Upload
others
View
11
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
- 1 -
T.C.
ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
PROJE SONUÇ RAPORU
PROJE ADI
TORTUM HAVZASINDA TOPRAK VE SU KORUMADA KULLANILABİLECEK
DOĞAL ÇALI VE ÇOK YILLIK OT TÜRLERİNİN BELİRLENMESİ ÜZERİNE BİR
ARAŞTIRMA
A Study on Determination of Natural Bush and Preannual Herb Species Useable in Soil and
Water Conservation in the Tortum Watershed.
PROJE NUMARASI
01.6904/2007-2015
PROJE YÜRÜTÜCÜSÜ
Dr. Mehmet GÜVEN
ARAŞTIRMACILAR
Adnan BİLGİLİ
Prof. Dr. Ali KOÇ
Prof. Dr. Taşkın ÖZTAŞ
Prof. Dr. Binali ÇOMAKLI
Doç.Dr. Mahmut DAŞCI
Ekrem LÜTFÜ AKSAKAL
M. Kerim GÜLLAP
Dr. Murat KÖSE
Ömer ÖNCÜL
YÜRÜTÜCÜ KURULUŞ
DOĞU ANADOLU ORMANCILIK ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ MÜDÜRLÜĞÜ
KASIM / 2015
ERZURUM / TÜRKİYE
- 2 -
ÖNSÖZ
Bu çalışma Tortum Gölünü de içerisinde bulunduran Tortum Havzasında
yürütülmüştür. Bu yörede doğal olarak yetişen çalı ve ot türlerinden erozyon önlemede etkili
olacak türler tespit edilmiş ve bunlarla yapılacak erozyon kontrolü çalışmalarına ilişkin
yöntem ve esaslar araştırılmıştır.
Araştırma ile ilgili olarak, deneme alanının tesis edilmesi de dahil olmak üzere büro ve
arazi çalışmalarında emeği geçen Doğu Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü
çalışanlarınateşekkür ederim.
Ayrıca bu araştırmanın planlanması ve yürütülmesi konusunda göstermiş oldukları ilgi
ve yardımlardan dolayı, Atatürk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri ve Toprak
Bölümü Öğretim Üyelerine teşekkür ederim.
Bu çalışmanın bu konuda çalışacaklara ve uygulamaya yararlı olmasını dilerim.
Kasım 2015
Dr. Mehmet GÜVEN
- 3 -
ÖNSÖZ………………………………………………………………………….. 2
İÇİNDEKİLER………………………………………………………………… 3
KISALTMALAR………………………………………………………………. 4
ÇİZELGELER LİSTESİ ……………………………………………………… 5
ŞEKİLLER LİSTESİ………………………………………………………….. 6
ÖZ……………………………………………………………………………….. 7
ABSTRACT…………………………………………………………………….. 8
1. GİRİŞ…………………………………………………………………… 9
2. LİTERATÜR ÖZETİ………………………………………………….. 9
3. MATERYAL VE YÖNTEM………………………………………….. 12
3.1.Materyal……………………………………………………………… 12
3.1.1. Çalışma Alanı………………………………………………. 12
3.1.2. Denemede Kullanılan Çalı Türleri………………………… 12
3.1.3. Denemede Kullanılan Çok Yıllık Otsu Türler…………… 14
3.1.4. Toprak………………………………………………………. 15
3.1.4. İklim………………………………………………………… 16
3.2. Yöntem……………………………………………………………….. 16
3.2.1. Deneme Deseni……………………………………………… 16
3.2.2. İşlemler……………………………………………………… 16
3.2.2.1. Arazi hazırlığı ve Denemenin Tesisi……………… 16
3.2.2.2. Sediment Ölçümleri, Toprak ve Su kayıpları……… 19
3.2.2.3. Toprak Analizleri………………………………….. 20
3.2.2.4. Yaprak Analizleri…………………………………. 20
3.2.2.5. Bitkilerin Toprağı Kaplama Oranları,
Yaşama Oranları……………………………………………. 21
4. BULGULAR……………………………………………………………… 21
4.1. Toprak Kayıpları………………………………………………………. 21
4.2. Su Kayıpları……………………………………………………………. 26
4.3. Toprak özellikleri………………………………………………………. 29
4.4. Yaprak analizleri……………………………………………………….. 32
4.5. Toprağı Kaplama Oranları, Yaşama Oranları………………………….. 36
5. TARTIŞMA, SONUÇ VE ÖNERİLER……………………..…………... 38
5.1. Toprak Kayıplarının Değerlendirilmesi………………………………… 38
5.2. Su Kayıplarının Değerlendirilmesi……………………………………... 39
5.3. Toprak Özelliklerinin Değerlendirilmesi……………………………….. 39
5.4. Yaprak Analizlerinin Değerlendirilmesi……………………………….. 40
5.5. BitkilerinToprağı Kaplama Oranı (TKO) ve Yaşama
Oranları Yönünden Değerlendirilmesi………………………………….. 42
- 4 -
ÖZET………………………………………………………………………………. 45
SUMMARY……………………………………………………………………….. 48
KAYNAKÇA……………………………………………………………………… 50
KISALTMALAR
ADF: Asit Deterjan Fiber
Ç: Çalı
K: Kontrol
NDF: Nötral Deterjan Fiber
O: Ot
SCR: Soil Covering Rate(Toprağı kaplama oranı)
Syn: Sinonim
TKO: Toprağı Kaplama Oranı
- 5 -
ÇİZELGELER LİSTESİ Sayfa
Çizelge 1. Toprak analiz sonuçları……………………………………………………... 16
Çizelge 2. Toprak kayıpları üzerine bitki türleri (çalı ve ot türleri) yıl etkisi
varyans analizi………………………………………………………………………….. 21
Çizelge 3. Çalı, ot ve kontrol parsellerinden yıllar itibariyle taşınan
ortalama toprak miktarları (g/parsel)…………………………………………………… 23
Çizelge 4. Toprak kayıplarının (g/parsel) yıllar arasında değişimine ait
Duncan çoklu karşılaştırma test sonuçları……………………………………………… 25
Çizelge 5. Su kayıpları üzerine bitki türleri (çalı ve ot türleri) yıl etkisi
varyans analizi………………………………………………………………………….. 26
Çizelge 6. Çalı, ot ve kontrol parsellerinden yıllar itibariyle taşınan
ortalama su miktarları (g/parsel)………………………………………………………… 27
Çizelge 7. Su kayıplarının (g/parsel) yıllar arasında değişimine ait Duncan
çoklu karşılaştırma test sonuçları………………………………………………………... 28
Çizelge 8. Kontrol, çalı ve ot parsellerinde toprağın organik madde (%),
hacim ağırlığı (g/cm3) ve agregat stabilitesi (%) içerikleri……………………………… 30
Çizelge 9. Bitkisel çeşitlilik ile organik madde (%), hacim ağırlığı (g/cm3) ve agregat
stabilitesi (%) arasındaki değişime ait Duncan karşılaştırma test sonuçları……………. 31
Çizelge 10. Korelasyon matriksi………………………………………………………… 32
Çizelge 11. ADF oranı üzerine bitki türlerinin (çalı ve otsu bitkiler) etkisi
ile ilgili varyans analiz tablosu………………………………………………………….. 32
Çizelge 12. ADF, NDF, Ham Protein oranları…………………………………………... 33
Çizelge 13. NDF oranı üzerine bitki türlerinin (çalı ve otsu bitkiler) etkisi
ile ilgili varyans analiz tablosu………………………………………………………….. 34
Çizelge 14. Ham protein oranı üzerine bitki türlerinin (çalı ve otsu bitkiler)
etkisi ile ilgili varyans analiz tablosu…………………………………………………… 34
Çizelge 15. ADF, NDF ve Ham Protein Duncan çoklu karşılaştırma
testi sonuçları…………………………………………………………………………… 35
Çizelge 16 Çalı türlerinin toprağı kaplama oranları…………………………………….. 36
Çizelge 17. Ot türlerinin toprağı kaplama oranları……………………………………… 36
Çizelge 18. TKO (toprağı kaplama oranı)yönünden bitki türünün
(çalı ve otsu bitkiler) etkisi ile ilgili varyans analiz tablosu……………………………… 36
Çizelge 19. Çalı türlerinin toprağı kaplama oranları (TKO) Duncan çoklu
karşılaştırma testi sonuçları………………………………………………………………. 37
Çizelge 20. Ot türlerinin toprağı kaplama oranları (TKO) Duncan çoklu
karşılaştırma testi sonuçları……………………………………………………………….. 37
Çizelge 21 Çalı türlerinin ortalama yaşama oranları (%)………………………………..... 37
- 6 -
ŞEKİLLER LİSTESİ Sayfa
Şekil 1. Araştırma deneme deseni……………………………………………………. 17
Şekil 2. Arazi hazırlığı………………………………………………………………... 18
Şekil 3. Yüzey akış parselleri…………………………………………………………. 18
Şekil 4. Sedimentin biriktiği rezervuar……………………………………………….. 19
- 7 -
ÖZ
Doğu Anadolu Bölgesi Tortum Havzası içerisinde yürütülmüş olan bu çalışmada;
yörede mevcut doğal çalı ve ot türlerinin toprak ve su tutmada ki başarı oranlarının
belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma alanı erozyona uğramış nispeten derintopraklı ve
yaklaşık %30 eğimli özelliklere sahiptir.
Araştırmada bölgede doğal olarak yetişen, erozyon önleme açısından önemli çalı
[Colutea armenea Boiss. & A.Huet, Pyrus elaeagnifolia Pall. subsp. kotschyana (Boiss.)
Browicz, Berberis vulgaris L, Elaeagnus rhamnoides (L.) A.Nelson (Syn: Hippophae
rhamnoides L.), Rhamnus pallasii Fisch. & C.A.Mey, Jasminum fruticans L, Elaeagnus
angustifolia L. subsp. angustifolia, Cerasus hippophaeoides (Bornm.) Bornm., Robinia
pseudoacacia L., Paliurus spina-christi Mill.] ve çok yıllık otsu türler [Securigera orientalis
(Mill.) Lassen subsp. orientalis (Syn: Coronilla orientalis Mill.), Medicago papillosa Boiss.
subsp. papillosa, Festuca ovina L. (Syn: Festuca airoides Lam.), Dactylis glomerata L.
subsp. glomerata, Artemisia spicigera K.Koch, Rostraria cristata (L.) Tzvelev var. cristata
(Syn: Koeleria cristata (L.) Bertol.), Agropyron cristatum (L.) Gaertner, Sanguisorba minor
L. subsp. minor (Syn: Poterium sanguisorba L.), Phleum montanum K.Koch subsp.
montanum, Bromus tomentellus Boiss. subsp. tomentellus] kullanılmıştır.
Araştırma çalışması, rastlantı parseller deneme desenine göre 3 yineleme X 20 tür=60
+4 (Kontrol parsel) olmak üzere toplam 64 parsel olarak tesis edilmiştir.
Sonuç olarak yaşama yüzdeleri ve toprağı kaplama oranları da dikkate alındığında
toprak kaybını önlemede en etkili çalı türlerinin Jasminum fruticans ve Cerasus
hippophaeoides olduğu, en etkili otsu türlerininde Sangisorba minor subsp. minor ve
Agropyron cristatum olduğu bulunmuştur. Su kayıplarını önlemede en etkili çalı türlerinin ise
Pyrus elaeagnifolia ve Jasminum fruticans olduğu, en etkili otsu türlerinin ise Artemisia
spicigera ve Sangisorba minor subsp. minor olduğu tespit edilmiştir. Hem toprak
kayıplarında ve hem de su kayıplarında etkili olan türler birlikte değerlendirildiğinde çalı
türlerinde Jasminum fruticans, otsu türlerden ise Sangisorba minor subsp. minor bütün
türlerden daha öne çıkmaktadır. Dolayısıyla toprak ve su korumaya yönelik bölgede yapılacak
çalışmalarda öncelikle bu türlerin kullanılması önerilmektedir.
ADF, NDF ve ham protein oranları birlikte değerlendirildiğinde çalı türlerinden
Colutea armenea ve Paliurus spina-christi, otsu türlerden Medicago papillosa yem kalitesi
açısından önerilmektedir.
- 8 -
Anahtar Kelimeler: Tortum Havzası, Erozyon, Çalılar, Otsu bitkiler
ABSTRACT
It has been aimed to determine the rate of success of natural shrub and perennial
herbaceous species present in the region in retaining soil and water in the study conducted in
Tortum Watershed in Eastern Anatolia Region. The study area has eroded shallow soil and
about 30% slope.
In the study, it has been used shrub species [Colutea armenea Boiss. & A.Huet, Pyrus
elaeagnifolia Pall. subsp. kotschyana (Boiss.) Browicz, Berberis vulgaris L, Elaeagnus
rhamnoides (L.) A.Nelson (Syn: Hippophae rhamnoides L.), Rhamnus pallasii Fisch. &
C.A.Mey, Jasminum fruticans L, Elaeagnus angustifolia L. subsp. angustifolia, Cerasus
hippophaeoides (Bornm.) Bornm., Robinia pseudoacacia L., Paliurus spina-christi Mill.] and
perennial herbaceous species [Securigera orientalis (Mill.) Lassen subsp. orientalis (Syn:
Coronilla orientalis Mill.), Medicago papillosa Boiss. subsp. papillosa, Festuca ovina L.
(Syn: Festuca airoides Lam.), Dactylis glomerata L. subsp. glomerata, Artemisia spicigera
K.Koch, Rostraria cristata (L.) Tzvelev var. cristata (Syn: Koeleria cristata (L.) Bertol.),
Agropyron cristatum (L.) Gaertner, Sanguisorba minor L. subsp. minor (Syn: Poterium
sanguisorba L.), Phleum montanum K.Koch subsp. montanum, Bromus tomentellus Boiss.
subsp. tomentellus] important for erosion control grown naturally in the region.
The research study has been established according to random plot method with 3
replications X 20 species = 60 + 4 (control parcel) including 64 parcels.
In the result, it has been founded that shrub speciesof Jasminum fruticans and Cerasus
hippophaeoides and herbaceous species of Sangisorba minor subsp. minor and Agropyron
cristatum were the most effective species in preventing soil and water loss taken into
consideration living percent and soil covering rates. Shrub species of Pyrus elaeagnifolia and
Jasminum fruticans and herbaceous species of Artemisia spicigera and Sangisorba minor
subsp. minor were the most effective species in preventing water loss. Shrub species of
Jasminum fruticans and herbaceous species of Sangisorba minor subsp. minor come forward
when all species, effective on both soil and water prevention, evaluates together. Therefore, it
is recommended using primarily these species for erosion control works in the region.
It is recommended shrub species of Colutea armenea ve Paliurus spina-christi,
herbaceous species of Medicago papillosa in terms of forage quality when ADF, NDF and
crude protein were evaluated together.
- 9 -
Key Words: Tortum Watershed, Erosion, Shrubs, Herbaceaus species
1. GİRİŞ
Doğu Anadolu Bölgesi, yaz kuraklığının fazla, bitki örtüsünün fakir, erozyonun ise
aşırı olduğu havzaları içerisinde bulundurmaktadır. Bu bölgelerde erozyonla mücadele etmek
için sadece ağaçlandırma çalışmaları yetersiz kalmakta, topraklar fakir olduğundan, yapılan
ağaçlandırma çalışmaları yeterli ve istenilen gelişimi sağlayamamakta ve gelecek vaat
etmemektedir. Bu nedenle erozyonla mücadele çalışmalarında çok yıllık otsu bitkilere ve
çalılara yer vermek büyük önem kazanmaktadır.
Bölge halkı genelde sürü otlatmacılığı şeklinde hayvancılık yapmaktadır. Bu durum
başta ormanlar olmak üzere mera ve tarım alanları üzerinde aşırı baskı oluşturmakta ve
erozyonu tetiklemektedir. Halkın geleneksel hayvancılık uygulamalarından vazgeçirilmesi
oldukça zordur. Bu çalışmayla elde edilen yem değeri yüksek çok yıllık türlerin, bu alanları
değerlendirmek ve buralarda bozulan ekosistemin yeniden tesisini sağlamak amacıyla
kullanılması çok isabetli olacaktır.
Erozyon kontrolü için yapılan yatırımlar oldukça pahalı yatırımlardır. Otsu türlerle
yapılan mücadele ise nispeten daha ekonomik, sonucu daha kısa sürede alınan ve daha az
işçilik gerektiren uygulamalardır. Erozyon çalışmalarında ağaçlandırma ile birlikte, otsu ve
çalımsı türlerin kombine olarak kullanılması erozyonun önlenmesinde daha iyi bir etkiye
sahip olabilir. Bölge genel itibariyle erozyona maruz havzaları içerdiğinden, kısa sürede sonuç
alınabilecek otsu ve çalımsı türlerin kullanılması önem arz etmektedir. Çünkü derin kök
sistemine sahip çalımsı türler meradaki toprağı ve düşen yağmur suyunu yerinde muhafaza
ederek diğer tek ve çok yıllık yem bitkilerin merada yerleşmesine yardımcı olabilirler
(Charley ve West 1975, Koç 2000). Özellikle üst toprak tabakasını tam kaybetmemiş, fakat
erozyonun devam etmekte olduğu alanlar için ot türleri, üst toprağı kaybetmiş yerler için
çalıların kullanılması gereklidir (Allen, 1995). Arazi yapısının oldukça engebeli ve potansiyel
erozyon tehlikesine sahip olması, doğal kaynaklar üzerindeki bilinçsiz, ilkel ve
sürdürülebilirlikten uzak bir kullanım biçiminin hakim olması böyle bir projenin yapılmasını
gerekli kılmıştır.
2. LİTERATÜR ÖZETİ
Bu çalışmayla ilgili dünya ve ülkemizde yapılan araştırmalardan birkaçını aşağıdaki
gibi özetlemek mümkündür.
- 10 -
Ülkemizde egemen olan erozyon felaketinde mera alanlarının en büyük paya sahip
oldukları dikkate alınırsa, çayır-meralarımızın iyileştirilmesi yoluyla erozyon sorunlarımıza
en büyük ölçüde çözüm getirilmiş olacağını öne sürmenin mübalağa olmayacağı ifade
edilmektedir (Avcıoğlu, 1997).
Vejetasyonda arzulanan bitkiler çoğunlukta olduğu ve iyi kültürel tedbirlerin
uygulandığı durumlarda, bu alanların verimini ve ürünün kalitesini arzulanan yönde
artırmanın mümkün olacağını, bir merada ıslah amaçlı çeşitli kültürel tedbirlerin
uygulanmasının çok maliyetli olduğunu, elde edilen ürünün çoğu zaman harcanan emek ve
parayı karşılayamadığını belirtmekte ve elde edilen ürünün yapılan masrafları karşılamasının,
ancak verim güçleri yüksek, ıslah edilmiş yem bitkileri varyeteleriyle tesis edilen çayır ve
meralardan elde edilebileceğini ifade etmektedirler (Tosun ve Altın, 1977).
Sürdürülebilir bir tarım yapabilmek için özellikle tarımsal ürün faydalanması sonucu
bozulmuş sahaların restore edilmesi çalışmaları önemli olup, artan tarım ürünleri ihtiyacının
karşılanabilmesi için bozulmuş sahaların restorasyonundaerozyonu azaltmak, toprak strüktürü
açısından stabilizasyonu sağlamak, azot muhafazasını artırmak, topraklardaki flora ve
faunanın artışına hizmet edecek uygulamalar yapmak gerekmektedir. Bu amaçla tarım
yapılan geniş düzlükler otlağa dönüştürülmekte ve uzun süreli olarak tarım yapılan düz
alanlarda tam alan ve usulüne uygun olmayan toprak işlemeleri sonucu topraklarda erozyonun
arttığı, bitki besin maddesi kaybının olduğu, organik maddenin oksidasyona uğradığı ve
toprak agregat yapısının bozularak topraktaki organik karbonun %60’dan %24’e düştüğü
tespit edilmiştir (Baer ve ark., 2000).
Otlaklarda geniş tabanlı terasların, tesviye karıklarının, gözenek çukurlarının ve su
yayma şeklindeki kültürel işlemlerin özellikle yarı kurak bölgelerde toprakların su
korumasında büyük faydalar sağlamaktadır (Balcı, 1996).
Toprakta bulunan ve bitki gelişimini önemli ölçüde etkileyen partiküllerin oransal
dağılımında (toprak tekstürü) insanların herhangi bir etkide bulunamayacağı, ancak toprağın
agregat yapısında (strüktüründe) belli başlı bazı bitki türlerini kullanarak, ürün rotasyonu ve
yönetimlerle bir takım olumlu etkiler yapılabilir (Brady ve Weil, 1994).
Yukarı havzalara yağan yağışın sel halinde yüzeysel akışa geçmemesi için toprağa
sızdırılması ve böylece uzun süreli (yıl boyunca) toprak sızıntı suyu akış düzeninin
sağlanması gerekir. Havzadaki otlakların ıslahı, çalılaşmış orman alanlarının ağaçlandırılması,
eğimli arazinin teraslanması ve toprak taşınmasının durdurulması faaliyetlerinin ıslah edilen
- 11 -
havzadan üretilecek sudan sağlanacak para ile mümkün olacağını ifade etmektedir (Kantarcı,
2000).
Meralar ülkemizde halen hayvansal üretim açısından hayati öneme sahip
bulunmaktadır. Diğer taraftan meraların taze ve proteince zengin besin maddesi kaynakları
olmasının, hayvansal ürünlere kalite yönünden de olumlu etki yapacağı göz önüne alınırsa,
mera ıslahının ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşılacaktır (Altın ve ark., 2006).
Laboratuar ortamında yapılan yapay yağış uygulaması sonucu meydana gelen
erozyonda, yüzey akış ve toprak kaybı üzerine etkili olan özelliklerin, her bir büyük toprak
gurubunda farklı olması nedeniyle, farklı miktarlarda yüzey akış ve toprak kaybı meydana
gelmektedir (Tümsavaş ve Katkat, 1999).
Tarım, orman ve mer’a alanlarında toprak kayıplarının belirlenmesinde Üniversal
Toprak Kayıp Denklemi (USLE-Universal Soil Loss Equation) ve revize edilmiş Üniversal
Toprak Kayıp Denklemi (RUSLE) yaygın olarak kullanılmaktadır. Smith (2002) USLE
yöntemini kullanarak orman arazilerinde erozyon tahmini üzerine yapmış olduğu bir
çalışmada, 5 farklı hasat tekniğinin sediment verimi üzerine etkisini incelemiş, 100 yıllık bir
rotasyon sonunda grup hasat tekniğinin uygulandığı alanlardan meydana gelen toprak
kaybının tıraşlama dahil diğer bütün muamele alanlarına göre yaklaşık 10 ton /acre (yaklaşık
25 ton/ha) daha fazla toprak kaybıyla sonuçlandığını rapor etmiştir.
Türkiye için temel erosif gücün su (%99,7) olduğuna dikkat çeken Koç ve ark. (1994)
ortalama 600 mm yağış alan ülkemizde işlemeli tarıma uygun olmayan alanların %88,7’sinde
erozyon problemi olduğunu kaydetmişlerdir.
Bitki örtüsü erozyona karşı toprağı yerinde tutma açısından oldukça önemlidir. Bitki
örtüsünün sıklığı dip kaplama esasına göre %30’un altına düştüğünde su erozyonu artmaktadır
(Marshall, 1973). Yine bitkinin büyüme formu erozyona karşı dirençte etkilidir. Throw (1991)
yumaklı bitkilerin rizom ve stolonlulara göre erozyon kontrolünde daha etkili olduğunu ifade
etmiştir.
Üst toprak tabakası erozyon ile tahrip olan alanlarda yeniden bitki örtüsü tesisinde otsu
bitkiler başarılı olamayacağı için (Allen, 1995; Koç ve ark., 1994) bu tip sahaların
bitkilendirilmesinde çalılar büyük önem arzetmekte ve başarılı sonuçlar vermektedir (Le
Hoverou, 1998; Koç, 2000).
Öztaş ve ark., (2003) Erzurum meralarında farklı bakılarda yürütmüş oldukları bir
çalışmada özellikle eğimli alanlarda mera topraklarının ciddi ölçüde erozyonla kaybolduğuna
- 12 -
dair toprak indikatörleri kaydetmişler ve buralarda tahribatın durması için bitki örtüsünü
sıklaştırıcı tedbirlerin alınması gerektiğini vurgulamışlardır.
Farklı bitki örtülerinin düşen yağışı tutma ve erozyona karşı direncini ele alan
Blackburn ve ark., (1986) 30 dakikada düşen 100 mm yağışın çıplak alanda %75’inin,
rizomlu bitkilerle örtülü alanda %45’inin, yumaklı bitkilerle örtülü alanda %24’ünün ve çalı
veya ağaçla örtülü alanda ise %0’ının yüzey akışına geçtiğini kaydetmişlerdir.
3. MATERYAL VE YÖNTEM
3.1. Materyal
Araştırma çalışmasında, bölgede doğal olarak yetişen, erozyon önleme açısından
önemli çalı türleri (Colutea armenea, Pyrus elaeagnifolia subsp. kotschyana, Berberis
vulgaris, Elaeagnus rhamnoides (Syn: Hippophae rhamnoides), Rhamnus pallasii, Jasminum
fruticans, Elaeagnus angustifolia subsp. angustifolia, Cerasus hippophaeoides, Robinia
pseudoacacia, Paliurus spina-christi) ve çok yıllık otsu türler (Securigera orientalis subsp.
orientalis (Syn: Coronilla orientalis), Medicago papillosas subsp. papillosa, Festuca ovina
(Syn: Festuca airoides), Dactylis glomerata subsp. glomerata, Artemisia spicigera, Rostraria
cristata var. cristata (Syn: Koeleria cristata), Agropyron cristatum, Sanguisorba minor subsp.
minor (Syn: Poterium sanguisorba), Phleum montanum subsp. montanum, Bromus
tomentellus subsp. tomentellus) kullanılmıştır.
3.1.1. Çalışma Alanı
Erzurum İlinin kuzeyinde Tortum Havzası içerisinde yaklaşık 1500 m yükseklikte ve
%30 eğimli erozyona uğramış bir sahayı kapsamaktadır.
3.1.2. Denemede Kullanılan Çalı Türleri
Patlangaç (Colutea armenea Boiss. & A.Huet)
Erzurum-İspir arasında, Tortum-Oltu arasında ve Kars dolaylarında, yapraklarını döken
ormanlarda, kayalık yamaçlarda 150-1500 metre yükseltiler arasında rastlanır. Yem
bitkileridir. Boyu 2 metreye kadar ulaşan bu çalının eski sürgünleri gri kahverenklidir.
Patlangaç tohumu yüksek kesimlerde ağustos ve eylül aylarında olgunlaşırlar (Davis, 1969;
Gökmen, 1997).
Ahlat (Pyrus elaeagnifolia Pall. subsp. kotschyana (Boiss.) Browicz)
- 13 -
Ağaç, ağaçcık ve çalı formunda bulunurlar. Ilıman bölgeleri ve güneşli çevreleri severler.
Serin topraklarda yetişirler. Kuraklığa karşı dayanıklıdırlar. Kuru taşlı topraklar üzerinde de
yayılış gösterirler (Davis, 1969; Gökmen, 1997).
Kızamık (Berberis vulgaris L.)
Kurak çevrelerde, güneşli yamaçlarda genellikle serin, gevşek, kireçli ya da kireçli killi
topraklarda yetişir. Meyve kırmızı, sarı veya siyah renkte olup üzümsü meyve durumundadır.
Bir ya da çok tohumludur, yenir. Bölgemizde genişçe bir yayılım alanı vardır (Davis, 1969;
Gökmen, 1997).
Yabani iğde [Elaeagnus rhamnoides (L.) A.Nelson (Syn: Hippophae rhamnoides L.)]
10 metreye kadar boylanabilen ağaç, ağaçcık ya da çalı formunda bulunur. Kışın
yapraklarını döker. Kökleri derine gider, yana da çokça yayılır. Genellikle toprak istekleri
azdır. Kumlu killi topraklarda bulunur. Taşlık ve kayalık yerlerde de yetişir (Davis, 1969;
Gökmen, 1997).
Cehri (Rhamnus pallasii Fisch.& C.A.Mey)
4-8 metre kadar boylanabilen, çalı ya da ağaçcık formunda bulunur. Ilıman çevrelerde
güneşli, kayalık yerlerde yayılış gösterirler. Kök ve kütük sürgünü verebilir (Davis, 1969;
Gökmen, 1997).
Yasemin (Jasminum fruticans L.)
Dik duran ufak bir çalıdır. Çok yıllıktır. Yaprak herdem yeşildir. Sürgünlere dizilişleri
almaçlı olan yapraklar 3 parçalı veya sadedir. Uzunca kürek gibi 2 cm boyundadır. Yeşil
renkli sürgünleri dört köşelidir. Sarı renkli çiçeklerin 3 tanesi bir arada, yan sürgünlerde yer
alır (Davis, 1969; Gökmen, 1997).
Kiraz (Cerasus hippophaeoides (Bornm.) Bornm.)
Genç sürgünleri tüylü, koyu yeşil Nisan-Mayıs içinde açan çiçekleri sarı renklidir. Kuru,
fakir topraklarda yetişebilir; bunlar için özellikle kumlu balçık toprakları uygundur.
Köklerinde taşıdığı (azotobakter) yumrularıyla toprağın azot eksikliğini giderir, besince
zenginleştirir. Toprak erozyonu kontrolünde park ve bahçelerde kümeler halinde kullanılır.
Kuşlar ve arılar için elverişli bir çalıdır. Rüzgâra karşı da dayanıklıdır. Rüzgâr perdeleri ve çit
teşkiline uygundur (Davis, 1969; Gökmen, 1997).
İğde (Elaeagnus angustifolia L. subsp. angustifolia)
- 14 -
Kışın yaprağını döken çoğunlukla çalı, bazen 7-8 m'ye kadar boylanabilen bir türdür. Kısa
saplı, dar şerit biçiminde yaprakları vardır. 4-8 cm uzunluğundaki yaprakların üst yüzü mat-
yeşil alt yüzü gümüşi renktedir. Çiçekler 1-3'lü kısa salkımlar halinde gümüşi renkte ve güzel
kokuludur. Meyvesi portakal sarısı ya da kendine has bir renktedir. Kabuğunun altında unlu
tatlı kısmı vardır ve yenir (Davis, 1969; Gökmen, 1997).
Yalancı akasya (Robinia pseudoacacia L.)
4-25 metreye kadar boylanabilen yaprak döken çalı veya ağaçlardır. Çiçekler beyaz veya
pembe, sarkık salkımdır. Birçok türde sürgünler dikenli ve tüylüdür. Ekolojik toleransı
geniştir. Hava kirliliğine karşı dayanıklıdır. Hızlı büyür, ışık ağacıdır. Kütük sürgünü verme
özelliği vardır. Odunları oldukça dayanıklıdır, rutubetli topraklarda bile çürümez (Davis,
1969; Gökmen, 1997).
Karaçalı (Paliurus spina-christi Mill.)
Haziran, temmuz ayları arasında sarı çiçekler açan, zikzak dallı, 2-3 m boylarında dikenli
bir çalıdır. Yaprakları saplı, yuvarlak ve kenarları dişlidir. Yaprak tabanındaki yaprakçık
dikensidir. Meyveleri disk şeklinde yuvarlak, ortası şişkin, kenarları ince ve dalgalı, kahve
renkli olup üç tohumludur (Davis, 1969; Gökmen, 1997).
Denemede Kullanılan Çok Yıllık Otsu Türler
Doğu taçotu [Securigera orientalis (Mill.) Lassen subsp. orientalis (Syn: Coronilla
orientalis Mill.)]
Çok yıllık, otsu yapıda, yarı yatık, 15-30 cm boyunda bir tür olup; kıraç ve taşlı alanlarda,
terk edilmiş arazilerde 1800-2400 m rakımda yayılış gösterir. Limon sarısı çiçekleri ile göz
alıcı bir görünüme sahiptir (Serin ve ark., 2005).
Yonca (Medicago papillosa Boiss. subsp. papillosa)
Çok yıllık bir bitkidir, kıraç ve taşlı yamaçlarda yetişir. 50-75 cm boylanan ve toprak
üzerinde tamamen yatık gelişen ana gövdeleri vardır.Gövdelerinin kırmızımsı olması belirgin
bir özelliğidir (Serin ve ark., 2005).
Koyun yumağı [Festuca ovina L. (Syn: Festuca airoides Lam.)]
Çok yıllık, yumak meydana getiren ve 50-60 cm boylanabilen bir bitkidir. Yaprak ayası
rulo şeklindedir ve çok sıkı bir yumak oluşturur. Salkım gri bir görünüme sahiptir. Derin
köklüdür. Kurağa ve otlatmaya dayanıklıdır (Serin ve ark., 2005).
- 15 -
Domuz ayrığı (Dactylis glomerata L. subsp. glomerata)
Çok yıllık, 50-120 cm boylanabilen yumak formlu bir bitkidir. Gövde dip kısımda yassıdır.
Yaprak ayası dip kısımda “V” şeklindedir. Suyun problem olmadığı kıraç alanlarda yetişir
(Serin ve ark., 2005).
Yavşanotu (Artemisia spicigera K.Koch)
Çok yıllık, 60-120 cm boydadır. Tarlalarda, mera ve yamaçlarda yayılış gösteren
kokulu, acı lezzetli ve sarımtrak renkli çiçekli, yarı çalımsı bitkidir (Serin ve ark., 2005).
Adi parlakot [Rostraria cristata (L.) Tzvelev var. cristata (Syn: Koeleria cristata (L.)
Bertol.)]
Çok yıllık, seyrek yumak formlu, 30-60 cm boylanabilen bir bitkidir. Yaprak üzerinde
dikiş makinesi dikişi şeklinde dizilen damarlar sayesinde diğer buğdaygillerden ayırt edilir.
Salkım başağa benzer. Çiçeklenme döneminde açılır (Serin ve ark., 2005).
Adi otlak ayrığı Agropyron cristatum (L.) Gaertner
Çok yıllık yumak formlu bitki soğuk ve kıraç alanlarda yaygındır. Yem kalitesi iyi olan bu
bitki yüksek rakımlı alanlarda bulunur. İnce saplı olan bu bitkide bir yumakta çok fazla kardeş
meydana gelir (Serin ve ark., 2005).
Çayır düğmesi [Sanguisorba minor L. subsp. minor (Syn: Poterium sanguisorba L.)]
Çok yıllık, yastık formlu bir bitkidir. 70 cm’ye kadar boylanır. Yuvarlağımsı,
kahverengimsi-kırmızı meyveleri vardır. Kuraklığa karşı dayanıklıdır (Serin ve ark., 2005).
Dağ kelp kuyruğu (Phleum montanum K.Koch subsp. montanum)
Çok yıllık, 10-90 cm boylanabilen, seyrek yumak meydana getiren bir bitkidir. Yüksek
rakımlı mera alanlarında bulunur(Serin ve ark., 2005).
Havlı Brom (Bromus tomentellus Boiss. subsp. tomentellus)
Çok yıllık, 30-80 cm boylanabilen yumak formlu bir bitkidir. Otlatmaya nispeten
dayanıklıdır. Azalıcılar grubunda yer alır. Salkım kahverengimsi bir renge sahiptir (Serin ve
ark., 2005).
3.1.3. Toprak
Araştırma alanının toprak tekstürü kumlu killi balçık, pH’sı 7,57 ve kireç oranı %
11,90’dır (Çizelge1).
- 16 -
Çizelge 1. Toprak analiz sonuçları
Table 1. Soil anaysis results
Toprak Özellikleri Değerler
Mekanik analiz
Kil, % 23,21
Silt, % 27,61
Kum, % 49,18
Tekstür sınıfı Kumlu Killi Balçık
pH (1:2,5 su) 7,57
Kireç (%) 11,90
3.1.4. İklim
Araştırma sahasının ortalama aylık en düşük yağış miktarı 15,9 kg/m2 (ağustos),
ortalama en yüksek yağış miktarı 70,3 kg/m2
(mayıs), ortalama en yüksek sıcaklık 27,1 0C
(ağustos), ortalama en düşük sıcaklık –140C (ocak)’dir. İklim verileri araştırma sahasına yakın
olan ve aynı yükseltiye sahip Tortum meteoroloji istasyonu kayıtlarından elde edilmiştir.
3.2. Yöntem
3.2.1. Deneme Deseni
Araştırma projesi; rastlantı parseller deneme desenine göre 3 yineleme X 20 tür=60+4
(Kontrol parsel) olmak üzere toplam 64 parsel olarak tesis edilmiştir. Araştırma deneme
deseni Şekil 1’de verilmiştir.
3.2.2. İşlemler
3.2.2.1. Arazi hazırlığı ve Denemenin Tesisi
Deneme sahasında mevcut doğal vejetasyonun ekim ve dikimlerin yapılmasını
engellememesi için arazi tesviye eğrilerine paralel olarak tam alanda sürülmüş, toprağın
oturması beklenmiş ve daha sonra dikim ve ekimler yapılarak yüzeysel akış parselleri
oluşturulmuştur (Şekil 2,3). Sahada tam alan sürüm yapılmasına rağmen ölçümlere kadar
kontrol parselleri dahil tüm parsellerde sürüm öncesi mevcut olan doğal vejetasyon yeniden
oluşmuştur. Denemede yörede doğal olarak bulunan ve önemli özellikleri olan buğdaygil,
baklagil ve yem değeri olan diğer çok yıllık otsu bitki türleri ve doğal çalı türleri kullanılmış,
tohumlar yöreden toplanmıştır. Deneme sahasında tohum yatakları (5 cm’lik bantlarla)
hazırlandıktan sonra, yüzeysel akış parselleri tesis edilmiş ve daha sonra ekim işlemi
yapılmıştır. Otsu türlerde tohum yatakları arası 30 cm alınmıştır. Dolayısıyla bir yüzey akış
parselinde (boyu 8 m, eni 1 m) 24 sıra ot ekimi yapılmıştır. Çalı türlerinde ise bir yüzey akış
parselinde fidanlar 15 er adet olmak üzere 5 sıra şeklinde ve 0,5 m dikim aralığında
dikilmiştir (fidanların sıra aralığı 2 m, yüzey akış parseli boyu 8 m ve eni 2 m). Çalı türlerinde
çeliklerden yetiştirilmiş tüplü fidanlar kullanılmış, otsu türlerde ise tohum ekimi yapılmıştır.
17
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11
Ç6
2
Jasm
iniu
m
O7
1
Ag
rop
yro
n
Ç5
1
Rham
nu
s
O4
3
Dac
tyli
s
Ç3
2
Ber
ber
is
O3
3
Fes
tuca
Ç4
2
Hip
oph
ea
O5
1
Art
emis
ia
Ç2
3
Py
rus
O6
1
Ko
eler
ia
K1
O5
2
Art
emis
ia
Ç9
1
Rob
inia
O9
3
Ph
leu
m
Ç8
1
Ela
eag
nu
s
O8
3
San
guis
orb
a
Ç9
3
Rob
inia
O1
3
Co
roın
illa
Ç1
2
Colu
tea
O7
2
Ag
rop
yro
n
Ç2
1
Py
rus
O7
3
Ag
rop
yro
n
Ç5
2
Rham
nu
s
O1
01
Bro
mu
s
Ç7
1
Cer
asu
s
O2
1
Med
icag
o
Ç8
2
Ela
eag
nu
s
O1
1
Co
ronil
la
Ç4
1
Hip
oph
ea
0103
Bro
mu
s
Ç1
1
Colu
tea
O8
1
San
guis
orb
a
Ç6
3
Jasm
iniu
m
O6
2
Ko
elar
ia
Ç1
03
Pal
iuru
s
K4
Ç6
1
Jasm
iniu
m
O5
3
Art
emis
ia
Ç7
2
Cer
asu
s
O8
2
San
guis
orb
a
Ç1
01
Pal
iurr
us
O3
1
Fes
tuca
K3
O2
2
Med
icag
o
Ç3
1
Ber
ber
is
O3
2
Fes
tuca
Ç3
3
Ber
ber
is
O9
1
Ph
leu
m
Ç7
3
Cer
asu
s
O4
2
Dac
tyli
s
Ç2
2
Py
rus
O2
3
Med
icag
o
Ç9
2
Rob
inia
O6
3
Ko
eler
ia
Ç4
3
Hip
oph
ea
K2
Ç1
3
Colu
tea
O4
1
Dac
tyli
s
Ç5
3
Rham
nu
s
O1
2
Co
ronil
la
Ç8
3
Ela
eag
nu
s
O9
2
Ph
leu
m
Ç1
02
Pal
iuru
s
O1
02
Bro
mu
s
Çalı Türleri Ot Türleri 1. Colutea armenea
2. Pyrus elaeagnifolia
3. Berberis vulgaris
4. Hipophea rhamnoides
5. Rhamnus pallasii
6. Jasminium fruticans
7. Cerasus hippophaeoides)
8. Elaeagnus angustifolia
9. Robinia pseudoacacia
10. Paliurus spina-christi Örnek : Ç31:=(Ç:Çalı,3:Berberis,1:tekerrür) K=Kontro1.
1. Coronilla orientalis 2. Medicago papillosa
3. Festuca ovina
4. Dactylis glomerata 5. Artemisia spicigera
6. Koelaria cristata
7. Agropyron cristatum
8. Sanguisorba minor
9. Phleum montanum
10.Bromus tomentellus Örnek: O83=(O:Ot,8: Sanguisorba, 3:tekerrür_
Şekil 1. Araştırma deneme deseni
Figure 1. Experimental design
18
Şekil 2. Arazi hazırlığı
Figure 2. Land preparation
Şekil 3. Yüzey akış parselleri
Figure 3. Runoff plots
19
3.2.2.2. Sediment Ölçümleri, Toprak ve Su kayıpları
Bu konuda Güneydoğu Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü
tarafından yürütülen “Elazığ Yöresinde Doğal Olarak Yetişen Çok Yıllık Otsu Bitki
Türlerinin Erozyon Önleme Başarıları ile Bazı Önemli Özelliklerinin Belirlenmesi”(Fidan ve
ark., 2012) adlı çalışmada kullanılan düzenek kullanılmıştır.
Deneme boyunca yağışlardan sonra her parseldeki rezervuarlarda biriken yağmur suyu
ölçülüp kayıt altına alınmıştır. Her yıl bu işlemler yapılmış olup, yıllık olarak her parselden
taşınan su miktarları hesaplanmıştır. Taşınan toprağın hesaplanması için ise yine
yağmurlardan sonra rerervuarlarda (Şekil 4) biriken sediment ölçülmüştür. Öncelikle
reservuardaki biriken toplam sediment (nemli toprak) arazide tartılmış, laboratuvara belirli bir
miktar ölçüler konularak getirilmiştir. Laboratuvarda örnek numunenin nem içeriğinin
bulunması amacıyla numune kurutma fırınında 105 Co
de 24 saat kurutulmuştur. Elde edilen
kuru toprak miktarı ile aşağıdaki formül yardımı ile numunenin nem içeriği (% olarak)
hesaplanmıştır. Arazide tartılan toplam sediment içerisindeki toprak miktarı hesaplamasında
laboratuvarda numuneden elde edilen nem içeriği kullanılmış ve taşınan toprak miktarı
bulunmuştur. Çalı parselleri ot parsellerinin iki katı olduğundan dolayı analizlerde çalı
parsellerinden taşınan toprak ve su miktarlarının yarısı dikkate alınmıştır.
Şekil 4. Sedimentin biriktiği rezervuar
Figure 4. Sediment accumulation reservoir
20
Kuru toprak miktarı aşağıdaki formüle göre hesaplanmıştır.
Kuru toprak miktarı= ((Nemli toprak miktarı)/(100+ nem içeriği)) X 100
Elde edilen verilerinin türlere göre farklılıklarını ortaya koymak için varyans analizi,
yıllar arasındaki değişimler ise Duncan çoklu karşılaştırma testiylebelirlenmiştir. Böylece
toprak ve su kaybını önleme başarısı en yüksek çalı ve otsu türler tespit edilmiştir.
3.2.2.3. Toprak Analizleri
Toprak örnekleri kontrol, çalı ve ot parsellerinden 0-10 cm lik üst toprak katmanından
deneme sonrası alınmıştır. Bu toprak örneklerinde organik madde, hacim ağırlığı, agregat
stabilitesi belirlenmiştir. Elde edilen verilerle çalı ve ot parsellerinin kontrol parseline göre
değişimleri ortaya konulmuştur.
Toprakların organik madde içerikleri Smith-Weldon yöntemiyle belirlenmiştir (Nelson
ve Sommers 1982).
Toprakların hacim ağırlığı kesek yöntemiyle belirlenmiştir (Blake ve Hartge, 1986).
Toprakların agregat stabilitesi değerleri hava kurusu 4 gr 1-2 mm büyüklüğündeki
agregat fraksiyonunun 0,25 mm elek açıklığında, 12,7 mm darbe uzunluğu ve 42 devir/dak
darbe frekansına sahip Yoder tipi ıslak eleme aleti kullanılarak belirlenmiştir (Kemper ve
Rosenau, 1986).
3.2.2.4. Yaprak Analizleri
Bitkilerde yaprak örnekleri alınıp kurutulduktan sonra ADF (Asit Deterjan Fiber),
NDF (Nötral Deterjan Fiber) ve ham protein ölçümleri yapılmıştır. Daha sonra bu verilerle
bitki türleri yem kalitesi yönünden değerlendirilmiştir.
ADF: Bitki hücre duvarında yer alan ve asit deterjan solüsyonlarda çözünmeyen,
selüloz, lignin, kutin ve slikadan oluşan, yemlerin sindirilebilirliği ve net enerji değerini
belirlemede yardımcı olan lifli maddeler (Altın ve ark.,2011).
NDF: Hücre duvarı elemanlarının belirlenmesinde kullanılan, nötr deterjan
çözeltilerde çözünmeyen, hemiselüloz, selüloz, lignin, kütin ve silikadan oluşan lifli
maddeler(Altın ve ark.,2011).
ADF tayini için 1 gr örnek tartılmış ve üzerine 100 ml asit deterjan fiber çözeltisi ile 1
ml dekalin ilave edilmiştir. Lignin kapları geri soğutuculu sistemde 1 saat kaynatılmış ve
krozelerin darası alındıktan sonra sıcak olarak vakumla süzülmüştür. Önce saf su ile sonra
21
aseton ile yıkandıktan sonra krozeler bir gece 105 0C’de kurutularak desikatörde
soğutulduktan sonra tartılarak ADF oranları belirlenmiştir.
NDF tayini için özel lignin beherlerine yaklaşık 1 gr örnek tartılmış ve üzerine 100 ml
nötral deterjan fiber çözeltisi, 2 ml dekalin ve 0,5 gr sodyum sülfit ilave edilmiştir. Lignin
beherleri geri soğutuculu cihaz üzerine yerleştirilmiş, kaynamaya başladıktan sonra 1 saat
tutulmuştur. Boş olarak Gooch krozeleri tartılmış, süre sonunda sıcak içerik krozelerden
vakumla süzülmüştür. Önce saf su ile sonra aseton ile yıkandıktan sonra krozeler bir gece 105
0C’de kurutularak desikatörde soğutulduktan sonra tartılarak NDF oranları belirlenmiştir.
Ham protein oranı kjeldahl yöntemiyle (Peech ve ark., 1947) tespit edilmiştir.
3.2.2.5. Bitkilerin Toprağı Kaplama Oranları, Yaşama Oranları
Çalı ve ot türlerinin toprağı kaplama oranlarının tespiti için çalı türlerinde tepe taçları
ölçülmüş, ot türlerinde ise 0,5x0,5 m'lik quadrat kullanılarak hesaplanmıştır. Denemenin
sonunda çalı türlerinde yaşayan fidanlar sayılarak yaşama oranları tespit edilmiştir. Otsu
türlerde ise yaşama oranları değerlendirmesinde toprağı kaplama oranları dikkate alınmıştır.
4. BULGULAR
4.1. Toprak Kayıpları
Deneme boyuncayağışlardan sonra deneme parsellerinden (çalı, ot ve kontrol
parselleri) taşınan toprak miktarları ölçülmüş ve kayıt altına alınmıştır. Yıllar itibariyle
deneme parsellerinden taşınan ortalama toprak miktarları Çizelge 3’de verilmiştir.
ANOVA test sonuçları, toprak kayıpları üzerine yıllar, bitki türleri farklılıklarının ve
varyasyon kaynakları arasındaki interaksiyonların istatistiksel manada önemli (P<0.01)
etkilere sahip olduğunu göstermektedir (Çizelge 2).
Çizelge 2. Toprak kayıpları üzerine bitki türleri (çalı ve ot türleri) yıl etkisi varyans
analizi
Table 2. Variance analysis of plant species (shrub and herbaceaus species) year effects on soil
loss
Varyasyon Kaynakları Df
(sd)
Kareler
ortalaması
F P
Yıl 2 9868198.4 137.9 0.001
Bitki türü 19 541402.9 7.6 0.003
YılxTür 38 229146.5 3.2 0.001
22
Toprak kayıpları üzerine bitkisel örtü durumunun (kontrol, otsu bitkiler, çalımsı
bitkiler) etkisi istatistiksel anlamda çok önemli (p<0,01) bulunmuştur (Çizelge 4). Çalı ve otsu
bitkilerin bulunduğu parsellerden meydana gelen toprak kayıpları kontrole göre önemli
derecelerde farklılıklar göstermiştir (Çizelge 3). 2010 yılı için yukarıda da belirtildiği gibi çalı
bitki türlerinin yetiştirildiği parsellerden meydana gelen toprak kayıpları (ortalama 1054
g/parsel), istatistiksel manada önemli olmasa da kontrol parseline (ortalama 984 g/parsel) göre
daha yüksek bulunmuştur. Otsu bitki türlerinin yetiştirildiği parsellerden meydana gelen
toprak kayıpları (ortalama 605 g/parsel) ise istatistiksel manada önemli olup kontrol parseline
göre %38,5 oranında daha düşüktür. 2011 ve 2012 yıllarında çalı parsellerinden sırasıyla 322
g/parsel ve 547 g/parsel, ot parsellerinden 189 g/parsel ve 498 g/parsel, kontrol
parsellerinden 741 g/parsel ve 666 g/parsel toprak kaybı meydana gelmiştir (Çizelge 3).
Yani 2011 ve 2012 yılları çalı ve otsu bitkilerin yetiştirildiği parsellerden meydana
gelen toprak kayıplarının, kontrol parseline göre önemli düzeylerde azaldığı, çalı türlerinin
yetiştirildiği parsellerden meydana gelen toprak kayıplarının kontrole göre 2011 ve 2012
yılları için sırasıyla %56,5 ve %18, otsu bitki türlerinin yetiştirildiği parsellerden meydana
gelen toprak kayıplarının kontrol parseline göre 2011 ve 2012 yılları için sırasıyla %74,5 ve
%25 oranlarında azaldığı tespit edilmiştir.
23
Çizelge 3. Çalı, ot ve kontrol parsellerinden yıllar itibariyle taşınan ortalama toprak miktarları (g/parsel)
Table 3. Soil quantities carried from shrub, herb and control plots as years (g/parcel)
MUAMELELER
YIL Kont-
Rol
ÇALI TÜRLERİ OTSU TÜRLER Yıl
ortalaması 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
2010
984
770
891
1389
864 1681
1104
931
1215
846
853
503
657
643
646
515
498
412
425
633
1121
881
984 1054 605
2011
741
328
324
718
185
325
39
181
245 390
487
78
387
136
64
42
256
189
47
91
595
417
741 322 189
2012
666
460
493
618
660 638
395
695
478
371
658 613
539
466
597
430
636
471
385
419
427
570
666 547 498
Genel
Ortalama
797
519
569
909
570
881
513
603
646
535
666
398
528
415
436
329
463
358
286
381
714
797 641 431
24
Yıl ortalaması olarak kontrol, çalı ve ot parsellerinin tümünden taşınan toprak miktarı
2010 yılında 881 g/parsel, 2011 yılında 417 g/parsel ve 2012 yılında 570 g/parsel
bulunmuştur. Yıl ortalaması itibariyle itibariyle kontrol, çalı ve ot parsellerinden taşınan
toplam toprak miktarları istatistiksel anlamda önemli (p<0.01) bulunmuştur (Çizelge 4).
Ayrıca ölçüm yapılan üç yılın ortalamaları dikkate alındığında kontrol parselinden 797
g/parsel, çalı parselinden 641 g/parsel ve ot parselinden ise 431 g/parsel toprak kaybı
meydana gelmiş olup, bu farklar istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (Çizelge 4).
Üç yıl ortalaması dikkate alındığında toprak kayıplarının Jasminum fruticans (513
g/parsel), Colutea armenea (519, Robinia pseudoacacia (535 g/parsel) ve Cerasus
hippophaeoides (603 g/parsel) gibi çalı türlerinde, Sangisorba minor (286 g/parsel), Artemisia
spicigera (329 g/parsel) ve Agropyron cristatum (358 g/parsel) gibi otsu türlerde daha az
olduğu olduğu belirlenmiştir.
25
Çizelge 4. Toprak kayıplarının (g/parsel) yıllar arasında değişimine ait Duncan çoklu karşılaştırma test sonuçları
Table 4. Duncan's multiple comparison test results of soilloss(g/ plot)changes among years
MUAMELELER
YIL KONT ÇALI TÜRLERİ OTSU TÜRLER Yıl
ortalama 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
2010
984
cde
770
ef
891
def
1389
ab
864
def
1681
a
1104
cd
931
def
1215
bc
846
ef
853
ef
503
gh
657
fg
643
fg
646
fg
515
gh
498
gh
412
h
425
h
633
fg
1121
cd 881A
984A 1054A 605C
2011
741
a
328
cde
324
cde
718
A
185
def
325
cde
39
f
181
def
245
de
390
cd
487
bc
78
ef
387
cd
136
def
64
f
42
f
256
de
189
def
47
f
91
ef
595
ab 417C
741A 322B 189B
2012
666
a
460
cd
493
cd
618
bcd
660
bc
638
bcd
395
d
695
a
478
cd
371
d
658
bc
613
bcd
539
bcd
466
cd
597
bcd
430
cd
636
bcd
471
cd
385
d
419
cd
427
cd 570B
666A 547AB 498B
Genel
Ortalama
797
bc
519
fgh
569
fg
909
a
570
fg
881
ab
513
fgh
603
ef
646
de
535
fgh
666
de
398
hi
528
fgh
415
hi
436
ghi
329
i
463
ghi
358
İ
286
i
381
hi
714
cd
797A 641B 431C
26
4.2. Su Kayıpları
Deneme boyunca yağışlardan sonra deneme parsellerinden (çalı, ot ve kontrol parselleri)
taşınan su miktarları ölçülmüş ve kayıt altına alınmıştır. Yıllar itibariyle deneme
parsellerinden taşınan ortalama taşınan su miktarları ise Çizelge 6’da verilmiştir.
ANOVA test sonuçları (Çizelge 5), su kayıpları üzerine yıllar, bitki türleri
faklılıklarının ve varyasyon kaynakları arasındaki interaksiyonların istatistiksel anlamda çok
önemli (p<0,01) etkilere sahip olduğunu göstermektedir.
Çizelge 5. Su kayıpları üzerine bitki türleri (çalı ve ot türleri) yıl etkisi varyans analizi
Table 5. Variance analysis of plant species (shrub and herbaceaus species) year effects on
water loss
Varyasyon Kaynakları Df(sd) Kareler ortalaması F P
Yıl 2 2139186.4 68.0 0.001
Bitki türü 19 207556.8 6.6 0.001
Yıl x Tür 38 54589.6 1.7 0.006
Çoklu karşılaştırma test sonuçlarına göre, su kayıpları üzerine yılların etkisi istatistiksel
anlamda çok önemli (p<0,01) bulunmuştur (Çizelge 7). Çalı ve otsu bitkilerin bulunduğu
parsellerden meydana gelen su kayıpları kontrole göre önemli derecelerde farklılıklar
göstermiştir (Çizelge 7). 2010 yılı için yukarıda da belirtildiği gibi çalı bitki türlerinin
yetiştirildiği parsellerden meydana gelen su kayıpları (ortalama 586 ml), istatistiksel manada
önemli olmasa da kontrol parseline (ortalama 583 ml) göre daha yüksek bulunmuştur. Otsu
bitki türlerinin yetiştirildiği parsellerden meydana gelen su kayıpları (ortalama 349 ml) ise
istatistiksel manada önemli olup kontrol parseline göre %40 oranında daha düşüktür. 2011 ve
2012 yıllarında çalı parsellerinden sırasıyla 247 ml ve 357 ml, ot parsellerinden 149 ml ve
281 ml, kontrol parsellerinden 529 ml ve 359 ml su kaybı meydana gelmiştir.
2011 ve 2012 yılları çalı ve otsu bitkilerin yetiştirildiği parsellerden meydana gelen su
kayıplarının, kontrol parseline göre önemli düzeylerde azaldığı, çalı bitki türlerinin
yetiştirildiği parsellerden meydana gelen su kayıplarının kontrole göre 2011 ve 2012 yılları
için sırasıyla %53 ve %1, otsu bitki türlerinin yetiştirildiği parsellerden meydana gelen su
kayıplarının kontrol parseline göre 2011 ve 2012 yılları için sırasıyla %72 ve %22 oranlarında
azaldığı tespit edilmiştir.
27
Çizelge 6. Çalı, ot ve kontrol parsellerinden yıllar itibariyle taşınan ortalama su miktarları (g/parsel)
Table 6. Water quantities carried from shrub, herb and control plots as years
MUAMELELER
YIL Kont-
Rol
ÇALI TÜRLERİ OTSU TÜRLER Yıl
ortalama 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
2010
583
505
434
661
519
928
654
527
585
529
522
255
351
378
329
310
335
254
283
325
671
506
583 586 349
2011
529
379
222
380
219
282
69
144
124
248
405
97
164
161
78
62
161
163
82
153
374
308
529 247 149
2012
359
240
316
415
456
437
289
430
314
296
376
229
344
351
278
236
322
237
207
222
382
332
359 357 281
Genel
Ortalama
490
375
324
485
398
549
337
367
341
358
434
194
286
297
228
203
273
218
191
233
475
490 397 259
28
Çizelge 7. Su kayıplarının (g/parsel) yıllar arasında değişimine ait Duncan çoklu karşılaştırma test sonuçları
Table 7. Duncan's multiple comparison test results of water loss(g/ plot)changes among years
MUAMELELER
YIL Kont-
Rol
ÇALI TÜRLERİ OTSU TÜRLER Yıl
ortalama
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
2010
583
bc
505
cd
434
de
661
b
519
cd
928
a
654
b
527
cd
585
bc
529
cd
522
cd
255
f
351
ef
378
de
329
ef
310
ef
335
ef
254
f
283
ef
325
ef
671
b 506A
583A 586A 349B
2011
529
a
379
bc
222
de
380
bc
219
de
282
de
69
g
144
g
124
g
248
de
405
ab
97
g
164
ef
161
ef
78
g
62
g
161
ef
163
ef
82
g
153
fg
374
cd 308B
529A 247B 149B
2012
359
cd
240
de
316
cd
415
bc
456
a
437
a
289
cd
430
ab
314
cd
296
cd
376
cd
229
de
344
cd
351
cd
278
cd
236
de
322
cd
237
de
207
e
222
e
382
cd 332B
359A 357A 281B
Genel
Ortalama
490
ab
375
cd
324
fgh
485
ab
398
cd
549
a
337
efg
367
cde
341
efg
358
def
434
bc
194
i
286
fgh
297
fgh
228
gh
203
hi
273
fgh
218
gh
191
i
233
gh
475
ab
490A 397B 259C
29
Yıl ortalaması olarak kontrol, çalı ve ot parsellerinin tümünden taşınan su miktarı
2010 yılında 506 ml, 2011 yılında 308 ml ve 2012 yılında 332 ml bulunmuştur. Yıl ortalaması
itibariyle itibariyle kontrol, çalı ve ot parsellerinden taşınan toplam toprak miktarları
istatistiksel anlamda önemli (p<0,01) bulunmuştur (Çizelge 7).
Ayrıca ölçüm yapılan üç yılın ortalamaları dikkate alındığında kontrol parselinden 490
ml, çalı parselinden 397 ml ve ot parselinden ise 259 ml toprak kaybı meydana gelmiş olup,
bu farklar istatistiksel açıdan önemli bulunmuştur (Çizelge 7).
Genel olarak su kayıplarının Pyrus elaeagnifolia (324 ml) ve Jasminım fruticans (337 ml)
gibi çalı türleri, Sangisorba minor (191 ml), Coronilla orientalis (194 ml) ve Artemisia
spicigera (203 ml) gibi otsu bitkilerde daha az olduğu belirlenmiştir.
4.3. Toprak Özellikleri
Deneme sonrası kontrol, çalı ve ot parsellerinden 0-10 cm lik üst toprak katmanından
alınan toprak örneklerinde belirlenen organik madde, hacim ağırlığı, agregat stabilitesi
değerleri Çizelge 8’de verilmiştir.
Deneme sonunda yapılan toprak analizleri, toprak organik madde içeriğinin deneme
konusu tüm parsellerde kontrole göre önemli derecelerde arttığını, ortalama üzerinden kontrol
parsellerinde kaydedilen organik madde miktarının (%3,6), çalı ve otsu parsellerde sırasıyla
%3,97 ve %4,38’e kadar yükseldiğini göstermektedir (Çizelge 9). Toprağın organik madde
içeriğindeki arttıkça, agregat stabilitesinin artacağı buna karşılık hacim ağırlığı, toprak ve su
kayıplarının azaldığı korelasyon analizi sonuçlarından da anlaşılmaktadır (Çizelge 10).
Toprak hacim ağırlığının çalı ve otsu bitkilerin yetiştirildiği parsellerde kontrole göre
yaklaşık %4 düzeyinde azaldığı tespit edilmiştir (Çizelge 9). En basit yaklaşımla, hacim
ağırlığındaki bu azalışın toprak porozitesinde ve buna bağlı olanak toprak nem değerlerinde
ortalama %4 artış sağladığı söylenebilir. Hacim ağırlığı ile agregat stabilitesi arasında önemli
negatif, toprak ve su kayıpları ile ise önemli derecede pozitif ilişkiler olduğu belirlenmiştir
(Çizelge 10).
Toprak erozyonu açısından önemli olan agregat stabilitesi değerlerinde ise kontrole
göre çalı ve otsu bitki türlerinin bulunduğu parsellerde sırasıyla yaklaşık %16 ve %18
oranında artış sağlanmıştır (Çizelge 9). Agregat stabilitesi arttıkça erozyonla taşınan toprak ve
yüzey akış yoluyla oluşan su kayıplarının önemli derecelerde azaldığı da belirlenmiştir
(Çizelge 10).
30
Çizelge 8. Kontrol, çalı ve ot parsellerinde toprağın organik madde (%), hacim ağırlığı (g/cm3) ve agregat stabilitesi (%) içerikleri
Table 8. Contents of organic substance (%), volume weight (g/cm3
), agregat stability (%) of soil in the control, shrub and herb plots
MUAMELELER
Kont-
rol
ÇALI TÜRLERİ OTSU TÜRLER
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Organik
madde
3.60
4.50
4.07
3.82
3.76
2.97
3.83
4.03
4.18
4.10
4.46
4.35
4.14
4.55
4.06
3.87
4.73
4.05
4.79
4.95
4.34
3.60 3.97 4.38
Hacim
ağırlığı
1.31
1.24
1.26
1.29
1.27
1.29
1.28
1.25
1.23
1.26
1.26
1.28
1.27
1.28
1.25
1.23
1.27
1.26
1.26
1.29
1.27
1.31 1.26 1.27
Agregat
stabilitesi
72.2
85.5
85.8
82.9
78.5
80.4
84.7
86.7
84.6
86.6
84.0
86.9
85.1
84.1
82.2
91.1
87.3
85.3
87.7
87.4
80.8
72.2 84.0 85.8
31
Çizelge 9. Bitkisel çeşitlilik ile organik madde (%), hacim ağırlığı (g/cm3) ve agregat stabilitesi (%) arasındaki değişime ait
Duncan karşılaştırma test sonuçları
Table 9. Duncan comparision test results between organic substance (%), volume weight (g/cm3
) , agregat stability (%) and plant
diversity
MUAMELELER
KONT ÇALI TÜRLERİ OTSU TÜRLER
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10
Organik
madde
3.60
c
4.50 a
4.07 ab
3.82 bc
3.76 bc
2.97 c
3.83 bc
4.03 ab
4.18 ab
4.10 ab
4.46 a
4.35 a
4.14 ab
4.55 a
4.06 ab
3.87 bc
4.73 a
4.05 ab
4.79 a
4.95 a
4.34 a
3.60C 3.97B 4.38A
Hacim
ağırlığı
1.31
a
1.24 b
1.26 ab
1.29 ab
1.27 ab
1.29 ab
1.28 ab
1.25 ab
1.23 b
1.26 ab
1.26 ab
1.28 ab
1.27 ab
1.28 ab
1.25 ab
1.23 b
1.27 ab
1.26 ab
1.26 ab
1.29 ab
1.27 ab
1.31A 1.26B 1.27B
Agregat
stabilitesi
72.2 e
85.5 bc
85.8 bc
82.9 cd
78.5 d
80.4 cd
84.7 bc
86.7 ab
84.6 bc
86.6 ab
84.0 bc
86.9 ab
85.1 bc
84.1 bc
82.2 cd
91.1 a
87.3 ab
85.3 bc
87.7 ab
87.4 ab
80.8 cd
72.2B 84.0A 85.8A
p<0.05
32
Ayrıca, toprak ve su kayıpları arasında da önemli bir pozitif korelasyon (r=0.606**)
saptanmıştır (Çizelge 10).
Çizelge 10. Korelasyon matriksi
Table 10. Correlation matrix
OM HA AS Toprak Su
Organik madde -
Hacim ağırlığı -.252* -
Agregat stabilitesi .547** -.321* -
Toprak kaybı -.219* .573** -.526** -
Su kaybı -.343* .411** -.518** .606** -
4.4. Yaprak Analizleri
Bitkilerde yaprak örnekleri alınıp kurutulduktan sonra ölçümleri yapılan ADF (Asit
Deterjan Fiber), NDF (Nötral Deterjan Fiber) ve ham protein değerleri Çizelge 12’de
verilmiştir. Alınan ot ve çalı örneklerindekiADF oranlarına ait varyans analiz Çizelge 11’de
verilmiştir. Çizelge 11’in incelenmesinden anlaşılacağı üzere, alınan ot örneklerinde ADF
oranı %1 önem seviyesinde farklılık göstermiştir.
Çizelge 11. ADF oranı üzerine bitki türlerinin (çalı ve otsu bitkiler) etkisi ile ilgili varyans
analiz tablosu
Table 11. Variance analysis table related with effect of plant species (shrub and herbaceous
species) on ADF rate
Varyasyon Kaynakları Df Kareler
ortalaması
F P
Bitki türü 19 362.379 25.529 0.001
ADF oranı çalı türlerinde ortalama %25,58 olarak tespit edilirken otsu türlerde ise
ADF oranı %41,04 olarak tespit edilmiş olup, çoklu karşılaştırma test sonuçlarına göre
aralarındaki fark istatistiksel anlamda çok önemli olmuştur (Çizelge 15). Ot türlerinden
Sanguisorba minor en düşük (%36,02) ADF oranına sahip olurken Festuca ovina en yüksek
(%46,90) ADF oranına sahip olmuştur. Diğer türler bu değerler arasında yer almıştır. Çalı
türlerinden ise Colutea armenea ve Paliurus spina-christi en düşük ADF (%10,13 ve 10,47)
oranına sahip olurken Cerasus hippophaeoides en yüksek ADF oranına sahip olduğu
kaydedilmiştir (Çizelge 12).
Farklı çalı ve bitki türlerinde ortalama % 47,45 olan NDF oranı, % 18,54 ile % 68,33
arasında değişmiştir (Çizelge 12).
33
Çizelge 12. ADF, NDF, Ham Protein oranları
Table 12. Ratios of ADF, NDF, crude protein
MUAMELELER
ADF
(%)
ÇALI TÜRLERİ OTSU TÜRLER Gen.
Ort.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Ort. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Ort.
10.13
31.13
23.39
37.82
19.50 23.82
43.46
26.83
29.29
10.47
25,58
42.23
41.37
46.90
41.53
36.27
41.14
40.56
36.02
42.88
40.53
41.04 33,26
NDF
(%)
18.54
42.96
37.47
47.68
37.47
37.07
44.07
49.59
37.93
32.38
38,52 56.37
54.37
64.83
59.47
49.11
62.36
64.11
56.57
61.38
68.33
59,69 47.45
Ham P.
(%)
15.11
9.21
11.21
13.59
15.21
12.56
11.54
10.11
11.31
16.04
12.59 6.72
13.26
6.99
6.46
7.79 8.57
6.99
7.37 6.63
7.36 7.81 10.20
Çalı türleri: 1. Colutea armenea, 2. Pyrus elaeagnifolia, 3. Berberis vulgaris, 4. Hipophea rhamnoides, 5. Rhamnus pallasii, 6. Jasminium fruticans, 7. Cerasus
hippophaeoides, 8. Elaeagnus angustifolia,9. Robinia pseudoacacia, 10. Paliurus spina-christi
Ot türleri: 1. Coronilla orientalis, 2. Medicago papillosa,3. Festuca ovina 4. Dactylis glomerata, 5. Artemisia spicigera, 6. Koelaria cristata, 7. Agropyron cristatum, 8.
Sanguisorba minor, 9. Phleum montanum, 10.Bromus tomentellus
34
Alınan ot ve çalı örneklerindeki NDF oranlarına ait varyans analiz Çizelge 13’de
verilmiştir. Çizelge 13’ün incelenmesinden anlaşılacağı üzere, alınan ot örneklerinde NDF
oranı %1 önem seviyesinde farklılık göstermiştir.
Çizelge 13. NDF oranı üzerine bitki türlerinin (çalı ve otsu bitkiler) etkisi ile ilgili varyans
analiz tablosu
Table 13. Variance analysis table related with effect of plant species (shrub and herbaceous
species) on NDF rate
Varyasyon Kaynakları Df Kareler
ortalaması
F P
Bitki türü 19 510.297 12.790 0.001
NDF oranının (%38,52) otsu türlere oranla (%59,69) daha düşük olduğu
kaydedilmiştir. Çoklu karşılaştırma test sonuçlarına göre bu durumun istatistiksel olarak çok
önemli (p<0,001) olduğu belirlenmiştir (Çizelge 15).
ADF oranında olduğu gibi çalı türlerinden Colutea armenea ve Paliurus spina-
christi’nin en düşük NDF oranına (%18,54 ile 32,38) sahip olduğu tespit edilmiştir. En
yüksek NDF oranı ise Elaeagnus angustifolia da tespit edilmiştir. Otsu türlerden %49,11 ile
Artemisia spicigera en düşük NDF oranına sahip olurken Bromus tomentellus ise % 68,33’lük
oran ile en yüksek NDF oranına sahip olduğu bulunmuştur (Çizelge 12).
Bitkilerden alınan yaprak örneklerinde tespit edilen ham protein oranlarına ait varyans
analizi Çizelge 14’de verilmiştir. Çizelge 14’ün incelenmesinden anlaşılacağı üzere, alınan ot
örneklerinde ham protein oranı %1 önem seviyesinde farklılık göstermiştir.
Çizelge 14. Ham protein oranı üzerine bitki türlerinin (çalı ve otsu bitkiler) etkisi ile
ilgili varyans analiz tablosu
Table 14. Variance analysis table related with effect of plant species (shrub and herbaceous
species) on crude protein rate
Varyasyon Kaynakları Df Kareler ortalaması F P
Bitki türü 19 33.363 43.401 0.001
Çalı ve otsu türlerde ortalama ham protein oranları % 12,59 ile %7,81 olarak
belirlenmiş olup, çoklu karşılaştırma test sonuçlarına göre aralarındaki fark istatistiksel
anlamda çok önemli olmuştur (Çizelge 15). Çalı türlerinden Colutea armenea, Rhamnus
pallasii ve Paliurus spina-christi’nin %15,11, %15,21 ve %16,04 oranları ile en yüksek
hamprotein oranına sahip olduğu belirlenirken otsu türlerden ise Medicago papillosa’nın
%13,26 ile en düşük ham protein oranına sahip olduğu belirlenmiştir (Çizelge 12).
35
Çizelge 15. ADF, NDF ve Ham Protein Duncan çoklu karşılaştırma testi sonuçları
Table 15. Duncan multiple comparision test results of ADF, NDF and crude protein rates
MUAMELELER
ADF
(%)
ÇALI TÜRLERİ OTSU TÜRLER Gen.
Ort.
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Ort. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Ort.
10.13
H
31.13
DE
23.39
FG
37.82
BCD
19.50
G
23.82
FG
43.46
AB
26.83
EF
29.29
EF
10.47
H 25,58
42.23
ABC
41.37
ABC
46.90
A
41.53
ABC
36.27
BCD
41.14
ABC
40.56
ABC
36.02
CD
42.88
ABC
40.53
ABC 41.04 33,26
NDF
(%)
18.54
H
42.96
DEFG
37.47
FG
47.68
CDEF
37.47
FG
37.07
FG
44.07
DEFG
49.59
CDE
37.93
EFG
32.38
G 38,52
56.37
ABC
54.37
BCD
64.83
AB
59.47
ABC
49.11
CDEF
62.36
AB
64.11
AB
56.57
ABC
61.38
AB
68.33
A 59,69 47.45
Ham P.
(%)
15.11
A
9.21
EF
11.21
CD
13.59
B
15.21
A
12.56
BC
11.54
CD
10.11
DE
11.31
CD
16.04
A
12.59
6.72
H
13.26
B
6.99
H
6.46
H
7.79
FGH
8.57
FG
6.99
H
7.37
GH
6.63
H
7.36
GH 7.81 10.2
Çalı türleri: 1. Colutea armenea, 2. Pyrus elaeagnifolia, 3. Berberis vulgaris, 4. Hipophea rhamnoides, 5. Rhamnus pallasii, 6. Jasminium fruticans, 7. Cerasus
hippophaeoides, 8. Elaeagnus angustifolia,9. Robinia pseudoacacia, 10. Paliurus spina-christi
Ot türleri: 1. Coronilla orientalis, 2. Medicago papillosa,3. Festuca ovina 4. Dactylis glomerata, 5. Artemisia spicigera, 6. Koelaria cristata, 7. Agropyron cristatum, 8.
Sanguisorba minor, 9. Phleum montanum, 10.Bromus tomentellus
36
4.5. Toprağı Kaplama Oranları, Yaşama Oranları
Çalı türlerine ait kaplama oranları her deneme parselinde türlerin tepe taçları ölçülerek
bulunmuş ve yıllar itibariyle ortalamalar Çizelge 16’da verilmiştir. Otsu türlerin toprağı
kaplama oranları Çizelge 17’de verilmiştir.
Çizelge 16. Çalı türlerinin toprağı kaplama oranları
Table 16 . Soil covering rates of shrub species
TKO
(cm)
ÇALI TÜRLERİ
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Ort.
19
23
49
52
32
20
45
12
24
7
28 cm
Çizelge 17. Ot türlerinin toprağı kaplama oranları
Table 17. Soil covering rates of herbaceaus species
TKO
(%)
OT TÜRLERİ
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Ort.
26.67
21.67
31.67
23.33
30.00
30.00
54
40.00
28.33
31.67
31.73%
Bitkilerin toprağı kaplama oranlarına ait varyans analizi Çizelge 18’de verilmiştir.
Çizelge 18’in incelenmesinden anlaşılacağı üzere, TKO %1 önem seviyesinde farklılık
göstermiştir.
Çizelge 18. TKO (toprağı kaplama oranı) yönünden bitkitürünün (çalı ve otsu bitkiler)
etkisi ile ilgili varyans analiz tablosu
Table 18. Variance analysis table related with effect of plant species (shrub and herbaceous
species) on soil covering rate
Varyasyon Kaynakları Df Kareler
ortalaması
F P
Bitki türü 19 478.119 18.585 0.001
Çoklu karşılaştırma test sonuçlarına göre, TKO yönünden bitki türleri arasında önemli
farklılıklar bulunmuştur (Çizelge 19). Çalı türlerinde toprağı kaplama oranın hesaplanmasında
esas faktörlerden biri olan tepe taçları ortalama 28 cm olarak tespit edilirken otsu türlerde ise
toprağı kaplama oranı ortalama %31,73 olarak belirlenmiştir (Çizelge 16, 17). Çalı türlerinde
toprağı kaplama oranı 7-52 cm arasında değişmiş olup en yüksek TKO sırasıyla Hipophea
37
rhamnoides, Berberis vulgaris ve Cerasus hippophaeoides sahip olurken en düşük TKO’na
ise Paliurus spina-christi sahip olmuştur (Çizelge 16).
Yapılan çalışmada otsu türlerin toprağı kaplama oranı %21,67 ile %54 arasında
değişmiş olup bu fark çoklu karşılaştırma test sonucuna göre istatistiksel açıdan çok önemli
bulunmuştur (Çizelge 20). Medicago papillosa en düşük TKO’na sahip olurken sırasıyla
Agropyron cristatum, Sangiosorba minor, Bromus tomentellus ve Festuca ovina’nın ise en
yüksek TKO’na sahip olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 17).
Çizelge 19. Çalı türlerinin toprağı kaplama oranları (TKO) Duncan çoklu karşılaştırma
testi sonuçları
Table 19 . Duncan multiple comparision test results soil covering rates of shrub species
TKO
(cm)
ÇALI TÜRLERİ
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Ort.
19
FG
23
DEF
49
AB
52
A
32
CD
20
EFG
45
BC
12
GH
24
DEF
7
H 28
(cm)
Çizelge 20. Ot türlerinin toprağı kaplama oranları (TKO) Duncan çoklu karşılaştırma
testi sonuçları Table 20. Duncan multiple comparision test results soil covering rates of herbaceaus species
TKO
(%)
OT TÜRLERİ
1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 Ort.
26.67
DEF
21.67
EF
31.67
CD
23.33
DEF
30.00
DE
30.00
DE
54
A
40.00
BC
28.33
DEF
31.67
CD 31.73
(%)
Çalı türlerinin yaşama oranları ise Çizelge 21’de verilmiştir.
Çizelge 21. Çalı türlerinin ortalama yaşama oranları (%)
Table 21. Mean survival rates of shrub species (%)
Ç1 Colutea armenea 44,4
Ç2 Pyrus elaeagnifolia 82,2
Ç3 Berberis vulgaris 84,4
Ç4 Hipophea rhamnoides 0,0
Ç5 Rhamnus pallasii 91,1
Ç6 Jasminium fruticans 84,4
Ç7 Cerasus hippophaeoides 88,9
Ç8 Elaeagnus angustifolia 33,3
Ç9 Robinia pseudoacacia 2,2
Ç10 Paliurus spina 2,2
Çizelge 21’de görüldüğü üzere çalı türlerinde yaşama oranları sırasıyla Rhamnus
pallasii (%91,1), Cerasus hippophaeoides (%88,9), Jasminium fruticans (%84,4), Berberis
vulgaris (%84,4) ve Pyrus elaeagnifolia (% 82,2) gibi türlerde daha fazla olmuştur.
38
5. TARTIŞMA, SONUÇ VE ÖNERİLER
5.1. Toprak Kayıplarının Değerlendirilmesi
Toprak kayıpları hem yıllar itibariyle ve hem de bitki türleri açısından
değerlendirilmiş olup uygulama çalışmalarına yön verecek önemli sonuçlar ortaya çıkmıştır.
Yıllar itibariyle kontrol, çalı ve ot parsellerinden taşınan toprağın genel ortalamaları
incelendiğinde toprak kayıplarının 2010 yılında en yüksek değerlere (881 g/parsel ulaştığı
tespit edilmiştir (Çizelge 3). Bu beklenen bir durumdur. Zira denemenin tesis yılından sonra
toprak kayıpları ile ilgili ilk ölçümlerin yapıldığı 2010 yılında özellikle çalı türlerinin toprak
yüzeyinde ciddi bir koruma sağlayamadığı ve dikim sırasında tahrip edilen yüzeyin
kayıplarda önemli bir fonksiyona sahip olduğu söylenebilir. 2010 yılında çalı parselinden
taşınan toprak miktarının (1054 g/parsel) kontrol parseline (984 g/parsel) göre daha fazla
olması bu sebepten dolayı olabilir. En düşük toprak kayıplarının (417 g/parsel) 2011 yılında
alınmış olmasının sebebi olarak ise bu yıl içerinde düşen erosif yağışların diğer iki deneme
yılına nazaran çok daha etkisiz olması ile açıklanabilir. Denemenin üçüncü yılında meydana
gelen toprak kayıplarının ilk ölçüm yılına göre %35 civarında daha az olduğu, dolayısıyla da
otsu ve çalımsı bitki örtüsünün gelişme düzeyi ve toprak yüzeyini kaplama oranına bağlı
olarak toprak kayıplarının azaltılmasında önemli düzeyde etkinlik sağladığı söylenebilir.
Üç yıllık ortalamalara göre çalı parsellerinde kontrol parseline göre %19,5 oranında, ot
parsellerinde kontrol parseline göre %46 oranında daha az toprak kaybı olduğu belirlenmiştir.
Ot parsellerinde çalı parsellerine göre ise %33 oranında daha az toprak kaybı olduğu ortaya
çıkmıştır. Yani toplam toprak kayıpları dikkate alındığında ot ve çalı parsellerinde tutulan
toprak miktarının kontrol parsellerinde tutulan toprak miktarlarına göre daha fazladır. Ayrıca
çalı ve ot parselleri mukayese edilirse ot parsellerinin çalı parsellerine göre toprak kaybını
daha fazla önledikleri ortaya çıkmıştır.
Toprak kayıplarının azaltılması bakımından hem kendi aralarında ve hem de kontrol
parseline göre yapılan değerlendirmeler sonucu en etkili çalı bitki türlerinin sırasıyla
Jasminum fruticans, Colutea armenea, Robinia pseudoacacia ve Cerasus hippophaeoides, en
etkili otsu türlerinin ise sırasıyla Sangiosorba minor, Artemisia spicigera ve Agropyron
cristatum olduğu sonucu ortaya çıkmıştır. Çoruh havzasında yapılan benzer bir çalışmada bu
çalışmayı destekler şekilde Jasminum fruticans’ın erozyon önleme çalışmalarında önemli bir
bitki olduğu tespit edilmiştir (Göktürk ve ark. 2006). Ayrıca Fidanve ark., (2012) tarafından
aynı amaçlı yapılan çalışmada Sangiosorba minor’ün toprağı iyi örtmesi nedeniyle benzer
olarak bu çalışmada ki sonuca uygun olarak iyi bir erozyon bitkisi olduğu belirtilmiştir.
39
5.2. Su Kayıplarının Değerlendirilmesi
Su kayıplarının yıllar ve bitki türleri itibariyle yapılan değerlendirilmesi neticesiyle
elde edilen sonuçlar önemli bulunmuştur. Yıllar itibariyle kontrol, çalı ve ot parsellerinden
taşınan suyun genel ortalamaları incelendiğinde su kayıplarının 2010 yılında en yüksek
değerlere (506 ml) ulaştığı tespit edilmiştir (Çizelge 6.) Bunun nedeni olarak 2010 yılında
özellikle çalı türlerinin toprak yüzeyinde yeterli bir koruma sağlayamaması ve yüzeyin daha
fazla tahrip olması gösterilebilir. Çalı parselinden taşınan su miktarının 2010 yılında (586 ml)
kontrol parseline (583 ml) göre daha fazla olması bu sebepten dolayı olabilir. En düşük su
kayıpları (308 ml) 2011 yılında alınmış olup, bunun sebebi olarak bu yıl içerinde düşen erosif
yağışların diğer yıllara göre etkisiz olması gösterilebilir. Denemenin üçüncü yılında meydana
gelen su kayıplarının ilk ölçüm yılına göre %34 civarında daha az olduğu, dolayısıyla da otsu
ve çalımsı bitki örtüsünün gelişme düzeyi ve toprak yüzeyini kaplama oranına bağlı olarak su
kayıplarının azaltılmasında önemli düzeyde etkinlik sağladığı söylenebilir.
Üç yıllık ortalamalar dikkate alındığında su kayıpları çalı parsellerinde kontrol
parseline göre %19 oranında, ot parsellerinde kontrol parseline göre %47 oranında daha az
olmuştur. Genel olarak su kayıplarının ot parsellerinde çalı parsellerine göre ise %35 oranında
daha az olduğu ortaya çıkmıştır. Yani ot ve çalı parsellerinde tutulan toplam su miktarının
kontrol parsellerinde tutulan toplam su miktarlarına göre daha fazla olduğu sonucu ortaya
çıkmıştır. Ayrıca çalı ve ot parsellerinin birbiriyle mukayesesi sonucunda su kayıplarını
önlemede ot parsellerinin çalı parsellerine göre daha başarılı oldukları sonucu çıkmıştır.
Genel olarak su kayıplarının azaltılması bakımından hem kendi aralarında ve hemde
kontrol parseline göre yapılan değerlendirme sonucunda en etkili çalı bitki türlerinin sırasıyla
en etkili çalı bitki türlerinin Pyrus elaeagnifolia ve Jasminım fruticans, otsu bitki türlerinin ise
Artemisia spicigera, Coronilla orientalis ve Sangisorba minör olduğu belirlenmiştir.
5.3. Toprak Özelliklerinin Değerlendirilmesi
Deneme sonunda yapılan toprak analizleri, toprak organik madde içeriğinin deneme
konusu tüm parsellerde kontrole göre önemli derecelerde arttığını, ortalama üzerinden kontrol
parsellerinde kaydedilen organik madde miktarının (%3,6), çalı ve otsu parsellerde sırasıyla
%3,97 ve %4,38’e kadar yükseldiğini göstermektedir (Çizelge 8). Toprak organik madde
içeriğinin artması bir yandan fiziksel ortam özelliklerinin düzelmesini sağlarken diğer yandan
da besin elementi içeriğinin ve toprağın su tutma kapasitesinin artmasına olanak
sağlamaktadır. Bu bağlamda her iki bitki çeşitliliğinde de toprak koruma ve verimliliğinin
arttırılması bağlamında önemli katkı sağlandığı net olarak ortaya konulmuştur. Toprağın
40
organik madde içeriğindeki arttıkça, agregat stabilitesinin artacağı buna karşılık hacim
ağırlığı, toprak ve su kayıplarının azalacağı korelasyon analizi sonuçlarından da
anlaşılmaktadır (Çizelge 10). Şahin ve ark., (2013) tarafından yapılan benzer çalışmada
yörenin doğal türleri kullanılarak bitkilendirmeler yapılarak toprakların organik madde
oranlarının artırarak erozyona uğrama eğilimlerini azaltmanın mümkün olacağını yönünde bu
çalışma sonucunu teyit edecek bir görüş bildirilmiştir.
Toprak hacim ağırlığının çalı ve otsu bitkilerin yetiştirildiği parsellerde kontrole göre
yaklaşık %4 düzeyinde azaldığı tespit edilmiştir (Çizelge 8). En basit yaklaşımla, hacim
ağırlığındaki bu azalışın toprak porozitesinde ve buna bağlı olanak toprak nem değerlerinde
ortalama %4 artış sağladığı söylenebilir. Hacim ağırlığı ile agregat stabilitesi arasında önemli
negatif, toprak ve su kayıpları ile ise önemli derecede pozitif ilişkiler olduğu bu çalışma ile de
belirlenmiştir (Çizelge 10). Bu durum daha önce belirlenen genel sonuçlarla uyumluluk
göstermektedir (Sönmez, 1994).
Toprak erozyonu açısından önemli olan agregat stabilitesi değerlerinde ise kontrole
göre çalı ve otsu bitki türlerinin bulunduğu parsellerde sırasıyla yaklaşık %16 ve %18
oranında artış görülmüştür (Çizelge 8). Agregat stabilitesi arttıkça erozyonla taşınan toprak ve
yüzey akış yoluyla oluşan su kayıplarının önemli derecelerde azaldığı da belirlenmiştir
(Çizelge 10). Sönmez (1994) topraklarda agregat stabilitesi arttıkça özellikle su erozyonuna
karşı direncin arttığını bildirmiştir. Dolayısıyla bu durum çalışma sonucuna uyumluluk
göstermektedir.
Ayrıca, toprak ve su kayıpları arasında da önemli bir pozitif korelasyon (r=0.606**)
saptanmıştır (Çizelge 10). Bu sonuçlarla toprak kayıplarının kontrolünde etkin olan bitki
türlerinin su kayıplarının kontrol edilmesinde de etkin olabileceği aşikardır.
5.4. Yaprak Analizlerinin Değerlendirilmesi
Ot türlerinden Sanguisorba minor en düşük (%36,02) ADF oranına sahip olurken
Festuca ovina en yüksek (%46,90) ADF oranına sahip olmuştur. Diğer türler bu değerler
arasında yer almıştır. Çalı türlerinden ise Colutea armenea ve Paliurus spina-christi en düşük
ADF (%10,13 ve 10,47) oranına sahip olurken Cerasus hippophaeoides en yüksek ADF
oranına sahip olduğu kaydedilmiştir. Yapılan araştırma da genel olarak çalı türlerinin ot
türlerine göre daha düşük bir ADF oranına sahip olduğu belirlenmiş olup bu durumda çalı
türlerinin otsu türlere göre daha çok yapraklı olmasından dolayı daha kaliteli bir yem kaynağı
olabileceği söylenebilir. Ancak ot kalitesinde ADF tek başına kriter değildir. Çalılarında
hayvan yemi olarak kullanımında bazı problemler olabilir. Ayrıca bitki türlerinin farklı oluşu
41
otun kalitesini önemli derecede etkilemektedir. Çünkü yem kalitesi otu meydana getiren
türlere göre değişmektedir. Hayvan beslemede ADF özellikle ruminant rasyonlarında enerji
göstergesi olarak kullanılmaya başlanmıştır. ADF (Asit Deterjan Selülozu) en az
sindirilebilen lif bileşenidir ve oranının rasyonda %19’dan fazla olması istenmez (Budak ve
Budak 2014). Rasyonda ihtiyaç duyulan ADF’nin kaba yemlerden temin edilmesi istenir.
Kaba yemde kalite arttıkça hayvanlar tarafından tüketilen miktarı da artar ve sonuçta havan
performansı olumlu yönde etkilenir. Otun sindirilebilirliği ile yakın ilişkili olan ADF oranı
(Ball ve ark., 2001; Rayburm 2004), bitkinin türü (Ball ve ark., 2001), gelişme dönemi
(Lacefield ve ark., 1999), yaprak-sap oranı (Ball ve ark., 2001) ve çeşitli kültürel
uygulamalara (Kelsey ve ark., 1973) bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Otlatma bitkiden
parça koparılma suretiyle fiziksel aksamlarının yem kalitesi üzerine etkili olmakta ve bu
durum kimyasal içeriği de etkilemektedir. Çünkü bitki aksamlarının kimyasal bileşenleri
farklılık sergilemektedir.
ADF oranında olduğu gibi çalı türlerinden Colutea armenea ve Paliurus spina-christi
ninen düşük NDF oranına (%18,54 ile 32,38) sahip olduğu tespit edilmiştir. En yüksek NDF
oranı ise Elaeagnus angustifolia türünde tespit edilmiştir. Otsu türlerden %49,11 ile Artemisia
spicigera en düşük NDF oranına sahip olurken Bromus tomentellus ise %68,33’lük oran ile en
yüksek NDF oranına sahip olmuştur. ADF oranında olduğu gibi NDF oranlarının çalı
türlerinde otsu türlere oranla daha düşük olduğu tespit edilmiş olup bu da hayvan yemi olarak
çalı türlerinin otsu türlere göre daha kaliteli bir yem olarak değerlendirilmesine imkan
sağlayabilir. Önemli bir hücre duvarı maddesi olan NDF hayvanların yem tüketmesi ile yakın
ilişkilidir. Bitkinin türü, gelişme dönemi, yaprak-sap oranı ve çeşitli kültürel uygulamalara
bağlı olarak otun NDF oranı da değişiklik göstermektedir (Kelsey ve ark.,1973; Lacefield ve
ark., 1999; Ball ve ark., 2001).
Çalı türlerinden Colutea armenea, Rhamnus pallasii ve Paliurus spina-christi
türlerinin %15,11, %15,21 ve %16,04 oranları ile en yüksek ham protein oranına sahip olduğu
belirlenirken otsu türlerden ise Medicago papillosa’nın %13,26 ile en düşük ham protein
oranına sahip olduğu belirlenmiştir. Genel olarak değerlendirildiğinde çalı türlerinin otsu
türlere göre nispeten daha yüksek bir ham protein oranına sahip olduğu kaydedilmiştir. Bu
durum daha düşük ADF ve NDF oranına sahip olan çalı türleri için beklenen bir durumdur.
Nitekim benzer bir durum Arslan ve Tufan (2011) tarafından da tespit edilmiştir. Ayrıca
Gülsen ve ark., (2004) tarafından yapılan bir çalışmada ham protein içeriği ile NDF ve ADF
içeriği arasında negatif bir ilişki olduğunu bildirilmiştir. Fakat yapılan çalışma sonucunda
42
çalıların her zaman otsu bitkilerden daha yüksek bir protein oranına sahip olduğu sonucuna
varılmamalıdır. Çünkü çalışmada kullanılan otsu türlerde buğdaygiller fazla olup bu da ham
protein oranının muhtemelen düşük olmasına sebep olmuş olabilir.
Bitki türleri yem kalitesi açısından değerlendirildiğinde, çalı ve otsu türlerin
hangisinin yem kalitesi açısından daha üstün olduğuna karar verilebilmesi için bir takım
faktörlerin göz önüne alınması gerekmektedir. Örneğin kaliteli bir rasyonda ADF oranının
%19’dan fazla olması istenmeyen bir özelliktir (Budak ve Budak, 2014). Diğer taraftan
özellikle süt sığırlarında yüksek performans hedefleniyor ise rasyondaki NDF oranının ise
%30’u geçmemesi gerekmektedir. Ayrıca yine yem kalitesi değerlendirmelerinde ham protein
oranı %12 ve daha düşük ise kalitesinin düşük, %15 ise orta kaliteli %18 ve üzerinde ise yem
kalitesinin yüksek olduğu göz önüne alınması gereken başka bir faktördür (Budak ve Budak
2014).
Tüm bilgiler ışığında ADF, NDF ve Ham protein oranları bir bütün olarak
değerlendirildiğinde çalı türlerinden Colutea armenea ve Paliurus spina-christi kaliteli bir
yem kaynağı olarak öne çıkmaktadır. Diğer taraftan otsu türler açısından yine aynı kriterler
göz önüne alınarak değerlendirildiğinde nispeten otsu türlerden Medicago papillosa kaliteli
bir yem kaynağı olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sonuçlar ışığında özellikle yem kalitesinin
belirlenmesinde ADF, NDF ve Ham protein oranları bize kaliteli bir yem hakkında bilgiler
verebilmektedir. Fakat bu analizler yine de yemin kalitesinin belirlenmesinde tam olarak bizi
aydınlatmamaktadır. Çünkü yem kalitesi üzerinde birçok faktör etki etmektedir. Yem
bitkilerinin türü, hasat zamanındaki olgunluk durumu ve hasat şekli ve saklama metotları en
başta gelenleridir. Toprağın verimliliği ve gübrelenmesi, bitkinin yetişme dönemindeki
sıcaklık durumu ve değişimi yem bitkileri kalitesi üzerinde etki eden ikincil faktörlerdir
(Budak ve Budak 2014). Ayrıca yem kalitesi ile ilgili özellikle sindirilebilirlik konusunda
daha kompleks analizler yapılmalı ve yem bünyesinde bulunup, hayvan sağlığını olumsuz
etkileyen özellikle alkoloid içerikli maddeler başta olmak üzere farklı değerlendirmeler
yapılabilir. Ancak bu çalışma türlerin erozyon kontrolündeki etkilerini belirlemek amacıyla
yürütüldüğü için bu tip analizler başka bir çalışmada değerlendirilebilir.
5.5. Bitkilerin Toprağı Kaplama Oranı (TKO) ve Yaşama Oranları Yönünden
Değerlendirilmesi
Çalı türlerinde en yüksek TKO sırasıyla Hipophea rhamnoides, Berberis vulgaris ve
Cerasus hippophaeoides sahip olurken en düşük TKO’na ise Paliurus spina-christi sahip
olmuştur (Çizelge 16). TKO bakımından Berberis vulgaris, Hipophea rhamnoides ve Cerasus
43
hippophaeoides’in kullanılması erozyonun ve dolayısıyla toprak kaybının önlenmesi
açısından ümit var görülmektedir.
Otsu türlerde ise Medicago papillosaen düşük TKO’na sahip olurken sırasıyla
Agropyron cristatum, Sangisorba minor, Bromus tomentellus ve Festuca ovina’nın ise en
yüksek TKO’na sahip olduğu tespit edilmiştir (Çizelge 17). Fidan ve ark., (2014) tarafından
yapılan benzer çalışmada özellikle Sangisorba minor’ün toprağı kaplama oranının yüksek
olduğu tespit edilmiştir.
Bitki türlerinin yaşama oranları değerlendirmede en önemli faktör olarak karşımıza
çıkmaktadır. Zira diğer faktörler yönünden başarılı olsa bile yaşama oranı yönünden düşük
olan bir türün değerlendirme dışı bırakılması gerekir. Bu çalışmada son değerlendirmede çalı
türlerinden yaşama oranı % 80 üzeri olanlar dikkate alınmıştır. Buna göre Rhamnus pallasii,
Cerasus hippophaeoides, Jasminium fruticans, Berberis vulgaris ve Pyrus elaeagnifolia
yüksek yaşama oranlarına sahiptir. Otsu türlerin yaşama oranlarına göre değerlendirilmesi ise
toprağı kaplama oranları dikkate alınarak yapılmıştır. Buna göre otsu türlerden Agropyron
cristatum, Sangisorba minor, Bromus tomentellus ve Festuca ovina diğer türlere göre daha
yüksek yaşama oranına sahiptir.
Toprak koruması yönünden odunsular ve özellikle çalıların önemli yeri vardır.
Çalıların sık ve seyrek bulunmasına göre toprak koruma niteliği değişir. Sık çalıların altında
otsu bitkiler daha az bir gelişim gösterir; tür adedi azdır, cılız bünyeli ve çoğu bir yıllık
bitkilerdir. Akdeniz iklim koşulunun «Maki» florası sık çalı tipinin en yaygın ve seçkin
örneğidir. Ülkemizin diğer iklim koşullarında yaygın ve sık bir çalı topluluğuna pek
rastlanmaz (Uluocak, 1980).
Çalılar, uzun ömürlü kuvvetli kök ve gövde yapısı ile otsu bitkilere göre toprağın daha
çok üst düzeyinde toprak koruyucu özelliği gösterirler. Hele, aynı kökten birçok gövde
oluşturan ve vejetatif çoğalma karakterinde olanlar çok iyi toprak örtüsü oluştururlar. Çalılar
toprağı belirli bir yükseklikte, ancak tepe çatılarıyla kapatabilirken otsu bitkiler toprağı çok
yakından gövde ve yapraklarıyla ve çoğu kez toprağa temas eden bir örtü teşkil ederler.
Otsuların toprağa bu kadar yakın bulunması, özellikle erozyonun başlangıcında toprak
yüzeyinin ilk yırtılmasına karşı bir güvencedir (Güçlü ve ark.,1998).
Mevcut alanlarımızı genişletmenin mümkün olmayacağı, kullanmamız gereken
alanları en iyi şekilde değerlendirmek zorunda olduğumuzun bilinci içinde marjinal alanların
kullanıma kazandırılması çalışmalarına ayrı bir önem verilmeli, verimi veya değeri kullanışını
lüzumsuz kılacak kadar düşük olan bu alanların ıslahını, verimini ve değerinin arttırılması için
44
elde olan imkanlardan çalıların kullanılması gerektiği bir zorunluluktur (Tahtacıoğlu ve ark.,
2009). Çalı bitkileri erozyon kontrolü yanında toprak ve su koruması gibi tekniklerle birlikte
birçok kullanım sahaları mevcuttur. Yine çalılar mevcut alandaki öğelerin çokluğu yoluyla
bulundukları alana faydalı olduklarından, maddenin sistematik olarak dönüşümünü
sağladıkları, ekosistemdeki bitki ve hayvanların farklılığını artırdıklarından (Schalitz ve
ark.,1999) dolayı bu alanlarda kullanılmaları yerinde olacaktır.
Sonuç olarak yaşama yüzdeleri ve toprağı kaplama oranları da dikkate alındığında
toprak kaybını önlemede en etkili çalı türlerinin Jasminum fruticans ve Cerasus
hippophaeoides olduğu, en etkili otsu türlerininde Sangisorba minor ve Agropyron cristatum
olduğu bulunmuştur. Su kayıplarını önlemede en etkili çalı türlerinin ise Pyrus elaeagnifolia
ve Jasminum fruticans olduğu, en etkili otsu türlerinin ise Artemisia spicigera ve Sangisorba
minor olduğu tespit edilmiştir. Hem toprak kayıplarında ve hem de su kayıplarını önlemede
etkili olan türler birlikte değerlendirildiğinde çalı türlerinde Jasminum fruticans, otsu
türlerden ise Sangisorba minor bütün türlerden daha öne çıkmaktadır. Dolayısıyla toprak ve
su korumaya yönelik bölgede yapılacak çalışmalarda öncelikle bu türlerin kullanılması
önerilmektedir. Zengin ve ark., (1998) tarafından yapılan benzer çalışmada yoğun kullanımlar
sonucunda tahrip olan alanların yeniden bitkisel örtüye kavuşturulmasında materyal seçiminin
öneminin büyük olduğu vurgulanmış,erozyon çalışmalarında kullanılan bitki türlerinin doğal,
toprağı tutan ve iyileştirme özelliklerine sahip olması gerektiği belirlenmiştir. Bu çalışmada
önerilen türlerin özellikleri Zengin ve ark., (1998) tarafından başarılı erozyon çalışmaları için
kullanılacak materyal özellikleriyle uyumluluk göstermektedir.
ADF, NDF ve ham protein oranları birlikte değerlendirildiğinde çalı türlerinden
Colutea armenea ve Paliurus spina-christi, otsu türlerden Medicago papillosa yem kalitesi
açısından önerilebilir.
Bu çalışma sonuçları uygulama birimlerine ışık tutacak olup, başta Tortum Havzası
olmak üzere benzer ekolojilerde erozyon önleme çalışmalarında kullanılabilir.
45
ÖZET
Doğu Anadolu Bölgesi Tortum Havzası içerisinde yürütülmüş olan bu çalışmada;
yörede mevcut doğal çalı ve ot türlerinin toprak ve su tutmada ki başarı oranlarının
belirlenmesi amaçlanmıştır. Araştırma alanı erozyona uğramış sığ topraklı ve yaklaşık %30
eğimli özelliklere sahiptir.
Araştırmada bölgede doğal olarak yetişen, erozyon önleme açısından önemli çalı
[Colutea armenea Boiss. & A.Huet, Pyrus elaeagnifolia Pall. subsp. kotschyana (Boiss.)
Browicz, Berberis vulgaris L, Elaeagnus rhamnoides (L.) A.Nelson (Syn: Hippophae
rhamnoides L.), Rhamnus pallasii Fisch. & C.A.Mey, Jasminum fruticans L, Elaeagnus
angustifolia L. subsp. angustifolia, Cerasus hippophaeoides (Bornm.) Bornm., Robinia
pseudoacacia L., Paliurus spina-christi Mill.] ve çok yıllık otsu türler [Securigera orientalis
(Mill.) Lassen subsp. orientalis (Syn: Coronilla orientalis Mill.), Medicago papillosa Boiss.
subsp. papillosa, Festuca ovina L. (Syn: Festuca airoides Lam.), Dactylis glomerata L.
subsp. glomerata, Artemisia spicigera K.Koch, Rostraria cristata (L.) Tzvelev var. cristata
(Syn: Koeleria cristata (L.) Bertol.), Agropyron cristatum (L.) Gaertner, Sanguisorba minor
L. subsp. minor (Syn: Poterium sanguisorba L.), Phleum montanum K.Koch subsp.
montanum, Bromus tomentellus Boiss. subsp. tomentellus] kullanılmıştır.
Araştırma çalışması, rastlantı parseller deneme desenine göre 3 yineleme X 20 tür=60
+4 (Kontrol parsel) olmak üzere toplam 64 parsel olarak tesis edilmiştir.
Toprak kayıplarının azaltılması bakımından en etkili çalı bitki türlerinin sırasıyla
Jasminum fruticans, Colutea armenea, Robinia pseudoacacia ve Cerasus hippophaeoides en
etkili otsu türlerinin ise sırasıyla Sangisorba minor, Artemisia spicigera ve Agropyron
cristatum olduğu belirlenmiştir.
Genel olarak su kayıplarının azaltılması bakımından en etkili çalı bitki türlerinin Pyrus
elaeagnifolia ve Jasminım fruticans, otsu bitki türlerinin ise Artemisia spicigera ve
Sangisorba minor olduğu belirlenmiştir.
ADF oranı çalı türlerinde ortalama %25,58 olarak tespit edilirken otsu türlerde ise
ADF oranı %41,04 olarak tespit edilmiştir. Ot türlerinden Sangisorba minor en düşük
(%36,02) ADF oranına sahip olurken Festuca ovina en yüksek (%46,90) ADF oranına sahip
olmuştur. Diğer türler bu değerler arasında yer almıştır. Çalı türlerinden ise Colutea armenea
ve Paliurus spina-christi en düşük ADF (%10,13 ve 10,47) oranına sahip olurken Cerasus
hippophaeoides’in en yüksek ADF oranına sahip olduğu kaydedilmiştir.
46
ADF oranında olduğu gibi çalı türlerinden Colutea armenea ve Paliurus spina-
christi‘nin en düşük NDF oranına (%18,54 ile 32,38) sahip olduğu tespit edilmiştir. En
yüksek NDF oranı ise Elaeagnus angustifolia’da tespit edilmiştir. Otsu türlerden Artemisia
spicigera %49,11 ileen düşük NDF oranına sahip olurken Bromus tomentellus ise %
68,33’lük oran ile en yüksek NDF oranına sahip olmuştur. ADF oranında olduğu gibi NDF
oranlarının çalı türlerinde otsu türlere oranla daha düşük olduğu tespit edilmiş olup bu da
hayvan yemi olarak çalı türlerinin otsu türlere göre daha kaliteli bir yem olarak
değerlendirilmesine imkan sağlayabilir.
Çalı türlerinden Colutea armenea, Rhamnus pallasii ve Paliurus spiina-christi’nin
%15,11, %15,21 ve %16,04 oranları ile en yüksek ham protein oranına sahip olduğu
belirlenirken otsu türlerden ise Medicago papillosa’nın %13,26 ile en düşük ham protein
oranına sahip olduğu belirlenmiştir. Genel olarak değerlendirildiğinde çalı türlerinin otsu
türlere göre nispeten daha yüksek bir ham protein oranına sahip olduğu kaydedilmiştir. Bu
durum daha düşük ADF ve NDF oranına sahip olan çalı türleri için beklenen bir durumdur.
Çalı türlerinde toprağı kaplama oranı 7-52 cm arasında değişmiş olup en yüksek
Toprağı Kaplama Oranına (TKO) sırasıyla Hipophea rhamnoides, Berberis vulgaris ve
Cerasus hippophaeoides sahip olurken en düşük TKO ise Paliurus spina-christii sahip
olmuştur. TKO bakımından Hipophea rhamnoides, Berberis vulgaris ve Cerasus
hippophaeoides’in kullanılması erozyonun ve dolayısıyla toprak kaybının önlenmesi
açısından ümit var görülmektedir. Yapılan çalışmada otsu türlerin toprağı kaplama oranı
%21,67 ile %54 arasında değişmiş olup bu fark istatistiksel açıdan çok önemli olmuştur.
Medicago papillosa en düşük TKO na sahip olurken sırasıyla Agropyron cristatum,
Sangisorba minor, Bromus tomentellus ve Festuca ovina’nın ise en yüksek TKO na sahip
olduğu tespit edilmiştir.
Sonuç olarak yaşama yüzdeleri ve toprağı kaplama oranları da dikkate alındığında
toprak kaybını önlemede en etkili çalı türlerinin Jasminum fruticans ve Cerasus
hippophaeoides olduğu, en etkili otsu türlerininde Sangisorba minor ve Agropyron cristatum
olduğu bulunmuştur. Su kayıplarını önlemede en etkili çalı türlerinin ise Pyrus elaeagnifolia
ve Jasminum fruticans olduğu, en etkili otsu türlerinin ise Artemisia spicigera ve Sangisorba
minor olduğu tespit edilmiştir. Hem toprak kayıplarında ve hem de su kayıplarında etkili olan
türler birlikte değerlendirildiğinde çalı türlerinde Jasminum fruticans, otsu türlerden ise
Sangisorba minor bütün türlerden daha öne çıkmaktadır. Dolayısıyla toprak ve su korumaya
yönelik bölgede yapılacak çalışmalarda öncelikle bu türlerin kullanılması önerilmektedir.
47
Çalılar ilerleyen yıllarda daha etkili koruyucu özelliğine sahip olduklarında dolayı üst toprak
tabakasının aşındığı yerlerde çalıların öncelikli tercih edilmesi gerekir. Zira üst toprak
tabakasının aşındığı yerlerde otsu tesis etkili olmayabilir.
ADF, NDF ve ham protein oranları birlikte değerlendirildiğinde çalı türlerinden
Colutea armenea ve Paliurus spina-christi, otsu türlerden Medicago papillosa yem kalitesi
açısından önerilmektedir.
48
SUMMARY
It has been aimed to determine the rate of success of natural shrub and herbaceaus
species present in the region in retaining soil and water in the study conducted in Tortum
Watershed in Eastern Anatolia Region. The study area has eroded shallow soil and about 30%
slope.
In the study, it has been used shrub species [Colutea armenea Boiss. & A.Huet, Pyrus
elaeagnifolia Pall. subsp. kotschyana (Boiss.) Browicz, Berberis vulgaris L, Elaeagnus
rhamnoides (L.) A.Nelson (Syn: Hippophae rhamnoides L.), Rhamnus pallasii Fisch. &
C.A.Mey, Jasminum fruticans L, Elaeagnus angustifolia L. subsp. angustifolia, Cerasus
hippophaeoides (Bornm.) Bornm., Robinia pseudoacacia L., Paliurus spina-christi Mill.] and
perennial herbaceous species [Securigera orientalis (Mill.) Lassen subsp. orientalis (Syn:
Coronilla orientalis Mill.), Medicago papillosa Boiss. subsp. papillosa, Festuca ovina L.
(Syn: Festuca airoides Lam.), Dactylis glomerata L. subsp. glomerata, Artemisia spicigera
K.Koch, Rostraria cristata (L.) Tzvelev var. cristata (Syn: Koeleria cristata (L.) Bertol.),
Agropyron cristatum (L.) Gaertner, Sanguisorba minor L. subsp. minor (Syn: Poterium
sanguisorba L.), Phleum montanum K.Koch subsp. montanum, Bromus tomentellus Boiss.
subsp. tomentellus] important for erosion control grown naturally in the region.
The research study has been established according to random plot method with 3
replications X 20 species = 60 + 4 (control parcel) including 64 parcels.
It has been determined that respectively shrub species of Jasminum fruticans, Colutea
armenea, Robinia pseudoacacia ve Cerasus hippophaeoides and herbaceous species of
Sangisorba minor, Artemisia spicigera ve Agropyron cristatum were the most effective
species in terms of reduction of soil loss.
Mean ADF rate was determined 25.58% in shrub species, 41.04% in herbaceous
species. Herbaceous species of Sanguisorba minor has the lowest ADF rate (36.02%),
Festuca ovina has the highest (46.90%) ADF rate. Other species are among these values.
Shrub species of Colutea armenea ve Paliurus spina-christi have the lowest ADF rate
(10.13% and 10.47%), Cerasus hippophaeoides has the highest ADF rate.
It has been determined that shrub species of Colutea armenea ve Paliurus spina-
christi have the lowest NDF rate (18.54% and 32.38%) Elaeagnus angustifolia has the
highest NDF rate. Herbaceous species of Artemisia spicigera has the lowest NDF rate
(49.11%), Bromus tomentellus has the highest NDF rate (68.33%). NDF and ADF rates in the
49
shrub species are lower than herbaceous species. This situation can enable evaluation of the
shrub species as animal feed more quality than herbaceous species (43.46 %).
It has been determined that shrub species of Colutea armenea, Rhamnus pallasii ve
Paliurus spina-christi (15.11%, 15.21% and 16.04%) have the highest crude protein rates
Medicago papillosa has the lowestcrude protein rate (13.26%). Generally it is recorded that
shrub species have higher crude protein than herbaceous species. This situation is expected
because shrub species have low ADF and NDF rates.
Soil covering rates (SCR) change between 7-52 cm in the shrub species. Respectively
shrub species of Hipophea rhamnoides, Berberis vulgaris and Cerasus hippophaeoides have
the highest SCR, Paliurus spina-christi has the lowest SCR. In terms of SCR using of
Hipophea rhamnoides, Berberis vulgaris and Cerasus hippophaeoides will be useful for
erosion control. In the study SCR of herbaceous species change betwen 21.67% and 54%, so
this difference is important in terms of statistical. Medicago papillosa has the lowest SCR,
respectively Agropyron cristatum, Sangisorba minor, Bromus tomentellus and Festuca ovina
have the highest SCR.
In the result it has been founded that shrub species of Jasminum fruticans andCerasus
hippophaeoides and herbaceous species of Sangisorba minor and Agropyron cristatum were
the most effective species in preventing soil and water loss taken into consideration living
percent and soil covering rates. Shrub species of Pyrus elaeagnifolia ve Jasminum fruticans
and herbaceous species of Artemisia spicigera and Sangisorba minor were the most effective
species in preventing water loss. Shrub species of Jasminum fruticans and herbaceous species
of Sangisorba minor come forward when all species, effective on both soil and water
prevention, evaluates together. Therefore, it is recommended using primarily these species for
erosion control works in the region.
It is recommended shrub species of Colutea armenea ve Paliurus spina-christi,
herbaceous species of Medicago papillosa in terms of forage quality when ADF, NDF and
crude protein were evaluated together.
Generally it has been determined that respectively shrub species of Pyrus
elaeagnifolia and Jasminım fruticans, herbaceous species of Artemisia spicigera ve
Sangisorba minor were the most effective species in terms of reduction of water loss.
50
KAYNAKÇA
ALLEN, E.B., 1995. Restoration Ecology: Limits and Possibilities in Arid and Semiarid
Land. Proc. Wildland Shrub and Arid Land Restoration Symp. Las Vegas, NV, Intermountain
Res. Sta. Gen. Tech. Pep. INT-GTR: 315, p. 7-15.
ALTIN, M., GÖKKUŞ, A., KOÇ, A., 2006. Çayır Mera Islahı. Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı
Yayınları
ALTIN, M., GÖKKUŞ, A., KOÇ, A., 2011. Çayır Mera Yönetimi. Tarım ve Köy İşleri
Bakanlığı Yayınları
ARSLAN, C., TUFAN, T., 2011. Kars Yöresinde Farklı Tarihlerde Biçilen Çayırların Verim
Özellikleri, Besin Madde İçerikleri ve En Uygun Biçim Tarihinin Belirlenmesi. Atatürk
Üniversitesi Vet. Bil. Derg, 6(2): 131-138.
AVCIOĞLU, R., 1997. Çayır-Mera Kültürünün Erozyonun Önlenmesi ve Toprak Verimliliği
Açısından Önemi. Çayır-Mer’a Yem Bitkileri ve Hayvancılığı Geliştirme Projesi. Ege Ünv.
Ziraat Fak. Tarla Bitkileri Böl. Tarım ve Köyişleri Bak. Seminer notları. (7-13) – İzmir..
BALL, D.M., COLLINS, M., LACEFIELD, G.D., MARTIN, N.P., MERTEN, D.A.,
OLSON, K.E., PUTNAM, D.H., UNDERSANDER, D.J., WOLF, M.W., 2001.
Understanding forage quality. American Farm Bureau Federation Publication 1-01, Park
Ridge, USA p. 21.
BAER, S.G., RICE, C.W., BLAIR, J.M.,2000. Assessment of Soil Quality in Fields with
Short and Long Term Enrollment in the CRP. Journal of Soil and Water Conservation.
Volume 55, Number 2: 142-146.
BALCI, N., 1996. Toprak Koruması. İ.Ü. Yayın No: 3947, Orman Fak. Yayın No: 439,
ISBN 975-404-423-6, İ.Ü. Basımevi ve Film Merkezi – İstanbul
BLACKBURN, W.H., THUROW, T.L., TAYLOR, C.A., 1986. Soil Erosion on Rangeland.
In Proc. Use of Cover, Soils and Weather Data in Range. Symp. Society for Range
Management, Denver, CO, USA, 31-39.
BLAKE, G.R., HARTGE, K.H., 1986. Bulk Density. Methods of Soil Analysis Part1.
Physical and Mineralogical Methods 2nd Edition. Agronomy N0:9,363-375, 1188 p,
Madison, Wisconsin USA.
51
BRADY, N.C., WAIL, R.R., 1994. The Nature and Properties of soils. U.S. Agency for
International Development.Eleventh Edition. Prentice Hall Upper Saddle River, ISBN 0-02-
313371-6, New Jersey.
BUDAK. F., BUDAK, F., 2014. Yem Bitkilerinde Kalite ve Yem Bitkileri Kalitesini
Etkileyen Faktörler. Türk Bilimsel Derlemeler Dergisi 7 (1): 01-06.
CHARLEY, J.L., WEST, N.E., 1975. Plant-induced Soil Chemical Patterns in Some Desert
Shrub-dominated Semi-desert Ecosystems of UTAH. J.Ecol.: (63) 945-964.
DAVIS, P.H., 1969. Flora of Turkey and The East Aegean Islands. Cilt:1-2. Edinburgh.
FİDAN, C., TAŞDEMİR, C., GÖKBULAK, F., GÜLDAŞ, N., KÜRŞAT, M., DURAN, C.,
2012. Elazığ Yöresinde Doğal Olarak Yetişen Çok Yıllık Bazı Otsu Bitki Türlerinin Erozyon
Önleme Başarıları ile Bazı Önemli Özelliklerinin Belirlenmesi. T.C. Orman ve Su İ;şleri
Bakanlığı, Güneydoğu Anadolu Ormancılık Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, Teknik Bülten
No: 15, Elazığ, Türkiye.
GÖKMEN, H., 1997. Kapalı Tohumlular (Angiospermae). Cilt:1-2, Ankara.
GÖKTÜRK, A., ÖLMEZ, Z., TEMEL, F., 2006. Some Native Plants for Erosion Control
Efforts in Çoruh River Valley, Artvin, Turkey. Pakistan Journal of Biological Sciences, 9:
667-673.
GÜÇLÜ, K., YILMAZ, H., YILMAZ, S., 1998. Palandöken Dağlarında Erozyon Önleme
Çalışmaları ve Çözüm Önerileri, Doğu Anadolu tarım Kong., 14-18 Ekim, s.1575-1585,
Erzurum.
GÜLSEN, N., COŞKUN, B., UMUCALILAR, H.D., DURAL, H., 2004. Prediction of
Nutritive Value of A Native Forage, Prangos Uechritzii, Using of in Situ and in Vitro
Measurements. Journal of Arid Environments 56: 167-179.
KANTARCI,D., 2000. Toprak İlmi. İstanbul Üniversitesi Yaın No: 4261, Orman Fakültesi
Yayın No: 462, 296 s., İstanbul.
KELSEY, R.J., NELSON, A.B. SMITH, G.S., PIEPER, R. D., 1973. Nutritive Value of Hay
from Nitrogen-fertilized Blue Grama Rangeland. J. Range Manage, 26: 292-294.
KEMPER, W.D., ROSENAU, R.C., 1986. Aggregate Stability and Size Distribution Methods
of Soil Analysis, Part 1. Physical and Mineralogical Methods 2nd Edition. Agronomy No: 9,
425-442, 1188 p, Madison, Wisconsin, USA.
52
KOÇ, A., GÖKKUŞ, A., SERİN, Y., 1994. Türkiye’de Çayır-Meraların Durumu ve Erozyon
Yönünden Önemi. Ekoloji Çevre Dergisi, Sayı: 13 (36-41).
KOÇ, A., 2000. Turkish Rangelands and Shrub Culture. Rangelands, 2284, 26-26.
LACEFIELD, G., HENNING, J.C., COLLINS, M., SWETNAM, L., 1999. Quality Hay
Production. University of Kentucky College of Agrıculture, Agr.-62, 3 (77): 1-4.
LE HOUEROU, H.N., 1998. Environmental Aspects of Fodder Trees and Shrubs Plantation
in the Mediterranean Basin. Fodder Shrubs: Their Role in Mediterranean and Semiarid Land
Development and Environmental Conservation. Instıtut Agronomique et Veterinaire Hassan
II, Rabat, 51 p.
MARSHALL, J.K., 1973. Drought, Land Use and Soil Erosion. In: The Environmental,
Economic and Social Significance of Drought (Ed.J.V.Lovett). Angus and Robertson,
London, 55-77.
NELSON, D.W., SOMMERS, L.E., 1982. Total Carbon, Organic Carbon and Organic Matter.
Methods of Soil Analysis, Part 2. Chemical and Microbiological Properties, 2nd Edition.
Agronomy No:9.539-579,1159 p, Madison, Wisconsin USA.
ÖZTAŞ, T., KOÇ, A., ÇOMAKLI, B., 2003. Changes in Vegetatation and Soil Properties
Along a Slope on Overgrazed and Eroded Rangelands. Journal of Arid Environments 55: 93-
300.
PEECH, M., ALEXANDER, L., DEAN, L.A., REED, J.F., 1947 .Methods of Soil Analysis
for Soil-fertility Investigations . U. S. Dept. Agr. Oil'. 757, 25 pp., Washington.
RAYBURN, E.D., 2004. Forage Management, Understanding Forage Analysis Important to
Livestock Producers. West Virginia Univ. Extension Service.
http://www.wvu.edu/agexten/forglvst/analysis.pdf (26-8-2009).
SCHALITZ,G., BEHRENDT, A., FISCHER, A., 1999. Folia-Universitatis Agriculture
Stetinensis, Agricultura. No:75,287-292;4 ref. Germany.
SERİN, Y., 2005. Çayır ve Mera Bitkileri Kılavuzu. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal
Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları, Ankara.
SMITH, D., WISCHMEIER, W., 2002. Universal Soil Loss Equation (USLE) Predicted Soil
Loss for Harvesting Regimes in Appalachian Hardwoods. Northern Journal of Applied
Forestry. 19(2): 53-58.
SÖNMEZ, K., 1994. Toprak Koruma, Atatürk Üniversitesi Yayınları No: 169, Erzurum.
53
ŞAHİN, M., BAŞARAN, S., BAŞARAN, M.A., OKUDAN, A., ALIM, E., TÜRKKAN, M.,
SETTAŞ, A., ALAGÖZ, Z., 2013. Burdur Yöresindeki Toprakların Erozyona
Duyarlılıklarının Saptanması ve Erozyon Önlemede Kullanılabilecek Bitki Türlerinin
Belirlenmesi. T.C. Orman ve Su İşleri Bak., Batı Akdeniz Ormancılık Arştırma Entstitüsü
MüdürlüğüYayın No: 68, Teknik Bülten No: 51, 85 s. Antalya.
TAHTACIOĞLU, L., AYGÜN, C., KARAMAN, Y., 2009. Kuraklık Riskine Karşı Çalımsı
Yem Bitkileri. I. Ulusal Kuraklık ve Çölleşme Sempozyumu, s.790-795, 16-18 Haziran 2009-
Konya
THROW, T.L., 1991. Hydrology and Erosion in Grazing Management an Ecological
Perspective (R.K. Heitschmidt, J.W. Stutth), Timber Pres, Inc., 141-159
TOSUN, F., ALTIN, M., 1977. Çayır ve Mera Tesisinin Teknik Esasları. Gıda – Tarım ve
Hayvancılık Bakanlığı, Ziraat İşleri Genel Md. No: 8.
TÜMSAVAŞ, Z., KATKAT, A.V., 1999. Bursa İli ve Civarındaki Eğimli Tarım
Topraklarının Laboratuar Koşullarında Su Erozyonuna Karşı Duyarlılıklarının Belirlenmesi
Üzerine Bir Araştırma. TÜBİTAK Yayınları.
ULUOCAK, N., 1980. Toprak Koruyucu Doğal Bitki Örtüsü ve İndikatör Olaylar. Orman
Fakültesi Dergisi, 64-85.
WISHMEIER, W.H., SMITH, D.D., 1978. Predicting Rainfall Erosion Losses-A Guide to
Conservation Planning. USDA Handbook 537. Washington, DC.
ZENGİN, M., ÖZER, S., ÖZGÜL, M., 2009. Çoruh Havzası (İspir Karayolu) Erozyon
Durumunun CBS ile Belirlenmesi ve Çözüm Önerileri. A.Ü. Ziraat Fak. Dergisi, 40(1): 9-19.