96
TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ

TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

  • Upload
    others

  • View
    3

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

TIPTA İNSAN BİLİMLERİKONGRESİ

Page 2: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Düzenleme Kurulu

Öğr.Gör.Dr. Melih ElçinÖğr.Gör.Dr. Orhan OdabaşıAraş.Gör. Sevgi TuranStj.Dr. Ozan Yazıcı (Dönem V)Necati Enver (Dönem II)Pınar Acar (Dönem II)Evrim Kimyonok (Dönem II)Pınar Tunçbilek (Dönem II)Oğuz Baran (Dönem II)Esra Tekin (Dönem II)Şevin Yardımcı (Dönem II)Onur Gökçen (Dönem II)Emrah Şeyhoğlu (Dönem II)Seçil Şencan (Dönem II)Ece Yılmaz (Dönem II)Fulya Alpa (Dönem II)Şahin Khaniyev (Dönem I)Ümmühan Öncü (Dönem I)

Kongre Onursal Başkanları

Prof.Dr. İhsan DoğramacıProf.Dr. Tunçalp Özgen

Kongre Eş Başkanları

Prof.Dr. İskender Sayek (Dekan)İnt.Dr. Selahattin Çelikkaya (Öğrenci Konseyi Başkanı)

Kongre Sekreterleri

Prof.Dr. Canan Akyüz (Program Koordinatörü)Stj.Dr. Murat Tanyıldız (HÜTBAT Başkanı)

Bilimsel Kurul

Doç.Dr. Cem DenkProf.Dr. Songül YalçınProf.Dr. Gülay NurluÖğr.Gör.Dr. Kirsten WardProf.Dr. Nural KiperDoç.Dr. Petek KorkusuzProf.Dr. Asuman ÖzkaraProf.Dr. Canan AkyüzÖğr.Gör.Dr. Ali Rıza TümerProf.Dr. Füsun ÇuhadaroğluProf.Dr. Bahar GöklerProf.Dr. Figen SöylemezoğluDoç.Dr. Pınar Arıkan FıratProf.Dr. Ferda TunçkanatYrd.Doç.Dr. Alparslan AlpProf.Dr. Atilla BozkurtProf.Dr. Oğuz GüçDoç.Dr. Beliz TaşçıoğluProf.Dr. Attila DağdevirenDoç.Dr. Diclehan OrhanDoç.Dr. Nüket Örnek BükenProf.Dr. Sedef ŞahinProf.Dr. Uğur ÖzçelikYrd.Doç.Dr. Beril TalimProf.Dr. Berna PehlivantürkDoç.Dr. Mustafa AldurProf.Dr. Elif ÖzmertDoç.Dr. Bilgehan YalçınDoç.Dr. Dilek AslanDoç.Dr. Şevkat Bahar ÖzvarışProf.Dr. Yeşim Gökçe KutsalDoç.Dr. Bahar DoğanDoç.Dr. Banu Çakır

Page 3: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİSÖZLÜ SUNUM VE POSTERLERİ

26 MAYIS 2005

Sözlü Sunumlar-I B1. Tıp ve Tarih (Kırmızı Salon) Oturum Başkanları:

Prof..Dr. Yeşim Gökçe Kutsal Merve Durak (Dönem III) B1.1 Dünden Bugüne Biyolojik Silahlar Alper Dilci, Arda Çetinkaya, Umut Demirdelen B1.2 Antik Çağda Anadolu’da Kullanılan Tıp Aletleri Burcu Bayrak, Dilek Çalışkan, İlke Dolgun, Sıdıka Çıray B1.3 Din ve Hukuk Açısından Kadavra Nazire Pınar Acar, Hemra Altaş, Pınar Şahin, Esra Badak B1.4 Eski Mısır’ da Mumyalama Bahar Kayahan, Vasfiye B Doğan, Emine Fulya Eren B1.5 Eski Mezopotamya’da Kullanılan İlaçlar Ekim Gümeler, Duygu İlke Nartok, Özden Narin, Sibel Sönmez B1.6 Anatomik Çizimlerin Tarihsel Gelişimi Güneş Güner, Durmuş Ekin Taşatan, Akif Mirioğlu B1.7 Altın Oran Onur Sargın, Mustafa Umut Somuncu, Sinem Pişiren B1.8 Kutsal Kitaplar ve Tıp Feyza Yücel, Çiğdem Yılmaz, Murat Yılmaz

C1. Tıp ve İnsan (Yeşil Salon) Oturum Başkanları:

Öğr.Gör.Dr. Orhan Odabaşı Şenol Demircan (Dönem I) C1.1 Toplumun Organ Donörlüğüne Yaklaşımı Billur Güngör, Merve Sibel Durak, Burçin Şanlıdağ C1.2 Atla Gelen Mucize: Hıppoterapı Eymen Gazel, Emel Ertürk, Bahriye Çelık C1.3 Dünya ve Türkiye’deki Sağlık Politikaları Özlem Yılmaz, Ayça Efendioğlu, İlhan Polat, Yaser Said Çetin C1.4 Diyaliz Hastalarına Psikososyal Yaklaşım Kıvılcım Kılıç, Emrullah Yılmaz, Murat Aykut Özek, Fatma Hülya Yaylalı C1.5 Tıp Hayatının Farklı Evrelerinden Intörnlüğe Bakış Serra Aytünür, Esra Tokar, Huleyde Gürkan C1.6 Kürtaj ve Etik Deniz Bayram, Ayşe Sevgi Köstel, Fikriye Tüter, Esra Çavdar C1.7 Hızlandırılmış Ruhsatlandırma ve Hastaların Umutları M. Onur Karaca, Mehmet Tunç Mocan, Sebile Güler, Ali Batur C1.8 Tabip Olayım Derken Bitap Düşen Doktor Namzetleri Betül Başer, Şafak Parlak, Esra Keleş

Sözlü Sunumlar-II B2. Tıp ve Tarih (Kırmızı Salon) Oturum Başkanları:

Doç.Dr. Cem Denk Arda Kılınç (Dönem III) B2.1 Hristiyanlık, İslam ve Musevilik’te Kan Transfüzyonu

Sadık Taşkın Taş,Yılmaz Yıldız, Murat Türk

Page 4: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

B2.2 Ölümün Yasaklandığı Yer: Asklepion Özge Turgay, Burcu Türker, Şerife Yoldaş, Şevin Yardımcı B2.3 Tıpta Reklam Hukuku

Ömer Kaya, Onur Çeçen, Ahmet Erseçgin, A. Erdem Başaran B2.4 Tıbbın Simgeleri Emine Çiğdem Şen, Firdevs Dinçsoy, Çağlar Çakır B2.5 Kara Ölüm Rafet Yarımoğlu, Yasin Çakıllı, Mehmet Sefa Gökçe B2.6 Hipnoterapi Şefika Çölgeçen, Mesut Özdedeoğlu, Hatice Demir, Mehmet C. Annaç B2.7 Hekim Hatalarının Hukuksal Değerlendirilmesi Sadık Ahmet Uyanık, Mustafa Serdar Bölük, Karahan Kara, Kortan Kuzucu B2.8 Epilepsiden Gelen Lütfun Korkunç Hediyesi Evrim Kimyonok, Berkan Armağan, Atiye Yılmaz, Seda Turgut C2. Tıp ve İnsan (Yeşil Salon) Oturum Başkanları:

Öğr.Gör.Dr. Melih Elçin Nergiz Kender (Dönem I) C2.1 İnsan Sınırları ve Rekor Denemeleri

Ayla Özbakan, Asiye Meltem İlancıoğlu, Damlanur Şahin C2.2 Zihinsel Engelli Çocukların Toplumdaki Yeri

Leman Akçan, Mürüvvet S Balaban, Nida Erol C2.3 Doğum Kontrolünün Toplumsal Boyutlarının İncelenmesi

Ersin Akşam, Koray Aslan, Nagihan Özcan, Ahmet Yılmaz C2.4 Hemcins Aşklar

Ladan Jafari, Volkan Arslan, Neslihan Hacer Bildik C2.5 Yerçekimsiz Ortamda Adaptasyon

Aynur Molla İsmail Sali, Leman Tuba Kaya, Nilüfer EmreC2.6 Kanserde Biyolojik Terapi; Kanser İlaçları Spesifite Kazanıyor!

Saliha Uyanık, Şirin Özdemir, Mustafa Ünlü, Mustafa Evren Kıymaç C2.7 Delilikle Dahiliğin Arasında Olanlar

Aslı Akyol Eren Er, Zeynep Kestel, Miray Sekkin C2.8 Kritik Noktada Son Karar

Ersin Gümüş, Pınar Bakır, Taner Aydın

Sözlü Sunumlar-III B3. Tıp ve Tarih (Kırmızı Salon) Oturum Başkanları:

Doç.Dr. Mustafa Aldur Hülya Yaylalı (Dönem III) B3.1 İkinci Dünya Savaşı’nda Toplama Kampları ve Tıbbi Deneyler Gökçe Akgündüz, Bilgehan Adıbelli, Emrah Şeyhoğlu B3.2 Tıp ve Matematiğin Kardeşliği

Neşat Tolga Akbaş, Hüseyin Kaya, Sultan Acar, Selahaddin Demirdüzen B3.3 İlk Kafatası Cerrahları ve Ameliyatları: Trepanasyon Gamze Bostankolu, Yonca Avcı, Hakan Ulu B3.4 Hazret-i Kan Habibe Şahin, Begüm Lordoğlu, Özge Taşkın B3.5 Organ Bağışına Dinlerin Bakışı Anıl Tanburoğlu, Aydın Orhaner, Kemal Çelikkaya B3.6 Savaşta Tıp ve 2. Dünya Savaşı Hakan Kısaoğlu, Salim Daar, Ferhad İbrahimov B3.7 Mısır: Sonsuzluğun Peşinde Nesibe Gevher Eroğlu, Barış Akbaş, Fatma Tuğba Akyel, Servet Elçin Işılgan B3.8 Hastane Bina Değildir Menekşe Ermiş, Suavi Aydoğmuş, Ayşegül Kuzucuoğlu

Page 5: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

C3. Tıp ve İnsan (Yeşil Salon) Oturum Başkanları:

Prof.Dr. Oğuz Güç Deniz Kargın (Dönem I) C3.1 Robot İnsan Bilgisayar Doktor

Elif Er, Dilek Kalkan, Hale Yapıcı, Burak Uzunparmak C3.2 Yardımcı Üreme Tekniklerinde (ICSI) Sperm Seçimi ve Fetal Anomali Riski

Özge Koçkara, Emre Yüce, Kadir Göde C3.3 Değişen Güzellik Anlayışı ve Sağlık

Nazlı Topfedaisi, Mustafa Adem Tatlısu, Burcu Bozgaç C3.4 Gönüllü Doktorluk

Özgül Muştu, Asumın Hubesı, Neslihan Bayraktar, Gülbüz Özlem C3.5 Hekim Liderler Alparslan Merdin, Derya Özer, Ülkü Bulut C3.6 Siyam İkizlerinin Dünyası

Melike Güryıldırım, Rüveyda Lüleci, Elif Demirdöğen, Rahima Velagiç C3.7 Dünden Bugüne Sünnet

Candan Şimşek, Elif Aslan, Merve Yılmaz C3.8 Sofralarımızdaki Tatlı Dert

Yücel Ağırdil, Mehmet Yakın, İbrahim Kulaç

27 MAYIS 2005

Panel (M Salonu) “Ligand Arayan Öksüzler” Oturum Başkanları:

Öğr.Gör.Dr. Selçuk Dağdelen Stj.Dr. Hacer Durmuş (Dönem V)

E1. Endokrinolojide Paradigmaların Sonu: Öksüz Reseptörler Öğr.Dr. Selçuk Dağdelen E2. Çalıştay Nedir? Neden Çalıştay? Stj.Dr. Nazlıhan Boyacı (Dönem V) E3. Paradigma Nedir? Öksüz Reseptörler ve Modern Tıbbın Paradigmaları İnt.Dr. Aras Erkul

E4. Reseptör Ligand İkilisinin Keşif Süreci ve Endokrinoloji Tarihinden Örnekler Stj.Dr. Doğan Emre Sert (Dönem V)

E5. Öksüz Reseptörlerin Evrimi İnt.Dr. Başar Canik

E6. Öksüz Reseptörlerin Hastalıkların Tedavisindeki Yeri Stj.Dr. Ozan Yazıcı (Dönem V)

E6. Modern Tıp ve Metodolojisi ve Felsefesi Kritiği Stj.Dr. Hacer Durmuş (Dönem V)

Sözlü Sunumlar-IV F1. Tıp ve Sanat (Kırmızı Salon) Oturum Başkanları:

Prof.Dr. Songül Yalçın Necati Enver (Dönem II) F1.1 Hekim ve Yazar Çehov Musa Gürel Kukul F1.2 Harp Müziğinin Ameliyat Sonrası Etkisi Naciye Bilgin F1.3 Kurtuluş Savaşı Romanlarındaki Hekim Özellikleri Deniz Doğan F1.4 Makreme Sanatı ve Tıp Kays Mende

Page 6: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

F1.5 Yeni Dünyaya Hazırlık: Mumyalama İsmail Bozkurt F1.6 Sinemada Kullanılan Korkutma Teknikleri ve İnsan Psikolojisi Fatih Beşiroğlu F1.7 Hasta, Hekim ve Atma Türkü Nur Hürsoy F1.8 Depression And Kurt Cobain Ramsy Abdelghani

Sözlü Sunumlar-V F2. Tıp ve Sanat (Kırmızı Salon) Oturum Başkanları:

Prof.Dr. Elif Özmert Ozan Altuntaş (Dönem I) F2.1 Doğal Yetenek mi? Hastalık mı?: Van Gogh Onur Ergün F2.2 Çocuk Gözüyle Doktor Yasemin Taş F2.3 Rembrandt ve Sanatta Tıp Konusu Yekta Gören F2.4 Da Vinci ve Tıp Hakan Babaoğlu F2.5 Psikodrama Işığında Ermişler ve Günahkârlar Çiğdem Oruç F2.6 Da Vinci Sanatına Anatomi Bilgisinin Etkisi Şahin Khaniyev F2.7 “Bodyworlds” Sanatsal Bir Şov mu, Tıbbi Bir Deney mi? Ezgi Deniz Çıplak F2.8 Müzik ve Genetik Burak Yasin Aktaş

Sözlü Sunumlar-VI F3. Tıp ve Sanat (Kırmızı Salon) Oturum Başkanları:

Prof.Dr. Füsun Çuhadaroğlu Yılmaz Yıldız (Dönem II) F3.1 Projektif Testler (Rorschach Mürekkep Lekesi Testi) Hülya Atik F3.2 Fotoğraflarla Çocuk Sağlığı Sinem Polat F3.3 Tarihten Günümüze Salgın Hastalıklar Çağrı Sümer F3.4 Suyun Müzik Kulağı İlyas Şahin F3.5 Yaratıcılık: Sanat ve Bilimin Buluştuğu Nokta Zümrüt Duygu Şen F3.6 Resim ve Tıp Eğitimi:Bir Deneme Görkem Alper Solakoğlu F3.7 Balenin İnsan Fiziği ve Sağlığı Üzerine Etkileri Duygu Yalınbaş F3.8 Bir Kötüdür, İki Hep İyi (Otizm ve Yağmur Adam) Erdem Akkaya

Page 7: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Resim ve Fotoğraf Sergisi (Alt Fuaye)

Prof.Dr. Haluk Topaloğlu

Prof.Dr. Ferhun Balkancı

Prof.Dr. Figen Batman

Prof.Dr. Nural Kiper

Araş.Gör.Dr. Yeşim Öztaş

Araş.Gör.Dr. Şule Yalçın

Araş.Gör.Dr. Bora Gürel

Araş.Gör.Dr. Evren İşçi

Araş.Gör.Dr. Banu Mutlu

Int. Dr. Aras Erekul

Int.Dr. Ayşe Gültekin

Stj.Dr. Hasan Çaldır (Dönem V)

Stj.Dr. Derya Sarıkaya (Dönem IV)

Sebile Güler (Dönem III)

Fikret Sibel Kocakaya (Dönem III)

Mehmet Yakın (Dönem III)

Seda Demireğen (Dönem III)

Serap Dinç (Dönem III)

Öğrenci Konserleri (M Salonu)

Tıp Fakültesi Halk Müziği Topluluğu

Murat Tanyıldız (Dönem IV), bağlama

İbrahim Ersan (Dönem IV), bağlama

Hüseyin Serdaroğulları (Dönem IV), gitar

Anıl Yüce, klarnet

Görkem Çalışkan (Dönem IV), ritm

Burak Tanyıldız (Dönem II), ritm-vokal

Tıp Fakültesi Türkü Topluluğu

Canan Yazıcı (Dönem V), vokal

Volkan Güngör (Dönem V), bağlama

Dilek Uzman (Dönem IV), bağlama

Tuna Akın, kabak kemane

Sultan Hacer (Dönem II), bağlama

Özcem Öfkeli (Dönem V), bağlama

Şiir Dinletisi (M Salonu)

Prof.Dr. Çağatay Güler

Öğr.Gör.Dr. Melih Elçin

Öğr.Gör.Dr. Orhan Odabaşı

Emrah Şeyhoğlu (Dönem II)

Necati Enver (Dönem II)

Ömer Kaya (Dönem II)

Özge Taşkın (Dönem II)

Şefika Çölgeçen (Dönem II)

Gökçe Akgündüz (Dönem II)

Hatice Kaya (Dönem II)

Page 8: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak
Page 9: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Sözlü Sunumlar

Page 10: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak
Page 11: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

TIP VE SANAT

Hekim ve Yazar ÇehovsTSMusa Gürel KukulBu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak A. Çehov’la ilgili eleştirilerin ve A. Çehov’un yazdığı oyun ve öyküler incelenmiştir. Hekimliğinin verdiği üstün gözlem gücünü kullanarak oyunlarında 19. yy Rus toplumunu yansıtması, bir doktorun bir hastalığı teşhis etmesine benzetilebilir. Bu teşhisi yaparken kullandığı öğelerden biri, altı oyununun beşinde var olan aydın ve erdemli doktorlardır. Doktorların çevresindeki insanların konuşmaları, kendi iç dünyalarını anlatıyor gibi görünse de aslında toplumun içinde bulunduğu durumu yansıtmaktadır. Doktorlarsa olması gerekenleri yaparak veya söyleyerek uygun olmayan durumun saptanmasına ya da olanı belirterek doğrudan gözlenmesine yol açarlar. Çehov, böylece toplumun içine girdiği yozlasma sürecini gözler önüne serer. Çehov, oyunlarında doktorları topluma önderlik eden aydın ve erdemli kişiler olarak göstermekle doktorluğa bakış açısını belirtmiştir. Ayrıca doktorların az maaş almaları, zor koşullarda çalışmaları gibi tıpla ilgili durumları göstermiştir. Yirmilerinde genç ve idealist Livov, otuzlarında heyecanını kaybetmiş ama azimli Hrusçov, kırkına yakın işinden bezmiş ama görev bilinciyle işine devam eden Astrov, ellilerinde görevini yapmiş olmanın mutluluğuyla öğütler veren Dorn ve altmışlarında yaşlı ama deneyimli Çebutikin ile bir doktorun hayatından kesitler de sunar. Öykülerinin önemli bir bölümünde ise tıpı, hekimleri, hastaları, hastalıkları, diğer sağlık çalışanlarını, hastaneleri kısaca bir doktorun çalışma ortamımı konu almış ve var olan durumları yansıtmıştır.

Harp Müziğinin Ameliyat Sonrası EtkisisTSNaciye Bilginİncelemiş olduğum projenin konusu canlı harp müziğiyle terapi yapmanın damar veya göğüs ameliyatı geçirmiş hasatlara 20 dakika dinletilmesiyle kan basıncı ve solunum hızında oluşan değişikliklerdir. Bununla birlikte başka önemli sonuçlar da elde edilmiştir. Bunların bazıları; hastaların acı ve kaygı hislerinde azalma, ölüm evresindeki hastaların daha barışçıl duygularla hayata veda etmesidir. Saymış olduğum amaçla yola çıkılan projede olgu sunumu yöntemi kullanılmıştır. Projede kullanılan araç ve gereçler ise harp müzik aleti, görsel analoji ölçekleri, monitöre bağlı hasta yatakları ve hastanın yorumunu öğrenmek için dört kısımdan oluşan ankettir. Görsel analoji ölçeği acı ve kaygının hiç hissedilmediği ve çok hissedildiği iki uç noktası olan bir yatay çizgiye değişimlerin kaydedilmesiyle elde edilen bir ölçme yöntemidir. 17 hastaya 20 dakika ile sınırlandırılan oturumlarda canlı olarak harp müziği dinletilmiş, bu hastalara yas ve cinsiyet kısıtlaması konmamıştır. Bu hastaların tamamı aynı ameliyatı geçirmemişlerdir. Ancak ameliyatların ciddiyeti birbirine yakın değerdedir. Projenin sonucunda elde edilen sonuçlar gösteriyor ki harp müziğiyle terapi tek basına bir tedavi yöntemi olmasa da başka bir tedaviyle yan tedavi olarak kullanılabilir. Kan basıncı ve solunum hızında oluşan değişiklikler klinik açıdan büyük bir önem arz etmese de acı ve kaygı hislerinde ciddi bir azalmanın ortaya çıkması ümit vericidir.

Kurtuluş Savaşı Romanlarındaki Hekim ÖzelliklerisTSDeniz DoğanKurtuluş Savaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin varoluş savaşıdır. O dönem yaşananlar günümüze ve geleceğe ışık tutmaktadır. Kurtuluş mücadelesine her kesimden insanin katkısı olmuştur. O zamanki benzerlerimizin yaptıklarını anlamak, bizlere farklı bakış açıları kazandıracaktır. Bu projede o dönemi anlamak için Allah?in Süngüleri, Yorgun Savaşçı, Yeşil Gece, Küçük Ağa, Yüzbaşı Selahattin’in Romanı gibi Kurtuluş Savası konulu romanlardan yararlanıldı. Projede, bu romanlarda bahsedilen hekimler üzerinde duruldu. Edebiyatçıların hekimlere bakısından yola çıkılarak ideal hekim, hekimin toplumsal sorumlulukları konularında sonuçlara ulaşmak amaçlandı. Proje sonucunda, hekimlere Kurtuluş Savaşı romanlarında genişçe yer verildiği görüldü. Bunun, hekimlerin o dönem sadece hastalarıyla değil, milletin tamamıyla ilgili olmalarının bir sonucu olduğu tespit edildi.

Makreme Sanatı ve TıpsTSKays Mende Cerrrahları öteki hekimlerden ayran özellikleri kişinin vücudu üzerinde ya da içinde ameliyat yapabilmeleri, hastalıklı dokuları çıkarabilmeri ya da iç anatomiyi yeniden düzenleyebilmeleridir. Bütün bunların yapabilmeside çeşitli cerrahi beceri tekniklerini bilmenin yanında uygulayabilmeyi gerektirir. Bir cerrahi ameliyatta, ameliyat planı ve kullanılacak malzemelerin seçimi ve kullanımı cok önemlidir. Başarı ile gerçekleştirilen bir cerrahi uygulamada, uygulamayı başarılı kılan önemli faktörlerden birisi de dikiş malzemelerinin seçimi kadar dokuları birleştirmede kullanılan dikiş ve düğümleme tekniklerindeki bilgi ve beceridir. Cerrahi işlemlerde ve kesik doku birleştirmelerinin dikiminde, dikiş sanatıyla birlikte makreme sanatı düğümlerinden yararlanmaktadır.

Yeni Dünyaya Hazırlık: MumyalamasTS İsmail BozkurtBugüne dek Mısır Tarihi pek çok kişinin, ilgi alanına girmiş, merak uyandırmıştır. Bu merak genellikle sinema ve kurgusal edebiyatlar yoluyla giderilmeye çalışılmıştır. Mısır tarihi üzerine kitaplar, belgeseller ve ansiklopediler gibi bir çok güvenilir kaynaklar da tasarlanmıştır. Ama üzerine yeterince değinilmeyen konu ise, Eski Mısır Terhindeki mumyalama işleminin tıbbi boyutunu ortaya koyan ince detayları olmuştur. Öncelikle genel bir fikir edinmek için Internet aracılıyla Eski Mısır Tarihi ve mumyalama işlemi hakkında kısa kesitler okudum. Bu kesitler araştırmamı devam ederken hangi konulara dikkat edeceğim hakkında ipuçları verdi. Internetten mumyalama konusunda azami bir bilgi edindikten sonra okulumuzun her iki kampüsteki kütüphanelerine başvurarak, sağlam kaynaklardan proje araştırmama devam ettim. Mumyalama tekniklerinin amacı, ölen kişinin hayatta iken sahip olduğu görünüşünü öldükten sonra da korumasını sağlamaktı. Bu yapılırken önce vücut iç organlarından ve suyundan arındırılır, üzerine güzel kokular dökülür, çürümeyi engellemek için hoş kokulu ve şifalı bitkilerle doldurulurdu. Burun kıkırdağı kırılarak, beyni burun kanalından çekiliyor. Gözlerin içeriye düşmemesi için yine aynı yoldan keten dolduruluyor. Diğer yandan vücudun yanlarından açılan küçük deliklerden dört ayrı organ zarar görmeden çıkarılıyor. Vücuttan çıkarılmayan tek organ kalp, mahkeme gününde hesap vermek için vücutta bırakılıyor. İç organlar kanoposlara konup, ölünün hizmetçiliğini yaptığına inanılan küçük heykeller ve ölüler kitabi ile cenazeye göz kulak olması için beraber gömülürdü. Bu işlem esnasında formülü hala gizli bir sıvı etlerin çürümemesi için vücuda sürülüyor. Sonra keten şeritler kullanılarak sarılan mumya, koruyucu muskalarla kaplanırdı. İç içe konulan tabutlara yerleştirilen mumya son olarak bir lahitin içine yerleştirilirdi. Lahitin üzerine ölen kişinin tasviri yontulurdu.

Sinemada Kullanılan Korkutma Teknikleri ve İnsan PsikolojisisTSFatih BeşiroğluÇalıştığım projede amaç, sinemada insanları korkutmak için hangi tekniklerin kullanıldığını, bunların neden insanları etkilediğini araştırmak. Aynı zamanda neden insanların korkmak isteyip de korku filmi izlediklerini araştırmak. Bunu araştırırken üniversitemizdeki psikiyatrist ve psikolog hocalarımdan bilgiler aldım. Internette çeşitli psikiyatri ve psikoloji sitelerine üye oldum. Bazı arama motorlarını kullanarak bilgiler elde ettim. Kendi arşivimdeki filmlerden görüntüler keserek ulaştığım bilgileri desteklemeye çalıştım. Sonuç olarak; bulduğum bilgiler bana insan psikolojisinin bazı zayıf noktalarının olduğunu, film yapan insanların da bunları değerlendirerek insanları korkuttuğunu gösterdi. Bu zaafların neler olduğunu ve nasıl kullanıIdıklarını da sözlü sunumumda açıklayacağım.

Hasta, Hekim ve Atma TürküsTSNur HürsoyBu çalışmada farklı yörelerde hekimlik yaparken folklor öğelerinin, ayrıntılı olarak türkülerin, incelenmesinin mesleğimize ne gibi katkılar sağlayacağı incelenmiştir. Bunu incelemedeki amaç tıbba farklı pencerelerden bakarak mesleğin değişik yönlerini daha iyi anlamaktır. Bir yöreyi en iyi şekilde tanıtan unsurlardan biri

Page 12: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

12

folklor öğeleridir. Folklor çok geniş bir alan olduğu için bu çalışmada özel olarak türküler ele alindi. Doğu Karadeniz yöresi ve türkülerinin özelliklerine yer verildi. Internetten konuyla ilgili tarama yapılarak proje amacına en uygun birkaç yazı seçildi. Hekimlerin yaşantısıyla ilgili daha gerçekçi yorumlar yapmak için iki doktorla söyleşi yapıldı ve yazılı izinleri dahilinde bu söyleşilere yer verildi. Bu doktorlardan biri Rizeli, diğeri ise Bayburtludur ve ikisi de yaklaşık yirmi beş yıldır Rize’de görev yapmaktadır. Bu şekilde çalışarak çalışmanın iki parçası, türküler ve hekimler tanıtıldı. Türkülerde ağız özelliklerinin, alışık olmadığımız söyleyiş biçimlerinin, insanların psikolojilerinin, yer isimlerinin, gelenek, göreneklerin yer aldığı ve hekimlerin görev yapacağı yöreyi, halkını tanımasında kolaylık sağlayacağı sonucuna varıldı. Birkaç türküye ve bunlardaki ipuçlarına yer vererek projenin meslek hayatımıza sağlayacağı kolaylıklar örneklendirildi. Çalışmanın bitiminde, hekimlik mesleğini daha kolay ve zevkli hale getirmede türkülerden yararlanılabileceği sonucuna varıldı.

Depression and Kurt CobainsTSRamsy Abdelghani My project is on depression. I will use Kurt Cobaın as a prime example of depression. İ believe that Kurt Cobain is a prime example of a individual with depression. Kurt Cobaın was the lead singer of a band called ‘’Nirvana’’, which was very popular in the Unıted States and many other countries. Depressıon is a very serious illness that affects millions of people throughout the world. Although treatment of depression ıs fairly easy, if diagnosed early on, if not treated, depression can cause many other illnesses and sometimes lead the patient to suicide or drug use. Kurt Cobaın was depressed throughout his life and this was seen in his music. Kurt used music as an outlet for his feelings, which can easily be seen in his music. In my project I will describe the causes of depression and use Kurt Cobaın’s life and music as a tool to help explain my views. I will prepare a poster and either preform one of Kurt Cobain’s songs or play the song infront of my student body audience.

Doğal Yetenek mi? Hastalık mı?: Van GoghsTSOnur ErgünDeha ile deliliğin ayırdığı ince çizgide dolasan Van Gogh eserlerinin büyük çoğunluğunu hüzün yalnızlık , melankoli duyguları içinde vermiştir. Hayati mutsuzluk, yalnızlık, yoksulluk, aykırılık içinde geçen Van Gogh’un sıradan insanlar gibi davranmama sinin, önceliklerinin ve seçimlerinin toplumun büyük bölümünden farklı olmasının ruhsal (ve belki de fiziksel) hastalıklardan kaynaklandığı düşünülmektedir. Ancak sunu da belirtmeliyim ki bunun tersini düşünenler de çoktur. Van Gogh’la ilişkilendirebileceğimiz en olası hastalıklar: Sizofreni, bipolar bozukluk (manik depresif karakter) Meiner hastalığı, katarakttır. Ayrıca kullandığı Lanoksin ilacının bulanık ve sari hareli görme gibi yan etkileri vardır.

Çocuk Gözüyle DoktorsTSYasemin TaşResim; bireyin kendince düzenlemeye çalıştığı karmaşık dünyasını açıklayış biçimi ve zihinsel gelişiminin göstergesidir. Bu projede amaç resim sanatı yardımıyla çocuklardaki “doktor” algısını ve bu algıdaki yasa, cinsiyete ve ailede doktor olup olmamasına bağlı farklılıkları gözlemleyebilmektir. Bu amaç doğrultusunda; 11. 01. 2005 tarihinde Kamil Ocak İlköğretim Okulu bir, üç ve besinci sınıflarından

“doktor” konulu resim çalışması yapmaları istenmiştir. Ayrıca her öğrenciden adı, soyadı, cinsiyeti, yaşı ve ailesinde doktor olup olmadığı konularında bilgi alınmıştır. Yüz dokuz adet resim toplanmıştır. Resimler, konuyla ilgili çeşitli kaynaklardan (kitap, dergi, veri tabanları, kaynak kişiler, makaleler) toplanan bilgiler yardımıyla değerlendirilmiştir. Öğrenci bilgileri doğrultusunda yapılan değerlendirmelerin sonuçları dört baslık altında toplanmıştır: Yaşa Bağlı Farklılıklar, Cinsiyete Bağlı Farklılıklar, Ailede Doktor Bulunma/Bulunmama Durumuna Bağlı Farklılıklar, Özel Resimler Genel olarak ayrıntılarda yasa bağlı artma gözlenmektedir. Doktor algısı “aşıcı” dan “kurtarıcı” ya doğru bir gelişim göstermektedir. Zamanla hastane yalnızca hastaların tedavi edildiği bir yer olmaktan çıkmış sağlıklı yasam için kuralları olan sosyal bir kuruma dönüşmüştür. Her yas grubunda doktor-hemşire

algısındaki karmaşaya rastlanmıştır. Kız ve erkek öğrencilerin resimlerinde konu edindikleri doktor figürünü kendi cinsiyetinden seçtiği görülmektedir. Ayrıca kurgu ve sanatsal öğelerde de farklılara rastlanmıştır. Ailesinde doktor olan çocuklarda kullanılan araçları tanımada ve sağlık kurumları hakkında daha geniş bilgiye sahip oldukları gözlemlenmiştir. Farklı yaşantılardan ya da kişisel yaratıcılık farklılıklarından kaynaklanan özgün resimlerde bulunmaktadır.

Rembrandt ve Sanatta Tıp KonususTSYekta Gören Sanatçıların eserlerinde tıp konusunu işledikleri yaygın olarak görülen bir durumdur ve bu özellikle ressamlar tarafından eserlere işlenmiştir. Sözünü ettiğimiz konuyu açmak için başlangıç noktamızı Hollandalı ressam Rembrandt van Rijn olarak alırsak, karşımıza daha çok ticari amaçla yapılmış resimler çıkar. Bu durum ressamın yoksulluğu nedeniyle dönemin burjuva sınıfından gelen teklifleri kabul etmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu amaçla yaptığı bazı anatomik konulu eserler gerçekten dikkat çekicidir. Fakat Rembrandt, tıbbi konular işlediği bu süreçte kendisi de tıbbın yoğun etkisi altında kalmış ve kendi psikolojik durumunu da oto-portrelerine yansıtmaya başlamıştır. Ressam gençliğinde yaptığı oto-portrelerinde kendisini canlı renklerle gösterirken, yaşının ilerlediği, maddi durumunun bozulduğu ve kendini toplumdan dışlanmış hissettiği dönemlerini ise birkaç kattan oluşan boyalarla, yüzü çok silik kalacak şekilde göstermiştir ki bu da ruh halini dışa vurma şekli olmuştur. İşte ressamın bu durumunu daha net göstermeye çalıştığımız projede genel olarak internet erişimi kullanılmıştır ve Rembrandt hakkında bilgi toplanmıştır. Bilgiler bir araya getirilip analizi yapılmış ve sonuçta ise tıbbın ve sanatın ayrılmaz oldukları tartışılmaz bir biçimde ortaya çıkmıştır.

Da Vinci ve Tıp sTS Hakan Babaoğlu Amaç, daha çok sanatçı kimliğiyle tanınan Leonardo Da Vinci’nin Tıp Bilimine kattıklarını, anatomi dalındaki çalışma ve çizimlerini biraz daha gün ışığına çıkarmak, Da Vinci’yi biraz daha yakından tanımak, Da Vinci’nin anatomik çizimlerini irdelemek... Kullandığım en önemli araç bilgilere ulaşım hızı bilgilerin çokluğu ve çeşitliliği nedeniyle internet oldu. “Google İmages” gibi çeşitli resim arama motorlarında Da Vinci’nin çizimlerine ulaşabildim. Hocamın benim adıma randevu aldığı, bir Ressam ve bir Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Görevlisiyle görüştüm ve kendilerinden kaynak temin ettim, Bunlar Da Vinci’nin çizimlerini ve hayatını içeren yabancı kaynaklardı. Bu kaynaklardan derlediğim çizim ve bilgilerle projemi tamamladım. Konusu “insan” olan Tıp ve Sanat tarih boyunca iç içedir. Tarih boyunca sanat ve tıp bilimini bir arada götüren nice bilimadamları vardır. Alanlarında mükemmeliyete ulaşmayı amaçlayan iki farklı uğraşı bir arada taşıyan mükemmel insan Leonardo Da Vinci de bunlardan biridir. Leonardo Da Vinci’nin “sanatın” yanında “anatomiye” de büyük katkı sağlamıştır. Çizimleri üç boyutlu çizimleri öncelemiştir. Ayrıca Da Vinci birçok bilim dalının gelişmesine katkıda bulunmuştur. Leonardo Da Vinci fikirleri hala güncelliğini koruyan çok yönlü bir bilimadamıdır.

Psikodrama Işığında Ermişler ve GünahkârlarsTSÇiğdem OruçBu proje Anthony Horowitz’in “Mind Game” adlı oyunu (Türkiye’de “Ermişler ya da Günahkârlar“ adıyla Oyun Atölyesi’nde oynadı) ve bu oyunda dolaylı olarak konu edilen psikodrama terapileri hakkında yapılan bir çalışmadır. Bu projenin amacı tiyatro sahnesinde sergilenen, bir psikodrama terapisini anlatmak, psikodrama hakkında genel bilgi vermek, “Ermişler ya da Günahkârlar” adlı oyunda hangi psikodrama tekniklerinin nasıl uygulandığını irdelemek ve tıpla sanatın bağdaştığı bu noktayı gözler önüne sermektir. Projeyi hazırlarken, oyunu irdelemek üzere, oyunun çevirmeni Zeynep Avcı’dan temin ettiğim senaryodan; psikodrama hakkında bilgi edinmek için Doç. Dr. A. Nahit Babaoğlu’nun Psikiyatride “Yıldızların Parladığı Anlar”, Prof. Dr. Üstün DÖKMEN’in “Sosyometri ve Psikodrama”, Psikolog Deniz ALTINAY’ın “Grup Psikoterapisi Psikodrama Grup Psikotrepasi 400 Isınma Oyunu ve Yardımcı Psikodramada Seçme Konular” “Sahnede Yaratıcılık” adlı kitaplarından, Nevin Eracar Başar’ın “Psikodrama ve Kurumsal Temelleri”adlı

Page 13: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

13

makalesinden, Psikiyatri Psikoloji Psikofarmakoloji Dergisi’nin bazı sayılarından (Yıl:2002, Eylül Cilt:10 Ek Sayı:3) ve çeşitli internet sitelerinden yararlandım. “Mind Game” rol değiştirme tekniği kullanılarak gerçekleştirilen bir psikodrama terapisini hastanın gözünden, tüm ayrıntılarıyla anlatan bir oyundur.

Da Vinci Sanatına Anatomi Bilgisinin EtkisisTSŞahin Khaniyev İnsanlığın binlerce yıllık aydınlanma süreci içerisinde, İtalya’da başlayan ve zamanla bütün Avrupa’yı etkisi altına alan Rönesans’ın önemli bir yeri vardır. Tarihin en büyük dahilerinden biri olan Leonardo Da Vinci de bu dönemde yaşamış ve kendisinden sonra gelenleri büyük ölçüde etkileyecek düşünceler, eserler ortaya koymuştur. Onun resimden heykele, müzikten matematiğe, mimarlıktan mühendisliğe, botanikten anatomiye uzanan geniş yelpazedeki çalışmaları, bilim ve sanat tarihi açısından önemli kilometre taşları olarak değerlendirilmektedir. Bugün bile, yaptıkları ve yapamadıklarıyla tartışılmaya devam eden dahinin dehasının gizemi tam olarak çözülebilmiş değildir. Onlarca çalışmaya karşın, hâlâ yaşamıyla ve düşünceleriyle ilgili kesinleştirilemeyen noktalar vardır. Da Vinci, tıp tarihi, daha doğrusu anatomi tarihi içerisinde de incelenmektedir. Gözlemleri sonucunda yaptığı çizimlerdeki ustalık, bugün bile bizleri şaşırtacak düzeydedir. Bununla birlikte o, bu bilgilerini ve yeteneğini salt anatomi çizimlerinde kullanmamış, onlardan diğer sanat yapıtlarını ortaya koyarken de yararlanmıştır. Bu çalışmada, Da Vinci’nin anatomi bilgisinin sanatına etkileri incelenecektir. Bu amaçla, anatomiyle tanışması, yürüttüğü anatomi çalışmaları, elde ettiği bilgileri sanatında uygulaması, çalışmalarının bilim ve sanat tarihi açısından değerlendirilmesi konuları üzerinde durulacaktır. Böylece, yetkin eserlerinin ortaya çıkmasında, gözlemlere dayanarak elde ettiği bilgilerin rolü tartışılacaktır. Konuyla ilgili olarak; yaşamı boyunca tuttuğu notların yanısıra, Leonardo Da Vinci’nin hayatını incelemeye yıllarını harcamış araştırmacıların görüşlerinden ve değişik incelemelerden yararlanılmıştır. Sonuç olarak, tarihin en önemli kişiliklerinden biri sayılan Da Vinci’nin yaşamı ışığında; tarafsız gözlemler ve sistemli araştırmalar sonucu edinilen bilgilerin hayatın her alanında “daha güzel, daha yararlı” yapıtların ortaya çıkmasına katkı sağladığı görülmektedir.

“BODYWORLDS ” Sanatsal Bir Şov mu, Tıbbi Bir Deney mi?sTSEzgi Deniz ÇıplakProjenin amacı “Bodyworlds” sergisinin ve sergiyi düzenleyen profesörün gerçekleştirdiği “Halka Açık Otopsi” gibi diğer faaliyetlerin tıp ve sanat açısından, etik ve moral değerlere uygunluğunun tartışılmasıdır. 1977 yılında Alman anatomi Profesörü Gunther Von Hagens’ın keşfettiği plastinasyon, ölü bedenlerdeki tüm sıvının vakumlanıp çıkarıldıktan sonra, bu sıvıların yerine sentetik maddelerin enjeksiyonuyla cesetlerin bozulmadan saklanabilmesi için geliştirilmiş tekniktir. Bu metod ile ceset kokmamakta, çürümemekte ve elde edilen elastiklikle istenen şekli alabilmektedir; hatta daha sonra plastikleşen cesetler ayakta bile durabilmektedirler. Bu teknikle oluşturulan 25 insan kadavrası ve 200 vücut parçasının sergilendiği “Bodyworlds” sergisi “Anatomi Sanatı” alt başlığıyla bugüne kadar 6 ülkede ziyarete açılmıştır ve 13. 5 milyon ziyaretçi sayısıyla Dünya’nın en çok ilgi gören sergisi olmuştur. Fakat sergi ilk sergilendiği günden bu yana kökleri Ortaçağ Avrupa’sına kadar inen tıp, hukuk, sanat ve din düzleminde cereyan eden tartışmaların da başlamasına da neden olmuştur. Projede anatomi, sanat, din çevrelerinin sergiye bakış açısı incelenmiş ve sonuç olarak eğitim açısından serginin faydasının tüm çevrelerce kabul edildiği, din çevrelerinin serginin “ölüye saygı” ilkesine ters düştüğünü belirttikleri tespit edilmiştir. Serginin sanatsal içeriği konusunda ise farklı yorumlar alınmıştır. Aynı zamanda sergi sırasında ve sergiden sonra yapılan anket sonuçları da kullanılarak serginin insanların kendi bedenlerini anlamalarını ve sağlıklarına daha fazla dikkat etmelerini sağlama açısından başarılı olduğu sonucuna varılmıştır.Müzik ve GenetiksTSBurak Yasin AKTAŞmRNA’nızın uzun bir manyetik kaset bandı, ribozomunuzun ise bir kasetçalar olduğunu düşünün. Bu manyetik bant kasetçaların içinden geçtikçe okunur ve müzik ya da diğer seslere dönüşür. Bu geçişin sonucunda aminoasitler “nota” protein ise “melodi”dir. Ya da Mozart ve Beethoven’in hangi ortak genlere sahip

olabileceğini tahmin etmeye çalışın. Bu projenin amaçları, genetik materyalin (baz dizilerinin) uygun korelasyonlarla müzik fragmentlerine çevrilmesi ve daha da önemlisi oluşturulan bu melodilerin var olan bestelerle karşılaştırılmasıdır. Ayrıca müzisyenlerde ortak olan genler araştırılmıştır. Yöntem olarak, internetten konuyla ilgili kaynaklar taranmış ve örnek melodiler bulunmuştur. Ayrıca bu baz dizilerinin anlamlı müzik parçacıklarına dönüşünceye kadarki evreleri incelenmiştir. Ayrıca gazete ve dergilerden müzisyenlerle ilgili bilgiler derlenmiştir. Sonuçta kalıtım materyalinden ilginç melodiler türetilmiş ve bazı eserlerle ilginç benzerliklere rastlanmıştır. Müzik kulağıyla ve müzisyenlikle ilgisi olduğu düşünülen genetik materyaller tespit edilmiştir.

Projektif Testler (Rorschach Mürekkep Lekesi Testi)sTSHülya AtikProjenin amacı, bir resim veya görünürde bir anlam taşımayan mürekkep lekeleri kullanılarak insanın iç dünyasında neler olup bittiğini anlamayı nasıl başardıklarını öğrenmek. Projektif testler psikiyatride kişilerin zekâ düzeylerini, algılama yeteneklerini, duygusal özelliklerini ölçmede kullanılan testlerdir. Bu testlerde bazı resimler veya mürekkep lekeleri kullanılmaktadır. Bunlar hastalara gösterilir ve onun ne olabileceği sorulur. Yanıtlar görülen şeyin lekedeki yerine, kişinin öncelik verdiği uyaranın türüne (biçim ya da renk) ve lekede algıladığı nesnenin içeriğine (örn; hayvan) göre değerlendirilir. Deneyi yapan kişi hastanın yanıtlarını belirlenmiş normlarla karşılaştırarak değerlendirdikten sonra deneğin kişiliğine ilişkin ilgi elde eder. Veri tabanı olarak psikiyatri kitaplarını, interneti kullandım. Gerekli resimlere Dr. Elif Kabakçı’ dan aldığım Rorschach Mürekkep Lekesi Testi adlı kitaptan buldum. Ayrıca Psikolog Mine İnceler’den temin ettiğim Projektif Testler adlı kitap gerekli bilgilere ulaşmamda çok yardımcı oldu.

Fotoğraflarla Çocuk SağlığısTSSinem PolatFotoğraf akıp giden zaman içinde insanların göremediklerini gösteren, onlara bakmayı öğreten, anlatılmak isteneni tek bir kareyle iletebilen bir sanattır. Bu projede çocuk sağlığının dünyadaki genel durumunu inceleme, sayısal verilere ulaşma, sonuçları etkileyici ve öz bir anlatıma sahip olan fotoğraf sanatıyla işleme amaçlanmıştır. Fotoğraf sanatı kullanılarak anlatımı sayfalar dolusu sürebilecek durumları bir kareye sığdırabilme ve görsellikten gelen kalıcı izlenim bırakma hedeflenmiştir. Çocuk sağlığının dünyadaki genel durumunu incelemede Unicef’in raporları ve internetten faydalanılarak araştırma yapılmıştır. Elde edilen bilgiler ve sonuçlar seçilen fotoğraflar üzerinden anlatılmıştır. İnceleme ve işleme sistematiğinin sağlanabilmesi için “Fotoğraflarla Çocuk Sağlığı” adlı ana başlık “Yoksulluk”, “Çatışma Ortamındaki Çocuklarda Eğitim”, “Sokak Çocukları” ve “Çalışan Çocuklar” olmak üzere beş alt başlığa ayrılmıştır. Dünyada yaşayan 2, 2 milyar çocuğun 1 milyarının yoksul olduğu, 1990’dan bu yana çatışmalarda ölen 3, 6 milyon insanın %45’inin çocuk olduğu, 121 milyon çocuğun okula gidemediği elde edilen sayısal verilerden başlıcalarını oluşturmaktadır. Seçilen fotoğraflar bu durumları etkileyici bir biçimde ifade etmekte ve bu koşullardaki çocukların portresini net bir biçimde çizmektedir.

Tarihten Günümüze Salgın HastalıklarsTSÇağrı SümerEski çağlarda veremden ölen insanların yasını tutan ressamların yaptığı resimlerden başlayarak günümüze doğru siyah beyaz fotoğraflardan örnekler vererek günümüzün fotoğraflarını buldum ve gördüm ki değişen çok şey yok. Dünya Sağlık Örgütünün unutulmuş hastalıklar olarak isimlendirdiği bu hastalıklar tsunami felaketinden sonra kendilerini tüm dünyaya tekrar hatırlattılar. Bu hastalıklarla mücadelede başarı elde edilememesinin tek nedeni etkili ve yan etkisi az olan ilaçların geliştirilememsi olduğunu düşünmek yanıltıcı olabilir. Bu tür hastalıklarla sık karşılaşılan ülkelerin, hastalıkların tanı, tedavi, izlem ve gerekli koruyucu hizmetleri sunabilecek yeterli sağlık organizasyonlarına sahip olmamasının da, nedenlerden biri olarak sayılması gerekli. DSÖ’nün de bu tür organizasyonların oluşturulması için etkili çalışmalar yürütebildiğini söylemek zor. Dünya Sağlık Örgütü, salgın hastalıkların, Güney Asya’daki depremden sonra ortaya çıkan tsunaminin aldığı can kadar ölüme neden olabileceğini bildirdi. Bilinen

Page 14: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

14

en eski hastalıklardan birisi olmasına; sebebinin kesin olarak bilinmesine; 50 yıldır tedavisinin mümkün olmasına ve üstelik korunabilir bir hastalık olmasına karşın, halen dünyada en yaygın ve ölümcül bulaşıcı hastalıklardan biri olmaya devam etmekte ve yılda üç milyonu aşkın kişi tüberküloz nedeniyle kaybedilmektedir.

Suyun Müzik KulağısTSİlyas Şahin Tıp ve müzik eskiden beri süregelen ve her geçen gün önemini arttıran bir ilişkiye sahip. Peki bu ikisi arasında köprü vazifesini ne sağlıyor? İşte bu çalışma, suyun bu iki kavram arasındaki köprü vazifesini nasıl kurduğunu ve tıpta yaratacağı etkiyi göstermeyi amaçlıyor. Canlı organizma için suyun ne kadar önemli olduğu tartışılmaz bir gerçektir. Ama burada bizim için özellikle iki özelliğin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Birincisi, hiçbir kimyasal reaksiyon susuz ortamda gerçekleşmemekte ve ikincisi ise insandaki su içeriği fetusten yaşlanma sürecine doğru giderek azalmakta. Bu iki özelliği de düşünerek burada suyun, müzik ve seslere karşı verdiği tepkiyi dünyanın değişik yerlerinden bilim adamlarının yaptığı deney ve gözlemlerden bazıları ile birlikte göreceğiz. Tabi daha da ilginç olanı hangi müzik türlerinin veya hangi sözlerin suda nasıl etki yaptığı ve bunun yanında tıp biliminin gelecekte ne gibi gelişmelere gebe olabileceği de gözler önüne serilecek. Bütün bunlar ışığında müziğin ne yaşamımız için ne de tıp bilimi için vazgeçilmez bir kavram olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Yaratıcılık: Sanat ve Bilimin Buluştuğu NoktasTSZümrüt Duygu Şen Yaratıcılık, yeni bir şeyler üretebilme, karşılaşılan problemlere pratik çözümler getirebilme, geleneksel şemalardan uzak ve özgün düşünebilme; daha geniş bir çerçeveden bakarsak insanın doğaya adaptasyonunu sağlayan evrensel bir beceri olarak tanımlanabilir. Yaratıcı süreç, diğer ileri düzey psikolojik aktiviteler gibi deneysel olarak tam bir bütünlükle açıklanamamıştır. Bu konu yanıtlanamayan sorularla ve deneysel olarak kanıtlanmayı bekleyen hipotezlerle doludur. Bu projenin amacı farklı bilimsel disiplinlerin özellikle nöropsikolojinin yaratıcılık üzerine öne sürdüğü hipotezleri derlemek ve yorumlamaktır. Yaratıcılığın tanımından çok “niçin” var olduğu sorusuna yanıt aramaktadır. Yaratıcılığın evrensel bir adaptasyon ve özelleşme olma olasılığı çok yüksek. Yaratıcı süreçler sonucunda sorunlarımıza çözüm bulup hayatımızı devam ettirebiliyoruz. Gelecek için planlar kurarak, gelecekte de güvende kalmamızı sağlıyoruz, tehlike anında yaratıcılığımızı kullanarak savaşıyoruz. Düş kırıklıklarımızla, kayıplarımızla, ölüm korkusuyla, bize dayatılan ve kendi kendimize dayattığımız sınırlarla yaratıcı süreçler sonucu başa çıkıyoruz. Ancak yaratıcı süreçlerin patolojik boyutlara vardığı insanlar da mevcuttur. Bu konudaki anlaşmazlıkların yaratıcılık teriminin sınırlandırılamaması sonucu olulştuğunu düşünüyorum. Sınırlandırılabilmesi için belki de daha alt düzey psikolojik aktivitelerin anlaşılması gerekiyor.

Resim ve Tıp Eğitimi: Bir DenemesTSGörkem Alper Solakoğlu Tıp eğitimi zorlu ve kimi zaman sıkıcı olan bir süreçtir. Bu proje sanat (özellikle görsel sanatlar) ile tıp eğitiminin çeşnilendirilmesi için mütevazi bir tavsiye niteliğindedir. Ayrıca tıp öğrencisinin sanatla iç içe olmasını amaçlamaktadır. Proje yapılışında daha çok görsel algı ve hafızanın tanımlanmasına önem verilmiştir. İnsanın bir resim ve söz gelimi bir histoloji slaytına bakışında bir fark bulunmamaktadır. Proje içinde insanın bir resme nasıl baktığı tartışılmış daha sonra bu bakış açısının tıp eğitiminde kullanılabilirliği konusunda iki farklı örnek verilmeye çalışılmıştır. Proje görsel sanatçı ve sanat öğrencilerinin beyin dalga senkronizasyonun yüksek olmasından temel alarak tıp eğitimi yanında verilecek görsel sanat eğitiminin, tıpöğrencisinin pre-klinikte histoloji, anatomi gibi görsel kısmı olan derslerde başarısının artırılmasına ve görsel algı ve sanatın eski deneyimlerle şekillenmesinden temel alarak klinikte hekim hasta ilişkisinin daha iyi başarılmasına yardımcı olabileceği tartışılmıştır. Yaptığım araştırmalar neticesinde görsel sanatların beyin tarafından yapısal ve psikolojik çözümleme süreci sonucunda sanat eğitiminin tıp eğitime katkısı olabileceği kanaatine vardım.

Balenin İnsan Fiziği ve Sağlığı Üzerine Etkileri sTSDuygu Yalınbaş Bu araştırma, balenin insan sağlığı ve fiziği üzerindeki etkilerini incelemek, bale dansçılarının karşılaşabileceği sakatlıklar, yaralanmalar, baleye başlamak için gerekli şartlarla ilgili bilgi sunmak amacıyla yapılmıştır. Konuyla ilgili araştırma yapmak amacıyla Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuarı’na, Spor Hekimliği’ne, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksek Okulu’na gidilmiştir. Anahtar kişilerle (bale dansçısı, bale eğitmeni, fizyoterapist) görüşme yapılmıştır. Literatür taranarak çeşitli bilimsel bilgiler edinilmiştir. Balenin olumlu yanları dışında olumsuz yanları da bulunmaktadır. Küçük yaşta ve uygun fiziğe (uygun kilo) sahip olmadan baleye başlayan çocuklarda boy kısalığı ve kemik eğrilikleri gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Balenin özellikle anatomik etkileri bulunmaktadır. Zamanla anatomik yapıyı değiştiren hareketler vardır. Bazı durumlarda tedavi edici etkileri de bulunmaktadır (psikobale gibi). Bale dansçılarında zorlanmaya ve aşırı yüklenmeye bağlı sakatlıklar, yaralanmalar gözlenmektedir. Bazen bu sakatlıklara spor hekimleri bile bir tanı koyamamaktadır. Yapılan ufak hatalarla oluşan bu sakatlıklar dans hayatının sona ermesine neden olabilmektedir. Yıllarca bale yapan ve daha sonra baleyi bırakan kişilerde eklem bozuklukları, kas gevşemeleri gözlenmektedir. Ayrıca bale yapmak için özel fiziksel koşullar gerektiğinden, okullara (konservatuar) öğrenci alınırken dikkat edilen hususlar vardır: uygun yaş, uygun fizik, uygun kilo vb.

Bir Kötüdür, İki Hep İyi (Otizm ve Yağmur Adam)sTSErdem Akkaya Açam, toplum tarafından iyi bilinmeyen otizmi kitlelere duyurmayı başarabilmiş Yağmur Adam filminin ele alınması; filmin sanatsal değer ve bilimsel tutarlılık açılarından incelenmesi. Projede, kitap, makale ve internetten otizm hakkında teorik bilgi elde edildi. Bu bilgileri desteklemek için üniversitemizin Psikiatri ve Çocuk Psikiatrisi anabilim dallarındaki akademisyenlerle görüşüldü ve hasta gözlemleri yapıldı. Bunlar doğrultusunda Yağmur Adam filmi değerlendirildi. Filmle ilgili teknik bilgilere, eleştirmen ve psikiatrist görüşlerine internet aracılığıyla ulaşıldı. Bulgular: Film asıl olarak hastalığın semptomları üzerinde yoğunlaşmıştır. Otizm sosyal etkileşim eksikliğini, çeşitli davranış bozukluklarını ve obsesif hareketleri içeren bir hastalıktır. Epidemiyolojik açıdan diğer birçok hastalık için çok önemli olan bazı parametrelerden (ırksal, ekonomik ve coğrafi) etkilenmez. Bu hastaların %70’i zihinsel olarak geri iken %10’u üstün zekaya veya yeteneklere sahiptir. Üstün özellikli otistikler aynı zamanda Savant sendromu olarak bilinen genel bir yetersizlik hali içerisinde üstün özgül yeteneklere sahip bireyleri içeren hastalık grubuna da dahildir. Filmdeki ana karakter (Raymond Babbit) de Savant sendromludur ve gerçek bir hastadan (Kim Peek) esinlenilerek ortaya çıkarılmıştır. Yağmur Adam’ı sadece otizm üzerine kurulmuş bir film olarak nitelendirmek yanlış olur. Bu bir sürecin hikayesidir. Buradaki süreç hem Amerika’yı baştan başa kat eden bir yolculuğu; hem de duygusallıktan uzak materyalist tabiattaki Charlie Babbit’in, yaşayan tek akrabası olan kardeşi Raymond’un etkisiyle, kaybettiği manevi değerleri yeniden bulmasını içerir. Yağmur Adam kardeşliğin hikayesidir. Bu serüvenin başlangıç amacı olan para tutkusu, yerini kardeş sevgisine bırakmıştır. İyi bir senaryo, oyunculuk ve yönetmenlikle filmin bilimsel gerçeklere sadık kalması birleşince ortaya akademi ödüllü, gişe rekortmeni bir dram olan Yağmur Adam filmi ortaya çıkmıştır. Film otizm ve Savant sendromunun tanıtılması konusunda üstlendiği görevi başarıyla yerine getirmiştir.

Page 15: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Posterler

Page 16: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak
Page 17: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

17

TIP VE TARİH

Dünden Bugüne Biyolojik SilahlarsTTAlper Dilci, Arda Çetinkaya, Umut DemirdelenGelişmiş uygarlıklar, tarih boyunca girdikleri savaşlarda çeşitli silahlar kullanmışlardır. Girdikleri savaşlarda başarı kazanmak için ise bir çok yeni silah ve taktik geliştirmişlerdir. Biyolojik silahlar bu savaş gereçlerinden biridir. Kullanımları MÖ. 6. yüzyıla kadar gitmekte ve belki daha da eskilere uzanmaktadır. Geçmişte ilkel metotlarla geliştirilen basit; fakat etkili biyolojik silahların yerini ise günümüze yaklaştıkça bilim ve teknolojinin gelişmesiyle daha etkin ve karmaşık biyolojik silahlar almıştır. Örneğin, geçmişte yılanlar, cesetler gibi gözle görüle bilinen ve etkisi görece az biyolojik silahlar kullanılmışken yakın tarihimizde ileri teknolojik yöntemler kullanılarak mikroorganizmalar saflaştırılıp yoğunlaştırılarak daha ölümcül silahlar haline getirilmişlerdir. Pek çok mikroorganizma biyolojik silah yapımında kullanılmıştır; ancak gelişmiş uygarlıklar bu silahların üretilmesine öncelik etmişlerdir. Japonya’daki “Unit 731”in çalışmaları, Ingiltere açıklarındaki Gruinard Adası’nda yıllarca barınan şarbon sporları, Sovyet Rusya’daki bir kaza bu çalışmaların su yüzüne çıkmış birkaç örneğidir. Yaptığımız çalışma tarih boyunca bazı uygarlıkların biyolojik silahlarla ilişkisini tarihten bazı örnekleri göz önüne alarak incelemektedir. Bu inceleme sonucundaysa gerek yakın gerek uzak tarihimizde dönemlerinde gelişmiş olarak sayıla bilinecek uygarlıkların bu silahlara oldukça ilgi gösterdikleri ve kullandıkları ortaya çıkmıştır. Biyolojik silahlar gelişmiş uygarlıklarca etkin bir savaş aracı olarak bir köşede kullanılmak üzere bekletilmişlerdir. Gerektiğinde kullanmışlar ve savaşlar kazandırmışlar, insanlar öldürmüşler ve belki de tarihin gördüğü en büyük salgınları tetikleyen kıvılcımlar olmuşlardır.

Antik Çağda Anadoluda Kullanılan Tıp AletlerisTTBurcu Bayrak, Dilek Çalışkan,İlke Dolgun, Sıdıka Çıray Antik Çağda Anadolu’da kullanılan tıp aletlerinin tanıtımı amaçlanmıştır. Kütüphane ve internetten yapılan arastırmalar sonucu elde edilen kaynakların değerlendirilmesi ve Ilter Uzel’in katkılarıyla proje oluşturulmuştur. Projede amaçlandığı şekilde aletlerin tanıtımı yapılmış ve kullanım alanları belirtilmiştir.

Din ve Hukuk Açısından Kadavra sTT Nazire Pınar Acar, Hemra Altaş, Pınar Şahin, Esra BadakKadavranın hukuki ve dini yönleri ve kadavra hazırlanışıyla ilgili bilgi vermek amaçlanmıştır. Internet veri tabanları tarandı. İlgili resmi belgeler incelendi. Konu uzmanlarıyla görüşüldü. Kadavranın hukuki yönlerinin araştırılması sonucunda ilgili kanunlar, yönetmelikler, protokoller bulundu. Türkiye’de insan cesedi üzerinde bilimsel araştırma yapılmasına ilişkin 2238 ve 2594 sayılı kanunlar bulunmaktadır. Bu kanunlar, sağlığında vücudunu ölümden sonra inceleme ve araştırma faaliyetlerinde faydalanılmak üzere vasiyet edenlerle, kimsenin sahip çıkmadığı cesetlerin, yüksek öğretim kurumlarına bilimsel araştırmalarda faydalanılmak üzere gönderilmesi, muhafazası, def’in ruhsatı dahil tabi olacakları, işlemleri belirlemektedir. İlgili kanun ve yönetmeliklere göre Adli Tıp’ta veya hastanelerde bulunan kimsesiz cesetler ve kendi bedenini bağışlayan kimseler kadavra olarak kullanılabilmektedir. Cesetler, araştırmalarda kullanılmadan önce 6 ay işlem yapılmadan bekletilmek zorundadır. Bu süre sonunda cesedin yakını çıkmaz ise yüksek öğretim kurumları cesedi bilimsel araştırmalarda kullanabilir. Kadavra bilimsel araştırmalarda kullanıldıktan sonra gerekli dini işlemler yapılarak defnedilir. İnsan cesedi üzerinde bilimsel araştırma yapılması dini açıdan incelendiğinde İslamiyet, Hıristiyanlık ve Musevilik dinlerine göre kadavra kullanılmasının sakıncası olmadığı bilgisine ulaşıldı. Ancak kadavralar bilimsel araştırmalarda kullanıldıktan sonra insana gösterilmesi gereken azami saygı gösterilerek def’in işlemleri yapılmalıdır.

Eski Mısır’ da MumyalamasTTBahar Kayahan, Vasfiye B Doğan, Emine Fulya ErenBu projeyi hazırlarken, Shakspeare’in Hamlet adlı edebi eserinde sphylis (frengi) hastalarında deri döküntüsü ve çürümesi görüldüğü iddiası; bizi bu tür dermatolojik hastalıkların mumyalama teknikleri ya da mumyalamada kullanılan maddeler yoluyla tedavi edilip edilemeyeceğini sorgulamaya sevk etti. Bunun üzerine konu ile ilgili internet üzerinden ve yazılı kaynaklardan araştırma yaptık. Çukurova

Üniversitesi’nde görev yapan dermatologlarla cilt hastalıklarının tedavisinde mumyalama tekniklerinin kullanılabilirliği üzerine fikir alışverişinde bulunduk. Ancak mumyalamanın zor ve pahalı bir yöntem olması, literatürde böyle bir uygulamanın bulunmaması ve günümüzde kullanılabilirliğinin mümkün olmaması araştırmayı istediğimiz ölçüde ilerletmemizi engelledi. Mumyalama insan ya da hayvan vücudunun ıslak, kurutulmuş ya da dondurulmuş bir şekilde korunması işlemidir. Mumyalama işleminin esas amacı ?Natron? adi verilen özel bir çözelti yardımı ile bedeni kurutarak cesetteki çürümeyi engellemektir. Natron içerik olarak Sodyumbikarbonat (NaHCO3), Sodyumkarbonat (Na2CO3), Sodyumklorür (NaCl), Sodyumsülfat (Na2SO4) ve Bor tuzlarından oluşmaktadır. Mumyalamanın kendine ait bir tekniği vardır. Öncelikle iç organlar çıkarılır, vücudun geri kalan kısmı Natronla isleme tabi tutulduktan sonra kuruması için 70 gün bekletilir. Daha sonra hurma şarabı, mir vs. ile temizlenen ceset bandajlaşarak kapatılır. Çıkarılan iç organlardan mide, karaciğer, bağırsak, akciğer özel kaplarda saklanır ancak beyin atılır. Kalp ise vücut içinde bırakılan tek organdır. Mumyalamada kullanılan maddelerin bir kısmı günümüzde tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Balmumu, katran, tarçın, sedir yağı, boya, hurma şarabı, reçine, mir, lotus yağı ve natron mumyalamada kullanılan maddelerdir. Biz de bu maddelerin günümüz tıbbında hastalıkların tanı ve tedavisinde kullanılabilirliğini araştırdık.

Eski Mezopotamya’da Kullanılan İlaçlarsTTEkim Gümeler, Duygu Ilke Nartok, Özden Narin, Sibel SönmezEski Mezopotamya’da kullanılan ilaçların ve bu ilaçların günümüz tıbbına katkılarının araştırılması amaçlanmıştır. Trabzon ve Ankara’daki tüm kütüphanelerde, İngiliz Arkeoloji Enstitüsü kaynak taraması, internette makale taraması yapıldı. H. Ü. Arkeoloji Bölümü öğretim üyeleriyle ve A. Ü. Felsefe Bölümü öğretim üyesi Esin Kahya ile görüşüldü. İstanbul Arkeoloji Müzesi ve Anadolu Medeniyetleri Müzesi ziyaret edildi. Eski Mezopotamya?’a tıpla ilgilenen iki sınıf bulunmaktaydı: 1. Rahipler (asipu) 2. Doktorlar (asu) Doktorların kullandıkları ilaçlar bitkisel, hayvansal, madensel gibi gruplanabildikleri gibi iyi geldikleri hastalıklı organın topografik özelliklerine göre de sınıflandırılabiliyordu. Her ilacın kullanım sekli farklıydı. Kimisi hastaya içiriliyor, kimisi lapa halinde yaraya sürülüyordu. Sümerler, bitkilerin antiseptik, antibiyotik, sakinleştirici, kurt dökücü gibi özelliklerinden faydalanmış; bazı bitkileri solunum yolu hastalıklarında ve kellik tedavisinde kullanmışlardır. Tarihte opiumu ilk kullanan medeniyet olan Sümerler karaciğerden de görme bozukluklarının tedavisinde yararlanmışlardır. Akadlar tedavilerini kafatası, kulak, göz, karaciger, üreme organları, ekstremiteler ve solunum yollarının hastalıklarını ayrı ayrı gruplandırarak oluşturmuşlardır. Asurlularda, kullanılan ilaçları anlamamızı sağlayan Hekim Nabu-le’nin Materia Medica adı verilen ilaç listesidir ki, bu listede ilaçların hangi hastalıklara iyi geldiği ve nasıl kullanılacağı mevcuttur. Bu çalışma bize tıbbın basamaklı bir gelişimi olduğunu, o dönemde kullanılan bazı ilaçların doğrudan veya diğer ilaçlarla beraber günümüzde de kullanıldığını gösterdi. O dönemde yasayan toplumların gerek ticaret gerekse bilim alanında etkileşim içerisinde olduklarını kanıtladı.

Anatomik Çizimlerin Tarihsel GelişimisTTGüneş Güner, Durmuş Ekin Taşatan, Akif MirioğluGünümüzde tıp, özellikle anatomiyle ilgilenen insanlar için önemli bilgi kaynakları olan anatomi atlasları/çizimlerinin tarihi gelişimi, bugünkü görüntüleme tekniklerinin durumu ve gelecekteki olası ilerlemelerin tahmini üzerine anlaşılır bir kaynak oluşturur. Tıp öğrencilerinin derslerde öğretilenlerin yanında, tıp tarihi içinde yer alan bir konuya ilgilerini çekmek ve genel kültürlerini artırmak amacımızdır. Anatomik çizim /illüstrasyon tarihi üzerine bilgilerin anatomi tarihi içine gömülü ve dağınık bulunması, bunların düzenlenme ihtiyacı, gelecekte yaşanacak ilerlemelerin olabildiğince doğru tahmini için geçmişteki gelişmelerin ve bugünün ilerlemelerinin bütün olarak incelenmesi ihtiyacı gerekçemizdir. Hacettepe Ü. Kütüphanesi’nde ve Milli Kütüphane’de yapılan araştırmalar, internet taramalarıyla elde edilen bilgilerin birleştirilmesi ve analizi (Educational Material Review) Anatomi bilgi dağarcığının büyümesi, anatomik çizimlerde ayrıntı gösterme ihtiyacı nedeniyle, çizim tekniklerinin gelişmesiyle sonlanmıştır. Bu, temel alınarak woodcut, copper engraving, litography, fotograflama, dijitizasyon (arta ayrınti gösterme kapasitesine göre) yöntemleri geliştirilmiştir. Dinin Avrupa üzerindeki baskısının azalması, disseksiyonlarin, anatomi bilgisinin artmasına çizim sayısının ve kalitesinin yükselmesine yol açmıştır. Ortaçağ boyunca baskı altındaki Avrupa’nın aksine, Araplar varolan bilgileri korumuştur. MS. 300’lerde Galen’le temelleri atılan anatomik çizimler, kendisinden sonra gelen Vesalius ve Albinus’la ilerleme göstermiş, hataların giderilmesiyle nitelik kazanmıştır.

Page 18: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

18

Günümüzdeki trendler anatomik materyallerin kantitatiflesmesi ve kişisel yorumlardan arindirilmasi yönündedir. Bu konuda, gelismekte olan radyolojinin de etkisi yadsınamaz. Gelecekte, gelişen görüntüleme teknikleri ve bilişim teknolojisinin anatomi eğitimi ve bununla beraber cerrahide söz sahibi olması, bilginin paylaşımının, artan veri bağlantıları sayesinde kolaylaşması, araştırmaların

“head mounted display” kullanılarak broadband veri yollarından dünya çapında konsültasyona olanak sağlaması, virtual reality (sanal gerçeklik), holografi gibi sistemlerde araştırmalara ivme kazandıracaktır.

Altın OransTTOnur Sargın, Mustafa Umut Somuncu, Sinem PişirenHayatta farkına varamadığımız, yaşadığımız karmaşanın ortasında bir düzen mevcut. Kaosun düzeni: Altın oran. 1, 618 sayısı ve yaşamımızdaki etkileri belkide “kelebek etkisi” ile boy ölçüşebilir. Ağ ortamında ve kitaplarda yaptığımız araştırmalar bizi hiç de azımsanmayacak bir bilgi yumağına götürdü. Mısır piramitlerinden Mona Lisa tablosuna, Pisagor üçgeninden insan bedeninin uzvlarının birbirine oranına, akciğer dallanmasından kalp grafisine, mimariden bitkilere, DNA dan evrenin yerleşimine kadar nereye bakarsak, orada altın oranla karşılaşıyoruz. Bugün teknoloji alanında bu orandan yararlanılmakta ve insanların gözüne hoş görünecek yeni şeyler yapılmakta. Araba markalarından niçin bazıları çok hoşumuza giderken bazıları ne kadar pahalı olursa olsun bizim için bir albeniye sahip değildir? Peki niçin bazı mimari yapılar bir başyapıtken bazıları kapladığı alanın aksine yeteri derecede göze hitab etmez? Bizim amacımız ise bu oranın sağlık alanında gizemini çözmek ve bu oranın kullanılabileceği yenilikleri ortaya koymaktır. İşte bu sebeple insan bedeninin bütün kısımlarında görülen ve bunun için güzelliğin ölçütü olarak kabul edilen bu oranın yanında bizim önemsediğimiz insan işlevselliğine ne kadar katkısı olduğunu açıklamaya çalışmaktır. Şu anda elimizde olan bulgularla eğer bu oran dünyanın her yerinde hatta evrende açık bir şekilde ortadaysa neden en muhteşem canlı olan insan vücudunun çalışmasında bu oran olmasın? Belki de geleceğin tedavi yöntemleri bu sayının altında yatıyordur.

Kutsal Kitaplar ve TıpsTTFeyza Yücel, Çiğdem Yılmaz, Murat YılmazÇalışmamızda din kavramı ve bir bilim dalı olarak tıp arasındaki etkileşim irdelenmiştir. Öncelikle din ve bilim arasındaki farklar ortaya konulmaya çalışılmıştır. Dine hekim gözüyle bakarak; dinin hastalık ve sağlık algılaması kavranmaya çalışılmıştır. Bugüne kadar konu ile ilgili herhengi bir çalışma yoktur. Ciddi internet sitelerinden ve kutsal kitaplardan ve diğer dini kaynaklardan tek tek bulgular toplanmış, genel değerlendirmeler yapılmıştır. Kaynaklarda etik tehlikeler vardır. Kimisi dini bilimle doğrulamaya çalışmakta, kimisi de dini bilimle yargılamaktadır. Üç büyük dinin temel yaklaşımıyla evren ve insan kavramları açıklanmaya çalışılmıştır. Kutsal kitaplardan yapılan alıntılar ve çeşitli söylencelerle konuya derinlik kazandırılmaya çalışılmış ve bu bağlamda Tanrı’nın ve yarattıklarının mükemmeliyeti tıp bilimiyle alakalandırılmıştır. Dinin hastalara bakış açışı ilahi bir sınav olarak kabul edilen hastalığın kim zaman sorumsuzlukların dünyadaki cezası kimi zaman tanrıya yaklaşmak için bir vesile oluşu yönündedir. Sonuç olarak, dini inanışın organ nakli ile ilişkisi, dini inanışların koruyucu hekimlikle ilişkisi, dini inanışların ölüm korkusu ile ilişkisi, iyıleşme inancını iyıleşme sürecindeki etkileri, hekim ile hastanın inançları arasındaki ilişkiler irdelenmiştir.

Hristiyanlık, İslam ve Musevilik’te Kan Transfüzyonu sTTSadık Taşkın Taş, Yılmaz Yıldız, Murat Türk Tıbbi uygulamaların bir çoğunda olduğu gibi, kan transfüzyonu da dini tartışmalara konu olmuştur. Bu araştırmada Hristiyanlık, Musevilik ve İslam’ın kan transfüzyonu ile ilgili görüşlerinin sunumu amaçlanmıştır. Araştırma konusu olarak bu dinlerin seçilme sebebi, Türkiye’de sık görülmeleridir. Bu amaç doğrultusunda internet ortamındaki arama motorlarına, makalelere, çeşitli dini kitaplara başvurulmuş, dini görevlilerle yazışma veya görüşmeler yapılarak, araştırma derleme tarzında hazırlanmıştır. Sonuç olarak, bu dinlerin birçok mezhebinde kan transfüzyonuna izin verildiği ve hatta transfüzyonun teşvik edildiği bulunmuştur. Ancak Hristiyanlığın Yahova Şahitliği mezhebi kan transfüzyonuna kesin bir şekilde karşı çıkmaktadır. Ayrıca Ultraortodoks Museviler konuya çekinceyle yaklaşmaktadır.

Ölümün Yasaklandığı Yer AsklepionsTTÖzge Turgay, Burcu Türker, Şerife Yoldaş, Şevin YardımcıBergama Asklepionu tıp tarihi açısından büyük öneme sahip, tarihte ilk hastane

olarak da bilinen bir yapıdır. Projenin amacı, hastanenin mimarisini, kullanılan tedavi yöntemlerini ve bu tedavi yöntemlerinin günümüze etkisini belirlemektir. Hazırlık aşamasında internet siteleri, üniversite kütüphaneleri ve British Institute of Archaeology’deki kaynaklar araştırılmıştır ve günümüz hastahaneleriyle karşılaştırmalar yapılmıştır. Asklepionlar, hekimlik tanrısı Asklepios adına adanmış yapılardır. Bu yapıların ilki Bergama Asklepion’dur. Asklepion, içerisinde tapınaklar, tiyatro, kütüphane, uyku odaları, kutsal su kaynakları ve klinik bulunan; üç kenarı stoalarla çevrili bir yapıdır. Bergama Asklepionu’nu; ilk telkinle tedavi, ilk doğal tedavi (müzik, spor, su ve çamur ile), ilk farmakoloji (bitkisel ilaç), ilk afyon maddeli ilacın kullanıldığı merkezdir. Tıp–eczacılık simgesi (yılan) Asklepion’da ortaya çıkmıştır. Tedavide rahipler ön planda olmuşlardır. Rüya yorumlarıyla başlayan tedaviye ek olarak sıcak, soğuk su banyoları, perhiz, beden hareketleri ve çeşitli ilaçlar kullanılmıştır. Dönem inancının etkisi Asklepion mimarisine ve tedavi yöntemlerine yansımıştır. Hastanenin kuruluş yeri ve mimari yapısı tedavide optimum sonucu almak tasarlanmıştır. Tedavide dönem inancının baskınlığının yanında farmakoloji biliminin başlaması bilimselliğin göz ardı edilmediğini göstermektedirAsklepion’da, hekimler değil rahipler ön plandadır. Hastanın eğlendirilmesi ve moralinin yüksek tutulması çok önemlidir. Bu sebeple günümüz hastane anlayışından farklı olarak tiyatro, kütüphane gibi yapılar bulunmaktadır. Rüya yorumuna dayalı terapinin temelleri yine Asklepion’da görülmektedir.

Tıpta Reklam Hukuku sTTÖmer Kaya, Onur Çeçen, Ahmet Erseçgin, A. Erdem BaşaranTıpta Reklam Hukuku konu başlıklı proje konumuzda; öncelikli olarak hekimlerin, T.C Anayasası’nda “Tababet ve Şuabatı Sanatlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun” ile belirtilmiş, sınırlar ve tıp etiği kurallarının öngördüğü yaklaşımlar çerçevesinde, kendilerinin ya da çalıştıkları kurumların reklam veya tanıtımını yapma hususunda özgürlüklerini ya da kısıtlamalarını ortaya koymaya amaçladık. Ayrıca Türkiye’ de hekimlerin ve özel sağlık kuruluşlarının bu duruma nasıl yaklaştıklarını, yapılması yasaklı tanıtım adı altında sunulan bir takım reklam örneklerini ve konuyla ilgili bizdeki yasal uygulamalarla başka ülkelerin uygulamalarının karşılaştırmalarını ortaya koymaya çalıştık.

Tıbbın SimgelerisTTEmine Çiğdem Şen, Firdevs Dinçsoy, Çağlar ÇakirAmaç, tıbbın simgelerinin anlam ve tarihi hakkında daha geniş bilgi sahibi olmaktır. Bugün tıp alanında kullanılan yılanlı asa figürü, gümüş tas, Hipokrat andı, Ra’nın gözü gibi kavramların artık bir tıp simgesi gibidir. Çünkü tıp deyince insanların aklına bu kavramlar gelmektedir. Bu simgelerin oluşum tarihinin bilinmesi önemlidir. Yılanlı asa figürü eski Yunan tanrıları Asklepios ve Hermes’e dayanır. Onların bilgisinin ve gücünün sembolüdür, gümüş tas; Asklepios’un içinde ilaçlarını hazırladığı kaptır, Hipokrat andı; Hipokrat’ın tıbbı bir sanat olarak benimsemesi sonucu ortaya çıkmıştır ve tarih boyunca ana anlamını yitirmeden birçok tıp bilgini tarafından değiştirilmiştir, Ra’nın gözü; eski Mısır tanrısı Ra’nın insanları koruyan gözüdür. Bu simgeler bugün tıp mensupları tarafından görevlerini yaparken, hastanelerde, tıbbi belgelerde ve reçetelerde kullanılmaktadır. Bu simgelerin anlamlarının ve tarihlerinin bilinmesi tıbbın saygınlığını daha da artıracaktır. Artık gelecekte çokca karşımıza çıkacak bu simgelere daha anlamlı bakıyoruz.

Kara Ölüm sTTRafet Yarımoğlu, Yasin Çakıllı, Mehmet Sefa Gökçe Veba Hastalığı…Veba hastalığının etkeni Yersinia pestis adlı bakteridir. Bubonik, septik ve pnömoni olmak üzere üç tıpte görülür. Hastalık taşıyan farelerin pireler tarafından ısırılması ve bu pirelerden insanlara bulaşması ile hastalık yayılır. Bu vakalarda, genellikle, lokalize apseler bölgesel büyümüş lenf bezleri bulunur. Yetersiz tedavi durumunda hastalık septisemiler yapar ve ikincil olarak pnömonilere yol açar. Bu tıp vakalarda kişilerin öksürdüklerinde atılan damlacıkların inhalasyonu ile duyarlı kişilere hastalık bulaşır ve pnömoni şeklinde seyreder. Pnömonik hastalık türünde fatalite çok yüksektir. Veba tarih boyunca pandemilere sebep olmuştur bunlardan özellikle 1346 yılında Avrupada ortaya çıkan salgında Avrupa nüfusunun üçte birinin ölümüne sebep olmuş ve KARA ÖLÜM adını almıştır. Biyolojik Silah Olarak Veba… Yersinia pestis bilinen en virülan bakterilerden biridir, yani çok az sayıda bakteri bile hastalık oluşturabilir. Veba için sadece 1-10 bakteri yeterlidir. Halbuki bu sayı tifoda 100 bin, basilli dizanteride 1000 tanedir. Bu özelliği biyoljik silah ajanı olarak seçilmesinde çok etkilidir. Ayrıca, pnömoni formunda epidemiler sırasında sekonder yayılım, bir diğer ifade şekliyle insandan insana bulaşma

Page 19: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

19

ihtimali olması biyolojik silah ajanı listesinin başında gelmesinin sebeplerinden birisidir. Normalde veba, enfeksiyonlu fareler üzerinde yaşayan pirelerin ısırığından bulaşır. Veba, sprey yoluyla da bulaşabilir. Bu durumda zatürree benzeri bir biçimde gelişir ve gereken iyıleştirme uygulanmazsa üç gün içinde ölümle sonuçlanır. Saldırı amaçlı kullanımının sprey yoluyla olacağı düşünülüyor. Hastalık yüksek ateş, titreme, baş ağrısı ve kan kusma gibi belirtilerle başlıyor. Solunum güçlüğü ve oksijensizlik ortaya çıkıyor Vebanın görülmediği coğrafyalarda tespit edilmesi ve aniden artan vaka sayısı vebanın biyolojik silah olarak kullanıldığının kanıtı olarak kabul edilir. Tedavide gentamisin tercih edilir, intravenöz doksisiklin de etkilidir. Veba menenjiti gelişen vakalarda tedaviye kloramfenikol ilave edilir.

HipnoterapisTTŞefika Çölgeçen, Mesut Özdedeoğlu, Hatice Demir, Mehmet C. Annaç Şüphesiz ki insanoğlu büyük bir potansiyele sahiptir. Günümüzde bazı çebrelerce hipnoz aracılığıyla bilinç alltına girilebildiğine inanılmaktadır. Hipnozun en ilginç yanlarında biri geriletme özelliğidir. Normal durumlarda geçmiş zamana hatırlayarak ulaşabilirkren hipnoz durumunda geçmiş zaman doğrudan ulaşma sağlanabilmektedir. Hipnoz aynı zamanda insanların değiştirmek istediği yanlarını değiştirebilme imkanı tanımaktadır. Hipnozun tıp açısından en önemli tarafı ise bazı hastalıkların tedavilerinde kullanılabilmesidir. Projemizin ana amacı hipnozun yer bulduğu alanları ve kullanılma şeklini araştırmaktır. Bizler bu nedenlerle projemize hinozun, hipnoterapinin tanımları ve hipnozun tarihini arştırarak başladık. Hipnoz hakkında araştırma yapmış hipnoz derneklerine üye bazı doktorlardan yardım istedik (ör. Dr.. Murat Ulusoy). Temel olarak hipnoterapi konulu bazı kitaplardan ve internet sayfalarından yararlandık. Hipnozun terapide uygulama şeklini hipnoterapinin günümüzde yarar sağladığı iddia edilen alanları inceledik. Günümüzde hipnoterapi en çok kadın doğum ve diş hekimliği gibi tıbbi alanlarda kullanılmaktadır. Bunlar içerisinde hipnoz, ağırlıklı olarak anestezik bir etken olarak yer bulmuştur. Hipnoz hakkında kapsamlı bir araştırma yapanların büyük bir kısmı hipnoz uygulayıcısı olabilmektedir. Ancak hipnoz, terapi amaçlı kulllanıldığnda uygulayıcı tek başına yeterli bulunmamaktadır. Yanında mutlaka bir hekimin bulunması şarttır.

Hekim Hatalarının Hukuksal Değerlendirilmesi sTTSadık Ahmet Uyanık, Mustafa Sedar Bölük, Karahan Kara, Kortan KuzucuGünümüzde sağlık sektöründe tıpta hatalı uygulamalar nedeni ile şikayetlerin arttığı bilinmektedir. Tıbbi uygulama hatası; hekimin, mevcut şartlarda makul olan hizmet ve bakımı başaramaması, meslekte tecrübeli bir hekimin aynı şartlar altında sergileyebileceği performansı gösterememesi, normal uygulamanın gereklerinden sapması ve standardlarını düşürmesi ve bundan bir zararın doğmuş olmasıdır. Sorumluluğun oluşması için hukuka aykırı bir eylem ve kusurun olması, bu kusurdan bir zararın oluşması ve zarar ile kusurlu eylem arasında nedensellik bağının kurulması gerekir. Suçun sonucu olarak Ceza Hukuku, zararın olağan sonucu olarak Medeni Hukuk devreye girer. Hekim-hasta ilişkisi “vekalet sözleşmesi” çerçevesinde değerlendirilir. Projemizin Amacı, Sağlık Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu “Malpraktis Yasa Tasarısı Taslağı” ile de gündemde olan bu konuyu sorumluluk kavramı çerçevesinde irdelemek, cezai ve hukuki yaptırımları ele almak, Türk ve Avrupa ülkeleri hukuk sistemlerinde ilgili kararları kıyaslamak, yasa tasarısı taslağını irdeleyip öneriler geliştirmek, gelişmiş ülkelerde soruna yaklaşımı incelemektir. Bu vesile ile hedef kitlesi hekim adayları olmak üzere, tüm sağlık çalışanlarını bilgilendirmek ve uyarmaktır. Amacımız gereği konuya ilişkin kitap, tez, makale, yasalar, evrensel bildiriler incelenmiştir. Hataların azaltılmasında, sorumluluk bilincinin artırılması ve eğitimle sağlık standardlarının belirlenmesi ve bunların uygulanabilmesi koşullarının sağlanmasının en etkili mekanizmalar olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca, Malpraktis Yasa Tasarısı Taslağı ile ilgili olarak tüm sağlık çalışanlarının duyarlı olması gerektiği, görüş ve önerilerini meslek örgütlerimiz kanalıyla ulaştırılmasının gerekli olduğuna inanıyoruz.

Epilepsiden Gelen Lütfun Korkunç Hediyesi(Tarihteki Epileptik Ünlüler)sTTEvrim Kimyonok, Berkan Armağan, Atiye Yılmaz, Seda TurgutEpilepsi, beyindeki aşırı nöronal aktiviteye bağlı bir hastalıktır. Böyle olmasına rağmen düşünülenin aksine normal yaşamı çok fazla etkilemez. Bunun da en iyi kanıtı geçmişte önemli konumlarda bulunan bazı insanların da epileptik

olmasıdır. Biz de bu insanların yaşamlarından ve eserlerinden örnekler göstererek, epilepsinin sanıldığı kadar korkulacak bir hastalık olmadığını göstermeyi amaçladık. İnternetteki çeşitli arama motorlarından “epilepsy”, ”famous persons epilpsy”, ”historical epileptics”… gibi anahtar kelimelerle makale araştırması ve Hacettepe Üniversitesi Kütüphanesi’nden kaynak taraması yaptık. Tarama sonucunda Julius Ceasar, Napoleon Boneparte, Dostoyevski, Vincent Van Gogh’un da aralarında bulunduğu dahi kabul edilen birçok ünlünün de epileptik olduğunu gördük. Epilepsi, Julius Caesar’ın halk üzerindeki etkisine; Napoleon’un verdiği kararlara; Dostoyevski’nin yarattığı kahramanlara; Van Gogh’un resimlerine farklı şekillerde yansımıştır. Fakat epilepsi hiçbir zaman bu insanların üretkenliklerine engel teşkil etmemiş, hatta Van Gogh ve Dostoyevski’de olduğu gibi yaratıcılıklarını doruk noktasına ulaştırmıştır. Van Gogh, bu pozitif etkiyi anormal hareketleri yüzünden sosyal hayatına taşıyamamış; Juilus Caesar ise hastalığı sayesinde toplum tarafından ilahi bir kimliğe büründürülmüştür. Sonuçta epilepsi nöbetler şeklinde kendini belli etse de bunun genel olarak toplumdan izole bir hayat sürmeyi gerektirecek bir hastalık olmadığını; epileptiklerin toplumda saygı görebileceklerini ve en az diğer insanlar kadar başarılı olabileceklerini gördük.

İkinci Dünya Savaşı’nda Toplama Kampları ve Tıbbi DeneylersTTGökçe Akgündüz, Bilgehan Adibelli, Emrah Şeyhoğlu İkinci Dünya Savaşı sırasında kurulan toplama kamplarında çeşitli tıbbi deneyler yapıldı. İnsanlar, anestezi kullanılmadan kobay olarak kullanıldılar. Bu olaylar tıp alanında birçok tartışmaya yol açmıştır. Araştırma-derleme türündeki projede, hangi deneylerin nasıl yapıldığından yola çıkıldı. Hekimlerin deneyleri kendi iradeleriyle yapıp yapmadıklarının belirlenmesi amaçlandı. Tıp dünyasının savaştan sonra nasıl tepki verdiğinin iletilmesi ve yaşananların tıp etiğinin gelişimine etkilerinin aktarılması hedeflendi. İncelemeler sırasında çeşitli kitaplardan, gazete yazılarından, filmlerden ve internet üzerinde arama motorlarından yararlanıldı. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kütüphanesi, başvurulan en önemli birimdi. Proje sonunda, hekimlerin deneyleri kendi istekleriyle yaptıkları öğrenildi. Savaş sonrasında tıp dünyasının etik konularda konferanslar düzenleyerek, bildirgeler yayımlayarak hekimleri ve sivil halkı aydınlattığı sonucuna ulaşıldı. Ayrıca edinilen bilgiler çerçevesinde, hekimlerin benzer şartlarda sergilemeleri gereken tutum belirlendi.

Tıp ve Matematiğin KardeşliğisTTNeşat Tolga Akbaş, Hüseyin Kaya, Sultan Acar, Selahaddin DemirdüzenProjenin amacı, hem matematik bölümü öğrencileri için hem de tıp öğrencileri için yeni düşünce tarzları kazandırmak, olaylara ve hastalara çok daha geniş bir perspektiften bakma olanağı sağlamak ve tıp eğitiminin yorucu ve kimi zaman sıkıcı olan maratonunda zevkli ve ilgi çekici alanları göstermek ve tıp fakültesinde ciddi bir eksiklik olarak görebileceğimiz biyokalkulus dersinin gerekliliğini göstermek. İnternetteki google arama motorunda “tıp”, “matematik”, “tıp ve matematik” aramalarını yaparak ulaştığımız kaynaklar ilk kullandıklarımız. Bunun dışında İbn-i Sina’nın Kitabü’ş Şifa isimli eseri farklı yaklaşımıyla ilginç fikirler aklımıza getirdi. Bir de bize gerçekten çok yakın bir üslupla yaklaşan ve elindeki bilgileri bizimle paylaşan Ege Üniversitesi Kimya Mühendisliği Fakültesi’nden Prof. Dr. Beno KURYEL’e hem cesaret hem de doküman açısından bize eşsiz desteklerde bulundu. Elimizde oldukça çeşitli miktarlarda kaynak bulunmasına rağmen konumuz itibariyle bilgi bulmakta zorlandığımız gerçeğini atlamamız imkansız. Ne yazık ki bu konuda şu ana kadar yapılmış kapsamlı araştırma sayısı oldukça az. Ülkemizde eksikliği farkedilen biyokalkulus dersinin programa alınmasının ne kadar önemli olduğu yapılan çalışmalar sonucu farkedilmiştir. Tıp öğrencileri ve matematik alanında okuyanların en kısa zamanda işbirliği haline geçmeleri tıp eğitiminde devrim niteliği taşıyabilecek bir gelişme olabilir.

İlk Kafatası Cerrahları ve Ameliyatları: Trepanasyon sTTGamze Bostankolu, Yonca Avcı, Hakan Ulu Trepanasyon farklı amçlarla çevreyle bağlantı kurmak için kafatasında yapılan delik açma operasyonudur. Yaşayan bir kişi ya da bir ölünün başında tedavi edici amaçla delik açma operasyonu tıp tarihinin olduğu kadar antropoloji ve arkeolojinin de en büyüleyici yanı sayılır. Çok eski zamanlardan beri çeşitli rahatsızlıklarda cerrahi müdahaleye başvurulduğu eski insanlara ait iskeletler incelendiğinde görülebiliyor. Bu ameliyatların başarısı beyin zarına, beyin ve damarlarına zarar verilmeden

Page 20: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

20

uygulanmasına bağlıdır. İnsanlık tarihinde bilinen en eski kafatası delgi ameliyatları zamanımızdan on bin yıl öncesine kadar gider. Kafatası delgi ameliyatını gerektiren davranışın temelinde tıbbi nedenler olmakla beraber ritüel, büyüsel ya da dinsel gerçekler de bulunmaktadır. Kafatası ameliyatlarında;oluk açma, kazıma, dikdörtgen delik açma, oyma-kesme gibi farklı teknikler kullanılmıştır. Avrupa, Kuzey Afrika, Kuzey Amerika ve Asya gibi geniş bir coğrafyada uygulanmış trepanasyonlarda oldukça büyük başarı elde edildiği görülmüştür. Tarihte çeşitli toplumlarda, farklı nedenlerle uygulanan trepanasyonlarda güdülen amaç, bir bakıma o toplumun psiko-medikal dünyasını yansıtır. Sonuç olarak, günümüz beyin cerrahlarının tarih öncesi meslektaşları birçok ruhsal rahatsızlığın nedeni olarak beyni sorumlu tutmuş, hastaların başlarını bu amaçla, üstelik büyük bir ustalıkla delerek beyin cerrahisinin belki de tarih öncesi çağlardaki öncülüğünü yapmışlardır.

Hazret-i KansTTHabibe Şahin, Begüm Lordoğlu, Özge TaşkinKan alma birçok kültürde yüzyıllar, hatta binyıllar boyunca uygulanmış bir tedavi yöntemi olmuştur. Üstelik sadece tedavi amacıyla da kullanılmamış, birçok inanç sisteminin başlıca ibadetlerinden de biri olmuştur. Biz; bu çalışmada kan almayı dini, bilimsel boyutları ve sosyal sonuçlarıyla incelemeye çalıştık. Çalışmamız sırasında yöntemden birçok kaynakta bahsedildiğini gördük. Bu kaynakların çoğuna internet aracılığıyla ulaştık, ne yazık ki bu konuyla ilgili yeterince basılı kaynak bulamadık. Bu proje için internetten sağlanan bilgilere, son olarak 23. 04. 2005 tarihinde Google arama portalında ‘bloodletting’ ve ‘hacamat’ anahtar kelimeleri kullanılarak ulaşıldı. ‘Bloodletting’ için karşımıza çıkan 262. 000 sonuçtan 350’si tarandı ve bunlardan 27’sinden proje için yararlanıldı. ‘Hacamat’ için ise karşımıza 1. 790 sonuç çıktı; biz bunlardan 480’ini taradık ve 6’sından projede yararlandık. Çalışmamızda yararlandığımız tek basılı kaynak olan “El-Kanun Fi’t-Tıbb”a Bilkent Üniversitesi Kütüphanesinden ulaştık. Hılt vücut sıvısı anlamına gelir. Dört çeşidi vardır, bunlar: kan, balgam, sarı safra, kara safradır. Birçok hastalığın sebebinin bu dört hılt arasındaki dengesizlikten kaynaklandığı düşünülmüştür. Kan alma da bu dengesizliği gidermek için antik çağlardan bu yana kullanılan bir yöntem olagelmiştir. Ayrıca kan alma kutsal kitaplarda ve hadislerde de söz edilen bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Sonuç olarak yöntemin birçok tarihsel, sosyal, bilimsel ve dini boyutta tartışılabilecek birçok yönüne ulaştık.

Organ Bağışına Dinlerin BakışısTTAnıl Tanburoğlu, Aydın Orhaner, Kemal ÇelikkayaProje organ bağışının dini boyutunu incelemektedir. Bu proje hazırlanırken veri tabanlarına, bilimsel makalelere ve bu konuda görüş bildirebilecek kişilere başvurulmuştur. Organ Bağışının dini boyutunda genel olarak büyük dinler ve özel olarak tüm dünya dinlerinin organ bağışına bakışları incelendi. Genel değerlendirme tüm dinlerin resmi olarak en yetkili kurumlarının organ bağışına bakışlarının destekler nitelikte olduğudur. Fakat din olgusunun sosyolojik olarak çeşitlilik içermesi ve her dinin birçok mezhebe sahip olması bu konuda net bir durum ortaya koyamamaktadır. Projede Türkiye’de yer bulmuş dinlerin incelenmesi uygun bulundu. Türkiye’de İslamiyet, Hristiyanlık ve Museviliğin organ bağışı konusundaki bakışları resmi kurumlarının tebliğleri olarak incelendi. Ulaşılan sonuçlar şunlardır;İslamiyet’in bu konudaki yorumu diyanetin organ bağışını destekler nitelikteki fetvası esas alınarak değerlendirilmiştir. Hıristiyanlığın bakışı ise kiliselerin(Ortodoks, Protestan, Katolik)bu konudaki internet açıklaması tüm mezheplerinin destekler nitelikte olduğudur. Musevilerin ise konuya bakış açısı: Hayati durumlar dahilinde organ bağışının yapılmasında hiçbir sakınca bulunmadığı ancak bunun dışında kalan durumlarda organ bağışının yasak olduğudur. Bu dinler, insan vücudunun bireysel aitliğinin olmadığı ve ölümden sonra başka insanlara hayat sağlamasının dini açıdan, değil yasak olması bir ‘gereklilik’olduğunu vurgulamaktadırlar. Bu konuda din kisvesi altında radikal ve olumsuz açıklamalar yapılmıştır fakat bu dinlerin genel kanısını ortaya koymamaktadır.

Savaşta Tıp ve 2. Dünya SavaşısTTHakan Kısaoğlu, Salim Daar, Ferhad IbrahimovBu projeyi yaparken savaşta tıp üzerine bilgi edinmeyi amaçladık. Burdan yola çıkarak savaşta tıbbi unitenin tanımı, yaralının tanımı ve tıbbi ünitelerin sorumlulukları hakkında bilgi edinmeyi ve 2. Dünya savasının bunlar üzerindaki etkisini bulmak üzerine hedeflendik ayrıca bu projede 2. Dünya savaşı sırasında tıpta yasanan gelişmeler ve savaşa etkileri hakkında da bilgi edinmeyi amaçladık. Projeyi yaparken internetten faydalanma yolunu seçtik, Google arama motorunda

‘’military medicine’’, ‘’medicine and ww2’’ ve ‘’combat medicine’’ anahtar kelimelerinin herbiri için çikan ilk 200 siteyi inceledik ve yararlanabilecegimizi düşündügümüz siteleri kullanarak bu projeyi gerçekleştirdik. Yaptıgımız araştırmalar sonucunda savasta tıp konusunda toplanmıs uluslararası birçok konvansiyon ve bildiriye rastlandı. Nitekim bunlardan en önemlisi bu konuda bir ilk olan ve 1884’te toplanan Cenova konvansiyonuydu. Projede bu konvansiyon sonunda oluşmuş savaşta hastanın ve yaralının kimler olduğundan, medikal ünitelerin tanımlanmasından ve medikal personelin hak ve sorumluluklarından bahsettik. Cenova Konvansiyonunun tarih sürecindeki değişimlerini ele alarak 2. Dünya savaşının askeri tıp üzerindeki etkilerini ortaya koyduk.

Mısır: Sonsuzluğun PeşindesTTNesibe Gevher Eroğlu, Bariş Akbaş, Fatma Tuğba Akyel, Servet Elçin Işilgan Eski uygarlıklar hakkında yapılan araştırmalar sonunda, derin bir bilgi birikimi ve köklü bir geçmişe sahip olduğu görülen Mısır Medeniyeti üzerinde çalışmaya karar verildi. Böylelikle Mısır Medeniyetini her yönüyle etkileyen mumyalama teknik ve kültürü üzerinde yoğunlaşıldı; çünkü tıbbi açıdan mumyalama, anatomi bilgisini ve cerrahi yöntemleri diğer toplumlara kıyasla daha ileri bir seviyeye taşımıştır. Tıbbın bütünsel yapısından yola çıkarak, projede dinsel ve toplumsal yapının mumyalamaya yansıması özellikle ele alındı. Çalışmalara başlarken ilk başvurulan kaynaklar, internet ve kütüphane oldu. Elde edilen veri yetersizliğinden dolayı, Mısır kültürü üzerine yazılmış kitap ve makale araştırma ihtiyacı hissedildi ve projeye en büyük katkıyı sağlayan EGYPT ‘The World of The Pharaohs’ kitabı kullanıldı. Bunun yanı sıra, National Geographics dergisinin internet sitesinde Long Island Üniversitesi profesörlerinden Bob Brier’ın mumyalama denemeleri hakkındaki metin ve fotoğraflar , kullanılan tekniklerin anlaşılması açısından ayrıca fayda sağladı. Mumyalama incelemeleri hastalıklara çözüm açısından günümüzde tıbbın aldığı yolu kavramaya bir bakış açısı getirmekle birlikte köklü medeniyetlerden biri olan Mısır’ı yaşam tarzından kültürüne kadar birçok yönden anlama imkanı sunmuştur. Sonuç olarak, Mısır topraklarında doğmuş bu teknik

, dönemini herşeyiyle birlikte bugüne taşımıştır ve barındırdığı sır niteliğindeki bilgiler dünyanın dört bir yanından bilim adamlarını heyecanlandırmış; bu da onları araştırmaya sevk etmiştir. British Museum’a kadar uzanan çalışmalar mumyalamanın evrensel boyutlara taşındığının en büyük kanıtıdır.

Hastane Bina DeğildirsTTMenekşe Ermiş, Suavi Aydoğmuş, Ayşegül KuzucuoğluTıp teşhis, tedavi ve sonrası bakım süreçlerini kapsayan bir disiplindir. Mimari ise bina tasarımı sanatıdır. Mimarinin bu sanatsal yanı estetik kavramını özünde barındırmakla birlikte çıkış noktası öncelikle fonksiyonelliktir ve insan için bir kullanım aracı oluşturur. Dolayısıyla mimarinin gelişen teknoloji ve moda eğilimlerle değişime uğraması kaçınılmazdır. Benzeri şekilde tıp da doğası gereği fonksiyonel, doğurduğu sonuçlar açısından ise estetiktir. Tıp biliminde başarıya ulaşmış durumlar tedavi kelimesinin tam anlamını karşılamasıyla hastanın hayatı açısından estetik bir değer taşımaktadır. Bu iki disiplin arasındaki tek kesişim noktası, somut bir gerçeklik olarak hastanedir. Hastaneler bir anlamda insanın tarihiyle eşzamanlıdır. Çünkü tıbbın varoluş tarihiyle insanın tarihi eşzamanlıdır. Ancak mimarinin “territory” kavramı ve hastane binasının tasarımı ve böylelikle doktor, hasta ve tüm sağlık hizmetlerinin bir çatı altında toplanması 19. yüzyılda tıp biliminin farklı bir görüş ile yeniden yapılandırılmasından kaynaklanmaktadır. Kısacası, hastaneler tarihsel seyir içinde mimarinin de katkısıyla toplum için sağlanan hizmetlerden birinin -sağlık hizmetlerinin- maddi ortamını oluşturdular. 20. yüzyıla gelindiğinde toplumun tüm kesimlerine hizmet veren tam olarak kurumsallaşmış bir sağlık sistemi, tam olarak kurumsallaşmış bir tıp eğitimi ve bu durumun maddi ortamını sağlayan bir mimari tavırdan söz edilebilir. 20. yüzyılda yaratılan ve tüm toplumlarda benzerlik gösteren fabrika benzeri kurumsallaşma olgusu, hastane binalarını kurumsallaşmayı sembolize eden yapılara dönüştürmüştür. Bir başka deyişle kurumsallaşma olgusu hastane binasını salt bir bina olmaktan yani mimari anlamda tanımlı bir alan olmaktan çıkararak sağlık kurumunun sembolik “territory”sini oluşturmuştur. Ne var ki Hayakawa’nın dediği gibi: “The symbol IS NOT the thing symbolised/Sembol sembolize ettiği şey DEĞİLDİR. The map IS NOT the territory/Harita çizilen alan DEĞİLDİR. The word IS NOT the thing/Kelime şey DEĞİLDİR. HASTANE BİNA DEĞİLDİR (Hayakawa, 1972).

Page 21: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

21

TIP VE İNSAN

Toplumun Organ Donörlüğüne YaklaşımısTIBillur Güngör, Merve Sibel Durak, Burçin ŞanlıdağAmaç, toplumun organ donörlügü ile ilgili yanlış inanışlarının gözden geçirilmesi, bu inanışların gerçeklerle bağlantılı olup olmadığının araştırılması. Elektronik ortamda konuyla ilgili yayınların taranması, transplantasyon hakkında deneyimli kişilerle röportaj yapılmıştır. Yapılan arastırmalar sonucunda organ nakli ile ilgili, tıbbi ve evrensel kuralların yani sıra ülkelerin ulusal düzenlemelere gittigi gözlemlendi. Türkiye’de de bu konuda standardizasyonu sağlamak amacıyla alıcı ve vericileri adaletli bir biçimde bulusturan bir kurum oluşturulmustur. Fakat yapılan çalişmalar hala istenilen düzeye ulaşamamıştır. Bu konuda kısa ve uzun vadeli hedeflerin belirlenmesi, buna yönelik çalışmaların artırılması, yeni projeler ve kampanyaların maddi desteklerinin çoğaltılması, sivil toplum kuruluşlarının toplumu bilgilendirme yönündeki çalışmalarının devlet ve özel sektör tarafindan teşviki sağlanmalıdır.

Atla Gelen Mucize: HippoterapisTIEymen Gazel, Emel Ertürk, Bahriye ÇelikHipoterapi; psikolojik ve somatik rahatsızlıkları bulunan insanlara uygulanan, atlarla insanları önce duygusal sonra fiziksel manada birleştirip tedavi etmeyi amaçlayan bir çesit fizyoterapi yöntemidir. Hippoterapide atın hastaya yarar sağlayacak hareket aktiviteleri kullanılır. Bu tedavi şeklinde binicilik becerileri ögretilmemekte, buna karsi sinirsel fonksiyonları ve duyumsal girdileri (sensory input) geliştirici eğitim programı uygulanmaktadır. Hippoterapinin en belirgin hedefleri; kas perdesini normalize etmek, denge reaksiyonlarını geliştirmek, baş ve gövde kontrolü, koordinasyon, sosyal yaşam, arkadaşlık ve paylaşımdır. Özellikle Amerika, Kanada ve Almanya’da bu terapi yöntemi resmi bir tedavi şekli olarak kabul görmüstür. Ükemizde de Istanbul, Izmir, Bursa gibi şehirlerde hipoterapi merkezleri hizmet vermektedir.

Dünya ve Türkiye’deki Sağlık PolitikalarısTIÖzlem Yılmaz, Ayça Efendioğlu, Ilhan Polat, Yaser Said ÇetinAmaç, kapitalist ve sosyalist ideolojilerin Türkiye ve dünyadaki sağlık politikalarına ve tıp bilimine etkilerini incelemek ve karşılaştırmaktır. Araştırma yapılırken objektiflik ön planda tutuldu ve konuya bilimsel olarak yaklasan kaynaklar araştırıldı. Konuyla ilgili olabilecek çesitli gazete ve dergiler tarandı, çesitli makalelere ulaşıldı. Yine konuya ilişkin kitaplardan derlemeler yapıldı. Grubunun tüm üyeleri tarafından konuya hakim olunacak sekilde kaynaklar incelendi. Dünyada farklı ülkelerde uygulanan sağlık hizmetleri ve bu hizmetlerin örgütlenmesi ve sunumu o ülkelerin benimsemis olduğu ideolojik modele (kapitalizm, sosyalizm) göre şekillenmiştir. Kapitalist sistemin en önemli terimleri piyasa, rekabet ve sermaye olduğundan sağlık hizmetleri kısmen veya tamamen piyasa ve rekabet koşullarına bırakılmış ve kazanç beklenen bir ‘sektör’ olmuştur. Bunun sonucu olarak akılcı halk sağlığı çalışmaları ve koruyucu sağlık hizmetleri eksik kalmıştır. Halkın farklı tabakalarının sağlık hizmetlerine ulaşımıında ve bu hizmetlerden yararlanmalarında büyük eşitsizlikler ortaya çıkmıştır. Son dönemde Türkiye’deki GSS ve aile hekimligi modeli kapitalist sistemin bu özelliklerini taşımaktadır ve ileride büyük olumsuzluklar ve eşitsizlikler doğuracağı öngörülmektedir. Tıp bilimi ve eğitimi de aynı yönelimden teknolojiye bağımlı rekabeti öngören, paralı vb. özelliklere sahiptir. Sosyalist ülkelerde ise sağlık hizmetleri tüm nüfusu kapsamış, halk eşit olarak parasız olan sağlık hizmetlerine ulaşabilmiştir. Geçmişte sosyalist ülkelerde yaşanan birçok eksikliğin yanında, sosyalizmle sağlık ve tıp alanında büyük başarılar ve deneyimler kazanılmıştır. Eşitlikçilik, ücretsiz sağlık hizmetleri, koruyucu hekimlik, halk sağlığına toplumsal bakış vb. sosyalist sistemin sağlık alanındaki çerçevesini oluşturmaktadır. Sosyalist ülkelerde akılcı, halk sağlığı yönelimli ve sağlık eğitimine önem veren sağlık programları uygulanmıştır. Bu yönde tıp eğitimine toplum katılımı sağlanmış, teorik ve pratik arasındaki kopukluk giderilmiş ve eğitim ücretsiz olmuştur. Diyaliz Hastalarına Psikososyal YaklaşımsTIKıvılcım Kılıç, Emrullah Yılmaz, Murat Aykut Özek, Fatma Hülya Yaylalı

Kronik böbrek yetmezligi (KBY) böbrek işlevinin ilerleyici şekilde geriye dönüşü olmaksızın kaybedilmesidir. KBY hastalarının hayatlarını sürdürebilmeleri için diyaliz ya da böbrek transplantasyonuna ihtiyaçları vardır. Ülkemizde yapılan böbrek bağışları, KBY hastalarının tamamının ihtiyaçlarına karşılık verebilecek durumda değildir. Bu sebeple, Türkiye’de diyaliz KBY hastaları için vazgeçilmezdir. Haftada iki veya üç defa diyaliz merkezine gitmek hastalar için hem fiziksel olarak yorucu hem de psikolojik olarak yıpratıcı bir işlemdir. Bu hastalarda sık karşılaşılan psikiyatrik sorunlar inkar, depresyon, anksiyete, tedaviye uyumsuzluk, uyku bozuklukları, cinsel fonksiyon bozuklukları, intihar girişimi, psikoz ve rehabilitasyondaki zorluklardır. Bir hastanın hastalığa reaksiyonu onun premorbid kişiliği, aile ve arkadaş desteği ve altta yatan hastalığın seyrine bağlıdır. Çalısmamızda, diyalizin KBY hastalarının psikolojisini ve çevreleriyle etkileşimini nasıl etkilediğini inceledik. Çalışmada KBY hastaları ile görüsmeler düzenledik. Hastaları yaslarına, haftalık diyaliz sayılarına, merkeze ulaşım şekillerine, medeni durumlarına, tedaviye başlama zamanına, mesleklerine, çocuk sahibi olup olmadiklarına göre değerlendirdik. Sonuç olarak, KBY hastalarında, ruhsal ve bilişsel sorunlarla sık olarak karşılaşılabilmektedir. Bu hastalarda psikiyatrik morbiditenin degişkenlik gösterdiği, transplantasyonun psikiyatrik morbiditeyi azalttığı, yasam niteliğini ise arttırdığı düşünülmektedir. Bu gerçek, hastalara psikolojik açıdan yardım edecek, gerekli tedavileri uygulayabilecek bir psikiyatristin bulunması gerekliliğini bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu uygulamanın yaygınlaşması hastaların psikososyal sorunlarının çözümlenmesine hız kazandıracaktır.

Tıp Hayatının Farklı Evrelerinden Intörnlüğe BakışsTI Serra Aytünür, Esra Tokar, Huleyde GürkanIntörnlük, doktor olabilmek için aşılması gereken basamaklardan yalnızca biridir. Fakat internlügün, öğrenme ve uygulama arasındaki en kritik basamak olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle bu projede, bu kritik süreci yasamış, yaşayan ve yaşayacak kişilerin gözünden intörnlük sürecinin yansıtılması amaçlanmıştır. Intörnlerin sorumluluklarının, sorunlarının, mutluluklarının, beklentilerinin ve hekimliğe yönelik kazançlarının neler olduğunun; preklinik öğrenciler, stajer doktorlar, intörn ve hekimlerin bakış açılarıyla aktarılması hedeflenmiştir. Preklinik öğrencilerin intörnlük hakkındaki düşünceleri, stajer doktorların intörnlüğe dair gözlemleri, beklentileri ve hayalleri sorulmuştur. Farklı üniversitelerden intörnlerle söyleşiler yapılarak; intörnlerin sorumlulukları, sorunları, mutlulukları, endişeleri ve beklentileri öğrenilmiştir. Hekimlere yöneltilen sorularla; intörnlük sürecinin amacı, intörnün sorumlulukları, üniversite hastanesinde çalişan hekimlerin intörnlerden beklentileri, hekimlerin kendi intörnlükleri döneminde yaşadıkları sorun ve mutluluklar sorularak tecrübe ve tavsiyeleri aktarılmıştır. Tıp eğitiminin farklı evrelerinde bulunan tüm bu gruplardaki kişilerden intörnlüğe bir renk vermeleri istenmiştir. Elde edilen veriler ışığında mülakat yapılan kişilerin farklı ve ortak görüşleri ortaya konulmuştur. Üzerinde durulan konuların bazılarındaki görüşlerin dönemler (preklinik, stajerlik, internlük, hekimlik) arası farklılıklar gösterdiği görüldü. Genel olarak preklinik dönemdeki öğrencilerin ‘umutla’, stajerlerin

‘kaygıyla’ baktikları intörnlük döneminin; intörnler için ‘bunalım’, hekimlerin görüşüyleyse ‘iyi değerlendirilmesi gereken bir fırsat’ olduğu saptandı.

Kürtaj ve EtiksTI Deniz Bayram, Ayşe Sevgi Köstel, Fikriye Tüter, Esra ÇavdarKürtaj etik ve toplumsal açıdan, sağlık açısından çok yönlü bir tartışma alanıdır. Karar verme noktasındaki hekimler, bütün bu boyutlar nedeniyle ikilemde kalmaktadırlar. Bu çalısmada tüm yönleriyle etik çerçeve dahilinde kürtaj ele alınacaktır. Raporu hazırlarken yararlanılan internetten elde edilen kaynaklardan yararlanıldı. Konusunda uzman olan kisilerle görüsme yapıldı. Araştırmadan elde edilen sonuçlar şunlardır: 1. Kürtajın etik olup olmadığı fetusun canlılığıyla ilgili ön kabule bağlıdır. 2. Kürtaja ilişkin birtakım yasal sınırlar olmalıdır. Bu yasal sınırlar etik temellere dayanmalıdır. 3. Kadının toplumdaki statüsü bağlamında kürtaj buğün bir hak olarak gündeme gelmiştir. 4. Tıp etiğine ve yasalara göre kürtaj kesinlikle bir doğum kontrol yöntemi değildir.

Hızlandırılmış Ruhsatlandırma ve Hastaların UmutlarısTIM.onur Karaca, Mehmet Tunç Mocan, Sebile Güler, Ali BaturFDA’nın ruhsatlandırma sistemi, “Fast Track” uygulamasının yararları ve zararlarını

Page 22: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

22

tartışmayı, AZT’nin ruhsatlandırma hikayesi ve AIDS tedavisindeki etkisini, hasta ve doktorların AZT’ye bakış açısını, medyada AZT ile ilgili haberleri ve yorumları incelemeyi, toplumun AZT’ye bakış açısını belirlemeyi, ruhsatlandırmada yapılan değişikliklerin ilaç firmalarına, hastalara ve bilim dünyasına olan etkilerinin araştırılmasını, uzun dönem toksikoloji (long term toxicology) deneylerinin gerekliliğini tartışmayı amaçladık. Literatür taramasını yöntem olarak seçtik. Internette “AZT” kelimesini girerek www. google. com arama motorunu kullanarak tarama yaptık. FDA”nın resmi sitesinden “fast track” adıyla tarama yaptıktan sonra ruhsatlandırma sistemiyle ilgili kitaplardan da araştırma yaptık. Ayrıca çesitli hocalara da konuyla ilgili düşüncelerini sorduk. AIDS ilk bulundugunda çaresiz hastaların sayılarının çok olmasından dolayı baskı altına giren FDA ruhsatlandırma sisteminde değişiklikler yapmiştır. Böylece ruhsatlandırma aşamalarının hepsini tamamlamadan ilaç piyasaya sürülmüştür. Tamamlanamayan deneyler aslında hastalar üzerinde yapılmıştır. Bu ilacın piyasaya sürülmesine karşı olan tarafın en büyük kozu AZT’nin yan etkilerinin çok fazla olmasıdır (kemik iliği baskılanması, bulantı, kusma. . . ) Bu konunun ne kadar etik olup olmadığı bir tartışma konusudur, çünkü ilacın tüm etkilerini bilmeden bir insanda denenmesi insan haklarına uymaz. Ama çoğu hasta bu tarz ilaçları “Nasıl olsa ölecegim, bir gün daha fazla yaşasam kardır” diyerek kullanmayı kabul etmişlerdir. Yine de bu ilaç çıkarıldıktan sonra AIDS tedavisi için tasarlanan ilaç sayısı artmıştır. Hatta birkaç yıla kadar AIDS aşısının çıkarılması beklenmektedir. Bu kadar kısa bir sürede böyle bir ilerleme ruhsatlandırma sistemindeki düzenlemeler sonucu olmuştur.

Tabip Olayım Derken Bitap Düşen Doktor NamzetlerisTI Betül Başer, Şafak Parlak, Esra KeleşProjemizin amacı tıp fakültesi öğrencilerinin eğitim sürecinde bireysel ve çevresel problemlerini dile getirmektir. Bu probremleri fiziksel, sosyal ve ruhsal hayata olan etkilerini incelemektir. Bu sorunları aşmak için hangi motivasyon yöntemlerinin uygulanabilecegi hakkında araştırma yapmaktır. Proje sırasında tıp öğrencilerinden bir grupla görüşme yapıldı. Problemlerın kaynaklarına yönelik sorular soruldu. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi dönem VI öğrencilerinin 2005 yılında yaptıklari çalışmalardan faydalandık. Hacettepe Üniversitesi Sağlık Merkezinde görevli Psikolog ile görüsme yaptık. 1985 yılında yayınlanan ‘Üniversite Öğrencileri Arasında Depresyon ve Problem Alanlarının Akademik Basarıyla İliskileri’adlı tezi yardımcı kaynak olarak kullandık. Pubmed adlı siteden ‘Anxiety in Medical Students’anahtar cümlesini girerek ulaşılan makaleyi yardımcı kaynak olarak kullandık. Tıp öğrencileri ile yapılan görüşmelerde öğrencilerin uyku, iştah, mizaç, enerji, dikkat yoğunlaştırma konusunda problemler yaşadığı ve bu durumun yaşam tarzı, insan ilişkileri ve çalışma yeteneğini etkilediği ve bunların da sosyal fobi, toplumsal ve kültürel ilgide azalma, anksiyete ve depresyon gibi psikolojik sorunları ortaya çıkardığı sonucuna ulaştık. Üniversitemiz sağlık merkezinde görevli Psikolog ile yapılan görüşmede tıp öğrencilerinin sorunları, kaygıları ile ilgili bilgiler ve bunlara çözüm önerileri aldık. Ulaştığımız makaleler çalışmamızı destekledi.

Insan Sınırları ve Rekor DenemelerisTIAyla Özbakan, Asiye Meltem Ilancıoğlu, Damlanur Şahin Insanoğlu sınırlı olduğu gerçeğini hiçbir zaman kabullenmemiş ve varolduğu süreç boyunca her yönüyle sınırları zorlamış, kendini aşmaya çalışmıştır. Bu çalışmamızın amacı, insan fizyolojik sınırlarının aşılmasının öne çıktığı spor organizasyonlarında (olimpiyatlar, kıtalar/ülkeler arası yarışmalar...) başarıya ulaşmayı (madalya almak, rekor kırmak...) etkileyen faktörlerin neler olduğunu öğrenmek ve bunların sporcunun sağlığına olan etkilerini araştırmaktır. Bu amaçla konuyla ilgili olarak daha önceden yapılan çalışmaları tarama ve derleme yöntemi . Internet üzerinden

‘’spor,sporcu sağlığı, olimpiyat oyunları, atlet performansı’‘ gibi kelimelerle tarama yapılmıştır. Gazete ve popüler bilim dergilerinin spor arsivlerinden konuyla ilgili haber ve makaleler okunmuş ve derleme yapılmıştır. Spor fizyolojisinin ayrıntıları için ‘’Tibbi Fizyoloji, Guyton’’ kitabından yararlanılmıştır. HÜTF Ortopedi ve Spor Hekimliği ABD’larından yardım alınmıştır. Çesitli spocularla yapılan reportajlardan alıntılar yapılmıştır. Bütün bu bilgiler toparlanıp derlenerek bu çalışma ortaya konmuştur. Yaptığımız çalışmalar sonucunda; insanın sınırlarını fizyolojik, antropolojik ve genetik özelliklerinin belirlediği, bu sınırların zorlanması durumunda ortaya pek çok patolojinin ortaya çıkabileceği görülmüştür. Ölçüsüz yapılan sporun insan sağlığını hatta yaşamını tehdit edebileceği sonucuna varılmıştır. Başarının ve rekor kırmanın yukardakilerin dışında birçok faktöre de

(kondüsyon, strateji, teknolojik yardım, beslenme...) bağlı olduğu ve hepsinin ayrı bir araştırma ve uzmanlık dalı olduğu öğrenilmiştir.

Zihinsel Engelli Çocukların Toplumdaki YerisTILeman Akçan, Mürüvvet S. Balaban, Nida Erol Kitaplarda, basın yayın organlarında, internette zihinsel engelli çocuklara yeterince yer almamaktadır. Projede, zihinsel engelli çocukların hak ettikleri ilgiyi gördüklerinde toplumda rol alabileceklerini gösterebilmek amaçlanmıştır. Araştırmamıza yönelik verilere internetteki veri tabanlarından, HÜ kütüphanelerinden, süreli yayınlardan ulaştık. Zihinsel engelli çocuklara yönelik hizmet veren sosyal oluşumlara ziyaretlerde bulunduk. Projemizde zihinsel engelliliğin ne olduğuna, sebeplerine, sınıflandırılmasına değindik. Zihinsel engelli çocukların özellikleri, onların gözüyle hayatın ne olduğu, sosyal yönleri, onlarla ilgili sosyal oluşumlar, zihinsel engelli çocukların eğitimleri ve eğitimlerindeki tarihi süreç, eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri projemizin konu başlıkları arasında yer aldı. Genetik ve çevresel nedenlerle oluşan zihinsel engellilik, bireyler ellerinden gelen dikkat ve gayreti gösterdiklerinde en aza indirilecektir. Toplumumuzda çoğu insan zihinsel engellilik tanısının yalnızca normal altı IQ seviyesi ile konduğunu, zihinsel engelliliği olan insanların öğrenme ve kendilerine bakma yeteneğinin olmadığını düşünür. Oysa bu düşünce kısmen doğrudur. Zihinsel engelli bireyler bir çok şeyi öğrenebilir ve yetişkinler gibi kısmen de olsa bağımsız bir hayat yaşayabilirler. Hatta hayatlarından diğer insanlar gibi zevk alabilirler. Bütün çocuklar gibi zihinsel engelli çocukların da sevgiye aralanmış olan kapıları sonuna dek açılabilir. Zihinsel engelli çocukların sosyal ve bilişsel gelişimlerini sağlamak için ailelere, öğretmenlere ve topluma büyük görev düşmektedir.

Doğum Kontrolünün Toplumsal Boyutlarının İncelenmesi sTIErsin Akşam, Koray Aslan, Nagihan Özcan, Ahmet Yılmaz Çalışmamızda öncelikle doğum kontrolünün ekonomik yönüne ve Türkiye’de kontraseptif kullanımınıyla ilgili çeşitli istatistiklere değinilmiştir. Konunun günümüz için önemli sayılabilecek kısmı doğum kontrolünün bireylerin fiziksel, ruhsal ve sosyal sağlığına etkilerinin ne olduğudur. Bugüne kadar doğum kontrolünün başarısı doğurganlık oranındaki düşüş, kontraseptif kullanımındaki artış, ülke hedeflerine ulaşmak ve benzeri kriterler ile değerlendirilmiştir. Aile planlamasıyla hedeflenen demografik amaçlara ulaşmanın bireylerin hayat kalitesini ne yönde etkilediği konusuna fazla ilgi gösterilmemiştir. 1994’de Kahire’de yapılan The International Conference on Population and Development (ICPD) ve 1995’te Pekin’de yapılan The Fourth World Conference on Women’da artık aile planlamasının ulaşılması gereken hedef olmaktan çıkarılıp kadın ve erkeklerin cinsel hayatının kalitesini arttırmada yardımcı eleman olması gerektiği kabul görmüştür. Günümüz sağlık tanımı olan fiziksel, zihinsel ve sosyal yönden tam anlamıyla iyi-olma durumundan yola çıkıldığında cinsellikte sağlık tanımı: tatmin edici ve güvenli seksi ve eğer isteniyorsa ne zaman ve ne kadar sık çocuk sahibi olunacağına imkan tanınmasını içerir. Burada belirtilen insanların güvenli, etkili, maddi açıdan uygun ve kabul edilebilir yöntemler hakkında bilgilendirilmeleri ve bunlara ulaşabilmeleridir. Family Health International tarafından altı ülkede yürütülen ve beş yıla yayılmış Women’s Studies Project çalışmamızda esas alınmış ve bulguların Türkiye açısından önemli olanları belirlenmeye çalışılmıştır. Son olarak doğum kontrolü ve bireysel özgürlük temasına değinilmiştir. Hemcins AşklarsTI Ladan Jafari, Volkan Arslan, Neslihan Hacer BildikÇalışmamıza başlarken eşcinselliğin ne olduğunu tam olarak öğrenmeyi ve toplumla eşcinseller arasındaki bağı anlamayı hedefledik. Kısa bir ön araştırmadan sonra toplumun eşcinselliğe önyargılı yaklaştığını farkettik ve bu yaklaşıma eleştirel bir bakış getirmeyi de hedeflerimiz araşına kattık. Çalışmamız sırasında çeşitli kaynaklardan edindiğimiz bilgileri üç ana başlık altında topladık: 1)Eşcinselliğin Tanımı: Bu başlık altında eşcinselliğe biyolojik, genetik ve kültürel alanlardan yaklaşarak eşcinselliği mümkün olduğunca iyi anlamaya çalıştık. Eşcinsellikle ilgili çeşitle savlara ve bazı tıbbi sendromlara (örn. kojenital adrenal hiperplazi) yer verdik. Eşcinselliğin kalıtsallığını ve eşcinsel kimliği oluşturan kültürel unsurları inceledik. 2) Eşcinselliğin tarih içindeki yeri: Burada uygarlıkların eşcinselliğe nasıl yaklaştığını anlatmaya çalıştık. Bazı uygarlıklar (örn. Antik Yunan) eşcinselliği normal bir davranış biçimi olarak algılarken; bazılarının (örn. Ortaçağ

Page 23: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

23

Avrupası) eşcinselliği ortadan kaldırmaya çalıştıklarını gördük. 3)Toplumun bakış açısı: Bu başlık altında toplumun eşcinselliğe nasıl yaklaştığını anlamaya çalıştık. Tarihsel bir süreç içinde toplumun görüşünün nasıl oluştuğunu anlamaya çaba sarfettik. Stoacılardan başlayan tarihsel yolculuk içinde Aquinalı Thomas, ortaçağda kilise ve 20. yüzyılda meydana gelen bazı olaylara yer verdik. Sonuç kısmında ise toplumun bakışını üçe ayırdık ve bu üç ayrı görüşe de kısa yorumlar ekledik. Eşcinselliği ne çok üstün bir özellik, ne de çok kötü bir davranış olarak görmemeye çalıştık. Bunlar yerine eşcinsellerin de bazı hakları olduğunu ve onların da herkes kadar normal olduklarını vurgulamaya çalıştık.

Yerçekimsiz Ortamda AdaptasyonsTI Aynur Molla, Ismail Sali, Leman Tuba Kaya, Nilüfer EmreBu araştırmada amacımız yerçekimsiz ortamın, çok değişken ısıların ve radyasyonun astronotlar dolayısıyla insan sağlığı üzerindeki etkilerini araştırmak ve bunlara karşı gelişen adaptasyon mekanizmalarını ortaya koymaktı. İçeriğimizi bilimsel dergilerin süreli yayınlarından, internet ve çeşitli kitaplardan derledik. Araştırmalarımız sonucunda uzay ortamının insanoğlu üzerindeki olumsuz etkilerinin ortaya konmuş olduğunu gördük. Bunların başlıcaları; kemik yoğunluğunda azalma sonucu kırıklar, omurga gevşemesi sonucu boyda uzama ve kaslarda kullanılmamaya bağlı küçülme, kardiyovasküler sistemde ağırlıksız ortamdan dolayı kan ve vücut sıvılarının yer değiştirmesiyle çeşitli metabolik değişiklikler, immün sistem hücrelerinde ağırlıksız ortamda çeşitli morfolojik değişiklikler, radyasyon etkisiyle hücreler ve dokularda ölüm veya hücrelerde mutasyon sonucu kanser ve doğumsal anomaliler oluşmaktadır. Ayrıca uzay boşluğuna giren astronotlarda görülen uzay tutması, ağırlıksız ortamın etkisinde insülin salınımının bozulmasıyla görülen şeker hastalığı, aynı ortamda uzun süre kalan astronotlarda görülen ruhsal sorunlar gibi olumsuz etkilerde görülmektedir. Tüm bu bilgiler ışığında yerçekiminin olmadığı ortamda neredeyse tüm vücutsal işlevlerin olumsuz etkilendiğini ve bu olumsuz etkilerin yok edilmesi için dünyaya dönüşten sonra zaman geçmesi gerektiğini, ayrıca astronotlara uzaya gönderilmeden önce çeşitli olumsuz etkilere önlem almak amacıyla değişik tedavilerin uygulandığını gördük ve bu bilgileri projemizde ayrıntılarıyla anlattık.

Kanserde Biyolojik Terapi; Kanser İlaçları Spesifite Kazanıyor!sTI Saliha Uyanık, Şirin Özdemir, Mustafa Ünlü, Mustafa Evren Kıymaç Uzun süredir toksik kemoterapik ajanlar spesifik hedeflere yönelim gösteren yeni bir ilaç nesliyle desteklenmek istenmekteydi. Birleşik Devletler Yiyecek ve İlaç İdaresi (FDA) birçok deneme sonucunda adına immünoterapi dedikleri biyolojik bir terapi geliştirdi. Bu yaklaşım; tümör hücrelerine saldıran veya bu hücrelerin immün hücrelerce tanınması için işaretlenmelerini sağlayan bir mekanizma üzerine kuruldu. Halen konu üzerinde çalışmalar devam etmektedir. Geleneksel tedavi yöntemleri olan kemoterapi ve radyoterapinin zararlarının tamamen ortadan kalktığını söylemesek de monoklonal antikor tekniği; sinyal yolları inhibisyonu ve genetik terapi ana başlıklarında toplayabileceğimiz immümoterapi hedefe yönelik tedavi güvencesi vermekte. Gelişim aşamasında olan yöntem henüz istenen başarıyı sağlayamamış gibi görünüyor. Bu çalışmada amaç artısıyla eksisiyle bu yeni tedavinin ele alınması, engelleyici ve sınırlayıcıların araştırılmasıdır. Yabancı kaynaklardan çeviriler ve uygulamayı yapan doktorların fikirleri projede yer almaktadır.

Delilikle Dahiliğin Arasında OlanlarsTIAslı Akyol Eren Er, Zeynep Kestel, Miray SekkinBu projede amacımız, bazı ruh hastalıklarının sanat ve yaratıcılık üzerine olan etkilerini, bu etkilerin sebeplerini, bunları gerçekleştirme yollarını incelemek ve araştırmak; bu konu ile ilgili çalışmalara ulaşmak ve değerlendirmek; ünlü bir sanatçının hayatında iz bırakmış kesitlerden yola çıkarak, yaşamının ileri döneminde meydana gelen kişilik yarılmasına uzanan süreci açıklamaya çalışmak; klinikteki ruhsal bozukluk örneklerinin sanatsal çalışmalarına eğilerek, sanat terapisine değinmek; sosyal depresyonla klinik depresyon araşındaki farkı, depresyon tipleri, insidansları ve tedavilerini ele alarak ortaya koymaktır. Amaçlarımızı gerçekleştirirken izlediğimiz yola gelince, Internette arama motorundan, konumuzla ilgili olabilecek makalelere ve çalışmalara ulaştık. Bunu

yaparken, “şizofreni, depresyon, manik depresyon” gibi anahtar kelimeleri kullandık. Edindiğimiz orjinal dökümanlar üzerinden çeviriler yaptık ve bunları derledik. Sonuç olarak: ruh hastalıklarının, kişilerin üretkenliğinde yadsınamayacak boyutlarda etkili olduğunu gördük. Sanat terapisi kavramını incelerken de, bu ruh hastalıklarının kişilerin dışavurumlarında meydana getirdiği değişiklikleri, somut örneklerle değerlendirme fırsatı bulduk. Bir yandan tanı, bir yandan sosyal rehabilitasyonu içine alan bu kavramın; sanatta yeni bakış açıları keşfetmeye ve yeni sanatçılar yetiştirmeye katkısı olduğunu da gördük.

Kritik Noktada Son KararsTIErsin Gümüş, Pınar Bakır, Taner Aydın Üzerinde çalıştığımız konu biyoetik alanının önemli ve büyük soru işaretlerinden biri olup ciddi bir medikolegal problemdir. Yani hem tıbbın içinden çıkmakta zorlandığı bir durum hem de yasaların ve ülkelerin çözüm bulmakta çaresiz kaldığı bir sorundur. Projede amacımız, tıbbi destekle hayatını sürdürebilecek durumdaki hastalara verilen tıbbi desteğin çekilmesi veya hiç verilmemesi kararının “hangi durumlarda, ne gibi gerekçelerle, kimler tarafından verilebileceğinin” tartışılması ve olayın tıbbi yönünden başka etik ve hukuksal yönlerinin ortaya konulmasıdır. Projede, veri tabanlarının ve gazete arşivlerinin taranarak konuya zemin hazırlayacak materyaller toplandı, konuyla ilgili anketin uygulandı ve sonuçlar değerlendirildi. Medyaya da yansıyan gerçek bir vaka üzerine kurulu 5 sorudan oluşan bir anket hazırlandı. Bu anketle tıp öğrencilerinin ve sağlık çalışanlarının

“hastaya verilen tedaviyi geri çekerek ya da bu tedaviyi hiç vermeyerek (pasif ötenazi) hastanın ölümüne izin verilmesi” konusundaki görüşlerinin alınması amaçlandı. Anket 10 dönem 1, 10 dönem 2, 10 dönem 3 öğrencisi, 10 intörn doktor ve bu tıp durumlarla karşılaşma olasılığı daha yüksek olan acil servis ve cerrahi servislerinden 10 doktora uygulandı ve sonuçları değerlendirildi. Konuya bakış açısı kültürel özellikler, hukuksal düzenlemeler, din ve inançlar, olayın ekonomik yükü gibi daha birçok faktörden etkilenmektedir. Bunun yanında hastanın özerkliği, yararlılık ilkesi gibi Hipokrat merkezli bakış açısının temelleri de konuya farklı boyutlar kazandırmaktadır. Aslında konuyu içinden çıkılmaz bir hale dönüştürende olayın temelinde “insan yaşamının kutsallığı” kavramının yatmasıdır. Yaptığımız araştırmalarda dünyada konuyla ilgili uygulamalar açısından standart bir prosedür olmadığını gördük. Uygulamalar her ülkenin kendi kültürel değerlerinden ve yasalarından etkilenmekle beraber varılan ortak nokta konunun tıbbi, etik ve hukuksal yönleriyle bir bütün olarak ele alınması gerektiğidir. Bu bağlamda Türkiye’ye baktığımızda konuyla ilgili yasal boşluk dikkati çekmektedir. Yapılan ankette preklinik dönem öğrencilerinin olaya daha duygusal yaklaştığı, intörnlerin ve doktorların ise olaya daha profesyonelce yaklaştığı görülmektedir.

Robot Insan Bilgisayar DoktorsTI Elif Er, Dilek Kalkan, Hale Yapıcı, Burak UzunparmakYapay zeka, gelişen teknolojinin en iyi yansımasıdır ve tıp dahil birçok bilim dalıyla ilişki halindedir. Tıp bilimindeki ilerlemeye paralel olarak bu yöntemler her geçen gün geliştirilmekte geliştirilen bu teknoloji de yine tıp bilimini beslemektedir. Peki birgün robotlar insanların, bilgisayarlarda doktorların yerini alabilir mi? İnternet yoluyla bu konuda yapılan çeşitli araştırmaları inceledik ve kendi aramızda tartıştık. Görünen o ki; robot yapımında büyük bir yol katedilmiş olmasına rağmen hala aşılması gereken büyük sorunlar vardır: Yapay zekalardaki işlem gücünün azlığı ve insan beynindeki kompleksliğin, plastisitenin ve vücut esnekliğinin sağlanamaması gibi İnsanlar üreyip kendi nesillerini devam ettirebilirler ve kendi çeşitliliklerinin sağlayabilirler. Robotlar ise insanın yanında tek yumurta ikizleri yada birbirlerinin genetik kopyası gibi kalmaktadır. İyi geliştirilmiş bilgisayar programları, girdi olarak hastanın geçmiş bilgilerini, laboratuvar sonuçlarını ve semptomlarını alabilmekte ve teşhis koyma, reçete yazımı, tedavi süreçlerinin belirlenmesi gibi çıktıları verebilmektedir. Fakat fizik muayene ve hastayla birebir ilişki gibi unsurları sağlayamamaktadır. Bu programların ‘’Hastalık yoktur, hasta vardır. ‘‘ilkesine de uyarlanması gerekir. İçimizi rahatlatan tek şey, tüm bu gelişmelerin çok uzun yıllar alacağı ve en azından bizim neslimizin bu karmaşa içinde kalmayacağını düşünmemizdir. Sonuçta bilimin ne kadar ilerleyeceğini kestirebilmek zor. Birgün bir köşede oturup iş yapan robotları mı seyrederiz, yoksa bizi biz yapan stresli yaşamlarımıza devam etmeyi mi seçeriz, bilemiyoruz. O halde hep beraber bekleyelim ve görelim!

Page 24: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

24

Yardımcı Üreme Tekniklerinde (ICSI) Sperm Seçimi ve Fetal Anomali Riski sTI Özge Koçkara, Emre Yüce, Kadir GödeProjenin amacı, yardımcı üreme teknikleri kullanılarak doğan bebeklerin normal yolla doğan bebeklere göre konjenital anomali ve doğum sonrası hastalık riski yönünden değerlendirilmesi ve yardımcı üreme tekniklerinde en kaliteli spermin nasıl seçilebileceğini sperm yıkama tekniklerini açıklayarak belirtmektir. Bu amaçla, konuyla ilgili literatür araştırması yapıldı. Daha önce yapılmış çalışmalar ve yayınlanmış kaynaklar incelendi. Şu anda kullanılan yardımcı üreme teknikleri hakkında konuyla ilgili uzmanlardan bilgi edinildi. Sonuç olara, yardımcı üreme teknikleri kullanılarak doğan bebeklerde herhangi bir risk artışının olmayacağı yönünde yayınlar olduğu gibi başta urogenital malformasyonlar olmak uzere konjenital anomali yönünden bir risk artışının olacağını belirten makalelere de rastlandı. Özellikle ICSI yontemi cok yeni bir yontem olduğu için konuyla ilgili daha çok prospektif çalışma yapılmalı.

Değişen Güzellik Anlayışı ve SağlıksTINazlı Topfedaisi, Mustafa Adem Tatlısu, Burcu BozgaçGörselliğin çok önem kazandığı bir dünyada yaşıyoruz. Kurduğumuz ilişkilerde, iş hayatında hep görünüşe bakılıyor artık. Eğer güzelseniz her alanda daha fazla ilgi görüyorsunuz. Daha GÜZEL olabilmek için başvurulan yöntemlerin bazılarının istenmeyen şekilde sonuçlanması ve insan sağlığını bozması bizi bu konuyu araştırmaya yöneltmiştir. İnsanların sadece daha güzel olabilmek için sağlıklarını kaybetmelerini engellemek, MUCİZE olarak nitelendirilen yöntemlerden sakınmalarını sağlayıp doğru yöntemleri tercih etmelerine yardım etmek, uzmanların ve hekim adaylarının dikkatlerini bu yanlışlara çekip, bilgilendirmek projemizin amacını teşkil etmektedir. Projemizi araştırırken “google” ve “pubmed” veri tabanlarını kullandık. Ayrıca Form Sante, Bilim Teknik, ELLE dergilerinden ve

“Sosyoloji Kavramlar ve Sorunları” kitabından faydalandık. Sonuç olarak; güzellik için yapılan bir çok yanlış uygulamanın insan sağlığını ne kadar etkilediğine tanık olduk. İnsanların bilgilendirilmediği ve uygulamaların uzmanlarca kontrol edilmediği sürece bir çok insanın sağlığını kaybedeceği aşikardır. Biz de projemizde bu fikir doğrultusunda estetik operasyonlar, diyetler, zayıflama ilaçları üzerinde araştırmalar yaptık ve her ne kadar uzmanlarca yapılsa da tüm bu uygulamaların birtakım sorunları beraberinde getirebileceği hakkında bilgiler topladık.

Gönüllü DoktorluksTIÖzgül Muştu, Asumin Hubesi, Neslihan Bayraktar, Gülbüz ÖzlemDünyanın birçok bölgesinde savaşlar, doğal afetler,düşük sosyaekonomik durum, enfeksiyöz hastalıklarlarda artış sebebiyle sağlık hizmetlerine olan ihtiyaç artmıştır. Fakat bu artışa rağmen verilen hizmetler ihtiyacı karşılayamamaktır. Bu projenin amacı doktorların oluşturduğu gönüllü kuruluşkarı araştırmak, bunların etkilerini ortaya koymak ve gönüllülere yol göstermektir. Projede, Google arama motorları kullanıldı. “Volunteer doctors in Africa” anahtar sözcüğü girildi. Karşımıza 441.000 sonuç çıktı. İncelenen sitelerden http://dir. yahoo. com/Health/Medicine/Organisations/International-Relief-and-Development/ sitesine ulaşıldı. Dünyadaki gönüllü organizasyonların listesi elde edildi. Bu listeden önemli görülen üç tanesi seçildi. Yine google’dan; Afrika daki gönüllü doktorlar; anahtar sözcüğü ile girildi. Aksiyon dergisi 453. sayısında “Coğrafya Tanımaz Doktorlar” adlı yazıdan bir kuruluşun sitesine ulaşıldı. Bu kuruluşla e-mailleşildi. Materyal elde edildi. Projede, ele aldığımız; Doctors Worldwide, Doctors of the world, Doctors Without Borders ve Direct Relief International organizasyonlarının ne oldukları, nerelerde çalıştıkları, tarihçeleri, prensipleri ve organizasyon yapıları ayrıntılı bir şekilde incelendi. Dünyanın birçok yerinde çeşitli sebeplerden dolayı ıstırap çeken insanların varlığı ve buralarda çeşitli yerel hizmetlerin eksik olduğu, gönülü kuruluşların çeşitli konularda yardım sağlayıp, bu ülkekerde etkili oldukları, yine bu organizasyonların gönüllü hizmet vermek isteyen doktorlara ve sağlık personeline olanak sağladığı öğrenildi.

Siyam İkizlerinin DünyasısTIMelike Güryıldırım, Rüveyda Lüleci, Elif Demirdöğen, Rahima VelagiçAmaç, siyam ikizleri hakkında detaylı bilgi sahibi olmak; karşılaştıkları problemleri, ayrılmak konusundaki isteklerini ve ne gibi etik sorunlar ortaya çıkabileceğini

göstermektir. İnernette Googgle arama motoru kullanıldı. Anahtar kelime ;siames twins; idi, 180 000 link çıktı, 100 tanesi incelendi. Anlatılanlar çoğu birbirinin tekrarıydı. Konuların en can alıcı noktalarına değinen ve ifadesi düzgün olan kaynaklar seçildi. Siyam ikizi olmanın getirdiği toplumsal farklılık ve biyolojik eksiklik hayatı onlar adına ciddi bir mücadeleye dönüştürüyor. Buna rağmen birçok siyam ikizi kendilerini topluma kabul ettirmiş hatta bazıları evlenip çocuk sahibi olmuşlardır. Günümüz siyam ikizleri ise daha doğar doğmaz ayrılmaya çalışılıyorlar. Bunda cerrahideki gelişmelerin payı büyük. Fakat riskli ameliyatlarda cerahların srarcı tutumu; kahramanlık; payesini yüklenmeye çalıştıkları düşüncesini akıllara getiriyor. Ailelerin çocukların geleceklerine ait kararları ise kültürel, sosyal ve dini alt yapılarına göre değişkenlik gösteriyor. Bütün risklere rağmen siyam ikizleri ayrılmak ve hayatlarına yön vermek istiyorlar; tek kol, tek bacak ile kalmak pahasına da olsa toplumda kabul görme ve özgür birer birey olma istekleri ağır basıyor. Cerrahi ne kadar gelişmiş olursa olsun, bireyleri ve ailelerini bu zorluklarla karşı karşıya bırakmamak için doğum öncesi tanı çok önemli.

Dünden Bugüne SünnetsTICandan Şimşek, Elif Aslan, Merve Yilmaz Projemizin amacı tarihi başlangıcı göz önüne alarak sünnet üzerine yapılan tıbbi ve sosyolojik çalışmalar hakkında literatür taraması yapmak ve mevcut durumu ortaya koyarak konunun genel bir değerlendirmesini yapmaktı. Bu çalışmamızı yaparken Hacettepe Üniversitesi merkez kütüphanesindeki konu kitaplarından ve süreli yayınlardan yararlandık. Elektronik veri tabanlarında ’sünnet’, ’circumcision’,

’neonatal circumcision’, ’adult circumcision’, ’circumcision turkey’ ve ’fallik dönem’ anahtar kelimelerini kullanarak ulaştığımız makaleleri grupça değerlendirdik. Projemize katkıda bulunacağını düşündüğümüz makaleleri kaynak olarak kullandık. Üroloji, çocuk cerrahisi ve çocuk ruh sağlığı bölümlerindeki hocalarımızdan da yardım aldık. Bu araştırma ve görüşmelerimizde elde ettiğimiz bilgi ve verileri projemizde kullandık. Projemizin sonunda ortaya koyduk ki; sünnet hem geçmişte hem günümüzde en sık uygulanan cerrahi operasyondur. Aynı zamanda sünnetin gerekliliği, kim tarafından ne zaman ve nasıl yapılması gerektiği tıp literatürünün en ilgi çekici tartışmalarından biridir. Ülkemizde ise sünnet operasyonu, cerrahi bir işlemden çok dinsel bir gelenek olarak görülmektedir. İşte bu noktada sünnetin yapılıp yapılmamasına dair çelişkilerin ortadan kaldırılması için daha ayrıntılı ve kesin sonuca varan istatistiksel ve deneysel çalışmaların yapılması gerektiği sonucuna ulaştık.

Sofralarımızdakı Tatlı DertsTIYücel Ağırdil, Mehmet Yakın, İbrahim KulaçAkıl almaz bir hızla ilerleyen gen teknolojisi artık sadece bir araştırma alanı olmaktan çıkıp sağlıktan tükettiğimiz besinlere, kullandığımız eşyalardan evcil hayvanlarımıza kadar birçok alanda gündelik hayatımıza girmiştir. Projemiz esas olarak tükettiğimiz besinlere yönelmekte, bu alanda kullanılan gen teknolojisini teknik, toplum sağlığına olan etkileri ve sosyoekonomik boyutlarıyla birlikte irdelemeyi hedeflemektedir. Kullandığımız yöntem özellikle internet aracılığıyla güncel yayınları taramayı, konu ile ilgili konferanslara katılmayı ve ilgili akademisyenlerle bilgi alışverişinde bulunmayı içermektedir. Olumlu görüşler bu teknolojinin hem daha fazla üretim yolunu açarak hem de besinlerin besin değerini artırarak dünyanın birçok yerindeki açlık sorununa ve malnütrisyona çözüm getireceğini, bazı besinlerin alerjik özelliklerinin ortadan kaldırılacağını, besinlere eklenecek ögelerle hastalıklara karşı kolayca bağışıklama sağlanacağını, üretim maliyetlerinin düşürülerek toplumda birçok kesimin besine kolayca ulaşabilmesinin sağlanacağını ileri sürmektedir. Olumsuz görüsler gen teknolojisi ile üretilen besinlerin, toplumda görülen alerjik reaksiyonları artıracağını, toksik etkileri olacağını, tedavi amaçlı kullandığımız antibiyotiklere dirençli mikroorganizmaları kısa sürede gelişeceğini, ekolojik açıdan zaman içinde dünyadaki genetik çeşitliliği azaltacağını, ekonomik açıdan dışa bağımlılığı artıracağını ve özellikle küçük çiftçilerin bundan zarar görecegini ileri sürmektedir. Gen teknolojisinin oldukça yeni olması ve çok hızlı gelişmesi nedeniyle ileri sürülen bütün görüşleri kesin olarak ispatlayacak kadar yeterli bilimsel veri bulunmamaktadır. Zaman içindeki gözlemler ve araştırmalar bu alana daha iyi ışık tutacaktır.

Page 25: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

25

TIP VE EDEBİYAT

Semptomları ve Komplikasyonlarıyla Kitabella KurtisTEDSibel OyucuTıp zor, yoğun ve takip etmeyi zorlaştiracak kadar hızlı ilerleyen bir bilim dalı. Dolayısıyla hekim ve hekim adayları bu yoğunluğun arasında rahatlamak amacıyla eğilimlerine göre sanatın bazı dallarına ilgi göstermekte ve o alanda kendilerini geliştirmektedirler. Ben de buradan yola çikarak bu projeyle tıp alanındaki bireylerin edebiyata “şiir, roman, öykü vs.” ilgilerini daha yakından tanımayı hedefledim. Çalışmalarımda röportaj, anket ve interneti kullandım. Halk Sağlığı ABD’ndan fıkra yazarı Prof. Dr. Çağatay Güler ile röportaj yaptım. Internet aracılığıyla edebiyatla ilgilenen, yüz yüze görüşebilme imkanı bulamadığım bazı hekimlerle ilgili bilgi topladım. Yine interneti kullanarak güncel yayınlarda da yer alan tıp-edebiyat ilişkisini daha geniş pencereden inceledim. Son olarak da Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dönem I Ingilizce öğrencilerine edebiyata olan ilgilerini belirlemek amacıyla anket yaptım. Bu anketi hazırlarken başta Halk Sağlığı ABD’ndan Prof. Dr. Şevkat Özvariş olmak üzere birçok kişiden yardım aldım. Anket sonucum gösterdi ki ankete katılan öğrencilerin büyük çoğunluğu edebiyatla yakından ilgileniyor. Bu da toplumun doktorları “asosyal” olarak görmesinin aslında ne kadar yanlış olduğunu somut olarak gösteriyor. Edebiyatçi hekim kimliğiyle Prof. Dr. Çağatay Güler edebiyatın tıptaki önemini şöyle vurguluyor: “Bilimsel çalışmalarda hayal gücü önemlidir ve hayal gücünün gelişmesinde de edebiyat büyük rol oynamaktadır.”

Doktorun Öyküyle BuluşmasıTEDYasemin KutluTıp oldukça yoğun bir bilim dali; ancak hekimler bu yoğun yaşamlarının yanında başka alanlara da yönelip başarılı olabilmektedir. Bu alanlardan biri olan edebiyat alanında başarılı olan birçok hekim vardır. Projenin amacı; hekimlerin bazen hekimlik vasıflarının yanında ek bir uğras olarak bazen hekimliği aktif olarak bıraktıktan sonra yazarlığa yöneldiğini ve hikaye, romanlarının yanı sıra deneme, şiir ve anı türlerinde eserler veren başarılı hekimlerin olduğunu göstermektir. Böylece hekimlerin sadece tıp alanında yoğunlaşan insanlar olmadığı, diğer alanlarda da kendilerini geliştirebildikleri görülecektir. Proje hazırlanırken; internette kitap siteleri, kütüphaneler ve kitapevlerinden yararlanılmıştır. Sonuç olarak iki alanda da başarılı olmuş birçok hekim olduğu görülmüstür. Hatta bu hekimlerin yazdığı öykülerle ödüller aldığı ve edebiyat eleştirmenleri tarafından beğenildikleri ve taktir edildikleri görülmüştür.

Beyit Beyit Tıp TEDTuba AnıkYüzümüzü 13. yy Osmanlı’sına çevirip edebiyatımıza baktığımızda karşımıza bütün ihtişamıyla divan edebiyatı çıkar. Ancak günümüzde, içerdiği fazlaca yabancı (Arapça, Farsça) kelime ve tamlama kalıbı yüzünden okunamayan bu edebiyat soyut bir varlık sürdürmektedir. Oysa divan şiiri zannedildigi gibi hayali bir edebiyat değildir ve maddi hayatla iç içedir. Altı yüzyıl canlılığını sürdüren divan şiiri, geçmişteki adet ve geleneklerimiz veya günümüzdeki adetlerin mazideki şekilleri için önemli yazılı kaynaklar sunar. Yaklaşık yirmi şairin divanından örnekleri içeren bu projede; yaşamın en somut yanlarından biri olduğuna inandığım tıbbın, yaygın görüşün aksine hayatla iç içe olan divan edebiyatında nasıl işlendiğini incelemeyi, bu sayede -sağlıkla ilgili- tesbit edebildiğim adet, inanç, hastalıklar ve tedavi metotlerı ile günlük hayattan bazı durumları vermeyi ve geçmişteki inaniş ve uygulamalarla şimdikiler arasındaki benzerlik ve ayrılıkları yeri geldikçe vurgulamayı hedefledim. Araştırmalarımı yazılı kaynaklardan ve internetten yaptım; ama faydalanabildiğim bilgilerin hepsi internetten ulaştığım bilimsel çalışmalar ve ilgili sitelerden elde ettiklerimdi. Çesitli kaynaklardan toplayıp düzene koyduğum bulgular gösterdi ki, divan şiirinde, sağlıkla ilgili kavramlardan sıkça bahsedilmiş ve pek çok hususa yer verilmiş. Bunların çoğu tıbbi esaslara ve halk hekimliğine dayanırken, az bir bölümü batıl inançlardan oluşmuş. Sonuç olarak tıp, çoğu kez sanatlı söyleyişler kullanılarak bazen de açık ifadelerle divan

şiirinin içinde hep yer almış. Tıp ve Sanatla Uğraşan Bir Ünlü: “Anton ÇEHOV” TED HASAN ERDOĞAN ANTON ÇEHOV (1860-1904). Öykü ve oyunlari ile dünya edebiyatinda çok üzgün bir yeri olan, Rus yazarlardan Anton ÇEHOV, Azak Denizi kıyısındaki Taganrag’da dogdu. Özgürlüge kavuşmuş bir kölenin torunu ve bir taşra bakkalının oğludur. Ilk ve orta öğretimini doğduğu kentte tamamladı. 1879 da tıp öğrenimi görmek üzere Moskova’ya gitti. Öğrenim yıllarında ailesine destek olmak amacıyla gazete ve dergilerde yazılar ve kısa mizah öyküleri yazdı. Tıp öğrenimi sırasında yazdıgı yazılarıyla ün kazandı. Hekimliğinden gelen gözlem gücüyle tıp, hastalar, hastalıklar, hastaneler, hekimler üstüne öyküler de kaleme almıştır. ‘Dr. Çehov’dan Öyküler’adlı kitapta, bu öyküler ilk kez bir araya getirilmistir. Çehov’un bu öykülerindeki karakterlerine, hastalarına sevecenlik ve insancıllıkla yaklaştığı, gündelik yasamın bağrından gelen umarsız karakterlerini, tıpkı hastaları gibi, hep iyıleştirmeye çalıştığı görülmektedir. Tarih 1904’ü gösterdiğinde, Çehov’un babasının dükkanında soğuktan titreyerek çaliştığı günlerin üzerenden yıllar geçmiştir. O artık bir tıp doktoru, ünlü bir hikaye ve oyun yazarı ve veremli bir hastadır. Çehov sağlığının giderek kötüleşmesine karşın ‘Vişne Bahçesi’ adlı oyununun ilk sahnelendiği Almanya’da bulunmuş ve aynı yıl Almanya’daki sağlık merkezlerinden biri olan Badenweiler’de veremden ölmüştür.

Kansere Gülümseyen KitaplarTEDFadime DinçerProjenin amacı kanserli hastaların anılarını yazarak tedavi süreçlerine olumlu katkı yapabileceklerini, morallerini yüksek tutabileceklerini anlatmak. Projenin baslangıç aşamasında interneti kullandım. Fakat daha sonra internetten ulaştığım iki kitap üzerinde çalışmamı yoğunlaştırdım. Bu kitaplar: Kansere Gülümsemek (Sibel Kalaycı) ve Kanserle Yaşıyorum (Nevval Sevindi). Yazarlar kitaplarında hastalıklarını öğrenmelerinden en son durumlarına kadar yaşadıklarını anlatmışlar. Bu sürede karşılaştıkları sorunları, yaşadıkları bunalımları, duygu ve düsüncelerindeki değişiklikleri samimi bir dille anlatıyorlar. Ayrıca kanserle ilgili genel bilgilerden ve hasta haklarından da bahsediyorlar. Sonuç olarak diğer hastalara destek oluyorlar. Bir kitap yazarak hastalara yardımcı ve örnek olmaları mücadele güçlerini artırıyor ve tedaviyi kolaylaştırıyor. Ölümden Sonra Yaşam İnancı TED Damla Hanoğlu Reenkarnasyon ölümden sonra ruhun insan, hayvan ya da bitki biçiminde bedenlenerek bir ya da daha çok kez yeniden dünyaya gelmesi anlamını taşıyor. Tarihi binlerce yıl öncesine dayanan bu inanç günümüzde de çok yaygın. Peki bu kişileri ölümden sonra başka hayatlar olduğuna inandıran nedir? Ölüm herşeyin sonu mu yoksa yeni bir hayatın başlangıcı mı? Reenkarnasyon nedir? Bu inancın temelinde ne yatar? Ruh ve Beden arasındaki ilişki nedir? Bu projeyle akıllarımıza takılan pekçok sorunun yanıtlanması hedefleniyor. Bu projenin hazırlanması için öncelikle yanıtlanması gereken sorular belirlenmiş, kaynak taraması yapılıp veriler toplanmış ve bulgular teker teker değerlendirilip düzenlenmiştir.

Mitolojiden psikiyatriye, psikiyatriden edebiyata:Oidipus KompleksiTEDPınar YıldırımHazırladığım projede amaçlarım: Genelde edebiyatta insan psikolojisinin yeri; özelde Oidipus kompleksiyle ilgili, temel ve kalıcı bilgiler edinmek, Bu konuyla ilgili olarak bulabildiğim eserleri Oidipus kompleksi ortak paydasında toplamak, birbirleriyle bu açıdan karşılaştırmak, Hangi yazarların çoğunlukla bu konuyla ilgili eserler ortaya koyduğunu bulmak, bundan yola çıkarak yazarların kendi yaşamlarındaki deneyimleri hakkında ipuçlarına ulaşmaktı. Araştırma sürecinde en temel kaynak olarak Freud’un ‘Sanat ve Sanatçılar Üzerine’ adlı kitabından yararlandım. Bu kaynaktan yararlanarak projemde, genel olarak birçok eserde karşımıza çıkan ‘suçluluk bilincinden suç isleyenler’ (Freud’a göre kaynağı Oidipus kompleksine dayanıyor) konusuna değinmekle beraber ‘Dostoyevski ve baba katli’ başlığı altında Hamlet, Kral Oidipus ve Karamazof Kardesler adlı eserlerin Freud tarafından Oidipus kompleksinin işlenmesi açısından karşılaştırmasını yansıttım. Ayrıca D. H. Lawrance’in Sons and Lovers (Oğullar ve Sevgililer) adlı eserinde ve Oğuz Atay’ın Babasına yazdığı mektupta da Oidipus kompleksinin yansımalarını aktarmaya çalıştım. Farklı bir bakış açısı olarak Terry Eagleton’in Edebiyat Kuramı adlı eserinde yer alan Harold Bloom’un edebiyattaki ‘baba’metinler ve sonraki

Page 26: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

26

eserlerde yarattıkları ‘iğdiş edilme korkusu’-bir nevi edebi eserlerin Oidipus kompleksi- önermesini inceledim. Araştırmalarım sonucunda insan psikolojisinin temelini oluşturan Oidipus kompleksinin yaşamın her alanına olduğu gibi, insanlara belki de kendilerini ifade etmek için en iyi firsatı veren edebiyatta da yansımalarının ne kadar çok olduğunu gördüm ve eserlerin sanatçiların iç dünyalarından ne kadar derin izler taşıdığını bir kez daha fark ettim.

Aşil TendonuTEDKoray DemirProjenin amacı, tıpta Aşil Tendonu olarak adlandırdığımız bölgeyi tanımak, bu bölgeye niçin Aşil Tendonu dendiğini öğrenmek, Truva Savaşı’na konu olarak Homeros’un Ilyada’sının baş kahramanı olan Savasçı Aşil ile ilişkisi hakkında bilgi toplamak ve bu konuda daha net bilgiler elde etmektir. Proje sırasında konuyla ilgili hazırlanmış kaynaklardan bilgileri seçme ve derleme yöntemini kullandım. Veri toplamada kitap, internet ve film kullandım. Öncelikle Truva filmini seyredip genel bir görüş edindikten sonra konuyla ilgili olarak internetten ve kitaplardan bilgi edindim. Kullandığım 3 çesit kaynaktan edindigim bilgileri sentezledim. Aşil, gerçekten var mıydı? Yok muydu? Bilmiyoruz. Fakat onun hakkında bilinenler, onun bir savaşın kaderini değistirebilecek kadar önemli birisi olduğunu gösteriyor. O mitolojiye göre Styx Nehri’nin sularına deymediği için yaralanabilir tek yeri olan, topuğundan vurularak ölmüştür. Bu sebeplerin etkisiyle insanoğlu topuğuyla baldırının arka kısmındaki kas grubunu birleştiren bölgeye ‘Aşil Tendonu’demiştir.

Ernest Hemingway; Yaratıcılık ve Klinik DepresyonTEDGürcan GünaydınGenel olarak ‘Ruh halinin buzlanması’olarak tanımlanan depresyon, sık sık korku ve başarılı olamama kaygısının çevrelediği ruh halinin derin acı çekmesi ile ortaya çıkıyor. İç bosluk ve duygusal hissetme yeteneğinin kaybı da bu derin acıya eklenince ağirlaşan depresyon, hastanın yaşam sevincini, üzüntü ve acı duygusunu kaybetmesine neden olabiliyor. Mesleğinin zirvesinde olmasına rağmen bir anda girdiği depresyon sonucu intihara kadar sürüklenen birçok ünlü isim de bulunuyor. Ernest Hemingway, Romy Schneider, Kurt Cobain ve Marilyn Monroe yaşamlarına kendi elleriyle son veren ünlülerden sadece birkaçı. Bu projede, Ernest Hemingway’in hayatı incelenerek geçirdiği depresyona sebep olabilecek faktörler incelenmiş ve böylece depresyonun başlama sebepleri, bireyde meydana getirdiği değişimler ve yarattığı sonuçlar araştırılmıştır. Bu projenin yapımında kaynak araştırma yöntemi kullanılmıştır. Kaynak olarak çesitli Internet sitelerinden, Internet veri tabanlarından, Ernest Hemingway hakkında yazılmış birçok makaleden, kitaptan ve biyografiden faydalanılmıştır. Ayrıca Ernest Hemingway’in kitaplarının bazıları incelenerek ruhsal durumu incelenmiştir. Kişilerin işleri ve yaratıcılıkları ile yaşadıkları klinik depresyon sayısı ve süresi arasında doğru bir orantğ bulunmaktadğr. Klinik depresyon için örnek olarak incelenen Ernest Hemingway’in yaşamında depresyona sebep olabilecek etkenler incelenmiş ve bu etkenler belirtilmiştir. Bunun sonucunda bireyde meydana gelen kilo alma, ailevi sorunlar, alkolizm gibi problemler görülmüştür. Ayrıca psikolojik rahatsızlıkların genetik olarak da iletilebildiğini destekleyen bazı bulgular elde edilmiştir.

Sanat ve Tıp ÖğrencileriTEDSeda SoğukpınarGenelde tıp fakültesinde okuyan öğrencilerin asosyal oldukları düşünülür. Bunun aksine ben tıp fakültesindeki öğrencilerin sanata eğilimlerinin oldukça yüksek olduğunu gördüm. Tıp fakültesinde okumanın sanatsal yöne nasıl bir etkisinin olduğunu görmek için de tıp öğrencileri arasında araştırma yapmaya karar verdim. Öncelikle dönem-1 ve dönem-6 öğrencilerine anket uygulaması yaptım. Sonra bu anketleri değerlendirdim ve özellikle dönem-6 öğrencileriyle görüşmeler yaptım. Ayrıca tıp fakültesini bitirmis hocalarımın fikirlerinden yararlandım. Yaptığım bu araştırmalar sonucunda beklediğim cevaplara pek de ulaşamadım. Çoğu öğrencinin sanatın herhangi bir dalıyla ilgilenmeye firsat bulamadığını ve derslerin yogunlugundan yakindigini farkettim. Ama bunun yaninda tıp fakültesinin sanatsal yönü arttırdığını düşünen insanlarla da karşılaştım. Sonuç olarak bütün yakınmalara rağmen sanatın hayatın bir parçası olduğunu ve nerede okuyor olsak da sanattan vazgeçemeyeceğimizi anladım.

Suç ve Ceza&İnsan PsikolojisiTEDTürker ŞulanProjenin amacı insan psikolojisinin derinliklerine inerek suçluluk psikolojisini çözümlemek ve bunun şahıslar, toplum üzerindeki etkilerini araştırarak suçluları klasik savcı gözleminden kaçınarak onların gözünden ele almak; suçluyu suça iten faktörleri bularaktan toplumun dikkatini buraya çekmek ve daha duyarlı bir toplum oluşturmaktır. Dostoyevski gibi bir üstadın yazmış olduğu “Suç ve Ceza” gibi bir klasiği okurken öncelikle bilinmesi gereken kitabın her ayrıntısında, her kelimesinde bir sır, bir gizem saklı olduğuydu. Iş bu ki, amacımda da belirttiğim üzere, üstlendiğim büyük sorumluluktan ötürü, kitabi okurken her ayrıntının üzerinde ehemmiyetle duruldu ve küçük notlar alındı. Bu notlar posterin ne üzerine temellendirilecegi konusunda esas olusturdu. Kitabın kahramanı, Raskolnikov normalde çok iyi bir insan olmasına rağmen istenmeyen bir cinayet işledi. Ama bunun arkasında yatan ve Raskolnikov’un elinde olmayan bazı nedenler vardı. Raskolnikov parasizlik yüzünden okulu yarım bırakmıştı ve bunun yanında kaldığı kötü, küçük, havasız ve basık çatı katının-ki Raskolnikov cinayetle ilgili tüm planlarını da bu odada tasarlamıştır. Oda kirasını uzun zamandır ödeyemiyordu. Işte kendi esyalarını para karşılığı rehin bırakırken nefretle anımsadığı tefeci kadın paraya ulaşmak için tek fırsattı. Lakin Raskolnikov kadını öldürmesine rağmen parasına hiç bir zaman el sürememiştir. Dünyada gerçekleşen intihar olaylarının bir çoğunun da Kuzey Avrupa ve İskandinav ülkelerinde olduğu da göz önünde bulundurulursa, ortam şartlarının insan psikolojisi üzerine ne denli etkili olduğu ve insanlara ne kadar akıl almaz işler yaptırdığı görülür. Şahısların içinde bulundukları koşullar onların kişilik ve karakterlerinde değişikliklere neden olabilir. Birey bu olumsuzluklardan kurtulmak için her türlü yola başvuracağından toplum için tehlikeli olabilir. Bireyin bu olumsuzluklardan nasıl kurtulması gerektiğine dair çareler yine toplumun başka fertlerine düşen görevdir.

Dr. Çehov’dan ÖykülerTEDMahmut AsfuroğluUgraş alanları insan ve yaşam olan tıp ve sanat yumak gibi iç içedir. Hekim sadece bir teknisyen değil estet bağlamında bir sanatçıdır. Bazı hekimler ise hekimlik sanatının yanı sıra edebiyat, plastik gibi sanat dallarıyla uğraşıp sanatçı kişiliklerine kimlik katmaktadırlar. Projenin konusu olan Anton Çehov hekimliğinden gelen gözlem gücüyle tıp, hastalar, hastalıklar, hekimler üzerine öyküler yazmıştır. Çehov tıbbın ona geniş perspektifli bir dünya sunduğunu söylemiştir. Bilim ve klinik deneyimlerne kendini hapsetmez. Kurgusal yazan hekim yazarlar grubuna dahil edilir. Pek çok Çehov hikayesinde hastalıklar ya da doktorlar önemle tasvir edilir. Öykülerinin tamamına bakıldığında Çehov’un doktorlarının çoğu yoz bir toplumda güçlüklerle dolu bir uğraşı yerine getiren sıradan, tutkulu insanlardır. Sonuç olarak doktor yazarlar özelleşmiş tıp bilgilerini ifade ederek kullanabilirler ancak daha anlamlı biçimde diğer yazarlara göre insan ve durumlara karşı imtiyazlı bir ve gözlemci olma şansına sahipler.

DostoyevskiTEDBurcu KopturBu projede, ünlü bir yazar olan Dostoyevski’nin yaşamının romanları üzerine etkisinin incelenmesi amaçladım. Projeyi, kitap, dergi ve çeşitli internet adreslerinden edindiğim bilgilerle oluşturdum. Yaşanılan acı olaylar bazen yasamımızı tetikleyici özelliğe sahiptirler. Önemli olan bunları iyi yönde kullanabilmektir. Dostoyevski zor bir çocukluk dönemi geçirmiştir. Ancak bu sayede baş yapıtlarını oluşturmuştur. Hayatının en kötü anında Anna ile karsılaşır ve böylece yazarlık hayatına veda etmekten son anda kurtulur. Anna’ya olan sevgisi sayesinde adeta bır hastalık olan kumara veda eder.

VebaTEDErdem YıldızBu projeyi yapmaktaki amacım hekimin örnek davranışının, mücadelesinin ve bu mücadelenin halk üzerindeki olumlu umut verici etkisinin tüm hekimlere örnek olmasını sağlamaktır. 2 Ocak 2005 tarihinde Albert Camus’un Veba adlı romanını

Page 27: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

27

aldım ve okumaya başladım ve bunun yanı sıra internette bu kitapla ilgili yazılmış eleştirileri ve bu kitaptan yararlanılarak yazılmış makaleleri okudum. Bunlardan yaptığım sentez sonucu özeti yazdım. Kitaptan çıkardığım sonuçta gördüm ki hekimin işi her durumda insan sağlığını korumak ve yaşatmaktır. Insan hakları hukuku ve insancıl hukuk bu konuda bir ayrım yapmıyor. Sir Arthur Conan Doyle TED Suchira Subodini Udugamasooriya Sir Arthur Conan Doyle (1859’1930) was a doctor before he started his carrier as a novelist. In this project I decided to analise about the Sir Arthur Conan Doyle and his childhood, his Carrier as a doctor, himself as a novelist. Also I plan to read his novels in order to find out whether he used his medical knowledge while he writes his books. Sir Arthur Conan Doyle has created three famous charactors in his books. They are Sherlock Holmes the detective, Professor Challenger and Brigadier Gerard. Out of these three characters I chose to study about Mr. Sherlock Holmes and most specifically his case in the Hound of the Baskervilles. This story is based on the Baskerville family which was a very rich and highly recognized family in England in the 17th century. According to the legend this family is cursed. Many of the family members died mysteriously because of a hound. The true story about this is that someone who is a distant relative of the family uses the hound to kill the family members in order to inherit the family wealth. After my research I could find that Sir Arthur Conan Doyle has given a lot of importance to genetics in this story. He has written this book in 1902. If we turn back to the history of genetics the rules of Mendel was accepted in the year of 1900. Further more, the auther created Sherlock Holmes as cocain addict. Today we know cocain is not healthy. But if look at the history of cocain it is first synthesized in 1855. It was not until 1880, that it’s effects were recognized by the medical world. So we can see that Sir Arthur Conan Doyle has used new information about medicine in this story. All in all we can see that Sir Arthur Conan Doyle has used his medical knowledge as well as his personal experiences while he do his creations. Therefore I think this project shows a very good relationship between medicine and literature.

Edebiyat ve TıpTEDOktay Halit AktepeBu projede tıp ve edebiyatın birbirinden ayrılmaz bir bütün olduğunu anlatmaya çalıştım. Zaten tıp da bir sanat degil midir? Bu yüzden tıbbın da bir sanat kolu olan edebiyatla olan ilişkisi yadsınamaz. Örneğin şiir sanatında duygu, düsünce, sezgi, düş kurma, hayal kurma, tema, çağrışım, metafor, vurgu ve ritim vardır. Aynı kavramlar tıpta da yok mu? Sezgi, düsünce, duygu ve ritim, klinik uygulamanın ana öğeleri değil mi? Araştırmama internet, Hacettepe Üniversitesi Kütüphanesi ve değisik tıp dergileri kaynaklık etmiştir. Bazı edebiyat ve tıpla ugraşmış kişilerin hayatlarını inceledim. Edebiyatın onların meslek hayatını nasıl etkilediğini araştırdım. Araştırmalarım sonucunda; iyi bir hekimin sanatçı yanının da kuvvetli olması gerektiğini anladım, çünkü bir hekim ne kadar bilgili ve deneyimli olursa olsun, insanların, hastalarının, hasta yakınlarının duygu ve düşüncelerini anlamak, hissetmek, empati yapmak zorundadır. Bu nedenle edebiyatın da hekimlerin hayatında önemli bir yer teşkil etmesi gerektiğini düşünüyorum. Bunu hissetmemde ki en büyük etmenlerden biri de bir çok ünlü hekimin aynı zamanda iyi bir edebi kimliğe sahip olmalarıdır. Mesela Anton Çehov hem hekim hem romancıdır, Behçet Aysan hem hekim hem şairdir.

Çağdaş Türk Tıp ŞiirleriTED Fatih KahramanProjenin amacı, içten gelen samimane duyguların yer aldığı bir sanat olan şiirin, insan hayatında önemli rol oynayan sağlık görevlilerinde duygularını ortaya dökmek için en sık olarak ilgilendikleri bu sanat tarzını insanlarla paylasmaktır. Projede, İnternet üzerinden ve kütüphanede yaptığım araştırmalar sonucu seçtiğim

“Çagdas Türk Tıp Şiirleri-Seçki Yazar: Faik Çelik” adlı kitabı inceledim. ‘Şiir, dizelere sıkıştırılmış bir nükleer enerji. Şiir, parçalanacak, patlayacak olan sey. Şiir hem haz, hem derinlik, hem sonsuz bir bağımsızlık, bağsızlık, hem çok ince bir denge, iç düzen. Sabır ve coşku...’ Böyle diyor şair Gülten Akın.. Daha ne söylenebilir ki’ Belki yine onun sözleriyle şiir/şair/sağlık/sağlıkçı alanında dolanırız. ‘...Şiir bilgiyi de varlığı da aynı zamanda kapsarsa şiir olur’ diyor. Varlığın sağlıkla ilişkisi büyük. Sağlığın ise bir toplum için önemi ortada. Diyor ki Gülten Akın ‘yasadığımız ortamdan kaçamıyoruz. Sosyal, politik, kültürel ortamdan. Şiir işte, bir çığlık

yerine geçiyor. Özellikle toplumsal içerikli şiir. Kimse hazır değil çığlığı almaya.’ Şair ‘kimsenin çığlıkları almaya hazır olmadığı’ anlarda ve toplumlarda da çığlık atma işlevini tabii ki sürdürecek. Özellikle sağlık alanında çığlıklar atmaya büyük gereksinim var. Hem şiir/sanat hem de hekim/sağlık halkla bütünleşmeyi gerektirir.

‘Halkla bütünleşmek ise, salt kültür, yazın, şiir kesimlerinde değil, yaşamın her kesiminde etkin olma gücünü kendinde bulan herkesin uyması gereken ilk kuraldır.

Tıpla Şiirin Aşkı: Behçet AysanTED Murat Yaşar TaşBu çalışmada amaç, hekimlik mesleğini yapmakta olan Behçet Aysan’ın yaşamını inceleyerek Türk Tabipleri Birligi (TTB)’nin her yıl vermekte olduğu ‘Behçet Aysan Şiir Ödülleri’nin anlamını kavramaktır. Yöntem olarak, internet ortamındaki bilgiler taranmış, TTB verilerinin incelenmesi ve güncel ödül bilgilerinin yorumlanması tamamlanmıştır. Hekimler, yaşadıkları topluma yön verebilen insanlardır. İnsanların sorunlarını, kaygılarını yakından görme fırsatı olan hekimler, deneyimlerini kullanarak toplumu olumlu etkileyecek girişimlerde bulunabilirler. O hekimlerden biri de Behçet Aysan’dır. Şiirleriyle ve yaşamıyla adından söz ettirmiştir. Çağdas ve demokratik kişiliğiyle örnek olmuş, birçok insanın yaşamında ilerici düşünceleriyle yer almıştır. TTB’de Behçet Aysan Şiir Ödülleri’ni düzenleyerek onun hiç bitmeyecek olan yaşamına yeni bir sayfa açmış, düsüncelerinin daha iyi anlaşılmasına yardımcı olmuştur.

Behçet Aysan 1930’lu Yıllara Ait Bir Edebiyat Eserinden Yola Çıkarak O Dönemlerdeki Sağlık Hizmetlerinin ve Sağlık Durumunun İrdelenmesiTED Yunus Tokat Bu projenin amacı; 1930’lu yıllardaki sağlık gerçeklerinin topluma yansımalarının incelenmesi ve o dönemdeki sağlık çalışmalarının yeterliliği ve verimliliği hakkında birtakım sonuçlara ulaşılması olmuştur. Bu amaçları gerçeklestirebilmek için Peyami Safa’nın ‘Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’adlı eserinden faydalanılmış ve yazarın biyografisi incelenmistir. Ayrıca, Türkiye’deki sağlık sistemi ile ilgili tarihsel gelişme süreci araştırılmıştır. 1930’lu yıllarda her ne kadar çok sıkıntı varsa da sağlığa birçok yönüyle önem verilmiştir. Fiziksel ve sosyal çevre ile hasta psikolojisi hastaya sağlığını geri kazandırma aşamasında arka plana atılmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin bu dönemde izlediği politikalar da bunu doğrulamaktadır. Eksikliklerine rağmen bu politikaların izlenmesiyle akılcı bir iş yapılmıştır; bu dönemde doktor yetiştirebilmek için bir tıp fakültesi açılmasına çalışılmamıştır. Ilk antibiyotik olan penisilinin henüz bulunduğu, ancak tedavide kullanılmasına başlanmadığı bu dönemde, bir hastalığın uzun sürede tedavi edilebilmesi (hastanın kendine söylenenleri dikkate almadığı da düsünüldüğünde) felaket denecek kadar korkutucu değildir. Sağlık ciddiye alınmıştır. Dönemin şartlarında, sağlık ve hastalık kavramları birçok yönden olumlu bir şekilde kullanılmıştır. Sağlık çalışanlarının verdiği hizmet de genel itibari ile olumludur.

Edebiyat Proton Tedavisi ve KanserTEDEren Kaya Kanseri bulduktan sonra tedavi yollarının nasıl yapıldığını araştırdım. Kanserin tedavi yollarından proton tedavisinin önce ne zaman ortaya atıldığını sonra zaman içinde nasıl geliştiğini ve geliştirildiğini araştırdım. Bu süreçleri kimlerin incelediğini bulmaya çalıştım. Veba Salgınları ve Sanata Etkisi TED Özgür Tanrısever Çoğu dönemde dağınık bulunan belgeleri biraraya toplayarak vebanın sanat üzerinde nasıl derin izler bıraktığını öğrenmek, her zaman bir çesit engelle karşılaşılan bu konuya bağımsız bir bakış açısı getirerek ölümün, çaresizliğin insanlar üzerine etkisini sanat penceresinden izleyebilmek, çoğu zaman reddedilse veya önemsenmese de tıbbın insan hayatındaki önemini, gelişmesi engellendigi dönemlerde kendini bir şekilde hissettirdiğini, ona duyulan ihtiyacı sanat yapıtlarının belgeleriyle anlatabilmek olmuştur. Bu alanda yararlanılan kaynaklar ansiklopediler, intenet, tarihi kitaplar ve belgeler olmuştur. Internet aracılığıyla yapılan çalışmalar ölüm dansı (Le danse macarbe), ölümün zaferi (Le triomphe de la Mort) gibi akımların veba sonucu ortaya çıktıklarını ortaya koymuştur. Bu konudaki eserler daha çok 15. yüzyılda görüldügü için araştırmanın temelini 15. yüzyıldaki

Page 28: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

28

akımlar ve bunların resim, oymacılık, edebiyat üzerine yansımaları oluşturmuştur. Özellikle 14. yüzyılda etkisini gösteren veba büyük kitlelerin ölümüne, yasayanların hayatlarında önemli değişikliklere neden olmuştur. Araştırmalarımdaki resimlerden edindiğim bilgiler sonucunda veba o döneme tamamen damgasını vurmuştur. İster kral ister köylü olsun kimse vebadan kaçamamıştır. Bugün veba neredeyse yokedildi ama onun yerini alabilecek birçok hastalık sırada bekliyor. AIDS bunlardan sadece biridir. Eğer gerekli önlemleri almazsak benzer salgınların tekrarlanması sandıgımız kadar zor değildir. Cahilliğinin, açgözlülüğünün kurbanı olmuş bir kuşağı sanat aracılığı ile göstermeye çalıştım. Birbirimizle olan savasları, politik oyunları bir yere bırakıp asıl düşmanlarımız olan hastalıkları tedavi etmeye çalışmak belki de herseyin daha iyi olması için bir adım olabilir.

Ruh Okuyucuları: Doktorlar TED Burak SolgunBu projenin amacı; tarihte ve yakın geçmişte sadece doktorluk yapmakla kalmayıp aynı zamanda sanatla da uğraşmış olan alimlerle birlikte büyük bir gelişim göstermiş olan -ruh okuma sanatı olarak da bilinen- “fizyonomi” biliminin tarihsel gelişimi, işleyişi, metotları, kullanıldığı, alanları ve sanatla ilişkisini incelemektir. Bu projede ağırlıklı olarak internetten indirilmiş kaynaklar kullanılmıştır. Birçok ansiklopediye başvurulmuş fakat bu bilim dalı fazla bilinmediğinden dolayı olumlu sonuç alınamamıştır. Atalarımız, binlerce yıldır, insanların dış görünüşlerinin, onların geleceğini ve kişilik özelliklerini gösterip göstermediğini merak edip durmuşlardır. Kişisel çalışmaları derleyerek ve her seferinde bir özellik üzerinde çalışarak bu meraklarını gidermeye çalışmışlar ve aynı zamanda bir bilim ve sanat dalının ortaya çıkış sürecini hızlandırmışlardır. Eski Yunan bilginlerinden Aristo fizyonomi hakkında geniş araştırmalar yapmış ve bulgularını altı grupta kategorize etmiştir. Aristonun çalışmaları insanların yüz, vücut ve ses özellikleri üzerinde yoğunlaşmıştır. Homer ve Hippocrates yüz okuma sanatını eski bir pratik felsefe metodu olarak değerlendirmişlerdir. Orta çağ fizyonomisi astroloji ile birlikte düşünülmüş ve sanatların anlaşılmasında kullanılmıştır. 18. ve 19. yüzyıllarda Avrupa’da, önceki yüzyıllardan farklı bir şekilde ele alınarak, kriminolojide kullanılmıştır. 20. yüzyılda batıl inançlar ve folklor etkisiyle unutulan fizyonomi 21. yüzyılda fizikoanalistler için bir rehber ve şirketleşen Amerika için kullanışlı bir araç olarak yeniden ortaya çıkmıştır. Yüz okumaya artan bu ilgi insanları anlamak için gerekli -Çinlilerin yüzyıllardır kullandığı- bir sanatın ortaya çıkmasını sağlamıştır.

“Veronika Ölmek İstiyor”TED Hilal Ayvaz

“Veronika Ölmek İstiyor” kitabında geçen intihar olayından yola çıkarak, bu eylemin nedenlerini ve eylem öncesi-esnası-sonrasında oluşan insan psikolojisini öğrenmek olarak belirlenmiştir. “Veronika Ölmek İstiyor” kitabında anlatılanlar, yazarın bizzat kendi yaşadıklarından yola çıkılarak yazılmıştır. Bu kitapta genç bir kız intihara teşebbüs eder ve sonuç olarak bir akıl hastanesine kapatılır. Burada kendisine çok az ömrü kaldığı söylendiğinde, o zamana kadar yaşamında yapmaya cesaret edemediği şeyleri gerçekleştirir ve yaşamın güzelliklerini keşfetmeye başlar. Tüm ölümlerin % 0,4-0,9’unu oluşturan öz kıyım büyük bir toplumsal sorundur. Tüm dünya çapında her gün yaklaşık 1000 kişi intihar etmektedir. Bireyde intihar dışında yapacak hiçbir şey kalmadığı düşüncesi bilince hakim olmuş, yaşanan her saatin acı, günah ve sorunları arttırmaktan başka bir işe yaramayacağı şeklindeki düşünceler çoğalmıştır. Bireyde ölüm, mezara konulmak ve hayata son vermenin sonrasına ait düşünceler bulunmamaktadır. İntihar girişiminde bulunan veya bu düşüncelere kapılan kişiler genelde ani ortaya çıkan gerginlik içindedir veya depresyondadır. Toplamda, intihar eden insanların %90’ı depresyon hastasıdır. Proje sonucunda düşüncelerim; insan, yaşadığı anın değerini bilmeli ve sadece ölümle burun buruna geldiğinde değil her zaman yaşamın güzelliklerini farketmeli... Her yeni gün, yaşanılan son günmüş gibi düşünülmeli.

Sir Arthur Conan DoyleTED Esra ATEŞProjenin amacı, Sir Arthur Conan DOYLE’un hekimlik mesleğinden yazarlığa giden hayat hikayesini kısaca anlatmak ve aldığı hekimlik eğitiminin kitaplarına nasıl

yansıdığını örnekler yardımıyla incelemek olarak belirlenmiştir. 1859’da İskoçya Edinburgh’da doğan Sir Arthur Conan Doyle modern Edebiyat dünyasının en tanınmış kişiliklerinden birisidir. Yarattığı Sherlock Holmes karakteri çevresinde gelişen kriminal olayları anlattığı kitapları neredeyse bütün dünya dillerine çevrilmiştir. Doyle’un edebi kişiliği bütün dünyada tanınmakla beraber, onun böyle ilginç hikayeler ortaya çıkarmasında önemli etkisi olan hekimlik kimliği genelde bilinmemektedir. Bu projede belgesel kaynak derlemesi yöntemi kullanılmıştır. Buna göre: Sir Arthur Conan Doyle ve eserleri hakkında diğer kişiler tarafından yazılmış, hazırlanmış çeşitli yazı, belge, internet sayfaları derlenmiş ve incelenmiştir. Sonuç olarak, yazarın almış olduğu tıp eğitiminin etkisiyle kitaplarında kullandığı olay çözme ve kanıt toplama yöntemlerinin modern kriminolojide kullanılan birçok bilimsel yöntem için yol gösterici olduğu belirlenmiştir.

Artrit ve SanatTEDTahsin Batuhan AydoğanBu çalışma ile artrit hastalığının homo erectusa kadar dayandığını, artritin sanatla ve el becerisi kullanımıyla ilişkili olduğunun gösterilmesi amaçlanmıştır. İnsanın iki ayağı üzerine kalkmasıyla başladı sorun. Ağaç dallarına daha kolay uzanabiliyor, elleriyle hayvanları avlıyabiliyor, avladıklarını başının üstünde taşıyabiliyor, daha uzakları görebiliyordu homo erectus. Beli de ağrıyordu ayağa kalkalı beri. Bazı ağır şeyleri sırtı ağrıyor diye başının üstünde taşımıştı, renkli toprakları mağranın duvarlarına sürüp avladığı hayvanların suretlerini oraya çıkarmayı öğrenmişti. Bunu yaparken el bileklerinden gelen çıtır çıtır sesleri düşünürüm, dedi kendi kendine ve ağrıyan yerlerine ‘eklem’adını verdi. O günden beri eklemleri zaman zaman ağrıyor insanoğlunun. O da bu ağrıyı resimliyor, yazıyor, çiziyor, sanat eserlerine dönüştürüyor. Bu proje ile artritin hem tıp hem de sanatsal yönden ele alınabilecek bir konu olduğu gösterilmiştir. Artritin tarihçesinin ta homo erectusa kadar dayandığı, homo erectusun mağarada resim yaparken, ormanda hayvan avlarken ellerindeki eklemlerde artritin ortaya çıkışı ilginçtir. Artrit hastalığının tıbbi tanımlamasında da belirtildiği gibi hastalık sırasında veya sonrası kalıcı hasarları olan insanların hayata bakış açıları ciddi oranda değişebilmekle beraber bir sanatçının sanat eserine de yansıtılabilinir. Ayrıca el becerilerinin yoğun olarak kullanıldığı sanat dallarıyla uğraşan kişilerde artrit görülme riski daha fazladır.

Yazar Anton Çehov Kişiliğinde Edebiyat Tıp İlişkisinin IncelenmesiTED Emine Nihan ÇeldirmeProjenin amacı, edebiyat ve tıbbın bir kişilikte birleşiminin incelenmesi ve ortaya konulan eserlerin incelenmesidir. Doktor Çehov’dan Öyküler isimli kitap okunup yorumlandıktan sonra diğer yazılı kaynaklardan yazarın biyografisi üzerine bir araştırma yapılmıştır. Dr.Çehov eserlerinde karşıt doktor tıplemelerini kullanmıştır. Örneklersek; 1.’İoniç’isimli öyküde doktor olarak karşımıza paragöz ve muhteris Startsev çıkar. Startsev Çehov’un en iyi ‘kötü’ doktorlarından biridir. Aksi, hastalarına bağırıp çağıran bir doktordur Startsev. 2.’Çekirge’adlı öyküsünde Dr. Dimov hastalarının birinden kuşpalazı kaptıktan sonra ‘tıp şehidi’olur. 3. ‘Düşmanlar’da ise Dr. Kirillov, aklı başından gitmiş karısını ölen oğullarının başında bırakarak hastasına bakmaya gider. Çehov’un doktor tiplemelerindeki önemli bir özellik de hastaya salt ‘hasta’olarak değil de tümüyle bir insan olarak bakabilmeleridir. Bir hastane yöneticisine göre bu, Doktor Çehov’un da bir özelliğidir. O hastalarını kesmeden dinler ve onları insan olarak her yönüyle anlamaya çalışırdı. Çehov ‘Aşk Üstüne’adlı öyküsünde aşkın doğası üstüne düşünüp, ideal bir aşk olup olmadığını sorgularken, ‘Bir duruma uyan, bir sürü başka duruma uymaz. ‘sonucuna varır. ‘Bana kalırsa, en iyisi, her durumu, genelleştirmeden, ayrı ayrı yorumlamaktır. Doktorların dediği gibi, her vakayı kendi başına ele almamız gerekir. ‘Bu öykü Çehov’un doktor olarak sahip olduğu bakış açısının eserlerine yansımasında çok somut bir örnektir. O aşka bir doktor gibi yaklaşmaktadır.

Teknolojinin Sağlığa ZararlarıTEDÖzlem ErdemBu çalışmadaki amaç teknolojinin hayatımızı kolaylaştırdığı kadar bize zarar verdiğini vurgulamak ve bu zararların en aza nasıl indirileceğini açıklamaktır. Veri

Page 29: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

29

toplamada sağlıkla ilgili çeşitli internet siteleri taranmıştır. Ayrıca gazete ve dergi arşivlerine bakılmıştır. Teknoloji ürünleri olan televizyon, cep telefonu ve bilgisayar üzerine yoğunlaşıldı. Güncel konular olduğu için bu konularla ilgili ilginç haberler ve çalışmalar gözden geçirildi. Bu teknoloji ürünlerinin zararları ve bu zararlardan nasıl korunulacağı ile ilgili bilgiler verildi.

Bin Dokuz Yüz Seksen DörtTEDSelçuk YılmazBu projede amaç tüberküloz hastalığının George Orwell’de yarattığı psikolojinin etkilerinin yazdığı “Bin Dokuz Yüz Seksen Dört” adlı kitabına nasıl yansıdığını araştırmak. Çünkü bu hastalıktan sonra yazar kendini büyük bir umutsuzluk içinde buluyor ve insanlığın geleceği hakkında içinden çıkılmaz bir düzen yaratıyor. Proje yöntemi olarak George Orwell’in hayatı araştırıldı. Hastalığı hakkında bilgi toplandı. Yazarın kitabı okundu ve kitap özetlendi. Ana karakterler hakkında kısa bilgiler verildi. Kitap hakkında yazılmış makaleler bulundu. Makalelerin bir kısmı bulgular kısmına eklendi. Bu bilgiler bulunurken internet, gazete ve dergiler kaynak olarak kullanıldı. Çalışmalardan elde edilen bulgular sonucunda “bin dokuz yüz seksen dört “ adlı kitabın yazarın tüberküloza yakalanmasına bağlı olarak onda yarattığı psikolojinin eseri olduğu anlaşılıyor. Çünkü bir insan yaşamının sona ereceği zamanı öğrenmesi o insanda büyük deformasyona yol açar. Ayrıca bu kitabın oluşmasında yazarın yakalandığı hastalığın etkisi dışında siyasi görüşünün etkisinin de olduğu söylenebilir. Çünkü yazarın inandığı rejimin yıkılması onu kötü yönde etkilemişti. Kitapta yarattığı düzende her şeye parti hakimdi, toplum eziliyordu. Ama insanlar buna hiçbir tepki göstermiyorlardı. Çünkü kimsenin gelecek için en ufak bir umudu bile yoktur. En son olarak projeye başlarken yazarın bu kitabı sadece hastalığının yarattığı umutsuzluk sonucu yazdığı düşünülse de, kitabın oluşmasında yazarın siyasi görüşlerinin etkisinin olduğu sonucuna varıldı.

9. Hariciye Koğuşu/ Peyami Safa’nın Gözünden Hasta ve HekimTEDAli Gençer Peyami Safa’nın bu eserinde hastalık, hasta psikolojisi, hasta-doktor ilişkileri konularına nasıl yaklaşıldığı araştırılmıştır. Hastalığın hastanın sosyal hayatına etkileri kitaptan takip edilmiştir. Projede eserdeki hasta - hekim ilişkileri üzerinde durulması amaçlanmıştır. Bir hastanın duygularını; sağlık endişelerinin hayat hakkındaki düşünceleri üzerindeki etkisini; teşhis ve tedaviden beklentilerini daha iyi anlayacağımız ümit edilmektedir. Projede Peyami Safa’nın “9. Hariciye Koğuşu” kitabı esas olarak kullanılacaktır. “Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı” kitabından ve internet kaynaklarındaki bilgilerden yararlanılması düşünülmektedir. Çalışmanın başlangıcından 15 Şubat tarihine kadar verilerin toplanması ve tasnifi üzerinde çalışılmıştır, bu tarihten sonra ise bir sentez yapılarak metin tamamlanmıştır. Peyami Safa’nın hasta ve hasta yakınlarının psikolojileri, hastalığın hastanın sosyal hayatına etkileri ve hasta-hekim ilişkilerinde hekimin rolü üzerine değerli görüşleri bulunmaktadır. Bu düşüncelerin iyi hekim olmak isteyenler için büyük kıymeti olduğu düşünülmektedir. Bir hastanın duygularını, sağlık endişelerinin hayat hakkındaki düşünceleri üzerindeki etkisini, teşhis ve tedaviden beklentilerini daha iyi anlayacağımız ümit edilmektedir.

Ölüm ve EdebiyatTEDGül ŞalcıÖlmek tüm insanların ortak noktalarından biri... Bu özelliğiyle ölüm sanatın her dalına sıkça konu olmuş, tabiki edebiyata da. Kimi yazarlar, şairler ölümü eserlerine konu etmiş kimininse uslubu etkilenmiş bu olgudan. Sonuçta ölüm edebiyatta vazgeçilmez bir kavram oluvermiş. Bundan dolayı her insanı ilgilendiren ölüm felsefesinin daha iyi anlaşılması ve edebiyatçıların bu olgudan nasıl etkilendiklerini açıklamak amaçlı bu projeyi hazırladım. Ölümü eserlerinde en çok konu edinen şairlerden biri özel hayatında da ölüm korkusunu yaşayan Cahit Sıtkı Tarancı’dır. Bu korkusunu 35 Yaş adlı şiirinde de dile getirmiştir. Yahya Kemal Beyatlı’nın Sessiz Gemi şiiri ölümün en romantik anlatımıdır belkide. Paulo Coelho ise daha gerçekçi bir yaklaşımla Veronica Ölmek İstiyor adlı eserinde ölümü, yaşamı ve yaşama sevgisini dile getirmiştir. Sara hastası olan Fyoder Mihailoviç Dostoyevski

romanlarında gerilim, cinayet, korku gibi temaları işlemiş; küçük yaşta anne babasını kaybeden Tolstoy ise kendi tecrübelerini de katarak ölümü anlatmıştır

“Ivan Ilgis’in Ölümü”, “Diriliş”, “Savaş ve Barış” gibi eserlerinde. Sonuçta insanlar doğar, büyür ve ölürler; önemli olan bize verilen zamanda en iyi şekilde yaşamaktır ve belkide küçük mutluluklardan oluşan anlardır yaşam. Ataol Behramoğlu’nun da dediği gibi: Yaşadıklarımdan öğrendiğim birşey var; Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına; Çünkü ömür dediğimiz şey hayata sunulmuş bir armağandır; Ve hayat; sunulmuş bir armağandır insana.

İyi Olma İnancıTEDPembe GültutanProje “Bir Çift Yürek” adlı kitabın üzerine kurulmuştur. Kitap Aborijin halkının 50.000 yıllık kültürünü anlatır. Benim incelediğim konu Aborijinlerin beslenmeleri ki besinlerden nasıl yararlandıları, ürettikleri doğal ilaçLarı ve hayatlarına yerleşmiş tedavi yöntemleridir. Bu konuyu seçmemin amacı: Aborijinlerde gerçekleştirilen her tedaviden sonra hem hasta hem de şifacı iyİleşmenin tam anlamıyla gerçekleşeceğine inanır. Onlar gerçeğe iyi niyetle inanıyorlar ve iyi olma inancına sahiptirler. İşte bizler bunu unutabiliyoruz ve tedavide en büyük etkenlerden biri olan morali hatırlatmak için bu proleyi hazırladım. İçindekiler: Kitabın ortaya çıkışı, Aborijinlerin beslenmeleri bitkilerin yararları, yaşanılan bazı ilginç anılar, şarkıları tedavilerinde bu şarkıları kullanmaları, bazı tedavilerine örnekler, duyguların ve heyecanın sağlık ve iyi olma üzerine etkisi, sonuç, kitap hakkındaki bazı düşünceler. Kitabı iki yıl önce okumuştum. Proje ödevi için bu kitaptan yararlanmayı uygun buldum. Kitabı yeniden okudum. Bilim Teknik Dergisinin 2000 sayısından Aborijinler ile ilgili yazısıdan yararlandım. Ayrıca internetten www. gençbilim. com, www. dharmayayıncılık. com, www. ilktürk. org adreslerinden yararlandım. Hekim hasta ilişkisini bu kitabı okuduktan sonra daha da önemsemeye başladım. Hekim, hastanın iyıleşmeyeceğine inanıyorsa tek başına bu inanç bile emeklerini boşa çıkarmaya neden olur.

Bir Yazarın Meslek Hastalığına Verdiği Önem TEDHüseyin Bala

“Alice Harikalar Diyarında” adlı eserde, Mad Hatter adlı bir karakterde civa zehirlenmesinin tıpik belirtileri görülüyor. Bu hikayeyi çeşitli yönleri ile incelemeye çalışacağım. Projenin amacı, yazarların her türlü konuda olduğu gibi çağının hastalıklarıyla da ilgilendiğini, ve doktorların hastaya mesleğini sormasının önemini göstermek. Konuyla ilgili bu hikaye kitabını alıp internette, kütüphane de çeşitli bulgular buldum. Bunları Aralık ve Ocak ayları içerisinde yaptım. Kütüphaneden ve kitapçılardan yazar ve çağı; internetten ise hastalık ve belirtileri hakkında bilgiler bulabildim. Kahramanımızda civa zehirlenmesi belirtilerini öğrenci gözüyle bulmak oldukca zor. Fakat elimden geldiği kadar kendimi zorlayarak bunları bulmaya çalıştım. Belirtileri aynı olan bir çok hastalık var bildiğiniz gibi. Onun için burada hastanın mesleği işe giriyor. Kısacası, yazar herşeyi düşünerek çağının hastalığını net bir şekilde vurgulamıştır. Bulduğum sonuçlara göre hekimler hastasına daha fazla vakit ayırarak geniş bir anemnez almalıdır, özellikle işini sormalıdır. Ayrıca; hekimler hikaye gibi edebi şeyler okuyarak da kendilerini hem sosyal hem de mesleki olarak geliştirebilirler.

Migren, Nietzsche AğladığındaTEDEmine Timurlenk

“Nietzsche Ağladığında” adlı eser bir psikiatri uzmanı tarafından yazılmış psikanaliz, konuşma kürü gibi konulara değinen bir kitaptır. Bu çalışmamda ben migren gibi ileri durumlarda çok ağır nöbetlerle seyreden bir hastalığın bir edebiyat eserine nasıl yansıtıldığını göstermektir. Özellikle de böyle bir eser bir doktorun kaleminin çıkmışsa nasıl bir boyut kazanmış olabilir? Kitapta migren rahatsızlığı çeken, yalnız, umutsuz zorlu bir hasta ve mesleğinin zirvesinde fakat kendi içinde sorunlar yaşayan bir doktor üzerinde yoğunlaşılmıştır. Hastanın kendi ağzından migreni tasvir edişi, durumunun izahı ve böyle tıbbi bir konunun bir edebi eser haline dönüşümü oldukça etkileyicidir. Doktorumuz kimi zaman kendisini hasta yerine koyarak kimi zamanda tamamen iki yakın dost gibi davranarak önce hastanın güvenini kazanmış, sonra da tıp biliminin elverdiği ölçüde migren azabını

Page 30: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

30

dindirmeye çalışmıştır. Bu eser bir roman gibi akıcı olmakla birlikte bir doktor tarfından meydana getirildiği için biz doktor adaylarına hastalarla ilişkilerimiz konusunda çok faydalı bir ders kaynağı niteliğindedir. Ben bu eseri okuduktan sonra migren konusunda oldukça değişik fikirler edindim. Migrenin vücudumuzun nerdeyse her bölgesini nedenli etkilediğini görerek şaşırdım ve ben bunu bir ders kitabından değil bir romandan edindim.

Zor Bir Yaşam ve Kavanozdaki YürekTEDOrtaç Ürün Güran Nazım Hikmet’in 1955 yılında Budapeşte’de yazdığı ‘Kavanozdaki Yürek’isimli şiirinden yola çıkarak, şairin hayatını ve eserlerini etkileyen sağlık sorunlarını incelemeyi amaçladığım bir proje hazırladım. Projemi hazırlarken, Şair’in şiirlerinde Şair’e, O’nun yaşamına dair izler buldum. Projemi hazırlarken en büyük yardımcımın internette şair adına hazırlanmış siteler olduğunu söylemem gerekir. Nazım Hikmet’in; Yeni Şiirler 6 (1951-1959), 835 satır eserleri başta olmak üzere diğer birçok kitabını da kaynak olarak kullandım. Ayrıca bazı şairlerin konuyla ilgili görüşleri de projemde bana yol gösterici oldu. Şair’in yaşamını incelerken yaşadığı sağlık sorunlarının hayatına nasıl yön verdiğini gördüm. Örneğin Nazım Hikmet 1919-1920 yıllarında şiddetli bir zatülcenp geçirip, Deniz subayı olarak askerlik yapamayacağı için askerlikten çürüğe çıkarılır. Bu olay Şair’in hayatının apayrı bir yöne dönmesine yol açar. Projemin sonuna geldiğimde; hayatı doğruları adına mücadeleyle geçmiş, yüreği dünyanın dört bir yanındaki insanlarla beraber atan bir dünya Şair’ini, Nazım Hikmet’i tanıdım. Aşkların, sevdaların, ölümün ve sağlık sorunlarının başta ‘Kavanozdaki Yürek’olmak üzere Şairin eserlerine nasıl yansıdığını görmüş oldum.

Edebiyat ve TıpTEDŞükrü Alper AçıkgözEdebi eserlerde tıbbi ayrıntılara yer verilmesi okuyucu üzerinde bağlayıcı ve sürükleyici bir etki yaratmaktadır. Bazen gelecekte tıp dünyasında yer alabilecek yöntem ve teknikler; bazen günümüzde gerçekleştirilen tedavi ya da operasyonlar bir çok edebi kitapta yer almıştır. İçeriğinde tıbbi ayrıntılara yer verilmiş böyle bir edebi eser olan Dr. Frank Vertosick Jr.’nin yazdığı ‘Beynine Bir Kez Hava Değmeye Görsün’ isimli eser proje kapsamında incelenmiştir. ‘Beynine Bir Kez Hava Değmeye Görsün’ eserinden, tıbbi ayrıntılara yer veren bölümler, cümleler ayıklanarak; bunların eserdeki akışa katkıları, etkileyicilikteki payları araştırılmıştır. Ayrıca bazı tıbbi ifaderin gerçeğe uygunluğu araştırılarak, kullanılan terimler açıklanmıştır.

Bir Psikiyatrisin Edebi Yüzü; Nietzsche AğladığındaTEDİzzettin HürProjenin amacı, Irvin Yalom’un varoluşçu psikoterapi ve psikoanaliz konusundaki fikirlerinin romanlarına nasıl yansıdığını saptamak, hekimlik kimliğine Freud’u, edebiyatçı kimliğine ve hayat görüşüne Nietzsche’yi hangi yönlerden model aldığını incelemektir. Çeşitli web siteleri ve yazılı kaynaklardan Irvin Yalom’un hayatı ve düşünceleri hakkında bilgi toplanmıştır. Yalom’un eserlerinden ‘Nietzsche Ağladığında’ (Bu romanında Freud, Nietzsche ve psikoanalizin doğuşu hakkındaki düşüncelerini aktarmıştır) adlı romanı incelenmiştir. Diğer edebi eserleri hakkında eleştiriler bulunmuştur. Psikoterapi ve psikoanaliz terimleri hakkında görüşler ve bilgiler toplanmıştır. Yalom eserlerinde (özellikle romanlarında) Freud ve Nietzche’nin fikirlerini benimsemesine rağmen, çeliştiği durumlarda hayali kahramanlar ve olaylar yaratarak kendi düşüncelerini de ortaya koymuştur. Ayrıca araştırmalar sonucunda 19. yy’dan önce ve sonra psikoanaliz ve telkinle tedavi konularında hekimlerin görüşlerinde ne gibi değişiklikler olduğu da belirlenmiştir.

Satranç ve Zeka GelişimiTEDErtan SipahiBu çalışmanın amacı yüzyıllardan beri gelen hem sanat hem de bir spor olan satrancın zeka gelişimi öğrenme hafıza gibi konular üzerinde etkilerini incelemektir. İnternet tabanlı kaynak taraması ve uluslararası makale tarama sitelerinin araştırılması temel çalışma yöntemi olmuştur. Öncellikle zeka gelişimi üzerinde

çevrenin etkisi yaş ilerledikçe yüzde 80’lerden yüzde onlara kadar düşmektedir. Bu yüzden satranç ile ilgili deney ve çalışmalar genellikle okul öncesi ve okul çağındaki çocuklarla yapılmaktadır. Yapılan bu çalışmalarda satrancın okul öncesi ve okul çağında IQ düzeyini yüzde 5 ile yüzde 15 arasında değiştirdiği görülmüştür. Ancak satranç hakkında en ilginç onun sosyal alanlar olan akıcı konuşma girişkenlik gibi konulardaki öğrencilerde yaptığı gelişmelerdir. Ayrıca satrancın eğitim alanında da bir çok başarısı vardır. Satranç şu anda dünyada bir çok ülkede okul müfredatlarında bulunmaktadır. Ülkemizde ise satranç bir kaç özel okul dışında satranç kollarından öteye geçememektedir. Satrançla yapılan çalışmalar hep mali açıdan bir yükümlülüğü olmakla birlikte yapılan çalışmaların uzun olması (genellikle en az 3-6 ay sürmektedir) bu çalışmaların hükümet destekli yapılması gereğini doğurmuştur. Sonuç olarak satrancın zekaya ve eğitime faydaları çok fazladır. Ayrıca bir başka yandan satrancın bir oyun olması onun özellikle küçük yaşlarda çocukları eğitime çekmek açısından bir artısıdır.

Zeka gelişimi Oscar ve Pembeli MeleğiTEDNur HamamcıProjenin amacı, tıp biliminin yetersiz kaldığı hatta ölümün kaçınılmaz olduğu durumlarda bile hastalara yapılan tıbbi yardımın ve psikolojik desteğin devam etmesi gerektiğini vurgulamak, yapılan çalışmaların yoğunlaştırılması gerektiği üzerinde durmaktır. Projem Fransız yazar Eric-Emmanuel Shmitt’in “Oscar ve Pembeli Meleği” adlı kitabını konu almaktadır. Kitap lösemili bir çocuğun son günlerini anlatıyor. 10 yaşındaki hasta çocuk Oscar ve yüz yaşına merdiven dayamış gönüllü bakıcı Pembeli Meleği’nin yarattıkları, yaşadıkları arkadaşlığın öyküsü. İnanç, cesaret, sabır, düş ve düşünce gücünün; yaşamı nasıl ikiye, üçe, beşe katladığının öyküsü. Henüz çocuk yaşındayken ölüm gerçeğini kabullenen Oscar, yaşam elden gitmekteyken Pembeli Meleği’nin önerisiyle her gününü 10 yıl sayıp, 12 günde 120 yıl yaşıyor! Allah’a da mektuplar yazarak anlatıyor yaptıklarını. Oscar kendine bir yaşam şansı veriyor ama gerçekte okuyucuya bir yaşam dersi veriyor. Oscar bize çocuksuluğunu hiç yitirmeden, açtığı güler yüzlü penceresinden yepyeni bir yaşam sunuyor. Okuyucuya bin bir umut dağıtarak, ‘var olmanın mutluluğunu’ yaşatarak, ‘hayat’ın bir hediye değil, sadece ‘ödünç verilmiş bir zaman’ olduğunu vurgulayarak... Hastaların yaşamla ilgili düşüncelerini değiştirmek çok zor değil. Sıkıcı bir ortam hastaların karamsarlığını arttırır ve hastalık süresini uzatabilir, hatta ağır psikolojik vakalar ciddi hastalıkların ölümle sonuçlanmasına sebep olabilir. Herkes insanlık adına elinden geleni yaparsa ve duyarlı olursa en iyi şekilde yaşama hakkına sahip hastaları memnun edebiliriz.

Poetry and MedicineTEDMoath AlrawabdehAlong humanity history people used to express there daily life events including illness and pain by different ways, some of these ways where artisitic in some way, like drawing, poetry, theatre, plays and many other different ways. I decided to talk about poetry and medicine, as poetry was a way that patients or doctors used to describe illness and pain. I brought many poems that were wrote by doctors describing physical, psychological and social pain there patients lived. I think that the relationship between art in all it’s aspects and medicine is tight, that doctors who wrote those poems could explain the pain of there patients in a very affective and artistic way.

Achülleus TendonTEDNaci TataçProjenin amacı, tıp ve sanat projesi kapsamında bir sanat dalı olan edebiyatın bir parçası olarak mitolojiyi, tıbbın temeli olan anatomi ile birleştirmek. Bu çalışma sayesinde mitoloji kahramanı achilleus ile ayak bileğimizdeki achilleus tendonunun öyküsünü araştırmak anlatmak. Eski edebiyat ürünlerinin araştırılması ve zaten kesin bilgilere sahip olmadığımız mitoloji hakkında o dönemin tarihçilerinden Homerosun kitabı İlyada’nın araştırılması ile birlikte dünya çapındaki tarih üzerine hazırlanmış internet sitelerini ve özel kişi ve kuruluşlara ait mitoloji ile ilgili sitelerin incelenmesi ve bu sayede toplanabilecek kadar çok ama önemlisi doğru bilgilerin toplanması ayrıca yıllar boyunca her zaman önemli yeri olan sanat ürünlerinin

Page 31: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

31

posterde gösterilmek üzere resimlerin tabloların heykellerin fotoğraflarının bulunması İnternetten ve edebiyat ürünlerinden yeteri kadar bilgiye ulaşma imkanım oldu. Bu bilgilerin bir özetini ve anlaşılacak hale getirdiğim kısmıı proje gelişim dosyası için hazırladım.

Ölümle Dolaşan Adam-Cahit Sıtkı Tarancı:TEDOya DÖNMEZBu projeyi seçmemin amacı; sevdiğim bir şair olan Cahit Sıtkı Tarancı’nın hayatını öğrenmek ve de ölüm korkusunun şiirlerine nasıl yansıdığını görmek istememdir. İnsanların öleceğini bile bile ama bunu unutarak yaşaması bana her zaman garip gelmiştir. Ölüm korkusunun insanı nasıl yaratıcılığa ittiğini izlemek istedim. Projeyi hazırlarken öncelikle Cahit Sıtkı’nın hayatını anlatan bir kitap buldum ve de kütüphaneden ölüm korkusuyla ilgili Fears and Phobias, Phobia A Comprehensive Summary of Modern Treatments,O vercoming the Fear of Death adlı kitapları aldım. Elde ettiğim bilgiler aslında istediğim gibi değildi. Çünkü ölüm korkusunu tek tema olarak işlemeyen bu kitaplar çok geneldi. Ben yine de bir sentez yapmaya çalıştım. Cahit Sıtkı’nın ölüm korkusunu açık olarak yansıtan şiirlerini buldum ve hayatını öğrendim.

Mitoloji ve PsikiyatriTEDYavuz OcakEdebiyatın bir kolu olan mitoloji her ne kadar fantastik kurgu tarzında olsada psikiyatri açısından önemli bir yere sahip olduğunun farkındayım. Bu konuda geniş bir araştırma yapılmamakla beraber az sayıda makale ve yazım bulmak mümkün. Mitoloji ve psikiyatri adlı çalışmam biraz ütopik olmakla birlikte bazı psikolojik olaylarda çizilmemiş sınırları zorlamayı amaçlıyor. Bence bir bilim sınırları arandığı müddetce bilimdir. Sınır konumundaki mitolojik olayları günümüz olaylarıyla bağdaştırarak bir yorum getirme amacındayım. www. psikiyatrist. net adresinden faydalanarak bu konuda karar kıldım.

Tarihteki Önemli Kişiler ve PsikiyatriTEDCengiz KaraçinTarih boyunca ünlü yazarların yazdığı romanlar, şiirler, ünlü müzik adamlarının ortaya koyduğu eserler ve buna benzer birçok sanat eserine baktığımızda o eserlerin sahiplerinin yaşantısıyla bağlı olduğunu görürürüz. Bu doğal olmakla birlikte üzerinde pek durulmamış bir konu. Tarihe damgasını vurmuş sanat eserlerinin yaratanlarına baktığımızda; çoğunun sağlık sorunlarının olduğunu ve zor şartlar altında yetiştiğini görürürüz. Biz de bu insanların bu büyük başarılarını örnek göstererek psikolojik sorunları olan hastalara iyıleşmeleri yönünde bir adım attırabiliriz. Bu konu üzerinde yoğun çalışmalar yaparak tıpta hasta tedavisinde kullanabiliriz. Ünlü kişilerin ortaya koyduğu eserleri bulup incelemiş ve.bu eserlere ulaşmak için gereken yolları kullanmıştır.

Doktor, Yazar Anton Cehov’un Hayatı Ve Meslekleri Arasındaki IlişkilerTED Abdulhaluk AktaşAnton CEHOV’un hayatının bilinmeyen yanlarını ortaya çıkarmak ve bu yanlarının tıp ve sanatı bir arada yürütmesiyle bir ilgisi olup olmadığını araştırmak projemin temel amacıdır. Bu proje sırasında mütemadiyen bilgisayar ve internetten yararlandım ve aynı zaman da Anton CEHOV’un kendi yapıtlarını inceledim. “Tıp nikahlı karım benim, edebiyat ise metresim. Birine kızarsam, geceyi öbürüyle geçiriyorum. Bu davranışımı belki biraz uygunsuz bulabilirsin, ama en azından sıkıcı değil. Hem zaten, benim bu ikiyüzlülüğümden ikisinin de bir şey kaybettiği yok... “ Anton ÇEHOV (1860-1904). 1888 yılında bu ‘Aşk Üçgeni Reçetesi’ni, yakın dostuna açıklandığında, yalnızca yirmi sekiz yaşında bir hekim değil aynı zamanda Alacakaranlıkta  adlı öykü kitabıyla Rus Akademisi’nin Puşkin Ödülüne değer görülmüş, halkın çok sevdiği bir yazardı. O güne değin, doktorluktan elde ettiği gelirin sağladığı olanaklarla yazmaya da zaman ayırabilen hekimlere çok rastlanmıştı. Ne var ki Çehov, bunun tam tersi bir yoldan yürümüş; gazetelere yazdığı, yaklaşık bin sözcükten oluşan komik öykülerden elde ettiği gelirle Moskova Tıp Fakültesini bitirmiş, dahası ailesinin geçimine bile destek olmuştu. 1904’te

tedavi için gittiği Almanya’nın Badenweiler kentinde veremden öldüğünde, ‘metres’ine ölümsüz bir miras bırakacaktı: “Tiyatronun Martı”, “Vanya Dayı”, “Üç Kızkardeş”, “Vişne Bahçesi” gibi bugün hala aşılmamış olan başyapıtları ve kısa öykü sanatını temelinden değiştiren yüzlerce öykü.

Phi= 1. 1618033987... TEDMüfide Okay Bu projenin amacı altın oranla ilgili verileri ve bulguları mümkün olan en objektif ölçüler içerisinde ortaya koymaktır. Bunun için çeşitli web sitelerinden altın oranın ne olduğu, pratik hayatta kullanımının nasıl olduğunu araştırdım. Sonuçta altın oranın ünlü matematikçi Fibonacci’nin bulduğu 1 1 2 3 5 8 13 21 34 55 89 144 233 377 610 987 1597 2584... dizisinin limiti olduğunu elde ettim. Bu dizinin 13. sayısından itibaren dizideki iki Fibonacci sayısının birbirine oranı sabitleşir (1,618... olur. )Buna altın oran denir. Phi ile ifade edilir. İnsanın beden boyunun bacak boyuna bölünmesiyle olduğu gibi (tabi boyutları ideal olan insanda bunu gözlemleyebiliriz) insan vücudunda birçok yerde altın oran vardır: kollarda, bacaklarda, akciğerlerde hatta DNA’mızda bile altın oran mevcuttur. Altın oran ayrıca doğada birçok hayvan, bitki ve hatta viruslerde gözlenmektedir. Mesela sarmal biçimli kabuk olan deniz kabuklarının yapısı incelendiğinde bir eğrilik tespit edilmiş ve bu eğriliğin tanjantının altın oran olduğu görülmüştür. Çiçek hastalığına neden olan Polio virusu de bünyesinde altın oranı barındıran viruslardan ilk olarak tespit edilenidir. Matematikle, doğayla, insan vücuduyla bu kadar ilgili olan güzellik ölçüsü, altın oran, aynı zamanda sanatta da kullanılır. Leonardo Da Vinci’den Mimar Sinan’a kadar birçok sanat adamının eserlerinde altın oranın varlığı gösterilmiştir.

Hitler Ressam olabilir miydi?TEDŞefika EsenHitler, insanları ölüme ve gözyaşına boğan adam, aslında ressam olmak istiyordu. Ama kabul edilmedi ve milliyetçilik duygularını kendine has bir fanatizme dönüştürdü. Neden Hitler oldu da ressam olamadı? Hitler ressam olabilir miydi’ Bu soruya cevap vermeye çalıştım. Hitler’in yaşantısını, aile hayatını kendi gözünden anlamak amaçlı “Kavgam” adlı kitabı okudum. Aile hayatının psikolojisindeki etkisine rağmen sanatçı olabilir miydi anlamaya çalıştım. Hitler mükemmeliyetçi bir ailede büyümüştü. Mükemmeli hayatının her safhasında istiyordu ve asla hoşgörülü değildi. Buradan ve yazdıklarından vardığım sonuç: Hitler ressamlık eğitimi almış olsaydı da ressam değil, kendi olurdu.

Yağmurun Çocukları TEDMevlana YılmazProjenin amacı, otistizm hakkında temel teşkil edecek şekilde bilgi sahibi olunması, otistik çocukların özelliklerinin incelenmesi, müzik terapisinin otistik çocuklar üzerinde tedavi edici etkisinin, müzik terapinin uygulama yöntemlerinin araştırılmasıdır. Proje, literatür incelemesi, internet, aylık sağlık dergileri ve çeşitli süreli yayınlar vasıtasıyla yapıldı. Otistizm hakkında fazla detaya girmeden bilgi sahibi olup, çalışmamı otistik çocukların müziğe olan ilgileri ve müziğin onların tedavisi üzerinde etkisini araştırarak yaptım. Müzik terapi tek başına tedavi etmede kullanılamıyor. Bu terapinin amacı modern tıbbın önerdiği tedavi yöntemlerine destekleyici alternatif bir yol sunmak. Ayrıca müzik terapi çeşitli şekillerde hastanın kişisel özellikleri dikkate alınarak idrak ediliyor. Bir çocuğun belli bir müzik türüne verdiği tepkiyi diğeri vermeyebilir ya da farklı bir biçimde verebilir. Müzik türünün yanı sıra bazı çocuklar uzmanla yapılan birebir terapiye olumlu tepki verirken bazıları grup terapisine yatkınlık göstermektedir. Bütün bunların yanında terapinin gerçekleşeceği ortamın otistik çocukların ihtiyaçlarına göre düzenlenmesi gerekir. Eğer doğru terapi doğru terapist tarafından verilirse otistik çocukların tedavisinde büyük gelişmeler kaydedilmektedir. Tıp mı? Sanat mı? Her İkisi mi’TED Vuslat Kara ÖlmeztoprakProjemin konusu hekimlerin neden sanata yöneldiğinin araştırılması ve hekimlerle sanatçıların mesleklerinin çeşitli boyutlarıyla karşılaştırılmasıdır. Amacım

Page 32: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

32

hekimlerin sanatla olan bilindik bağının nedenlerini, keşfetmek kadar iddialı değilse de bu nedenlerin bazılarını aydınlatmak ve ileride bu konuda yapılabilecek olan çalışmalara ışık tutucu nitelikte olabilecek bir çalışma yapmış olmaktır. Yaptığım çalışmada yöntem olarak; sanatçılara, doktorlara ve doktor sanatçılara; çoktan seçmeli şeklinde olmayan, böylece daha az sınırlama yapmış olacağını düşündüğüm, röportaj düzleminde sorular şeklinde hazırladığım ve meslek yaşamlarına ilişkin konulara çeşitli açılardan değinmeye çalıştığım anketleri kullandım. Bu anketlerin sonuçları, hedeflediğim gibi nedenlerin bazılarını ortaya çıkarmıştır ve doktorlar ile sanatçıların meslek yaşamlarındaki benzerlik ve farklılıkları göz önüne sermede yardımcı olmuştur. Anket tekniğinin zorlukları, tam olarak rasgele seçim yapamayışım, seçtiğim anket tarzının incelenmesindeki güçlükler, zorunlu olarak anket geribildirimi yapanların az sayıda olması ve bu sayının çoğunluğu temsil edemeyeceği gerçeğine rağmen, meyveli ve konusunda yapılmış orijinal bir çalışma olduğunu düşünüyorum. Anketlerim sonuçlandıktan sonra doktorlara ve sanatçılara kendi meslekleri hakkında bir söz hakkı vermiş olmanın yerinde bir karar olduğunu anladım. Bir nevi bu amaca da hizmet eden bir çalışma olmuştur. Anketlerden: “.....Sanatla uğraştıkça hisseder insan ve yaşam hissetmektir. Hissettiğimiz kadar yaşarız, görev yaptığımız kadar değil... Ne yazık ki yaşamımız bir görevler silsilesi haline geliyor. “

Don Kişot ve Delilik ÜzerineTEDAli Hasan ZubaroğluProjede Don Kişot’un karakter analizinin yapılması ve yaptığı davranışların psikolojik değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Roman bir doktor gözüyle incelenmeye çalışılmış Don Kişot’un tavır ve hareketlerinin hangi hastalıkların belirtileri olabilecekleri konusunda çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Bu amaçla psikoloji, edebiyat bölümü eğitim görevlilerinden ve psikiyatri uzmanlarından konu ile ilgili fikirleri alınmış bu konuyla ilgili bazı kitaplar okunmuş ve internette veri tabanları üzerinden çeşitli araştırmalar yapılmıştır. Rapor genel itibariyle üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde romana genel olarak bakılmaya çalışılmış, romanın edebiyat dünyasındaki yeri ve önemi üzerinde durulmuş edebiyat dünyasındaki yansımaları, diğer yazarları nasıl etkilediği araştırılmıştır. İkinci bölümde romandan çeşitli bölümlerden alıntı yapılmış böylece üçüncü bölümde yapılacak olan psikolojik analizin daha iyi anlaşılması amaçlanmıştır. Son bölümde ise Don Kişot’un psikolojisini anlamaya ve kendisine bir teşhis koyulmaya çalışılmış düşünülen hastalıklar ayrıntılı olarak ele alınıp incelenmiştir. Yapılan araştırmalar sonucunda Don Kişot’un her ne kadar megalomani, şizofreni, mani, epidoz gibi bazı hastılıkların belirtilerini gösterse de hiçbir hastalığın tüm belirtilerini göstermediği anlaşılmıştır. Bu yüzden kesin teşhisi koyulamamıştır. Bunun nedeni Cervantes’in Don Kişot’u yaratırkenki amacının bir hasta karakteri çizmek değil, o günkü yanlışları hicivlemek amacıyla sempatik bir karakter yaratmak olmasıdır. Ancak Cervantes’in hiçbir tıp eğitimi almadan kendisinden yıllar sonra tanımlanacak olan şizofreniye çok benzeyen bir karakter yaratabilmesi takdire değerdir.

Düşünce Gücüyle TedaviTED Ufuk SönmezÖlümcül hastalıklardan, en az riskli hastalıklara kadar tüm hastalıkların altında bir metafiziksel boyut vardır. İnsanın düşünce tarzı, hayata bakışı, sağlığını etkiler. İnsan, içindeki sorunları çözmedikçe vücudunu hastalıktan arındıramaz. Örneğin; aşırı ve uzun süre beslenmiş kin, nefret, öfke veya affedememe kanseri beraberinde getirebilir. Zihnimizdeki kötü düşüncelerle hasta olabileceğimiz gibi, bu düşünceleri silerek iyıleşebiliriz. Bu kötü düşüncelerden arınırken beyin, çöplerden arınan bir oda gibi düşünülmeli. Kötü düşünceler teker teker odadan atılmalıdır. Düşünce gücüyle tedavi konusunda birçok kitap yazılmıştır. Bu konuda en kapsamlı çalışan isim Louise Hay’dır. Kitapları; Düşünce Gücüyle Tedavi, Düşünce Gücüyle Tedavi-2, Bedeninizi İyileştirin, Pozitif Gücün Büyüsü, Tüm Hastalıkların Zihinsel Nedenleri ve İyileşme Sağlayacak Düşünce Modelleri. Bu eserlerinde zihin yoluyla hastalıkları yenme yollarını anlatmıştır. Metodları birçok insana şifa vermiştir. Yazara göre hastalar, ilk önce iç dünyalarındaki sorunların tam olarak ne olduğunu bulmalı. Saplantı haline getirilmiş düşünce kalıplarının altındaki sebepler bulunmalı, çözülmeli ve değişim aşamasına geçilmelidir. Kişi bunu yapabilmek için gerçekten istekli olmalıdır.

Ölüler de KonuşurTEDEsin Erdoğan

“Ölüler de Konuşur” adlı projede amaç tıbbın çeşitli dallarında uzmanlaşmış tıp doktorlarının ve antropologlarının kendi hayat hikayelerinden yola çıkarak yazmış oldukları anı niteliğindeki eserlerini inceleyerek tıbbın edebiyatla ilişkisini açıklığa kavuşturmak ayrıca yazarların tıp bilgilerinin onların mesleki yaşamlarına nasıl yansıdığını göstermektir. Yöntem ise projeye en önemli kaynağı teşkil eden “Ölüler de Konuşur” adlı kitabı okumak, benzer tıbbi romanları internetten araştırmaktır. Projenin içeriğindeyse “Ölüler de Konuşur” adlı kitabın yazarı Dr.William R. Maples’in meslek hayatına nasıl başladığı, kendisini nasıl şüpheli ölümleri araştırıp cinayet ve intihar vakalarını çevreleyen sır perdelerini aralamaya çalışırken bulduğu yer almaktadır. Dr.Maples bir iskelet, bir kafatası, yanmış bir kalça kemiğinden geriye kalan minicik bir parçaya dayanarak cinayet kurbanlarının yaşını, cinsiyetini, etnik yapısını, nasıl öldürüldüğünü ve katilin kimliğini ortaya çıkarabilmekte ve tüm bunları insan doğasının usta bir gözlemcisi olarak, okuyucuları hayrete düşürerek eserinde işlemektedir. Sonuç olarak bu projeyi hazırlamak bana deneyim, bilgi paylaşımı, olaylar hakkında araştırma yapabilme kabiliyeti kazandırdı.

Ourselves as the Modern PrometheusTEDAlon Sarr Ourselves as the Modern Prometheus... all manner of arts men from PROMETHEUS learned. Prometheus Bound, AESCHYLUS (525-c. 456 BCE) A recurring theme in philosphical thought deals with the ability of humankind to deal with knowledge. It is our choice as to whether we use knowledge for good or evil. As far back as the ancient Greeks, in Aeschylus’ play, Prometheus Bound, we see the results of Prometheus’disobedience to Zeus, the supreme god. Although forbidden, Prometheus provides mankind with fire, a tool that can benefit or destroy. Zeus knew the dangers of placing such power in the hands of mankind. Not much has changed. In recent history, the Prometheus legend inspired Mary Shelley’s Frankenstein, The Modern Prometheus , which itself inspired many films and imitators. Many analogies can be derived from the Prometheus story. We live in an era where cloning is a reality. Companies offer to clone your favorite pet after their death. What next’Our favorite uncle or super soldiers’. All medical students have the potential to become a modern Dr. Frankenstein. Awareness of this issue can help us avoid the potential dangers.

Ahmet Ümit ve Ölüm TEDMehmet KabayProjenin amacı, Türkiye’deki en ünlü polisiye yazarı olarak bilinen Ahmet Ümit’in ölüme karşı duruşu ve ölüme yaklaşımı ele almaktır. Polisiyeye düne kadar edebiyatın piçi deniyordu. Son günlerde ise yine cici çocuk oldu. Peki bu durumu neler değiştirdi? Ne oldu da polisiye yazmak bu kadar popüler oldu? Bunu hangi faktörler değiştidi? Hepsinden öte neden Ahmet Ümit? Çünkü O, sağlam bir altyapıdan geliyor. Siyasi karışıklıklar zamanında ölümü bizzat yaşıyor. Bu nedenle, sorularımızı çarpıcı boyutuyla cevaplıyor. 1980’den sonra suç kültürümüzdeki değişimi bize çok iyi açıklıyor. Öldürme nedenlerinin ve yöntemlerinin değiştiğini söylüyor. Bu yüzden romanlarını okumaya, oradaki suç senaryolarını incelemeye başladım. İnternetten de yaptığı birçok röportajını toplayıp onları konumun çerçevesinde inceledim. Fakat amacımı tam olarak karşılaması için Ahmet Ümit’e ulaşmak istedim. Geç de olsa bir randevu alabildim. Çalışmam bitmiş olmasına rağmen, bu son dakika golüyle çalışmamın kalitesini daha da pekiştireceğimi düşünüyorum. Bu proje, gerçekten, Türkiye’deki suç ve ölüm felsefesinin çok şaşırtıcı biçimde değiştiğini ve bunların farkında olmamı sağladı ve bunların polisiye türüne nasıl yansıtıldığını anlattı.

Altay Öktem: Biraz Tıp Biraz Mizah Bolca EdebiyatTEDMithat TemüzerProjemin konusu adından da anlaşılabileceği gibi Altay Öktem. Kendisi şu an Yasak Meyve, Hayvan ve Penguen dergilerinde düzenli olarak yazmakta, piyasada Eski Bir

Page 33: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

33

Çocuk, Sukuşu, Beni Yanlış Öptüler Aslında, Çamur Şiir ve Herşey: Oda Kırbaç Ayna adlı şiir kitapları, Genel Kültürden Kenar Kültüre: 101 Fanzin, Şehrin Kötü Çocukları adlı fanzin incelemeleri, Tanrı Acıkınca ve İçimde Bir Boşluk Var isimli romanları bulunmakta. Benim bu projeden güttüğüm amaç Altay Öktem’i etrafımdaki insanlara biraz olsun tanıtabilmek, çok sıradan karşıladığımız bazı olayların aslında o kadar sıradan olmadığını göstermek. Kendisinin de doktor olması sebebiyle yazılarının arkadaşlarımca daha iyi anlaşılabileceğine inanıyorum. Zaten kendisi de tıp bilgisini zaman zaman yazılarında kullanmakta. Sıradışı bir hayat sürmüş yazar, hayata toz pembe gözlüklerle bakmayı çok öncelerden bırakmış. Bazı kalıplaşmış gerçeklerin (ki hiçbir zaman gerçek olmamışlardır aslında) üstündeki örtüleri birden kaldırıp, yüzümüze vurmaktadır hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını. Devir imaj devridir der Altay ÖKTEM ne kadar sıradansan o kadar alternatifsindir aslında çünkü herkes o kadar farklı, o kadar alternatiftir ki sıradanlık, farklılıktır artık. Fanzinler üzerine çalışmaları vardır, ulaşabildiği fanzinleri kendi yorumlarıyla birlikte kitaplaştırmıştır. Yaşasın fanzinler der Altay ÖKTEM çünkü gerçekler sokaktadır, kimsenin sahip olmadığı fanzinler her türlü kaygıdan o kadar uzak ve hayata o kadar yakındır ki.

Kör Oldum, Veysel Oldum! TED Eda BaşıbüyükProjenin amacı, Aşık Veysel’in hayatını, şiirlerini ve hastalığının düşüncelerini ve eserlerini nasıl etkilediğini incelemektir. Proje için toplanan veriler internet ve kitaplardan elde edildi: Yararlanılan siteler www. siir. gen. tr, www. gencbilim. com, www. google. com. tr, www. turkulerim. com, www. dostane. com. Yararlanılan kitaplar: İnkılap Yayınlarından “Dostlar Beni Hatırlasın, Aşık Veysel Hayatı ve Bütün Şiirleri” “Türk Edebiyatı” Ahmet Kabaklı Cilt 2 “Çağımızın Halk Şairleri” Refik Ahmet Sevengil “Aşık Veysel” Tahir Kutsi Makam. Şair, bir çok şiirinde acılarını, hüzünlerini ve talihsizliklerini anlatmıştır. Açıkça her şiirinde körlüğünden bahsetmemiş olmakla birlikte şiirlerine genel bir hüzün hakimdir. Bu projede “Talih Çile Kader Sözü Bir Etmiş”, “Yeter Gayrı Yumma Gözün Kör Gibi”, “Genç Yaşımda Felek Vurdu Başıma”,”Böyle Düşmüş Payım Benim” adlı şiirlerinin incelenmesiyle hastalığının eserleri üzerindeki etkisi gösterilmeye çalışılmıştır.

İki çağdaş yazar - Emile Zola & Beşir FuadTEDCan Tezcan Bu proje, 19. yüzyılın iki önemli yazarı olan Emile Zola ve Beşir Fuad’ın doğalcılık bağlamında tıp ve edebiyatı nasıl birleştirdiklerini göstermeyi amaçlamaktadır. Projenin fikri; bir tıp kültürü dergisinde, “Ünlü Hastalar” başlığı altında karşılaştığım Beşir Fuad’ın incelemesiyle oluştu. Daha sonra, kendisinin yaşadığı dönemi, hayatını, ilişkisi olduğu kişileri bilgisayar ağı yoluyla edindiğim kaynaklardan öğrendim. Emile Zola’ya, böylece doğalcılık akımına ve dolayısıyla bilim ve edebiyatın bu akımla nasıl birleştirildiğine bu yöntemle ulaştım. Emile Zola’nın bir klasiği olan “Therese Raquin”i okumuş olmam, ulaştığım bilgileri doğrulayabilmemi sağladı. 19. yüzyılın sonlarında, edebiyatta kendini skolastik düşünceye yeniden kaptırmaya başlamış Fransız aydınına bir tepki ve gitgide yozlaşan Fransız toplumunun derinlemesine bir çözümü olarak kitaplar yazar Emile Zola. Bu kitaplar, doğa bilimlerinin, özellikle de Darwinci doğa anlayışının ilke ve yöntemlerinin edebiyata uyarlanmasıyla geliştirilen “doğalcılık (natüralizm)” akımını başlatır. Bir yandan, suçlanırken, öte yandan doğalcılık başka ülkelerde

-özellikle Türkiye’de- büyük yankılar uyandırır ve yazarlar arasında benimsenir. İşte, bu yazarların belki de en önemlisi Beşir Fuad’dır. Bu iki yazar, bilimin önemini yansıtmak için cesaret isteyen adımlar atmışlardır. Emile Zola Fransa’da, deneysel romanlarıyla, bütün toplumu ve aydınları karşısına alma pahasına, edebiyata bilimi yerleştirmiş; öte yandan Beşir Fuad Türkiye’de, unutturulmasına karşın, bilim aşkını eserlerine ve hayatına yansıtmıştır.

Virginia Woolf’lu SaatlerTEDTuğba AydoğanBu projenin amacı 20. yy’ın önemli yazarlarından olan Virgina Woolf’un psikolojik rahatsızlığının ve içinde yaşadığı toplumun eserlerine nasıl yansıdığını araştırmaktır. Virgina 1882’de İngiltere’de doğar. Evin kız çocuğu olarak erkek

kardeşlerinin kullandığı eğitim imkanlarından faydalanamaz, fakat babasının zengin kütüphanesi kendisini yetiştirmesi için iyi bir fırsat olacaktır. 13 yaşında annesini kaybeden Virgina ilk büyük bunalımını yaşar. Bu olaydan sonra da hayatı boyunca belli aralıklarla devam edecek depresyon nöbetleri başlar. Doktorların önerisi aynı olur: dinlenme tedavisi. Böylece Virgina, psikolojisinin bozulduğu zamanlarda şehir dışına gönderilir ve her türlü entellektüel faaliyet yasaklanır. Bu yüzyılın İngilteresi’ne göre; bu durum çok okuyan ve dört duvar araşında kalan kadınlarda çok sık görülmektedir. Oysa Mrs. Dalloway, Deniz Feneri gibi kitaplarında görüleceği gibi Virgina’nın küçük yaştan itibaren okuduğu kitaplar ve ruhsal dalgalanmaları bilinç akımı tekniğini oluşturabilmesini sağlayan en önemli etkenlerdir. Olayları değil de insanın o anda aklından geçenleri anlatan bilinç akımı tekniği Virgina Woolf tarafından geliştirilmiş ve onun 20. yy’ın önemli yazarlarından biri olmasını sağlamıştır. Otuz yaşında Leonard Woolf’la evlenir fakat Leonard eşinin hamilelik konusundaki isteklerini ruh sağlığı yüzünden reddeder. Bu durum Virginia’yı kötü etkiler ve tekrar bunalıma girer. Doktor tavsiyesiyle yine şehir dışındadır. Bu şekilde bir hayata daha fazla dayanamaz ve intihar eder.

Tıp ve EdebiyatTED Erdal ÖzelçiProjenin amacı, psikoloji ve hastalıkların tarihte önemli edebiyatçılar üzerinde etkisini incelemek ve tahlilde bulunmaktır. İnsanı bir bütün olarak algılamak, bazı etkenlerin insanı nasıl etkilediğini algılamak, psikolojik ve biyolojik bozuklukların bilişsel ve sosyal yönü nasıl etkilediğini tarihteki ünlü yazarlar üzerinden incelemek. Kaynak, www. psikiyatrist. net, www. kimkimdir. com.

Toplumdaki SuçlularTED Erhan Yılmaz Bu projedeki amaç toplumdaki suçluların (özellikle seri katiller) sinema ve edebiyat dünyasındaki stilize karakterlerle karşılaştırılması ve onların biribirleriyle ne kadar örtüştükleri ortaya konmasıydı. Bu amaçla araştırmalar internet, kriminoloji yayınları, edebi yayınlar ve gerçek kişiler üzerinde yoğunlaştırıldı. Buralarda bulunan bilgiler karşılıklı olarak değerlendirildi. Toplanan bilgilere göre; seri cinayet faili, birden fazla kişiyi belli bir nedenle ve belli aralıklarla öldüren kişiler için kullanılan bir terimdir. Çeşitli kaynaklarda bilhassa Kuzey Amerika’da daha sık görüldüğünü iddia edilmekle beraber, bunun değerlendirilmesi oldukça güçtür. Dünyanın jeopolitik yapısının değişiminden sonra, Sovyetler Birliği ve Güney Afrika’daki görünümün değişmesiyle seri cinayetlerin arttığı yönünde deliller olduğu belirtilmektedir. FBI (Federal Bureau of Investigation) seri cinayet faili profilini; 20 ila 40 yaşları arasında, çoğunlukla beyaz ve heteroseksüel, öldürme güdülerini harekete geçiren en önemli nedenin cinsel sorunlar olduğu, çoğu çocukken tecavüze uğramış ya da kötü bir çocukluk geçirmiş kişiler olarak tarif etmektedir. Seri cinayet faillerinin bir diğer özelliği de olay yerinde “imza” diye tanımlanan bir iz bırakmasıdır. Bu işaret seri katilin kişilik yapısını ortaya koyduğu gibi, cinayetlerin ortak noktasını da oluşturmaktadır. Görülebileceği üzere edebi karakterlerle gerçek suçlular arasında bir paralellik vardır. Bunların öncelikle Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve daha sonra da dünyada yaygınlaşmasının nedeninin Amerikan popüler kültürünün bütün dünyada yaygınlaşması olduğu düşünülebilir.

Page 34: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

34

TIP VE MÜZİK

Müzikle Bazı Hastalıkların Tedavi EdilebilmesiTMZMustafa Karaarslan Duyguları incelten ve gönlü yumuşatan müzik türleri asırlardan beri tedavide kullanılmaktadir. Bu projede beden ve zihin hastalıklarının tedavisinde müziğin kullanılması konusunda birçok araştırmadan yola çıkılarak bu konudaki soru işaretleri ortadan kaldırılmıştır. Bu projede aynı zamanda müziğin hangi makamının hangi hastalığın tedavisinde rol aldığı tespit edilmiş ve bu verilere ve gerçek olaylara dayandırılarak bilimsel bir çerçevede açıklanmıştır. İnsanın vücudunun %60’i sudan oluştuğu için müzikteki titreşimler insanlari etkiliyor. Müzik tedavide kullanılarak bazı merkezler kullanılabilir.

Müzik ile TedaviTMZMehmet Cahit Sarıcaoğlu Günümüzde hastalıklarin tedavisinde çok çesitli yöntemler kullanılmaktadır. Bu yöntemlerden biri de ‘Müzik ile Tedavi’dir. Ancak bu tedavi şekli gerek ülkemiz çapında gerekse dünya çapında yeterince yaygın değildir. Hatta Türkiye’de laboratuar ortamındaki çalışmalar yeni yeni başlamıştir. Tabii bunun nedenleri arasında müzikle tedavinin doğruluğunun ve işlevselliğinin bütünüyle kanıtlanamamıs olması bulunmaktadır. Bu projeyi yapmamdaki amaç; bahsedilen konunun tarihi geçmişiyle birlikte bilimsel varlığını araştırmak, kimlere uygulanabileceği ve uygulanış şekli hakkında yeterince bilgilendirmeyi sağlamaktır. Projemi hazırlarken bilimsel kaynak tarama yöntemine başvurdum. Müzikle tedavi yeni yeni araştırılmaya başlanan bir konu olduğu için kaynak sayısı ve çeşidi sınırlıydı. Milli Kütüphane’de, Adnan Ötüken Halk Kütüphanesi’nde ve Hacettepe Üniversitesi Kütüphanesi’nde yaptığım araştırmalar sonucunda yeterince kaynağa ve bilgiye ulaşamadım. Bundan dolayı güncel bilgilerin daha fazla bulunduğu internet ortamında araştırma yapmaya yöneldim. Burada daha çok yabancı kaynaklı bilgilere ulaştım. Tüm bu araştırmalarımın sonucunda elde ettiğim bilgileri düzenleyerek projemi tamamladım. Bu projemde müziğin sadece eğlence amaçlı kullanılmadığını, başka işlevlerinin de olduğunu ve özellikle müzikle, tıp alanında çok başarılı sonuçlar elde edildıiğini öğrendim. Araştirma konum olan ‘Müzikle Tedavi’ye Türkiye’de de büyük bir önem verilmesi ve bu konuda bilimsel araştırmalar yapılması beni oldukça mutlu etti. Umarım beynin fizyolojisi tamamıyla anlaşılabilir ve müzik de tedavi amaçlı olarak geniş bir hastalık yelpazesinde kullanılabilir.

Yasal Doping: Klasik MüzikTMZŞenol DemircanGünlük hayatımızda en çok zekamıza ihtiyaç duyarız. Zihinsel performansımızdaki en küçük bir artış bile hayatımızı inanılmaz derecede kolaylaştırabilir. Bu projenin amacı müziğin, zihinsel performans üzerindeki etkisini göstermek. Projeyi hazırlarken internet üzerinden tarama yaparak bazı bilimsel ve bilimsel olmayan kaynaklara ulaştım. Bu kaynakların yazarlarına gönderdiğim mesajlara cevap olarak daha iyi bir kaynak olan Nature dergisini önerdiler. Nature dergisinin 1993 yılında yayınladığı bir makaleyi kaynak olarak kullandım. Okul öncesi çocuklara 8 ay boyunca yapılan piyano egitimi sonucunda çocukların IQ’sunda %50’lik bir artış olduğu gözlenmistir. Üniversite öğrencileri üzerinde yapılan deneyde öğrenciler her gün 10 dakika boyunca aktif olarak klasik müzik dinlemiştir. Klasik müzik dinleyenler dinlemeyenlere göre sınavlarda büyük başarı sağlamıştır. Bu sonuçlar klasik müziğin zihinsel performans üzerine büyük etkisini rahatça gösteriyor.

Damardan Gelen MüzikTMZRafiye SarıgülMüzik ruhun gıdasıdır. Müziğin gerçekten ruhun gıdası olduğunu göstermek bu projenin amacıdır. Müziğin ruh ve sinir hastalıklarının tedavisinde olduğu kadar bedensel hastalıklara da iyi geldigini göstermek. Müzik radyodan çıkan basit bir ses değildir, insanın ruhsal ve fizyolojik yapısını derinden etkilemektedir. Ayrıca

müzikle tedavi bizim yitik değerlerimizdendir. 2000 yıl evvel ecdadımızın bulduğu bilimsel bir yöntemdir. Bu projede de bu yüzyılda bizim bu degğerleri yaşatmamızın sağlığımız açısından ne kadar önemli olduğunu gösterecektir. Konuya karar verdim. Müziğin insan sağlığına gerçekten faydası olabileceğini öğrenmek ve öğretmek için bu konuyu seçtim. Proje öneri formu teslim tarihi :24. 11. 2004 Internet sitelerinden araştırma yaptım. Google, mynet, hürriyetim, yahoo arama motorlarından araştırdım. Proje ara rapor teslim tarihi :12. 01. 2005 Huzurevinde gözlem yapıldı. Çocuk hastenesinde gözlem yapıldı. Doktor Sedat Seven (Ortopedi Uzmanı) ile konuşulup onun görüşleri alındı. Proje raporu teslim tarihi:26. 04. 2005 Müzik eşliğinde yapılan grup tedavilerinin sosyalizasyonu geliştirmesi ve motivasyonu sağladığı da belirtiliyor. Duygulari incelten ve gönlü yumusatan müzik türleri asırlardan beri tedavide kullanılmaktadır. Doktor ve müzisyenlerin depresyondan kansere, yüksek tansiyondan kronik ağrılara, disleksiden akıl hastalarına, migrenden uyusturucu madde bagımlılığına kadar geniş bir sahada tedavi gayesiyle kullanıldığı görülmüstür. Ayrıca gençlerde, dikkat dağınıklığı olan çocuklarda, akıl hastalığında, hatta parkinson hastalığının tedavisinde büyük etkisi olduğu görülmüştür.

Bir Şifa Vesilesi MüzikTMZEbubekir Sittik Dağlılar Çoğu zaman dinlerken farkına varamadığımız müziğin şifalı tesiri, bizi nasıl olduğunu bilemediğimiz olayların içine, nerede olduğunu bilemediğimiz mekanlara, ne vakit olduğunu bilemediğimiz zamanlara alır götürür. Yapmış olduğum bu çalışmada müziğin ne zamandan beri insan ruhunun ayrılmaz bir parçası olduğunu, ne zaman insanlar tarafından şifali etkisinin keşfedildiğini, kimler tarafindan bu etkinin kulllanıldığı anlatılmıştır. Ama hala bizim anlayamadıgımız çok sey vardır. Belki müzik birgün insanogluna, o sırlar dolu kapısının ardını ardına kadar açar. Ona hak ettigi değeri verdikten sonra o kişi neden siz olmayasınız...

Müzik TerapiTMZSemanur Karagülle Projenin amacı, müziğin terapide nasıl kullanıldığını, hastalıklar üzerindeki etkisini, vücutta yaptığı değişiklikleri ve teröpatik olarak kullanım alanlarını ögrenmek. Araştırmamın başlanğıcında müzik terapi ile ilgili H.Ü. Kütüphanesi’nden kaynak kitap bulmaya çalıştım. Burada tek bir kaynakta (Current Psychiatric Therapies, Vol 5 1965) grup terapisinde müziğin kullanımıyla ilgili bir makale buldum. Kaynak olarak kitaplardan çok fazla bilgi bulamadığım için araştırmamı internet üzerinde yoğunlaştırdım. Internetten genel ve tibbi arama motorlarından çok sayıda siteye ulaştım. Bu siteler bazı ülkelerin müzik terapi kuruluşlarının, çesitli organizasyonların, müzik terapi ile ilgilenen toplulukların kurmuş olduğu sitelerdi. Bulmuş olduğum sitelerin içinden yararlanabilecegim siteleri seçip, bilgileri derledim. Müzik terapi her yaştan bireyin fiziksel, duygusal, kognitif ve sosyal ihtiyaçlarına yönelik kullanılan bir sağlık uğraşıdır. Müzik terapi, terapistler tarafindan gerçeklestirilir. Terapiye hasta aktif veya pasif katılımda bulunabilir. Beyin hasarları, AIDS, otizm, kanser, konuşma bozuklukları, Alzheimer, şizofreni gibi hastalıklarda müzik terapi iyileşmeye katkıda bulunur. Müzik terapi ile kişide kendini ifade edebilme, anlayışta artış, rahatlama, sosyalleşme gibi gelişmeler görülür. Müziğe insan vücudu fizyolojik cevaplar verir, hormon düzeyleri, otonom sistemlerin aktivitesi degişir. Hastanelerde, çocuk ve yaşlı bakım evlerinde, doğum evlerinde vs. müzik terapi uygulanır. Eski Türklerde de müzikle tedavi geleneği mevcuttur.

Notalı ReçetelerTMZUğur BALProjenin amacı, çok eskilerden beri var olan ve hayatımızda önemli bir yer tutan müziğin, birtakım hastalıkların tedavisinde kullanılıp kullanılamayacağını araştırmak. Böyle bir uygulama varsa yöntemlerini ve sonuçlarını araştırmak. Uygulamayla ilgili ileriye dönük planlar hakkında bilgi edinmek. Müziğin ilk çıkıs amacının tedavi olduğu bilgisine dayanılarak yöntemin ilk uygulamaları hakkında bilgi edinilmiştir. Bunu takip eden tarihi süreçte de yöntemin örnekleri bulunmuştur. Özellikle günümüzde daha bilimsel bir yaklaşımla ele alınan konunun,

Page 35: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

35

gerek ülkemizde gerekse diger ülkelerde değerlendirildiği anlaşılmıştır. Böylelikle müzikle tedavi yönteminin ortaya çıkışı, tarihi süreci, günümüzdeki uygulamaları ve amaçları hakkında bilgi edinilmiştir. Insanlar eskiden hastalıkların sebebini kötü ruhlara bağlamış, bunlardan kurtulmak içinde büyüyü kullanmaya çalışmıştır. Müziğin bu büyülerin en önemli parçası olması,insanların sağlık sorunlarını çözmek için müziğe başvurmalarının ilk örnekleridir. Daha sonraki yıllarda insanların hastalıklara bakış açısı degişmiş, fakat müzikle tedavi uygulaması devam etmiştir. Günümüzde teknolojinin de gelişmesiyle birlikte konuya bilimsel bir açıklama getirilmiş ve bu bakış açısı altında uygulamalara devam edilmiştir. Yapılan uygulamalar ve bilimsel çalışmalar gösteriyor ki müzik tedavide etkilidir ve tek başına olmasa bile tedavi sürecinde yardımcı etmen olarak kullanılabilmektedir.

Bebek ve MüzikTMZErkan ErgünProjenin amacıAnne karnındaki bebeğe dinletilen müziklerin etkilerini, ne tür müziklerin dinletilmesi gerektigini ve bu müzik dinletilen bebeklerin ne kadarından bir sonuç alındığının araştırılması. Bu projede şu ana kadar internette çesitli arama motorlarından araştırmalar yaptım ve bazı gazetelerin arşivlerinden yararlandım. Biyomüzikoloji disiplininde yürütülen araştırmalarla, müziğin canlı sistemler üzerindeki tesirleri anlaşılmaya çalışılıyor. Bugün müziğin anne karnındaki çocuğun gelişiminden başlayıp, insanın gelişimine, öğrenmesine ve ruh sağlığına varıncaya kadar yaptığı tesirler, çesitli araştırma projelerine mevzu oluyor; ve bu araştırmalar sonucunda görüyoruz ki doğum öncesinde anne karnındaki bebeğe müzik dinletilmesi bebeğin yaşamında önemli rol oynuyor. Zekasından, ileride nasıl biri olacaığına kadar bebeğin özelliklerini belirliyor. Tabi ki müzik dinletilen her bebekte etkili olmuyor. Ama azımsanamayacak çoğunlukta sonuç verdiği biliniyor. Bunun yanında anne karnındaki bebeğe dinletilen müziğin türünün de önemi büyük. Şu anda genellikle klasik müzik tavsiye ediliyor.

İşitmede son nokta: Mutlak kulak yeteneği TMZSinan BalciProjenin amacı mutlak kulak yeteneği adı verilen sıra dışı işitme yetisini yapılmış çalışmalar ve tartısmalar ışığında yeniden ele almak ve özellikle ilgili bazı sonuçlara varmak, bilinmeyen noktaları ve çelişkili görünen sonuçları ortaya çıkarmaktır. Projede izlenen yöntem öncelikle mutlak kulak yeteneğiyle ilgili olan vücut bölgelerindeki özelliğin var olması veya olmaması durumlarında gözlenen anatomik ve fizyolojik farkların incelenmesi, ardından konunun müziği ilgilendiren kısmıyla ilgili çok küçük birkaç temel bilgi vermektir. Daha sonra gelişme bölümünde var olan çalışmaların sonuçları, birbirleriyle olan ilişkileri ele alınarak konu hakkında daha detaylı bilgi verilmesi; sonuç bölümünde ise gerek teorik iddialar, gerek günlük hayattan yaşayan kişilerden anılar, gerekse deneysel sonuçlar baz alınarak genellemelerin ve konunun tamamını kapsayacak şekilde elde edilen bulguların sunulması şeklinde bir metot izlenmistir. Sonuç olarak mutlak kulak yetenegi birçok yönü aydınlatilmasına karşın birçok yönü hala büyük gizemini korumaktadır. Gerek nörologlarin gerekse psikiyatrların dünya çapında yaptıkları araştırmaların, anketlerin, deneylerin belli başlı çok önemli sonuçları ortaya çıkmıştır:Otizm ve William-Baren Sendromu (WBS) gibi bazı çok spesifik hastalıklara sahip kişilerin ve anadilleri tonlu diler adı verilen diller olanların arasında yeteneğe sahip olma oranı çok daha yüksektir. Deneyler, her yeni doğanda mutlak kulak yeteneğinin bulunduğunu göstermektedir. Ayrıca mutlak kulak yeteneği özelliği sadece tek bir çalgıya yönelik de olabilmektedir ki piyanistler arasındaki deney bunu ispatlamaktadır. Sahip olan kişilerin belirttikleri üzere mutlak kulak yeteneği sürecinde herhangi bilişsel süreç işin içine karısmamaktadır. Mutlak kulak yeteneğinin var olmasında genetiğin rolü de tam olarak kestirilememekle beraber aile hikayesinin önemi deneylerle kesin olarak teyit edilmiştir.

Bir Şifa MüzikaliTMZMelike BadoğluInternet, kitaplar, dergi, gazete arşivlerinden yararlanılan bu çalışmada müziğin tıpta kullanımının tarihçesi, ruh ve beden sağlığına etkileri ile günümüzde müzikle

tedavi hakkında bilgi verilmesi hedefleniyor. Müziğin tedavide kullanılması ilk çağlara uzanıyor. Eski Mısır, Eski Çin, Eski Yunan, Eski Türkler ve Şamanlar bu yöntemi kullanan uygarlıklar arasında. Özellikle Orta Asya ve Anadolu’da uygulanan müzikle tedavi Selçuklularda kullanılmış; Osmanlı Devleti’nde 2.Beyazit döneminde altın çağını yaşamıştır. Tanzimat’tan sonra Türklerde gözden düşmeye başladıysa da Avrupa ve Amerika’da araştırma ve uygulamalar yapılmıştır. Araştırmalara göre klasik müzik insanı sakinleştiriyor, nabzı ve kan basıncını düzenliyor, acıyı azaltıyor, konsantrasyon ve yaratıcılığı artırıyor. Günümüzde müzik; zeka geriliği, davranış ve öğrenme bozukluğu olan, hiperaktif ve otistik çocukların eğitiminde; ayrıca klasik tedavinin yanında psikolojik destek sağlamada kullanılıyor. Amerika’da AMTA (American Music Therapy Association), FAMT(Florida Association of Music Therapy); Türkiye’de de TÜTEM (Türk Tedavi Musikisi Uygulama ve Araştırma Grubu) ve TÜMATA bu konuda çalışmalar yapan gruplar arasında. Müzik terapisinde, önce hastanın beyin elektrosu (EEG) alınıyor, beynin fonksiyonel haritası çıkarılıp aktivitesi belirleniyor. Belirlenen frekanslara göre müzikler hazırlanıyor, hastaya dinletiliyor. Bu tedavi yaklaşık 6 ay sürüyor, büyük başarı sağlanan örnekler var. Müzikle tedavi üzerine çalışmalar devam ediyor ve unutulan bu tedavi yöntemi yeniden gündeme geliyor. Bilimsel çalışmaların desteğiyle de ilerleyecek gibi görünüyor.

Mozart EtkisiTMZOsman AkcanMüzik sanatında ulaşılmaz olarak görülen Mozart’in nasıl bu kadar başarılı olduğunu açıklamak, yaşadığı zamanın ve ailesinin kişiliğine olan etkilerini incelemek bu projenin hazırlanma amaçları arasındadır. En önemli amaçlarından biri ise bu dahinin eserlerinin insanlar üzerindeki tibbi etkilerini ve bu etkilerin günümüze uyarlanması için doktorların ve müzik terapistlerinin yaptıkları çalışmaları açıklamaktır. Ayrıca üniversitelerce de kabul edilen Mozat Etkisi olgusunun tıbbi açıdan incelenmesini sağlamak amaçlanmıştır. Don Campbell’in Mozart Etkisi adlı kitabı projeyi hazırlamada en çok yararlandığım kaynaktır. Ayrıca internetten de veri sağlamada yararlandım. Nadir Nadi’nin Dostum Mozart adlı kitabı da bana Mozart’ın hayatı ile ilgili bilgi sağladı. Nereden geldiğine akıl erdirmek güçtür. Elde ölümsüz eserleri ve alaycı şekilde yazılmış mektupları var. Mezarı bilinmez, resimleri birbirine hiç benzemez. Düşüp kırılan alçı maskı bile bulunamadı. Bir başka gezegene gidiyordu, yolu dünyamıza düştü, insanları mutlu etmek için besteledi; umut, neşe ve iyimserlik dağıttı, 35 yıl süren konukluğu sona erince yine geldiği gibi gitti. Ne hayati, ne de ölümü tam olarak aydınlatılabildi. Mozart, müzisyen olmasının yanında bir doktordu. Onun öyle güçlü bir ‘etkisi’vardi ki, kendisine basvuran her hastayı iyileştirebiliyordu. Bunu ne muayene ederek, ne de cerrahi yöntemlerle yapıyordu; hastalarına müzikle sifa veriyordu. İste bu tedavi metoduna Mozart Etkisi denmektedir.

KekemelikTMZAlper UçkunInternet ortamında arama motorları kullanılarak; MEB, Hüseyin Turan’ın resmi internet sitesi gibi bir takım resmi ve özel kuruluşların adreslerindeki bilgilere ulaşılarak, bu bilgilerin değerlendirilmesi yapıldıktan sonra uygun şekilde birleştirilmiştir. Bu projenin amacı dil ve konusma problemlerinden yola çıkarak kekemeliğin sebebi, artis ve azalış durumları, tedavi yöntemleri, kekeme çocuğa sahip aileler ve bu bireylere nasıl davranılması gerektiği hakkındaki önerileri ile birlikte kekeme bir şarkıcı olan Hüseyin Turan’ın da bu çalışma içerisinde özgeçmisi ve sanat hayatı açısndan incelenmesidir. Sonuç olarak kekemelik çoğunlukla çocuk yaşlarda ortaya çıkan bir hastalık olup, konuşma esnasında konuşmanın düzenli bir şekilde ilerlemesini bozan duraklama, bazı ses ve sözcükleri yineleme ya da bir heceyi uzatarak söyleme ile giden ve bazı kişilerde sosyal ortamlardan kaçınmaya yol açıp,kaygı ve üzüntü konusu olan bir bozukluk olarak tanımlanmaktadır. Ortaya çıkış nedeni ile ilgili birçok teori olup, bunlardan en geçerli olanı kekemeliğin birden fazla etkenden kaynaklandığıdır. Kekemeliğin bireyde arttığı ve azaldığı durumlar vardır. Tedavisinde aile ve öğretmenler başta olmak üzere bireyin çevresindeki kisilere önemli sorumluluklar düşmektedir. Şarkıcı Hüseyin Turan’ın da çocuk yaşlarından itibaren kekemeliği bulunmaktadır. Fakat kendi söyleyişiyle çocukluk yıllarında bu durum onun için bir sorun olsa da dışa dönük yapısı sayesinde gün

Page 36: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

36

geçtikçe bu durumun üzerinde yarattığı sıkıntı azalmıştır. Bugün ise tüm Türkiye’de ismini duyurmuş bir sanatçı olarak işini başarıyla sürdürmektedir.

Kurt Cobain’in İntiharıTMZMurat ÇimciNirvana grubunun vokalisti Kurt Cobain 8 Nisan 1994`te evinde ölü bulunmustu, 27 yaşındaydı ve bir kuşağın temsilcisi olarak kabul ediliyordu. Bir insan bu kadar zengin, yetenekli ve popülerken neden kendini öldürsün? Ben projemde Kurt Cobain’in hayatını irdeleyerek onu adım adım intihara götüren sebepleri bulmaya ve bunların insan psikolojisi üzerindeki etkilerinden yararlanıp intihar psikolojisini açıklamaya çalışacağım. Hayatına şöyle bir göz attığımızda küçük yaşlardeyken anne ve babasının boşanması, gençliğindeki düzensiz yaşantısı, aniden gelen şöhreti, sorunlu evliliği ve doğan kızı, gençlik yıllarından beri olan mide ağrıları, uyuşturucu bağımlılığı... Herbiri kendi başına ciddi problemlerdi ama Kurt’u esas bitiren uyuşturucu olmuştu. Hayatında da gördüğümüz gibi daha çocukken içinde bir boşluk oluşmuş, zamanla bu boşluğu doldurmak için pek çok şey denemiş ama aksine boşluk daha da büyümüş ve o da bu boşluğa kesin bir son vermiş. Daha önce de belirttigim gibi çıkış noktam Kurt Cobain’in hayatı. Onun problemlerinden yola çıkarak, intihar psikolojisini irdelemek istiyorum. Webde Kurt Cobain ve intiharla ilgili pek çok siteden yararlandım. Ayrıca onu anlatan Kurt Cobain Tribute kitabı da başucu kitabım oldu.

Müzikle TedaviTMZVeli KorkmazProjemin amacı, müzikle tedaviyi araştırıp bunun Türklerdeki geçmişini ve gelişimini izlemek şu anda uygulanmakta olan teknik yöntemlerin yanında başka iyileştirme yöntemlerini bulmaktır. Ayrıca müziğin hangi tür hastalıklar üzerinde iyileştirici etkiye sahip olduğunu ve hangi makamlarla olduğunu bulmak, günümüzde müzikle tedavinin ne kadar uygulandığını araştırmaktır. Araştırmalarımı ağırlıklı olarak internet üzerinden olmak üzere değişik dergi ve kitaplardanda faydalanarak yaptım. Bir de Türkiye’de müzikle tedaviyi araştırmakta olan tek kuruluş olan TUMATA topluluğunun bir kongresine katılarak fikir sahibi olmaya çalıştım. Müziğin fiziksel ve ruhsal hastalıklar üzerinde iyileştirici etkiye sahip olduğunu ve de şu anda dünyanın bir kısmında ciddi manada faydalanıldığını eski Türklerin de müzikle tedavide çok ileri gittiğini fakat günümüzde yeterince faydalanılmadığını anlamış oldum.

Onların Sesi Neden GüzelTMZAli Caner Özdöver Ses, varlıkları karşılayan dil öğesidir. Bu projede ses oluşumu ve organları araştırılmıştır. Sesi oluşturan organlar genel olarak solunum sistemine aittir. Akciğerden gelen hava gırtlaktaki kirişleri titretince ses oluşur. Ses, günlük hayatımızda olduğu kadar birçok sanatta da büyük öneme sahiptir. Bu projeyle sesin sanattaki yeri ve sanatçıların seslerini nasıl koruduğu araştırılmıştır. Nilüfer ve Cihan Ünal seslerinin yaşamlarında nasıl yer ettiğini anlattıkları yazılarında sigara ve alkolden uzak kalmanın sesi koruduğunu belirtmişlerdir. Fiziksel değişimler sesi etkilemektedir. Erkeklerin sesi yaşlandikça incelirken kadınların sesi tam tersi durum göstermektedir. Ergenlik döneminde de ses aşırı değişmektedir. Tıpta sesle ilgili son teknoloji olan ses gerdirme ameliyatlarının sanatçılar için ne kadar önemli olduğu belirtilmiştir. Ses eğitiminin sanatçılar için çok önemli olduğu ve konservatuar programlarında ses eğitiminin öncelikli olduğu sonucuna varılmıştır. İyi ve kötü huylu ses hastalıkları araştırılmıştır ve ses kısıklığının sanatçılar için çok tehlikeli olduğu sonucuna varılmıştır. Ayrıca Nilüfer yazısında heyecan, stres gibi durumların ses kısıklığı yarattığını; ayrıca klimalı ortamların sese zararlı olduğunu belirtmiştir. Sesin iyi kullanımı konusu araştırılmıştır ve iki sanatçı da diyaframı iyi kullanmanın öneminden bahsetmişlerdir. Ayrıca Cihan Ünal diksiyonun önemini vurgulamıştır. Tıbbı da ilgilendiren uyuşturucu, alkol, sigara, vs. ses zararlıları bu projeyle ortaya konmuştur. Son olarak karın kaslarının yanlış kullanımı gibi profesyonel sanatçıların sorunlarına değinilmiştir. Bulgular genel itibariyle internetten edinilmiştir.

Otistik Çocukların Müzikle TedavisiTMZ Serhan ÖzcanProjenin amacı, tıp ve müzik çok ayrı iki dünya gibi görünse de ikisinin zaman zaman kesiştiği ve beraber tedavi amaçlı kullanılabileceğini araştırmaktır. bu konuda pek çok proje olabilecek çalışma olmasına rağmen otistik çocukların müzikle tedavisini seçtim. Çünkü müzik ve çocuk sevdiğim iki konuydu. Projemi araştırırken konuyla ilgili çok ilginç bulgular elde ettim. Projemde temel bilgi kaynağı olarak internetten yararlandım. Arama motorlarında ‘otistik çocuk müzik tedavi’anahtar sözcüklerini araştırdığım zaman karşıma pekçok internet sitesi çıktı. Internette otistik çocukları tedavi eden ve bu çocukların ailelerini biraraya getiren az sayıdaki vakfın bilgilerine ulaştım. Örneğin Yağmur Çocuklar Psikolojik Danışmanlık ve Özel Eğitim Merkezi ve Türkiye Otistik Çocuklara Destek ve Eğitim Vakfının sitelerinden yararlandım. Ayrıca otizm konusunda uzmanlaşmış bu konuda önemli bir uzman olan Dr.Murat Güvençer’in sitesinden yararlandım. Yazılı kaynak olarak tıp dergilerini taradım. Joperd Dergisi’nin 1989 yılında yayınlanmış otistik çocukların müzikle tedavisini içeren bir araştırma yazısından yararlandım. Bir doktor adayı olarak yaptığım çalışmanın sonucunda tedavide başka yöntemlerin de kullanılabileceğini anladım. Özellikle zihinsel ve iletişim bozukluğu sonucu ortaya çıkan hastalıklarda sanat dalları arasında müzikle tedavi en olumlu sonuç vermiştir. Biz de alternatif tedavi yöntemlerini kullanarak daha sağlıklı tedavilerle insanları daha sağlıklı ve mutlu yapabiliriz. İnsanlara doktorların sadece ilaç yazan makineler olmadıklarını anlatabiliriz.

Sudan Gizemli Mesajlar TMZEmrullah SögütdelenSudan Gizemli Mesajlar adlı projem; Prof. Dr. Masuru EMOTO tarafindan incelemeye alınmış olan su kristalleridir. Değişik çevre şartları, müzik türleri ve sözler gibi değişik dış tesirlerin etkisiyle suyun kristal yapısında değişimin olup olmayacağını eğer değişim olacaksa da ne yönde bir değişimin olacağını incelemek amacıyla değişik deneyler yapmıştır. Öncelikle dünyanın birçok yerinden farklı sular almış ve incelemeye koyulmuştur. Kaynak suların kristal yapısının fabrika atıklarının bulunduğu dere sularıyla karşılaştırıldığında çok düzenli olduğunu görmüştür. Aynı bölgeden aldığı sulara farklı müzik türlerini veya değişik sözleri dinleterek yapılarındaki değişimi gözlemlemek istemiştir. Beethoven’ın pastoral müziğini dinleten Emoto su kristallerinin çok güzel şekillendiğini, Bach’ın ‘Air for the G String’ parçasının dinletildiği su kristallerinin nispeten düzgün, Heavy Metal dinletilenlerin ise tamamen şekilsiz ve dağınık olduğunu mikroskopik fotograflama yöntemiyle tespit etmiştir. Ayrıca suya gece boyunca dinlettiği pozitif sözcükler (iyi, güzel) suyun kristal yapısına düzgün şekil verirken negatif sözcüklerin (kötü, çirkin, aptal) ise şekilsiz görünüm oluşturduğunu saptamıştır. Böylece suyun aslında dış tesirlerden etkilenebilecek canlı bir varlık olduğunu savunmuştur. Suyun sadece hafızasının ve bilgi taşıyıcı özelliğinin olmadığını aynı zamanda kainatın dilini ve gerçek sevgi titresimini de yansıttığını ispatlamıştır. İnsan davranışlarının belirleyicisi olan aslında vücudunda bulunan suyun kalitesiyle ilişkili olduğu kanısına varmış, doğaya ve insana etkisini şu şekilde özetlemiştir: ‘Kelimeler tabiatın titreşimidir. Böylece güzel kelimeler güzel tabiat, çirkin kelimeler çirkin tabiat oluşturur. Bu da kainatın köküdür.’

Türk Musikisi İle TedaviTMZ Bünyamin Teymuroğlu Müzik duyguları yoğunlaştıran bir özelliğe sahip olduğundan, pek çok medeniyetlerde dini duyguların güçlenmesinde hastalıkların tedavisinde oldukça yaygın bir yöntem olarak kullanılmıştır. Projemde günümüzde unutulmaya yüz tutan Türk Musikisi ile Tedavi’nin tarihsel gelişim sürecinden ve günümüzde nasıl kullanıldığından bahsetmek istedim. Projemi hazırlarken konu hakkında dergi ve kitap gibi çok fazla yazılı kaynak olmadığından Şahin Ak’ın ‘Avrupa ve Türk İslam Medeniyetlerinde Müzik ile Tedavi’ adlı kitabı ile birlikte internetteki ilgili sayfalardan yararlandım. Sonuç olarak yüzyıllar boyunca hastalıkların tedavisinde başarıyla kullanılan Türk Musikisi günümüz teknolojisiyle yeniden ele alınıp kullanılmaya başlanmalıdır.

Page 37: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

37

Müzik ve TıpTMZŞeyda DeğerBu projede müziğin tıpla olan ilişkisi ve insanı nasıl etkilediği ele alınacaktır. Veri toplamada daha çok interneti kullandım. Bununla birlikte hem sanatçı hem de tıp doktoru olan Adnan Çoban ile yapılan bir röportajdan faydalandım. İncelediğim birçok araştırmada müziğin insan fizyolojisini etkilediği ispatlanmıştır. Bu etkilerden birkaçı maddeler halinde şöyledir: -Müzik insanlarda otonom sinir sisteminde değişiklik oluşturur. Bu değişiklik çeşitli hormonların düzeylerini arttırıp, azaltmak şeklinde olur. Mesela keyif verici müzikle dopamin salınımı artarken, kortizol düzeyi düşer. Bu sayede insanın bağışıklık sistemi de etkilenmiş olur. -Beyin aktivitesini arttırır. -Stresi azaltır. Bu sayede strese bağlı birçok hastalığın (hipertansiyon, ülser, deri hastalıkları, baş ağrısı, damar sertliği) oluşumunu engeller. -Çocuklarda zeka gelişimine yardımcı olur.-Kas katılığı, eklem rahatsızlığı, denge bozuklukları, motivasyon eksikliği gibi rahatsızlıklara iyi gelmektedir. - Doğumu kolaylaştırır.-Kendini ifade etme kabiliyetini geliştirir. - Dikkat ve hafızayı arttırır. -Kendine güven duygusunu arttırır.

Müzik ve TıpTMZYasin ŞahintürkYüzyıllardan beri en yaygın tedavi çeşitlerinden biri olmuştur müzik. Hiç bir şekilde tedavisi bulunamayan hastalıklar bile ilk defa müzikle tedavi edilmiştir. Günümüzde alternatif tedavinin en önemli kolunu olusturmaktadır. Çocukların eğitiminde, agresifliklerinin giderilmesinde, el becerilerine yön vermekte; psikolojik hastalıkların tedavisinde; otistik çocukların toplumla, ilişkilerinin geliştirilmesinde ciddi bir tedavi yöntemi olarak kullanılıyor. Ayrıca alternatif olarak sigarayı birakanlara yardımcı olarak, kalp ritimlerinin düzenlenmesinde, ülser tedavisinde kullanılmaktadır. Bu projede amacım tedavinin nasıl yapıldığı, sürekliliğini ve diğer kullanım alanlarını öğrenmek ve doktor adaylarını basta müzik olmak üzere alternatif tedaviye yönlendirmektir. Sonuç olarak eskiden beri tedavide kullanılan müzik daha çok araştırılmalı ve tedavi yöntemleri geliştirilmelidir.

Müzik ile TedaviTMZ Evren Çavuş nsanlığın ilk zamanlarından itibaren tedavi yöntemleri geliştirilmiştir. Müzik de bu tedavi yöntemlerinden biridir. Müzik ile tedavi günümüzde alternatif tıp tedavisinin önemli bir kolunu teşkil etmektedir. Genelde psikolojik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılmasının yanı sıra otistik çocukların sosyalleşmesinde, çocukların eğitiminde kullanılır. Ayrıca sigara gibi bağımlılık yapan madde kullanımlarının bırakılmasında yaygın olarak kullanılır. Kalp ritim bozukları, ülser ve bunlar gibi birçok hastalıklar da müzikle tedavi edilebilir. Bu projede amacım tedavinin uygulandığını, sürekliliğini ve diğer kullanım alanlarını öğrenmek ve doktor adaylarını başta müzik olmak üzere alternatif tedaviye yönlendirmektir. Sonuç olarak eskiden beri tedavide kullanılan müzik daha çok araştırılmalı ve tedavi yöntemleri geliştirilmelidir.

Türklerde Müzikle TedaviTMZEmre Çankaya Projemde Türklerde müzikle tedavi konusunu inceleyip, günümüze kadar Türk medeniyetlerindeki gelişmelerini ele aldım. Bu çalışmayı günümüzde göz ardı edilen Türk musikisiyle tedavinin faydalarını vurgulamak için yaptım. Projemi hazırlarken genellikle internetteki ilgili sayfalardan faydalandım. Günümüzde yurt dışında Türk musikisi ile ilgili başarılı çalışmalar yapılmasına rağmen Türkiye’de Türk Musikisi’nin hastalıkların tedavisinde kullanılmasıyla ilgili çalışma yapan çok az kişi bulunmaktadır. Bu konuda ele alınan müzikle tedavinin düşünce ve uygulamaları günümüz teknolojisinde yeniden ele alınabileceğini düşünüyorum.

Müziğin İnsan Sağlığına Etkileri TMZEhad GökçeMüzik üzerine yapılmış sayısız denilecek oranda çalışma vardır. Bu çalışmanın amacıysa yapılan bu çalışmalardaki ortak doğruları toplayabilmek ve pratik alanda

kullanım bulacak bir çalışma çıkarabilmektir. Bulunan verilerdeyse referans olarak tarihsel bilgiler ve yapılmış deneylerin ispatlanan sonucları kulanıldı. Bunların arasında Eski Yunan’ın birçok ünlü filozofunun müziğin etkileri konusunda hem fikir olduğu, ayrıca Hipokrat gibi hekimlerin müziği kullanma teknikleri toplanan bilgiler arasında. Alışılmadık bir ayrıntı olaraksa tarihteki devletlerin zirve yapmadan önce sanat (dogal olarak da müzik) alanında zirve yaptıkları gözlenmiştir. Bu konuda yapılmış deneylerse müziğin nöral ve endokrin sistemler üzerinde belirgin etkileri olduğunu göstermiştir. Kullanım alanlarına bakıldığında ise bazı örneklerden bahsedersek; büyük şirketlerde verimi artırmak için klasik müzik, magazalarda müşteri dikkatini dağıtmak için alışılmadık tarzda müzikler kullandıkları gözlemlenmiştir. Müzik duyma yetisinin ahenkli bir hediyesi olabileceği gibi acımasız bir cezası da olabilir. Bu etki ise müziğin yeri, sesi, seslendiği kitle gibi etmenlerce belirlenmektedir. Buradan elde edilen verilerle yola çıkıldığında ise müzik çoğu zaman arka plan öğesi olarak görünse de genelde insanı etkileyen dış etmenlerin başında gelmektedir.

Besteci Doktorlar TMZIbrahim Erdem Gökmen Bu projenin hazırlanmasındaki amacım müzikle ilgilenen, beste yapan doktorların hayatını, özelliklerini araştırıp hekimlerin müzikle iç içe yasayabileceklerini göstermektir. Müzikle hobi olarak ilgilenen bazı doktorlar var olduğu gibi; müziği yaşam tarzı haline getiren doktorların da varlığı inkar edilemez. İste amacım, bestecilik ve hekimlik gibi iki güzide mesleği birarada yürüten şahısları incelemektir. Ilk aşamada Internet üzerinden araştırma yaptım. Türk musikisine emeği geçen kişileri incelemeye başladığımda hatırı sayılır sayıda doktor olduğunu keşfettim. Hatta bu doktorların birçok beste yapmış olduğunu öğrendim. İkinci asamada bu hekimlerin hayatlarını, bestelerini ve müzikle ilgili yönlerini anlatan siteleri ve birkaç tıp dergisini arayıp buldum ve hekimlerin müziğe olan katkılarını projeme ekledim. Incelemelerimden sonra, besteci doktor Selahattin İçli’nin tıp ögrenimi görürken yoğun bir şekilde musiki ile ilgilendiğini ve Nevzat Atlig gibi diğer hekimlerin de aynen tıp eğitimi alırken müzikle yakından ilgilendiğini öğrendim. Bu örnekler, hekimlik ve bir sanat dalı olan müziğin zıt kavramlar olmadığını ve iki mesleğin birarada sürdürülebileceğini kanııtlamaktadır. Hekimlerin veya hekim adaylarının müziğe olan bu ilgilerinin sebebi yoğun tıp eğitimi veya iş ile başbaşa kalmalarından dolayı sıkıntılarını müzikle hafifletmek ve onunla biraz olsun rahatlamak istemelerinden olabilir. Stres dolu bir işle başbaşa kalan doktorlarımızın bu streslerini en aza indirgemek için sanatın daha çok hangi dallarına basvurdukları incelenebilir. Ben bunlardan birinin müzik olduğunu anlatmaya çalıştım projemde.

Müzik Türlerinin Ruh Haline EtkisiTMZDerda GökçeProjenin amac, müzik türlerinin insan üzerindeki etkileri hakkında bilgilendirme ve hangi müzik türünün hangi şartlarda dinlenmesinin kişi için daha faydalı olacağının anlatılmasıdır. Bu proje sırasında daha önceleri yapılmış araştırmalar kaynak olarak kullanıldı ve internetten faydalanıldı. Daha çok arama motorları ile internet üzerinden yaptığım aramalarla bulduğum sonuçları projeme koydum. Bazı hastalıkların müzikle tedavi edilmesi, müziği bir “moral silahı” olarak önemli bir yere koyuyor. Osmanlı’da dahi bu yöntem uygulanmış. Bu amaçla kurulan tedavi merkezleri kullanılmış. Yani müziğin ruhun gıdası olmasının ötesinde tedavi edici özelliği de var. Türk musikisinde bazı makamların insan bedeninin belli bölgelerinde değişik etkileri var. Müzik biyoenerji kavramıyla beraber insanı etkiliyor. Biyoenerji yüzyıllardan beri hastalıkların tedavisi için kullanılan tamamlayıcı bir tedavi yöntemi. Organik varlığımız nasıl gerçekse enerji sistemimiz de bir gerçek. Bu sistem, dış ve iç olaylarla etkilendiginde “mutsuzluk” duygusu bedeni esir alır.. Sinirleri bozulur.. Genellikle bu ruh halinin ardından depresyon gelir Müziğin insanı hem olumlu hem de olumsuz etkileyebildiği unutulmamalı ve kişi günlük hayatında dinlediği müziğe dikkat etmelidir.

Türk Müziğinin ve Enstrumanlarının Tedavi Amaçlı KullanımıTMZAli ErdinçÇiftçiler Bu projedeki amaç, geçmişte aktif şekilde kullanılan fakat günümüzde geri plana itilen müzik ile tedavi konusunda, Türk Müziğinin ve enstrumanlarının

Page 38: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

38

nasıl kullanıldığını göstermek ve bunların olması gerektiği yeri hatırlatmaktır. Bu projede bilgi toplama işi, internet ve kitap tarama yöntemleriyle yapılmıştır. Bu işle özel olarak ilgilenen siteler olduğu gibi, popüler bilim ve kültür sitelerinde de konuyla ilgili demeçler, makaleler ve bilgilendirme yazıları vardır. Ayrıca sadece bu konu üzerine yazılmış bir kitap da mevcut bulunmaktadır. Tarafımdan bu kitap incelenmiş ve önemli yerleri projeye dahil edilmiştir. Konuyla bilimsel olarak ilgilenildiğine ilişkin bir kanıt da bu tedavi yöntemi üzerinde çalışan kliniklerin varlığıdır. Bu kliniklerle ilgili bilgilere de projede yer verilmiştir. Projede ayrıca geçmisten günümüze Türk müzik enstrumanlarının gelişimi ve hangi aletin ne amaçla tedavide kullanıldığına ilişkin bilgiler de bulunmaktadır. Makamlarımız ve faydalı olduğu düşünülen rahatsızlıklar da verilmistir. Bu proje ile müziğimizin ve çalgılarımızın kıymeti ve faydaları hakkındaki bilgilerimi pekiştirmiş oldum. Bu proje vasıtasıyla bu konuyla ilgilenen insanlara da faydalı olabilmek umudunu taşıyorum. Umduğum başka bir şey de, müziğimiz ile ilgili araştırma yapan bir Avusturya kliniği bulunurken ülkemizde böyle bir tesisin yokluğuna dikkat çekebilmektir.

Beethoven: Sağlıksız ancak Verimli Bir YaşamTMZÖzgür SeğmenBu projenin amacı, klasik müziğin önemli bestecilerinden Ludwig van Beethoven’ın sağlık sorunlarının müziğine doğrudan ve dolaylı etkisinin incelenmesidir. Ayrıca bestecinin ölümünden yıllar sonra saç telleri üzerinde yapılan araştırmalar ve bu araştırmaların ortaya çıkardığı bestecinin yaşamıyla ilgili bulgular da bu projede incelenecektir. Projenin hazırlanmasında tamamına internet üzerinden ulaşılan kaynaklar kullanılmıştır. Ticari ve tıbbi arama motorlarından Beethoven’in yaşamı, eserleri, sağlığı ve saç telleri üzerinde yapılan araştırmalar hakkında makalelere ulaşılmış, bestecinin eserlerinin kayıtları amatör olarak dinlenmiştir. Ludwig van Beethoven’in sağırlığı, gerek duygusal, gerek müzikal anlamda bestecinin yaşamını derinden etkilemiştir. Virtüöz ve orkestra şefi olarak kariyerini sona erdirmekle beraber, enerjisini beste yapmaya yönlendirmesine sebep olmuştur. Saç tellerinde yapılan araştırmada bestecinin kurşun zehirlenmesine maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Gerek sağırlık, gerek kurşun zehirlenmesi besteciyi depresyona sürüklemiş, kendini toplumdan soyutlamasına sebep olmuştur. Duygusal değişimleri, bestecinin eserlerinde rahatlıkla farkedilmektedir. Ancak sağırlığının sebebi, ne otopsi ne de saç tellerindeki araştırma sonucunda ortaya çıkarılamamıştır.

Insan Fizyolojisine Müziğin EtkisiTMZAynur AcibucaM. Ö 400 yılından itibaren müziğin insan fizyolojisi üzerinde etkili olduğu düşünülmeye başlanmıştır. Sonra bu düsünceler, kendilerini destekleyici verilerle günümüze kadar ulaşmıştır. Şu ansa tam anlamıyla bilimsel platformda kendine yer bulmak üzere. Projenin amacı, müziğin insan üzerindeki fiziksel etkisine dikkat çekmektir. Bu özelliğin kullanılarak çesitli hastalıkların tedavi edilebileceğini ve çok olumlu sonuçlar alınabileceğini vurgulamaktır. İnsanları özellikle hekimleri ve hekim adaylarını bu konuda bilinçlendirmek Araştırmamı temel olarak web siteleri üzerinden yürüttüm. Konuyla ilgili gazete ve dergi yazılarını, makaleleri taradım. Müziğin fizyolojik etkileri hakkında çalışmalar yapan insanların yayınladıkları yazıları ve onlarla yapılan röportajları okudum. Her adımda elde ettiğim bilgilerin değerlendirmesini yapıp bilimsel olanları ayıkladım. Ulaştığım bilgileri nesnel kanıtlarla sağlamlaştırdım ve örneklerle destekledim. İnsanların proje konusu hakkinda önceden sahip oldukları bilgileri ölçmek, düşüncelerini öğrenmek için bir anket uyguladım. Müziğin meydana getirdiği fizyolojik değişimleri bizzat kendim gözlemleyebilmek için farklı müzik türlerinin nabzı nasıl etkilediği üzerine deneysel bir çalışma yaptım. Ulaştığım sonuç elimdeki referansları destekledi. Sonuç olarak; Bugün, müziğin insan organizması üzerinde gerek psikolojik gerek fizyolojik olarak etkide bulunduğu dünyanın birçok yerinde yapılan bilimsel deneylerle kanıtlanmıştır. Bu konuya ilişkin yeni çalışmalar da yapılmaktadır. Müzik insan organizmasında yer alan hücreleri, moleküler bazda etkileyerek onda, fizyolojik değişimlere neden olabilmektedir. Bundan yararlanılarak kimi hastalıklar tedavi edilmekte, kimi rahatsızlıklar giderilmektedir.

Tıp ve MüzikTMZAhmet Balun Tıp ve müzik çok ayrı iki dünya gibi görünse de ikisinin zaman zaman kesiştiği ve beraber tedavi amaçlı kullanılabildiği tarih boyunca gösterilmiştir. Klasik müzikle tedavinin nasıl olduğu, bu yöntemin nasıl uygulandığı araştırılmıştır. Beethoven’in psikolojik durumu bozukken yaptığı eserlerin tedavide nasıl kullanıldığı, Beethoven’in sağırken nasıl müzikle ugraştığı, üstelik en fazla ses getiren eserlerini bu zamanda nasıl yaptığını ve sağır insanların müzikle nasıl ilgilendiğini bu projemle araştıracağim. İnternet veri tabanlarında ve dergilerden araştırarak konu hakkında bilgi topladım. Müzik özellikle psikolojik sorunların tedavisinde olmak üzere çesitli hastalıkların tedavisinde kullanılabilir. Bu yöntem eskiden daha fazla kullanılmakta olup günümüzde yalnızca psikolojik sorunların tedavisinde kullanılmaktadır. bu yöntemde özellikle Beethoven’in eserleri kullanılmaktadır. Beethoven bu yönden en önemli eserlerini sağırken vermiştir. Bu da sağırların müziğin titreşimlerini beyinleriyle hissedip müzik yapabileceğini söyleyen araştırmaları doğruluyor.

Dünden Bugüne Müzikle TedaviTMZMuhammed Furkan BakkalBu proje ile Türklerde müzikle, özellikle de Türk musikisi ile tedavinin gelişimini ve tarihini öğrenmeyi amaçladım. Türklerin tarihte hangi makamla hangi hastalığaa şifa aradıklarına geniş bir bakış açısıyla bakmış olacağız. Ayrıca bu çalışma ile günümüzde göz ardı edilen müzikle tedavinin faydalarını tekrar vurgulamış olacağız. Bu çalışmanın toplumumuzda başta müzisyenler ve hekimler olmak üzere birçok insana yararlı olacağı umulmaktadır. Projenin konusu, ruh hastalıklarının müzikle tedavisi ve bu tedavinin Türklerdeki geçmişidir. Müzik, eski zamanlardan beri insanlar üzerinde önemli bir yer işgal etmiştir. İnsanlar üzüntülerini, sevinçlerini, kahramanlıklarını, heyecanlarını, sevgilerini vb. çoğunlukla müzik sanatını kullanarak ifade etmeye çalışmışlardır. Müzik insanları bir hipnoz hali oluşturarak etkilemiş ve kitlelere zaman zaman yön vermiştir. Özellikle müzik, duyguları yoğunlaştıran bu özelligi ile pek çok medeniyette hastalıkların tedavisinde oldukça yaygın bir yöntem olarak kullanılmıştır. Türklerde ise bu tedavinin çok önceden yapıldığı bilinmektedir. Proje esnasında tamamen internetteki veri tabanlarından yararlandım. Internetteki ‘google’gibi arama motorları en büyük yardımcılarım oldu. Müzikle tedavi uygulayan bir uzman arandı; ancak birebir görüşme sağlanamadı. TUMATA adı altında çalışmalarını sürdüren bir grup ile internette temasa geçildi. TÜMATA grubunun kurucusu Yrd. Doç. Dr. Rahmi Oruç Güvenç’in araştırmalarından yararlanıldı. Türk Müziği makamlarının ayrı ayrı hangi ruhsal ve bedensel hastalıklara şifa olduğu araştırıldı. Müzik insan organizmasında çeşitli değişimlere neden olabilmektedir. Bundan yararlanılarak kimi hastalıklar tedavi edilmektedir. Müziğin gücünden dünyanın bir kısmında ciddi manada faydalanıldığını eski Türklerin de müzikle tedavide çok ileri gittigini fakat günümüz Türkiye’sinde yeterince faydalanılmadığını anlamış oldum.

Müzikle Tedavi TMZZehra Çamci Bu konunun arastırılmasındaki amaç, klasik tedavi yöntemleri dışındaki bir yöntemi incelemek; bir sanat dalı olan müziğin insan, özellikle de çocuk tedavisindeki etkilerini, günümüzde bu tedavi yöntemiyle yapılan çalışmaları göstermektir. Günümüzde bilim, insanı sadece biyolojik bir varlık olarak değil; bedeniyle, ruhuyla bir bütün olarak incelemektedir. Bedensel olarak sağlıklı olan bireylerde görülen rahatsızlıklar, tedavinin de sadece bir takım ilaçlar ya da operasyonlarla olmayacağını ortaya koymuştur. Müzikle tedavi insanin ruhunun derinliklerine inen yöntemlerden biridir. Bu çalışma sırasında internette ‘müzikle tedavi’ ve ‘çocuklarda müzikle tedavi’ başlıklarında taramalar yapıldı, sonuçlar değerlendirildi. Ruh hastalıkları, özellikle de otizme müziğin etkisi üzerinde yoğunlaşıldı. Bedensel rahatsızlıkların tedavisinde de bu yöntemin kullanıldığı konusunda derinlemesine bilgi bulunamadığından, bu alanda ilerlenemedi. Günümüzde müzikle tedavi yöntemini kullanan iki kurumla bağlantıya geçilmeye çalışıldı; birinden yanıt alınamazken diğeriyle irtibat kuruldu. Çalışma sonucunda müziğin otistik çocuklarla bağlantı kurmada kullanılabileceği, onların psikolojik ve sosyal gelisimi üzerinde katkısı olabileceği gösterilmiştir. Müzikle tedavi

Page 39: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

39

seanslarında zeka geriliği olan veya otistik çocukların öğrenme eğiliminin arttığı sonucuna ulaşılmıştır.Uzun yıllardır kullanılmakta olan müzikle tedavinin yaygınlastırılması gerektiği düşünülmektedir.

Ses Sanatçılarında Meslek HastalıklarıTMZİrem Türkyılmaz Seslerini kaybetmelerine neden olabilecek ciddi birtakim hastalıklar ses sanatçılarının hayatlarını çoğu zaman sadece ekonomik yönden değil meslekî, psikolojik ve sosyal yönden derinden etkilemektedir. Projenin amacı ses hastalıklarının ses sanatçılarının hayatlarını psikolojik ve ekonomik yönden; yani sosyal yönden nasıl etkilenebilecegiyle ilgili bulgulari sunmaktir. Projenin gelişimi sırasında ses hastaıklarının genel çerçevesini çizmek için internetten, kaynak tıbbi kitaplardan faydalanılmiş, daha sonra bu hastalıklaıın sanatçıların psikolojik durumlarina olas etkilerini araştırmakmak için Hacettepe Üniversitesi Egitim Fakültesi Psikolojik Danışma ve Rehberlik Bölümü ögretim üyelerinden görüş alınmıştır; ekonomik hayata olası etkileriyle ilgili bilimsel makalelerden yararlanılmıştır. Edinilen bilgilerin sonrasında bulguları zenginleştirmek amacıyla Kültür Bakanlığı Devlet Halk Müzigi Korosu üyesiyle de bir görüşme yapılmış; ayrica, Hacettepe Üniversitesi Konservatuvarı Şan Bölümü ögrencileri ve ögretim görevlilerine bu konuda hazırlanan bir anket uygulanarak görüşleri alınmıştır. Araştırmada elde edilen sonuçlara göre olası psikolojik sorunların, ses hastalığının kalıcı olup olmamasına, kişinin ego gücüne, iyimserlik ve umut düzeyi gibi kişilik özelliklerine bağlı olarak değiştiği saptanmıştır. Hastalıkların ekonomik boyutunda sanatçılar devlet memuru statüsünde olduklari için seslerini kaybetmeleri durumunda Avrupa’daki ses sanatçıları kadar etkilenmeyeceklerdir; ancak diğer çoğu ses sanatçısının sosyal güvencesinin olmaması hastalıkla karşılaştıklarında tedavi, hastalıkla karşılaşmadan ses kontrolü isteklerinin yeterince karşılanamamasına neden olmaktadır.

Dünden Bugüne Müzikle TerapiTMZZeynep Betül Soysal Bu projenin amacı psikiyatri alanında geçmiş dönemlerden beri basvurulan bir tedavi metodu olan müzikterapinin geçmişini, su anki itibarini ve uygulamalarını incelemektir. Bu incelemeler ile elde edilen bilgiler ışığında geleceğin doktorlarını müzikterapi konusunda bilgilendirmektir. Internetteki veri tabanlarından, konuyla ilgili kitaplardan ve CD’lerden yararlanıldı. Müzikle tedavi uygulayan bir uzman arand; ancak birebir görüşme sağlanamadı. Yapılan araştırmalardan ve röportajlardan yararlanıldı. Konservatuarla bağlantı kuruldu. Ayrıca konu ile ilgili uzman kişilerin araştırmalarından yararlanıldı. Türk Müziği makamlarının ayrı ayrı hangi ruhsal ve bedensel hastalıklara şifa olduğu araştırıldı. Müziğin fizyolojik etkileri üzerine yapılan bir deneyin basamakları ve sonuçları incelendi. Ziyaret edilen üç farklı rehabilitasyon merkezinde engelli çocuklara müzikle terapi uygulandığı izlendi. Eski tıpta müzik ile tedavi diğer tedavi sistemleri ile birlikte kullanılmaktadır. Bugünkü tıpta ise yavaş yavaş kabullenilen bir fenomen önce alternatif tıpta yer edinmiş; daha sonra tamamlayıcı tıp içinde tanımlanmıştır. Şimdi Türkiye’de de müzikle terapi uygulanmaktadir. Buna ait projelerden özellikle nöroloji ve kardiyoloji alanındaki çalışmalar tamamlanmıştır. Avusturya’da komada olan hastalara müzik aracılığı ile ulaşılabildigi ifade edilmektedir.

Körlerin Sanata İlgisi TMZ Sevgi Topal Dünyada birçok görme engelli insan sanatla ilgilenmektedir. Bu projenin amacı, görme engelli insanlarin hangi sanat alanına daha fazla yöneldiklerini ve bunun sebeplerini arastırmaktır. Ayrıca tüm engelli insanlarda oldugu gibi görme engelli insanlarda da dikkati ilk çeken engelli olmalarıdır. Bu çalışma ile onların sanatla ilgili olan yönlerine dikkat çekilmesi amaçlanmıştır. Bu çalışma kapsamında: Dünyanin tek görme engelli(dogustan) ressami olan ve Harvard iniversitesi’nde beyni incelenen Eşref ARMAĞAN’la ilgili araştırma yapıldı. Hacettepe iniversitesi’nde keman dersi veren görme engelli bir kisi ile röportaj yapıldı. Altı Nokta Körler Dernegi’nin Ankara Şubesinde gözlemler yapıldı. Dernek’te tiyatroyla ilgili çalışmalar izlendi. Sanatla ilgili olarak verilen derslere katılan

görme engelli kişilere ilgilendikleri sanat alanını ve bunun sebeplerini belirlemeye yönelik olarak hazirlanan anket birebir uygulandı. Eşref ARMAĞAN görme engelli olmasina rağmen görebilen birçok kişinin yapamadığını yaparak daha önce hiç görmediği nesnelerin resmini çizebilmektedir. Dernek’te uygulanan anketin sonuçları da gösteriyor ki Türk Halk Müzigi ve tiyatroya yönelen insanlar çoğunlugu oluşturmaktadır.Bu alanlara yönelmelerinin sebebi de görme engelli olmaları değildir.Hayata dört elle sarılmaları ve yaşam coşkusuyla dolu olmalarıdır.Görme engelli olmalarının yarattığı zorluklar onların aktivitelerine engel olamamaktadir. Sanat da onları yaşama bağlayan önemli bir etkendir.

Mozart EtkisiTMZAydın Tuncer Sel Proje genel hatlarıyla Mozart Etkisi olarak bilinen ; müziğin insanın zihinsel gelişimini sağladığı psikolojik ve fizyolojik bozuklukları giderdiği düşüncesi esas alınarak yapılan araştırmaları ve bunların sonuçlarını incelemeyi amaçlamıştır. Klasik müzik özellikle de Mozart müziğinin hangi rahatsızlıklarda tedavi edici olarak kullanıldığı ve hangilerinde olumlu sonuç verildiği yazılı kaynak yetersizliğinden genelde makale ve haber sitelerinden araştırılmıştır. Sonuç olarak müziğin tedavi yöntemi olarak kullanılmasının mümkün olduğu ve bu konuya günümüz teknolojilerinden de yararlanarak daha fazla ilgi gösterilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

Müziğini Şifa Makamından DinleTMZŞule Bıyık Projenin amacı; Türk musiki makamlarının hastalıkların tedavisindeki etkisinin araştırılmasıdır. Eski medeniyetlerde hastalıkların iyi edilebilmesi için çeşitli tedavi yollarını denemiş olan insanoğlu, müziğinde hastalıkların tedavisinde etkili olabileceğini düşünmüş ve kullanmıştır.Müzikterapi yöntemi diğer tedavi şekillerinden oldukça farklı. Çünkü ilacı müzik. Psikolojik rahatsızlıklar başta olmak üzere, göz hastalıkları, spazmlar, kas ve eklem rahatsızlıkları, yorgunluk, huzursuzluk gibi hastalıkların yanı sıra fiziksel hastalıkların çoğunda müzikterapinin kullanıldığına dair bilgiler var.Bin yıldan fazla bir zamandır kullanılan müzik terapi yöntemi Ebu Bekir Razi’den Farabi’ye, Hasan Şuri’den ıbni Sina’ya kadar bir çok bilim adamı tarafından araştırılmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda her makamın farklı hastalığı iyileştirici gücü olduğu bulunmuştur.Günümüzde de TiMATA grubu çalışmaları devam ettirmekte ve ‘MAKAMINI BUL HASTALIĞINI YEN’ sloganıyla makamlarla tedavinin canlı tutulmasını sağlamaktadır.Hazırladıkları CDlerle seanslar uygulayıp hastaların iyileşmesine müzik terapiyle katkıda bulunmaktadırlar. TiMATA bu seansın uygulanmasındaki ana düşüncenin unutulmuş duyguları yeniden uyandırmak ve yeni duygular üreterek kişinin içinde bulunduğu hali değiştirmek ve sağlıklı yaşama şartlarına adaptasyonu sağlamak olduğunu belirtmiştir. Günümüzde , makamlarla tedavi alternatif tıpta yeralmamaktadır, daha çok ek tedavi yöntemi olarak kullanılmakta ve güncelleşerek daha sık tercih edilen yan tedavi yöntemlerinden biri olmaya başlamıştır.

Müzikteki ŞifaTMZTalat Soner Yılmaz Bu projede çok eski zamanlardan beri hastalıkların tedavisinde kullanılan; fakat günümüzde modern tıp teknikleriyle beraber pek kullanılmayan müzikle tedavi yöntemleri hakkında bilgi toplamak, müzikle tedavi yöntemlerinin hangi hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğini ortaya çıkarmak, çeşitli musiki makamlarının insan psikolojisi üzerine nasıl etki ettiğini ortaya çıkarmak amaçlanmıştır. Proje hazırlanırken bilimsel araştırma yöntemi olarak tanımlama, veri toplama gibi yöntemler kullanılmıştır.ınternet sitelerinden,bilimsel dergilerden ve bu konu ile ilgili çalışma yapan kişilerle görüşülerek bilgi toplanmıştır. Çalışmalar müzikle tedavi yöntemlerinin otizmden ve psikolojik çocuk hastalıklarından geriatriye kadar çeşitli psikolojik ve fiziksel hastalıklarda olumlu değişmeler ve iyileşmelere olanak sağladığını göstermektedir. Müzikle tedavi yöntemlerine gereken önem verilmeli ve özellikle psikolojik hastalıkların tedavisinde kullanılmalıdır.

Page 40: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

40

Müziğin Anestezi ve Ameliyat Üzerine EtkisiTMZBurak Açar En son teknoloji ürünü çeşitli müzik ekipmanları, günümüzde artık yalnızca hastanelerin koridor ve odaların yayın yapan aletleri olarak değil,tedavi işlemlerinin yapıldığı tüm birimlerde basit bir oksijen tüpü kadar vazgeçilmez sağlık gereci olarak da kabul görüyor. ınternet ortamından alınan ve makalelerden; kütüphanelerden de dergi ve kitaplardan araştırma yaptım Müzik insan beyninin eğlenceli ve duygulu kavradığı bir bilim ya da sanat olarak tanımlanıyor. Müziğin tedavi edici özelliği çok eski kültürlerde bile insanların fark edip kullandığı bir

“merhem”. Modern tıp, çaresiz kaldığı hastalıkların tedavisinde eski şamanların bu sihirli merhemine başvurunca, ortaya ilginç sonuçlar çıktı.Müzik felçlileri yürütüyor, narkozdan tasarruf sağlıyor, Alzheimer hastalarına ise çocukluklarını anımsatıyor. Kanıtlar gösteriyor ki uygun bir müziği dinlemek basıncını düşürüyor, kalp atışını düzenliyor, depresyondan kurtarıyor,tedavi öncesi endişeyi azaltıyor, konsantrasyon ve yaratıcılığı hızlandırıyor, sakinleştirici ve ağrı kesicilere olan ihtiyacı azaltıyor,(ameliyat öncesi ve sonrası)kemoterapi sonrası oluşan bulantıyı azaltıyor, ağrıyı yönetiyor,ve Parkinson hastalarının stabil durmalarını geliştiriyor. Araştırmacılar hastaların genel anestezi altında şuursuz olmalarına rağmen, beyinlerinin ne olup bittiğinden haberdar olabileceğini düşünüyorlar. Ameliyat esnasındaki farkındalık yani operasyon sırasında hastaların, doktorların ve hemşirelerin işaretlerini ve konuşmalarını duyması, hastayı ameliyat sonrası endişe ve memnuniyetsizliğe götürüyor. Bu yanlış yorumlardan hastayı korumak için, ameliyatlarında genel anesteziye maruz kalmış hastalara müzik verilmelidir.Bu pahalı olmayan ve güvenilir bir müdahaledir ve ameliyatın sonucunu değiştirir. Örneğin ağrı ve yorgunluk gibi. ıstatistikler,anestetik müzik sayesinde ameliyatlarda kullanılan narkoz malzemesinde yaklaşık %50’lik bir tasarruf sağlandığını gösteriyor. Öte yandan, pek çok hastanın müzik dinlerken daha sakin davrandığı, bu nedenle de ameliyat sonrası komplikasyonların azaldığı veya hiç görülmediği ve buna bağlı olarak hastanede yatma süresinin de önemli ölçüde kısaldığı saptanmış durumda. Önümüzdeki yıllarda,tedavi edici müzik CD’lerinin eczane vitrinlerinde boy göstereceğini söylemek,herhalde çok uzak bir olasılık olmasa gerek.

Müzikle TedaviTMZTaha BatMüzik gerçekten ruhun gıdasıdır. Her insan müziği sever. Türk sanat müziği, pop müziği, hafif müzik ve daha sayılabilecek bir çok müzik çeşidi vardır. Ben müzikten hiç etkilenmem diyen birisi her halde yoktur. Müzik sektörü tarihsel gelişmesi içinde son yıllarda olağanüstü bir yükselme göstermiş. Müziğin etkisi tüm bedenimizin etrafını saran auraya ve direkt bilinç altına olur. Bu yüzden bilinç altını etkileyen ses rezonansları tespit edilmiş ve insanlara bir terapi olarak uygulanmaya başlanmıştır. Günün belirli saatlerinde bu ses rezonansları dinletilerek insanın rahatlayarak yatışması bir tedavi prensibi olarak kullanılmaya başlanmıştır. ınsanı artık bilim yalnızca biyolojik olarak ele almayıp onun ruhunun derinliklerine inmeye çalışıyor. ınsan vücudunun ve beyninin en ince noktalarına ulaşabiliyoruz. Ancak henüz ruh dünyamıza inebilen, ruhumuzun derinliklerinden haber verebilen araçlar keşfedilememiştir. Bu manada sanatı kullanarak ruhu anlamak, ruhtan haber almak mümkün hale gelebilmiştir. Sanat henüz keşfedemediğimiz bir şekilde ruhumuzun derinliklerine inmeyi başarmış ve oralardan bir şeyleri alıp ortaya çıkarabilmiştir. Büyük Türk Bilgini Farabi (870-950) makamların ruha etkisini şöyle sınıflandırır: Rast makamı: İnsana sefa (neşe, huzur) verir. Rehavi makamı: İnsana beka (sonsuzluk fikri) verir. Küçek makamı İnsana hüzün ve elem verir. Büzürk makamı: İnsana havf (korku) verir. ısfahan makamı: İnsana hareket kabiliyeti ve güven hissi verir. Neva makamı: İnsana lezzet ve ferahlık verir. Uşşak makamı: İnsana gülme ‘dilhek’ verir. Zirgüle makamı: İsana uyku ‘nevm’verir. Saba makamı: İnsana şecaat (cesaret, kuvvet) verir. Puselik makamı: ınsana kuvvet verir. Hüseyni makam: ınsana sulh ( sükunet, rahatlık) verir. Hicaz makamı: ınsana tevazu (alçak gönüllülük ) verir. Sonuç olarak, müziğin ilaçla tedavi yöntemine yardımcı olduğu anlaşılmış ve kullanım alanı genişletilmeye çalışılmıştır.

The Mozart EffectTMZNimet Gülen Projem müziğin insan zekası ve algısı üzerindeki etkisini inceleyen,orjinal adı

“The Mozart Effect” olan araştırmadır. Bu araştırmayı seçmemin amacı araştırma sonuçlarının hayatımızda uygulanabilecek yararlı bilgiler içermesi olasılığıydı. Araştırma hakkında bilgi toplamak için bu araştırma sonuçlarında etkinliğin tam olarak kanıtlanamamasi dolayısıyla yazılı kaynak bulamadım ve yalnızca internetten faydalanabildim. Yaptığım araştırma sonucu “The Mozart Effect” çalı bilimsel açıdan yetersiz olması ve zekayı ölçmenin zorluğu gibi engellerden ve çok da anlamlı farklar elde edememelerinden dolayı rafa kaldırıldığını öğrendim. Projemde artısı ve eksisiyle bu araştırmanın kritiğini yaptım.

Müziğin İnsan Fizyolojisi Üzerindeki EtkileriTMZBegüm TanBu projenin amacı günlük hayatımızda büyük bir yeri olan dinlediğimiz müziklerin fizyolojik yapımızda meydana getirdiği değişiklikleri ve dolayısıyla ruh halimize etkilerini gözler önüne sermektir. Geçmiş zamanlarda yapılmış çeşitli çalışmaları kullanarak müziğin insan hayatında nötr olmadığı kanıtlanacaktır. Örneğin anne karnındaki embriyonun incelenmesinden elde edilen verilere göre embriyonun hiç bir duyusu aktif olmadığı dönemde işitme yetisine sahiptir ve ilk duygulanımlarını sesler aracılığıyla yaşar. Amerikalı aneztezi uzmanı Dr. Fred Schwartz’ın yaptığı çalışmalar sonucunda erken doğan bebeklere anne karnındaki sesler dinletildiğinde bebekler kısa sürede kilo almaya başlamış ve daha sağlıklı bir gelişme göstermişlerdir. Bu çalışma sayesinde erken doğan bebeklerin masraflı bakımlarında ailelere ve tıp camiasına kolaylık sağlanmıştır. Bu proje sonucunda müziğin insan fizyolojisini değiştirebildiği fizik kuralları da kullanılarak kanıtlanacaktır. Ve ne kadar vuruş sayısına sahip bestelerin nasıl etkilere sebep olduğu araştırılacaktır. Çünkü ritm de müziğin üzerimizdeki etkilerinde büyük bir etkendir. Makul vuruş sayısındaki besteler insanı dinlendirirken fazla vuruş sayısı insan psikolojisine zarar verebilmektedir.

Enjektör mü’Enstrüman mı’TMZPınar Ginok Müziğin yaşamımızdaki rolünü araştıran bilim adamları, annenin ninnisiyle başlayan ve yaşam boyu süren müzik serüveninin hayatta kalma şansını artıran bir unsur olup olmadığını tartışıyor. Özenle büyütülen bir bebeğin hayatta kalma şansı daha yüksektir. Özenli bakım ise müziksiz düşünülemez. Son günlerde biyolog, psikolog, sinirbilimciler başta olmak üzere pek çok bilim adamı müziğin nasıl doğduğunu, nasıl yayıldığını, insan yaşamındaki rolünü araştırıyorlar. Müzik ile -aktif veya pasif- ilgilenmek insan beynine kazınmış bir yetenek ise hayatta kalma ve soyun devamını sağlama bağlamında müzik ne gibi bir rol üstlenir’Müzik, problem çözme ve lisan gibi insan yaşamını doğrudan kolaylaştıran insani özelliklerle benzeşir mi’Yoksa Massachusetts Institute of Technology’den (MIT) bilişsel psikolog Steven Pinker ‘in dediği gibi yalnızca ‘’kulağa hitap eden bir pasta’‘mı’ Müzikle tedavi en eski tedavi yöntemlerinden biri olup, pek çok eski çağ medeniyetlerinde uygulanmaktaydı. Müziğin tedavide uygulanışı toplumların töre ve inançlarına göre büyü, din ve rasyonel düşünce sistemine bağlı kalmıştır. Müziğin büyüsel etkisi ile hastası araşında iletişim kurmaya çalışan terapist yüzyıllar içinde büyücü, rahip, hekim veya bir müzik uzmanı olarak değerlendirilmiştir. Psikiyatrinin en önemli konularından biri; problemli kişileri topluma kazandırmak, gerçek yaşamla ilişkilerini sağlamaktır. Bu bağlamda, müziğin terapik olarak etkileri her geçen zaman önem kazanmaktadır. Müzikterapi yöntemi diğer tedavi şekillerinden oldukça farklı. Çünkü ilacı müzik. Eski tıbba baktığımız zaman psikolojik rahatsızlıklar başta olmak üzere, göz hastalıkları, spazmlar, kas ve eklem rahatsızlıkları, yorgunluk, huzursuzluk gibi hastalıkların yanı sıra fiziksel hastalıkların çoğunda müzikterapinin kullanıldığına dair bilgiler var. Aslında Türk Müziği’nde 490 kadar makam bulunuyor. Bunları da bilimsel olarak kanıtlayarak çalışır hale getirilmek isteniyor.

Notalarla AlgılamaTMZAslıhan GirinProjenin Amaci: İnsan beyni, bilim ve teknikteki baş döndürücü ilerlemelere rağmen, hala birçok yönüyle anlaşılamamış, çok kompleks bir sistemdir. Niçin bazı insanlar aynı şartlardaki insanlara göre tahsil hayatında daha başarılıdırlar ’Niçin

Page 41: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

41

bazı çocuklar daha hızlı öğrenirler’Araştırmacılar şu an bu soruların cevaplarını arıyorlar. Bununla birlikte psikologlar, çocukların öğrenmelerini ve başarılarını artıran faktörlerle ilgili yeni bir keşif yaptılar. Bu yeni tespite göre müzik, öğrenme sürecinin bir parçasıdır. Öğrenme düzeyinin nasıl artırılabileceği,öğrenilen bilgilerin nasıl daha uzun hafızada tutulabileceği sorularına aranan yanıt bulundu. Müziğin beyin aktivitelerine, algılamaya ve hafızaya çok büyük katkılarının olduğu açıklandı. Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgi toplamak amaçlandı Yöntem:Bu projeyi hazırlarken çeşitli internet sitelerinden ve bilim teknik dergisinden yararlandım. Sonuç:Öğrenme düzeyinin nasıl artırılabileceği,öğrenilen bilgilerin nasıl daha uzun hafızada tutulabileceği sorularına aranan yanıt bulundu. Müziğin beyin aktivitelerine,algılamaya ve hafızaya çok büyük katkılarının olduğu açıklandı. Eski bir çalışmada, Hurwitz,Wolf,Bortnicle ve Kokos adlı dört psikolog, müziğin okuma performansını artırıp artırmadığını araştırırlar. Bunun için öğrenciler iki gruba ayrılırlar. Birinci gruba haftanın beş günü müzikle ilgili dersler verilir. Diğer gruba ise bu tip dersler verilmez. Bir yıl sonra iki grup karşılaştırıldığında, ders almayan grubun başarısı %72 iken, diğer grupta bu başarı %88 dir. Bu %16lık farka göre müzik,öğrenme istidadını artırmaktadır. Yeni bir çalışmaya göre daha iyi bir müzik kulağı olanların daha erken okumaya başladıkları anlaşılmıştır. Bu ve çeşitli başka araçlara göre müzik öğrenme sürecinin önemli bir parçasıdır.

Notalarla AlgılamaTMZAslıhan Girin İnsan beyni, bilim ve teknikteki baş döndürücü ilerlemelere rağmen, hala birçok yönüyle anlaşılamamış, çok kompleks bir sistemdir. Niçin bazı insanlar aynı şartlardaki insanlara göre tahsil hayatında daha başarılıdırlar’Niçin bazı çocuklar daha hızlı öğrenirler’Araştırmacılar şu an bu soruların cevaplarını arıyorlar. Bununla birlikte psikologlar, çocukların öğrenmelerini ve başarılarını artıran faktörlerle ilgili yeni bir keşif yaptılar. Bu yeni tespite göre müzik, öğrenme sürecinin bir parçasıdır. Öğrenme düzeyinin nasıl artırılabileceği,öğrenilen bilgilerin nasıl daha uzun hafızada tutulabileceği sorularına aranan yanıt bulundu. Müziğin beyin aktivitelerine,algılamaya ve hafızaya çok büyük katkılarının olduğu açıklandı. bu konuyla ilgili yarıntılı bilgi toplamak amaçlandı. Bu projeyi hazırlarken çeşitli internet sitelerinden ve bilim teknik dergisinden yararlandım. Öğrenme düzeyinin nasıl artırılabileceği, öğrenilen bilgilerin nasıl daha uzun hafızada tutulabileceği sorularına aranan yanıt bulundu. Müziğin beyin aktivitelerine,algılamaya ve hafızaya çok büyük katkılarının olduğu açıklandı. Eski bir çalışmada, Hurwitz,Wolf,Bortnicle ve Kokos adlı dört psikolog, müziğin okuma performansını artırıp artırmadığını araştırırlar. Bunun için öğrenciler iki gruba ayrılırlar. Birinci gruba haftanın beş günü müzikle ilgili dersler verilir. Diğer gruba ise bu tip dersler verilmez. Bir yıl sonra iki grup karşılaştırıldığında, ders almayan grubun başarısı %72 iken, diğer grupta bu başarı %88 dir. Bu %16lık farka göre müzik,öğrenme istidadını artırmaktadır. Yeni bir çalışmaya göre daha iyi bir müzik kulağı olanların daha erken okumaya başladıkları anlaşılmıştır. Bu ve çeşitli başka araçlara göre müzik öğrenme sürecinin önemli bir parçasıdır The illness of beethoven TMZ Mukhshada Devi Seegoolam The aim of my project was to find the pause of the death of Beethoven, the famous master of symphony. My interest on this subject was aroused by the different misconceptions most of us have on the topic. Investigating the subject was not an easy job as there are no such reports on his autopsy. I tried to go to the deepest extent possible in the articles and in the reports on the several conferences held on Beethoven’s illness so as to be able to deliver reliable information. My work also includes some extracts of letters written by Beethoven to one of his close friends disclosing his illness and the impact brought about by his illness on his socal life and professional life. How his emotional life (Immortal woman) contributed to the deterioration of his illness is also made mention of. Besides these,extracts of his daily journal whereby he wrote about the different treatments prescribed by different doctors can also be found. Special care was also given to explain Labyrintitis -Beethoven’s illness- in a simple understandable way.

Beethoven’ın Psikolojisinin ve Fiziksel Rahatsızlıklarının Eserlerine Yansıması TMZAltuğ YicekulAmacımız, Beethoven’ın hayatında yaşadıklarının, dönemim siyasi olaylarının ve aşklarının sağırlığa varan fiziksel rahatsızlıklarının eserlerine yansımasını

araştırmaktır. Gerekli kaynaklar internet ortamında araştırılmış ve kütüphaneden de kaynak bulunmuştur. Beethoven’ın eserlerinde özellikle çocukluk döneminde yaşadıklarının özellikle onun çocukluk dönemi eserleini etkilediği kendisini platonik aşklarından birine fidelo adlı tek operasını yazdığı ve Napoleon bile eser yarattığı bilinmektedir. Kendisi fiziksel olarak rahatsızlık yaşadığı dönemde sağırlık yaşarken en önemli eseri olan 9. senfoniyi yazmıştır.

Tıpla Müziğin Buluştuğu HayatTMZDidem KaraTıp ve sanat birbirinden çok farklı alanlar olarak gözükse bile, pek çok ortak noktaları vardır. Çok sayıda doktor meslek yaşamlarını devam ettirirken, sanatla da ilgilenmişlerdir. Belki de sanat onlar için bir nevi dinlenme ve arınma noktası olmuştur. Tıp ve sanatın hangi ortak noktalarda buluştuğunu ve sanatın bir doktorun hayatına, meslek yaşamına nasıl bir boyut kazandırdığını öğrenmek için sanatçı bir doktorla görüşülmeliydi. Bu nedenle proje konusu olarak Dr. Nazım Şuvağ seçilmiştir. Kendisi hem başarılı bir doktor, hem de değerli bir sanatçı olarak tıp ve müziği uyumlu bir şekilde hayatında birleştirmiştir. Dr. Şuvağ ile röportaj yaparak, hayatı hakkında bilgiler edindim. Kendisi okulumuz açıasından ayrı bir önem daha taşımaktadır. Dr. Şuvağ okulumuzun ilk mezunlarındandır ve de okulumuz Türk Sanat Müziği Korosu’nun kurucusudur. Böylece başka insanların hayatlarının da sanatla aydınlanmasına vesile olmuştur. Bu röportajı gerçekleştirdikten sonra hem çok değerli bir insanı daha yakından tanımış oldum, hem de bir insanın sevdikten ve istedikten sonra çok farklı hedeflerine ulaşabileceğini görmüş oldum.

Ameliyattan KonsereTMZİbrahim Küçükkarapınar Bu projeyi hazırlarken amacım hekimlerin de başka uğraşlarının olabileceğini, tıbbın hekimin tüm hayatını etkilemeyeceğini, hekimlerden de çok iyi sanatçılar olabileceğini göstermekti. Bu projeyi hazırlarken ise yöntem olarak genelde interneti kullandım. ilk olarak çevremdekilere bu şekilde tanıdıkları birileri var mı yok mu onu sordum. Ayrıca tıp eğitimine başladığımız ilk gün hocalarımız ve üst dönem abileimiz ve ablalarımız bir konser vermişlerdi. Bu konserdeki kişilerin bilgilerine ulaşmaya çalıştım. Sonra bu kişilerin özgeçmişlerini müzisyenlik becerilerine göre düzenleyerek projemi hazırladım. Sonuç olarak ise şunu buldum ki hekimlerden de çok iyi sanatçılar olabiliyor. Tabi ki bunda bu kişilerin yetenekli oluşu da ayrı bir konu. Bu projeden çıkardığım en önemli ders insanların bir şey yapmayı gerçekten istediklerinde, azimli olduklarında o şeyi yaptıkları dersi oldu.

Eminem’in Bozuk Aile Hayatının Şarkılarına Ve Psikolojisine YansımasıTMZFurkan YapıcıAmacım Eminem’in nasıl bir çocukluk geçirdiğini, neler yaşadığını, hayatındaki dönüm noktalarını özellikle hayatının negatif yanlarını irdeleyerek bunların onun hayatına özellikle psikolojisi ve şarkılarına nasıl yansıdığını ortaya koyabilmektir. Araştırmayı internette arama motorlarları aracılığıyla yaptım. Özellikle; google; araştırmalarımın temelini oluşturmaktadır. Araştırma yaparken amacımın dışına çıkmamak için aşağıdaki konuları araştırmaya özen gösterdim: Eminem’in;

-hayatının araştırılması -kendisinin hayatı hakkında ne düşündüğünün araştırılması -bazı şarkılarının(özellikle öfkeli veya mutlu olduğu) araştırılması -yaptığı müziğin yani rap ile ilgili bilgi toplanması -yaşam tarzı yani hip hop ile ilgili bilgi toplanması -özellikle psikanalitik olarak incelenmesinde araştırmaya yarar sağlayacak veriler toplanması -psikolojisinin incelenmesi. Sonuç olarak gördüm ki Eminem şizofreninin sınırlarına dayanmış bir nevrotik psikopattır yani bir akıl hastası değil,ancak yeterli kontrole sahip olmayan bir nevrotiktir.

Müzikle Terapi ve Zihinsel Gelişime EtkileriTMZUmut Orkun Çelebi Bilindiği gibi müzik günlük hayatta insanların en çok başvurduğu dinlenme araçlarından biridir. insanlar daha anne karnındayken müzikle etkileşim

Page 42: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

42

halindedirler. Bu yüzden kişisel gelişim ve ruhsal halimiz üzerinde müziğin önemli bir rolü bulunmaktadır. Dinlediğimiz müziğin makamı hatta dinleme saati bile psikolojimiz ve bedensel sağlığımızda farklı etkiler bırakır. ilkel kabilelerin dini ayinlerinde,savaşlarda,mutlu olduğumuz anlarda,özel günlerimizde hatta cenazelerde bile müzik kullanılmaktadır. Söz ve melodiden oluşan müzik bu iki unsuruyla ayrı ayrı etkili olabilir. Yabancı bir müzik insanı etkileyebilir. Yüzyıllardır terapide kullanılan müzik bugün için otistik çocukların gelişimi için büyükl ölçüde kullanılmaktadır. Anne karnındaki seslere benzer seslerdinletilen çocukların rahatladığı ve gelişimlerinin hızlandığı görülmektedir. Osmanlıda ney ve diğer enstrümanlar sayesinde ruh hastalarının tedavisi yapılmıştır. Bugün türk müziği ile terapi yapan bir grup bulunmaktadır. Ayrıca A.B.D. dahil olmak üzere birçok ülkede arp aracılığıyla hastanelerde rehabilitasyon yapılmaktadır. Daha çok ölümcül hastalıklarda ve kanser hastalarında uygulanan metod bazılarında başarıya ulaşmaktadır. Bunun yanında baş,sırt ağrıları gibi strese dayalı sağlık problemlerinde müziğin faydalı olduğu saptanmıştır. Ayrıca Mozart’ın sağır olmasına rağmen beste yapabilmiş olması dünyada ender görülmüş ve hala çözülmekte zorlanılan bir olaydır. Bu vaka beyinle ne kadar alakalı olduğunu göstermektedir. Bu kadar faydası olmasına rağmen müziğin bazı zararları da saptanmıştır. Son yapılan araştırmalarda fazla müzik dinlemenin unutkanlığa sebep olduğu bulunmuştur. Ayrıca çok gürültülü müzikler hayvanlar ve insanlarda kötü etkiler bırakmaktadır. Melodiler kadar sözler de etkili olmaktadır. Arabesk türü müziklerdeki sözler insanları bunalıma sokabilmektedir. Bu da insanları şiddete,suça meyilli,sinirli kişiler yapabilmektedir. Kısacası müzik iyi ve kötü yönleriyle hayatımızın büyük bir bölümünü işgal etmektedir. Halen tüm etkileri anlaşılamamıştır.

Ruh Hastalıklarının Müzikle TedavisiTMZKürşat Akbuğa Amaç: Müzikle tedavi insanoğlunun bulduğu dahiane tedavi yöntemlerinden birirdir. Bu projeyle ben bu tedavi yönteminin üzerine daha fazla eğilmek istedim. Bu konu hakkında daha fazla neler yapılablir ve yapılmakta olan şeyleri gözden geçirmek benim amaçlarımdandı. Diğer bir amacım ise Türk tarihinin bu tedavi yöntemine olan katkısıydı. bilindiği gibi Osmanlı’da ruh hastaları müzikle tedavi edilirken Avrupa’da ruh hastalarının içinde şeytan var diye yakılıyorlardı.Yöntem:internet en büyük yardımcımdı bu projede. Bir bilimsel dergi de katkıda bulundu bana. Ama ingilizcem kitap kaynağı bulmama en büyük engeldi. Sonuç: insanların psikolojik bunalımlar yaşadığı ve daha depresif bir ruh haline büründüğü günümüzde müzikle tedavi ciddi manada değer kazanıyor. Biz geleceğin Türk hekimleri olarak geçmişimizden gaz alıp bu konu hakkında atağa geçmeliyiz.

Bizim Doktorumuz Aslında Mozart’tırTMZChayar Ali Giriş 1. Gerekçe : Müzik isanı nasıl etkilediğini ve bu etkiyi tıpta nasıl kullanabiliriz 2. Procenin amacı : Mozart’ın senfonilerini tıpta bize ne tür yarar sağladığını ve bazı hastalıklarda tedavi olarak kullana bilmemiz Gerekçe ve Yöntem : intrnet aracılığıyla bazı veriler topladım (Tomatis Yöntemi, Mozart-Beyin ilişkisi gibi bilimsel araştırmalar ) Bulgular : Birincisi Tmatis yömtaminde Mozart muziğini kullarak bazı hastalıkları ( çocuklarda ters okuma ve yazma, hiperaktivite , ileri iletişim bozukluğu. yaşlılarda işitme azlığı gibi sorunlar ) tedavi edilmesinde ne kadar yararlı olduğunu ortaya koymuştur. ikincisi “Mozart ‘ın Müzikleri Zekayı Geliştiriyor “ adlı,Californi iniversitesi’nin irvine’deki Öğrenme ve Hafıza Nörobiyloci Merkezi bilim adamları nın yaptıkları bir araştırma. Bu araştırmada otuzaltı üniversite öğrencisi, I. Q. testinin sağ beyin yeteneklerini ölçen sorularıyla test edilmiştir. Testten sonra öğrencilere Mozart ‘ın “Re Majör,k 448 iki piyanluk Sonat”ı 10 dakkika boyunca dinlettirmişti . Daha sonra öğrenciler hemen tekrar test edildiklerinde, I. Q. skorların önceki değerlere göre 8 ve 9 puan daha yukselmiş olduğu gözlenmiş. Kaynaklar : 1. www. milliyet. com. tr/2004. 03. 31. cumartesi 2. www. megahafıza. com. tr

Hastaların Diliyle DoktorlarTMZŞerife Ebru Özüdoğru GiRiŞ-AMAÇ: Yıllardır süren bir edebiyatın, ağıt ve türkülerin, konu edindiği doktorları halkın sesi ozanların diliyle anlatmak amaçlanmıştır. GEREÇ-YÖNTEM:

Türk Halk Edebiyatı Anonim irünleri incelenmiş; türkü, ağıt kasetleri dinlenmiş; internetten araştırmalar yapılmıştır. BULGULAR:Türkülerin ve ağıtların doktorları anlatan içerikleri saptanmıştır. Konular alt başlıklar halinde belirlenmiştir. 1)ÇARESiZLiĞiN DiLiYLE DOKTORLAR: Bazı dönemleri en çok meşgul eden, genellikle ölümle sonuçlanan, acıları günümüzde de yankı bulan, çaresizliğin dermanı doktorlara seslenişle son bulan hayat hikayelerinin dile getirildiği eserler tanıtılmıştır. 2)YOKSULLUĞUN DiLiYLE DOKTORLAR: Temeli sağlık sistemindeki yetersizliğe dayanan yakarışların dile getirildiği eserler tanıtılmıştır. 3)GURBETiN DiLiYLE DOKTORLAR: Ölümü kabullenen, tek derdi doğduğu topraklar yerine gurbet elde can verecek olmak olan, sıla hasretiyle yanıp tutuşan hastaların öyküleri dile getirilmiştir. 4)iRADESiZLiĞiN DiLiYLE DOKTORLAR: Mizahi yanı ağır basan, doktorların önerileri yerine kendi bildiklerini uygulayan hastaların öyküleri anlatılmıştır. 5)AŞKIN DiLiYLE DOKTORLAR: Aşklarını ümitsizlik adlı bir hastalık olarak nitelendiren ve tedavi olmak için doktorlara baş vuran hastaların öyküleri anlatılmıştır. YORUM: içinde yaşadığımız toplumun hızlı bir medikalizasyon sürecine girdiği, yanlışlıkların sorumluluğunun bazı durumlarda doktorlara yüklendiği yine de baş kaynak olarak hekimlere güvenin sonsuz olduğu araştırma sonucunda belirlenmiştir.

Eski Türklerde Müzikle TedaviTMZ Murat Gökten Müzik bütün insanlık tarihinde duygu ve bilgilerin anlatım biçimi olarak bilinir. Müzikal sesleri diğer seslerden ayıran en önemli özellik, belirli bir ritim kalıbı içinde, birbirleriyle uyumlu sesler yumağı veya topluluğu olarak algılanmasıdır. Bu uyum bazı kişiler tarafından eskiden ve günümüzde bir tedavi ya da terapi aracı olarak görülmekte ve bazen de spesifik uygulamalar şeklinde verilmektedir. Müzikle tedavi ülkemizde ilk kez laboratuvar ortamına taşınıyor. Müziğin psikolojik rahatsızlıklar üzerindeki tedavi edici etkisi ilk çağlardan beri bilinen bir yöntem. Osmanlılarda müzikle tedavi bütün fonksiyonelliği ile en etkili dönemini yaşamıştı. Tanzimat’tan sonra gözden iyice düşmeye başlayan müzikterapi Avusturya, Almanya, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da bilimsel olarak incelendi ve uygulandı. Avrupa’da bir çok hastane ve tedavi merkezlerinde uygulanan aktif müzik terapi seansı: Bu uygulamada ana düşünce; unutulmuş duyguları yeniden uyarmak ve yeni duygular üreterek kişinin içinde bulunduğu hali değiştirmek ve sağlıklı yaşama şartlarına adaptasyonu sağlamaktır. Bu amaçla, uygun hareketlerle, tabiatta bozulmadan devam eden uyuma ve dengeye ulaşma faaliyeti olarak tarif edilebilecek olan seans; pentatonik ve yarı pentatonik ve otantik olarak yaşayan Türk musikisi repertuarı ile, tabii, otantik enstrümanların icrası beraberliğinde yürütülmektedir. Otistik, nevrotik, pasif, korkak, çekingen, sıkıntılı kişiler ile spastik, özürlü kişilerde hem duyguların değişmesi şeklinde hem de egzersiz vasıtası ile hareket kabiliyetinin gelişmesi yönünde olumlu terapi etkileri bu seans ile sağlanabilmektedir.

Türk Müziğiyle Tedavi TMZ Hilal Ece Projenin amacı, Türk müziğinin tarihten günümüze tedavi amacıyla kullanımının ve bu konuda uzmanların görüşlerinin araştırılması.Internette arama motorlarında Türk Müziğiyle tedavi, makam müziğiyle tedavi, müzikterapi anahtar kelimeleri kullanılarak bulunan bilgiler ışığında derleme yapıldı. Müzikterapide hastalığın çeşidine göre değişik makam ve ve enstrümanların sağladığı fayda dikkat çekicidir.

Müzik ve TıpTMZYunus Gürel Müzik ve tedavi, müzikle terapi dünya çapında uygulanmakta tarihte de bunun örneklerine rastlamaktayız. Bu projeyi seçmemin gerekçesi bu kadar yaygın ve tarihi öneme sahip bu konuda arkadaşlarımı bilgilendirmek ve arkadaşlarıma bu alternatif tedavinin önemini kavratmaktır. İnsanı artık bilim yalnızca biyolojik olarak ele almayıp onun ruhunun derinliklerine inmeye çalışıyor. İnsan vücudunun ve beyninin en ince noktalarına ulaşabiliyoruz. Sanat henüz keşfedemediğimiz bir şekilde ruhumuzun derinliklerine inmeyi başarmış ve oralardan bir şeyleri alıp ortaya çıkarabilmiştir. Müzikterapi çocuğun duygusal ve zihinsel gelişimini hesaba

Page 43: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

43

katarak çok karmaşık yöntemlerden uzak durur. Çocuk müzikle uğraşırken çoğu zaman başka bir öğrenme performansına ihtiyaç duymaz. Bu da çocuğun öğrenme esnasındaki bunalma duygusunu en aza indirir. Görüldüğü gibi en basit bir müzikal aktivite sırasında bile bir çok alanla ilgili gelişim elde edilebilmektedir. Halbuki bu gelişimlerin klasik yoldan elde edilmeye çalışılması yıllar alacak bir süreci gerektirir. Müzik bu süreyi de azaltmaktadır. Bu gün bu çalışmaların güncelleştirilmesi gerekmektedir. O zaman yapılan tespitlerin, bu günün bilimsel metotlarıyla ispat edilmesi şarttır. Aksi halde ileri sürülen tezler birer kuru gürültüden ve bir folklorik özellikten öteye gidemez. Projemin ilerleyen bölümlerinde erişkinlerde müzik ve terapi,sigara bağımlılarının tedavisi,müziğin hangi yolla ve beyni nasıl etkilediğine dair bilgilere yer vereceğim.

İnsan Davranışları ve MüzikTMZ,Nergiz Kender İnsan davranışları, psikolojisi topluma yön vermektedir. İnsanın yaşamında meydana gelecek bir dengesizlik toplum düzeninin, dolaylı olarak ekonomik düzenin bozulmasına neden olabilir. Bu nedenle insanların, uğraştıkları işler sırasında dinledikleri müziklerden ne şekilde etkilendiklerinin bilincinde olmaları gerekmektedir. Bu projenin amacı insan hayatının büyük bir bölümünü kapsayan alışveriş yapma, yemek yeme, araba kullanma faaliyetleri esnasında dinlenilen müziklerin etkilerinin ne şekilde olduğunu araştırmaktır. Internetteki veri tabanlarından, konuyla ilgili röportajlardan yararlanıldı. Müziğin insan üzerine etkisi konulu, daha önce yayınlanmış projelere ulaşıldı. Bu projelerde ismi geçen öğretmenlerle görüşüldü. Projeler değerlendirildiğinde alışveriş yaparken, araba kullanırken insan davranışlarının müzikle değişiminin ne şekilde olduğu görüldü. Bunun yanısıra alışveriş merkezlerine yapılan ziyaretlerde insanların müzikle değişen tavırları gözlemlendi. Restaurantlarda hangi tür müziklerin niye tercih edildiği hakkında bilgi edinmek için restaurant sahipleriyle görüşüldü. Ayrıca şoförlerle yapılan görüşmelerde araçlarında dinlemeyi tercih ettikleri müzik türleri öğrenildi. Toplum huzurunun sürekliliği için bir düzen gerekmektedir, bu düzen insan davranışlarının çeşitliliğinden geçer. Davranışta değişiklik herhangi bir ruhsal durumdan başka bir ruhsal duruma geçiştir. Müzik insanda bu etkiyi sağlayabilir. Müzik, dinleyen insanın iç oluşum düzeyine yaklaşık düzeyde ise, kendi türü açısından yeterli estetik sunuyorsa insanı kavrayabilir. Davranışlar müzikle değişebilir, müzik hayatı yönlendirmede etkili olur.

Rock Müzik ve Depresyon TMZ Toygun Kağan Eren Rock müzik, tarihi boyunca rock müzik sanatçıları ve dinleyicileri üzerinde etkiler bırakmıştır. Bu etkiler incelendiğinde ilginç sonuçlar ortaya çıkmaktadır. Bu projemizin gerekçesi de yıllardır süregelen bu etkileşimi merakımızdandır. Müzik şüphesiz insan psikolojisini en çok etkileyen araç. Müzik türleri insanın sayısız duygusunu etkiliyor ve insanları değişik davranışlara itiyor. Dr. Schoen ‘Müziğin Psikolojisi’ kitabında “Müzik bilinen en önemli uyarıcıdır” diyor. Bu projeyle rock müziğin insanlar üzerindeki etkilerini inceleniyor. Psikoloji uzmanlarının belirttikleri araştırma sonuçlarına göre rock müzik dinleyicilerinin büyük kısmı dinledikleri bu müzik türünün etkisiyle depresyona giriyor. Birçok rock yıldızının isteyerek veya istemeyerek şarkı sözleriyle insanlara verdikleri mesajlarsa oldukça dikkat çekici. Yıldızlar şarkılarında sürekli yaşamanın anlamsızlığı, gereksizliğini belirtip dinleyicilerine ölümü anlatıyor. Dinleyiciler ise gözlerinde ilah olan bu yıldızların yaptıklarını dediklerini bazen bir emir bir görev gibi görebiliyor. Tüm olaylar ve örnekler rock müzik depresyon ve davranış bozukluğunun ilişkisini açıklıyor. Özellikle genç yaştaki dinleyicilerin müziğin etkisine kolayca girip, etkisinden çok zor kurtuldukları görülüyor. Hatta bu gençlerin intihara kadar sürüklenmeleri bile söz konusu. Dinleyici kesim dinlediklerinin sadece bir tür müzik olduğunu ve hayatlarına yön vermesinin gerekmediğini görmedikçe bu tür problemler devam edecektir. Her yıl yine birçok genç intiharla karşı karşıya kalıyor ve rock yıldızları uyuşturucunun pençesinden kurtulamıyor. Dinleyiciler de tabi ki bu rock yıldızlarının davranışlarından ve görüşlerini dikkate alıyorlar çünkü bu yıldızlar onların ilahları.

Müzik Ruhun TabibidirTMZMuhammed Süleymanoğlu Asırlardan beri icra edilen müziğin hastalıkların tedavisinde bir yöntem olarak kullanıldığını, bunun yanı sıra çeşitli müzik makamlarının da farklı hastalıklarda tedavi amacıyla kullanıldığını göstermek. Bu bağlamda “Müzik tıpta bir tedavi yöntemi olarak kullanılabilir mi’” sorusuna nispeten de olsa cevap aramak. Müziğin insan vücudu üzerindeki tıbbı etkilerinin neler olduğu, tarihte bilinen Türk bilginlerinin müzikle tedavi kunusunda çalışmalarının var olup olmadığı, farklı rahatsızlıkların tedavisinde farklı makamların kullanılmasının etkili olup olmadığı, bu konuda günümüzde de yapılan araştırmaların var olup olmadığı gibi konularda araştırmalar yapmak. Internet sitelerinden, arama motorlarından ve güncel dergilerden yararlandım. İnsanların ilgisini, dikkatini çekerek onları iç dünyalarından çıkarmaya yardımcı olan müzik, aynı zamanda gevşetici ve öfkeleri yatıştırıcı özelliği ile psikolojik ve psikomotor bozuklukların giderilmesinde etkili olmaktadır. Bedensel ve psikolojik hastalıklarının tedavisinde müziğin kullanıldığını, bu konuda yapılan araştırmaların depresyondan kansere, yüksek tansiyondan kronik ağrılara, disleksiden akıl hastalıklarına, migrenden uyuşturucu madde bağımlılığına kadar geniş bir sahada müziğin tedavi amacıyla kullanıldığını göstermiştir. Varılan bu sonuçlar da müzik terapisiyle tedavinin üzerinde durulması gereken bir araştırma konusu olduğunu göstermektedir. Belki de yeterli çalışmaların yapılması sonucu, klasik kitaplarda diğer tıbbi yöntemlere alternatif olarak, olması gereken noktaya ulaşacaktır. Klasik Müzik ve Bebekler Üzerindeki EtkileriTMZ Ömer KoyuncuProjenin amacı, klasik müziğin insan ruhu ve psikolojisi üzerindeki etkilerini ortaya koymak ve bu sonuçların klinik uygulamalara yardımcı olmasını sağlamak Şimdiye kadar yapılan araştırmalar müziğin insan ruhu üzerindeki etkilerini ortaya koymuştur. Ortaya konan bu sonuçlardan yola çıkarak müziğin bebekler üzerindeki etkilerini araştırmak istedim. Klasik müzik üç yaş altı ve anne karnındaki çocuklarda değişik tepkiler oluşturmuştur. Değişik klasik müzik melodileri altında anne karnındaki bebeğin farklı hareketler ve sakinleşme tavırları sergilediği gözlenmiştir.

Effects of Piano on Child’s Brain DevelopmentTMZAli Cavit There is a widespread belief that early exposure to music increases the size of brain structures in young children. A child’s brain is like plastic, therefore it is possible to shape and feed it with some educational process in early childhood. One of the most effective tools for development of the brain is piano. Piano provides the connection between brain and body. In other words, it affects both soul and body. Because piano runs both brain and body, it makes coordination by making the brain, which perceives the notes of piano, to command to the fingers that touch piano keys and foot that steps on the pedal. So it provides to think in different ways and do connection by causing to work more than one parts of the brain. In other words, it improves the use of brain. A literature research is made and the affects of music on brain is defined. In findings part, the affects of music especially piano on child’s brain and the experiments on this topic is submitted. The last part of this study is conclusion and includes the evaluation and proposal of the effects of piano on brain. Articles that were published in national and international reviews are used and information about the topic is got from the Internet. Through the use of music it develops small and large motor coordination, encourage social integration, teaches spatial orientation, it stimulates the listening and memory centers of the brain and promotes physical and mental self-awareness. Because music education shapes children’s brain and develop intelligence, it has a vital importance for creating more intelligent, more sensitive and social new generations. Therefore besides other lessons, there should be music lessons in the schools. This means music should be entered children’s lives in any way to develop their intelligence, their capacity of learning and perception, creativity, coordination ability.

Page 44: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

44

Eski Türklerde Müzikle TedaviTMZEsra Kalkan Projenin amacı, ‘ilk defa müzikle tedavi ne zaman ve nerede uygulanmıştır’, ‘Eski Türkler tedavide ne tür müzik kullanmışlar’, ‘Hangi müzik türleri hangi hastalığa iyi gelmiş’, ve ‘Şu anda kullanılmakta olan müzikle tedavi yöntemleri nelerdir’ gibi sorulara yanıtlar bulmaktır. İlk olarak internet ortamında bu konu hakkında derin araştırmalar yaptım. Özellikle Yrd.Doç.Dr. Rahmi Oruç GÜVENÇ’in bu konu hakkında yaptığı araştırmalarından yararlandım. Daha sonra bir rehabilitasyon merkezine gidip oradaki hastalara uygulanan müzikle tedavi yöntemlerini inceledim ve bu konu hakkında bir uzmanla görüştüm. Müzikle tedavinin günümüzde hala kullanılan ve çok etkili bir yöntem olduğunu gördüm. Bu tedavi yönteminin, hiçbir yan etkisi olmadığı ve masrafsız olduğu için daha sık kullanılması gerektiği kanısına vardım. Ayrıca bu tedavi yönteminin yalnızca bir hastalık üzerine değil pek çok hastalığın tedavisinde farklı makamlar kullanılarak uygulanabilir olduğunu da öğrendim.

Music And TherapyTMZAbas Hashimov Projenin amacı, müzikle tedavinin ne demek olduğunu, nasıl yapıldığını, hangi hastalıklar üzerinde etkili olduğunu araştırmak. Çok geniş bir konu olduğu için müzikle tedavinin otistik çocuklardaki ve Alzheimer’li hastalardaki etkilerini öğrenmek istedim. Internet üzerinden bilgiye daha kolay erişilebileceğini düşündüğüm için internet uzerinden bilgi ve makale tarama yontemiyle yaptım araştırmamı,yahoo, google, findarticles gibi adreslerden arama yaptım. Müzikle tedavinin otistik cocuklardaki ve Alzheimer’li hastalardaki etkisini araştırdim, konu ile ilgili bilimsel makaleleri taradım ve birleştirip sunmaya calıştım. Müzikle tedavinin Alzheimer’li hastalarin beyindeki neuro-transmitter’lerini etkiledigini, otistik cocuklarin da gelisimine ve sosyalizasyonuna büyük katkılar sağladığını öğrendim.

Ludwig Van Beethoven ve SağırlıkTMZAlp YıldırımBu projede ünlü bestekar Beethoven’ın ilginç hayat hikayesi, özellikle de erken yaşlarda oluşan işitme kaybına rağmen müzikteki inanılmaz başarısı incelenmektedir. Ayrıca projede sağırlık hakkında bilgi verilmiştir. Proje hazırlamada kullanılan araçlar internet, kitaplar ve gazetelerdir. Bunlar araşında yapılan seçimler ve sentezlerle projenin bir kısmı hazırlanmıştır. Ayrıca bilimsel kitap ve dergilerden elde edilen bilgilerle çalışma sona erdirilmiştir. Ludwig Van Beethoven küçük yaşatan itibaren pek çok sorunla karşılaşmıştır. Müzisyen babası çok baskıcı ve ilgisizdi. Annesi erken yaşta ölmüş, ailenin tüm yükü Beethoven’ın omuzlarına binmişti. Okul eğitimini babası yüzünden erken bırakan Beethoven müzik konusunda Mozart ve Haydn’dan dersler alarak kendini geliştirmiştir. İlerleyen yıllarda oluşan işitme kaybı belli bir dönem onu hayata küstürmüş, asosyal bir insan haline getirmiştir. Tüm bunlara rağmen yılmayan Beethoven müzikteki başarısını artırmış, en önemli eserlerini bu dönemde vermiştir. İşkence gibi geçen hayatına rağmen müzik konusundaki ideallerini gerçekleştirmeden ölmek istememiştir. Beethoven beste çalışmaları sırasında notaları hissedebilmek için, bir çubuğu ağzında tutarak piyano üzerine koymuş, ses titreşimlerini hissetmeye çalışmıştır. 9. senfonisi gelmiş geçmiş en iyi senfoni kabul edilmektedir. Bu senfoniyi idare ettiği gün yaşadıkları onu derinden etkilemiştir. Alkışları duyamadığı için selam vermesini işaretlerle anlatmaya çalıştıkları an onun için kabus olmuştur. Ayrıca projede sağırlığın oluşumu, çeşitleri, sonrasındaki psikolojik etkileri, yapılması gereken rehabilitasyon çalışmaları anlatılmıştır.

Müzikle PsikoterapiTMZMahmut Cesur Bu araştırmamda müzikle terapinin insan üzerine nasıl etkilerinin olduğunu, ne zamandan beri kullanıldığını ve nasıl uygulandığını soruşturdum. Müziği bir ilaç gibi kullanıyoruz, her ilacın yan etkisi vardır. Acaba müziğin de insan üzerine

zararları var mı? Araştırmamın amacı, “Müzikle terapi kullanışlı bir tedavi yöntemi midir’” sorusuna cevap bulmaktır. Araştırmam sırasında kitap, dergi ve internetten yararlandım. Daha çok interneti kullandım. Çünkü internetteki bilgilere ulaşmak kolay ve bu bilgiler çok yeni oluyor. Müzik çok basit bir uygulamayla çocuğu yormadan, sıkmadan, korkutmadan bir çok şeyleri kazanmasını sağlamaktadır. Bu yöntemin klasik eğitim ve öğrenim metodlarıyla kombine edilmesi kanaatimce bu alanda çok daha ileri seviyelere gelmeyi sağlayacaktır.

Geçmişten Günümüze Müzikle TedaviTMZ İlker Fatih Sarı Ses dalgalarının ritmik desenleri, musikiyi ortaya çıkarır. Duyguları incelten ve gönlü yumuşatan müzik türleri, asırlardan beri tedavide kullanılmaktadır. Birçok bilgin ve hekimin bu konuda geçmişten günümüze çalışmaları vardır. Ben Dünya ve Türk tarihinde, günümüzde müzikle tedavi konusunda hangi çalışmaların yapıldığını, hangi sonuçlara varıldığını öğrenmek amacıyla bu projeyi hazırladım. Çeşitli kaynaklardan, internetten ve çeşitli dergilerden yararlanarak bilgilere ulaştım. Bunları kullanarak projeyi hazırladım. Çalışmalar göstermiştir ki müzik, organizmayı çeşitli yollardan etkilemektedir. Müzik pekçok eski çağ medeniyetlerinde tedavi amaçlı kullanılmıştır. Eski Yunanlılarda paignio adlı neşe veren müzikler tedavi amaçlı kullanılmaktaydı. Yunan filozofu Apollon, Platon, Pyhthagoras müziğin tedavideki önemini belirtmişler bunun üzerinde çalışmışlardır. Hippocrates de hastalarını tedavi için ilahilerle tapmağa götürürdü. Yunan’da Mora yarımadasındaki “Epidaure” ve Bergama’daki “Pergamion” gibi yerlerde de müzikle tedavi yöntemleri uygulanıyordu. Uygur Türklerinde Saman, Pirhon ve Baksılar şarkılar söylemek sureti ile hasta tedavi seansları uygularlardı. Büyük Türk Bilgini Farabi her makamın ruha etkisini sınıflandırmıştır. Selçuklular tarafından yaptırılan Nurettin Hastanesi’nde musiki makamları tedavi amacıyla kullanılmıştır. 9. yüzyılda Şam’da; 1279’da Halep’de akıl hastaları için yapılan hastanelerde akıl hastaları, durumlarına uygun bir müzikle tedavi ediliyordu. II. Beyazıt tarafından yaptırılan Darüşşifada ruh hastalarının müzikle tedavi edildiklerini biliyoruz. Musiki ile tedavi,son 500 yıldır doğuda, batıda terk edilmişti. Ancak son 20-30 yıldır tıp dünyasında bu konuda muazzam bir merak oluşmuştur. Günümüzde hekimler müzikle tedavi yöntemini tekrar kullanmaya başlamıştır. Müzikle tedavi birçok bedensel ve ruhsal hastalıklarda, geçmişte olduğu halen kullanılan bir yöntemdir, geçerliliğini kaybetmemiştir.

Notalarin Şifa Gücü TMZOkan Özdemir Projemin konusu Türk Musikisi Makamları’nın çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanımıdır. Eski Türkler’den beri uygulanan müzikle tedavi günümüz modern tıbbında kendine yer bulmuştur. Avrupa’da bazı kliniklerde bu konuda ciddi çalışmalar vardır. Peki müziğin bu iyileştirici gücü müziğin hangi özelliğinden kaynaklanıyor? Projemi bu soru üzerine temellendirdim. Bu ana kadar yapmış olduğum araştırmalarda, bunun insanın ruhsal durumu ile ilgili olduğunu buldum. Yani müzik insanı ruhsal yönden etkileyerek,insan vücudundaki fiziksel aksaklıkları bile düzeltebilir. Araştırdığım bir başka soru da “Müzik tedavisi sadece insanlar üzerinde mi etkili’ yoksa bitkiler ve hayvanlar üzerinde de etkili mi? Etkiliyse bu durum nasıl açıklanır’ Yaptığım araştırmalarda bu soruların cevabına yönelik herhangi bir bilgi bulamadım. Bu proje için araştırma yaparken Türk Musikisi’nin çeşitli rahatsızlıklara karşı çok eskilerde kullanıldığını öğrendim. Fakat günümüzde Türkiye’de bu yöntemin yaygın bir şekilde uygulanmadığını gördüm. Ama Avrupa’da bu konuda ciddi çalışmalar var. Projenin asıl amacı bu konunun gerekçelerini ve faydalarını belirterek, Türkiye’de de bu şekilde bir uygulama başlatılmasına çok küçük de olsa katkıda bulunabilmek. Araştırmalarımı internet üzerinden ve birkaç ansiklopedi üzerinden yürüttüm. internette özellikle bu konuyla ilgili makale taraması yaptım ve TÜMATA(Türk Müziğini Araştırma ve Tanıtma Grubu)’nın sitesinden makamlarla ilgili bilgileri elde ettim. Projemde karşılaştığım güçlüklerden biri yaptığım makale taraması sonucu beni ikna edebilecek yeterlilikte makale bulamamam oldu.

Hamilelikte Zeka Gelişimi & Klasik Müzik TMZ Gonca Gül Gülbaş Bu projede; klasik müzik dinleyen bayanların bebeklerinin zeka gelişimine, klasik

Page 45: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

45

müziğin etkileri araştırıldı. Günümüzde zeka çok daha önemli bir olgu haline gelmiş durumda. Bu nedenle, zekayı anne karnından itibaren geliştiren klasik müzik dinletmek gibi çok basit ve ucuz bir yöntem varsa, herkesin uygulayabileceği, bu araştırıldı. Bu konu aslında bilindik bir konu olarak düşünülmektedir; ancak bu konudaki bilgiler net değildir. Bu biraz daha netleştirilmek istendi. Aynı zamanda insanları bu konuda daha fazla bilgi sahibi yapabilmek amaçlandı. Proje çalışmaları esnasında, çeşitli jinekolog ve psikologlarla yapılmış röportajlardan yararlanıldı. Hamiliğinde klasik müzik dinlemiş bayanların, bunun bebeklerinin zekaları ve klasik müziğe tepkileri konusundaki gözlemleri paylaşıldı. Konu ile direkt ilgili bilimsel çalışma bulmada sıkıntı çekildi. Bu açık, farklı bilimsel çalışmalardan ve makalelerden yararlanma şeklinde kapatılmaya çalışıldı. Anne karnındaki bebek, sesleri 6. aydan itibaren algılamaya başlar, değişik perdedeki sesleri algılayarak değişik tepkiler verir. Bu nedenledir ki; bebeğin zeka gelişimi için gereken uyarıları; perde, ton ve melodi açısından büyük çeşitlilik gösteren “klasik müzik” sağlar. Ayrıca dinlenilen klasik müzik, annenin kan akımını düzenleme yolu ile bebeğin beynine belirli bir ritimle kan gitmesini ve zeka gelişiminin olumlu etkilenmesini sağlar. Anne karnında ve doğumdan sonra düzenli olarak klasik müzik dinletilen bebeklerde; algılama yeteneği,yaratıcı zeka,bellek,sözel yetenek,uzaysal zeka ve muhakeme yeteneği gelişmektedir.

Tıp ve Müzik Makamları TMZFuad Fetullayev Hazırladıgım projede müzik makamlarının insan saglığına etkisini araştırdım. Eskiden bu yontemin nasıl kullanıldığı, bu konuda yeni önerilerin ne olduğunu bulmaya çalıştım. Böylece belki de unutulup eskide kalan bazı konuları da yeniden ortaya cıkarmaya calıstım. Internet veri tabanlarından araştırma yaptım. Dergi ve diger bilgi kaynaklarından da yararlandım. Muzik makamları insan sağlığı üzerine hep olumlu etki ettiği gözlenmiş. Bunu şimdiye kadar yapılan araştırmaların sonuçlarından anlıyoruz. Su an bazı şiddet içeren konuların bu yontemle çozulebilecegi de dusunulmektedir

Kör Ozan: Aşık Veysel TMZ Zeynelabidin Öztürk Projenin amacı, Aşık Veysel’in hayatını, geçirdiği hastalığı; sanatıyla ilişkilendirmek. 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesinin Sivrialan köyünde doğar. 21 Mart 1973’te aynı yerde ölür. Yoksul çiftçi ailesi çocuğu ozan, yedi yaşında geçirdiği çiçek hastalığı nedeniyle sol gözünü kaybeder. Çiçek, yüzyıllardır bilinen, bulaşıcı, mortalitesi yüksek; toksemi, spesifik döküntüyle seyreden bir virus hastalığıdır. Virus, poxvirus ailesinden bir DNA virusudur. Çağlar boyunca büyük salgınlarla bazı kavimleri ortadan kaldırmıştır. Göz komplikasyonları; keratit, konjunktivit; korneal ülserler, lezyonlar. Ozanımızda korneadaki lezyon körlükle sonuçlanmıştır. Aşık Veysel, ışığı seçebilecek kadar görebilen sağ gözünü bir kaza nedeniyle yitirince, avunsun diye babasının verdiği sazla tanışır. Baba dostları Molla Hüseyin ve Aşık Ala’dan ders alır. Gezgin halk şairi geleneğine uyarak yöreyi dolaşmaya başlar. 1931’de Ahmet Kutsi Tecer ve arkadaşlarının kurduğu Halk Şairlerini Koruma Derneği’nin düzenlediği Halk Şairleri Bayramı’na katılarak tanınır. Cumhuriyetin 10. yıl kutlamalarında; Türkiye’nin ihyası Hazreti Gazi; dizesiyle başlayan destanı okumak üzere üç ayda, yürüyerek Ankara’ya gelir. Birçok köy enstitüsünde saz öğretmenliği yapar. 1965’te TBMM, ‘Anadilimize, milli birliğimize yaptığı hizmetler’ nedeniyle ozana maaş bağlar. Çalışmada viroloji kitaplarından, internetteki arama motorlarından yararlanılmıştır. Çalışmanın sonucunda, hayata pozitif bakabilen kişilerin; başlarına akla gelmeyecek kadar kötü olaylar gelse dahi normal insanlardan daha başarılı bir yaşam sürebilecekleri, kör olsalar da onların görmediklerini görebilecekleri ortaya konmuştur.

Tedavide Müzik ve Antik Dönemde Uygulanması TMZ Chousein Malkots İnsan yaşamında etkili ve güçlü bir iletişim aracı olan müzik, yalnızca ruhsal yapının kötü olduğu durumlarda değil, iyi olduğu durumlarda da insanı etkilemektedir. Eski medeniyetlerde hastalıkların iyi edilebilmesi için çeşitli tedavi yollarını denemiş olan insanoğlu, müziğinde hastalıkların tedavisinde etkili olabileceğini düşünmüş

ve kullanmıştır. Müzik kendine özgü dili, yapısı ve anlatım öğeleriyle insanın duygu ve düşüncelerine seslendiği söylenebilir. Bu bağlamda, eski medeniyetlerde de psikolojik sorunların giderilmesinde müziğin terapik etkilerinden yararlanılmıştır.

Beethoven’ın Hayatı ve Sağlık Problemleri TMZ Simay Dal Projemde Beethoven’ın hayatı ve sağlık probemlerini araştırdım. Bu projede amacım Beethoven’ın başta sağırlığı olmak üzere yaşadığı sağlık problemlerinin hayatını nasıl etkilediğini araştırmaktı. Beethoven’ın en iyi eserlerini sağırlık döneminde yaptığını öğrendiğimde bu konuya olan merağım ikiye katlandı. Beethoven’ı ve eserlerini ruhsal problemleri daha çok etkilemiştir. Onun çok zor bir hayat geçirmesi ve büyük acılar çekmesi kendini geliştirmesini ve inanılmaz eserler vermesini sağlamıştır. Beethoven’ın sanatını sağırlığının etkilediğini söylemek ona büyük bir yanlış olur çünkü ününe ün katan 9. Senfoni’yi sağırlık döneminde yazmıştır. Beethoven hayatının sonuna kadar eser verdi. Projemde onun sağlık problemleri yanında hayatından esintiler de var.

Michael Jackson ve Estetik TMZ Şahika Bolsoy Bu projede Michael Jackson ve yaptırdığı estetikleri konu olarak seçtim. Bu konuyu seçmemin nedeni hem güncel bir konu olması hem de eğlenceli oluşuydu. Araştırmamda genel olarak interneti kullandım. Michael Jackson’un geçirdiği estetik ameliyatlarıyla birlikte hayatının ve psikolojisinin de oldukça değiştiğini gözlemledim ve bu değişimlerin pek de iyi yönde olmadığı sonucuna vardım. Hakkında çıkan haberler ve kaset satışlarının düşüşü bu kanıya varmama neden oldu. Araştırmamda birçok zorlukla karşılaştım ve en büyük sorunu kaç ameliyat olduğunu ve bunların hangi ameliyatlar olduğunu bulmakta yaşadım. Sonuç olarak Michael Jackson’un estetiklerinin ondan çok şey götürdüğünü ve psikolojisinin kötü yönde etkilendiğini gözlemledim.

Fizik Egzersiz Dans Ve Terapi TMZ Erkan Yüce Projenin konusu, tıbbın fizik egzersiz ve dansla ilişkisidir. Fizik egzersiz,hareket ve dans kullanılarak yapılan tedavilerin bilimselliği araştırılmıştır. Hareket ve dansın sağlık üzerindeki etkisi günümüz teknolojisi ile araştırılmış ve bu konudaki somut bilimsel verilere proje içinde yer verilmiştir. Bu projenin amacı, fizik egzersiz ve dansın insan üzerindeki etkilerinin ne olduğunu, bu etkilerin bilimsel yönünü ve tıpla bağlantısını araştırmaktır. Kaynaklardan konu ile ilgili veri toplama yöntemi kullanıldı. Veri toplamak için internet kullanıldı. Genel arama motorlarından (google, yahoo... ), tıbbi arama motorlarından (pubmed) arama yaparak buradaki bilgilere ulaşıldı. Tıbbın temel amacı insanların fiziksel, ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik halinde olmalarını sağlamaktır. Bu nedenle insanların ilişkili olduğu konularla doğrudan bağlantılıdır. Dans da yüzyıllardır insanların başlıca uğraşlarından biri olmuştur. Bu nedenle tıp ile dans araşında sıkı bir ilişki kurulabilir. Günümüzde yapılan bazı araştırmaların da bize gösterdiği gibi dans ve hareketin insan üzerinde birçok etkisi vardır. Bugün bazı hastalıkların tedavisine yönelik hareket ve dans kullanılmaktadır. Dans gibi bedeni bir bütün olarak çalıştıran hareketler: dolaşım, solunum, kas ve iskelet sistemlerini geliştirmektedir. Kendini kabullenme ve kişisel saygıyı arttırır, stres, endişe, depresyon ve yalnızlık durumlarını azaltır,kronik ağrı, vücut gerginliğini azaltır,iletişim becerilerini geliştirir. Kanser, uyuşturucu bağımlılığı, aşırı kilo alımının engellenmesi, stres ve gerginliğin ortadan kaldırılması, vs. gibi daha birçok durumda iyileştirici etkisi olduğu gözlenmiştir.

Tıp ve Müzik İlişkisiTMZEmre Özbek Projenin konusu,tıbbın müzikle ilişkisidir. Bu projede,tıp ve müzik etkileşimi incelenerek yüzyıllardır süregelen müzikle tedavi konusu ele alınmıştır. Müzik kullanılarak yapılan tedavilerin bilimselliği araştırılmıştır. Müziğin sağlık üzerindeki etkisi günümüz teknolojisi ile araştırılmış ve bu konudaki

Page 46: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

46

somut bilimsel verilere proje içinde yer verilmiştir. Bu projenin amacı, müziğin insan üzerindeki etkilerinin ne olduğunu,bu etkilerin bilimsel yönünü ve tıpla bağlantısını araştırmaktır. Kaynaklardan konu ile ilgili veri toplama yöntemi kullanıldı. Veri toplamak için internet kullanıldı. Genel arama motorlarından (google, yahoo... ),tıbbi arama motorlarından (pubmed,sağlık bakanlığı) arama yaparak buradaki bilgilere ulaşıldı. Tıbbın temel amacı insanların fiziksel,ruhsal ve sosyal olarak tam bir iyilik halinde olmalarını sağlamaktır. Bu nedenle insanların ilişkili olduğu konularla doğrudan bağlantılıdır. Müzik da yüzyıllardır insanların başlıca uğraşlarından biri olmuştur. Bu nedenle tıp ile müzik araşında sıkı bir ilişki kurulabilir. Günümüzde yapılan bazı araştırmaların da bize gösterdiği gibi müzik ve ses dalgalarının insan üzerinde birçok etkisi vardır. Bugün bazı hastalıkların tedavisine yönelik müzik kullanılmaktadır. Kanser, nörolojik hastalıklar, endişe ve stresin azaltılması, otistik çocukların tedavisi bu duruma başlıca örneklerdir.

Türk Tedavi Musikisi ve UygulamasıTMZHüseyin Sofda Müzik bütün insanlık tarihinde duygu ve bilgilerin anlatım biçimi olarak bilinir. Çeşitli insan toplulukları, sosyal oluşuma paralel olarak kültür değerlerinin ulaştığı vasata göre, müziğin etkilerini keşfetmişler ve pek çok konuda müzikten ve onun çok yakın öğeleri olan ritim ve danstan yararlanmışlardır. Müziğin psikolojik rahatsızlıklar üzerindeki tedavi edici etkisi ilk çağlardan beri bilinen bir yöntem. Osmanlılarda müzikle tedavi bütün fonksiyonelliği ile en etkili dönemini yaşamıştı. Tanzimat;tan sonra gözden iyice düşmeye başlayan müzikterapi Avusturya, Almanya, İngiltere gibi Avrupa ülkelerinde ve Amerika’da bilimsel olarak incelendi ve uygulandı. Beynin fonksiyonlarını düzenlemede önemli bir etkisi olduğu bilinen müzik ritmleri, beyin frekanslarına göre ayarlanır. Hastanın önce beyin elektro fizyolojisi belirlenir. Bir nevi beynin makina yöntemiyle haritalanması anlamına gelen bu tedavi şekli, hastanın beyin çalışma sistemi hakkında somut bilgilere ulaştırıyor. Frekanslarının düşük olduğu saptanırsa buna uygun olarak yüksek frekanslı müzik hazırlanıyor. Tam tersi olarak yüksek frekans gözlenirse düşük frekanslı müzik öneriliyor.

Çocuk Hastalıkları ve Müzik TerapiTMZFuad Hidayetov Müzik terapinin tedavide nasıl daha iyi uygulandığını bulmaya çalıştım. Özellikle de bunun çocuk sağlığı üzerine yararlarını araştırdım. Araştırmam yoğun olarak otistik çocuklarla ilgiliydi. Internet ağırlıklı olarak yaptığım araştırmalarda bazı dergilerden de yararlandım. Bu araştırmamın otistik çocukları daha iyi yetiştirmek icin bir kaynak olmasını sağlamaya çalıştım. Belki bazı engelli çocukları tedavi etmekte yararları olacağını düşündüm.

Music TherapyTMZAraşh Tizro The object of thıs project ıs documental research and contınued ın applıed musıc. I acquaınt wıth new and dıverse angels of applıed musıc ın daıly lıfe and far-reached events. But these events are ımportant. And I dıscuss about musıc therapy and its bad and good effects. Musıc wıth behavıoral and spırıtual streng can use ın returnıng of harmony and order as a result safety. Investıgatıon show that talamus gland as a maın gland ın braın receives sound stımulus by nervous system and react wıth then besıdenenory and ımagınatıon. hypophysıs also react wıth harmonıc sound stımulus and splash a traquıllızer substance lıke androphın. Accordıng to that, ıts maın effect, ıs calmatıve actıvıty. sımply ıs realızed the musıc therapy value whıch partıcally spalsh thıs substance and cause happınes and rejoıcıng. remember that use of ımıgınatıon power ın braın. donot forget that energy comes from musıc. some cases of musıc thrapy : 1. applying of music therapy, 2. identify of patıent problem or ıts requıred basis or proper use prograning of music, 3. availability of purpose for patient, 4. ımplementatıon of methods and actıvıty and elavlutıon of patıent, 5. applıcatıon of musıc thrapy ın speech ınaudıbılıty 6. use of musıc ın osteo pathy Rough music and its role in quarrelsome behavior and bass musıc and ıts role in disappointment and sorrow. Although music therapy is good for treatment we cant

use ıt ın every cases because ıt may have bad effects. Müzik ile TedaviTMZMehmet Akif Alan Amacım müziğin tedavi ile biraraya gelmesiyle oluşan durumu tıp ve sanat konulu projemde incelemektir. Bu projeyi hazırlarken analiz yöntemini kullandım. Projeyi hazırlama aşamasında bazı güçlüklerle karşılaştım. Projeyi hazırlarken hiçbir etik sorunla karşılaşmadım. Müzikle tedavi çok geniş bir alan olduğu için tamamiyle inceleme imkanı bulamadım. Bu yüzden eski Türklerde müzikle tedavi ve Bayezid Külliyesi üzerinde durdum. Sonuç olarak müziğin tedavideki rolü ve önemi üzerinde bilgi sahibi oldum. Ayrıca Osmanlı döneminde yapılan Bayezid Külliyesi’nin tıbba olan katkılarını öğrendim.

Yüksek Tansiyonla HarpTMZSaliha Değirmencioğlu İlk çağlardan beri bir tedavi aracı olarak kullanılan müzik günümüzde sadece psikolojik rahatsızlıklarda değil fizyolojik hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. Kökleri çok eskilere dayanan ve en eski şifa kaynaklarından biri olarak kabul edilen müzikle tedavide arp’ın ayrı bir yeri vardır. Bu araştırmanın amacı arp’ın insan fizyolojisi üzerindeki etkilerini ve kullanım alanlarını incelemektir. Elektronik veri tabanları sayesinde konu üzerinde yapılan araştırmalara, hekimlerin uyguladığı terapilere ve çeşitli kurumların yapmış olduğu gözlemlere ulaşılmıştır. Günümüzde su molekülü üzerine yapılan çalışmalar gösteriyor ki hücresel iletişim, rezonans ve su molekülünün mikrokristal yapısından gelen dalgalar sayesinde yapılmaktadır. Hücrelerin büyük orandaki su içeriği müziğin bu rezonansını taşıyarak vücut sistemlerinin uyum içinde çalışmasına yardımcı olmaktadır. Tüm çalgılar içinde insanın titreşimine en yakın olan ise

“arp”tır. Yapılan araştırmalarda arpın, kalp atım hızını, solunumu ve kan basıncını normal düzeye getirerek tansiyonu düşürdüğü görülmüştür. terapisi ülkemizde olmasa da dünya çapında geniş bir kullanım alanına sahiptir. Fakat müzik terapileri tıbbın yerini almaz ve tek başına tedavi amaçlı kullanılmaz. Müzik sadece tıbbi tedaviyi tamamlayıcı bir rol üstlenir. Tedavi, müzik ve hekimliğin birlikte yol alması gereken bir süreçtir. İyi eğitim almış bir arpist ve uzman bir doktorun işbirliği sayesinde hastaların iyıleşme şansı artacaktır.

Page 47: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

47

TIP VE RESİM-HEYKEL

Hayal Dünyasının Kayıp İnsanları: ŞizofrenlerTRHAysun Aksoy Bu projenin amacı şizofren hastaların sanata bakış açısını incelemek, onların sanatsal değeri olan çalışmalar yapabileceği ancak normal sanatçılarla şizofren hastaların eserleri arasında birçok benzerlikler yanında bazı farklılıklar olabileceğini tartışmaktır. Ayrıca bu faaliyetlerin onların sağlığını kazanmasında önemli katkılarının olduğunu kanıtlamaktır. Proje konusu bulma açısından ve hazırlama aşamasında en çok internetten yararlandım. Kütüphanede araştırmalar yaptım, kitapçılarda şizofrenler hakkındaki kitapları inceledim. Bu projeyi yaparken önce hastanedeki psikiyatristlerden fikir alıp onların yol göstermesiyle araştırmalar yapmayı düşündüm ve onlarla görüşmek istedim fakat çok yoğun oldukları için görüşme imkanı bulamadım ve bu nedenle daha çok internet merkezli bir araştırma yaptım. Ayrıca şizofrenler hakkında yazılmış kitaplardan da fazla yararlanamadım çünkü bu kitaplarda genel olarak şizofreni tanı ve tedavisinden bahsediliyor ve bu konu kitapta birkaç sayfa ile sınırlı kalıyor. Hastanedeki doktorlardan da yardım alamadığım için bu konuyu içine alan, konuyu ayrıntılı inceleyen kitaplar bulamadım. Sonuç olarak şizofrenlerin sanatsal eserler yapıp yapamayacağı hakkında ortak bir karar yoktur ve hala tartışılmaktadır. Ancak araştırmalar gösteriyor ki profesyonel olmayan kendiliklerinden resim yapmaya başlayan şizofrenlerde görülen sanatsal yaratıcılık %2 oranındadır ve onların bu çabalarının kaotik ve ürkütücü yaşantılarının düzene sokulmasında, kişiliklerinin entegrasyonunda ve yeniden yapılanmasında yardımcı olmaktadır.

Leonardo da Vinci’nin Anatomi ÇalışmalarıTRHAyse Dikmeer Leonardo da Vinci’nin anatomiye eğilme nedenlerini, anatominin gelişimindeki katkılarını, anatomi çizimlerinde kullandığı teknikleri ve çizimlerinin dönemlerini konu alıyor. Araştırmalarında sanatsal temelleri ve bilimsel prensipleri nasıl birleştirdiğini göstermeyi amaçlıyor. Leonardo da Vinci anatomiyi, çok sevdiği ressamlık sanatını bilimsel temellere yerleştirdikten sonra onu basit bir zanaatçılık düzeyinden saygıdeğer ve soylu bir uğraş haline yüceltmek için seçmiştir. Projenin amacı; Leonardo da Vinci’nin anatomiyle ilgilenme nedenlerini öğrenmek ve anatomi bilimine yaptığı katkıları araştırmaktır. Veri toplarken internetten, E.H. Gombrich ‘SANATIN ÖYKÜSÜ’, R. Kevin Alvey ‘The Anatomical Drawings of Leonardo da Vinci’, adlı kitaplardan faydalandım. Sonuç olarak; Leonardo da Vinci’nin yaptığı çalışmalarla anatomi biliminin gelişmesine yaptığı katkılar görülmüştür. Çalışmalarının çoğu günümüzde hala geçerlidir ve kullanılmaktadır.

Stetoskopun Icadı TRHEmel Rodoplu Projenin amacı, stetoskopun mucidi olan Rene Laennec’in doktor kimliğinin yanında sanatçı kişiliğini de araştırarak bir müzik aleti olan flütün stetoskopun icadındaki etkisini incelemek, Rene Laennec’i yakından tanımak, ilk stetoskop ile flütün yapısındaki benzerlikleri göstermek, müziğin stetoskopun icadındaki bilinmeyen etkisini ortaya koymak ve stetopkopu tanımaktır. Kullandığım en önemli araç bilgilere ulaşım hızı bilgilerin çokluğu ve çeşitliliği nedeniyle internet oldu. Bunun yaninda M.K.Paşa Kütüphanesi, Hacettepe Kütüphanesi ve ansiklopedilerde, hala yayınlanmakta olan dergilerden (tıp,genel kültür) yararlandım. www.dusle.com sayfası editörü Barış Kuran’a danıştım. Fırsat buldukça internette bu konuyu araştırdım. Bulduğum siteleri not ettim. Gerek kütüphane gerek internetten resimler buldum. Yazıları taradım ve topladığım bilgileri bir düzene koydum. Sanat, hayatımızın her alanında var. Kişiliğimizi, ruh halimizi, düşüncelerimizi, diğer insanlarla ilişkilerimizi etkilemenin yanında insanlık için önemi tartışılmaz olan tıptaki gelişmeler üzerindeki etkisi de çok büyüktür. İnsan hayatındaki hangi gereçlerin hangi sanattan ilham alınarak yapıldığını araştırmak ileride yapılacak çalışmalar için bir konu oluşturabilir. Stetoskopu bularak indirekt oskültasyonla tıpta çok önemli bir çığır açan Rene Laennec başarılı bir flütçü olmasaydı, müzikle olan ilişkisini hekimliğe yansıtmasaydı, basit bir cihaz olan stetoskopu icat edemezdi.

Leonardo da Vinci ve Anatomi ÇalışmalarıTRHAysegül Sevim Bu projeyle çoğunlukla ressam olarak tanınan Da Vinci’nin sadece sanatsal figürler değil gerçeğe çok yakın anatomik çizimler de yaparak tıbba katkıda bulunan bilim adamı yanını ortaya çıkarmayı amaçladım. Internet verilerinden yararlandım. Arama motoru araştırmalarının sonucunda bulduğum sitelerden faydalandım. Ortak uğraş alanları insan olan tıp ve sanat, tarih boyunca iç içe olup birbirlerini beslemişlerdir. Sanatla olan ilgileri sayesinde tıp alanında buluşlara imza atmış sayısız bilim adamı vardır. Leonardo da bunların en önemlilerindendir. Leonardo’nun zamanın en ünlü anatomi hocası Marcantonio della Torre ile hazırladığı ‘İnsan Anatomisi’adlı eser için çizdiği eskizler, tıp tarihinin ilk ve en güzel anatomi resimleridir. Kadın, erkek iskeletlerini, sinir dokularını ve adaleleri mükemmel şekilde gösteren çizimlerinin altına, açıklayıcı notlar da yazılmıştır.

‘İlahi Tenasüp’ için çizdiği ideal insan vücutları, onun geometri ve ‘altin oran’ konusundaki derin bilgisinin kanıtıdır. Leonardo’nun anatomiye en büyük katkısı bir nesnenin bir çok yönden görülmesine olanak sağlayan üç boyutlu sunumlar içeren bir çizim sistemi geliştirmesidir. Böylece anatomistlerin, hatta günümüz hekimlerinin, araştırma ve bulgularını öğrencilerine aktarmalarına olanak sağlamıştır. Ayrıca çapraz bölgesel betimlemeler kullandığı bir teknikle damar, arter, sinir sistemleri ve kafatası tasvirleri yapmıştır. Da Vinci başta anatomi olmak üzere bir çok bilimin bugünkü halini almasına büyük katkılarda bulunmuş, zamanının çok ilerisinde bir bilim adamıydı.

Plastinasyon ve Gunther von Hagens TRH Burç Aydın Plastinasyon oldukça yeni bir doku tespit yöntemidir. Bu proje ile bu yeni yöntemin daha geniş kitlelere sunulması ve yöntemin tıp ve tıp eğitimi için yararlarının gösterilmesi, bilimadamlığının yanı sıra ilginç bir kişiliğe sahip olan Gunther von Hagens’in tanıtılması, bu yöntemin kimi insanların gözünde nasıl bir sanat aracına dönüştüğünün incelenmesi ve konunun ahlaki boyutunun ortaya konması amaçlanmaktadır. Plastinasyon Prof.Dr. Gunther von Hagens tarafından icat edilmiş nispeten yeni bir doku tespit yöntemidir. Plastinasyonun icat tarihi 1978’dir. Plastinasyon, doku sıvılarının polimerler ile yer değiştirmesi ile uygulanan bir yöntemdir ve dokuların orijinal şekil ve renkleri korunmaktadır. Yöntemin mucidi G.V. Hagens ise Alman bir anatomisttir ve daha çok buluşu ile değil onu kullanma biçimi ile dikkat çekmiştir, plastine ettigi bedenlerden oluşan ‘Vücut Dünyasi’ sergisi tüm dünyada milyonlarca kişi tarafından ziyaret edilmiştir. Plastinasyonu diğer yöntemlerden ayıran, dokuları canlıymış gibi koruması ve onları doğrudan incelenebilir kılmasıdır. Diğer yöntemlerdeki görünüş bozulmaları ve dokularla temas kısıtlılıkları plastinasyon ile ortadan kalkmıştır. Plastinasyon anatominin yanında diğer pek çok alanda da kullanılmaktadır ancak bu projede, yöntemin özellikle anatomideki etkileri ve sonuçları irdelenecektir. Plastinasyonun etkili bir gösterim aracına dönüşmesi sonucu yöntem tüm dünyanın ilgisini çekmiş, plastinasyon bilimsel yayınlar kadar basın-yayında da yer bulmuş, bu yöntem bir sanat aracı mıdır sorusunu akla getirmiş ve ahlaki tartışmalara yol açmıştır. Bu proje ile bu konular da tartışmaya açılacaktır.

Psikiyatri Terimlerinin Karikatürlerle AnlatilmasiTRHEmine Kutlu Projenin amacı,psikiyatri terimlerinin karikatürlerle anlatılmasını incelemek ve bunları bilimsel tanımlama ve açıklamalarıyla kıyaslayarak, bu yöntemle ne kadar başarılı bir şekilde terimlerin anlatılabildiğini göstermektir. Projeyle ilgili, internet sitelerinde psikiyatriyi karikatürize etmeye çalışmış kişiler araştırıldı. Bu konuda Selçuk Demirel’in ‘Desen mi, Demesen mi’‘adli eseri bulundu. Bu kitapta karikatürize edilmeye çalışılmış psikiyatri terimleri şunlardır: psikanaliz, divan, psikoterapi, şizofreni, depresyon, anksiyete, obsesif kompulsif bozukluk, panik, agorafobi, sosyal fobi, bağımlılık, yaşlılık, bunama, ölüm. Bu terimler bilimsel niteliği olan kitaplarda, web sitelerinde araştırıldı. Projede; psikiyatri terimlerinin tanımları, açıklamaları sadece birkaç ismin karikatürleriyle karşılaştırılabildi. Bu sebeple; psikiyatri terimleri karikatürlerle karşılanabilir ya da karşılanamaz diye

Page 48: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

48

kesin bir şey söylemek mümkün değildir; ama karikatürlerin çoğu tanımlamalara oldukça yakın bulundu. Bazı karikatürler ise ilk bakışta anlaşılmasa da, tanımlar bilindiği zaman daha anlamlı gelmektedir.

Renklerin İnsan Sağlığı Üzerindeki EtkisiTRHGüzin Çakmak Renklerle tedavi ışığın farklı dalga boylarının vücutta oluşturduğu etkilerin tanı ve tedavi amaçlı olarak kullanılmasıdır. Bu alternatif tıp yöntemlerinden biri olup, modern tıp yöntemlerine karşı değildir. Modern tıp yöntemleri ile birlikte kullanılması tedaviye hız kazandıracak ve olumlu sonuca ulaşma olasılığını artıracaktır. Farklı dalga boyları vücut üzerindeki etkisini çakralar üzerinden gösterir. Çakralar vücudun enerji alanına enerji giriş çıkışının sağlandığı kapılardır ve yedi tanedir. Her bir çakranın açık ya da kapalı, dengede ya da dengesiz olması sonucu vücutta farklı etkiler görülür. Çakraların dengelenmesini sağlayan renkler, kokular, sesler, taşlar ve aromalar vardır. Çakraların farklı yollarla dengelenmeye çalışılması sonucu farklı tedavi yöntemleri gelişmiştir: renk terapisi, müzik terapisi, aromaterapi gibi. Çakralar salgı bezleri ile ilişkilidirler. Renkler insan vücudunda farklı etkiler uyandırırlar. Herbir rengin özdeşleştiği karakterler vardır. Renkler tanı ve tedavide kullanılmanın yanı sıra günlük hayatı kolaylastırma ve sağlığı koruma amaçlı olarak da kullanılabilir.

Resim Defterindeki Dünya TRH Birgül Özkesici Güçlü bir anlatım aracı olan resim, bize çocuğun iç dünyası ve büyüme süreci hakkında bilgi verir. Bu çalışmamın amacı resim yoluyla çocukları tanımak, zeka gelişimleri ve psikolojileri hakkında bilgi edinmektir. Projemi Prof.Dr. Bahar Gökler’den aldığım fikirler üzerine yapılandırdım. Haluk Yavuzer tarafından yazılan

‘Resimleriyle Çocuk’ kitabını, Tuncel Altınköprü tarafından yazılan ‘Karakter Bilim ve İnsan Tanımada Testler’ kitabını, TED Koleji tarafından yayınlanan (Ekim 2004 Yil:3 Sayi:17) ‘Gazeteddy’ gazetesini okudum, inceledim ve her duruma uygun tipik bir resim örneği seçerek bunları projeme dahil ettim. Sonuç olarak resim yoluyla çocukları tanımak, zeka gelişimleri ve psikolojileri hakkında bilgi edinmek günümüzde kullanılan geçerli bir yöntemdir. Çocuk tarafından çizilen resimde; renklerden boyuta, temadan sayfa üzerindeki yerleşime kadar bir çok ayrıntının önemli anlamları vardır. Ancak resmin yorumlanmasında söz konusu olan öznellik ögesi, neredeyse denetlenemez bir değişkene yol açar. Yine de deneysel desteklerin bulunmamasına karşın uzmanlar resimleri bir yakınlık kurma aracı ve kişilik özellikleriyle, algılama yetilerinin dışa vurulması olarak değerlendirmeye devam etmektedirler. Belirtilmesi gereken diğer bir husus da salt resme dayanarak çocukla ilgili bir kanıya varma ve yorumda bulunmanın sakıncalı olmasıdır. Resim ancak diğer teşhis araçlarının bir destekleyicisi olmalıdır.

Pul ve SağlıkTRH Emine Özay Pullara hangi hastalıkların ne şekilde yansıdığını, sağlıkla ilgili alınması gereken önlemlerin pullar aracılığıyla nasıl duyuruldugunu ve sağlıkla ilgili önemli olayların ve kişilerin pullara nasıl yansıdığını araştırmaktır. Proje ile ilgili araştırmalarıma ilk olarak internetten başladım. Genel arama motorundan (www. google. com) pulla ilgili sitelerin adreslerini öğrendim. Daha sonra bu siteleri ziyaret ettim. Genel arama motorundan Pul Müzesi ve Ulus Filateli Servisi’nin adresini ve telefonunu ögrendim. Ulus PTT Filateli Servisi’ni iki kere ziyaret ettim (07.12.2004-12.01.2005). Burada pul ve pulculukla ilgili bilgi edindim. Pul kataloğunu inceledik, sağlıkla ilgili pulları bulduk ve bunların fotokopisini çektirdim. Filateli Servisi çalışanlarından işime yarayabilecek internet sitelerinin adreslerini aldım. www.ptt.gov.tr adresinden ülkemize ait doksanlı yılların pullarını buldum. www.stampcafe.com adresinden hem ülkemize hem de yabancı ülkelere ait sağlıkla ilgili pullar buldum bunları diskete aktardım. Dayıma, dedeme ve kendime ait pul koleksiyonlarını araştırdım. Bulduğum sağlıkla ilgili pullar, tarayıcıdan geçirilerek bilgisayara aktarıldı. Pullara yansıyan hastalıklar AIDS, kanser ve veremdir. Bu hastalıkları önlemek için yapılması gerekenler de pullara konu olmustur. Ayrıca bilim adamları ve sağlıkla ilgili önemli günler de pullarda yer almıştır. Pullarda halkı sağlık

konusunda bilinçlendirmek için mesajlar yer almıştır. Sağlık pek çok alanda pullara yansımıştır.

Sağyanlı ve Solyanlı Çocukların Resme IlgileriTRTemuçin Karasu Projenin amacı toplum arasında var olan “solak insanlar sanat dallarında daha başarılıdır” hipotezinden yola çıkılarak, böyle bir görüşün gerçeklik payının ne kadar olduğunun açıklanmasıdır. Sanat dallarından ise resim, bu proje için seçilmiştir. Projenin yöntemi ankettir. Araştırmaya kaynaklık eden bilgiler internetten, bazı bilimsel kitap ve dergilerden alınmıştır. Bu ankette ilk ve orta okul öğrencileri arasından seçilen 100’ü aşkın solyanlı ve sağyanlı ögrenciye sorulan

“resim derslerine karşı ilginiz nedir, boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz, ileride seçmek istediğiniz meslek nedir” gibi sorular yer almaktadır. Bu anketten çıkan sonuçlardan yararlanarak böyle bir hipotezin doğruluk payının pek olmadığı görülmüştür.

Altın OranTRHAnıl Ertürk Projenin amacı, insanların ve doğanın gelişigüzel değil, belirli bir oran ve ahenk içinde olduğunu ve insandaki bu orandan yola çıkarak çeşitli tasarımlar meydana getiren sanatçıları, ortaya çıkan eserleri incelemek. Internetteki sitelerden, arama motorlarından arama yaptım. Ayrıca dergileri, makaleleri araştırdım. Sonuç olarak; altın orana ilişkin bilgiler ilk kez M. Ö. 3 yy’da Öklid tarafından yazılan Stoikheia(Ögeler) adlı yapıtta ‘asit ve ortalama oran’ adıyla karşımıza çıkmaktadır. Neticede bu oran matematiksel bir kavramdır ve değeri de 1,618033.... olarak devam eden bir ondalık sayıdır. Bu sayı Fibonacci isimli İtalyan matematikçinin bulduğu bir dizi sayıdan çıkarılmıştır. Bu değer 1,618.... dir. Doğada ve insanda bulunan bu altın oran yüzyıllardan beri çeşitli kesimler tarafından merak konusu olmuştur. Bilim adamları, ressamlar, mimarlar bu konu üstüne birçok araştırma yapmış. Hatta buna dair birçok yapıt oluşturmuştur. Ressamlar özellikle Leonardo da Vinci insan vücudundaki altın orani keşfetmiş, bundan yararlanarak birçok tablo meydana getirmiş. Bilim adamlari bununla yetinmeyip, bazı kaynaklara göre, insanı oluşturan birçok organın, hatta bazı kaynaklara göre DNA zincirinde bile bu oranı hesaplanmıştır.

Insan Vücudunun Oranlari ve Mimari Eserlere Yansıması TRHMeltem Güzin Atik Hazırladığım projenin konusu; insan vücudundaki sabit oranlar özellikle altın oran ve mimari eserlere yansımasıdır. Yaptığım çalışmalar ise; altın oranın günümüz mimarlarının en önemli başvuru kitaplarından Neufert’te ve internette altın orana göre belirlenmiş insan vücudunu, altın oranın ne olduğunu, Türk ve Dünya mimarisinde kulanımını araştırmak olmuştur. “İnsan herşeyin ölçüsüdür” atasözü projemi en iyi açıklayan cümledir. Sonuç olarak gördüm ki hayatın bir çok alanında,farkında olmadığım birçok nesnede altın oran bulunmuş. Güzel anlayışı her ne kadar zevke ve insandan insana değişse de çoğunluk tarafından güzel algılanan nesnelerin ortak noktası altın oranı içermeleri olmuştur. “İnsan beyninde bu oranı mükemmel kabul ettiren nedir?”, “Neden orantılı olan güzeldir” sorularının cevabını bulmak için yapılacak araştırmalar bu projenin belki de bir ileri aşaması olacak ve insan beynini çözümleme konusunda bir adım daha atılmış olacaktır.

Mumyalama ve Piramitler TRH Tuğba Yayla Projenin amacı; yüzyıllar öncesinde henüz bilimsel anlamda çok ilerleme olmadığı halde uygulanan, bugün bile aydınlatılamayan mumyalama yöntemleriyle piramitlerin yapısı ve gizemi hakkında bilgi edinmektir. Konuyla ilgili bilgi edinilirken elektronik ortamda ulaşılabilen kaynaklar sistematik olarak gözden geçirilmiş ve konuyla ilgili makaleler incelenmiştir. Mumya, Farsça bir sözcüktür;

‘Çürümemek ve bozulmamak üzere tahnit edilmiş insan ya da hayvan ölüsü’ anlamına gelmektedir. Eski Mısırlılar öldükten sonra dünya var olduğu müddetçe

Page 49: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

49

tekrar hayata geleceklerine inanırlardı. İnsan ruhunun ilelebet yaşaması için bu yöntemi uygulamışlardır. Mumyalama yapılırken burun kıkırdağı kırılır, beyin burun kanallarından çekilir, gözlerin içeriye düşmemesi için yine aynı yoldan keten doldurulurdu. Diğer yandan vücudun yanlarından açılan küçük deliklerden dört ayrı organ zarar görmeden çıkarılırdı. Vücuttan çıkarılmayan tek organ kalpti. Kalp, mahkeme gününde hesap vermek için vücutta bırakılırdı. Diğer organlar yeniden yaşama dönüldüğünde kullanılmak üzere testilere konularak mumyanın yakınına gömülürdü. Mumyalama işlemini yapan kişi çakal maskesi takardı. Ölü yiyen hayvan olan çakal, onlar için mumya tanrısı konumundaydı. Hayata geri döneceklerine inandıkları için piramitlere ölenin değerli eşyalarını da koyarlardı. Piramit kimin adıyla yapıldıysa onun mumyasının bulunduğu odaya yılda iki kez güneş girmektedir (Doğduğu ve tahta geçtiği gün). Mumyalama ve piramitlerle ilgili gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra; toplumların inanışlarının ve yaşayış biçimlerinin tarihe, bilime büyük katkıda bulunduğu bir kez daha görülmüştür. Bugün gelinen noktada en büyük payın geçmişin izleri olduğu unutulmamalıdır.

Anatominin Sanata DönüşmesiTRHVolkan Yücel Projemde anatominin tarihi süreç içerisinde sanatla etkileşimlerinden, sanata dönüşüm şekillerinden ve bu konuda emeği geçen önemli sanatçıların çalışmalarından bahsetmek istedim. Anatominin bir bilim dalı olarak değil de bir sanat olarak ne gibi güzellikler ortaya çıkarabileceğini göstermeye çalıştım. Projemi hazırlarken kitap ve dergi gibi yazılı kaynaklara ulaşma zorluğundan dolayı genel olarak konuyla ilgili internet sayfalarından yararlanmaya çalıştım. Sonuç olarak anatomi-sanat ilişkisini güzel bir şekilde projeme yansıtmaya çalıştım.

Resim ve Anatomi TRH Kübra Feyzioğlu Projenin amacı, resimlerinde anatomiyi kullanan Lenardo Da Vinci hakkında bilgi sahibi olmaktır. Çeşitli kitaplardan, ansiklopedilerden ve internetten araştırma yapıldı. Lenardo Da Vinci, Yüksek Rönesans’a özgü filozof sanatçı tipinin en iyi örneğidir. Aklına gelen en cesurca esinleri gerçekleştirmek için durup dinlenmeden uğraşmıştır. Toskana’da Vinci’de doğmuştur. Floransa’da yontucu, kuyumcu ve ressam Verrochio’nun atölyesinde çalışmış,bütün sanat dallarını ve tekniklerini ondan öğrenmiştir. Ama ustasının geleneğe bağlı ve Floransa okuluna özgü düşüncelerinden kısa zamanda kurtulur. En ünlü eseri Mona Lisa’dır. Mona Lisa, Napoli’li olup, Florensa’li Francesco Gioonda’nin karısı idi. Leonardo 1503 yılında resme basladığı zaman,Mona Lisa 26 yaşında idi. Leonardo bu eserine dört yıl çalışmış, ancak ona son çalışmasını yapamadan bırakmıştı.

Cam İlaç Şişelerinde Estetik TRH Ayşe Aydın Bu çalışmada geçmişten günümüze ilaç şişelerine estetik bir yaklaşım sunmak, olayı psikolojik açıdan da değerlendirmek amaçlanmıştır. Proje öznel anlatımlar içerdiğinden genel kaynak taraması yapılmış, cam ve eczacılık kaynaklarından yararlanılmıştır. Konuyla ilgili objektif kaynakların az olması nedeniyle bilgilerin toparlanmasında zorluk yasandı. Cam MÖ.3.binden beri insanoğlunun hizmetinde, hayatın bir çok alanında olduğu gibi eczane raflarının da vazgeçilmezi durumundadır. 1950’lilere kadar halkla birebir ilişki içindeki eczacılar ürünlerini beğendirme çabasıyla ilaç şişelerinde farklı renkler, şekiller, desenler kullanmışlardır. Bu da şişelere sanatsal bir zenginlik katmıştır. Ancak günümüze bu şişelerden pek bir şey getiremedik. Sayılı kalan bu şişeleri günümüzdekilerle karşılaştırırsak; günümüzdekilerin çoğunun aynı renkte, şekilde olduğunu görürüz. Günümüz şişelerini boyut farklılıkları ve etiketleri yoluyla birbirinden ayırabiliyoruz. Ancak bunlar da çesitli süslemeler, ilginç resimler ve karikatürize edilmiş anlatımlar içeren eski dönem etiketleriyle karşılaştırıldığında sade kalıyorlar. Özellikle çocukların görüntülerden ne çok etkilendiği düşünülürse; sanat, ilaçların verdiği havayı yumuşatmak için kullanılabilir. Farklı ve ilginç şişelerden faydalanılabilir. Özellikle eski dönemlerde estetiğin ön planda olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Günümüzde işlerliğin çok daha önemsendiği görülmektedir. Ancak var olanı daha iyiye taşımak mümkün görünüyor. Yine de görünüşe takılıp

işlevselliği arka plana atmak söz konusu olamaz. Nitekim tarih bunun kanıtı olmuştur.

Beyaz Gömlekten Beyaz Kağida TRH Esra Özkan Anton Çehov zamanının Çarlık Rusyası’nı eserlerinde bir doktor gözüyle incelemiş adeta teşhis koymustur. Siyasete, insanlara doktor bakışını anlamak ve bunu kendi tıp yaşamım boyunca kullanılabilecek değerli bir malzemeye dönüştürmek istiyorum. Bu projeyle bu zorlu yolda Anton Çehov’u kendime rehber olarak seçtim. Hayalleri ve doğruları üzerinde gidip gelen hayatlardan bir özet onunkisi. Bir edebiyatsever olarak sevdiğim öykülerinin altında hayatından parçalar çıkarmaya ve onu anlamaya çalıştım. Anton Çehov hakkında internetten arama motorlarında, edebiyat sitelerinde, biyografi sitelerinde yayımlanmış bilgileri derledim. Ayrıca hayranlarının yorumlarını bakış açılarını projeme belirli oranda yaymaya çalıştım. Kütüphanedeki kaynakları inceledim. Özellikle ansiklopedilerden özet bilgiler ve projemin çatısını oluşturacak kronolojiye eriştim. Anton Çehov şüphesiz iyi bir yazardı. Belirgin bir dünya görüşü yok diye onu elestirenlere, Maksim Gorki’yle ilgili bir haksızlığa korkusuzca meydan okuyuşuyla ve mahkumların durumlarını inceleyen eseriyle toplum hayatına ilgisiz olmadığını kanıtlamıştır. Doktorluğu bırakması bir sanatçı kaprisi degil seçtiği işe tüm vaktini vererek devam etmek istemesindendir. Geçirdiği mutsuz çocukluk tüm yapıtlarına egemen olan hüzünlü ruh halini açıklar. Ayrıca sanatsal üslup olarak sadeliği seçmesi neşteri doğru yere ve bir kerede vuran bir doktor tavrının yansımasıdır. İnsanlar kendi kişisel özelliklerine göre meslekler seçerler ama seçtikleri meslekler de kişilerin varoluşunu sağlar. Doktor Anton Çehov olmasaydı şüphesiz yazar Anton Çehov da olmayacaktı.

Tıp Tarihinde Semboller TRH Abdülsamet Emet Tarihin baslangıcından beri hastalıklar ve buna bağlı olarak tıp gelişmiştir. Ancak geçmiş zamanlarda hastalıklar başka sebeplere bağlanıyordu. Buna gore tedaviler belirli tılsımlara ve sembollere kalıyordu. Tarih boyunca uygarlıklarla beraber birçok sembol gelişmiştir. Benim bu projemim amacı da bu konuda eksik kalmış bilgileri sunarak insanların tıp tarihi ve tarihteki semboller konusunda merak etmesini sağlamak ve onları araştırmaya yönlendirmek. Semboller çaglara göre değişmiştir: 1-Tarih Öncesi Tıp 2-İlkel tıp: Afrika Dönemi 3-Uygarliklar Donemi: a-Mezopotamya Dönemi b-Mısır Dönemi. Bu dönemlere göre ben de sembolleri inceledim. Ayrıca en önemlisi; tıp sembolü: Birbirine dolanmış iki yılan 1956 yılında Dünya Tıp Birliği tarafından resmen tıp sembolü olarak kabul edilmiştir.

Salvador Dali’nin Sıradışı Psikolojisinin Sanatına ve Davranışlarına Etkisi TRH Muhammet Tellice Projenin amacı, Salvador Dali’yi dünyaya hem dahi hem deli olarak tanıtan resimlerinin altında yatan psikolojik devinimlerini anlamaya çalışmak ve sanatına olan etkisini araştırmaktır. Bu projeye karar vermeden önce Salvador Dali’yle alakali bir söyleşiyle karşılaştım. Böylece ilgimi çekti ve bu konuda karar kıldım. Daha sonra kendisinin kaleme aldığı ‘Bir Dahinin Güncesi’ adlı kitabından yararlandım. Arama motorları sayesinde internette daha geniş ve daha ilginç bilgilere ulaştım. Dahilik ya da delilik!’ Bu meşhur ikilem, en çok ünlü ressam Salvador Dali’ye yakışır. Dali 78 yıllık kariyeri boyunca bu iki uç nokta arasında gidip gelmiştir. Salvador Dali ağabeyinin ölümünden yaklaşık 10 ay sonra dünyaya gelmiştir. Ölen ağabeyinin yerine koyulma psikolojisi onda değersizlik duygusunun gelişmesine neden olmuştur. Bu yüzden kendisini dünyaya getiren cinsel ilişkiden dolayı dokunmaktan ve dokunulmaktan hoşlanmaz ve cinsel ilişkiye girmez. Evliliğinde de durum değişmez. Bu psikolojik durumdan kaynaklanan seksüel problemleri ve Gala’ya olan aşkı sanatına fazlasıyla etki etmiştir. Ruhsal bunalımlar ve onun getirdiği eşsiz benzersiz hazlar yani cinsellik ve paranoya Dalinin tablolarında birarada gözükmüştür. Salvador Dali’yi araştırırken şaşırmaktan kendimi alamadım. Bu sıradışı psikolojisinin onu dünyaya tanıtan en önemli unsur olduğunu düşünüyorum.

Page 50: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

50

Görmeden Görmek TRH Erdal SAĞ Projemin amacı, duyu eksikliği olan insanlarğn nasğl sanat eseri verebildiğini göstermektir. Bu projede daha çok doğustan görme engelli bir insanın doğadaki nesneleri nasıl çizebildiğini göstermeye çalıstım. Görme işlevinin sadece gözle olmadığını, görme engelli birinin de nesneleri görmüşcesine algılayabildiğini göstermeye çalıştım. Aslında bir olgu çalışması yaptım. Projemde Toronto ve Harvard Üniversiteleri tarafından incelenen doğuştan görme engelli Türk ressam Eşref Armağan’ı, hayatını ve nasıl resim yapabildiğini araştırdım. Eşref Armağan üzerinde yapılan deneyleri ve sonuçlarını inceledim. Projeme Armağan’ın yaptığı birkaç resmi ekledim. Bilim adamlarının görme konusunda henüz fikir birliğine varamadıklarını ve görme engelli insanların resim kabiliyetlerini inceleyerek görme hakkında bilgi sahibi olduklarını öğrendim. Gören ve görmeyen insanların görme merkezleri arasındaki farkı inceledim. Sonuç olarak görmeyen insanların nasıl resim yapabildiğini göstermeye çalıştım.

Mısır’da MumyalamaTRH Samime Vural Eski Mısırlılar ölümden sonra yasama inanıyorlardı. Bu inançları doğrultusunda, ölen kişilerin öldükten sonra da eski görünüşlerini korumalarını sağlamak için çeşitli bitkiler kullanarak ölülerini mumyalayarak gömmüşlerdir. Mumya yapımı görüldüğü gibi basit ve kısa sürede yapılan birşey değildir. Projenin amacı, Mısırlıların bu zahmetli işi nasıl ve hangi maddelerle yaptığını öğrenmektir. Bu projenin hazırlanmasında kullanılan bilimsel yöntem şöyledir: Öncelikle belirlenen konuyla ilgili çesitli arama motorlarından veriler ve resimler toplanmış, daha sonra uygun olan veriler birbirini tamamlayacak şekilde düzenlenmiş ve resimler eklenmiştir. Sonuç olarak Mısırlılar derin bir ölmezlik umuduna sahiptiler. Bu umut Eski Mısır diniyle ilişki kuran öteki dinlere de geçmiştir. Ancak Mısırlıların yaptığı bu zahmetli ve gizemli işler ölümden sonra yaşam inançlarının ne kadar büyük olduğunu bize bir kez daha kanıtlıyor.

Hastane Mimarisi: Terapinin Geç Fark Edilen Yüzü TRH Gizem Kumru Projede hastane mimarisinin sağlık bakımı süreçlerinde hastalar ve hastane çalışanlarındaki fiziksel ve ruhsal etkisinin gösterilmesi amaçlanmaktadir. Hastane mimarisinde dikkat edilmesi gereken noktalar belirtilecektir. Projenin hazırlanışı sırasında “Neufert” adlı kitaptan, “Evidence Based Design” ve “Healing Architecture” adlı makalelerden ve çesitli internet sitelerinden yararlanılmıştır. Günümüzdeki pek çok hastane uygun koşullara sahip değildir. Yapılmış planlamalarda hasta odak değil sadece ortamdaki bir varlık olarak görülmektedir. Planlamada çevre koşullarının hasta odaklı olarak iyileştirilmesi temel alınmalıdır. Boş alanların kullanılması iç ve dış dizayn gerekliliklerinin sağlanması oldukça önemlidir. Bir hastane fonksiyonellikten öte zevkle çalışılabilecek, insanların ilgilenildiklerini hissedebilecekleri sıcak ve samimi bir mekan olabilmelidir.

Otistiklerin Resimle Oyunu TRH Mesude Özel Resim biz insanlarin bilinç altının yansıtılmasında kullanılan bir araçtır. Bu araç bazı hastalıklarda terapi için nasıl kullanılıyor, hastanın ilerlemesine ne kadar katkıda bulunuyor, hastalara resim terapisinin uygulanması uzmanlara nasıl yardımcı oluyor, hastalığın her döneminde etkili olabiliyor mu gibi sorularin yanıtını bulmak için yaptığım araştırmada resim terapisinin tek bir hastalık (Otism) üzerindeki etkisi üzerinde durdum çünkü otistikler dış dünyayla bağları kopuk, kendi dünyalarında yaşıyorlar. İnsanın sosyal bir varlık olduğu, ihtiyaçlarını karsilamak için baska insanlara ihtiyaç duydugu gözönüne alınırsa bu hastaların bazı yetileri kazanmalarının ne kadar önemli olduğu anlaşılabilir. Bu araştırmayı yaparken; kütüphaneden, internetten yararlandım ancak ulaştığım bilgilerin çoğunu kitaplardan elde ettim. Bizim dünyamızı bu hastalara tercüme edebilmek ve onların dünyasını anlayabilmek için kullanılan ipuçlarının sadece biri, resim. Bu hastaların dikkatlerini toplayabilmeleri, olaylardan anlam çıkarabilmeleri, günlük

ihtiyaçlarını karşılayabilecekleri düzeye gelmeleri için resim terapisi kullanılabiliyor; ancak buradaki amaç otistik çocukları otizmden veya otistik davranışlarından kurtarmak değil onların ihtiyaçlarına uygun bir ortam oluşturarak kapasitelerini en üst düzeyde kullanabilmelerini saglamaktır. Sanatsal Anatomi TRH Cemile Eser Projenin amacı, resim ile anatomi arasında sanatsal bir bağ kurarak, aralarındaki ilişkiyi açıklamaya çalışmaktır. Yani diğer bir deyişle anatominin sanatsal yönünü, resmin ise anatomik yönünü keşfetmek, ortaya çıkarmaktır. Proje oluşumunu sağlayan bilgiler konuyla ilgili internet siteleri ve kitaplardan elde edilmiştir. Da Vinci, Michelangelo, Raphael gibi ressamlar üzerinde araştırma yapılmış ve bu dönem sanatçıları hakkında bilgi edinilmeye çalışılmıştır. Sonuçta resim ile anatomi arasında sanatsal bir bağ vardır. Sağlam bir temelden yapılmış bir sanat eserinin ortaya konulabilmesi için ressamların kendilerine yetecek kadar anatomi bilgisine sahip olmaları onlar için faydalı olacaktır. Ressamların bu anatomi merakı sayesinde sanat ve bilmin ortak nice ürünü verilmiştir, verilecektir de.

Anatomi ve Heykel TRH Reşit Akyel Bu projeye başlarken tıp ve sanatın birbirine yaklaştığı noktaları araştırdım. Heykel sanatı ve anatomi arasındaki ilişki ilgimi çekti. Bu dalların birbirlerine olan katkılarını bulmak istedim. Ünlü heykeltraşların eserlerindeki anatomik özellikler üzerinde yoğunlaştım. Leonardo da Vinci, Michaelangelo, Rodin gibi ünlü sanatçıların eserlerini internetten ve üniversitemizin kütüphanesinden bulup inceledim. Ayrıca anatomi kitaplarından ve atlaslardan da yararlandım. Araştırmalarım sonucunda tüm ünlü heykeltraşların anatomik çalışmalarının olduğunu gördüm. Ve heykelciliğin ilerlemesindeki en önemli etkenlerden birinin anatomi olduğunu anladım.

Heykel ve Anatomi TRH Özgen Özyazıcıoğlu Bu projeye başlarken tıp ve sanatın birbirine yaklaştığı noktaları araştırdım. Heykel sanatı ve anatomi arasındaki ilişki ilgimi çekti. Bu dalların birbirlerine olan katkılarını bulmak istedim. Ünlü heykeltraşların eserlerindeki anatomik özellikler üzerinde yoğunlaştım. Leonardo da Vinci, Michaelangelo, Rodin gibi ünlü sanatçıların eserlerini internetten ve üniversitemizin kütüphanesinden bulup inceledim. Ayrıca anatomi kitaplarından ve atlaslardan da yararlandım. Araştırmalarım sonucunda tüm ünlü heykeltraşların anatomik çalışmalarının olduğunu gördüm. Ve heykelciliğin ilerlemesindeki en önemli etkenlerden birinin anatomi olduğunu anladım.

Heykel’de AnatomiTRH Faruk Balıca Bu projeye başlarken tıp ve sanatın birbirine yaklaştığı noktaları araştırdım. Heykel sanatı ve anatomi arasındaki ilişki ilgimi çekti. Bu dalların birbirlerine olan katkılarını bulmak istedim. Ünlü heykeltraşların eserlerindeki anatomik özellikler üzerinde yoğunlaştım. Leonardo da Vinci, Michaelangelo, Rodin gibi ünlü sanatçıların eserlerini internetten ve üniversitemizin kütüphanesinden bulup inceledim. Ayrıca anatomi kitaplarından ve atlaslardan da yararlandım. Araştırmalarım sonucunda tüm ünlü heykeltraşların anatomik çalışmalarının olduğunu gördüm. Ve heykelciliğin ilerlemesindeki en önemli etkenlerden birinin anatomi olduğunu anladım.

Leonardo Da Vinci’nin Sanatının Anatomi Çalışmalarına Yansıması TRH Betül Abanoz Projenin amacı, Da Vinci’nin bir ressam olmasının anatomiye bir katkısı olup olmadığını, varsa bunların neler olduğunu öğrenmek, Da Vinci’nin anatomi çalışmalarının tıp bilimine ne gibi katkılarda bulunduğunu öğrenmektir. Bu projenin hazırlanmasında kullanılan yöntem literatür taramasıdır. Leonardo’nun çalışmaları döneminin anatomisini ilerletmiştir. Bu çalışmaları sanatını geliştirmek için mi, yoksa tıp bilimine yardımcı olmak için mi yaptığını bilmiyoruz. Ama her

Page 51: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

51

ikisini de sağlamıştır. Tıp ilerledikçe Leonardo’nun anatomi çizimlerinde yanlışlar bulunmuş ama bu yanlışlar nedeniyle onun gerçek bir anatomist olduğunu söylemek ne derece doğrudur.

Bir Şifa Kenti: Asklepion TRH Ümmühan Öncül Amacım; bir mimari yapı olan ASKLEPION’da kullanılan tıbbi yöntemleri incelemektir. Adını Yunan mitolojisindeki Apollon’un oğlu Asklepios’tan alan Asklepion, Anadolu’nun en büyük şifa kentidir. Şehirde büyük bir klinikten başka uyku odaları, şifalı kaynaklar, kütüphane, tiyatro, tapınak, tören yeri gibi yapılar da bulunmaktadır. Kentin giriş kapısında ‘Bütün tanriların ululuğu için kutsal yerlere ölüm girmesi yasaktır.’ yazmaktadır. Asklepion’a bir hasta ancak Viran kapıdaki doktora muayene olduktan sonra girebilirmiş. Ölümcül hastalar ve hamileler kapı doktoru tarafından geri gönderilirmiş. Hasta Kapı’dan içeri girdiği zaman Azrailden yakasını kurtardığına inanırdı. Asklepion’a gelen hastalardan, hastalıklarına ve maddi durumlarına göre para istenirdi. Ancak Asklepios yoksulların tanrısıdır ve yoksullar genellikle değeri fazla olmayan küçük armağanlar sunardı (çörek, un, bal, vb). Asklepion’a giren hastanın ilk işi bir pınarda temizlenip arınmaktır. Daha sonra dua eder ve kutsal sudan içerdi. Sonra rahipler onu bir odaya götürüp orada dua edip rüya görmesi söylerdi. Görülen rüya hekime yol gösterirdi. Burada tedavi herşeyden önce rüya yoluyla telkine dayanır. Kutsal sular, şifalı otlar ve merhemler gibi müzik, tiyatro ve törenler de önemli tedavi yöntemleri arasında yer almasına rağmen Asklepion’da uygulanan çok önemli yöntemler tümüyle anlaşılamamıştır. Ancak Asklepion’dan şimdiye kadar hasta ya da ölü çıkan olmamıştır. Asklepion: ‘ölümün yasaklandığı, vasiyetnamelerin açılmadığı yer.’

Sanat ve AcıTRHSeda Karaali Projenin amacı, tarihten bu yana acının dile getiriliş yöntemlerini belirterek, acının insanlarda ne anlama geldiğini,insanların bunu nasıl ifade ettiklerini ve bu ifadelerindeki farklılıkları açıklamaktır. Acının ifadesi Yunan mitolojisiyle başlar ve bu tragedyalarla devam eder. Bugün bize vahşice gelen ve tamamen insanın acı çekmesini amaçlayan gladyatör dövüşleri, orta çağda insanlar için eğlenceli bir seyirlikti. Günümüzde ‘Chronic Pain Visual Arts Project’ sergisi kronik acı çeken insanların bu acılarını görsel yolla ifade etmeleri sonucu oluşturdukları en ilginç sergilerden biridir. Acının işlendiği diğer bir sergi ise ‘Pain: Passion,Compassion,Sensibility’. 2004 yılı Mayıs ayında Londra’daki Bilim Müzesi’nde ‘The Wellcome Trust’ın düzenlendiği bu sergide; bir yandan acının kültürler arası farklı tanımları irdelenmeye çalışılırken, bir yandan da bilimin ve çeşitli düşünce akımlarının acıyı anlatma ve kontrol etme yollarımızı nasıl şekillendirdiği gözler önüne seriliyor. En öznel insan deneyimi olan acı ayrıca en ortak olanıdır. Biz bugün acıyı ortaçağ insanı gibi izlemenin asla kabul edilemeyeceğini savunurken, evlerimizde ekrandaki topyekün savaşları sadece izlemekle yetiniyor ve başımıza gelmediği sürece hatırlamak bile istemiyoruz.

Sanatçının Ruhsal ve Sosyal Durumunun Sanatına Yansıması ‘Picasso Örneği’ TRH Çağdaş SavranBu çalışmada amaç yaratıcı kişilerde bir takım ruhsal bozuklukların olup olmadığının ‘Picasso’ örneği üzerinden incelenmesidir. Picasso’nun yaşam öyküsü ayrıntılı olarak çalışılmış ve konu ile ilgili bağlantılar kurulmaya çalışılmıştır. Veri toplamada çeşitli internet siteleri, Picasso hakkında kitaplar, davranış bilimleriyle ilgili bilimsel makaleler taranmıştır. Ayrıca Picasso’nun yaşadığı dönem hakkında bilgi edinebilmek için çeşitli sosyal ve siyasal kitaplar da incelenmiştir. Yaratıcı kişilerde bir takım ruhsal bozuklukların olup olmadığı amacıyla bu projeye başlanmış fakat kayda değer bilimsel verilere ulaşılamamıştır. Bu çerçevede sanatçının yaşadıklarının, sosyal çevresinin sanatına etkisi araştırılmış ve farkedilebilir bağlantılar bulunmuş, bunlar da proje kapsamına eklenmiştir.

Simya Sanatı ve TıpTRHHüsna Topal Simya sanatı kozmosun bazı parçalarını geçici varlıklardan kurtarıp mükemmelliğe ulastırmaktır bu da metaller için altın, insan için uzun ömür, sonra da ölümsüzlük ve halastır(ruhsal kurtulma/aklanma). Tıpta simya öncesi bir geleneğe göre üst seviye ilaçları ölümsüzlüğü verir (alt seviyede ilaçlar ya tükenmis diriliği, ya da şifa vermektedir). Bu düşünce tarzının bir uzantısı olarak birçok hekim yeni ilaçların kaynağı olarak simyayı etüt etmiş ve simyagerler mevcut ilaçları çalışmalarına adapte etmişlerdir. Tıp tarihini inceleyen araştırmacılar simya ve tıp arasındaki bağlantıları her ikisinin birlikte kullandıkları madde ve işlemlerle ve genelde suni, inorganik iksirlerin hastalığı ve yaşamı uzatmada kullanımı ile göstermişlerdir. Bu çalışmada amaç, simya ve tıp arasında bir ilişkinin olup olmadığının incelenmesidir. Bu proje hazırlanırken internet veri tabanlarında bulunan simya konulu araştırmalardan büyük ölçüde faydalanıldı. Bu kaynaklarda özellikle amaca uygun kısımlar derlenerek proje oluşturuldu. Günümüzde simya sanatı ile ilgili çalışma ve araştırmaların yaygın olmamasından dolayı kaynak bulmada zorluklar yaşandı. Gelecegin doktorları olan tıp öğrencilerinin, günümüz doktorlarının, geçmişte yaşamış ve çalışmalarıyla günümüze ışık tutmuş olduğu sonucuna varılmıştır. Bu konudaki çalışmaların sürdürülmesi önerilmektedir.

Ressamların Anatomi Çalışmaları: (Leonardo Da Vinci örneği) TRH Tuna Uçgun Rönesans sanatçısı Leonardo Da Vinci’nin anatomi alanında yaptığı çalışmaların bilime katkılarının araştırılması, bu çalışmalar sırasında nasıl bir yol izlediğinin incelenmesi, diseksiyon çalışmalarının sonunda elde ettiği bulguların incelenmesi ve sanatçının hangi amaçla bu tip çalışmalara yönlendiğinin belirlenmesi bu projenin amacıdır. Internet üzerinden ve çeşitli yayınlar kullanılarak sanatçının hayatı, araştırmaları, anatomik çizimleri ve bulguları incelenmiştir. Anatomi konusunda uzman kişilerin makaleleri taranarak daha detayli bilgiye ulaşılmıştır. Sanatçıların bazen kendi sanatlarını geliştirmek bazen de salt bilim için matematik, fizik, kimya, anatomi, hidroteknik, astronomi gibi bilim dallarıyla uğraştıkları ve bu uğraslarıyla bilime büyük katkılar sağladıkları görülmüştür. Sanatçıların bakış açısıyla bilim adamlarının bakış açısı arasında farklar vardır. Bu yüzden bilimsel araştırmalarda el verdiği kadar sanatçıların görüşlerinin alınması bilimin farklı yönlere doğru da ilerlemesini sağlayabilir.

Hattatlık, Nakkaşlık ve Körlük TRH Medine Sözen Projenin amacı, Arap harfleri çerçevesinde oluşmuş bir sanat olan hat sanatını icra eden kişilerin gözlerinde meydana gelen fonksiyon kaybının körlükle sonuçlanması ve bu hattatların körlüğe bakış açılarının incelenmesidir. Internetteki veri tabanlarından, Hacettepe Üniversitesi Beytepe kütüphanesinden ve Milli Kütüphane kitaplarından faydalanıldı. Ayrıca Orhan Pamuk’un Benim Adım Kırmızı isimli kitabından faydalanıldı. Hat sanatıyla uğrasan kişilerde gözlerindeki aşırı yıpranmaya bağlı olarak meydana gelen körlüğü algılayışlarındaki farklılık ortaya kondu. Bu nakkaşlara ve hattatlara göre evreni Tanrı’nın gözüyle görmenin yolu körlükten geçer ve onlara gelen bu körlüğü bir hediye gibi kabul ederler.

Tamamlayıcı Tıp Yöntemleri Ve Modern Tıpla Karşılastırılması TRH Cenk Altunç Günümüzde doğal yöntemlerle tedavinin dolayısıyla tamamlayıcı tıbbın önemi artmıştır. Dogu ülkelerinin yanında A.B.D, İngiltere, Almanya, Fransa gibi ülkelerde de insanlar bu yöntemleri kullanmaya başladılar. Sadece A.B.D bu yöntemleri geliştirmek için yılda 20 milyar dolar harcamaktadır. Doktorlar, bu yöntemlerin modern tıp yöntemleriyle birlikte uygulandığında son derece etkili sonuçlar alındığını ispatladılar. Oysa bu yöntemler bazı kesimlerce ‘kocakarı ilacı, üfürükçülük, kırıkçılık’ olarak değerlendirilmektedir. Bunda şarlatanların, tıpla ilgisi olmayan insanların etkisi büyüktür. Benim bu projeyi seçmemdeki

Page 52: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

52

amaç, tamamlayıcı tıp yöntemlerinin şarlatan iii olmadığını, doktor kontrolünde uygulanınca mükemmel sonuçlar alınabilecegini göstermektir. Araştırmalarım esnasında, kitaplardan, internetten ve az da olsa hasta verilerinden yararlandım. araştırmalarım sonucunda tamamlayıcı tıp yöntemlerinin ancak modern tıpla uygulanabileceği sonucuna vardım. Ayrıca akupunktur (değişik metallerden yapılan iğneleri vücudun belli bölgelerine batırma yöntemi), ayurveda (uygulanan diyetle hastalıkların önlenmesi yöntemi), transandantal meditasyon (zihinsel fonksiyonların düzenlenmesi yöntemi), hipnoterapi(hipnozla tedavi yöntemi), reiki ve yoga(vücuttaki enerjinin düzenlenmesi yöntemi), tıpta kullanılan bitkiler, NLP (sinir dilinin programlanması) ve müzikle tedavi yöntemlerini araştırdım.

Vassily Kandinsky ve SinesteziTRH E. Rabia Özay Sinestezi bilinçli zihinsel olayların tetiklemesiyle oluşan bilinçli duyusal bir deneyimdir. Bir ve ya daha fazla algının pek çoğumuzun hayal edemeyeceği bir biçimde birbiriyle ilişkilendirilmesi sonucu oluşur. Sinestezi pek çok kişi tarafından algısal bir yetenek mi, gelişmemiş duyusal özellikler mi yoksa sadece bir hastalık mı olduğu tartışıla gelmiştir. Sinestezinin algısal bir yetenek olduğunu düşünenlerin önemli bir kısmı da sanatkarlardır. Vassily Kandinsky de sinestezinin sanata olan katkısını sonuna kadar savunan ressamlardan biridir. Projenin amacı sinesteziyi hem duyusal bir yetenek hem de nörolojik bir özellik olarak inceleyerek sanata olan etkilerini Vassily Kandinsky ile anlatmaktır. Bu proje hazırlanırken internet veri tabanlarında bulunan sinestezi ile ilgili makalelerden büyük ölçüde faydalanıldı. Bunun yanı sıra Vassily Kandinsky ile ilgili makaleler, biyografiler ve alıntılar incelendi. Sanatsal örnekler için yine internet veri tabanlı sanat sitelerinin resim arşivlerinden yararlanıldı. Bilimsel makaleleri anlama konusunda ve Türkçe kaynak taramada önemli ölçüde güçlükler yaşandı. Sinestezinin sanata olan katkıları düşünülerek sinesteziye yeni tanımlamalar getirilebilir. Kandinsky gibi örneklerden yola çıkarak sanat dünyası yeniden incelenebilir. Sinestetik insanlara bu yetenekleri anlatılabilir. Ve bu insanlar artistik yetenek ve hafıza konularında eğitilebilir.

Gestalt Kuramı TRH Funda Özgürler Projenin amacı, psikolojik tedavi yöntemi olarak kullanılan Gestalt Terapisi hakkında bilgi edinmek. Max Wertheimer tarafından temellendirilen, Wolfgang Köhler ve Kurt Kuffka’nın katkılarıyla gelişen kuram, bireyin dış dünyadan gelen uyarıcıları soyutlayarak değil bir bütün (gestalt) olarak değerlendirdiğini belirtmektedir. Bütün, parçalar toplamından fazladır. Gestaltçılar bireyin bütün olarak ele alınması gerektiğini iddia etmektedirler. Herhangi bir zamanda ele alınan bireyin davranışı o zamanki yaşantısındaki psikolojik olayları, inanç ve deneyimleri tarafından belirlenir. Aynı nesnel durumda bireylerin farklı tepkiler vermesi bu ilkeyle açıklanmaktadır. Örneğin; bir anneyi çok az bir bebek ağlama sesi uyandırır ancak arabaların sesi etkilemez. Annenin uyarıcılara duyarlılığı farklıdır. Bir resmin kişinin psikolojik durumuna göre farklı algılanması yardımıyla kişinin ruh haliyle ilgili teşhis konmakta ve Gestalt Terapisi yoluyla da tedavi uygulanmaktadır SiGARAYLA SAVAŞTA FOTOĞRAF TRH EROL KALENDER Yılda 100.000 insanın sigara kaynaklı hastalıklardan öldüğü, önlem alınmazsa önümüzdeki 20 yılda bu sayının 250.000’e çıkacağı, sigara içme yaşının 11’e indiği bir ülkede sigara kullanımının toplumsal bir sorun olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Sigara öncelikli bir sağlık sorunudur. Sigara kullanımının önüne geçmek ve yaygınlaşmasını engellemek sigaraya bağlı hastalıkların önlenmesi demektir. Sigaraya karşı savaşta kullanılan yöntemler bu aşamada önem kazanır. Gerçekten etkili ve verimli yöntemler kullanımı halk sağlığı açısından hayati öneme sahiptir. Uygulanan yöntemlerden biri de caydırıcı nitelikteki fotoğraflardır. Peki ama bu fotoğraflar insanlar üzerinde ne kadar etkili ve kullanılan fotoğraflar hangi ölçüde başarılı, ne tür fotoğraflar kimler üzerinde başarılı oluyor, bilinen şeyleri tekrarlayan diğer uyarılardan farklı bir rol oynuyor mu. Bu savaşta verimli ve etkili silahlara ihtiyaç var. Bu sorular ışığında bu silahlar tespit edilebilir ve kullanıldığı takdirde iyi bir sonuç alınabilir. Kullanılan bilimsel araştırma yöntemi anket çalışmasıdır

Kanser-Tıbbın Ötesinde TRH Mehmet Demir Dünya üzerinde milyonlarca insan onlarca farklı kanser hastalığından ötürü ya tedavi görüyor ya kanserle beraber değişen hayatına alışmaya çalışıyor ya

isyan ediyor ya da ölümü bekliyor. Yüzlerce farklı senaryo ama aynı neden: kanser. Milyonları ilgilendiren kanserle ilgili klinik araştırmalar sürüyor. Ve hızlı bir ilerleme de yakalandı ama hala kesin tedavisi yok. Bu sebeple çoğu kanser hastası rahatsızlıınığ hiç de ucuza atlatamıyor. Kalıcı veya geçici olsun kanserle tanışan ve ruhen yaralanan hastalara farklı rehabilite yöntemleri uygulanıyor. Bunlardan biri de hem tedavi sırasında hem de kanser sonrası hayatında kişinin resim, heykel, fotoğrafçılık gibi güzel sanatlara yönelmesi. Kanser hastalarının psikolojik ihtiyaçlarını karşılayabilmelerini, kendilerini ifade edebilmelerini ve kendileriyle benzer kaderi paylaşanlarla sanat üzerinden iletişim kurabilmelerini sağlayan birçok platform var. Bunlara bazı internet siteleri ve resim galerileri örnek gösterilebilir. Bu projede de bu platformlardan yararlanarak kanser hastalarının yarattığı bazı eserlere yer verilmiştir. Kanser hastalarının duygular ifade ettikleri sanateserleri hastaların rehabilitelerinde yararlı olduğu gibi onlarla ilgilenen yakınları, doktorlar ve hemşireler için de empati geliştirmelerine yardımcı birer araçtır.

Resim Sanatı İle Terapi TRH Vedat Taş Projemde resim sanatının psikolojik rahatsızlıkların tanısında ve tedavisinde nasıl kullanıldığından bahsettim. Bu yöntemin teşhis ve tedavideki kolaylaştırmasından bahsetmeye çalıştım. Projemi hazırlarken dergi, kitap ve internetten yararlandım ayrıca doktorlardan yardım aldım. Sonuç olarak sanatla terapinin çok yönlü ilişkisini projemde anlatmaya çalıştım.

Renklerle Terapi TRH Ayşegül Boyraz Günlük yaşantımızda hepimizin renklerden etkilendiği bir gerçektir. Bulunduğumuz mekanlarda canlı renkler bize huzur ve neşe verirken, donuk ve kirli renkler sıkıntı verir. Renklerin insan psikolojisi ve hormonlarında yarattığı kimyasal değişiklikler, çeşitli hastalıkların ve mental rahatsızlıkların tıbbi tedavisine alternatif bir tedavi olarak kullanılmaktadır. Araştırmada internette çeşitli sitelerden, tıp ve alternatif tıp dergilerindeki makalelerden, kitaplardan yaralandım. Tarih boyunca renkler ve ışık; birçok kültür, birçok bölge ve birçok halk tarafından hastalıkların çeşitli tedavilerinde kullanılmıştır. Göze gönderilen renkler değiştirilerek uygulanan tedavinin bozulmuş olan sağlık durumumuzu değiştirilebildiği bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Işığın (emilmiş olan ışığın)hipotalamus, hipofiz ve diğer endokrin bezler üzerindeki, son olarak da akli ve de fiziksel sağlığımız üzerindeki kimyasal etkisi ispatlanmıştır. Renk Terapisi; rengin sağlığı destekleyici ve tedavi edici bu eski kullanımı üzerine gelişmiş ve bugün de kullanımı hala devam etmektedir. Işık;

‘görülemeyen’ radyo dalgaları, x-ışınları ve mikrodalgalar gibi elektromanyetik spektrumun bir parçasıdır. Renk ise elektromanyetik spektrumun ‘görülebilen ışığıdır’. Elektromanyetik spektrumun diğer çoğu parçasının insan aklı ve vücudu üzerinde bilimsel olarak ispatlanmış hem iyi hem de kötü etkileri vardır. (örneğin; x-ışınlarının cilde zarar verici etkileri). Biliyoruz ki evrende var olan her şey kendine özgü bir titreşime sahiptir. Renklerse bir ışık frekansının belli orandaki yoğunlaşması sonucunda ortaya çıkmaktadırlar. Elektromanyetik yelpazeye baktığımızda, yelpazedeki her rengin kendine özgü bir titreşime sahip olduğunu görürüz. Aynı şekilde, insan vücudundaki hücre, organ, kas ve kemik de belirli bir frekansla titreşir. Bu frekansın değişmesi, çeşitli rahatsızlık ve hastalıklara sebep olabilmektedir. ‘Reflexo terapi’ adı verilen yöntem bir çok uzman tarafından yan tedavi olarak kullanılmaktadır ve göze takılan, değişik renklerin izlenebildiği bir aparat yardımı ile uygulanıyor. Renklerin göz yoluyla beyne ulaşarak yarattığı vibrasyon, otonom sinir sistemine etki ederek tedaviyi gerçekleştiriyor. Renk aparatı ile her hastalık için ayrı renkler kullanılıyor. Hastanın yaşına göre ayarlanan tedavi göz, mide hastalıkları, migrenin yanı sıra panik atak, uyku bozuklukları, depresyon gibi psikolojik sorunlar için de kullanılıyor. Renkleri tek başına ya da başka bir tedavi yöntemine yan tedavi olarak, bozulmuş olan beden titreşimlerini düzeltmek ve sağlığı temin etmek amacıyla kullanabiliriz.

Leonardo da Vinci ve Anatomi TRH ESRA KAYACAN Bu proje ile Leonardo da Vinci’nin hayatına ve anatomi ile ilgili çalışmalarına dair bilgi edinmek istenmiştir. Bu proje ile ilgili çalışmalar yürütülürken internetten

Page 53: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

53

ve de çeşitli dergilerden kaynak alınmıştır. Anatomi tarihi insan hayatına yakın bir süreç geçirmiştir. Bu süreçte en etkili olan isimlerden biri ise Leonardo da Vinci’dir. Leonardo da Vinci yaptığı çalışmalarla anatomiye ışık tutmuştur. Leonardo da Vinci kalp, solunum, dolaşım, üreme, sindirim, sinir sistemleri ile ilgili çalışmalar yapmıştır. Bu konulardaki çalışmaları oldukça aydınlatıcıdır. Leonardo da Vinci insan bedeninin gözlenebilir orantıları olduğunu bulmuştur ve bu doğrultuda insan bedenine matematiksel oranlarla yaklaşmıştır. İnsan bedenini tek tip olarak düşünmüştür. Leonardo da Vinci sağ eline hakim olduğu kadar sol eline de hakimdir bu da eserlerini yaparken aynı zamanda sol eliyle de not tutabilmesini sağlamıştır. Sol eliyle yazdığı bu eserler ancak aynaya tutularak okunabilmektedir. Leonardo da Vinci yaptığı diseksiyon çalışmaları ile kalp bozukluklarının ve kapaklarının yapısal ve işlevsel anatomik özelliklerini ayrıntılı olarak ilk kez tanımlayan kişidir. Leonardo da Vinci aynı zamanda fonksiyonel anatominin de kurucusudur. Çizimleri çoğunlukla diseksiyon salonunda, kadavra başında yapılmış olup, yanlarında da işlevsel ve fizyolojik açıklamalarıyla birliktedir. Leonardo da Vinci anatomi çalışmalarını karşılaştırmalı olarak sürdürmüştür. İnsan anatomik yapısını çeşitli hayvanların anatomik yapısıyla karşılaştırmalı olarak incelemiştir. Leonardo da Vinci anatomide pek çok alanda ilke imza atmıştır. Bunlar arasında göz, cenin ve kalp gibi pekçok konu ile ilgili çalışmalar vardır.

Çocukların Hekim Algısı TRH Ensar Aydemir Tarih boyunca sanat üzerinde çeşitli ifadelendirilme çabaları yer almıştır. Bu çabalar henüz bir netliğe ulaşabilmiş değil. Ancak bu farklılıklar sanatta sorun yaratmanın aksine onda hoşa giden bir çeşitlilik yaratmıştır. İşte bu çeşitlilik içerisinde de sanat kendine belli bir yer edinebilmeyi başarmıştır. Ben de sanatın çeşitli tanımlarını baz alarak 12 yaş grubundan 84 çocukla hekimlikle ilgili düşüncelerini öğrenmek için bir çalışma yaptım. Bu çalışmada çocuklar duygularını düşüncelerini resim ve kompozisyon yollarıyla ifade ettiler. Sonuçlar bizler için bir yol gösterebilir.

Sanat ve TerapiTRH Fatih Taştekin Projenin amacı, sanat vasıtasıyla bir çeşit terapi yaparak engelli insanların hayattan kopmamalarını, iyileşmelerini, hatta insanlığa yararlı olduklarını göstermek. Sanatla terapi bir terapi tekniğidir. İlgili kurumlarda terapi alan sorunlu insanlara el sanatları, resim, seramik, yazım gibi çeşitli faaliyetlerden oluşan meşguliyet terapisi uygulanmaktadır. Christy Brown’un “Sol Ayağım” kitabını okudum. Kitabın yazarı beyin felçli, yardıma muhtaç bir kişidir. Önceleri kendini meşgul edecek hiçbir şey bulamadığından bunalıma girip, intiharı düşünür. Annesinin çabalarıyla sol ayağını kullanarak yazı yazmaya başlar. Gayretleri sonucu yazısını geliştirir ve Sol Ayağım adlı kendisini anlatan eserini yazar. Artık ünlü bir yazardır. Mutsuz günleri geride kalmış ve hayatı anlam kazanmıştır. Sanatla terapi sayesinde yaşama bağlanır. Bilgisayar taraması vasıtasıyla sanatla (sanatın dallarından biri olan yazarlıkla) terapi olmuş kişileri buldum. 1973 Manisa doğumlu Alper Şirvan bir bedensel engelli sadece sol elini kullanabiliyor. Bugüne kadar iki resim sergisi açmış ve Issız Bir Sevda adında kitabı yayınlanmış. Şiir, hikaye ve denemeleri var. Doktor Nevin Eracar’a göre terapi sırasında sanat sadece bir araç. Zaten sanat ve psikoterapi yapısal olarak birbirine benziyor. İkisinde de yaşantıların dışa vurumu var. Kendini sanat yoluyla anlatan insanlar sanat eserlerine içini dökerek rahatlarlar yani terapi olurlar. Sorunlarını içine atıp başkalarıyla paylaşmayan insanların sorunları daha da büyüyüp psikolojik rahatsızlıklara neden olur.

Micheal Jackson’ın Estetik Ameliyatları ve Sanatına Olan EtkisiTRH Zeynep Yayla Projenin amacı, Micheal Jackson söylediği şarkılarla, kendine has dansıyla çok ünlenmiş bir sanatçı olmasının yanı sıra geçirdiği estetik ameliyatlarla da çok konuşulmuştur ve konuşulmaktadır. Ancak gençlik dönemindeki şarkıları hit olan ve milyonları coşturan Micheal Jackson artık malikhanesine kapanmış, konserler vermez olmuştur. Estetikleri hakkında bir sürü espri ve alaylara maruz kalmış, birçok seveni de bu değişimden ötürü Micheal Jackson’ı eskisi gibi sevmez

olmuştur. Sanatındaki düşüş sebebiyle de şarkıları azaldığı gibi aranan ve çok dinlenenler arasından çıkmıştır. Projede amaç Micheal Jackson’ın tıpla umut ettiği görünüşü kazanmaya çalışırken yaşadığı evrelerin, estetik sonrası görüntülerinin ve gittikçe düşen performansının incelenmesidir. Araştırmada genel olarak internet kullanılmıştır. Çeşitli arama motorları ve siteler kullanılarak elde edilen bilgiler projede kullanılmıştır. Bu projede tıp sayesinde derdine çare bulmak isteyen bir sanatçının sanatından olduğu ve tıbbın yanlış kullanıldığında insana zarar da verebileceği sonucuna varılmıştır.

Altın Oranın Anatomiye ve Sanata YansımasıTRH Özge Özen Tıp ve sanat araıında dinamik bir yapı vardır. İkisi de birbirinden etkilenmekte hatta bazen ilham kaynakları olabilmektedir. Altın oranın tıp ve sanat üzerinde yansıması buna örnektir. Bazı sanatçılar altın oranı anatomiye uygulayıp ondan sonra eserlerine aktarmışlardır. Bu projede doğada ve insan vücudunda altın oranla gelen uyumu izlemeyi ve tıp ve sanatın kesişme noktalarından biri olan altın oranı inceleme amaçlandı. Proje yapımı sırasında öncelikle tıp ve sanatın kaynaşmasıyla oluşan konular çeşitli dergi ve kitaplardan incelendi. Internet taramasıyla birlikte konu saptandı. Hayatımızın hemen hemen her yerinde altın orana rastladık. Leonardo Da Vinci’nin, Picasso’nun tablolarında, Mimar Sinan’ın camilerinde, insan vücudunda ve yüzünde bunun örneklerine rastladık. Bunların hepsi müthiş bir estetik ve uyum içinde yaratılmıştır. Hepsi altın oranı(1.618) vermektedir. Buna göz nizamının uyumu da diyebiliriz. Çalışmadan elde ettiğimiz bulgular ışığında hayatımızın birçok alanı bir uyum içindedir. Birbirlerine oranları, yerleştiriliş şekilleri, sıralanışları hep altın oranı vermektedir. Bunun hem bir düzenlilik hem bir denge ve uyum hem de estetik sağladığını gördük.

Doktor Hasta İlişkilerinin Tuvale Yansıması TRHOkan Ermiş Yüzyıllardır önemini koruyan doktor hasta ilişkileri günümüze kadar birçok kez tablolarda yerini almıştır. Tabloları incelediğimizde gelişen tıbbın doktor hasta ilişkilerini azaltmamakla birlikte sadece yöntemlerde küçük değişikliklere yol açtığını görüyoruz. Daha önce bu tablolar eleştirmenler tarafından tek tek ele alınmakla birlikte tek bir konu başlığı altında incelenmemiştir. Projedeki amaç da doktor hasta ilişkilerini toplu bir biçimde gözler önüne sermektir. Albrect Dürer ve

‘Christ Among the Doctors’, Jacques-Louis David ve ‘The Death of Socrates’, Sir Luke Fildes ve ‘The Doctor’, Geritt Dou ve ‘The Dropsical Woman’, Theobold Chartran ve

‘Laennec,listening with his ear against the chest of a patient at the Necker Hospital’, Pablo Picasso ve ‘Science Charity’ ve Robert Pope’un kanserli hastalar ve doktorları ile ilgili üç tablosuna yer verdim. Ayrıca bu tablolarla ilgili çeşitli yorumlara ve hikayelere ulaştım. Bunun yanısıra tabloların yapılış tarihi, sergilendiği yer, boyutlar ve boyama teknikleri hakkında bilgilere ulaştım. Tüm bunları yaparken internetteki sanat veritabanlarını kullandım. Doktor hasta ilişkilerinin hiçbir zaman önemini kaybetmediğini bu tablolardan anlıyoruz. Bu projede on tabloya ve bunlarla ilgili yorumlara ve genel bilgilere yer verdim.

Mükemmelliğin Ölçüsü Altın Oran ve İnsan Vücudunun Sanatsal Yapısı TRH Oğuzhan Altıparmak Sanatsal anatomiyi ve altın oranı inceleyen projemin amacı, insan anatomisının sanata nasıl girdiğini, insan anatomisinin sanatta nasıl kullanıldığını, sanat eserleri ile insan vücudu arasındaki benzerlikleri, altın oranın kullanıldığı yerlerin benzer özellikleri irdelemektir. Araştırma yöntemi, genel olarak internet üzerinden çeşitli kaynaklara ulaşma şeklindeydi. Önce, altın oranın ne olduğu hakkında bilgi edinebilmek için, arama motorları kullanıldı. Bu konuyla ilgili birçok siteyle karşılaşıldı. Bu sitelerin hemen hepsi ile birlikte birkaç yazılı kaynağa da başvuruldu. Sanatsal anatomi konusu içinse, internet üzerindeki Türkçe kaynaklar yeterli değildi. Bu yüzden, sanatsal anatomiyle ilgili önceden yapılmış öğrenci ödevleri okundu. Ayrıca çeşitli kitabevlerine gidilerek buradaki basılı kaynaklardan yararlanıldı. Projenin sonucu olarak, insanın gözüne hoş gelen her varlığın yapıpsında altın oranı içerdiğini görüyoruz. Gerek Tanrı’mızın yarattığı doğada, gerek insanın

Page 54: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

54

yarattığı eserlerde, her yerde altın oranla karşılaşıyoruz. Ayrıca, tarih boyunca tarihin en eski bilim dallarından olan anatomi ile sanatın iç içe olduğunu görüyoruz. Bedenin anatomik biçiminin tıp öğrencisine yararlılıkları zaten su götürmez bir gerçektir. Ayrıca bedenin anatomik biçimi; yaşayan biçimin dinamiklerini, hareket durumundaki hacimlerin ilişkilerini sanat öğrencisine öğretecektir. Kısacası, sanatsız anatomi, anatomisiz de sanat oldukça zor olurdu.

Aleksander TekniğiTRH Selim Değirmenci Duruş eğitimi olarak tarif edilse de bu basit kavramın ötesinde vücudun ve zihnin uyum içinde olmasının sağlandığı bir tekniktir. Alexander tekniği hastaya, vücudunu öğrenilmiş, sonradan eklenmiş hareketlerden kurtarıp, kendi temel, doğal duruşu ve hareket biçimlerini kazanmayı öğretir. Bu projemde sanatçıların neden Aleksader tekniğini kullandığını ve ne gibi fayda beklediklerini araştırmayı amaçladım. Internet veri tabanları ve kitaplardan araştırma yaptım. Alexander tekniği, özel duruş problemleri, soluma güçlükleri ve konuşma bozuklukları olan kişilerde etkin olmaktadır. Alexander tekniği, vücuda duruş dengesını yeniden kazandırmayı amaçladığından özellikle aktörler, müzisyenler ve dansçılar gibi eğitimden büyük oranda faydalananlar için çok değerlidir. Sanatçılar da bu yönteme çok ilgi göstermektedir

Cerrahi Müdahalelerin Estetik Yönü TRH Ufuk Durmuş Projenin amacı, estetik ameliyatların sanatsal yönünün gösterilmesi ve zaten baştan aşağı bir sanat olan insanın üzerindeki fiziksel ve psikolojik etkisidir. Estetik ameliyatlların çoğu kozmetik amaçlı olup bir gereksinim olmadan yapılmaktadır. Bu ameliyatlar fiziksel ihtiyaçlı olmayıp insanın kendi psikolojisiyle ilgilidir. Yaratılışı buram buram sanat kokan insanoğlunun biraz daha iyi olmasını sağlar. Ama plastik cerrahi sadece kozmetik amaçlı olmayıp fiziksel gereksinimi olan bir durumdur. Proje alt başlıkları: A)plastik cerrahi B)Türkiye’de plastik cerrahinin durumu; kozmetik amaçlı estetik ameliyatlar üç bölüme ayrılmaktadır: 1-Baş ve boyun bölgesi (yüz germe, alın ve şakak germe, lazerle yüz gençleştirme, göz kapağı estetiği, burun ameliyatı, saç nakli-saç ekimi), 2-Gövde bölgesi (meme büyütme, meme küçültme, meme dikleştirme, karın gerdirme),3-diğer ameliyatlar (laser uygulamaları,damarsal cilt lekelerinin giderilmesi, güneş etkisine bağlı cilt lekeleri, benlerin tedavisi, selülit tedavisi). Estetik ameliyatların sanatsal olduğu belirtilip insan üzerinde fiziksel ve psikolojik etkisi olduğu gösterildi. Kozmetik amaçlı ameliyatlar hakkında bilgi verildi.

Medikal İllüstrasyon TRH Olcay Kurtulan Bu proje ile medikal illüstrasyonun (tıbbi çizim) tanıtılması, medikal illüstrasyonun öneminin, onun tarihçesinden ve yapılan çizimlerden örnekler verilerek açıklanılması amaçlandı. Bunun yanında yurtdışında bu konuda eğitim veren üniversitelerin, verilen eğitimin niteliğinin, eğitim sonrası iş alanlarının açıklanılması; Türk medikal illüstratörlerin tanıtılması, onların çalışma koşullarının ve ülkemizde bu alana verilen önemin anlatılması amaçlandı. Bunları yaparken üniversite öğrencilerinin, Türk ve yabancı medikal illüstratörlerin çizimlerinden yararlanıldı. Verileri toplamada internetteki ilgili sitelerden yararlanıldı. İngilizce olarak bulunan bilgiler Türkçe’ye çevrildikten sonra medikal illüstratörlerin ve yurtdışındaki üniversitelerin sitelerinden bulunan resimlerle birlikte proje hazırlandı. Yapılan çalışma sonucunda medikal illüstrasyonun başta tıbbi bilgilerin aktarılması olmak üzere birçok alanda önemli bir faktör olduğu görüldü. Yurtdışında bu alana büyük önem verildiği, bu konuda eğitim veren üniversitelerin olduğu; buna karşılık ülkemizde medikal illüstrasyonun pek de bilinmediği, bu işi yapan çok fazla kişinin olmadığı ve onların çalışma koşullarının da çok iyi olmadığı sonucuna ulaşıldı.

Çığlığın Işıkla Buluşması: Psikopatolojik Sanat Eserleri TRH Handan Metin Cagnetive (resimle terapi): Resim duyguların, başka bir deyişle iç dünyanın dışa yansıyan görünümüdür. Böylece sözcüklerle ifade edilemeyen düşüncenin

doğuşundan başlayarak ifadesine dek ulaşan süreçte takılı kalmış anlamlar, bireyin yaptığı resimlere yansımaktadır. Resim, psikopatolojinin belirlenmesinde, psikiyatrik hastaların rehabilitasyonunda terapi programlarında bireysel veya grup tedavisi ile kullanılmaktadır. Ayrıca resim terapisi kısa süreli tedevi olarak emosyonel bozukluklarda, kendini tanımaya çalışan normal bireylerde, psikoeğitimde, okullarda, klinik değerlendirme ve teşhis amacıyla kullanılmaktadır. Son zamanlarda resimle terapinin gündeme gelmesini sağlayan İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği’nin sahip olduğu, dünyada çok az örneği bulunan psikopatolojik sanat eserlerinin sergilenmesi ve bunlarla ilgili bir kitabın piyasaya çıkmasıdır. Projenin amacı, psikopatolojik resimlerden örnekler göstererek resimle terapi hakkında bilgi vermektir. Projenin hazırlanmasında veri toplamak amacıyla internetten faydalanıldı. Ayrıca İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Kliniği Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Olcay Yazıcı ile görüşülerek hala sergilenmekte olan psikopatolojik resim sergisi hakkında bilgi alındı ve bu sergideki resimlerin toplandığı “Çığlığın Işıkla Buluşması” isimli kitap edinildi. Sonuç olarak; yaratıcılığın ancak ruhsal olarak sağlıklı olma durumunda ortaya çıkabileceğine karşılık, akıl hastalarının insanı büyüleyici sanat ürünleri ortaya koyabileceği görülmüştür.

Gevher Nesibe Tıbbiyesi’nin Yapısının Incelenmesi TRH Mebrure Beyza Özgün Bu proje ile dünyanın en eski tıp medresesi ve hastanesi olan Gevher Nesibe Tıbbiyesi’nin mimarisi ile uygulanan tedaviler arasındaki ilişkiyi anlamak, efsanesini araştırmak amaçlandı. Internet araştırmaları yapılarak konu ile ilgili ön bilgi elde edilmeye ve konunun genel hatları ile bilinmesini sağlamaya çalışıldı. Medrese ile ilgili resim ve döküman toplandı. Gazi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nde Öğr.Gör. Nakış Akgül’den konu ile ilgili kaynak adları öğrenildi, Milli Kütüphane’ye gidilerek bu konu hakkındaki eserler araştırıldı. En son olarak tüm elde edilen bilgiler toparlandı. İlk olarak Gevher Nesibe Medresesi’nin yapılması ile ilgili efsane anlatıldı. Sonra tıbbiyenin mimarisi ile yapılan tedaviler arasındaki şaşırtıcı ilişkiler anlatılmaya çalışıldı. Bu dönemdeki diğer uygulamalarla bu medrese arasında karşılaştırmalar yapıldı. Bu medresedeki hocalardan bahsedildi. Özellikle en eski tıp medresesine sahip olan devlet sıfatının Osmanlı imparatorluğu’ndan, Gevher Nesibe Tıbbiyesi’nin bulunmasıyla yine bir Türk devleti olan Selçuklular’a geçtiğini öğrenmek gerçekten mutluluk verici. Ama bu konudaki ilk araştırmaları bir Fransız bilim adamı olan Albert Gabriel’in yapması da bir o kadar üzücü. Sahip olduğumuz değerlerin farkına varmalı ve bu konuda daha duyarlı olunmalı. Bu konuda araştırmalar yapılmalı ve değerlerimiz dünyaya tanıtılmalı.

Sanatçının Psikolojik DünyasıTRH Izzet Erdal Milattan öncesinden günümüze kadar intihar eden sanatçıların çoğunun psikolojik durumlarını incelediğimizde gördüğümüz şeyler ibret verici boyutlarda. Bu insanlar anlaşılamama, farklı olma ve hayata farklı bakma gibi şeyleri sanatçı olmanın gereği gibi görmüşler. Ben de bu çalışmamda intihar eden sanatçıların psikolojik durumlarına değinmek istedim: SAPPHO (MÖ 610-580) Antik Yunan devrinde, birçok siyasi olay olmasına rağmen bunların hiçbirisiyle ilgilenmeyerek kendini şiire adadı. Şiirlerinde başka kadınlara olan ilgisi bazen dostluktan çok cinselliğe yönelik dışavurumları barındırır. Bu yüzden daha sonraları tarihteki ilk lezbiyen sayılmıştır. Gönlündeki aşk ateşinin kimse tarafından anlaşılmadığını düşünmesi üzerine kendini Leukas kayalıklarından Yunan denizine atıyor. HEINRICH VON KLEIST (1777-1811) Hayatı boyunca Kant’ın bilgi felsefesinin etkisinde kaldı, eserleri neredeyse aklıyla duygularının çarpışma alanı oldu. Son eseri olan “Prinz Friedric Von Homburg” isimli psikolojik oyununda, korkaklık-yiğitlik, düş-gerçeklik araşındaki çelişkiyi yaşayan kahramanın trajedisini kendi hayatında yaşadı. Kleist önce arkadaşı Henriette’yi vurdu, arkasından da kendisini vurarak intihar etti. VINCENT VAN GOGH (1853-1890) Aşk hayatında hayal kırıklığı yaşayan Gogh, 1874 yılından sonra, hayata bakışını değiştirdi ve yeni arayışları sonunda dine yöneldi. 1870’li yıllardan itibaren tekrar resim yapmaya başladı. 1888’de girdiği bir bunalım nöbeti sonunda Van Gogh sol kulağını kesti ve iki hafta hastanede kaldı. Münzevi bir hayat sürdürdüğü pansiyonda bir kriz esnasında göğsüne iki kurşun sıktı. İki gün hastanede yattıktan sonra öldü. Sebep ise bu hayatın yaşanmayacak ve etrafındaki

Page 55: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

55

herkesin kendisine deli gözüyle bakacak olmasıydı. Bunlar gibi daha birçok sanatçı hayatına bir şekilde son verdi. Hepsinin kendine özel sebepleri vardı ama hepsi birkaç sebep üzerine yoğunlaşıyordu.

Renkler ve Psikoloji TRH Veysel Akansel Renklerin insan psikolojisi üzerindeki etkilerini merak ettim. Yaptığım çalışmada internetten bulduğum çeşitli araştırmalara yer verdim. Tarih boyunca insanların renkleri çeşitli hastalıkların tedavisinde kullandığını öğrendim. Günümüzde de gerek yurt dışında gerekse ülkemizde bu konuda ciddi çalışmalar oluyor. Ben de bu araştırmaları birleştirerek bu konu hakkındaki farklı yorumları sunmak istedim.

Kataraktın Gölgesinde Şaheser: Monet ve Nilüferleri TRH Ayşe Altındüş 1840-1926 yılları arasında yaşamış Fransız ressam Claude Monet’nin oluşturduğu sanat akımının etkisinde verdiği eserlerini kronolojik olarak incelemek, katarakt olduktan sonraki eserlerinden olan ‘nilüferler’ serisini incelemek suretiyle kataraktın aşamalarını görebilmek ve kataraktı daha yakından tanıyabilmek amaçlanmıştır. Proje esnasında öncelikle Fransız ressamın sanatsal hayatı, katarakt hakkında genel bilgiler ve ressamın katarakt olduktan sonraki eserleri araştırılmıştır. Internet ve tıbbi ders kitapları öncelikli kaynak olarak kullanılmıştır. Uzman doktor Ayşe Turan’dan mevzunun tıbbi boyutu hakkında bilgi alınmıştır. Gerek internetteki gerek yazılı dökümanlardaki bilgilerin tutarsızlığı araştırmayı derinleşmeye zorlamıştır. Empresyonizm olarak bilinen izlenimci akımın isim babası olan Claude Monet, bu akım gereği aynı konuyu farklı ışık koşullarında ve günün farklı zamanlarında tekrar tekrar resmetmiş, böylece aynı konunun farklı ışıklandırmalı ve farklı renkli versiyonlarından oluşan seriler ortaya çıkarmıştır. Bu serilerden biri olan ‘nilüferler’serisi proje kapsamında masaya yatırıldığında 1909 sonlarına doğru katarakt olan Monet’nin katarakt rahatsızlığının ilerlemesi ile beraber dünyayı nasıl algıladığına tanıklık ederiz. Monet’nin 1904 yılında nilüferler serisinin ilk eseri olarak çalıştığı tabloya bakıldığında algılanan renkler çeşitli ve canlı, cisimlerin sınırları ise olması gereken netliktedir. Zira ressamın gözü ile ilgili şikayetleri henüz başlamamıştır. 1914-1917 yılları arasında çalışılmış olup nilüferler serisinde yer alan tablo ise aynı manzarayı konu almasına rağmen önceki eserle büyük farklılıklar içermektedir. Zira ressam artık on beş senelik katarakt hastasıdır. Netlik bozulmuş, cisimlerin sınırları algılanamamış ve algılanan renkler sınırlanmıştır; eser sarı ve türevleri olan renklerden müteşekkildir. Bu durumda Monet’nin lensinin sadece kesifleşmediğini aynı zamanda şeffaflığını kaybettiğini ve sarardığını da öne sürebiliriz. Dayanağımız eserlerindeki renk seçimleridir.

Acının Ressamı Frida Kahlo TRH Burçin Özyiğit Projemin konusu, hastalıklarının Frida Kahlo’nun sanatına ve yaşamına etkileridir. Frida Kahlo’nun hayatı, çocukluğundan beri çektiği acıların, özellikle geçirdiği kazanın psikolojisine, dolayısıyla sanatına etkileri, bu etkilerin açıkça anlaşılabilmesi için resimlerinin incelenmesidir. Projenin amacı, Frida Kahlo’yu yakından tanımak, hastalıklarının sanatı ve yaşamı üzerine etkilerini göstermek, resimlerinin özelliklerini görmek, bu konu hakkında hekimleri ve hekim adaylarını bilgilendirmek, onlara farklı bakış açıları kazandırmaktır. Kullandığım en önemli araç bilgilere ulaşım hızı, bilgilerin çokluğu ve çeşitliliği nedeniyle internet oldu. Bunun yanında ansiklopedi ve kitaplardan da yararlandım. Frida’nın çocukluğu, geçirdiği hastalıklar, eğitim ortamı, ilgilendiği konular, siyasi hayatı, kişiliği, geçirdiği tramvay kazası ve sonuçları, Diego Riviera, kazanın sanatına ve hayatına etkileri, resimlerinin özellikleri, resim yapma amaçları, kendi sözlerinden yola çıkarak hayata ve resme bakışı hakkında bilgi elde ettim. Frida Kahlo’nun etkileri bugüne kadar uzanan, hakkında birçok araştırma yapılmış ve yapılacak olan hayatına dair birçok şey elde ettim. Frida Kahlo’nun hastalıklarının, çektiği acıların, psikolojisini, dolayısıyla yaşam ve sanatını doğrudan etkilediği sonucuna vardım. Bu projede tıbbın sanat üzerine etkisi incelendi. Ancak tıp-sanat ilişkisi tek taraflı değildir. Sanat hayatımızın her alanında var. Kişiliğimizi, ruh halimizi, düşüncelerimizi, insanlarla ilişkilerimizi etkilemenin yanında insanlık için önemi

tartışılmaz olan gelişmeler üzerindeki etkisi de büyüktür. Sonuçta tıp ve sanatın birbirini besleyen ve etkileyen kaynaklar olduklarını söyleyebiliriz.

Leonardo, Dahi Anatomist TRH Irmak Uçak Leonardo da Vinci, Rönesans’ın temsilcisi, olağanüstü bir ressam, heykeltraş, mimar, aerodinamik ve hidrolik mühendisi olmasının yanı sıra, anatomi alanında da önemli araştırmalar ve çizimler yapmıştır. Bu projenin amacı Leonardo da Vinci’nin çalışmalarını hangi aşamaya kadar ilerletebildiğini ve bu çalışmaların günümüzde geçerli olan anatomi bilgileriyle ne kadar örtüştüğünü araştırmaktır. Proje hazırlanırken internetten bulunan bilgiler ve Serge Bramly’nin Leonardo da Vinci biyografisinden yararlanılmıştır. Sonuç olarak, Leonardo da Vinci’nin anatomik çalışmaları, herbiri kendi alanında mükemmel birer sanat eseri olmalarının yanı sıra, onun insani formu sanatsal algılayışını anlamamız konusunda da bize yardımcı olmaktadır. Da Vinci yüzonu aşkın kadavra diseksiyon çalışmasının ürünü olan 779 anatomik çizim bırakmıştır. Çizimler artistik kaygının çok ötesinde, bilimsel düşünceyi yansıtan ayrıntılar içerir. Leonardo da Vinci, doğayı gözlemlemek konusundaki olağanüstü yeteneğini yansıttığı bu çalışmalarıyla, sonraki nesillere ressamdan çok bir anatomist olarak ışık tutmaktadır.

İlaç Gibi Sanat TRH Ömer Burak Eriçek Bu projemde dünya çapında yaygın olarak kullanılan tedavi yöntemlerinden biri olan “Art Therapy” yani “Sanatla Tedavi” hakkında kaynak taraması yaparak ülkemizde yeterince tanınmamış, uygulamaya geçirilmemiş olan bu yöntem hakkında bilgi sahibi olmak, sanatla tedavinin başlangıcı, uygulanma şekli, kimlere uygulanabileceği, sanatla tedavi için gerekli koşulları, nasıl art therapist olunacağı ve bunun gibi konu başlıkları hakkında bilgi sahibi olarak ülkemize yabancı olan bu tedavi yöntemi hakkında yeterli aydınlatmayı sağlayacak genişlikte bir proje ortaya koymak amaçlandı. Bu projeyi hazırlarken kaynak tarama yöntemini kullandım. Internette yaptığım araştırmada sanatla tedavi konusunda etkin kurumlardan birinin kurucusu Doç.Dr. Nevin Eracar ile yaptığım görüşme sonucu yabancı yayınlara yönelmeye karar verdim. Yaptığım araştırmada Art Therapy Credatials Board ve Macalester University yayınlarını yeterli kaynaklar olarak aldım. Psikoloji her bireyde hatta bazen bir bireyde bile zaman zaman farklılık gösterebilecek bir yapıya sahiptir, bu özellik psikolojide bireye özgü tedaviyi ön plana çıkarmaktadır. Sanat ise bir bireye özgü psikolojik yapının en doğal haliyle ortaya konulmasını sağlama özelliğine sahiptir. Sanatın psikolojinin gereksinim duyduğu öznel bilgiye ulaşma ihtiyacını karşılaması onu, psikoloji hizmetlerinde gerek tanıma ve tanımlama gerekse geliştirme ve değiştirme amaçlı olarak kullanılabilir kılıyor ve bence bu özellik sanatın “Sanatla Tedavi” adında bir tedavi şekli ortaya konmasındaki rolünü açıklıyor. İnsanlığın inanılmaz tedavi yöntemi: Büyü TRH Kasım Durmuş Projenin amacı, insanların tedavi amacıyla kullandığı büyü, sihir gibi aklın sınırlar zorlayan yöntemleri incelemektir. Konuyla ilgili çok sayıda bilgi internette mevcut fakat bunların ne kadar bilimsel olduğu bilinmediği için kitaplardan faydalandım. Tedavilerle ilgili örnekler ve halen Afrika’da yapılan yöntemleri araştırdım. Özellikle şamanların hem dini hem de tıbbi güçleri vardır. Bu şamanların güçlerine inanan insanlar hastalıkların ruhlardan, hayvanlardan ya da kötü niyetli büyücülerden kaynaklandığını düşünürler.Hasta kişiler şaman kontrolünde sakin bir yere alınır, orada hastalığın sebepleri araştırılır. Sonra ayine başlanır. Bu şekilde hastalıktan kurtulduğuna inanılır. Tabii ki artık modern tıp bunların yerini aldı. Bazen haberlerde görürsünüz: üfürükçüler, falcılar, cinciler. İşte bunlar büyüyle tedaviyi günümüzde sürdürmeye çalışanlar. Karanlıkta Doğan Işık TRH Ufuk Elmas Amacım en önemli organlarımızın başında gelen gözlerini kaybeden, doğaya olan büyük sevgisiyle yaşadığı psikolojik yıkımları aşan ve de bu sevginin kudretiyle yaşadığı yüzyılın halk müziğine damgasını vuran ve yüzyılımızın ozanı olan Aşık Veysel Şatıroğlu’ndan yola çıkarak uzuvlar kaybeden, büyük acılar yaşayan insanların yaşadıkları sorunları aşıp toplumda çok önemli yerlere gelebileceğini göstermektir. Veysel Şatıroğlu 1894 te Sivas’ın Şarkışla ilçesinde dünyaya geldi. 7 yaşında çiçekten gözlerini kaybetti. Oğlunun durumuna üzülen baba, onun kendini eğlendirmesi için saz dersleri almasına karar verdi. Veysel anne ve babasını ard arda kaybettikten sonra abisinin de savaşa gitmesi üzerine büyük

Page 56: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

56

bir yalnızlığa düştü. Yapmış olduğu 1. evlilikte mutluluğu yakalayamayan Veysel bu evlilikten olan bir kız ve bir oğlunu küçük yaşlarında kaybetti. TBMM’den aldığı onur ödülü onun için en önemli başarıyı teşkil etmekteydi. Sağlık engellerini aşıp hayatımıza, kültürümüze damga vuran insanları konu olarak edinmiştim ve buna örnek olarak seçtiğim yüzyılımızın ozanı Aşık Veysel’in gözlerini kaybetmenin yanısıra bilmediğimiz daha büyük acılar yaşadığı ve bunlara rağmen kazandığı başarıları sizlerle paylaştım.

Netter’in Sanatı TRH Mete Uluçay Dr. Frank Netter anatomi ve patoloji alanlarında verdiği eserlerle tıp dünyasında

“yüzyılın mikalenjelosu” olarak bilinmektedir. Yapıtları bugün dünyanın her yerinde tıpta okuyan öğrencilerin başucu kaynağıdır. Netter tıbbi çizim alanında çığır açmış ve tıbbi çizimin bir bilimsel disiplin olarak ortaya çıkmasına büyük katkılar sağlamıştır. Günümüzde dünyanın her yerinde tıbbi çizim fakülteleri kurulmakta ve tıp eğitiminde kullanılacak çizimler üreten “tıp çizerleri” yetiştirilmektedir. Projemizin amacı “Netter’in sanatı”nın yani tıbbi çizimin tıp eğitimindeki yerini,kullanımını ve esas olarak öğrenciler üzerindeki etkilerini araştırmaktır. Konuyla ilgili literatür araştırması yapıldı. Dilimizde yapılmış araştırma olmadığından İngilizce kaynaklar incelendi. Tarama internet üzerinden gerçekleştirildi ve konunun tarihsel gelişiminin incelenmesi için bazı gazete arşivleri tarandı. Bulunan çalışmalar referans olarak gösterildi. İncelenen dokuz araştırmada öğrencilerin tıbbi çizim kullanılan eğitim materyallerine nasıl tepki gösterdikleri yanıtlanmaya çalışılmıştır. Bu materyallerin öğrencilerin başarısına artı yönde etki yaptığı gözlenmiştir. Ayrıca bu çizimlerin öğrencilere ödev olarak yaptırılması durumunda hem öğrencilerin başarısı bariz bir biçimde artmış hem de bilginin unutulma zamanı gecikmiştir. Öğrenciler üzerinde öğrenme alışkanlıkları ve yöntemleri ile ilgili yapılan araştırmalar sürdürülmelidir. Tıpta çizimin öğrenmeyi kolaylaştırdığı göz önüne alınırsa derslerin yalın anlatımdan çok çizim ve animasyon öğeleri ile zenginleştirilmesinin gerekliliği anlaşılabilir.

Uyku ve Rüya TRH Bilaal Wilson Matola Amaç, uyku ve rüya ilgili kimyasal mekanizmaları araştırmak, konuyu insanların hikayelerine ve din bilgilerine özellikle İslamiyet’e göre açıklamak, konuyla ilgili henüz tam bilinmemiş alanları araştırmak, uyku ve rüya hakkında genel bilgi sahibi olmaktır. Proje üzerinde çalışırken web sitelere ziyaret ederek bilgiyi elde ettim. Bunun yanı sıra kitaplardan da çok yararlandım,bunlardan en önemlisi Bhagavan Biyokimya, Lenninger ve Harper’s Biyokimya’dır. Bazı romanlar, dergiler ve bazı kutsal kitaplar da bilginin elde edilmesinde katkıda bulunmuştur. Çok az olsa da dedemden hikaye olarak birçok bilgi aldım. Bu çalışmalarınn sonucunda görünüyor ki uyku, evrim boyunca korunmuş bir süreçtir. Her canlı aynı olmasa da uykuya ihtiyaç duyar. Uykuda etkili olan faktöler farklı olsa bile, genel olarak beynin ya da vücudun yorulması başlıca uykunun etkenidir. İnsanlar ne kadar uykusuz kalabilir sorusunun yanıtı 1965 yılında Amerikalı genç bir lise öğrencisinin 264 saatlik{11 gün) rekorudur. Herhangi bir ciddi fizyolojik sorun olmadı, ayrıca konsantrasyon, algılanma ve motivasyon gibi az olsa da sorunlar vardı. En son yapılan araştımalarda görünüyor ki 8 saatten fazla uyuyan kişilerin 7 saat ve altında uyuyan kişilerden ölüm hızı yüzde 12 fazladır.

Altın Oran TRH Emine Ayça Akdemir İnsanlara proje konumu söylediğim zaman birçoğunun proje konumla ilgili bilgileri yoktu. Ben de bu kadar insanın böyle muhteşem bir konuyla ilgili birşey bilmediğini görünce insanlara bu konuyu anlatmaya karar verdim. Bunun üzerine bazı arama motorları üzerinden konuyu araştırmaya başladım. Konuyla ilgili kitapları araştırdım. Yazılan makalelere bakarak fikir edindim ve birçok veri elde ettim. Her insanın vücudunda estetik bir uyum vardır. Fibonacci adında bir matematikçi bu uyuma ALTIN ORAN adını vererek insanlara tanıtmıştır. Altın oran sadece insan vücudunda değil; aynı zamanda bitkilerin yapraklarının dizilişinde, hayvanların vücudunda kısaca dünyadaki canlı, her varlıkta var ve her varlığa estetik bir güzellik

katıyor. Bu güzelliği fark eden ressamlar, mimarlar, Mısırlılar Altın Oran’ı eserlerinde kullanarak eserlerine daha farklı bir güzellik katarak günümüze kadar değerlerinin korunmasını sağlamışlardır. Yalnız araştırdığım kadarıyla uzayda altın oranın bulunup bulunmadığıyla ilgili bir bilgi bulamadım. Aynı zamanda estetik cerrahinin de altın orandan yararlanması ile ilgili bir bilgi bulamadım. Umarım kısa zamanda fark eder ve bu oranı kullanırlar.

Hasta Çocuk Odalarının Dekorasyonu TRH Burcu Görgülü Projenin amacı, hasta çocuk odalarında hasta gereksinimlerine en yüksek düzeyde hitap edebilecek şekilde nasıl bir yapılandırmaya gidilmesi gerektiğinin araştırılması, bu yapılandırmanın işlevsel, teknik, psikolojik ve estetik gereksinimleri karşılayabilmesi için yapılması gerekenler hakkında bilgi toplanması, dekorasyonun hasta psikolojisi üzerine etkilerinin araştırılmasıdır. Bu projenin oluşturulması sürecinde çeşitli İngilizce ve Türkçe kaynaklar incelendi. Internetteki veri tabanlarından yararlanıldı. Tıbbi mekanlarla ilgili fotoğraflara ulaşıldı. Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Basım Yayın ve Tanıtım Koordinatörlüğü ile bir görüşme yapıldı. Ancak konunun psikolojik boyutundan çok teknik boyutuyla ilgili bilgiler elde edildi. ‘Hasta çocuk odalarının nasıl biçimlendirilmesi gerekir’ sorusunu sorduğumuzda karşımıza bazı kriterler çıkıyor: işlevsel, teknik, psikolojik ve estetik gereksinimler. İşlevsel gereksinimler hastanın günlük işlevlerini, çocuklar için vazgeçilmez unsurlar olan oyuncak ve oyun odalarını kapsıyor. Teknik gereksinimlerde karşımıza iki mekan çıkıyor. Birincisi, çocuğun hastanede kaldığı süre içinde zamanının çoğunu geçirdiği yatak odalarıdır. Yatak odalarının iklimlendirilmesi, akustik ve aydınlatma sistemi, genel yerleşimi, dekorasyonda kullanılan mobilya ve donatılar teknik boyutu oluşturuyor. İkincisi, ıslak mekan dediğimiz banyo ve tuvaletlerdir. Psikolojik gereksinimler davranışsal ve mahremiyetle ilgili gereksinimler olmak üzere iki başlık altında incelendi. Hasta çocukların hasta yatak odalarında kaldıkları süre içinde ruh sağlıkları üzerinde geçici veya kalıcı etkiler ortaya çıkabilir. Çocuklarda hastalık ve hastaneye yatmaya bağlı oluşabilecek olumsuz duyguların kalıcı izler bırakması önlenmelidir. Hastanın mutlu olmasını sağlamak için akustik ve görsel mahremiyetin sağlanması gerekir. Estetik gereksinimler ise renk ve doku unsurlarıdır.

Tarih Içinden Hekimler ve Kıyafetleri TRH Nazmi Onur Okudur Tarih boyunca hekimlerin giydiği bütün kıyafetler olmasa da bunlardan belli başlılarını tanıtmak ve bu hekimlerle ilgili belli başlı özelliklere yer vermek istediğim bu projenin amacı bugün evrensel olan beyaz önlüğün kullanımına kadar kullanılan hekim kıyafetlerinin toplumdan topluma, tarihten tarihe ve hekimin toplumdaki statüsüne göre nasıl değiştiğine görsel ve yazılı olarak dikkat çekmektir. Bu projeyi hazırlarken tarihteki hekim kıyafetlerinin değişiminin yaşanılan yıllarda hekimin toplumdaki statüsüne ve toplumun kültürüne bağlı olarak toplumdan topluma değiştiği sonucuna vardım.

Mimari Yapılar ve Tıp TRH Erhan Ararat Bu projede tıp alanıyla ilgili mimari yapılar incelendi. Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalma birçok tarihi eser bulunmaktadır. Osmanlı’da bunlara “Darüşşifa” deniyordu. Darüşşifa denilen binalar, Selçuklu ve Osmanlı döneminde hastaları iyileştirme amacıyla inşa edilmiş yapılardır. Buralarda akıl hastaları tedavi ediliyordu. Tedavide müzik ve su sesi kullanılıyordu. Darüşşifalar günümüzde hastanesi olan tıp fakültelerine benziyordu. Yani bir yandan öğrencilere tıp bilgileri veriliyor, diğer yandan da hastalar tedavi ediliyordu.

Mutluluğun Rengini Öğrenmek Ister Misiniz? TRH Cengiz Burak Renklerin özelliği, bilinç dünyamızın en derin noktalarına kadar uyarma gücüne sahip olmalarıdır. Her insanın renklere karşı verdiği tepki aynı değildir. Bir insana huzur veren mavi renk, bir diğerine soğuk ve itici gelebilir. Birine heyecan veren

Page 57: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

57

kırmızı, bir diğerine hüzün yükleyebilir. İnsanların renkten etkilenmelerini meydana getiren olgular, kişilik oluşumları, hayat koşulları ve bilinçaltında bastırılmış olan isteklerdir. Bazı insanlar hangi renkle barışık olduklarını bilirken bazıları ise bu konuda tamamen bilinçsizdir. İnsanlar renk seçerken o rengin kendilerine getireceği yararı veya zararı düşünmezler. Belirli özellikleriyle renkler, uyarıcı oldukları kadar çökkünlük, yaratıcı ve yapıcı oldukları kadar da yıkıcı, itici ya da çekici olabilirler. Ayrıca her renk, kendine özgü bazı tedavi edici ve dengeleyici unsurları da taşır.

The Fine Art of Medicine TRH Hamrabay Hasanov The aim of the project is to research about the relationship between human anatomy and paintings. The Fine Art of Medicine explores the fascinating relationship between art, medicine and public health using works of art. Even in the early years of medicine there were paintings, prints, books and sculpture which describes the anatomy of a human-being, which were once so strong, continue to flourish today. Themes of medical and artistic interest have inspired such masters as Dürer, Rembrandt, Goya and van Gogh. Their works are displayed alongside those of contemporary artists including Bellany, Wiszniewski, McFadyen, Esson and Downie. The Fine Art of Medicine features nine sections covering a wide range of topics. The exhibition begins with a selection of the art treasures from The Royal College of Physicians and Surgeons of Glasgow, which houses an outstanding collection of medical books, related material and paintings.

Renklerin Şifasi TRH Aylin Can Projenin amacı, renklerin insanların üzerindeki etkilerini öğrenmek, insanların psikolojik ve fizyolojik rahatsızlık durumları için ilaçlarla ağır bir tedavi yerine renklerle daha hafif, eğlenceli ve güzel bir tedavi uygulanabilir olduğunu görmektir. Projenin oluşturulma aşamasında internet ortamı üzerindeki çeşitli arama motorları aracılığıyla ulaştığım sitelerden gerekli bilgileri toplayıp çeşitli derlemeler yaptım ve konuyu oluşturdum. Girdiğim sitelerde bulduğum çeşitli makalelerden de yararlandım. Renklerin sanıldığının aksine sadece psikolojik etkilerinin değil aynı zamanda fizyolojik etkilerinin de olduğunu, bu etkilerin insanların günlük yaşamlarına nasıl uygulanabileceğini, renklerle hangi hastalıkların tedavi edilebileceğini öğrendim.

Vincent Van Gogh’s self portrait with bandaged earTRH Afgan Hacibalayev Van Gogh’la ilgili bir konu seçmemin sebebi onun hayatında yaşadığı olayları en iyi şekilde çizdiği eserlerine yansıtmasıdır. Onun resimlerinde beni hayran bırakan başka bir özellik ise kendi resimlerini çizmesidir. Ben de onun kendini çizdiği resimlerinden birini seçtim. Bu konuyu araştırırken interneti, kütüphaneyi ve değerli bir yorumcunun bilgilerinden yararlandım. Neticede onun kendini çizdiği resminde onun bu resmi çizdiği zamanki ruh haletinin,o yıllarda yaşadığı hastalıkların renk seçimine yansıdığını, bu sebepten de onun yaşadığı olayları biraz da olsun anlıyoruz.

Tibbin Michalengelo’ları: Plastik Cerrahlar TRH Duygu Demirtaş Projenin amacı, iyi bir plastik cerrahın bilgisi ve deneyimi ne kadar çok olursa olsun, sanatçı yanının da kuvvetli olması gerektiğini göstermek, mükemmel bir estetik cerrahın keskin bir sanatsal göze ve hünerli, usta bir heykeltıraşın duyusuna, yeteneğine ihtiyacı olduğunu ispatlamak. Plastik cerrahi, bilimle sanatın eşsiz birleşimidir. Estetik cerrahi alanında uzmanlaşan hekimlerin sanatçılarla özellikle de ressamlarla, heykeltıraşlarla bir çok ortak noktası vardır. Nasıl bir ressam bir portre çizerken anatomiden yararlanıyorsa bir plastik cerrah da bir kazada tanınmaz hale gelen bir yüze yeniden şekil verirken kopan bir parmağı yerine dikerken ressamın estetik kaygılarını taşır. Nasıl bir heykeltıraş bir taştaki fazlalıkları çıkararak mükemmel bir kadın heykeli yaratıyorsa, estetik cerrah

da liposuction ile hastasının fazlalıklarını, estetik görünümünü bozan yerlerini düzelterek daha güzele ulaşmayı hedefler. Sanatçı da plastik cerrah da bilgileriyle yaratıcılıklarını, yeteneklerini birleştirir. Bir plastik cerrah ne kadar bilgili ve deneyimli olursa olsun; iyi bir plastik cerrah olabilmesi için bu bilgi ve deneyimini sanatçının estetik kaygılarıyla, yeteneğiyle birleştirmesi gerekir.

Dövme ve Kişilik TRH Emine KaygıBu projeyi yapmadaki amacım kişiliğin dövme üzerine etkisinin olup olmadığını incelemek ve dövme yaptırmada etken faktörleri saptayabilmektir. Projemi hazırlarken internet üzerinden araştırma yaparak konu ile ilgili yazıları-makaleleri inceledim. Ve projemi hazırlarken bu kaynaklardan yararlandım. İlk olarak internetten dövme sanatı hakkında bilgi edindikten sonra; projemi insanlarla birebir iletişime geçerek devam ettirdim. Dövme yapan kimselerle görüşmeler yaparak en çok kimlere dövme yaptıkları, genelde hangi yaş grubunun dövme yaptırdığı, neden dövme yaptırdıkları hakkında bilgi aldım. Sonuç olarak dinsel-büyüsel kökene bağlılık,süslenme, hastalık ve nazardan korunma, özgürlükçü tutum içine girip kendini toplumdan soyutlama, düşüncelerini, ideolojilerini açıkca belirtme, vücudunda değişiklik yapma, belli bir grubun üyesi olduğunu belirtme amacıyla kişilerin dövme yaptırdığını saptadım.

Bilimsel Heykeltraşlar: Estetik Cerrahlar TRH Sefa Inal Güzel olma dürtüsü insanlık tarihi kadar eski. Paleontolojik kazılarda bile, bırakın süs eşyalarını, zamanın teknolojisine göre yapılmış ‘ameliyat izlerine’ bile rastlanıyor. Benim bu projeyi seçmekteki amacım, elbette teknolojinin ve tıbbın büyük hamleler yaptığı çağımızda insanların gerçekten estetik kusur sayılabilecek hatlarla ömür boyu yaşamak zorunda olmaması. Konumu belirledikten sonra, yoğunlaşmam gereken alanın dudak-damak yarıklarıyla doğan çocukların tedavisi olduğunu düşündüm. Bu hastalıkla beraber doğan çocukların konuşmada, gülmede, yemek yemede önemli problemleri oluyor. Tedavileri için bir dizi ameliyat ve rehabilitasyon gerekiyor. Plastik cerrah, pediatrist, ortodontist, konuşma terapisti, sosyal uzman, kulak-burun-boğaz uzmanı, psikolog ve genetik danışmandan oluşan bir grup birlikte çalışarak çocuğun gülmesine yardımcı oluyor. Türkiye’de bu hastalığın tedavisi ile ilgilenen bir vakıf bulunmaktadır. Bu vakıf, dudak-damak yarığı olan çocukların tedavisini herhangi bir ücret almadan gerçekleştiriyor. Doktorlar bu ameliyatı gerçekleştirirken bir heykeltraşın heykeli üzerinde, bir ressamın resmi üzerinde yaptığı çalışmalardan daha titiz ve düzenli davranarak çocuğu akranlarından farksız kılıyor. Plastik cerrahlar, hem bilim adamı hem de aynı anda bir sanatçı olup insanlara daha yeni çehreler kazandırıyor ve onları mutlu edebiliyor.

Renkli Hayat TRH Mehmet Orçun Coşkun Renk, her zaman hayatımızda var olan, tüm görsel sanatlar için çok önemli bir olgudur. Sevdiğimiz ve tercih ettiğimiz bir renk kişiliğimiz hakkında ipucu verebilir. Aynı zamanda bir sanatçının eserlerinde sıkça kullanılan renkler o sanatçının karakteri ve psikolojik durumu hakkında bilgi verebilir. Ancak, çoğumuz renklerin insan sağlığı üzerinde derin etkilere sahip olduğunu bilmeyiz. Ben de projemde renklerin insanlar üzerindeki güçlü etkilerini araştırdım. Projemin amacı, bir ressamın tablosunda, bir modacının tasarımında ya da yaşadığımız çevrede bulunan renklerin insanların fizyolojik ve psikolojik sağlıklarına olan etkilerini ve bu renklerin çeşitli rahatsızlıkların tedavisindeki rollerini öğrenmektir. Her rengin insanlar için değişik bir anlamı ve hem fizyolojik hem de psikolojik olarak derin etkileri vardır. Benim amacım da tek tek her rengin nasıl bir etkisi olduğunu araştırmak ve öğrenmektir. Araştırmamda kaynak olarak kolay ulaşılabilir, zengin ve güvenilir bir kaynak olduğunu düşündüğüm için interneti kullandım. Internette çeşitli arama motorlarını kullanarak yaptığım araştırmalar sonucu çok sayıda nitelikli site, makale, araştırma buldum. Projem sayesinde görsel sanatların ve günlük yaşamımızın ayrılmaz bir parçası olan renklerin insan sağlığı üzerinde sanılandan daha büyük bir etkiye sahip olduğu öğrenildi. Hangi rengin insanları

Page 58: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

58

ne şekilde etkilediği, bu renklerin nasıl kullanılırsa insan sağlığına daha yararlı olacağı araştırıldı ve projemde yer aldı. Projemin herkesi renkler konusunda bilinçlendireceğini ve herkese yararlı olacağını umuyorum.

Rembrant’ın Dehası ve Dr.Tulp’un Anatomi Dersi TRH Hilal Akdemir Projenin amacı, Rembrant’ın hayatı hakkında bilgi sahibi olmak, sanatının inceliklerini anlamak, görme bozukluğunun sanatına nasıl yansıdığını tespit etmek, ‘Dr. Tulp’un anatomi dersi’ adlı resminin sırlarını çözmeye çalışmaktır. Internetten ve kitaplardan edindiğim bilgiler ışığında projem son şeklini almış oldu. Rembrant’ın sahip olduğu görme ‘kusuru’nun, onu geçmişte var ettiği gibi gelecekte de var ettiğini düşünüyorum. O dönemde, kadavraların incelenmesi Katolik Kilisesi tarafından yasaklanmış olmasına rağmen, Rembrant resimlerinde bu temayı işlemekten çekinmemiştir. Rembrant’ın bu geleneksel görüşe başkaldırıcı tutumunun, onu döneminin zirvesine taşıdığı görüşündeyim. Hayatının son döneminde yaşadığı can sıkıcı olayların, Rembrant’ın sanatındaki düşüşün sebepleri arasında olduğunu düşünüyorum.

Tıp ve Resim TRH Hasan Büyükdoğan Projemin amacı anatomi bilgisi yüksek sanatçıların eserlerinin daha başarılı olmasının ve sanatsal yetenekleri gelişmiş anatomistlerin de eserleriyle tıp öğrenimini kolaylaştırmasının; yani birbirini besleyen iki konunun araştırılmasıdır. Internetten, klasik resim kataloglarından ve anatomi atlaslarından faydalandım.

Hastalıkların ve Hasta-Hekim İlişkilerinin Tarihte Resimlerle Tasviri TRH Osman Çağın Buldukoğlu Proje konusu olarak tıp tarihindeki hastalıkların tasvir edilişi ve hekim-hasta ilişkilerinin resmedilişlerini seçmemdeki öncelikli sebep, tıbbın zaman içerisindeki gelişimini, sanatın tıptaki kullanım ve günümüzde hızla gelişen ve her gün yenilenen bilgilerin tarihin akışı içerisinde geçirdiği evreleri gözlemekti. Bugün tedavisi oldukça yaygın ve kolay uygulanabilir olan, belki de dünya üzerinden kalkmış pek çok hastalığın insanlığın eski çağlarında hayatı ne kadar derinden etkilediğini görmek ve tedavilerine giden yolda kat edilen mesafeleri resimlerle somut olarak gözlemek, hem o günü anlamak hem de bugün büyük problemlere yol açan hastalıkları değişik bir çerçeveden gözlemleyebilmek olanağı buldum. Değişik kültürlerden edindiğim resimlerle o günün koşulları içerisinde medeniyetleri karşılaştırma olanağını kazandım. Projede öncelikli amacım hastalıkların resmedilişinden yola çıkarak düzenli bir arşiv olanağı sunmaktı ve bu amaç doğrultusunda elde ettiğim bilgiler tıp biliminin ve teknolojik gelişimlerin, kültürün ve çağdaşlaşmanın getirdiği olanaklara paralel olarak doğudan batıya doğru zaman içerisinde kayış fark etmemi sağladı. Projenin amacıyla bağıntılı olarak izleyeceğim yöntem de eldeki verileri toplamak ve derlemek olacaktı. Nitekim bu konudaki çalışmalara özgün bilgiler eklemek mümkün olmadığı için, mevcut kaynakları toparlamak amacıyla birkaç koldan derleme çalışmaları yürüttüm. Projeyi aldığım ilk tarihten itibaren internette ve kütüphanelerde araştırma yaptım. Proje sonunda elde ettiğim bilgiler amaçlarımı karşılayan sonuçlara ulaşmamı sağladı. Tıp biliminin zaman içerisinde ilerleyişini ve değişik kültürlerin bu alana katkısını somut olarak gözlemlememe yardımcı oldu.

Van Gogh’un Psikopatolojisinin İncelenmesi TRH Murat Özdede Deha ile deliliğin ayırdığı ince çizgide, mutsuzluk, yalnızlık ve yoksulluk içinde yaşayan Van Gogh, umutlar, düş kırıklıkları ve yoğun acılarını, çarpıcı renkler ve keskin fırça darbeleriyle, neredeyse nabız atışlarının duyulabildiği manzaralara, kendi portrelerine ve natürmortlara dönüştürdü. Çeşitli savlar gündeme geldi yıllar boyunca; Van Gogh deprssifti, Van Gogh resimlerinde yoğun kullandığı yağlı boyanın içindeki tinerden etkilenmişti, Van Gogh psikotikti, Van Gogh migren hastasıydı. Bunca belirsizliğin arasında kesin olarak bilinen birşey vardı ki o da

Van Gogh bir ruh hastasıydı ve artistik eskizlerinde bunu kullandı. Eskizlerine, çalışmalarına, portrelerine bakıldığında hastalığıyla ilişkili olarak çarpıcı değişmeler görülmektedir. Bu ilişkiyi çözmeyi ve şimdiye kadar yapılan psikanalitik ve sanatsal incelemeleri projemde derlemeyi hedefledim.

Fotoğrafçılık ve TıpTRH Selkan Achmet Oglou Sunulan bu projede konu olarak fotoğrafçılık sanatında kullanılan renk ve film tekniklerinin, tıpta, radyoloji departmanında kullanılan fotoğrafın türevi olarak adlandırabileceğimiz tıbbi görüntülerin hasta ve doktorların tanı ve tedavi amaçlı taleplerine cevap verebildiğini görmektir. Tıp ve fotoğrafçılık sanatının birbiriyle olan ilişkisine değinmek, tıpta kullanılmakta olan görüntüleme cihazlarıyla elde edilen görüntü ve görüntü kesitlerine farklı bir bakış açısı getirmektir. Tıpta kullanılan teknikler ile fotoğrafçılık sanatındaki teknikler araşındaki benzerlikler ve bu benzerliklerin getirdiği ortak noktaların açığa kavuşturulmasıdır. Fotoğrafçılık sanatında, esas alınan ışık unsuru tüm görsel sanatların temelidir. Işığın fotoğrafçılıkta üç önemli özelliği vardır ki bunlar fotoğrafı doğrudan etkiler: ışık şiddeti, kontrast ve renk. Işık şiddeti, ışık kaynağından yayılan ışığın gücünün ölçüsüdür. Fotoğrafta karanlık ve aydınlık bölümler araşındaki ışık yoğunluğu farkı, kontrast olarak anılır. Yüksek kontrast koyu gölgelerden, parlak beyaz aydınlıklara kadar geniş bir ton farklılığını içerir. Düşük kontrast, karanlık gölgeler ve parlak aydınlıkların aşırı uçlar içermeyen daha sınırlı bir ton farklılığını ifade eder. Renk, ışık özelliği olarak, fotoğrafı etkileyen üçüncü özelliktir.

Ruhsal Bozukluğu Olan Yetişkinlere ve Otistik Çocuklara Uygulanan Tedavilerine Ek Olarak Sanatla Tedavi TRH Melike Dalaslan Projenin amacı, ruhsal bozukluğa sahip kişilerin ve otistik çocukların tedavisinde resim, müzik tiyatro gibi sanat dallarının katkılarını gösterebilmektir. Internet üzerinden ruhsal bozukluklar, otizm hakkında makale taranması, sanatla tedavi veren kurumlar hakkında bilgi toplanması yapıldı. Ruhsal bozukluğu olan kişilerin tedavisinde kullanılan sanatla terapi yöntemi hastalıkların azalmasını veya yok olmasını sağladığı gibi tekrarlamasını da engelleyebilmektedir. Otistik çocukların ise terapiler sonunda olumlu sonuçlar verenlerinde kendilerine yeterli hale geldikleri görülmüştür. Yapılan araştırmalar doğrultusunda Türkiye’de bu tür hizmet veren kurumlar çok yaygın değil, daha çok istanbul ve Ankara ‘da yoğunlaşmıştır. Bu kurumlar yaygınlaştırılarak ve varolanların da imkanları geliştirilerek hastaların tedavisinde daha verimli sonuçlar alınabilir.

Vincent Van Gogh ve Şizofreni TRH Hatice Ecem Yıldız Psikolojik bozuklukların insanların hayatını değiştirdiği herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir. Bununla beraber bazı sanatçılar da bu rahatsızlıklardan etkilenip farklı akımlar yaratmışlardır, bunlardan biri de ünlü ressam Vincent van Gogh’dur. Bu projeyle Van Gogh da olduğu gibi, diğer insanların da ürettiği şeylerin psikolojilerine bağlı olarak değiştiğını göstermek amaçlanmaktadır. Projede Van Gogh’un doğumundan ölümüne kadar hayatının belli zamanlarındaki değişimler ele alınmıştır. Ressam, kuşkusuz hayatının en büyük değişimini resimlerinde göstermiştir. Çizmeye ilk başladığı zamanki coşku ve sevinci hayatının hiçbir döneminde bir daha yakalayamamıştır. Bunun en büyük sebebi de o dönemlerin ressama kazandırdığı bunalım, yalnızlık ve mutsuzluğun beraberinde getirdiği şizofrenidir. Resimlerinde bunalımın rengi olan sarıyı kullanması, konu olarak hep üzgün, mutsuz insanları seçmesi ve mevsimlerden sonbaharı sevmesi de bu durumuna birer kanıttır. Ressamın çoğu zaman resmiyle açlığı arasında seçim yapmak zorunda kalması da gözle görülür bir gerçektir. Projenin hazırlanmasında genel olarak internet kullanılmıştır. Ressamın çizdiği bazı resimlerle ilişkili olarak, dönem dönem yansıttığı ruhsal değişimler yansıtılmaya ve çözülmeye çalışılmıştır. Sonuç olarak insanın hayatını oluşturan unsurların, o insanın yaşadıklarına, doğal olarak ruhsal sağlık durumlarının iyi olup olmadığına bağlı olarak değiştiği ortaya çıkmıştır.

Page 59: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

59

Leonardo da Vinci ve Eserleri TRH Ensar Aydemir Sanat kavramı ve tıpla olan ilişkisini çeşitli kaynaklardan yararlanarak, örnekleri göstererek verilen örneklerin birisi üzerinde değerlendirme yapıldı. Burada örnek olarak kullandığımız sanatçı Leonardo da Vinci’nin birçok alanda olduğu gibi tıp alanında da başarılı örnekleri çeşitli bulundu ve gösterildi. Sanat kavramı için yapılan çeşitli tanımlar gözler önüne sürülerek tıpla olan bağlantısı daha net bir şekilde ortaya çıktı. Leonardo’nun hayatından izlenimler aktarılarak anatomiye sunmuş olduğu eserlerin neler olduğu konusunda bilgi sahibi olundu.

Renkler ve TıpTRHSamet YılmazRenkler üzerinde yıllardır çalışılmış ve hala çalışılmaya devam edilmektedir. Elde edilen bulgulara göre renkler insan vücudunda, psikolojisinde ve beyninde küçümsenmeyecek kadar önemli değişiklikler yapmaktadır. Her bir rengin ayrı bir fonksiyonu olduğu tespit edilmiştir. Renkler ve Tıp adlı proje renklerin insan psikolojisine olan etkileri, insan vücudunda ve beyninde yaptığı bir takım uyarımları ve değişikleri anlatmak amacıyla hazırlanmıştır. Yaşamı renklendiren renklerin aynı zamanda insan sağlığında da önemli bir yeri olduğunu biliyor muydunuz? Uzmanlar bazı renkler bakmanın bile çeşitli hastalıkların tedavisine, ağrıların ve yan etkilerinin azalmasına yardımcı olduğuna dikkat çekiyor. Renk; bir ışık kaynağından yayılan ışınların nesnelere çarptıktan sonra yansımaları sonucu gözümüzün algıladığı duyumdur. Mavi: Genellikle yıldızları, geceyi, insan sıcaklığını, kalıcı ve derin duyguları, düşünceyi ve dinlenmeyi simgeler. Kırmızı: Hareketi ve hızı simgeler. Sarı: Güneyin rengi; aynı zamanda umudun, ilginin, iyimserliğin ve evrensel aşkın rengidir. Kahve: Bu rengi sevenlerin tıpik özelliği, Hüseyin mükemmel olmasını istemeleridir. Yeşil: Dikkatin ve konsantrasyonun rengidir. Siyah: Varolma ve gençlik başkaldırısının tıpik rengidir. Beyaz: Bütün toplumların kutsal rengidir. Bazılarında ´ölümü´ simgeleyen beyaz, aynı zamanda ´öteki hayatin´ başlangıcı sayılıyor. Gri: Ağırbaşlılığın, sadakatin ve sessizliğin simgesidir. Renkler insanın kişiliğini ele vermekle birlikte biz anlamasak ta sağlığımızı etkilemeye devam etmektedirler.

Mumyalama SanatıTRHAhmet Zahit DursunMumyalama öncelikle insanın biyolojik yapısını ilgilendirdiği için tıpla bağlantılıdır. Mumyalama işlemi birçok aşamalardan meydana geldiği için de büyük bir sanat isteyen iştir. Sanat geçmişten gelip geleceği aydınlatan birikimler topluluğu olduğu için mumyalamanın tıbbın gelişimine katkıda bulunması söz konusudur. Bu katkı öncelikle insan vücudunun tanınmasıyla başlar. Halen açıklanamayan kısımlar vardır.

Tıp ve Sanatın Birleşme Noktası: Estetik CerrahiTRH Ezgi Su Aslan Projenin amacı, sanatın bir parçası olan güzellik ve estetik kavramlarına verilen önemin nedenlerinin irdelenmesi ve oldukça popüler olan estetik cerrahinin tıp bilimi ile sanatı birleştiren yanlarının incelenmesidir. İnsanlık tarihi kadar eski olan sanata her dönemde farklı anlamlar yüklenmiştir. Sanatı bugün “doyurucu estetik yaşantılar oluşturmak amacıyla dürtüler yaratma becerisi olarak nitelemek mümkündür. Tarih boyunca estetik, güzel, güzellik kavramlarını kapsamıştır. Estetik, güzelin ne olduğunu araştıran disiplin dalıdır. Günümüzde fiziksel güzelliğin önemini daha fazla fark etmekteyiz. Görünüşümüz direkt olarak kendimizi nasıl hissettiğimizi etkilemektedir. Dış görünümünüzde beğenmediğiniz bir nokta, bizi içe kapanık, güven duygusundan yoksun ve mutsuz yapabilir. Burada devreye giren plastik cerrahi, doğuştan olan veya sonradan ortaya çıkan sorunları düzelterek, kişinin yaşamını fonksiyonel, estetik ve ruhsal açıdan kolaylaştıran bir uzmanlık dalıdır. Estetik cerrahide hastadaki görünüm ya da fonksiyon eksikliği geniş bir yelpazede değerlendirildiğinden cerrahın, probleme sanatçı gözüyle yaklaşımı ve yaratıcılık özelliği kendini gösterir. Sonuç olarak günümüz insanlarının dış görünüşte estetiğe verdikleri önem giderek artmaktadır. Günümüzde, tıpkı

bir ressamın tablo, bir heykeltıraşın heykel yapması gibi insan vücudu estetik operasyonlarda adeta bir sanat eseri gibi kullanılarak güzelleştirilebilmektedir. Plastik cerrahlarsa insan vücudu üzerinde güzellik adına mucizeler yaratabilen sanatçılar olarak toplumda yerlerini almaktadırlar. Bu da bize estetik cerrahinin sanatla ne kadar iç içe olduğunu gösteren bir kanıttır.

Michelangelo ve AnatomiTRHSinan MersinÜnlü ressam ve heykeltıraş Michelangelo anatomi konusunda gerçekten bir uzman miydi? Bu konuda bilgisi ne kadardı ve eserlerinde bu özelliğini ne kadar kullandı? gibi sorulara cevap verebilmek için hazırlanan bir projedir bu. Projede, internet üzerinde bu konuyla ilgili araştırma yapılmış sanat ve düz arama motorları kullanılmış bulunan makaleler ve bilgiler (resimler dahil) kaydedilmiştir. Ayrıca Michelangelo’nun biyografisi, çeşitli eserleri kaydedilmiştir. Michelangelo’nun anatomi üzerine bilgileri onun kadavralar üzerinde yaptığı çalışmalarla edinilmiş bilgilerdir. Bu bilgileri sanatçı eserlerinde çeşitli yönlerde kullanmıştır. Özellikle iki eser bu yönüyle çok dikkat çekmektedir. Bunlardan biri “David” diğeri Sistine Chapel tavanını süsleyen çeşitli resimlerden biri olan “Creation of Adam”dır. David adlı eserde sanatçı Heykelin bütün girinti ve çıkıntılarını anatomi bilgisi üzerine kurmuştur. Diğer eserde ise arka planda beyin ara kesiti gözlerden ırak bir şekilde vurgulanmaktadır. Sonuç olarak Michelangelo tartışılmaz bir anatomi bilginidir.

Masterpieces Born With TornmentTRH Nimtac Abdullayeva Art and music affect every cell in the body instantly to create a healing physiology that changes the immune system and blood flow to all organs. Art and music also immediately change a person’s perceptions of their world. They change attitude, emotional state, and pain perception. They create hope and positivity and they help people cope with difficulties. They transform a person’s outlook and way of being in the world. Scientific studies tell us that art heals by changing a person’s physiology and attitude. The body’s physiology changes from one of stress to one of deep relaxation, from one of fear to one of creativity and inspiration. Art and music put a person in a different brain wave pattern, art and music affect a person’s autonomic nervous system, their hormonal balances and their brain neurotransmitters. I studied one of the greatest artists Frida Kahlo. She is a very good example of healing through art. Although she was a very sick person, she never gave up, she kept on creating masterpiece by masterpiece. Her art helped her survive and live an interesting life. I used mostly internet and books about Frida for my report. I also watched a movie based on her biography and analized the relationship between her biography and art.

Çizgilerle YaşamTRH Hilal Akbaş Projenin amacı, kansere yakalanan bir ressamın (Robert Pope) eserlerinden yola çıkarak tedavi süreci içinde yaşadıklarını anlamaya çalışmaktır. Robert Pope 1956 yılının Haziran ayında Kanada’da dünyaya gelmiştir. 26 yaşındayken Hodgkin hastalığına yakalanmıştır. Hastalığı2*3 kez tekrarladıktan sonra 25 Ocak 1992’de tedavinin yan etkilerine bağlı yaşamını yitirmiştir. ‘Illness and Healing’ adlı kitabında hastalığının ilk günlerinden itibaren ilaç tedavisini, hastane günlerini, acılarını, ilişkilerini, kemoterapi zamanlarını anlatmıştır. Hastaneye özel izinle girerek oradaki ortamı, hastaları kendi hastalığınının gelişimini, hastane yaşamını, hasta-aile ilişkisini anlattığı 30’a yakın resim çizmiştir. Bu resimlerin içinde yaşama sevincini gösteren resimler de bulunmaktadır. Her resmin altında resme dair kendine ait notlar da düşmüştür. Dalhouise Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı DR. T.J. Murray aracılığıyla yaptığı resimler Human Medicine adlı gazetede basılmıştır. Ailesi ölümünden sonra Robert Pope adına bir fon kurmuştur. Hasta insanlara yaklaşırken hastanın bulunduğu durumun doktorlar ve yakınları tarafından resimleri sayesinde anlaşılmasını kolaylaştırmıştır. Ayrıca hala üretken olabilecekleri, başka insanlara yardım edebilecekleri görülmiüştür.

Page 60: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

60

Asklepios - Hekim Tanrı TRH R. Tan Ayık Yunan dünyasında hekim tanrı olarak büyük bir ünü olan ve Roma’lıların da Aesculapius adıyla benimseyip tapındıkları Asklepios, Apollon’un oğludur. Thessalia kralı Phlegyas’ın Koronis adlı bir kızı vardır. Apollon’dan gebe kalır, ne var ki tanrının bebeğini karnında taşırken Arkadya’dan gelme bir yabancıyı da yatağına alır Koronis. Koronis korkunç bir cezaya çarptırılır: Bir odun yığnın üstünde diri diri yanacaktır. Alevler Koronis’i yalamaya başlar, kadın can vermek üzeredir ki, Apollon kanından olan çocuğun yok olmasına katlanamaz, onu ölünün karnından çıkarır ve büyümesi için at adam Kheiron’a teslim eder. Asklepios’a hekimlik sanatını da Kheiron öğretir. Asklepios böylece usta bir hekim olarak yetişir, hekimliğin ve cerrahlığın bütün bilgilerini edinir, ama bununla da kalmaz ölüleri diriltmek yoluna bile sapar. Zeus doğal düzeni bozan hekim tanrının bu aşırı gücünden kuşku duymaya başlamış, bu haddini bilmezliği cezasız bırakmamış, Asklepios’un üstüne bir yıldırım salmış, yakmış, yok etmiş onu. Asklepios sanat kızı Hygieia ve Asklepiades ile sıkı bir lonca düzeni içinde birleşen hekimlerin aracıyla ilkçağ sonuna dek sürdürmüş bir tanrıdır. Asklepios tapınaklarına Asklepieion denir. En ünlülerinden biri Bergama’dadır. Hellenistik çağda kurulmuş bu kutsal alan şifalı su, iyi hava, kaplıca gibi fizik tedavilerin yanısıra telkin, eğlence ve kültür yoluyla hekimliğin ne kadar ileri gittiğini gözönüne sermektedir.

Minyatürün Tıbbın Gelişimindeki Yeri TRH Kübra Coşkun Milli kültürümüzün bir ögesi olan minyatür sanatının tarih içerisinde tıbbın ilerlemesine herhangi bir katkısının olup olmadığını orataya koymak amacıyla böyle bir proje hazırladım. Bu projeyi hazırlarken çoğunlukla internet ve kütüphaneden yararlandım. Projeme kaynaklık eden belge ve bulgular bu konuya özel olmaktan çok, genel bilgiler içeriyordu. Zira bulduğum minyatürlerin kimler tarafından ve ne zaman yapılığına dair en ufak bir bilgi bulamadım. Ancak bilgileri toplayarak çeşitli yorumlar yapmam mümkün oldu. Her toplum, bilgilerini aktarırken yardımcı öğeler kullanır. Bu öğeleri ise sıklıkla o toplumun kültürü belirler, ilave olarak da dönemin bilimine hakim toplumu etkiler. Bizler birçok eserimizde olduğu gibi tıbbi eserlerimizde de yardımcı anlatım yolu olarak minyatürü kullanmışız. Aktarım gücümüzü artırmış, anlatılan olguları daha kolay anlaşılır bir hale getirmişiz. Zira bugün birçok tarihi kitabımızda minyatür sanatımıza rastlamaktayız. Fakat ne yazık ki bu tarihi eserlerimizin birçoğu bizim kütüphanelerimizde değil çeşitli Avrupa ülkelerinin kütüphanelerinde yer almakta. Nitekim bu kitapların bir kısmı (ki bunların Rönesansa kaynaklık ettiği düşünülüyor) tarihi süreç içerisinde çeviri veya çeşitli yollarla yayılıp oralarda kalmış; bir kısmı ise özel koleksiyoncular tarafından itinayla toplatılmıştır. Sonuç olarak minyatür sanatı kültürümüzün belirleyiciliği altında seçilmiş, tıp kitaplarında kullanılmasıyla da tıbbın ilerlemesine yardımcı olmuş bir sanat dalı olarak karşımıza çıkmış bulunmakta.

Tıpta Mizahi Boyut: Karikatür TRH Ayfer Aslan Projenin amacı, doktor ve hastaların karikatürlere nasıl yansıdığını, ne tür hastalıkların daha çok karikatürize edildiğini ve hangi özelliklerinin ön plana çıkarıldığını karikatüristlerin bakış açılarıyla incelemektir. Hayatın birçok konusuna değinen mizah ustaları, insan sağlığına ve hastalıklara da değinmişlerdir. Birçok karikatürist, hastalıkların insanlar üzerinde yarattığı değişik fiziksel görünümleri çoğu zaman mizahi yolla karikatürlerinde yansıtmıştır. Hasta insanların karikatürleri, hastalığın fenotipe yansımasındaki prensiplere dayanır. Hastalıkların insanlar üzerinde böylesine acıklı görüntüler yaratmasının bir güldürü unsuru olarak mizah ustalarınca kullanılması toplumda bazen tepki uyandırabilmektedir. Bu tür karikatürlerin etik olup olmadığı tartışılabileceği gibi, bu karikatürlerin bazı yararlarının da olduğu yadsınasamaz. Genel olarak karikatürler insanları gülmeye, kahkaha atmaya teşvik eder. Kahkaha atmanın ise vücutta anestezi etkisi yarattığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Bunun dışında karikatürlerin hangi hastalığın ne tip morfolojik değişiliklere neden olduğunu göstermesi açısından insanlara öğretici bir etkisi de vardır. Tarihte birçok önemli karikatürist, hasta insanların karikatürlerini yapmıştır. Bunlardan Alman karikatürist Heinrich Zille influenzayı, Marc Chagall

kulak hastalıklarını, Mike Baldwin tıbbın değişik konularını işlemiştir. Thomas Rowlandson ise tıp konularını karikatürlerinde oldukça fazla işlemekle birlikte diş nakli ve cerrahi operasyonlarla ilgili olanları en önemlileridir.

Heykeltıraşlar ve Anatomi TRH Onur Arpat Projenin amacı, heykel sanatının anatomiyle etkileşimini,heykeltıraşların anatomiye katkılarını,anatominin heykeltıraşların eserlerine etkilerini araştırmaktır. Proje çalışmasında daha çok Rönesans sanatçıları üzerinde duruldu. Bunun nedeni Rönesans döneminin heykel sanatı ve anatominin birbirine en çok yakınlaştığı dönem olmasından kaynaklanıyor. Öyle ki bu dönemde bazı sanatçılar hayatlarının belli bir dönemlerinde diğer çalışmalarını bırakıp uzun zamanlar kadavraları inceleyerek geçirmişlerdir. Bunun sonucunda hem anatomi adına pek çok keşif yapılmış, hem de sanatçılar elde ettikleri bilgileri eserlerinde kullanarak mükemmelliğe ulaşmaya çalışmışlardır. Ancak Rönesans dönemi heykel sanatı her zaman mükemmelliğe ulaşmaya çalışmamıştır. Özellikle Maniyerizm etkisiyle bunun tam tersi yönde eserler de verilmiştir. Bu çalışmalarda da anatominin değişik bir kullanımını görmekteyiz. Modern anatomi biliminde sanatçıların geçmişte yaptığı çalışmaların anatomiye önemli bir katkı yaptığını görmekteyiz. Ancak bu çalışmalar tıp öğrencileri arasında yeterince bilinmemektedir. Bu eksiğin giderilmesinin öğrencilere olumlu bir katkısı olacaktır.

The Architecture of Hospitals TRH Aria Forouze My aim is to present and analyze architecture as one of key instruments to improve the function of hospitals. Research and experience show that architecture has an impact on health outcomes, patient and staff satisfaction, cost efficiency, and by producing fascinating and attractive design, also on the image of hospitals in public eye. Precisely at the time when it has become clear that a complete overhaul of European healthcare systems will be inevitable, this will open new vistas for the future. Stressing the beneficiary effects of architecture, based in part on the recent trend of evidence based design and re-integrating hospital architecture in the contemporary debates on architecture in general, the theme will be presented as one of the most fascinating and promising developments of the next decades.

Page 61: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

61

TIP VE SAHNE SANATLARI

Semazenlerin Dönüşünün Tıbbi Boyutunun AraştırılmasıTSSFatih Güzelkara Projenin amacı, insanların bu konu hakkındaki sorularına cevap bulmak ve bu konu hakkında yapılan çalışmaların yargılanmasıdır. Ayrıca şimdiye kadar yapılan çalışmaların derlenmesi ve soruların cevabının bulunmaya çalışılmasıdır. Elde ettiğim bilgileri daha önce bu konu hakkında araştırma yapmış Prof.Dr. Fuat Yöndemli ile tartışarak ve sonuçları bir semazenle pratik sema ayinlerinden yola çiıkarak değerlendirdim. Tibbi açıdan değerlendirdiğimizde semazenlerin sema çalışmalarına ilk başladıklarında baş dönmesi ve kusma gibi vestibüler semptomların görüldüğü fakat bunların normal fizyolojik olay olduğunu, egzersizlerle bunların azaltılarak ortadan kaldırldığını gördüm. Vücutlarındaki dönme olayına yatkınlıkla beraber vücutlartndaki serum lipid, kolesterol ve trigliserid miktarının düştüğü ortaya çıkmıştır. Diğer bir ilginç sonuç ise semadaki çark atma, kol açma, direk tutma, çark atarak düz hat üstünde yürüme gibi aktiviteler günümüzde de vestibüler sistemi değerlendirmek için kullandığımız metodlara benzemektedir. Tıbbi açıdan başın dönmeme nedenini düşündüğümüzde başın sağa doğru 20-250 lik açıyla yatırılması, ufuk çizgisi yerine sol el başparmağına bakılması, dönüş ekseninin kafa, kalp ve sol bacaktan geçmesi ve zihnin açık tutulmasıyla açıklayabiliriz.

Sinestezinin Sanatçılar Üzerindeki Etkisi Sinestetik Sanatçılar TSS Demet Başak Çakmak Amacım sinesteziyi tanıtmak, sinestetik sanatçıların kimler olduğunu, sinestezinin bu sanatçıları nasıl etkilediğini bulmaktır. Türkiye’de sinestezi hakkında elle tutulur çok az araştırma var. Dünya’da sinestezi ile ilgili çok az kitap basıldığı için çeşitli bilim adamlarının bu kitaplari referans alarak yazdıkları makalelerden yararlandım. Sonuçta sinestezinin sanatçılara sanatlarını icra etmeleri konusunda çok yarar sağladığını farkettim. Ayrıca sinestezinin çok az araştırıldığını gördüm. Yeteneklerin nasıl olustuğu konusundaki, soyut resim yapan ressamların iç dünyaları ve sanatçıların sıradan insandan farkları hakkındaki soru işaretlerinin bazılarının sinesteziyle çözüleceğini düşünüyorum.

Otistik Çocukların Drama İle Eğitimi TSS Keziban Kendirli Ülkemizde ve dünya genelinde otizm çok yaygın bir problem ve bu konuda çok farklı araştırmalar var. Bunlardan birisi de otistik çocukların dramayla eğitimi konusu. Diğerlerine bakıldığında çok daha etkili bir eğitim programı gibi görünen dramayla eğitimin diğerlerinden ne gibi farkları olduğunu ve bunun sonucunda da “bu yöntem nasıl daha faydalı hale getirilir, daha yaygın olarak nasıl kullanılır” sorularını yanıtlamak istedim. Bunu yaparken de otizmle ilgili hazırlanmış çalışmalar, yayınlar ve ilgili internet sitelerinden faydalandım. Bu konuyla ilgili soruları yanıtlamak için öncelikle genel olarak otizmin ne olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Yaptığım araştırmalar sonunda otistik çocukların bazı biyolojik etmenler nedeniyle çevresiyle sosyal, duygusal iletişim kurmada problem çeken çocuklar olduğunu ve bu sebeple hayatlarını sürdürmede çok fazla problem çektiklerini öğrendim. Bu açıdan bakıldığında amacı iletişim becerisini geliştirmek olan dramanın otistik çocukların eğitiminde çok etkili bir yöntem olacağını söyleyebiliriz. Fakat bu eğitimle istenilen sonuçların alınabilmesi için eğitimin bu konuda özel eğitim almış kişiler tarafından uygulanması gerekmektedir. Bunun yanında eğitim programı her çocuğun özelliği göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır. Ayrıca bu çalışmalara ebeveynlerin katılması çalışma açısından çok faydalı olacaktır.

Semazenler ve Denge TSS Aysegül Uysal Bu proje izleyenleri merak içinde bırakan ‘Semazenlerin sema sırasında neden başları dönmüyor?’sorusunun cevabını bilimsel olarak açıklamak amacıyla

yapılmıştır. Bu konuda Hacettepe ve Selçuk Üniversiteleri Tıp Fakültelerinin araştırmaları vardır. Konuyla ilgili 2 araştırma, 1 kitap ve 1 tez bulunmaktadır. Proje hazırlanırken internetten bilgi toplama,uzman kişilerle görüşme ve gözlem gücünden yararlanma esas alınmıştır. Sonuç olarak sema çalışmalarına ilk başlandığı günlerde herkeste görülebilen ‘vestibüler semptomlarin’ zamanla ve alınan eğitimle aşıldığı belirtilmiştir. Semazenler ayine çıkmasalar bile hergün 5 dakika sema ederler ve bu çalışmaya bağlı olarak baş dönmesi yaşamazlar. Semazenlerin basşlarının dönmemesinin asıl sebebi ise başlarına dönerken 20-25 derecelik bir eğim vermeleridir. Bu iç kulaktaki denge sirkülasyon kanallarının eşit derecede uyarılmasını sağlar. Ayrıca başlarına vertikal eksene dik bir pozisyon verdikleri için yatay düzlemdeki hareketi algılayamazlar ve bu işlem onlarda baş dönmesi yapmaz. Baş dönmesini engellemeye yardımcı olması için sema sırasında baş hareketlerinden kaçınılır, ense ve boyun adaleleriyle baş desteklenir. Semazen sema sırasında gözleri yarı açık olarak ufuk çizgisi yerine geçen sol el baş parmağına bakar. Ayrıca semadan önce fazla yemek yenmez ve hazmı zor gıdalardan kaçınılır.

Oryantal ve Obezite TSS Gülsah Çıkrıkçı Bu projede hedeflenen şişmanlığın bir hastalık olduğunu anlatmak ve oryantal gibi çesitli danslarla yani sanatsal yöntemlerle de bu hastalığın önüne geçilebileceğini göstermektir. Raporda ilk olarak obezitenin ne olduğu, hangi etmenlere bağlı olarak geliştiği ve ne çeşit sorunlara sebep oldugu anlatılmaya çalışılmıştır. Daha sonraki kısımda ise oryantalin tarihçesine değinildikten sonra günümüzde zayıflamak amacıyla dansın nasıl kullanıldığına ve oryantalin yararlarına değinilmiştir. Sonuç bölümünde de her iki konu birleştirilip asıl hedeflenen nokta anlatılmıştır. Projede sonuç olarak şişmanlığın bir hastalık olduğuna ve oryantalin çeşitli aktivitelerle desteklendiğinde kilo vermede etkili olduğuna varılmıştır.

Dansla Tedavi TSS Fatma Özlü Dansla terapide bireyin duygusal, düşünsel, sosyal ve fizyolojik bütünlüğünün korunması ve rahatsızlığı olan kişilerde bu bütünlüğün korunması hedeflenmektedir. Dans, kişinin duygu ve düşüncelerini direkt olarak ifade edebilme yöntemidir ve terapi için uygun bir ortamdır. Dans terapisi, hareket çesitliligğinin artmasını ve güçlenmesini, sağlıklı hareket alışkanlığının kazanılmasını, vücut fonksiyonlarının düzenli bir biçimde işlemesini sağlayarak fizyolojik olarak hasta bireylerde tekrar sağlığın kazanılmasında etkin rol oynar. Gerek bireysel gerekse grup dans terapileri ile kişinin kendine güven duygusunun gelişmesi, problemlerine farklı bakış açıları ile bakabilme becerisinin kazanılması, içinde bulundukları topluluk ile iletişimde bulunabilme ve sosyal ilişkiler kurabilme alışkanlığının kazanılması ile ruhsal olarak hasta bireylerin iyileşmesi sağlanmış olunur. Bu proje ile hedeflediğim; dansın terapi amaçlı kullanımının psikolojik ve fizyolojik hastalıkların tedavisinde etkin bir yöntem olduğunu daha önce yapılan araştırmalardan destek alarak kanıtlamak. Projenin hazırlanmasında daha önceki araştırmalara, yayınlanmış makale ve kitaplara ulaşmak için interneti kullandım. Bugün dans terapisi ile ciddi duygusal ve psikolojik bozukluğu olan hastaların yani her yaşta ve çeşitli standartlardaki birçok insan tedavi edilebilmekte. Yeme bozukluğu, şiddet görmüş, cinsel ve fiziksel istismara uğramış çocuklar, disfoksiyonel aileler, otistik çocuklar, akut ve kronik ağrısı olan ve madde bağımlılığı olan kişilerde terapi amaçlı kullanılmakta ve bu hastalar tedaviye olumlu sonuç vermektedir. Dansla terapi günümüzde Amerika başta olmak üzere Kanada ve birçok Avrupa ülkesinde kullanılmaktadır. Dans terapisi hastalarda olumlu sonuç vermeye devam ettikçe bütün dünya üzerinde her yerde hastalıkların tedavisinde etkin bir şekilde kullanılacaktır.

Yoga TSS Emrah Yılmaz Günümüzde gerek iş hayatında gerekse günlük hayatta içinde bulunduğumuz stres ve kargaşa dolu ortamdan kaynaklanan psikolojik sorunlara tıbbin yanında alternatif bir çözüm yöntemi olabileceği düşünülen bir konu olan yoga incelenmiştir. Bu araştırmamda sonuca ulaşabilmek için web sayfalarından, dergilerden ve yoga

Page 62: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

62

teknikleri hakkında yeterli bilgiye sahip birkaç kişiden bilgiler toplanmıştır. Yoga bir tedavi yöntemi değildir. Meditasyon, genelde sessizce oturmak veya düşünceye dalmak anı olarak tanımlanmaktadır. Gerçek meditasyon ise bundan çok daha öte bir şeydir. Bu, aklın sakinleştiği ve sessizleştiği ama buna karşın tamamen uyanık olduğu, “düşüncesiz farkındalık” diye bilinen derin huzur halidir. Bu, bizi farkındalığın daha yüksek boyutlarına götüren ve kendi gerçek insani değerlerimizi ortaya çıkaran bir değişimin sadece baslangıcıdır. İnsanlık evriminde, dünyadaki tüm insanların artık hayata dair yapılan dünyevi araştırmaların ötesinde başka bir şeyleri aramaya başladığı, yepyeni bir çağ açılmıştır. Her toplumda, mutlak tatminkarlığın artık sadece mesleki başarı, ilişkiler ve maddi bolluk ile elde edilemeyeceği düşüncesi yaygınlaşmaya başlamıştır. Bütün bu ahlaki, ekonomik ve ruhsal kargaşanın ötesine, içimizde bir şekilde mutlaka var olan ve neşe ile desteklenen bir huzur konumuna geçmek, artık zorunlu hale gelmiştir.

Meditatif Dans ve Sağlık TSS Engin Demir Projede amacım meditatif dansın sanatsal açıdan ve insan sağlığı yönünden tanıtımını yapmaktı. Meditatif dans yoga, modern dans, bale, meditasyon ve tasavvufu içinde bulunduran çok yönlü bir danstır. Bunun yanısıra insana duruş sağlaması, gerçek nefes almayı öğretmesi, eklem ve kemiklere yardımcı olması da onun tıpla ilgili olan yönüdür. Projeyi hazırlarken internet, gazete, dergi ve kitaplardan yararlandım. Internetten Cumhuriyet, Milliyet, Radikal, Sabah vb gazetelerin arşivine girdim. Ayrıca arama motorlarından Türkçe ve İngilizce sitelerde meditatif dansı aradım. Meditatif dansın içinde yoga, bale, meditasyon ve tasavvufun bulunması bu alanlarla ilgili araştırma yapmamı da gerektirdi. Baz, Hypen, Sabah, Milliyet gazeteleri ve yoga,meditasyon ve tasavvufla ilgili kitaplardan da yararlandım. Meditatif dans hem sanat hem de sağlık açısından getirdiği değerlerle daha çok araştırılması gereken önemli bir konudur. Asya ve Avrupa’nin kucaklaştığı bu coğrafyada Doğu ve Batı tekniklerini bu cografyada doğmuş Tasavvuf ile kaynaştıran önemli bir danstır. Bu dans hem kültürel bir birikime olanak sağlamaktadır hem de insan duruş ve hareketine getirdiği yeniliklerle insanı daha saglıklı kılmaktadır. Bu dans yoga, meditasyon ve tasavvuf ile sağlanan ruh dinginliğinin bale ve modern dans figürleriyle dışa vurumudur. Ayrıca yoganın doğru nefes ilkeleri bu dansta kullanılır.

“Bilinç”e Açılan Kapı: Meditatif Dans TSS Büşra Doğan Meditatif dans, modern dünya sisteminin gelişimi ile birlikte insanlığın kaybettiği vücut bilinci, sezgisel akıl ve doğal yaşam gibi yeteneklerini, odaklanma, meditasyon ve özel olarak tasarlanmış vücut çalışmaları yoluyla sahiplerine geri kazandıran bir terapi şeklidir. Temelini Mevlevilerin yaptığı semadan alan meditatif dans; yoga, klasik bale, modern dansın sentezinden oluşur. Meditatif dansın amacı varlığından bile haberdar olmadığımız kaslarımızı nasıl kullanabileceğimizi bize ögretmektir. Körelmeye başlayan kaslarını kullanan dansçılar bu sayede potansiyel güçlerinin farkına varırlar. Bu dansı yapanlar öncelikle dik ve düzgün duruşu kazanırlar. Böylece bazı kaslara gereğinden fazla yüklenmeyi engelleyerek sakatlanma ihtimalini ortadan kaldırırlar. Meditatif dans, beynimizin vücudumuzla koordinasyonunu sağlayarak günlük hayatımızda bilinçli, doğru ve sağlıklı hareket etmemizi sağlar. Duygularımızın farkına varmamıza ve bunların hareketlerimizle olan bağlantısını kavramamıza yardımcı olur. Potansiyel gücümüzün farkına varma; düzgün, doğru bir duruş kazanma; ruh ve beden arasındaki dengeyi kurabilme; fiziksel esneklik ve zindelik kazanma; bedenen ve ruhen rahatlama; çeşitli hastalıklardan vücudumuzu koruma; zihinsel odaklanma ve vücut konsantrasyonunu geliştirme; negatif enerji ve duygulardan arınma; pozitif duyguları yoğunlaştırma bu dansın fiziksel ve ruhsal olarak bize kazandırdıkları arasında yer alır. Sonuç olarak meditatif dans bizlere sağlıklı bir bedene ve huzurlu bir hayata kavuşmayı vaad eder.

Bir Psikoterapi Yöntemi Olarak PsikodramaTSSBurcu Biral Psikodrama bir psikoterapi yöntemidir. Bir yönetici eşliğinde ortaya gelen bir bireyin yaşadığı veya yaşamadığı, hayal ettiği olayları yardımcı benlerin de oyuna

katılımıyla grup içinde oyunlaştırmasıdır. Önemi son yıllarda psikoterapistler tarafından genel olarak kabul edilmekle birlikte bu konuda çok az şey yapılmıştır. Projedeki amcım, bir grup psikoterapisi olan psikodrama hakkında bilgi edinmek, yöntemlerini, uygulama alanlarını araştırmak, psikodrama yöntemini uygulayan hekimlerle görüşmek ve bulgularımı grubumla paylaşmak. İlk aşamada internet üzerinden veri topladım. Ayrıca psikodramist olan yazarların kitaplarını okudum ve hekimlerle görüştüm. Öncelikle kitaplar üzerinden psikodramanın ne olduğunu, tarihçesini, ısınma oyunlarını, kuramsal temellerini öğrendim. Daha sonra gerçek psikodrama sahnelerinden esinlenerek yazılmış öyküleri okudum, ayrıca hekimlerle görüşerek Türkiye’de de çok yaygın olmasa bu yöntemin kullanıldığını öğrendim. Istanbul Psikodrama Derneği’ne mail gönderdim; ancak cevap alamadım. Ayrıca internet üzerindeki birçok sitede ulaşabileceğim e-mail adresi, telefon numarası ya da adrese rastlamadım, sitelerde bu tedavi yönteminin sonuçlarına yer vermediklerini gördüm. Bu yöntem aslında insanın kendi iç dünyasına ve duygularına dışarıdan biriymiş gibi bakmasını sağlar; bunun yanısıra empatiyi körükler ve etrafımızdakilerin duygularına da bakmaya yöneltir. Kişiyi kendini eleştirmeye yönlendirir. Bu terapi her grup için uygulanabilir ve insanın yaşadıklarını rahatça anlatabilmesini sağlar. Bu yönleriyle diğer grup psikoterapilerinden üstündür, denilebilir

Folklorumuz ve Tıp TSS Uğur İzol Bizler nişan,düğün,sünnet gibi özel günlerimizde mutluluğumuzu,sevincimizi diğer insanlarla paylaşmak için halk oyunu oynarız. Ben projemde insanların neden yaşadıkları bolgenin halk oyununu oynadığını araştırıp insanların ve de folklor ile daha yakından ilgilenen kişilerin “Neden halk oyunu oynarsınız?” sorusuna verdiği cevapları oğrenmeyi hedefliyorum. Projeme Ege Bölgesi’ni hedef alıp, calışmalarımı da Ege Bolgesin’de en yaygın olarak oynanan halk oyunu olan “Zeybek” üzerine yoğunlaştırdım. Projem ile ilgili olarak ilk etapta bu konuda yapılmış herhangi bir çalışma olup olmadığını internetten araştırdım. Konu ile ilgili yapılmış bir calışma olmadığını gördüm ve öncelikle Zeybek oyunu ile ilgili genel bilgiler edindim. Daha sonraki etapta Ege Bolgesi kültürünü çok iyi bilen ve bu konularda çok fazla araştırmalar yapmış, Ege Zeybeklerini Anma ve Yaşatma Derneği Aydın sorumlularından, aynı zamanda bir Efe torunu olan bir kişi ile röportaj yaptım. Daha sonra ise diğer kişilere halk oyunu oynayıp oynamadıklarını, oynuyorlarsa neden oynadıklarını, oynamıyorlarsa da neden oynamadıklarını sordum. Ve en sonunda edindiğim bilgilerin tamamını derleyip projemi tamamladim.

Semazenlerin Başı Neden Dönmüyor? TSSHALİSE HANDE SANCIOĞLU Bu projeyle izleyenleri merak içinde bırakan “semazenlerin sema sırasında neden başları dönmüyor’sorusunu bilimsel olarak açıklamak amaçlandı. Veri toplamada internetten yararlanıldı. Bu konuda yazılan kitaplardan ve yayınlanan çalışmalardan bilgi alındı. Ayrıca sema gösterisi izlendi. Modern tıbbın tavsiye ettiği çarelerle semazenlerin hareketlerinin şaşılacak kadar benzediği anlaşılmış, günümüzde tavsiye edilen çarelerin, 700 senedir tatbik edildiği görülmüştür. Semazenlerin çark etme, kol açma, direk tutma, çark atarak yürüme ve düz hat üzerinde sağa sola sapmadan ilerleme şeklindeki areketleri vestibüler sistemi değerlendirmek için günümüzde kullandığımız metotlara şaşılacak derecede benziyor. Sema 700 yıldır ispatlanmış, bilinen en eski vestibüler egzersiz programıdır. Sema yaparken başa 20-25 derecelik bir eğim veriliyor, bu iç kulaktaki denge sirküler kanallarının eşit derecede uyarılmasını sağlıyor. Dengeyi kurmadaki en önemli nokta burası. Ayrıca yerçekimi merkezi semazenin vücudundan geçiyor. Semazenin dönüş ekseni kafa, kalp ve sol bacağından geçiyor. Sema sırasında baş hareketlerinden kaçınılıyor, ense ve boyun adaleleriyle baş destekleniyor. Semazen sema sırasında gözleri yarı açık olarak ufuk çizgisi yerine geçen sol el başparmağına bakıyor. En önemli nokta olan başa verilen eğim yukarıda saydıklarımızla beraber dengeyi sağlanmış oluyor.

Beli Bükülmüş Dev Sanatçi TSS Mevlüt Tamer Dinçer Araştırma konusu, bir sanatçımızın geçirdiği hastalığın sanat yaşamına etkisinin olup olmadığı. Araştırma yaptığım sanatçımız, Suna Pekuysal. Suna Pekuysal

Page 63: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

63

genç yaşta yakalandığı hastalık sebebiyle bugün kamburlaşmış bir vücut yapısına sahiptir. Bu konu hakkında yapılan araştırmalarda daha çok internet üzerinden arama motorlarını kullandım. Suna Pekuysal, 24 Ekim 1933 yılında İstanbul’da doğdu. Suna Pekuysal yaklaşık 20 yaşlarındayken halk arasında; bambu olarak bilinen ankilozan spondilit hastalığına yakalandı. Bu hastalık omurga başta olmak üzere tüm eklemleri etkileyerek iskelet yapısında deformasyon yaratan ve henüz farmakolojik tedavisi bulunamayan bir hastalıktır. Bu hastalık omurlarda hareketsizlik, sertlik, güçsüzlük, şiddetli ağrı, boynun dönmemesi ve ileri aşamalarda kamburluk ile kendisını gösteriyor. Fizik tedavi, ilaç ve cerrahi girişimlerle hastaların yaşam kalitesi yükseltilebiliyor. Bu hastalık bireyin günlük aktivitelerinde zorluklar yaşamasına neden olmaktadır. İlerleyen evreyi yaşayan hastalar ev dışına çıkmayı pek istemezler. Bu hastalığa rağmen Suna Pekuysal sanatçılığı bırakmadı. 54 yıl Şehir Tiyatroları’nda görev yaptıktan sonra, 24 Ekim 1998 yılında Şehir Tiyatroları’ndan emekli oldu. “Sanatçının emeklisi olmaz” ve

“Sahnede ölmek istiyorum” sözleriyle sanata olan sevgisini belirten sanatçı, halen dizilerde ve tiyatro oyunlarında rol almaktadır. Bu projeyi hazırlarken dikkatimi çeken bir nokta da, Suna Pekuysal gibi yarım asırdan fazla süredir sanatıyla ön planda olan değerli bir sanatçının yakalandığı hastalık ve bu hastalığın ne gibi etkilerde bulunduğu konusunda çalışma yapılmamış olması.

Tiyatrocu Gözüyle Hasta TSS Çağlar Coşarderelioğlu Ben tıp ve sanatın ortak noktalarını bulmak ve bunları göstermek amacıyla tiyatro ve pskiyatrinin kesiştiği, tiyatrocu gözüyle hasta ve hastalıklar konusunu ele aldım. Biz hekim adayları olarak hasta ve hastalıklara bilimsel yaklaşıyoruz, bu yönde eğitim alıyoruz. Oysa bir tiyatrocunun hastaya yaklaşımı çok daha farklı. Biz hastada hastalığın bir bulgusunu ararken onlar sahneye yansıtılabilecek olguları arıyorlar. İşte bu noktada bunu nasıl gerçekleştirdiklerini yani bir hasta rolüne nasıl hazırlandıklarını, nasıl gözlem yaptıklarını öğrenmek istedim. Bu amaçla araştırmalarıma başladım. Öncelikle bu sezon sahnelenen oyunlar içinde projeme en uygun oyun olarak “Bahçemdeki Ayı” adlı oyunu seçtim. Bu oyun manik-depresif bir kadının öyküsünü anlatıyordu. Daha sonra bu oyunla ve oyuncuyla ilgili bilgi topladım. Oyunu da izledikten sonra manik-depresif kadını canlandıran Miraç Eronat ile görüştüm. Bu sohbetten sonra gerçekten tiyatrocuların role hazırlanırken hastalık hakkında çok fazla bilgi topladıklarını, hastalarla görüştüklerini öğrendim. Onlar için önemli olan hastalığın sahneye yansıtılabilecek tarafları, mesela manik-depresif hastalığın belirtilerinden olan ani hareketlerde bulunma sahnede çok daha farklı boyutlarda izleyiciye ulaşıyor ve bu da hastalık hakkında yoğun çalışma gerektiriyor. Sonuç olarak bakış açılarımızın çok farklı olduğunu gerçekten görmüş oldum. Ayrıca tıp ve sanatın her zaman birbirinden yararlanan iki dal olduğunu öğrendim.

Tiyatro ile Terapi TSS Emre Kaplanoğlu Projenin konusu otistik ve zeka geriliği olan çocukların tiyatro ile terapisidir. Bu konuyla ilgili birtakım eğitim ve tedavi merkezleri çalışmalar yapmaktadır. Ayrıca bu projede otistik ve zeka geriliği olan çocukları iyileştirmede tiyatronun nasıl kullanıldığının, çocukların bu süreçte nasıl bir gelişme gösterdiklerinin öğrenilmesi amaçlanmaktadır. Sanat kendilerini ifade edebilmeleri için bir araç olarak kullanılıyor. Tiyatronun temel ilkeleri, tiyatronun içindeki egzersizler kullanılıyor. Çocuklardaki duruş bozuklukları, el kol hareketlerinin uyumlulaştırılması, kasların yeterince çalışması tiyatroda ki egzersizlerle sağlanıyor. Tiyatro atölyesinde doğaçlama yapan gençler içlerine attıkları şeyleri açığa çıkarıyor ve tiyatro oyunlarını diğer farklı gelişen çocuklarla paylaşıyor. Oyunların metinleri öğrencilerle birlikte oluşturuluyor ve çocuklar oyunda kendilerinden bir şey bulduklarında daha çabuk ve kolay öğreniyorlar. Tiyatronun bu tip hastalardaki olumlu etkilerini göz önünde bulundurursak, birçok başka hastalığın da tiyatro veya diğer sanat dallarıyla iyileştirilebileceğini düşünebiliriz.

Çinli Dans Grubu “My Dream” TSS Deniz Kargın Projenin amacı, “My Dream” üzerinden engelli insanların yaşadıkları sorunları, bu sorunlara çözüm önerilerini, bu konu ile ilgili toplumdaki herkesin üzerine

düşen görevleri belirtmek ve irdelemek; “My Dream” grubunun başarı öyküsünü yansıtmak; toplumu “engelli-engelsiz” olarak ayırmanın yanlış olduğunu belirtmek;

“engelli” olarak tanımladığımız insanlara yönelik doğru tutum ve davranışları belirtmek ve tartışmaktır. Araştırma için internet kullanıldı. Grubun Türkiye koordinatörlüğünü yapan Buket Aksu ve Buket Aksu aracılığıyla da Özürlüler İdaresi Başkanı Melek Er ile röportaj yaptım. “My Dream” ile ilgili broşür, tanıtım bilgi formları elde edildi. Bu proje sayesinde “My Dream”i inceleme ve tanıma fırsatı bulundu. Çin’de “piramit sistemi” ile engelli vatandaşlar hakkında tüm bilgilerin bir sistem ile edinildiği öğrenildi. Toplumu “engelli-engelsiz” olarak ayırmanın sorunların çözümüne bir katkı sağlamadığı, vatandaşların yararına yapılan herhangi birşeyin “yardım” değil hizmet boyutunda olması gerektiği, toplumun her kesimine yaşanabilir bir hayat sunulabilmesi için biz hekimlerin katkılarının gerekliliği ve devlet-sivil toplum kuruluşları ve toplumun birlikte bilinçli bir şekilde çalışması gerektiği gözlemlendi.

Türk Tiyatrosunda Hekim Tiplemesi TSS Osman Gökhan Özakıncı Bu projedeki amaç, geçmişten bugüne Türk Tiyatrosu’nda işlenen hekim tiplemesinin incelenerek toplumun genel olarak hekimlere bakışı hakkında bilgi sahibi olmak, buna göre hekimliği toplumun gözünde yükseltmek için yapılabilecekler hakkında fikir edinmektir. Bu proje gerçekleştirilirken geçmişten günümüze hekim rolü barındıran oyunlar hakkında genel bilgiler toplandı. Bu oyunlarda hekim tipnin nasıl karakterize edildiği, sahneye nasıl yansıtıldığı konusunda fikir edinildi. Bunun için internet veritabanları, tiyatro ile ilgili dergi ve kitaplar kaynak olarak kullanıldı. Bu proje sonucunda geçmişten günümüze toplumun hekim hakkında neler düşündüğü, bir başka deyişle halkın gözündeki hekim imajı ile ilgili fikir sahibi olduk.

Dans ve Dansın Sağlık Yararları TSS Hüseyin Saygın Tuna Bu çalışmanın amacı dansın yararları ile ilgili bir araştırma yapmak olmuştur. Bu çalışmada daha önce yapılmış olan çalışmalar temel alınarak literatür taranmıştır. Dansın geçirdiği evreler Hacettepe Üniversitesi erişimli kaynaklar ve genel tıp tarayıcıları aracılığıyla incelenmiştir. Ayrıca, birkaç röportaj sorusuyla Hacettepe Eşli Danslar Topluluğu’nda dansla uğraşan iki eğitmenin dansa bakış açısının ve görüşlerinin alınması için bir çalışma kurgulanmıştır. Yararlanılan kaynaklarda yer alan bilgiler sentezlenmiş ve dansın ne kadar kompleks bir aktivite olduğu ve yalnızca bir hobi olarak görülmemesi gerektiği vurgulanmaya çalışılmıştır. Dansterapi doğaçlamayı, güven duygusunu, bastırılmış duyguların dışa vurumunu içerdiği için, kişinin kendisini rahat hissettiği bir terapistle çalışması önemlidir. Meme kanseri riskini azalttığını ortaya koyan çalışmalar bulunmaktadır. Dansla Tedavi, menopoz sonrası obezite ve aşırı kilo kontrolünde doğrudan etkisi olmasından dolayı, biyolojik olarak meme kanseri riskini de azaltabilmektedir. Ayrıca, dansın iyi bir iletişim aracı olduğu bilinmektedir. İnsanlarda yalnızlığı giderir, sosyal, toplumsal, duygusal bağların güçlenmesini sağlar, insanları iyi düşünceye yöneltir.

Aile Ile Çift Tedavisinde ve Travmatik Yaşam Olaylarinda Psikoterapi Yöntemi Olarak Psikodramanin Incelenmesi TSSNilgün Eraslan Bu projedeki amacım, insanlar araşında pek duyulmamış olan psikodramanın tanıtımını yaparak bu etkili yöntemin psikoterapide kullanımını arttırmaktır. Internetten konu ile ilgili bir kitap buldum ve satın aldım. Bu kitabın referansları beni başka kaynaklara yönlendirdi. Bunlardan da bir tanesini satın aldım birini de kütüphaneden buldum. Kütüphaneden aldığıma elimde olan diğer kaynakların sadece biraz daha detaylısı olduğundan projemde yer vermedim. Ayrıca internetten de bu konuyu araştırdım ama internetteki bilgiler kitaplara göre çok daha yüzeyseldi. Konunun ağırlığından dolayı çok fazla bilmediğim terimler vardı. Bunların bir kısmını ansiklopediden buldum; bulamadıklarımı da Dr. Kristen Ward’a sordum. Yaptığım araştırmalar ışığında şu sonuçlara vardım: Psikodrama içerdiği eylemle hastanın terapiye gösterebileceği direnci kırar. İstemediği bir

Page 64: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

64

soruya cevap vermekten kaçınan hasta, psikodramada bu sahnedeki davranışlarına yansıyacağından diğer yöntemlere nazaran çok daha hızlı sonuç elde edilir. Evlilik Rol Kestirim Testleriyle kişilerin birbirlerine uygun olup olmadıklarını anlama şansı vardır. Travmanın etkilerinin giderilmesinde en temel nokta, onun çok boyutlu ele alınması gerekliliğidir. Bu da ancak ortama, kişiye, çevresine olayın akışına yönelik bütünsel bir yaklaşımla mümkündür. Psikodrama, travmanın çok boyutlu ele alınmasını yerine getiren bir yöntemdir. Ayrıca travmaya ilişkin çalışmalar göstermiştir ki,travmaya ilşkin tepkiler beynin geleneksel söze dayalı terapilerle kolay ulaşılamayan arka-sağ tarafında depolanmaktadır.

Meditatif DansTSS Ersan Aga Serdar Ahmet Bilindiği gibi bir sürü sanat dalı, tedavi amaçlı kullanılmaktadır. Dansta tedavi amaçlı kullanılan yöntemlerden birisi. Kuşkusuz ki her bir tedavi yöntemıinin insana faydası olduğu gibi zararları da vardır. Önemli olan insanoğluna karşı olan zararları minimum düzeye getirebilmektir. Her dansın kendine özgü ritim ve hareketleri vardır. Doğu ve batı dans tekniklerini içeren ve insanoğlu vücuduna çok faydalı olabilecek Meditatif dansı sizlere anlatmak isterim. Meditatif dans temelini bir his ve hareket konsantrasyonu olan Mevlevilerin dansından alıyor, bu dansla bedenimiz güç, uzama, esneme ve anlayış kazanır. Böylece aralarındaki sağlıklı dengeye ulaştırır.

Jose Carreras TSS Oğuz Kağan Bakkaloğlu Jose Carreras hakkında yaptığım araştırmalar sonucunda Carerras’ın geçirdiği hastalık, lösemili hastalar için düzenlediği konserleri ve kurduğu fonu inceleyen ne yerli ne de yabancı bir araştırmaya rastlamadım. Carreras’ın çevrede de pek tanınmadığını gördükten sonra onun hem farklı bir yönüyle tanınmasını sağlamaya hem de bir hastalığın bir insanın, bir sanatçının hayatını nasıl etkileyebileceğini, değiştirebileceğini göstermeye çalıştım. Jose Carreras 1946 Barcelona doğumludur. Küçük yaşlarda şarkı söylemede yetenekli olduğu görülmüştür. 18 yaşından sonra aldığı eğitimle profesyonelliğe adım atmıştır. Başarısının zirvesindeyken yakalandığı lösemi onun hayatında bir dönüm noktası olmuştur. Gördüğü tedavinin başarıya ulaşması sonucunda sanat yaşamına tekrar dönen Carreras bundan sonraki hayatını lösemi hastaları yararına kurduğu fon için yardım konserleri düzenlemeye adadı. Carreras’ın geçridiği hastalık onun yaşamında bir dönüm noktası olmuştur ve bundan sonraki yaşamını bu şekilde yönlendirmeye başlamıştır. Bu projeyle; Carreras’ın bilinmeyen bu yönlerini, sanatıyla sağlığının ilişkisini ve löseminin bir sanatçıda yol açtığı değişiklikleri anlatmaya çalıştım.

Sanatçıların FobileriTSNAyşe Metin Hepimizin hayatında korktuğu birşeyler vardır. Ben de projemde sanatçıların hayatındaki korkuları projemde sizlere aktarabilmeyi amaçlıyorum. Araştırmalarımı daha çok internet üzerinden sürdürüyorum ve internetteki gazete arşivlerinden yararlanıyorum. Araştırmalarım sonucu şunları söyleyebilirim ki Türkiye ve dünyanın pek çok yerinde yaşayan ünlü sanatçılar, sporcular, bilim adamları, aktörler, aktrisler, yazarlar, sinemacılar, işadamları, liderler ve yöneticilerin de sıradan insanlar gibi çeşitli fobileri var. Filmlerinde haydut, gangster, korsan ya da kahraman rollerindeki pek çok aktörün, insana tuhaf gelecek fobileri var. Bir sürü insanın canına kıyan azılı bir katilin odasında küçücük bir fındık faresini görünce masaların üstüne çıkarak korkudan ödü patladığına kimse inanmak bile istemez ama fobiler böyle işte. Şunu da söyleyebilirim ki insanlar arasında en yaygın olan korku ise ölüm korkusu. Sonuç olarak fobiler kişinin saçma olduğunu bildiği halde aşırı, anormal bir korku duygusudur. Kişi kendisinde gösterdiği reaksiyonu duymaması gerektiğini bilir. Gerçek dışı bir korkudur ama buna engel olamaz. Korkular dış dünya ile ilgili, kişinin iç dünyasında gelişen,zamanında teşhis ve tedavi edilmediğinde kronik hale gelebilen duygulardır. Hastalıklı korku, herhangi birşey, herhangi bir durum ya da herhangi bir fikirle ilişkili olarak başlayabilir. Bu tür durumlarda hastanın gerekli olan psikolojik yardımı almasi gerekir. Bu kişi ister çok ünlü bir sanatçı olsun ister sıradan bir insan olsun ayni durum söz konusudur.

Page 65: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

65

TIP VE SİNEMA Kırmızı Halıdan Geçen Hastalık: ALD TSNZeynep Öz Hastalıklar ve bunların kahramanların hayatındaki etkileri filmlerde en fazla kullanılan konulardan biridir. Ne var ki konuyu daha çekici kılmak için sadece belirli yönleriyle ele alınır bu hastalıklar. Bir doktor olan George Miller tarafından yönetilen ve adrenoleukodystrophy hastalığını işleyen ‘Lorenzo’nun Yağı’, hastalığa kapsamlı ve bilimsel bir açıyla yaklaşmasıyla benzerlerinden ayrılan bir film. Adrenoleukodystrophy, erkek çocuklarında görülen, X’e bağlı kalıtımsal, peroksizomal, metabolik bir hastalıktır. Hastalarda yağ depolamada anormalliği ve adrenal yetmezlik gözlemlenir. Beyinde çok uzun zincirli doymuş yağ asidi birikimi ve buna bağlı miyelin kaybı sonucu sinir sistemi bozuklukları, motor becerilerinin kaybı, görme ve işitme bozuklukları, psikolojik bozukluklar ve ilerleyen safhalarda bitkisel hayat ve ölüm görülür. Henüz miyelin kaybını geri döndürecek bir tedavi olmasa da, filme de adını veren, Lorenzo’nun Yağı’nın (4:1 oleik asit-erusik asit karışımı) kandaki çok uzun zincirli doymuş yag asitlerinin miktarını azalttığı saptanmıştır. Film, ALD’li oğulları Lorenzo’yu yaşatma mücadelesi veren Odone ailesinin hastalığı anlama ve ona karşı bir tedavi bulma çabaları üzerinde yogunlaşırken hastalığın aşamalarını, mekanizmasını ve Lorenzo ve çevresine etkilerini de göz ardı etmiyor. Bu projeyle, sinemanın, özellikle Lorenzo’nun Yağı filminin hastalıkları yansıtırken bilimsel gerçekleri ne kadar değiştirdiğinin yanısıra filmde eleştirilen bilimsel sürecin yavaş işlemesi ve hastaların kimi zaman sadece bilimin hizmetinde görülmesi konuları da tartışılacak.

‘Şişir Beni’ ve Fast Food’a Bağlı Obezite TSN Kübra Yiğit Bu projede, ‘Sisir Beni’ filmi izlenerek fast food beslenmenin obezite üzerine olan belirleyici etkilerinin saptanması amaçlanmıştır. Sistematik gözden geçirme, veri tabanlarından ilgili makalelere ulaşma,anket çalışması kullanılarak proje için bilgi toplanmıştır. ‘Şişir Beni’ filminin çekilme nedeni, McDonalds’ın obeziteye yol açtığı gerekçesiyle dava edilmesi, davanın düşürülmesi sonucu Spurlock’in dava içeriğini kanıtlamaya çalışmasıdır. Filmin yazar ve yönetmeni Morgan Spurlock, 30 gün boyunca sadece McDonalds’tan yiyecek, büyük boy seçim önerilerini geri çevirmeyecek, bu ürünlerin vücudu nasıl etkilediğini film sayesinde deneyle gösterecektir. Obezite,vücutta sağlığı olumsuz etkileyebilecek miktarda yağ birikimi olarak tanımlanan, enerji metabolizması bozukluğundan kaynaklanan ciddi bir hastalıktır. Obezite, hipertansiyon, diabetes mellitus, kalp-damar hastalıkları, solunum sistemi hastalıkları,yüksek kolesterol, karaciğerde yağlanma, kısırlık, endokrin sistem üzerine etkiler, baş ağrısı, yorgun görünüm, bozuk ruh hali ve bağımlılığa neden olmaktadır. Hipertansiyon, kalp zayıflığı, solunum güçlügü, yüksek kolesterol, baş ağrısı, cinsel güçte zayıflama, yorgun görünüm, bozuk ruh hali ve bağımlılık Spurlock’ta da 1 ay içinde görülen değişikliklerdir. Ayrıca Spurlock, 1 ayda 12 kilo almıştır. Sonuç olarak obezite ciddi bir problemdir. Anasınıfı ögrencilerine tarafımca yapılan anket sonuçları da göstermektedir ki özellikle çocukların fast food düşkünlüğü aşırı seviyededir. Ayrıca bu işletmelerin çocuklara yönelik reklam çalışmalarının son derece etkili olduğu hatta biz büyükleri bile etkilediği bir gerçektir. Toplumun obezite hakkında mutlaka bilinçlendirilmesi gerekmektedir.

SinematerapiTSN Muhammet Kocabaş Projenin amacı, filmlerin tedavi edici gücünü ve bu gücün nasıl işlediğini araştırmak, bu konuda yapılmış çalışmaları incelemek, sinematerapinin klinikte uygulanabilirliğini sorgulamak, bir tedavi yöntemi haline getirilebileceğini anlatmaktır. Sinemanin tedavi edici gücü hakkında herhangi bir yazılı kaynak bulamadım. Araştırmamı internet üzerinden yaptım. Psikoterapist Dr. Birgit Wolz’un yaptığı ve internet sitesinde yayınladığı çalışmalarından yararlandım. Çeşitli klinik vakalara ve film yorumlarına yer verdim. Farklı filmlerin kendilerine özgü özelliklerinden ve bu özelliklerinin nasıl kullanılabıleceğinden bahsettim. Sinemanın tedavi edici bir gücü olduğu anlaşılmıştır. Klinik vakalar bu gücün

bir ispatıdır. Yaptığım çalışma filmlerin alternatif bir terapi yöntemi olarak kullanılabileceğini göstermiştir. Ancak ülkemizde bu konuyla ilgili yapılmış bir bilimsel çalışma bulunmamaktadır. Oysa sinemanın terapi aracı olarak kullanılmasi klinikte ciddi kolaylıklar sağlayacaktır. Bence tıp fakültelerinde bu konuyla ilgili çalışmalar yapılmalıdır. Bu çalışmalardan elde edilecek sonuçlar tedavi yöntemi haline getirilmelidir. Yaptığım çalışma sanat ile tedavi arasında bir bağ olduğunun ispatıdır.

Çocuk ve Şiddet TSN Esin Merve Erol Son dönemde sinema filmleri ve çizgi filmlerde sıkça şiddet unsurlarıyla karşılaşmaktayız. İnsanın her dönemde dikkatini çekmiş olan güç ögesinin ön plana çıkarıldığı şiddet içerikli sahneler elbette çocuklar için de ilgi çekici. Bu projeyle şiddet sahneleri içeren film, program ve çizgi filmlerin çocuklarda ne şekilde yansıma bulduğu araştırılarak sanat adına seyircilere sunulan görsel sşiddetin olumsuz etkilerinden çocukların nasıl korunabileceği sorusuna cevap aranmıştır. Temel çözüm önerisi yayıncılıkla ilgili yaptırımlar içeren kanunların yürürlüğe konulmakla kalmayıp ‘uygulanması’ olsa da yasal düzenlemelere ek olarak bireysel anlamda büyük önem taşıyan diğer bir konu olan ailelerin ve çevrenin çocugğa yaklaşımı hakkında çözümler önerilmiştir. Konunun önemini belirtmek açısından çocukların şiddetten etkilenmesine örnekler verilmiştir. Kaynak olarak psikiyatri uzmanlarıyla yapılmış röportajlar, dergiler ve internet veri tabanları kullanılmıştır.

Beyaz Perdeden Bulaşan Hastalık: Anoreksiya Nervoza TSN Merve Cingi Bu projeyle,anoreksiya hastalığının görülmesinde beyazperde ve beyazcamın etkisini araştırmayı hedefledim. Görsel iletişimin en büyük parçalarından biri olan sinema ve televizyon oyuncularında bu hastalığın görülme sıklığını irdelemek ve aynı zamanda bu kişilerin toplumda bu hastalığın artışında oynadıkları rol benim için önemliydi. Çünkü toplumda zamanla degişen ‘güzel’ imajının temsilcilerinin bu kişiler olması,hem onları bu hastalığa sürüklüyor hem de tüm insanların ‘özellikle ergenlik çağındaki genç kızların beyninde onlar gibi olma çabası uyandırıyor. Bu çaba sonucunda anoreksiya nervoza ve devamında blumiya nervozanın görülme sıklığı gün geçtikçe artıyor. Yaptığım araştırmalar sonucu taniınmış beyaz perde yıldızlarından Lara Flynn Boyle, Helen Hunt, Jeniffer Aniston, Courtney Cox Arquette, Elisa Donovan, Calista Flockheart, Mary Kate ve Ashley Olsen gibi yıldızların da hayatlarının bir döneminde anoreksiyayla karşı karşıya olduklarını öğrendim. 70’li ve 80’li yılların unutulmaz şarkıcılarından 3 Grammy, 8 Altın Albüm ödüllü Karen Carpenter da bir anoreksiya hastasıydı, ta ki bu hastalık yüzünden zayıf düşmüş bedeni 32 yaşında hayata veda edene kadar. Sonuç olarak beyazperde ve beyazcamın hayatımız üzerinde ne kadar etkili olduğunu görüyoruz. İzleyiciler onları ince beğendikçe yıldızlar zayıflıyor. Yıldızlar zayıfladıkça seyirciler etkileniyor, onlar da yavaş yavaş inceliyor. Toplumumuzun ‘güzel’ algısı gün geçtikçe değişiyor ve bu da yeni yetişen nesli sağlıksızlığa sürüklüyor.

Amnezi ve Memento TSNBetül Demirok Bu projeyle tıbbın sinema içindeki konumu, beyazperdede işlenen tıbbın hem merak uyandıran, hem de materyal zenginliği açısından verimli yapısının sinema gözüyle irdelenmesi amaçlandi. Bir klinik olgunun bir filme konu edilişinden de yola çıkılarak hem sinemanın sanat boyutunun olguyu nasıl analiz ettiği ve islediği, hem de olgunun filmin seyrini naıil etkilediği de araştırılan konular arasındaydı. Sinema yorumcularının çoğunun beğenisini toplayan ve izlenmesi tavsiye edilen bir film olan ‘memento’ (Türkiye’de akil defteri olarak vizyona girdi) ve filmde işlenen

‘anterograde amnezi’ önce sinema dergileri ve internet aracılığıyla araştırıldı. Sinema eleştirmenlerinin düşünceleri ve dergilerde yayınlanan makalelerin içeriği, projenin taslağını oluşturmakta kullanıldı. Tıp kitapları ve internetten de olgu araştırması yapıldi ve bu veriler kondanse edilerek proje şekillendirilmeye çalışıldı. Projeye başlarken düşünülen hedefler arasında da yer alan ‘tıbbın sinemadaki yeri’ bu filmin eleştirel bir bakışla izlenmesiyle daha net anlaşılıyor. Zaten film belki de klinik vakanın varlığıyla anlam ve heyecan kazanırken, bu konuda çekilen filmlerin

Page 66: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

66

başarısı da,tıbbın her alanda olduğu gibi sinema alanında doldurduğu boşluğa işaret ediyor.

Ünlü Hastalar-Marilyn Monroe TSN Süheyla Ayça Gülenay Projemin amacı, ilgimi oldukça çekmiş olan ünlü hastalar konu başlığı altında Marilyn Monroe’nun hayatını incelemek, sanatsal yaratıcılık ile geçmiş acılar arasında bağlantıların olup olmadığının araştırılmasıdır. Kaynak olarak çeşitli web itelerini kullandım. İlk olarak yazılmış biyografilerini, hakkında yazılmış olan yorumları ve son olarak da kendi ağzından yayınlanmış bazı alıntıları alarak projeyi tamamladım.

ERTSNHassan. A. BachuThe project is aimed at showing the contribution and link the field of ART especialy acting has with the medical field. ER is a television series, a winner of the prestigious George Foster Peabody Award, the series has also earned 21 Emmy Awards and 112 nominations? breaking an all-time industry record. Also, the cast has won four Screen Actors Guild Awards for Outstanding Ensemble Performance in a Drama Series. ?ER? was named Outstanding Drama Series at the Emmy Awards in 1996. “ER” tracks the inner workings of County General Hospital, a Level One Trauma Center where heroic doctors and nurses are faced with life-and-death decisions on a daily basis. The staff is led by Attending Physician Dr. John Carter (Wyle), and a chief of staff, Dr. Kerry Weaver (Innes). Executive producers of the show: Christopher Chulack, Michael Crichton, John Wells, Dee Johnson The show is created by Michael Crichton. He was born in Chicago, in 1942, he graduated from Roslyn High School in 1960, then decided to go to Harvard University and become a writer. But Harvard proved to be very disheartening for him. His writing style was severely criticized and his grades hovered around a C. At the age of eighteen he decided that it was Harvard, and not he, that was in error. Convinced of this he hesitatingly retyped an essay of George Orwell’s and submitted it as his own. The professor did not catch his plagiarism, and gave Orwell a B-. Crichton was convinced that the Harvard English Department was too hard for him. Crichton then decided to study anthropology. After graduating from Harvard summa cum laude (GPA 3. 8-4. 0) in 1965, with a major in anthropology. Crichton also won a Henry Russell Shaw Fellowship and got to travel in Europe and North Africa for a year Upon his return to the States, Crichton began training as a doctor. He eventually graduated with his MD from Harvard Medical School in 1969, but never became a licensed practitioner of medicine. He served (1969-70) as a postdoctoral fellow at the Jonas Salk Institute for Biological Science in La Jolla, California, before taking up writing full time. Called “the father of the techno-thriller, “ his novels include The Andromeda Strain, The Great Train Robbery, Congo, Jurassic Park, Rising Sun, and the sequel to Jurassic Park, The Lost World. He has also written four books of nonfiction, including Five Patients, Jasper Johns, and his autobiography, Travels.

Pokemon Gerekli mi? TSN Gözde Gündoğdu Hakkında birçok olumsuz fikirler öne sürülen Pokemon, vb çizgi filmlerin aşırı şiddet içermelerine rağmen çok popüler olmaları bende merak uyandırdı ve projenin çıkış noktasını oluşturdu. Bu tür çizgi filmleri yayından kaldırmak yararlı gibi görünse de zararlı olabilir mi? Ya da olumsuz olarak yargıladığımız Pokemon ve benzeri çizgi filmler acaba ihtiyaç mı? Buradaki amacım bu konu hakkında araştırma yapmak ve fikir edinmektir. Konuyla ilgili daha çok internetten araştırma yapıldı. Bunun yanında anne ve çocuklarla röportaj, gazete haberleri, daha önce yayınlanmış makaleler, bu konu hakkında köşe yazıları araştırıldı. Pokemon’un daha önce belirlenmiş olan avantaj ve dezavantajları raporda belirtildi. Dezavantajlarının daha fazla olduğu görüldü. Ama çocuğun şiddetten tamamen uzak kalması da düşünülemez çünkü hayatın içinde şiddet vardır, çocukluk çağında olmasa da ileride karşılaşacaktır. Bu durumda ebeveynlere önemli görevler düşmektedir. Çocukla yakın bir diyalog ortamı oluşturup çocuğun bedensel enerjisini atabileceği aktiviteler hazırlanması, şiddet içeren yayın izlemelerinden daha faydalı olacaktır.

Sinemada Doktor Karakterleri TSN Gündüz Keskin Birçok filmde baş karakter olmasa da yan karakter olarak var olan doktorların mesleklerini yaparken yaşadıkları olaylar karşısında durumları ve meslekleri dışında çizdikleri diğer karakterlerin duygu ve düşünce temelinde ve film türlerine göre incelenmesi.

Sinema ve Psikiyatri TSN Pınar Zengin Psikiyatri ve sinema konusunu seçmemin amacı öncelikle hem sinemaya hem de psikiyatriye ilgi duymamdır. Bu ödevi hazırlarken amacım tıbbın ilgi duyduğum dallarından biri olan psikiyatri ile ilgi duyduğum sanat dalı olan sinemayı ortak bir paydada toplayıp bu konuyla ilgili araştırma yapmaktır. Son yıllarda beyazperdede psikiyatrik olguları kunu alan film sayıları artmıştır. Bunun nedeni izleyicilerin izleyici kitlesinin psikiyatrik olguları ilginç bulmasıdır. Denebilir ki psikiyatri sinema sayesinde daha geniş kitleler tarafından tanınmıştır. Psikiyatrik olguları konu alan ya da içinde bu konuyu barındıran birçok film izledim. Araştırmalarım sırasında dikkatimi çeken önemli nokta şuydu: Aslımda neredeyse hiçbir film yalnızca psikiyatrik olgular üzerine kurulmamış ama psikiyatrik öğelerle film zenginleştirilmiştir. Konunun pek çok boyutu olması ve psikiyatrinin pek çok filmde kullanılmış olması beni psikiyatri ve sinema konusu araştırmak ve psikiyatrik olguların sinemada nasıl kullanıldığını görmek için tek bir film üzerinden değerlendirme yapmaya karar verdim. Bu film son yıllarda psikiyatrik konusuyla izleyicinin belleğinde yer eden Akıl Oyunları adlı filmdir. Konuyu bu film üzerinden tartışmaya çalıştım. Psikiyatrik olguları konu edinen filmleri incelerken elde ettiğim önemli sonuçlardan biri aslında psikiyatrinin sinemada doğru olarak kullanılmamış olduğunu genelde psikiyatrik olguların tıbbi yanı bir kenara bırakılarak ilgi çekici özellikleri üzerinde durulmaktadır. Akıl Oyunları filmi hem bir yaşam öyküsünü konu aldığından hem de psikiyatriyi ana öğe olarak kullandığından bu konuda tartışılabilecek en uygun filmdir. Sonuçta; Sinema ne sanattır ne hayatın kendisi ikisinin ortasında bir şeydir; diyen Fransız yapımcı Godard’ın yorumuna katıldığımı fark ettim. Fakat kuşkusuz çok az psikiyatrik film sanatsal kaygılar gütmüş hatta daha azı gerçek yaşamı resmetmiştir. Ama Kabul etmek gerekir ki o aradaki alandan hayranlık uyandıran eğlendiren, dehşet uyandıran ve eğitici değeri olan bir dizi film çıkmıştır.

Televizyon ve ÇocukTSN Ahmet Fatih Yılmaz Televizyon globalleşen dünyada vazgeçilmez bir unsur. Acaba hayatımızın bir parçası olan televizyon hakkında her şeyi biliyor muyuz? Mesela çocuklarımız? Projemin amacı da televizyonun çocuk psikolojisi üzerindeki etkilerini araştırmak ve bu konuda yapılmış araştırmaları incelemek. Projemi araştırırken öncelikle internetteki birtakım verilerden yaralandım. Bunun yanı sıra Hacettepe Üniversitesi kütüphanesi, Milli Kütüphane’deki bazı dergi ve makalelerden de faydalandım. Sonuç olarak televizyonun çocuklar üzerinde hiç de önemsenmeyecek kadar etkilerinin olduğunu farkettim. Özellikle ailesine, arkadaşlarına ve çevresine karşı olan tutum ve davranışlarda bozukluk ile kişisel gelişimde ileri yaşlardaki karakteristiksel değişikliklerin ortaya çıktığını gözlemledim. Örneğin şiddet içerikli programların çocuğu şiddete, çoçuklara yönelik faydalı programların ise çocuğu geliştirmeye yönlendirdiğini buldum.

Beyaz Perdeye Bir Doktor Yansıması TSN Hüseyin Halil Erdemir “Patch Adams” tıp ile ilişiği olan veya olmayan birçok insanı derinden etkileyen, bir yandan insanı kahkahalara boğarken aynı zamanda verdiği sosyal mesajlarla düşündüren bir yapıttır. Biz tıp öğrencilerine ve doktorlara da mesleklerinin kıymetini ve kutsallığını anlatan, bir çalışma şevki olan bu yapıtı sanatsal yönden incelemek projemizin amacıdır. Ayrıca gerçek Patch Adams’ın hayatı, felsefesi ve kurduğu Gesundheit Enstitüsü hakkında da veri toplanmıştır. Patch Adams filmi hakkında yorumlar taranmış, elenmiştir. Gerçek Patch Adams’ın hayatı, felsefesi,

Page 67: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

67

amaçları araştırılmış, sentez edilmiştir. Film izledikten sonra akılda hoş bir tat bırakmaktadır. Kahkahanın doruklarından duygusallığın gözyaşlarına kadar inişli çıkışlı hoş sahneleriyle izlemeye değerdir. Patch Adams bir film olarak gerek duygusallığı, gerek mizahı, gerekse özgünlüğü ile bizlere unuttuğumuz değerleri tekrar hatırlatıyor. Gesundheit Enstitüsü ise şu anda tam olarak hizmet veremese bile gezici ekipleri ile evlere, huzur evlerine, çocuk esirgeme kurumlarına sağlık hizmeti götürüyor. Kurum yapılan bağışlarla ayakta kalıyor. “Herkese ücresiz, eşit, insancıl sağlık hizmeti!” sloganı film boyunca tekrarlanmakta, sistemdeki yanlışları vurgulamaktadır. “Patch Adams” normal bir film olmanın ötesinde hekimlere ve hekim adaylarına yeni ufuklar açıyor, kalplerinin derinliklerinde yeşeren insan sevgisini özgür bırakıyor. Patch Adams filmi tanıtımı TSN Timor Bigmurad Omar Proje Patch Adams filminin konusunu açık bir şekilde hekim adaylarına aktarmak ve bir hekimin hastalar ve çevre ile ilişkisini tanımlamayı amaçlamaktadır. Proje film izlenerek ve önemli noktalar not tutularak hazırlanmıştır. Aynı zamanda filmin internet web sitesinden de yararlanılmıştır. Patch Adams filmi bir hekimin değişik konumlarda bulunan hastalara nasıl hitep edileceğini ve ilişkilerin nasıl olacağını ve değişik çevresel sorunlarla nasıl baş edileceğini konu edinmektedir.

Şizofren Senaryolar TSN Fatma Betül Esen Ayşe Şasa Yeşilçam’ın ünlü senaristlerindendir. Hayatının 18 yılını ağır şizofreni nöbetleri içinde geçirmiştir. Şizofreni; düşünce, duygu ve davranışlarda bozukluk, gerçeklerden uzaklaşma, çeşitli tipte halüsinasyonlar, zaman zaman tutarsız konuşma, çevreye kayıtsızlık, çalışma ve iş görme yeteneğini kaybı, bireysel ilişkilerde anormallik şeklinde seyreden bir hastalıktır. Sebebi bilinmemekle beraber tedavisi de henüz yoktur. Fakat hastaların yaşadıklarını, düşündüklerini bilmenin tedaviye yardımcı olacağı düşüncesi önem kazanmaya başlamıştır. Şasa’nın sanatçı kişiliğinden dolayı geçirdiği buhranları daha iyi aktarabileceği düşünülerek bu proje hazırlanmıştır. Şasa’nın hastalığını eserlerine yansıtıp yansıtmadığı ve onun sanat eserlerinden ne kadar etkilendiği araştırılmıştır. Yazmış olduğu Yeşilçam Günlüğü ve Delilik Ülkesinden Notlar adlı kitaplar okunmuş, senaryolarını yazdığı Ah Güzel İstanbul ve Gramofon Avrat adlı filmleri izlenmiştir. Ayrıca üzerinde büyük etkisi olduğunu söylediği şiirler ve kitaplar araştırılmıştır. Ayşe Şasa hastalığını eserlerine yansıtmamış olsa da sanat eserlerinden çok etkilenmiştir. Örneğin İsmet Özel’in şiirleri, Muhyiddin Arabi’nin Fusul-ul Hikem’i onu iyi yönde etkilemiş, buhranlarından kurtulmasına yardımcı olmuştur. Slyvia Plath, Albert Camus, Franz Kafka gibi yazarların kitapları ise; zaten hastalıklı olan ruhunu iyice karartmış, onu intihara sürüklemiştir.

Acil Servisin Aktör Kahramanları TSNİrem Koç Bu projeyi yapmaktaki amacım, başarısı aldığı ödüllerle de kanıtlanmış bu sıradışı dizinin değindiği etik problemler üzerinde düşünmeyi sağlamak, Nip/Tuck’ın seyircileri üzerinde yarattığı etkileri gözlemleyebilmek ve bu dizideki doktor rollerini incelemektir. İnsan doğasının temel çelişkisinin güzellik ve çirkinliğe indirgendiği günümüzde, Nip/Tuck diğer televizyon dizilerinden açıkça ayrılarak, iyi polis kötü polis düşüncesini iyi doktor kötü doktor biçiminde estetik mucizeler dünyasına uyarlamıştır. İnsanı zorlayan görüntüler-çekiçle kırılan burunlar, yüzülen ve gerilen deriler, göz kapaklarının kesilip açılması- sahneleriyle Ryan Murphy imzalı Nip/Tuck, gerilimi düşmeyen başarılı bir drama ve bir tıp dizisi, tıp ve sanat çerçevesinde incelemek için ideal bir başlık. Projem için bilgi toplamada en faydalı ve verimli araç kuşkusuz internet oldu. Daha önce aynı konuda benzer bir çalışma yapılmadığından izleyicilerin çeşitli web sayfalarında diziyle ilgili yorumlarını okuyarak fikir edinmeye çalıştım. İlk sezonu oluşturan 13 bölümün konularını ve bu bölümlerde işlenen problemleri inceledim. Cnbc-e dergisinin nip/tuck yazılarını takip ettim. Arkadaş çevremde dizinin ve karakterlerin onlara göre gerçekçi olup olmadığı, problemlere getirdikleri çözümlerin ahlaki olarak doğruluğu/yanlışlığı ve bunlardan ne derece etkilendikleri hakkında bir anket yaptım. Bu araştırmalarım sonunda edindiğim en önemli bilgi televizyonun insanlar üzerinde tahminin üzerinde bir etkisi olabileceği ve bu etkinin Ryan Murphy’nin yaptığı gibi insanların farkında olmak istemedikleri ama egemenliğinde hareket ettikleri dürtülerinin çekinmeden ortaya koyulabilmesi yoluyla kullanılabileceğidir.

Patch Adams Filminin Tanıtma TSN Qurban Ali Adına Patch Adams filmindaki hekim hasta ilişkileri, özellikle psikolojik açıdan tedavinin rolünü anlatmak ve hastayı güldürerek tadavi etmenin önemini vurgulamak istedim. Bu projeyi hazırlarken öncelikle internetten faydalandım. Sonra filmi izledim. Filmden önemli sahneleri aldım. Bu film hakkında değişik sitelerden yorumları da inceleyip önemli olanları yazdım. Kitaptan da yararlandım. Hekimler hastaları tedavi ederken psikolojik yönlerini daha çok gözönende tutmalılar. Özellikle güldürmenin tedavide çok önemli olduğunu unutmamalılar.

Çift Kişiliklilik ve SinemaTSN Türker Sefa Sarıcaoğlu Robert Luis Stevenson’un meşhur hikayesi; The strange case of Dr. Jeykll ve Mr. Hyde’dan beri insanda çift kişiliklilik sanatta bir çok esere konu olmuştur. Amacımızda sanatın bir kolu olan sinemada çift kişilikliğin nicelenmesi ve sinemada karşılaştığımız çift kişilikli karakterlerin bu sorunlarının temeline inilmesidir. Projenin gelişimi için internette çift kişiliklilik sorunu ile ilgili tarama yapıldı. Ulaşılan sonuçlar incelenerek çift kişiliklilikle ilgili sinema filmleri tespit edilip izlendi. Filmlerin incelenmesi ile fimlerin konu ile ilgili kısımları kesilerek bir barajda toplandı. Son olarak da oluşturulan bu baraj sayesinde çift kişilikli karakterlerin tahlilleri yapıldı. Sinemada bir çok çift kişilikliği konu edinen filme ve bir çok çift kişilikli karaktere rastlandı. Sinemadaki çift kişilikli karakterlerin sorunlarının temelinin genelde olağanüstü olaylara dayandığı anlaşıldı. Bazı nadir karakterleri problerini ise araştırmamıza uygun olduğu gibi çeşitli psikolojik temellerini olduğu tespit edildi.

Korku ve Gerilim Filmlerinin İnsan Psikolojisine Etkisi TSNMustafa Deveci Günümüzde pek çok kişinin izlerken zevk aldığı ve popüler bir film türü olan korku ve gerilim filmlerinin insanlar üzerinde yarattığı psikolojik hasarların incelenmesi üzerinden bir çalışma yürüttüm. Hepimizin bildiği gibi çocuklar daha önce görmedikleri bir olayı televizyonda gördüklerinde onu gerçek gibi yorumlar ve anlayamadığı şeyleri çevresindeki insanlara sorar. Televizyonda korku, şiddet, gerilim, savaş, ölüm gibi sahneler gördüğünde ise yaşanan olayların felaket seviyesinde olduğunu anlar ve “acaba ben de ölecek miyim’Bize de aynı şeyler olursa’Herkes böyle mi ölür’” ve buna benzer sorular sormaya başlar. Bunun sonucunda ise güvensizlik ve sürekli kaygı duymaya başlar. Savaş, terör, ölüm, cinayet gibi sahneler çocukların bakış açılarını kalıcı şekilde güvensiz, tedirgin ve duyarsız bir şekle dönüştürebilir. Bazı insanlar ise bu görüntülerin etkisini bu şekilde değil, intihar etmek, birilerine işkence etmek veya birilerini öldürmek gibi psikopatça şekilde dışa vuruyorlar. Örneğin 1980 yapımı, Dario Argento tarafından yazılan ve yönetilen bir korku ve drama filmi olan İnferno Türkiye’de yaşamakta olan bir kızın intiharına sebep oldu. Üsküdar’da izlediği bir programdan etkilenen 8 yaşındaki bir ilkokul öğrencisi kendini karvatıyla gardroba astı. Günümüzde rastladığımız bu etkilerin insan sağlığını olumsuz etkilediği bir gerçek. Bu konuda bazı uzmanlar ise çocukların ve gençlerin bu tür korku, kaygı ve güvensizlik yaratabilecek programlardan uzak tutulması gerektiğini söylüyorlar. Çocukları bu tür programlardan uzak tutmak için Radyo Televizyon Üst Kurulu da bu tür programların olduğu saatte ekrana bazı uyarıcı işaretler koyarak bu koruma işlemine katkıda bulunuyor. Eğer bu görüntülerin asıl tehlike grubunun küçük yaş grupları olduğunu göz önüne alırsak yapmamız gereken sakıncalı kişileri bu görüntülerden uzak tutmaktır.

Sinemadaki Hekim KarakterleriTSN Tacettin Ayanoğlu Amacım sinemadaki hekim karakterleriyle ilgili araştırma yaparak bu filmleri edinip izleyip iyi, kötü, enteresan yönlerini incelemekti. Öncelikle içinde doktor rolünün geçtiği üç film bularak işe başladım. Onları izledikten sonra hekimlikle ilgili bana enteresan gelen yerleri kestim ve onları CD’ye ekledim. Patch Adams, Hannibal ve Anatomi’yi izledikten sonra onları kısaca özetledim. Filmlerdeki doktorların

Page 68: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

68

nasıl roller oynadıklarını yazdım. Daha sonrada üç filmde de doktorların geçtiği, tıbbi açıdan önemli, bana ilginç gelen sahneleri kestim ve CD’ye ekledim. Projemi hazırlarken Patch Adams ta Patch’in klasik doktor anlayışının dışına çıkışını, Hannibalda çok bilgili bir doktorun mesleğini nasıl kötüye kullandığını, Anatomide ise tıbbın ne kadar ileri gittiğini gördüm. Böylece projemi sonuçlandırdım.

Televizyon Dizilerindeki Hekim Karakterleri TSN Nurettin Kadıoğlu Bu çalışmamda televizyon dizilerindeki hekim karakterlerini analiz ederek halkın gözündeki hekim imajının ne olduğu konusunu araştırmayı amaçladım Hekimi sadece tanı koyan, tedavi uygulayan ya da ameliyat yapan bir insandan çok sosyal yaşamındaki kimliğiyle ele alıp, hastane dışındaki hekimi tanımak istiyorum. Son yıllarda hayatımızın birçok safhasında karşımıza çıkan hekimler görsel medyada da kendine layık olduğu yeri bulmaya başlamıştır. Halkın ihtiyaçlarından doğan, bir bakıma halkın yansıması olarak kabul edebileceğimiz televizyon dizilerinde de hekim karakterlerinin artışı konusunun araştırılmasını projemin ana hedefi olarak belirledim. Yöntem olarak televizyon dizileri araşında en çok dikkatimi çeken “Aliye” adlı diziyi ve de başrolündeki “Dr. Deniz” karakterini incelemeyi uygun buldum. Aliye dizisini bu çalışma için özel kılan ise başroldeki birçok karakterin mesleğinin hekim olması ve de izlenilebilirlik oranın benzer dizilere göre yüksek olmasıdır. Başroldeki Aliye’nin çevresindeki iyi karakterlerin hemen hemen hepsinin hekim olması da tercih sebeplerimden bir tanesiydi. Senaryonun merkezinde yer almasa bile hastane ortamına da değiniliyor. Sonuç olarak sokaktaki insanın biz hekimler hakkında olan düşüncelerini anlamaya çalışarak hasta-hekim ilişkilerinin sağlam bir şekilde kurulmasını sağladım. Ayrıca biz hekimlere mesleğimize halkın gözüyle bakabilme şansı vermiş olması da çalışmanın bize kazandırdığı bir başka olumlu yön.

Lorenzo’nun Yağı TSN Alper Özkök Sanatsal bir aktivite olarak sinemanın, bir hastalığa karşı insanlar üzerindeki bütünleştirici etkisini araştırmayı amaçladım Bu kapsamda kurulan yardım fonları, oluşturulan sosyal yardım programlarının, hastalığa karşı mücadelede ne denli etkili olduğunu, yine bir sanat eserinin, tıbbın uğraşı olan bir konuyu ele alarak, onu nasıl güncel bir konu haline getirebildiğini, insanların ilgisini bu konuya çekmeyi başarabildiğini göstermekti. PROJENİN YÖNTEMİ : Hastalık hakkında bilgiye ulaşmak ve film hakkında veri toplamak amacıyla internet kullanıldı. Ayrıca “Myelin Project” isimli yardım fonunun sitesine ulaşıldı. Hastalık hakkında bilgi almak ve ALD hastalarının yaşamlarının nasıl düzenlendiğini, karşılaştıkları sorunları, hastalığa sahip bireylerin ve yakınlarının sıkıntılarını anlamak amacıyla konu hakkında bir uzmanla görüşüldü. Myelin Project isimli yardım fonunun kaynak bulmasında Lorenzo’nun Yağı isimli sinema filminin payı gerçekten çok büyüktür. Bir anlamda, bu film bu araştıma fonu için eşi bulunmaz bir reklam olmuştur. Benzer girişimlerle diğer yardım kurumlarına ve tıptaki diğer araştırma konularına da büyük kaynaklar oluşturulabilir.

Gıda Reklamları ve İnsan SağlığıTSN Vedat Hekimsoy Son yıllarda şişmanlık dünyada ve Türkiye’de ciddi bir halk sağlığı sorunu olmaya başlamıştır. Görülme oranı dünya çapında hem erişkinlerde, hem çocuklarda giderek artmaktadır. Bu projenin amacı gıda reklamlarının insan sağlığı üzerindeki sonuçları ile ilgili literatür bilgilerini gözden geçirerek Türkiye’deki durumun değerlendirilmesidir. Konu ile ilgili “food advertising and health consequences” anahtar kelimeler kullanarak Pubmed taraması yapıldı. Tür giderek artan şişmanlık oranı şeker hastalığı, yüksek kan basıncı, damar hastalıkları, kanser gibi başka hastalıkları da beraberinde getirmektedir. Literatür bilgileri değerlendirildiğinde şişmanlığın belirgin artışında çevresel faktörlerin sorumlu tutulduğu görüldü. Bunlar azalmış fiziksel aktivite ve yanlış beslenmedir. Yine literatürde gıda reklamlarının insanları yanlış beslenmeye, fazla miktarda yağ, şeker, çikolata ve tuz tüketmeye teşvik ettiği görüldü. Türkiye’de de şeker, cips, kola gibi besin değeri olmayan, yüksek şeker ve tuz içeren gıdaların reklamları yoğun olarak

yapılmaktadır. Okulların kantinlerinde bu tür gıdaların satıldığı gözlenmektedir. Ülkemizde de gıda reklamlarının sağlık üzerine etkileri ile ilgili bilimsel Türkiye’deki gıda reklamları televizyondan izlendi. Bazı ülkelerde televizyonda şeker, çikolata gibi gıdaların reklamları yasaklanmış olsa da, hala reklam için ayrılan para miktarı yüksektir. Örneğin Mc Donald’s reklam için her yıl 650 milyon dolar harcadığı belirtilmiştir. Yanlış beslenmeye neden olan reklamlara izin verilmemelidir. Çocuklara ve erişkinlere doğru beslenme yönünden eğitim verilmelidir.

Akıl OyunlarıTSNAyten Arısoy Ben projemde Akıl Oyunları (A Beatiful Mind) adlı filmi ele aldım. Film yine Akıl Oyunları adlı bir kitaptan sinemaya uyarlanmış olup, John Forbes Nash Jr’in hayatını ve onun hayatını derinden etkileyen hastalığı şizofreniyi ele alıyor. Ron Howard’ın yönettiği filmde John Forbes Nash Jr’in hayatını Russel Crowe canlandırmıştır. Filmin kısaca konusu: John Forbes Nash Jr., genç yaşında geliştirdiği kuramlarla matematik dünyasının bir numaralı ismi haline gelir. Fakat kısa süre içerisinde bencilliği ve kendine olan aşırı güveni sonucunda oluşan kişisel problemleri ile baş edemez duruma düşer. Filmi izleyenler veya bununla ilgili yazıları okuyanlar bu konuda bilgi sahibi olmuştur ama filmde tam anlamıyla hastalığı ele alınmadığı için ben bu konuyu seçtim ve projemde değişik bir bakış açısıyla biraz şizofreniden, biraz John Forbes Nash Jr’in hayatından biraz da şizofreninin onun hayatındaki etkilerinden bahsetmeye çalıştım.

Beyaz Perde ve Tıp TSN Edanur Kurdoğlu Bu projede amaç tıp ve beyaz perdenin bir araya gelmesiyle oluşan durumu incelemektir. Hızla artan sinema filmlerinde kullanılan tıpla alakalı bilgilerin ne kadar doğru ne kadar yanlış olduğunu, Hannibal, Kızıl Ejder ve Cehennemden Gelen filmlerini inceleyerek araştırdım. Projeyi hazırlarken analiz yönteminden yararlanarak adı geçen filmleri bir izleyici gibi değil bir araştırmacı gözüyle yorumladım. Hannibal filminde genel anestezi yöntemi kullanılmış ve bunun hakkında açıklama yapılmış. Anestezinin insana yaptığı etki ve anestezinin tanımı bu doğrultuda incelediğim konulardan biri oldu. Kızıl Ejder filminde geçen’ısırık izinden diş tahlili yöntemi’araştırdığım bir diğer konuydu. Cehennemden Gelen filminde doktor rolündeki aktörün öğrencilerine ders anlatması sırasında söylediği sözlerin doğruluğunu araştırdım. Sonuç olarak elde ettiğim bilgiler doğrultusunda filmin doğru tıp kaynağını kullandığını anladım. Bu projeyi hazırlamak bana deneyim, bilgi paylaşımı, olaylar hakkında araştırma yapabilme kabiliyeti kazandırdı. 11 EMMY’Lİ VİRÜS: HIV TSN ECE ONAT 56. Emmy Ödül Töreni’ninde 11 ödül alan Tony Kushner’ın yazdığı “Angels in America”, iki AIDS’li gayin etrafında dönen birkaç hikayeyi bir araya getirmektedir. Tarihte ilk AIDS vakası 1981’de Amerika’da rapor edilmiştir. İlk AIDS vakalarının ortak özelliği, bu hastalığa yakalanmış olanların homoseksüel olmasıydı. Bu yüzden bu hastalığa verilen ilk ad GRID (Gay Related Immune Disorder)’dır. Sonra ise bu hastalığın kan yoluyla bulaştığı ortaya çıkmış, hastalığa AIDS (Acquired Immune Deficieny Syndrome) denmiştir. Türkiye’de ilk AIDS vakası 1985 yılında görüldü. Türkiye’de HIV/AIDS vakalarına en sık 20-49 yaşlar araşında araşında rastlanıyor. Cinsiyete göre dağılım erkeklerde %71.3, kadınlarda %28.7 Türkiye’de bulaşma yollarına göre HIV/AIDS vakaları incelendiğinde: %49.2’sinin heteroseksüel cinsel temas %8.24’ünün damar içi madde kullanımı, %8.15’inin homoseksüel cinsel temas, %3.33 transfüzyon, %1. 23’ünün anneden bebeğe geçiş, %0.88’inin hemofili, %28.13’ününse büyük oranda eksik bildirimden ve bilinmeyenlerden kaynaklandığı görülüyor. Sağlık Bakanlığı’nın 2003 Haziran verilerine göre Türkiye’de 1.802 kayıtlı AIDS hastası bulunuyor. 1985 yılında bir AIDS hastası bulunan Türkiye’de 19 yılda 1.802 AIDS’liye ulaşılmış oldu. Bu hastaların da 240’ı erkek, 562’si ise kadındır.

Page 69: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

69

TIP VE ARKEOLOJİ

Osmanlı Tıp Mimarisi ve 2. Beyazid Darüşşifasi TA Engin Köse, Esra Karabulut, Özlem Başpınar Osmanlı darüşşifaları gerek tedavi yöntemleri gerekse bu tedavi yöntemlerine göre şekillenen mimarisiyle çağının dikkat çeken sağlık kuruluşlarındandır. Aynı dönemin bazı ülkelerinde akıl ve ruh hastaları için “kafasına şeytan girmiş” tanısı konularak bu zavallıların ateşe atılmaları da bilinen bir gerçekken Osmanlı darüşşifalarında yapılan tedaviler insana verilen değeri göstermektedir. Musiki ile hasta tedavisi, darüşşifaların özellikleri araşındadır. Tedavide yalnız musikiden değil, su sesi ve güzel kokulardan da yararlanılmaktadır. Özellikle alanında en iyi olan Edirne II. Beyazıd Darüşşifası’nda bulunan büyük kubbe altındaki şadırvandan fışkıran suların kubbeye kadar yükseldiğini görenler yazmışlardır. O yükseklikten düşen suyun çıkardığı melodiler hastaları huzura kavuşturmaktadır. Tüm hastalar için musiki konserleri verilmekte ve hastalar bundan yarar görmektedirler. Tedavi paraşızdır. Haftada iki gün de şehirdeki hastalara paraşız ilaç dağıtılmaktadır.

OSMANLI DARÜŞŞİFALARI:Bursa Yıldırım Darüşşifası,Edirne II. Beyazıd Darüşşifası, İstanbul Fatih Darüşşifası, Manisa Hafsa Sultan Darüşşifası, İstanbul Haseki Sultan Darüşşifası, İstanbul Süleymaniye Darüşşifası, İstanbul Atik Valide Darüşşifası, İstanbul Sultanahmed Darüşşifası Deprem ve mimari yapının insan psikolojisi üzerine etkileri TA Jacqueline Akinyi Otieno Mehmet Selim B Ülkemiz deprem kuşağında bulunduğu için, sık sık depremlerde binlerce insan kaybettiğimiz için biz projemizde “deprem ve mimari yapının insan psikolojisi üzerine etkileri” adlı konuyla ilgilendik. Projemizi hazırlarken daha önce yaşamış olduğumuz büyük depremleri inceledik (Erzincan, Gölcük, Dinar). Araştırmamızda bu depremlerde çok kayıp vermemizin özellikle diğer ülkelere göre çeşitli sebeplerini inceledik. Bu sebepler: 1) Depremle yaşamayı bilmememiz, 2) Mimari yapının deprem bölgesine uygun olmaması. Biz projemizde birinci sebepten dolayı dünyada bu konu hakkında yapılan çalışmaları kullandık. Araştırma yaparken “Deprem öldürmez bina öldürür. “ sözünden hareket ederek ikinci sebep üzerinde daha fazla durduk. Zaten dünyanın farklı yerlerinde hemen hemen aynı şiddetteki depremlerde çok farklı kayıplar olmasının da asıl nedeni budur. Tüm bu nedenlerden dolayı bina çeşitlerini, bunların depreme dayanıklılıklarını ve bütün bunların insan psikolojisi üzerine etkilerini araştırdık. Bununla ilgili İTÜ tarafından yapılan deprem testlerini de projemize ekledik.

‘Şifa Dağıtan Görkemli Kasabalar’ TA Hatice Kaya Çifte Medrese ile II. Beyazıd Külliyesinin mimari yapısını, burada uygulanan tedavi yöntemlerini inceleyip bu iki yapının araşındaki benzerlik ve farklılıkları ortaya koyarak o dönemdeki sağlık birimlerinin işleyişi hakkında genel bir bilgi edinmeyi amaçladık. Bu amaçla başladığımız çalışmamızı; kütüphane katoloğunda elde ettiğimiz’Kayseri Gevher Nesibe Şifaiyesi’adı altında geçen Prof. Dr. A. AFETİNAN’a ait kitaptan, internette yaptığımız tarama sonucundan da www. trakya. edu. tr adresinden ulaşabildiğimiz bilgiler doğrultusunda geliştirmeye çalıştık. Aynı dönemlerde hizmet veren bu iki külliyede de benzer tedavi yöntemleri (bitkisel ürün kaynaklı ilaçlar, musiki ile tedavi, ruhsal açıdan rahatlamayı sağlayıcı doğal mekanları gezme imkanı, güzel kokular ve su sesleriyle donatılmış iç mekanlar) görülmektedir. Hükümdarlar ve ailelerinin adlarının daimi anılması için hastane yaptırmayı tercih etmeleri o dönemde sağlığa ne kadar önem verildiğinin en önemli kanıtıdır. Camisi, eczanesi, medresesi, darüşşifası, dinlenme evleri, imarethaneleri, musiki konservatuarıyla ufak bir kasaba havası veren bir yapılanma gözlenmektedir. II. Bayezid Külliyesi`nin İslam Tarihi`nin en muazzam eserleriyle süslendiği, zengin yapılanmasıyla Avrupa ve Asya kültürleri araşında bir geçit teşkil ettiği anlaşılmaktadır.

Mısır Piramitleri ve TıpTA Ali Anıl Altınsoy Dünyanın yedi harikasından biri, hatta birincisi olan Mısır Piramitlerinin tıp dünyasına olan hizmetlerini incelemek; bir nebze olsun gizli kalmış yönlerini öğrenmek ve sizleri de bu konuda bilgilendirmek amacıyla bu konuyu seçtim. Projemi hazırlarken analiz yöntemini kullandım. Araştırmalarımda internet en önemli bilgi kaynağım oldu. Projemi hazırlama aşamasında bazı güçlüklerle karşılaştım. Bu yüzden projeyi hazırlamak biraz zaman aldı. Projemi hazırlarken hiçbir etik sorunla karşılaşmadım. Bu çalışmayla küçüklüğümden beri bende merak uyandıran Mısır Piramitlerinin sırlarıyla ilgili önemli bilgiler edindim.

Page 70: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

70

TIP VE DİNİslam’da TıpTDMuhammet Cebeci, Ferhat Özkan, Mehdi Karasu Tıbbin islami hayattaki yerini ortaya koymak, tarihsel gelişimine ve bazı yanlış inanışlara değinmek amaçlandı. Bu projede metaanaliz yöntemi kullanıldı. Islam dini hem maddi hem de manevi temizlikleri birer dini hükme bağlamıştır. Beden sihhati, temizliği “Allah temizdir, temiz olani sever” hadisinde olduğu gibi islamin büyük ölçüde önem verdigi hususlardandır. İslam, etbasina “Her dert için derman vardir öyleyse tedavi olun” hadisiyle de tedavi olmalarını emretmiştir. İslam hurafelerle şifa bulmaya çallışmayı haram kılmıştır. “Kim bir muska takarsa Allah işini tamamlamasın. “ hadisinde olduğu gibi. Her ilmin erbabını dinlemek icab eder. Islami tip o dönemdeki Arap yarım adasının geleneksel tıbbının Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed’in sözleriyle şekillenmesi sonucu oluşmuştur. İslam hipokratik düşünceye kattıkları ve Roma-Grek metinlerinin taranmasının ardından oluşan orjinal terkibi batıya taşımıstır. Ebu Bekir Er-razi (850-923), Ibn-i Sina (980-1037)

-Orta çağda tıbba damgasını vuran adamdır-, Ebul Kasim ez-Zahrevi (936- 1013) İslam Dünyası’nın en meşhur hekimlerindendir. Ortaçağda en büyük ve donanımlı hastaneler İslam başkentleri olan Bağdat, Şam ve Kahire’deydi. Osmanlı Tıbbı islami tıbbın devamı niteliğindedir. Yıldırım Bayezid Külliyesi, Sülaymaniye Külliyesi gibi hastaneler o dönemin büyük tıp merkezlerindendir. Avrupa’yı tıp ve eczacılık alanında büyük ölçüde etkilemiştir. Netice itibariyla İslam tıbbı gelişmeleri desteklemiştir.

Geçmişten Bugüne Inanışların Tıbba EtkisiTD Merve Bahçeci, Seda Aras, Dorina Rama, Sercan Öz Hayal gücü, büyü ve inanışlar geçmişten bugüne insanları nasıl yönlendirmiştir, tıbbın gelişmesine nasıl katkı sağlamıştır’Hastalığa bakış açısı zaman içinde nasıl değişim göstermiştir ve bu değişim tedavi tekniklerini nasıl etkilemiştir sorularının yanıtlarının bulunması amaçlanmıştır. Farklı toplumlardan örnekler getirerek sorulara cevap arandı. Kuzey Afrika Araplarına bakıldığında baş ağrısı sebebi kötü ruhlara bağlanmış; tedavi olarak kullanılan baş delgi ameliyatı günümüz beyin cerrahisi temelini olusturur. Çıkık bir çene kemiği vakasının Mısır papirüslerinden alınan tarifi hayret verici derecede moderndir. Yunanlarda hastalıkların tedavisi için inşa edilen mabedlerde uyuyan hastaların rüyalarında doğa üstü güçler tarafından iyileştirildiğine inanıldığı görülmüştür. Hindistan’da zina edenlerin burunları kesildiğinden ameliyata gerek duyulmuştur. İstenilen şekil ve büyüklükte kesilen bir ağacınn yaprağı model olarak kullanılıp, çeneden veya alından alınan bir deri parçası yeni burun olarak dikilmiştir. Böylece Hintliler modern plastik cerrahlığın öncüleri olmuşlardır. Çok eski zamanlardan beri Çin’de kullanılan temel tedaviler masaj ve akupunkturdur. Bu tedavi yöntemleri siyatik hastalığında fibrositis tedavisinde kullanılmıştır fakat faydadan çok zararı dokunması dikkat çekicidir. Anadolu’da renklerle tedavi araşında ilişki olduğu düşünülür. Örnegin kan rengi olan kırmızı yaraların tedavisi yakından ilgilidir. Çiçek hastalığını önlemek amacıyla odaların pencerelerine kırmızı perde asılırdı. Hayal gücü, büyü ve inanışlar, iyi ve kötü yönleriyle, çoğu zaman çelişkileriyle tıbbın ve günlük hayatımızın içinde yer almaktadır.

İnançla Tedavi YollarıTD Esra Firat, Emine Savran, Semra Kavas Modern tıbbın geliştiği günümüzde, tedavi süreçlerinde hastalıkların daha hızlı tedavisi ve daha iyi sonuç alınabilmesi için bazı alternatif yöntemler de kullanılmaktadır. Bu uygulamalarda çesitli bitkiler kullanıldığı gibi yaygın olarak tercih edilen bir diğer yöntem de inançla olan tedavidir. Kullanılan ilaçlar kadar düşüncenin ve inancın da tedavide etkili olduğu kabul edilerek yoga, meditasyon, hipnoz, sofroloji, reiki, dini inanç... gibi yöntemler tıpla ilişkileri göz önüne alınarak incelendi. Yapılan araştırmalar bu tedavilerin, kişinin psikolojik durumunu düzenlediğini ve bu iyileşmenin, kişinin fizyolojisine olumlu etkide bulunduğunu ortaya çıkarmıştır. Kişinin psikolojik ve fizyolojik yapısının birbirini aktif olarak etkilemesi inancın tedaviye olan etkisini net olarak ortaya koymuştur. Yapılan incelemelerde, bu yöntemlerin tüm dünyada tarih boyunca yaygın ve aktif olarak

kullanıldığı ortaya çıkarıldı. Günümüz insanının bu tedavilere olumlu yaklaşması ve inanarak, ısrarla devam etmesi nedeniyle araştırma konusu olarak seçildi. Araştırmalar için arama motorları kullanılarak internet taraması yapıldı, ayrıca konu ile ilgili yayımlanmış olan çeşitli makalelerden yararlanıldı.

Mevlana ve Tıp TD G. Şeyma Uzun, Ilker Yiğit, Başak Yalici, Ibrahim Utku Özcan 1200’lü yıllarda yaşayan Mevlana Celalettin Rumi’nin yaşadığı dönemde hastalara yaklaşımı ve tedavi önerilerini öğrenip bunları günümüz tıbbıyla karşılaştırmayı ve Mevlana öğretileriyle de psikolojik hastalıkların tedavisinin yapılabildiğini göstermeyi amaçladım. Proje hazırlık aşamasında önce internetten bilgi toplamaya çalıştık. Sonra milli kütüphane ve okulumuz kütüphanesinde kaynak araştırması yaptık. İşbölümü yaptık ve sonunda ayrı ayrı elde ettiğimiz bilgileri birleştirdik. Proje teslim tarihine kadar internet üzerindeki araştırmalarımıza devam edip yeni bilgiler edindiğimizde değerlendirme yapmak için toplandık. Mevlana yaşadığı dönemde tedavi yöntemlerine dini ve felsefi yaklaşımlarla birçok yenilik getirmiş, topluma faydalı olmuştur. Mesnevisi Anadolu tarihindeki en eski psikoanaliz örneğidir. Biz bu çalışmalarda Mevlana’nın hekimlik kimliğinin yanı sıra; öğütleriyle, öğretileriyle, yaşamıyla, insanlara yaklaşımı ve hayata bakış açısı gibi özellikleriyle, hekimlere ve biz hekim adaylarına günümüzde de iyi bir örnek olduğunu gördük.

Budizm ve SağlıkTD Sevtap Acer, Hülya Efetürk, Demet Çam Sağlık ve Budizm ilişkisi hakkında yapılan araştırmaları vurgulamayı bu araştırmaları yapanları ve yapılan teknikleri anlatmayı amaçladık. Türkiye’de Budizm’in sağlık etkisinin nerede olduğunu araştırmayı planladık. Bunun için internetten, Budizm, sağlık ve tıp anahtar kelimeleri kullanarak açılan tüm sayfaları gözden geçirip konuyla ilgili metinleri derleyip düzenledik. Aylık bilimsel dergilerdeki metinlerden ve fotoğraflardan yararlandık. Sonuçta, dünyada alternatif tıp gelişmeye başlamıştır. Özellikle Avrupa’da dergilerde Budizm, öğretisi ve şifacılığı sık sık yer almaktadır. Budizm’in beslenme rejimleri, egzersizleri ve ruhsal terapi yöntemleri dünyada olduğu kadar ülkemizde de uygulanmaktadır. Ayrıca yöntemlere ulaşmak çok kolaylaşmıştır.

İnançtan Sağlığa Uzanan Köprü TD Seçil Şencan, Zeynep Kübra Gürkan, Seçil Şencan Son zamanlarda dinin ve maneviyatın sağlığı korumada ve tedavide gözle görülebilir bir etkisinin olduğu gündeme gelmeye başlamıştır. Hastanın iç dünyası, maneviyatı ve dini düşünceleri hayata verdiği anlamı belirlemekte buna göre iyileşme sürecini etkilemektedir. Bu nedenle maneviyatın ve dini düşüncelerin hastaların tedavisindeki etkisini araştırmak, bu konudaki görüşleri derlemek ve günümüzde bu konuda neler yapıldığını öğrenmek için bir proje hazırlamaya çalıştık. Tıbbi uygulamalarda bilimin ilerlemesi ile birlikte bilimsel yöntemler ağırlıklı olarak kullanılmaktadır fakat alternatif tıp da hala önemli bir yere sahiptir. İnsanın inançları ve psikolojik durumu da tedavi sürecinde göz önünde bulundurulan ilk faktörlerdendir. Tüm bunlar bir araya getirilince, alternatif tıp başlığı altında insanın inançlarının, düşüncelerinin, maneviyatının iyileşme sürecine nasıl etki ettiği araştırma konusu olmuştur. Yapılan araştırmalarda duanın önemine inanan, manevi yönden daha güçlü olan insanların çok daha çabuk iyileştikleri, daha pozitif bir ruh haline sahip oldukları görülmüştür. Bu hastalar hastalık sürecinde manevi bir destek buldukları için hastalığı daha çabuk atlabilmiş ve hastalık sonrası daha çabuk normal hayata adapte olabilmişlerdir. Aynı zamanda sağlıklı olan insanlar manevi destekle daha iyi bir ruh halinde oldukları için hastalığa yakalanma riskleri azalmakta ve sağlıklarını koruma konusunda daha dikkatli olmaktadırlar.

Yatırlar - Beklenti ve GörüşlerTD Serap Şen, Adnan Menderes Vural, Yazan Al Jamal Projeye başlamadan önce insanların neden tıbbi sorunları için yatırlara gitme ihtiyacı hissettiklerini merak ediyorduk. Bu konuda çeşitli çalışmalar yaptık; ilk

Page 71: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

71

olarak kendimize ilgilenmek için bir yatır seçtik. Adı Karyağdı Sultan olan bu türbenin fotoğraflarını çekmekle işe başladık. Türbeye gelen insanlarla görüştük, bu konuyla ilgili yetkili bazı kişilerle; psikiyatristle, sosyologla, ilahiyat profesörüyle röportajlar yaptık. Türbeyle ilgili kaynaklar taradık, türbenin tarihi hakkında bilgi edindik. Sonuç olarak bizi tatmin eden cevaplar aldık. İnanışları, psikolojileri, bir yere dayanma-yaslanma ihtiyacı doğrultusunda insanlar yatırlara gitmekte, çözüm bulmaları da tamamen psikolojileriyle ilgili olmaktadır. İnsan bir şeyi ne kadar çok isterse o kadar sonuca yaklaşır misali, onlara çözüm getiren aslında yatırlar değil onların kendi psikolojileridir. Dini anlamda da yatıra gitmenin bir anlamı yoktur, din ölüden medet ummayı emretmez. İşte bu yüzden yatıra giden insanlar dini geçekten bilen insanlar değildir. Yatırların oluşturulması da genellikle bilinçsiz insanlar tarafından olmuştur. İnanışları, gelenekleri, görenekleri doğrultusunda yatıra gitmekte, etrafındakileri yönlendirmektedirler. Araştırma sonrasında ulaşmış olduğumuz bir diğer sonuç da yatırlara giden kesimin daha çok eğitimli insanlar olduğudur. Yani insanların yatırlara gitme sebebi tamamen inançları ve psikolojileriyle bağdaşır, eğitim seviyesinin pek bir ilgisi yoktur.

Hocaspirin TD Halil Ibrahim Erkengel, Melih Arif Közen Şifa niyetine kullanılan kocakarı ilaçlarının, yatırlarda, türbelerde, tekkelerde yapılan inanç ve tıp istismarının, bu şekilde çalışan insanların yöntemlerinin araştırılması, insanların neden bu yöntemlere başvurduğu sorusuna bir cevap bulunması ve bunların insanlara gösterilmesi amaç edinilmiştir. Öncelikle konunun ne olduğu araştırıldı. İnternetten konu ile ilgili haber ve makaleler tarandı ancak konu ile ilgili fazla sayıda uydurma haber içeriğine rastlandığından bilgiler sistematik bir çalışma yerine yığın içinden seçilerek toparlandı. Geçmişte başından bu tür şifacılarla ilgili olaylar geçmiş insanlarla görüşmeler yapıldı. Ulusal medyaya yapılan başvurulardan bir cevap alınamadı. Halk hekimliği kurumu, halkın hastalık sebepleri hakkındaki düşüncelerini, hastalıkları tedavi etmek için kullandığı ilaçları ve metodları içermektedir. Özellikle kırsal bölgede bu uygulamalar yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu uygulamalar, ilk insanların tabiat olayları karşısında takındıkları tavırlar ve münasebet şekillerinden doğmuştur. Bu nedenle konu ile ilgili uygulamalar, öncelikle Antropoloji, Etnoloji ve Halkbilim disiplinlerini ilgilendirmekte, konunun teknik analizlerini ise tıp ve eczacılık disiplinleri açıklanmaya çalışılmaktadır. Geleneksel bir yapıya sahip olan yörelerde halkın hastalıklara bakışı, kültürünün etkisi altında biçimlenmektedir. Yapılan araştırmalar, eğitim durumunun yanında, ekonomik şartların da hastalıklara karşı olan tutumu etkilediğini göstermektedir. Ayrıca şehirle temas ve iletişim araçlarının yoğun kullanımı halkın modern tıbba yaklaşımını kolaylaştırmaktadır.

Şamanizm ve Hekimlik TD Can Barış Aker, Miray Akinci, Mete Can Karahasan, Mehmet Türker Halk hekimliği olarak nitelendirilebilecek olan hekimlik pratiğinin geçmişi oldukça eskilere dayanmaktadır. Güney Fransa’da içinde trans halindeki şamanların on iki bin yıllık resimlerinin bulunduğu mağaraların varlığı bilinmektedir. Ayrıca çeşitli araştırmacılar şamanlığının başlangıcını, uygarlığın başlangıcı sayılan Mezopotamya ve Sümer’den en az 20.000 ila 25.000 yıl öncesinde dayandırmaktadırlar. Eski çağlardaki şamanlarla günümüz hekimlerinin, toplum içerisinde benzer işlevleri üstlenmiş kişiler oldukları ise pek çok araştırmacının ortak görüşüdür. Biz bu araştırmada halk hekimliği uygulamaları ile pratisyen hekimlik uygulamalarının, geçmiş çağların hekimleri olan şamanların uygulamalarıyla karşılaştırılması ve aradaki benzerlikler ve farklılıkların irdelenmesini amaçladık. Ankara Milli Kütüphane ve daha çok internet tabanlı yaptığımız araştırmalarda geçmiş çağ Şamanist tedavi yöntemleriye bugünü karşılaştırır nitelikte bir ilişki bulamadık. Şaman kavramı, Şaman’ın büyücü-doktor özelliği ve nitelikleri, tedavi ritüelleri, günümüzde Dünya üzerinde bu yöntemleri hala kullanan bir takım kabileler ve toplumlar hakkında internet üzerinden Türkiye ve dış ülkeler kaynaklı makalelere ulaştık.

Inançların Hastalığın Tedavisi Üzerine Etkisi TDSemanur Türkoğlu, Zeynel Abidin Sayıner, Zeynep Zara İnançlar hastalığın tedavisinde hep bir basamak olarak yer almıştır. Kimi zaman hastalığın tedavisini kolaylaştırmıştır kimi zamanda tam tersine elde edilecek tedavi ve iyileşmeyi baltalamıştir. Tarihsel gelişim süreci içinde insanlar kültürleriyle beraber birçok değer, inanç ortaya koymuşlardır. Her toplumda değişkendir bu yargılar. Biz hekimlerin kararlarının uygulanmasında bu kadar etkili olan hasta inançlarinin farkinda olunması taraftarıyız. Bu projede inançlar ve onun insanların hayatını nasıl etkilediği ya da kişisel düşüncelerine girilmeyecektir. İnançlar değerlendirilmeyecektir. Bu proje hazırlanırken amaçlanan biz hekimlerin karşısına bu kadar fazla çıkacak olan basamak hakkında biz hekimlere bir farkındalık yaratmaktır. Farklı bir ortamda farklı bir kültürde görev yapan hekım nasıl değerlerle ya da nasıl inanç olgulariyla karşılaşabilir gösterebilmek. Araştırmamızda hedeflediğimiz başka bir konuda halk hekimliği konusunda bilgi verebilmektir.

Page 72: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

72

TIP VE HUKUK

Tüp Bebeğin Tarihsel Gelişimi, Etik Boyutu, Hukuksal Mevzuatı ve İslam Dinindeki Yeri TH Fatih Gürel, Mustafa Salih Çaylan, Mehmet Emin Derin, Mahmut Zabit Kara Amacımız yapacağımız araştırmalar sonucunda tüp bebek teknolojisinin Türkiye’de ne kadar kullanıldığını, olması gereken yerde olup olmadığını öğrenmek. Yöntemimiz tıbbi kaynaklardan ilk tüp bebek çalışmaları ile bugün gelinen son noktayı ve hukuksal kaynaklardan tüp bebek mevzuatını araştırmak. İngiltere’de ilk tüp bebek olan Louise Brown 1978 yılında dünyaya gelmiştir. Ancak gerçek ilerleme 1996’da ICSI’nin bulunmasıyla başarılmıştır. Bu yöntemden 35 yaş üzeri infertil kadinlar, nedeni izah edilemeyen infertilitesi olan kadınlar, erkekten kaynaklanan nedenlerle çocuk sahibi olamayan çiftler yararlanabilmektedir. Hukuki mevzuat çiftin mutlaka evli olmasi, evlilik belgeleriyle başvurması, rıza belgesi imzalaması, yumurta ve spermlerin çifte ait olması gerektiği bulundu. İslam dini eşlerin evli olması ve normal yollarla bebek sahibi olamıyor olmasının gerektiği görüldü. Etik açıdan ülkemizde erkek egemen bir toplum yapısı olması nedeniyle, erkeklerin önemli bölümünün yanlış bilgilenme veya bilgisizlikten dolayı kısırlık tedavisine sıcak bakmadığı, bu nedenle tedavi edilen hastaların çoğunun kadınlar olduğu görülmüştür. Ülkemizde de tüp bebek uygulamasının 1990’li yıllardan itibaren hız kazanmış ve günümüzde gelişmiş ülkelerdeki başarı oranı yakalanmıştır.

In Vitro Fertilizasyon Yöntemleri ve Bu Yönteme İnsan Bilimleri Açısından Bakış TH Utku Burak Bozbulut Hasan Hüseyin Koda In vitro fertilizasyon yöntemi, ilk uygulandığı 1979 yılından bu yana; genetik ve tıptaki bilgi birikiminin artmasıyla ve de teknolojinin gelişmesiyle baş döndürücü bir ilerleme göstermiştir. Bu ilerlemeyle beraber toplumların da sosyal ve ekonomik koşulların değişmesiyle bu yöntem etik açıdan tartışmaya açılmış ve dünyada bu yöntemin uygulanması hukuksal çerçeveye oturtulmustur. Biz de bunu göz önüne alarak IVF yöntemini ve bu yöntemi etik ve hukuksal açıdan değerlendirmek istedik. Bu projede amacımız yöntemi etik açıdan tartışmak, Türkiye’deki hukuksal uygulamayı ortaya koymak, ülkemizdeki hukuksal uygulamaları AB ülkeleri ve ABD ile karşılaştırmak, bu yöntemin maddi boyutunu ortaya koymak, bu yöntemi uygulayan ailelerin problemlerini ortaya koymak, bu yöntemi uygulayan doktorların sıkıntılarını ortaya koymak, bu yönteme toplumun bakış açısını ortaya koymak. Bu projeyi hazırlarken meta analiz yöntemini kullandık. Makale taramak için Pubmed-medline’i kullandık. Aynı zamanda bu konuda hazırlanmış textbooklardan ve bu konu ile ilgili çıkmış haberlerden yararlandık. Bu kaynakları değerlendirdikten sonra şu sonuçlara varmış bulunmaktayız: Bu yöntemi uygulayan sağlık kurumları araşında iletişim ve bağlantı bulunmamaktadır. Yöntemle ilgili hukuksal uygulamalar yeterli değildir. (Sperm bankası ve kiralık anne konuları yönetmelikte yeteri kadar yer almamıştır. ) Türkiye’de bu konuda yeterli istatistik tutulmamaktadır. Yöntem bir ticari meta haline getirilmiştir. Bundan sonra bu konuyla ilgili hazırlanacak projelerde yukarıda belirttiğimiz problemlerin çözüm yollarıyla ilgili çalışmalar yapılmalıdır.

Geçmişten Günümüze Hekim Hataları ve Cezaları TH Alper Şahin, Fikret Keleş, Özant Helvaci Projemizin amacı, öncelikle hasta ve hekim kavramlarını tanımlayıp daha sonra hasta-hekim ilişkisinde hekimin sorumluluklarını araştırmak ve hekim hatalarına tarih boyunca verilen cezalar hakkında bilgi edinmekti. Projemizi yaparken kullandığımız gereç ve yöntemler kütüphane ve internet ortamındaki yazılı kaynaklardan faydalanmak oldu. Ayrıca çesitli uzman kişilerden de bilgi edinildi. Projemizin sonucu ise; tıbbi hataları önlemenin en etkili ve kolay yolunun hekim-hasta işbirliğinden geçtiğidir. Hastanelerin çalışma ortamı ve sağlık çalışanlarının üzerindeki ağır iş yükü böyle bir işbirliğini güçleştiriyor. Sosyal güvenlik sistemlerinde yaşanan diğer aksaklıklar da üzerine eklenince, hekim-hasta araşında adeta bir iletişimsizlik duvarı örülüyor ve bu duvarı aşmak da çok kolay olmuyor. Bu

bağlamda sistemdeki tıkanıkları aşmak ve her kesim açısından iyi işleyen bir sağlık sisteminin inşa edilmesi tıbbi hataları önemli ölçüde azaltacaktır.

Adli Psikiyatride’Farik ve Mümeyyizlik’ TH Çağatay Özcan, Osman Istemez, Serpil Çorum, Sezer Acar Projenin amacı; adli tıp prosedürü içinde yer alan ve insanların akıl sağlığı ve yaşı ile ilgili problemlerin yer aldığı adli psikiyatri dalı alt başlığı altında incelenen farik ve mümeyyizlik hakkında bilgi toplamak ve toplanan bilgilerin sentezini yapmak. Ayrıca bu konu ile ilgili yapılan tartışmaların neler olduğunu saptamak, bu sorunlar hakkında uzmanların yaptıkları açıklamaları ve getirdikleri çözüm önerilerini incelemek. Projenin yöntemi; projenin hazırlanması sırasında internet sayfalarını ve bu konuyla ilgili kitapları taradık. Ayrıca bazı uzmanlardan bu konu hakkında bilgi aldık. Adli tıp kurumları tarafından yapılmış çeşitli çalışmalardan veriler topladık. Sonuç olarak ülkemizde farik ve mümeyyizlik raporlarının verilmesinde tam bir standardizasyonun sağlanamadığını ve bu raporu verecek uzman sayısındaki yetersizliği gördük. Ayrıca Türkiye’deki 11-15 yaş araşı çocukların işlediği suçları incelediğimizde dikkat çekici sonuçlara ulaştık.

Yalan Makinası TH Gözde Nizamoğlu, Güzin Oğuz, Murat Altay Projenin amacı yalan makinesinin, çalışma mekanizmasını, gelişimini, işlevini, yargıdaki yerini ve etik değerini incelemektir. Yalan makinesinde mekanizma olarak birtakım biyolojik değişikliklerden yararlanılıyor olması bizi bu konuyu araştırmaya yöneltmiştir. Bu projede hedeflendiği üzere kütüphanelerden (Milli Kütüphane, Beytepe kütüphanesi) ilgili veriye ulaşılamamıştır. İnternetten ise özellikle google arama motoru üzerinden gereken veriler sağlanmıştır. Sonuç olarak görülmüştür ki: Klasik yalan makinesinde’polygraph’denilen bir alet ile kan basıncı, nefes alış hızı, nabız, terleme miktarı, kalp atışı gibi fizyolojik bazı değişiklikler kaydedilerek yorumlar yapılmaktadır. Yeni bir yöntem olarak ise fMRG (fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme) ve ses analizi ile yalan tespit edebilen bilgisayar yazılımları da kullanılmaya başlanmıştır. Ülkemizde pek başvurulan bir yöntem olmamakla birlikte, yalan makinesi dünyada birtakım yargı süreçlerinde kullanılmaktadır. Ayrıca FBI CIA gibi örgütler birçok alanda yalan makinesinden faydalanmaktadırlar. Bununla birlikte birtakım alanlarda işverenler, yapılan iş basvurularını değerlendirirken yalan makinesinden de yararlanmaktadır. Yalan makinesi kullanmanın etik ve hukuki boyutu ise ülkelere göre degişmektedir. Örneğin Almanya’da ses kontrolü ile analiz yapan yalan makinesinin kullanımı yasaklanırken, İIngiltere’de cinsel suçlarda yalan makinesi kullanımı ile ilgili pilot bir uygulama başlatılmıştır. Bu konularda gelişmeler sürmektedir.

Karşılaştırmalı Değerlendirmelerle Türkiye’de Sağlık Hukuku TH Ezgi Özalp, Azem Dushaj, Muzaffer Ozan Altuntaş Türkiye’de sağlık hukukunun mevcut durumunu, oluşumunu ve gelişimini Türkiye’den siyasi, ekonomik ve kültürel bakımdan farklı olan ülkelerle yasal düzenlemeler açısından ele alarak karşılaştırmayı amaçlayan projemizde sağlık hukuku konulu yazılı kaynaklar, veri tabanları, internet ve yasal metinler kullanılmıştır. Bu karşılaştırma için konular kürtaj, ötanazi, tıbbi malpraktis ve sağlık güvencesi olarak seçilmiştir. Türk hukukunda kürtaja yaklaşım, İrlanda’dakinden farklı olarak, birçok koşul altında bu işlemi yasal kılmaktadır. Ötanazi konusunda Türkiye ve AB ülkelerinin çoğundan farklı bir tavır oluşturan Hollanda incelenmiştir. Tıbbi malpraktis ve sosyal güvence; bu hususta toplumsal boyutta tartışmaları yasal düzenlemelerinden beri süregelen ve Türkiye’nin yasal reformlarına model kabul edilen ABD ile kıyaslanmıştır. Konuların ayrıntıları, sebep ve sonuçları asıl metinde yorumlanarak tartışılmaktadır. İlkeler arasındaki temel farkların yasalara aksini ve Türkiye’deki reform süreçlerini tahlil açısından sonuçlarımız yeni bir bakış açısı sağlayacaktır.

AIDS’e Medikolegal Bakış TH Güldidar Gök, Fatma Tuğba Muşlu, Fatma Derya Özduran Bu çalışma Türkiye’deki HIV(+) hastaların hasta hakları kapsamına girmeyen konularda karşılaştıkları sorunlar hakkında yapılabilecek hukuksal düzenlemeleri

Page 73: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

73

belirlemek amacıyla yapılmıştır. Bilimsel araştırma yöntemi, kaynak taramadır. Kişiler araşında ayrım gözetmeksizin sağlık hizmetlerine ihtiyacı olan herkes Hasta Hakları Yönetmeliği’ne dahil edilmiştir. HIV(+) hastalar da sağlık himetlerinden yararlanma ihtiyacı duydukları durumlarda Hasta Hakları Yönemeliği’nde belirtilen tüm haklardan yararlanabilirler. Hasta Hakları Yönetmeliğinin HIV(+) hastaların sorunlarını karşılayamadığı durumlarda sorunun hukuksal bağlamda çözümü üzerinde çalışılmalıdır.

Malpraktis ve Yüksek Sağlık Şurası TH Ayşe Şabablı, Halime Şeyma Naçar, Zeynep Iskender Bizim bu projeyi hazırlamaktaki amacımız; beceriksizlik, bilgisizlik, dikkatsizlik ve ihmalkarlık sonucu ortaya çıkan hatadan dolayı hekimin karşılaştığı durumlar hakkında bilgi sahibi olmak ve Yüksek Sağlık Şurası’nın rolünü, değerlendirme kriterlerini öğrenmektir. Araştırmalarımızı yapmak üzere dersimizin olmadığı perşembe öğleden sonraları toplandık. Birlikte araştırmalar yaparak konu hakkında bilgi sahibi olmaya çalıştık. Bulduklarımızı birlikte değerlendirdik. Araştırma süreci içinde elimize geçen bir kitabı sırayla okuduk. Kitaptan ve internetteki arama motorlarından girerek elde ettiğimiz bilgilerden yararlanarak bir derleme yaptık. Bize, daha önceden verilen proje rapor formundan faydalanarak raporumuzu hazırladık. Hekimin çeşitli şekillerde hata yapması ya da hasta yakınlarının hekimin hata yaptığını iddia etmesi sonucu açılan davalarda mahkemenin bilirkişi olarak danıştığı bazı kurumlar vardır. Bu kurumlardan biri Yüksek Sağlık Şurası’dır. Yüksek Sağlık Şurası, kanun ve kanun hükmünde kararname için görüş bildirir, bilirkişilik yapması istenilen durumlarda hasta dosyası ve buna benzer raporları inceleyerek görevini yerine getirir.

Tıpta Cinsiyet Ayrımı TH Oğuz Baran, Özden Kılınç, Cemalettin K. Mansıroğlu Tıpta Cinsiyet Ayrımı’nın ne anlama geldiği; konunun hukuksal haklar, dinsel görüşler ve sosyolojik boyutlarda durumunun ne olduğu ve konunun tıp etikleri içindeki yerinin ne olduğu hakkında araştırmaların yapılmasını planladık. Proje kapsamında halkın görüşlerinin alınması, uzmanlıkları konuyla ilgili hekimler, hukukçular, din adamları ile birebir görüşmeler yapılarak fikirlerinin ve bilgilerinin alınması, konuyla ilgili kaynakçaların incelenmesi kullanılan yöntemlerdir. Tıpta cinsiyet ayrımının uluslararaşı alanda kadın ve erkeklerin sağlık hakkında eşit oranda yararlanamamasında etkili olmakta ve bu sorunun etkin bir biçimde uluslararaşı örgütler, anlaşmalar ile düzenlenmeye çalışılmaktadır. Tıpta cinsiyet ayrımı tıp etikleri ve en basitinden hekimlik andında da geçtiği gibi Hipokrat’tan beri kabul edilemez olmuştur. Kutsal olan doktorun tedavi etme yeteneği ve hastanın sağlığıdır. Hastanın sağlık hakkını kullanmada dilediği doktoru seçme hürriyeti vardır. Ancak doktorun cinsiyete ya da herhangi bir sebebe dayanarak hasta seçme hakkı yoktur. İslamiyette süregelen İslami geleneklere göre kadın erkeğin dünyada farklı görev ve yaşayış yapılarıyla yükümlendirilmeleri üzere acil olmayan durumlarda, imkanlar dahilinde ayrımcılığı uygun görmekte diğer durumlarda tıpta esnek davranmaktadır. Hristiyanlıkta kadın-erkek tamamen eşit kabul edilmekte doktor seçme hakkı tamamen hastanın vicdanına bırakılmaktadır. Halkımızla yapılan görüşmelerden elde edilen çekinceli sonuçlara göre yüksek oranda ayrımcılığın karşısında yer almaktadır.

Page 74: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

74

TIP VE TARİHHekim LiderlerTTAlparslan Merdin, Derya Özer, Ülkü BulutProjede temel amacımız hekimlerin toplumda iyıleştirme görevi dışında da rolleri olduğunu göstermekti. Bu amaç doğrultusunda projemizde hekimlerin tarih boyunca liderlik rolü aldığı durumları incelemeyi hedefledik. Bu incelemede her uygarlıktan ve her çağdan bir hekim lider göstermeyi yöntem edindik. Ama buradki kriterimiz incelediğimiz hekimin hem bulunduğu dönemdeki en büyükm tıbbi otorite, hem tıp bilimine yeni katkılar sağlayarak tıp tarihine gecmesi ve projenin amacına uygun olarak da bulunduğu topluma en üst kademelerde liderlik yapmış olmasaydı. Bu doğrultuda Mısır uygarlığından “İmhotep”i inceledik. İmhotep tarihteki ilk doktor ve firavunun başveziri imiş, insanlar onu tanrılaştırmışlar zamanla. Çin uygarlığından “Sarı İmparator”u inceledik. Acupunctur’un ilk diagramını cizen, Çin tıbbının temelini oluşturan “NEİ CHİNG”i yazmış. Çin’in en eski imparatorlarından birisi. Yunan uygarlığından Asclepion’u inceledik. Kendini iyıleştiren keşişlerin tapınağını sağlık tapınakları Asclepionlara ceviren tanrılaştırılan bir insan. İslam Uygarlığından İbn-i Sinayı inceledik. Tarihe

“HEKİMLERİN HEKİMİ”diye geçti. O olmasaydı eski Yunan ile modern medeniyet arasında ki köprü belki 200 yıl sonra bile kurulamayacaktı. Ayrıca dönemin halifesine vezirlik yaptı. Son olarak T. C. ‘nin sağlık sistemini kuran, keşfettiği aşılar ile litaratüre gecen, T.C. ‘nin 2. dönem Basbakanlığını yapan, koyduğu mobil doktorluk sistemi ile miyonlarca insanın bulaşıcı hastalıklardan ölmesini engelleyen Refik Saydam’ı inceledik. Projeden çıkardığımız sonuç hekimlerin tarih boyunca yaşadıkları toplumlarda sadece doktorluk değil kazandıkları sevgi ve güven ile önderlik yaptıkları, tarihe yön verdikleri oldu.

Tarihten Günümüze ZehirTT Mert Yeşiladalı, Hatice Çiner, Kerime Köfünyeli Projemizde zehir ve toksikoloji biliminin ne olduğu, toksikolojinin çağlar boyunca izlediği gelişim ve günümüzdeki konumu irdelenmiştir. İlk bölümde toksikolojinin tarihçesi incelenirken eski çağ, orta çağ ve yakınçağ (XVIII-XIX. yy gelişmeleri) dönemlerindeki önemli olaylar ve buluşlar göz önüne alınmıştır. Projenin ikinci bölümünde ise toksik maddelerin günümüzde nasıl kullanıldığı araştırılarak, yarar ve zararları tespit edilmiş, günümüzdeki konumu hakkında fikir elde edilmiştir. Ayrıca adi geçen toksik maddelerin etki mekanizmaları hakkında da bilgi verilmiştir. Projenin amacı, toksikoloji tarihini inceleyip toksikolojinin geçmiş ve günümüzdeki konumlarının karşılaştırılması, geçmişteki ve günümüzdeki kullanım alanlarının yararlı ve zararlı yönleriyle tartışılmasıdır. Projede de açıkça anlaşılabileceği gibi toksik maddeler geçmişte daha çok bireysel amaçlar için kullanmışken, günümüzde daha büyük kitleleri etkileyebilecek konumdadır. Ayrıca geçmişten günümüze geldikçe toksik maddelerin zararlarının yanında yararlarının da olduğu fark edilmiştir. Günümüzde toksinlerin devletler tarafından kimyasal silah yapımında kullanılmış ve halen kullanılıyor olması insanlık için büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Bu açıdan bakıldığında günümüzde toksinler insan hayatini ciddi anlamda tehdit etmektedir. Diğer taraftan ise çeşitli toksik maddelerin tıpta, ilaç yapımında kullanılıyor olması bu maddelerin insan sağlığına zararı olduğu kadar insanlık için yararlı amaçlarda da kullanılabileceğini gösterir. Sonuç olarak toksinlerin günümüzdeki konumu tamamen insanların toksik maddeleri ne amaçla kullandığına bağlıdır.

İbni Sina TT Özgür Özkan, Fethi Abdulsamed Ishak, Mehmet Can Nacar, Burhan Burak Savtekin İbni Sina’nin tip ilmine ilişkin araştırmaları son derece orijinal ve doğrudur. Bu yüzden Doğu ve Batı hekimliğine, kelimenin tam anlamıyla, altı yüz yıl boyunca hükmetmiştir. Nizam-i Arız”, “Tip İlmi ve Meşhur Hekimlerin Mahareti” isimli eserinde, “şayet Hipokrat ve Galenos yasasaydılar, bu kitabın (Kanun) önünde secde etmeleri gerekirdi” der. Projenin amacı, Avrupa’ya en az beş asır tıp hocalığı yapan ve 16 yaşında uzman hekim olan İbni Sina’yı daha yakından tanımak ve özellikle El-Kanun’unda çağını aşarak, zamanındaki tıp ilminin ötesine geçip insanlığa

kazandırdığı çok kıymetli bilgilerden birkaçını inceleyebilmek. İbni Sina’nin El-Kanun Fit-Tibb adlı eseri ve tıpa getirdikleri hakkında internet ve kütüphaneler yoluyla araştırma yapıldı. Ibni Sina’nın tıbba getirdiği yenilikler şu başlıklar altında tartışıldı: Nabız ve Solunum Ritmi, Anestezi, Baş ağrısına buz tedavisi, Kan, Akciger, Diyabet ve Kızıl Hastalığı, Zehirlenmeler, Tonsillektomi, Trakeotomi, Hemoroid Tedavisi, Şarbon, Verem, Trahom, Konjonktivit, Histeri, Nöropsikiyatri, Embriyonun Gelişimi, Küçük Kan Dolaşımı ve Kılcal Damarlar ve Mikrop. İbni Sina çağının bütün ilimleriyle ilgilenmiş ve çoğunda da profesör seviyesinde bir bilgiye sahip olmuş kendinden sonra gelen bilim adamlarına da bu bilgisiyle ışık tutmuş, yol göstermiş, kitaplarıyla onlara hocalık yapmıştır. Bu hocalık vazifesini Avrupa’da yüzyıllarca sürdürmüştür. Kitapları asırlarca önemini yitirmemiş ve üniversitelerde okutulmuştur.

13-20. Yüzyıllar Arası Avrupa Hastanelerinin Gelişimininin Incelenmesi TT Erdem Şimşek, Gözde Kirca, Hayriye Cankar, Bedrettin Orhan Amacım 13 ve 20. yüzyıllar arasında Avrupa hastanelerinin durumu hakkında bilgilendirme yapmaktır. Proje konusuna karar verdikten sonra arama motorlarından “history of medicine; historic hospitals; hospitals of europe” anahtar kelimeleri ile arama yapılldı. Çalışmalardan elde edilen bulgular sonucunda 13 ve 20. yy’lar arasında Avrupa hastanelerinin gelişiminin genellikle din çerçevesinde şekillendiği sonucuna varılmıştır. Günümüzde ise dinin etkisi kaybolmuş, yerini pozitif bilimler almıştır.

Milli Mücadele Döneminde Verilen Sağlık Hizmetleri TT E. Sena Cevahirli, Cafer Balcı, Elşen Mülazimoğlu Proje hazırlanırken amaçlanan Kurtuluş Savaşı döneminde verilen sağlık hizmetlerinin savaşın kazanılmasındaki yeri ve önemini göstermektir. Elde edilen bilgiler doğrultusunda varılan kanı ordudaki genel sağlığın korunması için yapılacak mücadelenin düşmanlara karşı girişilen mücadeleden daha şiddetli olması gerektiği mantığıyla sağlık hizmetlerinin verildiğidir. O dönemde sağlıkla ilgili birçok kanunun çıkarılması ve bu kanunların uygulanması için yapılan sıkı denetlemeler sağlığa verilen önemin ne kadar fazla olduğunun göstergelerinden biridir. Sonuç olarak harplerin başarıya ulaşmasında sağlık hizmetleri çok etkili bir önem taşır. Hasta ve yaralıların tahliyesi, tedavisi ve bulaşıcı hastalıklara karşı koruyucu tedbirlerin orduların moral ve maddi güçlerinin gelişmesinde olumlu birer etken oldukları kuşku götürmez bir gerçektir.

Penisilinin Keşfi ve Gelişim Aşamalari TT Mustafa Çaglayan, Ferhat Evliyaoğlu, Volkan Karataşli Penisilin hakkında bilgi vermeyi, keşfinin nasıl gerçekleştiğini, keşfeden bilim adamlarıi hakkında bilgi vermeyi, penisilin alerjisi hakkında yapılan çalışmaları toparlamayı amaçladım. Bu konuda yapılan önceki çalışmalardan elde edilen sonuçlardan ve çesitli kaynaklardan (internet, kitap, makale) yararlandım. Sonuç olarak bu çalışmada penisilinin keşfinin nasıl gerçekleştiğini, penisilinin önemini, alerjik etkilerini, ilacın geçirdiği evreleri, penisilin kullanılmasında ve kullanılmamasında ortaya çıkabilecek durumları ortaya koydum.

Türk Tıp Fakülteleri Tarihi TT Gökhan Aytekin, Enes Ataç, Salih Uzun İilk Türk Tıp Fakültesi 1838 yılında 2. Mahmut döneminde kurulan “Mekteb-i Tibbiye-i Şahane”dir. Bu okulu 1867 yılında “Sivil Mekteb-i Tibbiye-i Mülkiye” izledi. Cumhuriyetimizin ilk tıp fakültesi olan Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi 1945 yılında kuruldu. Bu fakülteyi 1955’te İzmir (Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi) ve 1963’te Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi izledi. Sonraki yıllarda, özellikle 1980 sonrasında tıp fakültesi açılımı hızlanmıştır. Bugün ülkemizde tıp fakültesi sayısı 50 cıvarındadır. Bu süreç içinde 1980’de asker-hekim yetiştirmek üzere Ankara’da Askeri Tıp Fakültesi açılmıştır. 1995’ten sonra özel üniversitelere bağlı tıp fakülteleri açılmaya başlanmıştır. Bugün bu özel üniversitelere bağlı tıp fakültelerinin sayisi, biri Ankara’da ikisi İstanbul’da olmak üzere üçtür. Ayrıca KKTC’de üç tıp fakültesi

Page 75: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

75

ÖSYM sınavıyla öğrenci almaktadır. Ülkemizde tıp fakültesi ve tıp ögrencisi sayısı hızla artmaktadır. 1964 yılında dört olan tıp fakültesi sayısı 1970’te 8, 1975’te 16, 1989’da 24, 1998’de 47’ye yükselmiştir. Tıp fakültelerindeki ögrenci sayıları ise yine aynı yıllarda 426, 778, 1149, 3264 ve 4500 olmustur. Kabaca 1980’lerde ve 2000’lerde tıp fakültesi sayısı iki kez ikiye katlanmıştır. Ülkemizdeki tıp fakültelerinde üç farklı eğitim müfredatı uygulanmaktadır. Klasik tıp eğitimi müfredati 9 tıp fakültesinde uygulanmaktadır. Entegre (bütüncül) müfredat 36 tıp fakültesinde uygulanmaktadır. Probleme dayalı öğretim müfredatı (aktif eğitim) 2 tıp fakültesinde uygulanmaktadır.

Sigmund Freud ve Psikanalizin Gelişimi TT Hüseyin Kaya, Ülker Kaya, Yerkebulan Kambarov Bu projede amaç psikanalizin tarihini araştırmak, psikanalizin ortaya çıkışını ve zaman içinde şekillenişini ortaya koymaktır. Bu amaç içinde psikanalizin babası olarak niteleyebileceğimiz Sigmund Freud’un bu konu hakkındaki çalışmalarını tanıtmaktır. Çalışmalarımızı sürdürürken konuyla ilgili kitaplardan ve internet sitelerinden yararlandık. Margaret Muckenhoupt’un Bilinçdışının Kaşifi adlı kitabını okuduk ve bu kitaptaki özellikle Çıkış Yolları ve Açıklamalar bölümlerinden yararlandık. Ayrıca internette google ve yahoo arama motorlarını kullandık. Bu arama motorlarına Freud, psikanaliz, freud history, hipnoz, psychoanalysis, freud life gibi birçok anahtar kelime girerek araştırma yaptık. Bu araştırmalarımız neticesinde konumuza uygun bilgi kaynaklarını içeren siteleri seçtik. Eski tarihlerde psikoterapi için hipnoz kullanılırdı. Ama 19. yüzyılda psikoterapi için daha ciddi çalışmalar başlamıştır. Parisli doktor Charcot histerik hastalar için hipnozu tedavi yöntemi olarak kullanıyordu. Freud Charcot’un kliniğinde çalışmaya başladı. Üşte bu karşılaşma psikanaliz fikrinin oluşmasındaki dönüm noktalarından biri oldu. Freud, daha sonra ünlü doktor Breuer ile Anna O. adını verdikleri histerik bir hasta üzerinde çalışmalarda bulundu. Bu araştırmaları Freud’un psikanaliz olarak adlandıracağı görüşler sisteminin tamamını geliştirmesine yol açmıştır. Sonuç olarak Freud, psikiyatri alanına yeni ve dinamik bir yaklaşım biçimi getirmiştir. Bunlardan en önemlisi psikanaliz kuramıdır. Bu projede de bu kuramın nasıl ortaya çıktığını ve ilginç gelişme hikayesini gösterdik

ACININ YANSIMALARI TT I. Halil Şahin, Fegan Zakirov, Feyza Okyaz Pojemizde amacımız acının farklı algılanışlarını ortaya koymaktı. Hasta ile hekim araşındaki algılayış farkını araştırmayı hedefledik. Yöntem olarak da makalelerden yararlamayı ve hastalarla röportaj yapmayi düşündük. Makaleleri internetten tarama yöntemi ile araştırıken röportajları hastanede hastalarla bizzat konuşarak yaptık. Sonuç olarak bir gerçek ortaya çıktı ki hekimin anladığı acıyla hastanın hissettiği acı araşında büyük farklar var. Doktor acıyı çoğu zaman fizyolojik kalıplarla sınırlı tutarken hasta ise bu hissi tüm hayatına yansıtmış durumda. Hekimin, hastanın acılarını dindirmekle görevli olduğu düşünüldüğünde öncelikle hastasını anlaması gerektiği ortadadır. Bu algılayış farkı doktor hasta iletişiminin daha sağlıklı olabilmesi için ortadan kaldırılmalıdır. Anesteziye Tarihi Bir Bakış TTDiyar Tasçı, Özlem Yüksel Yurtsever, Arife Çetinkaya, Zeynep Kuzu Modern anestezinin baslangıç tarihi olarak kabul edilen 1846’dan önce cerrahi girişimlerin sayısı çok kısıtlı olup bunların hemen hepsi üst ekstremiteler veya vücudun yüzeyel kısımlarında yapılan genellikle de amputasyon, apse açılması veya kist çıkarılması gibi acil girişimlerdi. Çeşitli otlar, alkol, haşhaş, uyusturucu maddeler, buz, turnikeyle bağlanan kollar, hipnoz ve fiziksel güç kullanılarak hastanın zaptedilmesi en sık başvurulan yollardı. Gerek eter gerekse azot protoksitin anestezi amacıyla kullanılmasında diş hekimlerinin önemli rolü olmuştur. 1842’de Crawford Long bir hastasının boynundan tümör çıkarmak için eter kullanmıştır. 1844’de Horace Wells bir gösteri sırasında azot protoksit koklayan göstericilerden birinin düşüp ayağını kırdığı halde ağrı duymadığını fark etmiş ve ertesi gün azot protoksit koklayarak bir dişini çektirmiştir. Williams Morton adlı bir diş hekimi hastanesinde bir gösteri yapmak için izin istemiştir. Morton gösteri sırasında hastayı başarıyla uyutmuş, olay inanılması güç bir başarı olarak

değerlendirilmiş ve hızla yayılmıştır. Eter kısa sürede ABD’de ve Üngiltere’de rutin olarak kullanılmaya başlandı ve 16 Ekim 1846’da yapılan bu gösterinin yeri (Eter Dome) ilk başarılı genel anestezinin yapıldığı yer olarak tarihe geçmiştir. Bundan başka kloroform, siklo propan anestezik olarak kullanılmış ama zamanla terkedilmiştir. Üngiltere’e 1956’da Haloton geliştirilmiş ve bu ilaç günümüzün en yaygın olarak kullanılan anesteziği haline gelmiştir. 1898’de Bier spinal anesteziyi bulmuştur. 1955’te WFSA (World Federation of Societies of Anesthesiologists) kurulmustur. Genellikle inanıldığı gibi anestezi alanındaki bu gelişmeler cerrahi tarafından izlenenememistir. Burada enfeksiyonun cerrahi girişimleri sınırlaması ve cerrahi antisepsinin (Listerism) ancak 1879’dan sonra kabul görmesi en önemli neden olarak görülmektedir.

Dünden Bugüne Sigara ve Savaşları TTBurcu Bilaloğlu, Necati Enver, Murat Sertan Şahin Sigara ve tütün ürünlerinin ve bunlara karşı yürütülen mücadelenin geçmişini araştırarak okulumuzun ilke edindiği Sigaraşiz Hacettepe fikrine destek vermek amacıyla bu projeyi olusturduk.. Sağlık Bakanlığı’nın sigara mücadelesiyle ilgili bazı yayınlarını kullandık. Sigara mücadele yasası olarak bilinen 4207 Sayılı Yasayı inceledik. Sonuç olarak 15 yüzyılın sonunda Amerikan’ın keşfi ile dünyaya yayıldığı iddia edilen tütünün ve tütün sanayi, özellikle sigaranın sağlık üzerine etkilerini içeren çarpıcı örnekler ve istatistikler, Türkiye’deki sigara kontrol kanunu ve toplumsal hayata yansımaları gibi bilgileri edindik.

Tahtadan KalbeTT Nazlı Buğçe Vedin, Hatice İslamoğlu, Saliha Evran Amacım stetoskopun gelişimsel tarihi araştırılarak ilk stetoskopun ortaya çıkışıyla tanı, tedavi ve etik hakkında hangi kolaylıkların saglandığını öğrenmekti. Konuyla ilgili sitelerden derleme yapildi. Özellikle http://www. antiquemed. com/tableofcon. htm adli internet sitesinden yararlanıldı. Sonra Türkçe kaynak bulma amacıyla yahoodan ilk stetoskop yazarak araştırıldığında http://webfoto. sitemynet. com/stetoskop. htm sitesi bulundu. Stetoskopun gerek tanıyı koymada, gerek etik olarak hastaların muayenesini kolaylaştırmada, gerek doktorların kendi sağlıklarını korumaları açisindan çok önemli bir alet olduğu anlaşıldı. Yapılan araştırmalar sonunda hekimlerin hastalıkların tanısını koymak ve hastalıkların tedavisi ve takibi için ellerinden geleni yapmaya çalıştıkları fark edildi. Tanı için yöntem arayan doktorlar insan vücudundan gelen sesleri dinlemek için sürekli daha iyisini bulmaya uğraşmışlar. İlk bulunduğu günden bugüne stetoskop ile oskültasyon, palpasyon ve perküsyon gibi hekimlerin temel muayene yöntemleri arasına girmiş ve hekim denilince boynunda stetoskopu olan bir insan tablosu akla gelir olmuştur. Bu gelişmeler teknoloji ilerledikçe stetoskopunda gelişeceği ama eskimeyeceğini göstermiştir.

Çanakkale Savaşında Salgın Hastalıklar TT Mehmet Inel, Mustafa Murat Özgenç, Mehmet Emin Şirin Savaşlar binlerce insanın iç içe bir hedef için savaştığı vahşi insanlık ayıplarıdır. Yüzlerce insanın hayatını kaybettiği bu olaylarda tek katil silahlar mıydı? Ne yazık ki hayır. Susuzluğun açlığın kol gezdiği, her yere cesetlerin saçıldığı ortamlarda salgınlarda kaçınılmaz oluyordu. Aynı süre zarfında savaş ile meşgul olunduğu için hastalıklara karşı önlem almak oldukça güçleşiyordu. Bu kadar insanın zorluk içinde ve birarada olması da salgınların hızla yayılmasına zemin hazırlıyordu. Bu gerçekler bizi bu konu üzerinde araştırma yapmaya itti. Genel olarak incelemeye kalktığımızda, konunun çok geniş olduğunu ve ayrıntılara verdiğimiz değerin düstüğünü fark ettik. Çanakkale Savaşınıda bir örnek olarak seçtik. Bu savaşın Türk tarihi açısından önemi ve olan çok büyük insan kaybı bize seçimimizde ışık tuttu. Araştırmaya başlayınca ulaştığımız bilgiler ilgi çekiciydi. Salgınlar sebebiyle ölenlerin ya da savaşamıyacak hale gelenlerin sayısı savaşın gidişini değiştirecek büyüklükteydi. Kaynaklar çok kısıtlıydı, çoğunlukla arşiv taramalarından ibaretti. Sebepler yeterince araştırılmamış ve bu ilgi çekici değerler göz ardı edilmişti. Bu araştırmadaki amacımız bazı tarihi gerçeklere ışık tutmak. Tıbbi yardımın savaşlardaki önemini vurgulamak, önemsiz görünen bazı ayrıntıların nelere mal olduğunu gözler önüne sermek. Bir savaşı örneklem kabul edip onu farklı açılardan

Page 76: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

76

değerlendirip savaşların iç yapısına ulaşmak ve dönemin sağlık politikası hakkında bilgi elde etmektir.

Aspirinin Tarihçesi TT Burak Demirbaş, Muzaffer Kurt, Oğuz Han Karaağaç, Ramazan Özel Amacım aspirinin bulunuşu, geliştirilmesi ve günümüzde üzerinde hangi araştırmaların yapıldığını tarihsel süreç içinde incelemek. Proje konusu temel olarak internetteki veri tabanları üzerinden araştırıldı. Arama motorlarında

“aspirin+tarih” anahtar kelimesi ile arama yapılarak Türkçe kaynak araştırıldı. Temel olarak ise www. aspirin-foundation. com sitesi kaynak olarak kullanıldı. Kaynak olarak kullanılması düşünülen “Aspirinin Türkiye Tanıtım Serüveni” kitabı bulunamadığı için kullanılmadı. Tabiat eczanesinden bize sunulan etkin ilaçlardan olan aspirinin uzun yıllar boyu kullanılmasına ve üzerinde çalışmalar yapılmasına rağmen hala çözülemeyen sırlarının olması bize doğada keşfedilmeyi bekleyen daha bir çok ilacın bulunduğunu düşündürdü. Ayrıca sağlık sözkonusu olduğunda bütün dünyanın aynı amaç doğrultusunda çalışabileceğini gösterdi.

Organ Nakli Tarihçesİ TT Meltem Yalçin, Bayse Yeşil, Dilek Karacanoğlu Amacım organ naklinin tarihini incelemek ve Türkiye’deki organ naklini irdelemekti. Arama motorlarından “organ nakli” anahtar kelimesiyle bazı bilgilere ulaşıldı. Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Doku ve Organ Nakli Merkezi’ne gidildi. Yetkililerle görüsülerek bilgi ve döküman elde edildi. Organ naklinin geçmişi tarih öncesi çağlara dayanmaktadır. Organ nakli fikrinin ortaya çıkışı kolay olmamıştır. Bu fikir insandan insana güç, sağlık geçişi gibi batıl inançların da etkisiyle çeşitli denemeler sonucu bugünkü şeklini almıştır. Günümüzde organ nakli başarıyla yapılabilmekte olmasına rağmen organ bağışının yetersiz oluşu ve bu konuya gereken önemin gösterilmemesi sonucu organ naklinin tarihsel gelişiminde istenen düzey yakalanamamıştır.

Rönesans ve Anatomi TT Burak Tanyildiz, Esra Tekin, Buğra Ilhan Rönesans döneminde anatomi alanında birçok gelişme olmuştur. Bu çalışmalar günümüz anatomisinin temellerini oluşturduğu için önemlidir. Leonardo Da Vinci de bu dönemde yapmış olduğu çalışmalarla anatominin gelişmesine büyük katkı sağlamıştır. Resim çalışmalarını sağlıklı bir şekilde yürütebilmek için bir seri anatomi ve perspektif çalışmaları yapmak ihtiyacını hissetmiştir. Resimlerinin gerçekçi olmasına çok önem vermiş; bu yüzden organları, organların insan vücudundaki yerleşimlerini, insanın fiziki görünüşünü en ince ayrıntılarına kadar incelemiştir. Anatominin ilkelerini antik heykel ve ikincil kaynaklardan öğrenmeyi reddeden Leonardo Floransa’da, Santa Maria Nuova ve Roma’da Santo Spirito in Sassia hastanelerinde insan ve hayvan kadavralarının kesilerek incelenmelerini gözlemlemiş, hatta bu işlemlere bizzat katılmıştır. Leonardo’yu insan anatomisi incelemelerine yönlendiren şey tıp uğruna ya da tıbbın gelişmesi amacıyla birtakım çalışmalar yapmak değildi. Kendisine Alberti ve Vitruvius gibi insan figürlerinin doğasında olduğu gibi yansıtmak amacıyla anatomi çalışmalarına yönlenen ressamları örnek almıştı. Leonardo’nun bu çalışmalarında çeşitli çizimleri olmuştur. Bunlar:”Omuz Kasları, Kalp ve Akciğerler, Ana Rahmindeki Cenin, Kafatası Kesitinden İki Görünüm, Solunum ve Dolaşım Sistemleri”dir. Sonuç olarak gerek anatomi gerekse diğer bilim dalları üzerinde yaptığı çalışmalarıyla Leonardo Da Vinci rönesans döneminin anatomi alanında bir dönüm noktası olmasını sağlamıştır.

Radyoji Tarihi TTMishack P. Mmola, Türkan Biryilmaz, Betül Özdemir, Yasemin Tombak Proje amacım radyolojinin tarihsel gelişimini araştırmak. Türkiye’de kaydettiği aşamalarla dünyadakini karşılaştırarak bilgi edinmek. “Yüz Yıllık Yolculuk-Başlangıcından Günümüze Türk Radyolojisi” Prof. Dr. Tuğrul Pırnar-Doç. Dr. Oğuz Dicle, “Radyolojide Bazı temel Buluşlar ve Bunları Bulanlar” Prof. Dr. Emin Faik Üstün ve www.radyoloji.net (25 Şubat 2005) Prof. Dr. Metin İnsal ile kişisel

görüşme (27 Nisan 2005) gerçekleştirdim. Radyolojinin gerek Türkiye gerekse dünyadaki gelişimsel evrelerini öğrendik. Tıp alanındaki önemini ve sağladığı kolaylıkları kavradık.

Günümüze Kadar İnsan Üzerinde Yapılan Deneyler TT Meliha Kantekin, Demet Lafli, Semra Özcan Projemizin amacı, günümüze kadar insan üzerinde yapılan deneylerin bir araya toplanması; denek, aydınlatılmış onam, gönüllülük gibi kavramların açıklanması, insanların hayvanlara tercih edilme sebeplerinin ortaya konulması ve konuya hukuksal açıdan yaklaşılmasıydı. Yöntemimiz ulaşılan kaynakların okunması, hangilerinin dikkate alınacağının belirlenmesi ve edindiğimiz bilgilerin amacımıza yönelik derlenmesi. Aynı zamanda projenin gelişimi süresince kendi yorumlarımızın da projeye katılması. Projenin sonunda tarih boyunca bilimsel bilgiye ulaşma adı altında insanların deneylerde kullanıldığını ve seçilen insan gruplarının genellikle alt sınıfın üyeleri olduğu görüldü. Bu deneylerden bazılarının bilime olan katkısı yadsınamazdı ancak birçok deney insanlara zarar vermiş hatta ölümlere sebep olmuştur. Hayvanların kullanıldığı deneylerden sonra insanların kullanılması zorunluydu çünkü insan ve hayvan deneyde farklı sonuçlara neden olabiliyordu. Tarih boyunca deneklerin haklarını korumak için yasalar çıkarılmıştır ve en bilineni, dünyada geçerliliğini korumakta olan Helsinki Bildirgesi’dir. Ama yapılan deneylere bakıldığında çoğu deneyde yasalara uyulmadığı ve yeni bir bilimsel gerçeğe ulaşmada insan hayatının geri plana atıldığı görüldü.

Sara Hastalığı ve Tarihsel Gelişimi TT Özkan Özay, Akın Sezgin, Muhammet Ulvi Yalçin Bu projede epilepsinin ve epilepsililere karşı davranışların dününü ve bugününü araştırmaya çalıştık. Araştırmalarımızda veriyi genel olarak internet üzerinden bulabildik. Kitap ve ansiklopedilerden de araştırmaya çalışsak da konumuzla ilgili fazla bilgi bulamadık. Epilepsinin görülme sıklığı %0.5 ile %1 arasında olup en sık görülen müzmin hastalıklardandır. Epilepsi ortada neden yokken titreme ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Tarihi insanlık tarihi kadar eskidir. Eskiden tedavi edilememesine karşın şimdi tedavilerde kısmı iyileşmeler görülebilmektedir. Eski toplumlar inançlarına göre epilepsiye değişik isimler vermişlerdir. Örneğin Eski Yunan’da “İsa’nın kamçı cezası”, Eski Mısır’da “Tanrı tarafından gönderilen büyük bir hastalık” olarak isimlendirilmiştir. Eski zamanlarda epilepsililerin kalabileceği kuruluşlar yokken çağımızda vardır. Çağımızda epilepsi teşhisi ve tedavisi tıbbın gelişimi ile birlikte daha bilimsel olarak yapılabilmektedir. Epilepsi, toplumun epilipsiyi algılama şekline göre sanata yansımıştır. Epilepsi demek geri zekalılık demek değildir. Çünkü tarihte iz bırakan G. Julius Caesar, F. M. Dostoyevsky, Napoleon Bonaparte, Sokrates, Vlademir Lenin gibi şahsiyetler epilepsi hastasıdır. Sonuç olarak hastalığa dün mitolojik olarak yaklaşılırken bugün bilimsel olarak yaklaşılmaktadır. Tıbbın tarihsel gelişimini incelemek için saranın tarihsel gelişimini incelemek yeterlidir.

Kabilelerde Tıp Kültürü ve Modern Tıbba Etkisi TT Nurgül Kuş, Cemile Demirel, Tuğba Demirci kabile tıp kültürünü tüm hatlarıyla ortaya koymak, kabile kültürünün modern tıbba etkisini ve modern tıptan farklı olan yönlerini ortaya çıkarmaktır. İnternet veri tabanları tarandı. Kütüphanelerde konu ile ilgili kitaplar incelendi. Hacettepe Üniversitesi’nin Tıp Tarihi Ana Bilim Dalı’na başvuruldu. Araştırma konumuz geniş bir alanı kapsadığı için kabileleri Afrika, Avustralya, Amerika kabileleri diye sınıflandırarak incelendi. Kabile kültürlerinde genel olarak sağlık, hayatın içinde akan bütün kuvvetleri hesaba katarak ulaşılabilen bir hedeftir. Kabile kültürünün tedaviye yaklaşımı ise insanın kendi içini, hayat tarzını, duygularını, sosyal durumunu ve onu çevreleyen doğal yapıları dikkate almasıdır. Kabile kültürlerinde dört uygulama ortaktır: Bunlar bir iyileştiricinin olması ve onun kutsal sayılması, şifalı bitkilerin tedavide kullanılması, hastalıkların kötü ruhlardan kaynaklandığına inanılması, tedavide iyileştirme sürecinde kutsal törenler düzenlenmesi, kutsallığına inanılan taşlardan ve tapınaklardan yararlanılmasıdır. Modern tıp kültürü ve kabile tıp kültürü araşında belirli farklılıklar vardır: Modern tıp kültüründe anahtar bilgidir. Tedavi bilimsel teori üzerine kurulur. Kabile tıp

Page 77: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

77

kültüründe anahtar sezgidir. Tedavi doğadan ve ilahi güçlerden öğrenilen doğrulara dayanır. Modern tıp kültüründe otorite doktordur. Kabile tıp kültüründe iyileştirici otorite değil sadece tavsiye edicidir. Kabilelerin yüzyıllardır hastalıkları tedavi etmede kullandıkları bitkiler ve yöntemler birçok örnekte de gözlemleyebileceğimiz gibi modern tıbba çeşitli katkılarda bulunmuştur. İleride yapılacak olan araştırmalarda onların kullanmış oldukları bitkilerin, tedavi yöntemlerinin günümüzde henüz çaresi bulunamamış hastalıkların iyileştirilmesine katkıda bulunabileceğini düşünmekteyiz.

Avrupa Için Ebeli Doğumlardan Hekimli Doğumlara Geçiş Süreci TT Şefik Evren Erdener, Atila Yıldırım, Can Hazar, Gamze Uysal Amacımız Avrupa’daki doğum yardımcılığı için “ebe kadınların tekbaşlılığından günümüzün hekim-ebe ortaklığına geçiş” sürecini incelemekti. Gebelik ve doğumla ilgili daha önce yapılmış çalışmaların bilgileri Google, PubMed arama motorları ve Milli Kütüphane aracılığıyla toplanmıştır. Oluşturulan bilgi havuzundan, yanıtlanması amaçlanan sorulara uygun bilgiler seçilerek gruplandırılmıştır. Bilgiler arasında gerekli karşılaştırmalar yapılarak proje sonuçları açığa çıkarılmıştır. Avrupa’da Hipokrat dönemine kadar doğum yardımı sadece ebe kadınlar tarafından yürütülmüştür. Bu durum, toplumun erkeklere yönelik ahlak anlayışından kaynaklanmaktadır ve bu devirlerde hekimlerin çoğunluğu erkektir. Hipokrat’ın sağladığı gelişmeler halkın hekimlere olan güvenini artırır ve bu hekimler problemli doğumlara katılmaya başlarlar. Bu esnada sıradan vakalarla yalnız ebeler ilgilenmiştir. Ortaçağda ise skolastik düşünce nedeniyle hekimlerin doğumla ilgili tüm müdahaleleri yasaklanır, anneler ebelerin elinde kaderlerine terk edilirler; Hipokrat’ın ve diğer bilginlerin öğretileri unutulur. Ancak, rönesansla beraber oluşan ilerlemeci ortam hekimliği ön plana çıkarır, ebelere “cahil” damgası vurulur. Doğum ilk kez bu dönemde tam hekim kontrolüne geçer. Ne var ki bir süre sonra hastanelerdeki enfeksiyon vakaları nedeniyle ebelik tekrar önem kazanmaya başlar. Sonraki dönemlerde art arda yaşanan bilimsel gelişmeler hekimlerin başarısını artırır. Çağdaş ebelik eğitiminin başlangıcı ise ebeliğin önemini kaybetmemesini sağlar. Tüm bu etkenler anne ve bebek ölümlerini ciddi ölçüde azaltır, böylece günümüzün hekim-ebe ortaklığı kurulmuş olur.

Tahnit Sanatı TT Mehmet Kilin, Alev Peker, Ümit Taşdemir Tahnit ölüyü bozulmaması için belirli formül dahilinde ilaçlamak, iç organlarını çıkarıp, ilaçlayarak çabuk bozulmayacak hale getirmektir. Bir diğer adı mumya olan tahnit, insan ruhunun ölümden sonra da hayatını sürdürdüğü inancına dayanmaktadır. Cesedin iç organları böğründen açılan bir delikten çıkarılır. Kafatasının içi burun deliklerinden madeni bir çubukla boşaltılır. Ceset ve kafatasının içi önce kokulu maddelerle yıkanır, hurma şarabıyla ve ezilip dövülmüş kokulu bitkilerle temizlendikten sonra yine kokulu bazı toz maddelerle, safmir, tarçınla doldurulur, delikler kapatılır. Sonra ceset sodyum karbonatlı bir havuzun içinde yetmiş gün bekletilir. Havuzdan çıkarıldıktan sonra kurutulan ceset, sıvı bir maddeyle baştan ayağa sıvanır ve zamklı şeritlerle sarılır. Bu durumda akrabalarına gösterilir. Tahnitin yapılması resmi izne bağlıdır. Kullanılacak maddeler kanuni düzenlemelerle tespit edilir. Günümüzde hayvan türlerini sergilemek için de tahnit yapılmaktadır. Önce onların iç organları boşaltılarak yerine demir telden iskelet yerleştirilir. Koruyucu kimyevi maddelerle gerekli işlem yapıldıktan sonra mumya olayı gerçekleştirilmiş olur. Ölülerin bozulmadan saklanmasına eski Yunan’da da önem verilmiştir. Nitekim Büyük İskender’in cesedi Babil’den Makedonya’ya bal dolu bir küp içinde götürülmüştür. Asya ve Güney Amerika’da Mısır’dakine benzer tahnit işlemi uygulanmıştır. Mumyalama tekniğinin Yeni Krallık döneminde (M.Ö. 1738-1102) en üst düzeye ulaştığı ileri sürülürse de, tahniti en ayrıntılı bir şekilde Yunan Tarihçisi Herodot yapmıştır. Yahudilerde tahnit olayına pek rastlanmamaktadır. Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde ölülerin tahnit edildiğine dair bazı belgeler varsa da, genel anlamda Hıristiyanlar tahniti ve ceset yakma işlemini kabul etmezler. Ortaçağ ve Rönesans döneminde, Mısır mumyacılığının ileri teknikleri kullanılarak, az da olsa tahnit yapılmıştır. Osmanlı Türkleri de, ölümünden sonra uzak yerlere götürülecek padişahları mumyalama usulüne başvurmuşlardır. Günümüzde az da olsa, gömülmeden önce ölülerin

atardamarlarına çeşitli maddelerin (çinko sülfat ya da klorür fenollü eriyikler, süblime gibi antiseptikler) şırınga edilmesiyle modern tarzda bir tahnit uygulaması görülmektedir. ABD’de son zamanlarda ortaya çıkan bazı cenaze işleri şirketleri, ölünün gömülme öncesinde ziyaret edilmesini sağlamak için özel tahnit işlemleri yapmaktadır. İslam dini açısından tahnitin hiçbir değeri ve önemi yoktur. Bunların da ötesinde İslam, cesedin tahniti ve yakılmasını yasakladığı gibi, ölüm hadisesinin kesinleştiği anlaşıldıktan sonra gömme işleminin geciktirilmesine bile izin vermez. 11 Kasım 1938’de Atatürk’ün defin merasimi yapılıncaya kadar naaşın muhafazısı için tahnit yapılmasına karar verilmiştir. 21 Kasım’da geçici bir kabir olarak belirlenen Etnoğrafya Müzesi’ne getirilmiş ve bundan 15 sene sonra 10 Kasım 1953’te Anıtkabir’e getirilmiştir.

Türklerde Müzikle Tedavi ve Amasya Darüşşifasi TT Alican Demirel, Mehmet Ihsan Gülmez, Ahmet Emrah Açan Müzik, çeşitli hastalıkların tedavisinde ya da en azından rehabilitasyon amaçlı olarak yüzyıllardır dünyada hemen her toplumda kullanılmaktadır. Türkler de müzikle tedavi konusunda tarihin en eski dönemlerinden beri önde gelen milletler arasında yer almıştır. Orta Asya çağlarında kam(baksı) adı verilen şamanlarca bir tür dini ayin ve dua şeklinde yürütülen müzikle tedavi Türkler İslamla tanıştıktan sonra dini ayin boyutundan uzaklaşarak darüşşifalarda kullanılmaya başlamıştır. Müziğin sistematik olarak akıl hastalıklarının tedavisinde ilk defa kullanıldığı yerlerden biri Amasya Darüşşifası’dır. Öncelikle internette Kültür Bakanlığı ve Amasya Valiliği’nin sitelerini kullanarak darüşşifa hakkında genel bir bilgi edindik. Daha sonra yine internet aracılığı ile Haldun EROĞLU’nun “15. Yüzyıl Tabiblerinden Şerafettin Sabuncuoğlu ve Amasya Darüşşifası” isimli makalesine ulaştık. Bu şekilde darüşşifa hakkında bilgilerimizi genişlettik. Daha sonra konumuzu daha açabilmek için internette “müzikle tedavi”, “Türklerde müzikle tedavi” başlıklarını kullanarak arama yaptık ve başta TİMATA olmak üzere müzikle tedavi konusunda daha geniş bilgiler elde ettik. Bu da Amasya Darüşşifası’na kadar Türklerde bu konuda ne gibi ilerlemeler kaydedildiğini görmemize yardımcı oldu. Araştırmamızda müzikle tedavinin Türk kültür tarihinde Orta Asya döneminden itibaren önemli yer tuttuğunu gördük. İslamiyetten sonra Türklerde müzikle tedavi daha ciddi bir zemine oturmuştur. Günümüzde de, daha çok son 20-30 yılda müzikle alternatif tedavi yöntemleri yeniden ilgi çekmeye başlamıştır. Ancak müziğin tedavi amaçlı kullanılmasının hala kesin bilimsel dayanakları elimizde bulunmamaktadır.

Edwin Smith Papirüsü TT Zeynel Karakullukçuoglu, Hasan Fatih Yüksek, Bayram Büyükbulut Edwin Smith papirüsünün deontoloji ve günümüz tıbbına katkıları açısından ne gibi bir öneme sahip olduğunu araştırmayı amaçladık. Papirüs ile ilgili yeterince yerli kaynak bulunmadığından yurtdışı kaynaklara ve özellikle de internette bulunan veri tabanlarına başvurduk. Bununla ilgili 29.01.05 tarihinde Milli Kütüphane’ye gittik. Bilgisayarlarda bulunan veri tabanını incelendik ve tatmin edici bir kaynağa rastlamadık. Bunun üzerine araştırmalarımızı internet üzerinde yoğunlaştırdık. Bu papirüs Edwin Smith tarafından, Mısır’da iki tarihi eser kaçakçısından 1862 yılında alındı. Fakat tercüme edilişi ve değerinin anlaşılması kız kardeşi tarafından 1906 yılında New York Historical Society’e iletilmesi ile oldu. Orijinal metin MÖ. 3000-2500 yıllarına dayanır. Bundan birkaç yüzyıl sonra çıkarılan bu kopya metin ise 69 açıklayıcı not içeren bir açıklama da ihtiva etmektedir. Asıl metinden yapılan bu kopya henüz sonuna kadar yazılamamışken, kalem bir kenara bırakılmış ve kalan kısım yazılmamıştır. Böylece papirüste tanımlanan 48 vakanın 27 tanesi başla ilgilidir ve 6 tanesi ise spinal travmalarla bağlantılıdır. Papirüsün içeriğini oluşturan cerrahi hastalık tedavileri, verilen anatomik bilgiler, MÖ. 17 yy.’a uzanan bir zaman düşünüldüğünde insanların tıp ile olan ilişkisinin ne kadar eskiye dayandığı anlaşılır. Bu kaynakta günümüz modern tıbbı ile çelişmeyen birçok uygulama bulunmaktadır. Hala kullanılan bazı tedavi yöntemleri de mevcuttur. Papirüste geçen 48 vakanın her birinin adı, muayenesi, tanısı ve tedavisi (mümkün, muhtemel, imkansız şeklinde üçe ayrılmış olarak) sırasıyla verilmiştir.

Nobel Tıp veya Fizyoloji Ödülleri TT Tuba Zengin, Nigar Işıklar, Ialdaz Kantardzhieva, Özkan Öztürk Nobel Tıp veya Fizyoloji Ödülleri insanlığın 103 yıllık mirasıdır. Bu mirası daha yakından tanımak ve daha fazla bilgiye sahip olmak amacıyla bu konuyu seçtik.

Page 78: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

78

Dinamitin mucidi olan Alfred Bernard Nobel’in(1833-1896) vasiyeti üzerine Nobel Ödülleri verilmeye başlanmıştır(1901). 1977’ye kadar ödülü veren kurum Karolinska Enstitüsü’dür. 1977’den sonra, üyeleri enstitü profesörlerinden seçilen Nobel Asemblesi ödülü vermeye başlamıştır. Ödüle layık olan çalışma belirlenirken göz önünde bulundurulan en önemli husus buluşun insanlığa sağladığı faydadır. Adayların belirlenmesi için Nobel Komitesi İskandinavya dışındaki tıp fakültelerindeki profesörlere resmi mektup gönderir. Bu profesörlerin önerdiği kişiler aday olarak kabul edilir. Aday göstermek için son tarih 31 Ocak’tır. Değerlendirmeler ise Ağustos ayının sonuna kadar yapılmaktadır. Şimdiye kadar 182 bilimadamı ödül almış olup, ödül konularının çeşitliliği dikkat çekicidir. Ayrıca ödüller değıtılırken bazı çalışmalara kendi dalının dışında ödül verilmiştir. Ödül dağılımına göz atıldığında ise komitenin kendi vatandaşlarına ayrıcalık tanımadığı görülmektedir. 1950’lerde ödüllerde ABD hakimiyeti söz konusudur; ancak bunun nedeni II. Dünya Savaşı sonrasında Yahudi bilimadamlarının ABD’ye göçüdür. Ayrıca bazı yıllarda ödüllerin verilmediğine, ödülü reddedenlerin ya da iki kez ödül alanların olduğuna da rastlanmaktadır. Hiçbir Türk bilimadamının ödül alamaması ise üzüntü vericidir. Nobel Tıp veya Fizyoloji Ödülleri’nin bilimsel gelişmeler açısından önemi tartışılmazdır. Bu ve buna benzer ödüller bilimin gelişmesine katkı sağlamaya devam edecektir.

Teknolojinin Tıp Tarihindeki Yeri ve Leeuwenhoek’un Mikroskobu TT Fulya Cesur, Onur Gökçen, Pınar Tunçbilek Günümüzde tıp ve teknoloji içiçe geçmiş durumdadır. Bu projede; bilim ve teknolojinin ilişkisini, teknolojik gelişmeleri incelemek ve teknolojinin gerçek anlamda ilk etkin kullanımı ve tıbba büyük katkısı olan Leeuwenhoek’un mikroskobunu ele almak amaçlanmıştır. Araştırma konusu olarak teknolojinin seçilmesinin nedeni teknolojinin tıbba büyük kolaylıklar sağlaması ve tıp için vazgeçilmez bir unsur haline gelmesidir. Bu amaç doğrultusunda Hacettepe Kütüphanesi’ndeki kaynak kitaplara, ansiklopedilere ve internet ortamındaki arama motorlarına başvurularak derleme tarzında bir araştırma hazırlanmıştır. Sonuç olarak, teknolojik gelişmelerin tıbbı etkilediği ve geliştirdiği, aynı zamanda tıptaki gelişmelerin ve ihtiyaçların da yeni teknolojilerin geliştirilmesine yol açtığı görülmüştür.

Çernobil Felaketinin Türkiye Üzerine Etkileri TT Sinan Özçelik, Murat Torğutalp, Ahmet Bindayı, Çağrı Atik

“Çernobil Felaketinin Türkiye Üzerine Etkileri” adlı proje, Türkiye’nin 26 Nisan 1986 tarihinde, Ukrayna’ da yaşanan ve geniş bir coğrafyayı olumsuz yönde etkileyen Çernobil reaktör kazasından ne derecede etkilendiği sorusuna yanıt bulabilmeyi amaçlamaktadır. Internetten “Yahoo” ve “Google” gibi arama motorları ile çeşitli veritabanları kullanılarak Çernobil kazası ile ilgili bilgiler derlenmeye çalışılmıştır. Elde edilen bilgiler yardımıyla Türkiye’nin Çernobil kazasından olumsuz etkilendiği; ancak bu etkilerin çok ciddi sonuçlar ortaya çıkarmadığı gözlenmiştir. Bu felaketin sonuçları ışığında; Türkiye, kömür ve nükleere dayalı yatırımlara yönelmek yerine, enerji verimliliği programları ve rüzgar, güneş, biyokütle, jeotermal ve su gibi alternatif enerji kaynaklarını planlamalı ve uygulamaya geçirmelidir.

Tarihten Bir Fısıltı: Kara Ölüm TTKadri Özer, Tuna Parpar, Ilhan Nebioğlu, Ahmet Şahan Veba hastalığı çağlar boyunca ortaya çıkmış ve dünya üzerinde neredeyse tüm toplumlardan kurbanlar almıştır. Veba hakkında bilinen en eski hikaye Tevrat’ta geçer. Tevrat’a göre M.Ö. 1320’de bir savaş sonrasında Tanrı Filistinlileri veba ile cezalandırır. M.Ö. 430’lu yıllarda ise Atina ile Sparta araşında yapılan Pelopenesian Savaşı sırasında Mısır’dan Yunanistan’a geçen Atina vebası ortaya çıkar. İlk büyük pandemik ise M.S. 540’ta Roma’da çıkan Justinian vebası günde sekiz bin-on bin kişiyi öldürmüştür. 14. yy.’da ise Hindistan’dan başlayarak kısa sürede tüm Avrupa’yı bir cehenneme çeviren Kara Ölüm salgını Avrupa nüfusunun çeyreğinin-yaklaşık yirmi beş milyon insanın- ölümüne sebep olmuştur. Bu salgınlar Avrupa’da ara ara etkisini göstererek 17. yy. sonlarına dek sürmüştür. En son katliamlarından biri de İngiltere’de ortaya çıkan ve Londra’da yüz bin kişinin ölümüne sebep olan Londra

veba salgınıdır. Günümüzde bile her yıl bin ile üç bin arası vak’a rapor edilmektedir. Vebanın etkeni ise ancak 19. yy. sonlarında bulunmuştur. Fakat vebanın halen tam bir aşısı bulunamamıştır.

Akupuktur TT Muhammet Fatih Özdemir, Mustafa Karanfil, Ferdi Kahraman Günümüzde gittikçe yaygınlaşan alternatif tıbbın en önemli kollarından birisi olduğu için akupunkturu araştırmayı tercih ettik. Projeyi yapmaktaki amaçlarımız akupunkturun nasıl doğduğunu, hangi alanlarda kullanıldığını, vücudu nasıl etkilediğini ve de nasıl uygulandığı öğrenmekti. Bu doğrultuda bu dört ana başlık üzerinde durduk. Araştırmamızı sürdürürken özellikle internetten çok yararlandık. Bu konuyla ilgili yazılmış kitaplardan bilgi edindik. Akupunktur çok güncel bir konu olduğu için gazetelerde de bir çok habere rastladık. Bunun yanında akupunktur tedavisi almış kişilerle görüştük. Araştırmamızın sonucunda akupunkturun tarihinin milattan öncesine dayandığını ve zamanla Çin’den dünyanın birçok yerine yayılmış olduğunu gördük. Ülkemize ise akupunkturun girişi 1960 yılında Kafkas Dr. Kayir Doy ile olmuştur. Bu tarihten itibaren ülkemizde de birçok hastalığın tedavisinde yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Akupunktur migren, depresyon, kireçlenme, ülser, infertlite, şeker hastalığı gibi günümüzün yaygın hastalıklarının tedavisinde ayrıca kilo verme, sigarayı bırakma gibi koruyucu tıpta yaygın olarak kullanılmaktadır.

Eski Hint Tıp Sistemi ve Günümüze Yansımaları TTMehmet Emin Çavuş, Ahmet Çağri Evran, Hüseyin Işıklı, Tomurcuk Demirci Bu projeyle eski Hint tıp sistemini biraz daha gün yüzüne çıkarılmak ve dünyaya kazandırdıkları kökeni onlara ait bir takım uygulamaları ortaya çıkarılmak istendi. Ayrıca bu uygulamaların günümüze ne şekilde yansıdığını ve nasıl ulaştığını göstermek amaçlandı. Kaynak olarak internet kullanıldı. Google arama motoruna “ancient indian medicine” yazarak karşımıza çıkan siteler tarandı. Kaynak olarak gösterilen sitelerden yararlanıldı. Projede Eski Hint tıp sistemi olan Ayurveda’dan bahsedildi. Bu sistemin en önemli ismi olan Shastrakarma ve onun önemli tıbbi uygulamalarından bahsedildi. Çalışmalarımız sonucunda Hint tıp sisteminin düşündüğümüz kadar geri olmadını, köklerinin çok eskiye dayandığını gördük. Günümüzde de çok yaygın olan bazı uygulamaların kökeninin Eski Hindistan’dayandığını gördük.

Hasta Taşımacılığının Gelişimi TT Günseli Işeri, Alican Tahta, Ferda Sakman Hasta bakımının en önemli parçalarından biri de hasta taşımacılığıdır. Bu projeyle hasta taşımacılığının tarihsel süreç boyunce ne gibi evrelerden geçtiğini; hamakla yapılan taşımacılıktan günümüzde kullanılan modern araçlara kadar nasıl geliştiğini açıklamayı amaçlıyoruz. Proje hazırlığı aşamasında internetten ve bu konu hakkında yazılmış çeşitli kitaplardan ve makalelerden yararlanmış bulunmaktayız. Proje genelinde özellikle hasta taşımacılığının en önemli aracı olan ambulanslara ağırlık vermeyi uygun buluyoruz. Ayrıca hasta taşımacılığının kara, hava, deniz taşımacılığı gibi çeşitlerini ve bu alanlarda kullanılan çeşitli araç-gereç, tıbbi cihaz ve malzemelerin niteliklerini, ambulanslarda bulunması gereken serum ve ilaçları belirtmek de hedeflerimiz arasında yer almaktadır. Sonuç olarak hasta taşımacılığının çok önceden beri gelişmekte olduğunu ve hala ilerleyen teknolojiyle kendisini yenilemeye devam ettiğini söyleyebiliriz.

Mumyalama TT Turab Ismayilov, Muhammet Furkan Yılmaz, Ömer Nas Proje amacım mumyalama tekniklerini, mumyacılığın gelişimindeki kültürel öğeleri, eski Mısır’daki dini inanışların mumyacılıkla bağlantısını, eski Mısır’da mumyacılığa paralel olarak tıp biliminin gelişmesini sağlayan koşulları öğrenmekti. İnternette arama motorlarında konularımız ile ilgili bilgi topladık. Bu bilgileri önceki bilgilerimizle birlikte yorumluyarak mumyacılığa eleştiriler getirdik. Mısırlılar inanışları gereği tanrılarını bazı konularda yetersiz görüyorlardı. Bu yetersizlik

Page 79: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

79

onları arayışlara yöneltti. Ölümden sonra dirilişe inanıyorlardı. Fakat bunun tanrılarca değil kendi yöntemleriyle olacağını düşünüyorlardı. Mumyalamayı da böylece geliştirdiler. Bazı kimyasallar geliştirerek uzun yıllar korunmasını sağladılar. Cesetlerle uğraşmaları anatomi bilgilerini arttırdı. Daha da önemlisi cesetlerle ilgilenme konusunda cesaretleri arttı. Sonraki çağlarda pek az örneği bulunan bu çalışmalar eski Mısır’da bilim adına önemli bir lokomotif güç olmuştur.

Fatih Sultan Mehmet Dönemindeki Tıbbi GelişmelerTT Özlem Tor, Abdi Keskin, Zehra Atlı, Sermin Genç Amacım Fatih Sultan Mehmet dönemindeki tıbbi gelişmeleri ve bu dönemde tıp alanında önemli çalışmalar yapan bilim adamlarını araştırmak. Fatih Sultan Mehmet dönemini seçmemizin amacı bu dönemin Osmanlı bilim tarihinde bir dönüm noktası olması ve özellikle diğer medeniyetlerle ileri düzeyde teknoloji ve bilgi alışverişinin olmasıdır. Bu dönemin önemli gelişmelerinin genç meslektaşlarımıza ışık tutmasını ve yapılanların öncülüğünde daha büyük başarılar elde edilmesi için cesaretlendirebilmeyi amaçladık. Yapılanlara bakıp örnek alabiliriz ve literatüre yeni Türk adlarının ve başarılarının girmesi için çabalayabiliriz. Kendi tarihimizin insanları neler yapmış diye sorgulayıp biz neler yapabiliriz diye fikir edinebiliriz. Çünkü zeki ve çalışkan olan Türk hekimlerinin yapılanlarla yetinmemesi; bunların tamamlanması ve daha da geliştirilmesi için çabalaması gerekiyor diye düşünüyoruz. İnternet ve kütüphane tabanlı araştırmalar yaptık. İnternet üzerinde yapılan araştırmaları ve bu konuyla ilgili makaleleri değerlendirdik. Yaptığımız araştırmalar sonucunda Fatih Sultan Mehmet döneminde günümüz dünyasına ışık tutan önemli gelişmeler olduğunu gördük. Bu dönemdeki ünlü hekimlerden birkaçı Şerefeddin Sabuncuoğlu, Altunizade, İkinci lokman (Akşemseddin)dir. Fatih Darüşşifası bu döneme ait olan ses getirmiş yapılardandır. Aslında beklediğimiz kadar çok kaynak bulamadık. Bunun iki sebebi olabilir; ya Osmanlı tıp tarihi ile ilgili yeterince araştırma yapılamamıştır ya da dönemin tıbbi gelişmeleri bunlarla sınırlıdır. Geleceğin hekimleri olarak bunun üzerinde biraz düşünmemiz gerek diye düşünüyoruz. Genetik Alanında Yaptıkları Çalışmalarla Nobel Tıp Ödülünü Alan Arthur Kornberg, François Jacob, Alfred D.

Hershey’in Yaptıkları Çalışmalar ve Biografileri TTAbedalazze Alnawajha, Tuba Zengin, Nigar Işıklar, Özkan Öztürk Biz bu projede genetik alanında yaptıkları çalışmalarla Nobel Tıp Ödülü’ne layık görülen 3 bilimadamı Arthur Kornberg (1959), François Jacob (1965), Alfred D. Hershey (1969)’in biyografilerini ve yaptıkları çalışmaları anlattık. Bu projeyi hazırlarken raporda ayrıntıları verilen internet sitelerini konuyla alakalı kitapları kullandık. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Tıbbi Biyoloji ve Biyokimya Anabilim dallarında bulunan hocalarımızdan bu konuyla ilgili bilgiler aldık. Sonuçta hem Nobel ödülleri hakkında kısa bilgiler hem de yukarıda adlarını verdiğimiz bilimadamlarının yaptığı çalışmalar, kullandığı methodlar ve biyografileri hakkında elde ettiğimiz bilgileri proje olarak hazırladık.

Tarih, İnanç ve Hukuk Açısından Kürtaj TT Ahmet Dalyan, Halime Seda Boz, Mehmet Selçuk Şenol Kadınlara tarihin ilk zamanlarından beri sorun oluşturan istenmeyen gebelik sonucu yapılan kürtaj; toplumların ahlaki, dini ve hukuki değerleri içerisinde önemli bir yere sahip olmuştur. Kürtaj taraftarlarının ve karşıtlarının olması, hakkındaki tartışmaların günümüzde hala devam etmesi ve de uygulanması sonucu ortaya çıkabilecek sorunlar bizi bu araştırmayı yapmaya teşvik etti. Biz bu çalışmamızla, kürtajın ilk olarak nasıl ve ne zaman yapıldığı öğrenebilmeyi, dinin ve ahlaki değerlerin toplumların bu konuya bakışına etkilerini ve bu konuyla ilgili hukuki bilgilere ulaşmayı amaçlıyoruz. Araştırmamız sırasında konumuzla ilgi web sitelerinden, okulumuz kütüphanesinden, ilgili kitaplardan faydalandık. Kürtaj antik çağlardan günümüze kadar bütün dünyada kadınlar tarafından uygulanılan bir yöntemdir. Kürtaj için kullanılan yöntemler tarih öncesi dönemlerde bile günümüzde bilinçsizce uygulanan yöntemlerle büyük bir benzerlik taşır. Kadınlar tarih boyunca dini ve toplumsal engellemelere rağmen istenmeyen gebeliklerini sonlandırma yoluna gitmişlerdir. Kürtaj istenmeyen gebelikleri sonlandırmak dışında Roma ve Yunanlılar tarafından nüfus planlamasında da kullanılmıştır. Kürtaj

toplumların her zaman tartıştığı bir konu olmuştur. Zıt fikirler her zaman bir arada bulunmuştur. Romalılar kürtajı önemli bir toplumsal olay olarak görmezken, eski Yunan daha hararetli tartışmalara sahne olmuştur. Sokrates, Platon ve Aristoteles kürtajı desteklerken; Hippocrates kadınlara zarar verebileceği düşüncesiyle kürtaja karşı çıkmıştır. İnsanlar bu gebeliği sonlandırmak için zehirli otlar, sivri çubuklar, vajinal kanama oluncaya kadar karına basınç uygulamayı denemişlerdir.

Eski Tıp Tarihi TT Seid Ali, F. Adebukola Abubakar, Serra Akar Amacım Eski zamanlarda ve Orta Çağlarda tıbbi buluşların gerçekleştiği Mısır, Yunanistan, Roma ve Çin de tıp tarihini anlatmak. Geliştirilen tıbbi yöntemlerin, yanı sıra, altında yatan değişik inanışlar ve felsefeler bir topluluğun bilim ve tıp anlayışını önemli derecede etkililediğini göstermek. Mısır’da mumyalama başta olmak üzere farklı tıbbi uygulamalar araştırıldı. Mumyalama Mısırlıların dünya ve ölüm sonrası görüşlerini yansıtan, öldüklerinden sonra vücutlarında yeniden diriliceklerine inandıkları için onları en iyi şekilde korumak için yapılmış bir uygulamaydı. Çin de Çinlilerin tıp anlayışını ve uygulamalarını büyük boyutlarda etkileyen farklı felsefeler ortaya çıkmıştır. Acapuncture, günümüzde etkililiğini sürdüren ve Confucianism gibi felsefelerden esinlenerek, Çin’de geliştirilmiş bir uygulamadır. Yunanistan da Hippocrates tıbbı batıl inançlardan ayırmak için adımlar atmış. Eski Yunananistan’da tıbba Asclepius, Hippocrates ve Galen hakimdilir. Orta Çağlarda, bir sürü bilim adamı ortaya çıktı, geldikleri yerde insanları etkileyen hastalıklar için şifa bulmaya çalıştılar ve bilimsel keşifler yapmaya çalıştılar. Bunlar araşında Louis Pasteur, Robert Koch ve Joseph Lister gibi isimler vardı. Tıp ilerledikçe, bilimsel buluşlar çoğalmaya başladı ama eski buluşlar bazı alanlarda hala önemli buluşlar olmaya devam ediyor.

Kola Tarihi ve İnsan Sağlığı TT Müjde Can Kavcar, Mehpare Sari, Şükriye Firuze Ocak İlaç olarak üretilen kolanın tarihi, içeriği, içerdiği maddelerin insan sağlığı üzerine etkileri ile ilgili yapılan araştırmaları bulup bu bilgileri bulup birleştirmeyi amaçladık. Anahtar sözcükler girilerek internette arama yaptık. Kola ilaç olarak üretilen bir üründür. Ancak günümüzde insan sağlığına zararlı olduğu konusunda yapılan araştırmalar bulunmaktadır. Buna göre bazı hastalıkların seyrini etkilemektedir. Kolanın madde bağımlılığı yaptığı konusunda herhangi bir bilimsel veriye ulaşılamamıştır. Kola ilk baş ağrısı veya bağırsak ilacı olarak üretildiğinde içinde limon, tarçın, koka yaprakları, kola tohumu ve kokain bulunmaktaydı. Bugün ise su, sakkaroz, fruktoz, glukoz şurubu, karbondioksit, karamel, fosforikasit ve kafein bulunmaktadır. İçindeki kafeinin bağımlılık yapabileceği düşünülmektedir. Kola kan şekerinin yükselmesine, obeziteye, kemik sağlamlığının yitirilmesine, diş çürüklerine neden olmaktadır.

Son Yüzyıldaki Salgın Hastalıklar TT Ayşegül Satar, Mina Gharibzadeh, Semi Öztürk Amacım salgın hastalıklara neden olan mikropların hangi nedenlere bağlı olarak ortaya çıktığı, yayıldığı ve neden bazı durumlarda devletlerin ve bilim çevrelerinin çözümsüz veya belki de kayıtsız kaldığını anlamak. Özellikle son yüzyılda, salgın hastalıkların yayılmasında ve kontrol altına alınmasında, toplumların sosyal, ekonomik ve kültürel özelliklerinin etkisini incelemek. Bu özelliklerin gelecekte ortaya çıkacak salgın hastalıklara nasıl etki edeceğini öngörmek. Konu ile ilgili kitaplardan, gazete arşivlerinden ve internet arama motorlarından kaynak taraması yapıldı. Konu ile ilgili bilimsel konferanslarda bigi edinildi. Geçmişte alınan tüm tedbirlere rağmen kamusal önlemlerin azaldığı veya yetersiz kaldığı durumlarda, salgın hastalıkların tehlike arzetmeye devam ettiği anlaşılmıştır. Geçmişe nazaran günümüzdeki tıbbi ve teknolojik gelişmeye rağmen salgın hastalıklar halen potansiyel sağlık sorunlarıdır. Geçmiş yüzyılda yapıldığı gibi bu salgınların, salt tıbbi gelişim ve müdahelelerle ortadan kaldırılamayacağı günümüzde anlaşılmıştır. Bu hastalıklar tarihin her döneminde olduğu gibi gelecekte de insanlık için tehlike teşkil etmeye devam edecektir. Anlaşılması gereken bu hastalıkların esas unsuru olan mikroorganizmaların da biz insanlar gibi bu evrenin bir parçası olduğudur. Bu canlıların çıldırmasının ve doğadaki canlıları, insan da dahil olmak üzere, yok

Page 80: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

80

etmesinin temelinde insanlığın yüzyıllardır sonu gelmez bir şekilde bilinçli veya bilinçsizce doğayı yok etmesi yatmaktadır. İnsanlığı bu canlılardan koruyacak olan yine insanlığın kendi sağduyusu olacaktır.

Afyonun Tarihi TT Aytaç Çalışkan, Cansu Akarçay,İsmail Oytun, Mehmet Tilki Haşhaş bitkisinden elde edilen afyon, çok güçlü bir uyuşturucudur. Zehirli olmasına karşın, tıpta ağrı kesici, uyku verici ve sinirleri yatıştırıcı özellikleriyle pek çok soruna çare olmuştur. İlk olarak M.Ö. 3400’lerde Mezopotamya’da Sümerler tarafından zevk bitkisi anlamına gelen Hul Gil adıyla yetiştirilen afyon, zamanla ticari yollarla tüm kültürlere yayılmıştır. İlk olarak Hipokrat afyonu dönemin önemli iç hastalıkları ve kadın hastalıklarına çare olarak göstermiştir. Sonrasında Galen, Marcus Aurelius gibi pek çok hekim tarafından farklı kullanım alanları bulunmuştur. Paracelsus 16. yy’da afyonu alkolde eriterek laudanum adlı ilacı bulmuştur. Laudanum Avrupa’daki soylu ailelerin hastalıklarına çare olmasının yanında, bağımlılık yapma özelliğiyle elit ailelerin zevk aracı olarak da kullanılmıştır. 19. yy’a gelindiğinde Alman Adam Serturner afyondan morfini elde etmiştir. Bu olaydan sonra afyonun tıpta kullanılmasında yeni bir çağa girilmiştir. 1850’lerden sonra meydana gelen ve dünya düzenini değiştiren büyük olaylar afyon kullanımında ve ticaretinde de büyük dalgalanmalara neden olmuştur. Bu dönemde yaşanan iki dünya savaşı ve arkasından gelen soğuk savaş kimi zaman var olan ticaret ve kullanım bölgelerini güçlendirmiş, kimi zaman da bu yolların kullanılamamasına ve yeni güzergahların ortaya çıkmasını zorunlu hale getirmiştir. Devletler de bu ticaretle başa çıkabilmek için uzun veya kısa dönemli politikalara başvurmuşlardır. Ancak hiçbir zaman tam bir başarı elde edememişlerdir.

İkinci Dünya Savaşının Tıptaki Gelişmelere Etkisi TT Mustafa Önder Gönen, Gülşah Vural, Ceyda Öncül Tarihin en büyük felaketlerinden biri olan İkinci Dünya Savaşı birçok ulusun katılımıyla dünyanın kaderini değiştiren bir unsur olmustur. Nazi Almanyasında patlak veren savaş altı yıl süreyle yüzbinlerce can kaybına sebep olmuştur. Öte yandan pek çok yeni buluşun ortaya çıkmasını sağlama özelliğine de sahiptir. İkinci Dünya Savaşının tıp alanına etkilerini araştırmak amacıyla hazırlanan bu projede tıp biliminin savaş sırasındaki gelişiminin altı bir kez daha çizilmiştir. Çesitli kaynaklardan elde edilen bilgiler ışığında değerlendirme ve yorum yapma yöntemiyle projenin içeriği oluşturulmuştur. Nazi Almanya’sında Yahudilere uygulanan soykırımın acı sonuçları yadsınamayan bir gerçektir. Ancak bu süreç içerisinde bilimde kaydedilen gelişmeler de en az bu soykırım kadar gözardı edilemeyecek bir durumdur. Bu gelişmeler önce Naziler ve diğer ülkeler tarafından katliam amacıyla kullanılmıştır. Savaş sonrasında ise özellikle tıp bilimi eksenli gelişmeler, yeni tedavi yöntemleri savaşın açmış olduğu yaraların sarılmasında kullanılmıştır. Dolayısıyla bu gelişmeler savaşın doğal bir sonucu niteliğindedir. Bu savaşla cerrahi, anestezi, radyoloji, psikiyatri, genetik, onkoloji, rehabilitasyon gibi alanlarda önemli gelişmeler kaydedilmiştir. Sonuç olarak insan olma olgusunun çoğu zaman görmezden gelindiği bu savaş, insanlığın unutmaması gereken bir dram olma ozelliği yanında tıbba getirdiği yenilik ve gelişmeler açısından da unutulmayacak bir tarih penceresidir.

Göz Cerrahisinde Lazer KullanımıTT Eren Çetin, Mustafa Emre Akin, Ilyas Güleç, Mutahher Akçaer Gün geçtikçe dünyada ve ülkemizde daha çok kullanım alanı bulan lazer tedavi yöntemleri göz cerrahisinde operasyonun basitliği ve kullanılabilirliği açısından önem kazanmaktadır. Göz cerrahisinde lazer kullanımı ile ilgili çıkarılmış yayınları taramak, yapılan araştırmaları incelemek ve bütün bunları değerlendirerek bu uygulamanın gelişim sürecine katkıda bulunmak. Lazerin poliklinik şartlarda çok kısa bir sürede uygulanabilir oluşu önceki cerrahi alternatifleri geri plana iterek hastanın hospitalizasyonundan ve göz içi cerrahisinin komplikasyonlarından uzaklaştırması ile oftalmolojide yerini almıştır. Ancak bu uygulamanın da potansiyel komplikasyonları olduğu ve bunların geç dönemde ortaya çıkabileceği unutulmamalıdır. Oftalmolojide kullanılan eski tedavi tekniklerinde iyileşme haftalar belki de aylar sürüyordu. Üstelik operasyon öncesindeki kadar iyi bir

görüşün sağlanmama riski daha daha fazlaydı. Bu bakımdan lazer yöntemleri hem iyileşme süresinin kısa olması hem de daha az riskli olması sebebiyle daha avantajlı görünmektedir. Yine de bu teknikler daha fazla geliştirilerek riskler azaltılmaya çalışılmalıdır. Çünkü görme insan için çok önemlidir ve görme kaybının telafisi yoktur. Göz cerrahisinde lazer kullanımının 20 yıl gibi kısa bir geçmişi olmasına rağmen çok hızlı bir gelişme göstererek günümüzde birçok hastalığın tedavisinde yaygın bir uygulama haline gelmiştir. Lazer teknikleri hızla gelişmeye devam etmektedir ve önümüzdeki yıllarda yeni alanlarda kullanıması muhtemeldir.

Geçmişten Bugüne Müzikle Tedavi TT Ikbal Ovalı, Cumhur Galip Güdük, Görker Sel, Sibel Güzel Hastalıkların iyileştirilebilmesi için çeşitli tedavi yollarını denemiş olan insanoğlu bilgilerinin ve inançlarının gösterdiği yolda ilerlerken müziğin de etkili bir tedavi aracı olabileceğini düşünmüştür. Müzikle tedavi zihinsel özürlü veya ruhbilimsel sorunları olan çocuk ve erişkinlerin rahatsızlıklarını belirlemede ve bunlara çözüm getirmede yol gösteren bir tedavi aracı olmuştur. Bu çalışma müzikle tedaviyi tarihsel bir gelişim sıralamasıyla ele almıştır. Roma, Mısır, Mezopotamya, Hint, Çin, Japonya tarihinde müzikle tedavinin gelişimlerine değinilmiştir, orta çağ ve rönasans sonrası olarak Avrupa’daki gelişmesine de değinilmiştir. Türk medeniyetlerindeki müzikle tedavi uygulamaları ise daha detaylı bir şekilde ele alınmıştır; Orta Asya Türk kültüründe, islam medeniyetinde, Selçuklu ve Osmanlılarda olmak üzere üç başlık altında incelenmiştir. Tarihte çeşitli medeniyetler müziği bir tedavi aracı olarak kullanmakta iken ne yazıktır ki günümüzde müzik sadece bir eğlence aracı olmuştur. Bu çalışma tarihin karanlıkta kalmış kütüphanelerine ışık tutarak eski kültürlerin tozlanmış kitaplarında kalan bilgilerinin günümüze nakline yardımcı olacaktır. Bütün bu araştırmalar ışığında varılan sonuçlar: 1. Müzikle tedavi neredeyse insanlık tarihi kadar eski bir yöntemdir. Birçok millet bu yöntemi kullanmıştır. 2. Türk milletlerinde son yüzyıllara kadar bu yöntem kullanılır ve geliştirilirken sonrasında ihmal edilmiştir. 3. Bu geniş süreçte kullanılan yöntemler, bilimsel yöntemler kullanılarak yapılan klinik deneylerle yeniden incelemeye alınmalı, güncelleştirilmeli ve yararlı olduğu takdirde yaygınlaştırılmalıdır.

Hint Tıp Tarihi TT Gonul Fatma Kuchuk, Suna Örs, Buse Özer Hindistan’da tıbbın ilk dönemi M.Ö. yaklaşık 1500 yıllarında Pencap’ın Hintliler tarafından işgal edilmesiyle başladı. Veda öğreti kitaplarının yazılması da bu döneme rastlar. Bunların içinde özellikle tıpla ilgili olan Ayurveda (uzun yaşam Veda’sı) da yer alır. Veda dönemini, M.Ö. 9. yüzyıl başlarında Hint tıbbının zirvesi olan Brahmanlık dönemi izlemiştir. Her iki doktorun da Hint tıbbının daha sonraki sistemlerine temel teşkil etmiş olan yazıları vardır. Plastik cerrahi, Eski Hintlilerin aynı dönemdeki uygarlıklardan yüzlerce yıl ilerde oldukları alandı. Burnun şekillendirilmesi için rinoplasti yaygın olarak uygulanmaktaydı. Susruta’nın kitabında daha birçok cerrahi işlemler anlatılmıştır. Bunların içinde anal fistüller, boyun tümörleri, tonsilektomi(bademcik ameliyatı), litotomi, apselerin açılması, kol ve bacak gibi uzuvların kesilmesi yer alır. Ayrıca kırıkların bambularla sarılarak tedavisi de anlatılmıştır. Eski Hint tıbbında teşhis tekniği de oldukça yüksek standartlardaydı. Doktorlar hastayı muayene eder, elle dokunur, kalbini, akciğerlerini, karnını dinler, cildin ve dilin durumuna bakarlardı. Bunlardan başka bir de ahlaki yapılar vardı. Ahlaki yapılardaki bir bozukluk fiziksel hastalıkların bir nedeni olabilirdi. Bu düşünce psikosomatik kavramı olarak günümüze kadar gelmiştir. Eski tıp araştırmalarında diyabet, tüberküloz ve bulaşıcı hastalıklar özellikle de çiçek hastalığı ile ilgili çok doğru tanımlar yer almaktadır. Hint tıbbının üçüncü dönemi, Hindistan’ın Müslümanlar tarafından fethedilmesinden sonra başlar(M. S. 664). Böylece Hindistan, Arap tıbbı ile tanışır. Aynı zamanda Ayurveda tıbbı da varlığını sürdürmüştür.

Türk Tarihine Yön Vermiş Liderlerin Ölüm NedenleriTTMurat Baki Yıldırım, Serdar Güllü, Burak Koyutürk, Ali Küpeli Bu projeyi bugüne gelmemizi saylayan liderlerimizin ölüm nedenleri araşında bir benzerlik var mı? Bu ölümler üzerine ortak bir neden var mı? sorularına cevap

Page 81: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

81

bulmak amacı ile hazırladık. Hazırlarken kaynak taraması yöntemini kullandık. Kütüphaneler ve interneti kullandık. Projeyi hazırlarken karşımıza bazı problemler çıktı. Bunlardan iki tanesi kaynak taraması sırasında karşımıza çıktı. Birincisi Osmanlı padişahlarının ölüm nedenleri hakkında fazla kaynak bulunmuyordu. İkincisi ise ölüm nedenleri farklı görüşlere göre değişiyordu. Biz her iki görüşede yer verdik. Başka bir sorun ise kimleri bu araştırmaya alacağımızı kestirmekte zorlandık. Çünkü elimizde kesin bir kriter yoktu. Bu projede Padişahlardan; 4. Murad, Yıldırım Beyazıd, 5. Murad, Abdülmecid han, Çelebi Mehmed, Fatih Sultan Mehmed, Kanuni Sultan Süleyman’ı araştırdık. Cumhuriyet’imizin kurucusu büyük önder Atatürk’ün hastalığının geçirdiği evreleri araştırdık. Ölümü üzerine spekülasyonlar olan Turgut Özal’ıda araştırmamıza dahil ettik.

Tıbbi Terimlerin Mitolojik Hikayeleri TT Ece Yılmaz, Fulya Alpan, Fahri Çelebi Günlük hayatta hekimlerin sıkça karşılaştığı ve kullandığı bazı tıbbi terimlerin aslında çok ilginç mitolojik hikayelere dayanabileceğini ortaya koyacak bir çalışma yapmak istendi. Mitolojik hikayesi olan tıbbi terimlere dair örnekler bularak, bu mitolojik hikayeleri diğer hekim arkadaşlarımızla paylaşmak, sözkonusu tıbbi terimlere farklı bir bakış açısı kazandırmak amaçlandı. Kaynaklarda ayrıntısıyla belirtilen süreli ve süresiz yayınlar, internetten yapılan derleme çalışmalar projenin temelini oluşturdu. ilk önce yapılan yüzeysel kaynak taramasının ardından çalışılacak konu başlıkları belirlendi. Ardından belirlenen konularla ilgili derin kaynak taraması yapıldı. Bunun yanısıra bilimsel sonuçlar elde etmekten ziyade projeye daha doğru yön verme amacını güderek bir mini anket çalışması yapıldı. Tıbbi terimlerin mitolojik hikayeleri konusunda çeşitli kaynaklardan yapılan araştırmalar ve mini anket çalışması sonucunda elde edilen bulgular özetle aşağıdadır: Proje kapsamında araştırma konusu olarak tıpta terim veya sembol olarak yerleşmiş 9 adet mitolojik hikaye belirlendi; 1-kral oedipus(oedipus karmaşası) 2-medusa(caput medusae) 3-ondy’nin laneti 4-horus’un gözü 5-atlas(atlas kemiği) 6- achilles(aşil tendonu) 7-uyku tanrısı hypnos(hipnoz) 8-narchisus(narsistik kişilik bozukluğu) 9-tıp sembolü. Proje içeriğinde, yukarıda verilen başlıkların mitolojik bağlantılarının yanısıra tıbbi açıklamalarına da yer verildi. Projenin sonunda mitolojik hikayeleri bilinen tıbbi terimlerin hekimler, hekim adayları hem de halk tarafından daha kolay hatırlanabildiği izlenimine varıldı. Benzer içerikli projelerin yapılmasının, tıp öğrencilerinin eğitimine yararlı olacağı düşünüldü. Böylelikle tıp öğrencilerinin motivasyonu artıp, anatomi, psikoloji gibi mitolojik terimlerin sıkça rastlanıldığı çeşitli bilim dallarına daha ilgili olacaklardır.

Uyanışa YolculukTT Gözde Eryiğit, Fatma Aslıhan Kara, Müge Sevindik Hipnoz yüzyıllardır tıbbi amaçlara hizmet etmiş bir yöntemdir. Günümüzde de kullanılmasına ve geçerliliğinin kanıtlandığı alanların artışına rağmen tıbbi etiğe uygunluğu hala tartışma konusudur. Hipnozun tanımı ve tarihçesi, kullanım alanlarından özellikle tıp dünyasındaki yeri, tıbbi otoritelerce kullanılışı, etki mekanizması konularında bilgi sunmak amaçlanmıştır. Arama motorlarından”hipnoz” anahtar kelimesi girilerek bilgi toplandı. 5 Ocak 2005 tarihinde www. hipnoterapi. com adresinden Psikolog Tuncay Özer ile irtibata geçilip konu ile ilgili bilgi alındı. Hipnoz, kişileri ruhsal bunalımlarından, bunların sebep olduğu çeşitli alışkanlıklardan ve bedensel hastalıklardan kurtarmak amacıyla uzun yıllar hekimlikte kullanılan ve kullanılmakta olan bir tedavi yöntemidir. Geçerliliği tartışmalı olsa da kullanım alanları her geçen gün genişlemektedir. Yönteme inanmak ve şikayetinden kurtulmak istemek, dolayısıyla tedaviyi yapana güven ve hastanın telkin alma gücü tedavinin ana koşullarıdır.

Sigmund Freud ve Bilinçaltının KeşfiTTMurat Celal Sözbilen, Adnan Kaya, Fevzi Sağlam Sigmund Freud’un psikoloji araştırmaları ve insan zihninin gün ışığına çıkmamış gizemli yanı bilim çevrelerinin yanısıra toplum tarafından da büyük ilgi görmektedir. Sigmund Freud’un bu konuda yaptığı çalışmalar üstün bir başarıya ulaşmıştır. Sigmund Freud zihin hastalıklarıyla ilgili incelemeleri geniş çapta kabul

görmüş olan bir bilim adamıdır. Sigmund Freud’un bilinç dışını keşfi sırasında karşılaştığı problemler ve psikoanaliz üzerine yaptığı çalışmaların başarısı tartışılamaz. Bilinçaltı nedir? Freud’un bu süreçte başından geçenler neydi? Yaptığı çalışmalara kısaca değinip bu muhteşem bilim adamını daha iyi tanıyacağız. Gerçekte bilinç süreçleri olmadıkları halde bilinç süreçleri üstünde etkisi bulunan ruhsal süreçleri dile getiren altbilinç ya da bilinçaltı deyimidir. Freud’dan önce bu konuda yapılmış çalışmalar oldukça yetersizdi. Bu konu, esrarlı bir konu idi ve bilinmesi olanaksız izlerle doluydu. Bir zaman sonra Avustralyalı hekim Freud bu bölgenin sırlarını çözmeye çalışıcaktı. Kimi sözcüklerin güçsüzce dile getirdikleri bu bölge Freudculara göre unutulmuş ya da törebilimsel baskılarla bilincin dışına atılmış anı ve istekleri gizlendiği bir bölgedir. Bu bölgedekiler bilince çıkmak için çabalar. Bilinçaltının ya da altbilincin bilinemeyecek hiçbir yanı yoktur. Herhangi bir olguyu algıladığımızda onunla birlikte ve onunla ilişkili olarak bir takım yan olgularda algılarız; ama ne onların üstünde durur ne de dile getiririz bu yan olgular temel olguyla ilişkili olduklarından, temel olgu üstündeki faaliyetlerimizde kimi zaman etken olurlar ya da önceden bildiğimiz, ama bu anda düşünmediğimiz öyle şeyler var ki bu andaki temel düşüncemizi, onuunla ilişkili oldukları için, etkilerler. Altbilinç ya da bilinçaltının bütün esrarı bundan ibarettir.

Osmanlı Devleti’nde HekimbaşılıkTTAsli Ercan, Aslihan Akar, Can Emre Baş, Yusuf TopalahmetoğluOsmanlı Devleti’nde 350 yıllk bir geçmişe sahip olan hekimbaşılık kavramı üzerinde önemle durulduğu görülmüştür. Önceleri geniş yetkilere sahip olan ancak batılılaşma hareketlerinden sonra idari alandaki yetkileri kısıtlanan hekimbaşıları Osmanlı tıp eğitimi ve Osmanlı tıbbının modernleşmesi için büyük çabalar sarf etmişlerdir. Yeni öğrenim merkezleri açmışlar, önemli kaynakları öğrenim diline çevirmişler, ayrıca halktan kopmamış çiçek aşısının ülkede uygulanması, kolera gibi salgınlara karşı halkın bilgilendirilmesi gibi konulara da eğilmişlerdir. Ayrıca idari anlamda da hekimlerin yeterliliklerini sınava tabi tutmuşlardır. Ordunun başında padişahla savaşlara da katılmışlardır. En önemli görevleri ise padişah ve ailesinin sağlığı ile ilgilenmektir. Bugünkü anlamda sağlık bakanının yetkilerine de sahip olan hekimbaşıların tıp ve sağlık alanlarında alınan kararlarda söz sahibi olmaları Osmanlı Tıbbının ulaştığı noktaları şüphesiz etkilemiştir.

Surp Pirgiç HastanesiTTSerhat Kiraz, Ramadan Özmanevra, Derya Karaşör Surp Pırgiç Ermeni Hastanesi, 1832 yılından itibaren sağlık hizmetlerinde çağdaş, güvenilir, çevreye duyarlı, hasta haklarına saygılı, verdiği hizmetin kalitesine önem veren, bünyesinde çalışanları günün şartlarına cevap verecek şekilde eğiten, yenilikçi, modern teknolojiyi yakından takip eden, sürekli kendisini geliştiren, çağdaş köklü ve tecrübeli bir sağlık kuruluşudur. Biz bu hastaneyi ve içinde barındırdığı müzeyi dini, tarihi ve siyasi açıdan değerlendirmek istedik. Projede bizim amacımız hastanenin diğer hastanelerden farkını ortaya koymak, tarihçesini, diğer faaliyetlerini incelemektir. Hastanenin kendi internet sitesini ve internet servis sağlayıcılarını kullandık. Aynı zamanda bu konuyla ilgili çıkmış haberlerden yararlandık. Bu kaynakları değerlendirdikten sonra şu sonuçlara varmış bulunmaktayız: Bu hastane, Türkiye’deki ilk Ermeni hastanesi olduğu için tarihi bir öneme sahiptir. Bu hastane hizmet verdiği kesim açısından değişim geçirmiştir. Bu hastanenin bir çok yardım kolu ve huzurevleri ile bağlantıları vardır. Bu hastane içerisinde tarihi önem taşıyan tıbbi belge, araç ve gereçleri barındıran bir müzeye sahiptir. Bu hastane ile ilgili yapılacak araştırmalarda bu bilgilerden yararlanılabilir.

Yaşayan ÖlülerTTBilal Kılıçarslan, Esin Çetinkaya, Müge BüyüktaşlıBu projede Eski Mısır’da mumyalamanın ortaya çıkmasındaki sebepler, yapılış sırasında kullanılan malzemeler ve kimyasal maddeler araştırıldı. Esas olarak ise mumyalama işleminin yapılışı basamak basamak resimlerle anlatılmaya çalışıldı. Bunu yaparken de bu konu ile ilgili daha önce yapılan yayınlar incelendi. Edinilen bilgilere göre; Eski Mısırlılar’ın bu işlemi ölümden sonraki hayatın varlığına inandıkları için yaptıkları sonucuna ulaşıldı. Bu işlemde öncelikle ölü kutsal sayılan Nil Nehri suyuyla yıkanır. Temizlenen bedenden çürümenin başladığı iç organlar

Page 82: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

82

çıkarılır. Beden çeşitli doğal tuzlarla kurutulur. Daha sonra, çıkarılan organlar kurutulmuş bir şekilde beden içerisine tekrar yerleştirilir. Tamamen doldurulan vücut keten bezlerle sargılanmaya başlanır. Bu sırada rahip kötü ruhları uzak tutmak için dualar okur. Ailesi de yas tutmaya devam eder. Bundan sonra ağız açılış töreniyle dini ritüeller tamamlanmış olur. Son olarak da mumya çeşitli eşyalarıyla birlikte taştan mezarına yerleştirilir. Bu şekilde inançlarının tüm gerekleri yerine getirilmiş ve ölü diğer hayata en iyi şekilde hazırlanmış olur.

Çanakkale’de Şehit Olan Tıbbiyeliler TTAyşe Güneş, Eylem Önem, Özgür Şenocak, Onur Çil1914-1916 yılları arasında meydana gelen Birinci Dünya Savaşı’nda, ağır kayıpların verildiği Çanakkale cephesinde toplumun her kesiminden gelen insanlar silah altına alınmıştır. Bu cephede savaşa katılanlar araşında bulunan İstanbul Darülfünun Tıp Fakültesi öğrencileri hakkında, halen tartışılmakta olan iki farklı iddia mevcuttur. Bizi bu çalışmaya yönelten karşıt görüşlerden ilki; Mayıs 1915’te tıp öğrencilerinin tümünü yitiren tıbbiyenin 1921 yılında hiç mezun veremediği iddiasıdır. Toplumun geniş kesiminde de bu iddianın adeta efsaneştirilerek bahsedilmesine rağmen, başka araştırmacıların ve bizim tarafımızdan yapılan incelemelerin sonucu farklı bir sava ulaşmamızı sağlamıştır. Projemizin amacı ortaya sürülen bu iki savın da doğru ve eksik yönelerini tartışarak, bulunan kaynaklar ışığında ve akıl yürütmeyle bu olayın aslının ne olduğunun anlaşılmasıdır. Proje çalışmaları sırasında ilgili konuda yazılmış birçok kitap ve makale okunarak gerçeğe en yakın sonuca varılmaya çalışılmıştır. Veri toplanırken Milli Kütüphane, Bilkent Üniversitesi Kütüphanesi, internette google arama motorundan yapılan; Çanakkale’de şehit olan tıbbiyeliler; başlığı taranarak ulaşılan www.gallipoli.1915 org sitesinden çalışmamızın temelini kaynak sağlanmıştır. Bu çalışmada elde edilen bilgilerin ayrıntılı tartışılması sonucunda, 1915 yılında tıp fakültesinin 1 yıl süre ile kapalı kaldığı, öğrencilerin ordu hizmetine alındığı ve bu nedenle mezun verilmediği net olarak anlaşılmıştır. Bunun yanı sıra, tıp fakültesinin 1921 yılında mezun vermediği iddiasının yanlışlığı, mezun verilmeyen tek yılın 1915 yılı olduğu mevcut kaynaklarda belirtilmektedir. Pek mümkün görülmemekle birlikte bu konuda ileride yapılabilecek çalışmalarda, yeni belgelere dayanılarak yeni iddialar ortaya çıkabilir.

Şizofren ve TarihçesiTTAli İhsan Güngör, Mehmet Coşkun, Sıdıka Ezgi Özkaptan Projenin amacı, kişilerin yaşamlarını sürdürmeleri için başkalarıyla belli başlı etkileşimler, birliktelikler yaşamaları, başkalarını sevmeleri ve onlardan birşeyler öğrenip onlara birşeyler vermeleri gerekiyor. Yani kişi insanlarla beraber bir anlam ifade eder. Bu söylediklerimizin tersi olursa yani insanın kişiler araşı ilişkilerden ve gerçeklerden uzaklaşarak, kendine özgü bir içe kapanık dünyasında yaşarsa yani ŞİZOFREN ise bu hastalığı ve bu hastalığın tarihçesini araştırmak. İnternetten ve kitaplardan bu konu hakkındaki bilgileri taradık. Ayrıca bu konu hakkında uzman kişilerin görüşlerini aldık. Sonuç olarak şizofren hastalarının kendi içe dönük dünyalarında yaşadıkları sorunları, bunların nasıl oluştuğunu ve bunlara ait çözüm yollarını araştırdık.

Beyaz Önlüğün Yükselişi, Düşüşü ve DirilişiTTFırat AKBAŞ, ÖZLEM GÜNGÖR, ŞAFAK ALPAT, BİRCE ŞEŞENHekimlik tarihi boyunca vazgeçilmez unsurlardan biri olan beyaz önlüğün bu süreçte geçirdiği değişimleri, insanlar için taşıdığı anlamları, sembolize ettiği değerleri araştırmayı ve incelemeyi düşünerek hazırlamaya başladığımız bu projenin temel çıkış noktası bu türden çalışmaların dünyada ve de özellikle ülkemizde gereken ilgiyi görmemesiydi. Çalışmamıza kaynak taramasıyla başladık. Bulmayı başarabildiğimiz sayılı kaynak vardı ve maalesef hepsi de internetteki veritabanlarındandı. Açıkçası beklediğimiz sayıda ve nitelikte kaynağa ulaşamadık. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıp Tarihi ve Deontoloji ABD Başkanı Prof. Dr. Erdem Aydın ile yaptığımız görüşme neticesinde de çok da fazla kaynak bulamayışımızın normal olduğu sonucuna vardık. Karşılaştığımız bütün zorluklara rağmen çalışmamızı tamamladık. İlk önce’beyaz önlük öncesi’ zamanlardaki durumu araştırdık. Daha sonra da beyaz önlük kullanılan çeşitli alanlarda beyaz önlüğün geçirmiş olduğu değişimleri ortaya çıkarmaya çalıştık. Bu

alanları ‘cerrahide beyaz önlük’, ’laboratuvarda beyaz önlük’ ve ’hastanede beyaz önlük’ başlıkları altında toparladık. Son olarak da beyaz önlüğün tarih içinde önemi kaybettiği dönemleri ele aldığımız ’beyaz önlüğün düşüşü’ ve şu anki durumunu ele aldığımız ’beyaz önlüğün dirilişi’ başlıklarıyla çalışmamızı tamamladık. Sonuç ve öneriler kısmında ise elde ettiğimiz kaynaklar sonucunda araştırmaya kendi yorumlarımızı da katarak projemizi tamamladık. Sonuç olarak yaptığımız bu çalışmanın özellikle bizlerden sonra yine bu konu üzerinde çalışmak isteyenler için faydalı olacağını düşünüyoruz. Aynı zamanda bu konuda Türkçe hiçbir kaynağa ulaşamadğımız için yaptığımız bu çalışmanın beyaz önlük ve tarihi üzerine Türkiye’de yapılan sayılı çalışmalardan birisi olduğunu düşünüyoruz. Bundan sonra da bu konu üzerine daha kapsamlı araştırmalar yapmayı da tasarlıyoruz.

Tıbbın Yargıda Yansıması: Adli TıpTTFunda Çinkil, Tuba Alişkan, Fatma Yeşilyurt Amacımız, Türkiye’de dünden bugüne Adli Tıp gelişmelerini ve bugün gelinen durumu araştırmak ve bu konudaki sorunlara dikkat çekmekti. İnternette araştırma yapılarak konu hakkında bilgi edinildi ve gerekli çıktılar alındı. Daha sonra Hacettepe Üniversitesi Adli Tıp Anabilim dalına gidilerek hocalarla görüşüldü, önerilen kaynaklara kütüphaneden ulaşıldı. Adli Tıp, insan vücudunu ve insanla ilgili davranışların yarattığı sonuçları hukukun yargı aşamasında doğru ve bilgilenmiş olarak değerlendirilebilmesi için bilirkişilik yapan bilimdir. Adli Tıp ilmi MÖ 18. yüzyılda Hammurabi Kanunlarında yer almasına rağmen ülkemizde ancak Osmanlı İmparatorluğunda Sultan II. Mahmut döneminde Adli Tıp ile ilgili çalışmalara başlanmıştır. Daha sonraki dönemlerde bu çalışmalar ilerletilerek Adli Tıp bugünkü halini almıştır. Özellikle 1933 Üniversite Reformundan sonra ülkemizde tıp fakültelerinin sayısı artmaya başlamış, bununla birlikte de yeterli olmamakla birlikte pek çok tıp fakültesinde Adli Tıp Anabilim dalları kurulmuş ve öğretim üyeleri yetiştirilmeye başlanmıştır. Bugün Türkiye’de Adli Tıp uzman ve asistanlarının sayısını 300’lü rakamlarla ifade edilmesi, birincil basamak hekimlerinin Adli Tıp uzmanının bulunduğu yerlerde bile otopsi yapmak ve adli rapor düzenlemek zorunda kalması bu alandaki en önemli sorunlardandır. Her hükümette değişen Adli Tıp Kurumu Başkanları ve görevlendirmelerde objektif, bilimsel ölçütlere ve liyahate dayanmayan atamalar Adli Tıpa olan güveni zedelemektedir. Sonuçlara Yargıda karar verme sürecine önemli katkıları olan Adli Tıbba ülkemizde yeterince önem gösterilmediği için pek çok sorunla karşılaşılmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütü İle Geçen Yarımyüzyıllık Süreçte Dünyada Sağlığın Durumu (1950-2000) TT Tuğba Uzun, Hatice Esra Yavuzer, Aslı Kurtar Amacımız Dünya Sağlık Örgütü’nün kuruluş amacına uygun çalışmalar yapıp-yapmadığı hakkında bilgi edinmek, dünyada sağlığın beklenen düzeyde gelişip-gelişmediğini öğrenmekti. Arama motorundan anahtar kelime olarak; “dünya sağlık örgütü” kullanıldı. 17.000 sonuç alındı. İlk birkaç sayfa incelendi. Ulaşılan web sayfaları yeterliydi. Milli Kütüphane bilgisayarlarından konu tarama yapıldı. Anahtar kelime olarak; dünya sağlık seçildi. 52 sonuç alındı. Hepsi incelendi. Konu ile ilgili kaynaklara başvuruldu. Ödünç verilebilen materyaller kütüphaneden alındı. Türk Tabipleri Birliği’ne gidildi. Kitap ve dergi taraması yapıldı. Toplum ve Hekim Dergisi kapaklarından konu taraması yapıldı. Tarama sonucu ilgili görülen başlıklar, dergi basım yılı, cildinin numarası ve sayısı kaydedildi. Ulaşılan dergiler incelendi. DSÖ’lü yıllar ve dünyamızda sağlığın genel bir değerlendirmesi yapıldığında sonuç olarak ortaya çok iyi bir tablo çıkmadığı görülmektedir. En önemli nokta genel değerlendirmelerin ve ortalamaların yanıltıcı olabileceği gerçeğidir. DSÖ’nün son zamanlarda küreselleşmeye ve özelleştirmeye yöneldiğini görmekteyiz. Kuruluş amacına yönelik çalışmaların azalması yoksul ülkeler ve insanlar için ciddi eşitsizlikleri beraberinde getirmektedir.

Tarih Boyunca Şarap ve Insan Sağlığına Etkileri TT Ahmet Fevzi Kekeç, Arif Ismet Çatak, Şenay Kenç, Bahadir ÖndeşŞarap, sekiz bin yıllık serüven dolu yolculuğunda insanoğlunun ufkunu açmış, tutkularını alevlendirmiş, kimi zaman üzüntüye boğmuş, kimi zaman da karşılaştığı

Page 83: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

83

felaketlerin reçetesi olmuştur. İşte bu yüzden antik dünya, şaraba, yaşamını sağlamak için gereken diğer besinlerden daha fazla önem vermiştir. Dinsel bir tema olarak algılanan şarap, her toplumda bir de şarap tanrısının var olmasına neden olmuştur. Binlerce yıldır hekimler şarabı medikal özelliklerinden dolayı kullanmışlardır. Şarap temelli (baz alarak) uygulanan medikal tedaviler bundan 4000 yıl öncelerine dayanmaktadır. O zamanlarda Mısırlılar ve Sümerliler şarabı tıbbi bir malzeme olarak görmüşlerdir. Ayrıca Roma ve Yunan hekimleri de şarabı yaygın bir şekilde kullanmışlardır. Yahudilerin eski bir kitabında geçen: “Şarap ilaçların en önde gelenidir. Her nerde şarap eksikse ilaçlar önem kazanır.” İfadesi bu gerçeği destekler. İnsanoğlu şarabın tedavi edici yönlerini daha ilk çağlardan itibaren keşfetmiştir. Onu sadece kutsal bir içecek veya bir geleneksel alışkanlıktan ziyade bir “ilaç” olarak kullanmıştır. Peki bu ilacın yan etkilerinin de olabileceğini düşünmüş müdür? Günümüze yaklaştıkça içeriği her gün biraz daha gün ışığına çıkan şarabın bugün aslında gerçekten bir ilaç mı, yoksa yararları dışında zararları da olup olmadığı tartışma konusudur. 1980’li yıllardan itibaren şarap üzerine yapılan ve giderek artan bilimsel araştırmalar konunun son zamanlarda daha da önem kazandığını ortaya koymaktadır.

Page 84: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

84

TIP VE BİYOLOJİ

Ölümün EvrimiTBy Ahmet Afşin Oktay, Özkan Tekin, Alper İlker Akbaba Projemizde; ölüm evrim ilişkisi hakkında öne sürülen fikirleri inceleyip birleştirerek, ölümün evrim süreci içerisinde neden korunduğunu bütünleştirici bir bakış açısıyla açıklayabilmek amaçlanmıştı. Evrim, bilimsel olarak, rasgele oluşan mutasyonları bireyler üzerinde test eden doğal mekanizmanın genel adıdır. Bu test doğal seleksiyon yoluyla gerçekleşmektedir. Bu seleksiyon sonucunda uyum sağlama yeteneğine sahip bireyler ve özellikler korunmaktadır. Canlılar evrimsel süreçte ele alındığında zaman, ilkel canlıların, yani bakterilerin, bir özelliği olmayan ölümün; canlılığın yapısına sonradan girdiği görülmektedir. Burada bahsedilen ölüm, yaslanmayı (senescence) içine alan sürecin genel adıdır. Yararlı özellikleri koruyan doğal seleksiyonun sonradan kazanılan ölümü neden koruduğu hakkındaki tartışmalar yüzyılı aşkın bir süredir devam etmektedir. Ölümün biyolojik temelleri linear DNA’da ve çok hücreliliğe geçişle beraber oluşan hücresel farklılaşmada yatmaktadır. Ölümün evrimsel temelleri hakkındaki tartışmanın başlatıcısı August Weismann’dir. O, daha çok ekolojik temellere dayanan bir ölüm-evrim modeli oluşturmuştur. Bu konudaki diğer başlıca görüşler ise George Williams’in

‘Antagonistik Pleitrofi Teorisi’, Peter Medawar’in ’Mutasyon Akümülasyon Teorisi’dir. Ayrıca konuya farklı açılardan yaklaşan bilim adamlarının oluşturduğu, ’Disposable Soma’, ’Kaos’ve’Original Sin’ teorileri de vardır. Ölümün evrimini tek başına açıklayamayan bu teoriler karşılaştırmalı olarak sunulmaya çalışılmıştır.

Amputasyon ve Protez TBy Ali Murat Koç, Abdi I.H. Sönmez, Hüseyin Elçi Amacım projeyi okuyan kişileri ampute olmuş ve protez kullanan hastalar hakkında bilgilendirmek; okuyuculara ampute olmuş ve protez kullanan insanların sorunlarını, duygularını, ihtiyaçlarını aktarabilmekti. Bilimsel makaleleri tarama, web tabanlı araştırma pubmed ve medline veritabanları, konu üzerine yazılmış kitaplardan yapılan araştırmalar ampute olmuş ve protez kullanan hastalar ile birebir görüşmeler, mini anket, daha önceden yapılmış araştırmaların değerlendirilmesi, devletlerin özürlülere yönelik kanun ve kanun tasarılarının incelenmesi yöntemiyle çalışmayı ilerlettik. Yapılan araştırmalar sonucunda ampute olmuş ve protez kullanan hastalara karşı başta kendisinden olmak üzere çeşitli yönlerden olumlu ve olumsuz tepkiler gelmektedir. Yaptığımız araştırmalar özellikle toplumsal tepkilerin genel olarak olumsuza yönelik yani negatif olduğunun bir kanıtıdır. Hastanın en çok ihtiyacı olduğu ilginin sorunlarını yenmesinde en önemli etken olduğu unutulmamalıdır. Aynı zamanda bu ilginin sabit tutulması (çok aşırıya kaçılmaması) yine aynı önemi taşımaktadır. Hastada gözlenen psikolojik, ailesel ve özellikle toplumsal sorunlar hastanın iyileşmesini, iletişim kurmasını engeller. Bu da hastayı yalnızlığa ve daha büyük sorunlara iter. Bize göre yapılması gerekenlerin başında pre-operatif (emosyonel hazırlık), post-operatif(protez kullanımına hazırlık)ve aile eğitimi ile rehabilitasyon gelmektedir. Rehabilitasyonun, ampute olmuş veya protez kullanan hastalar üzerindeki olumlu etkileri gözardı edilemez. Hastaya pre-operatif dönemdeki koşulları sağlamaya yardımcı olacağı gibi post-operatif dönemdeki sorunların artmasını da engelleyecektir. Rehabilitasyonun etkisi uzun vadede ortaya çıkmaktadır. Bu etki hastaya durumuna alışma ve yaşam kalitesini yükseltme şeklinde sunulmaktadır. Toplumun engellileri kabul etmesindeki en etkili kurumlardan biri devlettir. Bu yüzden devletlerin engellileri korumaya yönelik kanunlar tasarlamaları ve geliştirmeleri gerekmektedir.

İnsanda Bakteriyel Flora TBy Elif Orhan, Cahide Kozan, Mahmut Murat Dellülİnsan vücudunun deri, deri kıvrımları, ağız, burun, farinks, göz, üst solunum yolları, sindirim kanalı, dış genital organlar gibi bölgelerinde zarar vermeksizin yaşayan mikroplar topluluğuna flora denir. Çoğunluğunu bakterilerin oluşturduğu florada diğer birçok mikroorganizmalar (viruslar, mantarlar vb.) yaşamaktadır. Bu kadar kompleks ve yaşamımızı çok fazla etkileyen bu canlılardan kurtuluşumuz

olmadığına göre, geleceğin doktorları olarak onları daha yakından tanımamız ve onlarla nasıl dostça yaşanacağını bilmemiz gerektiğini düşünüyoruz. İnsan vücut florası doğal direnç mekanizmalarından biridir. Flora elemanları, insanlar ile karşılıklı yarar-zarar ilişkisine göre: yardımcı simbiyont, zararsız ve kommensal, potansiyel zararlı veya fırsatçı mikroorganizmalar diye gruplara ayrılmıştır. Ayrıca flora, süreklilik durumuna göre kalıcı ve geçici olarak da sınıflandırılabılır. Kalıcı floranın önemi çok büyüktür. Örneğin bağırsaktaki bazı bakteriler K vitamini sentezler ve besin absorbsiyonunu saglar, mukoza ve deride bakteri kolonizasyonu engellerler, bazı bakterilerin üremesini engelleyen maddeler üretirler, konak hücre yüzeyindeki reseptör ve diğer bağlanma yerleri için patojen mikroorganizmalarla yarışırlar. Normal floranın dengede olması çok önemlidir. Çeşitli nedenlerle baskılandığında bazı mikroorganizmalar fırsatçı ve patojen olabilmektedirler. Ayrıca vücutta normalde bulunduğu yerden başka bir yere giden flora elemanları, patojen özellik kazanabilmektedir. Bu yüzden floranın dengede olabilmesini sağlamak için birçok araştırmalar yapılmaktadır. Özellikle antibiyotik gibi çesitli ilaçların floraya etkisi insan sağlığı açısından çok önemlidir. Günümüzde bilim adamlarının oldukça ilgisini çeken flora, birçok çalışmaların odak noktası olmuştur. Özellikle diş sağlığı açısından propolisin etkisi, antibiyotiklerin florada yaptığı hasarlar, enfeksiyonlar sırasında floradaki değişimler, probiyotik ile hastalıkların önüne geçme düşüncesi, tartışılan konuların başında gelmektedir.

Elektromanyetik Kirlilik ,TBy Aslıhan Seyrek, Belgkin Chouseinoglou, Kubilay U Ceritoğlu Elektromanyetik (EM) enerjileri yaşam standardımızı yükseltmekte yoğun olarak kullanmaktayız. Fakat bu yaygın kullanımları yanında EM alanların canlı organizmayi etkiledigi göz ardı edilmemelidir. Elektromanyetik kirliliğin ne olduğunu, bizlerin birey olarak ne tür EM kirlilikle karşı karşıya olduğumuzu, korunmanın ya da etkisini azaltmanın mümkün olup olmadığını, ülkemizde bu kirliliğe karşı neler yapılması gerektiği, uluslararası yaptırımların neler olduğu, Türkiye’nin bu yaptırımları ne kadar bildiği veya uyduğu, EM kirlilik için neler yapılabileceğini bu projede araştırmaya çalıştık. Elektromanyetik kirliliğini araştırırken makale taramalarından, internet üzerinden veritabanı taramalarından ve dergilerden derlenen yazılardan yararlandık. Projeye kendi düşüncelerimizi de kattık. Gerek gündelik hayatımızda gerekse iş yaşamımızda kullandığımız cihazların hemen hemen tümü EM kirliliğe maruziyet vermektedir. Bu faktörler farklı boyutlarla ve etkilerle sağlığımızı tehdit etmektedir. Elektromanyetik enerjinin kullanımında iki noktanın göz önünde tutulması gerekir: Birincisi kişilerin gerek evlerinde gerekse ofislerinde kullandıkları cihazlar ile ilgili alabileceği tedbirler; ikincisi ise toplumun ortak yapacağı girişimler ve özellikle de çevrenin elektromanyetik kirlenmesine karşı tedbirler. Risksiz bir ortamda yaşamadığımızı kabul etmemiz gerekmektedir. Bizim yapabileceğimiz mümkün olduğu kadar kaçınabileceğimiz kaynaklardan kaçınmaktır. Kısa ve uzun vadede ülkelerin bu konuda bir çok politika oluşturduğunu ancak bunların daha da geliştirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Akıllı İlaçlar TBy Arif Aslan, Nimetullah Mete Genç, Perihan Özbek, Metehan Imamoğlu Hastalıkların tedavisinde en büyük silahlarımız olan ilaçların, tedavilerdeki gücümüzü zayıflatan yan etkilerinden kurtulmak amacıyla; içine ilaç yerleştirilmiş mikro kürelerin etki etmesi gereken organ veya dokuya direkt ulaşması ve de bu suretle hastalıkla ilgisiz organ ve dokulardaki yan etkilerinin azaltılmasına dair yapılmış araştırmaların derlenmesi, tedavide böyle olası bir avantajın hastaların psikososyal durumlarına getireceği avantajlar ve de bu avantajların “Tip ve İnsan” konu başlığı çerçevesinde tartışılması. Kronik ve ölümcül hastalıklara yakalanmış kişilerin tedavilerinin süreçlerinde, böyle bir uygulama ile tedavide oluşacak kolaylıkların hasta psikolojisi üzerine getireceği kazanımların, hastalarla birebir yapılmış veya başka kaynaklardan alınmış söyleşiler üzerinden değerlendirilmesi ve bu konuyla ilgili soruların ve de sorunların belirlenmesi. İlaçların mikro kürelerle hastalara uygulanması, 21. yüzyılda tedavilerdeki yan etkilerin önüne geçmemizde en önemli silahımız olarak görülmektedir. Ancak araştırmalardaki yüksek maliyet ve zorluklardan dolayı bu konu üzerine yayınlanmış makaleler sınırlıdır. Önümüzdeki

Page 85: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

85

yıllarda bu konu üzerine yapılacak araştırmaların tıp bilimine getireceği yarar kuşku götürmemekle birlikte, hastaların tedavi süreçlerinin kolaylaşması suretiyle hastaların sosyal rollerini rahatça sürdürecekleri, hastalıklarının getirdikleri sosyal damgalamalardan kurtulacaklari (Örn: Kanser hastasının saçlarının dökülmemesi) ve de tedavilerine uyumlarının çok daha kolay olacağıi aşikardır.

TEKNOTIP TBy Nur Türkmen, Reyyan Elif Bayat, Tamer Direk Projemizin konusu tekno-tıp, geçmişten günümüze hatta gelecekte teknolojinin tıbbi bilimler üzerindeki etkilerini incelemek, biyomateryaller, nanateknolojinin tıpta kullanım alanlarını açığa çıkarmaktır. Bilim adamlarına göre teknoloji ve bilimde insanoğlu altın çağa girmek üzeredir. Bu buluşlar yani moleküler teknoloji, nanoteknoloji, radyoaktivite, nanorobotlar, akıllı ilaçlar, nanomedikal tanı ve teşhis yöntemleri tıp dünyasında kullanılmaya başlanmıştır ve daha birçok yenilik şu anda proje aşamasında sırada beklemektedir. Daha iyi biyomateryaller, elektronikler, biyokimyasal aletler yapmak için kıyasıya süren yarış, hücre yenileme makinesinin bir rüya olmaktan çıkıp gerçekliğe adım atmasına gün geçtikçe yaklaşılıyor olmasına işaret ediyor. Bizde bu rüyanın gerçeğe dönüş aşamasını gözler önüne sermeye çalışacağız. Tabi bu arada ayrı uluslarda ortaya çıkarılmış teknolojik yeniliklerin transferi, araştırma geliştirme çalışmaları ile veri ve bilginin yayılması gibi bir takım gelişmelerle toplumların sağlığına yapılan yararları sunmaya çalışacağız. Nanoteknoloji, tıp dünyasına çok değerli buluşlar getirmektedir ve gelecekte de getirmeye devam edecektir. Tıpkı mühendisler gibi, biyolojistler ve fizisyenler, sofistike teknik sistemlerden yardım görecektir. Zamanla organ naklinin de ne kadar büyük ve bir gerekli müdahale olduğunu ögrendik. Ama şimdi problem gerekli organı bulmaktı. Artık organ nakli için yıllarca sırada beklemek tarihe karışmak üzeredir. Organ chipleri projesi sayesinde birçok insan hayatı korunacaktır ve bu olay karaciğer hastalıklarının tedavisinde muhteşem bir buluş olarak tarihe geçecektir.

Yapay Organ TBy Feyza Bayrakdar, Rana Tuna, Gülerdem Tural, Inci Bahadır Var olan organı tedavi etmenin imkansız olduğu organ yetmezliği ve kanser gibi durumlarda geriye tek bir çözüm kalıyor: organ nakli. Organ nakli çok etkili bir yöntem fakat doku uyusmazlığı, uygun verici bulunamaması, nakil sonrası kullanılacak immunsupresifler beraberinde yeni sorunlar getiriyor. Bu sorunları ortadan kaldırmanın en iyi yolu kişiye kendi organlarını nakletmek: Yani yapay organlar. Yapay organlar kişinin kendi kimliğini yani DNA’sini içereceğinden doku uyusmazlığı gibi bir durum söz konusu olmayacak. Bu da organ naklinin bütün dezavantajlarini önleyecek. Son yıllarda bilim, yapay organlar üzerine yoğunlaşmış durumda. Deneme aşamasındaki yapay organlar başarılı olursa belki de önümüzdeki 20-30 yıl içinde istediğimiz organı yenisiyle değiştirebileceğiz. Bu konuda yapılan çalışmalardan bazıları: Karaciger:Yapay karaciger oluşturmak teknik açıdan oldukça güç. Poliüretan köpük iskelet kullanan bilim adamları yapay karaciğer oluşturabiliyorlar. Karaciğer yetmezliği olan domuz ve farelere yerleştirilen bu yapay karaciğerlerden oldukça iyi sonuçlar alınıyor. Kalp: Bilim adamları yeni doğmus farelerden alınan kalp hücrelerini kullanarak üç boyutlu kalp dokusu oluşturmayı başardılar. Deri: Yapay deri nakledildikten kısa bir süre sonra deri hücreleri ve damarlar çoğalarak yara üzerinde ince bir hücre tabakası oluşturuyorlar. Kıkırdak: Kan damarları olmadığı için yapay kıkırdak oluşturmak kolay. Bu çalışmaların dışında kemik, kornea, kas, yemek borusu, mesane ve nefes borusu üzerine yapılmış çalışmalar da var.

Yaşlanma Sanatı TBy Seda Demiregen, Teuta Zoto, Sadriye Murat Tıbbın gelişmesi, bireyin kendine ve yaşamına daha fazla değer vermesiyle ortalama insan ömrü uzamış, 65 yaş üstü insan nüfusu artmıştır. Teknolojinin son yıllardaki olağanüstü gelişimi yaşlı insanların bu hızlı gelişime adaptasyon problemlerini de beraberinde getirmiştir. Projemizin amacı bilimsel üretimin ve toplumsal değerler tüketiminin girdabi içinde yaşlılarımızın yerini görmektir. Yaşlılarımızın mutsuzluk sebeplerini, mutluluk doyumlarını, hayata bakışlarını

öğrenmek istedik. Projemiz dahilinde etrafımızdaki yaşlılarla konuştuk. Hacettepe Hastanesinde ve Seyran Bağları Huzurevinde anketler yaptık. Daha çok internet kaynaklı araştırmalarımızda konu ile ilgili makaleler bulduk. Yaşlılıkta görülen organik hastalıkları (alzheimer, demans, tremor... )ve psikolojik hastalıkları irdeledik. Menopozun psikolojik etkilerine, osteoporoza, estetik ameliyatlara kısaca değindik. Projemizin ikinci bölümünde yaşlanmayı bir sanat olarak ele aldık. İyi bir anneanne/babaanne, dede olabilmenin, iyi bir şekilde ihtiyarlamanın mümkün olabileceğini anlatmaya çalıştık. Ulaştığımız yargı şudur: Yaşlanmak bir çok hayat deneyimini beraberinde getirir. Zamanla daha çok insanla tanışıp ilişkiler kurabiliriz. En azından söyle düşünebiliriz ki torun sahibi olmak için yaşlı olmak gerekir.’ Metnimize Ingmar Bergman’dan aldığımız şu sözlerle son veriyoruz: ‘Yaşlanmak bir dağa tırmanmaya benzer. Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır. Ama görüş açınız genişler...’

Kurt Cobain ve Intihara Sürükleyen Hastalıkları TBy Ege Öztosun, Özge Senem Yücel, Mustafa Caner Okkaoğlu Bu projede yapmak istediğimiz 90’lar müziğine çok katkıda bulunan, o günlerde müziğe yön veren Nirvana grubunun lead singer’ı ve gitaristi olan Kurt Cobain’in intiharının hastalıklarıyla olan ilişkisini bulmaktı. Amacımıza yönelik olarak internet sitelerinden, Cobain’in röportajlarından ve onunla ilgili kitaplardan yararlandık. Kurt Cobain sekiz yaşına kadar normal ve mutlu bir çocuktu. Sekiz yaşında ailesinin boşanmasıyla Kurt de değişti, içine kapanık ve uyumsuz bir çocuk oldu. Bundan sonra Kurt müziğe geçiş yaptı. Bu geçiş annesini rahatsız etti çünkü o oğlunun liseyi bitirip koleje gitmesini istiyordu. Bu olmayınca annesi onu evden attı ve Kurt sokaklarda yaşamaya başladı. Bütün bunlar Cobain’i intihara götürecek sebepler oldu. Özellikle ailesinin boşanması onun bütün hayatını etkiledi. Kendisinin de söylediği gibi o günden sonra insanlardan soğudu, kimseyi sevmemeye başladı ve kimseye güvenmemeye başladı. Nirvana kurulduktan sonra yaptıkları ilk albümleri Bleach ile ilgileri üzerilerine topladılar. Daha sonra konserler ve turneler geldi. Ama şarkı söylerken çok bağırdığı için Cobain’in midesi ağrıyordu ve buna dayanamıyordu. İşte o zaman eroine başladı. Bunların yanı sıra bir de narkolepsi hastasıydı. Bütün bunlar onu uyuşmuş bir moda geçiriyordu. Bundan sonra kendini hiç toplayamadı. Evlenip bir kızının olması bile onu bu durumdan kurtaramadı. Bütün bu olaylar Cobain’i intihara sürükledi. İntiharı bütün dünyada büyük yankı uyandırdı.

Tıpta Kullanılan Görüntüleme Teknikleri ve İnsan Sağlığına Zararları TBy Mustafa Kaplan, Adem Şavklıyıldız Projenin amacı tıpta kulanılan görüntüleme tekniklerinin insan sağlığına etkilerini araştırmaktır. Projede gerekli bilgiler için yazılı ve görsel kaynaklardan yaralandık. Tüm bunların sonunda en çok kullanılan ve bilinen 9 görüntüleme tekniğini projemizde inceledik ve bunlara ilişkin özellikleri ele aldık . Bunlar Floroskopi, Anjiografi, Mammografi: Ultrason (USG) (US): Doppler ultrasonografi, Bilgisayarlı tomografi: Manyetik Rezonans Görüntüleme (MRG) (MR): Girişimsel radyoloji Moleküler düzeyde tanı (PET)

Modern Tıp ve Herbalizm TBy Volkan Ilker, Gökhan Olgun, Tahsin Özenmiş, Muhittin Çelik Alternatif tıp uygulamaları bütün dünyada bir çığ gibi büyümekte; ülkemiz de bu olgudan hayli etkilenmiş konumda. Özellikle ülkemizde alternatif tıbbın şifalı bitkilerin tedavi gücüyle iyileşme anlamında olan ’HERBALİZM’ adlı kolu çok gelişmiş bir konumda. Bunda efsane ve mitlerin rolü yadsınamaz bir gerçek. (Zaten projemizde bu efsanelerden biri olan’ŞAHMERAN’efsanesine yer verdik.)Biz bu verileri kullanarak öncelikle; Alternatif tıp nedir? Nasıl günümüze gelmiştir? sorularını irdeledik. Bu çabamızda konuyla ilgili kitapları okuyup aktarlarla görüştük. Daha sonra; Halkımız neden bu alana yönelmekteler? Bu’BİTKİSEL ECZANE’lerin müşteri profili nasıldır? sorularına cevaplar bulduk. Araştırmalarımızda derinleştikçe bu işin nasıl bir sektör olduğunu ve ironik bir biçimde çoğu ilacın Sağlık Bakanlığı’ndan onaylı olduğu gerçeğiyle karşılaştık. Sonuç olarak bu işin suistimale açık olduğunu anladık. Aktarların sayıca azaltılıp sıkı

Page 86: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

86

bir denetim altına girmesi gerekliliğini gözlemledik. Ayrıca modern tıp dünyasının da bu gerçeği görmezden gelmeyi bırakıp bir diyalog içine girmesi ve bu işe güzel bir yön vermesi gerekliliğini son satır olarak yazıyoruz.

Teknoloji ve Obezite Cerrahisi TBy Serkan Özcan, Adem Yasin Köksoy, Serhat Sari Obezite, yaşam kalitesini ve süresini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olup, yüzyılımızın en önemli sağlık sorunlarındandır. Bu büyük sorunun cerrahi çözümünde teknolojik gelişmeler yaşanmaktadır. Bu araştırmada obezite tedavisinde, cerrahi yaklaşımların uygulanabilirliğini araştırmak ve uygulanan yöntemlerin obeziteye bağlı hastalıkların tedavisindeki yerini göstermek amacıyla. “Morbid Obezite Tedavisi İçin Takılabilir Gastrik Uyarıcı Tasarımı”, “Roux En Y Gastrojejunostomi” “Laparoskopik Ayarlanabilir Silikon Mide Bandı (LASGB) Ameliyatı”, “İntragastrik Balon Yerleşimi”... yöntemlerin uygulanabilirliğini inceledik. Hangi yöntem daha sık kullanılmaktadır? Cerrahi endikasyonlar nelerdir? Cerrahi kontraendikasyonlar nelerdir? Ameliyatlarda başarı oranı nasıldır? Ameliyatlarla hasta beklentileri ne oranda karşılanabilmektedir? gibi sorulara cevap bulmaya çalıştık.

Cep Telefonlarının Sağlık Üzerine Etkileri TBy H. Sümeyra Günay, Ilkay Nefşioğullari, Murat Danişman Herkes cep telefonlarının hayatımıza kattığı faydaların farkında ve hemfikir; ama anlaşılamayan konu bunların zararlarıyla ilgili. Gündeme pek getirilmediğinden, insanların farkında olmadıkları, gündelik hayatın vazgeçilmezlerinden biri haline gelen cep telefonlarının zararları konusuna dikkat çekmek istenmekteyiz. Veri toplamada özellikle internetten-arama motorlarından-yararlanıldı. Arama motorlarından, Bilim ve Teknik dergisinden, EMO dergisinden ve Prof. Dr. Selim Şeker’in “Tehlikeli Oyuncak” adlı kitabından yararlanılmıştır. Türkiye’de yaklaşık 33 milyon, bütün dünyada ise 1,5 milyar dolayında insan cep telefonu kullanmaktadır. Toplam kullanıcı sayısına sadece 2005’te 100 milyon yeni ismin eklenmesi beklenmektedir. Kullanımı son derece yaygın olan cep telefonları hakkında birçok ülkede birçok araştırma yapılmış, sağlık üzerinde olumsuz etkileri olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Deney hayvanlarında gözlerde katarakt, iritis, retina harabiyeti, konjunktivit, göz sıvısında fibrojen artışı; kulakta işitme kaybı ve kulak çınlaması; üreme sistemlerinde kısırlık, anomalili yavruların doğuşu, düşüklerin artması; vücut savunmasında rol oynayan hücrelerin azalması; DNA zincir kırıkları ve kontrolsüz hücre bölünmelerinin artması gibi sonuçlar gözlenmiştir. Bu nedenlerden dolayı; cep telefonlarının gereksiz yere kullanılmamaları, konuşmaların kısa kesilmesi, konuşurken kulağa yapıştırılmaması, çocuklara cep telefonu alınmaması, baz istasyonlarının kurulduğu yerlere dikkat edilmesi, halkın bu konuda bilinçlendirilmesi ve ülkemizde Ulusal Noniyonizan Radyasyon Kurumu’nun(UNRK) kurulması gerekmektedir.

İlkyardım Teknolojileri TBy Neslihan Yıldırım, Ihsan Kuzucu, Taner Kasapoğlu, Ilgaz Ç Köse Trafik kazaları hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin önemli bir sorunudur. Kaza sonuçlarını en aza indirmek için ilk ve en etkili müdahale ilkyardımdır. İlkyardımda temel yaşam desteği olan ABC uygulamaları yetersiz kalırsa ileri yaşam destekleri olan ventilatör ve defibrilatöre geçilir. Biz burada öncelikle ileri yaşam desteklerinden bahsedeceğiz. Çünkü teknoloji daha çok bu alanları etkilemiş, basit müdahalelerde pek fazla değişiklik olmamış, teknolojik gelişmeler ön plana çıkmamıştır. Zamanla, kullanılan ilkyardım araçları bugünkü ihtiyaçları karşılayamaz hale gelmiştir. Gereksinimlerin karşılanamamasına bağlı ilkyardımda teknolojik değişimlerin olmasına zemin hazırlamıştır. Amacımız geçmişte ilkyardım adına neler yapıldığını anlatmak, kullanılan aletlerden bahsetmek ve bugün dünyada gelinen son noktanın ne olduğunu, bu cihazların ne kadar değiştiğini, teknolojinin bu araçları ne kadar etkilediğini görmektir. Projemizde kullandığımız yöntemler başlıca internet veri tabanları, danışman hocamız ve onun bize sağladığı kitaplardır. Kaynaklar hakkında detaylı bilgi projede vardır. Projemizde, geçmişte kullanılan ilkyardım araçlarının yeterince kullanışlı olmadığını, insan sağlığına etkilerinin tam olarak bilinmediği sonucuna vardık. Yıllar içinde ilkyardım

araçlarında gelişmeler olduğunu gördük. Elbette bu değişimde tıbbın ilerlemesi, tıp dışı alanlarda ilerlemeler ve bu bilim dalları arası entegrasyon rol oynamıştır. Özellikle elektrik-elektronik, bilgisayar ve makine mühendisliklerindeki teknolojik gelişmelerin tıbba ve insanlığa büyük yarar sağladığını gördük. Bugün dünyada eğer yüzbinlerce insan hayatını yapılan ilkyardıma borçluysa, bunda ilkyardımdaki teknolojik değişmelerin payı büyüktür. O halde, geçmişten günümüze olduğu gibi bugünden sonra da gelişmelerin olması kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.

Bitkiler ve Tıp TBy Manjaya Shrestha, Mehmet Ali Eryazğan, Ismahan Aşikdoğan, Handan Yarkan Günümüzde insanların ’DOĞALLIK’a olan özlemlerinin artmasıyla birlikte bitkilerle tedaviye yönelmelerinin artışı dikkat çekicidir. Bu bağlamda hekimlerin ve biz hekim adaylarının bu yönteme bakışları giderek önem kazanmıştır. Bu proje kapsamında tıp fakültesi öğrencileri üzerinde uygulanan anketle yukarıda bahsedilen bakış açısı değerlendirilmiş ve yanı sıra yapılan derleme ve araştırmalarla bitkisel tedavi hakkında genel bilgiler sunulmuştur. Halkımızın çoğunluğu kırsal alanda yaşamaları nedeniyle bitkilerle yakından ilgilidir. Bitkiler gıda, baharat, boyar madde ve süs olarak yararlanmanın yanında tıbbi amaçla da kullanmış ve kullanmaktadırlar. Günümüzde Avrupa ve Amerika kıtası ülkelerinde olduğu gibi yurdumuzda da bitkilerle tedaviye ve bitkilerin etken maddelerine ilgi gittikçe artmaktadır. Yaptığımız anket çerçevesinde tıp fakültesi öğrencilerinin herhangi bir rahatsızlıkları nedeniyle bitkilerden faydalanan ve bu tedavi yöntemini olumlu ve uygulanabilir bulan kısmının tüm evrene oranı oldukça yüksek değerlerde bulunmuştur. Yine bu anket aracılığıyla bu yönteme neden ihtiyaç duyulabileceği konusunda da fikirler edinilmiştir. Bu proje dahilinde yapılan çalışmalar ile bitkilere olan ilginin artışı tekrar gözler önüne serilmiş, ayrıca sadece tedavi talep edenlerin değil aynı zamanda tedavi sunanların da bu yönteme ılımlı yaklaşımı vurgulanmıştır. Sonuçta hekimin her tedavi sürecinde yaptığı kar-zarar hesabını bu uygulamada çok daha dikkatli yapması, bitkisel tedaviye yaklaşımını ona göre belirlemesi ve hakkında bilgi sahibi olmadığı işlemlerden kaçınması gerektiği tartışma götürmez bir gerçektir.

İnsan, Evrim ve Zeka TBy Pelin Çelik, Selçuk Özkan, Cemal Kavasoğullari Evrim teorisi hala tartışılmakta olan bir konudur. Bu konuyla ilgili yapılan tartışmalar ve son araştırmalar evrim teorisinin farklı yönlerini ortaya çıkarmıştır. Amacımız bu son gelişmeleri güncel bir gözle değerlendirmek ve evrim sürecinde zeka gelişiminin yeri hakkında bilgi edinmektir. Zekanın evrimiyle ilgili bilgiler oldukça sınırlıdır ve bu konu ile ilgili verilerin de gözden geçirilmesi gereklidir. Bu konuyla ilgili bilgilerin derlenmesi sonucunda insan türünün sistematik, fizyolojik ve morfolojik gelişimi ile zeka evrimi araşındaki ilişkinin ortaya konması amaçlanmaktadır. Bununla beraber zeka olgusuna etki eden genetik ve çevresel etmenler de gözden geçirilecektir. Tüm bu bilgileri elde etmek için çeşitli yazılı kaynaklardan Homo sapiens’in yapısal ve fiziksel özellikleri saptandı. İnsan türü ontogenetik ve filogenetik açıdan kendine yakın diğer türlerle karşılaştırıldı. Ayrıca antropolojik kazılardan elde edilen fosiller ile diğer buluntular hakkında yapılan yorumlar yeniden gözden geçirildi. Evrim ve zeka araşındaki ilişkinin ortaya konmasında psikoloji ve antropoloji alanlarında yazılmış kaynaklardan yararlanıldı. İnsan ırkının morfolojik farklılaşması ve beyin evrimi diğer yakın türlerden daha farklı bir süreç izleyerek bugünkü durumuna gelmiştir. Beyin gelişimi hem nicelik hem de nitelik yönünden gerçekleşmiştir. İnsan yaşamı boyunca (ana rahminden itibaren) gerçekleşen zeka evrimi morfolojik farklılaşması ile paralellik gösterir. Zeka multi-faktöriyel bir olgudur. Zeka gelişiminde türün evrimsel süreci, kalıtımsal faktörler, biyolojik faktörler, aile içi benzerlikler, gruplar araşı farklılıklar ve sosyo-ekonomik faktörler etkilidir.

Baz Istasyonları ve Cep Telefonlarının Insan Sağlığına Etkileri TBy Erdal Pazar, Sercan Duman, Engin Uğur Yardımcı Mobil iletişimin insan sağlığı üzerinde ne gibi etkileri vardır?, Hangi dokuları, organları nasıl etkiler? gibi sorulara cevap bulmak, şu ana kadar yapılmış olan

Page 87: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

87

çalışmaların sonuçlarını aktarmak ve gelinen son noktayı belirtmek bu projenin hazırlanmasındaki başlıca amaçtır. Teknolojik gelişmelerin sonucu olarak her geçen gün elektromanyetik dalgalara(RF) daha fazla maruz kalınmaktadır. Bu dalgaların sağlığa etkileri sık sık gündeme gelmektedir. RF dalgalarının hücreler üzerinde moleküler düzeydeki etkileri ve vücutta oluşturduğu sistemik etkiler birarada verilecektir. Öncelikle daha önce yapılmış olan araştırma sonuçları dikkate alınacaktır. Hala devam eden çalışmalarda gelinen son nokta, zaman içinde ortaya çıkan yeni durumlar ve ileride gelinecek konum göz önüne alınarak bir derleme yapılacaktır. Ayrıca yurtdışındaki bakanlıkların, üniversitelerin, çeşitli araştırma kurumlarının raporları; çeşitli dergilerde yayınlanmış makale ve araştırma yazıları, sivil toplum örgütleri ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yaptığı çalışmalar esas alınacaktır. gözlem ve bulgular: cep telefonlarının yaydığı RF dalgaları hsp(heat shock protein) sentezini artırarak kansere yol açabilir.’hsp’sentezi hücrenin stres durumunda verdiği bir savunma mekanızmasıdır, yapısı bozulan proteinleri onararak hücreyi korur. fakat sürekli olarak sentzlendiğinde hücre büyümesini, gen ekspresyonunu ve ekzositoziz’i bozarak kanser oluşumuna, gelişmesine ve yayılmasına yol açmaktadır. RF dalgalarının kan hücrelerindeki SOD ve MDA enzimlerinin aktivitesini bozarak gerginlik ve yorgunluğa sebep olduğu bulunmuştur. ayrıca yapılan epidemiyolojik çalışmalarda cep telefonu kullanımının beyin tümörü, baş ağrısı, uyku düzensizliği ve gerginlikle ilişkili olduğu kanıtlanmıştır. İleride yapılacak olan daha uzun süreli çalışmalarda çok daha fazla ve kesin bilgi elde edileceği muhakkaktır. bu süre içinde olası zararları en aza indirmek için cep telefonu kullanımının azaltılması, konuşurken mikrofon ve kulaklık kullanılmalıdır.

Obezite TBy Mehmet Arda Kılınç, Ömercan Topaloğlu, Memet Kurt, Taylan Şahingözlü Obezitenin toplumumuzda giderek daha büyük bir problem haline gelmesi bizim bu projeyi hazırlamamızda en önemli faktör oldu. Bilinçsiz zayıflama yöntemleri kimilerine rant sağlarken kimilerinin de sağlığını bozdu. Biz çalışmamızda obezitenin toplum bilimsel yönlerini tarihi açıdan gelişim süreçlerini ve teknolojinin obeziteye etkilerini araştırırken bir yandan da sporla obezite ilişkisiyle obezitenin tedavi yöntemlerini bilimsel açıdan değerlendirdik. Çalışmalarımızda Hacettepe Üniversitesi kütüphanesinden, Milli Kütüphaneden, internetteki birçok adresten ve tedavi kısmını da dahiliye kitaplarından faydalanarak hazırladık. Bunu yaparken koordine bib şekilde aramızda görev dağılımı yapıp gerektiğinde kendi aramızda gerektiğinde de hocalarımızla görüşüp projenin gidişatını inceledik. Çalışmalarımız esnasında her öğrenci proje ile ilgili bir günlük tuttu ve önemli konuları kendi de kaydetti. Projemiz sonucunda obezite kavramını sosyoloji, teknoloji, spor ve tedavi perspektiflerinden inceleyip çalışmalarımızı birleştirdik. Çalışmalarımız bize grup oluşturma bilincini kazandırdı. Araştırma yapılırken hangi olgulara dikkat edip hangi kaynaklardan yararlanabileceğimizi öğretti ama ilk projemiz olmasından dolayı problemler de yaşadık. Sonuçta obezitenin gelişen teknoloji ve değişen yaşam tarzlarıyla beraber avcılık ve toplayıcılıktan daha sedanter yaşama geçen insanoğlunun sağlığını önümüzdeki yıllarda önemli ölçüde etkileyecek problem olabileceğinden toplumların obezite ile daha bilinçli mücadele etmesi gerektiğini anladık.

Zehirler TBy Merih Memioğlu, Kadir Büyükdoğan, Yusuf Aytaç Tohma Zehir kelimesi, duyulduğunda bile insanı ürperten, çoğu insanda merak uyandıran ve çok geniş yelpazesi olan bir konu... Bu yüzden projemizin amacı zehir ve toksikoloji hakkında genel bilgilere, daha sonra biraz tarih, biraz da ekolojiye değinerek zehirleri ilgi çekici yönlerinden ele almaktır. Projenin başında öncelikle toksikoloji ve zehirler hakkında temel bilgilere yer verilmiştir. Bu genel bilgilendirmeden sonra zehirlerin tarihçesine değinildi. Kullanım alanları, hangi çağlarda ve nasıl kullanıldığı anlatıldıktan sonra tarihteki zehirlenme vakalarından en çok konuşulanlardan biri olan Napolyon’un zehirlenmesinden bahsedildi. Napolyon’un arsenikle zehirlenme iddiaları üzerine, arseniğin zehirleme mekanizması, vücut üzerindeki biyolojik etkileri ve zehirlenme belirtileri anlatıldı. Daha sonra çeşitli zehirlerin çevremize ve sağlığımıza olan olumsuz etkilerinden

bahsedilmiştir. Asit yağmurlarından ozon tabakasının delinmesine kadar bazı biyolojik kirlenmelerden yola çıkarak, zehirlerin ekolojik boyutu üzerinde durulmuştur. Projenin son kısmında ise geleceğimizi tehdit eden kimyasal savaş silahlarından, özellikle diğer savaş ajanlerından daha farklı olması nedeniyle turuncu ajan ve seyreltilmiş uranyum anlatılmıştır. Çağımızın önemli zehirleri geçmiştekine göre değişşe de toksik maddeler yaşamımızı ve sağlığımızı tehdit etmeye hep devam edecektir. Endüstri ve teknolojinin gelişimiyle karşımıza çıkan çevresel toksinler bundan sonrası için de önemi yadsınamayacak tehlikeler olarak insanoğlunun karşısında duracaktır. İnsanoğlu tarihinden ders aldığı sürece geleceğe daha güvenli bakacak ve olası tehlikelere hazır olacaktır.

Ülkemizde ve Dünyamızda Obesite Sorunu TBy Dilay Demirayak, Hesna Bulut, Gonca Altınışık Son dönemde dünyamızda özellikle de çocukluk çağında hızla artan ve önlenebilir bir sağlık sorunu olan obesite sorununu, sebepleri, diğer hastalıklara yatkınlık teşkil etmesi nedeniyle ve yol açtığı diğer olumsuzluklar açısından incelemek amacıyla bu konuyu seçtik. İnsan sağlığını ciddi biçimde tehdit edici boyutlara ulaşabilen, çağımızın tamamen tadavisi mümkün olmayan, dejeneratif, komplikasyonu çok olan, kişinin yaşamını derinden etkileyen diabet, hipettansiyon gibi hastalıklara yol açabilmesi gibi nedenlerle obesite, araştırma için dikkatimi üzerine çekmiştir. Proje kapsamında ençok texbooklardan, İnternet sitelerinin kapsamlı içeriklerinden konunun metabolik etkileri, ülkelere göre dağılımı gibi konularında yarardık. Obesite aynı zamanda psikolojik bir problemdi ve bu konudaki araştırmalarımızı okulumuzun psikolog ve psikiytristlerinden yardım aldık. Bu görüşmelerin içeriği projede yer almaktadır. Toplum, obesiteyi yalnızca kişide hoş olmayan bir görüntüye sebep olan, başlamasıda bitmeside kişinin kendi elinde olan bir problem olarak nitelendirsede tıbbi araştırmalar konunun gebetik, sosyal-ekonomik, kültürel ve psikolojik temeller üzerine oturduğunu göstermektedir. Bütün bu sebeplerin hepsi olmasada büyük bir kısmı önlenebilir nedinlerdir. Bu konuda yetkililerin toplumun her kesimine ulaşarak onların bu konudaki görüşleri değiştirilmeli, toplumun bilinçlendirilmesi üzerinde durması gerekmektedir. Günümüzde tıbbın geniş olanakları sayesinde obesitenin nerdeyse her gruba uygun tedavisi mümkün olduğu topluma anlatılmalıdır. Bu obesite için hem koruyucu, hem de obez kişilerin çevresinden ve uzmanlardan daha rahat yardım alabilmesini açısından çok önemli bir rol oynayacaktır. Yol açtığı hastalıkların ülke ekonomisine getirdiği zarar da azaltılmış olacaktır.

Page 88: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

88

TIP VE ETİK Tıbbi Etik ve Ötenazi (İyi Ölüm Ötenazi) TEt Sıtkı Sarper Sağlam, Fatih Erkek, Osman İnan, Murat Murat Son yıllarda tıbbi gelişmelerle birlikte tıp ile ilgili bazı konular hekimler arasında tartışılmaya başlanmıştır. Bu konulardan biri de ötenazi olmuştur. Günümüzde ötanaziyi etik açıdan doğru bulanlar olduğu gibi yanlış olduğunu söyleyerek şiddetle karşı çıkanlar da bulunmaktadır. Bu metin içerisinde ötenazi konusunun tip etiği yönünden araştırılıp tıbbi etiğe uygun olup olmadığının belirlenmesi amaçlanmaktadır. Google arama portalında “ötenazi ve tibbi etik” ve “tibbi etik ve ötenazi” kelimeleri girilmiştir. 136 kaynak bulunmuş, konuyla ilgili 15-20 kaynak incelenmiştir. Türkiye’de en fazla okunan Sabah, Hürriyet ve Zaman gazetesinin internet sayfalarının arşiv bölümlerine “ötenazi” kelimesi girilerek gazete haberleri incelenmiştir. Ötenazinin taleplerinin giderek artmasındaki en büyük nedenler; hayat kosullarının iyileşmesiyle birlikte uzayan insan ömrü, bilimin gelişmesi sonucunda bitkisel hayattaki insanların yaşatılması olarak gösterilebilir. Yapılması gereken ötenaziyi gerçek anlamıyla tartışmaktır. Ötenazinin sadece hayatını kaybeden kişinin değil tüm insanlığın ortak sorunu olduğu kabul edilmelidir. Araştırma yapılırken görüldü ki ülkemizde ötenazi ile ilgili yeterli çalışma yapılmamaktadır. Oysa ki Türkiye’de ötenazi sıklıkla uygulanmaktadır. Hekimler, terminal dönemdeki hasta veya hasta yakınlarından gelen tedavinin kesilmesi yönündeki ısrarlara karşı koyamamaktadır.

sTI AIDS’li Ebeveynler TEt Barış Yılmaz, Nurdan Özdemir, Ömer Faruk Eğerci Bu projeyi yapmaktaki amaç HIV (+) çiftlerin tibben güvenli bir sekilde çocuk sahibi olup olamiycaklarini ve etik olarak uygunlugunu degerlindirmek. Bu proje AIDS’e genel bakis, anneden çocuğa transmisyonun engellenmesine yönelik çalısmalar ve konunun etiksel olarak degerlendirilmesi olmak üzere üç ana başlık altında incelendi. Ilk asamada AIDS’in nereden, ne zaman dogdugu, ne zaman dünyayı tehdit eden bir salgın haline geldigi, geçis yolları ve Türkiyedeki durumu araştırıldı. Anneden çocuğa transmisyonun engellenmesinde agirlikli olarak anti retroviral tedavi kullanılmaktadir. Özellikle çalısmalar zidovudine üzerine yoğunlaşmıştır. Diğer ilaçlara göre kullanımı kolay ve başarı oranı çok daha yüksektir. Tedavilere tıbben bakıldığında başarı sağlanmasına rağmen çocuğun anne ve babanın kaybıyla sosyolojik, psikolojik ve ekonomik olarak yasaması muhtemel zorluklar incelendi. Bu projede Dünya Sağlık Örgütünün ve HATAM’ın HACETTEPE kütüphanesindeki ve internetteki yayınlari kullanıldı.

Genetik Danışmanlıkta Etik İlkeler TEt Kerim Esenboğa, Nihan Turhan, Kamile Ö. Oktay İlerleyen teknoloji ve insan genom projesinin açıklanmasından sonraki gelişmelerle beraber genetik konusu tüm dünyanın ve özellikle tıp çevrelerinin dikkatini çekmistir. Biz de bundan hareketle bu konuyu belirledik. Türkiye’nin akraba evliliğinin çok görüldügü bir ülke olması münasebetiyle genetik hastalıkların insidansi ve prevelansı gün geçtikçe artmaktadır. Ebeveynlerin hastalığı çocuğa geçiren kişiler konumunda olmaları, karşılaşılan hastalıklarda tedavinin mümkün olup olmaması prenetal tanının zamanlamasından kaynaklanan hatalar, tek taraflı taşıyıcılıklarda anne-baba ilişkilerinde çıkabilecek sorunlar genetik danışmanlıkta karşılaşılan problemlerin önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Biz de genetik danışmanlığı veren kişinin etik açıdan ne tür sorunlarla karşılaştığını tespit etmek ve hekimin ebeveyne olan yaklaşımını incelemeyi amaçladık. Yaptığımız araştırmalar boyunca bu konunun toplum tarafından çok iyi anlaşılmadığını fark ettik. Genetik danışmanlık vermenin öneminin kavranmadığını ve bu hizmeti veren hekimlere uygun koşulların sağlanmadığını gözlemledik. Araştırmamız boyunca genetik ve etik içerikli kaynakları taradık, internet sitelerinden faydalandık ve bu konuda hizmet veren üniversitemiz hocalarının görüşlerine başvurduk. Genetik hastalıkların iyileştirilmesinde, gen teknolojisi yöntemlerinin kullanımındaki sorunlar, yine organizmaların kopyalanmasının bazı problemler genetik ve etikle ilgili birçok projenin konusu olmaya adaydırlar.

Beyin Ölümünde Yaşam Desteği TEt Bilge Aksoy, Mehmet Rıfat Göklü, Ebru Barsal Projemiz ’beyin ölümü gerçeklesmis bir hastanın tıbbi olarak canlılığını sorgulamak ve beyin ölümünde yaşam desteği konusuna etik yönden bakmak’ amacıyla hazırlanmıştır. Beyin ölümü gerçeklesen kişide bütün beyin fonksiyonları, beyin sakini kapsayacak şekilde, geri dönüşümsüz durmuştur. Bu nedenle beyin ölümü gerçekleşmiş kişiler tıbbi anlamda ölü kabul edilirler. Ülkemizde beyin ölümü tanısi bir anestezi uzmanı, bir kardiyolog, bir beyin cerrahi ve bir nörologtan ibaret heyet tarafından konulmaktadır. Bu heyet beyin ölümü tanısı koyarken

-koma ve yanıtsızlık ile beyin saki fonksiyon kaybını gösteren-bir takım testleri esas almaktadır. Beyin ölümü sonrası organlar belli bir süre içerisinde organik canlılığını kaybeder. Bu süre dolmadan tıbbi olarak ölü sayılan kişinin organları nakil için (yakınlarının rızası alınarak) kullanılabilinir. Tıbbi çevrelerde de bu yönde bir eğilim vardır. Ancak bu konuda hasta yakınları ile bazı din adamı, hukukçu ve etik çevrelerin kendilerine göre gerekçelerle karşıt görüşleri vardır. Onlara göre beyin ölümü gerçekleşse de solunum ve dolaşımı devam ettiği sürece kişi ölü sayılmamaktadır. Bu nedenle bu uygulama onlara göre cinayetle eşdeğerdir. Her zaman duruma farklı boyutlardan bakanlar olacaktır ve bu nedenle tartışmalar devam edecektir. Grubumuz beyin ölümü sonrası vakit geçirilmeden organ naklin yapılmasına taraftardır. Projemizde bu farklı görüşlere yer vermeye çalışılmıştır.

Terminal Evre Kanser Hastalarına Uygulanacak Olan Tedavinin Etik Değeri TEt Özkan Özler, Ayten Gilanlioğlu, Barış Özkul Terminal evre kanser hastalarına uygulanacak olan tedavinin toplum ve yakınlarının üzerine olan etkisini incelemek bu projedeki temel amacımızdır. Projemizi gerekçelendirirken bazı hususlara özellikle dikkat ettik. Bunlardan ilki terminal evre kanser hastalarında uygulanacak tedavinin amacı hastanın yadsınamayan ağrıları mı yoksa ağrıya rağmen kanser tedavisinin devam edilmesi mi olmalıydı? Bu seçimi yaparken doktorlara düşen görev neydi? Bu karar verilirken doktor hastanın isteğine göre mi karar vermeli yoksa tedavi etik değerine göre mi hareket etmeli? Bu gerçekten büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Tabii ki asıl olan hastanın rızasına göre tedavinin seçimidir. Bu da hastanın o anki fizyolojik ve psikososyal durumuna göre yapılabilinir. Genel olarak bu işlem hastaların bilgilendirilmesiyle başlanmaktadır. Bu bilgilendirme yapılandırılırken de şu hususlara dikkat edilir; Birincisi bilgilendirme sırasında hastaların ruhsal durumu açık bir şekilde anlaşılmalıdır, ikincisi ise bilgilendirme doktor tarafından yapılmalıdır. Bununla ilgili yapılan araştırma sonuçları ise çok açıkça göstermektedir ki; hastalıklarıyla ilgili doktoru tarafından bilgilendirilen ve durumlarını soğuk kanlılıkla kabul edenlerin geri kalan hayatlarına daha çok değer verdiklerini ve yaşam sürelerinin daha uzun olduğunu göstermektedir. Sonuç olarak vardığımız şey ise tedavi hangi safhada olursa olsun şekli ve dozu tamamen hastanın bilgisi doğrusunda uygulanmalıdır. Etik olarak en gerekli ve vazgeçilmez unsur da budur. Proje çalışmalarımız sırasında çoğunlukla tıp kitapları, konuyla ilgili yayınlanmış makaleler ve internetteki tıp veri tabanları kullanıldı.

Ötenazi İstiyorum TEtSerhat Çalışkan, Emine Yalçın Yunanca’da iyiölüm anlamına gelen ötenazi, geçmişten günümüze bir çok kez tartışılmış yine de bir temele oturtulamamıştır. Ötenazinin etik olup olmadığı hala önemli bir tartışma konusudur. Biz de madem ötenaziyi yapan doktorlar olduğundan geleceğin doktorları olarak bu konuyu araştırarak kendimiz için bir etik yarattık. Ötenaziyi savunan görüs, hastanın tedavide söz sahibi olması kadar ölmeye de karar verme hakkı olduğu hasta özerkliğini de temellendirmiştir. Reddedenler ise insan yaşamının kutsal olduğunu ve bu kutsallığa dokunulmaması gerektiğini dini hukuki ve felsefi olgularda ele almıştır. Sonuç olarak bilinci kapalı olsun olmasın aktif olarak yapılan ötenazinin bir cinayet olduğuna karar verdik. Ancak hastanın tedaviyi reddetmesi sonunda ölüm olsa bile etik normlara uyduğu kanısına vardık. Bu proje sirasinda www.google.com’dan ötenazi ile ilgili sitelere ulaştık. Buna ek olarak www.organel.com sitesinden, Diyanet İşleri’nin resmi internet sitesinden, Ankara ve 9 Eylül Üniversitelerinin resmi internet sitelerinden

Page 89: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

89

makaleler yer verdik. Popüler Bilim ve Bilim Teknik dergilerinden alıntılara da yer verdik. Okulumuz kütüphanesinden aldığımız kitaplar ve etrafımızdaki insanların görüşleriyle projeyi hazırlarken en uygun sonuca varmaya çalıştık.

Estetik Cerrahinin Bilinmeyenleri TEt Diler Taş, Aydan Avdan, Zeliha Fırat Estetik operasyonların medyada ve çeşitli reklam araçlarında lanse edildiği gibi masum olup olmadığını araştırmak; estetik operasyonların ihtiyaca ve beklentilere ne kadar cevap verdiğini görmek ve operasyon sonucunun hastaların beklediği gibi bir mucize yaratıp yaratmadığını ölçmek çalışmamızın amacıdır. Hacettepe Üniversitesi kütüphanesinde kitap ve makale taraması yapıldı. Internet üzerinden veri tabanları ve arama motorları kullanıldı. Plastik cerrahi kapsamına giren estetik ve rekonstrüktif cerrahinin ayrımı yapılarak plastik cerrahinin tarihçesine ve bunun içinde estetik cerrahinin dünyada ve Türkiye’de gelişimine bakıldı. Zaman içinde insanların estetiğe bakış açılarında meydana gelen değişikliklerle birlikte estetik operasyonların sayısının artması sonucu değişen hasta profili incelendi. Kimlerin, neden estetik ameliyat olmak istedikleri araştırıldı. Artan istek karşısında doktorların “dogru hasta” seçiminde dikkat ettikleri noktalara bakıldı. Bu noktada psikolojik sorunların başvuruda önemli bir yer tuttuğu görüldü. Ender görülen psikiyatrik bir bozukluk olan “Body Dysmorphic Disorder” rahatsızlığının sebepleri, semptomları ve tedavisi hakkında bilgi verildi. Cerrahinin planlaması, muhtemel sonuçları ele alındı. Ameliyat sonrası meydana gelebilecek komplikasyonlar değerlendirildi. Hastaların değişikliğe uyum süreçlerine bakıldı. Özellikle psikololojik komplikasyonları önlemeye yönelik geliştirilen bir bilgisayar teknolojisinden bahsedildi. Estetik operasyonlar bu denli yaygın olmasına karşın çok da masum değildir. Sonuçta ciddi komplikasyonları olabilen bu girişimlerde doktorların hasta seçiminde göstereceği titizlik çok önemlidir. Psikolojik kaynaklı olabilecek başvurular dikkatlice değerlendirilmelidir. Cerrahiye uygun görülen adaylarsa girişim öncesi tam olarak bilgilendirilmeli ve onamları alınmalıdır.

İlaç Şirketlerinin Politikaları TEt Ahmet Kokurcan, Ahmet Volkan Doğan, Emre Gültaç İnsan sağlığını yakından ilgilendiren ilaçların, ilaç şirketlerince etik değerlere ne kadar saygı duyularak pazarlandıklarını, bu ilaçların hasta sağlığına, hasta ve ülke ekonomilerine etkilerini araştırmak ve sonuçlandırmak için böyle bir araştırma yapıldı. Konuyla ilgili bilgilere ulaşmak için temel kaynak aracı internet oldu. Ayrıca konuyla ilgili yazılmış dergi, makale ve daha önce yapılmış projelere Tıp Fakültesi Kütüphanesi ve Milli Kütüphane’den ulaşıldı. Yapılan incelemeler sonucunda bazı ilaç sirketlerinin satış politikaları hakkında gerekçe bölümünde de belirtildiği gibi şüphelerin doğru olduğu sonucuna ulaşıldı. İnsan sağlığıyla bu kadar iç içe olan bu sanayiinin etik değerleri hiçe sayıp sadece karlarını ön planda tuttukları anlaşıldı. Dünyada silah sanayiinden sonra en karlı sektör olan ilaç sanayiinde şirketlerin pazarlardan pay alma uğruna insanların sağlığını tehdit eden ilaçları piyasaya sürmekten kaçınmadıkları görüldü. Bulunan bilgilerin ışığında ilaçların denetimlerinin daha ciddi ve sıkı şekilde yapılmalarına, şirketleri bağlayan yasaların yeterli bir şekilde uygulanmasının gerektiğine ve asil aktör olan uluslararası ilaç şirketleriyle G-8 devletlerinin etik değerlere şu andan daha fazla önem vermelerinin insanlık açısından önemli olduğu sonucuna varıldı.

Görüntüleme Yöntemleri Ne Kadar Masum? TEtSelman Belviranli Sefik Görkem Fatihoğlu, Adil Karaca, Selman Belviranlı, Tanju Keten Gelişen teknoloji ile birlikte görüntüleme yöntemleri, tıpta tanı ve tedavide vazgeçilmez metodlar haline gelmistir. Ancak görüntüleme yöntemlerinin böylesine yaygın kullanımı beraberinde bu yöntemlerin olası zararlarını da gündeme getirmiştir. Bu proje çalışmasında görüntüleme yöntemlerinin kullanım alanları, ne zaman kullanılması veya kullanılmaması gerektiği, bu kadar sık kullanımının doğru olup olmadığı, görüntüleme yöntemlerinin zararları ve kullanımında dikkat edilmesi gereken konular derleme yöntemiyle incelendi. Klinikte tanı amacıyla kullanılan başlıca tıbbi görüntüleme sistemleri Röntgen, Bilgisayarli Tomografi (BT), Manyetik Rezonans (MR) ve Ultrasonografi (US)’dir.

Röntgen ışınlarının kanser riski taşıdığı gösterilmiştir. BT potansiyel yüksek dozlar göz önünde bulundurulduğunda ancak deneyimli bir radyoloğun uygun klinik gerekçelendirmesi sonucunda yapılmalıdır. Klinik olarak uygun durumlarda daha güvenli non-iyonizan tetkiklerin (US ve MR) veya düşük dozlu X-ışını tekniklerinin alternatif kullanımı düşünülmelidir. Ultrasonografinin kanıtlanmış ciddi yan etkisi yoktur. MR’in da iyonizan ışınlarınkine benzer şekilde bilinen zararlı bir etkisi gösterilmemistir. Radyolojik tanı yöntemlerinin seçiminde üç ölçüt vardir: Yararlılık, zararsızlık, maliyet. Hekimin amacı görüntüleme yöntemlerini en az zararlı, en ekonomik şekilde ve doğru endikasyonla, doğru zamanda kullanmak olmalıdır. Bizler de genç hekim adayları olarak şimdiden bu konunun ciddiyetinin bilincine varmalı, ileriki meslek hayatımızda bu konuya gereken hassasiyeti göstermeliyiz.

Gen Teknolojisi Ve Tıbbi Etik TEt Olcay Ilhan, Kadri Murat Gürses, Yüce İslamoğlu Bilim dünyasında çığır açacak bir gelişme olarak değerlendirilen gen teknolojisi metodlarıyla herhangi bir canlının kalıtsal bilgisi tek tek incelenebilmekte, izole edilebilmekte ve diğer canlılara aktarılabilmektedir. Bu konuyla ilgili tasarladığımız projeyi hazırlarken ana amacımız; bu teknolojinin sağlık sektöründe hangi alanlarda kullanıldığı ve kullanılırken dikkat edilmesi gereken etik ilkelerin neler olduğu hakkında araştırmalarda bulunmaktı. Ayrıca bu teknolojiyi kullanırken doğaya karşı sorumluluklarımızın neler olduğu ve bu teknolojinin kötüye kullanımı durumunda doğurabilecegi sorunlar hakkında incelemelerde bulunmak amaçlarımız arasındaydı. Projeyi hazırlarken ağırlıklı olarak internet üzerindeki çesitli arama motorları ve veri tabanlarını kullanarak konumuzla ilgili hazırlanmış çalışma, araştırma ve makalelere ulaştık. Ayrıca konumuzla ilgili çalışmalar içeren bilimsel dergileri inceledik. Projeyi hazırlamaya başlarken ilk olarak konumuzla ilgili kavramları açıklamaya ve konumuzun önemini yansıtmaya çalıştık. Projenin gelişim aşamasında gen teknolojisinin kullanım alanlarından ve bu alanlarda karşılaşılan etik sorunlardan bahsettik. Derlediğimiz bilgiler ışığında konuyla ilgili kendi görüş ve önerilerimize çalışmamızda yer verdik. Gerçeklestirdiğimiz bu çalışma sonucunda gen terapisinin teknik sorunları ortadan kalktığında, toplumların başka sorunlarla karşılaşmasının muhtemel olduğu sonucuna ulaştık. Normal gen nedir, kusurlu gen nedir? Bunlara kim karar verecektir? Hastalıklara yönelik olmayan gen terapileri nasıl önlenecektir? Hazırladığımız bu projede bu ve benzeri sorunlar irdelenerek bu konulara ilişkin görüş ve önerilere yer verilmiştir.

Renklerin Hasta Psikolojisi Üzerine Etkileri TEt Azize Pehlivan, Ayşegül Kartal, Şule Erayman Renklerin insan üzerine etkisinden yola çıkarak alternatif tıpta kullanımını incelemek. Arama motorlarında “hasta psikolojisi ve renkler” seçilmiştir. Bu konuyla ilgili 218 sayfa bulunmuştur. Bulunan sayfalar grup üyelerince incelenmiştir. Sayfaların çıktısı alınarak proje konusu ile ilgili bilgiler analiz edilmiş ve proje hazırlanmıştır. Yapılan araştırmalar sonucunda renklerden tıpta insan bilimleri ve psikolojik olarak birçok alanda faydalanılabileceği sonucuna varılmıştır. Bu konuda yapılmış araştırmaların çoğu magazin içerikli olup, yapılan bilimsel araştırmalar sınırlı sayıda olmakla birlikte bu araştırmalarda olumlu sonuçlara varıldığı görülmüştür. Arastırmacılar bu konuda daha fazla araştırma yapmaya yönlendirilmelidir.

Savaş Suçları ve Hekim TEt S. Abdülcelil Ertuğrul Orkun Baloğlu, Ermal Aliu, Abdulcelil S. Ertuğrul Hekimlerin savaş suçlarına neden karıştıkları ve bu olumsuz durumun nasıl engellenebileceği sorularına cevap bulabilmek projenin amacıdır. Bu konuda yapılan bazı araştırmalarda ve yazılan bazı makalelerde işkencenin tanımı hakkında tartışmaların olduğu, hekimlerin de içinde bulunduğu işkence ve savaş suçu gibi olaylarda artış olduğu, son birkaç yılda tırmanan terörizmin yeni bir etik sorun olarak yakalanan zanlıların sorgulamasındaki tekniklerin sınırlarının neler olabileceği sorusunu ortaya çıkardığı, insan haklarını içeren derslerin tıp fakültelerinde yeterli derecede önemsenmediği ülkelerin olduğu, hekimlerin politik amaçlar doğrultusunda iktidardaki yönetim tarafından bazı insan hakları

Page 90: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

90

ihlallerine karışmak için zorlandığı ve kısmen de olsa bu amaçlarına ulaştıkları, işkencenin ruh sağlığı üzerine olumsuz kalıcı etkileri olduğu, bazı hekimlerin işkence yöntemleri geliştirdikleri, bu yöntemleri işkence yapma amacı olan kişilere öğrettikleri, işkence yapılırken olaya seyirci kaldıkları, raporlarını hazırlarken yetkilerini kötüye kullanarak raporlarında yapılan işkenceyi gizli tuttukları hatta daha da ileri giderek işkenceyi bizzat kendilerinin uyguladıkları bilgilerine ulaştık. Ulaşılan bilgilerin ışığında mevcut problemleri doğuran sebeplerini şu ana başlıklar altında incelemeyi uygun bulduk: Eğitim (Ailedeki eğitim ve tıp etiği eğitimi),Bazı ideolojiler, İdari erkin hekim üzerine etkisi, İnançlar. Belirlenen bu ana başlıklardaki eksikliklerin veya problemlerin giderilmesi veya iyileştirilmesiyle, projede ele alınan hekimlerin savaş suçlarına ve işkencelere doğrudan veya dolaylı olarak katılması sorununa büyük ölçüde çözüm bulunulacağı sonucuna ulaştık.

Tip Öğrencilerinde Stres: Tanıdık Bir TabloTEt Cihangül Sitbaş, Fikret Sibel Küçükkaya, Tuğban Seçkin Bugüne kadar yapılmış araştırmalar sonucu, tıp fakültesi öğrencilerinde eğitim hayatları süresince stresin sık rastlanılan bir sorun olduğu görülmüştür. Yaşanan stres öğrencinin öğrenmesini ve hastalarıyla olan iletişimini olumsuz etkilemektedir. Tüm bunlar da kişinin meslek hayatına yansımaktadır. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere gibi ülkelerde stresi ve kaynaklarını araştıran birçok çalışma yapılmış olmasına rağmen Türkiye’de bu alanda yapılan çok fazla çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışma ile Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde eğitimine devam eden öğrencilerde stres kaynaklarını ve stresle başa çıkma yollarını araştırmak hedeflenmektedir. Proje kapsamında 2004-2005 öğretim yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne devam eden öğrencilerin stres kaynakları ve stresle başetme yolları konusundaki düşüncelerini öğrenmek için görüşme formları doldurmaları istenmiştir. Hacettepe Üniversitesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı’yla proje konusunda görüşülmüş, internlerin bu konuyla ilgili, halk sağlığı stajları sırasında yaptıkları tezlere ulaşılmış ve sonuçları incelenmiştir. Bu çalışma sonucunda saptanan başlıca stres kaynakları şunlardır: Derslerin zorluğu ve ezbere dayanması, Tıp eğitiminin pahalı olması, Sosyal aktivitenin yokluğu, Hocaların kötü ders anlatması, Gelecekte iş bulma korkusu, Tıpta Uzmanlık Sınavı (TUS), Stajlar sırasında hocaların ters davranması, Sözlü sınavlar. Ayrıca öğrenciler stresle karşılaşınca sorunu aile üyeleri ve arkadaşlarının yardımıyla çözmektedirler. Ancak çok ciddi bir sorunda uzmana başvurmaktadırlar.

Kürtaj ve Etik TEt Hatice Yılmaz, Kezban Betül Uyar, Semiha Çelik, Begüm Biçer Kürtaj istenmeyen bir gebeliğin, gebe kadının isteği veya sağlık sorunları nedeniyle sonlandırılmasıdır. Kürtaj, riskleri de olan cerrahi bir müdahaledir. Hipokrat yemininde kürtaj hiçbir şekilde kabul edilmezken günümüz modern tıp dünyasında bazı sınırlar çerçevesinde bir hak olarak görülmektedir. Türkiye’deki hekimlerin de altına imza attığı Dünya Tabibler Birliği’nin kürtajla ilgili Oslo Bildirgesi’nde

“Kürtaj saygı gösterilmesi gereken kişisel bir inanç ve vicdan sorunudur, yasa izin veriyorsa yetkili makamların izin verdiği yerlerde uzman bir hekim tarafından yapmalıdır.” ifadesi kullanılmaktadır. TCK’da, nüfus planlaması kanunu paralelinde 10 hafta dolana kadar tıbbi gerekçeler olmaksızın çocuk düşürme suç kabul edilmez. Nüfus planlaması kavramı, yasada fertlerin istedikleri sayıda ve istedikleri zaman çocuk sahibi olmaları şeklinde ifade edilmektedir. Bu durum fertlerin istemedikleri çocukları anne karnında iken öldürme hakkına sahip oldukları anlamına gelmemektedir. Çocuk düşürme, nufus planlamasının bir ürünü olarak kabul edilmememlidir. Etik yönden kürtaj hakkında çeşitli görüşler mevcuttur. Annenin doğal bir hakkı olduğunu iddia edenler feminist düşünceyi savunanlardır. Bu düşünürler anne isteminin haklılığını kadınınotonomisi ile izah etmektedirler. Otonomi, kişinin kendi iradesiyle kendi kararını verebilme hakkıdır. Cinayet olduğunu savunanlar ise, yaşamın onu yaşayan için çok değerli olduğunu ve bu yaşamın çocuğun hakkı olduğunu söylemektedir.

İlaç Gelişim Basamakları ve İnsanların Bakış Açısı TEt Zeynep Korkmaz, Seren Aktemur, Gökhan Alkan Dünyada ortalama insan ömrü son 100 yılda 40’lı yaşlardan 70’li yaşlara geldiyse, hiç kuşkusuz bundaki en önemli etkenlerden biri ilaç endüstrisindeki gelişimdir.

Kanser gibi, karşısında çaresiz kalınan hastalıklarla savaşabilmek için yeni ilaç çalışmaları hızlandırılmıştır. Ayrıca tıbbın çare olamadığı bu gibi hastalıklara yakalanmış olanların tıp dışı alanlara yönelmeleri ilaç geliştirme işinin önemini daha da arttırmaktadır. İlaç geliştirmede temel amaç insanların yaşamında daha iyiye doğru bir değişiklik yapabilmektir. Geliştirilen her ilaç veya aşının kullanımı ile koruyucu, tedavi edici veya hastalığın belirti ve bulgularını azaltıcı bir etkinin elde edilmesi gerekmektedir. Aynı zamanda, bu ilaçların güvenilir ve emniyetli olduğunun ispatlanması gerekir. Ve bu ispatın yolu, içinde insanların da rol aldığı faz çalışmalarından geçmektedir. Toplumun ilaç geliştirme çalışmaları hakkındaki görüş açılarını değerlendirmek ve örnek topluluk olarak seçtiğimiz Hacettepe Üniversitesi Eczacılık, Tıp ve Diş Hekimliği fakültelerindeki dönem 3 öğrencilerinden rastgele seçilmiş bir grubun ilaç faz çalışmalarında denek kullanımına kişisel bakış açılarını belirlemek amacı ile yola çıktık. Anket çalışmaları sonucunda insanların ilaç gelişimindeki bu en önemli basamak olan faz çalışmalarına katılım isteklerini, bu çalışmalara etik açıdan bakış açılarını değerlendirdik. Kişilerin bu çalışmalara riskli olması nedeniyle kendi hastalıkları haricinde pek de katılma taraftarı olmadıklarını gördük.

Hekimin Hasta Seçme Hakkı TEt Gökçe Yıldırım, Handan Akıl, Serap Dinç, Öznur Aykut Çağdaş hukukta sahipsiz hak düşüncesine yer verilmemiştir. Hak sahibi belli bir hakkın kendisine bağlandığı varlık demektir. Hekimin de hasta karşısında bazı hakları vardır ve bu da yasalarla ve bildirgelerle belirtilmiştir. Gerçekten hekimin böyle bir hakkı var mıdır, varsa hangi durumlardadır? Yer, zaman bu hakkı sınırlar mı? gibi sorulara yanıt bulabilmak için araştırmamıza başladık. Hasta haklarının yoğun bir şekilde tartışıldığı dönemimizde birçok hekim adayının kafasında soru işareti olarak bulunan hekim haklarının değişik boyutlarda etiksel çerçevede tartışılmaya ihtiyacı var. Araştırma yöntemi olarak veri toplamayı kullandık. H.Ü.T.F. kütüphanesindeki tezler incelendi. kitaplar ödünç alınarak konu hakkındaki bildiriler okundu. www.ttb.org.tr, www.who.int adreslerinden yaralanıldı. Etik ahlak üzerine düşünebilme etkinliğidir. Etik yapılması gerekeni söylemez ve normlar koymaz. Bunun yerine insan üzerinden değerlendirmeler yapar. Ana amacı insanın değeridir. Etik gündelik yaşamda çok çeşitli yerlerde karşımıza çıkan sorunlarla ilgili sorulardır. Her hekim ister istemez bu soruları kendine yöneltecektir.

Kadın Sağlığında Kürtaj TEt Ayten Kocaman, Ayşe Tekin, Suna Kaymak Kürtaj (istemli düşük) çeşitli yöntemlerle gebeliğin normal seyrinden daha önce sonlandırılmasıdır. Ülkemizde ve dünyada çok yaygın olarak uygulanan bir müdahale olmasına rağmen; insanların yeterli bilgi sahibi olmaması, bu konudaki doğru ve yanlışların tam olarak bilinmemesi, gizli saklı ortamlarda tıbbi ve hukuki olarak uygun olmayan koşullarda kürtaj yapılması bizi’Kadın Sağlığında Kürtaj’adlı projeyi yapmaya itti. Amacımız kürtajı bir bütün olarak ele almak ve kadının sosyolojik, biyolojik ve psikolojik olarak bu uygulamadan nasıl etkilendiğini ortaya koymak, kürtajın yasal olduğu ve olmadığı durumları ele almak, bu uygulamaya kadınları iten nedenlere değinmek, halk arasında ve tıbbi alanda uygulanan yöntemleri incelemekti. Bu araştırmayı yaparken konuyla ilgili internet adreslerini taradık. Kütüphanedeki ilgili kitapları kullandık. Ankara Ü. Hukuk Fakültesi kütüphanesinden yararlandık. Konuyla ilgili makale ve tezlerden yardım aldık. Sonuçta kürtajın, kimi zaman tıbbi kimi zaman kişisel nedenlerle, çok yaygın bir uygulama olduğunu, bunun kadın üzerinde hem uygulama öncesinde hem de sonrasında biyo-psiko-sosyal açıdan olumsuz etkilerinin olduğunu, tıbben uygulanacak yöntemlerin yanında uygulamanın gizli kalması için kişisel uygunsuz yöntemlerin de kullanıldığını, hukuken sınırlandırmalar olmasına rağmen kürtajın kontrol edilmesinde temel öğenin kadının statüsünün ve eğitiminin düzeltilmesi olduğunu, ailelere aile planlaması hakkında yeterli bilginin verilmesi gerektiğini gördük.

Page 91: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

91

TIP VE FELSEFE

Otistik Çocukların Topluma Kazandırılması TFL Saliha Eren, Emine Esra Bilgin, Vildan Karaküçük Otizmin erken tanısının nasıl konulduğu ve gerekliliği, tanısı konan çocukların tedavisi eğitim yöntemlerindeki gelişmeler, bu eğitimde ailenin rolü ve kazandırılabilecek beceriler nelerdir gibi sorulara cevap bulmak ve bu cevapları başkalarına da aktarmak amacıyla projeye başladık. Çalışmalarımızı yürütürken internetten ve kütüphanedeki kaynaklardan makale taraması yaptık. Konu ile ilgili kitapları inceledik. Ayrıca konu ile ilgili araştırma yürüten uzmanlarla görüştük, bunlardan biri de Prof.Dr. Ferhunde Öktem’di. Arastırmalarımızın sonucunda otizmin her zeka seviyesindeki çocukta görülebileceğini, yani zeka ile bir bağlantısı olmadığını, aşırı tepkiler ya da aşırı tepkisizlik, sebepsiz hırçınlık, bağırma, ağlama, bazı periyodik hareketler, insanlarla iletişim kuramama, kendi ihtiyaçlarını kendi giderememe ile karakterize bir davranış bozukluğu hastalığı olduğunu ögrendik. Tıbbi bir tedavisi olmayan otizm, ancak eğitimle iyileştirilebilen bir hastalık. İyileştirmeden kasıt tamamen normale dönme değil, çok cüzzi miktarlarda düzelme. Bu düzelmenin olmasında en büyük pay aileye düşüyor. Ailenin sürekli sabırlı ve hosgörülü olması gerekiyor, çünkü tedavi hem çok zaman alıyor, hem de çok küçük düzelmeler kaydediliyor, ayrıca hayat boyu devam etmesi gerekiyor. Bu zorlu yolda aileye devletin de yardımı gerekli. Bu yardım okullarda otistik çocuklara sınıflar açmaktan tutun da topluma hastalık hakkında bilgi verilmesine kadar geniş bir alana sahip. Otistik çocukların çevresindeki insanların tutumları da çok önemli. Onlara küçümseyen, aşağılayıcı bir tavırla yaklaşılmamalı. Bu ne kadar eğitilirse eğitilsin çocuğun başlangıç noktasına dönmesine sebep olabilir. Unutulmaması gereken bir nokta her ne kadar davranışlarını ayarlayamasalar da otistik çocuklar da her çocuk gibi sevgiye duyarlı ve belki de bütün diğer çocuklardan daha çok muhtaç. Otistik çocukların topluma kazandırılmasından çok toplumun otistik çocukları kazanması üzerine çalışmalar yapmak ve bunları hayata geçirmek, bu çocukların ve ailelerinin problemlerini çözme açısından daha iyi sonuçlar verecektir.

Doktor Hasta OluncaTFLIbrahim Babalıoğlu, Çağla Bilgin, Özlem Dikmetaş, Yetkin Yıldız Bu projede amaç doktor-hasta ilişkisinin eksikliklerini görebilmek, doktorun hastasını gerçekten anlayıp anlayamadığını bir takım örneklerden yola çıkarak gözlemleyebilmektir. Bu proje doğrultusunda hem bizler hem de bu konuyla ilgilenenler için empati yeteneğinin hekimlikteki önemini vurgulamayı amaçlıyoruz. Bu konuyla ilgili bilimsel bir çalışma bulunmadığı için makale dışı kaynaklara yöneldik. Kullandığımız yöntemler doktor görüşmeleri, internette veri arama, kitap ve dergi içeriklerinin taranmasıdır. Hiç kimse mükemmel değildir. İnsanlar yaşadığı sürece insana özgü iyi-kötü durumlarla karşılaşır. Bunlardan biri de hastalıktır. Doktor bir insan olduğu için normal olarak hasta olacaktır. Hastalık doktora empati yeteneği kazandırabilir ama bu her zaman olmayabilir de. Empati yeteneği kazanabilmek kişinin kendisine bağlıdır. Bazen empati kazanabilmek için mutlaka hasta olmak gerekmez. Bu durumda gayet açık bir şekilde ’Patch Adams’ta görüyoruz. O halde doktor-hasta ilişkisinde doktorun hastayı anlayabilmesi doktorun kendi empati yeteneğine bağlıdır(bir hastalık geçirmiş olsun ya da olmasın). Eğer doktor bu empatiyi kazanamamışsa malpraktis yapması kolaylaşır. Bu da hem kendisine hem de hastasına zarar vermesine neden olur.

Tıp ve Eşcinsellik TFL Emre Ocak, Elif Feryal Kazankiran, Ezel Yaltırık Eşcinsellik, geçmiş yıllarda bir hastalık olarak görülüyor; tedavisi için işkenceye varabilen türlü yöntemler deneniyordu. Eşcinsellik 1973 yılında, psikiyatrik hastalıklar listesinden çıkarıldıktan sonra, eşcinseller toplumda kendilerini kabul ettirme adına büyük aşama katetmişler yine de tıp eğitiminde kendilerine yeterince yer bulamamışlardır. Toplumun her kesiminden insanlarla karşı karşıya gelen hekimlerin, eşcinsellerle karşılaştığında da yeterli bilgiye sahip olarak ve hiçbir ayrım yapmadan davranmaları gerekir. Projemizde bu durumdan yola çıkarak

6 yıllık temel tıp eğitiminde ve uzmanlık eğitiminde(özellikle ilgili uzmanlık dallarında) eşcinsellik hakkında herhangi bir bilgilendirme yapılıp yapılmadığını, bu bilgilendirmenin yeterli olup olmadığını, referans kitaplarda bu konuyla ilgili yeterli bilgi olup olmadığını sorguladık. Bu amaçla eğitim koordinatörlerinin, temel tıp egitimi alan ögrencilerin, uzmanlık eğitimi almış veya almakta olan hekimlerin ve eşcinsellerin görüşlerini aldık. Ve gördük ki tıp eğitimi bu konuda çok yetersiz. Verilen eğitim, gönüllü kuruluşların taleplerinden öteye gitmiyor. Eğitim koordinatörleri, bu konuda daha fazla bilgilendirmenin yararlı olabilecegini düşünüyor. Eşcinseller hastanede karşılaştıkları sorunlardan şikayetçiler ve hekimlerin yeterli olmadıklarını düşünüyorlar. Yine de tıp eğitiminde eşcinselliğe yeterli yer verilmiyor.

Türkiye İçin En İyisi “Bir Sağlık Sistemi Modeli” TFl Ramazan Baldemir, Volkan Murat Samanci, Muharrem ÖzcanBu proje ile birlikte Türkiyedeki mevcut sağlik sorunlarini görüp daha mükemmel bir sağlık sistemi nasıl olmalı sorusuna yanıt aramaya çalıştık. Çalışmamiızda yöntem olarak daha çok internet üzerinden konumuz ile ilgili yapılmiş çalışmaları, görüşleri değerlendirdik. Sağlık politikalarinin amacı insan haklari evrensel bildirgesine ve tıp etiğine dayanan, sağlıklı bireylerden oluşan, sağlıklı topluma ulaşma olmalıdir. Türkiye’de bu hedefe ulaşmak için sağlık hizmeti sunan kamu ve özel kurumlar vardır. Bu kurumlar koruyucu, geliştirici ve tedavi edici sağlık hizmetleri vermektedirler. Sağlık hizmetleri finansmanı genel bütçe, kamu sigortası ve özel kurum sigortası tarafından sağlanmaktadır. Türkiye’de sağlık hizmetlerinin sunumunda yönetim sorunu, dengesiz dağılım gibi önemli sorunlar vardır. Bunun yaninda bakanlık tarafından uygulanmak istenen sağlıkta dönüşüm projesi hem hizmeti sunan personel açısından hem de hizmeti alacak toplum açısından ciddi problem teşkil etmektedir. Bütün bunlar değerlendirildiğinde sağlık finansmanı kamu tarafından çok iyi ayarlanmış, koruyucu sağlık hizmetlerinin ön planda tutulduğu, bütün hekimlerin özlük haklarının korunduğu, pratisyen hekimlerin ikinci plana atılmadığı, hizmetin satılmadığı, hizmette ekip anlayışının hakim olduğu, bütün toplumu hedef alan ama aile ile özel ilgilenen, toplum hekimliği anlayışınin gelişmiş bir versiyonu olan bizim geliştirdiğimiz”gerçek aile hekimliği”modeli uygulanmalıdir. En önemlisi sağlık hizmeti “yardım” değil “hak” anlayışı ile sunulmalıdır.

Ev Ortamında ve Huzurevinde Yaşamakta Olan Yaşlıların Yaşam Kaliteleri ve Medikososyal Durumlarının Karşılaştırılması TFl M. Emin Gündoğdu, Turgut Durak Sosyal izolasyon, psikolojik problemler ve çevre açısından oldukça farklı olan huzurevinde ve kendi ev ortamlarında yaşayan yaşlıları fiziksel, ruhsal ve sosyal yönden incelemek, buralarda yaşayan yaşlıların bazı sosyodemografik özelliklerini, bazı sağlık sorunlarını, bazı alışkanlıklarını, sosyal yaşamla ilgili bazı özelliklerini belirlemek; yaşlılara yönelik birinci basamak sağlık hizmetlerinin düzenlenmesine katkıda bulunmak ve yaşlılara verilen hizmetlerin daha iyi sürdürülmesi için huzurevi çalışanlarına bir kaynak ve rehber olmak amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Çalışma tanımlayıcı ve kesitsel tipte olup çalışma gruplarını Hacettepe Üniversitesi Geriatri Polikliniğine başvuran ve Seyranbağları Huzurevinde barınmakta olan yaşlılar oluşturmaktadır. Bu kişilerle yüzyüze görüşülerek anketler doldurulmuştur. Anketlerin sonuçları belirli özelliklere göre gruplandırıldıktan sonra yüzdeler hesaplanmış ve bu yüzdelere göre yorumlar yapılmıştır. Çalışma sonunda huzurevinde kalanların daha ileri yaşta, bekar, dul ve boşanmış olanların sayısının daha fazla, eğitim-öğrenim seviyelerinin daha kötü olduğu saptanmıştır. Yaşlılık döneminde kişilerin en büyük sosyal desteği çocukları ve yakın akrabaları olmasına karşın huzurevinde yaşayanlarda bu desteğin azlığına rastlanmıştır. Huzurevinde kalanlarda kitap-gazete okuma, TV seyretme gibi sosyal uğraşların düşük olduğu belirlenmiştir. Her iki grupta da benzer kronik hastalıklar görülmesine karşın kronik obstrüktif akciğer hastalığının görülme sıklığının huzurevinde kalanlarda daha fazla olduğu bulunmuştur. Buna rağmen huzurevinde kalan yaşlılarda tütün kullanma oranlarının da yüksek olduğu dikkat çekmektedir. Huzurevinde kalanların ekonomik yönden ve sağlık güvencesi bulunması bakımından daha kötü durumda oldukları görülmüştür.

Page 92: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

92

Tinerci Çocuklar TFL Abdullah Mübin Özercan, Mehmet Aytürk, Uğur Nadir Karakulak, Ipek Şanlısoy Son yıllarda uyuşturucu bağımlısı ve kamuoyunda “tinerci-ballici çocuklar” olarak anılan, çocukların neden olduğu olaylar herkesi dehşete düşürmekte, telafisi zorlaşan sosyal bir yara, giderek ciddi bir tehlike haline gelmektedir. Böyle büyük bir tehlike haline gelen bu çocukların özelliklerini araştırmak için yapılan bu çalışmada aynı zamanda kullanılan maddelerin neler olduğu, kimyasal özellikleri, elde ediliş biçimleri, suçla ilişkileri de araştırılmıştır. Bu çalışma yapılırken çeşitli dergilerdeki ve internetteki konu ile yapılmış araştırmalar incelenmiştir. Uçucu madde kullanımı ülkemizde yaygındır. Erken yaşta başlanması, daha ağır olan maddelerin kullanımına geçişte bir basamak oluşturması uçucu madde kullanımına bağlı sorunların önemini arttırmaktadır. Nispeten ucuz olmaları, yasal olmaları, evde, işyerinde ve marketlerde kolayca bulunabilmeleri, hızlı etki göstermeleri gibi nedenler kullanıcıların uçucu maddelere olan ilgisini arttırmaktadır. Uçucu madde bağımlılığı en yaygın olarak ergenlerde görülmektedir. Çocuk ve ergen olmak, aile içi sorun yaşamak, alt sosyoekonomik sınıf, sokak çocukları, işyerlerinde uçucu madde kullanan meslek grupları (ayakkabı tamircisi, matbaa vb.), daha pahalı maddeleri alamayan madde bağımlıları riskli gruplar olarak bildirilmiştir. Birçok ergen, merak, can sıkıntısı, arkadaş yönlendirmesi gibi nedenlerle bu maddeyi kullanmaktadır. Bu maddelerin temini için ergenler adli olaylara karışabilmekte, çocuk yaşta çalışmak zorunda kalmakta ve maddenin etkisi altındayken kolayca suça yönelebilmektedir.

AIDS ve Toplum TFLDilek Uludağ, Meltem Uğuz, Yeşim Yayla HIV/AIDS’in sosyal yapısı bu hastalığı çağımızın en damgalayıcı hastalığı haline getirmiştir. Hastalığın bulaşma yollarının tam ve doğru olarak bilinmemesi hem hastalıktan korunulmadığı için AIDS’in yayılmasını kolaylaştırmakta, hem de hastalara önyargılı ve yanlış tutumlar sergilenmesine neden olmaktadır. Biz AIDS ve TOPLUM projesiyle dünyada ve ülkemizde AIDS hastalığına bakış açısını değerlendirmek istedik. Ülkemizde ilk AIDS vakasının görülmesinden bu yana AIDS hastalığının artışını, bunun cinsiyete, yaşa, bulaşma yollarına göre dağılımını değerlendirmeyi, AIDS hastalarının sosyal yaşamda karşılaştıkları sorunları inceleyip çözümlerin neler olabileceğine yer vermeyi, ülkemizde AIDS hastalığı hakkında bilinç düzeyini devam ettirmeyi, AIDS hastalığında doktor-hasta ilişkisinin önemine değinmeyi amaçladık. Üniversitemiz infeksiyon hastalıkları ölümünden Sağlık Bakanlığının verilerini elde ettik. Bunun dışında AIDS’le Savaşım Kulübü’nden temin ettigimiz broşürleri ve AIDS’li bir hastanın yazdığı AIDS’le Yaşamak adlı kitabı kullandık. Toplumun AIDS hastalığı konusundaki farkındalığını değerlendirmek için anketler düzenledik. AIDS hastalığı tüm dünyada ve Türkiye’de hem tıp alanında hem de sosyal alanda önemsenmesi gereken bir hastalıktır. AIDS hastalığı hakkındaki bilinçlenme hastalığa yönelik önyargıları azaltmaktadır. Doktorun AIDS hastasıyla ilişkisinde önyargısız ve hastalığın sosyal boyutunu da değerlendirerek uygun bir yaklaşim sergilemesi gereklidir.

İdealizm, Materyalizm ve Tıp TFL Izzet Doğan, Burcu Ataseven, Idris Özdaş, Mahmut Sami Akıllı Amacım idealizmi ve yönetsel anlayışı olan kapitalizmin sağlık anlayışını, materyalizmi ve yönetsel anlayışı olan sosyalizmin sağlık anlayışını araştırmak. Konuyla ilgili kitap ve dergilerden yararlanılmıştır. İdealizm dünyanın ruh ile açıklanmasını temel alan bir felsefi öğretidir. Ruh maddeyi yaratır, dünya düşüncemiz dışında mevcut değildir, şeyleri yaratan fikirlerimizdir. Metafizik yöntem idealizmin evreni düşünme anlama yöntemidir: özdeşlik, şeylerden ayırma, aşılmaz bölmeler, karşıtları karşı karşıya koyma. İdealizmin yönetsel anlamdaki karşılığı kapitalizmdir. Kapitalizm ve sağlık Özel mülkiyete dayalı, toplumun sınıflara bölündüğü bir sistemdir. Özel sektör, yerelleşme, tedavi edici sağlık hizmetleri, performansa dayalı çalışma, minimalizasyon. Kapitalizmde tıp eğitimi: Bireycilik, eğitim uzmanlık yönelimlidir, teknolojiye bağımlılık, genel kültür eğitimi yapılmaz. Non standartizasyon, tıp egitimi pratikten kopuk. Materyalizm dünyanın madde ile açıklanmasını temel alan bir felsefi öğretidir. Ruhu yaratan maddedir,

maddeler bizim fikirlerimiz dışında vardır, biz dünyayı tanımak yeteneğindeyiz. Diyalektik materyalizm materyalizmin evreni anlayış biçimidir. Diyalektik, karşılıklı etki, çelişki, niceliğin niteliğe dönüşmesi. Materyalizmin yönetsel anlamdaki karşılığı sosyalizmdir. Sosyalizm ve sağlık ekoonomik kaynakları toplumsallaştırmayı sınıfsal eşitsizlikleri ortadan kaldırmayı hedefler: Parasız, eşit, maksimum, nitelikli hizmet. Merkeziyetçilik, koruyucu sağlık hizmetleri. Kollektivizm, basamaklı yapı, standardizasyon. Sosyalizmde tıp eğitimi: Marksizm ögrenimi, pratik içinde eğitim, kolektivizm, gerekli bilgilerin öğretilmesi, genel kültür eğitimi, eğitim parasız ve standarttır. Sosyalizmin sağlık politikalarının, kapitalizmin sağlık politikalarından üstün olduğu görülmektedir.

Hacettepe Üniversite Hastanesine Hasta Memnuniyeti ve Sağlık Hizmet Kalitesinin DeğerlendirilmesiTFL Mehmet Serkan Çetin, Süleyman Nahit Şen, Aykut Özkan, Mehmet Akif Göktaş Hizmet sektörü günümüzde hızlı büyüyen sektörlerden birisidir. Sağlık hizmetleri de bu önemli sektörde geniş yer tutmaktadır ve özellikle sağlık hizmetlerinde “sıfır hata” olmalıdır. Bunun için amaç sağlık hizmetlerini olabildiğince iyileştirmektir, fakat ölçemediğimiz bir şeyi iyileştirmemiz mümkün değildir. Bu yüzden hizmet kalitesini ölçme dikkat edilmesi gereken öncelikli konuların başında yer alır. Sağlık hizmet kalitesinin ölçülmesinin öneminden dolayı proje konumuzu Hacettepe Üniversite Hastanesindeki hasta memnuniyeti ve sağlık hizmet kalitesini ölçmek olarak belirledik. Bu çalışmamızda araştırma yöntemi olarak survey yöntemini seçtik ve hastalarla bire-bir görüşmelerde bulunduk. Anketteki sorular genel olarak iki alt başlığa ayrılmıştır. Birinci olarak demografik özellikler (cinsiyet, yaş, gelir, eğitim düzeyleri) sorulmuş, ikinci olarak da Hacettepe Üniversitesi Hastanesindeki hizmet kalite düzeyleri değerlendirilmiştir. Bu çalışmamızda ölçme tekniği olarak 5’li Likert yöntemini daha anlamlı veriler oluşması istendiğinden “memnunum”,

“ne memnunum ne değilim” ve “memnun değilim” olarak 3 beğeni skalasına göre modifiye ettik. Çalışmamızı Genel Cerrahi servisinde 20 adet hastayla gerçekleştirdik ve biyoistatistik yöntemi olarak ki kare testini kullandık. Çıkarılan sonuçlardan birisi olarak ekonomik rahatlığa bağlı olarak hasta memnuniyetinde azalma saptadık. Bu da ekonomik ve sosyal durumu gelişmiş olan hastaların daha iyi bir sağlık hizmeti beklediğini ortaya çıkardı. Ayrıca genel olarak personelden memnuniyet düzeyi orta-iyi arasında bir aralığa yerleşmiştir. Diğer çıkarılan sonuçlara proje raporumuzda ve posterimizde yer verilmiştir.

Kanser Tanısı Alan Hasta ve Hasta Yakını Psikolojisi Ve Bunu Etkileyen Faktörler TFLDilek Eser, Zeynep Çetin, Rahime Aydın, Ayşe Dağ Kanser tanısı alan hasta ve hasta yakınının hayata bakış açılarında nasıl bir değişiklik oldu bunu saptamayı amaçladık. Biliyoruz ki aynı hastalığa yakalanan her hasta hastalığına aynı tepkiyi vermiyor ve aynı şekilde yaklaşmıyor. Kimisi hastalığına ümitle yaklaşırken kimisi ümitsiz oluyor. İmitli olan hastayı ümitli yapan ne, ümitsiz olan hastayı ümitsiz yapan ne; sosyoekonomik, kültürel durumları, yaşam şekilleri nasıl bunları belirleme. Uzm. Dr. Sercan Aksoy ile görüşme yapıldı. Konu ile ilgili yönlendirmelerinden yararlanıldı. Prof. Dr. H. İbrahim Güllü ile görüşüldü. Onkoloji Hastanesi Başhekim Yardımcısı Şuayb Yalçın ile görüşüldü ve hastanemizde çalışmalarımızı sürdürebilmek için izin dilekçesi sunuldu. Hastanemizin 5 hastası ile soru cevap tarzında görüşme yapıldı. 4 hasta ve 1 hasta yakınına internet üzerinden ulaşıldı. (Kanser ve depresyon, kanser hastası psikolojisi anahtar kelimeleri kullanılarak iletim online, www.yasayanbursa.com, hürriyetim internetim adreslerine google arama motorundan ulaşıldı) Psikiyatr Berna Diclenur Uluğ, Elif Anıl Yağcıoğlu ile görüşüldü. Psikolog Ferhunde Öktem ile görüşüldü. Hastanemizin konu ile ilgili özel yerlerinin fotoğrafı çekildi. Kanser olduğunu öğrenen hasta ilk önce hastalığını inkar ediyor sonra kabulleniyor. (iletim online:İ.Ü. Tıp Fak. Psikiyatr Anabilim Dalı Öğr. Üyesi Prof. Dr. Sedat Özkan) Kanser kişiyi intihara sevk edebiliyor. (hürriyetim internetim, Nancy Crick adlı hasta) Kanseri yenmek beyin gücü ile alakalı. (www.yasayanbursa.com, Psikolog Yalçın Kireçci) Hasta yakını kişiler hastalarına ya iyileşeceği yönünde destek oluyor, maddi-manevi güç veriyorlar ya da hastalarının iyileşemeyip öleceğini kendilerinden ayrılacağını düşünüp kendileri psikoterapiye ihtiyaç duyacak hale geliyorlar. Ya da yakınının hastalığını inkar ediyor, doktora inanmıyor ve yeni doktor arayışına giriyorlar. (www.yasayanbursa.com, bir hasta yakını ile röportaj) Bazı hastalar kanser hastası olduğunu öğrendikten sonra kendi içlerine daha çok döndüklerini,

Page 93: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

93

yaşamlarını sorguladıklarını söylüyorlar. (Ben bir demirim, mıknatıstan kaçıyorum;adlı yazı) Bazı hastalar hastalıklarının aslında onların kendilerine gelmeleri, silkinip toparlanmaları için bir uyarı olduğunu söylüyorlar. (;Ben bir demirim, mıknatıstan kaçıyorum;adlı yazı) Kanser hastaları hastalıkları süresince alternatif tıp, dua başta olmak üzere alternatif yollar kullanıyorlar. (Yaptığımız hasta görüşmeleri, Ben bir demirim, mıknatıstan kaçıyorum;adlı yazı) Hastaların moralli olmalarında şu 4 etkenin pozitif rol oynadığı görüldü:Aile desteği, ekonomik düzeyin iyiliği, doktorun rahatlatıcı tavrı ve inanç.

Depremde Sağlık Hizmetleri TFL Ömer Faruk Çiçek, Dinçer Sümer, Alperen Ağadayı Bu projede depremle ilgili çalışmaların sağlık boyutu, derleme yöntemiyle ele alınmıştır. İçerikte depremle ilgili genel bilgilere, depremin Türkiye açısından önemine, deprem öncesi sağlık hizmetlerinin nasıl planlandığına, deprem sonrası erken ve geç dönem sağlık hizmetlerinin nasıl yürütüldüğüne yer verilmiştir. Deprem öncesi hazırlıklılık ve sonrası organizasyon-uygulama depremdeki hizmetlerin planlanması ve yürütülmesinin temellerini oluşturur. Deprem öncesi sağlık hizmetlerinin planlanmasının esasları, risk gruplarını içeren hazırlık planlarının oluşturulması, öğretilmesi ve sınanmasına dayanır. Deprem sonrası acil evreyi oluşturan ilk 24 saat sağlık hizmetleri açısından oldukça önemlidir. Meydana gelen kaosta sınırlı kaynakları verimli kullanmak için ilk yapılması gereken organizasyondur. Ayrıca kısıtlı imkanlardan dolayı müdahale gerektirmeyen yaralılar yerine, acil müdahale gerektiren yaralılara öncelik verilmesini öneren triage kavramı acil dönemde yer alır. Deprem olduktan ve sonrasındaki acil evre atlatıldıktan sonra sıra sağ kalan depremzedelerin yaşamlarını idame ettirebilmelerini sağlamaya gelir. Bu evre depremzedelerin gereksinimlerini ve çevre sağlığını kapsar. Olağanüstü durumlarda ve sonrasında en çok ihmal edilen sorunlardan biri, felakete uğrayanların ve yakınlarını kaybedenlerin ruh sağlığı sorunudur. Depremin ardından bu olayı doğrudan veya dolaylı olarak yaşayan herkes ruhsal açıdan etkilenir. Bu çalışmada, yapı güvenliği kadar deprem öncesi ve sonrası özellikle sağlık hizmetlerinin planlanmasının önemi üzerinde duruldu. Bu kapsamda okullardan kurumlara kadar geniş bir yelpazede eğitime ve afet hazırlıklarına yer verilmelidir.

Medya ve Estetik TFl Burcu Doğan, Elif Serap Demirel, Duygu Gülseren Güzellik, kusursuzluk, eski çağlardan beri kadınların en büyük tutkularından biri olmuştur. Bu istekler günümüze kadar artarak gelmiş, hatta sınırları zorlamaya başlayıp sadece kadınları değil, erkekleri, ergenleri ve çocukları bile etkisi altına almıştır. Güzelleşmek için zamanla insanlar doğal yollarla yetinmeyip farklı yöntemlere başvurmuşlardır. Bu da pek çok meslek dalının doğmasına, gelişmesine olanak sağlamıştır: Güzellik uzmanları, beslenme uzmanları ve diyetisyenler, kuaförler, modacılar, spor dallarında uzmanlaşmış kişiler… Ve öyle bir boyut almıştır ki; tıp bile zamanla bu amaca hizmet eder hale gelmiştir. Bunun en iyi örneği de estetik cerrahide görülen gelişmeler ve estetik operasyonlara her geçen gün artan taleptir. Gün geçmiyor ki gazetelerde, televizyonda yepyeni bir yüzle, gençleşmiş bir vücutla kendince kusurlarından arınmış mutlu insanlar yer almasın. Tabii bu haberler artan estetik operasyonların sadece bir sonucu değil;yeni operasyonlara artan talebin de en büyük etkenlerden biri. Kimimiz farkında kimimiz değil ama gerçek şu ki; medya artık sadece bir haberleşme aracı olmaktan çıkıp bilinçaltımıza girerek hayatımıza yön veren, ruhumuzu hatta fiziki görünümümüzü bile değiştirebilen önemli bir güç. Sıkça karşılaştığımız medya haberleri, estetik operasyonlara olan talebi sadece arttırmakla kalmıyor aynı zamanda operasyon yaptırma yaşını da düşürüyor. Yapılan ameliyatlar, güzelleşmek, kusurlardan arınmak için olsa bile her zaman memnun edici de olmayabiliyor. Bu yüzden karar vermeden önce iyi düşünülmeli. Özellikle de çocuğunuz size böyle bir talep ile gelmişse. Unutulmamalıdır ki bu talep, ergenler araşında medya ile gittikçe büyüyen vücut dismorfik bozukluğu denen psikolojik bir hastalık nedeni ile de olabilmektedir.

Savaşların Tıp Üzerindeki Etkisi TFL Rabia Miray Kışla, Sinem Nur Canan, Ayşe Nur Selimoğlu, Ümitcan Karahasanoğlu Savaşların tıbbı nasıl ve ne kadar etkilediğinin incelenmesini amaçladık. Proje hazırlanırken çeşitli yöntemler kullanılmıştır. İnternette çeşitli veri tabanlarının

taranması, akademik personelle görüşmeler yapılması, birçok kütüphanede kaynak araştırılması gibi yöntemler kullanılmıştır. Çağlar boyu tüm toplumları derinden etkileyen savaşların insanlık tarihine hem olumlu hem de olumsuz etkileri olmuştur. Birçok ilacın bulunması ve savaşlarda yaygın olarak kullanılmaya başlanması, yeni cerrahi tekniklerin geliştirilmesi, görüntüleme yöntemlerinin icat edilmesi ve geliştirilmesi, savaşlara bağlı olarak tıp etiğinin gelişmesi, salgın hastalıkların tedavisinde aşama kaydedilmesi, sağlık teşkilatlanmasının gelişmesi, orijinal vakaların görülme sıklığının artması ve bu hastalıklara yönelik tedavinin geliştirilmesi gibi tıp üzerine birçok olumlu etkisi bulunmuştur. Tüm bunların yanı sıra çeşitli hastane ve sağlık kuruluşlarının savaş sebebiyle zarar görmesi, sağlık çalışanlarının yaralanması ve hayatını kaybetmesi, temel sağlık hizmetlerinin aksaması, gelişen tıp biliminin kötüye kullanılması olumsuz etkileri araşında sayılabilir. Bu olumlu ve olumsuz etkiler göz önünde bulundurularak bu projede daha çok savaşların tıbba olumlu etkileri üzerinde durulmuştur.

Veremle Sevişme, Veremle SavaşTFl Can Özütemiz, Tuğba Kip, Sevtap Şimşek, Ümit Yavuz Malkan Nedeni belli, tedavisi mümkün, korunulabilir bir hastalık olmasına karşın tüberküloz hala dünyada insanları en çok öldüren 10 hastalık arasında bulunmaktadır. 1993 yılında WHO tüberküloz salgınının önlenemediğini itiraf ederek acil durum ilan etmiştir. 2005’e gelindiğinde de durum benzerdir. Tüberküloz yeni bir hastalık değildir. 7000 yıldır insanlar bu hastalığın etkisinde kalmıştır. Özellikle 1800’lerden itibaren sanayi devriminin etkisindeki ülkelerde, yaşam koşullarına bağlı olarak her yere yayılmış, dönem sanatçılarının eserlerine konu olmuştur. Bu yüzden verem o dönemin hippilerinin hastalığıdır. Verem, hastanemimarisininmodernleşmesini sağlamış, açılan sanatoryumlarda tedaviler yapılmıştır. Günümüzde BCG aşısı her yeni doğana uygulanmakta ve hastalığın azaltılmasında önemli bir silah. 1944 yılında keşfedilen streptomisin gibi antibiyotikler sayesinde hastalığın tedavisinde de önemli adımlar atıldı. Ülkemizin sunduğu sağlık hizmeti ve eğitimi, halkımızın yoksulluğu ve dünyada patlayan AIDS, veremin en yakın dostları. Özellikle antibiyotiklere karşı bakterilerin kazandığı direnç, önümüzdeki 100 yılın en önemli sağlık sorunu olucak gibi. İlaç şirketlerinin yeni ilaçlar keşfedememe gibi sorunları var. Bu noktalardan yola çıkarak veremin gelecek 50 yılda yeniden patlamasını bekleyebiliriz. Bu araştırmanın sonunda verem savaşta izlenmesi gereken politikalar açıklanmıştır.

Sigmund Freud, Hayatı ve Yönteminden Örnekler TFLMutlu Hızal Modern psikoloji tarihinde fikirleri, yaşantısı ve bir bütün olarak psikanaliz kuramıyla çok önemli bir yer kaplayan, insan psikolojisinin anlamlandırılmasında yeni kavramlar ve yöntemler geliştirmiş büyük bilim adamı, nörolog ve psikanalist Sigmund Freud’un ortaya attığı temel kavramları açıklamak, anlamak ve örneklendirmek; yaşamının, kuramının köşe taşları üzerindeki etkilerini göstermek projenin gerekçesini oluşturur. Aslında Freud’un hemen hemen tüm soyutlamaları üzerine birer soru işareti çıkarılabilir, bu konuda henüz yanıtlanmamış çok soru vardır, özgün kuramı çok tartışılmıştır ve çok tartışılacaktır. Psikanaliz üstüne henüz yanıtlanmamış sorular, üzerinde çalışma yapılmaya ihtiyaç duyulan bir çok alt konu başlığı elbette vardır ancak bunlara cevap üretmek veya bu sorunları sınıflandırıp üzerine gitmek -yapabilmeyi çok istemesine rağmen- proje sahibinin bilgisini ve birikimini fazlasıyla aşmaktadır. Her hekimin gerek kendisini, çevresindeki insanları ve yaşamı anlamlandırmasında gerekse hastalarını daha iyi anlayabilmesinde psikodinamik kavramların, psikoterapinin temel ilkelerinin bilinmesinde büyük fayda olduğu gerçeğinden hareketle projenin amacı bu kavramların ve temel ilkelerin açıklanmasıdır. Freud’un yaşamı ve yöntemi üstüne yazılmış bazı kitaplardan, internet sitelerinde bulunabilecek biyografi örneklerinden, fotoğraflardan, resimlerden ve elbette Freud’un kendi eserlerinden faydalanıldı. Freud üzerine yazılmış eserlerin sayısız olması bir bilgi denizi yarattığından bu bilgi denizi içinde boğulmamaya çalışmak karşılaşılan en büyük zorluktu. Bu zorluk referans sayılabilecek eserlere dönük seçicilikle aşılmaya çalışıldı.

Page 94: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

94

TIP VE GENETİK

Kanserde Gen Tedavisi TGn Pervin Hancı, Burak Beşir Bulut, Candan Ata, Mehmet Kadri Akboğa DNA’daki genetik kodun Dr. Watson ve Crick tarafından keşfedilmesiyle; insan kromozomundaki genlerin anne rahminde insanın vücudunun nasıl yapılanacağını belirlediği, ilerideki büyüme ve gelişmenin kontrolünü nasıl sağladığını anladık. Son 20 yılda gen ve kanser arasındaki ilişkiyi anlamada fantastik gelişmeler kaydedildi. Neticede kanser, normal kontrol mekanizmaları ortadan kalkarsa meydana gelen bir gen hastalığıdır. İnsan Genom Projesi her herediter ve spontan hastalığın altında yatan genetik anormallikleri bulmak için insanın bütün genomunun haritasını çıkarmayı amaçlamıştır. Böylece anormal genler ile kanser arasında birçok bağlantı bulunmuştur: örneğin onkogenlerin aktivasyonu, tümör supressor genlerin yanlış zamanlarda inaktivasyonu. Bu mutasyonlar sonucu hücre, bölünme süreci üzerindeki kontrolünü kaybeder ve kanserojenik olur. Gen tedavisi terapotik amaçlı olarak hastanın hedef hücresini modifiye etmek ya da yeni özellikler katmak için genleri kullanan yeni bir tedavi biçimidir ve diğer yöntemlerle tedavi edilemeyen kanser hastalarının tedavisinde bir umut kaynağıdır. Gen tedavisinin gelişiminde itici güç; güncel olarak bu deneysel terapinin kanser tedavisinde alternatif olarak yüksek antineoplastik düzeye erişmesi, daha fazla doku seçiciliği olması ve geleneksel tedavilere daha az paralel etkilerinin olmasıdır. Preklinik ve klinik testlerin yapılmaya başlanmasından yıllar sonra bile bugün bu tedavinin antineoplastik etkililiğini sınırlayan birçok engel vardır. Buna rağmen moleküler biyolojideki ilerlemeler gen tedavisi için ilerlemeyi, gelişmeyi ve güçlenmeyi vaat ediyor. Gen tedavisi çalışmalarının kanser üzerinde uygulanması 1992’den sonra yoğunlaşmıştır. O tarihten bu yana 300 klinik deneyde 6000 hasta üzerinde çalışılmıştır.

2020’lerde Gen Teknolojisi TGn Emre Salçin, Gülden Gök 2020’li yılların biyoteknoloji gen teknolojisinin tüm üretim sektörüne hakim olacağı yıllar olacağı düşünülmektedir. Nöronları içeren ve sadece bilgi depolamayıp tepki de verebilecek yeni kuşak bilgisayarlar bu dönemde devreye girecektir. Klonlamanın getiri ve götürüleri neler olacak, gen teknolojisi ile kansere çare bulunabilecek mi, insan ömrü uzayacak mı gibi soruların yanıtlarını bu projeyle bulmaya çalıştık. Yakın gelecekte kaybolan türlerin genetik maddelerinden DNA’ların yola çıkarak bioçeşitliliğin korunması ve yeni iklim koşullarına uygun bitkilerin geliştirilmesi için yapılan çalışmaları incelemek. Tüm bu gözlemlerin ve öngörülerin ışığında teknolojilerin kullanım amaçlarına göre yarar ve zararları da kaydederek 2020’li yılların gen teknolojisini başta tıp, tarım ve çevre olmak üzere yaşamın her alanında olumlu etkisini göstereceği ancak yeni sorunların da odağını oluşturabileceğini ifade etmeye çalıştık. İnternet adreslerinden edindiğimiz araştırma ve makaleleri, kütüphaneden aldığımız bilgilerle birleştirip bu projeyi oluşturduk. Bu projeden elde ettiğimiz bilgileri: insan ömrünün uzaması, sırlar aydınlanıyor, ilaçlar devrim yaratacak, özel sektör ve kamu sektörü araştırmacıları karşı karşıya geldi, hafıza geni bulundu, cilt kanserinin yayılmasını haber veren gen saptandı, kimlik kartından sonra kişilik kartı, kök hücre proğramcılığı gelişiyor, gen terapisinin uygulama alanlarından örnekler, prostat kanseri geni ayrıldı, şeker hastalığına genetik tedavi, hasarlı beyin hücreleri kök hücrelerle onarılacak, ahlaki kaygılar, uygulama aşamasındaki soru, gen terapisinin riskleri, gen terapisinin çözüm bekleyen sorunları, kalıtım sağlığı alanındaki koruyucu hekimlik hizmetleri, Türkiye’de genetigin gelişimi.

Gen Dopingi TGn Muhammet Dural, Mehmet Karaca, Ömer Ekin Gen terapisi günümüzün en dikkat çeken araştırma konularından biri olmuştur. Bunun spora uygulanabilirliği “Gen Dopingi” tartışmalarına yol açmıştır. Dünyada yeni yeni araştırma konusu olan gen dopingi gerçekten ilgi çeken, merak edilen bir konu olmuştur. WADA gen dopingi konusunu öncelikli araştırma öğesi

kabul etmiştir. 2003 yılında gen dopingi veya gen iyileştirilmesi de yasaklanan methodlara dahil edilmiştir. Projemizi hazırlarken veri toplamada internet, ilgili bilim adamlarıyla görüşme, kitap, dergi vb. araçlar kullanıldı ve “gen dopingi, gen tedavisinin serüveni, gen dopingi yöntemleri, doping yapılacak genin eldesi, gen taşıma aracı ve hedef hücreye sokuluş, gen dopingiyle neler yapilabilir konularına değinildi. Günümüzde gen dopinginin teşhis edilmesi mümkün değil, hatta yapılıp yapılmadığı da bilinmiyor. Belki de gelecekte genleriyle oynanmış sporcuların katıldığı müsabakalar izlenecek ve spor bir “teknoloji savaşı”na dönüşecek. Gen dopingi tehdidi gerçek olmadan savaşa başlamak gerekir çünkü bir problemi önlemek, çözmekten çok daha kolaydır.

Genetiğin İnsana Son Müdahalesi:İnsan Klonlama TGn Gülşah Ketenci, Duygu Özdemir, İlkay Yenicelioğlu, Bahtiyar Aralov Amacımız insana genetik müdahalenin son boyutu olan insan klonlamayı araştırmak, nerede olduğunu ve nereye kadar gidebileceğini düşündürmek ve özellikle de etik yönden incelemekti. Bunun için internette makale araştırması, serbest araştırma ve kütüphanede kitap araştırması yaptık. Dolly’le gündeme gelen klonlama konusu İngiltere’de alınan bir kararla artık insan için de yasallaştı. Oysa daha klonlama konusunda teknik sorunlar var. Telomerlerin normalden kısa olması bu sorunlardan biri. Dolly’nin hızlı yaşlanmasının nedeni de buydu, ama bu sorunlar toplumları insan klonlamadan vazgeçirmeye yetmedi. Peki neden insanlar klonlanmak ister? Bunlardan biri ailelerin kaybettikleri çocuklarının yerine onun klonunu istemeleridir. Klonlama sırasının insana gelmesi bazı etik kurallar ve beraberinde psikolojik, sosyal ve hukuki sakıncalı durumları karşımıza çıkarabilir. Bunlar: Klonlama ile insan değerinin azalma olasılığı, değişiklik geçirmemiş olanları kabul etme hoşgörüsünde azalma, dizayn edilmiş çocuğun gelecekte karşılaşabileceği sorunlar, klonun kişilik haklarının ihlali ve genlerin patentlenebilirliği, konularıdır. Özellikle gen patentlemek isteyen şirketlerden birinin de klonlamanın sponsoru olan PPL adlı ilaç firması olması da ilginçtir. Sonuç olarak insan klonlamanın sağlıkta ne kadar faydalı olacağı tartışmalı olsa da yanlış ellere düştüğünde kötü sonuçlara yol açacağı kesindir. Ancak etik ve yasal tartışmalarda kararı verenlerin embriyonik kök hücre ile ilgili araştırmaların engellenmesi veya ertelenmesi ile etkilenen insanların yaşamından sorumlu olduğunu da bilmek gerekir.

Genetiğin Alkolizm Üzerindeki RolüTGn Abdülkerim Yildiz, İbrahim Aydın, Bledar Hodo Günümüzün önemli sorunlarından biri olan “alkolizm” için genetik faktörlerin etkili olup olmadığını araştırnak için, internet aracılığıyla ulaştığımız veri tabanlarından araştırma yazıları inceledik. Bunların yanında, rastgele seçtiğimiz alkolik 15 kişiyle Düzce’de, 10 kişiyle de Ankara’da aile öyküleri üzerine anket çalışması yaptık. Sonuç olarak dünya genelinde yapılan çalışmalarda alkolizm için çeşitli genetik komponentlerin olduğu bulunmuştur. Fakat, sadece alkolizmden sorumlu bir gen veya bir belirteç halen bulunamamıştır. Her ne kadar alkolizm için genetik yatkınlık olduğu kanıtlansa da, alkolizmin sadece genetik faktörlerle ortaya çıktığı bilimsel olarak kabul edilemez. Hala alkolizmin oluşması için hem genetik hem de çevresel faktörler büyük ölçüde beraber etkilidir.

Virusların Kanser Tedavisinde Kullanılması TGn Davut Kiliç, Ferhat Beğdili, Durmuş Eren Cabioğlu Günümüzde kanser tedavisinde birçok sitotoksik ilaç kullanılmaktadır. Fakat bu hücreler kanser hücrelerini yok ettikleri gibi normal hücrelere de zarar vermektedirler. Dolayısıyla sitotoksik ilaçların kullanımı kısıtlanmaktadır. Son zamanlarda bu genel sitotoksik etkiden kurtulmak için bazı çalışmalar yapılmıştır. Biz de bu projede virus bağımlı enzim pro-drug tedavisi hakkında araştırma yaptık. Araştırmamız ’Journal of Clinical Oncology’ dergisinden alınmış bir makale üzerine yoğunlaşmıştır. Bu çalışmanın amacı genetik olarak modifiye edilmiş bir virus inaktif bir pro-drug’ı enfekte hücrelerde sitotoksik metabolite çeviren bir enzim sentezlemek için kullanılarak bu gene sitotoksik etkinin üstesinden gelinmektedir. Bu yöntemin önemli bir amacı kısa ömürlü toksik metabolitin non-transduced

Page 95: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

95

hücrelere diffüze olarak onları öldürebilmesidir. CB-1954 adlı pro-drug ilaç endojen DT diaforez ile etkileştiğinde güçlü bir sitotoksik ajana dönüşüyor. Ancak CB-1954 insan DT diaforezi için zayıf bir substrattır. Fakat son çalışmalar E-coli B tarafından kodlanan nfs-B genini ürünü olan nitroredüktaz enziminin bir bioindirgenme olayını rat DT diaforezden 100 kat daha etkin gerçekleşmiştir. Gen tedavi yöntemiyle nfs-B geni adenovirüse aktarılmaktadır ve yeni oluşan adenovirus böylelikle CB-1954 adlı ön ilaca duyarlı hale gelerek bunu aktif ilaca dönüştürüp kanserli hücrelere etkin sitotoksik etki göstermektedir. Araştırdığımız konunun ana teması bundan ibarettir. Çalıştığımız makale de bununla ilgili faz-1 çalışmalar yapılmıştır. Farelerde başarılı sonuçlar elde edilmesine rağmen insanda istenen başarıya ulaşılamamıştır.

Suça Eğilimin Genetiği TGnPinar Telli, Durgül Türüthan, Gülhan Uncu Son yıllarda artan suç oranı ve aile içinden tutun spora kadar uzanan şiddet olayları insanları çok etkilemeye başladı. Acaba suçlu olarak nitelendirilen bu kadar insan gerçekten kötü insanlar mı? Onlara psikolojik olarak atfedilen kötü insan yakıştırması bir haksızlık olabilir mi? Dejenere toplum ürünü olarak görülen bu davranışların altında istem dışı, varoluştaki bozuklardan kaynaklanan nedenler olabilir mi? Bu çalışmada davranış genetiği, kalıtımın birey davranışları üzerindeki etkisi, genetik yapı ile suçlu davranış araşındaki ilişkileri açıklamaya çalışan kuramlar söz konusu alanda yapılan araştırmalar, bunlara yönelik eleştiriler ile konuya ilişkin genel bir değerlendirmeye yer verilecektir. Proje araştırılırken ilk faydalanılan kaynak internet oldu. Arama motorları aracılığıyla ulaşılan makale ve araştırmalar incelendi. Kütüphanedeki süreli yayınlar taranarak uygun olanlar seçildi. Genetik araştırmalar ve mühendislik, diğer yeni teknolojilerde olduğu gibi çok dikkatlice doğru ellerde kullanılmalı. Şiddetle uğraşan genetik araştırmaları ve genetiğin birçok pozitif bakış açısına sahip olduğunu düşündükçe genetik araştırmaların her çeşit insan üzerinde uygulanmasının önemli olacağı gözüküyor. Suçlular iyileştirilmeye ihtiyacı olan grup olarak seçilemez, genetik çalışmalar sonuçta herkese fayda sağlamalı, mümkün olduğunca suç engellenmeli. Ama bu uygulamanın kullanılabilirliği şüpheli. Böyle bir genetik tarama hem maddi açıdan çok ağır, hem de insanları “suçlu potansiyeli”ne sahip olma ihtimalini kabul edip, bu araştırmaya katılmaları biraz uzak. Ayrıca çevre mi genler mi birey üzerinde daha baskın bir özellik sergiler şeklindeki soruya ise her iki etkenin birey için olmazsa olmaz bir koşul olduğunu söylemekten başka seçeneğimiz şu an için bulunmamaktadır.

Page 96: TIPTA İNSAN BİLİMLERİ KONGRESİ - medinfo.hacettepe.edu.tr · Bu projenin amacı, Anton Çehov’un hekimliğinin yazarlığına etkisinin araştırılmasıdır. Yöntem olarak

Tıpta İnsan Bilimleri Kongresi 2005Özet Kitabı

96

TIP VE SPOR

Spor ve MenisküsTSp Mehmet Asım Bilen, Ümran Yavuzekinci, Veli Sunar, Cenk Şahan Toplumda çok sık rastlanan fakat toplum tarafından ne olduğu tam olarak bilinmeyen menisküs yaralanmalarına ışık tutmaktı amacımız. Bugüne kadar menisküs yaralanmaları hakkında yapılan çalışmalar genelde konunun etiyolojisi ve epidemiyolojisi üzerine yapılmıştır. Buna ilaveten sporcunun hayatını nasıl etkilediği, konunun sosyoekonomik yönü, spor yaralanmaları tedavisi harcama alanlarındaki payı, engellenmesi için alınması gereken önlemlere ağırlık vermek istenmiştir. Yaptığımız proje çalışmasında diz ekleminin anatomisi, menisküs yaralanmalarının etiyopatolojisi, iyileşmesi, sınıflandırılması, kilinik bulgu ve belirtileri, menisküs yırtıklarının koruyucu ve cerrahi tedavisi, sporcularda diz yaralanmaları ve menisküs yaralanmalarının payı incelendi. Menisküsün anatomisi incelenerek bu yapıların her dizde ikişer tane bulunan çesitli görevleri olan tıpkı göz kulak gibi birer yapı olduğu gösterildi. Böylece toplumda kullanılan ’menisküs olmak’ teriminin yanlışlığı gösterildi. Etiyopatolojis ile hangi kuvvetlerin, ne çesit diz eklemi hareketlerinin ve dizin hangi pozisyonlarının yırtıkları tetiklediği incelendi. Menisküs yırtıklarının tanı ve tedavisinde dikkate alınacak hikaye ve yapılan klinik muayeneyi takip eden artroskopik girişimin altın standart olduğu ve ülkemizdeki ekonomik koşullar göz önüne alındığında kullanılması gereken bir yöntem olduğu görüldü. Menisküs yaralanmaları ve sporu birbiriyle daha çok ilişkilendirdi. Yaralanmaların başta futbol olmak üzere golf, jimnastik, ağırlık kaldırma vb. dallarda olduğu görüldü. Sportif yaralanmaların önlenmesi için yapılan çalışmalar ve spor hekimliğinin önemi bir kez daha vurgulandı. Konunun insani boyutunu göstermek için menisküs yaralanması geçiren bir futbolcuyla röportaj yapıldı ve konunun daha iyi anlaşılması sağlandı.

Kazanmak İçin Ölmek Gerekmez TSp Şeniz Engür, Serkan Erman, Serkan YiğitDoping olarak kullanılan maddelerin yada yöntemlerin sınıflamasını yapabilmek amacımızdı. Bunlar nasıl anlasılabilir, doping nasıl önlenebilir? gibi sorularının yanıtlarını bulabilmek. Yöntem olarak Bilim teknik, focus gibi bilimsel dergilerden, internetteki haber sitelerinden, üniversitelerdeki ilgili araştırma birimleri ve bunların yayınladığı çesitli makalelerdeki bilgileri, haberleri okuyup amacımıza uygun çıkarımlar yaptik. Sonuçta elde ettiğimiz çok sayıda bilgiden doping kullanımının hiç de azımsanamayacak boyutlara ulaştığı, özellikle anabolik steroidlerin sadece sporcularda değil normal insanların özellikle gençlerin arasında yaygın olduğunu ve ne denli kötu sonuçlar doğurduğunu bulduk. Araştırmanın bir ilginç yanı da dopinge karşı ve kullanmaya yönelmis insanlar arasındaki büyük soğuk savaştı. Buna örnek olarak da bulduğumuz şu bilgiyi burada paylasmayı uygun görüyoruz. Son yıllarda tesbiti olmadığı için revaşta olan bir yöntem olan kan dopingine karşı Avustralya’nin Sydney kentindeki Royal Prince Alfred hastanesinde geliştirilen bir testin sporcunun vücudundaki başkasına ait kanın varlığının kanıtlanacağı öne sürülmüş.

Sporculardaki Ani Ölümlerin Nedenleri TSpBurçin Özçelik, Enver Kneebone, Atif Tekin Projemizde ağır egzersize bağlı aritmiye sebep olan ve hipertrofiye bağlı gelişen sağ ventriküler kardiyomiyopatinin ani ölümlere sebep olup olmadığı araştırılmıştır. Sporcularda ağır egzersize bağlı sağ ventrikül hipertrofisi görülebilmektedir. Bu projede özellikle sağ ventrikül hipertrofisi üzerinde durulmuş, ek ve tetikleyici sebepler araştırılmıştır. Hipertrofik kalbin dispne, anjina, efor sonrası palpitasyona yol açtığı kesindir ama ani ölümler konusunda aynı şey söylenemez. Bu konuyu seçmemizdeki sebep güncel bir olay olması ve spor hekimliği açısından büyüyen bir problem olmasıdır. Veri tabanlarından elde edilen bilgilere göre sadece genç atletleri kapsayan araştırmalarda sağ ventrikül kardiyomiyopatisine bağlı ölümlerin %32 ye varan oranda olduğu sonucuna varılmıştır. Bu yüksek oran göstermektedir ki güvenli spor ortamı için sporcu /aile /antrenör /spor yöneticileri /hekimler ortak çalışmalı, kardiyak problemi olanlara şiddetli egzersiz yasaklanmalıdır.

Futbol ve Toplum Psikolojisi TSp Vecih Keklik, Ibrahim H Rizvanoğlu, Rifat Tarhan, Samet Aydemir Futbol sadece yeşil bir zeminin üzerinde 11’e 11 oynanan bir spor müsabakası değildir. Milyonlarca insanın psikolojik, sosyal ve ekonomik olarak etkilendiği bir olgudur. Futbol bulunuşundan günümüze kadar birçok savaşın, eğlencenin, olimpiyatların vb. toplumsal olayın içerisinde kendisine yer bulmuştur. Çok eski zamanlardan beri süre gelen futbol günümüzde dünyanın en sevilen sporu haline gelmiştir. Futbol oynandığı bütün dönemlerde şiddeti de için de barındırmış, toplumlarda çok derin etkileri olduğu görülmüştür. Futbol artık sadece bir spor dalı olarak görülmemekte, birçok insan için yaşam biçimi haline gelmiş, birçok şirket için büyük bir ticari sektör olmuştur. Futboldaki şiddet olayları günümüzde çok geniş bir kitleye yayılmıştır. Yapılan bir araştırmaya göre araştırmaya katılan her üç kişiden birisi sözlü veya fiziksel şiddete uğramaktadır. Günümüzde şiddete başvuran taraftarlar holigan olarak ve bu grupların hareketleri holiganizm olarak tanımlanmıştır. Holiganizmin nedenleri olarak eğitimsizlik, medya ve kulüp yöneticileri görülmektedir. Yaptığımız araştırmaya göre Türkiye’de de insanların çok büyük bir çoğunluğu futbola ilgi duymaktadır. Ve bulduğumuz sonuçlara göre kayda değer bir kısım futbolda şiddet yanlısıdır. Bu insanların genelde eğitim durumunun veya yaşam standartlarının düşük olduğu tespit edilmiştir. Sonuç olarak futbolda şiddet zamanın her döneminde var olmuştur. Futbol şiddeti yok etmek zordur ama en az seviyeye indirmek için insanların eğitim durumunu ve yaşam kalitesini yükseltmek gerekmektedir.

Yunus Balıkları ile Terapi TSp Coşkun Özer Yunus terapisi, ruhsal, bedensel ve psişik özürlü çocukların sağlıklarına kavuşmaları için yeni yolları ve kapıları açabilme potansiyeline sahip özel bir tedavi yöntemidir. Yunuslarla uygulanan hayvansal destekli tedavi metotlarının tümü, hastanın özel eğitimli yunuslarla birebir temas kurmasına dayanır. Hekimlerin ve bir yunus eğiticisinin kontrolü altında hayvanlar hastalarla temasa geçerler. Bu temas esnasında hastada hiçbir ilacın ya da hekimin başaramayacağı derecede iyileşme olanakları aktive olmaktadır. Muhtemelen yunuslar hastaya değdikleri zaman gönderdikleri ultrason vibrasyonları sayesinde hasta organ ve uzuvları algılama kabiliyetine sahiptirler (araştırma aşamasında). Söz konusu ultrason dalgalarının hastanın omurga ve beyninde titreşimler (rezonans) yarattığı ve bunun da sinir sisteminde belli maddelerin üretimini harekete geçiren bir uyarıcı etki yaptığı ise bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Salgılanan bu maddeler, sinir sistemi fonksiyonlarını iyileştirici etkiye sahiptir. Yunusla temas kuran insan bedenindeki korku, stres ve gerilim bariz biçimde azalmaktadır. Hasta pozitif güçlerinin harekete geçtiğini fark etmekte ve negatif duygulardan kurtul-maktadır. 10 seanstan oluşan tüm terapinin seyri, bireydeki bedeni ve zihinsel engelin derecesine göre belirlenmektedir. Bir dizi seans öncesi ve sonrasında ebeveyn, hasta ve hekim araşındaki konuşmalar neticesinde terapinin etkileri ve hastanın gelişimiyle ilgili kanaatler ortaya çıkmaktadır. Her terapi seansı sonunda hastanın pozitif duyguları ve türlü algılamaları ebeveynle birlikte kontrol edilmektedir. Deneyimli hekimlerce sürdürülen yoğun fizyoterapi, konuşma ve şifa terapileriyle yunus terapisinin karşılıklı etkileşimi sonucunda, engelli küçüklerde mümkün olan en yüksek düzeyde ilerlemeler kayde-dilmiştir. Deneyimli hekimler ve terapistler tedavi seanslarının adım adım ve küçüğün bireysel özelliklerine uygun bir biçimde ve onun yüklenme sınırlarını aşmaksızın uygulanmasına hassasiyetle dikkat etmektedirler. Yunuslarla terapi amaçlı oyun esnasında, küçüklerin birdenbire diğer tüm terapilerde başarılamayan şeyleri yapabildikleri görülmektedir. Örneği kimi zaman ilk kez gülümsemişler, ilk sözcükleri söylemeyi başarmışlar veya uzun süre sonra ilk defa krampsız bir biçimde serbest hareket edebilmişlerdir.