bir ilişkisi var mı bu açığa çıksın oradaki eylemlerle

38

Page 39: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:39

buradaki iddia edilen eylemlerin bir ilişkisi var mı bir açığa çıksın. O örgütün başında kimin olduğunu hala o örgütle irtibatlı olanların kimler olduğu bir açığa çıksın bunların hepsini tek tek bir görelim artık bu zorunlu oldu zorunlu oldu. Eğer burada bir adalet tecelli edecekse Amerika’nın kurdurduğu ve Türkiye’de binlerce faili meçhul cinayetin meydana gelmesine yol açan o örgütü hep birlikte tanıyalım, hep birlikte tanıyalım. Bizim bundan hiçbir çekincemiz ve korkumuz yoktur ama bundan göreceksiniz bugün Türkiye’yi yönetenlerin tir tir titrediğini göreceksiniz, gelsin o dosyalar hep beraber burada göreceğiz, kim o dosyalarla irtibatlıdır kimler var hepsini tek tek görelim, şimdi geliyorum dosyalara. İstanbul 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 12.02.2001 gün 1997/180 esas 2001/36 karar sayılı dosyası bu dosyada 14 sanık yargılandı haklarında hüküm kesinleşti infazları da tamamlandı bu dosyanın bütün belgelerini ve emanet makbuzlarını o makbuzlara konu olan suç eşyalarıyla birlikte celbini talep ediyorum. 2, karara çıktı infazı tamamlandı her şeyi bitti o klasörün şu anda 6 nolu devlet güvenlik mahkemesine bakan ağır ceza mahkemesi hangisiyse onda olması lazım savcılık bunu bilir ezbere bilirler ben şimdi bilmiyorum. 2, Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1997/205 esas sayılı dosyası.

Mahkeme Başkanı:”Aydın, doktor beyi, doktor beyi çağırın. Doktor beyi çağırın. Doktor beyi çağırın. Oraya bir oturturun, oraya bir oturtturun, oturtturun.”

Sanık Nusret Senem:”Oturtun bir yere. Kalp krizi (bir kelime anlaşılmadı) kalp krizi geçiriyor herhalde.”

Duruşmaya kısa bir ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.Ara verilmeden önce Sanıklardan Oktay Yıldırım’ın rahatsızlandığı ve doktor tedavisi

altına alındığı görüldü.Bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Kenan Aşık, Av. Atilla Cengiz Ceylan, Av.

Murat İnan, Av. Yıldırım Çavuşovalı, Av. Tolga Akalın ve Av. Hasan Gürbüz’ün geldikleri görüldü.

Huzurdaki yerlerine alındı.Sanık Nusret Senem’in talep ve beyanının alınmasına devam olunduMahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Nusret Senem söz istedi, verildi:"Kaldığım yerden devam ediyorum Sayın Başkan.”Mahkeme Başkanı:”Buyurun.”Sanık Nusret Senem:”2. talebim Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 1997/205 esas

sayılı dosyası bu dosya son derece önemli bu kumarhaneciler kralı Ömer Lütfi Topal isimli kişinin öldürülmesi olayıyla ilgili dosya bu dosya sonuçlanmıştır. Kesinleşmiştir Beyoğlu 1. Ağır Ceza Mahkemesinden bu dosyanın da getirtilmesini talep ediyorum. 3. talebim, Silivri Cumhuriyet Savcılığında Susurluk olayıyla ilgili olarak 2 tane soruşturma dosyası var bunlardan birisi 1995/627 hazırlık numaralı dosya. MİT mensubu Tarık Ümit’in kaçırılıp öldürülmesi olayıyla ilgili olan dosyadır. Diğer dosya yine Silivri Cumhuriyet Savcılığının 1995/183 hazırlık numaralı dosyası bu da 2 İranlı Lazen Esmaeli ve Asker Sivitko isimli kişilerin öldürülmesiyle ilgili dosyadır bu kişilerin MİT mensubu olduğu resmi olarak biliniyor. Bunların kaçırılıp öldürülmesiyle ilgili dosya burada Silivri Cumhuriyet Savcılığındandır bu dosyanın tamamının emanet makbuzları ve emanet eşyalarıyla birlikte celbini talep ediyorum, emanet eşyaları da özellikle önemlidir onu ayrıca vurgulayayım. Sadece silahlardan falan ibaret değil o emanet makbuzlarında son derece aydınlatıcı belgeler vardır bu nedenle bu dosyaların getirtilmesini istiyorum. Verilmesini istediğim mahkemenizden verilmesini istediğim bir belge var, onu açıklamak isterim geçen celse Bakırköy 4. Ağır Ceza Mahkemesinden 2003/351 numaralı dosyayı getirtmiştiniz. Fakat bu dosya eksiktir bana dijital kopyasını tebliğ etti mahkeme cezaevinden bu dosya eksiktir neden eksik olduğunu şöyle izah edeyim; mahkemeniz bu dosyayı ben 2009 yılında talep etmiştim 2009 yılında bu dosyayı getirtmiş dördüncü ayın üçü 2009 tarihli Sayın üyelerden Sedat Sami Haşıloğlu ve

39

Page 40: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:40

Hüseyin Özese ismiyle tutanakta imzalar var. Bu dosyanın emanet makbuzlarının fotokopilerinin çıkarılıp dosyaya konulmasına ve ayrıca dosyanın PDF formatında dijital ortamda bir suretinin çıkartılarak kopyasının alınmasına karar verilmiş ve dosyaya alıkoyulmuş. O kopya o PDF şeysi ve emanet makbuzları bana verilmedi bana son 2010 yılında 2. kez talep etmem üzerine gelen PDF dosyası verildi orada eksik belgeler var ben inceledim eksik belgeler var 2009 yılında 04.03.2009’da tutanağa bağlanan dijital format ve emanet makbuzlarının verilmesini talep ediyorum. Getirtilmesini istediğim dosyalar bu, bir de tahliyeyle ilgili beyanım olacak. Evet, bu yazılıdır takdim ediyorum Susurluk raporlarından söz ettim ve o nedenle tutuklandığımı ifade ettim. Ekim 2009 tarihinden bu yana mahkemenizin hakkımdaki tutuklamayla ilgili kararı Sayın mahkeme başkanının muhalefet şerhiyle devam ediyor 2 Sayın üye bu konuda tutukluluk sürsün diye kararlar veriyorsunuz. Ceza Kanununun 326. maddesindeki fiilden dolayı tutuklandım ama iddianamede bu fiilden hakkımda bir cezalandırılma talebi bulunmuyor bildiğiniz gibi. Dolayısıyla hakkımda böyle bir tutuklanmaya neden olan suçla ilgili bir isnat olmadığı için tutuksuz yargılanmam o tarihten itibaren yasal zorunluluk olmasına rağmen yasadışı bir şekilde tutukluluğum sürdürüldüğü kanaatindeyim. Bu son derece hukuk dışı bir değerlendirmedir ama aynı zamanda bu yargının da çürüdüğünü gösteren bir olgudur. Yargı çürümüştür kanaatimce normalde 30 küsur yıldır 33 yıldır bu mesleği yapıyorum ceza usuldeki uygulama şöyledir; eğer bir kişi tutuklandığı suçtan dolayı iddianame düzenlendiği tarihte suçlanmıyorsa bir isnat yoksa savcılık direk olarak mahkeme şeyine gerek yoksa savcılığın yetkisi vardır direk olarak salıvermek zorundadır. Ama tutukluluk sürdürülüyorsa bu kişinin hürriyetinin tahdit edilmesi anlamına gelir, bu suçtur. Bu suçu mahkemeniz bilerek bilerek 27 Temmuz 2008 tarihinden bu tarafa sürdürmektedir. Burada benim söyleyebileceğim bir tek şey vardır o da; hukukun çürüdüğünü söylemektir. İkincisi Sayın genel başkan partimizle ilgili aramada elde edilen deliller konusunda Ankara 28. Asliye Ceza Mahkemesinin vermiş olduğu kararda aramanın tamamen hukuksuz, hukuk dışı şekilde yapıldığını mahkemenin saptadığını belirtti ve bu kararı dosyanıza koyduk. Bu karara dayanak olan Ankara Hukuk Fakültesi bilirkişi heyetinin 3 kişilik bilirkişi heyetinin de raporu var o raporda da aramanın tamamen hukuk dışı olduğu belirtiliyor. Ayrıca suçlamalara konu olan 3 CD’yle ilgili olarak 4 CD’yle pardon ilgili olarak arama tutanağında bu CD’lerin partide bulunduğunu gösteren hiçbir emare yok o CD’lerde ne numaraları var ne üzerinde bizim parafımız var ne parmak izi var hiçbir şey yok o CD’ler İstanbul'da dosyaları açıldığında o dosyanın arasına konmuştur. Sayın genel başkan bu konuyla ilgili olarak elimizdeki somut dosyada bulunan bir somut kanıt nedeniyle duruşma savcısı hakkında suç duyurusunda bulundu bu talebe katılıyorum. Sayın Başkan o 4 CD’de ne vardı? İzmir NATO Merkezine suikast iddiası, Yargıtay’a, Yargıtay krokisi vardı ve Yargıtay’a suikast iddiası vardı. 1995 yılında yanılmıyorsam Balıkesir’de dönemi Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’a suikast iddiası vardı 2005 yılında pardon, suikast iddiası vardı vesaire. Bu davanın iddianamesine baktık bakıyoruz sayfalarca tekrar tekrar hatta o belgelerin orada bulunmasının alçaklık olduğunu söyleyecek kadar zıvanadan çıkmış şekilde iddialar dile getiriliyordu. Gazetelerde yandaş medyada günlerce manşet oldu bunlar. Ben duruşmada bu belgelerle ilgili bu kadar ağır ithamlarda bulunuyorsunuz neden suikast iddiasıyla bir dava açmadınız diye sordum. Biz İşçi Partisi sanıkları hepimiz bunu sorduk böyle savcılık olur mu? Savcılık makamı psikolojik savaş makamı değil Cumhuriyetin iddia makamıdır ama burada bu iddianame bahsedilen 3 konu tam bir psikolojik harp malzemesi olarak yazılmış çizilmiş ve sayfalarca bizlere hakarete varıncaya kadar iddialar ileri sürülmüş. Biz bu savunmaları yaptıktan sonra ne oldu? 2. davanın mahkemenizde görülen 2009/191 esas numaralı davanın iddianamesinde 101 ve 103. sayfalarda 103. sayfalarda savcılar evet bunları yazdık ama suç isnadında bulunmuyoruz dediler ne demektir bu? Bir siyasi partiye onun genel başkanına genel sekreterine yöneticilerine en ağır ithamlarda bulunacaksınız aylarca basına servis edeceksiniz hakaretlerde bulunduracaksınız manşetler yağdıracaksınız suç isnadında bulunmadık diye kenara çekileceksiniz yani sehven

40

Page 41: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:41

iddiada bulunmuşsunuz. Bu hukukun çürümesidir Sayın Başkan bu hukukun çürümesidir bunu Türk basını Türk basını bunu cesaret edip yazmamıştır, yazmamıştır. Vicdanlı insanlara bunu bir kez daha hatırlatıyorum o 2. davanın iddianamesinin 101 ve 103. sayfasına baksınlar günlerce manşet yaptıkları bu suikast iddialarının hakkında savcılar biz suç isnadında bulunmuyoruz yani cezalandırma talebi talep etmiyoruz diyorlar yani bunda bir suç yoktur diyorlar. İşçi Partisiyle bir irtibatını kuramadıklarını söylüyorlar, bu hukukun çürümesidir işte hukukun çürümesidir. Bizim bu isnat edilmeyen suikast iddiaları nedeniyle hala tutuklu olmamız hukukun zıvanadan çıkmasıdır. İçişleri Bakanı Beşir Atalay ve Tayyip Erdoğan Silivri’de özel mahkemeler kurduk dediler, bizlerde onların kurduğu ve içeri tıktık dediği sanıklarız. Şimdi de Yargıtay’da bu mahkemelerden çıkacak kararları inceleyecek özel daire kuruyorlar onu esası şimdi mecliste görüşülmeye başladı özel daireler kuruyorlar. E şimdi bizde burada bunun hukuk olduğuna inanacağız buralardan adalet çıkacağına inanacağız güveneceğiz bu hukukun çürümesidir zıvanadan çıkmasıdır, bu hukukun zıvanadan çıkmasıdır. 12 Eylül referandumunun arkasından Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu seçimleri oldu ben 33 yıldır bu mesleğin içerisindeyim yargıçlarını tanırım avukatlarını tanırım barolarını tanırım binlerce insan tanırım öğrenciliğimden beri tanırım yargı faaliyeti nedeniyle tanırım. Bu yargı alanının yüzde 70’i Cumhuriyete bağlı insanlardı. Ben 24 Şubat günü 23 Şubat günü 2009 Şubat 23’ünde burada sorguda yargı alanının esas olarak Cumhuriyete bağlı insanlardan oluştuğunu söylemiştim. Hala çoğunluğun öyle olduğu kanaatindeyim ama bir hayal kırıklığımı da, bir üzüntümü de ifade etmek istiyorum. bu ne korkuymuş bu Cumhuriyetin hukukçularını korku yakışmıyor bu ne korkuymuş yüzde 10 olmayan bir gücün korkusuyla etkisiyle yargıda şimdi deprem yaratan bir seçim yaptılar. Yani hukuk adına bu da bir büyük utançtır utançtır bu yine hukukun çürüdüğünü yargı alanının çürüdüğünü göstermiş oldu yargı alanı çürümüştür yazıklar olsun diyorum. 20 Ekim 2008 tarihinden beri bu dava sürüyor ayrıca Beşiktaş mahkemelerinde Balyoz vesaire çeşitli davalar yürüyor bu mahkemede 2. Ergenekon davası sürüyor bu davalardaki hukuksuzlukları çok yazdık söyledik kamuoyu da çok dinledi. Şu bir gerçek ki burada hukuk yoktur daha ağır bir şey söylemek istemiyorum ama hukuk yoktur burada hukuk bitmiştir burada. Burada başka bir şey oluyor Türkiye’nin rejiminin dönüştürülmesinde bu mahkeme büyük bir rol oynamıştır, büyük bir rol oynamıştır. Bu ve bu mahkemede şimdi yapılan atamalara bakıyorsunuz doğal hakimlik vesaire bunların hepsi berhava olmuş bu kavramları artık konuşmaya bile lüzum yok kanıksandı bunlar doğal hakim falan bunları atmışız hepsini çuvaldan. Yani hukuk, hukuk bitmiş hukuk yok burada bir hukuk yok. Dolayısıyla Sayın Başkan ben bütün bu nedenlerle tahliye talep etmiyorum. Artık bu tarihten sonra benim ağzımdan tahliyemi talep ediyorum ifadesi çıkmayacaktır tahliye talep etmeyeceğim. Çünkü hiçbir şekilde burada bir hukuk olmadığına inancım vesaire kalmadı bu böyle bir talepte bulunmayı buradaki hukuksuzluğu meşrulaştıracak bir unsur olarak görüyorum bundan sonra kesin olarak bundan sonra böyle bir talep bulunmayacağım. Ama bu demek değildir ki ben bu mahkemenin vereceği kararları bir kenara koyacağım bütün kararlarınızı dikkatlice izleyeceğim sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğim, sonuna kadar mücadele etmeye devam edeceğim. Ama tahliye talep etmeyeceğim fakat bir noktanın altını çizmem lazım o da şu; ben avukatım müvekkillerim müvekkilim olan arkadaşlar var avukat arkadaşlarım var. Bizim Ankara Barosu Dergisinin arka kapağında şimdi ismini şey yapamadım ama bir hukukçu düşünür avukat düşünürün veciz bir sözü var Molirak diye hatırlıyorum yanlış telaffuz da edebilirim ismini o şöyle diyor; avukatların efendisi avukatlar köle kullanmadılar efendisi de olmadı bu savunma mesleğinin kutsallığına yapılan bir vurgu olduğu gibi avukatın ne kadar özgür olması gerektiğine de vurgu yapan bir veciz ifade. Dolayısıyla ben bu kanaate ulaşmış bir hukukçu olarak söylüyorum ben bu kanaate ulaştım. Benim yürüttüğüm avukatlık yaptığım süre içerisinde katılmadığım ama müvekkillerimin yapmamı istediği şeyler olduğunda ben onların hep eline dosyalarını verdim ve onları uğurladım. Katılmadığım şeyleri asla savunmadım hayatım boyunca meslektaşlarımdan da böyle bir şey beklemiyorum eğer benim bu

41

Page 42: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:42

fikrime inanıyor iseler o zaman şüphesiz ki benim aldığım tavrı beklerim ama inanmıyorlarsa tabi ki herkes kendi fikrini savunmakta özgürdür o bakımdan onlara saygı duyarım herhangi bir şekilde bir şeyim yoktur yani kendi uyguladığım gibi avukat arkadaşlarımın da özgürce görevlerini yapmasını beklerim söyleyeceklerim bundan ibaret.”

Mahkeme Başkanı:"Nusret Bey mahkememizdeki yargılama hukuka uygun olarak devam ediliyor.”

Sanık Nusret Senem:”(1, 2 kelime anlaşılmadı) inancım yok zerre kadar.” Mahkeme Başkanı:”Bunlar tabi o sizin yorumunuz buyurun. Buyurun Mehmet Bey.”Sanık Nusret Senem:”Yorum morum yok ki hepsi gören göz görüyor.”Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu anlaşılmadı.Sanık Mehmet Demirtaş söz istedi, verildi:"Değerli Başkanım, başlamadan önce bir de

sizin yorumunuzu öğrensek 4 senedir yatıyorum 4 yıl daha yatacağım.”Mahkeme Başkanı:”Yorum yapma durumunda değiliz, yorum yapma durumunda değiliz.

Biz tarafsızız ve görüş bildirme durumunda değiliz.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı.”Buyurun Mehmet Bey.”Sanık Mehmet Demirtaş:”Sayın Başkan ve Sayın Üyeler, adaletsizliği önceleyecek

gücünüzün olmadığı zamanlar olabilir. Fakat itiraz etmeyi beceremediğimiz bir zaman asla olmamalıdır, itiraz edin siz de edin haksızlığa uğradığınız zaman siz de itiraz edin. Bu düsturdan yola çıkarak yaşanan zulme itiraz etmeyi hiçbir anlam ifade etmese de itiraz etmek adına söz almış bulunuyorum. Malumunuz hafızayı beşer nisyan ile maluldür. Bu bakımdan tekrar gibi olsa da bazı konuları dile getirmekte fayda var diye düşünüyorum. Yine malumunuz ve eseriniz olarak duruşma aralıkları gün geçtikçe uzamakta bu tertibe zaman kazandırmak adına suya tirit şeyleri dinleyip dinletmekten bazı şeyler hafızalardan silinmektedir. Bu çerçevede duruşmaların başlangıcı bundan yıllar önce diyebileceğimiz güne dönmek bazı gerçekleri bir kez daha dile getirmek zorundayım. Ben ne demişim ve siz ne anlamak istemişsiniz ve esaret oy çokluğuyla 4 yıla dayanmış. Yaklaşık 3 yıl önce ancak bugün ulaşabildiğimiz HTS raporları benim elimde yoktu ve geleceğini de bilmiyordum. Ama yalanın ölümlü gerçeklerin ölümsüz olduğunu bir kez daha belgeler ışığında görelim. 13.11.2008 tarihli 13. celsenin duruşma tutanağı sayfa 40 benim ifademden aynen aktarıyorum. Ben herhangi bir yerde gözaltına alınmadım bana olay yerinde bulunan büfeden telefon edildi polislerin olduğu arama yapacakları söylendi ve ben bahse konu yere böyle geldim. Devamla, ben tutanakta yazdığı gibi o evin önünde beklerken gözaltına alınmadım telefonla çağrıldım ben saat 18:30 civarında gelir gelmez derhal polis arabasına bindirildim ve Dudullu Polis Karakolu’na götürüldüm. Oysa tutanakta aramaya nezaret ettiğim yazmaktadır ben bu ifadeyi huzurda yaklaşık 3 yıl önce verdim. Ve elimde HTS raporları yoktu bugün var ve şöyle demekte bu raporlar 12 Haziran 2007 saat 17:24’te bahsi geçen büfecinin cep telefonundan polis memuru tarafından aranmışım 121 saniye görüşmüşüm. Benim baz istasyonum Kavacık Beykoz, saat 17:26’da önce ağabeyimi aradım ve ben uzaktayım yakındaysan sen git dedim o da uzaktaymış gitmedi. Saat 17:29’da avukatım Yusuf Beyi aradım o da Avrupa Yakasında olduğunu benim gitmemi ve konuyu öğrendikten sonra onu aramamı söyledi. Ama altını çizerek söylüyorum silahını da al öyle git demedi, saat 17:30’da eşimi aradım geç kalabileceğimi merak etmemesi gerektiğini söyledim. Baz istasyonum hala Kavacık Beykoz olarak gözükmekte. Saat 17:33’te marketçi kardeşimi aradım mahalleye geç gelebileceğimi ekmeğimi ayırmasını söyledim saat 17:36’da baz istasyonum yine Kavacık Beykoz saatlere lütfen dikkat edin. Saat 17:53’de avukatım beni aramış baz istasyonum Ümraniye Sanayi Sitesi olarak gözükmekte, saat 17:57’te telefonum kapanmış. Yani sahte tutanakçı işgüzar polislere teslim olmuş durumdayım. Olayın tertiplendiği yerde hepi topu 4 dakika kalmışım her ne kadar düzmece tutanaklar düzüp savcılara okutturan polis tutanakları böyle demese de işin gerçeği böyle. Baz istasyonları böyle derken savcıların muteber ve samimi beyancılarından Ali Yiğit aynı

42

Page 43: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:43

gün aynı tarihli sorgusunda ne diyor peki. Mahkeme Başkanı: olay yerine polisler geldi sende gittin yanlarına durumu anlattın dayın, Ali Yiğit: dayım tamamen telefonla çağrılmıştır dayımı telefonla arayarak dayım telefonla olay yerine gelmiştir telefonla çağrıldı dedi. Mahkeme Başkanı: sen bir şey mi söyledin polislere? Ali Yiğit: hayır efendim dedi. Mahkeme Başkanı: polisler dayını biliyorlar dayını telefonla aradılar öyle mi, oradan mı aradılar? Ali Yiğit: evet yanımda aradılar telefon numarasını verir misin dediler dayının ben dayımın telefon numarasını verdim dayım yaklaşık yarım saat 15, 20 dakika sonra kendi dedi, diye yazmakta mahkeme tutanaklarında. Peki, götürü usulü savcılara iddianame paçavrasını hazırlayan polisler tutanaklarında ne diyor; 12 polis memurunun altına imza, isim yazıp imza attığı tamamı sahte düzmece olan ve dosyaya sunulan tutanak aynen şöyle; gecekondu önüne geldiğimizde ikametin önünde bulunan Ali Yiğit ve Mehmet Demirtaş isimli şahıslarla birlikte girilerek yapılan aramada, aramadan mütevellit herhangi bir zarar ziyanlarının bulunmadığını belirtmeleri üzerine arama işlerine refakatinizdeki Ali Yiğit ve Mehmet Demirtaş isimli şahıslara CMK 147 madde hakları okunup anlatılmak suretiyle gerekli tahkikat için Ümraniye Asayiş Büro Amirliğini intikal ettirilmiş, diyor. Ali Yiğit sorgusunda Oktay Yıldırım’ın aramada dayısı orada mıymış sorusuna dayım yoktu efendim diye cevap vermekte. Baz istasyon verileri benim o adreste 4 dakika kaldığımı göstermekte ve sorgumda anlattıklarımın tamamını doğrulamakta. Saat 12:40’da nokta tarifli olarak verilen adrese polis 5 buçuk saat sonra gelebilmekte ve polis kurgusuna göre tam 4 dakikada beraber arayıp çıkmaktayız olmadığım bir yerde hiç kimsenin görmediği ama polis ve savcının ara sıra bulup ara sıra imha ettiği bir kasa bomba buluyoruz. Bu polis ve savcılar ya sayı saymayı bilmiyorlar ya da nasıl olsa iddianameye ne koysak gider diye desteksiz sallamaktalar bir ihtimal daha var tabi ki onu da polis söylemekte şöyle soruşturma Ergenekon olsun da sinkaf ederim hakimi de savcıyı da. Duruşma tutanaklarına dönersek huzurda avukatsız olarak verdiğim ek ifademde; tutuklandığım günün sabahı da erken çıkmıştım evden işim var o gün Yalova’ya gittim geri döndüm akşam tutuklandım gözaltına alındım daha doğrusu demişim. Ayrıntılı olarak ancak 4 yıl sonra elimize geçen HTS raporları ne diyor peki? Tarih 12.06.2007 saat 07:38 baz istasyonu İstiklal Mahallesi Ümraniye yani evim. Saat 09:25 baz istasyonu Kavacık Beykoz işyerim saat 10:35 baz istasyonu Sultanbeyli TEM otoban saat 12:32 baz istasyonu Çiftlikköy Yalova saat 12:48 baz istasyonu Çiftlikköy Yalova saat 14:37 baz istasyonu Çiftlikköy Yalova işim var orada o gün noterle ilgili bir işim resmi daireyle ilgili bir işim. Saat 15:21 baz istasyonum İzmit Kocaeli geri dönüyorum saat 15:46 Gebze Kocaeli saat 17:21 baz istasyonum İstanbul Kavacık Beykoz. Bu ve buna benzer örnekler çoğaltılabilir yani iftira bloğu olan savcıların iddianame diye tapındıkları metnin ve eklerinin tamamının yalan ve düzmece olduğu görmek isteyen gözler için gün ışığı gibi ortadadır. Maalesef tutuklu vicdanlar bunu görmekten acizdir ve esaret sürüp gitmektedir. Yazdığınız yüzlerce müzekkere cevaplarına sanıklar aleyhine olabilecek 1 tek cevap gelmiş midir? Şüpheden sanıktan başka herkes yararlanır ilkesini hayata geçirmiş bir heyet olarak ne kadar övünseniz azdır. Hiç kimsenin duymak istemeyen kadar sağır olamayacağını bilerek beyanıma devam ediyorum. Malum bu davada telefon kayıtları ve HTS raporları ciddi yer kaplamaktadır, ihbar telefonu olarak adlandırılan tertip başlangıç düdüğünün saati Trabzon İl Jandarma Komutanlığı formunda 12:55 olarak görülmekte. Trabzon 12:55’te aldığı ihbarı 12:40’da İstanbul TEM Şubeye iletmiş 12:55’te alınan ihbar 12:40’ta nasıl başka bir yere iletilip, iletilir deyip sakın şaşmayın bu dosyada zaman ilerledikçe duvara toslamayan hiçbir veri yok. Bakın iftiramın iftiranameden bir bölüm aktarayım, iddianameperest savcıların 1. iftiranamesi sayfa 425, bu tarihten yaklaşık 1 yıl önce gerçekleşen Danıştay saldırısı olduğu günlerde Zafer Kod Muzaffer Tekin’e ait villa basıldıktan sonra televizyonda Mahmut Öztürk ve Oktay Yıldırım’ı gördüğünü bu durumu dayısı Mehmet Demirtaş’a sorduğunda onlar devlet için çalışan astsubaylar Zafer Kod isimli Muzaffer Tekin’in gizli zulalarda silahlar varmış ancak aramada bulamamışlar dediğini nedenini ise baskından önce haberleri olduğunu devletin her yerinde ve her kademesinde nüfusları olduğunu ve her şeyi

43

Page 44: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:44

önceden haber aldıklarını söylediğini. Şimdi bunu analiz edersek ben Muzaffer Tekin’i tanımıyorum, Çavuşbaşı’nda bir santim toprağım varsa hepsini kabulleniyorum dedi Sayın Muzaffer Tekin iftiraların hepsini kabulleniyorum dedi burada ben o tarihte Muzaffer Tekin’i tanımıyorum tanımadığım insan için Çavuşbaşı’nda villasının olduğunu böyle böyle bir şeyin olduğunu hiç söylemiyorum biz yorulduk çünkü söylemekten. Devam edelim, şimdi savcıların hazır halde aldıkları iddianame dedikleri metne inanacak olursanız ki tavsiye etmem ihbar saatiyle benim çağrılış saatim arasında tam 5 buçuk saat var nerede bu örgütün devletin her yerinde ve her kademesinde nüfusları olan ve her şeyden önceden haberi olan sadece polis ve savcının hayalini kurup gerçeğini gösteremediği zatı muhteremler. Bu da uydurmalardan biri değilse ben nasıl koşar adım çağrıldığım yere gitmişim bu sizce doğaya aykırı değil mi? İddianameperest savcıların 1. iftiranamesi sayfa 427 devam ediyoruz. Bu tarihten yaklaşık 1 yıl önce Danıştay saldırısı olduğu günlerde televizyonda Mahmut Öztürk’ü ve Oktay Yıldırım’ı gördüğünü bu durumu dayısına sorduğunu dayısının ise cevaben onların devlet için çalışan subaylar olduğunu hatta Muzaffer Tekin’in Çavuşbaşı’ndaki evinde arama yapıldığında evde bulunan silahların aramada bulunamadığını söylediğini. Çünkü bu kişilerin devletin her yerinde adamları olduğunu ve daha önceden bilgi aldıklarını belirttiğini, safsataname devam ediyor. iddianameperest savcıların 1. iftiranamesi sayfa 536, bundan sıkılıyor olabilirsiniz Sayın Başkanım bunlar defalarca var iddianamede yani beyinleri uyuşturmak için defalarca var ben sadece bir bölümünü okuyorum. Sayfa 536 bu tarihten yaklaşık 1 yıl önce gerçekleşen Danıştay saldırısı olduğu günlerde Muzaffer Tekin’e ait villa basıldıktan sonra ben televizyonda Mahmut Öztürk ve Oktay Yıldırım’ı gördüm. Bu durumu dayım Mehmet Demirtaş’a sordum o da bana onlar devlet için çalışan astsubaylar Muzaffer Tekin’in Çavuşbaşı’ndaki evinde arama olmuş evde gizli zulalarda silahlar varmış. Ancak aramada bulamamışlar dedi nedenini ise baskından önce haberleri olduğunu devletin her yerinde ve kademesinde nüfusları olduğunu ve her şeyi haber aldıklarını söylemişti, iddianame devam ediyor. İddianameperest savcıların 1. iftiranamesi sayfa 537, Ergenekon Terör Örgütünün 27 adet el bombasını güvenilmez veya tanımadıkları insanlara teslim etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmeyeceğinden böyle önemli ve gizli bir konunun da Ergenekon Terör Örgütünün yapısını ve özelliklerini bilmeyen kimselerle paylaşılmayacağı ve şüphelinin de bizzat bombaları bilerek saklaması Ali Yiğit sorduğunda bunların derin devlet bombaları olduğunu anlayabiliyor musunuz? Önce başka bir şeydi bu derin devlet bombaları olduğunu hatta Danıştay olayında bu bombaların Çavuşbaşı’ndaki evde olması sebebiyle bulunamadığını Ali Yiğit’e söylemesi ve bu bombaların o olaydan kalan bombalar olduğunu belirtmesi o olaydan kalan bombalar örgütün amaçlarını bilerek bu bombaları sakladığını göstermektedir, yerseniz. İddianame devam ediyor, iddianameperest savcıların 1. iftiranamesi sayfa 539 bu tarihten yaklaşık 1 yıl önce gerçekleşen Danıştay saldırısı olduğu günlerde Zafer Kod isimli Muzaffer Tekin’e ait villa basıldıktan sonra televizyonda Mahmut Öztürk’ü ve Oktay Yıldırım’ı gördüğünü bu durumu dayısı Mehmet Demirtaş’a sorduğunda onlar devlet için çalışan astsubaylar Zafer Kod isimli Muzaffer Tekin’in Çavuşbaşı’ndaki evinde arama olmuş evde gizli zulalarda silahlar varmış ancak aramada bulamamışlar dediğini nedeni ise baskından önce haberleri olduğunu ve her şeyi önceden haber aldıklarını söylediğini, devam ediyoruz. İddianameperest savcıların 1. iftiranamesi sayfa 541 bu tarihten yaklaşık 1 yıl önce Danıştay saldırısı olduğu günlerde televizyonda Mahmut Öztürk’ü ve Oktay Yıldırım’ı gördüğünü bu durumu dayısına sorduğunu dayısının ise cevaben onlar devlet için çalışan subaylar olduğunu hatta Muzaffer Tekin’in Çavuşbaşı’ndaki evinde arama yapıldığında evde bulunan silahların aramada bulunamadığını söylediğini çünkü bu kişilerin devletin her yerinde adamları olduğunu ve daha önceden bilgi aldıklarını belirttiğini. Sayın Başkan iddianame bu, hani diyorsunuz ya sizin suçlarınız iddianamede belirli iddianame bu bunlarla dolu defalarca tekrar tekrar tekrar tekrar inanırsanız bu işte beni burada tutan iddianame bu hani savcılar söylüyor ya, iddianamede de belirtilen sebepler iddianame baştan sona düzmece ne dedim ben? Benim adım dışında orada

44

Page 45: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:45

bana ait hiçbir şey yok dedim buradaki hiç kimse için hiçbir şey yok sözde bu akıldan yoksun yalan dolan iftira olan sözleri ben söylemişim dosya kapsamı denen iftira bloğu çarıklı senaristlerin hezeyanlarıyla doludur. Acı olansa bunlarla 4 yıla yakın bir zamandır esir olmamdır, her şeye çok dikkat eden savcılarımızın bir sorusunu bugünlerin önemine binaen hatırlatmak isterim. 13. celsedeki sorgumda Sayın Nihat Taşkın diğer sanıklardan Mahmut Öztürk’le ilişkinizin derecesini ayda yahut 2 ayda bir LPG istasyonuma veya manava geldiği şeklinde açıkladınız. Ancak 532 556 77 15 numaralı telefon hattınızı kullanarak Mahmut Öztürk’le 82 kez görüşme yaptığınız tespit edilmiştir. Bu tespit sizce doğru mudur, doğruysa yukarıdaki ifadenizle bir çelişki oluşturmamakta mıdır? Diye sormaktadır. Ben Allah’ın büyük olduğunu hiç unutmadım Sayın Başkan, ama birileri unuttu o gün önümüze 1500 sefer görüşmüş bir adamın baz istasyonu gelir diye düşünmedik o yüzden böyle bol keseden salladık ben 82 kez görüştüm bunun doğru olduğu zaten tartışılır yalandır ama kabul ediyorum ve devam ediyorum. 2000 yılından 2007 yılının 6. ayına kadar 82 kez görüşme ki muhtemelen o da yalandır ama kabul ediyorum dedim ya 7 buçuk yılda 82 kez görüşmeyi örgütle şüpheye sokan Sayın savcılar yılda 1500 görüşmede beis görmemekte. Ama havas görmektedirler havas görmektedirler bunun akılla, vicdanla, hukukla açıklanır bir yanı var mıdır? Birileri bir şeyleri askıya alabilir ama bizden aklımızı askıya almamızı sakın istemeyin. Son dönemde en çok hukuk askıya alınmıştır Sayın Başkanım. Yine HTS raporları üzerinden son bir örnekle bitiriyorum, 12.06.2007’de saat 17:24’te cep telefonumdan aranıyorum bu bölüm çok kısa dikkatle dinlemenizi rica ediyorum beni bir polis memuru aramaktadır ve aramaya yapacağını söylemektedir, baz istasyonum Kavacık Beykoz 17:26’da ağabeyimi arıyorum Beykoz’dayım 17:29’da avukatımı arıyorum Beykoz’dayım 17:30’da eşimi arıyorum Beykoz’dayım 17:32’de beni arayan polisi arıyorum Beykoz’dayım 17:53 avukatım beni arıyor çağrıldığım yerdeyim 17:57’de 4 dakika sonra telefonum kapatılıyor. Bunların tamamı 33 dakikada oluyor ben diyorum ki, polis beni cep telefonumdan arıyor 20 dakika istenilen yere gidiyorum, 20 dakikada istenilen yere gidiyorum. Bu gerçek sizi mutlu etmiyor çünkü tertip bozuluyor söylediklerimin doğru olduğu anlaşılıyor. Ama adam Cumhuriyet gazetesine bombayı atıyor kaçarken fitne merkezini arıyor ne konuştuğu sorulunca da cevaben; akşama havas var mı, kutbul (bir kelime anlaşılamadı), ders var mı, çay içecek miyiz? Bunları konuştuk diyor size, bombayı atıyor kaçarken bunları konuştuk diyor size. Bundan bütün heyet mutmain oluyor. Hatta heyetiniz bu soruya böyle cevap verileceğini önceden bilip bombayı atanın liderimdir dediği şahsın ifadesini dahi almadan tahliye ediyor. Buna yargılama heyetinize de adil heyet dememizi nasıl bekliyorsunuz? HTS raporlarından benim kimi aradığım kiminde beni aradığı belli adalet için orta seviye bir akıl yeter artar bile. Amaç yargılamaysa tabi polis beni arıyor ve arama yapacağını söylüyor bende eşimi, kardeşimi, avukatımı arıyorum marketi arayıp ben en az 10 yıllık yokum ekmek ayır deyip kuzu kuzu çağrıldığım yere gidiyorum aynı zamanda dünyanın hiçbir yerinde görülmeyen çok ama çok tehlikeli bir örgütün de sözde üyesiyim, lideri yok üyesiyim. Ben bu karma çuvala atılanlardan kimi aramışım bana telefon etmiş polis ben kimi aramışım şöyle bir düşünün, ortalama ilkokul seviyesinde bir akılla benim kimi aramam gerek örgüt varsa benim birini aramam gerekiyor biz hapı yuttuk cephaneliğimiz basıldı bana yol gösterin ne yapacağım ben kimi arıyorum bakkalı arıyorum ekmek bırak diyorum polis aramış gecikirim diyorum, ortalama akıldan bahsediyorum. Sayın Oktay Yıldırım’ı aramış mıyım ben kişi tanıyorum buradan Oktay Yıldırım aramış mıyım? Abi cephaneliğimiz basıldı ne yapacağız örgüt liderimsin üstümsün bir de askerden komutanımsın yani. Sayın Muzaffer Tekin’i aramış mıyım? Çavuşbaşı’nda söylemişim böyle böyle varmış falan biliyorum aramış mıyım? Yok, peki Sayın Veli Küçük’ü aramış mıyım? Yok, azıcık vicdan diyorum Sayın Başkanım azıcık minicik vicdan burayı çözer burada bir şey yapıyorsunuz ama asla yargılama değil o Sayın Başkanım asla olsa olsa sargılamadır. Gereği düşünüldü deyip gönderiyorsunuz hapishaneye 2 ayda bir tanık ifadesi lütfedip gelirse o da ki neye tanık, kime tanık, ne alakası var o ayrı bir konu tartışılır. Ama sargılanıp gidiyoruz 2 ayda bir buraya geliyoruz 2 ayda yarım saat konuşma hakkımız var

45

Page 46: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:46

sargılanıyoruz biz burada sadece biz değil bütün memleket sargılanıyor. Ben diyorum ki; örgüt var mı? Yok şuan iddia ediliyor ya kardeşim örgütü bulun beni de o örgüte üye yapın bu insanların kurduğu örgüte ben gönüllü olarak üye olurum ama bulun örgütü bana yöneticimi getirin, yok getirebiliyor musunuz yok biz rengimizi belli etmeyiz böyle bir dünya hiçbir yerde yok böyle bir adalet hiçbir yerde yok bizden bunu beklemeyin bizden çam ağacı gibi oturmamızı da beklemeyin gayri ihtiyarı sinir denen bir şey var yıpranıyor Sayın Başkanım çocuklarımız büyüyor yaşlılarımız ölüyor bunları geri getirebilecek misiniz? Bana 10 yıl verseniz ne olur yir… Ben şunu istiyorum; bireysel olarak istiyorum benim cezamı bugün kesin benim cezamı bugün kesin ya adaletimi sağlayın ya da cezamı kesin ben gideyim başka kapılarda adalet arayayım. Biz artık şuna inan… Ben artık şuna inanıyorum kimsenin adına konuşmayayım benim için buradan adalet çıkmayacak çıksa bu kadar şey ortadayken çıkardı. Neden çıkmıyor? Ben size beni cumhurbaşkanı yapın diyor muyum, ben tutuksuz yargılanayım işim, gücüm, ailem harap ben tutuksuz yargılanayım çağırırsınız ayda 4 gün şuraya gelirim benim imkanım buna yeterli karakolun önünde oturuyorum her gün imza atarım, hiçbir yere üye değilim kapasitemde üye olmaya elverişli değil zaten. Buradaki herkes reis hiç kimseyi burada hiçbir yere biat ettiremezsiniz yani görüyorsunuz 3 senedir beraberiz ben evimde bu kadar kalmadım 20 yıllık evliyim. Evimde bu kadar kalmadım sizde kaldığım kadar kalmadım bunu anlayamadınız mı hala? Burada kimse kimseye hükmedemez o yüzden herkes gibi bende tahliye isteyemiyorum artık Sayın Başkanım bize burası adil yargılama şu bu demeyin. Demeyin Sayın Başkanım bu bizi daha çok üzüyor adil yargılamayı siz demeyeceksiniz siz göstereceksiniz. Şurada sanığın en ufak gayri ihtiyarı insanız en ufak bir hareketini affetmiyorsunuz aynı şeyi o polislere o savcılara da yapsaydınız biz burada otururduk ama siz bunu yapmadınız siz adil olamadınız olsaydınız hiç kimse. Hiç görmemişinizdir belki bu tarihe kadar hiç böyle bir yargılama görmediğinize kesin eminim ama hiç böyle sanıklarda görmediniz siz Başkanım. Kalkarken önünü ilikleyen bitirirken saygılarını sunan böyle sanık görmediniz ama artık görün artık görün her yerde yargılama yapılıyor görüyorsunuz kapılarda 40000 kişi var burada kaç kişi var akpili yetmiyor insanların buraya gelmek için nerede bu örgütün 500 milyon dolarları, nerede bilmem nesi? İnsanlar ölüyor cenazelerini başkaları kaldırıyor bana biz vicdanlıyız, biz adiliz, biz hakla hukukla yönetiyoruz burayı diyemezsiniz dersiniz ama ben buna inanamam ben size inanacağım ben size güveneceğim oturacağım orada 10 yılda olsa oturacağım orada gerekirse ama ben size güveneceğim bu güveni bize siz vereceksiniz siz vereceksiniz nasıl biz otuyor siz görüyorsunuz sizde (bir kelime anlaşılmadı) kararlarınızla vereceksiniz Sayın Başkan. Yanlışlık burada olduğu zaman hemen müdahale ama başka bir yerde olduğu zaman bize karşı yapılan haksızlığa da müdahale etmediğiniz sürece ben sizin adil olduğunuza inanamam buna beni inandıramazsınız yani buna vasat bir akılda inanmaz bu yüzden bitti Başkanım saygılar sunuyorum.”

Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi, verildi:"Değerli Başkanım Sayın Üyeler konuma girmeden önce Değerli başkanım 2 gözlemlediğim husus var.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Sabahtan bu yana hemen her sanığın konuşmasından sonra

sizlerin kendinizi ve mahkemenizi savunma ihtiyacı hissettiniz ve her sanık mahkemeyi şu veya bu şekilde uygulamalarından ötürü eleştirdi. Oysa sizlerde malumunuz bir yargıç kendisini verdiği kararlarıyla savunur onun dışında savunmasına ihtiyaç duymaz ve hissetmez. Tabi şuanda hüküm aşamasında değiliz ara kararlarınız önem arz ediyor eğer bugüne kadar başkan sıfatıyla vermiş olduğunuz ara kararlarda adil davranmış olsaydınız emin olunuz ki o savunmalara ihtiyaç hissetmeyecektiniz. Bakınız, dünkü duruşmada Aysel Sağlam görgüsü ve bilgisi tanık olarak belli 2 defa Emniyette ifadesi alınmış biri bilgi edinme tutanağı adı altında 2010 yılında diğeri de hemen olay sonrasında ve bilahare de kovuşturma aşamasında ifadesine müracaat edilmiş. Bu tanığın bilgisi görgüsü her şeyi belli mesleği belli ama Sayın savcının açıkça görevini suiistimal ederek bazı kurumları suçlamak adına o kadının ağzından ne alabiliriz zihniyetiyle hareket edipte

46

Page 47: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:47

sorduğu suallerin önüne bu itirazları değerlendirip seç çekmiş olsaydınız o zaman gerçekten biz sizin burada uygulamalarınızda adil bir hakim olarak kabul edip hiçbir şekilde şu eleştirileri gündeme getirmezdik. O bakımdan lütfen şu uygulamalarınıza dönüp bir bakın ondan sonra eleştirilerinize sizin o savunma babında verdiğiniz cevaplarla belki verebilirsiniz. Değerli Başkanım mahkememiz özel ağır ceza mahkemesi heyet halinde oluşmuş ve yine ceza muhakemeleri kanununun 227 ve 229. maddelerinde heyet halindeki mahkemelerin ne şekilde müzakere yapacaklarını kararlara katılacaklarını oylamanın ne şekilde yapılacağını açık bir şekilde belirtmiş. Biz bakıyoruz 173 celse oldu bütün beyanlarımızı Sayın başkana yapıyoruz üyelerimiz sizi tenzih ediyorum üyeyken sizin farklı bir konumunuz o konuda gerçekten ilgili olarak dinliyorsunuz. En azından o dinler gibi görünüyorsunuz o bizim için çok önemliydi ama sizi o şekilde başından itibaren takip ediyoruz.”

Mahkeme Başkanı:"Dinliyorlar burada dinliyorlar.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Fakat diğer üyelerimiz konuyla hiç alakadar değil yargılamadan

tamamen kopmuşlar bakınız dinlemek sadece kulağını sanığa vermek anlamına gelmez. Hakimlik sınavını kazandıktan sonra staj yaparken bir ağır ceza reisinin ilk öğrettiği bize stajyerken şuydu; mahkemenin süjelerini bu tanık, sanık, bilirkişi, katılan, müşteki vesair mağdur bütün bunların mutlak surette idrak edebilecek derecede bütün duyu organlarınızı vererek kavramaya çalışın demiştir. Bakın sadece bakarak sadece dinleyerek değil peki biz bunu burada görebiliyor muyuz? Sayın üyelerimiz kadar ki başkanımızın bir oyu var Sayın üyelerimizin de var bizim yüzümüze bakmayarak bizim ne söylediğimizi tam olarak idrak edemeyen bir üyenin istikbalde müzakerede veya karar aşamasında adil bir karar vermesi mümkün olabilir mi? Önce beni takip etmesi gerekir ben ne söylüyorum? Benim mimiklerim ne ifade ediyor ben neyi anlatmak istiyorum dönüp yüzüme bakıp sadece yüzüme bakmakla değil bütün duyu organlarıyla algılaması gerekir. Bu kadar ciddi bir yargılamada bunun yapılmaması büyük bir gaflettir büyük bir hatadır ve yanlışlıktır. Bakınız bu sadece hukuki mesleki etik açısından değil burada bir sanık söyledi yüksek mahkemenin verdiği bir kararda bir üyenin davaya ilgisiz kalması tarafsızlığını yitirdiği ve hakimin reddi sebebi olacağını açıklamıştır. Böyle bir yargılamanın ciddi olduğunu savunmak mümkün değildir lütfen istirham ediyorum sizler Değerli bir başkan olarak üyelerinizle bu konuyu müzakere edin önünüzdeki işleri tamamen bir kenara bırakarak burada dinlenen tanık, sanık hangi süje olursa olsun tüm ilgisini o tanığa veya sanığa vermesini sağlayınız. Bilgisayarlarla şu veya bu şekilde mahkemeyle ilgili bir işlem duruşma salonu içerisinde icra edilemez. Edilirse o zaman buradaki yargılama akamete uğrar.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim sizi dinliyorlar ve idrak ediyorlar, anlıyorlar siz, siz savunmanızı beyanınız alalım.”

Sanık Kemal Kerinçsiz:”Efendim hala sizler bunu söylüyorsanız o zaman ben şu saate kadar söylediklerimi geri alıyorum efendim, bakın.”

Mahkeme Başkanı:"Nasıl çalışmamız, nasıl çalışmamız gerektiği konusunda bize söylemeyin lütfen, nasıl çalışmamız gerektiğini bize söylemeyin lütfen, buyurun.”

Sanık Kemal Kerinçsiz:”Bakın, Sayın Başkanım ben dinlemenin ne olduğunu size ayrıntılı izah ettim yüksek mahkemenin kararından bahsettim.”

Mahkeme Başkanı:"İdrak etmiyorlar diyorsunuz(2, 3 kelime anlaşılamadı). Buyurun.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Artık ben, bu, bu cevabı veriyorsanız benim diyecek bir şeyim

yoktur. Bilgisayardaki işlemler duruşmanın dışında yapılmalı mutlak surette sanık ve tanıklar burada takip edilmeli.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bizim nasıl çalışacağımız konusunda bize bilgi vermeyin lütfen, lütfen bizim nasıl davranacağız konusunda bilgi vermeyin bize.”

Sanık Kemal Kerinçsiz:”Ben usulü sizlere hatırlatıyorum efendim, hatırlatacağım bu benim kanaatimdir hatırlatacağım sizlerin buradaki usulsüzlüklerinizi, hukuka aykırı işlemlerinizi mutlaka zabta geçirmek zorundayım. Ama tenkitte kabul etmiyorsunuz.”

47

Page 48: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:48

Mahkeme Başkanı:"Zabta geçti buyurun.”Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu konuştukları anlaşılamadı.Mahkeme Başkanı:"Muzaffer Bey lütfen, lütfen oturduğunuz yerden konuşmayın

dinleyelim buyurun.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu.”Ezberledik gözlerinizi merak etmeyin.”Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu anlaşılmadı. Mahkeme Başkanı:”Tamam efendim, efendim herkesi dinliyoruz değerlendiriyoruz.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Bakın bu bile, bu bile sanığa, sanığa olan bir saygısızlığın

ifadesidir.”Mahkeme Başkanı:"Tartışmaya mahal vermeyin, oturduğunuz yerden konuşmayın. Kemal

Bey buyurun devam edin.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Diyor ki Sayın Sedat Bey; biz sizin gözlerinizi ezberledik hayır

yapmayın gözlerinizi ezberlemek değil Sedat Bey benim şurada her her her celsede.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu.”(3, 4 kelime anlaşılmadı).”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:"Efendim bu konuyu tartışmayalım, bu konuyu tartışmayalım Kemal

Bey buyurun.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Konuştuğum beyanlar farklı benim beyanlarımı her beyanımı takip

etmek zorundasınız onu algılamak zorundasınız.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu.”(1, 2 kelime anlaşılmadı) merak etmeyin.”Sanık Kemal Kerinçsiz.”O zaman konuşmayalım efendim kapatalım sizlerde kapatın ve

karar verin.” Mahkeme Başkanı:"Kemal bey tartışmayalım lütfen.”Üye Sedat Sami Haşıloğlu:”Değerlendiriyoruz söylediklerinizi kontrol ediyoruz (3, 4 kelime

anlaşılmadı) nerden kontrol edecek (1, 2 kelime anlaşılmadı) kontrol edecek.”Mahkeme Başkanı:"Kemal bey bu konuyu kapatıyoruz buyurun devam edin, Kemal Bey

bu konuyu tartışmayalım.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Efendim benim söylediklerim.”Mahkeme Başkanı:"Bizim nasıl davranacağımız konusunda tavsiyede bulunmayın.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Peki, peki.” Mahkeme Başkanı:”Biz ne yapacağımızı biliriz ve dosya hazırlanıyor dosya kapsamından

haberimiz var siz dediklerinizi, sizin dediklerinizi dinliyoruz buyurun devam edin.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”O zaman bakın biz her şeyi biliriz zihniyetiyle hareket ederseniz o

zaman savunmaya gerek yok biz savunmayı ortadan kaldıralım.”Mahkeme Başkanı:"Efendim dinliyoruz sizi de dinliyoruz ayrıca onu da söylüyorum

buyurun.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Değerli Başkanım Sayın Üyeler, tabi bakmamakta yine

ısrarlısınız ben böyle devam edeceğim. Davamızda ihlal edilen 2 önemli ki bugüne kadar onlarca usul hatası yapılmıştır yüzlerce belki usul hatası yapılmıştır. Ama öncelikle burada son dönemde burada yapılan 2 usul hatasına değinmek istiyorum. Birincisi, davayı etkileyecek ölçüde önemli bazı kovuşturma işlemlerinin savcılık ve emniyet kurumlarına ihale edilerek çift başlı özel bir yargılama süreci oluşturulduğu gibi kovuşturmanın önemli ölçüde sözde Ergenekon tertibinde emniyette oluşturulmuş davayı yönlendirmekle görevli cemaatçi bir avuç polisin inisiyatifine terk edilmesine yol açmıştır. Bu durum yargının bağımsızlığını, tarafsızlığını ve etkinliğini yitirmesiyle birlikte savunma makamına karşı emniyet savcılık ve yargının bir koalisyon halinde sanıkları her halükarda nasıl mahkum ederiz zihniyetiyle yapılan bir çalışmaya dönüşmüştür. İkinci bir usul hata olarak son dönemde yapılan yine ihlal edilen usul kuralı duruşmaların sonunda verilmesi gereken ara kararların hiçbir gerekçe ve aklı mazeret gösterilmeksiniz kaldı ki gösterilse da yasa bunu kabul etmemiştir sanıkların yokluğunda ve

48

Page 49: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:49

celse haricinde verilmesi yargılamadaki yüzyüzelik, yüzyüzelik ve alenilik kurallarının çiğnenmesine yol açarak adil yargılanma ilkesini zedelemiş bulunmaktadır. Yargılanmakta olduğumuz mahkeme tabi mahkeme ilkesinden uzak olarak kurulmuş Türk milletinin yargı yetkisini kullanan bağımsız ve tarafsız bir yargı organı olmaktan ziyade siyasi iktidarın muhaliflerini ezme aracı olarak kullandığı çok özel statülü savcısı ve hakimiyle özel olarak seçilmiş yeri ve konumu itibariyle dahi başta sanıklar olmak üzere iştirakçilere dahi korku salan rejim dönüşümüne karşı çıkıldığı takdirde yerinin Silivri zindanlarının olduğunun hatırlatması amacıyla idari yerleşim yerlerinden uzak cezaevinin ortasında kurulmuş kralın mahkemelerini aratabilecek ölçüde adaletsiz ve savunma haklarının hiçe sayıldığı tüm sanıkların askeri mahkemeleri ve eski devlet güvenlik mahkemelerinde yapılan uygulamalara özlem duymasına yol açan iktidarın emniyetin yandaş basının savcılığın ve yargının bütünleştiği bir yapı olarak karşımıza çıkarılmıştır. Böyle bir yapıya güven duymak bu salondan bir yargılama faaliyetinin yapıldığına inanmak sanık ve savunma haklarına riayet edildiğini gözlemlemek elbette mümkün değildir. Yargılamayı yapan yargıçların kendisinden adalet bekledikleri sanıklara husumet duymaları ve bunu hemen her celsede tutum ve davranışlarıyla ifade etmeleri sanıklarla hukuki ihtilaflar içerisinde bulunmaları, siyasi düşünce taraflılığını hemen her kovuşturma işleminde sanıkların gözlerinin içine baka baka tüm usul kurallarını ihlal ederek tatbiki aslında yargıçların dava başlamadan önce kafalarında oluşturdukları kararın adım adım uygulandığı formalite bir sürecin yaşandığını göstermektedir. 3 yıllık kovuşturma sürecinde yaşanan ağır hukuk ihlalleri yargılamayı bir hukuk faciasına ve yaşanılan bir drama dönüştürmüştür. Bu dava küreselci güçlerin ülkemizde istedikleri rejimsel dönüşümü taahhüt etmiş olan iktidarın manivela olarak kullandığı korku salan bir silah haline getirilmiştir. Bu davada Türk hukuku değil AKP’nin özel hukuku uygulanmaktadır. Bugüne kadar Afrika devletlerinde bile görüşmemiş emniyet, savcılık ve yargı koalisyonu oluşturulmuş bulunmaktadır. Başbakanın parti broşürlerinde özel olarak kurduğunu kamuoyuna ilan eden ve bu broşürden milyonlarca bastırarak dağıttığı Silivri Cezaevi Mahkemesinde ikiye bir kararı bu broşürlerle zaten çoktan verilmiştir. Düzmece ve yönlendirilen delillerle baştan verilmiş kararın içeriği basit ancak hukuk dışı taktiklerle doldurulmaya çalışılmaktadır. Burada yargılama faaliyeti değil kuralları tek yanlı baskıcı ve otoriter bir zihniyetle sanıklara dayatılan sonucu belli çok perdeli bir tiyatro oynanmaktadır. Maalesef sanıkların hukuk devletine olan geleneksel bağlılıkları bu tiyatro sürecinde kendilerine figüran olarak yer almalarından başkaca bir imkan ve yolda bırakmamaktadır. Sanıklar ileride gerçekleşecek bölücü affının takasını oluşturan rehineler olarak görülmektedir. Bu sebeple bu salonda adaleti ve hukuku aramak beyhude bir çabadır. Hemen her sanığın yüzlerce hukuk ihlallerini dile getirmesine karşılık hiçbir sonuç alınmamasının tek sebebi mahkemenin tercih hakkını kullanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Alparslan Arslan’a bombaları verdiği iddia edilen Süleyman Esen’in sorgusunun yapılmadan salınması Danıştay davasıyla ilgili dinlenen tüm sanık ve tanıkların dışarıda çok rahatlıkla anlaşmalı ve irtibatlı savunma yapmalarının yolunu da açmıştır. Nitekim buradaki savunma ve ifadelerde bunun en güzel örneklerini gördük. Bu sonuç mahkemenin açıkça siyasi ve ideolojik tercihini kullanarak suçun işlenmesinde son derece etkin bir rol oynayan cemaatçi yapılaşmayı göz ardı etmesinden kaynaklanmıştır. Mahkeme bu sonucu Süleyman Esen’i tahliye etmesiyle bilerek ve isteyerek gerçekleştirmiştir. Silah ve bombaları temin edenleri salıp Muzaffer Tekin’in en az bir sene önce insani bazda yaptığı birkaç dakikalık telefon konuşmasının ardını ve önünü nasıl doldururum zihniyetiyle hareket ederek bu yolda tüm hukuk kurallarını çiğnemede olağanüstü bir gayret gösteren yargıdan adalet beklemenin saftirillik olduğu bir gerçektir. Burada değineceğim mahkemenin yüzlerce gerçekleştirdiği 8 usul hatası bile yargılamanın evrensel hukuk standartlarının ne ölçüde dışına çıkarıldığını göstermektedir. Birincisi, aşikar hukuk ihlali dün dinlenen Tanık Aysel Sağlam’ın kovuşturma devam ederken daha önce emniyette ve bilahare birleşen davanın kovuşturmasında ifadesinin alınmasına rağmen bu dava devam ederken 24.06.2010 tarihinde

49

Page 50: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:50

bilgi alınma adı altında yeniden emniyet tarafından ifadesinin alınması ve mahkemenin de tüm itirazlara rağmen bu ifadeyi geçerli kabul edip duruşmada okuyarak delil olarak dikkate almasıdır. Kovuşturma süreci devam ederken daha önce dinlenmiş olan bir tanığın emniyet tarafından tanığın ifadesini yönlendirerek ve eklemeler yaparak adil yargılamayı etkilemeye çalışmak Türk Ceza Kanununun 277, 281, 283, 288 ve 257. maddelerinin ihlalini gündeme getirdiği gibi mahkemenin yetkilerini ve görevlerine müdahale anlamına gelmektedir. Sözde Ergenekon tertibinde yargılamanın başından itibaren 3 başlı bir kovuşturma süreci yaşanmaktadır. 1. kovuşturma emniyet ve savcının muarazalı soruşturma dosyaları açarak mahkemenin tüm yetkilerini ve görevlerini üstlenerek bu salonun dışında sanıklar hakkında istediği şekilde düzmece ve tertip deliller üreterek delilleri değiştirip yönlendirerek yaptığı yargılamadır ki mahkeme savcı ve emniyetin bu hukuk dışı yargılamasına bırakınız itiraz etmeyi tamamen tabi olmuş ve bu ikilinin gölgesinde pasif yargılama sürecini devam ettirmiştir. Mahkeme emniyet ve savcılık karşısında gösterdiği çekingen ve ürkek tavır bu ikilinin hukuk dışı faaliyetinin devamında büyük bir cesaret vermiştir. Bombaların teslim edildiği yer olarak iddia edilen Pınar Sitesinin sakinlerinin kovuşturma devam ederken mahkemenin sadece adres ve isim tespiti ara kararına rağmen savcılık ve emniyetçe daha önce tanıkların yönlendirilmek suretiyle dinlenmesi ve keşfin yapılması emniyetçe mahkemenin yetki ve görevlerinin hiçe sayılmasıdır. Adil bir mahkemenin ara karar yokluğunda devam eden kovuşturmaya rağmen emniyetin tanık dinleyip keşif yapması ve yapılan bu işlemlerin mahkeme tarafından kabulü bir hukuk cinayetidir. Suç ihbarı konusunda sessiz kalan bir mahkemenin adalet adına sanıklara vereceği hiçbir şey yoktur. Kovuşturma başlamadan önce bu davanın yargıcı, bu davanın savcısı, bu davanın tertip delillerini hazırlayan istihbarat şube müdürlüğü yetkilileri iftar yemeği ve boğaz turunda son derece samimi ilişkiler içerisinde bir araya gelmişlerse aslında o iftar yemeğinde yedikleri Kuddusi Okkır’ın ve Ali Tatar’ın yaşamı ve buradaki yüzlerce sanığın ve dolayısıyla bu milletin geleceğidir. O iftar yemeğinde el ele diz dize çektirilen fotoğraflar bu davanın sonucunu çoktan belirlemiştir. Yemekte çekilen fotoğraflar bu davanın nasıl sonuçlanacağı konusunda varılan mutabakatın mutluluğunun görüntüleridir. Bir davanın tertip delillerini hazırlayan emniyetin, solunuzdaki oturan Sayın savcıların önümüzde bizi yargılayan Sayın yargıçların yargılamanın başlamasından 1 ay önce iddianamenin kabulünden 1 ay sonra iştirak ettikleri yemek ve boğaz gezisi gözleri kapalı adaleti temsil eden eli terazili bakir kıza yapılan tecavüzden başka bir şey değildir. Yargıladığı sanığı kurbanlık koyun gibi gören bir adalet anlayışının bu salonda egemen olması bu ülkenin en önemli hayati sorunu olduğu unutulmamalıdır. Bu salonda oluşturulan kurgu ve koalisyon bozulmadan ve rejimsel dönüşümü ne engelleyebilirsiniz ne de insan haklarına dayalı bir demokrasiden bahsedebilirsiniz. 2011 Türkiye’sinin en önemli sorunu Silivri Cezaevinde iktidarın hukukuna göre bu salonda oluşturulmuş baskı ve korku yaratan zihniyetin tasfiyesi olmalıdır. Türk milletinin geleceği ve varlık mücadelesi bu salonda kilitlenmiştir bu kilidi açmadan ve görmezlikten gelinerek yapılacak hiçbir şey yoktur. Bugün Sayın mahkemeden bir kez daha Pınar Sitesi sakinlerini ve Aysel Sağlam’ı burada yürüyen kovuşturmaya rağmen 2. bir yargılama sürecini başlatarak dinleyen ve mahalde keşif yapan emniyet mensupları hakkında suç duyurusunda bulunmasını talep ediyorum. Elbette ki bu talebimin reddedileceğini biliyorum sadece tarihe bir not düşülmesi için yapıyorum. Devam ettirilen kovuşturma süreci yandaş basın ve iktidarın çöplüğünde semiren bir avuç karanlık yüzlü aydınların yürüttüğü yargılamada 2. bir kovuşturma süreci olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu süreçte sanıkların baştan mahkum edilmiş olmaları asla yetmez hemen her gün haklarında bir dizi iftiralarla çamur atılarak çeteci, darbeci hatta katil olarak ilan edilirler. Eğer yanlışlıkla tahliye olursanız bu 2. kovuşturma makamı yani yandaş medya ve bir avuç karanlık yüzlü aydın, aydın diyorlar kendilerine tüm silahlarıyla devreye girerek sizi birkaç gün içerisinde mutlaka Silivri zindanına geri göndermeyi başaracaktır. Yandaş basının yargılaması çok daha katı ve sonuç alıcıdır. 3. kovuşturma süreci bu salonda yapılan yargılamadır ki burada sanıklar

50

Page 51: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:51

daha önce söylediğim gibi bir tiyatro sahnesindeki gibi aynen benim şurada oynadığım gibi kendilerine düşen rolleri oynarlar. Yargılama formeldir, şekilcidir sanık olarak bu salona gelinceye kadar zaten hakkınızda karar verilmiştir. Bu salonda her ne kadar isminiz sanık ise de aslında siz bir rehinesinizdir, istikbalde hazırlanan takasın bir tarafısınızdır. Ancak hakkınızda esirler hakkındaki Cenevre Sözleşmesinin uygulanması gibi bir lüksüde bekleyemezsiniz. Sanıklar artık bu süreçte tahliye istemelerinin bir faydası olmadığına inandırılmışlardır. Çünkü tahliye kararlarının bu salonda alınmadığını da çok iyi bilirler. 2. bir hukuk ihlali de Sayın mahkeme için çok önemsiz olduğunu bilmekle birlikte celselerde yapılan taleplerin karara bağlanmasının ancak celsenin sonunda yapılabileceği hususudur. Bu salon için son derece lüks olan aleniyet ve yüzyüzelik kuralları her ne kadar Bangolar meslek etiği ilkeleri arasında sayılmışsa da uygulanmasını beklemenin saftirillik olduğu inancı içerisindeyim. Sanıkların celsedeki talepleri konusunda verilecek kararlar duruşmada verilecek kararlardan sayılır. Ceza Muhakemeleri Kanununun 33 maddesinin 1. fıkrası uyarınca; duruşmada verilecek kararlar Cumhuriyet savcısı, duruşmada hazır bulunan müdafi vekil ve diğer ilgililer dinlendikten sonra verilir denir. Mahkeme savcının mütalaasını sanıkların taleplerini alıp duruşma dışında günler sonra sanıkların yokluğunda bir araya gelip ara kararlar oluşturulması yasaya uygun olmadığı gibi yargılamadaki faaliyetlerin yüze karşı ve aleni olarak yapılması kurallarının da ihlalidir. Bu durum mahkemenin keyfi kararlar oluşturmasının da yolunu açar, duruşmada konuşulanların yapılan savunmaların gösterilen delillerin etkisinin yetirmesini sağlayarak haksız ve adil olmayan kararların verilmesine de sebebiyet verir. Ceza Muhakemeleri Kanununun 223 maddenin 1. fıkrasında duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir kuralı hükmün dahi duruşma sürecinden ayrılmadan verilmesini öngörmüştür. Hukukta kural çokta öngörülenin azda da uygulanmasıdır. Hüküm gibi davayı bitiren önemli bir işlemin duruşmadan hemen sonra verilmesini emreden yasa koyucu ara kararların duruşmadan çok sonra sadece heyetin toplanarak verilmesini asla istememiştir. Bu durumda yargılamanın sanıkların yokluğunda yapılması yolunu açacaktır. Asıl olan hakimlerin duruşmalarda edindikleri bilgi ve kanaatlerini ara kararlara aktarmalarıdır. Geçecek olan zaman celselerde edinilen kanaatin zayıflamasına ve büyük ölçüde hakimin duruşma süjelerinin dışındaki etkilerle karar verilmesini sağlayacaktır. Bu durumda gıyapta yapılan yargılamanın tüm handikaplarını beraberinde getirecektir. Bütün bu beyanlarımız duruşma içi talepler için geçerli olup 33. maddenin yine aynı cümlesinde yer alan duruşma dışındaki talepler için geçerli değildir elbette ki duruşma dışındaki talepler için duruşmanın dışında kararlar tesis edilecektir. Bu 2 hususu da birbirine karıştırmamak gerekir. Yukarıda arz ettiğim üzere emniyet ve savcılığın kovuşturma süreci devam ederken, mahkemenin görev ve yetkisi içine giren başta Pınar Sitesindeki sakinlerin dinlenmesi, yerin keşfi ve Aysal Sağlam’ın emniyetçe alınan 24.06.2010 tarihli ifadesinin hukuka aykırı delil olarak kabul edilip hüküm sırasında ve tutukluluk değerlendirmelerinde dikkate alınmamasına. 2. olarak mahkemenin görev ve yetkisine giren işlemleri kovuşturma sürecinde icra eden emniyet yetkilileri hakkında işledikleri Türk Ceza kanununun 277, 281, 283, 288 ve 257. maddelerindeki suçlarından ötürü işlem yapılması için suç duyurusunda bulunmasına, bundan böyle celselerde yapılan talepler hakkında celsenin bitiminde duruşmaya ara verilmeden karar verilerek yargılamanın sanıkların gıyabında yapılmasının önlenmesine arz etmekteyim. Değerli Başkanım bir konuya daha değinmek istiyorum, biraz zamanım aşarsa o konuda müsamahakar davranacağınıza inanıyorum. Burada dinlenen sanıklardan İhsan Göktaş’ın şahsımla olan irtibatı noktasında bana bir boşanma davası nedeniyle geldiğini benimde bu boşanma davasını sevdiğim değer verdiğim bir avukat arkadaşıma gönderdiğimi ifade etmiştim, nitekim kendisi de aynı burada bu savunmalarımda teyit etmişti. O dönemde boşanma davasının dosyasına daha doğrusu istikbalde temin ederiz diye sunmamıştık diğer avukat arkadaşımızla irtibata geçtik bende o dosyayı tabi tetkik etmemiştim dosyaya girilip girilmediğini bilmiyordum. Dosyadan son celse zabtını ara karar zabtını bana gönderdiler dava dilekçelerini gerçekten değerli

51

Page 52: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:52

meslektaşım söz konusu davayı üstlenmiş girmiş hatta kararda onun (bir kelime anlaşılamadı) verilmiş yani söz konusu boşanma davasını İhsan Göktaş’ın takip eden değerli meslektaşım ona ilişkin delili de sunacağım. Bir başka konuda Değerli başkanım geçen hafta bir yandaş medyada haber yayınlandı maalesef bizim tabi telefon tapelerimiz her tarafı dolaşıyor nasıl dolaştığını bilemiyoruz bu dosyadan bu tapeler nasıl çıkıyor, şahsa özgü tapeler anlamak mümkün değil dosya içi gizlilik kuralları sadece sanıklar için yürüyor ama onun dışındaki yandaş medya vesair diğer çevreler tarafından böyle bir gizlilik kuralının hiçbir faydası olmadığını görüyoruz. Basında birçok gazetede yer aldı aynen haberi okuyorum Değerli Başkanım; Kemal Kerinçsiz’in İstanbul İl Jandarma, Jandarma İstihbarat ve Ankara'daki Teknik Daire Başkanlığı telefonlarıyla 144 kez görüştüğü belirlendi diye ve bu görüşmeler nedeniylede menfur bir cinayet ile bağlantı kurulması için her türlü yola müracaat edildi. Değerli Başkanım HTS kayıtlarını tetkik ettiğimizde Türk Silahlı Kuvvetleriyle ve jandarma yine aynı şekilde genel komutanlığında çalışan değerli mensuplarıyla yapmış olduğumuz birçok görüşmeler mevcut bu görüşmelerin temelinde tamamen hukuki yani mesleki çalışmalarım sosyal ilişkilerim medeni ve insani ilişlerim sebebiyle yapmış olduğum görüşmelerdir. Ancak gene yapmış olduğum tespitte bu görüşmelerin sayısının 144 olmadığı çok daha az sayıda olduğu ve görüşmelerinde öncelikle bazı tereddütlerin ortadan kalması için sizlere ifade etmekte yarar buluyorum. Öncelikle sözde Ergenekon tertibinin başlamasıyla birlikte hedef alınan sözde örgütün içinde kurulduğu açıkça ilan edilen son 30 yıl içinde faili belli ya da meçhul tüm suçları organize ettiği iddia edilen başta Jandarma Genel Komutanlığı olmak üzere genelde Türk Silahlı Kuvvetlerinin kurum olarak suçlanması gerçekten büyük bir talihsizliktir, böyle bir talihsiz dönemi yaşıyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine yürütülen psikolojik savaş çok yönlü, destekli ve organize bir harekettir. Örgütlü olarak yapılan bu saldırıların ülke içindeki temsilcileri iktidarın desteğindeki yandaş medya maalesef üzülerek söylüyorum bir kısım yargı mensupları ve cemaat unsurlarından oluşan bir koalisyon olduğu da bilinen bir gerçektir. Bu koalisyonun hedeflerinden biri Türk Silahlı Kuvvetlerinin ülkenin rejimine ve siyasi geleceğini Atatürkçü çizgide belirleyici unsur olmaktan çıkartmak önemli ölçüde bünyesinde zafiyet oluşturarak küresel güçlerin bölgede kullanabileceği iktidara tabi Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde amaçlanan ılımlı İslam’ın lejyoneri haline getirmektir. Bunun için başta Jandarma Genel Komutanlığı olmak üzere Türk Silahlı Kuvvetleri adeta bir suç örgütü olarak gösterilmektedir. Bu suçlamada öyle bir noktaya gelinmiştir ki Türk Silahlı Kuvvetlerinin sadece kendi bünyesinde oluşturduğu iddia edilen suç organizasyonlarının ötesinde sivil unsurları kullandığı suçlamasıyla da karşı karşıya bırakılmıştır. Burada yargılanan sivil sanıkların Türk Silahlı Kuvvetleriyle insani, sosyal, hukuki ve medeni ilişkileri dahi mercek altına alınmış sivil asker tanışıklığı başlı başına örgüt suçunun delili gibi gösterilmeye başlanmıştır. Mahkeme tarafından Türk Silahlı Kuvvetlerinin herhangi bir mensubuyla yapılan insani ve sosyal görüşmeler telefon iletişimleri şüphe yaratan olgular olarak değerlendirilmektedir. Değerli mahkeme her ne kadar biz kurumu suçlamıyoruz, içinde suç işleyen unsurları tespit etmeye çalışıyoruz dese de bu tür beyanların gerçeği yansıtmadığı yürütülen kovuşturmada ismi geçen her ordu mensubuna şüpheli gözüyle bakıldığı sivil sanıklar ile askerlerin tüm ilişkilerine önyargıyla yaklaşıldığı mahkemenin tutumu ve işlemlerinden açıkça anlaşılmaktadır. Sorulan suallerde bunu gündeme getirmektedir, bu düşünce savcıların hazırladığı iddianamede ve yandaş medyanın yayınlarında kesin bir kanaat olarak belirlenmiş ve kovuşturma sürecide bu yörüngede devam ettirilmektedir. Bu sebeple basında Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma Genel Komutanlığı mensuplarıyla yaptığım iddia edilen son derece abartılı sayılarla verilen insani, sosyal, medeni ve hukuki iletişimim hakkında mahkemenizde herhangi bir tereddüdün oluşmaması için kısaca bir bilgi vermeyi görev addetmekteyim. Öncelikle şunu açıkça ifade edeyim ki, sadece Türk Silahlı Kuvvetleri değil onun dışındaki hiç kimseyle herhangi bir sivil unsurla dahi yapmış olduğum hiçbir görüşmemde ve iletişimimde suç unsuru bulmak mümkün değildir. Mesleğim dikkate alındığında yaptığım görüşmelerin çok

52

Page 53: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:53

önemli bir kısmının mesleki boyut çerçevesinde olduğu, yürüttüğüm davalar ve hukuki sorunların çözümleriyle ilgili olduğu bir gerçektir. Bunun dışında sosyal ve siyasi çalışmalarımın yoğunluğu dikkate alındında geniş bir çevreyle iletişimimin olması son derece tabidir. Yaptığım televizyon programları siyasi parti faaliyetlerim sivil toplum kuruluşlarındaki çalışmalarım ve özellikle hukuksal faaliyetlerim ülkenin genelinde geniş bir kesimle tanışma ve iletişim kurma imkanı vermiştir. Bu anlamda sosyal, siyasi ve insanı ilişkilere şüphe ile yaklaşımın sözde Ergenekon soruşturmasının savcılarında fikri sabit haline geldiğini gözlemlemekteyiz. Mahkemenin savcılarda oluşun bu önyargıdan uzaklaşarak özellikle sanıkların mesleki sosyal, siyasi ve toplumsal konumlarına bakarak 3. kişilerle ilişkilerini değerlendirmesinde zaruret bulunmaktadır. O çerçevede HTS kayıtları üzerinde tespit ettiğim TSK mensuplarıyla tanışıklığımın düzeyi boyutu şu şekildedir. İhsan Göktaş’ın ifadesinde geçen Yavuz Karakaya isimli astsubay ile tanışıklığım 2006 yılının 8 ya da 9. aydır telefon kayıtları da 9. ayda başlıyor 2006’nın kısaca.”

Mahkeme Başkanı:"Kemal Bey sürenizi 10 dakika açtınız 5 dakika daha müsaade ediyorum, buyurun.”

Sanık Kemal Kerinçsiz:”Lütfen efendim. Kendisi bana Sevgi Erenerol'un tavsiyesiyle Derince’de bulunan taşınmazının tahliyesi ve işlemiş kira alacaklarının tahsili için müracaatta bulunmuştur buna ilişkin dosya tarafımdan 19.10.2009 tarihli dilekçemin ekinde sunulmuştur. Bu nedenle ofisime 1 ya da 2 kez geldiğini hatırlıyorum görüşmelerimiz daha ziyade telefonla olmuştur işlerimin yoğunluğu ihtilafın konusu da mencurun Derince’de olması nedeniyle söz konusu iş tarafımdan alınmamış ve çok değer verdiğim 2 meslektaşıma tebliğ edilmiştir, onların isimlerini de zikrettim dosyaları da var ve 1 yılık bir süreç içerisinde söz konusu mencuru tahliye etmişler kira alacaklarını tahsil etmişlerdir tamamının tahsil edilip edilmediğini bilmiyorum. Ancak Yavuz Karakaya’yı benim gördüğüm kadarıyla son derece kibar nezaketli ülkesini seven bir astsubay olduğunu gözlemledim. Fakat bu sürecinde uzun sürmesi onu da üzdü 2. bir hukuki ihtilafı vardı o 2. hukuk ihtilafını da aynı arkadaşlarımıza değil de bir başka avukat arkadaşıma verilmesini istedi rica etti. O 2 hukuki ihtilafı da yine bir başka değerli meslektaşıma tebliğ ettim bunları açıkça ayrıntılı olarak anlattım burada tekrar tekrar değinmek istemiyorum efendim. Bu şahsın yani Yavuz Karakaya’nın ilişkileri benle tamamen hukuki çerçevede olmuştur çünkü tevdi ettiğim işi tevdi ettiğim avukat arkadaşların işi nasıl ne şekilde takip ettiği konusunda sürekli bana açmıştır ben avukat arkadaşlarımdan bilgiyi alıp onlara aktarmışımdır. Çünkü onlardan aldıkları bilgiyi tam tatmin olamadığından doğrudan hep beni aramıştır. 2 telefonu mevcuttur bende 1. telefonu 0537 793 06 85 nolu telefondur bu telefonla görüşme sayım 54’tür, bu telefonla HTS kayıtlarına göre ilk görüşme tarihim 25.09.2006, 2006’nın 9. ayıdır. Son görüşme tarihimde 13.11.2007’dir 54 görüşmenin 43’ü şahsıma Yavuz Bey tarafından açılmıştır ve 10 mesaj çekilmiştir bu telefonla kendisi muhtemelen 2007’nin yaz aylarında Ankara'ya tayin olmuştur. Ankara'ya tayin edildiğinde zannediyorum Ankara'ya nereye tayin edildiğini bilmemekle bebarer 2007 yılının 7. ayından sonra açmış olduğu telefonlarda telefon adresi olarak HTS kayıtlarında İstihbarat Grup Komutanlığı Bakanlıklar Ankara adresi çıkıyor şimdi birileri bu telefon kaydına bakınca efendim Kemal Bey Jandarma Genel Komutanıyla görüşüyor veya Jandarma İstihbarat Grup Komutanıyla konuşuyor diye bu şekilde iddialarda bulunmaktadırlar ki bunun asla gerçekle bir ilgisi yoktur, benim görüşme yapmış olduğum kişi doğrudan doğruya Yavuz Beydir ne istihbarat grup komutanlığında ne İstanbul Jandarma Komutanlığında ne Jandarma Genel Komutanlığında kesinlikle ne bir tanıdığım vardır ne herhangi bir kişiyle irtibatım vardır ne o kurumlara gitmişimdir ne o kurumlardan bana gelen biri olmuştur. Yani benim muhatabım doğrudan doğruya burada hukuki çerçeve içerisinde insani ilişkiler tesis etmiş olduğumuz Yavuz Karakaya ile yapmış olduğum görüşmelerdir. Ama bu basına maalesef yanlış aksedilmiştir özellikle dediğim gibi 2007 yılından sonra tayini nedeniyle yapmış olduğum görüşmelerde Ankara Grup Komutanlığı adresi çıkmıştır. Diyebilirsiniz ki bu telefondan Yavuz Karakaya’yla

53

Page 54: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:54

görüştüğünüzü nereden bileceğiz, başkasıyla da görüşmüş olabilirsiniz diyebilirsiniz aklınıza o gelebilir. Çünkü kayıtlarda Yavuz Karakaya adına kayıtlı gözükmüyor kimin adına kurumun adına kayıtlı gözüküyor, kurumunda görevlilerine telefon dağıttığı gerçeğini sizlerde biliyorsunuz. Ha bu konudaki delillerde dosyalarda mevcut Değerli Başkanım 0537 793 06 85 nolu telefonun adresi İstanbul İl Jandarma Komutanlığı olarak geçiyor. O dönemde Yavuz Bey İstanbul İl Jandarma Komutanlığında görevli olduğunu bilahare öğrendim o günlerde bilmiyorum ve sormadım da gerekte duymadım. Telefon fihristimde yine ek klasörlerde 246. sırada Yavuz Beyin karşılığında telefon numarası olarak bu telefon geçiyor benim fihristimde. Yine İhsan Göktaş’ın emniyet ifadesinin 20. sayfasında da bu telefon numarasının Yavuz Karakaya’ya ait olduğu açıkça ifade edilmiş. Yine İhsan Göktaş’ın iletişimin tespit tutanakları bu numarayla yapılan bir görüşmesi mevcut tapesi mevcut doğrudan doğruya. Yine aynı şekilde İhsan Göktaş’la bu kişi arasında bir mesaj çekilmesi söz konusu olmuş orada mesajın içinde de zaten Yavuz Bey diye geçiyor. Yine Sevgi Hanımın bu kişiyle yapmış olduğu bir görüşmesi var bu görüşmede de aynı numara yine aynı adres olarak geçmektedir. Yine Yavuz Karakaya’nın.”

Mahkeme Başkanı:"Toparlar mısınız, Kemal Bey toparlar mısınız, son cümlenizi alalım.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Tamam efendim toparlıyorum. Yavuz Karakaya’nın adına kayıtlı

diğer telefonu da 505 484 11 50 numaralı 2. bir telefonu var bu da adres olarak efendim Maslak İl Jandarma Komutanlığı olarak geçiyor. Bu telefonla görüşme sayımda dörttür, bütün telefon görüşme adedim bu kadar bunu dışında Türk Silahlı Kuvvetlerinin mensuplarıyla bazılarıyla 1 bazılarıyla 2 çok daha fazla sayıları olmayan bazıları 3 veya 4 beni aradıkları olmuş bunların hemen hemen birçoğunu hatırlamıyorum ve bilmiyorum ama birçoğu beni arayan kişiler bu arama sebepleri de ki Türkiye’nin hemen hemen birçok yerinden aranmışım. Antalya’dan aranmışım, Muş’tan aranmışım, Zonguldak’tan aranmışım, bu arama sebebi olarak muhtemelen yapmış olduğum televizyon programlarından mütevellit eğer takip ediyorsa izleyici konumundaysa beğendiği bir konu varsa mutlaka telefonla açıp bildirmiştir fikir vermiştir veya kutlamıştır tanışmak istemiştir bu vesileyle ve bazı mesajlar var o mesajlarda tamamen baktığımda kandil, yılbaşı bu tür bayram günlerine denk düşen mesajlardır. Şunu net olarak ifade edebilirim ki Değerli Başkanım toparlıyorum son cümlemle; günde ortalama yüzün üzerinde görüşme yapan bir kişinin kendisini bir defa arayan kişileri hatırlaması elbette mümkün değildir çoğu bir kişi bir defa aramış bazen iki defa bazen bir mesaj çekmiş. Bu kişiler şahsımı hukuki bir sorun nedeniyle meslek çerçevesinde aramış olabilecekleri gibi televizyon programında izleyen kişiyle de aramış olabilirler. Yeniçağ Televizyonunun iletişimdeki sıkıntı nedeniyle program yapımcısı olarak telefonumuzun verilerek bu telefona bırakılan mesajların ve açılan telefonların programlarında okunduğu da bir gerçektir. Yine Türkiye genelinde yürütülen imza kampanyalarında ulusal basında cep telefonum irtibat, telefonum olarak aylarca Türkiye’nin her yerinde dağıtılan, satılan ve okunan gazetelerde yayınlanmış bulunmaktadır. Her meslek grubundan kişilerin yukarıdaki gerekçelerle şahsımı araması sözde örgüt suçunun delili olarak kabul edilmesi bir cinayettir hiçbir telefonumda ve yukarıda belirtilen iletişimlerin hiçbirinde bir suç unsuru bulunmamaktadır. Değerli mahkemeden bu konuda bir talebim olacak eğer tabi Sayın mahkemeye sunacağım şu delillerle yetinmediği takdirde söz konusu 0537 numaralı telefonun benim yapmış olduğum görüşmelerin tarihleri arasında kimin adına zimmetlendiğinin İstanbul İl Jandarma Komutanlığına yazıldığı takdirde zaten bu telefon kimin adına kim tarafından kullanıldığı zimmetin kimin adına yapıldığı ortaya çıkacaktır Değerli Başkanım bu da önemli. Bir 2. olarak da yine telefonlarda Ankara işte istihbarat grup komutanlığı geçiyor yine İstanbul Maslak İl Jandarma Komutanlığına bir müzekkere yazılıp da Yavuz Karakaya’nın hangi tarihte Ankara’ya tayini çıktığı veya nereye çıktığı şeklinde bir müzekkere yazılıp cevabı geldiği takdirde bu savunmalarımın da ciddiyeti ve samimiyeti ortaya çıkacaktır, teşekkür ediyorum saygılarımı sunarım.”

54

Page 55: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:55

Mahkeme Başkanı:"Buyurun Mehmet Zekeriya Bey. Onları yazılı olarak veriyor musunuz Kemal Bey?”

Sanık Kemal Kerinçsiz:”Sunacağım efendim yazılı olarak sunacağım.”Mahkeme Başkanı:"Tamam.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz istedi, verildi:"Sayın Başkanım talebim var.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Bu talebimin 2 tanesi savunma kapsamında diğeri de belli

bir yargılama sürecinde bir durumumun yargılama sürecinde hangi pozisyonda olduğumun netleşmesi yönünde. Ancak 1 tane talebimi yazılı hale getirmiştim onu yanımda getirmemişim onu bu sefer sözlü olarak beyan edeceğim bilahare mahkemenize takdim ederim yine.”

Mahkeme Başkanı:"Tamam.”Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Müteaddit defalar yine beyanlarımda savunmalarımda bu

dava kapsamında hakkımda basın ve yayın yoluyla yazı yazan ve olumsuz ve doğru olmayan bilgi veren gazetecilerle ilgili açmış olduğum davalardan bahsetmiş ve sonuçlarını mahkemenize bildirmiştim ekinde de mahkeme kararlarını sunmuştum. Bugüne kadar açmış olduğum bütün davaları lehimde olmak koşuluyla kazanmış durumdayım yine bu köşe yazarlarından Şamil Tayyar ve Perihan Maden hakkında açmış olduğum mahkemeleri davaları kazandım ve ikisi de tazminat ödemeye mahkum edildi. Dilekçemin ekinde söz konusu gazetecilerin hakkımda yazmış oldukları yazı ve bir haberlerle ilgili olarak açılmış davanın kararları var mahkemenize sunuyorum. Bir diğer talebim şöyle ki bu konuda daha önceki duruşmalarda beyanda bulunurken geri dönüp kontrol ettim yanlış bir tanımlama beyanda bulunmuşum o da şu. Sayın Savcılardan Mehmet Ali Pekgüzel’in örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlamasını iddianameden çıkarma talebini eklemek olarak söylemişim heyetinizin de bunu reddettiğini söylemiştim halbuki Sayın Mehmet Ali Pekgüzel’in 10 Kasım 2008 tarihinde örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek ibarelerinin çıkarılmasıyla iddianamenin kendilerine iadesini istemişler. Aynı duruşmanın 8 nolu ara kararı gereği de heyetiniz iddianamenin Cumhuriyet Savcılığına tevdiine karar vermiş. Bunu bir kere düzeltiyorum aynı zamanda da hakkımdaki örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek suçlamasının düşürüldüğünü tarafıma tebliğini talep ediyorum yine mahkemenizden. Diğer 2 talebimi beyanlarımdan sonra yapacağım tüm beyanlarım bu talebimin üzerine kurulu benim içinde oldukça önemli bir husus. Sayın Başkan, Sayın Heyet, birçok savunmamda PKK terör örgütüyle ilişkilendirildiğimiz için ve örgüt şemasında da gösterildiğimiz için Ergenekon ve PKK ilişkisini gösterir rapor olan 418. ek klasörü birçok defa konu etmiş bu konuda da talepte bulunmuştum. Bu taleplerimden 1 tanesi de bir önceki duruşmadaydı PKK ana davasının 30 yıl zaman aşımı nedeniyle düştüğü yönünde ve bu dosyanın da istenmesi yönünde talebim vardı savcılığa yazdınız savcılık hangi mahkeme ve dosya numarasını bilmediğinden tekrar size yazıyı geri gönderdi. Şimdi Mart 2009 tarihinde 418. ek delil klasörle ilgili olarak bunun bir ders notu şeklinde olduğunu ve bunun diğer kurumlardan da 2 tane polis memurunun raporunun dışında Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT ve Jandarma Genel Komutanı ve hatta Genelkurmay Başkanlığında bu konuda ellerinde varsa bilgileri rapor şeklinde mahkemenize gönderilmesini talep etmiştim. Mahkemeniz bunu reddetti bu talebimi bunun üzerine bende 12 Mayıs 2009 tarihinden itibaren başlayarak şu elimde görmüş olduğunuz bütün dilekçeler Ergenekon, Hizbullah, DHKP-C ilişkisini gösterir rapor olan 416. klasörle ilgiliydi. Bu talebim reddedildiği için 418. klasörle ilgili talebim reddedildiği için bu taleplerimi yerine getirmedim ben. Ancak gelmiş olduğumuz süreçte ve Hizbullah örgütüyle ilgili olarak hazırlanmış bu raporun içerisinde benden ele geçen dokümanlardan dolayı ilişkilendirildiğim için bu konuda da bazı beyanlarım olacak. Şimdi son günlerde basında sıkça duyulan yani 2, 3 gündür sıkça basında duyulan bir kitaptan bahsetmek istiyorum. Öcalan’ın İmralı Günleri Cengiz Kapmaz. Cengiz Kapmaz, Günlük gazetesinin köşe yazarıdır bu kitap tamamıyla Abdullah Öcalan’ın görüşme notlarından derlenerek hazırlanmıştır. Şimdi öne çıkartılan haberde şu asker bana dedi ki; eylemleri arttır

55

Page 56: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:56

bütün televizyonlar ve yazılı basın bu yönde kitabın içeriğini ön plana çıkarttı. Oysa ben asker adına bir savunma yapmak durumunda değilim ancak kitabın çok daha önemli hususları var ki; karanlık işler içinde oldukları zannıyla burada tutulduğumuzu söyleyen Sayın Başbakan’ın da aynı zamanda Abdullah Öcalan’ın görüşme notlarına konu olduğu ve Abdullah Öcalan’ın yargılandığı davada Turgut Özal’la ilgili beyanları kadar ciddi anlamda Başbakanla da ilgili olarak Sayın Başbakanla da ilgili olarak beyanları olduğu bu kitapta belli. Her zaman şuna vurgu yapıyorum genelde konuşmamın içerisi siyasileşmeye başladığı zaman. Türkiye’nin üzerinde ciddi anlamda bir İngiliz etkisi olduğu ve bunun gittikçe sindiği çöktüğü kitabın 154. sayfasında Abdullah Öcalan, İngiliz avukata ülke sistemini anlattığı başlıklı bir bölüm var. İngiltere’nin kirli işlere buluşma durumu ama halkının hayatına mal olacağı şeklinde İngiliz avukatla görüşmesi var Abdullah Öcalan’ın çok uzatmayacağım kısaca geçeceğim. Bir diğer önemli konu binlerce kişi camileri işgal etsin başlığı altında 204. sayfada aynen şöyle söylüyor; halkın niçin Tayyip Erdoğan’ı seçtiği önemlidir. Halk Erdoğan’ın dürüstlüğüne, onun kendilerini daha az soyacağına, daha az yolsuzluk yapacağına inandığı için seçmiştir. Bir diğer paragrafta diyalog yolu açılmalıdır bunun için Erdoğan’a şans tanınmalıdır doğrudan Kadek ile diyalog olmayabilir, 15 Şubat’a kadar bir süre tanınmalı Erdoğan’a 13 Kasım 2002 görüşme notlarından. Bir diğeri de şu; yine 13 Kasım 2002 notlarında mesela binlerce kişi camileri doldurup Erdoğan’ı çözüm çizgisine getirebilir. Erdoğan’ı madem biz din kardeşiyiz o zaman bunun gereklerini yap diye demokratik eylemler gerçekleştirebilir. Bunları niçin aktarıyorum? Şunun için; 1990’da veya 89’da Abdullah Öcalan ben Allah’ım yanımdaki alt kadrolarda peygamberdir diye örgüte telkinde bulunduğu ve Güneydoğu halkını da olumsuz etkilediği bir süreçte KİH diye yani KİH diye bir grup kurdu. Kürdistan İslami Hareket, Abdullah Öcalan kurdu bunu ve bu ekip şehirlerde ve ilçelerde görev yapmaya başladı aynı dönemde Hizbullah bölgede faaliyet gösteriyordu. Menzil grubu olarak ve ilim grubu olarak 96’da süreç değişip Cudi Konferansını da yaptıktan sonra kongresi demiyorum konferansını da yaptıktan sonra Abdullah Öcalan Kih’teki propaganda personelini tekrar dağ kadrosunun yanına çekti. Çünkü gittikçe zayıflamıştı örgüt kan kaybediyordu hesapladığı ateşkes sonuçlarına ulaşamamıştı. Tabi ateşkesin nasıl başladığı sürecini burada konu etmiyorum. Zımnen bir kabul vardı siyasi çerçevede. Yine 270. sayfada aynı kitabın 270. sayfasında Başbakana çıkın Mayıs’ta çatışmalar başlar deyin başlığıyla yazılmış bölüm 21 Mart 2004 günü Nevruzun başlamamasıyla itibaren Abdullah Öcalan’ın Sayın Başbakanı nasıl tehdit ettiğini anlatan bir bölüm. Şimdi neden bunları söylüyorum? Cumhuriyet Halk Partisinin Ak Parti ilişkisini ortaya koyduktan sonra Ak Partisini geliştirdiği söylemden dolayı bunları ortaya koyuyorum. Şimdi vahim olanını da bir sonraki ileriki bölümde anlatacağım. Sayfa 305 Erdoğan’a 3. mektup burada da şöyle diyor; HPG, yani halkın savunma güçleri Türkçesiyle artan operasyonları gerekçe göstererek 1 Haziran 2004 tarihinde meşru savunmayı aktifleştiren bir karar almış karardan sonra aydınlar ve sivil toplum örgütlerinin yanı sıra üstü örtülü bir şekilde hükümete ateşkes çağrısında bulunmuştu. Şimdi 2004 tarihindeki silahlı kuvvetlerin operasyonu artması nedeniyle ateşkesi bitirdiğini söylüyor sözde ateşkesi Abdullah Öcalan şimdi aynı tarihlerde 2004 tarihli gizli bir kripto Wikileaks’ten dün taze yani basına dün düştü. Erdoğan ordu benim kontrolümde değil, bunu kime söylüyor ABD’nin Lahey Büyükelçisi Sober’in 2004’te o tarihte ABD dönem başkanı olan Hollanda’nın Dışişleri Bakanı Bot ile yaptığı görüşmenin detayı Başbakan Dışişleri Bakanı Bot’a ben ordu, yani ordu benim kontrolümde değil diyerek Ege’deki hava kuvvetlerinin uçuşlarını kontrol edemediğini söylüyor bu bir hem Başbakan için acz hem de ateşkese yani örgütün ilan ettiği ateşkese gerekçe gösterdiği silahlı kuvvetlerin operasyonunda muhtemelen Başbakan Tayyip Erdoğan’ın iradesi dışında gerçekleşti. Bunları niye söylüyorum bugün geldiğimiz durumda söylüyorum koşullar nedeniyle söylüyorum son olarak bu kitaptan 370. sayfada Bülent Arınç’a 11 sayfalık mektup Abdullah Öcalan Bülent Arınç’a da mektup yazmış. Şimdi baktığımız zaman 418. klasörde Abdullah Öcalan’ın bu görüşme notlarını göremiyoruz. Ancak ne var? Bugüne kadar Abdullah Öcalan’la görüşmediğini iddia eden

56

Page 57: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:57

hükümetin demokratik açılım adı altında yapmış olduğu faaliyetlerin tümünü Abdullah Öcalan’ın 12 madde halinde sıraladığı ve görüşme notlarına bunu yazdığı daha önceki beyanlarında bunu okumuştum 418. klasör içerisinde bugün yapılanların hepsi belirtilmiş. 1 hafta önce Kültür Bakanının Diyarbakır’da kontrol ettiği kültür merkezi dahil dil konusu değil özerklik dahil Urfa’da açılan dinler arası diyalog merkezi dahil bunların hepsi Abdullah Öcalan’ın daha 2004, 2005’deki görüşme notlarında adeta Başbakan’ın Sayın Abdullah Öcalan tarafından talimat haline getirilmiş direktifler. Ancak bu kadar celalleşen karanlık işler yaptığını iddia ettiği buradaki sanıkları Başbakan konumu olarak kendi durumunu dikkate almadan ve siyasi ve işgal ettiği makamın terbiyesine yakışmayan bir tavır içerisinde insanlık erdemine yakışmayan bir tavır içerisinde buradaki insanları bir daha iktidar gücüyle zan altına sokan Başbakan Erzurum’da Papandreou’nun, silahlı kuvvetlerine Kıbrıs’ta işgalcisiniz demesine sessiz kaldı. Silahlı kuvvetleri Kıbrıs’ta işgalcidir demesine sessiz kaldı, Selahattin Eyyübi’nin Kudüs fethi gibi Kudüs’te Cuma namazını kılmayı fetih sayıp Gazze operasyonunu başlatan Başbakanın Mavi Marmara gemisi saldırından 6 ay önceki beyanları ve onu takdir eden İngiliz parlamenterin beyanları gazetelerde sayfa sayfa yer aldı. Yani ben Kıbrıs’ı veririm Kudüs’ü alırım tapınak şövalyeleri tekrar Kıbrıs’ı fetheder, işgal eder, ele geçirir zihniyeti adete tabi bu şu anlama geliyor; 1933 Montrö Anlaşmasına göre bir kitlenin devletleşmesi devlet statüsünü kazanması bu anlamda Kıbrıs’ın Kıbrıs harekatından bu yana 1982’den bu yana devletleşme sürecindeki çabasını yok eden bir Başbakan. Ama diğer tarafta diğer tarafta Gazze’ye Filistin’e özgürlükler tanıyan hatta Yemen’deki Sana şehrinde teröristlerle devlet arasında çıkan çatışmada ne olduğu soru işareti teşkil eden Sana’daki kız çocuğunu konuşmasında hatırlatması da yine ilginçtir, neden? Şu sebepten ilginç; Tunus’taki mevcut halk hareketi giderek yayılıyor bizim mevcut iktidarımızın sıfır sorun politikası Atatürk’ün hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır sözünü hattı diplomasi yoktur sathı diploması vardır deyip Lübnan Hizbullah’ıyla yer altı örgütsel görüşmesi yapan bir Dışişleri Bakanının ve kozmik odaya bir şekilde oyunla polis, savcı, hakim sokup sanki karşı devletmiş düşman devletmiş anlayışı içerisinde bir deşifrasyonu yaratan Bülent Arınç bugün geldiğimiz noktada çekinmeden tereddütsüz daha burada sonuçlanmamış bir mahkemede sanıkları suçlayabiliyorlar. Ve Barzani devlet olmamasına rağmen ne yazık ki bugün Türkiye’nin Kıbrıs politikaları karşısında Kıbrıs’tan çok daha devlet olma şansına sahip bir kişi olarak gözüküyor. Çok ilginç gelişmeler var sadece Hizbullah’ın militanlarının tahliye edilmesi vesair değil, çokta beni hukuki anlamda ilgilendirmiyor bu konuşmayı da ayıp addediyorum kendime. Hukuk karar vermiştir yanlıştır doğrudur eleştirebilirim ancak bunun ötesinde bir şey söyleyemem yalnız şimdi söyleyeceklerim çok daha ilginç olacaktır. Zira Hizbullah’ın tahliyesi öncesinde Güneydoğu’da başlayan olaylar 9 Aralık’ta burada beyanda bulundum sınırlarımız artık halk tarafından konuşulsun dedim 12 Aralık’ta KDP Irak’ta bir kongre yaptı kongreye AKP milletvekilleri dahil gittiler. Zannediyorum 19 Aralık’tı 19 Aralık’ta düzeltiyorum 15 Aralık’ta BDP Genel Başkanı Demirtaş 2 dil ilan etti 2. dil ilan etti. 19, 20 Aralık’ta demokratik toplum kongresi özerklik ilan etti ki bugün Güneydoğu’da bırakın kent meclislerini mahalle şehir meclisleri ilçe meclisleri dahi kuruldu. Sayın Başkan ne yapıyorlar biliyor musunuz? Uyuşturucu suçu işleyen adamı dahi mahalle meclisi cezalandırıyor devlet otoritesi yok yani siz oraya tayin olsanız görev yapacak olsanız orada hakim olarak sizden önce mahalle meclisi devreye giriyor senin işin değil bu işi ben hallederim diyor. şimdi Anglikan Kilisesi lideri Ketenbıri başpiskoposu doktor Rovan Williams ve Lortlar Kamarası hukuk kurulu başkanlığından geçen yıl ayrılan diyor Lort Filıps bu mahkemelerin hangi mahkemeler şeriat mahkemeleri İngiltere’de teklif edilen şeriat mahkemeleri ve kuruldu işliyor. Hangi konulara bakıyor şeriat mahkemeleri ve 85 tane var bu şeriat mahkemelerinden, bahsettiğim konularda aile kavgalarından tutun hangi dine göre hangi mezhebe göre hangi tarikata göre uyuşturucu ya da alkolün günah olup olmadığını bu mahkeme kararlaştırıyor, İngiltere’de kuruldu bu. Yine 2008, Şubat 2008 tarihli bir gazete haberi Obama’ya Mesih muamelesi Başbakanımız gazetelere boy boy resimler verip dört dörtlük bir ilişkimiz var

57

Page 58: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:58

dediği Obama. Wilson Thomas (bir iki kelime anlaşılamadı) Wilson da Mesih muamelesi görmüştü. Şimdi Obama görüyor, Obama nereli? Kenya’lı. Kenya’da ağırlıklı olarak hangi tarikat var Ahmet El Tayyibin 16. yüzyılda direniş anlayışının yaygınlaşmasıyla ortaya çıkan Tayyibe Tarikatı Tunus’lu Ahmet El Tayyibe. Nerede etkili bu tarikat? Obama’nın da köyünün babasının köyünün olduğu bölgede. Tayyibe tarikatı şimdi baktığınız zaman bütün dinlerin Anglikan anlayışına göre buluşabileceğini söylüyor. Şimdi bizim Başbakanımız sadece Büyük Ortadoğu Projesinin eşbaşkanı değil İspanya, Ürdün ve Türkiye’nin de içinde bulunduğu dinler arası diyalogun eşbaşkanı. Bu halde ne yapıyor Sayın Başbakan ve hükümet? Güneydoğu’da kent meclisi, ilçe meclisi köy ve mahalle meclisinin kurulmasına ses çıkartmıyor. Bırakın BDP’nin il binasından askere molotof kokteyli atılması ve o adam hakkında polisin geri dönüp gidip bir işlem yapmamasını bırakın buradan bahsetmiyorum bu meclisler kuruluyor başka ne yapıyor? İrşat hareketi başlatıyor Aralık 2010’da almış olduğu karar gereği Diyanet İşleri Başkanlığı İrşat yani uyarma ve doğru yola sevk etme hareketi başlatıyor, kim vasıtasıyla? Diyanet İşleri Başkanlığı vasıtasıyla. Şimdi bir bakıyoruz benzer hareketi kim yapmış? 90’lı yıllarda Hizbullah’ın Menzil grubu o diyor ki Menzil grubu, eyleme gerek yok biz peygamberin Mekke dönemini yaşıyoruz tebliğ edeceğiz diyor dini şiddet yanlısı olan ilim grubu ise diyor ki; hayır biz Medine dönemini yaşıyoruz gerekirse silah kullanacağız diyor. Şimdi irşat hareketini Sayın Başbakanımız Diyanet İşleri Başkanlığı eliyle başlatıyor. Bu kadar mı? Hayır aynı zamanda ne oluyor hemen söyleyeyim Irak’ın kuzeyinde Barzani bölgesinde artan bir hareketlilik var irşat grubu faaliyetleri orada örnek alınacak seviyede imamlar camiden kadınlar ve kadın dernekleri hakkında fetva veriyor. Ne diyor? Kadınların yapmış olduğunu günah ya da sevap ölçeğinde değerlendirip hakkında bildiri dağıtıp kitaplar yazıyor. Kim bunlar? Yekirdi islami kürdistan bu Mısır Müslüman Kardeşleri yani İhvanı Müslimin’in paralelinde kardeş kuruluşu. Bir diğer kuruluş hangisi Irak kuzeyinde? Camiler komalı islami kürdistan bu da İran’la ilişkili bir diğeri hangisi? Bizibnamei islami kürdistan yine İran ilişkili Bizibnamei islami kürdistan daha çok kırsalda ve köy bölgelerinde faaliyet gösteren ama hepside temelde imamlar üzerinden hareket yürüten kurumlar. Neye karşı bunlar hareket ediyorlar? Mevcut düzeni İslamileştirme yönünde. Şimdi bunlardan Yekirdi islami kürdistanda çok ilginç bir şekilde AKP’li İhsan Aslan, Müfit Aksu akademisyen ve aynı zamanda Fethullah Gülen Grubu ile yakın ilişkide Fethullah Gülen Grubu tarafından da eğitilen bir grup. Şimdi bütün bunların hepsi bölgenin çok açık gerçeği yani Güneydoğu’da Hizbullah’ın ve PKK’nın şu günlerde en yüksek seviyede hareketlerine başladığı dönemde hemen güney tarafta gerçekleşen siyasi hareketler İslamlaşmış siyasi hareketler bunlar. Şimdi bütün bunların ışığı altında buradaki sanıklar aynı zamanda mahkemenizin de kabul ettiği iddianame gereği nedir? Hizbullah terör örgütünü de kontrol eden bir terör örgütü iddia bu. Şimdi Sayın savcılar iddianamenin 321. sayfasında 2. paragrafta şöyle diyorlar; yukarıda belirtilen olayda elde edilen el bombalarının il genelinde 18.03.1999 tarihinde yapılan Hizbullah operasyonu sonucu ele geçirildiği tespit edilmiştir. Bir sonraki paragraf soruşturma kapsamında olan şüphelilerden Mehmet Zekeriya Öztürk’ün 17.08.1997, 11.08.1999 tarihlerinde Şırnak ilinde askeri personel olarak görev yaptığı Ankara Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının 15 Nisan 2008 tarih ve 2008/303 S.Ö. /91517240 sayılarından anlaşılmıştır. 4. paragrafta şöyle; el bombası elde edilen şahıslardan Hacı Demir isimli şüpheli 25.03.1999 tarihli ifadesinde el bombalarını ismini vermeyeceği bir şahıstan aldığını sebebinin ise bulunduğu yerin terör açısından tehlikeli bir konuma sahip olduğunu başka bir amacının olmadığını terörden korunmak için aldığını beyan etmiş el bombalarını aldığı şahsın ismini vermemiştir. İhsan Tekin’in 25.03.1999 tarihli ifadesinde el bombalarını PKK terör örgütünden korunmak için tanımadığını bir şahıstan aldığını beyan etmiştir İsmail Tekin 25.03.1999 tarihli ifadesinde; susma hakkını kullanarak ifade vermemiştir. Şimdi şu sayfayı okuduğunuzda sadece benim Güneydoğuda görev yaptığımdan dolayı Hizbullah terör örgütünün Silopi’de yakalanan 3 militanının anlatımının arasına bir paragraf olarak Genelkurmaydan gelen yazının eklendiğini görüyorsunuz. Şimdi bunu vicdani mi diye

58

Page 59: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:59

sormuyorum, ahlaki mi diye sormuyorum. Çünkü oraya yapmış çünkü siz karar vereceksiniz yargılamanın sebebi karar vermek yargılayıp tukaka ilan etmek veya ahlak derecesini veya terbiye derecesini veya kusur derecesini ölçmek değil mahkeme olarak siz bir karar vereceksiniz bunları bu yüzden anlatıyorum sizin karar verebilmeniz için. Ve iddianamenin ekindeki 416. klasörde 416 nolu klasör iç dizi pusulası var şöyle diyor, 3, 290, 310 sayfalar arasında Hizbullah terör örgütüyle Ergenekon terör örgütü arasında ilişkiyi gösterir rapor bunun 294. sayfasında diyor ki; Kuddusi Okkır ve Mehmet Zekeriya Öztürk isimli şahıslardan ele geçirilen devletin yeniden yapılanması için önerilen master plan ön çalışma isimli belgenin 5. sayfasında bizi amacımıza götürecek araçlarımız nelerdir başlığı altında eksiklerimiz alt başlığı altında, henüz örgüt değiliz çok uluslu şirketlerin ve vakıfların fiili işgali var. Cümlesi devamıyla benden elde edildiği iddia edilen belgenin Hizbullah terör örgütünün iddia edilen Ergenekon terör örgütüyle ilişkisine delalet ettiğini söylüyor. Şimdi ben heyetinize yaklaşık 10 civarında yazılı talepte bulundum devletin yeniden yapılandırılması bir örgütsel doküman mıdır? Benden ele geçirildiğinin belgesini ortaya koyun bu konuda dilekçeler verdim. 1, yazılı olarak doküman olarak olduğu söylendi. 2, CD içerisinde olduğu söylendi yani Compact disk içerisinde olduğu söylendi. 3, bilgisayarımdan elde edildiği söylendi en son Sayın Savcı Nihat Taşkın’ın vermiş olduğu cevapta; 2 tane farklı numaralı CD’den benden elde edildiği ortaya konuldu ki bunun da benden elde edildiğine dair bir belge yok. Şimdi işin en önemli kısmı şurası; huzurunuzda bir eylem gerçekleştireceğim Sayın heyet bakın, 416. klasörü Hizbullah’ı anlatan raporunu yırttım şurada, elimde kaldı DHKP-C raporu. Öbür elime de 418. klasör Ergenekon’un PKK ile ilgili raporunu koyuyorum bakar mısınız kalınlıklarına, kalınlıklarını gördünüz. Şimdi Yargıtay ilgili ceza dairesi 70 klasörlük dava olduğunu söylediği Hizbullah’ın Sayın savcılar tarafından ek delil klasörlerine konulduğu klasörde şu, şu kadar 10 sayfa bu nerede yazıyor 10 sayfa olduğu 3. bölümde 290, 310 sayfa arası yani 20 sayfa pardon, şu kadar yani. Şimdi 70 klasör ağırlığında bir dava Hizbullah burada şu kadar sayfaya sığdırılmış ama DHKP-C ve PKK kitaplar halinde. Ben Hizbullah neden tahliye edildi demiyorum, ben bölgede görev yaptım Hizbullah’ı da tanıyorum. Ancak öyle bir iddianameye yerleştiriliş var ki hem örgütün kontrol ettiği bir terör örgütü olarak anlatılıyor Hizbullah ama tevatür anlamda bir sayfa sayısında Ergenekon terör örgütüyle ilişkilendiriliyor komik bu. Okuyun Allah aşkına nesi var Hizbullah’ın şurada? Şurada Hizbullah’ın nesi var, okuyun ya? Gazeteler bile çok daha fazlasını yazdı şundan fazlasını. Neden? Çünkü tevatürünü yani hikaye kısmını Ergenekon’a itelersek esas kısmını bir ihtimal belki de yarın serbest bıraktığımızda kaçmalarını sağladığımızda kimse aa bakın burada bunları yazmışsınız niye bunları serbest bıraktınız denmesin diye şu kadar sayfayla anlatılıyor. Şimdi adalet mi, şu adalet mi? Ve getirilip ben benden alındığı ispatlanmamış ve Sayın Savcı Nihat Taşkın’ın bir türlü karar veremediği bir CD’ye 2 numara verdiği benden ele geçtiği söylenen sözde bir örgüt dokümanından dolayı da Hizbullah raporunda adım geçiyor. Geçmişim hiç karanlık değil, geçmişim Başbakanın geçmişinden 1000 kat daha aydınlık 1000 kat daha aydınlık. Neden? Ben Türkiye Cumhuriyeti Devletine hizmet ettim silahım resmi silahtı, inandığım Türkiye Cumhuriyeti Devleti anayasasıydı laik, Türkiye Cumhuriyeti ülkesiydi buna hizmet ettim. Hamas’a hizmet etmedim Dışişleri Bakanı gibi, Hizbullah’a da hizmet etmedim, Afganistan’da şeyhin dizinin dibine çöküp ayak kokusunu dinleyerek tebessümde etmedim. Şurada darağacına çekseniz yine aynı şekilde duracağım pırıl pırıl geçmişim var. Ama namert, namert adı üzerinde namert olduğu için öyle iftiralar atıyor ki huzurunuzda ispat ettim defalarca namert belli değil ama ismi yok adres belli değil yok ama belli. Polise havale edilmiş bir iddianame Sayın savcılar altına imza atmışlar ve sizde onu kabul etmişsiniz. Ve 3 yıldır da buradayım şimdi bunlar gerçeklik anlattığım bunlar gerçeklik diyorum ki heyetinize; bana lütfen benden elde ettiğiniz bütün dijital verileri, delilleri verin birer kopyasını çıkartın verin. Bana diyorsunuz ki hayır naip hakim inceliyor soruyorum şimdi size. Sayın naip hakime soruyorum; 22.05.2009 tarihinde mahkemeniz tarafından sanıklara dağıtılan bir ön rapor var. Teknik Bilirkişi Rıhtım Korkmaz, burada 1. sırada çalışmayan

59

Page 60: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:60

bilgisayarlar başlığı altında 1. sırada Mehmet Zekeriya Öztürk’e ait Nek marka dizüstü bilgisayar diyor. Şimdi benim bilgisayarıma ne yaptınız? Arızasını giderdiyseniz incelediniz mi, gidermediyseniz neden bilgisayarımı bozdunuz? Nasıl savunma yapacağım, bana karanlık diyen Başbakanın suratına karanlık olmadığımı nasıl çarpacağım, neden? Çünkü o bilgisayarda benim delillerim var aynı zamanda kendimi savunacağım deliller var, kendimi savunamıyorum savundurtmuyorsunuz. Delillerimi vermiyorsunuz bana yeni yasalara göre mahkemenin delil toplama zorunluluğu yok delili kim toplayacak hazır edecek? Sayın savcılar ama lehte olanı da aleyhte olanı da aleyhtekiler fahiş şekilde iftirayla doldurulurken lehtekiler toplanmıyor. Üstelik lehimde olarak savunmamda kullanacağım deliller bir şekilde yok ediliyor, benim o bilgisayarımda ne var Sayın Başkan biliyor musunuz? Düşünüyorum, düşünüyorum ve liste yapıyorum şimdi hepimiz Hrant’ız ekibinden bir kesimin 2007’de Sayın Deniz Baykal hakkında geçmişteki kaset komplosunu başka bir isimle yapacağı, o operasyon tarihi 2007 yaz ayları o bilgisayarda ne var biliyor musunuz? Zaman gazetesinin 2001’de STV televizyonu ve STV televizyonunun Dünya Pazarlamaya 1 milyon dolar aktardığı. İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Kaynak Holding vasıtasıyla bilgisayar sarf malzemeleri hakkında sahte belge alarak sahte malzeme alarak yolsuzluk yaptığı. Türkiye’deki sigara fabrikalarıyla ilgili yolsuzluklar ve serbest bölgedeki yolsuzlukları, bu bir genel yayın yönetmeni tarafından haberleştirildikten sonra rüşvet karşılığı bu haberler düzeltildi. O gazete genel yayın yönetmeni gerektiği zaman ismi de açıklanır. Gülen Grubunun Romanya’daki fabrika üzerinden tahsilat işleri Gülen Grubuna ait Romanya’daki bir fabrikanın tahsilat işleri. Azadiye Velat gazetesinde Cuma Kod Cemil Bayık’a köşe yazma izninin kimin verdiği, 2006 yılında Türk Telekom’da 1000 sözleşmeli personelin ne iş yaptığı, İngiliz gazeteci tarafından Murat Karayılan’la yapılan söyleşinin video kaydı, yaklaşık 1 saatlik video kayıtta bugün Türkiye’de konuşulan konuların birebir Murat Karayılan tarafından nasıl anlatıldığının video görüntüleri, ne var biliyor musunuz? Benim 9, 10, 13 nolu ek delil klasörlerimde el yazımla da olmak kaydıyla deniz fenerleri turizmi altında, deniz fenerleri turizmi altında bazı bilgiler ve belgeler. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 99 tarihli harekat konulu Fethullah Gülen raporu ve böyle uzayıp giden bilgiler. Neden vermiyorsunuz benim bilgisayar kopyalarımı, neden ben kendimi savunamıyorum? Ve şunu da çok iyi biliyorsunuz CMK’nın 134. maddesi gereği benim, benim gözaltına alınmam sırasında polisin el koyduğu bütün dijital verilerin kopyasının çıkarılarak yedeğinin çıkarılarak bana 1 tane verilmesi usulsüz, usuz yargılıyorsunuz beni hala.”

Mahkeme Başkanı:"Mehmet Zekeriya Bey normal sürenizi 10 dakika aştınız 5 dakika süreniz var buyurun.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Tamam Başkanım, derhal bitirmeye çalışıyorum. Şimdi bütün bu koşullar altında deniyor ki, deniyor ki sen tutuklusun ve tutukluluğun kuvvetli suç şüphesi nedeniyle devam edecek, peki kabul, kabul de. Benim bu kabulüm 31 Aralık 2010 tarihinde 102. CMK 102. maddenin benim için 25 Ocak 2011 tarihine denk gelmesiyle buna tamam diyebiliyorum artık bugüne kadar hiçbir kuruma hiçbir basına durumumu belirten tek bir yazı yazmadım, açmış olduğum hukuk davaları, ceza davaları hariç. Seni yargılayacağım diyorsunuz ve yargılıyorsunuz ama bir karar yok ortada suç diyorsunuz şüphe diyorsunuz şüphede delil ilkesinden yola çıkarak delilleri ortaya koyamıyorsunuz. Benim heyetinize sunmak istediğim delilleri yok ediyorsunuz vermiyorsunuz bana 3 yıl geçti. Örgütsünüz diyorsunuz 3 yıldır buradayız bir tek örgüt ilişkisi çıkartamıyorsunuz. Ergenekon terör örgütü diyorsunuz emniyete, jandarmaya ve MİT’e soruyorsunuz onlar geçmişte böyle bir örgütün varlığı tespit edilmemiştir diyor.”

Mahkeme Başkanı:"Örgüt iddiası var örgüt değil yani örgüt demiyor vasıflandırmıyor örgüt iddiası var ve iddianamede öyle iddia ediliyor.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk:”Şimdi, iddia bunu, bunu şimdi diğer örgütlere bakın Sayın Başkanım PKK, DHKP-C, TİKKO vesair hepsinin geçmişinde eylem yaptığını hangi kuruma

60

Page 61: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:61

sorsanız buyurun bunlar diyor. Kriminal raporlarına varana kadar veriyor cesetlere varana kadar gösteriyor, resimlerini çekip gösteriyor yok 1 tane. Ee dijital verileri vermiyorsunuz. Yargılama 3 yıl sürüyor ama ben hala ağır ceza mahkemesinin dahi 2 yıl artı 1 uzatma 1 yıl uzatma süresi kapsamında değerlendirilir miyim, değerlendirilmez miyim, 4 yıl mı yargılanırım, 6 yıl mı yargılanırım? Bunları bilmiyorum. Neden? Çünkü mahkemeniz bir muamma milattan önce 4. yüzyılda Patriçileri koruyan 12 levha yazılarıyla yargılama yapan mahkemeler bile daha net kararlar veriyor o dönemde benim bu şansım yok köle gibiyim köle. Talebim şu Sayın Başkanım; ben İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 23 Haziran 2007’de tutuksuz yargılanmak üzere ve yurtdışına çıkış yasağı tedbiri konularak tahliye edildim. 25 Ocak 2008’de yeni bir durum çıktı söylemiyle gözaltına alındım ve tutuklandım. Yeni bir durum çıktı denmesine rağmen 4 gün Emniyet Müdürlüğünde kaldım, Emniyet Müdürlüğünde sorgum yapılmadı 4 gün misafir oldum orada ve Savcı Zekeriya Öz ifademi aldı, Sayın Haşıloğlu’na sevk etti tutuklanmak üzere 9. Ağır Ceza Mahkemesi örgüte bilerek isteyerek yardım etmek suçuyla tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakmıştı. Sayın Haşıloğlu savcı örgüt üyeliğini suçunu yeterli görmedi halka isyana teşvik suçunu da ekleyerek beni tutukladı ve Sayın Haşıloğlu şuan hala benim tahliyem yönünde karar kullanacak hakim ne kadar hukuki ne kadar adil ne kadar kanuni bilemiyorum bu. Dedim ya 12 levha kanunlarının mahkemesi ve ben hala tutuklu olarak yaşamaya devam ediyorum tahliye istemiyorum istediğim sadece şu; mahkemenizin hakkım olan yani şu talebimi şöyle düşünün. Dijital delilleri kopyasını istiyormuşum gibi düşünün şu talebim lütfen çünkü netlik yok bilmem lazım. 28 Ocak 2011 tarihli duruşmasında şuana kadar bütün beyanlarımı CMK 102 maddesine ilişkin olarak talebime yönelik beyanlarım doğrultusunda mahkemenizin yargılaması devam eden sanığı olarak hakkımda öngördüğü tutukluluk süresinin 102. maddeye göre nasıl değerlendirildiğini bir ara karar ile tespit etmesini talep ediyorum. Her şey kabul siz karar verdikten sonra ne diyebileceğim 4 yıl derseniz 4 yıl, 6 yıl derseniz 6 yıl, 10 yıl derseniz 10 yıl kalacağım. Sayın Başkanım sözlü olarak vermek zorunda kaldığım yazılı hala getiremediğim talebim de şu; hakkımda da darbeye zemin hazırlama iddiası suçlaması var iddianamede malumunuz sadece medya tarafından değil Beşiktaş Adliyesinde de bu konuda sorgulamalar yapıldı davalar açıldı. Benim hangi darbeye yani 1 tanesi Balyoz ki Sayın Başbakan 2002’de Balyoz’u biliyorduk diye beyanatları var bu konuda kendisinin birebir beyanatı var 1 tane darbe iddiası bu. bir diğer darbe iddiası da Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz diye devam eden darbe projesi planları bunların ikisi ayrı birbiriyle ilişkilendirilemedi daha. Ben hangi darbenin bu saydığım 2 grup darbenin hangisinin zeminini hazırlamak suçuyla suçlandığımı öğrenmek istiyorum, dinlediğiniz için çok teşekkür ediyorum saygılarımla.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun Erhan Bey.”Sanık Erhan Timuroğlu söz istedi, verildi:"Sayın Başkanım en son en önemli tanık da dün

dinlendi Sayın Aysel Sağlam. O da beni teşhis edemedi zaten edemezdi de Ankara'da o beni teşhis edemezdi, edemedi. Ondan sonra Osman Yıldırım’da çıktı o kürsüde benden dolayı 5 yıldır yatan insanlardan özür diliyorum dedi yani o 5 yıldır ondan dolayı yatan insanlardan birisi bendim birisi de İsmail Sağır’dı o da özür diledi. Yani hatasını kabul etti Alparslan Arslan da zaten sürekli diyor, diyor bu arkadaşların hiçbir ilgi ve alakası yok. Sizin elinizde dünya kadar kamera kayıtları da var bunları teker teker inceliyorsunuz benim bu Danıştay’la ilgi ve alakamın olmadığını sizler çok iyi biliyorsunuz. Cumhuriyet gazetesine yönelik de zaten ben 1 tane bombalı eylemine katıldım bunu kabul ediyorum ama bombayı da atan ben değildim Alparslan Arslan attı ölüme amaçlı da atmadı ölmek amaçlı atsaydı zaten orada güvenlikler filan vardı onların üzerine de atabilirdi veya gazetenin içerisine doğru da atabilirdi boş olan bir alana attı. Yani kimseyi öldürme amaçlı atmadı onu, otelde olduğum kayıtlarımda teker teker hepsi sizin elinizdedir yani benim suçsuz olduğumu sizler çok iyi biliyorsunuz. Cumhuriyet gazetesine yönelik olan suçlamamı da zaten onun cezasını fazlasıyla çektim, tabi İsmail Sağır da aynı

61

Page 62: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:62

şekilde bundan dolayı tahliyemi istiyorum kimse bugün tahliye istemedi ama ben tam tersini yapıyorum istiyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun İsmail Bey.”Sanık İsmail Yıldız söz istedi, verildi:"Şimdi Sayın Başkanım, müsaade ederseniz önce

mahkemenizin statüsünü ve şuanda kamuoyunda ne şekilde algılandığını ve ne şekilde pazarlandığını izah ederek başlamak istiyorum. Ama öncelikle şunun altını çizmekte fayda var biz burada duruşmalara ilk başladığımız zamanlarda heyetinizin, heyetinizden bazı hakimleri reddi hakim talebinde bulunuyordu sanıklar. Ama heyetinizin tartışılmasından öteye geçip de mahkemenizin tartışıldığı bir aşama gelmiş olmamız Türkiye’de hukukun ve Türkiye’deki yönetimin ne hala geldiğinin de bir göstergesidir ve bu hepimizin dramı ve hepimizin trajedisidir. Şimdi elimde Habertürk gazetesi var bu Habertürk gazetesi 27 Ocak 2011 tarihli bir Habertürk gazetesi. Açıyoruz Habertürk gazetesinin 17. sayfasını; şuradan da görebilirsiniz AK Partili vekil senin yetkinde yerinde Silivri’ye kadar bunu söyleyen verilin ismi AK Parti Çanakkale milletvekili Mehmet Daniş’miş şunun kayıtlara geçmesi gerekiyor. Demek ki; AK Parti milletvekili İsa Gök’e CHP’li senin yetkinde yerinde Silivri’ye kadar demiş sabah burada bir CD izledik Sayın Başkanım. Diyor ki; Tayyip Bey biz Silivri’ye aydın tıkmadık şimdi ben en başında söyledim burada diğer salondayken sağınızda Recep Tayyip Erdoğan otururken ve daha geçenlerde burada ifade ettim artık ben bu kürsüde dedim; Recep Tayyip Erdoğan’ın dışında kimse görmüyorum. Çünkü dedi ki; biz özel yetkili bir mahkeme kurduk. Şimdi Sayın Başkanım bunu söyleyen sizin dışınızda birisi değil bakın bunu söyleyen Türkiye’nin idari mekanizması içerisinde yürütmenin başı olan bir kişi. Yani bu sokaktaki filanca X şahsı ya da Kongo’daki bir adam değil Recep Tayyip Erdoğan diyor ki; biz burada özel yetkili bir mahkeme kurduk. AKP’li bir milletvekili diyor ki; senin yerin Silivri’ye kadar yani cesaretin oraya kadar olur. Arkasından yine diyor ki; biz oraya aydın olmayan kimseyi tıkmadık. Şimdi Sayın Başkanım, ben en başından beri burada şunu ifade ettim dedim ki; Hitler’in adaleti burada yürüyor ve kitaptan örnekler verdim sizde dinlediniz diğer mahkeme salonunda. Bir tiyatroyu andıran şekilde Hitler’in mahkemelerinin 2. Dünya Savaşında Yahudileri nasıl ölüm kamplarında öldürdükleri anlattım mahkeme zabıtlarında var. Şimdi Sayın Başkanım, gelinen nokta itibariyle mahkemenin tartışıldığı nokta itibariyle burada bir hukuki durumdan bahsetmemiz mümkün değil ben size başka bir açalım yapayım bunu önemsemenizi istiyorum, yurtdışında olsanız adınız John olsa ve bir Türk televizyonu açsanız ve bir Türk televizyonunda ana haber programını izleseniz ve zaplayarak tüm ana haber programlarını izleseniz Türkiye’deki şuandaki durumun Tunus’dakinden çok farklı olmadığını görürsünüz. Bir diktatörlüğe karşı Türkiye’de insanların yavaş yavaş silkinip kendilerini ifade etmeye başladığını görürsünüz adınız John olsa ve bir yabancı ülkede ana haber programlarını zaplayarak izleseniz. Ve yine adınız John olsa bir yabancı ülkede olsanız ve Türkçe bilseniz ve Türkiye’deki yandaş medya diye tabir edilen televizyonların ana haber bültenlerini izleseniz Türkiye’de bir darbenin yapıldığını ve o darbeyi yapanların Türkiye’de aydınları, Türkiye’deki masum halkı Türkiye’de kendileri gibi düşünmeyeni ve kendilerine oy vermeyenleri zindanlara attıkları hapislere attıklarını kendi ağızlarından deklare ettiğini görürsünüz. Ve Türkiye’nin durumu ne yazık ki budur ve siz şimdi maalesef mahkemenizi tenzih etmiyorum mahkemenize hakaret de etmiyorum bu bizim trajedimiz hepimizin trajedisi çocuklarımızın trajedisi ve biz bu trajediyi ortak yaşıyoruz. Şimdi kalkıp da hiçbir şekilde mahkememiz tesir altında değildir demeyin siz söylemiyorsunuz. Bakın AKPYÖ örgütü sizi örgüt mensubu yapıyor diyor ki; o mahkemedeki hakimler benim hakimlerim ve bunu yürütmenin başındaki Adalet Bakanlığını da içinde bulunduran bir hükümetin başkanı söylüyor Başbakan söylüyor Başbakan olduğu iddiasıyla orada bulunan AKPYÖ örgütünün ki terörist olduğu Anayasa Mahkemesinin kararıyla da sabittir artık ilerde daha farklı suçları da çıkacak ortaya. Burada Mehmet Zekeriya Öztürk’ü de üzüntülerimi bildiriyorum AKP’nin Hizbullah’la ve Hamas’la temasından şey yapıyor. Bir terör örgütü tabi ki terör örgütleriyle temas edecek başka kimle temas edebilir? Hizbullah terör örtüyle

62

Page 63: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:63

temas edecek Lübnan’daki. Hamas terör örgütüyle temas edecek tabi ki onlarda birer terör örgütüdür. Ve Sayın Başkanım şimdi söylüyorsunuz burada bizim mahkememiz tesir altında değildir bize hiçbir kimse emir ve talimat veremez diye ben en başından beri bir şey söylüyorum Türkiye Cumhuriyet Devleti tüm vatandaşlarının 24 saatini bilecek durumdadır dedim. Ve yine dün burada bir ifade kullandım dedim ki; benim babam Genelkurmay Başkanlığının ve MİT’in emriyle Tule örgütünü Türkiye’de 40 yıl takip etti dedim Tule örgütünün Türkiye’deki tüm örgütlerle ilişkilerini ben biliyorum. İlerde yargı safhasına geldiğinde bu ortaya çıkacak ve Tule örgütünün şuanda Dünya’daki birçok ülkedeki faaliyetlerini yakinen biliyorum ben not ettim babamın notlarını babamın duyumlarını ben not ettim ve bunları Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Türkiye Cumhuriyetinin değil Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Genelkurmay Başkanlığıma ve Türkiye Cumhuriyeti Devletimin MİT’ine bizzat babamın raporlarını ben yazdım. Şimdi Sayın Başkanım şurada bir ifade var; Aytunç Altındal’ın “Üç İsa” diye bir kitabı var. Kuranı Kerim’in ve İslam’ın kafi gelmediği bir yerde İncil’den bir alıntı yaparak İsa Peygamberin bir sözünü sizlere hatırlatmak istiyorum bu ilerde çok işinize yarayacak ve bunu İsmail Yıldız bize söylemişti diyeceksiniz. Diyor ki; İsa Peygamber açılamayacak örtü ve bilinmeyecek gizli şey yoktur ben baştan beri bunu söylüyorum ve baştan beri diyorum ki sizlere ben Recep Tayyip Erdoğan’ın mahkemenize ve mahkemenizin dışında savcılara ve polislere nasıl baskı yaptığını bizzat biliyorum. Fethullah Gülen'in bir kitabı var, Varlığın Metafizik Boyutu diye o kitabı açın orada bir baskının izlerini göreceksiniz aynen şöyle diyor cemaatine o kitabı okuyanlara; hükümet gelip elinizden her şeyinizi alsa dahi direnmeyeceksiniz diyor 2007 yılında çıkan bir kitap Fethullah Gülen'in, Varlığın Metafizik Boyutu adlı kitabında bu var 2007 yılında hükümet gelse elinizden her şeyi alsa hiçbir şekilde direnmeyeceksiniz diyor. Ve o cemaatin mensuplarının AKP ve Tule örgütü tarafından AKPYÖ örgütü ve Tule örgütü tarafından nasıl baskı altına alındığının bizzat 1. ağızdan deşifresidir o kitap. Bunlar çok önemli bunların bana şunu söyleyemezsiniz; bakın ben Türkiye’de en baştan beri söylüyorum tüm yabancı istihbarat servislerinin başkanlarıyla görüştüm dedim. Tüm diplomatlarla da görüştüm en üst düzey diplomatlarla da görüştüm hepsinin söylediği şudur; Türkiye Cumhuriyeti Devleti ortadan kaldırılıyor Türkiye Cumhuriyeti değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti ortadan kaldırılıyor, bölünüyorsunuz bunlar sizi bölecekler. Bunlar Tule örgütünün elemanlarıdır biz bunu zaten biliyoruz yeni bir şey değil ki Türkiye Cumhuriyeti Devleti bunu biliyor bu da yeni bir şey değil. Ve Tule örgütünün devletin içerisinde nerelere sızdığını isim isim biliyoruz hepsi çıkacak ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve Türk milleti bunları yargılayacak hukuk önünde hesaplarını verecekler. Ne darbesi, darbeyi açın STV’yi kendinizi Amerika’da bir John olarak izleyin Kanal 7’yi ve şu yandaş medyayı Amerika’daki bir John olarak okuyun darbenin nasıl yapıldığını burada çok açık ve net göreceksiniz şuanda siz bir darbe mahkemesisiniz. Ve oturtulduğunuz statü bu bunu ben söylemiyorum hayır bunu ben söylemiyorum mahkemenizin şuanda oturtulduğu AK Parti vasıtasıyla oturtulduğu statü bu Sayın Başkanım. Bunu görün artık ve ilerde birazdan açıklayacağım şu Tule örgüt şu Tule örgütü bilinmeyen Hitler kitabı Aytunç Altındal’ın şu kitabı okumanızı istiyorum eğer iddianamede var Sayın Başkanım, iddianamede olduğu için çok önemli ve hiç durmadı savcılar Tule örgütünün üzerinde hem iddianamenin içine attılar hem üzerinde durmadılar. Agartadan bahsettiler Nepal’den çıkan tünellerden bahsettiler bunlar çok önemli şeyler ve Aytunç Altındal şu kitabında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin ve Anadolu’nun nasıl bir tehlikede tehlike altında yaşadığını anlatıyor daha geçenlerde Habertürk’te bir programa çıktı ve dedi ki; Vatikan’ın, Vatikan derken yine Tule örgütünü kastediyor tüm hedefi Anadolu’yu işgal etmektir dedi bugün işgal altındayız. Burada işgal edildiğimiz için bağırıyoruz ben en başlangıçta anlattım bunu size. Şimdi Aytunç Altındal’ın şu bilinmeyen Hitler kitabını okursanız Tule’nin yüzde 5’ini bileceksiniz yüzde 5’ini çünkü birçok yanlış bilgi var diğer kaynaklardan istifade ettiği için. Sayın Başkanım, bu Tule örgütünün faaliyetleri şuanda Amerika’da yıkıcı durumda ve orada bir soruşturma başlamış durumda. Şu anda İngiltere’de Tule’yle ilgili bir soruşturma başlamış durumda Fransa’da

63

Page 64: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:64

başlamış durumda ve bütün dünya devletlerinde nerdeyse başlamış durumda. Tule’nin Mısır’daki diktatörü gitti, Tunus’taki diktatörü gitti diğer yerlerdeki diktatörleri de gidecek bunlar Tule’nin mensuplarıydı hepsi. Türkiye’deki mensupları da gidecek ne kadar diktatörlük taslarlarsa taslasınlar korkmuyorum ben burada söyledim bu örgütün büyüklüğü beni korkutmuyor. AKPYÖ’nün de gücü beni korkutmuyor ben çocuğumun hürriyeti için şehit olmayı göze almışım ve bunları haykıracağım burada ve ilerde yine diyeceksiniz ki İsmail Yıldız bunları bize anlatmıştı. Sayın Başkanım, şimdi şu Tule’yle ilgili çok önemli şeyler söyledim size bakın, Türkiye’deki tüm terör örgütlerinin hepsinde Tule’nin izi vardır, Gladyo’da da Tule’nin izi vardır Tule’nin sızmadığı bir yer yoktur. Ve iddia makamı ben size söylüyorum bu mahkemenin cesametini aşan bir şeydir. Bu uluslararası bir dava haline geliyor bu. Bu Tule Örgütünün davasıdır. En başta dedim, dün de anlattım bu davanın arkasında uluslar arası bir istihbarat ve diplomasi çetesi var dedim. Ben bunların hepsini teker teker biliyorum. Onun için dün yine size dedim ki resen siz bu davayı Anayasa Mahkemesine götürmek zorundasınız mahkemeniz bunu yapmak zorunda yetkiniz var. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına bu davaya göndermek zorundasınız çünkü AKPYÖ örgütünün yani Tule’nin Türkiye’deki en önemli örgütünün başındaki şahıs Abdullah Gül’dür Cumhurbaşkanıdır. Recep Tayyip Erdoğan, Başbakandır. Bülent Arınç, Başbakan yardımcısıdır. Cemil Çiçek, Sadullah Ergin, Hüseyin Çelik hepsini mi sayayım? Biliniyor zaten bunlar. Bunların içinde olduğu bir davayı siz burada göremezsiniz Sayın Başkanım. Bu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Türk Milletinin ve Türk Vatanının varlığıyla ilgili bir davadır artık. Burada bizleri yargılayın, tutun öldürün bunun çok fazla bir önemi yok. Burada vatanı için ölmeyi göze almamış 1 tane adam yok. Bu bir işgaldir. Ben size en başından beri söylüyorum bu akıl almayacak kadar büyük bir savaştır diye. Hiç sormadınız bu nasıl bir savaştır diye? Akıl almayacak kadar büyük bir savaşın içerisindeyiz ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türk Milleti ve Türk Vatanı tehlike altındadır. Ve şuanda siz bu davayı burada yürüterek bu tehlikenin daha da büyümesine sebep oluyorsunuz. Bakın Türk Silahlı Kuvvetlerinin içine girildi. Mondros mütarekesini aklınıza getirin. Ondan önceki ve bir sonraki yaşadığımız süreci aklınıza getirin. Korkmuyoruz, üstesinden geleceğiz, ben size dedim ki yine iddia makamını bu konuyu mutlaka şey yapacaktır. Şunu göstermenizi istiyorum Tule Örgütün peşinde olduğu kitaptır bu Abdafaga Abda.”

Mahkeme Başkanı.”Daha önceden göstermiştiniz.”Sanık İsmail Yıldız.”Çok önemli Sayın Başkanım ve bu kitabın Türkiye’de olduğuna

inanıyorlardı. Nepal’e kadar çıkan tüneller kitapla ilgiliydi. Agarta Efsanesini niye sormuyorsunuz? Araştırdığınız konu bu. İddianameye koydunuz ama Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığını 1. elden tehdit eden bir örgütü burada soruşturmadınız. Bu örgütün Türkiye’deki uzantıları belli. Hangi terör örgütleriyle irtibatları var belli. Ben yine size dedim ki burada özel araştırmalar grubu başkanlığını yaptım ben dedim. Özal döneminde kurulan bir birimin. Aydınlık Dergisi, ne zaman? 16 Ocak 2011, 1222 sayı. MİT’in Hizbullah’ı aklayan raporu diye bir başlık var. Orda Özal zamanındaki özel örgütün kuruluşu ve faaliyeti diye açıklıyor Sayın Başkanım. Hem istihbarat, hem operasyon yapan bir özel örgüt kuruldu. Bu örgüt faili meçhul ilan edilen 1000’in üzerindeki cinayetleri düzenledi. Cinayetlerin büyük bölümü Hizbullah örgütüne yaptırıldı. Şimdi bu örgüt benim kastettiğim özel araştırmalar grup başkanlığı değil. Özel araştırmalar grup başkanlığının orada Genelkurmay ve MİT’in personeli kurdu. Özal’da bu faaliyeti destekledi uzun süre. Öldürülme sebebi de budur zaten Turgut Özal’ın. Hiç sormuyorlar yine savcılar Özal’ın öldürülüşünü araştırıyorlar bakın dün burada ifade ettim sormuyor. Yandaş medyada ve Özal’ın ailesinden de bu konuda ses çıkmayacak bundan eminim. Tule Örgütü öldürdü. Şimdi o kurulan örgüt, burada bahsedilen örgüt illegal bir örgüttür. 1880 yılındaki, 1980 yılındaki darbeden sonra Tule Örgütü Türkiye’deki faaliyetlerini arttırdı ben bunun yakın şahidiyim, tanığıyım. Tule Örgütünün en önemli elemanı olan, bir saniye, Baron Rudofvon Sebon Derdovf çok önemli bir isim Aydın’da öldü. Biz defnettik, babam defnetti, bizim ailemiz defnetti. Tule Örgütünün kurucusuydu bu. Bütün faaliyetlerini biliyoruz, yabancı ülkelerdeki ve

64

Page 65: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:65

Türkiye’deki onun için tekrar söylüyorum Sayın Başkanım bu çok önemli bakın. Şunu geçiştiremezsiniz; artık bizi bu bizim bu mahkemeniz çok bağımsızdır, şöyle Tayyip bey açıklıkla ifade ediyor diyor ki o mahkemeyi ben kurdum. Sizin bu sözün üzerine söyleyebilecek hiçbir sözünüz yok. Bir başka husus AKP’li bir milletvekili diyor ki senin yetkin Silivri’ye, AKP’deki bu fikri yapıyı ben bizzat gittim şahit oldum. Danıştay cinayetini biz işledik dedi AKP’nin en üst düzey yöneticisi ben oradaydım. Ben bunun şahidiyim, ben bunun tanığıyım, ben bunu size söylüyorum. Ve bunlar çok önemli Sayın Başkanım. Şimdi şu bahsettiğim örgüt Anavatan’ı kurdurulan bir örgüttü bu. Türkiye’de faaliyet gösterdi. Özel Araştırmalar Grup Başkanlığı diye bir grup kuruldu benimde başkanlığını yaptığım bir süre bu grup. Bu faaliyetlerin hepsine şahit oldum ve Genelkurmay’la MİT bu faaliyetleri birlikte önledi. Bende o grubun başkanlığını yaptım Sayın Başkanım. Yine aynı dergi aynı tarih ve aynı sayı, bakın MİT İstanbul Bölge Başkanı MİT’i ele geçirmek isteyen bir çeteden bahsediyor. Yeni değil bu. Ve bugünkü savaşın temelinde daha öncede söyledim Mustafa Levent Göktaş’ın, Recep Tayyip Erdoğan’la, Melih Gökçek’le, Sinan Aygün’le, Abdullah Gül’le, Bülent Arınç’la yaptığı MİT müsteşarlığı pazarlığı faaliyetleri yatmaktadır. Poyrazköy’deki cephanede Mustafa Levent Göktaş’ın izleri vardır, bizzat gömmüştür, gömdürmüştür birlikte ordaydılar. Bununla ilgili her türlü deliller benim elimde. Ve bunlar atma değil. Benim Mustafa Levent Göktaş’la bir husumetim yok. Hiçbir kimseyle husumetim yok açık ve net söylüyorum bunlar benim bildiğim şeyler ve belgeli. Belgeleri var bunların. Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı MİT müsteşarlığı pazarlığının belgeleri var. Ben derin devletin ta kendisiyim. Özel Kuvvetler Komutanlığı nasıl gündeme geldi Sayın Başkanım biliyor musunuz? MİT müsteşarlığı sebebiyle gündeme… ve MİT’in ele geçirilme tarihi yeni değildir. Çok eskiden beri yürüyen bir plandır. MİT’i ele geçirirlerse devleti ele geçireceklerini düşünürler çünkü. Şimdi o sebeple Sayın Başkanım buradaki yaptığım konuşmaların hepsi şuandan itibaren bu davanın Ankara’da görülmesini Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının denetimine geçmesini gerekli kılmaktadır. Mahkemenizden talebim resen bir karar alarak ve buradaki tüm konuşmalarımı daha önceki ara kararınızda olduğu gibi Cumhuriyet Başsavcılığına göndermeniz Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına da mahkemeniz eliyle göndermenizdir. Çünkü hem 2 3 ve 5, 6 ve 9 Aralık tarihlerinde yaptığım konuşmalar hem buradaki konuşmalar küresel bir terör örgütünün ihbarıdır ve bununla ilgili çalışmaların, soruşturmaların diğer yabancı devletlerde de yürütüldüğünü söylüyorum. Çok yakın zamanda bu davanın uluslararası bir dava haline geleceğini mutlaka göreceksiniz ve bu çerçevede mutlaka bu davayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının el koyması gerekmektedir. Çünkü şuandan itibaren mahkemeniz bu salon ne zamandan beri şuanda söylüyorum bunu, ne zamandan beri AKPYÖ terör örgütünün elindedir biliyor musunuz? 2002 yılından beri. İktidara geldiğinden beri. Bir başka önemli husus Recep Tayyip diyor ki biz fişlemeyi iktidara gelmeden önce başlamıştık. 2000 yılında, 2001 yılında, 2002 yılında 2003 yılında, Mustafa Levent Göktaş’ın fişleme faaliyetleridir. Özel Kuvvetler Komutanlığının yaptığı çalışmalarının önemli bir kısmını AKPYÖ terör örgütüne İslamcıdır Mustafa Levent Göktaş açık söylüyorum bunu. Bunlar 1. elden bilgilerdir ve mesai arkadaşlarının verdiği ifadeler vardır. Şimdi Sayın Başkanım Aydınlıktaki belgeleri gördünüz diğer terör örgütleriyle irtibatını da burada ifade ettim. Ve MİT’i ele geçirme sadece MİT değil devleti ele geçirme, şurada bir İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının yazdığı ifade var, Türkiye Cumhuriyeti diyor, Türkiye Cumhuriyeti. Bu eskiden şöyle olurdu; Türkiye Cumhuriyet Devleti. Devleti kaldırdık, yakında vatanı kaldıracağız bu bunun çalışmasıdır ve yabancı bir devletin, bir devletin ve uluslararası bir istihbarat ve diplomasi çetesini şuanda hepimiz hedefi halindeyiz mahkemenizde hedefi halinde sizlerde hedefi halindesiniz., Şimdi Sayın Başkanım yine şu bilinmeyen Hitler Kitabı 134 ve 135. sayfalar bu sayfaları okumanızı istiyorum. Mahkemeniz bunu delil olarak alacak. Çünkü bu mahkemelerde bir füh, Führer’in, Führer yani bir başbuğun bir Hitler’in tarifi var. Şimdi sizinle ilgili en önemli şey şu Sayın Başkanım eğer burada bu yargılamaya devam edecekseniz şöyle bir kararla yüz yüze kalacaksınız; Hitlerin hakimleri mi

65

Page 66: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:66

olacaksınız, bir diktatörlüğün hakimleri mi olacaksınız? Vermek zorunda olduğunuz karar bu. Yoksa o sonsuz büyüklükteki tek olan Allah’ın hakimleri mi olacaksınız? Böyle bir kararla yüz yüzesiniz. Bizlere vereceğiniz kararı, bizler aleyhinde, lehinde yada aleyhinde vereceğiniz kararların bir önemi yok. Burada Türkiye Cumhuriyeti Devletinin varlığı, Türk Milletinin varlığı, Türk Vatanının varlığı ile ilgili bir karar vereceksiniz ve vereceğiniz karar sizleri ya onlarla birlikte yargılanmaya itecek yada onları yargılayan konumuna getirecek. Çünkü bir terör örgütüyle yüz yüzeyiz. Ben sizden tahliye talep etmiyorum biliyorum ki Recep Tayyip Erdoğan’ın şu sözünü söylediğini biliyorum bununda belgesi var İsmail Yıldız Silivri’den çıkarsa o heyeti Silivri’ye gömerim dediği ses kayıtları var elimde. O heyeti Silivri’ye gömerim dediği ses kayıtları var.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim biz yetkimizi Anayasamızdan kanunumuzdan alıyoruz yani başkalarının, başkalarının söylediği sözler bizi bağlamaz.”

Sanık İsmail Yıldız:”Şimdi Sayın Başkanım. Anayasa mı kaldı Sayın Başkanım? Sayın Başkanım Anayasa kalmadı ben bunları yakinen biliyorum. Bunlar AKP’nin içerisinde de şahitleri olan olaylar. Burada kesinlikle ve kesinlikle kişisel husumetim yok bunu açık ve net söylüyorum. Ben bir tanığım ve bu tanıklık belgeli tanıklık. Elimdeki kasetlerden ve belgelerden bahsediyorum size. Mahkemenize ibraz etmeyeceğim. Ankara’ya gittiğimde Ankara’ya ibraz edeceğim ki dava Ankara’ya gidecek mecbur bunu gitmeye, Ankara’ya gitmeye. Ankara’da ibraz edeceğim çünkü burada bir CD’yi ve bir ajandayı koruyamamış bir mahkeme sitemini o sadece Türkiye için değil dünyadaki diğer devletler ve insanlar için de önemli belgeleri ve delilleri teslim edemem Sayın başkanım bu kadar.’

Mahkeme Başkanı :”Buyurun Hayrettin Bey:”Sanık Hayrettin Ertekin söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, Yüce Mahkemenize ve

heyetinize ve Sayın savcılarıma saygılar sunuyorum. Her zaman olduğu gibi mahkemenize güvendim, inandım, Türk adaletinin yüceliğine, kutsallığına her zaman saygı duyarım. Bugüne kadarda hiçbir saygısızlığım olmamıştır, bundan sonrada olmayacaktır. Fakat konuşmayacaktım, söz almayacaktım ama yani burada 2 yıl beraber kaldığım ve çok iyi tanıdığım bir kahramanın hakkında böyle densizce konuşulması inan kanıma dokundu. Güneydoğuda 10 yıl Türkiye için mücadele vermiş bir Türk ordusunun şerefli albayına böyle laflar söylenmesi inanın onu söyleyeni küçültür. Bu kadar.”

Sanıklar Sevgi Erenerol Vedat Yenerer müdafi Av. Vural Ergül söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Sanık Hayrettin Ertekin:”Ben Türk subayına laf söyleyecek adamın alnını karışlarım bir, o adam şehitlerimizi lime lime olmuş cesetlerini toplayıp ülkesine, vatanına, canını verecek kadar bir kahramandır. 2 yıldır tanıyorum, onun için ölecek kadar da bir adamım ben. Çünkü, ailesiyle, eşi hakimdir, çocuklarıyla son derece beyefendi, hiçbir şeyle alakası yok, ona atılan bir iftira var. Onu savunma durumuna düştüm şuanda da sinirlerim bozuldu. Çünkü o adamın savunulmaya ihtiyacı yok. O adamı zaten Allah korumuş, mermilerin önünden almış, bombaların önünden almış getirmiş buraya ama böyle densizler kalkar ona laf söylerse kusura bakmasınlar o bir kahramandır.”

Mahkeme Başkanı:"Burası hakaret yeri değildir, burası hakaret yeri değildir, dikkatli konuşun.”

Sanık Hayrettin Ertekin:”Türk Silahlı Kuvvetlerinde altın madalyası olan, 3 tane altın madalyası olan tek kahramandır. O yaralandığı subayları kayalardan gidip PKK’ın önünden sırtında taşımış bir subaydır. Bunları kendisi anlatmıyor, onu ziyarete gelen benimde görüştüğüm insanlar, aman Hayrettinciğim diye anlatıyorlar ve dinliyorum. Ve inanın ağladığım oluyor onun için. Ona ben yemekler yapıyorum, ona her şeyini yapıyorum ama birileri kalkıyor burada gelip ona laf söylüyor. Ona kimse laf söyleyemez. Adamın anlını karışlarım, o bir kahramandır. Onun babası da albaymış Allah rahmet eylesin, öyle bir evlat doğurmuş bu vatana, bu vatan için ölecek insanlardan biridir. O üniformayı şerefiyle taşımış, emekli maaşından başka 1 kuruş parası yok, 1

66

Page 67: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:67

kuruşu da yok. 15 yıl özel kuvvetlerin dağlarında, dünyanın havalarında 30 bin fitlerde paraşütlerle atlamış, bütün her cephede bulunmuş, özel kuvvetlerin komutanı olmuş, şerefiyle emekli olmuş ama kalkıp burada 3 kuruşluk adamlara laf söyletmeyiz, adamı yani kimse haddini bilsin.”

Mahkeme Başkanı:"Hakaret etmeyin efendim.”Sanık Hayrettin Ertekin:”Hakaret etmiyorum Sayın Başkanım size de yapsalar, size de

söyleseler aynı şeyi söylerim. Bu devlete hizmet edenler kutsaldır bizim için, ulvidir. Herkes haddini bilecek, kusura bakmasın. Bana söylesin, belki bende vardır ufak bir densizlik ama onlara asla. Amerika’da Amerikalı subaylar en ufak bir savaşa gidip dönüp yaralandı, bir mermi sıyırdığı zaman onlara mor kalpliler diye onlara saygı gösterir, trafik polisi esas duruşa geçer, lokantalarda en önde masada yer ayırırlar, her yerde rezervasyon olmasa bile masayı kalkar terk ederler, biz niye yapmıyoruz, biz niye yapmıyoruz? Herkes haddini bilecek, tahliye falanda istemiyorum, herkes haddini bilsin.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun, getirin buyurun.”Sanık Osman Yıldırım söz istedi verildi:”Sayı Başkan, Sayın heyet üyeleri, Yüce

mahkemenizin heyetini saygıyla selamlıyorum. Ben sabahtan beri hasta halimle soğukta bekliyorum. Talebimi verip gitmek istedim, bu saate kadar beklettiniz beni.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Osman Yıldırım.”Sayın Başkan, ben geçen duruşmada birtakım vakıflara atıf

yaparak avukatımın, avukatlık ücretini ödeyemediğimden dolayı, avukatım duruşmalara katılmadığını söylemiştim.”

Mahkeme Başkanı:"Size barodan bir avukat tayin olmuş.”Sanık Osman Yıldırım:”Mahkeme heyetiniz bir avukat baro tarafından tayin etmiş, Ben

avukat talep etmedim, ben avukat falan istemiyorum.”Mahkeme Başkanı:"Ama avukatınız olmak durumunda yani barodan size tayin edilmiş.”Sanık Osman Yıldırım:”Ben avukat istemiyorum Sayın Başkan, ben talep etmedim,

istemiyorum.”Mahkeme Başkanı:"Kendiniz avukat tutma durumunuz var mı, yani vekaletli bir avukat

tutabilir misiniz?”Sanık Osman Yıldırım:”Avukatımın avukatlık ücretini ödemeye çalışıyorum. Ödediğimde

kendisi gelecektir ben kendisinden memnunum. Sayın Başkan burada Doğu Perinçek sanırım yediği dayak az gelmiş rahat durmuyor.”

Mahkeme Başkanı:"Osman bey tahrik edici, tahrik edici sözlerden kaçınalım, hakaret etmeyelim, ona göre beyanda bulunabilirsiniz. Buyurun.”

Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi, şimdi şunu söylüyorum 06.11.2009 tarihinde bir iftira atan bir şahıs ile iftiraya uğrayan bir şahıs mahkemeye çıkmadan, mahkemeye çıkmadan, duruşma yapılmadan, yargılama yapılmadan iftira atan ilk ifadesini vermeden bir yargılama olabilir mi? Olamaz. Yani mahkeme iftira atan şahısı ilk duruşmaya çağırması lazım ifadesini alması lazım, ilk ifade yok. İlk ifade ne zaman; 06.11.2009 tarihinde bu bunu birtakım şerefsizler gündeme getirdikten sonra ilk ifadesinin veriyor ve üvey abisinin şahsıma iftira attığını söylüyor. Böyle bir şey yok. 2. ifadesini ne zaman veriyor? Yani devlet ilk ifadesine başvuruyor. İlk mahkemeye çağırıyor, ilk mahkemeye çağırıyor, Kayseri Asliye Ceza Mahkemesi, ne zaman çağırıyor? 11. Ayın 3’ü 2010 tarihinde devlet ilk ifadesine başvuruyor. Ve bu 2. ifadesinde de üvey abisinin aramızda husumet olan üvey abisi geçmişte kendisini vurdurmuştum. Üvey abisinin şahsıma iftira attığını söylüyor mahkemede. Bunun birer nüshasını Pazartesi ben size arz etmiştim, size arz etmiştim. Peki realite buyken beraat kararını da avukatım bilahare mahkemenize arz edecektir. Realite buyken topal ajan ikide bir kalkıp.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim hakaret etmeyin.”Sanık Osman Yıldırım:”Kalkıp benim namusuma leke sürmeye çalışıyor.”

67

Page 68: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:68

Mahkeme Başkanı:" Tamam tamam, kimseye hakaret ettirmeyiz buyurun.”Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi bana saldırıyor, hakaret ediyor, ben vurduğum zamanda

gidip beni şikayet ediyor. 2. sulh mahkemesine gidip hakkımda dava açıyor beni şikayet ediyor. Burada huzurunuzda bana saldırıyor, huzurunuzda, saldırıyor, hakaret ediyor, ben gereğini yaptığım zamanda şikayete koşuyor. Bu bu bunu nereye koyacağız biz? Sadece kendisi değil, Tuncay Özkan, Semih Tufan Gülaltay burada huzurlarınızda saldırıyorlar hakaret ediyorlar, ben ayrıca onlara cevap verdiğim zaman Silivri 2. Sulh Ceza Mahkemesine hakkımda dava açıyorlar. Bunlardan ya. Bu anlayışta olan insan, bu anlayışın mensupları hepsi böyle, hepsi böyle. Önce saldırıyorlar hakaret ediyorlar, kendilerine saldırıldığı zaman ey devlet Osman Yıldırım beni vurdu, bana hakaret etti. Gözünüzün önünde burada huzurda huzurda bu Sayın Başkan söylemeniz gerekir, saldıran sizsiniz, hakaret eden sizsiniz bu adam size cevap veriyor. Ama siz beni duruşmadan çıkartıyorsunuz.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim kimsenin hakaret etmesine izin veriyoruz. Burası hakaret yeri değil, burası yargılama yeri. Siz eleştirebilirsiniz, hakaret etmeden söyleyeceklerinizi, söyleyebilirsiniz. Ama hakaret etmeyin ve tahrik kar konuşmayın. Sakin olun.”

Sanık Osman Yıldırım:”Ama şimdi bu bu gerçeği ifade ettikten sonra bu casusluk ve fuhuş çetesi olarak şuanda soruşturması devam eden, soruşturmada Doğu Perinçek’in suç ortakları orada o fuhuş çetesinin elemanları ne diyor? HTS raporlarında birbirleriyle görüşürken diyor ki Doğu Perinçek’in talimatıyla fuhuş yaptırın bu kızlara. Bu fuhuş çetesini kim kurmuş? Doğu Perinçek, öyle mi? Soruşturması devam ediyor, HTS raporlar öyle söylüyor.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim onlar iddia. Oradaki soruşturmada yapılanlar iddia.”Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi bunlar ölmeyi bayılma zannediyor. Bunlar bunlar var ya

bunlar Sayın Başkan Avukat Mehmet Demirtaş, Osman Mutlu adına benim avukatımı arıyor avukatımı tehdit ediyor. Diyor ki Osman Mutlu’nun aleyhine konuşmakla yanlış yaptın. Osman şimdi seni ayaklarından vuracak, şimdi konuşabilecek misin göreceğiz diye tehdit ediyor. Bu Avukat Murat Eken. Osman Mutlu burada elini kolunu sallayarak çekip gitti. Aykut Metin Şükre dışarıda çevresine hava atıyor nasıl bırakıldın diye Orhan Karadeniz Başkan bizim adamımızdı avukatım işi bağladı beni öyle bıraktılar çevresine hava atıyor. Yaptırdığım, yaptığım istihbarata göre artı çocuklarımda tehdit ediliyor. Bunların bu tehdit edenlerin bu şerefsizlerin yürekleri varsa beni tehdit etsinler ki bana da tehdit göndermişler. Orhan Karadeniz Sauna Çetesi, Kasım Zengin’le aile dostu olduğunu ben dile getirmiştim. Karar duruşmasından 2 duruşma önce Kasım Zengin bana dedi ki Orhan Karadeniz’den ailem görüştü öğrendim 3 kişi bu karada beraat edecek 3 kişi. Karar duruşmasında 1 tutuklu, 2 tutuksuz berat ediyor. Bunu söylemiştim. Peki Orhan Karadeniz emekli olduktan sonra ne yapıyor? Görüştüğü bütün kişileri Orhan Karadeniz Mustafa Levent Göktaş’ın, Levent Göktaş’ın ortağı. Görüştüğü bütün insanları Levent Göktaş’ın ofisine yönlendiriyor. Diyor ki ortağız diyor oraya yönlendiriyor. Mustafa Levent Göktaş’ın ofisinde Orhan Karadeniz’in porno kaseti yakalanıyor. Emniyette yakalanıyor bu. Basın medya bunu vermiyor. Orhan Karadeniz şikayet etmiyor, Mustafa Levent Göktaş’dan şikayetçi olmuyor. Ortaklar beraber çalışıyorlar. Ben Tansal Çölaşan’ın ETÖ’nün köstebeği olduğunu söylemiştim. Tansel Çölaşan emekli olur olmaz soluğu nerde aldı? Ergenekon sanıklarının yanında aldı. Doğru mu? Danıştay’ın.”

Sanıkla Sevgi Erenerol ve Vedat Yenerer müdafi Av. Vural Ergül söz almadan konuştu:” Efendim meslektaşınıza yönelik (bir kelime anlaşılmadı) var. Lütfen sanığı uyarın.”

Mahkeme Başkanı:"Uyarıyorum efendim. Hakaret etmeyin (1 2 kelime anlaşılmadı).”Sanık Osman Yıldırım:”Danıştay’dan emekli bir savcı. Meslektaşları şehit olmuş (1 kelime

anlaşılmadı) niçin burada müdahil avukatın yanında oturmuyor da onlara des…sanıklara destek veriyor. Ki sanıklar Danıştay suikastını yaptırmakla yargılanıyorlar. Onları destekliyor, saldırıya uğrayan Danıştay avukatının yanına destek vermeye gelmiyor. Danıştay’ın kamera görüntüleri kayıp. Tansel Çölaşan nerde oturuyorsa kameraların kayıtlarını orada aramak gerekir. Bir çok

68

Page 69: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:69

defa Ankara’da olsun, burada olsun bir çok defa ben saldırıya uğrayanlarla, saldıranlar aynı safta yer almış ama ben hedefteyim bunu defalarca dile getirdim. Mustafa Birden’in avukat oğlu nerede çalışıyor? Danıştay suikastını yaptırmakla yargılanan, yargılanması devam eden Ergenekon Örgütünün yöneticisi olarak yargılanan şuanda tutuklu olan Mehmet Haberal’ın şirketinde avukatlık yapıyor. Sembolik olarak 1 tane avukat gönderiyorlar buraya adet yerini bulsun. Bu Cumhuriyetçiler, sözde Cumhuriyetçiler, Cumhuriyetçi olduğunu iddia edenler, ulusalcı olduğunu iddia edenler, saldırıya uğrayan yargının yanında 1 tek insan yer almış mı, 1 tanesi de destek vermiş mi? Hepsi yargıya saldıran, Danıştay’a saldırmakla yargılanan insanların safında yer almış, onlar kurtarmak için seferberlik ilan etmişler. Bu yargı neyin yargısı, hangi devletin yargısı, hangi ülkenin yargısı? Ben neyin peşindeyim? Ben tek başıma bunlara karşı mücadele ediyorum. Bu çelişkileri nereye koyacağız biz? Bu söylediklerim hepsi araştırın Mustafa Bilden’in oğlu Mehmet Haberal’ın şirketinde çalışıyor artı Orhan Karadeniz’le Levent Göktaş ortaklığı ve Orhan Karadeniz’in porno kasetinin çıktığı, emniyette olduğunu bunları tespit edin. Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki komada olan bir insanın odasını aramak normal midir? Bende soruyorum 2 yıldır bir hasta koma komada kalması normal mi 2 yıldır? Bu yasalar önünde herkes eşit değil mi, bütün tutuklular eşit değil mi? Bir hasta 2 yıl nasıl komada kalabiliyor? Komada olan bir hasta arama yapıyorlar aramayı eleştiriyorlar, 2 yılda bir arama yapılmış. Jandarmanın ve jandarmanın 2 ayda 3 ayda bir arama yetkisi var. Her tutuklunun koğuşuna girer arama yapar. 2 yıldır Mehmet Haberal’ın odası kaç defa aranmış aranmaması suçtur. İlk defa aranıyor diz üstü bilgisayar ele geçiriliyor. Tutukluda ele geçen bir cep telefonunun cezası bu yasalara göre 5 yıla kadar cezası var. Kendiside aynı cezayı alacak ben Mehmet Haberal’ı tanımıyorum, bir husumetimde yok ama ben tutukluyum yasalar bana nasıl işliyorsa eğer ona aynı işlemezse ben çıldırırım. Bu ülkede ağası da paşası da birdir, herkes birdir. Birisine yasa böyle işleyecek, birisine böyle işleyecek olmaz. Hele bu suikastı yaptıranların çoğu dışarıda çoğu dışarıda. Kanları 5 para etmez hepsi vatan hani, yasalar onlara işlemiyor. Onların adına birtakım piyonları koymuşlar buraya, o piyonlarda şerefsizlik yapıyor, yapıp duruyorlar. Doğu Perinçek gibi pislikleri buraya getirmişler.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim hakaret etmeyiniz sözünüzü kesmek zorunda kalacağım. Hakaret etmeyin.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu kimin ne söylediği anlaşılmadı.”Mahkeme Başkanı:"Müdahale etmeyin ben gerekli müdahalede bulunuyorum.”Sanık Osman Yıldırım:”Bana hakaret edenler hakarete katlanacak,”Mahkeme Başkanı:"Hakaret etmeden konuş. Hakaret etmeyin.”Sanık Osman Yıldırım:”Bunlar hepsi bilinçli, önce bana hakaret ediyorlar, ben cevap

verdiğim zaman ben onların hakkında dava açmıyorum, onlar hemen hakkımda dava açmak için sıraya giriyorlar. Hepsi bilinçli planlı bir şekilde. Bilinçli bir şekilde. Kimlerin hakkında dava açayım, kaç kişi bunlar? Burada dışarıda, hepsi bilinçli hepsi bana saldırıyor, hakaret ediyor kimin hakkında dava açayım, kaç kişi bilemiyorum ki nasıl yetişeceğim ben? Ama onların hakaretlerine cevap verdiğim zaman hemen koşuyorlar yargıya koşuyorlar. Yok o kadar yüreğiniz var saldırıyorsunuz yüreğiniz var ben saldırdığım zaman niye şikayete gidiyorsunuz, niye ağlıyorsunuz? Ben fırsatını bulduğum zaman gereğini yapacağım sizde yapın. Yapacağım ben yani farz edelim Doğu Perinçek fırsata düştü yumruk atmadım elimde silah vardı. Kesin öldürürdüm onu. Şimdi bu sefer Sayın Başkan siz haddini bildirmiyorsunuz iş bana kalıyor ben gereğini yaptığım zamanda benden hesap soruyorsunuz, devlet olarak yasa olarak.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bizi yapıyoruz, yasalar ne gerektiriyorsa, yasalar ne gerektiriyorsa onu yapıyoruz.”

Sanık Osman Yıldırım:” Haddini bildirecek susturacaksınız ama. Siz haddini bildirdiğiniz zaman ben ses çıkarmam. Bunun farkında olmanız lazım ki gördünüz de. Hakaret edeni siz

69

Page 70: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:70

susturduğunuz zaman ben cevap vermiyorum. Siz sustuğunuz zaman ben çıldırıyorum. Sizi size demiyorum diğer başkanımı ben kastediyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim herkes bu yasalara uymak zorunda kimse kimseye hakaret etmek zorunda değil. Ve buna da izin verilmez. Buyurun.”

Sanık Osman Yıldırım:”Şimdi, İsmail Yıldız dün kendisine teşekkür ederim iyi bir konuşma yaptı. Şahıslarla mevcut şahısları gördüğünüzde bu olayı kimlerin yaptırdığını göreceksiniz dedi. Yani bizim işimiz olmadığını söyledi bu konuda bunun için teşekkür ediyorum. Ancak, kendisi o kasetle de ilgili şimdi kendisinde kaset olduğunu söylüyor 1 tane Mustafa Levent Göktaş’ı Alparslan’ın üzerine atlamış yakalamış diyor. Kasetler var diyor, 5 yıldır elimdedir diyor. Şimdi bütün bunlar hepsi AK Partinin muhalifi. Ellerine gelse bir kaşık suda boğacaklar AK Parti iktidarını. 5 yıldır bu kaset ellerinde böyle bir kaset olsaydı şimdi bunlar çoktan ortaya çıkarmışlardı, AK Partiyi devirmişlerdi. Böyle bir kaset yok. Şimdi Tule Örgütü diyor, Tule Örgütünün açılımını yapmadı, Tule, Tule’nin Türkçe karşılığı enik örgütü. Yani Türkçe karşılığı enik örgütü diyor. Yani Tule’nin açılımını yapmadı, yapmadı Tule’nin açılımını bilmiyorum ancak Türkçe karşılığı enik örgütü diyor. AKPÖ örgütü diyor. Şimdi kendisinde o kaset, kaseti size teslim edeceğim diyor siz muhafaza edemezsiniz diyor. Yargıtay Başsavcısına teslim etmek istiyorum diyor, mahkemeniz kaseti muhafaza edemezse 1 tane başsavcı hiç muhafaza edemez. Artı hepsi AK Partiyi devirmek için zaten yaptıkları her şey bütün suikastlar, bütün eylemler ortada. Öyle bir kaset olsaydı çoktan çıkarırlardı AK Partiyi de devirirlerdi kendileri de ellerini kollarını sallaya sallaya gezerlerdi. Öyle bir kaset olduğunu da sanmıyorum. Ancak zaten bu davanın aydınlanmasını isteyen anlayış hangi anlayış, aydınlanmamasını istemeyen, aydınlanmasını istemeyen anlayış hangi anlayış? Şöyle baktığınızda mağdur tarafa baktığınızda zaten her şey net bir şekilde ortadadır. Geniş anlamda, geniş çerçevede baktığınız zaman her şey ortadadır yani. Hangi anlayış bunun aydınlanmasını istiyor, hangisi istemiyor, mağdur taraf orada, saldıranlar orada. Saldıranlara hangi anlayış sahip çıkmış kurtarıyor, saldırıya uğrayan 1 tane sembolik adet yerini bulsun diye. Suikasta kurban gitmiş avukat da babasına suikast düzenleyenlerin şirketinde avukatlık yapıyor. Sizde burada 3 yıldır gecenizi gündüzünüze katarak yargılama yapıyorsunuz, aydınlatmaya çalışıyorsunuz. Şimdi bakın bu bir kez daha söylüyorum Cumhuriyet gazetesine yaptığım eylemin TCK’da karşılığı belli. Yaptığım sadece budur, yaptırdığım sadece budur. Bunun dışında herhangi bir işlediğim suç yok, yok. Bu suçumun cezası belli, bu suikastı kimler yaptırmış, ortada buradalar belli. Ben bu vatana ihanet eden kahpelerin yüzünden daha fazla işkence çekmek istemiyorum. Daha fazla esaret altında kalmak istemiyorum. Bu ihaneti yapan Danıştay’a bu iktidarı devirmek için bu suikastı yaptırıp bu ülkeyi kaosa sürükleyeni kahpelerin yüzünden.”

Mahkeme Başkanı:"Hakaret etmeyin.”Sanık Osman Yıldırım:”Ben daha fazla esaret altında kalmak istemiyorum. Yürekleri varsa

çıkacaklar diyecekler evet bu iktidarı devirmek için biz bu olayları yaptırdık, biz bunu yaptırdık, cezamız varsa cezamızı verin o yürekleri varsa çıkıp desinler. Diyemiyorlarsa dolaylı dolaylı kahpelik yapmasınlar.”

Mahkeme Başkanı:"Hakaret etmeyin sakin olun.”Sanık Osman Yıldırım:”Kocakarılar gibi dedikodu yapmasınlar.”Mahkeme Başkanı:"Hakaret etmeyin sakin olun lütfen.”Sanık Osman Yıldırım:”Adam olsunlar. Sokak çocukları, sokak serserileri bile bunlar gibi

konuşmuyor. Ben terbiyemi bozmuyorum, her zaman nezih bir üslupla burada ifade ediyorum. Ama aynı üslubu görmüyorum ben. Aynı üslubu görmüyorum. Ben Sayın diye hitap ediyorum onlar bana hakaret ediyor. Ben beyefendi diyorum onlar bana hakaret ediyor. Burada herkes ben 2, 2 yıldır burada ailemi çoluk çocuklarımı buraya getiremiyorum edepsizlerin yüzünden.”

Mahkeme Başkanı:"Hakaret etmeyin sözünüzü kesmek zorunda kalacağım.”

70

Page 71: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:71

Sanık Osman Yıldırım:”Çocuklarımı getiremiyorum. Bunların hepsinin ailesi burada, hepsi ailesini getiriyor, çoluk çocuğunu getiriyor. Burada ben hangisinin ailesine çirkin kelime konuştum, gördünüz mü? Ben edepliyim edepli. Onun için onlar biliyor ben onların ailelerine çirkin kelime kullanmayacağım ailelerini getiriyorlar. Ama ben getiremiyorum. İnsan kendisine söylenmesini istemediği bir şeyi başkasına söylemez, insanlar kendi ailesini, kendi namusunu nasıl biliyorlarsa başkasının namusunu da o şekilde bilmeleri gerekir. Bu gerçek, bu realite 1 yıldır var, buna rağmen ben dile getiriyorum avukatım dile getiriyor ama şerefsizler, kahpeler sürekli sürekli sürekli.”

Mahkeme Başkanı:"Hakaret etmeyin, hakaret etmeyin son, sözlerinize bağlayın.”Sanık Osman Yıldırım:”3 yıldır yaptığınız bütün çalışmaları, elde ettiğiniz bütün delilleri

benim bütün söylemlerimi liste yapın, Orhan Karadeniz, sizin yaptıklarınızı yapabilir miydi yapamaz mıydı? Yapabilirse niçin yapmadığını, bütün hepsini liste yapın Orhan Karadeniz’i buraya getirip yargılamanız lazım. Hayır liste yapın liste yani bütün, sıralayın.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim iddianamenin konusu belli. İddianamede iddia edilen konular belli.”

Sanık Osman Yıldırım:”Sayın Başkan ben bu Danıştay suikastıyla benim ilgi alakam olmuş olsaydı ben bu kadar çıldırmazdım. Ben hayatımı ortaya koymazdım. Ben kelle koltuğa almazdım, çoluk çocuğumun hayatını riske atmazdım. Böylesine alelade herkese meydan okumazdım. Allah bir can vermiş almayan şerefsizdir. Ben işlediğim suç Cumhuriyet Gazetesi. Cumhuriyet Gazetesi 5 yıl verecekseniz 10 yıl verin. Ama vatana ihanet eden şerefsizlerin işlediği suçla, suçtan dolayı beni içerde bırakmayın. Ne gerekiyorsa ben onu yaptım. Hayatımı ortaya koyarak yaptım geldim aha buradayım. İşlemedim, öyle bir şeyle alakam yok. Beni hedef tahtasına oturtmuşsunuz suçlular hepsi ortada çoğu dışarıda geziyor.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim sizi niye hedef tahtasına oturtalım? Herkes ne şekilde beyanda bulunmak istiyorsa burada bulunuyor. Son sözlerinizi bağlayın.”

Sanık Osman Yıldırım:”Sayın Başkan sizden ricam ağzımdan olumsuz kelime çıktığı zaman nasıl müdahale ediyorsanız ki diğer Sayın Başkanımız içinde ben söylüyorum başkası da bana yönelik böylesine olumsuz cümle kullandığı zaman müdahale etmenizi ben istiyorum, müdahale etmenizi. Hadlerini bildirmenizi istiyorum. Öyle ben konuştuğum zaman müdahale edeceksiniz, başkası konuştuğu zaman hoş görüyle karşılayacaksınız böyle bir şey olamaz.”

Mahkeme Başkanı:"Başkan Bey burada değil olduğu zaman söylersiniz zaten o elinden geleni yapıyor ve başkanlığını gayet güzel yürütüyor. Buyurun, buyurun.”

Sanık Osman Yıldırım:”Sanırım Cumhuriyet Gazetesine atılan molotof kokteylleri de o davada burayla birleşmiş. Geçmiş olsun. Teşekkür ediyorum saygılarımı arz ediyorum.”

Saatin 19:10 olduğu görüldü Duruşmaya 19:45’e kadar ara verildi.Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu. Bu sırada tutuksuz sanık Erol Ölmez’in geldiği görüldü.Huzurdaki yerine alındı.Mahkeme Başkanı:”Hayır. Avukatlardan başlıyoruz.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:"Daha önceden konuştunuz vakit geçe ilerledi daha sonra. Hayır,

avukat bey buyurun. Efendim 45’er dakika konuştular, yeterince konuştular. Ha Erol Ölmez konuşsun buyurun. Kısaca alalım Erol bey yok oradan alalım, kısaca alalım, vakit ilerledi lütfen.”

Sanık Erol Ölmez söz istedi verildi:”Sayın Başkanım tahliye olmadan önce eşyalarımla ilgili, şahsi eşyalarımla ilgili teminatta eşyalarım vardı bir türlü alamadım. Tahliye olduktan tam yaklaşık 14 aya girdi emanetten halene şahsi eşyalarımı almıyorum onunla ilgili bir dilekçe vermek istiyorum ilk önce. Dilekçemi arz ediyorum Sayın Başkanım, lütfen yani şahsi eşyalarım verilsin. Şuandaki bulunmuş olduğum ikametgah ve telefon numaralarım mevcuttur.”

71

Page 72: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:72

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz almadan konuştu.Mahkeme Başkanı:"Tamam. Hayır Mehmet Zekeriya Bey lütfen, izin vermiyorum. İzin

vermiyorum efendim, izin vermiyorum konu kapandı. Avukat beylerden buyurun konuşmak isteyen, buyurun Zeynep Hanım. Lütfen oturun, izin vermiyorum efendim, izin vermiyorum.”

Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk söz almadan konuştu.Sanık Erol Ölmez:”Sayın Başkanım.”Mahkeme Başkanı:"Efendim burası duruşma salonu değil herkesin cevap hakkı doğarsa

bu duruşmayı bitiremeyiz. Oturun izin vermiyorum, izin vermiyorum. Buyurun avukatlardan başlıyoruz konuşmak isteyen arkadaş varsa buyursun.”

Sanık Erol Ölmez:”Benden başlıyor ben bitirmedim ki. Sayın Başkanım ben bitirmedim daha.”

Mahkeme Başkanı:"Öyle mi bitti….. “Sanık Erol Ölmez.”Mahkeme Başkanı:”Dilekçe veriyorum deyince. Buyurun, buyurun.”Sanık Erol Ölmez:”Hayır ben sadece dilekçemi verdim birde aramızda tahliye olanlardan,

sanıklardan 1 tanesi Vedat Yenerer asılsızca bir iddialarda bulundu kendisi çıkartmış olduğu Demokrasiye ve Hukuka Ergenekon Tezgahı diyerekten bir kitap çıkarttı bu kitapta çok ağır sözlerle, çok ağır kelimelerle bana, şahsıma ve yanı zamanda Kuvayı Milliye, Kuvayı Milliye Derneğine ait üyelere aşır derece saldırı vardır. Bu saldırıdan dolaylı kendisini burada huzurunuzda tüm Ergenekon sanıkları huzurunda kınıyorum. Bu ayıptır, hiç kimse cezaevinde yaşanan içerideki yaşanan biz bir aile gibiydik içerde yaşanan bazı konular olur, bir şeyler olur dışarı yansımaması lazım. Bunu yapmakla birilerini arkasına almış, bir güç almış ve bu kitabı yazmıştır. Yani bu yandaş medyaya ekmeğine yağ sürmek demektir bu ayıp bir şeydir kendisini burada huzurunuzdan kınıyorum. Teşekkür ederim.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun avukat arkadaşlardan başlayalım. Kendinizi tanıtın buyurun. Buyurun siz başlayın.”

Sanık Oktay Yıldırım müdafi Av. Murat İnan söz istedi verildi:”Sayın Başkanım Sayın üyeler.”

Mahkeme Başkanı:"Avukat arkadaşlar vaktin ilerlediğini hatırlamak isterim ona göre en az, daha doğrusu en fazla yarım saat konuşursanız memnun oluruz.”

Sanık Oktay Yıldırım müdafi Av. Murat İnan:”Efendim Sanık Oktay Yıldırım’ın gözaltı aşamasından mahkemeniz huzurunda yargılandığı 3 buçuk yıllık süreçte halen tutuklu olmasına ve isnat olunan suçlarının katalog suçlardan kabul edilmesine sebep delillerin yasa hükümlerine uygun olmadığı ve yasal delil olarak kabul edilip edilmeyecek hususlarını mahkemenizin bilgisine sunmak istiyorum. Malumunuz CMK 119/4 maddesi konut, işyeri yada diğer kapalı yerleri arama usulünü belirlemektedir. Şevki Yiğit tarafından yapılan telefon ihbarı üzerine Ümraniye Çakmak Mahallesindeki gecekondunun bulunduğu yere emniyet ekibi intikal etmiştir. Olay yerine intikal eden ekip ve daha sonra olay yerine çağrılarak gelen bomba ekibi tarafından olmak üzere 2 ayrı tutanak tanzim edilmiştir. Tanzim edilen ilk tutanak başlık kısmı tutanak ibaresi ile başlayan ve gecekondunun çatı katında el bombası bulunduğuna dair yapılan ihbar üzerine olay yerine ilk intikal eden ekip tarafından hazırlanan tutanaktır. Lütfen dikkat edin arama işleminde hazır bulunan 2 kişi dosyanın o anki şüphelileri ve şuanda ki dosya sanıkları olan Ali Yiğit ve Mehmet Demirtaş’tır.Yani bu tutanaktan anlaşılacağı üzere tüm arama işlemi bu 2 şüphelinin refakatinde gerçekleşmiştir. Daha olayın ilk safhasında hukuka aykırı işlem kendisini göstermiştir. Zira aramayı gerçekleştirecek ekibin olay yerinde yaptıkları arama sırasında Cumhuriyet Savcısı hazır bulunmadığından ötürü mahaldeki 2 komşu yada ihtiyar heyetinden 2 kişini bulunması CMK 119/4 gereğince olmazsa olmaz şarttır. Oysa ki emniyet ekibinin araması sırasında hazır bulunan hatta gecekondu içine dahi sokulmayan her 2 şahısta dosyanın o anki şüphelileridir. Emniyet ekibinin bu 2 şüpheliyi o an komşu şahıslar olarak düşünmüş olması elbette ki mümkün

72

Page 73: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:73

değildir. Zira hem Ali Yiğit hem de Mehmet Demirtaş’ın arama yapılacak gecekondunun sahibi ve önceki ikamet eden şahıs olduklarından haberdar durmadadırlar. Üstelik üst araması sırasında Mehmet Demirtaş’a ait ruhsatlı silahta bulunmuştur. Bu sebeple aramayı yapan ekibin CMK 119/4 şartlarına uygun bir arama işlemi yapmamış olduğu gayet açık ve seçik olarak ortadadır. Hal bu iken gecekondunun çatı katında bulunduğu iddia bulunup Sanık Oktay Yıldırım’a ait parmak izinin tespit edildiği öne sürülen ve aleyhine delil olarak kullanılan şeffaf yapışkan bandın yasa nazarında delil olarak kabulü mümkün değildir. Ceza Muhakemeleri Kanunu 206/2-a maddesine göre elde edildiği ileri sürülen delil kanuna aykırı elde edilmişse red olunur, yasa açıktır. Kanun koyucu yasanın belirlediği usul ve şartlar dairesinde elde edilmemiş tüm delilleri ispat vasıtası olarak kabul etmemektedir. Dikkat buyurunuz ki iddia makamı tarafından Oktay Yıldırım hakkında dosyaya sunulan delilerin tümü ya hukuk dışı elde edilmiştir yada şaibeli ve yönlendirmeli tanık beyanlarından oluşan tanık ifadeleriyle şekillendirilmiştir. Sanık Oktay ile ilgili dosyaya sunulan tüm deliler maksatlı şekilde hukuka aykırı toplanarak sanık hakkında adete aleyhe delil oluşturma yoluna gidilmiştir. Örnek vermek gerekirse Sanık Oktay Yıldırım’ın ruhsatlı silahı dahi ruhsatsız olarak iddianameye yazılmıştır. Dikkat çeken diğer bir delil ise Oktay Yıldırım’ın parmak izinin bulunduğu iddia edilen şeffaf yapışkan bant yüzeyidir. İlginçtir ki bu parmak izi bazı tutanaklarda 3 bazı tutanaklarda 2 bazı tutanaklarda ise 1 adet olarak geçmektedir. Madem ki ortada teknik bir ekspertiz incelemesi var bu çelişkilerin soruşturma tutanaklarına bu şekilde yansıyor olması ekspertiz incelemesinin meşruluğuna gölge düşürmektedir. Gecekonduda ele geçirildiği iddia edilen suç eşyalarıyla ilgili tanzim edilen ekspertiz raporu da, aynı şaibeleri taşımaktadır. Ekspertiz raporu dikkatli incelendiğinde adeta iddia makamının Sanık Oktay hakkında ısrarla suç delil üretme çabasına ayrı bir katkı sağlamıştır. Şöyle ki; bu iddialı savunmalarımızı daha evvel müteakip celselerde sunmuştuk ancak biraz daha açarak bilginize sunmak istiyorum. Oktay Yıldırım’ın gözaltına alınma tarihi 13 Haziran 2007’dir. Tutuklanma tarihi ise 16 Haziran 2007. Sanık Oktay’a emniyette ve sorgu hakimliğinde sorulan sorular içerisinde kendisine ait olduğu iddia edilen parmak izi de bulunmaktadır. Ancak ne ilginçtir ki gecekonduda yasaya aykırı üretildiği, arama neticesi ele geçen eşyalar üzerideki ekspertiz incelemesinin tamamlanıp emniyete teslim tarihi ise 18 Haziran 2007’dir. Görüleceği üzere Oktay Yıldırım’ın tutuklanma tarihinden 2 gün sonrasıdır. Yani ne kadar enteresan ki suç eşyalarını halen emniyet ekspertiz dairesinde incelemesi sürdüğü sırada Sanık Oktay’a emniyet ve sorgu hakimliğinde parmak izinin bulunduğu yapışkan bant, yapışkan bant yüzüyle ilgili soru sorulmaktadır. Sayın Mahkeme Heyeti sözünü etmiş olduğum durum sizlere çok mu mantıklı gelmektedir? Henüz ekspertiz incelemesi tamamlanmamışken suç eşyalarına parmak izinin bulunduğuna dair Oktay’a soru yönlendirilmiş olması özür dilerim ama halk arasında ki tabiri ile doğmamış çocuğa don biçmekle aynı anlama gelmektedir. Yasa hükmü açıktır hakim kararını ancak duruşmaya getirilmiş ve huzurunda tartışılmış delillere dayandırılabilir. Bu deliller hakimin vicdani kanaatiyle serbestçe takdir edilir. Oktay Yıldırım’ın terör örgütü üyesi suçlamasıyla 3 buçuk yıldır tutuklu olarak süren yargılamasına isnat edilen suçlama Ümraniye’de ele geçirildiği iddia olunan el bombalarıdır. Şimdi soruyorum 1, nerede bu el bombaları? 2, el bombaları gerçekten ele geçirildi mi? 3, emniyet tarafından gecekonduda yapılan aramanın usule aykırı olarak gerçekleştirilmesindeki niyet olmayan el bombalarının varlığına dair delil üretmekte miydi? 4, el geçirildiği iddia olunan el bombalarının neden saklanması gereken yerde, yasaya aykırı olarak ilgisiz bir yasa maddesine dayalı olarak imhası talep edildi? 5; imha talebi neden görevli hakim tarafından hukuka aykırı bir kararla kabul edildi? 6; imha kararı veren hakim neden imha talebini okumadan ve içeriğini bilmeden imzalayarak imha kararı verdi? Yukarıdaki soruların içeriği Sayın yargıcım size çok ağır ve itham edici gelebilir ancak tüm bu sorularımın içinde kullandığım bu cümlenin gerçekliğini yansıtan 2 örnek veriyorum takdir sizlerindir. Birleşen Danıştay Davasının 14. klasörün 474. sayfasında bir mahkeme kararı var. Soruşturama savcılığı aynen bizim dosyamızda olduğu gibi 2006/139

73

Page 74: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:74

soruşturma dosyasında mevcut ve Cumhuriyet Gazetesine el bombası atılma olayıyla ilgili muhafaza altına alınan 2 adet savunma tipi el bombası ve bunların eklentilerinin imhasını talep etmiştir. Yani soruşturma savcılığı kasten ve usul yasası 217. madde hilafına delilleri karatma çabası içerisine mahkemeden delillerin imhasını talep etmiştir. Anacak çok şükür ki halen hukuku bilen ve bağımsızdan ödün vermeyen hakimlerimiz var. Kendisini savcının zabıt katibi gibi hissetmeyen önüne gelen tutanağı okumadan imzalamayı kendisine utanç gören hakimlerimizde var. Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesi 2006/1149 değişik iş dosyası ile verdiği kararda ileride yeniden inceleme yapılması ihtimaline binaen imha talebini reddediyor ve yasa gereği Kara Kuvvetleri Komutanlığı Ordinat ve Mühimmat depolarına teslimi şeklinde karar veriyor. Şimdi vereceğim örnek ise davamızın soruşturma aşamasının nasıl bir hukuk katli olduğuna ve bir hakim kararının nasıl hukuku katlettiğine dair örnektir. Ümraniye Asayiş Büro Amirliği tarafında el koyma tutanağında mevcut askeri mühimmat ile İstanbul 10 Ağır Ceza Mahkemesinin 13 Haziran 2007 tarihli el koyma imha kararı arasında ki farklar şu şekildedir: Emniyetin 12 Haziran 2007 tarihli tutanağında 4 adet DN41 el bombası DN41 marka el bombası. 13 Haziran tarihli 10 Ağır Ceza Mahkemesinin imha kararında ise DN 41 model el bombasının miktarı 7. Emniyet tutanağında 2 adet Alman N26 el bombası imha tutanağında, mahkemenin imha kararında 3 adet Alman N 26. Daha da şaşırtıcısı 12 Haziran tarihindeki emniyetin tutanağında Amerikan malı el bombasından hiç bahsetmezken Sayın yargıç mahkemedeki odasının çekmecesinde mi muhafaza ediyor ne yapıyorsa, nerden uydurmuşsa imha kararına 2 adet RFX Amerikan el bombası ekliyor. Şimdi bu iddianamenin mantığına göre o zaman 10 Ağır Ceza Hakimliğinde bu eli kanlı terör örgütünün bir üyesi olması lazım öyle ya kendi kendine buraya el bombası koyuyor. İstanbul 10 Ağır Ceza Mahkemesi hakimi savcılığın talebine dayandırmış olduğu CMK 137. maddenin içeriğini dahi kanundan araştırma zahmetine katlanmamıştır. Halbuki suç eşyası yönetmeliğinin 10. maddesi uyarınca ele geçen her türlü patlayıcı maddenin yargılama neticesine kadar en yakın jandarma biriminin depolarında saklanması gerekmektedir. Yukarıdaki imha kararı ve emniyet tarafından usulüne uygun olmadan yok hükmündeki tutanaklar bir araya getirildiğinde akla gelen tek soru şudur, soruşturma safhasında yargının bütün makamları el ele vermiş ve hukuku hiçe sayılarak adeta bir yerlerden emir ve talimat almışçasına Oktay Yıldırım aleyhinde sahte deliller üretilmiştir. Bu iddialar bana ait değildir. Bu iddia ve ithamlar ağırda olsa ne yazık ki dosyanın delil ve ekleri olarak önümüzde durmaktadır. Açık ve net olarak ifade etmek gerekir ki ele geçirildiği iddia edilen askeri mühimmatın iddia makamının talebi üzerine imha edilmiş olması net olarak delillerin bizzat iddia makamı tarafından karartılmasıdır. Delilleri karartan ve Sanık Oktay hakkında 3 buçuk yıldır tutsak olarak yaşamasına sebep olan iddia makamı her celse sonunda mevcut delil durumuna göre sanığın tutuk halinin devamını talep etmektedir. Hangi mevcut deliller? Emniyet tarafından yasaya aykırı toplanmış ve yine yasa hükümlerine göre hiçbir şekilde mahkeme kararına esas alınmayacak nitelikteki delilleri mi? Hangi mevcut deliler? Soruşturma safhasında önce elde edildiği iddia edilen hukuka aykırı elde etmekle kalmamış gibi birde gidip mahkeme önünde gerçek ortaya çıkmasın diye hukuka aykırı olarak imha ettirilen delillerin mevcut durumuna göre mi bu talep bulunuluyor? Sanık Osman Yıldırım’ın ifadesinde Ataşehir’de yapılan bir toplantıda Cumhuriyet Gazetesi saldırısında kullanılan el bombalarının kendisine teslimi sırasında Sanık Oktay Yıldırım’da bu toplantıda hazır bulunmuştur Sanık Osman Yıldırım’ın iddialarına göre. Halbuki Sayın Mahkeme tarafından Sanık Osman’ın beyanında adı gecen sanıkların CSM iletişim tutanakları getirtilmiş ve Ataşehir toplantısının yapıldığını iddia ettiği tarihte tüm adı geçen sanıkların farklı yerleşim bölgelerinde oldukları ve bulundukları yerde birden çok kişiyle iletişim halinde oldukları hatta bazılarının farklı şehirde oldukları ortaya çıkmıştır. Bu senaryo ifadelere dayanarak Sanık Oktay’ın tutukluluk hali mevcut delil durumuna göre devam edilmesi yönünde nasıl görüş bildirilmektedir? Yoksa şu deliler mi mevcut duruma göre mi, şu delillerin durumuna göre mi tutuk halinin devamı talep ediliyor. İddianamenin 501. sayfasında yazılan Gaziler Günü yürüyüşüne bir gazi olarak katılmış

74

Page 75: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:75

olması, sözde Ermeni Soykırım Yasasını protesto gösterisine katılması, Rahmetli Şehit Kaymakam Kemal Beyi katledildiği Beyazıt Meydanında anma toplantısına katılması mı? Sayın Başkanım, Muhterem heyet ele geçirildiği iddia edilen mühimmat ve beraberindeki eşya ile ilk teması kuran bomba imha ekibi tarafından olay yerine tanzim edilen tutanaktan 50 dakika önce bu askeri teçhizat ve beraberindeki eşyanın Ümraniye Asayiş Büro Amirliğinde ne işi var? Şeklindeki soruyu aylar evvel daha 49. celsede iddia makamına sormuştuk. 49. celsede. Emniyet ekipleri yetkili Cumhuriyet Savcılarının talimatıyla olay yerine intikal ederek bu tutanakları tanzim etmişlerdir. Dolayısıyla emri altındaki emniyet birimlerinin her türlü tasarrufundan haberdar olan iddia makamının bu çelişkiye dair mahkemenize sunacak bir gerekçesi olmalıdır. Ancak ne yazıktır ki aylardır bu sorunun cevabı iddia makamı tarafından cevaplanmamıştır. Ve aylardır tam bir suskunluk içerisindedirler. Çelişkiler ve şüpheler sadece bomba imha ekibiyle Ümraniye Asayiş Büro Amirliğinin çelişkili 2 tutanağıyla kalmamaktadır. Şöyle ki; ihbar üzerine başka bir görevli ekip olan olay yeri parmak izi inceleme ekibi intikal etmiştir. Bu ekibin Ümraniye Asayiş Büro Amirliğine intikal ediş saati 19:20’dir. Aynı ekibin incelemeye başlayış saati ise 19: 30’dur. Olay yeri inceleme ekibinin tutanak tanzimi sırasında ele geçirildiği iddia edilen tüm sözde suç eşyası Ümraniye Asayiş Büro Amirliğinde sehpa üzerinde sıralanmış vaziyettedir. Olay yeri inceleme ekibi yetkileri dahilinde olması nedeniyle ele geçirildiği iddia olunan tüm eşyanın kendilerine inceleme yapılması maksadıyla teslimini istemiştir. Ancak ne gariptir ki Asayiş Büro Amirliği tarafından hiçbir şekilde yetkileri dahilinde olmamasına rağmen teslimat gerçekleştirilmemiştir. O halde iddia makamı tarafından cevaplanması gereken sorular şunlardır. Bomba imha ekibi tarafından olay yerine tanzim edilen tutanak saatinden 50 dakika önce Ümraniye Asayiş Büro Amirliğindeki suça konu eşyalar nasıl sergilenmiştir? İddia olunan suç eşyaları üzerinde parmak izi incelemesi yapmakla görevli olay yeri inceleme ekibine, ele geçirildiği iddia edilen suç eşyaları neden teslim edilmedi? Ümraniye Asayiş Büro Amirliğinin ele geçtiği iddia olunan suç eşyalarını olay yeri inceleme ekibine teslim etmeme gibi bir yetkisi var mıydı? Yasal şartlara sahip olmayan aramanın neticesi ele geçirildiği iddia edilen sözde suç eşyaları arasında gerçekten de Oktay Yıldırım’a ait olduğu iddia edilen parmak izlerini taşıyan yapışkan bantlar eşyaların üzerinde miydi yoksa Oktay’ın parmak izlerini taşıyan yapışkan bant yüzeyi nezarethanede yapılan bir tertip neticesi mi deliller arasına sokuldu? Ele geçirildiği iddia edilen suç eşyalarını incelemeye yetkili olay yeri inceleme ekibine teslim edilmeme nedeni Oktay’ın parmak izinin bulunduğu yapışkan yüzeyli bandın henüz tertip edilmemiş olmasından mıydı? Tüm bu soruların yanıtları aslında kendi içlerinde mevcuttur. Emniyet tarafından tanzim edilen tutanaklarda ele geçirildiği iddia edilen sözde suç eşyaları hem yasal şartlara uymaksızın gerçekleşen bir arama neticesi ele geçirildiği iddia olunuyor, hem de bu arama sırasında ve sonrasına tanzim edilen tutanaklar birbirileri arasındaki çelişkiler oluşturuyor. Efendim özetlemek gerekirse Sanık Oktay Yıldırım aleyhine delil olarak ileri sürülen el bombaları CMK 217 hilafına ve suç eşyası yönetmeliğinin 10. maddesine gösterilen usule aykırı olarak imha ettirilerek iddia makamı tarafından delillerin karartılması yoluna gidilmiştir. Sanık Oktay Yıldırım aleyhine delil olarak ileri sürülen şeffaf yapışkan bant ekspertiz incelemesinden diğer suç eşyalarıyla birlikte 18 Haziran 2007 tarihinde tamamlanıp savcılığa sunulmuş olmasına rağmen Sanık Oktay Yıldırım’a gözaltına alınmış olduğu 13 Haziran 2007 tarih ile tutuklanma tarihi olan 16 Haziran 2007 tarihleri arasında sırasıyla emniyet, Cumhuriyet Savcılığı ve sorgu hakimliğinde şeffaf yapışkan bant yüzeyi üzerinde tespit edilen parmak izi sorulmuştur. Henüz tamamlanmamış bir ekspertiz incelemesi mevcut iken nasıl olurda sanığa şeffaf bant yüzeyi üzerindeki parmak izi sorulabilmiştir? Emniyet 14 Haziran 2007 tarihli dikkat edilirse emniyetin yazısında sadece Haziran 2007 tarihi mevcut. Bilgisayardan yazılmasına rağmen bu Haziran 2007 tarihi 14 rakamı yani günü belirten 14 rakamı el yazısı ile yazılmıştır. Oktay Yıldırım’ın kağıda alınmış parmak izi anahtar izi olarak ile bilgisayar ortamındaki parmak izi karşılaştırmasını soruşturma dosyasına koyarak ekspertiz incelemesinde suç eşyasında sanki Sanık Oktay’ın parmak izi çıkmış gibi bir

75

Page 76: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:76

intibah yaratılmaya çalışımlaştır. Bu affedilmez ve sanık aleyhine kasıtlı delil yaratma görüntüsü olan işlemin emniyet tarafından kötü niyetli olarak Sanık Oktay aleyhine gerçekleştirilmiş bir işlem olduğu açıkça ortadadır. Netice itibariyle efendim bilhassa Oktay Yıldırım’a isnat edilen suçlamalara dayanak olarak gösterilen delillerin usul yasaasına bu denli aykırı olarak toplanması neticesi ve hatta yok hükmünde sayılması neticesi halen daha şu dakika itibariyle Oktay Yıldırım’ın tutuk halinin devam etmesi mümkün görülmemektedir. Açıklamış olduğum Ceza Muhakemeleri Kanunun ilgili maddeleri uyarınca iddianamede Oktay Yıldırım’a isnat edilen suçlara dayanak gösterilen delillerin mahkemenizin gerekçeli kararına esas alınması mümkün değildir. Çünkü tüm bu deliler yok hükmündedir. Dolayısıyla izah etmiş olduğum esasa ve usule ilişkin yasa maddeleri ve açıklamalarım doğrultusunda Sanık Oktay Yıldırım’ın aleyhine isnat edilecek hiçbir suçlama bulunmaması tutuklulukta geçen sürenin nazara alınaraktan tahliyesini talep etmiyorum müdafisi olarak. Çünkü böyle yasaya aykırılıkların olduğu, böyle hukuksuzlukların mevcut olduğu bir dosya içerisinde Oktay Yıldırım’ın tahliyesini talep ne biz müdafilere ne de iddia makamının talebine bağlıdır. Şu dakikadan itibaren Sayın mahkemenizin resen Oktay Yıldırım’ın tutukluluk halinin kaldırılması hususunu gözetmesi lazımdır teşekkür ediyorum.”

Sanık Oktay Yıldırım müdafi Av. Yıldırım Çavuşoğlu söz istedi verildi:”Efendim her halde bir ceza avukatı için kendini tekrar kadar kötü bir şey olamaz. 2008’in Ekim ayından beri meslektaşımla tekrar tekrar hep aynı savunmaları yapıyoruz. Sayın meslektaşım daha evvel bizim müteaddit defalar tekrarladığımız, tutanaklar, parmak izi, olay yeri inceleme, tespit ettiğimiz bütün hukuka aykırılıkları bir kere daha usanmadan gene aynı azim ve kararlılıkla size arz etti. Bakıyorum bakıyorum dosyaya bende kendimi tekrarlamak istemiyorum. Müvekkilimiz bize diyor ki artık ya artık savunma yapmayın yeter. Yapacak bir şey kalmadı. Gerek yok diyor işte bakın duydunuz. Bakıyorum dosyaya şu söylediklerimizden başka biz hukukçu olarak neyi kaçırıyoruz acaba da sizleri ikna edemiyoruz? Yani gözden kaçırdığımız bir şeyde mi var bir şey mi varda sizi ikna edemiyoruz? E bakıyorum yok. Yani bomba meselesiyle bomba meselesini meslektaşım izah etti. Aynı şeyleri izah etmeyeceğim. E Danıştay saldırısı konusunda zaten müvekkilime bir suçlama yok. Cumhuriyet bombaları meselesi zaten biliyorsunuz tutanağa kesinlikle kafile numaraları da tutmuyor. Osman Yıldırım’ın sözlerini destekleyecek hiçbir delil yok. Üye Hakim Sayın Hüsnü Beyle beraber gittik keşif yaptık gösteremedi, rezil oldu. Şimdi niye biz bu sarmalın içinde sıkıştık kaldık? Sizden ricam bugün gene tahliye etmeyeceksiniz müvekkili o belli, o belli ama niye tahliye etmediğinizi.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim, efendim ön yargılı olmayın.”Salonda söz almadan konuşanlar oldu:”tahliye mi var yoksa.”Sanık Oktay Yıldırım müdafi Av. Yıldırım Çavuşoğlu:”Peki efendim. Tahliye mi var yoksa

dediği gibi. Evet, peki bugün eğer gene tahliye etmezseniz diyelim o zaman.”Salonda söz almadan konuşmalar oldu anlaşılmadı.Sanık Oktay Yıldırım müdafi Av. Yıldırım Çavuşoğlu söz istedi verildi:”Müvekkilimin bugün

tahliyesine karar vermez iseniz eğer niye vermeyeceğinizi, niye vermediğinizi, şimdiki bundan evvelki duruşmalardaki klasik cümlelerle değil de bizim verdiğimiz savunma dilekçelerinde üzerinde durduğumuz delilleri açıklayarak talebimizi reddederseniz bizde ikna oluruz deriz ki ya hakikaten mahkemenin tahliye taleplerimizi reddetmekte hukuka uygun gerekçeleri var. Bizde kendimizi tekrar etmekten vazgeçeriz. Ben artık İstanbul’dan gelip aynı şeyleri tekrar tekrar söylemekten bıktım usandım. Başkada bir şey göremiyorum dosyanın içinde. Yani benim benim ceza avukatı olarak kapasitem belki bu kadar göremiyorum daha başka bir şey ama benim ileri sürdüğüm tahliye sebeplerini reddederken biraz gerekçeli olursanız çok sevineceğim. Mesela; deyin ki bu ihbar tutanakları arasında Trabzon ve İstanbul arasındaki ihbar tutanakları arasındaki farklığın hiçbir önemi yoktur. Esasa etkili değildir şu şu şu hukuki sebeplerden. Efendim Ali, Mehmet Demirtaş’ın biraz kendisi savunmasında izah etti o baz istasyonu kayıtlarıyla Mehmet

76

Page 77: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:77

Demirtaş’ın orada bomba olduğunu bile bile ve kendisini bir Ergenekon terör örgütü üyesi olduğunu bile bile, polis çağırdığı halde, pır diye uçup gideceğine kendi ayağıyla tutuklanmaya gelmesinin sebepleri ne olabilir? Ne olabilir değil mi? Ve ya niye Mehmet Demirtaş kendi size söylediği gibi ne Oktay Yıldırım’ı ne veya sözde örgütteki üstlerinden birini aramadı da karısını ekmekçiği falan aradı. Bomba imha tutanaklarıyla, bomba imha ekibinin tutanağıyla, olay yerinde tutulan olay tutanağı, polisin tuttuğu tutanak arasındaki saat farklılıkları neden bu, bunlar hiç önemi yoktur müvekkilimizin tahliyesi için yeterli sebep değildir? Bütün bunları geçelim bir hukukçu bu kadar sübjektif şeylerle de ilgilenmemesi lazım. Bombaların imha edilmesi hukuka uygundur deyin bizde tekrar tekrar söylemeyelim. Suç eşyası yönetmeliğinin 10. maddesinin hiç önemi yoktur deyin. Deyin ki bu imha kararı hukuka uygundur, doğrudur, bu deliller hukuka uygun delillerdir, o yüzden tutuyoruz deyin bugün bunu deyin. Kararınızda deyin ki Oktay Yıldırım’a ait olduğu iddia edilen bombaların ele geçer geçmez 1 gün sonra imha kararı verilmesi suç eşyası yönetmeliğinin 10. Maddesine uygundur şu sebepten. Bütün mahkemelerde hep böyle yapıyordur, Ankara’daki, meslektaşımın izah ettiği, arz ettiği Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği karar hukuka aykırıdır deyinde bizde ikna olalım lütfen. Parmak izi meselesi.”

Sanık Oktay yıldırım söz almadan konuştu:”Şimdi göstereceğim bir saniyenizi alabilir miyim?”

Sanık Oktay Yıldırım müdafi Av. Yıldırım Çavuşoğlu:”Parmak izini mi? Evet.”Sanık Oktay Yıldırım:”Sayın Başkanım.”Sanık Oktay Yıldırım müdafi Av. Yıldırım Çavuşoğlu:”Parmak izini uygulamalı müvekkilim

göstersin. Peki peki peki bir dakika Oktay. Oktay bir dakika ondan sonra.”Mahkeme Başkanı:"Avukatınız konuşuyor lütfen, izin vermiyorum konuşmayın, izin

vermiyorum. Avukat bey buyurun.”Sanık Oktay Yıldırım müdafi Av. Yıldırım Çavuşoğlu:”Şimdi parmak izi meselesinde biz

bas bas bağırıyoruz diyoruz ki bombaların üzerinde 28 tane parmak izi var hiç biri müvekkilime ait değil. Hiç başka başka insanlara ait. Nedense kasada o 28 parmak izi bombaların üstünde, kasada, o bulunduğu iddia edilen kasanın muhtelif yerlerinde yani olması gereken bir, bir sanığın, bir suçun sanığının bırakması lazım gelen, akla mantığa göre bırakması lazım gelen yerlerde parmak izleri var. Ve o parmak izleri müvekkilime ait değil. Ama nedense orada bir yapışkan bant var, ne arıyorsa orda o bant? O bandın yapışkan yüzeyinde yapışmış bir halde müvekkilime ait parmak izi var. Şimdi ben müteaddit defalar söyledik dedik ki bu parmak izi bir yerden bir yere ancak bir yapışkan bant ile taşınabilir. Evet yapışkan bant ile taşınabilir. Hatta parmak izi incelemesi de böyle yapılıyor emniyette. Yani gözaltındaki şahıs geliyor parmak izlerini veriyor onu üzerine yapışkan bant yapıştırıyorlar alıyorlar mikroskoba alıyorlar. Zaten yöntemi bu. Bunun doğru olup olmadığını sordunuz mu? Sormadınız. E niye ama niye ama tahliye etmiyorsunuz müvekkilimi. Yani bu savunmalarımızın doğru olup olmadığı akla mantığa uygun olup olmadığını araştırma gereği bile duymuyorsunuz. Bu tutanaklar arasındaki saat farklılıklarının ne anlama geldiği konusunda bir ara karar iddihaz ettiniz 1 yıl geçti. Yazı yazdınız karakola biliyorsunuz. Hala cevap yok. bombalarla ilgili bilirkişi raporundan hala cevap yok. Biz ne yapalım, ne diyelim? Bir ceza avukatı olarak daha fazla ne diyelim? Müvekkilimize karşı mahcubuz, geliyoruz gidiyoruz aynı şeyler, yok çünkü dosyada başka bir şey. Teşekkür ederim.”

Sanık Oktay Yıldırım söz almadan konuştu:”Sayın Başkanım 30 saniye, 30 saniye bakın. Hiçbir şey kayıp etmeyeceksiniz.”

Mahkeme Başkanı:"Oktay bey 45 dakika konuştunuz bu sırada bu sırada ibraz edebilirdiniz.

Sanık Oktay Yıldırım:”Sayın Başkanım 1 dakika sadece (3, 4 kelime anlaşılmadı) görülüyor.”

77

Page 78: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:78

Mahkeme Başkanı: Hayır lütfen. Buyurun buyurun. Vedat Bey buyurun, buyurun, Vedat bey buyurun.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül söz istedi verildi:”3 senedir bana Vedat bey deyip duruyorsunuz efendim Vedat’a takmışsınız.”

Mahkeme Başkanı:"Vural bey pardon, Vural bey pardon özür dilerim. Pekte alakasız değil Sanık Vedat Yenerer’in müdafisiniz zaten.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Saatin geç olması nedeniyle ve zaten daha önceden de yazılı beyanda bulunmam nedeniyle çok uzun tutmaksızın talep beyanlarımı sıralayacağım. Ama öncesinde hem meslektaşlarımın tekrar (1 kelime anlaşılmadı) bahisle yakınmalarını hem de az evvel üstadım Kemal Kerinçsiz’in konuştuğu sırada kendisine müdahale ettiğiniz vakit üyeniz Sedat Sami Haşıloğlu’nun ezberledik, ezberledik savunmanızı demesine ilişkin bir değinmem olacak.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yanlış anlamışsın. Gözlerinizi ezberledik (1 kelime anlaşılmadı).”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Görüyor musunuz efendim bakın bazen yerinden söz almadan konuşanlar arasında üyeleriniz dahi olabiliyormuş.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim dinliyor, dinliyor yani o konuyu geçelim, lütfen başka şeylere bakalım. Buyurun buyurun tamam buyurun.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Hayır efendim zapta geçsin istiyorum, bunların hepsi fevkalade esaslı olarak zabıtta bulunması gereken hususlar. Evet eğer kendileri tekrar edecekse, zapta geçirecekse lüzum yok.”

Mahkeme Başkanı:"Söylediniz zaten efendim buyurun.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Neyse, neyse.

Savunmanızı ezberledik demek düpedüz boşu boşuna savunma yapıyorsunuz, kendinizi tekrar ediyorsunuz, bu tekrar savunmalara rağmen sizleri tahliye etmiyoruz etmeyeceğiz. Boşuna kendinizi yormayın demektir. Bu değilse en hafif ifadesiyle savunmaya saygısızlıktır. Bu saygısızlığı da (1, 2 kelime anlaşılmadı) açıkladığım için daha fazla beyanda bulunmuyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim aynı şeyleri söylüyorsunuz demek, aynı şeyleri söylüyorsunuz demekle zaten dinlediğini gösteriyor. Buyurun”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Kemal bey siz söyleyin siz duydunuz savunmanızı ezberledik mi dedik, lütfen söyleyin?”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Ezberledik dediniz evet.”Mahkeme Başkanı:"Ya boş ver. Tamam.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:” Avukat oradan şeyi yapıyor, buyurun.”Sanık Kemal Kerinçsiz söz istedi verildi:”Şöyle dediniz efendim benim hatırladığım

kadarıyla yani bunları sürekli dinliyoruz, sizi dinliyoruz anlamında söylediniz ama o çok önemli değil.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yo yo Avukat Vural beyi (1, 2 kelime anlaşılmadı) lütfen.”

Sanık Kemal Kerinçsiz:”Sayın Yargıcım bizim isteğimiz şu; en azından bizi dinler gibi görünseniz de o bile bizi tatmin edecek. Çünkü sanık psikolojisi çok farklıdır. Yani sanık ile yargıç arasında bir güven ilişkisinin kurulması lazım. Bizler sizin gerçekten hukuka uygun adil bir şekilde yargıladığınıza inanmamız lazım. Onu en azından göstermelik olarak bize gösterseniz o tatmin etseniz bize yetecek, sizden isteğimiz bu. Yoksa siz bir maksatlı çıkışımız yok.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Avukat beyin dediği nedir yani, avukat bey diyor ya savunmanızı ezberledik diye bir öyle bir şey duydunuz mu?”

Sanık Kemal Kerinçsiz:”Yok böyle bir şey duymadım efendim.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”(5, 6 kelime anlaşılmadı).”

78

Page 79: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:79

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”O anlam çıktı bakın burada bu kadar avukatız yani.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:Bende şahidim.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:” Tanığım burada, tanığı

burada bakın, bakın bende buradayım.”Mahkeme Başkanı:”Kemal bey buyurun. Vural Bey devam edin, Vural bey devam edin.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Ne yazık ki bakın adalet

aradığımız bu duruşmalarda, bu yargılamada yargıçla.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Bu kadar sanık yalanlıyor seni, bu kadar sanık

yalanlıyor.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Yalanlamıyor,

yalanlamıyor bakın bakın burada, hadi geçin onu dün burada benim gıyabımda söylediğinizi inkar edeceğinizden emin olmasam ağzınızdan çıkan Zeynep’in duyduğu sözü de söyleyeceğim.”

Mahkeme Başkanı:"Vural bey devam edin, vakit ilerliyor lüzumsuz tartışmalara girmeyelim buyurun.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”(3, 4 kelime anlaşılmadı) o yüzden ona girmiyorum. Ama adalet aradığımız bu mahkemede bir yargıcın kendisini savunmaya karşı savunuyor olması bile buradaki adalet arayışının nafile olduğunu ortaya koymaya tek başına yetiyor. Dediğim gibi bu tavrı savunmaya saygısız bu tavrı mahkemenize yakıştırdığım için sadece tespitlerimi (1 kelime anlaşılmadı) polemiği geride bırakıyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim saygısız diye niteleyemezsiniz, saygısız diye nitelemezsiniz.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim gıyabımda almış

olduğunuz kararlar (1, 2 kelime anlaşılmadı).”Mahkeme Başkanı:”Daha önceden, daha önceden söylediklerini söylüyorsa, ezberledik

demesi dinlediğini gösteriyor. Ne söylendiğini anladığını gösteriyor. Buyurun.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim ezber

medresede olur. Mahkemede muhakeme olur. (2, 3 kelime anlaşılmadı).”Mahkeme Başkanı:"Saygısız olarak nitele… saygısız olarak niteleyemezsiniz ona izin

vermiyorum.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sayın Başkanım müsaade eder misiniz?”Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Avukat bey bakın siz laf aldığınızda, söz aldığınızda

ortamı geriyorsunuz. Hiçbir sanık bizzat olayın süjesi olan insanlar germiyor ortalığı siz geriyorsunuz. Nedir özel bir kastınız mı var? Yani bu germe konusundaki arzu isteğinizin nedeni nedir? Özellikle bakın (1 kelime anlaşılmadı) size bir sanık…”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”İzah edeyim hukuka, ahlaka tahammülsüzlük, adalete hassasiyet.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Tahammülsüzlük değil, Siz kiminle muhatap olsanız o insan, o ortam geriliyor. Hiç düşündünüz mü acaba ben niye böyle geriyorum insanları, ortamı, acaba düşündünüz mü şuur altında başka bir sebep var diye? Düşünüyor musunuz öyle bir şey, düşünüyor musunuz öyle bir şey?”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Sizce negatif elektrik yayıyor olabilir miyim, negatif elektrik yayıyor olabilir miyim?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Nasıl?”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Negatif elektrik yayıyor

olabilir miyim?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Onu siz takdir edin.”

79

Page 80: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:80

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Ben söyleyeyim. Burada bulunmaktan, burada savunma yapar olmaktan utanıyorum. Ben adalete aşık, hakkaniyete aşık, hukuksuzluğa, ahlaksızlığa, kanunsuzluğa, tahammülsüz bir adamım.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Avukat bey mahkeme sizi ikaz etti. Defalarca ikaz etti, Sayın Köksal Şengün ikaz etti, Sayın Hüseyin Özese ikaz etti. Biz gerekli gördüğümüzde ikaz ettik. Siz bazı konularda düzen bozma konusunda ısrarlı davranıyorsunuz.

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Düzen bozmak, savunmayla düzen bozulmaz. Savunmayla düzen bozulmaz. Siz savunmayla düzen bozuyor derseniz bu savunmayı hiçe saymak olur.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Mahkemenin düzenini ahengini bozuyorsunuz bakın. Sizin dışınızda, hayır öyle demiyorum. Diğer avukatlara da deriz öyle olsa. Sizin dışınızda ortamı geren bir başka avukat yok.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Benim tarzım (1, 2 kelime anlaşılmadı) diğerleri gibi olmak zorunda değil.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Siz özellikle geliyorsunuz, geliyorsunuz kendinizce, vehimlerinizle hareket edip ortamı geriyorsunuz, mahkemenin düzenini bozuyorsunuz.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Gerilmeyin, gerilmeyin.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Söylenmeyen şeyleri, söylenmeyen şeyleri söylenmiş

gibi ifade ediyorsunuz.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Burada bakın hep beraber

duyuyoruz.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”E duymadık diyor Kemal Kerinçsiz Bey bizzat

muhatabıydı duymadım diyor.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Kim diyor? Kemal beyin

yorumunu (1, 2 kelime anlaşılmadı) Zeynep Hanım var burada duyan.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Duymadım diyen bir insan.” Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Zeynep hanım var burada

dinleyin, mikrofonu verir misiniz?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Muhatap o.Bakın daha yakın bana.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Veriyorum Zeynep

hanıma.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Ezberledik lafını duymadınız mı?”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Az önce ifade ettim ben.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”İfade etti Kemal Bey.”Sanık Kemal Kerinçsiz:”Ben sizin söylediklerinizi ezberledim diye bir ifade ben duymadım.

Yani.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük söz almadan konuştu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:"Vural Bey lüzumsuz tartışmaları keselim, Vural Bey devam edin.

Buyurun.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim bence de

lüzumsuz tartışmaya hiç lüzum yok.”Mahkeme Başkanı:”Buyurun, buyurun:”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sizin, siz söz aldığınızda bu oluyor. Bakın sadece ben

değil size Köksal Şengün tepki gösteriyor, size Hüseyin Özese tepki gösteriyor. Yani bu durumu bir ara oturun düşünün. Oturun düşünün bakayım.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Neden, neden siz hiç düşündünüz mü, siz hiç düşündünüz mü?”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Biz hakimiz her türlü tepkiyi gösteriyorsunuz zaten 3 yıl boyunca göstereceğinizi gösterdiniz.”

80

Page 81: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:81

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Yoo daha çok tepkimiz var.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sizin dışınızda, sizin dışınızda bizim.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Salonda kaç avukat var

Allah aşkına söyleyin?”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Yav diğer avukatlardan hiç birisiyle problem yaşamadık

biz.” Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Talep gününden, talep

gününe gelen kaç avukat var burada bakın Zeynep’le benden başka kimi gördünüz? Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Siz özellikle ortamı geriyorsunuz beyefendi. Ortamı

geriyorsunuz.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Siz geriyorsunuz, siz

tahammülsüzsünüz, siz tahammülsüzsünüz.”Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Ortamı geriyorsunuz, bu konuda mahkeme sizin

hakkınızda karar aldı duruşmalardan men etti sizi.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Savunmaya tahammülü

olmayan sizsiniz. Tahammülü olmayan, bakın bu tahammülsüzlüğün ifadesidir. Ben bugüne bugün burada mikrofon mu attım, slogan mı attım? Herhangi bir surette protestoda mı bulundum? Sadece beyanda bulundum. Bulunduğum beyanlardan ötürü hakkımda suç duyurusunda bulundunuz bununla da kalmadınız, arkamdan duruşmalardan men cezası aldınız.”

Üye Hakim Sedat Sami Haşıloğlu:”Sadece siz bakın, sadece siz, sadece siz, sadece siz. Bunu düşünün.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Sadece siz diyorsunuz Allah aşkına bakın sanıklarda burada kaç tane avukat var burada salonda.”

Sanık Hayrettin Ertekin söz almadan konuşu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:”Vural bey devam edin, Vural bey devam edin.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Hayrettin lütfen otur

yerine, lütfen otur yerine Hayrettin lütfen otur, lütfen otur.” Mahkeme Başkanı:"Vural Bey devam edin, Vural Bey buranın başkanı benim, buranın

başkanı benim.”Sanık Hayrettin Ertekin söz almadan konuşu anlaşılmadı.Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim geçelim diyor

tartışmayalım diyorum siz devam ediyorsunuz.”Mahkeme Başkanı:"Buyurun, buyurun devam edin.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Üyenizin

tahammülsüzlüğü var.”Mahkeme Başkanı:"Oktay Bey.”Sanık Oktay Yıldırım söz almadan konuştu:”Başkanım niye her şeye karışıyor?”Mahkeme Başkanı:"Efendim Vural Beyin böyle bir şey demeye hakkı var mı? Buranın

başkanı benim. Buranın disiplini, düzeninden ben sorumluyum.”Sanık Oktay Yıldırım:”Bakın Vural Beyle sizin aranızda tartışılıyor. Bu niye her şeye

karışıyor?”Mahkeme Başkanı:”Oturun, oturun.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Oktay sakin ol, Oktay

sakin ol.”Sanık Hayrettin Ertekin:”Sana ne oluyor?”Sanık Oktay Yıldırım söz almadan konuştu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:"Hayrettin Bey oturun, Hayrettin Bey oturun, Oktay Bey oturun.”Sanık Fikret Emek söz almadan konuştu.”Yeter be, yeter lan.”

81

Page 82: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:82

Mahkeme Başkanı:”Susar mısınız, susar mısınız Oktay bey, Oktay bey.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Sakin olun arkadaşlar.”Sanık Fikret Emek söz almadan konuştu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:"Hayrettin bey oturun. Lütfen sakin olun, lütfen sakin olun. Buyurun.”Sanık Fikret Emek söz almadan konuştu.Mahkeme Başkanı:"Fikret Bey lütfen. Buyurun Vural Bey devam edin, Vural Bey devam

edin lütfen.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Devam ediyorum Güler

Hamım lütfen müsaade edin.”Sanık Güler Kömürcü Öztürk söz almadan konuştu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:"Müdahale etmeyin, müdahale etmeyin, müdahale etmeyin çıkartmak

zorunda kalacağım. Vural Bey buyurun devam edin.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Bugün, 24 Ocak günü,

itibariyle gizli tanık.”Sanık Güler Kömürcü Öztürk söz almadan konuştu anlaşılmadı.Sanık Hayrettin Ertekin söz almadan konuşu anlaşılmadı.Mahkeme Başkanı:"Hayrettin Bey.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Aydın1’in paralelinde

aynıyla basına yansıyan fen edebiyat öğretim görevlisi Sakarya Üniversitesi Profesörü Mehmet Sait Doğan’ın 22 Ekim 2010 tarihli Zaman Gazetesindeki beyanlarından Danıştay saldırısıyla ilgili olarak gizli tanık Aydın1’in ifadeleriyle aynı şekildeki ifadelerini Zekeriya Öz’e anlattığı ve ayrıca yanında da 2 tane şahit götürdüğü yazılı. Dosyamızda Danıştay olayıyla ilgili ne bu adını verdiğim Profesör Mehmet Sait Doğan’ın ne de yanındaki 2 şahidin herhangi bir surette beyanı bulunmamakta. Bu beyanların savcılıktan istenilmesini talep ediyorum. Ayrıca Gizli Tanık Aydın1 ismi verildiğinden hareketle ve bu gizli tanık ile aynı ifadeyi veren Profesörün açık kaynaklara yansıyan anlatımlardan, anlatımlarından anlaşıldığı kadarıyla Gizli Tanık Aydın1 ile 2’nin de varlığı yolunda ciddi kuşkularımız olduğu için ayrıca savcılıktan Gizli Tanık Aydın2, 3 var mı yok mu o diğer 3 açık kaynağa yansıyan ifadenin yanında bunlarında istenilmesini talep ediyorum. Ayrıca Alparslan Arslan’ın sim kartına sonradan eklenen o 5 bin aşkın mail adresinin tıpkı Teğmen Mehmet Ali Çelebi’nin telefonuna yapılan yükleme gibi sonradan yapılan bir yükleme olduğu, yine cemaat içerisindeki örgütlenme dahilinde gerçekleştirildiği iddiam çerçevesinde haklarında suç duyurusu yapılmasa bile Alparslan Arslan’ın telefon ve sim kartına sonradan eklendiğini iddia ettiğim rapora da yansımış o 5 bini aşkın e-mail adresinin hangi tarihte kim tarafından, ne surette eklendiği hususunun yada sonradan eklenip eklenmediği hususunun açıklığa kavuşturulmasını talep ediyorum. Ayrıca Alparslan Arslan’ın telefonunun bugüne kadar HTS raporları da olay tarihi sonrasında istenilmediği için bununda ayrıca TİB’den sorulmasını talep ediyorum açılmış mı açılmamış mı bunu da bilelim istiyorum. Onun dışında, onun dışında yazılı olarak verdiğim talepleri fazlaca ayrıntılandırmaya lüzum görmüyorum ve size daha önce defaatle talepte beyanda bulunduğum davamızın kayıp delillerine ilişkin hatırlatmalarda bulunmak istiyorum. Bu 58. klasör 14. sayfadan itibaren dökümü yer alan Nijerya CD’si adını verdiğim postayla geldiği iddia olunan bir hayalet CD var bu CD’nin bugüne kadar hiçbir surette aranması çalışmalarından sonuç elde edilebilmiş değil. Bunu daha ne kadar bekleyeceğiz, bunu geçtiğimiz celselerde de sordum buna ilişkin bir kararınız olmadı. Orhan Mertoğlu imzalı Doğu Perinçek’i Fethullahçı polislerin listesini Akkan Suver’e gösterirken cemaatin televizyon kameraları tarafından çekilerek kaydedilen bir CD’ninde yine bir posta zarfı içerisinde savcılığa gönderildiği iddia olunmuştu. O CD’de yok. Ankara 11 Ağır Ceza Mahkemesinden 2009/5 esas sayılı Danıştay dosyası birleştirildi o dosyanın içinde 3. klasörün 158. sayfasında yer alan Alparslan Arslan’dan çıkan 2002 tarihli bir termoking yazılı bir kupür var o kupür de yok. Onunda aranması faaliyetleri öylece kala kaldı. En son Murat Çağlar’a ait ajandayı istedik 80. klasör

82

Page 83: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:83

335’de yazılı ona ilişkin Pendik Sulh Ceza’dan gönderilen evraklar geldi ama ajanda gene ortada yok. O ajandaya ilişkin beyan haklarımı, taleplerimi saklı tutuyorum orada da yer alan ekleme çıkartmalar bu tarihte bir (1 kelime anlaşılmadı) çetenin terör örgütünü mensubunun ne surette, nasıl çalıştığını ortaya çıkartacak. Bir başka talebimiz geçen gün gene olmuştu, bunlar hep benim Ergenekon davasından kayıp deliler koleksiyonumun nadide parçaları. 7. klasör 349. sayfada ekran numarası bunu 388 orada güya 11.07.2007’de Göztepe’den bir mektup zarfı içerisinde verildiği iddia olunan Doğu Sentöz imzalı, Profesör Doğu Sentöz imzalı bir CD var o CD’de kayıp. Şimdi delilleri karatma, kuvvetli suç şüphesi adı altında burada kanunsuz cezaya dönüşmüş bu uygulamanız çerçevesinde 3 yıldır tutuklu olan onlarca sanığımız var ama hala yargılamanızda tanıkların dinlenmesi aşamasını geride bırakacağımız bugünlerde dosyamızda delillerimizi hazır edebilmiş değiliz. Bu delilleri arayıp sormak, bulmak mahkemenizin işi. Şimdi bu delilerin bu tertipte tezgahtarları, yakayı elvereceğini ipuçlarını barındırdığı için bilerek isteyerek sonradan kaybedildiğini bir çok kez dile getirdim yeniden ifade ediyorum. Şimdi bunun dışında bir 52 numaralı DVD var, 2. davada. Biliyorsunuz o davada kırılan DVD’ye ilişkin olarak da savcılık en son topu kaleminize attı dedi ki biz bunu usulüne yasayla uygun olarak kaleme teslim ettik kalemde kırıldı dedi. Kabak kalemdeki memurların başına patladı. Bende hatırlarsanız bunun üzerine 130. celsede 29. Ocak 2010 tarihinde dedim ki kaleme kimin girip çıktığı belli değil. Dolayısıyla kalemdeki güvenlik önlemleri arttırılsın, oraya özellikle soruşturma kolluğu içerisinde yer almış savcılarında koruma hizmetini yürüten polislerin girip oturmasını engelleyelim dedim. Sonra gerçekten bir daha asla koruma memurlarının kalemde oturduklarına tanık olmadım. Kalemdeki memur arkadaşlarımızdan hiçbir şikayetim yok hepside fevkalade disiplinli, düzgün, hiçbir şekilde bankonun öbür yüzüne geçmemize mahal vermeksizin fevkalade medeni bir ilişki çerçevesinde bizimle uyumlu çalışıyorlar öyle bir şikayetimiz falan filan yok. Ama bakın kapı kırık, ancak kalemde herhangi bir surette kamerada yok vesaire böylesine birtakım şüphe uyandıran güvenlik açıkları var kalemde. Şimdi dün burada şüpheli 2 şahıstan bahsettim savcı olduklarını beyan ettiklerini söyledim. Bunun üzerine ben durumun zapta geçmesini talep etmeye kalmadı savcı olduğunu iddia ettiğim, iddia eden o 2 şahıs buradan kaçarak çıktılar. Burada hatırlarsanız bende savcı kaçar mı diye seslendim arkasından bu husus zapta geçti. Sizde bana dediniz ki dün efendim duruşma aleni herkes izleyebilir. Bende o 2 şüpheli şahsı yakalayabilmek için çünkü çıktım jandarmayla yolda araç çevirdim şikayetçi oldum o 2 şahsı bulmaya çalıştım ama sonra öğrendim ki onlar buraya 34 SVC yani savcının SVC’si 46 plaklı 2010 model bir füme Opel’le gelmiş savcılar imiş. Şimdi bu şahısların niçin burada duruşmayı izlediklerine ilişkin bir yakınmam yok. Bu duruşmayı Fethullah Gülen’de izleyebilir, Hakan Fidan’da izleyebilir herkes izleyebilir. Duruşma aleni ben onu bilemeyecek kadar mesleki bilgiden, görgüden uzak biri değilim ama bakın bu 2 şahıs hiçbir güvenlik kontrolünden geçmeksizin arka kapıdan içeriye kayıtsız girip buraya oturuyorlar. Üstlerinde beylik silahları var mıydı, cep telefonları yerinde miydi, başkaca bir tertip için mi geldiler? Bunlar buraya delil kaybetmek, CD kırmak, ekleme, çıkartma yapmak için mi geldiler, bunlar hakikaten iddia ettikleri gibi savcılar mıdır, yoksa bu tertibin tezgahtarları arasında yer alan cemaat mensupları mıdır?”

Mahkeme Başkanı:"Ben konuyu araştırdım, kapıdan girerken savcıyız demişler, kimliklerini göstermişler girmişler o konuda bir problem yok. Başka, başka bir beyanınız varsa onları alalım.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Var efendim var efendim, efendim lütfen, efendim.”

Mahkeme Başkanı:"Başka beyanınız varsa onları alalım.Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Güvenlik kontrolünden

geçmediler, yaka kartını almadılar. Ben yaka kartları olmadığı için zaten kendilerini burada şüpheyle dikkat çekici bularak müdahale ettim.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bu tür konulara girersek bu duruşma bitmez lütfen, lütfen.”

83

Page 84: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:84

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim aa bir dakika efendim bakın, bakın.”

Mahkeme Başkanı:"Her şeyi, her şeyi dillendirmek zorunda da değilsiniz varsa bir talebiniz yazılı olarak beyanda bulunun. Zaten bu konuyu araştırdık yani.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Bakın efendim bakın, bakın. Efendim biz burada duruşma salonunun yargılamanın, güvenliğinin esasıyla ilgili bir husus. Dolayısıyla bunu benim hiç olmazsa zapta geçmem gerekir. Bakın Google tırnak içinde, tırnak içinde yazarsanız her sözcük çıkmaz, sahte savcı diye yazın tam 11 bin 300 tane haber çıkar. Bakın ben size birkaç başlık okuyayım. Sahte savcı güneşlenirken yakalandı, sahte savcı 40.000 dolar dolandırdı. Sahte savcı ve hakim çift yakalandı, sahte savcı ve polisle suçüstü, sahte savcı ve avukat bir arada yakalandı. Sahte savcı kaymakamı kandırıp dövizini elinden aldı. Kaymakamı kandıran kapıdaki teğmeni kandıramaz mı, kapıdaki çavuşu kandıramaz mı? Otoriteye olan saygısıyla verin bakayım bana şu savcı kimliğinize bu sahte mi değil mi bakayım diyebilir mi? Kapıdaki astsubay onunla muhatap olan. Şimdi Sami Hoştan’ı siz boynunda taşıdığı biyoenerjiye ilişkin doktor tavsiyesiyle kullandığı o grama bile gelmeyen civa için soruşturmuyor musunuz? Bu salona bir şey bırakmadığını içeriye zaman ayarlı bir yangın bombası koymadığını yahut keşif yapmadığını ben nereden bilebilirim? Burada tekrar ediyorum duruşmanın güvenliği, delillerimizin muhafazası, adil yargılanmanın esasıyla ilgili kaygılarımı dile getiriyorum. Bu husus niçin önemli? Bakın bu şahısları ben saat 4 sıralarında ben burada fark ettim saat 4’de bu şahıslar burada olabilmek için en erken 2 buçukta yola çıkmaları gerekir. Öğlen mesaisi devam ederken görevli bir savcı görevini bırakıp da buraya bir başka mahkemenin duruşmasını izlemeye nasıl gelebilir? Görev yerini terk etmiş olmazlar mı? Bu kaygılarımı dile getirdikten sonra siz bu husus ört bas etmeye kalkarsınız.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim örtbas etmiyoruz, örtbas etmeye, örtbas etmeye lüzum var mı?”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Bir suçu örbas etmek noktasında iştirak suçu işlemiş olmaz mısınız? Efendim?”

Mahkeme Başkanı:" Örtbas etmeye lüzum var mı? Savcı olduklarını gösteriyorlar ve kimliklerini gösterip giriyorlar bunda bir problem yok ki.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim kimdir, niye kayıt olunur? Buraya izleyiciler girerken hepsini tek tek kaydediyoruz. Bizde diyoruz ki bu adil yargılama hakkının ihlalidir. Buraya giren izleyicileri bile korkutmaktır. İzleyicinin, avukatın üstünü aratmadan herhangi bir surette elini kolunu sallayarak içeri giremediği bir yerde savcı olduğunu beyan edin bir şahsı siz arka kapıdan nasıl içeri alırsınız? Efendim bu benim için ayrıca şöyle de bir handikap taşıyor; ben şimdi o 2 şahısla dün burada muhatap oldum ve tanıştım, takıştım, kendilerine gittim şunu sordum; dedim ki efendim hoş geldiniz müfettiş savcılarımızdan mısınız, bana sizi ilgilendirmez duruşmalar aleni dediler. Bana deseler ki beyefendi biz buraya şu sebeple geldik, duruşmayı izliyoruz bende hoş geldiniz efendim der yerime geçerim. Bir o 2 şahıs bana bu kadar meraklı olma geç yerine bakayım dediler. Bende ben merak etmekten korkmam dedim. Talepte bulununca da şahıslar salonu terk ederek kaçtılar. Bir avukat duruşma salonundan savcı kaçırtmak şansına her zaman sahip olamaz. Ama bakın niye ayrıca önemli biliyor musunuz, hatırlar mısınız şimdi size yine ara kararın tarihi ile söyleyeyim. Celse numarası 30, 22 Aralık 2008 tarihinde 2 numaralı ara kararınız. Okuyorum, bu oturumda Sanık Vedat Yenerer’in Cumhuriyet Savcılarının kaçacakları gibi sözlerle tehditte bulunduğu, gördünüz mü? Savcılar kaçtı. O zaman Vedat’ın hakkında bu sözlerden ötürü açılan davada da beraat kararı tesir etmek gerekecek. Şimdi bu savcılar olduğu siz tarafından iddia olunan şahıslar, siz tanıyor biliyor musunuz bu savcıları efendim?”

Mahkeme Başkanı:"Efendim kapıdan girerken ilgili komutana göstermişler kimliklerini, ilgili görevliye, savcı olduklarını belgelemişler. Kimliklerini görmüşler o şekilde girmişler.”

84

Page 85: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:85

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim bende diyorum ki size, bir savcı bu salona nasıl girileceği konusunda bilgisiz, görgüsüz olamaz. Bu en başında size dönük bir saygısızlıktır. Savcıda olsa ön kapıdan girer kaydını yaptırır içeri girer.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim biz neyin saygısızlık neyin olmadığını biliriz. Sizden, sizden öğrenecek değiliz.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim, neyi efendim anlamadım bağışlayın duyamadım?

Mahkeme Başkanı:”Yani bu konuyu, bu konuyu ben bu konuyu ben fazla uzatmaya gerek görmüyorum.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efenim bu benim, bakın talebimi, beyanımı (2, 3 kelime anlaşılmadı) duruşmanın güvenliği ile ilgili.”

Mahkeme Başkanı.” Anladık talebinizi anladık, güvenlik zafiyeti var diyorsunuz, güvenlik zafiyeti var diyorsunuz onu anladık.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim duruşmanın güvenliği ile ilgili. Bakın ben şimdi yarın öbür gün dosyam bir savcıya düştüğünde kendisini çekilmeye davet edeceğim. Bu benim burada takıştığım savcı mıdır, değil midir nerden bileceğim? Şimdi gidip İstanbul’da bütün adliyelerde tek tek savcıların kapısını açıp acaba o gün takıştığım savcı siz miydiniz diye kapı kapı mı dolaşacağım ben? Bu güvenlik ihlaline ilişkin mahkemenizin bir sorumluluğu var o yüzden zaten böylesine rahatsızsınız. Ben dün burada şunu da fark ettim efendim bakın ben ben siz güvenliğe talimat verir gibi oldunuz üyeniz size işarette bulundu sizden başını sallayarak tam olarak anımsamıyorum bir biçimde rızası olduğunu beyan etti. Sonrasında o şahıslar çıktılar sizin odanızda beklediler. Bakın bu şahıslar plakasına SVC 46 yazdırabilecek kadar meslekleriyle iftihar eden bunu ifadeden de kaçınmayan insanlar. Ama plakana savcı yazdıracaksın burada savcı mı dediğinde kaçıp gideceksin böyle bir savcı olmaz efendim. O yüzden kuşkulanıyorum, o yüzden diyorum ki bunlar hakikaten burada kaybolan, kırılan delillerin mesulleri olabilir. O yüzden diyorum ki bakın bu fevkalade önemli bir husus. Mahkemeniz bu güvenlik ihlaliyle ilgili olarak ne yapacak?”

Mahkeme Başkanı:"Efendim güvenliğin neyini ihlal etmişiz nerden çıkartıyorsunuz güvenliği ihlal edildiğini bu kadar, (3, 4 kelime anlaşılmadı).”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim içeri girmiş, içeri girmiş. Efendim arka kapıdan üstünü aratmadan içeri girmiş.”

Mahkeme Başkanı:”Yorum ve bu kadar uzun bir yorum beklemiyorum yani nasıl bir yorum yapıyorsunuz anlamıyorum?” Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim arka kapıdan üstünü aratmadan içeri girmiş. Efendim arka kapıdan üstünü aratmadan içeri ben girebiliyor muyum üstümü aratmadan, ben üstümü aratmadan girebiliyor muyum?”

Mahkeme Başkanı:"Sizi anlamakta zorlanıyorum. Yani birtakım şeyler düşüncelerle bu lafları bu hallere getiriyorsunuz, bu duruma getiriyorsunuz.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim paranoyak olmak takip edilmemek anlamına gelmez. Biz burada tertibin kralını gördük, daniskasını gördük. Biz her şeyden şüpheleniyoruz. Bakın 11.300 tane sahte savcı olayı var Türkiye de 11.300 tane. Ha özel ilişkiniz var mıdır? Açıklayın bilelim. Efendim elini kolunu sallayan bir savcı olduğunu söyleyen şahıs girebilir mi içeriye? Ben şimdi jandarma komutanını mı şikayet edeyim?”

Mahkeme Başkanı:"Efendim buranın güvenliği benden sorulur ve ilgili komutanlardan sorulur. Onlar bir beis görmemişler içeri almışlar ve savcı olduğunu kimliği ile tespit edilmiş.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Bakın ben size ne diyorum? Ben size ne diyorum? Bir astsubaya saygı sevgi çerçevesinde bir astsubaya.”

Mahkeme Başkanı:"Yani bunu güvenliği ihlal olarak niteliyorsunuz onu anlamakta zorlanıyorum.”

85

Page 86: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:86

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim otoriteye saygı çerçevesinde bir astsubaya kimliğini göstermiş savcıyım bakın demiş o da sorgulamamış. Madem savcısın be adam niye kaydolmuyorsun? Telefonun üstünde mi, silahın üstünde mi, buraya ses kaydıyla mı girdin, görüntü kaydıyla mı girdin? Yoksa burada sana işte şu başta oturan sakallı avukat şurada oturan izleyici teşhisi için mi geldiler buraya? Ben kaygılanmakta haklıyım efendim yarın öbür gün gelir evime CD koyarlarsa, belge koyarsalar, bellek koyarsalar ben bundan ötürü kendimi nasıl koruyacağım? O yüzden zapta geçsin istiyorum. Şimdi bunu daha fazla uzatıp germeyeyim zaten yeterince yoruldum, ama dediğim gibi ben mahkemenizden bu hususta samimi olarak, samimi olarak bir sonuç bekliyorum, bir tespit bekliyorum. Bu tekraren söylüyorum eğer ki açıklığa kavuşturulmayacak olursa emin olun bundan sonra kaybolduğunu tespit ettiğim yani bugüne kadar dile getirmediğim, kaybolduğunu tespit ettiğim her delilden, her belgeden, tahrip edilen kırılan her CD’den mahkemeniz sorumlu olacaktır. Eğer bunun sorumluluğunu üstünüze alıyorsanız bir diyeceğim yok ama arka kapıdan içeriğe savcı almak.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim sorumluluğun, sorumluluğun kimde olduğu yönetmeliklerde, kanunlarda gösterilmiştir.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Yönetmelikte diyor mu arka kapıdan savcı olduğunu beyan eden kimliğini göstermek suretiyle (1, 2 kelime anlaşılmadı).”

Mahkeme Başkanı:"Efendim bu konuyu fazla uzatmayalım, lütfen kesmek zorunda kalacağım. Konu anlaşıldı.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Efendim mikrofonu keserseniz o siz yakışır bir şey demiyorum. Hah şimdi bunları buraya bıraktım, bunları burada bıraktım.”

Mahkeme Başkanı:"5 dakikanız var.”Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül:”Şimdi tahliye talebine

ilişkin görüyorsunuz zaten artık hiçbir avukat beyanda bulunmuyor bende bulunmayacağım. Zaten Sayın Doğu Perinçek’in, Sayın Nusret Senem’in, Sayın Kemal Kerinçsiz’in o fevkalade esası değerlendirmelerine aynen iştirakle birlikte söyleyecek bir söz kalmadığını da belirtiyorum. Şimdi ben başından beri söylüyorum benim burada bir tek işim var, ben burada bu dava üstünden sürdürülen psikolojik harbi teşhir için kendimi görev edindim. Niye? Bu dava üstünden ulusal bütünlüğümüzün, milli birliğimizin tehdit, tehlike altında olduğunu tespit ettiğim için. Şimdi bakın hakikaten samimi iseniz o noktada gerçekten taşıdığınız kuvvetli suç şüphesinde de haklı iseniz bu tabi samimi bir şüpheyse ona bir şey demeyeyim ben. Ama diyorum ya hani bakın bu bir tertiptir diye. Bakın şimdi bu tertip nasıl şekillendi? Sahte belgeler, üretilen türetilen CD’ler falan filan. Şimdi en başında bunu yine ben ifade ettim yine hatırlarsanız. Çakma ihbarlardan bahsettim. Bu ihbarların hiç birisinin zarfının bulunmadığını söyledim. Yazıştık çiziştik zarfların olmadığı ortaya çıktı.En son kavga dövüş onlarca talebimden sonra sizden ihbarların derli toplu olarak gönderilmesini talep ettim savcılık tarafından. Savcılık mahkemenizi ciddiye alıp gereğini yapmadı, göndermedi bile. Sonra yarım yamalak gönderdi. Eksiğini istediniz ama yine tamamlamış değil savcılık. Bu tamamlansın istiyorum ama bakın şimdi size şunu Aydın Abiyle de göndereyim, siz bakın ve ben sizden eğer gerçekten bu noktada samimi olarak yargılama faaliyeti icra ediyorsanız yardım rica ediyorum. Bakın 3 tane organize suçlar şube müdürü, 3 tane örnek veriyorum çünkü çıkış alamadım, bozuk PDF koymuşlar, gidip yenileyeceğim onu PDF bozuk. Şimdi bu 3 ihbarın, ama diğer ihbarlarda da hepsinde ortak özellik bu. Şubemiz hizmetlerinde kullanılmakta olan 0212 636 1734 numaralı ihbar telefonuna diyor. Şimdi bakın; savcılar sizler, korumalar, işte burada bu kadar avukatlar, bu kadar izleyiciler var, gazeteciler var. Organize suçlar şube müdürlüğünün santral numarasını bilir misiniz? Bilemezsiniz. Onun kendi santrali yoktur çünkü emniyetin PBX santrali vardır. 600 küsurla başlar biter. Aradığınızda organizeye bağlarlar sizi. Kendi bir numarası yoktur bile. Hadi onu bildiniz diyelim. Peki nasıl oluyor da bütün ihbarlar hep aynı telefon numarasına ihbarda bulunuyorlar? Ha şimdi 1 bunu

86

Page 87: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:87

açıklığa kavuşturmak lazım. TİB’e soralım bu ihbar tutanaklarına konu olan tarihlerde hakikaten ihbar tutanaklarında iddia olunduğu gibi bir arama var mıdır, yok mudur? Yoksa bunlar masa başında yapılmış türetme ihbarlar mıdır? İkincisi bakın efendim. Aydın Abi şunları bir zahmet götürür müsün? 3 tane üçünü örnek veriyorum o gelen PDF’nin içindeki bütün ihbarlar aynı. Bu 155 ihbarı. Bakın 155 ihbarını görüyor musunuz? Bu örnek ihbar. Usulüne uygun çünkü neden 155 ihbarları teybe kaydedilir. Mobose’yi bilen adliye, polis muhabirliği yapmış olan herkes bunu bilir. Telefon kaydı vardır orda. Dijital kayıtlar vardır istenildiğinde çıkar. O yüzden bakın diyorum ki 2 tane imza var tutanaklar böyle tanzim edilir. Siz hiç tek tutanakla ihbar tutanağı tanzim edildiğini uygulamada rastladınız mı? Bakın o tutanaklara. Bırakın tek imzayı, imza sahiplerinin kim olduğu bile okunmuyor. O imza tutanaklarını tanzim ettiği iddia olunan memurların sicil numaraları nedir? Öyle polis memurları var mıdır, yok mudur? İddia olunan ihbar telefonlarının gerçekleştiği iddia olunan saatlerde, dakikalarda görüşmeler var mıdır, yok mudur? Bunları açıklığa kavuşturacak olursanız o noktada hakikaten eğer samimi ise kuvvetli suç şüphenizin de köküne kibrit suyu ekmiş olacaksınız. Aynı şekilde ihbar e- maillerinin niçin hepsinde IP adresi tespit edildiği yahut hiç tespit edilemediği halde daha fazlaca bir çaba harcanmayıp olduğu yerde bırakılmış, neden biliyor musunuz? Çünkü bu ihbar e-maillerinin tamamının IP server hizmeti Hollanda’dan verilmekte. Bunları da açığa çıkartmak lazım. Peki efendim, dosyada aynı dosyada birkaç tane örnek Cumhuriyet Savcısının ihbar tutanağı ve ihbar mektubu var örnek olarak konmuş. Niçin onlar ihbar mektuplarının posta zarflarını dosyaya sunuyorlar da bizim dosyamızda o 20 tane ihbarın bir teki için Allah rızası için bir teki için posta zarfı yok? Bunlar açıklığa kavuşturulmadan siz bu yargılamada hakikaten aradığınız maddi gerçeği bulabilir misiniz? Bulamayacaksınız da. Şimdi hakikaten beyanlarımı burada bitiriyorum Aydın abi şunu da verir misin? Bu bakın 2, 4, 6, 6 tane şey var böyle çakma, şüpheli telefon ihbarı var. Bunların tamamında ihbarcıların, ihbar yaptığı saatlerde görüşme var mı yok mu, TİB’den sorulsun o ihbar tutanaklarının altında imzası olduğu iddia olunan şahısların açık kimlikleri, sicil numaraları, o gün itibariyle görevli olup olmadıkları hususu ve niçin o ihbarların tek imzayla usule yasaya aykırı olarak tanzim olunduğu ayrı ayrı sorulsun istiyorum. Onun dışında efendim daha başkaca taleplerim var ama süreyi aşmayayım diye onları bitiriyorum. Size de kolay gelsin diyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Avukat Hanım bir CD değiştirelim. Avukat Hanım buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük söz istedi verildi:”Efendim şimdi yapacağım

konuşmadan sonra sizin bana Avukat Hanım biz burada adil bir yargılama yapıyoruz, Türk milleti adına adaleti yerine getirmeyi temennisiyle burada bulunuyoruz, biz kimsenin tarafı değiliz, biz tarafsızız, hukuk adına burada bulunuyoruz diyeceğinizi biliyorum. Bunu bugün özellikle pek çok konuşmadan sonra sanıklara söylediniz. Bende size bunları söylemenizi gerektirecek bir konuşma yapacağım şimdi. Söylediğinizi de aldım kabul ettim şimdiden tamam. Yani söylemenize gerek yok. Sizin bunu söyleyeceğinizi bilerek ben bu konuşmayı yapacağım. Şimdi efendim ben burada laf olsun diye oturmuyorum. Yani ben hani Veli Küçük’ün kızıyım avukatlığını yapıyorum burada da bir şeylere şahit olmak için oturuyorum, çok bir katkımız yok bizim bu davada. Bizim avukat olarak bu davaya kattığımız hiç bir şey yok. Biz burada şahadet ediyoruz birtakım şeylere, gözlemliyoruz, seyrediyoruz, izliyoruz ve bir kanaat oluşturuyoruz. Bizi bu oluşturduğumuz kanaatler için suçlayamazsınız. Bu, bunlar bizim burada sizlere yaptığımız, sizler hakkında yaptığımız gözlemlerimiz, izlenimlerimiz, tespitlerimiz doğrultusunda bizde oluşan kanaattir. Burası bir mahkeme ve biz siz bizi, siz bu sanıkları nasıl gözlemliyorsanız, nasıl yargılıyorsanız, bu sanıkların hangi maksatla, hangi eylemi yapmışlar mı, yapmamışlar mı, bunlar ne, bunlar kim, nedir diye bakıp biz aynı gözle size bakıyoruz. Siz bize bu gözle bakamazsınız diyemezsiniz. Bizde sizi izliyoruz. Biz savcıları da izliyoruz. Sizi de izliyoruz ve sizin hakkınızda bir kanaat oluşturuyoruz. Bu kanaatimize dayanak olan şeylerde sizin bu yargılama sırasında söyledikleriniz, tavırlarınız, sanıklara sorduğunuz sorular, tanıklara sorduğunuz sorular, verdiğiniz ara kararlar, o ara kararlarınızın gerekçeleri, bizim sizin

87

Page 88: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:88

hakkınızda bir kanaat oluşturmamıza neden oluyor. Siz bize şimdi, siz bizi bununla hitam edemezsiniz, siz bize böyle diyemezsiniz, siz bizim böyle. Bunu siz bize diyemezsiniz. Ben şimdi söyleyeceklerimi bu zamana kadar yaptığım tespitler doğrultusunda kendimce düşündüğüm çıkardığım sonuçları size aktarmak istiyorum. Şimdi mesela bu haftadan yola çıkalım. Osman Mutlu’yu çağırdık bu hafta. Siz istediniz çağırdık. Biz bir haftamızı burada bize göre bomboş bir hafta geçirdik. Bizim bu bir haftamız o kadar kıymetliydi ki biz 2 ay bekliyoruz bu 1 hafta için. Bizim için çok kıymetli bu sureler. Biz 2 ay bekliyoruz 2 ay düşünüyoruz, 2 ay biriktiriyoruz gelip burada yarım saat konuşuyoruz. Osman Mutlu çağırdınız, şimdi soru, bütün hepsini de dinledik, savcılar sordu, siz sordunuz, bizler sorduk. Osman Mutlu bizi burada nereye getirdi, bu yargılamada nere…Osman Mutlu yalan söylüyordu, bir kere bunu anladık, bunu hep beraber anladık. Osman Mutlu burada çok yalan söyledi. Saklamak istediği şeyler var Osman Mutlu’nun bunu ben bir kanaat ve buradaki pek çok insanın bu kanaatte olduğundan emin ben. He neyi saklamak istiyor? Onu bilmiyorum ama saklamak istediği şeyler olduğunu hissettim ben. Savcılarda hissetti. Ve savcı Osman Mutlu’ya ve sizler Osman Mutlu’yu saklamamaya üstüne gittiniz, sorguladınız birtakım şeyleri detaylandırdınız. Neden yaptınız bunu? Çünkü Osman Mutlu’dan korkmuyorsunuz. Benim kanaatim bu. Neden biliyor musunuz, ben nerden bu kanaate vardım? Çünkü bu dosyada Osman Mutlu’dan çok daha fazla bu dosyanın içinde olan adamlar geldi buraya. Ve çok daha fazla bu işin içinde olduğunun, çok daha fazla kanıtı olan adamlar burada sorgulandı. Ama siz ne yaptınız? Siz burada 2 tane telefon görüşmesinden sonuç çıkararak soru sorduğunuz sanıklar varken 1500 telefon görüşmesinden sonuç çıkararak 1 tane bile soru sormadığınız sanık dinledik biz burada. 1500 görüşme. Bu adamı tanıyor musun diye bile sormadınız. Bu adamı tanıyor musun? Şimdi ben sizin birtakım şeylerden korktuğunuz kanaatine vardım, bu benim kanaatim. Ben bu kanaatteyim. Siz Süleyman Esen’den korkuyorsunuz. Onu, onu Osman Mutlu’yu sorguladığınız gibi sorgulayamadınız. Süleyman Esen’in sorguları ortada açın bir okuyun. Süleyman Esen’e yapılan sorguyu, savcıların ve sizlerin yaptığı sorguyu bir okuyun. Ben sizin ben uyaracağınızı bakın hazırlık yapıyorsunuz biliyorum aldım kabul ettim ben devam ediyorum. Osman Yıldırım’ı savcılar sorgulayamadı onların da korktukları var. Mesela Osman Yıldırım’dan savcılar korkuyor. Süleyman Esen’den siz tahliye ettiğiniz için siz korkuyorsunuz. Bu işin içinde çok olmasını istemediğiniz, buna ilişkin.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim tahliye ettiğimiz kişilerden korkuyoruz manası mı çıkıyor acaba?”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:Eğer bir insanı sorgulamadan tahliye ettikten sonra hakkında bu suça iştirak ettiğine ilişkin bu kadar çok delil olursa bende korkarım. Size hak veriyorum. Bu kadar delile rağmen bir adamı tahliye ettiğim ortaya çıkarsa ben bu durumdan çok rahatsız olurum. Bu kadar çok şey sakladığı, sonradan ortaya çıkarsa bu kadar çok şey sakladığı sonradan ortaya çıkarsa ben bundan çok rahatsız olurum. Çok rahatsız olurum. Alparslan Arslan’la ayın 14’ünde açık bir şekilde ben evine gitmedim, Ümraniye’de görüştüm derken onun ayın 14’ünde Danıştay saldırısına gitmeden 1 gün önce o Alparslan Arslan’ın evinde olduğu bütün bir öğleden sonrayı evinde geçirdiği, o sırada ve bunu sadece ben Ümraniye’de çay bahçesinde görüştüm diye açık beyan etmesine rağmen sonradan gelen öbür tanığın evet Alparslan Arslan’ın evindeydik diye söylemesi, ikrar etmesi ve baz istasyonlarının bunu doğrulaması halinde ben sizin yerinizde olsam bundan çok rahatsız olurum. 1 gün öncesinden bahsediyorum. Tuncay Özkan’dan ee, Tuncay Güney’den korkuyorsunuz. Savcıya diyemiyorsunuz ki, savcılığa, savcılık makamına, ya bir dakika kardeşim sen ne soruşturması yapıyorsan yap. Sen istediğin soruşturmayı istediğin konuda yap. O adam benim dosyamın dayanağı, ben o adamı buraya getiririm. Sen ne yaparsan yap. 3 sene oldu Tuncay Güney hakkında işlem yapabiliyor musunuz? Yapamıyorsunuz. İşte bir kanaatimi daha söylüyorum korkuyorsunuz. Tuncay Güney’i buraya getirmekten savcılık ben soruşturma yapıyorum, yapsın. Size ne? Benim soruşturmam devam ediyor. Benim elimde açılmış bir kovuşturma var,

88

Page 89: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:89

dayanağımız Tuncay Güney’in beyanları. Benim iddianamemin yarısı Tuncay Güney’in beyanı. Yarısının iddianame dayanağının yarısı Tuncay Güney hani? Nerde resen işleminiz? Ne yaptınız? Eğer bunu böyle yaparsanız bende kanaatimi oluştururum korkuyorlar derim. bir şeyden korkuyorlar. Osman Yıldırım’dan korkuyorsunuz, Süleyman Esen’den korkuyorsunuz, Tuncay Güney’den korkuyorsunuz. Onlarla ilgili bir şey yapmıyorsunuz, yapamazsınız konuşturuyorsunuz Osman Yıldırım’ı. Efendim siz bir şeylerden daha korkuyorsunuz. 1 buradaki avukatlardan korkuyorsunuz. Sabah söz istedim vermediniz, siz bir dakika biliyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Bir dakika. Ne söyleyeceğimi biliyor

muydunuz? Usulü anlamda bir talepte bulunacaktım belki. Fakat o kadar bu salona hakim olma konusunda öyle bir şeyiniz var ki duruşunuz var ki siz bizim konuşmamızdan korkuyorsunuz. Size ne söyleyeceğimizden korkuyorsunuz. Bu salonda bir avukat, kaç avukatız biz bu salonda? Efendim ben usule ilişkin bir söz alacağım dediğimde sanık konuşmasının arasında bir talepte bulunacağım dediğimde bana söz vermemeniz o sırada burada kaç avukat vardı biliyor musunuz? Duruşma nizamının bozulmasından mı korkuyorsunuz?”

Mahkeme Başkanı:"Evet.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Tamam. Duruşma nizamının bozulmasından

korkuyorsunuz. Sanığın çok konuşmasından korkuyorsunuz. Oraya önünüze bir kum saati koymuşsunuz ben bugün şu izlenime, çok özür dileyerek söylüyorum, kulaklarınıza birer pamuk tıkamışsınız bendeki izlenim bu. Kulaklarınıza birer pamuk tıkayıp kürsüye çıkıyorsunuz önünüze bir kum saati koyuyorsunuz sanık konuşmaya başlıyor sizin gözünüz kum saatinde 30 dakikada çeviriyorsunuz 40 dakikada uyarıyorsunuz, 45 dakikada kesiyorsunuz. Nizam sağlıyorsunuz. Sizin göreviniz duruşma nizamını temin etmek burada. Sanıkların çok konuşmasından korkuyorsunuz. Bu sanıklar 2 ayda 1 bırakın, bırakın. Bakın şimdi siz çocuklarınızla Şubat tatiline çıkmanın planını yapıyorsunuz onun için duruşma takvimlerini ayarlıyorsunuz. Bırakın, bırakın konuşsunlar korkmayın, bırakın. Siz buradaki seyirciden de korkuyorsunuz. Şu salona bugün 30 kişi fazla almaktan korktunuz. Yani kapıda bakın şu salona şurası bomboşken dışarının hınca hınç dolu olduğunu bilerek 30 kişiyi fazladan almadınız. İnsanlar kapıda beklediler. Ve siz onları buraya oturtturmadınız bana nizamdan bahsetmeyin. Şurası, şurada da insanlar otursaydı duruşma nizamını mı bozacaklardı? Siz halktan korkuyorsunuz, siz kamuya açık yapılması gereken bir yargılamanın kamuya açık yapılmasını engelleyebilecek kadar korkuyorsunuz buradan korkuyordunuz artık. Buradan korkuyorsunuz siz, buraya artık fazla insan oturtturamıyorsunuz. Ürküyorsunuz. Biz hakimi muktedir olarak biliriz. Biz hakimi iktidar sahibi olarak görmek isteriz, iktidar. Şimdi ben bir talebim olacağı zaman o talebimi muktedir olana yöneltmek isterim. Siz savcılardan da korkuyorsunuz. Siz bugüne kadar savcıların yaptığı bunca usulsüz işlemle ilgili olarak savcılar hakkında bu kadara delillendirilmişken bir tek işlem yapabildiniz mi? Bakın en basitini veriyorum geçen celseden, gecen celse. 14 Ocakta yeni belgesi geldi bu savcılar 14 Ocak 2009 tarihinde sözde toplantının yapıldığı Recep Özkan’ın evini biliyorlarmış tespit etmişler ve sizin dosyanızda dava açıldıktan sonra kendi kendilerine harekete geçmişler. Ve bu tespiti 1 hafta içinde yapmışlar. Ve bu tespiti daha Osman Yıldırım ifadesini verir vermez yapma imkanları varken yapmamışlar. Sonraya bırakmışlar. Çünkü yaparlarsa bu iddianın çürüyeceğini biliyorlardı. Onun için yapmamışlar. 1 hafta da sadece Osman Yıldırım’ın beyanlarıyla yapabilecekleri ev tespitini, çok sonra yapmışlar ve siz diye bildiniz mi bir dakika ya sen benim davamda bana sormadan benim kovuşturmam sırasında bana sormadan gidip oradaki evin tespitini kendi kendine nasıl yaptırıyorsun? Bunu diyebiliyor musunuz? Ve de savcı buna gerekçe olarak şunu söylüyor; o aşamada yaptırılması mümkün olmayan. Hangi aşamada yapt…1 haftada yaptırılmış tespiti. Bakın biz tahliye talebimizi muktedir olana yöneltiriz. Biz tahliyemizi bu konuda gücü olduğunu bilene, hakimiyeti olana, hakim olarak yöneltiriz. Biz bunu istiyoruz. Onun için sizden tahliye talep etmiyorum.”

89

Page 90: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:90

Mahkeme Başkanı:"Avukat Hanım lütfen mahkemenin saygınlığını.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Evet.”Mahkeme Başkanı:"Bozacak sözlerden kaçınalım.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Evet efendim ben sizin.”Mahkeme Başkanı:"Biz kimseden korkmayız, korkmuyoruz.” Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Evet.”Mahkeme Başkanı:"Sanıklar ve müdafileri savunmalarını yaparken hiçbir süre koymadık.

Haftalarca, aylarca savunma yapan sanıklar ve avukatlar oldu. O konuda zaten siz müşaade ettiniz biliyorsunuz. Baştan beri davalara giriyorsunuz. Şundan korkuyorsunuz, bundan korkuyorsunuz demenize anlam veremiyorum.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Efendim konuşturmuyorsunuz. Sizin önünüzde bir kum saati var. İnsanlar burada 2 ay bekledikten sonra gelip yarım saat konuşmaya kaktığında kum saatinizi çeviriyorsunuz.”

Mahkeme Başkanı:"Sanıkların sayısı ve müdafilerin sayısı dikkate alındığında bakın saat 21:20 geçiyor.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Olabilir 3 günde sürebilir efendim.”Mahkeme Başkanı:”Ben yarım saat konuşma süresi tanımışken 45 dakikaya çıkardık bu

saate geldik.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Efendim bu yargılama 3 günde sürebilir bu

talepler 3 günde alınabilir, 3 günde alınabilir.”Mahkeme Başkanı:"Efendim bizim kadar böyle mesaiyi uzatan fekarane çalışan

zannetmiyorum başka.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”İktidarınızı Sayın Haşıloğlu üzerinizde de

kullanabilir misiniz iktidarınızı Haşıloğlu üzerinde de kullanabilir misiniz Sayın Haşıloğlu üzerinde çünkü sürekli?”

Mahkeme Başkanı:"Daha önceden mutabıkız, daha önceden mutabıkız haberi var, böyle bir durumda konuşma hakkı veriyoruz.”

Sanıklar Vedat Yenerer, Sevgi Erenerol müdafi Av. Vural Ergül söz almadan konuştu anlaşılmadı.

Mahkeme Başkanı:"Efendim lütfen, lütfen. Efendim siz deminden beri mahkememizi eleştiriyorsunuz bunu kabul etmek mümkün değil, bunu eleştirebiliyorsanız demek ki her şeyi söyleyebiliyorsunuz.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Sizi muhatap alıyorum. Evet. Anlamadım.”Mahkeme Başkanı:"Her şeyi söyleyebiliyorsunuz.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Tabi ki söyleyeceğim efendim. ben baştan

söyledim. Afedersiniz.”Mahkeme Başkanı:"Burada mahkememizin saygınlığını dikkatinizi çekiyorum, azami

dikkatinizi göstermenizi istiyorum buyurun.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”He, teşekkür ederim. Bende bu zamana

kadar yaptığım gözlemler sonucunda ulaştığım tespitleri bu konudaki kanaatlerimi azami dikkati göstererek size yansıtıyorum. Ve bana yaptığınız uyarıların aynısını söz almadan konuşmak istediğimde bana yaptığınız şeylerin aynısı yanında bulunan, yanınızda bulunan, oturan üyeye de lütfen uygulamanızı istiyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Efendim o hakim bey gerektiği zaman cevap verebilir.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Hayır ben onu ben onu muhatap almadım

ben sizinle konuşuyorum.”Mahkeme Başkanı:"Çünkü siz mahkemenin saygınlığını eleştiriyorsunuz. Mahkememizin,

mahkeme hakimlerinin kişiliklerine yönelik şeyler söylüyorsunuz.”

90

Page 91: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:91

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Efendim ben siz baş.. bakın ben benim dediniz. Benim diyorsunuz buranın başkanı benim diyorsunuz.”

Mahkeme Başkanı:”Bazı şeylerden korkuyorsunuz diyorsunuz. Biz herhangi bir şeyden korkmuyoruz. Bunu kaç defa tekrar etmemiz gerekiyor bilmiyorum ama.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Ay tabi canım, tamam ben iktidardan yani muktedirden yana”

Mahkeme Başkanı:"Efendim mahkememizin yetkileri kanunlularda, Anayasamızda belirtilmiş yani mahkeme, mahkeme aciz mahkeme aciz değildir.”

Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Efendim ben dinledim sizi, ben. Değildir, çokta yetkindir Sayın mahkemeniz her konuda son derece adildir, son derece hukuka saygılıdır. Sanık haklarını son derece korur ama Sayın mahkemenizin buradaki iktidarı burada babasını görmeye gelen kızın, babasının saçını okşaması için 5 dakika görebilir şeklinde sınırlamasıyla sınırlıdır. Siz buranın hakimisiniz, siz burada oturan 3, 5 tane sanığa çok güzel muktedir olabilirsiniz.”

Mahkeme Başkanı:”Efendim burası görüşme yeri değil, burası görüşme yeri değil.”Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”3, 5 sanığın muktedirisiniz,”Mahkeme Başkanı:”Burası görüşme yeri değil.” Sanık Veli Küçük müdafi Av. Zeynep Küçük:”Siz buraya gelen bir kız çocuğunun

babasına sarılmasına 5 dakikayla sınırlayacak kadar muktedirsiniz. Siz burada ki 3, 5 sanığa muktedirsiniz. Saygılar sunuyorum.”

Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafi Av. Osman Aydın Şahin söz istedi verildi:”Sayın Başkan, Sayın Üyeler 58 gün sonra müvekkillerin tutuklulukta 4. yılları başlayacak. 3. yılı tamamlamış olacaklar. Bu 4. yıla girecek olan müvekkillerimin ortak bir özellikleri var. Genel başkan, İşçi Partisi genel başkanı Sayın Doğu Perinçek aynı zamanda yasa gereği de bir partinin organıdır. Siz bir siyasi partinin organını bu 4. yıla gireceğimiz süredir tutuklu tutuyorsunuz. Genel sekreter Nusret Senem merkez yöneticidir kararlarıyla bir partiyi bağlayabilecek durumda biri diğer Hikmet Çiçek’te merkez basın bürosudur. Tutuklu kaldığı süre içerisinde müvekkillerin siyasi faaliyetlerini de engellemiş oldunuz. Anayasal hakkı da engellemiş oluyorsunuz. Şimdi bu tüm bu 3 yılın dolmasına yakın süredir tahliye taleplerimizin red gerekçelerinde sürekli olarak kuvvetli suç şüphesi, dosya mevcudu deliller dendi. Şimdi sizde bu kuvvetli suç şüphesini oluşturan delilleri tek tek tartıştık bugüne kadar. Şimdi bunların tek tek tartışılmasını, bu tahliye talebimde yapmam mümkün değil. Saatler alacak çünkü. Ancak çok basit bir açık örnek. Şu soruşturmanın başlangıç noktası olan bu el bombalarının bulunduğu anla ilgili olması gereken kamera kayıtlarındaki, kamera arkası plandaki seslerin çözümü mahkemenizce TUBİTAK tarafından yapıldı. Şimdi orada ne diyordu? Soruşturma Ergenekon olduktan sonra sinkaf ederim hakimi savcıyı. Şimdi soruşturma böyle başladı. Şimdi böyle başlayan bir soruşturmada doğal olarak bu soruşturmanın delilleri de sizlerde kuvvetli suç şüphesi kanaatini vicdani kanaatini oluşturan delillerde haklı olarak cerden çöpten toplanacaktı. Şimdi delillerin elde edilmesiyle ilgili olarak Ankara 24. Asliye mahkemesi, Asliye Ceza Mahkemesi bir tespit yaptı hukuka aykırı delil toplanmıştır. Genel başkan Sayın Perinçek belirtti biz buna sığınmıyoruz. İşçi Partisi genel merkezinde, müvekkillerin evlerinde yapılan ve kabul ettiğimiz bütün belgeler müvekkiller açısından bir onur, bir gurur meselesidir. Savunma değildir aynı zamanda. Çünkü iddia edilen örgütün, iddia edilen amaçları bakımından birer savunma değildir. Bağdaştırmanın mümkün olmadığını göstermesi açısından. Genel başkan savunması sırasında hukuk tarihinde benim ilk kez rastladığım araştırdım, örneğini de bulamadım bir talepte bulundu. 11 yalan dedi. Gerçekle bunların geri alınmasını istedi. Heyetiniz karar verdi ve hususun iddia makamından açıklanmasını istedi. 11 iddia geri alındı. Şimdi Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda böyle bir düzenleme yok ama alındı. Şimdi Jandarma Genel Komutanlığına resen rapor yazdınız ses kaydıyla resen rapor istediniz. Neydi istenen konu? İddia makamınca

91

Page 92: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:92

Ergenekon delili olduğu belirtilen delilleri dijital ortamda gönderdiniz ve bunların incelenmesini istedi… Dil bilimi kuralları çerçevesinde yapılan incelemede belgeler 4 ayrı kategoriye ayrıldı, 4 ayrı gruba ayrıldı ve İşçi Partisine ait olan belgelerle diğer belgelerin farklı belgeler olduğu ortaya çıktı. E zaten savunmada müvekkiller bunların kendi parti belgeleri olduğunu, kendi belgeleri olduğunu açıklamışlardı ve bunları savunma delili olarak göstermişti. Ve Tuncay Güney’den elde edilen belgelerle ilgili olarak da Jandarma Genel Komutanlığı raporunda şöyle bir değerlendirme var, sanal menfaat çetesi kanaati uyandırmaktadır diye. Yani bu belgelerle aradaki, her türlü cümle yapısı dil bilimi kuralları çerçevesinde içeriği itibariyle yapılan değerlendirme buydu. Siz bu raporu da dikkate almadınız. Örgüt belgeleriyle ilgili değerlendirme bu. Şimdi örgüt belgeleri bu çöktü mü? Çöktü. 11 İddia çöktü mü? Çöktü. Yargıtay CD’si meselesi genel başkan Sayın Doğu Perinçek bunu açıkladı duruşmada. Daha öncede açıklandı Sayın Nusret Senem’de açıkladı. Nusret Senem’den elde edildiği söyleniyordu. Arama tutanaklarında yok. Şimdi suçların şahsiliği prensibini biz nasıl uygulayacağız, nasıl hayata geçireceğiz? Arama tutanaklarında olmayan ve sonradan eklendiği klasör CD’lerinden 2. yoğun diskte 213. nolu klasörde yer alan yazı elimize geçtiğinde savcı Sayın Mehmet Ali Pekgüzel dedi ki yazının kendisine ait olduğunu sehven dosyada unutulduğunu ve bunla ilgili olarak bir suç isnadında bulunulmadığını söyledi. Şimdi savunmalarda bunları söyledik bunlara inanmadınız. İddia da bunu geri aldı. Ve bunun sonradan çuvala doldurulduğu, sonradan tıkıştırılmış, yaratılan bir delil olduğu kanıtlandı. Siz buna da itibar etmediniz. Kuvvetli suç şüphesi yönündeki vicdani kanaatiniz devam etti. Dosyayı 3 yada 4 kez hatırlıyorum Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiniz. Bunu neden gönderdiniz? Çünkü müvekkiller bir siyasi partinin genel başkanı, genel sekreteri ve merkez yöneticileri. Eylemleriyle bir siyasi partinin gerek Anayasa, gerekse siyasi partiler mevzuatı uyarınca temelli kapatılmasını gerektirecek eylemler isnat, fiiller isnat edilmektedir, suçlar ileri sürülmektedir. Yargıtay Başsavcılığı ne yaptı? Gönderildi inceledi ve hiçbir işlem yapmadı. Bu belgelere itibar edilmedi. Bu belgelere itibar edilseydi sizin tümünü gönderdiğiniz dosyanın İşçi Partisi hakkında temelli kapatılması istemli dava açılmak zorundaydı ve nitekim Yargıtay Başsavcılığı bunu yapardı. Demek ki böyle bir husus yok. Böyle bir değerlendirme yok. İddianamede yer alan hususlar bu Fethullahçı medya diye, yandaş medya diye tanımlanan yayın organlarında defalarca yer aldı. Bunlarla ilgili olarak 51 tane verilmiş hüküm var. Derdest davalar dışında. Verilen 51 hüküm, 51 ayrı hakime ait. 51 hüküm hepsinde müvekkilleri haklı buldu çünkü bunların yalan olduğunu saptadı. 51 ayrı hakim, 51 ayrı kararla 51 kere haklılığımızı, haklılığımıza vurgu yaptı. Bunları sunduk mahkemenize. Sizin için yine bir anlam ifade etmedi. Şimdi bu yargılama süreci, ilk dava başladığı sırada dağın başında bir mahkeme salonunun kurulmasını teknik gerekçelerle esas olarak teknik yaşanmış bir pratiğim yoktur benim. İtiraz ediyorduk yani usul (1 kelime anlaşılmadı) ama şimdi çok net anlaşılıyor. Buyurun işte deminden beri yaşadığımız süreç, buyurun salon. Milletten kaçırılıyor. Şimdi milletten kaçırılan bir dava, çünkü millet bunu izleyebilse İstanbul’da bir spor salonunda bu yapılsa o spor salonu en değme maçlardan daha fazla izleyiciyle dolar. Ve yutturulamayacaktı bu tertip. Çünkü bir dava değil bir tertiple boğuşuyoruz. Sayın Başkan, Sayın üyeler şimdi bizler sizlerin vicdanınızı yargılamak olanağına teknik anlamda, hukuk anlamında imkanımız yok. Ancak sizin vicdani kanaat oluşturma sürecinize müdahale hakkımız var. Şimdi bu delillerde çökmüş, çöpten toplanan delillerle, şimdi insanın midesini bulandıracak tanıklarla, müvekkilleri yıllardır tutuklu halin devamına diyorsunuz. Hikmet Çiçek, Nusret Senem yönünden baktığınızda durum daha da vahim. İsnat olunan fiillerle ilgili haklarında verilmiş bir tutuklama kararı yok. Tutuklama kararının gerekçesi olan o maddeyle ilgili de bir iddia yok. Ve müvekkiller tutuklu. Şunu da yapamıyorsunuz yani o konuda bir tutuklama kararı da vermek çok tuhaf olacak. Onu da yapma imkanı yok ama ısrarla bu halin devamına yol açıyorsunuz. Şimdi birçok sanık meslektaşlarım mahkemeyle ilgili kanaatlerini ileri sürerken şimdi bu kanaatleri ortadan kaldırmakta sizin elinizde Sayın Başkan, Sayın Üyeler. Şimdi şunlara Yargıtay Başsavcılığından daha fazla, yani sizlerden daha az titiz olması mümkün

92

Page 93: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:93

değil. Buna en azından Cumhuriyet Başsavcısı açısından değerlendirebilirsiniz. 5 ay sonra seçimlere giriyoruz, bası…, kamuoyunda yaygın Abdullah Öcalan affı çıkacak. Şimdi sanıyorum bu yaşayacağımız süreçte bir rehin bir takasta kullanılmak üzere müvekkiller tutuklu. Bu talep, bu proje, bu açılımların sahibi Büyük ortadoğu projesinin eşbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bu davanın savcısı olduğunu söylüyordu. Sizden talebim o iddia makamını o savcılık makamını reddedip tahliye kararı vermeniz. Arz ederim.”

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafi Av. Tolga Akalın söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, Muhterem Heyet, kavramların anlamlarını yitirdikleri yerde hürriyetler yok olurmuş. Sanırım heyetle zaman zaman aramızda ortaya çıkan temel tenakuzun ana sebebi aynı hukuki kavramlara farklı anlamlar yüklüyor olmamızdan kaynaklanıyor. Yargılamada çok uzun dönem itibariyle aslında ortak kavramları kullanabilir haldeydik. Ancak 174 celselik bir yargılama, 174 celselik bir yargılama içerisinde zaman içerisinde bir kavram kayması oluştu. Kavram kaymaları doğal olarak anlam kaymalarına da sebebiyet verdi. Şimdi Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun en temel ilkesiydi masumiyet ilkesi ama insanların samimiyetinin hızına müteaddit defalar ve devlet eliyle komplo yapılmak suretiyle geçilmesinden kaynaklanan sebeplerle artık yargılanan insanlar bu anlamda itikatlarını ve güvenlerini yitirdiler. Dolayısıyla yitirilmiş olan bu güven atmosferi içerisinde velev müdafaa, velev de sanıkların dönem dönem kaybolmuş bir güven ortamı içerisinde amacı aşmayan beyanlarının yarattığı bazı gerginlikler olabilir. Ancak şunu da görmek lazım duruşma disiplinini ve düzenini bozucu hareketleri taban alır yasa. Eğer en azından bir kavramda ortak olalım savunma hareketle duruşma disiplinini ve düzenini bozuyorsa o zaman belirli yasakların muhatabı olabilir. Söz bir hareket değildir en azından bu kavramsal mutabakatı sağlamak durumundayız çünkü daha öncede gıyabi bir uzaklaştırma cezası verildi müdafaadan bir arkadaşımıza. Evet üslubuyla ilgili bizimde bazı eleştirilerimiz, sizinde bazı eleştirileriniz olabilir ama o sözle hareket ediyor bir davranış geliştirmediği müddetçe herhangi bir yasaklamanın konusu olmamalıdır. Böyle bir şey söz konusu olduğu takdirde de topyekun bir tahammülsüzlük olarak ve topyekun bir toplu isyana da sebebiyet verir savunma gerçekliği içerisinde efendim. Şimdi devam eden Ergenekon yargılamalarıyla ilgili ben daha savunma esnasında şu tespiti yapmıştım; bu dava 2003 yılında Süleymaniye’de çuval geçirilmesiyle başladı. Şemdinli, Sauna ve Atabeyler bunun refleks yoklamalarıdır Ergenekon seri davaları bunun alt yapısının tanzimidir. Amaç 2020’li yıllarda kurulacak olan bölgesel yeni güç merkezlerine TSK nezdinde yapılacak olan direnimi tasfiye etmedir. Bu anlamda da TSK komuta konseyinin de tanzim edilmesi gerekir demiştik. Bu tarihlerde bunu ifade ettiğimizde Balyoz davası ortada yoktu. Yani Balyoz’a ilişkin herhangi hiç bir soruşturma yoktu hatta savunmayı yaptığımızda Poyrazköy ve diğer davalarda başlamamıştı. Şimdi bu noktaya Türkiye geldi ve devam eden seri yargılamaların finalinde Balyoz Davasıyla ilgili yaşıyoruz. Bu süreci planlayan küresel akıl, planlama olarak ortalama, makul ve akıllıca bir plan yapmış yapmakla Sayın Başkanım ancak mahalli uygulayıcıların bu konuda arkadaşların tertip olarak nitelendirdiği ama artık vazgeçilmez ve herkesin görebildiği bir hakikat olan sahte delil ihdas etme yoluyla bu küresel akli plana zemin sağlama teşebbüsleri açıkça ortaya çıktı. Şimdi böyle bir durumda savunma isyanını meşru addetmek, sanık isyanını meşru addetmek durumdayız. Ortada 1 tane sahtecilik iddiasından bahsedilmiyor. Ortada bir sahtecilik şüphesinden bahsedilmiyor. Ortada hemen hemen her sanığın kendi savunmalarında ortaya çıkardığı veya daha sonradan dijital imkanların gelişmesiyle ortaya çıkan seri sahteciliklerden bir nevi seri cinayetlerden bahsediliyor. Şimdi böyle bir durumda soruşturma makamları baskı altında olabilir, siyasi otorite hakimdir. Soruşturmanın kolluk boyutunun dışında savcılık boyutu da nihayetinde bir anlamda idari tahakküm altında kabul edilebilir. Bir nebze olsun en azından usulsüzlüklerin üzere gidemez. Size bu konuyla ilgili hatırlıyor musunuz Sayın Mehmet Ergül’ün nasıl geriye dönük Kuvayı Milliye Derneğinin Ergenekon Davasına monte edildiğinde Mehmet Ergül’e geriye dönük olarak sahte tutanak tanzim ettirilerek Kuvayı Milliye’yle devam eden soruşturmanın birleştirildiğini

93

Page 94: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:94

anlatmıştım burada uzun uzun. O zamanda Kuvayı Milliye’cilerde kendilerinin buraya nasıl bağlandığını anlamışlardı. Bunların, bunları dahi bu olağanüstü dönemde elbette ki bir hukuk devletinde değil ama bir mantıkla kabul edebiliriz. Fakat kabul edemeyeceğimiz başka bir şey var. Benim bir savunman olarak kabul edemeyeceğim başka bir şey var. Müdafisi bulunduğum sanık açısından kabul edemeyeceğimiz şey şu; biz sahtecilik iddialarını kolluk, savcılık ve vesaire safının ötesinde bir başka noktaya taşıdık ve dedik ki size burada bir sahte mahkeme kararı var. Ve hani yan mahkemenin de kararı değil birde 13. Ağır Ceza Mahkemesi yazıyor başında. Bu kararı aldıktan sonra kalemde bir dosya düzenlemesi tanzimi yapıldı. Ve 2. bir karar çıktı. Yani Kemal Kerinçsiz’le ilgili o 1. ve bizim sahte olduğunu söylediğimiz karardan sonra bir 2. karar çıktı ortaya. O da Sayın Başkanın havalesiyle siz teslim ettiniz bize. Hasbelkader kalemden çekip aldığımız veya istediğimiz, fotokopisini istediğimiz bir karar değildi. Şimdi şüphe bu noktaya taşındığında, şüphe bu noktaya taşındığında işte bu tuzun kokması denen hal burada tahakkuk ediyor. Yani tereddütler ve mütereddit olma hali üst seviyeye varıyor. Çok makul taleplerde bulundum ben dedim ki bir katibin imzası çok net, hatta baştan Sedat Beyin imzasın kendisine ait sandık sonrada özür diledik onunda kendisine ait değilmiş diye. Katibin imzasız çok net sahte dedim ve bir şey istedik bu mahkemeden katibeyi şuraya alın bu imza size mi ait diye sorun. Dedik ki 2, demek ki bu sahte yapıldı çünkü biz niye olduğunu biliyoruz. Ben Kemal Kerinçsiz’le ilgili davaya montaj sanıktır, 9 Ocak tarihinde 3 kuruşluk davalardan sonra Başbakan grup toplantısında bu nasıl hukuk bu nasıl adalet 3 kuruşa bizi mahkum etti dedikten sonra bu davaya monta edilmiştir demiştim. Ki işte TEM’deki görevlilerde Kemal Bey sizi beklemiyorduk siz nerden geldiniz dediler. Bakın yüzlerce soruşturma yapıldı, yüzlerce sanık hakkında soruşturma yapıldı dikkat edin hepsinin soruşturma dosyalarında birkaç ay önceden işte telefon dinlemeleri için yazışmalar, emniyetin çeşitli yazışmalarını görürsünüz bir tek Kemal Kerinçsiz’le ilgili bunların hiç birini göremezsiniz. Kemal Kerinçsiz’le ilgili tek soruşturma makamı yazışması göz altına alındığından 1 gün önceki gözaltına alma talimatı. Ondan önce herhangi bir soruşturma belgesinde Kemal Kerinçsiz geçmiyor. E tabi ne yapmak lazım böyle bir durumda? E geriye dönükte bir delil ihdası yapmak noktasında ne yapıyorlar bir sahte mahkeme kararı ihdas ediyorlar. Efendim bakın Ahmet’in telefonuna Mehmet veri aktardı demiyoruz. Yani bu zulme alıştık. Çünkü bunu biliyoruz ki burada adalet öldü yaşasın zulüm. Ancak konu bir soruşturma faaliyetinin ötesinde bir mahkeme kararına dayanıyor ve diyoruz ki bu mahkeme kararıyla dinleme yapıldığı ifade ediliyor ve bu mahkeme kararının birde başında sizi mahkemeniz var. Yani bizi yargılayan mahkeme var. E diyoruz ki burada bir sahtecilik var. Değişik iş defterini istedik, gelmedi, 51 nolu DVD’nin başına gelenler ortada. Şimdi bir adli emanette delil kayboluyor. Birkaç örneği daha var bunun.şimdi böyle bir ortamda 2 tane oluyor biz bir sahte kararının peşine düştüğümüzde 2. karar ortaya çıkıyor. Şimdi böyle bir yaklaşımın olağan karşılandığı bir yerde bakın sisteme sadakat isyana dönüşür. Yani Tayyip Erdoğan taraf olabilir, Cumhurbaşkanı taraf olabilir hadi devletin başı o taraf olabilir. Savcılar taraf olabilirler, emniyetin tamamı taraf olabilirler. Bir algıları vardır. Şunu düşünürler politik olarak ya bu ülkede bir geçiş lazım bu geçişin en kansız yolu hukuk üzerinden. Biz bu kendi evlatlarımızı birbirine düşürmeyelim hakim grup diğerlerini toplasın cezaevine koysun 5, 10 sene yargılasın o arada da biz geçişi sağlayalım, uluslararası konjektörde buna gereklilik arz ediyor diyebilirler. Bunların hepsi bir siyasal projenin basit ayakları olabilir. Bunları tarih karşısında ayrı değerlendiririz ama bir mahkeme kararının sahteliğini ne tarih, ne ahlak, ne hukuk karşısında herhangi bir şekilde kabul edebilmemiz mümkün olmaz. Yani bunun bittiği yerde sadakat isyana dönüşür diyorum, bir ülkede dikta istediği kadar diktatörlük oluşabilir, istibdat son noktaya kadar varabilir. Mahkemeler istibdada vasıta oldukları gün, bu ülkede sosyal sözleşme ortadan kalkar. Rusoya ait sosyal sözleşme teorisinde biz hepimiz birleşerek tabi halde kendimizde olan hak ve yetkileri devlete bir varsayımsal sözleşmeyle devretmişizdir. Bunun 2 temeli vardır bakın; asayiş yani güvenlik, kendi güvenliğinizi kendimizin sağlama hakkını devlete teslim ediyoruz çünkü bu haklardan ağırlıklı

94

Page 95: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:95

meşru müdafaa hariç vazgeçiyoruz, ama o devletin soruşturma makamları Veli Paşaya ait bir sözdür 40 yıllık bir devlet memuru hiç aklıma gelmedi devletin komplo yapacağı dedi. A’nın B’nin Hasan’ın, Hüseyin’in demedi. Devletin komplo yapabileceği aklıma gelmedi dedi. Bu doğal güvenlik hakkımız. Şimdi bu anlamda suç sahte delille suç ihsas edilerek asayiş yani kendi güvenliğimizi sağlayamaz hale getiriliyoruz. Devlet komplosuyla bu 1. bağ, 2. bağ hadi bunu bugün devlete hakim olan bir mantalite yaptı diyelim e ikinci bağı hukuk kuralları, nizamları çerçevesinde yani az önce söylediğim kavramlar çerçevesinde, hürriyetimizin ve istiklalimizin teminatı olan yargılama makamları da aynı bağı koparırlarsa işte o zaman sadakat isyana dönüşür. Bunun Dünya tarihinde örnekleri bugüne ait değildir. Bu istenilen bir hal değildir. Ama insanlık bu sürece geçer bu geçişleri yaşar. Becerirse ayrı bir noktaya gider, beceremezse ayrı bir noktaya gider. O tarih karşısında bir sorumluluktur. Ben size daha öncede dedim burada halkı hükümete isyana tahrik vesaire yok biz hepimiz akıllı adamlarız bunu hepimizde görüyoruz. Ama bu yargılamalar eliyle, bu yargılamaların zulme day… zulüm sonucunu oluşturan uygulamaları sebebiyle bu yargılamalar böyle bir sonuca sebebiyet verebilir dedim ben. Şimdi bakın dün bir genel başkan yardımcısı çıkıyor diyor ki direnme hakkı oluşur diyor. Niye yasama, yürütme bunlar birleşebilirler, bir ülke mutlak demokratik olmayabilir. Ama bir ülkede yargı mekanizmaları toplam tadil ediliyorsa kurulacak o hasbelkader 6 tane daireyle sizin tarafınızdan verilecek olan karar yeni daireler tarafından falan onanacaksa bu buradan çıkabileceğimiz bir yer yok. Ha şimdi bu işin uzun vadesi bir de bir yakın vade var. Bu tertipleri yapanlar bu sahte delilleri ihdas edenler elbette sanırım şunu öngörüyorlar çünkü Türkiye bölgesine göre çok daha göreceli de olsa iyi bir demokrasi. Şunu görüyorlar ki takas diye nitelendirdi az önce Sayın meslektaşım daha öncede müdafisi olduğum avukat Kemal Kerinçsiz ha bu takas da elbette ki arada onlar kendilerinin de sıyrılacağını zannediyorlar. Ancak bakın darbenin askerisi olduğu gibi sivili de olur ve sivil darbenin yapıcılarının yapmış olduğu yasaları keenlemyekün, butlan hükmünde bir mahkeme kararıyla da kaldırırlar efendim oralarda zaman aşımları falan işlemez. Yani bunu doğru anlamamız lazım. Bizim istirhamımız şu; bugün belirli, daha birkaç gün önce belirli bir noktada ifade etmiştim. Bu ülkenin başbakanı burada ifade ettim 2002 yılında direyfustu Sami Selçuk’un tanımlamasıyla o zamana kadar biz direfus görmediğimiz için ülkede bir direyfus olarak nitelendiriyordu Sami Selçuk. Yani 3 DGM hakkında bir karar verdi 4 DGM itirazla kaldırdı dosya üzerinden yazılı ve kesin bir karardı. Sabih Kanadoğlu kalktı tebliğ nameyle geçen gün Başbakan açıklama yaparken benim hakkımda bir günde karar verdiniz dediği olay. Tebliğ nameyle bunu kalktı Yargıtay 8. Dairesinde bozdurdu böyle bir usul yoktu. Ve yeniden siyaset etme hakkı elinden alındı ve o dünün direyfusuydu. Doğruydu, evet yani bu anlamda Türkiye de bir şekilde halk desteğini elde etmiş o tarihlerde medya desteği yok, bugünkü gibi şartlar yok bir siyasetçinin önü hukuk katledilmek suretiyle tıkanmıştı. Ancak dünü dreyfusunun bugün yüzlerce dreyfus yaratmasını anlayabilmek mümkün değil. Bunu anlayabilmek mümkün değil. Ve bugün bu dreyfusların yaratılmasının bir anlamda vesilesinin de bu yargılama olmasını anlayabilmek, bunun en azından hakimlerin görevlerini ihmal etmesi sebebiyle olmasını da anlayabilmek mümkün değil. Sayın Başkanım önemle rica ediyorum avukat arkadaşlar zaten buradaki sayımızda belli ortam belirli anlarda geriliyor ama dikkat ederseniz hala burada bir sahte delil üretme merkezi olduğu, istikrarlı ve nitelikli sahte deliller üretilmek suretiyle yargılamaya yön verildiğini netleşmiş bu konuda kanaati pekişmiş ve bunun delillerini arayan bir savunma yapılıyor. Bu savunma etrafında elbette ki bazen bazı endişeler daha da abartılmış da olabiliyor. Bunu da o duygusal kendi içerisinde bir paniği var. bugün siz hakim olan taraftasınız. Ama bir gün vatandaş tarafında olduğunuzda benzer bir psikolojiyle karşı karşıya kalıp empatiyi burada yapabilmek durumundasınız. Ben kavramlarımızın anlamlarını yitirdiklerini, hürriyetin öldüğünün farkındayım en azından delil uygulamalarınızla adaleti bir nebze olsun yaşatın diyorum saygılar sunuyorum efendim.”

95

Page 96: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:96

Sanık Kemal Kerinçsiz müdafi Av. Necip Yenişan söz istedi verildi:”Müvekkilimde benim gibi avukatlık mesleğini icra etmektedir. Fakat soruşturma kapsamında ki avukatlık faaliyetleri ve müdafilik statüsü gerek iddianamede gerekse kovuşturma aşamasında tamamen bir kenara bırakılmış ve gözden ve dikkatlerden uzaklaştırılmıştır. Soruşturmayı yürüten savcılar, soruşturmada 2 şüphelinin bunlar Muzaffer Tekin ve Ergün Poyraz’ın müdafiliğini yaptığı halde bu konuda yaptığı hukuksal faaliyetleri, şüphelilere ait delil ve dosyaları şahsının delili haline getirmişlerdir. Avukatlık yasasının 1. maddesi, avukat her türlü hukuki sorun ve anlaşmazlıkların adalete ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesi ve genellikle hukuk kurallarının tam olarak uygulanması hususunda yargı organları ve hakemlerle resmi ve özel kişi kurul ve kurumlara yardım etmek amaçlarıyla hukuku bilgi ve tecrübelerini adaletin hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis ederek kamu hizmeti gören serbest meslek mensubu kişilerdir demektedir. Yasa avukatlık kamu hizmetidir şeklinde ifadesiyle mesleğin niteliğini açık biçimde ortaya koymuştur. Aynı maddenin 2. fıkrasında da avukat yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder ifadesine yer verilerek avukatın yargının kurucu unsuru olduğu kabul edilmiştir. Avukat mahkemenin müşaviri olmadığı gibi idari hukuk esaslarına göre çalıştırılan görevlide değildir. Gerçeğe ulaşmada bir başka deyişle adil kararın oluşturulması çabasında önemli bir işleve sahiptir. Avukat yargıç ve savcının yanında yargının hatta hukuk devletinin bir unsurudur. Türk Ceza Yasasının 128. maddesi kapsamında avukata müvekkilinin menfaatlerini koruduğu oranda mutlak bir dokunulmazlık tanınmıştır. Müdafi devletin ceza talebine ilişkin menfaati karşısında sanığın menfaatlerini temsil eder. Sanığın avukatı olarak onun haklarını etkin ve kapsamlı bir biçimde koruma, sanık yararına olan hususları dikkate alınmasını sağlama durumundadır. Ancak tamamıyla bağımsız olan müdafi bu işlevini yerine getirebilir. Müdafi sanığın suç ortağı olarak kabul edilemeyeceği gibi gerçeğin bulunması konusunda hiçbir şekilde devlet organı olma niteliği de görülemez. Anayasaca garanti altına alınmış mahkemelerin bağımsızlığı avukat bağımsızlığıyla sıkı sıkıya bağlantı içindedir. Zira her ikisi beraberce yargı bağımsızlığını garantilemektedir. Bağımsız avukat hukuk devleti bakımından vazgeçilmezdir. Zira devlet ceza talebinin takibinde vatandaşlık özgürlük alanına el uzatma durumunda ise avukatta vatandaşın temel haklarının korunmasını temine çalışır. Hukuk devleti otoritesini sınırlandırmak durumundadır. Bunu da savunmayı, savunmaya güçlü bağımsız bir konum yaratarak gerçekleştirebilir. Gerçeğe ulaşmada avukata düşen görev gerçeğin bulunmasına ve uyuşmazlığın aydınlatılmasına kayıtsız şartsız yardımda bulunmak ve objektif uyuşmazlık tespitiyle hükümlü olmak şeklinde anlaşılamaz. Ona bu konuda düşen görev müvekkile karşı olan sadakat yükümlülüğü ile sınırlı anlaşılmak gerekir. Avukat bağımsız konumu ve hukuk bilgisiyle devlet mercilerinin kontrolünü de gerçekleştirir. Birleşmiş Milletler Havana Prensiplerinin 22. maddesi gereğince hükümetler avukatların müvekkilleriyle mesleki ilişkileri kapsamındaki tüm görüşmelerinin ve haberleşmelerinin gizli olduğunu kabul eder ve buna saygı gösterir. Devletlere avukat müvekkil ilişkinin gizliliği hakkında dosyaların belgelerin elektronik haberleşme içeriğinin gizliliği de dahil bu kurala uyulmasını sağlama zorunluluğu getirmiştir. Müdafiinin sanıkla olan yazışmaları belge ve delillerinin tümü arama kapsamı dışında tutulması yasal mecburiyettir. Avukatın savunmada aktif tutum sergilemesi kendisini suça yataklık ettiği şüphesi altına sokmamalıdır. Aksi halde savunmayı sürekli bir korku ve tedirginlik içerisine sokmuş olursunuz. Müdafi sanığın aleyhine olan vakaları tespitte yardım ile yükümlü kılmak meslek anlayışına uygun düşmez. Müvekkilinin aleyhine olarak bildiği vakaları bildirmekle yükümlü kılınamaz. Bu gibi konular da pasif kalabilmesini kabul meslek anlayışı ve ahlakına, insan haklarına saygılı hukuk devleti anlayışına uygundur. Sır saklama yükümlülüğü ve onun bir sonucu olan tanıklığı ve bilgiyi vermeyi reddetme hakkı dosya evrakını gizil tutma hakkını avukata verir. Havana Kurallarının 23. maddesinde mesleki standartlara uygun olarak hareket eden avukatlar herhangi bir yaptırıma veya baskıya tabi tutulmamalıdırlar veya bununla tehdit edilmemelidir demiştir. Yine meslek kurallarının 31. maddesinde bir avukat hasım avukatıyla

96

Page 97: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:97

görüşebileceği gibi zorunlu sınırlar içerisinde hasımla da bizzat görüşebilir. Bu görüşmelerden avukat müvekkiline bilgi verir cümlesine yer verilmiştir. Yasal bir hakkın kullanılmasında kötü niyet aranması yoluna gidilemez. Yine Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 02.05.1975 tarihli kararında avukat temsil ettiği tarafın çıkarlarını öteki tarafın bunda doğabilecek zararlarını düşünmeden sert ve hatta merhametsiz bir biçimde savunmak durumundadır. Çünkü avukatın yüklendiği mesleki ve toplumsal görev bunu gerektirir denmiştir. Avrupa Birliğinin 2, 3, 1 numaralı meslek kuralında da müvekkilinin sırlarının mutemedi olması ve kendine özel bilgi ve mesajlar geçirilmesi avukatın görevinin gereğidir. Sır olmaz ise güvende olmaz. Dolaylısıyla meslek sırrını korumak avukatın hem hakkı hem de başlıca ve temel görevidir. Avukatın mesleki sırrı koruma yükümlülüğü avukatın sıfatı veya yüklendiği yargı görevi nedeniyle elde ettiği bütün sırları kapsamaktadır. Bu itibarla avukatın müvekkiliyle bütün haberleşmesi de mesleki sır içerisindedir. Yine Yargıtay 4. Hukuk dairesinin 02.05.1975 tarihli 197/1160, 5782 sayılı kararında özellikle avukata mesleğini icra ederken geniş bir serbestlik tanımak lazımdır. Avukat müvekkilinin verdiği bilgiden bunların gerçeğe uygun olup olmadıklarını bizzat araştırmak zorunluluğunda olmaksızın davada yararlanmaya izinli olmalıdır denmiştir. Bütün bu kurallar ve bilgiler dikkate alındığında 2 şüphelinin müdafiliğini yaparken savcılara hoyratça davranılarak soruşturma kapsamına alındığı ve yine mesleki konumu dikkate alınmayarak ön yargılı bir şekilde sözde örgüt üyesi olarak tutuklandığı ortadadır. İddianamede yer alan hemen tüm suçlamalar mesleki faaliyetlerinden ve hukuksal girişimlerinden ibaret kalmıştır. Örnek vermek istiyoruz, müvekkilleri ve müvekkillerinin yakınlarıyla yapmış olduğu telefon görüşmeleri suçun unsuru yapılmış, müvekkillerine ait deliller şahsına isnat edilen suçların delili olarak kabul edilmiş. Dava ile yaptığı tüm çalışma ve yazılara el konulmuş. Delil olarak dikkate alınmaması gerekirken maalesef suç delili olarak değerlendirilmiş. Soruşturma kapsamında hukuka aykırı davranan savcı ve emniyet mensuplarına yaptığı eleştiriler suçun unsuru olarak görülmüş. Davada delil olarak kullanacağını bizzat müvekkillerinin yakınlarından temin ettiği deliller dosyalara haksız olarak el konulmuş. Avukatlık sıfatına istinaden açtığı davalar, hukuki girişimler şikayetler suçun parçası olarak görülmüştür. Vatandaşların hukuki danışmaları, dosya inceletmeleri ve bu konuda yapılan görüşmeler dahi suç olarak kabul edilmiştir. Avukatların oluşturduğu derneğin yasal faaliyetleri suçun unsuru sayılmıştır. Müvekkilimin delilin müdafi olarak şahsında bulunması aleyhine delil olarak değerlendirilmiştir. Mesleki kurallar içerisinde müvekkillerine ilişkin aldığı notlar yine suçun parçası olarak ön görülmüştür. Emniyetten ve savcılıktan müvekkiline ait aldığı deliller bile aleyhine kullanılmıştır. Bürosuna gelen bir kişiye dernek tüzük örneği verilmesi mesleki çalışmasının değil sözde örgüt üyeliğinin bir unsuru olarak kabul edilmiştir. Tanıkların dinlenmesine yönelik hukuksal çalışmaları yine suçun delili olarak sayılmıştır. Bir avukat olarak baro seçimleri konusunda görüş beyan etmesi örgüt suçunun unsuru olarak değerlendirilmiştir. Hukuk alanında yaptığı tüm çalışmalar bir bütün olarak sözde örgüt emri ile yapılan çalışmalar olarak öngörülmüştür. Dernek kurmak, tazminat davası açmak, şikayette bulunmak, mahkeme kararı ile konferansı iptal ettirmek, milli değerlere hakaret edenlerin müşteki sıfatıyla davalarına katılmak en büyük örgütsel suç olarak kabul edilmiştir. Mahkeme yada savcılık katibinden kesinleşmiş mahkeme kararı almak gibi yeni bir suç ihdas edilmiştir. Bir davayı ülkenin milli meselesi olarak öngörmek kati olarak affedilmez bir suç olarak siciline işlenmiştir. Avukat müvekkil görüşmelerini telefonda yapma zarureti getirilmiş büroda yapmak isteği sözde gizlilik unsuruna riayet etmesi olarak değerlendirilmiştir. İhtiyaç sahibi bir kişiye yada müvekkiline bir başka müvekkilinden iş bulma konusundaki yardımları örgütsel faaliyet olarak ön görülmüştür. Gelen bir kişi istek üzerine bir başka avukatı tavsiye etmesi ve davasını almaması yine suçları arasında sayılmıştır. Bir müvekkilin faks çekerek hukuki bir konuda danışması yine önemli suçlardan biri olarak ön görülmüştür. Müvekkilimin delilinin bir başka şüpheli tarafından tesadüfen getirilmesi ve bunu incelemesi bilgisayarında kalan çıktıları dosyada barındırması bir başka işlediği suç olarak gösterilmiştir. Müvekkilinin adına para tahsil etmesi, müvekkiline tediye

97

Page 98: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:98

etmesi için bankaya yatırması yine suç olarak yazılmıştır. Sadece avukat sıfatını taşıması bile sözde örgütün hukuk birimi sorumlusu olması için kafi görülmüştür. Sayın hakimler bu yapılanlar bir işkencedir, bir zülümdür. Ortaçağ Engizisyon hukukunun yeniden peydahlanmasıdır. Suçlamalara konu yapılan avukatlık faaliyetleri iddianamenin 1816. sayfası Doğubey Akıncı isimli şahıs tarafından Diyarbakır ilinden Aras Kargo ile 17.01.2008 günü göndermiş olduğu zarfın içinden çıkan idare mahkemesinde açılmış bir dava dosyasının fotokopisinin ve davanın seyri ile kişinin kendi konumunu ortaya koyan bir mektubun çıkmasından ötürü suçlanması büyük bir hukuk ayıbıdır. İddianamenin 1817. sayfasında Büyük Hukukçular Birliği Derneği yönetim kurulunun 17.11.2006 tarihli toplantısında TUSİAD Bahçeşehir Üniversitesinin düzenlediği hakimlerin meslek içi eğitimlerinin basın açıklaması yapılarak kınanmasının, hakimlere saygısızlık olmaması ve tüm yanlış anlamaların önüne geçmek için Bahçeşehir Üniversitesi rektör ve yöneticileri hakkında Türk Ceza Kanunun 288. maddesinden ötürü suç duyurusunda bulunacağından bahsetmiştir. Hakimlerin yasaya aykırı bir şekilde meslek içi eğimlerini gündeme getirmenin suçun unsuru olarak iddianamede yer verilmesi hukuken izah edilemez. Gene Finansbank’ın Yunan bankası devri konusu, konusunun yönetim kurulunda tartışılması ve bu konuda yapılacak hukuksal girişimler suçun unsuru olarak gösterilmiştir. Bankalar ülkenin ekonomisi yönünden atar damarları ve stratejik kuruluşlarıdır. Bir bankanın bankalar mevzuatına aykırı olarak ülkemiz üzerinde siyasi maksatlar güden Yunan Milli bankasına devri konusunda ülke hukukunun uygulanmasını istemek yasaları tatbik ederek hukuki girişimlerde bulunmak sorumlu her hukukçunun vazifesidir. Nitekim bu konuda açılmış bulunan dava halen Danıştay’da devam etmektedir. Hukuki müracaatların ve davaların açılmasının suç sayıldığı modern ortaçağ döneminden geçildiğini söylemekten kendimizi almamaktayız. İddianamenin gene aynı sayfasında 1817; derneğin yönetim kurulu toplantısında vakıflar yasası tasarısı ile ilgili çalışmalarda bulunmak suçun unsuru olarak kabul edilmiştir. Ülkemizin temel harcı, harcında önemli bir yer tutan vakıf mallarının yağmalanmasının önüne geçmek için hukuksal çalışmalarda bulunmak maalesef iddianamede sözde terör faaliyeti olarak gösterilmiştir. Hukukumuz açısından yaşanan bu fetret döneminin büyük bir ayıbı olarak anılacaktır. Bir dava sırasında müşteki avukatlarına ve şahsına hakaret eden Yücel Sayman aleyhine yapılan şikayet sonucu açılan davaların tarafından takip edileceği hususu suçun unsuru olarak görülmüştür. Şahsının müşteki katılan yada vekil sıfatıyla iştirak ettiği hiçbir davada bırakınız suç işlemeyi meslek kurallarının dışına dahi taşmamıştır. Bu sebeple takip ettiği davalarla ilgili olarak şahsı aleyhinde tek bir şikayet yapılmadığı gibi bağlı olduğu meslek kuruluşunda aleyhinde hiçbir müracaatta bulunulmamıştır. Gene iddianamenin 1817, 1818. sayfasında arama sırasında Muzaffer Tekin’e ait delillerin olduğu kırmızı dava klasörü içerisindeki belgelerin Muzaffer Tekin’in evinde bulunan 16 nolu CD’deki belgelerle, Aydın Yüksek’in evinin aramasında 1 nolu CD içindeki belgelerle aynı mahiyette olduğu bu belgelerin devletin güvenliği bakımından gizli kalması gereken bilgiler kapsamında olmayıp gizli gizlilik derecesinde sınıflandırılmış belge olduğu belirtilerek suçlanması müdafilik sıfatının inkarı anlamına gelmiştir. Müvekkilimin delili olan bir belgenin mahiyeti ne olursa olsun ister gizli belge, isterse gizlilik kararıyla dosyanın dışına çıkartılması yasaklanmış bir belge olsun müdafiinde bulunması avukat tarafından aynı suçun işlendiği anlamına asla gelmez. Sanığa ait bir delilin müdafiinde bulunması yasal bir hak ve aynı zamanda mesleki görevinin icrası sayılır. Söz konusu deliller nereden ve ne şekilde elde ettiği asla önemli değildir. Delili elde ederken bir başka suç işlenmiş ise müdafi ancak unsurları gerçekleşmiş ise bu suçtan sorumlu tutulur. Bir şüphelinin delilinin avukatında bulunmasından ötürü bir avukatın asla suçlanamayacağı kuralı soruşturmada hiçe sayılmıştır. Gene 1818. sayfada davalarla ilgili notların yer aldığı defterinde Küçükçekmece B.Ö fen işlerinde Muşlu, bölücü, akrabalarıyla örgütlü çalışıyor ibareli el yazısı ile yazılmış olan not Türk Ceza Kanununun 135. maddesi kapsamında sayılmıştır. Söz konusu not müvekkilimin yaptığı hukuki danışma sonucunda 2004 yılı defterine yazılmıştır. Öncelikle sözü edilen not 2004 yılı avukatlarının tutmuş olduğu yıllık

98

Page 99: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:99

fihristlerde bulunmuş olup arşivinde çıkması eski tarihli olduğunun bir delilidir. 2004 yılında Türk Ceza Kanununun 135. maddesinde belirtilen fiiller suç sayılmadığından bu notunda öncelikle yasanın yürürlük tarihi açısından suç teşkil etmesi mümkün değildir. Bir hukukçu olan savcının bu çalışmayı en iyi bilmesi gereken bir kişi olarak notu mesleki bir faaliyet olarak görmemesine anlam vermek mümkün değildir. Gene 1819. sayfada 08.09.2006 tarihli dernek yönetim kurulu toplantı gündeminde Elif Şafak davasının yazılı olması suç unsuru olarak iddianameye geçirilmiştir. Oysa söz konusu davada müvekkilimin müşteki sıfatı vardır. Şikayette bulunma ve dava açma anayasal bir haktır. Bu hakkın kullanımı asla suç olarak görülemez. Şikayetçi olarak dernek başkanının müşteki vekili olarak bir kısım dernek mensubunun katıldığı davanın yönetim kurulunda görüşülmesini suçun unsuru olarak görmek temel anayasal hakların inkarı anlamına gelir. Gene 1819. sayfada dernek toplantı gündeminde baro çalışmalarının yazılı olması suçun unsuru olarak belirtilmiştir. Avukatlardan oluşan hukuk derneğinin toplantı gündeminde baro seçim ve çalışmalarına iştirak etmek kadar doğal başka hiçbir faaliyet olamaz. Bu sebeple derneğin baro seçim ve faaliyetlerine iştirak konusunda gündem oluşturmasını sözde örgüt faaliyeti olarak nitelendirilen anlayışı anlamakta güçlük çekmekteyiz. Dernek toplantı gündeminde Lübnan katliamı, TESEV gibi açılacak davalarla ilgili komisyonların kurulması örgüt faaliyeti olarak nitelendirilmiştir. İsrail’in Lübnan’da yapmış olduğu katliam bir insanlık suçudur. Tüm dünyanın gözü önünde işlenen bu insanlık dramı karşısında sorumluluk sahibi hiçbir insan ve hukukçu sessiz kalamaz. Dava açmak, şikayette bulunmak ne zamandan beri terör örgütünün faaliyeti olarak sayılmaktadır bunu anlamış değiliz. Ve söz konusu eylemden dolayı yapmış olduğumuz şikayet bakanlık tarafından izin verilmediğinden dolayı açılamamıştır. Bu olaydan sonra tekrar gene Lübnan’da İsrail tarafından bir katliam gerçekleştirildi Mazlum Der bu konuda bir şikayette bulundu ama gene o şikayetten de bir sonuç çıkmadığını görüyoruz. 1821 yılında, 1821 sayfasında iddianamenin Muzaffer Tekin’in dosyasından boş bir takdirnamenin ele geçirilmesi sözde örgüt suçunun bir delili olarak gösterilmek istenmiştir. Müvekkilimin muvazzaf subaylık yaptığı dönemde başarılardan ötürü kendisine, müvekkilinin muvazzaf subaylık yaptığı dönemde başarılarından ötürü kendisine üstlerince verilen takdirname ve başarı belgeleri mahkemeye delil olarak sunulması için ağabeyi Rıza Tekin tarafından mesleki faaliyeti çerçevesinde şahsına teslim edilmiş olup bu konuyla ilgili olarak Rıza Tekin ile yaptığı 144 718 714 nolu 1.39 saniyelik görüşme yaptığına ilişkin telefon tapesi mevcuttur. Dava dosyası içerisinde mahkemeye delil olarak sunacağımız belgelerde şahsını suçlayan aleyhine delil olarak iddianamede yer verilmesi büyük bir garabettir. Gene 1824. sayfada bilgisayarında müvekkilin, müvekkili Muzaffer Tekin’in kızı Özge Tekin’in CD’si ve yeni yıl isimli dosyaların bulunduğu iddia edilmiş ve sözde örgüt suçunun delili olarak gösterilmiştir. Müvekkilimin, müvekkilin bilgisayarında çıkan kayıtların hard diskinin bir kopyasını savcıya verdiği karar ile tarafıma emniyetçe teslim edilmiş ve bu hard diskin içindeki kayıtlar müvekkilim tarafından müdafilik çalışmaları çerçevesinde bilgisayarında incelenmesi sonucunda çıkan kayıtlardır. Bu nedenle aleyhinde delil olarak kullanılamaz. Gene 1825. sayfada dava çalışması olarak çıkan Tekin sualler doc isimli dosyada Ali Yiğit’in ifadesiyle ilgili notlar olduğunun belirtilerek mesleki çalışmalarını sözde örgüt suçunun delili olarak gösterilmiştir. Bu dosyanın bilgisayarda oluşturulma tarihi 22.11.2007’dir. Kardak’da Ali Yiğit’le 10, 12 kişiyle birlikte yapılan görüşmenin tarihi 10. ayın muhtemelen 20’si olduğu düşünüldüğünde söz konusu notların o görüşmeyle ilgili olmadığı Ali Yiğit’in görüşmede not aldığı beyanların, Ali Yiğit’in görüşmede söylemiş olduğu ve not alınan beyanların bir dava çalışması olarak bilgisayarına aktarılmasından ibarettir. Gene 1826. sayfada 2003’e göre tayinler isimli dosyanın çıktığı belirtilmiş ve müvekkilinin delili aleyhine suçlanmanın delili olarak kullanılmıştır. Yukarıda 12 bentte belirdiğimiz şekilde müvekkilinin savcılık kararıyla emniyetin bir kopyasını tarafına teslim ettiği bilgisayarda ki kayıtlarını içeren hard diski bilgisayarımızda inceleme sonucu çıkması bu kayıtları müvekkilim aleyhine delil olarak kullanılmıştır. Bu anlayış ile bir avukatın mesleğini icra etmesi mümkün değildir. Savcılık

99

Page 100: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:100

müvekkilimin bilgisayarındaki kayıtları içeren hard diskini teslim etmekte bir avukat olarak bu hard diski bilgisayarında incelemesi sonucunda çıkan kayıtlar bu defa müvekkilim aleyhine örgüt suçunun unsuru olarak gösterilmiştir. Bu durum Nasrettin Hocanın fıkralarındaki mizah anlayışı ile dahi anlatmakta güçlük çekmekteyiz. 1826. sayfada Vatanseverler Güç Birliği Derneğinin tüzüğü çıktığı belirtilerek işlediği iddia edilen suçun unsuru olarak gösterilmiştir. Sözü edilen dernek ile Ankara merkezli Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi dernek arasında hiçbir ilgi ve alaka yoktur. Tarafına müracaat eden bir kişi tipik bir tüzük örneğinin verilmesi sözde örgüt suçunun delili sayılmıştır. Gene 1826. sayfada dava çalışması olarak 24.10.2007 tarihinde oluşturduğu Tekin sorgu doc isimli dosyalar iddianamede Ali Yiğit isimli şahsın ifadesini nasıl vereceğine ilişkin notların olduğu ve bu şahsın vermiş olduğu ifadesiyle ilgili notlar olduğundan bahsedilmiştir. Söz konusu notlar lokantada yapılan görüşmeden 4 gün sonra bilgisayara kaydedilmiştir. Söz konusu notların Ali Yiğit’in görüşmedeki beyan ettiği hususlar olduğu açıkça anlaşılmaktadır. Savcılık aşamasında dinletilen tanıkların hazır bulunması halinde soracağı suallere yönelik hukuksal çalışmalardır. Kaldı ki tanıklar dinlenirken hazır bulunma talebimize yönelik savcılıkça reddedilen dilekçede dosya ekleri arasındadır. Toplantının 20 Ekim’de notların 24 Ekim’de, tanıkların soruşturma aşamasında 9 Kasım ve 14 Kasım’da dinlendiği dikkate alındığında beyanların doğruluğu ortaya çıkacaktır. 1826. sayfada bilgisayarında, bilgisayarda dava çalışması olarak oluşturduğum, oluşturduğu Tekin şahit doc isimli dosyada operasyon kapsamında yakalanan Oktay Yıldırım ve Kuddusi Okkır isimli şahısların nasıl ifade verecekleri yönünde notlar olduğu iddia edilmiştir. Tanıklar ifade vermeden önce hangi konuda bilgi sahibi olduklarını kendilerine sorması üzerine anlattıklarına ilişkin aldığı notlardır. Bu notların içeriği okunduğunda sanıkların nasıl ifade vereceği noktasında bir anlatım içermedikleri tam aksine dinlenen tanıkları bu kişileri nasıl tanıdıkları ve bu kişilerle Muzaffer Tekin’in ilişkilerinin ne olduğunu içeren ve anlam ifade eden tanık ağzıyla yazılmış beyanlar olduğu anlaşılmaktadır. Bir avukatın soruşturma aşamasında tanıklarıyla ilgili yaptığı basit hukuksal çalışmalar bile maalesef suç kapsamında gösterilmeye çalışılmıştır. Tanıklarla ilgili notlar nasıl olurda müvekkilim aleyhine delil olarak kullanılabilir? Hukuk bu iddianamede katledilmiş olmuştur. Gene 1827. sayfada dernek konuşma metninde geçen yıllardır belki bir ideolojiye hizmet vermiş baronun kurtarılmış kurum olmaktan çıkarılması için baro seçimlerine iştirak ederek yönetimini ele geçirmek temel gayelerimizden birisidir cümlesi sözde örgüt suçunun unsuru olarak görülmüştür. Konuşmanın yapıldığı yemekli toplantı 2000 yılından önce Hukukçular Birliğinin kuruluş çalışmasında yapılmıştır. Bir hukuk derneğinin yada avukatlardan oluşan bir grubun baro seçimlerine iştirak ederek düşüncelerine uygun kişilerin seçilmesini istemek nasıl olurda sözde örgüt suçunun bir unsuru olarak gösterilebilir.? Bunun için hukuku inkar etmek gerekir. 1840 sayfada vekil müvekkil ilişkisi içerisinde bulunan Muammer Karabulut, Sevgi Erenerol, Muzaffer Tekin’le sözde örgütsel bir ilişki içerinde olduğu iddia edilmiştir. Oysa bu 3 kişinin de avukatı olup muhtelif davalarını takip etmektedir. Görülüyor ki iddianamede vekil müvekkil ilişkileri, mesleki ilişkileri ve hukuksal işlemler suçun unsuru yada delili olarak gösterilmiştir ki bunun kabulü mümkün değildir. Avukatlık ve müdafilik sıfatı soruşturma aşamasında sürekli göz ardı edilmiştir. Maalesef kovuşturma aşamasında da bu statüyü dikkate alınmamıştır. 1863. sayfada sözde örgütün amacı doğrultusunda hukuk alanında yapılması gereken faaliyetleri bizzat yürütmekle suçlanmış, suçsuzluğu ikrar içerisinde barındırmaktadır. Bir kişi sürekli hukuksal faaliyetlerde bulunarak nasıl suç işleyebilir? Hakkın yada görevin icrası çerçevesinde hukuksal faaliyet gösteren bir kişinin nasıl olurda suç işlediği ileri sürülebilir? Gene Hukukçular Birliği Derneğini kurmak, dernek kurmak evrensel bir insan hakkıdır. Bir kişi dernek kurmakla suç işlemiş olmaz. Burada suç hukukunu alakadar eden husus derneğin kuruluşu olamaz. Eğer derneğin faaliyetleri suç teşkil ediyorsa o takdirde bir ceza soruşturmasının konusu olabilir. Bu sebeple bir derneğin kuruluşu asla suç olarak kabul edilemez. Kaldı ki iddianamede suç olarak kabul edilen derneğin kuruluşu fikrinin garabetini ortaya koyan derneğin soruşturmanın başladığı tarihten itibaren hukuki tüzel

100

Page 101: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:101

kişiliğini devam ettirmesi ve dernek hakkında dernekler yasasına istianeden kapatılma davası açılmadığı gibi Türk Ceza Kanunu 60. maddesi uyarınca mahkemede hiçbir güvenlik tedbiri talep edilmemiş olmasıdır. Dernek kurulması suç ise derneğin kurulduğu hiçbir dava açılmaması, bir soruşturma başlatılmaması, Sayın savcılar nasıl açıklayacaklardır? Ermeni soykırımıyla ilgili konferansının iptalinin temini için dava açmak, dava açarak kazanıp konferansı iptal ettirmenin suç sayıldığı dünyanın üzerinde tek bir ülke gösterilmesi mümkün değildir. Ama savcılara göre sadece dava açmak terör örgütünün hukuksal faaliyetidir. İddia makamı Ermeni konferansını iptali için açılmış dava dosyasını celp etmeden, incelemeden kararını dahi eklere koymadan bu davanın açılımını suçun unsuru olarak kabul etmiştir. Türk Ceza Kanunu 301 ve Atatürk’e hakaret davalarının şikayetlerinin yapılması suç olarak kabul edilmiştir. Sözü edilen şikayetler şahsı tarafından asaleten ve vekaleten yapılmış şikayetlerdir. Şikayet hakkı yasal bir hak olup kullanımı asla suç olarak kabul edilemez. Vekaleten yapmış olduğu şikayetler avukatlık yasasının şahsına tanıdığı hakkın kullanımıdır. Tazminat davalarının açılması suç olarak kabul edilmiştir. Hukuk davası açmayı örgütsel faaliyet olarak gösteren bir zihniyet ortaçağ kalıntısından başka bir şey değildir. Tazminat davası açmak bir avukatlık görevi ve yetkisi içinde kalan hukuksal bir faaliyettir. Atilla Aksu’dan davalarla ilgili belgeler temin etmenin yönetmeliğin 45. maddesine aykırı olduğu, bu şahısların aldığı kesinleşmiş mahkeme kararı mesleki faaliyeti içerisinde alınmış ve yine avukat olarak yürüttüğü davada kullanılmıştır. 301. maddeyle ilgili davaları örgütün talimatlarıyla takip ettiği iddia edilmiştir. Müştekisi veya müşteki vekili olmadığı soruşturanın açılmasına asaleten yada vekaleten yapmış olduğu şikayet sonucu sebebiyet vermediği için hiçbir davayı takip etmemiştir. Soruşturma ve davaları olmayan sözde örgüt adına değil şahsı yada müvekkilleri adına takip etmiştir. Yasalar çerçevesinde haklarını kullandığı ve mahkemelerce kabul edilen yasal faaliyetleri bir suçun unsuru olarak kabul edilemez. Tamamen anayasal haklarını ve mesleğinin vermiş olduğu görev ve yetkileri kullanılmasından ibarettir. Bir vatandaş olarak Veli Küçük’ün bilgisi dışında vekil ve asil olarak takip ettiği bir davaya katılma dilekçesi vermesi sözü edilen davaları sözde örgüt adına takip edildiğinin delili sayılamaz. Veli Küçük bir vatandaştır ve yasal hakkını kullanmıştır. Bu yasal hakkını kullanırken şahsıyla hiçbir irtibatı ve ilgisi olmamıştır. Kendisine bu hakkını kullanırken görmüşlüğü dahi yoktur. Gene 1864. sayfada Muzaffer Tekin’in avukatı olması nedeniyle davalarında vekilliğini yürüttüğü ancak 3136 tape numaralı görüşmede ve bu bir müvekkilin değil ki değil ki seni bir milli mesele şeklinde beyanları bu şahsı savunma görevinin avukatla müvekkil ilişkisinden ziyade milli bir mesele olduğunu vurgulayarak örgütsel bir görev yürüttüğü yönünde gerçek amacını ortaya koyduğunu iddia edilmiştir. Söz konusu tapenin bütünü incelendiğinde bu davanın müvekkiliyle sınırlı olmadığını, ülkenin rejimine yönelik bir operasyon olduğunu bu sebeple orda da somut bir suç olmayıp siyasi bir dava olduğunu bu davada sadece bir sanığı savunmasının değil ülkenin bugünkü anayasal rejimini savunulacağını, bununda milli bir göreve dönüşeceğini kastedilmiştir. Yani olayın Muzaffer Tekin meselesi olmayıp asıl hedefin doğrudan ülkenin bütününü ilgilendiren bir millet meselesi haline geldiği iddia edilmiştir. Davanın bugün geldiği boyutlar bu beyanlarımızı ne kadar gerçekçi olduğunu ortaya koymuştur. Davanın hukukun dışında yürütülerek tüm ülkenin gündemine oturan toplumun enerjisini alan siyasi projeye milli mesele olarak asla sözde örgütsel bir görevle ilgili olarak görülemez. Gene 1864. sayfada Ali Yiğit’in daha önce beyan ettiği gerçekleri savcılık huzurunda ifade etmesi için Murat Özkan’a kendisini boş bırakmaması konusundaki konuşması savcılıkça adaletin tecellisine yardımcı olması yerine sözde örgüt üyelerinin yargılanmak ve ceza almaktan kurtarmak için farklı yol ve stratejilere tevessül ettiği iddia edilmiştir. Bir savunma avukatı olarak bir sanığın yeniden ifade verme noktasından vazgeçmesi durumunda bunun gerekçelerini öğrenmek ve gerçeğin ortaya çıkmasıyla yeniden ifade vermesini istemek en tabi hakkıdır. Bunu isterken hiçbir şekilde yasadışı yola müracaat etmemiştir. Murat Özkan’a sanığa baskı yap, tehdit et, kandır gibi bir beyanı yoktur. Sadece neden ifade vermeden gittiği noktasında bilgi sahibi olmasını eğer isterse yeniden ifade

101

Page 102: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:102

verebileceği konusunda kendisine iletişim kurmasını istemiştir. Bu durum asla suç değildir. Nitekim savcılık iddianamede farklı yol ve stratejilerden bahsetmiş ancak suç işlediğinden ve suç teşkil edebilecek bir eylem ve beyandan bahsetmemiştir. Gene 1866. sayfada Atabeyler davasında yargılanan bir sanığın savunmasını üstlenmesi, üstlenmesi için sanıklardan Ayşe Asuman Özdemir’in müvekkilimle görüşmesi ve bu davayı meccanen yapılan toplantı sonucu alacağını iddia edilerek sözde örgütsel bir eylem olarak değerlendirilmiştir. Ayşe Asuman Özdemir ve Atabeyler davasından yargılanan sanıkların hiç birisini tanımadığı gibi telefon dahi hiçbir iletişimi olmamıştır. İsmini basından duyarak bir sanığın davasının görüşülmesi için Sanık Asuman Özdemir tarafından aranması ve davanın alınması konusunun görüşülmesi üzerine ofisine gelmesi maalesef sözde örgütsel faaliyet olarak gösterilip bir hukuk cinayeti daha işlenmiştir. 1863. sayfada müvekkili Muzaffer Tekin’i savunması ile ilgili bir kararı Atilla Aksu’nun kardeşine iş bulma vadiyle normal prosedürü takip etmeksizin gizlice temin ettiği iddia edilmiştir. Atilla Aksu’nun kardeşine iş konusunda yardımcı olmasıyla Atilla Aksu’dan Muzaffer Tekin’in savunmasıyla ilgili kararı alması arasında nasıl sebep sonuç ilişkisi kurulmuş nedensellik bağlantısı oluşturulmuş gerçekten hukuk adına şaşırtıcıdır. Ortada hiçbir delil yok iken iş bulma konusunda ki yardımını bir başka sebebe bağlamak hukukçunun işi olamaz. Kesinleşmiş bir mahkeme kararını adliye görevlisinden almak ne meslek kurallarını neden suç hukukuna aykırı bir eylem değildir. Bir avukatın müvekkilinin savunma delili olarak bu kararı adliyede çalışan bir görevliden alması asla suç unsuru sayılamaz. 1866. sayfada davanın sanıklarından İhsan Göktaş’ın boşanmayla ilgili bir davası için bir başka avukatı önermesi ve bu kişinin çalıştığı avukatıyla şüpheye dayalı fikir yürütmeleri, yürütmelerine dayalı ifadeleri, legal faaliyetleri, legal faaliyetleri yanı sıra illegal faaliyetlerinin de bulunduğunu delili olarak gösterilmiştir. Bu kişiyle ofisinde tamamen boşanma konusunda yaptığı kısa bir görüşmenin dışında hiçbir ilişkisi olmadığı halde kendisinin teklifi üzerine ücretli bir avukat önermesi illegal faaliyet olarak öngörülmesi gerçekten şaşırıcı bir iddiadır.”

Mahkeme Başkanı:"Avukat bey toparlar mısınız?” Sanık Kemal Kerinçsiz müdafi Av. Necip Yenişan:”Evet bitiyorum. Hukuki bir konuda

ofisinde yaptığı görüşmeleri sözde örgüt ilişkisi olarak yorumlanması hiçbir hukuki tarafı yoktur. Gene 1867. Sayfada müvekkilinin askerlik yaptığı kışlada yapılan yıl başı kutlamalarında Kürtçe şarkıların okunması konusunda suç teşkil edip etmediği, etmiş ise bu konuda yapılacak hukuki müracaatlar konusunda yardım alma amacıyla gönderilen faks istihbari bilgi olarak değerlendirilmiştir. Bir avukatın bir eylemin suç olup olmadığı konusunda sorulması en tabi davranış biçimidir. Savcıların zihniyetiyle hareket ettiğimiz taktirde şahsıma telefon açarak hukuki danışmanlık isteyen herkesin örgüt üyesi olması gerekir. Gene 1878. Sayfada Muzaffer Tekin’in delili olan 16. nolu CD’de yer alan 5 adet belgenin yazılı çıktısının müvekkilimde bulunmasından ötürü devlete ait, niteliği bakımından gizli kalması geren bilgileri içeren belgeleri temin etmesiyle suçlanması büyük bir haksızlık olmuştur. Mesleki faaliyetinden ötürü suçlanmış, suçlamıştır. Söz konusu belgelerin bulunduğu CD’nin hukuki danışma nedeniyle Aydın Yüksek tarafından ofisine getirildiği bilgisayarı incelendikten sonra kendisine iade edildiği, inceleme sırasında kalan kayıtların bilgisayardan çıkarıldığı ve bu belgelerin gizli olup olmadığı hususunun Genelkurmay Başkanlığına yazılarak sorulduğu ve bu belgelerin bir suretinin eklendiği celp edilen delillerden anlaşıl bulunmaktadır. Aydın Yüksek’in sanığın şüpheli olmadığı dönemde sorulmayan soru ve alınmayan cevap bilahare mahkeme huzuruna çelişkili olarak getirilmiştir. Aydın Yüksel’e sorulmadığından CD’nin bilgisayarında okunduğunu belirtmemiştir. Ortada bir belge temini olmadığı gibi, söz konusu çıktılar müvekkilinin delili konumunda dosyasında bulunmuştur. Delilin gizli olması durumu şahsını asla suç haline getirmez. Kısıtlama ve yasaklama kararları ihlal edilmiştir. Gene 1878. sayfada avukatlık mesleki, mesleği banka hesabına müvekkilleri adına tahsil yada tevdi edilen tüm paraların kimler tarafından çekildiği ve yatırıldığının isimlerinin açıkça yazılı olmasına rağmen eksik inceleme sonucu şüphe yaratılmaya çalışılmış, çalışılmıştır.

102

Page 103: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:103

Dosyaya ibraz ettiğimiz banka şubesinden aldığımız belgelerden anlaşılacağı üzere müvekkilimin yatırdığı ve çektiği paralarının nakden şeklinde yazılmış olmasının savcılar bu işlemleri meçhul olarak değerlendirilmesine yol açmıştır. Oysa bu husus basit bir bankacılık kuralı olup bilinmemesi mümkün değildir. Soruşturmayı yürüten ve yardımcı olan ekibin zihniyeti müvekkilimin üzerinde şüphe yaratmak olduğundan bu kişiler için soruşturmanın kurallara uygun olması önemsenmemiştir. Gene 1874. sayfada sözde örgütün hukuk birimi sorumlusu olarak gösterilmiş olması, olmasına rağmen ne iddianamede nede yargılamada ortaya bir hukuk delili konulamamıştır. Kendisiyle burada yargılanan hiçbir davasına birlikte girmediği kişiler hiçbir sanığın davasına ortak bir çalışması olmamıştır. Mesleği avukatlık olmasına nedeniyle hayali olarak kurulan hukuk biriminin sorumlusu ilan edilmesi savcıların yarattıkları ayrı bir hukuk faciası olmuştur. Bu iddianamede Anayasanın tanıdığı hak arama özgürlüğünün kullanılması avukatlık yasasının tanıdığı yetkilerin ve görevlerin icrası suç olarak öngörülmüştür. Yukarıda belirtmiş olduğumuz sebepler müvekkilime isnat edilen suçlardır bunların hiç birisi Anayasaya ve yasasa uygun suçlamalar değildir.”

Sanık Muzaffer Şenocak müdafi Av. Kenan Aşık söz istedi verildi:”Müvekkil Muzaffer Şenocak devletin güvenliğine ilişkin belgeleri bulundurmak suçundan tutuklu bulunmaktadır. Bunun bu bilgilerin bulunduğu materyalde 16 nolu CD’dir bunu kısaca hatırlatmak istiyorum. Zaten hep kısa konuşuyorum. 16 CD’nin nasıl oluşturulduğu Sayın mahkemenizin malumudur. Daha önce tahliye edilen Aydın Yüksek tarafından 28.12.2006 tarihinde ki bu tarihte müvekkil yurtdışındadır oluşturulmuş bir CD’dir. Bu CD ile ilgili Genelkurmay ilgili ve yetkili birimlerinden alına 2 tane rapor vardır. 14.10.2007 tarihli 09.02.2009 tarihli rapor vardır. Bu raporlarda özetle bu CD içerisinde bulunan bilgi ve belgelerin devletin güvenliği iç ve dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgiler kapsamında olmayan iç mevzuata göre gizli gizlilik derecesinde sınıflandırılmış belgeler olduğu tespit edilmişti. Bu dosyanın mutlak yadsınamaz kati bir gerçeğidir. Şimdi bu raporları dikkate aldığımızda müvekkile isnat edilen iddianamede sevk maddesi olarak gösterilen TCK 326 ve 327 uygulama imkanı hukuken bulunmamaktadır. Bu da imkansızdır. Bu da dosyanın mutlak tartışmasız gerçeğidir müvekkil açısından. Bunun dışında, bu CD’lerin dışında Sayın mahkemenizin müvekkil ile ili…müvekkil Muzaffer Şenocak’la ilgili yaptığı bir araştırma beklediği bir bilgi, belge olmadığı gibi yaptığı bir yargılama faaliyeti de bulunmadığını biz görmekteyiz. Bu dosyanın mutlak gerçeklere, kati delillere ve müvekkille ilgili başka yapılan hiçbir yargılama faaliyetinin bulunmaması karşısında eğer Sayın mahkemeniz, Sayın heyetiniz mevcut meri hukuk kurallarını uygulasa müvekkille, müvekkili hemen tahliye edilmesi gerekir. Neden gerekir? 326 ve 327 uygulanmayacağına göre diğer 334 uygulanacaktır verilecek ceza bellidir ki ben bu CD’yi müvekkilin, bu CD’deki bilgilerin müvekkil tarafından oluşturulduğunu zaten kabul etmiyorum ama bunu burada tartışma konusu yapmıyorum çünkü konuşmamı çok kısa tutacağım, Sayın heyetinizin adil bir yargılama yapıp yapmadığı ve tarafsızlığıyla ilgili somut net, kati beyanda bulunup bırakacağım. CD’lerle ilgili Genelkurmay tespitleri ve başkaca yapılan bir araştırma olmaması gerçeği, hukuki gerçeği karşısında 21 Haziran 2007 tarihinde gözaltına alınan 25. 06.2007 tarihinde tutuklanan Muzaffer Şenocak bugüne kadar 44 ayını tutuklulukta geçirdi. Şimdi yine kabul etmemekle birlikte Muzaffer Şenocak’la ilgili hangi ceza kararı infaz edilmekte? Yada müvekkile hangi ceza verilecek? Benim müvekkilim niye tahliye edilmiyor, niye tutuklu? Bunun hukuksal açıklamasını hiçbir hukukçu, hiçbir heyet, hiçbir yargı merciinin yapacağına ben inanmıyorum. Eğer gerçekten burada adil yargılama yapılsa ve Sayın heyetiniz tarafsız bir yargılama yapsa hukukun gereğini yapar hakimlik mesleğinin gereğini yapar, hukuka uygun karar verirdi. Ben mesleğin ve hukukun gereğinin yapılamasını talep ediyorum.”

Talep ve beyanlarla ilgili görüşü sorulan iddia makamı.Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafileri

taleplerinin bir kısmına ilişkin iddia makamı mütalaasını bildiriyorum. 1.Sanık Oktay Yıldırım’ın 27

103

Page 104: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:104

Ocak 2011 havale tarihli dilekçesindeki talebi gereğince dava dosyası içerisinden istediği belgelerin dijital ortama aktarılarak kendisine verilmesine. 2.Sanık Muzaffer Tekin’in, 27 Ocak 2011 havale tarihli dilekçesi gereğince, önceki müzekkereler ve sanık dilekçesinin de eklenmesi yolu ile Genelkurmay Başkanlığı’na yeniden müzekkere yazılarak, önceki müzekkerede sorulan hususların cevaplandırılmasının istenilmesine.3.Sanık Veli Küçük’ün; a)Savunma mahiyetli açıklamalar içeren 28 Ocak 2011 havale tarihli dilekçesinin dosyaya konulmasına, b)3 Ocak 2011 havale tarihli dilekçesindeki talebi konusunda, dilekçe üzerine derkenar olarak yazılan mütalaamızın esas alınmasına, 4.Sanıklar Vedat Yenerer ve Sevgi Erenerol müdafi Sayın Avukat Vural Ergül’ün; a)24.1.2011 havale tarihli dilekçesindeki talepleri konusunda önceki mütalaalarımızın esas alınmasına, b) 25 Ocak 2011 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kısmen kabul edilip, dilekçenin de eklenmesi sureti ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının CMK 250. Maddesiyle Yetkili Bölümüne müzekkere yazılarak, dilekçede ismi geçen kişilerin tanık sıfatı ile alınmış ifadeleri var ise Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, c) 28 Ocak 2011 havale tarihli bilirkişiler hakkında suç duyurusunda bulunma talebinin, söz konusu bilirkişi raporunun Turkcell Şirketince gönderilen veriler baz alınarak hazırlandığının anlaşılması karşısında reddine, d) Sanık Alparslan Arslan’dan el konulan Motorola V 300 marka cep telefonundaki elektronik posta kayıtları konusunda yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırılması talebinin kabulü ile dilekçe gereğince telefondaki elektronik posta kayıtları konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılmasına. 5.Sanık Kemal Kerinçsiz’in; a)Savunma mahiyetli açıklamalar içeren 28 Ocak 2011 havale tarihli 106 ve 107 numaralı dilekçelerinin dosyaya konulmasına, b)Sözlü beyanındaki suç duyurusunda bulunulması talebinin konu hakkındaki önceki mütalaamız gereğince reddine. 6.Sanık Hikmet Çiçek’in; a) 28 Ocak 2011 havale tarihli dilekçesi ekindeki, birinci basım tarihi Şubat 2000, yazarı Hikmet Çiçek olan Hangi Hizbullah adlı kitap ile Aydınlık Dergisinin 16 Ocak 2011 tarih ve 1222 sayılı nüshasının dosyaya konulmasına, b) 28 Ocak 2011 havale tarihli diğer dilekçesindeki talebi gereğince İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak, ifadesinin görüntü ve ses kaydının Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 7.Sanık Erol Ölmez’in, eşya iadesi konusundaki talebi hakkında önceki mütalaamızın esas alınmasına. 8.Sanık Nusret Senem’in 28 Ocak 2011 havale tarihli talebi gereğince, a)İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak 1997/180 Esas sayılı dosyanın tüm ekleri ile birlikte incelenip iade edilmek üzere Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, b)Beyoğlu Ağır Ceza Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak 1997/205 Esas sayılı dosyanın tüm ekleri ile birlikte incelenip iade edilmek üzere Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, c)Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılarak 1995/627 ve 1995/183 sayılı hazırlık soruşturma evraklarının tüm ekleri ile birlikte incelenip iade edilmek üzere Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, d)Mahkemeye geldiği belirtilen Bakırköy 4.Ağır Ceza Mahkemesinin 2003/351 Esas sayılı dosyasının dijital ortama aktarılarak kendisine verilmesine, e)Sözlü beyanındaki suç duyurusu talebinin konu hakkındaki önceki açıklamamız gereğince reddine. 9.Sanık Osman Yıldırım’ın 24 Ocak 2011 havale tarihli dilekçesi ekindeki, Kayseri 5.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/583 talimat numaralı duruşma tutanağı ile Zübeyde Güzelce isimli kişinin dilekçe fotokopisinin dosyaya konulmasına. 10.Sanık Erkut Ersoy’un; 24 Ocak 2011 ve 28 Ocak 2011 havale tarihli; a) A ve C harfli dilekçelerindeki talepleri gereğinin yerine getirildiği dilekçe üzerindeki derkenar notlardan anlaşılmakla, yeniden karar verilmesine yer olmadığına, b)E ve H harfli dilekçelerindeki taleplerini yerine getirmenin yargılamaya katkı sağlamayacağının anlaşılması karşısında reddine, c)D harfli dilekçesindeki talebi konusunda önceki mütalaamızın esas alınmasına, d)F harfli dilekçesindeki Cumhuriyet Gazetesine Molotof Kokteyl atılması olayı ile ilgili dava dosyasının verilmesi talebinin, söz konusu dava dosyası hakkında birleştirme kararı olmadığından reddine, e)G ve İ harfli, cezaevi yönetiminden olan taleplerine dair dilekçelerinin, ilgisi nedeni ile Silivri Kapalı Cezaevi Müdürlüğü’ne gönderilmesine, f)I harfli dilekçesindeki talebi uyarınca Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığı’na yazı yazılarak “İslami

104

Page 105: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:105

Yumruk” isimli bir örgüt konusunda arşiv bilgisi olup olmadığının bildirilmesine, var ise Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, g)J harfli dilekçesindeki talebi gereğince istediği dosya evraklarının dijital ortamda kendisine verilmesine, h)K harfli dilekçesindeki talebi gereğince Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na müzekkere yazılarak Kuvayı Milliye 1919 Derneği veya benzer adla tescil edilmiş bulunan internet siteleri olup olmadığının bildirilmesi ile var ise sahiplik bilgileri ile birlikte çıkartılarak Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, ı)Silivri 5 nolu Cezaevinden gönderdiği 31.12.2010 havale tarihli dileksindeki talepleri gereğinin yerine getirildiği dilekçe üzerindeki derkenar notlardan anlaşıldığından, talepler konusunda yeniden karar verilmesine yer olmadığına. Yargılamaya katkı sağlamayacağı anlaşılan diğer taleplerinin ise reddine.11.Sanık Mehmet Fikri Karadağ’ın; a) 28 Ocak 2011 havale tarihli dilekçesindeki el konulan bilgisayar hard diski ve telefon iadesi talebi konusunda önceki mütalaamızın esas alınmasına. b) CMK 205. Maddesine göre duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından suç duyurusunda bulunma talebinin reddi ile bu konuda serbestliği bulunduğunun ihtarına. 12. Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün 28.1.2011 havale tarihli, a) 1 rakamlı dilekçe ekindeki Hukuk Mahkemesi kararlarının dosyaya konulmasına, b)2 rakamlı dilekçesindeki talebi uyarınca gerekli düzeltme yapıldığının kendisine tefhim edilmesine, c)Kanuni dayanaktan yoksun olan 3 rakamlı dilekçesindeki talebinin reddine, 13.Mahkemenize birleştirme kararı ile ve muvafakat talebiyle gönderilen dava dosyaları hakkında birleştirme kararı vermenin mahkemenizin takdirinde olduğuna, 14.Firari Sanık Saipir Debzlelvidze, Hakkındaki yakalama kararının devamı ile infazının beklenilmesine. 15.Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, yüklenen bu suçun Ceza Muhakemesi Kanununun 100/3’üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.

Daha önce verilen ara kararlar gereği yazılan müzekkerelere bir kısmına cevap verildiği görüldü.

Bunların okunması geçildi.Mahkeme Başkanı:”21.04.2010 tarihli oturumun 6 nolu ara kararı gereği Sanık Muzaffer

Tekin ve iddia makamının talebi üzerine Adalet Bakanlığı Gebze Kapalı Cezaevi Müdürlüğüne yazılan Sanık Ayşe Asuman Özdemir’le ilgili olarak yazılan yazıya cevap verildiği. Ayşe Asuman Özdemir’in mektup okuma komisyonu arşiv kayıt incelendiğinde adı geçen kuru… adı geçen müdürlükten çıkış merkezi Gebze olan işte numarası belirtilen APS kaydının bulunduğunun bildirildiği. 24.09.2010 tarihli 2010/670 değişik iş sayılı kararının 8 nolu ara kararı gereği Sanık Hikmet Çiçek’in talebi üzerine; CMK 250. Maddesi ile yetkili İstanbul Cum Başsavcılığı vekilliğine yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. Başka suçtan tutuklu bulunan Albay Ahmet Zeki Üçok’un vermiş olduğu tutuklama kararına itiraz dilekçesinin gönderildiği. 01.10.2010 tarihli 2010/670 değişik iş sayılı kararın 1-c nolu ara kararı gereği Sanık Sevgi Erenerol müdafiinin talebi üzerine CMK 250. Maddesiyle yetkili İstanbul Cum Başsavcılığı vekilliğine yazı yazıldığı, verilen cevapta Profesör Doktor Doğu Sentör İstanbul Üniversitesi İstanbul rumuzu kullanılarak gönderilen mektup zarfı içerisinde üzerinde Hunday ibaresi bulunan Tuğgeneral Zekeriya Öztürk’le ilgili CD CMK 250. Maddesiyle yetkili Cumhuriyet Başsavcılığınca hiçbir sureti bırakılmaksınız 26.07.2007 tarihinde 2007/1536 soruşturma sayısıyla Genelkurmay Başkanlığına gönderildiği. Zekeriya Öztürk’ün mahkememizin 2008/209 esas sayılı dosyasında yargılanan Mehmet Zekeriya Öztürk isimli sanık olmayıp kendisi Tuğgeneral rütbesinde bulunan başka bir şahıs olup bahse konu CD’nin adı geçen savcılıkta bulunmadığının ve Genelkurmay Başkanlığından istenmesi gerektiğinin bildirildiği. 17.12.2010 tarihli 2010/824 değişik iş sayılı kararın 1-e nolu ara kararı gereği sanık Erkut Ersoy’un talebi üzerine Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarlığına yazılan yazıya

105

Page 106: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:106

cevap verildiği; Sanık Erkut Ersoy’un yabancı istihbarat servisleriyle ilgisinin olduğuna dair teşkilatta teşkilata intikal etmiş herhangi bir bilginin bulunmadığının bildirildiği. Aynı tarih ve değişik sayılı kararı gereği kararın 1-b nolu ara kararı gereği Sanık Erkut Ersoy’un talebi üzerine yine aynı müsteşarlığa yazılan yazıya cevap verildiği. Sanık Erkut Ersoy’un sol terör örgütleri radikal dinci terör örgütleri ve etnik bölücü terör örgütleriyle irtibatı olduğuna dair teşkilatta intikal etmiş herhangi bir bilginin bulunmadığının bildirildiği. Yine aynı tarih ve değişik iş sayılı kararın 1-b nolu ara kararı gereği Sanık Erkut Ersoy’un talebi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanlığına yazılan yazıya cevap verildiği; Sanık Erkut Ersoy’un hakkında herhangi bir terör örgütüyle irtibatı olduğuna dair ilişkili bilginin bulunmadığının bildirildiği. Aynı tarih ve değişik iş sayılı ara kararın 1-a nolu ara kararı gereği Sanık Erkut Ersoy’un talebi üzerine Kanal7 televizyonunda yayınlanan İz Peşinde adlı programın ayrıca Habertürk kanalında yayınlanan Sansürsüz adlı programın ayrıca Fox Tv ana haber bülteninde yayınlanan ASELSAN intiharlarında Ergenekon gölgesi mi var adlı programların CD ortamında gönderilmesi için yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. Aynı tarihli ve değişik iş sayılı ara kararın 29 nolu ara kararı gereği resen İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. Ulusal Birlik Partisi’nin kuruluş tarihi ve kurucularının isimlerinin bildirilmesi için yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. Aynı tarihli kararın 1-g nolu ara kararı gereği Samanyolu isimli Tv kuruluşunda 28.11.2010 tarihinde yayınlanan yasadışı Türk İntikam Birliği ve Ergenekon örgütü bağlantısı başlıklı haberin temini için yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. CD ortamında aktarılarak gönderildiği. Aynı tarihli ve değişik iş sayılı kararın 21 nolu ara kararı gereği resen Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarlığına yazılan yazıya ikmalen cevap verildiği. Yazının üst yazısında Milli İstihbarat Teşkilatı müsteşarlığı istihbarat üreten bir kuruluştur istihbarat ise intikal eden bir çok bilgi, belge, haber ve duyumun belli bir sistem içerisinde işlenmesinden sonra oluşturulmaktadır. Dolayısıyla çeşitli kaynaklardan intikal eden birçok haber ve duyum istihbarata dönüştürülemediği takdirde ilgili devlet organlarına sunulamamaktadır. Bunun tek istisnası ikaz istihbaratı niteliği taşıyanlardır. Bu tür haber ve duyumlar içerdiği tehlikenin büyüklüğü ve aciliyeti nedeniyle teyidi beklenilmeksiniz haber veya duyum halinde ilgili makamlara not olarak sunulmaktadır. İlgi yazıyla talep edilen bilgi notu da muhtelif kaynakların intikal eden ham bilgilerin ön incelemesi neticesinde önemli iddialar içermesi nedeniyle teyidi beklenilmeksiniz hazırlanarak devlet istihbarat hizmetleri ve milli istihbarat teşkilatı kanununun 4. Maddesinde belirtilen görevler çerçevesinde Başbakanlık ve İçişleri Bakanlığına dağıtımlı olarak sunulduğunun bildirildiği. Üst yazının ekinde Zekeriya Öztürk olarak geçiyor bununla ilgili bir haber ve duyum var. Onu daha sonra bakarsınız. Şöyle devam ediyor yazı bahse konu gruba emir veren kişinin halen Bulgaristan’da yaşayan Türk asıllı emekli bir albay olduğu bu Danıştay saldırısı akabinde gözaltına alınıp serbest bırakılan şahıslardan Zeki Yurdakul Çağman’ın da Zekeriya Öztürk’le birlikte hareket ettiğini belirtiliyor bu daha sonra şöyle devam ediyor. Bahse konu gruba yani bir iş adamından da bahsediliyor. Bahse konu gruba emir veren kişinin halen Bulgaristan’da yaşayan Türk asıllı emekli bir albay olduğu ve grup mensuplarının Türkiye’ye gelen yabancı uyruklu şahısların adlarına kayıtlı telefonları kullandıkları. Danıştay saldırısının faili Alparslan Arslan’ın Bulgaristan’da anılan albayı ziyaretinin akabinde meskur eylemi gerçekleştirdiği. Grubun Bulgaristan ile bağlantısını Mit Mete lakaplı bir şahsın sağladığı anılanın Türk ve Azeri pasaportu kullandığı, Azeri pasaportu ile Türkiye’ye giriş çıkışlarında soyadını ufak bir değişiklik yaptığı. Söz konusu şahısların yurtdışından 100 milyon dolar para gelmesini bekledikleri. Halihazırda intikal eden paralarla Z.Y Çağman’ın borçlarını ödediği grubun hedefinin Türk Silahlı Kuvvetlerini harekete geçirerek yönetime el koymasını sağlayacak bir eylemi gerçekleştirmek olduğu. Grubun Kırmızı Kitabı yazan General İbrahim isimli Çeçen şahıs vasıtasıyla Çeçenistan’dan getirdikleri 2 kişiyi İstanbul Ümraniye Çakmak camiinin altındaki misafirhanede barındırdıkları, eylemin bu kişilere yaptırılabileceği hususları öğrenilmiştir. 2; öte yandan teşkilatımıza intikal eden bir e-postada 27.07.2007 tarihinde Sayın Başbakana bir suikast

106

Page 107: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:107

yapılacağına dair ifadeler yer almaktadır. Yazının alt kısımda Mit Mete lakaplı şahsın Ümraniye soruşturması kapsamında ismi gündeme gelen Mete Yalazangil parantez içinde Rauf ve Saadet oğlu İstanbul 1958 doğumlu olabileceği değerlendirilmektedir. Mim Yalazangil’in emekli yüzbaşı Muzaffer Tekin ile Semih Tufan Gülaltay’ı tanıştıran kişi olduğunu bilinmektedir deniliyor. Daha sonra incelersiniz. Evet MİT müsteşarlığından gelen bir yazı. Silahlı terör örgütüne üye olmak ve diğer suçlardan dolayı tutuklu olarak yargılanan sanıklar Bedirhan Şinal ve arkadaşları hakkında İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesinin 2009/31 esas sayılı dosyasının birleştirilerek mahkememize gönderildiği. Yine silahlı terör örgütü üyesi olmak suçundan dolayı yargılanan Sanık İsmet Reçber hakkında açılmış İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/145 esas sayılı dosyasının mahkememize gönderildiği. Muvafakat verilip verilmeyeceği konusunda mahkemenizden görüş istenildiği anlaşıldı.

Talep ve beyanları değerlendirmek üzere duruşmaya ara verildi. Duruşmaya kaldığı yerden olundu.Dosya incelendi.GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:1-Sanık Veli Küçük’ün İddia olunan Ergenekon örgütü şemasının açıklanması ve adı

geçen kişilerin tanık olarak dinlenilmesi konusundaki talebinin, mahkememiz tarafından daha önce karara bağlandığı ve alınan kararda herhangi bir isabetsizlik bulunmadığı anlaşıldığından talebin reddine,

2-Sanık Oktay Yıldırım’ın yeteri kadar DVD vermesi halinde talebi doğrultusunda istemiş olduğu belgelerin dijital olarak kendisine verilmesine,

3-Sanık Muzaffer Tekin’in 27.01.2011 tarihli dilekçesindeki talebinin kabulü ile talebi doğrultusunda Genelkurmay Askeri Savcılığına yeniden yazı yazılmasına ve ayrıntılı cevap verilmesinin istenilmesine, vermiş olduğu dilekçe ile iddianamede bu konunun anlatıldığı bölümün yazıya eklenilmesine,

4-Sanık Sevgi Erenerol müdafiinin talepleri ile ilgili olarak;a)Dilekçesinde belirttiği 05367330195 nolu telefon ile ilgili olan 350 adet telefon

numarasının, Turkcell şirketinden gelen cevapta Word belgesi olarak bulunduğunun bildirilmesine, duruşma sırasında işlenen suçta olmadığı dikkate alınarak CMK 205. Maddesi uyarınca işlem yapılması talebinin reddine, bizzat suç duyurusunda bulunulabileceğinin kendisine bildirilmesine,

b)İstanbul CMK 250. maddesi ile görevli Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak, Gizli Tanık Aydın-1 ve Prof. Dr. Mehmet Sait Doğan isimli olan ve dosyamız kapsamında beyanda bulunan kişiler olup olmadığının bildirilmesinin ve varsa alınan beyanların birer örneğinin gönderilmesinin istenilmesine,

c)Dosya içerisinde olmadığı belirtilen belgeler konusunda İstanbul CMK 250. maddesi ile görevli Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,

d)Sanık Alparslan Arslan’ın Motorola V300 marka cep telefonunda bulunan e-mail adreslerinin hangi tarihte yüklendiği hususunun daha önce rapor veren bilirkişilerden sorulmasına, bu konuda ek inceleme yapılmasına,

5-Sanık Hikmet Çiçek’in talebi doğrultusunda İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılmasına, ifadesinin alındığı sırada kaydedilen görüntü ve ses kaydı varsa istenilmesine,

6-Sanık Mehmet Fikri Karadağ’ın talepleri ile ilgili olarak;a)Sanığa ait telefonlar ile ilgili olarak daha önce karar verildiğinden bu konuda yeniden

karar verilmesine yer olmadığına,b)Harddiskler üzerinde inceleme tamamlandığında harddiskin iade edilip edilmeyeceği

konusunda karar verilmesine,

107

Page 108: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:108

c)Her ne kadar sanık suç duyurusunda bulunulmasını talep etmiş ise de, duruşma sırasında işlenen bir suç niteliğinde bulunmadığından talebin reddine, bizzat suç duyurusunda bulunulabileceğinin kendisine bildirilmesine,

7-Sanık Nusret Senem’in talebinin kabulü ile dilekçesindeki talepleri doğrultusunda istenen dosyalar ve belgelerin ilgili yerlerden istenilmesine,

8-Sanık Erkut Ersoy’un talepleri ile ilgili olarak;a)Kalem tarafından verildiği belirtilen talepler konusunda işlem yapılmasına yer

olmadığına,b)C ile işaretli dilekçesinde gelmediği belirilen ara kararların tekiden akıbetinin

sorulmasına,c)Savunma nitelikli dilekçelerin sanığın şahsi dosyasına konulmasına,d)D ile işaretli dilekçesi doğrultusunda;A)Ses kayıtlarının çözüm işleminin yapılmasına, bu konuda bilirkişi incelemesi

yapılmasına,B)Sanık tarafından 70 Gigabyte’lık bilgiyi alacak harddisk verildiğinde istemiş olduğu

imajlarının kendisine verilmesine, C)34 AD 4374 plakalı araçta bulunduğu belirtilen el yazısı belgenin emanetten

istenilmesine, D)Bu el yazısı belge kapsamında sanık Erkut Ersoy’un yazı örneklerinin alınmasına, imza

örneklerinin alınması ve bilirkişi incelemesi yapılması konusunda mahkememiz hakimi Hüsnü Çalmuk’un tam yetkili olarak görevlendirilmesine,

E)Sanığın gözaltına alınma tarihine kadar olan yurtdışı giriş çıkış kayıtlarının İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorulmasına,

e)Sanığın sağlık durumu ile ilgili olarak, kendisini tedavi eden doktorların dinlenmesi talebinin daha sonraki aşamalarda değerlendirilmesine,

f)Cumhuriyet gazetesine molotof kokteyli atılması eylemi ile ilgili olan dava dosyasının mahkememiz dosyası ile henüz birleştirilmesi konusunda karar verilmediğinden, dosya örneği verilmesi talebinin reddine,

g)G harfi ile işaretlenen dilekçenin Silivri Cezaevi Müdürlüğüne gönderilmesine,h)H harfi ile işaretlenen dilekçedeki talebin kabulü ile sanığın istihbari amaçla bilgi almak

için İslami terör gruplarına sızdıkları konusunda bilgi olup olmadığının talebe konu edilen yerlerden sorulmasına,

ı)I harfi ile işaretlenen dilekçe doğrultusunda talepte belirtilen yerlerden bilgi sorulmasına,i)İ harfi ile işaretlenen dilekçe doğrultusunda, incelemesi tamamlanan sanığa ait olan

harddisk imajları verileceğinden, en az 70 gigabyte kapasiteli bir harddiskin sanık tarafından paranın ödenerek alınması için gerekli işlemin yapılması konusunda Cezaevi Müdürlüğüne yazı yazılmasına,

j)K harfi ile işaretlenen dilekçe doğrultusunda TİB Başkanlığına yazı yazılmasına, “Kuvayı Milliye 1919” adlı veya benzer adla tescil edilmiş bulunan Web internet siteleri olup olmadığının sorulmasına, var ise sahiplik belgeleri ile birlikte çıkartılarak Mahkememize gönderilmesinin istenilmesine,

k)I harfli dilekçesinde belirttiği talebi doğrultusunda “İslami Yumruk” isimli bir örgüt olup olmadığı konusunda talepte belirtilen yerlere ayrı ayrı yazı yazılmasına, 9-Sanık Mehmet Zekeriya Öztürk’ün talepleri ile ilgili olarak; a)Savunma talepli dilekçelerin sanığın şahsi dosyasına konulmasına, b)10.11.2008 tarihli duruşmanın 8 nolu ara kararı doğrultusunda iddianamenin iddia makamına tevdiine, işlem tamamlandığında düzeltilen iddianame sayfalarının onaylı fotokopilerinin sanığa verilmesine,

108

Page 109: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:109

10-Sanıklar tarafından verilen savunma içerikli dilekçelerin sanıkların şahsi dosyalarına konulmasına,

11-Dosya kapsamında dava konusu yapılan ve Adli Tıp incelemesinden geçmeyen tabanca ve tüfekler ile ilgili olarak İstanbul Adli Tıp Kurumu tarafından inceleme yapılmasına,

12-Dosya kapsamında bulunan telefon ve sim kart telefon rehberlerinin kalem tarafından yerleri tespit edilerek seçilmesine, bu telefon numaraları ve telefon numarası kullanan kişilerin ayrı ayrı Excel ortamında hazırlanarak Mahkememizce daha önce hazırlanan rapor kapsamında rapora işlenmesine, bu konuda ek inceleme yapılmasına, bu konuda Mahkememiz hakimi; Hakim Hüsnü Çalmuk’a tam yetki verilmesine,

13- Hatay Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak, Tanık olarak dinlenen Teoman Ekşioğlu’nun 15-16-17 Mayıs 2006 tarihlerinde Hatay İcra Daireleri nezdinde herhangi bir işlem yapıp yapmadığı, yapılmış ise bu işlemlerin ne olduğunun bildirilmesine,

14- TİB Başkanlığına müzekkere yazılarak 05337307901 – 05442118016 – 05369870717 – 05332637284 – 05367707739 – 05388674164 – 02163366549 – 02163366550 – 02164182781 – 05322359015 – 05337157406 – 05327744049 numaralı telefonlar ile ilgili Excel formatında 2000 yılından iddianame tanzim tarihine kadarki dönem ile ilgili olan HTS raporların daha önce yazılan ara kararları doğrultusunda ayrıntılı müzekkere ile istenilmesine,

15-İlgili iletişim şirketlerine müzekkere yazılarak, Jandarma Genel Komutanlığı tarafından daha önce gönderilen belgede “kayıtlarımızda mevcut değildir” şeklinde şerh düşülen numaraların kime ait olduğuna ilişkin abone kimlik bilgilerinin gönderilmesinin istenilmesine,

16-Mağdurlar Mustafa Birden, Ayla Gönenç, Ayfer Özdemir, Ahmet Çobanoğlu’nun duruşma gününü bildirir meşruhatlı davetiye ile çağrılmalarına,

17-Abdülkadir Erdil, Erol Şahin, Ecevit Kılıç, Esra Feride Gökçimen ve Muzaffer Gökçimen’in tanık olarak dinlenilmeleri gereği için ilgili mercilere müzekkere yazılmasına,

18- Dinlenen tanıklar Aysel Sağlam, Osman Mutlu ve Fikri Cora için birer günlük maktu tanıklık ücreti takdir edilmesine, ayrıca şehir dışından gelen tanık Aysel Sağlam için 240 TL barınma ve iaşe bedeli, tanık Osman Mutlu için 100 TL barınma ve iaşe bedeli ile tek sefere mahsus 160 TL ulaşım ücreti, İstanbul ilinden gelen tanık Fikri Cora için 80 TL ulaşım ve 80 TL iaşe ücreti takdir edilmesine, bu hususun tanıklara tebliğine,

19-Tanık Osman Mutlu ile ilgili olduğu değerlendirilen 05553336746 – 05057573717 – 05057573718 – 05057573719 nolu cep telefonlarının abone kayıt bilgilerinin Excel formatında 2000 yılından iddianame tanzim tarihine kadarki dönem ile ilgili olan HTS raporların daha önce yazılan ara kararları doğrultusunda ayrıntılı müzekkere ile istenilmesine,

20-Daha önce 27.10.2010 tarihli değişik iş kararımızın 5. Maddesi gereği yazılan ayrıntılı müzekkeremizin VODAFONE iletişim şirketine gönderilmesine,

21-Bir kısım sanıklar müdafii Av. Vural Ergül’ün bu oturumda ibraz ettiği ihbar tutanaklarında geçen telefon ihbarlarının araştırılması açısından ihbarlardaki tarih ve saatte görüşme yapılıp yapılmadığının TİB Başkanlığından istenilmesine,

22-Sanık Erol Ölmez’e ait dizüstü bilgisayarın harddiski çıkarıldıktan sonra iadesine karar verildiğinden dizüstü bilgisayarının verilmesine, cep telefonu ile 2 adet sim kartın verilip verilmeyeceği hususunda hükümle birlikte değerlendirme yapılmasına,

23-İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi CMK. 250. Madde ile yetkili bu mahkemeden gönderilen 2009/31 Esas ve 2010/413 sayılı birleştirme kararı ile ilgili olarak dosya üzerinde inceleme yapılmasına,

24-İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinden gönderilen 2010/145 Esas sayılı dosyada istenen muvafakat ile ilgili olarak dosyanın incelemeye alınmasına,

25-Sanık Oktay Yıldırım müdafileri tarafından verilen sanığın tedavisi ile ilgili dilekçe ile sanık Alparslan Arslan’ın vermiş olduğu koğuş değiştirme ile ilgili dilekçesinin ilgisi nedeniyle cezaevi idaresine gönderilmesine,

109

Page 110: T · Web viewVe kitabın adı da Beşiktaş hukuku. Tabi biz burada yargılanan Ergenekon sanıkları Beşiktaş hukukunun ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Burada söz alan sanıklar

T.C. İSTANBUL 13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ ( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) CELSE TARİHİ 28.01.2011 ESAS NO: 2008/209 CELSE NO:173 Sayfa:110

26-Uyuşmazlık Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak, Sanık Oktay Yıldırım hakkında uyuşmazlık mahkemesine gönderilen davanın akıbeti ve verilen gerekçeli kararın gönderilmesinin istenilmesine,

27-Mehmet Özbay ile ilgili röportaj ses kayıtlarının Faruk Zabcı’dan res’en istenilmesine,28-Bu oturumda sanık ve müdafileri tarafından bildirilen sözlü taleplerin tutanak çıktığında

celse arasında değerlendirilmesine,29-Sanık Saipir Debzelvidze’nin yakalamasının beklenilmesine, 30- Suç vasfının değişme ihtimali dosya kapsamı mevcut delil durumu dikkate alınarak

sanık Erkut Ersoy’un bihakkın tahliyesine, Başka suçtan tutuklu ve hükümlü değilse serbest bırakılması için yazı yazılmasına, bu sanık hakkında yurt dışı çıkış yasağı konulmasına, ilgili yerlere yazı yazılmasına,

Dosya kapsamı, dosyadaki mevcut belgeler, raporlar ve bir kısım beyanlar, her sanığa iddianamede ayrı ayrı isnat olunan suçlamalar ve bunlarla ilgili sevk maddeleri, delillerin tamamen toplanmamış olması, atılı suçların işlendiği hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığının devam etmekte ve bu suçların CMK’nun 100/3. maddesinde sayılan suçlardan olması dikkate alınarak, diğer tutuklu sanıkların mevcut hallerinin sürdürülmesine, bir kısım sanıkların kendileri ve de müdafilileri aracılığı ile vaki tahliye taleplerinin Reddine,

Tahliye taleplerinin reddine dair verilen ara karara İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesine itiraz hakları bulunduğu konusunda sanıklar ve müdafilerine ihtarat yapılmasına,

Bu nedenle duruşmanın 07.03.2011 günü saat 09.00’a bırakılmasına oybirliği ile karar verildi. 29.01.2011 Saat:01.20

BAŞKAN 28298 ÜYE 32346 ÜYE 37266 KATİP 128041

110