46
Tefsir Anlam-Yorum, Nüzul-Siret Editör Mustafa ÖZTÜRK Ankara Okulu Ankara 2 01 7

Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum, Nüzul-Siret İlişkisiisamveri.org/pdfdrg/D264891/2017/2017_KARAGOZM.pdfAnlamada Semantik Yöntem", Hikmet Yurdu. cilt: 6. sayı: 11 (2013). s. 107-112,

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum, Nüzul-Siret İlişkisi

    Editör Mustafa ÖZTÜRK

    Ankara Okulu Yayınları Ankara 2 017

  • KUR'AN KELİMELERİNİN ANLAMLARINI BELİRLEMEDE ARTZAMANLI VE EŞZAMANLI SEMANTİGİN ROLÜ"

    Mustafa KARAGÖZ"

    Giriş

    Dildeki kelimelerin anlam alanlarım ve katmanlarını araştıran bir disiplin olarak semantiğin ortaya çıkışının üzerinden yaklaşık yOz yıl geçmiştir. Başlangıçta ağırlıklı olarak kelime-

    . lelin tarihsel süreç içerisindeki anlam . değişimiyle ilgilenen semantik, daha sonralan bir dildeki kelime hazinesinin belli bir zaman dilimindeki anlam içerikleriyle de ilgilenir hale gel-miştir. Böylece semantik biri kelimelerin uğradığı anlam de-ğişimini inceleyen artzamanlı (diachronic/tarihsel) semantik, diğeri de kelimelerin belli bir zaman dilimindeki veya belli bir eserdeki anlamını ve o zaman dilimi ya da eserde geçen di-ğer kelimelerle olan anlamsal ilişkilerini inceleyen eşzamanlı (synchronic) semantik olmak üzere ikiye aynlmıştır. 1

    Bu yazı, 10-11 Mayıs 2014 tarihinde İlim Dallannın Düşünce Temelleri-ni Araşb.nna Enstitüsü_ tarafından Ankara'da düzenlenen "2. Uluslara-rası Kur'an'ı Yeniden Düşünme -Kur'an Kavranılan-" Sempozyumunda "Kur'an Kavramlanİun Anlamını Belirlemede Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantiğin Rolü" başlığıyla sözlü olarak sunulan ve ERÜ Sosyal Bilimleri Enstitüsü Dergisi'nde (cilt: 31, sayı: 43, (2017 /2ll yayımlanan makalenin gözden geçirilmiş ve geliştirilmiş şeklidir. Doç. Dr .. Erciyes Üniversitesi İIC!hlyat Fakültesi.

    1 Saussure'un dilbilimle ilgili olarak "eşzamanlı ve artzamanlı dilbilim" şeklinde yaptığı ayırım kendisinden sonra benimsenmiş ve bu ayırım se-mantik için de kullanılmıştır. Bkz. Ferdinand de Saussure, Genel DUbilim Dersleri. çev. Berke Vardar. Multilingual, İstanbul 1998, s. 126 vd. Se-mantiğin tarumı, tarihçesi, eşzamanlı ve artzamarılı semantik hakkında ayrıntılı bilgi için aynca bkz. Toshihiko Izutsu, Kur'an'daAUah ue İnsan. çev. Süleyman Ateş, AÜİFYayınlan, Ankara 1975, s. 36-38; F. R Palmer, SemantUc, çev. Ramazan Ertürk. Kitabiyat, Ankara 2001. s. 22-26; Ali Galip Gezgin. Tefsirde Semantik Metod ue Kur'an'da "Kaum" Kelimesinin Sem.antik Analizi, Ötüken Yayınlan. İstanbul 2002, s. 124-127; Hasan Yılmaz, SemantilcAnaliZ Yönteminin Kur'an'a Uygulanması, Kurav Yayınlan, Bursa 2007, s. 69-74, 85-91; Abdurrahman Kasapoğlu. "Kur'an'ı Anlamada Semantik Yöntem", Hikmet Yurdu. cilt: 6. sayı: 11 (2013). s. 107-112, 123-130.

  • 44 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum. Nüzul-Siret İUş/cisi

    Bir disiplin olarak Batı'da ortaya çıkan semantiğin Kur'an araştırmalarında kullanılmasını Japon şarkiyatçı Toshihiko lzutsu (ö. 1993} ile başlatmakmümkün_dür. Semantiğingerek Batı'da bir disiplin olarak ortaya çıkışı ve gerekse bu disipli-nirı Kur'an araştırmalarında kullanılması yeni olmakla birlik-te İslam kültüründe bugünkü semantik araştırmalarla birçok yönden benz~şen ve hatta örtüşen çalışmalar bulunduğu. k-o-nuyla ilgilenenlerirı malumudur. Diğer bir deyişle, İslam ilim geleneğindeki klasik dil ve tefsir çalışmalarının muhtevasında bugün hem artzamanlı (tarihsel} semantik hem de eşzamanlı semantik olarak adlandırılan alanla ilgili çok zengin bilgiler ve açıklamalar mevcuttur.2 Ancak bu muhteva bugünkü seman-tiğin genel perspektifiyle birebU: örtüşmediğinden İslam ilim geleneğindeki dil ve tefsir çalışmalarını usemantik" diye isim-lendirmek anakronizme düşmemize yol açar. Burada önemli olan husus, geçmişte dil ve tefsir alanında yapılan çalışmaların ve bu alançla oluşan birikimin, bugün Kur'an kelimeieri alanında yapılacak semantik çalışmalar için çok kıymetli bir hazineyi barındırıyor olmasıdır. Başta geniş hacimli lügatler olmak üzere Gaıibü'l-Kur'an, Vücüh-Nezfilr türü eserler bu çerçevede akla gelen ilk örneklerdir. 3

    Dil ve tefsirle ilgili külliyatta. artzamanlı (tarihsel} seman-tiği ilgilendiren şu alanlarla ilgili araştırmalara katkı sağlayacak bilgilerirı bulunduğunu söylemek mümkündür: Bir keli-menirl İslam öncesi dönemdeki anlam ve kullanımının Kur'an tarafından değiştirilerek kullru:uJması. Kur'an'da geçen bir kelimenirı tenzil sonrası dönemde anlam değişikliğine uğraması, Kur'an'da sözlük anlamında kullanılan bir kelimenirı

    2 Bu bağlamda müslürnanlann kenc:iilertne özgü bir anlambilim metodu-nun bulunduğunu söylemek de mümkündür. Bu konuda detaylı bilgi için bkz. Abdulkeri.m Seber, "Semantik-Deliilet Kavrarnla.nrun Mukayese-si ve AnlambU!m Kavrarnlannın Muhtevasının Tespiti", Cwnhwiyet Üni-versitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. cilt: 27. sayı: 2 (2013). s. 116-12-3.

    3 İsmail Cerrahoğlu. Tefsir Tarihi. Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlan. An-kara 1988. I. s. 272-274; Kasapoğlu. "Kur'an'ı Anlamada Semantik Yön-tem", s. 121-123: Yılmaz. "Modern Dönem Kur'an Yorumunda Dilbilimsel ve Semantik Yöneliş". Kajkas Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi. sayı: 7 (2017]. s. 16. 20: Mustafa Karagöz. Dilbilimsel Tefsir ue Kur'an'tAnla-maya Katkısı. Ankara Okulu Yayınlan. Ankara 2015. s. 67. 262-265.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantiğin Rolü 45

    daha sonra terimsel anlam kazanması, bazı kelimelere günü-müz Kur'an meallerinde tenzil döneminde kullanıldığı anlam dışında anlamlar takdir edilmesi. Bütün bu hususlar anlam değişimiyle ilgili olması yönüyle artzamanlı semantiği ilgilen-dirmektedir.

    Kur'an araştırmalarında kelimelerin anlam değişimine uğrama ihtimali göz ardı edildiği takdirde yanlış anlam(a)lar ortaya çıkabilmektedir. İşte bu yüzden, Kur'an kelimelerinin tenzil dönemindeki özgün anlamlarını belirlemek için sahip olduğumuz ilini mirastan yararlanmak suretiyle Kur'an keli-melerinin artzamanlı semıµıtik çerçevesinde incelenmesi fay-dalı bir yaklaşımdır.

    Klasik dil ve tefsir eserlerinde eşzamanlı semantiği ilgilen-diren hususlar da vardır. Sözgelimi, bir kelimenin Kur'an'da farklı anlamlarda ve hatta bazen birbirin.e zıt iki manada kul-lanılması (çokanlaınlılık ve ezdad), bazı kelime ve ifadelerde deyimsel anla.mı.q kastedilmesi, eşanlamlı olduğu kabul edi-len bazı kelimeler arasında nüanslar bulunması (funik). aynı kelimeden bir yerde sözlük diğer bir yerde terim anlamının kastedilmesi gibi hususlara bu eserlerde değinilmektedir. Bü-tün bu hususlar da kelimelerin belli bir zaman diliminde ya da belli bir eser çerçevesindeki anlamsal ilişkileriyle ·ilgili ol-ması bakımından günümüzd~ki eşzamanlı semantik çalışmalarıyla irtibatlandınlabilir. Bir kelimeye Kur'an'da geçtiği her

    ·yerde aynı anlamı vermek, eşanlamlı kabul edilen kelimele-rin her yönüyle eşanlamlı olduğunu ya da tenzil döneminden sonra terimleşmiş bir kelimenin Kur'an'da da aynı anlamda kullanıldığını zannetmek yanlış anlarn(a)lara yol açabilmekte-dir. Bu tür yanlış anlamalara düşmemek için söz konusu biri-kimden yararlanarak Kur'an kelimelerini eşzarnanlı semantik açısından incelemek gerekir.

    Bu çalışmada günümüz Kur'an araştırmalarında ve Kur'an kelimelerinin özgün anlamlarırll belirlemeye yönelik çalışmalarda semantiğin ve semantik analizlerde geçmiş ilini birikimden yararlanmanın çok önemli olduğu fikri temel ha-reket noktası olarak kabul edilecektir. Bu çerçevede Kur'an

    ô

  • 46 Tefsir Geleneğinde Anlam· Yorum, NÜZUL-Siret İlişlcisi

    kelimelerinin özgün anlamlarını tespitle ilgili olarak artza-manlı ve eşzamanlı semantiğin rolü üzerinde dunılacak, ayn-ca konunun daha iyi kavranmasını sağlamaya yönelik kelime ömeklert sunulacaktır. Konuyla ilgili örnekler çerçevesinde günümüzdeki bazı meallerde yer yer rastlanan hatalara -ki bu hataların çok önemli bir kısmı geleneksel ilmi mirastan yeterince istifade edilmemesinden kaynaklanmakta.dır- da dikkat çekilecek, böylece Kur'an kelimelerinin özgün anlam-lannın belirlenmesinde artzaman? ve eşzamanlı semantikten yararlanmanın özellikle meal çalışmalarında ne kadar önemli olduğuna da işaret edilmiş olacaktır.

    Çalışmamızın başlığından ve buraya kadar yapılan kısa izahattan anlaşılacağı üzere konu artzamanlı (talihsel) ve eşzamanlı semantik olmak üzere iki ana başlık altında incele-necektir. Ancak burada şunu hatırlatmak gerekir: Artzaınanlı ve eşzamanlı semantik tahliller her zaman kesin çizgilerle bir-birinden ayrılmaz. Özellikle Kur'an-ı Kertm söz konusu oldu-ğunda artzamanlı ve eşzamanlı semantik araştırmaların iç içe geçme ihtimali daha da artmaktadır. Çünkü Kur'an metni-nin farklı yerlerinde farklı anla.Iİ11arda kullanılan, dolayısıyla çokanlamlılık vasfı taşıyan bir kelime bu yönüyle eşzamanlı semantiğin inceleme konusu olabilir. Ama aynı kelimenin ço-kanlamlı oluşunun nedenlert arasında talihsel süreçte yeni anlam boyutları kazanma gibi bir durum varsa, o takdirde kelime talihsel semantiğin de konusu olabilir. Mesela, "~ .. (fısk) gibi bazı lafızlar her iki seı:oantik incelemeyle de irtibatlı olabilir.

    Kur'an'daki bazı kelimelerin hem artzamanlı hem de eşzamanlı semantik incelemeye elvertşli oluşu bu tür kelimelerin ele alınacağı alan konusunda belli bir ilke belirleyip ona göre tercihte bulunmayı gerekli kılmakta.dır. Bu çerçevede farklı anlamlar taşımasında zamansal/talihsel etkinin belirgin ol-duğu kelimeler "artzamanlı semantik" başlığı altında ele alınacaktır. Kur'an'da farklı anlamlarda kullanılan ve bu farklı anlamları hangi dönemde kazandığı net bir şekilde belli olma-yan ya da tenzil sürecinde bu farklı kullanımlar için belli bir

  • .Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantiğin Rolü 47

    zaman dilimi belirleme iınkam pek bulunmayan kelimeler ise "eşzamanlı semantik" başlığı altında incelenecektir.

    Artzamanlı Semantik

    Tarihsel diye de nitelenen artzamanlı semantik, adından anlaşılacağı gibi kelimelerin zaman içerisinde uğradıkları an-lam değişimlerini konu edinir.4 Dil durağan bir olgu değildir. Bilakis dil ve dilsel iletişimin en önemli araçları olan kelimeler aynen canlı organizmalar gibi doğar, gel,işir ve nihayet yok olur. Bu durum kelimelerin sadece ses ve lafız boyutu için geçerli değildir. Bilakis kelimelerin anlamlan da daralma, ge-nişleme ve başkalaşma gibi çeşitli değişimlere maruz kalabi-lir. Hatta dildeki değişimlerin önemli ölçüde kelimelerin mana boyutunda gerçekleştiği söylenir.5 Buna "anlam değişmesi" denir.6 Anlam değişimi olgusu tarihsel semantiğin konusu-dur. Anlam değişmesi gelenekselleşmiş tasnife göre anlam genişlemesi, anlam daralması ve anlam başkalaşması olmak üzere üçe aynlır.7

    Anlam değişmesi olgusunun önemi, özellikle anlaşılmak istenen bir metinle aramızda zamansal fark olduğunda ortaya çıkmaktadır. Zamanın akıp gitmesiyle birlikte, metindeki bazı kelimeler anlam değişimine uğramış olabilir.8 Bu bakımdan anlam değişmesi, nazil olduğu dönemin Arapçasıyla indiri-len Kur'an vahyinin metinsel düzeyde doğru anlaşılmasında dikkate alınması gereken bir olgudur. Zira kelimelerde mey-dana gelen anlam değişmeleri dikkate alınmadığında hafa-

    4 Doğan Aksan, Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle DilbUim. TDK Yayınlan. Ankara 2000. 1. 30-31.

    5 Muhammed Ali Abdillkeıim Rudeyni. Fiısill fi İlmi'L-Lüğati'l-Amm. Aıemü'l-Kütüb. Beyrut 2002, s. 256.

    6 Aksan. Her Yönüyle Dil rrı. 211-212; Şahin Güven. Kur'an'ırıAnlaşılmasırıda Çokarılamlılılc Sorunu. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Ya-yınlan, İstanbul 2017. s. 151. ·

    7 Bkz. Aksan. Her Yönüyle Dil. lU. 212-215; Güven. Çolcanlamldık, s. 156- · 164.

    8 Kur'an bağlamında konuşacak olursak. Ebü Ubeyde Kur'an'da geçen hanif kelimesinin cahiliye devrinde ve tenzil döneıİıinde farklı manalarda kullanıldJğına dikkat çelanlştir. Bkz. Ebü Ubeyde Ma'mer b. el-Müsenna. Mecôzü'l-Kur'dn. nşr. Fuad Sezgin. Müessesetü'r-Rlsa.Ie. Beyrut 1981, 1. 58.

  • 48 Tefsir Geleneğinde Anlam· Yorum, Nüzul-Siret İlişkisi

    ya düşme rtskinin artması kaçınılmazdır. Bu yüzden, Kur'an metninin anlaşılması bağlamında "kelimelerin anlamlarında meydana gelen gelişmelere dikkat edilmesi"9 son derece önem arz etmektedir. 10

    Çalışmanın bu kısmında, Kur'an kelimelerin.in özgün an-lamlarını belirlemede tarihsel semantiğin önemini vurgu-lamak amacıyla anlam değişimi olgusu farklı açılardan ele alınacaktır. Bu çerçevede cahiliye dönemine ait bir kelime-nin Kur'an'da farklı anlamda kullanılması, tenzil dönem.inin çeşitli evrelerinde bazı Kur'an kelimelerinin farklı anlamlar-da kullanµması. bazı Kur'an kelimelerinin tenzil dönemin-den sonraki süreçte anlam değişmelerine uğraması ve yine Kur'an'daki kimi kelimelerin Türkçede anlam değişimine ma-ruz kalınası gibi hususlar üzerinde durulacaktır.

    Kelimenin Cahiliye Devrinde Farklı Kur'an' da Farklı Anlamda Kullanılması

    Öncelikle belirtmek gerekir ki bizzat "cahiliye" (~~I) ke-limesi Kur'an vahyiyle terimleşmiş bir kelimedir. Bu kelime Kur'an'da "~~, .. (el-cahiliye) formunda dört yerde geçmek-tedir.11 Kur'an söz konusu kelimeyi dar anlamda "bilgisizlik/ cehalet" anlamında değil, bizim bugün ~cahiliye" diye adlan-dırdığımız dönemdeki genel davranış biçimini ifade etmek için kullanmaktadır. 12 Bu yönüyle cahiliye kelimesi kibir, ucb,

    9 Emin el·Hfili. Arap İslam Kültüründe Yerıilücçi Yaklaşımlar, çev. Emrullah İşler·M. Hakla Suçin. Kitabiyat. Ankara 2006, s. 49.

    10 Mustafa Karagöz. -şuara Süresi 153 ve 185. Ayetlerdeki Müsehharin Ke-limesinin Tefsirinde Görfilen Anlam Farklılaşması-. Marife BUim,sel Biri· kim. cUt: 11. sayı: 1 (2012). s . 76.

    11 AH İmran 3/154; Maide 5/50: Abzab 33/33: Feth 48/26. Konuyla ilgili olarak bkz. Muhammed Fuad AbdıllMki. el·Mu'ceriul'l·Müfelıres li Elfd· zi'l·Kur'öni'l·Keıim., el-Mektebetü'l-İslarruyye. İstanbul 1984. s. 184.

    12 Cahiliye kavramınİn anlamıyla ilgili detaylı bilgi için bkz. Izutsu, Kur'an'da Allah ue İrısa.n. s. 187 vd.; Mustafa Çağrıcı, Kur'an·ın Geliş Ortamında Ah· liik ue İnsan illşlcüeri. Kuramer Yayınlan. İstanbul 2017. s. 29-71: Nafiz Daruşman. "Cahiliyye' Kelimes inin Mana ve Menşe'i". Ankara Orıiversi!esi İlahiyat FakültesiDergisi. cilt: 5, sayı: 1-4 (1956). s. 194: M. Faik Yılmaz. "l{ur'an'da Cehalet Kavramı", D!n.t Araştırmalar, cilt: 5. sayı: 15 (2003). s. 181-198; Yakup Bıyıkoğlu. "Kur'an.da Cfilıiliye Kavramı", Dokuz Eylül Ürıiuersitesi İlahi.yat Falciiltesi Dergisi. cilt 2. sayı: 36 (2012), s. 233-24 7; Mustafa Fayda. "Cahiliye". DİA, İstanbul 1993. VII. 17· 19.

  • Artzamanlı v.e Eşzamanlı Semantiğin Rolü 49

    şiddet, saldırganlık gibi davranış kalıplanrun haklın olduğu bir dönemi ifade etmek için terim.leştirilrniş ve aynı zamanda bu dönemin bir bakıma özel ismi olmuştur. Nitekim İbn Dü-reyd (ö. 321/933) kelimeyi, "Cahiliye İslam döneminde şirk ehlini nitelendirmek için kullanılan bir addır"13 diye açıklamıştır. Cahiliye lafzının Kur'an vahyi inZal edilmeden önce Mekkeli müşrikler tarafından kendi inanç ve adetlerini nite-lemek amacıyla bu manada kullanılması söz konusu değildir. Kısacası bu kelime Kur'an'daki kullanımı müteakiben terim-sel anlam kazanmıştır.

    Günümüzde cahiliye kelimesinin daha ziyade İslam önce-si dönemi tanımlayan bir kavram olarak kullanımı yaygındır. Buna göre kelimenin belli bir tarihi döneme atıfta bulunduğu ve artık bu dönemin her yönüyle kapandığı (tarihsel sürek-sizlik) gibi bir algı oluşabilmektedir. 14 Bu açıdan bakıldığında kelimenin anlamında İslam öncesi dönemdeki genel davranış biçimlerini ifade etmekten, salt o dönemi gösteren bir terim olma yönünde kısmi bir değişimin vuku bulduğu söylene.bilir. Oysa Kur'an'ın kınayıp reddettiği cahiliye devri alışkanlık.lan yeniden canlandığında bu dönemin bazı özelliklerinin söz konusu olma riski mevcuttur. Bu durumda cahiliye tarihsel olarak kapanmış bir dönem olsa da belli davranışlar çerçeve-sinde varlığını sürdüren bir kavramsal içeriğe sahiptir. Do-layısıyla cahiliye kelimesine Kur'an'ın yüklediği manayı iyi anlamak gerekir. Zira kibir, kabilecilik, sahte tanrılar edinme gibi cahili tutumlar İslam toplumlarında bir potansiyel risk olarak hfila mevcuttur."15

    Bizzat "cahiliye/~~!" kelimesinde görülen anlam değişimi ve akabindeki terimleştirmede olduğu gibi Kur'an-ı Ke-rim tenzil öncesi dönemde belli anlamlarda kullanılan bazı lafızları yeni anlamlarda kullanmıştır. Bu yeni anlamlar eski

    13 Ebü Bekr Muhammed b. Hasen İbn Düreyd, Cemheretü'l·Lüğa.. Dfuu'l·İlm li'I-Melayin. Beyrut 1987, ı. 494.

    14 Burhanettin Tatar. "Cahiliye füıvranu Üzertne·Felsefi Notlar". Milel ııe Ni· hal: İnanç, Kültür ııe Mitoloji Ara.ştınnaları DergiSi.. cilt: 13. sayı: l (2016). s . 30.

    15 Tatar. "Cahiliye Kavramı Üzerine Felsefi Notlar". s . 32.

  • 50 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum. Nüzul-Siret İlişkisi

    anlamın daralması, genişlemesi, somut bir anlamda kullanılan lafzın soyut ve dinI bir içerikle kullanılması gibi şekillerde tezahür etmiştir.

    Kur'an'da cahiliye dönemindeki anlamından farklı olarak , yeni anlamda kullanılan lafızlardan birisi "J-ı ... h:ı'' kökünden türeyen "nifak/ JtA.;" ve "münafık/ ~L:.." lafızlarıdır. İbn Kutey-be (ö. 276/889) kelimeyle ilgili olarak şu iiahatı yapmıştır:

    "Nifak kelimesinin kök anlamı " ıı .. Wt;" lafzından gelir. Ur- , "u._Jı .. ~t;" lafzı ise "köstebek yuvasının girişi" demektir. Bi-lirıdiği üzere köstebek yuvasının birden fazla giriş-çıkışı olur. Yuvasının b~ g~şi kapatıldığında ya da başı sıkıştığında, gir-diği yerden değil de diğer yerden dışarı çıkar. Köstebeğin dav-ranışı ile münafıklık arasında benzerlik ilişkisi vardır. Şöyle ki köstebek bir yerden girip diğerinden çıkar; benzer şekilde münafık da diliyle müslüman olduğunu söyler; fakat gerçek iman sahibi bir müınin/müslüman değildir. Diğer bir deyişle, münafık adeta bir köstebek gibi duruma göre pozisyo~ alarak müşriklerin yanında müşrik, müslümanların yanında müs-lüman olduğunu belirtir." 16 Kur'an'daki kullanımıyla birlikte "~" kökünden müştak olan nifak, münafık gibi kelimelerin bir tür anlam genişlemesine konu oldukları söylenebilir. 17

    İbn Kuteybe'nin mezkür izahattan sonra kaydettiği, "Müna-fık lafzı İslam döneminde ortaya çıkmıştır. Araplar İslam önce-si dönemde bu kelimeyi bilmiyorlardı"18 şeklirıdeki not önem-lidir ki bu bilgi notu, "Araplar nifak/münafık lafzını İslam'dan önce davranış ve iman boyutuyla ilgili olarak kullanmıyorlardı" şeklinde anlaşılabilir. Nitekim İbn Manzür (ö.711/13U.), İbn Kuteybe'nin mezkür ifadesini, "Her ne kadar kelimenin sözlük

    16 Mana bütünlüğünü sağlamak amacıyla özgün metnin çevirisinde bazı ta-sarruflarda bulunulmuştur. Krş. Ebü Abdillah b. Müslim İbn Kuteybe. Tefslru Garibi'l-Kur'dn. nşr. Seyyid Ahmed Sakr, Daru İhyfil Kütübl'l·A-rabiyye, Mısır 1958, s. 29. Ke.limenin anlanuyla ilgili olarak aynca bkz. Ebü Bekr Muhammed b. Üzeyr es-Sicistii.ni, Kitübü Garibi'l-Kur'dn. nşr. Muhammed Edib Abdülvahid Cemran. Daru Kuteybe. Beyrut 1995, s. 436; İbn Düreyd, Cemheretü'l-Lüğa. IJ. 967.

    17 Güven, Çokanlamlıltlc, s. 159. 18 ·.;_,....; r~>1' J,.; '"7"J...ıı ,p r.1....-~ı .1ü1 ..;wı .J·

  • Artzamanlı ve Eşzarnanlı Semantiğin Rolü 51

    anlamını biliyorlarsa da bu kelimeyi bu özel manasıyla Araplar bilmemekteydi"19 şeklinde açıklamıştır.20

    Cahiliye dönemine ait bir kelime her ilci manasıyla da Kur'an'da geçiyor olabilir. Bu takdirde kelimenin tenzil öncesi dönemdeki anlamıyla mı yoksa tenzil dönemindeki anlamıyla mı Kur'an'da kullaruldığı iyi tespit edilmelidir. Bazı durum-larda ise kelime Kur'an'da sadece Kur'an'ın terimleştirdiği manada kullanılmış.olabilir. Bu tür bir kelimenin cahiliye dö-nemindeki anlamından farklı bir anlamda kullanılması bizzat Kur'an metninde gerçekleştiği için, bu özellikteki kelimelerin geçtiği ayetlerin anlaşılmasında çoğu kez herhangi bir sorun-la karşılaşılmaz. Zira bu değişiklik nüzul döneminden sonra _ vuku bulmamış, aksine vahyin nazil olduğu dönemde ve biz-zat Kur'an metninde gerçeklik kazanmıştır. Sözgelimi, bugün kalkıp birisi "münafık" kelimesine Kur'an'da yüklenen an-lam dışında bir anlam veremez. Ancak söz konusu kelimeye Kur'an'da yüklenen anlam ile cahiliye döneminde kullanıldığı anlam arasındaki ilişki iyi bilinirse münafıklık davranışını sergileyen kişinin niçirı münafık olarak adlandırıldığı daha iyi anlaşılmış olur. Aynca münafık tipolojisinin davranış kalıplarıyla kelimenin daha önceki anlamı arasında irtibat kurul-muş olur.

    Tenzil Döneminde Bazı Kur'an Kelimelerinin Anlamında Değişim

    Kur'an vahyi yirmi üç yıllık bir zaman dilimini kapsayan süreçte peyderpey indirilmiştir. Kur'an'da bu zaman zarfında meydana gelen çeşitli olaylarla ilgili ayetler bulunduğu gibi o zaman diliminde yaşanan itikadi, ahlaki nitelikli genel prob-lemler hakkında nazil olan ayetler de vardır. Kur'an hem doğrudan hem dolaylı olarak atıfta bulunduğu olaylar ve olgu-

    19 Ebü'l-Fazl Cemfilüddin Muhammed b . Mükerrem İbn Manzür. Lisanü'l-A-rab, Dam İhyart-Türasrl-Arabi, Beyrut 1999, XIV. 244. İbn Kuteybe"nin eserini tahkik eden Ahmed Sakr İbn Manzür'un bu açıklamalanru dip-notta aktarmıştır. Bkz. İbn Kuteybe. Garibü'l-Kur'drı. s. 29 (4 nolu dip-not).

    20 Nifak kelimesinin anlamıyla ilgili olarak aynca bkz. Karagöz. DUbUimsel Tefsir. s. 172.

  • 52 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum. Nü.zul.-Siret hişkisi

    lan beşeri. bir dilin kalıplarıyla anlatmaktadır. Ancak dildeki herhangi bir lafzın delaleti her olayla ilgili olarak 'her zaman aynı değildir. Dolayısıyla Kur'an metnindeki tüm lafızların bulundukları her yerde aynı anlama geldiği düşünülmemelidir. Keza bu lafızların bir başka dile tercüme edilirken dai-ma aynı kelimeyle karşılanmaması da gerekir. Aksi halde bir kelimenin geçtiği her yerde aynı kelimeyle tercüme edildiğini görerıler, söz konusu kelirtıenin.yer aldığı ayetlerin bir kısmını yanlış anlama riskiyle karşı karşıya kalabilir.

    Kur'an'ın peyderpey indirilmesi nedeniyle farklı an)amlarda kullanılan, diğer bir deyişle, yirmi üç yıllık tenzil döneminde meydana gelen olaylarla irtibatlı olarak nüzul sürecinde an-lam değişikliğine uğrayan kelimelerden birisi "fısk"tır. Önce-likle bu kelimenin tenzil öncesi dönemde kullanıldığı anlamın

    · Kur'an'da değişime uğradığını belirtmek lazımdır. Kaynaklarda fısk kelimesinin cahiliye döneminde inanç ve da~şla ilgili soyut manada değil, somut şeylere karşılık gelen bir anlamda kullanıldığı. hatta o dönemde insanlar için kullarumının mev-cut olmadığı yönünde bilgiler aktarılır.21 Bu dönemde "fısk", farenin yuvasından çıkması ya da taze hwmanın kabuğundan çıkması gibi anlamlar taşır.22 Buna mul{.abil fısk Kur'an'da "Al-lah'ın emrinden çılana" anlamında kullanılır.

    Allah'ın emrinden çıkına anlamı fisk kelimesinin Kur'an'da kullanıldığı en geniş mana, deyim yerindeyse, şemsiye an-lamdır. Bu geniş anlam kelimenin geçtiği her yerde taşı_9ığı manayla bir şekilde ilgili olmakla birlikte, "Allah'ın emrinden çıkına"nın tek bir tezahürünün bulunmamasına bağlı olarak kelime de her geçtiği yerde birbiriyle özdeş anlamlar taşımaz. Bilakis fisk "Allah'ın emrinden çık:ma"nın farklı boyutlarıyla alakalıdır. Zira vahyin nüzul zamanına, dilsel bağlam ve haklnnda konuşulan muhataplara göre, "Allah'ın emrinden

    21 Metin Özdemlr. "Anlam Kaymasına Uğrayan Kur'aru Bir Kavram: Fasık". Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat FakültesiDergisi, sayı: 2 (1998). s. 500.

    22 Sicistfuıi. Garibü'L·Kur'lin. s. 357-358. Aynca bkz. Mustafa Ünver, "Si· nokronik Semantik ve Tarih Bilinci Bağlamında Bir Kur'an Tennınolojisi Oluşturmaya Doğru". m. Kur'an Haftası Kur'an Sempozyumu (13-19 Ocak 1997), Ankara 1998. s . 172.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantiğln Rolü 53

    çıkma"nın boyutlan değiŞebilmekte ve kelimenin belli bir özel duruma atıfta bulunması söz konusu olabilmektedir.

    "Fısk" kelimesi Mekki surelerde müşrik ve kafirleri nite-lemek içirı kullanılıyorken, Medeni sureler~e kelimenin kap-samına münafıklar da dahil edilmiştir. Hatta Hucurat suresi altıncı ayette "fasık" kelimesi bir müminin vasfı olarak Zikre-dilmiş; aynca çeşitli ayetlerde "fusük" formu müminlere atıfla23 kullanılmıştır.24 "Fısk" ke~esi nüzul döneminden sonra-ki süreçlerde "mürtekib-i kebire" (büyük günah işleyen kişi) anlamında yeni bir anlam boyutu kazanmıştır.25 Dolayısıyla bu kelime gerek cahiliye, gerekse tenzil dönemi ve sonraki süreçleri kapsayacak şekilde anlam değişimleri.İle uğramış bir lafızdrr.26 Bu itibarla, Kur'an'daki "fısk" lafzına ve türevlerine tenzil sonrası dönemde kazandığı anlamlar verilmemelidir. Aynca bu kelimenin ve türevlerinin geçtiği ayetlerirı anlaşılması ve anlarnlandrrılması sırasında ilgili ayetlerirı tarihsel ~e dilsel bağlamları göz önünde bulundurulmalıdır.

    Kur'an'dalô Bazı Kelimelerin Tenzil Sonrası Dönemde Anlam De~imine Uğraması

    Kelimelerirı zaman içerisirıde anlam değişimine uğradığı açık bir gerçektir. Bu durum Kur'an'da geçen bazı kelimeler için de söz konusudur. İsla.mr ilimlerirı teşekkülü ve termino-lojisinin oluşması, bunun yanı sıra farklı mezhepler ve ekolle-rirı ortaya çıkması sonucunda bazı Kur'an kelimelerinirı anlam içeriklerinirı değiştiği ya da yeni manaların eklendiği bilinmek-tedir. Kur'an tercümelerirıde kelimelerirı sonradan kazandığı

    23 Bkz. Bakara 2/ 197. 2/282: Hucurat 49/7. 24 Ünver. ·sınokronik Semantik", s. 174. 178. 25 Bu yönüyle bu lafız bir sonraki başlığı da Ugllendirmelcle blrlUcte. tenzil

    döneminde geçirdiği anlam değişimine dikkat çekmek amacıyla burada ele alınması uygun görülmüştür.

    26 Fısk kelimesinin cahiliye. tenzil ve tenzil sonrası dönemde geçirdiği anlam serüveniyle ilgili aynnblı bilgi için bkz. Ünver, "Sinokronik Semantik", s. 171-181: Yusuf Şevki Yavuz. "FasılC. DİA, İstanbul 1995, XII. 202-205: Ôzdemir, ·Anlam Kaymasına Uğrayan Kur'anı Bir Kavram: Fa.sık", s. 499-521: Mehmet Murat Karakaya, Kur'an'ın Ani.aşılmasında DU Problemi. Marifet Yayınlan, İstanbul 2003, s. 167-169: Karagöz, DUbUimsel Tefsir, s. 319-321.

  • 54 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum. Nüzul-Siret İlişkisi

    anlamlar yerine vahyin nazil olduğu dönemde ifade ettikleri manalara göre anlamlandınlması kuşkusuz daha doğru bir yaklaşımdır. Zira Kur'an kelimelerine vahyin nüzulünün ta-maml~asından sözgelimi iki yüz sene sonra ortaya çıkan manalar esas alınarak. anlam verilmesi, kelimelerin uğradığı anlam değişiminin etkisi altında kalmak ve aynı zamanda dilin canlı bir organizma oluşu ~erçeğini görmezden gelmektir.27

    Kelimelerin nüzul/tenzil döneminde kullanıldığı anlamın daha sonraki dönemler değişime uğramasının' en önemli nedenleri arasında ilimlerin tedvinini ve farklı mezheplerin teşekkülünü göste~ek mümkündür. Zira bazı Kur'an keli-meleri İslami ilimlerin teşekkül etmesini müteakiben çeşitli disiplinlerde Kur'an'da kullanıldığı anlamın dışında terimleşmiştir_28 Yine bazı kelimeler özellikle itikadi mezhepler tara-fından belli bir anlamı gösterecek şekilde anlam değişimine maruz bırakılmıştır.

    Kur'an'da geçen bazı kelimelerin tenzil sonrası dönemde anlam değişimine uğradıkları göz önünde bulundurulmadığından olsa gerek, bazı kelimelere nüzul sürecinden sonra-ki dönemlerde ortaya çıkan manalara göre anl~ verilmiştir. Bunlardan bili hikmet kelimesidir. Kur'an'da nübüwet. hem söz hem fiilde isabet gibi anlamlarda kullanılan hikmet lafzınırı, 29 daha sonra "felsefe" için de kullanılır olması. Kur'an'da-ki hikmet lafzının bazıları tarafından felsefeyle irtibatlı olarak anlaşılmasına yol açmıştır.30 Nitekim Rağıb el-İsfehıini'nin (ö. 502/1108) el-Müjreddfta hikmet kelimesiyle ilgili izahları felsefe tarihiyle ilgili bir eserde "Rağıb d-İsfeharu'de Felsefe"

    27 Mustafa Ôztürk. Kur'an ue Tefsir Kültürümüz, Ankara Okulu Yayınlan, Ankara 2008. s. 41.

    28 Zekeriya Pak, "Kur'an'c;lakl Kelimelerin Türkçeye Geçiş Sfueclnde Uğı:adıklan Anlam Değişmeleri". KSÜ ilahiyat Falcültesi Dergisi, sayı: 3 (2004), · s. 94.

    29 Hikmet kelimesi ve teırevlerlnin Kur"an'da kullanıldığı manalar lçln bk2. Yılmaz. Semantik Analiz Yönteminin Kur'an'a Uygulanması. s. 181-196.

    30 Konuyia ilgili olarak bkz. Mehmet Paçacı - Esra Gözeler. "Kur'an İllmleri ve Tefsirin Kullandığı hı.ınıer·. Kur'an ue Hadis İlimleri. ed. Mehmet Pa-çacı, İsmail Haklo Ünal. Ankara Üniversitesi Uzaktan Eğitim Yayınlan, Ankara 2007, s. 33: Yılmaz. Semantik Analiz Yönteminin Kur"an'a Uygu-lanması. s. 193-ı 94.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantiğin Rolü 55

    başlığı altında aktanlrmştır.31 Oysa İsfeham burada felsefeyle ya da felsefe anlamındaki hikmetle ilgili bir tanım yapmamak-ta, aksine hikmet lafzının Kur'an'da kullaruldığı anlamlarla ilgili açıklamalarda bulunmaktadır.32

    Sonradan terimleşerek anlam değişim.ine uğrayan bir diğer

    kelime "~~b ~~~ ı~li l:;k ı~ ı_,~::,=; ~l.4 IJ~ f1" ayetle-rinde33 geçen "teyemmüm/~" lafzıdır. Teyemmüm lafzı söz-lükte "yönelmek, hedeflemek, niyet etmek" gibi anlamlara ge-lir. 34 Nitekim erken dönemlere ait Arapça lügatlerde ve tefsir ki-taplarında, mezkür ayetlerde geçen "I_,~ ::=i" ifadesine "yönelin/ arayın" gibi anlamlar verilmiştir. Mesela, günümüze ulaşmış ilk sistematik sözlüğün müellifi Halil b. Ahn:İed (ö. 175/791) kelimenin anlamuu "hedeflemek/yönelmek" olarak vermiş, aynca insanların sıkça kullanımına bağlı olarak zamanla "te-yemmüm" lafzının halkın dilinde terimsel anlamdaki "temiz toprağa mesh (teyemmüm) etmek" şeklinde teriinleştiğini ifade etmiştir. İbnü'l-Yezicfi (ö. 237 /851), Ebu Ubeyd~ (ö. 209/824) ve Sicistam (ö. 330/941) gibi filiı:nler de "IJ~ ::=i" ifadesini "IJ..ı..o...ü (yönelin)" diye açıklamıştır.35 Keza Ferra da "teyemmüm"ü "te-miz toprağa yönelmek" şeklinde açıklamıştır.36

    31 Bkz. Hasan Şahin, İslam Felsefesi Tarihi Dersleri. İlab.iyat, Ankara 2000, s. 42. .

    32 Bkz. Ebü'l-Kasım Hüseyin b. Muhammed Rağıb el-İsfeharu, el-Mü.freı:llıt fi Galibi'l·Kur'ô.n. nşr. Muhammed Seyyid Keylaru, Daru'l-Ma'rife. Beyrut trs .. s. 127.

    33 Nisa 4/43; Maide 5/6. 34 Ebü Abclirrahrnan el-Halil b. Ahmed el-Ferahldi. Kitôbü'l-Ayn. nşr. Meh-

    di Mahzümi-İbrahlm Samarrai. Müessesetü'l-A'lemi ll'l-Matbüat. Beyrut 1988, VIIL 430.

    35 Ebfı Abdirrahman Abdullah b. Yahya İbm'.rJ-Yezidi. Garibü'!·Kur'ôn ve Tej-sfru.hü. nşr. Abdürrezzak Hüseyin. Müessesetü't-Risfile. Beyrut 1987. s. 49; Ebü Ubeyde. Mecazü'l-Kurô.n. ı. 128, 155; Sicistani, Garibü'l·Kur'an, s. 135. Slcistani -~-maddesinde kelimeyi Kur'an'da bu formuyla geç-tiği üç yerden herhangi biriyle ilgili sınırlandırmadan "IJ.ı....;· şeklinde açıklamıştır. Eğer Sicistani kelimenin Kur'an'daki kullarumlan arasında herhangi bir fark görseydi. fark olan yerlerde yapbğı gibi burada da farkı belirtmesi gerekirdi. Bu da müellifin söz konusu kelimenin sözlük anla- · mında kullanıldığını düşündüğünü göstermektedir.

    36 Ebü Zekertyya Yahya b. Ziyad el-Ferra. Medni'l-Kur'ô.n. nşr. Ahmed Yüsuf Necati-Muhammed Ali en-Neccar, Daru's-Sürür, Beyrut trs .. ı. 270. Ko-nuyla ilgili olarak aynca bkz. Karagöz. DUbUimsel Tefsir. s. 165-166. 283.

    d

  • 56 Tefsir Geleneğinde Anlam· Yorum. Nüzul-Siret İlişkisi

    " ·" lafzı farklı bir konuyla ilgili" .. ::.>1.:::1. : 1 ~ .:fı ~ 'İ : .il1 1 ~;iı. ~ , • • .• ~ ~ .J-" .:r.;, ~ -G ~1 ı ' •. : ~- .. ~i : ~;;:-i ~ - '·i \.!..o'/· ·5 tp"37 ayetinde de • ·; ~ -' ..r.' J ~ r- . :r- . ·-' . -"yönelmek" ve "hedeflemek" anlamındadır.38 Kelimenin "'Yj rı_r;Jı ~ı ~i"39 ayetindeki sülasi kalıbı da sözlük anlamında kullanılmıştır. 40

    Bu bilgilerden sonra şu hususlara dikkat çekmek müınkündür: Nisa 4/43. ve Mfilde 5/6. ayetlerde geçen "teyem-müm" lafzının terimsel anlamda "teyemmüın edin" şeklinde tercüıne edilmesi41 pek uygun düşmemektedir. Zira bilindiği üzere terimsel anlamda teyemmüm, "temiz bir toprakla yüzü ve elleri me~hetmek"tir. Ayetteki "1_,~ ;~; .. lafzından sonra ge-len "~ ~~İj ~Y.Y; 1_,;...:;ı.i" ifadeleriyle teyemmümün na-~ıl yapılacağı zaten anlatılmaktadır. Bu durumda "temiz bir toprakla yüzµ ve _elleri meshedin" emrinin, "1_,~ ;:=;" ifadesiyle mi yoksa .. ~ r~~ij ~f.-Y; ıy...:.;ı.i" ifadesiyle nµ dile getirild~ği sorusu gündeme gelmektedir. Bu yüzden ayetteki "I_,~ ;5' ifadesini kelimenin sözlük anlamıyla anlayarak ayetin ilgili kısmını, "temiz bir toprağa yönelirı ve onunla ellerinizi ve yü-zünüzü mesh edin" şeklinde tercüme etmek daha doğru olur. Yine de konumuzla alakalı her iki ayetteki "~ .. lafzından te-rimsel olarak "teyernmüın" kastedildiği kabul edilecek ve bu kelimeye "teyemmüın edin" anlamı verilecekse, bu durumda kelimenin cahiliye döneminde bu manaya delalet etmediğini, terimleşmenin Kur'an vahyiyle birlikte gerçekleştiğini fark et-mek ve buna dikkat çekmek gerekir.

    37 Bakara 2/267. 38 İbn Kuteybe. Gaıibil'l·Kur'dn, s. 98; Ebü Ca"fer Muhammed b. Cerir

    et-Taberi, Ciımiu"l-Beyan an Teuili Ayi'l-Kur'dn. nşr. Abdullah b. Abdül-muhsln et-Türki, Daru Hecr, Kahire 2001, IV. 698: Ebü Muhammed Ab-durrahman b. Muhammed İbn Ebi Hatim, Tefsiru'l-Kur'dni'l-Azim. nşr. Esad Muhammed Tayyib. Mektebetü Nizfu: Mustafa el-Baz. Mekke 1997, il. 527: Ebü Abdillah Muhammed b. Ömer Fahreddin er-Razi, Mejati-hu'L-GaıJb. Daru'l-Fl.kr. Beyrut 1981. VII. 67.·

    39 Maide 5/2. 40 Ebü Ubeyde. Mecôzu'!-Kur'dn, !. 146: İbn Kuteybe. Gaıibil'!-Kur'an. s.

    139; Slcistani! Gruibil'!-Kur'dn. s. 55: Rağıb el-fsfeharu. el-Miljrediit. s. 24.

    41 Bu tür bir tercüme için bk:z. Şaban Piıiş, Kur'an-ı Kerim: Türkçe Anlamı. Okyanus Yayıncılık. Kayseri 2004. s. 45, 55.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantıği.n Rolü 57

    Kur'an kelimelerinin tenzil sonrası dönemde kazandıklan manaya gör~ tercüme edilmesinin bir diğer örneği, "015 l.4j

    Kur'an'da Geçen Bazı Kelimelerin Türkçede.Anlam Değişimine Uğraması

    Tarihsel süreç içerisinde Türkçeden Arapçaya. Arapça-dan Türkçeye birçok kelime geçmiştir. Burada konumuzu il-gilendiren husus, Arapçadan Türkçeye geçen lafızlardır. Bu lafızlann bir kısmı, Türkçeye belli bir anlam değişimine uğrayarak geçmiş, bazıları ise herhangi bir anlam değişimine uğramaksızın Arapçada kullanıldığı manayı Türkçede de sür-dürmüştür. Bu durum Arapçadan Türkçeye yapılan tercüme-lerde zaman zaman kolaylıklar sağlasa ya da öyle olduğu dü-şünülse de Kur'an çevirisi konusunda bazı dezavantajları da söz konusu olabilmektedir. Çünkü bu kelimeler her zaman Kur'an'da kullanıldıkları anlamlarla Türkçeye geçmemiştir. Hatta Kur'an'daki bazı kelimelerin güriümüz Arapçasında bile Kur'an'da kullanıldığı manada kullanılmadığı. zaman içeri-sinde anlam değişimlerine uğradığı bilinmektedir.46

    42 Tevbe 9/ 122. 43 Örnek olarak bkz. M. Beşir Eryarsoy-Ahmed Ağırakça. Kur'an·t Kerim ue

    Türkçe Meali. Şafak Yayınlan. lstanbul 1995, s. 207. 44 Ebü H:'imıd Muhammed b. Muhammed el-GazruI. İhyiiu r.Rüml'd-Din. çev.

    Ahmed Serdaroğlu, Bedir Yayınevı, İstanbul 1974, I. 83-84. Konuyla ilgili olarak aynca bkz. Dücane Cündioğlu. Kur'an Çeuirilerinin Dünyası. Kapı Yiiyınlan, lstanbul 2011. s. 45: Güven, Çolcanlamlılık. s. 162: Kasapoğlu. "Kur'an'ı Anlamada Semantik Yöntem", s. 132; Karagöz. DUbUimsel Tefsir, s. 313.

    45 Ayetin tercümesiyle ilgili daha gen.iş değerlendimıeler için bkz. ôztürk. Kur'an ue Tefsir Kıiltürümüz. s. 40-43.

    46 Dücane Cündioğlu. "Matbü 1ürkçe Kur'an Çevlıileıi ve Kur'an Çevlıileıinde Yöntem Sorunu". 2. Kur'an SempozyWJUL -Tebliğler Müzakereler- 4-5 Kasım

    ô

  • 58 Tefsir Gel.eneğinde Anlam-Yorum. Nüzul-Siret İli.şlcisi

    Anlam değişimine uğrayarak Türkçeye geçen kelimelerin tercümesinde kelimenin öncelikle Türkçedeki anlamının değil de Arapçadaki anlamının dikkate alınİnası gerektiği izahtan vareste bir durumdur. Türkçeye Arapçadan geçen keli.meler anlam içeriklerinde herhangi bir değişime uğramamış olsa-lar da tercüme sırasında birtakım sorunlar ortaya çıkmakta- · dır. Zira Kur'an'daki bazı kelimeler çokanlamlıdır. Bu tür bir kelime Türkçede muhtelif anlamlarından sadece birini ifade edecek şekilde Türkçeleşmiş olabilir- Yahut delalet ettiği tilin manaların Türkçede de kullanıldığı varsayılsa dahi mütercim kelimenin çokanlaml.ılığına dikkat etmeyerek tercüme ettiğinde, kelimeniı} Arapçadaki ç"okanlamlılık boyutu kaybolmakta, haliyle çok kere kelimenin Türkçede yaygın olarak kullanıldığı manas.ı anlaşılmaktadır.47

    Arapçada farklı anlamlar taşımakla birlikte Türkçede bu anlamlardan birini ifade eden ya da ilk plari.da bu anlamlar-dan sadece birinin akla geldiği Kur'an kelimelerine ".J.))'1 (izin)" lafzı örnek gösterilebilir. Kök itibariyle ıJ-.)-İ harflerinden mey-dana gelen bu keli.menin ifade ettiği anlamlardan birisi Türk-çede de yaygın olarak kullanılan "izin"dir. Bununla birlikte c:ı-:,-i maddesind~n türemiş kelimelerin Arapçadaki özgün anlamsal karşılığı ile Türkçede kullanılan "izin;' kelimesinin karşılığı birbiriyle tam olarak örtüşmemektedir. Daha açık bi-çimde söylemek gerekirse "izin" kelimesi Türkçeye geçerken Arapçadald ·muhtelif anlamlarının tümünü beraberinde getir-memiş. yani bir tür anlam daralmasına uğrayarak Türk diline intikal etmiştir. ·

    Anlatmaya çalıştığımız hususu kel.in:}e:nin :·ı .... .:.OT .:r-.}Jı ~\~ ~~ ı1ı !

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantiğin Rolü 59

    ı_,1;..)li"48 ayetindeki kullan.unıyla örneklemek mümkündür. Bu ayetin tercümesinde çeşitli sorunlar göze çarpmaktadır. Ancak konumuzfa ilgili olan husus, ayetteki "01~ 0İ~l" ifade-sinin tercümesiyle alakalıdır. Yuk~da belirttiğimiz hususla ilgili olsa gerek bu ayetteki "01~ 0i ~f' ifadesi .bazı meallerde

    ' "izin verilmedikçe" şeklinde tercüme edilmiştir. Tercümedeki sorunl;lll daha iyi anlaşılması bakımından ayetin bu kısmıyla ilgili bazı çevirt örneklerini aktarmak gerekir:

    Ey iman edenler! Peygamber'in evlerine si.Zin için yemeğe iZin ve-rilmeden gınneytn. '19

    Ey iman edenler! Size bir yemek için iZin verilmedikçe peygambe-rin evlerine girmeyin. so

    Bizce bu tercÜmelerde sorunlu olan husus ayetin baş ta-rafında geçen "01Y. 0İ ~f' ifadesinin "izin verilmedikçe" olarak çevrilmesidir. Bahis konusu kelime "izin vermek" anlamı taşır ve Türkçede de bu anlamda kullanılır. Fakat kelimenin bir diğer anlamı da "davet etmek". "çağırmak"tır. Nitekim bu kök-ten türeyen ezan kelimesi Tevbe suresinin ilk ayetinde "bildi-ri" manasında kullanılmış olduğu gibi, "namaza davet" için beş vakit tekrarlanan çağrı da "ezan" diye adlandırılır. Yine izin kelim~si "tr1~ ...r.'l!.Jı i 0~lJ"51 ayetinde "davet etmek" ve "çağırmak" maiıalannda kullanılır.

    Taberi, Ahzab 33/53. ayetteki "01~ 0i~l" ifadesini "l_y.ı; .:.ıi '::11 rW. .)!" şeklinde, yani "davet" lafzıyla açİklayarak kelimenin bu ayette ·izin manasında değil, davet manasında kullanıldığına işaret etmiştir. 52 Kaldı ki ayeti ikiye bölen ".)O" edatından sonra, "izin verildiğinde girin" manasına gelen bir ifade değil de, "davet edildiğinizde girin" (1).>-.:ıü ~.:ı l~l ,)O_,) ifadesi yer almaktadır. Aynca ".)O" edatından önce gelen cümleyle sonra gelen cümle ar-asında zıtlık olması gerektiği bilinmektedir. Bu

    48 Ahzab 33/53. 49 Eryarsoy-Ağırakça, Kur·an·ı Kerim ue Türkçe Meali. s. 426. 50 Yaşar Nwi Ôztürk, Kur·an·ı Kerim ue Türkçe Meali. Yeni Boyut, İstanbul

    2003. s. 426. 51 Hac 22/27. 52 Taberi. Camıu·ı-Beyö.n. Xl.X. 157.

  • 60 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum, Nüzul-Siret İlişkisi

    durumda ayetin nazmı, yani ayeti oluşturan cümleler arasındaki sözdizimsel f!iş!dler dikkate alındJğinda ".:?J" edatın.dan önce geçen ".:,~ Y. 0t '1f' ifadesinin "izin verilnıedikçe" şeklinde değil de "davet edilmedikçe" şeklinde anlaşılması gerekir.

    Bu bilgilerin yanı sıra, "Ey iman edenler! Kendi evleri-nizden başka evlere, geldiğinizi hissettirmeden (sahiplerin-den izin almadan) ve ev hal.lana _selam vermeden girıı;ıeyin"53 ayetinde genel olarak başkalarının evine izinsiz girilmemesi gerektiği zaten belirtilmiştir. Öyleyse Hz. Peygamber'in de-ğil, sıradan bir insanın evine bile izinsiz girilmesi düşünülemeyeceğine göre Ahzab 33/53. ayetteki ".'.ı~Y. 0t~l" ifadesinin "izin verilmedikçe" şeklinde anlaşılması ve tercfune edilmesi doğru değildir. Dolayısıyla bu kelimenin bir. diğer karşılığı olan ve bu bağlama daha uygun düşen "davet" manası dik-kate alınarak "davet edilmedikçe" şeklinde Türkçeye tercüme edilmesi ayetin sözdizimine daha uygundur. Bu durumda ayetin baş tarafının "Ey iman edenler! Bir yemeğe davet edil-medikçe peygamberin evlerine girmeyin" şeklinde tercüme edilmesi gerekir. ·

    Türkçeye geçerken anlam daralmasına uğrayan bir diğer kelime "ö.)y (avretr lafzıdır. Bu la:fu Türkçede "edep yeri",54

    "insan vücudunda örtülmesi gereken, görünmesi haram olan yer, haya yeri"55 gibi anlamlara gelmı:ktedir. Bu kelimenin creçtim "~ -~ \;; " 0ı .) İ J; • ~ıı il'... ! .L'.ı.>L-"56 ayetine bir me-o o• J.r ~ • .Y .r•

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantlğin Rolü 61

    lunduğu söylenebilir. "Avret (ö.Jj?)" kelimesi Türkçede "insan vücudunda örtülmesi gereken yer" şeklinde gibi bir mana ifa-de ettiğine, bu ayette ise insanlarla ilgili değil de evlerle ilgili kullanıldıgın-a göre "~ - ~ 8 ".'.ıı" ifadesi "evlerimizin örtülmesi .J.r ~ ~ gerelanektedir (yani evlerimiz açıktır)" şeklinde tercüme edil-miş olabilir.

    Her şeyden önce belirtmek gerekir ki ayette geçen "ö.Jj&-" kelimesine "açık" (evlerimiz aÇık} manası verilip de ayetin il-gili kısmı, "Evlerimiz açık diyorlardı. Oysa evleri açık değildi. Sadece kaçmak istiyorlardı." şeklinde tercüme edilince zihin-de belirgin bir mana oluşmamaktadır. Bu ifadeyle "evlerimi-zin üzeri açık"~ "evlerimizin kapısı açık", "evlerimiz saldırıya açık, yani güvende değil" anlamlarından hangisi kastedilmiş olmaktadır? Diğer bir deyişle. "Evlerimiz açık" ifadesinin bu manalardan hangisine atıfta bulunduğu belirsiz kalmaktadır.

    "ö.Jj?" kelimesinin Arapçada "emniyette olmayru:l: şey" an-lamına da geldiğine dikkat edilse ve bu konuda ilk sözlük yazan Halil b. Ahmed'in eserinden yararlanılmış olunsaydı. ayet "İçlerinden bir kısmı ise gerçekten de evlerimiz saldınya açık, emniyette değil, diyerek, Peygamberden izin istiyordu. "58

    gibi maksadı daha güzel ifade edecek şekilde tercüme edilmiş olurdu. Nitekim Halil b. Ahmed avret kelimesinin bazı kelime-lerle ya da bazı bağlamlarda kullanıldığında "ölüm riski taşıyan tehlike" gibi manalarda kullanıldığını zikrettikten sonra. yukarıdaki ayette geçen"~.)~ 8 A .'.ır ifadesini şöyle açıklamıştır: "ö.i!.r. ~ c.>İ (evlerimiz korumasızdır}".59

    İbn Kuteybe de bu ifadeyle ilgili olarak şu açıklamaları yapmıştır:"~.)_;? 8 A .)r ifadesi evlerimiz serbesttir (korumasızdır), isteyen girebilir manasına gelmektedir .. Çünkü "ö.J_,.JI" ke-limesinin sözlük.anlamı "siper" ya da "koruması olmayan şey" demektir. Erkekler evin siperi ve korumasıdır, onlar savaşa gidince ev korumasız ve tehlikelere açık hale gelir. Nitekim evi hariçteki unsurlardan koruyan duvar vb. şeylerin yıkılma-

    58 Ahmet Tekin. Kur'an'ın Ar:ılaşılmasına Doğru Tefsiri Meal. Kelam Yayınlan, İstanbul 2006, s. 420.

    59 Fera.hldi, Kitcibü'l-Ayn. rı. 237.

  • 62 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum. Nüzul-Siret İU.şkisi

    sı gibi durumlar için Arapların aynı kökten gelen ".!.ı.l j.;. .JY,İ" ifadesini ya da süvari yaralanmaya aÇık bir durumda olduğu zaman "tf.).ill .JjS:-İ" ifadesini kullanmaları da bu manayı des-tekler.60 ·

    Bütün bu açıklamalar göz önünde bulundurulduğunda. söz konusu ifadenin "evlerimiz açıktır" yerine, "evlerimiz düşman saldırısına karşı konımasız"61 ya da "evlerimiz düşman saldırısına açık" şeklinde tercüme edilmesinin daha uygun olduğu anlaşılır.

    Eşzamanlı Semantik

    Eşzamanlı semantik aynı zaman dilimi içerisinde yer alan kelimeleri belli bir sistem oluşturmaları açısından ele alır. Buna göre eşzamanlı anlambilim, lafızların manalarını esas anlam, ilişkisel anlam. eşanlamlılık, çokanlamlılık gibi açılardan eşzaroanlı olarak inceler. Eşzamanlı semantiğin Kur'an'ı · anlamaya katkısı ise, bir kelimenin Kur'an bütünlüğü içe-risindeki anlamsal yapısının tespit edilmesinde ortaya çıkmaktadır. Aynca Kur'an'daki bir kelimeyi ·artzarnanlı olarak incelerken söz konusu kelimenin belli k:ınlmalar yaşanan dönemdeki anlam ağını ve diğer kelimelerle ilişkisini bilmek önemli olduğu için artzamanlı çalışmalar da sonuç itibariyle eşzarnanlı çalışmalara ihtiyaç duymaktadır.s2

    Çalışmamızın bu kısmında Kur'an kelimelerinin özgün an-lamlarını 'tespitte eşzamanlığın semantiğin rolü belirlenmeye çalışılacaktır. Bu çerçevede ÇG>kanlamlı ve ezdad kelimeler, deyimsel ifadeler, eşanlamlı olduğu kabul edilen kelimeler arasındaki nüanslar ve bir sözcüğün hem terim hem de söz-lük anlamında kullanılması ÜZerinde durulacaktır.

    Çokanlamlı ve Ezdad Kelimeler

    Kur'an kelimelerinin ~zgün anlamlarını tespitte artzaman-lı (tarihsel) semantiğin rolünü incelerken yer verdiğimiz ör-

    60 İbn Kuteybe. Garibü'L-Kur'an., s. 348. 61 M. Öztürk. Kur'dıı·ı Kerim Meali, s. 471. 62 Karagöz. DilbUimsel Tefsir. s. 66-67, 262-265.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantiğin Rolü 63

    neklerdeki anlam değişikliğinde en belirgin ve önemli etken, tarihsel süreçtir. Bu çerçevede özellikle Kur'an'ın nüzulünün peyderpey gerçekleşmesi, yani yirmi üç yıllık bir zamanı kap-saması, bazı kelimelerin bu sürecin farklı özellikler gösteren dilimlerinde farklı anlamlarda kullanılmasına yol açmışt.ı.ı:. Ancak Kur'an'daki lafızların her zaman aynı manaya delalet etmemesinin tek nedeni elbette Kur'an'ın peyderpey indiril-mesinden ibaret değildir. Bu bağlamda dilsel bir olgu olan çokanlamlılık gibi nedenlerden söz edilebilir. Aynca olay ve olgular çok boyutlu, kelimeler mahduttur. Bu yüzden, her dilde çokanlamlı lafızların bulunması normal bir dı.~nımdur. Dilde ve Kur'an' da çokanlamlılık olgusuna karşı çıkanlar bu-lunmakla birlikte nazil olduğu dönemdeki Arap diliyle indiri-len Kur·an'da, Arapçanın bir özelliği olan çokanlamlı l~lar bulunduğu çok açık bir gerçektir.~

    Kur'an metninde farklı anlamlarda kullarulan lafızlardan birisi "afv / p" lafzıdır. Bu lafız, Türkçeye de geçmiş olan "af-fetmek" anlamının yanı sıra "boş vermek", "fazlalık, fazl~aşmak ve artmak" gibi manalara da64 gelir. 65 Mesela, ".il; )b_; ;Jı j 0# l~l.0"66 ayetinde ").Jı" kelimesi "fazlalık (ihtiyacınızdan arta kalan)" anlanunda kullanılmıştır. Kelime "O~ p 63 Konuyla ilgili tartışma ve görüşler için bkz. Güven. Çokanlamlılık. s. 190-

    202. 64 Kelimenin anlamlan için bkz. Ebü'l-Hüseyn Ahmed İbn Faris. Mekô.yi-

    sü'l-Lüğa. nşr. Enes Muhammed eş-Şfuni. Daru·l-Hadis. Kahire 2008. s. 576-578.

    65 Delalet ettiği manalar arasında "artmak" ve "silmek. yok etmek" bulundu-ğu gerekçesiyle bu kelimeye bazı ezdad literatüründe ezdad lafızlar ara-sında yer: veriJmlşt.1r. Bkz Ebü Ali Muhammed b. el-Müstenir el-Kutrub, KUdbü'l-Ezctad. nşr. Hanna Haddad, Daru'l-Ulüm, Riyad 1984, s. 1 ıo: Ebü Muhammed Abdullah b. Muhammed b. Harun et-Tevvezi. el-Ezctad. [Selıisetü Nusüs ji'l-Ezdd.d içinde]. nşr. Muhammed Hüseyin Al-i Yasin. Aıemü'l-Kütüb. Baskı yerl yok, 1996. s. 83-84). Ancak zikredilen bu iki mana birbirinin tam anlamıyla zıddı olmadığı için bu kelimeyi ezdad kapsamı.nda değerlendirmeyi uygun görmedik. Benzer değerlendirmeler için bkz. İbn Farls. Mekô.yisü'l-Lüğa. s. 577: MUhammed Nureddin el-Müneccld. et-Tezdd .fi'l·Kur'ani'l·Kerim beyne'n-Nazariyye ue't-Tatbüc. Daru1-Fikr. Dımaşk 1999, s. 181-182.

    66 ·sana Allah yolunda neyi barcayacakJan,ıu soruyorlar: Deki: ihtiyacınızın fazlaslllJ ... - (Bakara 2/219). Bkz. Mehmet Zeki Duman. Beyônu'l-Hak. Fecr:Yayınlan. Ankara 2008. ıu. 101.

  • 64 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yoıwn, NÜZUL-Siret İlişkisi

    , ... ' JI t1 .J ~ p~l;;.U ~ı~l.J ~ı_ri.Jı ı;~~T..;.;. ı; l)G .J ip J;.. t..:.>Jı ~~ • 11 0l5:..o . .:ı_,M 'f'67 ayetinde "artmak, fazlalaşmak" anlamında kulla-nılmaya daha uygun iken bazı meallerde kelimenin "boş ver-mek" anlamı tercih edilmiştir.68

    Klasik lügatler ve tefsir kitaplarına palaldığında yukanda-ki ayette geçen "ip J;.." ifadesine kelimenin akla ilk gelen ve yaygın manasının değil de "artmak", "çoğalmak" gibi anlam-lann verildiği görülmektedir. Ebu Ubeyde bu kelimenin anla-mını "l.Jj5:çoğaldılar" şeklinde vermiş ve "Araplar insan, bitki gibi şeylerin çoğalması için bu lafzı kullanır" demiştir.69 Ke-limeyi tıpkı Ebu Ubeyde gibi "l_,j5:çoğaldılar" diye açıklayan İbn Kuteybe (ö.276/889) de ayru manayı desteklemek için Hz. Peygamber'in, "Bıyıklarınızı kısaltın, sakallarınızı uzatın (ço-ğaltın)";o hadisini delil (şahit) olarak zikretmiştir.71 Zeccac ise ayeti, "onlar ve mallan çoğaldı" şeklinde izah etmiş,72 Taberi de bu manayı tercih etmiştir. 73 Keza Zemahşeri de ifadeyi "can ve mal bakımından arttılar"i4 şeklinde tefsir. etmiştir. Sonuç olarak, A'raf 7 /95. ayetteki "ip J.;-" kelimesini "boş verdiler" şeklinde anlamlandırmak çok doğru değildir.

    Bilindiği üzere Arap dilinin özelliklerinden birisi de bünye-sinde bazı ezdad lafızları ihtiva etmesidir. Ezdad lafızlardan maksat, '"ayru kelimenin iki zıt manaya muhtemel olması"dır.75 Bir kelimenin iki zıt manaya muhtemel olması, en azın-

    67 A"raf 7 /95. 68 ·sonra meşakkatin yerini iyilikle değiştirdik de (başlan.na geleni unuta-

    rak) boş verdiler." Bkz. Piriş. Kur'ari-ı Kerim: Tfulcçe Anlamı. s. 79. 69 Ebü Ubey_de, Mecazü'L-Kur'dn. ı. 222. · 70 ·.r!Jı ı_#i..ı ~Jıj-!Jı ı_,..~1". Hadisin farklı varyantları bulunmaktadır. Sa-

    kalı uzatmak ıin!amında "fa-· kökünün yer aldığı bazı varyantlar için bkz. Buhari. "Libas" 65; Müslim. "Taharet" 52-53.

    71 İbn Kuteybe, Garibü'L-Kur'an. s. 170. 72 Ebü İshak İbrahim b. Muhammed es-Seıiyy ez-Zeccac, Mearri'L-Kur·an ve

    i'rdbuh. nşr. Abdülcelil Şelebi, Daru'l-Hadis. Kahire 2005, II. 291. 73 Taberi. Cdmiu'l·Beydn. X. 330-332. 74 Ebü'l-Kasun Mahmud b. Ömer ez-Zemahşeıi, el-Keşşaf an Hakdilci Gaud-

    mizi't-Tenzil ue Uyüni'l-Elcdvilfi Vücühi't-Teuil. nşr. Adil Ahmed Abdülmev-cüd-Ali Muhammed Muavviz. Mektebetü'l-Ubeykfuı, Riyad 1998, il. 477.

    75 Ebü't-Tayyib Abdülvahid b. Ali el-Lüğavi. Kitiibü.'L·el-Ezdô.dflKeliimi'L·A-rab. nşr. İzzet Hasan. Daru Talas. Dımaşk 1996. s. 18 (Naşirin Mukaddi-mesi): Müneccid, et-TezMfi'L-Kur'ani'L-Kerim. s. 26: 1999 Rudeyni. Fusill

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantiğin Rolü 65

    dan iki farklı manayı bünyesinde barındırması demektir. Bu durumda ezdad lafızlar da çok anlamlılığın bir diğer boyutu-nu teşkil etmektedir. 76

    Çokanlamlı lafızların anlamlarını tespitte olduğu gibi, bu tür iki zıt manaya muhtemel olan kelimelerin de hangi ma-naya delalet ettiğini belirlemek için başvurulacak hususla-rın başında, metin içi dar bağlam gelir. Bir kelimenin iki zıt manaya delalet etmesiyle ilgili olarak Arap dilbilirncileri tara-·fından birçok neden ileri sürülmüştür. Bunlardan birisi de kelimenin kullanımı ve metin içi bağlamı nedeniyle aslında gösterdiği mananın tam zıddı olan bir manaya delalet etme-sidir. 77

    Konuyla ilgili olarak burada vereceğimiz örnek, bazı bağlamlarda bilindik yaygın anlamının zıddıyla anlaşılması ve anlamlandınlmasırun daha uygun olduğunu düşündüğümüz "verae {~ıJJ)" lafzıdır. Kur'an'da toplam 24 yerde geçen78

    "verae" lafzı çoğu kere bilinen anlamıyla "bir şeyin arkasında/ ötesinde" anlamını ifade etmektedir.79 Ancak buluriduğu bağlam gereği bazı ayetlerde bu mananın tam zıddı olan "bir şeyin önü, ilerisi, karşısı" şeklinde anlaşılmasının daha uygun olduğu görülmektedir.80 Nitekim ezdad literatüründe de bu kelimeye yer verildiği görülmektedir.sı

    .fi lımCL-Lüğati'l-Amm. s . ~80; Güven, Çokanlamlılık. s. 106; Muharrem Çelebi, "Ezdad", DİA, İstanbul 1995, XII. 47.

    76 Kutnıb, Kitôbü'l-Ezadd.. s. 70; Müneccid, et·TezCıd.fi'l-Kur'dnCL·Kerim. s. 25-27; Güven, Çokanlamlılık. s. 107- 108; İsmail Aydın, Kur'an'uı Filalojtk Yorumu: Tarihsel Gelişim ve Sorunlar, Ankara Okulu Yayınlan, Ankara 2014, $. 213.

    77 Muhammed Hüseyin AH Yasin. el-Ezdô.d .fi'l·Lüğa. Matbaatü'l-Maartf, Bağdat 1974, s. 207-214.

    78 Abdülbaki, eL-Mu'cemü'L-Müfehres, s. 749. 79 Ferahicli, Kitôbü'L·Ayn, Vlll. 300. 80 Ebu Mansür Muhammed b . Ahmed el-Ezheri, Tehzibü'l-Lüğa. nşr. Rlyıid

    Zeki Kasım, Daru'l-Ma'rife, Beyrut 2001. IV. 3879; İbn Fans Melcô.yi-sü'l-Lüğa. s. 953.

    81 Bkz. Kutrub, Kitôbü'L-Ezdô.d, s. 105-106; Ebü Ubeyd KAsun b. Sellıirn, eL-Ezddd, [Selô.setü Nusüs ji'l-Ezdôd. içinde), nşr. Muhammed Hüseyin AH Yasin, Aıemü'l·Kütüb, Basla yeli yok. 1996; s. 52; Tewezi, el-Ezdô.d, s. 89·90; Ebü't-Tayyib el-LüğaVi. Kitôbü'L·Ezddd, s. 412-413.

    ö

  • 66 ·Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum. Nüzul-Sirethişldsi

    Bu noktada belirtmek gerekir ki Nureddin el-~üneccid sunduğu delillere dayanarak söz konusu kelimenin ezdad kategorisinde değerlendirilmemesinin daha uygun olduğunu ilen sürrnüştür.82 Ancak burada bizim için önemli lan hu-sus söz konusu lafzın haddizabnda ezdad olup olmadığı de-ğil, geçtiği ayetleri nasıl anlamanın ve tercüme etmenin doğru olacağıdır. Dolayısıyla "venle" lafzı ezdad kabul edilse de edil-mese de bazı ayetlerde bu kelimenin "arka(sında)/ötesinde" değil, .;öıı(ünd.e)" şeklinde ya da bu anlamla aynı kapıya çıkacak "ilen(sinde)", "karşı(sında)" şeklinde anlaşılması ve Türk-çeye böyle aktarılması daha uygundur.

    Arap dili sahasındaki yetkinliğiyle tanınan Ferra gibi bazı müfessirler, "verc3.e" lafzının ne zanian "önünde" anlamına ge-leceği konusunda bir kural belirlemişlerdir. Aslında bu kural biZler için de bir ipucu ve ilke niteliğindedir. Ferra'nın zikret-tiği bu kurala göre ''verfüf kelimesi zaman ile ilişkili durum-larda, yani bir şeyin zaman açısından başka bir şeyin önünde olduğunun bildirilmesi amaçlandığı takdirde "ön" anlamına gelebilir. B1:1 durumda, bir insanın önünde bulurıan birisi hakkında, yani mekansal öncelik için "

  • Artzamanlı ve Eşzarnanlı Sernantlğin Rolü 67

    nin mekansal değil, Ferra ve Zeccac'ın dikkat çektiği gibi za-mansal bir bağlamda kullanıldığı görülmektedir.86 Dolayısıyla "verae" lafzının aşağıdaki üç ayette "önünde" ya da "karşısında" diye tercüme edilmesinin uygun olacağını düşünüyoruz. Meramımızı. daha açık olarak anlatabilmek için bu üç ayete ve meallerdeki karşılıklarına yer verip kısa bir değerlendirmesini yapmak istiyoruz.

    Bu ayetlerden ilki. Musa-Hızır kıssası olarak bilinen ve Hz. Musa'nın yol ark3idaŞ!Jllll gemiye niye zarar verdiğinin ge:

    • 1(1. 1 t~ • .. " , "' "' > • rekçesini anlatan ''c:.ı1 ..:::>~ ' li .:_-11 _; 0 . ı < !.~ ~

  • 68 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yonım. Nüzul-Siret İlişkisi

    rinde olduğundan ya da onları arkalarından takip ettiğinden haberdar olmaması gerekir. Zira arkalarından takip edilme-leri halinde geminin sahibinin ve Hz. Musa'nın ~u takibin farlanda olmaları ve Hz. Musa'run yol arkadaşının gemiye niye zarar verdiğinin hikmetini tahmin etmeleri gerekirdi. Dolayısıyla Hz. Musa'nın mezkür soruyu sormasına gerek kalmazdı. 91 Ancak o böyle bir soru yönelttiğine göre gemiy-le henüz karşılaşmamış olmaları ve gaspçı hükümdarın da arkalarında ya da peşlerinde değil, önlerinde yani yol gü-zergahları üzerinde olması gerekir. Fakat kendilerini bekle-yen şeyi henüz görmedikleri ve karşılaşmadıkları için, ayette "önlerinde" anlamındaki bir lafız değil. "arkalanncl,a!' anla-mındaki "~;1.Jj" lafız zikredilmiştir. Ayetteki ".!iµ ~;l.Jj .)l5j" ifadesinin. "Çünkü arlcalarında her sağlam gemiyi gasp eden qir ·hükümdar vardı" ya da "Çünkü onların peşinde her ge-miye zorla el koyan bir yönetici bulunuyordu" şeklinde ter-cüme edilmesi halinde söz konusu incelik kaybolmaktadır. Dolayısıyla ayetin bu kısmının, "Çünkü biraz ötelerinde bir kral vardı; tüm gemilere zorla el koyuyordu.",92 "Çünkü on-1~ ilerisinde, her gemiyi zorla ele geçiren bir kral vardı. "93

    ya da "Çünkü o fakir insanların önüne, gördüğü her sağlam gemiye el koyan bir hükümdar çıkacaktı"94 şeklinde tercüme edilmesi daha doğru olur.95

    İkinci ayet, öldükten sonra salih amel işlemek umuduyla yeniden dünyaya dönmek isteyenlere cevaben verilen, "~! ~ .)Aç~ J! c)..t. rfl.Jj ~j ~ti~ ~96 ayetidir. Bu ayetteki "Hfüj" lafzına bazı meallerde "arkalarında" anlamı verilmiş ve ayet şu şekillerde tercüme edilmiştir:

    91 Karagöz, DUbUimsel Tefsir, s. 303. 92 Y. N. Ôztürk, Kur'an-ı Kerim ue 7Yi.rkçe Meali. s. 303. 93 Altuntaş-Şahin, Kur'dn-ı Kerim Meali. s. 30 ı. 94 M. ÖZtürk, Kur'an-ı Kerim Meali. s. 345. 95 Bu manayı gerekçeleriyle birlikte ortaya koyan FerrA ile Zeccac'ın yanı

    sıra Ebü Ubeyde. İbnü'l-Yezidi ve İbn Kuteybe de bu ayetteki -Verae" Jafzıru ezdad kabul etmiş ve "önlerinde" şeklinde açıklamışbr. Bkz. Ebü Ubeyde, Mecô.Zü'l-Kur'Cın. ı. 412: İbnü'l-Yezidi, Gariba·ı-Kur-Cın. s. 108: İbn Kuteybe, Garibü'l-Kur'Cın. s. 270. Aynca bkz. Karagöz, DUbüimsel Tef-sir. s. 302.

    96 Mü'minün 23/100.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantığin Rolü 69

    Asla, o sadece söyleyenin bir sözüdür. Onların arkalarında yeni-den diriltilecekleri güne kadar bir engel var?rr.97

    Kesinlikle hayır! Çünkü onun dile getirdiği. sadece muhatabı etkilemek için sarl edilmiş bir laftır: nitekim böylelerini arlcala-İ-tndan. dirtlecekleri güne kadar (aşamayacakları) bir engel ku-şatmışbrl98

    Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir. On-ların arlcasın.da.. tekrar dirileceklert güne kadar (devam edecek, dönmelerine engel) bir perde (berzah). vardır.99

    Ayetteki "ffl.Jj" kelimesinin "arkalarında" şeklinde çevıilmesi ilk planda isabetli görünebilir. Fakat bu çevirinin isa-betli olup olmadığl şöyle derin bir tahlile ihtiyaç hissettirir: Dllrıyadaki hayat ölerıleıin arkalarında kalmıştır: .öldükten sonra tekrar dünyaya dönmek isteyen bu kişileıin dünyaya dönmelerine mani olan engel, yönelmekte olduklan ahiret hayatı itibariyle arkalarındadır. Dolayısıyla ancak böyle bir tahlil yapıldığı takdirde "ffl.Jj" lafzının "arkalarında" şeklinde anlaşılması mümkün olabilir. Fakat ayette anlatılan konu dikkate alındığında söz konusu kelimenin "önlerinde" şeklinde çevıilmesinin daha isabetli olduğunu söylemek ge-rekir. 100 Zira öldükten sonra kişinin dünyaya tekrar dönme isteği reddedildikten sonra, bu ·reddetmenin gerekçesi olarak bir engelin mevcudiyetinden söz edilmiştir. Bİ! yere ulaşmaya mani olacak nitelikteki bir engelin insanın arkasında değil , önünde olması gerekmektedir. Hatta söz konusu engel arka-da kalmışsa artık aşılmış demektir. Bu durumda engel arka-da kaldığına göre öldükten sonra dünyaya dönecek kişinin önünde engel bulunduğunun dile getirildiği bir bağlamda, ve-rilen mana yüzünden sanki bu engel artık arkada kalmış ve aşılmış gibi bir intiba uyanmaktadır.

    97 ?iriş. Kur'an·ı Kerim: Türkçe Anlamı. s. 162 98 İslamoğlu. Hayat Kllabı Kur' arı. s. 673 99 Altuntaş-Şahin. Kur'tin-ıKeıimMeiili, s. 347. 100 Ebü Ubeyde ve Taberi de kelimeyi "önlerinde- olarak anlamlandırmıştır.

    Bkz. Ebü Ubeyde. Meccizü'l·Kur'ö.n. II. s. 62; Taberi, Cdmiu'l-Beyö.n. xvıı. s. 109.

  • 70 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum, Nüzul-Siret İlişkisi

    Muhtemelen bu sebebe binaen ayetteki "rfl..Jj'' lafzını "ön-lerinde" şeklinde tercüme edenler de olmuştur. 101 Ayrıca me-selenin göreceli oluşu nedeniyle, diğer bir deyişle, söz konusu engelin ölen kişinin gittiği yön itibariyle arkasınd~. fakat aşmadığı ve aşamayacağı nitelikteki bir engel olması itibariyle de önünde/karşısında bulunması gerekeceği için bu kelimeyi ''ardında/önünde" gibi alternatifli bir şekilde tercüme edenler de mevcuttur. 102

    Konuyla ilgili üçüncü ayet Allah'ın ayetleriyle alay edenle-rin duçar olacakları azap kapsamında neler yaşayacaklarını anlatan "~-ı_f..:5 l.O ~ ~ ':/j ~ rfl..Jj ~"103 ayetidir. Bu ayetteki "rfl..Jj" ifadesine bazı meallerde "arkalarında" anla-mı verilmiş ve ayet şöyle tercüme edilmiştir: "Arkalarında da cehennem vardır. Dünyada kazandıkları ve Allah'tan başka edindikleri dostlar onlara hiçbir fayda vermez." 10.ı. Allah'ın ayetleriyle alay edenlerin azaba duçar olacakları belirtildikten sonra devamındaki ayetin başında gelen "fP.- rfl.Jj ~" ifa-desinin "Arlcalannda da cehennem vardır" şeklinde tercüme edilmesi, maksat öyle olmasa da "sanki cehennem arkalarında kalmış" gibi bir intibam oluşmasına yol açmaktadır.

    Böyle bir intibam oluşmasına mahal vermemek için olsa gerek ayetteki "rfl..Jj" ifadesi bazı meallerde "önlerinde" ya da "karşılarında" olarak anlamlandınlmış; ayetin bu kısmı "On-ların karşısına cehennem çıkacaktır."105 ya da "Cehennem de önlerinde"106 şeklinde tercüme edilmiştir. Bazı meallerde ise "rf-1..Jj ~ .. lafzı "önlerinde" diye anlamlandıİılmamış, fakat söz konusu intibaı engellemeye yönelik çeşitli vurgular kullanılmıştır. Sözgelimi, maruz kalacakları azaba -ilişkin tehdidin ardından gelen bu ayetin başındaki "fP.- ff-1..Jj ~" ifadesini.Il

    101 Bkz. Eryarsoy-Ağırakça. Kur"an-ı Kerim ue Türkçe Meali, s. 349: Ali Bulaç. Kur"an-ı Kerim ue Türkçe An!rum (Meal ue Sözlük). Birim Yayınları. İstanbul trs .. s . 348.

    102 Bkz. M. Öztürk. Kur'an-ı Kerim Meali; s. 396. 103 casıye 45/10. 104 Altuntaş-Şahin. Kur'dn-ı Kerim Medli., s. 498. 105 M. Öztürk, Kur'an-ıKerimMeali., s. 559. 106 Eryarsoy-Ağırakça. Kur"an-ı Kerim ue Türkçe Meali, s. 500.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantiğin Rolü 71

    UArkasınôan cehenneml"107 ya da "Cehennem hemen peşlerindedir."108 şeklinçle tercüme edilmesi yukarıda söz ettiğimiz intibaı bir nebze olsun engeller niteliktedir. Bununla birlikte söz konusu intibaa hiç mahal bıralmıamak bala..mınqan, di-ğer iki ayetteki "venle" lafzı gibi bu ayetteki u ~1.Jj &!" lafzının da "önlerinde" ya da "karşılarında" olarak anlamlandınlmas~ daha isabetli görünmektedir. 109

    Deyims~l İfadeler

    Eşzamanlı semantik çerçevesinde bahis konusu edilmesi gereken hususlardan biri de Kur'an'daki deyimlerin anlamsal tespiti ve· bu anlamların Türkçeye en güzel şekilde tercüme edilmesidir. Deyimlerle ilgili semantik araştırmaların önemi Kur'an'da geçen ve Arapçada deyim olarak kullanılan ifade-lerin zaman zaman Türkçeye motamot tercüme edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bunun sonucunda zaman zaman meal-lerde ne anlama geldiği belli olmayan ifadelerle karşılaşılmaktadır.

    Deyimlerin motamot çevrilmesinin iki temel nedeni olabi-lir, Bunlardan ilki, söz konusu ifadelerin Arapçada deyim ola-rak kullanıldığının bilinmemesi, yani bilgi eksikliğidir. Diğeri de Kur'an'ın kelimelerine lafızdan bağımsız görünen manalar vermeme kaygısıyla deyimleri deyim olarak değil de kelimesi kelimesine tercüme etme yolunu tercih etmektir. Oysa Türk-çedeki bir deyimi nasıl ki başka bir dile motamot aktarmak çok uygun değilse, bir başka dildeki deyimsel ifadeyi Türkçe-ye kelimesi kelimesine tercüme etmek de doğru bir yaklaşım değildir. 110

    107 Plriş, Kur'an-ı Kerim: Türkçe Anlamı. s. 236. 108 İslamoğlu. Hayat Kitabı Kur'an, s. 990. 109. Ebu Ubeyde. İbn Kuteybe ve Taberi gibi dil ve tefsir fillmlert de kelimeyi

    bu şekilde anlamlandırmıştır. Bkz. Ebu Ubeyde, Mecazü'l-Kur'dn. il. 210: İbn Kuteybe. Garibü'l-Kur'dn. s. 405: Taberi. Cdmiu'l-Beydrı. xxı. 77.

    110 Deyimler hakkında daha fazla bilgi ve örnek için bkz. Cıindioğlu. Kur'an Çeuirileıinin Dünyası. s. 52-68: Abdülcelll Bilgin, Kur'an'da Deyimler ue Kur'an'ın Anla.şılmasındalci Rolü. Pınar Yayınları, İstanbul 2003. s. 19-20: a. mlf .• Kur'an'daki Deyimler ue Zemah.şeri'nin Keşşafı. Ankara Okulu Yayınları, Ankara 2008, s. 55 vd.; Zülfikar Durmuş, Kur'an'ın Türkçe Ter-cümeleri. Rağbet Yayınları. İstanbul 2007, s. 177-179.

  • 72 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum. Nüzul-Siret İlişkisi

    Bilindiği üzere deyimlerin anlamı kendilerini oluşturan unsurların parça parça olarak ifade ettikleri mananın birebir karşılığından ibaret değildir. Bilakis o unsurların birleşmesinden meydana gelen deyimsel ifadenin kendine has bir ma-nası söz konusudur. Deyimler anlamlandınlırken bu hususa dikkat edilmesi gerekir. Deyim olarak kullanılan lafızların se-mantikle ilişkisi de buradan ileri gelmektedir.

    İndirildiği toplumun kullanıldığı Arap diliyle nazil olan Kur'an'da da doğal olarak deyimsel ifadeler yer almaktadır. Bu ifadeler başka bir dile tercüme edilirken deyimsel anlamın göz önünde bulundurulması anlamayı kolaylaştırır. Aksi halde bazı meallerde olduğu gibi Türkçe açısından ne dediği belli ol-mayan ya da maksadın dışına çıkan ifadelerle karşılaşılır. De-yimlerin manasının belirlenmesinde eşzamanlı semantik tah-lillerin rolünü anlamak için birkaç örnek vermek faydalı olur.

    "~~l>-l" kelimesi Kur'an' da çoğul olarak beŞ yerde geçmek-tedir. Bunlardan üçü Yusuf suresinin 6. 21 ve 101. ayetlerin-de "~~\>. \ii J--ıt" şeklinde te'vil kelimesiyle birlikte kullanılnuşQ.r. Diğer ikisi ise Mümin~ suresinin 44. ayeti ile Sebe. suresinin 19. ayetinde "~~l>-İ r-A~" şeklinde geçgıekteilir ki b~ son ifade deyim ~da~. Ebü Ubeyde "~İ ~~ WS ~.>l>-İ •'l3.h;..- Wı;,,; "-. ., 8Jli ~ '.15 1 ~! ''"111 ayetinde geçen -- -r . J . ~ . Y. ~_,......) "~~l>-l ~ı:h~" ifadesiyle ilgili olarak, "kötü örp.ek (ibret) olma bakımından irısanlar arasında dilden dile aktarılan hikaye"112

    açıklamasını yaptıktan sonra, "güzel örneklerde "~.!.>: ..::k:-" ifade~i kullanılmaz"113 demiş ve bu açıklamasıyla, "~~ ~~\>.İ" ifadesinin "insanlar arasında dilden dile aktarılan bi-rer ibretlik hikaye haline getird~"114 mealinde bir deyim oldu-ğm::ıa iş.aret etmiştir.

    l l l Müıninün 23/44 . . 112 Ebü Ubeyde -~~L>l f>~" lafzını ·rıı J ~ j!..:.ı ..Şİ" ifadelertyle açıkla

    mıştır. Maksadın daha iyi anlaşılması balrunından onnn ifadelerini tefsiri olarak aktardık. Bu tefsiıi aktarımda Mustafa Öztürk'ün ayete dair yap-bğl tercümeden istifade edilmiştir. Bkz. M. Öztürk. Kur'an·ı Kerim Meali, $ . 392.

    113 ·. ~.b-~ :_,.,.;.ll..} J~ "1F Bkz. Ebü Ubeyde. Mecazü'L-Kur'ön, 11. 59. 114 M. Öztürk. Kur'aİı·ı Kerim Meali. s . 392.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantığin Rolü 73

    Bazı meallerde bu ifade, "efsane haline getird.ik." 115 ya da "ef-saneye çevird.ik."116 şeklinde .tercüme edilmiştir. Bilindiği üzere efsane kelimesi 1ürkçede "eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olaylan konu edinen hayali hikaye" ya da "gerçeğe dayanmayan asılsız' söz" gibi manalarda kullanılır. 117

    Ayetteki "~~t>.l" lafzına "efsane" kelimesiyle karşılık verildiği takdirde, "onları birer olağanüstü varlık/kahraman lolc:lık" ya da "aslı olmayan birer hikayeye çevirdik" gibi bir sonuç ortaya çıkabilir. Oysa ayette böyle bir mananın kastedilmediği açıktır.

    Deyimlerin doğru anlaşılmasıyla ilgili olarak ~erinde d~rulm~sı gereken bir diğer öme~ de"~~·'. !~! t;:..:.U ~A ~ij ı ~ ~ ~i \.4"118 ayetindeki"• -~ Li ·"ifadesidir. Söz konu'su ifade ~v-- -~ -- .J kimi meallerde, "Derken onun serveti kuşatılıp yok edildi" 119

    ya da "(Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi"120 şeklinde tercüme edilmiştir. Birinci tercümedeki "kuşatılıp" keli-mesi fazlalıktır. İhtimal ki metinde geçen "~f" sözcüğünün akla ilk gelen . anlamı 'kuşatılmak' olduğu için mütercimler kelimenin bu anlamının buharlaşmaması gerektiği düşüncesiyle böyle bir çeviri yapmışlardır. Oysa 1ürkçede "kuşatılıp yok edilmek" gibi bir ifade ancak savaş ve benzeri durwnlarda askerin etrafirun sarılarak yok edilmesi anlamında kullanılır. Ayette söz konusu edilen husus ise kişinin serveti.İıin yok edilmesidir. 1ürkçede bunu ifade etmek için "kuşapldı" söz-cüğünün kullanılmasına gerek yoktur. Zira "~A ~İj" ifadesi "helak edilme" manasında kullanılan bir deYui:ıdir. 121 İkinci terc~ede ise, "~f" sözcüğünün akla ilk gelen anlamı olan "kuşatılma"nın 1ürkçede gösterilmesi amacıyla parantez ara-sına "afetlerle" kelimesinin yazılması ihtiyacı hasıl olmuştur. Halbuki bu tercümeler yerine, kelimenin deyimsel anlamı göz önüride bulundurularak "Derken, bütün serveti helak edil-

    ııs Pi.rtş, Kur'an·ı Kerim: Türkçe Anlamı. s. 161. 116 İslamoğlu. Hayat KUabı Kur'an. s. 667. 117 Bk:ı. Türle Dil Kurumu Türkçe Sözlük, s. 603. ll8 Kehf 18/42. 119 AU Özek-Hayreddin Karaman-Ali Turgut ve diğerlert, Kur'an'ı Kerim ve 1ürlc·

    çe Açıklamalı Meali. Mushaf-ı Şerif Basım Kurumu, Medine 1992, s. 297. 120 Bulaç, Kur'an·ı Kerim ve Türkçe AnlQITjı. s. 298. 121 İbn Kuteybe. Garibü'l·Kur'ôn. s. 268.

  • 74 Tefsir Geleneğinde Anlam· Yorum. Nüzul-Siret İlişlcisi

    di." 122 şeklinde aktanlması Türkçe açısından çok daha uygun ve anlaşılır b.ir çevirt olurdu. 12a

    Eşanlaınlı Olduğu Kabul Edilen Bazı Kelimelerin Arasındaki Nüanslar

    Eşanlamlılık, "farklı lafızların aynı manaya delalet etme-si" 124 şeklinde tanımlanabilir. Bu konuda ıstılah.i tanımlar yapılmasına ve çeşitli örnekler sunulmasına rağmen Arap dilinde eşanlamlılığın varlığı öteden beri tartışılagelmiştir. 125

    Başta eşanlamlılığı kabul etmeyenler olmak üzere a.J.imlerin eşanlamlı kelimeler arasındaki anla:ın farklılıklarını ortaya çıkannak amacıyla yaptıkları çalışmalar sonucunda furü1c lite-ratürü oluşmuştur.

    Eşanlamlı kabul edilen kelimeler arasında kesin ve net bir anlam farklılığı aramak her zaman için doğru sonuç verme-yebileceği gibi eşanlamlı olduğu ileri sürülen her kelime de bu kapsamda yer almayabilµ". Söz konusu kelimeler arasında nüans bulunma ihtimali varsa bu hususun irdelenmesi gerekir. Bu yöndeki araştırmalar Kur'an lafızlarındaki asıl manalar ve medlüllerinin belirlenmesine önemli katlalar sağlayabilir. 126 Zira eşanlamlı/yakın anlamlı olduğu kabul edilen lafızlar arasındaki nüansların belirlenmesi, bu lafızların yü-zeysel bir yaklaşımla her açıdan birbirirıe muadil gibi anlam-landırılmasından çok farklı sonuçlar verebilir. 127

    Kelimenin taşıdığı anlaıp. farklılığının Türkçeye y_ansıtılroamasına· ".;.ıy..l.Jı .~ıifa J! ~i 1f'128. ayetinde geçen" ~i" kelimesi

    122. Altuntaş-Şahin, Kur'dn·ı Kerim Meali, s. 297. 123 Bu ayetteki deyimin tercümesiyle ilgili olarak bkz. Bilgin, Kur'an'daki De·

    yirnler ve Zemahşeıi'nin Keşşafı, s. 69· 71. · 124 Bkz. Ebü'l·Hasen Ali b. Muhammed es7Seyyid Şerif Cürcaru. Kitiibü't·

    Ta'efat.. Mektebetü Lübnan, Beyrut 1985, s. 58. · 125 Dilde ve Kur'an'da eşanlamlılığı kabul edenler ve ebneyenler haklonda

    bilgi için bkz. Celaleddin Oivlekci, "Kur'an'da Eşanlamlılık rreradüf) Ol· gusu (l)". Süleyman Demirel Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, sayı: 7 (2000). s. 159. 164.

    126 Konuyla Ugill olaralc bkz. Karagöz. Dilbilimsel Tefsir. s. 265-271. 127 Ömer Kara. Kur'anLugatçlliğl ve Tefsirde Yakınanlamlılık ve Nüans ·Rôğıb

    eHsfahôni Ômeği·. Ahenk Yayµılan. Van 2007, s. 22. 128 Satfat 37/140.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantlğln Rolü 75

    örnek gösterilebilir. "~t" lafzı "kaçmak" (özellikle kölenin sa-hibinden kaçması), 129 "sığınmak"130 gibi manalara gelir. Bu-lunduğu mekanı terk etmek manasını ihtiva etmesi bakımından bu kelime, "kaçmak" anlamına gelen ")" kelimesiyle ya da "gitmek" anlamındaki"~~ .. sözcüğü ile eşanlamlı zanne-dilebilir. Halbuki söz konusu kelimenin. "bulunduğu mekanı terk etmek" anlamı taşıyan diğer kelimelerden farklılığı kaça-rak ya da kızarak bulunduğu yeri terk etmek gibi bir manaya delalet etmesidir. Nitekim Hz. Yünus'un kıssasıyla ilgili başka bir ayette, söz ~onusu olayın "t;...f~ ~1 ~! .;.ıjıı 11j"131 şeklinde anlatılması " ~l" kelimesinin salt gitmek değil. kaçmak ya da kızarak çekip gitmek gibi bir manaya delalet ettiğini gösterir.

    Bu mana birçok mealde yansıtılmakla birlikte kelime-yi "gemiye bindi" diye Türkçeye tercüme edenler de olmuştur.132 Oysa erken dönem Gaıibü'l-Kur'an türü eserlere ya da sözlüklere bakıldığında, bu kelimenin, kölenin ·efendisinden kaçması gibi durumlar için kullanıldığı görülür. 133 Dolayısıyla kelimenin "gitti" ya da "bindi" gibi ifadelerle Türkçeye tercüme edilmesi çok uygun düşmemektedir. Zira bu tercümeler keli-menin ihtiva ettiği manaları ve yakın anlamlılık ilişkisi içeri-sinde olduğu kelimelerle arasındaki farkı yansıtmamaktadır.

    Aynı Keli.menin Bazen Sözlük Bazen Terim Anlamında Kullanılması

    Birçok ayette vurgulandığı üzere Kur'an-ı Kerim ilk mu-hataplarının dili olan Arapça ile indirilmiştir. 134 Dolayısıyla Kur'an'da indirildiği dönemdeki Arapçanın kelime hazinesi kullanılmıştır. Fakat bilindiği gibi Kur'an-ı Kerim'de zaman zaman Arapların kullandığı bazı kelimelere yeni ya da farklı

    129 Bkz. Ezberi, Tehzibü'l·Lüğa. !. 108. 130 Bkz. Ebü Ubeyde, Meciizü'l-Kur'an.. ıı. 174; Rağıb el-isfebaru. el-Müfred.ö.l.

    s. 8. 131 Enbiya 21/87. 132 "Dolu bir gemıye bi.nınlştl." Bkz. Piriş. Kur'an'ı Kerim: Tür~e Anlamı. s.

    213. 133 Ezberi. Tehzibü'l-Lüğa. ı. 108; Ebu Ubeyde, Mecô.zü.'l·Kur'an.. II. 174. 134 Yüsuf 12/2; İbrahim 14/4; Nahl 16/103; Taha 20/113; Şuara 26/195;

    Zümer 39/28; Fussilet 41/3; Şüca 42/7; Zuhruf 43/3; Ahk.M 46/ 12.

  • 76 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum. Nüzul-Siret İl.işlcisi

    anlamlar yüklendiği. diğer bir ifadeyle. bazı kelimelerin teriınleştirilcliği görülmektedir. Zekat. vahiy. ayet. nifak ve küfür Kur'an'da teriınleştirilerek kullanılan keljınelerdendir. Aynca Kur'~'da bazı kelimelei:-in hem cahiliye dönemindeki anlamıyla hem de Kur'an tarafından teriınleştirilen anlamıyla kullanıldığını hatırlatmak gerekir. Hem sözlük anlamında hem de te-·rtrn anlamında kullanılan bu kelimelerin geçtikleri ayetin bağlamına göre tercüme edilmesi daha doğru bir yaklaşım olur.

    Bu arada belirtmek gerekir ki bir kelimenin sözlük anla-mının yanı sıra terim anlamında· da kullanılmaya başlaması aslında söz konusu kelimenin çokanlamlı bir lafız alınası demektir. Dolayısıyla burada yer vereceğimiz örnekler. daha önceki "Çokanlamlı ve Ezdad Kelimeler" başlığı altında ince-lenmeye de elverişlidir.

    Kur'an'ın hem sözlük hem de terim anlamında kullandığı kelimelerden birisi, muhtelif ayetl~rde farklı kalıplarda ve bağlamlarda geçen "vahiy (l:?-c _,)" lafzıdır. "Varuy" lafzınıri sözlükteki en temel anlamı "bir şeyi gizli ve süratli bir şekilde bildirmek"tir. Bu temel anlamın uzantısı olarak kelime "işaret etmek", "ima etmek", "ilham etmek", "bildirm~k", "yaz-mak (yazıyla bildirmek)", "vesvese vermek" gibi. anlamlar da içerir. 135 Vahiy teıimsel olarak "Allah Tefila'nın herhangi bir peygamberine peygamberlik görevini ve ak.a,binde insanlara ulaştırın~ istediği emir, nehiy ve haberleri bildirmesi" 136 ola-rak tanımlanabilir. ·

    Yukarıda da belirtildiği gibi 'vahiy lafzı Kur'an'da hem te-rtmsel anlamda, yani peygamberlere Allah'ın vahyetmesi an-lamında hem de yukarıda zikrettiğimiz sözlük anlamlarında

    135 Ezheri, Tehzibü'l-Lüğa. IV. 3851-3852; İbn Faris, Melcdyfsü'!·Lüğa., s . 949-950: Rağıb el-İsfeharu. el-Müjreddt. s. 515-516. Vahiy lafzının anlam alanıyla ilgili olarak aynca bkz. Duman, Vahiy Gerçeği, FecrYayınevi. An-kara 1997, s. 21-40:.Mustafa Öztürk, Kur·an Vahiy NüzüL Ankara Okulu Yayınlan. Ankara 2016, s. 62- 118.

    136 Müsfüd b . Süleyman b. Nasır et-Tayyar, el-Muharrer fi Ulümi'l-Kur'Cın. Merkezü'd-DWsat ve·ı-Ma'lümatrl-Kw .. fuıiyye, Cidde 2008, s. 62-63: Bi-raz daha detaylı ve benzer bir tarum için bkz. Muhsin Demirci, Tefsir Usülü. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı Yayınlan, İstanbul 2013, s. 47.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semanti.ğin Rolü 77

    kullanılmıştır. 137 Bu bakımdan ilgili ayetler anlamlandınlırken vahiy lafzının sözlük anlamında mı yoksa terim anla-mında mı kullanıldığına dikkat etmek gerekir. Hfil böyleyken bazı Kur'an meallertnd~ bu konuda çok titiz davrarulmadığı görülmektedir. Biz burada çalışmanın hacmini ·zorlamamak balomından kelimenin Kur'an'daki tfun kullanımlarını in-celemeyeceğiz. Konuyu sadece maksadımızın anlaşılmasına yardımcı olacağını. düşündüğümüz bir ayet bağlamında ele almakla yetineceğiz.

    Nahl suresindeki "JWI : .i:>.11.:.ıt ı.:..~ıı lı Jı.;· · ·f-"138 ayeti - . : ~ ı.Ş.. - ı..r- t.S'~ .J c.? .J .J bazı meallerde "Rab bin bal ansına şöyle vahye~ ... " şeklinde

    · tercüme edilmiştir. 139 Bu tercüme ayetteki ''. . .?-jl" kelimesinin terimsel olarak anlaşıldığını göstermektedir. Ancak ayetteki mezkür ifadeyi. "Rabbin bal arısına şöyle vahyetti ... " şeklinde tercüme e~ek pek isabetli değildir. Zira "vahyetmek" her ne kadar" ._j-jl" kelimesinin manalanndan birisi olsa da Kur'an'da geçtiği her yerde bu manada kullanılmamıştır. Bu ayet de ke-limeye "vahyetmek" gibi bir mana takdir etriı~nin uygun düşmediği ayetlerden birisi~. Zira ayetteki "._j-jl" kelimesinin te-rimsel anlamda "vahiy" olarak anlaşılması, bal arısının vahye mazhar kılındığı, yani bir bakıma peygamber olduğu vehmine yol aÇar. Bu yüzden bazı müfessirler ayetin bu şekilde anla-şılmasının doğru olmadığını dile getirmişlerdir. Mesela, Fer-ra şöyle demiştir: "Anlara herhangi bir rasul gelmemiş, Allah

    137 Vahiy lafzının Kur"an"da ku!Janılc:lığı man.alar için bkz. Ebü"l-Hasen Mukatiİ b. Süleyman el-Ezdi. el·Vücüh ve'n·Nezair .fi'l-Kur'ant'l-Kerim. nşr. Hatim Sılllh ed-03.m.ln, Merkezü Cuma el-Macid ll's-Sekafe ve't-Türas. Duba.J 2006, s. 177 -178: Harun b. Musa. el-Vücüh ve'n·Nezô.ir .fi'l· Kur·ancı-Kerim. nşr. Hatim Salih ed-Dfuııin. Vizararu·s-Sekafe ve'l-A'Jam, Baskı yeri yok. 1988. s. 165-166: Ebü Hilal el-Hasen b. Abdillah el-As· keri. el-Vücüh ve'n·Nezair. nşr. Muhammed Osman. Mektebetü's·Seka· fetfd-Din.lyye. Kahire 2007, s. 491-492; Ebü Abdillah el-Hüseyn b. Mu-hammed ed-Dlimeğaru. el·Vücüh ve'n·Nezô.ir U-E!razi KuiıbUllıhi'l-Aztz. nşr. Arabi Abdülhamid Ali. Daru'l-Kütübi1-İlmiyye. Beyrut 2010. s. 469-470; Rağıob el-İsfebaru. el·Müfredlıt. s. 515-516: Müsfild b. Süleyman. el-Muharrer fi Ulümi'l·Kur"iin.. s. 68. ·

    138 Nah! 16/68. 139 Ayete verilen bu ya da benzer manalar için bkz. Eryarsoy, Ağırakça.

    Kur"an·ı Kerim ve 1ürkçe MeaU. s. 275; Y. N. Ôztürk. Kur'an·l Kerim ve Türkçe Meali. s. 275; Bulaç. Kur'an·t Kerim ve 1ürkçe Anlamı. s. 274.

    ô

  • 78 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum. Nüzul-Siret İlişkisi

    arıya ilham etmiştir. "140 Zeccac da bu kelimenin hem Allah'ın melekleri aracılığıyla peygamberlerine vahyetmesi hem de il-ham etmek manasına geldiğini söylemiştir. Vüciıh ve nezfilr ·müellifleri de Kur'an-ı Kertrn'de "vahyetrnek", "ilham etmek", "emretmek" gibi manalarda kullanılan vahiy lafzının bu ayette "ilham etmek" manasına geldiğini söylemiştir. 141

    Kur'an'da çok sık geçen ve geçtiği yere göre farklı anlam-larda kullanılan lafızlardan birisi de "ayet (çoğulu: ayat)" ke-limesidir. _Ayet Kur'an'da bildiğim.iZ "Kur'an ayeti" manasının yanı sıra "işaret/alamet", "mucize", "delil" gibi farklı mana-larda da kullanılmıştır. 142 Hal böyleyken. bazı meallerde keli-. menin işaret, delil, mucize gibi manalarda kullanıldığı birçok yerde "Kur'an ayeti" olarak tercüme edildiği görülmektedir. Örnek olması bakımından "ayet" --kelimesine "Kur'an ayeti" manası verilmeslnirı uygun düşmediği ayetlerden bir kaçına burada yer vermek istiyoruz.

    İlk olarak "!:;:i;.I ..;t.f !:;:, ,. :.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantiğin Rolü 79

    bında "mucize" olarak açıklanmıştır. Mesela, Ebü Ubeyde bu kelimeyi "~~: hayret uyandıran şeyler /mucize" diye tefsir etmiştir. 144 Taberi de '\;.ı~İ" lafzını "Hz. Peygamber'in nübüv-vetine delalet eden delil ve alametler"145 olarak tefsir etmiştir. Taberi .. ,~: ı ~ .;lJİ ·

  • 80 Tefsir Geleneğinde Anlam-Yorum. Nüzul-Siret İlişkisi

    Kur'an'da kullanılan "ayet/ayat" lafzının hangi anlamda kullanıldığı ve nasıl tercüme edileceğiyle ilgili olarak basit bir ilke koymak gerekirse, her şeyden önce iki şey üzerinde dur-mak gerektiğini söyleyebiliriz. Daha açıkçası, ilk olarak "ayet/ ayat'' lafzının hangi lafız ya da lafızlarla birlikte kullanıldığına bakmak gerekir. Bu çerçevede eğer "ayet/ayat" lafzı görmek, göstermek manasına gelen lafızlarla birlikte geçiyorsa büyük ihtimalle "delil" ve "mucize" gibi anlamlarda kullanılmıştır. Eğer "ayet/ayat" lafzı okumak, indirmek gibi lafızlarla birlikte geçiyorsa bu durumda terimsel olarak "Kur'an ayeti" anla-nunda kullanılmış olma ihtimali yüksektir. Fakat ileride gö-rüleceği. üzere bu ilke de tek başına qer zaman doğru manayı

    · . tespitte yeterli olmamaktadır.

    "Ayet/ ayat" lafzının birlikte kullanıldığı lafızlara bakmak da her zaman doğru ve kesin bir sonuca ulaşın~ yardımcı olmayabilir. Mesela, ".ılı ..:.:;jı l.Jı iH ..;· : ~i ds. j .:i\ı •İ.) 1 !,, ., . - • ı.r- ,..) ~ - ,_ .J' .Y .Y .JA'.J = );:: dı = ':;:-; ~ =ı ı 'ı:.::(i" 155 ayetiiıdek{ "ayet" lafzı .:indirilmek" ...r-,' .r. r- . ..ş;~ .J~ anlamındaki "J;ı" lafzıyla birlikte kullanılmaktadır. Fakat bu ayetin. "Ona rabbinden bir ayet indirilmeli değil miydi? der-ler. De ki: Gaybı ancak Allah bilir. Bekleyin, doğrusu ben de sizinle beraber beklemekteyim. "156 şeklirıde tercüme edilmesi, ayetin bağlamına pek uygun düşmemektedir. Zira bu tercü-meden anlaşılan şey, Hz. Peygamber'e Kur'an ayetinin indi-rilmesidir. Haddizatında Hz. Peygamber'e ayet indirilmesine karşı çıkan inkarcıların kalkıp da tekrar "Ona Rabbinden bir ayet indirilmeli değil miydi?" .demeleri manasızdır. Çünkü arıların inkar ettikleri husus zaten Hz. Peygamber'in kendi-sine ayet indirildiğini söylemesidir. Dolayısıyla bu ayette ge-çen "ayet" kelimesinin bildiğimiz manada "Kur'an ayeti" değil. mucize manasına delalet etmesi daha uygundur. Buna göre ayette müşriklerin kendisine Allah tarafından vahiy geldiğini söyleyen Hz. Peygamber'den buna dair bir mucize getirmesini istedikleri anlatılmaktadır. 157

    155 Yünus 10/20. 156 Mustafa Hizmetli. Kur'an-t Kerim'in Türlcçe Anlamı, BirleşUt Yayıncılık. İs

    tanbul 1997. s. 127. 157 Bu ayetle ilgili yapılan farklı tercümeler ve burılann eleştirisi baklanda

    ayrınb.lı bilgi lçln bkz. Ôıtürk, Kur'an ue Tefsir Kültiiriimüz. s. 46-48.

  • Artzamanlı ve Eşzamanlı Semantığin Rolü 81

    Sonuç olarak, Yünus 10/20. ayette geçen "ayet" kelimesi-nin bildiğimiz manada Kur'an ayeti değil, mucize manasına delalet etmesi daha uygundur. İşte bu yüzden, "ayet/ayat" lafzının birlikte kullanıldığı lafızlara baktıktan sonra, ikinci olarak bulunduğu ayetin bağlamına balmıak gerekir. Bu hu-sus zaten genel manada Kur'an'ın anlaşılmasında dikkat edil-mesi gereken önemli bir ilkedir.

    Değerlenclirme ve Sonuç

    Kur'an kelimelerinin anlamını belirleınede artzamanlı ve eşzamanlı semantik tahliller çok önemli bir yere sahiptir. Teknik anlamda semantik her ne kadar Batı dünyasında ortaya çıkmış bir disiplin ise de İslam kültüründe bugünkü semantikle birçok noktada örtüşen çalışmalar yapılmıştır. Bu çerçevede klasik dil ve tefsir eserlerinde günümüzdeki artzamanlı ve eşzamanlı semantikle ilişkilendirilebilecek mahiyette birçok bilgi ve açıklama bulurunaktadır. Daha açıkçası, İslam kültüründe, kelimelerin anlam alanlarına dair oldukça ileri düzeyde çalışroalar-yapıldı&'ı bilinmektedir. Anlamla ilgili çalışmalar deİ1ince akla ilk olarak konulu veya genel mu'ceroler gelmektedir. Aynca belagat ilminin beyan kısmı kelimeleri mecaz, istiare, kinaye, teşbih gibi yollarla malrnadı ifade açısından ele alan bir disiplin olarak tanımlanır. Öte yandan garip kelimeler, eşanlamlı lafızlar (teradüf), vücüh ve nezair, furük ve ezdad gibi alanlarda telif edilen eserler de İslam kültüründe anlambilimle ilgili önemli çalışmalar arasında sayılmalıdır.

    Gerek klasik Arap dili ve edebiyatıyla ilgili eserlerde ge-rek Kur'an tefsirlerinde artzamanlı ve eşzamanlı seroantiğe imkan tanıyan birikim mevcut olduğuna göre bugün Kur'an kelimeleri üzerine araştırma yapacak kişirıirı bu birikimden istifade etmesi gerekir. Böylece Kur'an kelimeleri artzamanlı açıdan incelenmelidir. Zira Kur'an'daki kelimelerin bir kısmı tarihsel süreçte çeşitli anlam değişimlerine uğramıştır. Bu değişimler dikkate alınmadığında, Kur'a