335
T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK EDEBİYATI ANABİLİM DALI HALK EDEBİYATI BİLİM DALI XIX. YÜZYIL SOSYAL VE SİYASİ OLAYLARININ ÂŞIK EDEBİYATINA YANSIMALARI YÜKSEK LİSANS TEZİ Hazırlayan Demet ÇORUK Tez Danışmanı Yard. Doç. Dr. F. Ahsen TURAN Ankara - 2007

T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

T.C. GAZİ ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRK EDEBİYATI ANABİLİM DALI

HALK EDEBİYATI BİLİM DALI

XIX. YÜZYIL SOSYAL VE SİYASİ OLAYLARININ

ÂŞIK EDEBİYATINA YANSIMALARI

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan

Demet ÇORUK

Tez Danışmanı

Yard. Doç. Dr. F. Ahsen TURAN

Ankara - 2007

Page 2: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

i

ÖNSÖZ

“XIX. yüzyıl Sosyal ve Siyasi Olaylarının Âşık Edebiyatına

Yansımaları” adlı tezimizde, devrin sosyal ve siyasi olaylarının aşığın duygu

ve düşünce dünyasından geçerek, eserine nasıl yansıdığını tespit ettik. Bu

yüzyılı seçmemizin nedeni hem âşık edebiyatı açısından parlak bir devre

olması, pek çok âşık yetişmesi hem de Osmanlı Devleti’ndeki çözülmeye

bağlı olarak sosyal ve siyasi olaylar bakımından pek çok malzeme

barındırmasıdır.

Çalışmamızda, öncelikle XIX.yüzyıl âşık edebiyatı hakkında bilgi

verdik, ardından da yüzyılın sosyal ve siyasi olaylarını belirledik. Daha

sonraki bölümlerde ise bu olayların şiirlere nasıl yansıdığını kronolojik olarak

gösterdik.

Bu çalışmada incelediğimiz şiirler bize halkın umutları, istekleri,

duyguları, değer verdiği kişiler, olaylara bakış açıları hakkında önemli bilgiler

vermiştir. Yine çalışmamızda önemli bir yer tutan destanlar, tarihe pek çok

açıdan ışık tutmaktadır. Yaşanan hadiseleri kendi dünyasından süzerek dile

getiren şair, hadiselerin halk üzerindeki yansımalarını ortaya koyar. Ancak

burada ele alınan hadiselere tamamen tarih gözüyle bakmamak gerekir.

Çünkü işin içine kişisel düşünce ve duygular girer, bu da tarihi objektiflikten

uzaklaştırır. Burada karşımıza çıkan subjektif bir tarihtir. Ama bu, tarihsel

hadiseleri açıklarken bu şiirlerden yararlanamayacağımız anlamına gelmez.

Yine çalışmamızda göze çarpan bir başka nokta ise, âşıkların kitleleri

peşinden sürükleyebilme gücüne sahip olmasıdır. Bu nedenle çok önemli bir

misyona sahip olan âşıklara, padişahlar tarafından da büyük ilgi

gösterilmiştir. Âşıkların bu gücü tartışılmaz olarak herkesçe kabul

edilmektedir.

Çalışmamız, âşıkların devrin sosyal ve siyasi olaylarına büyük

duyarlılık gösterdiğini ortaya koymuştur. Bu duyarlılıkla ele alınan eserler,

yüzyıla ayna tutmaktadır. Bizzat olaylara tanık olmuş bireylerin belleğe dayalı

anlatıları, tarihsel çalışmalar için önemli malzemedir.

Page 3: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

ii

Hazırladığımız çalışmada “Tarihi Yeniden Kurma Kuramı”ndan

yararlandık ve eserleri bu kuram doğrultusunda inceledik. Çalışmamızı XIX.

yüzyıl ile sınırlı tuttuk ve kronolojik sıraya dikkat ettik. Amacımız edebi

eserlerin tarihe kaynaklık edebileceği ve bu amaçla edebi eserlerden

yararlanabileceğini ortaya koymaktır.

Çalışmamızda bana her konuda yardımcı olan, fikir veren, bilgi ve

tecrübelerinden yararlandığım değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Fatma Ahsen

TURAN’a teşekkürlerimi sunarım.

Page 4: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

iii

İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ………………………………………………………………………………..i İÇİNDEKİLER………………………………………………………………………iii KISALTMALAR……………………………………………………………………..v GİRİŞ…………………………………………………………………………………1

I.BÖLÜM

1. XIX.YY AŞIK EDEBİYATI……………………………………............................4

II.BÖLÜM 2. XIX.YY SOSYAL VE SİYASİ OLAYLARI……………………………………11 2.1. III.SELİM DÖNEMİ………………………………………………………...11 2.2. II.MAHMUT DÖNEMİ……………………………………………………..12 2.3. ABDÜLMECİT DÖNEMİ………………………………………………….14 2.4. ABDÜLAZİZ DÖNEMİ…………………………………………………….17 2.5. V.MURAT DÖNEMİ……………………………………………………….19 2.6. II.ABDÜLHAMİT DÖNEMİ……………………………………………….19

III.BÖLÜM 3. KÜLTÜREL VE İLETİŞİMSEL BELLEĞİN İCRACILARI OZANLARIN DİLİNDEN XIX.YY SİYASİ OLAYLARI……………………………………...…24 3.1. FRANSA’NIN MISIR’I İŞGALİ…………………………………………...24 3.2. AKKA SAVUNMASI………………………………………………………39 3.3. VEHHABİ AYAKLANMASI………………………………………………41 3.4. KARA YORGİ AYAKLANMASI………………………………………….48 3.5. KABAKÇI MUSTAFA AYAKLANMASI………………………………...51 3.6. BABA PAŞA OLAYI……………………………………………………….57 3.7. MORA AYAKLANMASI…………………………………………………..66 3.8. VAKAY-I HAYRİYE………………………………………………………79 3.9. TEKKELERİN KAPATILMASI……………………………………………85 3.10. OSMANLI-RUS SAVAŞI…………………………………………………86 3.11. FES GİYME DEVRİMİ…………………………………………………...94 3.12. CEZAYİR’İN İŞGALİ……………………………………………………..97 3.13. II.MAHMUT’UN ÖLÜMÜ………………………………………………..99 3.14. TANZİMAT FERMANI………………………………………………….104 3.15. NİZİP SAVAŞI…………………………………………………………...111 3.16. GİRİT AYAKLANMASI………………………………………………...117 3.17. KIRIM HARBİ………………………………………………………...…120 3.18. İSKAN ÇALIŞMALARI………………………………………………....154

Page 5: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

iv

3.19. HERSEK AYAKLANMASI………………………….………………….160 3.20. SULTAN ABDÜLAZİZ’İN ÖLÜMÜ……………………………………166 3.21. ÇERKES HASAN VAKASI……………………………………………..170 3.22. II.ABDÜLHAMİT DEVRİ……………………………………………….172 3.23. OSMANLI-RUS SAVAŞI………………………………………………..175 3.24. AYASTAFANOS AYAKLANMASI……………………………………176 3.25. ERMENİ AYAKLANMASI……………………………………………..215 3.26. TÜRK-YUNAN SAVAŞI……………………………………………..…219

IV.BÖLÜM

4. KÜLTÜREL VE İLETİŞİMSEL BELLEĞİN İCRACILARI OZANLARIN DİLİNDEN XIX.YY SOSYAL OLAYLARI……………………………………...226 4.1. DEVRİ ELEŞTİREN ŞİİRLER……………………………………………226 4.2. RÜŞVETİ ELEŞTİREN ŞİİRLER………………………………………...258 4.3. RİYAKAR DİNDARLARI ELEŞTİREN ŞİİRLER……………………....264 4.4. SALGIN HASTALIK KONULU ŞİİRLER……………………………….275 4.5. DEPREM KONULU ŞİİRLER……………………………………………283 4.6. KURAKLIK KONULU ŞİİRLER…………………………………………290 4.7. YANGIN KONULU ŞİİRLER…………………………………………….305 4.8. SEL KONULU ŞİİRLER………………………………………………….308 4.9. DEVLET YÖNETİMİNİ ELEŞTİREN ŞİİRLER…………………………310 4.10. DEVLET YÖNETİMİNİ ÖVEN ŞİİRLER………………………………315 4.11. FAKİR VE ZENGİN ARASINDAKİ ADALETSİZLİĞİ ELEŞTİREN ŞİİRLER………………………………………………………………………..316 4.12. CEHALETİ ELEŞTİREN ŞİİRLER……………………………………...319 SONUÇ…………………………………………………………………………….321 KAYNAKÇA………………………………………………………………………323 ÖZET………………………………………………………………………………328 ABSTRACT………………………………………………………………………..329

Page 6: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

v

KISALTMALAR

Bak ……………………………………………Bakanlığı

c …………………………………………….Cilt

Der ……………………………………………Derneği

Kül …………………………………………… Kültür

Mat ……………………………………………Matbaası

Meb ……………………………………………Milli Eğitim Bakanlığı

Vak ……………………………………………Vakfı

yar …………………………………………… Yardımlaşma

yay ……………………………………………Yayınları

yy …………………………………………… Yüzyıl

Page 7: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

1

GİRİŞ

Edebiyat ile tarih daima çok sıkı bir ilişki içinde olmuştur, tarihsel

hadiseler edebi eserlere malzeme teşkil etmiştir. Bu nedenle tarihsel

hadiselerin bizzat yaşandığı dönemde edebi eserlere yansıması, daha sonra

bu hadiseleri açıklarken bu eserlerin bize kaynaklık edebileceğini gösterir.

Halkbilimciler başta olmak üzere diğer sosyal ve beşeri bilimlere

mensup bilim adamlarından bazıları, tarihin elde çok az delil bulunan

kaybolmuş dönemlerini kavrayabilmek için halkbilimi ve halk yaşamı

malzemelerinden yararlanmayı düşünmüşlerdir ( Çobanoğlu, 2002:144 ).

Tarihi yeniden kurma kuramına göre, halkbilimi ürünlerinden

yararlanarak tarihin bilinmeyen yönleri aydınlatılabilir.

İnsanın algıladıklarından elde edilen tarihsel kaynakların tümü

özneldir, ama yalnızca sözlü kaynaklar bu öznelliğe meydan okumamızı, gizli

gerçeğe ulaşmak umuduyla belleğin katmanlarına inmemizi ve karanlıklarına

girmemizi sağlar ( Thompson; 1999:132 ).

Her bağlayıcı yapının temel ilkesi tekrarlamadır. Böylece olaylar

dizisinin sonsuzda kaybolması önlenir ve bir ortak kültürün unsurları olarak,

tanınabilir ve hatırlanabilir örneklere dönüşmesi sağlanır (Assmann, 2001:

21).

Hiçbir belleğin geçmişi olduğu gibi koruması mümkün değildir. Bellek

yeniden kurma işlemine dayanır. Geçmiş bellekte olduğu gibi kalmaz,

ilerleyen şimdiki zamanın değişken ilişkileri çerçevesinde sürekli olarak

yeniden örgütlenir. Yeni olan da,sadece yeniden kurulan geçmiş biçiminde

ortaya çıkabilir ( Assmann, 2001: 44-45 ).

Bir gerçeğin bir grubun belleğinde yer etmesi için gerçek belli bir kişi,

yer yada olay biçiminde yaşanması gerekir. Ama öte yandan, bir olayın bir

gurubun belleğinde kalabilmesi için de anlamlı bir gerçekle zenginleşmesi

gerekir (Assmann, 2001: 41-42 ).

Bellek, kültürel bellek ve iletişimsel bellek olmak üzere ikiye ayrılır.

İletişimsel bellek yakın geçmişe ilişkin anıları kaplar. Bunlar kişinin

çağdaşları ile paylaştığı anılardır. Bunun en tipik örneği kuşağa özgü

Page 8: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

2

bellektir. Bu bellek tarihi olarak grupla bağlantılıdır, zamanla oluşur ve

zamanla yok olur; daha açık ifade edersek taşıyıcıları ile sınırlıdır. Sahibi

öldüğü zaman bir başka belleğe yer açar.

Kültürel bellek geçmişin belli noktalarına yönelir. Geçmiş onda da

olduğu gibi kalmaz, daha çok anının bağlandığı sembolik figürlerde

yoğunlaşır. Kültürel bellek için, gerçek değil hatırlanan tarih önemlidir. Hatta

kültürel bellekte tarihin, hatırlanan tarihe ve ardından efsaneye dönüştüğü

söylenebilir. Tarih hatırlama yoluyla efsaneye dönüşür. (Assmann, 2001: 54-

55).

Tarih, bellek değildir, çünkü evrensel bir bellek yoktur. Sadece ortak ve

gruba özgü, yani “somut kimlikli” bellek vardır. Her ortak bellek zaman ve

mekanla sınırlı bir gruba aittir. Olayların tümü ancak, onları hatırlayan grubun

belleğinden ayrılarak, gerçekleştikleri sosyal çevrenin düşünce yaşamındaki

bağlarından çözülerek, kronolojik ve mekansal bir şemanın ötesinde hiçbir

şey kalmadığı zaman ortak bir tabloda toplanabilir (Assmann; 2001: 47 ).

Geçmişin hatırlanmadığı, yani yaşanmadığı anda tarih öne çıkar. Tarih

genelde geleneğin yok olduğu,sosyal belleğin kaybolduğu noktada başlar.

Tarihçinin egemenliği de, geçmişin artık bir mekanının olmadığı yani yaşayan

grupların ortak belleği tarafından kullanılmadığı zaman ortaya çıkar. Tarih için

gerçek geçmiş, yaşayan grupların düşüncesinin yer aldığı mekanın dışında

kalanlardır (Assmann, 2001: 48 ).

Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla

yapılan konuşmalarla açığa çıkan anılara dayanan araştırmaları, tarihin bir

dalı olan “sözlü tarih”in konusunu oluşturuyor. Bu anlatılar ve anılarda ortaya

çıkan tarih biçimi, “günlük yaşamın tarihi” , bir çeşit “halk tarihi” olarak

nitelendirilebilir. “Sözlü tarih”in tüm araştırmaları yazı kültürüne sahip olan

toplumlarda bile canlı tanıklıkların 80 yıldan daha ötesine gidemediğini

gösteriyor. Bu noktadan sonra devreye giren “kayan boşluğun” ardından

kökene ilişkin anlatıların yerini okul kitaplarının ve anlatıların verdiği bilgiler,

yani resmi tarih alır (Assmann, 2001: 54-55).

Uzak geçmiş ve tarih içinde, tarih yazımı sırasında, yazılı ortam

kaynaklarının yetersiz kaldığı zamanların ve durumların açıklanmasında ve

Page 9: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

3

ifade edilmesinde, elimizde sadece sözlü ortam kaynakları olabilir.

Bilinmeyen zamanların ve durumların açıklaması bu kaynaklar ile yapılabilir

(Yıldırım, 1998 :91 ).

Sözlü ortam kaynağı, hangi biçim içinde ifade ediliyorsa edilsin, zaman

içinde geçip geldiği yüzyılların bilgisini, tarihi olgu ve eylemlerini sınırsız

sayıda yeniden düzenleyerek gelen, veya kayda geçiren bir sözel belge

niteliği taşır. Burada tarihi olgu ve tarihi gerçek, iç içe geçmiş bir biçimde

dokunur. Sözlü ortam kaynakları, tarih açısından bu tabiata ve özelliğe

sahiptir (Yıldırım, 1998: 91).

Folklorun gözlemlediği, dikkate aldığı tarihi olgu ve tarihi gerçekler,

toplumsal ilişkiler ve işlemler, aynı dili ve ortak çıkarları ortak çevre içinde

paylaşan, koruyan ve bunlar için sürekli bir dayanışma ve birlikte yaşama

düzeni kuran ve birbirine benzeşen insanlar topluluğunda gerçekleşir. Bu

olgular, tarihi gerçekler, kurumlar, kurumlar ve insanlar, ilişkiler, ilişkiler

düzeni, tüm işlemler, yaratma ve üretme, tüm anlatım biçimleri ve içerikleri,

toplum üyelerinin birbiriyle, toplumla ve çevre ile ilişkileri ve tutumları;

toplumu ve toplum dışında kalanları görme açıları, hayat tarzı, algılama ve

açıklama türleri; bütün bu işlemler toplamı, belli bir toprak, tabiat ve coğrafya

üzerinde gerçekleşir. Bunlar, sözlü ortam anlatıcıları tarafından kuşaktan

kuşağa sözlü geçiş ile aktarılır. Dolayısıyla, kaynakların muhafaza ettiği

bilgiler, tarihi zaman ve mekan boyunca, değişme, ekleme ve çıkarma

işlemlerine, yeniden düzenlenip yeniden dokunmalara uğrayabilir. Söz

dokuması ile ortaya çıkan tarihi kaynak, sadece tarihi değil aynı zamanda

toplumu veya ulusu tüm özellikleri ile geleceğe taşır ( Yıldırım, 1998: 93 ).

Bizim bu çalışmada amacımız, XIX.yy siyasi ve sosyal olaylarının âşık

edebiyatına nasıl yansıdığını göstermek ve bu şiirlerin tarihe kaynaklık

edebileceğini ortaya koymaktır.

Page 10: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

4

I.BÖLÜM

1.XIX.YÜZYIL ÂŞIK EDEBİYATI XVI. Yüzyıldan beri gelişimini sürdüren âşık edebiyatı XIX. yüzyılda

daha büyük önem kazanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu’nun her tarafında

aşıkların sayısı artmış, aşık zümreleri oluşmuştur ( Artun, 2001 : 41).

Bu yüzyılda yetişen sanatkarlar, Âşık edebiyatının en başarılı ve en

kalıcı sesleri olmuşlardır. Bu yüzyılın şairleri bir taraftan klasik edebiyat

çerçevesi içinde gittikçe daha fazla kuvvetlenen mahallileşme cereyanının da

tesiriyle, yüksek sınıf arasında daha mühim bir yer tutmaya başlamıştır

(Köprülü, 1962 : 525 – 526).

Divan edebiyatında mahallileşme akımı artarken, diğer yandan âşık

şiiri divan edebiyatı etkisine daha fazla girerek halktan ve halk zevkinden

uzaklaşma eğilimi göstermeye başlamıştır. Âşıklar, Âşık Ömer ve Gevheri

etkisinde kalarak aruz ölçüsünü, divan şiirinin nazım şekillerini daha çok

kullanmaya başlamışlardır. Hece ölçüsüyle yazdıkları şiirlerde de daha çok

Arapça ve Farsça kelime, terkip ve tamlamalar kullanmaya başlamışlardır

(Köprülü, 1962 : 43).

Emrah, Bayburtlu Zihni, Dertli gibi bu asır içinde söylemeye başlamış

saz şairlerinin eserleri, kelime ve hayal itibariyle hatta umumi hava ile klasik

şiire çok yakındır (Tanpınar, 1982 : 102).

Halk şiiri üzerindeki klasik edebiyat tesirinin yanı sıra, halk şairlerinin

de alim ve münevver kesim üzerinde tesirleri açıkça görülmektedir (Köprülü,

1989 : 222).

XIX yüzyılda İstanbul, âşık edebiyatının gelişmesi bakımından çok

uygun bir çevre olmuştur. Bunda, II. Mahmut’un âşıkları korumasının payı

büyüktür. Âşıklık geleneği ve âşık edebiyatı yeniden canlanmıştır.

XIX.yüzyılın sonlarında büyük yerleşim merkezleri ve özellikle İstanbul’daki

kuvvetli âşıklık geleneği, yerini başka bir geleneğe “semaî kahvelerine”

bırakmıştır.

Ancak âşık kahvelerinin yerini tutmaya çalışan semaî kahveleri

gelenekten kopmuş eski ortak özelliğini kaybederek, dar bir çevreye seslenen

Page 11: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

5

bir zümre edebiyatı karakteri almaya başlayan âşık edebiyatının eski

canlılığını kazanmasına yetmemiştir (Köprülü, 1962 : 43).

XIX.yüzyıl, âşık edebiyatının İstanbul’da saray ve konaklara da girdiği

bir dönem olmuştur. Âşıkların yetişmesinde önemli bir yeri olan yeniçeri

ocaklarını kaldıran II. Mahmut âşıkları koruyarak saraya almıştır. Âşık

fasıllarından hoşlanan II. Mahmut, Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinden

sonra şehir çevrelerinde aşıklar ve âşık edebiyatı önemini kaybetmeye

başlamıştır (Artun, 2001).

Âşık tarzı, köy kahvelerinden mesire alemlerine oradan da saraylara

terfi ederek, ümmilerden, en yüksek alimlere kadar herkesin manevi hayat

ihtiyacını temin etmiştir. O devir hanende ve sazendelerinin tertip ettiği şarkı

mecmuaları bizi bu mesele hakkında aydınlatmaktadır. Bu kaynaklara göre

en mühim musiki fasıllarında bile âşık tarzında eserler ve mahalli türküler

kıymet bulmuştur (Köprülü, 1989 : 220).

Zaten Osmanlı hayatının, hemen her safhasında, konaklarda,

kahvehanelerde, meyhanelerde, kervansaraylarda, tekkelerde, mesirelerde,

aşıkların büyük yer ve ehemmiyetleri vardı (Köprülü, 1989 : 212).

XIX. Yüzyılda da daha önceki yıllarda olduğu gibi âşıklar, memleketin

dört köşesinde, büyük şehirlerde özellikle İstanbul’da muntazam bir teşkilata

sahiptir. Asker ocaklarında yetişen aşıklar yanında, bu işi kendisine meslek

haline getiren âşıklarda bulunmaktadır. Bu âşıklar kendi aralarında

teşkilatlanmışlardır. İstanbul’da bulunan âşık kahveleri, aşık fasıllarına mekan

teşkil etmekteydi. Bilhassa Tavuk Pazarındaki bir kahve âşıkların en büyük

merkeziydi (Köprülü, 1962 : 527).

İmparatorluğun iyiden iyiye parçalanmaya yüz tutması, bir takım siyasi

ve sosyal inkılapların gerçekleştirilmesi, âşıklarımızın da yeni ufuklara

yönelmelerine yol açmıştır. Artık sadece sevgi, tabiat ve savaş konulu şiirler

söylenmiyor adeta birer görüş olarak yeni fikirler ileri sürülüyordu. Önemli

bazı olaylar da şiirlerin konularını teşkil ediyordu. Kabakçı Ayaklanması

(1803), Alemdar Mustafa Paşa’nın öldürülmesi (1808), Yeniçeriliğin

kaldırılması (1826), Bektaşi Tekkelerinin kapatılması (1826) gibi sosyal

hadiselerin vuku bulması; ayrıca Sırp İsyanı (1806), Mora İsyanı (1820) ve

Page 12: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

6

Hersek İsyanı (1875) gibi tarihi hadiseler aşık şiirlerinin konuları arasında yer

almaktadır (Sakaoğlu, 1992 : 294).

Âşık edebiyatı, Osmanlı İmparatorluğunun sosyal yapısını ve hayata

bakışını yansıtır. Büyük tarihi olaylar karşısında halkın sevinçlerini,

üzüntülerini, devlet büyükleri hakkında duygularını anlatan destanlar tarihi

birer belge niteliğindedir. Âşık, çağına tanıklık etmesi, yaşanılan hayattan

kesitler sunması yönüyle işlevseldir. Âşık edebiyatı, kültür tarihine de

kaynaklık eder (Köprülü, 1962 : 42).

Bu yüzyılda, aşık şiirleri arasında sıkça destanlara rastlanmaktadır.

Özkul Çobanoğlu, destanların sözlü kültür ortamında haber verme,

bilgilendirme gibi didaktik işlevleri yarine getirdiğini söyler (Çobanoğlu, 200

:315).

Destanın mesajı yaşanan hayatta yer alan bir olaydan bir nesneden bir

kavramdan harekete, geleneksel kültürün söz konusu hususlarda verdiği

değer hükmünün güncelleştirilerek tekrarından ve tenkidinden ibarettir.

Destanlarda, toplumda yerleşmiş değerlerin güncel bir olay etrafında işlenişi

ile toplumun gündemine getirilmesi söz konusudur (Çobanoğlu, 2000 : 313).

Destanlar; bir kahramanlık hikâyesini veya bir olayı anlatan âşıkların

koşma nazım biçiminde yazdığı şiirlerdir, olaylar hikaye etme temeline dayalı

olarak anlatılır. Âşığın yaşadığı çağdaki sosyal yapıyı belirlemek açısından

önemlidir. Âşıklar destanlarında toplumu derinden etkileyen çeşitli olayları,

hayat sahnelerini, yankı uyandıran savaşları, ayaklanmaları, kıtlık, deprem,

yangın, salgın vb. konuları işlerler. Anlatım biçimi hikaye etmedir (Yetiş,

1994: 202-204), (Koz, 1985 : 95).

Âşıklar destanlarında toplumsal, tarihsel, bireysel olgu ve durumlar

karşısında epik-lirik olarak nitelendirebileceğimiz söyleyiş geliştirmişlerdir,

halkın ortak duygu ve düşüncelerini dile getirmeleri bakımından Türk

kültürünün korunmasında kültür taşıyıcıları olarak görev yapmaktadırlar.

Âşıklar dışa dönüktür, siyasal ve toplumsal olaylara karşı duyarlıdırlar. Onlar

tanık olduğu, yaşadığı ve duyduğu olumsuz durumları yargılar, eleştirir

(Artun, 2000 : 296).

Page 13: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

7

Destanlarda tarihi olayların geçtiği zamana ait yaşayış, düşünüş ve

inanışların izleri vardır. Destanlar bu yönleriyle eski ve yeni kültür arasında

bir bağdır. Destanlarda, tarih kitaplarında yer almayan halkın duygularını

buluruz. Destanlar toplumun değer verdiği kişi ve olayları anlatmaları, halkın

umut ve isteklerini yansıtmaları yönüyle hayata açık yapıya sahiptirler.

Toplumları derinden etkileyen savaşlar âşıkların şiirlerine de konu olmuştur

(Koz, 1985 : 96)

Âşıklar savaş konulu destanlarında katıldıkları ya da başkalarından

dinledikleri savaşları kendi gözlem ve yorumlarıyla ele alırlar. Bu tür destanlar

genellikle savaşa katılan veya kahramanlık gösteren kahramanların ağzıyla

anlatılır. Savaşları konu alan destanlarda en dikkati çeken nokta, savaşların

toplum üzerinde bıraktığı olumsuz etkilerdir. Destanlar savaşların halk

üzerindeki psikolojik ve sosyal etkisinin şiirleşmiş bir anlatımıdır (Özdemir,

1991 : 53).

XIX. Yüzyıla kadar pek görülmeyen zamandan, değerlerin değer

yetiştirmesinden, bir başka ifadeyle sosyo-kültürel değişmeler karşısında

tenkit ve şikayet destanlarının ortaya çıkışı ve özellikle matbaa ile birlikte

oluşan yazılı kültür ortamında bunların bastırılarak geniş kütlelere satılışı ve

kamuoyu oluşturuşu da, aşık tarzının XIX.yüzyılda yerli değer ve kurumların

sözcülüğünü üstlenmesinde önemli rol oynamış hususlardır. XIX.yüzyılda ne

medrese ne de tekkeler böylesine birincil derecede bir işlev üstlenebilecek bir

yapıdaydılar (Çobanoğlu, 2000 : 141).

Aşıklar ele aldıkları konuyu toplumun yapısını göz önünde

bulundurarak, destanlarının toplumda görmesini istedikleri iş veya

uyandırmak istedikleri duygu ve düşüncelere uygun düşen söz konusu

kalıplaşmış temayüller, anlatım tutumları veya edalara göre oluşturmaktadır.

Bir aşık destan yapmak üzere seçtiği bir konuyu, eseriyle toplumda

uyandırmak istediği duygulara bağlı olarak yedi şekilde ele alabilir. Bunlar

güldürme ve eğlendirme, şikayet etme, övme, yerme, öğüt verme,

bilgilendirme ve yas tutturmadır (Çobanoğlu, 2000 : 91).

Destanların fonksiyonlarını Çobanoğlu şöyle sıralamıştır: Askerlerin

moralini yüksek tutmak, işgal altında kalan yörelerin halkını örgütlemek,

Page 14: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

8

iktidarın icraatlarının propagandasını yapmak, iktidarı yıpratmak, sistemli

tenkitler, kendi görüşlerini tanıtmak, reklam amaçlı kullanım, eğitim amaçlı

kullanım, habercilik amaçlı, eğlendirme amaçlı kullanım (Çobanoğlu, 2000 :

121).

XIX.yüzyılda en dikkati çeken olaylardan biri de âşık kolu adını

verdiğimiz usta-çırak ilişkileridir. Âşıklık geleneğinde önemli rolleri olan âşık

kollarının bu dönemde yer alması önemlidir. Bu kollar ; Emrah kolu, Ruhsati

kolu, Şenlik kolu, Sümmani kolu, Dertli kolu, Huzuri kolu, Derviş Muhammed

koludur. Tekkelerin kurulduğu ve geliştiği şehir ortamlarında aşıkların, tekke

ve medrese kültürüyle yoğrularak XIX. yüzyıl sonlarına kadar geleneksel

tavırlarını sürdürdükleri görülmektedir (Artun, 2001 : 43).

XVI. yüzyılda klâsik şairler arasında çok büyük rağbet kazanmış olan

muamma ve lugaz, ondan sonraki yüzyıllar içinde âşıklar arasında da

yayılmıştır. Özellikle XIX. yüzyılda âşık fasıllarında muamma asmak şaşmaz

bir kaide halinde yerleşmiştir (Köprülü, 1989 : 188).

Aşıkların ürünleri, müzikle şiirin bir birleşimidir. Çeşitli dönemlerde

kopuz, kara düzen, bozuk, tambura, çöğür gibi sazlar kullanılmıştır. Usta

aşılar özgün ezgiler, makamlar yaratmışlardır. XIX. yy’da İstanbul’da

Tavukpazarı’nda, Tahtakale’de daha çok tulumbacılar ve kabadayılar

tarafından işletilen aşık kahvelerinde sazlı sözlü eğlenceler düzenlenirdi.

Aşıklar kahvenin duvarına asılan ödüllü bağlamayı (muamma) çözmeye

çalışırdı. Bağlamayı çözen aşığın ödülü para, bağlama, tüfek vb. olurdu. Bu

kahveler, 1826 yılında yeniçeri ocaklarının kapatılmasıyla yıktırıldı. Daha

sonra semai kahveleri adıyla yeniden açıldı. Bunlarda daha sonradan yerini

İstanbul’da Beşiktaş, Tophane, Boğazkesen, Eyüp, Hacıoğlu gibi semtlerde

açılan kahvelere bıraktı. Bunlar da 1908 Meşrutiyeti’nden sonra birer birer

ortadan kalkmıştır (Artun, 2001 : 43).

Bir yerde oturmayarak mevsim mevsim bütün memleketi dolaşan, her

yerde âşık fasıllarına iştirak eden şairler, halk arasında büyük bir propaganda

vasıtası olmuştur. Bu nedenle hükümet bu şairlerin kontrolüne dikkat etmiştir.

Hatta hükümet, resmen âşık kahyası olarak tayin ettiği kişiler vasıtasıyla

propagandasını yaptırmıştır (Köprülü, 1962 : 527).

Page 15: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

9

XIX. yüzyılın sonlarına doğru İstanbul’da konuşmalarıyla tavırlarıyla

halis İstanbullu olduğu anlaşılan âşıklar, günün konularını işledikleri irticai

türküleriyle kahvelerde sanatlarını göstermeye başladılar. Kullandıkları

biçimler, cinaslı mani ile büyük şehrin gündelik yaşayışındaki önemli olayların

anlatıldığı destanlardır. Bu şairler, çoğu zaman tulumbacılar arasından

çıkıyordu. Bu sebeple bu şairlere tulumbacı şairler veya meydan şairleri adı

verildi. Bunların şair olarak adı âşıklık geleneği içinde tutunamamıştır.

Şiirlerinin de sanat değeri bulunmadığı için günümüze kadar gelememiştir

(Sakaoğlu 1992 : 294).

Yine bu yüzyılda yetişen bir takım Ermeni aşıklar da vardır ki bunların

bir kısmı Bektaşi tarikatına mensuptur. Bunlar tam manasıyla bir tekke şairi

ve tasavvuf propagandacısı olmamakla beraber zaman zaman eserlerinde bir

dervişlik çeşnisi bulunduğu unutulmamalıdır (Köprülü, 1989 : 552).

XIX.yüzyılda Batıya açılma Türk sosyo-kültürel yapısını belirleyen

kurumları da etkiledi değişime uğrattı. Matbaanın yaygınlaşıp, yazılı ortamın

başlaması sözlü kültür ortamının ürünü olan aşıklık geleneğini de etkiledi. II.

Meşrutiyet ile birlikte sansürün kalkması, gittikçe gelişen basın ve tiyatro

kumpanyalarının faaliyetleri gibi yeni eğlence formları karşısında XIX.yüzyılın

sonlarına doğru ortaya çıkan semai kahvehaneleri işlevlerini kaybederek birer

birer kapanırlar. Semai kahvehaneleri ve çalgılı kahvehaneler İstanbul’a özgü

bir zümre olan külhanbeyi-tulumbacıların kontrolündeydi (Artun, 2001: 42).

Bu yüzyılda âşıkların çoğu okur yazardır. Okur yazar aşıkların yanı

sıra eski geleneğe bağlı aşıklar, dar çevrelerde şiir söyleyerek âşıklık

geleneğini sürdürmeye devam etmişlerdir (Artun, 2001 : 44).

Sonuçta XIX. yüzyıl halk şairlerimiz içinde eski, kuvvetli halk şairi

ananesini devam ettiren pek nadirdir. Yeniçeri ocakları kalktıktan sonra bu

ananenin en verimli yurdu göçebeler arasında olmuştur. Cenuptaki Türkmen

aşiretleri arasındaki yetişmiş Dadaloğlu, Deli Boran, Gündeşlioğlu, Beyoğlu

gibi bir takım saz şairleri daha vardır ki, edebi bakımdan Karacaoğlan

ananesini takip ederler. Yani asıl halk zevkine, halk edebiyatına daha

yakındırlar; aruz veznini ve aşıklara mahsus arûzlu nazım şekillerini

kullanmazlar; dillerinde yabancı kelime ve terkipler yoktur. Kısacası şehir

Page 16: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

10

hayatının doğurduğu aşıklarla, yarı göçebe hayatın ve aşiret muhitinin

doğurduğu bu aşıklar arasında büyük farklar vardır (Boratav, 1991 : 529 –

530).

XIX. yüzyılın önde gelen aşıklarını şöylece sıralayabiliriz : Âşık Şem’i,

Âşık Şenlik, Âşık Tahiri, Bayburtlu Zihni, Bayburtlu Celali, Ceyhunî,

Dadaloğlu, Deliboran, Dertli, Erzurumlu Emrah, Gedaî, Hızrî, Kamilî, Kusurî,

Meslekî, Minhacî, Muhibbî, Ruhsatî, Serdarî, Seyranî, Silleli Sururî,

Sümmanî, Tokatlı Nuri, Tıflî, Bezmî, Devamî vd (Artun, 2001 : s. 44).

Page 17: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

11

II. BÖLÜM

2.XIX.YÜZYIL SOSYAL VE SİYASİ OLAYLARI

2.1.III. SELİM DÖNEMİ (1789 – 1807) III. Selim 1789’da I. Abdülhamit’in ölümünden sonra tahta çıktı.

Şehzadeliği sırasında ıslahatlar yapmayı kafasına koymuştu. Çünkü o sırada

devlet işleri son derece düzensizdi. Osmanlı devleti zor günler geçiriyordu.

Savaşlarda büyük kayıplar veriliyordu. III. Selim savaşları sürdürdüyse de,

Osmanlı Devleti’nin yenilgileri üstüne 1791’de Avusturya ile Ziştovi (1791),

Rusya ile Yaş (1792) antlaşmalarını yaptı.

Barış dönemine girilince reform hareketlerine girişti. Avrupa’nın bilim

ve tekniğinden yararlanarak gerçekleştirmeye çalıştığı ve Nizam-ı Cedit (Yeni düzen) adını verdiği hareketin ilkelerini saptadı.

XIX. Asır başlarında Osmanlı Devleti’ni yakından ilgilendiren en önemli

olay Fransa’nın Mısır’ı işgaliydi. 1798’de Mısır’ı işgal eden Fransa’yı

Mısır’dan çıkarmak Osmanlı Devleti’nin İslâm dünyasında azalmış itibarını

artırmanın tek yoluydu. Bunun için her yola başvurdu. Bu ortam içinde, sözde

merkezi idarenin otoritesini artırmak için, Mısır’a Arnavut birlikleri ile gelen

Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Memlük beylerinin muhtariyet arzularını ve

aralarında sonu gelmeyen çatışmaları istismar ederek az zaman içinde

hakimiyetini kurmuştu. Mısır’a vali tayin edilen Tahir Paşayı öldürttü, küçük

bir Nizam-ı Cedit birliğini yendi. Merkez orduyu da başarısızlığa uğratınca III.

Selim, Mehmet Ali’yi vali olarak tanımak zorunda kaldı.

Fransa’nın Mısır’ı işgali yalnız Mehmet Ali idaresinde fiilen yarı muhtar

bir ülke yaratmakla kalmamış, Fransız ordusunu örnek alarak Nizam-ı Cedit kurmuş olan Müslümanlar arasında III. Selim’i destekleyen gruba karşı

itimatsızlığa sebep olmuştu. İşte bu ortam içinde Necid’de başlayan

Vehhâbiler İsyanı, 1802’de yeniden alevlendi. Vehhâbiler isyanı aslında

yalnız bir iktidar ve mevki davası değildi. Onlar “medeniyet” adına ithal edilen

Avrupa kültürünün İslam devlet ve toplum ilkeleriyle bağdaşamayacağını ve

getirilen yeniliklerin İslâm toplumunu içten çökerteceğini iddia ediyorlardı.

Page 18: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

12

İslamiyet’in temel ilkelerini korumak gerekçesiyle İslamiyet’in siyasi temsilcisi

ve savunucusu mevkiinde olan Halife’ye yani Osmanlı Padişahına karşı

giriştikleri savaş III. Selim ve haleflerinin İslam dünyasındaki nüfuzlarını

zedelemiştir. Vehhâbi isyanı, 1817-1818’e kadar aralıklarla devam etmiş ve

asrın sonunda tekrar canlanmıştır.

XIX. Asrın başında Sırp İsyanı (1804) patlak verdi. Sırp

ayaklanmasının asıl sebebi, yeniçeri yamaklarının Sırp prenslerine baskı

yapması, ellerinden topraklarını almak suretiyle mevki ve menfaatlerini

tehlikeye sokmuş olmalarıydı. Rusya ve Balkanlardaki Hıristiyanlar da

Sırplara destek oldu. Sırplar Osmanlı Devleti’nin hatalarından istifade edip,

askeri güçlerini kuvvetlendirdikten sonra, temsilci meclisi kurdular ve bunu

daha sonra senato haline getirdiler. Semendire geçici olarak Sırbistan’ın

başşehri oldu.

III. Selim, askeri başarısızlıklarının ana nedenini Yeniçeri Ocağının

bozulmasında görerek, bu ocağı bütünüyle kaldırmayı tasarlayıp, önce

Nizam-ı Cedit adlı yeni bir ordu kurdu. Durumdan hoşnut olmayan yeniçeriler

Kabakçı Mustafa önderliğinde ayaklandılar ve Nizam-ı Cedit’in

lağvedilmesini istediler. III. Selim kan dökülmesinden yana olmadığı için

yeniçerilerin isteğine boyun eğerek Nizam-ı Cedit’i kaldırdı. İsyancılar

şeyhülislamı da razı edip, fetva alarak, III. Selim’i tahttan indirdiler ve yerine

IV. Mustafa’yı getirdiler. III.Selim’in ıslahat hareketlerini destekleyen Alemdar

Mustafa Paşa Topkapı Sarayı’nı bastı. Tahtı bırakmak istemeyen IV.

Mustafa, III. Selim’i boğdurttu. Bunun üzerine Alemdar Mustafa Paşa IV.

Mustafa’yı tahttan indirdi ve II. Mahmut padişah oldu (Türk ve Dünya Tarihi,

c. 8, 1985 : 2421 – 2422).

2.2.II. MAHMUT DÖNEMİ (1808 – 1839) II.Mahmut, 1808’de tahta çıktı ve Alemdar Mustafa Paşa’yı

sadrazamlığa getirdi. Bu dönem Osmanlı tarihinin en çalkantılı dönemiydi.

II.Mahmut, XVII. yy sonlarına doğru iyice yozlaşan ve bir türlü

düzeltilemeyen yeniçeri ocağını kaldırdı (1826). Vakayı Hayriye (hayırlı olay)

adı verilen bu olay halk tarafından çok olumlu karşılandı. Yeniçeri Ocağı’nın

Page 19: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

13

yerine “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” adı altında yeni bir askeri ocak

kuruldu.

Alemdar Mustafa Paşa yeniçerilerin ayaklanması üzerine 1808’de

öldürüldü. Yine bu dönemde Navarin Olayı, Mehmet Ali Paşa ayaklanması ve Yunan isyanı meydana geldi.

Yunan ayaklanmasının 1821-1824 devresi, Osmanlı Devleti’nin

ayaklanmacılarla tek başına uğraştığı ve kendi iç sorunu olarak gördüğü

devreydi. Ayaklanmanın ilk belirtisi Boğdan’da görüldü. Bu ilk ayaklanma

bastırıldı. Ardından Mora’da yeni bir ayaklanma başladı. II.Mahmut, Mora

ayaklanmasında parmağı olan Rum Patriğini resmi elbisesi ile Patrikhane

önünde astırdı. Bu olay bütün Hıristiyan dünyasının protestosuna yol açtı. İlk

tepki Rusya’dan geldi. Avrupa devletleri 1825 yılının Şubat’ında

Petersburg’da toplandılar. Osmanlıdan Yunanlılara bazı ayrıcalıklar

verilmesini istediler. Ayrıca aracılık yapmayı teklif ettiler. Ancak Osmanlı

Devleti bunu bir iç sorun saydı ve teklifleri kabul etmedi.

4 Nisan 1826 yılında İngiltere ile Rusya arasında protokol imzalandı.

Buna göre özerk bir Yunanistan kurulmasını istiyorlardı. Osmanlı Devleti

bunu kabul etmedi. 1827’de İngiliz, Fransız ve Rus donanmaları Navarin’de

bulunan Osmanlı donanmasına ateş açtılar ve Türk donanması ağır kayıplar

verdi (Türk ve Dünya Tarihi, c. 8,1985 : 2423-2430-2431).

Osmanlı Devleti, her üç devletten de Navarin’de yakılan donanması

için tazminat istedi. Devletler suçu Osmanlı kaptanlarının üzerine yüklemeye

kalkınca, Osmanlı her üç devletle de münasebetini kesti.

Navarin olayı, Osmanlı Devletinde büyük tepkilere sebep oldu. Halk

bu olayın sorumlusu olarak Rusya’yı gördü. Padişah II.Mahmut da aynı

duygular içindeydi; Rusya’nın Osmanlıya karşı düşmanca hareket etmekte

olduğunu, devletin iç işlerine karıştığını söyledi.

Osmanlı Padişahı’nın tutumunu ve söylediklerini bahane eden Rusya

26 Nisan 1828’de Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Savaş Tuna ve Kafkasya

olmak üzere iki cephede devam etti. Rus ordusu doğuda Kars, Ardahan ve

Beyazid’i düşürmüş, Erzurum’a yönelmişti. Batıda ise Edirne’ye girdiler.

Page 20: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

14

Rusya’nın teklifi üzerine 1829’da Edirne Antlaşması imzalandı. Rusya

aldığı topraklarını çoğunu geri verdi. Osmanlı ise Rusya’ya savaş tazminatı

ödedi. Ayrıca Osmanlı Devleti, Yunanistan’ın bağımsızlığını kabul etti. Eflak-

Boğdan üzerindeki fiili egemenliğini de yitirdi (Armaoğlu, 1997 : 181 – 183).

1830 yılında Fransa Cezayir’i işgal etti. Osmanlı Devleti bir-iki yıl

içinde peşpeşe önemli toprak kaybına uğradı. Bu olaydan sonra Mısır Valisi

Mehmet Ali Paşa ayaklanması çıktı. Avrupalı devletler de bu isyanı

destekledi. Mehmet Ali Paşa’ya, Girit valiliği verilmiş olmasına rağmen

Suriye’yi de istemekteydi. Bunun üzerine Osmanlı Devleti Rusya’dan yardım

istedi. Bu durum İngiltere ve Fransa’yı telaşlandırdı ve Mehmet Ali Paşa’yı

antlaşma konusunda zorladılar. 1823 yılında Kütahya Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre Suriye valiliği Mehmet Ali Paşa’ya, Cidde

valiliği ise oğlu İbrahim Paşa’ya verildi (Türk ve Dünya Tarihi, c. 8,1985 :

2432).

2.3.ABDÜLMECİT DÖNEMİ (1839 – 1861) 1839 yılında tahta çıkan Abdülmecit, barışçı bir siyaset izlemeyi

amaçladı. Saltanatının dördüncü ayında, daha öncekilerden çok farklı yeni bir

ıslahat dönemi başlattı. 3 Kasım 1839’da Gülhane Hattı Hümayunu’nu

(Tanzimat Fermanı) Mustafa Reşit Paşa okudu. Yeni ıslahat programı

“Padişahın Fermanı” olarak ilan edildi (Türk ve Dünya Tarihi, c. 8,1985 :

2436).

Yeni kanunların dayandırılacağı ilkeler şunlar olacaktı :

a. Müslüman ve gayrı Müslim bütün halkın mal, namus ve can

güvenliğinin sağlanması.

b. Herkesten belli usullere ve kazanca göre vergi alınması,

c. Herkesin kanun önünde eşit tutulması, mahkemelerin açık

yapılması ve hiç kimsenin yargılanmadan öldürülmemesi,

d. Herkesin mal ve mülküne sahip olması, istendiğinde bunları

satması veya yenisini alması, çocuklarına miras olarak

bırakma hakkının bulunması.

Page 21: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

15

Böylece , ilk kez bir Osmanlı Padişahı, çok geniş olan yetkileri

üzerinde bir kanun gücünün varlığını tanımış oluyordu.

Bu fermandan istenilen sonuç alınamadı. Tanzimat Fermanı’nın

başarısız kalmasının sebepleri :

1. Batıdan alınan yeniliklerin derinliğine anlaşılamamış olması

ve sadece şeklen benimsenmiş olması,

2. Azınlıklara verilen hakların büyük devletlerce istismar

edilmesi,

3. Amaçlanan ıslahatları gerçekleştirmek için devlet yeterli

kadroya sahip değildir (Turan, 1997 : 44-45).

Bu dönemde Osmanlı Devleti’nin başında Mısır sorunu vardı. Padişah

Abdülmecit artık bu sorunu çözümlemek istiyordu. Kütahya Antlaşması ne

Mehmet Ali Paşa için ne de Osmanlı için devamlı bir antlaşma olarak kabul

edilmedi.

23 Haziran 1839’da Osmanlı Ordusu ile Mısır ordusu karşılaştı.

Nizip’teki karşılaşma, Osmanlı ordusu için hezimet olmuştu. Bunun üzerine

İngiltere, Rusya, Prusya, Avusturya gibi devletler bir araya gelerek 1840

yılında Londra Konferansı’nı topladı. Buna göre :

“Mısır babadan oğula kalmak suretiyle Mehmet Ali’ye verilecek, ayrıca

Akkâ valiliği ile, sınırları belirtilen Güney Suriye de kaydı hayat şartıyla

Mehmet Ali’ye verilecek, Mehmet Ali bu şartları 10 gün içinde kabul

etmezse, Akkâ’yı kaybedecek ve sadece Mısır’la yetinmek zorunda kalacaktı.

İkinci 10 gün içinde babadan oğula geçmek üzere Mısır’ı da kabul etmezse,

babadan oğula geçme şartı da geri alınacaktı.

Mehmet Ali, bunlardan hiçbirini kabul etmeyince; Osmanlı Devleti

bütün haklarını kendisinden aldı. Diğer devletlerden destek alamayan

Mehmet Ali sadece Mısır ile yetinmek zorunda kaldı. Bunun üzerine Mısır

valiliği babadan oğula geçmek üzere kendisine verildi. Ancak Mısır ordusu

18.000’den fazla olmayacak, vergiler padişah adına toplanacak ve dörtte biri

Osmanlı hazinesine yollanacaktı, para padişah adına bastırılacaktı. Böylece

Mısır sorunu kapandı (Armaoğlu, 1997 : 210-215).

Page 22: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

16

13 Temmuz 1841’de ise Londra Boğazlar Antlaşması imzalandı. Buna

göre Osmanlı Devleti, boğazları barış zamanında kapalı tutacak, eğer kendisi

herhangi bir devletle savaşa girerse istediği devlete boğazları açabilecektir.

Bu antlaşma ile Boğazlar uluslar arası bir statü kazanmış oldu. Artık Osmanlı

devletinin boğazlar konusundaki iradesi sınırlanmıştı, diğer devletlerin

rızasını almadan boğazlar rejiminde bir değişiklik yapamayacaktı (Türk ve

Dünya Tarihi, c.8, 1985 : 2435).

Bu arada Rusya “Hasta Adam” olarak nitelediği Osmanlı Devleti’ni

paylaşmak için İngiltere’ye başvurdu. İngiltere bu dönemde buna taraftar

değildi. Çıkarını Osmanlı’nın bir süre daha yaşamasında görmekteydi. Bunun

üzerine Rusya, doğu sorununu tek başına çözmeye karar verdi. Kudüs’teki

Ortodokslara haksız muamele edildiğini öne sürerek, Prens Mençikof’u elçi

olarak Osmanlı Devleti’ne yolladı. 1853 yılının Şubat ayında gelen Mençikof,

Osmanlı devleti içinde yaşayan Ortodoksların himayesinin Rusya’ya

bırakılmasını istiyordu. Osmanlı devleti bu öneriyi reddetti, bunun üzerine

Mençikof ülkeden ayrıldı. İki ülke arasında münasebetler böylece kesildi.

Rusya, savaş ilan etmeksizin Romanya’yı işgale başladı. Osmanlı

Devleti’ne karşı açıkça harekete geçmişti. Bunun üzerine Osmanlı Devleti 4

Ekim 1853’te Rusya’ya harp ilan etti. Böylece Kırım Savaşı başlamış oldu.

Avusturya ve Prusya tarafsız kaldı. İngiltere ve Fransa ise Osmanlı’nın

yanında yer aldı.

Tuna ve Kafkasya olmak üzere savaş iki cephede cereyan etti. Rusya

Sinop’a baskın yapıp Osmanlı donanmasını tahrip etti. Daha sonra Rusya,

Silistre’yi kuşattı. Fakat burada bozguna uğradı. Ardından savaş Kırım’a

kaydı. Burada da sürekli yenilen Rusya’nın tek ümidi Kafkas cephesi idi.

Buradaki mücadelelerin ardından Kars, Rusların eline geçti (Öztuna, 1983 :

s. 42 – 52).

Avusturya, 1855 yılının Aralık ayında Rusya’ya bir ültimatom vererek

barış yapmasını istedi. Bir de Avusturya ile savaşmak istemeyen Rusya

barışa razı oldu. 30 Mart 1856’da Paris Antlaşması imzalandı. Antlaşmanın

temel hükümlerine göre, taraflar ele geçirdikleri toprakları geri verecekti.

Page 23: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

17

Ayrıca Osmanlı Devleti’nin toprak bütünlüğü Avrupa devletlerinin ortak

garantisi altına alındı (Türk ve Dünya Tarihi, c.8, 1985 : 2438).

Padişah Abdülmecit, 28 Şubat 1856 yılında Islahat Fermanı’nı ilan

etti. Paris Antlaşması’ndan önce böyle bir program yayımlanmasının amacı,

Paris Antlaşması’na bu konuda bir madde konulmasını önlemekti. Islahat

Fermanı’nın bir örneği Paris Konferansına gönderildi. Islahat Fermanı, daha

önce açıklanan Tanzimat Fermanı’na eklenen yeni maddelerden oluştu. Bu

fermanda, bütün Osmanlı halkının can, mal, ırz ve namusunun korunması;

kanun önünde eşitlik, devlet hizmetlerine, askerlik görevine ve okullara

Müslüman olmayanların da alınması; vergilerde eşitlik; iltizam usulünün

kaldırılması; mahkemelerin açık yapılması, ticaret, ceza ve cinayet davaları

için karma mahkemelerin kurulması, patrikhanenin ıslah edilmesi; rüşvetin

kaldırılması; resmi yazılarda Hıristiyanlar için kötüleyici deyimlerin

kullanılmaması öngörüldü.

Hıristiyan halka bu haklar tanındığı halde büyük Avrupa devletlerinin

bu konuda yeni isteklerde bulunmasının önüne geçilemedi (Turan, 1997 :

45).

Abdülmecit devri yöneticilerinin Avrupa devletlerinin her dediğini

yapmaları ve Islahat Fermanı’nın ilanı Müslüman halkta ve aydınlar arasında

hoşnutsuzluk yarattı. Avrupalı büyük devletlerin baskıları ile ilan edilen Islahat

Fermanı’na en büyük tepkiyi azınlıklar verdi. Yasalar karşısında eşitlik

haklarının verilmesine ve özellikle askerlik görevinin kendilerine de

uygulanmasına büyük tepki gösterdiler. Ülkede ferman hükümlerine karşı

tepkiler oluştu (Türk ve Dünya Tarihi, c.8, 1985 : 2440).

2.4.ABDÜLAZİZ DÖNEMİ (1861 – 1876 ) Sultan Abdülaziz, iç ve dış olayların tırmandığı bir dönemde tahta

geçti. Rus tahrikleri ile Hersek ve Karadağ’da ayaklanma çıktı. Sırbistan

prensliği ile anlaşmazlık baş gösterdi. Mali bunalım arttı.

Abdülaziz Mısır’a ve Avrupa’ya seyahatler yaptı. Sultan Aziz, Mısır’la

ilgili yeni düzenlemelerde bulundu. Mısır valilerine 2 Haziran 1866 gününden

itibaren “hidiv” ünvanı verildi.

Page 24: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

18

Bu dönemin önemli olaylarından biri de Girit Ayaklanması’ydı. 23

Ağustos 1866’da başlayan ayaklanmada asiler, Türk hakimiyetini

tanımadıklarını ve Girit’in Yunanistan’a ilhakını ilan ettiler. Rusya bu

ayaklanmayı destekledi. Fransa’da Girit’in Yunanistan’a verilmesine

taraftardı. İngiltere ise Osmanlı Devleti’nden yanaydı. Osmanlı devleti bu

konuyu bir iç mesele olarak kabul ediyor, diğer devletlerin işe karışmasını

mesnetsiz buluyordu.

Osmanlı, Girit isyanını bastırmak üzere İsmail Paşa komutasında bir

ordu gönderdi. Yunanistan’dan yardım gördükçe isyancıların silah

bırakmayacağı anlaşıldı. Bunun üzerine bu sorunu çözmek için Yunanistan’a

ültimatom verildi. Yunanistan bu duruma itiraz etti. 1869 yılında bu konuda

Paris’te bir konferans yapıldı. Bu konferansta Babıâli’nin istekleri haklı

görüldü. Bu mesele böylece kapandı (Karal, 1977 : 20-36).

Rusya’nın Panislavizm politikası Balkanlarda hızla yayılmaya başladı.

1875 yılında Rusya’nın etkisiyle Hersek ayaklanması patlak verdi. Ayaklanma

daha sonra Bosna’ya sıçradı. Ardından Bulgaristan’da büyük bir ayaklanma

patlak verdi.

Devletin başına gelen bu üst üste felaketlerden Sultan Aziz ve

Sadrazam Mahmut Nedim Paşa sorumlu tutuldu. 10 Mayıs 1876 günü; Fatih,

Beyazıt ve Sülaymaniye medresesi öğrencileri şeyhülislam ile sadrazamın

mutlaka azlini istedi. Bunun üzerine 12 Mayıs 1876 Cuma günü sadrazamlığa

Mütercim Rüştü Paşa, şeyhülislamlığa Hasan Hayrullah Efendi, seraskerliğe

Hüseyin Avni Paşa getirildi. Bu devlet ileri gelenleri 30 Mayıs 1876’da

V.Murat’ı tahta geçirdi ve Sultan Aziz’i tahttan indirdi.

Kendi isteğiyle Fer’iye sarayına götürülen Abdülaziz, 4 Haziran 1876

günü bilek damarlarını kesmek suretiyle öldü.

Sultan Aziz’i öldürmekle suçlanan Hüseyin Avni Paşa’ya karşı eski

padişahın yakınları büyük bir kin ve düşmanlık duyuyordu. Bunun üzerine

Sultan Aziz’in üçüncü Kadın Efendisi’nin kardeşi Çerkez Hasan, hükümet

üyelerinin toplandığı sırada Mithat Paşa’nın Beyazıt’taki konağını basarak,

serasker Hüseyin Paşa’yı ve diğer bazı kişileri öldürdü. Bu olaydan sonra

Page 25: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

19

Çerkez Hasan güçlükle yakalandı ve idam edildi (Türk ve Dünya Tarihi, c.8,

1985 : 2444).

2.5.V.MURAT DÖNEMİ (1876) 1876 ‘da tahttan indirilen Sultan Aziz’in yerine devrin aydınları

tarafından, meşrutiyet taraftarı olarak bilinen ve çok sevilen V.Murat tahta

çıkarıldı.

V.Murat tahta çıktığı zaman Bulgar ayaklanması bastırılmaktaydı.

Hersek ayaklanması ise bütünüyle bastırılamamıştı. Sırbistan ve Karadağ

Osmanlıya karşı birlikte hareket etme kararı aldı ve Osmanlı Devleti’ne savaş

ilan ettiler. Rusya, Sırplara maddi ve manevi büyük yardımlarda bulundu.

Ancak Sırplar Osmanlı ordusu karşısında sürekli yenilgiye uğradı (Türk ve

Dünya Tarihi, c.8, 1985 : 2446).

V.Murat tahta çıktığı günden itibaren pek çok olay meydan gelmişti.

Abdülaziz’in intiharı, Çerkez Hasan Vakası, Hüseyin Avni Paşanın katledilmesi gibi mühim hadiseler V.Murat’ın ruhi durumunun bozulmasına

yol açtı. Saltanat yükünü taşıyamaz hale gelince, tahta çıktıktan üç ay sonra

kendisini tahta çıkaran kişilerce tahtan indirildi. Yerine, II. Abdülhamit tahta

çıkarıldı. (İslâm Ans., 1988 : 363 – 364).

2.6.II. ABDÜLHAMİT DÖNEMİ (1876 – 1909 ) Abdülhamit’in ilgilendiği ilk sorunlar, Sırbistan ve Karadağ, Bosna –

Hersek ayaklanmaları; bu ayaklanmaların neden olduğu dış baskılar ve

Meşrutiyet’in ilanıydı.

Sırp orduları, Osmanlı Devleti karşısında ağır yenilgilere uğradı. Rus

çarının baskıları üzerine mütareke yapıldı. (1 Kasım 1876)

Büyük devletler “Doğu Sorunu” nu çözmek için bir konferans

düzenlemeye karar verdiler. Bu sırada ise II.Abdülhamit ve bazı devlet

adamları başta Mithat Paşa olmak üzere Meşrutiyet’i ilan etmeye karar

Page 26: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

20

vermişti. Mithat Paşanın hazırladığı Anayasa taslağı üzerinde bazı

değişiklikler yapılarak, 119 maddeden oluşan Kanuni Esasî’nin ilanı

kararlaştırıldı.

Büyük devletlerin temsilcilerinin katıldığı “Tersane Konferansı” da

denilen “İstanbul Konferansı” 23 Aralık 1876’da başladı. Aynı gün Kanuni

Esasî ve Meşrutiyeti ilan eden Hattı Hümayun binlerce vatandaşın huzurunda

okundu (Türk ve Dünya Tarihi, c.8, 1985 : 2448).

Bu ilk Anayasa ile :

1. Padişaha nâzırlar heyetini atama ve görevden alma, dış

ülkelerle antlaşma ve barış yapma, savaş ilan etme, meclisi

açma ve kapama yetkileri verildi.

2. Başkanı sadrazam olan nâzırlar heyeti, devlet işlerini

yürütmekle görevliydi. Yalnız aldığı kararlar padişahın onayı

ile yürürlüğe girecekti.

3. Kanun teklif yetkisi nazırlar heyetine, yasama hak ve görevi

Mebuslar Meclisi ile Âyan Meclisine verildi. İki mecliste kabul

edilen kanunlar, padişahın onayından sonra kesinleşecekti.

4. Kanun önünde bütün Osmanlı halkının eşit olduğu kabul

edildi.

5. Herkese şahsi mesken, eğitim, yayın, ortaklık kurma hürriyeti

verildi.

6. Kanunsuz olarak kimseden para alınamayacağı, vergilerin

herkesin gelirine ve gücüne göre hesaplanacağı, müsadere

ve angaryanın yasak olduğu belirtildi (Turan, 1997 : 47).

Bu arada Osmanlı Devleti, konferansta önerilen hususları reddetti. Bu

öneriler Osmanlı Devleti’nin hükümranlık haklarını çiğnemesi nedeniyle

reddedilmişti. Bunun üzerine konferans dağıldı.

Balkanlardaki karışıklıklar devam ediyordu. Sırbistan ile barış

imzalanmıştı. Fakat Rus kışkırtmaları sonucu Karadağ karışıklıkları devam

ediyordu.

Rusya büyük devletlerle 31 Mart 1877’de Londra Protokolü’nü

imzaladı. Buna göre; Karadağ’a toprak verilmesi ve barış yapılması,

Page 27: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

21

Bulgaristan ve Bosna Hersek’te ıslahat yapılması isteniyordu. Osmanlı

Devleti bu protokolü kabul etmedi. Bunun üzerine Rusya Osmanlı Devleti’ne

savaş açtı. Böylece “93 Harbi” denilen 1877 – 1878 Türk - Rus savaşı başladı. Tuna ve Kafkas cephelerinde Ruslara karşı çetin bir savaş verildi.

Ancak Ruslar Ayastafanos’a (Yeşilköy) kadar geldi. Doğu’da Erzurum

Rusların eline geçti.

31 Ocak 1878’de Edirne’de mütareke imzalandı. 3 Mart 1878’de ise

Ayastafanos Antlaşması imzalandı. 29 maddeden oluşan anlaşma ile

Karadağ ve Sırbistan’a bağımsızlık verildi, Romanya’nın bağımsızlığı tanındı,

Bulgaristan Osmanlı Devleti’ne vergi veren prenslik haline getirildi. Doğu’da

ise Kars, Ardahan ve Batum Ruslara verildi (Armaoğlu, 1997 : 142 – 162).

Birinci Meşrutiyet dönemi uzun sürmedi. II.Abdülhamit Mebuslar

Meclisi toplantısında Mithat Paşa’yı sadrazamlıktan ayırdı. Meclisin çok çeşitli

halk tabakalarından oluşması, bazı ülke bütünlüğünü zedeleyici tekliflerin

ortaya atılması, nihayet Rus savaşının ağır bir yenilgiyle kapatılması bu ilk

demokrasi denemesini söndürdü. Abdülhamit, bütün bunları sebep

göstererek, Mebuslar Meclisi’ni dağıttı.

Düyunu Umumiye (Genel Borçlar) idaresi kuruldu. II.Abdülhamit daha

tahta çıkmadan mali iflas ilan edilmişti. Savaşlar mali durumu daha da bozdu.

1897 yılında Yunanistan ile savaş yapıldı. Yunanistan Girit’in kendisine

bağlanmasını istiyordu. Bu nedenle Osmanlı idaresindeki Rumları

kışkırtmaya başladı. Bunun üzerine Osmanlı devleti savaş ilan etti. Savaşta

Osmanlı Devleti galip geldi. Yunanistan’ın yenilgisi üzerine büyük devletler

araya girdi ve İstanbul Antlaşması imzalandı. Buna göre Girit Osmanlı

yönetiminde kalacak ancak hıristiyan bir vali tarafından yönetilecekti,

Yunanistan Osmanlı Devleti’ne savaş tazminatı ödeyecekti.

Bu arada II.Abdülhamit’in iç siyasette uyguladığı “istibdat rejimi” ne

karşı başlayan iç muhalefet giderek arttı. Devlet içinde bazı gizli faaliyetler

devam etti, cemiyetler kuruldu. Devletin çökmesini engellemek için meşrutiyet

yönetiminin kurulmasını isteyen aydınlar bu konuda II. Abdülhamit’e baskı

yaptı.

Page 28: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

22

Meşrutiyet taraftarları, İttihat ve Terakki adında gizli bir denek kurdu.

Derneğin amacı, gerekirse II.Abdülhamit’e meşrutiyet yönetimini zorla kabul

ettirmekti. Bu amaçla ayaklanmalar çıktı ve II.Abdülhamit ayaklanmanın

genişlemesinden çekindiği için Kanun-i Esasi’yi yürürlüğe koyarak meşrutiyeti

ikinci kez ilan etti. (23 Temmuz 1908)

Bundan sonra seçim yapıldı. Mebuslar Meclisi, büyük bir törenle açıldı.

Anayasada yapılan birtakım değişikliklerle padişahın yetkileri sınırlandırıldı.

Padişah sadrazamı atayacak, nazırları sadrazam seçerek, padişahın onayına

sunacaktı. Nazırlar heyeti yasama meclislerine karşı sorumluydu. Her iki

meclise de kanun teklif etme yetkisi tanındı. Padişahın kanunları veto etmesi

sınırlandırıldı. Toplantı yapma ve dernek kurma hakkı verildi. Basına sansür

konulmayacağı belirtildi. Fakat tüm bunlar, iç karışıklıklar ve savaşlar nedeni

ile gereği gibi uygulanamadı (Turan, 1997 : 48).

II. Meşrutiyet’in ilanından sonra yönetime karşı büyük bir ayaklanma

ortaya çıktı. Rumi takvime göre 31 Mart’ta olan bu ayaklanmaya “31 Mart Olayı” denmiştir. Siyasal istikrarsızlıklar nedeniyle muhalefet, İttihat ve

Terakki’ye karşı ayaklandı. Bu ayaklanmayı, Selanik’ten gelen Harekat

Ordusu bastırdı.

Harekat Ordusu İstanbul’da duruma bütünüyle hakim olduktan sonra;

Mebuslar Meclisi ile Ayan Meclisi, Umum-i Milli denilen meclis binasında

toplandı. (27 Nisan 1909) 240 milletvekili ve 34 ayanın hazır bulunduğu

toplantıya Âyan Reisi Sait Paşa başkanlık etti. Şeyhülislam’dan alınan fetva

ile Abdülhamit’in “halli” ne (tahttan indirilmesi) karar verildi. II. Abdülhamit

tahttan indirilerek Selanik’e gönderildi. 27 Nisan 1909’da tahta V.Mehmet

(Reşat) çıktı. (Türk ve Dünya Tarihi, c.8, 1985 : 2454)

V. Mehmet’in tahta çıkmasıyla, ordu batı düzeyine çıkarılmaya

çalışılmış, kadın hakları genişletilmiş, kapitülasyonların tek yanlı olarak

kaldırıldığı ilan edilmişti. Ancak bu ıslahatlar hızla kan kaybeden Osmanlı

Devleti’nin yıkılışını durduramadı.

Batılı devletlerin, Osmanlı Devleti’ni parçalama idealleri devam

ediyordu. Bu amaçla; önce Trablusgarp Savaşı (1911 - 1912) ile

Trablusgarp elden çıktı, ardından Balkan Savaşları (1912 – 1913 ) ile

Page 29: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

23

Balkanlardaki Türk hakimiyeti sona erdi. Bu ağır kayıplar artık Osmanlı

devletinin yıkılışını ortaya koyuyordu. Tüm bunlardan sonra patlak veren I.

Dünya savaşına da katılan Osmanlı Devleti artık geleceğe dair kaderini

çiziyordu. Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Ordusunun üstün gayretleri

sayesinde Osmanlı Devleti tamamen yıkılmaktan kurtuldu. Büyük toprak

kayıpları olsa da 29 Ekim 1923’te Türkiye Cumhuriyet’i kuruldu. Yapılan

anlaşmalarla Türkiye Devleti’nin bugünkü sınırları çizildi.

Page 30: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

24

III. BÖLÜM

3.KÜLTÜREL VE İLETİŞİMSEL BELLEĞİN İCRACILARI OZANLARIN DİLİNDEN XIX. YÜZYIL SİYASİ OLAYLARI

3.1.FRANSA’NIN MISIR’I İŞGALİ (1798) Napolyon 1798’de Mısır’ı işgal etti. Bunun üzerine Osmanlı Devleti,

Fransa’ya savaş ilan etti. İngiltere Osmanlı Devleti’ne müttefik oldu. Gazze ile

Yafa’yı alan Bonaparte, Akka’da Cezzar Ahmet Paşa tarafından durduruldu.

Napolyon Mısır’a bir ordu geldiğini duyunca Paris’e döndü.

O dönemde sadrazam, Koca Yusuf Paşa idi. Bu savaşı destanlaştıran

Lüccetî, Fransız ile Yusuf Paşa’yı karşılıklı konuşturarak duygularını dile

getirir :

Fıransız söyledi Ey Yusuf Paşa

Mısır beldesinde kuram mekânı

Şam'ın illerini bütün alırım

Halep sınırına dikem nişanı

Yusuf Paşa der ki: Fıransız kafir

Hali buldun aldın sen bu meydanı

Mısır' da bu sene otur müsâfir

Görelim ne eyler Yaradan Gani

Fıransız söyledi: Mekr ü fend ettim

Yerlisin köylüsün bana bend ettim

Vermezim Mısır'ı böyle ahd ettim

Korkmazım getirsen halk-ı cihânı

Yusuf Paşa der ki: Be kafir n'oldun

Tâ Cebel-i Cûş'da soluğun aldın

Gecenin nısfında Mısır'ı buldun

Hele sabah olsun kuram divanı

Page 31: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

25

Fıransız der: Ben bu yana sapmışım

Mısır'ı ben sizden şikar kapmışım

Ariş'te bir metin kale yapmışım

Üstüme al getir mir-i mîrânı

Yusuf Paşa der ki: Laf etme boşa

Nil yalısın aldım hep baştan başa

Deryayı kesmiştir Hüseyin Paşa

İngiliz’in çoktur nâr-ı sûzânı

Fıransız söyledi: Askerim hezâr

Cenk gününde.ana eyle bir nazar

Bende olan asker on ordu bozar

Zerrece Mısır' dan kesmem gümânı

Yusuf Paşa der ki: Tedbirim saklı

On bin Arnavut var kolu kolçaklı

Askerimin hepsi yalın bıçaklı

Senden akıtırım sel gibi kanı

Fıransız söyledi: Bana noluyor

Balyemez topların ciğer deliyor

Fıransa' dan yüz bin imdat geliyor

Ol zaman seyreyle tozu, dumanı

Yusuf Paşa der ki: Kibr-ile uçtun

Dayanıp sırtıma ateşler saçtın

Salihiye' deki kaleden kaçtın

Hariçte de tutamadın tabanı

Fıransız der: Bir tuzağa girmeyiz

Boş yere düşmana fendi kurmayız

Page 32: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

26

Haşr-olur da biz Mısır'ı vermeyiz

Böylece kurmuşuz ahd-ü amanı

Yusuf Paşa der ki: Edelim düğün

Canın kurtulursa bir zaman öğün

Mısır'ın içinde elli yedi gün

Her saat yalvarıp edin amanı

Fıransız söyledi: Yol ver geçeyim

Kendi erliğimle bari göçeyim

Al anahtarlardan bir su içeyim

Ağlayıp Mısır için kılam figanı

Yusuf Paşa der ki: Ederim sena

Bu Mısır'ın halkı gerekmez bana

Neyleyim ki Şeyh'ler eyledi rica

Padişah başıçin kıldım ihsanı

Yusuf Paşa Mısır'a girdi ol dem

Ehl-i İslam oldu şâz ile hurrem

Okundu ezanlar, halk etti kerem

Vezir-i âlişan kesdi kurbanı

Yusuf Paşa der ki: Çeksin yedekçi

Tamam altmış bindir deli tüfekçi

Enderun ağalar serâpâ cenkçi

Seyr-eyle asker-i Âl-i Osman'ı

L'ÜCCETİ medhini eyledi takrir

Dilerim Mevla'dan ola dest-i gir

Var mıdır böyle bir âli-şan vezir

Page 33: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

27

Bu devr-i zamanın bir kahramanı (Elçin, 1998 : s.

198 – 200 ).

Bu destanda, Osmanlı Devleti ile Fransa arasında Mısır’da

meydana gelen savaş anlatılmaktadır. Destanın burada haber verme

işlevini görmekteyiz. Çünkü olayın nasıl cereyan ettiği ayrıntılı olarak

naklediliyor. Destanların o dönemde günümüzdeki gazeteciliğin işlevini

yerine getirdiğini görüyoruz. Lücceti’nin bu destanından savaşın elli

yedi gün sürdüğünü, Osmanlı ordusunun altmış bin olduğunu, bunun

on bininin Arnavut olduğunu, Fransızlara destek olmak için Fransa’dan

yüz bin kişilik ordu geldiğini öğreniyoruz. Yine bu destanda

Fransızların kibirli davrandıkları, hile ile Mısır halkını kendilerine

bağladıkları ifade ediliyor. Şair, Yusuf Paşa ve ordusunun başarıları

ile savaşın kazanıldığını ve tüm müslümanların çok sevindiklerini dile

getiriyor.

Özkul Çobanoğlu, “destanların bilinen en eski fonksiyonlarından

birisi orduda askerlerin morallerini yüksek tutmalarını sağlamak

maksadıyla kullanmasıdır” der (Çobanoğlu, 2000 : 12).

Bu destanda bu işlevi de görmekteyiz. Yusuf Paşa’ya devrin

kahramanı, âli-şan vezir diyerek övgüler yağdıran şair, onun ağzından

da askerleri metheder. Burada askerin moral ve motivasyonunu

arttırma hususunda destanların oynadığı önemli rol göze çarpar.

Sadrazam Yusuf Paşa’yı ve onun savaştaki başarılarını Aşık

Said şöyle övmüştür :

Padişahım olsun kılıcın keskin

Görmedim cihanda vezirin dengin

İşitsin alem Haraşova cengin

Mevlam selamet verdi der Yusuf Paşa

Gazaya ferman eyledi Zılluallah

Hazır olduk cümle fi-sebilillah

Page 34: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

28

Cümle alem cığrışır nasrün minelallah

Vurun gazilerim der Yusuf Paşa

Haznedarım ile cenge giderim

Din uğruna feda can ile serim

Yaş Bükreş Tamişvar'ı da isterim

Göreyim sizleri der Yusuf Paşa

Beş yüz içağası cümle yayalı

Ağalarım vardır ejder misali

Her biri zamanın Rüstemi Zal'ı

Vurun şahbazlarım der Yusuf Paşa

Yençeri kulların atar tüfengi

Görmemiş cihanda kimse bu cengi

Her bir gazi aldı çifte çelengi

Gazanız mübarek der Yusuf Paşa

Kuruldu cengin pazarı halk şadan

Semada melekler bu cenge hayran

Cennet kapısını açar Hazret Rıdvan

Huriler bekleşir der Yusuf Paşa

Kılıçlar parladı toplar atıldı

İki asker birbirine katıldı

Harşova nezaret birden alındı

Biz de şükredelim der Yusuf Paşa

Gelmemiş cihana böyle bir vezir

Bir elinde altın birinde şemşir

Nemse kıralını etmeğe yesir

Vurun gazilerim der Yusuf Paşa

Page 35: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

29

Yusuf Paşa sensin sahib-i umur

Yoktur tedbirinde zerrece kusur

Gayret-ullah şimdi eyledi zuhur

Şükr elhamdü-lillah der Yusuf Paşa

Kılıçlar parlayıp toplar atıldı

İki asker birbirine katıldı

Erişti Hak nusret birden alındı

Şükür Hak Yezdana der Yusuf Paşa

Kurdu cenk pazarın halk oldu şadan

Semada melekler bu cenge hayran

Cennet kapısını açmıştır Rıdvan

Huriler bekleşir der Yusuf Paşa

Bozulup küffarın tedbiri şaştı

On dokuz bin kafır kılıçtan geçti

Çoğu yesir olup vafıri kaçtı

Urun gazilerim der Yusuf Paşa

Bir gaza olmuştur hakka merdane

Beş doğursun böyle doğuran ana

Zaptolundu cümle topla cephane

Müjde padişahım der Yusuf Paşa

AŞIK SAID eyle sıdk ile dua

Canını yolunda eyledi feda

Nice fütuhâtlar göstere Hudâ

Budur hep niyazım der Yusuf Paşa (Kırımhan, 1995

: 460 – 462).

Page 36: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

30

Şair, destanına devrin padişahını ve vezirini överek başlar. Daha

sonra da haber verme ve bilgilendirme işlevi doğrultusunda on dokuz bin

kafirin kılıçtan geçtiğini, çoğunun esir düştüğünü, düşmanın cephanesinin ele

geçirildiğini, Haraşova’nın alındığını müjdeler. Yine Osmanlı askerlerinin her

birini zamanın Rüstem-i Zal’ine benzeterek mertliklerini ve yiğitliklerini över.

Yusuf Paşa’nın ağzından “vurun şahbazlarım, beş doğursun böyle doğuran

ana” gibi sözlerle ordunun motivasyon gücünü artırmaya çalışır.

Padişahım olsun kılıcın keskin

İşitsin Hünkarım a'da da cengin

Görmedim cihanda Vezir’in dengin

Urun şahbazlarım der Yusuf Paşa

Gazaya fermanlar etti Zıllu'llah

Alimler çağırır Narün - min - Allah

Cümle hazır olduk fi - sebili'llah

Urun gazilerim der Yusuf Paşa

Amana gel Nemçe, eyleme inat

Gelen Yusuf Paşa, kahraman - sıfat

Avn-i Hak ile bulamazsın necat

Urun yiğitlerim der Yusuf Paşa

Haznedar'ım alsun gönüllülerim

Din uğruna feda can ile serim

Bir gaza-yı ekber sizden isterim

Göreyim sizleri der Yusuf Paşa

Yirmidört gönüllü Haznedar Ağa

Coşup ağlarım misal-i derya

Beşyüz iç ağası cümlesi yaya

Urun gazileriın der Yusuf Paşa

Page 37: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

31

Altıyüz tüfenkçi bin elli deli

Kargılı mızraklı tokmak tüfenkli

Kahraman sıfatlı arslan yürekli

Urun şahbazlarım der Yusuf Paşa

Ağalarım vardır derya misali

Hazır ol vaktine Nemçe Kıralı

Devr-i zamanenin Rüstem-i Zal’i

Geldim bak üstüne der Yusuf Paşa

Gelmemiş cihana böyle bir vezir

Nemçe kıralın etmek ister esir

Bir elinde altın, birinde şimşir

Sizlerden isterim der Yusuf Paşa

Sancağ-ı Saadet gelip Vidin'e

Mehadiye Temişvar'a Budin'e

Nusret alemini dikti bu dine

Zafer arzularım der Yusuf Paşa

Çerkes Paşa hemen eyledi ferman

Dini bir uğruna cümlemiz kurban

Böylece düşmana oldular revan

Halka nida edip der Yusuf Paşa

Serasker Paşa’yı edince tayin

Memiş Paşayı da eyledi muin

Düşmanın kanından la’l oldu zemin

Aferin gaziler der Yusuf Paşa

Evvel İç Ağası yürüdü birden

Din uğruna geçti can ile serden

Yusuf Paşa erdi tebdil geriden

Page 38: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

32

Urunuz koçlar der Yusuf Paşa

Kılıçlar parlayıp toplar atıldı

İki asker birbirine katıldı

Erişti bak nusret birden alındı

Şükür Hak Yezdan'a der Yusuf Paşa

Yeniçeri kulları atar tüfengi

Görmedi cihanda kimse bu cengi

Herbir gazi aldı çifte çelengi

Gazanız mübarek der Yusuf Paşa

Kurdu cenk pazarı halk oldu şadan

Semada melekler bu cenge hayran

Cennet kapısını açmıştır Rıdvan

Huriler bekleşir der Yusuf Paşa

Bozulur küffarın tedbiri şaştı

Ondokuzbin küffar kılıçtan geçti

Çoğu esir olup vafiri kaçtı

Urun gazilerim der Yusuf Paşa

Bir gaza olmuştur hakka merdane

Beş doğrusun böyle doğuran ana

Zaptolundu cümle topla cebhane

Müjde padişahım der Yusuf Paşa

Yusuf Paşa sensin sahib-i umur

Tedbirinde yoktur zerrece kusur

Gayretu'llah şimdi eyledi zuhur

Şükür hamdil’lillah der Yusuf Paşa

Page 39: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

33

Şevketli Padişah sur eyle ferman

Mesrur oladursun cümle cihan yan

Okunsun duada Gazi Hamid Han

Gazisin Hünkarım der Yusuf Paşa

Aşık Said eyle sıdk ile dua

Canını yolunda eyledi feda

Nice fütuhatlar göstere Huda

Budur hep niyazım der Yusuf Paşa (Kırımhan, 1995

: 456 – 459 ).

Aşık Said, destanında savaşın ayrıntılı tasvirini yapar. “Kılıçlar parladı,

toplar atıldı, iki asker birbirine katıldı” sözleri ile savaşın seyrini dile getirir.

Savaşta kargı, mızrak, tokmak, tüfek, top gibi aletlerin kullanıldığını, altı yüz

tüfekçi bulunduğunu ifade eder; ardından da böyle bir savaşın benzerinin

görülmediğini dile getirir.

Destanda askerlerin morallerini ve motivasyonlarını arttırmak için

kahraman, aslan yürekli, şahbazlar gibi sıfatların kullanıldığını görmekteyiz.

Yine “cennet kapısını açmıştır Rıdvan”, “ huriler bekleşir” gibi sözlerle Al-i

İmran suresinin 195. ayetine, Tevbe suresinin 111. ayetine atıfta bulunulur.

Böylece şehitlere cennet vaat edildiği belirterek, askerlerin cesaretleri

arttırılmak istenmiştir.

Fransızların Mısır’daki ilerleyişi Akka’da Cezzar Ahmet Paşa

tarafından durdurulmuştur. Akka kalesindeki bu savaşı Aşık Zihni şöyle

destanlaştırır :

Hazret-i Sultan Abdülmecid Han

Zıll-ı Hudavendi Perverdigarı

Münteha meskendir hümâ-yı kadri

Sidrede beslenir izz ü vekarı

Ata binse o İskender-cenabın

Page 40: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

34

Cem inanın tutar Hüsrev rikabın

Eşheb-i lutfunun görse şitabın

Rüstemler olurdu gaşiyedârı

Çünkü ferman etti o şah-ı kişver

Feth-i beriyyetü 'ş-Şam'ı ser-a-ser

Denizden donanma karadan asker

Yürüdü Beyrût’a yemin yesârı

İngilizle maan bizim donanma

Çıktı Akdeniz'e urs alabanda

Çözüldü yelkenler dizildi güya

Bir bir ardı sıra turna katarı

Beyrüt'a bir atım barut attılar

Ertesi Sayda'ya Sûr'a attılar

Akka limanına lenger attılar

Üç alabandalar saçtı şerârı

Şefine-i hûmâyun evvel yanaştı

Kopuz havar gülle sağdı savaştı

Makas salkım birbirine dolaştı

Ateşlere yaktı burc u hisârı

Akka'nın başına çöktü bir duman

Sanki Behram idi felekte kıran

Adünun başına teng oldu cihan

Fark olunmaz oldu Leyl ü nehârı

Ser-asker-i Hazret-i Mustafa Paşa

Gönderdi askeri bunda savaşa

Ya Rab bu ne dava bu ne temaşa

Page 41: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

35

Gözler görmüş değil bu kâr ü zârı

Öbüsler döğdüler abûs çehreyi

Sağdı tamam yetmiş beş bin gülleyi

Üç buçuk saatte aldı kal'ayı

Akka'nın göklere çıktı gubarı

Humbara rast geldi yandı cebhâne

Kalmadı teslimden özge bahane

Selim Paşa ile asker yanyana

Girdiler kal'aya yatsı kararı

Akka'nun başına koptu kıyâmet

Mısır askerine oturdu heybet

Sözleri bir anda şehbaz-ı şevket

Kaf-ı şeca'atten aldı şikârı

Kanla yuğrulmuş turâbın Akka

İmarından çok harabın Akka

Kan dökmede vardır şitabın Akka

Hâkin tecellisi hikmet-i Bâri

Toprağın fitneli taşların kanlı

Başın kavgalıdır gözün dumanlı

Çok yiğitler yedin ejder dehânlı

Su'al edenlere bastın inkârı

Hass-ı hasin bir kal'asın güzelden

Sana düşmen zafer bulmaz tez elden

İmarına mıstar çekmiş ezelden

Mirrih sa'atinde ezel mi'mârı

Page 42: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

36

Bir metin kal'asın yoktur akranın

Çare-saz olamaz değme düşmanın

Çerdeh Tepesi'nden çoktur ziyânın

Sana havalelik eyler eyler her bârı

Sen bir kal'asın ki kal'a-i hakan

Müstahkem metinsin her medhe şayan

Yoktur senin gibi bir cennet mekan

Çünkü sensin Arabistan kiları

Eğerçi dünyaya çok zararın var

Lakin mu'tebersin ne haberin var

Salih Nebi gibi peygamberin var

Seni kabz ederler Rümun diyarı

Likin fitne sende felaket sende

Kavga-yı kal sende kıyamet sende

Kimse bilmez nedir bu halet sende

Olur üç günde bir gülle bâzârı

Sende çok sakamet emraz-ı şetta

Muhalif ruzigar vehâmed hava

Her milletten adem sende hüveydâ

Türk(ü) yehud (ü) fellah kıbti-i har

Bezzazları her esnaftan ziyade

Şeytana ders verir bey' ü şirada

Terzisi batakçı berberi sâde

Bakkalı kassabı çok hilekarı

Ekmekçibaşının hali mükedder

Buğdası nûr gibi ekmeği esmer

Page 43: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

37

Unutmuş Mısır'da bırakmış meğer

Edebi hayayı namüs u ârı

Kassabbaşı meymûn katibi defçi

Hammamcı kahveci hep entipüfçi

Dellal ve kayıkçı hammalı keyfçi

Yük sırtında duman baştan yukarı

Bu sözü söylemiş ezelde pirler

Arslan yatağından bellidir derler

Taht-ı ammâridir bütün bu yerler

Ya'ni Merhüm Ahmed Paşa Cezzarı

Bir cami'-i şerif eylemiş binâ

Ne cami' Akkaca Ka'be-i ulyâ

Ahsen-i takvimde Mescid-i Aksa

Mermer direk medresedir civarı

Kevser ırmağını almış yanına

Selsebil akıtmış şadırvanına

Katresi düştükçe rahmet cânına

Eylemiş tahsi1-i rızâ-yı Bârî

Ez-cümle Abdullah Paşa bahçesi

Susamı sünbülü gülü goncesi

A'la portakalı çok turuncası

Üzümün envâ’ı rüy-ı nigârı

Böyle bağ bahçeli tutar kendini

Karaya deryâya atar kendini

Günde bir âşıka satar kendini

Yüklenir gam yükün hicran katarı

Page 44: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

38

Bir havz-ı mu'azzam eylemiş icad

Nâzirini ne Ad gördü ne Şeddâd

Musanna' kasırlar nakşi-i Bihzad

Yaldızlı saksılar havzın kenarı

Şikesteliğin çok burc-ı bedende

Lik şöhretin var Hind üYemen'de

Sultan Abdülmecid nüfüsu sende

Uslu dur taşırma bu itibârı

Reşid Paşa gibi feriki zira

Muhafız göndermiş hıfz eden Huda

Müdebbirû'l-umûr ferik-i yek-tâ

Devlet-i aliyye mehâm-güzârı

Getirmemiş mislin bu çarh- ı gerdûn

Çırağ-ı himmeti haddinden efzûn

Birisi ez-cümle bu kalb-i mahzün

Katib-i divan-i Zihni-i zârı ( Sakaoğlu, 1998 : 105 – 109)

Fransızların Akka’daki yenilgilerini destanlaştıran şair, savaşın ne

kadar çetin geçtiğini anlatmak için kıyamet benzetmesi yapar. Bu kadar

abartılı ifadeler kullanmasının en önemli sebebi halkın duygularını harekete

geçirmektir. Yine şair devrin padişah Abdülmecit’i över. Aşığın yergisi de

övgüsü de önemlidir, çünkü halk üzerinde derin etkiler bırakır. Bu nedenle

padişahlar, aşıkların kendi lehlerinde söylemelerini sağlamaya önem

vermişlerdir. Aşıkların bu konudaki gücü tartışılmaz olarak herkesçe kabul

edilmektedir.

Zihni’nin destanından İngiltere’nin Osmanlı’ya destek verdiğini,

karadan asker denizden donanma ile düşmanın başına dünyanın dar

edildiğini öğreniyoruz. Akka’yı çok yiğit yiyen bir ejderhaya benzeten şair,

toprağın fitneli, taşın kanlı, başın kavgalı, gözün dumanlı diyerek tüm bu

Page 45: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

39

savaşların nedeni Akka’ymış gibi öfkesini Akka’ya yöneltir. Ardından ise

Akka’nın güzelliklerini sıralamaya başlar.

3.2.AKKA SAVUNMASI (1799) 1799 yılında Napolyon, Mısır’a oradan da Suriye’ye sefere çıkmıştır.

Napolyon, Mısır’da kalabilmenin şartının Suriye hakimiyeti olduğunu

düşünmüştür. Bu nedenle Akkâ kalesine ateş açmıştır. Bu savaşta Akkâ

kalesinin koruyucusu Cezzar Ahmet Paşa , kaleyi korumada başarılı

olmuştur. Bunda Nizam-ı Cedit askerlerinin de payı büyüktür. Napolyon’un

ordusu bunun üzerine geri dönmek zorunda kalmıştır. Aslen Boşnak olan

Cezzar Ahmet Paşa’nın buradaki başarısını Bursalı Ali şöyle över :

Cezzar Ahmet Paşa'ya Övgü

Evvel salı günü meşveret oldu

Çarşamba günü döğüş kuruldu

Aslan gibi taburlara sarıldı

Vurun keleşlerim, der, Ahmed Paşa

"Şevketlü Hünkarım edesin nazar»

«Dünya düşman olsa eylemem hazer»

«Yedi haccım vardır, mahlasım Cezzar»

Vezirler içinde zor Ahmed Paşa

Yetmiş bin dalkılıç eylemiş hazır

Açılmış cennetler, bize muntazır

İmdada yetişir Hazret-i Hızır

Vurun koçaklarım, der, Ahmed Paşa

Altmış beş gün gece gündüz savaştı

Gidi kafir din-i İslama karıştı

Melekler çığrışıp imdat erişti

Döğün hem döğüşün, der, Ahmed Paşa

Page 46: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

40

Topun sadasından doldu felekler

Havfa düşüp bahre kaçtı semekler

Elvan elvan yaptırdığım çelenkler

Size müstehaktır, der, Ahmed Paşa

«Vezir içinde bulamadım vezir»

«Maruftur bu kafir, hem olur rezil»

«Malımı, canımı etmişim bezil»

Dinimin uğruna, der, Ahmed Paşa

Cennetler kapısı bu gün açıldı

Şehitlere türlü hulle biçildi

Önünce Yeniçeriler seçildi

Bu gayret günüdür, der Ahmed Paşa

Kılıncın darbından kan ağlar Firenk

Ömründe görmemiş böyle bir ahenk

Cezzar, der, söylensin ettiğimiz cenk

Bilmeyenler duysun, der, Ahmed Paşa

Cümle din adusu olunca deli

Şüphemiz kalmadı, velisin veli

Cezzar'ı medheder Bursalı Ali

Vezirler içinde koç, Ahmed Paşa (Elçin, 1988 : 201

– 202).

Tarihe kaynaklık eden destanlar, bize tarihsel olaylar hakkında önemli

bilgiler sunar. Bu şiirde de savaş ile önemli bilgiler elde etmekteyiz. Savaşın

Çarşamba günü başladığını ve altmış beş gün sürdüğünü, savaşın oldukça

çetin geçtiğini, top sesinden feleklerin dolduğunu destandan öğreniyoruz.

Yine, “ Cezzar” lakaplı Ahmet Paşa’nın önemli başarılar elde ettiğini de

destandan öğrenmekteyiz. Savaşta askerin motivasyonunu arttırmak için “

Page 47: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

41

cennetin kapısı açıldı” diyen şair, destanın motive edici gücünü de

kullanmıştır.

3.3.VEHHABÎ AYAKLANMASI (1802) Vehhabîler isyanı 1802‘de Necid’de başladı. Vehhabîler, yalnız bir

iktidar ve mevki davasında değillerdi. Onlar “medeniyet” adına ithal edilen

Avrupa kültürünün İslam devlet ve toplum ilkeleriyle bağdaşmayacağını ve

getirilen yeniliklerin İslâm toplumunu içten çökerteceğini iddia ediyorlardı.

İslâmiyet’in temel ilkelerini korumak gerekçesiyle, İslâmiyet’in siyasi temsilcisi

ve savunucusu mevkiinde olan Halife’ye yani Osmanlı Padişahı’na karşı

giriştikleri savaş III. Selim ve haleflerinin İslâm dünyasındaki nüfuzlarını

zedelemiştir. Vehhabî isyanı, 1817 – 1818’e kadar aralıklarla devam etmiş ve

asrın sonunda tekrar canlanmıştır.

II. Mahmut, ayaklanmayı bastırması için Mısır Valisi Mehmet Ali

Paşa’yı görevlendirmiştir. Sonunda uzun süren uğraşlar neticesinde

Vehhabîler isyanı bastırılmış ve Hicaz ellerinden alınmıştır. Aşık Reşidi,

aşağıdaki destanında bu olayı anlatmıştır :

Vehhabi’nin vasfın edem Yarana

Akıl ermez bu hikmet-i Mevla'ya

Bunca dem velvele saldı cihana

Hep yazılmış ki gelecek dünyaya

Takdirde yazılmış ne olacağı

Yedi sene Mekke kapanacağı

Vehhabî'nin böyle şan bulacağı

Mehmed Ali ile cenk-ü vegaya

Şeytan igvasiyle hain-i bî-din

Aklınca sen başa çıkarım, dedin

Nice keleşlerin başını yedin

Çok yiğitler kanın döktün sahraya

Page 48: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

42

Mehemmed Ali’nin mertliği çoktur

Padişah aslanı, bir eşi yoktur

Cenkte armağanı düşmana oktur

Anın içün çok el açtık senaya

Hamdülillah kabul oldu dilekler

Şad oldular evliyalar, melekler

Sevincinden raksa girdi felekler

Ordusunu uçurdular havaya

Perişan oldukça eyledi firar

Bir yerde eğlenip etmedi karar

Emir padişahın başka bir esrar

Tez yetişir kanda ise âdaya

Vehhabi'nin yurdu asıl Der'iye

İbrahim Paşa'dır çeken beriye

Mısır iskelesi İskenderiye

Bendler ile götürdüler oraya

Giriftar olunca öyle oldu sus

Mehmed Ali Paşa eyledi mahpus

Girince gemiye çehresi abus

Geldiğine pişman oldu dünyaya

Gemide bir eyyam eylediler yas

Gemiye girdiğin duymak için nas

Üç gün müjde etti bu felek-atlas

Ferah bulsun deyü hep fukaraya

İslambol'a dahil günün birinde

Kara yazıların görür serinde

Page 49: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

43

Gün olur ki yeller eser yerinde

İnşallah atılır leşi deryaya

Topkapı’dan girdi bir alay ilen

Hain-i din olan bin belâ ilen

Yanınca bu kadar bin yaya ilen

Çifte lale ile geldi saraya

Seyise benzerler üç tane habis

Vehhabi önünce bir sarı iblis

Müftüsü var, hazinedarı......

Bak askere verdiği şu fetvaya

Bu taife böyle ezelden bunda

Asker-i İslâmdan yüzleri döndü

Nüfuz-ı Şah ile ocağı söndü

İşte ukubetle düştü cezaya

Hikmeti bilmemek her işin gücü

Takdire bağlıdır bunun bir ucu

İşte Vehhabi'nin günagûn suçu

Uğrattı başını derd-ü belaya

Rikab ısmarlandı Eski Saraya

Vehhabi'yi götürdüler oraya

Tatar keleşleri kondu pirâya

İhsan' aldı her biri bî-nihaye

Hil'at geyip altın çelenk aldılar

Vehhabi'ler hayretlere daldılar

Her birisin birer yere çaldılar

Page 50: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

44

Her birinden başladı kan akmağa

Gazi Sultan Mahmud, bak imdi netti

Cezzarın böyle o tertip etti

Gayrı Vehhabi'nin sohbeti bitti

Halk-ı alem düştü bir temaşaya

Düşmanların Hak'tan Şah'ım sen dile

Elbette tutarlar anı fend ile

Huzuruna gelsin bend ile

Cümlenin niyazı budur Mevla'ya

Daima ricamız budur Settâr'a

Hain-i din olan çekilsin dara

Her kanda var ise düşsün efkara

Anlar da inşallah gelür ortaya

REŞİDİ'yim, hikmetinden agâhım

Ömrün efzun etsin her dem Allah’ım

Her düşmanın böyle olsun ey Şah'ım

Asılsın kılıcın arş-ı alâya ( Öztelli, 1976 : 195 –197

).

Tarihsel bir hadise olan Vehhabiler İsyanı’nı ve bu isyanın

bastırılışını anlatan şair, olayları kendi duygu ve düşünce süzgecinden

geçirerek dile getirir. Vehhabiler’in isyanına karşı tepki gösteren şair, bu

ayaklanmayı bastıran Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’yı ve oğlu İbrahim Paşa’yı

över. Çünkü devletin bekâsı önemlidir, bunu tehlikeye sokacak her durum

halkın ve aşıkların tepkisine yol açmıştır.

Şair Mehmet Ali Paşa’yı padişahın aslanı, mertliği çok, eşi benzeri

yok gibi sıfatlarla metheder ve askeri başarılarını dile getirir. İsyanın

Page 51: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

45

bastırılması üzerine duyduğu sevinci ise evliyalar ve melekler şad oldu,

felekler raksa girdi gibi ifadelerle belirtir.

Aşık Esrari, Vehhabî ayaklanmasını Vehhabîler ve Mehmet Paşa’nın

ağzından şöyle anlatır :

Hazır ol vaktına, dayan Vehhabi

Hicaz'ı görmeye arzumanım var

Ol Hakk'ın beytine yüzüm sürmeye

Yaradan'la böyle ahd amanım var

-Vehhabi der ki: gelip de yorulma

Mısır üzerine bir seyranım var.

Deryadan, karadan ordum kurdum

Arabistan üstüne tûfanım var

-Mehmed Paşam der ki: birdir Yaradan

Kapudanlarım var, gelir deryadan

Niçün yorulur gelürsün karadan

Seni yolda yutar kurt, kaplanım var

-Vehhabi der ki: işlerin sezdim

Basra'dan Yemen'e Urban yazdım

Senden evvel Bağdad valisin bozdum

Acem sınırında bir nişanım var

-Mehmed Paşam der ki: uludur Yezdan

Öyle lafı, lufu dinlemezim ben

İki kıral bozdum, üçüncüsü sen

Mısır beylerinden çok kurbanım var

-Vehhabi der: benim, çöllerin şahı

Pençeme girenler çıkmaz bir dahi

Bir Urban'ım zapteyledi Külah’ı

Page 52: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

46

Zaloğlu gibi de Şeyh Osman'ım var

-Mehmed Paşam der ki: Hak ile işim

Sen daha yemedin benim ataşım

Şeyh Osman'ı bozdu zor delil-başım

Mustafa Bey gibi kahramanım var

-Vehhabi der ki: ben böyle ederim

Askerin çöllerde susuz keserim

Tuttuğumu mızrak ile delerim

Benim bu çöllerde yüz bin kanım var

-Mehmed Paşam der ki: bilirim seni

Askerim kasaptır, keser insanı

Su bulmazlar ise içerler kanı

Haytalardan bozma çok merdanım var

-Vehhabi de der ki: hele, gel hele

Zaptettim suları, kaleler bile

Vehhabi demesi kolaydır dile

Yer götürmez benim çok askerim var

-Mehmed Paşam der ki: müjdecim geldi

Bonpart yetişti, Medine'ye daldı

Cidde'yi, Mekke'yi Tosun'um aldı

Ahmat Paşa gibi genç aslanım var

-Vehhabi der: beni bilmeyen bilmez

Meydana girmeden yiğitlik olmaz

Pençeme giren bir daha kurtulmaz

Yer götürmez bende çok Urban'ım var

Page 53: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

47

-Mehmed Paşam der ki: azim cenk kurun

Yürün bayraktarlar, ileri durun

Topçuyla tüfekçi durmayın vurun

Kelle getirene çok ihsanım var

-Vehhabi der ki: Osmanlı yetişti

Bir ateş püskürdü, çöller tutuştu

Üstüne düşenin bağrını deşti

Ben bilmezdim, böyle zor düşmanım var

-Mehmed Paşam der ki: açıldı nusrat

Vurun gazilerim, vermeyin fırsat

Ünümüzü işitsin ol sahib-devlet

Sultan Mahmud gibi adil Han'ım var

-Vehhabi der ki: ben büyük söyledim

Urbanlar arasında rüsvay oldum

Dört yanım kesildi, çaresiz kaldım

Ne takatım var, ne dermanım var.

-Mehmed Paşam der ki: namus-ı Hünkar

Bu çölleri başına eyledim dar

Mıkdarın bilirim Medine'de yatar

Benim bu çöllerde şah sultanım var

-Vehhabi der ki: ben kanda kaçayım

Kırıldı kanadım, nasıl uçayım

Bana bir tas zehir verin içeyim

Zulmette kaldım ah çok figanım var

-Mehmed Paşam der ki: nasılsın hacı

Basra'dan Yemen'e aldım haracı

Page 54: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

48

Şimdi kurtulmanın yoktur ilacı

Cismini kaldırmağa fermanım var

-Vehhabi der ki: çekticeğim çok zahmet

Hakikat Osmanlı'da varmış heybet

Aman İsâ hubbi eyle merhamet

Hakipaye geldim çok amanım var

Güzel medhin ettin AŞIK ESRARİ

Gazi Mehmed Paşa sözünün 'eri

Tarihlere yazın bu cengi bari

Hicaz'ın' fethine bir destanım var (Öztelli, 1976

:190-193 ).

İsyanı bastıran Mehmet Ali Paşa ile Vehhabi’nin karşılıklı

konuşturulması suretiyle savaşın seyri dile getirilir. Bu karşılıklı konuşmada

iki tarafın da birbirine meydan okuduğunu ve göz dağı vermeye çalıştığını

görüyoruz. Bu meydan okuma sırasında her iki taraf da kendi askerini överek

onların moralini ve motivasyonunu arttırmaya çalışır.

Mehmet Ali Paşa, “askerim kasaptır, keser insanı”, “su bulamazlarsa

içerler kanı” diyerek askerinin gücünü, cesaretini ve acımasızlığını dile getirir.

Ayrıca aslan, kaplan, kurt gibi benzetmelerle askerini metheder. Vehhabi de

aynı şekilde “pençeme giren çıkamaz” , “Zaloğlu gibi Şeyh Osman’ım var”

diyerek askerinin gücünü belirtir ve komutanlarını metheder.

Sonuçta ; Mehmet Ali Paşa ve askerlerinin, Vehhabiler’e çölü dar

ettiğini ve Vehebiler’in “Hakikat Osmanlı da varmış heybet” sözü ile

Osmanlı’nın üstünlüğünü kabul ettiğini belirtir. Bu cengi tarihlere yazın

diyerek ve Mehmet Ali Paşa’yı överek şair, destanını bitirir.

3.4.KARA YORGİ AYAKLANMASI (1806) 1806 yılında başlayan Sırp isyanının elebaşı Kara Yorgi’dir.

Avusturyalılardan ve Ruslardan yardım alarak isyan hareketini genişletmiştir.

Page 55: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

49

Üzerine Bosna Valisi Bekir Paşa gönderilmiştir. Bekir Paşa, Kaptan Paşa

olarak da anılır. Bekir Paşa başta başarılı olduysa da daha sonra Rusların

gayreti ile Karadağ ve Sırbistan elimizden çıkmıştır.

Aşağıdaki destan Bekir Paşa’nın başarısı sırasında söylenmiştir :

- Dayan Kara Yorgi, gelirim üstüne

Elimde fermanım vardır kasdına

Bayraklar da gelsün beden üstüne

Vurun gazilerim, der Kaptan Paşa

- Kara Yorgi der, dönmezim sözümden

On bin Arnavut da aylık yer benden

Bu kavgaya başladım, geri dönmem

Dönmezim sözümden, der Kara Yorgi

- Kaptan Paşa der ki, sözlerim haktır

Yedi kıral içre akranım yoktur

İpsala üstünde Arnavut çoktur

Vurun gazilerim, der Kaptan Paşa

- Kara Yorgi der ki, karadır gözüm

İsa hakkı için dönmezim sözüm

Şimdiden sonra ben efendinizim

Dönmezim sözümden, der Kara Yorgi

- Kaptan Paşa der, gurur gelmiş kendine

Dahi çatmamışsın sen de dengine

Yedi kıral baksın İslam cengine

Vurun gazilerim, der Kaptan Paşa

- Kara Yorgi der; sonuna bakarım

Gelmeniz üstüme, sizi yakarım

Page 56: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

50

Galip gelürseniz lagım atarım

Dönmezim sözümden, der Kara Yorgi

- Gazi bekçileri ateştir sönmez

Arnavut askeri kavgaya gelmez

Küffarın ettiği yanına kalmaz

Vurun gazilerim, der Kaptan Paşa

- Kara Yorgi der ki, kal'a açarım

Nice gemilere yelken açarım

Galip gelürseniz durmaz kaçarım

Dönmezim sözümden, der Kara Yorgi

-Kaptan Paşa der, alkış ettiler beni

Din yoluna feda ettim bu canı

Kuş olsan da uçma, kaçırmam seni

Vurun gazilerim der, Kaptan Paşa

- Kara Yorgi der ki, lagım kazarım

Balyemez topları bir bir dizerim

Şimdi Osmanlı'nın fendin sezerim

Dönmezim sözümden der, Kara Yorgi

-Benim gazilerim zahmet çektiler

Saat on birde de asker döktüler

Bayrakları bedenlere diktiler

Vurun gazilerim der, Kaptan Paşa (Öztelli, 1976 :

198 – 199 ).

Âşıklar, tarihin canlı tanıklarıdır. Destanlarda bu tarihsel olayları dile

getirirler ama burada objektif bir tarih değil subjektif bir tarih karşımıza çıkar.

Çünkü şairin duyguları da işin içine girer.

Page 57: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

51

Bu destanda, Sırp İsyanı’nı başlatan Kara Yorgi ile isyanı

bastırmaya çalışan Bekir Paşa karşılıklı konuşturulmuştur. Savaşın seyri

ayrıntılı bir biçimde dile getirilmiş, adeta resmedilmiştir.

Kaptan Paşa’nın konuşturulduğu her dörtlüğün sonunda sistemli

olarak “vurun gazilerim” ifadesi yer almaktadır. Bu ifade ile askerlerdeki

coşkuyu arttırma, savaşma isteğini güçlendirme amaçlanmıştır.

3.5.KABAKÇI MUSTAFA AYAKLANMASI VE ALEMDAR MUSTAFA PAŞA (1808)

III. Selim, askeri başarısızlıkların ana nedenini Yeniçeri Ocağı’nın

bozulmasında görerek, bu ocağı bütünüyle kaldırmayı tasarlayıp, Nizam-ı

Cedit adlı yeni bir ordu kurdu. Bu durumdan hoşnut olmayan yeniçeriler,

Kabakçı Mustafa Paşa önderliğinde ayaklandılar ve III. Selim’i tahttan

indirerek yerine IV. Mustafa’yı getirdiler. Bunun üzerine III. Selim’in ıslahat

hareketlerini destekleyen Alemdar Mustafa Paşa, Topkapı Sarayını bastı.

Tahtı bırakmak istemeyen IV. Mustafa, III. Selim’i boğdurttu. Alemdar

Mustafa Paşa, bu olay üzerine IV. Mustafa’yı tahttan indirdi ve II. Mahmut

tahta geçti. II. Mahmut, Alemdar Mustafa Paşayı sadrazam yaptı.

Alemdar Mustafa Paşa ve adamlarına karşı yeniçerilerin

ayaklanmasını tutan şair, bu konuyla ilgili şöyle bir şiir söylemiştir :

Fıransız kâfiri tuttu bu işi

Ali Efendi'dir fitnenin başı

Cihanda gelmemiş bunun bir eşi

Görün gaziler, der Yeniçeri

Mustafa Paşa fermanlar yazar

Defterdar Efendi tedbirin düzer

Ocaklı kulları hilesin sezer

Yürün keleşlerim, der Yeniçeri

Page 58: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

52

Geldi Rumeli'den nice bin çıtak

İslâmbol içinde kanlar akacak

Kadir gecesinde yediler bıçak

Kesin kelleleri, der Yeniçeri

Açıldı bayrakları yürüdü asker

Hacı Bektaş Ocağı kahraman besler

Nizam-ı Cedit'ler bir satır ister

Urun aslanlar, der Yeniçeri

Sahur taamında yediğim yağlı

Dört yanım ateştir, kollarım bağlı

Kara kın içinde kılıçlar zağlı

Kıymayın canıma, der Mustafa Paşa

Alın emaneti, kıyman canıma

Nazlı kölelerim gelsin yanıma

Defterdar Efendi girdi kanıma

Aman gaziler, yazıktır bana

Mustafa Paşa da kaldı arada

Ocaklı da der ki, mühür nerede

Ölmüşse vezir de eğer kule'de

Leşini sürüyün, der Yeniçeri

Kaptan dedikleri bir süflü Tatar

Süleymaniye'ye gülleler atar

Yeniçeri Ağa'sı meydanda yatar

Köpekler de yesin, der Yeniçeri

Hacı Bektaş Ocakları uyandı

Yeniçeri cephaneye dayandı

Page 59: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

53

Eğri kılıç al kanlara boyandı

Dayanın gaziler, der Yeniçeri

Ocaklılar cephaneyi bastılar

Yoldaşlar kılıcı arşa astılar

Hacı Ahmed oğlun kıyma kestiler

Kesin gazilerim, der Yeniçeri

Askerin elinde bilenmiş satır

Cephane önünde buryanlar yatır

Nizam-ı Cedid'e iftarlık götür

Götürün gaziler, der Yeniçeri

Nizam-ı Cedid de girdi saraya

Ocaklı kulları aldı araya

Kadı Paşa der ki, emir nereye

Kesin kellesini, der Yeniçeri

Sekbanları tutup azat eyleme

Alıp şobarasın mezat eyleme

Kesin kellesini, cevap söyleme

Varın keleşlerim, der Yeniçeri

Bir Kırım Tatar’ı girdi araya

Çarhacı Ali Paşa düştü oraya

Nazlıdır Kethüda Bey, gelmez buraya

Sürüyüp getirin, der Yeniçeri

Saray kapıları birden açıldı

İslambol içinde ateş saçıldı

Sultan Mustafa'ya, hulle biçildi

Ağlaman gaziler, der Yeniçeri

Page 60: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

54

Öksüzler babası dünyadan göçtü

Mektep çocukları duaya geçti

Ocaklı kullara mahzunluk düştü

Onun'çin ağlarım, der Yeniçeri

Yaşa Kul Kethüdası, sen binler yaşa

Yeniçeri kullar çıktılar başa

Üsküdar kışlası yandı, ateşe

Tılısım bu imiş, der Yeniçeri

DERVİŞ OSMAN bunu böyle söyledi

Hızır geldi, bize imdat eyledi

Behiç ile Ramiz firar eyledi

Tutun mel'unları, der Yeniçeri (Öztelli, 1976 : 205 -

208 ).

Yeniçeri ocağının kaldırılmasını istemeyen şair, bu amaçla

ayaklanan yeniçerileri desteklemiştir. Yeniçerilerin çoğunluğu Bektaşi

tarikatına mensuptur. Bu nedenle şair, “Hacı Bektaş Ocağı kahraman besler”

, “Hacı Bektaş Ocakları uyandı” gibi ifadeler kullanmıştır. Yine “Eğri kılıç al

kanlara boyandı” , “İslambol içinde ateş saçıldı” gibi ifadeler bize

ayaklanmanın boyutlarını, çok kanlar döküldüğünü göstermektedir. Şair,

Nizam-ı Cedit ordusu ile Yeniçeriler arasındaki mücadeleyi çeşitli yönleriyle

betimlemiştir.

Şair Nigâri, aşağıdaki şiirinde Kabakçı Mustafa ayaklanmasını dile

getirmiş ve ayaklanmayı övmüştür. Şairin kendisi de ayaklanma yanlısıdır :

Nice vasf- edeyim böyle koçağı

Menendi gelmemiş asla dünyaya

Dilerim ki cennet olsun durağı

Evvel makamı firdevs-i âlâya

Page 61: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

55

Artsın eksilmesin böyle koçaklar

Hep o yüzden şeref buldu ocaklar

Çekildi gaipten yeşil sancaklar

Niyet edip asker çıktı gazaya

On dört kal'a yürüyüş etti birden

Gaip erenler erişti geriden

Mert yiğitler şikâr aldı sürüden

Mübarek gazası Halil Ağa'ya

Ara yerde gitti İngiliz Mahmud

İşitip herbiri oldular bihûd.

Şaşırttı onları Cenab-ı Mâbut

Uğradı herbiri gizli sıtmaya

On dört kala bir araya geldiler

Büyük Dere'de kavl-ü karar ettiler

Mustafa'yı şol serasker diktiler

Çekildi bayraklar Asitane'ye

Allah Allah, deyüp yürüdü asker

Böyle istedi ol Celîl-i -Ekber

Erişti geriden Üçler, Yediler

Kırklar da beraber girdi araya

Kireç Burnu, köy başını aştılar

Sağ selamet İstinye'yi geçtiler

Derya-menend dalgalanıp coştular

Gelip dahil oldular Tophane'ye

Her tarafa nidâ eyledi dellâl

Teaccüpte kaldı hep cümle ricâl

Page 62: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

56

Muratların hasıl etti Zülcelal

Hakka, doğruymuş özleri Mevla'ya .

Yetmiş idi bu alemin canına

Girmediler hiç kimsenin kanına

Çektiler kazanı Et Meydanı'na

Haber gitti Seğmen Başı Baba'ya

Cem olup bir yere geldi Ocaklı

Hep elleri gürzlü, kolu kolçaklı

Ol yüzü heybetli, beli bıçaklı

Velvele verdiler Asitane'ye

Şeyhislam, Kazasker cümle geldiler

Şer-i şerif üzre fetva verdiler

Allah Allah, deyip gülbenk çektiler

EI kaldırıp başladılar duaya

Herbirini bir tarafta buldular

Hem kolunu, kanadını kırdılar

Bir saatte yedisini aldılar

Yolladılar herbirini bekaya

Tekmil oldu hep anların hepisi

Viran taran oldu gitti yapısı

Çok şükür açıldı cennet kapısı

Asıldı kılıçlar arş-ı alaya

Herbiri bir gûne oldular yeksan

Olmadı bir zerre kimseye ziyan

Def'etti kazayı rahmet-i Yezdan

Nam-u şanı gitti Kızıl Elma'ya

Page 63: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

57

Râhına aşk edem bu canı feda

Vücudun hatasız eylesin Hüdâ

Tahta cülûs etti Sultan Mustafa

Önce selamlayup Ayasofya'ya

Evvela fermanlar oldu kıraat

Kurtuldu, sevindi cümle mevcudat

Cenâb-ı Bâri'den oldu inayet

Emroldu, ferman gitti Konya'ya

NİGARİ vasfını etmede hala

İnayet-i Hak'tan buldu tecellâ

Cihanda olmamış böylesi asla

Yazdılar tarihin ilm-i simyâ'ya ( Öztelli, 1976 : 100 – 103 ).

Yeniçeri ayaklanmasını destekleyen şair, bu ayaklanmanın önderi

olan Kabakçı Mustafa’yı destanında metheder. Dünyaya denginin gelmediğini

belirterek, mekanının cennet olmasını diler.

Yeniçerileri elleri gürzlü, kolu kolçaklı, yüzü heybetli, beli bıçaklı gibi

ifadelerle tasvir eden şair, bunların bir yerde toplanarak İstanbul’u velveleye

verdiğini dile getirir. Ayaklanma sırasında yaşananları destanlaştırır.

3.6.BABA PAŞA OLAYI (1810) 1810 yılında, Varna Ruslar tarafından kuşatılmıştır. Baba Paşanın iki

üç bin askerle müdafaa ettiği Hacıoğlu Pazarı düşman eline düşmüş, Baba

Paşa ise tutsak olmuştur. Osmanlı donanmasının gelmesiyle Varna

kuşatmadan kurtulmuştur.

Baba Paşa olarak ünlü olan bu kişinin asıl adı Pehlivan İbrahim

Ağa’dır. Kara Baba ya da Baba Pehlivan olarak da anılır. Aşağıdaki iki

destanda da bu kişiden ve yaptığı savaşlardan bahsedilmiştir :

Urum Eli’nde bir aslan türedi

Page 64: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

58

Zatı aslan imiş, kendisi kaplan

Elinde kargısı, göğsünde kalkan

Koç gibi meydanda dön Kara Baba'm

Baba'yı sorarsan İsmail’de nâzır

Kavgaya vardıkta yetişir Hızır

Baba'nın tugları gül diye hazır

Tuglar sana yaraşır koç Kara Baba'm

Top, tüfenkler patlar, balyemez harlar

Kargılar balarır, kılıçlar parlar

Cenkçidir askerim, küffarı zorlar

Zatı kahramandır, koç Kara Baba'm

Harşova Ovası koç yiğit açar

Çıkar mert oğullar al kanlar saçar

Mustafa Efendimiz çarkaya çıkar

Hasmını meydanda seç Kara Baba'm

Allah Allah der de kargısın alır

Biner ata çıkar mert olur, kalır

Nice hayıfların kâfirden alır

Komadı kâfire, koç Kara Baba'm

Denedin mi kendin Moskof Kıralı

Böyle yiğit gördün mü dünya duralı

Kaç bin esir vardır, kaç bin yaralı

Yaradan'a dayan, koç Kara Baba'm

Baba, senin asker istemez silah

Birisi olmuştur kırkına salah

Yanında buzulu bir metin kala

Page 65: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

59

O da dengin arar, koç Kara Baba'm

Yiğit olan yiğit beriye gelsin

Muhannet olanlar geriye kalsın

Malda gözüm yoktur, nam bizim olsun

Şehidi, gaziyi seç, Kara Baba'm

Zatı Hamza gibi, kurar fendini

Hazret Ali gibi eder cengini

Fatma şalı sende bulunduğunu

Zatı kahramandır, koç Kara Baba'm

Baba aldı askerin çekti yola

Küffarın topuna göğüsten kala

Kargı oynamazsa hazret-i pala

Taburdan tabura geç, Kara Baba'm

Baba gibi döğüşür, yılmaz hele

Kuzgun'un dolayı çevre kola

Vezire yolladım bin beş yüz kelle

Şad olsun efendim, der Kara Baba'm

Fatma Şah da der ki, asker dereyim

Dereyim de İsmail’i sarayım

Pehlivan Ağa'yı bende alayım

Zatı kahramandır, koç Kara Baba'm

Baba, senin geydiğin telli gaşa

Namın yürüttü dağlar ile taşa

Nice ayanlar çalıştı, çıktı başa

Moskof'u meydanda seç, Kara Baba'm

(Öztelli,1976:331)

Page 66: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

60

Âşıkların tarihsel olayları anlatırken öznel bir anlatım sergilediklerini,

işin içine duygu ve düşüncelerin de girdiğini biliyoruz. Bu destanda da şair,

tarihi bir olayı kendi bakış açısıyla dile getirmiştir. Bu destanda hem bilgi

verme hem de askerin moralini yükseltme amacı vardır. Şair, savaşın seyri

hakkında bilgi verir, Baba Paşa’yı ve askerlerini de metheder.

Şair, Baba Paşa’yı aslan, kaplan, koç, kahraman gibi sıfatlarla niteler.

Ardından da “Hazreti Ali gibi savaşır” , “Baba gibi döğüşür” gibi ifadelerle

onun askeri başarısını dile getirir. Yine Baba Paşa’nın, vezire bin beş yüz

kelle yolladığını ifade ederek namının yürüdüğünü belirtir. Şair, Rus kralına

da “böyle bir yiğit gördün mü” diyerek seslenir. Baba Paşa’nın askerlerini de

“senin askerin silah istemez”, “al kanlar saçar” gibi ifadelerle övmüştür.

Aşık Kürşadî, aşağıdaki destanı Baba Paşa’nın ağzından söylemiştir :

İsmimi bilmez var ise alemde

Aslım Bozoklu'dur, ismim Pehlivan

Pederim tarafı Battal Gazi'dir

Validem tarafı Ahmed-i Târan

Ali Paşa kapısında sürdüm devranı

Tersenkli kapısında açtım meydanı

Kendime bendettim Deli Osman'ı

Varup da Kuzgun'a tutmuşum mekan

Darb-ı âlî ile açtım bu dağı

Yiğit için yaptırmıştım konağı

Haramdır tilkiye aslan yatağı

Helal olsun ona gelirse aslan

Bir mahzunluğum oldu, etmem inkâr

Çıkmazdım Kuzgun'dan gelseydi küffar

Pek belimi- büktü ol Gazi Hünkar

Page 67: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

61

Bakalım ne suret gösterir devran

Kötüye meyl-etmedim, işim mert ile

Kötüler aradan çıksın dert ile

On yıl yürüttüm koyunu kurt ile

Tecelli eyledi ol ganî Yezdan

Hatt-ı şerif okunur, dinleyen yoktur

Fetvaları dinlemeyenler çoktur

Aleme bir felaket olacaktır

Yazmadan usandı ol Şah-ı devran

Fitnelik edenler bulsun dermanı

Kurtarsın kâfirden Deli Orman'ı.

Yine geldi Padişah'ın fermanı

Benim mâmur dünyam oldu tutrakan

Sinne Boğazı’ndan açmıştım meydan

Çıraklarım vardır etmiştim âyân

Padişah uğruna beslerdim her an

Sayesinde rahat etmişti sıbyan

Dayılarım vardı, aslan yürekli

Belleri kılıçlı, gümüş tüfekli

Yanları çıraklı, önü yedekli

Nice bir beyzade, hep ehl-i irfan

Aldım askerimi, sökün eyledim

Ol kahbe Moskof'a oyun eyledim

Olduğum Kuzgun'u metin eyledim

Bir fitnelik düştü Ulah'a, yaman

Page 68: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

62

Havâriç devri gibi gün açıldı

Yiğit olan yanımda kaldı, seçildi

Çok kavgalar oldu, kanlar saçıldı

Yetişip gelince Ordu-yu Osman

Geldi kafir Silistre'yi sardı

Ordu-yu Hümâyun imdada vardı

Yeniçeri, yaya dayandı, durdu

İmdat senden bize, ey gani Yazdan

Nasıl vasfedeyim, uzun hikâyet

Ben görmedim, dostlarımdan rivayet

Düşmandan kurtardığımdı şikâyet

Desturlar yakıptır bu fânî cihan

Usandım âleme ben yaza yaza

Bir gazap var idi görünür göze

Her kaçan ki Moskof geçti bu yüze

Ol vakıt dediler bana, el'aman

Almış idim şu Moskof'un huyunu

Niyet etmiş geçmeğe Turla suyunu

Metanet eyledim Tuna boyunu

Varınca İsmail’e geldi düşman

İsmail'de cengim bilir âlemler

Kafir, ülkesinde çekti elemler

Âcizdir yazmağa bunca kalemler

Söylesin cengimi edenler seyran

İsmail çölünde kanlar çağladı

Kâfir ülkesinde canlar ağladı

Page 69: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

63

Hilesinden kâfir sulha bağladı

Tek elinde kalsın Eflak'la Buğdan

Kâfir bu hususta buldu çok ruhsat

Sandı ki Âl-i Osman tutmaz kuvvet

İsmail, İbrail ol iki serhat

Çığrışarak gitti, Baba Pehlivan

Bilmeyenler sandı, kâfir barıştı

Rumeli içine istilâ düştü

Yılık Oğlu geldi Balkan'ı, açtı

Artık benim fırsat dedi bu devran

Dört bin kişiyle Pazarcık'ta nidem

Din-i islam uğruna gayret güdem

Devlet eli ile esir mi gidem

İnayet sendedir ey ulu Subhân

KÜŞÂDÎ çağırır, ey Kara Baba

Din yoluna şu şan olur mu hebâ

İnşallah kurtarır ol cömert Hüda

Destgirin olsun ol Şah-ı Sultan( Öztelli, 1976 :333 -

335 ).

Şair, şiirinin başında Baba Paşa’nın ağzından onun hayatı hakkında

etraflıca bilgi veriyor. Şiirden Baba Paşa’nın aslen Bozoklu olduğunu, isminin

Pehlivan olduğunu, babasının Battal Gazi soyundan, annesinin ise Ahmed-i

Tarvan soyundan geldiğini öğreniyoruz.

Şair, Baba Paşa’nın dört bin kişiyle savunduğu Hacıoğlu Pazarı’nın

düşman eline düşüşünü ve ardından Baba Paşa’nın tutsak olduğunu anlatır.

Osmanlı ordusunun yardıma gelmesiyle şiddetli bir savaşın başladığını ifade

eder ve destanını Baba Paşa için dua ederek bitirir.

Page 70: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

64

Halkın şikayetçi olduğu Veliyüddin Paşa’nın üzerine gönderilen Baba

Paşa, Akçadağ’da onu kıstırmış ve öldürmüştür. Aşağıdaki destanda bu olay

anlatılmıştır :

Pehlivan Paşa'nın sırrı bilinmez

Sair vezirlerle kıyas olunmaz

Umur-i devlette dengi bulunmaz

Kim dayanır sahip-kıran önünde

Baba erenlerin himmetin diler

Zuhur etti misli Mehdı dediler

Yardım eder helbet kırklar, yediler

Adl-i adaleti beyan önünde

Baba Paşa bir kahramanın dengi

Düşmanın bağrına urdu hazengi

Karşıladı gören, eyledi cengi

Kurt-pupa namında bir han önünde

Ağcadağ'dır bizim Kûh-i Kaf'ımız

Hünkâr da edemez asla lafımız

Halep bezirganı çeker havfımız

İner bac alırız güran önünde.

Baba geldi Ağcadağlı belle ki

Atar penbe gibi dağları belki

Cem olsa bir yere seksen bin tilki

Hiç durabilir mi aslan önünde

Ağcadağlı der ki, kalmayız geri

Üç beş paşa geldi senden ileri

Hele payımızdır Mâden askeri

Gönderin kırk elli çoban önünde

Page 71: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

65

Baba der, sarmışım her bir yanını

Batırırım Ağcadağ'ın şanını

Koparırım inşallah Nuh tufanını

Ova tozar tabı boran önünde

Atlılar bayrağı çektiler dağa

Döktüler üleşi dağdan aşağa

Ferhad, Toska, Deli Emin Ağa

Çok cenk etti Mahmut Kıran önünde

Adl'elinde kargı Pehlivan Paşa

Allah Allah dedi, girdi savaşa

Bozuldu görenler, döküldü taşa

Atlılar perişan yayan önünde

Kırk kurda karşı gelip gülenler

Azrail geliptür anda bilenler

…………murdar ölenler

Kılavuz ulaştır şeytan önünde

Veliyüddin Paşa gel, çık dışarı

Alır Ağcadağ'ı, girer içeri

Verirsin Baba'ya akıbet seri

Okunur hakkında ferman önünde

(Öztelli,1976:241).

Şair, destanına Baba Paşa’nın devlette dengi bulunmayan bir

kahraman olduğunu söyleyerek başlar. Ardından onun önünde hiçbir

düşmanın duramayacağını, dağları bile pamuk gibi atacağını belirtir.

Akçadağ’ı Kaf Dağı’na benzetir.

Page 72: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

66

Şair, Baba Paşa’yı aslana, düşmanlarını ise tilkiye benzeterek,

“seksen bin tilki toplansa da aslan önünde durabilir mi?” diye sorar. Baba

Paşa’nın adeta bir Nuh tufanı kopardığını ifade ederek, Veliyyüddin Paşa’ya

“sonunda başını vereceksin” diye seslenir.

3.7.MORA AYAKLANMASI ( 1821 ) Rumlar bağımsızlık için Mora’da ve Buğdan’da ayaklanma başlattılar.

1788 yılından beri Yanya Valiliğini yapan ve gayet sert ve acımasız yönetimi

ile Rumları iyice sindirmiş bulunan Tepedenli Ali Paşa, Rumların faaliyetlerini

yakından izliyor ve bu konuda İstanbul’a rapor gönderiyordu. Valiliği

sırasında da pek çok yaralılıkları olmuştu. Ancak, padişah II. Mahmut’un en

yakın danışmanı Halet Efendi, şahsi kıskançlık ve diğer sebeplerle Ali

Paşa’ya karşı cephe almıştı. Tepedenli Ali Paşa’nın İstanbul ile arası

açılmıştı. Halet Efendinin oyunları ile valilikten azledilen Ali Paşa bu durum

üzerine ayaklandı.

Tepedenli’nin ayaklanması, Rumların üzerinden ağır bir baskıyı

kaldırdı. Tepedenli, Yanya’da Hurşit Paşa kuvvetleri tarafından kuşatılması

üzerine, kendisini kurtarmak için Rumları ayaklanmaya çağırdı. Kısa sürede

ayaklanma bütün Mora’ya ve adalara yayıldı.

Tepedenli Ali Paşa, üzerine gönderilen kuvvetlerce öldürüldü ve başı

kesilerek İstanbul’a gönderildi.

Zamanla Mora ayaklanması Osmanlı Devleti’nin kontrolünden çıktı ve

uluslar arası bir hal aldı.

İbrahim Paşa komutasındaki 16.000 piyade, 800 at, pek çok toptan

meydana gelen Mısır kuvvetleri 60 gemi ile Girit’e oradan da Mora’ya geçti.

Şiddetli çarpışmalar sonucunda İbrahim Paşa kuvvetleri isyanı bastırdı.

Tepedenli Ali Paşa’nın ayaklanması ve Osmanlı Devleti’nin Hurşit

Paşa ve kuvvetlerini yollaması üzerine, Ali Paşa’nın öldürülmesini ve Mora

isyanını Aşık Avni şöyle destanlaştırır :

Vaktına hazır ol sen Ali Paşa

Page 73: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

67

Haleb-i Şehba'da burc-u şanım var

Emir padişahtan, dönmezem haşa

Çölden hurûç etmiş er aslanım var

Ali Paşam der ki, sen safa geldin

Üstüme gelmeye ruhsat mı aldın

Arnabut dağların hâlî mi sandın

Ormanlar içinde çok kaplanım var

Hurşid Paşam der ki, sende çok oyun

Ne akıl, devlete sen oldun hayın

Başın kesdirmeye olmuşum tayin

Halife-i Resul şîr yezdanım var

Ali Paşam der ki, bir oğlum Muhtar

Gizli sırrım açtı ol gânı Settâr

Mora kâfirine gönderdim tatar

Benim bunda sana çok tuğyânım var

Hurşid Paşam der ki, eyleme inat

Padişah nüfuzu açtırmaz kanat

Pişman olur, sonra istersin imdat

Yeryüzü hal (i)fesi Mahmud Han'ım var

Ali Paşam der ki, oldu olacak

Kim bilür başa da neler gelecek

Oğlum Muhtar da ordular kuracak

Ateşler saçan nar-ı sûzânım var

Hurşid Paşam der ki, ben ruhsat aldım

Cümle kalelerin yıkmağa geldim

Çok tuğyan olana seyfimi çaldım

Page 74: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

68

Senin ile dahi bir meydanım var

Ali Paşam der ki, bildin mi beni

Kuş olsan uçurmam bu gölden seni

Beyhudeye vermem bu tatlı canı

Dahi bunda benim çok umudum var

Hurşid Paşam der ki, nâmeler saldım

Arnabut dağların destime aldım

Himmet-i Şehriyâr olduğun bildim

Gazi Hünkâr gibi bir sultanım var

Ali Paşam der ki, erşed erişti

Adam güherleri cenge girişti

Urumeli, Anadolu karıştı

Acem sınırında bir gümanım var

Hurşid Paşam der ki, Allah'dan korkmaz

Ehl-i islâm olan küffardan ürkmez

Dünyada fitnelik her dayim gitmez

İslâma yardımcı bir Sûbhan'ım var

Ali Paşam der ki, ben bunu sezdim

Rum küffarlarına nâmeler yazdım

Senden de ulu çok düşmanlar bozdum

Vezir evlâdlarım, mirmirânım var

Hurşid Paşam der ki, büyük söyleme

Etraf-ı âleme fitne yollama

Kesdi evlâdların, feryat eyleme

Kardeşlerim vüzerâ-yi izâm var

Page 75: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

69

Ali Paşam der ki, her sözün oktur

Bende hesapsız Arnabutlar çoktur

Benim senden asla hiç havfım yoktur

Girer cenge, koç gibi cenk edenim var

Hurşid Paşam der ki, her sözüm haktır

Padişah askeri çevrildi aktır

Her tarafı kesdi, heman sen baktır

Gözün görmez, her yan toz dumanım var.

Ali Paşam der ki, ezel gözledim

Pusulara askerimi gizledim

Çoktan beri ben de seni özledim

Mora'dan gelecek pehlivanım var

Hurşid Paşam der ki, tedbir eyledim

Mora tarafına asker yolladım

Fırsandın düşürdüm, çoktan gürledim

Sıdkile cenk eder kahramanım var

Ali Paşam der ki, lagım atarım

Sağ teslim olmazam, yere batarım

Kendi vücuduma zehir katarım

Leşime basdırmam, pek inadım var

Hurşid Paşam der ki, ey laf vurucu

Aldık mor koluna hem lataracı

Hazır eyle silâhdarım, kılıcı

Başın kesdirmeye ahd-amanım var.

Ali Paşam der ki, kıyma sen bana

Kerem eyle sen, git Mora'dan yana

Page 76: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

70

Padişahın verdi de himmet sana

Affettir suçumu, bin amanım var

Hurşid Paşam der ki, eylemem tarif

Rical-i devletin cümlesi arif

Yazıldı katline fetvâ-yı şerif

Şer'a boynum egri, hem fermanım var

Ali Paşam der ki, ben de uçarım

Sıkılırsam gölden yana kaçarım

Etraf-ı aleme fitne saçarım

Haytalar içinde ser-kaplanım var

Hurşid Paşam der kardaşım Çarkçı Paşa

Canım Hasan Paşa sen binler yaşa

Alın iç kalayı siz başdan başa

Mehmed Paşa gibi genç aslanım var.

Ali Paşam der ki, tükendi yaşım

İç kale alındı, şom oldu işim

Kesdi, vermedi aman, dertli başım

Zülkadir Ahmed Bey'den çok figanım var

Hurşid Paşam der ki, Hâlik'a işim

Aslan yüreklidir her delibaş'ım

Koç gibi cenk eder tüfekçi başım

Din yoluna şehit çok kurbanım var

Ali Paşam der ki, her işim bitti

Devletin nimeti gözlerim tuttu

Bu igvâyı bana şeytanlar etti

Gitti, girmez ele çok pişmanım var

Page 77: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

71

Hurşid Paşam der ki, yoktur çareler

Vardır haytalarım ateş-pareler

Cellât kavaslarım düşman paralar

İç-ağlar içinde şah-merdanım var

Ali Paşam der" ki, halim yamandır

Aldanman dünyaya, cümle yalandır

Müminlere lâzım olan imandır

Gitti, girmez ele çok pişmanım var

Hurşid Paşam der ki, gitmenin çağı

Padişah nüfuzu eridir dağı

İnşallah Mora'ya kuram otağı

Rum küffarlarından intikamım var

Hurşid Paşam der ki, Mevla'ya şükür olsun

Düşmanlar ağlasun, dostlarım gülsün

Padişahım bana himmetler kılsın

Mora ceziresinde hoş divanım, var

AVNİ, tamam oldu burda destanın

Ömrü uzun olsun Gazi Sultan'ın

Efendim, cümle kör olsun düşmanın

Hakk'a gece gündüz çok niyazım var ( Öztelli,

1976 : 213 – 216 ).

Âşık Avni, destanında isyancı Ali Paşa ile bu isyanı bastırmak üzere

görevlendirilen Hurşit Paşa’yı karşılıklı konuşturur. Bu diyaloglarda Ali Paşa

ile Hurşit Paşa birbirine meydan okur ve birbirine gözdağı verir.

Hurşit Paşa, padişahın emri ile hareket ettiğini ve hain Ali Paşa’nın

başını kesmeye ahdettiğini dile getirir. Padişahın nüfuzu dağı eritir diyerek,

Page 78: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

72

devletin ve padişahın gücünü ifade eder. Ali Paşa’nın katline fetva verildiğini

ve bunu gerçekleştireceğini belirtir. Ayrıca askerlerini ateş pare, aslan yürekli

gibi sıfatlarla överek onlara duyduğu güveni gösterir.

Ali Paşa ise, önce Hurşit Paşa’ya meydan okur ve askerlerini över.

Ancak daha sonraki gelişmeler neticesinde pişman olur ve af diler. Neticede,

Ali Paşa öldürülür ve isyan bastırılır.

Yaktı ciğerimizi Mora Yakası diyen Aşık Mahremi, Rum ayaklanmasını

ve nizamın bozulmasını padişaha hitaben şöyle destanlaştırır :

Hünkârım dünyaya eyle bir nazar

Duacı kulların ağlayıp gezer

Urum'u, Acem'i ortaya yazar

Hani erkân, hani yol Padişahım

Şevketlü, askerin erbâbın ara

Eren, evliyalar cengine vara

Serasker başının kalbi de kara

Kişinin aslını sor Padişahım

Kim olursa verme tuğ ile sancak

İşret başın bilir yavanlar ancak

Dünya gitti elden, daha nolacak

Dünyanın nizamın bul Padişahım

Ricallar cümlesi devlete hayın

Gizlice alırlar kâfirden payın

Fukara kullara vermezler tayın

Süflü, sergerdandır kul Padişahım

Bir yiğidin gözü seferden gitmez

Gidenlere kimse itibar etmez

Bin cahil bir aslan yerini tutmaz

Page 79: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

73

Aslan gibi vezir bul Padişahım

Temekkün de verme, kâfire ruhsat

Ruhsat verenlerin cümlesi murtat

Meğer Hak'tan olan bize inayet

Ol vakit intikam al Padişahım

Bunca fukaradan (vergi) alınır

Dünyada her işe çare bulunur

Hep koyunlar çobanından sorulur

Bizlere bir çoban bul Padişahım

Rahmet yelleri de kesildi, esmez

Kitab'ın kavline kimesne bakmaz

Din-i İslâm kılıncı niçün kesmez

Eller tutmaz oldu bil Padişahım

İpsara, Çamlıca, Husa adası

Yaktı ciğerimmiz Mora yakası

Dilerim Hak'tan yere de batası

Sen Hak'a tevekkül ol Padişahım

Çeşmeler kurudu, abdest alınmaz

Mescitler kapandı, namaz kılınmaz

Kadir Mevlâm hikmetinden sorulmaz

Mehdi'ye mi kaldı yol Padişahım

Ey Âşık MAHREMİ, dahletme sakın

Kaç yıldır dünyanın haline bakın

Korkarım Deccal'ın çıkması yakın

Kıyamet yakındır bil Padişahım ( Öztelli, 1976

: 210).

Page 80: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

74

Dünya nizamının bozulmasından yakınan şair, padişaha seslenerek

sorunlara çözüm bulmasını ister. Sosyal ve siyasi bozuklukları tenkit eder.

Padişaha “koyunlar çobanından sorulur, bizlere bir çoban bul” diyerek

seslenir, iyi bir vezir seçmesini ister. İnsanların dinden uzaklaşmasından

yakınarak, kıyametin yaklaştığına değinir. Mora İsyanı’nın yarattığı üzüntüyü

“Mora yakası ciğerimizi yaktı” diyerek dile getirir. Ardından da “İslam’ın kılıcı

niçin kesemez oldu?” diye sorar. Burada şairin seslendiği padişah

II.Mahmut’tur.

Mora’daki Rum ayaklanmasını destanlaştıran bir başka şair ise ismini

gizlemiştir. Oldukça cüretkar bir üslup kullanan şair, bu durumun başına bela

olabileceğini düşünmüş, bu nedenle ismini gizleme gereği duymuş olmalıdır.

“Uyan Sultan Mahmud” diyebilecek kadar ileri giden şairin destanı şöyledir :

Açıldı bayraklar, yürüdü tuğlar

Bize imdat eyler ağalar, beyler

Buna kavga derler, analar ağlar

Evliyalar imdat eylen Mora'ya

Altun tas içinde kınam ezildi

Gümüş tarak ile zülfüm düzüldü

Şu kafir yanında bağrım üzüldü

Evliyalar imdat eylen Mora'ya

Mora'nın içinde altundan direk

Ağlayan kızlarda kalmadı yürek

Ali Paşa gibi kahraman gerek

Evliyalar imdat eylen Mora'ya

Ak kağıt üstünde kara yazıyım

Gölgede beslenmiş körpe kuzuyum

Mora'nın içinde müftü kızıyım

Evliyalar imdat eylen Mora'ya

Page 81: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

75

Üç kız idik bir kalede basdılar

Elmas küpelerimizi kesdiler

Bizi şu kafire peşkeş çektiler

Evliyalar imdat eylen Mora'ya

Kafir geldi cümle alayın basdı

Camiler kapandı, çokların asdı

Mora'nın askerin haraca kesdi

Evliyalar imdat eylen Mora'ya

Mora da dediğim bir düz ovada

Sabî'ler beşikte, eller duada

Mora'yı aldı derler, ermen murada

Evliyalar imdat eylen Mora'ya

Uyan Sultan Mahmud, kâfir uyandı

Eğri kılıç al kanlara boyandı

Nice din-İslâm canına dayandı

Evliyalar imdat eylen Mora'ya

Şu kâfirin gemileri gelecek

Bize noldu ise Hak'tan olacak

Mora'nın askeri yesir olacak

Evliyalar imdat eylen Mora'ya

Şu kâfirin gemileri bağlandı

Ciğerciğim aşk oduna dağlandı

Gökte melek, yerde insan ağladı

Evliyalar imdat eylen Mora'ya (Öztelli, 1976 :

430-431).

Page 82: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

76

Şair, iktidarın icraatlarını okudukça sivri bir dille tenkit eder. “Uyan

Sultan Mahmud, kâfir uyandı” diyerek mevcut sıkıntı ve sorunlardan şikâyet

eder. Burada çözüm getirmekten çok, sorunlar ifade edilmiştir. İsmini

gizleyen şair, Mora için evliyalardan yardım istemektedir. Mora’daki isyanın

yarattığı üzüntüyü “gökte melek, yerde insan ağladı” ifadesiyle belirtir.

Aşık Neş’eti’nin, Mora ayaklanmasını bastırmak üzere görevlendirilen

İbrahim Paşa’nın donanmasında yer aldığı aşağıdaki destanından anlaşılıyor.

Aşık, savaşı şöyle anlatmıştır :

Akdeniz üstüne sefer olanda

Donandı donanma, çıktı ummana

Eş, dost geldi, helallaştık, konuştuk

Cümlemiz sığındık Ganî Yezdan'a

Beşiktaş'tan kalktık Çanakkale'ye

Ferman geldi, tâyin olduk Mora'ya

Teslim olduk hep İbrahim Paşa'ya

Niyetimiz vurmak Urum yabana

Darılmış şevketli Devlet-i Sahip

Küffar çok dayandı, bizlere galip

Okundu buyrultu, kuruldu tertip

Cümlemiz itaat ettik fermana

İngiliz de der ki: Düşme peşime

Kişinin ettiği gelir başına

Dinle nasihati, gel git isine

Ben rica eyledim Mahmud Sultan'a

Tahir Paşa der ki: Kâfir İngiliz,

Kalbinde meramın nedir biliriz

Sağ olursak çok ganimet alırız

Page 83: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

77

Hıncımız koymayız biz de düşmana

İngiliz de der ki: Nedir maslahat?

Türk'ü ben severim, sende kabahat

İşittim, vaktına hazırmış millet

Döğüş benim ile merd-i merdane

Tahir Paşa der ki: Aldım haberi ……………………………………

İznim yok, girme limandan içeri

Yakarım seni âteş-i sûzana

İngiliz de der ki: Bekle sahrada

Gemimi gördün mü asla rûyada

Yedi kıral korkar benden deryada

Gör, ne heybet ile girdim limana

Tahir Paşa der ki: Gözet karayı

Vard (ı) ibrahim Paşa, aldı Mora'yı

Gelir yetişirse seyret kavgayı

Deryalar boyansın al kızıl kana

İngiliz de der ki: Sözün hilaftır

Dinlemezim asla hep kuru laftır

Yedi kıral hepsi benden taraftır

Gör, neler işlerim ben Müslüman'a

Tahir Paşa der ki: Dini yok küffar,

Bizlere yardımcı ol Ganî Settâr

Donanmada cenge meydan bizde var

Tâ seni yürüttü Firengistan'a

Page 84: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

78

İngiliz de der ki: Gör, günüm doğdu,

Topların dumanı çok insanı boğdu

Gök gibi gürleyip yağmur gibi yağdı

Misket ile gülle küfrü revâne

Tahir Paşa der ki: Gürledi sada

Savletin bu mudur, katir, iptida

Vurun kaptanlarım, yardımcı Hüda

Gökteki melekler dursun seyrana

İngiliz de der ki : Toplar atıldı

Tatlı canlar ucuz yere satıldı

Bir zulmet koptu da güneş tutuldu

Ol zaman başladım ah-u figana

Tahir Paşa der ki: Nedir inadın,

Daha cenk etmeye var mı muradın

Döktüm adamların, kırdım kanadın

Deli Batur yelde benzer aslana

İngiliz de der ki: Edeyim yemin,

Cengin şiddetinden titredi zemin

Bir ateş serptirdim, tutuştu gemin ................................................

(Burada Tahir Paşa'nın sözleri okunamadı)

İngiliz de (de ki): Mihnet yetişir

Bu kadar çektiğim zahmet yetişir

Çok can telef ettik, gayret yetişir

Bir yiğit kırk yılda gelmez meydana

Tahir Paşa der ki:. Yeter, hey yezit

Page 85: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

79

Bunda iy(i) kahpelik ettin, kaç da git

Bu kadar yaralı, bu kadar şehit

Yaptıkların ayâ kalır mı sana

İngiliz de der ki: Oldu olacak

Kişi ettiğini elbet bulacak

Dahi başımıza neler gelecek

Yeni duydum, dünya kalmaz insana

NEŞ'ETİ der: Yâ Rab, cûd ile kerem

Bu cengi dâsitan etmeye meram

Sene bin iki yüz kırk üçte tamam

Yazın bu tarihi, kalsın nişane (Öztelli,1976

:433 – 435 ).

Bizzat savaşa katılan şair, savaşın seyrini ayrıntılı bir şekilde dile

getirir. Padişahın fermanına itaat ettiklerini ve onun buyruğu doğrultusunda

hareket ettiklerini ifade eder.

Destanın başında, İbrahim Paşa komutasında Mora’ya sefere

çıkışlarını anlatır. Ardından İngiliz ile Tahir Paşa’yı karşılıklı konuşturur. Bu

konuşmalarda iki taraf birbirine gözdağı verir ve kendi askeri başarılarını

över. Şair, savaşın boyutlarını anlatmak için “cengin şiddetinden titredi

zemin” ifadesini kullanmıştır. İlerleyen dörtlüklerde Tahir Paşa’nın İngilizleri

yenilgiye uğratışı ve İngilizlerin üzüntüsünü belirtmiştir.

3.8.VAKAY-I HAYRİYE (1826) XVII. yy sonlarına doğru iyice yozlaşan ve bir türlü düzeltilemeyen

Yeniçeri Ocağı, II. Mahmut tarafından 1826’da bütünüyle kaldırıldı. Vakay-ı

Hayriye (Hayırlı Olay) adı verilen bu olay halk tarafından çok olumlu

karşılandı. Yeniçeri Ocağı’nın yerine “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” adı

altında yeni bir ocak kuruldu. Ispartalı Seyrânî aşağıdaki destanda Sultan

Mahmut’u ve icraatlarını övmüş ve yeniçeri ocağının kaldırılmasının

nedenlerini anlatmıştır :

Page 86: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

80

Bir dâsitan nakledeyim bu sene,

Dehr-i dım içinde ola hikayet.

Döndü latif devran her ehl-i dine,

Hak gani Mevladan lûtf u inayet.

Niyazı kurarım ulu Suphana,

İnşallah eriştik bir hub zamana.

Habîb'in ümmeti ehl-i imana

Hak Taâlâ verir tab ü letafet.

Hazır olsun pirler her civarlardan

Evliya, enbiya, çarıyarlardan.

Şehr-i İstanbul'u kem nazarlardan

Saklasın hatadan Mevlâ her saat.

Okuyalım ismin ulu Mâbudun,

Sadıl müminlere verir maksudun.

Gönlü keder görmez Sultan Mahmud'un,

Mezid etsin ömrün Cenabı Hazret.

Bürc-ü asümanın bu mihr ü mahı,

Bu ruy-ü zeminin hem şehenşahı.

Ümmet-i Resul'ün devlet penahı,

Dualar edelim ol ehl-i cennet.

Dembedem vird eder ulu Mevlâsın,

Gazi Sultan Mahmud okur esmasın.

Şeb içre vahdette gördük safasın,

Güzel mâlûm etti Kuran keramet.

Gelelim bir gûne kelâma tekrar:

Page 87: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

81

Padişaha asi oldu bazılar.

Yeniçer Ağasın çağırdı Hünkâr,

Pend verdi gûşuna, etti itaat.

Şaha muti' olur mah-ı mehrular,

İnanmadı yeniçeri bethular.

İndirelim tahttan dedi adular,

Hak taâlâ vermez anlara nusrat.

Şehr-i İstanbul'a düştü vaveylâ,

Münadiler bir bir eyledi nida.

Başladı müminler etmeğe dua,

Sultan Mahmud için çekeriz gayret.

Lânet olsun düşmanların canına,

Doldular cümlesi Et Meydanı'na.

Anların da şeytan girdi kanına,

Taife-i yeniçeri melâmet.

Sultan Mahmud Hakka eyledi kıyam.

Hünkar'ın indinde hem sadrazam.

Verdi fetvasını ol şeyhulislâm,

Böyle kuvvet buldu bab-ı şeriat.

Biraz yeniçeri asi oldular,

Necib Efendi'nin malın aldılar,

Varıp Et Meydanı içre doldular,

Bulsun belasını olan hıyanet.

Ehl-i din bend oldu Sultan Mahmud’a

Dedi: Can verelim din Muhammed'e.

Cümleten vardılar Sultanahmet’e,

Page 88: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

82

Açıldı Sancağ-ı Şerif şerafet.

Yeniçeri dedi: Sancak bizimdir.

Dediler: Ezelden elhak bizimdir.

Söylediler: Kadîm ocak bizimdir.

Yandılar nârına olan muhannet.

Padişah, ulema, fuzalâ bile,

Serasker Hüseyin paşa da yele

Boğazdan Mehemmed Paşa da gele,

Hem birlik oldular cemi cemaat

Yeniçeri her illete erdiler,

Al' Osman askerin cem'in gördüler,

Havf eyleyip kışlalara girdiler,

Dediler: Nedir bu bize alâmet?

Topçulara Hünkâr dedi: Gel beri!

Topçubaşı vardı öptü hem yeri.

Dedi: Ateşleyin cümle topları!

Başladılar birden vermeğe şiddet.

Yeniçeri benlik tuttu içerden,

Bir vaveylâ çıkar oldu her yerden.

Anlar belâsını buldular birden,

Geldi başlarına türlü felâket.

Sad oldu ol demde gazi Mahmud Han,

Allah ! Allah! dedi hep ehl-i iman.

Topçu, kumbaracı saçtılar suzan,

Yeniçeri buldu ol dem nedamet.

Page 89: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

83

Yeniçeri derdi: El’aman, n'olduk?

Ettiğimiz, başa gelince, bildik:

Padişahım, sana biz âsi olduk,

Koptu başımıza yevm-i kıyamet.

Padişaha yardım eyledi Suphan,

Melekler bu işe oldular hayran,

Deryanın yüzünü bürüdü al kan,

Âsi olan nâr-ı cahîmde vahdet.

Al' Osman askeri din yolunda pâk,

Adil olanları ettiler sad çâk.

Şaha kem bakanlar oldular helâk,

Ettiler, buldular bunca ukubet.

Yeniçeri namı bikarar oldu,

Dahi kışlaları tarumar oldu;

Yeniçeriler inkisar oldu,

Bulamaz adûlar bir dahi şöhret.

Yençeriye sebep oldu bu azap,

Erenlerde olmaz kıyamet hitap,

Bazı takkeler de olundu harap;

Kusuru şeyhlerin çektiği sıklet.

Rabbani yüzünden cihan ola nur,

Hak Taâlâ ede âlemi mâmur.

Muhammed yoluna asker-i mansur

Oluruz dediler yetmiş üç millet.

On sekiz bin âlem Suphana bağlı,

İns ü cin cümleten Kur’ana bağlı.

Page 90: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

84

Yedi kıral Al-i Osman'a bağlı,

Çâr kûşe hem yedi iklim, vilâyet.

Mevlâdan atalar Sultan Mahmud'a,

Hayrandır semalar Sultan Mahmud'a,

Dualar, senalar Sultan Mahmud'a,

Verildi ervahta tac-ı saadet.

Şen etsin gönlünü Bari Taâlâ,

Tahtı gülşen olsun gonce-i râna.

Nüfuzu kimyadır hükmünü icra,

Görürsün cihanda adl ü adalet.

Nur yağsın semadan diyar-ı dehre,

Yürüsün adalet iklim ü şehre.

Bin ikiyüz kırkbir senesi içre

Cedid nizam verdi şahımız devlet.

Seyrani! Göründü bu seyranımız,

Hiç keder görmesin Mahmud Hanımız.

Enbiya, evliya, Hak Suphanımız

Şahadet eylesin cümleye himmet ( Kocatürk,

1963 : 294 – 297 ).

II.Mahmut, yaptığı icraatların halk tarafından benimsenmesini

sağlamak amacıyla aşıklardan yararlanmıştır. Çünkü aşıkların bu konudaki

fonksiyonlarını iyi bilmektedir. Aşıklar kahvehanelerde dolaşarak, şiirleriyle

halk üzerinde derin tesirler uyandırırlar. Seyrani de şiirinde, II.Mahmut’u ve

icatlarını över. Bir nevi propaganda yapar. Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması

üzerine Yeniçerilerin isyan çıkarmasını eleştiren şair, yeniçerileri asi olmakla

ve ihanet etmekle suçlar. Yeni kurulan askeri birliği över. Neticede, Yeniçeri

isyanının bastırılması üzerine duyduğu sevinci dile getirir.

Page 91: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

85

3.9.TEKKELERİN KAPATILMASI (1826) 1826 yılında Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılmasından sonra Bektaşi ve

Alevi tekkeleri de kapatılmıştır. Bu da bazı tepkilere yol açmıştır. Yeniçerilik

Hacı Bektaşi Veli’ye bağlıydı. Bir huzursuzluk çıkmasını engellemek amacıyla

bu karar alınmıştı. Fakat korkulan tepkiler alınmayınca, tekkeler yeniden

açıldı. Aşık Hakkı, tekkelerin kapatılması üzerine aşağıdaki şiiri söylemiş,

tepkisini ve kızgınlığını dile getirmiştir :

Kavm-i Yezit yezitliğin bildirdi

Yetiş Allah, yâ Muhammed, yâ Ali

Sürgün edip her dervişi öldürdü

Yetiş Allah, yâ Muhammed, yâ Ali

Eridi fakirin yüreği yağı

Arttı münkirlerin kalbi ferahı

Yanmaz oldu türbelerin çerağı

Yetiş Allah, yâ Muhammed, yâ Ali

Türbelerin yıkıldığın gördüler

Yezidiler ferah edip güldüler

Her dervişi bir diyara sürdüler

Yetiş Allah, yâ Muhammed, yâ Ali

Dalgalandı gönül, durulmaz oldu

Gitti elden talip, görülmez oldu

Rehber ile mürşit sorulmaz oldu

Yetiş Allah, yâ Muhammed, yâ Ali

Sene bin iki yüz kırk iki aman

Dünyada bu fesat olmuştur iyan

Şimden sonra sürülmez oldu erkân

Page 92: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

86

Yetiş Allah, ya Muhammed, ya Ali

HAKKI' yâ çağırır yaradan ganî

Dertlilerin dertlerinin dermanı

Bundan sonra çok süreriz devranı

Yetiş Allah, yâ Muhammed, yâ Ali ( Öztelli,

1976 : 115 – 116 ).

Şair, türbelerin yıkılmasından ve dervişlerin sürülmesinden duyduğu

üzüntüyü şiirinde dile getirir. Bu durum karşısında Yezidilerin çok sevindiğini

belirterek dünyanın fesatlıkla dolduğundan şikayet eder.

3.10.OSMANLI – RUS SAVAŞI ( 1828 – 1829 ) Navarin’de Osmanlı donanmasının yakılması Osmanlı Rus

münasebetlerini bozmuştu. Padişah II. Mahmut ve halk Rusya’ya karşı büyük

bir kin beslemeye başlamıştı. Osmanlı Devleti’nin bu tutumu Rusya’yı

harekete geçirmiş, Osmanlı Devleti sınırlarına asker yığmaya başlamıştı.

Osmanlı Padişahının tutumunu ve söylediklerini bahane eden Rusya,

26 nisan 1828’de Osmanlı Devleti’ne savaş açtı.

Savaş Tuna ve Kafkas Cephesi olarak iki cephede cereyan etti. Ruslar

için Kafkas cephesi kolay oldu. Kars, Ardahan, Beyazid ve ardından Erzurum

düştü. Ardından Trabzon’a yöneldiler. Tuna cephesinde ise Ruslar Varna ve

Silistre’yi kuşattılar. Varna 3 ay direndi. Ruslar için önemli olan, Balkanların

kapısı demek olan Şumnu’yu ele geçirmekti. Fakat Şumnu’ya yaptıkları

saldırılar püskürtüldü. Bunun üzerine Ruslar Silistre kuşatmasını kaldırarak

Eflak – Boğdan’a geri çekildi.

1829 yılında Ruslar kendilerini toparladılar ve Rus kuvvetleri Şumnu’yu

aldıktan sonra, 1829 Ağustos ayında Balkan Dağlarını aşıp Edirne’ye girdi.

Rusların Balkan dağlarını aşması ilk defa oluyordu.

Page 93: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

87

Rusya Osmanlı Devleti’ne barış teklif etti. 14 Eylül 1829’da Edirne

Antlaşması imzalandı. Rusya’nın Tuna cephesinde ele geçirdiği topraklar

Osmanlı Devleti’ne iade edildi. Kafkas cephesinde ise Kars, Erzurum,

Beyazıd Osmanlı Devletine iade edildi. Anapa, Poti, Ahıska, Ahilkelek

Ruslara verildi. Osmanlı Devleti bu antlaşma ile Yunanistan’ın bağımsızlığını

tanıdı. 137 milyon frank savaş tazminatını Rusya’ya ödemeyi kabul etti.

1828 yılında başlayan Osmanlı – Rus savaşını aşağıdaki destanında

anlatan Aşık Ali, Kars’ın kaybından duyduğu üzüntüyü dile getirir.

Acem sınırından bir sada geldi

Arttı derdim, eskisinden ziyade

Arzuhaller yazsam Sultan Mahmud'a

Tebdil ol, cihanı gez, elden gitti

Bunda belli vezirlerin hilesi

Hiç mi gayret yoktur Hak'tan bulası

Yedi kattır derler Kars'ın kalesi

Sattılar Moskof'a, tez elden gitti

Bu sene de baş kaldırdı Uruska

Kimi gülle atar kimisi fiska

Yedi gece cenk eyledi Ahıska

Nice yiğit gelin, kız elden gitti

Eski seferciler sefere gitmez

Nefir-âm askeri yiğitlik etmez

Azap, çoban tutmayan işi bitmez

Çal kılıç askerin, baz elden gitti

Oğlan, uşak maslahata karıştı

Puşt, pezevenk kalmadı sadra geçti

Çürüksu'ya dek de Moskof savuştu

Uyan Sultanım, ırız elden gitti

Page 94: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

88

Hacı Bektaş Veli cümlenin pîri

Hanya Hazret Ömer Ocağı deli

Sen yetiş Allah'ın Aslanı Ali

Ağlattık şeksârı, baz elden gitti

ÂŞIK ALİ’m eydür, yürek yaralı

Arttı derdim bu günleri göreli

Kimi şehit düşmüş, kimi yaralı

Şehitler makamı kaz elden gitti (Öztelli, 1976 :

336 – 337 ).

Şair, şiirinde Sultan Mahmut’a seslenerek vezirleri şikayet eder. Kars’ın

Ruslara satıldığından yakınarak duyduğu üzüntüyü dile getirir. Şair, oldukça

sert bir üslup kullanmıştır. “Puşt, pezevenk kalmadı sadra geçti” , “Uyan

sultanım, ırz elden gitti” gibi sivri ifadelere şiirinde yer vermiştir.

Aşağıdaki Ahıska destanı da Osmanlı Rus savaşı neticesinde Kars’ın

düşmesi üzerine söylenmiştir :

Kavgalar kuruldu, günler farıdı

Ahıska üstünü duman bürüdü

Dini İslâm olan bütün kırıldı

Toz duman içinde kalan Ahıska

Pınarlardan abdest alınmaz oldu

Camilerde namaz kılınmaz oldu

Ahıska kızları salınmaz oldu

Kızları da esir giden Ahıska

Meleşir kuzular, bulmaz anayı

Feryadımız aştı arş-ı alayı

Gidi kâfir zapteyledi kalayı

Kalası da esir giden Ahıska

Page 95: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

89

Yine de kavuşur ay ile yıldız

Kavgalar kuruldu üç gece gündüz

Defter ile gitti on iki bin kız

Kızları da esir giden Ahıska

Kars kalasın vergi ile verdiler

Ahıska'nın erkeklerin kırdılar

Kız gelin komayıp bütün aldılar

Kızları da esir giden Ahıska

On iki bin kız bir kulede buldular

Altın küpelerin bütün aldılar

Her birisin bir kâfire verdiler

Kızları da esir giden Ahıska

Gidi kâfir durmaz kala yaptırır

Ak ellere kelepçeler döktürür

Dizin dizin ellerini öptürür

Yiğitleri esir giden Ahıska

Gidi kafir putun verir elime

Canım kaynamıyor Urus diline

Günde üç yol teklif eder dinine

Yiğitleri esir giden Ahıska

Issız kaldı Ahıska'nın sazları

Esir gitti gelinleri, kızları

Kör ola Galip Paşa'nın gözleri

Bütün halkı esir düşen Ahıska

Evimizin önü bütün dağıdı

Babam paşa, kardaşlarım bey idi

Page 96: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

90

Böyle böyl' olmaktan ölmek yeğ idi

Düşman ellerine geçti Ahıska

Evimizin önü bir keleş yazı

Kimi şehit düştü, kimisi gazi

Kabil Bey oğlunu, gelini, kızı

Hep beraber esir giden Ahıska (Öztelli, 1976 :

338 – 339 )

Şair, Ahıska’nın düşmesi üzerine duyduğu üzüntüyü dile getirir.

Kızların, gelinlerin, yiğitlerin Ruslara esir düştüğünden, kiminin gazi kiminin

şehit olduğundan bahseder. Böyle bir duruma düşmektense ölmenin daha iyi

olduğunu vurgular. İnsanların ibadetlerini yapamadıklarından, feryatların

göğe yükseldiğinden yakınır.

1828 – 1829 yılında meydana gelen Osmanlı Rus savaşının Tuna

cephesindeki gelişmeleri anlatan aşağıdaki destanda Aşık Rûşeni, Hünkarım

uyan diyerek devrin padişahına da seslenir :

Silistire halin beyan edeyim

Çığrışırız gece gündüz el'aman

Hakk'ın emri böyle imiş nideyim

Aleme şay oldu bu da bir zaman

Varımızı verdik Hakk'ın yoluna

Fırsandı vermedi İslâm kuluna

Küffar ordu kurdu Tuna yoluna

İslâmın üstüne çöktü bir duman

Atılan tüfekler top gibi çağlar

Küffar askeriyle bağlandı dağlar

Bütün ehl-i İslâm ah çekip ağlar

Hüdâ imdat senden, halimiz yaman

Page 97: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

91

Küffar köprü kurdu Tuna üstüne

Herkes silahını aldı destine

Yürüyüş götürdük küffar üstüne

Bulmadık fırsandı, tez döndük heman

Silistire derler bir küçük kale

İslâmın başına oldu bir bela

Vurun babalarım, dönmeyin hele

Nice sabî, sübyan eyledi figan

Çün dedik: «Efendim çarhalar çıksın

Düşmanın ordusun ateşe yaksın

Küffârın efganı semaya çıksın

İşiten, maşallah desin bir zaman»

«Çıkarmam toplarım, hayvanım yoktur

Baş olmaz, kâfirin askeri çoktur

Vurun babalarım, dinimiz haktır»

O gün cengimizi eyledik ziyan

Çayır Tabyası'ndan oldu yürüyüş

Ceman'da olmamış böyle bir iş

Çok gazâ eyledik, emeğimiz boş

Küffârın darbına eyice dayan

Kiminin sılada kuzusu ağlar

Kimisi döğünüp sinesin dağlar

Kimisinin cerrah yarasın bağlar

Eyle ibadeti, o Hakk'a dayan

Nice yiğit vardı ejder menendi

Beyaz çadırları kana boyandı

Page 98: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

92

Kale, burç altına lağım delindi

Çıkardı havaya toz ile duman

Analar akıttı gözünden yaşı

Kalenin kalmadı toprağı taşı

Hendeklere doldu şehit üleşi

Cümlesi oldular «Mevt-i aleyha fan»

Dillere şan ettin bu cengi hoca

Çok azim cenk oldu kırk gün, kırk gece

Hiçbir sorar yoktur halimiz nice

Hemep bir Hazret-i Mevlâ'ya dayan

Küffâr çevremize oldu bir hisar

Cümle İslam sana etti inkisar

Asker dayanmağa kalmadı karar

Hemen zelzeleye verildi cihan

Küffâr galip geldi, çıkılmaz başa

Kalenin içini yaktı ateşe

Hendekler kazdırdı Sert Mahmut Paşa

Kimsenin gönlünde kalmasın güman

Bir taraf Tuna'dır, bir taraf kara

Kâmil cerrah yoktur yaramız sara

Girdaba düşmüşüz, gayrı ne çare

Meskenimiz oldu derya-yi ummân

Sabî, sübyan, bütün İslâm derildi

Medet senden olsun Hüdâ, denildi

Kırk beş gün dayandı, kale verildi

Tefekkür eyle bir, Şevketlüm inan

Page 99: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

93

Yasdığım taş oldu, döşeğim hasır

Acaba yakın mı ola ol vakt-ı asır

Âkıbet küffâra biz olduk esir

Cümle ağa, beyler hep düştük yayan

Heman küffâr sürdü (bizi yokuşa)

Çok emekler çektik, hep gitti boşa

Hüdâ insaf vere Hacı Ahmed Paşa

Sebebi sen oldun, billâhi inan

Küffâr girip kale içre düzüldü

Ehl-i İslâm olan çıkıp süzüldü

Defter olup birer birer yazıldı

Komayıp o gece sürdüler heman

O gece geçirdi hemen Tuna'dan

Nice yiğit uzak düştü sıladan

Hakk'a sığınalım büyük belâdan

Olmuşuz bu cihan içre perişan

Güller soldu, mamureler çöl oldu

Rum'a ateş düştü, hepsi kül oldu

İbrail, Silistire, Varna nic'oldu

Sene kırk beş tamam, Hünkârım uyan

Hakk'a emanet ol mühür sahibi

Gözümüzden döktük kan ile âbı

...................................................

Bunda ağlamadık kalmadı bir can

Vekil-i Resul'sün Sultan-ı cihan

Page 100: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

94

Ehl-i İslâm sana duâde her an

İnşallah rahata düzülür cihan

RÛŞENÎ eyledi bu cengi ayan (Öztelli, 1976 :

341)

Şair, Rusya’nın Silistire’yi kuşatması üzerine yaşananları dile getirir.

Kafir askerlerinin her yeri kuşattığını anlatarak Allah’tan yardım ister.

Silistire’nin küçük bir kale olduğunu fakat İslam’ın başına bela açtığını dile

getirir. Düşman askerlerinin çokluğundan yakınarak başa çıkamayacağını

belirtir.

Kırk gün, kırk gece süren büyük bir savaşın meydana geldiğini ifade

eden şair, kalenin kırk beşinci günün sonunda düştüğünü söyler. Bu durum

karşısında herkesin göz yaşı döktüğünü belirterek “Hünkarım uyan” diye

padişaha seslenir.

3.11.FES GİYME DEVRİMİ (1829) II. Mahmut devrinde, ordu ve memurlar için serpuş olarak kabul

edilmiş olan fes, Abdülmecit devrinde müslüman olan ve olmayan halk

tarafından kullanılmaya başlanmıştır.( Karal, 1976 : 279)

II. Mahmut devrinde bazı gericiler fese karşı çıkmıştır. Bunun üzerine

II.Mahmut, halk ozanlarından yararlanmış, onlara fes hakkında methiyeler

söylemelerini emretmiştir. Onlar da kahvehanelerde, genel toplantı yerlerinde

ellerinde sazları ile fesi öven şiirler söylemişlerdir. Ondan sonra fes milli bir

başlık olmuştur.( Öztelli, 1976 : s. 117)

Aşık Şem’î fes üzerine şöyle bir şiir söylemiştir:

İftihar-ı Padişahî âkıl-i dânaya fes

Tac-ı rif'attır, gey ki a'lâya fes, ednâya fes

Bâ-husus re's-i Hümâyununda Hünkârın budur

İki alemde aziz olmaklığa sermaye fes

Page 101: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

95

Kabza-i şâhâne'ye aldı cihanı top gibi

Bir vücut olsun deyü emr-eyledi ummâna fes

An-karib olsa gerek a'dâdan efendim intikam

İzn-i Hak'la geydirir kavm-i Kızıl-Elma'ya fes

Asker-i Mansûr'e'yi Mevlâ muzaffer eylesin

Gösterir manend-i ejder her birin a'dâya fes

Düzülüp tabur, tüfekler parlayup od yanmadan

Eyler izhâr-ı şecâat ibtidâ kavgaya fes

Lâle renk-âmiz olup şermile buldu itibar

Verdi gül-bû-yi letâfet âlem-i dünyaya fes

Ba-husus ikbâl-i şahaneyle oldu itibar

Geydirirlerdi mukaddem dilber-i rânaya fes

ŞEM'Î, Sultan Mahmud'un ömrün Hüda etsin

mezit

Müjde fermâniyle geldi Konya'yı ihyâya fes

( Öztelli, 1976 : s. 117 – 118 )

Padişahların getirdikleri yenilikleri halka benimsetme hususunda

aşıklardan yararlandıklarını biliyoruz. II.Mahmut da fesi halka benimsetmek

için bu yola başvurmuştur.

Şair, fesi överek insanlara benimsetmeye çalışır. Fesin gül kokusuyla

aleme hoşluk verdiğini, rengiyle itibar bulduğunu belirtir. Fesin iki alemde aziz

olmaya sermaye olduğunu ifade ederek, fesi yücelik tacına benzetir. Aynı

zamanda II.Mahmut’un kurduğu “Askeri Mansure’yi” över ve muzaffer

olmalarını diler.

Aşık Dertli ise Fesi şöyle övmüştür :

Page 102: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

96

Al renkler bahş eder ruhsâre-i hûbana fes

Benzemez mi şâh-ı gülde gonca-i handâna fes

Şöyle örter, basdırır perçemleri mahfuz için

Hail olmak maksadı manzûre-i düşmana fes

Kudret-i Mevlâ ile günden güne şöhretlenip

Başların üstünde yer buldu gelip meydana fes

Şâl-i Lahûr istemez müstağni-i meşşâtadır

Başka bir ziynet verir hüsn-i nigâra şâne fes

Kurt ile ağnamı gezdirdi beraber dünyada

Adli, seyfi şayi etti milket-i Osman'a fes

Feth-i a'dâ kılmağa çekti süyûf-ı Haydar'ı

Anın için rengi aloldu, boyandı kana fes

Padişahlıktan murat kanundur ancak âleme

Haşre dek yâd olmağa kanun yeter Sultan'a fes

Nice serden geçtiyi serden geçirdi, tığladı

Dal kılıçlar zümresin daldırdı hep ummâna fes

Bâğıyânın bağların soldurdu bad-ı kahr ile

Hânümânın şöyle kıldı anların virâne fes

Fes değil medhiye-i fesden muradım DERTLİ'yâ

Bir vesiyledir duâ-yi Hüsrev-ü Hakan'a fes (Öztelli,

1976 : s. 119).

Page 103: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

97

Şair, fesi gülen goncaya benzeterek, yanaklara al renkler bahşettiğini

belirtir. Perçemleri örtüp, muhafaza ederek düşman bakışlara engel

olduğunu, günden güne şöhretinin arttığını dile getirir. Fesin baş üstünde yer

bulduğunu ve güzel bir ziynet olduğunu ifade eder. Şiirinin sonunda ise

amacının fesi methetmek olmadığını, padişahı övmek için fesin bir vesile

olduğunu söyler. Yani asıl amacı padişahı övmektir.

3.12.CEZAYİR’İN İŞGALİ (1830) 1827 yılında Fransız donanması Cezayir’i abluka etmiş, 1830

senesinde ise General Bourmont kumandasında 36 bin kişilik bir ordu ile

şehri kuşatmıştır. Cezayir’i yöneten vali Hüseyin Paşa teslim olmuş ve esir

edilmiştir. Cezayir, böylece Osmanlı idaresinden çıkmış ve Fransız

hakimiyetine girmiştir. Bu olayları Aşık Nakdî aşağıdaki şiirleriyle dile

getirmiş, üzüntüsünü belirtmiştir :

Yedi kıral düştü senin kasdına

Gaflet uykusundan uyan Cezayir

Donanmalar tayin oldu üstüne

Hazır ol vaktine dayan Cezayir.

Gazilerin ekberleri sendedir

Rüstem'lerin bihterleri sendedir

Koç yiğidin defterleri sendedir

İbn-i filân ibn-i filân Cezayir.

Sensin serhatlerin bâl-i bülendi

Yedi kıral eder sana pesendi

Her bir burcun Rüstem-i Zâl menendi

Her bir topun bir kahraman Cezayir.

Cân u dilden eyledik ahd ü amân

Kat kat oldu kalbimizde din iman

Din uğruna cenk edelim bir zaman

Page 104: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

98

Mişvârımız olsun ıyân Cezayir.

Nakdi deryadan umudum üzüldü

Serimize kalem böyle yazıldı

Devir âhir oldu zaman bozuldu

Yardımcımız Ulu Sultan Cezayir

Şair, şiirinde Cezayir’e seslenir ve gaflet uykusundan uyanmasını

ister. Cezayir’in bir burcunu Rüstem-i Zale, her bir topunu kahramana

benzetir. Din uğruna savaşalım diyen şair, ahir zamanının geldiğinden ve

devrin bozulduğundan yakınır. Şair, Cezayir’in Fransız İşgali sırasındaki

durumunu ortaya koyar.

Diğer bir şiiri ise şöyledir :

Mağrib İlleri'nden ey Şah-ı âlem

Sultan Cezayir'den haberin var mı

Sahavet madeni ey cûd u kerem

Sultan Cezayir'den haberin var mı?

Şol tarih- i hicret varmadan yüze

Alaman düşmanı kasdetti bize

Nice vasfedeyim Hünkarım size

Sultan Cezayir'den haberin var mı?

Cenk gemilerine tecavüz yüzden

Mücahid kulların düşürme gözden

Gark oldu görünmez dumandan tozdan

Sultan Cezayir'den haberin var mı?

Elimizde kılıç dilde zikrullah

Muin hafızımız ol ulu Allah

Dört yanımız aldı kafirler billâh

Page 105: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

99

Sultan Cezayir'den haberin var mı?

Ey Nakdî gaziler şâd oldu güldü

Şehitler Cennette makamın buldu

İspanyol Portekiz Nemse bir oldu

Sultan Cezayir'den haberin var mı ? ( Boratav,

1943 : 155 – 156 )

Şair, Fransa’nın Cezayir’i işgal etmesinden ve Cezayir’in Fransa

hakimiyetine girmesinden üzüntü duyar. Tepkisini ise “sultan Cezayir’den

haberin var mı?” diyerek ortaya koyar. Burada iktidara yönelik eleştiri söz

konusudur. Aşık, halkın duygularına da tercüman olmuştur ve halkın ortak

tepkisini dile getirmiştir.

3.13.II. MAHMUT’UN ÖLÜMÜ (1839) II. Mahmut otuz bir yıl tahtta kalmış ve halk tarafından çok sevilmiş bir

padişahtı. İçte ve dışta pek çok zor koşullarla mücadele eden II. Mahmut,

1839 yılında veremden öldü. Bu, halk arasında derin bir üzüntü yarattı. Aşık

Gülzâri; II. Mahmut’un ölümü üzerine aşağıdaki destanı söylemiştir :

Şevketli Mahmude oldi namizaç

Ciğergâh -i sine üryan ağladı

Asla kar etmedi zahmine ilac

Eyüb kimi derd-i giran ağladı

Hasta düştü asla yüzü gülmedi

Ne olduğun kendisi de bilmedi

Aradı derdine derman bulmadı

İptida tabibi Lokman ağladı

Figani erişti arş-ı alâye

Terk etdi serayı çıktı uhraye

Page 106: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

100

Mecluni sığındı gani Mevlâya

Kerbela-i ulu meydan ağladı

Dedi evladlarım bana getirin

Hep beyler paşalar gelin oturun

Ben ölciyem menzilime getirin

İşitdi valide sultan ağladı.

Der incitmen fukarayi evlâdım

Ben göçersem kalsın cihanda adım

Asumane çıkdı ah-i feryadım

Yıldız ğemer şems-i rahşan ağladı

Dedi böyle olduğunu bilmezdim

Bu cihane elden gelse gelmezdim

Sanırdım ki ben bu derdi bulmazdım

Ciğer parelendi hicran ağladı

Dedi melek hasret misin yüzüme

Kuduret ateşin saldın özüme

Dört etraftan can serildi dizime

Çezildikçe tenimden can ağladı

Dedi melek nice geldin yanıma

Dedi Al Osmanım yazık şanıma

Akibet pençeni urdun canıma

Damarlar sızladı al kan ağladı

Ah idüb çıkardı başdan dalfesi

Şehler melaikler eyler nefesi

Can bülbülü uçdu kaldı kafesi

Ol cemal -i pâk-i gülşan ağladı

Page 107: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

101

Emr-i Hak'dan ecel câmı içildi

Tabud hazırlandı kefen biçildi

Bağ-i cennet konçe güli açıldı

Dağ-i Tuba hur-ü ğılman ağladı

Binikiyüz elli beştde fevt oldu

Kan ile vücudi deruni doldu

Dergehinde olan hep mahzum oldu

Kılıc kaftan taht Süleyman ağladı Öldüğünü etrafından duydular

Zinnet gömleyini gelib soydular

Mevtasını beş çifteye koydular

Hep silkindi bahr i ümman ağladı

Erişmişdi elliyedi yaşına

Felek zehir katdı tatlu aşına

Bir şah iken gör ne geldi başına

Mevla tabur tahtirevan ağladı

Tabud vezir üzareler kolunda

Melekler hu çeker sağ i solunda

Merkat -i şerifi Divanyolu'nda

Hasret imiş kabiristan ağladı

Tutub emrini ol Hakk' ın gittiler

Etrafında yüzbin tevbet ittiler

Varıp mahalline teslim ettiler

Ayrılnca cümle ihvan ağladı.

Bu bir nasihattır diynen kardaşlar

Page 108: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

102

Yed iklim çar köşe tağ ile taşlar

Gögde melaıklar semade kuşlar

Duydu Mısır Arabistan ağladı

Kim geru el çekti andan bu fena

Medet senden kerem senden Rabbina

Hafizler okurlar inne fetehna

Zikreyleyib şidin züban ağladı.

Fikronulur Hak emri ile geleni

Mevlâ rahmet etsin böyle öleni

Hatadan saklasın geri kalanı

Dediler hep ehl-i iman ağladı.

Atasının şahi gecdi devleti

Yedi kıral alsın bunun ibreti

Sultan ı Mecid Han'e pirler ümmeti

Alı edüb erbab -i tüvan ağladı.

Dilerim efemdim bey ile paşa

Nüfuzun yürüdsün dağ ile taşa

Ederne kapısı hem Said paşa

Sevgülü damadı canan ağladı

Şehid şuhedelar üçler yediler

Cem olub Eyüb' e kırkları diler

Eyleyüb düvai amin dediler

Tekbirler çekildi kurban ağladı

Kuşandı kılıcı şahler serveri

Nur ile donandı göğü (n) her yeri

Sultan Mecid Han e hak(k)ın enveri

Page 109: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

103

Ziyared eyliyen şihan ağladı

Ol şahin hizmetin etdiler eda

Bizler de ederiz sena i duva

Sultan Mecid Hane canımız feda

Böyle dedi cümle insanı ağladı

Beylere bey oldu hem şeh-i paşa

Sadarete geçti pir Hüsrev Paşa

Serasker nasboldu ol Halil Paşa

Cümle rütbedar müşiran ağladı

Yasına girdiler her bay i geda

Peygamber postuna çün oldu heda

Hatan saklasın Hazret-i Hüda

Müminler şaz olub düşman ağladı

Gel ey gözüm hub-i ğafletten uyan

Nafile boş yere gezersin yayan

Sene binkiyüz elli beşde beyan

İden tarhi-i nümayan ağladı.

Gülzâri seyreden daim cihani

Kıyametin ezel budur nişani

Elbetde Hak alır verdiği cani

Baki değil çok kahraman ağladı ( Aktan, 1997 :

97 – 102 ).

Destanların “yas tutturma” fonksiyonu da vardır. Halk tarafından

sevilen bir kişinin ölümünün ardından destanlar söylenir ve duygular dile

getirilir. Ölen kişinin yaptıkları anlatılarak, övgülerde bulunulur.

Page 110: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

104

Halk tarafından çok sevilen bir padişah olan II.Mahmut’un

hastalanması ve ardından ölümü de destanlara konu olmuştur. Halkın

duyduğu üzüntü dile getirilmiştir. Verem hastalığına yakalanan II.Mahmut bu

hastalık devresinde büyük acılar çekmiştir. Şiirinde bu konulara değinen Aşık

Gülzari, padişahın yarasına ilaçların fayda etmediğini belirterek, onu çektiği

acılardan dolayı Eyüp peygambere benzetir. Padişahın hastalandığından beri

yüzünün hiç gülmediğinden ve feryatlarının göğe yükseldiğinden yakınır,

ardından mümkün olsa dünyaya hiç gelmemeyi tercih edeceğini belirterek

çektiği acıların büyüklüğünü gösterir. Şair, padişahın 1255’te vefat ettiğini,

bunun üzerine bütün halkın üzüntüye boğulduğunu ve yas tuttuğunu

destanında anlatır. Duyulan üzüntüyü anlatmak için “kılıç, kaftan ağladı” ,

“denizler, okyanuslar ağladı” , “cennetteki huriler, gılmanlar ağladı” , “Mısır,

Arabistan ağladı” , “melekler, kuşlar ağladı” gibi ifadeleri kullanan şair,

II.Mahmut’a rahmet diler ve dualar eder. Ardından tahta çıkan Sultan Mecit’e

de övgülerde bulunur.

3.14.TANZİMAT FERMANI (1839) Sultan Abdülmecit, 3 Kasım 1839’da Tanzimat Fermanı’nı ilan etmiştir.

Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa’nın hazırladığı bu ıslahat programı ile

Avrupalı devletlerin desteği kazanıldı. Bu ferman ile ilk kez bir Osmanlı

padişahı kendi yetkileri üzerinde bir kanun gücünün varlığını tanımış

oluyordu.

Aşık Şevki aşağıdaki şiirinde önce döneminden bahsetmiş ve sonra

Tanzimat’tan beklentilerini dile getirerek, halkı Tanzimat Fermanı’na itaat

etmeye çağırmıştır :

Vasf-eden dinleyin zaman halini

Bu cihanın ahir devri yakındır

Cümle naz bir birin zemmine dalmış

Hazer kıl anlardan. kendin sakındır

Sakınır, kendini ala isteyen

Konşuya hiç gitmez en dostu olan

Akl-olan gezer mi samur postınan

Page 111: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

105

Ahiri bir top bezden kefen hakkındır.

Kefenle gitti nice evliyalar

Kalmadı dünyada bir doğru söyler

Yıkıldı şehirler, yakıldı köyler

Havf-edin, hüruc-ı Deccal yakındır

Deccal' ın çıkması geldi erişti

Anınçün cihana müsibet üştü

Gark oldu, bahçeler bunca sel düştü

Ref oldu kısmetler, göğe yakındır

Gökten iner idi rahmet ezelden

Yerler ihya olur idi güzelden

Yağınca sel gelir şimdi tez elden

Demez ki, bu bağdır, tarla ekindir

Tarla değil, bostan dahi kalmadı

Fiilimizden odu, rahim kılmadı

Nice nimet verdi, şükür olmadı

Anınçün hayr gitti, şerler yakındır

Şer alamet değil mi şimdi haller

Ne türlü icad oldu lapçin, şallar

Kadınlar belinde püskülün sallar

Entarin kolları yere yakındır

Kolları doğrama sırma harçtandır

Parası kendinin değil, borçtandır

Zenginlere ayıp değil harçtandır

Fakirlerin ev satması yakındır.

Page 112: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

106

Satmak olmaz, her şey almak lazımdır

Nasihat dinlemez, kibir azimdir

Değme, bir kimseye tanımaz kimdir

Zan-eder ki, başım göğe yakındır

Göğe dikmiş başın, havada gezer

Amana gelmiştir, hep okur yazar

Mahmuzun vurunca taşları ezer

Görenler zanneder bu bir hakimdir

Hakime, zabite kalmadı rağbet

Hep ayağa düştü şimdiki sohbet

Küçükten büyüğe çok oldu zahmet

Evladı, babasın döğmek yakındır

Döğme, döğülme bir eylik değil

Ettiklerin gelir yoluna sen bil

Farz ile sünnetin terk eyleme, kıl

Havfeyle nardan ki, gayet yakındır

Gayet tebdil oldu zamane halkı

Başı kavuklular dinler çalgı

Yosmalar başına sarılan sarığı

Örtmüştür gözünü, ağza yakındır.

Ağza söğmek şimdi mubah olmuştur

Anınçün cihana zulum doğmuştur

Fukarayı cümle ateş almıştır

İhrak olub büryan olmak yakındır

Büryan oldu ehl-i kamil olanlar

Gayet tuğyan oldu cahil olanlar

Page 113: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

107

Hiç yüzü güler mi akıl olanlar

Cihan nısıf gavur olmak yakındır

Gavurla Müslüman seçilmez oldu

Memleketli azdı hep ülke oldu

Haftada bir kadı bir paşa geldi

Bilin ki dünyanın sonu yakındır

Sonudur dünyanın, vakıtlar doldu

Nice kimselerin gül benzi soldu

Asi ve mücrimlik kemali buldu

İnşallah eyi olması yakındır

Ey(i) olmak istersen şaha, vezire

İtaat eylen Tanzimat-ı Hayr’a

Tarihimiz vardı hem altmış bire

ŞEVKİ’nin sözleri kitaba yakındır ( Öztelli,

1976 :128 – 131 ).

Padişahların, yaptıkları yenilikleri halka kabul ettirme hususunda

aşıklardan yararlandığını söylemiştik. Bu destanda da bunu görmekteyiz.

Tazminat’ın getirdiği yenilikleri halka kabul ettirmek için Âşık Şevki, bu

destanı söylemiştir.

Şair, önce zamanın halini vasfeder. Ahir zamanı yaklaştığını

belirterek, nizamın bozulduğunu belirtir. Deccalin çıkması yakındır diyen şair,

insanların doğruluktan ayrıldığını bu yüzden yeryüzünde musibetlerin arttığını

ifade eder. Doğal afetlerin meydana geldiğini, kadınların giyiminin değiştiğini,

kibirli insanların nasihattan anlamadığını, evladın anne-babaya saygı

göstermediğini, insanların dinden uzaklaştığını, gavur ile müslümanın

karıştığını anlatan şair, tüm bunların ardından dünyanın sonu yakındır der.

Devrini etraflıca tasvir ettikten sonra ise insanları Tanzimat-ı Hayr’a itaat

etmeye çağırır. Tanzimat’ın bu bozuklukları düzelteceğine inanır.

Page 114: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

108

Aşık Ârifî, aşağıdaki destanında askerliğin uzun sürmesinden yakınmış

ve şikayetini “Gönder Tezkeremiz Abdülmecit Han” dizeleriyle ifade etmiştir :

Geçen günler geçti ömrüm bağından

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Tâ ezel yanmışım aşkın narına

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Tahtında hükümet edip yürüttü

Nüfuzun dağ ile taşı eritti

Gurbet elin kahrı yaktı, çürüttü

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Şems-ü kamer daim kevkeb semada

Gündüz hayali, gece el duada

Diyar-ı gurbette kendim piyade

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Askerlik etmeyen bilmez ne haldır

Sanarlar ki bunun lezzeti baldır

Fermanlı zabite haz dur, selam dur

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Günbegün bu seri duman bürüdü

Gurbet elde civan ömrüm çürüdü

Ecel beratları cana yürüdü

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Zamane bozuldu, neşet kalmadı

Tevarihler doldu, rağbet kalmadı

Aşkın çarkı söndü, derman kalmadı

Page 115: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

109

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Ara yerde yüce dağlar daldadır

Ecel peymânesi sağ u soldadır

Fakir validemin gözü yoldadır

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Ol kadar cem etti yüz bin askeri

Kar'a-i şeride geldi çok çeri

Beraber gelmedi vedak teberi

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Redif ile azap cümle yığıldı

Fetholdu muharebe gine dağıldı

Nice anaların canı sağaldı

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Mart geldi. günlerimiz yetişti heman

Askerlik canıma kar etti tamam

Dinimiz aşkına çekip bir zaman

Gönder tezkeremiz Abdulmecid Han

Adalet sultanı Abdülmecid Han

Hakkımıza geldi kur'a-i ferman

................................................

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Bir nefere tayın üç yüz dirhem nan

Emr-i padişahtır vallahi inan

Beş sene dediğin sulhu bir zaman

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Page 116: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

110

Dâima her akşam divan verilir

İşaret tıranpet çorba verilir

Nizam her takımda çavuş bulunur

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Alnıma yazılmış tâ ezel baştan

Irak düştüm yaran ile yoldaştan

Aşkım umman oldu çağlayor baştan

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Padişahımızın ömrü var olsun

Nûfuzu âlemde Zülfikar olsun

Bu cihan durdukça her gün var olsun

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han

Böyle imiş daim feleğin işi

Akıttım gözümden kan ile yaşı

Bu Âşık Ârifî çeker telaşı

Gönder tezkeremiz Abdülmecid Han ( Zelyurt,

1989 : 96 – 97 ).

Destanlar zaman zaman dilekçe işlevi görmüştür. Duygular,

düşünceler, istekler, şikayetler destan ile ifade edilmiştir. Aşık Arifi de,

padişah Abdülmecit’ten isteğini bu destan ile dile getirmiştir. Artık teskere

almak isteyen şair, Abdülmecit Han’a seslenir. Askerliğini piyade olarak

yapan şair, uzun süre gurbette kaldığını, annesinin yolunu gözlediğini ifade

ederek “gönder tezkeremiz Abdülmecid Han’dır”. Uzun süren askerlikten

bıkan şair, bu durumdan şikayet eder, ancak destanını Abdülmecit Han’a

dualar ederek bitirir.

Page 117: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

111

3.15.NİZİP SAVAŞI (1839) Mısır meselesi, Kütahya Antlaşması (1833)’na rağmen çözüme

kavuşturulamamıştır. Sultan Abdülmecit, bu sorunu çözümlemek istemiştir.

Bu nedenle, isyan eden Mısır valisi Mehmet Ali Paşa ile savaş yapılması

kararlaştırılmıştır. Osmanlı ordusunun başında Hafız Paşa, Mısır ordusunun

başında ise Mehmet Ali Paşa’nın oğlu İbrahim Paşa bulunmuştur. İbrahim

Paşa savaş konusunda başarılı bir kumandan iken Hafız Paşa o kadar

başarılı değildir. Neticede Osmanlı ordusu savaşı kaybetmiştir.

Aşık Ali, aşağıdaki destanında bu savaşı anlatmıştır :

Hazır ol vaktine dayan İbrahim

İn(i)yor çarhacılar meydan benimdir

Mısır'dan aşağı sürmek muradım

Bin hilâle kadar seyran benimdir

İbrahim Paşa der : dursun varayım

Adûlar türemiş nice durayım

Eğer harp istersen topu kurayım

Havaya çekilen havan benimdir

Hafız Paşa der ki : ordum üç yerde

Bir gece yatarım Yafa'da, Sur'da

Bir darbe vururum komam Mısır'da

Bütün Arabistan, Yemen benimdir

İbrahim Paşa der : vatan ırakta

Yüz bin merm(i) atarım bin oturakta

Çok düşmanı işletirim kürekte

Hem sürgün ederim liman benimdir.

Hafız Paşa der ki : düştüm bu hâle

Sağımdan solumdan kuvvetim gele

Page 118: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

112

Nice zorbalara beklettim kal'e

Atarım mahbusa zindan benimdir

İbrahim Paşa der: düzdüm orduyu

Araba çaldırdım çengi, harbiyi

Parmak gibi kıya süngü süngüyü

Koparsan zelzele tufan benimdir

Hafız Paşa der ki: koymuşum seri

Mıs( ı)r elden giderse gelirim beri

Basarım ordunu gece bir yarı

Hem hücum ederim cevlân benimdir

İbra(hi)m Paşa der ki: Humus'a geldim

Hama'nın kuvvetin ikiye böldüm

Mısır'dan vezirin üçünü aldım

Acem, Erzurum, Erzincan benimdir

Hafız Paşa der ki : ya ben nideyim

Başım alıp ne diyara gideyim

Bari verin bana zehir yudayım

Hak-i pâye geldim eman benimdir

Aşık Ali der ki : söylerim dilde

Bin ikiyüz elli beşinci yılda

Çekerler havfını yedi kıral da

Nezib’in üstüne destan benimdir ( Köprülü,

1940 : 513 – 514 ).

Bir çok destanda karşımıza çıkan, rakip tarafların birbiriyle

konuşturulması durumu bu destanda da karşımıza çıkıyor. Şair, şiirinde Nizip

Savaşı’nın tarafları olan İbrahim Paşa ile Hafız Paşa’yı karşılıklı

konuşturuyor. Her iki tarafında bu konuşmalar esnasında birbirine meydan

Page 119: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

113

okuduğunu ve kendi askerlerini övdüğünü görüyoruz. Bu tip destanlar her iki

tarafın da psikolojisini, isteklerini gözler önüne serme açısından önemlidir.

Her iki tarafın bakış açısıyla savaş anlatılır.

Nizip savaşı ile ilgili bir başka destanı ise Aşık Rüştü söylemiştir. Bu

savaşı destanlaştırırken İbrahim Paşa ile Hafız Paşa’yı karşılıklı

konuşturmuştur :

Hazır ol vaktına İbrahim Paşa

………Sultan'a benim çok fikrim var

Bozarım ordunu inme Süveyş'e

Mısır Sultanına Şah fermanım var

İbrahim Paşa der ki: gel göreyim

Evel Allah, sonra çok fendlerim var

Adûlar çoğalmış, Hüdâ kerimdir

Nice havan, obüs, çarhalarım var

Hafız Paşa der ki: dinle sözümü

Hayf almamdan halas eyle özünü

Yoksa askerinden kurtulmaz biri

Hep askerlerim Şah'tan, imanım var

İbrahim Paşa der: gelir görürsün

Bir miktar mühimmat sen de verirsin

Mağlup olur cenkle yola gelürsün

Yaman gülle atar topçularım var

Hafız Paşa der ki: gör ki nideyim

Ali cengi gibi savaş ideyim

Cephanen yok ise iste vereyim

Sultan Mahmud gibi Şah Hünkârım var

Page 120: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

114

İbrahim Paşa der: esb-süvar olurlar

Yel önünde bulut gibi gelürler

Cephanen, barutun birden alurlar

Bazunu bend eder zırhlılarım var

Hafız Paşa der ki: ferman elimde

Askerim gayet çok, ordum üç yerde

Hiç bırakmam seni Yafa'da, Sur'da

Sudan'a gitmeğe arzumanım var

İbrahim Paşa der: çok söz ettirmem

Metris ardında da ordu gizlemem

Kral dâvasıdır, hille düzemem

Öldür, yüz çevirmez çok merdanım var

Hafız Paşa der ki: dağı, ovayı

Askerim kestirir bahri, karayı

Haram ederim sana düz ovayı

Kökünü keserim, böyle şartım var

İbrahim Paşa der: gezdim Yemen'i

Bize bu tasarrufu Hüdâ verdi

Erenler himmeti sıdk-ile etti

İmdadıma gelür Seyt Bedevî'm var

Hafız Paşa der ki: belî kuvvetli

Ben vekiliyimdir, Ali heybetli

Hüdâ'nın katında duam kudretli

Doğandan fedakâr Mahmud Han'ım var

İbrahim Paşa der: cihanda yektâ

Gelmemiş dünyaya böyle bî-hemtâ

Page 121: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

115

Dağlar, taşlar titrer, bunca ova

Mehmed Ali gibi Şah seyrânım var

Hafız Paşa der ki: şahtır cihane

Hak inayet eyler, yoktur bahane

Sahip çıkıvermiş arz-u zemine

Haydar-ı kerrar bir Mahmud Şah'ım var

İbrahim Paşa der: olma muhannet

Çık tabyalardan kırım icra et

Kandın, böyle değil, bir kere fikr-et

Süleyman Paşa gibi ricalim var

Hafız Paşa der ki: tabyalar yaptım

Etraf-u eknaftan yolunu tuttum

Bunca zorca kale de yenilettim

Hem mahpus ederim, hem zindanım var.

İbrahim Paşa der: ordum basıldı

Cümle topçularım aslan kesildi

Etraf-ı eknaftan ateş saçıldı

Ol vakit bildim ki, çok nasibim var

Hafız Paşa der ki: gelin bakalım

İşte düşman geldi, karşı çıkalım

Padişah başıyçün kılıç çalalım

İnşaallah bozarız, gümanım var

İbrahim Paşa der: ey Hafız Paşa

Taburları düzdüm bir baştan başa

Topçum da etseydi gece temaşa

Daha anlar gibi çok merdanım var

Page 122: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

116

Hafız Paşa der ki: toplar atıldı

Sadasından aylar, günler tutuldu

Mağlup olup askerlerim bozuldu

Piyade ordumda çok merdanım var

İbrahim Paşa der ki: har uslandım

Muhammed başiyçün kılıç çalalım

Nizib, Malatya hem Tokat alalım

Kanije gitmeğe çok niyetim var

Hafız Paşa der ki: nide ideyim

Paytahtıma ne yüz ile gideyim

Bâri bir zehir verin de içeyim

Başım gider bu dâvada, şartım var.

Fakir RÜŞTÜ gör ki, kaldı ne halde

Nam verdin İbrahim yedi kıralda

Bin iki yüz elli beş senesinde

Nizib'in cengine bir destanım var.( Öztelli,

1976 : 557 – 559 ).

Aşık Rüştü’de de yukarıdaki destanla aynı anlatım biçimini

görüyoruz. Burada da taraflar karşılıklı olarak konuşturuluyor. Savaşın seyri

bu diyaloglarla anlatılıyor. Yine karşılıklı olarak meydan okuma ve gözdağı

verme çabası karşımıza çıkıyor.

Şair, Hafız Paşa’nın savaşta yenilmesi üzerine yaşadığı üzüntüyü

“Pay tahtıma ne yüz ile gideyim, bari bir zehir verin de içeyim” sözleriyle

belirtmiştir. Bu ifadeler savaşta yenilen komutanların psikolojisi hakkında bize

bilgi vermektedir.

Page 123: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

117

3.16.GİRİT AYAKLANMASI (1841) Sultan Abdülmecit döneminde Girit’te bazı ihtilal hareketleri ortaya

çıktı. Bunun üzerine Girit ablukaya alındı. Sonuçta askeri müdahaleye gerek

kalmadan ayaklanma bastırıldı. Aşık Selimi, aşağıdaki destanında bu

ayaklanmayı anlatmıştır :

Pâdişah-ı âlem Abdülmecit Hân

Gün-be-gün artmada şâhret-ü şanı

Erişti hamd-ola tevfik-i Yezdan

Nim nigâhla kahreyledi düşmanı

Safa ile dâim olsun demlerde

Tab'ına muvafık hep vezirler de

Pervâne-veş döndü sâdık beyler de

Dilde zikrettiler ulu Subhânı

Niyazımız budur Bari Hüdâ'dan

Zerre dûr etmesin zevk-ü safadan

Hayır dua aldı çok evliyâdan

Bir şahlar şahından tuttu dâmanı

Nitekim var bizde bu din ü kuvvet

Taşları eritir nüfuz-ı devlet

Seni gidi hain hâricî millet

Bildin mi ne imiş Âl-i Osman'ı

Tahir Paşa dedi: «Nasrün minellah»

Zerece düşmana etmez eyvallah

Pâdişah yoluna hasbeten-lillâh

Feda eylemektir maksûdu canı

Seni ben bilirim zâtı ey pelit

Page 124: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

118

Ne kadar söylense almazsın öğüt

Bununla yezitlik ettin kaç nöbet

Yine kendin gördün vâfir ziyanı

Tahir Paşa ile çıkılmaz başa

Kurtulursan eğer kaçarsın dışa

Bir yandan saldırdı Mustafa Paşa

Kıyametten gösterdiler nişanı

Bir gün tutuşuldu ceng-ü vegâya

Kâfirlerin aklı hep gitti zâya

Koca başıları düştü ricaya

Bildi kurtulmanın yoktur imkânı

Mustafa Paşa tenbih sana iptidâ

Padişah yoluna can eyle fedâ

Feyziyab olursun bi-izni Hüdâ

Terkeyle gafleti gözet her yanı.

Üstüne yolladım Tahir Paşa'yı

Ona teslim ettim hep donanmayı

Sadakatla eyler cenk-ü vegayı

Odur bu asrın sahib-i zamanı

Hükmünü yürüttü bahr ile berre

Böyle mert gelmemiş bir dahi dehre

İngiliz, Fıransız gelmişti seyre

Aceleyle kaldırdılar tabanı

Asâkir el vurdu birden tüfenge

Bir eşref saatte başlandı cenge

Deryalar boyandı gayrı bir renge

Page 125: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

119

Top sadası tuttu ol âsumanı

Düşmanın cisminde eridi yağlar

Bir ateş püskürdü, tutuştu dağlar

Mevla'nın aşkına vurun ağalar

İşte budur cengin yolu, erkânı

Maşallah pek güzel olundu devam

Şimdilik bu kadar olurdu nizam

Bir tarihte yirmi sene bil tamam

Cenk etmiş ol vaktin şah-ı sultânı.

Hele al destine gazâ sengini

Cehd eyle, öğren bu kâfir fendini

Sakın gâfil olma gözet kendini

Hilekârdır bu yerlerin düşmanı

Ben Tahir Paşa'yım kar etmez agyar

Nitekim bende vaf nüfuz-û Hünkâr

Bir günün bin etsin ol perverdigâr

Bana ihsan etti kılıncı, kaftanı

Hüdâ hıfzeylesin her kazalardan

Bir kılınç kuşandı evliyâlardan

İntikam alırız hep a' dâlardan

Kullarına vermiş emr ü fermânı

Çok şükür bir nizam verdi Girid'e

Fethine yazmışlar nice cerîde

Sene bin iki yüz eli yedide

SELİMÎ söyledi böyle destanı ( Elçin, 1988 :

194 – 197 ).

Page 126: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

120

Şair, Girit Ayaklanması’nı anlattığı destanına Abdülmecid Han’ı överek

başlar. Ardından Osmanlı Devleti’nin gücünü anlatır. Ayaklanmayı bastırmak

için görevlendirilen komutan Tahir Paşa’yı da över. Ve onun amacının

padişah yolunda can vermek olduğunu söyler. Tahir Paşa ve Mustafa Paşa

gibi komutanlarla başa çıkmanın mümkün olmadığını, düşmanların

korktuklarını ve pişman olduklarını belirtir. Sonuçta şair, Girit’e bir düzen

verildiğini söyleyerek şükreder.

3.17.KIRIM HARBİ ( 1853 – 1856 ) Çar I. Nikola, Ortodokslara haksızlık yapıldığını öne sürerek büyükelçi

Prens Mençikof’u İstanbul’a gönderdi. Ancak Mençikof’un önerileri kabul

edilmedi ve Mençikof Rusya’ya döndü. Bundan sonra iki ülke arasındaki

siyasi münasebetler kesildi. Rusya, savaş ilan etmeksizin Eflak ve Boğdan’ı

işgal etti. Osmanlı Devleti’ne karşı açıkça harekete geçmişti. Bunun üzerine

Bab-ı Ali’de toplanan 163 kişilk meclis, Rusya’ya savaş açılmasına karar

verdi. 4 Ekim 1853’te Rusya’ya savaş ilan edildi.

Rusya, 30 Kasım 1853’te Sinop’a baskın yapıp Osmanlı donanmasını

tahrip etti. 15 Mayıs 1854’te Ruslar Silistre’yi kuşattı fakat başarısız oldu.

Daha sonra savaş Kırım’a geçti. Müttefik devletler Sivastopol’u aldılar.

Kuşatma 11 ay sürmüştü ve şehir tamamen yanmıştı. Sivastopol’da verilen

zaiyat Rusya için savaşa devamı imkansız kılmıştı.

Rusya’nın tek ümidi Kafkas cephesiydi. 1855’de Kars’ı kuşatmaya

başlamışlardı. Kars kuşatmaya 4 ay, 15 gün dayanabildi. Kars’ın düşmesiyle

savaş fiilen sona erdi. Rusya barışa yanaşmıyordu, ancak Avusturya’nın

ültimatomu üzerine bu devletle de savaşmak istemeyen Rusya barışa razı

oldu. 30 Mart 1856’da Paris Antlaşması imzalandı.

İki buçuk yıl süren Kırım Harbi, aşıkların şiirlerine de konu olmuştur.

Aşık Bezmi, bu harbi anlatırken savaşta büyük başarılar gösteren Ömer Paşa

ile Rusyalı’yı konuşturmuş ve Abdülmecid’i övmüştür :

EI-Gazi Sultan Abdülmecid Han'ı

Rusyalı üstüne açtı meydanı

Page 127: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

121

İngiliz, Fıransız oldu revanı

Anların söylendi cihanda şanı

Şevket-i cihan bir haber saldı

Asker yürüyüp yolu ele aldı

Dedi: Ömer Paşam bu iş sende kaldı

Buyur gayrı sağ ile sola fermanı

Bir nüfuz eyledim aşk ile sana

Her kanda gidersen yanında Mevlâ

Allahtan sağlık, bizlerden duâ

Hatadan saklasın Rabb-i Yezdanî

Ömer Paşa der: Benim meydan eri

O dağın benim eski emekdarı

Sana feda eyledim canla seri

Hüda sana sağlık etsin ihsanı

Kuruldu tertip, kalmadı İngiliz’e

Mevlâ' dan nusret bu sene bize

Çekildi donanma Karadeniz'e

Bir baştan bir başa tuttu ummânı

Yürüdü donanma, önünde vapur

Vardılar Varna'ya, attılar demir

Bir vakıt yattılar, geldi bir emir

Vakıtlar yanaştı, geldi zamanı

Donanma arş eyledi sağa, sola

Doğrulup vardılar Sivastopol'a.

Nısf-ı Kırım için düştüler yola

Vardı sabahleyin, gördü düşmanı

Page 128: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

122

Dizildi gemiler ol dem sıraya

Bir fırtına zuhur etti araya

Bîçare donanma vurdu karaya

Kime şekva edeyim, Hakk'ın tufanı

Düşman görüp kaçtı, çekildi geri

Bir el top attılar gemiden ayrı

Boşalttı Kırım'ı, gitti ileri

Anların söylendi cihanda adı

Kafirin kibrine güç geldi gayet

Bize Hak'tan oldu böyle inâyet

Yapıldı tabyalar, gayrı selâmet

Eğer gelir ise bassın dumanı

- Rusyalı der ki: Geçer isem candan

Alırım Kırım'ı ol zaman senden

Basarsam seyreyle ateşi benden

Gece, gündüz kesmem asla dumanı

- Ömer Paşam der ki: Yaradan Ganî

Hele bir yol bas da seyreyle beni

Gülle, kubur ile ararım seni

Olur âkıbet sonra pişmânî

- Rusyalı da der ki: Çoktur hünerim

Askerim galiptir, yoktur kederim

Kesilmez arası, ateş ederim

Varınca baskına vermem amanı

- Ömer Paşam der: Bastın da ne oldu

Page 129: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

123

En ednâ neferim ejderha oldu

Maşatlık arası leş ile doldu

Sel gibi akıttım al kızıl kanı

- Rusyalı der ki: Ben orduyu düzdüm

Tertip yerlerini ben gece gezdim

Yüz pare topu da karşına dizdim

Başladım ateşe, yaktım sükkânı

-Ömer Paşam der ki: Serimi açmam

Ben, bir askerimden asla vazgeçmem

Sen gibi basıp da ben geri kaçmam

Bir kerre basarsam seyret sûzanı

- Rusyalı da der ki: Diz de askeri

Korkup da kaçmadım, vardım ileri

Cephanem tükendi, çekildim geri

Bir dahi gelirsem seyret sûzanı

-Ömer Paşam der ki: Cenge girilsin.

Ol zaman Moskof'un haddi bilinsin

İvmekle işim yok, vakıtlar gelsin

Sana koyveririm bağlı aslanı

- Rusyalı da der: Demezim ben beli

Askerim bozdular katarla fili

Olmasın bu Ömer, Hazret-i Ali

Nerde bastım ise anda mihmânı

- Ömer Paşam der ki: Yakarım oda

Bizim yardımcımız Hazret-i Hüdâ

Birkaç yaralım, birkaç da şühedâ

Page 130: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

124

Senden telef ettim nice bin canı

- Rusyalı der ki: Bizlerdedir heybet

Ömer Paşam der ki: Bendedir kuvvet

Bende var Zülfikar, bende var devlet

Bendedir Hamza dengi pehlivanı

- Ömer Paşam der ki: Gelmezim denge

Birkaç kerre vurdum seni mihenge

Sığınıp Hüda'ya başlarım cenge

Gökteki melekler etsin seyrânı

Kırım'ın miftahın göster kandadır

İnşallah zafer, nusret de bizdedir

Seksen üç senedir hüküm sendedir

Sen eyledin müslimine zabtanı.

Bu sözümde hilaf yok asla, sâhî

Yayılsın aleme bu cengin sonu

Yetmiştir bu sene Kırım'ın fethi

Yörüdü içine Han kahramanı

Boş yere sohbeti eyleme candan

Bu sene de haraç alırım senden

Kuş olsan nafile, uçaman benden

Şimden sonra seyret Âl-i Osman'ı

Bir matlubum vardır benim Mevlâ'dan

İzhar et matlubum, koyma ihfâdan

Ölürsem gam yemem, fânî dünyadan

Okuttuk Gazi Abdülmecid Han'ı

Page 131: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

125

Efendim, saltanat sendedir hâlâ

Hatadan saklasın Hazret-i Mevlâ

Hikâyeye geldi bu aşık BEZMİYA

Efendim, medhine yaptım destanı. (Öztelli,

1976 : 350 – 353 ).

Kırım Savaşı sırasında, İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı Devleti’ne

müttefik olduğunu görüyoruz. Şair de şiirinde bu hususa değiniyor. Savaşta

büyük başarılar göstermiş olan Ömer Paşa’yı da destanında övüyor.

Savaşı oldukça ayrıntılı bir şekilde tasvir eden şair, Ömer Paşa ile

Rusyalı’yı konuşturarak devletlerin psikolojisini ortaya koyuyor. Yine Ömer

Paşa’nın ağzından askerlere, motivasyonlarını arttırmak için aslan, ejderha

gibi sıfatlar veriyor. Kırım Savaşı’nda elde edilen başarılar coşkuyla dile

getiriliyor. Şair, devrin padişahını da överek destanını bitiriyor.

Kırım Harbi’ni anlattığı bir diğer destanda Aşık Bezmi yine Ömer

Paşa’nın ağzından konuşmuş ve savaşı tasvir etmiştir :

Zıllullah-ı âlem gösterdi gazâ

Ümmet-i ashaba beyan eyledi

Uyandı gafletten çün enbiyâlar

Çekti sancağını revan eyledi

Gazânın delili Hallak-ı Habib

Hamd-ü senâ olsun, oldu bir nasip

Dini bir uğruna kuruldu tertip

Şevketlim cihana ferman eyledi

Yok idi cihanda böyle nişâne

Şâyi oldu sonradan çarh-ı cihane

Okundu fermanlar ehl-i irfâne

Kamu âlem duyup hayran eyledi

Page 132: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

126

Kuruldu tertipler, yürüdü asker

Çıktılar meydana er oğlu erler

Evliya, enbiya, ol büyük pîrler

Anlar da yürüyüp cevlân eyledi

Donanma donandı, oldu hâzıran

Bindiler asâkir, oldular revân

Karadeniz içre çıktılar el'an

Bir vakıt Varna'dan mihman eyledi

Kalktılar Varna'dan, düştüler yola

Katar katar oldu Sivastopol’a

Attılar demiri, ettiler mola

Başladı donanma sûzan eyledi

Donanma nısıf oldu geldi bir emri

Ol mahalden kalkıp ettiler devri

Kırım ülkesinde Gözleve şehri

Vardı sabahleyin seyran eyledi

Aldılar ol mahalli, yaptılar tabya

Cenk etmeden nasip eyledi Mevlâ

Bıraktı kâfiran ol kadar eşya

Aklında o kafir noksan eyledi

Ol vakıt deryanın havası hoş idi

Sonradan mevç vurup coştukça coştu

Bîçare donanma karaya düştü

Hüdâ bir şiddetli tûfan eyledi

Kış idi havalar geldi eyyâmı

Bir gecenin nısfı oldu encâmı

Page 133: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

127

Bir sabah vaktında bastı İslâmı

Kendisini kırıp pişman eyledi

Başlandı ateşe ardında siper

Üç hücum eyledi, kalmadı meder

Deryadan donanma, karadan asker

Maşatlık boyunu al kan eyledi

Hüdâ emriyle geldi bir nidâ

Kafiri tarımar eyledi Hûdâ

Fakat Selim Paşa oldu şüheda

Anı Hak cennete gılman eyledi

Rusyalı der ki: çıktım denize

Kıraldan bir haber gelmiştir bize

Gözleve şehrin i bahşettim size

Sıvastopol bana derman eyledi

Ömer- Paşa der ki; gez sağda, solda

Gözleve'yi aldım, gözlerim yolda

Hazır ol vaktına Sivastopol'da

Zira orduların devran eyledi

Rusyalı der ki: ejderha şekli

Benim topçularım gör nasıl cenkli

Dört milyon piyade eli tüfekli

Sivastopol'i içün elhân eyledi

Ömer Paşa der ki: seyreyle nârı

Üç milyon piyade, yüz bin süvari

İngiliz, Fıransa bekler civarı

Sardunya bir milyon her an eyledi,

Page 134: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

128

Rusyalı der ki: söyleyim sana

Altı düvel, bir şah gelsin bana

Vermem Sıvastopal'u dünya bir yana

İster ise düşmanım cihan eyledi

Ömer Paşa der ki: sözüme bakın

Sıvastopol şehrin bu gece yakın

Askerim gaflette olmasın sakın

Böylece zabıta divan eyledi

Rusyalı der ki: sözüm âşikâr

Üç bin pare toplar kundakta yatar

Seksen dört senelik metanetim var

İstek olan gelsin, meydan eyledi

Ömer Paşa der ki: dinleyin sözü

Girilsin kavgaya, görsün kör gözü

Dumandan tutuldu şemisin yüzü

Havada figanım rûşan eyledi

Rusyalı der ki: ordumu kurayım

Yek yek çıkın sizi meydanda göreyim

Dört düvele nice karşı durayım

Âkıbet bizleri harman eyledi

Ömer Paşa der ki: söyleyim dilden

Dört milyon piyade aşırdım belden

Sıvastopol şehri gidince elden

Kâfir perişanlık nişan eyledi

Rusyalı der ki: düştüm figana

Page 135: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

129

İsâ bakmaz oldu, söyleyin Yuvan'a

Üç bin pâre toplar kaldı düşmana

Aklımı başımda yaman eyledi

Rusyalı der ki: aldın deryayı

Kudüs Şerif içün ettim kavgayı

Ben nerden isterim Ayasofya'yı

Cihanı başıma zindan eyledi

İngiliz, Fıransa devlet emrine

Kuruldu tertipler Azak bahrine

Üç yüz pâre tekne Kiriş şehrine

Ahmet Paşa anda kaptan eyledi

Yürüdü donanma, çektiler seri

Asla yoktur kör Moskof'un haberi

Ol Fener Burnu'ndan girdik içeri

Kâfir Ak Burun'dan duman eyledi

Kafir tabyalardan etti küşaldı

Dubalar karaya döktü imdadı

Bir ateş ettiler, yer gök oynadı.

Sanki gökte Hak boran eyledi

Ol vakıt yılan gibi geriye aktı

Bu kadar eşyayı, malı bıraktı

Kendi cephanesini kendisi yaktı

Hep kırdı topları ziyan eyledi.

Yıktılar kâfirin hep siperini

Ol vakıt çekti Rus askerini

Nasıl tarif edem Kiriş şehrini

Page 136: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

130

Yıktılar, büsbütün viran eyledi

Ol Kiriş şehrinin nice oldu hali

Görenlerin gitmez gözünden hayali

İngiliz Fıransa bu kadar malı

Soydular, anadan uryan eyledi

Bir yanda görmedim böyle binayı

Büsbütün yıktılar, ettiler zâyi

Beş buçuk ay yandı hamız buğdayı

Yandıkça ol buğday figan eyledi

Yenikale derler bir metin kal'a

Alınmak ne mümkün böyle bir bina

Hüdâ emriyle alındı amma

Sanki bir bellice gülşan eyledi

Kalenin içinde bir âdem var idi

İsmini beyan edem, sadık yâr idi

Derviş Halil Paşa kumandan idi

Ganî Mevlâ anı merdân eyledi.

Sonradan Kiriş'ten korkuldu sâfi

Düşman zuhur eder dedi ezâfi

Yaptılar istihkâm dört bir tarafı

Dizdiler topları âyan eyledi

Ak Burun sahrası şehirden taşra

Yaptılar tabyayı bir baştan başa

Altı tabur ile y-ek Mehmet Paşa

Söylensin dillerde meskân eyledi

Page 137: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

131

Dillerde söylensin nâmın bir zaman

Denizden denize bağlandı el'an

Bundan sonra sende çok asker mihman

Bizlere bir bellice vatan eyledi

Kaleyi yaptılar Tebârekallah

İngiliz, Fıransa dedi eyvallah

Ehl-i İslâm olan yazdı Maşallah

Resmini düvellere ilân eyledi

Kaleyi görenler akıllar şaşa

Söyleyin düşmana gelmesin boşa

Kaleyi yaptıran ol Mehmet Paşa

Çok askere anda ihsan eyledi

Kale hımarını edem beyanı

Bir tabur Ankara oldu insanı

Bir tabur Kengiri şöyle merdanı

Dört tabur Kayseri erkan eyledi

Bunu yazdım, ibtida okunsun halka

Okuyan ehl-i dil eylesin nidâ

Derdiment BEZMÎ'yi söyleten Hüdâ

Böyle kavgaları destan eyledi ( Öztelli, 1976 :

360 – 365 ).

Destanlar, tarihe ışık tutan önemli kaynaklardır. Tarihsel olayların

çeşitli cepheleri hakkında bize bilgi verirler. Aşık Bezmi’nin şiirine de bu

açıdan bakarsak Kırım Savaşı ile ilgili bilgilere ulaşırız.

Şair Kırım’ın Gözleve şehrinde yaşananları anlatır. Savaşa gerek

kalmadan şehrin alındığından, düşmanların eşyalarını bırakarak kaçtığından

söz eder. Yine o günlerde şiddetli bir tufan olduğunu ve bu nedenle

Page 138: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

132

donanmanın zarar gördüğünü belirtir. Ardından Selim Paşa’nın şehit

olduğunu ve Sivastapol için verilen mücadeleyi anlatır. Mehmet Paşa, Derviş

Halil Paşa gibi komutanların başarılarından da bahseder. Rusya’nın başına

dünyanın zindan olduğunu belirterek Osmanlı Ordusu’nun başarılarını sıralar.

Bir başka âşık ise savaşla ilgili tüm haberleri gazetelerden aldığını

ifade ederek aşağıdaki destanı söylemiştir :

Hazır ol vaktına Moskof kıralı

Sultan Mecid sefer istiyor senden

Din aşkına hazırlandı gazâya

Sığadı kolların, kalktı yerinden

Fermanlar dağıldı Rum'a, Hicaz'a

Erenler uyandı, durdu niyaza

Şehitler serdarı Hazreti Hamza

Seyyid Battal gibi nice var hezaran

Emirler okundu Mısır'da, Şam'da

Dualar ettiler iki haremda

Hep dediler bu yıl nusret İslâm’da

Böylece umarız Cenâb-ı Hak'tan

Sadrıazam dedi, nasren-minellah

Serasker paşalar kuşandı silâh

Vâdesi yeten fi aman-Allah

Din yolunda ölmek gerek Hüdâ'dan

Tuna Ordusu'nda serdar-ı ekrem

Ömer Paşa sanki Zaloğlu Rüstem

Ününden düşmanlar hep olur sersem

Bir koç yiğit kalmış eski yiğitten

Page 139: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

133

Ordu aslanıdır İsmail Paşa

Çalsa iki böler kılıncı taşa

Kavgada kimseler çıkamaz başa

Çok yerde intikam aldı adûdan

- Moskof kıralı der, cengi koyalım

Barışık yapalım, sulha uyalım

Kavganın mayası, masrafı mâlum

Hazneler dökülür iki taraftan.

- Sultan Mecid der ki, sulh şöyle gerek

İslâm’dan aldığın yerleri bırak

Var bak barışık ne kadar ırak

Başının kaydını gör hemen erken

Osmanlı askeri sanma ezelki

On kat ziyadedir kuvveti belki

Başına dar gelir Avrupa mülkü

Irzın yıkılmadan çık o yerlerden

- Moskof kıralı der: Gör, mertlik satarım

Gök yıkılsa sekbe ile tutarım

Yedi kıral baş kaldırsa yenerim

Kaygı çekmem, korkmam asla birinden

- Sultan Mecid der ki: Büyük söyleme

Elinden geleni geriye koyma

………Kırım' dan imdat eyleme

Elli yıllık hayfı alırım senden,

- Moskof Kıralı der: Askerim çoktur

Benim kadar kuvvet kimsede yoktur

Page 140: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

134

Her nereye varsam bahtım açıktır

İkbalim işliyor kırk elli yıldan

- Sultan Mecid der ki: Muînim Hak'tır

Öyle boş laflara kulağım toktur

Benim de askerim yıldızdan çoktur

Su yerine içer nicesi kandan

Benlik etme, senin nedir kemâlin

Kemâlini buldun, erdi zevâlin

Ne zorlu mihnet edecek halin

Rezalet akacak böyle yakandan

Deryadan, karadan yığdım askeri

Cezayir'den, Fas'tan, Tunus'tan beri

Kırk bini mızraklı, görsen dilberi

Elli bin süvari Arabistan'dan

Türkçe bilmez, çoğu lisanı bilmez

Cenge başlayınca amanı bilmez

…………………..………………

Çevirmez yüzünü toptan, tüfekten

Selim Paşa yukarda aslan gezer

Nerde cenk eylese bozulmaz, bozar

Barutun tütünün gördüğü gibi kızar

Bunlar Mısırlı'dır korkmaz dumandan

- Moskof Kıralı der: Çekmem kasavet

Deryadan Sinab'a ettim hasaret

Kandili kaldırdım yanlış işaret

Esir ettim bir az sefinelerden

Page 141: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

135

- Sultan Mecit der ki: Düşün sen seni

Sinab'ın sekiz kat aldım hayfını

Nasıl firar ettin, fikr eyle, tanı

Tuna yalısında tabıyalardan

Süvari, zaptiye sade bir ordu

Otuz kazak inse yetişür dördü

Bunlar nice kavga, nice ün gördü

Nice……………geçti serinden

İngiliz, Fıransız İslâm’a muîn

Ölmeye geldiler, öptüler zemin

Bilindi sadakat, oldular emin

Çok asker geldi bu iki düvelden

İngiliz devleti merdane kişi

Cehennem misali saçar ateşi

Derya kavgasında bulunmaz eşi

Her millet âcizdir Fıransız'lardan

Fıransız sadıktır Âl-i Osman'a

Yığdı bunca asker, bunca cephane

Geyindi kisbeti, çıktı meydana

Beri gel, karşıma çık, işte meydan

- Moskof Kıralı der: Söylenür ünüm

Cenk ile geçmiştir ezelden günüm

Dağıldı ,dünyaya şöhretim, şanım

......................................................

Mısır kaptanları, bu iki devlet

Page 142: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

136

Kıralın sözüne gücendi gayet

Çekti donanmayı, ettiler gayret

Hevüç Bey üstüne bindi deryadan

Sığındılar Hakk'a, kıldılar tapu

Yağlı buçurayı, bastılar topu

Taş taş üstünde kalmadı yapu

Gün görünmez oldu top dumandan

- Moskof kıralı der: Geydim karayı

Açtılar sineme azim yarayı

Eyvah yandı Hevüç Beyin sarayı

Ulu korkum şimdi Sivastopol'dan

- Bu defa kavgamız ..................

Yakıldı taburu kazan kazan

Kesildi kelleler, doldu meydan

Dağlar sada verdi ah-u figandan

- Tuna suyun geçtik bulup sırayı

Meşveretli yaptık bu macerayı

Biz çok döğdük Silistire'yi

Zor ettik almağa dereden, candan

İslâm kuvvetiyle başladık cenge

Gökte de melekler baktı ahenge

Yeşil otlar kandan boyandı renge

Sorma bıraktığın cengi erden

Devlet işi yolsuz, erkânsız olmaz

Bir çanak dökülse yeri mi dolmaz

Bir kavgadır elbet kurbansız olmaz

Page 143: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

137

Kırk bizden ise seksen de sizden

- Hileler açığa çıktı sezildik

Karıldiki elden gitti üzüldük

Kaç kere dövüştük, gittik bozulduk

İbret af kırılan askerlerden

- Fıransız, İngiliz Bahr-i Siyah'ı

Zabt ettiler, âsana kurdu râhı

Bu islâm dinidir, sanma billâhi

Alt gitmez, yardım eden Yaradan

Hasan Paşa müştak imiş bu güne

Cenge gider, sanki gider düğüne

Moskof'un askerini kattı önüne

Aşırdı Yerköy'ün bu Tuna suyundan

- Giritli Oğlu der: Gelüp yorulma

Moskof kıralıyım deyü kurulma

Gel teslim ol, inat edüp kırılma

Bir düşman kurtulmaz benim elimden

- İngiliz der: Moskof, arzu çekerim

Aman gel, yoksa seni yakarım

Kimin kırar, kimin suya dökerim

Tahtını başına eylerim zindan

- Fıransız der: Akıl ermez fendime

Sadakatim şevketli Efendime

Kırallığı layık görmem kendime

Hayıf almayınca balıkçılardan

Page 144: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

138

Cihanda yok sandın kendi menendin

Ne akla kul oldun, nene güvendin

Sivastopol, Kırım benim mi sandın

Haberin yok muydu Ömer Paşa'dan

- Moskof der ki: Bunlar dan nedir kasdın

Deryanın yüzünden beride gittin

Ezelden beri bendim sadık dostun

Ne bek çevirdiniz çehreyi benden

- Sultan Mecit der ki: Kavga tutulsun

Bir fitilden bin top birden atılsın

Görünce düşmanın bağrı katılsın

Pek kibiri vardı, dönsün sözünden

İngiliz devleti nice hor gördün

Fıransız devleti basmacı derdin

Kırım yalısını ya niçün verdin

Şimdi bildin yiğit var imiş senden

Üç devlet bir oldu, sana muradı

Esdi vücuduna musibet bâdı

Çıkamazsın başa, boşla inadı

Başka çaren yoktur gayrı amandan

- Moskof der: Namusu ayağa vermem

Değme bir halile hem aman demem

Osmanlı'dan kılınç yesem gam yemem

Benim derdim iki çarkacılardan

Bu iş böyle alacağın bilmezdim

Page 145: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

139

Bileydim cenk tutup rezil olmazdım

Osmanlı askeri göze almazdım

Meğer ki değişmiş eski tavırdan

Başa çıkar sandım ben bu umudu

Geydim rezaleti baştan aşuru

Razıyım dikseler eski sınuru

………….isteseler temelim yerden

Anlamayıp Tanrı gücendi zora

Ben devletim, derdim kendime göre

Dedi, nüfuzunu battı çamura

Hep çektiği büyük söylediğinden

Yetmiş birdir destanımın senesi

Hep Türkçe söyledim, açık mânası

Kırk sekiz beyitle doldu hanesi

Cem eyledim cümle ceridelerden (Öztelli, 1976

: 354 – 359 ).

Âşıklar, destanlarına konu ettikleri olayları ya bizzat yaşamışlar ya

da bir başkasından dinlemişlerdir. Yukarıdaki destanı yazan âşık ise savaş ile

ilgili bilgileri gazetelerden almıştır. Şair, şiirinde Sultan Mecid ile Rus Kralı’nı

karşılıklı konuşturur, Ömer Paşa’nın başarılarından söz eder iki ülke arasında

savaş sırasında yaşananlar destana konu edilmiştir. Her iki hükümdar da

askerini över, devletinin gücünden bahseder ve birbirine meydan okur.

Moskof Kralı, “askerim çoktur, benim kadar kuvvet kimsede yoktur”

derken, Sultan Mecid “askerim yıldızdan çoktur, su yerine kan içerler”

demektedir. Destan, böyle meydan okumalarla devam etmektedir. Nihayet

Rusya’nın Osmanlı’nın gücünü kabul etmesiyle destan sona erer.

Yine Kırım Harbi’nin konu edildiği bir başka destanda ise Sultan

Abdülmecid ve savaşta kahramanlık gösteren paşalar övülmüştür :

Page 146: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

140

Sene bin iki yüz altmış dokuzdan

Evvel fesad Susam ile Sakız'dan

Din, iman, gayret derunu özünden

Ahd veli-yullaha er, padişahım

Sene elli beşde oturdu posta

Ol posta geçeli kulağım sesde

Sıdkıle muradın Mevla'dan iste

Bu sene murada er, padişahım

Görenler şaz olur Sultan Mecid'i

Gene ömrü sıhhat bula vücudu

Şükrün yalan, Hakk'a kılar sücûdu

Cihanda şahlara bir, padişahım

Bir gün elçi geldi şah-ı düşmandan

Dedi, kaç teklifat isterim senden

Dedi, şu teklifat da olsun benden

Olmaz, düşmana karşı dur, padişahım

Buyurdu şevketlim, teklifin nedir

Kudüs iki bölükdür, biri budur

Dedi, bu teklife olamam kadir

Ulu ikram sana bil, padişahım

Dedi elçi, sen hazır ol vaktına

Nice şehirlerden elin çektin...

Kılıç bizde, sen boynunu bükerke

Kavganı al benden, der, padişahım

Dedi şevketlimiz utanmam...

Page 147: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

141

İnşallah cümlesin alırım senden

İsterim Allah'dan, kuvvetim dinden

Sen âlâ kılıç çek gir, padişahım

Dedi padişahım, hazır ol cenge

Bir İslam’ın bin kafir sırın denge

Herkes cevahirin versin mihenge

Dünya dadı anda, der, padişahım

Abdülaziz Efendi'miz buyurdu

Meclisini bir söz ile duyurdu

Bu ana dek evliyalar uyurdu

Erenler uyandı, gör, padişahım

Dört köşeye emir, ferman yazıldı

Gani asker, mühimmatlar düzüldü

Gök yüzünde feriştehler süzüldü

Bulunur dertlere car, padişahım

Asker sökün etti Mısır'dan, Şam'dan

Himmet evliyadan, ihsan Hüdâ'm dan

Nice er bulunur her bir âdemden

Hüdâ'm getürmesün cevr, padişahım

Her taraftan. askerimiz yürüdü

Bârek' Allah yer yüzünü bürüdü

Köpek Moskof birden kalktı ürüdü

Bu kadar anları kır, padişahım

Her mahalleye de kuruldu ordu

İçinde bulundu merd oğlu merdi

Çok şükür şevketlim murada erdi

Page 148: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

142

Vakıt sâat eşrefdir, padişahım

Evvel Allah dedik, başladık işe

Sene erdi bin iki yüz yetmişe

Aldı dört kalasın koç Selim Paşa

Her birin fethini ver, padişahım

Din hakkına gayret eder paşalar

Asker ile doldu her bir köşeler

Düşman arkasına birden düşeler

Kalsın meydanın hep şaz, padişahım

Ünün çok işittik Hasan Paşa'nın

Verdiler nizamın her bir köşenin

...................................................

Götürmez yüzüne gir, padişahım

Sardı Ömer Paşa Tuna kolundan

Uçan kuşlar kurtulamaz elinden

Ayrı gitmez şeriatin yolundan

Şimdi düşman âh-u zâr, padişahım

Kürt kızları aldı kalanın birin

Er olan sarf eder eldeki varın

Din-ü devlet içün kodular serin

Görür kuduretten sır, padişahım.

Demir-Kapu'dan da kalktı bir duman

Arap, gör Moskof'a vermez el'aman

Hoş haber olunca işimiz tamam

Cihana çok yağdı nur, padişahım

Page 149: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

143

Şeyh Şâmil başına dermış ehl -i kâmili

Sever gayet ilmi ile âmili

Çoktan beri ne kavga eder idi

Her köşeye aslan ver, padişahım

Darbile aldılar kalanın beşin

Nice bin kâfirin kesdiler başın

Sökdüler tırnağın, döktüler dişin

Sana kurban olsun ser, padişahım

Tuna yakasına oturdu düşman

Geri geldiğine oldular pişman

İnanmam fendine, yanılup şaşman

Ülkesinden öte sür, padişahım

Ezel fendile çok şehirler aldı

Nice bin ülkeler içinde kaldı

Hallâk kahr eyledi balâsın buldu

Bir saat mühlet verme, padişahım

İsmail, İbrail, Yaş'a, Bükreş'e

Bak, zalım düşmanın ettiği işe

İnşallah bu sefer çıkarız başa

Aklını başına der, padişahım

Şumra'da ol vakıtta yer ile gökte

Harabet çoktur, bakçada, bağda

Hızr ile evliyalar sağda, solda

Ehl-i kamillere sor, padişahım

Bir fendile Tuna çayın geçtiler

Koç yiğitler de meydanın açtılar

Page 150: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

144

………………………………..

Gaziye nişanın ver, padişahım

Kova kova arkasından yettiler

Asla görülmedik bir iş ettiler

Cerenen kalbinin beşin tuttular

Nazar kıl aslına gör, pâdişahım

Dedi, gayret günü vezirler, beyler

Sancaklar açılsın, çekilsin tuğlar .

İslâm’ın darbından küffâr kan ağlar

Karşına durması zor, padişahım

Evliyalar, sahabeler uyandı

Enbiyalar arkasına dayandı

…………düşmanın gelmedi fırsandı

İnşallah cümlesin kır, padişahım (Öztelli, 1976

: 346 – 349).

Osmanlı Devleti ile Rusya arasındaki savaşlar XIX.yüzyıl boyunca

devam etmiştir. Bu da Osmanlı halkının, Ruslara öfke ve kin duymasına

neden olmuştur. Bu öfkenin yansımalarını şiirde de görmekteyiz. Şair “ Köpek

Moskof birden kalktı ürüdü” , “Hallak kahr eyledi, belasın buldu”, “ Nice bin

kafirin kestiler başın” gibi ifadelerle Rusya’ya duyulan kini ortaya koyar.

Kırım savaşı sırasında büyük başarılar elde etmiş Hasan Paşa, Selim

Paşa ve Ömer Paşa’yı şair, şiirinde övmüştür. Elde edilen başarılardan

mutluluk duyan şair, padişahı da metheder.

Kırım Savaşı sırasında Ruslar, Kars’ı kuşatmışlardır. Asker ve halk

Kars’ı üstün düşman kuvvetlerine karşı kahramanca savunmuşlardır, ancak

açlık sebebiyle Kars Ruslara teslim edilmiştir. Bu savunma sırasında Kars’ta

bulunan aşık Şehvârî aşağıdaki destanı söylemiştir:

Ehl-i islam yine nusret ile şâdan oldu

Page 151: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

145

Müjde şenlikler edip aleme ilan oldu

Moskof askeri Kars üzre perişan oldu

Düşman ağladı, yâran yine hândan oldu

Gürledi topların âvazı verip müjdeleri

Anadolu Ordusu ser-askeri ol şîr-neri

Moskov'ı kırdığının geldi bu demde haberi

Mâh-ı mâtemde hele katl-i Yezidân oldu

Topuna, taburuna hamle edip şîrâne

Şîr-i pençe gibi sarıldı müslüman cana

Yaka yaka gelip süngü tüfek merdâne

Yine şehinşah-i devran Şah-ı Merdan oldu

Arşa asdı kılıcın Hazret-i Vâsıf Paşa

Görmemiş çeşm-i adû şimdiyedek böyle vega

Anlayıp Rûsiye İslâm ile ne imiş kavga

Göricek cür'et-i İslâmı peşiman oldu

Kars'ı almağa hücum etmiş iken verdi esir

Şîr-i merdân atılıp üstüne mânena-i şîr

Yedi bin lâşesini serdi yere etti hâsır

Üserâsına Şeker Kalesi zindan oldu

Görüp aslan gibi cenk içre Kerim Paşa'yı

Koparıp nâra-i tekbir ile vâveylâyı

Zannedip koptu kıyâmet tabur-u alayı

Bırağup top-u tüfenğini girizân oldu

Bir koyun sürüsüne girdi sanursun kaplan

Korkudan kaçtı Moravyef Ceneral sanki

cevyan

Page 152: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

146

Oldu ateşler ile asker-i din havf-efşân

Kabze-i mercan gibi ellerde kılıç kan oldu

Yıldırım gibi vurup düşmanı Vilyam Paşa

Vur edip asker-i İslâm ile dedi: ura

Her taraftan erişir sâika-i kahr-ı Hüdâ

Ceng-i Kars ile Silistire buna burhân oldu

Darb-ı nutkumla açup bu yolu, san'at sattım

Köhne mazmun-u hayalin topunu hep attım

Şehsuvarım bu zeminde nice at oynattım

Nize-i hâmeye Hâlis yine maydan oldu (

Öztelli, 1976 : 372 – 373 ).

Aşık Şehvari, Rus askerlerinin Kars’ta Osmanlı askerleri tarafından

perişan edilmesini şiirinde anlatır.düşmanın ağladığını dostların güldüğünü

belirten şair, Rusya’nın İslam ile kavga etmenin ne demek olduğunu

anladığını belirtir. Rusların yedi bin askerinin öldüğünü, çoğunun esir

düştüğünü, Rus komutanının korkudan kaçtığını ifade eder.

Rusların alınamaz dedikleri Sivastopol, Kırım Harbi sırasında müttefik

devletlerce alınmıştır. Rusya burada çok ağır zaiyat vermiştir ve savaşa

devamı imkansızlaşmıştır. Aşık Râdi, bu konu ile ilgili aşağıdaki destanı

söylemiştir :

Sene bin iki yüz altmış dokuzda

Uyandırdı gaflet Âl-i Osman'ı

Gel, Serdâr-ı Ekrem, ey Ömer Paşa

Cem-eyle askeri, tiğ-ü temranı

Allahümme bârik, bizdedir nusrat

Vakitler tamamdır, kalmadı müddet

Tefsirin kavlince İslam’da kuvvet

Page 153: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

147

Lik padişahımın harbi ilânı

Gazi penâhıdır Abdülmecit Han

İki ismi ile fethi nümâyan

Encamı çıkınca kılıçlar kından

Çok insan dökecek hûn-i revânı

Sancağ-ı Çar-ı Yâr ve fethin nasip

İslâm-ı askere yardımcı Habib

Zi-kuvvetîn esedullahi galip

Şeref-i İslâm-ı nûr-i Rahmanî

Ömer Paşa der ki, ey Rusiyeli

Yerinden oynadı dünya temeli

Elime almışım tam dört düveli

Gel rüsvay olmadan haddini tanı

Rusyalı dedi ki, ey Ömer Paşa

Cem-etsen başına asker-i dünya

Kazak inadı var bende evvelâ

Kabul etmem Tanzimat'ı, mizanı

Ömer Paşa der ki, gel etme inat

Kuş olsan da sana açtırmam kanat

Dört düvelden bana hazırdır imdat

Yeniden seyreyle Nuh-ı Tûfan'ı

Rusyalı dediki, at sürmeyin çok

İngiliz’le Fıransa'dan korkum yok

Yıldızda hisap var, askerime yok

Süngü ile durdururum asmânı

Page 154: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

148

Ömer Paşa der ki, gelir serine

Edebini takın otur yerine

Beş nefer katarım on neferine

Her biri bu vaktın Rüstem-i Zâl'ı

Rusyalı dedi ki, eylemem beli

Elbet ölür, varsa gelen eceli

Gerek Demirkapı, gerek Rumeli

Asker ile donadırım her yanı

Ömer Paşa der ki, gelme beriye

Beş defa haml'ettin Silistire'ye

Rüsvay oldun kaçtın yine geriye

Arap Tabyasından yedin fişanı

Rusyalı dedi ki, denizce girdim

Uç alabandalı topu çevirdim

Sinop limanına bir ateş verdim

Asumana çıktı tozu, dumanı

Ömer Paşa der ki, kahbelik senden

Lağamla hırsızlık, her işin andan

Yüz bin asker senden, elli bin benden

Kuralım seninle mertçe meydanı

Rusyalı dedi ki, çıksa can tenden

Belki muradımı alamam senden

Bu kadar çalıştın, ne aldın benden

Daha kesilmedi dizim dermanı

Ömer Paşa der ki, işte bu isbat

Şekvetil'de Selim Paşa-yı hayat

Page 155: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

149

Gitti elden çatanı ile kalafat

İsmail Paşa'dır cenk kahramanı

Rusyalı dedi ki ,duyuldu elbet

Bir fırsatını düşürürüm akıbet

Ayasofya içre okutmak niyyet

Bucık kırımında Avadirani

Ömer Paşa der ki, pek oldun rüsvâ

Balıklı, Elmalı, Gözleve hattâ

İnkerman, Melekof bendedir hâlâ

İslâm okur camilerde Kur'anı

Rusyalı dedi ki, ne bu macera

Ölünceye kadar etmem mudara

Zencir gerdim, verdim bir dane zahra

Kıllete düşürem o Âsitan'ı

Ömer Paşa der ki, Kadirdir Yezdan

Çok acele etme alırım sizden

Umudun kesildi Karadeniz'den

Vardın bir körfezde ettin iskân'ı

Rusyalı dedi ki, duyuldu adın

Senin benim ile nedir inadın

Çünkü her taraftan gelir imdadın

Şimdi biz anladık yaşi, yamanı

Ömer Paşa der ki, be şaşkın denî

Kuşattım askerle sağ ile solu

Gel ver tatlılıkla Sivastopol'u

Dört düvel üstüne eder cevlânı.

Page 156: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

150

Rusyalı dedi ki, ne bu alâmet

Vermem sana kopmayınca kıyamet

Hesapsız top ile verdim metanet

Kuş olsan uçmanın yoktur imkanı

Ömer Paşa der ki, ey kalbi hain

Üç düvel üstüne yeledim tâyin

Bende mertlik vardır, hazır ol yarın

Görelim ne yapar Yazdânî Gâni

Rusyalı dedi ki, işte ben varım

Askerle hınca hınç doludur Kırım

Ne zaman istersen gelin, hazırım

Niçün taşımalı çıkacak canı

Ömer Paşa der ki, yedin mi sille

Yağmur gibi yağdı başına gülle

İngiliz, Fıransız, Sardunya bile

Çevirdi de salkım topu, havanı

Rusyalı dedi ki, vermedin haber

İki taraftan da oldu çok keder

Lağam attım, telef oldu çok asker

Kuş gibi göklerden geldi figanı

Ömer Paşa der ki, nedir niyyetin

Mencikof'la senin eski adetin

Yirmi bir gemidir telefiyetin

Gorçikof deldirdi, ettin ziyanı

Rusyalı dedi ki, bu muydu kasdın

Page 157: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

151

Şimdi kılıcını meydana asdın

Kuvvet, metanet verince basdın

Ol zaman binaya verdin sûzânı

Ömer Paşa der ki, gitti kanat, kol

Rüya oldu sana bu Sivastopol

Yaktınsa yaptırdım küçük İstanbol

Su getirir Sultan Mecid zamanı

Rusyalı dedi ki, vardır kuvvetim

Böyle değil idi benim niyyetim

Ondan başka benim çok memleketim

Bir yan yeter, yıkılırsa bir yanı

Ömer Paşa der ki, var mı haberin

Artık bu tarafta kalmadı yerin

Telef oldu şu kadar bin askerin

Kan kesildi Sivastopol limanı

Rusyalı dedi ki, ey Ömer Paşa

Bu kasdınız nedir bu dâvâ

Yorulunca kadar ederim kavga

Kolaylıkla size etmem amanı

Ömer Paşa der ki, ettin kararı

Bu dâvâda çok çekersin zararı

Üç düvel üstüne cenk kumandarı

Omenlikli Ahmed Paşa aslanı

Rusyalı dedi ki, gelme bu yana

Çok can telef olur, söyleyim sana

Kırım kalesine üç alabanda

Page 158: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

152

Top dizdim, gözedir gelen düşmanı

Ömer Paşa der ki, ey şaşkın ahmak

Kalmadı kıl kadar sende tutamak

Osmanlı askeri çakmadı çakmak

Tirepol'a dikeceğim nişanı

Rusyalı dedi ki, nedir bu meram

Nedir bu alamet, nedir bu hengâm

İcra olunacak vakitler tamam

Yakamazsam cızladıram ummanı

Ömer Paşa der ki, hiç durmaz dilin

Sivastopol gitti, kırıldı belin

Ne ayağın tutar şimdi ne dilin

Felek orta yerden kırdı urganı

İnşaallah daha ederiz bayram

Şükür bu suretle bulduk ihtişam

Bin iki yüz yetmiş ikide tamam

Râdi, söyledi işbu destanı (Öztelli, 1976 :366–

367 ).

Şair, Kırım Harbi sırasında yaşananları ve Sivastapol’un Ruslardan

alınışını anlatır. Rusya’nın kıyamet kopmadıkça vermem dediği Sivastapol’da

nasıl ağır kayıplar verdiğini ifade eden şair, limanın kan kesildiğini belirtir.

Sivastapol’un alınmasıyla Rusya’nın belinin kırıldığını da ifade eder. Bu

savaşta binlerce Rus askeri ölmüş, onlarca Rus gemisi telef olmuştur. Bu

ağır zaiytlar Rusya’nın savaşa devam etmesini oldukça zorlaştırmıştır.

Kırım Harbi sırasında Ruslar’ın elinden çıkan Sivastopol ile ilgili bir

marş şöyledir :

Page 159: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

153

Sivastopol önünde yatar gemiler,

Atar da nizam topunu, yerle gök iniler.

Yardımcıdır bize kırklar yediler

Aman da Kaptan Paşa izin ver bize,

Sılada nişanlımız duacı size...

Sivastopol önünde yıkık minare,

Düşman dedikleri gelmez imana

Erenler geliyor bize imdada,

Aman da Kaptan Paşa izin ver bize,

Sılada nişanlımız duâcı size...

Sivastopol önünde musalla taşı,

Sırma kılıç kuşanmış Arap binbaşı.

Ölürsek şehidiz, kalırsak gazi

Aman da Kaptan Paşa izin ver bize,

Sılada nişanlımız duâcı size...

Bu marş’ın başka sözleri :

Sivastopol önünde yatar gemiler,

Atar da İslâm topunu, yerle gök iniler.

Vâdesi yetişmeden ölen yiğitler,

Aman da Padişahım izin ver bize,

İzin vermez isen dök bizi denize

Sılada nişanlım âh eder size...

Kışlanın önünde sıra söğütler

Oturmuş binbaşı asker öğütler

Page 160: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

154

Askere gidiyor baba-yiğitler

Aman da Padişahım izin ver bize,

İzin vermez isen dök bizi denize

Sılada nişanlım âh eder size...

Kışlanın önünde bir dolu desti

Destinin üstüne sam yeli esdi

Analar, babalar ümidi kesdi

Aman da Padişahım izin ver bize,

İzin vermez isen dök bizi denize

Sılada nişanlım âh eder size...( Öztelli, 1976 :

377 – 378 ).

Gerçekten Sivastapol’da oldukça şiddetli çarpışmalar olmuştur. O

sırada savaşta bulunan askerlerin ağzından bu marşlar söylenmiştir. Bu

marşlar savaştaki askerlerin psikolojisini de ortaya koyar.

3.18.İSKAN ÇALIŞMALARI Osmanlı Devleti’nin göçer aşiretleri iskân etme çabası “Tanzimat”

dönemine denk gelir. Göçer aşiretler yerleşik hayata geçmeme konusunda

direnmişlerdir. Bunun üzerine Osmanlı ordusu bu aşiretlerin üzerine Fırka-i

Islahiye adlı birliği göndermiştir. Bu birliğin kumandanı olan Derviş Paşa, bu

ayaklanmaları bastırmış, Dadaloğlu’nun aşiretini Sivas’ta Aziziye ilçesine

naklederek yerleşik hayata mecbur etmiştir. 1865’te Ahmet Cevdet Paşa’nın

görevlendirdiği bir “iskân” ve “yatıştırma” hârekatıyla çok sayıda göçer

yerleştirilmiştir.

Dadaloğlu’nun da dahil olduğu Avşar aşireti bu ayaklanmaya uzun

süre direnmiştir. Bu nedenle Osmanlı birlikleri ile çatışmalar yaşanmıştır.

Dadaloğlu bu çekişmeleri ve yerleşik hayata zorlanmalarını pek çok şiirine

konu etmiştir.

Page 161: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

155

İskân çalışmalarından yakınan Dadaloğlu’nun bir şiiri şöyledir :

Yara yara bir kavgaya girmedik

Sağa-sola kılıçları vurmadık

At üstünde döğüşerek ölmedik

Ok değmeden gözlerimiz kör oldu

Birden kapıştılar kulunu, tayı

Kanı garrah oldu yoksulu, bayı

Böyle sağ gezmeden ölmemiz iyi

Mahşerece söylenecek şor oldu

Bütün iskân oldu Avşarlar, Kürtler

Yürrekten mi çıkar ol acı dertler

Mezada döküldü boynuzun atlar

At vermemiz iskânlıktan zor oldu

Öğüt versen öğütlerden almayan

Çağırınca mencilise gelmeyen

Yurtlarının kıymetini bilmeyen

Her birisi bir kötüye kul oldu

Der Dadaloğlu'm da sözün sırası

(Her) yara biter, bitmez dilin yarası

Mağırıbınan maşırığın arası

Size bol da bizim ele dar oldu ( Yağcı, 1996 :

162 ).

Yerleşik hayata zorlanan Avşar aşiretine mensup Dadaloğlu, bu

duruma tepkisini şiirlerde dile getirmiştir. Üzüntüsünü “ böyle sağ

gezmektense ölmek iyi” ifadesiyle belirtir. At vermelerinin iskanlıktan zor

olduğunu ifade ederek, bu acılar yürekten çıkmaz der.

Page 162: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

156

Yerleşik hayata geçmeme konusunda direnen Avşar aşiretinin

ayaklanmasını bastırmak üzere gönderilen Derviş Paşa’ya Dadaloğlu şöyle

seslenmiştir :

N’olaydı da Kozanoğlu’m nolaydı

Sen ölmeden bana ecel geleydi

Bir çıkımlık canımı da alaydı

Böyle rüsva olmasaydık cihanda

Neyledik de Hakka büyük söyledik

Ne akılla kahpeleri dinledik

Cahil idik, nettiğimiz bilmedik

Âciz çıktı bak adımız her yanda

Beyim gelir, arkasında bin atlı

Cümlesi de sanki kuştur, kanatlı

Ölürsek derdimiz olur bin katlı

Yâr yetimi kalır mıydı meydanda

Derviş Paşa gayrı kına yakınsın

Böbür böbür dört bir yana bakınsın

Ama bizden gece gündüz sakınsın

Öç alırız ilk fırsatı bulanda

Dadaloğlu’m söyler size adını

Şimden yok bilsin, hasmım, kendini

Bağlasalar parçalarım bendimi

Yatacağım bilsem bile zindanda (Yağcı, 1996

: 149).

Dadaloğlu, Osmanlı Devleti tarafından Avşar aşireti üzerine yollanan

Derviş Paşaéya da büyük öfke duyar. “derviş Paşa gayrı kına yakınsın”

diyen şair, “gece gündüz bizden sakınsın” diyerek de kinini ortaya koyar

Page 163: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

157

Dadaloğlu, Osmanlı’ya duyduğu öfkeyi bir başka şiirinde şöyle dile

getirmiştir :

Ilgıt ılgıt seher yeli esiyor

Gâvur dağlarının başı dumanlı

Gönül binmiş aşk atına aşıyor

Bire beyler, cünunluğun zaman mı

Aşağıdan iskân evi gelince

Sararıp da gül benzimiz solunca

Malım mülküm seyfi gözlüm kalınca

Kaypak Osmanlılar size aman mı

Aşağıdan iskân evi geliyor

Bezirgânlar koç yiğide gülüyor

Kitabın dediği günler geliyor

Yoksa devir döndü âhir zaman mı

Aşağıda akça çığın ötünce

Katar başı mayaların sökünce

Şahtan ferman, Türkmen iye göçünce

Daha da hey Osmanlı’ya aman mı

Dadaloğlu’m sevdası var başımda

Gündüz hayalimde gece düşümde

Alışkan tüfekle dağlar başında

Azrail’den başkasına koman mı ( Yağcı, 1996

: 135).

Destanlarda şairler her türlü duyguyu dile getirmişlerdir. Bazen övgü,

bazen yergi, bazen şikayet, bazen yas destanda karşımıza çıkar.

Dadaloğlu’nun şiirlerinde genelde devletin icraatlarına yergi vardır. Yerleşik

hayata geçmek istemedikleri ve buna zorlandıkları için devlete büyük öfke

Page 164: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

158

duyarlar. Dadaloğlu bu şiirinde de öfkesini “ Kaypak Osmanlılar” diyerek

belirtir.

“Ferman padişahın dağlar bizimdir” diyerek padişahın fermanına karşı

çıkan Dadaloğlu’nun cesareti şu dörtlükte de ortaya çıkıyor :

Belimizde kılıcımız kirmani

Taşı deler mızrağımın temreni

Hakkımızda devlet etmiş fermanı

Ferman padişahın dağlar bizimdir

Dadaloğlu’m yarın kavga kurulur

Öter tüfek davlumbazlar vurulur

Nice Koçyiğitler yere serilir

Ölen ölür kalan sağlar bizimdir (Yağcı, 1996 :

137)

Dadaloğlu, iskân çalışmaları nedeniyle yurtlarından ayrılmak zorunda

kaldıkları için padişaha büyük bir öfke duyar. Bu öfkesini bir başka şiirinde

şöyle dile getirir :

Fırsatı ganimet bildi kötüler

Böyle kalmaz padişahın çağları

Eninize, boyunuza eğlenin

Sizin olsun Binboğa'nın dağları

EI kalmamış, Binboğa'ya çıkacak

İp kalmamış salıngaca takacak

Hemen Avşar mıdır başa kakacak

Bir gün olur geri gelir sağları

Padişah tahtında devrim olursa

Hak-adalet er, geç yerin bulursa

Eğer 'bir gün Avşar geri gelirse

Page 165: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

159

Kovgun eder sizin gibi beyleri

Dadaloğlu'm, Yetim Ali oldu adın

Ne meskenin kalmış, ne kalmış yadın

Yazıcıoğlu derler harammış sütün

Ben takmıştım taşıdığın tuğları ( Yağcı, 1996 :

130)

“Sizin olsun Bin boğa’nın dağları” diyen Dadaloğlu yaşadıkları

yerlerden sürülmelerine tepki gösterir. Zamanın hep böyle kalmayacağını,

adaletin er-geç yerini bulacağını belirterek, o zaman intikamlarını alacaklarını

dile getirir.

İskân çalışmalarından yakındığı bazı dörtlükler ise şöyledir :

...

Adana’ya divan harbi konunca

On yedi bey o celseye varınca

Derviş Paşa iskân emrin verince

Kozanoğlu beyliğinden düştü mü?

İskân emri oldu aşiret yasta

Kız kadın kalmadı hep oldu hasta

Dadaloğlu’m hapis derler Payas’ta

Kanat takıp sur duvardan uçtu mu?(Yağcı,

1996 : 153)

İp kalmadı salıncağa takacak

İt kalmadı Binboğa'ya çıkacak

İskan mıdır başımıza kakacak

Arkasından yetişiyor sağları (Yağcı, 1996 :

245)

Page 166: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

160

3.19.HERSEK AYAKLANMASI ( 1875 ) Bosna vilayetinin Hersek sancağındaki Hristiyanlar 1875 yılında

ayaklandılar. Bosna valisi Müşir Derviş Paşa, Bâb-ı Âli’den istediği yardımı

alamadı. Uzun mücadeleler ve çarpışmalar yaşandı. Aşık Dildâri aşağıdaki

destanında bu konuyu ele alır :

Dinle vasfedeyim hâl-i dünyayı

Murad müşkül hali etmek beyana

Hem zikreyleyeyim bay-u gedâyı

İtibar ederler kavm-i nâdâna

Belde-i İstanbul bilâd-ı cesim

İslâm birbiriyle oldu pek hasım

Büyükte küçükte kalmadı tâzim

Gayetle bozuldu şimdi zamane

Utanmak, ar, namus kalktı aradan

Zen rûyi görünmez asla boyadan

Kimse hayâ etmez ana, atadan

Bulunmaz bir asil merd-i merdâne

Hasılı olmakta halimiz zelil

Olduk meydan içre pek mahzun, melil

Yardımcımız olsun Cenâb-ı Celil

Merhametler versin ehl-i imâne

Gittikçe bozulduk, olmadık mâmur

Günden güne düşman etmekte zuhur

Her zaman bizdedir kabahat, kusur

Kendi kendimizi koyduk isyana

Bir yandan Karadağ gösterdi nişan

Ehl-i İşkodru'ya vermeyip aman

Page 167: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

161

İslâm din yoluna oluruz kurban

Deyip cenk ettiler can-siperane

Duydu bu ahvali zat-ı Şahane

Yazdı her tarafa gönderdi nâme

Dedi, şimdi gerek gayret bu dine

Böylece bildirdi ehl-i vatana

Duydu bu ahvali Rum ve Anadol

Gönüllü yazılmağa geldi kol kol

Emr-i Padişahı ettiler kabul

Yüzlerin sürdüler anda fermana

Talebe-i ulûm ol ehl-i insaf

Gönüllü bayrağın çektiler saf saf

Etbâ-i ketebe hem dahi esnaf

Terk-i can eyleyip çıktı meydana

Beykoz sahrasına ordu kuruldu

Her bir tedarikler anda görüldü

Gönüllü askere silah verildi

Of merd-i şahbazlar döndü aslana

Padişah aslanı ol Âdil Paşa

Eşkiyaya karşı girdi savaşa

Tuttuğunu vurdu, yaktı ateşe

Çok eziyet etti anda Mervâne

Hersek de bir yandan çıkardı başı

Eşkiya şeklinde verdi telâşı

Voyvo'da Lazar'dır anların başı

Düşmek istediler nâr-ı sûzâna

Page 168: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

162

- Derviş Paşa der ki, ey kavm-i küffâr

Sizlere açcak çok işlerim var

Eğer bana fırsat verirse Settâr

Düşürem canınız rûz-i Tufân'a

Ahmet Muhtar Paşa bir yandan girdi

Sentine şehrinde gözüm var, dedi

Kelle getirene çok ihsan verdi

Karamiç altını on beşer tane

- Voyvoda Lazar der, ben laf dinlemem

Setine şehrini hem sana vermem

Çıkmışım meydana geriye dönmem

Bunca kâfir içre ayıptır bana

- Derviş Paşa der ki, gördün mü beni

Askerim avcıdır, vururlar seni

Padişaha râm ol, kurtar kendini

Kimseler dayanmaz Âl-i Osman'a

- Karadağlı der ki, dönmeyiz geri.

Hersek'ten Sırpacak döktük askeri

Bizde her kıralın bulunur eli

Hiç tükenmez bizde silah, cephane

- Derviş Paşa der ki, dağlar yararım

Temelin sökerim, kolun kırarım

Memleketin, malın, milkin yakarım

Bâdehû başlarım kıymağa cana

- Karadağlı der ki, gayrı yoruldum

Page 169: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

163

Askerim kırıldı, târümâr oldum

Edip ettiğime çok pişman oldum

Ne çare evveli uydum şeytana

- Derviş Paşa der ki, sözüne kanmam

Dilinle kuş tutsan gayrı inanmam

Döktüğün kanları yanına koymam

Zira sen evvelden kıydın çok cana

- Şimdi Derviş Paşa Hersek'e geldi

Teslim olun deyü haber gönderdi

Size yine beylik vereyim, dedi

Boş yere kıymayın bunca insana

- Ehl-i Hersek der ki, geri dönmeyiz

Biz İslâma asla vergi vermeyiz

Derviş Paşa biz tuzağa girmeyiz

İşittik ettiğin Kozanistan'a

- Derviş Paşa der ki, böyle halt yeme

İnsaf etmem, sonra duymadım deme

Mel'un ikrarından geriye dönme

Karadağlı gibi düşme amana

- Ehl-i Hersek der ki, Sırp'a dayandım

Anların verdiği ikrara kandım

Geri dönmem, dedi, hem senet aldım

Bâdehû ben dahi girdim meydana

- Derviş Paşa der ki, açıldı nusrat

Vurun aslanlarım, vermeyin fırsat

Helaldir yediğiniz nân ile nimet

Page 170: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

164

Binlerle yaşasın doğuran ana

- Ehl-i Hersek der ki, Sırp'a gelsene

Sen de kendi başın kaydın görsene

Can-alıcı geldi, karşı dursana

Dağları eritir hükm-i Şahane

- Sırplar der ki, bizde tükenmez asker

Darbile askerim can, ciğer söker

Benim ile acep kim başa çıkar

Gelmemiş emsâlim asla cihana

- Derviş Paşa der ki, ömrün azaldı

Galiba dünyada müddetin doldu

Saf bağladı ordum, ileri durdu

Şimdi aç kurt gibi salarlar cana

- Cernayif der, gayrı bağlandı elim

Askerim kırıldı, lal oldu dilim

Harap oldu artık iklim ve ilim

Duş-oldu canımız bâd-ı hazâna

Derviş Paşa der ki, asker-i İslâm

Su yerine her gün içtikleri kan

Padişahtan bende böyledir ferman

Alıp vilayetin, kılmak virane

- Cernayif de der ki, gayrı el-aman

Âkıbet bende de kalmadı derman

Uğradım bir derde, bulunmaz imkân

Düşmüşüm amana, Şah-ı Cihana.

Derviş Paşa der ki, İslâm böyledir

Page 171: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

165

Daima hasmına kanlar ağlatır

Hem çoğunu gelmez yola yollatır

Süründürür encâm toza dumana

Binlerle yaşasın Sultan Hamit Han

Adaletler etsin tahtında müdâm

Yardımcısı olsun Habib-i Subhan

Hem mahşerde kılsın şefâat ana

Yedinci ordudur, alayım da dört

Taburum üçüncü, bölüğüm de dört

Ser-asker Kapısı mahbusunda dert

Mecbur etti beni böyle destana

Gör bana neyledi ol çarkı felek

Mahbus-hanelerde belim bükerek

DİLDÂRİ, gözümden kanlar dökerek

Söyledim destanı hem yana yana ( Öztelli,

1976 : 243 – 248 ).

“Dünya halini vasf edeyim” diyerek şiirine başlayan şair, devrin

bozukluğundan yakınır. Ar ve namusun ortadan kalktığından, insanların

birbirine düşman olduğundan, ana-babaya saygı kalmadığından bahseder.

Ardından isyanın Karadağ’da başladığını söyleyerek, isyanı bastırmaya

gönüllü askerlerin gönderildiğini anlatır.vergi vermemek için ayaklanan

Hersek halkı ile isyanı bastırmak üzere gönderilen Derviş Paşa karşılıklı

konuşturulur Adil Paşa ve Ahmet Muhtar Paşa gibi komutanlardan söz eder

şair, bu kişileri över. İsyanın bastırılması üzerine “İslâm böyledir, daima

hasmına kanlar ağlatır” diyerek memnuniyetini dile getirir. Devrin padişahı

sultan Hamit’i de över ve ona dualar eder.

Page 172: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

166

3.20.SULTAN ABDÜLAZİZ’İN ÖLÜMÜ ( 1876 ) Otuz ikinci Osmanlı Padişahı olan Sultan Abdülaziz’in icraatlarını

beğenmeyen yeni Osmanlılar, Abdülaziz’e muhalefete başladılar. İktisadi

durumun giderek bozulması, yapılan haksızlıklar ve devletin kötü yönetimi de

buna eklenince ; Abdülaziz tahttan indirildi. Sultan Abdülaziz, 3 Haziran

1876’da bilek damarlarını keserek intihar etti. Kendisini tahttan indirenler

tarafından öldürüldüğü de iddia edilmektedir. Ancak bu durum açıklığa

kavuşmamıştır ( Türk ve Dünya Tarihi, 1985 : 2441).

On beş yıl kadar tahtta kalan Sultan Aziz, halk tarafından sevilen bir

padişahtı. Ölümü halk arasında büyük üzüntü ile karşılandı.

Aşağıdaki şiirin bir bölümü Sultan Abdülaziz’in ağzından, bir bölümü

ise halkın ağzından söylenmiş ve ölümü üzerine duyulan üzüntü dile

getirilmiştir :

Beni tahtan indirdiler

Dört çifteye bindirdiler

Tersaneye gönderdiler

Uyan Sultan Aziz uyan

Bak ne hale geldi cihan

Kolumda makas yarası

Nedir bu derdin çaresi

Yusuf’um ciğer yaresi

Uyan Sultan Aziz uyan

Kan ağlıyor bütün cihan (Öztelli, 1976 : 135 –

136).

Ölümü oldukça şaibeli olan Sultan Aziz’e duyulan sevgiyi gösteren bu

şiir, halkın duygularını yansıtmaktadır.” Uyan Sultan Aziz, kan ağlıyor bütün

cihan” gibi ifadeler yaşanan acıyı göstermektedir.

Page 173: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

167

Sultan Abdülaziz’in kızkardeşi olan Adile Sultan, kardeşinin ölümü

üzerine duyduğu derin üzüntüyü aşağıdaki şiir ile dile getirmiştir :

Nasıl yanmam, kime oldu olanlar Şah-î devrâna

Bilinmez oldu malı, kıydılar ol zıll-ı Yezdân'a

O gitti milk-i ukbâya, firakı geçti tâ câna

Saraya velvele saldı, cihanı koydu efgana

Cihan matem tutup kan ağlasın Abdülaziz Han'a

Medet Allah, mübarek cismi boyandı kızıl kana

Hilafet mesnedinde olmuş iken bir muazzam padişah

Dayanıp Hakk'a din-ü milleti eyler idi âgâh

Hulûs ile öpenler pâyini yüz döndürüp nâgâh

Medet-kâr olmadı hiç kimseler ahvâline eyvah

Cihan matem tutup kan ağlasın Abdülaziz Han'a

Medet Allah, mübarek cismi boyandı kızıl kana

Buna kim yanmaz, etti terk-i can namus ve gayretle

Bilinmedi, yazıklar ola, kadri hakk-u nısfetle

Amânı bulmadı, zâlim elinde kaldı hayretle

Fedâ etti nihayet âlemi kasd-u irâdetle

Cihan mâtem tutup kan ağlasın Abdülaziz Han'a

Medet Allah, mübarek cismi boyandı kızıl kana

Duyup bu hâl-i cansûzı dedim «Yârab, muin ol sen»

Refiki hûr ayn olsun dahi cennet ana mesken

Page 174: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

168

Edip hem nûr-ı Fahr-ı alem ile kabrini rûşen

Firakı kaldı canlarda, cihanı etti pür-şiven

Cihan matem tutup kan ağlasın Abdülaziz Han'a

Medet Allah, mübarek cismi boyandı kızıl kana

Şeci' ve hem halim ve pâk niyyet şah idi, hayfâ

Muvaffak olmadı bir yâr-u sâdık bendeye zira

Figan-u âh çekmez mi sanırsın bî-vefâ dünya

Yerini âhir buldu hak, adalet eyledi amma

Cihan matem tutup kan ağlasın Abdülaziz Han'a

Medet Allah, mübarek cismi boyandı kızıl kana

Nasıl hemşiresi bu ÂDİLE, yanmaz o hakana

Ki kıydı bunca zâlimler karındaşı cihan-bâna

Rızâ vermezdi adl-ü şefkati zulm-i müşirâna

Bütün nâr-ı firakı saldı kalb-i ehl-i îmâna

Cihan matem tutup kan ağlasın Abdülaziz Han'a

Medet Allah, mübarek cismi boyandı kızıl kana (Öztelli,

1976 : 137 – 138).

Adile Sultan, kardeşi Sultan Aziz’in yaşadığı trajediyi ve bu durum

karşısında çektiği acıyı anlatmıştır. Sultan Aziz’in kıymetinin bilinmediğini,

insanların nankörlük ettiğini dile getirir. Sultan Aziz’in zulme asla müsaade

etmediğini belirten Adile Sultan, ona nasıl kıydıklarını sorar. Mekanın cennet

olmasını diler.

Page 175: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

169

Aşık Said’de Sultan Aziz sayesinde insanların rahat ettiğini dile

getirmiş ve o dönemdeki karışıklıkları, Sultan Aziz’in tahttan indirilerek yerine

V. Murat’ın geçişini aşağıdaki şiirle dile getirmiştir :

El evvelini velahiri ahed

Kendi kudreti ile bir nişan oldu

İptida halketti cilve-i samet

Hikmet-i râbbani rayegân oldu

Emri ilâhile cihan bozuldu

Doksan kıtlığında canlar üzüldü

Ervah-ı ezelde böyle yazıldı

Taktiri bilmeyen perişan oldu

Sultan Aziz han yetişti cane

Sayesinde rahat etti çok hane

Mevlâ zeval verme nesli sultana

Etrafı iklime çok ihsan oldu

Vüzera ulema bilmedi işi

Dediler olmadı aziz gidişi

Bir karar gitmiyor felek revişi

Karar ile cümlesi kaiman oldu

Bunda bir iş vardır bir kimse bilmez

Bu gidişle kimse hiç razı olmaz

Çoğaldı arada müfsitle gammaz

Bunların ifsadı daiman oldu

Sırp ve Karadağ açtı yareyi

Sandılar hali bulduk areyi

İkiliğe düştü Hünkâr sarayı

Hakkı hak bilenler müminan oldu

Page 176: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

170

İttifakla indi tahtından Hünkâr

İfsat sahipleri eyledi efkar

Dediler bu yolda ölürsekte kar

Diyenin rehberi kör şeytan oldu

Bu işi böyle yaptıran Hüda

Şeyhülislam buna yazmıştır fetva

Hâlık ile hizmeti ettiler eda

Zillullâhı alem Murat han oldu

… (Kırımhan, 1995 : 469 – 470 )

Sultan Aziz’in ihsanlarından söz eden şair,vezirlerin ve ulemanın hata

yaptığından bahseder. Bir takım ara bozucuların ortalığı karıştırdığından ve

bu sırada patlak veren Sırp-Karadağ isyanlarından yakınır ve sarayın ikiliğe

düştüğünü belirtir. Ardından padişahın tahtan indirildiğini ve Murat Han’ın

tahta çıktığını anlatır.

3.21.ÇERKES HASAN VAKASI (15 Haziran 1876) Çerkes Hasan Bey, 26 yaşında genç bir kurmay subayıdır. Ablası

Neş’erek III. Kadın efendi Sultan Aziz’in zevcesi olduğu için, kendisi de

padişahın kayınbiraderi oluyordu. Delilik derecesinde cesur olup, silah

kullanmadaki maharetiyle meşhurdu.

( Öztuna, 1983 : 121)

Mütercim Rüştü Paşa, Mithat Paşa, Hüseyin Avni Paşa ve Hasan

Hayrullah Efendi gibi devlet ileri gelenleri, Sultan Aziz’i hal ederek (tahttan

indirerek) yerine V. Murat’ı tahta geçirdiler. Fer’iye Sarayı’na götürülen

Abdülaziz, 3 Haziran1876 günü bilek damarlarını kesmek suretiyle öldü.

Bunun üzerine Sultan Aziz’i öldürmekle suçlanan Hüseyin Avni Paşa’ya

padişahın yakınları kin ve düşmanlık duymaya başladı.

Çerkes Hasan, hükümet üyelerinin toplandığı Mithat Paşa’nın

Beyazıt’taki konağını basarak, Serasker Hüseyin Paşa’yı öldürdü. Bu arada

Page 177: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

171

boğuşma sırasında Hariciye Nazırı Raşit Paşa, Mithat Paşa’nın

adamlarından Muhtedi Ahmet Ağa ve daha bazı kişiler de öldürüldüler. Acı

biçimde sonuçlanan bu olaydan sonra; Çerkes Hasan güçlükle yakalandı ve

idam edildi.( Türk ve Dünya Tarihi, 1985 : 2444)

Sultan Aziz’in intikamını alan Hasan bey, halk arasında milli bir

kahraman olarak görülmüş, ölümünden sonra kendisi için ağıtlar ve şiirler

söylenmiştir. Bunlardan biri şöyledir :

Aksaray'dan kar geliyor

Ben sandım ki yâr geliyor

Çıktım baktım pencereye

Çerkez Hasan can veriyor

Olur mu, böyle olur mu

Evlât babayı vurur mu

Mithat Paşa, Mithat Paşa

Bu dünya sana kalır mı?

Beyazıt'da dut dalında

İp taktılar gerdanına

Siyah siyah urubalar

Dizilmiştir dört yanına

Olur mu, böyle olur mu

Evlat babayı vurur mu

Mithat Paşa, Mithat Paşa

Bu dünya sana kalır mı?

Bayezit'tir meydan yeri

Hanımların seyran yeri

Çerkez Hasanı astılar

Sol yanında ferman yeri

Page 178: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

172

Olur mu, böyle olur mu

Evlat babayı vurur mu

Mithat Paşa, Mithat Paşa

Bu dünya sana kalır mı?( Öztelli, 1976 : 140 -

141 ).

Sultan Aziz’in halk tarafından çok sevilen bir padişah olduğunu

söylemiştik. Bu nedenle Sultan Aziz’in intikamını alan Çerkes Hasan da halk

arasında çok sevilmiş ve kahraman olarak ilan edilmiştir. Ancak idamı da bir

o kadar üzüntü yaratmıştır. Bu şiirde, Çerkes Hasan’ın idam edilişi

anlatılmaktadır. Bu durumdan sorumlu tutulan Mithat Paşa’ya öfke duyan

şair, Mithat Paşa’ya “bu dünya sana kalır mı?” diyerek seslenir.

3.22.II. ABDÜLHAMİT DEVRİ ( 1876 – 1909) Aşık Ruhsati, “Bu nasıl hükümet, bu nasıl gidiş” diyerek II. Abdülhamit

devrini eleştiriyor. Ruhsatî bu eleştirilerinden dolayı hapse de atılmıştır.

Fakat kimseden çekincesi yoktur. Hükümetten memnuniyetsizliğini şöyle dile

getirir :

Bu nasıl hükümet, bu nasıl gidiş,

Yarım kıl bütünü soracak Allah.

Semaya çehildi insaf, adâlet,

Bir dahi hükümet kuracak Allah.

Böyle mi gönderdi hükmü kur'anı,

Böyle mi indirdi emrü fermanı,

Böyle mi severler dini, imanı,

Ne züz ile sana vuracak Allah.

Yaratanı hiç aldın mı zikrine,

Devamı var mıdır aceb şükrüne,

Bir kez de ölümü getir fikrine.

Verdiği bu ruhu alacak Allah.

Page 179: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

173

Kul eyledi nefis seni şeytana,

Taptırdı liraya, sime, divana,

Soyunup çıkarsın yarın meydana,

Bak ne muâmele kılacak Allah.

Çıkarırsın ardı gelmez riyayı,

Kendine gel tahsil eyle rızayı.

Ruhuna verirler türlü ezayı,

Adâletçe hükmü verecek Allah.

Hazır edüp cehennemi, cenneti,

Kabul etmez beşibirlik minneti,

Adil kullarına verüp rahmeti,

Zâlimi nirana sürecek Allah.

Haram, helâl demez seçmezdin,yerdin,

Elbet kalır sandın mekânın, yurdun.

Zulmile bu kadar devlete erdin.

Hak mizan, terazi kuracak Allah

Hele fikret nere varacak halin,

Gün be gün dolmakta yakın zevalin

Bir top bezden fazla var mıdır malın,

Yarattığın rızkın ,verecek Allah.

Daim yanar gider Ruhsatî sefil,

Sıdkile, divana, ihfaya çekil

Her umuruma eyledim vekil.

Benim davalarım görecek Allah ( Aşkun, 1995

: 102 – 103 ).

Destanların eleştiri ve şikayet amaçlı da kullanıldıklarını biliyoruz.

Şairler zaman zaman bu şiirlerle hükümeti ve onun icraatlarını eleştirirler.

Page 180: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

174

Ruhsati, bu şiirinde oldukça cüretkar bir üslup kullanarak duygu ve

düşüncelerini dile getirmiştir. II. Abdülhamit’e hitaben söylediği destanda,

oldukça sivri bir dil kullanmıştır. Şair, adaletin kalmadığından ve zulüm

arttığından yakınarak, padişahın nefsine kul olduğunu söyler.padişahtan, ara

sıra ölümü aklına getirmesini ister ve “malın bir top bezden fazla mıdır” diye

sorar.durumu Allah’a havale ettiğini belirterek, onun adaletine sığınır.

Gerede’li Aşık Figâni ise, II. Abdülhamit devrinden memnuniyetle

bahseder. Devrin güzelliklerini, zenginliklerini sıralayarak, devrin sultanı

Abdülhamit’e övgüler yağdırmıştır :

Şimdi devran ey gönül âkil arafat devridir,

Hazreti Sultan Hamit devri nezâfet devridir.

Kurt ile ağnam müsavi oldu âlem çok şükür,

Arifan meydana çıktı, çok inayet devridir.

Kil nazar şer'i nizam kanun kılı kırk yarmada,

Hem hakaret hem cinayet hem itaat devridir.

Hazreti Sultan Hamid'in baht-ı eşref ahteri,

Sayesinde yetmiş üç millet selamet devridir.

Millet-i Osman ganimetlerle oldu pür ziya,

Gör nice âli hümem ikbal-i devlet devridir.

Saye-i Şahanede destur mükerrem âleme,

Salimen millet yerinde istikamet devridir.

Akl-ı evvel sadık-ı devlet ü millet vükela.

Devlet-i ömr ile sağ olsun dirayet devridir.

Ey figâni nam oğlu nam sıfat bir padişah,

Himmet-ul Al1ah-ı ekberdir adalet devridir

( Alparslan, 1995 : 92)

Ruhsati’nin tersine Aşık Figani, Abdülhamit devrini över.“ Sultan Hamit

devri nezafet devridir” diyerek; devrin iyiliğinden, temizliğinden, adaletinden,

Page 181: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

175

doğruluğundan bahseder. ”Koyun ile kurt eşit oldu”,“kanun kılı kırk yarıyor”

diyerek, Sultan Hamit sayesinde yetmiş üç milletin selamet bulduğunu ifade

eder. Sultan Hamit’e dua ederek destanını bitirir.

3.23.OSMANLI-RUS SAVAŞI (1877 -1878) ( 93 HARBİ ) 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı,1875'ten itibaren başlayan Balkan

karışıklıklarının, Avrupa diplomasisinin de işe karışması ile meydana getirdiği

gelişmelerin bir sonucu olmuştur.

Londra protokolünün Babıali tarafından reddedilmesi harp ilanı için

sömürülecek bir bahaneydi. Rusya bu olaydan bir gün sonra genel seferberlik

ilan etti. Prens Korçakof 19 Nisan 1877'de Rusya'nın Babıali'ye karşı harp

kararını bir beyanname ile Avrupa'ya bildirdi. Bu beyannamede harp

sebepleri şöyle gösterilmişti: "Babıali, Avrupa'nın nasihatlerine saygı

göstermemiştir. Hıristiyanların durumunu düzenlemek hususunda kendisine

tavsiye edilmiş olan tedbirleri yerine getireceğine dair artık kendisine emniyet

ve itimat gösterilemez. Balkanlar'daki bu devamlı kargaşalık güvenliği

bozmuş ve Rusya'nın menfaatlerini sarsmıştır. Bu sebeple Rusya, Avrupa

tarafından da takdir edileceğine emin olarak Babıali'ye karşı harp açmıştır.

Böylece "93 Harbi" denen 1877- 1878 Türk-Rus savaşı başlamıştı.

Sultan Abdülhamit, devletin harp gücünün yetersizliği hakkında

endişeleri olmakla beraber harp taraftarlarına iltihak etmek zorunda kalmıştır.

Rus ordularına karşı savunacak askerlerin toplamı 287.000'i

buluyordu. Fakat bunların içinde eğitim görmüş olanlar ancak 150.000

kadardı. Ordunun top, tüfek, mermi, tabanca gibi silahları yeter sayıda

görülmekle beraber taşıt araçları çok noksandı.Hele sağlık personeli ve

levazımı yok gibiydi. Bu noksanlar ordunun hareket kudretini azaltmakta ve

onu hantal bir duruma getirmekteydi.

Balkanlardaki Rus kuvvetleri 250.000, Anadolu'nun doğu-

kuzeyindekiler ise 160.000 kadardı.Balkanlardaki kuvvetlere harbin ilanından

sonra Romanya'nın 60.000'den fazla olan ordusu da katıldığı gibi, Rusların

Pilevne'yi almalarından sonra Sırplar da harbe katılmıştı.Bu sebeple Osmanlı

Page 182: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

176

kuvvetleri,sayı ve silah yönünden kendilerine çok üstün kuvvetlerle savaşmak

zorunda kalmışlardır.

Rusya bu savaş ile şunları amaçlıyordu:

1- Balkanlarda Slavlara meskun eyaletleri Osmanlı hakimiyetinden

kurtarmak ve onlar üzerinde kuracağı nüfuz ile İstanbul ve Boğazlara

yaklaşmak,

2- Diğer taraftan da Anadolu'nun doğu-kuzeyinde, Batum limanını

Kars, Ardahan ve Erzurum'u ele geçirmek suretiyle bir taraftan Karadeniz'de

kuvvetlenmek diğer taraftan da İskenderun yönünde bir yayılma imkanı

sağlamak.

Osmanlılar mali olanaksızlıklar içinde olmalarına karşın Ruslar

karşısında çetin bir savaş verdiler. Özellikle Tuna'da Osman Paşa'nın bir

avuç askerle Pilevne'yi savunması askerlik tarihinin kaydettiği önemli

savunma hareketlerinden biri oldu. Ama bu başarılar savaşın kaderini

değiştiremedi. Ruslar Ayastafanos'a (Yeşilköy) kadar geldiler. Doğu'da Kars

Rusların eline geçti. 31 Ocak 1878'te Edirne'de mütareke imzalandı.

3.24.AYASTAFANOS ANTLAŞMASI (3 MART 1878) 29 Maddeden oluşan Ayastafanos Antlaşması 3 Mart 1878'de

imzalanır. Buna göre Karadağ ve Sırbistan'a bağımsızlık verilmektedir.

Romanya'nın bağımsızlığı tanınır. Bulgaristan, Osmanlı Devleti'ne vergi

veren prenslik haline getirilir. Bulgaristan sınırları Ege'den Tuna'ya kadar

uzanır. Doğu'da Kars,Ardahan ve Batum Ruslara verilir. Bu antlaşmanın

görüşmeleri yapılırken Osmanlı tebaası Ermeniler de Ruslardan tıpkı

Bulgaristan için olduğu gibi kendilerine özerklik verilmesini isterler. Ruslar

Ermenilerin hiçbir yerde çoğunlukta olmadıklarını ileri sürerek buna razı

olmazlar. Ama Doğu Anadolu'da Ermeniler lehine düzenlemeler yapılıncaya

kadar Rus işgalinin sürmesi konusunda bir hüküm eklerler. İşte Osmanlı

Devleti'nde ilk kez bu antlaşma ile bir "Ermeni sorunu" çıkmış olur.

Bu antlaşmaya en büyük itiraz Avusturya ve İngiltere’den gelir. Rusya

da zaten bunu beklediği için Avrupa devletleri ile yeniden görüşmeler

yapılabileceğine ilişkin bir madde koymuştur.

Page 183: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

177

93 Harbi, Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri oldu.Yıkılışı

haber veren gerçek bir öncü mahiyetindeydi. Ayastafanos, Karlofça'dan beri

Türklerin imzaladıkları en zararlı ve toprak kaybı bakımından çok mühim olan

bir antlaşmadır.

Bu savaşın yarattığı derin etkiler, acılar ve yıkımlar, dönemin pek çok

halk şairinin şiirine yansımıştır. Kars'ın ve Erzurum'un işgali, insanların

yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda bırakılması, devletin hızla kan

kaybediyor olması şiirlerde ele alınmış , bu konuda halkın çektiği sıkıntı ve

üzüntüler bütün çıplaklığı ile gözler önüne serilmiştir. Bu savaşın yarattığı

sonuçlara bir de halk şairlerinin cephesinden bakmak ve halk üzerindeki

yansımalarını görmek şüphesiz tarihe de ışık tutacaktır.

93 Harbi'nin halk üzerindeki etkisini şiirlerinde bütün yönleri ile gözler

önüne seren şairlerden biri Aşık Sümmani’dir.Bu savaşın ağır sonuçlarını

onun pek çok şiirinde görmekteyiz.Aşağıdaki şiirinde bu savaşı kıyamete

benzetmiş olmasına rağmen büsbütün ümitsiz de değildir:

Doksan üçte koptu yine kıyamet,

Asümana çıktı hep figanımız,

Bozuldu sefalar geldi melâmet,

Ağlama ey gönül,var zamanımız.

Şükrolsun Tanrının inâyetine,

Ağarır tan yeri geçer fırtına,

Ağlayanı vermez ayak altına,

Bir gün gelir yine yücer şanımız,

Alişan sahibi ey yüce Tanrı,

Milletime elbet çektirmez darı

Sümmani ah etme bu dört duvarı,

Kesemez her yandan can düşmanımız (Okay,

1975 : 105).

Page 184: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

178

Savaşın halk üzerindeki etkilerini, destanlarda açık olarak görmekteyiz.

Savaşı kıyamete benzeten şair, çığlıklarının göğe yükseldiğini ifade eder.

Ancak “ağarır tan yeri, geçer fırtına” diyerek her şeyin bir gün düzeleceğine

inanmaktadır. Bu konuda Tanrı’ya olan güvenini dile getirmiştir.

Savaşın sarsıcı etkilerini bir başka şiirinde ise şu şekilde dile getirmiştir:

Tersine mi döndü devran biz için,

Firkatli,matemli zamana kaldık,

Bundan böyle ah ü figan biz için,

Hainler elinden amana kaldık.

Her ne yana baksan işler hârâbât,

Var mı dertten anlar sahibi ferhat?

Yetişin imdada,yıkıldı millet,

Büsbütün ten mecruh,hicrana kaldık,

Tanrıdan inayet erişe bilmem,

Memleket derdini görüşe, bilmem,

Düşman birbiriyle vuruşa, bilmem,

Yoksa biz perişan zamana kaldık.

Yaralı sinemiz vatan derdinden,

Gönül parça parça vatan derdinden,

Sümmani, mecnundur vatan derdinden,

Anınçin böylece figana kaldık ( Okay, 1975 :

42).

Sümmani, bu şiirde de savaşın yansımalarını dile getirir ve bizim için

devran tersine döndü der. Tanrı’nın inayetini bekleyen şair, perişan bir

zamana kaldık diye yakınır. Vatan derdinden gönlünün parçalandığını ve

mecnuna döndüğünü belirtir.

Page 185: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

179

Âşık Sümmani, Osmanlı-Rus savaşının yarattığı acıyı, hürriyetin elden

gidişini ve devrin bozukluklarını aşağıdaki şiirinde dile getirmiş ve işimiz

tanrıya kaldı diyerek üzüntüsünü ifade etmiştir:

Dinleyin vasfedem devranı demi,

Cihan halkı şimdi hep dara kaldı,

Değilsin müneccim, bulunma zanda,

Neden fehmedersin dildare kaldı.

Milletse ahlaktan hep oldu beri,

Kimsede kalmadı namus eseri,

Bir dahi bozuldu çarhın çemberi,

Düzeltme gökteki hünkara kaldı.

Hanidir hürriyet,hani mürüvvet?

Kimi der adalet,kimi müsavat,

Herkes kendi fikrin eyler rivayet

Akıldâne, kimse kenare kaldı ( Okay, 1975 :

140).

Şair yaşadıkları sıkıntıları ve hürriyetin elden gidişini insanların

ahlaktan uzaklaşmasına bağlar. Kimsede namus kalmadı diyen şair devrin

bozulmasından yakınır. Bu işi ancak Tanrı düzeltebilir diyerek, insanlardan

artık umudunun kalmadığını ifade eder.

Şair bir başka şiirinde ise bu savaş ile ilgili şunları söylemiştir:

Elbet baş gösterir sahibi zaman,

Ta burc-u eflâke dayandı efgan,

Gamdan azat olan sabi ü sıbyan,

Onlar da ağladı hep zâra kaldı.

Âleme bugünler düştü bir fırsat,

Page 186: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

180

Hep tarihler doldu, oldu işaret,

Milletin özünden yetişe himmet,

Bizi şâd eylemek settara kaldı.

Sümmanî der: Akar bu çeşmim nemi

Sermaye ettiler millete gamı,

Millete aydınlık derdin erhemi,

Bizi halk eyleyen gaffare kaldı.( Okay, 1975 :

141)

Yaşanan savaş neticesinde halkın çok acılar çektiğini ifade eden şair,

artık bizi tek kurtaracak Allah’tır diyor. Küçük büyük herkesin ağlayıp

inlediğini ve gam içinde olduğunu belirten şair, figanların göğe ulaştığını

belirtir.

93 Harbi sırasında Erzurum ve Kars, Ruslar tarafından işgal edilmiştir.

Bu işgal halk üzerinde derin bir üzüntü yaratmıştır. Karslı Âşık Esmani, 6

Mayıs 1877'de Kağızman'ı Ruslar işgal edince aşağıdaki şiirle üzüntüsünü

dile getirmiştir:

Tarih binikiyüz doksan üç sene,

Nedir senin kaal-makaalin Kağızman.

Koşun çekip Kafir-Urus yörüdü,

Her yandan kesildi yolun Kağızman.

Asker geldi Devebük'e döküldü,

Nice koçyiğidin beli büküldü,

Öndekiler ruhsat aldı çekildi,

Hicret eder ulus , elin Kağızman.

Asker geldi Zuvar-Harkı'nı aşdı,

"Sarı Saldat" Poştalara ulaşdı,

Page 187: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

181

"Mujikalar" bahçelere dalaşdı,

Yeni bildim harab halin Kağızman.

Top bağladı Gavur, yaktı ataşa,

Nice mertler girdi kavga,savaşa,

Hasret koydun bizi kavim, kardaşa,

Soldu açmış gonca gülün Kağızman.

Kağızman gibi bir küçük kazada,

Yetişmedi imdâd,kaldık feryada,

Münâfık elinden gittik fesada,

Âsumâna çıktı zulüm Kağızman.

Esmani'yem sığınmışım Sübhân'a,

Ehl-i İslam ağlar hep yana yana,

Hasret çeker kaldın Âl-i Osman'a,

Duadadır daim dilin Kağızman ( Temel, 2005 :

18)

Rus işgali sırasında söyleyen destanların vatan ve millet sevgisini

arttırma, devlete bağlılığı güçlendirme gibi işlevler yüklendiğini görürüz. Şair

bu destanda, Rus işgalinin Kağızman’da yarattığı etkiyi anlatır. Kağızman’a

halin harap diyerek seslenir, ardından zulmün göğe çıktığını ifade eder.

Çekilen çileleri belirttikten sonra Al-i Osmana hasret kaldıklarını söyler.

Esmani, savaşın ve yaşanılan acıların sorumlusu olarak Rus çarı olan

Nikola'yı görmüştür ve ona aşağıdaki şiirle seslenmiştir:

Vasfını eyleyem bilmeyen bile,

Bu güzel Kağızman'ı yıktın Nikola,

Yazık bu milleti perişan ettin,

Ne zamanki tahta çıktın Nikola.

Page 188: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

182

Fehmi olanları sürdün Sibir'e

Başladın zulüme , şiddet,cebire,

Kahakhom, Malahan, Dukholor'a,

Komşu ettin bizi çıktın Nikola Nice şen yerleri viran eyledin,

Hali buldun bu yerleri yayladın,

İstediğin yeri böldün payladın,

İslam’a kem gözle baktın Nikola.

Devran böyle kalmaz,dolanır elbet,

Tecelli etmedi olmaz adalet,

Birgün yetişecek ol Hak'tan himmet,

Tükenir mevcudun naktin Nikola.

Devrile devranın yok ola varın,

Kalka üstümüzden fesatın şerin,

Osmanlılar ergeç alırlar yerin,

Karalana ikbal bahtın Nikola.

Esmani'yem sığınmışam Subhan'a,

Ehli İslâm ağlar hep yana yana,

Hasret kaldık bizler Al-Osman'a

Yakacağız tahtın tacın Nikola (Temel, 2005 :

19 - 20 )

Rus Çarı Nikola’yı Kağızman’ı yıkmakla, insanlara zulüm etmekle

suçlayan şair, “devrile devranın, yok ola varın” diyerek kendisine beddua

eder. Osmanlı Devleti’ne güvenen şair, Osmanlı’nın er geç yetişeceğine ve

kendilerini kurtaracağına inanmaktadırlar.

Page 189: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

183

Esmani, Kağızman'ın Rus işgaline uğramasından sonra halkın göç

edişini ve yaşanan acıları aşağıdaki şiirinde anlatmış ve Kağızman'ın

düşmana bırakılmasının yarattığı üzüntüyü dile getirmiştir:

Hayrede encamın Cenab'ı Mevlâ,

Sarardı elvanı muhacirlerin,

Hep müsavi olduk beğ ile ağa,

Bozuldu devranı muhacirlerin.

Devranı alemin aksine döndü,

Milyarder haneler mahvolup söndü,

Gonca gülümüze baykuşlar kondu,

Soldu gülistanı muhacirlerin.

Gülistan bağları kaldı ağyara,

Bilir mi kadrini ol yüzü kara?

Bülbüller misali başladı zara,

Sabiyle sübyanı muhacirlerin.

Sabi sübyan ağlar düştü yollara,

Dağıldı herbiri sağa sollara,

Abü dane attı gurbet ellere,

Belirsiz mekânı muhacirlerin.

Nana muhtaç oldu fakir fukara,

Mevla yardım etsin kalmadı çare,

Binde birisinde var üç-beş para,

Yok kuvveti canı muhacirlerin.

Dilde kandan yaşlar döküldü dize,

Analar evladın bıraktı düze,

Dünyada kuruldu omuz omuza,

Page 190: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

184

Geçerek Aras'ı muhacirlerin (Temel, 2005 : 20-

21 )

Kağızman halkı, Kağızman’ı düşmana bırakarak yurdundan göç etmek

zorunda kalmıştır. Bu sırada büyük acılar yaşanmıştır. Zengin fakir herkezin

bu göç esnasında eşit olduğunu, herkezin parasız kaldığını yiyecek ekmeğe

muhtaç olduğunu belirten şair, gülistan bağlar düşmana kaldı der.kendi

vatanına gonca güle, düşmanı ise baykuşa benzeterek “gonca gülümüze

baykuşlar kondu” sözleriyle üzüntüsünü dile getirir.

Savaştan sonra Kars'a tekrar dönen Esmani bu şehrin yakılıp

yıkıldığını görmüş ve çok üzülmüştür. Bu üzüntüsünü ise şöyle dile

getirmiştir:

Düşman elinden buldum elimi,

Viran olmuş Gülşen bağlar bulunmaz.

Felek kırdı yedi yerden belimi,

Mor sümbül, marallı dağlar bulunmaz.

Moskof dolmuş, İslâm yâd'a çekilmiş,

Kalasına çaput bayrak dikilmiş,

Âh ü zardan Kars'ın beli bükülmüş,

Derindir yarası, bağlar bulunmaz.

Dağılmış medrese, bozulmuş mescid,

Nice cami, türbe olmuş nâbedid,

Ayaklar altında ezilmiş şehid,

İntikam a1acak sağlar bulunmaz.

Hâr almış bağları, bülbül kalmamış,

Sararmış gülzarı, bir gül kalmamış,

Nar almış dağları, sümbül kalmamış,

Bozulmuş derneği ağlar bulunmaz.

Page 191: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

185

Esmani der: Keşke olmaz olaydım,

Diyâr-ı gurbetten gelmez olaydım,

Ah, evvelki vaktin bilmez olaydım,

Yan gönül yan, eski çağlar bulunmaz (Temel,

2005 : 20 – 21 ).

“Felek kırdı yedi yerden belimi” diyen şair, yaşadığı yerlerin düşman

işgalinden sonra harap olmasına çok üzülmüştür.medrese, cami, türbe,

mescit gibi yapıların yok olduğunu, şehitlerin ayaklar altında ezildiğini gören

şair, keşke gelmeseydim ve bu yerleri görmeseydim der.

Âşık Cevlani, Kağızman'ın Ruslar tarafından işgal edilmesi üzerine

üzüntüsünü şöyle ifade etmiştir :

Al-Osman çekildi kaldın Urus'a

Yaktı Ehl-i İslâm’ı nârın Kağızman.

Kara bahtın kem talihin elinden,

Kara geldi yaz baharın Kağızman.

"Aşabek"i yolladılar dağlara,

"Dıragon"u düzdü sola sağlara,

“Kazağı”da teslim etti bağlara,

Gör nasıl bağlandı zârın Kağızman.

Bağların başını Urus bağ eder,

Yığar büyükleri istintağ eder,

Nice bin haneler kül toprak eder,

Yangun gördü nice yerin Kağızman.

Bizler dinlemedik yakın uzağı,

Küffar başımıza kurdu tuzağı,

Karakol bağladı bütün "Kazağ"ı,

Açılmaz bir yana sırrın Kağızman.

Page 192: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

186

Ezel baştan Şerif beğler yazıldı,

Orda Mısta Beğ'in rengi bozuldu,

Şenlik ona baktı yola düzüldü,

Yok mu senin hulûskârın Kağızman.

Mısta Beğ dedi ki , korkman göçerik,

Gani Mevlam kanat verir uçarık,

Cahallar meşveret kurdu,kaçarık,

Ya neylesin ihtiyarın Kağızman.

Matuşkalar ayvanlara göçende,

Türlü türlü meyveleri seçende,

İsak kuşlar firkat ile geçende,

Kan yaş döker her puvarın Kağızman.

Yaz olanda iğde çiçeğin açar,

Güzel olan gülü yanağa Sancar,

Hayıf güzelleri çirkinler kucar,

Ne yaman ters dönmüş surun Kağızman.

Gör nice mahzundur bahçeler,bağlar,

Şimdi ölülere yerinir sağlar,

Gökteki melekler âh eder ağlar,

Arşa çıktı-âh ü zarın Kağızman.

Dertli Cevlan yaptı böyle destanı,

Sizler zemmetmeyin dertli olanı,

Ahirinde terk ederdik biz seni,

Hiç yoğumuş itibarın Kağızman ( Temel, 2005

: 15 – 16 – 17 )

Page 193: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

187

Şiirinde Kağızman’a seslenen şair, Kağızman’ın Rusların eline geçmiş

olmasından büyük üzüntüduyar. Önce Kağızman’ın güzelliklerinden

bahsetmiş; ardından da bağların bahçelerin mahzunlaştığını, pınarların bile

kanlı yaş aktığını dile getirmiştir. Artık sağların ölülere imrendiğini bu yerden,

göç etmek zorunda kaldıklarını da anlatmıştır.

Aşık Halil de Kağızman'ın kötü talihini ve düşman elinden tarumar

oluşunu şiirinde işlemiştir: …

Tarihten ders almış ağır yarası,

Zulmetmiş ermeni bağlatmış yası,

Kahraman kesilmiş sağı hastası,

Şehitlerin sayılır mı Kağızman.

Minareden eksilmedi ezanın,

Zalim düşman bozamadı düzenin,

Halil bir ferdidir şirin kazanın,

Sana kötü deyilir mi Kağızman ( Temel, 2005 :

50)

“93 Harbi” sırasında Kağızman’da yaşananları anlatan şair, Ermenilerin

zulmünden ve şehitlerin çokluğundan bahseder. Her şeye rağmen düşmanın

düzenini bozamadığını, minarelerden ezan sesinin eksilmediğini belirtir.

Aşık Ruhsati, 93 Harbine bizzat katılmıştır, savaşa ait hatıralarını ve

Kars'ın elden çıkmasındaki nedenleri kendi görüşüne göre şöyle dile getirir:

Her kazaya üç beş atlı dağıldı,

Elediler ince elekten eleyi eleyi.

İlahi zabitler ne diyem size,

Siz mi büyüttünüz yavrularım beleyi beleyi.

Kars'ın üzerini bürüdü tütün,

At ayağı altında kaldık büsbütün,

Page 194: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

188

Nice şehit oldu çocuklu hatun,

Ağlar körpe kuzularım meleyi meleyi.

Zâlim üstümüze topu salladı,

Ciğerciğim delik delik dağladı,

Kaptan paşa bunu görüp ağladı

Dedi çocuklarım nedir kolayı kolayı.

Üç beş paşa bir araya geldiler,

Ortalığın ahvalini bildiler,

Kör Moskuftan uruşvatı aldılar,

Elden teslim ettiler Kars'ı kaleyi kaleyi.

Gümrü kalesinden toplar atıldı,

Piyademiz süvariye katıldı,

Her bir nefer on paraya satıldı,

Ölen öldü, sağ kalanlar arzuluyor sılayı sılayı.

Ruhsatî"yim yine ömrüm söküldü,

Gencecik yaşımda belim büküldü,

Koçyiğitler armut gibi döküldü,

Çok gelinler siyah çaldı valayı (Aşkun, 1945 :

103 – 104 ).

Ruhsati, kars kalesinin düşmesinin nedenini paşaların rüşvet almasına

bağlar. Her bir askerin on paraya satıldığını belirtir. “Koç yiğitler armut gibi

döküldü” diğer şair, pek çok şehit verildiğini çocukların öksüz ve yetim

kaldığını dile getirir. Üzüntüsünü “ciğerim delik delik dağlandı” diyerek ifade

eder.

Aşık Şenlik de 93 Harbi'ne tanık olmuş şairlerdendir."Can sağ iken yurt

vermeniz düşmana" diyen şair, bu savaş ile ilgili aşağıdaki koçaklamayı

söylemiştir:

Page 195: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

189

Ehli İslâm olan işitsin bilsin,

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.

İsterse Uruset ne ki var gelsin,

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.

Kurşanın kılıcı giyinin donu,

Kavga bulutları sardı her yanı,

Doğdu koç yiğidin şan alma günü,

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.

Asker olan bölük bölük bölünür,

Sandınız mı Kars kalesi alınır?

Boz atlar üstünde kılıç çalınır,

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.

Kavga günü namert sapa yer arar,

Er olan göğsünü düşmana gerer,

Cemi ervah bizlen meydana girer,

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.

Hele Alosmanın görmemiş zorun,

Din gayreti olan, tedarik görün,

At tepin, baş kesin, Kazağın kırın,

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.

Benesferdir bilin Urusun aslı,

Orman yabanisi balıkçı nesli,

Hınzır sürüsüne dalıp kurt misli,

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana.

Şenlik ne durursuz atlara binin,

Sıyra kılıç düşman üstüne dönün,

Page 196: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

190

Artacaktır şanı bu Alosmanın,

Can sağ iken yurt vermeniz düşmana (Şenlik,

1954 : 9 – 10 )

Osmanlı Devleti’nin gücünü vurgulayan şairin şiirinde, büyük bir coşku

ve kendine güven vardır. Canımız sağ oldukça düşmana yurt vermeyiz

diyerek, Kars kalesinin alınamayacağını dile getirir. Düşmanın Osmanlı

askerinin gücünü henüz görmediğini ifade eder; askere yönelik “at tepin, baş

kesin, kazağın kırın” gibi talimatlar verir. Kavga bulutlarının her yanı sardığını

söyleyen şair, düşmana karşı durmanın zamanı gelmiştir der.

Aşık Şenlik, Kars'ın Rus işgalinden sonra düştüğü içler acısı

hali şöyle dile getirmiştir:

Yetiğ ol general vasfedem hali,

Fikri behri gama dalıptır Kars'ın.

Zalim zindanında ziri destetdi,

Zevk i zulumata dönüptür Kars'ın.

Belâya müsehher kavgalı başı,

Zulumnan hasıl oldu toprağı taşı,

Yevmil kıyamete teşbihtir işi,

Devri ahrı şer'e geliftir Kars'ın.

Urus kabristanı eder tarımar,

Ziyaret, türbeler çeker ahuzar,

Şehitlerin intizarı hem figanı var,

Kahrına beddua kılıftır Kars'ın.

Urus ta topları indirdi düze,

Geçti Gümrü'den indi Tiflis'e,

Alosman devleti görünmez göze,

Etrafını Moskov alıftır Kars'ın.

Page 197: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

191

Cumadan cumaya zikr vadesi,

Daha gelmez heç tekbir sedası,

Camiler verirdi mezün nidası,

Tevdili Allah edecek hayır,

Sünger tabyalıydı elvenli dağlar,

Yirmi dört cami melül kan ağlar,

Ekibatı huş yakar sekileri bağlar,

Kahrına beddua kılıftır Kars'ın.

Urus şeraiti eyledi naçar,

Vekili avukat zagona kaçar,

Selama "drasti"der başını açar,

Sualini seleste Salıfter Kars'ın.

Bu destanı Erzurum'a kayır,

Öyle vilayeti hünkâra duyur,

Engamını Allah edecek hayır,

İşi ol Allah'a kalıftır Kars'ın.

Sevda aşk ateşi gam cezasında,

Üybe üy cismimin var azasında,

Kul Şenlik 93 de yol caddesinde,

Böyle ehvalini biliftir Kars'ın ( Şenlik, 1954 :

19).

Kars’ın işi Allah’a kaldı diyen Şenlik, Rus’ların Kars’ta yaptıklarını

anlatır. Kabristanların, türbelerin, ziyaretlerin tarumar edildiğini, camilerin kan

ağladığını, müezzin sesinin duyulmadığını dile getirir. Kars’ın etrafını Ruslar

sardı diyerek sesini padişaha duyurmaya çalışır. İçinde bulundukları durumu

kıyamete benzeten şair, şehitlerin intizar ettiklerini ifade eder.

Page 198: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

192

Aşık Ervahi de 93 savaşının acılarını yaşamış bir halk şairidir.Bu savaş

sonucu göç edenler arasında kendisi de bulunmaktadır ve yaşanılan acıları

şöyle dile getirir:

Âhir şerdir, zahir oldu alâmet,

Alâmetten beyan oldu kıyamet,

Çekildi şeriat, din-ü diyanet,

Müslümanlık gitti, dâmana düştü.

Tarih Doksan Üç'de Rusiye geldi,

Kahirle her yanı zaptına aldı,

Otuz altı kaza muhacir oldu,

Dağıldı her biri bir yana düştü.

Ağlıyor analar, ne gelir elden

Ah çeker muhacir derun-i dilden,

Hak bizi kurtarsın bu kal mekalden,

Bin yıllık mülkümüz düşmana düştü.

Irgalandı cümle ülke, uyandı.

Ağlaşuban kanlı yaşa boyandı.

Ah-u figan çıktı,arşa dayandı,

Nice canlar yandı, hicrana düştü.

Kâfir Urus geldi her yanı aldı,

İslâm’ın yerine Kazaklar doldu,

Yalancı dünyanın âhiri geldi,

Ümmet-i Muhammet yamana düştü.

Dünyanın tutarı gitti, kalmadı.

İslam olanların yüzü gülmedi,

Çok kimseler muradını almadı,

Yanıp ol ateş-i suzana düştü.

Page 199: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

193

Dağıldı perişan cümle-i millet,

Kalmadı saltanat,gitti adalet,

Bıraktı ateşe o nâr-ı hicret,

Aktı göz yaşları ummana düştü.

Muhacir hakkında ferman yazıldı,

İşiten adamın bağrı ezildi,

Âhir zaman oldu,devran bozuldu,

Muhacirlik cümle cihana düştü.

İki yol açıldı sol ile sağlı,

Ümmet-i Muhammet ciğeri dağlı,

Sanarsın bend olmuş kolları bağlı,

Küffârın elinden amana düştü.

Bakıp da sılamda murada erem,

Yüzüm toprağıma taşıma sürem,

Eba-ü ceddimin mezarın görem,

Kabirde mevtalar şivana düştü.

İslâm olanlardan gitmedi merak,

Çektiğimiz dâim ah ile firak,

Cümle fukaranın yolları ırak,

Her yandan fikr ile efgana düştü.

Yüklendi göçleri, gitti, çekildi,

Fukaralar düz ovaya döküldü,

Terk etti sılasın, boynu büküldü,

Bilinmez bu yollar ne yana düştü.

Unutturdu sıla kavim, kardaşı,

Page 200: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

194

Dökerler gözünden kan ile yaşı,

Ağlıyor vatanın toprağı taşı

Esir kaldı, o da zindana düştü.

Yedi düvel meşvereti kurdular,

Cümlesi birlikte karşı durdular,

Anadol, Balkan'ı yad'a verdiler,

Sultan Hamit sade bir tane düştü.

Yazıldı destanı, bakın yaraya,

Arzuhallar İstanbol'a yürüye,

Versin hazineden altın geriye,

Millet olan yaman tufana düştü.

Dilerim Tanrı'dan kem ola bahtı,

Devrile başına Urus'un tahtı,

Zulm edip ülkede ne varsa yıktı,

Şen yer kalmadı, hep virana düştü.

Eksik olmaz ,çıkar bir sahip- kıran,

Livana'da kurar bir yeni divan,

Hiç kimse bulunmaz önüne duran,

Bize imdat gine Subhan'a düştü.

Seyreyle Ervâhi cümle cihanı,

Çıkarma yürekten âh-ü figanı,

Yakın bilmez iken âhir zamanı,

Şimdiki çağı âhır zamana düştü ( Öztelli, 1976

: 379 – 381 ).

Tarih doksan üçte Ruslar geldi diyen Ervahi, kıyamet alametlerinin

belirdiğini söyler. Rusların gelmesiyle otuz altı kazanın muhacir olduğunu, bin

yıllık yurtlarının düşmana kaldığını ifade eder. Müslümanların yüzünün

Page 201: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

195

gülmediğinden, bütün milletin perişan olduğundan yakınan şair, göz

yaşlarının ummana dönüştüğünü belirtir. Vatanın toprağı taş ağlıyor diyen

aşık, bu yerlerin düşmana esir düştüğünü söyler. “Urus’un tahtı başına

yıkılsın” diye beddua eden şair, sesini İstanbul ‘a duyurmaya çalışır.

93 Harbi'nin yarattığı derin acıyı Aşık Sefili de aşağıdaki destan ile dile

getirmiş ve bu savaş sonucunda Ruslara bırakılan Ardahan'a şöyle

seslenmiştir:

Doksan üç savaşı kopdu abrilde

Bulandı ırmağın, gölün Ardahan.

Tedariksiz girdi Osmanlı cenge,

Alkış duadadır dilin Ardahan.

Açıldı baharı, yeşerdi dağlar,

Yatıyor şehidi, döğüşür sağlar,

Kal'anın etrafı al,yeşil bağlar,

Gonca iken soldu gülün Ardahan.

Kafir Urus geçdi sınırdan beri

Kordonda askerin almaz haberi

Görüldü ovada,tuttu her yeri,

Durdu cenge ulus, elin Ardahan.

Ehl-i İslâm düşdü din gayretine,

Kaldı hainlerin merhametine,

Yetmeden takatın nihayetine.

Tez devridi, gelmez dalın Ardahan.

İkindi meheli kavga kuruldu

Toz dumanda nice saflar yarıldı

Gün batmadan iki tabyan verildi

Kırıldı kanadın, kolun Ardahan

Page 202: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

196

Kahraman Kaptan der, çekmeyin acı

Çok merd-ü merdâne çaldı kılıcı

Bir yanından Kazak, bir yandan Gürcü

Kesdi dört tarafdan yolun Ardahan.

Karşı tepelerde bayrak diktiler

Yahşi, yaman bir araya çektiler

Ne zaman ki Emiroğlu'n sökdüler.

O zaman kırıldı belin Ardahan.

Urus geldi, kılıçları yağladı,

Onu gören çoluk çocuk ağladı

Attı topu, ciğerleri dağladı

Pek müşküle vardı halin Ardahan.

Topla-perçem oğlanları tuttular

Üç beş vezir Ardahan'ı satdılar

Askerlerin kayalardan atdılar

Kür yüzünü tutdu salın Ardahan.

Kazak ayak ayak ileri geldi

Saat on ikide kal'ayı aldı

Yedi bin askerin yaralı kaldı

Kara geydin,noldu al’ın Ardahan.

Dağıldı oymağın,bozuldu binan

Ne tez oldun bir gün içinde viran

Söndü şen ocağın, kalmadı yanan

Savurdular göğe külün Ardahan.

Müzeyyen çarşılar virane kaldı

Kalmadı şenliğin tarumar oldu

Page 203: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

197

Dil bilmez saldatlar içine daldı

Yağma oldu devlet, malın Ardahan

Sultan Hamit bizzat gafletten uyan

Ortada ezildi çok sabî sıbyan

Satıldı vilayet ayan-be-ayan

Şikâyete yetmez dilin Ardahan.

Biz de eylemiştik Hüda'ya kusur

Haber olsun sana İstambol, Mısır

Selatin camiler kaldılar asir

Durmaz akar kan-yaş selin Ardahan.

Eli bağlı şenlik boyun bükerler

Pınarlar gözünden kan-yaş dökerler

Okunmaz ezanlar, yaslı minberler

Figan eder bülbül dilin Ardahan.

Kimsede kalmadı asla diyânet

Vezir-ü vüzera oldu hiyanet

Urus çekip verdi toplara ziynet

Sefilî vasfetti halin Ardahan ( Öztelli, 1976 :

388 – 390 ).

Osmanlı’nın savaşa tedariksiz girdiğini ifade eden şair, Ardahan’ın

düşmesinden büyük üzüntü duyar. “Üç beş vezir Ardahan’ı sattılar” diyen

Sefili, Ardahan’ın Ruslara düşmesini buna bağlar. Saat on ikide kalenin

alındığını, yedi bin askerin yaralı kaldığını belirterek Sultan Hamit’e seslenir.

Padişaha uyan diyen şair, vilayetin alenen satıldığını haykırır; insanların çok

acı çektiğini dile getirir. İnsanların dinden uzaklaştığından vezirlerin ihanet

içinde olduğundan yakınır.

Page 204: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

198

Aşık Gül Halim de 93 Harbi'ne katılmış ve bu savaşı anlatan bir destan söylemiştir:

Halık-ı lemyezel emretti bilin

Dikkat edin okunan fermanımıza

Yahudi din babıdır gücenmen gelin

Melekler tecelli oldu fermanımıza.

Üstadım Hüda'dır çekmedim zahmet

Kur'an sana indi Habibim Ahmet

Ümmetini darda koymaz Muhammed

Kimse kılıç asmaz üst yanımıza.

Derviş Paşam ordu kurdu oturdu

Ordu hücum etti ünün artırdı

Ma'lum olsun kan gövdeyi götürdü

Döküldü kelleler meydanımıza

Çağrışır gaziler dönmeyiz geri

Hasan Paşa ordusunu çekti ileri

Böyle harp olmadı dünya duralı

Boyandı kılıçlar al kanımıza

Derviş Paşam der ki gezdim bağların

Yağma ettim malların yıktım evlerin

Bütün esir ettim Sırp'ın beylerin

Bir bir getirdiler divanımıza

Belgırat kalesi evvel ifade

Karma karış oldu şehit şüheda

Çok şükür aldık emretti Hüda

Yazı ile bildirek hünkârımıza

Page 205: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

199

Şevketli hünkarım bastı süpürün

Derviş Paşam der ki toplar kurun

Üç hücumda kırdık seksen taburun

Maşallah yazdılar askerimize

Hasan Paşam der ki çok ettin kavga

Ruz-ı mahşerde ederim dava

Şehitlere açıktır cennet-i ala

Seyir eyle huri kılmanımıza

Gül Baba Halim'i ayırma imandan

Doksan dörtte kurtuluruz gümandan

Mabudum ihsan umarım senden

Nazar kıl padişahım destanımıza (Oğuz, 1996

: 78 – 80 ).

Savaş “kan gövdeyi götürdü”, “kelleler meydana döküldü”, “kılıçlar al

kana boyandı” gibi ifadelerle tasvir eden şair, yaşananları ortaya koyar. Böyle

bir savaşın eşinin benzerinin olmadığını belirterek, Derviş Paşa ile Hasan

Paşa’yı konuşturur. Onların ağzından üç hücumla seksen taburun kırıldığını,

Sırp beylerinin esir edildiğini, evlerin yıkıldığını, malların yağmalandığını

anlatır ve Osmanlı ordusunun başarılarından bahseder.

Aşık Deli Boran, Osman Paşa ile ilgili şu şiiri söylemiştir:

Osman Paşa der ki,vardık beriden

Bize kuvvet verdi Mevlâm yaradan

Gözledim bir imdat gelmez geriden

Tükendi cephanem, gittim yesire

Uyurdum, rüyamda girdi düşüme

On iki çoban geldi, durdu karşıma

Seksen bin evladı verdim boşuna

Page 206: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

200

Kalkmadım geri, gittim yesire

Kıble tarafından bir top atıldı

Her bir nefer bin altına satıldı

Plevne'de büyük kavga tutuldu

Ahd-ettim feleğe,gittim yesire

Bir taburda çevirdiler tuttular

Hesapsız neferim mahvettiler

Beş taburu bir vapura kattılar

Yedi sancak içeri gittim yesire

Edirne kapusu hem Gelibolu

Tuna boyundadır Moskof'un yolu

Boşuna elden gitti bu Rumeli

Bozuldu ittifak, gittim yesire

Deli Boran bunu böyle söyledi

İndi aşkın deryasını boyladı

Moskof yesirini Mehmed neyledi

Çok iltifat eder Moskof yesire (Öztelli, 1976 :

400).

Şair, “93 Harbi” sırasında Plevne savaşında yaşananları Osman

Paşa’nın ağzından anlatır. Osman Paşa’nın oldukça başarılı bir savunma

yapmasına rağmen, Osmanlı’dan yardım alamaması nedeniyle esir

düştüğünü ve Plevne’nin kaybedildiğini dile getirir. Osman Paşa’ya takviye

kuvvet gelmemesini komutanların ihanetine bağlar ve “ her nefer bin altına

satıldı” diyerek seksen bin evladın boşuna öldüğünü ifade eder.

Aşık Hilmi, Plevne savaşı: Allah Allah deyü asker-i İslâm

Pusudan çıktılar yoktur hiç kelâm

Page 207: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

201

Birbiri ardınca hücum başladı

Karıştık küffâra cevlânımız var

Başıbozuk asker birden yürüdü

Başları Nuh'tan tufan bürüdü

Kâfire galip gelip imdat verildi

Bin yaşasın Osman paşa ünvanımız var

Sabahtan akşama kavgalar olup

Laşe-yi küffârdan dereler dolup

Asker-i İslâm geriye dönüp

Velakin pek çok şehidimiz var

Lâşe ile doldu dereler dağlar

Hüyük oldu bahçeler bağlar

Asker-i İslâm’ı her gören ağlar

Lâşe-yi küffârdan nefretimiz var

Annesi babası olan ağladı

Çoluk çocukları efgan eyledi

Çoğu muradına erip gülmedi

Kan içinde pek yarelimiz var

Rusların bunda beli kırıldı

Bu işler aleme ilan olundu

Vezir Osman'a rütbe verildi

Padişahtan bir de kılıcımız var

Dünya kurulalı böyle bir hünkam

Husule gelmemiş söylerler müdam

Şükür olsun Allah'a eyledi müdam

Osman Paşa gibi serdarımız var

Page 208: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

202

Yeter Hilmi Plevne'nin olayı

Kalbe vurdun hiç silinmez kaleyi

Dillere destan olup söylesin

Kanlı Plevne'nin olayı ( Oğuz, 1994 : 90 – 91 ).

Plevne savaşının anlatıldığı bu destanda, Osman Paşa methedilmiştir.

Düşmana galip gelindiğini anlatan şair, kafir leşlerinden derelerin ve dağların

dolduğunu ifade eder. Ancak bizimde pek çok şehidimiz ve yaralımız

bulunduğunu belirtir. Aşık Hilmi, İslam askerini her gören ağlar diyerek

ordunun gücünü dile getirir. Rusların belini büken Osman Paşa’ya rütbe

verildiğini de sözlerine ekler.

Aşık Hilmi'nin diğer Plevne şiiri:

Yağmur suyu dolmuş çukur içine

Kimse bakmaz içindeki pisine

Akıl idrak etmez Hakk'ın işine

Ala karışık alıp içeriz.

Ölen şehitlerin urbasın soyduk

Soğuktan bunları arkaya giydik

Mevtaları başımıza yastık ettik

Sabah kendimiz kan içinde bulduk

Yesirler bir araya derildi

Açlıktan askerler kırıldı

Etrafımız mevta ile doldu

Def olunmaz acep neyleriz

Bir yandan titreşip can verir asker

Karda yatar kalkar bi-çare asker

Page 209: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

203

Herkes ölmesini vaktini ister

Ölmeye kalmadan terhisin ister

Ne kadar yaralı varsa orada

Sızlaşı sızlaşı yatıyor karda

Ahd u amanımız var bu karda

Aman Allah sana dava eyleriz

On bine yakın hasta mecruhlar

Süngüledi bütün Bulgarlar Ruslar

Acep felek daha gör neler işler

Koyun kurban gibi kan ağlar

Eyvah bunların da ana babası

Vardır elbet çoluk çocuk karısı

Hak'tan böyle tahrir olunmuş yazısı

Yazılan yazıyı görmez neylesin

Davarı arkaca yatırmış gibi

Kimi ölmüş kimi yarı canlı

Her konak yerinde yüz elli kişi

Dondu kaldı sizden imdat isteriz

Vakti yok kalem söyleme yalan

Hak'tan vergi bizlere kan ile âlem

Söz uzatma hasıl-ı kelâm

Leyl ü nehar eyleriz Hakk'a dua

Kalemim kırıldı yazamadım

Şu yalan dünyayı hiç gezemedim

Üç gün oldu daha bir şey yiyemedim

Page 210: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

204

Yeter Hilmi derdimi yazamadım ( Oğuz, 1994 :

92 – 93 ).

Aşık Hilmi’nin Plevne savaşını anlattığı bu destanı oldukça çarpıcıdır.

Şair, savaş şartlarının zorluğunu bütün çıplaklığıyla gözler önüne serer.

Soğuk nedeniyle şehitlerin kıyafetlerini soyup kendi üstlerine giymeleri, ölüleri

başlarına yastık etmelerini, çaresiz askerlerin soğuktan ve açlıktan ölmelerini

yaşanan trajediyi açıkça ortaya koyar. Üç gündür hiçbir şey yemediğini

belirten şair, gece gündüz dua ettiklerini dile getirir.on bine yakın hasta ve

yaralı olduğunu, Bulgar ve Rus askerlerinin bunları süngülediğini anlatan şair,

artık herkesin ölümünü istediğini ifade eder.

Aşık Fakiri de Osmanlı - Rus savaşına katılmış ve Vidin destanını söylemiştir:

Gidi Vidin senin başın kavgalı

Balyemez topların altın halkalı

Böyle cenk olmamış dünya duralı

Ahrete kalmıştır işi Vidin'in

Vidin'in etrafı dolanı sazlar

Üstünde uçarlar turnalar, kazlar

Şehit oldu nice gelinler, kızlar

Kanlara bulandı taşı Vidin'in

Vidin'in içinde çoktur erenler

Hadd-ü hesapsızdır cenge girenler

Kumbarayla seksen kişi kıranlar

Ah eyleyip düştü başı Vidin'in

Atılan gülleler hiç vermez ara

Kadı ile müftü verdiler vire

Ulah bekler imiş böyle bir sıra

Kan ağlayıp aktı yaşı Vidin'in

Page 211: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

205

Cümle istihkâmlar buldu metanet

İzzet Paşa etti bir nice gayret

Şükr- olsun İslâmlar buldu selâmet

Hamd-ü senâ oldu işi Vidin'in

Vidin'in etrafı yüksek kayalar

Baş başa vurmuştur ağlar analar

Bayrağını çekip gitti yayalar

Kan ile yuğruldu aşı Vidin'in

O Vidin şehrinin yüksek kalesi

Bizim çektiğimiz mürted belâsı

Kabul oldu sabi,sübyan duası

Ahrete kalmıştır işi Vidin'in

Vidin dedikleri bir düz ovada

Sabi , sübyanların eli duada

Yavrucuklar öksüz kaldı yuvada

Kanlara bulandı taşı Vidin'in

Fethi Baba derler, kalenin başı

Gülleyle yıkıldı duvarı, taşı

Kuru peksimettir cümlenin aşı

Zâr eyledi, düştü başı Vidin'in

Vidin'de olanlar mahzenler kurdu

Attı Ulah, gülle üstüne vurdu

Kimin deldi, kimin yanında durdu

Kan ağlayıp aktı yaşı Vidin'in

Zengin, fakir girdi yerler altına

Page 212: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

206

Vidin kaldı şimdi kara bahtına

Arzuhal tapşursam Hünkâr tahtına

Hamd-ü senâ oldu işi Vidin'in

Karıştı bilcümle cihan-ü âlem

Denizler mürekkep ağaçlar kalem

Vasfını yazamaz hâfız-ı kelâm

Kan ile yuğruldu aşı Vidin'in

Hasmımız karşıdan çağlayıp akar

Vidinli yalıda imdada bakar

Ulah galip geldi, durmaz top atar

Ahrete kalmıştır işi Vidin'in

Murat Baba, diyen murada erdi

Kale kapısından gülleler girdi

Kimin şehit etti, kimin vurdu

Kanlara bulandı taşı Vidin'in

Medhini eyleyim garip kulların

Mevlâm fırsat verip açsa yolların

El'aman, düşmanın gördük hallerin

Var mıdır cihanda eşi Vidin'in

Bir Tuna'dan bir Tuna'ya bağladı

Gülle ile kurşun ciğer dağladı

Bir Ulah köpeği bunu eyledi

Bağlandı Hüda'ya başı Vidin'in

Ahali sancağı çekip yürüdü

Hak erenler içimizde var idi

On iki gün muhasara sürdü

Page 213: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

207

Ah eyleyip düştü başı Vidin'in

Asâkir , ahali de çıktı burca

EI attı cümlesi birden kılınca

Perşembe günüydü, hafta gelince

Kan ağlayıp aktı yaşı Vidin'in

Sultan Abdülhamit, sen binler yaşa

Üç tuğa müstehak bu İzzet Paşa

Görülmeyen işler hep geldi başa

Kalmadı yolu, yoldaşı Vidin'in

İzzet Paşa idi ordunun başı

Tuna'ya karıştı gözünün yaşı

Hem asilzadedir, bulunmaz eşi

Hamd-ü sena oldu işi Vidin'in

On iki günde biz bulduk selâmet

Bize erenlerden oldu himmet

Bunca cephane ile bunca mühimmat

Kan ile yuğruldu aşı Vidin'in

Bize Hak'tan oldu bu işler heman

Böyle cenk olmamış çoktur zaman

Atıldı nice top, nice bin havan

Hakk'a yarar geldi işi Vidin'in

Fakiri, bu cengin destanın yazar

Kâfirin derdinden olmuştur bîzâr

Kulların hak etsin affa sezâvar

Vasfını edemez kişi Vidin'in ( Öztelli, 1976 :

384 – 387 ).

Page 214: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

208

Şair, destanında Vidin’de emsali görülmemiş bir savaş yaşandığını dile

getirmek; Vidin’in taşının toprağının kanlara boyandığını ifade eder. Aşık

Fakiri güllerin ara vermeden atıldığını, kadınların-kızların şehit edildiğini

anlatır, ardından İzzet Paşa’nın gayretlerinden söz eder. Kuşatmanın on iki

gün sürdüğünden bahseden şair,Vidin’in kanla yoğrulduğunu anlatır.

Şüphesiz bu ifade savaşın şiddetini ortaya koymaktadır.sultan Abdülhamit’e

dua eden şair, İzzet Paşa’nın başarılarından dolayı üç tuğu hakkettiğini

belirtir.

Osmanlı - Rus savaşının Plevne cephesini ve Osman Paşa’nın

kahramanlıklarını anlatan aşağıdaki destanın şairi bilinmemektedir :

Plevne’den toplar atıldı

İslâm Bulgara katıldı

Haberin olsun Sultan Hamid

Rumeli’ler satıldı

Çadırımız mavi, beyaz

Bu sene geldi mi yaz

Aman kâtip haller yaman

Beni başka deftere yaz

Karadeniz dalgalandı

Orta yeri halkalandı

Kör olası Damad Paşa

Moskof ile ne laflaştı

Karadeniz akmam, dedi

Ben Tuna'ya bakmam, dedi

Yüz bin kazak gelmiş olsa

Osman Paşa, korkmak, dedi

Kara kazan coştu,. derler

Page 215: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

209

Dalga boydan aştı derler

Osman Paşa'nın asker;

Gece burdan geçti, derler

Kılıcımı çaldım taşa

Taş yarıldı baştan başa

Ünü büyük Osman Paşa

Askerinle binler yaşa (Öztelli,1976 : 398 -

399).

Sultan Hamid’e seslenen şair, Rumeliler’in satıldığını dile getiriyor.

Osman Paşa ve askerinin cesaretini övdükten sonra Rusya ile Damant

Paşa’nın görüşmesinden duyduğu hoşnutsuzluğu da ifade ediyor.

Osmanlı – Rus savaşının Plevne cephesinin anlatıldığı aşağıdaki

destan, Aşık Hıfzı’ya aittir :

Ey vâhib-ül vahhab ey zât-ı ezel

Cümlenin mâbudu Hak, keremkânı

Ey vâcib-ül vücut, ferd-i lemyezel

Kahhâr ismin ile kahr-et düşmanı

Dünya var olmadan yarattı akdem

Zuhûra getirdi nûr-i mukaddem

Ziya verdi bezme basınca kadem

Tulûğ etti dehre mihr-i rahşanı

Server-i enbiya, sırr-ı hafâyâb

Anın içün oldu arz-u semâvât

Şefâat bahrine mihr-i kâinât

Halâs eyle gamdan ehl-i imânı

Şeriat şehrine sahip Şehinşah

Page 216: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

210

Âl-i Osman oldu bu sırra âgah

Peygamber vekili zıll-ı Padişah

Uyandır yerinden bahr-i Osman'ı

Hakk'ın hikmetinden olunmaz sual

Sultan Aziz'i dâvet kıldı Zülcelâl

Dünyadan bekaya etti intikal

Anda mekân tuttu bağ-ı cinanı

Sultan Murad Han'a erince nüfûz

Şâdan oldu ümmet, uyandı nüfûs

Sultan Hamid tahta eyledi cülûs

Çağırdı yanına mîr-ü mîrânı

Adalet tahtında Sultan Hamid Han

Saltanatın daim eyleye Yezdan

Kâinat mührüne oldu Süleyman

Bu heft-i kişverin sâhib-zamanı

Evvela bu harbi istedi millet

Hak'tan emir böyle ne yapsın devlet

Böylece yazmıştır kâtib-i kudret

Kimden kime şekva edelim anı

İslam’ın kasdına yürüdü kâfir

Her biri birgünâ oldular zahir

Yardımcımız olsun yaradan Kadir

Hak'ın böyle imiş emr-ü fermanı

Bulgaristan içre koptu vâveylâ

Kumatalar (?) saldı dehre uvelâ (?)

Karadağ harp eder, Arap hâkeza

Page 217: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

211

Erişe Mevlâ'nın lütf-ü ihsanı

Osman Paşa oldu vekil-i devlet

Pehlivan Hamza sahib-i vilâyet

……..sadakat ol o dest-i kudret

Rah-ı hakikatta merd-ü merdânı

Pilevne'ye……..muhkem tuttu

Düşman gördü anı kendin unuttu

Nice bin kâfirin kanın kuruttu

Çıkarır destine tig-i uryânı

- Osman Paşa der ki: Gördün mü beni

İdrak et de kâfir, tanı haddini

Din uğuruna koymuşum tenimi

İnşallah alırım ahd-ü amânı

- Rusiyeli der ki: Gel dinle cevap

Nafile kendine çektirme azap

Geçirdim ordularım onulmaz hesap

Askerle doldurdum dağı, ormanı

- Osman Paşa der ki: Yoktur hazerim

Sanma ki Pilevne'yi teslim ederim

Sana asker vermiş, bana Hak kerim

Getirmem gönlüme mülk-i cihanı

- Rusiyeli der ki: Ey aklı zâyiî

Aldanıp boş yere etme dâvayı

Nasıl bir fend ile geçtim Tuna'yı

Emrime geçirdim Bulgaristan'ı

Page 218: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

212

- Osman Paşa der ki: Vermezem ara

Eğer Mansur gibi çekseler dâra

Nasıl geçtiğini bildim, ne çare

Sanma ki mertlikle aldın bu yeri

- Rusiyeli der ki: Çekilsin ordu

Kuşattım etrafın………..kurdu

Taraf taraf oldu kavgaya durdu

Asumâna çıktı darb-ı nâlânı

Osman Paşa der ki: Ey komu (?) düşman

Erişse semaya nale vü efgân

Bir ateş ettiler, titredi cihan

Misali gördüler âhir zamanı

Rusiyeli der ki: Vermeyin arâm

Ummazdım ki bunca telefat verem

O nasıl mert imiş, gelsin bir görem

Getirdin yanıma ol kahramanı

- Osman Paşa der ki: Benim er kişi

Düşmanın serine döker ateşi

Sahralar doldurdu kâfirin leşi

Akıttı çöllerde kan-u revânı

- Rusiyeli der ki: Lofça'yı aldım

Erzak yolun kesdim, asker dönderdim

Orhani'ye Sofya'ya kul ettim

Kesdim yollarını, her bir yanı

- Osman Paşa der ki: Çoktur yaramız

Tükendi cephane, yoktur çaremiz

Page 219: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

213

Bu gün içün doğurmuştur anamız

Getürmeyin gönlünüze gümânı

Ol Osman Paşa'dır dinin serveri

Karalar bağladı duyan ol eri

Böyle cenk olmadı adem'den beri

Felek aksine döndürdü devrânı

Osman Paşa halin olunca âgâh

Kan ağladı semâ, ol şems ile mâh

Ne kara günlere kaldık yâ ilâh

Harap etti felek ol gülüstanı

Kahbe felek zerre vermedi rahat

Çölden çöle düştü bu kadar ümmet

Kimisi nûş etti cam-ı şehâdet

Başımıza koptu Nuh'la Tufân'ı

Başımıza zindan oldu bu cihan

Evladın bıraktı, almadı cevher can

Oldu mahşer günü, kuruldu mîzan

Döktüler dîdeden yaş-u hicranı

Kimisi bıraktı mal-ü melâli

Kimisinin esir kaldı ayâli

Kimse görmemişdi böyle ahvâli

Her biri bir yerde tuttu mekânı

Lisana almadık böyle ezkârı

Ferâmuş eyledik sırr-ı Settâr'ı

Anda Hak verir bize belâ-kârı

Kişinin çektiği kendi noksanı

Page 220: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

214

Biz günahkâr kuluz, isyan bizdedir

Cefalara lâyık noksan bizdedir

Affeylesin Mevlâ, el'an bizdedir

Deffedelim kalbimizden Şeytan'ı

Bir usra, yusera olsa gerektir

Düşman ettiğini bulsa gerektir

Ehl-i İslâm ahdin olsa gerektir

Gün geçer, Hak geçmez, vardır zamanı

Aksine döndürdü devranı felek

Eğer düşünürsen dayanmaz yürek

Osman Paşa vasfın senâ ederek

Getirmem aynıma mülk-i cihanı

Vekil-i enbiya oldur ümmete

Hak zeval vermesin din-ü devlete

Serdâr-ı ekremdir her bir millete

Mihr-i kâinatın ol Süleyman'ı

Sene bin iki yüzde tahrîr ola

Doksan dörtte oldu bu ibreti

Belde-i Sofya'da Âşık Hıfzı'ya

Nazım ile söyledi bu destanı (Öztelli, 1976 :

393 – 397 ).

Sultan Hamit’in tahta çıkışını anlattıktan sonra onu öven şair, ardından

Plevne savaşını anlatır. Osman Paşa ile Rusyalı’yı karşılıklı konuşturur.

Cephanenin tükenmesi üzerine Osman Paşa’nın çaresiz kaldığını ama

savunmadan vazgeçmediğini anlatan Hıfzı, Rusya’nın Osman Paşa gibi mert

bir askeri çok merak ettiğini ve onun kahramanlığını kabul ettiğini dile getirir.

Page 221: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

215

3.25. ERMENİ AYAKLANMASI (1883) Aşık Ruhsatî, 1883 yılında Ermenilerin beylik sevdasıyla ayaklanması

üzerine aşağıdaki destanı söylemiştir. Ruhsatî İngilizlerin etkisiyle ayaklanan

Ermenileri şöyle eleştirmiştir : Tarih üç on iki de şeriatten geldi ses

Ermeniler ayaklandı ganimetten geldi ses,

Düşüp beylik sevdasına postu verdiler bütün.

Çoluk, çocuk, oğul, uşak masibetten geldi ses.

Kimisi can feda kıldı İngiliz yolunda,

Kimini verdi komitaya horuzattan geldi ses,

Kiminin yellendi burunu ırakının (rakının)

zoruyla,

Tahta hücum eylediler gururattan geldi ses.

Malûm oldu bunların gidişi gidiş değil.

Gözü baktı dili durdu hakıykatten geldi ses.

Murat aldı cana geldi ervahı embiyanın.

Hamdolsun elinin sahibi Muhammetten geldi ses

İnkâr etmediler haşa dediler suç bizimdir.

Müslümana sözümüz yok nasihattan geldi ses.

Şevketlimiz kadim olsun âfvetti kusurların

İâne, erzak buyurdu hükümetten geldi ses

Atalardan kalma cevap kul azar gelir kaza,

Bu sözlere iman eden tarikatten geldi ses.

İncil, Tevrat, Zeburda var mı beylik dâvası,

Zannım var Kur'an da da yok şeriatten geldi ses.

Page 222: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

216

Gerek beylik, gerek paşa âhirete faydası yok,

Fakirle etti muhabbet nur Ahmetten geldi ses

Herkes kendin ıslah eder sen karışma Ruhsati,

Kendi düşen ağlamaz hiç teb'ıyyetten geldi ses

( Aşkun, 1945 : 97 ).

İngilizlere güvenerek isyan eden Ermeniler’i “bunların gidişi gidiş değil”

diyerek yeren şair, pek çok Ermeni’nin İngiliz yolunda can verdiğini dile

getirir. Ancak “kul azar, gelir kaza” atasözünü hatırlatarak bunu hakkettiklerini

belirtir. Neticede yaptıklarından pişman olan Ermeniler’i hükümetin affettiğini

ve kendilerine erzak yolladığını ifade eden şair, beylik-paşalık gibi sevdaların

ahirete faydası olmadığını söyler. “Kendi düşen ağlamaz” diyen Ruhsati,

“herkes kendini ıslah eder” diyerek en iyisinin hiç karışmamak olduğunu

vurgular.

Ermenilerle ilgili Dülger Muharrem Usta’nın destanı ise şöyledir :

Sene bin ikiyüz çün doksan altı

Topladı kafirler yazdılar şirket

Leşker sevkettiler gecenin katı

Yapıştı yaftalar şadoldu millet.

Milleti Ermeni açtı bir alay

Aslı ham demirdir tutar mı kalay

Diktiler onbaşı, çavuş, miralay

Paşaları büyük şeytandan eşet

Eşet ahaliye bır ağı saçtı

Tehlikede durum orta karıştı

Kimi tevkif oldu kimisi kaçtı

Merhameti büyük affetti devlet.

Devletsiz servetsiz divana varın

Keşiş derki üç günecek sağalın

Page 223: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

217

Varın İngilizden bir beylik alın

Eğer verirlerse büyük müstenet.

Müstenet şiştiniz hem şımardınız

Bu sırada tutmaz oldu ardınız

İngilize şikâyete vardınız

İngiliz der bu ne hal bu keyfiyet

Keyfiyet kırdılar bizi meydansız

Kimi kanat kırdı kimisi cansız

Bin batman pastırma gitti çamansız

Sizgıt oldu çömleklere mücerret.

Mücerret vurdular bi garazına

Ahir uğrattılar zilmarazına

Duçar olduk derdin onulmazına

Etmediler zerre kadar merhamet

Merhamet etmezler gayri bir zaman

Paşa bakmaz halimize pek yaman

Üç gün kaldık ki kilisede perişan

Eğer alır isek bir büyük ibret.

İbret yarelere gelir merhemler

Turaba göl oldu dökülen demler

Aslı nesli belli biraz ademler

Yüzümüzden çekti haylice zahmet.

Zahmet çekip sonra oldular pişman

Gösterin gidelim bize bir mekan

Mallarımız yağma haneler viran

Baykuşlar ötüyor saat bu saat.

Page 224: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

218

Saat bu sözleri bilenleri çok

Uyur yılan uslu duranlardan kork

Gavur bastı diye çaldılar bir...

Böyle vermiş mürşitler icazet.

İcazet alanlar oldu çöl beği

Ölenlerin tükenmiştir kepeği

Öldürene sürüdürler köpeği

Bu bir darbimesel söylenir elbet.

Elbet Osmanlıda sahip kıran çok

Çoluk çocuk kaldı hep boynu buruk

Biz ettik biz bulduk bahanemiz yok

Hele şükür cüz’i oldu sahamet.

Sahamet çok oldu mecruhlar yatır

Ne ülfet muhabbet ne kaldı hatır

Ellerinde kama sapı kör satır

Bundan kurtulanlar gayri selamet.

Selâmet yasını biz kırk gün tuttuk

Alış veriş kari kisbi unuttuk

Laf ilâzim değil biz hapı yuttuk

Nasip imiş geldi buldu bu kısmet.

Kısmet bizim imiş size ne oldu

Ferik Liva paşa arayı buldu

Büyük, küçük hacı hoca yoruldu

Allah razı olsun ettiler gayret.

Gayret ilaç olur viranlar mamur

Efendide kerem kuldolur kusur

Page 225: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

219

Cümlenin kusurun affeder Gafur

1313 de bitti bu sohbet.(Kalkan,1988 : 57-58 ).

Ermeniler’in ayaklanması üzerine yaşanan olayları anlatan şair, tüm

bunlara rağmen merhameti büyük olan devletin kendilerini affettiğini anlatır.

İngiliz kışkırtmasıyla şımaran Ermeniler’e gidin beyliğinizi İngilizler’den alın

diyerek seslenir. Sonuçta Ermeniler’in “biz ettik, biz bulduk” diyerek pişman

olduklarını, olayların böylece yatıştığını ifade eder.

3.26.TÜRK – YUNAN SAVAŞI (1897) Girit adasını almak isteyen Yunanlılar, buradaki Rumları sürekli

kışkırtıyorlardı. Bunun üzerine Osmanlı Devleti 17 Nisan 1897’de

Yunanistan’a savaş ilan etti. Osmanlı ordusunun kumandanı Müşir Ethem

Paşa’ydı. Balkanlarda Yunanlılar, Osmanlıları epey uğraştırdı. Şiddetli

muharebeler sonunda Osmanlı Devleti galip geldi. Neticede İstanbul

antlaşması imzalandı. Aşık Mehmet işte bu savaşla ilgili şu destanı söylemiştir :

Camide okunur Kuran-ı Kerim

Deyip Bismillâhürrahmanürrahim

İşin âsan eder Vallahülâzim

Her kim evvel ana ismi Hüdayı

Dinleyin ehibba edeyim beyan

Dillerde daima söylensin heman

Bin üç yüz on dörtte bilin ki tamam

Yunaniler ile olan kavgayı

Daim kahbelikle çıkar meydana

Eşkiyadır diye eder bahane

Kadın erkek demez kasdeder cana

Hiç mi düşünmezler gani Mevlâyı

Page 226: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

220

İptida Giride bir parmak vurdu

Miralay Vasoyu kumandan koydu

Cezire usatı bunlara uydu

Şüphesiz anlar da bulur belâyı

Devletlere hemen haber erişti

Cümlesi hep birden telaşa düştü

Harb sefineleri çabuk yetişti

Abluka ettiler hemen adayı

Toplandı adaya hep ecnebiler

Kanı akmasın diye çok cehdettiler

Vasoya buradan çık git dediler.

Arttırdı bilâkis o da kavgayı

Vasoya nasihat hiç kâr etmedi

Fenalıklarından hiç vazgeçmedi

Henüz oradadır çıkıp gitmedi

Lakin kaptırmazlar hazır lokmayı

Yunaniler kat'an karar verdiler

Hayır yok Giritten bize dediler

Hudut boylarına yüz çevirdiler

Bak şimdi yediler tatlı helvayı

Hududu boş sandı bu serseriler

Açlık susuzluktan canları inler

Görsünler vahşilik anları neyler

Taciz eylediler bütün dünyayı

Giriştiler hudut tecavüzüne

Page 227: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

221

Cesur görünmeye halkın gözüne

Nasıl çıkacaklar dünya yüzüne

Şiddetli gördüler müdafaayı

Pek çok tecavüze cüret ettiler

Hayli leş bırakıp geri gittiler

Kaçarken birbirin sürüp ittiler

İslâmlar arkadan çekti yuhayı

Hüdayı lemyezel haksız iş yapmaz

Mazlumların ahın yerde bırakmaz

Yakında gösterir pek çok uzatmaz

Bir anda mahveder kavmi a'dayı

Padişah tahtında çok sabır etti

Elbette bu sabrın vadesi gitti

Umum kumandana irade gitti

Görsünler düşmanlar şimdi kavgayı

Çün asker işitti emrü fermanı

İradei halifei zişanı

Cümlemiz oluruz onun kurbanı.

Diyerek ömrüne etti duayı

Beş Rumi Nisanda harb ilân oldu

Düşmanların yüzü sararıp soldu

Yunan askerleri acep ne oldu

Firar edip terk ettiler ovayı.

Ol saat çalındı hücum borusu

Osmanlı askeri arslan yavrusu

Eğer isterseniz sözün doğrusu

Page 228: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

222

Bunlara lâyıktır demek fedai

Her taraftan girişildi kavgaya

Otuz altı saat sırtı sıraya

Top tüfenk sesleri çıktı semaya

Zâbitler kesmedi hiç kumandayı

Ethem paşa geldi meydanı harbe

Askere buyurdu korkmayın asla

İstirahat edin var asker burda

Teneffüs ediniz biraz havayı

Asker dedi Paşam rica ederiz

Biz cengü cidalde rahat ederiz

Ölür isek dahi helâl ederiz

Bizler almalıyız iş bu tabyayı

Gelirken anamız, eyledi nida

Iyallerinize edin elveda

Yavrularınızı gözetsin Hüda

Allah açık etsin sizlere rahı

Ömrümüz var ise yine geliriz

İnşaallah sizi hep sağ buluruz

Ya şehit veyahut gazi oluruz

Hemen biz bu yolda olduk fedaî

Babalarımızın öptük elini

Kimimiz bıraktık taze gelini

Bu devlet uğrunda verip serini

Canlar atıp geldik bizler burayı

Page 229: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

223

Böyle söyleyerek, hep vedalaştık

Hududa gelince bunca dağ aştık

Düşman kurşununa sînemiz açtık

Biz hiç düşünmeyiz artık dünyayı

Yaşasınlar şeci arslan askerler

Cessur kahramanlar eroğlu erler

Şecaatlerinden titriyor yerler

Edelim onlara hayır duayı

Hayri paşa eder haydi ileri

Gün bugün evlatlar kalmayın geri

Memnun eyleyelim Hak Peygamberi

O emir kılmıştır bize kazayı

Bir taraftan Neset paşa fırkası

Bulunduğu mevki hudut ortası

Göründü karşıdan düşman noktası

Verelim düşmana şimdi cezayı

Memduh paşanın da çoktur gayreti

Görenlerin mutlak artar hayreti

Bir başka kuvvettir Hak din kuvveti

Tarumar ettirir bütün a'dayı

Hakkı paşa daim gözetir hakkı

Hatırdan çıkarmaz Cenabı Hakkı

Yedirir askere güzel erzakı

Gayreti tuttu kubbei minayi

Haydar paşa dahi veziri sadık

İsmi müsemmaya hem de mutabık

Page 230: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

224

Askeri kendin düşmüş muvafık

Hatırdan çıkarmaz Ulu Mevlâyı

Gazi Osman paşa hem Ethem paşa

Nüfuzları geçer dağlarla taşa

Korkmaz bu arslanlar salar ateşe

Memnun eylediler bütün dünyayı

Erkânı harbler de hep gider önde

Fenni harble çektik düşmana perde

Sıkıştırdı asker hem üç dört yerde

Aldık ellerinden biz Tırnavayı

İleride bütün süvari kolları

Muayene etti bütün yolları

Dehşete gelirdi gören bunları

Toz duman ettiler bütün ovayı

Az uzak durdular Yenişehirden

Piyadeler dahi geldi geriden

Arş ileri etti cümlesi birden

Kaçtı Yunaniler bıraktı orayı

İstikbale çıktı ordaki Türkler

Birlikte Rumlarla hem Yahudiler

"Buyrun buyrun" diye davet ettiler

Çok ettiler Yunaniden şekvayı

İnayeti Rahman yetişti bize

Üçlerle yediler hem kırklar bile

Birlikte girdiler Yenişehire

Şükür fetheyleyip diktik bayrağı

Page 231: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

225

Mehmet acizleri söyledim yani

Lisanı acz ile işbu destanı

Kusurum bilirim çoktur noksanı

Görünüz fakiri affe sezayi (Bayrı,1956 :49- 54).

Yunanlıların, Osmanlı sınırlarını sürekli taciz ettiğini ve her seferinde

arkasında pek çok leş bırakarak kaçtığını ifade eden şair, Osmanlı

padişahının artık sanrının kalmadığını ve savaş kararı aldığını belirtir. 1897

yılının Nisan ayında savaş başlar. Osmanlı ordusunun korkusuzca

savaştığını dile getiren şair, savaşta önemli başarılar elde etmiş olan Hayri,

Neşet, Memduh, Hakkı, Haydar, Ethem gibi paşaları över. Osmanlı

Devlet’inin galibiyeti ile savaşın sonuçlandığını dile getirerek destanını bitirir.

Page 232: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

226

IV. BÖLÜM

4.KÜLTÜREL VE İLETİŞİMSEL BELLEĞİN İCRACILARI OZANLARIN DİLİNDEN XIX. YÜZYIL SOSYAL OLAYLARI

Halk şairleri devirlerindeki sosyal bozuklukları her yönüyle ele almışlar

ve bu durumu eleştirmişlerdir. Bu açıdan devirlerine ayna tutan şairlerin

tespitleri mühimdir.

4.1. Devri Eleştiren Şiirler Aşık Zehrî de devrindeki insanları eleştirmiş, zamanın bozulduğuna

değinmiştir. Aşık Zehrî, devrini anlatırken yüzsüz insanların çoğaldığını,

zengin insanların merhamet etmediğini belirterek; bereketin kalmadığını,

rahmetin kesildiğini dile getirmiştir. Zamanın bozukluğundan şikayet etmiş,

kötülerin çoğaldığını, iyilerin ise azaldığını, insanların dinden uzaklaştığını

anlatmıştır :

Huda hıfzeyle çoğaldı yüz-süz

Sefil çok can hem yetim öksüz

Merhamet yok bayde şeker etmez müflüs

Ümidin giderme ilâcın ara

Halkı alem düştü dağ ile taşa

Sıbyanlar yatsunlar bakmaz kumaşa

Yardım et yarep dini İslâm şaşa

Almazsın bizleri bir an nazara

Eskiden söylenür vermesün kıymet

Kalmadı bereket kesildi rahmet

Yer yüzünden kalktı yoktur muhabbet

İtibar kalmadı okur yazara

Page 233: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

227

Anlarda kendinin kadrini bilmez

Bizim ulemaya cühelâ gelmez

Düşkün kişilerin hiç yüzü gülmez

Mevlâm bizi selâmete çıkara

Kimseler görmemiş böyle bir sene

Çok gelmiş böyle olmamış yine

Bozuldu zemane aksine döne

Çok metahlar çıktı mutlak pazara

Neden geçmez oldu yarabbi niyaz

Çoğaldı kötüler zannım iyi az

Abdest almak bilmez ne kılar namaz

Suratı çoğalttı bâtıl kefere

Fıkaranın yoktur ekmeği aşı

Yer oldular otu toprağı taşı

Binikiyüz altmışbir sene başı

Yaklaşdı bin altmış ikiye vara

…. (Akca, 1940 : 96 - 98)

Acaip bir zaman içinde kaldık diyen Aşık Zeminî, yaşadığı devirde,

insanların dinden uzaklaştığını bu nedenle hiçbir şeyde bereket kalmadığını

belirtmiştir:

Bir acaip zaman içinde kaldık

Belâ sitem gelir hep ive ive

Züğürtlük dert ile hayıra daldık

Biz dilenci olduk paralar civa

Ekserisi terk eyledi namazı

İbadet itaat naz u niyazı

Ekmek tavşan oldu biz olduk tazı

Yorulduk yoşulduk hep kova kova

Page 234: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

228

Hak sahibi gelir başa derilir

Yaka paça mahkemeye varılır

Ne matlubat biter ne borç verilir

İş böyle giderse com kara deve

Eski bereketler bilmem ne oldu

Cemi-i mahsulat sarardı soldu

Kahve şeker tütün bahasın buldu

Zeminî muhtaçtır bir çakım kava (Oğuz, 1994

: 161-162)

Devrindeki bozukluklardan şikayet eden bir diğer aşık ise Aşık

Gedaî’dir. Halkın canından bıktığını, her yanın münafık dolduğunu, evladın

babasına itaat etmediğini, insanların dinden uzaklaştığını, insanî değerlerin

azaldığını belirten Gedaî,aşağıdaki destanıyla devrini çok güzel betimlemiştir

:

Vasf-ı İstanbul

Hayrola her yandan şerler uyandı

Gayri şad olmanın zamanı geçti

Bütün ha1k-ı cihan candan usandı

Herkes sağlığından kesti gümanı

Rical ü kibardan kalktı inayet

Evlat babasına etmez itaat

Galiba yakındır ruz-ı kıyamet

Her taraftan zahir oldu nişanı

Günden güne halk-ı cihan bozuldu

Nefs-i emmareye cümle kul oldu

Türlü musibetlik kemalin buldu

Mevla ıslah etsin gafil insanı

Page 235: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

229

Gittikçe çoğaldı münkir münafık

Akıbet oldular lanete layık

Kan ağlar hep âlem diyen yok yazık

Zalimler zulm ile yıktı cihanı

Kani din sahibi ol Müslümanlık

Kande kaldı ol evvelki insanlık

Zahir oldu nice nice isyanlık

Yalın ayak kaçırdılar şeytanı

Lut kavmine okuyalım lanetler

Nice zahir oldu bu alametler

Yalınız evlerde kaldı avretler

Bütün halk-ı cihan sever oğlanı

Havas da havai ayş ü işrette

Gezerler daima zevk ü sohbette

Bırakmış işini herkes gıybette

Derki şöyle yapmış falan filanı

Kimi yankesici kimi kumarbaz

Şimdi doğru adam kaldı azdan az

Tuttukları İşler Hakk'a yaramaz

Bıraktı cümlesi rah-ı Rahman'ı

Asi olup günden güne azarlar

Şeriatın ahkamını bozarlar

Bütün Fransızca okur yazarlar

Kimse lisanına almaz Kuran'ı

Dam-ı tezvir oldu bab-ı şeriat

Page 236: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

230

Kande kaldı ol ahkâm-ı hakikat

Cümlesi kanuna eyledi biat

Geri kaldı Hakk'ın emr ü fermanı

Herkes endamına verir ziyneti

Baştan çıkardılar bütün milleti

Batırdılar gitti din ü devleti

Bozuldu Resulün yolu erkânı

Muhtac oldu âlem bir lokma nana

İş kaldı Mehdi-i sahip Kuran'a

Ön alınmaz gayri çıktı meydana

Bir alay süfeha din kalpazanı

Kande etsin haklı hakkını dava

Rüşvetsiz hiçbir iş görülmez asla

Ayaklar altında kaldı fukara

Asûmana çıktı ah ü figanı

Kimse bilmez bu ne haldir ne esrar

Bir amel işleyen yok Hakk'a yarar

Hızır'ın başından külahın kapar

Şimdi halkın para dini imanı

Bakmaz oldu fukaraya ağniya

Acımaz yüreği can gözü ama

Bütün sadra geçti cahil cühela

Sen kimden umarsın lutf u ihsanı

Nazar kıl alemden ibret al ey can

Çevirir çarkını aksine devran

Gürcü tüccar oldu dellal bezirgân

Page 237: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

231

Hâr meskeni oldu deri bostanı

Ya mani ya şarkı okur geçenler

Kimi tambur çalar beste heceler

Bir saz alıp şair oldu niceler

İmtihana çeker sahip-divanı

Kimi derviş olur başında kûlah

Tarikat sırrına değildir âgâh

Bulursa bir dergâh uğrarsa nagâh

Keramet gösterir basar yalanı

Kalmadı hiç şimdi mürşid-i kâmil

Hep ehl-i masiva ziynete mail

Hak rızası için el açan sail

Kande ola bulur bir lokma nanı

Şeyhler harir kaplı giyerler samur

Terk-i dünya olan böyle mi olur

Halka-yı tevhide gör nice alur

On beş yaşındaki taze civanı

Şimdiki dervişlik cümlesi taklid

Sim ü zer içindir çektikleri vird

Âlemi kaydından eyleyip resid

Hak'la hak olanlar ararlar kanı

Âlimler ilmiyle eylemez amel

Hiç yıkılan bina tutar mı temel

Âlemde söylenir bu darbımesel

Ölecek hastanın olmaz dermanı

Page 238: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

232

Gerçi bu dünyanın revişi hoştur

Gelip geçer ömrün hilesi boştur

Can kafesten uçar sanki bir kuştur

Akıbet terk eyler bu can insanı

Sana cani dünya baki mi kalur

Bir gün emanetin sahibi alur

Ruh bedenden çıkar ten türab olur

Bir zaman beklersin hâk-ı yeksanı

Vakit tamam olur kopar kıyamet

Cihan ıssız kalır haylice müddet

İsrafil Sur'unu üfler nihayet

Kurulur bir azim mahşer divanı

Cemmolur bir yere hep halk-ı cihan

Anda nadim olur eyleyen isyan

Yaz binde birini çekemez mizan

Süreler cahime ehl-i isyanı

Zamane melekler elinde zincir

Takar asilerin boynuna bir bir

Nar-ı cehennemde kalırlar esir

Sorma ah eyleyip kan ağlayanı

Hakk'ın divanında şefiülmahşer

Yaz sürap dergâha ümmetin ister

Elbet mücrimlere şefaat eyler

Affeder Mevla'nın çoktur ihsanı

Gelir mümin olan Resul katına

Ezel tabı imiş tahiyyatına

Page 239: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

233

Livaülhamd sancağının altına

Cemmolup ederler şükr-i mennanı

Eyleme pirsin sen dünyaya heves

Ahrete tedarik etmekte herkes

Bırakma dilinden Hakk'ı bir nefes

Hak yoldaş eylesin sana imanı

Akil ol terk eyle bu dehri fani

Ecel sefinesi açtı yelkeni

Hayr ile yad etsin Gedai seni

Okuyup dinleyenler bu destanı (Zelyurt, 1989:

84-87 )

Yaşadığı devrin bozukluklarını oldukça çarpıcı bir şekilde dile getiren

bir başka şair ise Aşık Sümmani’dir. İnsanların ahlaktan uzaklaştığını,

kimsede namus kalmadığını belirten şair; bu işi ancak “gökteki Hünkâr” yani

Allah düzeltebilir demiştir :

Dinleyin vasfedem devranı demi

Cihan halkı şimdi hep dara kaldı

Değilsin müneccim bulunma zanda

Neden fehmedersin dildare kaldı

Milletse ahlaktan hep oldu beri

Kimsede kalmadı namus eseri

Bir dahi bozuldu çarhın çenberi

Düzeltmek gökteki hünkara kaldı .

Hanidir hürriyet hani mürüvvet

Kimi der adalet kimi müsavat

Herkes kendi fikrin eyler rivayet

Page 240: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

234

Akıldana kimse kenara kaldı

Elbet baş gösterir sahib-i zaman

Ta burc u eflaka dayandı efgan

Camdan azat olan sabi vü sıbyan

Onlar da ağladı hep zara kaldı

Âleme bu günler düştü bir fırsat

Hep tarihler doldu oldu işaret

Milletin özünden yetişe himmet

Bizi şad eylemek Settar'a kaldı

Sümmani der akar bu çeşmim nemi

Sermaye ettiler millete gamı

Millete aydınlık derdin merhemi

Bizi halk eyleyen Gaffar'a kaldı (Zelyurt, 1989 :

100)

Zamane insanlarının kurnazlığından, hilekarlığından yakınan Tokatlı

Nuri, insanları yolunacak kaz gibi gören bu insanlara kanılmamasını salık

vermiştir :

Zamane hubuna meylini verme

Kışın zemheride yaz eder seni

Hakikatlı sanıp sakın inanma

Ganilik vaktinde hazzeder seni

Merhaba demeden eksik buyurur

Senden alır gayrilerin doyurur

Yahşi yahşi sim û zerden ayırır

Sanki yolunacak kaz eder seni

Nuri sen söylesen fakirliğini

Zira hiç anlamaz tıkırlığını

Page 241: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

235

Eğer fark ederse cıbırlığını

Her gün eğlenecek saz eder seni (Zelyurt,

1989 : 281)

Biraz bahsedeyim ehl-i zamandan diyen aşık Seyranî, devrindeki

çarpıklıklara değinerek; iyilerin değer kaybettiğini, kötülerin ise rağbet

kazandığını ifade etmiştir. Devrinden şikayet eden aşık, insanlarda ar namus

kalmadığını, sarhoşların çoğaldığını belirtmiş, “hep sadra geçti köpekler”

ifadesiyle sadrazamları da sivri bir dille eleştirmiştir :

Asırda acaip işler çoğaldı

Bilmem bu işleri kimler ediyor

Dünyayı hep rezil köpekler aldı

Gelen ümeraya karşı gidiyor

Biraz bahsedeyim ehl-i zamandan

Yahşiler aşağı düştü yamandan

Aralık itleri olmuş kumandan

Uyuz it kurtlara kumand(a) ediyor

Buğday unu beğenmiyor köpekler

İplikten aşağı düştü ipekler

Hep sadıra geçti itler köpekler

Hanedan ayakta hizmet ediyor

Koltuk kılı fark olmuyor sakaldan

Tüccarlar aşağı indi bakkaldan

Aslanlara çoban düşmüş çakaldan

Şimdi aslanları çakal güdüyor

Mekteple medrese ortadan kalktı

Meyhane kerhane ortaya çıktı

Ar namus denen şey ortadan kalktı

Page 242: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

236

Şimdi kişi bildiğine gidiyor

Sarhoşlar çoğaldı kalmadı ayık

Bu asra böylece haller de layık

Müzevirin, adı muhbir-i sadık

Şimdi kişi bildiğine gidiyor

İsimlerin tebdil etsem satılmaz

Cisimlerin tahvil etsem zat olmaz

Altın eğer vursan eşek at olmaz

Şimdi kişi bildiğine gidiyor

Şahinler yurdunu tuttu yarasa

Baklava yerine geçti pırasa

Şimdi rağbet deyyus ile terese

Zamane bunlara rağbet ediyor

Boy kürkünü beğenmiyor köçekler

Babasına akl öğretir cücükler

Yumurtadan burnu çıkan çocuklar

Horoz oldum diye cık cık ediyor

Küçükler büyüğe çorap giydirir

Tatlıyı insana acı yedirir

Seyrani zamane böyle dedirir

Şimdi kişi bildiğine gidiyor (Zelyurt, 1985:.297-

298 )

Öyle bir zamana geldik ki diyerek, yaşadığı zamandan şikayet eden

Aşık Yahya, insanlar arasındaki yaşayış farkını dile getirmiştir. Kiminin çok

zengin olduğu ve refah içinde yaşadığını, kiminin ise fakirlikten perişan

Page 243: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

237

olduğunu, yiyecek ekmek bulamadığını ifade eden şair, böyle bir ortamda

yaşanmaz demiştir :

Öyle bir zamana geldik ki şimdi

Her biri bir güna halin içinde

Kimisi bahçede safayı sürer

Kimi koyun güder çölün içinde

Kimisi dünyanın zevkini bilmez

Kimi fukaralıktan bir şey görmez

Kimi ekmek parasını bulamaz

Kimi boy(u)na kadar malın içinde

Kimisi alemin sözüne kanmış

Kimisi merhamet çok olur sanmış

Kimi rençberlikte sıcaktan yanmış

Kimi has bahçede gülün içinde

Na çare böyleymiş bizim de kader

Dünyanın ahvali hep böyle gider

Kimisi köylerde çerçilik eder

Kimisi yağ ile balın içinde

Kimisi Allah'ın emrini tutar

Kimi kaygusunu üstünden atar

Kimi muhtekirdir biri bin satar

Yaşanmaz böylesi halkın içinde

Destisin koysun da pınardan dolsun

Aşık Yahya sözün burada kalsın

Dünyanın malları hep onun olsun

Bir gün çıplak gider salın içinde (Zelyurt, 1989

: 323)

Page 244: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

238

Ahir zamanın geldiğini belirten Aşık Ruhsati, bu devirde merhametin

kalmadığını, adaletin yerini ise zulmün aldığını ifade etmiştir. Dünya ıslah

olmuyor, fukaranın yüzü gülmüyor diyen âşık bu durumdan duyduğu

üzüntüyü dile getirmiştir :

Bir vakta erdi ki bizim günümüz

Yiğit belli değil mert belli değil

Herkes yarasına derman arıyor

Deva belli değil dert belli değil

Fark eyledik âhir vaktin yittiğin

Merhamet çekilip göğe gittiğin

Gücü yeten soyar gücü yettiğin

Papak belli değil börk belli değil

Adalet kalmadı hep zulüm oldu

Geçti su baharın gülleri soldu

Dünyanın gidişi acayip oldu

Koyun belli değil kurt belli değil

Başım ayık değil kederden yastan

Ah ettikçe duman çıkıyor festen

Harâba yüz tuttu bezm-i gülistan

Yayla belli değil yurt belli değil

Çarh bozulmuş dünya ıslah olmuyor

Ehl-i fukaranın yüzü gülmüyor

Ruhsatî’de dediğini bilmiyor

Yazı belli değil hat belli değil (Behram, 2001:

79)

Page 245: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

239

Dünyanın çürümüşlüğünden yakınan Dadaloğlu, zulmün arttığını,

alimlerin bile bozulduğunu dile getirmiştir :

Yedi iklim dört köşeyi dolandım

Meğer dünya her tarafta bir imiş

Ben dünyayı Al'Osman'ın sanırdım

Meğer dünya dört sultanlık yer imiş

İrili ufaklı insan piç oldu

Onlar doğdu geçinmesi güç oldu

Altı arap atlı şahbaz nic'oldu

Mamur sandım yalan dünya çürümüş

Okuttuğun tutmaz oldu alimler

Kalktı da kitaptan arttı zulümler

Terlemeden mal kazanan zalimler

Can verirken soluması zor imiş

Dadaloğlu'm der ki sözüm vasiyet

Benim sözümü dinleyene nasihat

Besmelesiz kazanılmış piç evlat

O da dünyada ziyankar imiş.( Yağcı, 1996 :

204)

Dünyada muhabbetin kalmadığını, kimsenin garibanın halinden

anlamadığını belirten Kâmili, düşküne itibar eden yok diyerek kimsenin

dengini bulamadığından yakmıştır :

Muhabbet kalkmış dârı dünyada

Garibin halinden bilen yoğimiş

Kimsem yok halim edem ifade

Göz yaşımı burda silen yoğimiş

Page 246: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

240

Candan muhabbetlim der bak şaşkına

Kaydoldum gelmeğe yılda beş güne

İtibar yok imiş asla düşküne

Şimdi yâr olana ölen yoğimiş!

Dost yoluna koymuş iken serini

Düştü deyu terkeder mi yârini

Şu dünyada herkes kafadarını

Arasa da bir dem bulan yoğimiş

Kâmilî der dost bağında güllenen

Kokulatmaz şu cihanda dillenen

Hiç bulunmaz hali ile hallenen

Ya ağlayıp yahut gülen yoğimiş ( Güney, 1958

: 56)

Aşık Kâmili, bir diğer şiirinde yine devrindeki insanlardan yakınmış ve

dünyada merhametin kalmadığını, haram ile helâlin birbirine karıştığını, her

geçen gün sıkıntıların arttığını belirtmiştir :

Eflâtun sağ olsa Lokman dirilse

Derdimize derman bulunmaz oldu

Çektiğimiz belalardan sorulsa

Saymağa da zaman bulunmaz oldu

Vurdu felek bu sineme bir neyze

Cefa ile geçti vah ömrümüze

Hükmile bir çare bulmağa bize

Bir âdil Süleyman bulunmaz oldu

Bilmem ezel böyle midir irade

Kendini kayıran yoktur karada

Page 247: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

241

Haline bakıp da dârı dünyada

Rahmeder bir insan bulunmaz oldu

Tükendi kalmadı «öteberi»n de

Merhamet yok ne ağda ne «bey» de

«El’aman, bir lokma, öldüm!» desen de

Bir sahibi ihsan bulunmaz oldu

Kamilî'm!. Artıyor gün güne melâl

Doldururlar küpe haram ü helâl

Allaha halimiz işte arzuhal

Dertlilerle nâlân bulunmaz oldu (Güney, 1958 :

57)

Günden güne zamanın bozulduğunu ifade eden Aşık Lütfî, bunu

devrin insanlarından anlamanın mümkün olduğunu dile getirmiştir. Fesatlığın

arttığını, alemin yoldan çıktığını belirten şair, “çeşme baştan bulanık

vaktimizin şah u sultanına bak” diyerek yönetimi de sert bir üslûpla

eleştirmiştir :

Ey gönül bu pende kulak ver hele

Üstadı kâmilin erkanına bak.

Sakın Gillûgışi getirme dile

Yalınız ârifin irfanına bak

Evvelâ mecaze olunca mail

Sonra hakikate olursun nail

Var ise başında zerrece akil

Erenlerin merdü merdanına bak

Bulmak ister isen bu derde ilâç

Erbabı kemali eylersin sertaç

Gafil olma hemen can gözünü aç

Page 248: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

242

İbret ile çerhin devranına bak

Sular gibi nehri hebaya akma

Gerdanına bendi alâmı takma

Nasın istediği a'male bakma

Başın kurtarmanın imkânına bak

Halkın mabeyninde ülfet kalmadı

Bezmi sefasında sohbet kalmadı

Kimseden kimseye şefkat kalmadı

Vaktiyle derdinin dermanına bak

Hak indinde birdir bahr ile sahil

Kimini şah eyler kimini sail

Kimin mecnun etti kimini âkil

Allahın kudreti fermanına bak

Evvel bu hasaret etmezdi zuhur

Yine bizden zuhur etmede kusur

Halkı âlem oldu fitnei fücur

Seyreyle âdemin seyranına bak

Ayinei âlem manzurumuzdur

Hem amellerimiz mazmurumuzdur

Çektiğimiz kendi kusurumuzdur

Kamu halkın cürmü isyanına bak

Nahnü kasemnayi bilip inansa

Kısmete rızayla Hakka dayansa

Bir âdem ziyade giyse kuşansa

Derler şu teresin unvanına bak

Page 249: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

243

Bazı âdem var ki ziyade tezvir

Her ne işitirse etmede ta'zir

Hasud olma Mevlâ sana da verir

Tevekkül ol Hakkın ihsanına bak

Hepimize kuyu kazılmaktadır

Hayrü şer cümlesi yazılmaktadır

Günden güne devran bozulmaktadır

Fikreyle zamanın insanına bak

Kimin etti cahil kimin ülema

Kimin etti gani kimin fıkara

Kimin fasik kimin etti süleha

İncil, Zebur Tevrat, Furkanına bak

Hak ruzi cezayi edince ızhar

Bayü geda olur anda aşikâr

Gani fakir cümle beyana çıkar

Hakkın sıratına mizanına bak

Fısku fesat cari olup akmada

Gittikçe bu âlem yoldan çıkmada

Seri kârda olan bina yıkmada

Vücuhi beldenin âyânına bak

İlme amel eden ülema yoktur

Belâya sabreden fıkara yoktur

Başımızda âdil vüzera yoktur

Asrımızın mirimiranına bak

Bağıban gafletten olsa uyanık

Elin uzatamaz bahçeye sarik

Page 250: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

244

Meşhur sözdür çeşme baştan bulanık

Vaktimizin şahü su1tanına bak

Lütfîya destanın görecek gözler

Bir kere işiten bir daha özler

Sana lazım değil bu gûna sözler

Çekil bir köşye seyranına bak (Bayrı, 1956 :

46 – 48)

Asrın insanlarını eleştiren Erzurumlu Emrah, gelecek kuşaklara öğüt

vermiştir. Merhametin ve insanlığın kalmadığını belirten şair, bilgili insanların

köşeye çekilmesinden ve örnek alınacak kimsenin kalmamasından

yakınmıştır :

Hileye yüz tuttu asırda insan

Mürüvvet merhamet hürmet kalmadı

Fısk ile âlûde oldu âbidan

Cihanda bir temiz tıynet kalmadı

Herkes mail oldu süse ziynete

Erenler çekildi künc-i vahdete

Bir ehil gelmiyor sadr-ı devlete

Feyz alacak sahib-himmet kalmadı

Bu pendim uşşaka olsun yâdigâr

Dâim fitne fesad oldu âşikâr

Cümlemiz hıfz etsin ol perverdigâr

Pâk-i dâmen ehl-i iffet kalmadı

Gafletle geçirme ömrünü Emrah

Kime arzedersin halini Emrah

Hâle tebdil eyle kalini Emrah

Page 251: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

245

Seni gûş edecek şefkat kalmadı (Ural, 1984 :

63 – 64)

Devrin insanlarını ve kötü yönetimini eleştiren Ruhsati, insanların

dünya hayatına ilgi gösterdiklerini ve dinden uzaklaştıklarını, kadıların ve

müftülerin işlerini iyi yapmadıklarını dile getirmiştir:

Zamanenin mahlukatı

Bütün dünyaya düşmüşler.

Ederler dinini yağma,

Mülkü davaya düşmüşler.

Nisalar (bayanlar) açık gezerler,

Cehennemden od üzerler,

Melekler günah yazarlar,

Âkiller zâbe düşmüşler,

Kadı işi yarım görür,

Hükümetler baştan savür,

Bazı müftü fetva verir.

Kuru fetvaya düşmüşler.

Kitaptan kaçan ürkekler,

Cehennem yolu bekler,

Müminim deyu erkekler,

Acep sevdaya düşmüşler.

Ruhsat bu ne dolaşıklar,

Karardı yanan ışıklar,

Bu derdi çekmez âşıklar,

Varup Mevlaya düşmüşler ( Aşkun, 1945 : 98)

Ruhsatî, yaşadığı devrin ahir zaman olduğunu belirtmiş, artık

Mehdi’nin zamanı geldi demiştir. Musibetlik, fesatlık gibi fenalıkların arttığını,

Page 252: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

246

hiç kimsede din iman kalmadığını ifade etmiş, dünyanın tadının kalmadığını

dile getirmiştir :

Erişti nevbahar oldu,

Şeyda bülbül figanda hep

Deli gönül cuş eyledi,

Dağlar başı dumanda hep

Şaşırdık haftayı, ayı

Doldurduk biz de çileyi,

Yarabbi bir sahip iyi

Bütün âlem gümanda hep.

Mürtekip aldı cihanı,

Kimde arıyon imanı,

Ehli hakkın yanar canı,

Geda olan amanda hep.

Fesat kazanları kaynar,

Allah Allah yer, gök oynar,

Sabreyle gör hudâ neyler,

Melekler de gümanda hep.

Mehdinin zamanı geldi,

Musibetlik kemal buldu,

Yetmiş iki millet doldu,

Bihakkın yer tufanda hep.

Sürüye çoban kalmadı,

Damarda hiç kan kalmadı,

Din garip, iman kalmadı,

Yazılmıştır kur' anda hep.

Page 253: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

247

Doğru söylemiyor nâip,

Herkes zamaneye tâlip,

Eğer bulunmazsa sâhip,

Lezzet bulmam cihanda hep.

Sen ne ararsın Ruhsatî,

Geçirme elden fırsatı,

Kıyâmetin alâmeti,

Yarın görün divanda hep( Aşkun, 1945 : 100 –

101 ).

Sosyal konulara çok duyarlı olan Aşık Ruhsatî, yine bir diğer şiirinde

dünyanın temeli yitti demiş, zamanın bozukluklarını anlatmıştır. Ardından

geçinmenin zorlaştığını, kadınlarda şeref kalmadığını belirterek “yana yana

tütün oldum” demiştir :

Dünyanın temeli yitti

Geçinmesi çetin oldu

Fukaraya gün kalmadı

Mürtekipler metîn oldu.

Kime edersin riayet

Ne derman kaldı ne takat

Nisalarda yok şerafet

Elekçiler hatun oldu.

Aksine yazmam hattı,

Böyledir dünyamız zatı,

Bu derdi çekemez Ruhsatî

Yana yana tütün (duman) oldu ( Aşkun, 1945 :

106).

Page 254: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

248

Ruhsatî bir diğer şiirinde yine ahir zamanın geldiğini ifade etmiş, bütün

alâmetlerin göründüğünü belirtmiştir. Ardından nerdesin ey Mehdî diyerek

artık Mehdî’nin gelmesini istemiştir :

Ey gönül âyanı devlet içre himmet kalmadı,

Kimden umarsın vefa ehli mürüvvet kalmadı.

Nefsi nefsi oldu alem her kişi hayrettedir,

Kimseden kimseye dermanü takat kalmadı.

Ey diriga lutfu ihsanın kapısın yaktılar,

Zikri hayrolsun denir ehli saâdet kalmadı,

Gel zuhur et kandesin ey mehdii âhir zaman,

Kim cihanda zahir olmadık alâmet kalmadı.

Câhilü nâdan olagör diler isen mertebe,

Kim kemal ehline Ruhsat şimdi rağbet kalmadı

( Aşkun, 1945 : 105).

Aşık Şenlik, yaşadığı devri anlatırken, dostun dosta itibarı kalmadı

demiştir. İnsanlara güvenilmeyeceğini ifade ederek,bu durumdan yakınmıştır

:

Tarih binüçyüz on dokuz dedi,

Zuhur etti alemeti dünyanın.

Dostun dosta ihtibarı kalmadı,

Kalktı bugün kerameti dünyanın (Şenlik,1954 : 20)

Zamanındaki bozukluklardan şikayet eden bir diğer şair ise Âşık

Figanî’dir. Şimdi fitne devridir diyen şair, kadir kıymet kalmadığını belirterek

“hepimize tövbe istiğfar gerektir” demiştir :

Kalmamış âlemde kadr-i haysiyct ülfet medet

Page 255: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

249

Şimdiki âdemde uymaz sûrete sîret medet

Şimdi âlem fitne devri sîm ü zer eyyâmıdır

Fitne-i ahir zamanda böyle bir hikmet medet

Bilmedik biz şükrümüz bây ü gedâ bir haldeyiz

Tövbe istiğfar gerektir bizlere elbet medet

Pâdişah-ı âlemi biz abdestle yad etmedik

Affeder isyânımız çok hazret-i şevket medet

Kıl teşekkür çekme gamâciz FİGANİ âkil ol

Hak desûIü Kibriyâdan merhamet şefkat

medet ( İvgin, 1994 :131)

Devrindeki sosyal bozuklukları çok iyi tasvir eden Seyranî, aşağıdaki

destanında yine oldukça başarılı bir üslupla devrini eleştirmiştir. Sanatçı

duyarlılığı ile devrine bakan şair, devrinin portresini çizmiştir. Cahilden vefa

ummanın, zehirden şifa ummaya benzediğini ifade ederek, akıllı insanların

düşünmesini istemiştir. Ardından da hükümeti sert bir üslûpla eleştirmiştir :

Edelim nazmile hoş bir destan

Dinlesin talib-i destan olanlar

Verirse de nazmım cahile sıklet

Kadrim bilir sahib-i irfan olanlar

Görmüş yok cihanda cahilden vefa

Vefa umup etme kendine cefa

Olur mu insana zehirden şifa

Fikr-etsin gönülden ihvan olanlar

Page 256: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

250

Sultan isen koyma boynunda vebal

Her işin sonunda var elbet zeval

Bir mezaristana git, eyle sual

Kimdir o hâk ile yeksan olanlar

Niçin garip oldu hükm-i şeriat

Kadı’nın, müftünün yediği rüşvet

İçkiden zinadan cahile nevbet

Vermiyor hafız-ı Kur’an olanlar

Küçük lokma ile dolmaz avurdu

Ne yaman insanı kasdı kavurdu

Cihanın külünü göğe savurdu

Geçti sadarete hayvan olanlar

Bizleri bu ateş haşredek yakar

Sanma şimdi sular engine akar

Borcunu zannetme gırtlağa çıkar

Ecelden kalbine ferman olanlar

Alırsın rengini yeşilli, morlu

İlletin yok iken olursun çorlu

Kılıç vuran düşman olursa zorlu

Kurtulmaz sahib-i kalkan olanlar

Kimsenin kimseye yoktur sayesi

Katıldı sütlere cehlin mayesi

Tilkiye verildi aslan payesi

Tilki gölgesinde aslan olanlar

Herkes belasını azdı da buldu

İnsanda evvelki sadakat n'oldu

Page 257: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

251

Eski sarayları beğenmez oldu

Yere sığmaz oldu sultan olanlar

Çarh-ı felek daim dönüp öğünmez

Dönerse de dahi eyliğe dönmez

Yedi derya suyu dökülse sönmez

Bu zulmün nârından suzan olanlar

Seyranî, kâmiller tanın eylesin

Cahiller nutkun zemmin söylesin

Bundan âlâ destan yapıp neylesin

Sairlikte merd-i meydan olanlar ( Aktan, 1997 :

274 – 276 )

Asrın şerrinden Allah’a sığınan Aşık Cemal, bu devrin insanlarından

fayda umulmayacağını dile getirmiştir. Herkesin kendi açtığı kuyuya yine

kendisinin düşeceğini belirterek, “her ne istersen Allah’tan iste kul kapısından

hayır gelmez” demiştir :

Bine üçyüz yetmiş üç oldu tarih,

Bu asrın şerrinden sığın Allah'a,

Kimseden meymenet umulmaz artık,

Umduğun arzeyle ulu dergaha.

Bülbül figanını gül kapısından,

Harami vaz geçmez bal kapısından,

Kula vefa gelmez, kul kapısından,

Dileğin var ise arz eyle Şaha.

Der ki CEMAL sırrın kimseye açma,

Çekil inzivaya nasa kanşma,

Kimseye hor bakıp, kuyusun eşme,

Page 258: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

252

Eşen düşer birgün eştiği çaha (Aslan,1978:

113)

Yine Aşık Cemal, bir başka şiirinde zamane insanlarından şikayet

etmiştir. Rüşvet alan, insanlara hakaret eden, maaşına kanaat etmeyen,

anasını babasını beğenmeyen memurları eleştirmiştir :

Zemana halkından şikayetim var,

Gönül ferah olmaz baksam ne yana.

Bir çok mazlumlardan gelir intizar,

Bazı zalimlerden zulm eder cana.

Ufak bir memurluk takanlar kola,

Gelir olur halkın başına bela,

Döver söver seni alırsa ele

Baksan hareketi tam Nemrutane.

Serden sarhoşluğu halden anlamaz,

Çeker ifadeye ama dinlemez

Derde reşit olmaz, yazığı bilmez,

Gözü kızar döner bir kahramana.

Aldığı maaşa etmez kanaat,

Keratanın düşüncesi hep rüşvet,

Vatandaşlarına kılar hakaret,

Çengel takar çalar o yan bu yana.

Bulamaz bu derde bir çare güya,

Her zevkten kalmıştır kenara güya.

Çalışır çabalar biçare güya,

Yine yoksulluktan gelir amana.

Bazı sütsüz varki olursa memur,

Page 259: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

253

Suçluyu suçsuzu dinlemez vurur,

Kızar kızar olur bir kızgın demir,

Kızgınlığı kaynak verir kazana.

Sanki sultan olmuş görür davayı,

Beş paraya almaz bayı, kadıyı,

Ölümü düşünmez ağzı havayı,

Kendini benzetir bedir arslana.

Memur olur babasını beğenmez,

Künyesinde dedesini beğenmez,

Aslı bozuk ebesini beğenmez,

Sütü bozuk adam neden utana ( Aslan, 1978 :

114)

Dünyanın tadının tuzunun kalmadığından yakınan Aşık Musa, ahir

zamanın geldiğini söylemiştir:

Duaya çıktık da kabul olmadı

Çok nefes arzettik yerin bulmadı

Şu dünyanın tadı tuzu kalmadı

Ölene imrenir sağlar yareden !

Bize ibret oldu bu bir alamet

Bilmem ahir vakit, bilmem kıyamet

Kışın kar yağmadı, yazın da rahmet,

Sarardı bahçeler, bağlar Yareden!

Musa der ki : Fani dünya çürüdü,

Gözümüze bir görünür varıdı,

Ekinler kavruldu, otlar kurudu

Yerler, gökler bir hoş oldu Yareden! (

Kırımhan, 1995 : 268)

Page 260: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

254

Devrinden yakınan bir diğer aşık ise; Aşık İlhami’dir. İnsanların dinden

uzaklaştığını, her yerin fitnelikle dolduğunu, paraya itibarın arttığını, evlatların

anne babalarına saygı göstermediğini belirten şair, ahir vaktin geldiğini

söylemiştir. Devrin mollalarını, alimlerini, memurlarını eleştirerek

ikiyüzlülükten yakınmıştır :

Ahir vakta kaldı neüzübillah

Halkı alem bütün fetnekar şimdi

Devalar görülmez hasbeten-lillah

Sim ile zerredir itibar şimdi

Ne savm ile salat kaldı geda-da

Ne haç ile zekat var ağniyada

Biliniz bir Kur’an kaldı arada

Şeriatın dilde adı var şimdi

Ezanlar okunur gelmez cemaat

Cihanı büsbütün kapladı bidat

Çalgıcı gelirse ederler rağbet

Saz ile santura itibar şimdi

Emanet verilen sağlam alınmaz

Değme nasta dini bütün bulunmaz

Hırkada gezenin kadri bilinmez

Kürk ile şalvara itibar şimdi

Na-ehil olanlar hep büyük işde

Nüfuz da kalmadı beylerde

Faili mefulü bilmeyen softa

Ayetten hadisten vazeder şimdi

Kimisi abdestli kimisi çitli

Kimisi kürklüdür kimisi bitli

Page 261: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

255

Medreseler boştur odalar kitli

Zevk-u sefadadır mollalar şimdi

Alimler ilmiyle etmez ameli

Demez hiç kimseler hak söze beli

Nasihat eylesen derler bu deli

Puşt ile deyyusa itibar şimdi

Katı müşkül oldu istinkah hali

Niceler boş yere alır vebali

Fakir fukaranın sorulmaz hali

Güzele zengine itibar şimdi

Hoşnut değil şimdi herkes halinden

Nefret eder ayalinden malınden

Dinimiz düşmanın adüv elinden

Nice din kardeşi hakisar şimdi

Ak sakallı pirler hep dine söver

Evlatlar anasın babasın döver

Bağzı münâfıklar kendin över

Cihanı lut kavmi hep aldı şimdi

Amirin kani memurun sultanı

Deli hafız derler fakirin şanı

Delilik yolunda tariki ami

İsteyen kimseler vazgeçer şimdi

İlhami şeyhinden sen iste beyan

Ettiğin günaha gel ol peşiman

Evvel âhir haktır ölmeyip kalan

Cümle masivâdan geç gönül şimdi (Kırımhan,

Page 262: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

256

1995 : 465)

Aşık Hakkı, dünyanın eski düzeninin kalmadığından yakınmış ve

devranın tersine döndüğünü belirtmiştir. Devrin insanlarını eleştiren şair,

artık Mehdi’nin gelme zamanı diyerek ahir vaktin yaklaştığını ifade etmiştir.

Herkesin para pul derdine düştüğünü, kimsede şeref, şan kalmadığını, artık

sadakatin de dostluğun da bulunmadığını vurgulamıştır :

Nizam-ı âlemde eski istikamet kalmadı

Gayrının hakkına hürmet ve riâyet kalmadı

Eyliyor şimdi felek devranı mutâd aksine

Cevr-i hûbu arz eder ehl-i şikayet kalmadı

Takrir etmekte gelen hep âsârını selefin

Meclis içre söylenir özge hikâyet kalmadı

Eyledi teşbih felek devrânını ezmânına

Tebdil oldu cümlesi eski zenâat kalmadı

Her bir insan san'atıyla rızk için meşgul olur

Rızkına kani olur sahip-kanâat kalmadı

Sim ü zer kaydına düştü bay gedâ cümle

adem

Hanedanlık saltanat şöhret şerâfet kalmadı

Kalmadı her bir umurunda dünyanın lezzeti

Âhir oldu Mehdi'den başka alamet kalmadı.

Âşıkım diye lisânen söyler ammâ aslı yok

Kavli kalbine uyar ehl-i sadâkat kalmadı

Page 263: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

257

Yok ise de şimdilik kalbi sadık üftâde hiç

Tab'-ı hûbanlarda da asla nezâket kalmadı

Andelibi söyleten vâkt-i seherde goncadır

Virdini zahir görüp dilde rekaket kalmadı

Veçhini tenha kalınca arz eder meftûnuna

Hakkıyâ şimdi güzellerde dirâyet kalmadı

(Ercan, 1998 : 323 – 324 )

Aşık Kaşif, devrin insanlarındaki değişiklikleri anlatırken, bu durumdan

şikayet etmiştir. Zamane insanlarına akıl ermediğini belirten şair, bu gidişi

eleştirmiştir. Başların açılmasından, kaşların incelmesinden, saçların

kısalmasından yakınmıştır :

Eğer eflatun-u cihan da olsa

Şimdiki zamana aklı eremez

Öyle bir gidiş var görseniz eğer

Bir hoca bu derse mânâ veremez.

Türkçe yazmak Türkçe okumak yele

Verilip savruldu rüzgar ile

Eski bildiğimiz karıştı sele

Gitti ama, bir çukura giremez.

Nerde kaldı bizim ebced, Elifba

Ortadan kaybolup oldular heba

Varmı şimdi selam ile merhaba

Şu hal bilmem ama, pek çok süremez.

Evvelki aslına gelse de şu hal

Çokları anlamaz bundan bir meal

Geçtikçe haftalar uzadıkça sal

Page 264: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

258

Açık defterleri kimse düremez.

Çöp gibi inceldi o kumral kaşlar

Kesildi bellerden aşağı saçlar

Kulakta küpeler, açıldı başlar

Böyle vakıayı gözler göremez. ( Kalkan, 1988 :

68 – 69 )

4.2. Rüşveti Eleştiren Şiirler Halk şairlerinin sıkça üzerinde durduğu ve eleştirdiği sosyal

bozukluklardan bir de rüşvettir. Bu konuda Seyrani’nin söylediği aşağıdaki şiir

oldukça çarpıcıdır. Rüşvetin yarattığı adaletsizliği ve toplumsal kurumlardaki

çürümüşlüğü oldukça etkileyici bir şekilde gözler önüne seren Seyranî şöyle

demiştir :

Mahkeme meclisi icat olduğu

Çeşme-i rüşvetin akmaklığından

Kaza bela ile alem dolduğu

Kazların kadıya uçmaklığından

Selefin rüşvetle hüccet yazması

Halefin anlayıp hükmün bozması

Yıkılan binanın birden tozması

Asıl sermayenin topraklığından

Asıl sermayeyi niyabetleri

Emval-i eytamdır ticaretleri

Davet-i rüşvete icabetleri

Sıdk ile gönlünün alçaklığından

Bülbülün aşkıdır dalda öttüğü

Çobanın sütedir koyun güttüğü

Toprağın Habil’i kabul ettiği

Page 265: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

259

Şüphesiz yüzünün yum(u)şaklığından

Dünyadan ahrete gidip gelmemek

Olması iktiza eder ölmemek

Balık baştan kokar bunu bilmemek

Seyrani gafilin ahmaklığından (Behram, 2001 :

74)

Seyranî, bir başka şiirinde yine rüşvet konusuna değinmiş ve bu

durumu eleştirmiştir. İnsanların dinden uzaklaştığını da belirten şair, er geç

adaletin yerini bulacağını ve haklının haksızdan hakkını alacağını ifade

etmiştir :

Eyvah fukaranın beli büküldü

Medet ticaretin gücüne kaldık

Eyiler âlemden göçtü çekildi

Bizler zamanenin piçine kaldık

Rüşvet ile yazar hâkim hücceti

Hüccet ile alır kadı rüşveti

Kimse bilmez oldu sözü sohbeti

Bozuldu sikkenin tuncuna kaldık

Zaman gelip insanoğlu azacak

İngiliz okuyup Frenk yazacak

Evlat babasına mezar kazacak

İnanın insanın acına kaldık.

Sene bin iki yüz altmış beş tamam

Okunur ezanlar bos bekler imam

Seyranî bu nutkun sonu vesselam

İnanın dünyanın ucuna kaldık.

Page 266: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

260

Seyranî bu işin sonu n’olacak

Haklılar haksızdan hakkın alacak

Herkes ettiğini er geç bulacak

Darılman zâlimin hıncına kaldık (İslamoğlu,

2002 : 232)

Aşık Cemal’de rüşvet alan insanları ağır bir dille eleştirmiş, bu kişilerin

vatana ihanet ettiğini söyleyerek, “Kemal Atatürk’ten utanın” diye

seslenmiştir. Ardından bu kişilere beddua eden şair, bunların ailelerine de

yüklenmiştir :

Be hey rüşvet yiyen domuz

Bak horluyor cihan seni

Niçin gittin o mektebe

Okuttu it baban seni.

Haramdan kapar hissesin

Alır doldurur kesesin

Nasıl tohumdur esasın

Kimden aldı anan seni.

Beşikte yattın uyudun

Şimdi ne isen oyudun

Büyümeseydin büyüdün

Büyüttü bu vatan seni.

Memur olunca neyledin

Doğruyum diye söyledin

Güya ki yemin eyledin

Çırpındıra Kur’an seni

Rüşvet aldığın o naçar,

Fırsat bulsa kanın içer,

Page 267: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

261

Görünce tükürüp kaçar,

Her namuslu bayan seni.

Yiyersin yaştan kurudan

Kahrede seni yaratan

Niyazım ulu Tanrı’dan

Kaldırsın aradan seni.

Yine başladın itliğe,

Vatandaşan namertliğe,

Bu düşer mi milletliğe,

Lanet eder gören seni.

Hain bakma bu ülkeye

İşin düşer mahkemeye

Salarlar yüz numaraya

Ederler batlağan seni.

Sen yemesen bu rüşvetden,

Ahır iyi gelmez öten,

Kemal Atatürk’ten utan,

Güya bildi insan seni ( Aslan, 1978 :

170 – 171)

Rüşvet almanın Türk’lüğe uymayacağını belirten Aşık Cemal, bu

durumun vatana leke vurduğunu belirtmiştir :

Böyle kötü haller Türklüğe uymaz,

Sadık Türk olanlar millete kıymaz,

Asılsız aldığı maaştan doymaz,

Rüşvet yiyip leke vurur vatana ( Aslan, 1978 :

114)

Rüşvet konusuna değinen bir diğer halk şairi ise; Hilmi Dede’dir.

Page 268: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

262

Dünya hırsı ile hareket eden, kanaatsız insanları eleştiren şair, vefasızlıktan

da yakınmıştır :

Hırsı dünya ile melufe kanaat mı olur

Malı karun ile melufe kanaat mı olur .

Göz diküp malına halkın gözedirken rüşvet

Böyle cah ehline davayı adalet mi olur .

Kizbü gaybet ile telvisi dihan eyliyerek

Hazreti hakka o ağız ile ibadet mi olur .

Kişinin maye'i zatında yoğısa irfan

Bozma , düzme söz ile ehli keramet mi olur

Amil olmazsa eğer ilmi ile bir alim

Bundan edna dahi dünyada dalâlet mi olur,

Hak bilürken kişinin zahirini , batınını

Halka kendisini öğmekte şerafet mi olur .

Hep emanet olarak arzu hukukı insan

Söğmeğe , döğmeğe dünyada cesaret mi olur.

Mescidü zaviyede cümle riyâkaranın

Mezhebü dini mûbininde metanet mi olur.

Serfüru halka eder halika etmez secde

Bundan edna dahi İslâma habaset mi olur

Gılzati lafzile erbabı hulusa karşu

Dil uzatmak gibi alemde rezalet mi olur .

Bazılar kendisini cümleden âlâ görmüş

Böyle hulya gibi insana denaat mi olur .

Zatını gayriye nisbet ile akıl sanmak

Buna benzer bu şifahanede cinnet mi olur

Kalmadı zerre kadar şimdi vefayi insan

Bi vefa dosta sadakat gibi mihnet mi olur .

Uzlet et halkile beyhude savaşma HİLMİ

Kendi halinde bulunmak gibi rahat mı olur

( Aşkun, 1937 : 72 – 73 )

Page 269: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

263

Aşık Mırık, şiirinde rüşvet alan bir köy muhtarını mizahi bir üslûpla

eleştirmiştir. Muhtarın halktan para topladığını, ama karşılığında köye hiçbir

şey yapmadığını belirten şair, muhtara fakirleri de düşün diye seslenmiştir :

Yedin mi tavuğu kazı

Azalara kaldı azı

Vallahi kandırdın bizi

Demek köyün muhtarısın

Ne kadar yedin yumurta

Boğazını yırta yırta

Çenemize dürte dürte

Demek köyün muhtarısın

Para aldın lazım diye

Garibleri soya soya

Hani ne yaptın ki köye

Demek köyün muhtarısın

Yol yaptıracağım dedin

Toplanan parayı yedin

Günah olur mu demedin

Demek köyün muhtarısın

Ücretini aldın peşin

Bıyığını büktün kışın

Fakir olanı da düşün

Demek köyün muhtarısın

Az demedin çok demedin

Baldan aşağı yemedin

Kazıdın tekne komadın .

Demek köyün muhtarısın

Page 270: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

264

Yine geldi bir çil horoz

Sanki biz görmedik körüz

Fadime'ye de ver biraz

Demek köyün muhtarısın ( Ercan, 1998 : 320 –

321 )

4.3. Riyakâr Dindarları Eleştiren Şiirler Halk şairlerinin yakındığı bir diğer konu riyakar sofulardır. Riya ile

yapılan ibadetlerden, dinin kötüye kullanılmasından, samimiyetsizlikten

şikayet eden şairler, bunu şiirlerine zaman zaman konu etmişlerdir.

İbadete riya karışmasından yakınan Aşık Pesendî, bu tip insanlara

şöyle seslenmiştir :

Bir fasikin iki tane oğlu var

Zencir taksan haşre kadar uslanmaz

Sanki Firavun'dan gelme kolu var

Hakikatın kucağına yaslanmaz

Birisi fitnedir birisi şeytan

Birisi Yezid'dir birisi Mervan

Arş ü Kürsi, Levh ü Kalem, asüman

Ay gün yere düşer onlar paslanmaz

Birisi varlıdır, birisi yoklu

Birisi azlıdır, birisi çoklu

Darbımesel: Çıkmaz domuzdan toklu

Bir gölge ki suya düşer ıslanmaz

Merhamet cebinin dibidir delik

Var git riya torbasının dibin dik

Riya ile namaz kılma eşek .......

Şeriat tarikat ile süslenmez

Page 271: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

265

İptida mektebe gider bir uşak

Şeriatten bağlar beline kuşak

Kendini alim mi sandın daltaşak

Her mecliste ulemalık taslanmaz ( Zelyurt,

1989 : 289)

Aşık Huzurî de, riyakar sofulardan yakınmıştır. Bu insanların kalbi

kararmış diyen şair, temizlenecek hamam bulamazlar diyerek şikayet

etmiştir:

Riyakâr sofunun kalbi kararmış

Temizlenmek İçin hamam bulamaz

Gussasız günahsız adam ararmış

Ahlakına uygun imam bulamaz

Dervişim diyende olur mu gurur

Kendini beğenir ele taş vurur

Eteği belinde Mekke'ye yürür

Girse Beytullah'a İslam bulamaz

Nifakı içinde zehri dışında

Nedir bu alaka halkın içinde

Herkes iyi bir nam bulmak peşinde

Huzurî kendinden bednam bulamaz ( Zelyurt,

1989 : 315)

Riya ile yapılan ibadetin faydasız olduğunu belirten Harabî, duvara

karşı yatıp kalkmakla Allah’ın bulunamayacağını belirtmiş, bu insanları

eleştirmiştir :

Zihd ü riya ile olan ibadet

Hatadır Hazret-ı Settar'a karşı

Böyle namaz ile olamaz ümmet

Hiç kimse Ahmet-i Muhtar'a karşı

Tarikatsız mümin olamaz kimse

Page 272: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

266

Nur-ı nubüvvetle dolamaz kimse

Hakk'ı Peygamberi bulamaz kimse

Yatıp kalkmak ile duvara karşı

Allah gözlerine çekmiş bir perde

Yok dersin Allah'ı gökte ve yerde

Gösterelim gel de gör Hakk'ı nerde

Secde eyleyesin didara karşı

Ebsem ol Harabi nasıl edersin

Halli müşkil böyle sözler söylersin

İçtinap et belki hata edersin

Haydar-ı Kerrar'a, Hünkâr’a karşı ( Zelyurt,

1989 : 316)

Kütahyalı Aşık Pesendî, yine dindar geçinen samimiyetsiz insanları

oldukça keskin bir üslûpla eleştirmiştir. Dünya malını, imana tercih eden bu

insanları hain olmakla ve sahte dindarlıkla suçlamıştır :

Bir alay hergele çıkıp aleme

Ademin hayvanı samansızları

Geyüp elbiseyi dönüp âdeme

Kırların gömleksiz yorgansızları

Halık'ı unutup her biri sapmış

Cah-ı dünya için kapular yapmış

Vatan sürgünleri hep külah kapmış

Her biri bir yerin mekânsızları

Çıktılar etrafa âdemiz diye

Geceleri kalpak gündüz fes geye

Belimiz büküldü baş eğe eğe

Mert oldu yabanın tabansızları

Page 273: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

267

Görülmemiş bunlar gibi uğursuz

Hayasız edepsiz ustasız pirsiz

Zadegânlık satar nesli belirsiz

Çingenenin donsuz tumansızları

Ehl-i din zulm ile ateşe yanmış

Ne diyara gitsen her yer kuşanmış

Değil illa darülşşifa boşanmış

Şimşek delilerin fermansızları

Atıp tutup gide seninki gene

Söz kavafı çene değil makine

Cehlinden kul 'olmuş kibr ile kine

Yapma beyzadenin ihsansızları

Tamam dirhemleri meydana asar

Dara-mara derken yarısın kasar

Ondalık satarken çoğunu çalar

Esnafın hak saymaz mizansızları

Yalan firar etti çevirdi avcı

Acarın seçtiler hocayla hacı

Cerideci katip hekim saatçi

Dellale verdiler pek cansızları

Buldu bela şükretmeyen haline

Aldandı feleğin reng û aline

Değişti imanı dünya malına

Şeytanın yularsız çobansızları

Yeryüzünde sofu gayet haindir

Page 274: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

268

Şeytan maskarası çarpıcı cindir

Daveti duyarsa salar şahindir

Ziyafetler bekler sahansızları

Geçirmiş bir takım cahil hakkını

Dervişan kılıklı hep iş kaçkını

Esrara şaraba vermiş aşkını

Namazsız niyazsız erkânsızları ( Zelyurt, 1989

: 318 – 319 )

İmanın sadece sözde değil, kalpte de yaşanması gerektiğini belirten

Agahî, Hacı Bektaş yoluna girmenin önemine de değinmiştir. Şekilde kalan

ibadetin bir işe yaramayacağını anlatan şair, gönlün önemini vurgulamıştır :

Sofu sen kendini arif sanırsın

Benden özge arif yok yok diyerek

Suret-i zahirde kafa sallarsın

Oturur kalkarsın Hak Hak diyerek

Guş eyle pendini ey sofuzade

Sen bu gönül ile kalırsın dağda

Senin gibi gezer leylek havada

Geçirir ömrünü lak lak diyerek

Onda körsün bunda eğer kör isen

Rah-ı erenlerden bî-haber isen

Yarın Hakkın divanına varırsan

Kovarlar dışarı çık çık diyerek

Agâhi’nin bu sözünde durmazsan

Ebedi kör kal meydan görmezsen

Hacı Bektaş tarikine girmezsen

Page 275: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

269

Sonra canın çıkar hık mık diyerek ( Zelyurt,

1989 : 319)

Aşık Zülali, işini doğru yapmayan imamlardan ve onların

riyakarlıklarından alaylı bir dille söz etmiştir. Mizahi bir üslûpla yaptığı bu

yergi oldukça çarpıcıdır. Bir gün bir köye imam olduğunu belirten şair,

başından geçenleri şöyle anlatmıştır :

Bir aralık bir köye imam oldum

Ne bilem takdiri neler olacak

Başıma bir bela aradım buldum

Meğer çekilecek çile dolacak

Başladı ölüler üçer hem beşer

Günde talihime yüz lira düşer

Savımdan selattan kırkar ellişer

Yığıldı bankınot oldu bir kucak

Hastacılar geldi ayağa kalktım

Üzerlik toplattım muskalar yazdım

Dediler nolacak talihe baktım

Dedim ya ölür ya ölmez kalacak

O gün bize geldi yine bir hasta

Cebinde bankınot olmuştu deste

On beş lira aldım yüz daha üste

Köyün muhtarıyle olduk bacanak

Kaza bu ya bir gün öldü bir fakır

Kefen parası yok evi tamtakır

Aldık ıskatını hep tıkır tıkır

Çocuklarına kalmadı kapkacak

Page 276: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

270

Bir sabah kalkınca dedim: Ya fettah

Bu gün bir cenaze yok mu bir nikâh

İkisini birden halk etti Allah

Dünyada sevindim bir gündür ancak

Biri bir gün dedi: Davete gidek

Gidelim hocam ki vardır çok yemek

Güllaç baklavalar yağlıca börek

Helva kadayıflar gayet yumuşak

Gittik yedik sıra duaya geldi

Dedim biraz daha kırk lokma kaldı

Mide buldu bağırsaklar kabardı

Öleyazdım şükür kırıldı kuşak

Artık köy içinde dinlenir sözüm

Yırtıldı perdesi utanmaz yüzüm

Bir gün bir kadına düşsün mü gözüm

Az kaldı ki yedik bir tatlı dayak

Dedim gel Zülali bu meslekten sap

Nasip kısmetini özge yerden kap

Neylersin imamlık şairliğin yap

Böyle riyakarlık senden çok ırak (Zelyurt, 1989

: 324 – 325)

Aşık Demanî de, bu konudaki eleştirisini müftü fetvayı ters yazdı

diyerek dile getirmiştir. Aman Allah diyen şair, bu riyakar dindarları her

yönüyle ortaya koymaktan ve eleştirmekten çekinmemiştir :

Ne hikmettir aman Allah

Aman Allah aman Allah

Müftü fetvayı ters yazdı

Aman Allah aman Allah

Page 277: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

271

İşine gider yorulmaz

Zahirde camiye gelmez

Tarikatta niyaz bilmez

Aman Allah aman Allah

Mezhep kalmadı karıştı

Mahluk birbirine düştü

……………………….

Aman Allah aman Allah

Kışın olur ceme gelir

Yukarıdan bir yer alır

Yaz gelince neler olur

Aman Allah aman Allah

Müminim der gözün süzer

Böyle kuldan Hak da bezer

Kalbinde iblislik düzer

Aman Allah aman Allah

İşte âhir zaman oldu

Sene üçyüz yeri geldi

Dedeler tayının aldı

Aman Allah aman Allah

Geri döner evladım der

Helal haram lokmayı yer

Yolun doğrusu bu mu gör

Aman Allah aman Allah

Erenlerin vardır cehdi

Page 278: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

272

Talip irehbere baktı

Dedeler dünyayı yıktı

Aman Allah aman Allah

DEMANÎ der tecellim yok

Fark ey1e sen özüne bak

Mahlukun gözünde hak yok

Aman Allah aman Allah (Atalay, 1982 :16 -17)

Göstermelik, samimiyetsiz dindarları eleştiren Gufrani, sarık sarmakla

dindar olunmayacağını belirtmiştir:

Kadim yalan söyler, kendisi sarik

Ayıp değilmiş o zanparalık

Dinden çıktım sanır, çıkınca sarık

Ne diyelim; siz, bu nikbete bakın.

Cübbesi var, kavuğu var başında

Hiç olurmu müslümanlık dışında

Cennete çok gider gelir düşünde

Gönlünden umduğu izzete bakın.

Bin hıristiyandan papazı belli

Bizim beş kişide müftü şüpheli

Hocayı değili bizde bilmedi

Alamet ne yolda kısvete bakın.

Zaman fasiddi gördüğümüze

Sevindim şu vakta erdiğimize

Bütün gün azabda durduğumuza

(GUFRANI) farzetti cennete bakın ( Gülcan,

1992 :15 – 16)

Page 279: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

273

Kibirden ve riyadan sakınan Aşık Cemal, dindar görünen ama kalbinde

bin bir kötülük besleyen insanları eleştirmiştir. Dini toplum içinde itibar

kazanmak için kullanan, şekilde dindar olan özde ise dinle alakası

bulunmayan bu kişileri şöyle yermiştir :

Aldanma riyâkar sofuya sakın,

Böylesinden ehli iman sakınır,

Her bir hareketi şeytana yakın,

Şerrinden kaç , müslüman hep sakınır.

Yalandan hu çeker bildirir nasa,

Şeytanlıkta yoldaş olmuş iplise,

Kalbinde var nice yüzbin vesvese,

Hilekârı herbir gören sakınır.

Tulu emel tutmuş dünyaya tapar,

Sofuluğu etmiş kendine siper,

Esnai sohbette saçmalar saçar,

Değer bana diye, deman sakınır.

Kendinden bi haber güleç yüzü var,

Hoş görünür herkes kılsın itibar,

Fırsat bulsa seni kılar tarumar,

Oturup durduğu mekân sakınır.

Namaza duranda gören imrenir,

Rukuda secdede gayet direnir,

Nasa karşı ayı gibi gümrenir,

El zanneder huftan canını sakınır,

Halbuki kalbinde fitnelik düzer,

Gördüğü yerleri beyabır eder,

Gizli fesatlığı elbi el sezer,

Page 280: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

274

Bu şerardan insan hayvan sakınır.

Yarab bizi sakla kibru riyadan,

Bu darı dünyada insan yaldadan,

Şerli sofu geçer iki sahradan,

Dağlardaki kara duman sakınır.

Saç sakalı elde etmiş darende,

Hürmet bula meclislere varanda,

Böyle sufatları bakıp görende,

Nerde olsa CEMAL TURHAN sakınır ( Aslan,

1978 : 129 – 130 )

Ey Sofi diyerek, dindar görünen ama samimiyetsiz olan insanlara

seslenen Aşık Kaşif, “sadece kendinizi akıllı sanmayın biz birçok akıllıya taş

çıkartırız” demiş ve kendi din anlayışını ifade etmiştir :

Ey sofi zannetme sen bizi câhil

Alemin kıçına parmak attık biz

Sade sen kendini gösterme âkil

Çok akıllılara taş çıkarttık biz.

Biz tamah bilmeyiz toktur karnımız

Halka karşı daim açık alnımız

Kerimdir. rahimdir büyük tanrımız

Günahı sevaba karıp kattık biz.

Aşkın libasını giydik vücuda

Beş vakit namazda vardık sücûda

Gözümüz yok elmas ile incide

Başımıza sevda tacın taktık biz,

Bütün sizin olsun dünya ve uhra

Page 281: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

275

Hûri gılman ne var cennet ü mev'a

Biz isteriz ancak rıza i mevla

Lâ degil, illâya cevap attık biz.

Kâinat helvası bizlerin aşı

Köşkü, sarayıdır toprağı taşı

Erenler bezmine serdik firaşı

Yastıksız, yorgansız öyle yattık biz.

Yüzeriz bu aşkın bahrine girip

Tarıka-ı Haktan maksada erip

Ar ile namusu tellala verip

İflas edip KAŞİF işte battık biz ( Kalkan, 1998 :

69).

4.4. Salgın Hastalık Konulu Şiirler Oldukça tehlikeli bir hastalık olan koleranın, 1893 yılında Tarsus’ta

ortaya çıkması üzerine Aşık İmdadi, aşağıdaki destanı söylemiştir. Hastalığın

yarattığı sonuçları tasvir eden şair, yaşanan acıları da gözler önüne sermiştir.

Bir günde yüz on kişinin ölmesi üzerine yaşanan paniği, insanların ibadete

yönelmesini anlatmıştır. Ardından Allah’ın yardımı ile hastalıktan

kurtulduklarını dile getirmiştir:

Kolera başladı, alem uyandı,

Tutulanın çeşmi kana boyandı.

Ecel sefinesi geldi dayandı,

Açtı yelkeni duyuldu figanı.

Bir fırtına oldu, tuttu etrafı,

Gün günden artmakta ölümün lâfı.

Girdi aramıza bir can kavafı,

Nicenin tutuldu bunda zebanı.

Page 282: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

276

İşledi insanda nâr-ı ihtirak,

Çoklarını sardı bir gizli merak.

Otuz kuruş oldu bir şişe konyak,

İçip yolda düştü öyle sekranı.

Tarsus'un içine düştü bir figan,

Çığrıştı ahali: Ya Rab, el'aman!

Bir günde gidince birden yüz on can

Herkes sağlığından kesti gümanı.

Ziya Bey kaymakam dedi: Bu ne iş!

Tel çekti, üç günde geldi müfettiş.

İlletin def'ine eyledi teftiş,

Yetişti Eflâtun, dehrin Lokmanı.

Hakkın hikmetine gönüllü uyan,

Vadesi yetene olur mu derman?

Tabipler seğirtti atlı ve yayan,

Gördüler ah edip kan ağlıyanı.

Sağ olan evinden bir yana sapsın,

Arasın ilâcı Lokman'dan kapsın.

Vadesi yetene doktor ne yapsın,

Ölecek hastanın olmaz dermanı.

Takdir böyle imiş hükm-ü kazada,

Ölen gitti, sağı kaldı belâda.

Çok evler kapandı bu fırtınada,

Melil mahzun kaldı hep hanümanı.

Devlete halimiz olunca beyan

Emreyledi: olsun Tarsus'a ihsan.

Page 283: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

277

Cihana gelmemiş böyle âdil Han,

Sehavet gencidir, merhamet kânı.

Kolera illeti bize bulaştı,

Niceler canından usandı, şaştı.

Ermeni milleti dağlara kaçtı,

Gece düştü yola, tuttu revanı.

Pek çoğunda vardır mevtin yarası,

Zenginlerin çıktı küflü parası.

Yetmiş kuruş oldu Namrun kirası,

Vakitsiz yüklerler dilsiz hayvanı.

Katolikler şaştı, oldu divane,

Bavuliyle kaçtı, Kâfiristan'e

Tarsus'dan dağıldı iki bin hane,

Çok konaklar oldu harap, virani.

Gerçektir sözlerim, serverler tacı!

Alındı bizlerden canların bacı

Ne bezirgân kaldı ne de sebzeci,

Kapandı Tarsus'un beş yüz dükkânı

Beynamazlar kılar oldu namazı,

Asümana çıktı bunda avazı.

Mümin olan etti Hakka niyazı,

O demde biz kıldık şükr-ü Yezdanı.

Beynamaz namaza pek etti devam,

Senede dört defa görmezdi imam.

Sure-i Mülk ile doldu top makam,

Vâızla okuduk aziz Kuran’ı.

Page 284: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

278

Adana’ya eyvah! dedi İstanbul,

Şam' dan haber aldı Bağdad, Anadol.

Fransa'dan tel gitti, duydu Tirpol,

Haberi doldurdu bütün cihanı.

Bu derde giriftar olalı solduk,

Kusurumuz çoktur, hep onu bulduk.

Gaffar-üz-Zünub var, ucuz kurtulduk,

Bırakma dilinden vird-i Mennan'ı.

Bin üçyüz onbirde oldu kolera.

Def'’etti sineden Hazreti Mevlâ.

Hayr ile yad etsin İmdadi geda

Okuyup dinliyen bu dasitanı ( Kocatürk, 1963 :

442 – 445 )

Halk arasında yanıkara olarak bilinen şarbon hastalığının 1904 yılının

Mayıs ayında Karaman’da bir salgına dönüşmesi sonucu pek çok insan

hastalanmış, pek çoğu da ölmüştür. Bunun üzerine Aşık Gufrani, aşağıdaki

destanı söylemiştir. Hastalığın seyrini, sonuçlarını, halkın hastalığa şifa

olarak yaptığı uygulamaları da belirten şairin destanı şöyledir :

Bin üçyüz yirmi iki senesi

Nisan sonu, mayıs bidâyetleri

Batıl oldu başkışlanın havası

Anlatayım sana hikâyetleri.

İllet-i azime zuhura geldi

Hasta olmadık ferd beşde bir kaldı

Hasta başlarında sağlar bunaldı

Oldu velhasıl sirâyetleri.

Page 285: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

279

Sağlar usandılar hem hastasından

Kediler de bezdi çorba tasından

Hasta feryadından, mevta yasından

Gördü ehalimiz felâketleri.

Bakarsın bir kişi rengini atar.

İptida belinden. başında tutar

Bir şey vücudunda hem çıkar hem batar

Budur bu illetin alametleri.

Verası döğülmüş gibi beredir.

Sağrının üstünde sıra sıradır.

Bilmediler meğer yanıkaradır.

Bilenlerden aldık işaretleri

Bu emrazı adesiye ne dimek

Yâni onun devasıdır mercimek

Öğrenesin, kusur değil bilmemek

Var hem bu devanın ihâfetleri.

Mercimeği hem sararlar beline

Yirmi dört saat yatır haline

Bâkisini ayağına, eline

Saranlar buldular ifâkatları.

Hem hastalar bu sargıda durdular

Hoş olmazsa kara tavuk sardılar

Elhasını üçyüz tavuk kırdılar

Sen hiç işittin mi bu hâletleri.

Eğer tavuktan olmazsa çâre

Bir koyun katledip deriye gire

Page 286: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

280

Görülmedik bir dert, bataydı yire

Her divâne yaptı nihayetleri.

Yukarıda görülen virmezse vefa

Bir sığır bul hem boğazla ba'dezâ

Andan da olmazsa derdine şifa

Gelir sana çifte arap atları

Kimi onbeş gün diyince uyanır

Yirmide yasdıklara dayanır

Otuzunda esvabını giyinir

Kırk deyince atar kasavetleri.

Elli deyince doğrulur aşa

Altmış günde sürer elini işe

Kaçmak olmaz bundan, gelir her başa

Arar bulur ehli semâvatları.

Kimi eli üzre gezer, apalar

Kimi köşelerde bayılır dalar

Yüzülür vücudun derisi ular

Ne derman kalır ne takatları.

Şişer dili parça parça yarılır

Ciğerine ağrı düşer, daralır

Balgam gelir, bir hararet dirilir

Artar günden güne melâletleri.

Kahi yanar kahi soğur bedeni

Dalar; bilmez hem geleni. gideni

Ayık olmaz mualece yutanı

Amel gelse, bulur selâmetleri.

Page 287: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

281

Titrer azaları, gelir burudet

Tutulunca bile kesilir ülfet

Anın için değil hem nan ü nimet

Bozulur birgünde kıyafetleri

Haktan gelir herbir dertlere deva

Görmedik bu gibi taun-u veba.

Bir hânede vuku buldu üç mevta

Mahvoldu şenliğin cemaatları…

Bu imiş takdirde hakkın muradı

Anasıyla bile iki evladı

Birgünde gömüldü, yoktur isnadı

Arttı ehalinin mehafetleri.

Boş bırakmaz herbir şahsa dokunur

Sağ, sayruya varmasından çekinir

Üçdört yerde yedi yâsin okunur

Her hastaya nefes, var adetleri.

“İzacae ecelühüm” nassı var

“Layeste birune saaten” ey yar:

“Vela yestakdimun” buyurdu gaffar

Okudunmu Gufrani bu ayetleri ( Gülcan, 1992 :

34 -36 )

1827 yılında ortaya çıkan veba salgınının yarattığı sonuçları, çarpıcı

bir üslupla tasvir eden şair Aşık Hasan, umutsuz olduğunu da belirtmiştir.

Azrail’i insan taciri olarak betimlemesi de oldukça ilginçtir :

Gelin ağalar bir tarih eyleyek

Bin iki yüz kırk üç oldu bu sene

Page 288: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

282

Medet Allah, insanın devri döndü

Cümle âlem ağlaşurlar bu sene

Felek benim dört yanımdan taşladı

Gelin, kızdan, koç yiğitten başladı

Kadir Mevlâm hak emrini işledi

Hidâyet Mevla'dan geldi bu sene

Emir Mevlâ'dandır, evler yıkıldı

Nice ana, baba beli büküldü

Koç yiğitler katar ile çekildi

Şehitler bayrağın çekti bu sene

Gitti koç yiğitler, ağlar anası

İş Mevlâ'dan geldi, nedir çaresi

Sağ-u sol yanında veba yarası

Kudret hançerini vurdu bu sene

Umudum kalmadı oğlana, kıza

Okundu da defteri çıktı yüze

Vuralım kardaşlar yumruğu göze

Ala gözden yaşlar aktı bu sene

Ecel oku cümlemizin başında

Gündüz hayalimde gece düşümde.

Bir ben değil, cümle alem başında

Âleme bir ateş düştü bu sene

Kadir Mevlâm, durmayup insan alur

Kimi hasta düşmüş, kimi de ölür

Hidayet Mevla'dan elden ne gelür

Çok mamurlar viran kaldı bu sene

Page 289: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

283

Kimi de gelmiş ah çeküp oturur

Sevgili olanlar yârın göçürür

Kimi yuvasından yavru uçurur

Çok mâsumlar viran kaldı bu sene

HASAN'ım der, kendi kendin şaşırır

Göz yaşıyla deryaları taşırır

İnsanın taciri gelmiş deşirir

Cümle veresiye alır bu sene ( Öztelli, 1976

:649-650 )

4.5. Deprem Konulu Şiirler 1890 yılında Tortum ilçesinin Hınzörük köyü yakınında Deve dağı

aniden kayma yapmıştır. Köyden 160 kişi toprak altında kalarak ölmüştür. Bu

olayı hem Aşık Sümmani, hem de Aşık Celâli destanlaştırmıştır. Aşık

Sümmanî destanında yaşanan olayları tasvir etmiş, bölgenin viraneye

döndüğünü anlatmıştır :

Kaza-i Tortum'da oldu vukuat,

Gören gözler düştü âh-ü figana,

Bin üç yüz dokuzda ettik rivayet,

Bunu destan edip saldık her yana.

Bu gama müşterek ölüler sağlar,

Görenler ah edüp yürekten ağlar,

Sarsıldı dereler, söküldü bağlar,

Her taraf boğuldu toza, dumana.

Bozuldu devranı, geldi zevali,

Görünmez hiç göze cihanın malı,

Dediler terk edin, malı, melâli,

Ah-ü zâr erişti şimdi her yana.

Page 290: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

284

Görünmez bir hışım geldi, ulaştı.

Vak'ayı anlatan diller dolaştı,

Analar, çocuğun bıraktı, kaçtı,

Bakanlar olmadı sabi sıbyana.

Bunca sabi sıbyan, bu kadar kişi,

Cenabı lemyezel işledi işi,

Ezildi binlerce insanın başı,

Bütün gark oldular, al, kızıl kana.

Meleşir düzlerde malı, hayvanı,

Kim sahiplik etsin bu kadar canı,

Hani sahiplerin, çobanın hani?

Kara haberlerin gitsin her yana.

Bu can esrarını görenler yandı,

Can kafesten çıkıp tenden usandı,

Bu hikâye padişaha dayandı,

Gazete yaydırdı cümle cihana.

Hınzorığın gam efkârı yelindi,

İşitenin bağrı, gönlü delindi,

Hinzorık, kütükten ismin silindi,

Sanarsın aslından olmuş virâne.

Budur son alamet bozuldu devran,

Biçare Sümmanî eylesin figan,

Tahammül yok kazâ, buna bir destan,

Bir eser bıraka cümle cihana ( Okay, 1975 :

139-140 )

Page 291: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

285

Aşık Celalî ise, Tortum Destanı’nda dağın nasıl yerinden

koptuğunu ve insanların dağın altında kalarak nasıl can verdiklerini

anlatmıştır. Toprak altında bir tane canlı bulamadıklarını, herkesin bir

tarafa gittiğini dile getirmiştir :

Cilvesi tükenmez perverdigârın,

Yahşi günlerimiz yamana gitti.

Çekti Kûh-i Kaf' dan Tortum damarın,

Yüzaltmış nüfusla kaç hane gitti.

Kûh-i cebel destur aldı pîrinden,

Kudret tığı değdi koptu yerinden,

Bilmem cân-ı cânan hep birbirinden,

Ayrı düştü, yoksa yanyana gitti.

Sefer etti bize cebeli billâh,

Okudu kâmiller fazl-ı Bismillâh,

Halaik çığrışır el’aman Allah,

Sanki Nuh devridir tufana gitti.

Cuma' dan çıkınca kavim kardaşlar,

Horasan döşeli binalar taşlar,

Kuzu büryaniyle baharlı aşlar,

Bir anda hâk'ile yeksana gitti.

Medrese mescitler Beyt-i binalar,

Nice serv-i kamet meleksimalar

Davudî sedalar şirin edalar,

Herbiri bellisiz bir yana gitti

Yıkıldı Hınzörük toprağı kanlı,

Aradık bulmadık bir tane canlı,

Page 292: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

286

Nevreste gelinler taze nişanlı,

Kanlı duvağiyle divâna gitti.

Celâli bu dertten ziyâdemiz var,

Ehl-i aşk olana ifademiz var,

Yirmidört nefer de piyademiz var,

Bilmeyiz onlarda ne yana gitti (Haşlak, 1963 :

34 – 35 )

Aşık Halit, 1894 yılında meydana gelen İstanbul depremi ile ilgili

aşağıdaki destanı söylemiştir. Bu depremde İstanbul’da pek çok yapı

yıkılmış, birçok insan hayatını kaybetmiştir. Şair de, bu depremin oluşunu ve

sonuçlarını dile getirmiştir. Deprem sırasında Fatih Rüştiyesinde ders

görmekte olduğunu söyleyen şair, kendilerini zor dışarı attıklarını ifade

etmiştir. Deprem sonrasında yangın çıktığını, Edirnekapı minaresinin

yıkıldığını, pek çok hanenin yerle bir olduğunu, yabancı devletlerden yardım

geldiğini anlatmıştır :

Dinleyin ahvâli baştan, iptida

İstanbul şehrinde olan kazâyı

Karalar geymekte ahâli hâlâ

Nice babayiğit gitti ziyâne

Muharrem ayında, bir salı günü

Saat da hemen geçmişti dördü

Ahâli heman bir zulüm gördü

Cihan bulanmıştı toz ve dumana

Fâtih Rüştiyesi'nde ders okurduk

Hareket başladı, cümlemiz durduk

Şiddeti artırdı, hepimiz korktuk

Allah, diye bağrıştık ulu Yezdân'a

Page 293: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

287

Zâbitler der ki: « Bu ne felaket,

Var mı bizim için cây-i selâmet

Olur ise ancak Mevlâ'dan hidâyet

Cümlenin halleri düştü yamana

Kurtulduk mektepten, çok şükür ettik

Kimsede hal kalmadı, cümlemiz bittik

Peder, maderimizi görmeye gittik

Hazır olduk emr-ü fermana

Kimisi bıraktı hep kitaplarını

Kurtarmak için hem canlarını

Koştular görmeye hep hânelerini

Hepsinin göz yaşları oldu revâne

Teneffüshane baştan başa yıkıldı

Şakirdan, zabit sokaklara döküldü

Çok şükür Tanrı'ya hepsi kurtuldu

Koç kurban kesildi Rabb-ül Suphan'a

Zelzelenin akabinde başladı harik

Yıkıldı dıvarlar, kapandı târik

Ahâli mallarından oldular farik

Hepsinin dîdesi oldu hicrâne

Zalim Çırçırlılar yangına geldi

Pervane misâli ateşe daldı

Kurtardı çok yerleri, kurbanlar aldı

Çok şükür ettiler emr-ül Suphâne

Sandıklar gelmişti karşı taraftan

Ateş sardı hanı her bir taraftan

Page 294: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

288

Kurtardı cümlesin Barı yaradan

Lütfundan gösterdi gayret insana

Yıkıldı cümle haneler, hanlar

Kalmadı asla sağlam duvarlar

Ahâlinin göz yaşı sel gibi damlar

Çok dua ettiler ganî Yezdân'a

Ne çare bozulmaz takdir-i Hüdâ

Heman yardım etsin cümleye Mevlâ

Yıkıldı Fâtih'in alemi hâlâ

Çıkamaz oldu müezzin ezâna

Yıkıldı Edirnekapı minaresi

Harap olmuştu cıvarlar kalesi

Kurtulmanın yoktu gayrı çâresi

Herkes dökülmüştü bağ ve bostana

Yıkıldı cümle kârgir binalar

Çatladı karakol, kışla, duvarlar

Harap oldu cümle hanlar, hamamlar

Bu da ibret oldu, böyle cihana

Yıkıldı Yenicâmi'nin külâhı

Billah söylemem asla hilâfı

Ey Keremkâni, Cenâb-ı Bâri

Yazık değil miydi bunca insana

Zelzeleden çarşı olmuştu harap

Dökülmüş cümle taş ile türap

Burada ezilenler gayet bî-hesap

Leşleri serdiler cümle meydana

Page 295: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

289

Bir kimesne var idi hanın içinde

O da kalmıştı bu zulmün dibinde

Çıkardılar toz, toprak içinde

Yazık, elif kaddi döndü kemâne

Anı kurtardılar toprak içinden

Tuttular hemen iki kolundan

Verdi bir sedâ ol derunundan

Çehresi benzerdi bir kahramana

Allah din-ü devlete vermesin zeval

Cümlesi buldu keyfinde kemâl

Ehl-i servet yardımda etmedi ihmal

Rahmet ettiler de ehl-i islâm'a

Her bir devletten iane geldi

Takdir böyle imiş, yerini buldu

Nice canlar gül gibi soldu

Kara haber gitti bunca cihana

Nasıl hareket desem, bu bir zulümdür

Söz, laf anlamaz, böyle bir zâlimdir

Kimi «babacığım», kimi «evlâdım» der

Yeniden gelmişti sanki cihana

Sene bin üç yüz on iki tamam

Takdir bu hali eyledim beyan

Söylesem çoktur, hasıl-ı kelâm

Gayret et HALİT, işbu destana ( Öztelli, 1976 :

571 -574 )

Page 296: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

290

4.6. Kuraklık Konulu Şiirler Günümüzün en büyük problemlerinden biri olan kuraklığın, XIX.

yüzyılda da yaşandığını aşağıdaki destanlardan öğreniyoruz. 1887 yılında

Orta Anadolu’da meydana gelen kuraklığı, Aşık Serdârî destanlaştırır.

Yaşanan sıkıntıları dile getiren şair; kimsenin kendilerini görmediğinden

yakınmıştır :

Nesini söyleyim, benim efendim

Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim

Garip bülbül gibi feryat ederim

Açılmadan soldu gülümüz bizim

Sefil irençberlerin tebdili şaştı

Borç kemâli buldu, boynundan aştı

İntikal parası binleri geçti

Dahi doğrulamaz belimiz bizim

Sefil irençberin yüzü soğuktur

Yıl perhizi tutmuş, içi kovuktur

İneği, koyunu, iki tavuktur

Bundan gayrı yoktur malımız bizim.

Evlâtlar babanın sözünü tutmuyor

Acım, diye çift sürmeye gitmiyor

Çocuklar büyüdü, ekmek yetmiyor

Başımıza belâ dölümüz bizim

Şu yalan dünyada hoş olamadım

Borçludan bir kere baş alamadım

Şu küçük öküze eş bulamadım

Söylemeden âciz dilimiz bizim

Bir aşka geldik de biz bunu dedik

Page 297: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

291

Üç yüz dört senesi bir sille yedik

Her nereye varsan sahipsiz gedik

Kime arzolacak halimiz bizim.

Sekiz ay kışımız, dört ay yazımız

Açlığından telef olur bazımız

Kasım demeden buz tutar özümüz

Mayısda çözülür gölümüz bizim

Açılmadı ikbalimiz, bahtımız

Şen olsun İstanbul paytahtımız

Tevellüt ellidir, geçti vaktımız

Nöbetin gözlüyor halimiz bizim

Tahsildarlar çıkmış köyleri gezer

Fukara haline eden yok nazar

Örtüsü, döşeği mezatda gezer

Hasırdan örülür malımız bizim

SERDÂRÎ, sen gel de bu işi boşla

Çekil bir tekkeye, tekbire başla

Vilâyetim Sivas, yerim Şarkışla

Düşmez İstanbul’a yolumuz bizim ( Öztelli,

1976 : 624 – 625 ).

1873 – 74 yılları arası yaşanan ve uzun bir süre devam eden

kuraklığın yarattığı sonuçları, Aşık Kararî destanında dile getirmiştir.

Kuraklığın zenginleri etkilemediğini, yine sıkıntıyı çekenin fakirler olduğunu

belirten şair; hayvanların açlıktan toprağı yaladığını, insanların perişan

olduğunu ifade etmiştir. Ardından da insanların dinden uzaklaşmasını

eleştirmiş ve hükümete de yardım etmesi için seslenmiştir :

Sene doksan oldu, kurudu otlar

Page 298: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

292

Savruldu toprağı, kumlar perişan

Kendini söyleyen nice yiğitler

Kül ufak yetimi kullar perişan

Rahmet yerine her gün yel eser

Ekini olan da yok deyü kısar

Fukara hep acından köpük kusar

Eksik-etek olan kullar perişan

Yerin göğün yüzünü duman bürüdü

Çayır, çimen, yeşil ekin kurudu

Türk, Türkmen göçüp hep Kürtler yürüdü

Göçler elinden yollar perişan.

Zahranın yolunda yoruldu gölük

Yemedi bahardan, eridi ilik

Semeri sırtında, çürüdü alık

Yarıldı tırnağı, nallar perişan

Daima Hak'tan ederdim hazer

Gayrı şu Keskin canından bezer

Cümle fukaralar ayrık kazar

Ağrıdı bileği, eller perişan

Ot bulunmaz, hayvanlar toprak yalar

Arkasında tüyü kel gibi solar

Sahibi de vurmuş başına yular

İletirler pazara, mallar perişan

Kasaplar hayvanı meydana yıkar

Çenesinden tutup boynunu büker

Çalınca bıçağı al kanlar saçar

Page 299: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

293

Malların sırtında gönler perişan

Zengin olana olur mu hiç kıtlık

Fukara olanın evleri satlık

Reçber olanın da malları etlik

Sen bilirsin Mevlâm, mallar perişan

Kesildi ilâcı, fukara ağlar

Yıkıldı siyeci, virandır bağlar

Tütmez bacalar, melüldür evler

Boş kaldı samanlık, damlar perişan

Halk etti dünyayı Cenâb-ı Bârî

Bilmeyen kullar hep ekti darı

Bitmedi çiçeği, söyündü arı

Boş kaldı peteği, ballar perişan

Takdirde yazılan hep gelir başa

Keskin düştü böyle yangın ataşa

Simsiyah oldu da dağdaki meşe

Döküldü gazeli; dallar perişan

Şu cihanda kalmadı asla doğru

Sabıştı cümle, hep oldular uğru

Zâhirde müslüman, kalpleri eğri

Zayıf oldu iman, dinler perişan

Kadir kıymet, büyük küçük bilinmez

Câmiler kapandı, cuma kılınmaz

Cemaat bulunsa imam bulunmaz

Dayım eder niyazı müminler perişan

Page 300: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

294

Hiç görülmez oldu dâvâlar asıldı.

Çift sürülmez oldu, sapan yasıldı

Su bulunmaz oldu, pınar kesildi

Kurudu ayağı, göller perişan

Fukara koyundur, valiler sağar

Halini arzetse başından savar

Derdini söylese yanından kovar

Böyle bir müşküldür, haller perişan

Nice köylerde harman savurulmaz

Nice evlerde hamur yuğurulmaz

Gayrı şu Keskin'in beli doğrulmaz

Eğildi yay gibi beller perişan

Hânedan olanlar odayı yakmaz

Gelen miskinlerin yüzüne bakmaz

Boğaz tokluğuna hizmetkâr tutmaz

Hizmetkâr tuttuğu günler perişan

Cümle insan düştü «vay nefsim» deyi

Hiç birbirine bakmaz yeğen, dayı

Girince kapıdan dürer sofrayı

Lal olur söylemez, diller perişan

Acından cihanın sarardı benzi

Yarıldı dudağı, tutuldu genzi

Taş çeke çeke de kırıldı omzu

Söküldü küreği, eller perişan

Çok adam da böyle arada sürter

Gittikçe hıntanın bahası artar

Page 301: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

295

Hak, canımızı al, ya bizi kurtar

Sen bilirsin Mevlâm, kullar perişan

Teaccüp ederim gördüğüm düşe

Çok adam kırılır ererse kışa

Yetiş imdada tez, sen Derviş Paşa

Mevlâm halkettiği kullar perişan

Dağıldı da Keskin, cümlesi göçtü

EI etek kesik konağa da düştü

Görünce hökümet, cümle ağlaştı

Dîdelerden akan seller perişan

Hökümet de buna çok gayret etti

Ahali bil-cümle mazbata etti

Acından fukara can telef etti

Ne yapsın hökümet, kullar perişan

Ne yaman kadir oldu şu Keskin’e

Birbiri ardınca kıtlık üç sene

Böylece nihayet erdi doksana

Hey vaktın Müşiri, kullar perişan

Padişah tahtından gelirse kendi

Söyünmez alafı şu Keskin yandı

Halimizi sen bil Padişah Efendi

Keskin'de de olan kullar perişan

KARARÎ der, devlet versin idare

Selman, Kamber deyü çekerler dâre

Hak verirse veririm, etmem mudara

Page 302: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

296

Gayri «Ey Hak» diyen kullar perişan ( Öztelli,

1976 : 616 – 619 )

Aşık Salih, aşağıdaki destanında 1845 yılında Kayseri’de meydana

gelen kuraklığı dile getirmiştir. Kuraklık neticesinde oluşan kıtlığın insanları

çok zor bir durumda bıraktığından yakınan şair, bir an önce tövbekar olalım,

dua edelim demiştir. Destanını on dakikada tamamladığını ifade etmiş,

yeterince özenmediği için meramını iyi anlatamadığını belirtmiştir :

Şehr-i Kayseri'ye düştü bir figan

Gelmemiş bu gibi kıtlık zamanı

Hâs-ü âm çağırdı üç gün el-aman

Çare yok bozulmaz Hüdâ fermanı

Çün kahıt erişti bu sene gayet

Kalmadı kimsede zerrece takat

Nefs-i nefis oldu, aynı kıyamet

Kesildi cümlesinin tâb-ı dermanı

Erdi bu kıtlığa nice çok diyar

Cümlesinden ehven oldu bu civar

Bütün bütün harap oldu âşikâr

Kullarına imdat ede Suphân'ı

Varalım Kapı'ya edelim niyaz

Tövbekâr olalım, bu bizlere az

Kalmazdı bir can, olmasa Sıvas

Çok şükür Hüdâ'ya etti ihsanı

Kalmadı kimsede hiç mal-ü eşya

Bütün ekmekçiler oldular ihya

Fukara onlara etti vaveylâ

Fukaranın semaya çıktı efganı

Page 303: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

297

Muktedir mel'unlar buldular fırsat

Una bin ziyade koydular kıymet

Dediler onlar “Bu bir ganimet”

Ol vakıt unuttular dini, imanı.

Çok kişi-zadeden ref oldu hicap

Feryada başladı çok alî-cenap

Dediler:- «Hûn oldu, ciğerler kebap»

Âh-ü vah doldurdu bütün cihanı

Nice yetimlerin gül benzi soldu

Her bir şey bahada nihayet buldu

İlleki fukara en zebun oldu

Onlara merhamet kıla Rahmânî

Bu sene fitnekâr gayetle arttı

Nice insafsızlar una taş kattı

Nice bin naz ile metaın sattı

Âkıbet on sekze verdi batmanı

Nice gafil serden geçmek istedi

Mevtin şerbetinden içmek istedi

Altı aylık çocuk ekmek istedi

Acayip ah ile etti giryanı

Gel inat eyleme, kusurlar bizde

Beynamaz çoğaldı, hem beldemizde

Doğru zat kalmadı on binde birde

Hak islâh eyleye âsi insanı

Kalktı bereket bütün eşyadan

Page 304: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

298

Cümle gafil oldu hep akrabadan

Rahat mı istersin gayrı dünyadan

Yakın Kitap'daki âhir zamanı

Gelin, kendimize dönelim bizler

Çok zuhur ediyor bu gibi işler

Haniya o bolca olan yemişler

Hüda affeyleye bizden isyanı

Takdir böyle diye çalınmış kalem

Dilediğin işler ol Şah-ı Âlem

Buna , razı ol, gel çekme elem

Hüdâ göndermeye başka tûfanı

Bazılar demişler: Salih Efendi,

Acep bu destanı düzdü mü kendi»

Ben de bu kelâmı işittim şimdi

Mârifet değildir düzmek destanı

Hamd-olsun Hüdâ'ya nice sad-hezar

Beyit düzmek ile etmem iftihar

İndimde güç değil, pek kolay bu kâr

Şekk-ü şüphe edip etme gümanı

On dakkada destan hem oldu temam

Dileğime uygun düşmedi meram

Sıdk ile etmedim ona ihtimam

Azıcık kelâmla ettim beyanı

Ey Rabbim, kalbimi sen eyle güşad

Cahilden şahidi sen eyle berbad

Ol aşk-ı pâkimi sen eyle ziyad

Page 305: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

299

Ben senden umarım aşk-ı Osmanî

Tarih bin iki yüz altmış ikide

Zuhur etti kıtlık çün Kayseri'de

SALİH' im, dediğim yâ Rabbî dilde

Bir dahi gösterme böyle tûfanı ( Öztelli, 1976 :

613 – 615 )

1835 yılındaki kıtlığı dile getiren şair Aşık Şeyh Efendi, bu kıtlığın

nedenini insanların dinden uzaklaşmasına bağlamıştır :

Dostlar el çekelim fena dünyadan

Medet, şimden sonra âhir şer oldu

..........................................

..........................................

Hayır sahipleri hayrın batırdı

Nice kimseler imanın yitirdi

Mevlam yerden berekâtın kaldırdı

Medet, şimden sonra âhir şer oldu

Âlimler de hiç bir ilmini gütmez

Kadılar da rüşvetsiz işi tutmaz

Ekincinin ekdiği harcına yetmez

Medet, şimden sonra âhir şer oldu

Mescitlerde namaz kılınmaz oldu

Değme köyde imam bulunmaz oldu

Çok köylerde ezan okunmaz oldu

Medet, şimden sonra âhir şer oldu

Hep dişiler erkeklere karıştı

Yerler kurak olup yandı, tutuştu

Page 306: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

300

Sene bin iki yüz elli bire kavuştu

Medet, şimden sonra ahir şer oldu

ŞEYH EFENDİ bunu böyle söyledi

Kitabın önüne koyup ağladı

Analar dururken oğul söyledi

Medet, şimden sonra ahir şer oldu ( Öztelli,

1976 : 611)

Aşık Abdi, 1873 – 1874 yıllarında meydana gelen kuraklığın

sonuçlarını çeşitli yönleriyle tasvir etmiş ve böyle bir kuraklığın şimdiye kadar

hiç görülmediğini belirtmiştir. Bunu âhir zamanın âlameti olarak gören şair,

Allah’ın inâyetine sığınmıştır :

Sene bin iki yüz doksan okundu

Bozuldu revnakı fâni cihanın

Çarkı felek gene aksine döndü

Pek düştü telâşa halkı zamanın

Esti bâd-ı sâmı muhalif yeller

Yandı ekin, otlar, çayır, çimenler

Kurudu çeşmeler, âb-ı revan çaylar

Bu yıl böyle imiş emri Hüdâ'nın

Ot bitmedi, yandı gitti ovalar

Aç kaldı koyunlar, atlar, develer

Ot yerine yaprak yedi mayalar

Zebun oldu, tüyü döndü hayvanın

Bazı mahalde su bulunmaz oldu

Gusul, taharet, abdest alınmaz oldu

Değirmen dönmez, un öğünmez oldu

Rızkına hasaret düştü insanın

Page 307: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

301

Tarik-i diyar oldu il, aşiret

Sebepsiz ihtiyar olur mu gurbet

Sâil oldu çok ümmet-i Muhammed

Geçimi güce vardı fukaranın

Zenginler tamahı artırdı gayet

Ağalık gitti, kalmadı sahavet

Fukaraya Hak'tan ola inâyet

Doğdu alâmeti âhir zamanın

Yaz gitti, güz gitti, kara kış geldi

Mal sahiplerini kasavet aldı

Çok davar, sığır açlıktan bunaldı

Çeteni bir altına çıktı samanın

Seksen, doksan, yüz yaşında bir kişi

Görmüş değil böyle yaz ile kışı

Pek güce vardı fukaranın işi

Derdi, meşakkati arttı zamanın

Zemheri çıkınca erişti şubat

Şifa galip oldu bu ayda gayet

Davara, sığıra düştü hasaret

Nicesi değneği attı çobanın

Yolcular bunaldı, sergerdan oldu

Düştüğü hanede eğlendi kaldı

Kimisi dağda, ovada telef oldu

Kimi içinde kaldı kara-yurd'un

Fukara gayet daraldı bu sene

Ağalar, beyler arandı bu sene

Page 308: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

302

İltifat yok misafire, mihmane

Kapısı kapandı çok hânedanın

Varlıkta hasiyyet vardır ağalar

Yedirin, içirin, alın dualar

Yoktan hasıl olur size devalar

Tutun yakasını yâdın, akrabanın

Dahi beterinden saklaya ilâh

Sen kerem-kânısın, kulda çok günah

Bu yılın şitâsı artar mah be-mah

Sabra takatı kalmadı insanın

Ey ABDİ, sabreyle, bu gün de geçer

Hak sebep halk eyler, kapılar açar

Nice âhar yaz gün, kış gelir geçer

Durdukça devranı döner dünyanın ( Öztelli,

1976 : 621 – 623 )

1838 yılı Mayıs ayında meydana gelen kuraklık için, Aşık Hüseyin

aşağıdaki destanı söylemiştir. Kuraklığın getirdiği sıkıntılardan Allah’a

sığınan şair, “ne olacak halimiz ?” diye sormuştur. Kuraklık neticesinde

derelerin, çeşmelerin kuruduğunu, hem insanların hem de hayvanların aç

kaldığını belirtmiştir :

Elli dört senesi mayıs ayında

Hep kurudu derelerin suları

Telaş aldı şehirleri, köyleri

Aman Allah ne olacak halimiz

Yüreğime düştü bir ince sızı

Allah'ım bol eyle ekmeği, tuzu

Kimseden fayda yok, sen kayır bizi

Aman Allah ne olacak halimiz

Page 309: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

303

Karnı doymaz davarların, malların

Çeşmesi kurudu işlek yolların

Sana yalvarıyor âciz kulların

Aman Allah ne olacak halimiz

Güneş vurur yeşil ekin sararır

Sulu araziler durmaz moralır

Hep milletin gözü birden daralır

Aman Allah ne olacak halimiz

İki tarlam vardır orakla ektim

Tohum bile çıkmaz, elimi çektim

Kalbim mahzun oldu, boynumu büktüm

Aman Allah ne olacak halimiz

Aşık HÜSEYN söyler destanı, sözü

Kanlı yaş döküyor hem iki gözü

Açlıktan terbiye eyleme bizi

Aman Allah ne olacak halimiz ( Öztelli, 1976 :

612)

Aşık Seyfi Kılıç, devrinde meydana gelen kuraklığı anlatırken “şimdi

ağlaşacak zamana kaldık” demiştir. Şükür etmedikleri için böyle bir durumla

karşılaştıklarını belirten şair, zamanında beğenmedikleri şeylere şimdi

muhtaç olduklarını anlatmıştır :

Tırpan çalsan düşer asla dirilmez

Ol Huda'nın hikmetinden sorulmaz

Umut etme bir ekine girilmez

Şimdi ağlaşacak günlere kaldık

Boğazlardan kesip tohum ekildi

Page 310: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

304

Yine ireşberin beli büküldü

Yeryüzünden bereketler çekildi

Oruçsuz namazsız canlara kaldık

Aman hey gardaşlar nedir bu hallar

Mahvolup kalmıştır bayırlar çöller

Saman olmaz ise kırılır mallar

Gidiyor hayvanlar gönlere kaldık

Çavdar diye ambarlara komazdık

Nimet-i Hüda'ya şükür demezdik

Kaba çörek yağsız diye yemezdik

Burçaktan yapılmış nanlara kaldık

Seyfi Kılıç nasihatım uymadın

Çok pend ettim kulağına komadın

Beğenip de ip şalvarı giymedin

Telisten yapılmış donlara kaldık ( Yıldız, 2003

:783 )

Ruhsatî de, 1874 yılında meydana gelen bir kuraklıktan bahsetmiştir.

Bu kuraklık nedeniyle insanların ve hayvanların çektiği sıkıntıyı sıralayan şair,

bu sene cihan bir acayip oldu demiştir. İnsanların dinden uzaklaşmasından

da yakınan şair, hiçbir şeyde bereketin kalmadığını dile getirmiştir :

Hâllâki alemin irfanı çoktur

İflah olacagımız güman bu sene

Suç kimsenin degil benim eksanım

Yazi görecegimiz güman bu sene

Koyun da kalmadı kırıldı kuzu,

Fırtına doldurdu dereyi, düzü,

Ne yaman dar oldu insanın gözü,

Çogu terkeyledi iman bu sene

Page 311: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

305

İcazet kalmadı dağda, ovada

Bereket kalmadı tasta, tavada

Ragbet kalmadı atta, devede

Yas görünüyor saman bu sene

Unut deli gönül kaymağı unut!

Yogurda selam ver, peyniri kurut,

Çirinen pekmezde kaldı bir umut

Göklere çekildi ayran bu sene

Ruhsat'ım kusurun görmez kör oldu

Dünya muhannete fazla dar oldu

Tarih geldi işte (91) oldu

Ne acayip oldu cihan bu sene ( Aşkun, 1945 :

97)

4.7. Yangın Konulu Şiirler 1826 yılında İstanbul’da meydana gelen büyük bir yangın ile ilgili

olarak Aşık Cüdâî aşağıdaki destanı söylemiştir. Rüzgâr nedeniyle yangının

büyüdüğünü ve geniş bir alana yayıldığını belirten şair, yangına maruz kalan

semtleri sıralar ve yangından gördükleri zararı belirtmiştir :

Bir ateş zuhur oldu Hocapaşa'dan

Nerde kaldı sende ziynet İstanbol

Üstüne bakanlar geçer dünyadan

Etmezler seninle ülfet İstanbol

Ruzigâr önüne çün düştü ateş

Zarbından kapandı gökteki güneş

Her yandan zabitler, nice bin serkeş

Çığrışıp ederler medet İstanbol

Çifte Saraylar'ı sarınca bir yol

Page 312: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

306

Herkesde kırıldı kanat ile kol

Almış ateş gider, bakmaz sağ-u sol

Hak'tan olan bir inayet İstanbol

Bir kıvılcım düştü Tavukpazarı

Başladı yanmaya çarşı civarı

Çarşıya girince halkın medârı

Kalmadı, n'işlesin gayrı İstanbol

Doldu bezestenler, hanlar mal ile

Âlem dedi, yanmaz değme hal ile

Taşları eğritti hesbe haliyle

Hanlarda başladı zulmet İstanbol

Nice canlar yandı Vezir Hanı'nda

Çuhacı Hanı'nda herbir yanında

Nur-Osmaniye'nin âsûmânında

Yandı minareler, hikmet İstanbol

Sadrazam Bey der kim, bu nice zulüm

Hak'tan gazap imiş oldu, ne mâlûm

Fakir, fukaraya bu imiş zulüm

Meğer Mevlâ etsin imdat İstanbol

Mehmed Paşa, ister kessin önünü

Yangın geymiş al yeşilli donunu

Âlem sandı sanki Mahşer gününü

Gayrı sana olmaz rağbet İstanbol

Şaşırıp kaldılar tulumbacılar

Yangın dürgerleri yıkar bacalar

Gündüz tuttu, kim der idi geceler

Page 313: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

307

Kalmadı kimsede kuvvet İstanbol

Aslan gibi döner Hüseyin Paşa

Rûzigâr şiddetli, n'işlesin boşa

Dürgerler dağıttı bir baştan başa

İsten bulsun tek selamet Istanbol

Ateş yayılınca dört yana heman

Döğünüp durdular râya, Müslüman

Ticaret mülkünü eyledi ziyan

Pek dipten eyledi sünnet, İstanbol

Aman Sultan Mahmud, senden bir imdat

Sabi, sıbyan ağlar, ederler feryat

Hesapsız kulların oldu nâ-murat

Nazar eyle, kıl merhamet İstanbol

Bahçekapı, Ahırkapı, Çatladı

Kumkapı'dan Yenikapı atladı

Davud Paşa, Samatya'yı sakladı

Yedikule çekmez sıklet İstanbol

Silivrikapısı durmuş bir yana

Mevlana Kapısı bakar mı ana

Topkapı kendini atmaz meydana

Edirne Kapısı senet İstanbol

Eğrikapı, Ayvansaray, Balad'ı

Fener, Oymakapı korkup yaladı

Yenikapı, Cibali'yi, Balad'ı

Unkapanı sakla gözet istanbol

Ayazma Kapısı, Odun Kapısı

Page 314: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

308

Biri birinden de güzel yapısı

Zından Kapısı'nda bitti hepisi

Yirmi dört kapındır hacet İstanbol

Bahçekapısı'na bir ucu endi

Fazlı Paşa Gedik Paşa'ya döndü

Gitti Kumkapı'dan, Langa'da söndü

Pek kül oldu iki millet İstanbol

Nettilerse mümkün çare olmadı

Zabitler kolayın asla bulmadı

Rical, kibar yalıları kalmadı

Tamam yandı otuz saat İstanbol

Taaccüpte kalır baktıkça âdem

Seyr-ü temaşadan kan ağlar dîdem

Nice ki bu ateş sendedir madem

Bir pul etmez olsa cennet İstanbol

CÜDÂİ, inanma dünya maline

Günde bin şükür et herbir haline

Yangın tarikine, arz-ı haline

Hıfz et ki bulasın şöhret İstanbol ( Öztelli, 1976

: 635 – 638 )

4.8. Sel Konulu Şiirler 1876 yılında meydana gelen bir sel olayını Aşık İcadi, aşağıdaki

destanında anlatmıştır. Selin yol açtığı yıkımı, pek çok insanın hayatını

kaybetmesini, yaşanan acıları dile getiren şair, bu olayı Allah’ın gazabı olarak

nitelendirmiştir :

Page 315: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

309

Sene bin iki yüz doksan üç tamam

Recebin beşinde sel revan eyledi

Gükreyüp hışm ile gelince heman

Nice mâmureyi viran eyledi

Kimseden kimseye olmadı imdat

Şaşırdı da halk, bulamadı irşat

Dakkada bin kapı eyledi küşat

Girip evler içre cevlan eyledi

Bir yandan girdi de bir yandan çıktı

Nice fakirlerin evlerin yıktı

Mekânsız kaldı halk, canından bıktı

Baykuşlar viranı mekân eyledi

Kimi der, gitti yavrum, kimi yavrum

Ana-baba günü oldu bu gün halim

Nice canları boğdu bu tûfan zalim

Yıktı yuvasın, sâbiyi uryan eyledi

Yoktu bir yer barınsın fisebillah

Elest bezminde dedik ila-Allah

Büyük küçük çağrışıp dedikçe Allah

Döktürüp göz yaşını umman eyledi

Çığrışan insana yürek dayanmaz

Boğulmuş beşikte mâsumlar, uyanmaz

Selle giden canlar ateşe yanmaz

Gördü göz yaşını figan eyledi.

Nedir Yârab kulun bunca günahı

Rahmet değil bu gazab-ı ilâhî

Page 316: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

310

Sabi sıbyanda kalmadı penâhı

Dinmedi sular subha dek ceryan eyledi

Rabb’ın hikmetine akıllar ermez

Kulun tedbiri de bir pula değmez

Ferman kendinindir kimseler bilmez

Yanık İCADÎ böyle destan eyledi ( Öztelli,

1976 : 655 – 656 )

4.9. Devlet Yönetimini Eleştiren Şiirler Halk şairlerimiz zaman zaman devlet yöneticilerini de eleştirmişlerdir.

Onların çalışmalarında gördükleri eksiklikleri ya da yaptıkları başarılı

çalışmaları dile getirmişlerdir. Bazen övgü bazen yergi yaparak halkın

hislerine tercüman olmuşlardır. Aşık Ruhsatî’de devrinin yöneticilerini

eleştirmiş ve padişaha seslenerek ortalığa bir düzen vermesini istemiştir :

Şevketlü bir, defa tebdili kıyafet,

Gezmek vecibe'i zimmetinizdir.

Memleketin bir tutarı kalmadı,

Düzmek vecibe 'i zimmetinizdir.

Sormadan verirsin rütbe, nişanı,

Görelim içinde var mı imanı,

Vezirlerin islahına fermanı,

Yazmak vecibe'i zimmetinizdir.

Dize çıktı musibetlik harmanı

Ancak senden olur olsa dermanı,

Haberin yok batırdılar devranı,

Süzmek vecibe'i zimmetinizdir.

Furumaye çıktı sadra oturdu,

Page 317: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

311

Fakir, fukaraya verir patırdı

Mürtekipler ortalığı batırdı,

Sezmek vecibe' i zimmetinizdir ( Aşkun, 1945 :

106)

Devlet yöneticilerini oldukça sivri bir dille eleştiren Aşık Şemsi, işimiz

Tanrı’ya kaldı diyerek ümitsizliğini de dile getirmiştir. Sultan Mahmud devrini

eleştiren şair, cihanı zulmün kuşattığını belirterek sadra geçenleri cahillikle

suçlamıştır :

Düştü cihana yine bir gulgule

Meğer nusret erşe Mevlâ'dan bize

Ol dinimiz, devlet-i Sultan Mahmud

Basiret versün Allah, etsün ian’e

İhata eyledi zulüm cihanı

Göklere dek ağdı insanın âhı

Ağlayup gözlerden dökelim kanı

Mülk başladı bil-cümle figana

Cihanda kalmadı sahib-adâlet

Kapladı dünyayı cümle cehalet

Haller niye varır bilmem âkıbet

Derûndan yalvaralım ulu Subhân'a

Duhûl etti nâs içre dürlü adâvet

Bir kimsede yoktur asla itâat

Eğer Hûda'dan olmazsa inâyet

Yıkılıpdur cihan, yoktur bahane

Perişan olupdur ahvâl-i bâd

Kalmadı nâsda birgünâ takat

Ol zaif-ü mâsum dahi mâsûmat

Çıkupdur zârları heft âsumâna

Page 318: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

312

Çar köşede zuhur etti adûlar

Derûnumuz doldu dürlü kaygular

Gelürse başa bunca korkular

Hayif olur cümle ehl-i imâna

Dua-yi tazarruğ idelüm Gaffâr'a

Yanıpdır âlem şöyle bir nâra

Satarlar dinini verirsen para

Muhalif, fi'limiz hükm-ü Yezdân'a

Geçdi sadarete bir herif cahil

Tutulmaz oldu kelam-ı fâzıl

Kanı bunca mazlûm, insan-ı kâmil

Durup tevekkül ettiler Rahman'a

Recâli devlette yoktur sadâkat

Sefahat dedikleri oldu zarâfet

Bu resme mahv-olursa bunca kâinât

İşaret var bunda âhir zamana

İşlenmez oldu emr-i İlâhi

Dünyayı tuttu hep cümle menâhı

Rûz-u şeb bulmada cihan fenâyî

Olunmaz iktidâ ehl-i irfana

ŞEMSİ'yâ zikr eyle Mevlâ'yı her an

Kıl anın yoluna canını kurban

Versün sana lütfundan bağ-ı cinân

Gafil olma, duruş ders-i Kur'an'a ( Öztelli, 1976

: 588 – 589 )

Page 319: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

313

Aşık Mırık da görevini kötüye kullanan köy muhtarlarını şiirlerinde

eleştirmiştir :

Bulgur koyduk camiye

Yük olurdu gemiye

Muhtar, hoca bölüştü

Beyliğinki hanı ya

Ho derim öküz gitmez

Bu işe aklım yatmaz

Bunların ettiğini

Köyün sıçanı etmez

Ağ dağın başı duman

Komşular bu iş yaman

Beylik malı yiyende

Ne din olur ne iman

Bunların işi çürük

Bana kalırsa Mırık

Hepisine vurmalı

Eyisinden bir sırık ( Ercan, 1998 : 317 )

Aynı konuyu ele aldığı bir başka şiiri ise şöyledir :

Asker için köylüden

Çamaşır topladılar

Köylünün verdi'ğini

Eşeğe yüklediler

Muhtar yürüdü önden

Hoca ırmadı ondan

Azalâr dört bir yandan

Page 320: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

314

İşi yedeklediler

Az verene bağırıp

Hısımları kayırıp

Eyileri ayırıp

Sandığa sakladılar

Mırık duyanlar şaşsın

Başlarına taş düşsün

Hepsinin karnı şişsin

Hayırı bokladılar (Ercan, 1998 : 317 – 318 )

Aşık Mahremî, devrinin padişahını eleştirir. Padişaha “dünyaya bir bak

nizam bozuldu” dedikten sonra, kendisinden iyi bir vezir bulmasını da

istemiştir :

Hünkârım dünyaya eyle bir nazar

Duacı kulların ağlayıp gezer

Urum'u Acem'i ortaya yazar

Hani erkan hani yol Padişahım

Şevketlü askerin erbabın ara

Eren evliyalar cengine vara

Serasker başının kalbi de kara

Kişinin aslını sor Padişahım

Kim olursa verme tuğ ile sancak

İşret başın bilir yavanlar ancak

Dünya gitti elden daha nolacak

Dünyanın nizamın bul Padişahım

Ricallar cümesi devlete hayın

Gizlice alırlar kâfirden payın

Page 321: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

315

Fukara kullara vermezler tayın

Sülfü sergerdandır kul Padişahım

Bir yiğidin gözü seferden gitmez

Gidenlere kimse itibar etmez

Bin cahil bir aslan yerini tutmaz

Aslan gibi vezir bul Padişahım

… ( Zelyurt, 1989 : 291)

4.10. Devlet Yönetimini Öven Şiirler Aşık Selimi, devrin padişahı Abdülmecit Han’ı ve icraatlarını övmüştür.

Her geçen gün şöhretinin arttığını belirttikten sonra, düşmanları kahrettiğini

belirtmiştir :

Padişah-ı âlem Abdülmecit Han

Gün-be-gün artmada şöhret-ü şanı

Erişti hamd-ola tevfik-i Yezdan

Nim nigâhla kahreyledi düşmanı

Safa ile dâim olsun demlerde

Tab'ına muvafık hep vezirler de

Pervâne-veş döndü sâdık beyler de

Dilde zikrettiler ulu Subhânı

Niyazımız budur Bârî Hüda'dan

Zerre dûr etmesin zevk-ü safadan

Hayır dua aldı çok evliyâdan

Bir şahlar şahından tuttu dâmanı

Nitekim var bizde bu din-ü kuvvet

Page 322: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

316

Taşları eritir nüfuz-ı devlet

Seni gidi hain hârici millet .

Bildin mi ne imiş Âl-i Osman'ı ( Öztelli, 1976 :

309)

Aşık Fahri’nin, kaymakam beyin icraatlarına övgüsü ise şöyledir :

Musâ-yı Kâzım nâm kaymakam begün

Zâmân-ı adlinde olundu inşa

Mahall-i hükümet mektep medrese

Lutf-ı himmetiyle mükemmel bina

Binnefs şu ribâdan oldu i'ânet

Sa'y u gayret etti erkân-ı kafa

Tarihi bin üç yüzüç senesinde

Tamam oldu Fahrî nakşın et imlâ ( Turan,

1995 : 308)

4.11. Fakir ile Zengin Arasındaki Adaletsizliği Eleştiren Şiirler Halk şairlerimizin eleştirdiği bir başka konu ise, insanlara paralarına

göre değer verilmesi ve paranın her şeyden üstün tutulmasıdır :

Aşık Huzurî, her şeyin para olduğunu, eğer paran yoksa hiçbir yerde

itibar görmeyeceğini dile getirmiştir :

Kesende yok ise köprüden geçme

Tezden tutulursun bir yana kaçma

Parasız hükümet kapısın açma

Kadı müftü emr ü ferman paradır.

Fakir olan her dem gider engine

Parasız bellidir baksan rengine

Her mecliste buyur derler zengine

Yaran ahbab lutf ü ihsan paradır

Page 323: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

317

Ya hunun cevabı kuru eyvalah

Parasız çok ümittir inşallah

Parasız bir molla demez bismillah

Kitap mezhep din ü iman paradır

Fakir suya düşse çıkamaz kirden

Zengin arabasın aşırır kırdan

Topal zengin iyi sağlam fakirden

Her şeyden evvela noksan paradır

Yad görünür pulsuz gelse daderin

Zengin mihman olsa olmaz kederin

Kimse sormaz ne kişidir pederin

Asıl nesil şöhret ü şan paradır ( Zelyurt, 1989 :

320)

Aşık Ali, malı olmayanı ahmak ederler diyerek insanların paralarına

göre değerlendirilmelerini eleştirmiştir :

Niderler de bu dünyayı niderler

Doğruyu koyup da sarpa giderler

Malı olmayanı ahmak ederler

İsterse bildiğim alem bilmesin ( Kalkan, 1988 :

28)

Aşık Serdari, bu olaya biraz mizahi bir üslupla yaklaşmıştır. Zenginin

her dediğine evet dendiğini, fakirin ise doğruyu da söylese deli olarak

nitelendirildiğini belirterek, eleştirisini dile getirmiştir :

Zenginin sözüne beli diyorlar

Fukara söylese deli diyorlar

Zamane şeyhine veli diyorlar

Page 324: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

318

Gittikçe çoğalır delimiz bizim ( Zelyurt, 1989 :

89)

Aşık Feryadi, fakir insanlara kimsenin değer vermediğini belirtmiş,

zengin için ise herkes canını verir demiştir. Bu adaletsizlikten yakınan şair, bu

durumu şöyle eleştirmiştir :

Elbise yırtılır ip ile sırır

Bulunmaz ayranı dudağı kurur

Zenginlere herkes canını verir

Hiç kimseye geçmez sözü fakirin

Fakir olanları rast gelen döğer

Varıp zenginlere boynunu eğer

İçeriye koymaz mala göz değer

Mal görmedik olur gözü fakirin ( Zelyurt, 1989 :

292)

Aşık Figani de malı olmayanın dostu bulunmaz demiş, aynı konu

hakkındaki eleştirisini ifade etmiştir :

Şu kahpe felekten murat alınmaz

Yalancı dünyada ebet kalınmaz

Malı olmayanın dostu bulunmaz

Çaylar denizlere akar demişler (İvgin, 1994 :

39)

Gufrani, zengin ile fakir arasındaki sosyal adaletsizlikten bahsetmiş ve

bu durumu şöyle dile getirmiştir :

Zengine yağlı börek çekilir

Zügürd arpa, darı, yulaf bulamaz.

Zenginin yoluna olurlar tûrap

Zügürd nereye varsa halleri harap.

Page 325: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

319

Zenginin demi kaynayıp coşar

Zügürd damarında kan da bulamaz

Zengin zemherinde terler oturur

Zügürd ağustosda gün de bulamaz

Zenginin geydiği kundura çorap

Zügürd ayağına gön de bulamaz.

Zengin helvasmı yağda pişirir.

Zügürd helvasına un da bulamaz.

Zenginin urbası dokuz kat olur

Zügürd bacağına don da bulamaz

Zenginin kefeni beş kat olur

Zügürd göynek ile yen de bulamaz (Gülcan,

1992 : 64).

4.12. Cehaleti Eleştiren Şiirler

Cehaletin kötülüğünden de yakınan aşıklarımız, ilmin önemini, bilginin

faziletini dile getirmişler; cahilliğin nelere yol açtığını şiirlerinde belirtmişlerdir.

Aşık Zülalî bilginin önemine değinerek, halkın cahilliğinden yakınmıştır.

Bu duygularını şöyle dile getirmiştir :

Şu Kars'ta yok mu bir kimse, bulunsun bu himayette.

Neden bir dar ül enam yok, kocaman bir vilayette.

Bütün Ermeni, Rumlar okur Türkçe, Rusça'yı

Yazık değilmi Türk evlâdı kalsın her esarette

Ki Kars'ın köylerin derler yazan yok bir satır Türkçe,

Page 326: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

320

Acep Türk hattı çıktı da gezermi şol semavette.

Diğer milletlere göre ne denli geride kaldık.

Aman kardaş ne fark vardır bizim ile camadatda.

Şu Posof medresesinden dilenciler çıkarmakla,

Der Zülâli kurtulurmu vatan kalmış cehalette (Aslan,

1978 : 107)

Aşık Said de, cahil insanlardan vefa görülmeyeceğini belirtmiş,

cehaletin kötülüğünü dile getirmiştir :

Görmüş yok cihanda cahilden vefa

Vefa umup etme kendine cefa.

Olur mu insana zehirden şifa

Fikretsin gönülden ıhvan olanlar ( Kırımhan,

1995 : 466)

Aşık Deruni, cahil insanların hiçbir işte başarılı olamayacağını dile

getirimiş ve “cahili imam etseler cemaatı olmaz” diyerek eleştirisini ifade

etmiştir :

Cahili camie imam etseler

Anın ardı sıra cemaat olmaz

Kibirli kimseye üç tuğ verseler

Anda bir merhamet inayet olmaz ( Zelyurt,

1989 : 288)

Sefil Selimi, cehaleti ortadan kaldırmak için mücadele ettiğini dile

getirmiştir :

Düşenleri kaldırmaya

Ağlayanı güldürmeye

Cehaleti öldürmeye

Yana yana ben arıyom ( Makal, 1978 : 166).

Page 327: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

321

SONUÇ

Halk şairlerimizin şiirlerinde XIX.yüzyıl sosyal ve siyasi olaylarının

nasıl ele alındığını inceledik. Bu şiirlerin tarihe ışık tuttuğunu ve devri

anlamamızı kolaylaştırdığını göstermeye çalıştık. Tarihi yeniden kurma

kuramına göre, tarihin bilinmeyen yönlerini aydınlatmada halk bilimi

ürünlerinden yararlanılabilir. Bu doğrultuda, tespit ettiğimiz halk şiirlerinin

tarih için önemli kaynaklar olduğunu ortaya koyduk. Şiirlerde pek çok tarihsel

hadisenin bulunduğunu gösterdik.

Sözlü tarihin konusunu teşkil eden bu destanlar, devrin olaylarını

bütün ayrıntıları ile gözler önüne sermektedir. Bu şiirlerle, aynı olayın farklı

cephelerdeki yansımaları da ortaya konmuştur. Devrine ayna tutan bu

şiirlerde ele alınan konular, henüz aşığın belleğinde tazeliğini korurken

destanlaştırılmıştır. Bu açıdan da tarih için büyük önem taşır. Ona zengin bir

malzeme sunar.

Bu yüzyılda, devletin gidişatına ters bir profil çizen aşık edebiyatı en

parlak dönemini yaşamıştır. Devletin yıkılma sürecine girmesi nedeniyle pek

çok sosyal ve siyasi olay olmuş, aşıklar da bu olaylara kayıtsız kalmamıştır

ve bu olaylarla ilgili destanlar söylemişlerdir. Destanlar, o dönemde

günümüzdeki gazetelerin işlevini görmüştür. Halkı bilgilendirmişler, olaylar

hakkında haberler vermişlerdir. Zaferler övülmüş, yenilgiler sertçe eleştirilmiş,

haksızlıklara cesurca itiraz edilmiştir. Zaman zaman padişahlar ve yaptıkları

yenilikler övülmüş; deprem, sel, yangın gibi felaketlerin açtığı yaralar tasvir

edilmiştir. Bazen de sosyal bozukluklar, hükümetin yanlış icraatları

hicvedilmiştir.

Halkın psikolojisi, düşüncesi, duyguları, yaşayışı gözler önüne

serilmiştir. Bu açıdan sosyal tarihe kaynaklık etmişlerdir.

Kültürel ve iletişimsel belleğin taşıyıcıları olan aşıkların ağzından

anlatılan olaylar, onların destanları ile geleceğe taşınmıştır.

Geçmiş hiçbir bellekte olduğu gibi kalmaz. Sürekli yeniden örgütlenir.

Bu nedenle bu şiirleri birer tarihi belge olarak görmemek gerekir. Bu şiirler

tarih değildir ama tarihe kaynaklık eder. Toplumların tarihsel olayları ve

Page 328: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

322

kendilerini nasıl algıladıklarını ortaya koyar. İletişimsel bellek ile yakın

geçmiş, kültürel bellek ile geçmişin belli noktaları gün yüzüne çıkar.

Bu şiirler, geçmişin karanlık noktalarını aydınlatabilme açısından

tarihçiler için de önemli malzeme teşkil etmektedir. Geçmişi geleceğe taşıyan

aşıklarımız sayesinde birçok soru işareti zamanla yok olacak, birçok hususu

anlamamız kolaylaşacaktır.

Page 329: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

323

KAYNAKÇA

AKCA, Kemal; Sille’nin Halk Şairleri, Konya, Haşim Basımevi 1940.

AKTAN, Müge Ercan; 19.Yüzyılda İstanbul’da Aşıklık Geleneği ve Aşıklar, Ankara, Yüksek Lisans Tezi, 1997.

ALKAN, Nuran Aynacı; XIX. Yüzyıl Halk Şiirinde Gelenek ve Göreneklerimizle İlgili Sistematik Bir Değerlendirme, Ankara, Yüksek

Lisans Tezi, 1998.

ALOVA, Erdal; Türk Halk Edebiyatı Antolojisi, İstanbul, Alfa Yayınları,

2002.

ALPARSLAN, Cevat; Bolu’nun Kültürel Değerleri, Âşık Dertli, Aşık Figanî ve Köroğlu, Ankara, 1995.

ARISOY, Sunullah; Türk Halk Şiiri Antolojisi, Ankara, Bilgi Yayınevi,

195.

ARMAOĞLU, Fahir; 19.Yüzyıl Siyasi Tarihi, Ankara, Türk Tarih Kurumu

Yay, 1997.

ARTUN, Erman; Aşıklık Geleneği ve Aşık Edebiyatı, Ankara, Akçay

Yay, 2001

ARTUN, Erman; Osmanlı-Türk Kültüründe Âşık Şiirinin Belirleyici Rolü, Adana Halk Kültürü Araştırmaları, Adana, Epsilon Ofset, 2000

ASLAN, Ensar; Doğu Anadolu Saz Şairleri, Erzurum, Atatürk

Üniversitesi Basımevi, 1978.

ASSMANN, Jan; Kültürel Bellek, çev. Ayşe Tekin, İstanbul, Ayrıntı Yay,

2001.

AŞIK, Şenlik; Şiirleri, Ankara, Yeni Matbaa, 1954.

ÂŞIKOĞLU, İsmail; Âşık Şenlik, İzmir, 1964.

AŞKUN, Vehbi Cem; Aşık Ruhsatî, Sivas, Kâmil Basımevi, 1945.

AŞKUN, Vehbi Cem; Merzifon Şairleri, Merzifon, Utku Basımevi, 1937.

ATALAY, Adil Ali; Âşık Demanî Baba Hayatı ve Şiirleri, İstanbul, Can

Yay, 1982.

ATALAY, Adil Ali; Erzurumlu Halk Ozanı Noksanî Baba, İstanbul, Can

Yay, 1995.

Page 330: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

324

AYVERDİ, Samiha; Türk Tarihinde Osmanlı Asırları, 3.cilt, İstanbul,

Damla Yay, 1976.

BAŞGÖZ, İlhan; Türk Halk Edebiyatı Antolojisi, İstanbul, Nurgök

Matbaası, 1956.

BAYRAK, Kemal; Aşık Zülalî Hayatı ve Şiirleri, Erzurum, Lisans Tezi,

1973.

BAYRI, Halit; 19.Yüzyıl Halk Şiiri, İstanbul, Ekin Basımevi, 1956.

BEHRAM, Nihat; Türk Halk ve Dünya Edebiyatından Başkaldırı Şiirleri Antolojisi, İstanbul, Alfa Yayınları, 2001.

BORATAV, Pertev Naili; Folklor ve Edebiyat II, İstanbul, 1991.

BORATAV, Pertev Naili; İzahlı Halk Şiiri Antolojisi, Ankara, Maarif Mat.,

1943.

CAN, Sıtkı; Ordu’lu Şair Tıflı’nın Hayatı ve Eserleri, Ordu, Köy

Basımevi, 1938.

ÇOBANOĞLU, Özkul; Aşık Tarzı Kültür Geleneği ve Destan Türü,

Ankara, Akçağ Yay, 2000.

ÇOBANOĞLU, Özkul; Halkbilimi Kuramları ve Araştırmaları Yöntemleri Tarihine Giriş, Akçağ yay., Ankara, 2002.

DAĞLI, Muhtar Yahya; Tokatlı Gedayî, İstanbul, Maarif Kitaphanesi,

1958.

DANİŞMEND, İsmail Hami; İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, 4.cilt,

İstanbul, Türkiye Yay, 1972.

DURBİLMEZ, Bayram; Âşık Meydanî, Kayseri, Laçin Yay, 2000.

ELÇİN, Şükrü; Akdeniz’de ve Cezayir’de Türk Halk Şairleri, Ankara,

Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yay, 1988.

ERCAN, Abdullah; 14.Yüzyıldan Günümüze Çorumlu Şairler, İstanbul,

Çorum Eğitim ve Kültür Vakfı, 1998.

ERGUN, Sadettin Nüzhet; Hengâmî, İstanbul, 1933.

ERGUN, Sadettin Nüzhet; Silleli Sürûrî, İstanbul, Suhulet Kütüphanesi,

1933.

ERGUN, Sadettin Nüzhet; Halk Edebiyatı Antolojisi, İstanbul, 1928.

FINDIKOĞLU, Ziyaeddin Fahri; Bayburtlu Zihni, İstanbul, 1953.

Page 331: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

325

GÖZÜKIZIL, Ömer; Âşık Zülalî’den Âşık Zülalî, Ankara, Kültür Bakanlığı

Yay., 2000.

GÜLCAN, Ali; Karaman’lı Halk Ozanlarından Gufranî ve Kenzi, Karaman, 1992.

GÜLOĞLU, Faruk; Seyranî, İstanbul, 1953.

GÜNEY, Eflatun Cem; Âşık Kâmili Hayatı ve Şiirleri, İstanbul, Maarif

Kitaphanesi, 1958.

GÜNEY, Eflatun Cem; Âşık Meslekî, İstanbul, Maarif Kitaphanesi, 1953.

GÜNEY, Eflatun Cem; Âşık Ruhsatî Hayatı ve Şiirleri, İstanbul, 1953.

GÜVEMLİ, Zahir; 19. Asırdan Bugüne Kahramanlık Şiirleri, İstanbul,

Akbaba Yay., 1943.

HAŞLAK, Salim; Bayburtlu Celali, Ankara, Dernek Yay., 1963.

İslâm Ansiklopedisi, c.12, İstanbul, MEB Yay., 1988.

İSLAMOĞLU, Mustafa; Seyranî, İstanbul, Denge Yay., 2002.

İVGİN, Hayrettin; Geredeli Âşık Figanî, Ankara, Kültür Bak.Yay.,1994

KAHRAMAN, Mehmet; Tokat’ta Âşıklık Geleneği ve Âşık Ceyhunî, Ankara, Yüksek Lisans Tezi, 1996.

KALKAN, Emir; Çağlar Boyunca Kayseri Şairleri, Kayseri, Kayseri

Belediyesi Birliği Yay., 1988.

KARAHAN, Abdulkadir; Urfalı Mehmet Şevket ve Şiirleri, Ankara,

Semih Mat., 1991.

KARAL, Enver Ziya; Osmanlı Tarihi, 7.cilt, Ankara, Türk Tarih Kurumu

Yay., 1977.

KARDEŞ, Mehmet; Meşhur Saz Şairi Âşık Sümmanî, İstanbul, 1963.

KAYA, Doğan; Aşık Minhacî, Sivas, Dilet Mat., 1994.

KIRIMHAN, Nazan; 19.Yüzyılda Yaşamış Kırşehirli Âşıklar ve Âşık Said, Doktora Tezi, Ankara, 1995.

KIZAN, Ali – Doğanay, Namık Kemal; Âşık Remzânî, 1987.

KOCATÜRK, Vasfi Mahir; Saz Şiiri Antolojisi, Ankara, Ayyıldız Mat.,

1963.

KOZ, Sabri; Aşık Edebiyatında Destan ve Destan Konuları, Türk Halk

Edebiyatı ve Folklorunda Yeni Görüşler 2, Konya, 1985

Page 332: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

326

KÖMÜRCÜOĞLU, Sabahattin; Gümüşhaneli Ozanlar, İstanbul, 1987.

KÖPRÜLÜ, Mehmet Fuad; Türk Saz Şairleri, Ankara, Milli Kültür Yay.,

1962.

KÖPRÜLÜ, Mehmet Fuad; 19. Asır Saz Şairleri, IX – X. cilt, Kanaat

Kitabevi, İstanbul, 1940.

KÖPRÜLÜ, Mehmet Fuad; Edebiyat Araştırmaları I, İstanbul, 1989.

MAKAL, Tahir Kutsi; Türk Halk Şiiri Antolojisi, İstanbul, Toker Yay.,

1978.

MUTLUAY, Rauf; Türk Halk Şiirleri Antolojisi, İstanbul, AD Yay., 1997.

OĞUZ, M. Öcal; Yozgat’ta Halk Şairliğinin Dünü ve Bugünü, Ankara,

Kültür Bak. Yay., 1994.

OKAY, Haşim Nezihi; Aşık Dertli Divanı, İstanbul, Maarif Kitaphanesi ve

Mat., 1958.

OKAY, Haşim Nezihi; Âşık Sümmanî Hayatı ve Şiirleri, İstanbul, Maarif

Kitaphanesi, 1975.

OKAY, Haşim Nezihi; Seyranî, İstanbul, 1953.

OZANOĞLU, İhsan; XIX.Asır Saz Şairlerinden Kalecikli Mirati, Kastamonu, Şenkıral Basımevi, 1940.

ÖZDEMİR, Ahmet; Şarkışlalı Âşık Serdarî ve Yöre Halk Şairleri, İstanbul, Şarkışla Kültür Sanat ve Sosyal Dayanışma Der. Yay., 1997.

ÖZDEMİR, Fuat; Anadolu Destanlarının Biçimleri ve Çeşitli Temaları, Anadolu Destanları, Ankara, 1991.

ÖZKAN, Âşık Ali İzzet; Şiirleri, Adana, Yurt Mat., 1947.

ÖZTELLİ, Cahit; Uyan Padişahım, İstanbul, Milliyet Yay., 1976.

ÖZTUNA, Yılmaz; Türk Tarihinden Portreler, İstanbul, Ötüken Yay.,

1998.

ÖZTUNA, Yılmaz; Büyük Türkiye Tarihi, 7.Cilt, İstanbul, Ötüken Yay.,

1983.

ÖZYALÇIN, Kadri; Darendeli Remzi, Sivas, Kâmil Basımev., 1940.

PÜSKÜLLÜOĞLU, Ali; Türk Halk Şiiri Antolojisi, Ankara, 1975.

SAKAOĞLU, Saim; Türk Dünyası El Kitabı, c.3, Türk Saz Şiiri, Ankara,

1992.

Page 333: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

327

SAKAOĞLU, Saim; Bayburtlu Zihni, İstanbul, 1988.

SAKAOĞLU, Saim; Dadaloğlu, Ankara, 1986.

SEVENGİL, Ahmet; Yüzyıllar Boyunca Halk Şairleri, İstanbul, Tan

Gazetesi ve Matbaası, 1965.

TALAT, Ahmet; Aşık Tokat’lı Nuri, Çankırı, Çankırı Mat., 1933.

TANPINAR, Ahmet Hamdi; 19.Asır Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul,

1982.

TEMEL, Nurettin; Kağızmanlı Halk Şairleri ve Âşıkları, MEB Yay.,

İstanbul, 2005.

THOMPSON, Paul ; Geçmişin Sesi, çev. Şehnaz Layıkel, Tarih Vakfı

Yurt yay., İstanbul 1999.

TOROS, Taha; XIX.Asır Çukurova Saz Şairi, Adana, 1940.

TURAN, Mustafa; Kağızmanlı Aşık Hıfzı, İstanbul, Meb.Yay., 1990.

TURAN, Ahsen; XIX. Yüzyılda Ankaralı Âşıklar ve Ayaşlı Ahmet Fahri, Ankara, Doktora Tezi, 1995.

Türk ve Dünya Tarihi Ansiklopedisi, C.8, İstanbul, Gelişim Yay., 1985.

Türkler Ansiklopedisi, C.12, Ankara, Yeni Türkiye Yay., 2002.

URAL, Orhan; Erzurumlu Emrah Yaşamı ve Şiirleri, İstanbul, Özgür

Yay., 1984.

UZUNÇARŞILI, İsmail Hakkı; Osmanlı Tarihi, Ankara, 1988.

YAĞCI, Öner; Dadaloğlu ve Şiirleri, İstanbul, Gün Yay., 1996.

YAMAN, Talat Mümtaz; Aşık Kemalî, Kastamonu, Vilayet Mat., 1935.

YANBEĞ, Mahmut Kemal; Bayburtlu Celalî Hayatı ve Şiirleri, İstanbul,

Bayburt Kül.ve Yar. Cemiyeti Yay., 1963.

YETİŞ, Kazım; Destan, TDV İslam Ansiklopedisi, c.6, İstanbul, 1994.

YILDIZ, Alim; Sivaslı Şairler Antolojisi, İstanbul, Sivaslılar Vakfı, 2003.

YILDIRIM, Dursun; Türk Bitiği, Ankara, Akçağ yay., 1998.

ZELYURT, Rıza; Halk Şiirinde Başkaldırı, İstanbul, Sosyal Yay., 1989.

ZEYREK, Yunus; Posoflu Âşık Zülalî, Meb Yay., İstanbul, 1990.

Page 334: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

328

ÖZET

XIX. Yüzyıl Sosyal ve Siyasi Olayların Aşık Edebiyatına Yansımaları.

Hazırlayan; Demet ÇORUK, Danışman; F. Ahsen TURHAN, Gazi

Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ( Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi ),

Ankara 2007.

Bu çalışmada, XIX. yüzyıl sosyal ve siyasi olaylarının halk şairlerinin

şiirlerinde nasıl ele alındığını incelemek. Bu amaçla öncelikle dönemin sosyal

ve siyasi olaylarını tespit ettik. Adından da bu olayların konu edildiği şiirleri

belirledik. Devrine ayna tutan bu şairlerin, hem halkın ortak psikolojisini

ortaya koyma açısından önemini vurguladık. Olayların, halk üzerinde yarattığı

etkiyi de şiirlerden hareketle ortaya koyduk.

Böylece çalışmamızda, birebir olaylara şahit olmuş kişilerce söylenmiş

bu şiirlerin tarihe kaynaklık edebileceğini göstermeye çalıştık.

Anahtar Sözcükler

1. XIX. Yüzyıl

2. Halk şiiri

3. Sosyal

4. Siyasi

5. Tarih

Page 335: T.C. GAZ ÜN VERS TES SOSYAL B LMLER ENST …docs.neu.edu.tr/library/nadir_eserler_el_yazmalari/TEZLER...Tarihçinin bilinen yazılı belgelere dayanmayan, sadece tanıklarla yapılan

329

ABSTRACT Reflections of the social and political events of the 19 th century to the

folk literature. Preparer; Demet ÇORUK, Adviser; F. Ahsen TURAN, Gazi

University The Institute for Social Sciences ( Unpublished higher license

thesis ), Ankara 2007.

In this study, we have examined how the social and political events of

the 19 th century are carried out in the folk poets ‘ poems. For this aim, hirstly

we have determined the social and political events of the period. After wards,

we have described the poems of wicf these events are considered as a

subject matter. We have also emphasized the poems that enlightered their

era, have both revealed the shared psychology of the folk and the unknown

points of the past. We have revealed the effect that the events created on the

folk with the help of the poems.

In this way, we have tried to show in our study that the poems which

have been uttered by the people who witnessed the events can testify to the

history.

Key Words

1. 19 th century

2. Folk Poem

3. Social

4. Political

5. History