228
T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ BATI DĠLLERĠ VE EDEBĠYATLARI (ALMAN DĠLĠ VE EDEBĠYATI) ANABĠLĠM DALI ġĠĠR ÇEVĠRĠLERĠNDE KÜLTÜREL ARDALAN PROBLEMLERĠ: ÇEVĠRMEN YÜKSEL PAZARKAYA’NIN TÜRKÇEDEN ALMANCAYA ÇEVĠRDĠĞĠ ġĠĠRLER ÖRNEĞĠNDE BĠR ĠNCELEME Yüksek Lisans Tezi Onur KOÇ Ankara- 2012

T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

  • Upload
    others

  • View
    5

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

T.C.

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

BATI DĠLLERĠ VE EDEBĠYATLARI

(ALMAN DĠLĠ VE EDEBĠYATI)

ANABĠLĠM DALI

ġĠĠR ÇEVĠRĠLERĠNDE KÜLTÜREL ARDALAN PROBLEMLERĠ:

ÇEVĠRMEN YÜKSEL PAZARKAYA’NIN TÜRKÇEDEN ALMANCAYA

ÇEVĠRDĠĞĠ ġĠĠRLER ÖRNEĞĠNDE BĠR ĠNCELEME

Yüksek Lisans Tezi

Onur KOÇ

Ankara- 2012

Page 2: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

T.C.

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

BATI DĠLLERĠ VE EDEBĠYATLARI

(ALMAN DĠLĠ VE EDEBĠYATI)

ANABĠLĠM DALI

ġĠĠR ÇEVĠRĠLERĠNDE KÜLTÜREL ARDALAN PROBLEMLERĠ:

ÇEVĠRMEN YÜKSEL PAZARKAYA’NIN TÜRKÇEDEN ALMANCAYA

ÇEVĠRDĠĞĠ ġĠĠRLER ÖRNEĞĠNDE BĠR ĠNCELEME

Yüksek Lisans Tezi

Onur KOÇ

Tez DanıĢmanı

Prof. Dr. M. Osman TOKLU

Ankara- 2012

Page 3: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

T.C.

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ

BATI DĠLLERĠ VE EDEBĠYATLARI

(ALMAN DĠLĠ VE EDEBĠYATI)

ANABĠLĠM DALI

ġĠĠR ÇEVĠRĠLERĠNDE KÜLTÜREL ARDALAN PROBLEMLERĠ:

ÇEVĠRMEN YÜKSEL PAZARKAYA’NIN TÜRKÇEDEN ALMANCAYA

ÇEVĠRDĠĞĠ ġĠĠRLER ÖRNEĞĠNDE BĠR ĠNCELEME

Yüksek Lisans Tezi

Onur KOÇ

Tez Danışmanı

Prof. Dr. M. Osman TOKLU

Tez Jüri Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

Prof. Dr. M. Osman TOKLU …………………………

Doç. Dr. Ünal KAYA …………………………

Yrd. Doç. Dr. D. Çiğdem ÜNAL …………………………

Tez Sınav Tarihi: …/…./2012

Page 4: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

TÜRKĠYE CUMHURĠYETĠ

ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ

SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜNE

Bu belge ile, tezdeki bütün bilgilerin akademik kurallara ve etik

davranış ilkelerine uygun olarak toplanıp sunulduğunu beyan ederim. Bu

kural ve ilkelerin gereği olarak, çalışmada bana ait olmayan tüm veri,

düşünce ve sonuçları andığımı ve kaynağını gösterdiğimi ayrıca beyan

ederim. (…………./…………../………….)

Tezi

Hazırlayan Öğrencinin

Adı ve Soyadı

Onur KOÇ

Page 5: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

I

TeĢekkür

Çalışmam boyunca bana yardım eden, gerek tezimle ilgili gerekse hayatımın

zor aşamalarında beni sabırla dinleyen ve bana tavsiyeleri ile destek olan değerli tez

danışmanım Prof. Dr. M. Osman Toklu‟ya; hayatımın her aşamasında bana güvenen

ve desteklerini esirgemeyen çok sevdiğim anneme, babama, Pelin‟ime;

Görüştüğümüz zamanlar bana enerjisiyle ve tavsiyeleriyle moral aşılayan değerli

hocam Prof. Dr. F. Sakine Eruz‟a; gerek eleştirileri, gerek önermeleriyle bana yol

gösteren Doç. Dr. Faruk Yücel‟e, iş arkadaşlarım Arş. Gör. Selahattin Karagöz‟e,

Öğrt. Gör. Kerem Demirtaş‟a, Yard. Doç. Mehmet Tahir Öncü‟ye, Öğrt. Gör. Ceyda

Özmen‟e; Manevi desteklerini esirgemeyen Enver Karaduman„a, Onur Özcan‟a,

Buğra Afacan‟a, Ömer Tunç‟a, Alkan Aktaş‟a, çok teşekkür ederim.

Page 6: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

II

ĠÇĠNDEKĠLER

Teşekkür ................................................................................................................... I

Giriş......................................................................................................................... 1

BÖLÜM 1: ŞİİR ÇEVİRİSİ ARAŞTIRMALARI, ALMANCAYA ÇEVRİLEN

TÜRK ŞİİRLERİ VE 20. YY. TÜRK ŞİİRİ ............................................................. 3

1.1. Şiir Çevirisi Araştırmalarına Genel Bir Bakış ............................................... 3

1.2. 20. Yüzyılda Türk Şiiri ................................................................................. 9

1.3. Almancada Türk Şiiri ...................................................................................12

1.4. Yüksel Pazarkaya‟nın Çevirileri ve Eserleri ..................................................15

1.5. Yüksel Pazarkaya İle İlgili Yapılan Çalışmalar .............................................20

1.6. Yüksel Pazarkaya‟nın İncelenen Şiir Çevirisi Kitapları .................................22

BÖLÜM 2: KURAMSAL ÇERÇEVE ....................................................................25

2.1. Kavram Olarak Çeviri ve Çeviri Edimi .........................................................25

2.2. Çeviri Eleştirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İlişkisi ...................................27

2.2.1. İçerik Odaklı Metinler ...........................................................................28

2.2.2. Çağrı Odaklı Metinler ............................................................................29

2.2.3. Görsel-İşitsel Odaklı Metinler................................................................29

2.2.4. Biçem Odaklı Metinler ..........................................................................30

2.3. Kavram Olarak Edebi Çeviri .........................................................................32

2.4. Kavram Olarak Şiir .......................................................................................38

2.4.1. Şiir Çevirisi Yöntemleri .........................................................................40

Page 7: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

III

2.5. Kültür ve Kültür Aktarımı ............................................................................51

BÖLÜM 3: ÇEVİRİ İNCELEMELERİ ...................................................................58

3.1. Kültürel Öğeler .............................................................................................58

3.2. Sessel Özellikler ...........................................................................................67

3.2.1. Kafiye ...................................................................................................68

3.2.2. Vezin .....................................................................................................80

3.3. Şiir Çevirilerinde Kalıplaşmış Yapılar ..........................................................83

3.3.1. Deyimlerin ve Atasözlerin Çevirisi ........................................................84

3.3.2. İkilemelerin Çevirisi ..............................................................................98

3.3.3. Yabancı Sözcüklerin ve İfadelerin Çevirisi .......................................... 123

3.3.4. Yer İsimlerinin ve Özel İsimlerin Çevirisi............................................ 126

3.4. Şiir Çevirilerinde Sapmalar ......................................................................... 141

3.4.1. Alışılmamış Bağdaştırmalar ................................................................. 145

3.4.2. Sözcüksel Düzlemde Sapmalar ............................................................ 164

3.4.3. Sözdizimsel Düzlemde Sapmalar ......................................................... 166

3.4.4. Sessel Sapmalar ................................................................................... 170

3.5. Şiir‟de Söz Sanatları: Benzetmeler .............................................................. 179

3.6. Metinlerarasılık .......................................................................................... 183

KAYNAKLAR ..................................................................................................... 197

ÖZET ................................................................................................................... 207

ABSTRACT ......................................................................................................... 208

Page 8: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

IV

EK……………………………………………………………………………………

Page 9: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

1

GiriĢ

Bu çalışmada yazar ve çevirmen Yüksel Pazarkaya‟nın 20. yüzyıl Türk

şairlerinin bazı şiirlerinin Almancaya çevirisi, kültürel ardalanın çeviride neden

olduğu sorunlar çerçevesinde incelenmektedir.

Çalışmada Pazarkaya‟nın çevirdiği şiirler, öncelikle Katharina Reiß‟ın „Çeviri

Eleştirisinde Olanaklar ve Sınırlar‟ adlı kitabındaki edebiyat metinlerini biçem odaklı

metin türü olarak nitelendiren görüşü doğrultusunda, diğer araştırmacıların edebi

çeviri üzerine geliştirdikleri yöntemler ve geçmişten günümüze şiir çevirisi üzerine

yapılan tartışmalar dikkate alınarak irdelenmekte ve çözümler önerilmeye

çalışılmaktadır.

Kültürlerarası iletişimin önemli yapıtaşlarından birini oluşturan edebiyat

çevirisi, özelde şiir çevirisi, çeviribilim ve edebiyat bilimi çevrelerinde sıkça

tartışılan bir konudur. Kaynak dildeki eserin, erek dile nasıl çevrilmesi gerektiği,

kaynak dilde yazılmış eserin erek dil ve kültürüne aktarılarak yabancılık etkisi

yaratmadan erek okuyucuya ulaştırılması veya kaynak dilde yazılmış eserin erek dile

kaynak dilin kültürel özellikleri değiştirilmeden ve erek okuyucunun yabancı olanı

alımlama sorununa ilişkin süregelen tartışmalar da çalışmada dikkate alınmıştır.

Çalışmamızın birinci bölümünde Türkiye‟de şiir çevirisi üzerine yapılan

lisansüstü çalışmalar, incelenen şiirleri kapsayan 20. yüzyıl Türk Şiirini, Türkçe

Şiirin Almanya‟daki durumunu ve hangi eserlerin Almancaya kazandırıldığı,

çevirmen Yüksel Pazarkaya‟nın yaşam öyküsü, çevirdiği ve yazdığı eserler

incelenmektedir.

Page 10: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

2

İkinci bölümde çevirinin metin türleri ile olan ilişkisi, şiir çevirisi ve

yöntemleri ve özetle kültür kavramı ile onun başka bir kültüre aktarımına

değinilmektedir.

Çalışmanın üçüncü bölümünde ise, incelenen eserlerde çevirmen için sorunlar

yaratabileceği gözlenen kültürel öğelerin aktarımı, sessel özellikler, deyimler,

atasözleri, ikilemeler, yer isimleri ve özel isimler, dildeki sapmalar, benzetmeler ve

göndermelere değinilerek, bunlar Pazarkaya‟nın şiir çevirileri örneğinde

irdelenmektedir. Bu çerçevede Pazarkaya‟nın çevirmiş olduğu 110‟a yakın şiire

yukarıda sözü edilen unsurların yansıması ile bunların çevirisinde çevirmenin

izlediği yol ve başvurduğu yöntemler incelenmektedir. İncelemenin sonucunda ise,

kültürel ardalana ilişkin özelliklerin örneğimizdeki çeviride ne ölçüde engel

oluşturduğu, bu engelleri aşmak için ne gibi bir yol izlenmesi gerektiği irdelenerek,

çeşitli önerilerde bulunulmaktadır

Page 11: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

3

BÖLÜM 1: ġĠĠR ÇEVĠRĠSĠ ARAġTIRMALARI, ALMANCAYA ÇEVRĠLEN

TÜRK ġĠĠRLERĠ VE 20. YY. TÜRK ġĠĠRĠ

Bu bölümde Türkiye‟de şiir çevirisi üzerine yapılan çalışmalar, 20. yüzyıl

Türk Şiirinden Almancaya çevrilmiş çok sayıda şairin şiirleri bulunduğundan

Almanya‟da Türk şiirinin konumu irdelenecek, Türk şiiri ve akımları konusunda özet

bir bilgi verilecek ve çevirmen ve yazar Yüksel Pazarkaya taınıtılacaktır.

Çalışmamızın ekler kısmında ise bu çalışmada şiirleri incelenen şairler hakkında özet

bilgi yer almaktadır.

1.1. ġiir Çevirisi AraĢtırmalarına Genel Bir BakıĢ

Çalışmamızın ön araştırma aşamasında Türkiye‟de şiir çevirisi ile ilgili

yazılan yüksek lisans ve doktora tezlerini de inceleyerek, hangi konularda çalışmalar

yapıldığını saptadık. Yapılan çalışmalar İngilizce, Almanca ve Fransızca şiir

metinlerinin biçembilimsel analizi, şiir çevirilerinin dilbilimsel çözümlemesi, şiir

antolojisi oluşturma, şiir çevirisi anlayışı araştırması ve çeviri eleştirilerini

kapsamaktadır. Kültüre özgü özelliklerin şiir çevirisinde yarattığı sorunlar üzerine

kapsamlı bir çalışmanın yapılmadığı görülmektedir. Füsun Bayrakdar, “Kültür

aktarımında çeviri stratejileri: Yüksel Pazarkaya'nın Türkçe- Almanca çeviri

örneğinde bir araştırma“ başlıklı yüksek lisans tez çalışmasında Pazarkaya‟nın

çevirdiği Almanca- Türkçe, Türkçe- Almanca öyküler ve şiirler örneğinde

Page 12: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

4

çevirmenin seçtiği çeviri stratejilerini birkaç şiir örneğiyle irdelemiştir. Şiir çevirisi

konusunda yapılan çalışmalar aşağıda listelenmiştir:

A Stylistic and analytical approach to Can Yücel's poetry and its translation into

English [Can Yücel'in şiirlerinin ve bunların Türkçe'den İngilizce'ye çevirilerinin

biçembilimsel ve analatik olarak incelenmesi] Neslihan Yetkiner (Kansu),

Yüksek Lisans Tezi, Hacettepe Üniversitesi, 1996

Bu çalışmada, Can Yücel‟in şiirlerinin İngilizce‟ye çevirileri dilbilimsel ve

biçembilimsel bilgiler ışığında incelenmiştir. Şiir dilinin varlığı ile ilgili bilim

insanlarının görüşlerine yer verip, Yücel‟in şiirleri örneğinde özellikle sapma,

önceleme, yineleme ve koşutluk konuları irdelenmiştir.

Problems faced when translating Hüseyin Ferhad's poetry in to English / İlknur

Egel, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi, 1996

Şair Hüseyin Ferhad‟ın dört şiir kitabı incelenerek yapılan çalışmada özellikle

eğretileme ve eğretilemenin çevirisi sorunu ile Ferhad‟ın şiirlerinde kullandığı

sözcükler ve bu sözcüklerin çeviri edimi sonucunda getirdiği kültürel sınırlamalar

betimlenerek açıklanmıştır.

Şiir çevirisinde kaynak metin seslerinin çeviri metinden özgün metine doğru

yakınlık olgusu [Source text rhymes in the translation of poem and its proximity

facts] / Ülkü Çetin Karakurt, Yüksek Lisans Tezi, Anadolu Üniversitesi, 1998

Bu çalışmada şiir çevirisinde kaynak metin, kaynak metin sesleri ve kaynak

metin ile erek metin arasındaki yakınlık olguları incelenmektedir.

The Lingiustic analiysis of poetry for translation purposes: Orhan Veli Kanık`s

Garip poems and their translations into English [Şiirin çeviri amaçlı dilbilimsel

Page 13: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

5

çözümlemesi: Orhan Veli Kanık`ın 'Garip' şiirleri ve İngilizce`ye çevirileri] /

Ayşe Şirin Okyavuz Yener, Doktora Tezi, Hacettepe Üniversitesi, 2001

Çalışmada çeviribilim odaklı bir çalışma yöntemi izlenerek Orhan Veli‟nin

şiirlerinde kaynak metnin biçeminin incelenmesinin yanı sıra kaynak metnin

çevirilerini karşılaştırmalı olarak, betimleyici bir yaklaşımla incelenmiştir. Söz

konusu olan diller ve ekinler arası örtüşüm ve ayrışımları saptanmaya çalışılmış

ve söz konusu olan diller ve ekinler arası örtüşüm ve ayrışımlar irdelenmiştir.

Orhan Veli Kanık`ın şiir ve tiyatro çevirilerinin kuramsal açıdan incelenmesi [A

Theoretical view to poetry and drama translations by Orhan Veli Kanık] / Beki

Haleva, Yüksek Lisans Tezi, Yıldız Teknik Üniversitesi, 2001

Çalışmada, Orhan Veli‟nin Fransızcadan Türkçeye yaptığı fabl, şiir ve tiyatro

çevirileri incelenerek çağdaş çeviri kuramlarından yola çıkılarak kaynak odaklı-

erek odaklı ve anlam odaklı çeviri yaklaşımları açısından değerlendirilmiştir.

Anthologized poetry from English and French in Turkish transtlation (1985-

1995) [Türkçe çeviri şiir antolojilerinde İngilizce ve Fransızca şiirler: 1985-

1995] / İpek Seyalıoğlu, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi ,2003

Bu çalışmada 1985-1995 yılları arasında Türkiye‟de yayınlanan İngilizce ve

Fransızca şiir çevirileri miktar, amaç, okuyucu kitlesi bağlamında araştırılıp

editörlerin, çevirmenlerin, şairlerin işlevleri irdelenip, betimlenmiştir.

Over-interpretation in the translation of cryptic poetry [Kapalı şiir çevirisinde

aşırı yorumlama] / Yasemin Tuksal, Yüksek Lisans Tezi, Boğaziçi Üniversitesi,

2003

Bu çalışmada kapalı şiirlerin çevirisinde güçlüğün nasıl aşırı-yorumlamaya,

hatta bir sonraki aşamada, açımlamaya neden olabileceği gösterilerek hedef dilde

Page 14: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

6

aşırı yorumlamaya bağlı olarak nasıl bir üst-şiire dönüştürüldüğü gösterilmeye

çalışılmıştır. Aşırı yorumun şiir çevirilerinde neden iyi sonuç vermeyeceği

gösterilmiştir.

Modernlik ve çeviri şiir çevirileri bağlamında Can Yücel‟in çeviri anlayışı ve

modernlikle ilişkisi [Modernity and translation: The translation approach of Can

Yücel in the context of poem translations and its realtion to modernity] / Nigar

Çoymak, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul Üniversitesi, 2005

Bu çalışmada, modernlik ve modernlik çıkışlı düşüncelerin izlerini genelde

çeviri, özelde şiir çevirisi üzerinden dile getirilerek belli başlı düşünceleri öne

sürebilmek ve Can Yücel‟in çeviri anlayışını ve şiir çevirisini örneklerle

betimlemek amaçlanmıştır.

A stylistic analysis of translation of Hilmi Yavuz‟s poetry [Hilmi Yavuz şiirlerinin

çevirilerinin stilistik incelemesi] / Didem Gamze Erdinç, Yüksek Lisans Tezi,

Dokuz Eylül Üniversitesi, 2007

Bu çalışmada Hilmi Yavuz‟un seçilmiş şiirlerinin çevirisi, biçembilimsel

yöntemlerle incelenerek betimlenmiştir.

Translation and identity: A case study on eda: An anthology of contemporary

Turkish poetry [Çeviri ve kimlik: Eda: An anthology of contemporary Turkish

poetry üzerine bir örnekolay incelemesi] / Hülya Uçak, Yüksek Lisans Tezi,

Boğaziçi Üniversitesi, 2007

ABD‟de yayınlanan Eda: An anthology of contemporary Turkish poetry adlı

yapıtta, antolojinin editörlüğünü yapan ve içerisindeki şiirlerin büyük bir kısmını

Page 15: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

7

çeviren Murat Nemet-Nejat‟ın Türk kültürünü nasıl tanıttığı, Türk kültürünün

kalıpyargılı temsiliyle nasıl bir ilişki içinde olduğu irdelenmiştir.

Charles Baudelaire'in şiirlerinin Türkçe çevirileri üzerine inceleme [Analysis

of Turkish translations of Charles Baudelaire's poems] / Nuray Cihan

Gündüzalp, Doktora Tezi, Çukurova Üniversitesi, 2008

Bu çalışmada Fransız şair Charles Baudelaire‟in Türkçe‟ye çevrilmiş olan

şiirlerinin farklı çevirmenlerce çevirilmiş Türkçe çevirileri biçimsel, biçemsel ve

anlamsal eşdeğerlikler açısından, Koller‟in beş eşdeğerlik temelinde kuramsal ve

uygulamalı olarak incelenmiştir.

1900-1983 yılları arasında Türkçe‟de Goethe ve Faust Tercümeleri üzerinde bir

inceleme/ Nedret Pınar, Doktora Tezi, İstanbul Üniversitesi, 1984

Bu çalışmada Goethe‟nin çeşitli çevirmenlerce 1900-1983 yılları arasında

çevrilmiş Faust isimli eseri, dilbilimsel açıdan karşılaştırmalı olarak

incelenmiştir.

Türkiye‟de şiir çevirisi konusu üzerine araştırmacıların çok sayıda

yayınlanmış eseri bulunmaktadır. Toklu‟nun Şiir Dili ve Çevirisi adlı eseri, şiir

dilinin özellikleri ve şiir çevirisi sorunsalına değinmektedir. Köksal‟ın yazdığı Çeviri

Eğitimi- Kuram ve Uygulama adlı eserinde şiir çevirisi üzerine bir bölüm yer

almaktadır. Çeviribilimci Bengi-Öner, Çeviri Bir Süreçtir. Ya Çeviribilim?, Çeviri

Kuramlarını Düşünürken, Kızılcıktan Karpuz Olur Mu Hiç? İlahi Çevirmen! adlı

eserlerinde şiir çevirisinde karşılaşılan sorunlara, örnekler sunularak sıkça

değinilmektedir. Berrin Aksoy‟un Geçmişten Günümüze Yazın Çevirisi adlı eserinde

Page 16: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

8

yine şiir çevirisi sorunsalını irdeleyen bir bölüm yer almaktadır. Akşit Göktürk‟ün

Çeviri: Dillerin Dili adlı eserinde de şiir çevirisi sorunsalı konusuna değinilmektedir.

Şiir çevirisi sorunsalı üzerine inceleme yazıları çeşitli dergiler yer almaktadır.

Daha önce dergi olarak yayınlanan ve 1990‟lı yılların başında yayın hayatına son

veren Metis Çeviri dergisinde düzenli olarak şiir çevirileri ve şiir çevirisi üzerine

kuramsal tartışmalar bulunmaktadır. Üç ayda bir yayınlanan Ç.N. dergisi özellikle

Türkçeden yabancı dillere ve yabancı dillerden Türkçeye çok sayıda şiir çevirisi ve

şiir çevirisi sorununa kuramsal açıdan yaklaşmaktadır. 1978 yılında Türk Dili Dergisi

Çeviri Özel Sayısı‟nda şiir çevirisi ile ilgili bu alanda çalışan uzmanların yazıları yer

almaktadır.

Türkiye‟de şiir çevirisi sorununun incelendiği çok sayıda makale

bulunmaktadır. Bu makalelerde şiir çevirisinde karşılaşılan sorunlar genel hatlarıyla

tartışılmaktadır. Bunlardan bazıları aşağıda listelenmiştir:

- “Şiir Çevirisinde Çevrilemeyenler”, Altay, A., Hacettepe Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi Dergisi, Cilt 18, Sayı 1, s. 29-43

- “Şiir Çevirisini Yönlendiren Kısıtlamalar”, Yeşil, N., TÖMER Çeviri,

Bahar-Yaz „95

- “Şiir Çevirisinde Yöntem”, Gürsel, N., (1978), Türk Dili Çeviri

Sorunları Özel Sayısı, S. 322, s. 155-158

Yukarıda değinilen makalelerde şiir çevirisinin ortaya çıkardığı güçlükler ve

şiir çevirisinde izlenebilecek yöntemler dilbilimsel ve çeviribilimsel odaklı bakış

açısıyla açıklanmaktadır.

Page 17: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

9

1.2. 20. Yüzyılda Türk ġiiri

Daha önce Batı edebiyatlarını etkisine alan Klasisizm, Romantizm ve

Realizm akımları, 20. yüzyıl Cumhuriyet döneminde de Türk şair ve yazarlarını da

etkisi altına almaya başladı: Klasisizm „akılcı, içe dönük, ahlakçı, insancı‟;

Romantizm akımının „gelenekçi, duygucu, seçkinci‟ ve Realizm de „gözlemci, dışa

dönük‟ nitelikleri, Türk şairlerinin de biçem ve konu seçimini etkiledi. Bu

akımlardan yola çıkarak, Ahmet Hamdi Tanpınar ve Abdülhak Şinasi Klasismin;

Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet‟in Romantizm; Memduh Şevket Esendal,

Halikarnas Balıkçısı Realizmin kimi niteliklerine uygun yapıtlar verdiler. Örnek

olarak gösterdiğimiz bu şairleri yine de bu akımların tamamen etkisi altında oldukları

söylenemez.

20. yüzyıl Türk edebiyatı, aynı zamanda Osmanlı‟dan kendisine miras kalan

diğer akımlardan da etkilendi. Bu etkilenmede Batıcılığın yanı sıra, Osmanlıcılık,

İslamcılık, özellikle de Türkçülük birer eksen olmuştur. İlk dönem şairlerin şiirlerini,

siyasal düşünce yapıları etkilemiş ve yönlendirmiştir.

1920‟lerde „Milli Edebiyat‟ olarak adlandırılan uyum, ölçü, uyak, sözcüğün

dize içindeki işlevi gibi yapı sorunlarına cevaplar aranarak, tartışmalar 1940‟lı yıllara

değin sürmüştür. Özellikle Birinci Dünya Savaşından sonra etkin olmaya başlayan ve

aralarında Faruk Nafiz Çamlıbel, Enis Behiç Koryürek, Halit Fahri Ozansoy, Orhan

Seyfi Orhon ve Yusuf Ziya Ortaç‟ın bulunduğu Beş Hececiler, Milli Edebiyat‟ın ölçü

ve biçimini benimseyip şiirlerinde Anadolu‟yu betimleyerek eserler verdiler. Şiirde

sade olmaya özen gösterip eserlerinde konuşma dilini kullanarak ve Realizmin etkisi

Page 18: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

10

altında eserler verdiler. Beş Hececilerin Realizm etkisindeki şiirlerine tepki olarak

doğan Yedi Meşaleciler, hece vezninde eserler vermişler, buna rağmen şiire yenilik

getirememişlerdir. Şiirlerinde olayları daha gerçekçi ve içten anlatmak isteyen ve

şiirlerinde işledikleri konuları belirli bir sınırda tutmayan Yedi Meşaleciler, şiirlerini

Meşale adlı dergide yayınladılar. Yedi Meşaleciler olarak adlandırılan Yaşar Nabi

Nayır, Ziya Osman Saba, Vasfi Mahir Kocatürk, Kenan Hulusi Koray, Sabi Esat

Siyavuşgil, Cevdet Kudret Solok ve Muammer Lütfi Bahşi, Meşale Dergisinin 1928

yılında kapanmasıyla birlikte dağılmıştır.

1920‟li yıllarda hece ölçüsünü şiirin başlıca ölçütü sayan Milli Edebiyat

akımına bağlı şairler, yapısal kaygıların dışında kalmışlardır. 1930‟lardan 1940‟lara

kadar Orhan Seyfi Orhon, Ahmet Muhip Dıranas, Cahit Sıtkı Tarancı gibi hece

ölçüsüyle yazan şairlerin vezin tartışması devam ederken, aralarında Nazım

Hikmet‟in de bulunduğu ve vezinsiz şiir yazan şairler de ön plana çıkmaya başlamış,

konu şairlerin çeşitli dergilerde aralarında tartışmasına neden olmuştur. Bu

tartışmaların sonunda özellikle şiirin ideolojik bir niyet dışında tüm kesimlere,

hayata, Batılı çağdaş akımlara yakınlaşması gerektiği fikri benimsenip, şiirin vezinsiz

de yazılabileceği kabul görmüştür.

1920‟lı yıllarda Dergâh Hareketi olarak adlandırılan Necip Fazıl Kısakürek,

Yahya Kemal Beyatlı, Ahmet Haşim, Ziya Osman Saba, Ahmet Hamdi Tanpınar gibi

yazar ve şairlerin de aralarında bulunduğu topluluk, şiirlerinde „ruhun ölümsüzlüğü‟,

„dindar adam tevekkülü‟nün yanı sıra „düşsel bir dünya‟ oluşturmaya çalışmışlardır.

Şiirde uyak- vezin tartışmalarının devam ettiği 1930‟ların sonunda edebi

gelenekten kopup daha yalın bir şiire ulaşmak için uğraşan ve vezinsiz, kafiyesiz,

Page 19: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

11

günlük dile dayalı şiirler yayınlayarak yeni bir akımın ortaya çıkmasını sağlayan

Orhan Veli, Oktay Rifat, Melih Cevdet Anday, Garip Akımı‟nın kurucusu oldular.

Garip Akımı 1940‟ların sonuna kadar etkinliğini sürdürdü ve Orhan Veli‟nin 1950

yılında bir kaza sonucu ölmesiyle etkisi azalmaya başladı.

1940‟lı yıllarda Garip Akımı‟nın dışında A. Kadir Meriçboyu‟nun, Attila

İlhan‟ın, Ahmet Arif‟in de aralarında bulunduğu „Toplumcu (Gerçekçi) Şairler‟

olarak kabul edilen başka bir kuşak da bulunmaktaydı. Bu kuşak, Nazım Hikmet‟in

sürdürdüğü geleneğin bir devamı niteliğinde hareket ederken, o dönemin siyasi

koşullarında muhalif çizgide yazdılar. Şiirlerinin konusu barış, özgürlük, demokrasi,

savaş karşıtlığı oldu.

1950‟lerin başından 1960‟ların ortalarına değin Garip Akımı‟ndan etkilenerek

geliştirilen ve „İkinci Yeni‟ olarak tanınan aralarında Cemal Süreya‟nın, İlhan

Berk‟in, Turgut Uyar‟ın, Edip Cansever‟in, Sezai Karakoç‟un, Ece Ayhan‟ın, Ülkü

Tamer‟in bulunduğu şairler, şiirlerinde kelimelerle oynama, mantık dışı söyleyişler

ve soyut betimlemelerle pekiştirdiler. Esasında şiirin konusunu insanın karmaşık ruh

hali, toplumsal ilişkiler, kadın ve cinsellik oluşturdu. Diğer yandan İslami gelenekten

gelen Sezai Karakoç, İsmet Özel gibi şairler de şiirlerinin dokusuna İslami

düşünceleri de kattılar. İkinci Yeni‟nin temsilcileri 70‟li ve 80‟li yıllarda da Türk

şiirine yön verdiler (20. YY. Türk Şiiiri için bkz. Özcan (1988), Kurdakul (1992),

Halman (2007).

Page 20: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

12

1.3. Almancada Türk ġiiri

Tez çalışması öncesi yapılan kaynak araştırmasında Türkçeden Almancaya

çevrilmiş şiirlerin sayısının oldukça az olduğu gözlendi. Özellikle 1940‟lardan

itibaren Alman çevirmenler tarafından Türkçe şiirlerin Almancaya kazandırıldığı

görülmekte ve çeviri kitaplarının büyük bir bölümü çift dilli olarak basılmıştır.

Türkiye tarihi üzerine çalışmalar yapan tarihçi Hammer-Purgstall, 1825

yılında Divan şairi Baki‟den seçme şiirleri “Diwan Baki‟s des größten türkischen

Lyrikers“ adıyla çevirdi.

Abdülhak Hamit‟in “Ruhlar” isimli şiiri “Geister” olarak 1941 yılında

yayınlandı (Deutsche Morgenländische Gesellschaft; tekrar basımı:

Nendeln/Liechtenstein, Kraus Reprint, 1966).

1957 yılında Mustafa Aslıer tarafından Necati Cumali‟nin seçme şiirleri

Alman okuyucu için “Auf der Wache” “Karakolda” adıyla basıldı.

Fazıl Hüsnü Dağlarca‟nın şiirleri ilk olarak 1981 yılında “Ausgewählte

Gedichte“ (Berlin, Harran Verlag) başlığıyla Gisela Kraft tarafından çevrildi. Gisela

Kraft “Komm endlich her nach Anatolien“ başlıklı kitabın da çevirmenidir.

Dağlarca‟nın “Taş Güvercini” isimli şiir kitabı ise, “Steintaube“ adıyla Nevfal

Cumart tarafından çevrildi (1999 Zürih, Unionsverlag).

Nazım Hikmet, Almancaya en çok şiiri çevrilen şairimizdir. Horst Wilfried

Brands ve Pazarkaya tarafından 1973‟te çevrilen “Ausgewählte Gedichte“

(Suhrkamp Verlag) adıyla yayımlandı. Pazarkaya tarafından çevrilen “Das Epos von

Page 21: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

13

Scheich Bedreddin“ (Ararat Verlag, 1981) ve “Allem Kallem ein Märchen“ çift dilde

basıldı (1981, Ararat Verlag). Pazarkaya 1978 yılında yine Nazım Hikmet‟ten “Ich

meisselte Licht aus Stein” adlı şiir kitabını (Klett/Cotta) çevirdi. Yıldırım Dağyeli ve

Helga Dağyeli Nazım Hikmet‟in seçme şiirlerini “Das schönste Meer ist noch nicht

befahren“ (1989, Dağyeli Verlag) başlığıyla ve “Die Luft ist schwer wie Blei“

kitabını (2008, Dagyeli Verlag) çift dilli olarak yayımlandı. Çevirmen Gisela Kraft

“Der Befreiungskrieg” (1986) ve “Hasretin Adı/Die Namen der Sehnsucht” adıyla

çevirerek yayınlandı. Çevirmen Ümit Güney, “Nachtgedichte an meine Liebste”

(Germinal Verlag) isimli kitabı çevirerek 1985 yılında yayınlandı. Annemarie

Bostroem tarafından “Und im Licht mein Herz“ adıyla şairin seçme şiirleri çevrildi

(Rütten und Loening, 1971). Nazım Hikmet‟in seçme şiirlerinin bulunduğu “Eine

Reise ohne Rückkehr / Dönüsü Olmayan Yolculuk: Gedichte und Poeme“ (Dağyeli

Verlag, 2001) adlı eseri, Helga- Yıldırım Dağyeli tarafından çevrildi.

Behçet Necatigil‟in şiirleri “Eine verwelkte Rose beim Berühren/ Solgun bir

gül dokununca“ (Dagyeli, 1988) ve “Gedichte/ Şiirler“ (1972) başlıklarıyla Yüksel

Pazarkaya tarafından Almancaya kazandırıldı.

Şiirleri çevrilen şairlerin özellikle Cumhuriyet sonrası şairler olduğu

gözlenmektedir. Türkiye ve İslam kültürü üzerine çalışmalar yapan Oryantalist

Annemarie Schimmel, 13. yüzyıldan başlayarak halk şairlerinin, divan şairlerinin ve

Cumhuriyet Dönemi‟nde yazan şairlerin seçme şiirlerini “Türkische Gedichte Vom

13. Jahrhundert Bis In Unsere Zeit” (Kültür Bakanlığı Yayınları, 1989) adıyla

Almanca olarak yayınladı. “Aus dem goldenen Becher: Türkische Gedichte aus

sieben Jahrhunderten” adlı Osmanlı‟dan günümüze seçme şiirlerin çevrildiği eseri

Önel Verlag (1993) tarafından basıldı. Schimmel‟in ayrıca Yunus Emre‟nin seçme

Page 22: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

14

şiirlerini çevirdiği “Ausgewählte Gedichte- Yunus Emre” adlı eseri (Önel Verlag,

1995) yayınlandı.

Yunus Emre‟nin seçme şiirlerinin bulunduğu “Das Kummerrad /Detli Dolap:

Gedichte“ adlı eseri Zafer Şenocak tarafından Almancaya çevrildi (Dağyeli Verlag,

2005).

Ahmet Arif‟in yayınlanan tek şiir kitabı olan “Vor Sehnsucht nach dir habe

ich die Fesseln abgetragen / Hazretinden Prangalar Esktitim”, Helga ve Yıldırım

Dağyeli tarafından Almancaya çevrildi (Dağyeli Verlag, 2010).

100 Türk şairin 200 şiirini kapsayan şiir çevirisi antolojisi “Die Türkei in

Gedichten / Şiirlerle Türkiye I. Eine Anthologie”, (A-Verlag, 1999) Mete Ay

tarafından çevrilerek yayınlandı.

Hans Bethge tarafından 1913‟te çevrilen ve basılan Divan edebiyatının seçme

şiirlerinin toplandığı “Nachdichtungen orientalischer Lyrik: Das türkische

Liederbuch“ adlı eseri Media Verlag (2002) tarafından yeniden yayınlandı.

Sedat Umran‟ın Türk şairlerin çeşitli şiirlerini çevirdiği “Almanca Manzum

Çevirileriyle Ünlü Türk Şiirleri” (İz Yayıncılık, 2003) adlı çeviri kitabı Almanca

olarak basıldı.

Âşık Veysel Şatıroğlu‟nun hayatının ve eserlerinin anlatıldığı “Asik Veysel

(1894 - 1973): Leben, Werk und Wirkung eines türkischen Volkssängers“ (Grin

Verlag, 2011) adlı eser Murat Bulgan tarafından hazırlandı.

Page 23: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

15

1.4. Yüksel Pazarkaya’nın Çevirileri ve Eserleri

Çevirmen ve yazar Yüksel Pazarkaya (Pazarkaya İ., 2010: 8-12), 1940 yılında

İzmir‟de doğmuş, ilkokuldan lise eğitimine kadar İzmir‟de yaşamıştır. Ardından

İstanbul Teknik Üniversitesi, Elektroteknik bölümünde okurken Sümerbank‟ın

Almanya‟da Tekstil Kimya alanında öğrenim görmek isteyen öğrencilere açtığı burs

sınavına girer ve kazanır.

1958 yılında İstanbul‟daki üniversite eğitimini yarıda bırakarak Almanya‟ya

giden Pazarkaya, Germensheim kasabasında bulunan Mainz Üniversitesi‟nde

Yabancı Diller ve Tercümanlık Enstitüsü‟nde bir yıl süreyle Almanca kursuna katılır.

O sıralar, Türkiye‟den kendisinden sonra gelen öğrencilere Almanca konusunda

rehberlik eder. 1959 yılında Stuttgart Üniversitesi‟nde kimya bölümünde eğitimine

başlar. Eğitimi sırasında üniversite bünyesinde faaliyet gösteren kulüplerde edebiyat

ve tiyatro alanlarında çalışmalar yapar.

Almanya‟da Türk Öğrenciler Derneği‟nin çıkardığı Yaprak dergisi için 1960

yılında şiir, öykü ve çeviriler yayınlamaya başlar. Kendisinin belirttiği üzere Attila

İlhan‟ın İstanbul sancısı adlı şiirini Almanca‟ya ilk defa çevirir. 1963 yılında şehrin

en büyük gazetesi olan Stuttgarter Zeitung‟da sanat, politika ve yerel yurt haberleri

yazmaya başlar ve görevlendirmeler alır. Aynı yıl içerisinde SWR‟de (Güney

Almanya Radyosu) sanat ve edebiyatın tatışıldığı programları yapar.

1961 yılında İzmir Yeni Asır gazetesinde yazıları yayınlanmıştır. 1963

yılından itibaren Varlık dergisinde öykü, şiir, deneme, eleştiri ve çevirileri

Page 24: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

16

yayınlanmaya başladı. 1963 yılında kendisi gibi Almanya‟ya okumaya gelen eşi İnci

ile tanışır ve aynı yıl evlenir ve iki çocukları olur.

Kimya Yüksek Mühendisliği okuduğu sırada kendisine gelen Alman Dili ve

Edebiyatı Bölümü‟nde yardımcı asistanlık teklifini kabul eder ve çalışmaya başlar. O

dönem Türkiye‟deki siyasi çekişmelerden dolayı kendisinden eğitimini yarıda kesip

diplomasını almadan Türkiye‟ye geri dönmesi istenmiş, Pazarkaya ise bu isteği kabul

etmeyerek kendisine bağlanan bursun geri ödemesini gerçekleştirerek Almanya‟da

kalmaya devam etmiştir. Kimya alanında okumasına rağmen kendi uzmanlık

alanında hiç çalışmadığını belirtir (Pazarkaya, 2010:14).

1966 yılında Stuttgart Üniversitesi‟nde edebiyat bilimleri ve felsefe dallarında

ikinci eğitim için kaydını yapan Pazarkaya, diğer yandan yurtdışından Almanya‟ya

gelen öğrencilere ön sömestr niteliğinde düzenli olarak Almanca öğrettiğini belirtir.

1969 yılında doktora tezini “Die Dramaturgie des Einakters im 18. Jahrhundert in

der deutschen Literatur” (18. Yüzyılda Alman Edebiyatında Tek Perdelik oyunların

Dramatürjisi) olarak belirleyen Pazarkaya‟nın tezi 1972‟de en yüksek dereceyle

kabul edilir. Tezi daha sonra Kümmerle Verlag tarafından bilimsel yayın olarak

basılmıştır.

Pazarkaya, üniversitede okuduğu yıllarda tiyatro oyunlarında da oynar. Hem

Almanya‟da hem Türkiye‟de turnelere katılır. 1963 yılında gelen teklif üzerine

Stuttgart Üniversitesinin Tiyatrosu‟nu yönetir. 1960‟lı yıllarda Türk şiirinden

Almanca‟ya ilk şiir kitabını çevirir. Arkadaşı Helmut Mader ile birlikte çevirdiği

Orhan Veli Kanık/Poesie, 1966‟da çift dilli olarak yayınlanmıştır. 1985 yılında

Dağyeli Yayınevi‟nden bu kez kapsamı daha geniş Orhan Veli şiirlerini çevirip, yine

Page 25: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

17

çift dilli olarak yayınlanmıştır. Kendisinin belirttiğine göre, 35 tanınmış eleştirmenin

değerlendirmesiyle her ay yayınlanan En İyiler Listesi‟ne giren ilk Türk yazardır

(Pazarkaya, 2010:19). Bu iki eser aynı zamanda incelenen eserleri arasındadır.

Kendisi, yine belirttiğine göre 1953‟te ortaya çıktığı belirlenen, somut şiir türünde

şiir yazan ilk Türk yazardır. Dizi senaryosu yazarlığının yanı sıra, uluslararası

Almanca sınavları eyalet ve federal görevlisi ve Almanya‟da WDR Köln radyosu

eyalet muhabiri olarak görevler almıştır.

Pazarkaya‟nın yayımladığı kitaplar çeşitli alanları kapsamaktadır. Pazarkaya,

Tiyatro oyunları, şiir kitapları, şiir çeviri kitaplarının yanı sıra edebiyat derleme

yazıları, dil öğretimi, kültür incelemeleri gibi alanlarda da kitaplar yayımlamıştır.

Yüksel Pazarkaya‟nın Almanca‟da ve Türkçe‟de yayınlanan bazı eserleri aşağıda

verilmektedir:

Orhan Veli Kanık Poesie. Şiir Kitabı. Almanca-Türkçe. Frankfurt a. Main:

Suhrkamp 1966

Die Liebe von der Liebe. Stuttgart 1968.

Koca Sapmalarda Biz Vardık Şiir Kitabı. İstanbul: Özlem 1968.

Umut Dolayları Şiir. Stuttgart: Edition Y 1969.

Die Dramaturgie des Einakters. Göppingen: Kümmerle 1973.

Utku und der stärkste Mann der Welt. Almanca-Türkçe. Wien, München:

Jugend &Volk 1974.

Aydınlık Kanayan Çiçek Şiir Kitabı. Ankara: Dost 1975.

Oturma İzni. İstanbul: Derinlik 1977.

Page 26: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

18

Heimat in der Fremde?/Yaban Sıla Olur mu? Almanca-Türkçe. Berlin: Ararat

1979.

İncindiğin Yerdir Gurbet Şiir Kitabı. Ankara: Şiir-Tiyatro 1979.

Aya Uçan Minare. İstanbul: Derinlik 1980.

Saat Ankara Şiir Kitabı. İstanbul: Derinlik 1981.

Oktay lernt Atatürk kennen/ Oktay Atatürk‟ü Öğreniyor. Çocuk Romanı.

Deutsch-

Türkisch. Heilbronn: Uncu 1982

Rosen im Frost. Zürich: Union 1982

Spuren des Brots. Zürich: Union 1983.

Ich möchte Freuden schreiben. Fischerhude: Atelier im Bauernhaus 1983.

Beobachtungen zum “Deutschland – Türkischen”. Frankfurt a.M., Bonn:

Pädogogische Arbeitstelle des Deutschen Volkshochschulverbandes 1983.

Unsere Nachbarn, die Baltas. Marl: Adolf-Grimme-Institut des

DeutschenVolkshochschulverbands 1983.

Sen Dolayları Şiir Kitabı. İstanbul: Yazko 1983.

Irrwege/ Koca Sapmalar. Şiir Kitabı. Almanca-Türkçe. Frankfurt a.M.:

Dagyeli 1985.

Fremdartig/ Garip. Şiir Kitabı. Almanca-Türkçe. Frankfurt a.M.: Dagyeli

1985.

Die Wasser Sind Weiser Als Wir- Türkische Lyrik der Gegenwart. München:

Schneekluth 1987

Balık Suyu Sever .Hückelhoven: Schulbuchverlag Anadolu 1987.

Balinanın Bebegi .Hückelhoven: Schulbuchverlag Anadolu 1987.

Page 27: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

19

Ayrıca İstanbul: Bilgi-Başarı 1988.

Karanlıktan Yakınma Şiir Kitabı. İstanbul: Cem 1988.

Der Babylonbus. Siir Kitabı. Frankfurt a.M.: Dagyeli 1989.

Ben Aranıyor . İstanbul: Cem 1989.

Dost Dolayları Şiir Kitabı. İstanbul: Cem 1990.

Sen Dolayları/ Sevgi Dolayları/ Umut Dolayları Şiir Kitabı. İstanbul: Cem

1992.

Kemal und sein Widder. Çocuk Romanı. Würzburg: Arena 1993.

Mediha Tiyatro Eseri. Kültür Bakanlığı: Ankara 1992; 2. Basım 1993.

Ferhat‟ın Yeni Acıları Tiyatro Eseri. Ankara: Kültür Bakanlığı 1993.

Haremden Kadın Kaçırma Tiyatro Eseri. Ödüllü Oyunlar, İzmir 1993.

Mölln ve Solingen‟den Sonra Almanya Üzerine. İstanbul: Sisçanı 1995.

Köşetaşı Tiyatro Eseri. Ankara: Kültür Bakanlığı 2000.

Ich und die Rose. Roman. Hamburg: Rotbuch 2002.

Du Gegenden/ Sen Dolayları. Şiir Kitabı. Erlangen: Sardes 2005.

Nur um der Liebenden Willen dreht sich der Himmel. Erlangen: Sardes 2006.

Mutluluk Şiirleri. İstanbul: Açı 1995.

Somut Şiir. İstanbul: Açı 1996.

Güz Rengi. İstanbul: Sistem 1998.

Yol Dolayları Şiir Kitabı. İstanbul: Cem 2006.

Das Lied vom Frausein- Kadın Olanın Türküsü/ Gülten Akın Şiirleri.

Almanca-Türkçe. Erlangen: Sardes 2008.

Page 28: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

20

Pazarkaya‟nın yayımladığı kitaplar çeşitli alanları kapsamaktadır. Pazarkaya,

Tiyatro oyunlarının, şiirler, şiir çevirilerinin yanı sıra edebiyat derleme yazıları, dil

öğretimi, kültür incelemeleri gibi alanlarda da kitaplar yayımlamıştır.

1.5. Yüksel Pazarkaya Ġle Ġlgili Yapılan ÇalıĢmalar

Yazar ve çevirmen Pazarkaya ile ilgili çok sayıda çalışma gerçekleştirilmiştir.

Bu çalışmalar, yazarın eserleri, dil eğitimi ve kültür incelemeri üzerinedir. Yazar için

armağan ve biyografi kitapları da yayınlanmıştır.

Yazılmış Tezler:

-Deutsche Verhaltensmuster in den Werken von Şinasi Dikmen, Osman Engin und

Yüksel Pazarkaya (Şinasi Dikmen, Osman Engin, ve Yüksel Pazarkaya'nın

eserlerinde Alman davranış kalıpları), Mehmet Öztürk, Doktora Tezi, 2006

-Kültür aktarımında çeviri stratejileri: Yüksel Pazarkaya'nın Türkçe- Almanca çeviri

örneğinde bir araştırma, Füsun Bayrakdar, Yüksek Lisans Tezi, 2008

-Erziehungsprobleme in den Werken von Yüksel Pazarkaya: Ein Beitrag zur

interkulturellen Erziehung mit Hilfe der Literatur (Yüksel Pazarkaya'nın eserlerinde

eğitim problemleri: Edebiyat yardımı ile kültürlerarası eğitime bir katkı), Jale Özcan,

Yüksek Lisans Tezi, 2008

Page 29: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

21

Makaleler:

-Sosyo-Ekonomik Yönüyle Almanya‟ya Göçün Yüksel Pazarkaya‟nın „Oturma İzni‟

Adlı Öykü Kitabına Yansımaları / Ahmet DEMİR / Başkent Üniversitesi Eğitim

Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü

-Yüksel Pazarkaya Örneğinde Göçmen Türk Aydınında Kimlik Problemi ve bu

Problemin Çözümü / İsmail Boyacı / Dokuz Eylül Üniversitesi - Buca Eğitim

Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı

-Yüksel Pazarkaya ve Nevfel Cumart‟ın Şiirlerindeki Almanya İmgelerinin

Karşılaştırılması / Yüksel Kocadoru / Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi Alman

Dili Eğitimi Anabilim Dalı

Yüksel Pazarkaya Kitapları:

-Dilin Çağrısı- Yüksel Pazarkaya‟ya 50. Sanat Yılında Armağan, İnci Pazarkaya,

2010-TÜYAP

-Yüksel Pazarkaya- Sözcüklerin Doğasında Gezinmek, (Haz. Enver Ercan), 2010-

TÜYAP

Page 30: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

22

1.6. Yüksel Pazarkaya’nın Ġncelenen ġiir Çevirisi Kitapları

Bu tez çalışmasında, Yüksel Pazarkaya‟nın Türkçe kaynak metinden

Almancaya çevirdiği dört şiir kitabı incelenmekte:

1) Orhan Veli Kanık‟ın şiirleri ve bunların çevirilerinin bulunduğu 1966

yılında Suhrkamp Yayınevi tarafından basılan ve Pazarkaya‟nın

Helmut Mader ile birlikte çevirdiği “Orhan Veli Kanık- Poesie” adlı

eseri;

2) 1985 yılında çevirmenin tek başına çevirdiği ve Orhan Veli Kanık‟ın

daha fazla şiirinin bulunduğu ve Dağyeli Yayınları tarafından basılan

“Fremdartig- Garip” adlı kitabı;

3) Yirminci yüzyıl Türk şiirinde çok önemli konumlara sahip şairlerin

seçme şiirlerinin toplandığı ve Franz Schneekluth Yayınları tarafından

basılan “Die Wasser sind Weiser als Wir” kitabı;

4) Gülten Akın‟ın seçme şiirlerinden oluşan ve iki dilli olarak Sardes

Yayınları tarafından basılan “Das Lied vom Frausein- Kadın Olanın

Türküsü” kitabı.

1966 yılında basılan “Orhan Veli Kanık- Poesie” adlı çeviri kitabı, şairin

seçilmiş 98 şiirini ve çevirisini kapsamaktadır.

Orhan Veli‟nin 114 şiir çevirisini kapsayan “Fremdartig- Garip” kitabı, şairin

daha fazla şiirini kapsamasına rağmen yine 1966 yılında çevirdiği şiirlerle üzerinde

değişiklik gerçekleştirilmeden bu kitaba eklenmiştir.

Page 31: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

23

Pazarkaya, “Die Wasser sind Weiser als Wir” kitabında 37 şairin toplam 251

şiirini çevirmiştir.

Gülten Akın‟ın seçme şiirlerini topladığı ve çevirdiği “Das Lied vom

Frausein- Kadın Olanın Türküsü” adlı kitabında, Gülten Akın‟ın 153 şiir çevirisi yer

almaktadır.

Pazarkaya‟nın bu şiir çevirilerinin dışında Türkçe olarak yazdığı kendi

şiirlerinin de çevirisini yapmıştır. Bu kitapları incelemeye dâhil edilmemesinin

nedeni, 2005 yılında Almanya‟nın İstanbul Başkonsolosluğu‟nda kendisi için

düzenlenen bir toplantıda bir izleyicinin, kendi şiirlerini hangi yöntemle çevirdiği

sorusuna, Pazarkaya‟nın kendi şiirlerinin farklı bir yöntemle çevirdiğini

belirtmesinden kaynaklanmaktadır:

“Evet, çok farklı bir yöntem izliyorum. Kendi eserlerimi çevirmiyorum,

onları yeniden yazıyorum. Eğer önce Almanca olarak oluşturulmuşsa,

onları yeniden Türkçeye, eğer Türkçe olarak oluşturulmuşsa, Almancaya

yeniden yazıyorum. Tabi ki ilk yazılan, diğer yazılana temel oluşturuyor,

burası açık. Ama eğer Rilke‟yı veya Fritz‟i çevireceksem, o zaman çaba

harcamak durumundayım ve bu da işimi zorlaştırıyor. Orijinalin

özelliklerini ve kendine özgünlüklerini olabildiğince en yakın şekliyle

hedef dile çevirme. Orijinalin kendine özgünlükleri esas alınıyor. Kendi

metinlerimdeki özgünlüklerim, bir yazar olarak, değişmediğini

düşünüyorum”

(Çevrimiçi:http://www.istanbul.diplo.de/contentblob/1958962/Daten/408

42/Pazarkaya_DD.pdf) (Erişim Tarihi: 14.12.2011).

Page 32: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

24

Çevirmen Pazarkaya‟nın Almancadan Türkçeye çevirdiği çok sayıda

Rilke, Goethe ve vb. şairlerin kitapları da bulunmaktadır. Bu çeviriler,

Almancadan Türkçeye çevrildiği için farklı bir araştırma alanı oluşturmaktadır

ve çalışmamıza dâhil edilmemiştir.

Page 33: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

25

BÖLÜM 2: KURAMSAL ÇERÇEVE

2.1. Kavram Olarak Çeviri ve Çeviri Edimi

Çeviri en genel tanımıyla bir dilden başka bir dile aktarma olarak

tanımlanmaktadır. Çeviri çok eski bir uğraş olmasına karşın özellikle 1970‟li

yıllardan itibaren bir disiplin haline gelmiştir ve çeviriye bir dilden diğer bir dile

aktarım olarak bakılmamaya başlanmıştır.

Çeviri edimi, insanlık tarihi kadar eski bir uğraşıdır. Bu durum, eski çağlarda

mağaralarda yaşayan insanların duvarlara çizdikleri resimlerden de anlaşılabilir.

Akıllarında kalan korkuları, sevinçleri, gözlemleri resim çizerek tarif eden insanların

gerçekleştirdiği bu işlem, bir tür „zihinsel çeviri‟ olarak adlandırılabilir.

Yazılı kaynaklara göre çeviri etkinliği M.Ö 4500 yılına uzanmaktadır, diğer

yandan sözlü çeviri etkinliğinin çok önce gerçekleştiği düşünülmektedir (Eruz, 2003:

22). Tercüme olarak da adlandırabileceğimiz bu kavram, M.Ö. 4000 yıllarına uzanan

Süryanice bir sözcüğe dayanmaktadır. Sonraki dönemlerde bu sözcük Arapçaya,

daha sonra da Türkçeye girmiştir. (Eruz, 2003: 17)

Çeviriyi inceleyen kaynaklarda, çeviri etkinliğinin gerekliliğinin iki farklı

kültürün bir arada yaşamaya başlaması ve iki kültür arasında farklar bulunması gibi

durumlarda ortaya çıkmasıyla gerçekleştiği düşünülür (Eruz, 2003: 41). Eruz‟un

belirttiği gibi iki farklı dilin ve kültürün birbirini tanıması evresi, günümüzde Belçika

ve İsviçre örneğinde de görülebilir. Felemenkçe, Fransızca ve Almanca konuşan

toplulukların bulunduğu ve federal bir yapıya sahip Belçika‟da sözkonusu üç dil,

resmi dil olarak kabul edilmektedir. Kantonlara ayrılmış bir yönetim biçimine sahip

Page 34: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

26

İsviçre‟de yine Almanca, Fransızca, İtalyanca resmi diller olarak kabul edilmiştir ve

resmi yazışmalar da bu üç dil ile yürütülmektedir. Bu durum iki ülkenin resmi dil

olarak kabul ettikleri dillerin konuşulduğu ülkelerle sınır komşusu olmaları ve bu

ülkelerde yaşayanların kültürel ve tarihsel ilişkileri bağlantısıyla açıklanabilir. Bu

durumda kültürel alışverişinin, başka bir deyişle çeviri etkinliğinin kaçınılmaz

olduğunu söyleyebiliriz.

Çeviride aktarılan yalnızca konuşma ya da yazı dili değil, aynı zamanda

kültürlere, geleneklere özgü öğeler ile estetik beğeniler-kaygılar, değer yargıları gibi

somut ve soyut imgelerdir. Bu nedenle de eski çağlardan beri çevirinin nasıl

yapılması gerektiğine ilişkin felsefeciler, şairler, din adamları, edebiyatçılar, on

dokuzuncu yüzyıldan itibaren farklı disiplinlerde çalışan bilim adamları, 1950‟lerden

itibaren ise bu alanla uğraşmaya başlayan dilbilimciler, çeviribilimciler ve

çevirmenlerce tartışılmıştır.

Göktürk (2002: 17), çeviriyi tanımlarken aynı zamanda nasıl olması

gerektiğinin de altını çizmektedir: “Çevirmenin görevi tek tek sözcükleri ya da

tümcelerden çok metinleri çevirmektir. Sözcüklerin ya da tümcelerin önemini

azımsamak anlamına gelmez bu. Nitekim tek bir sözcüğün ya da tümcenin bütün bir

metin işlevi kazandığı durumlar da yok değildir. Bununla birlikte başarılı çeviri,

çevrilmesi söz konusu olan metin ile ilgili iletişimsel özelliklerin yakından

tanınmasıyla gerçekleşebilir.”

Göktürk, aynı zamanda çevirmenin hem kaynak dilin hem de erek dilin

işleyiş düzenini iyi tanıması gerektiğini ve her iki dilde de dilbilgisel öğeleri

çözümleyecek nitelikte olması gerektiğini vurgulamıştır (Göktürk, 2002: 17).

Page 35: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

27

2.2. Çeviri EleĢtirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile ĠliĢkisi

Çeviri eleştirisi üzerine yapılan çok sayıda çalışmada görüş birliğine dayalı

bir kuram oluşturulamamıştır. Çeviri eleştirisini metin düzeyinde irdeleyen Reiß,

“(…) tüm metinler üzerinde uygulanabilecek bir çeviri kuramının günümüzde de

olmadığını” (1986: 14), ancak Otto Kade‟nin, Jumpelt‟in, Nida‟nın, Kloepfer ve

Wuthenow‟ın bu alanda dikkate değer çalışmalar yaptıklarını belirtmekte. Reiß,

“Kade, çalışmalarında sadece „pragmatik‟ metinleri, Jumpelt doğa bilimleri-teknik

metinleri, Nida kutsal kitap çevirisindeki problemleri, Kloepfer‟ın „edebi‟ denilen ve

düzyazıyla şiiri eşit sayan metinleri ve Wuthenow özellikle edebi şaheserlerinin

çevirisindeki zorluklarını ve kendine özgünlüklerini” (1986: 15) incelediklerini

vurgulamıştır.

Çeviri metnin olduğu kadar orijinal metnin de önemini belirten Reiß, , “bir

metnin çevirisinde hiçbir zaman tek yanlı olarak erek dil odaklı türü ile

yetinilmeme(si)ni” gerektiğini (Reiß, 1986: 17), eleştiriyi gerçekleştirecek

eleştirmenin de hem kaynak dili hem erek dili iyi bilmesi gerektiğini vurgulayarak,

“erek dilde belirli şekilde ifade eden çevirmenin, dil bilgisinin kendisini nerede

yalnız bıraktığını” (Reiß, 1986: 19) anlayacağını ve “bu gibi dilsel kuralsızlıkların ve

kayıpların çevirinin kalitesi üzerine olumsuz vargıya yol açacağını” (Reiß, 1986: 19)

belirtiyor. Eleştiri boyutunu kaynak metin düzeyinden ele alındığında, “çevirmenin

takip etmesi gereken yol(un), yazarın iradesini dikkate almak” olduğunu ve “bunu

gerçekleştirip gerçekleştirmediği, yazarın bildirim iradesini ne kadar anladığını, onu

nasıl tasvir ettiğini, onun erek dile canlı olarak aktarmayı ne ölçüde başardığı,

kaynak metin ile karşılaştırılması sonucu” anlaşılabilir.

Page 36: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

28

Yapılan çeviri üzerine sağlıklı bir eleştiri yapılabilmesi için öncelikle metin

düzeyinden belirli noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir. Bunlar uygun bir

çevirinin gerçekleştirilmesi için gereklidir. Reiß (1986: 24), adil bir çeviri

eleştirisinin gerçekleştirilmesi için “(…) orijinalin dilsel oluşumunda metin tipi

özelliklerinin, diliçi yapıların ve dildışı etkenlerin” dikkate alınması gerektiğini

belirtir. Çevirinin gerçekleştirilmesinin metin türüne bağlı olması, Reiß‟ın metin

türlerini kategorize etmesine neden olmuştur. Çok sayıda metin türü olmasına karşın,

metnin türünü belirleyen özelliklerin ağırlığına göre ayıran Reiß (1986: 32), “sunum

özelliği taşıyan içerik odaklı metinler (inhaltsbetonte Texte), ifadenin öne çıktığı

biçem odaklı metinler (formbetonte Texte), çağrı işlevinin ön planda olduğu çağrı

odaklı metinler (appellbetonte Texte)” ve kitabının sonraki baskısında dâhil ettiği

işitsel-görsel odaklı metinler (audio-mediale Texte) olarak ayırmıştır.

Bu çalışmanın devamında Katharina Reiß‟ın “Möglichkeiten und Grenzen der

Übersetzungskritik” adlı eserinde yer alan metin türleri daha ayrıntılı olarak ele

alınacaktır.

2.2.1. Ġçerik Odaklı Metinler

İçerik odaklı metinlere örnek olarak haber, röportaj, yorum, ticari mektuplar,

ürün listeleri, kullanma kılavuzları, patent belgeleri, diplomalar, resmi evrak, ders

materyalleri, bilimsel metinler gösterilebilir. Bu tür metinlerde, “bakış açısına göre

hızlı, doğru, kapsamlı bir biçimde tanıtmayı veya bir konu hakkında bilgilendirme”

(Reiß, 1986: 35) amaçlanmaktadır.

Page 37: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

29

2.2.2. Çağrı Odaklı Metinler

Çağrı işlevinin öne çıktığı çağrı odaklı metinlerde “sadece içeriği belirli bir

şekilde bildirmek değil, daha çok bir amaç için, belirli bir hedef doğrultusunda dil

dışı bir etki uyandırmaktır.” (Reiß, 1986: 44). Bildirim amacının gerçekleştirildiği

“reklamlar, ilanlar, misyonerlik, propaganda, polemik, demagoji, hiciv amaçlı

metinler” çağrı odaklı metin türlerinden sayılır. Bu tür metinler, “amaç dildeki

metnin orijinal metindeki etkinin aynısını yaratmalı” (Reiß, 1986: 47). Aynı etkinin

yaratılabilmesi için “Çevirmeni orijinal (metnin) içeriğinden ve biçiminden, diğer

metin türlerinin çevirisine oranla daha fazla sapmaya başvurması gerektirir” (Reiß,

1986: 47). Reklam metinleri konunun tipik bir örneği olarak ele alınır. Almanya‟da

olumlu tepki alan bir reklam, Türkiye‟de olumsuz karşılanabilir. Kültürün ve inanç

dünyasının farklı olması, reklamın da farklı çevrilmesine neden olabilir. Almanca bir

reklamda domuz imgesinin, uğur anlamında kullanılması ve bunun Türkçe reklamda

da kullanılması, Türkçe konuşan ve Müslüman olan okuyucu tarafından kabul

edilmeyebilir. Bu konudaki sorun çeviriden çok kültürel bir anlayış farklılığından

kaynaklanır.

2.2.3. Görsel-ĠĢitsel Odaklı Metinler

Görsel- işitsel odaklı metinler daha çok “dil dışı (teknik) medyanın ve dil dışı

grafiksel, akustik, görme ile ilgili ifade biçiminin ürünleridir (…) Diğer yandan bu

tür metinler, içerik (belgesel vs.) ve biçem odaklı (piyes) veya çağrı odaklı (komedi,

Page 38: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

30

trajedi) metinler içerisinde sınıflandırılabilir” (Reiß, 1986: 49-50). Görsel- işitsel

odaklı metinlerin çevirisini etkileyen birçok etken bulunmaktadır. Konuşma metninin

kendisi; görüntülenen ortam; görüntülenen eğer kişilerse bunların jest ve mimikleri;

beden dilleri; konuşmacıların duygu durumuna bağlı olarak değişen ses tonları; arka

fon müziğinin farklı kültür alıcılarında farklı çağrışımlar uyandırması gibi etkenler,

kaynak metnin çevirisini de etkileyecektir.

Bu tür metinlere örnek olarak televizyon filmleri, sinema filmleri, radyo ve

televizyonlarda yayınlanan radyo yorumları, radyo tiyatrosu gibi metinler verilebilir.

Hem görselliğin hem de seslerin belirleyici rol oynadığı bu tür metinlerde çevirmenin

metni bir bütün olarak düşünmesinin yanı sıra metin dışı öğeleri (sesler, beden dili

vb.) de dikkate alarak çevirmesi önem arzetmektedir.

2.2.4. Biçem Odaklı Metinler

Şiir çevirisinin bazı özelliklerini incelenen bu çalışmamızda şiiri, biçem

odaklı metin türü olarak düşünülebilir. Reiß çalışmasında, “Biçemden anlaşılması

gereken, yazarın içerikten farklı olarak belirttiği şeyi nasıl anlattığı biçimindedir.

Ancak bu belirgin özellik kullanımsal bir metin için de geçerli” (1986: 37) olduğunu

belirtir. Estetik kaygının ön plana çıktığı bu tür metinlerde Reiß (1986: 38) “içerik

odaklı metinlerde ön plana çıkan dilin ifade ediş işlevi, çeviride biçemin

benzemesiyle benzer bir etki yaratmalıdır. Ancak bu şekilde eşdeğerlikten söz

edilebilir (…). Biçemlerde tümün parçası olan sesler bile önem kazanabilir.

Sözdizimsel ile biçemsel özelliklerin, kafiye durumlarının, atasözü ve mecaz

Page 39: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

31

kullanımlarının (…) yanı sıra fonetik öğelerin de sadece şiirlerde değil, aynı

zamanda edebi düzyazıda da önemli faktörler” (1986: 38)olduğunu vurgular.

Biçem odaklı metinlerin çevirisinde nasıl bir yol izlenmesi gerektiği üzerine

düşüncelerini dile getiren Reiß, ilk olarak aynı etkinin hedeflenmesi gerektiğini ve

çevirmenin bir köle gibi kaynak dildeki biçemleri taklit etmemesini önererek, kaynak

metinden esinlenerek içselleştirmesi ve erek okuyucuda da aynı etkiyi yaratacak

biçem arayışına girmesi gerektiğini belirtir (Reiß, 1986: 39). Bu durum kuşkusuz

kaynak metinden bağımsız yeni bir biçemin yaratılmasına neden olacaktır, fakat erek

dil okuyucusunu etkileme bağlamında eşdeğer bir yöntem olarak uygun olacaktır.

Biçem odaklı metinlere örnek olarak hangi metinlerin gireceği konusunda öncelikli

olarak “söylediklerinden çok ifade ediş biçiminin, dilsel ve biçemsel şekillerin ve

estetik etki yaratmak amacında olan tüm metinler”in (Reiß, 1986: 40) bu gruba dâhil

olabileceğini belirtir. “Genel anlamda edebi düzyazı özelliği taşıyan anekdotlar,

biyografiler, kısa öyküler, romanlar, gazetelerin kültür ve edebiyat sayfaları ve şiirin

bütün türleri” (Reiß, 1986: 41) biçem odaklı metinler içerisine dâhil edilebilir. İçerik

odaklı metinlerin çevirisinde erek odaklı çeviri ön plana çıkarken ”biçem odaklı

yapıların çevirisinde kaynak odaklı yöntem ele alınmakta(dır)” (Reiß, 1986: 42).

Daha önce ele alınan ve bilginin ön planda olduğu

“İçerik odaklı metinlerde metin bağlamındaki bilgiler, erek dildeki yasa ve

normlara uygun olarak kısaltılmadan verilmelidir. Biçem odaklı metinlerde kaynak

dilin dilsel aracı –sadece bilgiyi değil- erek dilsel ifade ediş biçiminin sonucunu

etkiliyor. Orijinal metnin yazarı dil normlarından saparsa, o zaman biçem odaklı

metinlerde çevirmen de normlardan sapabilir ve yaratıcı olabilir” (Reiß, 1986: 42).

Daha önce Schleiermacher‟ın edebi ve kullanmalık metin ayrımında yazarın

okura götürülmesi, okurun yazara götürülmesi tartışmasına benzer bir tartışmayı

Page 40: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

32

Reiß da yapmaktadır: ”Bu durumda eleştirmen, okuyucunun çevirmen tarafından

orijinal metne yönlendirilmesinde başarılı olup olmadığını değerlendirir. Burada eğer

yazar o amaçla yazmadıysa okuyucu (çevirmen tarafından) „kendi dünyasından

soyutlanabilir‟ ama „şaşırtılmamalıdır‟ da” (Reiß, 1986: 43). Şiir çevirisinde de

karşımıza çıkan deyimlerin, atasözlerinin, mecaz anlatımların içerik odaklı

metinlerde erek dilde var olan eşdeğer bir karşılığın bulunması gerekir. Biçem odaklı

metinlerin çevirisi konusunda ise “kaynak dile özgü atasözlerin sözcüğü sözcüğüne

çevirisi gereklidir. Bu çeviri okura anlaşılmaz ve yabancı gelirse, erek dilde bulunan

bir atasözüyle ve kaynak dilde özgün bir mecaz anlatımı sözcüğü sözcüğüne

çevirmek uygun olacaktır” (Reiß, 1986: 43) demekte. Burada okurun yazara

götürülmesi ve yabancıyla tanıştırılması öncelik kazanıyor. Reiß‟ın çevir i

eleştirisinde gerekli gördüğü metin türü ayrımında belirttiği dört metin türünden biri

olan ve edebi tür olan şiir metinlerinin de dâhil olduğu biçem odaklı metinler, çeviri

eleştirisi yöntemi açısından bu çalışmanın çıkış noktasını oluşturmaktadır.

2.3. Kavram Olarak Edebi Çeviri

Çeviri sürecinde izlenecek yöntemin belirlenmesi, öncelikle çevrilecek metin

türünün tespit edilmesiyle mümkündür. Kullanma kılavuzları, bilimsel makaleler gibi

işlevsel özelliği bulunan kullanmalık metinlerde bilgi aktarımı ön plandadır. Bu tür

metinlerde estetik kaygı güdülmemesi daha doğru bir tutumdur. Aksoy, edebiyat

metinlerini diğer metin türlerinden ayıranın, “(…) yazarın kendi seçimi ve birikimi

doğrultusunda oluşturduğu, olağandışı ve alışılmamış sözcük ve anlatımların belirli

bir etki uyandırmak amacıyla kullanılması” (2002: 53) olduğunu belirtir. Edebi

Page 41: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

33

çevirilerde ise, bilginin bir başka dile aktarımı değil, özgün eserde işlenen olayların,

duygunun ve biçemin erek dile aktarılması öne çıkmaktadır. Bu yalnızca dilsel

düzlemde değil, aynı zamanda kültürel düzlemde gerçekleşmelidir. Kullanmalık

metinlerden farklı olarak edebi metinlerde belirli bir kalıptan söz edilemez. Şiir,

roman, tiyatro gibi edebi metin türlerinin biçimsel kalıpları dışında mutlaka

bulundurması gereken belirli bir dilsel kalıp da bulunmamaktadır. Özgün eserin

yazarı kendi dilsel ve düşünsel kalıbını kendisi oluşturur ve bu durum ona geniş bir

yaratım imkânı sunar. O halde çeviri metin de çevrildiğinde bir özgün metin

konumuna gelmektedir. Bunun sebebi, erek dile çevirecek çevirmenin kaynak eseri

ilk okuyan olması ve çözümlemeler gerçekleştirerek erek dile nasıl çevireceğine

karar verip, yeniden yaratmasıdır. Aksoy, çevirmenin de yaratıcı bir konuma

geçtiğini şu sözlerle belirtir: “Yazın metni çevirisinde güç kılan en önemli

özellik(ler), dilin bu özgün ve yaratıcı kullanımıdır. Dolayısıyla yazın çevirisi, doğası

gereği yöntemsel tüm özelliklerinin yanı sıra, çevirmeni kaynak metin sınırları içinde

yaratıcı olmaya zorlar.” (2002: 57). O halde çevirmen de ikinci yaratıcı konumuna

gelmektedir. Edebi çeviride çevirmene düşen ilk görev, (Aksoy, 2002: 64)

“çevireceği metne bir okuyucu olarak yaklaşmasıdır. Çevirmen için metin yalnızca

dilbilimsel bir olgu değil, iletişimsel işleve sahip, belirli bir ortam içine yerleştirilmiş

bir birim ve geniş sosyokültürel yelpazenin bir kısmıdır. Çevirmenin çeviri amaçlı

metin çözümlemesiyle, önce kaynak metnin içinde bulunduğu kültürel ve toplumsal

konumunu ve işlevini belirlemekle başlaması gerekir.”

Edebi çevirilerde kullanılan sözcükler sadece dilbilgisel özellikler değil, söz

sanatlarını da barındırırlar. Eğretileme, kinaye, benzetme, ironi, eleştiri vb.

kullanımlar kaynak edebi metinde bulunur ve bu da çeviri sürecinde çevirmene

Page 42: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

34

zorluklar yaşatabilir. Edebi metinlerde sadece belirli bir olayı anlatmanın ötesinde

okuyucusunda belli duygu ve düşünceler oluşturmayı amaçlayan ve yazarın biçemini

de önemli ölçüde belirleyen özel bir dil kullanımı öne çıkar.

Göktürk (2002: 18-22), edebi çeviriyi de ilgilendiren ve çeviriyi yönlendiren

etkenleri ele alarak bunları altı başlıkta ele almıştır. Çeviriyi sözcüklerin ve

anlamlarının, metin türünün, iletişimin, çeviri alıcısının, metnin iletisinin ve metnin

işlevinin etkilediğini belirtmiştir. Sözcüklerin çevirisinde kaynak metnin biçimsel

öğeleri korunmaya çalışılırken anlamsal düzlemde kaynak metnin yapısının

anlambilimsel, sözdizimsel ve biçembilimsel düzlemde korunması öngörülüyor.

Edebi metin türünün belirlenmesinde çevirmenin, Göktürk‟ün (2002: 19) de belirttiği

gibi “(…) kaynak dildeki metnin içerdiği özgün yaratıcılık anlarını da, bütün

yenilikleri ve yabancılıkları ile birlikte kavranmasını sağlayacak bir yorum bilgisi

(Hermeneutik) yeteneğiyle donanmış olması gerekir.” İletişim bağlamında edebi

çeviride “hangi okur, hangi yazar, hangi tür bilgi” gibi sorular öne çıkar. Çeviri

metnin alıcısı da, edebi çeviride çevirinin nasıl olması gerektiğinin, çevirmenin hangi

bilgileri ve yazınsal özellikleri çevirisine dâhil etmesi gerektiği bakımından

önemlidir. Göktürk (2002: 21) beşinci etken olarak nitelendirdiği metnin iletisinin ne

şekilde verildiği (alıcıya gönderildiği) çeviri aşamasında yine çevirmeni etkilediğini

belirtir. Metnin işlevi etkeninden kastettiği, yazarın metni ne yapmaya çalıştığı, neyi

amaçladığıdır.

Kullanmalık metinlerde uygulanan çeviri yöntemini edebi metinlerde de

uygulamak, yani sadece dilbilgisi kuralına bağlı kalarak çevirmek doğru bir yöntem

olmayabilir. Böyle bir çeviri, erek kültür okuyucusuna, kaynak metnin edebi

değerinin, metnin içerisinde bulunan göndermelerinin ulaşamamasına neden olabilir.

Page 43: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

35

Çevirmene düşen görev, çeviri sürecinde üzerinde durulan imgelerin, kullanılan

ifadelerin erek kültürde tam karşılığı varsa verebilmek. Bunlar eğer yoksa çevirmen,

tıpkı Yüksel Pazarkaya örneğinde incelenecek olan şiir çevirisi bağlamında olduğu

gibi, erek kültür okur için çeviride eklemeler, dipnotlar, giriş veya sonuç yazıları

oluşturarak okuru bu konuda bilgilendirmesi gerekir.

Edebi çeviri alanında çalışan çevirmenin de belli donanımlara sahip olmalıdır.

Her şeyden önce kaynak dili ve kültürü iyi tanıması ve bilmesinin yanında

çevirilerini gerçekleştireceği yazarları da iyi tanımalıdır. Yazarın yaşamını, hayat

görüşünü, yaşadığı dönemi, eserini oluşturduğu kültürel çevreyi öğrenmelidir. Ancak

bu şekilde yazarın eserini yazarken nelerden etkilendiğini, yazarken neyi

amaçladığını çözebilir. Diğer yandan çevireceği metnin erek dizgeye neden, hangi

okur kitlesine yönelik aktaracağını da önceden belirlemesi gerekir. Çevirmene düşen

bir diğer görev, çevirisini gerçekleştireceği erek dili ve kültürü iyi bilmesinin

yanında erek kültürün söylem biçimlerini, deyim ve atasözlerini, değer yargılarını da

iyi tanımasıdır. Bunlar, özellikle çevirisini gerçekleştirdiği edebi metnin erek

okuyucu tarafından doğru algılanması için önemlidir. Çevirmen, böyle bir durumda

sadece sözcüğü sözcüğüne çeviri yöntemini bir kenara bırakarak kaynak metin

yazarının eserinde ulaşmaya çalıştığı hedefin aynısını erek metinde de uygulamaya

çabalamalıdır.

Levy (1969: 25), edebiyat bilimi bağlamında değerlendirmelerde bulunan

edebi çevirinin nasıl olması gerektiğine ilişkin tartışmaları bir araya toplamış ve liste

oluşturmuştur:

1. Çeviri orijinal metindeki sözcükleri,

Page 44: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

36

2. Orijinal metindeki fikri aktarabilmelidir.

3. Çeviri metin tıpkı orijinal bir metin gibi okunabilmelidir.

4. Çeviri tıpkı bir çeviri metin gibi okunabilmelidir.

5. Çeviri, orijinalin biçemini çeviriye yansıtabilmelidir.

6. Çeviri, yazarın biçemini göstermelidir.

7. Çeviri, orijinal metnin yazıldığı dönemin özelliklerini yansıtacak biçimde

çevrilmelidir.

8. Çeviri, çevirmenin çevirdiği dönem dikkate alınarak çevrilmelidir.

9. Çeviri, orijinal metnin çevirisi esnasında erek metne eklemeler

yapabilmelidir veya çeviri metinde kaynak metinden farklı olarak eksiltmeler

yapabilmelidir.

10. Çeviri, çeviri metnin içerisine hiçbir zaman eklemeler yapmamalıdır.

11. Dizeler düzyazı olarak çevrilmelidir.

12. Dizeler, dize olarak çevrilmelidir.

Yukarıda maddeler halinde belirtilen ve edebi çevirinin nasıl olması gerektiği

hakkında yapılan tartışmalar, bu alanda çalışan uzman ve çevirmenlerin kişisel

tercihlerinden de kaynaklanır.

Aksoy (2002: 83-99), edebi çeviride çevirmenin ve çevirinin karşılaştığı

sorunlara beş bölümde değinmektedir:

1- Sanatsal dil kullanımı ile ilgili sorunlar;

2- Dilbilgisel sorunlar;

3- Kültürel sözcükler ve kavramlar,

4- Zamansal farklılıklar ile ilgili sorunlar,

Page 45: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

37

5- Edebi türler ve teknikler ile ilgili sorunlar

Sanatsal dil kullanımı ile ilgili sorunla inceleme konumuzu oluşturan şiir

çevirisinde de karşılaşılmaktadır. Bu kullanımların erek kültürde bulunmaması

çeviriyi güçleştirmektedir.

Sözcüklerin ve kavramların kültürler arasında farklı çağrışımlar uyandırması,

kabul edilen bir gerçektir. Fakat her kültürün imgelere, durumlara yüklediği anlamlar

değiştiğinden bu durum hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar doğurabilir. Örnek

olarak Orhan Veli‟nin Kızılcık şiiri verilebilir. Şiirde geçen Kızılcık sözcüğü, Sovyet

yanlısı kişi için kullanılıyor. Buna rağmen Pazarkaya tarafından Almancaya

Kornelkirsche çevrilerek erek okuyucunun zihninde başka imgelerin oluşmasına

neden olmuştur (Ayr. bkz. Bengi Öner - İnce, 2009: 25 v.s.). Orhan Veli‟nin Tereyağ

şiirinde Türkçe okur için etkisi büyük olmayan fakat erek okuyucuda tepki

doğurabilecek “Hitler amca” deyişinin bulunması, kültürden kültüre alımlamanın

değişebileceğinin en önemli göstergesidir.

Çeviride kaynak eserin sanatsal ve işlevsel özelliklerinin erek metne

aktarılmasında Newmark‟ın (Akt. Aksoy, 2002: 91) önerdiği yöntemler

bulunmaktadır. Bunlar sözcüğü sözcüğüne çeviri, aktarım ve uyarlamadır. Buna göre

sözcüğü sözcüğüne çeviride, çevrilecek kültüre özgü kavramları aktaran sözcükler ve

cümleler erek kültürdeki eşdeğerlilikleri bulunarak çevrilmelidir. Aktarım, erek dilde

karşılığı olmayan coğrafi, tarihi yer isimlerinin, unvanların, kurum ve kuruluşların

vb. öğelerin erek kültüre taşınmasıdır. Uyarlamaysa, kaynak dilde var olan öğelerin,

erek kültürde bulunan benzeriyle karşılanmasıdır. Uyarlamada ortaya çıkan sorun ise,

kaynak esere özgü öğelerin yok olması ve özgünlüğünü yitirmesidir.

Page 46: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

38

Eski zamanda, dilin daha eski bir biçimiyle yazılmış edebi metinlerin nasıl

çevrileceği de sorun teşkil eder. Çevrilecek edebi metnin dili farklı olabileceği için

çevirmen de günümüz erek diliyle mi yoksa eski erek dil ile mi, çevirmesi

gerektiğine karar vermelidir. Diğer yandan edebi metinde geçmişteki bir olaya

eleştiri getiriliyorsa, tarihsel ve kültürel bilgisi bulunmayan erek okuyucunun bunu

anlaması ve yorumlaması sorun yaratacaktır. Çevirmene düşen görev, bunu dipnotta

veya ayrı bir kısımda açıklayarak eserde geçen göndermenin tarihi arka planını

açıklamak olmalıdır.

2.4. Kavram Olarak ġiir

Şiiri, diğer metin türlerinden ayıran birçok özellik bulunmaktadır. Şiiri diğer

edebi türlerden ayıran özellikler, şiir dilinde var olan uyak, ölçü, ritim ve ses

yinelemelerinin yanı sıra anlatılmak istenenleri öz bir biçimde aktararak okuyucuyu

etkilemesinin yanında seçilen sözcüklerin kullanımıyla çok anlamlılığı ile her

okuyucunun zihinsel düşünme sürecinde farklı duygulara da sürüklemesidir. Şiir

sanatı, “düzyazı ile anlatılamayacak duygu, imge ve coşkuların şiir yoluyla anlatılma

yöntemleri, kuralları ve biçimleri“nin bütünüdür.

Anlatımındaki etkileme gücüyle, kuruluş, biçim ve biçem yönlerinden diğer

edebi türlerinden ayrılan şiir, “gerek içerik, öz, gerekse söze dönüştürme, sunuluş

açısından özgün, etkilemeye, duygulandırmaya yönelik, yaratı niteliği taşıyan bir söz

sanatı türüdür” (Aksan, 2006: 8). Aksan‟ın belirttiği içerik ve öz kavramları ile

Page 47: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

39

belirtilmek istenen, şairin düşünce ve duygu dünyasında oluşan kendine has olan

imge ve coşkulardır.

Türk Dil Kurumu şiiri “Zengin sembollerle, ritimli sözlerle, seslerin uyumlu

kullanımıyla ortaya çıkan, hece ve durak bakımından denk ve kendi başına bir bütün

olan edebi bir anlatım biçimi” (TDK, 1988: 1386), olarak tanımlanmıştır . Şiir

sadece seslerle ve ritimlerle anlatılan bir edebi tür değil, aynı zamanda bir dilin,

kültürü, gelenekleri, değer yargıları, hayata bakış, yaşam biçimi ve dilinin sözvarlığı

hakkında ipuçları sunan ve “duygu, düşünce, gözlem, izlenim ve imgelerin genellikle

ölçü, uyak, ses uyumu gibi öğelerden de yararlanarak yoğun biçimde dile getirildiği

sanatlı bir yazın türü” dür.

Aksan şiir dilinin özelliklerinin onu diğer edebi türlerden ayırdığını şu şekilde

belirtir: “(…) şiir dilini öteki metinlerin dilinden ayıran yönlerden biri, tarih boyunca

bu dilde uyak, ses yinelemeleri, ölçü, ritim gibi(…) öğelerden yararlanılarak bir

müzikalite sağlamaya yönelmiş olmasıdır(…)” (2006: 19). Edebiyat türleri içerisinde

sözcük öğelerinin kullanımıyla oluşturulan müzikalite, şiirde daha belirgindir.

Şiir çevirisi üzerine çalışmaları bulunan Bengi-Öner (2001: 15), şiirin

“yazınsal anlatım türü olarak gücünü günlük dil üzerinde yapılan sapmalar ve

tekrarlardan aldığını fakat günlük dil olarak gazete haber metninin veya bir

makalenin de kabul edildiği ve kimi durumlarda bu kullanımın çok yoğun” olduğunu

söyler. Bu sebepten şiiri “günlük dil olmayan dil olarak değil, dilin imkanlarının

zorlandığı ve en yaratıcı dil olarak tanımlanması” gerektiğini söylemekte.

Page 48: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

40

2.4.1. ġiir Çevirisi Yöntemleri

Şiir çevirisi nasıl olmalı tartışması, hem şairleri hem de bu alanda

çalışmalarını yürüten araştırmacıları ilgilendiren bir konu olmuştur. Bengi-Öner, şiir

çevirisinin “çeviribilim kapsamında ele alınmadığını ve çeviribilimin böyle bir çeviri

olgusuna açıklama getirememesinin doğal olarak çevirmenleri rahatsız ettiğini”

(Bengi-Öner, 1999: 13) belirtir. Şiir çevirisi ve uygulanması gereken yöntemler

üzerine yapılan çalışmalarda, konuya ilişkin bakış açılarının ve görüş ayrılıkların

bulunması, şiir çevirisi üzerine kapsamlı ve geçerli bir normun oluşturulmasını

engellediği belirtilmektedir.

Goethe, şiir çevirisinin üç türüne değinmektedir: “Şiiri, bir başka kültüre

yaklaştırmak için onun düzyazı olarak çevrilebileceğini” (Akt. Bassnett, 1999: 269)

belirtmektedir. Parodi olarak nitelendirdiği ikinci tür çeviri, “erek kültürün

beklentilerine uygun olarak yapılabilecek bir çeviri yöntemi”dir. Üçüncü ve

Goethe‟nin en uygun olarak nitelendirdiği yöntem ise “kaynak metinle mutlak

benzerlik gösteren çeviri”dir. Bunun “ilk başta erek kültürde yabancılaşma etkisi

yaratacağı, buna karşın erek kültür dizgesine olumlu etkileri olacağı”nı

belirtmektedir. İnceleyeceğimiz şiir çevirilerinde de Goethe‟nin değindiği gibi

kaynak odaklı bir çeviri yaklaşımın benimsendiğini görebiliriz. Şiirlerde kültürel

ağırlıklı olarak görülen biçim ve biçemler, erek okuyucuda yabancılık etkisi

yaratabilir.

Page 49: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

41

17. yüzyıl yazar ve çevirmeni Dryden (Akt. Bengi-Öner, 1999: 114), şiir

çevirisinde kuralcı bir yaklaşımdan kaçınmak gerektiğini belirterek şiir çevirisi

gerçekleştirecek olan çevirmenlere dört ilkeden söz eder:

1. Şiir Sanatında yeteneğini kanıtlamış olmasının yanı sıra yazarın dilinde

ve kendi dilinde usta olmayan hiçbir kimse şiir çeviremez.

2. Sadece şairin dilini anlamamız yeterli değildir. Onu öteki şairlerden

ayıran ve şair kişiliğini belirleyen özel düşünce ve anlatım biçimlerini

anlamamız gerekir.

3. Benzer bir titizliği sunuş biçimi, yani sözcükler konusunda göstermeliyiz.

4. Yazarın oluşturduğu metnin içlemi kutsaldır ve çiğnenmemelidir.

Dryden, kuralcı yaklaşıma karşı çıktığı halde dördüncü maddede şiirin

içleminin değiştirilmemesi gerektiğini belirterek, kuralcı yaklaşımını belirtmiştir.

18. yüzyılda çevirmen ve şairi Longfellow, çevirmenin görevinin yazarın ne

dediğini rapor edip açıklamak olmadığını, kaynak metin yazarının neyi, nasıl

dediğini aktarmak olması gerektiği görüşünü savunuyor (bkz. Bengi-Öner, 1999:

115). Longfellow, şiirin ritmi konusuna değinmemiş, daha çok şiirin içerik düzlemi

üzerinde durmuştur.

Valéry, “şiir çevirisinin zor olduğunu, saf şiire en yakın eşdeğerinin şiir

çevirisi olduğunu belirtir, şiir çevirmeni esasında kendi dilinin ve şiir geleneğinin

etkisi altında” olduğunu belirtmiştir (Akt. Aksoy, 2002: 131). Anadili erek dil olan

çevirmen için geçerli olan bu durum, iki dilin ve kültürün etkisinde yetişmiş olan

çevirmenler için bir istisna oluşturabilir.

Page 50: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

42

Andre Lefevere (1990: 35-42), şiir çevirisinin güçlüklerine ve çeviri

yöntemlerine değinerek şiir çevirisiyle ilgili yedi strateji saptar:

1- Sessel Çeviri

2- Sözcüğü sözcüğüne çeviri

3- Vezin çevirisi

4- Dizelerin düzyazıya çevirisi

5- Uyak çevirisi

6- Uyaksız koşuk çevirisi

7- Yorum

“Sessel çeviride ne denli az çeviri yapılırsa o denli başarılı olunacağını”

bildiren Lefevere, “bu tür çeviri karmaşık sözdizimsel bilmecelere yol açacağını,

sadece sesi öne aldığı ve kaynak metnin diğer özelliklerini çarpıtacağı için işe

yaramayacak bir çeviri olacağı”nı (1990: 36) bildirmiştir.

Sözcüğü sözcüğüne çeviriye Lefevere (1990: 36), “yakalanması güç bir

doğruluk peşinde koşmak” olduğunu, bunun sebebinin “bire bir özdeş iki dil yoktur”

savıyla açıklamakta. “Diller arası mutlak denklik bulunmadığı için tamamıyla bire

bir çeviri olamayacağını” belirtmektedir. “Sözcüğü sözcüğüne çeviri, kaynak eserin

yazın özelliğini aktarmamakla” birlikte, “kaynak metni tek başına çözemeyecek, ama

çoğu zaman karşı sayfaya basılmış olan sözcüğü sözcüğüne çevirisine arada bir göz

atarak zar zor çözebilecek okurlara yardımcı olmak için” (1990: 37) yapıldığını

belirtmektedir. Bu durum kaynak dili bilmeyen okuyucu için çözüm olmamakla

birlikte şiirin ard alanında bulunan kültürel özellikleri de fark edememesine neden

Page 51: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

43

olacaktır. Kaynak dilin bilinmesi, şiirin ard alanını anlamak için yetersiz

kalabilmektedir. Kaynak okuyucunun, kaynak dilin kültürünü de bilmesi gerekir.

Diğer yandan vezin çevirisi yapan çevirmen, “dikkatini kaynak metnin sadece

dış özelliklerine yoğunlaştırarak yapıtın edebi özelliğini kaybetmesine neden olur”

(Lefevere, 1990: 38). Çevirmen öncelikle vezni verme çabasından vazgeçmelidir.

Vezin çevirisinde hece ölçüsünü dikkate alarak çevirisini gerçekleştirecek olan

çevirmen, şiiri bu nedenle mekanikleştirip şiirin edebi yönünü ortaya çıkarmak

yerine şiirde edebi yönün tümden kaybolmasına neden olabilecektir.

Vezin çevirisinde olduğu gibi uyak çevirisinde de benzer sıkıntıların ortaya

çıkabileceğinin altını çizen Lefevere, uyak çevirisinin “(…) ister istemez kaynak

metnin parodisine dönüşür, çevirmene sıkıntılar yaşatır. Uyaksız koşuk çevirmeni de

kaynak metinde dizeleri genişletip vezin düzenine bağlı kalırsa, bir sözcüğü veya

sözcük öbeğini öne çıkararak aşırı yorumlamalara ve çarpıtmalara” (Lefevere, 1990:

38) gidebilir.

Lefevere‟in betimlediği bir başka çevirmen profili ise „dizeleri düzyazıya

aktaran çevirmen‟dir. Kaynak şiirde bulunan sözcüklerin veya söz öbeklerinin erek

dile doğrudan çevirisi mümkün değilse, çevirmen “(…) iletişim kaybını önlemek için

dolambaçlı anlatımlar, eğretilemeli deyimler, açıklayıcı sözcük öbekleri kullanacak

ve böylece kaynak metinden farklı olarak erek metni kalabalıklaştırarak” (Lefevere,

1990: 38) kaynak şiirden farklı olarak fazla sözcükler ekleyecektir.

Şiir çevirisinde, uyarlamanın ve öykünmenin, kaynak metinden sapılmasına

neden olduğnunu belirten Lefevere, bunun “kaynak metnin bütününden çok tek bir

yönüne yoğunlaşacağı tehlikesi” (Lefevere, 1990: 38) bulunduğunu belirtir.

Page 52: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

44

Köksal, Lefevere‟in bu yedi stratejisine biçem çevirisini ve örüntü şiir

çevirisini (pattern poetry translation) de eklemektedir: „İki şair çağdaş olsa bile aynı

dille aktarılamazlar, şairlerin kullandığı biçem birbirinden farklıdır. Örüntü şiir

çevirisi, belirli bir şekille düzenlenen dizelere sahiptir.“ (2008: 74). Köksal, bu

şiirlerin özellikle Doğuya özgü olduğunu ve Yunan pastoral şairlerinde de

görüldüğünü belirtir (bkz. Köksal, 2008: 75).

Holmes, şiir çevirisinde izlenebilecek biçimsel beş stratejiden

bahsetmektedir: Mimetische Form„da (Mimetik biçim) çevirmen, her iki dilin

edebiyat dizgesi benzerlik gösteriyorsa, kaynak şiiri erek dilde tekrar vermektedir.

Bunun yanında bir dil dizgesinin başka bir dil dizgesiyle tam örtüşemeyeceğinin de

altını çizmektedir. Analogische Strategie (örnekseme stratejisi) olarak nitelediği

ikinci stratejide, kaynak dizgede orijinal biçimin işlevini çözümleyip, erek dizgede

eşdeğerlik gösterecek bir başka orijinal biçim oluşturulmaktadır. Organische

Strategie (Organik strateji) olarak nitelendirdiği üçüncü strateji, kaynak şiirin

anlamsal malzemesini erek dilde kabul edilebilir bir stratejiyle çevrilmesidir.

Holmes, bu stratejinin özellikle 20. yüzyıldan itibaren çevirmenlerin sıkça

başvurduğu bir strateji olduğunu ve kaynak şiirdeki uyak ve ritim özelliklerinden

bağımsız olarak erek dile uyaksız olarak aktarıldığını belirtiyor. Dördüncü strateji ise

kaynak şiirin düzyazı olarak erek dile kazandırılmasıdır (Akt. Bassnett, 1999: 271-

272).

Şiirde estetik beğeniler ön plana çıktığından, bu durum kültürden kültüre de

farklılıklar gösterecektir. Rosenberg, şiir çevirisi yapan çevirmenin, kaynak şiiri

değerlendirerek okuyucu üzerindeki etkisini araştırmasını ve erek şiirini bu

Page 53: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

45

doğrultuda, kendi yaratıcılığını da içine katarak çevirmesi gerektiğini belirtir (Akt.

Köksal 2008: 78).

Ezra Pound, “şiir çevirmeninin çok iyi bir filolog ve kültür adamı olması

gerektiğini” belirtir. Çevirmen çevireceği şairi, şiirin tekniğini, türünü, şiirsellik

unsurlarını çok iyi tanımalı, incelemeli, çevireceği şairi iyi bilmesi“ (Akt. Aksoy,

2002: 131) gerekir. Beaugrande, “şiirin çevirisinde hata olarak görülenlerin çoğu,

çevirmenin yanlış yazmasından, ya da yanlış karşılılar bulmasından değil, eksik

okumasından kaynaklandığını, çevirmenin öncelikle yapması gerekenin kafasının

içindeki zihinsel süreçte yeni bir metin üretmeye yönelik bir faaliyete girişme”si

(Akt. Aksoy, 2002: 132) gerektiğini savunur. Şiirin içerisinde bulunan, şairin

yaşadığı toplumun kültürel arka planını, hayata bakış açısını da barındırdığından

şairin kendisi de iyi bilinmelidir.

“Şiir Çevirisinde Tercihler” adlı makalesinde Barnstone (1990: 96-99), şiir

okurunun farklı dönemlerde okuduğu ve kendi öznel düşünce süzgecinden geçirdiği

için şiiri tek bir yöntemle okumanın olanaksız olduğunu belirtir. Çevirmenin de

okuyucunun yaşadığı bu süreci, çevirirken yaşayacağı için doğru olan tek bir

çeviriden söz etmek mümkün değildir. Çevirmenin kaynak şiirden yola çıkarak aldığı

biçem, kendi döneminin geleneğinden ve beğenilerinden etkilenecektir. Barnstone‟a

göre çevirmen bir yandan özgün metne saygı gösterirken diğer yandan sözcüğü

sözcüğüne çeviren bir “aktarıcı” olmamalıdır. Uyaklı şiirin uyaksız çevrilmesi de

kaynak şiirin saygınlığının yitirilmesine neden olur. İngilizce şiir bağlamında ele

aldığı makalesinde Barnstone, İngilizcenin uyaklı şiir yazmak için esnek bir yapıya

sahip olduğunu ve kolaylıklar sağladığını belirtir.

Page 54: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

46

Barnstone‟un değindiği uyak konusu, inceleyeceğimiz Türkçe- Almanca şiir

örneklerinde geçerliliğini yitirmektedir, bunun nedeni Türkçenin ve Almancanın

sözdizimsel özelliklerinde farklılıklar bulunması, şiirin uyak düzeninde kaynak

şiirden anlamsal düzlemde uzaklaşılmasına neden olmasıdır. Barnstone, çeviride eğer

eski dönemin bir ürünü çevrilecekse bunun mümkünse çevrilecek dilin güncel diliyle

çevrilmesi gerektiğini söyler ve şiir çevirisinde öykünme ve açımlama yoluna

gidilmişse bunun çevirmen tarafından ayrıca belirtilmesi gerektiğininin altını çizer.

Barnstone, belirttiği tüm yöntemlerin, eğer erek okuyucu bunu kabul ederse,

istisnalar taşıdığını belirtir ve bunun seçimi yine çevirmene aittir. Tek kabul

edilmeyecek olan durum ise yanlış çevirilerdir.

Bir şiirin her zaman kesin olarak kabul edilmiş bir çevirisi olamayacağının

altını çizen Auden ise her kuşağın kendi çeşitlemesini üretmesi gerektiğini belirtir

(Akt. Aksoy, 2002: 133). Ancak Auden‟in yeni şiir yazımı olarak da

nitelendirilebilecek olan bu görüşü, Pazarkaya‟nın şiirler örneğiyle uyuşmamaktadır.

Pazarkaya, Die Wasser Sind Weiser als Wir adlı şiir çevirisi kitabının önsözünde,

kaynak metin sınırları içinde kalmaya çalıştığının altını çizmiştir.

Şiirde çevirilebilirliği, kaynak metnin içerisinde bulunan dil öğelerinin

çevirinin olanakları ölçüsünde yapısal, yazınsal ya da işlevsel ve anlamsal açıdan

yerine konabilme olanağı olarak değerlendiren Popovic, kaynak metinden bağımsız

bir eser yaratma, bağımsız davranma özgürlüğüne kaynak metin bağlamında ve onun

okunan bir eser olarak üretmesi koşuluyla sahip olunduğuna değinir (Akt. Aksoy,

2002: 137). Popovic‟in “deyiş kaydırma” olarak tanımladığı (Ayr. bkz. Popovic,

2008: 87-92) ve çeviride yapılan deyiş kaymaları çevirmenin hatasından değil, çeviri

sürecinin doğal bir parçası olarak iki dilin dilsel ve sanatsal beğenilerin farklılığından

Page 55: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

47

kaynaklanmaktadır. Bu durum, doğru/ yanlış çeviri eleştirisini değerlendirme dışı

bırakarak, kaynak metnin özünü erek metinde de oluşturabilmek adına kaydırmaların

gerekli olduğunu ortaya çıkarır.

Mathews, şiir çevirisinin yeni bir şiir yazmak anlamına geldiğini, çeviri şiirin

kaynak şiirin vurguladığı anlam özelliğinden uzaklaşmaması ve şiirdeki biçimin de

uyumlu olması gerektiğini belirtir (Akt. Aksoy, 2002: 138). Kaynak şiirdeki anlamın

ve biçimin erek metinde aynı olması gerektiğini belirten Mathews‟in düşüncesinden

ayrılan August Wilhelm Schlegel ise şiirin dış yapısı olarak nitelendirilen biçimini,

şiir çevirisinde aynı ve benzeri izlenimler oluşturulması gerektiğini belirtir, buna

karşın şiir çevirisinde ölçütün dış süsleme olmaması gerektiğinin de altını çizer (Akt.

Köksal, 2008: 74).

Şiir çevirisine ilişkin Türkiye‟deki tartışılmalar çerçevesinde Kayahan (1988:

148), şiir çevirisinde çevrilecek şiiri öncelikle çok iyi anlamak gerektiğini; bunun

yanında çevirmenin kendi yorumunu şiire yansıtmaması gerektiğini belirtir

(Kayahan, 1988: 148). Çevrilecek şiirin şairini de tanımanın gerekliliğini, onun bakış

açısını bu şekilde erek şiire yansıtmanın önemini vurgular (Kayahan, 1988: 148).

Kayahan, şiiri çevirmeden önce onu üç öğeye ayırıp saptamalar yaparak çevirdiğini

belirtir:

Sessel Şiir: Şiir seslerden kurulmuş bir nesnedir. (…) Bir şiirde belirli sesler daha

yoğun kullanılmışsa, bunun nedenlerini araştırmak gerekir. Elbette, bu seslerin

hangileri olduğunu saptamak da ilk adımdır.

Atmosferik Şiir: Ses toplulukları, belirli atmosfer yaratır. Şiir de bir ses topluluğu

olduğuna göre, her şiirin kendine özgü bir atmosferi vardır.(…)

Page 56: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

48

Şair, şiirine hangi atmosferi vermiştir? Atmosferin işlevi nedir? Öncelikle bu

soruları cevaplandırmak gerekir.

Anlamsal Şiir: Sözcüklerin anlamı nedir? Sözcükler çift anlamlı mıdır? Sözcükler

dize içinde ne anlam kazanıyor? Şair, neden özellikle o sözcüğü kullanmıştır? Şiirin,

bir bütün olarak kavramsal anlamı nedir? Şair ne anlatmak istiyor? Bir düşünce

üzerinde yoğunlaşmış mı? Anlam düşünsel mi, yoksa duyumsal mı? (…)(Kayahan,

1988: 149)

Şiirde, anlamla seslerin kaynaşıp bir bütünlük oluşturması, onu farklı bir erek

dizgede aynı etkiyi yaratarak oluşturma çabası, kaynak şiirden sapılmasına ve esin

şiirin oluşmasına neden olabilir. Kuzhan, şiir çevirisinde eşdeğerliğin

sağlanamayacağını belirtir: “Hayır, şiirin çevirisi olmaz. Kimi sözler başka bir dile

çevrilebilir; ama şiir (sözü) değil. Şiir çevrilmeyendir; ancak bir defa söylenebilir,

ancak bir türlü söylenebilir. Şiir yazıldığı dilin yaratısıdır. Başka bir deyişle, şiir

dilinin şiiridir. Benim yaptığım; başka bir dilin şiirinden esinlenerek, o şiiri

anadilimde söylemektir. Anadilime çevrilen şiir, artık çeviri-şiir değil, kendi başına

bir şiirdir. İşte bu anlayışla çevirdiğim (bir anlamda yazdığım) şiirlere „esin şiiri‟

adını veriyorum.” (Kuzhan, 1992: 65). Özellikle Can Yücel‟in şiir çevirilerinde “esin

şiir”in örnekleri görülebilir: Onu erek kültürün kabul edebileceği bir çeviri

anlayışıyla yeniden çevirmek.

Bengi–Öner, şiiri yorumlamada “metin içi dil verilerinin (sesbirimler,

biçimbirimler, noktalama imleri, sözcükler, söz dizimi vb.) özel kullanımlarının ve

bu kullanımların metin içindeki işlevinin ne olduğunun incelenmesi” gerektiğini

belirtir (Bengi–Öner, 2001: 15). Diğer yandan “hem dilsel hem dil dışı olabilen

Page 57: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

49

metin dışı verilerinin de dikkate alınması gerektiği”ne (Bengi–Öner, 2001: 15) dikkat

çeker ve “çevirinin dillerarası ve kültürlerarası bir edim olmasından dolayı birtakım

kısıtlamaların etkisinde” (Bengi–Öner, 2001: 15) kalacağını belirtir. Bu sorunu

ortadan kaldırmak için çevirmen, “şiir çevirisinde iki veriyi de dikkate alarak

çevirmeli ve gerçekleştirdiği çalışmaları birbirinden bağımsız olarak tekrar okuyarak

kendisinde oluşan düşünceleri kıyaslamalı”dır (Bengi–Öner, 2001: 15). Bu şekilde

gerçekleştirdiği çeviri ile kaynak metin arasında hem biçimsel hem de içeriksel

olarak benzerlikleri ve ayrılıkları görebilir.

Şiir çevirisinin zorluğuna değinen Gürsel, şiirin “yapısı gereği doğal dili

kullanan şiirin gerçekte düzanlamların en aza indirgendiği buna karşılık

yananlamların biçimsel öğelerle bütünleşerek önem kazandığı bir ikincil dil

oluşturmasıyla” (Gürsel, 1978: 155)açıklanabileceğini belirtiyor. Kaynak metinde

geçen yan anlamın erek dilde de yananlamıyla geri verilebilmesi çevirmen için

zorluk çıkartır. Bunun sebebi, erek dilde düzanlamsal karşılığı bulunan sözcüklerin

yananlamları da taşıyıp taşımayacağı sorunudur. Gürsel, kaynak dilde var olan anlam

ve biçimlerin erek dilde tam olarak karşılanamayacağını Vardar şu açıklamalarıyla

dile getirir:

“Özellikle doğal dilleri kullanan ikincil dillerle üst dillere

değin çeviriler güçlük oranının doruk noktasına ulaştığı

kesimlerdir. Örneğin, şiir çevirisinde „gösteren‟i

verebilmek, biçimleri, bütünsel öğeleri aktarabilmek son

derece güçtür. Bu düzlemde, anlamın ötesinde, doğrudan

doğruya gösterene bağlı bir bildirişim olgusuyla karşı

karşıya olduğumuzu unutmamalıyız. Çevirinin olanaksızlığı

Page 58: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

50

konusunda öne sürülen çeşitli düşüncelerin kaynaklandığı

başlıca olgulara bu alanda rastlanır, gerçekten de çeviri bu

düzlemde ikinci bir yaratım eylemiyle özdeşleşir” (Gürsel,

1978: 156).

Vardar‟ın bu yaklaşımı, şiir çevirisinde öykünmeden oluşturulmuş yeni şiir

olarak görülmesini sağlar. Biçim ve bütünsel öğeler erek dilde de kaynak dildeki

etkiyi yaratabilmesi için sözcüğü sözcüğüne ve anlamına göre çevirinin birlikte

kullanılmasına göre kolaylaşabilir. Anlamına göre çeviriden kastettiğimiz, şiirde

kullanılan atasözlerin, deyimlerin, ikilemelerin vb. yapıların erek dilde eşdeğerinin

araştırılması, varsa erek dilde var olan ile kullanılması, bu yoksa onların anlamını

verecek ve erek okuyucunun yadırgamayacağı bir deyişi kullanmak olacaktır. Bu

durum, kuşkusuz kültürler arası çeviri için geçerli olmayabilir.

Şiirin en önemli unsurlarından biri de sözcük ekonomisidir. Berk‟e göre

“Çeviride şiir dilinin bulunmasında, şiirin yapısına bağlılık, söyleyiş biçimi, anlam

tutarlılığı gibi ilkelerin dışında, sözcük ekonomisi diyebileceğimiz bir şey de vardır

ki, bu da ayrı bir önem taşır. (…) Anlamın korunması sözcük ekonomisine

bağlandığı ölçüde vardır; taştığı, çoğaltıldığı, uzatıldığı zaman şiirin yapısına ters

düşeceğinden, o yapıya yaklaşımı da ortadan kaldırır“ (Berk, 1978: 75). Özellikle,

atasözleri, deyimler, ikilemeler, kültürel öğeler, çoğu kez anlamın verilmesi ve erek

okuyucuyu aydınlatmak için açımlanarak anlatılır. Şiir çevirisinde de bu yöntemin

benimsenmesi, şiirin sözcük ekonomisi üzerine kurulu yapısını zedeler. Örnek olarak

İlhan Berk‟in Saint-Antoine‟in Güvercinleri şiirini ve Pazarkaya‟nın çevirisini

verebiliriz:

Page 59: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

51

(…)

Eleni‟den önce

Daha ben çocuktum daha tütüne daha kahveye alışmamıştım

Sabahları, akşamları bilmiyordum daha

Bir gün bakıyorum akşam ellerimde gözlerimde

Bir gün sabah her yanım

(…)

(Berk, 2006: 201)

(…)

Vor Helena

War ich noch ein Kind noch hatte ich mir den Tabak nicht den Kaffee

nicht angewöhnt

Den Morgen, den Abend kannte ich noch nicht

Eines Tages sehe ich- in meinen Hӓnden in meinen Augen der Abend

Eines Tages der Morgen alles an mir.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 173)

Kaynak şiirde “Daha ben çocuktum daha tütüne daha kahveye alışmamıştım”

dizesinde alışmamıştım fiilini tütün ve kahveye bağlarken, erek şiirde “War ich noch

ein Kind noch hatte ich mir den Tabak nicht den Kaffee nicht angewöhnt“ dizesiyle

iki defa nicht sözcüğünü kullanılarak şiir ritminde de sorun yarattığı görülebilir.

Kaynak şiirde görülen sözcük ekonomisi erek şiirin bu dizesinde kaybolmuştur. Erek

şiirde birinci nicht‟in yazılmaması kaynak şiirin yapısını koruyabilir: War ich noch

ein Kind noch hatte ich mir den Tabak, den Kaffee nicht angewöhnt.

2.5. Kültür ve Kültür Aktarımı

Çeviri dilsel olduğu kadar aynı zamanda kültür odaklı bir edimdir. Çalışmada

inceleyeceğimiz kültür ve kültürün aktarımı konuları çok yönlü ve boyutlu

kavramlardır. Kültür kavramına uzmanlar tarafından çeşitli tanımlar getirilmiştir.

Göhring, Alman çeviribilim çevreleri tarafından da kabul görmüş kültür tanımını

Page 60: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

52

şöyle ifade etmektedir: “Toplumun değişik kesimlerindeki davranışların beklentilere

uygun olduklarına ya da uygun olmadıklarına ya da kişinin bizzat kendisi ile ilgili,

toplumda beklentilere uygun davranabilmesi için, tabi bunu istiyorsa, ya da

beklentilere uygun olmayan davranışları sonuçlarıyla beraber kabul edip karar

verilebilmesi için, bilinmesi, hakim olunması ve hissedilmesi gerekenlerin

bütünüdür, kültür.” (Bkz. Snell-Hornby, 2006: 55). Alman çeviribilimci Vermeer,

Göhring‟in tanımını değiştirerek: “(…) Toplumun üyelerinin davranışlarının

şekillendiği normların, geleneklerin ve düşüncelerin bütünü ve bu davranışların

sonuçlarının bütünü” olarak tanımlamıştır (Bkz. Snell-Hornby, 2006: 55). İki bilim

adamının açıklamalarından, kültürü toplumun tüm faktörlerin etkileşimiyle

bütünleşmiş olarak gelişen ve gelişmeye devam eden bir görüngü olarak da

tanımlanabilir.

Kadric‟e göre “Kültür aslında yaşadığımız çevrenin sonucudur; bu çevreye

ilişkin ihtiyaçların karşılanmasıdır ve aynı zamanda bu ihtiyaçlarımızı nasıl

karşılayacağımızı ve onun üzerinden iletişime geçeceğimizin yöntemidir” (Kadric

2005: 60). Kültürel görüngüler, sadece ülkeden ülkeye değişmez, aynı zamanda bir

ülkenin veya ülkenin bölgeleri içerisinde de diğer bölgelerde olmayan unsurlar

görülebilir.

Ammann, kültürün kendi içerisinde de bölümlere ayrılmakta olduğu

görüşündedir:

a) Parakültür: Belli bir toplumun kültürü. Burada kastedilen, toplumun geneli

için geçerli olan kurallar ve uzlaşımlardır.

Page 61: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

53

b) Diakültür: Belli bir kesimin kültürü. Toplumun içinde yer alan belirli bir

kesimin kültürü.

c) İdiokültür: Belli bir bireyin kültürü. Bir kişinin hayatından edindiği

tecrübelerle değerli saydığı kurallar ve uzlaşımlardır. (Ammann, 1995: 43).

Ammann, bu üç kültür kategorisi tanımını birbirinden ayırmanın zor

olduğunu, aslında hepsinin iç içe geçtiğini belirtir. Buradan diyebiliriz ki, parakültür,

diakültürü ve idiokültürü etkisi altına alır. Buna karşın idiokültürün ve diakültürün

toplamı ve sürekliliği, parakültürü etkilemektedir. Bu tez çalışmasında Parakültür

kavramı çıkış noktası olacaktır.

Vermeer‟e göre “Bir toplumun ve üyelerinin kültürü (…), ilgili dilin yapısının

anlambilimsel ve biçimsel alanından belirlenir. (…) Dil kuşkusuz tek başına ve

toplumun üyeleri olan bireylerden etkilenir. Yine davranışlar sosyal dışı faktörlerden,

örneğin coğrafi ve iklimsel gerçeklerden etkilenir. Bu noktada dil, kültürün bir

parçası olarak görülebilir. Çoğu kez de „donmuş‟ tarafı, yani dil, kültürel anlayışın

arkasında kalır” (Vermeer, 1990: 9 vd.). Belirli bir ülkede veya bölgede yaşayan

insanların değer yargıları, konuşma biçimleri, yaşam alışkanlıkları çeşitli etkenlere

bağlı olarak değişebilmektedir. Bu durum kültür aktarımının gerçekleşmesini de

etkilemektedir. Kültürlerin aynı bilgiye, geleneklere, bakış açılarına, normlara vb.

sahip olmadıklarının bilincinde olan çevirmen, çevirisini gerçekleştireceği kaynak

dilin ve erek dilin kültürel özelliklerini bilen bir uzman olmalıdır. Diller arası

çevirinin aynı zamanda kültürlerarası bir aktarım olması, kaynak ve erek kültüre

hâkimiyet olmadan iyi bir çeviri ürünün ortaya çıkması mümkün değildir çünkü dil

aynı zamanda bir kültürün ifadesidir.

Page 62: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

54

Çevirmen, “farklı bir eser yaratma ve bağımsız davranma özgürlüğüne, ancak

kaynak metin bağlamında ve onu yaşayan ve okunan bir eser olarak üretmek

koşuluyla sahiptir. Bu şekilde çevirmen, içinde bulunduğu kültürel durumda uygun

karşılıklar bulma uğraşısına girişir“ (Aksoy, 2002: 137). Çevirmenin uygun

karşılıkları bulmak için her iki kültüre ve dile hakim olması beklenir. Dil

hakimiyetinin yanında çevirmenin sahip olması beklenen kültür bilgisi, çok katmanlı

bir sistemin bütünüdür.

Çeviribilimci Newmark, kültürü bir yaşam biçimi ve iletişim aracı olarak dili

o topluma özgü göstergeleri olan bir ifade olarak tarif eder. Newmark kültürel dili,

evrensel ve kişisel dilden ayırır ve kültürün unsurlarını maddelere ayırır (Akt. Erten,

1992: 69):

1. Madde kültürü

a) Yiyecekler

b) Giyecekler

c) Ev ve yaşamla ilgili öğeler

d) Ulaşım

2. Sosyal kültür

iş ve boş vakitleri değerlendirme

3. Organizasyonlar

Örf ve adetler

Kavramlar

Etkinlikler

a) Politik

b) Dini

c) Sanatsal

4. Jest, mimikler ve alışkanlıklar

Page 63: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

55

O halde çeviriye, kültürel etkileşimin ve alışverişin toplamıdır denebilir.

Kaynak Çevirmen Alıcı

Bu şemada belirttiğimiz “kaynak”, çeviri metnin anlamını sağlayan kültür,

”alıcı”yı yazarın vermek istediği iletiyi anlaşılır şekilde alan, “çevirmen”i de bu iki

uç arasında hizmet eden arabulucu olarak nitelendirebiliriz.

Buna göre kültürün paylaşılması için kaynak ile alıcının görüşü ve kültürü

algılama biçiminin aynı olması gerekmektedir. Eğer uyumsuzluk varsa bu sefer

çevirmen devreye girmek durumunda kalır: “Kültür transferinde çevirmenin bakış

açısı ve algılama yetisi, iletinin amacına ulaşmasında en önemli etken olarak ortaya

çıkar” (Erten, 1992: 69). Bu durumda şunu söyleyebiliriz, kültürün aktarımı için, her

şeyden önce alıcının iletiyi alabilmesi gerekir. Eğer alım başarılıysa, kaynak ileti,

(kültür-metin) alıcı için yabancı olmaz. İletinin alıcıya ulaştırılmasında görev

üstlenen çevirmen, sadece sözlüklerden uygun karşılıkları bulan ve iletiyi aktaran

kişi olarak düşünülmemelidir. Çevirmen, kaynak kültür ve alıcı kültür arasındaki

kültürel farkların da bilincinde olan ve kültürler arasındaki algılamayı zorlaştıran

etkenlere çözüm bulan „arabulucu‟ olarak nitelendirilebilir.

Çevirmen, aktarımında sürekli başarılı olabilmesi için, “kültürel bilgisini

canlı tutmak, geniş kapsamlı araştırmak, düşünmek durumundadır. Bunların yanında

çevirmenin, birikimlerini sezgi, sentez ve tutarlılık ölçütlerine göre tartması” gerekir

(Erten, 1992: 71).

Çeviri problemlerini kültür kaynaklı ve dil kaynaklı olarak ikiye ayıran

Politzer (Bkz. Floros, 2002: 34), kültür kaynaklı çeviri problemini çözülemez olarak

nitelemesinin yanında iki çözüm yolu önerir: Çeviriden vazgeçilir ve yabancı olan

Page 64: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

56

kavram (açıklanarak) kullanılır veya kavram, erek kültürde işlevsel ve anlamsal

olarak benzer bir kavramla karşılanır. İkinci yöntemin seçilmesi, şiir çevirisi

bağlamında yazarın amaçladığı Türk şiirini ve kültürünü tanıtma edimine

ulaşılamayacağı sonucunu gösterebilir.

Kültürel öğelerin aktarımı konusunda çeviri stratejileri geliştiren Reiß, sadece

kaynak dil ülkesinde tanınan konuları, kuruluşları, adet ve gelenekleri „Realia‟ olarak

adlandırır ve bu sorunun çözümünde dört yöntem önerir:

1- aktarım (Entlehnung): “Kaynak dilde bulunan soyut fikrin yanında sosyo-

ekonomik veya kültürel yapıların veya olguların alınması,

2- ödünçleme (Lehnübersetzung): erek dilde leksikografik yeni birimlerin

oluşturulması,

3- yabancı olan kavramın dipnot düşülerek doğrudan alınması,

4- “açıklayıcı” çeviri. (Reiß, 1971: 79)

Aktarım yönteminde Realia‟ları açıklamak için kaynak kültüre ait yapıların

alınması, erek metnin kalabalıklaşmasına neden olabilir. Kalabalıklaşma ile

kastedilen, kaynak metinde olmayan bilgilerin erek metinde bulunmasıdır.

Ödünçleme yöntemiyle oluşturulan yeni sözcük birimleri, eğer sözlüklerde

bulunmuyorsa, çevirmen tarafından dipnot olarak veya ilgili erek metnin notlar

kısmında ayrıca açıklanmalıdır. Yine açıklayıcı çeviride de erek metin

kalabalıklaşacaktır, fakat kaynak metindeki anlam tam olarak erek metne

yansıtılabilecektir. Yine de roman, öykü, tiyatro gibi edebi metinler için uygun olan

bu yöntem, şiir çevirilerinde metnin kalabalıklaşmasına neden olabilmektedir.

Page 65: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

57

Kültürel öğelerin aktarımında kullanılabilecek yöntemler konusunda Reiß ile

benzer düşünceleri paylaşan Koller, çevirmenin kültür farklılığından kaynaklanacak

boşlukları kapatması gerektiğini belirtir ve bunun için belirli yöntemler önerir:

1- Kavramın erek dile doğrudan kaynak dilde olduğu gibi veya alınırken erek

dilin fonetik, sesletim ve/ya morfolojik normlarına uygun olarak alınması.

2- Ödünçleme (Lehnübersetzung): kaynak dil kavramı sözcüğü sözcüğüne

çevrilir.

3- Kaynak kavramın, erek dilde yakın anlamı olan başka bir kavramla

karşılanması.

4- Kaynak dildeki kavram erek dile yorumlanarak, tanımlanarak alınır.

5- Uyarlama (Adaptation): kaynak dilde tek bir kavramla açıklanan durum,

bildirişim ilişkisi de göz önünde tutularak benzer bir işlev gören başka bir

kavramın kullanılması (Koller, 1997: 232).

Her iki araştırmacının çeviri yöntemlerini karşılaştırdığımızda ödünçlemenin,

kavramı açıklamanın, bir kavram yerine erek dilde yakın olan başka bir kavramın

kullanılması gibi stratejilerin benzerlik gösterdiği görülebilir. İnceleyeceğimiz şiir

çevirilerinde çevirmenin karşılaştığı engeller için uyguladığı çözüm yollarını ayrıca

irdeleyeceğiz.

Page 66: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

58

BÖLÜM 3: ÇEVĠRĠ ĠNCELEMELERĠ

3.1. Kültürel Öğeler

Kaynak dilden başka bir dile çevrilen eserlerde, kaynak dilde ve kültüründe o

kültüre ait bilgiler ve göndermeler bulunur. Kaynak dilin ve kültürün yabancısı olan

erek okuyucu, içerisinde kaynak kültüre özgü çok sayıda kavramlar bulunduran

metinleri kaynak metin okuyucusu gibi anlamayabilir. Bu durumda çevirmenin,

kaynak kültürün bu gibi özelliklerini tanıtması ve erek okuyucunun fark edemediği

göndermeleri anlaması için, kültüre özgü bilgiler ve göndermeler hakkında erek

okuyucuyu bilgilendirmesi beklenir. Bu süreçte çevirmen, dipnotlarla açıklamalarda

bulunabilir. Pazarkaya, bu sorunu kitabının sonunda yaptığı açıklamalar ile çözmeye

çalışmıştır. İncelediğimiz metinlerde erek okuyucu yabancı olduğu konulara ilişkin

kimi bilgilerin verilmeye çalışıldığı gözlenmekle birlikte, bu bilgilerin yer yer az ve

yetersiz olduğu gözlenmektedir. Bu da erek okuyucunun kaynak metni tam

anlamamasına ya da yanlış anlamasına neden olabilmektedir.

Cemal Süreya‟nın Dalga şiirinde “vallahi billahi” deyişi erek metinde “yemin

ederim” anlamına gelen “ich schwöre“ olarak çevrilmiş. Kültürel bir özellik taşıyan

bu sözcüğün erek dilde kaybolduğu görülür. “kafayı çekmek” deyişi Türkçede içki

içmek anlamına gelirken erek metinde “besoffen” (sarhoş olmak) anlamında

kullanılmış ve anlam değişikliğine neden olmuştur. Çevirmenin „kafayı çekmek‟ fiili

için Almanca karşılığı olarak „kümmeln, picheln‟ fiilerini kullanması daha uygun

olurdu:

Page 67: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

59

(…)

Bir kadının yüzü avucum kadar

İki gözümle gördüm vallahi billahi

Yıldızlar vardı kafayı çekmiştim

Bu kimin meyhanesi ha ha ha

(…)

(Süreya, 2012: 118)

(…)

Das Gesicht einer Frau so groß wie meine Handfläche

Mit eigenen Augen sah ich es ich schwöre

Sterne waren da ich war besoffen

Wessen Kneipe ist das ha ha ha.

(Pazarkaya, 1987: 307)

Edip Cansever‟in Yaşamak Telaşı şiirinde “Salça kokusuna mutfağımın.”

dizesinde geçen salçayı “Soßengeruch” olarak aktarmıştır. Kaynak dilde geçen salça,

erek dile “Soße” (Sos) olarak aktarılmıştır, kaynak kültürde bilinen anlamıyla tam

örtüşmemektedir. Çevirmen özellikle salçanın ne olduğunu ve Türk yemek

kültüründeki yerini dipnotlar kısmında kısaca açıklayabilirdi:

Hiç böyle ısınmamıştım:

(…)

Salça kokusuna mutfağımın.

Akan dereye, uçan buluta.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 278)

Nie hatte ich mich so erwärmt

(…)

Für den Soßengeruch meiner Küche,

für den fließenden Bach, für die treibende Wolke,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 279)

Ahmet Muhip Dranas Büyük Olsun şiirinde kaynak kültür okuyucusunun

aşina olduğu Kerem ile Aslı anlatısına bir göndermede bulunuyor. Erek okuyucuya

Page 68: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

60

yabancı gelebilecek bu göndermeyi çevirmen, notlar kısmında açıklamakta

(Pazarkaya, 1987: 386): “Ahmet Muhip Dranas‟ın şiirinde geçen Kerem‟i, tıpkı

Ferhat ve Şirinde olduğu gibi halk anlatıda geçen aşık bir kahramanı.“. Bu açıklama

erek okuyucu için yeterli olmayabilir. Ferhat‟ın dağları, Şirin‟e olan aşkından

deldiğini anlatan çevirmen, Büyük Olsun şiirinde dile getirilen yanmanın, gerçek

anlamda bir yanma olmadığını ayrıca belirtmeliydi:

(…)

Aşkım da, özlemim de hepsi, her şey ve mahzun.

İnsan bir yanınca Kerem misal yanmalı,

Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı.

(Dranas, 2009: 78)

(…)

Meine Liebe, meine Sehnsucht, traurig obendrein.

Wenn man einmal brennt, muß man wie Kerem brennen,

Selbst von seinem Schlaf sich erst am jüngsten Tag trennen.

(Pazarkaya, 1987: 75)

Cahit Sıtkı Tarancı‟nın Otuz Beş Yaş şiirinde geçen “Bir namazlık saltanatın

olacak,/Taht misâli o musalla taşında.” dizeleri, İslam ve Türk kültürüne özgü olan

“namaz” (buradaki anlamıyla cenaze namazı), “musalla taşı” öğeleri erek şiire

yansıtılmamıştır. Çevirmen, bunun yerine “Totenmesse” kavramını kullanmıştır.

“Totenmesse”, ölen kişi için yapılan dini tören anlamına gelmektedir ve namazın

özelliğini tam olarak karşılayamamaktadır. Buradaki çeviride İslami usulü yapılan

cenaze namazı betimi ortadan kalkmıştır. Diğer yandan “musalla taşı” kavramı da

“Aufbahrstein” sözcüğüyle karşılanmıştır. Aufbahr sözcüğü, tabut anlamında

kullanılır ve genellikle kilisenin içerisine konularak tören düzenlenir. Musalla taşı

caminin iç mekânında değil, dış mekânında yer alır:

Page 69: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

61

(…)

Neylersin ölüm herkesin başında.

Uyudun uyanamadın olacak.

Kimbilir nerde, nasıl, kaç yaşında?

Bir namazlık saltanatın olacak,

Taht misâli o musalla taşında.

(Tarancı, 1997: 188-189)

(…)

Der Tod überkommt jeden, was sollst du tun.

Er schlief ein, wachte nicht wieder auf, heißt der Schein.

Wer weiß wo, wie, mit wieviel Jahren nun

Eine Totenmesse lang wird deine Herschaft sein,

Auf dem Aufbahrstein, gleich einem Thron, wirst du ruhn.

(Pazarkaya, 1987: 85-87)

Saba‟nın Patik Yap, Kunduracı şiirinde patik, TDK Türkçe Sözlüğü‟nde “Altı

yumuşak veya ince deriden, genellikle üstten bağlı küçük çocuk ayakkabısı”, olarak

tanımlanmıştır. Çevirmen Pazarkaya, patik sözcüğüne, sözcük anlamından farklı

olarak “bebek ayakkabıları” anlamına gelen “Babyschuhe” olarak çevirmiştir. Şiir

çevirisinin devamında “Für Kinder, die spielen und rennen auf Erden…“, oynayan ve

koşan çocuklar için bebek ayakkabısı yapması, şiirde çok önemli bir yere sahip

“patik” sözcüğünün bebek ayakkabısı olarak belirtilmesi şiirin anlam bütünlüğünü

bozmaktadır.

“Terzi abla” deyişi, Almancaya “Tante Schneiderin” olarak aktarılırken,

çevirmenin yine bir kültürel engelle karşılaştığı görülür. Ahmet Muhip Dranas‟ın

Fahriye Abla isimli şiirinde geçen “abla” sözcüğü Almancada bulunmuyor.

Çevirmen, bunu teyze, hala, yenge anlamına da gelen “Tante” sözcüğüyle

karşılamıştır. Alman dilinde ve kültüründe abi- abla gibi sadece akrabalık derecesinin

dışında Türk toplumu tarafından kabul edilmiş, kişinin kendinden büyüklere saygı

göstermek amacıyla söylediği hitap biçimleri bulunmamaktadır. Şiirin başında geçen

Page 70: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

62

“Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen” dizesi, “Endlos die Lebensfreude lachten

immerzu” olarak çevrilmiş, hülya sözcüğü “Lebensfreude” (yaşama sevinci) olarak

aktarılarak kaynak şiirin anlamından sapılmıştır. Hülya sözcüğü tatlı düş, hayal

anlamlarını taşır ve Almancada Traum, Phantasie sözcükleriyle karşılanabilirdi:

Patik yap, kunduracı, bol bol patik;

Bebeler için, ilk adımı atacak,

Çocuklar için, koşacak oynayacak…

Terzi abla, minimini elbiseler dik,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 92)

Mach Babyschuhe, Schuster, jede Menge mit Geschmeid„;

Für Babys, die ihren ersten Schritt machen werden,

Für Kinder, die spielen und rennen auf Erden…

Tante Schneiderin, näh klein und niedlich das Kleid,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 93)

(…)

Hülyasındaki geniş aydınlığa gülen

Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla

Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!

(…)

(Dranas, 2009: 75)

Endlos die Lebensfreude lachten immerzu

Deine Augen, Zähne, dein Hals, weiß wie Schnee.

Unsere schönste Nachbarin warst du, Tante Fahriye!

(…)

(Pazarkaya, 1987: 73)

İsmet Özel‟in Dişlerimiz arasındaki Ceset şiirinde geçen “Ya cünüp ve

yalancı veya miskin ve ülser” dizesi çevirmen tarafından erek dile “Entweder unrein

und lügnerisch oder träge und mit Geschwür“ olarak çevrilmiştir. Kaynak metindeki

cünüp kavramı, cenabetlik anlamında kullanılan ve dinin buyurduğu biçimde henüz

yıkanmadığı için temiz sayılmayan kimsedir. Erek metne baktığımızda cünüp

Page 71: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

63

sözcüğünün temiz olmayan anlamında kullanılan unrein sözcüğü ile karşılanmıştır.

Bu kavramın kültürel ve dini özelliği, erek metinde kaybolduğu görülebilir:

(…)

Ya cünüp ve yalancı veya miskin ve ülser

Falımız neyse çıksın diye açarız indeksleri

(…)

(Pazarkaya, 1987: 368)

(…)

Entweder unrein und lügnerisch oder träge und mit Geschwür

Um unsere Zukunft zu lesen, schlagen wir die Register auf

(…)

(Pazarkaya, 1987: 369)

Oktay Rifat‟ın Tecelli şiirinde geçen “imambayıldı” yemeği, erek metinde

yansıtılmamıştır. Almanca‟da tam karşılığı olmayan bu yemek için çevirmen, metnin

bütününü ve ahengini bozabileceği için açımlama yoluna başvurmamıştır (Bkz.

Toklu, 2003: 101). Notlar kısmında ise bununla ilgili herhangi bir açıklamada

bulunmamıştır:

(…)

Muhasebede memurum

En sevdiğim yemek imambayıldı

Dokunur

(…)

(Rifat, 2010:51)

(…)

Bin Angestellter in der Buchhaltung

Das Essen, das ich am meisten mag

Bekommt mir nicht

(…)

(Pazarkaya, 1987: 111)

Page 72: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

64

Oktay Rifat‟ın İstanbul Türküsü şiirinde “Bir kız sevdim alimallah bir tane”

dizesinde geçen alimallah ünlemi, "en iyisini Allah bilir" anlamında kullanılır.

Çevirmen, bu ünlemi “umwoben von Sagen” sözüyle kaynak şiirde geçen sözün

anlamını karşılayamamıştır. Söz konusu çeviriden “bir kız sevdim, efsanelerle

bezenmiş” anlamı çıkmaktadır (Bkz. Toklu, 2003: 100):

Kasımpaşa kıyılar tersane

Bir kız sevdim alimallah bir tane

Herdem sevdalıya kız mı bahane

(…)

(Rifat, 2010: 116)

Die Ufer von Kasımpascha sind Werftanlagen

Ich liebe ein Mädchen umwoben von Sagen

Immerverliebter sucht bei Mädchen keinen Haken

(…)

(Pazarkaya, 1987: 111)

Gülten Akın‟ın Ayrılar Gemisi şiirinde geçen “uzun hava” Türk halk

müziğinde belirli bir karakteri olmayan, bölgesel ögelerin etkisi altında gelişerek

özellik kazanmış, yanık bir biçimde okunan türküdür. Pazarkaya, çevirisinde uzun

havayı Almancada (Wilpert, 1989: 226) antik çağda içsel olarak yaşanan, bireyin

duygusal acısını şiir vasıtasıyla yansıtarak oluşması ve şiirde geçen motiflerin

çokluğu ve ruh halinin öznel dışavurumu olan “elegische Musik” olarak aktarmıştır:

Bunlar en mutlu günleri ayrılığımızın

Yanaşmadan özlemenin limanlarına

Bir uzun hava içinde kendimiz kendimizin

(…)

(Pazarkaya, 2008: 28)

Das sind die glücklichsten Tage unserer Trennung

Vor dem Einlaufen in der Sehnsucht Häfen

In einer elegischen Musik gehöre wir uns selbst

(…)

(Pazarkaya, 2008: 29)

Page 73: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

65

Gülten Akın‟ın İlkyaz şiirinde geçen “baba evi” imgesi, Türk kültüründe aile

saadetinin yanında güven duygusu barındıran bir imge. Almancaya baba evi

(Vaterhaus) olarak çevrilen imge, her iki kültürde bu imgenin farklı çağrışımlar

uyandırmasından dolayı tam örtüşmüyor:

(…)

Baba evleri, ilk kez girilen ırmağa dönüş

Toprağa tutku, kendinden dolayı

(…)

(Pazarkaya, 2008: 40)

(…)

Vaterhäuser, die Rückkehr zum Fluss in den man erstmals ging

Leidenschaft zur Erde, ihrer selbst wegen

(…)

(Pazarkaya, 2008: 41)

Asaf Halet Çelebi‟nin Cüneyd şiirinde erek okuyucu için ismi yabancı

gelebilecek Cüneyd‟i çevirmen, notlar kısmında (Pazarkaya; 1987: 386) “Bağdatlı

ünlü bir şeyh olduğunu (ölümü 909)” belirterek, erek okuyucunun şiirin bağlamını

anlamasında yardımcı olmuştur:

(…)

aç cübbeni cüneyd

ne görüyorsun

görünmiyeni

(…)

(Çelebi, 2009: 9)

(…)

öffne dein gewand cüneyd

warum siehst du

das unsichtbare

(…)

(Pazarkaya, 1987: 65)

Page 74: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

66

Asaf Halet Çelebi‟nin Dağlar Delisi adlı şiirinde geçen “Ferhat”, erek kültür

okuyucusuna yabancı gelebilecek olan bir isimdir. Çevirmen kitabının notlar

kısmında kısaca “Ferhad‟ın halk anlatıda, prenses Şirin‟e olan aşkından dağları delen

bir kahraman“ (Pazarkaya; 1987: 386) olduğunu belirtmekte:

(…)

bir dağda bir ferhâd öldü

dağ birini bilmedi

(…)

(Çelebi, 2009: 87)

(…)

auf einem berg starb ein ferhad

nichts davon wußte der berg

(…)

(Pazarkaya, 1987: 69)

Can Yücel‟in In Vino şiirinde Türkiye‟nin sosyal hayatında görülen “sabahçı

kahvesi” kavramı, erek metne “Nachtcafé” olarak çevrilmiştir. Türkiye‟de sabahçı

kahvesi kavramı, sabaha kadar açık olan kıraathaneleri anlatmaktadır. Erek metinde

geçen “Nachtcafé” sözcüğü, Almanya‟da içerisinde içki de içilebilen, eğlence

mekânıdır. Kaynak metinde kültürel özellik taşıyan “sabahçı kahvesi”, erek

okuyucunun zihnindeki imgeyle tam örtüşmeyebilir:

(…)

Geldi dayandı kapıya bir lâgar vaktin saati,

Hep doluştuk içine bir bütün sabahçı kahvesi;

(…)

(Pazarkaya, 1987: 244)

(…)

Nun schlägt di Stunde einer elenden Zeit,

alle drängten wir uns in ein volles Nachtcafé;

(…)

(Pazarkaya, 1987: 245)

Page 75: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

67

Ziya Osman Saba‟nın Rabbim, Nihayet Sana şiirinin bağlamında şair, Allah‟a

seslendiğini ve ömründe her şeyin Onun istediği şekilde gerçekleşeceğini, bundan

korkmadığını anlatıyor. Kaynak metinde geçen “Ben artık korkmuyorum, her şeyde

bir hikmet var“ dizesindeki “her şeyde bir hikmet var“ oluşu, sözlük anlamında

Allah‟ın insanlarca anlaşılamayan amacını, gizli sebebini, belirtir. Erek metinde bu

kavram, Sinn (akıl, anlam) kavramıyla karşılanmıştır. Kaynak metinde geçen dini-

kaderci anlayışı belirten kavram erek metinde anlam olarak değerlendiriliyor. Şiirin

bağlamından erek okuyucu erek şiirde kastedilenin “Allah‟a giden yolda her şeyin bir

mantığı var“ olduğunu anlayabilir:

(…)

Ben artık korkmuyorum, her şeyde bir hikmet var

Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 88)

(…)

Ich habe keine Angst mehr, in allem ist ein Sinn,

Der Nacht folgt der Morgen, dem Winter Frühlingsbeginn.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 89)

3.2. Sessel Özellikler

Şiirde kafiye, aliterasyon gibi şiire müzikalite özelliği kazandıran ve ritim

tutturmak için hecelerin dize içerisinde belirli ve düzenli bir sayıda kurulması ile

oluşturulan vezin, okuyucunun hemen dikkatini çeker. Anlamsal özellikler kadar

önemli olan bu sessel özellikler, Pazarkaya‟nın çevirdiği şiirlerde de görülmekte ve

şiir çevirisinin önemli bir unsurunu oluşturmaktadır. Gerçekleştirdiğimiz

Page 76: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

68

incelemelerde kafiyeli şiirlerin çevirisinde farklı yöntemlere başvurulduğu

görülmüştür. Bir veya birden fazla dizede ahenk yaratılmak amacıyla sözcüklerin

içerisinde bulunan ünsüzlerin tekrarlanmasıyla oluşturulan aliterasyon örneklerine

rastlanmamıştır.

3.2.1. Kafiye

Yüksel Pazarkaya‟nın çevirdiği kafiyeli şiirleri incelediğimizde çevirmenin

kafiye oluşturmak için çeşitli yollara başvurduğunu görmekteyiz:

-Kaynak şiirde olmayan sözcükleri eklemiş,

- devrik ve eksik cümle kuruluşuyla dizeler oluşturmuş,

- farklı sözcükler kullanarak kaynak şiirde var olan imge erek şiirde değişmiştir.

İncelemelerde kaynak metinde geçen kafiye çeşidinin erek metinde korunup

korunmadığı dikkate alınmayacaktır. Kafiye türleri kullanılarak oluşturulan şiirlerin

çevirisi, ses uyumu olan sözcüklerin kullanımını gerektirdiğinden ve erek dildeki

aynı anlamı taşıyan sözcüklerin farklı ses yapıları içermesinden dolayı, çeviride aynı

kafiye çeşidinin oluşturulmasını zorlaştırmaktadır.

Kaynak şiirde olmayan sözcük eklemeye Yahya Kemal Beyatlı‟nın Bir Dosta

Mısralar adlı şiirini örnek gösterebiliriz:

Çevirmen, “Zukunft” ve “Zunft” sözcükleriyle kafiye uyumunu gözetmiştir.

Buradaki sorun, “Zukunft” sözcüğüne kafiyeli bir sözcük bulmak için “esnaflar

Page 77: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

69

birliği” anlamında kullanılan “Zunft” sözcüğünü tercih etmesidir. Kaynak dizedeki

anlamla erek dizedeki anlam birbiriyle uyuşmuyor:

(...)

Bir başka kerem beklemez artık gelecekten;

Her ân doludur gözleri cânan ve baharla;

Kâm aldı bilir kendini ömründe, felekten.

(...)

(Beyatlı, 1990: 106)

(…)

Kein anders Glück mehr erwartet von der Zukunft;

In den Augen stets das Bild der Geliebten und des Frühlings erbebt;

Zufrieden mit seinem erfüllten Leben durch des Schicksals Zunft.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 9)

Aynı Şairin Akşam Mûsikisi adlı şiirini de çeviren Pazarkaya kafiye uyumunu

sağlamak için orada anlamına gelen ve kaynak dizede geçmeyen “dort” sözcüğünü

dizeye eklemiştir:

(…)

Gittikçe derinleşir saatler;

Rikkatle, yavaş yavaş ve yer yer

Sessizlik daima ilerler.

(…)

(Beyatlı, 1990: 49)

(…)

Immer tiefer versinken die Stunden dort,

Sanft und langsam von Ort zu Ort

Schreitet die Stille hinfort

(…)

(Pazarkaya, 1987: 11)

Ahmet Haşim‟in Bir Günün Sonunda Arzu adlı kafiyeli şiiri yine kafiye

oluşturularak çevrilmiştir. Şiirde çevirmen, kaynak şiirde oluşan kafiye uyumunu

Page 78: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

70

erek dilde de yansıtabilmek için “Abend” ve “Stund” sözcüklerinden faydalanmış.

Erek dilde ikinci dizede geçen ve kalıp söz olan “zu dieser Stund”un kaynak dizede

geçmediği görülüyor:

(…)

Akşam, yine akşam, yine akşam,

Göllerde bu dem bir kamış olsam!

(…)

(Pazarkaya, 1987: 12)

(…)

Abend, wieder Abend, wieder Abend,

Wäre ich doch ein Schilf in Seen zu dieser Stund!

(…)

(Pazarkaya, 1987: 13)

Âşık Veysel Şatıroğlu‟nun Uzun İnce Bir Yoldayım adlı şiiri yine kafiyeyle

oluşturulan şiirlere bir başka örneği oluşturmaktadır. Kaynak dizelerde ağızla

oluşturulmuş kafiyeleri, erek dizelerde bu özelliğini koruyamamıştır. Çevirmen

kafiye oluştururken ünlem olan ve Türkçede ah ünlemiyle belirtilen, kaynak dizede

bulunmayan “ach” sözcüğünü kullanarak çevirmiştir. Kaynak metinde geçen

“arıyom” sözcüğü anlamsal olarak erek dizede kaybolmamış, kaynak dizedeki ağız

özelliği erek şiire yansıtılamamıştır. Yine erek şiirin ikinci dizesinde edepli, terbiyeli

anlamı taşıyan “brav” sözcüğü, kafiye uyumu kaygısı güdülerek kaynak şiirde

olmadığı halde erek şiire eklenmiştir:

(…)

Kalmaya sebep arıyom

Gidenleri hep görüyom

(…)

(Oğuzcan, 1985: 221)

(…)

Grund zu bleiben such ich ach

Sehe die da wandern brav

(…)

(Pazarkaya, 1987: 21)

Page 79: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

71

Aynı şiirin devamında düz anlamına gelen “flach” sözcüğü kafiye

oluşturabilmek için çevirmen tarafından kaynak şiirde olmadığı halde “ırak”

sözcüğünün yerine kullanılmıştır:

(…)

Düşünülürse derince

Irak görünür görünce

(…)

(Oğuzcan, 1985: 221)

(…)

Sinnt man einmal tief nach

Sieht man das Weite flach

(…)

(Pazarkaya, 1987: 21)

Âşık Veysel‟in Dostlar Beni Hatırlasın adlı şiirinde de çevirmenin sözcük

ekleyerek yine aynı yönteme başvurduğu görülmektedir. Çevirmen ikinci dizede

geçen “yanmaz ocak” ifadesini çevirisine kafiye uyumunu sağlamak için eş, kadın

yok anlamına gelen “kein Weib” sözcüklerini eklemiştir. Yine erek metnin üçüncü

dizesinde kafiye uyumu için “Verbleib” sözcüğü kullanılmıştır. “Verbleib” sözcüğü,

kalınacak yer anlamında kullanmıştır. Çevirmenin bu sözcükle aynı zamanda

isimleştirilmiş bir fiil olan ve “bir yerde kalmak“ anlamına gelen verbleiben

sözcüğünün yerine kullanıp kullanmadığı anlaşılmamaktadır:

(…)

Can bedenden ayrılacak

Tütmez baca yanmaz ocak

Selam olsun kucak kucak

Dostlar beni hatırlasın

(…)

(Oğuzcan, 1985: 14)

(…)

Die Seel‟ wird sich trennen vom Leib

Kamin raucht nicht am Herd kein Weib

Page 80: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

72

Viele Grüße nun zum Verbleib

Freunde solln meiner gedenken

(…)

(Pazarkaya, 1987: 23)

Çevirmen Yüksel Pazarkaya, şiir çevirisinde kafiye uyumunu

gerçekleştirirken kaynak metinde olmayan sözcükleri erek metninde kullanarak

kaynak şiirde var olan imgelerin erek şiirde değişmesine yol açmıştır.

Can Yücel‟in Anı adlı şiirinde de kafiye uyumu sağlamak için çevirmenin

sözcük ekleme yöntemini seçtiğini görebiliriz:

Çevirmen, kaynak metinde olmayan ama erek metnin ikinci dizesinde içinden

balerin gibi susmak geldiğini belirtmiştir. Kaynak metindeki kafiye uyumunu

sağlamak için Almanca erek metinde “China/Ballerina” dizelerinde “Ballerina”

sözcüklerini kullanmıştır:

Ne zaman Mühürdar‟a gelirsem Çin‟den

Bi güzel susmak geliyor içimden

(…)

(Pazarkaya, 1987: 248)

Immer wenn ich nach Mühürdar komme aus China

Richtig nach schweigen ist mir der Sinn wie eine Ballerina

(…)

(Pazarkaya, 1987: 249)

Yine Âşık Veysel Şatıroğlu‟nun Dostlar Beni Hatırlasın şiirinde de kafiye

oluşturmak için bir imge değişimi görülmektedir. “Dünya bir han, konan göçer”

dizesinde geçen “konan göçer” ve dünyanın “han”a benzetilişi aktarılmamış, kafiye

uyumunu sağlamak için Dünya bir andır anlamına gelen “Die Welt ist einen

Page 81: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

73

Augenblick” olarak çevrilmiştir. Anlamsal olarak kaynak şiirden sapılsa da kafiye

uyumu için başarılı olarak çevrilmiştir:

(…)

Can kafeste durmaz uçar

Dünya bir han, konan göçer

Ay dolanır yıllar geçer

(…)

(Oğuzcan, 1985: 14)

(…)

Die Seel‟ hält es nicht im Käfig

Die Welt ist einen Augenblick

Monde ziehn um Jahre vergehn

(…)

(Pazarkaya, 1987: 23)

Aynı şairin Uzun İnce bir Yoldayım adlı şiirinde de imgenin değiştiği

görülebilir. Çevirmen, “yürüdüm aynı zamanda” dizesini aynı anda hızımı arttırdım

anlamına gelen “Bin ich doch sogleich gespurt” dizesiyle karşılamaya çalışmış ve

imgenin değişmesine yol açmıştır. “İki kapılı bir handa” dizesini de “hanın iki geçidi

var” anlamında kullanmıştır. İki geçit, iki kapılıyı çağrıştırsa da çevirmenin

kullandığı “Furt” sözcüğü, bir nehrin geçit yeri olan , nehrin diğer yerlerine nazaran

daha engelsiz ve geçilebilir olan bölümü olarak bilinmektedir. Burada çevirirken

imgenin değişime uğradığı görülür:

(…)

Dünyaya geldim anda

Yürüdüm aynı zamanda

İki kapılı bir handa

Gidiyorum gündüz gece

(…)

(Oğuzcan, 1985: 221)

Page 82: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

74

(…)

Von der Stund„ meiner Geburt

Bin ich doch sogleich gespurt

Die Herberge hat zwei Furt

Ich wandere Tag und nacht

(…)

(Pazarkaya, 1987: 21)

Şairin, Güzelliğin On Par‟etmez isimli şiirinde ise kaynak metinde geçen ve

bu bağlamda bir problemi çözmek anlamında kullanılan “düğümü çözerdi” sözü,

erek metinde, erek okuyucunun alışık olmadığı ve düğümü rendelemek anlamına

gelen “Knoten zerrieben” sözcükleriyle karşılanmaya çalışılmış ve imge değişmiştir:

(…)

Kim okurdu kim yazardı

Bu düğümü kim çözerdi

Koyun kurt ile gezerdi

(…)

(Oğuzcan, 1985: 83)

(…)

Wer hätt„ gelesen wer geschrieben

Wer hätt„ diesen Knoten zerrieben

Schaf und Wolf Freunde geblieben

(…)

(Pazarkaya, 1987: 19)

Yahya Kemal Beyatlı‟nın Akşam Mûsikisi adlı şiirinde de kafiyenin

oluşturulmaya çalışılmasından kaynaklanan imge değişimden söz edilebilir. Kaynak

metnin ikinci dizesinde karanlığa kişilik kazandırılarak tüm kapılardan girdiği

betimlenmiş, buna karşın erek metinde geçen karanlığın “tereddüt etmeden”

anlamına gelen ve kafiyenin oluşması için eklenen “ohne Zaudern” sözcükleri

eklenerek imgenin değişmesine yol açmıştır. Üçüncü dizede yine bu karanlığın

Page 83: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

75

gelişinin, ayak seslerinden belli olduğu anlatılmıştır. Erek metinde, kafiye uyumunu

sağlayabilmek için ayak seslerinin sohbet etmesinden, karanlığın geldiğinin

anlaşıldığı belirtilmiştir. Sohbet etmek anlamında kullanılan “plaudern” sözcüğü de

benzer biçimde imgenin değişmesine yol açmıştır:

(…)

Ürperme verir hayale sık sık,

Her bir kapıdan giren karanlık

Çok belli ayak sesinden, artık

(…)

(Beyatlı, 1990: 49)

(…)

Es läßt öfters unsere Einbildung erschaudern,

Die Finsternis, die durch jede Tür schleicht ohne Zaudern,

Deren Schritte nun deutlich vernehmbar plaudern.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 11)

Şiir çevirisinde sorunlara yol açan devrik, eksiltili anlatımlı dizeler de kafiyeli

şiir çevirisinde sorunlara yol açabilmektedir. Yahya Kemal Beyatlı‟nın Akşam

Musikisi başlıklı şiirinde çevirmen, birinci dizede geçen “Artık ne gelen, ne beklenen

var” dizesini, “Keiner kommt mehr, keine zu erwarten sind” olarak çevirmiştir.

Bağlaç kullanılan birinci erek dizenin ilk cümlesinde sorun yokken, virgülden sonra

gelen cümle, sözdizim açısından bozukluğa sebep olmuştur. Aynı dizede kaynak

şiirde tekil kişiden bahsedilirken erek dizede hem tekil kişiden hem de çoğul

kişilerden bahsedilmektedir:

(…)

Artık ne gelen, ne beklenen var

Tenhâ yolun ortasında rüzgâr

(…)

(Oğuzcan, 1990: 49)

Page 84: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

76

(…)

Keiner kommt mehr, keine zu erwarten sind;

Inmitten des öden Wegs spielt der Wind

(…)

(Pazarkaya, 1987: 11)

Çevirmenin izlediği bir başka yol, kafiyeli şiirleri kafiyesiz olarak çevirme

yöntemidir. Bu tür bir yönteme Necip Fazıl Kısakürek‟in Sayıklama adlı şiirinde

rastlıyoruz. Şiirin ilk iki dizesinde geçen kafiye, çevrilmemişken, şiirin diğer

kafiyeleri çevrilmeye çalışılmıştır.

Şiirin kafiyeli olan dizelerinde geçen “bir sürü kambur cüce”nin etrafında

dolaşmasını, “hayalet gibi (wie Gespenster) bir sürü kambur cücenin dolaşması”

olarak çevirmiştir çevirmen. Kafiyeyi oluşturabilmek için “hayalet” anlamına gelen

Gespenster sözcüğünü eklemiştir erek metne:

Kedim, ayakucunda büzülmüş uyumakta.

İplik iplik sarıyor sükûtu bir yumakta,

Hırıl hırıl,

Hırıl hırıl…

Bir göz gibi süzüyor beni camlardan gece,

Dönüyor etrafımda bir sürü kambur cüce,

Fırıl fırıl

Fırıl fırıl…

(…)

(Kısakürek, 2011: 303)

Die Katze schlummert, zu meinen Füßen kauernd,

Faden um Faden wickelt sie die Stille zu einem Knäuel,

Schnurr schnurr,

Schnurr schnuur…

Wie ein Auge späht die Nacht nach mir durchs Fenster,

Um mich kreisen bucklige Zwerge wie Gespenster,

Surr surr,

Surr surr…

(…)

(Pazarkaya, 1987: 53)

Page 85: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

77

Ahmet Erhan‟ın Türkü adlı şiirinde de geçen kafiye düzeninin, çevirmen

tarafından erek şiirde oluşturulmadığını görürüz:

Uyandım, dağlarda duman

Ovada sabahın tütsüsü

Deniz ürperiyor uzaktan

Koynunda denizin gülü

Kanat kanat dağılsam

Unutmam kendi göğsümü

(…)

(Pazarkaya, 1987: 384)

Ich wachte auf, Dunst in den Bergen

Des Morgens Weihrauch in der Ebene

Von ferne prickelt das Meer

Die Rose der Sonne im Busen

Flügelschlag um Flügelschlag mich verstreut

Würde ich nicht vergessen meinen Himmel

(…)

(Pazarkaya, 1987: 385)

Ahmet Erhan‟ın Veda adlı şiirindeki kafiyelerin erek dile aktarılmadığı

gözlenmekte:

(…)

Eli naylon güllü o dostlukların

Bir tek anısı ve sızısı yok içimde

Yitirdim cebimdeki bütün adresleri

Kendimi kazandım bir başka biçimde.

(Pazarkaya, 1987: 382)

(…)

Freundschaften mit künstlerischer Rose in der Hand

Ließen keine einzige Spur, keinen Stich in mir

Alle Adressen in meiner Tasche verlor ich

Gewann mich zurück auf eine andere Weise…

(Pazarkaya, 1987: 383)

Page 86: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

78

Can Yücel‟in Öztanıtım adlı şiirinde görülen kafiye oluşumunun erek metinde

oluşturulmadığı görülüyor:

Ben bir aşk değirmeniyim

Şiirler öğütürüm Ayça Parkında

Çocukları havada fır döndürürüm kollarımla

Paydostan sonra da Donkişot‟u görürüm rüyalarımda

(Pazarkaya, 1987: 249)

Ich bin eine Liebesmühle

Mahle Gedichte im Park Halbmond

Lasse die Kinder in der Luft kreisen an den Armen

Und nach Feierabend träume ich von Don Quichotte

(Pazarkaya, 1987: 249)

Bülent Ecevit‟in elele büyüttük sevgiyi adlı şiirinde kafiyelerin de erek metne

aktarılmadığı görülmekte:

(…)

elele büyütüp elele derdik

elele verip insana verdik

verdikçe çoğalan sevgimizi

(Pazarkaya, 1987: 210)

(…)

hand in hand ließen wir sie blühen und pflückten sie hand in hand

hand in hand gepflückt gaben wir sie menschen

unsere liebe die sich durch geben mehrte

(Pazarkaya, 1987: 211)

Çevirmen Pazarkaya‟nın, kafiye engeline rağmen şiirlerin anlam ve

imgelerini değiştirmeden kafiyeli şiirleri erek dile başarılı bir şekilde aktardığını da

görüyoruz. “Oydum/koydum” kafiyesini sözcük olarak eşdeğerlik sağlamasa da

“stein/ein” olarak çevirmiş, dizelerin bütünü bağlamında imge ve anlam değişikliğine

neden olacak bir durum oluşmamıştır:

Page 87: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

79

(…)

karanlıktı mağara

ışığı taştan oydum

üşüyordum

bir de güneş koydum

(…)

(Pazarkaya, 1987: 204)

(…)

finster war die höhle

ich meißelte licht aus stein

da ich fror

fügte ich auch eine sonne ein

(Pazarkaya, 1987: 205)

Pazarkaya‟nın şiir çevirilerinde kaynak şiirlerin dize sıralanması ve çeviri

metnin dize sıralanışında farklılıklar bulunabiliyor. Bu durumun, Türkçe sözdizim ve

Almanca sözdiziminin farklılıkları kadar çvirmen tercihi ile bağlantılı olduğu

düşünülebilir.

Nazım Hikmetin‟in Karanlıkta Kar Yağıyor şiirinde “sana/senin

işitemeyeceğin bir şarkı söyliyen bir ses” olarak yazılan 3. ve 4. dizesi, Almancada

“die für dich ein Lied singt, /ein Lied, das du nicht hören kannst“ olarak çevrilmiş, 3.

dize sadece “sana” dizesinin karşılığı “die für dich ein Lied singt“ olmuş, 4. dizede

bağlanmıştır. Çevirmenin tercihi olan bu yöntem, 3. dizeye sadece “für dich,” olarak

da çevrilebilirdi:

(…)

Bu akşam

bir sokak şarkıcısıyım hünersiz bir sesim var,

sana,

senin işitemeyeceğin bir şarkıyı söyliyen bir ses.

Karanlıkta kar yağıyor.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 28)

Page 88: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

80

(…)

Heute nacht

bin ich ein Straßensänger mit einer kunstlosen Stimme,

Es schneit in der Nacht.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 29)

Dranas‟ın Adamlar şiirindeki dörtlüğün 3. ve 4. dizesi erek metinde yer

değiştirilerek verilmiştir. –“yüzleri duman kadar dağınık”, 4. dizede verilmiştir.

“binlerce adam” betimlemesi toplanmış anlamına gelen “Scharen” sözcüğüyle

verilmiştir:

Sönmüş saçlarında son damla ışık,

Bir düş‟ün içinde gibi her akşam

-ve yüzleri duman kadar dağınık-

Geçer bu sokaktan binlerce adam.

(…)

(Dranas, 2009: 127)

Erloschen das letzte Licht in ihren Haaren,

Jeden Abend wie einem Traum

Gehen durch diese Gasse Männer in Scharen,

Ihre Gesichter verstreut wie Rauch und Flaum.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 77)

3.2.2. Vezin

Fazıl Hüsnü Dağlarca‟nın Vücut adlı şiirinde oluşturulan 7‟lik hece kalıbının

erek metinde oluşturulmadığı görülmektedir. Çevirmenin şiirini incelediğimizde hece

ölçüsünün düzensiz kurulduğunu görüyoruz. Erek şiirdeki hece ölçüleri sırasıyla 6-7-

6-11/ 6-8-5-7:

Page 89: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

81

Bu papaz ne istiyor 7

Rabbim, önüme çıkmış. 7

Bu yağmur ne istiyor 7

Penceremden bütün kış? 7

Bu gökler ne istiyor 7

Ellerimden her zaman. 7

Bu çocuk ne istiyor 7

Yüzüne baktığım an. 7

(…)

(Pazarkaya, 1987: 122)

Was will dieser Priester, 6

Mein Gott, vor mich hingestellt? 7

Was will dieser Regen 6

Den ganzen Winter vor mein Fenster bestellt 11

Was will dieser Himmel 6

Unentwegt von meinen Händen? 8

Was will dieses Kind, 5

Will ich mich zu ihm wenden? 7

(…)

(Pazarkaya, 1987: 123)

Yine Yahya Kemal Beyatlı‟nın Rindlerin Ölümü adlı şiirinde görülen hece

ölçüsünün 14‟lük olduğu görülüyor. Çevirmenin de bu hece ölçüsünü 15‟lik hece

oluşturmaya çalıştığı, dördüncü dizede bu ölçünün 18 heceli olduğu görülmektedir:

Hâfız‟ın kabri olan bahçede bir gül varmış; 14

Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle. 14

Gece, bülbül ağaran vakte kadar ağlarmış 14

Eski Şiraz‟ı hayal ettiren âhengiyle. 14

(…)

(Beyatlı, 1990: 87)

Es gab eine Rose im Garten, wo Hafis„ Grabmal liegt, 15

Sie erblühte täglich von neuem mit blutender Farbe. 15

Nachts wiegte die Nachtigall sich in Trauer, bis es graute, 15

sie ließ vom alten Schiraz träumen mit ihrer Melodien Garbe. 18

(…)

(Pazarkaya, 1987: 7)

Page 90: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

82

Aynı şiirin sonraki dörtlüğünde hece ölçüsünün yine kurulamadığını

görebiliriz:

(…)

Ölüm âsûde bahâr ülkesidir bir rinde; 14

Gönlü her yerde buhurdan gibi yıllarca tüter. 15

Ve serin serviler altında kalan kabrinde 14

Her seher bir gül açar; her gece bülbül öter. 15

(…)

(Beyatlı, 1990: 87)

(…)

Der Tod ist das sorgenfreie Frühlingsland für die Weisen, 15

Jahrelang schwebt seine Seele wie Räuchergefäß überall. 16

Und auf seinem Grab unter kühlen Zypressen, dem leisen, 15

Erblüht jeden Morgen eine Rose, singt jede Nacht eine Nachtigall 19

(…)

(Pazarkaya, 1987: 7)

Âşık Veysel Şatıroğlu‟nun Dostlar Beni Hatırlasın adlı şiirinde çevirmenin

hece ölçüsünü oluşturmaya çalıştığını görmekteyiz. Şiirde hece ölçüsünde eşdeğerlik

kurabilmek için çevirmenin “sollen” sözcüğünde bulunan /e/ sesini düşürdüğünü

görmekteyiz:

Ben giderim adım kalır 8

Dostlar beni hatırlasın 8

Düğün olur bayram gelir 8

Dostlar beni hatırlasın 8

(…)

(Oğuzcan, 1985: 14)

Ich geh mein Name bleibt zurück 8

Freunde solln meiner gedenken 8

Hochzeit und Feste bringen Glück 8

Freunde solln meiner gedenken 8

(…)

(Pazarkaya, 1987: 23)

Aynı yöntemi Kara Toprak isimli şiirde de uyguladığını görmekteyiz.

Çevirmen, “Erde” sözcüğünün iki heceden oluşması ve hece düzenini bozacağını

Page 91: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

83

anladığından ve sözcüğün anlam kaybına uğramayacağını düşündüğünden, “Erd‟”

biçimde /e/ sesini düşürerek çevirmiştir:

Dost dost diye nicesine sarıldım 11

Benim sâdık yârim kara topraktır 11

Beyhude dolandım boşa yoruldum 11

Benim sâdık yârim kara topraktır 11

(…)

(Oğuzcan, 1985: 129)

Freund, Freund rufend umarmte ich so viele 11

Meine wahre Liebe ist die schwarze Erd‟ 11

Vergeblich erschöpft, verirrt ohne Ziele 11

Meine Wahre Liebe ist die Schwarze Erd‟ 11

(…)

(Pazarkaya, 1987: 25)

3.3. ġiir Çevirilerinde KalıplaĢmıĢ Yapılar

Sözcükler ve cümleler, birinci anlamlarının dışında ikinci bir anlam da

içerebilirler. Bununla birlikte sözcüklerin anlamlarında, yanlarına başka sözcükler

eklendiğinde anlam düzeyinde değişikliğe neden olabilir. Deyimler ve atasözleri,

eski çağlardan bugüne kadar ulaşan ve anlamını tek tek sözcüklerden değil ancak bir

bütün halinde anlam kazanan kalıplaşmış yapılardır. Bu kalıpların barındırdığı

sözcüklerin yerine eşanlamlı başka sözcükler getirilemez veya sözdizimsel yapısı

değiştirilemez. Bu nedenle kalıplaşmış yapılar olarak kabul edilirler. İkilmeler ise

söylenmek isteneni daha etkili bir biçimde vurgulamak için ve iki sözcüğün yan yana

getirilmesiyle oluşan kalıplaşmış yapılardır. İkilemelerin özellikleri ve kuruluş

biçimleri bu çalışmada ayrıntılı olarak incelenecektir. Ayrıca yabancı sözcükler, yer-

özel isimleri de incelenerek şiir çevirisinde hangi yöntemlerle çevrildiği ayrıca

irdelenecektir.

Page 92: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

84

3.3.1. Deyimlerin ve Atasözlerin Çevirisi

Deyimler, anlatımı güzelleştirmek, daha etkili kılmak için kullanılan, en az iki

sözcükten oluşan ve genellikle gerçek anlamından ayrı bir anlam kazanan

kalıplaşmış sözcükler olarak tanımlanır. Aksan, deyimleri: “-bir başka ulusla olan

kültür ilişkileri sonucunda, ondan çevrilme, alınma değilse- bir dili konuşan

toplumun dünya görüşünü, yaşam biçimini, çevre koşullarını, gelenek, görenek ve

inançlarını, önem verdiği varlık ve kavramları, kısacası, maddi ve manevi kültürünü

yansıtan, o toplumun düşünme biçimini, hatta nükte ve buluşlarını ortaya koyan,

dilbilim açısından önemli olduğu kadar halkbilim açısından da önemli olan sözcükler

grubu” olarak tanımlar (Aksan, 1987: 89).

Deyimler ait oldukları toplumun kültürüne ilişkin çok şey yansıtır: “Ayrıca bu

öğeler her dilin iç yapısını, anlam özelliklerini de yansıtır… Dilci ve halkbilimciler,

yalnızca deyimlerine dayanarak bir toplumun kültürünü inceleyebilir, önemli

sonuçlar çıkarabilirler” (Aksan, 1993: 89).

Aksoy (1998: 38), deyimleri biçim açısından üç başlık altında inceler:

1. Deyimler kalıplaşmış sözlerdir. Bu yüzden deyimin içerisinde geçen

sözcüklerin yeri değiştirilemez ve yerine başka bir sözcük eklenemez.

2. Deyimler kısa ve özlü anlatım araçlarıdır.

3. Deyimler en az iki sözcükten oluşur.

Deyimler dillerin söz varlığında çok önemli bir yer tutmaktadır. Türkçede

bulunan deyimlere örnek olarak şunları verebiliriz:

Page 93: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

85

Anlamı Türkçe Deyim

Söz dinlemez olmak Gemi azıya almak

Amaca ulaşmak için birini tatlı sözler

söyleyerek oyalamak

Ağzına bir parmak bal çalmak

Çok toy ve tecrübesiz biri Ağzı süt kokmak

Başarmak için çok sıkıntı çekmek ve

emek harcamak

Alnının damarı çatlamak

Hayatta çok şey görmüş, acı tatlı olaylar

yaşayıp olgunlaşmış ve tecrübe

kazanmış olmak

Feleğin çemberinden geçmek

Birine karşı rakip olmak veya düşmanca

davranmak

Cephe almak

Değersiz ve sevilmeyen bir kişi olduğu

düşünülen birisi

Ciğeri beş para etmez

Almancada Idiom, idiomatische Redewendung, Redensart olarak adlandırılan

deyimler, Türkçede ve diğer dillerde olduğu gibi kalıplaşmış yapılara sahiptir.

Almancada deyimlere ilişkin şu örnekleri verebiliriz:

Anlamı Almanca Deyim

Söylenen bir şeyi dikkatle dinlemek Die Ohren spitzen

Önyargıyla ve ezbere konuşmak Aus dem Kopf

Bir konu hakkında artık duymak

istememek

Von etwas die Nase voll haben

Page 94: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

86

Bir konu hakkında yanıldığını belirtmek Sich in den Finger schneiden

Sefih olmak Vom Pfad der Tugend abweichen

Her şeyi değerlendirmeden ve

eleştirmeden söylemek

Zu allem Ja und Amen sagen

Şüphe duyulan kişi olmak Ins Fadenkreuz geraten

Bir şeyi kullanamayan birinin eline

geçmiş ve yanlış kullanan olmak

In falsche Hände geraten

Atasözleri, halkın ortak değer yargılarını ve tutumlarını gösteren söz

öbekleridir. Aksan, bu söz öbeklerini şu şekilde nitelendirir:

“Bilindiği gibi insanoğlunun deneyimlerinden, bilgeliğinden ve

benzetme gücünden kaynaklanan atasözleri dünyanın her dilinde vardır;

çoğunlukla bir tümce biçiminde oluşarak bir yargı anlatan, kimi zaman

ölçü ve uyakla, söyleyiş açısından daha etkili olmaya yönelen sözlerdir.

Her ulusun kendi deneyimleriyle, bilgeliğiyle oluşturduğu atasözleri bir

dil birliğinin dünya görüşünü, yaşayış biçimini yansıttığı gibi o toplumun

kültür tarihiyle ilgili önemli ipuçları verir” (Aksan, 2003: 38).

Aksoy, atasözlerinin yapısal olarak kalıplaşmış olduklarını ve belirli

sözcüklerle söylendiklerini, diğer yandan bu sözcüklerin yerine eşanlamlı da olsa

başka sözcükler getirilemeyeceğinin ve sözdiziminde değişiklik yapılamayacağının

altını çizer. Az sözcükle çok şey anlatmasının yanı sıra çoğu atasözleri genelde bir,

en fazla iki cümleden oluşurlar (Bkz. Aksoy, 1988: 16-17). İki cümleden oluşan

atasözüne dost ile ye iç, alışveriş etme örnek olarak gösterilebilir.

Deyimlerin ve atasözlerin çevirisi konusunda uzmanlar, metnin içinde geçen

deyimin deyim ile karşılanması, anlam eşdeğerliliği bakımından birbirini karşılaması

Page 95: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

87

beklenir. Duff (Akt. Köksal, 2008: 46), deyimlerin “hedef dilde hiçbir anlam ifade

etmiyorsa deyimsel anlatımı birebir çevirmemeleri” gerektiğini vurgular. Reiß,

“kaynak dile özgü atasözlerin sözcüğü sözcüğüne çevirisi gerektiğini ve yapılan

çeviri anlaşılmaz ve yabancı gelirse, erek dilde bulunan bir atasözüyle ve kaynak

dilde özgün bir mecaz anlatımı sözcüğü sözcüğüne çevirmenin uygun olacağını”

(Reiß, 1986: 43) belirtir. O kültüre ait özellikler de taşıdıkları için, arefe günü yalan

söyleyen, bayram günü yüzü kara çıkar; atı alan Üsküdar‟ı geçt; namaza meyli

olmayanın kulağı ezanda olmaz; papaz hergün pilav yemez gibi atasözlerini sözcüğü

sözcüğüne çevirmek, erek okuyucu için anlaşılmaz gelebilir. Çoğu kültürde farklı

olarak betimlenmiş olsa da deyimler ve atasözleri birbiriyle benzerlikler gösterir ve

çevirmene düşen görev, bu yapıların erek dilde eşdeğerinin araştırılması, varsa

bunların kullanılması, eğer bu kalıplaşmış yapılar yoksa erek okuyucunun da

yadırgamayacağı bir deyişle anlamını aktarmasıdır. Yüksel Pazarkaya‟nın şiir

çevirilerinde de bulunan deyimleri, çevirmenin farklı yöntemlerle aktardığı

görülmektedir.

Asaf Halet Çelebi‟nin dağlar delisi şiirinde “hangi dağda kurt öldü“ deyimi

geçmektedir. Bu deyimin anlamı, birisinden beklenmeyen bir davranış görüldüğünde

şaşırma ve sitemdir. Çevirmen, bu deyimin anlamını sözcüğü sözcüğüne çevirerek

“auf welchem berg starb der wolf“ olarak aktarmıştır ve erek okuyucu için

anlaşılmaz olabilir:

dağdan dağa sesler geldi

hangi dağda kurt öldü

hangi dağı duman aldı

haramiler

hangi dağda gizlendi

(…)

(Çelebi, 2009: 87)

Page 96: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

88

von berg zu berg kamen stimmen

auf welchem berg starb der wolf

welcher berg stand im nebel

die räuber

in welchem berg versteckten sie sich

(…)

(Pazarkaya, 1987: 69)

Orhan Veli‟nin Aşk Resmigeçidi şiirinde geçen dörtlükte, iki atasözü birbirine

bağlanarak anlamlı bir bütün oluşturulmuştur. “iki gönül bir olunca samanlık seyran

olur” atasözü, birbirini sevenler için zenginliğin önemli olmadığını, ikinci

atasözünde geçen “iki çıplak bir hamama yakışır”, iki yoksul kimsenin birbiriyle

evlenmesi uygun olur anlamına gelmektedir. Almanca çevirileri incelendiğinde

çevirmen, Almancada eşdeğer atasözlerini kullanmamıştır. Birinci atasözün

bağlamından Türkçedeki anlama yakın anlam çıkarılabilir. İkinci atasözünü

çevirmen, mecaz anlamını çevirerek aktarmıştır. Burada erek okuyucu, ikinci

atasözün gerçek anlamını çıkaramayabilir:

(…)

İki gönül bir olunca

Samanlık seyranmış ama,

İki çıplak da – olsa olsa-

Bir hamama yakışırmış.

(…)

(Kanık, 1998: 128)

(…)

Wenn sich zwei Herzen lieben,

Wird der Heuschuppen zwar zum Palast,

Doch zwei Nackte – wenn überhaupt-

Gehören in ein Bad.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 215)

Page 97: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

89

Orhan Veli‟nin Kapalı Çarşı şiirinde “diyip de geçme” deyimi, bir şeyi

önemsemek anlamında kullanılan bir deyimdir. Erek metne bakıldığında, deyimin

doğrudan anlamını vererek “Sag nicht so achtlos…” olarak çevrildiği görülüyor:

(…)

Kapalı Çarşı diyip de geçme;

Kapalı Çarşı,

Kapalı kutu.

(Kanık, 1998: 88)

(…)

Sag nicht so achtlos Großer Basar,

Großer Basar,

Große Geheimnisse.

(Pazarkaya, 1985: 151)

Orhan Veli Kanık‟ın Giderayak şiirinde “razı olmak” deyimi, Almancada

yetinmek anlamına gelen “begnügt sein” deyimiyle karşılanmıştır:

Handan, hamamdan geçtik,

Gün ışığındaki hissemize razıydık;

(…)

(Pazarkaya, 1985: 118)

Wir haben auf Hab und Gut verzichtet,

Wir haben uns mit unserem Anteil an Sonne begnügt.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 119)

Kanık‟ın Kitabe-i Seng-i Mezar şiirinde geçen helal etmek deyimi, özellikle

Türk kültüründe kullanılan, aynı zamanda dini bir anlamı bulunan bir deyimdir.

Çevirmen, borçlarını silerler anlamına gelen “Schulden erlassen” anlamıyla

çevirmiştir. Almancada Schuldenerlass, hukuk alanında kullanılan kavramı olup,

borçlunun yükümlü olduğu kişiyle anlaşarak borcunu ödememe durumunu ifade eden

Page 98: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

90

bir terimdir. Kaynak metindeki deyime baktığımızda aslında anlaşmadan

kaynaklanan bir alacaktan vazgeçmenin kastedilmediği, sadece gönüllü olarak

vazgeçişi temenni edildiği görülür:

(…)

Duyarlarsa öldüğünü alacaklılar

Haklarını helâl ederler elbet. …

(…)

(Kanık, 1998: 46)

Wenn seine Gläubiger von seinem Tod hören,

Werden sie ihm sicher gern seine Schulden erlassen.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 83)

Kanık‟ın Kuyruklu Şiir‟inde geçen “ (bir şey) aslan ağzında olmak” deyimi,

elde edilmesi çok güç anlamına gelmektedir. Erek şiire baktığımızda, erek dilde

böyle bir kullanım olmamasına karşın çevirmen sözcüğü sözcüğüne çeviri

gerçekleştirerek “im Rachen des Löwen” olarak aktarmıştır. Anlaşılması zor

olmayan bir atasözü olması, erek dilde de böyle kullanılmasında imgenin

betimlemesinde bir engel oluşturmamıştır:

(…)

Senin yiyeceğin kalaylı kapta;

Benimki aslan ağzında;

(…)

(Kanık, 1998: 120)

(…)

Du kriegst dein Futter in verzinnten Töpfen,

Meins ist im Rachen des Löwen.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 199)

Page 99: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

91

Kanık‟ın Misafir şiirinde (bir durumda) hiçbir şey etkili olmaması anlamında

kullanılan “bana mısın demedi” deyimi, erek şiirde doğrudan anlamı verilerek

yetmedi anlamına gelen “haben nicht gereicht” sözüyle aktarılmış, deyimin şiire

kattığı anlam yoğunluğu erek şiirde kaybolmuştur:

Dün fena sıkıldım, akşama kadar;

İki paket cıgara bana mısın demedi;

(…)

(Kanık, 1998: 69)

Gestern habe ich mich von früh bis abends gelangweilt.

Zwei Packungen Zigaretten haben nicht gereicht.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 123)

Orhan Veli‟nin Değil şiirinde “düşman başına” deyimi, durumun kötülüğünü

gösteren, “düşmanıma bile vermesin” sözünden farklı olarak kötü durumun ağırlığını

göstermek için kullanılan bir deyimdir. Çevirmen, bu deyimi Almancada

açımlayarak, deyim kullanmadan sadece anlamını vermiştir:

(…)

Bir dert ki yürekler acısı,

Bir dert ki düşman başına.

(…)

(Kanık, 1998: 67)

Ein Kummer zum Herzzerreißen,

Ein Kummer, den man nur Feinden wünscht.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 117)

Orhan Veli‟nin Yol Türküleri adlı şiirinde de çok sayıda deyim kullanılmıştır.

Yolculuğa çıkan birine iyi dilekte bulunmak için söylenen “yolun açık ola!” deyimi,

Almancaya “Gute Reise, frohen Weg” olarak aktarılmıştır. İyi seyahatler anlamına

gelen “Gute Reisen”ın yanında, Almanca‟da kullanılmayan, erek okuyucuya yabancı

Page 100: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

92

gelebilecek ama bağlamdan ne denilmek istendiği çıkartabilecek “frohen Weg”,

keyifli yollar, sözü eklenmiştir. Şiirin bir başka dizesinde geçen ve amaçsız bir

şekilde yürümek anlamında kullanılan “bir aşağı bir yukarı” deyimi anlamına uygun

bir biçimde “einmal auf und ab” olarak çevrilmiştir. Çok özlemek anlamında

kullanılan “gözde tütmek” deyimi, hayalini gözlerimin önüne getiriyorum anlamını

taşıyan “ersehne ich deine Vision” olarak aktarılarak kaynak şiirdeki anlamdan kısmi

olarak sapılmıştır. “Selam uçurmak” deyimi, selam göndermek anlamında

Almancaya uygun bir şekilde aktarılmıştır. Uyarmak için söylenen “Ayağını denk al”

sözü, Almancada tam karşılığı olan bir deyimle, “Sei auf der Hut” olarak başarılı bir

şekilde aktarılmıştır. “Her şey ateş pahasına” deyimi, Almancaya “Und alles, was

man braucht, zu Wucherpreisen“ olarak çevrilmiştir. Erek dizede, kaynak dizede

olmayan ve lazım olan her şey ifadesini çevirmen erek metnine dâhil etmiştir. Erek

metinde kullanılan Wucher sözcüğünün kendisi, zor durumda olan veya alışverişte

acemi birine bir ürünü veya hizmeti olduğundan daha pahalıya satmak anlamını

taşıyan bir sözcüktür. “Wucherpreis” sözcüğünün karşılığı ise fahiş fiyattır. Deyim

olan ve vakit geçirmeden yola devam edilmeli anlamını taşıyan “yolcu yolunda

gerek”, Almancada deyim olmayan ama anlamsal olarak kaynak dizedeki anlamı

taşıyan “wer reist, der muß weiter” sözüyle karşılanmıştır:

(…)

Haydi, benim bu dünyaya garip gelmiş şairim,

Yolun açık ola!“

(…)

Ellerim ceplerimde,

bir aşağı bir yukarı.

(…)

Sensin gece gündüz gözümde tüten.

(…)

Bir selâm uçuralım.

(…)

Page 101: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

93

Zaten efkârlısın,

Ayağını denk al, şekerim.

(…)

Üç tane kuzu;

Her şey ateş pahasına.

(…)

Haydi yavrum, yolcu yolunda gerek.

(…)

(Kanık, 1998: 73)

(…)

Also mein Dichter, der du einsam auf diese Welt gekommen,

Gute Reise, frohen Weg!“

(…)

Die Hände in den Taschen

Einmal auf, einmal ab.

(…)

Tag und Nacht ersehn ich deine Vision.

(…)

Laßt uns von hier einen Gruß senden

(…)

Du bist eh schwermutsvoll,

Sei auf der Hut, Freund.

(…)

Drei Lämmer, Die wehklagen;

Und alles, was man braucht, zu Wucherpreisen.

(…)

Los Junge, wer reist, der muß weiter.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 129)

Kanık‟ın Sakal şiirinde geçen ve Yıllar pek çok deneyim kazandırmış olması

anlamını taşıyan “değirmende saç ağartmamak”, erek dile sözcüğü sözcüğüne

çevrilmiştir. Kaynak dil okuyucusunun anlayabileceği fakat erek okuyucunun

anlayamayacağı bir deyimdir. Çevirisi, uygun bir Almanca deyim veya açımlama

yapılarak aktarılabilirdi:

(…)

Hanginiz bilir, benim kadar,

Memnun etmesini?

Değirmende ağartmadık biz bu sakalı!

(Kanık, 1998: 64)

Page 102: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

94

(…)

Wer von euch kann sie so gut wie ich

Befriedigen?

Unser Bart ist nicht in der Mühle grau geworden.

(Pazarkaya, 1985: 111)

Orhan Veli‟nin Tahattur şiirinde çok önemli bir işin olsa bile anlamını

taşıyan “iki elin kanda olsa gel“ deyimi, Almancaya doğrudan sözcüğü sözcüğüne

çevrilmiştir. Erek okuyucunun zihninde “iki elin neden kanlı olduğu?“ sorusu

oluşabilen bu deyimde, çevirmen doğrudan anlamı vererek veya erek dilde eşdeğer

bir deyim bularak karşılayabilirdi:

(…)

“iki elin kanda olsa gel“ diyor,

Telgrafın;

(…)

(Kanık, 1998: 83)

(…)

„Komm, auch wenn deine beiden Hände bluten“,

Schreibst du in deinem Telegramm.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 143)

Orhan Veli‟nin Kuyruklu Şiir‟inde “yollarımız ayrı” deyimi ile iki kişi

arasında görüş ayrılığı bildirmek anlamını taşıyor. Erek metinde ise sözcüğü

sözcüğüne çevrilerek verilen bu deyim, iki sevgilinin ayrılması anlamını içeriyor.

“Wir kommen von ganz anderen Leben” (İkimiz de bambaşka hayatlardan geliyoruz)

şeklinde bir aktarım daha uygun olurdu:

Uyuşamayız, yollarımız ayrı;

Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi;

(…)

(Kanık, 1998: 120)

Page 103: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

95

Wir können uns nicht vertragen, unsere Wege sind getrennt.

Du bist die Metzgerkatze, ich die Straßenkatze.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 199)

Gülten Akın‟ın İbrahim için Söylence adlı şiirinde geçen “kan ter içinde

uyanmak” deyimi, Almancada da deyim “Schweiß gebadet“ olarak çevrilmiş,

“kılıçtan geçirilmek” deyimi ise erek dile deyim olarak aktarılmamış, anlamı

verilerek çevrilmiştir:

(…)

Uyanır kan ter, buyurur

O yıl ülkede doğan

(…)

Urfa asmasının bütün sürgünleri

Kılıçtan geçirilir

(…)

(Pazarkaya, 2008: 104)

(…)

Erwacht Schweiß gebadet, befiehlt

In dem Jahr im Land

(…)

Sämtliche Triebe der Rebe von Urfa

Werden niedergemetzelt

(…)

(Pazarkaya, 2008: 105)

Gülten Akın‟ın Yol şiirinde “kanı kanla yumazlar dedik” dizesinde geçen

sözler, kanı kanla yumazlar kanı suyla yularlar olarak söylenen ve kötülük, kötülük

yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak düzeltilir anlamını taşıyan bir

atasözüdür. Bu atasözünü karşılayacak Almanca bir atasözü kullanılmamış, sözcüğü

sözcüğüne çeviri yöntemi seçilmiştir. Bu da Alman okuyucunun bu sözleri

anlamasını zorlaştırabilir.

Page 104: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

96

(…)

Kanı Kanla yumazlar dedik

Bunu böyle belleyip belletti

(…)

(Pazarkaya, 2008: 70)

(…)

Blut wäscht man nicht mit Blut sagten wir

So lernten und lehrten wir es

(…)

(Pazarkaya, 2008: 71)

Orhan Veli‟nin Keşan şiirinde geçen kapıya dayanmak deyimi, gelip çatmak

anlamında kullanılmıştır. Erek şiirde bu deyimin anlamı, gerçek anlamında olduğu

gibi “kapımızın önünde durdu” olarak çevrilmiştir:

(…)

Çorbam geldi sıcak sıcak;

Kamyon geldi kapımıza dayandı.

(…)

(Kanık, 1998: 68)

(…)

Meine Suppe wurde gebracht, warm.

Der Lastwagen hielt vor unserer Tür.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 121)

Orhan Veli‟nin Vazgeçemediğim şiirinde çılgına çevirir, sinirlendirir

anlamında kullanılan “deli eder” deyimi, Almancaya “um die Sinne bringen”

deyimiyle karşılanarak, anlamdan sapmadan, uygun bir biçimde çevrilmiştir:

Deli eder insanı bu dünya;

Bu gece, bu yıldızlar, bu koku

(…)

(Kanık, 1998: 63)

Page 105: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

97

Um die Sinne bringt diese Welt den Menschen;

Diese Nacht, diese Sterne, dieser Duft

(…)

(Pazarkaya, 1985: 109)

Orhan Veli‟nin Gangster adlı şiirde geçen “ekmeklerini alıyorum ellerinden”,

birilerinin işlerini kaybetmesini sağlayarak geçimlerini sıkıntıya sokmak anlamını

taşıyor. Erek şiirde de aynı anlamı taşıyan “um ihr Brot bringen” deyimiyle başarılı

bir şekilde aktarılmıştır:

(…)

Mademki ekmeklerini alıyorum

Ellerinden,

Buyursunlar onlar da benim yerime

(…)

(Kanık, 1998: 202)

(…)

Weil ich sie aber dadurch um ihr Brot bringe,

Können sie künftig von mir aus

an meiner Stelle Gedichte schreiben.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 51)

Orhan Veli‟nin Pireli Şiir‟inde Akla yatkın olmamak ve birbirini tutmamak

anlamına gelen “ipe sapa gelmez“ deyimi, tam karşılığı olan “ohne Hand und Fuß”

deyimiyle başarılı bir şekilde aktarılmıştır:

(…)

Yazdığı da ne? Bir sürü

İpe sapa gelmez kelâm

(Pazarkaya, 1985: 190)

(…)

Und was er schreibt? Jede Menge

Schwafel ohne Hand und Fuß.

(Pazarkaya, 1985: 191)

Page 106: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

98

Gülten Akın‟ın Dellocan şiirinde geçen „‟Dur durak dinlememek‟‟ deyimi

Almancaya yine deyim olan ve Türkçe deyimi karşılayan „‟keine Rast und Ruhe‟‟

olarak başarılı bir şekilde aktarılmıştır:

(…)

Keşik vermez, dur durak dinlemez

Analarla, yoldaş olmuştur

(…)

(Pazarkaya, 2008: 102)

(…)

Kennt keine Ablösung, keine Rast und Ruhe

Der Schmerz wurde zum Gefährten der Mütter

(…)

(Pazarkaya, 2008: 103)

3.3.2. Ġkilemelerin Çevirisi

Anlamı güçlendirmede, pekiştirmede kullanılan ve genel olarak sıfat

görevinde bulunan ve iki sözcüğün kullanılmasıyla oluşturulabilen sözcük gruplarına

ikileme denilmektedir. Hatiboğlu (1981: 57-59), anlam bakımından ikilemeyi kuran

sözcüklerin beş gruba ayrıldığını, bunların:

İki sözcüğü de anlamlı ikileme;

Aynı anlamlı sözcüklerden kurulan ikileme;

Anlamları yakın sözcüklerden kurulan ikileme;

Anlamları karşıt sözcüklerden kurulan ikileme;

Bir sözcüğü anlamlı ikileme;

İki sözcüğü de yarı anlamlı ikileme olduklarını belirtir.

Aşağıdaki tabloda bu ikileme gruplarına örnekler verilmektedir:

Page 107: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

99

Aynı sözcüğün tekrarıyla kurulan

ikilemeler

ayrı ayrı, yer yer, yavaş yavaş, alışa

alışa vb.

Anlamları karşıt iki sözcüğün bir araya

gelmesiyle oluşan ikilemeler

düşe kalka, az çok, ileri geri, iyi kötü,

aşağı yukarı vb.

Yakın anlamlı iki sözcüğün

kullanılmasıyla oluşan ikilemler

delik deşik, doğru dürüst, ak pak vb.

Bir sözcüğü anlamlı ikilemeler saçma sapan, ufak tefek, yarım yamalak

vb.

İki sözcüğü de yarı anlamlı ikilemeler kem küm, ıvır zıvır, abuk sabuk vb.

Bu ikilemelerin dışında özellikle incelediğimiz şiirlerde de geçen ve

yansımalardan kurulan ikilemeler de vardır: ”Doğanın seslerini taklit ederek yansıtan

bu sözcükler, bir çeşit ad sayılırlar ve ikileme olarak iki şekilde kurulurlar: Aynı ve

ayrı yansıma seslerinden faydalanılarak kurulan ikilemeler olarak adlandırılan bu

ikilemelerden ilkine örnek olarak „fokur fokor; fıkır fıkır; şırıl şırıl‟, ikinci gruba da

„takır tukur, şapır şupur, şangır şungur‟ gösterilebilir” (Hatiboğlu, 1981: 36).

Almancada da ikilemeler bulunmakta ve bunlar Zwillingsformeln olarak

adlandırılmaktadır. Türkçeden farklı olarak oluşturulan ikilemeler, iki anlamlı

sözcüğün arasına genelde und, aber vb. bağlaçları getirilerek oluşturulur. Almanca

ikilemelere örnek olarak: langsam aber sicher, Leib und Seele, leicht und locker, mit

Sack und Pack, offen und ehrlich, mit Händen und Füssen, Mann und Maus, Nie und

Nimmer, Stein und Bein, schief und krumm, reich und schön vb. gösterebiliriz.

Yüksel Pazarkaya örneğinde çevirdiği şiirlerde de ikilemelerin sıkça

kullanıldığı görülmektedir. Aşağıdaki ikileme örneklerinin büyük çoğunluğunun

Page 108: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

100

genellikle aynı sözcüklerin tekrarlanmasıyla oluşmuş ikilemelerdir. Çevirilerde

ikilemelerin Almancaya genellikle kaynak şiirdeki gibi ya ikilemenin anlamı

verilerek ya da eşdeğer ikilemeler kullanılarak aktarıldığı görülmektedir:

Ahmet Haşim‟in Merdiven isimli şiirinde geçen “ağır ağır” ikilemesi, erek

şiirde, kaynak şiirdeki ikilemenin sözcük anlamı verilerek yavaş anlamına gelen

“langsam” sözcüğüyle aktarılmıştır. Şiirin bir başka dizesinde geçen ve yüzün git

gide solgunlaştığını belirten “perde perde” ikilemesi, Almancaya başarılı bir şekilde

“mehr und mehr” ikilemesiyle aktarılmıştır:

(…)

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden.

Eteklerinde gümüş rengi bir yığın yaprak

(…)

Sular sarardı… Yüzün perde perde solmakta,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 14)

(…)

Langsam wirst du diese Treppe hinaufsteigen,

Ein Haufen Sonnenfarbener Blätter an deinem Saum.

(…)

Die Wasser wurden gelblich… Blasser mehr und mehr dein

Gesicht,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 15)

Âşık Veysel‟in Dostlar Beni Hatırlasın isimli şiirinde geçen “kucak kucak”

ikilemesi, bol bol anlamında kullanılmaktadır. Burada da çevirmen, çok anlamına

gelen “viele” sözcüğünü kullanarak ikilemenin sadece anlamını vermeyi yeğlemiştir:

(…)

Selâm olsun kucak kucak

Dostlar beni hatırlasın

(…)

Page 109: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

101

(Oğuzcan, 1985: 14)

(…)

Viele Grüße nun zum Verbleib

Freunde solln meiner gedenken

(…)

(Pazarkaya, 1987: 23)

Nazım Hikmet‟in 20 Eylül 1945 başlıklı şiirinde geçen “pırıl pırıl” ikilemesi,

parlayan anlamına gelmektedir ve çevirmen tarafından ikileme yerine parlayan

anlamına gelen “leuchtend“ sözcüğü kullanılarak çevrilmiştir:

(…)

el gibi ağır

ve yıldızlar gibi pırıl pırıl

kelimeler.

(…)

(Ran, 2011: 619)

(…)

schwer wie die Hand

und leuchtend wie die Sterne

sind deine Worte.

(Pazarkaya, 1987: 37)

Nazım Hikmet‟in Kızçocuğu isimli şiirinde geçen “birer birer” ikilemesi,

teker teker kapıları çalmayı betimlemek için kullanılmıştır. Çevirmen, iki zıt

sözcüğün kullanımıyla oluşturulmuş olan ve uzak yakın anlamına gelen “fern und

nah” sözcükleriyle aktarmayı tercih etmiştir. Kaynak metinde verilmek istenen

etkiden, erek metinde uzaklaşıldığı görülüyor:

Kapıları çalan benim

kapıları birer birer.

(…)

(Ran, 2011: 1581)

Ich klopfe an die Türen,

An die Türen fern und nah.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 43)

Page 110: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

102

Necip Fazıl Kısakürek‟in Serseri adlı şiirinde geçen “diyar diyar” ikilemi,

erek metinde ikileme oluşturulmadan, sadece devamlı anlamına gelen “immer

weiter” sözcükleriyle verilmiş. Türk Dil Kurumu‟nun Türkçe sözlüğünde diyar

sözcüğünün anlamı, ülke ve mecaz anlamda dünya‟dır:

(…)

Bir rüya uğrunda, ben diyar diyar,

gölgemin peşinden yürür, giderim…

(…)

(Kısakürek, 2011: 68)

(…)

Für einen Traum ziehe ich immer weiter

Hinter meinem Schatten her wie ein Unikum…

(…)

(Pazarkaya, 1987: 53)

Necip Fazıl Kısakürek, Sayıklama isimli şiirinde anlatımı güçlendirmek için

yansıma seslerinden faydalanarak ikilemeler oluşturmuştur. Kaynak metinde geçen

kedinin “hırıl hırıl” ses çıkarmasını çevirmenin “schnurr schnurr” olarak aktarmıştır.

Bu yansıma sesi, kedinin memnun olduğunda çıkardığı bir sestir, ve kedinin hırıltısı

erek dilde de bu şekilde telafuz edilir. Kaynak metinde cücelerin “fırıl fırıl”

dönmesinden bahsedilmektedir. Erek metinde bu cücelerin “surr surr” biçiminde

döndüğü görülmektedir. Çevirmenin yansıma ses olarak “surr surr”u neden seçtiği

bilinmiyor. “surr surr” sözcüklerinin fırıl fırıl ikilemesiyle anlamsal olarak bir

benzerliği bulunmamaktadır. Almancada “surren” fiili, bir sineğin uçarken çıkardığı

ses/ bir uçağın mekanik motor sesi olarak geçmektedir. Çevirmenin seçtiği “surren”

sözcüğünün surr olarak bir kısaltımı bulunmamaktadır. “Nurdan bir şehrin/ pırıl

pırıl” dizelerinde, çevirmen ışıklı şehir anlamına gelen Lichterstadt olarak aktararak

yansıma sesi olmayan “Spur Spur” olarak aktarmıştır. Burada kastedilen “Spur”

sözcüğü, iz anlamında kullanılıyor ve çevirmen şehirdeki ışığın izini belirtmeye

Page 111: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

103

çalışmıştır. Çevirmenin bu yöntemi, ikilemeye örnek değildir. “Arzular kanımda bir

çağlayan,/ şırıl şırıl,” dizesinde geçen yansıma sesini ”Schur Schur” olarak

aktarmıştır. Erek dilde su sesinin yansıması “Schur” olarak geçmemektedir.

“Bahsetse yaşamanın tadından başucumda,/ Mırıl mırıl,” dizelerinde geçen yansıma

sesle oluşturulmuş ikileme kaynak dilde, kedilerin çıkardığı sesin yanı sıra insanların

durmaksızın konuşması sırasında çıkarılan sese örnektir. Erek metinde ise bu

yansıma sesler “Gurr gurr” olarak aktarılmıştır. Bu ses erek kültürde güvercinlerin

çıkardığı sestir:

İplik iplik sarıyor sükutu bir yumakta,

Hırıl hırıl,

Hırıl hırıl…

(…)

Dönüyor etrafımda bir sürü kambur cüce,

Fırıl fırıl,

Fırıl fırıl…

(…)

Nurdan bir şehir gibi ruhumu seyredeyim,

Pırıl pırıl,

Pırıl pırıl…

(…)

Gencim, ölmem, arzular kanımda bir çağlayan,

Şırıl şırıl,

Şırıl şırıl…

(…)

Bahsetse yaşamanın tadından başucumda,

Mırıl mırıl,

Mırıl mırıl…

(Kısakürek, 2011: 303)

Faden um Faden wickelt sie die Stilee zu einem Knäuel,

Schnur schnurr,

Schnurr schnurr…

(…)

Um mich kreisen bucklige Zwege wie Gespenster,

Surr surr,

Surr surr…

(…)

Wie eine Lichterstadt mir meine Seele ansehn,

Page 112: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

104

Spur Spur,

Spur Spur…

(…)

Ich bin jung, sterbe nicht, Wunschkaskaden sind in meinem Blut,

Schurr schurr,

Schurr schurr..

(…)

Von der Lebensfreude erzählte an meinem Kopfende,

Gurr gurr,

Gurr gurr…

(Pazarkaya, 1987: 52-53)

Ahmet Muhip Dranas‟ın Fahriye Abla şiirinde geçen ve iki benzer sözcüğün

kullanımıyla oluşan “ak pak” ikilemesi, betimleme yolu seçilerek kar gibi beyaz

anlamına gelen “weiß wie Schnee” sözcükleriyle karşılanmıştır:

(…)

Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla

Ne güzel komşumuzdun sen, Fahriye abla!

(…)

(Dranas, 2009: 75)

(…)

Deine Augen, Zähne, dein Hals, weiß wie Schnee.

Unsere schönste Nachbarin warst du, Tante Fahriye!

(…)

(Pazarkaya, 1987: 73)

Cahit Sıtkı Tarancı‟nın Otuz Beş Yaş şiirinde geçen “bir bir” ikilemesi, erek

metinde ikileme kullanılmadan sadece anlamı verilerek “nacheinander” sözcüğü ile

karşılanmıştır:

(…)

Dostlarla da yollar ayrıldı bir bir;

Gittikçe artıyor yalnızlığımız.

(…)

(Tarancı, 1997: 188)

Page 113: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

105

(…)

Emporsprossen, sind unsere Wege nacheinander getrennt;

Unsere Einsamkeit wächst ständig in diesem Getriebe.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 87)

Aynı şairin Patik Yap, Kunduracı isimli şiirinde geçen “bol bol” ikilemesi,

Almancaya ikileme kullanılmadan bir sürü anlamına gelen “jede Menge”

sözcükleriyle karşılanmıştır:

Patik yap, kunduracı, bol bol patik;

Bebeler için, ilk adımı atacak,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 92)

Mach Babyschuhe, Schuster, jede Menge mit Geschmeid„;

Für Babys, die ihren ersten Schritt machen werden,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 93)

Aynı şairin, Ben Maksada Bakarım isimli şiirinde geçen ve insanı betimlemek

için kullandığı ve bu şiirdeki bağlamda işe yaramaz, boş anlamına gelen “abur

cubur” ikilemesi, iki anlamsız sözcüğün bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur.

Erek metni incelediğimizde ise çevirmenin bu ikilemin karşılığı olarak “Kraut und

Rüben” ikilemesini seçmiştir. “Kraut und Rüben” ikilemesinin anlamı, dağınık,

birbirine girmiş, kargaşa hali olarak kullanılır. Çevirmenin bu seçimi, betimlemeyi

değiştirmiştir:

(…)

İnsan dediğin nedir

Abur cubur

Olsa da olur

Olmasa da olur

(…)

(Rifat, 2010: 174)

Page 114: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

106

(…)

Was ist schon der Mensch

Kraut und Rüben

Es ist egal ob er hüben

Ist oder drüben

(…)

(Pazarkaya, 1987: 113)

Fazıl Hüsnü Dağlarca‟nın Dünyaca isimli şiirinde “ayrı ayrı” ikilemesi,

Almancaya ikileme kullanılmayarak ayrı anlamına gelen “getrennt” sözcüğüyle

aktarılabilmiştir:

(…)

Biz insanlar ayrı ayrı kalmışız,

Bölmüş saadetimizi çizgi yurtların;

(…)

(Pazarkaya, 1987: 130)

(…)

Wir Menschen sind getrennt voneinander,

Durch Ländergrenzen zerteilt unser Glück;

(…)

(Pazarkaya, 1987: 131)

Behçet Necatigil‟in Panik isimli şiirinde “yılgın yorgun” ve “bezgin ürkek”

ikilemeleri, Almancaya sadece anlamları verilerek ikileme kullanılmadan

çevrilmiştir:

(…)

Fabrika duvarları sağır kale kapıları

Yılgın yorgun adamlar, bezgin ürkek kadınlar…

(…)

(Necatigil, 2012: 219)

(…)

Die Fabrikmauern sind taube Festungstore

Eingeschüchterte müde Männer, verdrießlich scheue Frauen…

(…)

(Pazarkaya, 1987: 167)

Page 115: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

107

İlhan Berk‟in İstanbul adlı şiirinde geçen “söve söve” ikilemesi Almancaya

sövmek fiilinin „Partizip I‟ hali olan “fluchend” kullanılarak çevrilmiştir. Çevirmen

erek metninde aynı dizede “dört yanında” ifadesini bu sefer Almanca bir ikileme

olan ve kıyıda köşede anlamını taşıyan “In allen Ecken und Enden”i kullanarak

çevirmiştir:

(…)

İki gözü iki çeşmedir serseriler için İstanbul

Dört yanında Allah‟a söve söve yaşanır

(…)

(Berk, 2006: 60)

(…)

Für die Vagabunden hat Istanbul zwei feuchte Augen

In allen Ecken und Enden lebt man Gott fluchend

(…)

(Pazarkaya, 1987: 175)

A. Kadir‟in Ve Çocuklar şiirinde çevirmen, bu ikilemeleri Almancaya sözcük

anlamlarını vererek ikileme kullanmadan çevirmeyi tercih etmiştir:

(…)

Boyunları ince ince

gözleri beyaz beyaz,

burunları ufak ufak.

(…)

(Pazarkaya, 1986: 186)

(…)

Ihr Hals strichdünn,

ihr Auge Weiß,

ihre Nase winzig.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 187)

Page 116: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

108

Cahit Külebi‟nin Hasret isimli şiirinde geçen “ağır ağır” ikilemesi Almancaya

ikileme kullanılmadan yavaş anlamına gelen “langsam” sözcüğüyle aktarılmıştır:

(…)

Bulunduğum şehir İstanbul‟du,

Ağır ağır kar yağıyordu

(…)

(Külebi, 1998: 13)

(…)

Istanbul war die Stadt, in der ich mich befand,

Langsam rieselte der Schnee,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 197)

Cahit Külebi‟nin Rüzgâr isimli şiirinde “gezmiş tozmuş” ve yarı anlamlı iki

sözcükten oluşturulmuş olan “allak bullak” ikilemelerinin Almanca erek metninde

ikileme kullanılmadan sadece bu ikilemelerin anlamları verilerek çevrildiği

görülmektedir:

(…)

Nerelerde gezmiş tozmuş

Öğrenemedim.

(…)

Tuz kokusu, katran kokusu, ter kokusu

Yüreğini allak bullak etmişti.

(…)

(Külebi, 1998: 59)

(…)

Wo er sich überall herumtrieb

Konnte ich nicht erfahren.

(…)

Salzgeruch, Teergeruch, Schweißgeruch

Wühlten ihm sicher das Herz auf.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 203)

Page 117: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

109

Özdemir Asaf‟ın Mi şiirinde geçen ve alışılmamış bağdaştırma ile

oluşturulmuş “avaz-avaz” ikilemesi, sözcük anlamı olarak yüksek sesle anlamını

taşıyor ve erek metne de bağırarak sen anlamına gelen “schreiend du” olarak,

ikileme kullanılamadan ama doğru anlamıyla aktarılmıştır:

(…)

Ve bir öğle sıcağında

Yapraklarımın gölgesinde

Avaz- avaz sen.

(Asaf, 2011: 112)

(…)

Und unter einer Mittagshitze

Im Schatten meiner Blätter

Schreiend du.

(Pazarkaya, 1987: 217)

Özellikle Attila İlhan‟ın şiirlerindeki ikilemeler ve sözcük tekrarlarının aynı

zamanda kimi alışılmamış bağdaştırmalarının oluşturulmasında kullanıldığı dikkat

çekmekte. Attila İlhan‟ın yağmur kaçağı şiirinde de “telaş telaş” ikilemesi

kullanılmış, çevirmen de bu betimlemeyi Almancada ikileme olarak aktarmayıp,

anlamlarını karşılayan ve telaşlı-şaşkın sözcüklerini kullanarak “hastig und verwirrt”

olarak aktarmıştır. Aynı kaynak şiirde geçen “gizli gizli” ikilemesini sadece

ikilemenin anlamını veren “heimlich” (gizlice) olarak aktarılmıştır:

(…)

geceleri bir çarpıntı duyarsan

telaş telaş yağmurdan kaçıyorum

(…)

beni görsen belki anlayamazsın

içlenir gizli gizli ağlarsın

(…)

(İlhan, 2011: 9)

Page 118: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

110

(…)

wenn du nachts heftiges herzklopfen hörst

flüchte ich hastig und verwirrt vor dem regen

(…)

wenn du mich siehst vielleicht begreifst du nicht

und du weinst heimlich vor dich hin

(…)

(Pazarkaya, 1987: 235)

Yine Attila İlhan‟ın istanbul ağrısı isimli şiirinde aynı sözcüklerin

tekrarlanmasıyla oluşturulan “parça parça” ikilemesi, erek dile doğrudan anlamının

aktarılmasıyla oluşturulmuş, ikileme özelliğini kaybetmiştir. Yine aynı şekilde

“pançak pançak” ikilemesi avuç dolusu anlamına gelen “händevoll” olarak ikileme

özelliğini kaybederek aktarılabilmiştir:

kanatları parça parça bu ağustos geceleri

yıldızlar kaynarken

şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen

sen

(…)

pançak pançak şiirler tüküreceğim

demek yine ben

(…)

(İlhan, 2012: 11)

(…)

die augustnächte mit ihren zerstückelten flügeln

wenn die sterne kochen

in scherben zu meinen füßen ausgeschüttet

du

(…)

händevoll gedichte ausspucken

also wieder werde ich

(…)

(Pazarkaya, 1987: 235)

Page 119: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

111

istanbul ağrısı şiirinin devamında yine ikilemelerin sıkça kullanıldığı

görülmektedir. Bulut sözcüğüyle oluşturulmuş “bulut bulut” ikileme tasvirinin

Almanca erek şiire bulutlar gibi anlamında “wie wolken “ olarak çevrildiğini

görülür. Dilde sıkça kullanılmayan bir ikileme olduğundan ve Almanca karşılığı

bulunmadığından doğru bir aktarım olarak kabul edilebilir. “bakıp bakıp/ ağlayan”

ikilemesinin çevirisi, Almancaya bakmak sözcüğünün Partizip I hali “schauend”

kullanılarak çevrilmiştir:

(…)

eğer sen yine istanbul‟san

kirli dudaklarını bulut bulut dudaklarıma uzatan

(…)

anadolu üstlerine bakıp bakıp

ağlayan

(…)

(İlhan, 2012: 13)

(…)

wenn du wieder istanbul bist

daß du deine schmutzigen lippen

wie wolken zu meinen lippen hinreichst

(…)

weit über anatolien schauend

weinst

(…)

(Pazarkaya, 1987: 237)

Yine istanbul ağrısı şiirinde geçen “burgu burgu” ikilemesi, hem delik

açmaya yarayan bir alet anlamı taşıyan “burgu” sözcüğünün tekrarı ile oluşturulmuş,

hem de aşama aşama deldiğini anlatıyor. Almanca çevirisinde delmek fiilinin

Partizip I hali olan “bohrend” kullanılarak aynı tasvir verilmek istenmiştir. “satır satır

okumak” ikilemesi erek metne, kaynak dildeki anlamın tam karşılığı olan “zeile für

zeile” ikilemesiyle başarılı olarak aktarılmıştır:

Page 120: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

112

çaresiz zehirler kusan çılgın bir yılan gibi

burgu burgu içime boşalttığın

(…)

sicilyalı balıkçılara marsilyalı dok işçilerine

satır satır okumak istediğim

(…)

(İlhan, 2012: 14)

(…)

wie eine wilde schlange die tödliches gift kotzt

bohrend in mich hinein leerst

(…)

das ich den sizilianischen fischern

und den marseiller dockarbeitern

zeile für zeile vorlesen möchte

(…)

(Pazarkaya, 1987: 239)

Attila İlhan‟ın yorgunlar sendikası adlı şiirinde yine şairin kendine özgü

oluşturduğu “ünlem ünlem” ve “bulut bulut” ikilemeleri Almancaya ünlem gibi

kaçışan kalabalık anlamına gelen “menge die wie ausrufe wegläuft” ve bulutlar

içimizdeki güneşlerin tutulmasına neden oluyor anlamında kullanılan “die wolken

verfinstern in uns die sonnen“ şeklinde ikileme oluşturulmadan aktarılmıştır:

(…)

ünlem ünlem dağılan sıtmalı kalabalık

ilk tramvaylarla götürdüğümüz

(…)

içimizde bulut bulut bir güneş tutuluyor

soluklarımızı kesen demirden sarmaşıklar

(…)

(Pazarkaya, 1987: 242)

(…)

die malariaverseuchte menge die wie ausrufe wegläuft

die wir mit den ersten straßenbahnen brachten

(…)

die wolken verfinstern in uns die sonnen

unsern atem erstickt der efeu aus eisen

(…)

(Pazarkaya, 1987: 243)

Page 121: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

113

Hasan Hüseyin Korkmazgil‟in karagün dostu başlıklı şiirinde yansıma

seslerden faydalanılarak bir boru vasıtasıyla “gürül gürül“ ikilemesiyle akarak

uyandırılmak istendiğini belirterek tasvir edilmiştir. Çıkan seslerle, sanki bir sıvıymış

ve gürültü çıkararak akıyormuş gibi bir etki uyandırmak istenmiştir. Erek şiire

baktığımızda uyandırma borusunun “çok yüksek ses çıkardığı” biçiminde çevrilmiş,

sesin akışkan bir şeymiş gibi aktığı etkisini gösteren ve ikilemenin kattığı anlam

yoğunluğu kaybolmuştur:

(…)

ve karşı tepelerden

gürül gürül bir kalk borusu

(…)

(Pazarkaya, 1987: 254)

(…)

und von den gegenüberliegenden hügeln

tönt überwältigend die wecktrompete

(…)

(Pazarkaya, 1987: 255)

Turgut Uyar‟ın kavşakta başlıklı şiirinde geçen ve ilki anlamlı bir sözcük,

ikincisinin önüne /m/ sesi getirilerek oluşturulmuş olan “ilaç milaç“ ile aynı iki yakın

anlamlı sözcüğün yan yana kullanılmasıyla oluşan “bok püsür” ikilemeleri,

Almancada bulunmayan ve muhtemelen çevirmen tarafından oluşturulmuş bir

ikilemeyle çevrilmiştir:

(…)

ilaç milaç bok püsür

şuramda bir şeyler var

(…)

(Uyar, 2011: 415)

(…)

arznei und kuckucksei, schund und schrund

hier an dieser seite habe ich etwas

(…)

(Pazarkaya, 1987: 271)

Page 122: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

114

Turgut Uyar‟ın acının tarihi başlıklı şiirinde yavaşça anlamında kullanılmış

olan “usul usul” ikilemesi, Almancada eşdeğer bir ikileme kullanılmadan sadece

yavaş anlamına gelen “langsam” sözcüğüyle aktarılmıştır:

(…)

suyun bardakta duruşu gibi

bir öfke usul usul büyürken kuytuda

yemyeşil bir çayır görünümündedir

(…)

(Uyar, 2011: 423)

(…)

wie das wasser im glas

wenn eine wut langsam wächst im verborgenen

sieht es wie eine grüne wiese aus

(…)

(Pazarkaya, 1987: 273)

Cemal Süreya‟nın Kurt başlıklı şiirinde bir köpek anlatılırken kullanılan

“havlaya havlaya” ikilemesi ile betimlemiştir. Erek şiirde çevirmenin havlama fiilini

ikileme oluşturmadan Partizip I hali olan “bellend” sözcüğünü kullanarak çevirdiği

görülmekte:

(…)

Ödleriyle öten kuşlar gibi

Havlaya havlaya kirlenir

(…)

(Süreya, 2012: 120)

(…)

Wie die Vögel, die aus der Galle singen

Beschmutzt er sich bellend

(…)

(Pazarkaya, 1987: 315)

Özdemir İnce‟nin Ozan başlıklı şiirinde yakın anlamlı iki sözcük olan “mal

mülk” ikilemesi, Almancada eşdeğer ikilemesi olan “Hab und Gut” ikilemesi

kullanılarak başarılı bir şekilde çevrilmiştir. Aynı şiirde geçen “delik deşik”

Page 123: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

115

ikilemesi, erek şiire sadece anlamı verilerek delinmiş anlamına gelen “durchbohrtes”

olarak çevrilebilmiştir:

(…)

malın-mülkün olmadı

hasretten başka

(…)

sen memleketten uzak

hasretin bin türlüsüyle delik deşik yürek

(…)

(İnce, 2001: 118)

(…)

außer sehnsucht

hast du kein hab und gut

(…)

du bist fern von der heimat

von tausend sehnsüchten durchbohrtes herz

(Pazarkaya, 1987: 337)

Ahmet Erhan‟ın Güvercin Kanadına Yazılan Şiir başlıklı şiirinde güneş tasvir

edilirken kullanılmış olan “salkım salkım” ikilemesi, aslında üzüm gibi, birçoğu sap

üzerinde bulunan meyveler için kullanılan ve ikilemeyle oluşturulmuş alışılmamış

bağdaştırmaya örnektir. Kaynak şiirdeki bu alışılmamış bağdaştırma akıcı bir

sıvıymış gibi tasvir edilmiştir. Almanca erek metinde ise bu alışılmamış bağdaştırma

örneği kullanılmayarak “In Fluten lief” (sel) sözü kullanıldığını ve kaynak şiirdeki

bu anlatım yoğunluğunun kaybolduğunu görebiliriz. Pek çok anlamını taşıyan “oluk

oluk” ikilemesi, Almancaya doğrudan ikilemesi kullanılmadan anlamı verilerek yine

“in Fluten“ (sel) olarak aktarılmıştır:

Güneş salkım salkım akardı üstümden

(…)

Yağmur oluk oluk yağardı üstümden

(…)

(Pazarkaya, 1987: 382)

In Fluten lief die Sonne an mir herab

(…)

Page 124: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

116

In Fluten rann der regen an mir herab

(…)

(Pazarkaya, 1987: 383)

Orhan Veli‟nin şiirlerine baktığımızda da birçok ikilemeyi şiirlerinde

kullandığı görülmektedir. Orhan Veli‟nin şiirlerinde geçen ve kıvrımlı anlamını

taşıyan “kıvır kıvır” ikilemesi, erek şiirde sadece kıvırcık anlamında kullanılan

“kraus” sözcüğüyle aktarılmıştır. Yine benzer iki sözcüğün kullanımıyla

oluşturulmuş olan “bıktım usandım” ikilemesi, Almanca erek metinde ikileme

kaybolarak sadece “überdrüssig” (bıkmak) anlamında aktarılabilmiştir:

Bu evin bir köpeği vardı;

Kıvır kıvırdı, adı Çinçon‟du, öldü

(…)

(Veli, 1998: 121)

Dieses Haus hatte einen Hund;

Er war kraus, hieß Tschintschon und starb.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 47)

Bıktım usandım sürüklemekten onu,

Senelerdir ayaklarımın ucunda;

(…)

(Veli, 1998: 43)

Ich bin seiner überdrüssig geworden,

Seit Jahre an meinen Füßen.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 79)

Orhan Veli‟nin Sucunun Türküsü adlı şiirinde yürüyüşü tasvir ederken

kullandığı “salına salına” ikilemesi ve yokuş çıkarken dönemeçleri dönerken

kullandığı “döne döne” ikilemelerinden ilki, ikileme özelliği taşıyan “mit sang und

Page 125: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

117

klang in wiegendem gang” sözünde geçen “wiegendem gang” kullanılarak

aktarılmıştır. Kaynak şiirdeki ikinci ikilemenin de sadece anlamı verilerek dönerek

anlamına gelen “kreisend” sözcüğüyle karşılanmıştır:

(…)

İki teneke bir yanına,

İki teneke öbür yanına;

Salına salına;

(…)

(Veli, 1998: 117)

(…)

Zwei Kanister auf der einen Seite,

Zwei auf der anderen,

Mit wiegendem Gang von der Weite;

(…)

(Pazarkaya, 1985: 161)

(…)

Yokuş çıkar, döne döne;

Yokuştan bir Döne çıkar;

(…)

(Veli, 1998: 73)

(…)

Es steigt steil hinauf, kreisend,

aus der steilen Biegung erscheint eine Döne;

(…)

(Pazarkaya, 1987: 133)

Orhan Veli‟nin Denizi Özliyenler İçin şiirinde göz alıcı renklere sahip ve

süslenmiş anlamı taşıyan “allı pullu” ikilemesi, Almanca erek dile “Schöne

schuppige” olarak çevrilmiştir. Schuppig, doğrudan pullu anlamını taşıdığı halde

kaynak metinde bu kastedilmediğinden, çevirideki gemi betimlemesinin kaynak

dildeki anlamından farklı bir şekilde tasvir edilmiştir:

Gemiler geçer rüyalarımda,

Allı pullu gemiler, damların üzerinden;

(…)

Page 126: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

118

(Veli, 1998: 87)

Schiffe fahren in meinen Träumen,

Schöne schuppige Schiffe über die Dächer,

(…)

(Pazarkaya, 1985: 149)

Orhan Veli‟nin İstanbul‟u Dinliyorum şiirinde geçen “cıvıl cıvıl“ ikilemesi,

Mahmutpaşa semtinin çok hareketli ve kalabalık olduğunu betimlediği halde erek

metinde çevirmen, satıcıların bağırışlarını anlatarak kaynak metin ile erek metnin

farklı betimlenmesine neden olmuştur. Şiirde geçen “serin serin” ikilemesi

Almancaya eşdeğeri oluşturulamadan sadece “kühle” (serin) anlamıyla aktarılmıştır:

(…)

İstanbul‟u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Serin serin kapalı çarşı,

cıvıl cıvıl Mahmutpaşa;

(…)

(Veli, 1998: 101)

(…)

Ich höre Istanbul, meine Augen geschlossen.

Der kühle Basar,

Mahmutpascha mit dem Geschrei der Verkäufer,

(…)

(Pazarkaya, 1985: 169)

Yine aynı şiirde geçen “yavaş yavaş” ikilemesi, erek şiire hafif kıpırdıyor

olarak ikileme kullanılmadan çevrilmiş. Kuşları betimlerken kullanılan “sürü sürü”

ikilemesi, erek metinde sürü halinde anlamına gelen “in Scharen” ile aktarılmış.

“çığlık çığlık” ikilemesi ise erek metne dâhil edilmemiştir. Şairin kullandığı

ikilemeler, erek metinde eşdeğeri olan ikilemelerle değil, sadece anlamlarıyla

aktarılmıştır:

(…)

Page 127: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

119

Yavaş yavaş sallanıyor

Yapraklar, ağaçlarda;

(…)

Kuşlar geçiyor, derken;

Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.

(…)

(Veli, 1998: 101)

(…)

Leicht bewegen sich

Die Blätter in den Bäumen.

(…)

In der Höhe die Schreie der Vögel,

die in Scharen fliegen.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 169)

Orhan Veli‟nin Aşk Resmigeçidi şiirindeki dizede iki yakın anlamlı sözcüğün

kullanımıyla oluşturulan “açık saçık” ikilemesi şiirin bağlamından cinsel çağrışım

yüklü şeylerin anlatıldığı belirtiliyor. Erek şiire baktığımızda ise cinsel çağrışımdan

çok ahlaksız, uygunsuz anlamına gelen “unanständige Dinge”den söz edildiğini,

bunun da cinsel çağrışımı gölgelediği ve bağlamdan uzaklaşıldığı görülmektedir:

(…)

Dördüncüsü azgın bir kadın,

Açık saçık şeyler anlatırdı bana.

(…)

(Veli, 1998: 128)

(…)

Die vierte, ein rasendes Weib,

Erzählte mir unanständige Dinge.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 213)

Orhan Veli‟nin Yol Türküleri başlıklı şiirinde iki yakın anlamlı sözcüğün

kullanımıyla oluşturulmuş “eşe dosta“ selam gönderme‟nin erek metinde ikileme

özelliğini kaybederek, sadece arkadaşlara anlamında “Freunden” sözcüğüyle

Page 128: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

120

karşılanmıştır. Çevirmen, ikilemeyi bu sefer dizenin devamında oluşturmaya çalışmış

ve kaynak dizede olmayan batı ve doğu‟daki anlamında kullanılan “in West und Ost”

sözcüklerini eklemiştir. Fakat “in West und Ost” Almancada bir ikileme değildir:

(…)

Canım posta, gülüm posta,

Selâm götür eşe dosta.

(…)

(Veli, 1998: 73)

(…)

Liebe Post, gute Post,

Bring Freunden Grüße in West und Ost.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 135)

Ziya Osman Saba‟nın Çocuklar Bakıyorlar adlı şiirinde geçen “çizgi çizgi

alnımıza”, erek dile uygun olarak “Falte um Falte” ikilemesiyle başarılı bir şekilde

aktarılmıştır:

(…)

Kim getirmiş koymuş onları yanımıza:

Bakıyorlar çizgi çizgi alnımıza.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 90)

(…)

Wer hat sie nur uns zur Seite gestellt:

Falte um Falte auf unsere Stirn bestellt.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 91)

Attila İlhan‟ın istanbul ağrısı şiirinde şairin kullandığı “damla damla“

ikilemesi, azar azar anlamında kullanılmış olup çevirmen tarafından erek dilde

uygun ikilemesi bulunarak “tropfen für tropfen” olarak başarılı bir şekilde

çevrilmiştir. “liman liman götüren” ikilemesi erek dilde uygun bir ikilemenin

bulunmamasından ötürü limandan limana anlamında “von hafen zu hafen” biçiminde

aktarılmıştır:

Page 129: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

121

(…)

utanmasam

gözlerimi damla damla kadehime damlatarak

(…)

minarelerini kürdan gibi dişlerinin arasında

liman liman götüren

(…)

(İlhan, 2012: 13)

(…)

wenn ich mich nicht schämte

könnte ich meine augen tropfen für tropfen

in mein glas füllen

(…)

die zwischen ihren zähnen deine minarette wie zahnstocher

von hafen zu hafen tragen

(…)

(Pazarkaya, 1987: 237)

Yine İstanbul ağrısı şiirinde geçen ve “diken diken” ikilemesi, aynı anlama

gelen ama ikileme olmayan “stachel an stachel” sözcükleriyle karşılanmıştır:

(…)

kaç kere kirpiklerimiz kasaturalara dönmüş diken diken

1949 eylül‟ünde birader mırç ve ben

(…)

(İlhan, 2012: 15)

(…)

wie oft unsere wimpern wie bajonette stachel an stachel

im september 1949 bruder mirtsch und ich

(…)

(Pazarkaya, 1987: 241)

Orhan Veli‟nin Yolculuk başlıklı şiirinde geçen ve atların yürürken çıkardığı

yansıma seslerinin ilkinin olduğu gibi, ikinci sözcüğünün ilk ünsüzüne /m/ sesi

getirilerek oluşturulan ikileme, erek metinde de aynı anlama gelecek şekilde iki

anlamlı yansıma sesin kullanılmasıyla aktarılabilmiştir:

Page 130: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

122

(…)

Yola çıkarım Uzunköprü‟den;

Yaylının atları şıngır mıngır;

(…)

(Veli, 1998: 65)

(…)

Mache ich mich in Uzunköprü auf den Weg;

Das Geschirr der Pferde scheppert und klirrt;

(…)

(Pazarkaya, 1987: 113)

Genel olarak ikilemelerin Almanca‟ya çevirisinde çevirmenin zorlandığı

görülmektedir. Bu zorlanmanın en büyük nedeni ise kimi örneklerde Türkçe

ikilemelere uygun eşdeğer Almanca ikilemelerin bulunmamasıdır. Çevirmenin

ikiliemeleri ağırlıklı olarak sözcüğü sözcüğüne çeviri yöntemini kullanarak çevirdiği

gözlenmektedir. Çevirmen öncelikle ikilemeler ile ilgili araştırma yaparak, çeviriyi

yaptığı dönemde –varsa- ikilemeler sözlüğünden araştırarak eşdeğer ikilemeler

bulabilirdi. Diğer bir yöntem ise kaynak dildeki ikilemeleri anadili Almanca olan ve

Alman diline ve kültürüne hakim kişilere danışıp, kaynak dildeki ikilemeyi tarif

ederek anlatabilir ve bunun karşılığında kişilerden uygun ikilemeleri öğrenebilirdi.

Genel olarak değerlendirildiğinde, çevirmenin başvuru kaynaklarına ulaşımı zor

olabileceği düşünülerek – şiirlerin büyük çoğunluğunun 1960‟larda ve 80‟lerde

çevrilmiş olması, internet gibi hızlı bilgi kaynakların bulunmaması, sözlüklerin

henüz günümüzdeki gibi geniş kapsamlı olmaması vb. - çeviri ürünlerinin kalitesinin

yeterli olduğu görülebilir.

Page 131: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

123

3.3.3. Yabancı Sözcüklerin ve Ġfadelerin Çevirisi

İlhan Berk‟in Çınar adlı şiirinde geçen ve Baki‟nin beyiti olan “Bi-

hamdi‟lliah şeref buldu yine mülk-i Süleymanî/Cülus etdî sa‟âdet tahtına İskender-î

Sânî”, eski Türkçeyle yazılmıştır. Kaynak okuyucu beyiti okuduğunda geçmişin

atmosferini yakalayabilirken, erek okuyucu için bu atmosferi şiirde oluşturmaya

çalışıldığı anlaşılmayabilir:

(…)

Selim‟in ölüm yılıymış senin doğumun, hani Baki‟nin

Bi-hamdi‟lliah şeref buldu yine mülk-i Süleymanî

Cülus etdî sa‟âdet tahtına İskender-î Sânî

Diye tahta çıkışını kutladığı II. Selim‟in…

(Berk, 2006: 651)

(…)

Gottlob, das Land Süleymans erlangt wieder Ehre und Sieg,

Da Selim der Zweite den Thron der Glückseligkeit bestieg.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 179)

Özdemir Asaf‟ın perspectif başlıklı şiiri, Türkçe olmasına karşın başlık

yabancı bir sözcükten oluşmuştur. Erek metne baktığımızda, çevirmenin bu sözcüğü

Almancada yazıldığı gibi aktarmış, kaynak metindeki kaynak okuyucuya yönelik

yabancılaşma etkisi kaybolmuştur:

Perspectif

(Asaf, 2011: 97)

Perspektive

(Pazarkaya, 1987: 217)

Ahmet Arif‟in Unutamadığım adlı şiirinde geçen İngilizce “To be or not to

be” ve Latince “Cogito ergo sum” özdeyişleri, erek dile çevrilmeden doğrudan

aktarılmıştır:

Page 132: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

124

(…)

“To be or not to be” değil

“Cogito ergo sum” hiç değil…

Asıl iş anlamak kaçınılmazı.

(…)

(Arif, 2010: 58)

(…)

Nicht to be or not to be.

Schon gar nicht Cogito ergo sum…

Die Hauptsache ist das Begreifen des Unausweichlichen,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 225)

Can Yücel‟in In Vino başlıklı şiiri ve Turgut Uyar‟ın şiirinde geçen “Obras

completas” sözcükleri de çevirmen tarafından çevrilmeden aktarılmıştır:

In Vino

(Pazarkaya, 1987: 244)

In Vino

(Pazarkaya, 1987: 245)

Federico Garcia Lorca İçin Üç Şiir

(…)

Obras completas

Artık kat‟iyen biliyoruz;

(…)

(Uyar, 2011: 299)

Drei Gedichte für Federico Garcia Lorca

(…)

Obras completas

Nun wissen wir es endgültig:

(…)

(Pazarkaya, 1987: 265)

Cemal Süreya‟nın şiir başlığı olan Üvercinka, çevirmen tarafından erek

okuyucunun telafuzunu görebilmesi için erek dilin telafuzuna uygun biçimde

uyarlanmıştır (Sessel sapma için ayr. bkz. Toklu, 2003: 94):

Page 133: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

125

Üvercinka

(…)

(Süreya, 2012: 38)

Üwerdschinka

(…)

(Pazarkaya, 1987: 307)

İsmet Özel‟in Dişlerimiz Arasındaki Ceset şiirinde geçen “- Oh, dear-“

İngilizce ünlemi, çevirmen tarafından doğrudan aktarılmıştır. Aynı şiirin içerisinde

geçen “emr-i b‟il-ma‟ruf ve nehy-i ani‟l-münker” sözleri, Kur‟an-ı Kerim‟in Mekkî

ve Medine surelerinde yer alan emirlerdendir (Ayr. bkz. Dumlu, 1999). Çevirmen,

erek okuyucunun anlamasını kolaylaştırmak için bu emirlerin Almanca karşılığını

vermiştir. Kaynak metinde Arapça olan bu sözler, kaynak okuyucu için yabancılaşma

etkisi yaratırken aynı etki erek okuyucu için oluşmayabilir:

Dişlerimiz Arasındaki Ceset

(…)

Yaşamak deriz -Oh, dear- ne kadar tekdüze

(…)

Kimbilir kimden umarız emr-i b‟il-ma‟ruf

Kimbilir kimden umarız nehy-i ani‟l-münker

(…)

(Pazarkaya, 1987: 370)

Die Leiche zwischen unseren Zähnen

(…)

Das Leben, sagen wir –oh, dear- wie unnötig

(…)

Wer weiß von wem wir erwarten die Anweisungen gegen die

Gebote

Wer weiß von wem wir erwarten die Anweisungen gegen die

Verbote der Schrift

(…)

(Pazarkaya, 1987: 371)

Yabancı sözcüklerin çevirisinde çevirmen farklı çeviri yöntemlerini

uygulamıştır.

Page 134: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

126

Yabancı sözcükleri ve sözleri olduğu gibi erek metne yansıtmıştır.

Kaynak şiirde yabancı bir sözcüğü erek dile çevirmiştir.

Eski Türkçede (Örn. Osmanlıca) yazılmış dizeleri günümüz

Almancası ile çevirmiştir.

3.3.4. Yer Ġsimlerinin ve Özel Ġsimlerin Çevirisi

Türk şiirlerinde yer isimlerine ve özel isimlere de yer verilmektedir. Şiirlerde

geçen özel isimler, tarihteki önemli kişiler, Türkiye‟nin coğrafi yer ve bölge isimleri,

edebiyata konu olmuş halk kahramanları, halk efsanelerinden oluşmaktadır.

Tarihteki kişiler, çoğunlukla Osmanlı ve Türkiye tarihinden olmak üzere

siyaset, sanat, edebiyat alanında geçen kişi isimlerinin çevirisini kapsamaktadır.

Çevirmen Pazarkaya, bu kişilerin isimlerini erek dilde bilindiği gibi yazmıştır.

Eserlerde geçen kişilerin büyük bölümü, kitabın notlar kısmında kısaca tanıtılmıştır.

Bu kısa tanıtımlar yine de yetersiz kalmaktadır. Kaynak okuyucuda şiirin içinde

geçen çağrışımlar, erek okuyucu tarafından algılanmayabilir. Fatih Sultan‟ı, Lale

Devri‟ni, Gelibolu‟yu, Samsun‟u sadece önemli kişi, olay ve yer isimleri olarak bilen

erek okuyucu, bahsedilen kişilerin ve yerlerin tarihi arka planını bilemeyebilir ve

kaynak okuyucuda şiirin bağlamıyla oluşturulmaya çalışılan etki, erek okuyucuda

oluşturulmayabilir.

Coğrafi yer ve bölge isimleri, erek dile, erek kültürde bilindiği gibi yazılmıştır.

Buradaki esas sorun, Türkiye‟nin coğrafi ve bölgesel özelliklerini çok iyi bilmeyen

Page 135: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

127

erek okuyucunun şiirde geçen yer isimlerinin kendisi üzerinde bırakacağı etki ve

şiirde geçen yer isminin şiirin geneliyle ilgili bağlam sorunudur. Çanakkale,

Gelibolu, Anafartalar, Ankara, Sakarya gibi kaynak kültürün tarihi açısından kaynak

okuyucuda birçok çağrışım yaratan yer ve bölge isimleri, erek okuyucuda aynı etkiyi

yaratmayabilir. Bu durum da şiirin bıraktığı etkinin kültürden kültüre değişmesinin

en önemli göstergesi oluyor (Ayr. bkz. Toklu, 2003: 97).

Pazarkaya, Yahya Kemal Beyatlı‟nın Eylül Sonu şiirinin çevirisinde geçen

Kanlıca‟yı erek okuyucuya “Boğaziçi‟nin Asya yakasında bulunan bir yer” olarak

açıklamıştır (Pazarkaya, 1987: 386). Bu bilgi, erek okuyucuda Kanlıca‟nın nerede

olduğu hakkında bilgi vermesine rağmen yerleşim yerinin özelliği hakkında herhangi

bir bilgi vermemektedir. İstanbul‟un yeşillik alan bakımından en zengin yerlerinden

biri olan bu semtin yerleşim tarihi, konutların eski mimari yapısını koruması

açısından İstanbul‟un birçok yerleşim yerinden farklıdır. Erek okuyucu bu ard alan

bilgisine sahip değilse, şiire Kanlıca‟nın neden dâhil edildiğini anlamayabilir:

Günler kısaldı Kanlıca‟nın ihtiyarları

Bir bir hatırlamakta geçen sonbaharları.

(…)

(Beyatlı, 1990: 53)

Der Tag wurde kürzer. Kanlicas Greise

Erinnern sich vergangner Herbste auf ihre Weise.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 9)

Özdemir İnce‟nin Ozan şiirinde belirttiği çok sayıda tarihi anlamı olan yer ve

coğrafi yer isimlerinin çevirisi de erek dile uygun aktarılmıştır:

Page 136: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

128

Tuz Gölü ve Konya ovası, Sarayburnu, Kadıköy, Gülhane Parkı, erek metinde

okuyucunun bilemeyeceği yerler olduğu için çevirmen notlar kısmında (Pazarkaya;

1987: 386) Kadıköy‟ün, Sarayburnu‟nun, Gülhane Parkı‟nın, Beyazıt‟ın İstanbul‟da

bulunduğunu, Konya‟nın Selçuklulara da başkentlik yapmış İç Anadolu şehri

olduğunu belirtir. Tuz Gölü‟nün de İç Anadolu‟da bir göl olduğunu belirtiyor:

(…)

usanmaz ve uslanmaz sevdalı

belki Paris‟tesin St. Michel Rıhtımı‟nda

hava güneşli ve sancımıyor yüreğin

(…)

mavi gözlerinin içinden

Sarayburnu Kadıköy Gülhane Parkı

bir acı hüzünle geçer

(…)

aklında Tuz Gölü Konya ovası

aklında ülken sekiz bin metre yukarlarda

Lejyonerler Köprüsü‟ndesin belki Prag‟da

Vıltava suyunun köpüklerinde gözün

ama aklın İstanbul‟da Beyazıt Meydanı‟nda

Bursa‟da Çankırı‟da Diyarbakır‟da

(…)

(İnce, 2001: 118)

unbändig und unverdrossen verliebt

vielleicht bist du gerade in paris am kai von saint-michel

die sonne scheint und dein herz schmerzt nicht

(…)

an deinen blauen augen vorüber

sarayburnu kadıköy gülhane-park

ziehen mit einer bitterkeit

(…)

in gedanken deine heimat in achttausend metern höhe

vielleicht bist du auf der karlsbrücke in prag

deine augen blicken auf die wellen der moldau hinab

doch mit den gedanken bist du in istanbul auf dem beyazit-platz

in bursa in çankirı in diyarbakir

(…)

(Pazarkaya, 1987: 339)

Page 137: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

129

Kemal Özer‟in Görülmüştür şiirinde “Minareler ayakta, ifade vermek için”

dizesi de erek şiire uygun bir biçimde aktarılmıştır. Boğaz Köprüsü de erek dilde

yazıldığı gibi çevrilmiştir. Kaynak dilde geçen ve özel isim olan Kızkulesi, çevirmen

tarafından sözcüğü sözcüğüne çevrilerek Mädchenturm (Kız- kulesi) olarak

çevrilmiştir. Almancada Leanderturm olarak bilinir. Çevirmen, Notlar kısmında bu

kulenin Boğaziçi‟nde bulunduğunu ayrıca belirtmiştir (Pazarkaya; 1987: 386):

Minareler ayakta ifade vermek için

ve sırasını bekliyor kızkulesi

(…)

Boğaz köprüsü derseniz

(…)

(Özer, 1985: 309)

Die Minarette stehen aufgerichtet, um vernommen zu werden,

und der Mädchenturm wartet, bis er drankommt,

(…)

Und wenn ihr nach der Bosphorusbrücke fragt,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 327)

Cemal Süreya‟nın Tabanca şiirinde geçen “Mitridat”, erek şiire erek dilde

yazıldığı biçimde aktarılmıştır. “Mithridates”, erek ve kaynak kültürde birçok kralın

ve yönetenin ismi olarak geçmektedir. Özellikle Pontus Kralları, Pers Kralları, Kırım

gibi Anadolu ve Ortadoğu ülkelerinde yönetici olarak çalışmış birçok tarihi kişinin

ismi olan Mitridat, Almancada da “Mithridates” olarak geçmektedir. Yaptığımız

incelemede, erek kültürde olduğu gibi kaynak kültürde de Süreya‟nın kimden

bahsettiği tam olarak bilinmiyor:

(…)

Rozet gibi göğsüne takmış cesaretini

Ben Mitridat‟tan söz ettim siz etmeyiniz…

(…)

(Süreya, 2012: 53)

Page 138: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

130

(…)

Wer seinen Mut wie eine Rosette an den Kragen steckt

(…)

Ich rede von Mithridates reden Sie nicht von ihm

(…)

(Pazarkaya, 1987: 311)

Cemal Süreya‟nın Üverçinka şiirinde geçen ve İstanbul Beyoğlu‟nun meşhur

meyhanelerin yer aldığı bir pasaj olan “Çiçek Pasajı”, özel bir isim olduğu halde ve

isminde geçtiği gibi çiçekli olmamasına karşın çevirmen tarafından Blumenpassage

olarak çevrilmiştir. Pazarkaya, bu pasaja notlar kısmında değinmiştir (Bkz.

Pazarkaya; 1987: 386).

Edip Cansever‟in Fotoğrafta Çıkmak şiirinde Beyoğlu, olduğu gibi

aktarılırken, notlar kısmında (Pazarkaya, 1987: 388) çevirmen, erek okuyucuya,

Beyoğlu‟nun İstanbul‟daki eski Pera olduğunu açıklamıştır. Aynalı Pasajı, anlamı

olan Ayna sözcüğünün çevrilerek Spiegelgasse olarak erek metne aktarılmıştır:

(…)

Beyoğlu„nda, Aynalı Pasaj‟daki

Beyaz giysili düğmecileri saymazsam

(…)

(Pazarkaya, 1987: 284)

Von den weißgekleideten Knopfmachern

In Beyoğlu, in der Spiegelgasse, abgesehen

(…)

(Pazarkaya, 1987: 285)

(…)

Aklıma kadeh tutuşların geliyor

Çiçek Pasajı‟nda akşamüstleri

(…)

(Süreya, 2012: 38)

(…)

Mir Fallen deine Hände am Schnapsglas ein

In der Blumenpassage abends

(…)

(Pazarkaya, 1987: 311)

Page 139: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

131

Tahsin Saraç‟ın Dudakların, Gül Şenliği şiirinde geçen Kars ili, kışın

Türkiye‟de en soğuk sıcaklık derecelerinin ölçüldüğü bir yer olduğu için şair

göndermede bulunmuştur. Çevirmen Kars sözcüğünü kullanmayarak “Ost” (doğu)

sözcüğünü kullanmayı uygun görmüştür. Burada sorun olarak ortaya çıkabilecek

durum, Alman okuyucu doğu sözcüğünü okuduğunda, kaynak okuyucuda olduğu

gibi şiddetli soğuk imgesi canlanıp canlanmayacağıdır:

(…)

Soğuk bir Kars gecesinde gürül gürül

Yanan bir soba gibisin içimde.

(Pazarkaya, 1987: 294)

(…)

Ein Ofen bist du in mir

Der in einer kalten Ost-Nacht knistert

(Pazarkaya, 1987: 295)

Turgut Uyar„ın Federico Garcia Lorca için Üç Şiir‟inde geçen Kurtuba şehri,

erek dilde karşılığı olan Cordoba olarak aktarılmıştır. İncelenen diğer şiirlerde de

genel olarak kaynak dildeki şehirlerin isimleri, erek dilde bilindiği gibi aktarılmıştır:

(…)

Yol uzun, hava sıcak

Kırbaçlarım atımı varırım Kurtuba‟ya…

(…)

(Uyar, 2011: 299)

(…)

Der Weg ist weit, das Wetter ist warm

Ich peitsche mein Pferd erreiche Cordoba…

(…)

(Pazarkaya, 1987: 263)

Page 140: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

132

Turgut Uyar‟ın kavşakta adlı şiirde geçen “roma, bizans, cumhuriyet”, erek

dilde bilindiği biçimde aktarılmıştır. Bu şiirde geçen cumhuriyet sözcüğü, özelde

Türkiye Cumhuriyeti‟ni kastediyor. Erek okuyucu, sadece cumhuriyet sözcüğünü

okuyarak çıkarımda bulunamayabilir:

(…)

niyetim bin yıl direnmektir bu halde bile

romaymış, bizansmış, cumhuriyetmiş, bilmem neymiş bahane

(…)

(Uyar, 2011: 415)

(…)

auch in diesen zustand will ich tausend jahre widerstand leisten

ob rom, byzanz, ob republik oder wasweißich, alles vorwand

(…)

(Pazarkaya, 1987: 269)

Edip Cansever‟in Akdeniz Salgını şiirinde geçen “Halikarnas Balıkçısı”nın

tanınmış biri olduğunun erek okuyucunun anlaması için çevirmen (Pazarkaya;

1987:388), Halikarnas Balıkçısı‟nın Cevat Şakir Kabaağaç adında meşhur bir öykü

ve deneme yazarı olduğunu belirtir:

Halikarnas Balıkçısı‟na

(…)

(Pazarkaya, 1987: 280)

Für den Fischer von Halikarnassos

(…)

(Pazarkaya, 1987: 281)

Hasan Hüseyin Korkmazgil‟in portresi şiirinde geçen doç ismi, bir araba

markası olan “Dodge”un Türkçe okunuşunu çağrıştırmaktadır. Çevirmen de bu

Page 141: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

133

özelliğe dikkat ederek Almanca okunuşunu sağlayacak şekilde oluşturmuştur

sözcüğü:

(…)

bir köpeği vardı adı doç‟tu

aşksız geceler gibi karaydı

(…)

(Pazarkaya, 1987: 250)

(…)

er hatte einen hund der hieß dotsch

schwarz wie lieblose nächte war er

(…)

(Pazarkaya, 1987: 251)

Can Yücel‟in Anı adlı şiirinde “Hadi” ve “Sadi” özel isimleri kullanılmış, şair

bu isimler arasındaki ses ahengini sağlamak için ses benzerliğine dikkat etmiştir.

Erek şiirde çevirmen de ses benzerliğine dikkat etmeye çalışmış, kaynak metinden

bağımsız isimler uydurmuştur. Buna karşın söz konusu isimler, aslında kişi isimleri

değildir. “Fexe” anlamı olmayan bir sözcüktür, “Kleckse” ise leke anlamında

kullanılmaktadır. Anlamsal açıdan kaynak şiirden sapıldığı görülmektedir:

(…)

Ne çektim bilir Hadi‟yle Sadi

Karnımdaki geçmiş çocukmuş tepti

(…)

(Pazarkaya, 1987: 249)

(…)

Was sie mich leiden ließ, das wissen nur Fexe und Kleckse

Im Bauch hatte ich ein gestandenes Kind, es stieß mit Füßen

(…)

(Pazarkaya, 1987: 249)

Page 142: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

134

Bülent Ecevit‟in Pülümür‟ün yaşsız kadını şiirinde geçen “Türkiyeliliğim”,

çevirmen tarafından Türkiye özel ismine değinilmeden memleket anlamına gelen

“heimat” olarak aktarılmıştır. “Türkiyeliliğim” imgesinin kaybolduğu gözlenmiştir:

(…)

en soylu yoksulluğun toprak döşeli sarayında

bir taç gibi kondu başıma Türkiyeliliğim

(…)

(Pazarkaya, 1987: 208)

(…)

im irdenen schloß edelster armut

einer krone gleich fühlte ich heimat auf meinem haupt

(…)

(Pazarkaya, 1987: 209)

A. Kadir‟in Ve Çocuklar şiirinde İstanbul‟da bir semt ismi olan “Feshane”yi

çevirmen erek metninden tamirhane anlamına gelen “Werkstatt” olarak aktarmıştır.

Oysa ”Feshane” İstanbul ve Osmanlı kültürü için özel bir anlamı olan “Fes”lerin

üretildiği bir fabrikadır. Bunu “Werkstatt” olarak çevirmek bu fabrikanın özelliğini

yansıtmadığı gibi, kaynak kültür okuyucusunda şiirin oluşturduğu çağrışım ve

imgeyi aktarmaktan uzaklaşılmasına neden oluyor:

(…)

O çocuklar,

karlar içinde,

Feshane yolundalar,

üşümüş kuşlar gibi.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 186)

(…)

Jene Kinder

Waten im Schnee,

auf dem Weg zur Werkstatt

wie frierende Vögel.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 187)

Page 143: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

135

İlhan Berk‟in Çınar şiirinde çevirmen, İstanbul‟da bir semt olan

“Kasımpaşa”yı erek dil okunuşuna uygun olması için “Kasimpascha” olarak

çevirmiştir. Kitabının notlar kısmında da İstanbul‟da bulunan bir yer olduğunu

belirtmiştir (Pazarkaya; 1987: 386). Şairin belirttiği kahve(hane), Türk kültürüne

özgü bir eğlence ve dinlenme yeridir. Çevirmenin belirttiği Café, Avrupa kültüründe

farklı olduğundan ve kaynak şiirin yarattığı kahve(hane) atmosferi ve imgesi, erek

okuyucuda farklı çağrışım uyandıracağından kaynak kültürün bu özelliği, erek şiirde

kaybolacaktır:

Ben 1987 yılı Aralık ayının on sekizinci Cuma günü Kasımpaşa‟da (çınar değil mi ki

ordadır) bir kahvede (…)

(Berk, 2006: 651)

1978, am achtzehnten Dezember, einem Freitag, in einem Café in Kasimpascha (da

doch die Platane dort steht) trank ich(…)

(Pazarkaya, 1987: 181)

İlhan Berk‟in Beyoğlu şiirinde geçen yer isimlerini ve özel isimleri, çevirmen

ya doğrudan aktarmış, ya da sözcüğü sözcüğüne çevirerek yanlış anlaşılmalara

sebebiyet verecek biçimde çevirmiştir. Şiirde geçen “Kristal Büfe”, 1950-80‟ler

İstanbul‟u ve o devirde yaşayan İstanbullular için özel bir anlam taşır. İstanbul‟da ilk

sosisli sandviçi ve hamburgeri yapan ve varlığını 1980‟lere kadar sürdüren bir

fastfood dükkanıdır. Erek okuyucu için “Bufett Kristall” yabancı gelecektir. Tarihi

Osmanlı dönemine uzanan tarihi “Ağa Camii”ni, “Herrenmosche” biçiminde çeviren

çevirmen, yanlış anlaşılmalara sebep olabilecek bir yöntemi seçmiştir. Erek

okuyucuda Türk kültüründe cinsiyete dayalı bir sınıf ayrımı olabileceği düşüncesi

doğurabilir. Eski Türk kültüründe itfaiyecilere verilen bir isim olan “tulumbacılar”,

erek metinde su pompası satan kişi anlamına gelen “Pumpenverkäufer” olarak

Page 144: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

136

aktarılarak anlamdan uzaklaşılmıştır (Bkz. Toklu, 2003: 102). Şiirde geçen “Aya

Triadi”yi çevirmen erek kültüre uygun biçimde “Hagia Triadi” olarak çevirmişti.

Çevirmen bazı özel isimleri kaynak kültürde olduğu gibi de aktarmıştır: “Turnababa-

Gasse”, “küçükparmakkapı”, “Nuriziya-Gasse” (Bkz. Toklu 2003: 98). Çevirmen,

Beyoğlu şiirinin içerisinde bulunan tarihi yerler hakkında bilgi vermemiştir:

(…)

Ve yüzünü yıkıyor Kristal Büfe ve şişelerini diziyor

Ve saatini kuruyor bir kız Aya Triadi‟yle ve kör

Ve baloncu kadın ve keten helvacı sabah diyor

(…)

Ve Ağacami‟de çocukluğunu süpürüyor bir çocuk ve açık önünü

(…)

Ve Turnababa sokağında kâğıtlar uçuruyor rüzgar

(…)

Ve tulumbacılar ve ayaksatıcıları ve ipini koparan geçiyor

(…)

Ve küçükparmakkapıda başını çıkarıp çıkarıp kayboluyor güneş

(…)

Ve ikinci cigarasını yakıyor sabah yakıp Bekâr sokağına sapıyor

(…)

Balkonunda güneşleniyor Nuruziya sokağında bir evin

(…)

Sonra “Sıkıldım” deyip Balıkpazarına çıkıyor

(…)

(Berk, 2006: 1927)

(…)

Und Büfett Kristall wäscht sich das Gesicht und stellt die Flaschen auf

Und ein Mädchen stellt ihre Uhr blind vertrauend nach Hagia Triadi

Und die Ballonverkäuferin und der Ballonverkäuferin sagen Morgen

(…)

Und in der Heerenmosche kehrt ein Kind seine Kindheit mit offenem

Hosenladen

(…)

Und in der Turnababa-Gasse wirbelt der Wind Papierfetzen auf

(…)

Und Pumpenverkäufer und fliegende Händler und Vagabunden gehen vorbei

(…)

Und in Küçükparmakkapı zeigt sich geschwind die Sonne und verschwindet

(…)

Und der Morgen zündet die zweite Zigarette an und biegt dabei in die

Junggesellengasse ein

(…)

Page 145: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

137

Sonnt sich auf dem Balkon eines Hauses in der Nuriziya-Gasse

(…)

Dann sagt er „Mich langweilt‟s“ und geht zum Fischmarkt hinauf

(…)

(Pazarkaya, 1987: 181)

Asaf Halet Çelebi‟nin dağlar delisi isimli şiirinde Ferhat‟tan

bahsedilmektedir. Çevirmen, kitabının notlar bölümünde Ferhad‟ın Şirin‟e aşkından

dağları delen bir halk öyküsü kahramanı olduğunu belirtmiştir (Bkz. Pazarkaya,

1987: 386). Türk kültürünü iyi tanımayan erek okuyucu, Ferhat ile Şirin‟in

hikayesini bilmeden şiiri anlamayabilir, kaynak okuyucuda oluşan alımlama erek

okuyucuda oluşmayabilir:

(…)

bir dağda bir tavşan küsdü

bir dağda bir ferhâd öldü

dağ birini bilmedi

(…)

(Çelebi, 2009: 87)

(…)

auf einem berg schmollte ein hase

auf einem berg starb ein ferhad

nichts davon wußte der berg

(…)

(Pazarkaya, 1987: 69)

Cemal Süreya‟nın Tabanca şiirinde “Şeker Ahmet Paşa”dan ve “eski

hececilere” değiniliyor. Erek metinde çevirmen, aynı isimlerden bahsederken erek

kültür okuyucunun bunlara yabancı kalacağını düşünerek notlar kısmında, “Şeker

Ahmet Paşa‟nın 19. Yüzyılda yaşamış bir ressam“ olduğunu yazıyor (Pazarkaya,

198: 388). Çevirmen eski hececileri “alten silbenzählenden Dichter“ olarak

aktarmıştır. Hece veznini şiirlerinde kullanan şairler olan Hececiler, dönemin Türk

Edebiyatında “Beş Hececiler” adıyla bilinen bir gruptur. Notlar kısmında buna

Page 146: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

138

değinilmemiştir ve bu durumda Türk şiiri hakkında bilgisi olmayan erek okuyucu

bunu kavrayamayacaktır:

(…)

Tutalım yanılıp ateş ettiniz

Şeker Ahmet Paşa‟nın resimlerini

Eski hececilerin şiirlerini bir de

Ben çok seviyorum siz de seviniz

(Süreya, 2012: 53)

(…)

Angenommen Sie schossen aus Versehen

Die Bilder des Şeker Ahmet Pascha

Und die Gedichte der alten silbenzählenden Dichter

Liebe ich sehr lieben Sie sie auch

(Pazarkaya, 1987: 311)

Attila İlhan‟ın istanbul ağrısı şiirinde geçen “sirkeci garı”, çevirmen

tarafından sözcüğü sözcüğüne uygun olarak çevrilmiştir. Dizenin devamında yer alan

ve Türk okurun bildiği Haydarpaşa Garı, sadece “haydapaşa” olarak belirtilmiştir.

Çevirmen, erek okurun da Haydarpaşa‟nın bir gar olduğunu anlaması için,

açımlamada bulunarak bahnhof (gar) sözcüğünü erek metnine aktarmıştır:

(…)

sirkeci garı‟nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp

intihar dumanları içindeki haydarpaşa‟dan

anadolu üstlerine bakıp bakıp

ağlayan

(…)

(İlhan, 2011: 11)

(…)

daß du im sirkeci-bahnhof dem kreischen der züge ausgeliefert

vom bahnhof haydarpaşa über den

selbstmordverhagenen dunst

weit über anatolien schauend

weinst

(…)

(Pazarkaya, 1987: 237)

Page 147: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

139

Çevirmen, kitabının notlar bölümünde (Pazarkaya 1987: 387), şiirde geçen

“Sultan Murat‟ın 15. yüzyıl Osmanlı Sultanı(…)” olduğunu, “Köroğlu ve

Karayılan”ın halk kahramanları olduğunu, “Pir Sultan Abdal‟ın 17. yüzyılda yaşamış

büyük bir şair” olduğunu, “Şeyh Bedrettin‟in 14. yüzyılda yaşamış düşünür, sofu ve

devrimci” olduğunu belirtiyor. Şiirinin devamında geçen Urfa‟nın Güney Doğu

Anadolu‟da 1. Dünya Savaşı‟nda İtilaf Devletlerine karşı kahramanca savunan bir

şehir olduğunu belirtir:

(…)

Ne İskender takmışım,

Ne Sultan Murat.

(…)

Nasıl severim bir bilsen,

Köroğlunu,

Karayılanı,

Meçhul askeri…

Sonra Pir Sultan Abdal ve Bedrettini.

(…)

(Arif, 2010: 77)

(…)

Auf Alexander den Großen pfiff ich,

auf Sultan Murat.

(…)

Wenn du nur wüßtest, wie ich liebe

Den Köroğlu,

den Karayılan,

denn unbekannten Soldaten…

dann den Pir Sultan und Bedrettin.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 227)

Nazım Hikmet‟in Karanlıkta Kar Yağıyor şiirinde çevirmen, kaynak metinde

okunuşuyla yazılmış olan marka ismini, erek metne gerçekte yazıldığı biçimde

aktarmıştır. Junkers, erek kültürde üretilen uçak ve motor markasıdır.

Page 148: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

140

(…)

Ve belki varoşlarda son kurşunu atan sendin

“Yunkers” motorları yakarken Bilbao‟yu.

(Ran, 2011: 605)

Und vielleicht gabst du die letzte Kugel in der Vorstadt ab,

als die “Junkers“-Maschinen Bilbao verbrannten.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 29)

İncelenen metinlerde yer isimlerinin ve özel isimlerin çevirisinde, çevirmen

farklı yöntemlere başvurarak çözümler sunduğunu gösteriyor. Yer isimlerinin

çevirisinde aşağıdaki yöntemler izlenmiştir:

Notlar kısmında yer isimleri hakkında bilgi verilmiştir.

Notlar kısmında yer isimleri hakkında bilgi verilmemiştir.

Yer isimleri yanlış anlaşılmalara sebebiyet verecek biçimde sözcüğü

sözcüğüne çevrilmiştir.

Yer isimleri, erek dilde olması gerektiği gibi aktarılmıştır.

Özel isimlerin ve unvanların çevirisinde ise aşağıdaki yöntemler

uygulanmıştır:

Özel isimler erek dile olduğu gibi çevrilmiştir.

Özel isimler erek dile erek dilde bilinen haliyle aktarılmıştır.

Özel isimler hakkında notlar kısmında bilgi verilmiştir.

Özel isimler hakkında notlar kısmında erek okuyucunun anlaması için

herhangi bir bilgi verilmemiştir.

Page 149: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

141

3.4. ġiir Çevirilerinde Sapmalar

Özellikle şiir dilinde, anlatımı güçlendirmek için, sözcüklerin ses ve

biçimlerinde, sözdizimin bilinçli olarak alışılmışın dışında değiştirilmesi ve özellikle

konuşulan dilde kullanım bulan ağız özelliklerin kullanılması, sapma olarak

değerlendirilmektedir.

Şair bu özelliklerin kullanımında, “dile yeni bir güç kazandırmayı,

göstergeleri ses ve anlam açısından daha etkili kılmayı, okuyanın/ dinleyenin

zihninde yeni bir değişik tasarımlar ve duygu değerleri oluşturmayı amaçlar” (Aksan,

2006:166).

Özünlü sapmaları yazım kural, sesbilimsel, sözcüksel, dilbilgisel, anlamsal,

lehçesel, kesimsel ve tarihsel dönem olarak ayırıyor (Bkz. Özünlü, 2001: 142-153).

Bu ayırım, Özünlü‟nün oluşturduğu kategorilerdir.

Yazım kurallarından sapmalar, şiirin yazı ve biçim düzenindeki

değişikliklerdir (Özünlü, 2001: 142). Geleneksel şiirde dizelerin ilk sözcükleri büyük

harfle başlar. Kimi şairler bundan faklı olarak dizelerin başındaki ilk sözcükleri

küçük harfle yazarlar. Bülent Ecevit, Asaf Hâlet Çelebi gibi şairlerin şiirlerinde bu

özellik bulunmaktadır:

mağaranın duvarına

hayvanları taştan oydum

kükrediler karanlıkta

türkülerle karşı koydum

(…)

(Pazarkaya, 1987: 204)

(…)

kapıyı çalsam

Page 150: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

142

içerden ben çıkacağım

içerden çıkacak beni

ne kadar görmek istiyorum

(…)

(Çelebi, 2009: 49)

Diğer yandan cümle özelliği taşıyan ve birden fazla dizede geçen cümlelerin

ilk sözcükleri büyük harfle başlar, cümle sonuna kadar olan alt dizeler küçük harfle

yazılır:

Rüzgar akar gider,

aynı kiraz dalı bir kere bile sallanmaz aynı rüzgarla.

Ağaçta kuşlar cıvıldaşır:

kanatlar uçmak ister.

Kapı kapalı:

zorlayıp açmak ister.

(Ran, 2011: 624)

Yazınsal sapmaların içerisinde değerlendirilebilecek bir diğer özellik, şiirlerin

dizelerinde bırakılan boşluklardır. Özellikle Nazım Hikmet‟in şiirlerinde görülen bu

biçim, şiirdeki cümlenin devam ettiğini gösteren düzyazı özelliği taşır:

(…)

Ne güzel şey hatırlamak seni.

Sana tahtadan bir şeyler oymalıyım yine:

bir çekmece

bir yüzük,

ve üç metre kadar ince ipekli dokumalıyım.

(…)

(Ran, 2011: 615)

Bazı şiirlerde sözcüğün bir parçası bir dizede, diğer parçası başka bir

dizededir:

(…)

anlaşılmaz erkekliklerini

yılancıl dişiliklerini

Page 151: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

143

up-

uzun

ve yıldız ve hanım ve kavak

yorgun

(İlhan, 1981: 168)

Özünlü, bu şiirde özellikle “upuzun” sözcüğünün iki ayrı dizede yer almasına

dikkat çekmektedir (2001:143). Pazarkaya‟nın çevirdiği şiirlerde bu özelliğe

rastlanmamıştır, buna karşın yazınsal sapmalara örnek oluşturan dizelerin küçük

harfle yazılması ve dizelerdeki boşluklar, çevirmen tarafından dikkate alınarak

çevrilmiştir.

Sesbilimsel sapma, konuşulan dilde kullanılmayan bir sesbiriminin,

kullanılmakta olan bir sesbirimin yerine kullanılmasıdır:

(…)

Kanlı canlı bir kızcağız gözleri bağdem yeşili

(Özünlü, 2001: 144)

Özünlü‟nün (2001:144) Attila İlhan‟ın şiirinden alıntıladığı bu örnekte,

badem sözcüğüne /ğ/ sesi eklenmiştir, bu sözcükte bulunan /a/ sesinin uzatılarak

okunmasına örnektir. Bir diğer örnekte, yazıda kullanılan ama konuşulan dilde

söylenmeyen sesin şiirde de yazılmamasıdır:

(…)

Bir barbar kendin tartar

Bir barbar aşağlarda

(Uyar, 1962: 20)

(Akt. Özünlü, 2001: 145)

Page 152: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

144

Anlamsal sapmalar, eğretileme ve eşdizimlik olmak üzere ikiye ayrılır.

Özünlü (2001: 150), eğretilemeyi, “belleği söz sanatları bölgesine yazınsal bir

belirsizlik gelişimi” olarak adlandırmaktadır. Şiirdeki öğelerin neye benzetildiği ya

da hangi nesnede bir sapma olduğu anlaşıldığında, şiirde eğretileme olduğu

görülebilir. Eşdizimlilik, “bazı sözcüksel öğelerin birbirinin ardı sıra aynı bağlamı

gösterebilmek için kullanılabilmeleridir.” (2001: 150).

Kesimsel Sapmalar, bir toplumun değişik kesimlerinde kullanılan

kavramların, terimlerin, sözcüklerin şiirin içerisinde bulunmasıdır (Özünlü, 2001:

152). Bazı şairler, belli bir meslek grubunda kullanılan sözcükleri şiirin bağlamına

uygun olarak bu sapmalardan yararlanılır. Attila İlhan‟ın Tutuklunun Günlüğü adlı

eserinde bu örnek görülür:

(…)

Titretir telli havuzlarda haziran gecesini ziller

Delimsirek bir santür çılgınlığımızı belirler

(…)

(Akt. Özünlü, 2001:153)

Tarihsel dönem sapmalar, bu günün dilinde kullanılmayan bazı sözcük ve

sözcük gruplarının kullanımını ifade eder (Özünlü, 2001: 153). Bu sözcüklerin

kullanımı çeviride de dikkat edilecek bir konudur. Çevirmen bu gibi sözcükleri tespit

ettiğinde erek dilde eşdeğer bir sözcük kullanma yoluna başvurabilir. Attila İlhan‟ın

şiirinde eski sözcüklerin sıkça kullanıldığı görülür:

(…)

Harbiye nezareti celilesinde birinci ferik enver paşa

(Akt. Özünlü, 1976: 78)

(…)

Yadigâr mı geldin bizim ellerden

Page 153: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

145

Gülü reyhan reyhan gibi koktun birader

Gülü reyhan misali koktun birader

(…)

(Pazarkaya, 1987: 138)

Dağlarca‟nın şiirinde geçen “yadigâr” ve “gülü reyhan” sözcükleri, eski dilin

şiirlere işlenmesine örnektir.

3.4.1. AlıĢılmamıĢ BağdaĢtırmalar

Dildeki göstergeler, tek başlarına kullanılmayıp cümle içerisinde, tamlamalar

kurarak, birleşerek belirli bir düzende iletiyi ulaştırırlar. Kırmızı araba, yumuşak

yatak, sert elma, ıslak mendil, yeşil erik gibi ismin niteliğini belirten tamlamalar,

alıcı tarafından hemen algılanır ve anlaşılır. Özellikle şiir, roman, öyküde başvurulan

ve “gündelik dilden farklı, ses, sözcük, sözdizimi ve anlam düzlemlerinde gündelik

dilin kullanımından sapan özel bir dil ” (Toklu, 2003: 19) kullanılır.

Sözcükler arasındaki bu ilişkiyi Toklu şu şekilde betimler:

“Gündelik dil kullanımında, dizisel ilişki/seçme/eşdeğerlik

ekseninde seçilen sözcükler dizimsel ilişki/birleştirme düzlemde bir araya

getirilir. Bu ilişkiler yatay ve düşey eksenlerlegösterildiğinden, bunlara

yatay ve düşey ilişkiler de denir” (Toklu, 2003: 19-20).

Page 154: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

146

Anlambilimsel açıdan sözcükler incelendiğinde:

Dizisel

İlişkiler /

Eşdeğerlik

Ekseni

Dizimsel İlişkiler/ Birleştirme Düzlemi

Solda yer alan sözcükler, sıfat görevinde bulunarak sağ tarafta yer alan ismin

niteliğini belirtmektedir. “Böyle tamlamalar, bu özellikler birbiriyle uyuştukları için

dilbilgisine ve mantığına, akla uygun olduğu için doğal karşılanır, kolaylıkla

algılanabilir” (Aksan, 2006: 150). Kırmızı araba, kırmızı yatak gibi iletileri alıcı,

çabuk algılar ve bu kullanımlar alışılmış bağdaştırma olarak nitelendirilir. Buna

karşın yukarıdaki örnekte yumuşak sıfatıyla yatak isimleri kullanılarak sıfat

tamamlaması yapılabilirken, yumuşak araba tamlaması alıcıda yadırgatıcı etki

uyandırır. Bu seçim, kanatlanan düşünceler, akılsız yollar gibi soyut nitelik taşıyan

isim ve sıfatların kullanımlarıyla da oluşturulur. Alışılmamış bağdaştırma olarak

adlandırılan bu tür kullanımın Aksan, “(…) sıfat niteliği taşıyan, ancak yadırgatıcı,

dilde kullanılmamış ve mantığa aykırı birleştirmelerde anlamsal özellikler ve

ayırıcılar arasında uyuşum sağlanamadığı için bunlar alışılmamış bağdaştırmalardır

Kırmızı araba

yatak Yumuşak

Page 155: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

147

ve günlük, doğal dilde” (Aksan, 2006: 151) kullanılmadığını belirtir. Burada

birbiriyle ilgisiz sözcüklerin bir arada kullanılması amaçlanmamakta, göndergesel

anlamın dışında yan anlam etkin kılınır. Kanatlanan düşünceler örneğinde

düşüncelere kuş kanadı özelliği verilmiş, burada kastedilen yan anlamıyla

düşüncelerin kuşlar gibi kanatlanarak uçup gitmesidir.

Toklu, alışılmamış bağdaştırmaları maddeler halinde sıralayarak özelliklerine

şu şekilde değinir:

a) Alışılmamış bağdaştırmalar birden fazla sözcükten oluşan,

tamlamadan tümce ve sözce boyutuna ulaşabilen ve ölçünlü dilin

kurallarından sapan yapılardır.

b) (…) genellikle değişmece, özellikle de eğretileme yoluyla

türetilmiştir.

c) (…) sözcüklerin temel anlamlarından çok, yan anlamlarından,

çağrışım güçlerinden, uzak çağrışımlarından, duygu değerlerinden

yararlanılarak, sözcüğe şair tarafından yüklenen değişik

anlamlarla simgesel bir anlatım yaratılarak okuyucuyu etkilemesi,

onda değişik imge ve tasarımların uyandırılması amaçlanır”

(Toklu, 2003: 30).

Aynı zamanda kalıp yapılar olarak nitelendirilen deyim ve atasözlerinde

“farklı çağrışımlar yaratmak için bozulması (…)” (Toklu, 2003: 31) da alışılmamış

bağdaştırma oluşturmak için başvurulan diğer bir yöntemdir. Aynı zamanda “(…)

dilde ilk kez oluşturulmaları, şair/ yazara özgü olmaları ve estetik bir değer taşımaları

ile öne çıkar (…) ve aliterasyon, uyak gibi sessel özellikler taşıyabilir” (Toklu, 2003:

31).

Şiir dilinde de alışılmamış bağdaştırmalara sıkça başvurulur. Anlatımı

güçlendirmek ve okuyucuyu etkilemek için oluşturulan bu sapmanın çevirisi de

Page 156: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

148

kültürel özellik taşıyabileceğinden zorlaşmakta, kimi zaman çevirmenin sapmayı yan

anlamıyla (iletilmek istenen anlamda) çevirmesi sonucunda bu özellik erek

okuyucuya ulaşamamaktadır. Diğer yandan sözcüğü sözcüğüne çevirisi

gerçekleştirildiğinde, kaynak dilde alışılmamış bağdaştırma olarak

nitelendirilebilecek bir tamlama, erek dilde alışılmış bağdaştırma olarak algılanabilir.

Pazarkaya‟nın çevirilerini incelediğimizde alışılmamış bağdaştırmaların sözcüğü

sözcüğüne çevrildiğini ve çoğunlukla başarılı olarak yansıtıldığını görürüz:

Nazım Hikmet‟in Karanlıkta kar yağıyor isimli şiirinde kafiye, madene

benzetilerek “kuyumcu merakıyla işlenmesi” betimlemesi, erek şiirde değişikliğe

uğramıştır. “Kuyumcu” sözcüğü şiire alınmamış, dövmek anlamında kullanılan

“schmieden” sözcüğü tek başına kafiyeyi döven (buradaki anlamı çekiçle dövendir),

olarak aktarılmıştır. Kafiye, kaynak şiirde değerli bir maden olarak betimlenmiştir.

Erek şiirde bu özellik kaybolmuştur:

(…)

Ne satırların nescine koymak o “anlaşılmıyan şeyi”

ne bir kuyumcu merakıyla işlemek kafiyeyi

(…)

(Pazarkaya, 1987: 27)

In den Zeilen jenes „Unergründliche“ verbergen,

mit Leidenschaft den Reim schmieden

(…)

(Pazarkaya, 1987: 28)

Nazım Hikmet‟in 20 Eylül 1945 şiirinde geçen “kelimelerinle doluyum”, “bin

ich angefüllt mit deinen Worten” biçiminde oluşturulmuş. Alışılmamış bağdaştırma

erek şiirde sözcüğü sözcüğüne aktarılarak başarılı olarak çevrilmiştir.

Page 157: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

149

Şiirin devamında “göz gibi çıplak, “yıldızlar gibi pırıl pırıl” şeklinde

oluşturulan alışılmamış bağdaştırmalar, sözcüğü sözcüğüne çevrilmiştir. Çıplak göz

betimlemesi, gözlüksüz, herhangi yardımcı bir araç kullanmadan, görebilen göz

anlamlarında kullanılır. “Nackt wie das Auge” betimlemesinin anlamı, erek

okuyucuya yabancı gelebilir ve yine Almancada da alışılmamış bağdaştırma özelliği

kazanmıştır:

Bu sonbahar gecesinde

kelimelerinle doluyum

(…)

göz gibi çıplak

el gibi ağır

ve yıldızlar gibi pırıl pırıl

kelimeler.

(Ran, 2011: 619)

in dieser Herbstnacht

bin ich angefüllt mit deinen Worten;

(…)

nackt wie das Auge,

schwer wie die Hand

und leuchtend wie die Sterne

sind deine Worte.

(Pazarkaya, 1987: 34)

Nazım Hikmet‟in 14 Aralık 1945 başlıklı şiirinde “camların kıyısına” gazete

kağıdı yapıştırmasını öğütler. Şair, köşe yerine kıyı sözcüğünü kullanarak

alışılmamış bağdaştırma oluşturmuştur. Çevirmen Pazarkaya, bu sözcük grubunu

pencerenin kenarı anlamına gelen “Fensterritzen” olarak aktarmış, erek şiirde

alışılmamış bağdaştırma örneği kaybolmuştur:

Camların kıyısına gazete kâadı yapıştır

(…)

(Ran, 2011: 638)

Klebe die Fensterritzen mit Zeitungspapier zu.

Page 158: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

150

(…)

(Pazarkaya, 1987: 39)

Nazım Hikmet‟in Dünyanın En Tuhaf Mahlûku isimli şiirinde geçen “korkak

bir karanlık” betimlemesi kişileştirme yolu ile oluşturulmuş bir alışılmamış

bağdaştırmadır. Karanlık, korkak olarak tasvir edilmiştir. Erek şiirde bu betimleme,

akrebin korkak olması şeklinde aktarılmış, kaynak şiirin anlamından sapılmış ve

alışılmamış bağdaştırma özelliği erek şiire yansıtılamamıştır:

Akrep gibisin kardeşim,

Korkak bir karanlık içindesin akrep gibi

(…)

(Ran, 2011: 892)

Wie der Skorpion bist du, Bruder,

Verängstigt im Dunkel lebend wie der Skorpion.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 40)

İlhan Berk‟in İstanbul isimli şiirinde, çok sayıda alışılmamış bağdaştırma

örneği görüyoruz. “Bir damla mavi gök gölgesi gözlerinin üzerindedir” dizesinde

geçen “bir damla mavi gök gölgesi” alışılmamış bağdaştırma betimlemesi, “Ein

Tropfen blauer Himmel hängt..“ olarak aktarılmıştır. Şiirde geçen “gölgesi” sözcüğü

erek metne dâhil edilmemiştir. “Göz” sözcüğü, Almancada göz kapağı anlamına

gelen “Lider” sözcüğüyle çevrilmiştir.

“Fildişi kakmalı aşağılık gökyüzü” betimi, erek şiirde “hundsgemeiner

Himmel, mit Elfenbein eingelegt” biçiminde çevrilmiş, çevirmen aşağılık anlamının

karşılığı olan “gemein” sözcüğünü “hundsgemein” olarak pekiştirerek aktarmış,

betimlemeyi daha zengin hale getirmiştir.

Page 159: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

151

“yıldızların/ Zil zurnalığı için…” betimlemesi, sarhoşluğu betimlemek için

kullanılır ve burada yıldıza kişilik özelliği kazandırılmıştır. Erek şiirde bu

alışılmamış bağdaştırmanın hiç verilmediği görülüyor.

“Bir meyve gibidir intihar sabah akşam bölüşülür” betimlemesinde de

alışılmamış bağdaştırma benzetme yoluyla vurgulanmıştır. Erek şiirde intiharın

sabah akşam bir meyve gibi paylaşıldığı, gibi edatı kullanılarak, olarak çevrilmiş,

benzetme özelliği kaybolmuştur. Bu dizenin Wie eine Frucht ist der Selbstmord, die

tag und nacht geteilt wird olarak çevrilmesi daha uygun olur:

Bir damla mavi gök gölgesi gözlerinin üzerindedir

(…)

Fildişi kakmalı aşağılık bir gökyüzü çalkalanıp durur

(…)

İnsana daima güzel şeyler düşündüren yıldızların

Zil zurnalığı için sigara yakılır

(…)

Bir meyve gibidir intihar sabah akşam bölüşülür

(Berk, 2006: 60)

Ein Tropfen blauer Himmel hängt ihm über den Lidern

(…)

Ein hundsgmeiner Himmel, mit Elfenbein eingelegt wogt unentwegt

(…)

Sternhagelvolle Sterne erinnern Menschen immer an schöne Dinge

Für sie werden Zigaretten angezündet

(…)

Wie eine Frucht teilt man den Selbstmord morgens und abends

(Pazarkaya, 1987: 174)

Can Yücel‟in In Vino şiirinde yağmura kişilik kazandırılmış, yağmurun

kadehini kaldırımlara çarptığı betimleniyor. Erek dizede kadeh için “Glas” sözcüğü

kullanılmıştır. Çevirmen diğer çevirilerinde içki içilen bardak için “Schnapsglas”

sözcüğünü kullanmıştı, bu şiirde bardağın ne tür bir bardak olduğu

anlaşılmamaktadır. Kaynak şiirde bardak kaldırımlara çarparken, erek dizede bardak

Page 160: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

152

fırlatılıyor anlamı bulunmaktadır. Şiirin diğer dizesinde geçen “sarhoş fareler”, erek

şiire sözcüğü sözcüğüne çevrilmiştir:

Yağmur kadehini kaldırımlara çarptı:

(…)

Sarhoş fareler koşuşuyor

(…)

(Pazarkaya, 1987: 243)

Der Regen schmiß sein Glas auf den Gehsteig:

(…)

Betrunkene Mäuse hin und her

(…)

(Pazarkaya, 1987: 244)

Beyatlı‟nın Akşam Musikisi isimli şiirinde, betimleme yoluyla alışılmamış

bağdaştırmalar oluşturulmuştur. “Gittikçe derinleşiyor saatler” dizesinde şair

alışılmamış bağdaştırma oluşturmuş, çevirmen, sözcüğü sözcüğüne gerçekleştirdiği

çevirisiyle anlamı başarılı olarak çevirebilmiştir. “Hayale ürperme vermesi”

betimlemesi çevirmen tarafından başarılı bir şekilde erek dile aktarılmıştır:

(…)

Gittikçe derinleşiyor saatler

(…)

Ürperme verir hayale sık sık,

(…)

(Beyatlı, 1990: 49)

(…)

Immer tiefer versinken die Stunden dort,

(…)

Er läßt öfters unsere Einbildung erschaudern,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 10)

Page 161: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

153

Orhan Veli‟nin Giderayak şiirinde geçen “gün ışığındaki hisse” sözü,

Almancada “güneşteki payımızdan” anlamına gelecek şekilde kullanılmış, güneşteki

ışık anlamı kaybolmuştur:

Handan, hamamdan geçtik,

Gün ışığındaki hissemize razıydık;

(…)

(Pazarkaya, 1985: 118)

Wir haben auf Hab und Gut verzichtet,

Wir haben uns mit unserem Anteil an Sonne begnügt.

(…)

(Pazarkaya, 1985: 119)

Attila İlhan‟ın yorgunlar sendikası isimli şiirinde şimşeklere kişilik özelliği

kazandırılarak çakmak fiili yerine atlama fiili ile betimlenmiştir. Bu alışılmamış

bağdaştırma, erek dilde şimşeğin çaktığı anlamına gelen “blitze schlagen” biçiminde

oluşturularak yok edilmiştir. Erek şiirde atlanan dizeyi ve bunun önceki dizeyi

tamamladığı dikkate alınırsa, bunun çevrilmemesi şiirin bütününde anlam kaybına

yol açtığı görülür. “yağmurun şimşek yeşili çetrefil yazısı” dizesinde geçen ve

yağmurla bağlantılı “şimşek yeşili çetrefil yazısı” imgesi, yine alışılmamış

bağdaştırmaya örnek oluşturuyor. Erek şiirde “die hellgrüne schrift des regens“

olarak çevrilmiş, “şimşek yeşili” imgesi açık yeşil anlamında gelen “hellgrün” olarak

aktarılarak farklı bir alışılmamış bağdaştırma oluşturulmuştur. Aynı dizede ve

yazınının karmaşıklığını betimleyen “çetrefil” sözcüğü erek şiirde bulunmamaktadır:

şimşekler atlıyor arkası arkasına

her biri yanılmış birer çığlık

(…)

ünlem ünlem dağılan sıtmalı kalabalık

(…)

yağmurun şimşek yeşili çetrefil yazısı

Page 162: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

154

(…)

yanık yanık koğuşlarda akşam oluyor

(Pazarkaya, 1987: 240)

blitze schlagen nacheinander ein

(ikinci dize çevrilmemiş)

(…)

die malariaverseuchte menge die wie ausrufe wegläuft

(…)

die hellgrüne schrift des regens

(…)

in ausgedorrten gefängnissälen wird es abend

(Pazarkaya, 1987: 241)

Ahmet Arif‟in Hasretinden Prangalar Eskittim şiirinde ikileme ile

oluşturulmuş alışılmamış bağdaştırma olan “gürül gürül akan dünya” betimlemesi,

erek şiirde canlı akan dünya olarak aktarılarak kaynak dildeki alışılmamış

bağdaştırmanın yapısı bozulmuş:

Dışarda gürül gürül akan bir dünya…

Bir ben uyumadım,

(Arif, 2010: 88)

Draußen eine lebendig fließende Welt…

Allein ich schlief nicht,

(Pazarkaya, 1987: 230)

Necip Fazıl Kısakürek‟in Kaldırımlar şiirindeki “serin karanlıkları üzerime”

ve “sokaklar kadar esrarlı bir uykuya dalmak” gibi alışılmamış bağdaştırma

örnekleri, çevirmen tarafından sözcüğü sözcüğüne çevrilerek anlam korunmuş ve

alışılmamış bağdaştırma erek dilde de oluşturulmuştur. “Ölse kaldırımların

karasevdalı eşi...” dizesi Almancaya “Stirbt der Gehsteige schwermütiger Gefährte

unter dem Gestirn…“ biçiminde çevrilmiştir. Çeviride “karasevdalı” sözcüğünün

anlamını tam olarak karşılamayan ve acı çeken anlamındaki “schwermütig”

Page 163: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

155

sözcüğüyle çevrilmiş ve çevirmen, kaynak dizede bulunmayan “unter dem Gestirn”

(yıldızların altında) sözlerini ekleyerek kaynak şiirden bağımsız dize oluşturmuştur:

(…)

Islak bir yorgan gibi iyice bürüneyim

Örtün üstüme örtün serin karanlıkları.

(…)

Dalıp sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,

Ölse kaldırımların karasevdalı eşi...

(Kısakürek, 2011: 156)

(…)

Wie eine feuchte Decke mich mit ihr vereinen;

Deckt mich zu, deckt mich mit der kühlen Dunkelheit.

Tauche in einen Schlaf, geheimnisvoll wie die Straßen ein,

Stirbt der Gehsteige schwermütiger Gefährte unter dem Gestirn…

(Pazarkaya, 1987: 54)

Ahmet Muhip Dranas‟ın Her Şeyin Uzaklaştığı Saat isimli şiirinde “kanı

çekilen evler”, “damların eriyip dökülmesi” alışılmamış bağdaştırmalar oluşturularak

yapılan betimlemeler, erek şiirde farklı betimlenmiştir. “Kanın çekilmesi”, insanlar

için kullanılan ve çok şaşırmak, donakalmak anlamlarında kullanılıyor ve burada

evin şaşkınlığı dile getiriliyor. Erek şiirde bu dize, kaçışmak anlamında kullanılan

“verkriecht sich” fiiliyle oluşturulmuştur. Evlerin kaçıştığı betimlenmiştir. İkinci

dizede damların eriyip dökülmesi betimlemesi, Almancada “Die Dächer lösen sich

auf und verfallen.“ olarak çevrilmiştir. Erek metindeki ikinci dize, damların kaydığı

ve düştüğü izlenimi bırakıyor. Burada erimek anlamında kullanlan “schmelzen”

sözcüğüyle daha çarpıcı bir betimleme yapılabilirdi:

Kanı çekiliyor evlerin,

eriyip dökülüyor damlar;

(…)

(Dranas, 2009: 121)

Page 164: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

156

Das Leben der Häuser verkriecht sich

Die Dächer lösen sich auf und verfallen.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 75)

Yahya Kemal Beyatlı‟nın Rindlerin Ölümü şiirinde geçen gül imgesinin

kanayan rengiyle açtığı betimleniyor. Şiirde geçen ve aslında kırmızı olan gül,

“kanayan renk” olarak betimlenmiş, alışılmamış bir bağdaştırma oluşturulmuştur.

Erek şiirde çevirmen, sözcüğü sözcüğüne çevirerek bu betimlemeyi Almancada da

başarılı bir şekilde sunmuştur:

Hafız‟ın kabri olan bahçede bir gül varmış;

Yeniden her gün açarmış kanayan rengiyle.

(…)

(Beyatlı, 1990: 87)

Es gab eine Rose im Garten, wo Hafis„ Grabmal liegt,

Sie erblühte täglich von neuem mit blutender Farbe

(…)

(Pazarkaya, 1987: 6)

Behçet Necatigil‟in Panik şiirinde fabrika duvarları, kişileştirilerek “sağır

kale kapıları” olarak betimlenmiştir. Çevirmen Pazarkaya, sözcüğü sözcüğüne çeviri

yöntemiyle “taube Festungstore” biçiminde erek dilde anlaşılmasını sağlayarak

başarılı bir şekilde aktarmıştır:

Fabrika duvarları sağır kale kapıları

Yılgın yorgun adamlar, bezgin ürkek kadınlar..

(Necatigil, 2012: 219)

Die Fabrikenmauern sind taube Festungstore

Eingeschüchtert müde Männer, verdrießlich scheue Frauen…

(Pazarkaya, 1987: 166)

Page 165: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

157

Ahmet Haşim‟in Karanfil başlıklı şiirinde karanfil, “katre alev” olarak

betimlenmiş, erek şiirde, çevirmen, sözcüğü sözcüğüne “Flammentropfen” biçiminde

çevirerek aynı alışılmamış bağdaştırma örneğini vermeyi başarmıştır:

Yarin dudağından getirilmiş

Bir katre alevdir bu karanfil

(…)

(Pazarkaya, 1987: 11)

Von den Lippen der Geliebten gebracht,

Ist diese Nelke ein Flammentropfen

(…)

(Pazarkaya, 1987: 12)

Ahmet Haşim‟in Parıltı şiirinde “nehrin ateş gibi akması”, “aşkın aksisinin

ona vurması” Pazarkaya tarafından sözcüğü sözcüğüne çevrilmiş, şiirdeki

alışılmamış bağdaştırma erek şiire kazandırılmıştır:

Ateş gibi bir nehr akıyordu

(…)

Baktım ona sessizce uzaktan

Vurdukça bu aşk ona aksi…

(Pazarkaya, 1987: 16)

Wie Feuer strömte ein Fluß

(…)

Ich sah sie lautlos von ferne an,

Wenn der Wiederschein dieser Liebe auf sie fiel…

(Pazarkaya, 1987: 17)

Page 166: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

158

Nazım Hikmet‟in Saat 21-22 Şiirleri‟nden şiirinde “unutulmuş olan elin”

betimlemesi, “Deine (…) vergessene Hand” olarak sözcüğü sözcüğüne çevrilerek

Almancada da alışılmamış bağdaştırma olarak aktarılmıştır:

Bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin

ve saçlarında

(…)

(Ran, 2011: 615)

Deine auf einem blauen Stoff vergessene Hand

Und in deinem Haar

(…)

(Pazarkaya, 1987: 32)

Nazım Hikmet‟in 2 Ekim 1945 isimli şiirindeki “Sefaletin ziyafeti”, çevirmen

sözcüğü sözcüğüne “Elends Schmaus” olarak aktarmıştır. Kaynak şiirdeki

alışılmamış bağdaştırma, erek şiire de başarılı olarak yansıtılmıştır:

(…)

Biliyorum henüz bitmedi

Sefaletin ziyafeti…

Bitecek fakat…

(Ran, 2011: 624)

(…)

Ich weiß, noch ist das Elends Schmaus

Nicht zu Ende,

doch er geht auch einmal aus.

(Pazarkaya, 1987: 38)

İlhan Berk‟in Siz şiirinde gözler “ortaçağ” gibi “kocaman ve ıssız” olarak

tasvir edilmiştir. Çevirmen, sözcüğü sözcüğüne çevirerek başarılı bir şekilde

aktarmıştır:

Gözlerinizi alıyorum. Gözle-

riniz Ortaçağ. Kocaman ve ıssız.

(…)

(Berk, 2006: 329)

Page 167: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

159

Eure Augen nehme ich. Eure Au-

gen Mittelalter. Riesig und öde.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 182)

Kemal Özer‟in İçimizdeki Bu şiirinde “kaygan dünya“, “günün bütün

seslerinin kaldırımlara serilmesi”, “umudun gür sürmesi” gibi alışılmamış

bağdaştırmalar, Pazarkaya tarafından sözcüğü sözcüğüne çevrilmiştir. Çeviri erek

okuyucunun anlayabileceği bağdaştırmalardır ve Almancada da alışılmamış

bağdaştırma örneği oluşturuyorlar:

Bu kaygan dünya

(…)

satıyorlar günün bütün seslerini,

sermişler kaldırımlara.

(…)

ne kadar biçerlerse biçsinler

umut daha gür sürecektir.

(Özer, 1985: 117)

Diese glitschige Welt

(…)

Bieten alle Stimmen des Tages feil,

ausgebreitet auf dem Gehsteig

(…)

noch üppiger wird die hoffnung wachsen,

je mehr man sie beschneidet.

(Pazarkaya, 1987: 324)

Kemal Özer‟in Görülmüştür şiirinde vapurlar, hapishanede kalan

mahkûmlara benzetilerek denizde ve kıyılarda seyir almaları “volta atıyor” biçiminde

betimlenmiştir. Erek şiirde bu betimleme “von Ufer zu Ufer wandeln” (kıyıdan

kıyıya süzülüyorlar) biçimide, farklı bir alışışmamış bağdaştırmayla aktarıldığı

görülüyor. Minarelerin ayakta bekleyen zanlılar olarak tasvir edildiği ve Boğaz

Page 168: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

160

köprüsünün öfkeli bir el olarak tasvir edildiği dizeler, erek şiirde de anlamı

korunarak sözcüğü sözcüğüne çevrilmiştir:

Volta atıyor kıyıdan kıyıya

denizin malta taşlı avlusunda vapurlar.

(…)

Minareler ayakta ifade vermek için

(…)

Boğaz köprüsü derseniz

öfkeyle inip kalkan bir elin

bıraktığı titreşim İstanbul‟un suratında.

(Özer, 1985: 309)

Von Ufer zu Ufer wandeln

Die Schiffe im Hof des Meeres mit Steinplatten.

(…)

die Minarette stehen aufgerichtet, um vernommen zu werden,

(…)

und wenn ihr nach der Bosporusbrücke fragt,

so ist sie ein Zittern auf dem Gesicht Istanbuls,

das eine wütende Hand darauf hinterläßt.

(Pazarkaya, 1987: 326)

Attila İlhan‟ın istanbul ağrısı isimli şiirinde alışılmamış bağdaştırma

örnekleri şiirin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. “kanatları parça parça ağutos

geceler“, “kaynayan yıldızlar”, “pancak pancak şiirler tükürmek”, “limandaki

bandıraların ayaklanması”, “diesel kamyonların sarhoşluğu”, “direksiyonun koynuna

girmiş bıçkın şoförler”, “mazot tüküren dövmeli gemiler”, “imdat kıvılcımları

fışkıran antenler”, “sirkeci garı‟nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp/ intihar dumanları

içindeki haydarpaşa”, alışılmamış bağdaştırmaların sıklıkla şiirin örgüsünde

bulunduğunu gösteriyor. Erek şiirde çevirmen, alışılmamış bağdaştırmaları anlam

kaybına uğratmadan, sözcüğü sözcüğüne çevirerek aktarmıştır ve erek şiirde de

alışılmamış bağdaştırma özelliği kazanmıştır:

kanatları parça parça bu ağustos geceleri

Page 169: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

161

yıldızlar kaynarken

şangır şungur ayaklarımın dibine dökülen

Sen

(…)

yine kan köpüklü cehennem sarmaşıkları büyüteceğim

pançak pançak şiirler tüküreceğim

demek yine ben

(…)

limandaki ormanında bütün bandıralar ayaklanıyor

(…)

kirli dudaklarını bulut bulut üzerime uzatan

sirkeci garı‟nda tren çığlıklarıyla bıçaklanıp

intihar dumanları içindeki içindeki haydarpaşa‟dan

(…)

tophane iskelesi‟nde diesel kamyonlar sarhoş

direksiyonlarının koynuna girmiş bıçkın şoförler

(…)

ulan bu mazut tüküren bu dövmeli gemiler senin mi

akşamlar yassıldıkça neden böyle devleşiyorlar

(…)

neden durmaksızın imdat kıvılcımları fışkırıyor

antenlerinden

(…)

(İlhan, 2012: 11)

diese augustnächte mit ihren zerstückelten flügeln

wenn die sterne kochen

in scherben zu meinen füßen ausgeschüttet

du

(…)

wieder werde ich blutschäumendes höllenfeuer anbauen

händvolle gedichte ausspucken

(…)

also wieder werde ich

im mastenwald im hafen erheben sich alle flaggen

(…)

daß du deine schmutzigen lippen

wie wolken zu meinen lippen hinreichst

daß du im sirkeci-bahnhof dem kreischen der züge ausgeliefert

vom bahnhof haydarpaşa über den

selbstmordhangenen dunst

(…)

bei tophane auf dem anlegeplatz sind diesel-lkws betrunken

faule fahrer schmiegen sich in die arme ihrer lenkräder

(…)

mensch sind diese diesel ausspuckenden

diese geschmiedeten schiffe deine

Page 170: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

162

warum funken deine antennen sos-rufe

(Pazarkaya, 1987: 234)

Tahsin Saraç‟ın Çağlar Boyu şiirinde “ılık bir şaşkınlık” sözü alışılmamış

bağdaştırmaya örnektir. Ölülerin vücut sıcaklığını ve şaşkınlıklarını betimlemek için

sıcaklık ölçüsü kullanılmış, erek metinde ise bu özellik alışılmamış bağdaştırma

özelliğini taşımayan “sanfte Verwirrung” sözcüğüyle karşılanmıştır. “salkım sakallı

taş yontuları”, erek şiirde de alışılmamış bağdaştırma oluşturacak biçiminde

“traubenbärtigen Steinstatuen“ biçiminde başarılı olarak çevrilmiştir. “Yayla sabahı

bakışlı ak gelinler” betimlemesi, “Bräute/ Mit Blicken wie Weidemorgen“ olarak wie

(gibi) benzetme edatı eklenerek kaynak şiirdeki aynı anlamı verecek biçimde

çevrilmiştir:

Sağır mağaralarında unutulmuşluğun

Dolaşır ılık bir şaşkınlıkta

Mezarlarını yitirmiş ölüler

(…)

Kıpırdar kör kuyuların yosun kokusu

Ve salkım sakallı taş yontularda

Bir Asur gecesinden çatlar zaman

(…)

Soğur sıcak yatakları o elma kokulu

Yayla sabahı bakışlı ak gelinlerin

(…)

(Pazarkaya, 1987: 289)

In tauben Höhlen der Vergessenheit

Wandeln in sanfter Verwirrung

Tote, die ihre Gräber verloren,

(…)

Der Moosschlaf versiegter Brunnen regt sich

Und in traubenbärtigen Steinstatuen

Birst die Zeit aus assyrischer Nacht.

(…)

Die Betten der apfelduftenden Bräute

Mit Blicken wie Weidemorgen, erkalten.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 290)

Page 171: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

163

Saraç‟ın Dudakların Gül Şenliği şiirindeki “bahar kaçkını yeşil”

“tomurcuklamak”, “taş uyanır, yatak kişner” betimlemelerini çevirmen,

“frühlingsflüchtiges grün”, “Der Stein erwacht, das Bett wiehert” olarak erek dilde

de alışılmamış bağdaştırma örneği olacak biçimde sözcüğü sözcüğüne çevirmiştir:

Bir bahar kaçkını yeşil

Tomurcuklar seni bende.

(…)

Taş uyanır, yatak kişner

Ateş harmanı dişiliğinde.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 293)

Ein frühlingsflüchtiges Grün

Lässt dich in mir knospen.

(…)

Der Stein erwacht, das Bett wiehert

Unter deiner Weiblichkeit wie Feuerdrusch.

(Pazarkaya, 1987: 294)

Ahmet Muhip Dranas Fahriye Abla ve Bitmez Tükenmez Can Sıkıntısı

şiirlerinde geçen ve alışılmamış bağdaştırmalara örnek olan “afyon ruhu gibi baygın

mahalleden”, “Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede” ve “siyah güneş” betimlemeleri,

erek şiirde sırasıyla “dieser wie Mohn betäubten Gegend“, “Badete sein Schatten in

einem dämmrigen Bach“ ve “schwarze Sonne“ biçimlerinde sözcüğü sözcüğüne erek

dile başarılı bir şekilde çevrilmiştir:

Bu, afyon ruhu gibi baygın mahalleden,

Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın, sen!

(…)

Güneşin batmasına yakın saatlerde

Yıkanırdı gölgesi kuytu bir derede.

(Dranas, 2009: 75)

Von dieser wie Mohn betäubten Gegend bliebst du

In meiner Vorstellung als einzige Spur.

(…)

Page 172: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

164

Wenn sich die Stunden neigten allgemach,

Badete sein Schatten in einem dämmrigen Bach.

(Pazarkaya, 1987: 73)

Aynı siyah güneş gökyüzünde.

(Dranas, 2009: 122)

Dieselbe schwarze Sonne am Himmel rußt.

(Pazarkaya, 1987: 77)

3.4.2. Sözcüksel Düzlemde Sapmalar

Şairler, şiirlerinde yeni sözcükler de türetmektedir. Sözcüksel sapma olarak

bilinen bu sapmalarda “kök ve ekler, yeni kök ve eklerle birleştirilerek olağan dilde

olmayan yepyeni sözcükler yaratmada kullanılır” (Özünlü; 2001: 146). İncelenen

şiirlerde bu tür sapmaların fazla bulunmadığı ve çevirmenin sözcüksel sapmaları

çoğunlukla erek şiire yansıtamadığı görülmüştür:

(…)

Kimi bir düşünden ki

Kör bir gül gibi dönenir

(…)

(Anday, 2008: 202)

Yukarıda da belirtilen Melih Cevdet Anday‟ın Şiir Yazmak şiirinde “Kör bir

gül gibi dönenir” dizesinde geçen “dönenir” sözcüğü, şair dönmek sözcüğüne

süreklilik katmak amacıyla dönenir olarak kullanmıştır. Erek şiirde çevirmen, bu

sözcüğü dönmek anlamındaki “kreisen” sözcüğüyle çevirmiş, kaynak şiirdeki

sözcüksel sapma özelliği kaybolmuştur:

Page 173: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

165

(…)

Mal von einem Gedanken der

Wie eine Blinde Rose kreist

(…)

(Pazarkaya, 1987: 151)

Behçet Necatigil‟in Panik şiirinde “devcileyin arkalar..” betimlemesi, gibi

edatının yerine geçen –cileyin sözcüğünün dev sözcüğünün önüne getirilerek

sözcüksel sapma oluşturulmuştur. Almancada bu sözcük “Gigantischer” sözcüğüyle

doğru olarak aktarılmıştır:

(…)

Devcileyin arkalar, koskoca bankalardan

Yanında yardakçılar, yaşıyor.

(…)

(Necatigil, 2012: 219)

(…)

Gigantischer Rückhalt, von riesigen Banken

Helfershelfer um ihn, lebt er.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 167)

Özdemir Asaf‟ın Düşüngü başlıklı şiiri de sözcüksel sapmaya güzel bir örnek.

Düşünmek fiilinin ve tekrarlanma durumunu anlatan döngü sözcüklerinin

birleştirilmesiyle oluşturulan sözcüksel bir sapmadır. Erek şiirde çevirmen, sadece

düşünce anlamına gelen “Der Gedanke” sözcüğüyle çevirdiğini görüyoruz. Burada

sözcüksel sapmayla oluşturulmuş özgün sözcük erek şiirde kaybolmuştur (Ayr. bkz.

Toklu, 2003: 91):

Düşüngü

Der Gedanke

(Pazarkaya, 1987: 213-214)

Page 174: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

166

Can Yücel‟in Ya‟u şiirinde seslenme ve üzerine dikkat çekmek için söylenen

söze katılan bir sözcük olan “yahu” sözcüğünü Yücel, kesme işaretiyle “ya‟u” olarak

yazarak sözcüksel sapma oluşturmuştur. “Ya‟u” sözcüğü erek şiirde anlamı

korunarak “Mensch” olarak çevrilmiş buna rağmen kaynak şiirdeki gibi sözcüksel

sapma ile oluşturulmamıştır. Şiirin devamında zor bela olan sözcükleri birleştirerek

“zorbela” olarak belirtmiştir. Çevirmen bu sözcüğü “Mit Müh und Not” olarak

aktarmış, sözcüksel sapma özelliği kaybolmuştur:

Elektrikler söndü dün gece,

Zorbela toplayıp satrancın taşlarını

Mecburen yattık.

(…)

Ya‟u ne güzel şeymiş meğer karanlık!

(Pazarkaya, 1987: 246)

Die Lichter gingen aus gestern nacht,

Mit Müh und Not sammelten wir die Schachfiguren

Und schliefen notgedrungen.

(…)

Mensch, war die Dunkelheit etwas Schönes!

(Pazarkaya, 1987: 247)

3.4.3. Sözdizimsel Düzlemde Sapmalar

Dilbilgisel sapmalar olarak da bilinen sözdizimsel sapmalar, sözcüklerin

tümce içindeki sıralanışının, okuyucunun alışmış olduğu diziminden farklı olarak

yansıtılmasıdır. Özünlü, bu tip sapmaların tespit etmenin sözlüklere bakarak ya da

sesbilimsel betimlemelere başvurarak doğruluğun araştırmasının olanaksız olduğunu

belirtir ve bunun nedenini kaynak eksikliğine bağlar (Özünlü, 2001: 147).

Page 175: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

167

Yüksel Pazarkaya‟nın çevirdiği şiirleri incelediğimizde sözdizimsel

sapmaların az olduğunu görüyoruz. İncelemelerimizde tespit edebildiğimiz sapmalar

aşağıdaki örneklerde sıralanmıştır:

Ziya Osman Saba‟nın şiirinde geçen “Çocukların öldüğünü istemem…”, şiire

“öldüğünü görmek istemem” ya da “ölmesini istemem” olarak ifade edilseydi,

alışılmış bir sözdizim olurdu. Şairin tercihini, okuyucunun dikkatini çekmek için

yazdığını düşünüyoruz. Erek şiirde çevirmen, bu sapmayı düzelterek çevirmiştir ve

bu özellik kaybolmuştur:

(…)

Tabutçu, ölçünü büyük tut, büyük!

Çocukların öldüğünü istemem…

(Pazarkaya, 1987: 92)

(…)

He, Sargbauer, halte deine Maße groß, groß und breit!

Ich will nicht, daß Kinder sterben…

(Pazarkaya, 1987: 93)

Ahmet Haşim‟in Bir Günün sonunda Arzu şiirinin “Tekrarını ömrün eder

ilan” dizesinde geçen ilân eder fiili, isimle yer değiştirerek devrik cümle özelliği

kazanmıştır. Almanca erek şiirde bu özelliğin kaynak şiirde olduğu gibi

yansıtılmadığı görülmekte:

(…)

Altın kulelerden yine kuşlar

Tekrarını ömrün eder ilân

(…)

(Pazarkaya, 1987: 11)

(…)

Von goldnen Türmen verkünden Vögel

Erneut die Wiederkehr des Lebens,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 12)

Page 176: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

168

Nazım Hikmet‟in Saat 21-22 Şiirleri‟nden adlı şiirinde geçen “seni sevmek

saadeti” dizesindeki “sevmek” sözcüğü, tamlama oluşturulmadan fiilin mastar haliyle

verilmiştir. Erek şiirde bu kullanım, dizede devrik cümle kurularak oluşturulmuştur:

(…)

İçimde ikinci bir insan gibidir

seni sevmek saadeti…

(…)

(Ran, 2011: 615)

(…)

Wie ein zweiter Mensch in mir

Ist das Glück, dich zu lieben…

(…)

(Pazarkaya, 1987: 33)

Âşık Veysel‟in Kara Toprak türküsünde “Merhem çalıp yaralarım düzlüyor”

dizesinde “yaralarım” sözcüğünü fiile bağlarken –i (I) belirtme hal ekinin

kullanılmadığı görülüyor. Erek şiirde bunun düzeltilerek çevrildiği ve sapmanın

kaybolduğu görülüyor:

(…)

Bütün kusurumuzu toprak gizliyor

Merhem çalıp yaralarım düzlüyor

(…)

(Oğuzcan, 1985: 129)

(…)

Alle unsre Makel deckt die Erde

Sie streicht Balsam auf meine Wunden im Nu

(…)

(Pazarkaya, 1987: 25)

Cahit Sıtkı Tarancı‟nın Otuz Beş Yaş Şiiri„nde devrik bir dize olan “Bu

kaçıncı bahçe gördüm tarumar?” dizesi, Almancaya devrik olarak çevrilmemiş ve

sapma kaybolmuştur:

Page 177: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

169

(…)

Nerden çıktı bu cenaze? ölen kim?

Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar?

(…)

(Tarancı, 1997: 178)

(…)

Woher kam dieser Leichenzug? Wer ist gestorben?

Der wievielte verwahrloste Garten, den ich sah?

(Pazarkaya, 1987: 85)

Âşık Veysel‟in Dostlar Beni Hatırlasın şiirinde geçen “Ne gelsemdi, ne

giderdim” dizesinde geçen “gelsemdi” sözcüğü, gelseydim olması gereken ama

şairin kendine özgü kullanımı ile dilbilgisi kuralına aykırılık oluşturuyor. Erek şiirde

bu sapmanın, düzeltilerek çevrildiğini ve bu özelliğin kaybolduğunu görüyoruz:

(…)

Ne gelsemdi ne giderdim

Günden güne arttı derdim

(…)

(Oğuzcan, 1985: 14)

(…)

Weder kommen wollt‟ich noch gehen

Täglich neue sorgen enstehen

(…)

(Pazarkaya, 1987: 23)

Fazıl Hüsnü Dağlarca‟nın Almanya‟da Çöpçülerimiz şiirinde mi soru eki yer

değiştirilerek sözdizimsel bir sapma oluşturulmuştur. Kaynak şiirde mi soru eki

Türkçe dil bilgisi kurallarına göre –da bağlacından sonra gelmeliydi. Buradaki

sapmayı –mi soru eki ile –da bağlacının yer değiştirmesi oluşturuyor. Erek şiirde bu

sapmanın oluşturulamadığı görülmekte:

Page 178: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

170

(…)

Yadigâr mı da geldin bizim ellerden

Gülü reyhan gibi koktun birader

(…)

(Pazarkaya 1987: 138)

(…)

Bist als Andenken gekommen von unserem Dorf

Wie eine Duftrose riechst du Bruder.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 139)

3.4.4. Sessel Sapmalar

Özünlü‟nün lehçesel sapma olarak adlandırdığı sessel sapmanın (2001: 151)

“konuyu ve olayı daha iyi bir ortamda anlatabilmek, konuyu ve olayı anlatan kişinin

o ortamda yaşayan bir kişi olduğu havasını verebilmek için” kullanıldığını belirtiyor.

Sessel sapmayı, şiirin içerisine ağız özelliği bulunan sözcüklerin yerleştirilmesi

olarak belirtebiliriz. Pazarkaya‟nın da çevirdiği Dağlarca‟nın Kavak Uykuları

şiirinde bu sapma görülür:

Şiirde geçen “acuğ aç“, işçilerin ağzından söylenmiş gibi yazılmış, şiirdeki

atmosfer okuyucuya yansıtılmaya çalışılmıştır. Bu tür sapmalar “ortak dildeki

göstergelerin ses açısından değiştirilmesiyle oluşturulur” (Aksan, 2006: 178). Başka

bir deyişle, yazı dilindeki sözcüğün, konuşma dilinde (bölgeden bölgeye değişik

olarak telaffuz edilmesi koşuluyla) söylendiği gibi cümle içine alınmasıdır (Bkz.

Toklu, 2003: 95):

Page 179: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

171

(…)

Sesleniyorlardı bir kardaşlık çağından:

Efendü acuğ aç!

(Pazarkaya, 1987:132)

Cahit Sıtkı Tarancı‟nın Her Günkü Şarkım isimli şiirinde geçen “Niçin acep

niçin” sözü, günlük dilde söylenen ve ağız özelliği bulundururken, erek şiire

çevirmen “Warum wohl, sag warum” olarak aktarmıştır. Sözkonusu kaynak şiirdeki

ağız özelliği erek şiirde kaybolmuştur:

Anî bir kararda,

Edip şehre veda,

Niçin acep niçin

(…)

(Tarancı, 1997: 133)

(…)

Mit einem plötzlichen Entschluß,

Abschied nehmend von der Stadt mit Verdruß

Warum wohl, sag warum

(…)

(Pazarkaya, 1987: 83)

Cemal Süreya‟nın Dalga isimli şiirinde bağlaç olan ile sözcüğü kendisinden

önce gelen isimle birleştirilerek “gemiciynen” olarak, ağız özelliği ile yazılmıştır.

Erek şiirde bu özelliğin yine kaybolduğu görülmektedir:

(…)

İki gemiciynen Van Gogh‟dan aşırılmış

Bir kadının yüzü ha ha ha.

(…)

(Süreya, 2012: 18)

Page 180: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

172

(…)

Zwei Matrosen und das Gesicht einer Frau

Aus van Gogh geklaut ha ha ha.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 306)

Hilmi Yavuz‟un Yok hükmündedir şiirinde vaktin geldiği anlamına gelen

“vakt irişir (erişir)” ağız kullanımı, erek şiire yansıtılamamıştır:

(…)

kuşlar ahî, gün yörüktür, vakt irişir

(…)

(Yavuz, 2010: 53)

(…)

die vögel sind zunftbrüder, der tag ist nomade, es ist zeit

(…)

(Pazarkaya, 1987: 343)

Hasan Hüseyin Korkmazgil‟in karagün dostu isimli şiirinde geçen ve eğilir

anlamında kullandığı “iğilir” sözcüğü, erek metinde kaynak şiirde olduğu gibi

korunarak aktarılamamıştır:

(…)

yoklar yüreğimizi

iğilir yaramıza

dağıtır korkumuzu

(…)

(Pazarkaya, 1987: 252)

(…)

es tastet unser herz

es beugt sich über unsere wunde

es zerstreut unsere angst

(…)

(Pazarkaya, 1987: 253)

Page 181: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

173

Şair A. Kadir‟in Dağ Başında ve Cibali şiirlerinde geçen koydular

anlamındaki “kodular” ve ayakkabılarınız anlamında kulllanılan “ayakkablarınız”

gibi ağız özelliği bulunduran sözcükler erek şiirde kaybolmuştur:

Beni bir dağ başında böyle yapayalnız kodular,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 188)

Mich hat man so mutterseelenallein gelassen am Ende der Welt,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 189)

(…)

Çarpık ayakkaplarınız gelir,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 190)

(…)

Eure schiefen Schuhe kommen mir in den Sinn

(…)

(Pazarkaya, 1987: 191)

Özdemir Asaf‟ın birçok şiirinde sessel sapmalar ile ilgili birçok sözcük

bulunmaktadır. Düşüngü, Saygı, Mi şiirlerinde geçen “deye, deyorlar, isteyorsun”

sözcükleri, fiillerde bulunan kalın ünlülerin ek almasına karşın /e/ sesleri

inceltilmemiştir. Üç şiirin çevirsinde de bu ağız özelliğinin şiire yansıtılamadığı

görülmektedir (Ayr. bkz. Toklu, 2003: 94):

(…)

Sen alışmayasın deye,

korkmayasın deye,

düşünesin deye…

(…)

Sen kaçmayasın deye.

(…)

(Asaf, 2011: 23)

damit du dich an nichts gewöhnst,

dich nicht fürchtest,

Page 182: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

174

damit du denkst...

(…)

Damit du nicht flüchtest.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 214)

Sana güzel deyorlar;

Sakın olma.

(Asaf, 2011: 87)

Man nennt dich schön;

Sei es ja nicht.

(Pazarkaya, 1987: 217)

Beni isteyorsun,

Bahçeni sulayayım deye

(…)

(Asaf, 2011: 112)

Mich willst du,

damit ich deinen Garten begieße.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 216)

Âşık Veysel‟in Uzun İnce Bir Yoldayım türküsünde geçen ve sessel sapmaya

örnek “dakka” kullanımı, erek şiirde yansıtılmaya çalışılmış gibi gözükmekle birlikte

hece ölçüsünü oluşturmak için ünlü sesi düşülmüştür:

(…)

Yol bir dakka miktarınca

Gidiyorum gündüz gece

(…)

(Oğuzcan, 1985: 221)

(…)

Der Pfad‟ne Minut‟hernach

Ich wandere Tag und Nacht

(…)

(Pazarkaya, 1987: 21)

Page 183: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

175

Âşık Veysel‟in Uzun İnce Bir Yoldayım isimli türküsünde geçen “-

Bilmiyorum ne haldayım“; “-yürüyom; arıyom; görüyom;“ „-Gâh ağlaya gâhi güle”

dizelerinde geçen ağız kullanımı erek şiirde yansıtılamamıştır:

(…)

Uykuda dahi yürüyom

Kalkmaya sebep arıyom

Gidenleri hep görüyom

Gidiyorum gündüz gece

(…)

(Oğuzcan, 1985: 221)

(…)

Ich wandere selbst im Schlaf

Grund zu bleiben such ich ach

Sehe die da wandern brav

Ich wandere Tag und Nacht

(…)

(Pazarkaya, 1987: 21)

Hilmi Yavuz‟un doğunun gurbetleri adlı şiirinde hem ağız özelliği bulunan

hem de kafiye oluşturmak için kullanılan “dünki”, “çünki” sözcükleri, erek metinde

bu özellikler yansıtılmadan çevrilmiştir:

(…)

ve ne kaldıysa dünki

(…)

akşam en güzel masaldır çünki

(…)

(Yavuz, 2010: 102)

(…)

und was geblieben ist von gestern

(…)

denn der abend ist das schönste märchen

(…)

(Pazarkaya, 1987: 343)

Page 184: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

176

Can Yücel‟in Bi Sen Eksiktin Ayışığı şiirinde, bir mahkûmun bakış açısından

bir yerden başka bir yere nakliyesini anlatmaktadır. Kaynak şiirde başlarında,

kurallara uyan bir başçavuşun kendilerine eşlik ettiğini anlatıyor. “perensip sahibi”

sözcesiyle bu sözün başçavuşun kendisi tarafından veya yabancı kökenli bir sözcük

kullanılarak kültürlü olduğunu izlenimi verilmek amacıyla, hem alaycılık anlamı

katan hem de yanlış telafuz edilerek, verilmiştir. Erek metinde ise bu sözcüğün

Almanca kullanımına uygun olduğu şekilde aktarıldığı görülmektedir. Buna karşın

kaynak şiirde bu sözcük italik şekilde belirtilerek şiirin bütününe etkisi olduğu

görülmesine rağmen, erek metinde de italik aktarılmasına karşın bu önemini ve

alaycılığını kaybettiği görülebilir:

(…)

Başımızda perensip sahibi bir başçavuş.

Niğde üzerinden Adana Cezaevine gidiyoruz…

(…)

(Pazarkaya, 1987: 246)

(…)

Ein Feldwebel mit Prinzipien ist unsere Aufsicht,

Über Nigde fahren wir zum Gefängnis Adana…

(…)

(Pazarkaya, 1987: 247)

Ahmet Arif‟in Hasretinden Prangalar Eskittim şiirinde “Haldan bilmez” ağız

kullanımı, erek metinde “der Verständnislosen“ olarak aktarılarak bu özelliğin

kaybolmasına sebep olmuştur. Şiirde, Türkçeye özgü “kahpe yalan” deyişi, yalana

bir serzeniş amaçlı söylenir. Erek dile doğrudan bu iki sözcüğün ilk anlamlarıyla,

“Hurenlüge” olarak aktarılmıştır, bu sebepten ötürü erek okuyucu tarafından tuhaf

karşılanabilir:

Page 185: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

177

(…)

Namussuza, haldan bilmez,

Kahpe yalana.

Ard-arda kaç zemheri,

(…)

(Arif, 2010: 88)

(…)

Dem Ehrenlosen, der Verständnislosen

Hurenlüge.

Wie viel strenge Winter hintereinander

(…)

(Pazarkaya, 1987: 231)

Ahmet Arif‟in Sevdan Beni şiirindeki “hayın”, hain anlamındadır ve sessel

sapmaya örnek oluşturur. Erek şiirde bu sessel özelliğin kaybolduğunu görmekteyiz:

Aç kaldım, susuz kaldım,

Hayın, karanlıktı gece,

(…)

(Arif, 2010: 13)

Ich blieb hungrig, ich blieb durstig,

Verrätterisch, finster war die Nacht,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 221)

Gülten Akın‟ın Avcı Osman Türküsü‟nde “zalım” ve “sahabına” sözcükleri

ağız kullanılarak betimlenirken, erek şiirde bu özelliğin kaybolduğu görülmektedir:

(…)

Düşünce elinden kara pusatın

Anlarsın anlarsın zalım da üşür

Zulüm sahabına döner bir zaman

Osman Osman

(…)

(Pazarkaya, 2008: 56)

Page 186: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

178

(…)

Wenn das schwarze Rüstzeug dir aus der Hand fällt

Dann begreifst du begreifst du auch der Tyrann friert

Die Grausamkeit kehrt zu ihrem Herrn zurück irgendwann

Osman Osman

(…)

(Pazarkaya, 2008: 57)

Gülten Akın‟ın Ağıt şiirinde “kardaşın, “vakt“ gibi sessel sapmayla

oluşturulmuş sözcüklerin erek metinde bu özelliğini kaybederek aktarılabilmiştir:

(…)

Semo kardaşın binip gitti atına

Süsen vaktı değil nergis vaktı gitti

(…)

(Pazarkaya, 2008: 60)

Semo dein Bruder schwang sich auf seinen Gaul und ritt fort

Es ist nicht die Zeit der Schwertlilien nicht die Zeit der

(…)

(Pazarkaya, 2008: 61)

Gülten Akın, Bangladeş ülke ismini muhtemelen sessel sapmayla “belgandeş”

olarak yazmasına karşın çevirmen doğru yazılışını çevirisine dâhil etmiş, ağız

özelliği kaybolmuştur:

(…)

Etyopya, Belgandeş, Belgandeş Etyopya

(…)

(Pazarkaya, 2008: 94)

(…)

Äthiopien, Bangladesch Bangladesch Äthiopien

(…)

(Pazarkaya, 2008: 95)

Page 187: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

179

Gülten Akın‟ın Havada Kan Kokusu Var isimli şiirinde geçen “kardaşlar”,

“biz ölmüş müyük” gibi sessel sapmalar, erek şiirde yansıtılmayarak bu özelliğin

kaybolmasına neden olmuştur:

(…)

Yazanlar ozanlar kardaşlar

Niye, biz ölmüş müyük

(Pazarkaya, 2008: 98)

(…)

Schriftsteller Dichter Geschwister

Wieso denn, sind wir schon tot

(Pazarkaya, 2008: 99)

3.5. ġiir’de Söz Sanatları: Benzetmeler

Benzetmeler özellikle edebi metinlerde sıkça başvurulan ve “anlambilim

incelemelerinde benzetmeleri eğretileme ya da deyim aktarması adı verilen söz

sanatının ilk evresi olarak kabul edilirler. Bir insan için kullanılan melek gibi (iyi

huylu), keçi gibi inatçı, tilki gibi kurnaz, pişmiş kelle gibi sırıtıyor biçimindeki

benzetmeler zamanla kısalıp yoğunlaşarak melek, keçi, tilki, pişmiş kelle biçimine

dönüşmekte, birer deyim aktarması niteliği” (Aksan, 2006: 119) kazanmışlardır.

Benzetmeler gündelik dilde olduğu gibi şiirlerde de sıklıkla kullanılan söz

sanatlarındandır. Pazarkaya, çevirdiği şiirlerdeki benzetmeleri genellikle erek

okuyucuya yabancı gelmeyecek ve başarılı biçimde aktarmış, buna rağmen bazı

benzetme çevirilerinin anlaşılabilmesi için kültürel ard alan bilgisi gerektiğinden

benzetmelerin erek dile çevrilmesi yeterli olmamıştır.

Page 188: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

180

Âşık Veysel‟in Dostlar Beni Hatırlasın şiirinde can bir kuşa benzetiliyor.

Erek şiirde de bu benzetme anlamına uygun olarak aktarılmıştır. Şiirin ikinci

dizesinde dünya han‟a benzetiliyor ve şair, handan geçenlerin yaşayıp öleceğini

belirtiyor. Erek şiirde han imgesi hiç çevrilmemiş, çevirmen Türkçesi Dünya bir an

anlamına gelen “Die Welt ist einen Augenblick” olarak çevirmiştir:

(…)

Can kafeste durmaz uçar

Dünya bir han, konan göçer

Ay dolanır yıllar geçer

Dostlar beni hatırlasın

(…)

(Oğuzcan, 1985: 14)

(…)

Die Seel‟ hält es nicht im Käfig

Die Welt ist einen Augenblick

Monde ziehn um Jahr vergehn

Freunde solln meine gedenken

(…)

(Pazarkaya, 1987: 23)

Necip Fazıl Kısakürek‟in Sayıklama şiirinde insan gövdesindeki baş kısmına

kişilik özelliği kazandırılarak kişiden bağımsız bir nesne gibi gezdirildiği, “Yıllarca

gezdirdim hoyrat başımı” olarak betimlenmiştir. Erek şiirde “Mein unsteter Kopf hat

jahrelang gestreunt“ olarak yine kişilik özelliği kazandırılmış, ama kaynak dizeden

farklı olarak başın tek başına hareket ettiği anlamı çıkmaktadır:

(…)

Yıllarca gezdirdim hoyrat başımı,

Aradım, bir ömür, arkadaşımı.

(…)

(Kısakürek, 2011: 68)

(…)

Mein unsteter Kopf hat jahrelang gestreunt,

Page 189: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

181

Suchte ein Leben lang nach meinem Freund.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 53)

Necip Fazıl Kısakürek‟in Sayıklama şiirinde “arzular kanımda çağlayan”

benzetmesi, benzetme edatı kullanılmadan oluşturulmuş ve şiirde arzuların bir

çağlayan gibi aktığı belirtilmiştir. Erek şiirde de gibi edatı kullanılmamış,

“Wunschkaskaden sind in meinem Blut”, Türkçede Kanımda arzu (istek) şelaleleri

var anlamına gelecek şekilde çevrilmiş, kaynak dizedeki anlamdan uzaklaşılmıştır:

(…)

Sussun, sussun uzakta ölümüme ağlayan;

Gencim, ölmem, arzular kanımda bir çağlayan,

(…)

(Kısakürek, 2011: 303)

(…)

Schweigen soll der in der Ferne um meinen Tod zu weinen geruht;

Ich bin jung, sterbe nicht, Wunschkaskaden sind in meinem Blut,

(…)

(Pazarkaya, 1987: 55)

Ahmet Muhip Dranas‟ın Büyük Olsun şiirinde hem bir benzetme, hem de

kültürel özellik taşıyan “İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı” dizesi, erek dile

“Wenn mal einmal brennt, muß man wie Kerem brennen“ olarak çevrilmiştir.

Kerem hakkında daha önce Ahmet Muhip Dranas‟ın şiirinde de geçtiği için sadece

“bir halk anlatısında âşık olan bir kahraman” olarak bahsedilmişti (Pazarkaya,

1987:386). Kerem gibi yanmanın ne olduğunu erek okuyucu anlamayabilir:

(…)

İnsan bir yanınca Kerem misali yanmalı,

Uykudan bile mahşer gününde uyanmalı.

(…)

(Dranas, 2009: 78)

Page 190: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

182

(…)

Wenn mal einmal brennt, muß man wie Kerem brennen,

Selbst von seinem Schlaf sich erst am Jüngsten Tag trennen.

(…)

(Pazarkaya, 1987: 75)

Cahit Sıtkı Tarancı‟nın Otuz Beş Yaş Şiiri‟nde geçen “Şakaklarıma kar mı

yağdı ne var?” dizesi ile yaşlanıldığını gösteren belirtilere benzetme özelliğinden

faydalanılarak oluşturulmuştur. Erek metinde de aynı benzetmeye başvurulmuş,

çevirmen erek okuyucunun şiirin bağlamından bunun kastedildiğinin anlaşılacağını

düşünerek çevirisini sözcüğü sözcüğüne gerçekleştirmiştir:

(…)

Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?

Benim mi Allahım bu çizgili yüz?

Ya gözler altındaki mor halkalar?

(…)

(Tarancı, 1997: 188)

(…)

Fiel Schnee auf meine Schläfen, was ist los?

Bin ich das, Gott, dieses Gesicht mit Falten?

Und die dunklen Ringe unter den Augen, dieser Trauerkloß?

(…)

(Pazarkaya, 1987: 85)

Bülent Ecevit‟in Pülümürün yaşsız kadını şiirinde benzetme edatı kullanılarak

“bir giz gibi güldü” olan dize, erek şiirde gibi edatı kullanılmamış, Türkçe sır dolu

güldü anlamını taşıyan “geheimnisvoll lächelte sie” olarak çevrilmiştir. Benzetme

özelliği erek şiirde kaybolmuştur:

Pülümürün bir dağ köyünde gördüm onu

Yaşını sordum bir giz gibi güldü

(…)

(Pazarkaya, 1987: 206)

Page 191: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

183

In einem bergdorf Pülümür sah ich sie

Fragte nach ihrem alter geheimnisvoll lächelte sie

(…)

(Pazarkaya, 1987: 207)

Ahmet Arif‟in Akşam Erken İner Mahpusaneye şiirinde bahar mevsimine

kişilik özelliği kazandırılmış, genç ve heyecanlı biri gibi betimlenmiştir. Erek şiirde

“Und drausen ein feuriger Frühling“ olarak betimlenen bahar, ateşli, sıcak, canlı

olarak, yine çok anlama gelecek şekilde çevrilmiş buna karşın kişilik özelliği kaynak

şiirde olduğu gibi yansıtılamamıştır:

(…)

Ve dışarda delikanlı bir bahar,

Seviyorum seni,

Çıldırasıya…

(Arif, 2010: 34)

(…)

Und drausen ein feuriger Frühling,

Ich liebe dich

Zum Verrücktwerden…

(…)

(Pazarkaya, 1987: 223)

3.6. Metinlerarasılık

Metinlerarasılık kısaca, bir yerde ve bir zaman diliminde daha önce

söylenmiş, yazılmış veya belirtilmiş olan bir bilginin, duygunun, düşüncenin ya da

oluşturulmuş eserin, bir başka ortamda ve zaman diliminde ister ilk

söyleyenin/belirtenin tekrar belirtmesiyle olsun, ister başka bir kişinin eserinde

olsun, o ilk söyleyen kişiye veya eserine gizli veya açık olarak göndermede

bulunmadır. Aktulum, bu durumun sadece yazılı alanda gerçekleşmediğini belirtir:

Page 192: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

184

“(…) genelde tüm sanat alanlarında –resim, yontu, sinema, mimari vb.- artık var olan

bir olgudur. Bu ekinsel kesişmenin içerisinden gitgide metinlerarasılık özelliğine

bürünen bir düşünce ortaya çıkar. Başka ülkelere ait yazarlar yoğun olarak başka

dillere çevrilir, buna bağlı olarak karşılaştırmalı edebiyat incelemeleri, aynı zamanda

bilimler arası alışverişler çoğalır; özellikle bilim, felsefe, edebiyat vb. alanlar

arasında alışverişlere oldukça fazla rastlanır.(…)” Aktulum (2007: 10). Görüldüğü

üzere metinlerarasılık aslında salt metinden metine göndermeyi kapsamayıp aynı

zamanda sanatlar ve disiplinlerarasında da işlev kazanıyor. Buna örnek olarak resim

tablolarının bir romanı betimlemesi, bir şiirin popüler bir müzik parçasının sözleri

haline dönüşmesi gösterilebilir.

“(…) bir metin hep daha önce yazılmış metinlerden aldığı kesitleri yeni bir

birleşim düzeni içerisinde bir araya getirmekten başka bir şey olmadığına göre,

metinlerarası da hep önceki yazarların metinlerine, eski yazınsal bir geleneğe bir tür

öykünme işleminden başka bir şey değildir. Kısaca bu bağlamda, her yapıt bir

metinlerarasıdır. La Bruyère‟in söylediği gibi, „Her şey daha önce söylenmiştir, yedi

bin yıldır insanlar vardır ve düşünmektedirler‟. Edebiyat da hep aynı içeriğin

yinelenmesinden başka bir şey değildir. Metinlerarasılık da bu çerçevede „her şey

daha önce söylenmiştir‟ sözlerini benimsettiği düşünceden kaynaklanır ve bu

düşünceyi sürdürür. (…)” (Aktulum, 2007: 18). Şiir için de geçerli olan bu durumda

kaynak metin yazarı, yani şair, bir göndermede bulunabilir. Burada esas sorunu

çevirmen yaşayacaktır. Çevirmen, kaynak metni erek metne aktarırken iki sorunla

karşılaşır: Bunlardan ilki, erek okuyucunun kaynak kültürde var olan bu

metinlerarası ilişkiyi alımlayabilecek mi, başka bir deyişle fark edebilecek mi

sorusudur? İkinci sorun ise, tamamen çevirmene düşen bir görev olarak, göndermede

Page 193: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

185

bulunulan eser daha önce kaynak kültüre kazandırılmış, yani çevrilmiş mi?

Çevrildiyse, çevirmenin görevi, dipnot düşerek erek metne daha önce kazandırılmış

olan metne mi yönlendirmeli erek okuyucuyu, yoksa dipnotta bunun bir metinlerarası

ilişki içerdiğini ve bu içeriğin konusunu erek okuyucuya anlatmalı mı? Türk şiir

yazınında şiir çevirilerin altına bu notu düşmek, sıkça görülmemektedir.

Pazarkaya (1966: 111), Orhan Veli‟nin Karanfil şiiri çevirisini ve çevirisini

ilk kez 1966 yılında yayınladığı Orhan Veli Kanık-Poesie adlı kitabında yayınlamış,

kitabın sonsözünde Karanfil şiirinin Ahmet Haşim‟in şiirine bir taşlama olarak

yazıldığını belirtmiştir. 1985 yılında genişletilmiş olarak basılan Orhan Veli-Garip

çeviri kitabında yine aynı şiiri yayınlamış, bu kitabında bu göndermeye

değinmemiştir. 1987 yılında basılan Die Wasser sind Weiser als Wir adlı çeviri

kitabında Ahmet Haşim‟in Karanfil şiirini dâhil etmiştir. Bu kitabında da bu ilişkiye

değinmemiştir. Bezirci (2003: 48), Ahmet Haşim ile Orhan Veli arasındaki metin

ilişkisi için şunları belirtir: “İmge, duygu, müzik ve renge (dolayısıyla resme) önem

veren, duyulmayı anlaşılmaya, kapalılığı açıklığa yeğ tutan, edebi sanatlara (bu arada

„abartma/mübalağa‟ya da) başvuran, halkın diline, beğenisiyle yaşamına sırt çeviren,

toplumsal olaylarla ilgilenmeyen Ahmet Haşim‟e „Karanfil‟ şiirinde bir takılma

vardır.”.

Çevirilerine baktığımızda, Orhan Veli‟nin tırnak içinde belirttiği “Yârin

dudağından getirilmiş” ile Ahmet Haşim‟in şiirinin ilk dizesinden aynen alıntı

yaptığı görülebilir. Pazarkaya‟nın yaptığı çevirilerde ise Haşim‟in şiirini “Von den

Lippen der Geliebten gebracht“, Veli‟nin şiirini “Vom Munde der Geliebten

gebracht” biçiminde çevirdiği ve bu çevirilerin kaynak metinde olduğu gibi tam

Page 194: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

186

olarak örtüşmediği görülebilir. Erek metinde dudak Veli‟nin şiirinde Lippe (dudak)

olarak çevrilirken, Haşim‟in şiiri Mund (ağız) olarak çevrilmiştir.

Karanfil

Yârin dudağından getirilmiş

Bir katre alevdir bu karanfil,

Ruhum acısından bunu bildi.

Düştükçe vurulmuş gibi yer yer,

Kızgın kokusundan kelebekler,

Gönlüm ona pervane kesildi.

(Pazarkaya, 1987: 12)

Die Nelke

Von den Lippen der Geliebten gebracht,

Ist die Nelke ein Flammentropfen.

Mein Herz spürt es an ihrer Bitterkeit.

Wie erschlagen von ihrem wilden Duft

Da die Schmetterlinge fallen in der Luft,

Ward auch mein Herz zum Falter in ihrem Geleit.

(Pazarkaya, 1987: 13)

Karanfil

Eylül 1939

Hakkınız var, güzel değildir ihtimal,

Mübalâğa sanatı kadar,

Varşova‟da ölmesi on bin kişinin,

Ve benzemesi

Bir motörlü kıtanın bir karanfile,

“Yârin dudağından getirilmiş.”

(Veli, 1998: 192)

Die Nelke

September 1939

Sie haben recht, es ist nicht so schön

Page 195: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

187

Wie die Kunst der Übertreibung,

Daß Tausende in Warschau starben

Und daß eine motorisierte Truppe

Einer Nelke nicht gleicht,

“Vom Munde der Geliebten gebracht.”

(Pazarkaya, 1966: 21)

Orhan Veli‟nin Kızılcık şiiri, Nazım Hikmet‟e göndermede bulunan bir şiir.

Şiire ismini veren Kızılcık sözcüğü, Nazım Hikmet‟in siyasi görüşünden (Komünist),

bu görüşü benimseyenlere Kızıl lakabı takılmasından dolayı verilmiştir. Kızıl

sözcüğü, o dönem Sovyet Ordusu‟nun Kızıl Ordu isminden gelmektedir. Erek metni

incelediğimizde bu sözcük oyununun erek metne yansıtılamadığını görüyoruz.

Çevirmen, kaynak metinde geçen kızılcık sözcüğünü ilk anlamıyla ele alıp

Kornelkirsche (kızılcık meyvesi) olarak çevirmiştir. Orhan Veli, şiirde ayrıca şair

Nazım Hikmet‟in o sene üç tane şiir yazdığını, belki bir dahaki sene beş tane

yazabileceği göndermesinde bulunmuştur. Kaynak şiirin son dizesinde geçen “İlâhi

kızılcık!”, çevirmen tarafından yine kutsal anlamına gelecek şekilde çevrilmiştir.

Çevirmen, ilahi sözcüğüyle aslında bir şaşma, sitem ünlemi olarak ilahi sözcüğünden

bahsetmektedir (Ayr. bkz. Bengi-Öner, 2009: 25-30):

Kızılcık

İlk yemişini bu sene verdi,

Kızılcık,

Üç tane;

Bir daha sene beş tane verir;

Ömür çok,

Bekleriz;

Ne çıkar?

İlâhi kızılcık!

(Veli, 1998: 56)

Kornelkirsche

Page 196: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

188

Ihre erste Früchte trug sie in diesem Jahr,

Die Kornelkirsche.

Drei Stück,

Im nächsten Jahr sind es sicher fünf.

Das Leben ist lang,

Wir warten,

Was ist schon dabei?

Heilige Kornelkirsche!

(Pazarkaya, 1966: 49)

Melih Cevdet Anday‟ın Karacaoğlan‟ın Bir Şiiri Üzerine Çeşitlemeler

şiirinde Karacaoğlan‟ın şiirinde işlediği temaları kendi şiir anlayışına uyarlayarak

oluşturmuştur. Halk şiirinde varolan uyak ve ölçüler Anday‟ın şiirinde görülmemekle

birlikte Karacaoğlan‟ın anlattığı ve kültürel öge olarak adlandırabileceğimiz imgeler

bu şiirde yer almaktadır. Pazarkaya‟nın çevirisine baktığımızda, şiirin sorunsuz bir

şekilde çevrildiğini görebiliriz. Burada erek okuyucu için önemli olan,

Karacaoğlan‟ın şiirlerinin dilini, üslubunu ve şiirlerinin sessel özelliklerini

bilmemesinden kaynaklanan ve nasıl bir göndermede bulunulduğunun farkına

varamaması sorunsalıdır:

Karacaoğlan‟ın Bir Şiiri Üzerine Çeşitlemeler‟den

Atımla yola çıkıyoruz seherde,

Sabah, büyük bir kuş uyanıyor,

(…)

Avcılar yolu tutmuşlar dağlara erken erken,

Dar sokaklardan geçiyorlar,

(…)

Mücevherli tüfekler asmışlar omuzlarına,

Yeterince şarapları var günbatımı için

(…)

(Anday, 2008: 487)

Aus den Variationen über ein Gedicht Karacaoğlans

Mein Pferd und ich machen uns frühmorgens auf den Weg

Der Morgen, ein großer Vogel, wacht auf,

Page 197: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

189

(…)

Die Jäger begaben sich im Morgendämmerung in die Berge,

Durch enge Gassen ziehen sie,

(…)

Edelstein besetzte Gewehre haben sie sich umgehängt,

Sie haben genügend Wein für die Neige des Tages

(…)

(Pazarkaya, 1987: 153)

Orhan Veli‟nin 1946‟da çıkardığı Destan Gibi adlı kitabında yer alan Yol

Türküleri şiiri, yöresel türküleri de içine alarak göndermelerde bulunmuştur:

Kaynak şiirde geçen “Hendeğin yolları taştan,/Sen çıkardın beni taştan”

dizeleri, yer ismi değiştirilmiş bir Adana Türküsü‟dür. Şair dizesine, Adana yerine

Hendek‟i yerleştirmiştir. Bunu erek okuyucu fark edemeyebilir.

“Düzce yolu düz gider,/ Aman bir edalı kız gider.” dizeleri, bir Kastamonu

türküsünden alınmıştır;

“Benden selam olsun Bolu Beyi'ne/ Çıkıp su dağlara yaslanmalıdır/ At

kişnemesinden kalkan sesinden/ Dağlar seda verip seslenmelidir“ dizeleri,

Köroğlu‟ndan alınmış bir halk türküsüdür;

“Akşam oldu yine bastı kareler.”, bir Rumeli türküsü‟ne örnektir;

“uy neymiş ne imiş, aman aman/ kaderim böyle imiş/ yar üstüne yar sevmek,

aman aman/ ateşten gömleğimiş” sözleri ise Çarşamba Yolları adlı, Sinop yöresine

ait türküdür;

Türk okuyucu için yabancı gelmeyecek bu türküler, Alman okuyucuya

yabancı gelebilir. Erek okur, tırnak içine alındığını fark ederse çıkarımda bulunabilir

ama türkülerden alınmış olduğunu ve türkülerin sözlerindeki göndermeleri

çözemeyebilir. Başka bir deyişle, türküler içlerinde bir hikâye, olay, söylence

Page 198: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

190

barındırır. Erek okuyucu bu ard alan bilgisine sahip olmadığı için türküleri

alımlaması zorlaşmaktadır:

Yol Türküleri

(…)

Yavuklumdan vazgeçtim;

“Hendeğin yolları taştan,

Sen çıkardın beni taştan”

(…)

“Düzce yolu düz gider,

Aman bir edalı kız gider.”

Düzcedeyim, Yeşil Yurt otelinde.

(…)

Ellerinde ekmek çıkınları,

Rejiye giden işçi kızlar.

“Benden selam olsun Bolu Beyi'ne

Çıkıp su dağlara yaslanmalıdır

At kişnemesinden kalkan sesinden

Dağlar seda verip seslenmelidir“

(…)

Bir yandan Köroğlu çıkar;

“Hemen Mevla ile sana dayandım

Arkam sensin kalem sensin dağlar hey!„„

(…)

“Akşam oldu yine bastı kareler.”

Oturdum sırtın üstüne.

(…)

Memleket, hemşeri?

Sinop

“uy neymiş ne imiş, aman aman

kaderim böyle imiş

yar üstüne yar sevmek, aman aman

ateşten gömleğimiş”

(…)

(Veli, 1998: 73-79)

Lieder für den Weg

(…)

Vergaß meine Verlobte, owei.

Steinig die Sraßen von Hendek,

Du hast mich geworfen aus dem Weg.“

(…)

„Die Straße nach Düzce ist gerade,

Page 199: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

191

Ei, eine Kesse hält Promenade.“

In Düzce bin ich, im Hotel Grüne Heimat.

Vorm Hotel ist Bassar,

(…)

Essensbeutel in der Hand,

Mädchen aus dem Weg zur Tabakmanufaktur.

„Einen Gruß von mir an den Herrn von Bolu,

Auf diesen Bergen muß man sich anlehnen;

Das Zischen der Pfeile, das Klappern der Schilde

Sollen aus den Bergen widerhallen.“

(…)

Von der einen Seite erscheint Köroğlu.

„Mit Gottes Hilfe lehnte ich mich gleich auf dich,

Du bist meine Stütze, bist meine Burg, ihr Berge he!“

(…)

„Es wurde Abend, wieder senkte sich das Dunkel.“

Ich saß auf dem Hügel,

(…)

Woher stammts du, Landsmann?

Sinop

„Ei, was soll das, was soll das, ach ach,

Das soll sein mein Geschick,

Eine Geliebte auf die andere lieben, ach ach,

Ist ein Feuerhemd im Genick.“

(Pazarkaya,1985: 129-139)

Ahmet Arif‟in Akşam Erken iner Mahpusâneye adlı şiirinde “Kürdün Gelini“

türküsüne göndermede bulunuluyor. Çevirmen, erek şiirde de bunu çevrilmesine

karşın, erek okuyucu bu türkünün şiirle olan bağını anlamayabilir:

(…)

Kürdün Gelini‟ni söyler maltada biri

Bense Volta‟dayım ranza dibinde

(…)

(Arif, 2010: 34)

(…)

“Die Kurdenbraut” singt einer von der Küche her,

Und ich gehe auf und ab neben der Schlafkoje

(…)

(Pazarkaya, 1987: 221)

Page 200: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

192

Oktay Rifat‟ın Ben Maksata Bakarım isimli kaynak şiirinde Atatürk‟ün ünlü

sözü “Yurtta barış, dünyada barış”, erek metne de uygun olarak aktarılmıştır. Bu

sözün, kaynak dil okuyucusu tarafından Atatürk‟e ait olduğu hemen fark edilebilir.

Buna karşın erek dil okuyucusu, bunun Atatürk‟e ait olan bir söz olduğunu

bilemeyebilir:

Ben Maksada Bakarım

(…)

Yurtta barış

Cihanda barış

Salla gitsin atom bombasını

(…)

(Rifat, 2010: 174)

Auf die Absicht kommt es an

Frieden im Land

Frieden in der Welt

Schmeiß doch die Atombombe

(…)

(Pazarkaya, 1987: 113)

Page 201: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

193

SONUÇ

Bu çalışmada Yüksel Pazarkaya‟nın Türk şairlerinin seçme şiirlerini

çevirdiği, yayınlanmış dört eser üzerinden şiir çevirisinde kültürel ard alan

problemleri, sessel özelliklerin aktarımı ve belirli bir dile özgü kalıplaşmış dil

yapılarının çevirisinde karşılaşılan sorunlar incelenmiştir.

İncelemelerde kaynak metin ile erek metin arasında kültürel farklardan

kaynaklanan sorunlar tespit edilmiş, betimleyici bir çalışmayla çevirmenin nasıl bir

yöntem izlediği açıklanmaya çalışılmıştır. Çevirmen Pazarkaya‟nın çevirirken

benimsediği yöntem olan kaynak odaklı çeviri ediminde erek okuyucunun iletiyi tüm

yönleriyle anlaması, sorun yaratabilir. Kaynak kültüre ait kimi özellikler erek

okuyucuda bir yandan kendisinde olmayan, yeni düşünceler ve imgeler

yaratabilirken, diğer yandan tam olarak bilinmeyen kaynak kültürün özelliklerinin

öğrenilmesine olanak sağlar. Buradaki en büyük sorun ise, kaynak dilde var olan

„tüm özelliklerin‟ kaynak odaklı çeviri yöntemiyle erek okuyucu tarafından anlaşılıp

anlaşılmayacağından kaynaklanmaktadır.

Çalışmada kültürel öğelerin erek dile çevirisinde kimi kavram ve sözcüklerin

hiç çevrilmeyip erek metinde boş bırakıldığı, kaynak şiirdeki bazı kavram ve

sözcüklerin erek dilde tam eşdeğerlik sağlamayan ama benzerlik taşıyan kavramlarla

çevrildiği, kimi kavramlar için kitabının „notlar‟ bölümünde açıklamalar yapıldığı

ama bazı açıklamaların yetersiz kaldığı, gözlenmiştir. Belirtilen kavramı ve sözcüğü

eşdeğerlik açısından karşılamayan başka bir sözcükle çevrildiği ve kaynak şiirden

uzaklaşıldığı, iki kültürün farklı olmasından dolayı kimi imgelerin sözcüğü

sözcüğüne çevrilse dahi aynı etkiyi yaratmayacağı tespit edilmiştir.

Page 202: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

194

Sessel özellikleri incelememiz sonucunda çevirmenin kafiye ile yazılmış

şiirleri çevirirken kaynak şiirde bulunmayan sözcükleri ve kavramları erek şiirde

eklediği, kafiyeli şiirler oluşturmak kaynak şiirde var olan sözcüklerin yerine erek

dizelerin içerisinde anlamlar farklı olan sözcükleri seçerek kaynak şiirdeki anlamdan

uzaklaşılmasına neden olduğu, gözlenmiştir. Kaynak şiirlerde kurallı cümleyle olarak

oluşturulmuş bazı dizeler erek dizelerde kafiyeyi oluşturabilmek için devrik cümle

olarak çevrildiği, kafiye oluşturularak yazılmış şiirlerin erek dile kafiye

oluşturulmadan çevrildiği gözlenmiştir. Çevirmen vezinle oluşturulmuş kaynak

şiirleri yine vezin düzeniyle çevirmeye çalışmış, buna rağmen erek şiirdeki dizelerde

bu ölçü erek dildeki sözcüklerin hece sayısındaki farklılığından dolayı tam olarak

eşdeğerlik sağlayamamıştır. Erek şiirde vezin oluşturulurken Almancadaki sözcük ve

kavramlardan seslerin düşürülmesi ile hece ölçü oluşturulmaya çalışılmıştır.

Deyim ve atasözlerinin çevirisinde dikkatimizi çeken durum, sözcüğü

sözcüğüne yapılan kimi çevirilerde erek okuyucu için anlaşılmaz gelebileceği

gerçeğiydi. Bazı deyimler, gerçek anlamları verilerek çevrilmiştir. Kültürel özellik

taşıyan bazı deyimler, erek dilde farklı bir anlamda kullanılan ve tam eşdeğerlik

sağlamayan deyimlerle karşılanmıştır. Bazı deyimler, erek dilde tam eşdeğerliği

sağlayan deyimlerle başarılı olarak çevrilmiştir.

Şiirlerde geçen yabancı sözcükler ve ifadeler erek dile Almanca karşılığı olan

sözcük ve ifadelerle çevrilmiştir. Osmanlıca olan kimi kavramlar erek dile günümüz

Almancasıyla çevrilmiş, şiirde yaratılmak istenen atmosfer kaybolmuştur. Kaynak

şiirde geçen yabancı sözcük ve kavramlar, erek şiirde Almanca sözcük ve

kavramlarla karşılanmıştır ve şiirdeki yabancılık etkisi kaybolmuştur.

Page 203: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

195

Yer isimleri ve özel isimlerin çevirisinde farklı çeviri yöntemleri tercih

edilmiştir: çevirmenin kitabında, yer isimleri ve özel isimler hakkında „notlar‟

bölümünde erek okuyucular için açıklamalar eklediği, buna rağmen bazı

açıklamaların yetersiz olduğu görülmüştür. Bazı yer isimleri ve özel isimler erek

dilde bilindiği gibi doğru olarak çevrilmiştir. Kaynak şiirde geçen ve şiirin

bağlamının anlaşılması için önemli olan kimi yer isimlerine ve özel isimlere „notlar‟

bölümünde hiç değinilmemiştir. Bazı yer isimleri sözcüğü sözcüğüne çevrilmiş, bu

durum da kaynak kültürün yanlı anlaşılmasına neden olabilir.

Kaynak şiirdeki alışılmamış bağdaştırma örnekleri sözcüğü sözcüğüne

çevrilerek erek şiirde de benzer sapmalar oluşturulmuştur. Kaynak şiirde geçen kimi

sapmalardaki sözcüklerin yerine erek şiirde başka sözcükler kullanılarak yine sapma

oluşturulmuş, buna rağmen imgenin farklı betimlenmesine neden olunmuştur.

Sözcüksel sapma ile oluşturulmuş sözcük ve sözcük grupları çoğunlukla erek şiire

aktarılamamıştır. Bunun yerine sözcüklerin doğru yazımı tercih edilerek sapmanın

yok olmasına neden olunmuştur. Ağız kullanımının gerçekleştirildiği sessel sapmalar

erek şiirlere hiç yansıtılmamıştır.

Kaynak ve erek şiirdeki benzetmeler çoğunlukla başarılı olarak çevrilmiştir.

Kaynak dildeki benzetmeler, sözcüğü sözcüğüne çevrilmesine rağmen erek

okuyucunun anlayabileceği benzetmelerdir. Kültürel özellik taşıyan kimi

deyimlerdeki sözcükler erek şiire dâhil edilmemiştir.

Metinlerarası göndermelerin gerçekleştirildiği kaynak şiirlerin çevirisinde,

çeviri kitabının notlar kısmında bilgi verilmiştir. Bazı şiirlerde bulunan göndermelere

Page 204: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

196

hiç değinilmemiştir. Metinlerarası göndermelerle ilgili daha fazla bilgi verilmesinin

gerekli olduğu anlaşılmıştır.

Türk şiirinde bulunan yukarıda saydığımız öğeler, kültürlerin farklı olması ve

alımlamanın her iki dilin okuyucusu için farklı olacağından sorunlar yaratmış, buna

rağmen çevirmenin ön çalışmalarla ve çoğunlukla şairlerin biçemlerini koruyarak

başarılı çeviriler gerçekleştirdiği gözlenmiştir.

Bu çalışma, Türkçeden Almancaya şiir çevirecek çevirmenler için şiir

çevirisinde dikkat etmeleri gereken noktalar hakkında somut örnekler vermesi ve

öneriler sunması açısından önem teşkil etmektedir.

Page 205: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

197

KAYNAKLAR

Aksan, D., (1987), Türkçenin Gücü: Türk Dilinin Zenginliklerine

Tanıklar, Ank., İş Bankası Yayınları

Aksan, D., (20066), ġiir Dili ve Türk ġiir Dili, Ank., Engin Yayınevi

Aksoy, N.B., (2002), GeçmiĢten Günümüze Yazın Çevirisi, Ank., İmge

Kitabevi

Aksoy, Ö. A., (1988), Atasözleri ve Deyimler Sözlüğü, İst., İnkılap Kitabevi

Aktulum, K., (20073), Metinlerarası ĠliĢkiler, İst., Öteki Yayınevi

Ammann, M., (19954), Kommunikation und Kultur-Dolmetschen und

Übersetze Heute, Frankfur am Main, Verlag für

Interkulturelle Kommunikation

Anday, M.C., (20082), Sözcükler "Toplu ġiirler", İst., Everest Yayınları

Arif. A., (20104), Hasretinden Prangalar Eskittim-1968-2008 40. Yıl

Özel Basım, İst., Metis Yayınevi

Arif, A., (2010), Vor Sehnsucht nach dir habe ich die Fesseln

abgetragen / Hazretinden Prangalar Esktitim, (Çev.)

Dağyeli, H, Dağyeli, Y., Stuttgart, Dağyeli Verlag

Asaf, Ö., (20118), Çiçek Senfonisi, İst., YKY

Page 206: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

198

Ay, M., (1999), Die Türkei in Gedichten / ġiirlerle Türkiye I. Eine

Anthologie, Basım yerim belirtilmemiş, A- Verlag

Barnstone, W., (1990), “Şiir Çevirisinde Tercihler”, Çeviren: Aygen, G.,

Metis Çeviri, İst., S. 13, s. 96-99

Bassnet, S., (1999), “Lyrik”, Handbuch Translation, (ed.) Snell- Hornby,

M., Et al. içinde s.269-273, Tübingen, Stauffenburg Verlag

Bengi-Öner, I., (1999), Çeviri Bir Süreçtir… Ya Çeviribilim?, İst., Sel

Yayıncılık

Bengi-Öner, I., (2001), Çeviri Kuramlarını DüĢünürken..., İst., Sel

Yayıncılık,

Bengi-Öner, I., İnce, Ü., (2009), Kızılcıktan Karpuz Olur Mu Hiç? Ġlahi

Çevirmen!, İst., Diye Yayınları

Berk, İ. (1978), “Çeviride Şiir Dili“, Türk Dili Çeviri Sorunları Özel

Sayısı, S. 322, s. 71-76

Berk, İ., (20062), Toplu ġiirler, İst., YKY

Bethge, H., (2002), Nachdichtungen orientalischer Lyrik: Das

türkische Liederbuch, Kelkheim, YingYang Media Verlag

Page 207: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

199

Beyatlı, Y. K., (1990), Kendi Gök Kubbemiz, Ank., Kültür Bakanlığı

Yayınları

Bulgan, M., (2011), Asik Veysel (1894 - 1973): Leben, Werk und

Wirkung eines türkischen Volkssängers, München, Grin

Verlag

Bezirci, A., (199410

), Orhan Veli- yaĢamı, kiĢiliği, sanatı, eserleri, İst.,

Evrensel Basım Yayın

Cumali, N., (1957), Auf der Wache, (Çev.) Aslıer M., Stuttgart, yayınevi

belirtilmemiş

Çelebi, A. H., (20095), Bütün ġiirleri, İst., YKY

Dağlarca, F. H., (1981), Ausgewählte Gedichte, (Çev.) Kraft, G., Berlin,

Harran Verlag

Dağlarca, F. H., (1981), Komm endlich her nach Anatolien,, (Çev.) Kraft, G.,

Berlin, Harran Verlag

Dağlarca, F. H., (1999), Steintaube, (Çev.) Cumart, N., Zürich, Unionsverlag

Dranas, A. M., (2009), ġiirler, Ank., Kyrhos Yayınları

Dumlu, Ö., (1999), Kur’an-ı Kerim’de Maruf ve Münker, İst., Anadolu

Yayınları

Erten, A., (1992), “Çeviride Kültürel Etkenler”, Hacettepe Üniversitesi

Edebiyat Fakültesi Mütercim-Tercümanlık Bölümü

Çeviribilim ve Uygulamaları Dergisi, S. 2, s. 68-74

Page 208: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

200

Eruz, S., (2003), Çeviriden Çeviribilime, İst., Multilingual Yayınları

Floros, G., (2002), Kulturelle Konstellationen in Texten- Zur

Beschreibung und Übersetzung von Kultur in Texten,

Tübingen, Gunter Narr Verlag

Göhring, H., (1978), “Interkulturelle Kommunikation: Die Überwindung der

Trennung von Fremdsprachen und Landeskundeunterricht

durch einen integrierten Fremdsverhaltenunterricht”,

Kongresberichte der 8. Jahrestagung der Gesellschaft für

Angewandte Linguistik (GAL), s. 9-14, Stuttgart

Göktürk, A., (20024), Çeviri: Dillerin Dili, İst.,YKY

Gürsel, N., (1978), “Şiir Çevirisinde Yöntem”, Türk Dili Çeviri

Sorunları Özel Sayısı, S. 322, s. 155-158

Halman, T. S., vd., (2007), Türk Edebiyatı Tarihi 4. Cilt, İst., Kültür ve Turizm

Bakanlığı Yayınları

Hamit, A., (1966), Geister, Nendeln-Liechtenstein, Kraus Reprint

Hatiboğlu, V. (19812), Türk Dilinde Ġkileme, Ank., TDK Yayınları Ankara

Üniversitesi Basımevi

Hornby, M.-S., (2006), The Turn of Translation Studies: New Paradigsm

or shifting viewpoints?, Amsterdam, John Benjamins

Publishing

İlhan, A., (201119

), Yağmur Kaçağı, İst., İş Bankası Yayınları

Page 209: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

201

İlhan, A., (201233

), Ben Sana Mecburum, İst., İş Bankası Yayınları

İnce, Ö., (2001), Bütün ġiirlerim I-II, İst., Adam Yayıncılık

Kadric, M., Et al., (2005), Translatorische Methodik. Basiswissen Translation

1, Wien, Facultas Verlags- und Buchhandels AG

Kanık, O. V., (199832

), Bütün ġiirleri, İst., Adam Yayınları

Kayahan, H., (1988), “Şiir Çevirisi Üzerine“, Metis Çeviri, İst., S. 2, s. 148-

151

Kısakürek, N. F., (201172

), Çile, İst., Büyük Doğu Yayınları

Koller, W., (19975), Einführung in die Übersetzungswissenschaft,

Wiesbaden, Quelle & Meyer

Köksal, D., (20082), Çeviri Eğitimi-Kuram ve Uygulama, Ank., Nobel

Yayın Dağıtım

Kurdakul, Ş., (19922), ÇağdaĢ Türk Edebiyatı III: Cumhuriyet Dönemi 1.

Kitap, Ank., Bilgi Yayınevi

Kuzhan, E., (1992), “Esin Şiiri”, Metis Çeviri, İst., S. 20, s. 65-67

Külebi, C., (1998), Bütün ġiirleri, İst., Adam Yayınları

Lefevere, A., (1990), “Şiir Çevirirken: Yedi Strateji Ve Bir Şablon”,

Çeviren: Aygen, G., Salman, Y., Metis Çeviri, İst., S. 13, s.

35-42

Page 210: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

202

Levy, J., (1969), Die Literarische Übersetzung- Theorie einer

Kunstgattung, Frankfurt am Main, Athenäum Verlag

Necatigil, B., (1972), Gedichte/ ġiirler, (Çev.) Pazarkaya, Y., Hattusa

Necatigil, B., (1988), Eine verwelkte Rose beim Berühren/ Solgun bir gül

dokununca, (Çev.) Pazarkaya, Y., Stuttgart, Dağyeli Verlag

Necatigil, B., (20125), ġiirler, İst., YKY

Özcan, Ö., Ünlü, M., (1988), 20. Yüzyıl Türk Edebiyatı II, İst., Inkılap Kitabevi

Özer, K., (1985), ÇağdaĢ ve Boyun Eğmeyen-Seçme ġiirler, İst., Can

Yayınları

Özünlü, Ü., (2001), Edebiyatta Dil Kullanımları, İst., Multilingual

Yayınları

Pazarkaya, Y., Mader, H. (1966), Orhan Veli Kanık- Poesie, Frankfurt am Main,

Suhrkamp Verlag

Pazarkaya, Y., (1985), Orhan Veli Kanık Fremdartig-Garip, Frankfurt am

Main, Dağyeli Verlag

Pazarkaya, Y., (1987), Die Wasser Sind Weiser Als Wir, Türkische Lyrik

der Gegenwart, München, Schneekluth Verlag

Pazarkaya, Y., (2010), “Yaşamımdan Kesitler“, Dilin Çağrısı: Yüksel

Pazarkaya’ya 50. Sanat Yılında Armağan, (ed.) Pazarkaya,

İ. içinde s. 10-21, İst., TÜYAP

Page 211: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

203

Pazarkaya, Y., (2008), Gülten Akın: Das Lied vom Frausein-Kadın Olanın

Türküsü, Erlangen, Sardes Verlag

Popovic, A., (2008), “Çeviri Çözümlemesinde „‟Deyiş Kaydırma‟‟

Kavramı”, Çeviren: Salman, Y., Çeviri Seçkisi II

Çeviri(bilim) Nedir? (Haz. Mehmet Rifat), İst., Sel

Yayıncılık, , s. 87-92

Purgstall, H., (1825), Diwan Baki’s des größten türkischen Lyrikers,

Wien, Beck

Ran, N. H., (1973), Ausgewählte Gedichte, (Çev.) Pazarkaya, Y., Brands,

H. W., Suhrkamp Verlag

Ran, N. H., (1981), Das Epos von Scheich Bedreddin, (Çev. Pazarkaya,

Y., Berlin, Ararat Verlag

Ran, N. H., (1981), Allem Kallem ein Märchen, (Çev.) Pazarkaya, Y.,

Berlin, Ararat Verlag

Ran, N. H., (1981), Und im Licht mein Herz, (Çev.) Annemarie

Bostroem, Rütten und Loening

Ran, N. H., (1981), Und im Licht mein Herz, (Çev.) Annemarie

Bostroem, Rütten und Loening

Ran, N. H., (2008), Die Luft ist schwer wie Blei, (Çev.) Dağyeli, H.,

Dağyeli, Y., Stuttgart, Dağyeli Verlag

Page 212: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

204

Ran, N. H., (2008), Das schönste Meer ist noch nicht befahren, (Çev.)

Dağyeli, H., Dağyeli, Y., Stuttgart, Dağyeli Verlag

Ran, N. H., (2008), Der Befreiungskrieg, (Çev.) Gisela Kraft, Fischer S.

Verlag

Ran, N. H., (2008), Die Namen der Sehnsucht, (Çev.) Gisela Kraft,

Zürich, Ammann Verlag

Ran, N. H., (1985), Nachtgedichte an meine Liebste, (Çev.) Güney, Ü.,

Germinal Verlag

Ran, N. H., (2001), Eine Reise ohne Rückkehr / Dönüsü Olmayan

Yolculuk: Gedichte und Poeme, (Çev.) Dağyeli, Y., Dağyeli,

H., Stuttgart, Dağyeli Verlag

Ran, N. H., (20113), Bütün ġiirleri, İst., YKY

Reiß, K., (1971), Möglichkeiten und Grenzen der

Übersetzungskritik, München, Max Hueber Verlag

Reiß, K., (19863), Möglichkeiten und Grenzen der

Übersetzungskritik, München, Max Hueber Verlag

Rifat, O., (20102), Bütün ġiirleri, İst. YKY

Soysal, İ., (201111

), 20. Yüzyıl Türk ġiiri Antolojisi, Ank., Bilgi

Yayınevi

Süreya, C., (201245

), Sevda Sözleri-Bütün ġiirler, İst., YKY

Page 213: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

205

Şatıroğlu, A. V., (19858), Dostlar Beni Hatırlasın, (Derl.) Ümit Yaşar

Oğuzcan, İst., Özgür Yayın Dağıtım

Şenocak, Z., (2005), Das Kummerrad /Detli Dolap: Gedichte, Stuttgart,

Dağyeli Verlag

Schimmel, A., (1989), Türkische Gedichte Vom 13. Jahrhundert Bis In

Unsere Zeit, Ank., Kültür Bakanlığı Yayınları

Schimmel, A., (1993), Aus dem goldenen Becher: Türkische Gedichte aus

sieben Jahrhunderten, Köln, Önel Verlag

Schimmel, A., (1995), Ausgewählte Gedichte- Yunus Emre, Köln, Önel

Verlag

Tarancı, C. S., (1997), Otuz BeĢ YaĢ, (Derl. Asım Bezirci), İst., Can

Yayınları

TDK Türkçe Sözlük, (1988), Cilt I-II, İst., Türk Tarih Kurumu Basım Evi

Toklu, M. O., (2003), ġiir Dili ve Çevirisi, Ank., Akçağ Yayınları

Umran, S., (2003), Almanca Manzum Çevirileriyle Ünlü Türk ġiirleri,

İst., İz Yayıncılık

Uyar, T., (201112

), Büyük Saat-Bütün ġiirleri, İst., YKY

Vermeer, J. H. (1990), “Kulturspezifik des translatorischen Handelns”,

Vorträgeanläßlich der GAL-Tagung 1989, Heidelberg,

Universitätsdruckerei Heidelberg

Page 214: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

206

von Wilpert, G. (1989), Sachwörterbuch der Literatur, Stuttgart, Alfred

Kröner Verlag

Wahrig Deutsches Wörterbuch, (1997), Bertelsmann Lexikon Verlag

Yavuz, H., (2010), Büyü’sün Yaz! Toplu ġiirler 1969-2005, İst., YKY

İnternet Kaynaklar:

http://www.istanbul.diplo.de/contentblob/1958962/Daten/40842/Pazarkaya_DD.pdf

(Erişim Tarihi: 14.12.2012)

http://www.tuerkischdeutsche-literatur.de (Erişim Tarihi: 13.01.2012)

http://www.tubaterim.gov.tr/ (Erişim Tarihi: 02.05.2012)

http://tdkterim.gov.tr/bts/ (Erişim Tarihi: 02.05.2012)

http://tez2.yok.gov.tr/ (Erişim Tarihi: 21.01.2012)

Page 215: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

207

ÖZET

Bu çalışmada, Yüksel Pazarkaya‟nın Türkçeden Almancaya çevirdiği şiirler

örneğinde kültürel ardalan problemleri incelenecektir. Eski çağlardan beri üzerinde

durulan ve gerek çevirmenler gerekse araştırmacılar, şiir çevirisinde izlenmesi

gereken yöntemler hakkında öneriler sunmaktalar. Kültürler arası iletişimin önünde

engel teşkil eden ve şiirde de bulunan kültürel öğeler, çeviride de sorunlara neden

olmaktadır. Biçem odaklı metin türü içerisinde saydığımız edebi metinlerde kaynak

odaklı bir çeviri anlayışında erek metin okuyucusunun kaynak metin okurunda

olduğu gibi aynı duyguları, imgesel tasarımları, göndermeleri alımlaması sorun

olarak görülmekte. Bu çalışmada şiirde bulunan kafiye ve vezinin, çeviriyle tekrar

oluşturulması; ikilemeler, deyim ve atasözleri gibi kalıplaşmış yapıların aktarımı;

yeni ve özgün bir anlatım sağlamak için gerçekleştirilen sapmaların erek dile

kazandırılması; şiirde yapılan göndermelerin erek okuyucu tarafından alımlanma

sorunsalı irdelenecektir. Bu çalışmanın amacı, incelenen metinlerde bu sorunlu

noktalara değinip, şiir çevirisinde bu sorunların üstesinden nasıl gelinebileceği

üzerine incelemeler yaparak katkı sağlamaktır.

Anahtar Sözcükler: Şiir; Şiir çevirisi; Kültürel öğeler; Yüksel Pazarkaya;

Çeviribilim; Betimleyici çalışma

Page 216: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

208

ABSTRACT

The aim of this study is to analyze cultural background problems in the context of

Yüksel Pazarkaya‟s poetry translations from Turkish to German. Both translators and

researchers have been making suggestions for methods used in poetry translation

since ancient times. Cultural elements which are the main obstacles of cultural

communication cause problems in poetry translation. Literary texts are style-oriented

texts thus it is a problem for target language readers to percept feelings, images and

references in the same way with source language readers. Translating a poet into

target language with rhyme and meter, transferring of patterns such as reduplications,

idioms and proverbs, transferring deviances into target language which individuate

poet and reception problems of target language readers will be analyzed in this study.

The aim of this study is to point out these problematic areas and make suggestions to

solve these problems in poetry translation.

Keywords: Poetry, Poetry Translation, Cultural elements, Yüksel Pazarkaya,

Translation studies, Descriptive study

Page 217: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

EK

Çevirilen ġairlerin Kısa Biyografileri

1917 yılında doğan A. Kadir (Soysal, 2011: 251), Kuleli Askeri Lisesi‟nde

öğrenciyken okuduğu yasaklı bir kitaptan dolayı tutuklanarak hüküm giydi ve

okuldan atıldı. Ali Akarsu ismiyle de yazan A. Kadir, toplum ve birey sorunları

üzerine şiirler yazmanın yanında yayınevlerinde ve düzelti işlerinde çalışmış,

çeviriler yapmıştır. Tebliğ (1943), Hoş Geldin Halil İbrahim (1959), Dört Pencere

(1962), Mutlu Olmak Varken (1968) isimli kitaplarını yayınlanmıştır. 1980 yılında

çeviri çalışmalarıyla Hasan Âli ve 1983‟te Azra Erhat Üstün Hizmet Ödülü‟nü aldı.

1985 yılında İstanbul‟da vefat etti.

1927 yılında Diyarbakır‟da doğan Ahmet Arif (Soysal, 2011: 380), DTCF‟de

öğrenciyken siyasi sebeplerden dolayı tutuklanmış ve hüküm giymiştir. Halk türkü,

ağıt ve masallarıyla yazdığı ve toplumcu-devrimci şiirlerini derlediği tek kitabı olan

Hasretinden Prangalar Eskittim‟i (1968) yayınlamıştır. Cemal Süreya‟ya Mektuplar

(1993) adlı eseri, ölümünden sonra yayınlanmıştır. 1991 yılında Ankara‟da vefat etti.

1985‟de doğan Ahmet HaĢim (Soysal, 2011: 34), Galatasaray Sultanisi‟nde

okuduktan sonra memurluk ve İzmir‟de Fransızca öğretmenliği, Güzel Sanatlar, Harp

Akademileri ve Mülkiye Mektebinde öğretmenlik yapmıştır. Şiir yazmaya ve

yayınlamaya Galatasara Sultanisi‟nde öğrenciyken başlayan Haşim, İzmir‟de Fecr-i

Ati topluluğuna katılmıştır. Şiirlerini aruzla yazan, aşk ve tabiat konularını işleyerek

Page 218: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

sembolizm akımının anlayışından etkilenen Haşim‟in Göl Saatleri (1921) ve Piyale

(1926) adlı iki şiir kitabı yayınlamıştır. Frankfurt Seyahatnamesi (1933) isimli gezi

kitabı da vardır. 1933 yılında vefat etmiştir.

1909‟da doğan Ahmet Muhip Dranas (Soysal, 2011: 136), Ankara Hukuk

Fakültesi‟nde iki yıl öğrenim görüp daha sonra eğitimini yarıda bırakarak İstanbul

Üniversitesi‟nde Felsefe okumuştur. Güzel Sanatlar Akademisi‟nde, Halkevleri

Kültür ve Sanat Yayınları‟nda, Ankara^da Çocuk Esirgeme Kurumu‟nda ve İş

Bankası‟nda yöneticilikler yapmıştır. Şiirde sese, şekil mükemmelliğine dikkat eden

Dranas, Baudelaire sembolizminden etkilenerek Türk şiirinde yeni bir şiir dili

yaratmaya çalışmıştır. Bütün şiirlerini Şiirler (1974) adıyla yayınlamasının yanında

Gölgeler (1946), O Böyle İstemezdi (1948), Çıkmaz (1977) adlı tiyatro eserleri de

yayınlamıştır. 1980 yılında Ankara‟da vefat etti.

1907 yılında İstanbul‟da doğan Asaf Halet Çelebi, Galatasaray Sultanisinde

okuduktan sonra Adliye Meslek Mektebi‟ne bitirdi. Zabit kâtipliğinde, Osmanlı

Bankası ve Devlet Denizyolları İdaresi‟nde çalıştı. Fars edebiyatını bilen Çelebi, 18

yaşına kadar Gazel ve rubailer yazdıktan sonra serbest nazımla şiirler yazmıştır.

“Doğu- Batı kültürlerini bağdaştırarak, ilhamını Asya Tasavvuf ve dinler tarihinin

ünlü kişilerinden, Eski Doğu medeniyet masallarından alan, egzotik şiirleriyle

tanındı.” (Soysal, 2011: 128). He (1942), Lamelif (1940), Om Mani Fadme Hum

(1953)adlı şiir kitaplarının yanında Mevlana ve Ömer Hayyam üzerine kitaplar da

yayınlamıştır. 1958 yılında İstanbul‟da vefat etmiştir.

1894 yılında doğan ÂĢık Veysel (Soysal, 2011: 50), yedi yaşında geçirdiği bir

çiçek hastalığından kör olmuştur. Babasının aldığı sazla ve âşıkları dinledikçe halk

Page 219: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

türkülerine ilgisi artmış ve kendini geliştirmiştir. Şiirlerini doğa, insan ve çileli

yaşamı üzerine yazan ve 1930‟dan sonra tanınmaya başlanan Âşık Veysel, Köy

Enstitülerinde halk türküsü öğretmenliği yaptı. Âşık Veysel‟in bütün şiirlerini Ümit

Yaşar Oğuzcan 1970 yılında Dostlar Beni Hatırlasın adıyla yayınladı. 1973 yılında

vefat etmiştir.

1925 yılında doğan Attila Ġlhan (Soysal, 2011: 333), İstanbul Üniversitesi

Hukuk Fakültesi‟nde eğitimini yarıda bıraktı ve gazete-dergilerde yayın

yönetmenliklerinde bulundu. Şairliğinin ilk on yılında şiirlerini destan ve duygusal

boyutlu gergin bir hava içinde yazdı. İkinci dünya savaşından sonrası şiirleri

Avrupa‟daki bezginliği ve çöküntüyü yansıtmaya çalıştı. 1955 sonrası şiirlerini

toplumsal sorunların yanında bireylerin sorunlarını da işleyen şiirler yazdı. Yirminin

üzerinde şiir kitabı yayınlayan İlhan‟ın başlıca şiir kitapları: Duvar (1948), Sisler

Bulvarı (1954), Ben Sana Mecburum (1960), Elde Var Hüzün (1982). Deneme ve

çeviriler de yayınlayan ve 1974‟te TDK Şiir Ödülü ile 1975‟te Yunus Nadir

Armağanı‟nı kazanan İlhan, 2005 yılında vefat etmiştir.

1917 yılında doğan Cahit Külebi (Soysal, 2011: 257), İstanbul Yüksek

Öğretmen Okulu Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü okuduktan sonra çeşitli illerde

edebiyat öğretmenliği, Milli Eğitim Müfettişliği ve yurtdışında kültür ataşeliği, kültür

müsteşar yardımcılığı ve TDK Genel Yazmanlığı görevlerinde bulundu. İlk şiirlerini

Nazmi Cahit ismiyle yayınladı. 1940-1950 yıllarında Karacaoğlan‟ın türkülerinden

etkilenerek, kötümser, güvensiz ve temiz bir dille şiirler yazdı. Şiirlerinde zarif

benzetmeler, Anadolu‟dan manzaraları ve insan gerçeklerini kullandı. Adamın Biri

(1946), Rüzgâr (1949), Atatürk Kurtuluş Savaşı‟nda (1952), Yeşeren Otlar (1954) ve

Süt (1965) adlı şiir kitapları yayınlandı. İnceleme kitapları da yayınlayan Külebi

Page 220: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

TDK Edebiyat Ödülü‟nü (1955) ve Yeditepe Şiir Ödülü‟nü (1981) kazandı. 1997

yılında vefat etti.

1926 yılında doğan Can Yücel (Soysal, 2011: 359), DTCF‟de Latince-

Yunanca okuduktan sonra Cambridge Üniversitesi‟nde öğrenimine devam etti. Şiirini

siyasal inançlarıyla yoğuran Yücel, ilk şiirini Yazma (1950) adıyla yayınladı.

Rengahenk (1982), Canfeda (1986) Gece Vardiyası (1990) ve bunların dışında 10 şiir

kitabı bulunan Yücel, 1999 yılında vefat etti.

1931 yılında doğan Cemal Süreya (Soysal, 2011: 437), Siyasal Bilgiler

Fakültesinden mezun olduktan sonra Maliye Bakanlığı‟nda Müfettişlik görevi,

Darphane Müdürlüğü‟nde bulundu. İkinci Yeni şiirine buluş ve söyleyiş biçiminde

yenilikler getirdi. Osman Mazlum adıyla da yazılar yazan şair, Papirüs dergisini

çıkardı. Türkiye Yazıları isimli dergide yönetmenlik yaptı. İlk Kitabı olan Üvercinka

(1958) ile Yeditepe Şiir Armağanı‟nı kazandı. Göçebe (1965) adlı şiir kitabıyla TDK

Şiir Ödülü‟nü kazandı. Beni Öp Sonra Doğur Beni (1973) Güz Bitiği (1988), Sıcak

Nal (1988), Sevda Sözleri (1984) isimli şiir kitaplarının yanında on tane daha şiir

kitabı yayınlamıştır. 1990 yılında vefat etmiştir.

1931 yılında doğan Ece Ayhan, Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini

bitirdikten sonra memurluk, kaymakamlık ve yayınevlerinde redaktörlük

görevlerinde bulundu. İkinci Yeni akımın en çok sözü edilen şairlerinden biri olan ve

yeni motifler, karanlık çağrışımlarla ördüğü şiirlerini Kınar Hanımın Denizleri

(1959), Bakışsız bir Kedi Kara (1965), Ortodokslular (1968), Devlet ve Tabiat

(1973), Yort Savul 1977), Zambaklı Padişah (1981) ve Çok Eski Adıyladır (1982)

Page 221: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

isimleriyle kitaplaştırmıştır. Düzyazılarda da eserler veren Ayhan, 2002 yılında vefat

etmiştir.

1914‟te doğan Fazıl Hüsnü Dağlarca, Kuleli Askeri Lisesi‟nde ve Harp

Okulu‟nda okuduktan sonra on beş yıl orduda görev yaptıktan sonra Çalışma

Bakanlığı‟nda İş Müfettişi olarak çalıştı. İlk kitabını Havaya Çizilen Dünya‟da

ölçülü, uyaklı, âşık tarzı denemelerle yazdı. 1940 yılında Çocuk ve Allah kitabıyla

tanınmaya başlayan Dağlarca, yirminci yüzyılda en fazla şiir yazan şairimiz olarak

dikkat çeker. “Şiirinde mağara devri adamlarından modern çağın insanına kadar,

kişioğlunun iç ve dış dünyasını, yurt ve dünya insanını, çok yönlü davranış ve

çatışmalarıyla işlediği, soyut-somut durumlar üzerinde derinleştiği, bunları yaparken

de arada söyleyiş sağlamlığını ihmal etse bile, kendine vergi hayaller, benzetmeler,

semboller hazinesinden kuvvet aldığı görülür” (Soysal, 2011: 175). En tanınmış

kitapları Çocuk ve Allah, Daha, Çakırın Destanı, Toprak Ana, Aç Yazı, Asu, Türk

Olmak ve Haydi‟dir. İş Bankası Yayınları yayınladığı ve yayınlamadığı bütün şiirleri

Bütün Eserleri adıyla yayınlamıştır. 2008 yılında vefat etmiştir.

1933 yılında doğan Gülten Akın, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi‟ni

bitirdikten sonra eşinin kaymakamlık görevi nedeniyle Anadolu‟nun çeşitli

ilçelerinde yardımcı öğretmenlik ve avukatlık yaptı. “Uzun süre hayatla doğa

arasında tedirgin bir iç dünyanın duyarlığını dile getiren, sonra objektifini bireysel

inceliklerden kitle sorunlarına çevire”(Soysal, 2011: 437) Akın, TDK Şiir Ödülü‟nü

(1965), TRT Sanat Ödülleri Yarışması‟nda Başarı Ödülü (1970), Yeditepe Şiir

Armağanı‟nı (1977), Sedat Simavi Ödülü‟nü kazandı. Başlıca yapıtları Rüzgâr Saati

(1956), Kestim Kara Saçlarımı (1960), Ağıtlar ve Türküler (1976), Seyran (1981),

İlahiler (1983) vb. şiir kitapları yayınlandı.

Page 222: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

1916‟da doğan Ġlhan Berk (Soysal, 2011: 235) , Ankara‟da Fransızca

öğretmenliğini okuduktan sonra ortaokul öğretmenliği, Ziraat Bankası‟nda

mütercimlik görevlerinde bulundu. İkinci Yeni‟de yer alan Berk, TDK Şiir Ödülü‟nü

(1979), Yeditepe Şiir Ödülü‟nü (1983), Simavi Edebiyat Ödülü‟nü (1988) ve

Edebiyatçılar Derneği Onur Ödülü‟nü (1993) aldı. Güneşi Yakanların Selamı (1935),

Kül (1979), İstanbul Kitabı (1980), Delta ve Çocuk (1984), Güzel Irmak (1988) vb.

şiir kitapları yayınlanmıştır. 2008 yılında vefat etmiştir.

1944 yılında doğan Ġsmet Özel, Siyasal Bilgiler Fakültesi‟nde ve Hacettepe

Üniversitesi‟nde Fransız Dili ve Edebiyatı üzerine eğitim gördükten sonra Devlet

Konservatuarında Fransızca okutmanlığı yaptı, dergiler çıkardı. “İkinci Yeni

deneylerinden yararlanarak tazen buluşlar, yoğun söyleyiş, esrarlı ve mistik bir hava

yaratma ustalığıyla kişiliğini pekiştirdi” (Soysal, 2011: 510). Geceleyin Bir Koşu

(1966), Şiirler 1962-74 (1980), Celladıma Gülümserken (1984), Of Not Being A Jew

(2005) başlıca şiir kitaplarıdır.

1935 yılında doğan Kemal Özer, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesinde

Türk Dili ve Edebiyatı eğitimini yarında bırakarak Cumhuriyet Gazetesi‟nde çalıştı.

a, Şiir Sanatı dergilerini çıkaran Özer, İkinci Yeni şairlerinden biri olarak “şairliği,

yeni aşamalarda, toplumsal eylemlere, yurdun ve dünyanın politik-güncel olaylarını

şiirleştirmeye yöneldi” (Soysal, 2011: 475). TDK Şiir Ödülü‟nü (1976), Toprak Şiir

Ödülü (1982), Yunus Nadi Şiir Armağanı‟nı aldı. İki çeviri şiir kitabı bulunan

Özer‟in çocuk ve incelemeleri kitabı da bulunmaktadır. Gül Yordamı (1959), Tutsak

Kan (1963), Yaşadığımız Günlerin Şiirleri (1974), Kimlikleriniz Lütfen (1981),

Çağdaş ve Boyun Eğmeyen (1985) vb. şiir kitapları bulunmaktadır. 2009 yılında

vefat etmiştir.

Page 223: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

1902‟de doğan Nazım Hikmet Ran (Soysal, 2011: 76), deniz subayı olarak

Heybeliada Bahriye Mektebi‟nden mezun oldu ama hastalığı sebebiyle görevinden

uzaklaştırıldı. Moskova‟da ekonomi politik okuduktan sonra yurda döndü.

İstanbul‟da gazete ve dergilerde çalıştı. Harp Okulu‟nda bir arama olayından dolayı

28 yıl hüküm giyerek Anadolu‟nun çeşitli cezaevlerinde yattı. Hayati tehlikesi

bulunduğunu düşünerek Rusya‟ya kaçtı, daha sonra vatandaşlıktan çıkartıldı.

Ömrünün sonunu o dönemin Sovyet devletlerinde geçirdi. İlk başta yazdığı ölçülü,

uyaklı şiiri bırak Rusya dönüşü öz, biçim ve tema bakımından yeni şiirler yazdı,

toplumcu şiirleri kaleme aldı. Çok sayıda oyun, masal, fıkra, mektup yazan şairin

başlıca şiir kitapları Benerci Kendini Niçin Öldürdü (1932), Simavna Kadısı Oğlu

Şeyh Bedreddin Destanı (1936), Kurtuluş Savaşı Destanı (1965), Memleketimden

İnsan Manzaraları ciltleri (1966-67) vb. 1963 yılında Moskova‟da vefat etmiştir.

1914 yılında doğan Oktay Rifat, Siyasal Bilgiler Fakültesi‟nde okudu,

Basın- Yayın Genel Müdürlüğü‟nde, Devlet Demir Yolları‟nda çalıştı. Orhan Veli ve

Melih Cevdet ile çıkardığı Garip adlı kitapla eni Şiir‟in kurucularından oldu.

“Başlangıçta yeni bir hava içinde güçlü aşk şiirleri, toplumcu sanat ilkesinden

hareketle, halk deyim ve söyleyişlerinden, masal ve tekerlemelerden faydalanarak

başarılı taşlamalar, sosyal şiirler yazdı. Son şiirlerinde öz ve biçimi dikkate alarak

estetik planı öne aldı”(Soysal, 2011: 205). Karga ve Tilki ile Yeditepe Ödülü‟nü

(1955), Şiirler kitabı ile TDK Şiir Ödülü‟nü (1970), Necatigil Şiir Aramağanı‟nı

(1984) kazandı. Çok sayıda Roman, şiir çevirisi, tiyatro ve şiir eserleri yayınlanan

Rifat 1988 yılında vefat etti.

1923 yılında doğan Özdemir Asaf, Kabataş Erkek Lisesinde okudu ve

üniversite eğitimini yarıda bırakarak gazetecilik, mütercimlik, matbaacılık yaptı. Şiir

Page 224: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

anlayışını “şairdeki “ikinci kişi” problemini, ikinci kişi ile kendi arasındaki

bağlantıları çeşitli yönlerden derinleştirdiği, yaşayışını dolduran davranışları

soyutlaştırarak bir düşünme planına yükselttiği(…), daha sonraki şiirlerinde

çelişmeli, oyunlu bir mantık düzeninde mısra sayısını çok kere en aza indirdiği”

(Soysal, 2011: 330) görülür. Dünya Kaçtı Gözüme (1955), Sen Sen Sen (1956),

Nasılsın (1970), Yalnızlık Paylaşılmaz (1978), Benden Sonra Mutluluk (1983) ve

birçok şiir kitabı daha basıldı. Asaf, 1982 yılında vefat etti.

1910 yılında doğan Ziya Osman Saba, İÜ Hukuk Fakültesi‟nde okurken

Cumhuriyet gazetesinde çalışmıştır. Varlık dergisinde, Milliyet gazetesi ve çeşitli

dergilerde çalıştı. Yedi Meşaleciler topluluğunun kuruluşunda yer alan Saba,

“çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev-aile sevgisi, yoksul yaşamalarına utanç ve

acıma, Tanrı‟ya kulluk, kadere boyun, küçük mutluluklarla yetinme, ölüm yakınlığı”

(Soysal, 2011: 154) konularını işliyor. Başlıca şiir kitapları: Sebil ve Güvercinler

(1943), Geçen Zaman (1947), Nefes Almak (1957).

1884 yılında doğan Yahya Kemal Beyatlı (Soysal, 2011: 40), Siyasal

Bilgiler Fakültesi‟nde okuduktan sonra Fransa‟da dokuz yıl yaşamış ve yurda

döndüğünde üniversitede dersler vermiştir. Milletvekilliği ve ortaelçiliklerde

bulundu. Klasik divan şiirinin batı şiirinin etkisiyle bütünleştirdi. Şiirlerinde Osmanlı

kültürü ve medeniyetinin izlerini taşır. Şiirlerini aruzla yazan ve makalelerini,

hikâyelerini kitapta toplamayıp dergilerde yayınlanmıştır. Eserleri daha sonra çeşitli

adlarla kitaplaştırılmıştır.1958 yılında vefat etmiştir.

1927 yılında doğan Turgut Uyar (Soysal, 2011: 387), Askeri Memurlar

Okulu‟nda okuduktan sonra subaylık görevlerinde bulundu ve daha sonra istifa

Page 225: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

ederek sivil görevlerde çalıştı. İlk zaman şiirleri kişisel yaşantılarının ve çevresini

anlatan Uyar, daha sonra toplum ve törelerle çalışan bireyin yenilgisini işlemiştir.

1950‟den sonra biçim ve öz bakımından İkinci Yeni‟ye önderlik etmiştir. Yeditepe

Şiir Armağanı‟nı (1963), Necatigil Şiir Ödülü‟nü (1981), Sedat Simavi Vakfı

Edebiyat Ödülü‟nü (1984) kazanmıştır. Başlıca Şiir kitapları Arz-ı Hal (1949),

Türkiyem (1952), Tütünler Islak (1962), Bütün Şiirleri I (1981), Kayayı Delen İncir

(1981) vb. başlıca şiir kitaplarıdır. 1985 yılında vefat etmiştir.

1916‟da doğan Behçet Necatigil İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu‟nu

bitirdikten sonra edebiyat öğretmenliği yaptı. “Şiirde kırk yılını, doğumundan

ölümüne, orta halli bir vatandaşın, birey olarak başından geçecek durumları

hatırlatmaya; ev-aile-yakın çevre üçgeninde, gerçek ve hayal yaşantılarını iletmeye

harcadı” (Soysal, 2011: 241). Başlıca şiir kitapları: Kapalı Çarşı (1945), Evler

(1953), Dar Çağ (1960), Zebra (1970), Kareler Aklar (1975) vb. Kendi adına

1980‟den beri şiir Ödülleri verilmekte. Almancadan çevirileri, oyunlar yazmıştır.

1957 Yeditepe Şiir Armağanı‟nı, 1964‟te TDK Şiir Ödülü‟nü kazandı. 1979 yılında

vefat etti.

1910‟da doğan Cahit Sıtkı Tarancı, Mülkiye Mektebi‟nde okuduktan sonra

Ankara‟da birkaç kuruluşta çevirmen olarak çalıştı, ağır bir hastalığa yakalanınca

Viyana‟da tedaviye gitti ve 1956 yılında orada vefat etti. “Biçim kaygısını ön planda

tuttuğu şiirlerinde yaşamanın ve aşkın güzelliğini övdü, ölümün üstünlüğünü

vurguladı”(Soysal, 2011: 144). Başlıca şiir kitapları: Ömrümde Sükût (1933, Otuz

Beş Yaş (1946) vb. Yazdığı Şiirler Bütün Şiirleri adı altına yayınlandı. Gazetelerde

çıkan hikayeler, yazdığı mektuplar daha sonra kitaplaştırıldı.

Page 226: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

1928‟de doğan Edip Cansever, Yüksek Ticaret Okulu‟ndan ayrıldıktan sonra

ticarete atılp antikacılıkla uğraşmıştır. Şiirlerini “büyük şehirde varlıklı bir

delikanlının yaşama sevincini, tatlı avareliklerini dile getirdi(…), varoluşçuluk

akımından etkilenerek kişinin sınırlı, tekdüze dünya kargaşasında yerini araştıran

düşüncelere”(Soysal, 2011: 420) yer verdi. İkinci Yeni‟nin öncülerinden olan

Cansever, İkindi Üstü (1946), Yerçekimli Karanfil (1957), Ben Ruhi Bey Nasılım

(1976) vb. şiir kitabı yayınlandı. 1958‟de Yeditepe, 1977‟de TDK Şiir ve 1981‟de

Sedat Simavi Vakfı Edebiyat ödüllerini kazandı. 1986‟da vefat etti.

1927‟de doğan Hasan Hüseyin Korkmazgil (Soysal, 2011: 393), Ankara

Gazi Eğitim Enstitüsü‟nde okudu, öğretmenliği politik sebeplerden dolayı kısa sürdü,

çeşitli işlerde çalıştı. Gazetecilikte çeşitli görevlerde bulundu. Mizah dergilerinde

yazdı. Başlıca şiir kitapları: Acıyı Bal Eyledik (1973), Oğlak (1972), Haziranda

Ölmek Zor (1977), Acılara Tutunmak (1981) vb. Gezi, eleştiri kitapları da yazan

Korkmazgil, 1964‟te Yeditepe Şiir Armağanı‟nı, 1970 TRT tarafından verilen Kitap

Başarı Ödülü‟nü kazandı. 1984‟te vefat etti.

1936‟da doğan Hilmi Yavuz (Soysal, 2011: 480), Kabataş Erkek Lisesi‟nde

okudu, İngilitere‟de BBC‟de çalıştı. Çeşitli gazetelerde eleştiri ve inceleme yazıları

yazdı. Türkiye‟deki üniversitelerde felsefe ve uygarlık tarihi okutan Yavuz‟un

başlıca şiir kitapları Bakış Kuşu (1969), Bedreddin Üzerine Şiirleri (1975), Doğu

Şiirleri (1977), Zaman Şiirleri (1987) vb. Düzyazı, anlatı ve eleştiri kitapları çıkardı.

1978‟de Yeditepe Şiir Armağanı‟nı, 1987‟de Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü‟nü

kazandı.

Page 227: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

1915‟te doğan Melih Cevdet Anday (Soysal, 2011: 218), MEB Yayın

Müdürlüğü‟nde danışmanlık, Ankara Kitaplığı‟nda memurluk ve gazetecilik yaptı.

Arkadaşları Orhan Veli ve Oktay Rİfat‟la Yeni Şiir‟in üç öncüsünden biri oldu.

Şiirlerinde ilk başta ağır basan romantik yönleri daha sonra yerini sosyal temellere

bıraktı. 25 çeviri kitabı bulunan Anday‟ın başlıca şiir kitapları: Garip (1941), Rahatı

Kaçan Ağaç (1946), Telgrafhane (1952), Teknenin Ölümü (1975) vb. Deneme, gezi,

oyun, roman, anı kitapları da yazan Anday, 1976‟da Yeditepe Şiir Armağanı‟nı,

1978‟de Sedat Simavi Vakfı Edebiyat Ödülü‟nü kazandı. 2002‟de vefat etti.

Necip Fazıl Kısakürek 1918‟de doğdu, İÜ‟de felsefe okuduktan sonra MEB

tarafından Paris‟e gönderildi, orada eğitimini yarıda bırakıp yurda döndü. Bankalarda

çalıştı, üniversite ve konservatuvarda öğretmenlik yaptı. Şiirlerini “insanın evrendeki

yerini araştıran, madde ve ruh problemlerini, iç âlemin gizli duygu ve tutkularını”

(Soysal, 2011: 120) dile getiren Kısakürek‟in başlıca Şiir kitapları Ben ve Ötesi

(1932) ve Çile (1962) adlı eseridir. Hikâye, oyun, inceleme, makale, fıkra kitapları

bulunan şair 1983 yılında vefat etmiştir.

Orhan Veli Kanık (Soysal, 2011: 192) 1914‟te doğdu, üniversite eğitimini

yarıda bıraktı, MEB Tercüme Bürosu‟nda çalıştı. Şiiri kalıplardan, söz sanatlarından

kurtarıp daha kısa ve basit bir şekle soktu. Gündelik yaşantılar üzerine yazdı. Garip

Akımı‟n öncüsü oldu. Başlıca Şiir kitapları: Garip (1941), Vazgeçemediğim (1945),

Destan Gibi (1946), Karşı (1949). Bunun dışında düzyazı, eleştiri, hikâye ve çeviri

kitapları yayınladı. Çok genç yaşta bir kaza sonucu beyin kanamasından 1950 yılında

vefat etti.

Page 228: T.C. ANKARA ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER …acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/24734/OnurKoctez.pdf · 2.2. Çeviri Eleútirisi ve Çevirinin Metin Türleri ile İliúkisi.....27

Özdemir Ġnce (Soysal, 2011: 487) 1936‟da doğdu Gazi Eğitim Enstitüsü‟nde

Fransızca okuduktan sonra çeşitli illerde Fransızca öğretmenliği yaptı, TRT‟de

çevirmen olarak çalıştı. 1979 TDK Çeviri Ödülü‟nü kazandı. Başlıca şiir kitapları:

Kargı (1963), Karşı Yazgı (1974), Zorba ve Ozan (1987), Güneş Saati (1990). Çok

sayıda çeviri şiir kitabı yayınlandı. Gazetelerde köşe yazarlığı görevlerinde bulundu.

Tahsin Saraç (Soysal, 2011: 432) 1930 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü‟nde

Fransız Dili okudu, çok sayıda Türkçe eseri Fransızcaya çevirdiği, Fransızca-Türkçe

Büyük Sözlüğü‟nü yayınladı. TDK Çeviri Şiir Ödülü‟nü kazandı (1964), Günümüz

Fransız Şiiri adlı incelemesiyle TDK 1964 Çeviri Ödülü‟nü kazandı. Bir Ölümsüz

Yalnızlık (1965), Güneş Kavgası (1968), Direnmeler (1973), Güvercin Kasapları

(1978), Bir Sevgiyi Görüntüleme (1980) adlı şiir kitaplarını yayınladı. 1989 yılında

vefat etti.

Ülkü Tamer (Soysal, 2011: 491) 1937 yılında doğdu. Gazetecilik

Enstitüsü‟nde okuduktan sonra tiyatroda çalıştı, çevirmenlik yaptı ve Milliyet

yayınlarını yönetti. 1965‟te TDK Çeviri Ödülü‟nü, 1967‟de Yeditepe Şiir

Armağanı‟nı ve 1991‟de Yunus Nadi Öykü Armağanı‟nı kazandı. Başlıca şiir

kitapları: Gök Onları Yanıltmaz (1960), Virgülün Başından Geçenler (1965), İçime

Çektiğim Hava Değil Gökyüzüdür (1966), Seçme Şiirler (1981).

Bülent Ecevit 1925 yılında doğdu. Gazetecilik, Başbakan görevlerinde

bulundu. Işığı Taştan Oydum (1978), Şiirler (1976), El Ele Büyüttük Sevgiyi (1997)

şiir kitaplarını yayınladı. 2006 yılında vefat etti.