149
T.C. Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Kelam Bilim Dalı İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI ESERİNDEKİ İTİKADİ AYETLERİN YORUMU Fatih KÜÇÜK Cumhuriyet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Kelâm Bilim Dalı İçin Öngördüğü YÜKSEK LİSANS Olarak Hazırlanmıştır. SİVAS Haziran 2011

T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

T.C.

Cumhuriyet Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Temel İslam Bilimleri Anabilim Dalı Kelam Bilim Dalı

İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI ESERİNDEKİ

İTİKADİ AYETLERİN YORUMU

Fatih KÜÇÜK

Cumhuriyet Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Temel İslam Bilimleri

Anabilim Dalı Kelâm Bilim Dalı İçin Öngördüğü

YÜKSEK LİSANS

Olarak Hazırlanmıştır.

SİVAS

Haziran 2011

Page 2: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI ESERİNDEKİ

İTİKADİ AYETLERİN YORUMU

Fatih KÜÇÜK

Cumhuriyet Üniversitesi

Sosyal Bilimler Enstitüsü

Lisansüstü Eğitim, Öğretim ve Sınav Yönetmeliğinin Temel İslam Bilimleri

Anabilim Dalı Kelâm Bilim Dalı İçin Öngördüğü

YÜKSEK LİSANS

Olarak Hazırlanmıştır.

SİVAS

Haziran 2011

Page 3: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

KABUL VE ONAY

Fatih KÜÇÜK’ün hazırlamış olduğu “Maturidi’nin Kitabü’t-Tevhid Adlı

Eserindeki İtikadi Ayetlerin Yorumu” başlıklı bu çalışma 23. 05. 2011 tarihinde

yapılan tez savunma sınavı sonucunda başarılı bulunarak jürimiz tarafından “Temel

İslam Bilimleri Anabilim Dalı Kelam Bilim Dalı” ında yüksek lisans tezi olarak

kabul edilmiştir.

Prof Dr. Metin BOZKUŞ, (Başkan)

Prof Dr. Metin ÖZDEMİR, (Üye)

Doç Dr. Mehmet BAKTIR, (Üye), (Danışman)

Yukarıda imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. 23/05 /2011

Prof Dr. Mehmet ARSLAN

Enstitü Müdürü

Page 4: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

Bu çalışmamı merhum babam Recep KÜÇÜK’ün ruhuna ithaf ediyorum.

Page 5: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

i

ÖZET

KÜÇÜK, Fatih, Matüridi’nin Kitabü’t-Tevhid Adlı Eserindeki İtikadi

Ayetlerin Yorumu, Yüksek lisans tezi, Sivas 2011

Biz bu çalışmamızda Ebu Mansur el-Matüridi’nin Kelam sahasındaki en

önemli eseri olan ve aynı zamanda Ehl-i Sünnet kelamının sistematik bir yapıya

kavuşmasında da büyük rolü olan Kitabü’t-Tevhid adlı eserinde kelamı konuları

işlerken kullandığı itikadî ayetleri ne şekilde yorumladığını inceledik.

Çalışmamız, giriş ve iki bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde te’vil ve

tefsir kavramları ile Matüridi’nin tefsir metodu ve yöntemi üzerinde durulmuştur.

Ayrıca Matüridi’nin kısaca hayatı ve Kitabü’t-Tevhid’in tanıtımı yapılmaktadır.

Diğer bölümlerde ise, Ulûhiyet, Nübüvvet, Ahiret, Kaza ve Kader konuları ile ilgili

meselelerin izah ve ispatı bağlamında kullanılan ayetlerin yorumu incelenmiştir.

Anahtar Sözcükler: Matüridi, Kitabü’t-Tevhid, İtikad, Ayet, Yorum

Page 6: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

ii

ABSTRACT

KÜÇÜK, Fatih Interpretation of verses on belief in the work called Kitabü’t-

Tevhid by Matüridi, Master Thesis, Sivas 2011

In this study we examined how Abu Mansur al- Maturidi comments the

verses he uses in his masterpiece, Kitabü't-Tawhid which is his most important

masterpiece in Kalam area and at the same time which has an important role to

obtain a systematic structure for Islamic theology of the Ahl al-Sunnah.

Our study consists of introduction and two parts. In introduction, it was

emphasized on the interpretation method and form of Maturidi with the concepts of

commenting verses (te’vil) and interpretation. Furthermore, it is also shortly

presented life of Maturidi and his masterpiece Kitabu’t-Tevhid. In other parts, the

comment of verses used in the context of explanation and proof related to the issues

of the Problem of God, Prophecy, Hereafter, Fate was examined.

Key Words: Maturidi, Kitabu't-Tavhid, Belief, Verse, Comment

Page 7: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

iii

İÇİNDEKİLER

ÖZET....................................................................................................................... İ

ABSTRACT .......................................................................................................... İİ

İÇİNDEKİLER .................................................................................................... İİİ

KISALTMALAR ...................................................................................................V

ÖNSÖZ ................................................................................................................. Vİ

GİRİŞ ..................................................................................................................... 1

1. İMAM EBU MANSUR MATURİDİ’NİN KISACA HAYATI ........................ 4

2. MATURİDİ’NİN KİTABÜ’ T-TEVHİD ADLI ESERİNE KISACA BAKIŞ . 6

BİRİNCİ BÖLÜM

1. ULÛHİYETLE İLGİLİ MESELELERİN İZAH VE İSPATI BAĞLAMINDA

KULLANILAN AYETLERİN YORUMU ....................................................... 8

1.1. ÂLEMİN YARATILMIŞLIĞI VE ALLAH’IN VARLIĞI ........................... 8

1.2. TEVHİD ..................................................................................................... 12

1.3. TEŞBİHİN NEFYİ ..................................................................................... 15

1.4. “ŞEY” KELİMESİNİN ALLAH’A NİSPETİ ............................................. 18

1.5. ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ............................................................. 20

1.6. ALLAH’IN ARŞA İSTİVA ETMESİ ......................................................... 33

1.7. NÜBÜVVETİN İSPATI ............................................................................. 40

1.8. HZ. PEYGAMBER’İN NÜBÜVVETİNİN İSPATI .................................... 43

İKİNCİ BÖLÜM

2. AHİRET, KAZA VE KADER KONULARI İLE İLGİLİ

MESELELERİNİZAH VE İSPATI BAĞLAMINDA KULLANILAN

AYETLERİN YORUMU ..................................................................................... 55

2.1. RÜ’YETULLAH ........................................................................................ 55

Page 8: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

iv

2.2. GÜNAHLARIN DİNDEKİ KONUMU VE GÜNAH İŞLEYENLERİN

DURUMU .................................................................................................. 61

2.3. BÜYÜK GÜNAH VE ŞEFAAT ................................................................. 92

2.4. KULLARIN FİİLLERİ VE FAİLLERİN BELİRLENMESİ ......................100

2.5. ECEL ........................................................................................................123

2.6. RIZIK ........................................................................................................129

SONUÇ ................................................................................................................132

KAYNAKÇA ...................................................................................................... 136

Page 9: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

v

KISALTMALAR

age. : Adı geçen eser

Ank. : Ankara

AÜİFD : Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

b. : bin

bkz. : Bakınız

CÜİFD : Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi

çev. : Çeviren

D. : Doğumu

DİB : Diyanet işleri başkanlığı

H. : Hicrî

Hz. : Hazreti

İst : İstanbul

md. : Madde

MEB : Milli Eğitim Bakanlığı

neşr : Neşreden

R.a. : Radiyallahu anh

s. : Sayfa

TDV : Türkiye Diyanet Vakfı

ts. : Tarihsiz

Ü. : Üniversitesi

v. : Vefatı

vb. : Ve benzeri

vd. : Ve devamı

Page 10: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

vi

ÖN SÖZ

Hicri I. yüzyılın ikinci yarısında Müslüman toplumun kendi içinde meydana

gelen dini içerikli siyasi, sosyal olaylar ve aynı zamanda gayrimüslim toplumlar ile

kültürel iletişim neticesinde yapılan tartışmalar Müslümanlar arasında farklı görüş ve

ihtilaflara yol açmış, daha sahabe döneminde farklı isimler altında siyasi ve itikadi

gruplaşmalar ortaya çıkmıştır.

Kelam ilmi, Müslüman düşünürlerin eski Yunan felsefesi ve Aristo

mantığıyla tanışmaları neticesinde bir yandan değişik inanç ve dinlere karşı tevhid

inancına dayalı yeni düşünce ve tefekkür tarzını alternatif olarak ortaya koyarken,

diğer yandan tercüme hareketi ile tevhid düşüncesine gelebilecek menfi tesirlere

karşı bir kalkan olmuştur. Öyleyse kelamı şöyle tarif etmek mümkündür:

Kelam; İslam dininin iman ve eyleme ilişkin esaslarını, Ku’ran’dan hareketle

belirleyen, bunları sahih hadislerle izaha çalışan ve yine bunları aklen temellendiren,

karşıt fikirlere karşı savunan bir disiplindir.

Yapılan bu ve buna benzer tanımlara baktığımızda kelamın konusunun iman

olduğunu anlıyoruz. Kelam, imanın üç temel alanı olan Allah, nübüvvet ve ahiret

konularını nakli delillerle izaha kavuşturup akli delillerle temellendirmektedir.

Kelam ilminin ameli konusu ise imanın gerektirdiği bütün hayırlı iş ve

davranışlardır. Bunu eyleme dönüştürerek insanın kendine, yakınlarına, topluma,

insanlığa doğaya karşı nasıl bir tutum takınması gerektiğini ortaya koymaktadır.

Kelam, hem aklı hem de nakli vazgeçilmez kaynaklar olarak görmüş, Kur’an

ve sünneti birer referans kabul etmekle birlikte, hür bir akıl yürütme ile meseleleri

te’vil yoluna gitmiştir.

Kelam’ın kendine özgü yöntemi vardır. Diğer İslam bilimleriyle

kıyaslandığında, yöntem yönünden Kelam’ın öne çıkan farkı, ilk olarak, metinlerin

ortaya çıkmasından daha çok, bunları normatif hükümler çıkaracak tarzda yoruma

tabi tutmasındadır. İkinci olarak da bu normatif hükümleri çıkarırken takip ettiği

yöntemdir. Örnek verecek olursak; Tefsir, Kur’an ayetlerinin anlamlarını ortaya

koyarken, Kelam bu ayetlerin içeriklerinin oluşturduğu sistemi ve içeriğin inanan

insanda hangi davranışlara sebep olduğunu tespit etmeğe çalışır.

Page 11: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

vii

İtikadi ayetlerin yorumlanması ve diğer kelâmi konular başta olmak üzere

alanında mütehassıs kelamcıların ortaya çıkıp fikir beyan etmeleriyle kelâmi ekoller

ortaya çıkmıştır. Eş’ariler ve Mâturidiler başta olmak üzere birçok “fikir okulu”

meydana çıkıp Kur’an’a ve Hadise gelen şüphe oklarını bertaraf etmek için olanca

güçlerini sarf etmişlerdir. Bunlardan biri ve belki de en önemlisi İmam Matüridi’dir.

İmam Matüridi, Kitabü’t-Tevhid adlı kitabında doğrudan itikâdi ve imani konuları

derinlemesine çözümlemiş ve bu ayetlere yorumlar yapmıştır. Biz de bu

çalışmamızda Kitabü’t-Tevhid’deki itikadî ayetlerin yorumunu inceleyeceğiz.

Bu çalışmanın meydana gelmesinde başta değerli zamanlarını bana ayırarak

desteğini esirgemeyen danışman hocam Doç. Dr. Mehmet BAKTIR Bey’e, her türlü

katkıları için Prof. Dr. Metin ÖZDEMİR Bey’e, maddi ve manevi hep yanımda olan

değerli arkadaşım Abdülhamit KIRICI Bey’e şükranlarımı bildiririm.

Fatih KÜÇÜK

Sivas 2011

Page 12: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

1

GİRİŞ

Fetihlerle birlikte İslam coğrafyasının genişlemesi, farklı dil, din ve kültürlere

mensup insanların İslam’la tanışması, İslam’ın temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim’in

yeni Müslüman olmuş bu kitleler tarafından daha doğru anlaşılması ve yaşanması

için tefsir ve te’vil faaliyetlerini zorunlu hale getirmiş ve hızlandırmıştır.

Bundan dolayı vahyin ilk muhataplarından sonra büyük ölçüde bir tefsir

faaliyeti başlamıştır. Ancak bu döneme ait tefsirler günümüze kadar ulaşmamıştır.

Günümüze ulaşan en eski tam tefsir ise, hicri 150 yılında vefat eden Mukatil b.

Süleyman’a aittir.1

Şüphesiz ki Tefsir ve Te’vil ilminin konusu Kur’an ayetleri olmakla birlikte

aralarında anlam ve metodolojik yöntem açısından farklar vardır. Konunun daha iyi

anlaşılması için bu iki kavramın lügat ve terim anlamlarının bilinmesi lazımdır.

Tefsir kavramının lügat manası, f-s-r kökünden taf’il vezninde bir masdar

olup, aslında “örtülü veya kapalı bir şeyi meydana, açıklığa çıkarmak, izah

etmektir”2 Terim anlamında ise, ayetlerin indirildikleri zaman kastettikleri anlamları

ortaya koyan bir disiplinin adıdır.3

Te’vil, lügat manası itibariyle, “dönmek, yerine varmak, yerini bulmak” olan

e-v-l kökünden türemiş bir kelimedir.4

Te’vil, Kur’an ayetlerini veya bu ayetleri oluşturan bazı kelimelerin ilk nazil

oldukları zamanki kastettikleri anlamı ortaya çıkarmak ve onlara doğru ve tatminkâr

açıklamalar getirmek için yeterince kesin ve güvenilir rivayetler bulunmadığı

durumlarda müfessirlerin başvurdukları bir yöntemdir. Te’vilde ayetlerin ve

kelimelerin kesin olarak ne anlam ifade ettikleri çeşitli nedenlerden dolayı tam

anlaşılamayabilir. Çünkü ayetlerdeki kelimeler birkaç anlamı aynı anda taşıyabilirler

ve müfessir de hangi anlamın ayette kullanıldığını belirten kesin bir delil

bulamayabilir. Bundan dolayı müfessir elindeki delilleri değerlendirir ve bunlar

arasında seçim yaparak bir yoruma gitmek durumunda kalır. Fakat bu delillerden

1 Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsiri, DİB. Yayınları, Ank. 2006,II, s. 8. 2 Yazıcı, Tahsin, Tefsir mad. M.E.B İslam Ansiklopedisi, İstanbul,1979,XII/I, s. 117. 3 Paçacı, Mehmet ve Esra Gözeler, Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitin

Yayınları, Ank. 2007, s. 5. 4 M.E.B İslam Ansiklopedisi, XIII, s. 96.

Page 13: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

2

yola çıkarak ulaşılan bilgiler müfessiri bir kesinliğe götürmez. İşte müfessirin

kesinlik ifade etmeyen bu yorumuna te’vil denir. İmam Maturidi’ye göre tefsir,

ayetlerin ilk indiği zamanki anlamlarını herkesten daha iyi bilen Sahabe’nin işidir.

Çünkü Kur’an’ın indiği zamanı sadece onlar yaşamışlardır ve ayetler hakkında net

bilgiler vermişlerdir. Te’vil ise Maturidi’ye göre âlimlerin işidir. Te’vil, bir konunun

varacağı nihai noktayı açmak demektir. Tevilde sözü çok farklı anlamlara çekmek

söz konusudur. Te’vilde söze şu ya da bu anlam verilebilir.5

Bir müfessirin Kur’an ayetlerini te’vil yaparken tefsirden farklı olarak bilgisi

ve muhakeme gücü nispetinde kendi yorum ve görüşlerini yansıtması doğal kabul

edilmelidir. Çünkü her insanın içerisinde doğup yaşadığı bir kültür dünyası vardır.

Müfessirin yorumunun da içerisinde doğup büyüdüğü bu kültür dünyasından izler

taşımaması elbette ki düşünülemez.6 Bu yönüyle tefsir te’vilden tamamen farklıdır.

“Bir kısım kişiler tefsiri rivayetlere hasrederken, te’vili de içtihatlara,

naslardan hüküm istinbatına, dirayete hasretmişlerdir. Zerkeşi’nin, el-Burhan’da

temsilcileri hakkında isim vermeksizin “bazıları” diyerek zikrettiği bu yaklaşımda,

Maturidi’nin tefsir – te’vil ayrımına bir benzerliğin mevcudiyetinden bahsedilebilir.

Ancak Maturidi’de bu ayrım, belli bir sistematiğe ulaşmıştır.”7

Maturidi, İslam akidesi ve kelamı üzerinde nakille birlikte akla da gereken

önemi veren, gerektiğinde cedel ve münazara üslubunu da ustaca kullanmaktan

kaçınmayan, bununla beraber müteşabihatın te’vili mevzuunda tıpkı Ebu Hanife’ de

olduğu gibi Kur’an ayetlerinin ruhuna ve ilk muhataplarının görüş ve akidesine ters

düşebilecek te’vil ve yorumlardan uzak durmaya çalışan bir âlimimizdir.

İmam Maturidi’nin İslam düşünce tarihi içerisindeki konumunu ve otoritesini

sağlıklı bir şekilde tespit edebilmek için onun eserlerini incelemenin yanı sıra

metodolojisinin de iyi bilinmesi lazımdır. Bizim çalışmamız olan “Kitabü’t-

Tevhid’deki İtikadî Ayetlerin Yorumu” konusunun da daha iyi anlaşılması için

Maturidi’nin te’vil yönteminden kısaca bahsedeceğiz.

İslam akidesinde her türlü aşırılıktan ve toleranstan uzak durarak mutedil bir

yol izleyip Ehl-i Sünnet yolunun temel prensiplerini Kur’an’dan hareketle yerine 5 Paçacı, Mehmet ve Gözeler, Esra, a.g.e. , Ünite I,s. 6. 6 Paçacı, Mehmet ve Gözeler, Esra, a.g.e. , s. 6. 7 Özdeş, Talip, İmam Matüridi’nin Te’vilatu Ehli’s-Sünne Adlı Eserinin Tefsir Metodolojisi Açısından Tahlil ve Tanıtımı, Doktora tezi, Kayseri, 1997,s. 70.

Page 14: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

3

oturtmaya çalışan İmam Matüridi’yi ve onun itikadî ve ameli konularda takip ettiği

yöntemi iyi anlamak bugünkü dini problemlerin çözümünde bir çıkış noktası

olacaktır.8

Maturidi’nin Kur’an ayetlerini tefsirdeki hareket noktası, Kur’an’ın yüce

Yaratıcı tarafından kullarına yol gösterici ve hidayet rehberi olarak gönderdiği,

kendisin de asla şüphe olmayan yegâne bir kitap olması, Kur’an’da insicamı bozacak

gerçek anlamda bir çelişki ve ihtilafın olmayacağıdır.9 Kur’an’ın ayetleri baştan sona

bir bütün olarak ele alınıp incelendiğinde görülecektir ki Kur’an’da çelişki ve ihtilaf

şöyle dursun anlam ve mana bütünlüğü bakımından tam bir insicam vardır. İşte

Maturidi’nin te’vil ve tefsirinde metot olarak bu insicamı görmek mümkündür.

Maturidi’nin tefsir metodolojisine baktığımızda onun takip ettiği iki farklı

hareket noktasının olduğunu görmemiz mümkündür. Birincisi, tamamen naslara

bağlı kalarak Kur’an ayetlerinin manalarının, klasik anlamda lügat ve rivayetler

bağlamında ele alınarak kavranılmasıdır.10

İkincisi, herhangi bir ayetin yorumunu yaparken kendi zamanındaki yaygın

kanaat ve düşüncelere, kelâm ekollerinin o ayet ve mesele hakkındaki görüşlerine,

“ehl-i te’vil” olarak adlandırdığı kimselerin değişik yönlerden getirdikleri te’villere,

itikadi ve fikhi yorumlara giderek onların delil ve iddialarını analiz etmesi, kritiğini

yapmasıdır.11

“Maturidi, ayetlerin tefsirinde mümkün olabilecek bütün vecihlere işaret

ederek onlar üzerinde yorumlar yapmakta, muhkem-mütaşabih, nasih-mensuh,

umum-husus, mutlak-mukayyet, mücmel-mübeyyen gibi noktalara işaret ederek

ayetleri ilgili oldukları alanlara sevk etmektedir.”12

Maturidi, ayet-i kerimelerin te’vilinde zaman zaman yalnızca ayet hakkındaki

farklı görüşleri vermekle yetinmiş, kendisi bir görüş beyan etmediği gibi tercih de

8 Özdeş, Talip, Maturidi’nin Fıkhı Yönü ve Metodu Üzerine Bazı değerlendirmeler, C.Ü.İ.F.D, sayı 2,

Sivas, 1998, s. 344. 9 Özdeş, Talip, İmam Maturidi’nin Te’vilatu Ehli’s-Sünne Adlı eserinin Tefsir Metodolojisi Açısından Tahlil ve Tanıtımı, Doktora tezi, s. 70. 10 Özdeş, a.g.e. s. 59. 11 Özdeş , a.g.e. , s. 60. 12 Özdeş , a.g.e. , s. 61.

Page 15: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

4

yapmamıştır “Allahu a’lem” (Allah en iyisini bilir) diyerek meseleyi bağlama yoluna

gitmiştir.13

“Maturidi, tefsirinde genel olarak İsrailiyata fazla yer vermez, gereksiz

teferruata girmez. Yorumları sade ve yalındır.”14 Çoğu kez yorumlarını

“Muvaffakiyet Allah’tandır”, “Allah’tan, bizi haktan sapmaktan korumasını dileriz”,

“Allah en iyisini bilir”, “Sözde israfa girmekten ve haktan sapmaktan Allah’a

sığınırız”, gibi dua ve ifadelerle bitirir.15

Bu çalışmamızda, Maturidi’nin tefsir ve te’vil yönteminin kelam sahasındaki

en önemli eseri olan “Kitabü’t-Tevhid” inde muarızlarıyla yaptığı tartışmalarda nakli

delil olarak kullandığı itikadî ayetlere nasıl yansıdığını ve bu ayetleri nasıl

yorumladığını izah etmeye çalıştık.

“İmam Maturidi’nin Kitabü’t-Tevhid Adlı Eserindeki İtikâdi Ayetlerin

Yorumu” adını verdiğimiz bu çalışma bir giriş ve iki bölümden oluşmaktadır.

Kitabü’t-Tevhid’de yer alan itikadî konuları işlerken önce konunun başlığını

oluşturan kavramların lügat ve terim manalarını vermeye çalıştık. Sonra konu

hakkında kelamcıların tartışmalarını ve görüşlerini kısaca verdik. Daha sonra ise

konunun içerisinde geçen itikadî ayetlerin tespitini yaparak İmam Maturidi

tarafından nasıl yorumlandığını anlatmaya çalıştık.

Bu çalışmamızdaki hedefimiz, İslam bilim dünyasında siyasi, coğrafi ve ilmi

nedenlerden dolayı uzunca bir sure ihmal edilen ve yeterince ilgi ve alaka

göremeyen, fakat son yüzyılda sempozyumlarla, akademik çalışmalarla bilim

dünyasında hak ettiği yeri almaya çalışan İmam Maturidi ve onun kelâm sahasındaki

en önemli eseri olan “Kitabü’t-Tevhid” ini anlama ve anlatmaya çalışmak, ayrıca

Maturidi ve Kitabü’t-Tevhid’i konu alan akademik çalışmalara imkânlar ölçüsünde

ulaşabilmektir.

1. İMAM EBU MANSUR MATURİDİ’NİN KISACA HAYATI

Ebu Mansur Muhammed b. Muhammed b. Mahmut bugünkü Özbekistan’ın

Semerkant şehrine nispetle Semerkandi, onun bir mahallesi olan Matürid’e nispetle

13 Özdeş , a.g.e. , s. 61. 14 Özdeş , a.g.e. , s. 64. 15 Özdeş , a.g.e. , s. 69.

Page 16: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

5

Matüridi diye anılır.16 Matüridi’nin hayatından bahseden eserler, onun doğum

tarihini belirtmezler. Ancak hocalarından Muhammed b. Mukâtil er-Razi’nin ölüm

yılı olan 248/862 yılı dikkate alındığında, onun bu tarihten daha önce muhtemelen

238/853 yılında Matürid kasabasında doğduğunu göstermektedir.17

Matüridi’nin bazı geç dönem âlimleri tarafından Ensari nisbesiyle anılmasına

ve Kitabü’t-Tevhid’in tek yazma nüshasının sayfa kenarında bilinmeyen biri

tarafından kaydedilen nota istinaden günümüzde yazılmış bazı eserlerde soyunun

Ebu Eyyub el- Ensari’ye uzandığı yolunda ileri sürülen iddia isabetli

görünmemektedir. Zira bu iddianın mesnedi bulunmadığı gibi Zebidi, bu nisbenin

sahih olması durumunda tıpkı künyesinin çağrıştırdığı gibi dini desteklemede açtığı

çığırdan dolayı verilmiş olacağını söyler ve bu nisbe ile onun soyu arasında bir ilişki

kurmaz.18

Matüridi’nin eserlerindeki dil ve üslup da bu eserlerin ana dili Arapça

olmayan bir müellifin kaleminden çıktığını kanıtlar niteliktedir. Onun teliflerinde

kullandığı dilin girift ve zor olduğu eski kaynaklardan ifade edildiği gibi günümüze

kadar gelen eserleri de bu hususu açıkça göstermektedir. Öte yandan eserlerindeki

birçok cümlenin kuruluşuna, bilhassa bazı fiillerin bağlaçlarına bakıldığında Arapça

gramere aykırılığı yanında Türkçe gramere uygunluğu görülmektedir. Gerek dil ve

üslup özellikleri gerekse yaşadığı Semerkant ve çevresinin Türklerin çoğunlukta

bulunduğu bir bölge olması göz önüne alındığında Matüridi’nin Türk asıllı olduğunu

söylemek gerekir.19

Matüridi’nin bilinebilen hocaları Ebu Nasr Ahmet b. Abbas b. Hüseyin el-

İyazi, Ebu Bekr Ahmet b. İshak b. Salih el- Belhi ve Kadulkudat Muhammed b.

Mukatil er-Razi’dir.20

Matüridi hem akli hem de nakli ilimleri derinlemesine tahsil etmiş; onların

temel ilke ve inceliklerine vakıf olduktan sonra fıkıh, tefsir ve kelam alanlarında

önde gelen bir âlim ve imam mevkiine yükselmiştir. Matüridi hocalarına ait sözlü ve

16 Topaloğlu, Bekir, Kitabü’t-Tevhid Tercümesi, İsam yayınları, Ank, 2005, önsöz,XVIII. 17 Aydın, Ömer, Türk Kelam Bilginleri, İst, 2004 s.21; Topaloğlu. a. g. e, önsöz, XIX. 18 Topaloğlu, Bekir, “Matüridi” md. TDV İslam Ansiklopedisi, İst, 1991, XXVIII,s.146; Fetullah

Huleyf, “Ebu Mansur Matüridi Hayatı ve Eserleri”, Tercüme, Mustafa öz, Diyanet ilmi Dergisi, XIII, (1974), sayı 5, s. 316–319.

19 Topaloğlu, TDV İslam Ansiklopedisi, a. g. md, s. 146. 20 Topaloğlu, Bekir, Kitabü’t-Tevhid Tercümesi, önsöz, XXII.

Page 17: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

6

yazılı birikimleri ilkeli bir âlim olarak talebelerine intikal ettirmenin yanında, onları

geliştirip sistemleştirmiştir. Böylece o, Ehl-i sünnet akidesini ortaya koyma görevini

yerine getirmiş, akli ve nakli delillere dayanmayan ve inanılması doğru olmayan

hususları açığa kavuşturmuştur.21

Matüridi’ye izafe edilen eserleri muhtevalarına göre üç grupta toplamak

mümkündür: Kelam ve Mezhepler tarihi, Usul-i Fıkıh, Tefsir ve Kur’an ilimleri.22

Matüridi’nin kesin olarak kendisine ait olduğunu bildiğimiz ve bize kadar gelen iki

önemli eseri vardır bunlar: “Te’vilatü’l Kur’an” ve “Kitabü’t-Tevhid”dir.23

Matüridi hicri 333 yılında Semerkant’ta vefat etmiş ve oraya defnedilmiştir.24

2. MATURİDİ’NİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI ESERİNE KISACA

BAKIŞ

Eserin adı ve müellifine nispeti konusunda herhangi bir tereddüt yoktur.

Kitabü’t-Tevhid’i en iyi şekilde anlayıp şerh eden nitelikte bir eser kaleme alan Ebü’l

Muin en- Nesefi de kitabı aynı isimle Matüridi’ye nispet etmiştir.25 Kâtip Çelebi bu

eserin adını “Kitabü’t –Tevhid ve İsbati’s sıfat” olarak kaydetmiştir.26

Kitabü’t-Tevhid’in tek yazma nüshası İngiltere’de Cambridge Üniversitesi

kütüphanesinde bulunmaktadır.27 Kitabü’t-Tevhid, Fetullah Huleyf tarafından neşre

hazırlanmış ve Beyrut Doğu Edebiyatı Enstitüsü’nce yayımlanmıştır. Aynı baskı

İstanbul, Beyrut ve İskenderiye’de ofset yoluyla tekrarlanmıştır. Kitabü’t-Tevhid’in

Hüseyin Sudi Erdoğan tarafından başarısız bir tercümesi yapılmıştır. Son olarak

Bekir Topaloğlu ve Muhammed Aruçi’nin neşre hazırladığı eser Bekir Topaloğlu

tarafından Türkçeye çevrilmiştir.28

“Kitabü’t- Tevhid, kelâmi görüşleri açısından Matüridi’nin en önemli

eserlerinden biri olmakla birlikte aynı zamanda Matüridiyye akidesinin hem temel

21 Topaloğlu,a.g.e. önsöz, XXII. 22 Topaloğlu,a.g.e. önsöz, XXII. 23 Yazıcıoğlu, M. Sait “Matüridi Kelam Ekolünün İki Büyük Siması: Ebu Mansur el- Matüridi ve

Ebu’l- Muin en Nesefi”, A.Ü.İ.F.D, XXVII,s. 286–289. 24 Fığlalı, E. Ruhi “Çağımızda İtikadı İslam Mezhepleri” Selçuk yayınları, Ank, 1996, s. 76; İzmirli

İsmail Hakkı, Yeni İlm-i Kelam, Hazırlayan, Sabri Hizmetli, Ank,1985, s.67. 25 Topaloğlu, Bekir, “Kitabü’t-Tevhid” md. TDV İslam ansiklopedisi, XXVI, s.117. 26 Kâtip Çelebi, Keşfü’z-Zunun an Esmai’l Kütüb ve’l Fünun, Beyrut-Lübnan, II, s. 1406. 27 Topaloğlu, TDV İslam Ansiklopedisi, a. g. md, s. 118. 28 Topaloğlu, TDV İslam Ansiklopedisi, a. g. md, s. 119.

Page 18: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

7

kaynağı hem de Mu’tezile başta olmak üzere çeşitli İslami fırkalar, bazı dinler,

inançlar ve felsefi görüşler açısından en eski kaynaklardan biri durumundadır. Eser,

Ebü’l-Yüsr el- Pezdevi’nin de belirttiği gibi, anlaşılması zor bir kitaptır; çünkü kapalı

ifadeleri, kastedilen manaları açık olmayan lafızları ve benzeri güçlükleri

içermektedir. Matüridi’nin yakın ve uzak talebeleri Kitabü’t-Tevhid’e atıflar

yaptıkları halde, eserin yazma nüshalarının yaygınlık kazanmamasının ve şerhlerinin

bulunmamasının en önemli sebebi de bu olmalıdır. Ayrıca kitap akla ve serbest

düşünceye fazlaca önem veren yarı felsefi bir ekol niteliği taşır.”29

29 Topaloğlu, Kitabü’t-Tevhid Tercümesi, önsöz, s. XXV.

Page 19: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

8

BİRİNCİ BÖLÜM

1. ULÛHİYETLE İLGİLİ MESELELERİN İZAH VE İSPATI

BAĞLAMINDA KULLANILAN AYETLERİN YORUMU

1.1. ÂLEMİN YARATILMIŞLIĞI ve ALLAH’IN VARLIĞI

Âlem, Allah’tan başka var olanların adıdır; çünkü (alamet kökünden gelen)

âlem Yaratıcısının varlığını gösteren bir belirtidir.30

Âlem kelimesi Kur’an-ı Kerim’de, gerek kâinatı gerekse özel olarak insanlar

topluluğunu ifade etmek amacıyla ve hepsi de “âlemin” şeklinde çoğul olmak üzere

yetmiş üç defa kullanılmıştır. Bunların kırk ikisinde “rabbü’l-âlemin” terkibiyle

zikredilerek Allah Teala’nın canlı cansız bütün varlıkların ilahî olduğu

vurgulanmıştır. Bunun yanında gelmiş geçmiş bütün insan türü anlamında31

ayrıca,”Size verdiğim nimeti ve sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın”32

mealindeki ayette olduğu gibi “çağın insan toplulukları” manasında da kullanılmıştır.

Hz. Muhammed için kullanılan “âlemlere rahmet”33 tabirindeki “âlemin” kelimesiyle

bütün yaratıkların kastedildiği yolunda umumi bir kanaat vardır.

Âlem muhdestir; muhdes ise varlığı zorunlu olan değil, başkası tarafından icat

edilendir. Eğer vacibü’l vûcud olsaydı elbette ki onun yokluğu muhal değil kadim

olurdu. Oysaki sabit olmuştur ki âlem hadistir ve yaratılmadan önce de ma’dumdur.34

“Âlem, bütün parçalarıyla muhdestir. O ayan ve arazdır.”35 Zamanı gelince

yok olacaktır. Kâinatın, kendi kendine var olduğuna inanmak, yani maddenin öncesiz

ve sonrasız olarak var olduğunu söylemek, küfürdür. Bu telâkki, maddeye Allahlık

sıfatlarını yakıştırmaktır. Kâinat, objektif olarak var olan, sınırlı bir varlıktır. İnsan

beyninin icat ettiği bir varlık değildir. İnsandan evvel ve İnsandan müstakil olarak

vardır. Kâinatta görülen sonsuz intizam ve ahenk, ancak, sonsuz bir iradenin

30 es-Sâbûni, Nûreddin, Matüridiyye Akaidi, Tercüme, Bekir Topaloğlu, DİB. Yayınları, Ank.2005, s.

61. 31 el-Ankebut, 29/10. 32 el-Bakara, 2/47. 33 el-Enbiya, 21/107. 34 en- Nesefi, Ebu’l Muin Meymûn b. Muhammed, Tabsıratü’l Edille fi Usûli’d-din, hazırlayan

Hüseyin Atay, I, Ank.1993. s.105. 35 Taftazânî, Şerhu’l Akâid, Haşiyetü’l Kestelli, Fazilet neşriyat, İst, s. 46,47.

Page 20: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

9

kudretiyle mümkündür. Bu İlahi kudret kâinatın nizam ve düzeninin bozulmasını

irade ettiğinde azametle duran dağlar, taşlar, atılmış pamuk gibi olur. Güneş, ışığını

veremez olur. Sema, kâğıt parçası gibi dürülür. Bu, kâinatın sonudur. Bu akıbet,

bizim bilemediğimiz bir zamanda kâinatın yaratıcısı olan Allah'ın kudretiyle

gerçekleşecektir. Şu halde; kâinat, Allah (C.C.) tarafından ve yoktan var edilmiştir.

Yine, Allah (C.C. ) tarafından tayin edilmiş bir vakte kadar devam edecektir. Zamanı

gelince de yaratıcısı tarafından yok edilecektir.

“Âlem a’yân ve a’râz olmak üzere ikiye ayrılır”36

Ayan, zatiyla kaim olan şeydir. Ya mürekkep olur ki, cisimdir. Yahut cevher

gibi, gayri mürekkep olur ki, bölünmez en küçük parçadır.37

Araz; sözlükte, “sonradan ve tesadüfen ortaya çıkan, ansızın baş gösteren,

varlığı devamlı ve zorunlu olmayan durum; hastalık, felaket”38 renkler, (kımıldama,

durma, birleşme ve ayrılmadan ibaret olan) kevnler, tadlar, kokular gibi kendi zatiyla

kaim olmayan; cisimlerde ve cevherlerde sonradan olan şeydir.39

Ebu Mansur el-Matüridi’de Kitabü’t-Tevhid’inde âlemin yaratılmış olduğunu,

nesne ve olaylar hakkında bilgi edinme yöntemlerinin doğrudan buna delil teşkil

ettiğini ifade ettikten sonra haber yöntemi kapsamında âlemin hudusünu beyan eden

ayeti kerimelere işaret ederek hem bu ayetlerin yorumunu ve hem de âlemin

sonradan yaratılmışlığını ispata çalışmıştır. Konuyla ilgili olarak Kitabü’t-Tevhid’de

işaret edilen ayet-i kerimeleri sıralayıp daha sonra İmam Matüridi’nin bunları nasıl

yorumladığına bakalım.

Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.40

O, her şeyin yaratıcısıdır.41

(Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma onlarca

birbirine benzer mi göründü? De ki: Allah her şeyi yaratandır ve O, birdir, karşı

durulamaz güç sahibidir.42

36 es-Sâbûni, Nûreddin, Matüridiyye Akaidi, Tercüme, Bekir Topaloğlu, s. 61. 37 en Nesefi, Ömer, Metn-i Akâid-i Nesefi, Tercüme, Bekir Sırmabıyıkoğlu. Yasin yayınevi, İst,

2004,s.16. 38 Yavuz, Yusuf Şevki, “Araz” md, TDVİslam Ansiklopedisi, II, s. 337. 39 es-Sâbûni, Nûreddin, a.g.e. , s. 62. 40 ez-Zümer, 39/ 62. 41 el-En’am, 6 / 102. 42 er-Ra’d, 13/ 16.

Page 21: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

10

(O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece

"Ol!" der, o da hemen oluverir.43

O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. O'nun eşi olmadığı halde nasıl çocuğu

olabilir! Her şeyi O yaratmıştır ve her şeyi hakkıyla bilen O'dur.44

Göklerin ve yerin hükümranlığı Allah'ındır. Allah'ın her şeye gücü yeter.45

Şüphesiz Allah, Meryem oğlu Mesih’tir" diyenler andolsun ki kâfir

olmuşlardır. De ki: Öyleyse Allah, Meryem oğlu Mesih'i, anasını ve

yeryüzündekilerin hepsini imha etmek isterse Allah'a kim bir şey yapabilecektir

(O'na kim bir şeyle engel olabilecektir)! Göklerde, yerde ve ikisi arasında ne varsa

hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir. O dilediğini yaratır ve Allah her şeye tam manasıyla

kadirdir.46

Yahudiler ve Hristiyanlar "Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz" dediler. De

ki: Öyleyse günahlarınızdan dolayı size niçin azap ediyor? Doğrusu siz de O'nun

yarattığı insanlardansınız. O, dilediğini bağışlar ve dilediğine azap eder. Göklerde,

yerde ve ikisinin arasında ne varsa mülkiyeti Allah'a aittir. Sonunda dönüş de ancak

O’nadır.47

Göklerin, yerin ve içlerindeki her şeyin mülkiyeti Allah'ındır, O, her şeye

hakkiyle kadirdir.48

Bilmez misin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir;

dilediğine azap eder ve dilediğini bağışlar. Allah her şeye hakkiyle kadirdir.49

İnsanlık tarihi boyunca ne kendisinin ezeli olduğunu, aynı zamanda ölümsüz

ve sonsuza kadar da var olacağını iddia eden ne de bu iddiasını delillendirebilecek

biri çıkabilmiştir. Eğer insan böyle bir iddiada bulunacak olsa, bunun tamamen

gerçek dışı olduğunu hem kendisi hem de onun dünyaya gelişine tanık olan herkes

bilecektir. Bundan da canlıların yaratılmışlığı sonucu çıkmaktadır.50

İnsan kendisinin dünyaya gelişinden ve var oluşundan habersiz olduğu gibi

güç ve ilme sahip olduğu dönemlerinde de kendi bedeninde yıllar içerisinde meydana 43 el-Bakara, 2/ 107. 44 el-En’am, 6 / 101. 45 el-Bakara, 2 / 117. 46 el-Maide, 5/ 17. 47 el-Maide, 5/ 18. 48 el-Maide, 5/ 120. 49 el-Maide, 5/ 40. 50 Topaloğlu, Kitabü’t-Tevhid Tercümesi, s. 21.

Page 22: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

11

gelen olumlu veya olumsuz değişimlere engel olamamıştır. Bu da gösteriyor ki

Sonuç olarak canlı cansız her şeyin varlığı ancak kendi dışındaki bir kudretle

mümkün olmaktadır. Kendi dışındakine bağımlılık olunca da yaratılmışlık gerekli

hale gelir, çünkü kıdem başkasına bağımlılığa engel teşkil eder.51

İmam Matüridi Kitabü’t-Tevhid’de âlemin yaratılmışlığı ve Allah’ın varlığı

ile ilgili olarak ayetleri yorumladıktan sonra akli deliller ile de konuyu izaha

çalışmıştır ki bu bağlamda âlem hadistir; çünkü dünyada kendi kendine toplanması

ve ayrılması vuku bulan hiçbir şey bulunmamaktadır. Bunun böyle olması yani,

bizzat kendisinin bir araya toplanma veya ayrı ayrı bulunmaya gücü, kuvveti

yetmemesi, bu halinin kendisinden başka bir fail tarafından gerçekleştirildiğini

gösterir ki o fail de Cenâb-ı Allah’tır.

Maturidi gibi bazı kelamcılar ve İslam filozofları da âlemin sonradan var

edildiğini yaratılmışlık ve hudüs delilleriyle ispat etmeye çalışmışlardır.

Âlemin yaratılmışlığını ispat etmeğe yönelik olarak ortaya çıkan Hudûs

deliliyle bir yandan İslam dışı gruplara cevap verilirken diğer yandan âlemin

kıdemini savunan filozofların görüşlerine karşı anti tez olarak getirilmiştir. Böylece

de kelam ilmi içerisinde yerini almıştır. Cevher ve araz formülüne dayanan Hudûs

delili, daha iyi anlaşılması için kısa öncüllerle kolaylaştırılmaya çalışılmıştır. Bu

delili ilk defa âlemin yaratılmışlığından hareket ederek kullanan kelam ekolü

Mu’tezile olmuştur. Daha sonra Ehl-i sünnet kelamcıları da bu delile sahip çıkıp

kullanmışlardır.52

Tereddüt etmeden iddia edebiliriz ki gerek insanoğlu gerekse içerisinde

yaşadığı bu tabiat mutlak yokluktan kendi güç ve kudretleriyle varlık sahasına çıkmış

değillerdir. Bütün mahlûkatın bir başlangıcı vardır. Kesin ve bağlayıcı bir mantıkla,

hiç bir maddi varlığın kendi kendisini var edemeyeceği hükmüne varabiliriz. Her

başlangıcın bir başlatıcısı bulunduğuna göre kâinatın da bir var edicisi vardır ki o,

Allah’tır.53

“Çoğu delilde olduğu gibi hudüs delilinin birinci öncülü olan “âlemin hadis

oluşu” konusundaki bilgilerimiz, duyu organlarımızın gözlem ve verilerine; ikinci

öncülü olan “her hadisin bir muhdisinin bulunacağı” hususu (nedensellik prensibi) 51 Topaloğlu, a.g.e. s. 22. 52 Özervarlı, M. Sait , Kelâmda Yenilik Arayışları, İSAM yayınları, İst, 1998. s.78 53 Topaloğlu, Bekir, İslamKkelamcılarına ve Filozoflarına Göre Allah’ın Varlığı (İsbât –i Vacib) DİB

yayınları, Ank. 2001.

Page 23: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

12

aklın verilerine; ispatlamak istediğimiz “âlemin muhdisinin Allah Teala olduğu”

hususu da sadık habere (vahy) dayanmaktadır. Geçmiş âlimler ve kelamcılar

yaşadıkları dönemin ilim ve kültür anlayışı ve birikimleri doğrultusunda âlemin hadis

oluşunu (birinci öncülü) açıklamaya çalışmışlar, başta cevher ve araz metodu olmak

üzere çeşitli yöntemler geliştirmişlerdir.”54

Dünyamızdaki bazı maddelerin hızlı veya yavaş bir şekilde yok olmaya yüz

tuttukları inkâr edilemez bir gerçektir. Bu gerçek bize maddenin kesinlikle sonsuz

olamayacağını, sonsuz olamayan maddenin ise ezeli olmasının aklen kabul edilebilir

bir yönünün olmadığını ispat etmektedir. O halde âlem yokken varlık sahasına

çıkmış muhdes bir varlıktır. Her muhdesin zaruri olarak bir muhdisi olduğuna göre

âlemin muhdisi de hiç şüphesiz Allah’tır.

1.2. TEVHİD

Sözlükte “bir şeyin tek olduğuna hükmetmek ve onun böyle olduğunu

bilmek” anlamına gelen tevhid; ıstılahta, Allah’ın zatinı bütün tasavvurlardan,

zihinlerdeki hayal ve evhamdan tecrit etmektir. Tevhid üç şekilde olur; Yüce

Allah’ın ulûhiyetini tanımak, birliğini tasdik etmek ve O’na hiçbir eş ve ortak kabul

etmemektir.55

Kitabü’t-Tevhid’de kâinatın yaratıcısının bir olduğuyla ilgili olarak aşağıdaki

itikadî ayetler kullanılmıştır:

De ki: Eğer söyledikleri gibi Allah ile birlikte başka ilâhlar da bulunsaydı, o

takdirde bu ilâhlar, Arş'ın sahibi olan Allah'a ulaşmak için çareler arayacaklardı.56

Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, (bunların

nizamı) kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş'ın Rabbi olan Allah, onların

yakıştırdıkları sıfatlardan münezzehtir.57

Allah evlât edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir tanrı da yoktur. Aksi

takdirde her tanrı kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri

diğerine galebe çalardı. Allah, onların (müşriklerin) yakıştırdıkları şeylerden

54 Kılavuz, A. Saim, Ana Hatlarıyla İslam Akaidi ve Kelam’a Giriş, Ensar neş. İst, 2010.s.89. 55 Karaman, Fikret, Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB yayınları, Ank. 2007. s. 660; Kılavuz, a.g.e. s. 390. 56 el-İsra, 17/ 42. 57 el-Enbiya, 21/ 22.

Page 24: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

13

münezzehtir.58

O ki, birbiri ile ahenktar yedi göğü yaratmıştır. Rahman olan Allah'ın

yaratışında hiçbir uygunsuzluk göremezsin. Gözünü çevir de bir bak, bir bozukluk

görebiliyor musun?59

Müellif Kitabü’t-Tevhid’de bu ayetleri yorumlarken kâinatın yaratıcısının

birden fazla olmadığını nakli ve akli delillerle açıklamanın yanı sıra kâinatın

yaratılışındaki eşsiz ahenk ve nizamın hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde

buna tanıklık ettiğini ifadeyle yorumuna başlıyor.

“Allah ile birlikte bir tanrı bulunsaydı, bu beriki, kudreti ve hükümranlığının

fark edilebilmesi amacıyla yerli yerinde söz ve icatlarını mutlaka ortaya koyacak ve

kendi fiilini hak mabud olan Allah’ın fiillerinden ayıracaktı. Yapmadığına göre

uluhiyyetle birlenen rububiyyetle yegâneleşenin sadece Allah olduğu ortaya

çıkmıştır. O’nun şu kelamının manası da bu olmalıdır:”60 “O’nunla beraber hiçbir

tanrı yoktur. Aksi takdirde her bir tanrı kendi yarattığını sevk ve idare ederdi”.61 Yine

Allah’ın şu sözü : “Yoksa müşrikler O’nun yaratışı gibi yaratan ortaklar mı

buldular”.62

Kâinatın yaratıcısının bir tek yaratıcı olduğu mevzusunda buraya kadar

anlatılanlar nakli delillendirmeler çerçevesinde ele alınarak izaha çalışılmıştır.

Bundan sonrası ise kâinatın bizzat yaratılışında sahip olduğu eşsiz ahenk ve nizam

içerisindeki yaratılış özelliğinin bu mevzuya nasıl delil teşkil ettiği yönündeki

yorumlarıdır:

“Evrenin sahip olduğu yaratılış özelliğiyle yaratıcının birliğini

delillendirmeye gelince, şayet tanrı birden fazla olsaydı mahlûkatın yönetimi altüst

olurdu. Mesela kış ve yaz türündeki zamanların değişmesi, ayrıca ekinlerin çıkış

mevsimlerine ve olgunlaşmalarına, gök ile yerin biçimlendirilmesine, güneş, ay ve

yıldızların yürütülmesine, yaratıkların gıdalarına ve canlıların hayatiyetini sağlayan

mekanizmaya ait düzenleri bozulurdu. Bunların hepsi aynı minval üzere bir nevi

yönetime bağlı olarak sürdüğüne ve bir sistem çerçevesine girdiğine göre bu nizam

58 el-Mü’minun, 23/ 91. 59 el-Mülk, 67/ 3. 60 Topaloğlu, Bekir, Kitabü’t-Tevhid Tercümesi, s.21. 61 el-Mü’minun, 23/ 91. 62 er- Ra’d, 13/ 16.

Page 25: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

14

birden fazla yöneticiyle oluşup devam edemez. Bu sebeple de yaratıcının tekliğine

hükmetmek gerekir.” 63

“Tabiatı oluşturan varlık grupları - gök, yer, yerin çeşitli kıta ve bölgeleri

gibi- farklı olmalarına, birbirlerinden uzak bulunmalarına ve içindekilerinin

gıdalarının da başka yerlerde yetişmesine rağmen menfaatleri açısından karşılıklı

münasebetler içinde yaratılıp düzenlenmiştir. Öyle ki yerden çıkan her türlü bitki

(yağmur ve güneş gibi) göğe ait mekanizmalarla oluşturulmuş, bütün ülkelerde

yaşayan canlıların hayati ihtiyaçlarının karşılanması yeryüzünün her tarafına

yayılmış, insan türünün geçimi de çeşitli çalışma alanlarına bağlı kılınmıştır. Her

varlığın statüsü söz konusu mekanizma çerçevesinde düzenlenmiştir. Şayet bütün bu

düzenlemeler birden fazla tanrının eseri olsaydı, tabiattaki farklılaşmaya rağmen

bunlara ait esasların içlerinden tabiatı yaratmayı üstlenen birine varıp toplanması

ihtimal dâhilinde bulunmazdı. Binaenaleyh bunların hepsini yönetenin bir olduğu

ortaya çıkmıştır. Gece ile gündüze ait vakit ve saatlerin konumu, beşer ihtiyacına

göre uzayıp kısalmaları da zikrettiğimiz prensibe bağlıdır. En doğrusunu Allah bilir

ya, şu İlahi kelâmın manası da bu olmalıdır:”64 ‘Rahman olan Allah’ın yaratışında

hiçbir uygunsuzluk göremezsin’.65

Kelam âlimleri Allah’ın birliği konusuna genellikle iki açıdan bakmışlardır:

Zati itibariyle tek ve ortaksız olması, sıfatları açısından O’nunla yaratılmışlar

arasında her hangi bir benzerliğin bulunmaması.66 Matüridi’ye göre ezeli ve ebedi

olan, her şeyi yokluktan varlık sahasına çıkaran Allah hiç şüphesiz birdir. O’nun iki

veya daha fazla olduğu düşünülemez. Allah Teâlâ, gerek zati, gerek sıfatları, gerekse

fiilleri yönünden birdir. O’nun birliğinin tarihi, akli ve kozmolojik delilleri vardır.

İslam düşünce tarihinde gerek ehl-i sünnet arasında gerekse diğer İslami fırkalar

arasında Allah’ın zatiyla ilgili tevhid anlayışında ciddi manada bir fikri ayrışma göze

çarpmazken, O’nun sıfat ve fiilleriyle ilgili tevhid anlayışında İslami fırkalar arasında

birbirlerini tekfir edecek kadar tartışma ve ayrışma yaşanmıştır.

63 Topaloğlu, a.g.e. s. 34; M. Saim Yeprem, “Matüridi’nin Akide Risalesi ve Şerhi” İst, 2000, s. 66–67. 64 Topaloğlu, a.g.e. , s. 34 65 el- Mülk, 67/ 3. 66 Topaloğlu, Bekir, “Allah” mad. TDVİslam Ansiklopedisi, II, s. 480.

Page 26: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

15

1.3. TEŞBİHİN NEFYİ

Teşbih, sözlük manası itibariyle, “benzer, mümasil saymak, bir şekil bir suret

izafe etmek”67 anlamına gelmektedir. Terim manası ise Allah’ı tecsimden

sakınmayan bir tarzda tasvir suretiyle, O’na bir yüz, gözler, eller izafe etmek, O’nu

konuşur, oturur olarak kabul etmektir.68

“Allah’ın sadece zihinde değil gerçekte de mevcut olduğunu belirtmek ve

insan aklının soyut bir varlığı tasavvurdaki aczi karşısında zihinde bir fikir

uyandırmak üzere Allah’a istiva, gelmek gibi fiillerle el, yüz, ayak gibi organlar

nispet eden naslar sebebiyle ilk dönemlerden itibaren ulûhiyet konusunda çeşitli

anlayışlar ortaya çıkmıştır. İlâhî sıfatları, inkâra götürecek şekilde te’vile tabi tutan

Mu’attıla’ya karşılık O’na cismani nitelikler izafe eden Mücessime de aşırı bir grup

olarak zuhur etmiştir. Bu anlayışın doğmasının sebepleri arasında nasları hakikat –

mecaz ayrımına gitmeksizin zahirine göre yorumlama, koyu bir teşbih anlayışa

dayalı ulûhiyet fikrine sahip bulunan Yahudiliğin tesirinde kalma ve Kur’an’ın tevhit

ilkesini akli bakımdan yeterince temellendirmeme şeklinde üç ana faktörden söz

etmek mümkündür.”69

Kur’an-ı Kerim’de haberi sıfatlarla ilgili ayetlerin ilk dönemlerden itibaren

çok farklı anlamlarda tevil edilmeleri70 bazı aşırı grupları teşbihe götürürken bunlara

tepki olarak ortaya çıkan bazı grupları da Allah’ın sıfatlarını inkâr anlamındaki ta’til

anlayışına götürmüştür.

“Mücessime’nin en önemli temsilcisi Hişam b. Hakem’dir. Cisim terimini var

olan her şey için kullanan Hişam, Allah’ı da genişliği, derinliği ve uzunluğu bulunan

bir cisim şeklinde düşünmüştür. Ona göre Allah rengi, kokusu ve dokunma

özellikleri bulunan bir varlık olup hareket eder, durur, oturur ve kalkar. Ebü’l Hüzeyl

el-Allaf, Hişam’ın Ebukubeys Dağı’nın Allah’tan daha büyük olduğunu söylediğini

belirtir.”71

67 Karahan, Abdülkadir, M. E. B. İslam Ansiklopedisi, XII/ I, s.193. 68 Karahan, a.g.e. s. 193. 69 Üzüm, İlyas, “Mücessime” mad. TDVİslam Ansiklopedisi, XXXI,, s. 449. 70 et- Taberi, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Taberi Tefsiri, Tercüme Kerim Aytekin, Hasan

Karakaya, Hisar Yayınevi, İst, 1996. s. 113. 71 Üzüm, a.g.e. , s. 450.

Page 27: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

16

Hicri V1. asrın büyük kelam tarihçisi al-Şahrastani Mu’attıla’yı, umumiyetle,

Allah’a her hangi bir sıfat izafesini reddettiklerini kaydetmektedir.72

Mu’attıla içerisinde Ta’til fıkrini benimseyip savunan fırkalardan biri

Cehmiyye fırkasıdır. Cehmiyye fırkasının kurucusu olan Cehm b. Safvan’ın hocası

Cad b. Dirhem, Allah’ın sıfatlarını nefyeden (ta’til görüşünü savunan) bir kişidir.

Cehmiyye fırkası bu konudaki görüşlerini ondan almıştır.73 Bunun yanında tenzih

ilkesine fazla yer veren ve bunun sonucunda bazı isimlerle manevi sıfatları kabul

etmeyen Mu’tezile’nin yaklaşımı kısmi ta’til, Berâhime’nin nübüvvetin inkârı da bir

tür ta’til olarak değerlendirilmiştir.74

İmam Maturidi konuyla alakalı Ku’ran’ı ve sahih hadisleri referans alarak

Allah’a isim ve sıfat verme konusunda her hangi bir kaygı duymayıp, yöntem olarak

evrenin aklın ve naklin kılavuzluğunda gözetilmesiyle, dilin ve mantığın

imkânlarının kullanılmasıyla tecsim ve ta’til fikrine sapmadan meselenin mutedil bir

çözüme kavuşacağını ispat etmiştir. Şimdi Maturidi’nin konuyla ilgili itikadî

ayetlerin yorumuna bakalım.

“Hiçbir şey O’nun benzeri değildir”.75

İmam Maturidi Allah Teala’dan teşbihin nefyi konusunda bu itikadi ayetten

hareketle yüce yaratıcının bütün yaratılmışlık özelliklerinden münezzeh olduğunu

ifade etmiş ve cisim, cevher veya araz olması, suret ve şekil taşıması, bir yönde veya

bir yerde bulunmasının kâinatın yaratıcısı hakkında muhal olduğunu kesin bir şekilde

belirtmiştir.

“Allah birdir, benzeri yoktur, sureklidir, rakibi ve dengi mevcut değildir. Bu

‘Hiçbir şey O’nun benzeri değildir’76 mealindeki kelâmının yorumudur. Bu

meselenin temeli şudur: Dengi ve benzeri bulunan her şey çokluk statüsüne girer ve

iki sayısı ile başlar. Zıddı bulunan her şey de yok oluş statüsüne girer, çünkü rakibi

onun varlığını ortadan kaldırabilir. Binaenaleyh Allah’tan başka her şeyin, zevaline

sebep teşkil edecek bir zıddı ve çift statüsüne girmesini sağlayacak bir benzeri ve

dengi vardır. Tam bu açıklamalar Cenab-ı Hakk’ın “vâhid” olduğunun delilidir.

72 Furat, Ahmet Subhi, M.E. B. İslam Ansiklopedisi, XII/ I, s. 62. 73 Öğük, Emine, Maturidi’nin Düşünce Sisteminde Şer-Hikmet İlişkisi, Doktora tezi İst, 2007,s.49. 74 et- Temimi, Muhammed b.halife b. Ali, Makâletü’l –Ta’til ve’l-Ca’d b. Dirhem, Riyad 1997,s.1617. 75 eş-Şura, 42/ 11. 76 eş-Şûrâ, 42/ 11.

Page 28: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

17

Buradaki birlik O’nun azameti, büyüklüğü, kudreti ve hükümranlığı konularında

olduğu gibi dengi ve karşıtı olan benzerlerden münezzeh bulunuşunu da kapsar. Bu

sebepledir ki O’nun hakkında cisim ve araz kavramlarını kullanmak temelden yanlış

kabul edilmiştir, zira bunlar nesnelere benzemenin sonucudur.”77

İmam Maturidi Kitabü’t-Tevhid’de yukarıdaki ayeti delil getirerek genelde

Allah Teâlâ’yı cisimle, cevherle, arazla, suret ve şekille, yön ve mekânla niteleyen

bütün mezhep ve fikirlere, özelde ise “Allah’ı cisim olarak düşünen ve O’na cismani

özellikler nispet eden Mücessime’ye”78 yine “Allah’ı yaratıklara veya yaratıkları

Allah’a benzeten”79 Müşebbihe’ye cevap vermiştir.

İmam Ebu Mansur “Hiçbir şey O’nun benzeri değildir”80 ayeti kerimesinde

geçen “benzeri” kelimesini Allah’ın zati, sıfatları, isimleri itibariyle yaratıklara

benzememesi olarak yorumlamıştır.

Maturidi Allahın sıfatlarının Onu tanımak için gerekli olduğunu ama bunun

mahlûkla bir benzerlik teşkil etmeye sebep olmayacağını vurgulamaktadır. “Zira

duyular ötesinde olanı bilmek ancak duyular âleminin kılavuzluğu ile mümkündür,

hem de Allah’ın yücelik ve azametle nitelendirmesi şartıyla. Duyulur âlemde bir

mevcudu tanımanın yolu ve anlatma imkânı bundan ibarettir. Biz insanların gücü bir

şeyi sadece isimlendirmek suretiyle tanımaya yeterli olmadığı gibi duyu ve

müşahede ile algılamadığımız nesneyi göstermeye de müsait değildir.”81

Maturidi “‘Allah âlimdir, fakat diğer âlimler gibi değil’ türünden sözle

oluşabilecek herhangi bir benzerliği ortadan kaldırmak istemektedir. Bu anlatım

O’na ait bütün isimlendirme ve nitelendirmelerinde geçerlidir.”82

Maturidi “Hiçbir şey O’nun benzeri değildir”83 ayetinden hareketle Allah’ın

sıfatlarının da ismen insan sıfatlarına benzese de mahiyet itibariyle benzemeyeceğini

vurgulamaktadır.

77 Topaloğlu, Kitabü’t-Tevhid Tercümesi, s. 36–37. 78 Üzüm, a.g.e. , s.449. 79 Yavuz, Yusuf Şevki “ Müşebbihe” mad. TDVİslam Ansiklopedisi, XXXII, s.156. 80 eş-Şûrâ, 42/ 11. 81Topaloğlu, a.g.e. s. 38. 82 Topaloğlu, a.g.e. , s. 38. 83 eş-Şûrâ, 42/ 11.

Page 29: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

18

Bu ayet-i kerimenin yorumundan anlaşılan Allah’ın, yaratılmışlık

özelliklerinden olan “cevher”, “cisim”, “küll” ve “ba’z”84 olmadığını ispata

çalışmaktır. Dolayısıyla Allah maddi bir varlık değildir, cisim olması da

düşünülemez, zira cisim iki veya üç cevherin bir araya gelip birleşmesinden var

olur.85

1.4. “ŞEY” KELİMESİNİN ALLAH’A NİSPETİ

Şey kelimesi, sözlükte maddeten veya hükmen mevcut herhangi bir nesne, bir

muadele de meçhule delalet eden işaret. Bu ifade ilk defa Muhammed b. Musa el-

Haverizmi’nin (ölm. M. 850 ?) cebre ait eserinde yer almıştır.86

İslam düşünce tarihinde tartışılan ilk konulardan biri de Allah hakkında “şey”

kavramının kullanılıp kullanılamayacağı meselesidir. Allah’ın sıfatları konusunda

olduğu gibi bu konuda da tartışmanın fitilini ateşleyen Ca’d b. Dirhem ve öğrencisi

Cehm b. Safvan’dır. Bunlara göre, Allahtan başkası için kullanılan “şey” kavramının

Allah için kullanılması caiz değildir. Çünkü onlara göre “şey”, benzeri olan

mahlûktur; hâlbuki Allah hiçbir şeye benzemez. Dolayısıyla Allah’a “şey” demek,

O’nu eşyaya benzetmektir.87

Cehmiyye’nin aksine,88 Matüridi’ye göre Allah Teala’ya “şey” denmesi

caizdir. Matüridi, Allah Teala’ya “şey” adının verilmesinin caiz olduğunu iki yol ile

ispatlamanın mümkün olduğunu söylemekte ve bunları şu şekilde sıralamaktadır:

“Birincisi “Şey”in isim kabul edilmesidir. İsimlerdeki benzerlik teşbih

gerektirmez. Çünkü bazen söz konusu beraberlik mana ve muhteva açısından

beraberliğin olmadığını ifade edecek yerde kullanılır. Mesela “Filan, devrinin tek

insanı ve milletinin tek adamıdır denilir ve devrinde yaşayanlarla milletini

oluşturanların her biri “tek” diye anılmakta ortak ise de bu ifade içinde yer alan vahid

kelimesiyle o kişinin amaçlanan belli bir açıdan aralarında dengi ve benzeri olmadığı

kastedilir. Eğer isimdeki beraberlik benzeşmeyi gerektirseydi beraberliğin yokluğu

84 el- Ûşi, Sirâceddin Ali b. Osman, Emâli, Tercüme, Bekir Topaloğlu, M.Ü. İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınları. , İst, 2008,s. 35. 85 Yörükan, Y.Ziya, İslam Akaidine Dair Eski Metinler, Milli eğitim basımevi, İst,1953,s.13. 86 J Ruska, “Şey” mad, M.E. B. İslam Ansiklopedisi, XI, s. 449. 87 Şehristani, el-Milel ve’n-Nihal, neşr. Muhammed b. Fetullah Bedran, Kahire.1953, I, s. 86–87. 88 El- Ûşi, Sirâceddin Ali b. Osman, Emali Şerhi, çev, Şahver Çelikoğlu, Marifet yayınları, İst, 2007,

s,300.

Page 30: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

19

amaçlandığı bir yerde kullanılma imkânı bulunamazdı. Yine “küfür ve “İslam”

kelimelerinden her birine “isim” lafzının nispet edilişini isabetli görürüz, ancak

buradaki beraberlik sadece söyleyiş yönünden olup mana tamamen birbirinin

zıddıdır. Hareketler fiiller ve benzeri konularda da durum bunun gibidir.”89

Maturidi, Allah için “şey” kelimesini kullanmanın meşruiyeti hakkında hem

akli hem de nakli delillerin olduğunu ifade etmektedir.90

Nakli delil, Cenab-ı Hakk’ın “Hiçbir şey O’nun benzeri değildir”91

mealindeki ayet-i kerimesidir. Şayet Allah için “şey” kelimesinin kullanılması caiz

olmasaydı diğer şeyleri “şey” yapan nitelikler Allah’tan nefyedilmezdi. Yani “şey”

kelimesi kendisi için şey denilmeyecek bir varlığa yönelik olarak ayet-i kerimede

kullanılmazdı. Yine Allah’ın şu sözü: “De ki hangi şey şahitlik etme açısından en

büyüktür? De ki o şahit Allah’tır.”92 Yine aynı şekilde “Şey” ismi Allah için

kullanılan bir kelime olmasaydı İlahi ifadenin bunu içermesi ve O’na nispet edilmesi

ihtimal dâhiline girmezdi.93

Bu konudaki Akli delile gelince, “şey” kelimesi örfi açıdan da sadece varlık

ifade eden bir isimdir. Çünkü “şey değil” demek eğer basite almak, yok saymak

kastedilmiyorsa “mevcut değil” demektir. Bu da gösteriyor ki şey bir ispat ismidir,

boşluğu ve yokluğu nefyetme kavramıdır.94

İmam Maturidi Allah Teala’ya “şey” kavramının nispet edilebileceğini fakat

“Cisim” kavramının Allah için kullanılamayacağını izah etmiş ve “Şey” demeyi

gerektiren sebebin cisimde bulunmadığını ifade etmiştir. Allah (cc) hakkında “Şey”

demeyi gerektiren sebepleri akli ve nakli delillerle ispat etmeye çalışmıştır. Nakli

delillerde Ku’ran-ı Kerim’in konuyla alakalı itikadi ayetlerini delil getirmiş ve bu

itikadi ayetleri akli deliller çerçevesinde yorumlamıştır. Delil olarak getirip

yorumladığı şu ayetlerde, “Hiçbir şey O’nun benzeri değildir”95 “De ki hangi şey

şahitlik etme açısından en büyüktür? De ki o şahit Allah’tır”.96 Allah’a şey

89 Topaloğlu, a.g.e. s. 55. 90 Topaloğlu, a.g.e. s. 55. 91 eş-Şura, 42/ 11. 92 el- En’am, 6/ 19. 93 Topaloğlu, a.g.e. s. 55. 94 Topaloğlu, a.g.e. s. 56. 95 eş-Şura, 42/ 11. 96 el-Enam, 6/ 19.

Page 31: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

20

denilebileceğini şayet “Şey” kavramının Allah hakkında kullanılması mümkün

olmasaydı Ku’ran’daki bu İlahi ifadelerin O’na nispet edilmesinin ve bu ifadeyi

içermesinin asla söz konusu olamayacağını izaha çalışmıştır. İmam Maturidi Kitabü’t

Tevhid’ine almış olduğu bu itikadi ayetlerdeki “şey” kavramını bir ispat ismi,

boşluğu ve yokluğu nefyetme kavramı olarak yorumlamıştır.

1.5. ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ

Allah’ın sıfatlarına ilişkin tartışmalar İslam’ın erken dönemlerinden itibaren

başlamıştır. Özellikle Allah’ın kelam sıfatı üzerindeki tartışmalar siyasi bir boyut

kazanmış ve bu mesele İslam düşünce tarihinde çokça tartışılan Mihne97 olayları

olarak tarihe geçmiştir.

Sıfatlar ve kellamullah konusunu akılcı bir metotla açıklamaya çalışan

Cehmiyye, en çok bu konu üzerinde durduğundan, onlardan bahsedilirken daha çok

akla gelen şey, İlahi sıfatları nefyetmeleri olmuştur. Onlar, sıfatlar konusunda aşırı

tenzihe varan ilk akılcılardır. O kadar ki onlar, zatından başka Allah’ın hiçbir

sıfatının olmadığını söylemişlerdir.98

Matüridi ise, Allah’ın ilim, kudret, hayat vb. sıfatlarının var olduğunu kabul

etmiş ve bunları hem akli hem de nakli deliller çerçevesinde ispat etmeye çalışmıştır.

Şimdi Matüridi’nin Kitabü’t- Tevhid’indeki konuyla ilgili görüşlerine ve itikadî

ayetleri nasıl yorumladığına bakalım:

“Hiçbir şey O’nun benzeri değildir. O, semi ve basirdir”99

Ebu Mansur Maturidi Kitabü’t-Tevhid’inde Şura suresindeki bu ayet-i

kerimeye işaret ederek Allah Teala’nın farklı isim ve sıfatlarla nitelendirilebileceğini

bunun ise başka varlıklarda bulunan isim ve sıfatlardan dolayı bir benzeşme meydana

getirmeyeceğini nakli delillerle ispat etmeye çalışmıştır. Karşıt görüşte olup da salt

isim ve sıfatların yaratıklarda da bulunması ve bundan dolayı da bir benzeşmenin

meydana gelebileceğinden Allah’ı bütün isim ve sıfatlardan soyutlayarak ta’til

görüşünü benimseyenleri eleştirmiş, bunların görüşlerinin tutarsızlığını çeşitli deliller

getirmek suretiyle ortaya koymuştur.

97 Bkz. Yücesoy, Hayrettin, “ Mihne” mad. TDV İslam, Ansiklopedisi, XXX, s. 26. 98 El-Kasımi, Cemalettin, Tarihu’l –Cehmiyye ve’l-Mu’tezile, Müessesetu’r Risale, Beyrut 1981, s.19. 99 eş-Şura, 42/ 11.

Page 32: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

21

“Allah’ı kadir, âlim, hay, kerim, cevad olmakla vasıflandırmak ve bunlarla

isimlendirmek nakli ve akli delillerin her ikisiyle de sabittir.”100

Allah’ın isimleri ve sıfatları konusundaki nakli delil, gerek Kur’an-ı Kerim’in

konuyla ilgili onlarca ayeti gerekse önceki semavi kitapların getirip sunduğu ilgili

mesajlarıdır. Peygamberlerin ve diğer insanların hepsi ayetlerde zikredilen isimlerle

Allah’ı isimlendirmişlerdir. Oysaki bazı kelamcılar Allah’a herhangi bir isim veya

sıfat nispet etmenin, Allah’ın zatiyla benzer vasıfları taşıyan diğer her bir varlık

arasında teşbih meydana getireceğini zannederek Kur’an ayetleriyle sabit olan

isimleri O’ndan başkasına izafe etmişlerdir. Oysaki bu isim ve sıfatlarla benzerlik

meydana gelseydi zat-ı İlahiyyeyi bütün sıfatlardan soyutlamak suretiyle de ta’til

hâsıl olurdu. Kaldı ki isimlendirmenin teşbihten dolayı kabul edilmemesi halinde zati

İlahiyye ile herhangi bir isim altına girmeyen yani hâlihazırda mevcut olmayan

şeyler arasında da benzerlik meydana gelir. Şu halde Allah, kendini tesmiye ettiği

isimlerle gerçek manada isimlendirilmiş, zatinı nitelediği sıfatlarla da aynı şekilde

vasıflandırılmıştır.101

Aklıselim de Yüce Allah’ın bazı isim ve sıfatlarla nitelenebileceğine

tereddütsüz hükmeder. Çünkü yüce Allah’ın, cevherleri ve arazlarıyla birlikte

birbirlerinden farklı özelliklere sahip bulunan nesneleri yarattığı sabit olunca, bu

yaratma fiilinin huy, alışkanlık değil de mutlak bir irade ile gerçekleştiği hiçbir

şüpheye mahal bırakmadan kanıtlanmış olur.102

Maturidi Allah Teala’nın isimlerinin sözlük anlamı itibariyle yapılacak

yorumların üç kısımda ele alınabileceğini ifade ederek konuyu şu şekilde

yorumluyor:

İlk olarak Allah Teala’yı sözlük anlamları itibariyle birbirlerinden farklı

isimlerle isimlendirmekteyiz. Yani Allah’ın “âlim” “kadir” isimleri gibi; Maturidi

burada “âlim” deyişimiz “kadir” deyişimizden farklıdır diyerek şu örneği de

vermektedir: “Allah falan rahmeti yarattı; yani Allah Teala söz konusu rahmeti

100 Topaloğlu, a.g.e. s. 58. 101 Topaloğlu, a.g.e. s. 58. 102 Topaloğlu, a.g.e. s. 59.

Page 33: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

22

yaratana kadar gayri rahim değildi yoksa Allah o yaratılan rahmet sayesinde rahim

olmuş değildir. Aksine O’nun rahim oluşu sayesinde o rahmet yaratılmıştır.”103

Maturidi isimlerin ikinci kısım manalarını ise doğrudan Allah Teala’nın

zatina dönen isimler olarak yorumluyor. İnsanların bu isimler sayesinde Cenâb-ı

Hakk’ın mübarek zatinın ne olduğunu anladıkları aksi takdirde Allah Teala

bildirmedikten sonra O’nun mübarek zatinın anlaşılmasının mümkün olamayacağını

ifade ederek yorumlamıştır.

Üçüncü kısım manalara gelince; Maturidi Allah Teala’ya ait bazı isimlerin

sıfatlardan türediğini bildirdikten sonra bu isimlerin gerçek manada Allah’ın gayrı

olması durumunda Allah’ın değişime maruz kalacağını bunun ise Allah için muhal

olduğunu ifade ediyor. Yok, “eğer kelimelerden anlaşılan asıl mana kastedilmeksizin

Allah’ın isimlendirilmesi caiz olsaydı o zaman mana kastedilmeksizin yaratıkların

isimlendirildiği bütün kelimelerle Allah’ın isimlendirilmesi caiz olurdu”104 şeklinde

yorumlamaktadır.

Maturidi’nin Kitabü’t Tevhid adlı eserindeki İlahi isimlerle ilgili olarak

yaklaşımı şudur: Matüridi, Allah’ın isim ve sıfatlarını inkâr edip bunların zat-ı

İlahiyye ile kadim olmayıp hadis olduğunu ileri suren Cehmiyye ve Mu’tezile’nin

fikirlerinin temelden yanlış ve sakat olduğunu ifade etmiş, Allah’ın ezelden âlim,

kadir ve söz konusu diğer isimleriyle müsemma olduğunu delilleriyle ispata

çalışmıştır. Ayet ve hadislerde zikredilen isim ve sıfatları zat-ı İlahiyyenin ne

olduğunu ve ne olmadığını insanlara bildiren manalar olarak yorumlamıştır. Yine

Maturidi söz konusu eserinde İlahi isimleri yorumlarken; Allah’ın birer rahmet

vesilesi olan şeyleri yaratmasının, O’nun yaratma fiilinden sonra rahim olması

anlamında yorumlanamayacağını aksine O’nun ezelden rahim olduğu manasının

anlaşılması gerektiğini özellikle vurgulamıştır. Çünkü ona göre Allah’ın rahim oluşu

yarattığı rahmet ifade eden şeyler sayesinde değil de, yaratılıp da rahmet ifade eden

şeylerin Allah’ın rahmetinin bir tecellisi olarak vücut bulduğu anlamına gelir. Bunun

aksini iddia etmek ise Allah’ın rahmetinin eseri olan cennet, yağmur, sevgi ve

benzerlerinin yaratılmasından önce Allah’ın gayri rahim olduğu manasını ortaya

çıkarır ki bu da Allah hakkında muhaldir demektedir. Ayrıca İlahi isimleri hadis

103Topaloğlu, a.g.e. s. 83. 104 Topaloğlu, a.g.e. s. 84.

Page 34: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

23

kabul ederek zatinın gayrı olduğu fikrini kabul etmenin tevhid ilkesini de

bozabileceği yorumunu yapmaktadır.

Kitabü’t-Tevhid’de sıfatlar meselesi anlatılırken özellikle “tekvin”ve “kelam”

sıfatları üzerinde tartışmalar yoğunlaşmıştır. Matüridi bu sıfatlar hakkında kendi

görüşünü akli ve nakli delillerle izah ettikten sonra karşıt görüşte olan muarızlarıyla

fikri bir mücadele içerisine giriyor. Biz de çalışmamızın bu kısmında “tekvin” sıfatı

üzerine yapılan yorum ve tartışmalara değineceğiz.

“Var etmek, varlık sahasına çıkarmak, yaratmak manalarına gelen tekvin

Cenab-ı Hakk’ın fiili sıfatlarını ifade eder. Ehl-i Sünnet’in Matüridiyye mezhebi

tekvinide sübuti sıfatlar gibi ezeli kabul etmiş ve onu sübuti sıfatlar dizisine ilave

etmiştir.”105

“Eş’ari ve Mu’tezili kelamcılara göre fiili sıfatların kadim sayılmasının

doğurduğu bazı problemler vardır. Çünkü bunlar Allah’ın yaratılmışlarla olan

münasebetini dile getirir. Yaratılmışların hepsi sonradan vücut bulduğundan hadistir,

yani bir zamanlar yokken bilahare varlık kazanmıştır. Buna göre mesela “yaratan,

yaşatan, rızıklandıran, canlının hayatına son veren “gibi sıfatları, bunlara konu teşkil

edecek varlıklar, canlılar henüz yokken zât-ı İlahiyyeye nispet etmek dil ve mantık

açısından isabetli değildir. Yahut da bu tür sıfatların taalluk edeceği varlıkların

kadim olduğunu söylemek gerekir ki bu, Tevhid ilkesini bozan “taaddüd-i kudema”

ya (kadim varlıkların birden fazla oluşuna ) götürür.”106

“Matüridiyye âlimleri ileri sürülen sakıncaların “yaratma”nın (tekvin)

“yaratılmışın” (mükevven) aynı olduğunun kabul edilmesi halinde söz konusu

olabileceğini söylemek suretiyle problemi çözmeye çalışmıştır. İmam-ı Azam Ebu

Hanife’nin temel kuralı vazettikten sonra ilk defa imam Ebu Mansur el- Maturidi

tarafından tatminkâr bir şekilde izah edilen bu anlayışa göre tekvin Allah Teala’nın

zatiyla kaim kadim bir sıfattır. Mükevven ise, ezeldeki planına göre zamanı gelince

halk edip meydana getirdiği nesne ve olay olup hadistir.”107

Buraya kadar “tekvin ve mükevven” konusunun daha iyi anlaşılması

açısından bazı itikadî mezheplerin görüşünü vermeye çalıştık. Bundan sonra da

105 Topaloğlu, Bekir, İslam’da İnanç Esasları, Çamlıca yayınları, İst, 2008, s. 132. 106 El- Ûşi, Sirâceddin Ali b. Osman, Emâli, Tercüme, Bekir Topaloğlu, s. 121. 107 El- Ûşi, a.g.e. s. 121.

Page 35: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

24

Kitabü’t-Tevhid’de yer alan konuyla ilgili ayeti Matüridi’nin nasıl yorumladığına

bakacağız.

“Bir şey yaratmak istediği zaman O’nun yaptığı ‘ol’ demekten ibarettir,

hemen oluverir”108

İmam Matüridi tekvin sıfatı konusunda yukarıdaki ayete işaret ederek bu

sıfatın en kolay anlatımının “ol” emriyle yapılabileceğini çünkü Allah’ın ezeli

ilminde konumu belli olan her şeyin O’nun “ol” emriyle vücut bulduğunu ifade

etmektedir. Eş’ariyye ve Mu’tezile’nin hilafına tekvin sıfatı Maturidi’ye göre

Allah’ın zati ile kaim ve ezelidir. Tekvin ile mükevven birbirinin aynı değil gayrı,

birincisinin ezeli ikincisinin ise hadis olduğunu çeşitli örnekler getirerek Kitabü’t-

Tevhid’de ispat etmeğe çalışmıştır.

Yine Matüridi; “Ezelde Allah vardı fakat yaratma (veya yaratıklar) yoktu,

sonra tekvinin aracılığı bahis konusu olmaksızın yaratıklar vücut buldu, zaten tekvin

yaratılmışın (mükevvenin) gayridir” diyen kimsenin sözü, kâinatı, nispet edileceği

yaratıcısını söze katmadan zikreden kimsenin sözü gibidir.”109 yorumunu

yapmaktadır.

Maturidi, varlıkların vücut bulmasında tekvinin aracılığını söz konusu

etmeyen ve tekvinle mükevvenin birbirlerinin gayri olduklarını iddia edenlerin

görüşlerini şiddetli bir şekilde eleştirerek yaratmayı tabiatlara ve gıdalara nispet eden

tamamen İslam ve izan dışı olanların görüşlerini bunlarınkinden daha mantıklı

bulmaktadır. Bu ağır eleştirisini de şöyle savunmaktadır: Çünkü onların

düşüncelerine göre, sayesinde başkasının vücut bulacağı bir sistemin ortaya

konulması söz konusudur. Tekvin sıfatının kıdemini kabul etmeyenler ise ezelde

bulunmayan yaratmayı, bu yaratmanın oluşumundan başka hiçbir İlahi sıfattan söz

etmeden Allah’a izafe etmektedirler. Onlara ait nispetin kendilerine göre bir

temellendirmesi varken, bunlar tarafından ortaya konan herhangi bir temellendirme

mevcut değildir.110

Yine, duyularla algılanabilen bu fiziki âlemde herhangi bir engelle

karşılaşmamış, fiil işleme güç ve kudretinde olan hiçbir kimse yoktur ki fiili

108 Yasin, 36/ 82. 109Topaloğlu, a.g.e. s. 60. 110Topaloğlu, a.g.e. s. 61.

Page 36: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

25

bulunmasın ve söz söyleme kudretine sahip kimse yoktur ki söz söylemesin. Bu

maddi âlem manevi âlemin güçlü bir delilidir. Şu halde bu husus her iki âlemin

sahibi ve yaratıcısı olan Allah hakkında da gerekli olmuştur.111

Allah’ın Kur’an’da kendisine nispet etiği diğer sıfatların mahiyetlerinin

kavranmasında olduğu gibi tekvin sıfatının da tam olarak mahiyetini beşer idrakinin

kavraması mümkün değildir. Bundan dolayıdır ki beşer idrakinin anlama ve

anlatımının en kolay yolu İlahi ifade ile “ol” demekten ibarettir. Zira Allah’ın ezeli

ilminde konumu belli olan her şey bu “kün” emriyle varlık sahasına çıkar. Allah

yarattığı ve yaratacağı her şeyi nasıl ve ne zaman olması gerekiyorsa meydana

getirme kudretine sahiptir. Yüce Yaratıcının bütün İlahi emir, nehiy, va’d ve vaidler;

bu “kün”emrine dâhildir. Ayrıca bu “kün” emri, meydana gelecek şeylerin zamanları

ve mekânları surekli olarak değişmesine rağmen olmuş ve olacak her şeyi de haber

vermektedir. Ne var ki bu duyulur, âlemdeki varlıklar içerisinde yalnızca düşünme

yeteneğine sahip olan insanoğlunun anlama ve kavrama gücü, failini meşgul edip

yormayan bir tekvin eylemini anlamaktan acizdir.112

İmam Matüridi, insan aklının tekvin sıfatının mahiyet ve işleyişini tam

anlamıyla kavrayıp tarif edebilmesinin mümkün olamayacağını dolayısıyla tekvinin,

insan idrakindeki en basit anlatımının ilahî beyandaki “kün” emri olduğunu ifade

etmektedir. Çünkü ilahî irade neticesinde meydana gelen yaratma eylemi failine ne

bir meşguliyet ne de bir yorgunluk olarak etki edebiliyor. Böyle harikulade bir

yaratma eylemini anlayıp tarif edebilmek de insan idrakinin kapsam alanı dışındadır.

Yine Matüridi konuyu anlatımında tekvin sıfatının ilim ve kudret sıfatı gibi Allah

Teala’ya ait kadim ve müstakil bir sıfat oluğunu beyan etmektedir. Aksini iddia

edenleri yani tekvin sıfatının müstakil ve kadim değil de hadis olup rızık vermek,

yaşatmak, öldürmek ve diğerleri gibi fiili sıfatlardan biri olduğu fikrini kabul edip

savunanları çok ağır ifadelerle eleştirmiş hatta daha da ileri giderek yaratma fiilini

tabiatlara ve çeşitli gıdalara nispet edenlerin fikir ve görüşlerinin bunların fikir ve

görüşlerinden daha mantıki olduğunu ifade etmiş, gerekçesini farklı örneklerle ve

soru cevap şekli bir anlatım tarzıyla ispat etmeye çalışmıştır. Bütün bu yorumlarının

111 Topaloğlu, a.g.e. s. 61. 112 Topaloğlu, a.g.e. s. 64.

Page 37: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

26

sonunda nakli delil olarak şu ayet-i kerimeyi getirmiştir: “Bir şey yaratmak istediği

zaman O’nun yaptığı ‘ol’ demekten ibarettir, hemen oluverir”113

İmam Matüridi ayette geçen ‘kün’ kelimesini Allah’ın bütün emir, nehiy,

va’d ve vaid bağlamında bir İlahi emir olarak yorumlamıştır. Ayrıca bu İlahi emri

meydana gelecek şeylerin zaman ve mekânlarının izafi olmalarına rağmen bugüne

kadar olmuş ve olacak her şeyi haber veren bir kavram olarak da yorumlamıştır.

Matüridi Kitabü’t-Tevhid’de kelam sıfatı üzerinde de ayrıntılı bir şekilde

durmuş, konuyla ilgili fikir ve düşüncelerini muarızlarına karşı birçok nakli ve akli

delille savunmuştur. Şimdi Maturidi’nin yaptığı bu tartışmalara geçmeden “kelam”

sıfatı ve bu sıfat hakkındaki bazı itikadî mezheplerin görüşlerine kısaca bakalım.

Kelam; sözlükte “maddi ve manevi açıdan etkilemek, yaralamak”

anlamındaki kelm kökünden masdar ismi olup “konuşma, söz söyleme, sözlü etkiyi

algılama” manasına gelir. Dini bir terim olarak da “Allahın konuşma yetkinliğine

sahip bir varlık olduğunu bildiren sıfatı” diye tanımlanır.114

Bütün itikadî mezhepler Allah Teala’nın kelam sıfatının varlığında ittifak

etmişlerdir. Allah’ı konuşan bir varlık olarak kabul ederken O’nun kullarıyla

konuşmasının en büyük delili olan ilahî kelamın yaratılmış olup olmadığı hususunda

ihtilafa düşmüşlerdir.

İslam’da Allah’ın kelam sıfatını, dolayısıyla Kur’an’ın mahlûk olduğunu ilk

dile getiren kişinin Ca’d b. Dirhem olduğu söylenmektedir.115

“Selef’e göre Kur’an, Allah kelamıdır, mahlûk değildir. Allah’la kaimdir.

O’ndan ayrı değildir. Kur’an yalnız harflerden ve lafızdan veya yalnız manadan

ibaret değildir. Hem harflerden hem de manadan oluşmuştur. Bu sebeple Kur’an’ın

harfleri de lafızları da yaratılmış değildir.”116

“Mu’tezile ise, Kur’an’ın, ses, harf, ayet, sure ve cüzlerden müteşekkil

olduğunu, te’lif, tanzim, tenzil, inzal gibi hudüs alametleriyle nitelenmiş

bulunduğunu söyleyerek, O’nun mahlûk olduğunu iddia etmiştir. Mu’tezile’ye göre

113 Yasin, 36/ 82. 114 Yavuz, Yusuf Şevki, “Kelam” mad. TDV İslam Ansiklopedisi, XXV, s.194; Fikret Karaman,

“Kelam” mad. Dini Kavramlar Sözlüğü, s. 370. 115 Esen Muammer, Sistematik Kelam, Ankara Üniversitesi, Uzaktan Eğitin Yayınları, Ünite II, s. 31. 116 Kılavuz A. Saim, Anahatlarıyla İslam Akaidi ve Kelam’a Giriş, s. 135.

Page 38: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

27

Allah’ın mütekellim olması demek, kelamı mahallinde yani Cebrail’de,

peygamberde, Levh-i Mahfuz’da, şahsın okuyuşunda yaratması demektir.”117

“Ehl-i Sünnet kelamcılarına göre, Allah Teala kelamı yarattığı için değil,

kelam sıfatıyla muttasıf olduğu için mütekellimdir.”118

İmam Matüridi ise, “Selef’le Mu’tezile’nin görüşü arasında bir yol izleyerek,

kelamı, nefsi ve lâfzî kelam olmak üzere ikiye ayırmıştır. Nefsi kelam, Allah’ın zati

ile kaim, mahiyetini kavrayamadığımız ezeli bir sıfattır. Allah bu kelam ile

mütekellimdir. Lâfzî kelam ise, nefsi kelamın varlığını gösteren, ses ve harflerden

oluşmuş bulunan Kur’an’ın lafzıdır. İşte bu lafzı kelam ezeli değildir. Çünkü hadis

özelliklerine sahiptir.”119

“Allah’ın sıfatı olan ezeli ve kadim mana Eş’ari’ye göre işitilebilir. Çünkü var

olan bir şeyin işitilmesi de mümkündür. Allah Teala da Kur’an’da “Ve eğer

müşriklerden biri senden aman dilerse, Allah’ın kelamını işitip dinleyinceye kadar

ona aman ver, sonra onu güven içinde bulunacağı bir yere ulaştır.”120 buyurmuştur.

Matüridi’ye göre ise nefsi kelam işitilemez. Ayette geçen “Allah’ın kelamını işitsin”

ifadesi, “Allah’ın kelamına delalet eden şeyi(lafzı kelamı) işitsin” demektir.”121

Yukarıda bazı kelam ekollerinin görüşlerini verdiğimiz kelamullah

meselesinde İmamı Matüridi de Kitabü’t-Tevhid’inde konu bağlamında pek çok

itikadî ayetlere doğrudan ya da dolaylı olarak işaret etmiş ve bunları konunun akışı

içerisinde yorumlamıştır.

Ebu Mansur, Allah’ın kelam sıfatını eserinde anlatırken genelde Mu’tezile

ekolüne özelde bu ekolün önde gelen âlimlerinden Ebu’l Kasım el-Ka’bi’nin kelam

sıfatının hadis olup bunun sonucu olarak da Kur’an’ın sonradan yaratılıp mahlûk

olduğu görüşüne en sert eleştirilerini yapmıştır. İmam Ebu Mansur bu eleştirilerini

akli ve nakli delillerle desteklemiştir.

İmam Matüridi, fiili sıfatların zati sıfatlardan olduğunu kabul etmeyip onların

yaratılmış olduklarını iddia eden ve dolayısıyla kelam sıfatının zati sıfatlardan biri

olarak kabul edilmesi halinde ise fiili sıfatların zati sıfatlar statüsüne gireceğini

117 Kılavuz, a.g.e. s. 135. 118 Kılavuz, a.g.e. s. 135. 119 Kılavuz, a.g.e. s. 136. 120 Tevbe, 9/ 6. 121 Kılavuz, a.g.e. s. 137.

Page 39: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

28

söyleyen Mu’tezililere şöyle cevap veriyor: “Doğrudur, Allah Teala’yı kelam, ilim

ve fiil ile nitelendirip övmek O’nu, bunların zıddı olan kusurlardan münezzeh

olmakla vasıflandırmak ve ayıplardan yüceltmek demektir. Allah ezelden beri

böyledir. Şayet O, bizzat olmayarak halik, rahman ve mütekellim olsaydı bunlarla

vasıflanmaması da imkân dâhiline girerdi. Hâlbuki “ey rahman, rahim ve halik

olmayan Allah!” demek O’nu yermek ve diğer yaratıklar seviyesine indirmektir. Şu

halde Allah’ın, bizatihi rahman, rahim ve halik olduğu ortaya çıkmıştır”122

Allah Teala’nın, kullarının yaratılıştan veya sonradan sahip oldukları

herhangi bir isim ya da sıfatla isimlendirilmesi doğru olsaydı zati dışındaki

nesnelerde oluşan her bir kavramla da isimlendirilmesi gerekli hale gelirdi ki o

zaman maddi âlemde yaratıcıyla aynı özelliği taşıyan birinin de bulunması gündeme

gelirdi. Her an somut veya soyut değişebilen yaratılmışlarda bu durumun imkânsız

oluşunda yüce Allah’ın bundan münezzeh bulunuşunun ispatı vardır.123

İmam Matüridi, Allah Teala’nın kelam sıfatıyla nitelenmesinin hem akli hem

de nakli delille ispatlanabileceğini ifade edip nakli delil olarak şu ayet-i kerimeyi

getiriyor: “Allah Musa ile basbayağı konuştu”. Cenab-ı Hak Musa ile konuşmasının

masdarla tekit etmiştir. Bundan dolayı İslam âlimleri arasında Allah’ın kelamı

konusunda bir görüş ayrılığı yoktur. Yani Allah’ın mütekellim olduğu ve hakikat

manasında onun kelamının bulunduğu hususunda oy birliği mevcuttur. Bu konudaki

fikir ayrılıkları, Allah’ın kelam sıfatının mahiyeti hakkında söz konusu edilmiş ve bu

mesele etrafında çok ciddi tartışmalar yapılmıştır. Cenab-ı Hak, Allah bizimle

konuşmalı değil midir?” diyen inkârcıları temelden reddetmemiş, sadece kibirlenmek

ve hadlerini bilmemekle vasıflandırmıştır. Yine O’nun şu ayeti nakli bir delil teşkil

eder:”124 “Onlardan bir zümre vardı ki Allahın kelamını dinler…125

Maturidi’nin bu konu hakkında ileri sürdüğü akli delile gelince, bildiği ve güç

yetirdiği halde konuşma eyleminde bulunmayan kimse ya acziyeti sebebiyle ya da

birilerinin engellemesi sebebiyle konuşmamış olur. Bildiği ve kadir olduğu halde

konuşmayan herkes, aciz bulunmak veya engel olunmak türünden bir afet sebebiyle

konuşmamış olur. Allah Teala bundan münezzeh bulunduğuna göre O’nun 122 Topaloğlu, a.g.e. s. 71. 123 Topaloğlu, a.g.e. s. 71. 124 Topaloğlu, a.g.e. s. 74. 125 el-Bakara, 2/75.

Page 40: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

29

mütekellim olduğu ortaya çıkar. Şu da bir gerçektir ki duyulur âlemde konuşmayan

kimse, işitmemesine ve görmemesine sebep olan bir özürden dolayı konuşmamış

olur. Allah ise her türlü acizlikten ve eksikliklerden münezzehtir.126 Bu da gösteriyor

ki Allah’ın kelam sıfatıyla nitelenmesi aklın zorlanmadan kabul edebileceği bir

hakikattir.

İmam Matüridi, Allah’ın kelam sıfatının hadis olduğu fikrini savunan

kelamcılara ise şöyle yanıt veriyor:

“Allah’ın kelamı hadis kabul edildiği takdirde başkalarının kelamı statüsünde

bulunmaktan kurtulamaz. Bu durumda da benzeşme ortaya çıkar. Hâlbuki “Hiçbir

şey O’nun benzeri değildir”127 mealindeki ayet gerek sıfatında gerek zatinda

benzeşme olamayacağını dile getirmiştir. Ayrıca “Yoksa O’nun yarattığı gibi yaratan

ortaklar buldular da yaratma işi onlarca birbirine benzer mi göründü?”128 mealindeki

ayet de bunu destekler mahiyette fiil benzerliğinin zat benzerliğini gerektirdiğine

işaret etmiştir. Buna mukabil bütün yaratıklar bir araya gelse onun (Kur’an) bir

mislini meydana getiremeyecekleri yönünde İlahi beyan vardır;129 böylece de

misliyet unsuru taşıyan benzerlik ortadan kalkmıştır. Netice olarak zat-ı İlahiyyeye

mahsus olan kelamın bütün yaratıklara ait kelamdan farklı olduğu sabit olmuştur.”130

Şimdi İmam Maturidi’nin konuyu izah ederken ve muarızlarıyla tartışırken

nakli delil olarak getirip kullandığı itikadî ayetleri nasıl yorumladığına bakalım.

“Biz, bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak

(ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her

şeye kadirdir”131

“De ki: Öyle ise Musa'nın insanlara bir nur ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim

indirdi?”132

“Rabbin(in emri) geldiği ve melekler saf saf dizildiği zaman (her şey ortaya

çıkacaktır)”133

126 Topaloğlu, a.g.e. s. 74. 127 eş-Şura, 42/ 11. 128 er-Ra’d, 13/ 16. 129 el- İsra, 17/ 88. 130 Topaloğlu, a.g.e. s. 75. 131 el- Bakara, 2/ 106. 132 el-En’am, 6 / 191. 133 el-Fecr, 89/ 22.

Page 41: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

30

“Onlardan öncekiler de (peygamberlere) hile yapmışlardı. Sonunda Allah da

onların binalarına ta temellerinden gel(ip gir)miş…”134

Yukarıdaki ayet-i kerimelerde yer alan “gelmek” kavramını Mu’tezile âlimi

Ka’bi, kelam sıfatının hadis oluşuna bir delil teşkil ettiği yorumunu yapmıştır. İmam

Maturidi Ka’bi’nin bu yorumunu isabetli bulmamış, ayetlerde sadece kelamla ilgili

olarak “gelmek” kavramının kullanılmadığını, bu kavramı Allah Teala’nın kendine

de nispet etmiş olduğunu hatırlatmıştır. Nasıl ki Allah’ın “gelmek” kavramını

kendine nispet etmesinden dolayı O’nun yaratılmış olma neticesi çıkarılmamışsa aynı

şekilde kelam sıfatı için de hadis olma anlamı çıkarılamaz. İmam Maturidi Kitabü’t-

Tevhid’de nasta Allah’a nispet edilen “ıtyan” kavramını ulûhiyete yaraşır bir manaya

yorumlamıştır. Yine nastaki “meci” kavramını da tanrılığa uygun bir manaya

yorumlamıştır. Ondan yaratıklar için söz konusu olan değişiklik ve yok oluş manası

anlaşılmamıştır. Aynı şekilde fiili sıfatlarla kelam sıfatının konumu da bunun gibidir.

“Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi.

Yıldız batınca, batanları sevmem dedi.135

İmam Maturidi yukarıdaki ayetlerde Cenab-ı Hak için nispet olunan “ıtyan”

ve “meci” kavramlarının yaratıklar için kullanılan gelmek ve gitmek gibi değişkenlik

ifade eden anlamlarıyla yorumlanamayacağına bu ayette yer alan “Ben böyle sönüp

batanları sevmem” ifadesini delil getirmiştir. Bu ayeti de bir hal üzere iken başka bir

hale bürünen kimse gerçekte değişip yok olanlar zümresindendir diye yorumlamıştır

“(Bu alış verişi yapanlar); tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç

tutanlar, rükû edenler, secde edenler, iyiliği emredip kötülükten alıkoyanlar ve

Allah'ın sınırlarını koruyanlardır. O müminleri müjdele!”136

“İşte size vâd edilen cennet! Ki o, daima Allah'a yönelen,(O'nun buyruklarını)

koruyan…”137

Ka’bi, Kur’an-ı Kerim’in insanlar tarafından hıfzedilebilir olmasını onun

yaratılmışlığına bir delil olarak getirmiştir. Çünkü Ka’bi’ye göre hıfzedilen şey aynı

zamanda sınırlandırılmış olmaktadır. Dolayısıyla sınırlandırılabilen şey de

mahlûktur. İmam Maturidi bu görüşü reddetmiş ve “hıfz” kavramının Allah’a da 134 en-Nahl, 16 / 26. 135 el- En’am, 6/ 76. 136 et-Tevbe, 9/ 112. 137 Kaf, 50/ 32.

Page 42: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

31

nispet edildiğini hatırlatarak yukarıdaki ayetleri buna delil getirmiştir. Ayetlerde

geçen “hıfz” (koruyan) kavramını da O’nun çizdiği sınırları ve kelamının ihtiva ettiği

talimatı korumak tarzında yorumlamıştır.

“Andolsun biz, daha önce de Âdem'e ahit (emir ve vahiy) vermiştik “138

“Allah, kendisine (kendi dinine) yardım edenlere muhakkak surette yardım

eder. Hiç şüphesiz Allah, güçlüdür, galiptir.”139

“Şüphesiz münafıklar Allah'ı aldatmaya kalkışırlar, Allah da onları

aldatır.”140

İmam Maturidi ayetlerde geçen “Allah’la ahitleşme,” “Allah’a yardım etme,”

“Allah da onları aldatır” ifadelerini mecazi anlamda yorumlamıştır. Nasıl ki Kur’an

metni Allah’ın sıfatı olan kelamın tanınmasına vesile olması ilgisiyle mecazdan

ibaretse bu ifadeler de aynı şekilde birer mecazdan ibarettirler diye yorumlamıştır.

“Firavun, kıyamet gününde kavminin önüne düşecek ve onları (çekip) ateşe

götürecektir. Varacakları yer ne kötü yerdir!”141

İmam Maturidi, Mu’tezile imamlarından Ka’bi’nin sıfat, mevsuf, mecaz,

hakikat konularındaki bilgisini ve yorumlarını eleştirmiştir. Tevhid ehlinin en

cahilinin bile rıza göstermeyeceği bu bilgi ve yorumlara rağmen Mutezile’nin imam

diye peşinden gitmesini, “kıyamet gününde kavminin önüne düşer de kendilerini

yolunun tavsifi bu söylenenlerden ibaret olan yere (cehennem) götürür”142 diyerek bu

ağır ifadeleriyle yukarıdaki ayete işaret etmiştir.

“Bir kısım peygamberleri sana daha önce anlattık, bir kısmını ise sana

anlatmadık. Ve Allah Musa ile gerçekten konuştu.”143

“Şimdi (ey müminler!) onların size inanacaklarını mı umuyorsunuz? Oysaki

onlardan bir zümre, Allah'ın kelâmını işitirler de iyice anladıktan sonra, bile bile onu

tahrif ederlerdi”144

Matüridi, “Allah, Musa ile gerçekten konuştu” “Allah’ın kelamını işitirler”

ayetlerini Allah’ın kelamla nitelenişine nakli delil olarak getirmiştir. Ayette geçen bu

138 Taha, 20/ 115. 139 el Hac, 22/ 40. 140 en Nisa, 4/ 42. 141 Hud, 11/ 98. 142 Topaloğlu, a.g.e. s. 73. 143 en-Nisa 4/ 164. 144 el- Bakara, 2/ 75.

Page 43: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

32

ifadeleri hakikat manasında yorumlamıştır. Cenab-ı Hak Hz. Musa ile konuşmasını

maf’ul-i mutlak ile kuvvetlendirmiştir diyerek bu ifadeleri Allah’ın mütekellim

oluşuna birer delil olarak getirmiştir.

“O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O işitendir, görendir”145

Ebu Mansur (r.h.) Allah kelamının hadis, Kur’an’ın mahlûk kabul edilmesi halinde

başkalarının kelamı statüsüne gireceğini dolayısıyla bir benzeşmenin kaçınılmaz

olacağını ifade ederek yukarıdaki ayeti kerimeyi delil getirmiştir. Ayette geçen

“benzeri değildir” ifadesini Allah’ın gerek zatinda gerekse sıfatlarında benzeşme

olamayacağı şeklinde yorumlamıştır.

“Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma onlarca

birbirine benzer mi göründü? De ki: Allah her şeyi yaratandır ve O, birdir, karşı

durulamaz güç sahibidir.”146

İmam Maturidi ileri sürdüğü, İlahi kelamın hadis kabul edilmesi halinde

başkalarının kelamıyla benzeşme olacağı fikrine karşı çıkanlara yukarıdaki ayeti delil

getirmiştir. “Yaratma onlarca birbirlerine benzer mi göründü?” ifadesini ise fiil

benzerliğinin zat benzerliğini gerektirdiği şeklinde yorumlamıştır.

“De ki: Andolsun, bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak üzere ins ü cin

bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya

getiremezler”147

İmam Maturidi zat-ı İlahiyyeye ait olan kelamın bütün yaratıklara ait olan

kelamlardan her yönüyle tamamen farklı olduğuna bu ayeti delil getirmiş ve ayetteki

“onun benzerini ortaya getiremezler” ifadesini de eşitlik unsuru taşıyan benzerliğin

ortadan kalkması şeklinde yorumlamıştır.

“Nihayet Karınca vadisine geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar!

Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! dedi”148

“Çok geçmeden (Hüdhüd) gelip: Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi

öğrendim. Sebe'den sana çok doğru (ve önemli) bir haber getirdim.”149

145 eş- Şura, 42/ 11, 146 er- Ra’d, 13/ 16. 147 el-İsra, 17/ 88. 148 en-Neml, 27/ 18. 149 en-Neml, 27/ 22.

Page 44: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

33

“Kuşları ve tesbih eden dağları da Davut’a boyun eğdirdik. (Bunları) biz

yapmaktayız150

İmam Maturidi Allah’ın kelam sıfatını bütün incelikleriyle bilmenin mümkün

olmadığına dikkat çekerek kelamın çeşitliliği konusunda yukarıdaki ayetleri örnek

vermiştir. Zira farklı yaratıklara ait kelamın alfabe sistemiyle bir şeylerin

anlaşılmasına ve beşer kelamıyla karşılaştırılmasına insanın güç yetiremeyeceği kaldı

ki bütün mahlûkatı yaratan yaratıcının kelamının bütün yönleriyle bilinip üzerinde

yorum yapılmasının tamamıyla mümkün olmadığı üzerinde durmuş, yukarıdaki

ayetleri de bu bağlamda yorumlamıştır.

1.6. ALLAH’IN ARŞA İSTİVA ETMESİ

Kur’an’ı Kerim’de ve hadis-i şeriflerde geçen, sadece işitme ve haber yoluyla

sabit olan, ancak zahiri manalarıyla aşkın varlık için kullanıldığında teşbih ve

tecsime düşürebileceği için zahiri olarak Allah’a nispet edilmeleri mümkün olmayan

ilahî sıfatlara haberi sıfatlar denmektedir.151

Arş konusundaki itikadî tartışmalar kelam ilminin teşekkül ettiği hicri II. asrın

başlarına kadar gitmektedir. Kelami konular içerisinde haberi sıfatlardan olup

üzerinde çokça yorumlar yapılan konulardan biri de “Allah’ın arşa istiva etmesi”

meselesidir. Farklı itikadî ve felsefi gruplar bu mevzuda değişik fikirler ve yorumlar

ortaya koymuşlardır. Cehmiyye ve Mu’tezile fırkalarının ortaya çıkıp arş konusunu

kabul edilen inanışın dışında yorumlamasıyla birlikte Ehl-i sünnetin ilk

kaynaklarında “arşa iman” konusuna önemli yer verilmeye başlanmıştır.

Konu hakkında kelamcıların görüşlerine ve Matüridi’nin yorumlarına

geçmeden “arş” ve “istiva” kavramlarının anlamlarına bakalım.

Arş, sözlükte “yükseklik, tavan, çadır, çardak, ayağın tümsek yeri ve taht”

anlamına gelmektedir. Istılahta, gerçek mahiyetini, ölçü ve sınırını insan aklının

kavrayamayacağı, gerçek içeriğini sadece yüce Allah’ın bildiği, bütün âlem denilen

150 el- Enbiya, 21/ 79. 151 Yurdagür, Metin, Allah’ın Sıfatları, Marifet Yayınları, İst, 1984, s. 234; Yüksel, Emrullah,

Sistematik Kelam, İz Yayıncılık, İst, 2005, s. 240.

Page 45: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

34

yeri, gökleri, cenneti, cehennemi, sidreyi, kürsiyi kaplayan ilahî taht ve hükümranlık

demektir.152

İstiva kelimesi de lügat bakımından: Karar etmek, müsavi bulunmak, üzerine

oturmak, galip olmak, kastetmek gibi manaları ifade eder. Allah’ın arşa istivasının

gerçek mahiyetini insan, bilip idrak edemez. Çünkü bu konuda Kur’an’da bilgi

verilmemiş sadece Rahman’ın arşa istiva ettiği bildirilmiştir.153

Selef dönemi âlimleri istiva ayetini zahiri manada ele alıp te’vil ve yoruma

gitmemişler, metotları gereği ayetin verdiği bilgiye akıl ve fikir yürütmeden

tartışmasız bir şekilde inanmış ayetin asıl manasını Allah’a havale etmişlerdir.

Nitekim İmam Malik, “İstiva malum, keyfiyeti gayr-i ma’kul, buna iman vacip ve

bundan sual etmek bid’attir.” demiştir.154

İstiva ayetini lâfzî manada yorumlayan Cehmiyye, Mu’tezile ve bazı Şia

kelamcıları Allah’la arş arasındaki münasebeti izah etme güçlüğünden kurtulmak için

arşın Allah’a nispet edilen müstakil varlığını inkâr edip naslara muhalif

düşmüşlerdir.155 İstiva ayetinin asıl manası ise Allah’ın arşa hâkim olmasıdır.156

Kerramiyye, Müşebbihe ve Mücessime mensupları arşın Allah’ın mekânı

olduğunu, aksi takdirde melekler tarafından taşınması ve etrafında dönülmesine bir

mana verilemeyeceğini söylemişlerdir.157

Ebü’l- Hasan el-Eş’ari, Allah’ın, yaratıklarından ayrı olarak arşın üstünde

olduğuna inanmayı gerekli görüp arşı Allah ile yarattıkları arasında bir sınır kabul

etmiştir.158

Allah’ın arşa istiva etmesi meselesindeki itikadî mezheplerin bu görüşlerini

kısaca verdikten sonra Matüridi’nin görüşüne ve konuyla ilgili itikadî ayetleri nasıl

yorumladığına bakalım.

152 Karaman, Fikret, “Arş” mad. Dini Kavramlar Sözlüğü, s. 31; Yavuz, Yusuf Şevki, “Arş” Mad.

TDV İslam Ansiklopedisi, s. 406; Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsiri, II, s. 536; Bilmen, Ömer Nasuhi, Kur’an’ı Kerim’in Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, Bilmen Basım veYayınevi, İst, tarih yok, II, s. 1030.

153 Karagöz, İsmail, “İstiva” mad. Dini Kavramlar sözlüğü, s. 341; Es-Sabuni Muhammed Ali, Saffetü’t – Tefasir, Beyrut – Lübnan, 2010, I, s. 383.

154 Karagöz, “Zü’l-Arş” mad, a.g.e. s. 721; İbn Kudame, Lüm’atü’l-İ’tikad, (giriş) nşr. Bekir Topaloğlu, damla Yayınevi, İst, 1981, s. 15.

155 Yavuz, a. g. m. s. 408. 156 Gölcük, Şerafettin, “Cehniyye” mad. TDV İslam Ansiklopedisi, s. 235. 157 Yavuz, a. g. m. s. 409. 158 Yavuz, a. g. m. s. 409.

Page 46: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

35

Ebu Mansur el- Matüridi’ye göre Allah-arş ilişkisi naslarda belirtildiği şekilde

ispat edilmeli, ancak teşbihte nefyedilerek gerçek manasının bilinemeyeceğine

inanılmalıdır.

İmam Maturidi Kitabü’t-Tevhid’in de arş konusunu işlerken İslam âlimlerinin

bu konudaki farklı görüşlerine işaret etmiş ve o âlimlerin kendi görüşlerini

ispatlamak için nakli delil olarak getirdikleri itikadî ayetler çerçevesinde konuyu ele

alıp yorumlamıştır.

İmam Maturidi Allah’ın arşa istiva etmesi meselesini şu şekilde yorumluyor:

Yaratılmış olan her şeyin Allah’a ve Allah’ın da yarattıklarına olan ilgi ve

alakası kendisini yücelik ve yükseklikle niteleme manasında, yine O’na tazim ve

aşkınlık izafe etme konumunda olur. Nitekim bu hususu “Göklerin ve yerin

hükümranlığı O’na aittir”159 mealindeki ayetle göklerin ve yerin rabbi,160 yaratmayı

kendisine munhasır kılan ilah161 olduğunu, tüm âlemlerin rabbi162 ve her şeyin

fevkinde bulunduğunu 163 bildiren ve daha başka ayetler ispat etmektedir. Yaratılmış

objeler içinden özellikle bazılarının Allah’a izafe edilmesi, o nesnelerin Allah’ın

katında başka bir değer kazanması konumuna getirir. Manevi değerleri, mertebeleri

ve kendi türlerinden olanlara üstünlükleri açısından farklılık kazandırır.164

Maturidi, Allah’ın arşa istiva etmesini fiili bir birleşme olarak yorumlayanlara

şöyle cevap vermektedir: Allah’a her hangi bir mekân nispet etmek ve O’nu zatiyla

her mekânda bulunmakla niteleyenler Cenab-ı Hakk’ı durup yerleşeceği bir mekâna

muhtaç göstermektedirler. Bu düşünce aynen varlığına mekânlar sayesinde sahip

olabilen ve birinden diğerine intikal eden, karar kılan bütün cisim ve arazlarda

olduğu gibi yaratıcıyı da böyle bir nitelemeye götürür. Cisim ve arazları ilk defa

varlık sahasına çıkaran ve onları tamamen herhangi bir mekâna mensubiyetleri

olmadan nizamında tutan Allah ise elbette mekâna muhtaç olmaktan münezzehtir.

Bunun yanında bütünüyle mekâna mensubiyeti söz konusu olmayıp içerisindeki

nesneleriyle ayrı ayrı yer işgal eden âlemin statüsüyle de nitelenmekten uzaktır. Buna

göre Cenab-ı Hakk için bir mekân düşünülecek olunsaydı âlemin bir ünitesi

159 el- Bakara, 2/ 107. 160 er- Rad, 13/ 16. 161 el- En’am, 6/102. 162 el- Fatiha, 1/ 2. 163 el- En’am, 6/18. 164 Topaloğlu, Kitabü’t-Tevhid Tercümesi, s. 88.

Page 47: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

36

statüsünde tutulmuş olunacaktı, bu ise bir eksiklik alametidir. Bununla birlikte

âlemin tamamı bütünüyle mekânlara nispet edilmeksizin var olabildiğine göre

Allah’ın da bu statüde mevcudiyeti daha uygun ve gerçeğe daha yakındır.165

Yine İmam Maturidi’nin istiva konusunda yaptığı bir başka yorum da

şöyledir: “İstiva kelimesi “hâkimiyet altına alma” manasına alındığı, arş da mülk

olarak anlaşıldığı takdirde, Allah bütün yaratıklarını hâkimiyet ve yönetimi altına

alandır. Aslında başka manaya çekilecek yorumlar da bu esasa dayanmaktadır, der.

Şu ayet-i kerime her ikisine de delalet etmektedir: “O büyük arşın rabbidir,”166 büyük

mülk anlamındaki bu manalandırmada başka arşlar da söz konusudur. Buna göre

“büyük arş” meleklerin taşıyıp etrafını sardığı arş olmalıdır.”167

Yine İmam Maturidi istiva ve benzeri haberi sıfatlar konusunda şöyle

demektedir:

Bütün bu yorumlara rağmen istivanın tevilini yaparken kesin olarak istiva

şudur şeklinde bir yorum yapmayız. Bu konu yapılan başka yorumlara müsait

olabileceği gibi teşbihe ve tecsime kaçmayan fakat bize ulaşmayan başka bir yoruma

da müsait olabilir. Biz Allah’ın istivadan muradı ne ise ona iman ederiz. Aynı şekilde

Allah’ın ahirette görülmesi ve buna benzer konularda olduğu gibi müteşabih

ayetlerde benzerliğin nefyedilip Allah’ın bu beyanlarında kastettiği her ne ise

inanılması ve ihtimallerden birini bırakıp diğerine kesinlik verilmemesi

görüşündeyiz.168

Şimdi arş ve istiva konusuyla alakalı olarak Kitabü’t-Tevhid’de geçen ayet-i

kerimeleri İmam Matüridi’nin nasıl yorumladığına bakalım:

“Göklerin ve yerin hükümranlığı ona aittir”169

“Göklerin ve yerin rabbi,170 yaratmayı kendisine munhasır kılan ilah171 bütün

âlemlerin rabbi172 her şeyin fevkinde bulunan173 “Allah kötülüklerden sakınanlarla

165 Topaloğlu, a.g.e. s. 89. 166 et- Tevbe, 9/ 29. 167 Topaloğlu, a.g.e. s. 93. 168 Topaloğlu, a.g.e. s. 94. 169 el- Bakara, 2/ 107. 170 er- Rad, 13/ 16. 171 el- En’am, 6/102. 172 el- Fatiha, 1/ 2. 173 el- En’am, 6/18.

Page 48: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

37

beraberdir.” 174 “Şüphe yok ki camiler Allah’ındır” 175 Allahın devesi,176 Allah’ın

evi.177

İmam Matüridi bu ayetlerde de ifade edildiği gibi nesnelerin içinden özellikle

bir kısmının Allah’a izafe edilmesini onları manevi değerleri, mertebeleri ve kendi

türlerinden olanlara üstünlükleri açısından nezd-i İlahide ki ayrıcalık ve üstünlükleri

olarak yorumlamıştır.178

“De ki: Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O'na ortaklar mı

koşuyorsunuz? O, âlemlerin Rabbidir. O, yeryüzüne sabit dağlar yerleştirdi. Orada

bereketler yarattı ve orada tam dört günde isteyenler için fark gözetmeden gıdalar

takdir etti. Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya

istemeyerek, gelin! dedi. İkisi de "İsteyerek geldik" dediler. Böylece onları, iki günde

yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semayı

kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, aziz, âlim Allah'ın

takdiridir.”179

“Şüphesiz ki Rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva

edendir.”180

“O, yerde ne varsa hepsini sizin için yarattı”181

“Geceyi ve gündüzü istifadenize verdi”182

“Göklerde ve yerde ne varsa hepsini kendi katından bir lütuf olarak size

boyun eğdirmiştir.”183

İmam Matüridi bu ayetlerde geçen yerin göğün yaratılmasını, gece ve

gündüzün insanların istifadesine verilmesini, göklerde ve yerde olanların insanlara

boyun eğdirilişini; mükellefler için mülkün kemale ermesi, yüceltilip yükselmesi, ait

olduğu mükellefe ulaşması olarak yorumlamıştır. İmam Matüridi mülkün yaratılıp

kemale erdirilmesinden sonra Allah’ın arşa istiva etmesini ise mükellefi yaratandır

174 en- Nahl, 16/128. 175 el- Cin, 72/18. 176 eş- Şems, 91/13. 177 el- Hac, 22/ 26. 178 Topaloğlu, a.g.e. s. 84. 179 Fussilet, 41/ 9–12. 180 el- A’raf, 7/ 54. 181 el- Bakara, 2/ 29. 182 İbrahim, 14/ 33. 183 el- Casiye, 45/ 13.

Page 49: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

38

manasında yorumlamış. Zira Matüridi’ye göre insanın yaratılmasıyla birlikte İlahi

mülk ve hükümranlık kemale ermiş ve doruk noktasına ulaşmıştır.184

“Cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”185

Matüridi bu ayeti, kâinatta yaratılan her şeyin insanoğlunun istifade etmesi

için yaratıldığı, insanoğlunun ise yüce Yaratıcıya kulluk etmek için var edildiği ve

cinlerinde kulluk statüsüne alındığı şeklinde yorumlamıştır.186

“Biz ona şah damarından daha yakınız”187

Matüridi Allah’ın mekân kavramını ilgilendiren beyanlarından olan bu ayeti

Allah’ın kudretini dile getirmesi ve O’nun hükmediciliği ile gücü olarak

yorumlamıştır.188

“O, gökte de yerde de ilah olandır”189

Bu ayeti, Allah’ın ibadet edilebilecek yerler olan bütün mekânlar da

ulûhiyetinin hükümran olduğunu ifade etmesi şeklinde yorumlamıştır.190

“Göklerin ve yerin hükümranlığı ona aittir”191

Bu ayet-i kerimeyi de Allah’ın göklerde ve yerde olan canlı cansız her şey

üzerine yegâne malik olması diye yorumlamıştır.192

“O, kullarının üstünde yegâne tasarruf sahibidir”193

“O, her şeyi bilicidir”194

“O, her şeye güç yetirendir”195

Bu ayetleri de Allah Teala’nın yücelik ve azametini dile getirmesi, başka

ayetlerde ayrı ayrı dile getirdiği şeyleri bu ayetlerde bir araya getirmesi O’nun

isimlendirilip nitelendirildiği her şeye yaratıklarının aracılığı ile değil bizzat sahip

olduğu bilinip anlaşılsın biçiminde yorumlamıştır.196

184 Topaloğlu, a.g.e., s. 93. 185 ez- Zariyat, 51/ 56. 186 Topaloğlu, a.g.e. , s. 94. 187 Kaf, 50/ 16. 188 Topaloğlu, a.g.e. , s. 91. 189 ez- Zuhruf, 43/ 84. 190 Topaloğlu, a.g.e. 191 el- Bakara, 2/ 107. 192 Topaloğlu, a.g.e. 193 el- En’am, 6/ 18. 194 el- En’am, 6/ 101. 195 Hud, 11/ 4. 196 Topaloğlu, a.g.e.

Page 50: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

39

“Sizin rabbiniz gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da arşa istiva eden…

Allah’tır”197

İmam Matüridi istiva ayetinin yani azamet ve yüceliğin söz konusu edildiği

ayetin manasını maddi yüksekliğe hamletmenin doğru olmadığı, bu İlahi beyanın arşı

yüceltme amacı güttüğü şeklinde yorumlamıştır. Ayrıca arşın nurdan ve cevherden

oluşan ve insan bilgisinin ulaşamadığı, yaratılmış mekânların en yücesi, akılların

onun ötesinde bir şeyi tasavvur edemediği, Allah’ın arşa atıf yapmak suretiyle bütün

mekânlardan yüce ve ihtiyaçtan müstağni olduğu şeklinde yorumlamıştır.198

“Kullarım, beni sorduğunda (söyle onlara):Ben yakınım.”199

Ayette geçen “yakınım” ifadesini İmam Matüridi, Allah’ın kulların yapmış

olduğu dualarına icabet etmesi olarak yorumlamıştır.200

“Allah kötülükten sakınanlar ve güzel amel edenlerle beraberdir”201

Matüridi, Allah’ın itaatli kullarıyla beraber olmasını mekân beraberliği olarak

değil de O’nun kullarına olan yardımı ve ihsanı diye yorumlamıştır.202

“Secde et ve yaklaş”203

“O’na yaklaşmaya yol arayın”204

Ayetlerde geçen “yaklaşmak” ifadeleri Kitabü’t- Tevhid’de bir yere ve

mahalle yaklaşmak şeklinde yorumlanmıştır.205

“Rabbin her şeyi koruyandır”206

“O her şeye vekildir”207

“Herkesin yapıp kazandığını gözetleyip muhafaza eden”208

Bu ayetlerde Allah’ın kullarına olan yakınlığının koruyup hıfzetmesiyle

gerçekleşmesi şeklinde yorumlanmıştır.209

“O, gizli davranışınızı da açık hareketlerinizi de bilir”210

197 el- A’raf, 7/ 54. 198 Topaloğlu, a.g.e. s. 93. 199 el- Bakara, 1/ 186. 200 Topaloğlu, a.g.e. s. 96. 201 en- Nahl, 16/ 128. 202 Topaloğlu, a.g.e. s. 97. 203 el-Alak, 96/ 19. 204 el- Maide, 5/ 35. 205 Topaloğlu, a.g.e. s. 97. 206 Sebe, 34/ 21. 207 el- En’am, 6/ 102. 208 er- Ra’d, 13/ 33. 209 Topaloğlu, a.g.e. s. 97. 210 el- En’am, 6/3.

Page 51: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

40

Bu ayeti de Matüridi yine Allah’ın yakınlığının ilimle gerçekleşmesi şeklinde

yorumlamıştır.211

İmam Maturidi Kitabü’t-Tevhid’de Allah’ın Arşa istiva etmesi konusunu

yukarıda anlatmaya çalıştığımız şekliyle yorumlarken; önce bu konu hakkında

yorumda bulunmuş bazı Kelam âlimlerinin görüşlerini ele almış daha sonra bu

yorumların odak noktasının Allah Teala’yı yücelik ve yükseklikle niteleme manası

taşıdığını ifade etmiş, istiva ayetini teşbihe ve tecsime kaçacak şekilde zahiri

manasıyla te’vil edilemeyeceğini, Allah’ın mükellefleri müteşabih ayetlerin

te’vilinde ve anlama isteklerinde fazla ileri gitmeyip bir noktada durmaları

konusunda bir imtihana tabi tutulmuş olduklarını özellikle vurgulamıştır. Bu

görüşünü Konuyla alakalı pek çok ayet-i kerimeyle de delillendirmeye çalışmıştır.

Daha sonra Mu’tezili âlim olan Ka’bi’nin görüşlerini eleştirerek çeşitli delillerle

çürütmeye çalışmıştır.

İmam Maturidi kelamın ana konusu olan Allah’ın zat ve sıfatlarıyla ilgili

ayetleri böyle yorumlarken aynı üslubunu diğer konularda sürdürüp sürdürmediğini

görebilmek için kelamın diğer önemli bir konusu olan nübüvvetle ilgili ayetlerin

geçtiği yorumlara bakalım.

1.7. NÜBÜVVETİN İSPATI

Sözlükte “haber vermek” manasındaki neb yahut “konum ve değeri yüksek

olmak” anlamındaki nebve (nübu) kökünden masdar ismi olan nübüvvet kelimesini

Ragıb el-İsfahani, “Allah ile akıl sahibi kulları arasında dünya ve ahiret hayatlarıyla

ilgili ihtiyaçlarının giderilmesi için yapılan elçilik görevi” 212 diye tarif etmiştir.

Düşünce tarihi içinde nübüvvetin imkân ve ispatı konusunda insanlar farklı

görüş ve düşüncelere sahip olmuşlardır. Bazı düşünürler Allah’ın kulları için

peygamber göndermesini gerekli görürken, bazıları da gerekli görmeyip

peygamberlik müessesesini reddetmişlerdir. Allah’a inanmayanların nübüvveti kabul

etmeleri onlardan zaten beklenemez. Ancak Allah’a inandıkları halde, Allah’ın

211 Topaloğlu, a.g.e. s. 98. 212 İbn-i Manzur ebu’l Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mükerrem, Lisanü’l Arab, “Resül” Mad. I.

Baskı, Mısır 1300/1882, XIII, s.301- 303; Yavuz, Yusuf Şevki, “Nübüvvet “ mad. TDV İslam Ansiklopedisi, XXXIII, s. 279; Ayrıca bk. Özbek Durmuş, Teftazani ve Nübüvvet Görüşü, Sebat Ofset, Konya 2002, s. 97.

Page 52: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

41

kulları için emir ve yasaklarının olabileceğini kabul etmeyerek, bu emir ve yasakları

insanlara ulaştıracak peygamberlik makamını da reddetmişlerdir. Bir grup da emir ve

yasakların olabileceğini kabul edip bu konuda yol gösterici olarak aklı tek başına

yeterli görüp nübüvveti reddetmişlerdir.

Hâlbuki Allah, tekliflerini elçileri aracılığıyla kullarına ulaştırır. Bu durumda,

Allah’ın varlığına ve O’nun insanlara teklifte bulunabileceğine inanan kimse,

Allah’ın peygamber göndermesini de kabul etmiş olur. Çünkü Allah’ın emir ve

nehiylerini insanlara ulaştırabilecek olanlar peygamberlerdir.213

“Allah Teala’nın şuurlu bir canlı olarak yarattığı insanı sorumlu tutmaması

hikmetle bağdaşmadığı gibi sorumlu kıldığı halde ona yol göstermemesi de O’nun

zikredilen isim ve sıfatlarıyla çelişir. Kelamcıların çoğunluğu da bu görüştedir.

Mu’tezile ile bir kısım âlimler bunu Allah için bir zorunluluk olarak görürken

Matüridiyye ve Selefiyye mensupları hikmet ve lütfunun sonucu diye açıklamıştır.

Eş’ariler’e göre hikmet ve lütuf çerçevesinde de olsa Allah’a herhangi bir gereklilik

veya zorunluluk nispet edilmez. Kelamcılar nübüvvetin beşeri açıdan da gerekli

olduğu görüşündedirler.”214

“Kelamcılara göre peygamberler bilerek günah işlemekten korunmuş, akıllı,

zeki, güvenilir, bedeni ve ruhi arızası bulunmayan üstün ahlaklı insanlardır.”215

İmam Matüridi Kitabü’t- Tevhid de nübüvvetin ispatı konusunu işlerken ilk

önce nübüvvetin varlığını gereksiz gören veya temelden reddeden fikirleri özet

olarak eserine almıştır. Daha sonra bu görüşlerin geçersizliğini ortaya koymak için

bunlarla fikri mücadeleye girişmiştir. Matüridi nübüvvetin ispatı ve nübüvvete olan

ihtiyaç konularını akli deliller çerçevesinde ispat etmeye çalışmış çok az nakli delil

kullanmıştır. Fakat Hz. Muhammed’in (s.a.v.) nübüvvetinin ispatı konusunda

muarızlarına cevap verirken ve onların görüşlerinin yanlışlığını ortaya koyarken

nakli delil olarak pek çok ayet-i kerimeyi ve bazı tarihi olayları kullanmıştır.

İmam Matüridi bu meselede yine başka bir Mu’tezili âlim olan Verrak’ın

nübüvvet ve mucize hakkındaki fikirlerini eleştirmiş bu görüş ve düşüncelerin

213 Akbulut Ahmet, Nübüvvet Meselesi Üzerine, Birleşik yayıncılık, Ank. 1992, s. 9–12. 214 Yavuz, a. g. m, s. 282. 215 Yavuz, a. g. m. s. 281.

Page 53: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

42

yanlışlığını ortaya koymak için onunla akli ve nakli deliller çerçevesinde fikri

mücadeleye girmiştir.216

Biz de bu çalışmamızda Matüridi’nin genelde nübüvvet özelde ise Hz.

Muhammed (s.a.v.)’in peygamberliğinin ispatı mevzusundaki görüşlerini,

muarızlarıyla yaptığı fikri tartışmaları, görüşlerini ispat için nakli delil olarak hangi

ayetleri kullandığını, itikadi ayetleri ne şekilde yorumladığını ele alarak anlatmaya

çalışacağız.

İnsanlar peygamberlik müessesesi konusunda çok farklı fikirler ileri

sürmüşlerdir. Aklıselim ve objektif düşünenler bu müesseseyi kabul ederken,

tamamen seküler düşünenler, yaratıcıyı kabul edipde İlahi emir ve nehyin

olabileceğini kabul etmeyenler, İlahi buyrukların da olabileceğini kabul edip fakat bu

konuda aklı tek başına yeterli görüp peygambere gerek olmadığı fikrini ileri surenler

nübüvveti inkâr etmişlerdir. Bir grup inkârcı kesim de peygamberlerin gösterdikleri

mucizeler; illüzyonistlerin, kâhinlerin ve gözbağcıların fiil ve gösterilerine denk

tutmak suretiyle inkâr yoluna gitmişlerdir. 217

İmam Matüridi buraya kadarki açıklamalarında nübüvvet müessesesi

konusunda doğrudan yaratıcıyı inkâr eden inkârcıların, yaratıcıyı kabul edip de

O’nun emir ve nehiy konusunda herhangi bir emrinin olamayacağını iddia ederek

iman dairesinden çıkan gurubun veya hem Allah’ı hem de O’nun emir ve yasağının

olabileceğini kabul edip fakat bu emir ve yasağın bilinmesinde insan aklının yeterli

olacağını iddia edip nübüvveti inkâr etmelerinden dolayı inkârcı konumuna düşen

insanların görüş ve düşüncelerini eleştirmiş ve bu düşüncelerin geçersizliğini akli ve

mantıki delillerle ispat etmeye çalışmıştır. Bundan sonraki eleştirisini daha sert bir

şekilde Allah’ı, Onun emir ve yasağının olabileceğini, bu emir ve yasağın sadece

akılla bilinmesinin yeterli olamayacağını, nübüvvet müessesesinin varlığını kabul

edip fakat mucizevî olayları eleştirerek bunları şaşırtıcı oyunlar sergileyen

gözbağcıların ve büyücülerin hareketlerine indirgeyen Bağdatlı Mu’tezili bir âlim

olan Verrak’a yapmıştır.

İmam Matüridi buraya kadar nübüvvetin ispatı konusunda farklı fikir ve

görüşler etrafında yorumlar yapmış, eleştirilerini nübüvvet münkirlerinin konu

216 Topaloğlu, a.g.e. s. 233. 217 Topaloğlu, a.g.e. s. 231.

Page 54: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

43

hakkındaki iddia ve yorumlarına yöneltmiştir. Daha sonra ise peygamberlerin

nübüvvetlerini ispat eden kendi kanıtlarını ortaya koymuş ve bu kanıtları nakli

delilerden ziyade ilmi ve akli metotlarla yorumlamıştır.

Şimdi İmam Matüridi’nin nübüvvetin ispatı konusunda dolaylı olarak işaret

ettiği “De ki: Eğer Allah dileseydi onu size okumazdım, Allah da onu size

bildirmezdi. Ben bundan önce bir ömür boyu içinizde kalmıştım. Hala akıl

erdiremiyor musunuz?”218 mealindeki ayet-i kerimeyi; “Peygamber kendi kavmi

içinde ve malum beşeri yapısı çerçevesinde doğup gelişir. Onun soydaşları kendisi

gibi birinin sahip bulunduğu beşeri yapısıyla sunduğu mucizeleri icat etmesinin

ihtimal dâhilinde bulunmadığını pekâlâ bilirler.”219 şeklinde yorumlamıştır.

Kitabü’t-Tevhid de nübüvvete olan ihtiyaçla alakalı müstakil bir başlık

kullanılmamış ”Nübüvvetin İspatı” başlığı altında konu ele alınmış ve

yorumlanmıştır. Konuyla alakalı sadece aklı delillere başvurulmuş nakli delil olarak

itikadi ayetlere yer verilmemiştir.

1.8. HZ. PEYGAMBER’İN NÜBÜVVETİNİN İSPATI

İmam Matüridi, Kitabü’t- Tevhid’de nübüvvetin ispatı mevzusunda göstermiş

olduğu bütün kanıtlar ve mucizelerin aynı şekilde Hz. Muhammed (s.a.v)’in

nübüvvetinin ispatı konusunda da kanıt olacağını beyan etmiştir. Bunun yanında

Maturidi konuyla alakalı birçok itikadî ayeti Hz. Muhammed’in nübüvvetinin nakli

delilleri olarak ele almış ve konunun akışı içerisinde bu ayetleri yorumlamıştır.

İmam Matüridi Hz. Peygamber’in nübüvvetinin ispatının önce Peygamber'in

kendi şahsı, sonra hissi ve aklî mucizeleriyle, daha sonra da ona olan ihtiyaçtan

doğan sosyolojik realitelerin ortaya çıkmasıyla sabit olduğunu ifade ettikten sonra

sırasıyla bunları eserinde izah etmiştir. Biz de çalışmamızda Matüridi’nin bu

düşüncelerine ve kullandığı itikadi ayetleri nasıl yorumladığına bakacağız.

“Nübüvvetin ispatı konusunda sözünü ettiğim bütün kanıtlar ve mucizeler

Muhammed (s.a.v) için de mevcuttur, ona ait olmak üzere suregelen, nübüvvetinin

ispatını ve peygamberlerin sonuncusunu teşkil ettiğini vurgulayan başka mucizeler

de vardır. Onlardan biri elimizde bulunan Kur'an'dır. Hz. Peygamber bununla bütün

218 Yunus, 10/ 16. 219 Topaloğlu, a.g.e. s. 233.

Page 55: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

44

inkârcılara meydan okumuş ve onun bir benzerini oluşturmalarını hatta bunun için

cinlerin ve insanların kendilerine yardımcı olmasını istemiştir. Kur'an'ın benzerini

meydana getirmeye, beyinsizliği yüzünden soydaşlarınca terk edilen bilgisiz ve aptal

kimseden başka teşebbüs eden bulunmamıştır. Kur'ân-ı Ke-rîm'de kıyamet gününe

kadar ortaya çıkacak olan hadislere ve ihtiyaçlara ait hükmün açıklaması vardır, ta ki

onun gaybı ve ebediyete kadar olacak şeyleri bilen zâtın nezdinden geldiği anlaşılmış

olsun. Yine Kur'an'da, ileride ülkelerin fethedileceğine, Cenâb-ı Hakk'ın İslâmiyet'i

diğer din mensupları arasında yayacağına ve tarihte vuku bulmuş olaylara dair ha-

berlerin beyanı vardır. Bununla birlikte herkes bilmektedir ki Hz. Muhammed bu

hususlara vâkıf olan herhangi biriyle görüşmemiş ve hiçbir kitabı mütalaa etmemiştir

ki sözü edilen mucizeler bu yolla kendisine sağlanmış bulunsun. Hz. Peygamber’ in

vasfı geçmiş semavî kitaplarda da zikredilmiş ve kendisi Ehl-i kitap ile fikri

tartışmada bulunmuştur. Kitap ehli helak edilmelerinden endişe ettikleri için (haklı

olduğunu bildikleri) Peygamber'i apaçık inkâr edememişlerdir. Hatta Resul-i Ekrem

Ehl-i kitabı “haksız olan kahrolsun!” (mübâhele) duasına çağırmış; Yahudileri “Eğer

haklı olduğunuza inanıyorsanız ölümü isteyin” Hristiyanları da “Geliniz bizim

oğullarımızı ve sizin oğullarınızı yanımıza alıp birlikte dua edelim de Allah'tan

yalancılar üzerine lanet dileyelim” şeklinde mübâheleye davet etmiştir. Ayrıca bütün

muhataplarına “Haydi hepiniz bana tuzak kurun, sonra da mühlet vermeyin” âyetinde

belirtildiği biçimde meydan okumuştur. Hz. Peygamber'in mucizelerinden biri de

muarızlarının korkusundan emin olduğunu ve Allah'a güvendiğini ilân etmesidir.”220

Yine Matüridi, Hz. Peygamber’in nübüvvetinin ispatı konusunda O’nun gerek

fiziki yapısının gerekse psikolojik yapısının risaleti için yeterli bir delil teşkil ettiğini

savunmuş, O’nun bazı bedeni özellikleriyle yaşadığı bazı olağanüstü hadiseleri

zikrederek bu konudaki delilini güçlendirmiştir. 221

Matüridi, Hz. Peygamber'in risâletini ispat eden hususlardan birisinin de hissi

mucizeler olduğunu söyleyerek, sahabenin bizatihi şahit olup naklettiği ve

kaynaklarda yer alan bütün mucizelerini sayarak delil göstermiştir.222

220 Topaloğlu, a.g.e. s. 239. 221 Topaloğlu, a.g.e. s. 239. 222 Topaloğlu, a.g.e. s. 256.

Page 56: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

45

“Hz. Peygamber'in aklî mucizesine gelince, bu (benzerinin

yapılamayacağıyla ilgili olarak) Allah'ın Kur'an hakkında beyan ettiği husustan

ibarettir. Kur'an'ın yaratıkların gücünü aşan bir eser olduğunu ancak edebî ilimlerde

maharet kazanan, sözün temel özelliklerine ve türlerine vâkıf olan biri anlayabilir.

Yine Kur'an'da kâinatın yaratıcısı ve yöneticisinin birliği ile âhiret hayatının delilleri

konusunda bulunan ilmî istidlaller; öyle ki o günün dünyasında böyle çıkarımları ileri

surecek biri mevcut değildi. Sonra Kur'an'da bulunan (geçmişe ait) haberler ve son-

suza dek vuku bulacaklar, ayrıca ileride meydana gelecek felâket ve musibetler; öyle

ki bu tür bilgilere muttali olmak akılların yeteneği dâhilinde bulunmamaktadır.”223

Buraya kadar İmam Matüridi’nin Hz. Peygamber’in nübüvvetinin ispatı

konusundaki delileri olan; Hz. Peygamber’in kendi şahsi ve kişiliği, O’nun hissi

mucizeleri ve akli mucizeleri konusundaki düşünce ve yorumlarını vermeye çalıştık.

Maturidi akli mucizeleri anlatırken kendi anlatım ve yorumlarıyla yetinmeyip Ebu

Zeyd’in224 bu konudaki nübüvveti inkâr edenlere karşı yaptığı istidlallere genişçe yer

vermiştir. Fakat biz burada Ebu Zeyd’in bu istidlallerine ayrıca yer vermeyip, onun

anlatımı içerisinde işaret ettiği itikadi ayetleri Maturidi’nin nasıl yorumladığına yer

vereceğiz. Dolayısıyla Maturidi’nin bu konudaki görüşlerini benimseyip eserine

aldığı Ebu Zeyd’in de görüşlerine yer vermiş olacağız.

“Onlar için üzülerek kendini helak etme”;225 “Onlar iman etmiyorlar diye

neredeyse kendine kıyacaksın!”226 İmam Matüridi bu ayetleri Hz. Peygamber’in

hiçbir zaman yaranma politikası gütmemesi, insanlarla anlamsız tartışmalara

girmemesi, insanları rencide edecek ve üzecek kötü söz konuşmaması, kendi adına

intikam almaması kısacası şefkat ve merhametli olması olarak yorumlamıştır.227

“Onlardan dolayı kedere kapılma;”228 “... Sizin sıkıntıya uğramanız ona çok

ağır gelir.”229 Matüridi bu ayetleri Hz. Peygamber’in insanlığın mahvına sebep teşkil

eden acıklı durum karşısında duyduğu elemin Allah tarafından ifade edilmesi,

223 Topaloğlu, a.g.e. s. 257. 224 Ebû Zeyd Saîd b. Evs b. Sabit el-Ensârî el-Basrî (ö. 215/830) olmalıdır. Dil ve edebiyat

mütehassıslarından olup Basra'da bulunmuş ve orada vefat etmiştir. Kaderiyye düşüncesini benimsemiştir.

225 Fatır, 35/ 8. 226 eş- Şuara, 26/ 3. 227 Topaloğlu, a.g.e. s. 254. 228 en- Nahl, 16/ 127. 229 et- Tevbe, 9/ 128.

Page 57: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

46

samimiyet ve masumiyetine işaret buyurduğu bir mertebeye ulaşmış olması olarak

yorumluyor.230

“…Büsbütün eli açık da olma.”231 Bu ayet Hz. Peygamber’in nübüvvetinin

bir delili olan üstün ahlak ve kişiliğinin bir yönü olan cömertliğine işaret etmiş,

Matüridi de bu ayeti Peygamber (s.a.v.)’in cömertlikte İlahi uyarıya muhatap olacak

dereceye gelmesi diye yorumlamıştır.232

“Allah seni insanlardan koruyacaktır”233 Matüridi bu ayeti Hz. Peygamberin

Allah uğrunda güç odaklarıyla, hükümdar ve iktidar sahipleriyle mücadelesini

sürdürürken Allah’ın insanların kalbine korku düşürerek peygamberini

mükâfatlandırması olarak yorumlamıştır.234

“Onlar ölümü asla temenni etmezler.”235 “De ki putlarınızı çağırın, sonra bana

istediğiniz tuzağı kurun ve bana göz bile açtırmayın.”236 “Münafıklar, kalplerinde

olanı kendilerine haber verecek bir surenin müminlere indirilmesinden çekinirler. De

ki: Siz alay edin! Allah o çekindiğiniz şeyi ortaya çıkaracaktır.”237

İmam Matüridi bu ayetleri lâfzî manalarıyla yorumlamış ve aynı zamanda bu

ayetlerin peygamberimizin nübüvvetine delil teşkil eden hissi mucizelerden

olduklarını beyan etmiştir. Zira Allah’ın dostlarının yalnızca kendileri olduğunu

iddia eden Yahudilerin sözlerinde samimi iseler ölümü temenni etmeleri istenmiş

fakat Yahudiler buna yanaşmamışlardır. Bu da gösteriyor ki gerçek, Yahudilerin

iddia ettikleri gibi değildir. Onların ölümü temenni edemeyişleri Hz. Peygamber’in

nübüvvetinin hak ve hakikatini ispat ediyor. Diğer iki ayet-i kerime de bu bağlamda

yorumlanmıştır.238

“Muhammed ölür ya da öldürülürse gerisin geriye mi döneceksiniz?” 239

“İçinizden kim dininden dönerse…” 240

230 Topaloğlu, a.g.e. s. 255. 231 el- İsra, 17/ 29. 232 Topaloğlu, a.g.e. s. 255. 233 el- Maide, 5/ 67. 234 Topaloğlu, a.g.e. s. 255. 235 el- Cum’a, 62/ 6. 236 el A’raf,7/ 195. 237 et- Tevbe, 9/ 64. 238 Topaloğlu, a.g.e. s. 256. 239 Al-i İmran, 3/ 144. 240 el- Maide, 5/ 54.

Page 58: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

47

Kitabü’t- Tevhid’de bu ayetler lâfzî manasıyla ve peygamberimizin hissi

mucizeleri olarak yorumlanmıştır. Aynı zamanda Matüridi bu ayetlerin Hz. Ebu

Bekir ve diğer ashap hakkında nazil olduğunu ifade etmektedir.241

“De ki: Andolsun, bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak üzere ins ü cin

bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini ortaya

getiremezler.”242

İmam Matüridi bu ayet-i kerimeyi Hz. Peygamber’in nübüvvetinin ispatı

konusundaki akli mucizeye delil olarak sunmuştur. Kur’an’ın yaratıkların gücünü

aşan bir eser olduğunu ancak edebi ilimlerde maharet kazanan, sözün temel

özelliklerine ve türlerine vakıf olan birinin daha iyi anlayabileceği, Kur’an’daki

kâinatın yaratıcısı ve yöneticisinin birliğinin delilleri ile ahiret hayatının delilleri

konusunda bulunan ilmi istidlaller, geçmiş milletlerden ve gelecekten haber vermesi;

öyle ki bu tür bilgilere muttali olmanın akılların dâhilinde bulunamayacağı şeklinde

yorumlamıştır.243

“Her ümmet için mutlaka bir uyarıcı bulunmuştur.”244 “Her toplumun bir

rehberi vardır.”245 “Sonra biz peyderpey peygamberlerimizi gönderdik.”246

Matüridi bu ayetleri, Resulullah’ın konumunun yadırganmayacak bir nitelik

taşımaması gerektiği, Onun konumunun benzeri diğer milletlerde bulunması

sebebiyle alışılagelen bir çizgi üzerinde bulunduğu, bu açıdan da ilk bakışta onu

reddetmenin mantıki bir dayanağının bulunamayacağı şeklinde yorumlamıştır.247

“Size açıklamada bulunan elçimiz geldi”248

Matüridi bu ayeti insanlığın, Resulullah’ın gönderilmesine en çok ihtiyaç

duyduğu fetret dönemine ve ilmin silinip ortadan kalktığı zamana denk gelmesi,

hidayete muhatap olan toplumun O’nun yolundan ayrılması halinde hidayet

sebeplerini yeniden yaratıp göndermesi şeklinde yorumlamıştır.249

241 Topaloğlu, a.g.e. s. 257. 242 el- İsra, 17/ 88. 243 Topaloğlu, a.g.e. s. 257. 244 Fatır, 35/ 24. 245 er- Ra’d, 13/ 7. 246 el- Mü’minun, 23/ 44. 247 Topaloğlu, a.g.e. s. 258. 248 el- Maide, 5/ 19. 249 Topaloğlu, a.g.e. s. 558.

Page 59: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

48

“O, ümmi toplumlara kendilerinden bir elçi göndermiştir.”250

Maturidi bu ayeti milletlere gönderilen peygamberin Allah’a muhtaç olma

konumunda bulunması, çünkü onun hem cinsleri bu tür İlahi bilgilerden yoksundur

diye yorumlamıştır.251

“Şehirlerin anası (olan Mekke'de) ve onun çevresinde bulunanları uyarman ve

asla şüphe olmayan toplanma günüyle onları korkutman için, sana böyle Arapça bir

Kur'an vahyettik. (İnsanların) bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli

cehennemdedir.”252

İmam Matüridi bu ayeti Hz. Peygamberin nübüvvetinin ispatı konusunda akli

mucizeler arasında kabul ederek Resulullah’ın insanlar için en belirgin mekân olan

ve civardaki toplumların tanıyıp haberdar oldukları Mekke’de bulunması olarak

yorumlamıştır. 253

“Eğer biz, bundan (Kur'an'dan) önce onları bir azapla helâk etseydik,

muhakkak ki şöyle diyeceklerdi: Ya Rabbi! Bize bir elçi gönderseydin de, şu

aşağılığa ve rüsvaylığa düşmeden önce ayetlerine uysaydık!”254

“Kendilerine bir uyarıcı (peygamber) gelirse, herhangi bir milletten daha çok

doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara

uyarıcı (Muhammed) gelince, bu, onların haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi

arttırmadı.”255

Matüridi bu ayetleri Hz. Peygamber’in gönderildiği toplumun bunu temenni

etmesi ve bu konudaki isteğini açıklaması dolayısıyla istek sahibi rabbinden

ihtiyacının giderilmesini talep etmesi ve isteğinin doğal olarak yerine getirilmesi

şeklinde yorumlamıştır.256

“Yoksa Peygamber’lerini tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr

ediyorlar?”257

“Bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir.”258

250 el- Cum’a, 62/ 2. 251 Topaloğlu, a.g.e. s. 558. 252 eş Şura, 42/ 7. 253 Topaloğlu, a.g.e. s. 558. 254 Taha, 20/ 134. 255 Fatır, 35/ 42. 256 Topaloğlu, a.g.e. s. 258. 257 el- Mü’minun, 23/ 69. 258 el- Hud, 11/ 49.

Page 60: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

49

Matüridi, nübüvveti inkâr edenlere karşı yaptığı istidlallerin bir kısmının da

Nebi (s.a.v.)’nin kendi halleri alanında olduğunu beyan etmektedir. Yukarıdaki iki

ayet-i kerimeyi de Hz. Peygamber’in, kitapları, eğitim ve öğretimleri bulunmayan bir

toplum içinde yetişmiş olup onlardan hiç ayrılmaması, söz konusu toplumun kitap

geleneği bulunmadığından Hz. Muhammed’in kendi kendine bir mütalaada

bulunmasından söz edilemeyeceği, bunun bir sosyolojik realite olduğu, söz konusu

topluma dışarıdan bir âlim veya filozof gelmiş olsaydı böylesinin tesirlerinin tarihte

meçhul kalmayacağı şeklinde yorumlamıştır.259

“Sana Kur’an’ı okutacağız; artık Allah’ın dilediği hariç, sen hiç

unutmayacaksın”260 “Onun… İçin dilini kımıldatma.” 261

Matüridi bu ayetleri şöyle yorumlamıştır: Ümmi olan kimse kitaplardan bilgi

alamadığı gibi ağızdan nakledilecek malumatı da tam olarak zapt edemez. Böylesinin

kavrayışı ancak akli-ruhani suretlerle gerçekleşir. Bunun en belirgin ispatı da

yanlışlık ve birbirine karışma ihtimalinden dolayı öylesinden şiir rivayetlerinin

bulunmayışıdır. Bunun içindir ki Hz. Peygamberin muhatapları onun Kur’an’ı

ezberleyişine hayret ediyorlardı.262

“Sen bundan önce yazı okur… değildin”263

Matüridi bu ayeti Hz. Peygamber’in nübüvvetten önceki hayatında söz

söyleme sanatıyla meşgul olmadığı ve edebi türlerle ilgilenmediği dolayısıyla bu

konumda olan birinden, edebi tecrübe ve birikimleriyle şöhret kazanmış kişilerin bile

aciz kaldığı bir eseri vücuda getirmesinin söz konusu olamayacağını bunun kanıtının

ise Hz. Peygamber’in nübüvvetinden önce “edebiyatla meşgul olduğu” şeklinde

muhataplarından herhangi bir eleştirinin gelmemiş olmasıdır diye yorumlamıştır.264

“Peki, siz de benzeri bir sure üretip sunun”265 “De ki: Eğer Allah dileseydi

onu size okumazdım.”266

259 Topaloğlu, a.g.e. s. 259. 260 el- A’la, 87/ 6–7. 261 el- Kıyame, 75/ 16–17. 262 Topaloğlu, a.g.e. s. 259. 263 el- Ankebut, 29/ 48. 264 Topaloğlu, a.g.e. s. 260. 265 el- Bakara, 2/ 23. 266 Yunus, 10/ 16.

Page 61: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

50

İmam Matüridi bu ayet-i kerimeleri vahyin muhataplarının Kur’an’ın Hz.

Peygamber’in kendi sözünden ibaret olabileceği iddiasında bulunmaları karşısında

Kur’an’ın onlara bütün destekçilerini toplayarak benzer bir sure oluşturmaları

konusunda meydan okumasıyla birlikte muhataplarının susma mecburiyetinde

kalması şeklinde yorumlamıştır.267

“(Resulüm! Onlara) de ki: Size bir tek öğüt vereceğim: Allah için ikişer ikişer

ve teker teker ayağa kalkın, sonra da düşünün! Arkadaşınızda (peygamberde) hiçbir

delilik yoktur! O ancak şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir

peygamberdir.”268

Matüridi bu ayeti Allah Teala’nın Hz. Muhammed’in muhataplarına, Onun

hallerini inceleyip ilgi göstermemelerini mazur sayacak bir durumun bulunup

bulunmadığını tespit etmelerini emretmiş, fakat onlar hiçbir şey bulamamışlardır

şeklinde yorumlamıştır.269

“(Resûlüm!) De ki: Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben

olduğundan başka türlü görünenlerden de değilim.”270

Matüridi bu ayeti söz söyleme sanatıyla sivrilmiş kimselerin dünyalık elde

etmek amacıyla hükümdarların ve toplumun ileri gelen varlıklı kimselerin huzuruna

çıkmaları gibi muhataplarının Hz. Peygamber’den böyle bir şeyi müşahede

edemeyişleri, aksine, onun davasından dönmesi karşılığında herkesçe arzu edilen ve

beşer türünün güç ve iktidar kazanmasına vesile olan servet ve riyasetin kendisine

arz edilmiş olmasına rağmen onun bunu tereddüt etmeden reddetmesi olarak

yorumlamıştır.271

“Uyarıcı peygamber şöyle dedi: Ben size atalarınızı üzerinde bulduğunuz

dinden daha doğrusunu getirmişsem (yinemi bana uymazsınız)”272

“Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin”273

İmam Maturidi bu ayetleri Ebu Zeyd’in nübüvvet karşıtlarını susturmak için

kullandığı istidlallerden olduğunu beyan etmiştir. Hz. Peygamber’in inkârcıları

267 Topaloğlu, a.g.e. s. 260. 268 Sebe, 34/ 46. 269 Topaloğlu, a.g.e. s. 260. 270 Sad, 38/ 86 271 Topaloğlu, a.g.e. s. 261. 272 ez- Zuhruf, 43/ 24. 273 Al-i İmran, 3/ 64.

Page 62: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

51

muhtelif dinleri incelemeye davet etmek suretiyle ilzam etmiş bulunması; ta ki onlar

Hz. Muhammed’in akıllarca en güzel diye beğenilen ve tercihine lüzum hissedilen

bir dine çağırıp bağlandığını anlamış olsunlar şeklinde yorumlamıştır.274

“De ki: Andolsun, bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak üzere ins ve cin

bir araya gelse…”275

“O, bir şair sözü değildir.”276

“Önce gelen kitaplardaki açık delil onlara gelmedi mi?”277 “Resulüm! Sana

bu mübarek kitabı indirdik.”278

“Resulüm! De ki: Allah katından bir kitap getirin…”279

Maturidi bu ayetleri şöyle yorumlamıştır: Kur’an-ı Kerim’in kendisine has

söz dizisiyle şairlerin eserlerinden, manalarıyla da kâhinlerin sözlerinden üstün

olduğu tespit edilmiş bu suretle de Kur’an’ın insan sözü olmadığının gereği ortaya

çıkmıştır. İnkârcıların O’nun bir benzerini ortaya koyamaması da bunun en bariz

kanıtıdır.280

“Allah'ın nûrunu ağızlarıyla (üfleyip) söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kâfirler

hoşlanmasalar da Allah, nûrunu tamamlamaktan asla vazgeçmez. O (Allah),

müşrikler hoşlanmasalar da (kendi) dinini bütün dinlere üstün kılmak için Resûlünü

hidayet ve Hak Din ile gönderendir.”281

“Şüphesiz biz elçilerimize… Yardım ederiz;”282

“Allah: ‘Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz.’283

Matüridi bu ayet-i kerimeleri şöyle yorumlamıştır:

Hz. Muhammed'in nübüvvetini kanıtlayan aklî delillerden biri de Cenâb-ı

Hakk'ın onu destekleyeceğine dair vaadidir. Bu vaad sayesindedir ki Peygamber'in

daveti yaygınlık kazanmış ve davası başarıya ulaşmıştır, zira Allah, düşmanlık

besleyen ve direnenlere karşı Peygamber'ine yardım etmiştir. Şöyle ki Allah Teâlâ

274 Topaloğlu, a.g.e. s. 261. 275 el- İsra, 17/ 88. 276 el- Hakka, 69/ 41. 277 Taha, 20/ 133. 278 Sad, 38/ 29. 279 el- Kasas, 28/ 49. 280 Topaloğlu, a.g.e. s. 261. 281 et- Tevbe, 9/ 32–33. 282 el- Mü’min, 40/ 51. 283 el- Mücadele, 58/ 21.

Page 63: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

52

Muhammed aleyhisselâmı hidayet belirtilerinin ortadan kalktığı ve dinî izlerin

silindiği bir zamanda kullarına göndermiş ve bununla onları mahvolmaktan

kurtarmasını murad etmiştir. Cenâb-ı Hak bu yüce makama oturttuğu ve çok önemli

bir işle görevlendirdiğinde Peygamberini yardım ve desteğinden yoksun bı-

rakmamıştır, ta ki getirdiği yüksek mevki ve çetin görevinde (desteksiz bırakmayıp)

lütuflarını kendisine yağdırsın.284 İşte yukarıdaki ayetlerde buna işaret etmektedir.

“Rabbin seni fakir bulup zengin etmedi mi?”285

Matüridi bu ayeti Hz. Muhammed’in bütün insanlara hitap eden bir

peygamber olarak gönderildiğini, kendine üstünlük ve zafer vaad edilmiş olduğunu;

böylelikle de onun gücünün beşerî bir desteğe, dünyevi iktidarlar peşinde koşanların

arzularına ulaşabilmek için başvurdukları hanedan saltanatına veya harcayacağı bir

servete bağlı olmadığının anlaşılmış olması gerektiğinden onun nübüvvet öncesi

servet ve iktidar sahibi biri olmadığı gerçeğinin bir ifadesi olarak yorumlamıştır.286

“Andolsun size kendinizden… Bir peygamber gelmiştir.”287

“Siz ona yardım etmezseniz (bu önemli değil) Allah ona yardım etmiştir.”288

“…ve Huneyn Savaşı’nda size yardım etmişti; hani kalabalık oluşunuz size

kendinizi beğendirmişti…”289 “Allah’ın… Verdiği ganimetler…”290

Matüridi bu ayeti kerimeleri Hz. Muhammed (s.a.v)’in nübüvvet görevini

sürdürürken yardım alacağı bir akrabasının olmadığı, aksine 0’nun yakınları insanlar

içinde kendisine karşı en acımasız davranan ve nurunu söndürmeye en çok gayret

gösterenler oldukları, hatta onu kimsesiz bir sürgün konumunda aralarından

çıkardıkları Bununla birlikte (ilk zamanlarda) nefsin arzu edeceği hiçbir şeyi eksik

bırakmadan ona cazip tekliflerde bulundukları, ancak Hz. Muhammed (s.a.v.)’in

akrabalarının önerilerine iltifat etmediği, onlardan ve başkalarından gelen her türlü

eziyete katlandığı, her zorluğa göğüs gerdiği, yakınlarının gerçeği benimsemekte

284 Topaloğlu, a.g.e. s. 262. 285 ed- Duha, 93/ 8. 286 Topaloğlu, a.g.e. s. 262. 287 et- Tevbe, 9/ 128. 288 et- Tevbe, 9/ 40. 289 et- Tevbe, 9/ 25. 290 el- Haşr, 59/ 6.

Page 64: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

53

kendisiyle beraber olmaktan başka hiçbir davranışına rıza göstermediği, onun sadece

Allah sayesinde tutunup zafer kazandığı şeklinde yorumlamıştır.291

“Şeytanların kime ineceğini size haber vereyim mi?”292

Matüridi bu ayet-i celileyi kâhinlerin verdikleri bilgileri şeytanların gayb

âleminden kapıp yalanla karıştırdıkları haberlerden elde ettikleri ve hakkın

parıltılarından sadece bir tanesinin üzerine birçok yalan söz ve temelsiz iddia

kondurdukları, kâhinliğin çoğu yalan ve aldatmaca, sihir de şüphe, benzetme ve

hayal ettirme üzerine bina edildiği, Peygamberler ise vahiy yoluyla sundukları

bilgileri melâike-i kiramın dillerinden aldıkları, bunların dillerinde de doğru ve

gerçek olandan başkasının bulunamayacağı bu hususun tecrübe ve sınama ile de

uyum halinde olduğu, peygamberlerin fiili günlerin ve zamanın uzayıp gitmesiyle

gerçekliğini kaybetmeyip sabit kaldığı bu hususun geçmişte de böyle olduğu şeklinde

yorumlamıştır.293

“O, Resulünü hidayet… ile gönderendir…”294 Allah’ın nurunu ağızlarıyla

üfleyip söndürmek istiyorlar…”295 “Yoksa ‘Biz, intikam almaya gücü yeten bir

topluluğuz mu diyorlar?”296 “Seninle alay edenlere karşı biz sana kâfi geliriz” 297

“Onlarla savaşın ki Allah sizin ellerinizle onları cezalandırsın…”298 “Bizim,

yeryüzünü etkileyip onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi?”299 “İnkârcılara

ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek...”300 “Hatırlayın ki Allah size... vaad

ediyordu ...” 301 “Allah size olan vaadini yerine getirmiştir.”302

Yukarıdaki ayet-i kerimeleri Matüridi şöyle yorumlamıştır:

Allah kitabında kendi dinini diğer bütün dinlere hâkim kılacağını açık bir

şekilde ifade buyurmuştur. Ayrıca ileride vuku bulacak birçok hadise ve oluşumu da

haber vermiştir. Kur'an'da belirli bazı kişilerin iman etmeyip cehennemlik oldukları

291 Topaloğlu, a.g.e. s. 263. 292 eş- Şuara, 26/ 221–223. 293 Topaloğlu, a.g.e. s. 264. 294 et- Tevbe, 9/ 33. 295 et- Tevbe, 9/ 32. 296 el- Kamer, 54/ 44. 297 el- Hicr, 15/ 95. 298 et- Tevbe, 9/ 14. 299 er- Ra’d, 13/ 41. 300 er- Ra’d, 13/ 31. 301 el- Enfal, 8/ 7–8. 302 Al-i İmran, 3/ 152.

Page 65: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

54

haber verilmiş, sonra da bu kişiler kâfir olarak ölmüşlerdir. Ve bunlardan başka

gayba dair bütün haberler. Bu tür haberler iyice incelendiğinde bunların ancak Allah

sayesinde bilinebilecek şeyler oldukları ve kendileriyle Hz. Peygamber için mucize

teşkil etmeleri amaçlandığı ortaya çıkar.303

Kitabüt’t-Tevhid’de Hz. Muhammed (s.a.v)’in nübüvvetinin ispatına

baktığımızda İmam Matüridi, Kur’an’ın kendisinin, Kur’an’daki geçmişe ve

geleceğe ait bazı haberlerin, Hz. Peygamber’in vasıflarının geçmiş semavi kitaplarda

zikredilmesi, Hz. Peygamber’in Ehl-i kitabı mübahele etmeye çağırması ve Ehl-i

kitabın buna yanaşmaması, Hz. Peygamber’in muhataplarına korkmadan meydan

okuması, fiziki ve psikolojik yapısındaki farklılıklar, nesilden nesile intikal eden

Muhammedi nur, herkes tarafından bilinen göğsünün açılıp yıkandıktan sonra tekrar

kapatılması, gerek nübüvvetinden önce gerekse nübüvvetinden sonra yüksek bir

ahlaka sahip olmasını Hz. Peygamber (s.av)’in nübüvvetinin ispatı olarak saymıştır.

Konunun başından buraya kadar anlatılanlar İmam Matüridi’nin Kitabü’t-

Tevhid adlı eserindeki; genelde nübüvvetin ispatı özelde Hz. Muhammed’in

nübüvvetinin ispatı konusunun itikadî ayetler çerçevesindeki yorumundan ibarettir.

303 Topaloğlu, a.g.e. s. 264.

Page 66: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

55

İKİNCİ BÖLÜM

2. AHİRET, KAZA VE KADER KONULARI İLE İLGİLİ

MESELELERİN İZAH VE İSPATI BAĞLAMINDA

KULLANILAN AYETLERİN YORUMU

2.1. RÜ’YETULLAH

Allah’ın ahirette görülebilmesi meselesi kelamcılar arasında tartışma konusu

olmuş kimi kelamcılar rü’yetin ahirette mü’minler için mümkün olduğunu

savunurken kimi kelamcılar da bunun mümkün olmadığı görüşünü

savunmuşlardır.304

Eş’ari ve Matüridi gibi Sünni kelamcılar Allah’ın ahirette görülmesi

meselesini aklen caiz naklen vacip olarak savunmuşlardır.305

Mu’tezile kelamcıları Allah’ın dünyada olduğu gibi ahirette de görülmesinin

imkân dâhilinde bulunmadığını ileri sürmüşlerdir.306

İmam Matüridi, Kitabü’t-Tevhid’in de Allah Teala’nın ahirette görülmesi

meselesini yorumlarken konuyu sadece nakli deliller çerçevesinde işlemektedir.

Önce Allah’ın görülmesinin gerekli ve hak olduğunu, ancak bu rü’yetin idraksiz ve

tefsirsiz olacağını beyan etmektedir. Sonra Kur’an’dan getirdiği çok sayıdaki delilleri

maddeler halinde izah etmektedir. Konunun sonuna doğru Mu’tezili bir âlim olan

Ka’bi’nin rü’yet hakkındaki fikirlerini eleştirerek bu fikirlerin tutarsızlığını, konuyla

ilgili itikadi ayetlerin yorumu çerçevesinde ortaya koymaktadır.307 Biz de

çalışmamızın bu kısmında Matüridi’nin konuyla ilgili yorumlarına ve eleştirilerine

kısaca değindikten, sonra onun bu konuda kullanmış olduğu itikadi ayetleri nasıl

yorumladığına bakacağız.

304 Kadı Abdulcebbar, el-Muğni fi Ebvabi’t-Tevhid, tahkik, Mahmut Muhammed Kasım, Kahire 1962,

s. 34; Ebu Bekr Muhammed b. Tayyib el- Bakillani, Temhidü’l Eva’il ve Tenhisü’d – Dela,Beyrut 1987, s. 127; Yörükan Y. Z. İslam Akaidine Dair Eski Metinler, s. 14.

305 Es-Sabuni Nureddin, Maturidiyye Akaidi, Tercüme, Bekir Topaloğlu, s. 92. 306 El- Uşi siraceddin Ali b. Osman, Emali Şerhi, Tercüme, Bekir Topaloğlu, s. 51. 307 Topaloğlu, a.g.e. s. 104.

Page 67: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

56

“Bütün âlimler ahirette Allah’ın bilineceği, tereddüde mahal bırakmayan bir

ilimle bilineceği noktası üzerinde ittifak etmiştir, bu, istidlale değil, müşahedeye

dayanan bir bilgi olacaktır.”308

Matüridi, ahirette Allah’ın görülmesi anlamına gelen rü’yetin

gerçekleşmesinin birkaç şekilde olabileceğini ifade ederek şöyle diyor:

Görülebilecek olan bu şekillerden her birine ait mahiyetin bilinmesi sahip

olduğu türün bilinmesine bağlıdır. Ta ki bilinen türün görülmesi söz konusu edilince,

bu görüntü tekrar kendisine özgü şekle döndürülür. Herhangi bir varlığı idrak etmek

ise onu bütün yönleriyle görmek ve tanımak manasına gelir. Bunun en basit örneği

herhangi bir şeyin gölgesidir. Zira gölge görülebilir fakat onun idrak edilmesi elbette

ki güneş sayesinde olur. Eğer güneşin bunda bir etkisi olmasaydı onun batması

halinde de önceden olduğu gibi görülmesi gerekirdi. Ne var ki gölgenin rü’yet

yoluyla idrak edilmesi ancak kendisi için beliren sınırlılık yoluyla olabilmektedir.

Gündüzün aydınlığı ve gecenin karanlığı da aynen bunun gibidir. Çünkü karanlık da

aydınlık da görülebilir; fakat sınırlılıkları kendi başlarına bilinemez. Alanı ve

sınırlılığı tam olarak görülemeyen somut veya soyut varlıklar algılanıp ihata

edilemezler.309

İmam Matüridi rü’yet hakkındaki görüş ve eleştirilerini ağırlıklı olarak itikadi

ayetlerden, kısmen de akli delillerden istidlalde bulunarak ispat etmeye çalışmıştır.

Son olarak Matüridi, Allah’ın nasıl görüleceğinin faraza sorulması halinde cevabının

ne olacağını yanıtlayarak konuyu bitiriyor. Biz de çalışmamızda konuyla ilgili

kullanılan itikadi ayetlerin yorumuna geçmeden Maturidi’nin ve aynı zamanda bu

ekolün rü’yet konusundaki resmi görüşünü yansıtan bu cevabını ifade ederek

konunun yorumunu bitiriyoruz.

“Denilirse: Allah nasıl görülür”310?

Matüridi kendi sorduğu soruya yine kendisi şöyle cevap veriyor: Allah

“Nasıl”sız görülür, çünkü sınırlı ve hacimli varlıklar ancak nasıllık sorusuna muhatap

olabilir. Böyle bir soru Allah hakkında muhaldir. Dolayısıyla Allah ayakta olmak

veya oturmak, bir yere yaslanmak veya tutunmak, birleşik veya ayrışık olmak,

308 Topaloğlu, Kitabü’t-Tevhid Tercümesi, s. 102. 309 Topaloğlu, a.g.e. s. 104. 310 Topaloğlu, a.g.e. s. 109.

Page 68: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

57

yüzünü veya sırtını çevirmek, kısa veya uzun olmak, aydınlık veya karanlık, duran

veya hareket eden, temas eden veya uzak duran, dışarı çıkan veya içeri giren

kavramlarıyla nitelendirilmeden görülür. Çünkü Allah altı cihetten münezzehtir.

O’nun rü’yeti konusunda insan tasavvurunun kavrayacağı veya insan aklının

şekillendirebileceği hiçbir özellik yoktur, çünkü O, bunlardan münezzehtir.311

Rü’yet hakkında Kitabü’t-Tevhid’de kullanılan itikadi ayetlerin yorumu:

“Gözler O’nu göremez, fakat O, gözleri görür.”312

Matüridi bu ayeti, rü’yetin bir delili olarak eserine almış ve şöyle

yorumlamıştır: Şayet Allah prensip olarak görülmez olsaydı burada gözle idrakinin

nefyedilmesinin bir hikmeti kalmazdı, çünkü O’nun dışındakiler zaten rü’yetsiz

algılanamaz. Allah’tan başkasının yani yaratıkların ancak rü’yetle algılanabilmesi

gerçeği karşısında O’nun (diğer nesnelerin algılanmasına vesile olan dünya gözüyle)

algılanmasının nefyedilmesi durumunun başka bir manası yoktur.313

“Rabbim! Bana kendini göster de seni göreyim… Eğer (dağ) yerinde

durabilirse sen de beni görürsün”314

Matüridi delil olarak aldığı bu ayeti de şöyle yorumlamıştır: Eğer Allah’ın

görülmesi mümkün olmasaydı Hz. Musa’nın bu talebi Rabb’ini bilmeyişinin bir

ifadesi olacaktı. Allah’ı bilmeyenin ise O’nun elçiliğine layık ve vahyi için güvenilir

bir kişi olması mümkün değildir. Şayet Allah’ın görülmesi caiz olmasaydı Hz.

Musa’nın talebi küfre varırdı. Matüridi ayette geçen “Eğer dağ yerinde durabilirse

sen de beni görürsün” ifadesini Allah’ın Hz. Musa’ya bir ümit vermek olduğu

şeklinde yorumlamıştır.315

“Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da

ailemdendir. Senin vâdin ise elbette haktır. Sen hâkimler hâkimisin. Allah buyurdu

ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde

hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı

tavsiye ederim. Nuh dedi ki: Ey Rabbim! Ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi

311 Topaloğlu, a.g.e. s. 109. 312 el- En’am, 6/ 103. 313 Topaloğlu, a.g.e. s. 98. 314 el- A’raf, 7/ 143. 315 Topaloğlu, a.g.e. s. 99.

Page 69: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

58

istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana

uğrayanlardan olurum!”316

“Böylece onları hile ile aldattı. Ağacın meyvesini tattıklarında ayıp yerleri

kendilerine göründü. Ve cennet yapraklarından üzerlerini örtmeye başladılar. Rableri

onlara: Ben size o ağacı yasaklamadım mı ve şeytan size apaçık bir düşmandır,

demedim mi? diye nidâ etti.” 317

İmam Matüridi yukarıdaki iki ayet-i kerimeye konu bağlamında dolaylı

olarak değinmiş doğrudan eserinde zikretmemiştir. Hz. Musa’nın Allah Teala’yı

görmek istemesi karşısında Allah Teala’nın bu isteğe vermiş olduğu cevaptan bunun

bir haddi aşmak olmadığı anlaşılmış ayrıca Hz. Musa’yı bu talebinden menetmemiş

ve onu ümitsizliğe de düşürmemiştir. Oysaki yukarıdaki ayet-i kerimelerde Allah

Teala Hz. Nuh’un talebini geri çevirmiş, Hz. Âdem’e ve diğer bazı peygamberlere

itapta bulunmuştur şeklinde yorumlamıştır.

“Gecenin karanlığı onu kaplayınca bir yıldız gördü, Rabbim budur, dedi.

Yıldız batınca, batanları sevmem, dedi. Ay'ı doğarken görünce, Rabbim budur, dedi.

O da batınca, Rabbim bana doğru yolu göstermezse elbette yoldan sapan

topluluklardan olurum, dedi. Güneşi doğarken görünce de, Rabbim budur, zira bu

daha büyük, dedi. O da batınca, dedi ki: Ey kavmim! Ben sizin (Allah'a) ortak

koştuğunuz şeylerden uzağım.”318

İmam Matüridi rü’yet konusunda Hz. İbrahim’in Allah’ın birliğiyle ilgili

olarak kavmiyle, yıldızları konu edinerek yaptığı fikri tartışma ve ayrıca bu sırada

sözünü ettiği yıldızın kayboluşu, ayın ve güneşin batışı gibi hususları da delil olarak

ileri sürmüştür. Matüridi ayeti Hz. İbrahim’in, kavmiyle görülebilen bir Rabbi

sevmediği şeklinde değil, batıp kaybolan Rabbi sevmediği şeklindeki tartışması

olarak yorumlamıştır.319

“Yüzler vardır ki o gün ışıl ışıl parıldayacaktır, Rablerine bakacaklardır.”320

İmam Matüridi bu ayeti şöyle yorumlamıştır:

316 Hud, 11/ 45–47. 317 el- A’raf, 7/ 22. 318 el- En’am, 6/ 76–78. 319 Topaloğlu, a.g.e. s. 100. 320 el- Kıyame, 75/ 22–23.

Page 70: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

59

“Bu İlahi beyan şu sebeplere bağlı olarak intizar (İlahi mükâfatı bekleme)

manasına gelmez. Birincisi, ahiret bekleme zamanı değil - bu statüde olan dünyadır-

neticelerin hemen olup vuku bulma âlemidir, ancak dehşet vakti müstesna. Ayetin

manası, mü’minlerin kendi benliklerinde rü’yetin gerçek manada vuku bulduğu

hissini duymalarıdır.”321

“İkincisi, Allah’ın “yüzler vardır ki o gün ışıl ışıl parıldayacaktır” mealindeki

beyanıdır, bu ise sevap ve mükâfatın gerçekleşmesi demektir.”322

“Üçüncüsü “Rablerine bakıcıdırlar” ayetidir. Buradaki “ila” edatı “beklemek”

değil, “bir şeye bakmak” anlamında kullanılır.”323

“Dördüncü olarak ayete “rü’yet” manası vermek müminlerin nail oldukları

nimetlerin azametini dile getirmek bağlamında müjdeleme konumu alır, intizar ise bu

türden değildir.”324

İmam Matüridi ayette geçen “Rabbe nazar etme” kavramını lâfzî manada

yorumlamıştır. Bu kavramı asıl manasından çıkarıp mecazi manalarda yoruma tabi

tutmak Allah hakkında hüküm vermektir. Dolayısıyla İlahi beyana uygun düşmek ve

yüce Allah’tan bütün benzeme unsurlarını nefyetmek suretiyle ayete Allah’a bakma

manası vermek gerekli olmaktadır, şeklinde yorumlamıştır.325

“Güzel davrananlara daha güzel karşılık, bir de fazlası vardır.”326

İmam Matüridi ayette geçen “bir de fazlası vardır” ifadesini Allah’a bakmak

olarak tefsir edildiğini, tefsirde belirtildiği üzere “ziyade” başka manaya da alınabilir,

fakat rü’yet manası vermek ilk akla gelen bir durum olmasaydı, ayeti, isabetli

sayılacak bu alternatife yormak mümkün olmaz ve rivayet edilen söz konusu haber

reddedilirdi, diye yorumlamıştır.

“Ey iman edenler! Açıklandığı takdirde hoşunuza gitmeyecek şeyleri

sormayın”327

İmam Matüridi bu ayeti; Allah’ın müminleri, menedildikleri şeyleri

sormaktan sakındırması, olarak yorumlamıştır. Şöyle ki “Hz. Peygamber’e: “Rabbini

321 Topaloğlu, a.g.e. s. 100. 322 Topaloğlu, a.g.e. s. 100. 323 Topaloğlu, a.g.e. s.100. 324 Topaloğlu, a.g.e. s. 100. 325 Topaloğlu, a.g.e. s. 101. 326 Yunus, 10/ 26. 327 el- Maide, 5/ 101.

Page 71: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

60

gördün mü?” diye sorulmuş, o da “kalbimle” diye cevap vermiştir. Hz. Peygamber

soru sahibinin bu tür bir şeyi sormasını yadırgamamıştır, hâlbuki soruyu soran,

kalbin görmesinin bilmekten ibaret olduğu, Resulullah’ın zaten Allah’ı bildiği,

kendisinin de aslında bunu sormadığının pekâlâ bilincindeydi.”328 Matüridi

yukarıdaki ayeti delil getirerek, eğer rü’yetin imkânsızlığı sabit olmuş olsaydı kimse

böyle bir soruyu Hz. Peygamber’e sorma cesaretini gösteremez veya Hz. Peygamber

bu konuda müsamahakâr bir üslup kullanmazdı ve bunun gerçekleşmesinin uzak bir

ihtimal olmadığını sergileyen bir tavır takınmazdı diye yorumlamıştır.329

“Eğer biz onlara melekleri indirseydik…”330 “Biz dünyada sadece günün bir

saati kadar kaldık”331

İmam Matüridi yukarıdaki ayetleri, müşahede ile oluşan bilginin istidlali bir

bilgi istidlali bir yöntemle oluşan bilginin de müşahede bilgisi gibi olamayacağına bir

delil olarak getirmiştir. Çünkü bütün âlimler ahirette Allah Teala’nın tereddüde

mahal bırakmayacak bir ilimle bilineceği noktası üzerinde ittifak etmişlerdir. İşte bu

herhangi bir delile dayanan bir bilgi değil, müşahedeye dayanan bir bilgi olacaktır.

Oysaki inkârcılar ahirette hakkın tam anlamıyla anlaşılıp kabul edebilmelerine dair

yeterli derecede ayetlerin kendilerine gelmediğini söyleyecekler, peygamberlerin ise

kâfi derecede uyarıda bulunmadıklarını ileri sureceklerdir. İşte bu da istidlali bilginin

dünyada tüm insanlar tarafından kesinlik ifade etmediğinin göstergesidir. Şu halde

rü’yetin müşahede bilgisini gerektirdiği, dünyada istidlali bilgiyle bilinen Allah

Teala’nın ahirette rü’yetle de bilineceği ortaya çıkmış oluyor.332

“Gözler O’nu idrak edemez”333 “İnsanların ilmi O’nu kapsayamaz”334

İmam Matüridi bu ayetleri şöyle yorumlamıştır: Allah’ın bir hacimli varlık

gibi her cephesiyle algılanıp idrak edileceğini söyleyemeyiz. Çünkü kendisi, “Gözler

O’nu idrak edemez” buyurmuş ve rü’yeti değil, idraki nefyetmek suretiyle zatinı

övmüştür. Bu, “İnsanların ilmi O’nu kapsayamaz” şeklindeki İlahi beyana benzer;

burada ilmin kabullenilmesi fakat kapsayışın (ihata) reddi vardır. İdrak hakkında da

328 Topaloğlu, a.g.e. s. 101. 329 Topaloğlu, a.g.e. s. 102. 330 el- En’am, 6/ 111. 331 Yunus, 10/ 45. 332 Topaloğlu, a.g.e. s. 103. 333 el- En’am, 6/ 103. 334 Taha, 20/ 110.

Page 72: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

61

durum aynıdır. Bir de “idrak” sınırlı ve hacimli bir şeyi kapsayıp ihata etmek

demektir, Allah ise sınır ve hacimle nitelendirilmekten münezzehtir.335

“O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları

da şahitlik eder.”336

İmam Matüridi bu ayeti Ka’bi’nin rü’yet konusundaki fikirlerinin

tutarsızlığına bir delil olarak getirmiştir. Ka’bi bu konuda fikir yürütürken Allah’ın

görülmesini kendi beşeri yapısının görülebilmesi şeklinde anlamıştır. Hâlbuki kendi

görülebilen cevheri dışında bulunan ve bir konumda görülebilen cevherler de vardır,

öyle ki Ka’bi beşeri yapısı içinde onları gözüyle algılaması şöyle dursun bilgisiyle

bile kuşatamaz; mesela melekler, cinler ve diğerleri gibi. Biz onları görmediğimiz

halde onlar bizi görmektedir. İşte Matüridi de bu ve buna benzer gayb âlemi

hakikatlerinin varlığına dikkat çekerek ahirette dillerin susturulup uzuvların

konuşturulmasının da bu dünya şartları içerisinde alışılmış bir şey olmadığı, ahirette

ise şartların oluşmasıyla bunun mümkün olduğu gerçeğinden hareketle rü’yetin de

ahirette gerçekleşeceğini, bunun imkânsız olmadığını, yukarıdaki ayetleri delil

getirerek yorumlamıştır.337

İmam Matüridi’ye göre mü’minler Allah Teala’yı ahirette nasılsız

göreceklerdir. Zira O vardır, her var olanın görülmesi ise mümkündür. Var

olanlardan görülmeyen şeyler varsa da bunların görülmemesi Allah’ın, kanunları

onları görmemize elverişli yapmamış olmasından ileri gelmektedir.338

2.2. GÜNAHLARIN DİNDEKİ KONUMU VE GÜNAH İŞLEYENLERİN DURUMU

Kitabü’t-Tevhid’de Matüridi’nin konu hakkındaki görüşlerine ve itikadî

ayetlerin yorumuna geçmeden önce “günah” kavramının lügat ve terim manalarına

bir bakalım.

“Günah, Farsça bir kelime olup sözlükte suç anlamına gelmektedir. Dini bir

kavram olduğu için kutsal ve tabiatüstü varlık alanlarıyla bağlantılıdır. Kutsallığına

inanılan tabiatüstü varlık veya varlıklar din müessesesinin temel unsurları arasında

bulunduğundan bütün dinlerde günah kavramı mevcuttur. Kutsalın söz konusu 335 Topaloğlu, a.g.e. s. 103. 336 Yasin, 36/ 65. 337 Topaloğlu, a.g.e. s. 105. 338 Topaloğlu, a.g.e. s. 105.

Page 73: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

62

olduğu her yerde kutsalla ilgili emir ve yasaklar manzumesinin bulunması da tabiidir.

Günah, bu emirlerin yerine getirilmesi veya yasakların çiğnenmesiyle ortaya çıkan ve

dini, ahlaki ve vicdani açıdan sorumluluk gerektiren bir olgudur.”339

Kelamcılar arasında daha çok büyük günah işleyenlerin dindeki konumu

tartışma konusu olmuş, her mezhep kendi savunduğu görüş etrafında muarızlarıyla

fikri mücadelesini yapmıştır. Biz de çalışmamızda mezheplerin konu hakkındaki

farklı görüş ve yorumlarını “Büyük Günah ve Şefaat” başlıklı bölümde ele alacağız.

İmam Matüridi’nin Kitabü’t-Tevhid adlı eserinde “Günahların Dindeki

Konumu ve Günah İşleyenlerin Durumu” başlığıyla yer alan günah meselesinde

onlarca ayet gerek Matüridi tarafından gerekse görüşlerini zikrettiği âlimler

tarafından konuyla ilgili görüşlerine delil olarak getirilmiştir. Biz de bu konu

içerisinde kullanılan ayeti-i kerimelerin hepsini tespit ederek Maturidi’nin bu ayetleri

nasıl yorumladığını anlatmaya çalıştık.

Matüridi bu konuyu işlerken önce farklı yorumlara yer veriyor sonra da kendi

yorumunu yapıyor. Şimdi Matüridi’nin konuyu nasıl yorumladığına bakalım:

“İslâm âlimleri günahların dindeki konumu ve günah işleyenlerin dinî

durumunun belirlenmesi hakkında çeşitli fikirler beyan etmişlerdir.”340

Âlimler içerisinden bazısı büyük küçük günahların hepsinin sahibini imandan

çıkarma noktasında aynı statü içinde olduğu yönündeki düşüncelerini ortaya

koymuşlardır.341 Bu âlimler içerisinde bir grup bütün günahların kişiyi imandan

çıkardığını iki delille ispat etmeğe çalışmışlardır. Bu grubun birinci delili nakli

deliller olup şu ayet-i kerimelerdir: “O ateşe ancak dinî gerçekleri yalanlayıp yüz

çeviren kötüler girer”;342 “Biz nankör olanın dışındaki kimseyi hiç cezalandırır

mıyız?”;343 “Kim bir kötülük yaparsa cezasını görür”;344 “Kim kötülükle gelirse o

sadece onun dengiyle cezalandırılır”;345 “Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu gö-

339 El-İsfahani, Rağib, Müfredat, mütercimler, Abdulbaki Güneş, Mehmet Yolcu, Çıra yayınları, İst,

2010, s. 402; Harman, Ömer Faruk, “Günah” mad. TDV İslam Ansiklopedisi, s. 278; Canbulat, Mehmet, “Günah” mad. Dini kavramlar sözlüğü, s. 204.

340 Topaloğlu, a.g.e. s. 417. 341 Topaloğlu, a.g.e. s. 417. 342 el-Leyl, 92 / 15–16. 343 Sebe, 34 / 17. 344 en-Nisa, 4 / 123. 345 el-En’am, 6 / 160.

Page 74: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

63

rür.”346 Bu gruba göre Cenâb-ı Hak bu ayetleriyle büyük küçük ayrımı yapmadan

bütün günahlara ceza vereceğini ifade buyurmuştur. Bununla beraber sadece nankör

olanı (kefûr) cezalandıracağını ve cehenneme söz konusu ettiği kişilerin gireceğini de

haber vermiştir. Bir de O, “Allah ve Resulü'nü incitenler...”347 buyurmuştur; her

mâsiyet işleyende Allah ve Resulünü incitmiş olur.348

Bu grubun ikinci delilleri ise, bütün müminlerin Allah’ın emrettiği ve

yasakladığı konularda O’na karşı gelmeyeceklerine dair kesin söz vermiş olmalarıdır.

Buna rağmen Allah’a karşı günah işleyen kişi verdiği sözü yerine getirmemiş olur.

Şu da var ki kişinin elest bezminde ikrar ettiği inancın değeri imtihan âleminde

yansıyacak şekline bağlı olmuştur. Şu âyet-i kerîmelerin işaret ettiği üzere: “Elif-

lâm-mîm. İnsanlar imtihandan geçirilmeden sadece ‘inandık’ demeleriyle kendi

hallerine terk edileceklerini mi sandılar? Andolsun ki biz onlardan önce gelenleri de

imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah sadakat gösterenleri de bilecek, yalancıları

da belirleyecektir.”349 Aynı surenin başka bir yerinde de “(elbette Allah iman

edenleri de bilecek) münafıkları da belirleyecektir”350 buyrulmuştur. Nakledilen bu

ayetlerle kişinin açığa vurduğu inancında beliren samimiyetsizliği sebebiyle küfür

damgasını yemeye hak kazandığı sabit olmuştur. Burada sözü edilen hususu aklî

istidlal de gerekli kılmaktadır, çünkü kişi işlediği günah sebebiyle Allah'a karşı

gelmekte; şeytanın davetine uymak ve emrine boyun eğmek suretiyle de ona icabet

etmektedir. Bu niteliği taşıyan kimse şeytana tapınmaktadır, ona tapınan da kâfir

statüsüne girmektedir.351

İslam âlimlerinden bir grup da günahkârı kâfir değil müşrik diye

vasıflandırmaktadırlar, çünkü günahkâr bu duruma sözle değil fiilen girmiştir; Allah

Teâlâ “Artık Rabbine kavuşmayı arzu eden kimse iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette

hiçbir kimseyi ortak koşmasın”352 buyurmuştur. Bunlara göre bu ayet-i kerimede

Cenâb-ı Hak sadece sözle değil fiille de şirk oluşabileceğini ifade buyurmuştur.

Zaten şirk ehline bu ismin verilmesinin sebebi ibadetlerinde Allah'tan başkasını ortak

346 ez-Zilzal, 99/ 8. 347 el-Ahzap, 33 / 57. 348 Topaloğlu, a.g.e. s. 418. 349 el-Ankebut, 29 / 1–3. 350 el-Ankebut, 29 / 11. 351 Topaloğlu, a.g.e. s. 419. 352 el-Kehf, 18 / 110.

Page 75: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

64

tanımalarıdır, Cenâb-ı Hakk'ın “Onların çoğu ancak ortak koşarak Allah'a iman

ederler”353 mealindeki beyanının manası da bundan ibarettir. Yine O, “Allah

kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz”354 buyurmuştur.355

Âlimler içerisinde başka bir grup da işlenen günahları büyük küçük olmak

üzere iki gruba ayırmışlardır. Küçük günahların büyüklerinden kaçınmak suretiyle

affa uğrayacağı, ceza olarak karşılık göreceği veya bazı farklı nedenlerden dolayı ba-

ğışlanacağını kabul etmişlerdir. Büyük günahlar hakkındaki kanaatleri de iki ayrı

yoruma yönelik olarak belirtmişlerdir. Bu da büyük günah sahibini ya kâfir ya da

müşrik olarak nitelemektir. Matüridi küçük günahlar hakkındaki bu grupların

görüşlerini kabul ederek kendi görüşünün de bu yönde olduğunu bildiriyor ve

görüşünü şöyle açıklıyor: Onların küçük günahlar hakkındaki görüşleri -ki bizim de

kanaatimiz aynı mahiyettedir- sahiplerini imandan çıkarmayacağı yolundadır. İmanın

devamı halinde de cehennemde ebediyen kalmak isabetli bir görüş değildir.356

İmam Matüridi bundan sonra Mürtekib-i kebire hakkında âlimlerin farklı

değerlendirmeleri ve yorumları üzerinde duruyor. Bu mesele hakkındaki tartışmalar

İslam düşünce tarihinin ve fırkaların oluşmasına temel teşkil etmiş, hatta İslam

düşünce tarihinin omurgasını oluşturmuştur. Matüridi, eserinde bu konudaki

tartışmalarda Mu’tezile ve onlar gibi düşünen kelamcıların fikirlerine eleştiriler

yöneltmiş, bu fikirlerin tutarsızlığını çok sayıda ayet-i kerime ve akli yorumlarla

ortaya koymuştur.357

Şimdi konunun başında işaret edilen ayet-i kerimeleri Matüridi’nin nasıl

yorumladığına bakalım.

“Kim Allah’a ve Resul’üne karşı isyan ederse…”358 “İnanmış bir mümin ve

kadına…”359

İmam Matüridi yukarıdaki ayetleri şöyle yorumluyor: Bir grup, bu ayetleri,

günahların hepsinin kişiyi imandan çıkarma konusunda aynı statü içinde olacağı

şeklinde anlamıştır. Oysaki ayette böyle bir durum için -büyük veya küçük bir

353 Yusuf, 12 / 106. 354 en-Nisa, 4 / 48,116. 355 Topaloğlu, a.g.e. s. 419. 356 Topaloğlu, a.g.e. s. 420. 357 Topaloğlu, a.g.e. s. 420. 358 en- Nisa, 4/ 14. 359 el- Ahzap, 33/ 36.

Page 76: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

65

günahtan söz edilmeksizin- cehennemde ebedî kalış zikredilmiştir. Ayetten bu

hükmü çıkarmak yoruma bağlıdır. Gerçi aynı paralelde olmak üzere Cenâb-ı Hak

“Allah'ın indirdiği vahiyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir”360

buyurmuştur. Bu da İlâhî sınırları aşma hakkındadır. Bununla birlikte Kâ'bî bu

beyanın tekfir içerdiğini kabul etmeyip ayeti hükmetmemeyi helâl telakki etmekle

yoruma tâbi tutmuştur; şu halde yukarıdaki ayetler de aynı konumda

yorumlanmalıdır.

“Eğer yasaklanan büyük günahlardan sakınırsanız küçük günahlarınızı örter

ve sizi şerefli bir yere koyup yerleştiririz.”361

“Orada değersiz bir konumda tutularak devamlı kalır, ancak tövbe edenler...

müstesna”;362

“Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz

kötülüklerinizi örter”363

Matüridi bu ayetleri lâfzî manada anlamış küçük günahların tövbe ile

örtülmesine delil olarak getirmiştir. Sonra yorumunu şöyle sürdürmüştür:

Allah Teala’nın birçok ayet-i kerimesinde tövbe etmesi gereken kişiler için

“Ey iman edenler” hitabıyla seslenmesi, Müslüman olup da günah işleyenlerin iman

dairesinden çıkmadıkları fikrini doğruluyor. İşte Matüridi bu gerçeğe dikkat çekerek

Yorumunu şöyle sürdürüyor: “Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah'a dönün.

Umulur ki rabbiniz kötülüklerinizi örter” “…Ancak tövbe edenler… müstesna”

buyurmak suretiyle insanlara imanın mevcudiyetiyle birlikte tövbe etmeyi gerekli

kılmış ve tövbe yoluyla kendilerini bağışlayacağını haber vermiştir. Bu tür ayetlerde

iki ayrı hüküm mevcuttur. Biri kendilerince ancak tövbe yoluyla bağışlanabilecek

günahlar sebebiyle kişiden iman vasfını izâle edişleri konusunda Mu'tezile'ye cevap

mahiyetindedir, zira bu âyetler imanın var olduğunu ifade etmektedir; diğeri de

günah işleyenleri kâfir ve şirk ehli diye vasıflandıran Haricîler’e cevap niteliğindedir;

çünkü böyle olsaydı iman kavramının onlara nispet edilmesi ve buna bağlı olarak

bazı şeylerin kendilerine emredilmesi imkân dâhiline girmezdi.364

360 el- Maide, 5/ 44. 361 en- Nisa, 4/ 31. 362 el-Furkan, 25/ 68–70. 363 et-Tahrim 66/ 8. 364 Topaloğlu, a.g.e. s. 421.

Page 77: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

66

“Yasaklandığınız büyük günahlardan sakınırsanız küçük günahlarınızı

örteriz” mealindeki İlâhî beyan Haricîler’in anlayışına göre “küfür ve şirkten

sakınırsanız”; Mu'tezile'nin anlayışına göre ise “İmandan çıkmaktan sakınırsanız

sözü edilen günahlarınızı örteriz” manasına gelmektedir. Bu grupların telakkisine

göre imandan çıkıştan başka büyük günah bulunmamakta ve ayet hususi bir içerik

taşımaktadırki o da dinden ve imandan çıkaran şeyden ibarettir.

Matüridi, ayetleri yoruma devam ederek diyor ki: “Ey iman edenler! Samimi

bir tövbe ile Allah'a dönüş yapın.” İlâhî beyanı kebire işleyenlere tövbeyi emretmiş

ve bunu bağışlanmalarının şartı kılmıştır, bunun yanında onların iman vasfını da

korumuştur.

Tahrim suresinin sekizinci ayetini Mu’tezili bir âlim olan Ka’bi ise şöyle

yorumluyor:

“Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah'a dönüş yapın” mealindeki bu

ayeti bize karşı delil getirip tövbenin mutlaka herhangi bir günah neticesinde

yapılacağını iddia edenlere biz iki şekilde cevap veririz. Birinci cevabımız ayette

zikredilen tövbe her ne kadar bağışlanma konumunda ise de küçük günahlar içindir.

İkinci cevabımız burada söz konusu edilen tövbe ibadet mahiyetinde bir nitelik taşır.

Tıpkı kelime-i tevhidin tekrar edilmesi ve ayrıca “Tövbe edenleri bağışla!” ayet-i

kerimesinde olduğu üzere meleklerin duada bulunması gibidir.365

“Allah sizi kasıtsız yeminlerinizden sorumlu tutmaz”366 “Yanılarak işlediğiniz

günahlardan size bir vebal gelmez”367

Matüridi bu ayetleri, hata ve gaflet yüzünden işlenen günahların

affedileceğini, hatanın bağışlanmaya konu teşkil edecek bir günah olmadığı şeklinde

yorumlamıştır.

“O ateşe ancak dinî gerçekleri yalanlayıp yüz çeviren kötüler girer”368 “Biz

nankör olanın dışındaki kimseyi hiç cezalandırır mıyız?”369 “Kim bir kötülük yaparsa

cezasını görür”370 “Kim kötülükle gelirse o sadece onun dengiyle cezalandırılır”371

365 Topaloğlu, a.g.e. s. 462. 366 el-Bakara, 2/ 225.Ayrıca bk. el-Maide, 5/ 89. 367 el-Ahzap, 33/ 5. 368 el- Leyl, 92/ 15–16 369 Sebe, 34/ 17. 370 en- Nisa, 4/ 123. 371 el-En’am, 6 / 160.

Page 78: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

67

“Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.”372 “Allah ve Resul’ünü

incitenler...”373

İmam Matüridi yukarıdaki ayet-i kerimeleri yorumlarken görüşlerini şu

şekilde açıklıyor: Büyük küçük bütün günahların kişiyi imandan çıkardığını iddia

eden bir zümre bu ayetleri delil olarak getirip günah işleyene küfür ismini nispet

etmiştir. Hâlbuki Cenâb-ı Hak bu beyanlarıyla küçük günahlara da ceza vereceğini

ifade etmiş, bunun yanında sadece nankör olanı (kefûr) cezalandıracağını ve

cehenneme söz konusu ettiği kişilerin gireceğini de haber vermiştir. Bir de O, “Allah

ve Resul’ünü incitenler...” buyurmuştur.374

“İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece “İman ettik” demeleriyle

bırakılıvereceklerini mi sandılar? Andolsun ki, biz onlardan öncekileri de imtihandan

geçirmişizdir. Elbette Allah, doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya

koyacaktır.”375

“(Elbette Allah iman edenleri de bilecek) münafıkları da belirleyecektir”376

İmam Matüridi bu ayetleri şöyle yorumluyor: “Nakledilen bu ayetlerle kişinin

açığa vurduğu inancında beliren samimiyetsizliği sebebiyle küfür damgasını yemeye

hak kazandığı sabit olmuştur. Burada sözü edilen hususu aklî istidlal de gerekli

kılmaktadır, çünkü kişi işlediği günah sebebiyle Allah'a karşı gelmekte; şeytanın

davetine uymak ve emrine boyun eğmek suretiyle de ona icabet etmektedir. Bu

niteliği taşıyan kimse şeytana tapınmaktadır, ona tapınan da kâfir statüsüne

girmektedir.”377 Yine Cenâb-ı Hak bu ayetlerinde dillerin sunduğu ifadelerin gerçek

veya yalan oluşunun sınanmakla meydana çıkacağını haber vermiştir.

Matüridi bu ayetleri, Mürcie ve Hariciler’in şöyle yorumladığını ifade ediyor:

Söz konusu gruplar iman veya küfür ismini dilin gerektirdiği şekilde tespit etme

noktasında oy birliğine varmışlardır. Şu kadar var ki Haricîler mükellefin kebire

işlemesi halinde izhar ettiği tasdik noktasında yalancı olduğu sonucuna varmıştır.

Onlar “Elif-lâm-mim. İnsanlar şunu mu sandılar...” mealiyle başlayan ayeti de delil

372 ez- Zilzal, 99/ 8. 373 el-Ahzap, 33/ 57. 374 Topaloğlu, a.g.e. s. 418. 375 el- Ankebut, 29 / 2–3. 376 el- Ankebut, 29 / 11. 377 Topaloğlu, a.g.e. s. 419.

Page 79: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

68

getirmişlerdir. Mürcie ise şöyle düşünmüştür: (Mükellefin fiilleriyle) istidlalde

bulunmak genelde onun samimiyet veya yalancılığının ortaya çıkmasına yöneliktir.

“Artık Rabbine kavuşmayı arzu eden kimse iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette

hiçbir kimseyi ortak koşmasın”378| “Onların çoğu ancak ortak koşarak Allah'a iman

ederler”379 “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz”380 “Mümin olarak

iyi davranışlarda bulunan kimsenin…”381

Matüridi bu ayetleri şöyle yorumluyor: Bu ayetlerde Cenâb-ı Hak amel

yoluyla da şirk oluşabileceğini beyan etmiştir. Zaten şirk ehline bu ismin

verilmesinin sebebi ibadetlerinde Allah'tan başkasını ortak tanımalarıdır. Bu

ayetlerde büyük günah küçük günah ayrımı yapılmamıştır. Nihaî gerçeği Allah bilir

ya, murâd-ı ilâhî şöyle olmalıdır: Şirk ancak tövbe ile bağışlanır, diğer günahlar ise

Allah'ın lütfuyla bağışlanabilir yahut da işlenen sevaplar sayesinde örtülür. Konunun

mantığı bu takdirde yerine oturmuş olur ve Kur'an'ın küçük-büyük ayrımı da bir

anlam kazanır.

Sözü edilen Nisa ayeti,382 bağışlanma ihtimali bulunan ve bulunmayan

günahları birbirinden ayırmaya yöneliktir. Ayet küçük günahlara münhasır kılınınca

(bağışlanmaz diye) şirk kavramının belirlenmesinin bir anlamı kalmaz ve mağfirete

konu teşkil eden günah muhatapça meçhul kalır. Aslında İlâhî beyanın geldiği Nisa

ayetinde anlatılması istenen şey azap konusu değildir, orada açıklanması amaçlanan

husus af ve günahları örtme kapsamında bağışlanmanın gerçekleşebileceğidir. Af ve

günahları örtme de ya işlenen sevapların mükâfatı olarak veya bir sure azap edilmek

suretiyle tahakkuk eder.

Cenâb-ı Hakk'ın “Allah kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz, (bundan

başkasını dilediği kimse için bağışlar)” mealindeki beyanına yönelik olarak Havâric'e

ait “hatayı bağışlar” yolundaki yorum isabetsizdir; çünkü hata günah değildir ki

bağışlanmaya konu teşkil etsin. Hâlbuki ayette bağışlamadan (mağfiret) söz

edilmektedir. Bu ayette tövbe şartının saklı tutulduğu ihtimali de bahis konusu

378 el- Kehf, 18/ 110. 379 Yusuf, 12/ 106. 380 en- Nisa, 4/ 48, ayrıca bk. en-Nisa, 4/116. 381 el-Enbiya, 21/ 94. 382 Şüphesiz Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz. Bunun dışında kalan(günah)ları ise

dilediği kimseler için bağışlar. Allah’a şirk koşan kimse, şüphesiz büyük bir günah işleyerek iftira etmiş olur. 4/ 48.

Page 80: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

69

değildir; zira tövbe halinde şirk bile bağışlanır, ayet ise şirk ile diğer günahların ayırt

edilmesi konusundadır.

“Bil ki, Allah'tan başka ilâh yoktur. (Habibim!) Hem kendinin hem de mümin

erkeklerin ve mümin kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah, gezip

dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.”383

Matüridi bu ayeti şöyle yorumluyor: Bu ayet-i kerime küçük veya büyük

günah işleyen kimseye gerçek manada küfür veya şirk kavramını nispet etmeyi

engelleyen açık bir delil hükmündedir. Çünkü Allah Teâlâ, Peygamber'ine hem

kendisinin hem de kadın ve erkek müminlerin günahları için istiğfarda bulunmasını

emretmektedir. Diğer bir yorum da Allah’ın iyi kullarının mürtekib-i kebire hakkında

şefaatçi olmasıdır. Cenâb-ı Hak bu kulların müminler adına yaptıkları istiğfara

olumlu cevap verir ve bağışlanma talebini günahkâr müminlere yöneltir.

Kâ'bî ise peygamberlerin ve velilerin istiğfarını zaten Allah tarafından

bağışlanmış olan günahlar manasında yorumlamıştır.

“Allah'a ortak koşanlar için af dilemek ne Peygamber'e yaraşır ne de ina-

nanlara.”384 “Sefere çıkmaktan geri kalmış bedeviler sana diyecekler ki...”385 “Onlar

için mağfiret dilesen de (dilemesen de) birdir.”386 “Onlardan ölmüş olan hiçbirine

asla namaz kılma; onun kabri başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resulünü

inkâr ettiler ve fâsık olarak öldüler.”387

Matüridi yukarıdaki ayetleri şöyle yorumlamıştır: Bu ayetler, günahkâr

müminlerde küfür veya şirk niteliği mevcutken onların bağışlanması yolunda dilekte

bulunmanın emredilmesinin ihtimal dâhilinde olmadığının bir kanıtıdır. Şüphe yok ki

Allah’ın onlardan zail olmuş iman adıyla af dilemesini emretmesi imkân dâhilinde

değildir, çünkü bu gerçek dışı bir durum arz etmektedir. Düşünülmelidir ki söz

konusu âyet-i kerîmelerde görüldüğü üzere Cenâb-ı Hak, Peygamber'ini müşrikler

için af dilemekten sakındırmıştır; O'nun nifak ehli için af dilemekten men edişi de şu

âyetlerle sabittir: “Sefere çıkmaktan geri kalmış bedeviler sana diyecekler ki...”,

383 Muhammed, 47/ 19. 384 et-Tevbe, 9/ 113. 385 el-Feth, 48/ 11. 386 el-Münafikun, 63/ 6. 387 et-Tevbe, 9/ 84.

Page 81: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

70

“Onlar için mağfiret dilesen de (dilemesen de) birdir.” Bundan başka Allah Teâlâ

Peygamber'ini münafıkların cenaze namazını kılmaktan da men etmiştir.

“Ey müminler! Hepiniz Allah'a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz”388

İmam Matüridi bu ayeti, Allah Teala insanların imanının mevcudiyetiyle

birlikte tövbe etmeyi gerekli kılmış ve tövbe yoluyla kendilerini bağışlayacağını,

ayrıca müminin iman vasfını muhafaza etmesi halinde müminlerin tövbe ile

bağışlanıp örtülecek günahlarının bulunduğunu haber vermiştir, şeklinde

yorumlamıştır.

“Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr ederse...”389

İmam Matüridi bu ayeti, Cenâb-ı Hakk'ın bu beyanı icbar altında küfrü

telaffuz eden kimseye küfür vasfını gerçek manada değil sadece lâfzî-lügavî olarak

nispet etmiştir; çünkü bu kişinin kalbi imanla doludur. Şu halde bazı arızî sebeplere

dayanılarak kişinin mecaz yoluyla küfürle vasıflandırılması mümkündür. İşte bir

kısım ameller sebebiyle yapılan vasıflandırma da aynı konumdadır, şeklinde

yorumlamıştır.

“Kim bir kötülük yapar veya nefsine zulmeder de...”;390 “İnkâr edenlere

tutumlarından vazgeçerlerse geçmiş günahlarının bağışlanacağını söyle”391

Matüridi bu ayetleri şöyle yorumluyor: Malûm olduğu üzere şirkin

mevcudiyeti halinde, kişi işlediği hayrın kendisini ve mükâfatını göremediği gibi

onun küfür halinde iken işlediği bir şerrin cezasını iman ettikten sonra görmesi de

söz konusu değildir; bunun delili ise yukarıdaki ayet-i kerimelerdir.

Şimdi ayette sözü edilen vazgeçme ve kendini sakındırma (intiha) eylemini

gerçekleştirecek hususların, Havâric'in dediği gibi sınırsız kapsamlı olması mümkün

görünmediği gibi bütün taatlere ulaşmanın ve gerekli görevlerin hepsini yerine

getirmenin yolunu bulmak -hayatın elvermemesi sebebiyle- imkân dâhilinde bulun-

duğunu söylemek de isabetli değildir. Zaten bu durumda kötülükten sakınılamaz bir

sonuç doğmaktadır; Mu'tezile'nin anlayışı da Havâric paralelindedir. Şu halde

sakınma denen şeyin herkesin her vakitte gerçekleştirebileceği bir eylem niteliği

388 en-Nur, 24/ 31. 389 en- Nahl, 16/ 106. 390 en-Nisa, 4/ 110. 391 el- Enfal, 8/ 38.

Page 82: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

71

taşıdığı ortaya çıkmış oldu ki o da küfür ve mâsiyetlerin bütün türlerinden uzak

kalmak, Allah Teâlâ'ya ve kişinin iman ettiği her şeye inanmaktan ibarettir.

“Nuh Rabbine dua edip dedi ki: "Ey Rabbim! Şüphesiz oğlum da

ailemdendir. Senin vâdin ise elbette haktır. Sen hâkimler hâkimisin…”392

“Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli

kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut! Çünkü onlar (putlar), insanlardan

birçoğunun sapmasına sebep oldular…” 393

“Eyyub'u da (an). Hani Rabbine: "Başıma bu dert geldi. Sen, merhametlilerin

en merhametlisisin" diye niyaz etmişti.” 394

“Zünnûn'u da (Yunus'u da zikret). O öfkeli bir halde geçip gitmişti; bizim

kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: "Senden

başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!"

diye niyaz etti. Bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık.

İşte biz müminleri böyle kurtarırız.395

“Musa: Rabbim! Doğrusu kendime zulmettim (başıma iş açtım). Beni bağışla

dedi, Allah da onu bağışladı. Çünkü çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak

O'dur.”396

İmam Matüridi: Küçük günahlar sebebiyle bile tekfir cihetine giden

Haricîlerin telakkisini reddeden bir husus da peygamberlerle velilerin de bu tür bazı

günahları işlemiş olmalarıdır. Tekfire sebep teşkil eden bir günah ise nübüvvet ve

velayet mertebesini iskat eder, yorumunu yaparak yukarıdaki ayetlerde işaret edilen

peygamber dualarını buna delil getirmektedir. Ayeti kerimeleri ise şöyle yorumluyor:

“Mu'tezile'nin günah konusundaki telakkisine bağlı kalındığı takdirde şöyle bir

durum ortaya çıkmaktadır: Allah (muhtelif ayetlerinde) peygamberlerini kendisine

yalvara yakara gizlice dua etmek, ümit ve korku ile niyazda bulunmak, kendilerinden

sâdır olan zelleler sebebiyle gözyaşı dökmek ve makam-ı ulûhiyete arz-ı hâl etmekle

vasıflandırmış; onların dualarına icabet olunduğu ve taleplerinin yerine getirildiği de

haber verilmiştir. Peygamberlerin günahları hikmet açısından azaba sebep teşkil

392 Hud, 11/ 45–47. 393 İbrahim, 14/ 35–41. ayrıca bk. eş-Şuara 26/83–89. 394 el- Enbiya, 21/ 83–84. 395 el- Enbiya, 21/ 87–88. 396 el-Kasas, 28/ 16.

Page 83: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

72

edebilir olmasa veya bu yüzden kendilerini azap endişesi sarmamış bulunsaydı onlar

bu dua ve niyazlarında haddi aşmış, Allah'ı zulüm ve haddi aşmakla nitelemiş

olurlardı. Bu ise zelle işlemekten daha büyük bir günahtır. Bu anlattıklarımız, küçük

günahların bağışlanacağı ve bunlardan dolayı cezalandırma eyleminin hikmet dışında

tutulmasının gerektiği yolunda Mu'tezile tarafından ileri sürülen görüşle aynı

günahlar sebebiyle kişiden iman vasfının kalkacağı şeklindeki Havâric telakkisini

reddetmektedir.”397

Ka’bi, peygamberlerin ve velilerin istiğfarını zaten Allah tarafından

bağışlanmış olan günahlar manasına yorumlamıştır.

“Kâfirler topluluğundan başkası Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.”398

İmam Matüridi bu ayeti şöyle yorumlamaktadır: Küçük günahları abartan

kimsenin bu telakkisinde güç yetirilemeyecek şeyle mükellef tutma problemi

bulunmaktadır. Aslında böyle birinden korku ve ümit kalkar ve nihaî tutumu İlâhî

azaptan emin olma veya rahmetinden ümit kesme durumuna düşer; hâlbuki Allah

bunun dalâlet ve küfür olduğunu haber vermiştir. Bir de küfür, şirk ve benzeri suçlara

ait cezaların zikredilmesi bir grubun görüşüne göre şirk isminin, diğerine göre de

küfür vasfının nispet edilmesini icap ettirmiştir. Bu hükmü şu İlâhî beyanlar teyit

etmektedir: “Kâfirler topluluğundan başka hiçbir kimse Allah'ın rahmetinden ümit

kesmez”, “Rabbinin rahmetinden sapıklardan başka kim ümit keser?”

“Üzerine Allah'ın adı anılmadan kesilen hayvanlardan yemeyin. Kuşkusuz bu

büyük günahtır (fasıklıktır), Gerçekten şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele

etmeleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak

koşanlar olursunuz.”399

Matüridi bu ayeti, büyük günah işleyen bir mümini bazıları kâfir, bazıları

müşrik, bazıları ne mümin ne kâfir, bazıları münafık kabul etmiş, bir kısım âlimler de

onun mümin vasfını koruduğunu benimsemekle birlikte işlediği günah sebebiyle asi

ve fasık konumunda bulunduğunu söylemiş; fakat kendisine fısk ve fücur vasfını da

nispet etmemiştir. Yukarıdaki ayette açıkça ifade edildiği gibi fısk ve fücur ile

nitelendirilebileceği günahını bildiği kimseler müstesna. Bu sonunculara göre Allah

397 Topaloğlu, a.g.e. s. 424. 398 Yusuf, 12/ 87. ayrıca bk. el- A’raf, 7/ 99, el-Hicr, 15/ 56. 399 el- En’am, 6/ 121. ayrıca bk. el-En’am, 6/ 145.

Page 84: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

73

Teâlâ'nın böylesini, günahı miktarınca cezalandırması mümkün olduğu gibi kulluk

samimiyeti ve diğer iyiliklerinin mevcudiyeti sebebiyle doğrudan affetmesi de

ihtimal dâhilindedir, şeklinde yorumlamıştır.

“Allah'ın indirdiği vahiyle hükmetmeyenler kâfirlerin ta kendileridir”400

Matüridi bu ayet-i kerimenin, İlahi sınırları aşma hakkında olduğunu ifade

etmektedir.

Kâ'bî bu beyanın tekfir içerdiğini kabul etmeyip ayeti hükmetmemeyi helâl

telakki etmekle yoruma tâbi tutmuştur.401

“Sizi yaratan O’dur, kiminiz kâfir kiminiz mümindir”402 “Dileyen iman etsin

dileyen inkâr etsin”403

“Allah kimi doğru yola iletmek isterse...”404 “Allah dileseydi hepinizi bir tek

ümmet yapardı. Fakat O dilediğini saptırır...”405 “Mümin olan fâsık olan gibi midir?

Elbette eşit olamazlar.”406

İmam Matüridi, “Sizi yaratan O’dur, kiminiz kâfir kiminiz mümindir” ayetini

Ka’bi’nin, Allah muhtemel bölünmeler açısından iman merkezli hükümleri üçe

ayırmıştır: Küfür hali, iman hali, ne küfür ne de iman olan hal; öyle ki ilk ikisi

bulunmayınca ikisi arası (vâsıt) gerçekleşir görüşünü reddetmek için delil getirmiştir.

Hâlbuki Allah din ve iman umurunu bilme yeteneğini taşıyan insanı hem dünya hem

âhiret işleri çerçevesinde sadece ikiye ayırmıştır, bunun delili ise söz konusu ayettir.

Matüridi dışındaki farklı grupların yukarıdaki ayetleri yorumları ve

Matüridi’nin bunlara verdiği cevap: Mürtekib-i kebire Allah'ın kâfirlere nispet ettiği

fısk, fücur ve zulüm gibi kavramlarla da isimlendirilmiş, bu sebeple küfür onun da

bir vasfı olmuştur. İşte söz konusu ayetler buna işaret etmektedir.

Görüşlerini sıraladığımız gruplara göre ise küfür vasfını taşımayan kimseye

de ilâhî rahmetten ümit kestirmek gerekmektedir. Şu da belirtilmelidir ki salt isim ve

vasıflar onları taşıyanlara ne bir yarar sağlar ne de herhangi bir zarar getirir. Zarar ve

faydalar isimlerin ait bulunduğu gerçek ve mahiyetlerdedir. Cehennemde ebedî kalış

400 el- Maide, 5/ 44. 401 Topaloğlu, a.g.e. s. 452. 402 et- Teğabün, 64/ 2. 403 el-Kehf, 18/ 29. 404 el-En’am, 6/125. 405 en- Nahl, 16/ 93. 406 es-Secde, 32/ 18.

Page 85: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

74

gerçekleşince ister mümin ister kâfir olsun isim veya vasfın bir yararı kalmaz. Ne var

ki küfrün cezasına çarptırılan kimseyi bu vasıfla anmaya da engel olunamaz.

“Nice yüzlerin ağardığı... gün.”407 “Kitabı sağ tarafından verilen...”408

“…Yakıtı insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının. Çünkü o ateş kâfirler

için hazırlanmıştır.”409

İmam Matüridi, farklı grupların yukarıdaki ayetleri büyük günah işleyen için

tehdidin mevcudiyeti sabit olduğuna göre onun kâfir olarak kabul edilmesi

kaçınılmaz hale gelmiştir, şeklindeki görüşlerine delil getirdiklerini söylemektedir.410

Oysaki tehditler iman edip de günah işleyenler için birkaç şekilde yorumla-

nabilir: a) Sözü edilen kötü halleri tercih etmekten sakındırma amacı. b) Vaîdin

içerdiği hususlar başka iyilikleri olmasaydı günahlarının cezasını oluşturacağı

manasında. Yukarıdaki ayetler de buna işaret etmektedir.

“Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz…”411

“Müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa…”412

İmam Matüridi’nin ayetler hakkındaki yorumu: Yüce Allah mürtekib-i

kebîreye kendi hükmündeki cezaî müeyyideyi nispet etmekle birlikte şu ayet-i

kerimede görüldüğü üzere onun iman vasfının devam ettiğini beyan etmiştir: “Ey

iman edenler! Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?” Cenâb-ı Hak bu

beyanında iman vasfının yanında gazabın mevcudiyetini gerekli kılmış ve bunu,

günahın işlenmemesi durumunda kullanılamayacak bir sitem üslubuyla, “Niçin

söylüyorsunuz?” şeklinde dile getirmiştir. Burada yer alan “makt” hikmet

çerçevesinde bağışlanması beklenen türden bir günahı nitelememektedir. Yine Allah

“Müminlerden iki grup birbirleriyle vuruşurlarsa...” buyurmuştur. Allah Teâlâ burada

her iki gruba da iman vasfını nispet etmenin yanında ikisinden birine savaş statüsü

çerçevesinde “bağy” sıfatını izafe etmiş ve olaya tanık olan Müslümanlar’a saldır-

ganın İlâhî hükme rıza göstermesi noktasına kadar saldırıya uğrayana yardım etme

görevini yüklemiştir. Eğer bağy eylemi iman dairesinden çıkma anlamına gelseydi

böyle bir yerde başka bir anlatımın kullanılması gerekirdi. Ka’bî, “Ey iman edenler! 407 Al-i İmran, 3/ 106. 408 el-Hakka, 69/ 19. Ayrıca bk. el-Hakka, 69/ 25–26. 409 el-Bakara 2/ 24. Ayrıca bk. Al-i İmran, 3/ 131. 410 Topaloğlu, a.g.e. s. 427. 411 es-Saf, 61/ 2. 412 el-Hucurat, 49 / 9.

Page 86: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

75

Yapmayacağınız şeyi niçin söylüyorsunuz?” mealindeki ayet hakkında şöyle

demiştir: Bu, kişinin kendi fiili olmayan konuda geçerlidir. Meselâ insan asi

arkadaşlarının kötü bir fiil işlemeye davet ettiği birini görür ve onu sakındırmak

amacıyla “Dindarlığına zarar getirecek ve Rabbinin gazabını celbedecek şeyi niçin

yapıyorsun kardeşim?" der. Bu uyarı kişinin o fiili işlediğinden dolayı olmayıp

sadece işlememesi içindir.

Kâ'bî, Cenâb-ı Hakk’ın “Eğer müminlerden iki grup birbirini öldürmeye

kalkışırsa...” diye başlayan beyanını şöyle yorumlamıştır: Bu beyan şu âyet-i

kerîmenin konumundadır: “İçinizden kim dininden dönerse...” Bilindiği üzere Allah

Teâlâ bu kişiyi daha önce mümin diye vasıflandırmıştı. İkincisi sözü edilen ayetteki

karşılıklı çekişmenin, birbirini itip kakma tülünden silâhsız olması yahut da bir

içtihada dayanarak bunu yapmış bulunmalarıdır, bu durumda iman dairesinden

çıkmış olmazlar.413

Matüridi: Ayette birbirini öldürmeye kalkışan grupların barıştırılması

emredildiği ve bunlar kardeş diye nitelendirildiğine göre irtidad manasının söz

konusu olmadığı anlaşılmıştır. Cenâb-ı Hakk'ın “Saldıran tarafı öldürün” şeklindeki

beyanı da saldırganın bilindiğini ve ortada ictihad diye bir fonksiyonun

bulunmadığını gösterir, diyerek Ka’bi’ye cevap veriyor ve ayeti yorumluyor.

“Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılınmıştır...”414

İmam Matüridi bu ayeti; Bilindiği üzere kısas sadece kasten öldürme

durumunda gereklidir. Cenâb-ı Hak bu ayetin baş tarafında muhataplarına iman

vasfını nispet etmiş, aralarındaki insaniyet ve İslâmiyet kardeşliğinin devam ettiğine

işaret etmiş ve bu tazminat (fidye) yönteminin “Rabbinizden bir hafifletme ve

esirgeme” olduğunu haber vermiştir. Bu vasıfların işledikleri fiilin kendilerini

imandan çıkardığı kimseler hakkında düşünülmesi ihtimalden uzak olan bir şeydir,

diye yorumlamıştır.415

413 Topaloğlu, a.g.e. s. 465. 414 el-Bakara, 2/ 178. 415 Topaloğlu, a.g.e. s. 466.

Page 87: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

76

Kâ’bî ise kısastan bahseden ve içinde kardeşlikten söz edilen yukarıdaki ayet

hakkında şöyle demiştir: Allah salt bir kardeşliğe herhangi bir mükâfat veya övgü

izafe etmemiştir, bu hususlar din kardeşliği için söz konusudur.416

Matüridi Ka’bi’nin bu yorumunu eleştirerek şöyle cevap veriyor: Kendisine

denir ki Allah âyet-i kerîmenin başında onları mümin diye nitelemiştir. Aynı ayetin

sonunda kardeşlik vasfını kendileri için sürdürmüştür, kardeşlik kaydının

bağlanacağı başka bir kavram da bu ilâhî beyanda yer almamıştır. Şu halde bunun

dinî bir kardeşlik olduğu ve iman vasfının da sürdürüldüğü sabit olmuştur.417

“Eğer din hususunda sizden yardım isterlerse...”418

Matüridi bu ayeti, Allah “İman edip de hicrete katılmayanlara gelince,

kendileri hicret edinceye kadar size onların mirasından hiçbir pay yoktur”

buyurduktan sonra “Eğer din hususunda sizden yardım isterlerse...” diye beyanlarına

devam etmiştir. Burada da O, hicrete katılmayanlara iman vasfını izafe etmiş, onları

hicrete katılmamalarına rağmen İslâmiyet'e intisap konusunda katılanlarla bir

tutmuştur, diye yorumlamıştır.

“Kendilerine yazık eden kimselere, melekler, canlarını alırken ...”419 “Ey

iman edenler! Benim de düşmanım sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin”420

“Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber'e hainlik etmeyin”421

İmam Matüridi, yukarıdaki ayet-i kerimeleri: “Hicret etmemenin günahına

dair varit olan vaidin büyüklüğünü ortaya koymakta ve ayrıca Cenâb-ı Hak bu

ayetlerde sözü edilen kişilere, fiillerinin çirkinliğine rağmen iman vasfını nispet

etmiştir.” diye yorumlamaktadır.422

“Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr edenler, evet onlar benim

rahmetimden ümitlerini kesmişlerdir.”423

İmam Matüridi, Havaric ve Mu’tezile mensuplarının büyük günah işleyen

birinin iman dairesinden çıktığını ve onun ebedi cehennemde kalacağını iddia etmek

416 Topaloğlu, a.g.e. s. 466. 417 Topaloğlu, a.g.e. s. 466. 418 el-Enfal, 8/ 72. 419 en-Nisa, 4/ 97. 420 el-Mümtehine, 60/ 1. 421 el-Enfal, 8/ 27. 422 Topaloğlu, a.g.e. s. 432. 423 el-Ankebut, 29/ 23.

Page 88: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

77

suretiyle Allah’ın rahmetini mürtekibi kebireden nefyettiklerinden dolayı küfre

düştüklerini, yukarıdaki ayet-i kerimenin delaletiyle Allah’ın rahmetinden ümit

kesmenin ise bir küfür alameti olduğu şeklinde yorumlamıştır.424

“... Onu tercih ettiği yöne sevk eder ve cehenneme atarız.”425

İmam Matüridi’nin yukarıdaki ayet hakkındaki yorumu: Allah'ın ayetlerine

iman edenler O'nu affedici, bağışlayıcı ve esirgeyici olarak nitelemiş ve bunu gerçek

manada düşünmüşlerdir; işte Allah’ın rahmetini ummak onların hakkıdır. Böyleleri

hakkında küfür ve cehennemde ebedî kalış sonuçlarından herhangi biriyle

hükmetmek mümkün değildir. Neticede her zümre kendi kanaat ve hükmünün

gereğini üstlenmiş oldu, işte yukarıdaki ayetin ifade ettiği hakikat budur.426

“Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler ve (inanma hususunda) Allah ile

peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip “Bir kısmına iman ederiz ama bir

kısmına inanmayız” diyenler ve bunlar (iman ile küfür) arasında bir yol tutmak

isteyenler yok mu; İşte gerçekten kâfirler bunlardır. Ve biz kâfirlere alçaltıcı bir azap

hazırlamışızdır.”427

İmam Matüridi bu ayeti, Mu’tezile mensuplarının “Mürtekib-i kebire ne iman

ne de küfür ismiyle nitelendirilebilir” şeklindeki iddialarının yanlışlığına bir delil

olarak getirmiştir. Yani Mu’tezile, mürtekib-i kebîrenin imanın gereklerinden bir

kısmını yerine getirdiğini söyleyecek olursa, şunu hatırlatalım ki Allah iman

konularının bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr eden ve “Bir kısmına inanır, bir

kısmına inanmayız” diyen kimselerin tamı tamına kâfir olduklarını haber vermiştir.

Bu durumda Mu'tezile mensuplarına mürtekib-i kebîreye kâfir demeleri lâzım gelir ki

bu, Havaric'in kanaatidir.428

“Allah mı size izin verdi, yoksa Cenâb-ı Hakk'a iftira mı ediyorsunuz?”429

“Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?”430 “Onlar artık mümin değillerdir”431

424 Topaloğlu, a.g.e. s. 433. 425 en-Nisa, 4/ 115. 426 Topaloğlu, a.g.e. s. 433. 427 en-Nisa, 4/ 150–151. 428 Topaloğlu, a.g.e. s. 435. 429 Yunus, 10/ 59. 430 el- Bakara, 2/ 140. 431 el-Maide, 5/43.

Page 89: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

78

İmam Matüridi, Mu’tezile’nin insanları dünya ahiret hükümleri çerçevesinde;

mümin, kâfir, ne mümin ne de kâfir diye üç kısma ayırmasının yanlışlığına tepki

olarak yukarıdaki ayeti kerimeleri delil olarak getirmiştir.432

Mu'tezile'nin bu ayrımı üçe çıkarması Allah'ın belirlediği sınırlamanın ötesine

geçiştir. Böylesine lâyık olana bunu söylemeye “Allah mı size izin verdi, yoksa

Cenâb-ı Hakk'a iftira mı ediyorsunuz?” demek yahut da Yahudiler’e denildiği gibi

“Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?” sorusunu sormaktır. İkincisi Allah Teâlâ

Kur'ân-ı Hâkim’inde biraz önce sözü edilen gruba tam manasıyla küfür nispet ederek

imanı nefyetmiş ve “Onlar artık mümin değillerdir ” demiştir. Dengesi yerinde hiçbir

insan yoktur ki aklına “Onlar belki de kâfir değillerdi” diye bir fikir gelmiş olsun.

Aksine kendisinde inanma eylemi bulunan birinden iman nefyedilince bu, küfür

sebebiyle yapılmış olur (ve o kişi artık kâfir diye vasıflandırılır).İşte Matüridi

yukarıdaki ayetleri bu şeklinde yorumlamıştır.433

“Şüphesiz ki bunda aklı olan veya hazır bulunup kulak veren kimseler için bir

öğüt vardır.”434

Matüridi’nin ayet hakkındaki yorumu: Şunu belirtmek gerekir ki ümmetin

uleması -bazı konularda farklı görüşler benimsemelerine rağmen- kebire işleyen

kimsenin şirk, küfür veya İslâm olmak üzere dinî vasıflardan birini taşıdığı

noktasında ittifak etmiştir. Şüpheli bir beyanda bulunma endişesiyle bu vasfı inkâr

eden kimse ulemanın ittifak ettiği bir hususu hiçe saymış olur; ulema, benimsedikleri

görüşün Kitap ve Sünnet tarafından haber verildiğini de şüphe bırakmayacak şekilde

delillendirmiştir. Evet bütün benliği ile konuya yönelip kulak veren yahut da aklı ve

fikri olan kimsede hiçbir şüphe bırakmayacak şekilde. Matüridi bu anlatımında

yukarıdaki ayet-i kerimenin üslubunu kullanarak yorum yapmaktadır.435 “... Size manevî bir kazanç yolunu göstereyim mi?”436 “Eğer Allah yolundaki

harcamalarınızı açıktan yaparsanız...”437 “İyilikler kötülükleri giderir”438

İmam Matüridi söz konusu ayetleri şöyle yorumlamaktadır:

432 Topaloğlu, a.g.e. s. 435. 433 Topaloğlu, a.g.e. s. 435. 434 Kaf, 50/ 37. 435 Topaloğlu, a.g.e. s. 436. 436 es-Saf, 61/ 10–11. 437 el-Bakara, 2/ 271. 438 Hud, 11/ 114.

Page 90: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

79

Yukarıdaki ayet-i kerimelerde “günahların örtülmesi”nden söz edilmektedir.

Günah bulunmayan yerde onu örtmek bahis konusu olamaz, hata ise günah statüsüne

girmez. Hâlbuki günahın örtülmesi cezaya konu teşkil eden bir davranış için

gündeme gelir. Bu ayetler Mu'tezile'nin vermek istediği manaya da alınamaz; çünkü

onların telakkisi problemin nirengi noktasını oluşturan kebire-sagire ayrımı

prototipine uymamaktadır. Şöyle ki küçük günah büyük günahlardan sakınan

kimseden -Mu'tezile anlayışına göre- bağışlanmış olarak vaki olur, hâlbuki yorumuna

çalıştığımız ayetlerde günahın oluşması, sonra da örtülmesi söz konusudur. Mu'tezile

ise bunu örtülmüş değil bağışlanmış statüsünde tutmaktadır; zira Mu'tezile'ce

“bağışlanmış” diye nitelenen günah ayette “örtülen” diye zikredilen günahtır.

Günahın örtülebilir statüsüne girmesi için varlığını bir sure sürdürmesi onun

“bağışlanmış” olma konumunu ortadan kaldırır. Örtülecek günah, onu işleyenin

güzel bir davranışta bulunması yoluyla silinen günahtır, Cenâb-ı Hakk'ın şu

beyanlarında dile getirildiği gibi: “... Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir”;

“... Size manevî bir kazanç yolunu göstereyim mi?”; “Eğer Allah yolundaki

harcamalarınızı açıktan yaparsanız...” yine Allah Teala’nın “... Samimi bir tövbe ile

Allah'a dönün”439 mealindeki ilâhî beyanı da aynı konuya delil teşkil eder. Bu mese-

lenin temel dayanağı da Cenâb-ı Hakk'ın “İyilikler kötülükleri giderir” mealindeki

beyanıdır.440

“Kim imanı kabul etmezse...”441 “Kim İslâm'dan başka bir din ararsa...” 442

“Sizden kim dininden dönerse...”443

İmam Matüridi’nin Ayetler hakkındaki yorumu:

İslâmiyet'i din olarak kabul etmeden belli bir ibadeti yerine getirmek isteyen

kimsenin bu ameli elbette kabule şayan değildir, şüphe yok ki her ibadet ancak İslâm

dinini benimsemekle kabule mazhar olur.444

Şaşılacak bir şeydir ki Mu'tezile mensupları büyük günah işleyenlere "ehli

salât ve ehli kıble" ismini nispet ederler. Sözü edilen zümreye bu adı izafe etmenin

sebebi ise imandır. Şüphe yok ki ehli salât, ehli kıble adının kalmasına rağmen 439 et-Tahrim, 66/ 8. 440 Topaloğlu, a.g.e. s. 437. 441 el-Maide, 5/ 5. 442 Al-i İmran, 3/ 85. 443 el-Bakara, 2/ 217. 444 Topaloğlu, a.g.e. s. 441.

Page 91: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

80

imanın yok olması mümkün değildir; evet bu isimler, sayesinde var oldukları esas

ortadan kalksın da kendileri mevcudiyetlerini sürdürsün! Bu olacak bir şey

değildir.445

“Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Rabbiniz

sizin kötülüklerinizi örter. Peygamber'i ve onunla birlikte iman edenleri

utandırmayacağı günde, Allah, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere kor”446

Bu ayet hakkındaki Ka’bi’nin yorumu:

Kâ'bî, içinde “Allah'ın, Peygamber'i ve onunla birlikte iman edenleri

utandırmayacağı gün” ifadesi geçen ayetle kebire işleyen hakkında istidlalde

bulunmak istemiştir: Böylesi şayet mümin sayılsaydı azaba maruz bırakılmaz ve

tehdit edilmeye lâyık görülmezdi.447

İmam Matüridi’nin ayet hakkındaki yorumu:

Sözü edilen ayet birkaç türlü yorumlanabilir. Birincisi kebire işleyeni

Resulullah’ın şefaatinden mahrum etmemesi, Cenâb-ı Hakk'ın şefaatini kabul etmesi

ve o sayede kendini kurtarmasıdır. İkincisi bu hususun, Cenâb-ı Hakk'ın müminlere

“Birbirinize yönelik haklarınızı bağışlayın, bu takdirde mazeretinizi kabul edip sizi

affetmek de benim işim” diyeceği gün gerçekleşeceğidir. Üçüncüsü büyük günah

işleyenleri kâfirler gibi utandırmayacağıdır, meselâ cehennemde ebedî kalış gibi; zira

kâfirlerin perişanlığı çeşit çeşittir. Azap onu hak edenlerin manevî düşüş derecelerine

ve çeşitli zamanlara göre değişiklik arz eder. “Utandırmayacağı”nın bir manası da

muhtemelen “rezil edip iç yüzünü herkese göstermeyecek” şeklindedir; bu, aynı

zamanda her bir mümin için söz konusudur.448

“Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde

Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları

Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile

ısrar etmezler.”449

Matüridi bu ayeti şöyle yorumluyor:

445 Topaloğlu, a.g.e. s. 441. 446 et-Tahrim, 66/ 8. 447 Topaloğlu, a.g.e. s. 460. 448 Topaloğlu, a.g.e. s. 422. 449 Al-i İmran,3/ 135.

Page 92: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

81

Bazı ayetlerde yer alan vaîd ifadelerinin, kötülükleri helâl telakki edenlere has

olması ihtimal dâhilindedir. Ayrıca va'd için tahsis söz konusu olacaksa vaîd için de

olması gerekir. Aslında vaîd kendi başına bir kavram durumundadır, bu sebeple de

tahsis edilmeye daha elverişlidir. Bir de vaîdin gerçekleşmesi için günahta ısrar etme

faktörü şart koşulmuştur, bu da bir nevi husus ifade ediş belirtisidir; oysaki bu,

va'dde yoktur. Bu yüzden de vaîdin kötülükleri helâl telakki edenlere hamledilmesi

gereklilik kazanmıştır.450

“Biz Allah’a… iman ettik deyiniz”451 “Peygamber… İman etti”452 “Size

selam verene ‘Sen mümin değilsin’ demeyin.”453

İmam Matüridi’nin ayetler hakkındaki yorumu:

Allah Teâlâ, kişiye işlediği günahı irtikâp etmeden önce iman vasfını nispet

etmiş, küfür vasfını da ondan nefyetmiştir. Verdiğimiz bu hükmün delili de şu

ayetlerdir: “Biz Allah'a... iman ettik deyiniz”, “Peygamber... İman etti.” Cenâb-ı Hak

bu ayetlerinde kişinin hangi şartlar çerçevesinde iman etmiş olacağını beyan etmiş ve

böylesine “Sen mümin değilsin” diyecek kimsenin bu davranışını şu ayetiyle

yasaklamıştır: “Size selâm verene 'Sen mümin değilsin’ demeyin. Resulullah da

Cebrail'in kendisine imanın neden ibaret olduğunu sorması münasebetiyle İlâhî

beyan paralelinde açıklama yapmış ve bu ilkeleri benimseyenlere mümin vasfını

vermiştir. Ayrıca Resul-i Ekrem'in “İnsanlara karşı savaşmaya memur edildim...”

şeklindeki beyanı da aynı mahiyettedir. İşte ayet ve hadislerde sözü edilen ilkelere

inanan kimse bu konumunda Kitap ve Sünnet'in beyanı, ümmetin ittifakı ve dil

mütehassıslarının şahadetiyle mümindir. Şeklinde yorumlamıştır.454

“Nimet olarak sizde bulunan her şey Allah'tandır”455

İmam Matüridi’nin bu ayet hakkındaki yorumu: Burada sözü edilen

nimetlerin Allah'ın kendisi olması söz konusu değildir. Şu da bir gerçektir ki sözü

edilen taat mahiyeti belirlenmiş bir ibadetin adı olup her türlü ibadet onun varlığı ile

makbul, yokluğu ile de reddedilmiş olur. İşte herkesin dinden saydığı taatların

450 Topaloğlu, a.g.e. s. 443. 451 el-Bakara, 2/ 136. 452 el-Bakara, 2/ 285. 453 en-Nisa, 4/ 94. 454 Topaloğlu, a.g.e. s. 444. 455 en-Nahl, 16 / 53.

Page 93: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

82

manası bundan ibarettir. Başka bir şeye “ondandır” diye nispet edilen her şeyin onun

ismini alması gerekli değildir.456

“Söyledikleri sözden dolayı Allah onları cennetlerle mükâfatlandırdı” 457

İmam Matüridi bu ayet-i kerimeyi şöyle yorumluyor: Bu tür ayetler çeşitli

tutum ve davranışların varacağı ve doğuracağı sonucu haber vermektedir; aslında her

müminin nihaî durumu bundan ibarettir. Naslarda yer alan vaad ve müjdenin, imanın

gerektirdiği bütün ahlâkî erdemleri ve imanın göstergesi sayılan davranışlarla birlikte

gerçekleştirenlere ait olmasıdır. Bütün Müslümanların kanaatine göre sadece söze

mukabil böyle bir mükâfatın verilmesi söz konusu değildir.458

“... Beşinci defa da yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lanetinin (koca olarak)

kendi üzerine olmasını dilemesidir...” 459

“Beşinci defa da eğer (kocası) doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının

kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır.”460

“Namuslu, kötülüklerden habersiz mümin kadınlara zina isnadında bulunanlar

dünya ve âhirette lanetlenmişlerdir ve onlar için büyük bir azap vardır”461

“Namuslu kadınlara zina isnadında bulunup bunu ispat edecek dört şahit

getiremeyenlere seksen sopa vurun ve artık onların şahitliğini hiçbir zaman kabul

etmeyin. Onlar fasıkların ta kendisidir.”462

“(Hz. Ayşe’ye yönelik) bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın müminlerin,

kendi vicdanlarında hüsnü zanda bulunup da ‘Bu apaçık bir iftiradır' demeleri

gerekmez miydi? İftiracıların bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi?

Mademki şahitler getiremediler öyleyse onlar Allah nezdinde yalancıların ta

kendisidir”463

İmam Matüridi, Ka’bi’nin kazf ayetiyle istidlalde bulunarak “Allah iffetli

kadına zina isnadında bulunanların -bu isnadı helal telakki etme ve benzeri herhangi

bir kayıt zikretmeden- lanetlenmiş olduklarını haber vermiştir, oysaki İlahi lanete

456 Topaloğlu, a.g.e. s. 447. 457 el-Maide, 5/ 85. 458 Topaloğlu, a.g.e. s. 448. 459 en-Nur, 24/ 7. 460 en-Nur, 24/ 9. 461 en-Nur, 24/ 23. 462 en-Nur, 24/ 4. 463 en-Nur, 24/12–13.

Page 94: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

83

uğrayan kişi mümin olamaz.”464 şeklindeki yorumuna karşı çıkarak kendisi bu

ayetleri şöyle yorumlamaktadır:

İlgili ayette yer alan husus, sözü edilen günahı işlemişse Allah'ın lanetine

uğrayacağı gerçeğinden ibarettir, ayette Allah'ın böylesini melun diye isimlendirdiği

zikredilmemektedir. Senin istidlalinde göze çarpan ilk sakatlık Kur'an'a iftira

etmendir. Bir de sen eşine zina isnadında bulunan kocaya İlâhî beyanın “Şayet

yalancılardan biri ise üzerine lanet gelecektir” demesiyle ne hakla laneti hemen

yapıştırdın da Kur'ân-ı Kerim söyleyip durduğu halde iman vasfını bir türlü

yakıştıramadın? Şu da var ki İlâhî beyan başkasına ve kendi eşine zina isnadına

yönelik iki lanetten birincisini kazf haddine çevirmiştir, ikincisi de aynı statü

içindedir (dolayısıyla buradaki günah küfürle değil, mümine verilen bir ceza ile

sonuçlanmıştır). Bir de belirtmek gerekir ki ilgili ayet münafıklar hakkında nazil

olmuştur. Zira “Onlar Allah katında yalancıların ta kendisidirler” buyrulmuştur.

Hâlbuki her iftiracı böyle değildir. Meselenin özü şudur ki Kâ'bî'ye ait bir iddiayı

pervasızca ileri suren, Allah'ın gazabını ve lanetini hafife alan kimseye ilâhî lanet

isabet eder. Aslında lâ'n “kovmak, uzaklaştırmak” demektir. Her günah işleyen kimse

ilâhî rahmetten kovulmuş değildir. İşlediği günahın cezasını çeken kimse için lanet

kavramı artık kullanılamaz. Ayrıca hakkında “Allah'ın lanetine uğrasın!” denilen

herkes de buna lâyık olmuş değildir. Sözü edilen kazf (ve liân) ayetindeki lanet ise

(caydırma amacına yönelik olup) fiilen gerçekleşme statüsünde değildir.465

“Allah'ın koyduğu cezayı uygularken onlara acıyacağınız tutmasın”466

“İçinizden fuhuş yapan her iki tarafa ceza verin. Eğer tövbe eder, uslanırlarsa

artık onları cezalandırmaktan vazgeçin. Allah tövbeleri kabul eden ve

esirgeyendir.”467

İmam Matüridi bu ayetin, büyük günah işleyenin iman vasfını koruduğunun

açık bir delili olduğunu beyan ettikten sonra ayeti şöyle yorumluyor:

Eğer kebire işleyenin imanı ortadan kalkmış olsa cezayı uygulayacak kimseye

acıma hissi gelmezdi; demek ki iman merhametidir ki cezayı infaz edecek kişiyi

sarar ve nerede ise onun uygulanmaması sonucuna götürür. İlâhî beyan bu konuya 464 Topaloğlu, a.g.e. s. 451. 465 Topaloğlu, a.g.e. s. 451. 466 en-Nur, 24/ 2. 467 en-Nisa, 4/ 16.

Page 95: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

84

dikkat çekmiştir. Bizim bu yorumumuzu zina fiilini işleyenin tövbesine dair ayet de

teyit etmektedir. Aslında şer’i cezayı infaz etmek İlâhî bir rahmettir; çünkü ceza

günahı örter ve sahibinden azabı kaldırır.468

“... Namazı zayi ettiler...”469

“... Eğer tövbe edip namaz kılarlarsa...” 470

Matüridi’nin bu ayetleri Yorumu: Allah Teala’nın bu beyanlarında zikrettiği

din kardeşliği ve serbest bırakılma hükümleri savaş sırasında müşriklerin fiiliyle

değil sadece namazı ve zekâtı kabul etmeleri yoluyla gerekli hale gelir. İşte önceki

ayette sözü edilen namazın zayi edilmesi de onu kılmayıp kazaya bırakmak değil

vücûbunu reddetmekle oluşur.471

“Kim bir mümini kasten öldürürse”472

“Ey iman edenler! Mallarınızı haksız yollarla aranızda paylaşıp yemeyin”473

“Yetimlerin mallarını haksızlık ederek yiyenler şüphe yok ki karınlarına

sadece ateş tıkamış olurlar. Zaten onlar alevli bir ateşe gireceklerdir.”474

Ka’bi yukarıdaki ayetlere istidlalde bulunarak İlahi sınırların aşılarak büyük

günah işleyenlerin cehennemde ebedi kalacaklarını iddia etmiştir. İmam Matüridi

buna itiraz ederek Ka’bi’ye cevap niteliğinde ayetleri şöyle yorumlamaktadır:

Şimdi kasten öldürme olayını üç açıdan değerlendirmek mümkündür.

Birincisi dininden dolayı öldürmeyi gerçekleştirmiş olmasıdır; bu, katletmede

işlenebilecek cinayetlerden biridir.

İkincisi ayette zikredilen sonuç ilke olarak katlin cezası olmasıdır; ancak

Allah'ın af lütfunda bulunması ve katile ait iyiliklerle denkleştirmesi de söz

konusudur.

Üçüncüsü ayetin kâfir katiller hakkında olmasıdır, nitekim ayetin sebeb-i

nüzulünde buna ışık tutan delil vardır. Bizim bu açıklamamızın kanıtı da Cenâb-ı

Hakk'ın “Ey iman edenler! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılınmıştır”

mealindeki beyanıdır. Müminlere kısasın farz kılınması kasten katl fiilini işlemeleri

468 Topaloğlu, a.g.e. s. 456. 469 Meryem, 19/ 59. 470 et-Tevbe, 9/ 5. ayrıca bk. et-Tevbe, 9/ 11. 471 Topaloğlu, a.g.e. s. 452. 472 en-Nisa ,4/ 93. 473 en-Nisa ,4/ 29. 474 en-Nisa, 4/ 10.

Page 96: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

85

halindedir. İlâhî beyan (“Ey müminler!” demek suretiyle) katl fiilini işleyenler için

iman vasfını sürdürmüştür. Allah Teâlâ beyanının devamında “Kimin cezası

(maktulün velisi olan) kardeşi tarafından bir miktar bağışlanırsa...” buyurmak

suretiyle katil için din kardeşliği kavramını da sürdürmüştür. Ve nihayet Allah “Bu,

Rabbinizden bir hafifletme ve bir rahmettir” buyurarak katili yüce ve aşkın zâtının

rahmetine ümit bağlamaya sevk etmiştir. Bütün bunlara rağmen katilin ebediyen

cehennemde kalması isabetli olmaktan uzaktır.475

Konuyla ilgili olarak Mu'tezile'nin görüşü ise kısasa tövbeden sonra

hükmetmek, böylece uhrevî cezayı ortadan kaldırmak ve ayeti -her ne kadar katile

iman nispet edilişini içeriyorsa da- katl fiiliyle imandan çıkma sonucuna

hamletmektir.476

Malların haksız yollarla yenmesine gelince; bu tür nasların hepsi tahsis

işlemine tâbi tutulmaktadır, zira tahsis dar bir sahayı içeren bir kavramdır, hâlbuki

burada amaçlanan o değildir. Yetimlere ait malların yenmesi meselesi de aynı

konumdadır. İkinci olarak malların haksız yere yenmesini konu edinen ayette

“düşmanlık ve zulüm” kavramları kullanılmıştır. Buradaki düşmanlık Allah'ın

koyduğu sınıra karşı, zulüm de malın sahibine yönelik olabilir; daha önce katil için

söylediklerimiz de bu ayette söz konusu olabilir.477

“O, rahmetini dilediğine has kılar. Allah, büyük lütuf sahibidir.”478

İmam Matüridi bu ayeti şöyle yorumluyor: Marifet iman demek değildir.

Gerçi marifet zaman zaman mecaz yoluyla iman diye isimlendirilmiştir, tıpkı imanın

Allah'ın lütuf ve rahmeti diye isimlendirilmesi gibi. Bunun sebebi de marifetin

tasdike çağrı yapmasıdır.479

“... Suda boğuldular, ardından da ateşe atıldılar.”480

Matüridi’nin ayet hakkındaki yorumu: Aslında şer’i cezayı infaz etmek İlâhî

bir rahmettir, çünkü ceza günahı örter ve sahibinden azabı kaldırır. Bunun yanında

küfrün sebep olduğu dünyevî cezalar sahibini arındırmaz, aksine onu ebediyet

azabına teslim eder. Cenâb-ı Hakk'ın “... Suda boğuldular, ardından da ateşe 475 Topaloğlu, a.g.e. s. 454. 476 Topaloğlu, a.g.e. s. 454. 477 Topaloğlu, a.g.e. , s. 454. 478 Al-i İmran, 3/74; ayrıca bk. en-Nisa, 4/ 83, el- Maide, 5/ 54, en-Nur, 24/ 21. 479 Topaloğlu, a.g.e. s. 454. 480 Nuh, 71/ 25.

Page 97: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

86

atıldılar” şeklindeki beyanında olduğu gibi. Dinin koyduğu hadler ve kısas cezaları,

günahların kefareti olarak kabul edilmiştir. Kanıtlanmış oluyor ki bunların kefaret

kılınması cezaları gerektiren günahları işleyen kimsede imanın hâlâ devam etmesi

sebebiyledir.481

“Münafıklar bunların arasında bocalayıp durmaktadır. Ne onlara bağlanırlar

ne bunlara.”482

İmam Matüridi bu ayeti, Allah Teâlâ kendilerinden söz edilebilecek üç

zümreyi beyan etmiştir: Kâfirler, müminler ve münafıklar. Bu sonuncular kâfirlerle

müminler arasında bocalayanlardır. Allah bunların müminlerden de kâfirlerden de

olmadıklarını haber vermiştir. Şimdi nassın haber verdiğinin dışında olmak üzere ara

zümreyi belirlemek isteyen ve Allah'ın ara zümre için esas aldığı nifak gerçeğini yok

sayarak kendi fikrini nassın alternatifi yapmayı hedefleyen kimse gruplandırma

işleminin statüsünü değiştirmiş, Kur'an'ın getirdiği tertibi bozmuş ve bu sebeple de

bütün İslâm müntesiplerinin gazabını üzerine çekmiş olur,” 483diye yorumlamaktadır.

“Onlara kum dikenden başka yemek yoktur.484 “O gün cehennemde kişinin

candan bir dostu ve irinden başka bir yiyeceği yoktur.”485

İmam Matüridi’nin ayetler hakkındaki yorumu:

Allah Teala büyük günah işleyenleri kâfirler gibi cezalandırmayacaktır.

Meselâ cehennemde ebedî kalış gibi; zira kâfirlerin perişanlığı çeşit çeşittir. Nitekim

Allah Teâlâ: “Onlara kuru dikenden başka yemek yoktur buyurmuştur. Yine Allah

bir yerde: “O gün cehennemde kişinin candan bir dostu ve irinden başka bir yiyeceği

yoktur” demiştir. Azap onu hak edenlerin manevî düşüş derecelerine ve çeşitli

zamanlara göre değişiklik arz eder. İşte yukarıdaki ayetler kâfirlerin cehennemdeki

ahvalini bize haber vermektedir.486

“Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip yaklaşır ve vasiyette bulunmak isterse

içinizden dürüst iki insan şahitlik etsin.”487

“Ey iman edenler.' Birbirinize borçlandığınız vakit”488

481 Topaloğlu, a.g.e. s. 456. 482 en-Nisa, 4/ 143. 483 Topaloğlu, a.g.e. s. 458. 484 el-Ğaşiye, 88/ 6. 485 el-Hakka, 69/ 35–36. 486 Topaloğlu, a.g.e. s. 461. 487 el-Maide, 5/ 106. 488 el-Bakara,2/ 282.

Page 98: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

87

“İçinizden dürüst iki kişiyi de şahit tutun”489

“Eğer yetimlerde akıl ve din açısından bir erginlik (rüşd) gözlemlerseniz

mallarını kendilerine verin.”490

İmam Matüridi bu ayetleri şu şekilde yorumlamaktadır:

Bu ayeti kerimeler “iman vasfının “adalet”491 niteliğinin yok olmasıyla

ortadan kalkmadığını kanıtlayan delillerdir. Eğer her mümin “adl” niteliğine sahip

bulunsaydı Cenâb-ı Hak “içinizden iki insan” derdi, çünkü ayetin başlangıcı

müminlere hitap tarzında idi. Demek ki mümin dürüst (adl) olabileceği gibi gayri adl

de olabilir. Yine Allah Teâlâ'nın “Ey iman edenler! Birbirinize borçlandığınız vakit”

diye başlayıp “rızâ göstereceğiniz şahitler” kısmına kadar' beyan buyurduğu

hususlar. Şayet her mümine (dürüst yani kebire işlememiş, dolayısıyla) rızâ

gösterilebilir olsaydı bu şartın koşulmasının bir yararı olmazdı. Yine Cenâb-ı Hakk'ın

“İçinizden dürüst iki kişiyi de şahit tutun…” mealindeki beyanı. Bu yolla da mü-

minin dürüst olması ve olmamasının imkân dâhilinde bulunduğu anlaşılmıştır. Yine

Allah'ın şu beyanı: “Eğer yetimlerde akıl ve din açısından bir erginlik (rüşd)

gözlemlerseniz mallarını kendilerine verin.” Buna göre bulûğ çağına eren insanların

içinde reşîd olanlar ve olmayanların bulunduğu anlaşılmaktadır. Eğer her mümin

dürüstlük (adl) vasfına sahip bulunsaydı ve dürüst olmayan herkes mümin vasfını

taşımıyor olsaydı, soruşturma sonucu fıskla vasıflandığı anlaşılan kişinin şahitliği

reddedilmez, hatta dürüstlüğü veya aksinin tespit edilebilmesi için hakkında

soruşturma yapılması da meşru sayılmazdı. Aksine, bulunduğu yerde şahidin mümin

olup olmadığı sorulur ve dava konusunda şahitlik görevini yerine getirebileceğine

bakılarak hüküm verilirdi. Sonuç olarak durumu sorulmadan, davranışları

incelenmeden her müminin şahitliğinin kabul edilmesi gerekirdi. Oysaki şahidin

halini araştırma ve salt beyanlarla yetinmeme noktasında ümmetin icmâı söz

konusudur, öyle ki bu beyanlar bir şeyin helâl veya haram oluşu, miras ve ibadetler

gibi imanın şart olduğu konularda pekâlâ yeterli görülebilmektedir. Evet, sözü edilen

icmâ imanın ve kişinin mümin olmasını sağlayıp mümine ait ahkâmı gerekli kılan

489 et-Talak, 65/ 2. 490 en-Nisa, 4/ 6. 491 Buradaki adalet erdemli ve dürüst yani kebire işlememiş olmak demektir.

Page 99: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

88

halin fısk ve isyan nevilerini ortadan kaldıran şeylerden ibaret olmadığını beyan eden

bir delil konumundadır.”492

“Allah'ı anmak ve O'ndan gelen Kur'an'dan etkilenmek suretiyle iman

edenlerin kalplerinin ürperme zamanı henüz gelmedi mi?”493

İmam Matüridi’nin ayet hakkındaki yorumu:

Sözü edilen ayet Allah'ı anmaktan doğan huşu hakkındadır. Zikr-i ilâhînin

etkisiyle kalbi ürpermeyen kişi ise yerilmiş bir fasıktır. İmanın huşu derecesi Cenâb-ı

Hakk'ın yücelik ve büyüklüğünün bilinmesiyle oluşur, bu derece müminden hiçbir

zaman ayrılmaz. Aradan uzun zamanın geçmesi kalplerin sertleşmesi ve yergiye

konu teşkil etmesine rağmen kişi yine mümin diye isimlendirilmiştir. Ayette bunun

uzun sürdüğünün ispatı da bulunmaktadır. Bu ise Mu'tezile'ye göre “kebire” diye

nitelendirilmesini gerektiren bir haldir; hâlbuki ilâhî beyan bu bilgiler için iman

vasfını sürdürmüştür. Bu durum karşısında Mu'tezile'nin telakkisi temelden yıkılmış

olur.494

“Allah'a ve peygamberlerine iman edenler, evet bunlar sözü özü doğru

olanlardır.”495

“Allah'a ve peygamberlerine iman eden ve onlardan hiçbirini diğerinden

ayırmayanlara gelince, (Allah onların mükâfatını verecektir)”496

“Kulun yaptığı iş iyilik olursa Allah onu katlar, kendinden de büyük mükâfat

verir.”497

İmam Matüridi, Ka’bi’nin “Karşılığında mükâfat vaad edilen kabul ve ikrarın

bulunmasına rağmen yine de İlahi uyarının gelmesi mümkündür.” sözünü

hatırlatarak “İşte mutlak manada müminin durumu da bunun gibidir” diye ifade edip

yukarıdaki ayetleri de delil getirerek şöyle yorumlamıştır: Kebire işleyen kimse için

pekâlâ “Allah'a ve peygamberlerine iman etmiş ve elçilerinden hiçbirini diğerinden

ayırmamıştır” denilebilir. Bununla birlikte bu durumda da korkutma ve azabı

hatırlatma ifadesi kullanılabilir. Yine Cenâb-ı Hak “Kulun yaptığı iş iyilik olursa

Allah onu katlar, kendinden de büyük mükâfat verir” buyurmuştur. Kebire sahibi de 492Topaloğlu, a.g.e. s. 461. 493 el-Hadid, 57/ 16. 494 Topaloğlu, a.g.e. s. 464. 495 el-Hadid, 57/ 19. 496 en-Nisa, 4/ 152. 497 en-Nisa, 4/ 40.

Page 100: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

89

mutlaka iyilik yapmıştır, başka bir deyişle onun güzel bir davranışı iyilik (hasene)

ismini almaya hak kazanmıştır.498

“Bu muttakilere göre bir iştir”499

“Bu muhsinlere göre bir iştir”500

Kâ'bî, iman vasfına bağlı olarak gerçekleşen hukukî vecibeleri ve o sayede

helâl kılınan şeyleri ileri surerek, bu çerçeveye kebâir sahipleri de girer fakat kebâir

işleyenlerin bu çerçeve içinde mütalaa edilmesinin mümin vasfını taşıdığından değil,

icmâa dayandığından diyerek yukarıdaki ayet-i kerimeleri delil getirmiştir.501

İmam Matüridi ise Ka’bi’ye cevap vererek ayetleri şöyle yorumlamıştır:

Cenâb-ı Hakk’ın “filân zümreye göre bir davranıştır” yolundaki beyanına

gelince, sözü edilen beyanlar “Bu konuda takva derecesini arzu eden kimseye göre

bir davranıştır” manasına gelmektedir ve bu ayetlerde görev yükleme yoktur. Şunu

da söylemek mümkündür ki söz konusu ayetlerde umumi hitap çerçevesinde takva

kavramına özellik kazandırma amacı da bulunabilir. Daha önce sözünü ettiğimiz,

Allah'a ve peygamberlerine inanmayı konu edinen ayetlerde ise Cenâb-ı Hak, takva

(ve ihsan) faktörüne -sayesinde hitabın vaki olduğu tipin vasfını zikretmeden- umumi

hitap çerçevesinde yer verir, ne ıtlak ne de tahsis bahis konusu olmaksızın.502

“Fakat gerçek şu ki kendi veballerini ve onunla birlikte nice veballeri

taşıyacaklardır.”503

“Ey Rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar!”504

Matüridi bu ayetleri şöyle yorumluyor: “Yüce övgüye lâyık bulunan Allah,

küfre saplanan ve başkalarını haktan saptıran kimselere tertip edilen cezanın, küfürde

kalmakla birlikte başkalarını saptırmayanın cezasından bir kat daha fazla olduğunu

haber vermiştir. Eğer saptırma eyleminde bulunmayan kâfire, saptırma eylemine

benzer bir ceza uygulanacak olursa her bir kâfirin cezasının katlı olması gerekirdi;

çünkü küfürle birlikte kebâir işlemeyen bir kâfir yoktur. Hâlbuki Allah şu

beyanından anlaşılacağı üzere iki kat cezayı saptıranlara tahsis etmiştir: “Fakat

498 Topaloğlu, a.g.e. s. 466. 499 el-Bakara, 2/ 180. 500 el-Bakara, 2/ 236. 501 Topaloğlu, a.g.e. s. 467. 502 Topaloğlu, a.g.e. s. 467. 503 el-Ankebut, 29/ 13. 504 el-A’raf, 8/ 38; ayrıca bk. en-Nahl, 16/ 25; el-Azhab, 33/ 67.

Page 101: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

90

gerçek şu ki kendi veballerini ve onunla birlikte nice veballeri taşıyacaklardır” bir de

kötülere tâbi olanların âhirette vuku bulacak şu talepleri: “Ey Rabbimiz! Bizi işte

bunlar saptırdılar!” Cenâb-ı Hak da her birine bir kat daha azap tertip edeceğini

beyan etmiştir. Buna göre sözü edilen farklı cezanın kebîreye mahsus olması

imkânsız hale gelmiştir; şayet böyle bir ceza küfür halinde de mevcut olsaydı İslâm

halindeki benzerinden kat kat fazla olması gerekirdi. Görmez misin ki kâfir küçük

büyük bütün günahlardan ötürü cezalandırıldığı halde İslâm dinine bağlanan kişinin

durumu böyle değildir.”505

“Kendinizi temize çıkarmayın”506

İmam Matüridi bu ayeti ‘Mu’tezile ve İmanla Vasıflanma Olayı’ başlıklı

Mu’tezile mensuplarını eleştirisinde kullanmıştır. Matüridi’nin eleştirisi ve ayeti

yorumu: Sizce endişe taşımakla birlikte iman vasfını nispet etmek caiz olduğuna göre

-oysaki Allah müminler için korkunun söz konusu olmadığını haber vermiştir-

kendinizi müminler diye isimlendirmenizden neden endişe etmediniz? Muhtemelen

büyük günah statüsünde bulunan yalan iman vasfını sizden kaldırır, bu durumda

kendinizi mümin diye nitelemeniz kibrinizin eseri olur, hâlbuki siz Cenâb-ı Hakk'ın

“Kendinizi temize çıkarmayın” mealindeki beyanıyla şahıslarınızı tezkiye etmekten

sakındırılmış bulunmaktasınız.507

“İtaatkârlar muhakkak cennettedir”508

“Ruhumuzu iyilerle beraber al!”509

Matüridi’nin yorumu:

İmam Matüridi yine Mu’tezile’yi eleştirisinde onlara hitaben: “Bir” ve

“takva” kavramlarının sizde bulunduğunu iddia ediyor musunuz etmiyor musunuz?

Eğer Mu'tezile mensupları bunların kendilerinde bulunduğunu kabul ediyorsa,

onların muttaki ve itaatkâr (ebrâr) kimselerin bile İlâhî gazabı celbettikleri ve

cehennemde ebedî kalacakları yolunda endişe taşımaları gerekir. Bu durumda

cehennem fasıkların değil, muttaki ve itaatkârların yeri olur, hâlbuki Allah Teâlâ

“İtaatkârlar muhakkak cennettedir” buyurmuştur. Ayrıca Cenâb-ı Hakk'ın

505 Topaloğlu, a.g.e. s. 470. 506 en-Necm, 53/ 32. 507 Topaloğlu, a.g.e. s. 473. 508 el- İnfitar, 82/ 13. 509 Al-i İmran, 3/ 193.

Page 102: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

91

“Ruhumuzu iyilerle beraber al!” şeklindeki beyanında yer alan dua isabetsiz bir

konuma düşer. Şayet Mu'tezile mensupları kendilerini itaatkâr ve muttaki olmakla

vasıflandırmaktan imtina ederlerse aynı şey iman konusunda da kendileri için

kaçınılmaz hale gelir, çünkü iman da tıpkı birr ve takva gibi kişinin İlâhî gazaptan

kurtulmasına vesile olan bir kavramdan ibarettir.510

“Onlar hayır işlerine koşarlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı. Onlar

bize derin bir saygı içindeydiler”511

İmam Matüridi Mu’tezile’nin “Bizim telakkimize göre küçük ve büyük gü-

nahları birbirinden ayıran sınır açık değildir, bunun sebebi de kişinin daima Allah'ın

azabından korkan fakat rahmetini de uman bir çizgide seyretmesi ve azaptan emin

olmamakla birlikte rahmetten de ümit kesmemesidir.”512 Görüşünü eleştirerek

yukarıdaki ayete işaret etmiş ve ayeti şöyle yorumlamıştır:

Peygamber ve elçilerin umarak ve korkarak, endişe taşıyarak ve ümit

bağlayarak Allah'a dua ettikleri sübut bulmuştur, Mu'tezile mensupları ise

peygamberlerin kebire işleme sınavına tâbi tutulmadıklarını kabul ederler. Buna göre

onların taşıdığı korku işlenebilecek bir günahtan ötürü değildi. Peki, neden bu durum

şu gerçeği anlamanız için yeterli bir delil teşkil etmemiştir ki küçük günahla büyük

günah arasındaki sınırın beyan edilmemesinin hedeflediği amaç, korku ve ümit

duygularının oluşturulması değil, Cenâb-ı Hakk'ın, dilediği kimseyi küçük günahları

sebebiyle de cezalandırabileceği hususudur.

“Müminler Allah'a ve Resulü'ne iman eden, sonra da şüpheye düşmeyen...

Kimselerdir”513

Matüridi, yukarıda işaret ettiğimiz Mu’tezile’nin görüşünü eleştirisine devam

ederek söz konusu ayeti delil getiriyor ve şöyle yorumluyor:

“Allah Teâlâ “Müminler Allah'a ve Resulü'ne iman eden, sonra da şüpheye

düşmeyen... kimselerdir” buyurmuştur. Size göre mümin Allah'ın azabından

korkmaz, rahmetini de ummaz. Çünkü kişi mümin ise İlâhî rahmete hak kazanmıştır,

mümin iken Allah'ın onu azaba tâbi tutması mümkün değildir; iman, kendisine sahip

bulunan kimseleri bu sonuca sevk etmiştir. Peki, size göre gerçekte müminde 510 Topaloğlu, a.g.e. s. 474. 511 el- Enbiya, 21/ 90. 512 Topaloğlu, a.g.e. s. 474. 513 el-Hucurat, 95/ 15.

Page 103: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

92

bulunmayan korku faktörünü ne hakla müminlere nispet ettiniz ve ne hakla imanda

kuşku duymaları yüzünden iman vasfını kendilerinden kaldırdınız? Hâlbuki söz

konusu kuşku korku duymasından kaynaklanmaktadır. Sizin bu tutumunuz apaçık bir

çelişkiyi aksettirmektedir.”514

2.3. BÜYÜK GÜNAH VE ŞEFAAT

Şefaat birinin bağışlanmasına delalet etme,515 yardımcı olma ve aracılık

yapma gibi manalara gelir. Istılahta, ahirette günahkâr mü’minlerin affedilmesi,

günahı olmayanların daha yüksek derecelere erişmeleri için peygamberlerin, Allah’a

yalvarmaları, dua etmeleri ve günahlarının bağışlanmasını istemeleri demektir.516

Ehlisünnet kelamcılarına göre, büyük günah sahiplerine Hz. Peygamber’in

(a.s.) şefaati haktır. O, ümmetinden günah işleyenlere şefaat edecektir.517

Havaric ve Mu’tezile’ye göre amel imanın bir parçası olduğu için amelde

kusuru bulunan kimse (mürtekib-i kebire gibi) imandan çıkmış olur. Böylesi tövbe

etmeden (tövbesi kabul olunmadan) öldüğü takdirde kâfir muamelesi görür. Özellikle

Mu’tezile’ye göre büyük günah işlemeyen kimsenin küçük günahları prensip olarak

affedilir. Şu halde sözü edilen mezheplerce şefaatin “günahların affedilmesi”

biçiminde bir muhtevası bulunmamaktadır. Bunun yanında iman ve ameli sayesinde

ahirette kurtuluşa erişen kimsenin oradaki derecelerinin yükselmesi anlamında şefaat

vardır.518

İmam Matüridi büyük günah ve şefaat konusunu Kitabü’t-Tevhid’inde

işlerken önce bazı İslam düşünürlerinin: “Kebire şefaat edilebilecek günahlardan

olsaydı, sayesinde şefaate hak kazanacak bir fiil işlemeye yemin eden kimseye kebire

işlemesinin tavsiye edilmesi mümkün olurdu.”519 sözlerini eleştirerek başlamaktadır.

Biz de bu çalışmamızda konu içerisinde kullanılan itikadî ayetlerin müellif tarafından

nasıl yorumlandığına geçmeden önce Matüridi’nin eleştirilerini ve konuyu yorumunu

kısaca ele alacağız.

514 Topaloğlu, a.g.e. s. 474. 515 A. J. Wensınck, “Şefaat” mad. M. E. B. İslam Ansiklopedisi, s. 382. 516 Karaman, Fikret, “Şefaat” mad. Dini Kavramlar Sözlüğü, s. 614. 517 Esen Muammer, Sistematik Kelam, s. 31. 518 El- Ûşi Sirâceddin Ali b. Osman, Emâli Şerhi, Bekir Topaloğlu, s. 142. 519 Topaloğlu, a.g.e. s. 474.

Page 104: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

93

Matüridi bazı İslam düşünürlerinin yukarıdaki yorumlarını kastederek şöyle

yorum yapmaktadır: “Bunun isabetsiz bir düşünce olduğunu belirtmeliyiz; çünkü

şefaate konu teşkil edecek davranış (günah), sayesinde şefaate hak kazanılacak

davranışın aynısı değildir. Aksine kişi iyilikleri vesilesiyle şefaate hak kazanır, İlâhî

buyrukları ihmali sebebiyle kaybettiği manevî değerinin yeniden oluşmasını sağlayan

iyilikleri. Sözü edildiği şekilde yemin edenin konumu, kendisine “Asi ol!” değil,

“İşlediğin günahlarda şefaate mazhar olabilmen için itaatkâr ol!” denilmesidir.

Bunun gibi “Bağışlanmaya hak kazanacağım bir fiil işleyeceğim” diye yemin eden

kimseye “Şu halde küçük günahlar işle!” şeklinde tavsiyede bulunulmaz,

aksine bağışlanabilmesi için büyük günahlardan sakınması ve tövbe etmesi istenir;

işte şefaat konusu da bunun gibidir.”520

İslam düşünce sisteminde üzerinde çokça tartışılan ve hakkında çeşitli akli ve

nakli deliller ileri sürülen konulardan biri de şefaat kavramı ve içeriğidir. Bu konuda

Kur’ân’ın birçok ayeti ve Resûlullah'ın nakledilen hadisleri vardır. Kabul edilen

görüşe ve intikal eden bilgilere göre şefaat İlâhî gazap ve cezaya sebep teşkil eden

küçük günahlar (zellât) için söz konusudur. Bu tür günahları işleyen kimse iyilerin ve

Hakk’ın rızasına mazhar olanların şefaatiyle bağışlanır. Büyük günah işleyenlerin

cehennemde ilelebet kalacaklarını iddia edenlerin görüşüne göre mü’min işlediği

küçük günahlar sebebiyle herhangi bir azap çekmeyecek, kâfire ise şefaat söz konusu

olmayacak. Bunların bu telakkilerine göre Kur’an’la hadislerin İlâhî lütuf

çerçevesinde beyan ettiği birçok bağışlama müjdesi ortadan kalkmakta, ilim ehlinin

Allah'a ve rahmetine yönelik fıtrî ümitleri suya düşmekte, ayrıca Peygamber'in

şefaatine ümit bağlamış Müslümanların duası geçersiz hale gelmektedir.521

“Mu'tezile mensupları “Küçük günah işleyen kimse, ısrar ettiği takdirde

büyük günah işleyenin konumuna girer”522 demiştir.

Oysaki küçük günah denebilecek bir fiilde ısrar etmek o fiili hiç terk

etmemek anlamına gelmez, zira devamlı işlenebilecek bir fiil demek failinin ondan

hiç ayrılmaması demektir. Şu halde günahta ısrar etmek, tövbe etmemek ve

pişmanlık duymamak demektir. Kaldı ki ister şirk gibi en büyük günah olsun ister

520Topaloğlu, a.g.e. s. 475. 521Topaloğlu, a.g.e. s. 475. 522 Topaloğlu, a.g.e. s. 479.

Page 105: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

94

başka çeşit bir günah olsun pişmanlık duyup samimi bir kalple tövbe edildikten sonra

failin bağışlanması söz konusu olabilir. Netice olarak Mu'tezile'nin iddiasına göre

Nisa suresindeki 48. âyetin şirk ile onun aşağısında kalan günahları, yine aynı

sûrenin 31. âyetinin büyük günahlarla diğerlerini ayırma konumları ortadan kalkar ve

söz “Tövbe edilmeyen her günah ebediyen cehennemde kalma sonucunu doğurur”

şeklindeki bir hükme bağlanır, bunun isabetsizliği ise konuya vâkıf olan herkes için

apaçıktır.523

Şimdi konu içerisinde geçen itikadî ayetlerin yorumuna bakalım.

“Arşı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunan melekler... Bu en büyük

kurtuluştur”524

“(Melekler) Allah'ın razı olduklarından başkasına şefaat etmezler.”525

İmam Matüridi şefaat hakkındaki bazı âlimlerin görüşünü naklederken bu

görüş içerisinde kullanılan yukarıdaki ayet-i kerimelere de değinerek şöyle

demektedir:

“Bazıları şöyle demiştir: Şefaat iki şekilde olur: Birincisi, birinin konum ve

derecesini başkasının yanında tasvir etme amacıyla iyiliklerini dile getirmek, ikincisi

de onun için dua etmektir. Birinci şekil şefaate zemin hazırlayan bir statü

taşımaktadır. İkincisi ise Cenâb-ı Hakk'ın şu beyanlarında nitelendirilen kimseler

hakkındadır: “Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler),

Rablerini hamd ile tespih ederler, O'na iman ederler. Müminlerin de bağışlanmasını

isterler: Ey Rabbimiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tevbe

eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru! (derler).

Rabbimiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da

kendilerine vaat ettiğin Adn cennetlerine koy. Şüphesiz aziz ve hakîm olan sensin!

Bir de onları, her türlü kötülüklerden koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan

muhakkak ki onu rahmetine mazhar etmiş olursun. Bu en büyük kurtuluştur.”526 Bir

de şu sözü: “(Melekler) Allah'ın razı olduklanndan başkasına şefaat etmezler.” Bu

ayet-i kerimedeki ifade şekli söz konusu edilen şefaatin her iki şekline de delâlet

etmektedir. Zira Yaratıcının rızasına nail olan O’nun katında derece ve değer 523Topaloğlu, a.g.e. s. 479. 524 el-Mü’min, 40/ 7–9. 525 el-Enbiya, 21/ 28. 526 el-Mü’min, 40/ 7–9.

Page 106: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

95

sahibidir demektir, aynı kişi meleklerin şefaatinden söz eden ayetin de kapsamı

içindedir.527

“Allah'ın peygamberleri toplayıp da 'Size ne cevap verildi?' dediği gün,

'Bizim hiçbir bilgimiz yok' derler.”528

“Şahsen onlara sadece bana emrettiğini söyledim…”529

İmam Matüridi bazı âlimlerin “şefaat iki şekilde olur: Birinin konum ve

derecesini başkasının yanında tasvir etme amacıyla iyiliklerini dile getirmek…”

ifadelerine karşı çıkarak bu görüşün tutarsızlığını yukarıdaki ayetlerin delaletiyle

ortaya koymakta ve şöyle demektedir:

“Buradaki yorum gerçeği bilmeyen biri hakkında şekillendirilmiştir. Yüce

övgüye sahip bulunan Allah ise işin iç yüzünü hakkıyla bilendir. O'ndan başkası

kendisinden gerçeklerin gizli kaldığı kimse durumundadır. Şu İlâhî beyanda olduğu

gibi: “Allah'ın peygamberleri toplayıp da 'Size ne cevap verildi?' dediği gün, 'Bizim

hiçbir bilgimiz yok' derler.” İsa da şöyle demiştir: “Şahsen onlara sadece bana

emrettiğini söyledim.” Görüldüğü üzere sözü edilen konularla ilgili ilim sadece Allah

nezdinde olmuş, peygamberler ise bu hususu bilmekten teberrî etmiş ve bu tür

bilginin Allah'a mahsus olduğunu dile getirmiştir.”530

“Allah'tan başka biri tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık

bulurlardı.”531 “Ona önünden de ardından da tutarsızlık gelmez.”532 “Şüphe yok ki

Kur'an'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız”533

İmam Matüridi’nin yukarıdaki ayet-i kerimeleri yorumu şöyledir: “Hüküm

verirken nassın umumundan çıkarılabilecek sonucu peşinen kabul etmeye gelince

önce şunu söylemek gerekir: Konuyla ilgilenen kişi pekâlâ bilmektedir ki bu tutum

hikmet açısından isabetli veya siyaset-i şer'iyye bakımından gerekli olsaydı ilhad ehli

Kur'an'a dil uzatmanın en açık delilini ve Kur'an'ın Allah nezdinden indirilmediği

iddiasının en kolay yolunu bulurdu; çünkü Allah Kur'an'ı bu önemli özellikle

niteleyerek “Allah'tan başka biri tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık

527 Topaloğlu, a.g.e. s. 476. 528 el-Maide, 5/ 109. 529 el-Maide, 5/ 116–117. 530 Topaloğlu, a.g.e. s. 476. 531 en-Nisa, 4/ 82. 532 Fussilet, 41/ 42. 533 el-Hicr, 15/ 9.

Page 107: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

96

bulurlardı” buyurmuş, yine Allah, “Ona önünden de ardından da tutarsızlık gelmez”

ve “Şüphe yok ki Kur'an'ı biz indirdik, elbette onu yine biz koruyacağız” demiştir.

Bir de kişi Kur'an'da bulunan hükümlerin çoğunun zahirî sonuçlarının dışında

yorumlandığını, ayrıca umum ve husus açısından lafzın tabii mecrasından başka yöne

hamledildiğini de görmektedir. İşte nassın umumundan çıkarılabilecek sonucu

peşinen benimsemek, yapılan bu açıklama çerçevesinde onu hikmet yolunun dışına

çevirmek ve siyaset-i şer'iyyenin gereğini ihlâl etmektir. Allah, hüccetine bu niteliğin

gelmesinden veya delilini bu çelişkinin çürütmesinden münezzehtir.”534

“İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedir.”535

“Doğrusu günahkârların yazısı muhakkak siccîndedir”536

“Mümin kimse fasık gibi olur mu? Bunlar elbette eşit olamazlar”537

“İman ettikten, Resul'ün hak olduğuna şahit olduktan ve kendilerine apaçık

deliller geldikten sonra inkârcılığa sapan bir topluluğa Allah nasıl hidayet verir?

Allah zalimler grubunu doğru yola iletmez.”538

“(Mücrimler) şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik.”539

“Âhireti inkâr edenler de onlardır”540

“Kim tekrar faize dönerse,işte böyleleri cehennemliktir ve orada devamlı

kalıcıdır.”541

“Men edildikleri halde faiz almaları ve haksız yollarla insanların mallarını

yemeleri yüzünden… İçlerinden inkâra sapanlara acı bir azap hazırladık.”542

“Allah'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler

idiniz...”543

“İnsanların bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemde.” 544

İmam Matüridi yukarıdaki ayetleri şöyle yorumlamaktadır: Şunu

söyleyebiliriz ki her türlü övgüye lâyık olan Cenab-ı Hakk İlahi kelamında ceza ve

534 Topaloğlu, a.g.e. s. 482. 535 el-İnfitar, 82/ 13–14. 536 el-Mutaffıfın, 83/ 7. 537 es-Secde, 32/ 86. 538 Al-i İmran, 3/ 86. 539 el-Müddessir, 74/ 43–47. 540 Fussilet, 41/ 7. 541 el-Bakara, 2/ 275. 542 en-Nisa, 4/ 161. 543 Al-i İmran, 3/ 103. 544 eş-Şura, 42/ 7.

Page 108: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

97

mükâfata ait vasıflara yer vermesine paralel olarak mutlak ifadenin kendi

konumundan çıkarılmasını gerektirecek kriterleri beyan etmiş ve şöyle buyurmuştur:

“İyiler muhakkak cennette, kötüler de cehennemdedir.” Sonra iyiler ile kötülerin

vasıflarını şöyle açıklamıştır: “Doğrusu günahkârların yazısı muhakkak

siccîndedir”… Allah Teala bu ayetlerde İlâhî tehdidin hedef aldığı tüccarı ve ticareti

esnasında söylediği yalanı ifade etmiş, günahkârın karşıtı olan itaatkârı ise başka

birçok ayette açıkladığı için burada söz konusu etmemiştir. Allah “Mümin kimse

fasık gibi olur mu? Bunlar elbette eşit olamazlar” buyurmuş ve başka ayetlerde

müminden ne kastedildiğini ve kendisi için nasıl bir sonuç hazırlandığını, fasıktan da

ne kastedildiğini ve onu nasıl bir akıbetin beklediğini beyan etmiş, ayrıca fasıkın

âhiret gününe inanmadığını da haber vermiştir: “İman ettikten, Resul'ün hak

olduğuna şahit olduktan ve kendilerine apaçık deliller geldikten sonra inkârcılığa

sapan bir topluluğa Allah nasıl hidayet verir? Allah zalimler grubunu doğru yola

iletmez.” Yine şöyle buyurmuştur: “(Mücrimler) şöyle cevap verirler: Biz namaz

kılanlardan değildik.” Cenâb-ı Hak zekâtını ödemeyenler hakkında “Âhireti inkâr

edenler de onlardır” buyurmuştur. Ribâ hakkında da Kur'an'da zikredilen şu be-

yanları vardır: “Kim tekrar faize dönerse...” ayrıca “Men edildikleri halde faiz

almaları...” Çünkü onlar “Alım satım da ribâ gibidir” demek suretiyle ribâyı helâl

telakki etmişlerdir. Yine yetimlerin malları hakkında varit olan İlâhî tehdit de aynı

konumdadır, zira Araplar henüz savaşma çağına gelmemiş yetim gençlere mallarını

vermiyor ve kendilerine ganimetten pay ayırmıyorlardı. Katil olayı da bunun gibiydi.

Cahiliye Arapları haksızlık ve taşkınlık statüsünde ayrıca helâl kabul ederek adam

öldürüyordu; nitekim Kur'an'da Cenâb-ı Hak şöyle buyurmuştur: “Allah'ın size olan

nimetini hatırlayın. Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz...” 545

Matüridi’ye göre birçok ayette ifade edilen İlâhî tehdidin ve bu tehdidin

içeriğindeki iman vasfının izale edilmesinin nedeni, yukarıda ifade edildiği gibi

cahiliye Araplarının Allah’ın haram kıldığı birçok fiiliyatı helal kabul eden

işlemelerinden dolayıdır. Ahirette vuku bulacak gruplandırma da bu esasa dayanır:

“İnsanların bir bölümü cennette, bir bölümü de çılgın alevli cehennemde” kitabı

sağından verilen, solundan verilen, mümin ve kâfir diye. Yine “Kâfirler için ha-

545 Topaloğlu, a.g.e. s. 483.

Page 109: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

98

zırlanmış bulunan ateşten sakının” mealindeki ayet de aynı konumdadır. İlâhî vaîd

burada zikredilen gruplar için söz konusu olmuş ve doruk noktasında çirkin olan

kâfir ve benzeri vasıflar bunların ayrılmaz özelliği olmuştur.546

“Matüridi şefaati, Kur’an’ı Kerim’deki kullanımını da dikkate alarak şöyle

tanımlamaktadır: Ceza ya da nefreti gerektiren bir fiil işleyen kişinin Allah’ın

kendilerinden razı olduğu iyi kimseler aracılığı ile affedilmesidir.”547

“Matüridi’ye göre şefaat günahkârlar içindir. Çünkü günahsız bir kimsenin

affa, dolayısıyla aracıya ihtiyacı yoktur. Matüridi, şefaati Allah’ın iznine bağlı olarak

peygamberler için caiz görür, bunu reddetmek için ayetleri gereksiz şekilde te’vil

etmenin manasız olduğunu söyler. Mu’tezile’nin delili olarak ayetlerin aslında

onların nakzettiğini ifade eder.”548

Sonuç olarak Matüridi, şefaatin günahkârlar için olması gerektiğini, günahı

olmayan bir kimsenin esasen buna ihtiyacı bulunmadığını söylemekte ve ayette de

geçtiği gibi, “Allah, tövbe ve istiğfar edenleri affedeceğini bildirdiğine göre, niçin

Peygamber’in şefaati üzerine onları affetmesi mümkün olmasın” demektedir. Buna

göre büyük günah işleyenler, Müslüman olup, imandan çıkmış değillerdir. Allah’ın

varlığına ve birliğine inandıklarına ve bütün iman esaslarını kabul ve tasdik

ettiklerine göre elbette ahirette Hz. Peygamber’in şefaatine nail olacaklardır. Bunun

aksini ileri sürmek; gerçeği inkâr etmek ve Allah’ın lütuf ve ihsanından yüz

çevirmektir. “Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez” anlamındaki ayet ise,

kâfirler için olup bunun günahkâr olan mü’minlerle bir ilgisi yoktur.

Matüridi’nin, büyük günah ve şefaat ile ilgili Kitabü’t-Tevhid’inde farklı

görüşlere getirdiği eleştirilerini ve konuyla alakalı olarak delil getirilen ayetlerin

yorumlarını aktardıktan sonra şimdide müellifin kaza ve kader konularını ve bu

bağlamda kullandığı ayetleri nasıl yorumladığına bakacağız.

Kitabü’t-Tevhid’deki kaza ve kader ile ilgili konulara geçmeden önce bazı

kelam ekollerinin kaza ve kader kavramları üzerine yapmış oldukları tanımlara bir

bakalım;

546 Topaloğlu, a.g.e. s. 484. 547Topaloğlu, a.g.e. s. 475; ayrıca bkz. , Can Mustafa, Matüridi’de Nübüvvet Anlayışı, M.Ü. Sos. Bil.

Enst. İst. 1997. s. 114. (Doktora Tezi, Basılmamış) 548Topaloğlu, a.g.e. s. 481; ayrıca bkz. , Işık Kemal, Matüridi’nin Kelam Sisteminde İman Allah ve

Peygamberlik Anlayışı, Fütüvvet yayınları. Ank. 1980. s. 131.

Page 110: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

99

Kaza; yaratma, yazma, farz kılma, hüküm verme, bir şeyin oluşundan haber

verme anlamındadır. 549

Eş’ari’ye göre kaza, Allah’ın ezeli kararı ve hükmü oluyor. O’nun yüce

iradesine göre bütün varlıkları kuşatıyor. Allah’ın ilminde varlıkların durumları

biliniyor. Bu ezeli hüküm, yani kaza, varlığın akışı içinde gerçekleşir. Buna da kader

denir. 550

Kader ise, her şeye ait özel karardır, hükümdür. Varlıkların birer birer

yokluktan varlığa gelmeleridir. Bu da ilm-i İlahi’nin zaman içinde onların her birinin

ölçü ve sınırını tespit ederek onları teferruatıyla ortaya koymasıdır. 551

Matüridi ve ona mensup olanlar, kaza ve kader kelimelerine Eş’ari ve

mensuplarının verdiği manaların tersini veriyorlar.552

Kaza, sözlükte “Hükmetmek; muhkem ve sağlam yapmak; emretmek ve

yerine getirmek” gibi manalara gelir. Terim olarak ise, varlıkların Allah tarafından

hikmet ve kemalle meydana getirilişidir.553

Kader, “gücü yetmek; planlamak, ölçü ile yapmak, rızkını daraltmak” gibi

anlamlara gelir. Terim olarak, Allah’ın ezeli olarak yaratıkların zararlı, çirkin, iyi ve

güzel niteliklerini bildiği ve tespit ettiği ezeli takdir, hüküm ve tehdittir.554

Mu’tezile’ye göre kaza; haber verme, bildirme; kader, beyan anlamlarına

gelir. Fakat kaza ve kader hiçbir zaman yaratma anlamına gelmez. Bu takdirde

insanın kusur ve arzularına göre meydana gelen fiillerinin ve onların sorumluluğunun

Allah’a isnat edilmesi gerekir ki, bu kabul edilemez. Mu’tezile Allah’ın kaderini

inkâr ediyor, ayrıca insanda kudret olduğunu ileri sürüp yaptıklarının faili ve

sorumlusu olduğunu söylüyor.555

Mezheplerin kaza ve kader kavramlarına yaklaşım ve tanımlarına bakınca bu

kavramların anlamları üzerinde bir mutabakatın olduğunu söylemek mümkün

değildir. Dolayısıyla her mezhep kendi inanç ve görüşü doğrultusunda bir tanım

yapmaktadır.

549 El-İsfahani, a.g. e. s, 251; Gölcük Şerafettin, Toprak Süleyman, Kelam, Selçuk Üniversitesi

yayınları, Konya 1988, s. 236; Özdemir, Metin, İslam Kelamında Kötülük Problemi (Doktora tezi) Ankara 1998, s. 152.

550 El-İsfahani, a.g.e. s,282; Gölcük, Toprak, a.g.e. s. 238. 551 Gölcük, Toprak, a.g.e. s. 238. 552 Gölcük, Toprak, a.g.e. s. 238. 553 Gölcük, Toprak, a.g.e. s. 238. 554 Gölcük, Toprak, a.g.e. s. 238. 555 Gölcük, Toprak, a.g.e. , s. 239.

Page 111: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

100

2.4. KULLARIN FİİLLERİ VE FAİLLERİNİN BELİRLENMESİ

Fikri sahada, İslam coğrafyası içerisinde tartışılan hatta Temel İslam Bilimleri

içerisinde çok büyük öneme sahip Kelam ilminin doğuşuna556 kaynaklık ettiği kabul

edilen ilk ciddi tartışmaların Allah’ın adaleti ve bu İlahi adalet karşısında insanın

sorumluluğu bu sorumluluk içerisinde de onun irade ve kudret problemidir.

Problemin ortaya çıkış sebeplerine baktığınızda bu sebeplerin hem dini hem

de beşeri yönlerinin olduğunu görüyoruz. Dini sebepten kasıt, İslam’ın temel

kaynakları olan Ku’ran ve Hadistir. Zira bu sebep insanın irade ve kudretini

doğrudan ya da dolaylı olarak konu edinen Ku’ran ayetlerinin bazen insana seçme

hürriyeti bazen de onun bu hürriyetine müdahale ettiği yönündeki algılardan

kaynaklanmaktadır. Hadislerdeki durum da bundan farklı değildir. Kısacası ilgili

nasların İslam bilginleri tarafından faklı yorumlanmalarının bir sonucudur. Beşeri

kaynaklı sebep ise, Müslümanlar’ın insan olarak sahip oldukları farklı ruhsal yapıları

ve içerisinde bulundukları siyasi ve sosyal içerikli tartışmalardır.

Kulların fiilleri ve faillerinin belirlenmesi meselesindeki itikadî mezheplerin

görüşlerini kısa kısa belirtikten sonra Matüridi’nin Kitabü’t-Tevhid’deki konu

hakkındaki görüşüne ve delil olarak kullandığı ayetleri nasıl yorumladığına

bakacağız.

“Mu’tezile; insanın fiillerini, yaratmaya ilişkin olan İlahi iradeden bağımsız

olarak tamamen kendi iradesiyle yaptığı düşüncesindedir. Çünkü onlara göre, insani

özgürlüğün bundan başka türlü izah edilmesi mümkün değildir.”557

“Eş’ari’ye göre, insan seçebilen, ancak seçimini aslına uygun olarak

gerçekleştirebilecek gücü olmayan bir varlık durumundadır.”558

“Cebri ve kaderi görüşe göre, gerçekte Allah’tan başka hiçbir kimsenin

(varlığın) fiili yoktur, yalnız O faildir, insanlara fiilleri mecaz olarak nispet edilir.”559

İmam Matüridi’nin konu hakkındaki görüş ve yorumları:

İmam Matüridi kulların fiilleri konusunda şöyle der: “Allah Teala insanları

mükellef olarak yaratmıştır; şöyle ki onları iyiyi kötüden ayırmasını bilen temyiz ehli

556 Turhan Kasım, Kelam ve Felsefe Açısından İnsan Fiilleri, M.Ü. İlahiyat fakültesi vakfı Yayınları,

II. Baskı, İst. 2003, s. 33. 557 Özdemir, Metin, a.g.e. s. 207. 558 Özdemir, a.g.e. s. 223. 559 Turhan, a.g.e. s. 46.

Page 112: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

101

kılmış, aklî idraklerine kötü davranışı çirkin, iyi davranışı da güzel göstermiş, yine

onların zihnî kapasitelerine çirkini güzele tercih etmeyi; yergiye lâyık olanı

övülmeye değer bulunana üstün tutmayı kabul edilmez bir davranış olarak

yerleştirmiştir.” 560

Bunun sonucu olarak da Maturidi, “Allah’ın insanları -bünyelerine

yerleştirilen özelliklere ve kendilerine lutfedilen hasletlere paralel olarak- bir

davranışı diğerine tercih etmeye çağırdığını ve bunun dışındaki bir hareket tarzına

ağırlık vermeyi, bu kuruluşa sahip bulunan şuurlu canlıların aklen

benimseyemeyeceği kadar çirkin gösterdiğini ifade etmektedir.”561

Maturidi, “Allah’ın davranışlara bağlanan sonuçların arzu edilen veya

sakınılan türden olduğu hususu insanlar tarafından açıklığa kavuşsun diye insanların

dolaşım alanına giren bütün hususları sakınılacak zarar ve arzulanacak fayda

konumuna getirdiğini düşünmektedir.”562

Yine Maturidi insanın yaratılış özelliklerine atıfta bulunarak şöyle yorum

yapmaktadır: “Allah insan türünü bazı şeylerden nefret eden, bazılarına da temayül

gösteren özelliklere sahip kılarak yaratmış; bunun yanında insan tabiatının nefret

ettiği fakat iyi sonuçlar verecek bazı davranışları akıllara güzel; tabiatın temayül

gösterdiği bazı davranışları da kötü sonuçları sebebiyle çirkin göstermiştir. Böylece

O, insanları tabiatlarına zor gelen şeye zevk verici sonucu uğruna tahammül gösteren

ve yine aynı amaçla onun külfetlerine katlanan bir konuma getirmiştir.”563

İmam Maturidi, insanın fiillerinden sorumlu tutulmasını ve bu sorumluluğun

sınırlarının insan aklıyla doğrudan ilişkili olduğunu ifade edip konuyla ilgili

yorumunu şöyle sürdürüyor: “İnsan, aklının zorluklara göğüs germeye karşı

direneceği bir gerçektir onun içindir ki, Cenâb-ı Hak mükellefleri imtihana tâbi

tutmuş, bu amaçla güzel davranışlara ve iyi ahlâka teşvik ederek meşru amelleri

tercih etmeyi ve meşru, olmayanlarından sakınmayı emretmiştir. Allah insanların

mükellef tutuldukları konuları zor ve kolay, düz ve sarp olmak üzere iki kategoride

yaratmıştır. Aslında insanlar bunların her ikisine de fazla zorluk çekmeden

560 Topaloğlu, a.g.e. s. 282. 561 Topaloğlu, a.g.e. s. 282. 562 Topaloğlu, a.g.e. s. 282. 563 Topaloğlu, a.g.e. s. 282.

Page 113: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

102

ulaşabilirler; zira onların yaklaşıp giriştikleri veya uzak durdukları davranışlar bu

alternatiflere varıp dayanır.” 564

Matüridi, kulların fiillerinin sebepleri konusunu da şöyle yorumluyor: “Allah

sebepleri de bir sisteme bağlamıştır; bu sebepler sayesindedir ki insanlar her

dereceye yükselten ve her erdemin elde edilmesini sağlayan temel ilkeye ulaşmaya

imkân bulurlar. Bu temel ilke de iki yöntemle bilgiye ulaşmaktan ibarettir: Açık olan

zahir yöntem ve örtülü bulunan gizli yöntem. Bunun da amacı akıllarını kullanacak

kişilerin, sarf edecekleri gayret ve insan tabiatının hoşlanmayıp nefsin nefret ettiği

hususlara gösterecekleri tahammül derecesine bağlı olarak elde edecekleri

üstünlüğün ortaya çıkmasıdır.”565

Maturidi kulların fiilleri ve faillerinin belirlenmesi hakkındaki görüşünü

yukarıda anlattığımız şekilde ortaya koyduktan sonra son olarak konuyu şöyle izah

etmiştir: “Bu meselenin nirengi noktası şudur ki Allah Teala insan türünü dünya

lezzetlerine meyleden bir karakterde yaratmıştır. Beşeri karakter kişiyi bu lezzetlere

davet eder ve onları kendi gözüne cazip gösterir; çünkü insanın yapısına yaratılışına

meyli bulunduğu şeylere karşı kuvvetli arzular yerleştirilmiştir. İnsan tabiatı kişinin

acı ve meşakkat hissedeceği şeylerden de kaçar. Bu suretle tabiat, bir şeyi güzel veya

çirkin görme noktasında aklının düşmanlarından biri haline gelir. Şu da var ki aklın

güzel veya çirkin gördüğü şeyde herhangi bir değişiklik yahut da halden hale geçiş

söz konusu değilken tabiatın güzel yahut çirkin bulduğu şey değişim ve halden hale

intikal statüsünde bulunur. Bu sonuncu durum eğitim, alışageldiği şeyden

alıkoymaya özen gösterme ve yapmak istemediği şeye fıtratın benimseyebileceği

güzel bir yöntemle sürekli olarak yönlendirme suretiyle gerçekleşebilir; tıpkı

kuşlarda ve diğer hayvanlarda olduğu gibi. Bu canlılar kendilerinden beklenen beşeri

hizmet türlerinden fıtratları gereği kaçar. Fakat tecrübeli kimselerin münasip eğitim

faaliyetleri sonunda onlardan her biri yaratılıştan mütemayil bulunduğu

davranışlardan ürker hale gelirken tab’an kaçması gereken hareketleri de fıtratın

icabı imiş gibi benimser bir durum alır. İnsan türünün fıtraten adam öldürmek ve

hayvan kesmekten kaçışı, sonra da bunların kendisine normal görülmesi de bu temele

dayanır. Güzelliği veya çirkinliği akıl yoluyla idrak edilebilen hususlardaki aklı tespit

564 Topaloğlu, a.g.e. s. 282. 565 Topaloğlu, a.g.e. s. 284.

Page 114: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

103

ise çeşitli tecrübelerin doğurduğu vuzuhla giderek güçlenir. Bu sebepledir ki Allah

fıtri temayülleri değil, akılları hüccet kabul etmiştir.” 566

Matüridi’nin kulların fiilleri konusundaki yorumlarına baktığımızda kısaca

şunu anlamamız mümkündür: “Cenab-ı Hakk kalemini hakkı batıldan ayırt

edebilecek kapasitede yaratmış olduğu selim akıl sahipleri için yürütmüş ve

insanoğlunu, fıtri tabiatı hoşlanmasa da akıllarının güzel gösterdiği şeye uymak,

fıtraten kabul edilir olsa da aklen çirkin olan şeyden sakınmakla yükümlü tutmuştur;

zira akıl kişiye bir şeyin mahiyetini gösterdiği halde tabiat –fıtri tabiat- bunu vuzuha

kavuşturmaz.”567 Yani kulların fiillerinden doğrudan sorumlu olmalarının nedeni

insanoğlunun selim bir akla sahip olmasıdır. Zaten yaratılıştan veya sonradan

herhangi bir nedenden dolayı yükümlülük ehliyetini kaybeden akıl hastalarından her

türlü sorumluluk kaldırılmıştır ki bunu hem beşeri hukuk hem de İlahi hukuk kabul

etmektedir.

İmam Matüridi, böyle kısa bir giriş yaptıktan sonra konuyu İslam âlimlerinin

farklı görüşleri ve delilleri çerçevesinde yorumlamaktadır. Önce muarızlarının

‘kulların fiillerinin Allah’a veya kulun kendisine izafe edilişi’ konusundaki fikirlerini

ve ileri sürdükleri delillerini ifade ettikten sonra kendi eleştiri ve yorumlarını akli ve

nakli deliller dâhilinde çok kapsamlı bir şekilde yapmaktadır. Bizim konumuz

Matüridi’nin söz konusu eserindeki İtikadî ayetlerin yorumu olduğundan Kitabü’t-

Tevhid’deki bu fikri tartışmalara yer veremiyoruz.568

Bundan sonra konu hakkında nakli delil olarak kullanılan ayet-i kerimelerin

Matüridi ve diğer İslam bilginleri tarafından nasıl yorumlandıklarına bakacağız.

“O yaptığından sorumlu tutulmaz ama insanlar sorguya çekilirler.”569

İmam Matüridi bu ayeti şöyle yorumlamaktadır: “Çünkü insanların isabetli ve

isabetsiz iş yapmaları imkân dâhilindedir. Allah Teala ise böyle çelişkilerden

münezzehtir. Bununla amaçlanan hedef onların sorguya maruz kalacakları ve yanlış

davranışlarına mukabil cezalandırılacakları düşüncesiyle kötülükten sakınmaya ve

hikmete sarılmaya özen göstermelerinden ibarettir.”570

566 Topaloğlu, a.g.e. s. 285. 567 Topaloğlu, a.g.e. s. 285. 568 Fikri tartışmalar için bak, Topaloğlu, a.g.e. s. 286–360. 569 el-Enbiya, 21/ 23. 570 Topaloğlu, a.g.e. s. 282.

Page 115: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

104

“Eğer o, Allah'tan başkası tarafından gelmiş olsaydı içinde birçok tutarsızlık

bulurlardı.”571

İmam Matüridi, bu ayeti yorumlarken şöyle ifade ediyor: “Allah nakli de

muhkem-müteşâbih, müfesser-mübhem olmak üzere iki gruba ayırmıştır. Bunun da

amacı bilgilerin nihaî noktalarını beyan etmesidir; yani gerektiği yerde durmak,

gerektiğinde de ileri merhalelere doğru yürümek, mübhemi müfesserin ışığı altında

anlamaktır. Öyle ki her bir İslâmî fırka, kendisinin, Kur'an'ın muhkem ayetlerini

isabetli olarak tespit edip esas aldığına, karşı fikirdeki fırkaların tespitlerinde ise ya

tevakkuf etmesinin veya kendi inancına göre tespit ettiği muhkem ayetlerin ışığı

altında yorumlamasının gerekli bulunduğuna hükmetmiştir. Bu fırkaların

ihtiyaçlarının farklı oluşu, her birini, muhkemi müteşâbihten ayırmaya ve Kur'an'ın

muhkem ayetleriyle çelişmemeleri için müteşâbih ayetleri de anlamaya mecbur

etmiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki herkesin bildiği üzere Kur'an'ın çelişkiye

ihtimali yoktur.”572 Matüridi bu yorumuyla ayeti, zahiri manada anlamış ve Kur’an

ayetlerinin birbirleriyle çelişmesinin söz konusu olamayacağını ispat etmiştir.

“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e ve sizden olan ülülemre

(idarecilere) de itaat edin. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete

gerçekten inanıyorsanız onu Allah'a ve Resul’e götürün (onların talimatına göre

halledin); bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir.”573

İmam Matüridi, “İslami fırkalar arasındaki farklı anlayışlar ve yorumların

Kur’an’ın kendisinden veya Kur’an’da yeterli açıklamanın bulunmayışından

kaynaklanmadığını aksine anlaşmazlıkları Kur’an’a arz etmenin emredilmesi ve

Kur’an’a uymanın gerekliliğinin vurgulanması Kur’an’da konular hakkında yeterli

açıklamanın bulunduğunu göstermektedir.”574 İşte yukarıdaki ayet-i kerimeyi de

bunun en açık delilidir şeklinde yorumlamaktadır.

İşte Rabbiniz Allah O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur. O, her şeyin

yaratıcısıdır. Öyle ise O'na kulluk edin, O her şeye vekildir (güvenilip dayanılacak

tek varlık O'dur).575

571 en-Nisa, 4/ 82. 572 Topaloğlu, a.g.e. s. 283. 573 en-Nisa, 4/ 59. 574 Topaloğlu, a.g.e. s. 284. 575 el-En’am, 6/ 102; ayrıca bk. el-Furkan 25/ 2.

Page 116: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

105

İmam Matüridi bu ayeti şu şekilde yorumlamaktadır: Bazı alimler kulların

fiillerini mecazi anlamda kendilerine, hakikat manasında ise Allah’a izafe

etmişlerdir. Çünkü bir nevi buna mecbur kalmışlardır. Zira Allah Teala yukarıdaki

ayet-i kerimede ve daha başka pek çok ayette her şeyin yaratıcısının kendisi

olduğunu açıkça ifade etmektedir. “Bu durumda fiillerin Allah'a nispetinin mecazi

olması isabetli değildir. Aslında gerçek fail ve hiçbir şeyin âciz bırakamayacağı kadir

O'dur. Fiillerin hakikat manasında kullara ait olduğunu söylemek onları Allah'ın

kudret alanının dışına çıkarmak ve fiilinin mahiyetinden istisna etmektir. Bununla

birlikte yaratıcısının Allah olduğundan şüphe edilmeyen birçok fiil kullara izafe edil-

miştir; ancak bu, fiilleri dile getirme üslûbundan başka bir şey değildir; ölüm-hayat,

uzunluk-kısalık, hareket-sükûn, toplanma-ayrılma gibi.”576

“Bilesiniz ki yaratmak da emretmek de O’na aittir”577

Kulların fiillerini mecazi olarak kendilerine, hakikat manasında ise Allah’a

izafe eden alimlerin Allah'ın, kötü fiillere mukabil kullarına azap uygulayışı ve

benzeri problemlerin çözümünde ise yukarıdaki ayet-i kerimeye işaret ederek şöyle

yorum getirmektedirler: “Yaratmak da emretmek de tamamıyla kendisine aittir. O bu

konuda dilediğini yapma hakkına sahiptir; tıpkı her hükümranlık ve mülk sahibinin

mülkünde dilediğine tasarruf etmesinin tabii karşılanması gibi.”578

İmam Matüridi bu yorumu eleştirerek şöyle ifade ediyor: “Ne var ki bu

grubun anlayışına göre Allah'tan başka her mâlikin mülkiyet ve tasarrufu mecazi

mânadadır. İkincisi fiilin Allah'tan başkasına hakikat mânasında nispet edilişi İlâhî

fiilde benzeşmeyi doğurur; halbuki bu da Allah hakkında muhaldir.”579

“Yoksa O'nun yaratması gibi yaratan ortaklar buldular da yaratma eylemi

onlarca birbirine benzer mi göründü?”580

İmam Matüridi, fiilin Allah'tan başkasına hakikat manasında nispet edilişi

İlâhî fiilde benzeşmeyi doğurur fikrini savunarak buna da yukarıdaki ayet-i kerimeyi

delil getiriyor ve şöyle yorumluyor: “Nesnelere ve onlara ilişkin tasarruflara hakikat

manasında sahip oluş nispet edilmeyince hükümranlıkta ortaklık meydana gelir,

576 Topaloğlu, a.g.e. s. 286. 577 el-A’raf, 7/ 54. 578 Topaloğlu, a.g.e. s. 286. 579 Topaloğlu, a.g.e. s. 286. 580 er-Ra’d, 13/ 16.

Page 117: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

106

fiillerde de durum bunun gibidir. Eğer kula icat etme ve yoktan meydana getirme

eylemi izafe edilecek olursa bu “yarattı” anlamına gelir, bundan da ona "halik" deme

gibi bir sonuç doğar. Bu ise herkesin reddettiği bir husustur, çünkü bütün

Müslümanlar “Allah'tan başka yaratıcı yoktur” inancını taşımaktadır.”581

Yine Matüridi: “Allah bu ayet-i kerimesinde herhangi birinin kendisi gibi

yaratabileceğini reddetmiş ve puta tapanların, putlarının Allah'ın yaratışına benzer

yaratma eylemleri olsaydı kendilerine ibadette bulunmalarında mazur

sayılabileceklerini beyan etmiştir. Ayrıca Cenâb-ı Hak yukarıdaki ayet-i kerimedeki

beyanını sürdürmüş ve “De ki: Allah her şeyin halikıdır” buyurmak suretiyle

“halk”ın hakikat manasıyla kula nispet ediliş ihtimalini ortadan kaldırmıştır; ta ki bu

yolla herkes şunu bilmiş olsun: Kim herhangi bir şeyi (Allah'tan başka) birine “Onu

yaratmıştır” diye nispet edecek olursa iyi bilsin ki o kişi buna güç yetiremeyecektir;

zira yaratıcı rolünde bulunacak kişinin öyle kaçınılmaz ihtiyaçları olacaktır ki bunlar

başkasının o şey üzerinde tasarrufta bulunmasını gerekli kılacaktır.”582 diye yorum

yapmaktadır.

Aynı ayet-i kerime hakkında Mu’tezili bir âlim olan Ka’bi ise şöyle yorum

yapmaktadır: “Muarızlarımız “Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar mı

buldular ...” ayet-i kerimesiyle istidlalde bulunarak ve “Sizin düşüncenize göre

fiiliniz Allah'ın yaratmasına benzemektedir” diyerek bizi eleştirmişlerdir. Böyle bir

şeyden Allah'a sığınırım! Aksine bizim fiilimiz yersiz, hikmetsiz, aynı zamanda

boyun eğiş ve teslimiyetten ibaretken O'nun fiili hikmet, isabet, lütuf ve ihsanın ta

kendisidir. Kâ'bî sözüne şöyle devam etmiştir: Allah'tan sâdır olan ile kuldan sâdır

olan ve varlık alanına çıkan fiiller arasında -ilgileri farklı olduğundan-hiçbir

benzerlik yoktur, tıpkı Allah'ın âlim, hay, kadir olmasıyla kulun aynı nitelikleri

taşıması arasında benzerliğin bulunmayışı gibi; zira her birinin muhtevası farklıdır.

Kâ'bî açıklamalarına şunu da ilâve etmektedir: Bizim fiilimiz zâtı itibariyle Allah'ın

fiilinden ayrıdır. Fakat icat ve ihdas kavramlarının her birinde halik ile kula nispeti

açısından benzeşmeyi gerektiren bir mana vardır, bu da ancak ayanlara gelen

arazlarda söz konusu olur.”583

581 Topaloğlu, a.g.e. s. 287. 582 Topaloğlu, a.g.e. s. 318. 583 Topaloğlu, a.g.e. s. 317.

Page 118: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

107

“Dilediğinizi işleyin”584 “Hayır işleyin”585 “Allah onlara amellerini,

pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir”586 “Amel ettiklerinin mükâfatı

olarak”587 “Kim zerre kadar bir hayır işlerse”588

İmam Matüridi bazı İslam alimlerinin “Allah’tan başka her malikin mülkiyet

ve tasarrufu mecazi manadadır” görüşlerine karşı çıkıp; “Bize göre kullara hakikat

manasında fiil nispet etmek gereklidir, bu husus da akli ve nakli delillerle sabittir”

diyerek yukarıdaki ayet-i kerimeleri delil olarak getirmiş ve şöyle yorumlamıştır: Bu

konuda nakli deliller iki gruptur: Birincisi fiilin emredilmesi veya yasaklanması,

ikincisi de fiile azap veya mükâfat bağlanması. Bütün bunlar beyan edilirken

kendilerinden fiil (amel) diye söz edilmiştir. Meselâ “Dilediğinizi işleyin,” “Hayır

işleyin” gibi. Ceza ve mükâfat hakkında ise şu ayet-i kerimeler örnek verilebilir:

“Allah onlara amellerini, pişmanlık ve üzüntü kaynağı olarak gösterir”, “Amel

ettiklerinin mükâfatı olarak”, “Kim zerre kadar bir hayır işlerse” ve bunlardan başka

birçok ayet ki bu ayetler insanları “amel edip fonksiyonel olanlar” diye

isimlendirmiş, yaptıklarına da “fiil” kavramlarını nispet etmiştir. Bu isimlendirme ve

nispet ediş; emir nehiy, vaad ve vaîd üslûbunda cereyan etmiştir. İhtiyari fiillerin

yüce Allah'a da izafe edilişi onların kullara aidiyetini ortadan kaldırmaz. Fiiller,

mahiyetleri itibariyle Allah tarafından yaratılmaları ve bir zamanlar yokken O'nun

tarafından icat edilmeleri açısından Cenâb-ı Hakk'a, kesbedilmeleri ve işlenmeleri

(kesb, fiil) açısından da insanlara aittir.”589

“Şüphe yok ki Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder, çirkin

işleri, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt verir”590

İmam Matüridi, “Allah’tan başka her malikin mülkiyet ve tasarrufu mecazi

manadadır” görüşüne eleştirilerini devam ettirerek; Allah insanlara emirler ve

yasaklar yöneltmiştir. Kullarda her hangi birine, kendisine ait fiili bulunmayacak

yerde emir ve yasak yöneltmek imkânsızdır diyerek yukarıdaki ayet-i kerimeyi delil

getiriyor ve şöyle yorumluyor: “Muhatapta hakikat manasında fiil işleme fonksiyonu

584 Fussilet, 41/40. 585 el-Hac, 22/77. 586 el-Bakara, 2/167. 587 es-Secde, 32/17. 588ez-Zilzal, 99/7. 589 Topaloğlu, a.g.e. s. 287. 590 en-Nahl,16 / 90.

Page 119: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

108

olmadığı halde ona bir şey emretmek mümkün olsaydı dün veya bir yıl önce yapılmış

olması gereken bir işi yahut da yaratıklar icat etmeyi emretmek de imkân dâhiline

girerdi, bununsa yaratma konusunda tutarlı bir yönünün bulunmadığı açıktır.”591

“Herhangi bir sure indirildiği zaman onlardan bir kısmı der ki: “Bu sizin

hanginizin imanını artırdı?” İman edenlere gelince (bu sûre) onların imanlarını artırır

ve onlar sevinirler. Kalplerinde hastalık (kâfirlik ve münafıklık) olanlara gelince,

onların da inkârlarını büsbütün artırır ve onlar artık kâfir olarak ölürler.”592

“(Sonra Nuh:) Rabbim! dedi, doğrusu ben kavmimi gece gündüz (imana)

davet ettim; fakat benim davetim, ancak kaçmalarını arttırdı.”593

“Zira kullarımdan bir zümre: Rabbimiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet,

bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi. İşte siz onları alaya aldınız,

sonunda onlar (ile alay etmeniz) size beni yâd etmeyi unutturdu, siz onlara

gülüyordunuz.”594

“Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: "Rabbim! Bu şehri (Mekke'yi) emniyetli

kıl, beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut! Çünkü onlar (putlar), insanlardan

birçoğunun sapmasına sebep oldular. Rabbim! Şimdi kim bana uyarsa o bendendir.

Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin.”595

İmam Matüridi bazı âlimlerin ihtiyarî fiilleri hakikat manasında kullara nispet

etmelerini, bunun yanında Allah'ın bu fiillere tasarrufunu ve bunları yaratma

kudretini benimsememiş olmalarını, O'nun kulların fiilleri hakkındaki iradesini de

bazen arzuları dışında olayların vuku bulduğu kimselerin temennileri konumunda

tuttuklarını ifade ettikten sonra yukarıdaki ayet-i kerimelere işaret ederek şöyle

diyor: “Onlar hakikat manası dışında fiillerin Allah'a nispetinin iki şekilde olduğunu

söylemişlerdir. Birincisi fiillerin kendisinden neşet ettiği sebep anlamındadır; buna

ek olarak Allah'ın iyilikleri emretmesi ve kötülüklerden sakındırması da göz önünde

bulundurulmalıdır. Bazen fiiller hakikat manasında kendisine ait olmasa da

sebeplerine sahip bulunana nispet edilir. İkincisi fiillerin bir sınanma anında Allah'a

izafe edilmesidir, bu durumda O'nun tasdik veya tekzip edilmesi söz konusudur.

591 Topaloğlu, a.g.e. s. 288. 592 et-Tevbe, 9/ 124–125. 593 Nuh, 71/ 5–6. 594 el-Mü’minun, 23/ 109–110. 595 İbrahim, 14/ 35–36.

Page 120: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

109

Tıpkı Kur'an'a müminlerin imanını ve münafıkların manevî kirliliğini arttırmasının,

Hz. Nuh'un davetine kavminin kaçışını arttırmasının, kavme Allah'ı hatırlamayı

unutturmasının ve putlara, kendilerine tapınılmak suretiyle birçok insanı

saptırdıklarının nispet edilişi gibi. Evet, bu sıralanan eylemler zikredilen varlıkların

fiilleri diye anılmıştır. Kullara ait ihtiyarî fiillerin de Allah'a izafe edilmesi bu

anlamdadır.”596

“Dinlerini bir oyuncak ve bir eğlence edinen ve dünya hayatının aldattığı

kimseleri bir tarafa bırak!”597

“Yahut görmedin mi o kimseyi ki evlerinin duvarları çatıları üzerine çöküp alt

üst olmuş bir kasabaya uğramıştı”598

“(Süleyman) kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: 'Hüdhüdü niçin

göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı? Ya onun canını iyice yakacağım yahut

onu keseceğim veya bana mazeretini gösteren apaçık bir delil getirecektir.' Çok

geçmeden Hüdhüd gelip: 'Ben, dedi, senin bilmediğin bir şeyi öğrendim; Sebe'den

sana çok önemli bir haber getirdim”599

İmam Matüridi ihtiyari fiillerin hakikat manasında kullara nispet edilişi

konusunda Mu’tezile’nin görüşlerini ifade ederken bu ayet-i kerimelere dolaylı

olarak işaret etmiş ve Kitabü’t-Tevhit’inde şöyle demiştir: Mu’tezile’ye göre:

“Fiillerin Allah'a nispeti bazen da hal ve duruma delâlet edebilir, meselâ dünyaya ve

ayrıca onun ziynetine aldatma fiilinin izafe edilmesi gibi; çünkü dünyanın

cazibesinin gerçek manada bir eylem yeteneği yoksa da aldanmaya vesile olan

görünümler arz ettiğinden fiil ona aitmiş gibi gösterilir. Yine çatıları üzerine çökmüş

beldelere, konuşan kuşlara ve eğer söz şeklinde konuşmuşsa halinden şikâyet eden

hayvanlara nispet edilen fiiller gibi. Allah'a izafe edilen fiiller de bu konumdadır. Şu

açıdan ki Cenâb-ı Hak kulların kötü davranışlarının karşılığını vermede o kadar

mühlet tanımış ve o kadar nimet lutfetmiştir ki insanlar, bunu nerede ise yaptıklarına

rıza gösterdiği yolunda delil olarak kullanacaklardır. Bu sebeple onlar, Allah’ın,

596 Topaloğlu, a.g.e. s. 290. 597 el-En’am, 6 / 70. ayrıca bk. el-Kehf, 18/ 28, 46 el-Kasas, 28/ 60. 598 el-Bakara, 2/ 26. 599en-Neml, 27/ 20–22.

Page 121: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

110

yapmakta oldukları kötü fiillerin dini sonuçlarını değerlendirmeyip ahirete

ertelemelerini emrettiğini zannetmişlerdir.”600

“Allah yardım ederse artık size üstün gelecek kimse yoktur. Eğer kendi

halinize bırakıverirse (hızlan) O'ndan sonra size kim yardım eder?”601

“Azgınlıklarında onlara fırsat verir (med)”602 “Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını

çoğaltmıştır”603

“Doğru yolu bulanlara gelince, Allah onların hidayetini arttırır ve

sakınmalarını sağlar”604

“Aksine, küfürleri sebebiyle Allah o kalpler üzerine mühür vurmuştur; pek

azı müstesna artık iman etmezler”605 “Artık kim verir ve sakınırsa, en güzeli de tasdik ederse, biz de onu kolaya

hazırlarız. Kim cimrilik eder, kendini müstağni sayar, en güzeli de yalanlarsa, onu da

en zora hazırlarız”606 “Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun kalbini İslâm'a açar. Kimi de

saptırmak isterse göğe çıkıyormuş gibi kalbini iyice daraltır. Allah inanmayanların

üstüne işte böyle murdarlık verir”607

İmam Matüridi bir kısım İslâm âliminin de ihtiyarî fiilleri hakikat manasında

olmak üzere kullara nispet ettiklerini ve kulların bu sebeple asi ya da itaatkâr

olduklarını söylediklerini, bunun yanında aynı fiilleri yaratılmaları açısından da

Allah'a izafe ettiklerini bildirmiş ve onların bu hükmü verirken fiillerin naslarla yer

yer yüce Allah'a yer yer de kullara nispet edilişini göz önünde bulundurduklarını

ifade etmiştir.

İşte bu tür fiillerin yukarıdaki ayet-i kerimelerde geçmesinden dolayı

Matüridi bu ayetleri konu bağlamında zikretmiş ve şöyle yorumlamıştır: Kur’an

ayetlerine baktığımızda kullara mahsus kılınan bazı fiillerin aynı zamanda Allah’a da

600 Topaloğlu, a.g.e. s. 290. 601 Al-i İmran, 3/ 160. 602 el-Bakara, 2/ 15. 603 el-Bakara, 2/ 10. 604 Muhammed, 47/ 17. 605 en-Nisa, 4/ 155. 606 el-Leyl, 92/ 5–10. 607 el-En’am, 6 / 125.

Page 122: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

111

mahsus kılındığını görmekteyiz. Fakat bu o fiillerin nispet ediliş yönündeki

konumlarının farklı olması anlamına gelir. Meselâ “saptırmak” manasındaki “idlâl,

izâğa”; “yol göstermek, korumak” manasındaki “hidayet, ismet”; “maddî ve manevî

lütuf ve ihsanlarda bulunmak” anlamındaki “in'âm, itminan”; “kendi haline terk

etmek, kötülük yapmasına fırsat vermek” anlamındaki “hızlan, med”; bunlardan

başka hidayet veya dalâletini arttırmak, ayrıca “kalbini mühürlemek” manasındaki

“tab”; “iyilik veya kötülük yolunu kolaylaştırmak” manasındaki “teysîr” ; “gönlünü

imana açmak” anlamındaki “şerh” ve “daraltmak” anlamındaki “tazyik” gibi. Şimdi,

burada sayılan vasıfların kendileriyle nitelenebilen zıtlarıyla birlikte hem Allah'ta

bulunması, hem de ihtida, dalâlet, rüşd, gay, istikamet ve zeyğ kavramlarının kullara

nispet edilmesi mümkün değildir. Matüridi anlatmaya çalıştığımız yukarıdaki

yorumunu yaptıktan sonra konunun iyice anlaşılması için şöyle devam ediyor: Şunu

bir kez daha tekrar edelim ki alternatif iki kavramdan birinin bulunması (meselâ

hidayet veya idlâl) diğerinin de mevcudiyetini gerektirir, çünkü Allah'a izafe edilen

bir kavramın zıt manalısı olmaksızın tek başına O'na nispeti söz konusu değildir.

Yapılan bu açıklamalardan anlaşılmıştır ki kesb açısından ve hakikat manasında

kullara ait bulunan ihtiyari fiil aynı zamanda yaratmak (halk) açısından ve hakikat

manasında Allah'a da ait bulunmaktadır.608

“Her şeye gücü yeten”609 “Senin Rabbin kullara asla zulmedici değildir”610

“Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup

giderdiniz.”611

İmam Matüridi bu ayet-i kerimeleri şöyle yorumluyor: “Kulların fiilleri

konusunda isabetli olan görüş, fiilleri, hakikat manasında hem Allah'a hem de kula

nispet etmektir. Ta ki Allah “her şeyin yaratıcısı” ve “her şeye gücü yeten”

şeklindeki beyanlarında görüldüğü gibi kendi zatinı vasıflandırdığı kavramlarla

nitelendirilmiş ve bunlarla övülmüş olsun ve ta ki hak ile batılı birbirinden ayıran adi

sıfatı belirginleşsin. Nitekim O, şöyle buyurmuştur: “Senin Rabbin kullara asla

zulmedici değildir”; “Allah'ın size lütuf ve rahmeti olmasaydı, pek azınız müstesna,

şeytana uyup giderdiniz.” Şimdiye kadar söylediklerimizde yeterli açıklamalar 608 Topaloğlu, a.g.e. s. 291. 609 el-En’am, 6/ 17. 610 Fussilet, 41/ 46. 611 en-Nisa, 4/ 83.

Page 123: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

112

bulunmakla birlikte bu görüşün doğruluğunun delili şudur: Kulların fiilleri içinde

tasavvurlarının ulaşamadığı ve akıllarının takdir edemediği haller bulunduğu gibi

hedef ve planlarının ulaştığı, akıllarının İdrak ettiği haller de mevcuttur. Demek ki bu

fiiller birinci açıdan kendilerine ait değildir, ikinci açıdan ise onlara aittir. Birincisi

bir şeyin yokluktan varlık alanına çıkışını bütün detaylarıyla zihninde şekillendirip

planlama ve bir fiili oluşacağı çevre, mekân ve belirleyici boyutlarıyla biçimlendirip

gerçekleştirme olayı gibidir, öyle ki insan bu fiili işledikten sonra aynen tekrar etmek

istese bunu gerçekleştirmeye imkân bulamaz. İkincisi ise yasaklanan veya emredilen

şeye yönelik olarak harekete geçmek yahut da geçmemek gibidir. Şu halde kullara ait

bir fiilin birinci açıdan onların ürünü değilken ikinci açıdan kendilerinin ürünü

olduğu ortaya çıkmaktadır.”612

“Hiçbir şey O’nun benzeri değildir”.613

İmam Matüridi kullara ait fiillerin aşkın bir yaratıcısının bulunduğunu bu

gerçeğin vurgulanması için de yüce Allah’ın yukarıdaki ayet-i kerimeyi ifade

buyurduğunu söyleyerek ayeti şöyle yorumluyor: “Bu İlâhî beyan, kulların fiillerini

hakikat manasında gerçekleştirmeleri imkân dâhilinde bulunsaydı şu andaki şekliyle

tabiatın, kudreti ve ilmi olmayan ve her şeyin yapısal özelliklerinden haberdar

bulunmayan birinin eseri olarak vücut bulması da mümkün olurdu. Bunun yanında

sahip bulundukları mahiyetleriyle birlikte birçok mucize bunlara dair bilgisi ve

kudreti olmayan sıradan insanların eylemi olarak da oluşabilirdi. İşte sözünü ettiğim

açıdan bir benzerliğin hâsıl olması Allah'ın mislinin mevcudiyeti manasına geldiğini

ifade etmektedir.”614 “Âlemin mevcudiyeti Allah'la birlikte (kendi fiillerini yaratan

kulların bulunuşu gibi) bazı ortakların da fonksiyonel olmasıyla sübut bulacaksa, bu

takdirde, “hiçbir şeyin kendisine benzer olamayacağı” ilkesine “birçok şeyin

kendisine benzer olması” ilkesinden daha yakın ve daha lâyık olamaz.”615

“Allah evlât edinmemiştir; O'nunla beraber hiçbir tanrı da yoktur. Aksi

takdirde her tanrı kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri

diğerine galebe çalardı. Allah, onların (müşriklerin) yakıştırdıkları şeylerden

612 Topaloğlu, a.g.e. s. 292. 613 eş-Şura, 42/ 11. 614 Topaloğlu, a.g.e. s. 293. 615 Topaloğlu, a.g.e. s. 297.

Page 124: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

113

münezzehtir.”616

İmam Matüridi, hem Allah’ın hem de kulun hakikat manasında fail olması

gerekir fikrini kanıtlamak için çeşitli akli istidlallerin yanı sıra nakli delil olarak

yukarıdaki ayet-i kerimeye işaret ederek şöyle diyor: Cenâb-ı Hak “Allah evlât

edinmemiştir, O'nunla beraber hiçbir tanrı da yoktur” buyurmuş ve beyanına şöyle

devam etmiştir: “Aksi takdirde her tanrı kendi yarattığını sevk ve idare etmeye

yönelirdi”. “Buna göre Allah Teâlâ'nın halk ile vasıflandırdığı muhtevadan bir pay

herkese ayrılır ve her biri kedine ait olanı müstakillen sahiplenirdi. Bu durumda da

her biri kendi yarattığını yöneten tanrıların mevcudiyeti benimsenmiş olurdu. Şunun

da belirtilmesi gerekir ki Allah'tan gelip kula yönelen en önemli fiil ve tesir O'nun

icadının sonucu olan vücuttan ibarettir, bu olgu da aynıyla ortadadır.”617

Matüridi’ye göre Allah yarattığı her bir araza mutlaka o arazın

yaratılmışlığını bildiren bir delil yerleştirmiştir.

“Yaratmayı başlatan sonra da onu tekrarlayan O’dur ki bu O’nun için pek

kolaydır”618

İmam Matüridi anlatımı içerisinde bu ayeti doğrudan ifade etmemiştir.

Muarızlarına bir takım sorular yönelterek ayet-i kerimeye şöyle değinmiştir: “Kullara

ait fiiller gibi aslında kudret statüsüne dâhil bulunan bir şeyin iddia ettiğiniz gibi İlahi

kudretin dışında kalması mümkünse Allah'ın va'd ve vaîdine nasıl inanabiliriz? O'nun

vuku bulacağını haber verdiği kıyamete ve dilerse yarattıklarına benzer âlemler de

yaratabileceğine bu haberi duyan kişi nasıl bel bağlayabilir? Oysaki O, fikrî

rakiplerimizin anlayışına göre daha kuvvetli bir şeyi yaratmak şöyle dursun bir

sivrisinek bile icat etmeye güç yetiremezmiş.”619

“Yine, Allah her şeyin maliki olup O'nun nesne ve olaylara yönelik mülkiyeti

kulda olduğu gibi sonradan kendisine kazandırılmış değildir, aksine O, her şeyin

yaratıcısı olduğundan bizatihi maliktir. Şimdi, Allah'ın, kulların fiilinin mâliki ve

Rabbi olmayışı fiilin kullara ait bulunması sonucunu doğurur. Bu durumda da O'nun

rubûbiyyet ve mâlikiyyeti eksik ve sınırlı kalır. Söz konusu fiil ise her bir yaratığa ait

olur. Böylece yaratıklar birçok şeye sahip bulunurlar, zira onların her biri hem kendi 616 el-Mü’minun, 23/ 91. 617 Topaloğlu, a.g.e. s. 319. 618 er- Rum, 30/ 27. 619 Topaloğlu, a.g.e. s. 296.

Page 125: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

114

fiiline hem de başkasınınkine mâliktir, Allah ise bunlara mâlik olamamaktadır. Ne

var ki Allah'ın her şeye mâlik oluşu sübût bulunca O'nun her şeyi yarattığı hükmüne

varmak da kaçınılmaz olmuştur; çünkü kul bu yetkiye sahip bulunmamaktadır. Zaten

varlıklara mâlik olmak, ya onlara güç yetirmekle veya buna sahip bulunanın

temlikiyle mümkündür.”620

“Kim (Allah'ın huzuruna) bir iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı

vardır”621

Matüridi bu ayeti şöyle yorumlamaktadır: “İbadetlerin ve iyi davranışların

sevabının güzelliği hissî, imanın güzelliği ise aklîdir. Hissen güzel olan aklen güzel

olanın aşağısında kalır, çünkü yukarıda da açıklandığı üzere birinci güzelliğin başka

bir hale dönüşmesi mümkünken diğerinin nitelik değişikliğine uğraması imkân

dâhilinde değildir. Durum böyle olunca hissî güzelliğe verilecek mükâfat

gerçekleştirilen amel kadar olacaktır; hâlbuki Allah bir iyiliğe on misli mükâfat vere-

ceğini vaad etmiştir. Şu halde iman olgusunun güzel niteliğiyle birlikte yaratma

fiilinin Allah'a ait olduğu sübut bulmuştur.”622

“Sanma ki ettiklerine sevinen, yapmadıklarıyla övülmek isteyenler, evet,

sanma ki onlar azaptan kurtulacaklardır. Gerçekte onları elim bir azap

beklemektedir”623

İmam Matüridi, kullara ait fiillerin Allah Teala tarafından yaratılmış

olduğunu çeşitli nakli delillerle ispat etmeye çalışmıştır. Getirdiği bu nakli

delillerden birisi de yukarıdaki ayet-i celile olup onu da şöyle yorumlamaktadır:

“Allah Teâlâ yapmadıklarıyla övülmek isteyen kimseleri yermiştir. Allah ayrıca

kullarına iman olgusundan dolayı kendisine şükretmelerini ve lütufkârlığına hamd ve

sena ile mukabelede bulunmalarını da farz kılmıştır. Şimdi O'nun imanı ve manevî

nimetleri yaratmamış olması mümkün değildir; çünkü bu takdirde yapmadığı işten

dolayı övülmesini ve kimseye lütufkârlıkta bulunmadığı halde kendisine teşekkür

edilmesini talep edenin durumuna düşer.”624

620 Topaloğlu, a.g.e. s. 296. 621 el-En’am, 6 / 160. 622 Topaloğlu, a.g.e. s. 299. 623 Al-i İmran, 3/ 188. 624 Topaloğlu, a.g.e. s. 299.

Page 126: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

115

“De ki: Gökleri ve yeri yaratan, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah'tan

başkasını mı dost edineceğim?”625

“Ey iman edenler! Size verdiğimiz rızıkların temiz olanlarından yiyin, eğer

siz yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız O'na şükredin”626

İmam Matüridi, Kitabü’t-Tevhid’de “Kulların Fiilleri Hakkında Kâ'bî'nin

Görüşleri ve Bunların Tenkidi” başlığı altında Mu’tezile’nin görüşlerini özellikle de

Ka’bi’nin “Bir eylemin gerçek manada benim fiilim ve Allah’ın halkı oluşunun

imkân haricinde bulunmadığı” görüşünü eleştirirken yukarıdaki ayet-i kerimelere de

dolaylı olarak şöyle değinmiştir: “Tartışmakta olduğumuz konunun bir ilkesi de

şudur ki insanlar aynı fiili hem Allah'a hem de kula ait eylemin ürünü (mülk) olarak

kabul ederler. Yine insanoğluna ait bulunan her mülk hem Allah'ın hem de kulun

mülküdür. Gerek fiillerde gerekse nesnelerdeki bu mülkiyet Allah ile kul arasında

herhangi bir ortaklık doğurmamıştır. Peki, bizim tartıştığımız konuda nasıl olmuş da

ortaklık meydana getirmiştir? Bir de şu: Yedirmek, giydirmek, rızıklandırıp

beslemek Allah'a olduğu gibi aynen kula da izafe edilmekte fakat hiç de ortaklık

gerektirmemektedir; işte bizim meselemiz de buna benzemektedir.”627

“Sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı”.628

“Yonttuğunuz şeylere ibadet mi ediyorsunuz?”629

“... Sihirbazların uydurduğu büyü vasıtalarını yakalayıp yutuyor”630

Bu ayet-i kerimeleri Ka’bi fikri rakiplerine karşı delil olarak kullanmıştır.

Şöyle ki Ka’bi, fikri rakiplerinin “Kulların fiilleri dâhil her şeyin yaratıcısı Allah’tır”

fikrine karşı kendi görüşü olan “Kul, kendi fiilinin yaratıcısıdır” tezini savunmak ve

delillendirmek için yukarıdaki ayet-i kerimelerle istidlalde bulunmak istemiştir.

Ka’bi şöyle demiştir: Allah “yapmakta olduklarınızı” ifadesiyle kulların fiillerini

kastetmemiş bilakis bu kelamıyla onların tanrılarını yani elleriyle yaptıkları putlarını

kastetmiştir. Bu, “Yonttuğunuz şeylere ibadet mi ediyorsunuz?” ve “... Sihirbazların

625 el-En’am, 6/14. 626 el-Bakara, 2/172. 627 Topaloğlu, a.g.e. s. 307. 628 es-Saffat, 37/ 96. 629 es-Saffat, 37/ 95. 630 el-A’raf, 7/ 117.

Page 127: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

116

uydurduğu büyü vasıtalarını yakalayıp yutuyor” mealindeki İlâhî beyanlara

benzemektedir.”631

İmam Matüridi ise bu ayetleri şöyle yorumlamaktadır: Bu ayetin zahirî

manası amelin yaratılmışlığının zikredilmesi şeklindedir, başka bir beyan olmaksızın

âyeti bu mânasının dışına kaydırmak isabetli değildir. Şu da var ki zikredilen İlâhî

beyanların bütünü içinde onların put yontmaları da dâhildir. Zikredildiği üzere

uydurdukları büyü vasıtaları da; onlar sadece puta tapmaktan dolayı değil, ayrıca

bunlarla da ayıplanmalarıdır; şöyle ki önce put yapmışlar, sonra tapmışlar, sanki

kendi fiillerine tapmışlar; bizim tartıştığımız mesele de buna benzemektedir. Yine

yukarıda geçen ilk âyette putperestlerin tanrıları yapılmış nesneler diye anıldıktan

sonra açıkça zikredilse bile, Mu'tezile'ce Allah yapıp etme (amel) eylemini

yaratmadığından O'nun “yapılmış”ı (ma'mûl, putların kendileri) yarattığını söylemesi

de mümkün değildir; çünkü put bu yolla Allah'ın mahlûku değildir. Bu anlatılanlar

çerçevesinde “amel”in mahlûk olduğu ortaya çıkmıştır. Ta ki onların âyette

zikredildiği gibi yaratılmış ve yontulup yapılmış (mahlûk, ma'mûl) puta taptıkları

anlaşılmış olsun.”632

“Allah bahire, sâibe, vâsile ve hâm diye bir şey (meşru) kılmamıştır. Fakat

kâfirler, yalan yere Allah'a iftira etmektedirler; zaten onların çoğu akıllarını

kullanmaz”633

İmam Matüridi, Mu’tezile’nin bu ayeti, fiiller hakkındaki kendi

düşüncelerinin haklılığını ortaya koymak için delil getirdiğini ifade etmiş ve şöyle

yorumlamıştır: “Mu'tezile'nin isabetsiz düşüncesinin vardığı ileri boyutların örnekle-

rinden biri de Cenâb-ı Hakk'ın “Allah bahire... diye bir şeyi meşru kılmamıştır”

mealindeki beyanıyla -ki burada sayılanlar belli konumdaki hayvanları ifade eden

isimlerdir- ihtiyarî fiillerin O'nun tarafından yaratılmadığına istidlal etmeye

kalkışmalarıdır, ayetteki “mâ ca'ale” (kılmamış, yaratmamıştır) beyanına dayanarak.

Hâlbuki burada sayılanlar kullara ait fiiller olmayıp maddî varlıklardır ve şüphesiz ki

Allah tarafından yaratılmışlardır.”634

631 Topaloğlu, a.g.e. s. 316. 632 Topaloğlu, a.g.e. s. 316. 633 el-Maide. 5/ 103. 634 Topaloğlu, a.g.e. s. 317.

Page 128: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

117

“Sözünüzü ister gizleyin ister açığa vurun; O, kalplerinizde olan her şeyi

bilmektedir. Yaratan bilmez mi hiç? O, en ince işleri görüp bilen ve her şeyden

haberdar olandır”635

Matüridi, kulların fiillerinin yaratılmışlığı hakkında nakli delilleri anlatırken

bu ayet-i kerimeye de işaret etmiş ve şöyle yorumlamıştır: “Yüce övgüye lâyık

bulunan Allah açık ve gizli işlenen bütün fiillerin yaratıcısı olmasaydı bununla kendi

ilminin mevcudiyetine istidlal etmezdi. Birinin, yapmadığı bir işi bilmemesinin tabii

olduğu herkesçe malûmdur. Şu halde başkasının fiili ile istidlalde bulunmasının bir

anlamı yoktur. Bize göre kullara ait fiillerin yaratılmışlığına hükmetmeyi gerekli kı-

lan Kur'ânî delil Allah Teâlâ'nın işte bu beyanıdır.”636

“Sizi karada ve denizde gezdiren O'dur”.637 “... Ve bu kasabalar arasında

yürümeyi konaklara ayırdık. Oralarda geceleri, gündüzleri korkusuzca gezin dolaşın,

dedik”638

Matüridi’nin ayetler hakkındaki yorumu: “Allah burada yürümeyi belir-

lemenin ve yürütmenin kendi fiili olduğunu haber vermiştir, yürüyüp gezinme fiili de

yürüyen kimsenin mevcudiyeti de bununla gerçekleşmektedir.”639

“Size kendi türünüzden eşler yaratması da O'nun delillerindendir”.640

“Uyumanız O'nun ayetlerindendir, O'nun lütuf ve ihsanından istemeniz

ayetlerindendir”641

İmam Matüridi, fiillerin Allah tarafından yaratıldığının delilleri olarak

getirdiği bu ayet-i kerimeleri şöyle yorumluyor: “Bu İlâhî beyanlarda, Allah'ın sevgi

ve merhameti kendi ayetlerinden kıldığının haberi vardır; ayrıca “uyumanız O’nun

ayetlerindendir, O’nun lütuf ve ihsanından istemeniz ayetlerindendir” ifadeleri de

mevcuttur. Şimdi başkalarının Allah için ayetler icat etmesi ihtimalden uzak olan bir

şeydir; çünkü bu takdirde fail ayetin kendisine ait olmasına öncelikle hak kazanmış

bulunur, burada sözü edilen fiillerin hepsi de insanlara aittir.”642

635 el-Mülk, 67/ 13–14. 636 Topaloğlu, a.g.e. s. 317. 637 Yunus, 10/ 22. 638 Sebe, 34/ 18. 639 Topaloğlu, a.g.e. s. 317. 640 er-Rum, 30/ 21. 641 er-Rum, 30/ 23. 642 Topaloğlu, a.g.e. s. 326.

Page 129: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

118

“İsa’ya uyanların kalplerine şefkat ve merhamet vermiştik”643 “İşte onların

kalbine Allah imanı yazmıştır”644 “... Sizin için davar derilerinden evler yaptı”645 “...

Kalplerini katılaştırdık”646 “dilediğini yapandır”647

İmam Matüridi bu ayet-i kerimeleri şöyle yorumlamaktadır: “Şüphe yok ki

kulların fiilleri içinde Allah'ın diledikleri vardır ve O, murad ettiğini yapacağını vaad

etmiştir. Ayrıca Allah yapmadığı şeyden ötürü kişinin övülmesini yermiş ve

müminlere iman nimetinden dolayı hamd etmelerini gerekli kılmıştır. Artık bunların

O'nun fiiliyle gerçekleştiği sabit olmuştur.”648 “Evet, insan, fiilinin kendisinin

belirlediği hedefin dışında gerçekleşmesi ve yine kendisinin çizdiği sınırı aşması,

ayrıca fiilinin, gücünün belirleyip şekillendiremeyeceği bir çerçevede oluşması

sebeplerine bağlı olarak zaruri bir şekilde şu sonuca varır ki kendi elinde gerçekleşen

fiili Allah Teâlâ planlayıp iradesi gereği gün yüzüne çıkarmaktadır.”649

“... Buna da gücü yetmeyen altmış fakiri doyurur”650 “Gücümüz yetseydi

mutlaka sizinle beraber sefere çıkardık”651 “Zayıflara... Bir sorumluluk yoktur...

Sorumluluk zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir”652

İmam Matüridi “Kula Ait Fiilin Kudret veya İstitaatı” başlığı altında kulun

kendi fiilinin oluşumuna güç yetirebilmesi demek olan “kudret” isminin ikiye

ayrıldığını bunun delilinin ise yukarıdaki ayet-i kerimeler olduğunu ifade ederek

şöyle demektedir: “Bu ayetlerde yer alan istitâatin, fiilin gerçekleşmesini sağlayan

değil, nesneye ait sebeplerin ve faile ait hallerin müsait olması manasında bir istitâat

oluşunun ispatı birkaç çeşittir. Birincisi Cenâb-ı Hakk'ın “gücü (istitâati) yetmeyen”

tarzındaki beyanıdır. Burada sözü edilen şey iki ay oruç tutmaktan ibarettir. Bu

müddet içinde fiili gerçekleştiren kudretin ilgili kişiye gelmeyeceğini düşünebilecek

bir kimse yoktur. Demek ki buradaki istitâatten maksat sebep ve vasıtaların

bulunmasıdır. Yukarıdaki ikinci ayette sözü edilen nifak ehli de bunun gibidir.

643 el-Hadid, 57/ 27. 644 el-Mücadele, 58/ 22. 645 en-Nahl, 16 / 80. 646 el-Maide, 5/ 13. 647 Hud, 11/ 107; ayrıca bk. el-Buruc, 85/ 16. 648 Topaloğlu, a.g.e. s. 326. 649 Topaloğlu, a.g.e. s. 327. 650 el-Mücadele, 58/ 4. 651 et-Tevbe, 9/ 42. 652 et-Tevbe, 9/ 91–93.

Page 130: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

119

Onların, fiillerin gerçekleşmesini doğrudan etkileyen istitâatten haberleri yoktu.

Münafıklar “gücümüz yetseydi” demekle hastalık veya malî imkânsızlığı kas-

tetmişlerdi. Nitekim Allah Teâlâ şu ayetlerinde bu hususu bize açıklamıştır:”653

“Zayıflara... Bir sorumluluk yoktur... Sorumluluk zengin oldukları halde senden izin

isteyenleredir”

“Diğer bir delil benimsenegelen şu husustur ki fiilin (orucun) kendisinden

oluştuğu istitâat iki ay devam etmez, yine cihad fiilinin istitâati de münafıkların

Medine'de bulunuşlarından Allah düşmanıyla karşılaşacakları zamana kadar sürmez.

Aksine kudret surekli olarak yok olup yeniden oluşur. Aslında münafıklara gereken,

kudretin oluşmasını hesaba katmadan sefere çıkmaktı. Onlar, "Gücümüz yetseydi

sizinle beraber sefere çıkardık" demek suretiyle hilâf-ı hakikat beyanda bulunmuş ve

daha başlangıçta kudretin yokluğunu delil olarak kullanmışlardı. Bu anlattıklarımızla

yukarıdaki ayetlerde geçen istitâatten fiillerin değil, hal ve sebepler manasındaki

kudretin kastedildiği sonucu sübut bulmuştur.”654

Ka’bi’nin yorumu: “Sefere katılmayanların bahane ettiği fakirlik mazeretinin

geçerli sayılması, ancak kendileri için fiil gerçekleştirmenin mümkün olmayışıyla

izah edilebilir; bu espri ise kudretten yoksun olmakta da mevcuttur.”655

“İçinizden imanlı hür kadınlarla evlenmeye gücü yetmeyen kimse, ellerinizin

altında bulunan imanlı kızlarınızdan (cariyelerinizden) alsın” 656

“Yoluna gücü yetenlerin o evi hac amacıyla ziyaret etmesi Allah'ın insanlar

üzerindeki bir hakkıdır”657

“Allah her şahsı, ancak gücünün yettiği ölçüde mükellef tutar”658

“Allah her şahsı ancak verdiği kudret ölçüsünde mükellef tutar”659

“Onların (çocuklarını emziren annelerin) örfe uygun olarak beslenmesi ve

giyiminin sağlanması baba tarafına aittir. İnsan ancak gücü yettiğinden sorumlu tu-

tulur”660

653 Topaloğlu, a.g.e. s. 329. 654 Topaloğlu, a.g.e. s. 329. 655 Topaloğlu, a.g.e. s. 345. 656 en-Nisa, 4/ 25. 657 Al-i İmran, 3/ 97. 658 el-Bakara, 2/ 286 659 et-Talak, 65/ 7. 660 el-Bakara, 2/ 233.

Page 131: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

120

İmam Matüridi yukarıdaki ayet-i kerimeleri şöyle yorumluyor: “Bu ayetler de

fiillerin gerçekleşmesi değil sebep ve hallerin söz konusu edilmesi sırasında

zikredilmiştir.” Bu ayetlerin oluşturduğu istitâat türü, bulunmayışı halinde hitabın

oluşmayacağı ve kendisine tam olarak sahip olmamak manasında bundan yoksun

bulunan kişinin fiili işlememekle ayıplanamayacağı, hatta bu fiile muhatap

tutulamayacağı noktalarında ittifak edilen bir istitâattir. “Aslında kullara fiil nispet

eden bütün âlimlerin kanaati de aynı esasa dayanır. Bu da konuya iki açıdan bakmayı

gerektirir. Birincisi, bulunmayan bir imkâna dayanarak emir vermenin -hâlbuki fiil

için birden fazla imkânın mevcudiyeti söz konusudur- ve meselâ gözü olmadığı halde

“gör!” veya eli bulunmadığı halde “elini uzat!” denilmesinin muhal oluşu. İkincisi,

emirle nehiy şükrün yerine getirilmesini istemeye ve nankörlükten sakındırmaya

yöneliktir. Dolayısıyla nimetin bulunmadığı veya bilinmesine güç yetirilemediği

yerde emir-nehiy hitabının gerçekleştirilmesi söz konusu değildir.” 661

“Bilindiği üzere kişi azık ve bineği bulmadan hacca dair fiilleri işleme

imkânını elde edemez. Eğer gerçek manadaki kudret yani fiil kudreti olmadan haccın

vücûbiyeti gerçekleşmemiş olsaydı hac görevi kimseye farz olmazdı. Çünkü fiillere

ait kudret zaman birimlerinin tazelenmesiyle vücut bulan bir kudrettir, hac ise o

olmadan farz olmaz, söz konusu kudret de sefer merhalelerini aştıkça oluşur, böylece

hac görevi dinî bir vecibe niteliği almadan geriden takip eder duruma düşer.”662

“Onlar (kâfirler) gerçekleri ne işitmeye güç yetirebiliyor ne de görebiliyorlar-

dı”663

“Sen benimle beraber olmanın gerektirdiği sabra güç yetiremezsin”664

“Ben sana 'benimle beraber olmanın sabrına güç yetiremezsin' demedim

mi?”665

661 Topaloğlu, a.g.e. s. 330. 662 Topaloğlu, a.g.e. s. 331. 663 Hud,11/ 20. 664 el-Kehf, 18/ 67. 665 el-Kehf, 18/ 72.

Page 132: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

121

“İşte sabrına güç yetiremediğin şeylerin iç yüzü!” 666

“Gücünüz yettiğince Allah'a karşı saygısızlık göstermekten sakının”667

İmam Matüridi konunun başında kudreti ikiye ayırmıştır. Birincisi, fiilden

önce bulunan kudret yani sebeplerin müsait ve vasıtaların sağlıklı bulunması

anlamındaki istitaattır. Kul buna güç yetiremediği takdirde sorumlu değildir. İkincisi

ise fiil kudretinin gerçekte bulunmayışı halinde yine de mükellefiyet mevcudiyetinin

söz konusu olduğu kudrettir. Bunun da hem akli hem de nakli delili vardır diyerek

yukarıdaki ayet-i kerimeleri nakli delil olarak getirmiş ve şöyle yorumlamıştır:

“Hz. Musa’ya yolculuk yaptığı arkadaşı “İşte sabrına güç yetiremediğin

şeylerin iç yüzü” demek suretiyle hal ve sebepler manasındaki kudretin mevcudiye-

tine rağmen fiillerin gerçekleşmemesi yüzünden diğer kudreti nefyetmiştir. Sözü

edilen türden kudretin (fiil kudretinin) gerçekte bulunmayışı halinde yine de

mükellefiyetin mevcudiyetine ait hem naklî hem de aklî delil vardır. Naklî delil

yukarıda istitâati nefyeder mahiyette kaydettiğim ayetlerdir.”668

“Ben gücümün yettiği kadar ıslah etmekten başka bir amaç taşımıyorum”669

Matüridi’nin yorumu: “Emrettiği ibadetlerin ifası için Allah'tan yardım ve

güç dileme konusunda hem nassın sübutu hem de ulemanın ittifakı vardır. Eğer fiil

kudreti surekli olarak mevcut olsa veya bulunmayışı sebebiyle ibadet mükellefiyeti

düşseydi Allah'tan böyle bir istekte bulunmak yersiz bir talep konumuna düşer ve bu

konudaki naslar Cenâb-ı Hakk'ın zaten lütfedip verdiği kudret nimetine karşı

nankörlük yapmayı emreder bir mahiyet alırdı. Bu söylediklerimizle de fiil kudreti

olmaksızın mükellefiyetin gerekleştiği hususu kanıtlanmış olur. Hz. Şuayb'ın “Ben

gücümün yettiği kadar ıslah etmekten başka bir amaç taşımıyorum” tarzındaki beyanı

da aynı niteliktedir. Hz. Şuayb sözünü ettiği ıslahın gerçekleşmesini kudrete

bağlamıştır.”670

“Ey insanlar! Siz Allah'a muhtaç olan varlıklarsınız, her şeyden müstağni ve

bütün övgülere lâyık olan ise sadece Allah'tır”671

666 el-Kehf, 18/ 82. 667 et-Teğabün, 64/ 16. 668 Topaloğlu, a.g.e. s. 331. 669 Hud,11/ 88. 670 Topaloğlu, a.g.e. s. 332. 671 Fatır, 35/ 15; ayrıca bk. Muhammed, 47/ 38.

Page 133: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

122

İmam Matüridi bu ayet-i kerimeyi şöyle yorumluyor: “Fiillerin kendileriyle

gerçekleştiği kudretler şayet ortaya çıkan şartlar çerçevesinde kendi başlarına

teşekkül edecek olsa, kişi, bütün fiillerinden önce daha bu fiiller oluşmadan bu

kudretlerle yetinecek ve Allah'a muhtaç olmayacaktı. Hâlbuki yüce övgülere lâyık

bulunan Allah bütün yaratıkları kendisine muhtaç kılmıştır; her şeyden müstağni ve

övülmeye lâyık olan sadece kendisidir. Dolayısıyla ihtiyacın en çok lâzım olduğu bir

noktada yaratıkların Allah'tan müstağni kalması mümkün değildir. Bu meselenin

nihaî konumu şudur ki kudretler sureklilik arz etmediğine göre beka ihtiyacı ortadan

kalkar, fiil ise henüz mevcut değildir, netice olarak kişi daha fiili oluşturmadan önce

Allah'tan müstağni kalır, bu ise nas açısından kabul edilemeyecek bir şeydir.”672

“Şayet borçlu sefih, aklı zayıf veya kendisi söyleyip yazdırmaya güç

yetiremiyorsa velisi doğru olarak yazdırsın”673

Matüridi’nin yorumu: “Bu İlâhî beyan “yazdırmayı tam olarak beceremeyen”

manasına da gelebilir. Bu da bir nevi eksik kudret sayılır. Bu telakkimizin delili ise

fiilin gerçekleştirilmesi için gerekli olan tam kudretin o fiile başlamadan önce hâsıl

olmayışıdır; ayette ise borçluya kudretin tamamı izafe edilmiştir.”674

“Kulların Fiilleri ve Faillerinin Belirlenmesi” konusuyla alakalı Kitabü’t-

Tevhid’de yer alan ayet-i kerimelerin, Matüridi tarafından yapılan yorumlarını yine

Kitabü’t-Tevhid’e bağlı kalarak tespit etmeye çalıştık. Bundan sonra ise konu

hakkındaki Matüridi’nin resmi görüşünü belirtikten sonra, ecel konusundaki yorum

ve görüşlerine bakacağız.

“Matüridi’ye göre, fiilin bütün yönleriyle Allah’a ait olması durumunda

insanın sorumluluğu tehlikeye girecek, bütün yönleriyle insana ait olması durumunda

da Allah’tan başka müstakil bir yaratıcının varlığını kabul etme durumu ortaya

çıkacaktır. İşte o, muhtemelen bu güçlüğü aşmak için, fiilde “çeşitli yönler”in

bulunduğu fikrini ortaya atmıştır. Buna göre, fiil hem Allah’a hem de insana izafe

edilir, dolayısıyla fiilde iki ayrı etkinin varlığı kabul edilmiş olur. Fiil, yaratma ve

yoktan var etme bakımından Allah’a, kesb ve işleme bakımından insana aittir.”675

672 Topaloğlu, a.g.e. s. 332. 673 el-Bakara, 2/ 282. 674 Topaloğlu, a.g.e. s. 348. 675 Özdemir, a.g.e. s. 247.

Page 134: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

123

Kulların fiilleri ve faillerinin belirlenmesi konusu hemen hemen bütün

dinlerin ilgi alanına giren ve bu dinlere ait olan temel din bilimlerinin hakkında

çeşitli yorum ve fikir yürüttükleri oldukça karmaşık bir konudur. Bu karmaşıklık,

Allah’ın yaratma sıfatı ile insan fiillerinin meydana gelmesi ve insanın özgürlüğü

arasındaki ilişkiyi anlama ve yorumlama farklılığından kaynaklanmaktadır. İnsanın

fiilleri ve insanın özgürlüğü sorunu felsefe ve diğer disiplinler tarafından kader

konusu içerisinde farklı yönleriyle incelenirken kelamcılar “insan fiili” açısından

incelemişlerdir. Maturidi ise Kitabü’t-Tevhid adlı eserinde konuyu itikadi ayetler

çerçevesinde ve İslam âlimlerinin farklı yorumları etrafında incelemiştir. Daha

ziyade Mu’tezile’nin kulların fiilleri hakkındaki görüşünü tenkit etmiş, eserinde

muarızlarının fikirlerini soru cevap şeklinde çürütmeye çalışmıştır. Maturidi kendi

görüşünü ise kısaca şöyle açıklamıştır: İnsanın yaptığı herhangi bir işteki özgürlüğü,

onun sorumluluğunun sınırını da tayin etmektedir. Zira insan iyilik ve kötülük

işleyecek tarzda yaratılmış ve kendisine selim akıl, irade ve yapabilme gücü

verilmiştir. Kısaca Allah insanı, bilinçli, sorumlu ve özgür bir varlık olarak

yeryüzünde görevlendirmiştir. Dolayısıyla da insan, iradesiyle yaptığı her türlü

fiilinden sorumludur.

2.5. ECEL

Sözlükte “mutlak vakit, belirlenmiş zaman veya muayyen bir müddetin sonu”

gibi anlamlara gelen ecel, dini literatürde, Allah tarafından her canlı için önceden

takdir edilen hayat suresi ve bu surenin sonu olan ölüm vakti demektir.676

Ecel konusu kaza ve kader bağlamında Kelam ilmi içerisinde tartışma konusu

olmuştur. İlk olarak Mu’tezile âlimleri konuyu gündeme getirip farklı şekillerde

yorumlamışlardır. Diğer İtikadî mezhepler de konuyla ilgili kendi görüş ve fikirlerini

çeşitli akli ve nakli istidlallerle destekleyerek savunmuşlardır. Biz de çalışmamızın

bu kısmında Kitabü’t-Tevhid’deki Matüridi’nin konuyla ilgili itikadî ayetlerin

yorumuna bakacağız. Fakat önce kelamcıların ecel hakkındaki görüşlerine kısaca bir

bakalım. 676 Karaman, Fikret, “Ecel” mad. Dini Kavramlar Sözlüğü, s.131; Kılavuz, A.Saim, İslam Akaidi ve

Kelama Giriş, s. 215; Tunç, Cihat, “Ecel” mad. TDVİslam Ansiklopedis, s. 380; Çanga, Mahmut, Kur’an-ı Kerim Lügati, Timaş Yayınları, İstanbul 2010, s. 47; İbn Manzur, Lisanu’l Arab, “ecel” Mad. Beyrut 1955.

Page 135: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

124

Mu’tezile kelamcıları, ecel konusunda farklı fikirler ortaya koymuşlardır. Bu

kelamcılardan Kadı Abdulcebbar Ehl-i Sünnet kelamcılar gibi düşünmektedir. O’na

göre ecel, insanın ölüm vakti ve vadesidir. Kişi ister doğal yollarla ömrünü

tamamlayıp ölsün isterse bir katil tarafından öldürülsün fark etmez. Vefat eden kişi

eceliyle ölmüş demektir. Ka’bi ve Bağdat Mu’tezilesi ise maktülün öldürülmemesi

halinde, kesinlikle hayatını devem ettireceği fikrini ısrarla savunmuşlardır. Katil,

maktülü öldürüp onun yaşamasına engel olarak ecelini kesintiye uğratmış ve büyük

bir zulüm işlemiştir.677

Eş’arı kelamcıları ile Matüridi kelamcıları ecel konusunda hem fikirdirler.

Eş’ariliğe göre, katilin öldürdüğü kimsenin ecelini öne almak veya ertelemek gibi bir

güce sahip olması, başka bir ifadeyle öldürdüğü kimseyi yaşatmaya ve öldürmeğe

muktedir olması gibi bir düşünce asla kabul edilemez. Bunun yanında her ne kadar

öldürülen kimse hakkında, öldürülmeseydi daha fazla yaşayacaktı şeklinde

düşünmek mümkün olsa da, geriye kalan surenin onun için ecel olması imkânsızdır.

Zira bir kimsenin eceli, onun ölüm vaktidir.678

İnsanın bir tek eceli olduğu fikrini savunan Ehl-i Sünnet kelamcıları kendi

fikirlerini savunmak için Kur’an’da açıkça ifade edilen “eceli kaza”, “eceli

müsemma” kavramlarından birincisini bireysel ölüm; ikincisini ise daha çok kıyamet

ve ölüm sonrası olarak yorumlamışlardır.

İmam Matüridi, Kitabü’t-Tevhid’inde ecel konusunu anlatırken genelde

Mu’tezile’nin özelde ise Ka’bi’nin konu hakkındaki görüş ve yorumlarını eleştirerek

ve daha sonra da kendi görüş ve yorumunu yaparak konuyu tamamlıyor. Matüridi

diğer konuların aksine bu mevzuda fazla nakli istidlalde bulunmamış daha ziyade

akli istidlallere ağırlık vermiştir. Bunun içindir ki konuda pek fazla itikadî ayet yer

almamış, doğrudan veya dolaylı olarak yalnızca üç ayete işaret edilmiştir.

Matüridi, konuya Ka’bi’nin fikri rakibi adına kendi kendisine yönelttiği sonra

da cevabını yine kendisinin verdiği soruyla başlıyor. Biz de yine bu çalışmamızda

konunun daha iyi anlaşılması için bu yorumlara kısaca yer verip sonra kullanılan

itikadî ayetlerin taraflarca ne şekilde yorumlandığını tespit etmeye çalışacağız.

677 Kadı Abdulcebbar, Şerhu Usuli’l Hamse, Kahire 1988. s. 780–7803. 678 Eş’ari, el-İbane an Usuli’d-Diyane, Beyrut (Trsz), s.53–54–59; Bakillani, et-Temhid, Beyrut 1957. S. 332–334.

Page 136: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

125

“Kâ'bî, fikrî rakibi adına kendisine yönelen ve tatminkâr cevap vermesine

imkân vermeyen bir soru sordu. Sorunun özü şudur: Mu'tezile'nin anlayışına göre

Allah Teâlâ kişinin ömrü için nihaî bir sure belirler. Onu bu surenin bitimine kadar

yaşatmak Allah'ın filidir ve O, bu fiilini icra etmeyi diler. Allah bu müddet içinde o

kul için belli bir rızık da tayin eder. Bunun yanında Cenâb-ı Hakk'ın kullarından

birine öyle bir kuvvet verilir ki bu kul O'nun söz konusu kişi için belirlediği ömrü

yaşayıp bitirmesine engel olur; dolayısıyla kâinatın rabbini vaadini yerine

getirmekten alıkoyar, kendisiyle kişinin hayatını dünyevî bedeninde sürdürme fiili

arasına İlâhî iradeye rağmen perde çeker. Sonuç olarak güçlendirilen kulun,

düşmanını öldürme yolundaki fiili Rabbine engel teşkil etmektedir. Bu durumda

Allah'ın vaadinden cayması, yenilgiye uğratılması ve fiilinden alıkonması söz

konusudur; fakat bütün bunlar da Allah'ın o kulu öldürmeye muktedir kılması

sebebine bağlıdır. Bu konum bir acz ve aklî çerçevedeki kanuna aykırılık mıdır, değil

midir”?679

“Kâ'bî, kendisine yönelik düzenlediği bu soruya önce Müslümanlar’ın (Sünnî

âlimlerin) cevabına benzer bir karşılık vermiştir. Şöyle ki sözü edilen mesele vuku

bulan her bir olay hakkında söylenegelen şu söz çerçevesine girer: “Şayet vuku

bulmasaydı Allah'ın (ezelî) ilminde 'gerçekleşecek' diye nasıl yer alabilirdi?”

Müslümanlara göre bu söz “Allah'ın ilminde olan vuku bulmuştur” şeklindeki

gerçeği yansıtır. Bununla birlikte dileseydi başlangıçta o kişi için başka bir ömür

biçeceği hususu da Allah'ın ilim ve kudretinin haricinde değildir, şayet öyle bir ömür

biçseydi ilm-i İlâhîsinde şu anda gerçekleşen değil, o bulunurdu. Kâ'bî daha sonra

şahsî kanaatine dönüş yaparak şöyle demiştir: Katil o kişiyi eceli geldiği için

öldürmüş olsaydı kınanıp cezalandırılmaması gerekirdi. Hatta kişi başkasının

koyununu kesmek suretiyle teşekküre bile hak kazanır, çünkü kesmeseydi hayvan

ölecekti. Sonra “Demek ki sen adamı öldürmeseydin ecelinin gelmemiş olacağını

kabul ediyorsun” şeklinde Kâ'bî'ye itiraz yöneltilmiş, o da “Böyle bir telakkiden

Allah'a sığınırım, adamı ya başkası öldürür veya tabii eceli gelirdi” diye cevap

vermiştir.”680

679 Topaloğlu, a.g.e. s. 360. 680 Topaloğlu, a.g.e. s. 360.

Page 137: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

126

“Ka’bi bu tezinin geçerliliğini ortaya koymak için ayet ve hadisten delil

getirerek şöyle demektedir: “Ayet-i kerimede “Canlıya ömür verilmesi de ömründen

azaltılması da mutlaka bir kitapta kayıtlıdır”;681 Hadis-i şerifte de “Sıla-i rahim ömrü

uzatir” buyrulmaktadır o halde; kişinin belli bir ömrü mevcut olup o, bu sureyi sıla-i

rahimle arttırma imkânına sahiptir. Buna göre de levh-i mahfuzda “Sıla-i rahim

yaparsa ömrü şu kadar, yapmazsa bu kadar olacaktır” diye kayıtlıdır. Denilirse ki bu

naklettiğinizde sadece imkânsızlığı ortadan kaldırmak vardır, kudrette ise fiili

gerçekleştirmek söz konusudur? Cevap olarak “Kudrette de sadece aczi ortadan

kaldırmak vardır” dedikten sonra sözüne şöyle devam etmiştir: Kudret fiili

gerçekleştirmiş olsaydı ben kudretimin eseri olan fiile sürüklenmiş ve zorlanmış

olurdum, bu takdirde de fiil bana değil başkasına ait olurdu.”682

Matüridi bundan sonra Ka’bi’nin bu fikirlerini sert bir dille eleştirip O’nun

bütün bu açıklamalarının Allah hakkındaki bilgi seviyesinin ne kadar yersiz ve

yetersiz olduğunun bir göstergesidir diyerek Ka’bi’ye şöyle cevap veriyor: “Kâ'bî'ye

sorarız: Allah sözü edilen kişinin öldürüleceğini biliyor muydu, yoksa bilmiyor

muydu? Eğer “biliyordu” derse, kendisine “Kişinin öldürülmesi hayatını yok edip

ömrünü tüketiyor mu, yoksa tüketmiyor mu?” diye sorulur. Tüketmiyor, derse realite

tarafından yalanlanmış olur. Tüketiyor, derse şöyle karşılık verilir: Allah nihaî

gerçeği biliyor idiyse, maktulün ömrünün sona ermesini ve ruhunun cesedinden

ayrılmasını başkasının icrasına nasıl havale etmiş; levh-i mahfuzuna “Kişi şöyle

şöyle yaparsa şu sonuç, böyle böyle yaparsa bu sonuç gerçekleşecektir” diye nasıl

yazmış olabilir? Aslında bu, gelecekte olacağı bilmeyenin durumudur. Olacağı bilen

kimse ise şöyle yazar: Şöyle olacaktır, şayet öyle olmayacak olsaydı şöyle olurdu;

yine filân kişi küfre düşüp Allah'ın gazabını hak edecektir, şayet küfre düşmeseydi

iman edip Allah'ın muhabbetine nail olacaktı. Buna mukabil olacak hakkında

kesinlik belirtmeksizin “şöyle, değilse şöyle olacaktır” demek ileriki gelişmeleri

bilmeyenlerin sergileyeceği bir tavırdır. Bir de şu: İlâhî ilim Kâ'bî'nin anladığı

şekilde ise, tartışma konusu edilen katil olayını Allah'ın bilmesi vukuundan önce ilm-

i İlâhînin tespit ettiği bir haber nasıl olabilir? Hâlbuki bütün insanlar şu kadarını

bilirler ki filân ya öldürülecek veya ölecek, ya iman edecek veya küfrü tercih edecek,

681 Fatır, 35/ 11. 682 Topaloğlu, a.g.e. s. 361.

Page 138: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

127

filân zamanda ya hareket veya sükûn halinde bulunacak. Bu konumdaki bir tahta

(levh) her geminin tahtasından farksız olup levh-i mahfuz değildir, aksine

korunmamış bir yazı gerecidir.” 683

“Maktulün eceli, öldürülmesi sebebiyle İlâhî ilmin çerçevesinin dışına çıkmış

değildir, maktul yine de Allah'ın ilminde “öldürülecek” diye yer aldığı konumdadır.

Ne var ki bu katil ilm-i İlâhîye uygun olarak dinen ya yasaklanmış veya emredilmiş

bir durum arz eder, aynen bunun gibi kişi Allah'ın ilminde yer aldığı şekilde mümin

veya kâfir olur, bu da O'nun ilminde mevcuttur. Bütün bunlar Allah'ın, neye varacağı

şeklindeki akıbete dair ilminin dâhilindedir. Bunun yanında kişi bu fiili işlemeseydi

akıbetinin neye varacağı hususu da O'nun ilminin dâhilinde bulunmaktadır, işte ecel

de buna benzemektedir. Bu esasa bağlı olarak, Allah kişinin sıla-i rahimde

bulunacağını bilmiş ve ömrünü, sıla yapmayacak olsa O'nun ilmi çerçevesinde

olabileceğinden daha fazla yapmıştır.”684

Matüridi ile muarızı Ka’bi’nin arasında geçen bu fikri tartışmalardan sonra

konuda geçen ayet-i kerimelerin yorumlarına bakalım.

“Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir

kitaptadır. Şüphesiz bunlar, Allah'a kolaydır.”685

Bu ayet-i kerimeyi Ka’bi, kulun tabii ömrünün dışında uzayıp

kısalabileceğine, Allah’ın kul için belirlediği ömrü yaşayıp bitirmesine bazı

sebeplerin engel olabileceğine dair delil getirmiştir.

İmam Matüridi ise bu ayet hakkında şöyle diyor: “Sözü edilen ayet hakkında

tefsir ehlinin şöyle bir yorumu vardır: Ayet kişinin ömrünün sona erişini açıklamakta

ve ömründen geçen her zaman biriminin meydana getirdiği eksilmeye işaret

etmektedir. Bir grup âlim de şöyle demiştir: Bu İlâhî beyan insanların uzun veya kısa

tutulmuş birbirlerinden farklı ömürleri hakkında olup bilgisiz ve işlerinde mütereddit

kişilerin yaptığı gibi Allah'ın birine bir ömür biçtikten sonra fikir değiştirip onu

uzatması veya kısaltması manasına gelmez.”686

“Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri giderler.”687

683Topaloğlu, a.g.e. s. 361. 684 Topaloğlu, a.g.e. s. 362. 685 Fatır, 35/11. 686 Topaloğlu, a.g.e. s. 362. 687 Yunus, 10/ 49.

Page 139: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

128

İmam Matüridi bu ayet-i kerimeyi şöyle yorumluyor: “Kâ'bî'nin iddia ettiğine

göre katledilenlerin ecelleri gelmemekte, bundan önce öldürülmektedirler. Yine ona

göre Allah herhangi birinin ömrünü arttırmamaktadır. Sıla-i rahim görevini yerine

getirmesi sebebiyle birinin ömrünü arttırmaya nasıl muktedir olsun? O ki maktulün

ömrünü filân zamana kadar sürdürme taahhüdünü yerine getirmeye güç yetirememiş,

buna mukabil düşmanı buna muktedir olmuş ve O'nun işine engel teşkil etmiştir (!)

Allah böyle bir nitelemeden münezzehtir.” 688 İşte bu ayet-i kerimede Ka’bi’nin bu

görüşünü reddetmekte ve kulun ezelde tayin edilen ömrünün hiçbir şekilde uzayıp

kısalmadığına delil teşkil etmektedir.

“Haram aylar çıkınca müşrikleri bulduğunuz yerde öldürün; onları yakalayın,

onları hapsedin ve onları her gözetleme yerinde oturup bekleyin. Eğer tövbe eder,

namazı dosdoğru kılar, zekâtı da verirlerse artık yollarını serbest bırakın. Allah

yarlığayan, esirgeyendir.” 689

Matüridi, Ka’bi’nin bu ayet-i kerimede geçen serbest bırakma fiilinin kulun

iradesine terkedilmiş olmasıyla muhtemelen kendi tezini kanıtlamayı amaçlamış

olmalıdır diyerek ayeti şöyle yorumluyor:

“Bu İlâhî beyan üç şekilde anlaşılabilecek bir kelâmdır: Güçlüğün ve yasağın

kaldırılması, bunun emredilmesi yahut da mubah kılınması. Bu tür alternatiflerin

hepsi hayır fiillerinde mutlak ise de şer fiillerinde böyle olmayıp kayda bağlıdır:

“Kul cebir ve zorlanmaya tâbi tutulmamıştır” diye, Allah Teâlâ önce yasakladıktan

sonra (kayıtlar koymak suretiyle) “... Müşriklerin yolunu serbest bırakın”

buyurmuştur. Bir de insanların “Allahım! Sana itaat etmek konusunda bizi

güçlendir!” tarzındaki sözü övgüye lâyık görüldüğü halde “Allahım! Sana itaat etme

konusunda bizi serbest bırak!” şeklindeki bir ifade övülmeye değer bulunmaz. Şu

halde bu iki fiilden birinde diğerinde bulunmayan bir özelliğin mevcut olduğu

anlaşılmaktadır. Yine, kul kendi kudretinin sona ermesi ve artık kudretsiz kalması

halinde bile (Allah'ın kudretiyle) fiilin vuku bulabileceğini kabul eder. Bunun

yanında böyle bir fiilin vukuu sırasında kendi fiil işleme serbestliğinin ortadan

688 Topaloğlu, a.g.e. s. 362. 689 et-Tevbe, 9/ 5.

Page 140: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

129

kalktığına da hükmetmez, o bununla güç yetirebildiği konulardaki dolaşım alanını

belirlemiş olur.”690

Buraya kadarki yorumlara bakacak olursak konuyu şöyle özetlememiz

mümkündür: Kelamcılar ecel konusunu genellikle ayet ve hadislere dayanarak, kaza

ve kader meselesi bağlamında ele almışlardır. Maturidi Kitabü’t-Tevid’inde ecel

konusunu işlerken konuyu daha ziyade Mu’tezili âlim olan Ka’bi’nin ecel hakkında:

“Maktul eceli kesilmiş yani ömrünü bitirememiş kişidir, şayet öldürülmemiş olsaydı

ömrünün sonuna kadar yaşayacaktı, onun katl ve ölüm olmak üzere iki eceli

vardır.”Şeklindeki görüşlerine çok sert eleştiriler yönelterek kendi düşüncesini şöyle

ortaya koymaktadır: Maktul kendi eceliyle ölmüştür, onun başka bir eceli yoktur.

“Katl” katilin bir fiili olup onunla kaimdir, ölüm ise katilin fiili sonunda Allah

Tealanın icat etmesi suretiyle ölmüş kimse ile bulunan bir şeydir.

2.6. RIZIK

Sözlükte, azık, yenilen, içilen, faydalanılan şey anlamına gelen rızık, dini bir

terim olarak Yüce Allah’ın canlılara, yiyip içmek ve yararlanmak üzere sağladığı her

türlü imkân demektir.691

Kelam ilminde “rızık” tartışma konusu olurken bu tartışmanın odağında

haram ve helal şeylerin kul için rızık olup olmadığı meselesi bulunmaktadır. Yine

konunun daha iyi anlaşılması açısından Kelami mezheplerin görüşlerini kısaca

hatırlamakta fayda vardır.

“Mu’tezile’ye göre kulun bu dünyadaki nasibi ve rızkı, fakirlik ve zenginliği,

kazanç ve kaybı tamamen kendi elinde olan bir şeydir. Bu konuda İlahi müdahale söz

konusu değildir. Aksi halde İlahi adaletle çelişki oluşturacak bir görüş benimsenmiş

olur. Mu’tezile’ye göre haram rızık değildir. Çünkü onlar rızkı, “Kişinin mülkiyet

altında bulundurup meşru yoldan yediği şey veya kendisinden yararlanılması

yasaklanmamış olan şey” diye tanımlamışlardır.”692

“Cebriyye ve Eş’ariyye’ye göre, insanların bu dünya hayatındaki rızıkları,

kazanç veya kayıpları, fakirlik veya zenginlikleri önceden Allah tarafından

690 Topaloğlu, a.g.e. s. 364. 691 Kılavuz A. Saim, a.g.e. s. 221; Karaman, Fikret,”Rızık” mad. Dini Kavramlar Sözlüğü, s. 554. 692 Kılavuz A. Saim, a.g.e. s. 222–223.

Page 141: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

130

belirlenmiştir. Eş’ariler’e göre, kul her ne kadar seçme ve girişim özgürlüğüne sahip

olsa da, bu seçimin, kendi rızkıyla ilgili olarak Allah’ın ezelde belirlediği şeye

yakınlaşmaktan başka bir rolü yoktur. Rızkı genişletecek ve daraltacak olan

Allah’tır.”693

Kitabü’t-Tevhid’de rızık konusu detaya girilmeden son derece yüzeysel

olarak ele alınmıştır. Matüridi yine bu konuda da Ka’bi’nin ve Verrak’ın görüşlerini

eleştirmiş onların iddialarını çürütmeye çalışmıştır. Mevzu rızık konusundan daha

ziyade kudret ve irade ekseninde tartışılmıştır. Fikri ispat ve savunmalarda nakli delil

olarak sadece bir ayet-i kerimeye müracaat edilmiş, konu muğlâk bir şekilde

bırakılmıştır. Diğer pek çok kelami eserlerde rızık konusu işlenirken haramın rızık

olup olmadığı hararetle tartışılırken burada bu mevzua hiç değinilmemiştir.

Şimdi, İmam Matüridi’nin konuyu ve ilgili ayeti nasıl yorumladığına

bakalım:

“Cenâb-ı Hak “Yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki rızkını vermek

Allah'a ait olmasın”694 beyanıyla rızkı tekeffül(kefil) ettiğine göre artık rızık O'nun

temlik etmesi veya yedirmesiyle elde edilebilir bir konum kazanmıştır. Şimdi;

a) Tekeffül ettiği rızkı tekeffül ettiği yoldan vermesi hususunda Allah'a engel

olacak biri varsa, bu durumda O'na vaadinden caymak ve tekeffül ettiği şeyi yerine

getirmekten aciz olmak gibi bir nitelik gelir. Dolayısıyla Allah kendi fiilinde

başkasının kudreti altında bulunan, vaadini yerine getirmeye, verdiği sözü ifa etmeye

kendi dışından gelecek kudrete muhtaç olan bir konum kazanmış olur. Bu ise

önemsenecek bir husustur,

b) Engel olacak biri yoksa bu takdirde gerçekte başkasına ait olan bir rızıkla

birinin o statü içinde rızıklandırılmış olması veya onun buna muktedir bulunması

imkân dışında kalır. Eğer bu rızık konusunda kudret kulun elinde olsaydı yukarıdaki

birinci şıkta anlatılan gayri münasip durum Allah'a arız olacaktı, çünkü O, başkasının

malını yiyen kulun rızkını o alanda arayacağını bilememişti.” 695

693 A.g.e. , s. 221. 694 Hud, 11/6. 695Topaloğlu, a.g.e. s. 364.

Page 142: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

131

“Kâ'bî şöyle dedi: Verrak’a rızık konusu sorulmuş, o da böylelerine şöyle

cevap verilir demiştir: Kötülük yapma kudretine sahip bulunan birinin Allah'tan

haşyet duyduğu için mâsiyetten korunduğu varit midir? “696

“Eğer “hayır” derlerse peygamberleri böyle bir davranışta bulunmamakla

nitelemek suretiyle vebali ağır olan bir söz söylemiş olurlar. “Evet” derlerse rızık

aramaya başlamadan önce Allah'tan talepte bulunmaları kendileri için gerekli

olur.”697

Matüridi, Verrak’ın bu görüşüne söyle cevap veriyor: “Kudret kavramıyla

sebepleri yani kul tarafından zayi edilmediği takdirde mutlaka kudrete gelip eşlik

eden halleri kastetmişsen doğrudur, bütün peygamberler ve hayırlı insanlar böyleydi.

Şayet fiille beraber olan kudreti kastetmişsen soruyu değiştirmiş ve şöyle diyene

benzemiş olursun: Günahları işlemekte iken onları sürdürmesi konusunda Allah'tan

korkan biri var mıdır? Bu tür bir sorunun ise anlamı yoktur. Bu noktada fikrî rakibin

sana mukabil bir soru yöneltebilir: Peygamberlerden herhangi biri Allah'tan

öğrendiği veya O'ndan alıp haber verdiği bir günahı sürdürmek konusunda İlâhî

haşyet duymuş mudur? Buna vereceği cevap önceki meselenin de cevabını teşkil

eder.”698

Sonuç olarak rızık konusu Kitabü’t-Tevhid’ de muğlâk ifadelerle Maturidi

tarafından muarızlarının görüşlerine eleştiriler getirilerek sonlandırılmıştır. Fakat asıl

kelami bir tartışma konusu olan haramın rızık kabul edilip edilmediği mevzusuna

üstü kapalı bir şekilde değinilmiştir. Ehl-i sünnet genel olarak rızık konusunda

“İnsanın yediği şey, ister helal olsun ister haram olsun onun rızkıdır” görüşünde iken

Mu’tezile ise haramı rızıktan saymamıştır.

696 Topaloğlu, a.g.e. s. 365. 697 Topaloğlu, a.g.e. s. 365. 698Topaloğlu, a.g.e. s. 365

Page 143: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

132

SONUÇ İslam düşünce sisteminde bilginlerin karşılaştığı herhangi dini içerikli bir

problemde başvurulan en temel kaynak Kur’an olmuştur. Dini meselelere Kur’an

ayetlerinden çözüm aranırken her âlim başta karşılaşılan problemin içeriği, olayları

kavrama gücü, bilgi donanımı, akli ve zihni yetkinliği, içerisinde yaşadığı çevrenin

sosyal ve kültürel yapısı, coğrafi konum olarak siyasi otoriteye yakınlığı ve uzaklığı

nispetinde çözüm bulmaya çalışmıştır. Bir grup âlim Kur’an ayetlerini yoruma tabi

tutmadan olduğu gibi lâfzî manalarıyla olaylara hamlederken, bazıları tamamen aklı

ön plana çıkararak ayetleri aklın öncülüğünde yoruma tabi tutmuşlardır. Bir başka

grup da akılla nakli bağdaştırarak aklın kavrayabildiği ölçüde yoruma tabi tutmuşlar,

gerektiğinde ise ayetlerde geçen bazı kavramların ve olayların mahiyetinin duyulur

âlemdeki imkân ve kabiliyetle anlaşılmasının mümkün olamayacağı fikrini

savunmuşlardır. Bu son grup içerisinde ve Ebu Hanife’nin akılla nakli dengeleyen

çizgisinde, münazaralarında Kitap ve Sünnete bağlı, anlayışlarında Ashab ve Tabiin

yolu olan Selef metoduna yakın, Ehl-i sünnet kelamının en önemli temsilcilerinden

olan Ebu Mansur Matüridi yer almaktadır.

Matüridi Kitabü’t-Tevhid’de işlediği konuları sadece akli yoruma tabi

tutmamış, akılla birlikte nakli de sistematik bir şekilde kullanmıştır. “Âlemin

yaratılmışlığı ve Allah’ın varlığı” konusunda cevherlerin yaratılmışlığına bilgi

edinme kaynaklarının (Duyu organları, Haberi sadık, Akıl) delil teşkil ettiğini ifade

ederek haberi sadık bağlamında âlemin yaratılmışlığını ifade eden birçok itikadi ayeti

delil olarak kullanmıştır. Bu konuda kullandığı ayetleri lâfzî manasıyla yoruma tabi

tutmuştur. Cisimlerin görünüm ve özelliklerinin (araz veya sıfat) isimlendirilmesi

meselesinde delil olarak kullandığı Enfal (8/67) ve Tevbe (9/42) surelerindeki “araz”

ifadesiyle cisimlerin kendi varlıklarının kastedildiği şeklinde yoruma tabi

tutmaktadır. Matüridi “Allah’ın Varlığı ve Birliği” konusunda kullandığı ayet-i

kerimeleri hiçbir zorlama yoruma gitmeden lâfzî manalarıyla yorumlamaktadır.

Matüridi “Teşbihin Nefyi” meselesinde Müşebbihe mensuplarının görüşlerine

karşı nakli delil olarak ileri sürdüğü Şûrâ (42/11) suresindeki “Hiçbir şey O’nun

benzeri değildir.” ayetini Allah’ın birliğiyle, benzerinin, rakibinin ve denginin

olmayışıyla, surekliliğiyle yorumlamaktadır.

Page 144: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

133

Matüridi “Allah’a Şey Kavramının Nispet Edilmesi” hususunda fazlaca ayet

kullanmamış, Allah’a şey denilebileceği yönündeki görüşünü iki ayetle desteklemiş

ve ayetleri kastettikleri manalarıyla yorumlamıştır.

İmam Matüridi “Allah’ın Sıfat ve İsimleri” meselesinde özellikle Tekvin ve

Kelam sıfatları konusunda Mu’tezili âlimlerin görüşlerine çok ağır eleştiriler

getirmiş, “Tekvin” sıfatının en kolay anlatımının Yasin suresindeki (36/82) “kün”

emriyle olabileceğini savunmuştur. Ayeti yorumlarken Tekvin sıfatının mahiyetinin

insan idrakinin fevkinde olduğunu ifade ederek zorlama yorumlardan kaçınmıştır.

Matüridi’nin kelam konusunda çok sert eleştiriler yönelttiği Mu’tezili bir âlim

olan Ka’bi bazı ayetlerde Allah’a nispet edilen “gelmek” kavramını lâfzî manasıyla

yorumlayarak bundan kelam sıfatının hadis olduğu fikrini savunmuştur. Matüridi ise,

ayette geçen bu ve buna benzer kavramların yaratıklar için kullanılan anlamlarıyla

değil ulûhiyete yaraşır bir manaya yorumlanması gerektiği fikriyle karşı çıkmıştır.

Matüridi kelam sıfatının da diğer ilahi sıfatlar gibi kadim olduğu görüşünü savunmuş

ve bu konuda da birçok nakli delil ileri sürmüştür.

“Allah’ın arşa istiva etmesi” konusunda bazı âlimler Kur’an’da arşla alakalı

ayet-i kerimeleri zahiri manada anlayarak Allah’ı mekân tutmakla

nitelendirmişlerdir. Söz konusu âlimler “Sonra arşa istiva etti” ayetini farklı

yorumlayıp Allah’ın arşta bulunmuyorken bilahare orada mekân tuttuğu fikrini

savunmuşlardır. Matüridi bu görüşlere karşı çıkarak ayetlerde bazı nesnelerin Allah’a

ve Allah’ın da nesnelere nispeti, kendisini yücelik ve yükseklikle niteleme, aynı

şekilde O’na tazim ve aşkınlık izafe etme, Allah’a izafe edilen nesnelerin O’nun

katında ayrıcalıklı bir konuma gelmeleri manasında yorumlanması gerektiği fikrini

savunmuştur. Dolayısıyla Matüridi konuyla ilgili ayetleri zahiri manalarının dışında

farklı bir yoruma tabi tutmuştur.

İmam Matüridi “Nübüvvetin İspatı” konusundaki eleştirilerini, nübüvvet

müessesesini inkâr eden ve bu müesseseyi gerekli görmeyen fikirlere karşı sert bir

şekilde yapmıştır. Kitabü’t-Tevhid’de konuyu işlerken nakli delillere hiç

başvurmamış, fikirlerini akli delillerle ispat etmeye çalışmıştır. Matüridi, Hz.

Muhammed (s.a.v) ‘in nübüvvetinin ispatı konusundaki görüşünü hem akli hem nakli

delillerle savunmuştur. Bu konuda çok fazla ayet-i kerimeyi delil olarak göstermiş ve

onları lâfzî manada yorumlamıştır. Hz. Peygamber’in fiziki ve psikolojik yapısının

Page 145: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

134

bizzat peygamberliğine delil teşkil ettiğini ve aynı zamanda hissi mucizelerinin de

bunu kanıtladığını ifade etmiştir.

Allah’ın görülmesi meselesinde Matüridi, bunun gerekli ve hak olduğunu

ancak bu rü’yetin idraksiz ve ihatasız olacağını savunmuştur. Karşıt görüşte olanları

eleştirmiş, onların fikirlerinin tutarsızlığını akli ve nakli delillerle ispat etmeye

çalışmıştır. Nakli delil olarak ileri sürdüğü “Gözler O’nu göremez, fakat O, gözleri

görür.” (En’am 6/103) “Rabbim! Bana kendini göster de seni göreyim.” (A’raf) ayet-

i kerimelerini Allah’ın görülebileceğinin delili olarak yorumlamıştır. Matüridi, eğer

rü’yet mümkün olmasaydı gözle idrakin nefyedilmesinin bir hikmetinin

kalmayacağını, Hz. Musa’nın da Allah’ı görme isteğinin Rabbini bilmeyişi anlamına

geleceğini iddia etmiştir. Bunun ise bir peygamber için asla söz konusu olamayacağı

yorumunda bulunmuştur.

Matüridi, “Günahların Dindeki Konumu ve Günah İşleyenlerin Durumu”

meselesinde âlimlerin bu konu hakkındaki farklı görüşlerini zikrettikten sonra küçük

veya büyük günah işleyenlerin küfür ve şirkle nitelendirilemeyeceğini iddia etmiştir.

Allah’ın, Peygamber’ine hem kendisi için hem de müminler için istiğfarda bulunması

emrini nakli delil olarak getirmiş, şayet bazı âlimlerin iddia ettikleri gibi günahkâr

müminler küfür veya şirkle nitelenmiş olsaydı Allah, Peygamber’ine böyle bir şeyi

emretmezdi yorumunu yapmıştır. Matüridi bu konuyu daha birçok ayet-i kerimeyle

izah etmeye çalışmış ve bu ayetleri kendi görüşünü destekler mahiyette

yorumlamıştır.

“Büyük Günah ve Şefaat” konusunda Matüridi bazı âlimlerin görüşlerini ve

delillerini açıkladıktan sonra onları eleştirmiş, nakli delil olarak getirdikleri ayetler

için yapmış oldukları yorumları isabetsiz bulmuştur. Matüridi şefaatin günahkâr

müminler için söz konusu olacağını bunun ise Kur’an’ın birçok ayetiyle sabit

olduğunu savunmuş ve bu ayetleri konu bağlamında yorumlamıştır.

Matüridi, “Kulların Fiilleri ve Faillerinin Belirlenmesi” meselesindeki

görüşlerini Kur’an ayetlerine dayandırmış ve ayetlerde fiillerin hem Allah’a hem de

kullara nispet edilişini şöyle açıklamıştır: “Fiiller, mahiyetleri itibariyle Allah

tarafından yaratılmaları ve bir zamanlar yokken O’nun tarafından icat edilmeleri

açısından Allah’a, kesbedilmeleri ve işlenmeleri açısından insanlara aittir.”

Page 146: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

135

Kitabü’t-Tevhid’de “Ecel” konusu Matüridi ile Mu’tezili bir âlim olan

Ka’bi’nin görüş ve yorumları etrafında şekillenmiştir. Matüridi; Ka’bi’nin “Katil,

maktulü eceli geldiği için öldürmüş olsaydı sorumlu tutulup cezalandırılmaması

gerekirdi.” görüşüne çok sert çıkmış maktulün de eceli ile öldüğünü savunmuştur.

Matüridi bu görüşünü “Ecelleri geldiği zaman artık ne bir saat geri kalırlar ne de ileri

giderler” (Yunus 10/49) ayetiyle delillendirmiş ve karşıt fikirlere karşı savunmuştur.

Matüridi “rızık” konusunda da Ka’bi ile fikri bir mücadele içerisine girmiş

mesele rızık konusundan daha çok kudret kavramı etrafında şekillenmiştir. Matüridi,

“Yeryüzünde yürüyen hiçbir canlı yoktur ki rızkını vermek Allah’a ait olmasın” ayet-

i kerimesiyle rızık konusundaki düşüncesini Ka’bi’ye karşı savunmuştur.

Page 147: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

136

KAYNAKÇA

Kur’an- Kerim

Ankara 2001.

Aydın Ömer, Türk Kelam Bilginleri, İstanbul,2004 s.21.

Bakillani, et-Temhid, Beyrut 1957, s. 332–334.

Bilmen Ömer Nasuhi, Kur’an’ı Kerim’in Türkçe Meali Âlisi ve Tefsiri, Bilmen

Basım ve Yayınevi, İstanbul, Tarih yok, c. 2, s. 1030.

Can Mustafa, Matüridi’de Nübüvvet Anlayışı, M.Ü. Sos. Bil. Enst. İstanbul 1997.

(Doktora tezi, Basılmamış)

Çanga Mahmut, Kur’an-ı Kerim Lügati, Timaş Yayınları, İstanbul 2010, s. 47.

Çelebi Kâtip, Keşfü’z-zunun an esmai’l kütüb ve’l fünun, Beyrut-Lübnan, C.II, s.

1406.

el- Bakillani, Ebu Bekr Muhammed b. Tayyib, Temhidü’l eva’il ve tenhisü’d – dela’i

Beyrut 1987.

el- Ûşi Sirâceddin Ali b. Osman, Emâli Şerhi, Tercüm, Bekir Topaloğlu, M.Ü.

İlahiyat Fakültesi Vakfı Yay. , İstanbul, 2008,s. 35.

el- Ûşi Sirâceddin Ali b. Osman, Emali Şerhi, Tercüme, Şahver Çelikoğlu, Marifet

Yayınları, İstanbul,2007,s.300.

el-İsfahani Rağib, Müfredat, Mütercimler, Abdulbaki Güneş, Mehmet Yolcu, Çıra

Yayınları, İstanbul 2010, s. 402.

el-Kasımi Cemalettin, Tarihu’l –Cehmiyye ve’l-Mu’tezile, Müessesetu’r Risale,

Beyrut 1981,s.19.

En- Nesefi Ömer, Metn-i Akâid-i Nesefi, Tercüme, Bekir Sırmabıyıkoğlu. Yasin

Yayınevi, İstanbul–2004,s.16.

Esen Muammer, Sistematik Kelam, Ankara Üniversitesi, Uzaktan Eğitin Yayınları,

Ank. 2006,Ünite 2, s. 31.

Es-Sabuni Muhammed Ali, Saffetü’t – Tefasir, Beyrut – Lübnan, 2010, c.I, s.383.

Es-Sabuni Nureddin, Maturidiyye Akaidi, Grup Mat. AŞ. Ankara 2005

Eş’ari, el-İbane an Usuli’d-Diyane, Beyrut (Trsz), s.53–54–59;

Page 148: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

137

Et- Taberi Ebu Cafer Muhammed b. Cerir, Taberi Tefsiri. Tercüme Kerim Aytekin,

Hasan Karakaya, Hisar Yayınevi, İstanbul, 1996. s.113.

Et- Temimi Muhammed b.halife b. Ali, Makâletü’l –ta’til ve’l-Ca’d b. Dirhem,

Riyad 1997,s.16–17.

Fığlalı E. Ruhi, “Çağımızda İtikadî İslam Mezhepleri” Selçuk Yayınları, Ank. 1996,

s. 76.

Gölcük Şerafettin, Toprak Süleyman, Kelam, Selçuk Üniversitesi Yayınları, Konya

1988, s. 236;

Huleyf Fetullah, “Ebu Mansur Matüridi Hayatı ve Eserleri”, Tercüme, Mustafa Öz,

Diyanet İlmi Dergisi. C. 13 (1974), sayı 5, s. 316–319.

Işık Kemal, Matüridi’nin Kelam Sisteminde İman Allah ve Peygamberlik Anlayışı,

Fütüvvet Yayınları, Ankara 1980. s. 131.

İbn Kudame, Lüm’atü’l-i’tikad, (giriş) nşr. Bekir Topaloğlu, Damla Yayınevi,

İstanbul 1981, s. 15.

İbn Manzur, Lisanu’l Arab, “ecel” mad. Beyrut 1955.

İbn-i Manzur ebu’l Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mükerrem, Lisanü’l Arab, Resül

Mad. I. Baskı, Mısır 1300/1882, c.XIII, s.301–303.

İlmihal, Heyet, Divantaş Yay. Ankara, 2004.

İzmirli İsmail Hakkı, Yeni İlm-i Kelam, Hazırlayan, Sabri Hizmetli, Ank. 1985, s.67.

Kadı Abdulcebbar, el-Muğni fi ebvabi’t-Tevhid, tahkik, Mahmut Muhammed Kasım,

Kahire 1962,s. 34.

Kadı Abdulcebbar, Şerhu Usuli’l Hamse, Kahire 1988. s. 780–7803

Kılavuz A. Saim, Ana Hatlarıyla İslam Akaidi ve Kelam’a Giriş, Ensar neş. İstanbul,

2010.s.89.

Komisyon, Dini Kavramlar Sözlüğü, DİB Yayınları, Ank. 2007, s. 370.

Komisyon, Kur’an Yolu Türkçe Meâl ve Tefsiri, DİB Yayınları, Ank. 2006, c.1,s. 8.

Mâtüridi Ebu Mansur İmam Muhammed, Kitabü’t-Tevhid Tercümesi, Bekir

Topaloğlu, İSAM Yay. Ankara, 2005

MEB İslam Ansiklopedisi, cilt.12/1,İstanbul,1979,s.193.

Nesefi Ebu’l Muin Tabsiratü’l edille fi usûli’d- din, DİB, Ankara,1993.

Öğük Emine, Maturidi’nin Düşünce Sisteminde Şer-Hikmet ilişkisi, Doktora tezi,

İstanbul 2007,s.49.

Page 149: T.C. İMAM MATÜRİDİNİN KİTABÜ’T-TEVHİD ADLI mam...ALLAH’IN SIFAT VE İSİMLERİ ... Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi ... taşımaması elbette ki düşünülemez.6

138

Özbek Durmuş, Teftazani ve Nübüvvet Görüşü, Sebat Ofset, Konya 2002, s. 97.

Özdemir Metin, İslam Kelamında Kötülük Problemi , (Doktora tezi), Ankara 1998,

s.207.

Özdeş Talip, Maturidi’nin Fikhi Yönü ve Metodu Üzerine Bazı Değerlendirmeler,

Cumhuriyet Ü. İlah. Fak. Dergisi, sayı 2, Sivas, 1998, s.344.

Özdeş, Talip İmam Maturidi’nin Te’vilatu Ehli’s-Sünne Adlı Eserinin Tefsir

Metodolojisi Açısından Tahlil ve Tanıtımı, Doktora tezi, Kayseri, 1997,s. 70.

Özervarlı Sait, Kelâmda Yenilik Arayışları, İSAM Yay. İstanbul, 1998.

Paçacı Mehmet ve Gözeler Esra, Kur’an ve Hadis İlimleri, Ankara Üniversitesi

Şehristani, el-Milel ve’n-Nihal, neşr. Muhammed b. Fetullah Bedran, Kahire.1953,

c.1,s. 86–87.

Taftazânî, Şerhu’l Akâid, Haşiyetü’l Kestelli, Fazilet Neşriyat, İstanbul, s. 46,47.

Topaloğlu Bekir, İslam Kelamcılarına ve Filozoflarına Göre Allah’ın Varlığı, DİB.

Topaloğlu Bekir, İslam’da İnanç Esasları, Çamlıca Yayınları, İstanbul 2008, s. 132.

Turhan Kasım, Kelam ve Felsefe Açısından İnsan Fiilleri, M.Ü. İlahiyat Fakültesi

Vakfı Yayınları, II. Baskı, İstanbul 2003, s. 33.

Uzaktan Eğitim Yayınları, Ünite 1. Ank. 2007, s.5.

Yazıcıoğlu M. Sait, “Matüridi Kelam Ekolünün İki Büyük Siması: Ebu Mansur el-

Matüridi ve Ebu’l- Muin en Nesefi”, AÜİFD, C. 27,s. 286–289.

Yeprem M. Saim, “Matüridi’nin Akide Risalesi ve Şerhi” İstanbul, 2000, s.66–67.

Yörükan Y. Z. İslam Akaidine Dair Eski Metinler, Milli Eğitim Basımevi,

İstanbul,1953,s.13.

Yüksel Emrullah, Sistematik Kelam, İz Yayıncılık, İstanbul 2005, s. 240.