20
il .. ... ANAYASA BÖLÜM KARAR OSMAN YÜCEL 2014/4874) Karar Tarihi: 15 /6/2016

TÜRKİYE CUMHURİYETİ · 2017. 12. 25. · başvurucunun 3194 sayılı Kanun'un 22. maddesine göre ruhsat müracaatında bulunmadan inşaat yapımına başladığı, aynı Kanun'un

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

  • il ı:ı . . ı.::.ı- ...

    TÜRKİYE CUMHURİYETİ

    ANAYASA MAHKEMESİ

    BİRİNCİ BÖLÜM

    KARAR

    OSMAN YÜCEL BAŞVURUSU

    (Başvuru Numarası: 2014/4874)

    Karar Tarihi: 15/6/2016

  • il [!]_ ...

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi

    Başkan

    Üyeler

    Raportör

    Başvurucu

    Vekili

    : 2014/4874 : 15/6/2016

    BİRİNCİ BÖLÜM

    KARAR

    Burhan ÜSTÜN

    Serruh KALELİ

    Nuri NECİPOGLU

    Hasan Tahsin GÖKCAN

    Rıdvan GÜLEÇ

    Fatma KARAMAN ODABAŞI

    Osman YÜCEL

    Av. Recep AKYÜREK

    I. BAŞVURUNUN KONUSU

    1. Başvuru, taşınmaz üzerindeki ruhsatsız yapıların mühürlenmesi, yıkımı ve imar para cezası verilmesi sebebiyle mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

    il. BAŞVURU SÜRECİ

    2. Başvuru 3/4/2014 tarihinde Yusufeli Asliye Hukuk Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. Başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesi neticesinde başvurunun Komisyona sunulmasına engel teşkil edecek bir eksikliğinin bulunmadığı tespit edilmiştir

    3. Birinci Bölüm İkinci Komisyonunca 28/5/2015 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

    4. Bölüm Başkanı tarafından 22/2/2016 tarihinde, başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

    5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüş sunmamıştır.

    111. OLAY VE OLGULAR

    A. Olaylar

    6. Başvuru formu ve ekleri ile Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UY AP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:

    7. Başvurucuya ait taşınmazın da bulunduğu Yozgat ili Çekerek ilçesinde Süreyyabey Barajı inşaatı yapılması planlanmış ve Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 24/5/2001 tarihli ve 2384 sayılı onayı ile Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünce (İdare) yürütülen proje kapsamında yapılacak kamulaştırmalar için kamu yararı kararı alınmıştır.

    8. İdare, Çekerek Belediye Başkanlığına (Belediye) gönderdiği 5/7/201 O tarihli yazıda, kamulaştırma sahalarında zaman zaman maliklerce daha fazla kamulaştırma bedeli alabilmek için amaçsız sabit tesis ve yapı yapıldığının gözlemlendiği, Süreyyabey Barajı ile ilgili projenin yapımına halen devam edildiği, 201 O yılında barajda su tutulmasının planlandığı, baraj gölü alanında sabit tesis ve yapı yapılmasının kısa süre sonra kamulaştırılıp

    2

  • a -

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    su altında kalacak olması sebebiyle tesisi yapana fayda sağlamayacağı gibi yapılan kamulaştırmalarda devletin haksız olarak yüksek bedel ödenmesine sebebiyet vereceği, bu bakımdan proje alanında kalarak kamulaştırmadan tamamen veya kısmen etkilenecek yerleşim yerlerinde sabit tesis ve yapı inşasına izin verilirken ilgili bölge müdürlüklerinden görüş sorulması ve haksız kazanç sağlamak amacıyla kamulaştırma sahalarında yapılan ve iyi niyet taşımayan yapıların önlenmesi gereği ifade edilmiştir.

    9. Başvurucu kendisine ait bulunan Yozgat ili Çekerek ilçesi Bahçelievler Mahallesi 251 ada 7 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bir yarı açık ahır ve bir yığma ev inşa ettirmiştir.

    10. Belediye Fen ve İmar İşleri Müdürlüğü 15/4/2011 tarihinde düzenlenen inşaat durdurma zaptı ile bu yapıların ruhsatsız olduğu, 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 32. ve 42. maddelerine aykırı olarak inşa edildiği gerekçesiyle inşaatın mühürlenerek durdurulmasına karar vermiştir.

    11. Belediye İmar ve Şehircilik Müdürlüğünün 19/4/2011 tarihli yazısı ile başvurucu tarafından yapılan yapılara Çekerek ilçesinde yapımı devam eden Süreyyabey Barajı göl alanında kalması nedeniyle ruhsat verilmesinin mümkün olmadığı, ruhsatsız yapılara 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi gereğince işlem yapılması gerektiği ve aynı Kanun'un 42. maddesi gereğince de uygulanması gereken idari para cezasıyla ilgili rapor tanzim edildiği belirtilmiş; yazı ekinde yer alan "İmar Cezası Hesaplama Raporları" kapsamında toplam para cezası tutarı 6.994,40 TL olarak tespit edilmiştir.

    12. Belediye Encümeninin 20/4/2011 tarihli ve 2011/18 sayılı kararı ile başvurucunun 3194 sayılı Kanun'un 22. maddesine göre ruhsat müracaatında bulunmadan inşaat yapımına başladığı, aynı Kanun'un 32. maddesi gereğince inşaatın mühürlenerek durdurulduğu belirtilerek kaçak olarak yapıldığı tespit edilen yapıların yıkımına; 3194 sayılı Kanun'un 42. maddesi kapsamında 6.994,40 TL idari para cezasının uygulanmasına karar verilmiştir.

    13. Belediye Encümeninin 20/4/2011 tarihli kararı, 25/4/2011 tarihli yazı ile başvurucuya bildirilmiştir.

    14. Bu arada İdare, Belediyeye gönderdiği 25/4/2011 tarihli yazı ile Süreyyabey Barajı'nda kamulaştırma çalışmalarının devam ettiğini ancak göl alanında kalarak kamulaştırılması gereken taşınmazlar üzerinde haksız kazanç elde etmek amacıyla yapılar yapıldığının tespit edildiğini, bu hususta ilgili idarelerce idari para cezası ile beraber yıkım kararları alındığı bilinmekle birlikte ekli listedeki taşınmazlar üzerinde yeni yapılar yapıldığının tespit edildiğini belirtilerek ekli listedeki taşınmazlarla ilgili olarak herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığının bildirilmesi istenmiş; ayrıca kamulaştırma sahasında kalan taşınmazlar üzerinde yeni yapılaşmalara izin verilmemesi, izinsiz yapı yapanlar hakkında yasal işlemlerin yapılması talep edilmiştir.

    15. Başvurucu 6/5/2011 tarihinde Belediyeye başvurarak Belediye Encümeninin 20/4/2011 tarihli ve 2011 /18 sayılı kararı kapsamında verilen idari para cezasının ve yıkım kararının iptaline, inşa edilen yapılarda eksiklik var ise bunların tespit edilerek bildirilmesi ve eksikliklerin giderilmesi için süre verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

    16. İdarece Belediyeye gönderilen 27/5/2011 tarihli yazıda, Süreyyabey Barajı inşaatı nedeniyle kısa süre sonra su altında kalacak taşınmazlarda hem milli ekonomi açısından kayıp oluşmaması hem hak sahiplerinin mağduriyetine sebebiyet verilmemesi için yapılaşmaya izin verilmemesi gerektiği hususunun daha önce 14/5/201 O tarihli yazı ile bildirildiği , bu bakımdan Süreyyabey Barajı göl alanında kalması nedeniyle kamulaştırma işlemleri devam eden ve tapu kayıtlarına şerh konan, aralarında başvurucuya ait taşınmazın da bulunduğu ekli listedeki taşınmazlarda herhangi bir yapı izni verilmemesi, izinsiz yapı

    3

  • il ı:ı . ; ı:ı- '

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    yapanlar hakkında gerekli işlemlerin yapılması istenmiş; yıne İdarece Çekerek Kaymakamlığına gönderilen 26/9/2011 tarihli yazıda, Süreyyabey Barajı'nda inşaat çalışmalarının tamamlanma aşamasına gelindiği, 2011 yılında su tutulacağı ve kamulaştırma işlemleri tamamlanan taşınmazların bir an önce tahliyesinin sağlanması gerektiği belirtilmiştir.

    17. Başvurucu 6/5/2011 tarihli başvurusuna Belediyece cevap verilmemesi üzerine başvurusunun zımnen reddedildiğini kabul ederek Belediye Encümeninin 20/4/2011 tarihli kararı ile alınan idari para cezası ve yıkım kararının kaldırılmasına, yapılan inşaatların fen ve sağlık bakımından uygun olduğu yönünde karar alınması talebinin reddine dair idari işlemin iptaline karar verilmesi istemiyle 5/9/2011 tarihinde Belediye aleyhine Yozgat İdare Mahkemesinde dava açmıştır.

    18. Mahkemece 24/2/2012 tarihinde yapılan keşif sonrasında düzenlenen 9/4/2012 tarihli bilirkişi raporunda, 251 ada 7 parsel sayılı taşınmazın Belediye mücavir alan sınırları içinde, imar planı sınırları dışında ve kamulaştırma alanında kaldığı, 251 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki yapıların inşaat durdurma zaptının düzenlendiği tarih itibarıyla inşaat ruhsatının olmadığı, taşınmazın tapu kaydında kamulaştırma şerhi bulunması sebebiyle ruhsat verilemeyeceği, ruhsatsız olduğu tespit edilen yapılar için kesilen idari para cezasının kanun ve mevzuat gereği olduğu, dava konusu yapıların ruhsatlandırılamayacağı ve ruhsatsız olduğundan bahisle kesilen idari para cezasının 3194 sayılı Kanun'un 42. maddesinde yer alan hesaplama kriterlerine uygun olduğu belirtilmiştir.

    19. Mahkemenin 21 /5/2012 tarihli ve E. 2011/1136, K.2012/426 sayılı kararında idari işlemin yıkım ile 4.986,40 TL imar para cezasına ilişkin kısmı yönünden davanın reddine, 2.008 TL imar para cezasına ilişkin kısmı yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir. Mahkemenin gerekçesi şöyledir:

    ". .. davacı tarafından Süreyyabey Barajı kamulaştırma alanı içinde kalan yerde "bir adet yarı açık ahır ve bir adet yığma ev" yapılmasının imar mevzuatı açısından ruhsat gerektirdiği açık olduğundan, dava konusu işlemin yapının ruhsatsız olarak yapıldığından bahisle 3194 sayılı Yasanın 32. maddesi uyarınca 30 gün içinde sahipleri tarafından yıktırılmaması halinde belediyece yıkılmasına ilişkin kısmında anılan mevzuata ve hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

    Öte yandan, her ne kadar ruhsatsız olarak yapılan yapılar için yapı tatil tutanağının düzenlenmesinden sonra 1 aylık süre beklenilmeden yıkım kararı verilmiş ise de, ruhsatsız olarak yapılan yapıların baraj kamulaştırma alanı içinde kalıyor olması ve kamulaştırma şerhinin bulunması nedeniyle ruhsata bağlanamayacak nitelikte olması karşısında işlemin yıkıma ilişkin kısmında bu yönden hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

    Dava konusu işlemin, davacının imar para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin kısmına gelince;

    3194 sayılı İmar Kanunu'nun 09.12.2009 günlü, 5940 sayılı Kanun'un 2.maddesi ile değişik 42.maddesinde; ... hükmüne yer verilmiştir.

    Bu çerçevede anılan Yasa kuralı incelendiğinde, yasa koyucu tarafından öncelikle yapıların gruplara ayrılarak yapının inşaat alanı üzerinden temel ceza verilmesinin, inşaat alanı üzerinden ceza miktarının hesaplanamadığı durumlarda ise imalat birim fiyatı üzerinden para cezası hesaplanmasının kurala bağlandığı, hesaplanan temel ceza miktarının hangi hal ve durumlarda ve ne kadar oranda artırılacağının da yine yasa koyucu tarafından maddenin c fıkrasında ayrıntılı olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır.

    . . . bilirkişi raporunun, davacı hakkında para cezası verilirken idare tarafından uygulanmayan artırım sebeplerinin uygulanması suretiyle bulunan para cezası miktarına ilişkin kısmına uyulmamıştır.

    4

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    Olayda, dava konusu işlemin tesisi sırasında davacı tarafından yapılan yarı açık ahırın (basit kümes) 390 m2 l. sınıf A grubu yapı olarak, çoban evinin ise 100 m2 1. sınıf B grubu yapı olarak değerlendirilmesine karşın, bilirkişi tarafından davacının yaptığı yapıların sırasıyla 217,95 m2 ve 87,645 m2 olarak tespit edildiği, bu çerçevede hesaplama yapıldığında davacıya verilmesi gereken temel ceza miktarının her iki yapı için toplam 1. 780,86 TL olacağı, anılan temel cezaya yapının ruhsatsız olarak yapılmış olması nedeniyle idarece uygulanan %180 oranında artırımın uygulanması durumunda ise davacıya verilmesi gereken toplam cezanın 4.986,40 TL olacağı görülmektedir.

    Bu durumda, davacı tarafından yapılan ruhsatsız yapılara yönelik olarak 3194 sayılı Yasanın 42. maddesi çerçevesinde para cezası verilmesine olanak bulunmakta ise de, cezanın hesaplanmasına yönelik Yasanın atıfta bulunduğu Tebliğ çerçevesinde davacı tarafından yapılan yapıların m2sinin hatalı ölçüldüğü gözetildiğinde, bu çerçevede yapılan hesaplama doğrultusunda davacıya verilmesi gereken para cezası miktarının 4.986,42 TL olması gerektiği açık olduğundan, dava konusu belediye encümeni kararının para cezasına ilişkin kısmının 4.986,40 TL'lik kısmında hukuka aykırılık, 2.008,00 TL'lik kısmında ise hukuka uyarlık bulunmamaktadır. " 20. Temyiz üzerine Danıştay Ondördüncü Dairesinin 26/12/2013 tarihli ve

    E.2012/7023, K.2013/10244 sayılı ilamıyla İlk Derece Mahkemesinin kararı onanmıştır.

    21 . Karar başvurucuya 4/3/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.

    22. Başvurucu 3/4/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

    B. İlgili Hukuk

    23. 3194 sayılı Kanun'un 2. maddesi şöyledir:

    "Belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapılar bu Kanun hükümlerine tabidir. "

    24. 3194 sayılı Kanun'un 20. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

    "Yapı:

    a) Kuruluş veya kişilerce kendilerine ait tapusu bulunan arazi, arsa veya parsellerde,

    İmar planı, yönetmelik, ruhsat ve eklerine uygun olarak yapılabilir. "

    25 . 3194 sayılı Kanun'un 21 . maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

    "Bu Kanunun kapsamına giren bütün yapılar için 26 ncı maddede belirtilen istisna dışında belediye veya valiliklerden ( .. .) yapı ruhsatiyesi alınması mecburidir. "

    26. 3194 sayılı Kanun'un 22. maddesi şöyledir:

    "Yapı ruhsatiyesi almak için belediye, valilik( . .) bürolarına yapı sahipleri veya kanuni vekillerince dilekçe ile müracaat edilir. Dilekçeye sadece tapu (istisnai hallerde tapu senedi yerine geçecek belge), mimari proje, statik proje, elektrik ve tesisat projeleri, resim ve hesapları, röperli veya yoksa, ebatlı kroki eklenmesi gereklidir.

    Belediyeler veya valiliklerce (. . .) ruhsat ve ekleri incelenerek eksik ve yanlış bulunmuyorsa müracaat tarihinden itibaren en geç otuz gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir.

    Eksik veya yanlış olduğu takdirde; müracaat tarihinden itibaren onbeş gün içinde müracaatçıya ilgili bütün eksik ve yanlışları yazı ile bildirilir. Eksik ve yanlışlar giderildikten sonra yapılacak müracaattan itibaren en geç onbeş gün içinde yapı ruhsatiyesi verilir."

    27. 3194 sayılı Kanun'un 30. maddesi şöyledir:

    "Yapı tamamen bittiği takdirde tamamının, kısmen kullanılması mümkün kısımları tamamlandığı takdirde bu kısımlarının kullanılabilmesi için inşaat ruhsatını veren belediye,

    5

  • il ı:ı . ; ı:ı- '

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    valilik (..) bürolarından; 27 nci maddeye göre ruhsata tabi olmayan yapıların tamamen veya kısmen kullanılabilmesi için ise ilgili belediye ve valilikten izin alınması mecburidir. Mal sahibinin müracaatı üzerine, yapının ruhsat ve eklerine uygun olduğu ve kullanılmasında fen bakımından mahzur görülmediğinin tespiti gerekir.

    Belediyeler, valilikler (..) mal sahiplerinin müracaatlarını en geç otuz gün içinde neticelendirmek mecburiyetindedir. Aksi halde bu müddetin sonunda yapının tamamının veya biten kısmının kullanılmasına izin verilmiş sayılır.( . .)

    Bu maddeye göre verilen izin yapı sahibini kanuna, ruhsat ve eklerine riayetsizlikten doğacak mesuliyetten kurtarmayacağı gibi her türlü vergi, resim ve harç ödeme mükellefiyetinden de kurtarmaz. "

    28. 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi şöyledir:

    "Bu Kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç; ruhsat alınmadan yapıya başlandığı veya ruhsat ve eklerine aykırı yapı yapıldığı ilgili idarece tespiti, fenni mesulce ( . .) tespiti ve ihbarı veya herhangi bir şekilde bu duruma muttali olunması üzerine, belediye veya valiliklerce o andaki inşaat durumu tespit edilir. Yapı mühürlenerek inşaat derhal durdurulur.

    Durdurma, yapı tatil zaptının yapı yerine asılmasıyla yapı sahibine tebliğ edilmiş sayılır. Bu tebligatın bir nüshasıda muhtara bırakılır.

    Bu tarihten itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibi, yapısını ruhsata uygun hale getirerek veya ruhsat alarak, belediyeden veya valilikten mühürün kaldırılmasını ister.

    Ruhsata aykırılık olan yapıda, bu aykırılığın giderilmiş olduğu veya ruhsat alındığı ve yapının bu ruhsata uygunluğu, inceleme sonunda anlaşılırsa, mühür, belediye veya valilikçe kaldırılır ve inşaatın devamına izin verilir.

    Aksi takdirde, ruhsat iptal edilir, ruhsata aykırı veya ruhsatsız yapılan bina, belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip, belediye veya valilikçe yıktırılır ve masrafı yapı sahibinden tahsil edilir. "

    29. 3194 sayılı Kanun'un 42. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

    "Bu maddede belirtilen ve imar mevzuatına aykırılık teşkil eden fiil ve hallerin tespit edildiği tarihten itibaren on iş günü içinde ilgili idare encümenince sorumlular hakkında, üstlenilen her bir sorumluluk için ayrı ayrı olarak bu maddede belirtilen idari müeyyideler uygulanır.

    Ruhsat alınmaksızın veya ruhsata, ruhsat eki etüt ve projelere veya imar mevzuatına aykırı olarak yapılan yapının sahibine, yapı müteahhidine veya aykırılığı altı iş günü içinde idareye bildirmeyen ilgili fenni mesullere yapının mülkiyet durumuna, bulunduğu alanın özelliğine, durumuna, niteliğine ve sınıfına, yerleşmeye ve çevreye etkisine, can ve mal emniyetini tehdit edip etmediğine ve aykırılığın büyüklüğüne göre, beşyüz Türk Lirasından az olmamak üzere, aşağıdaki şekilde hesaplanan idari para cezaları uygulanır:

    a) Bakanlıkça belirlenen yapı sınıflarına ve gruplarına göre yapının inşaat alanı üzerinden hesaplanmak üzere, mevzuata aykırılığın her bir metrekaresi için;

    1) I sınıf A grubu yapılara üç, B grubu yapılara beş Türk Lirası,

    2) II. sınıf A grubu yapılara sekiz, B grubu yapılara onbir Türk Lirası,

    3) III. sınıf A grubu yapılara onsekiz, B grubu yapılara yirmi Türk Lirası,

    4) IV sınıf A grubu yapılara yirmiüç, B grubu yapılara yirmibeş, C grubu yapılara otuzbir Türk Lirası,

    5) V sınıf A grubu yapılara otuzsekiz, B grubu yapılara kırkaltı, C grubu yapılara elliiki, D grubu yapılara altmışüç Türk Lirası,

    idari para cezası verilir. Bu miktarlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi

    6

  • il [i]_ ' •

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    hükümleri uyarınca tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında bir Türk Lirasının küsuru da dikkate alınmak suretiyle artırılarak uygulanır.

    c) (a) ve (b) bentlerine göre cezalandırmayı gerektiren aykırılığa konu yapı;

    8) Ruhsatsız ise cezanın% 180'i,

    (a) ve (b) bentlerinde belirtilen şekilde tespit edilen para cezalarının miktarına göre ayrı ayrı hesap edilerek ilave olunur. Para cezalarına konu olan alanın hesaplanmasında, aykırılıktan etkilenen alan dikkate alınır.

    18, 28, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 40 ve 41 inci maddelerde belirtilen mükellefiyetleri yerine getirmeyen veya bu maddelere aykırı davranan yapı veya parsel sahibine, harita, plan, etüt ve proje müelliflerine, fenni mesullere, yapı müteahhidine ve şantiye şefine, ilgisine göre ayrı ayrı olmak üzere ikibin Türk Lirası, bu fiillerin çevre ve sağlık şartlarına aykırı olması halinde dörtbin Türk Lirası, can ve mal emniyetini tehdit etmesi halinde altıbin Türk Lirası idari para cezası verilir.

    Yukarıdaki fıkralar uyarınca tahsil olunan idari para cezaları, aynı fiil nedeniyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesine göre mahkum olanlara faizsiz olarak iade edilir. "

    30. 2/11/1985 tarihli ve 18916 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan Plansız Alanlar İmar Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) 1. maddesi şöyledir:

    "Bu Yönetmeliğin amacı belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan ve planı bulunmayan alanlardaki yapılaşmaların fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamaktır. "

    31. Aynı Yönetmelik'in 2. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

    "Bu Yönetmelik hükümleri;

    4) Belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışında imar planı ve yerleşik alan sınırları dışında kalan iskan dışı alanlarda, uygulanır. "

    32. Aynı Yönetmelik'in 7. maddesi şöyledir:

    "Bu Yönetmelik esaslarına göre yapılacak bütün yapılarda Türk Standartları Enstitüsü standartları dikkate alınarak, fen, sağlık ve çevre şartları ile ilgili diğer kanun, tüzük ve yönetmelik hükümlerine uyulmak zorundadır. "

    33 . Aynı Yönetmelik'in 10. maddesinin ilgili bölümü şöyledir.

    "Ruhsat alınması gerektiği halde ruhsat alınmadan yapılan veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapılan yapılar İmar Kanunu ve bu Yönetmelik esaslarına uygun hale getirilmedikçe bunların iskan, tamir, tadil ve ilavelerine izin verilmez. "

    34. Aynı Yönetmelik'in 36. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

    "Yeni inşaat, ilave ve esaslı tadil işlerinde; yapı ruhsatiyesi almak için yapı sahipleri veya kanuni vekillerince dilekçe ile yapılan müracaatlarda, dilekçeye eklenmesi gereken tapu (istisnai hallerde tapu senedi yerine geçecek belge), plan, proje ve resimleri aşağıda gösterilmiştir. "

    35. Aynı Yönetmelik'in 63. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

    7

  • il [i]_ ' •

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    "Üst ölçek planı bulunmayan iskan dışı alanlarda bulunan parsellerde; inşaat alanı katsayısı %5 den fazla olmamak, yapı inşaat alanları toplamı hiçbir koşulda (250) m2 yi geçmemek, saçak seviyelerinin tabii zeminden yüksekliği (6.50) m.yi ve2 katı aşmamak, yola ve parsel sınırlarına (5.00) m.den fazla yaklaşmamak şartı ile bir ailenin oturmasına mahsus bağ ve sayfiye evleri, kır kahvesi, lokanta ve bu tesislerin müştemilat binaları yapılabilir.

    (Değişik:RG-2/9/1999-23804) Bu alanlarda tarımsal üretimi korumak amacı ile üretimden pazarlamaya kadar tüm faaliyetleri içeren entegre tesis niteliğinde olmamak kaydıyla, konutla birlikte veya ayrı yapılan mandıra, kümes, ahır, ağıl, . . . gibi konut dışı yapılar, mahreç aldığı yola (10.00) m.den, parsel hudutlarına (5.00) m.den fazla yaklaşmamak, parselde bulunan bütün yapılara ait inşaat alanı katsayısı %40 ı ve yapı yüksekliği (6.50) m.yi ve 2 katı aşmamak şartı ile yapılabilir. Bu yapıların birinci fıkra koşullarına uyulmak üzere yapılacak konutla birlikte yapımı halinde de inşaat alanı katsayısı (0.40) ıgeçemez.

    Beton temel ve çelik çatılı ser' alar yapı yaklaşma mesafelerine uyulmak şartı ile inşaat alanı katsayısına tabi değildir.

    (Değişik:RG-2/9/1999-23804) Ayrıca bu tesisler hakkında Tarım ve Köyişleri Bakanlığı ve diğer ilgili kurum ve kuruluşların taşra teşkilatlarının uygun görüşünün alınması ve başka bir amaçla kullanılmayacağı hususunda tesis sahiplerince ilgili idareye noterlikçe tasdikli yazılı taahhütte bulunulması gerekmektedir.

    Bu maddede anılan yapılar ilgili Bakanlık ve kuruluşlarca hazırlanmış bulunan 1/50 veya 1/100 ölçekli tip projeler üzerinden yapılabilir.

    36. Aynı Yönetmelik'in 64. maddesi şöyledir: "(Değişik:RG-30/6/2001-24448) İskan dışı alanlarda yapı ruhsatı ve yapı kullanma

    izni, yapının niteliğine göre "3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliğinin" Yapı Ruhsat İşleri başlıklı bölümünde yer alan hükümlere uygun olarak ilgili idarece verilir.

    Ayrıca, bu bölümde bulunmayan yapılaşmaya ilişkin hususlarda bu Yönetmeliğin Dördüncü Bölüm hükümlerine uyulur. "

    37. 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nun 7. maddesinin ilgili bölümü şöyledir:

    "Kamulaştırmayı yapacak idare, kamulaştırma veya kamulaştırma yolu ile üzerinde irtifak hakkı kurulacak taşınmaz malların veya kaynakların sınırını, yüzölçümünü ve cinsini gösterir ölçekli planını yapar veya yaptırır; ...

    İdare kamulaştırma kararı verdikten sonra kamulaştırmanın tapu siciline şerh verilmesini kamulaştırmaya konu taşınmaz malın kayıtlı bulunduğu tapu idaresine bildirir. Bildirim tarihinden itibaren malik değiştiği takdirde, mülkiyette veya mülkiyetten gayri ayni haklarda meydana gelecek değişiklikleri tapu idaresi kamulaştırmayı yapan idareye bildirmek zorundadır. (Değişik cümle: 24/4/2001 - 4650/2 md.) İdare tarafından, şerh tarihinden itibaren altı ay içinde 1 O uncu maddeye göre kamulaştırma bedelinin tespitiyle idare adına tescili isteğinde bulunulduğuna dair mahkemeden alınacak belge tapu idaresine ibraz edilmediği takdirde, bu şerh tapu idaresince resen sicilden silinir. "

    38. 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 231. maddesinin (5), (8), (10), (11) ve (12) numaralı fıkraları şöyledir:

    "(5) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza, iki yıl(2) veya daha az süreli hapis veya adlf para cezası ise; mahkemece, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Uzlaşmaya ilişkin hükümler saklıdır. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukukf sonuç doğurmamasını ifade eder.

    8

  • il [i]_ ' .

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    (8) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilmesi halinde sanık, beş yıl süreyle denetim süresine tabi tutulur. (Ek cümle: 18/6/2014-6545/72 md.) Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez. Bu süre içinde bir yıldan fazla olmamak üzere mahkemenin belirleyeceği süreyle, sanığın denetimli serbestlik tedbiri olarak;

    a) Bir meslek veya sanat sahibi olmaması halinde, meslek veya sanat sahibi olmasını sağlamak amacıyla bir eğitim programına devam etmesine,

    b) Bir meslek veya sanat sahibi olması halinde, bir kamu kurumunda veya özel olarak aynı meslek veya sanatı icra eden bir başkasının gözetimi altında ücret karşılığında çalıştırılmasına,

    c) Belli yerlere gitmekten yasaklanmasına, belli yerlere devam etmek hususunda yükümlü kılınmasına ya da takdir edilecek başka yükümlülüğü yerine getirmesine,

    karar verilebilir. Denetim süresi içinde dava zamanaşımı durur.

    (10) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.)Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmediği ve denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere uygun davranıldığı takdirde, açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak, davanın düşmesi kararı verilir.

    (11) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkumiyet hükmü kurabilir.

    (12) (Ek: 6/12/2006-5560/23 md.) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına itiraz edilebilir.

    il

    IV. İNCELEME VE GEREKÇE

    39. Mahkemenin 15/6/2016 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

    A. Başvurucunun İddiaları

    40. Başvurucu, taşınmazı üzerinde ruhsatsız olarak yapmış olduğu yapıların yıkımı ve idari para cezası uygulanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle Belediyeye yaptığı başvurunun ve açtığı davanın reddedildiğini, yapıların üzerinde bulunduğu taşınmazın Belediye mücavir alanı içinde, imar planı dışında kalan alanda olması sebebiyle somut olayda 3194 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına olanak bulunmayıp Yönetmelik'in uygulanması gerektiğini, 3194 sayılı Kanun'un 22. maddesi kapsamında ruhsat işlemlerinin yapılması, yapıların kanun ve yönetmeliklere uygun hale getirilmesi için kendisine süre verilmediğini, otuz günlük süre verilmesi ve bu sürede ruhsat alınmaması halinde yıkım kararı verilerek idari para cezası uygulanması gerektiğini, bu bakımdan usulüne uygun olarak verilmiş yıkım kararı ve idari para cezasından bahsedilemeyeceğini, 3194 sayılı Kanun'un 30. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında Derece Mahkemelerince bir değerlendirme yapılmadığını, taşınmazın Süreyyabey Baraj Gölü içinde kalacağına dair İdare yazısının inşaat durdurma zaptının düzenlenmesinden sonra gönderildiğini, 3194 sayılı Kanun'un 3 2. maddesinin ruhsat alınması zorunlu yapılar için uygulanması mümkün olup yapılan ahırların Yönetmelik'e tabi bulunduğunu, uygulanan idari para cezası tutarının ve cezada artırım yapılmasının hatalı olduğunu, ayrıca 3194 sayılı Kanun'un 42. maddesinin yedinci fıkrasında "Yukarıdaki fıkralar uyarınca tahsil olunan idari para cezaları, aynı fiil nedeniyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesine göre mahkum olanlara faizsiz olarak iade edilir. " hükmünün bulunmasına ve Çekerek Asliye Ceza Mahkemesi

    9

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    kararıyla aynı fiil nedeniyle mahkumiyetine karar verilmesine rağmen bu hususun Derece Mahkemelerince dikkate alınmadığını, öte yandan taşınmazın kamulaştırma sahasında kalmasının taşınmazı kendiliğinden yapılaşmaya yasak hale getirmeyeceğini, bedeli ödenerek tescil kararı verilmeden taşınmaz mülkiyetine kısıtlama getirilemeyeceğini, bu bağlamda süre verilmeksizin mühürlenen yapıların yıkımına karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek Anayasa'nın 35. ve 36. maddelerinde tanımlanan mülkiyet ve adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüş; ihlalin tespiti ile idari işlem ve Derece Mahkemeleri kararlarının iptaline karar verilmesi talebinde bulunmuştur.

    B. Değerlendirme

    1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

    a. Adil Yargılanma Hakkının İhlaline İlişkin İddia

    i. İdari Para Cezası Yönünden 3194 sayılı Kanun'un 42. Maddesinin Yedinci Fıkrası Hükmünün Değerlendirilmediğine İlişkin İddia

    41. Başvurucu, uygulanan idari para cezası yönünden 3194 sayılı Kanun'un 42. maddesinin yedinci fıkrasında "Yukarıdaki fıkralar uyarınca tahsil olunan idari para cezaları, aynı.fiil nedeniyle 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 184 üncü maddesine göre mahkum olanlara fa izsiz olarak iade edilir. " hükmüne yer verilmiş olmasına ve Çekerek Asliye Ceza Mahkemesi kararıyla aynı fiil nedeniyle mahkumiyetine karar verilmiş olmasına rağmen bu düzenlemenin Derece Mahkemelerince dikkate alınmadığını belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

    42. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/03/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45 . maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmak için ihlale neden olduğu iddia edilen işlem veya eylem için idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerekir.

    43 . Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, ikincil nitelikte bir kanun yoludur. Temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle genel yargı mercilerinde olağan yasa yolları ile çözüme kavuşturulması esastır. Bireysel başvuru yoluna, iddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda başvurulabilir (Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).

    44. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle iç hukukta düzenlenen başvuru yollarının tüketilmesi zorunludur. Bu ilke uyarınca başvurucunun Anayasa Mahkemesi önüne getirdiği şikayetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve adli mercilere usulüne uygun olarak iletmesi ve bu konuda sahip olduğu bilgi ve kanıtlarını zamanında bu makamlara sunması , aynı zamanda bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (Bayram Gök,§ 19).

    45 . Başvuru konusu olayda, başvurucu her ne kadar 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 184. maddesi kapsamında hakkında açılan ceza davası sebebiyle mahkumiyetine karar verildiğini iddia etmiş ise de UY AP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgelere göre 251 ada 7 parsel sayılı taşınmaz üzerine ruhsat alınmaksızın yapı inşa edilmesi suretiyle imar kirliğine sebebiyet verme suçundan başvurucu hakkında Çekerek Cumhuriyet Başsavcılığının 2011/561 soruşturma sayılı dosyası kapsamında iddianame düzenlendiği ve 26/9/2011 tarihli iddianameye istinaden Çekerek Asliye Ceza Mahkemesinde dava açıldığı görülmüştür. Çekerek Asliye Ceza Mahkemesinin 4/4/2012 tarihli ve E.2011/102, K.2012/23 sayılı kararı ile başvurucu hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

    10

  • il [!] _,,_ ' •

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    46. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması , sanığa yüklenen suça ilişkin yargılama sonunda cezaya hükmedilmesi halinde hükmün açıklanmasının belirli koşulların gerçekleşmesine bağlı olarak ertelenmesi anlamına gelmektedir (Ali Gürsoy, B. No: 2012/833, 26/3/2013, § 19).

    4 7. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesine göre yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Anılan maddenin (5) numaralı fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade ettiği belirtilmektedir. Öte yandan aynı Kanun'un 223 . maddesinin (1) numaralı fıkrasında ifade edilen hüküm niteliğindeki kararlar arasında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı sayılmamaktadır (Ali Gürsoy, § 20).

    48. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, yargılamayı hükümle sonuçlandıran bir karar niteliğinde olmayıp ceza yargılamasını sona erdiren düşme nedenlerinden birisidir. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (1 O) ve (11) numaralı fıkralarında belirtildiği üzere denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmediği takdirde açıklanması geri bırakılan hüküm ortadan kaldırılarak davanın düşmesine, denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi halinde hükmün açıklanmasına karar verilir (Ali Gürsoy, § 21).

    49. 5271 sayılı Kanun'un 231. maddesinin (12) numaralı fıkrasında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz kanun yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Bununla birlikte ancak denetim süresi içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmesi halinde hükmün açıklanmasıyla veya bu süre içinde kasıtlı yeni bir suç işlenmemesi halinde düşme kararıyla yargılama nihai olarak sona erdiğinde hüküm niteliği olan bu kararlara karşı kanun yoluna başvurulabilir ve esasa ilişkin itirazlar bu aşamada ileri sürülebilir (Ali Gürsoy, § 22).

    50. Somut olayda başvurucu hakkında 5271 sayılı Kanun'un 223 . maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca verilmiş hüküm niteliğinde bir karar bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Çekerek Asliye Ceza Mahkemesinin 4/4/2012 tarihli ve E.2011/102, K.2012/23 sayılı kararı ile başvurucu hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmiş ise de 3194 sayılı Kanun'un 42. maddesinin yedinci fıkrasının uygulanabilirliği yönünden 5237 sayılı Kanun'un 184. maddesine göre mahkum olma şartı aranmakta olup söz konusu şikayet bakımından henüz yargısal yolların tüketildiğinden söz edilemez.

    51. Açıklanan nedenlerle ihlal iddiasının kanunda öngörülmüş yargısal başvuru yollarının tamamı usulüne uygun olarak tüketilmeden bireysel başvuru konusu yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

    ii. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamında Kalan Diğer İhlal İddiaları

    52. Başvurucu, yıkım ve idari para cezası uygulanmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle Belediyeye yaptığı başvurunun ve açtığı davanın reddedildiğini, yapıların üzerinde bulunduğu taşınmazla ilgili olarak İlk Derece Mahkemesince yanlış mevzuat uygulanarak karar verildiğini, 3194 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasına olanak bulunmadığını, Yönetmelik'in uygulanması gerektiğini, 3194 sayılı Kanun'un 22. maddesi kapsamında ruhsat işlemlerinin yapılması, yapıların kanun ve yönetmeliklere uygun hale getirilmesi için kendisine süre verilmediğini , bu bakımdan usulüne uygun olarak verilmiş yıkım kararı ve idari para cezası bulunmadığını, Derece Mahkemelerince 3194 sayılı Kanun'un 30. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirme yapılmadığını, taşınmazın Süreyyabey Baraj Gölü içinde kalacağına dair İdare yazısının inşaat durdurma zaptının düzenlenmesinden

    11

  • il ı:ı . ; ı:.ı- '

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    sonra gönderildiğini, somut olayda 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesinin uygulanamayacağını, belirlenen idari para cezası tutarının ve cezada artırım yapılmasının hatalı olduğunu belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

    53. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrası ile 6216 sayılı Kanun'un 49. maddesinin (6) numaralı fıkrasında, bireysel başvurulara ilişkin incelemelerde kanun yolunda gözetilmesi gereken hususların incelemeye tabi tutulamayacağı; 6216 sayılı Kanun'un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında ise açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Mahkemece kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir.

    54. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak derece mahkemeleri önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile derece mahkemelerince uyuşmazlıkla ilgili varılan sonucun esas yönünden adil olup olmaması bireysel başvuru incelemesine konu olamaz. Bunun tek istisnası, derece mahkemelerinin tespit ve sonuçlarının adaleti ve sağduyuyu hiçe sayan tarzda bariz takdir hatası içermesi ve bu durumun kendiliğinden bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlükleri ihlal etmiş olmasıdır. Bu çerçevede kanun yolu şikayeti niteliğindeki başvurular, derece mahkemesi kararları bariz takdir hatası veya açık bir keyfilik içermedikçe Anayasa Mahkemesince esas yönünden incelenemez (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, § 26).

    55. Başvuruya konu davada İlk Derece Mahkemesi 21 /5/2012 tarihli kararı ile başvurucuya ait taşınmaz üzerine yapı yapılmasının imar mevzuatı yönünden ruhsat gerektirdiğini, yapıların ruhsatsız olarak yapıldığından bahisle 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi kapsamında yıkım kararı verilmesinde ve yapıların baraj kamulaştırma alanı içinde kalması, kamulaştırma şerhinin bulunması nedeniyle ruhsata bağlanamayacak nitelikte olması sebebiyle süre verilmeksizin yıkım kararı alınmasında hukuka aykırılık bulunmadığını kabul ederek bu yönlerden davayı reddetmiş; idari para cezası tutarını ise 4.986,40 TL olarak hesaplayarak bu kısım yönünden davanın kısmen kabulüne karar vermiştir (bkz. § 19). Bu karar temyiz incelemesinden geçerek 26/12/2013 tarihinde onanmıştır. Başvurucu ise İlk Derece Mahkemesince yanlış mevzuat uygulanarak ve uygulanan mevzuat hükümleri hatalı ve eksik yorumlanarak karar verildiğini iddia etmektedir.

    56. Başvurucunun iddiaları ile beraber Yozgat İdare Mahkemesinin 21 /5/2012 tarihli kararında belirtilen gerekçeler incelendiğinde iddiaların özünün, Derece Mahkemelerince dava konusu uyuşmazlığa ilişkin davada uygulanacak mevzuatın tespiti ile uygulanan mevzuat hükümlerinin yorumlanmasında isabet olmadığına ve esas itibarıyla yargılamanın sonucuna ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.

    57. 3194 sayılı Kanun'un 2. maddesinde, belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan yerlerde yapılacak planlar ile inşa edilecek resmi ve özel bütün yapıların bu Kanun hükümlerine tabi olduğu belirtilmiş; aynı Kanun'un 21 . maddesinde ise bu Kanun kapsamına giren bütün yapılar için 26. maddede belirtilen istisnalar dışında yapı ruhsatı alınmasının mecburi olduğu ifade edilmiştir.

    58. Yönetmelik'in 1. maddesinde ise Yönetmelik'in amacının belediye ve mücavir alan sınırları içinde ve dışında kalan ve planı bulunmayan alanlardaki yapılaşmaların fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun teşekkülünü sağlamak olduğu belirtilmiş; Yönetmelik'in 2. maddesinin ( 4) numaralı bendinde, belediye ve mücavir alan sınırları içinde veya dışında imar planı ve yerleşik alan sınırları dışında kalan iskan dışı alanlarda Yönetmelik'in uygulanacağı ifade edilmiştir.

    59. Yönetmelik'in "Parsel ve Yapılarla İlgili Hükümler" başlıklı dördüncü bölümünde yer alan 36. maddesinde yeni inşaat, ilave ve esaslı tadilat işlerinde yapı ruhsatnamesi almak için yapılan müracaatlarda temin edilmesi gereken belgeler tek tek

    12

  • il ı:, . ' ı:.ı- '

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    sayılmış; yine Yönetmelik'in "Genel Esaslar" başlıklı üçüncü bölümünde yer alan 10. maddesinde de yapılan yapılar yönünden ruhsat alınması gerekliliğine değinilmiştir. Başvurucunun somut olaydaki yapılar yönünden uygulama alanı bulacağını iddia ettiği Yönetmelik'in altıncı bölümünde yer alan 63 . maddesinde yapı şartlarının belirtildiği, aynı bölümde yer alan 64. maddede ise iskan dışı alanlarda yapı ruhsatı ve yapı kullanma izninin yapının niteliğine göre "19 Ağustos 2008 tarihli ve 3030 sayılı Kanun Kapsamı Dışında Kalan Belediyeler Tip İmar Yönetmeliği" hükümlerine uygun olarak ilgili idarece verileceği ve altıncı bölümde bulunmayan yapılaşmaya ilişkin hususlarda Yönetmelik'in dördüncü bölüm hükümlerinin uygulama alanı bulacağı vurgulanmıştır.

    60. Bu durumda hem 3194 sayılı Kanun hem Yönetmelik'e göre yapılacak yapıların ruhsata tabi tutulmasının genel kural olarak düzenlendiği , yapı ruhsatına tabi bulunmayan yapıların ise ilgili mevzuat hükümleri kapsamında aynca ve özel olarak belirtildiği anlaşılmaktadır. Somut olayda, inşa edilen yapıların 3194 sayılı Kanun'un veya Yönetmelik'in ruhsata tabi bulunmayan yapılan düzenleyen maddeleri kapsamında kaldığına dair bir bilgi ve belge sunulmamıştır. İlk Derece Mahkemesi kararında da somut olayda Yönetmelik'in uygulanamayacağına dair bir tespitte bulunulmadığı, yalnızca dava konusu yapıların ruhsata tabi olmasına rağmen ruhsatsız olarak yapıldığının ifade edildiği anlaşılmıştır.

    61. Başvurucu 3194 sayılı Kanun'un 22. maddesi kapsamında kendisine süre verilmediğini, aynı Kanun'un 30. maddesinin ikinci fıkrası kapsamında değerlendirme yapılmadığını iddia etmiştir. 3194 sayılı Kanun'un 22. maddesinde ruhsat alma şartlan düzenlenmiş olup yapılan ruhsat başvurusu kapsamında sunulan belgelerde eksik ve yanlışlık bulunması halinde müracaatçıya süre verileceği düzenlenmiştir. Başvurucunun ruhsat başvurusunda bulunduğuna dair bilgi ve belge sunmadığı gibi bu yönde bir iddiada da bulmamaktadır. 3194 sayılı Kanun'un 30. maddesi ise ruhsat alınmasından sonra yapının kısmen veya tamamen tamamlanması halinde bu kısımların kullanılabilmesi için alınması gereken yapı kullanma iznini düzenlemekte olup yapının ruhsatlı hale gelmesine ilişkin bir düzenleme içermemektedir.

    62. Öte yandan taşınmazın Süreyyabey Baraj Gölü içinde kalacağına dair İdare yazısının inşaat durdurma zaptının düzenlenmesinden sonra gönderildiği, bu sebeple taşınmazın kamulaştırılacak sahada yer alması nedeniyle ruhsat verilmesinin mümkün olmadığı şeklindeki gerekçenin yerinde olmadığı iddia edilmiş ise de konuya ilişkin olarak 15/4/2011 tarihli inşaat durdurma zaptından önce İdare ile Belediye arasında 14/5/2010 ve 5/7/201 O tarihli yazışmaların yapıldığı ve kamulaştırma sahalarında haksız kazanç sağlamaya yönelik olarak inşa edilen yapılara dikkat çekilerek kısa süre sonra sular altında kalacak kamulaştırma sahalarında yeni yapılaşmanın önüne geçilmesinin istendiği, 25/4/2011 ve 27/5/2011 tarihli yazışmalarda da benzer hususların tekrarlandığı anlaşılmaktadır (bkz. §§ 8,14,16).

    63. 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesinde, kanun hükümlerine göre ruhsat alınmadan yapılabilecek yapılar hariç ruhsat alınmadan yapıya başlandığının öğrenilmesi üzerine inşaat durumu tespit edilerek yapının mühürleneceği ve inşaatın derhal durdurulacağı düzenlenmiştir. İlgili maddenin devamında tebliğden itibaren en çok bir ay içinde yapı sahibinin yapısına ruhsat alarak ilgili kurumdan mührün kaldırılmasını isteyebileceği, ruhsat alındığının ve yapının bu ruhsata uygunluğunun inceleme sonucu anlaşılması halinde ise mührün kaldırılarak inşaatın devamına izin verileceği , aksi takdirde ruhsatsız yapının belediye encümeni veya il idare kurulu kararını müteakip yıktırılacağı belirtilmiştir.

    64. 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesinin gerekçesinde de vurgulandığı üzere imar mevzuatına aykırı yapılaşmayı önlemek için ruhsata bağlanmayan yapıların yıktırılması ve ruhsatsız yapılaşmanın önlenmesi için kesin yapı yasağı şartı getirilmiştir.

    13

  • il ı:ı . ' ı:.ı- '

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    65 . Konuya ilişkin olarak Danıştay Altıncı Dairesi ve Danıştay Ondördüncü Dairesi, 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesindeki "en çok bir ay içinde ruhsat alınması veya yapının ruhsata uygun hale getirilmesine" ilişkin düzenleme ile irtibatlı olarak açılan pek çok davanın temyiz incelemesinde, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı inşa edilmiş ancak ruhsata bağlanması olanağı bulunan yapıların mühürleme tarihinden itibaren bir ay içinde ruhsata bağlanmamış olması halinde 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca yıkım işlemi tesis edilmesinin mümkün olduğu, ilgili Kanun maddesinin düzenleniş amacı dikkate alındığında ruhsata bağlanması olanağı bulunmayan yapılarda ise bir aylık sürenin verilmemiş olmasının veya verilen süre beklenmeden yıkım kararı alınmasının yapı tatil zaptı ve yıkıma ilişkin idari işlemi hukuka aykırı hale getirmeyeceğinin yerleşik olarak kabul edildiğini vurgulamıştır (Danıştay Altıncı Dairesinin 5/10/2004 tarihli ve E.2004/2041, K.2004/4621; 5/10/2004 tarihli ve E.2004/2040, K.2004/4619; 8/6/2004 tarihli ve E.2004/990, K.2004/3598; 10/4/2009 tarihli ve E.2007/5599, K.2008/3716; 19/6/2009 tarihli ve E.2008/3145, K.2009/7492; Danıştay Ondördüncü Dairesinin 21 /5/2014 tarihli ve E.2012/5137, K.2014/5911; 29/5/2013 tarihli ve E. 2012/2893, K.2013/4109; Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 12/12/1997 tarihli ve E.1995/589, K.1997/648 sayılı kararları).

    66. Yine başvurucu tarafından belirlenen idari para cezası tutarının ve cezada artırım yapılmasının hatalı olduğu iddia edilmiş ise de idari para cezasının belirlenmesine ilişkin olarak İlk Derece Mahkemesi, alınan bilirkişi raporunda Belediye tarafından uygulanmayan artırım sebeplerinin uygulanması suretiyle tespit edilen para cezası miktarına ilişkin kısmın benimsenmediğini vurgulamış; yapılan keşif ve düzenlenen bilirkişi raporuna göre tespit edilen yapı grup ve sınıflarını dikkate alarak temel ceza tutarını kendisi belirlemiş ve yapının ruhsatsız olarak yapılmış olması sebebiyle 3194 sayılı Kanun'un 42. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca cezada artırım yapmak suretiyle para cezası tutarını 4.986,40 TL olarak nasıl belirlediğini gerekçesinde açıklamıştır.

    67. İmar Kanunu ve ilgili mevzuat uyarınca ileri sürülen hususların belirtilen mevzuat hükümleri kapsamında irdelenmesi, mevzuat hükümlerinin yorumu ve somut olayın özellikleri ile delillerin mevzuat hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesi noktasındaki takdir derece mahkemelerine aittir.

    68. Başvurucunun dava ve temyiz aşamasında da ileri sürdüğü iddialarının idari makamların ve mahkemelerin delilleri değerlendirmesine ve konuya ilişkin hukuk kurallarının mahkemeler tarafından yorumlanmasına ilişkin olduğu, başvurucunun nihai olarak lehine olmayan Mahkeme kararının sonucundan şikayet ettiği anlaşılmakta olup Derece Mahkemelerinin kararında bariz takdir hatası veya açık keyfilik oluşturan herhangi bir durum da tespit edilememiştir.

    69. Açıklanan nedenlerle başvurucu tarafından ileri sürülen iddiaların kanun yolu şikayeti niteliğinde olduğu, derece Mahkemeleri kararlarının bariz takdir hatası veya açık keyfilik de içermediği anlaşıldığından başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

    b. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

    70. Başvurucunun, kendisine ait taşınmaz üzerinde ruhsatsız olarak yapılmış bulunan yapıların mühürlenmesine ve taşınmazın kamulaştırma sahasında kalması sebebiyle ilgili mevzuat hükümlerine uygun hale getirilmesi için süre verilmeksizin yıkımına karar verilmesine rağmen kamulaştırma işlemi yapılmadan ve bedeli ödenerek tescil kararı verilmeden önce taşınmaz mülkiyetine kısıtlama getirilemeyeceğini belirtmek suretiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkin başvurusunun açıkça dayanaktan yoksun olmaması ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedenin de

    14

  • il (!) _ ' -

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    bulunmaması nedeniyle başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

    2. Esas Yönünden

    a. Müdahalenin Varlığı ve Türü

    71. Bireysel başvuru yoluyla mülkiyet hakkının ihlali iddiasının ileri sürülebilmesi için mülkiyetin konusu "sahip olunan bir mülk"e ihlal sonucunu doğuracak bir müdahalenin bulunması gerekmektedir. (Selçuk Emiroğlu, B. No: 2013/5660, 20/3/2014, § 26).

    72. Anayasa'nın 35. maddesinde yer verilen mülkiyet kavramı, kapsam itibarıyla 22/ 11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nda yer alan mülkiyet kavramı ile sınırlı olmamakla birlikte taşınmaz mülkiyetinin Anayasa'nın 35. maddesindeki güvence kapsamına girdiğine kuşku yoktur. Anayasa'nın 35. maddesi kapsamındaki hakkının ihlal edildiğini ileri süren başvurucu, böyle bir hakkın varlığını kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun, Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (İhsan Vurucuoğlu, B. No: 2013/539, 16/5/2013, §§ 30, 31).

    73. Somut olayda başvurucunun tapu sicilinde adına kayıtlı 251 ada 7 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 4 721 sayılı Kanun uyarınca mülkiyet hakkının bulunduğu tartışmasızdır. Başvurucu mülkiyet hakkına sahip olduğu taşınmaz üzerinde ruhsatsız olarak inşa edilen yapıların mühürlenmesinden sonra kendisine ruhsat işlemlerini gerçekleştirmek ve yapıları ilgili mevzuat hükümlerine uygun hale getirmek için süre verilmediğini, buna gerekçe olarak yapıların üzerinde bulunduğu taşınmazın kamulaştırma sahasında, yapılaşmaya yasak alan içinde yer aldığının belirtildiğini, bedel ödenerek tescil kararı verilmeden mülkiyete hiçbir kısıtlama getirilemeyeceğini belirtmiştir.

    74. Anayasa'nın 35. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) Ek (1) No.lu Protokol'ün 1. maddesi benzer düzenlemelerle mülkiyet hakkına yer vermiştir. Her iki düzenleme de üç kural ihtiva etmektedir. Sözleşmenin ilk cümlesi herkese mülkünden barışçıl yararlanma hakkı verirken Anayasa daha geniş manada mülkiyet hakkını tanımaktadır. Düzenlemelerin ikinci cümleleri ise kişilerin hangi koşullarda mülkünden yoksun bırakılabileceğini ya da kişilere ait mülkiyetin hangi koşullarla sınırlandırılabileceğini hüküm altına almaktadır.

    75. Her iki düzenlemenin üçüncü cümleleri ise mülkiyetin kullanımının kontrolü ya da düzenlenmesine ilişkindir. Anayasa'nın 35. maddesinin son fıkrası mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı şeklinde hakkın kullanımına ilişkin genel bir ilkeye yer verirken Sözleşme'ye Ek (1) No. lu Protokol'ün 1. maddesinin ikinci fıkrası, devletlere mülkiyeti kamu yararına düzenleme ile vergiler ve diğer katkılar ile cezaların tahsili konusunda gerekli gördükleri yasaları uygulama konusundaki haklarını saklı tutarak taraf devletlerin genel yarara uygun olarak "mülkiyetin kullanımını kontrol" yetkisine sahip olduklarını kabul etmektedir. Bununla beraber Anayasa'nın birçok maddesi ilgili olduğu hususta devlete mülkiyetin kullanımının kontrolü ya da mülkiyeti düzenleme yetkisi vermektedir.

    76. Başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik şikayetinin özü, ruhsatsız yapıların mühürlenmesi ve mühürleme işleminden sonra taşınmazın kamulaştırma sahasında kalması gerekçe gösterilerek yapıların ilgili mevzuat hükümlerine uygun hale getirilmesi için süre verilmeden yıkılmasına karar verilmesidir. Başvurucunun taşınmazın kamulaştırılacak olmasına, kamulaştırma şerhi konmasına veya kamulaştırmaya ilişkin sürecin somut olayda uzun sürdüğüne ilişkin doğrudan bir şikayeti bulunmayıp mülkiyet hakkı yönünden şikayet edilen temel husus, yapıların mühürlenmesi ve yıkım kararı alınmasıdır. Bu bakımdan

    15

  • il [i] _ ' -

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    başvurucunun mülkiyet hakkına ilişkin temel şikayeti de dikkate alındığında imar mevzuatı nedeniyle ruhsatsız ve ruhsata bağlanması mümkün olmayan yapıların yıkılması şeklinde gerçekleşen müdahalenin mülkiyetin kullanımını kontrol/düzenleme suretiyle mülkiyet hakkına müdahale teşkil ettiği değerlendirilmiştir.

    b. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

    77. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin, Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine uygunluğunun denetlenmesi gerekmekte olup bu itibarla müdahalenin hakkın özüne dokunmama, Anayasa'nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplerle ve kanunla sınırlandırma ve ölçülülük ilkesi kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

    i. Kanunilik

    78. Anayasa'nın 35. ve 13. maddelerine göre mülkiyet hakkına getirilecek sınırlamaların kanunla düzenlenmesi gerekmektedir. Somut olayda başvurucu tarafından mülkiyeti kendisine ait bulunan taşınmaz üzerine inşa edilen yapıların ruhsatsız olarak yapıldığı ve ruhsata bağlanması olanağı bulunmadığından 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi kapsamında mühürlenerek inşaatın durdurulduğu ve inşaat durdurma zaptı düzenlenerek yıkım kararı alındığı anlaşılmaktadır. 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesinde ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı olarak yapılan yapılara ilişkin düzenleme getirilmiş olup ruhsata aykırı yapılarda aykırılığın giderilmemiş olması, ruhsatsız yapılarda ise yapının ruhsata bağlanmaması halinde ilgili idarece yapının yıktırılacağı düzenlenmiştir.

    79. Bu bakımdan mülkiyetin kullanımını kontrol/düzenleme şeklindeki müdahalenin 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesinde yasal dayanağı bulunmakta olup başvuruya konu müdahale kanunilik unsurunu taşımaktadır.

    ii. Meşru Amaç

    80. Kamu yararı kavramı, genel bir ifadeyle özel veya bireysel çıkarlardan ayrı ve bunlara üstün olan toplumsal yararı ifade etmektedir. Bütün kamusal işlemler, nihai olarak kamu yararını gerçekleştirmek hedefine yönelmek durumundadır (A YM, E.2010/30, K.2012/7, 19/1/2012).

    81 . Kamu yararı doğası gereği geniş bir kavramdır. Özellikle kişileri bedelini ödeyerek mülkiyetlerinden yoksun bırakmayı düzenleyen yasalar gibi sosyal ve ekonomik politikaların uygulanmasını belirleyen düzenlemeler konusunda yasama organının geniş bir takdir yetkisi olması doğaldır. Kural olarak kamu makamları ekonomik veya toplumsal bir politikayı hayata geçirmek amacıyla mülkiyet hakkına müdahale etmişlerse burada meşru bir kamu yararı amacının bulunduğunu varsaymak gerekir. Kamu yararı konusunda bir uyuşmazlığın çıkması halinde ise uzmanlaşmış ilk derece ve temyiz yargılaması yapan mahkemelerin uyuşmazlığı çözmek konusunda daha iyi konumda olduğu açıktır. Bu nedenle müdahalenin kamu yararına uygun olmadığını ispat yükümlülüğü bunu iddia edene aittir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru incelemesinde açıkça temelden yoksun veya keyfi olduğu anlaşılmadıkça yetkili kamu organlarının kamu yararı tespiti konusundaki takdirine müdahalesi söz konusu olamaz (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, §§ 35, 36).

    82. Anayasa'nın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu düzenlenmiş; çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin devlet ve vatandaşların ödevi olduğu belirtilmiştir. Bu bakımdan yapılaşmanın fen, sağlık ve çevre şartlarına uygunluğunun sağlanmasında ve buna ilişkin düzenlemelerde kamu yararı bulunduğu kabul edilmelidir.

    83. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) de toplumun genel çıkarlarının büyük önem taşıdığı bölgesel planlama ve çevre koruma politikalarının bilhassa medeni haklar söz

    16

  • Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    konusu olduğunda devlete geniş bir takdir yetkisi tanıdığını belirtmiştir (Depalle/Fransa, [BD], B. No: 34044/02, 29/3/2010, § 84).

    84. Başvurucu tarafından inşa ettirilen yapıların ruhsatsız olduğu hususunda ihtilaf bulunmamaktadır. İnşa edilecek yapıların imar mevzuatına uygun olarak yapılmasının sağlanması ve bu kapsamda ilgili mevzuat hükümleri uyarınca ruhsat alınmadan yapılabileceği açıkça düzenlenen yapılar hariç diğer yapıların ruhsata bağlanması suretiyle yapılaşmanın fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun olarak teşekkülü, sağlıklı, güvenli, kaliteli ve ekonomik yaşam çevrelerinin oluşturulması bakımından önemli olup ruhsata bağlanması mümkün olmayan yapıların yıkılmasında kamu yararı bulunduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan taşınmazın yapımı devam etmekle birlikte yakın zamanda tamamlanacağı anlaşılan Süreyyabey Baraj Gölü kamulaştırma sahasında kalması sebebiyle taşınmaz üzerindeki yapılara ruhsat verilmesinin mümkün olamayacağı yönünde değerlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır. Geniş bir alandaki tarım arazilerinin sulanması ve enerji üretimi sağlanması amacıyla gerçekleştirildiği anlaşılan Süreyyabey Baraj Gölü projesi sebebiyle kısa bir süre sonra baraj gölü altında kalacak olan alanda, kaynakların verimli kullanılmasının sağlanması ve ekonomik kayıpların önlenmesi bakımından yapı yapılmasına izin verilmemesinde de meşru amaç bulunmadığı söylenemez.

    iii. Ölçülülük

    85. Başvurucu, sahip olduğu taşınmaz üzerine inşa ettirdiği ruhsatsız yapıların mühürlenmesinden, taşınmazın yapımı devam eden Süreyyabey Baraj Gölü kamulaştırma sahasında kalması sebebiyle ruhsat verilmesinin mümkün olmadığı kabul edilerek yıkım kararı verilmesinden ve bu bağlamda bedeli ödenerek tescil kararı verilmeden mülkiyet hakkına yapılan müdahaleden şikayet etmektedir.

    86. Anayasa'nın 35. maddesinde bir temel hak olarak güvence altına alınmış olan mülkiyet hakkı kişiye başkasının hakkına zarar vermemek ve yasaların koyduğu sınırlamalara uymak koşuluyla, sahibi olduğu şeyi dilediği gibi kullanma, ürünlerinden yararlanma ve tasarruf etme (başkasına devretme, biçimini değiştirme, harcama ve tüketme hatta yok etme) olanağı veren bir haktır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 32).

    87. Öte yandan Anayasa'nın 35. maddesine göre mülkiyet hakkı ancak kanunla öngörülmüş usullerle ve kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilir. Ayrıca Anayasa'nın 13. maddesinde ifade edilen "ölçülülük ilkesi" temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin başvurularda öncelikli olarak dikkate alınması gereken bir güvencedir.

    88. Anayasa Mahkemesinin kararlarına göre ölçülülük, temel hak ve özgürlüklerin sınırlanma amaçları ile araç arasındaki ilişkiyi yansıtır. Ölçülülük denetimi, ulaşılmak istenen amaçtan yola çıkılarak bu amaca ulaşılmak için seçilen aracın denetlenmesidir (Adalet Mehtap Buluryer, B. No: 2013/5447, 16/10/2014, § 106).

    89. Ölçülülük ilkesi, "elverişlilik" , "gereklilik" ve "orantılılık" olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. "Elverişlilik" öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, "gereklilik" ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, "orantılılık" ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri,§ 38).

    90. Mülkiyet hakkının, hakkın özüne dokunulmadan ve ölçülülük ilkesine riayetle sınırlandırılması gerekmektedir. Hakkın özü, dokunulduğunda söz konusu temel hak ve özgürlüğü anlamsız kılan asli çekirdeği ifade etmekte olup bu yönüyle her temel hak açısından kişiye dokunulmaz asgari bir alan güvencesi sağlamaktadır. Bu çerçevede hakkın

    17

  • il [i]_ ' •

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    kullanılmasını önemli ölçüde güçleştiren, hakkı kullanılamaz hale getiren veya ortadan kaldıran sınırlamaların hakkın özüne dokunduğu kabul edilmelidir. Mülkiyet hakkı bağlamında da mülkiyet hakkını oluşturan yetkilerin tamamının veya bir ya da belirli bir kısmının ortadan kaldırılması, kullanılamaz hale getirilmesi veya kullanılmasının aşırı derecede güçleştirilmesi sonucunu doğuran müdahalelerin bu hakkın özünü zedeleyeceği açıktır (A YM, E.2002/112, K.2003/33, 10/4/2003; E.1999/33, K.1999/51, 29/12/1999).

    91. Anayasa'nın 35. maddesine uygun olarak bir kimsenin mülkiyet hakkına devlet tarafından müdahale edilmişse veya mal varlığı üzerindeki hakları kullanılamaz hale getirilmişse bu kişinin hakkının korunması gerekir. Öte yandan mülkiyetin kullanımını düzenleyen kanun ve uygulamaların elde edilmek istenen kamu yararıyla bireysel menfaatler arasında adil bir denge kurması yani ölçülü olması gerekmekle birlikte mülkiyetin kullanımını düzenleyen bu uygulamalar sebebiyle bireyin kişisel hakları ile toplumun genel menfaati arasında dengeyi sağlamak için her zaman tazminat ödenmesi zorunlu görülemez (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, § 63).

    92. Somut olayda başvurucu, taşınmazın baraj gölü alanında kalması nedeniyle kamulaştırılacak olmasından veya doğrudan ilgili imar mevzuatı hükümlerinden şikayet etmemektedir. Yine başvurucunun taşınmazdan yararlanma olanağını tamamen yitirdiği, mevcut durum itibarıyla taşınmazın değer kaybetmesine sebebiyet verildiği, taşınmazı piyasa değeri üzerinden satma imkanını kaybettiği veya taşınmaza ilişkin hukuki işlemlerde bulunma hakkını yitirdiği gibi bir iddiası da bulunmamaktadır. Başvurucu yalnızca halihazırda mülkiyeti kendisine ait bulunan taşınmazın kamulaştırma sahasında kalması sebebiyle mülkiyetin kullanımına ilişkin bir kısım hak ve yetkilerinin sınırlandırılmasından şikayet etmektedir.

    93. Başvurucunun maliki olduğu taşınmazı dilediği şekilde kullanma hakkı, Anayasa'nın 35. maddesinde yer alan mülkiyet hakkının kapsamına dahil olmakla beraber devletin bu kullanımı kontrol/düzenleme yetkisi bulunmaktadır.

    94. Devlet, düzenlemeyi bireylerin veya tüzel kişilerin olumlu eylemlerde bulunmalarını zorunlu tutarak veya faaliyetlerine kısıtlamalar getirerek gerçekleştirebilir. Bu tür düzenlemeler, mevzuatı kabul edilemez duruma getirecek kadar alışılmışın dışında sonuçlar doğurmadığı sürece devletin takdir yetkisi içinde kabul edilmektedir (Denev/İsveç, B. No: 12570/86, 18/1/1989; J.A. Pye (Oxford) Ltd And J.A. Pye (Oxford) Land Ltd./Birleşik Krallık, 44302/02, 30/7/2007, § 83).

    95 . Anayasa'nın 56. maddesinde herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirlenmesini önlemenin devlet ve vatandaşların ödevi olduğu düzenlenmiştir. Bu bakımdan, yapılaşmanın fen, sağlık ve çevre şartlarına uygun olarak teşekkülü ile sağlıklı, güvenli, kaliteli, ekonomik yaşam çevrelerinin oluşturulması şeklindeki üstün kamusal yararın sağlanması bakımından taşınmaz sahiplerinin, imar mevzuatının gerektirdiği kısıtlama ve kullanma esaslarına uyması zorunludur.

    96. Başvurucunun taşınmazın baraj gölü alanında kalması sebebiyle yapılacak kamulaştırma işlemine, bu kapsamda alındığı anlaşılan kamu yararı kararına ve tapu kaydındaki kamulaştırma şerhine bireysel başvuru dosyası kapsamında bir itirazının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Ancak bu husus başvurucu tarafından inşa ettirilen yapıların ruhsata bağlanmasının mümkün olmayacağı yönünde idari makamlarca yapılan değerlendirmeye doğrudan etki etmiştir.

    97. Somut olayda, İdarenin yatırım programında yer alan Süreyyabey Barajı için Bayındırlık ve İskan Bakanlığının 24/5/2001 tarihli ve 2384 sayılı onayı ile kamu yararı kararı alındığı anlaşılmaktadır. İdarenin Belediyeye gönderdiği 5/7/201 O tarihli yazıda

    18

  • a -

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    Süreyyabey Barajı'nın yapımının devam ettiği, 2010 yılında barajda su tutulmasının planlandığı belirtilmiş (bkz. § 8); 27/5/2011 tarihli yazıda ise Süreyyabey Barajı göl alanında kalması nedeniyle kamulaştırma işlemleri devam eden ve tapu kaydına kamulaştırma şerhi konulan, aralarında başvurucuya ait taşınmazın da bulunduğu taşınmazlar üzerinde haksız kazanç elde etmeye yönelik yapılaşmanın önlenmesi istenmiştir (bkz. § 16). İdarenin Çekerek Kaymakamlığına gönderdiği 26/9/2011 tarihli yazıda ise Süreyyabey Barajı'nda inşaat çalışmalarının tamamlanma aşamasına gelindiği, 2011 yılında su tutulmaya başlanacağı, can ve mal emniyeti açısından kamulaştırma işlemi tamamlanmış taşınmazların bir an önce tahliyesinin sağlanması istenmiştir (bkz. § 16). Başvurucuya ait yapılara ilişkin inşaat durdurma zaptının 15/4/2011 tarihinde tutulduğu anlaşılmaktadır. Başvurucunun yapıları bu tarihten çok önceki bir tarihte yaptırdığı yönünde bir iddiası olmadığı gibi bu hususta bireysel başvuru dosyası kapsamında sunulmuş bir bilgi ve belge de bulunmamaktadır. Başvurucunun taşınmaza yapı yapmak şeklindeki iradesini ortaya koyduğu 201 1 yılı içinde baraj yapım çalışmalarının devam etmesi ve yapılan yazışmalar doğrultusunda aynı yıl içinde inşaatın tamamlanma aşamasına getirilerek barajda su tutulmaya başlanacağına dair ciddi verilerin bulunması karşısında geniş bir alanda yapıldığı anlaşılan kamulaştırma işlemlerine ilişkin sürecin belli bir zaman dilimine yayılmasına rağmen başvurucu yönünden öngörülemez bir sürede gerçekleşmediği, yapıların inşa edildiği sürede yapımına başlanan ve büyük oranda tamamlanmış bulunan bir baraj projesinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan başvurucu yönünden İdarenin ne zaman gerçekleştirileceği belli olmayan bir projesinden, ne zaman yapılacağı öngörülemeyen kamulaştırma işleminden ve bu kapsamda belirsiz bir süre ile mülkiyet hakkının kullanımının sınırlandırılmasından söz edilemez.

    98. Başvurucu tarafından inşa ettirilen yapıların 15/4/2011 tarihinde inşaat durdurma zaptı ile mühürlenerek durdurulmasına karar verilmiş, yapılar hakkında 20/4/2011 tarihinde yıkım kararı alınmış ve karar 25/4/2011 tarihli yazı ile başvurucuya bildirilmiştir. Bu bakımdan ruhsatsız olarak inşa edildiği anlaşılan yapılara hemen müdahale edildiği anlaşılmaktadır. Yakın zamanda baraj gölü alanında kalacak olan ve buna ilişkin idari sürecin devam ettiği bilinen bir taşınmaz üzerinde imar mevzuatına aykırı şekilde yapılaşmaya sessiz kalınarak bu alanda ekonomik ve sosyal bir çevrenin oluşturulmasına izin verilmesi, ileride daha ciddi zararların doğmasına sebebiyet verebilecektir. Nitekim İdare ile Belediye arasındaki 14/5/2010, 5/7/2010 ve 25/4/2011 tarihli yazışmalarda, kamulaştırma amacıyla yapılan tespit çalışmalarında göl alanında kalarak kamulaştırılması gereken taşınmazlar üzerinde daha fazla kamulaştırma bedeli alabilmek için amaçsız yapılar yapıldığının tespit edildiği , bu yapıların kısa süre sonra su altında kalacak olması sebebiyle tesis yapana fayda sağlamayacağı gibi kamulaştırma aşamasında İdarenin haksız olarak yüksel bedel ödemesine, yatırım maliyetlerinin yükselmesine, kamu kaynaklarının israfına ve milli ekonomi açısından kayba sebebiyet vereceği belirtilerek yeni yapılaşmalara izin verilmemesinin istendiği anlaşılmaktadır.

    99. Başvurunun değerlendirilmesi neticesinde başvurucuya ait bulunan ve tarla vasfı da olan taşınmazda zirai faaliyetlerde bulunulmasının ve taşınmazın vasfına uygun olarak kullanılmasının mümkün olduğu, taşınmazdan yararlanma imkanının yitirilmediği, taşınmaz üzerinde tasarruf işlemlerinde bulunma hak ve yetkisinin devam ettiği , taşınmaz üzerinde inşa edilen ruhsatsız yapılara ruhsat verilemeyeceği değerlendirilmiş ise de yapıların inşasına baraj inşaatının bitim aşamasında başlandığı ve derhal müdahale edildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde, mülkiyetin kullanımını kontrol/düzenleme suretiyle gerçekleştirilen sınırlamanın ortaya çıkardığı durumun, başvurucunun mülkiyet hakkının korunması ile kamusal menfaatin gerekleri arasında sağlanması gereken dengeyi bozmadığı ve başvurucu açısından meşru sayılamayacak olan ferdi ve aşırı nitelikte bir yük oluşturmadığı değerlendirilmiştir.

    19

  • iti ı:ı . ; ı:ı - '

    Başvuru Numarası

    Karar Tarihi : 2014/4874 : 15/6/2016

    100. Yukarıda açıklanan nedenlerle başvurucunun ihlal iddiasına konu müdahalenin belirtilen sınırlama ve güvence ölçütlerine aykırı olmadığı anlaşıldığından, Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

    V. HÜKÜM

    Açıklanan gerekçelerle;

    A. 1. İdari para cezası yönünden 3194 sayılı Kanun'un 42. maddesinin yedinci fıkrası hükmünün değerlendirilmediğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUÖUNA,

    2. Adil yargılanma hakkı kapsamında kalan diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUÖUNA,

    3. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUÖUNA,

    B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİ GİNE,

    C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerine BIRAKILMASINA,

    D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 15/6/2016 tarihinde OYBİRLİÖİYLE karar verildi.

    Başkan

    Burhan ÜSTÜN

    Üye

    Üye Serruh KALELİ

    Hasan Tahsin GÖKCAN

    Üye Nuri NECİPOÖLU

    Üye Rıdvan GÜLEÇ

    20