58
www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 381 8 Eylül 2013 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com Devlet Tedavilerini Engelleyerek DEVRİMCİ TUTSAKLARDAN İNTİKAM ALIYOR! Kemal Avcı 26 Yaşında 8 Senesi Hapishanede Geçen Bir Devrimci Ülserdi, Hapishanede Kanser Oldu! DİRENİŞ ADRESİ: İyiniyet Sok. No: 17 Merkez Mh. Şişli BLOGSPOT ADRESİ: kazovaiscileri.blogspot.com MAİL ADRESİ: [email protected] TELEFON NUMARASI: 0542 353 68 17 İşçiler, Halkımız, Bu Direniş Sizin Direnişinizdir! Hırsız, Arsız Patronlara Karşı Ekmek, Adalet, Onur Direnişidir! Direnişe Sahip Çıkalım! Devrimci İşçi Hareketi Öncülüğünde Kazova Tekstil İşçileri Üretimden Yönetime... Türkiye İşçi Sınıfının Tarihinde Bir İlk Yarattılar! İşten Atıldıkları Fabrikayı İşgal Edip Direnişin 185. Gününde Üretime Geçtiler!

Türkiye İçi Sınıfının Tarihinde Bir İlk Yarattılar! Kemal ...yuruyus-info.org/pdf/pdf/381.pdf [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 381 8 Eylül 2013

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@y

uru

yu

s.c

om

Haftalık Dergi / Sayı: 381

8 Eylül 2013

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yu

s.c

om

Devlet Tedavilerini Engelleyerek

DEVRİMCİ TUTSAKLARDAN İNTİKAM ALIYOR!

Kemal Avcı 26 Yaşında8 Senesi Hapishanede Geçen Bir Devrimci

Ülserdi, Hapishanede Kanser Oldu!

DİRENİŞ ADRESİ: İyiniyet Sok. No: 17 Merkez Mh. Şişli BLOGSPOT ADRESİ: kazovaiscileri.blogspot.com

MAİL ADRESİ: [email protected] TELEFON NUMARASI: 0542 353 68 17

İşçiler, Halkımız, Bu Direniş Sizin Direnişinizdir!Hırsız, Arsız Patronlara Karşı Ekmek, Adalet, Onur Direnişidir!

Direnişe Sahip Çıkalım!

Devrimci İşçi Hareketi ÖncülüğündeKazova Tekstil İşçileri Üretimden Yönetime...

Türkiye İşçi Sınıfının Tarihinde Bir İlk Yarattılar!İşten Atıldıkları Fabrikayı İşgal Edip

Direnişin 185. Gününde Üretime Geçtiler!

Sahibi ve Sorumlu YazıişleriMüdürü: Mustafa DoğruAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-SanayiCad. Altay Sok. No: 10Çobançeşme / Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 Euro

Almanya: 4 Euro

Fransa: 4 Euro

İsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euro

İngiltere: £ 3

Belçika: 4 Euro

Avusturya: 4 Euro

www.yuruyus.com [email protected]

Haftalık Süreli Yerel YayınSiyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

Tel: (0-212) 251 94 35

ÖÖğretmenimizğretmenimiz

- Emperyalizm; Katildir, İşkencecidir, İşgalcidir, Sömürücüdür...

- Emperyalizm; İnsanlıktan Çıkmıştır,

Kimseye İnsanlığı Öğretemez...

- Emperyalizm; Özgürlüğe ve Bağımsızlığa Düşmandır,

Özgürlük Götüremez...

- Dünyayı Kan Gölüne ve Hapishaneye Çeviren

Emperyalizm, Demokrasiyi Savunamaz...

- Halklara Soykırım Uygulayan Emperyalizm,

İnsan Haklarını Savunamaz...

- Emperyalizmin Medeniyetinin Temelinde

Dünya Halklarının Kanı-Canı Vardır...

- Emperyalizm; Yüz Yıl Önce Ölümcül Hastalığa

Yakalanan, Can Çekişen Kapitalizmdir. Çaresi Yok!..

Emperyalizm Yenilecek ve Halklar Özgürleşecektir...

- Çünkü Emperyalist Çağ, Proleter Devrimler Çağıdır...

Sol’un politikasızlığı, emperyalist savaş sürecinde objektif olarak emperyalizme

desteğe dönüşmüştür. Bu politikasızlık sonucudur ki, Irak’taki rejimin

gericiliğinden hareketle, ABD’nin ve diğer emperyalist güçlerin Irak halkını

katletmesine seyirci kalmışlardır. Saddam’ın gericiliğini keşfeden Sol, “it dalaşı”

vb. değerlendirmelerle emperyalist saldırganlığa suskun

kalarak emperyalizm karşısında daha da gerilemişti.

Oysa baş çelişki dünya halkları ile emperyalizm arasındadır.

Devrimcilerin görevi tereddütsüz

Emperyalizme ve Faşizme Karşı Direnenlerin yanında yer almaktır.

u TMMOB'nin tasfiyesine karşı yürüdü!

u Direnen Kazova işçileri için yürüdü!

u Gaz tüfeğiyle başından vurulan ve aylardır komada

ölüme direnen Berkin Elvan için yürüdü!

u Ayaklanma şehitlerinin katillerinin

yargılanması için yürüdü!

u Gecekondu halkının barınma hakkı için yürüdü!

u Bağımsız demokratik Türkiye için yürüdü!

u Özgür bir vatan için tutsak düşen devrimciler için yürüdü!

Halkın Mühendis Mimarları ADIM ADIM İSTANBUL'DAN ANKARA'YA

EKMEK, ADALET, ÖZGÜRLÜK İÇİN YÜRÜDÜ!

İbrahim Çuhadar’ıANIYORUZ!Feda Şehidi İbrahimÇuhadar'ınÖlümsüzlüğünün 1. Yılında Onu SaygıylaAnıyoruz.Anma Program ve Yemeğine TümHalkımız Davetlidir.

Tarih: 15 Eylül PazarSaat: 13.00

Yer: İdilcan Kültür MerkeziGeneral Zeki Doğan Mah. İmam Alim

Sultan Cad. 12/19 Mamak/AnkaraTel: 0312 391 37 75

İ ç i n d e k i l e rgençliğin örgütlenmesini, ne de

halk düşmanı iktidarının

sonunu engelleyemeyecek!

43 Başında bir Dev-Genç’linin

durduğu küçük bir masa bile

tüm emniyeti ayağa

kaldırmaya yetti!

46 Basından...

50 Kazova tekstil işçileri olarak hem

üretiyor hem yönetiyoruz!

51 Halk anayasası, tekellerin değil

halkın çıkarınadır!

52 Özgür Tutsaklardan:

Yusuf Taş'tan mektup var!

53 İslamcılar Mısır’da ‘darbe’

karşıtı ‘demokrat’ Suriye’de

ise bir ülkenin liderini yıkmak

için tüm emperyalistleri

işgale çağırıyor!

54 Avrupada Yürüyüş:

Emperyalistler'e

Suriye'den kanlı elinizi çekin

sesleri yükseldi!

56 Yitirdiklerimiz...

58 Kulağımıza Küpe Olsun...

59 Öğretmenimiz...

Kemal Avcıyı Zulmün Elinden Aldık!

Gel de Cepheli Olma!

23 Biz halkız tarih yazıyoruz!

Tarih de bizi yazacak, tarihinakışını değiştiremezsiniz! -9

27 Cepheli: İktidar

altarnatifimizi, hayatın heralanına yaymalıyız!

28 Devrimci Okul: Yaratıcılık

30 Bizim Mahalle: Alkol çözüm

değil! Çözüm sorunlarıyaratan düzene karşıörgütlenme ve mücadeledir!

31 Sınıf Kini:

Benim içim yanıyor!

32 Halkın Hukuk Bürosu:

AKP halka yönelikterörünü artıracak!

34 Çocuklarımızın katilleri

Sabancılar’dır! Koçlar’dır!

37 Taylan Tanay’dan DİSK

Başkanı’na açık mektup!

38 Devrimci İşçi Hareketi: İşçileri

nasıl örgütleyeceğiz? -3

41 Gençlik Federasyonu’ndan:

AKP’nin faşist genelgeleri ne

6 Kemal Avcı 26 yaşında 8 senesi

hapishanede geçen birdevrimci!

9 “Gel de Cepheli olma”

11 “Mustafa Ali Tombul için

verilecek hesabım yok!”

13 Emperyalistlerin üniversiteleri

araştırma yapmış; yoksullukzekayı azaltıyormuş...

15 Gerilla’nın barışı halkın

umutlarını söndürmesidir!

17 Kürt milliyetçileri ayaklanmanın

yarattığı politik gücün altındakalmıştır “Gezi’de yanlışyaptık” demek birdemagojiden ibarettir!

20 Asalak patronlara

ihtiyacımız yok!Üreten biziz, yöneten de,tüketen de biz olacağız!

22 Halkın mühendis mimarları

mücadelerini sürdürecek!

4 Devlet hasta tutsakların

tedavilerini engelleyerekdevrimcilerden intikam alıyor!

Ülkemizde Gençlik

29 Ağustos’ta tahliye olan kanserhastası devrimci tutsak Kemal

Avcı’nın açıklamaları çeşitli basın or-ganlarında yer aldı. Yaptığı açıkla-malar suç duyurusu niteliği taşıyor.AKP iktidarı devrimci tutsaklardanhapishanelerde tercit politikalarıyla,işkencelerle intikam alıyor. Avcı’nınaşağıdaki açıklamalarını dikkatliceokuyun; bunun başka bir açıklamasıyoktur...

Tedavi gören birisiydim ve polis debunu çok iyi biliyordu. Hatta Va-

tan Emniyet Müdürlüğü’nde bunubana karşı kullanmaya çalıştılar.Daha Vatan’dayken tutuklanacağı-mızı söyleyen bir sivil polis bana, ‘sizhepiniz gittiniz. Çıkış şansınız yok, ar-tık. Size Metris’ten selam göndeririz’dedi. Ama özellikle beni hastaneye gö-türürken arabada, ‘sen zaten kan-sersin bu konuda bilgimiz var. Bakşimdi cezaevine gireceksin. Oradahastalığın daha da çok ilerleyecek.Hadi bakalım seni kurtarsınlar kur-tarabiliyorlarsa’ şeklinde sözlerle psi-kolojimi bozmaya çalıştılar. Halbukio sırada bana henüz teşhis konmamıştı.

Geçmişte de böyleydi; oligarşininmahkemeleri devrimcileri yargı-

larken dikkate aldıkları tek kanıt po-lis tutanaklarıdır. Kimin tutuklanıp

tutuklanmayacağına gözaltı soruştur-masında, polis karar verirdi. Tutukla-nacakların isimleri savcıların elineverilir ve onlar tutuklanır. PolislerinKemal’e daha mahkemeye çıkmadantutuklanacağını söylemesi bundandır.Tutuklama nedeni ise devrimcilerdenintikam alma isteğidir. Çünkü F Tip-leri tutsaklar için bunun en iyi yeridir.Kemal’in tedavisi süren hastalıkla-rından haberdar olan polis, F Tiplerindekanser olması için tutuklatmıştır...

AKP İKTİDARINDA İŞKEN-CE HİÇ EKSİK OLMAMIŞ-

TIR! SAVCILAR NEREDESİ-NİZ? KEMAL AVCI’NIN ANLA-TIMLARI SUÇ DUYURUSU-DUR! İŞKENCECİ POLİSLERHAKKINDA İŞLEM YAPMAYA-CAK MISINIZ? Parmak izimi al-mak bahanesiyle iki kolumu da tersçevirerek, uyuşana kadar öylece tut-tular. Avucumun içini açamayınca dasağ işaret parmağımı kırdılar. Kol-larım o kadar çok uyuşmuştu ki par-mağımın kırıldığını ancak yarım saatsonra fark ettim. Gözaltına alınma-dan 1 hafta önce emniyetin önündekibir oturma eyleminde polisin saldı-rısı sonucunda sağ kaburgalarım kı-rılmıştı ve bunu bilen sivil polisler,‘vurun zaten kaburgaları sağlam

değil’ diyerek sürekli kaburgalarımavurdular. Metris Hapishanesi'ne gö-türülene kadar darp edildik. Ellerimizarkadan kelepçeliydi. Bir polis elin-deki yüzükle ağzıma vurdu. Ön dişimkırıldı ve kaşım patladı. Kelepçeninsıkılığından ellerim mosmor olmuştu.Bir hafta parmaklarımı hissedemedim.Sol elimin baş parmağı halen zamanzaman uyuşuyor.

POLİS MÜDÜRLÜĞÜNDENHAPİSHANEYE, İŞKENCE

HER YERDE İşkenceye direndiği-miz için bize soruşturma açıldı. Ka-burgalarımdaki kırık raporlarını gör-dükleri halde, A-Takımı adlı tim ta-mamen öldürmeye yönelik olaraksağ kaburgalarıma vurdular. Dahasonra hücrelere koyulduk. İki ay bo-yunca sürekli acile gidip geldim.Daha sonra 16 Mayıs tarihinde midekanseri teşhisi tam konulduğundaEdirne Devlet Hastanesi'ne götürül-meye başlandım.

Tekirdağ’dan Edirne’ye sevklerimsırasında da ringde fenalaşıyor-

dum. Birçok kez kusmama rağmenkelepçelerimi dahi çözmüyorlardı. 4Temmuz’da ameliyat edildim. Mi-demin dörtte üçü alındı. 25 gün son-ra da kemoterapi tedavisi başladı.Hastanedeki doktorların tavrı çok

Devlet Hasta TutsaklarınTedavilerini Engelleyerek

Devrimcilerden İntikam Alıyor!“Parmak izimi almak bahanesiyle, iki kolumu da ters çevirerek uyuşana kadar öylecetuttular. Avcumun içini açamayınca da sağ işaret parmağımı kırdılar. Kollarım okadar çok uyuşmuştu ki, parmağımın kırıldığını ancak yarım saat sonra fark ettim.Gözaltına alınmadan 1 hafta önce emniyetin önündeki bir oturma eyleminde polisinsaldırısı sonucunda sağ kaburgalarım kırılmıştı ve bunu bilen sivil polisler, ‘vurunzaten kaburgaları sağlam değil’ diyerek sürekli kaburgalarıma vurdular. MetrisHapishanesi'ne götürülene kadar darp edildik. Ellerimiz arkadan kelepçeliydi. Birpolis elindeki yüzükle ağzıma vurdu. Ön dişim kırıldı ve kaşım patladı.”

4

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

iyiydi. Tedaviden sonra jandarmabeni hapishaneye getirip götürmekistese de doktorlar buna izin vermi-yor, beni hastanede tutuyorlardı.“Cezaevindeki zor koşulları “bıra-kalım hasta tutsakları, F Tipi ceza-evlerinde sağlıklı insanların dahi kal-ması mümkün değil.” Sağlıklı geleninsanlar hapishanedeki kötü koşullarnedeniyle bir çok hastalığa yaka-lanmaktadır. Aralıklı olarak toplam8 yıla yakın hapishanede tutsak kal-dım. Hastalıklarımın nedeni yaşadı-ğım fiziki ve psikolojik işkencelerdenkaynaklanmaktadır. Ben tahliye ol-dum fakat hapishanelerde 16’sı ağır,400’ü aşkın hasta tutsak var. Bukoşullar altında hasta tutsaklarıniyileşmesi mümkün değildir.

Kemal Avcı TAYAD ve Halk Cep-heliler’in yoğun mücadelesi so-

nucunda Güler Zere’de, Yasemin Ka-radağ, İbrahim Çınar, ve Mete Diş’teolduğu gibi faşizmin hücrelerinden çe-kip alındı... Fakat Avcı’nın da belirt-tiği gibi hapishanelerde halen 16’sı ağır400’ün üzerinde hasta tutsak var. AKPhasta tutsakların tedavilerini yapma-yarak intikam alıyor. On yıllardır tec-rit başta olmak üzere her türlü zulmüuyguluyorlar fakat teslim alamıyorlar.Tutsakların hastalıkları tutsaklara kar-şı intikam alma aracı olarak, teslimalma aracı olarak kullanılıyor. AKP’ninbu politikalarını yine Avcı’nın anla-tımlarından dinleyelim...

“2011’de Kandıra F Tipi Ceza-evi’nde kalırken başladı hasta-

lıklarım. Hastaneye sevk edilmiyor-dum. Avukatımın ısrarı sonucu dok-tora gönderildiğimde doktor bana bumideyle nasıl bu kadar yaşayabildi-ğimi sordu diyor.

Tutuklandığımda İstanbul EmniyetMudurluğu’nde hastalığımı bili-

yorlardı. Bana orada ‘sen kansersin,hala neden buralara geliyorsun?Şimdi cezaevine gideceksin. Oradabu işin sonu yok. Artık sana da birölumsuzdur sloganı atarlar’ dediler.Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ne sevkedildiğimde ‘hoşgeldin Kemal Avcı’diyerek çıplak aramaya çalıştılar.Benden önce dosyamı gördukleri için‘Biz seni iyileştiririz’ burada diyerek

içeride saldırdılar.

F TİPLERİNDE TEDAVİ SÜ-RECİ TEDAVİ DEĞİL, İŞ-

KENCEDİR! Avcı tedavi adı al-tında yapılan işkenceyi şöyle anlatı-yor: Cezaevinden hastaneye ring ara-cıyla kelepçeli olarak göturuluyor-dum. Kan kusarken komutan ‘ne ya-payım? Ölursen öl’ diyordu. Duru-mum ciddileşince beni 2 Temmuz’daEdirne’ye kimseye haber vermedensevk ettiler. Burada çöp tenekelerininyanında yatırdılar. Ertesi gun gön-derdiler

FTİPLERİNDE ÜLSER NASILKANSERE DÖNÜŞÜYOR

KEMAL AVCI ANLATIYOR: Mi-demin dörtte üçünün alındığı ameli-yattan sonra 19 gun hastanede kal-dım. 15 gun de mahkûm koğuşundakaldım. Doktorların ‘bu hasta 100metre yuruse morga sevk edilir’ de-mesine karşın kelepçe takmak istedi-ler. 20. gun hapishaneye gönderildim.İlk gun bakıma ihtiyacımın olmasınakarşın bir hucreye koydular. Yarala-rımı arkadaşlarım iyileştirdi. 12Ağustos’ta da kemoterapi görmeyebaşladım. 2. seans için 12 Eylul’erandevu verildi. Buyuk ihtimalle İs-tanbul’da kemoterapi alacağım.

Kemal Avcı’nın tahliye olmasıgibi, işkenceye dönüşse de, içe-

rideki tedavisinin başlamış olmasıyine TAYAD ve Halk Cepheliler’inyürüttüğü kampanya sonucunda ol-muştur. Şunu çok iyi biliyoruz ki, içer-deki yüzlerce hasta tutsağın teşhis ko-nulması için sevki dahi ayları buluyor.Tedavi tamamen hapishane idaresininkeyfiyetine kalmıştır. Eğer bir sahip-leneni yoksa hasta tutsaklar dışarıyaya tabutla çıkıyorlar ya da ölümleri-ne bir-iki gün kala tahliye ediliyorlar...

Devrimci tutsakların zulmün elin-de katledilmesine izin vermeye-

ceğiz. Fakat hapishanelerde ölümünpençesinde yüzlerce hasta tutsak var.AKP’nin hasta tutsakları katliam po-litikası, bunu bir intikam aracına dön-üştürmesi bütün tutsaklar için bir teh-dittir. Bütün tutsakları teslim almanınbir aracı olarak kullanılmaktadır. Yinedevletin hapishane politikaları hiçbirzaman sadece tutsaklarla sınırlı de-

ğildir. Tutsaklara yapılan her saldırıesas olarak dışarıdaki halka yapılansaldırının bir parçasıdır. Halka verilenbir gözdağıdır...

AKP’nin bu intikam politikasınakarşı mücadele etmek, boşa çı-

kartmak devrimcilerin görevidir. Hiçkimse bu görevden kaçamaz. Bu gö-rev Güler Zere ile başlatılan “HastaTutsaklara Özgürlük” kampanyasın-dan beri solun boynunun borcudur.Hapishanelerdeki tutsaklarına sahipçıkmayanlar, hiçbir hakkın mücade-lesini veremez...

Güler Zere’nin tahliye edilme-siyle birlikte Hasta Tutsaklara

Özgürlük için mücadele halktan en üstnoktada desteği almıştı. Halkın her ke-siminde hasta tutsaklara karşı bir du-yarlılık, sahiplenme yaratılmıştı. Solbu konuda geriye dönüp kendini sor-gulamalıdır. Yaratılan bu duyarlılılı-ğı ne pahasına heba ettiğini, oluştu-rulan birlikleri nasıl dağıttığını sor-gulamalıdır... Ve bunun hesabını tut-saklara vermelidir.

HASTA TUTSAKLARA SAHİPÇIKMAK TÜM SOL’UN GÖ-

REVİDİR. SOL HİÇBİR GEREK-ÇEYLE BU GÖREVDEN KAÇA-MAZ! Bugün reformist soldan, hattadüzen içi muhalefetten bile, AKP kar-şıtı düşüncelerinden, eylemlerinden do-layı tutuklananlar var. Hasta tutsaklarsorunu çok daha geniş kesimi kapsa-maktadır. AKP’nin tutsak politikasıaçıktır; bunu hiç kimse reddedemez.AKP tutsakların hastalıklarının teda-visini engelleyerek, intikam aracı ola-rak kullanıyor. Sol ise hasta tutsaklarmücadelesinde ya yok, ya da protes-toyu aşmayan, sonuç almaktan uzakmücadele anlayışından çıkmıyor.

Kemal Avcı tahliye oldu. O içer-de 16’sı ağır, 400’ü aşkın tutsak

daha var diyor. F tipi tecrit koşulla-rında 400 tutsağın durumu her geçengün daha da ağırlaşacak. Faşist AKPiktidarı onları sessiz sedasız katletmekiçin elinden geleni yapacaktır. Hastatutsakları yaşatmak için zulmün elin-den almak ise bizim görevimiz. Tümsolun görevidir. Sol hiçbir gerekçey-le bu görevden kaçamaz. HASTATUTSAKLARA ÖZGÜRLÜK!

8 Eylül 2013

5

Yürüyüş

Sayı: 381

Kemal Avcı 26 yaşında devrimcibir tutsaktı. 26 yaş insan ömründe“ömrünün baharı” denilebilecek gençbir yaştır.

26 yaşındaki Kemal Avcı’nın öm-rünün yaklaşık 8 yılı tutsaklıkla geçti.Yani Kemal Avcı 18 yaşında faşizminhapihaneleriyle tanışan bir devrim-cidir. Kısa sürelerle özgürlüğüne ka-vuşsa da 8 yılı tutsaklıkla geçti.Dışarı çıkar çıkmaz da mücadeleniniçinde yer aldı.

Kemal’in 8 yıllık tutsaklığı hepF Tiplerinde geçti. Midesi F Tiple-ri’nin tecrit koşullarında önce ülseroldu.

F Tiplerinin fiziki koşulları başlıbaşına her türlü hastalığın kaynağıdır.Bunun üzerine, F Tiplerini devrimcitutsaklardan intikam alma yeri olarakgören devletin, hapishane politika-larını koyunca, en sıradan hastalıklarF Tiplerinde kısa zamanda ölümcülhastalıklara dönüşebilmektedir.

Kemal Avcı’nın mide ülseri kısazamanda kansere dönüştü. Kanserhastalığı ise erken taşhis edilmesinerağmen, bir intikam politikasıyla te-davisi engellenerek ölümcül durumageldi.

AKP, Kemal Avcı’yı TAYAD’ınbaşlattığı kampanya sonucunda 28Ağustos’ta tahliye etmek zorundakaldı.

Hasta tutsaklar için verdiğimizmücadelede bir zafer daha kazandık.Yoldaşımız Kemal Avcı’yı zulmünelinden aldık. Zulmün elinde katle-dilme tehditi altında olan yoldaşla-rımız için her zaman “birimiz hepi-miz, hepimiz birimiz için” anlayışıile hareket ettik. Tüm Cepheliler deaynı sahiplenme, aynı bilinç vardı.Kemal Avcı’yı da böyle çekip aldık.Tıpkı Güler Zere’yi, Yasemin Kara-dağ’ı, İbrahim Çınar’ı, Mete Diş’ialdığımız gibi. AKP iktidarına birkez daha gösterdik. Yoldaşlarımızıkatletmene izin vermeyeceğiz. Ha-

pishanelerde uygulama-ya çalıştığı hasta tutsak-ları katletme politikasınıboşa çıkarttık.

Bu zafer, bu onurCephelilere aittir. Göz-altılarda, işkencelerde,hapishanelerde Cephe-lileri katletme politika-sından asla vazgeçmeziktidar. Fırsatını bulduk-ça katletmek ister. Bununönündeki engel Cephe-lilerdir. Yoldaşlarını sa-hiplenmenin en büyükdeğer olduğunu bilirler, her türlü be-deli göze alarak mücadeleyi sürdü-rürler. Yoldaşını, tutsağını, şehitle-rimizi sahiplenme devrimciliğin enönemli mayasıdır. Bu maya bir çokdeğeri olgunlaştırır. Gelenekler yaratır.Mücadele geleneklerimiz, gerici ya-salardan, hapishanelerden işkence-hanelere, kuşatmalardan her koşuldadirenmeye kadar, düşmana baş eğ-meyen yoldaşlarımızın ürünüdür.

Değer ve geleneklerimizi müca-dele içerisinde yarattık. Hasta tut-sakları zulmün elinden almamız dageleneklerimize uygundur.

Hasta tutsaklarla ilgili mücade-lemiz AKP dönemi ile başlamadı.Devletin hasta tutsakları katletmepolitikası çok eskiye dayanır. Devlethapishaneleri intikam alma aracı ola-rak görmüştür. Devletin bu politikasıörgütlülük ve direnişlerle boşa çı-kartıldı.

Hasta tutsaklara karşı da politikası“Sessiz İmha” olmuştur. Fakat bubugünkü F Tipleri dönemi ile kıyas-lanamayacak derecededir. Bunun bi-rinci nedeni koğuş sisteminde dev-rimcilerin kendi sağlıkçıları, örgüt-lülüğü sayesinde teşhis ve tedavidedaha zorlayıcı olmasındandır. İkincisiise F Tiplerinin esas olarak kansergibi ölümcül hastalıkların kaynağıolmasıdır.

1990’lı yıllar boyunca tedavileriyapılmadığı için yaşamını yitirentutsakların sayısı çok azdır. Cephetutsağı olan Aydın Hapishanesi’ndenUmut Doğan Gönül 25 Kasım1995’de, Çanakkale Hapishane-si’nden Kalender Kayapınar ise 3Ocak 1996’da tedavileri zamanındayapılmadığı için katledildiler...

1996 Ölüm Oruçları sonrasındagazilerimizin tedavisi için büyük birsahiplenmeyle devletin sessiz imhapolitikaları boşa çıkartılmıştır.

F Tipleriyle birlikte yaşamını yi-tiren tutsakların sayısı ise bugün bin-lerle ifade ediliyor.

Hasta Tutsaklara Özgürlük Mücadelemiz Tüm Tutsaklar İçindir!

F Tiplerinde hasta tutsaklar mü-cadelesi esas olarak Güler Zere ilebaşladı. Uzun ve zorluydu. GülerZere hapishane koşulları nedeniylehastalanmıştı, hastalığı ortaya çıktığıanda tutsaklığına son verme imkanıvarken bunu engellediler. Onun öz-gürlüğü için aylarca direndik. GülerZere’ye özgürlük talebimiz dünyanınbir çok ülkesinde yankılandı. Türki-ye’de adını duymayan insan kalma-mıştı. Özgürlüğü önlendiği dönemdekaldığı hastanenin kapısından ayrıl-madık. Özgürlüğünü engelleyip ser-

Kemal Avcı 26 Yaşında8 Senesi Hapishanede Geçen Bir Devrimci

Ülserdi, Hapishanede Kanser Oldu

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!6

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Kalender Kayapınarbest kalması için sudan ge-rekçeler üreten İstanbul AdliTıp Kurumu’nun önü ikincimeskenimizdi. Haksız ka-rarlarını ve keyfi tutumlarınıteşhir ettik. Çalışanlar ça-dırımızın önünden geçemezolmuşlardı. Kurum çalışan-ları eğik başla dolaşmak zo-runda kaldılar. ÇukurovaÜniversitesi Hastanesi’ndekibazı doktorlar polisin yön-lendirmesi ile Güler Zere’yeterörist derken yoldaşlarınınyarattığı sahiplenmenin kar-şısında tutum ve davranış-larını değiştirmek zorundakaldılar. Güler Zere kendisiiçin mücadeleyi büyütenlerkarşısında şöyle diyordu“güçlüyüm evet, çünkü kök-

lü tarihi güçlü umut ailesi-

nin içindeyim, güçlüyüm

çünkü tanıdığım tüm yol-

daşlarımın sıcaklığı benim-

leydi, güçlüyüm çünkü sizler

varsınız”. Onun direnci yol-daşlarından aldığı güçle art-mıştı. “Güler Zere’ye Öz-gürlük” mücadelesi ile dev-let de anladı. Hiç bir ko-şulda vazgeçmeyecek, dev-letin katletmesine asla izinvermeyecektik.

Güler Zere’yi hapisha-nede katletmelerine izin ver-medik Cumhurbaşkanı, ör-gütlülüğün bir güç olduğunuve aslında buna karşı duru-madıkları için cezasını or-tadan kaldırdıklarını açık-ladı. Bu mücadele halka,devletin devrimcilere yak-laşımını gösteren örnekler-den bir tanesi oldu.

AKP, Güler Zere’yi dahaerken tahliye etseydi onuyaşatabileceğimizi de bili-yordu. Güler Zereyi kay-betmemizin sorumlusuAKP’dir. Çünkü hakkı ol-duğu halde erken özgürlü-ğüne kavuşmasını engelle-miştir.

Yasemin Karadağ, po-lisin komplosu ile tutuklan-dı, komplo o kadar açıktıki buna rağmen tutuklandı.Ağır hastalık durumu tu-tuklanmasını engelleyemedi.Tutuklandığında şeker has-talığı nedeniyle beyin ka-naması geçirmişti ve birböbreği yoktu, ikinci böb-reği yüzde 18 oranında ça-lışıyordu. Hapishanede te-davi imkanının sağlanama-ması ve tedavi hakkınınengellenmesi nedeniyle sağ-lık durumu ağırlaştı. Hattatedavi için gittiği hastanededoktorun gözü önünde yü-züne yumruk yedi. Sağlıkdurumunu önemsemeyip tu-tukluluğuna son vermeyenmahkeme, arkadaşlarınınverdiği mücadele sonucundakendisini tahliye edilebildi.

Tahliyesinden sonra yap-tığı açıklamada “TAYAD’lıAileler başta olmak üzere,bu mücadelede bulunanherkese teşekkür ederim.Aslında Güler Zere ömrü-nü ömrüme kattı. Ben debir an önce iyileşip büyükailenin içinde mücadeleyesıkı sıkıya devam edece-ğim” dedi.

İbrahim Çınar, Çayan

Mahallesi’nde devrimcilereyönelik bir operasyon so-nucunda tutuklandı. Suçudemokratik eylemlere ka-tılmaktı. Tutuklandıktansonra böbrek kanseri teş-hisi konuldu. Kanser hastasıiken, saldırıya uğradı, hücrecezası ile cezalandırıldı. TA-YAD’lı olan İbrahim Çınarverilen mücadele sonrasındatahliye edildi.

Mete Diş ise, kanserhastalığına Kandıra Hapis-hanesi’nde yakalandı. 28Hapishaneye eş zamanlı ya-pılan 19 Aralık 2000 ha-pishaneler katliamının yıl-dönümünde, katliamı pro-testo ettiği için tutuklan-mıştı. Tutuklandığında 22yaşındaydı ve sağlıklıydı.Tutukluluğunun 3. yılındahapishane koşullarında kan-ser hastalığına yakalandı,acil tedavi edilmesi gere-kirken götürüldüğü hasta-nede yaşadığı işkenceler ne-deniyle ve tedavisinin sağ-lanması için açlık grevi yap-mak zorunda kaldı. Hastalığıhızla ilerledi, arkadaşlarınınmücadelesi ile tahliye edi-lebildi. Tahliyesi ile birliktedaha iyi tedavi koşullarısağlanabildi. Tahliyesindensonra kendisi için verilenmücadele hakkında “Her-kesin katkısı oldu, direnişle,mücadeleyle kazandık. Busadece benim için kazanıl-mış bir şey değil. Binlerceinsan var içeride, bu onlariçin de çok önemli. GülerZere'den sonra yenidenböyle etkili bir kampanyaoldu. Adli Tıp önünde sal-dırıları oldu faşizmin. Fa-şizm halka karşı, halkınevlatlarına karşı acımasız-lığını gösterdi. Ama aile-lerimiz evlatlarına sahipçıktı” demişti.

Son olarak Kemal Avcı,işkence ile katledilmek is-

8 Eylül 2013

7

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Ümit Doğan Gönül

Kalender Kayapınar

Güler Zere

Yasemin Karadağ

Mete Diş

tenen bir devrimciyi sahiplendiğiiçin tutuklandı. Tutuklanmasındanbir süre sonra kanser hastalığına ya-kalandı. Tedavi süreci uzadı. Hasta-lığın teşhisi ve hastaneye yatırılmasıuzun sürdüğü için hastalığı hızla iler-ledi. Hastalığı esnasında kötü ringaraçları ile Tekirdağ - Edirne hapis-haneleri arasında gidip geldi. Kanserhastalığına rağmen tahliye talebi üçkez reddedildi. Sesini duyurmayaçalışan arkadaşları, yoldaşları, TA-YAD’lı Aileler defalarca saldırayauğradılar. Yılmayıp bütün duvarlaraadını taşıdılar, AKP il binaları önündekefenlerle, tabutlarla durumunu an-lattılar. Hastalığını ve keyfiyeti anlatanbildiriler kentleri dolaştı. Ve Kemaliçin yürütülen mücadelenin ısrarıkarşısında onu tahliye etmek zorundakaldılar.

Tahliyesinden sonra Kemal Avcı“Özgür tutsaklardan çok selamlargetirdim. Faşist AKP halkın her ke-simine saldırıyor. Ama şunu iyi bili-yoruz ki; 43 yıldır faşizme karşı di-renen devrimciler var. Anadolu halkıvar. Bende yoldaşlarımızın, halkımızınsahiplenmesi ile tahliye edildim. Buzafer hayata gülerek gelen GülerZere içindir. Bu zafer direnen teslimolmayan özgür tutsaklarımız içindir.Bugün böyle bir ailenin içinde ol-maktan mutluluk duyuyorum, onurduyuyorum” demişti.

Devrimciler, halkı, vatanı sev-dikleri ve devrimi istedikleri içintutsak düştüler. Cepheliler hiçbir yol-daşını zulmün elinde bırakmadılar.Devrimcileri sahiplenmenin boyun-larının borcu olduğunu bildiler. Vezulmün elinden çekip aldılar.

HapishanelerdekiHasta Tutsaklar TahliyeEdilmek Zorundadır!

Güçlü bir mücadele yürütmedikçehasta tutsakların yasal haklarındanyararlanmayacaklarının kanıtı mevcutdurumdur. Şu an hapishanelerdekihasta tutsakların sayısı tam olarakbilinmemektedir. Ancak şimdilik tes-pit edilen hasta tutsak sayısı 410 ki-şidir. Bunların 130’u ağır durumdave derhal serbest bırakılmak zorun-dadır. Ve basına yansıdığı kadarı ile

2013 yılında hapis-hanelerde 4 kişi ya-şamını yitirdi. En sonkatledilen Van Ahlathapishanes indenGürgin Kurt oldu."Örgüt üyeliği"ndentutuklanan ve %50felçli, yüksek tansi-yon hastası 62 yaşın-daki Gürgin Kurtbeyin kanaması ge-çirip yaşamını yitirdi. Yaşamı riskaltında olan iki ayrı örnek daha ver-mek gerekirse, bunlardan bir tanesimüebbet hapis cezası ile cezalandı-rılmış 20 yılı aşkın süredir hapisha-nede tutulan PKK davasından AvniUçar’dır. Avni Uçar hapishanedevücudunda iki farklı kanser türüteşhis edilmesi ve durumunun hergeçen gün kötüye gitmesine rağmentahliye edilmiyor. Siirt Devlet Has-tanesi'nin 'hapishanede kalamaz,tedavisinin dışarı da yapılmasına...'dair rapor vermesine karşın, tahliyeedilmemektedir. Bir diğer örnek HalilGüneş’tir. Halil Güneş’nin Osteo-zarkom (kemik kanseri), akciğer no-dül, ağır dereceli uyku apnesi, TSSB(travma sonrası stres bozukluğu),travmatik epilepsi, her iki gözde glo-kom hastalığı, boyunda fıtıklar veböbreklerde taşlar (1 santim) gibihastalıkları vardır.

Bunlar basına yansıyan ve bilinenhastalar, onlardan çok daha ağır du-rumda olup tahliye edilmesi gerekenyüzlerce hasta tutsak, hastalığa vehapishane idaresinin uygulamalarınakarşı direniyorlar.

Hasta tutsakların durumunun suyüzüne çıkması, burjuva basının hastatutsaklara sayfalarında yer açmasıGüler Zere mücadelesi ile başladı.Hapishanede AKP döneminde 2000’eyakın insan katledildi. Bu sayı dev-letin hapishaneler politikasının res-mini ortaya koymaktadır. Bu sayıhasta tutsakların devletin katletmepolitikası olduğunu inkar edileme-yecek şekilde ortaya koymaktadır.AKP teşhir olan bu yüzünü gizlemekiçin 3. Yargı Paketi’nde hasta tutsaklariçin düzenleme yaptıklarını, tahliye-lerin sağlanabileceği açıklandı. 3.

Yargı Paketiyle hasta tutsaklara umutdoğdu denildi. Hapishanelerde hastatutsak kalmayacağı müjdeleri verildi.Ancak yasa da yapılan düzenlemeşekilsel bir düzenlemeden ibaretti.Hasta tutsakların ne sağlık hakkınınsağlanması açısından, ne de tahliyeedilmeleri açısından hiçbir farklılıkoluşmadı. Çok ağır durumda olanbirkaç kişinin reklam açısından tah-liyesi sağlanabilmiştir belki. Ancakyüzlercesi hala tahliyelerini bekle-mektedirler.

Yasal düzenleme ne şekilde olursaolsun, hasta tutsakların tahliyesininsağlanmasının tek yolu halkın mü-cadelesidir. AKP’nin yasal düzenle-melerinden medet ummak, Adli TıpKurumu’nun ya da mahkemelerin in-safa gelmelerini beklemek hasta tut-sakların katledilmesine seyirci ol-maktır. AKP halk güçlerine düşmandır,çıkarı olmadığı hiçbir uygulamanınaltına imza koymaz. Bu nedenle hastatutsakların tahliye edilmesinin sağ-lanması için mücadelemizi birleştir-meliyiz. Güler Zere için verdiğimizmücadele döneminde hasta tutsaklariçin yapılan eylemlerin devam etme-sinde ısrarcı olduk, hasta tutsaklariçin yapılan eylemleri uzun süre tekbaşımıza devam ettirdik. Devrimci,demokrak kurumların kapılarını de-falarca çaldık. Mücadeleye davetettik. Davet ettik çünkü devrimcilereyönelik saldırılara karşı koymak, kat-letmelere karşı mücadele etmek solusol yapan önemli değerlerdendir. Tut-saklara, işkencelere, katletmelere karşıçıkmak bütün değerlere sırt çevir-mektir. Çürümektir. Kendinin inkarıdır.Hasta tutsakları sahipsiz bırakmaya-lım, hasta tutsaklara özgürlük müca-delemizi büyütelim.

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!8

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

AKP’nin polisi tarafından 2012 Ara-lık ayında işkence ile katledilmeye ça-lışılan Nebiha Aracı’yı sahiplendiği içinonlarca kişi hastane önünden gözaltınaalınıp, tutuklanmıştı. Tutuklananlardanbiri de Kemal Avcı'ydı. Kemal Avcı,kanser hastası olmasına rağmen aylardırtahliye edilmedi. Hapishanede tedavisiengellendi, katledilmeye çalışıldı. Budefa yoldaşları Kemal Avcı için mey-danlara çıktı.

TAYAD’lı Aileler, Anadolu’nun dörtbir yanında eylemler yaptılar. Bildiridağıtımlarıyla, afişlerle, duvar yazılarıylahalka duyurmaya çalıştılar. Tabutlu, ke-fenli eylemler yaptılar, Galata Kulesi’ne,Taksim Anıt’ına çıkarak pankart astılar.AKP binaları önünde ve adliye önlerindeKemal Avcı’nın serbest bırakılmasınıistediler. Kemal Avcı tahliye edilinceyekadar, tek bir kişi bile kalsa eylemleredevam edeceklerini açıkladılar, karar-lıydılar. Defalarca saldırıya uğradılar,gözaltına alındılar. Tahliye edildiği ke-sinleştiğinde bile, AKP'nin polisi TA-YAD'lı ailelere coplarla, biber gazıylasaldırdı.

TAYAD'lı ailelerin mücadelesi so-nucu, 29 Ağustos günü saat 17.30’daEdirne F Tipi Hapishanesi’nden tah-liye edildi. Hapishane önünde sevenle-rine sarılan Avcı, sağlığı ile ilgili kısabir açıklama yaptı. İlk olarak AvukatAycan Çiçek şunları söyledi: “KemalAvcı hastalığının 3'üncü evresindeydi.En son tahliye talep ettik. Talebimizinsonucu değerlendirildi, zaten dosyasında

herhangi bir şey yok. Örgüt üyesini sa-hiplenmekten, Türk Ceza Kanunu’ndaolmayan bir suç Kemal için üretildi veonun için tutuklandı. Hakkında örgütüyeliğinden dava açıldı. Duruşması 10Eylül’deydi, ancak hastalığı sebebiyledefalarca tahliye talebinde bulunduk.3 kere reddedildi, bu kez kabul edildi.Şimdi İstanbul'daki hastanede tedavisüreci devam edecek” dedi.

Hapishane sürecinin çok zor geçtiğinibelirten 26 yaşındaki Kemal Avcı, “Benişkence gören bir insanı sahiplendim,işkence görmesini istemediğim için has-tane önüne gittim ve tutuklandım. Tu-tuklandığımdan bu yana da sağlık so-runları yaşıyorum. Kanser hastalığımınyanında başka hastalıklarımda vardı.Kanserle birlikte benim için daha zorbir süreç oldu. Hapishane yönetimincetedavim engellendi. Mide kanserininüçüncü aşamaya geldiğini söylüyorlar.Arkadaşlarımla, ailemle ve yoldaşla-rımla, bu sorunları onların sayesindeaşacağım” ifadesinde bulundu.

Okmeydanı’ndaZafer Kutlamaları!

Okmeydanı'nda kutlamalar çarşambagünü başladı. Kemal’in tahliye olacağıhaberini alınca birçok yerden kutlamamesajları gelmeye başladı... Okmeyda-nı'nda, akşam 21.00 de ateş yakıldı,sloganları ve havai fişekler atıldı. Ma-hallenin gençleri halay çekerek kutlamayaptı.

-Kemal Avcı HalkKurutuluş SavaşçısıNebiha Aracı’ya sahipçıktığı için tutuklandı!

-Gözaltına alınmadanönce kaburgalarıkırıldı!

-Gözaltında işkenceyapıldı, parmağı kırıldı!

-Tutuklandıktan sonrahapishanede işkenceleremaruz kaldı!

-F Tipi hücrelerde ülserolan midesindekiyaralar kanseredönüştü!

-Tedavisi engellenerekkatledilmek istendi!

-Halk Cepheliler KemalAvcı’yı da faşizminhücrelerinde yalnızbırakmadı!

-Mücadeleyle zulmünhücrelerinden çekipaldı!

Kanser Hastası Tutsak Kemal Avcı'yı Zulmün Elinden Aldık!

"Gel de Cepheli Olma!"

8 Eylül 2013

9

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Perşembe günü, daha heyecanlıbir bekleyiş vardı, öğleden sonra ge-leceği hesaplanıyordu... İstanbul’unbirçok yerinden Halk Cepheliler Ok-meydanı'na gelmeye başladılar. SibelYalçın Parkı'nda kitle toplandıkça,Okmeydanı gençlerinin heyecanı art-maya başladı, ev sahibi olarak iyibir karşılama için koşturmaya baş-ladılar. Bir bayram yeri gibi olmuştuSibel Yalçın Parkı, birbirini uzun sü-redir görmeyenler sıcak sohbetlerebaşladılar.

Kemal, 20.30’da Okmeydanı'nageldi. Tam inerken havai fişekler atıldı,gençler çatılara çıkmak için ısrar ettiler.Sloganlar atıldı. Kemal Okmeydanı'nagelip araçtan inince, onlarca kişi gör-mek için, sarılmak için etrafını kuşattı.Göremeyenler olmuştu, canı sıkılıpkenara çekildiler. Kemal bu ilgi kar-şısında şaşırmıştı, herkese bir cevapyetiştirmeye çalışıyordu. Anneler kim-seyi yaklaştırmadı... Enfeksiyon ris-kinden dolayı önlem almaya çalıştılar,ancak yine de engeli aşan, sarılanlar,tokalaşanlar oldu... Bu arada kucağınabir çocuk aldı.. Ama fırçayı çocukyedi, “Ben ne yapayım, Kemal abiçağırdı” diyerek kendini savunmayaçalıştı çocuk..

Mete Diş’te karşılayanlar arasın-daydı. Birkaç ay önce kanser hastasıMete Diş tahliye edildiğinde aynımeydanda bir karşılama hazırlanmıştı.Şimdi Mete’de karşılayanlar arasın-

daydı. Kemal’in de gelmesi, “Hepi-miz birimiz, birimiz hepimiz için”diyen Cepheliler’in zaferini pekiştirdi.

Esnaflara haber verildi, esnaflartatlı gönderdiler. Okmeydanı, “Köşe”gençleri, kendi aralarında konuşu-yorlardı, “Bu hareket böyle işte, buyüzden gelmek istemiyorum, insanhemen kendini kaptırıyor. Şurayabaksana, insan cepheli gibi yaşamakistiyor... Bu manzarayı görünce ken-dini alamıyor... Aslında gelmek is-temiyorum ama, insan kendini ala-mıyor... Gel de Cepheli olma, adam-lar çekti aldı...”

Bir esnaf, bütün meyve kasalarınıverdi ateşi büyütmek için. Gençler,yaktıkları ateş için birbirleriyle ya-rışıyorlardı. Tahta getir!.. Kumaş ge-tir!.. Küçük çocuklar da koşturdular...Umudun Çocukları yine sokaklar-daydı... Kemal gelmeden önce birbayram havası estirdiler sokaklarda...Hem yakılacak ateş için tahta, kumaşiçin koşturuyorlardı, hem de bay-ramlarda patlattıkları maytapları, şim-di Kemal’in tahliyesi için patlatıyor-lardı sokaklarda.

Burada konuşma yapan Avcı, “Öz-gür tutsaklardan çok selamlar ge-tirdim. Faşist AKP halkın her kesi-mine saldırıyor. Ama şunu iyi bili-yoruz ki; 43 yıldır faşizme karşı di-renen devrimciler var. Anadolu halkıvar. Ben de yoldaşlarımızın, halkı-mızın sahiplenmesi ile tahliye edil-

dim. ... Bu zafer hayata gülerekgelen Güler Zere içindir. Bu zaferdirenen teslim olmayan özgür tut-saklarımız içindir. Bugün böyle birailenin içinde olmaktan mutlulukduyuyorum, onur duyuyorum”dedi.

Okmeyanı’da kutlama bittiktensonra, Sarıgazi'ye geçildi. Sarıgazi’dede, Kemal'in tahliye haberini alır al-maz o sevinçle arkadaşları Kemal’inevinin önünde toplanmaya başladılar.Mahalle halkı arkadaşlarından öncetoplanmışlardı, büyük bir sabırsızlıklabeklemeye başladılar. Dört yüz kişi,çoluk çocuk yaşlı insan Kemal'i bek-liyordu. Herkes büyük bir sevinç veonurla, atılan sloganlarla, çekilen ha-laylarla, coşkuyla Kemal’i karşıladı.Büyük bir coşku ile havai fişeklerpatlıyordu. O anda mahalle bayramyeri gibiydi. Davul zurna çaldı, ha-laylar çekildi tatlılar dağıtıldı.

Kemal Avcı burada da konuşmayaptı; “Bugün mutluyum. Yoldaş-larımın, sizlerin sayesinde burada-yım. Lanet olası bir hastalık vücu-dumuza bulaştı. Bunun sorumlusubeni tedavi etmeyen devlettir. Sizlergörevinizi yaptınız beni buraya ge-tirdiniz. Sıra bende. Elimden geleninfazlasını yaparak bu hastalığı ye-neceğim. Sizlerin sevgisi ile olacak.Zor bir süreçten geçeceğim. İstersekbaşarırız. Bende bunu istiyorum.Bende söz veriyorum” dedi. Kutlamageç saatlere kadar sürdü.

YİNE BİZ KAZANDIK!Ankara’da Halk Cepheliler, 30 Ağustos günü yaptıkları

eylemle, Kemal Avcı’nın zulmün hücrelerinden çekipalmalarının zaferini kutladılar. Zafer kutlamasındayapılan açıklamada; “AKP devrimci tutsakları hastaederek öldürmeye çalışıyor. Ancak biz yoldaşlarımızıölüme bırakmadık. Güler Zere’de Yasemin Karadağ’da,İbrahim Çınar’da Mete Diş’te de olduğu gibi KemalAvcı’da da mücadele ettik kazandık. Bedel ödenmeden,direnilmeden zafer kazanılamaz”denildi. Açıklama sonrasında za-fer halayına çağrı yapılarak ha-laya başlandı. Halaylar arasındakitleye hitaben; “bugün buradaçektiğimiz halay bir zafer kut-lamasıdır, biz kanser hastası dev-rimci tutsak Kemal Avcı’yı zul-

mün elinden çekip aldık. Yoldaşımıza verdiğimiz sözütuttuk” denildi. 15 kişinin katıldığı eylemde “TecritiKaldırın Ölümleri Durdurun”, “Hasta Tutsaklar SerbestBırakılsın”, “Devrimci Tutsaklar Onurumuzdur” sloganlarıatıldı. Eylem sonrasında dağıtılan tatlılar hep birlikteyenildi.

Kemal Avcı İçin... Çıkana Kadar Eylemler Sürdü!

Antalya Kışlahan Meyda-nı’nda, 24 Ağustos günü An-talya Halk Cephesi tarafındankanser hastası Kemal Avcı’nınserbest bırakılması için basınaçıklaması yapıldı. Açıklamayadevrimci, demokratlar da destekverdi.

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!10

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Ankara

Mustafa Ali Tombuldevlet şiddetini 17 yaşın-da tanıdı. Polis terörününürünü olan gaz fişeği 8Temmuz’da kafasına sap-landı. Daha öncekiler gibipolis kafasına nişan alıpateş etmişti. O ateş 22gün hastanede komada yatırdı Mustafa’yı. 22 gün sonrayaşam savaşını kazandı ve 13 Ağustos 2013 tarihindetaburcu oldu.

İzmir’de yaşayan Mustafa, Grup Yorum konseri içinİstanbul’a gelmiş, konserden sonra Taksim meydanınınhalka açıldığını duyup, Taksim meydanına gitmişti.

Mustafa taburcu olduktan sonra yaşadıklarını şöyleanlattı. “Konserden çıktım eve dönerken ‘Gezi Parkıhalka açılacak’ dediler. Biz de kaldık. Tam döneceğimizzaman gaz atmaya başladılar. Yanımda 2 arkadaşımdaha vardı, hep beraber yürüyorduk. Bir tane de kafamınyanına bir tane de arkasına geldi. En son hatırladığımbu. Arkadaşlarım hastaneye götürdü galiba. TaksimEğitim ve Araştırma Hastanesi’nde doktor bir abi var, obeni muayene etmeye çalıştı, hayal meyal hatırlıyorum.Ondan sonrasını hiç hatırlamıyorum. 22’nci gününgecesi ben kendime geldim. Ne olduğunu, hiçbir şeyianlayamadım. Bana bunu yapan Allah’tan bulsun diyorum.

‘Keşke gitmeseydim’ de-mek ayrı bir şey ama benbugün destek için yinegiderim. şimdi tek iste-diğim bir an önce iyileş-mek.”

Mustafa kafasına yö-nelik saldırıyı aldığında

yanında bulunan arkadaşı da olayı şöyle anlattı. "Ali ya-ralandığında yanındaydım. Cumartesi günü Grup Yorumkonserine gittik. Sonrasında Gezi Parkı'na gelmek istedik.Eylemlere destek verecektik. O gün de İstiklal Caddesi'ninara sokaklarındaydık. O an herhangi bir olay yoktu. Biranda etrafı polis sardı ve insanlar kaçmaya başladı.Ancak Ali hızlı davranamadı. Polis Ali'ye çok yaklaştıve biber gazı fişeğiyle 10 metre bile olmayan mesafedenkafasından vurdu, sanki öldürmek istercesine müdahaleettiler. Ali'yi hastaneye getirdik. Hemen ameliyata aldılar.Polisler hastane içerisine girerek bizleri gözaltına almakistedi."

Mustafa halka ait olup yasaklanmayacak meydanagittiği için suçlu görüldü, Tayyip’in verdiği talimatlainfaz edilmek istendi. Aynı Erdoğan bir televizyon prog-ramına Müslüman Kardeşler Teşkilatı liderlerindenMuhammed el-Bilteci'nin Mısır'daki olaylar sırasında

‘YİNE GİDERİM’“Konserden çıktım eve dönerken ‘Gezi Parkı

halka açılacak’ dediler. Biz de kaldık. Tam dö-neceğimiz zaman kapsül atmaya başladılar. Ya-nımda 2 arkadaşım daha vardı, hep beraberyürüyorduk. Bir tane kafamın yanına bir tanearkasına geldi. En son hatırladığım bu. Arka-daşlarım hastaneye götürdü galiba. TaksimEğitim ve Araştırma Hastanesi’nde doktor birabi var, o beni muayene etmeye çalıştı, hayalmeyal hatırlıyorum. Ondan sonrasını hiç ha-tırlamıyorum. 22’nci günün gecesi ben kendimegeldim. Ne olduğunu, hiçbir şeyi anlayamadım.Bana bunu yapan Allah’tan bulsun diyorum.‘Keşke gitmeseydim’ demek ayrı bir şey amaben bugün destek için yine giderim.

14 Yaşındaki Berkin Elvanlarımızı KomayaSokan,

17 Yaşındaki Mustafa Ali Tombullarımız’ınKafa Tasını Kıran AKP Bunların Hesabını

Halka Verecek!

TAYYİP ERDOĞAN!

MUSTAFA ALİ TOMBUL İÇİN

VERİLECEK HESABIN YOK MU? 8 Eylül 2013

11

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

ölen kızı Esma'ya yazdığı veda mek-tubunu dinleyen kirli gözyaşlarınıakıtıyordu. Yüzlerce insanın sakatkalmasını, başlarına isabet eden bom-balar nedeniyle aylarca komada yat-malarına neden olan talimatları verenaynı Tayyip değildi sanki. Aynı Tayyipkaç babayı acılar içerisinde bıraktı.Berkin’in babasının öfkesini duyuyormu acaba! Peki 17 yaşındaki Mus-tafa’nın ayna karşısında kafatasınınşeklini gördüğünde hissettiklerini,duyduğu acıyı bilebilir mi Tayyip?Esma için hüngür hüngür ağlayanbu insan Mustafa’nın durumu karşı-sında nasıl bu kadar kör ve vicdansızolabilir. Gerçek bir duygu taşıyanher insanın Mustafa’nın taburcu ol-duktan sonraki halini görünce yaşa-nanlardan rahatsız olması gerekir.Hele bu kişi başbakansa sorumlularıhemen bulması ve cezalandırmasıgerekirdi. Fakat aksine gözyaşlarınıhalkın duygularını sömürmek içinkullanan Tayyip, Mustafa’yı katlet-mek istiyen katiller için kahramanlıkdestanları yazıyor. Polislerinin ya-rattığı sonuçla övünebiliyor. Dahaçok insanı katletsinler diye polislereyeni yetkiler tanınmasını istiyor. Kat-lettikleri onca insan için bırakın üzün-tü duymayı onları suçlu ilan edipdurdu. Polisin katliamlarına neredeyseellerinize sağlık diyen Tayyip riyakar,sahtekardır. Sadece Tayyip değil AKPiktidarının tümü aynı yöntemi kul-

lanıyorlar. Suriye'de Esad'ın kimyasalgaz kullanıldığı yalanları ortaya atıl-dığında Fatma Şahin'de ağlamayabaşlamıştı. Ondan önce BülentArınç'ın ekranda ağlamalarını izledik.Fettullah Gülen cemaatinden AKP'li-lerin tümü ağlamayı bir politikayadönüştürmeye başladılar.

Onların ağlamaları olsa olsa dahafazla kar elde edemedikleri, Mısır'ıABD'nin işbirlikçileri olarak sö-mürme imkanlarını kaybediyor ol-malarından kaynaklanmaktadır. Ül-kemizde yaşanan onca katliamı, fa-ciayı, yıkımı zevkle izleyenler yaşa-nan ölümler karşısında üzülmezler.İnsani duygularının yerini kar hırsınınyarattığı duygular almıştır. Sömürüdenkapacakları kar bütün duygularınıntemelidir. Aynı şekilde zulümlerindenedenidir.

Mustafa’nın yaşadıkları bizim öf-kemiz ve mücadele nedenimizdir.Mustafa’nın babasıda, oğlu taburcuolduktan sonra açıklamalarda bulundu.“16 yaşında bir çocuk bu hale gelmeyihak edecek kadar ne yapmış olabilir?Ki olay, valiliğin Gezi Parkı’nı halkaaçtığı, sonra da çocuk oyuncağınaçevirdiği gün oluyor. Kaçarken kadınınbiri tutuyor Ali’yi, yavaşlatıyor. Ka-dından kurtuluyor, tam köşeyi dönerkenpolis gazı atıyor, yerden sekip kafasınınarkasına geliyor. Bu sırada mesafekısalıyor, diğeri de direkt hedef alıyor.Ali, olduğu yere yığılıyor. Bu sene

okula gidemeyecek. Tedavisi devamediyor. 20 gün sonra 2’nci ameliyatıvar. Kemik konulacak kafasına. Kemiğibeslenip, korunması için karnındaduruyor…..Yoğun bakımdan serviseçıkarırken asansöre bindiğimizde ay-nada kendini gördü. Bu hiç aklımızagelmemişti, önlem almamıştık. Göz-yaşları içinde kaldı. Kafasını elliyor‘Baba bana ne oldu?’ diye ağlıyordu.Yoğun bakımdan da bir deri bir kemikçıktı. Hareketleri şu anda kısıtlı. To-parlanması tamamen kendine, mora-line bağlı. Bu kadar sessiz değildi.Girişken ve arkadaş çevresi olan birçocuktu normalde. Bunu yapanlarmutlaka bulunacak bunun bir kaçarıyok. Biz dava açtık, hukuksal süreçbaşladı. Ali sadece, halkını seven birçocuk.” ...

Evet Ali sadece halkını seven birçocuk. AKP'lilerle uzlaşmaz çeliş-kiside buradadır. AKP halk düşmanı,Ali halkını seven birisi. Bu katle-dilmesine yetecek gerekçedir. AKPinsanlardaki halk sevgisini yoketmekistiyor. Kendi kadar işbirlikçi, dinci,yobaz bir gençlik istiyor. Kendi ya-ratmak istediği gençliğe aykırı olanherkese karşı suç işlemek serbest.Devrimciler varoldukça başarıya ula-şamayacaksınız. Ne halk sevgisinibitirebileceksiniz, ne de işbirlikçi birgençlik yaratabileceksiniz. Enindesonunda zafer direnen halkların ola-caktır.

Halk ayaklanması sırasında faşist AKP'nin katil pol-islerince, başına atılan biber gazı yüzünden hala komadaolan Berkin Elvan için Halk Cepheliler eylemlerini sür-dürüyorlar.

80 gündür hastanede komada, ölüm kalım savaşıveren Berkin Elvan için adalet istiyorlar.

“Berkin için, adalet için, oluşturacağımız insanzincirine sen de katıl” diyerek 9 Eylül Pazartesi günüyapacakları zincir eyleminin duyurusu için İstanbul ma-hallelerinde çalışmalarını sürdürüyorlar.

Bağcılar Yeni Mahalle Yürüyüş Yolu’nda masa açıldı.Açılan masada Berkin’in sağlık durumu anlatılarak, “BirHalka Da Sen Ol” eyleminin çağrısı yapıldı.

Yine; Bağcılar ve çevresinde 50 afiş asıldı, 100 bildirihalkımıza ulaştırıldı.

4 Eylül günü Nurtenpe Çayan- Güzeltepe mahallele-rinde de Berkin Elvan için 9 Eylül’de yapılacak “Adaletzinciri” eylemininafiş, ozalit ve pan-kartları asıldı.

İkitelli'de deHalk Cepheliler 3ve 4 Eylül günlerin-de İkitelli AtatürkMahallesi ve ZiyaGökalp Mahallesin-de yapılan çalışmada40 adet afiş 10 adetozalit 7 adet de pan-kart astılar.

“Berkin Elvan İçin Adalet Zinciri Oluşturuyoruz!”

BİR HALKA DA SEN OL!

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!12

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Harvard Üniversitesi bi-limadamları yoksulluğun zekakatsayısını azalttığını açıkla-dılar. Bilim adamları aynı za-manda, zeka katsayısı düşükinsanların diğer insanlara,yani "zenginlere" göre dahamutsuz olduklarını açıkladı.

"Psychological Medici-ne" dergisinde yayımlananaraştırmada, İngiliz bilimadamları, düşük IQ seviye-sinin genellikle düşük gelir,çeşitli sağlık sorunları, gün-lük yaşamda başkalarınınyardımına ihtiyaç duymaile ilişkilendirildiğini vetüm bu unsurların da mut-suzluğa katkıda bulundu-ğunu açıkladı.

Akşam Gazetesi haberi"Yoksullaşan insanın beynizüğürtleşiyor" başlığıylaverdi. Haberin devamında"Harvard Üniversitesi’ndenbilim adamları, yoksulluğunzeka katsayısını (IQ) azalt-tığını ortaya koydu.

Maddi durumu kötü olanlar ileferah içinde yaşayan 400 kişiyi in-celeyen uzmanlar; ekonomik sıkıntıçekenlerin, çekmeyenlere göre 13IQ puanı geride olduğunu gördü."(1Eylül 2013 Akşam) denildi.

Yoksulluğun Sorumlusu Emperyalizmdir

Tüm dünya emperyalizmin diz-ginsiz sömürüsü altında. Açlık, yok-sulluk, sefalet tüm dünyada hükümsürüyor. Dünyanın 4/3'ü yoksulluklaboğuşuyor. Peki neden? Neden dün-

yanın yarısından fazlası yoksul veaç? Bunun cevabı emperyalist tekel-lerin zenginliğindedir. Dünya pazar-larını kendi aralarında paylaşan em-peryalist tekeller işbirlikçileri aracı-lığıyla tüm dünyanın yer altı ve yerüstü zenginliklerine el koyuyor, elkoyamadıkları yerlerde (Suriye, Lib-ya, Irak gibi) işgallere, katliamlaragirişiyorlar.

Tüm dünya, emperyalist tekellerinazgın sömürüsü altında inliyor. Heryıl 20 milyon insan açlık ve yoksul-luktan ölüyor. Afrika'da bırakın temizsuyu, çamurlu su bulamayan insanlarsusuzluktan ölüyor. Emperyalist te-

kellerin yarattığı krizler so-nucu tüm dünyada yüz mil-yonlarca insan yoksulluğamahkum oluyor. Ülkemizdede tablo bundan farklı değil.Emperyalizmin işbirlikçisi ik-tidarlar ve onların beslemeleri,emperyalist tekellerle birlikteülkemizin tüm zenginliklerinitalan ediyor, zenginleştikçezenginleşiyorlar. Biz ise yok-sullaştıkça yoksullaşıyoruz.İşimizi kaybediyoruz, evsiz

kalıyoruz, akşam eve gö-türecek ekmeği zor bulu-yoruz. Bangladeş gibi yok-sul ülkelerde, insanlarınortalama yaşam süresi 35-40! Bu emperyalist sömürüve talan sonucu ortaya çı-kan bir tablodur.

Peki tablo bu iken"yoksulların beyni dahaaz çalışıyor" diye açıklamayapmak, "yoksul insan-ların beyni züğürtleşiyor"diye başlık atmak bizimle,beynimizle, yoksulluğu-

muzla alay etmek değil midir?

Dünyanın tüm zenginliklerini ça-lıyorlar, emeğimizi sömürüyorlar...Bizim emeğimiz üzerinden ihtişamve lüks içinde yaşıyorlar. Çocuklarınıen pahalı okullarda ve her türlü im-kanla okutuyorlar. Her türlü teknolojikimkanı kendileri için kullanıyorlar.Biz yaratıyoruz, biz üretiyoruz... Bi-zim ürettiklerimizle kendilerine şa-tafatlı dünyalar kuruyorlar ve sonradabizim beynimizin daha az çalıştığınıve bunun nedeninin de yoksulluk ol-duğunu söylüyorlar. Beynimizle, ak-lımızla ve yoksulluğumuzla alay edi-yorlar!

EMPERYALİSTLERİN ÜNİVERSİTELERİ ARAŞTIRMAYAPMIŞ; YOKSULLUK ZEKAYI AZALTIYORMUŞ...EMİN OLUN HER ZAMAN SİZİNLE SAVAŞACAK,SÖMÜRÜ İKTİDARINIZI YIKACAK KADAR AKLA

SAHİP OLACAĞIZ!

Ne mutlu ki, yoksulluğumuzun ve açlığımızınsorumlusunun emperyalistler olduğunu bilecekkadar akla sahibiz. Emeğimizi sömüren katilleritanıyoruz. EMPERYALİST TEKELLER DEBİLİYOR Kİ KATİLLERİMİZİ TANIYORUZ!Biliyor ve KORKUYORLAR! "GecekondulardanGelip Boğazımızı Kesecekler" diye düşünüyorlar.Çünkü suçlarını biliyorlar. Ve bunun yarattığıkorkuyla bir gün boğazlarını kesmeye geleceğimizibiliyorlar. Aklımızın her zaman katillerimizdenöç almaya yetecek kadar çalışacağın da biliyorlar.

8 Eylül 2013

13

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Yoksulluğumuz İktidarlarınızı Yıkan Silaha Dönüşecek

Evet yoksuluz! Emperyalistlergibi beslenemediğimiz doğrudur. Hergün her türlü lüks yiyeceği yiyeme-diğimiz, onlar kadar iyi giyinemedi-ğimiz, onlar kadar iyi evlerde yaşa-yamadığımız doğrudur! Evet onlarlüks araçlarıyla işlerine giderken bizçoğu zaman yürümek zorundayız.Bizim yoksulluğumuzdan kazananlareğlencelerde, tiyatrolarda, sinemalardazaman harcarken biz ÇALIŞMAKZORUNDAYIZ. Onlar özel okullaragiderken biz defterden, kalemden,kitaptan YOKSUNUZ.

Doğrudur, BİZLER YOKSULHALKIZ! Ve bu yoksulluğun so-rumlusu Emperyalizm ve işbirlikçi-leridir. Açlığımızın, işsizliğimizinsorumlusu, o asalaklardır. Her yılaçlıktan ölen 20 milyon insanın so-rumlusu, sırtımızdan semiren asalakemperyalistlerdir. Ve tüm bunlarınhesabını dünya halklarına verecek-ler.

Ne mutlu ki, yoksulluğumuzunve açlığımızın sorumlusunun em-peryalistler olduğunu bilecek kadarakla sahibiz. Emeğimizi sömüren

katilleri tanıyoruz. EMPERYA-LİST TEKELLER DE BİLİYORKİ KATİLLERİMİZİ TANIYO-RUZ! Biliyor ve KORKUYOR-LAR! "Gecekondulardan GelipBoğazımızı Kesecekler" diye dü-şünüyorlar. Çünkü suçlarını bili-yorlar. Ve bunun yarattığı korkuylabir gün boğazlarını kesmeye gele-ceğimizi biliyorlar. Aklımızın herzaman katillerimizden öç almayayetecek kadar çalışacağını da bili-yorlar. Bu yüzden örgütlenmemizdenkorkuyorlar. Örgütlenmemizi, bir ara-ya gelmemizi istemiyorlar. Ne kadarbizi uyuttuklarını sansalar da ger-çeklerin üstün geleceğini ve uyanı-şımızın kendi sonları olacağını bili-yorlar.

Diyorlar ki "sizin aklınız bizim-kinden az çalışır."

Doğrudur; bizim aklımız soygun-culuğa, sahtekarlığa, namussuzlu-ğa, sömürmeye çalışmaz; katletmeyegeldi mi, onlar kadar çalışmaz. Bukonuda burjuvaların eline kimse sudökemez. Fakat söz konusu gelece-ğimiz olduğunda, çocuklarımızın ge-leceği olduğunda, emeğimiz oldu-ğunda, adalet özlemimiz olduğunda,özgürlük ve bağımsızlık özlemimizolduğunda, vatanımız olduğunda, ek-

meğimiz olduğunda... AKLIMIZ

ÇOK İYİ ÇALIŞIR. Tüm teknolojik

silahlarına, devasa ordularına karşı

savaşacak kadar çalışır aklımız.

Sovyetler'de, Çin'de, Küba'da,

Anadolu'nun kurtuluşunda nasıl ça-

lıştıysa yine öyle çalışır. Örgütsüz-

lüğümüzden güç alıyorlar. Örgütlü-

lüğümüzün sonları olacağını biliyor-

lar. Şimdi bizi güçsüz bırakan kapi-

talizmin kurumlarının anketlerine,

istatistiklerine adımızı aptal diye yaz-

dırtan örgütsüzlüğümüzden duyduk-

ları rahatlıktır.

Evet yoksuluz ancak beynimiz

ve yüreğimiz temizdir. Kapitalizmin

gerçekleri anlatıldığında, savaşa ve

örgütlemeye inandığımızda ayağı-

mızda yırtık çarık olsa bile direniş

destanları yazacak kadar yaratıcı ve

militandır üstelik. Yoksulluğumuzdan

doğacak örgütlülüğümüz sömürge-

cilerin sonu olacak. Yoksulluğumuz

ADALETİMİZ OLACAK! Yoksul-

luğumuzdan doğacak örgütlülüğümüz

şatolarını başlarına yıkan, dünyayı

eli kanlı katillere cehenneme çevi-

recek olan ÖFKEMİZ OLACAK!

Çorum Pir Sultan AbdalDerneği’nin her ayın ilk pazargünü düzenlediği pazar kahv-altısı 1 Eylül’de, dernek bina-sında yapıldı. Kahvaltıda prog-rama gelenlerin getirdiği lok-malar yenildi, sofralar kuruldu.

Kahvaltı dernek başkanı Ha-lil Top’un konuşmasıyla başladı,ardından sofranın en yaşlısı“Sofra Günbengi” şiirini okudu ve kahvaltıya geçildi.Kahvaltıdan sonra misafirler arasında bulunan derneğinzakiri bağlaması ve sesiyle sunduğu deyiş ve duvazlarbeğeniyle dinlendi.

Müzik dinletisinin ardından programın sohbet bölü-münde; Alevi inancı ve tarihi üzerine konuşuldu. Dahasonra dernek başkanı Halil Top eski Cumartesi Pazarı’nayapılan parka,  “Pir Sultan Abdal Parkı” isminin verilmesi

için yaptıkları çalışmalarıanlattı. Bir ay boyunca ma-salar açıp imza topladık-larını ve 17 Haziran’dayaptıkları başvurunun ise2 ay sonra park isimlerininbelediye meclisince belir-lendiği ve taleplerinin buçerçevede değerlendirile-ceği cevabını aldıklarını

söyledi. Ve ardından katılımcılar da konuyla ilgili dü-şüncelerini aktardılar. Sohbetin sonrasında tüm katılım-cıların ortak kararıyla; 3 Eylül saat 18.00'de “Pir SultanAbdal Parkı’nda” taleplerini bir kez daha sahiplenmekiçin açıklama ve oturma eylemi yapma kararı alındı.

*Zakir: Zikreden. 2. Tekkelerde ilahi okuyan kimse,tekke hanendesi.

* Duvaz: 12 İmamlar için yazılmış şiirler

Çorum’da Pir Sultan’ın Zalime Direnme Geleneğini Sürdürenler;“ZULÜM DE OLSA SONUNDA DİRENECEĞİZ” Dediler!

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!14

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Bir dava uğruna,bir amaç için müca-dele olmayınca halkkendi çıkar derdine düşüyor... Geç-tiğimiz iki ay içinde Kürdistan’daçok sayıda aile kavgası, komşu kav-gası yaşandı, silahlar kullanıldı. Uz-laşma politikaları halkta da kişiselhesapları öne çıkarmaya başladı, çı-karları için birbirlerini öldürür durumageldiler. Aynı tabloyu gerillanın barışyaptığı Nikaragua, Guatemala, Mek-sika'da da görmüştük. Uzlaşma ya-

pıldıktan sonra, savaşta ölenlerden

çok daha fazla insan ölmeye baş-

ladı. Çünkü aile kavgaları, mafyakavgalarına dönüşmeye başlamıştı...

1 Temmuz; Malazgirt İlçesi’ndeiki aşiretin mensupları arasında çıkankavgada 1 kişi öldü, 9 kişi yaralandı.

Saftekin Gazi Mahallesi'nde Gebolaile Celali aşiretlerine mensup ikigrup arasında başlayan sözlü tartışma,kısa sürede silahlı kavgaya dönüştü.

17 Temmuz; Muş'un Bulanık İl-çesi’nde ot yüzünden çıkan kavgada7 kişi hayatını kaybetti, 9 kişi de

yaralandı. Bulanık ilçesi’ne bağlıBayramlı mezrasında Dost ve Kundoaileleri arasında arazi anlaşmazlığınedeniyle tartışma çıktı. Tartışmakısa sürede kavgaya dönüştü. Silah-ların kullanıldığı kavgada, iki aileden7 kişi hayatını kaybetti. Silahlı kav-gada yaralanan 9 kişi ilçedeki hasta-nelere sevk edildi. Akraba olan ikiaile arasındaki kavgaya arazideki ot-ların neden olduğu öğrenildi.

27 Temmuz; Diyarbakır'da arazikavgası: 8 ölü. Diyarbakır'da farklıköylerde yaşayan iki aile arasındaarazi anlaşmazlığı nedeniyle çıkansilahlı kavgada 8 kişi hayatını kay-betti.

Diyarbakır'ın Bismil İlçesi’ndeköylüler arasında çıkan silahlı kav-gada 8 kişi hayatını kaybetti, 4 kişide yaralandı. Edinilen bilgiye göre,

ilçeye 35 kilometre mesafedeki Baş-köy Köyü’nde oturan Üstün ailesiile Karatepe Köyü’nde oturan Ek ai-lesi arasında arazi anlaşmazlığı ne-deniyle kavga çıktı. Uzun namlulusilahlar da kullanıldı.

02 Ağustos; Mardin'in Kızıltepeİlçesi'ne bağlı Büyükboğazcı Köyü'ndetarla sulanması yüzünden çıkan silahlıkavgada 2 kişi öldü, 2 kişi yaralandı.

Şehmus Aydın (18) ve Fethi Tutuş(25) hayatını kaybetti.

3 Ağustos; Urfa'nın Viranşehirİlçesi'nde, akraba iki aileye mensupkişiler arasında arazi anlaşmazlığınedeniyle çıktığı öne sürülen ve tü-feklerin kullanıldığı kavgada iki kar-deş yaralandı. Kavga, ilçeye bağlıDefterdar Köyü'nde meydana geldi.İddiaya göre, aralarında arazi anlaş-mazlığı nedeniyle husumet bulunaniki aile arasında tartışma çıktı. Kav-gaya dönüşen tartışmada, kim tara-fından ateşlendiği bilinmeyen bir tü-fekten çıkan saçmalar nedeniyle Mus-tafa ve Veysi Süheyla kardeşler ya-ralandı.

15 Ağustos; Urfa'nın Siverek İl-çesi'nde 2 aile arasında çıkan kavgada7 kişi yaralandı. Hacı Ömer Ma-hallesi'nde birbirine komşu olan Ak-çiçek ile Kabadayı ailesi fertleri ara-sında bilinmeyen bir sebepten dolayıtartışma çıktı. Kısa sürede 2 aileninyakınlarının da katılımıyla büyüyenkavga taş ve sopaların kullanıldığıkavgaya dönüştü. Bu sırada kim ta-rafından ateşlendiği bilinmeyen birtabancayla da ateş açıldı.

18 Ağustos; Diyarbakır Hazro İl-çesi’ne bağlı Çitlibahçe Köyü’nde,Tekin ile Uğurlayan aileleri arasındayaşanan ‘çocuklarımızı dağa çıkar-

dınız’ kavgası katliama dönüştü. Si-lahların ateşlendiği kavga sırasında8 kişi hayatını kaybetti, 4 kişi de

yaralandı. Tekin aile-sine ait evin, kurşunlarlaadeta kalbura döndüğü

görüldü. Uğurlayan ailesi ise olayınardından köyü terk etti.

26 Ağustos; Diyarbakır’da, geç-tiğimiz günlerde 4 kişinin hayatınıkaybetmesiyle sonuçlanan silahlıkavga da Tokur ailesinin evleri ta-randı, bir kişi öldü. İki aile, 21 Ağus-tos günü hayvan pazarında karşılaş-tıklarında silahlar bir kez daha çekildive Tokur ailesi diğer aileden 2 kişiyi

öldürdü. Silahlı kavga, Kutlu KöyüKerpiçören mezrasına sıçradı, henüzaltı aylık olan Nisanur Tokur da bu-rada hayatını kaybetti.

30 Ağustos; Urfa'da BeykapısıMahallesi'nde birbirine komşu olanBardakçı ve Abur aileleri arasındaalacak meselesinden dolayı tartışmaçıktı. Bir kişi öldü, birçok kişi ya-

ralandı. Her iki aile fertlerinin tele-fonla arayarak çağırdıkları yakınla-rının da katılmasıyla tartışma kısasürede kavgaya dönüştü. Kavgadataraflar birbirlerine taş, sopa ve bı-çaklarla saldırmaya başladı. Kavgada,bıçak ve sopalarla yaralanan OsmanAbur, Mehmet Abur, Ceyhun Abur,İsa Bardakçı, Cumali Bardakçı veMehmet Bardakçı ambulanslarla has-taneye götürüldü. Tedaviye alınan 6kişinin sağlık durumunu öğrenmekisteyen yakınları da özel hastaneyeakın etti. Acil servise giren Bardakçıve Abur ailesi fertleri arasında yenidentartışma çıktı. Kısa sürede büyüyerekkavgaya dönüşen tartışma sırasındaacil serviste bulunan camlar kırıldı.Ekrem Abur, polis tarafından aya-ğından vuruldu.

Gerillanın Barışı, Açlığın,

Yoksulluğun Sömürünün

Artmasıdır

Okuduğumuz bu haberler yıllardırgerilla mücadelesi vermiş Latin Ame-

SON İKİ AYDA 33 KİŞİ ÖLDÜ

Gerilla’nın Barışı HalkınUmutlarının Sönmesidir

PKK'nin Ateşkesinden Sonra Kürdistan'da Aşiretler Arası Kavgalar, Arazi Kavgaları, Komşular Arası Kavgalar Gözle Görülür Derecede Arttı

8 Eylül 2013

15

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

rika ülkelerinde yaşananlardan hiçde farklı değildir.

Kürt milliyetçileri yıllardır savaşadeğil eğitime bütçe, sağlığa bütçegibi propaganda yaptılar. İşte şukadar milyar dolar savaşa harcan-masaydı ülke daha çok kalkınırdıgibi propagandalar yaptılar. Bu türdeğerlendirmeler emperyalizmi veişbirlikçilerini tanımamaktır. Guate-mala bunun örneğidir. URNG'ninUluslararası Sekreteri Luis Antoniobarışı şöyle yorumluyor: “Bizim oli-garşi tarafında yer alan sağ politikguruplar, barış anlaşmasında ver-dikleri sözlerin çok ufak parçasınıtuttular. Bu tabii ki ülkenin bir çokyerinde gerçekte daha çok yoksulluk,hükümetin şiddete karşı çaresizliğiile daha çok şiddet demek oldu.Aynı zamanda barış anlaşmasındansonra uyuşturucu ticareti çok dahafazla arttı.” (Metin Yeğin, GerillanınBarışı, syf. 77)

Gerillanın Barışı

Umudun Tüketilmesidir

Guatemalalı gerillalar “barış” şöy-le anlatıyor:

"Biz gerillada bir değişim için,

devrim için mücadele ediyorduk. Ne

varsa hepimiz içindi. Şimdi kapitalist

sistem içindeyiz. Zenginler daha zen-

gin, yoksullar daha yoksul, çok kötü,

hiçbir şeyleri yok.”

Bir başka gerilla; "Elimiz kolu-muz bağlı. Zenginler ekonomiyikontrol ediyor. Ordu değişimi kontrolediyor ve dolayısıyla hiçbir şey de-ğişmiyor. Yani Guatemala'nın de-ğişimi diye bir şey yok” diyor. (age,Syf. 143)

Bir başkası ise, 12-13 yıldan sonrabarış ile ne değişti sorusuna şu cevabıveriyor. “Her şey, her şey değişti.Şimdi hiçbir şeyi karşılaştıramayızo günlerle. Biz o zaman gücü almayaçalışıyorduk. Ülkeyi değiştirmeye,eşitliği yaratmaya, şimdi çalındı bu...”

“Burası Guatemala, burada barış

var demek gerçek değil. Sadece evin-

den çıksan, sokağa çıksan zaten gö-

rüyorsun. Cinayet, soygun, gerçektebarış marış yok. Barış içinde yaşa-

man mümkün değil. Eğer açlık yok-sulluk varsa Guatemala'da barışvar diyemezsin. Barış sukunet de-

mektir. Bir yerde işgal var, soygunvarsa barış hiç yok demektir. Barış

sadece bizim de topluluğa katılmamız.

Yoksa Guatemala'da barış filan yok.

(Age, Syf: 220)

Barış Halkın

Mücadelesinin

Tasfiyesidir

Elsalvador'da "barıştan" sonra birgenç anlatıyor: Daha iyi bir Elsalva-dor'a ulaşmak için ama şu anda hiçde barış yok. O zamanlar bir mücadelevardı, bu mücadele kapitalist sistemekarşıydı. Yani yoksulların bir müca-delesi vardı. Şimdi yoksulluk halavar ama yoksulların böyle bir mü-

cadelesi yok. .... "Barış bir ayakkabıalmaya yetmiyor" Yani barış denilenşey halkın sömürü karşısında susmasıfaşist diktatörlük tarafından katle-

dilmemekle ödüllendirilmesidir.

Gerillanın Barışı

Sömürünün Sorunsuz

Sürmesidir

Barış denilen şey tekellerin dahaiyi sömürmesidir. Eski bir gerillaşöyle anlatıyor barışı: “Şimdi bakalımbarış anlaşmasını yapan kim? ...Neden barış anlaşması yaptı? Çünkübütün büyük şirketler barış istiyordu.Şimdi ortaya çıkan durum da zatensavaşın sona ermesinin ortaya çı-kardığı bir durumdur.”

Latin Amerika ülkelerinde barışlahalkın sömürüye karşı mücadelesi

tafsiye edilmiştir. Ülkemizde de “Ba-

rış bizi uçurur” diyen Sabancılarınağzının suyu akmıştır. Kürt halkı te-keller için en ucuz işçi olarak en bü-yük kar aracıdır.

Kürdistan’da halkın yaşadıklarıLatin Amerika’da yaşananlardan hiçfarklı olmayacaktır. Uyuşturucu, fu-huş, açlık, yoksulluk, aşiret kavgaları,arazi kavgaları, yozlaşma... hepsi at-başı gidecektir.

Metin Yeğin’in kitabında bir ge-rilla, sorusu üzerine Türkiye’dekiPKK’için şunları söylüyor: "Umarım

Türkiye'deki barış da birden bir uyuş-turucu savaşına dönmez ve bizim

durumumuza benzemezler. Yoksa bu-rada barış filan yok." (Age, syf.224)

Tam da “umarım yaşanmaz” de-nenler yaşanmaktadır. Ki, daha yolunbaşındayız.

Kürt milliyteçi hereketin uzlaşmapolitikaları ve gerillanın ateşkes ilanedip sınır dışına çekilmeye başla-masıyla birlikte şimdiden kişisel çı-karlar toplumsal çıkarların önünegeçmiş ve gözle görülür derecedearazi kavgaları, aşiret kavgaları, ailekavgaları, köyler arası kavgalar öneçıkmıştır. Son iki aydır ölümlerlesonuçlanan kavgalar bunun en somutgöstergesidir.

“Barış rüzgarları” halkın sorun-larını çözmüyor, umutsuzlaştırıyor.En pespaye çıkarları için birbirleriniöldürecek duruma geliyorlar. Kişiselçıkarlardan çok daha güçlü olan, ba-ğımsızlık, demokrasi ve sosyalizmiçin savaşlar bu tür kavgaları önle-yecek tek kurtuluş yoludur.

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!16

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Cumhuriyet ve Taraf gazetelerin-de, 30 Ağustos 2013 günü, MahmutHamsici’nin, KCK Eş Başkanı CemilBayık ile Kandil’de, BBC adına yap-tığı görüşmenin notları yayınlandı.

90’larda, PKK ile devletin gizligörüşmelerinde generallerin de yeraldığından, Gülen Cemaati’nin barışsürecini sabote ettiğine, Ergenekondavasının bir “aldatmaca” olduğunakadar pek çok bilindik konuların yeraldığı bu görüşmede, Cemil Bayık,“Gezi’’ye yeterince destek verme-yerek hata yaptık” diyordu.

Böylece, Gezi direnişi ve ayak-lanmanın başından beri, BDP EşBaşkanı Selahattin Demirtaş’tan, Mu-rat Karayılan’a, Mustafa Karasu’danÖcalan’a uzanan ve birbiriyle çelişen,değerlendirmelere bir yenisi dahaeklenmiş oldu. Tam bir ideolojik-politik tutarsızlık örneği olan buaçıklamada Cemil Bayık; “Gezi’densonra Turkiye artık eskisi gibi ola-maz. Demokratik siyasetin önunuaçan bir eylemdir. Dolayısıyla bu,çözum surecine de hizmet eden bireylemdir. Katılırsak, devlet Turki-ye’deki demokrasi guçlerine saldı-rabilir. Önder Apo’nun başlattığısureç zarar görebilir. Hukumet bunukullanabilir’ anlayışı vardı. Bu en-dişelerle, katılmama ve zayıf katılmadurumu yaşanmıştır. Bu iki anlayışda yanlıştır” diyor.

Direnişten aylar sonra yapılan buaçıklama, hiçbir inandırıcılığı ve sa-mimiyeti olmayan bir demagojidenibarettir. Direnişe katılmama gerek-çelerinin ne siyasi ne ahlaki olarakkabul edilebilir yanı yoktur. Şimdiayaklanmaya düzülen methiyelerayaklanmanın yarattığı politik güçaltında ezilen Kürt milliyetçilerininçark edişidir. Görüntüyü kurtarmaçırpınışıdır.

Bunu yaparken de hala üstenciliğielden bırakmıyor, direnenlere hakaretediyorlar… Neymiş, direnişe katıl-salarmış demokrasi güçlerine saldırı

olurmuş. Öyleya, dünya Kürtmilliyetçileri-nin etrafındadönüyor, on-lardan başkakimse direnmi-yor. Faşizm deonlardan baş-ka kimseye saldırmıyor. İstanbul’dayaşayanlar gazı ilk kez tadıyor! Mil-liyetçilik böyle bir illettir işte. Körve sağır eder. Kendinden başkasınıgöremez yapar. Söylediklerini akılve adalet süzgecinden geçirmez halegetirir. Yetmez, inkarcı yapar. Dostluk,dayanışma tanımaz yapar.

Faşizmin daha önceki saldırılarınısaymadan söyleyelim; Taksim’de vetüm ülkede, AKP iktidarı, bütün şid-detiyle halka zulüm uyguladı. Halkınüzerine 150 bin gaz bombası atıldı.3 bin ton kimyasal karıştırılmış susıkıldı.12 kişinin gözü kör edildi. 1kişinin dalağı alındı. 20 kişi beyintravması geçirdi. 60 kişi ağır olmaküzere 7 bin 832 kişi yaralandı. 4900kişi gözaltına alındı. 100’ün üzerindeinsanımız eylemlere katıldığı içintutuklandı.

Bu tablo karşısında “İstanbul’dayaşayanlar gazı ilk kez tadıyor” de-mek gerçeklere gözünü kapatmaktır.

Uzlaşmacılık,Ayaklanmamın RuhunaAykırıdır

Kürt milliyetçileri, ayaklanmayaneden katılmadıkları konusunda, uy-durma, suni gerekçelerle kimseyiikna edemez. Neden katılmadıklarınınkökleri ideolojiktir. Milliyetçilik, birsiyasi çizgidir. Kendi dışındaki güç-lere, halka ve mücadeleye bakış açı-sını da her şeyi bu çizgi belirler. Buçizgide belirleyici yan; ideolojik güç-süzlük ve buna bağlı olarak siyasiilkesizlik, grupçuluk ve pragmatizm-dir. Bu ideolojik güvensizlik ve güç-

süzlük nedeniyledir ki; kendi dışındagelişen hiçbir gelişmeye, hiçbir gücetahammül gösteremezler. Rekabetçive “ben merkezci” tutumlarındandolayı, dost düşman ayrımında, itti-faklarda, direniş ve eylemlerde ter-cihleri hep yanlış olmuştur. Kürt mil-liyetçi hareketin Gezi direnişine ka-tılmayışının nedenleri de burada aran-malıdır. 90’lardan bu yana her şeyioligarşi ile uzlaşmaya endeksleyenpolitikalarında ve milliyetçilik çiz-gisinde aranmalıdır. Çünkü Kürt mil-liyetçi hareketin son 20 yıldır ver-dikleri silahlı mücadelenin tek birhedefi vardı; oligarşiyi masaya oturt-mak ve uzlaşmak. Hapishanelerdeyaptıkları gibi her yerde direniş çiz-gisinden “farklarını” koymak.

Bu gerçeği görüp, ortaya koyma-dan ve değiştirmeden doğruyu bula-mazlar.

Kürt milliyetçilerinin bu politi-kalarının Gezi’de yeri yoktur. Uz-laşmacılık, ayaklanmamın ruhunaaykırıdır. Kürt milliyetçi hareket ba-şından beri Gezi’yi hiç anlamamıştır.BDP Eş Başkanı Selahattin Demir-taş’ın ilk açıklamalarından, eski KCKEş Başkanı Murat Karayılan’ın açık-lamalarından ve son olarak da yeniKCK Eş Başkanı Cemil Bayık’ınaçıklamalarından çıkan sonuç budur.Şimdi, halk ayaklanması için cilalıbirkaç söz söyleyip, süslü siyasaltespitler yapıp “hata yaptık” de-mekle, Kürt ve Türk halkı nezdindekaybettikleri itibarı ve düştükleri geridurumu kurtarmak istiyorlar. Tarihnotunu düştü bir kez. Durum o kadarbasit değil…

Kürt Milliyetçileri Ayaklanmanın YarattığıPolitik Gücün Altında Kalmıştır

“Gezi’de Yanlış Yaptık” Demek Bir Demagojiden İbarettir

8 Eylül 2013

17

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Birincisi; Kürt milliyetçi hareketbu açıklamasıyla hala nasıl bir yanlışiçinde olduğunu görmemektedir. İkin-cisi; “Gezi’de yanlışlar yaptık, ka-tılmama, tereddütler yaşama yan-lıştı” şeklindeki açıklamalarında dadoğru yine yoktur. Gezi direnişini“Demokratik siyasetin önünü açanbir eylemdir. Dolayısıyla, çözüm sü-recine de hizmet eden bir eylemdir.”şeklinde değerlendirerek, her geliş-meyi kendi uzlaşmacı politikalarınayedeklemeye çalışıyorlar. Pragmatistkafa yapısıyla fırsatı kaçırdıklarına,ayaklanmaya katılan milyonları “ba-rış süreci!” için kullanamadıklarınahayıflanıyorlar aslında. Esas yanlışlarıbudur. Çünkü Gezi’de AKP ile “uz-laşma değil”, AKP’den hesap soranhalk ayaklanması vardı. Önce bunugörmeliler. Bunu göremedikleri süreceyaptıkları değerlendirmelerin anlamıyoktur.

Hiçbir Güç AyaklanmayıUzlaşmacı ReformistPolitikaların AracıYapamaz!

Ayaklanma ile Türkiye halkları,AKP’nin zorbalıklarına, açlığa, yok-sulluğa, sefalete, aşağılanmaya, hor-lanmaya “artık yeter” diyordu. Kürtmilliyetçi hareket direnen halklarınyanında değildi. Onlar, “Aman sürecietkilemesin” diye oligarşiyi kızdır-maktan, küstürmekten korkuyorlardı.Ve direnişe katılmadıkları mesajlarınıvererek, AKP’nin “teşekkürlerine”ve “sağduyulu olma” methiyelerinemazhar oluyorlardı. Şimdi “Gezideyanlış yaptık, desteklemeliydik” der-ken de yine hesap peşindeler. Hesaphalkın gücünü, AKP’yi uzlaşmamasasına oturtmak için kullanmak.Diğer yandan da, AKP’ye, “Bizimlemasaya oturmazsan ayaklanan halkadestek veririz” tehdit mesajları gön-dermek. Hiçbir uzlaşma politikası,hiçbir reformist politika Ayaklanmayıuzlaşmacı reformist politikaların aracıyapamaz.

Kürt milliyetçileri, Kürt illeri dedahil 77 ilde 2.5 milyon insanınayaklanması karşısında şaşkındır.

Kendileri dışında hiçbir gücün böylebüyük bir direniş yapabileceğini akıl-ları almıyor. Ama hayat onları yan-lışlarına mahkum etti. Ve Gezi dire-nişinin bir halk ayaklanmasına dö-nüşmesi karşısında ezildiler. Şimdide mahçubiyetlerini giderme telaşınadüştüler. Bu açıklamalar onun çırpı-nışlarıdır.

Ayaklanmanın başından beri Kürtmilliyetçilerinin açıklamalarında birtutarlılık yoktur. Çelişkilerle doludur.Sürekli ikircikli hareket ettiler. Halkayaklanmasını, AKP ile uzlaşmanınönünde engel olarak gördüler. Fakatdireniş, milyonlarla kucaklaşıp tümülkede ayaklanmaya dönüştüğünde,kendi kitlelerinden gelen tepkinin debir sonucu olarak “Gezi direnişiniselamlıyoruz” demeye başladılar.Ama bu onların başından beri bu di-renişin karşısında oldukları gerçeğinideğiştirmez. Kürt milliyetçi hareketintarihi, kendi dışlarında gelişen hare-ketleri “ajan, provokatör, dış güç-lerin, derin devletin oyunu” gibigörme tarihidir. Gezi direnişinde degeleneği bozmadılar. Bu anlamdaBDP Genel Başkanı Selahattin De-mirtaş’ın, neden alanlarda olmadık-larına dair yaptığı açıklama, milliyetçibakış açısını görmek açısından ibretlikbir örnektir. “Bu eylemle birlikteşuan bazı ulusalcı, ırkçı ve milliyetçikesimler Kürt sorununu nasıl bal-talayabilirizin içindeler. … Biz GeziParkı’nda yaşananların müzakerekarşıtlığına çevrilmesine izin ver-meyeceğiz. Çünkü biz onlarla ha-reket etmiyoruz. … Tabanımız ke-sinlikle ırkçı ve faşistlerle aynı et-kinlikler içinde olmaz” demişti.

Ayaklanma, KürtMilliyetçilerinin UfkunuAştıkça AçıklamalarıTutarsızlaştı

Ayaklanma hiç beklemediklerikadar büyüdü, Kürt milliyetçilerininufkunu aştı ve AKP iktidarını ciddişekilde zorladı. “Irkçı ve faşistlerinetkinliği” diye mahkum eden De-mirtaş bu kez de, ayaklanmayı des-tekleyen bir açıklama yaptı ve “Biz

hep onların yanında olduk, onlarıntaleplerinin arkasında olduk. On-ların ortaya koyduğu çizginin sa-vunucusu olduk.” diyerek kendiniyalanladı.

Demirtaş’ın ardından, eski KCKYürütme Konseyi Başkanı MuratKarayılan da, yine aynı kaygılarla,20 Haziran tarihli Özgür Politika’da;“Gezi Parkı’nda yargının kararınınbekleneceği, yargının kararı olumsuzolsa bile halk oylaması yapılacağını”belirterek “Taksim Dayanışması vebir takım sanatçılardan oluşan ke-simlerle görüşmeler yapıldı. Aslındabu bir tavizdi.” diyerek direnişin bi-tirilmesi gerektiğini söylemeye baş-ladı. Karayılan’ın söyledikleri de“Çözüm süreci”ni engelleyeceğindenduyulan korkunun ifadesiydi. Bu ne-denle Kürt milliyetçi hareketin son-radan ayaklanmayı destekleyen açık-lamalar yapmasının hiçbir kıymetive anlamı yoktur. Çünkü ayaklanmaboyunca direnişin bitirilmesi içinelinden geleni yapmıştır.

Yine aynı gazetede, 25 Haziran2013 günü bu kez Mustafa Karasumanevra yapmaya devam ederek“Özgürlük hareketi başından beribu eylemleri olumlu görmesine rağ-men resmi açıklamanın geç olmasıtabii ki eleştirilecek bir konu olabilir.Ancak Gezi Parkı direnişinin devrimcidemokratik karakterinden hiçbir kuş-ku duyulmamıştır. Gereken destekverilmiştir. Kürt basını zaten başındansonuna kadar bu direnişin destekleyicive AKP’nin politikalarını teşhir ediciyanlarını kesintisiz sürdürmüştür.”diyordu. Karasu başka bir gezegendenyazıyor bunları.

Eylemler başından beri destekle-niyormuş ama “resmi açıklama” geçolmuşmuş!.. Bunlar doğru değil, cid-diyetten uzak, apolitik ve sığ bir de-ğerlendirmedir. Diğer yandan, Kürtmilliyetçi hareketin yayın organlarınındestek verdiği de doğru değildir. Tamtersine ya üstenci bir tavırla direnişigörmezden geldiler ya da küçümseyenkısa haberler yaptılar. Binlerce insanyaralanmış, gözaltına alınmış, ülkeninher yerini AKP faşizmine karşı direnişkaplamış, onların gündemi “barış”

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!18

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

ve “çözüm” dü.

Yine DTK da bu konuda tek biraçıklama yapmadı. Diyarbakır’dayapılan “K. Kürdistan Birlik veÇözüm Konferansı”nın sonuç bil-dirgesinde direniş hiç yer almadı.Bu mu destelekmek? Eğer,“destek”ten Kürt halkının ayaklan-maya katılımı kastediliyorsa, bunahakları yoktur. Çünkü Kürt halkıKürt milliyetçilerine rağmen direnişekatıldı ve faşizmle çatıştı. Kürt mil-liyetçi hareket, başından beri Kürthalkının ayaklanma içinde yer al-masını engellemeye çalıştı ancak ba-şaramadı. Kürt milliyetçi hareket,ayaklanmada sadece Kürt halkını en-gelleyememekle kalmamış, bu kezsolu da kendine yedekleyememiştir.CHP’yi Gezi direnişini kullanmaklaeleştirirken CHP’nin bile gerisindekalmışlardır. Kendileri nasıl iktidarile araları bozulmasın, çözüm sürecinezarar gelmesin diye ayaklanmayadestek vermedilerse, CHP de AKP’yiköşeye sıkıştırmak için direnişe destekvermiştir. Kürt milliyetçilerinin prag-

matizminin bir başka tezahürüdürCHP’nin yaptığı da.

Aynı günlerde Demirtaş, Karasuve Karayılan’ın birbiri ile çelişenaçıklamalarının toplamı olan ve yineher zamanki alışkanlığıyla devrim-cilere akıl veren bir açıklama daÖcalan’dan geliyordu. “Gezi Par-kı'ndaki direnişi anlamlı buluyorve selamlıyorum. … Hiç kimse ulu-salcı, milliyetçi, darbeci çevrelerede kendini kullandırmamalıdır. Buhareketin onların denetimine gir-mesine Türkiye'deki demokrat, dev-rimci, yurtsever ve ilerici çevrelerizin vermemelidir" diyordu Öcalan.Biri Kürt milliyetçi hareketin önderidiğer üçü ileri yönetici olmak üzereayaklanmanın devrimci, demokratikkarakteri doğru tespit edilememiştir.Her şeyi oligarşi ile uzlaşmaya en-deksleyen politikaları ve milliyetçilikçizgisi buna engel olmuştur. Tarihyapılanları herkesin hanesine ayrıayrı yazar. Kürt milliyetçilerinin ta-rihine de ayaklanmada halkın yanındayer almayarak AKP faşizmine güç

verdikleri yazılacaktır.

Sonuç olarak; 1- Kürt milliyetçi hareket bugün

bile “Gezi’’ye yeterince destek ver-meyerek hata yaptık” derken doğrupolitik bakış açısına sahip değillerdir.

2- Kürt milliyetçi hareket “Geziyidestektliyoruz” derken amacı ayak-lanmayla ortaya çıkan halkın öfkesiniarkasına alıp AKP’yi uzlaşma ma-sasına oturtmak için tehdit olarakkullanmayı hesaplamaktadır.

3- Doğru olan; AKP faşizmininhalka açtığı savaşta halkın boyuneğmeyerek faşizme isyan etmesidir.Ve AKP’nin saldırıları da, halkın is-yanı da sürmektedir.

4- Kürt milliyetçi hareket buisyanı AKP’yi uzlaşma masasınaoturtmak için kullanmak yerine isyanıbüyütmeyi ve AKP iktidarını yıkmayıhedeflemelidir. Fakat Kürt milliyetçihareketin böyle bir politikası yoktur.Onun için bu bakış açısıyla asla“Gezi” hakkında doğru, gerçekçi so-nuçlar çıkartamaz.

ABD emperyalizmi başta olmak üzere tüm emperyalist devletlerinhazırlığını yaptığı Suriye saldırısına karşı 2 Eylül günü Halk CephesiSuriye İstanbul Konsolosluğu önünde eylem yaptı.

Saat 13.00’da toplanan Halk Cepheliler adına Melis Ciddioğluokuduğu açıklamada “Emperyalistler ve işbirlikçileri kimyasal silahkomplosuyla Suriye’ye saldırının yolunu yapıyorlar. Suriye’ye yapılacaksaldırıda halkların çıkarı yoktur. Başta Orta Doğu olmak üzere tümdünya halklarına karşı açılmış bir savaştır” dedi ve görevimizin em-peryalizme karşı direnen Suriye halkının yanında yer almak olduğunubelirtti. “Korku ve gözdağıyla halkları sindirmeye çalışıyorlar. İstediklerikadar bomba yağdırsınlar, katliamlar yapsınlar eninde sonunda kazanan

gerçekler ve Suriye halkı olacaktır”denilen açıklamaya 20 kişi katıldı. Ey-lemde “Emperyalizm Yenilecek DirenenHalklar Kazanacak”, “Kahrolsun Em-peryalizm Yaşasın Halkların Mücade-lesi”, “Katil ABD İşbirlikçi AKP” slo-ganları atıldı. Tüm dünya halklarınınkatili ABD bayrağının yakılması ileeylem sonlandırıldı.

Ç a y a nM a h a l l e -si’nde 2 Ey-lül günüCephelilertarafındanmahalleninduvarlarınaüç adet"UmudunAdı DHKP-C" yazılaması yapıldı.

Antalya'nın şehir merkezinin birçokyerine Cepheliler tarafından 25 Ağustosgünü gece saatlerinde yazılamalar ya-pıldı.

Cephelilerin yazılamaları o kadaretkili olmuştu ki, yazılamaların ardındanertesi gün AKP’nin katil polislerininyazılama yapılan çevrelerde esnaflardanbilgi toplamaya çalıştığı öğrenildi.

Emperyalistlerin Katliamlarına KarşıKazanan Gerçekler

ve Suriye Halkı Olacak!

Kavga Sürdükçe,Bu Duvarlar Bizim!

8 Eylül 2013

19

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

27 Şubat’tan bugüne “hakları veonurları” için direnen Kazova işçile-ri, direnişlerinin 185. gününde yeni birsayfa açarak gelenek yaratmaya de-vam ediyor.

AKP’yi arkalarına alan pat-ronlar UMUT SOMUNCU, ÜMİTSOMUNCU VE GAYE SOMUN-CU, 94 işçinin 4 aylık maaşlarına,kıdem ve ihbar tazminatlarına elkoyarak yaptıkları hileler sonucuişçileri yıllarca çalıştıkları fabri-kadan paçavra gibi sokağa atmış-lar ve her türlü zorbalıkla hakla-rına el koymuşlardı.

Ancak işçiler paçavra olmadıkla-rını, patronların karşısında direnişe ge-çerek gösterdiler. Aslında SOMUN-CULARIN el koyduğu, maddi karşı-lık değildi tek başına. Onlar işçi sı-nıfını aşağılayan ve servetleri ile işçisınıfını ezmeye, kullanmaya ve kişi-liklerini teslim almaya çalışan kapi-

talistlerdir. Onlar halkı iliklerine ka-dar sömürüp bir kenara atmayı, hır-sızlık yapmayı, her türlü ahlaksızlığıve riyakarlığı kendi sınıflarından öğ-renmiş patronlardır. Onlar işçi veemekçileri kendilerine biat eden var-lıklar olarak görürler.

Yaşam tarzları bu kültür üzerinekuruludur. İnsanlık değerleri (!) “ser-vetleri ve egolarıdır.” Bundan dola-yıdır ki işçilerin alacaklarını da çal-mış kendi servetlerine eklemişler-dir.

İşçiler ise 6 aydır direniyorlar. Alınterleri ve emekleri için direniyorlar,kişilikleri ve onurları için direniyor-lar. Talepleri, çalınan haklarının ken-dilerine verilmesi için direniyorlar.

Bunun için 28 Haziran’da çalış-tıkları ve emek haklarının olduğufabrikaya girdiler ve alacakları ve-rilmeden çıkmayacaklarını, direne-ceklerini söylediler. Ve o günden

beri de direniyorlar. Fabrika işgalininikinci gününde patronların hurda ha-line getirdiği makinelere el koyarakgötürmek istediler. Karşılarına pat-ronun şikayeti ile harekete geçen po-lis çıktı. Hırsızlık yapıyorlarmış! İş-çilerin emekleri çalınırken hareketegeçmeyen polis bir anda 10 oto-mobil, bir zırhlı araç ve onlarca si-vil polisle patronun imdadına ye-tişti. Polisin müdahalesiyle makine-leri götüremeyen işçiler aynı gün aç-lık grevine başladılar. Direniş biçimdeğiştirerek devam ediyordu.

İşçilerin adaleti, dünyanın en has-sas terazisinden daha hassastır. Buhassaslıkla durumu değerlendiren iş-çiler, direnişteki işçilerin alacakları-nın toplamı olan 900.000 TL’yi almakiçin direnişe devam ettiler.

Hakları olan makineleri polisin en-gellemesi nedeniyle götüremeyen iş-çiler, bu sefer makinelerde kendileri

EMEK

KAZOVA DİRENİŞİNİN 185. GÜNÜNDEKazova Trikotaj İşçileri Direnişlerinde; Yeni Bir Sayfayı Daha Açtılar!

TÜRKİYE İŞÇİ HAREKETİ TARİHİNDE BİR İLKE İMZA ATTILAR!

Asalak Patronlara İhtiyacımız Yok!Üreten Biziz, Yöneten de, Tüketen de Biz Olacağiz!

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!20

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Devrimci İşçi Hareketi 3 Eylül günü 17.00-19.00 saatleri arasında, Mecidiyeköy-Metro-büs Durağı önünde Yürüyüş dergisinin dağıtımınıyaptı. 2 saat süren çalışmada 36 dergi halka ulaş-tırıldı.

için üretim yapmaya karar verdiler.Ancak bu kararlarını hayata geçir-meleri kolay olmadı. Çünkü pat-ronlar fabrikayı boşaltırken ka-lan makineleri tamamen kul-lanılmaz hale getirmişlerdi.Makinelerin motorları sö-külmüş, kartları alınmış, elek-tronik bağlantıları kesilmişti. So-runlar adım adım çözüldü. Hafta-lardır süren mücadeleden sonra ni-hayet makineler çalışır hale getiril-di.

Şu an fabrikada bulunan do-kuma makinelerinden ikisi çalışırhale getirildi. Artık işçiler üretim ya-pacaklar. Ve üretimleri direnişteki iş-çiler alacaklarını alana kadar devamedecekler.

Kazova Tekstil fabrikasındaki ma-kinelerin çalışır hale getirilmesi 31Ağustos 2013 günü yapılan bir törenlekutlandı. Yaklaşık 100 izleyicinin ol-duğu törende Grup Yorum da verdiğimini konserle işçilerin yanında oldu-ğunu gösterdi. Fabrikanın içine uza-tılan ses sistemiyle makinelerin ça-lışma sesi dışarıdaki izleyicilere din-letildi. Direnişçi işçiler adına konuşanBülent Ünal, kazanana kadar direniş-lerini sürdüreceklerini bir kez dahavurgulayarak, bu direnişte onları des-tekleyen ve yanlarında olan baştaDevrimci İşçi Hareketi olmak üzereherkese teşekkür etti.

Devrimci İşçi HareketiÖncülüğünde Kazovaİşçileri Türkiye TarihindeBir İlk Yarattılar:Hem Üretip Hem deYönetiyorlar!

Bugün işçi sınıfı mücadelesi açı-

sından örgütlülüğün ade-ta dibe vurduğu, sendikalarınişçi sınıfı açısından bittiği bir nokta-da DEVRİMCİ İŞÇİ HAREKETİişçi sınıfı mücadelesinin asla bitme-yeceğini kanıtlıyor.

Yüz binlerce üyesi olan sendika-ların iktidar karşısında elpençe dur-duğu, adının başında “devrimci” ke-limesinin bulunduğu DİSK gibi sen-dikaların CHP’nin arka bahçesi olarakgörüldüğü, patronlarla kolkola sen-dikacılık yapıldığı bir dönemde DEV-RİMCİ İŞÇİ HAREKETİ örgütsüz iş-çileri örgütleyerek işçi sınıfı tarihineyeni değerler, yeni gelenekler yaratı-yor.

Yıllardır sendikalar işçilerin geri-liğini eylem yapmamak için, direniş-leri örgütlememek için bahane yap-mışlardır.

Bu tam bir yalandır. Aldatmacadır.İşçiler ne kadar geri olursa olsun, ken-di haklarını almak için direnmek is-temediklerini söylemek sahtekarlıktır.Yalancılıktır.

Türkan Albayrak’tan Cansel Ma-latyalı’ya, Roseteks işçilerinden Dark-men işçilerine, Hey Tekstil işçilerin-den AKÇAY işçilerine, BEDAŞ işçi-lerinden Kazova işçilerine Devrimciİşçi Hareketi öncülüğünde, aylarca di-

renmişler ve zaferler kazan-mışlardır. Her bir direniş ken-di içinde işçi sınıfına çok büyükdersler kazandırmıştır.

Kazova işçilerininin di-renişi ile işçi sınıfının ta-rihine bir ilk kazandırıldı.

İşçiler işgal ettikleri fabira-kada hurdaya dönen makina-

ları direnişte yaratılan olanak-larla tamir edip çalışır halegetirdi. Fabrikada üretim de-vam ediyor.

Kazova işçileri üretmek için asa-lak patronlara ihtiyaç olmadığını birkez daha tüm dünyaya göstermekte-dir...

Evet; ÜRETMEK İÇİN ASALAKPATRONLARA İHTİYACIMIZYOKTUR. ÜRETEN BİZİZ, YÖ-NETEN DE BİZ OLACAĞIZ. KA-ZOVA DİRİNİŞİ BUNU DA KA-NITLAMAKTADIR...

Etkinliğin sonunda Devrimci işçiHareketi adına söz alan Türkan Al-bayrak, tüm direnen işçilerin ve Ka-zova işçilerinin yanında olacaklarınıbir kez daha vurgulayarak Kazova Di-renişinin geldiği noktayı değerlendirdi.

Ardından; Abbasağa, Kocamusta-fa Paşa, Tatavla (Feriköy), Şişli Mer-kez, forumlarından katılan ve direni-şi destekleyenler konuşma yaparakKazova Direnişinin geldiği noktanınişçi mücadelesinde önemli bir noktaolduğunu ve Kazova işçilerinin sonunakadar yanlarında olacaklarını söyle-diler.

Etkinlik; “İŞÇİYİZ HAKLIYIZKAZANACAĞIZ, DİRENE DİRE-NE KAZANACAĞIZ, YAŞASINKAZOVA DİRENİŞİMİZ VE KA-ZOVA İŞÇİSİ YALNIZ DEĞİLDİR!”sloganları ile bitirildi.

EMEK

İSTANBUL'da Yürüyüş’ünSesini Mecidiyeköy’e Bu Hafta

DİH'liler Taşıdı!

8 Eylül 2013

21

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Hem Üretip Hem Yönetiyoroz!

Yaşasın Kazova Direnişimiz

Kazova Direnişi Tüm Halkın

Direnişidir

Duvarlarımıza Kazova Direnişini

Desteklediğimizi Yazalım!

Devrimci İşçi Hareketi

“AKP’nin TMMOB’yi TasfiyeEtmesine ve Rant Yasalarına İzinVermeyeceğiz” adıyla 17 Ağustos2013 tarihinde İstanbul’dan Anka-ra’ya “ADIM ADIM ANKARAYÜRÜYÜŞ”ü yapan Halkın Mü-hendis Mimarları yürüyüşlerini An-kara'daki Çevre ve Şehircilik Ba-kanlığı önünde bitirdiler.

31 Ağustos günü saat 16.00’daAnkara-Susuz’da 20 kişilik bir des-tekçi grubunun karşıladığı HalkınMühendis Mimarları daha sonradestekçileri ile birlikte Batıkent’edoğru yürüyüşe geçtiler. Batıkent’ekadar sloganlarla, marşlarla ilerleyengruba araçtakiler kornaları ve al-kışlarıyla eşlik etti.

Batıkent’in içine girdikten sonraBatıkent halkının yoğun ilgisiyle kar-şılaşan Halkın Mühendis Mimarlarıkırmızı baretleri ve üzerinde“AKP’nin TMMOB’Yİ TASFİYEETMESİNE VE RANT YASALA-RINA İZİN VERMEYECEĞİZ” ya-zan pankartlarıyla dikkat çekici birgörüntü oluşturdular.

Önce Batıkent’teki Ahmet NuriÖktem Parkı'ndaki foruma katılanHalkın Mühendis Mimarları, buradaEthem Sarısülük ile ilgili anlatımlarıdinledikten sonra yürüyüşleri hak-kında bilgi verdiler. Ethem Sarısülük,Mehmet Ayvalıtaş, İrfan Tuna, Ab-dullah Cömert ve Ali İsmail Korkmaziçin oluşturdukları fidanlığı ve yap-tıkları anmayı anlatan Halkın Mü-hendis Mimarları, yürüyüşlerinin 13.gününü ayaklanma şehitlerine ada-dıklarını belirttiler. Forumun sonundayapılan müzik dinletisinden sonra,dinlenmek üzere misafir olacaklarıevlere geçen Halkın Mühendis Mi-marları Pazar günü saat 13.00’daBatıkent Cemevi’nde trafik kazasındahayatını kaybeden yoldaşları FuatYalın için yemeğe katıldılar. Ardındanda ODTÜ’deki direniş alanına doğruyürüyüş yaparak, taleplerini bir kezdaha attıkları sloganlar, açtıkları pan-

kartlar ve yaptıkları konuşmalarladile getirdiler.

Halkın MühendisMimarları “Adım AdımAnkara Yürüyüşünü”17. Gününde Çevre veŞehircilik BakanlığıÖnünde Eylemle Bitirdiler

Halkın Mühendis Mimarları,16. günün gecesini “ODTÜ Yüzüncüyıl direniş alanında” geçirdi. 17.günü saat 10.00’da bu alandan pan-kartlarını açarak hareket eden veAnakara'nın ana caddelerinden slo-ganlarla, marşlarla yürüyerek EthemSarısülük’ün katledildiği yere ulaşanHalkın Mühendis Mimarları, saat11.45’de halk ayaklanması şehitleriiçin bir anma gerçekleştirdi.

Anmada bir konuşma yapan İnşaatMühendisi Barış Önal; İstanbul'danAnkara’ya “Halkın Mühendis Mi-marları” olarak neden yürüdüklerinianlatarak, halkı AKP faşizmine karşıhakları için birlikte mücadeleye veayaklanma şehitlerini sahiplenmeyeçağırdı. Konuşmanın ardından EthemSarısülük’ün katledildiği yere karan-filler bırakıldı ve “Bize Ölüm Yok”marşı söylendi.

Anma sonrası Kızılay’dan Çevreve Şehircilik Bakanlığı önüne slo-ganlarla yürüyen Halkın MühendisMimarları Çevre ve Şehircilik Ba-kanlığı Önünde saat 12.30’da açık-lama yaptı. Açıklamada öncesi vesonrasında “TMMOB Halkındır Hal-kın Kalacak, Rant İçin Değil Halkİçin Mühendislik, Ayaklanma ŞehitleriÖlümsüzdür, Ekmek Adalet Özgürlük,Mühendisiz Mimarız Haklıyız Ka-zanacağız” sloganları atıldı. Açıkla-madan sonra “Adım Adım AnkaraYürüyüşlerini” bitirdiklerini ilan edenHalkın Mühendisleri, mücadelelerininfarklı biçimlerde devam edeceğinibelirttiler.

Halkın Mühendis Mimarları Mücadelelerini Sürdürecek!

Ne Ödediğimiz Bedellerle YarattığımızÖrgütlenmelerimizi, Ne de Rant Yasalarıyla BuToprakları Tekellere Peşkeş Çektirmeyeceğiz!

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!22

Halkı küçümseyenler, politikayı bil-miyorsunuz diyenler politika yapmayıhalktan öğrenmiştir. Apolitik diyerekyıllarca küçümsenen, düşünceleri dik-kate alınmayan 15-20 yaşlarındakigençler, yaşlılar ayaklanmaya yön ver-miştir. EMEP'li temsilci, toplantıdahalkı küçümsemeye kalktı, daha ye-rine oturmadan, halktan insanlar,gençler, konuştuğuna konuşacağınapişman ettiler. Reformistler binlercekişinin önünde düşüncelerini açıkla-maktan çekindiler... Normal bir zamandeğildi. Normal zamanlarda, halkı uyut-tuklarını sanıp, avunuyordu reformistler,oportünistler. Ama halk ayaklanmış-ken, inisiyatifi ele almışken, herkesinsöylediğini can kulağıyla dinlerken...İstedikleri kadar laf cambazlığı yap-sınlar, halkı aldatamadılar. Bütün re-formistler, oportünistlerin en yetkiliadamları halkın karşısında ezildiler.Gezi Parkı'nı boşaltmak istiyorlardı,ama bunun lafını bile ağızlarına ala-madılar. Kimse halkı uyutabileceğini,halka her şeyi yutturabileceğini dü-şünmesin. Böyle düşünenleryanıldılar.

Halk meşruluğuna dahaçok inanmıştır. 7'den 70'e,öğrencisinden emeklisine,halkımız neye karşı, nedensavaştığını bilerek sokağaçıkmıştır. Bunun bedellerinigöze alarak savaşmıştır.

Reformizm ve oportü-nizm son tahlilde devrimindüşmanıdır. Halkı satar. Halkayaklanması bunu bir kezdaha göstermiştir. Her türlüyolu yöntemi kullanarak,

ileri talepleri engellemeye çalışacaklar,ayak oyunlarıyla halkı aldatmaya çalı-şacaklar. Toplantılarda insanların yüzünebaka baka, direnişi satma hesapları ya-pıyorlar.

Ayaklanmanın bir kez daha öğrettiğien önemli şey, halka gitmek. Dev-rimciler halkın içine gitmeli, halklabirlikte hareket etmeli. En zor sorunlarınçözümü halkın içindedir.

Ayaklanmanın öğrettiği bir diğerşey, iletişimin, sürekliliğinin ve gü-venilirliğinin sağlanması.

Birbirinden kopuk, ülkenin her ta-rafında ayaklanan milyonlar olmasınarağmen, birbirinden dağınık eylemleryapıldı. Bir tarafta eylemler sürerken,diğer tarafın haberi olmayabiliyordu.Eylemlere katılmayan kitleleri de yön-lendirebilecek, merkezi ve hızlı yayıncılıkyapılması hayati önem taşıyordu. Bir-biriyle organik bağı olmasa da, hiyerarşikbir örgütlenme olmasa da, halk mey-danlara akıyordu. Bu hızlı haberleritakip ederek, hedefler büyüyecektir, de-

BİZ HALKIZTARİH YAZIYORUZ!TARİH DE BİZİ YAZACAKTARİHİN AKIŞINI DEĞİŞTİREMEZSİNİZ!

Ayaklanmanın ÖğrettikleriKAYBEDECEKSİNİZ!21. Yüzyıl‘Ayaklanmalar Yüzyılı’Olacak!BİZ KAZANACAĞIZ!ÇÜNKÜ BİZ HALKIZHAKLIYIZ!

Açlık, yoksulluk,adaletsizlik büyüyor...Çözemeyeceksiniz...Çözemeyeceğiniz içinayaklanmalar ve halkkurtuluş savaşlarımeşrudur!..

21. Yüzyıl‘Ayaklanmalar Yüzyılı’Olacaktır. 21. YüzyılBizim Olacak!Bundan Eminiz...

Her mahalleye, hersokağa bir hapishaneyapsanız da, 21. yüzyıl“Ayaklanmalar Yüzyılı”olacak. 21. yüzyıl bizimolacak; bundan eminiz!

Emperyalizm; direnen,savaşan, ayaklanmalarıbağrında büyütenhalkların karşısınahapishaneleri, işkence vekatliamları çıkartıyor...

9 Ekmek, Adalet, Özgürlük İçin Halk Ayaklandı!FAŞİZMİN İKTİDARINI YIKACAĞIZ!

8 Eylül 2013

23

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

neyimler birbirine aktarılacaktır.

Halk ayaklanmasının öğrettiğiönemli şeylerden biri de, halk enileri, en yaratıcı eylemleri ortayakoyuyor. Devrimciler bu yaratıcı ey-lemlerin, deneyimlerin aktarılmasındada öncülük yapmalıdır.

Halka ulaşmada, sosyal medyadahil her türlü iletişim araçlarınıetkin şekilde kullanmak gerekir.Ayaklanma sürecinde gün içinde bir-çok gelişme yaşanıyor. Çok hızlı ha-reket etmek gerektiğini öğretti... Anlıkgelişmeler için bir paragraflık, bircümlelik kısa bildiriler, el ilanları ha-zırlayıp hemen dağıtmak, internet si-telerine mesaj koymak, hızlı, mümkünolduğu kadar çok geniş halk kesim-lerine ulaşmayı hedeflemek gerektiğiniöğretti...

AKP'nin yalan propagandalarınıanında boşa çıkartmak gerektiğiniöğretti... Ayaklanma boyunca örgütlü,örgütsüz oluşturulan iletişim ağıAKP’nin, burjuva medyanın tüm san-sürünü, yalan ve çarpıtmalarını boşaçıkartmayı başarmıştır. Yalanlar ger-çeklere teslim olmuştur...

AKP iktidarı, ayaklanma sırasında,parça parça yıldırma yoluna gitti vegüçleri bölmeyi, zayıflatmayı plan-layarak teslim almaya çalıştı. Başarılıolamadı bunda. Ancak, bu taktiğekarşı hazırlıklı olmak gerekiyor... Ba-şarılı olamamasının nedeni, polis sal-dırısına karşı, İstanbul'un her tarafındayüz binlerce kişi meydanlara akmıştır,yüzünü Taksim'e çevirerek direnişibüyütmüştür. Bölme taktiğine karşıhalk, birleşmiştir...

Oportünistler ve reformistleri iknaetmeye çalışmanın boşuna olduğunugördük. Halka gerçekleri açıklayarak,halkı mücadeleye çağırarak bölmeyekarşı en güçlü seti, yine halkın oluş-turabildiğini gördü devrimciler. Mey-danlarda atılan sloganlar, devrimcilerinöncülüğünde polisle yapılan çatışmalarhalka gerçekleri göstermeye yetti. Di-reniş karşısında ezilen reformistleroldu. Çok yetersiz propaganda araç-larına rağmen, halk doğru sloganlarıbenimsedi, Gezi Parkı'nı boşaltmadı.Her yerde polisle çatışmaya devametti. Ancak iktidarın türlü oyunlarına

karşı, hazırlıksız yakalanmamak için,bu tür bölme çabalarına karşı halkasürekli gerçekleri açıklamak gerektiğikısa bildiriler, megafonlarla çağrılaryapmak gerektiğini öğrendi devrimciler.

Dergi, bildiri, konuşma, duyuru...Bunları yeterince kullanmamanın ek-sikliğini sürekli gördü devrimciler."Ayaklanma oldu, bu yüzden dergi

dağıtamadık..." diyenler çoğunluk-taydı. Ancak devrimci politikalarıhalka ulaştıracakların, dergiyi ve bi-lidirileri kendilerinin bile okuma-maları, dağıtmamaları en önemlieksiklerden biriydi. Bu eksiklik,merkezi politikaların hayata geçiril-mesinde hantallığa yol açtı.

Ayaklanmanın öğrettiği önemlideneyimlerden biri de, oportünizmeve reformizme karşı alınacak tavırlarınnetleştirilmesi gerektiğiydi. Tüm Cep-helilere, halka net, açık bilgiler akta-rılması gerektiğini öğretti. Bu eksiklik,birçok yerde anlık gelişen olaylarkarşısında farklı farklı ilişkilerin ge-liştirilmesine yol açtı. Farklı farklıkararlar alındı. Kısa bir dönem kafakarışıklığına yol açtı. Kimi yerde bir-likler oluşturuldu, kimi yerde halkikiye bölündü. Cephe'nin hiçbir zamanhalkı bölen bir politika izlemediğini,unutmamalıyız.

Çatışmaların ÖğrettikleriCepheliler, bulundukları her yerde

hızla inisiyatifi ele almaya çalıştılar.Örgütlü, örgütsüz, Cephe’ye gönülvermiş olan herkesin sorumluluklahareket ettiğini gördük. Bir çok yerde"Ben varsam örgüt var" şiarı hayatbuldu. Halktan insanlar, eksiklerine,hatalarına rağmen, Cephe’nin politi-kalarını hayata geçirmeye çalıştılar.

Çatışmalarda en önde yer aldılar.Neredeyse her barikatta Cephelilervardı. Ancak fular, flama vb. olmamasınedeniyle, kimin öncülük ettiği çoğuzaman belli olmadı. Bunların olmadığıyerde, sloganlar etkili olmuştu. Slo-ganlar Cephelilerin toplanması içinönemli bir çağrı niteliği taşıyordu.Ama insan sesi her yere yetmiyordu.Megafon, flama, fular vb. eksikliğiönemli ölçüde hissediliyordu. Çünkübahsettiğimiz küçük eylemler değil,

NATO'nun ‘21. Yüzyılayaklanmalar yüzyılı olacak’öngörüsüyle, “ya düşüncedeğişikliği, ya ölüm” kararı,NATO'nun müdahale alanınıgenişletmesi, birbirinitamamlamaktadır ve hepsi,halkların ayaklanmalarınıbastırmak içindir...

Emperyalizmin işkenceler,tecrit hücreleri, ambargo vekuşatma politikaları,halkların ölüm dahil her şeyigöze alan cüretli ve fedakarpolitikalarıyla boşaçıkarılabilir.

EKMEK, ADALET veÖZGÜRLÜK 76 milyonunsorunudur. EKMEK, ADALET ve

ÖZGÜRLÜK dünya çapında7 milyarın sorunudur...Hapishaneler, tutuklamalarezilen halkları teslim almakiçindir. Halkları daha azekmeğe ve daha az adaleterazı edebilmek içindir...

Emperyalistlere “siz henüzbirşey görmediniz” diyoruz.Ezilen halklarla emperyalistsistem arasındaki uzlaşmazçelişkinin uzlaştırılmasınınsöz konusu olmayacağıortadadır. Tersine bu çelişkiçok daha keskin, çok dahaşiddetli bir biçimdesürmektedir...

Dünya halklarının direnmehakkını, kurtuluş umudunuyok etmeyi amaçlayanpolitikalara teslimolmayacağız.Bağımsızlık, demokrasi,sosyalizm düşüncemizdenvazgeçmeyeceğiz. Devrim vesosyalizm umudunun yokedilmesine, halklarınçaresizliğine izinvermeyeceğiz.Bunu abartılı bulanlartarih önünde yeniktir...

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!24

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

yüzbinlerin katıldığı, sokak sokakçatışmaların yaşandığı eylemlerdi.

Barikatlarda devrimci marşlaryeterince söylenmedi, "Tut bay-rağı, çık sokağa, yüreğini koybarikata, sar şehirleri haykır öf-keni, düşman yenilecek, zaferyakında" belkide bütün direnişboyunca en etkili, en önemli marş-lardan biriydi. Buna rağmen Cep-helilerin yeterince marş söyleme-dikleri görüldü. Bütün direnen, ça-tışan halkın ortaklaşacağı marşlarısöylemek, halkın direnişini, çatışmaruhunu bir kat daha arttıracaktır.Gerekirse, yeni marşlar, sloganlarda üretebilmenin bir ihtiyaç oldu-ğunu gösterdi Halk Ayaklanması.

Çatışmalarda halk cüretliydi.Halkı durdurmaya çalışanlar, önünükesmeye çalışanlar hiçbir zamanbunu başaramadılar. Beşiktaş'ta in-şaatlarda kullanılan dozerleTOMA’ların üzerine giderek ko-valadılar. Halk eline ne geçirdiysepolisin üzerine atıyordu. Taksim'deve birçok yerde halk polislerin kal-kanlarını, coplarını aldı. Halk ayak-lanması gösterdi ki, geri adım at-tıkça polis azgınlaşarak saldırmayadevam ediyor. Ancak polisin üze-rine koşarak onun kalkanını alacakkadar cüretli olmak gerektiğini öğ-retti halk ayaklanması. Böyle bircüretin sonucunda Taksim Meydanıkazanılmıştı. Onlarca polis, ikiCephelinin tuttuğu sokağa bir saatboyunca girememişti.

Ayaklanma sırasında halkıngüvenliğini almak gerekiyordu.1 Mayıs Mahallesi'nden yola çıkanbinlerce kişi otobana çıkmıştı. An-cak trafiği kesmek için yeterinceönlem alınmadığından, hızla gelenaraç Mehmet Ayvalıtaş'a çarptı,Mehmet şehit düştü. Cihangir’de,Kasımpaşa'da AKP'nin beslemesifaşistler, ellerinde palalarla halkasaldırdı. Bu görüntüler günlercetelevizyonlarda gösterildi. Milyon-larca kişi ayaklanmıştı, ama kıyıdaköşede sinmiş olan halk düşmanlarıpusuya düşürdüklerine saldırıyordu.Bu tür faşist saldırılara karşı halkınönlem alması gerektiğini öğretmiştir

ayaklanma.

Halkın toplandığı forumlara elipalalı, eli sopalı faşistler saldırdı.Sayıları on beş, yirmiyi geçmezdiancak, güvenlik önlemi alınmamışolan forumlara saldırdıkları için,forumları dağıttılar. Forumlardada, yürüyüşlerde de, önlem almakgerektiğini öğretti halk ayaklanması.

Nasıl Örgütlenmeliyiz?Faşist saldırılara karşı kendini

korumaktan tutalım da, yürüyüş-lerin, kortejlerin oluşturulmasına,farklı biçimde eylemlerin örgüt-lenmesine, diğer bölgelerle iletişimkurmaya, basını, sosyal medyayıetkin kullanmaya, bildiriler, afişlerhazırlamaya, ses araçları bulmaya...Ve daha listeye ekleyebileceğimizbirçok işe tek bir kişinin, ya dabirkaç kişinin yetişmesi mümkündeğildir. Ama bir şekilde bunlaryapıldı, yapılıyor. Örgütlü olanmahallelerde alışkanlıkla yapılıyor.Örgütlü olmayan yerlerde ise, zo-runluluktan, ihtiyaçtan bu tür işbölümleri yapılıyor. Pratikte bunugördük. Mesela Hatay ArmutluMahallesi’nde, gece nöbetler tu-tuluyor. Bütün evlerin kapıları açık,her an sokağa fırlamaya hazır şe-kilde uyuyor.

Ancak kendiliğinden oluşan buiş bölümleri, birbirinden kopuk bi-çimde yürüdü. Bir sürü yalan yanlışhaberler ortalıkta dolaştı, bu ha-berler hayati önem taşıyordu, amagerçekliğini teyid etmek oldukçazaman alıyordu. Ayaklanmanın öğ-rettiği en önemli şeylerden birisi,Halk Komiteleri oluşturmak, hal-kın bulunduğu yerlerde, halkınkendi örgütlülüklerini yaratmasınısağlamak. Değilse, bir kişinin, bir-kaç devrimcinin her şeye ulaşmasımümkün değildir. Ne kadar çokkomite kurulabilirse, ayaklanmanıngücü o kadar büyüyecektir. Heryerde aynı anda, aynı eyleme baş-lamak büyük bir güç kazandıra-caktır. Karşıdaki güç, oldukça ör-gütlü ve bütün güçlerini orantılıbir şekilde sağa sola gönderiyor.Ama aynı anda eylemler başlarsa

8 Eylül 2013

25

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

“Böylesineyıkıcı ve öldürü-cü oluşları, is-yancıların suçudeğildi. Hiçbirzaman araların-da konuşup an-laşmalarına fır-sat verilmemişti.Onları politik yada ekonomikyönden aydınla-tacak kimselerg e l m e m i ş t i .Adam öldürme-den, ortalığı ya-kıp yıkmadan du-rumlarını nasıldüzeltecekleriniişçilere öğretenbir kitap yoktu.

Diktatörlerin adamları olmayanlar, boyun eğ-mek zorundaydılar. İşçiler, köylü ve önemsiz kişi-lerin tek görevi vardı... İtaat etmekti bunun adı.Hiçbiri, herhangi bir hakka sahip değildi. Körü-körüne boyun eğmek, itaat etmek benliklerindekökleninceye dek kamçılanmışlardı. Alınır birçokhaklar verilir, çoğunluğa ise, sadece görevleryüklenilir ve bunlara, durumlarını eleştirmelerineolsun bir hak tanınmazsa, sonuç daima kaçınılmazbir kaosa dönüşecektir.

Muchacho'lar, eşit haklara sahip insanlarolarak patronları davet edip, onlarla konuşarak,barış içinde bir anlaşmaya varmaya kalkışsalardıbile, patronlar makineli tüfeklerle karşılık verirlerdiancak. Çünkü, işçilerle patronların aralarındakidurumları konuşup incelemeleri ya da işçilereherhangi bir öneride bulunma hakkı tanınmasıdevlete hainlik sayılırdı. İşçi yalnızca itaat ediptüm gücüyle çalışmalıydı. Öteki işleri diktatörlehempaları daha iyi bilirlerdi. Ve bu yüzden, em-retmek, istediklerini yaptırmak hakkı onlarındızaten.

Fırsat buldukça, yollarının üstündeki dökün-tüleri temizlemeleri kırıp yıkmaları, adam öldür-meleri, Kızılderili işçilerin vahşetinden ileri gel-miyordu. Karşılarında, kazançları elden giderkorkusuyla on kez daha acımasız ve yüz kez dahazalim davranan düşmanları ve kendilerini ezenlerinbulunması, böylesine vahşi kılmıştı Muchacho'ları.”(B. Traven, İsyan, Syf: 172-173, Yar Yayınları)

ve birbiriyle iletişim içerisinde olursa, tek bir adım atamazhale geleceklerdir.

İktidarın elindeki güç, örgütlü olmasından ve bütünbilgileri elinde toplamasından geçiyor. Ancak esas olarakgüvendikleri en büyük şey, halkın örgütsüz olmasıdır. Halkınbir bölümü ayaklanınca nasıl çaresiz kaldıklarını, acizleş-tiklerini tüm halkımız gördü. Kendiliğinden bir ayaklanmabile iktidarda daprem etkisi yarattı. İşte bu depremi büyütecekolan tek güç, örgütlü halktır. Halk komiteleri, halk meclisleridir.

Devrimciler, bulundukları her yerde, hızla halkın kararalma mekanizmalarını, komitelerini oluşturarak, kendiliğin-denciliğe, dağınıklığa, başıbozukluğa son verebilir. Halk bukomiteler aracılığıyla, kendi kendini yönetmeyi öğrenecek,karar alacak, uygulayacak, iş bölümü yapacaktır... Halkınher ihtiyacını bu komiteler aracılığıyla çözmeye çalışacak,saldırıları bu komiteler püskürtecektir. Bu bakış açısı, halkıniktidar gibi düşünmeye başlaması anlamına geliyor. Halkınkendi kendini yönetmesi anlamına geliyor.

Sonuç Olarak;- Bu tür direnişleri tepkileri süreklileştirecek bir merkez

cephe, birlik kurulmalıdır. AKP halka hiçbir şey veremez,halk ayaklanması büyüyecektir.

- Halkımız açtır... Varlığa, sağlığa, tokluğa açtır... Buaçlığı ancak devrimciler giderebilir. Faşizmi ancak devrimcileryıkabilir. Faşizmi tarihe gömmek için halka gitmek gerekir.Halkın içindeki, uyuyan devi uyandırmak... Politikalarıhalkın yaşamına sokmak devrimcilerin görevidir.

- Gençlere gitmek gerekir. Adaletsizliği, yozlaşmayı,yoksulluğu anlatmalı... Özgürlüklerimizin ancak mücadeleile alınabileceğini anlatmak gereklidir.

- Anadolu, yüzlerce yıllık direniş merkezi olmuştur. Babaİshaklar’dan bugüne kadar halk ayaklanmış, başı ezilmiş,tekrar ayaklanmış, kahramanlar çıkartmış, hainleri görmüştür...Ama halk bitirilememiştir... Halk bir denizdir ve Cephelilerbu denize dalmalıdır.

- Kitlelerin kendiliğinden ayaklanması beklenmemelidir.Ancak halk ayaklanması başladığında da devrimci politikalarlayönlendirmek gerekir. Aynı, son halk ayaklanmasında Cep-helilerin gücü oranında yaptığı gibi... Ama daha fazlası ya-pılabilir.

Dünyayı bir kez de Türkiye'den sarsacağız!

HAKLIYIZ KAZANACAĞIZ!

Bitti...

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!26

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Burjuvazinin en büyük saldırısı beyinlerimize yö-neliktir.

Çünkü beyinleri ele geçirmek, kişiyi teslim al-manın en kesin ve "sorunsuz" yoludur. Bunun içinde kültür sanattan eğitime, spordan çalışma yaşa-mına kadar hayatın her alanında beyinlerimiziideolojik bombardımana tutar.

Yalan ve demagojiyle, devrimcilere yönelik ka-ralamalarla kendi yoz, çürümüş kültürüyle saldırırburjuvazi.

Örneğin eylem yaparız. Burjuvazinin şakşakçısımedya maymunları karalamalar yayınlar. Tecritidaha geniş kesimlere anlatabilmek için "F TipiFilm"i çekeriz.

Onunla aynı zamanda gösterime girecek şekildedemagoji ve yalan içerikli "Açlığa Doymak" filmi ha-zırlanır burjuvazinin talimatıyla.

Şehitler bedeli kazandığımız Taksim Meydanı'na çı-kabilmek için çatışırız, burjuvazinin kalemşörleri tara-fından "marjinal", "yasadışı" ilan ediliriz.

Yozlaşmaya karşı mücadele ederiz, adımız "namusbekçisi" ne çıkarılır.

Herkesin silahları bırakıp emperyalizme teslim olduğukoşullarda silahlı mücadeleyi büyütürüz, bütün silahla-rı ile bizim üzerimize saldırırlar.

Kısacası burjuvazinin ideolojik saldırısı hayatın heralanında çok yönlü olarak durmaksızın sürüyor.

Cepheli, bu noktada, sadece bu saldırılara karşı cevapvermekle yetinmemelidir. Elbette burjuvazinin saldırılarınıkarşılıksız bırakmamalıyız.

Ancak bu ideolojik mücadelenin bir yönüdür.

Diğer yönü ise alternatif oluşturmaktır ve bu çok dahaönemli, etkili bir yöntemdir.

Cepheli hayatın her alanında burjuva ideolojisine kar-şı alternatif oluşturabilmelidir.

Ne okuyacağız?

Hangi filmi izleyeceğiz?

Nasıl yaşayacak ve nasıl savaşacağız?

Bu soruları daha da arttırarak tüm alanlarda devrim-ci tarzı oluşturabilmeliyiz...

Cepheli, bunu yapmadığımızda yaratacağımız boş-lukları düzen doldurur.

Halktan koparız, uzaklaşırız.

Oysa Cepheli kültürü, ideolojisi, yaşam tarzı ilehalktan beslenen, öğrenendir. Değerlerimizi halkın kül-türünden süzerek şekillendiririz.

Bu nedenle Cephe kültürü halkın kültürüdür aynı za-manda.

Cepheli bu kültürü yaşatma ve büyütme sorumlulu-ğuyla hareket etmelidir.

Halkımız, kendi kültürüne yabancılaştırılarak burju-vazinin kof, bireyci, bencil tiplemelerine özendiriliyor.

Oysa devrimcilere, devrimci gibi yaşamaya, devrim-ci olmaya özenmelidir halk.

Cepheli bunu başarabilmek için halkın beynine ve duy-gularına ulaşabilmeli, dünyasına girebilmelidir.

Bunun için hayatın hiçbir alanında boşluk bırakma-dan alternatifler ve çözümler yaratmalıdır.

Halkın hiçbir sorununu çözümsüz bırakmamalı, dev-rimcilerin her sorunu çözebilecek güçte olduğunu gös-termelidir.

Cepheliler olarak iktidara alternatifiz.

Bu çok büyük bir iddia ve sorumluluktur.

Hayatımızın her alanında bu iddia ile hareket etmekboşluk bırakmamak demektir.

Sadece savunmada kalıp saldırıya geçmeyenler ka-zanamazlar.

Kazanmak için burjuva ideolojisi ile mücadeleyiaralıksız sürdürmeliyiz...

Bulunduğumuz alanlarda, birimlerde, bölgelerde dev-rimci ahlakı yaratan Cepheliler olmalıyız.

Devrimci Ahlakın Temelleri Nedir?1. Burjuva ideolojisine karşı sürekli bir ideolojik mü-

cadele vermektir.

2. Kitlelerin burjuvaziye ve burjuva ideolojisine kar-şı nefretini sürekli büyütmektir.

3. Sınıf bilincinin geliştirilmesi için emeğimizle,onurlu yaşamamız arasındaki bağı kurabilmektir.

4. Güçlerimizi birleştirmek kollektif - dayanışmacı kül-türü yaratmaktır.

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

İktidar Alternatifimizi,Hayatın Her Alanına

Yaymalıyız

8 Eylül 2013

27

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Devrimci mücadele yaratmak, ye-niyi üretmektir.

Bu iki olgu birbiriyle bağlantılıdır;birisinin olmadığı koşullarda diğeriişlevini yitirir.

Yaratıcılık hiç denenmemiş, hiçyapılmamış bir yöntemi devrimcimücadelenin ihtiyaçları içinkullanmaktır.

Yaratmak, yaratıcı olmakbir devrimcinin iktidara gidenyolda hızla ilerlemesini sağlar.

Hedefleri, iktidar perspektifiolan bir devrimci her şeyi sila-ha dönüştürür; “yok”, “ol-maz” tanımaz...

Yaratıcılık, devrimcimücadelenin her alanındageçerli bir zorunluluktur.Hapishanelerde, demokra-tik alanda, silahlı alanda,dağda, şehirde, okullarda…savaşın olduğu her yerdeyaratıcı olunmalıdır.

Dayı “yaratıcılık; yü-rekle beynin birleşmesi-dir” demiştir...

Halkını ve vatanını se-ven, halkının yaşadığı acılarıyüreğinde hisseden, yol-daşlarının hesabını sormakisteyen her devrimci yaratı-cı olabilir... Gerisi düşünmekve hedefe kilitlenmektir...

Yine Dayı’nın söyledi-ği gibi "gerisi hayat"tır.

Paranın, silahın, ola-nakların olmadığı koşul-larda insan beyni olacaktır.

Çünkü “savaşın asliunsuru insandır.”

Savaş; para, çok silah, çokolanak; savaşçılık da, sayısız si-lah ve sayısız olanak içinde sür-dürülen bir faaliyet değildir.

Öyle olsaydı,hiçbir devrimcimücadele zafereulaşamazdı...

Emperyalizmve işbirlikçileriyenilmez, halklarkurtuluşlarını sağ-

layamazlardı.

Çok silahı ve çok parası olan savaşıkazanıyor olsaydı emperyalistlerinher zaman kazanması gerekirdi.

Oysa tarih böyle yazılmadı. Tarihihep savaşan, direnen ve en önemlisi

vazgeçmeyen halklar yazdı; yazıyor.

Silahı ve teknik olanakları fazlaolanlar savaşların galibi olsaydı bam-bu oklar, bubi tuzakları, bitkilerdenelde ettikleri zehirlerle Amerikanemperyalizmine karşı savaşan Viet-nam halkının zaferi açıklanamazdı...

Aksi halde seksen iki kişi ile Kübadevrimine öncülük etmeye başlayan Fi-del Castro ve arkadaşlarının, süreç için-de kayıplar vermeleri sonucu on iki kişikalmalarını, sonra tekrar milyonlarolmalarını nasıl açıklayabiliriz?

Çin, Nikaragua, Sovyet devrimle-ri; Guatamala, El Salvador, Ce-zayir ve daha pek çok kurtuluş sa-vaşının kazanımları, emperyalizmve halklar arasındaki fiziki güçdengesine göre açıklanamaz...

İktidarı ele geçirene kadar herhalk hareketinin fiziki olanaklarıdüşmandan daha güçsüz olacak-

tır. Halk savaşı sayıca az ola-nın çok olana; ilkel ve basitaraçları kullananların mo-dern bir orduya karşı sa-vaştığı koşullarda başlar.

Tarihsel olarak haklılığıolan; ideolojik olarak güçlüolan halkın öncüleri, politikdinamizmlerini büyüttükle-ri sürece fiziki güçlerini debüyütürler. Ve nihayetindezafere ulaşırlar...

Yaratıcılık bu dina-mizmin üzerinde şekil-lenen bir özelliktir...

Kimi zaman yaratıcı ol-mak direnmenin bir biçimiya da sonucudur...

Halkların tarihinde sayı-sız örnekler vardır.

Meksika’da direnişe ön-derlik eden Zapata ve arka-daşları, büyük toprak sahip-lerinin korunaklı mevzisiolan bir kaleyi ele geçirme-ye çalışırlar.

Köylü kadınlar torbalarınadoldurdukları barutu kalenin du-varlarına açtıkları deliklerdendökerler. Bir süre sonra kale yer-le bir olur.

Ders: Yaratıcılık

Yaratıcılık; Hayatla Sıkı Bağ Kurmak,

Gerçeğe Vakıf Olmak,Kollektivizm Demektir

Katil AKP, Gezi Parkı direnişiylebaşlayan halk ayaklanmasında,

Başbakan Erdoğan’ıntalimatıyla katledilen

5 kişinin katillerini koruyor!

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!28

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Amerikan hedeflerini imhaetmeye çalışan Vietnamlılaryer altı tünelleri kazarlar. Butüneller aracılığı ile kimi za-man hedeflerine ulaşırlar, kimizaman da Amerikan uçakları-nın bombardımanlarından ko-runurlar.

Bizim tarihimizde de sa-yısız örneğimiz vardır.

Demokratik ya da silahlıalanda bugüne kadar pek çokyaratıcı araç ve yöntemlerimizi, po-litikalarımızı tarihimiz boyunca ge-lenekselleştirdik.

Çadır eylemleri, oturma eylemle-ri, binlerce insanı bir araya getirenkonserler, kampanyalarımız, direnmegeleneklerimiz... içinde feda, cüret vesahiplenmenin olduğu her biri yara-tıcılık örneği olan eylemlerimiz.

Bazen burjuva basında yer alma-yan bir eylemimiz, sonradan geniş kit-lelere ulaşabiliyor ya da binler bizimlebirlikte alanlara çıkıyor...

Halkımız yaratıcıdır. Direnmeyebaşladığında her şeyi silaha dönüş-türür... Silahı yoksa evindeki kaynarsuyu bile silaha dönüştürür...

Tarihimiz silahlı alanın yaratıcı ey-lem örnekleriyle doludur.

İzmir’de Ali Rıza Kurt’un ko-mutanı olduğu birliğin Çınarlı Kara-kolu eylemi böyledir.

Eylemin yapılacağı karakolun yantarafındaki apartmandan karakolunbacasına iple bomba paketi sarkıtılır.Bombanın patlaması sonucu polislertelaşla dışarıya kaçarlar. Dışarıdabekleyen savaşçılar da polisleri tara-yarak cezalandırmaya başlarlar...

Kimi zaman yaratıcılık düşmanabiraz daha fazla zarar vermektir.

Ölüm anında kanıyla umudun adı-nı duvarlara yazmak... Şehit olurkenson anlarını dahi halkın, Cephe’nin vedevrimin yararına kullanmak...

Tek bir sloganı, bir taşı, bir sopa-yı silah yapmak...

Feda içinde fedalar yaratmak...

Ve daha niceleri...Her biri yaratıcı olmak için sade-

ce inanç taşımanın yeterli olduğunu

bize gösteren örneklerdir.

––Yaratıcı Olmak İçinYetenek Değil,İnanç ve Cüret Gerekir

Gerçek bir savaşçı, inancıyla vecüretiyle birçok zorluğun üstesindengelebilir. Düşmanın en korunaklımevzisine girebilmek yaratıcılığın,inanç ve cüretin eseridir.

“Silahım yok” diyerek gelmesinibeklemek düşünmemenin yoğunlaş-mamanın yarattığı bir sonuçtur.

Devrimci hangi alanda bulunursabulunsun, her olanağı stratejik hede-fimiz için nasıl değerlendireceğini dü-şünür. Stratejik hedefimiz anti-em-peryalist, anti-oligarşik devrimdir.

Devrimciler; basitten karmaşığa,dar eylemlerden kitlesel eylemlere,günlük faaliyetinden uzun süreli kam-panyalara, yayın dağıtımından bin-lerce insanın biraraya geldiği kon-serlere... Her yer ve zamanda iktidarperspektifiyle düşünmelidirler...

Bütün olanakları mücadelenin ih-tiyaçlarına sunmalıdırlar...

"Deha" yada "süper zeka" yoktur.

Yaratıcılık; hayatla sıkı bağkurmak, gerçeğe vakıf olmak, kol-lektivizm demektir...

Yaratıcılık özünde çok sade bir faa-liyettir.

Hayatı gözlemleyen ve bağ ku-ranlar, kulaklarını, gözlerini, ellerini vesonuç olarak beyinlerini kullananlar,dikkatli olanlar yaratıcı olabilirler...

Yaratmak gerçeği bilmekten, onavakıf olmaktan geçer...

Bir işin, bir olgunun, bir insanıngerçeği nedir? Çelişkisi nerededir?

Sorun mutlaka o çelişkinin için-de bir yerdedir... Bunu bulmakiçin, yoğunlaşma yani düşünmefaaliyeti gereklidir.

Sorunu görmek yetmez.Çözmek gerekir.

Çözme iradesini ortaya koy-mak için bilgi gereklidir...

Bilgi hayatın içindedir.

Devrimcinin hayatı gözlem-leme gücünde ve isteğindedir.

Bilgi, geçmiş deneylerimizdedir...Kitaplardadır...

Tarihimizde ve şehitlerimizdedir...

İdeolojimizdedir.

Devrimcinin yaratıcılık göstere-bilmesi için düzenden ya da bir baş-ka deyişle önüne çıkan sorundan far-kını üretmesi gerekir.

Bilgi devrimciye düzenden fark-lı olarak var olabilme; engellerinüzerine çıkabilme imkanı verir.

Yaratıcılık sihirli değnek sahibi ol-mak değildir.

Hiçbir şey yoktan var, varken deyok edilemez.

Kimi zaman mevcut olanaklarıdaha verimli hale getirmek gerekir.

Sorulacak sorular basittir:

Elimizde ne var?

Elimizdekilerle ne yapabiliriz?

Olanaklar elimizdekiler yaratıcı şe-kilde değerlendirilerek bulunur.

Devrimciler "olmazcı" değildir."Olmazcılık" inançsızlıktır; umut-suzluktur...

Cepheliler, umutludur...

Boş bir umut değildir bu...

Bilimin ve tarihin yasalarındankaynaklanan, ideolojik güvenin ya-rattığı inancı ve umudu taşırlar...

İdeolojik güven yaratıcılığımızınen önemli dayanağıdır.

Tarihimiz, şehitlerimiz, gelenek-lerimiz, ideolojimiz savaşın her tür-lü zorluğunu, engelini aşabilecek ya-ratıcılığı bize sunuyor.

Her Cepheli’nin yaratıcılığınınkaynağı budur.

Haftaya yeni bir konuda görüşmeküzere hoşça kalın...

İktidarı ele geçirene kadar her halkhareketinin fiziki olanakları düşmandandaha güçsüz olacaktır. Halk savaşı sayıcaaz olanın çok olana; ilkel ve basit araçları

kullananların modern bir orduya karşısavaştığı koşullarda başlar.

Tarihsel olarak haklılığı olan; ideolojikolarak güçlü olan halkın öncüleri, politikdinamizmlerini büyüttükleri sürece fizikigüçlerini de büyütürler. Ve nihayetinde

zafere ulaşırlar...

8 Eylül 2013

29

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Halkımız, misafiri geldiğinde,kendince önemli olan günlerinde,düğünlerinde vb. zamanlarda içkiiçer. Ancak bizim yazımızın konusu,bizim mahallelerimizde içki içilme-sine karşı devrimcilerin tavrı ve neyapması gerektiği üzerine olacak.

İçki, kimi zaman rahatlama adıaltında, hayatın zorluklarından uzak-laşmak, sorunlardan kaçmak, kimizaman eğlenmek için içilir. Bazende özel bir sebebe gerek yoktur: İçkisıradan bir hale gelmiştir, evde eksikolmaz, sürekli masaya çıkartılır... Yada kahveye gidilir... Gençler arala-rında para toplayıp içki alır ve zulabir yere gidip içki içer vb...

Biz halkımızın en güzel değerle-rine, geleneklerine, göreneklerinesahip çıkarız. Halkımızın kendi de-ğerlerini yaşatabilmesi için elimizdengeleni de yaparız. Söz konusu olaniçkinin halkın değerleriyle de, inanç-larıyla da ilgisi yoktur. Güzel, tavsiyeedilebilecek, "kendileri bilir" deyipgörmezden geleceğimiz bir şey de-ğildir. Biz halkımızın olumlu yan-larını büyütürken, düzenin yarattığıolumsuz yanlarını ise atmak içinmücadele ederiz.

Biz devrimciyiz. En önemli or-ganımız beynimiz. İşimiz düşünmek.Beynimizin 1 dakika bile devre dışıkalmasına tahammülümüz olamaz.Ayrıca biz insanlarımıza, halkımızaiçki içmeden de eğlenilebileceğiniöğretmek durumundayız. Bu bizimgörevimiz. Yeni bir kültür, yeni biryaşam, yeni bir dünya böyle yaratı-lacak. Biz halkımıza, en güzel gün-lerinde, en kötü anlarında içki ol-madan da eğlenebileceğini, ayakta

kalabileceğini, sorunlarınınüstesinden gelebileceğinigöstermeliyiz.

Düzen, sadece halkımı-zın yoksulluğundan sorumlu de-ğildir. Aynı zamanda kadınları-mızın, erkeklerimizin, çocukla-rımızın yozlaşmasından da so-rumludur.

Yozlaşmak, manevi değeryargılarını, kendi gerçek özüneait değerleri yitirmek, bozul-maktır. Kısacası özünden uzaklaş-maktır.

Hiçbir halkın kendi öz kültüründeiçki bu şekilde yoktur, olamaz da.Bulundukları dönemin egemenleri ta-rafından, halkı uyutmanın bir aracıolarak halkın yaşamına sokulmuş vebüyütülmüştür. Çünkü kendi sorun-larını çözmeleri yerine kendi sorun-larından kaçmaları, rahatlamaları dö-nemin iktidarlarının her zaman işinegelmiştir. Bu şekilde kendi iktidarlarınayönelik öfkeyi azaltmayı, halkın so-runlarının asıl nedenlerini bulması ye-rine, arabeskleşmesini istemiştir. Ör-neğin en çok içki içen ve votkasıylabildiğimiz Rus halkının, Sovyetlerdöneminde mücadele ettikleri entemel sorunlardan biri içkiydi. Hiçbirhalk içkici olmadığı gibi biz de içkicideğilizdir.

İçki düzenin halkı yozlaştırmaaraçlarından birisidir. İçki olmadaneğlenilemeyeceği, sorunlardan kur-tulamayacağı düşüncesi aşılanır. Yaniinsanlar, en güzel günlerinde de, enkötü günlerinde de içki içmeninmeşru olduğuna inandırılırlar.

İçki içince vücudumuz gevşeye-cek, dilimiz rahatlayacak, keyfimizgelecek, demleneceğiz gibi... Bizibunlarla ikna etmeye çalışırlar. Amagerçekte olan beynimizin uyuşmasıdır.

Alkol alan bir insanın dikkati da-ğılır. Düşünceleri ve vücudu dinçliğinikaybeder. Refleksleri ve algısı zayıflar.

Beyninin hâkimiyetini kaybeder.

Öte yandan, düzen beynimize şudüşüncelerle girer: "Bir bardaktanne olur canım.", "Tek ben mi içi-yorum, herkes içiyor.", "İnsanlariçki içtikleri zaman manevi yo-ğunlukları artar, ilham gelir.","İçki içmezsek hakla bağ kura-mayız.", "İçki içmezsek halk biziyasakçı, dar kafalı olarak görür."...bu örnekler çoğaltılabilir.

Biz halkımızın olumsuz, yozlaş-mış yanlarını değiştirmekle yüküm-lüyüz. Yozlaşmaya karşı mücadeleederken, her gittiğimiz evde, heroturduğumuz masada içki içmeme-liyiz, içmeyiz.

Sorunlarımızı çözmenin yolu ka-nımıza alkol karıştırmak değil, bey-nimizi kullanmak, devrimci-bilimseldüşünmektir. Sorunları yaratan ko-şullarla mücadele etmektir.

Eğlenmenin yolu, kendimizi zayıfdüşürmek değil; birlik, beraberlikiçinde paylaşarak, dayanışma ile birarada olmaktır. Oyunlarla, türkülerle,halaylarla, fıkralarla... Yani zenginhalk kültürümüzle eğleneceğiz.

Halkımıza içki içmelerini tavsiyeetmeyiz... Evlerinde içki içenlere bizbir şey de demeyiz. Ama Cephelilerolarak biz içki içmemeliyiz.

İçki ikram etmek, sofrada içkibulundurmak kimi çevrelerde misafiregösterilen saygının da bir ifadesidir.Bu tür durumlarda o an için aşırıya

Bizim Mahalleden

“Duvar yoksulların matbaasıdır”

Hem Üretip Hem Yönetiyoroz!

Yaşasın KazovaDirenişimiz

Alkol Çözüm Değil!Çözüm, Sorunları Yaratan

Düzene KarşıÖrgütlenme ve Mücadeledir!

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!30

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

kaçmadan da içilebilir. Ancakbu durum sürekli hale getiri-lemez. Böyle bir durumla kar-şılaştığımızda bizim içkiyenasıl baktığımızı ve nedenöyle baktığımızı anlatabiliriz.

Bugün esas olarak içki içil-mesinin halkın kültürüyle birilgisi yoktur, kapitalizmin yanidüzenin kültürü vardır. Yaygınolanı içkili yemekler, içkili da-vetiyeler, misafire içki “ikramı”halkın değerlerinden çok “mo-dernleşme”, “çağdaşlaşma” adınaburjuvaziye özenti biçimindevardır. Yoksul gecekondu ma-hallelerinde ise bu parklarda,duvar diplerinde, esnafların tez-gah arkasında YOZLAŞMA bi-çiminde yansımaktadır.

Burada “halkın kültürü”,“değerleri”, “Alevi halkımızıninançları” demek kendimizi vekarşımızdakileri aldatmaktır.Yozlaşmanın, beynimizin uyuş-turulmasının aracı olan içkininmeşrulaştırılması demektir.

İçki içmek gibi tekliflerlekarşılaşıldığında ilke olarak butür alışkanlıkları onaylamadı-ğımızı anlatmak gerekir.

Devrimciler yasakçı değil,yozlaşma karşıtıdır...

Devrimciler kaba-anlayışsızdeğil, yanlışı gösterendir.

Zaafları-yanlışları meşru gör-mek ve göstermek yerine bizdoğru olanın propagandasınıyapmalıyız.

Beynimiz uyuşmamalı, ak-sine tıkır tıkır işlemelidir. Be-yinlerdeki dumanı dağıtmalı,dikkatleri toplamalıyız ki, düş-mana karşı öfkeyi ayağa kaldı-ralım. O öfkenin içki sofrala-rında yumuşatılmasına izin ver-meyelim. Beyinlerimiz diri ol-malı ki, adaletsizliğe, açlığa veyoksulluğa karşı mücadeleyibüyütelim.

Unutmayalım ki; eğer halkbizi seçmişse asıl olarak bizimbu farklılıklarımız; yani kural-lı-ilkeli davranışlarımızdan kay-naklı bizi seçmiştir.

“Benim içim yanıyor. Bir babayım

ben. Kendisi on bin korumayla geziyor.

Bir de oruç tutup namaz kılıyor�”

Adalet arayan bir babanın çığlığıdırbu. Oğlu Mehmet Ayvalıtaş, haziranayaklanması sırasında katledilmiştir. Bukatliam sonrasında yaşananlar, bir babanındiline böyle yansımıştır, baba isyan et-miştir. Çünkü adalet; su gibi, ekmekgibi temel bir ihtiyaçtır. Ve halkımızınbu düzende bulduğu adaletsizlik vekoyu bir zulümdür.

Analarımızın ve ba-balarımızın içiyanıyor. Çün-kü gencecik ço-cuklarını ellerin-den aldı faşizm.Alçakça kurşunladı,döve döve öldürdü,arabalarla ezildi ço-cuklarımız. Gözlerinikaybetti halkın evlatları,işkence gördü, sakat kaldı,tutsak edildi. 14 yaşındakiBerkin’i gaz kapsülleriyle ka-fasından vurdu. Berkin komada hala.Mustafa Ali komadan yeni çıktı.

Ne için yaşandı bunlar?

Ekmek, adalet ve özgürlük iste-dikleri için.

Evet, on bin korumayla geziyorlar.Çünkü halktan korkuyorlar. Halkı sev-miyor, halka öfke duyuyor, halka değervermiyorlar. Halkı, ekmeğe-adalete-öz-gürlüğe muhtaç ettiler. Ve bugün, buhalkın bu zulme tepkisiz kalmayacağını,ayaklanacağını onlar da iyi biliyorlar.

Halkla yüzyüze gelmezler. Çünkü an-latacakları bir şey yok. “Ananı da algit” demekten öteye geçmezler. Aşağı-lamaktan, horlamaktan ve olanca kinleriylezulüm uygulamaktan başka şansları yok.Bu düzende yapılabilecekler ancak bunlar.

Ali İsmail’i,karanlığa gizlen-miş soysuzlar, çi-vili sopalarla dövedöve katlettiler.Abdullah’ı, Et-hem’i kurşunladı-lar. Mehmet’i ara-bayla ezdiler. Ber-

kin’i, Mustafa Ali’yi gaz bom-basıyla vurdular. Hala gaz bom-

baları atıyorlar, hala kurşunluyorlar, tu-tukluyorlar halkın evlatlarını. Hala zulmedevam ediyorlar. Çünkü sınıf kini ilehareket ediyorlar. Halkın evlatları ise,“Karanlığa iki gözle bakacağıma, ay-dınlığa tek gözle bakmayı yeğlerim”bilinciyle karşıladı bu saldırıları.

Sınıf kini dediğimizşey, işte ezilen ve sö-

mürülen kitlelerinkendilerine böyle

bir hayatı ve zul-mü reva gören

güçlere karşıintikam alma

isteği, ada-let özlemi

hakkınıalma ar-

zusudur.

Halkın evlatlarınınkanlarını akıtmasına “polisi-

miz destan yazdı” diyenleri yön-lendiren de sınıf kinidir. O tetiği çektiren,o copu- o çivili sopayı kafamıza indirten,gazları-suları sıktıran da bu kindir. Bukin, egemenlerin halka duyduğu kindir.

Bizim de kinimiz var. O kin, içimizideğil, katillerimizi yakacak. O kin, Aliİsmailler’in, Ethemler’in, Abdullahlar’ın,Mehmetler’in hesabını soracak. O kin,14 yaşındaki Berkin’i o hale getirenleriyakacak.

Halkın, yoldaşlarının dökülen kanınınhesabını sormayan; vatanını satanlaraöfke duymayan, her şeyini yitirmiştir.

Biz yitirmedik. Dökülen kanlarınhesabı boynumuzun borcudur. Ayak-lanma şehitlerinin kanını yerde koy-mamak en büyük onurdur. Halkåın düş-manlarından, halkın bütün acılarınınhesabını, kuşandığımız sınıf kinimizlesoracağız.

Sınıf KiniSınıf Kini

Halkların bütün acılarınınhesabını sormak için

BENİM İÇİM YANIYOR

8 Eylül 2013

31

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

AKP’nin halka yönelik düşmanlı-ğını 31 Mayıs tarihinde başlayan ayak-lanmada gördük. İnsanların üzerine he-def gözeterek ateş açıldı. Polis saldırı-sında 5 insanımız katledildi, onlarca-sı yaralandı. Binlerce insan gözaltınaalındı. Eylemlerin yapıldığı Beşiktaş,Beyoğlu, Şişli ilçeleri ve daha birçokbölgedeki evler kimyasal gazlarla dol-du. AKP iktidari ise katliam yapan, iş-kence suçunu işleyen ve bunların tali-matını verenler hakkında soruşturmaaçmak, sorumluları görevden almak ye-rine polisleri kahraman ilan etti, suç iş-leyenler ise ödüllendirildi. Bunlara ekolarak okulların açılacağı ve maçlarınyapılacağı dönemlerde eylem yapıla-cağı tahminleri ve korkusu ile yeni ge-nelgeler, yeni yasaklar yayınlandı. Hertürlü siyasi faaliyetin önünü kapata-cağını ilan etti. Ve elbette kendi poli-tikalarını destekleyen faaliyetleri ise si-yasi faaliyet olarak yasaklamıyor.

AKP her türlü gerici yasayı yürür-lüğe sokabilir. Ancak insanların ken-dilerini ifade etmelerini, zulme karşıayaklanmalarını yasalarla, baskı ve teh-dit ile engelleyemez. Tarihsel süreç ka-nıtlamıştır ki diktatörler en kanlı yön-temlerini yürürlüğe koyduklarındadahi direnenler ideallerinden vaz-geçmemişlerdir. AKP insanların kar-şılaştıkları adaletsizlik sonucu oluşanöfkenin örgütlenmesinden korkuyor.Ve önlemlerini artırıyor. Bu önlemleraynı zamanda halkın üzerine daha dabüyük yükler yükleyeceklerinin, bas-kıyı artıracaklarının da göstergesidir.Son olarak Adalet Bakanı SadullahErgin, Başbakan Yardımcısı BekirBozdağ'a yumruk atan eylemci Hü-seyin Satı’nın 3. yargı paketi kap-samında denetimli serbestlik uy-gulamasıyla serbest bırakılmasınakarşı 3. yargı paketini değiştirecek-

lerini söyledi. Muhtemel ki, AKP’li-lere karşı eylem yapan kişilerin tu-tuklanmasını sağlayacak düzenleme-ler yapacaklar. Ek olarak “polise taş

atma, kamu görevlilerine direnme ve

kamu malına zarar verme” suçların-

da cezalarda artırım yapacaklarınıaçıkladılar. Meclis’in açılmasındansonra yapılacak yasal düzenlemeyle,mevcut düzenlemelerdeki bu suçlaraait cezaların iki katına kadar çıkarıl-ması tartışılıyor. Ama sadece bu kadardeğil. Yapacakları her türlü yağma, ta-lan, baskıya karşı kimse sesini çıkart-masın diye polisin yetkilerini artı-racaklarını duyurdular.

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın tali-matıyla İçişleri Bakanlığı’nca yürü-tülen çalışmalara göre polis, savcı izniolmadan gözaltı yetkisine sahipolacak. Yasada yapacakları değişik-lik ile polise 24 ya da 48 saat süreylesavcıdan izin almaksızın gözaltı yet-kisi verilecek. Dolayısıyla bugüne ka-dar hiç tanınmamış yeni yetkiler ve-recekler polise. İşkencenin, polisinkeyfi uygulamalarının çok sık uygu-landığı yıllarda dahi polise bu yetki-ler tanınmamıştı. Böylece polise sı-nırsız keyfi uygulama imkanı verecekyetkileri düzenleme onuru AKP ikti-darına ait olacaktır.

Polise gözaltı yetkisi vermek hertürlü işkencenin önünü açmaktır. Po-lis istediği zaman, istediği kişinin eş-yasını ve üstünü arayabilecek, özgür-lüğünü canının istediği gibi kısıtlaya-bilecek. 1990’lı yıllardaki kayıplar,ağır işkenceler polisin gözaltına aldı-ğı kişilerin yakınlarına, gözaltını kabuletmemesi, kayıt altına almaması ne-deniyle daha kolay oluyordu. Bu yet-kilerle birlikte kayıp haberlerine, ka-yıp başvurularına daha çok tanık ola-cağız. Haziran Ayaklanması’nda da ha-tırlanacağı gibi yüzlerce kişi gözaltınaalınmış ancak polis gözaltıları kabul et-memişti. İstanbul Barosu 450 kişininkayıp başvurusu yaptığını duyurmuş-tu. Onlarca kişi gözaltında tutulmala-rına rağmen nerede oldukları tespit edi-

Halkın Hukuk

Bürosu

Bu işkenceleri yapanAKP’nin polislerine

daha fazlaişkence yapmaları için

5. yargı paketiyleyeni yetkiler getiriliyor...

AKP HALKA YÖNELİKTERÖRÜNÜ ARTIRACAK5. YARGI PAKETİNİN SÜPRİZİ: POLİS TERÖRÜ!

AKP İŞKENCELERİN, GÖZALTINDA KAYIPLARIN,KATLİAMLARIN YOLUNU YAPIYOR!..

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!32

lememiş ve bu kişiler avukatları ile gö-rüşememiş, ailelerine gözaltına alın-dıkları bilgisini verememişlerdi. İşkencegören kişiler gözaltına alındıklarınıkanıtlayamadıkları için işkence suçu-nunda ispatını yapamadılar.

Savcıdan izin almadan gözaltı-na alma uygulamaları yasa değiş-meden başladı diyebiliriz.

27 Ağustos 2013 tarihinde adliyeönünde Kemal Avcı’nın serbest bıra-kılması amacıyla eylem yapan TA-YAD’lı aileler işkence ile gözaltınaalınmış, çevik kuvvet aracının içindebir süre dövüldükten sonra yoldaserbest bırakılmışlardır. Gözaltı kararıolmadan anayasal haklarını kullan-maları engellendiği gibi özgürlükle-ri kısıtlanmıştır, darp edilmişlerdir.Henüz yasa değişmeden bu uygula-malara başlanmışsa yasanın değiş-mesiyle birlikte pek çok işkence vekötü muamele uygulamaları ilekarşılaşacağımız ortadadır. Gözal-

tına alıp işkence yapıp bir köşeye ata-caklar... Gördüğün işkenceleri polis-lerin yaptığını ispatlayamayacaksın.AKP bu yasal düzenlemelerle, ka-yıpların, işkencelerin, infazların yo-lunu açıyor.

Sonuç olarak; AKP iktidarı bo-yunca sayısız yargı paketi hazırladı.Her yargı paketi umut tazeleme etki-si yarattı. Sahte umutlar dağıtmaya ça-lıştı. Kan tazeleme gibi kullandı yar-gı paketlerini. İktidara geldiği yıllar-da liberal kesimi, solun bir kısmınıkendine yedeklemek için AB uyumpaketleri hazırladı. 2006 yılına kadaruyum paketleri adı altında 9 uyum pa-keti hazırladı. Sürekli demokratikle-şiyoruz, özgürlükleri artırıyoruz pro-pagandası yapıldı. Her pakette kendiiktidarını sağlamlaştırma hedeflerineulaşmaya çalıştı. İktidarını kurduk-tan sonra bu defa yargı reformu adı al-tında paketler hazırlandı. Bu paket-lerde kendisine karşı muhalefet eden-

leri cezalandıracak, halk üzerindebaskıyı artıracak yasalar hazırladılar.Adli tutuklular için sundukları aflar-la baskı yasalarını gizlemeyi başar-dılar. 1, 2, 3, 4 yargı paketlerinin tümüözünde hak ve özgürlüklerin kısıt-lanması vardı. Paketler çıktıkça dahaçok kişi tutuklandı, anayasal hakla-rımız suç kapsamı içerisine alındı. So-yut suçlar üretildi. Muhalefet etmek,AKP politikası karşısında politikaüretmek terör suçu kapsamına alın-dı. Yeni yargı paketi önceki baskıcıyasaların izinden gidecek. Stadyum veokullar için hazırlanan genelgelerhazırlanacak baskıcı yasaların işare-tini verdiler. 5. Yargı paketinden de-mokrasi değil, AKP terörü çıkacak.AKP’nin baskıcı yasaları gayri meş-rudur, halka karşı silahlanmanın adı-dır. Gerici faşist yasaları kabul et-meyeceğiz. Mücadele ile kazandığı-mız haklarımızı yasaklayan yasalarınhükmü yoktur. Gayri meşrudurlar.

Geçimini zeytinden sağlayan üreticilerin birliğinisağlamak için bu yılki Zeytin Üreticileri Şenliği, 29 Ağus-tos günü Bursa İznik’e bağlı Müşküle Köyü’nde yapıldı.Bu yıl üçüncüsü düzenlenen şenlik “Düzenin yoz kültü-rüne karşı halk kültürünü sahiplenelim, zeytin emeğimizalın terimizdir, sahip çıkalım” çağrısıyla düzenlendi.

Şenlik için önce köy meydanına “Hoş geldiniz, Zey-tin Üreticileri Komisyonu”, “Yozlaşmaya Karşı Halk Kül-türümüzü Yaşatalım! Zeytin Üreticileri Komisyonu”, “Gü-cümüz Birliğimizdir, Birleşelim Savaşalım Kazana-lım!”, “Tutuklananlar Serbest Bırakılsın, Baskılar Bizi Yıl-dıramaz! Halk Cephesi” yazılı pankartlar asıldı. Köy kah-vesinden masa ve sandalyeler alındı, Yürüyüş ve Tavırdergisi ile devrimci kitapların olduğu masalar açıldı.

Şenlik programı 20.30’da yapılan açılış konuşmasıylabaşladı. Bursa’daki baskında tutuklanan Halk Cepheli-lerin şenlik için yolladığı mektup okundu. Zeytin Üreti-cileri Komisyonu’ndan Ercan Ünver zeytin üreticilerininsorunlarını anlattı. Ardından Müşküle köyünden Hüse-yin Köse, köy sakinlerinin ortak yazısını okudu.

Şenlikte ayrıca halk kürsüsü de açıldı, köylüler okulsorunlarını dile getirdiler; köy muhtarının rant için köy oku-lunu satıp yerine düğün salonu yaptırdığını anlattılar. Kür-süde daha sonra köyün çocuklarından Ali Eren türkü söy-ledi. Ardından sahneye çıkan Munzur halk türküleri söy-ledi. En son sahne alan Dev-Genç Gençlik Korosu da tüm

coşkusuyla halkın ve umudun türkülerini söyledi.

Şenlik boyunca işkenceci polisler Müşküle muhtar-lığından çekim yaparak halkı tedirgin etmeye çalıştı. An-cak Halk Cepheliler polisi teşhir ettiler ve 250 kişinin ka-tıldığı program “Şenlik zeytin üreticilerinin ve köylüle-rin sahiplenmesi ile gelenekselleşerek bir sonraki yıl dahagüçlü olacaktır. Şenlik boyunca emekçi zeytin üreticile-rine emeğimize, suyumuza, doğamıza sahip çıkalım” de-nilerek bitirildi. 22.30’da biten şenlikte “Zeytinciyiz Hak-lıyız Kazanacağız”, “Gözaltılar, Tutuklamalar, BaskılarBizi Yıldıramaz” ve “Türküler Susmaz Halaylar Sürer”sloganları atıldı.

Zeytin Emeğimiz, Alın Terimizdir8 Eylül

2013

33

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Kredi Borcunu Ödeyemeyen Öğretmen Kayım ÖzlerCinnet Geçirdi İki Çocuğunu Öldürdü!

Çanakkale'nin Ezine İlçesinde cinnet geçiren edebiyat öğretmeniKayım Özler 27 Ağustos’ta 4 yaşındaki Kübra ve 7 yaşındaki Kenan'ıbaşlarına taşla vurarak öldürdü. Kayım Özler daha sonra kendinikamyonun altına atarak intihar etmek istedi.

Kayım Özler'in yakınları, ev almak için 130 bin lira kredi çektiğinive borçlarını ödeyemediği için bunalıma girdiğini söylüyor.

***

Sabancılar’ın İlk Altı Aydaki Karı 1 Milyar TL’yi Aştı! Sabancı Holding 2013 yılına ait ilk yarı konsolide net karı geçen

yılın aynı dönemine göre yüzde 51'lik artışla 1 milyar 89 milyon liraoldu. Bu rakamlarla birlikte Sabancı Topluluğu'nun toplam varlıklarıda 185 milyar 969 milyon liraya yükseldi.

***

Temmuz’da 120 İşçi, İş Cinayetinde Katledildi!İstanbul İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi'ne (İSİG) göre, 2013

Temmuz ayı içinde 8'i çocuk, 7'si kadın 120 işçi iş cinayetlerindekatledildi.

***

İşsiz Sayısı 2 Milyon 272 Binden2 Milyon 526 Bine Çıktı!

İşsizlik oranı, geçen yılın Mayıs ayına göre bu yıl mayıs ayındayüzde 0.6 puanlık artışla 2 milyon 272 bin’den 2 milyon 526 bineçıktı.

***

Patronların Karı Patlarken İstihdam Düştü!İSO ikinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması'na göre tekellerin

karı patlarken istihdam düştü!

***

4 aylık maaşları, ihbar ve kıdemtazminatları gasp edilen ve 185gündür direnişte olan Kazovaişçileri işgal ettikleri fabrikadapatronsuz üretime başladılar

"Nasıl ki doğa, boşluktan nefret ederse, sermaye de

karsızlıktan ya da az kardan nefret eder. Kar elverişli

oldu mu, sermaye yürekli olur: %10 garantili karla her

yerde kullanılabilir; %20'de kızışır; %50'de delice bir

cesarete gelir; %100'de bütün insani yasaları ayaklar

altına alır; %300'de işlemeyeceği cinayet yoktur, darağacı

pahasına da olsa." (Kapitalist Toplum-Zubritski,Mitropolski, Kerov. Sayfa 19)

Çocuklarımızın Katilleri Sabancılar’dır!Koçlar’dır!..

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!34

Türk Ekonomisi Kaya Gibi!Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan

doların son günlerde 2 liranın üzerineçıkmasıyla ilgili olarak piyasalardapanik havasının oluşmaması gerekti-ğini söyledi. Bakan Çağlayan MerkezBankası'nın dolara müdahale etmesinegerek olmadığını da belirtirken "Türk

ekonomisi kaya gibi dimdik, ortada

bir sıkıntı sözkonusu değil" dedi.

***

185 Gündür DirenenKazova İşçileri İşgalEttikleri FabrikadaPatronsuz Üretime Geçtiler!

Kazova Trikotaj patronları tarafından4 aylık maaşlarını, ihbar ve kdem taz-minatlarını ödemeden işten atılan 94işçi, 185 gündür işgal ettikleri fabrikadaüretime geçtiler. Devrimci İşçi Hareketiöncülüğünde direnen Kazova işçilerihırsız, asalak patronlar olmadan hemüretip, hem de yönetebileceklerini bütündünyaya bir kez daha gösteriyorlar.

***

Sabancılar’ın 185 milyar 969milyon liralık toplam varlıklarından126 milyar’ı Akbank’a ait. Çanak-kale’de öğretmen Kayım Özler iseev almak için bankalardan çektiğikredi borcunu ödeyemediği için cinnetgeçirip iki çocuğunu öldürdü.

Denklem çok basit. İşsizlik artıyor,açlık artıyor. Ama Sabancılar her ha-lukarda kar ediyorlar. Servetlerineservet katıyorlar...

Cevabı yukarıda kısa kısa aktar-dığımız haberlerde var.

Sabancıların zengin olması mil-yonlarca halkın aç kalmasına bağlı.

Hem işsizlik artıyor hem Saban-cıların karı artıyorsa, Sabancılar rekorüstüne rekor kırıyorsa bunu açıklamakiçin ekonomik kavramlara gerek yok.Tekeller halkın cebine bir hortum da-yamış emiyor...

Ülkemizde asgari ücret açlık sını-rının altında. Milyonlarca işçi kayıtsızkuyutsuz hiçbir sosyal hakkı, çalışmayasalarından doğan hiçbir hakkı, hiçbirgüvencesi olmadan köle gibi çalıştı-rılıyor. Onlar ancak iş cinayetlerindekatledilince haber oluyorlar. 1850’ler-

deki işçilerin 8 saatlik çalışma süreleribugün için çok ileri bir talep, birçokfabrikada, atölyelerde 12 saatlik, 14saatlik çalışma süreleri artık kural ol-muş.

Bakın Sabancıların karlarına; 2007yılından beri dünyada ekonomik krizvar: Ülkemizde de kriz var denildi...Sabancıların karı hep katlanarak bü-yümüştür. AKP iktidara gelmeden 5olan milyarder sayısı 44’e çıktı.

Peki bu nasıl bir iştir ki Sabancı-lar’ın karı katlanarak büyürken halkborç batağında. Halk borcunu öde-yemediği için cinnet geçiriyor?

İşsiz kalanların sayısı her ay artıyor.İşten atarken ne diyor patronlar... İşler

kötü, kriz var. İşçi çıkartmak zo-rundayız... Zaten ihbar, kıdem taz-minatı vermek yok... İşten atmakpatronların iki dudağı arasında. İştenatılan işçinin evde çocukları varmış,aç açıkta kalmış, taksitleri varmış,hastası varmış... umurlarında mı?..Kriz var diyerek işçilerin bir kısmınıatan patronlar kalanlara mesai, hakhukuk istemeden 12 saat çalışmayarazıysanız çalışın diyorlar...

İşte Sabancılar’ın karı: Daha azücretle daha fazla köle gibi çalıştı-rılarak yılın ilk 6 aylık karlarını 1milyar 89 milyon liraya çıkarmış-lardır.

Temmuz ayında 120 işçi iş ci-nayetlerinde katledildi.

NEDEN?

ÇÜNKÜ; İŞÇİNİN CANI, İŞGÜNLÜĞÜNE HARCAYACAK-LARI PARADAN DAHA UCUZ!

Geçen sene Sabancılar’ın AdanaKozan Barajı’nda baraj kapağı pat-layarak 10 işçi katledildi. İşte Sa-bancılar karlarını 1 milyarın üzerine,ölen 10 işçinin kanı pahasına çı-kartıyorlar.

Ustaların söylediği gibi: “Nasıl

ki doğa, boşluktan nefret ederse,

sermaye de karsızlıktan ya da az

kardan nefret eder. Kar elverişli

oldu mu, sermaye yürekli olur:

%10 garantili kârla her yerde kul-

lanılabilir; %20'de kızışır; %50'de

delice bir cesarete gelir; %100'de

bütün insani yasaları ayaklar altına

alır; %300'de işlemeyeceği cinayet

yoktur, darağacı pahasına da olsa."

(Kapitalist Toplum-Zubritski, Mitro-polski, Kerov. Sayfa 19)

Çanakkale’de İki ÇocuğunKatili Sabancılardır!

Çanakkale’de Kayım Özler’in cin-net geçirerek iki çocuğunu öldürmesisebep olan Sabancılardır. Halk Sa-bancılar gibi hırsız, arsız değildir.Borcunu namus bilir. Ödeyemeyinceuykuları kaçar, rahatsız olur... İşteKayım Özler’e de cinnet geçirten Sa-bancılar’ın bankalarından aldıklarıkredilerdir...

Kentsel Dönüşüm adı altında halkın

u Dünyada her 15 saniyede bir işçihayatını kaybederken, her 15 saniyede160 işçi de iş kazası geçiriyor.

u İşçiler yılda yaklaşık 337 milyonkazaya maruz kalıyor.

u Dünya genelinde, her gün 6 bin300 işçi, yılda tam 2 milyon 300 binişçi hayatını kaybediyor. İşçiler yılda160 milyon kere çalışma nedenli has-talıklara yakalanıyor.

u İşyerinde kullanılan zehirli maddelerher yıl 440 bin işçiyi öldürüyor.

u Asbest kullanımına bağlı olarakher yıl 100 bin işçi hayatını kaybedi-yor

u Dünyada her yıl 22 bin çocuk işçi işkazalarında hayatını kaybetmektedir.

u İşçi Ölümlerinde Avrupa’da Birinci,Dünyada Üçüncüyüz.

u Son 10 yılda 10 bin 723 işçi.

u 2011 yılında ölen işçi sayısı 1563.

u Türkiye’de resmi rakamlara göregünde 3 işçi hayatını kaybederken,kayıt dışı rakamlarda hesaba katıldı-ğında bu rakamların en az iki kat ol-duğu belirtiliyor.

u ILO’nun hazırladığı “Güvenlik Kül-türü Raporu”na göre, meslek hasta-lıklarının tümü, iş kazalarının yüzde98’i önlenebilir kazalardır.

Çalışırken Ölen SayısıSavaşlarda Ölenlerden

Daha Çok!

8 Eylül 2013

35

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

evlerini yıkıyorlar. Daha lüks konut-larda oturacaksınız diyerek halkı kan-dırıyorlar.

Konut kredisi veriyoruz, ev sahibiolacaksınız diye halkı borç batağınasokmaya mecbur bırakıyorlar. Halkın,kredi borçlarıyla tüm yaşamlarını ipo-tek altına alıyorlar.

2013 yılında Türkiye'deki kredikartı kullananların sayısı 56 milyon,diğer banka kartı kullananların sayısıise 95 milyona ulaştı.

Geçen sene kredi kartı borcunuödeyemeyen 453 bin 656 kişi varkenbu yılın ilk beş ayında bu rakam 325bin 179 oldu.

Yani 325 bin 179 kişi Sabancılarınbankalarına borçlarını ödeyemediğiiçin icralık durumda.

Bunlardan birisi de ÇanakkaleliKayım Özler'di... Bankalara olan bor-cunu ödeyemediği için cinnet geçirdi,iki çocuğunu öldürüp kendini de kam-yonun önüne attı Kayım Özler.

“İSO ikinci 500 Büyük SanayiKuruluşu Araştırması'na göre tekellerinkarı patlarken istihdam düştü!”(Hürriyet, 27 Ağustos 2013)

Nasıl oluyor bu? Bir tarafta tekellerinkarlarında normal bir artış değil; patlamayaşanıyor... Diğer tarafta işsizlik...

Sabancı’nın yöneticilerinden ZaferKurtul 1 milyar 89 milyon liraya çıkankarlarını “riskleri yönetme” deki ba-şarıları ile açıklamış. Yani yönetim ba-şarısı ile bu karları elde etmişler.

HAYIR! TAM BİR ALDATMA-CADIR! KARLARININ TEK BİRAÇIKLAMASI VARDIR: VAHŞİCESÖMÜRDÜR...

Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayandoların son günlerde 2 liranın üzerineçıkmasıyla ilgili olarak piyasalardapanik havasının oluşmaması gerekti-ğini söyledi. Emperyalist ve işbirlikçitekellere güvence veriyor: Korkmayındiyor: "Türk ekonomisi kaya gibi

dimdik, ortada bir sıkıntı söz konusu

değil" dedi.

Tekelleri korkutacak olan dolardakiiniş çıkışlar değil... Onları ve AKP’yikorkutan esas olarak halktır. Ekenomiyeni değil, hep kriz içinde. Ama AKP,baskı, terör ve yalanlarla halkı yıllardırsusturmayı başardı...

Ekonominin kaya gibi olup olma-masında belirleyici olan hükümetinekonomi politikaları değil, halktır.Türkiye Avurapa’da işçiye en düşükasgari ücreti veren ülkelerden birisi.Açlık ve yoksulluk oranı yine Avrupaülkeleri içinde sonlarda yer alıyor...Bunlara rağmen ekonominin “kaya”gibi olmasının tek nedeni halkın sus-turulmuş olmasıdır. Tekellerin krizine kadar büyük olursa olsun halk sin-dirilerek Sabancıların karlarının kat-lanarak büyümesinde olduğu gibi te-keller krizi fırsata çevirmektedirler...Kriz bahane edilerek işçi çok dahafazla sömürülüp karlarını katlayarakbüyütmektedirler...

Kazova İşçileri Öğretiyor! O Kayayı Halkımız Başınıza İndirecek!

AKP, eskisi kadar rahat değil. Ba-kan Çağlayan’ın "Türk ekonomisi

kaya gibi dimdik, ortada bir sıkıntı

söz konusu değil" açıklaması “sı-

kıntı”nın büyüklüğündendir.

Gezi direnişi ile başlayan halkayaklanmasından sonra AKP’nin uy-kuları kaçmıştır. Çünkü emperyalistve işbirlikçi tekeller Türkiye’yi eskisikadar rahat sömürebilecekleri bir yerolarak görmüyorlar...

İşte bunun en somut örneği deKazova işçilerinin direnişleridir... Baş-bakan Erdoğan’ın “nerede görülmüşayakların baş olduğu” dediği “ayaktakımıları” eskisi gibi “kaderim” deyipsusmuyor...

Sırtını AKP’ye yaslayan Kazovapatronlarının 4 aydır maaş, ihbar vekıdem tazminatını ödemeden işten at-tığı işçiler fabrikayı işgal ettiler. 192gündür direniyorlar... Sadece diren-mekle de kalmıyorlar. Tükiyede birilk yarattılar. İşgal ettikleri fabrikadapatronların hurdaya çevirdikleri ma-kinaları tamir ettirip üretime başladılar.Sabancılar gibi asalaklara ihtiyaçlarınınolmadığını gösteriyorlar.

Kendileri üretip kendileri yöneti-yorlar...

İşte AKP’yi korkutan budur. Sa-bancıları, emperyalist tekelleri kor-kutan budur...

Küçümsediğiniz ayaklar, köle gibiçalıştırdığınız ayak takımı şimdi “sö-mürücü asasalak başlara ihtiyacımızyok” diyorlar....

Halkımız!

İşçiler!

Devrimci İşçi Hareketi öncülüğündedirenen Kazova işçileri öğretiyor. Ka-nımızı emenlere, canımıza kastedenlerekarşı nasıl direnileceğini öğretiyorlar.

İş kazası dedikleri cinayetlerindekatledilmeden nasıl çalışılacağını öğ-retiyorlar...

Kayım Özler gibi cinnet geçirme-mek için bizi sömürenlere karşı nasılmücadele edileceğini öğretiyorlar...

Türkiye işçi sınıfına, Türkiye halk-larına sömürü ve zulümden nasıl kur-tulunacağını öğretiyorlar...

Kazova işçilerinin zaferini dahabüyük zaferlerle taçlandırmak tümişçilerin, tüm halkımızın boynununborcudur.

Birleşelim Direnelim Kazanalım!

Her 10 Ço cuk tan Bi ri 5 Ya şı naBi le Ula şa ma dan Ölü yor!

- Dünyada her gün yak la şık 24000 ki şi aç lık tan ve ya aç lı ğa bağ lıne den ler den ölü yor.

Her ay 720 000 ki şi aç lık ne de-ni ile ölü yor. Her ay Amas ya’nın,Edir ne’nin, Er zin can’ın, top lam 3şeh rin nü fu su ka dar in san aç lık tanölü yor. Her ay 3 şe hir ha ri ta dan si -li ni yor.

- Dün yada aç lık çe ken le rin sa yı -

sı 1 mil ya rı geç ti. Dün yada her 6ki şi den 1’i aç.

- Ge ri bı rak tı rıl mış ül ke ler deço cuk la rın yüz de 10’u 5 ya şı nagel me den ölü yor.

Bunlardan;

642 mil yo nu As ya ve Pa si fikböl ge sin de,

265 mil yo nu Af ri ka’da,

42 mil yo nu La tin Ame ri ka veKa ra yip ler de,

15 mil yo nu em per ya list-ka pi ta list ül ke ler de dir.

Bize Hep Ölüm Düşüyor

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!36

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Sayın Kani BEKO,

Devrimci İşçi SendikalarıKonfederasyonu Başkanı:

Genel Başkanlığını yürüttüğünüzGENEL – İŞ Sendikası’nda Ocak 2012yılından itibaren kadrolu avukat olarak

çalışmaktayken, 2 Ağustos 2013 tarihinde “6 aylık tu-tukluluk” nedeniyle işten atıldım.

Altında sizin ve genel sekreteriniz Remzi ÇALIŞ-KAN’ın imzası bulunan karar Ramazan Bayramı’ndan1 gün önce elime ulaştı. Hiçbir masraftan kaçınmayarakAPS marifetiyle bayrama yetiştirdiğiniz için ayrıcateşekkür (!) ederim.

İşveren sıfatına da sahip olmanız hasebiyle unutmuşolabileceğinizi düşünerek bazı hatırlatmalarda bulunmakistiyorum. Kuşkusuz salt işveren sıfatını taşısaydınız buhatırlatmalara gerek kalmazdı. Buna karşın çalıştığımkurumun Türkiye işçi sınıfının öncü sendikası olması,yine adında “Devrimci” ibaresi başta size olmak üzerehepimize bazı tarihsel sorumluluklar yüklüyor. Yine hak-kımda yaptığınız işlem en kibar tanımıyla bu sorumluluklarıunuttuğunuzu gösteriyor.

İş akdimin feshi dolayısıyla yapılan açıklama üzerine“yasaları uyguladık” şeklindeki cevabınızı gazetede okudum.İş akdimin feshedilmesini yasal bir işlem olarak nitelendi-riyorsunuz. Evet İş Kanunu işverene, işçisinin 6 ay tutuklukalması halinde iş akdini haklı nedenle feshedebileceğinidüzenliyor. Dikkat ederseniz bir zorunluluk değil – bileceğiyazıyor. Yani bir zorunluluktan değil, tercihten bahsediyor.Ve siz beni işten attınız. O arkasına gizlendiğiniz yasa bugerçeği saklayamayacak kadar minnacık.

1967 yılından itibaren işçi sınıfının sendikal müca-delesini yürüten, bu uğurda başta Genel Başkanı KemalTÜRKLER olmak üzere onlarca üyesini şehit veren, yö-neticileri, üyeleri tutuklanan, açıklamaları yasaklananhatta kapatılan DİSK’in başkanı yaptığı bir işleminnedeni kendisine sorulduğunda “yasanın emri” cevabınıverirse belki anı kurtarabilir ama sendikacılığını yitirir.

İşçi sınıfı ve onun örgütlü gücünün yürüttüğü müca-delenin yaptığı işlemlerin dayanağı ne zamandır yasaolmuştur? Doğrusu bilmek isterim. Bana yönelik işleminizönemli değil de bu anlayışa sahipseniz işçi sınıfına vere-ceğiniz hasar nedeniyle sizi uyarmak isterim. Sendika-sızlaştırma, taşeronlaştırma başta olmak üzere güvencesizçalışmanın bütün biçimlerinin yasal dayanağı vardır.İşçi sınıfına yönelik saldırıların tamamı yasal kılıflıdır.Unutmayın ki hukuk alanı işçi sınıfı tarafından belkisürekli akın düzenlenecek bir alan olabilir. Ama işçisınıfı asla o alanda yerleşmez, kendisine orada mülkedinmez. Egemenler buna izin vermezler, izin verdiklerivakit de tarihsel tecrübeyle sabit olduğu gibi zaten ortada

devrimci vs. diye bir şey kalmaz, sendikaların rengisarıya döner.

18 Ocak 2013 tarihinde tutuklandım. Devrimcilerin,işçilerin, yoksulların avukatlığını yürüttüğüm gerekçesiylesuçlanıyorum. 24 Aralık 2013 tarihinde neden grevlere,işçi eylemlerine katıldığım sorusuna cevap vermem is-tendiğinde, sendikadaki işinden atılmış bir emekçi olarak,işçi sınıfının mücadelesine olan inancımla cevap vere-ceğim.

Bugün tüm topluma, toplumsal, siyasal, sendikal mu-halefete yönelik açık bir terör uygulanıyor. Dünyanın enbüyük siyasi tutsak kitlesine sahibiz. Onlarca sendikacı,yüzlerce işçi tutuklu. Sizin de altında imzanız bulunanbirçok bildiri ve metinde siz bu durumu doğru ve haklıolarak “faşizm” olarak nitelendiriyorsunuz. Dahası faşizmeteslim olmayacağınızı belirtiyorsunuz. Bana/bize yönelikterörle beni işten atarak mı mücadele ediyorsunuz?

Kaldı ki siz DİSK başkanısınız. 1976 yılında bu özelmahkemenin bir önceki hali olan Devlet Güvenlik Mah-kemelerinin kaldırılması için mücadele eden, bu uğurdayüzlerce grev yapan üyeleri/yöneticileri tutuklanan / Pro-filo’da Yakup Keser isimli işçi arkadaşımızı şehit verenDİSK’in genel başkanı... Şimdi bu tarihe yaslanıp, özelyetkili mahkemenin verdiği kararı kutsayamazsınız. Ge-leneğinize, tarihinize, “Kahrolsun Faşizm” sloganına sahipçıkın. Şu an yönetiminizde olan Cafer KONCA adlı yö-neticinizin bir önceki dönem aynı görevi sürdürüyorkenİzmir Özel Yetkili Mahkemesi’nde çete suçundan tutukluolduğunu hatırladığımızda “çifte standart”ın insanın aklınagelmesi yersiz değil. Bana engel olan tutukluluğun demekki her zaman bir engel oluşturmadığı anlaşılıyor.

Bizim işçi sınıfıyla DİSK ile olan bağımız o feshetti-ğiniz iş akdine dayanarak kurulmadığı için ben sadeceişimi kaybettim. Oysa siz tarihinizi, sınıfınızı...

Saygılarımla...

Taylan TANAY

B1-2-41 Kocaeli 1 No’lu F Tipi

28.08.2013

Taylan Tanay,zaferle sonuçlananbir işçi direnişinde

DİSK Genel-İş’in Avukatı Taylan Tanay’danDİSK Başkanı’na Açık Mektup!

8 Eylül 2013

37

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

İşçiler ArasındaÖrgütlenme Üzerine

Ajitasyon-propaganda ile yaratılan potansiyel ve ku-rulan kitle ilişkileri, örgütlenme ile tamamlanmazsa, ça-lışmamız yarım kalmış ve sonuçlanmamış demektir. Ya-rım kalmış bir çalışma ise ilişkilerimizin ahbap çavuşilişkisi düzeyinde kalması ve giderek yozlaşması de-mektir. Böyle bir ilişki devrim yolunda yapabileceğimi-zin yüzde birini bile yapamaz. Kendini üretemez, giderekkaramsarlaşır ve davayı terk eder.

Her şeyin başı örgütlenmedir. Yaptığımız her şey kit-lelerin şöyle ya da böyle örgütlenmesi ile sonuçlan-malıdır. Kalıcı olan ve devrim davamızı ilerletecek olanbudur.

DİH olarak sadece son iki yıl içinde zeferle sonuçla-nan Türkan Albayrak direnişi, Cansel Malatyalı direnişi,Rosa Tekstil Direnişi, Darkmen Direnişi, AKÇAY dire-niş ve işgali, halen süren Kazova direnişi var. Şişli Bele-diyesi’nde, Genel İş’te, DİSK’te patron sendikacılığına kar-şı süren mücadele var... Her biri kendi içinde özgünlük-ler taşıyarak işçi sınıfına çok büyük dersler kazandırmıştır.Sendikaların dibe vurduğu, patronlarla kolkola sendika-cılık yaptığı dönemlerde, Devrimci İşçi Hereketi örgüt-süz işçilere öncülük yaparak tüm Türkiye’deki, hatta dün-yadaki işçi sınıfına örnek olacak direnişler yaratıyor. Di-renişlerin sonuçlarını görüyoruz... İşçiler direnmek için ge-lip DİH’i buluyor. “Bize önderlik edin, yol gösterin” di-yor.

Eğer biz her direnişi ekonomist bakış açısıyla ele alıpişçileri örgütleyemezsek, her direnişi işçileri örgütlemeperspektifiyle ele alamaz isek, direnişlerin içinde devrimciişçi kadroları çakartmazsak mücadeleyi geliştirip büyü-temeyiz.

Her direnişe, her kampanyaya, her faaliyete... işçile-ri örgütleme perspektifiyle bakmak zorundayız... Evet yap-tığımız bir basın açıklamasında bile “bugün kiminle ta-nıştım” diye sormalıyız. “Bir işçiyi örgütlemek için han-gi adımı attım , kiminle hangi eğitim çalışması yaptım”diye sormalıyız... Sorularımızın somut cevapları olmalı...

Bu nedenle daha ilk gittiğimiz ilişkiye bile bir ör-gütlenme perspektifi ile gitmeliyiz. Kurduğumuz ya dakuracağımız ilişkiyi nasıl bir örgütlenme ilişkisi içinde de-ğerlendireceğiz. Onu hangi örgütlenmenin çatısı altına ça-ğıracağız. M-L bir çekirdek örgütlenmesine mi, sendikaörgütlenmesine mi, kültürel bir örgütlenmeye mi, bir eği-tim grubuna mı, meclis örgütlenmesine mi?.. Yoksa baş-langıç olarak sadece bir çevre ilişkisi mi kuracağız? Bukonularda bir düşünce oluşturmadan ilişkilere gitmekdoğru değildir.

İnsanlara örgütlenme teklif ederken kesinlikle cesurdavranmalıyız. Yapamaz- edemez düşüncesi bizde ege-mense, başarının önündeki asıl engelin bu olduğunu bil-meliyiz. Herkes her şeyi başarır!.. Yeter ki biz onu iknaedebilelim ve onda çalışma, örgütlenme isteği uyan-dıralım.

Örgütlenmede ilk gözeteceğimiz, M-L bir çekirdeğinortaya çıkarılmasıdır. Bunu ortaya çıkardığımızda, ora-daki örgütlenme ve çalışmalarımızı garanti altına almışızdemektir.

M-L çekirdekten sonra fabrikalarda-atölyelerde işçi mec-lisi kurma çalışması esas alınmalıdır. Fabrikadaki, atölye-deki işçilerin hepsini temsil eden, diğer demokratik örgüt-lenmelerin ve çeşitli kesimlerin de içinde yer aldığı mec-lis örgütlenmeleri, işçilerin siyasallaşması, örgütlenme, yö-netim ve iktidar bilincine varması açısından son dereceönemlidir.

Ama çekirdek örgütlenmemiz, ya da meclis örgüt-lenmemiz yoksa örgütlenemeyiz anlayışı olmamalıdır.

Önce çok sıradan örgütlenmeler kurup, örneğin genç-lere yönelik sportif bir örgütlenme yaratıp veya bir der-nek kurup onun içinde de bu tür örgütlenmeler yaratabi-liriz. Yani kısacası kurabildiğimiz her türlü örgütlülüğü kur-ma mantığı ile hareket etmeliyiz. En sıradan örgütlenmeleribile küçümsememeli, dudak bükmemeliyiz. Bir “işsizliklemücadele derneği”, bir işçi dayanışma komitesi, ya da

İşçileri Nasıl Örgütleyeceğiz? -3-

Devrimci İşçiHareketi

Hem Üretip Hem Yönetiyoruz!Yaşasın Kazova Direnişimiz

Kazova Direnişi Tüm HalkınDirenişidir

Duvarlarımıza Kazova DirenişiniDesteklediğimizi Yazalım!

Devrimci İşçi Hareketi

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!38

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

dayanışma sandıkları bile bize bir örgütlenme ve po-litik faaliyet yürütme zemini sunar. Yeter ki biz onu buaçıdan değerlendirmesini bilelim. Bu nedenle küçük bü-yük demeden bütün fabrikaları, atölyeleri, işçi mahalle-lerini birer örgüt ağı ile kuşatmalıyız.

Bu örgütlenmelerin illaki yasal olması da şart de-ğildir. Bir çoğu meşru temelde oluşturulabilir. Örneğinmeşru temelde, Genç İşçi Birlikleri, Kayıt Dışı İşçi Ça-lıştıranlarla Mücadele Birlikleri, İşçi Kültür Birlik-leri, Kadın İşçi Birlikleri, İşçi Dayanışma Birlikleri,İşçilerin Onurunu Koruma Birlikleri, Grevlerle Da-yanışma Birlikleri vb. bir çok örgütlenme kurulabilir.

İşçiler nereye dönseler orada hemen yanı başlarındakendilerini ilgilendiren konularla ilgili bir örgüt bulma-lıdır. Bunun için ilişkide olduğumuz herkesi bir örgüt için-de toplamalı ve onları bu örgütlenme-nin gerektirdiği çalışmalara sevk et-meliyiz. Örneğin işçilerin işyerle-rinde her gün her saat onuru kırılı-yor. İşçi Onur Birlikleri bunlara karşıciddi tutarlı tavırlar geliştirir, hattacezalandırmalar yaparsa işçiler arasındabir anda yaygınlaşbilir.

Tabi belirtmeye gerek yok, bunla-rın yanında mevcut işçi örgütlerinde deher türlü muhalefet çalışmasını ve ör-gütlenmesini yürütmeliyiz. Onlarıngelişmesi ve güçlenmesi, daha daönemlisi niteliklerinin değişmesi içinmücadeleyi asla ihmal etmemeliyiz.

Bu kadar çeşitlilikte örgütlenmeler,bize ütopik veya uzak görülebilir. Öylealgılamamak gerekir. Önemli olanperspektiftir. Yoksa 2-3 kişiyle de işebaşlayabiliriz. Akıllıca hareket edersek,bu gelişecektir. “2-3 kişi ne yapar” de-meyin. Çok şey yapar! İşçiler içinde-ki örgütlenmemizin bunun ötesindeolduğu biliniyor. O halde biz dahaçok şey yapabiliriz. Esas olan bu azimve kararlılık içinde olmaktır.

Bugün birçok ülkede ve ülkemizdesendikalar güç kayıplarına, örgütlenmemodellerini değiştirerek çözüm ara-maya çalışıyor. Örneğin ABD’de işçi-lerin örgütlenmesinde yazın kısa dö-nemde olsa öğrencilerden yararlan-ma, mahalli sorunlara sahip çıkan sen-dika kentleri örgütleme gibi başarılı uy-

gulamalar yapılmaktadır. Güney Afrika’da, işçileri sadeceişyerindeki yaşamlarıyla değil, bütün yaşamlarıyla bir-likte ele alan ve tıpkı ABD’deki gibi yaşadığı mahalle-de de örgütleyen, genel örgütlenmesini merkezi yapıyabağlı bölgeler esasına göre yapan örnekler yaşanıyor. Ül-kemizde de bu başarılı örnekleri uygulama çabaları gö-rülmektedir. Ama mevcut sendikaların, mevcut anlayış-larla bunları başarmaları mümkün değildir. Ülkemizdesendikaların sorunu örgütlenme modellerinin çok öte-sinde, ideolojik ve siyasi anlayışta yatmaktadır. Bu an-layıştaki insanların, boğazlarına kadar sendikal bürok-rasinin batağına batmışken, işçi mahllelerinin, gece-konduların çamurlu yollarında “çile” çekmeye git-meleri düşünülemez. Rahat başkancılık oynamak var-ken, bu zorlu yolu izlemeleri pek “akıl” işi değildir.

Ama görüldüğü gibi bu örgütlenmemodelleri bize hiç yabancı değildir.Tam aksine taklit edilen, ML örgüt-lenmenin modellerinden başkası de-ğildir. Bu gün işçileri yaşadıkları ma-halleler dahil hayatın her alanında ku-caklayacak olan tek güç devrimcilerdir.Bunun için hazır örgütlenmeleri, yıllarsüren çalışma tecrübeleri vardır. Geri-ye sadece her birimde mahalli alan ça-lışması ile işçi çalışmasını yetkin bir şe-kilde koordine etmek kalmaktadır. Böl-gesel örgütlenmeler açısından da sorunaynıdır. Hareketimiz zaten ülke gene-linde merkezi yapıya bağlı bölgesel ör-gütlenmeleri esas almaktadır. Kadro ya-pısına gelince bizim kadrolarımız ge-cekondu çamurlarına zaten alışkındır.Bu nedenle bu modelleri de işçi örgüt-lenmesinde en iyi biz uygulayabiliriz.

İşçiler Arasında KitleÇalışmasında Tavır veDavranışın Önemi

Genel olarak kullanılan bir söz var-dır. Denilir ki: “İşçi karşısındakininönce saçına sakalına, sonra giyiminekuşamına, sonra tavrına edasına, son-ra nasıl söylediğine en sonunda da nesöylediğine bakar…” Bütün bunlarlakendine söz söyleyenin, kendisindenbiri mi değil mi, kendi davasını ger-çekten savunan biri mi değil mibunu ölçer. Ondan sonra onu takip edip

KAZOVA İŞÇİLERİ İLE DAYANIŞMAK İÇİN HESAP NUMARASI:Kaya Emir Dönmez Adına, Ziraat Bankası Sanayi

Mahallesi Şubesi İban No: Tr 12 0001 0021 3660 3027 1250 01Direnişle Dayanışmak İçin Hesap No: 60302712- 5001

Şimdilerde moda deyimolarak “mobbing” deniyor.Bütün işyerlerinde çok ciddibir sorundur. Patronlar işçi-lerin onurlarıyla oynuyorlar.İşçiyi adam yerine koymu-yorlar. Psikolojik baskı ya-parak tazminat ödemeden iş-ten atmanın yolunu bulmuş-lar... Her türlü aşağılamayıyapıyorlar. İşçi buna ya boyuneğicek ya direnecek. Örgütsüzise direnmesi mümkün değil.

Ne yapacak? İşten atılma-yı göze alıp ya dövecek ya dadayak yiyecek, işten atılacak...Oysa örgütlü olduğunda bunakarşı mücadele etmek, buonursuzlaştırmaya karşı di-renmek mümkündür...

Bizler emekçiyiz. Dünyanınen onurlu insanları devrimci-ler ve emekçilerdir... Ama bizionursuzlaştırmak istiyorlar.Emeğinin onurunun bilincin-de olmayan bir işçinin beyniköleleştirilmiştir... İşçilerin iş-yerlerinde yaşadıkları her so-run işyeri komitelerinin, işçimeclislerinin görevidir...

8 Eylül 2013

39

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

etmemeye karar verir.

Bu gerçek, genel de olduğu gibi, hatta ondan da çok,işçiler içinde çalışma yürüten yoldaşların tavır ve dav-ranışlarına ne kadar önem vermeleri gerektiğini gösterir.İşçiler hayata teorik-ideolojik açıdan pek az bakarlar.Daha çok pratik yaklaşırlar. Yıllardır biriktirdikleri de-neyimlerini, önsezilerini kullanırlar. Onları cahil bırakankapitalizm, başka yol da bırakmamıştır. Karmaşık teorik-ideolojik sorunları kavramaları, ancak devrimci mücadeleiçinde eğitilmeleriyle mümkündür. Bu da işçiler arasın-da önderlik seviyesine yükselen az sayıda işçinin başa-rabileceği bir şeydir. Genel kitle yine pratik bakışını ko-ruyacaktır. Bu pratik bakışlarının sonucu olarak da dev-rimcilerin tavır ve davranışlarını dikkatle izleyerek bunagöre değerlendirmeler yapacaktır. Hem işçi sınıfı olmaktandolayı edindikleri kültürün, hem de hala korudukları ge-leneksel halk kültürünün kazandırdığı yerleşmiş kalıplarauyanları benimseyecek, uymayanları dışlayacaktır.

Bu nedenle işçiler arasında çalışma yürüten her dev-rimci bilmelidir ki kitleler onu her an her saat imtiha-na tabi tutuyor. Hem bunu bilerek hareket etmeli, hemde bunun baskısı altında olmamalı, olanca rahatlığı ve do-ğallığı içinde hareket etmelidir. Bilmelidir ki imtihanı geç-mesinin baş şartı da bu rahatlık ve doğallıktır. Çünkü ra-hatlığın ve doğallığın kendine güvenin ürünü olduğunu,benimsenen ve özümsenen bir kültür içinde bulunmanınsonucu olduğunu herkes bilir, hisseder.

O halde en başta geleneksel halk kültürü yanında, iş-çilerin sınıf kültürünü de özümsememiz ve kişiliğimizeyedirmemiz gerekir. Bu değerlerin tarafımızdan temsiledildiğini, hatta bunun daha ötesinde sosyalist değerle-rin tarafımızdan temsil edildiğini, her işçiye hissettirmekgerekir. Öyle anlar olur ki, basit gibi görünen ama düzen

ilişkilerinden, yaşam tarzından farklı yanlarımızı göste-ren bir tavrımız veya davranışımız, işçilerin sempatisi-ni bir anda kazanmamıza neden olabilir.

Hiç unutmamalıyız ki biz devrimciler önderleriz!.. Ön-der demek kitlelerin peşinden tereddütsüz ölüme gidece-ği insanlar olmak demektir. Alanımıza ilişkin söyleyecekolursak, işçi sınıfının önderleri olarak, bu alanda faaliyetyürüten ML’ler, işçilerin tereddütsüz peşlerinden yü-rüyeceği, gerekirse ölüme gideceği insanlar olmak zo-rundadır. Bunun için hem kitlelerin gelenek ve göre-neklerine dikkat etmeli, hem de devrimci alternatif bir kül-türü tavrımızla, davranışımızla, yaşamımızla onlara gö-türmeliyiz. Gerçekten özenli, devrimci kültürle donanmış,işçilerin gözünde saygın bir yer edinmiş, işçilerin sorun-larıyla yanıp tutuşan, işçilerin ve bütün emekçi halkın çı-karlarından başka bir şey düşünmeyen ve samimiyetindenkuşku duyulmayan insanlar ancak böyle insanlar olabilir.

Sonuç olarak işçilere, rahat, kendinden emin, doğalve kendilerinden biri olarak gitmek gerekir. Siyasette vemücadelede önder, ancak onun dışında işçilerden biri ol-duğumuzu, bütün samimiyetimizle bunun mütevazılığı-nı üzerimizde taşıdığımızı göstermeliyiz. Saygılı ve tat-lı dilli olmalıyız. Ama yerinde ciddiyetimizi hissettir-meliyiz. Onları sonuna kadar dinlemeyi bilmeliyiz. Gö-rüş ve düşüncelerine önem vermeliyiz. Devrim için ya-pabileceklerini, bütün halkın öncüsü olmaları gerektiği-ni, onlara büyük bir güven duygusu ile yaklaşarak öğ-retmeliyiz. Gerektiğinde en zor ve en gizli işleri gönül ra-hatlığı ile vermeli ve başarmaları için hassasiyetle yar-dımcı olmalıyız. Onlardan öğrenmeyi asla ihmal etme-meliyiz. Onları sabırla eğitirken kendimizi de sürekli eğit-meli ve yenilemeliyiz.

Sürecek

Halk Cepheli Fuat Yalın 19 Temmuz 2013 günü An-kara-Keçiören'de geçirdiği trafik kazasında hayatınıkaybetmişti. Fuat için Batıkent Cemevi'nde 40. gün ye-meği verildi.

Cemevi girişinde hazırlanan masada Fuat'ın ailesi veyoldaşları karşıladı gelenleri. Burada açılan deftere ye-meğe katılanlar duygu ve düşüncelerini yazdılar. Aileninbaşsağlığı dileklerini kabul ettiği bir taziye çadırı oluş-turuldu. Ağıtlar, türküler Fuat içindi. Saat 13.00'te yemekdağıtıldı. Yemeğin ardından Fuat'a ilişkin bir slayt gös-terimi yapıldı. “De Be Aslan Karam” şarkısı hep birlik-te söylendi. Cemevi’nin içinde yapılan gösterimin ardındantekrar bahçeye çıkıldı. Tüm devrim şehitleri anısına say-gı duruşunda bulunuldu. Halk Cephesi temsilcisi de yap-tığı konuşmada “Fuat'ın anısını yaşatmanın, onu ölüm-

süzleştirmenin yolu, hayallerini gerçekleştirmek, umudubüyütmektir” dedi. Son olarak da “1996 Ölüm Orucu di-renişi şehidi Müjdat Yanat, gerçek ayrılık özlemlerin bit-tiği yerde başlar. Biz hiç ayrılmayacağız diyordu. Biz deFuat'ı özledik, özleyeceğiz. Özlemini de sorulacak he-sabımıza katıpbağımsız, de-mokratik, sos-yalist vatanı ka-zanmak için yü-rüyüşümüze de-vam edeceğiz”denildi. Anmayemeğine 600kişi katıldı.

YÜRÜYÜŞÜMÜZÜ, YANIBAŞIMIZDA YİTİRDİKLERİMİZİN ÖZLEMLERİNİ DEEKLEYEREK BÜYÜTECEĞİZ

Fuat Yalın İçin 40 Yemeği Verildi!

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!40

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Ülkemizde Gençlik

İçişleri Bakanlığı, hukumetin“Gezi olaylarının universitelerde ye-niden canlanacağına yönelik istihba-ratın olduğu” yönundeki açıklamala-rının ardından YÖK’e, universitele-re ve YURTKUR’a göndermek uzerebir genelge hazırladı.

“Öğretim ortamının bozulmasınayönelik faaliyetlerin önune geçile-bilmesi ve guvenliğin devamlılığınınsağlanması, olayların öncesinde ge-rekli emniyet tedbirlerinin alınması veyasal olmayan eylemlerin önlenmesi”amacıyla hazırlanan genelge, sıkı-yönetim olarak değerlendirilebile-cek talimat içeriyor. Genelgede yeralan tartışma yaratacak uygulamalarşöyle: Her yıl en az iki toplantı: Üni-versite Rektöru, İl Emniyet Muduru,İl Jandarma Komutanı ve ilgili kurumtemsilcileri yarıyıl başlarında “ko-ordinasyon toplantısı” duzenleye-cek. Bu toplantılar yıl içinde her za-man yapılabilecek. Çevik kuvvetinkampüs içine girmesi geçmişte oldu-ğu gibi yine rektörluklerin talebiuzerine olacak. Yurtlara sınırsız ka-mera: Gençlik ve Spor Bakanlığı,yurtlarda çıkacak olayları engellemekamacıyla, “yeteri kadar” kamerasistemi ve fiziki guvenlik önlemlerialacak. Sivil polisler universiteye:Olaylara suratle mudahale edilmesiamacıyla, “öğretim yılını kapsayacakşekilde” sivil Emniyet personeli gö-revlendirilebilecek. Sivil polisler,olayların çıkması durumunda rek-törluk tarafından valiliklere başvu-rarak çağrılan çevik kuvvetin yer-leşkeye ulaşmasından önce olaylaramudahale edebilecek. Girişte turnike:Olayları engellemek amacıyla giriş çı-kışlara turnike sistemi ve manyetikkart gibi sistemler yerleştirilecek.” (31Ağustos Cumhuriyet)

Haziran 2013 halk ayaklanmasının

AKP üzerinde yarattığı korku büyü-yerek devam ediyor. Halk ayaklan-masının üzerinden üç ay geçmesinerağmen, iktidar hala halk ayaklan-masının kabusuyla yatıp kalkıyor.Başta iki yüzlü Tayyip Erdoğan olmaküzere, AKP’ nin tüm riyakar kadrolarıbuldukları her fırsatta, halk ayak-lanmasına katılan halka ve Gezi Par-kı ile başlayıp tüm ülkeye yayılan di-renişlere saldırmaya devam ediyor.

Halk ayaklanması sonrası bütünhalkı düşman ilan eden halk düşman-ları başta ayaklanmanın öncülerin-den olan gençlik kesimi olmak üzerebirçok kesime karşı sürek avına giriş-tiler. Onlarca insanı yaralayan, sakat bı-rakan, katleden emir eri katil polislerve eli sopalı, palalı katiller göklere çı-kartılıp kahraman ilan edildi. Diğeryandan halkın her kesimine karşı bü-yük bir saldırı başlatıldı. İşbirlikçiAKP iktidarı sadece alanlarda değil çı-karttıkları keyfi faşist yasalarla dayaşadıkları bu büyük korkuyu yenidenyaşamamak için ellerinden geleni yap-maya çalışıyor. Halktan intikam almaderdine düşen katiller, halkın toplu bu-lunduğu her yerde olası bir ayaklan-maya karşı tedbirler alarak sömürü ik-tidarını korumayı amaçlıyorlar.

İşbirlikçi AKP iktidarı Eylül ayın-da yeni ayaklanmalar başlayacakkorkusuyla halk ayaklanmasında karatahtaya yazdığı kesimlere bir bir yap-tırımlar uygulamaya başladı. Önceayaklanma boyunca kitle desteği ileayaklanmaya güç veren futbol taraf-tarlarını, meslek odalarını ve demo-kratik kitle örgütlerini engellemek içinyasalar çıkarttı. Sonrasında ise asıldüşmanı ve korkusu gençlik üzerineönlem adı altında faşist yasa ve uy-gulamalarına başladı. Düzenin asılkorkusu devrimcilerdir. Devrimcile-rin halk içinde örgütlenmesidir. Halk

ayaklanması boyunca devrimcilerihalkın içinde tecrit etmek için terör de-magojisi yapan işbirlikçi Erdoğanve yaverleri bu saldırıları tutmayıncaşimdi de kendi paçalarını kurtarmakiçin gençliğin örgütlenme mücadele-sine yeni saldırılar geliştirmektedir.

AKP iktidarı şimdi faşist iktida-rının yegane işbirlikçisi YÖK üze-rinden, gençliğe saldırmanın, kendi fa-şist uygulamalarını boşa çıkartangençlikten intikam almanın içinde.

YÖK’ün Eylül ayından itibarenuygulayacağı AKP eliyle hazırlananfaşist genelge, 12 Eylül cuntasındanbu yana faşist YÖK uygulamaların-dan farklı değildir. 12 Eylül sonrası“demokratikleşme, sivilleşme” ya-lanlarıyla ortaya çıkan faşist cuntanınürünü YÖK, daha ilk kurulduğu yıl-larda gençliğin örgütlü mücadelesiniengellemek amacıyla gençlik üzerindeörgüt fobisi yaratmaya çalışmış, so-ruşturmalardan, fişlemelere, okuldanatılmalara, gözaltılara, okul içlerinekontrgerilla katillerini doldurmayakadar her türlü uygulamayı yapmış veyapmaktadır. Bugün de demokratik-leşme yalanını dilinden düşürmeyenAKP iktidarı gençliğin örgütlü ol-masından duyduğu büyük korkuylayine YÖK eliyle gençliği teslim al-maya çalışmakta, gençliğin bir arayagelip örgütlenmesini engellemeyiamaçlamaktadır. Söz konusu genelgeile halk çocuklarının okullarında,yurtlarında hiçbir güvenliği kalma-mıştır. Okullar, yurtlar halk çocukla-rına hapishanelere dönüştürülürken,AKP faşizminin yasal güvencesiyleödüllü katillerin yuvası haline dön-üştürülmektedir.

Ülkemizde gençlik faşist iktidar-ların tüm asimilasyon çalışmalarınakarşın, 60’lardan bu yana halkımızınen direngen damarı olmuştur ve ol-

Gençlik Federasyonu’ndan

AKP’nin Faşist Genelgeleri Ne GençliğinÖrgütlenmesini, Ne de Halk Düşmanıİktidarın Sonunu Engelleyemeyecek!

8 Eylül 2013

41

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

maya devam etmektedir. Halk ayak-lanması boyunca gençlik üzerine “Y”gençliği “X” gençliği gibi saçma sapanteoriler yapılmaya çalışılsa da onlarhalk çocukları, halkın gençleri. Ülke-mizde; Bağımsızlık, Demokrasi, Sos-yalizm mücadelesinin de geçmişten buyana süregelen anti-emperyalist, anti-faşist gençlik mirasının, DEV-GENÇkültürünün yarattıklarıdır. Geçmiştengünümüze gençlik her zaman örgüt-lü gücüyle faşizmin karşına en ön saf-larda yer alan olmuştur. DEV-GENÇ'in gerek 12 Eylül öncesi gerekse de 12Eylül sonrası faşizme karşı verdiği mü-cadele bir gelenek haline gelmiştir.Okullarda YÖK’ün faşist uygulama-larına, fabrikalarda, tarlalarda işgallerdehalkın yanında olan ve yönlendiren ol-muştur.

Birileri unutturmaya çalışsa da ül-kemiz gençliğinin onurlu tarihi, di-renişleri, mücadelesi halka, halk ço-cuklarına unutturulamamıştır. Bugünde gençliğin en önemli görevi faşizmeve emperyalizme karşı mücadele et-mektir. Yeni ayaklanmalar yaratmakörgütlenmek ve halkı örgütlemektir.Halkın örgütlü gücüne önderlik et-mektir. Okullarda işbirlikçi faşist YÖKyasalarına karşı militan bir mücadelevermek, gençliğin görevi sadece aka-demik mücadeledir anlayışına karşı

halkın her kesiminde AKP 'nin faşiz-mine karşı militan, başeğmeyen birmücadele örmektir.

Ülkemizde açlık, yoksulluk, ada-letsizlik büyüyor. AKP faşizmi hal-kımızı teslim almanın yolunun gen-çliği yozlaştırmak olduğunu bildiğiiçin gençliğin örgütlenmesini engel-leyecek her türlü yolu deniyor.

AKP ne kadar önlem alırsa alsın,halk düşmanı iktidarları başlarınayıkılacak, bunu çok iyi biliyorlar. 12Eylül faşist yasa ve uygulamalarınasıl bu halk ayaklanmasında gen-çliğin en önde olmasını engelleye-mediyse Eylülden itibaren uygula-yacakları ve temel olarak gençliğin birarada olmasını örgütlenmesini en-gellemek üzerine oturtulmuş halkdüşmanı genelgeleri de yeni ayak-lanmaları engelleyemeyecek.

Liseli, ÜniversiteliGençlik!

AKP faşizmi okullara sokacağıresmi katillerle, kameraları ve okul-dan atılmalarla bizi tehdit ediyor.“Size göz açtırmayacak, ensenizdeolacağım” diyor. AKP’nin ve işbir-likçisi cuntanın çocuğu YÖK’ün tümfaşist uygulamalarına tehditlerinekarşı koymanın tek yolu, militan,

uzlaşmaz bir DEV-GENÇ mücade-lesinde örgütlenmekdir.

İşçi - Köylü Gençlik!DEV- GENÇ'in 43 yıllık tarihi

Gezi Parkı direnişiyle başlayan halkayaklanmasında sokak sokak çatışangençliğe rehberlik etmiştir. Bugün deyapmaya devam edecek. Gençliğin ör-gütlenmesini engelleyemeyecekler.Düzenin her türlü yozlaşma, asimi-lasyon saldırısı şimdi bir kat daha bü-yüyecek. Bu savaş emperyalizme vefaşizme karşıdır. Ve bu savaş ancak“biz buraya dönmeye değil ölmeyegeldik” diyen kararlı DEV-GENÇ' inkararlı savaşıyla örgütlenerek berta-raf edilecektir.

Anneler , Babalar!Halk düşmanı AKP, YÖK eliyle

çocuklarımıza üniversiteleri hapis-hanelere çevirmiştir. Binbir emekleokullara yolladığınız çocuklarınızınhiçbir can güvenliği kalmamıştır.Komada yatan Berkin Elvan sizlerinde çocuğu olabilir. Katilleri ödül-lendirilen Ali İsmail, Abdullah Cö-mert, Ethem Sarısülük sizin çocuk-larınız olabilirdi. Bu saldırılar karşı-sında geri durmak, arkada durmak çö-züm değildir. Sizlerin de örgütlen-mekten, faşizme karşı mücadele et-mekten başka yolunuz yoktur.

Ülkemizde Gençlik

İstanbul'daki Anka Kültür Merkezi kendilerine ve ai-lelerine yönelik katil polisin saldırılarını teşhir eden biryazılı açıklama yaptı.

Yaptıkları yazılı açıklamada; "İşkenceci polis tehdit-lerle mücadelemizi engellemek istiyor. 20 Ağustos tari-hinde arkadaşlarımız Yağmur Lök, Çağdaş Ulaş Karataşve Burcu Lök isimli arkadaşlarımızın ailelerini İstanbulEmniyet Müdürlüğü’nden aradığını söyleyen bir polis, 'Ço-cuğunuzla ilgili sizinle konuşmamız gerekiyor, Vatan Em-niyet’e gelin. Çocuğunuzu illegal örgütler, teröristleryanına çekmeye çalışıyor' diye rahatsız ederek korkutmayaçalışmıştır.

Yağmur Lök arkadaşımızın babası üst üste aranması-nın ardından Vatan Emniyet Müdürlüğü’ne gitmiştir.Arkadaşımızın babası “Kızımı neden çağırıyorsunuz?” diyesorduğunda, “Kızınız yasadışı örgüt üyeleri ile görüşüyor.Örgüt çocuklarınızı kandırıyor. Size yardımcı olmak is-tiyoruz” denilerek arkadaşımızın katıldığı demokratik ey-lemlerde çekilmiş resimleri gösteriliyor. Bu sözlere kar-şı babanın cevabı “Ben kızımın kimlerle görüştüğünü bi-

liyorum, katıldığı eylemlerden haberim var, ben de katı-lıyorum. Burada yasadışı olan bir durum yoktur. Benimkızımı rahatsız etmeyin, simit satın onurlu yaşayın” diyerekVatan Emniyeti’nden ayrılıyor. Aynı şekilde diğer arka-daşlarımız Ulaş ve Burcu'nun ailesi tehdit ediliyor. Aile-si telefonda, “Bir daha bizi rahatsız etmeyin. Kızımın ar-kadaşlarını tanıyoruz” diyerek telefonu kapatıyor. Ulaş ar-kadaşımızın ailesi ise, polislerce telefonla aranmasındansonra üç gün sivil polislerin tacizine maruz kalmıştır.

AKP’nin polisi bunu ilk defa yapmıyor. Daha önce debu yönteme başvurmuş, ama sonuç alamamıştır. Tehdit veşantajlarla mücadelemizi engellemeye çalışan AKP poli-sine en iyi cevabımız haklar ve özgürlükler mücadelesi-ni daha da büyütmek olacaktır.

Polisin aileyi rahatsız etmek için kullandığı telefon num-arasını tüm halkımıza teşhir ediyoruz:

Tel: 0 505 345 80 27Arkadaşlarımızın başına geleceklerden İstanbul Em-

niyet Müdürlüğü sorumlu olacaktır." dedi.

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!42

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Polisin Tehditlerine, Şantajlarına Boyun Eğmeyeceğiz!

Seher Şahin bir Dev-Genç’liydi, Mimar Sinan Üni-versitesi’nde açılan rehberlikve dayanışma masasında çalış-ma yaparken polisler tarafındanokulunun 3. katından aşağı atı-larak şehit düştü. 1991’den gü-nümüze Dev-Genç, Seher’denaldığı geleneği sürdürüyor.Okullarda faşist polisleri teşhirediyor. Ve her saldırının ardın-dan yeniden masalar açıyor.Bugün de her Dev-Genç’li Se-her olup üniversitelerdeki faşistsaldırılara karşı direniyor, öğ-rencilere umudu taşıyor.

DİYARBAKIRDicle Üniversitesi

2-7 Eylül tarihleri arasında,üniversiteye yeni kayıt yaptıranöğrencilere yardım ve dayanış-ma amacıyla her yıl açılan Se-her Şahin Rehberlik Masası Di-yarbakır’da da açıldı. 2 Ey-lül’de Dicle Üniversitesi MerkezSpor Salonu önünde açılan da-yanışma masası, kayıt dönemiboyunca açık kalacak.

Masa'nın ilk gününde öğren-cilerle sohbet eden, öğrencilerinkayıtla ilgili sorunlarını gider-meye çalışan Dev-Genç'lilereilginin olması ahlaksız polisi ra-hatsız etti. Masaya Yürüyüş der-gisi, Gençlik 1-2 kitapları, GrupYORUM albümü, Halk Anaya-sası Taslağı ve Dev-Genç’i an-latan broşür konuldu. Önce ma-saya gelip yasaklı yayınların ol-duğunu söyleyerek Yürüyüş der-gisine dokunan ahlaksızlarınelinden dergi alındı ve polis ma-

sadan kovuldu. Bunu yedireme-yen siyasi şube polisi “görürsünderginin toplatması varsa ben ya-pacağımı bilirim, siz zaten heppolise önyargılısınız. İstediği-mizi yaparız!” diyerek Dev-Genç'lileri tehdit etti. Bununüzerine masaya ellerini bile sü-remeyeceklerini, tehdit etmele-rini boş olduğunun söylenmesi-nin ardından işkenceciler, "Te-rörle Mücadele Şubesi"nden des-tek ekipler çağırarak taciz ve teh-dit etmeye devam ettiler. Kayıtgününün sonunda Dev-Genç'li-lerin masayı toplamasıylaTMŞ’den gelenler şehir merke-zine kadar takibi sürdürdüler.

Dicle Üniversitesi'ndeSeher Şahin Rehberlikve DayanışmaMasası’nın ÜçüncüGünü

Dev-Gençliler 4 Eylül günüsaat 09.30’da Dicle Üniversite-si Spor salonu girişinde masa aç-tılar. Kayıtların alındığı spor sa-lonunun çevresine TOMA, birçevik otobüsü ve sivil araçlar ilegelen polis, öğrencilerin Dev-Genç’lilere olan ilgisini, masayagelenlerin, tanışanların artmasıüzeine Dicle Ünivedsitesi’ndekiGüvenlik Görevlilerini masayagöndererek “masanın izni ol-madığını, bu yüzden kaldırıl-masını, yoksa müdahale edipgözaltı yapacaklarını” söylediler.Dev- Genç'liler kesinlikle masayıkaldırmayacaklarını, masaya daahlaksız polisin dokunmasınadahi izin vermeyeceklerini, göz-

Ülkemizde Gençlik

Dev-Genç’liler ÖGB Saldırılarına Karşı Seher Şahin’denAldıkları Güçle Direniyor! Seher Şahin’in Sesi Tüm

Üniversitelerde Faşizme Korku Salıyor...

Başında Bir Dev-Gençli’nin DurduğuKüçük Bir Masa Bile Tüm Emniyeti

Ayağa Kaldırmaya Yetti!

8 Eylül 2013

43

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

altıyla kendilerini boşuna tehdit et-memelerini söylediler.Bunun üzeri-ne, üniversiteye akrep ve sivil araçlarla"terörle mücadele ekipleri" yani tescillikatiller getirildi. İşte AKP polisinin ah-laksız yüzü budur. Çalışmak zorundaolan halkı ajanlaştırmak, kendine hiz-met ettirmek için tehdit etmekten çe-kinmemişlerdir. Halkın evlatlarınasaldırmayı kabul etmeyen güvenlik gö-revlilerine; “masada bir tek kişi zaten,kızdan korkuyor musun?” diyen ah-laksızlardır asıl korkak olan. Dev-Genç’lilerin tek kişi olması dahi onlarınödlerinin kopmasına yeterlidir. Buyüzden masaların adı Seher Şahinmasalarıdır. İstediklerini elde edeme-yince bu defa masaya kendileri gelenTMŞ’den sivil polisler masanın izni-nin gösterilmesini istedi. “Sen kimsinki izin kağıdı sana göstereceğim. Ma-sanın önünden çekil!” cevabını alın-ca, “Sen göreceksin! Zaten sen çok terskonuşuyorsun, seni gözaltına aldı-ğımda ne olacak görürsün!” diyerekDev- Gençli'yi tehdit etmiştir. Saatlersüren tehditlerin tacizlerin sonundaDev-Gençliler masayı kaldırmamışve broşür dağıtarak polisi teşhir et-mişlerdir. Gelen öğrencilere Dev-Genç ve kampanyalar anlatılıp Yü-rüyüş dergisi, Halk Anayasası ve bro-şürler ulaştırıldı. Polisin takibi yine ma-sanın kapanmasından sonra da sürdü.

KAYSERİ/ ErciyesÜniversitesi 3 ve 4 EylülGünü Kayseri'de Açılmakİstenen DayanışmaMasalarına Saldırı

Kayseri Erciyes Üniversitesi’ndekayıtların ikinci günü çocuklarını

kaydettirmek ve kalacakları güvenlibir yer bulmak için erken saatte ka-yıt merkezlerine gelen ailelere yar-dımcı olmak amacıyla, dayanışmamasası açmak isteyen Dev-Genç'liler,henüz masayı açamadan ÖGB'ninsaldırısına uğradı. “İzinsiz masa aç-manın yasak olduğunu, masa açmakiçin rektörlükten izin alınması ge-rektiğini” söyleyen ÖGB'lere cevapolarak Dev-Genç'liler ailelere sesli ko-nuşmalar yaptı. “Bizler bu okulun öğ-rencileriyiz bugün sizlerin de gördü-ğü gibi öğrencilerin en demokratikhaklarına bile tahammülsüz bir AKPiktidarı ve okul idaresi var. Özelyurtlardan cemaat masalarına Ali İs-mail'in, Ethem'in katili polis masala-rına kadar herkes masa açabilirken,bizler masa açınca saldırıya uğruyo-ruz. Siz de tanıyın, görün çocukları-nızı kaydettirdiğiniz okulun nasıl biryer olduğunu” şeklinde ajitasyonlar-la ÖGB'nin saldırısını teşhir ettiler.Bunun üzerine ÖGB gasp etmeye ça-lıştığı materyalleri geri vermek zo-runda kaldı. İki aile Dev-Gençlilerinyanına gelerek sohbet etti ve kayıt iş-lemleri hakkında bilgi aldı. Dev-Gençli'ler kayıtların üçüncü günündede saldırıya uğradı, ama bu saldırıDev-Genç'lilerin ailelerle bağlantıkurmasının önüne geçemedi. Fizikselolarak masa açamasalar da Dev-Genç'liler gelecek seneler de SeherŞahin Rehberlik ve Dayanışma Ma-sası açmaya gönüllü öğrencilerle ta-nıştı.

EDİRNE - TrakyaÜniversitesi

2 Eylül günü saat 9.00’da TrakyaÜniversitesi öğrencileri kayıt alanın-

da masa açmak için toplandılar.ÖGB’ler masalar daha tam olarakaçılmadan öğrencilere saldırdılar.Daha pek çok masa açılmadan09.30’da ÖGB’ler (Özel Güvenlik Bi-rimleri) öğrencilere saldırdı.

Saldırının ardından ÖGB’ler bazımasaları kaçırdı, bildirilere el koyduve öğrenci dayanışmasını yasakla-maya çalıştı. Dev-Genç’liler saldırıanında Seher Şahin masalarıyla üni-versitelere umudu taşıyordu. AncakÖGB’lerin bu saldırısı karşısındahalk, alkışlar ve sloganlarla öğrenci-leri sahiplendi. Yarım saat süren ar-bede de “Faşizme Karşı Omuz Omu-za”, “Her Yer Taksim Her Yer Dire-niş”, “Öğrenciyiz Haklıyız Kazana-cağız”, “Bedel Ödedik Bedel Ödete-ceğiz” sloganları atıldı. Kayıt için ge-len aileler de öğrencilere destek oldu.

Seher Şahin Masası'na2. Saldırı

2 saat süren tartışmaların ardındanDev-Genç’liler yeniden masa açtılar.Diğer dernekler de masa açtıktansonra Rektör Sekreteri de bizzat sal-dırmaya başladı. Bu saldırı da öğ-renciler tarafından püskürtüldü vemasalar kayıt saatlerinin bitiminekadar açık kaldı. Seher Şahin Reh-berlik ve Dayanışma Masası’ndaGençlik 1-2 kitaplarının tanıtımı ya-pıldı ve gelenlere yardımcı olundu.

TEKİRDAĞNamık Kemal Üniversitesi

Tekirdağ’da 2 Eylül günü NamıkKemal Üniversitesi önünde Tekir-dağ Gençlik Komitesi tarafından Se-her “Şahin Rehberlik ve Dayanışma

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!44

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Ülkemizde Gençlik

Masası” açıldı. Yaklaşık 2.5 saat açıkkalan masada kayıt yaptırmak için ge-len öğrencilerle tanışıldı. Öğrencilerleyapılan sohbetlerde öğrencilerin so-runları ve AKP’nin eğitim politika-ları üzerine konuşuldu. Dev-Genç’li-lerin parasız eğitim talebi ile nitelik-li eğitim ve örgütlülüğün önemi ak-tarıldı. Ayrıca Seher Şahin’in müca-delesi ve bu masalarda çalışma ya-parken işkenceci polisler tarafındannasıl katledildiği anlatıldı.

Masa açık kaldığı süre boyunca fa-şist AKP’nin polisleri de sürekli ola-rak tacizlerine devam etti. Sivil araç-la gelen polisler sürekli masanın et-rafında dolaşıp uzaktan resim çek-meye çalıştılar. Masa 4 Eylül Çar-şamba günü 2. defa açıldı. TekirdağGençlik Komitesi tarafından açılanmasaya öğrenci gençlik ilgi gösterdi.Üniversitedeki eğitimle ilgili ve yurt-la ilgili yaşanan sorunlar üzerinesohbet edildi. Ayrıca Dev-Genç tari-hini anlatan bildiriler öğrenci gençliğeulaştırılarak Dev-Genç’in mücadeletarihi üzerine sohbetler edildi. Masayaklaşık olarak 2.5 saat açık kaldı.

MERSİNMersin Üniversitesi

2 Eylül günü Mersin Üniversite-si Çiftlikköy Kampüsü Yabancı Dil-ler Yüksekokulu önünde Dev-Gen-çliler Seher Şahin Rehberlik ve Da-yanışma Masası açtı. Okula erkenden

gelip masayı açan Dev-Gençliler,kayıt için gelen öğrenci ve ailelerinebilgi verdi. Ayrıca Seher Şahin'inkim olduğu, nasıl katledildiği anla-tıldı.Öğrencilere Mersin'in ve üni-versiteye kayıt için gerekli olan bel-gelerin de anlatıldığı bildiriler dağı-tıldı. Ailelerin ve öğrencilerin masa-ya ilgisi yoğundu. Çocuklarının ka-yıttan çıkmasını bekleyen aileler ma-saya gelip dergi ve kitapları inceledi.Binanın önünde stant açan polis ve ka-yıttan çıkan öğrencilerin zorla num-arasını almaya çalışan cemaatçiler deailelere teşhir edildi.

Saat 9.00 dan 15.30'a kadar açıkkalan masada öğrencilere 500 bildi-ri dağıtıldı.

Dev-Gençliler 4 Eylül günü de Se-her Şahin Rehberlik ve DayanışmaMasası’nı açmaya devam ettiler. Her-gün olduğu gibi kayıta gelen öğren-ci ve ailelere kayıt sırasında yardım-cı olundu. Ailelere ve öğrencilereSeher Şahin'in kim olduğu, nasıl kat-ledildiği anlatılırken “parasız eğitimsınavsız gelecek” kampanyası ile ilg-li bilgi verildi. Ayrıca masaya gelenailelere kayıt sırasında bina önündebulunan, stant açan polis ve cemaat-çiler de teşhir edildi. Masaya gelipYürüyüş dergisini ve Gençlik 1-2kitaplarını inceleyen aileler , Dev-Gençlilere “iyi ki burdasınız da biz-leri uyarıyorsunuz, yoksa bizim ço-cuklarımız da inanıp bu cemaatçile-rin yurtlarına gidebilirdi” dedi. Saat

11.00'de açılan ve şiddetli yağmur ne-deniyle 14.30 civarı kapatılan masa-da toplam 400 bildiri öğrencilereulaştırıldı.

ADANAÇukurova Üniversitesi

Çukurova Üniversitesi’nde öğ-rencilere yardımcı olmak ve tanışmakamacıyla Gençlik Federasyonu bil-dirilerini dağıtan gençlere iki gün üstüste saldırı oldu. 2 Eylül günü ÖGBve polisler Dev-Genç’lilerin dağıt-tıkları bildirilerin siyasi içerikli olduğuve içinde Dev-Genç yazdığı için da-ğıtmalarının yasak olduğunu söyle-diler. Dev-Genç’liler ise bildiri da-ğıtmanın yasak olmadığını söylediler.Yapılmak istenen kimlik kontrolünede izin vermediler.

3 Eylül günü ise bildiri dağıtımıyapan Dev-Genç’lileri polis gözaltı-na almak istedi. Buna itiraz edenDev-Genç’lilere bu kez de bildiriyibaşka yerde dağıtmaları dayatıldı.Bu dayatmaya da karşı çıkan ikiDev-Genç’linin üzerine polis veÖGB’lerden oluşan 25 kişi saldırdı.Saldırıya karşılık Dev-Genç’liler “Ya-şasın Dev-Genç, Yaşasın Dev-Gen-çliler”, “İşkence Yapmak Şerefsiz-liktir” sloganlarını attılar. Sarıçam Ka-rakolu’na götürülen Dev-Genç’liler182 TL para cezası kesilmesinin ar-dından, gözaltı işlemi yapılmayarakserbest bırakıldılar.

Dev-Genç 44. Yılında! “Her Köşe BaşındaBizim PankartımızOlacak!”

Bu yıl mücadeleyle geçen 44. yı-

lını selamlayan Dev-Genç’liler 3

Eylül günü Okmeydanı durağının

yanındaki üst geçite “44. Yılında

Hasan Selimlerle Umudu Büyütü-

yoruz!” yazılı pankart astılar. Bu

pankartla Dev-Genç’liler Okmey-

danı’ndan Gazi’ye, Hasan Selimle-

re giden yolu selamladı.

Dev-Genç’liler Kocamustafapaşa’da...“Adalet İçin Siz de Zincire Katılın!”

Dev-Genç’liler 3 Eylül günü Kocamustafapaşa Forumu’nda mahalle halkıylaberaberdi. Forumdan saatler önce mahalleye giden Dev-Genç’liler halk tarafındaniçtenlikle karşılandı. Dev-Genç’liler forum yapılan yerde masa açarak halkı 12 Ekim’deHarbiye Açık Hava Tiyatrosu’nda yapacakları büyük yıldönümü gecesine ve 9 Ey-lül’de Berkin Elvan için kurulacak “Adalet zinciri” eylemine çağırdılar. Saat 9’daforum başlarken masaya gelen bir mahalleli “Nerede kaldınız? Buradaki halk nezamandan beri sizi bekliyor, artık hep gelin” dedi. Forum 9 Eylül’de yapılacak ey-lemi de gündemine aldı. Bu gündem de söz alan Dev-Genç’liler ülkemizdeki ada-letsizliği anlattı. 14 yaşında bir çocuğu başından vurup sonra hiçbir şey yokmuş gibidavranan katliamcı işkencecilerden hesap sorulması gerektiğini ve buna sessiz ka-lınırsa AKP’nin daha da pervasızlaşacağını vurgulayan Dev-Genç’liler adalet zin-cirine katılımın önemini belirtti. Forum gündeminde ayrıca emperyalizmin Suriye’yeyapmak istediği işgal harekatı da vardı. Forumda söz alanlar emperyalizmin Suri-ye’ye daha fazla kan ve gözyaşından başka bir şey getirmeyeceğini söylediler.

8 Eylül 2013

45

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Ülkemizde Gençlik

Hüsnü MahalliDiyalog

ESAD: Benkimseyi kimyasalile vurmadım

O B A M A :Hayır vurdun.Vurduğun için deben seni vuraca-ğım.

ESAD: Pekikanıt göster

OBAMA: Kanıta ihtiyacım yok.Vurdun diyorsam vurdun demektir.Patron benim.

ESAD: İyi de bari Şam'da bulu-nan BM Kimyasal Silah AraştırmaKomisyonu'nun raporunu bekle.

OBAMA: Ben kimsenin rapo-runu beklemem. Benim adım Oba-ma.

Üstelik boyum senden 3 santimdaha uzun.

ESAD: Bu iş boy ile olmuyor.Biraz akıl ve vicdan ile olması gerekir.Bak İngiliz dostun Cameron bile çu-valladı. Sen bizim bölgedeki uşak-larına bakma. Onlar sıcaktan kafayıüşüttü.

OBAMA: Fazla konuşmayı bı-rak. Hazırlan yakında gelip seni dö-vecem. Ama önce bizim Kongre'dekimorukları ikna etmem lazım.

PUTİN: Beyler kusura bakmayınsohbetinize kulak misafiri oldum.Sanki savaştan söz ediyorsunuz?

ESAD: Barış sözü ile iktidaragelen Obama, Libya'dan sonra şimdide Suriye'yi vuracam diyor. Adamkafayı üşütmüş.

PUTİN: Hüseyin abi neden böyleyapıyorsun. Üstelik Nobel Barış Ödü-lü'nü vermişlerdi sana.

Bak benim bile böyle bir ödülümyok.

OBAMA: Sen de nereden çıktın?

Ulan Putin, zaten senin mavi gözle-rinden gıcık alıyorum. Ayrıca benimadım Hüseyin değil, Barack Oba-ma'dır. Bu senin Esad mı, Esed mine idüğü belirsiz zat sinirimi bozuyor.Adam Arap Baharının içine etti. Bü-tün planlarımızı bozdu. Benim debelli bir prestijim var. Bölgedekiadamlarım da beni sıkıştırıyor. Söyleadamına, bıraksın gitsin artık.

PUTİN: Sen de bölgedeki adam-larına söyle Suriye'de savaşan onbinlerce Kaide, Nusra ve benzeriterör örgütlerinin ruh hastası katille-rine destek vermesinler. Unutma buörgütler senin için de tehlikeli. Yoksayanılıyor muyum?

OBAMA: Buna sen değil benkarar veririm. Sen git adamın Esad'akimyasalın hesabını vermesini söy-le.

PUTİN: Kimyasalı Esad değil,senin destek verdiğin radikal İslamcımuhalifler kullandı. Nereden aldık-larını ve nasıl kullandıklarını sen debiliyorsun. Senin de benim de Suriyeüzerinde uydularımız var.

OBAMA: Esad'ın kullandığınadair benim kanıtım var.

PUTİN: Neymiş bu kanıt? Varsao zaman tüm dünyaya göster kanıtları.Kanıtların ciddi olsaydı İngiliz ve-killeri ikna ederdin.

OBAMA: Bir Suriyeli subayıntelsiz konuşmasını kaydettik. Kim-yasal kullanmadan söz ediyor.

PUTİN: ÖSO'lu olmadığını ne-reden biliyorsun? Ayrıca konuşmayıkaydeden uyduların, atılan bombayıda kaydedebilirdi. Tıpkı bizim uy-duların kaydettiği gibi. İstersen sanayollayayım kayıtlarımızı, bir bakar-sın.

NETENYAHU: Başkan Obamakusura bakma, uydularımız üzerindensizi dinliyordum. Ne olur bu komünistartığı Putin'i dinleme. Eski KGB şefiolarak o bu işleri iyi becerir. Amabizim de MOSSAD'ımız var. Esadvurdu diyorsak Esad vurdu.

ESAD: Anlaşıldı... Yine bu işiniçinde İsrail var.

NETANYAHU: Ne sandın sen.

Senden bir kurtulsak hemen Hizbullahve İran'ın işini bitirecem.

Bak bölgedeki tüm Sunni dostla-rım bunu istiyor.

OBAMA: Netenyahu doğru söy-lüyor. Benden de aynı şeyi istediler.

KRAL ABDULLAH: Obamadoğru söylüyor. Ben uyuyordum amahemşire ne konuştuğunuzu anlattı.Hüseyin kardeş emrettiğiniz gibi Mı-sırlı generaller Suriye'ye yanaşmasındiye ha bire onlara dolar gönderiyo-rum. (...)

PUTİN: Bırakın bu aptalca işleri.Anlaşıldı siz üçüncü dünya savaşıistiyorsunuz. Benim için sorun yok.Ben her şeye hazırlıklıyım.

ESAD: Ben de hazırlıklıyım.

OBAMA: Esad Efendi, seninorada bir gürültü var yoksa yine sa-rayın mı basıldı?

ESAD: Evet basıldı. Ama dostlartarafından.

Adlarını sayarsam ödün kopar.

Hamaney, Nasralah, Maliki, Cas-tro, Maduro, Mandella, Xi Jinping...

OBAMA: Beyler siz de beniçok ciddiye aldınız. Bakın daha Kon-gre'ye danışacağım. Sonra da Ken-ya'daki babaannemden bir büyücüistedim. O da gelip falıma bakacak.Sonrasında şu Suriye konusundakarar verecem. Tabi Michelle'e dedanışmadan olmaz.

Esad kardeş sen de Esma'ya söyleonu bi arasın konuşsun. Belki bu işitatlıya bağlarız.

Bu arada Şam'ın o meşhur bakla-valarından 3-5 kilo göndermeyi unut-ma. Benim kızlar bayılıyor o tatlıla-ra.

ESAD: Söylerim Esma arar Mic-helle'i. Sen de kızları al gel birliktehem kebap hem tatlı yeriz.

Bak bugün de 1 Eylül DünyaBarış Günü. Sen bizim bölgedekisavaş manyaklarını dinleme.

Akıllı adama benziyorsun.

OBAMA: Yahu akıl mı bıraktılarbende.

PUTİN: Beyler beni unutmayın.Ben de kebap ve tatlıyı çok severim.

Basından

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!46

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Cumhuriyet 2 Eylül 2013

Diren KazovaTürkiye'nin en hararetli günlerine

ve sosyal yaşamın değişmeye başla-yan renklerine yakışan şaşırtıcı, umutverici bir işçi hareketi.

(Erk Acarer)

“31 Ocak 2013 tarihinden beriişsiz ve açız. İktidar partisine yakınolmakla övünen, Ramazanlarda iftarçadırları açan Somuncu ailesi tara-fından kıdem tazminatlarımız ve 4aylık maaşlarımız verilmeden kapınınönüne koyulduk. Patronumuz ÜmitSomuncu ve oğlu Mustafa Somun-cu’yla yaptığımız bütün görüşmelersonuçsuz kaldı. Somuncu ailesininÇalık Holding’de kurumsal iletişimmüdürü olarak görev yapan kızlarıGaye Somuncu’ya da derdimizi an-latmaya çalıştık. Mavi Marmara ge-misiyle yola çıkan, eşitlik, adalet vevicdandan söz eden Gaye Somuncu,bizi ‘Uzun zamandır ailemle ilişki-lerim bozuk’ diyerek başından savdı.Oysa kendisini defalarca fabrikadagördük. Somuncu ailesi, işlerin bo-zulduğunu bahane etti. Akrabalıkilişkileri olduğu bilinen AlbarakaTürk’ten 2 milyon TL kredi çektiler.Henüz bunu ödemeden 6 milyon TLdaha kredi aldılar. Bizi kirli çıkarilişkileri ilgilendirmiyor. Sadece hak-kımızın peşindeyiz. İşçinin korun-masını istiyoruz. Bunun için bir yasaçıkarılmalı. Ama olmayacağını bili-yoruz. Çünkü pek çok milletvekilininkendine ait iş yeri var. İşçiyi koru-yacak yasa çıkaramazlar...”

Film Gibi Bir ÖyküKazova Tekstil’in hikayesinin bir

tarafında gözünü para bürüyenlerin,kişisel çıkarları nedeniyle emekçininüç kuruşunu bile gasp edenlerin, yalansöyleyenlerin arsız adımları var. Ötekiyanında ise kanser hastası karısınailaç alamayan, üç aylık bebeğine ba-

kamadığı için onuyetiştirme yurdunavermek zorunda ka-lan ve kredi borcu-nu ödeyemediğiiçin hacizle boğu-şan emekçiler du-ruyor. KazovaTekstil işçileri-nin anlattıkla-rıyla şekillenenöykünün bura-ya kadar olanb ö l ü m ü n eaşağı yukarıaşina oldu-ğumuz çokaçık. Ne var ki yaşa-nanların bundan sonrası trajik boyuttanhızla uzaklaşarak umutlu bir geleceğedoğru akıyor. Yeşilçam filmlerine taşçıkaracak öykü, Amerika ülkelerindenbirinde kurulan bir film setinden taşankarelere dönüşüyor. Haklarını ala-madıkları için yaklaşık iki yüz gündürdirenişte olan Kazova işçileri, çalış-tıkları fabrikayı ele geçirdiklerinden,burada üretim yapmaya başladıkla-rından, ürettiklerini sattıklarından veortak bir fon oluşturduklarından sözediyorlar.

Bundan SonraPatronumuz Yok

Hakları gasp edildiği için iki yüzgündür direnen, çalıştıkları fabrikayıele geçiren, eski patronlarının haincekırdığı makineleri tamir eden ve üre-timi geliştirmekten söz eden Kazovaişçilerinin hikayesi pırıl pırıl, aydınlıkbir sona doğru akıyor. Bu, patronureddeden ve birkaç gün önce tamkapasiteyle üretime başlayan emek-çinin onurlu duruşu.

“Daha işimiz bitmedi, direnişimizboyut değiştirdi ama tamamlanmadı”diyen Bülent Ünal, yaşanan süreceumut dolu bir virgül koyuyor: “GeziDirenişi’nden sonra, forumları dolaşıpbağış toplayabilirdik. Herkes bizeyardımcı olurdu. Ancak biz emeğimizive mücadelemizi öne çıkaran bir du-ruş sergilemeyi tercih ettik. Öncefabrikada yarım kalan kazakları ta-mamladık, bunları forumlarda da sat-

tık. Gelirleriyle maki-neleri tamir ettirip yenilerini üret-meye çalıştık. Ürettiklerimiz piya-sanın altında olacak. Yıllardır busektörde çalıştığımız için pazarı bi-liyoruz. Birkaç gün önce geniş çaplıüretime de başladık. Bir kooperatifkuracağız. Kendi patronumuz olacağızve kendimiz üretip kendimiz kaza-nacağız.”

İşgal Et ve ÜretFabrika kapanmadan önce burada

şef olarak görev yapan Aynur Ayde-mir, “Üreten biziz, emeğimizi kim-senin sömürmesine izin vermek is-temiyoruz. Birlikte başaracağız” di-yerek, Kazova Tekstil’de yaşanansüreci özetliyor: “Geçen yıl başındaişler değişmeye başladı. Firmayı önceikiye ayırdılar. Borçlarını ödememekiçin böyle bir yol izlemişler. Bir süresonra maaşlarımız ödenmez oldu.Fabrika binasını sattılar. Bizlerle yol-larını ayıracaklarını, fakat kıdem taz-minatlarımızı ve içeride kalan ma-aşlarımızı ödeyeceklerini söylediler.Çok geçmeden bizi oyaladıklarınıanladık. Fabrika satışından elde edilenparayla patronumuzun oğluna iş ku-rulacağı söylendi. İçerideki mallaraise fabrikaya mal veren firmalar ta-rafından haciz kondu. Avukatlara git-tik, hiçbir sonuç alamayacağımızıanlattılar. Alacaklıların fabrikadanmal götürdüklerini öğrendik. Dikişmakinelerini, ütü makinelerini, iplik

Basından

8 Eylül 2013

47

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

ve kazakları aldılar. Burada önce bi-zim hakkımız var. Bu nedenle çadıreylemimize başladık.”

Kazova işçilerinin çadır eylemises getirse de bir süre sonra ilgiazalır. Emekçiler ikinci bir adımageçip açlık grevine başlarlar. Aydemir,“Daha radikal bir eylem bulmamızgerektiği konusunda hemfikir olduk”diyor. Tam bu noktada eylemin kaderide ona destek verenlerden biri saye-sinde değişiyor. Aynı zamanda ga-zeteci, yazar ve belgeselci olan avukatMetin Yeğin, Kazova işçilerine yolgösteriyor. Hep birlikte, onun çektiği“Patronsuzlar” belgeseli izleniyor.Latin Amerika’da iflas eden fabri-kaları ele geçirip üretime başlayanişçilerin yaşamlarını anlatan belgeselserisi işçilerde gereken etkiyi bıra-kıyor. “İşgal et, diren ve üret” sloganıbir anda Kazova emekçilerinin deanlayışı oluyor. “Latin Amerika örneğiaklımıza yattı” diyen Aydemir, “Ka-dınların, çocukların, emekçilerin hi-kayesi bizimkilere benziyordu” diyesözlerine devam ediyor, “İşçiler oto-riteyi tanımıyorlardı. Verilmeyen hak-ları karşılığında fabrikaları ele geçiripüretime başlamışlardı. Aynı şeyleriyapabileceğimizi düşündük. 30 di-renişçi işçiyiz. Sayımız onlara göreaz olsa da sesimiz yüksek.”

KazovaTürkiye’de Bir İlk

Kazova tekstil işçilerinden BülentÜnal ise, direnişin yön değiştirenseyrini ve fabrika işgalini şöyle an-latıyor: “Yeni bir mevzi kazanma-lıydık. Direnişin başlamasından ikiay sonra fabrikayı işgal etmeye kararverdik. 8 kişi içeri girdik. Diğer ar-kadaşlarımız da fabrika önünde bizikorumaya aldılar. Polis gelirse ken-dilerini fabrika kapısına zincirleye-ceklerdi. Patronumuz aylardır çalış-mayan, üstelik başka birine satmışolduğu fabrikada, ‘İşçiler üretimi en-gelliyorlar, binamı gasp ettiler’ diyeihbarda bulundu. Ancak tam bu nok-tada, binanın yeni sahibi bize destekoldu. ‘Bina benim, işçiler misafi-rimdir’ dedi. Emekçiler büyük birsorunu geride bırakmış olsalar da

karşılarına çıkan yeni engellerle mü-cadele etmek durumunda kalırlar.

Ünal, “Somuncu ailesinden alacağıolan firmalara öncelikle bizim hak-kımız olan fabrika makineleri veüretim mallarını kaptırmamak içinçok çaba gösterdik” diyerek anlatıyor:“Bir yandan da Emniyet’le mücadeleediyorduk. Henüz sabah olmadan icratakibi yapmak için fabrikayı bastılar.Bu arada, üretim yapabilmek için ma-kineleri tamir etmek zorunda kaldık.Çünkü patronumuz, makineleri “Ma-dem bana yar olmayacak kimseye deyar olmasın’ diyerek parçalatmış. Ön-celikle bu makineleri tamir ettirmekiçin uğraştık, hala da uğraşıyoruz.”

Emekçiden KorkuyorlarÜnal, yaşadıkları zorlu mücadele

ve benzeri olmayan direnişte pek çokbaskıyla karşılaştıklarını anlatıyor:“Kazova, akacak yolu kendisi bulanbir direniş oldu. Biz alın terimizinkarşılığını almak için yola çıktık. ‘Ey-lemlerimizi programlı bir sınıf mü-cadelesine dönüştüreceğiz, Türkiye’ninde önünü açacağız’ gibi bir tavrımızyoktu. Fakat bunlar kendiliğindenoldu. Hakkımızı almak için her yoludenedik. Bayramın birinci günü Baş-bakan Recep Tayyip Erdoğan’la gö-rüşmek istedik. Amacımız Kısıklı’dakievine gidip derdimizi anlatabilmekti.Ancak daha fabrika önünde peşimizepolis takıldı. Otobüslere beşer kişilikgruplar halinde bindik. Fakat Anadoluyakasına geçemeden bizi otobüslerdenindirdiler. Bu ülkede seyahat özgür-lüğünün olmadığını da anlamış olduk.GBT bozuk denilerek bizi karakolagötürdüler. Burada da sistem çökm-üştü. Saatler sonra GBT’lerimiz alı-nabildi. Elbette amaçları Başbakan’lagörüşmemizi engellemekti. Karakol-dan çıktığımızda, Erdoğan çoktanevinden ayrılmıştı.”

Artık Geriye Dönüş YokÜnal, haklı ve onurlu mücadele-

lerinde toplumun pek çok kesimindendestek aldıklarını da anlatıyor: “Bel-geselimizi yapıyorlar. Direnişimizinhikayesini Türkiye daha yakındantanıyacak. Çağdaş Hukukçular Der-

neği (ÇHD) ve Türk Tabipleri Birliği(TTB) yanımızda oldu. Çadırımızher gün dolup taşıyor.” Ünal, Kazo-va’yla yan sokakta yer alan başkaatölyelerde çalışan emekçilere vesendikalara ise sitemde bulunuyor.“Arkadaşımız olan işçiler, korku ne-deniyle bizlerle selamı sabahı kestiler.Düzen, kendini korumak için korkuyukullanıyor. Sendikalardan da genelmerkezleri çok yakınımızda olmasınarağmen, yeterli desteği alamadık.Sadece Nakliyat-İş başından sonunakadar yanımızda oldu. Bununla bir-likte haziranda başlayan Gezi direnişi,Tüm Türkiye gibi bize de umut oldu.Bu süreçte hem halk hem de işçilerbilinçlendi. Emekçiler uyandı, artıkhiçbir şey eskisi gibi olmaz.”

***

Birgün Gazetesi2 Eylül 2013

Kazova’da Patronsuz,Sömürüsüz ÜretimBaşlıyor

180 gündür direnişte olan Kazova

işçileri, bugün tam kapasiteyle, pat-

ronsuz ve sömürüsüz şekilde üretime

başlıyor...

H. BURAK ÖZ

Patronları Ümit Somuncu ile Mus-tafa Umut Somuncu'nun 4 aylık üc-retlerini, kıdem ve ihbar tazminatlarınıvermeden kayıplara karışması üzerine180 gün önce direnişe geçen Kazovaişçileri, şimdi de direnişlerine, ben-zerleri ancak Ajantin ve Yunanistan'dagörülebilen yeni bir boyut kazandırdı.Fabrika işgallerini aylardır sürdürenişçiler, patronları tarafından götürülenmakine parçalarını bulup tamir ettiktensonra, önceki gün etkinlik düzenleyerekilk deneme üretimlerini gerçekleştirdi.İşçiler bugün direnişlerinin 180'incigününde seri üretime geçiyor.

Makineleri OnardılarPatronlarının haklarını gasp edip,

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!48

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

hepsini işten attıktan sonra, gizligizli fabrikadaki malları götürmeyekalkıştığını öğrenen, bunun üzerinede iş yerini işgal eden Kazova iş-çileri, direnişlerine polis saldırılarıaltında dönüşümlü açlık grevle-riyle devam etti. İcraya gelenmemurların geri çevirilmesi, pat-ronları tarafından yan binayakaçırılan makine parçalarınıngeri alınması ve tahrip edilen maki-nelerin tamir edilmesi gibi önemlibaşarılara da imza atan işçiler, diren-işlerine önceki gün yeni bir boyutkazandırdı.

Benzerlerine Ajantin ve Yunanis-tan'da raslanan bu boyut, işgal edilenfabrikalarda işçilerin üretime patronsuzdevam etmesiydi. Kazova işçileri ön-ceki gün akşam saatlerinde fabrikaönünde bir etkinlikle birlikte, aylarsonra ilk üretimlerini gerçekleştirdi.

İş yerinden aylar sonra ilk defaduyulan makine seslerini mikrofonaracılığıyla dışarıya duyuran ve duy-gulu anlar yaşayan işçiler, "Çok he-yecanlıyız. Bu duyduğunuz aylardıriçeride duyulmayan makinelerin sesleri.

Kimse artık eme-ğimizi sömüremeyecek" dedi.

Etkinliğe katılan Grup Yorumüyeleri de, fabrika önünde seslen-dirdikleri şarkı ve türküleriyle işçileredestek verdi.

İçeride Üretim,Dışarıda Halay

İçerde üretim, dışarda etkinlik sü-rerken, işçiler üretime geçmelerinikendilerine destek vermeye gelenlerlebirlikte halay çekerek kutladı. Budestekçilerden biri de, PaşabahçeDevlet Hastanesi'nden atıldıktan sonratek başına direnişe geçen ve uzun

bir mücadelenin ardındankazanım

elde ede-rek sembol

haline gelenTürkan Al-

b a y r a k ' t ı .Tam da bu sı-rada, fabrika-nın içinde yer

alan işçilerden,ilk parça malla-rın dokumasınıntamamlandığı

duyuruldu.

Ardından, Kazova işçilerinin bu-gün tam kapasiteyle üretime başla-yacakları bilgisi verildi. Patronsuzşekilde üretim yapan işçiler gazete-mize, "Türkiye'de direnen işçilerinilk defa yaptığı bir şeyi yapıyoruz.Patron kaçtı, biz makineleri onardık,patronsuz üretim yapıyoruz. Saldırıolabilir. Bizi devletin rahat bıraka-cağını sanmıyoruz. Bugün yarın elek-triğimizi kesmeye gelirler. Emekçi-lerden yana herkesten destek bekli-yoruz" diye konuştu.

HATAY, Antakya Samandağ’da 30 Ağustosgünü, Yürüyüş dergisi okurları tarafından dergihalka ulaştırıldı. Samandağ Belediyesi’nde Merkezve Deniz Mahallesi’nde yapılan Yürüyüş dergisidağıtımında 200 dergi ulaştırıldı. Halk, Yürüyüşdergisi okurlarını evlerine davet ederek ikramlardabulundu. Yapılan sohbetlerde, hasta tutsak KemalAvcı’nın tahliye olduğu dile getirildi. Bu haberiduyanlar sevinçle “Saray Caddesi’nde basın açık-laması yapmak isteyen Halk Cepheliler kazandılarişte” dediler. Mahalleden yaşlı bir teyze de ağlayarakKemal Avcı’nın fotoğrafını öpüp bağrına bastı.Antakya Armutlu, Serinyol, Harbiye, Gümüşgözeve Yeşil Pınar’da Yürüyüş dergisi 220 eve girdi,gerçekleri halka taşıdı. Yürüyüş dergisi halkın sesisoluğu olmaya devam edecek.

MERSİN, Mustafa Kemal Mahallesi’nde deiki Dev-Genç'li Yürüyüş dergisini halka ulaştırdı.Yürüyüş dergisine halk yoğun ilgi gösterdi ve Dev-Genç’liler yarım saatte 20 dergiyi evlere ulaştırdı.

19 Kasım 2012 tarihinde Antalya'da yapılan polis baskın-larının ardından açılan davanın iddianamesi ve mahkemetarihi açıklandı.

AKP faşizm, yapılan her türlü demokratik hak arayışınısuç kabul ederekişbirlikçi katilyüzünü bir kezdaha göstermiş-tir.

Adalet HerŞeydir DiyenleriMahkemelereSahiplenmeyeÇağırıyoruz!

Mahkeme Tarihleri:Ara Mahkeme: 12 Eylül Perşembe Saat: 09.30 Antalya Adalet SarayıAna Mahkeme: 8 Ekim Salı Saat: 09.30 Antalya Adalet Sarayı

Yürüyüş, YürüyüşünüSürdürüyor!

Antalya'da Baskınların İddianamesi Açıklandı

Komploları Boşa Çıkaracağız!

8 Eylül 2013

49

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Bizler Kazova Tirikotaj fabrika-sından 4 aylık maaş, ihbar ve kıdemtazminatları verilmeden, 31 Ocak2013’te işten atılan işçileriz.

Gasp edilen haklarımızı almakiçin Devrimci İşçi Hareketi öncülü-ğünde, 27 Şubat tarihinde eylemlerledirenişe başladık.

HIRSIZ, ARSIZ, ASALAK pat-ronlar haklarımızı vermek yerinefabrikadaki makinaları, malları gizligizli kaçırmaya başladılar. Bunu en-gellemek için 28 Nisan'da Fabrikaönünde çadır kurarak direnişi devamettirdik.

2 ay boyunca çeşitli eylemlerlesesimizi duyurmaya çalıştık fakat kanemici patronlar bizi kaale almadılar.

28 Haziran'da direnişimizi dahaüst boyuta taşıyarak fabrikayı işgalettik.

Gasp edilen haklarımızı almakiçin tam 185 gündür direniyoruz!

AKP’yi arkalarına alan hırsız, asa-lak patronlar UMUT SOMUNCU,ÜMİT SOMUNCU VE GAYE SO-MUNCUDUR!

Sözde dindar geçinirler. Ramazançadırlarında bizden gasp ettikleri pa-ralarla iftar yemeği dağıttılar. Gaz-ze’ye giden Mavi Marmara Gemi-sinde boy gösterip, bizim paraları-

mızla “yardım” şovları yaptılar... Biz tam 185 gündür açken, onlar

bizden gasp ettikleri paralarla çeşitliisimler altında faaliyetlerini sürdü-rüyorlar... Lüks içinde yaşamaya de-vam ediyorlar.

"Ayak takımı" olarak görülenbiz Kazova işçileri diyoruz ki; bizisömüren, hırsız, kan emici patronlaraihtiyacımız yok!

Üretmek için, başımızda bizi sö-müren asalaklara ihtiyacımız yok...

Bunu tüm Türkiye işçi sınıfınave tüm dünya halklarına bir kez debiz kanıtlayacağız...

Direnişimizin 185.Gününde İşgal EttiğimizKazova FabrikasındaPatronların HurdayaÇevirdiği MakineleriTamir Ederek, TamKapasite Üretime Geçtik!

İşçiler, halkımız, bu direniş Ka-zova işçilerinin değil, Türkiye İşçisınıfının direnişidir!

Türkiye halklarının direnişidir!Bu direnişe sahip çıkmak, tüm

işçi sınıfının, tüm Türkiye halklarınınboyun borcudur!

Çünkü; çok iyi biliyoruz ki, buörneği yaşatmamak için, kan emicilerve onların bekçileri direnişimize sal-dırmaya can atıyorlar...

Bu DirenişTürkiye'de Bir İlktir!

Bu direniş; Hırsız, Arsız Pat-ronlara Karşı Ekmek, Adalet, OnurDirenişidir!

Direnişe Sahip Çıkalım! Direnişesahip çıkmak ekmeğimize, adalete,onurumuza sahip çıkmaktır.

TÜM İŞÇİ KARDEŞLERİMİZİ,TÜM HALKIMIZI DİRENİŞİMİZİSAHİPLENMEK İÇİN FABRİKAÖNÜNDE NÖBET TUTMAYA ÇA-ĞIRIYORUZ.

DİRENİŞİ BÜYÜTELİM! HIR-SIZ, ARSIZ, ASALAK PATRON-LARIN HAKKIMIZI GASP ETME-LERİNE İZİN VERMEYELİM!

Direnişimiz tüm işçi sınıfının,halkın direnişidir! Zaferimiz de tümhalkın zaferi olacak!

BİRLEŞELİM, DİRENELİM,KAZANALIM!

İŞÇİYİZ HAKLIYIZ KAZANA-CAĞIZ!

Devrimci İşçi HareketiKazova İşçileri

Türkiye İşçi Sınıfı Tarihinde Bir İlk Yarattık!Devrimci İşçi Hareketi Öncülüğünde Kazova Tekstil İşçileri

Olarak Hem Üretiyor, Hem Yönetiyoruz!

Hem Üretip, Hem Yönetiyoruz!

Yaşasın Kazova Direnişimiz

Kazova Direnişi Tüm Halkın

Direnişidir

Duvarlarımıza Kazova Direnişini

Desteklediğimizi Yazalım!

Devrimci İşçi Hareketi

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!50

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

Ankara Batıkent'te çalışmalarını sürdüren Halk Ko-mitesi 24 Ağustos günü, Ethem Sarısülük Parkı’ndaHalk Cephesi’nin çıkardığı Halk Anayasası Taslağıüzerine bir söyleşi düzenledi.

Saat 19.00'da başlayan söyleşide önce Haziran ayındakihalk ayaklanması ile ilgili komitenin düşünceleri anlatıldı.Halkın faşizme karşı mücadelesinin genel olarak ekmek,adalet ve özgürlük talebi etrafında birleştirilebileceğibelirtildi. Halk için yapılmış bir anayasanın da butalepleri somutlaştırabilecek bir seçenek olduğu vurgulandı.Söyleşide ayaklanmadan çıkarılan sonuçlar ve HalkCephesi’nin ortaya koyduğu 10 talep sıralandı. Butaleplere Halk Anayasası Taslağı'nda da yer verildiğigösterilip, katılanlara anayasa kitapçıkları dağıtıldı.

30 kişinin katıldığı söyleşi, 14 Eylül'de yapılacakyeni söyleşinin çağrısı ile sonlandırıldı.

14 Eylül günü saat 19.00'da Batıkent Halk Komitesitarafından düzenlenecek yeni söyleşide dağıtılan HalkAnayasası Taslağı üzerinden somut olarak, “Yeni Anayasa”ve “Halkın Mücadelesinin Amacı, Hedefi Ne Olmalı?”konuları tartışılacak.

Keçiören Halk Komitesi'ndenBildiri Dağıtımı;Bağımsızlık İçin HALK ANAYASASI

Ankara'daki Keçiören Halk Komitesi, 27 Ağustosgünü İncirli'de bildiri dağıttı.

Halk Cephesi'nin 17 Haziran tarihli bülteni, İncirliSalı Pazarı'nda 3 kişilik bir ekiple dağıtıldı. Halkınilgisinin yoğun olduğu bildiri dağıtımında toplam 300bildiri dağıtıldı. Neredeyse tüm bildiriler tek tek sohbetedilerek verildi. Ayrıca 7 adet Halk Anayasası Taslağıdağıtıldı. Dağıtım 3,5 saat sürdü.

Halk İçin Anayasa İstiyoruz, Alacağız!Antalya Kışlahan Meydanı'nda, 31 Ağustos günü

saat 19.30’da Antalya Özgürlükler Derneği tarafından“Ekmek, Adalet ve Özgürlük İçin Halk Anayasası İsti-yoruz” başlığıyla yapılan eylemde masa da açıldı. Okunanbasın açıklamasında “Yüzyıllardır süregelen ekonomik,sosyal, kültürel sömürüye dayanan, egemenlerin yaptıklarıtüm anayasalar halka sorulmadan, halkın çıkarları göze-tilmeksizin yapılmıştır. Egemen sınıf burjuvazi halkıdaha fazla sömürebilmek, daha fazla köleleştirebilmekiçin, halkın üretken emeklerinden doğan zenginliği biravuç yağmacı büyük sermaye sınıfına sunabilmek içinoluşturulan hukuk düzeninde halkın hiçbir sorununaçözüm yoktur” denildi. Açıklamada ayrıca halkın içindebulunduğu tüm sorunların ancak halk iktidarının yapacağıhalk anayasası ile çözülebileceği vurgulandı. Bununörneği olarak da, açılan masada Halk Cephesi’nin hazır-ladığı Halk Anayasası Taslağı’nın dağıtımına geçildi.

Batıkent Halk Komitesi'nden Söyleşi;

Halk Anayasası, Tekellerin DeğilHalkın Çıkarınadır!

8 Eylül 2013

51

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Antalya

Antalya

Sevgili dostlar, başta Almanyaolmak üzere birçok Avrupa ülkesiözellikle devrimcilere, demokratikkitle örgütlerine ve bu mücadele için-deki herkese terör demagojileriyle sal-dırıyor.

“Sürek avları” düzenliyor. Bun-ların hiçbiri nedensiz değil. Türki-ye'deki faşizm ile sürekli artan eko-nomik ve siyasi işbirliği, halklarımı-zın, Anadolu topraklarının soyulma-sı, kendilerinin besleyip büyüttüğüNazi çetelerinin görmezden gelinmesi,50 yıldır Avrupa'da alın teriyle yaşa-yan, sahipsiz bırakılıp hakkını ara-maktan yoksun bırakılmış biz Türki-yelilerin, devrimciler tarafından ör-gütlenmesi, buna bağlı olarak de-mokrasi boyasının dökülmesi dahapervasız saldırılarının en büyük ge-rekçesi.

Biz Türkiyeliler, Avrupa'daki endinamik, en politik örgütlenmeleresahibiz. Ciddi, doğru ve net söy-lemlerle mücadele ediyor demo-kratik kitle dernekleri. Bu sömüre-rek yaşayanları rahatsız ediyor. Sar-razin bu sömürgenlerin bize bakış

açısını doğru söyledi. “Ancak dönerciveya manav olurlar”. İşte biz bu ba-kış açısına karşı çıktıkça saldırılar ar-tıyor.

Biz bu anlayışları, ayrımcı- ırkçıyasaları, hergün basın, eğitim, iş yerigibi resmi kurumlarda uygulanangörünmez ırkçılığı teşhir ediyoruz. Enağır işler, en düşük ücretleri ve en kötüyaşam koşullarını teşhir ediyoruz.Saldırıların görmezden gelinmesini,Nazi destekçiliğini, bunlara gösteri-len toleransı teşhir ediyoruz. İkiyüz-lü demokrasi boyalarını döküyoruz.Baskı ve zulüm altında soyulan, sa-dakaya muhtaç edilen halkımızın,tecrit hapishanelerinde yok edilmeyeçalışılan devrimcilerin, aydınların,emekçilerin yanındayız. Uluslarara-sı soygun ve talan amacıyla katledi-len halkların yanındayız. Çünkü onu-rumuz da, vicdanımız da EMEK-TEN, ALIN TERİNDEN oluşuyor.

Bizler içeride, sizler dışarıda demo-kratik hak alma mücadelesi yürütü-yoruz. Avusturya hukukçularına, ilgilimakamlara, “faşizmin açıktan des-teklenmesi olan bu kararlara ortak ol-mayın, gasp edilen özgürlüklerimizigeri verin” diyoruz. İfade ve örgüt-lenme özgürlüğü en doğal hakkı-mızdır. Faşizme karşı olmak insanlıkgörevidir.

Bu direnişe, dayanışmaya destekveren sevgili dostlar, büyük bir aile-nin, İNSANLIK ailesinin parçası-yız. Adaletsizliklere, haksızlıklaraher karşı duruş, her direniş insanlık ai-lesi adına bir kazanımdır. Bizler buadımları atmaktan geri kalmayacağız.Mücadelenizi selamlıyor, hepinizibüyük bir coşku ve bağlılıkla kucak-lıyor, sevgilerimi yolluyorum.

SON SÖZÜ DİRENENLERSÖYLER!

SİYASİ TUTSAKLARA ÖZ-GÜRLÜK!

FAŞİZME KARŞI OLMAK İN-SANLIK GÖREVİDİR!

Yusuf Taş

19.08.2013 Viyana

Yusuf Taş'tan Mektup Var Dayanışma Direniş Çadırına

Özgür TutsaklardanÖzgür Tutsaklardan

KESK’li Tutsaklara Sahip Çıkmak,Geleceğimize Sahip Çıkmaktır!

Ankara Yüksel Caddesi’nde 31 Ağustos günü KESK’li tutsakların ser-best bırakılması için her hafta olduğu gibi bu hafta da eylem yapıldı. 30kişinin katıldığı eylemde Kamu Emekçileri tarafından “Komploları BoşaÇıkaracağız”, “KESK’li Tutsaklar Onurumuzdur”, “AKP’ye Teslim Ol-mayacağız” sloganları atıldı. Eylemde, “Emperyalist savaşın kışkırtıl-dığı, saldırının meşrulaştırılması için komploların kurulduğu, baskıla-rın daha da artacağı şu günlerde KESK’li tutsaklara sahip çıkmak ge-leceğimize, iş güvencemize sahip çıkmaktır, çünkü onlar bu talepleri dil-lendirdikleri için tutsak edildiler” denildi. 11 Eylül günü Bursa’da gö-rülecek KESK’li tutsakların duruşmasına katılım çağrısı yapıldı.

MahallelerimizdeUyuşturucuya Yozlaşmayaİzin Vermeyeceğiz

Halk Cepheliler mahallelerdeki yoz-laşma, uyuşturucu ve çeteleşmeye karşıHalk Komi-te le r i ’ndeçalışmaları-nı sürdürü-yor.

4 Eylülgünü Bur-sa’nın Tele-ferik, Ak-çağlayan Mahallesi’nde “Mahalleleri-mizde Uyuşturucuya, Fuhuşa, Çeteleş-meye, Yozlaşmaya İzin Vermeyelim,Halk Kültürümüzü Yaşatalım Halk Ko-miteleri Saflarında Birleşelim Halk Cep-hesi” afişleri asıldı.

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!52

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

8 Eylül 2013

53

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

Orta Doğu ve Kuzey Afrika'dakiemperyalist müdahale ve komplolar,İslamcıların işbirlikçi, çıkarcı, iki-yüzlü, sahtekar yüzlerini bir bir ortayaseriverdi.

Suriye’de bir savaş yaşanıyor. Busavaşın bir tarafında başta ABDolmak üzere emperyalizm, işbirlik-çileri ve onların beslediği cinayetşebekeleri; diğer tarafta ise emper-yalizme karşı direnen Esad iktidarıve Suriye halkı yer almaktadır. Busavaşta herkes safını belirledi.Genel olarak devrimciler ve ile-riciler emperyalizme direnenEsad’dan yana oldu. İşbirlikçigericiler ise "Özgür Suriye Or-dusu" adlı Suriyeli işbirlikçiler-den yana oldu. İslamcılar da bü-yük oranda tavırlarını, emper-yalizmden ve onun cinayet şe-bekesinden yana belirlediler.

Amerikan işgalini nasıl dadin kisvesi altında açıktan sa-vunduklarına tanık olduk. İştebir kaç örnek:

"Evet, acıdır, bir zalimin zul-

münden kurtulmak için başka zalim-

lerin müdahalesinden medet umu-

yoruz. Bunu utanılacak bir şeymiş

gibi ifade etmek doğru değil. Acizsiniz,

şu an için yapacağınız bir şey yok

ve Allah’a yalvarıyorsunuz: Rabb’im

zalimler karşısında bize yardım et…

O yardım sizin elinizle olamayacağına

göre, Allah’ın vasıta ettiğine itiraz

mı edeceksiniz?" (Hüseyin Gülerce,Zaman gazetesi)

Bu satırlar ibretliktir. Bu, İslam-cıların uşak zihniyetinin ibretliğidir.Zulüm, işgal ve katliamlar, Allah’ınarkasına gizlenerek savunuluyor.Amerika'yı ve her gün sokaklardacinayet işleyen, kafa kesen, kadınlaratecavüz edenleri, Allah’ın görevlen-dirdiğini söylüyor.

"Biz acz içindeyiz, Allah Ameri-

ka’yı elçi yaptı" diyor.

"Suriye müdahalesinde biz ne-rede duracağız?" başlıklı yazısında,işgallere hep direndiklerini iddia edenYeni Şafak yazarı İbrahim Karagül,"Şam rejiminin canı cehenneme.

Onun gibi, bu bölgedeki monarşiler,

zorba yönetimler yok olup gitme-

li(....)." dedi.

Karagül, "Müdahaleyle Şam re-

jimi devrilmezse iç savaş daha kanlı

hale gelebilir" diyerek emperyalistmüdahaleyi haklı göstermeye çaba-ladı.

"Bugün Suriye'ye dış müdahale

yapılacaksa, yarın bu ülke işgal edi-

lecekse bunun tek sorumlusu Şam'daki

zorbalardır." diyen Karagül işgalinsorumluluğunu da Esad iktidarınayıkarak emperyalizmi aklama gay-retleri gösterdi.

Star yazarı Mustafa Karaalioğluise "Dünya yalnız!" başlıklı yazısında,"Şam'da ancak uluslararası askeri

operasyonla durdurulabilecek bir

diktatör var" diye yazdı.

Bir başka Zaman yazarı MustafaÜnal, "Esed’i kim durduracak?"başlıklı yazısında, "Kimyasal silahkesin. Olağan şüpheli Esed" dedi.

Ünal, Suriye yönetiminin "delillerikarartacak zaman bulduğunu" iddiaederken, "Ama faile ulaşmak zor de-

ğil. ABD Dışişleri Bakanı Kerry,

‘Sorumlu Esed’dir’ derken sadece

kanaatini ifade etmedi, istihbarat ra-

porlarına da dayandı. Baas rejimle-

rinin sicili kötü. Esed, her türlü ‘in-

sanlık dışı’ saldırıyı yapabilecek du-

rumda." diyerek 1. Paylaşım Sava-şında Japonya’nın Hiroşima ve Na-gazaki kentlerine atom bombası atarak

yüz binleri katleden ve halasakat doğan çocuklara ne-den olan Amerikalı celladı,iyilik meleği yapma gayretigösterdi.

AKP’nin dinci basınınınyazarları Mısır’da “seçimlegelen bir iktidara darbe ya-pıldı” diyerek demokrasisavunucusu kesiliyor. Diğerburjuva basının yazarlarıdarbeyi AKP gibi eleştir-miyorsa, onları da darbe-cilikle suçluyor. Mısır’dademokrasi savunucuları,

Suriye’ye gelince, Esad’ı iktidardanindirmek için emperyalistlere Suriyetopraklarını işgal etme çağrısı yapı-yorlar.

Bu nasıl bir demokratlık? Buhakkı kendinizde nereden buluyor-sunuz?

Esad diktatör olur, ya da demo-krat... bu Suriye halkını ilgilendirenbir durumdur. Siz hangi hakla birülkenin kimin tarafından yönetile-ceğine karar veriyorsunuz?

Hem de bunun için tüm ülkelerlebirlik olup, Suriye’nin topralarınıişgal etmeye çağırıyorsunuz...

AKP iktidarı ve onun İslamcı çiz-gisi yarın iktidarını kaybetmeme pa-hasına aynı şeyi yapacaktır. Sığınacağıyer emperyalistlerdir.

İslamcılar Mısır’da ‘Darbe’ Karşıtı ‘Demokratlar’,

Suriye’de ise Bir Ülkenin LideriniYıkmak İçin Tüm Emperyalistleri

İşgale Çağırıyorlar!

Halkın kanı ile beslenen emper-yalistler, Suriye yönetiminin kim-yasal silah kullandı yalanı ve baha-nesiyle Suriye saldırmak için plan-lar yapıyor.

Savaşın başından itibaren Suriyehalkının yanında olduğunu açıklayanHalk Cepheli'ler Avrupa'nın bir çokkentinde Suriye halkı ile dayanışmaeylemleri yapıyorlar.

Brüksel’de de yapılan eylemlerle“Suriye’ye müdahaleye hayır” de-nildi. İlk olarak 28 Ağustos günüBorsa'da “Suriye’ye MüdahaleyeHayır Komitesi”, Halk Cephesi, İn-tal ve Vrede isimli örgütlerin çağrı-sıyla yaklaşık 250 kişi katıldı.

Londra’da, 27 Ağustos günüStop The War Coalıtion (Savaş Kar-şıtı Koalisyon)’un çağrısıyla Suriyehalklarını sahiplenmek için bir pro-testo gösterisi yapıldı. İngiltere HalkCephesi’nin de içinde yer aldığı ey-lemde, Suriyeli gençler ulusal marş-larını söylediler. Eyleme 3 bini aşkıninsan katıldı.

Viyana’da, 1 ve 3 Eylül tarihle-rinde gerçekleştirilen, protesto ey-leminde Halk Cephesi “Emperya-lizme Karşı Direnen Suriye HalkınınYanındayız” pankartıyla katıldı.

Avusturyalı sol kurumlarının dakatıldığı eylemde Almanca, İngliz-ce ve Arapça sloganlarla Suriye hal-kı ve direnişi selamlandı.

3 Eylül tarihindeki eylemde Vi-yana Üniversitesi’nin önünde topla-nıldı. Amerika konsolosluğuna doğ-ru yüründü. Yürüyüş esnasında Ame-rikan Emperyalizmine, Fransa Em-peryalizmine ve AKP iktidarına kar-şı Suriye halkının yanında olduğu-muzu belirten sloganlar atıldı. 'Te-rörist Erdoğan, Erdoğan Terörist','Obama Terörist, Terörist Obama',

'Katil Obama, Halkların Kanını İçme'Arapça, İnglizce ve Almanca slo-ganlar atıldı. Suriye halkına yapılanemperyalist saldırılar durdurulun-caya kadar eylemlerin devam edeceğivurgulanarak, eylem bitirildi.

Atina'da, 29 Ağustos 2013 günüsaat 19.30'da “Emperyalist SavaşaHayır” mitingi düzenledi. MitingdeSuriye işgaline karşı sloganlar atıl-dı ve ABD elçiliğine bir yürüyüş ger-çekleştirildi.

Yaklaşık dört bin kişinin katıldı-ğı eyleme Yunanistan Halk Cephe-liler de katılarak, Agonas dergi bas-kınında tutuklanan Erdoğan Çakır veAhmet Düzgün Yüksel'in iadelerinindurdurulmasını isteyen, operasyon-ları anlatan ve iade mahkemelerinekatılım çağrısı yapan bildirilerin-den dağıttılar.

Almanyanın MülteciPolitikasının SonucuŞehit Düşen Kemal Altunİçin Mezarı ve AnıtıÖnünde Anma!

Cemal Kemal Altun'un ölümünün30.yılında Halk Cepheliler ve Almansolcuları tarafından mezarı başındave ve anıtı önünde Berlin'de anıl-dı..100 kişinin katıldığı anmada Al-manyanın mülteci politikası hak-kında konuşmalar yapıldı.

12 Eylül faşizmiyle işbirliği için-deki Alman hükümeti, Kemal Al-tun'un Türkiye'ye iadesini gündemegetirdi. İade kararı için yapılan mah-kemede, mahkemenin iade yönündekarar vereceği belli olunca, duruşmasırasında mahkemenin penceresindenkendini atarak, Almanya’nın mülte-cilere karşı iade politikasını ölü-müyle protesto etmişti...

Brüksel, Londra, Atina ve Viyana'dan,Emperyalistler'e “Suriye'den Kanlı

Elinizi Çekin” Sesleri Yükseldi!

Av�ru�pa’da

Brüksel

Brüksel

Londra

Londra

Viyana

Viyana

TÜRKİYE İŞÇİ SINIFININ TARİHİNDE BİR İLK!54

Yürüyüş

8 Eylül2013

Sayı: 381

30 Ağustos 2013 günü saat11.00'de Anadolu Federasyonu Çalı-şanları, Viyana'da tutuklanan, açlıkgrevinde bulunan ve Almanya’ya ia-desi istenen YUSUF TAŞ ve ÖZGÜRASLAN için Avusturya’nın Inns-bruck Şehrinde Spö (Sosyalist PartiAvusturya) Parti binasını işgal etti.

İçeri girildiğinde camdan Alman-ca; "Yusuf ve Özgürün Almanya’yaİadesi Kaldırılsın ve YUSUF TAŞ veÖZGÜR ASLAN’A Özgürlük" yazanpankart asıldı.

Ardından Parti sorumlusu ile gö-rüşen Federasyon Çalışanları Avus-turya Hükümeti’nin Almanya’yla iş-birliğinde bulunduğunu, Yusuf Taş veÖzgür Aslan’ın 90'lı yılların başındanberi Avusturya’da kaldığını ve YusufTAŞ’ın aynı gün Avusturya pasapor-tunu almaya gideceğini söylediler. Herikisinin Avusturya’da hiçbir suçları-nın olmadığını ve sadece “Almanya”emretti diye her ikisinin tutuklandığıanlatıldı. Yusuf ve Özgür’ün taleple-ri yerine getiriline kadar açlık gre-vinde oldukları belirtilirken, YusufTaş'ın astım, Özgür Aslan’ın ise yük-sek tansiyon hastası olduğunu veYusuf Taş’ın açlık grevinde 29. gü-nünde, Özgür Aslan ise 26. günündeolduğu anlatıldı.

Ardından Parti Sorumlusu, Parla-mentoyu arayacaklarını ve bu sorununpeşine düşeceklerini belirtti. İşgal11.30 da sona erdi.

Anadolu FederasyonuÇalışanları, Tutsak OlanArkadaşlarının DışarıdaSesi ve Soluğu OlmayaDevam Ediyorlar!

Anadolu Federasyonu kendilerinebağlı derneklere yapılan hukuksuzaramaları ve çalışanlarına yönelikhukuksuz tutuklamalar Türkiyelilereve Almanlara anlatılmaya devam edi-liyor. Hamburg Anadolu Federasyo-nu çalışanları olarak 31 AğustosCuma ve 3 Eylül Salı günü bildiri da-ğıtımına devam etti. 12 kişinin katıl-dığı dağıtımda 550 bildiri halka ulaş-tırıldı.

Viyana'da Özgür Aslan veYusuf Taş İçin MahkemeÖnünde Eylem!

2 Eylül Pazartesi günü saat17.00'de Avusturya Viyana Landes-gericht mahkemesinin önünde, Al-manya polisi tarafından Avustur-ya'nın Viyana şehrinde bir komplo so-nucu tutuklanan Yusuf Taş ve ÖzgürAslan için, Grup Yorum'la birlikte bireylem düzenlendi.

2 Saat süren eylemin sonundaAnadolu Federasyonu adına yapılankonuşmada Yusuf Taş'ın açlık grevi-nin 33. gününde Özgür Aslan'ın ise31. gününde olduğu hatırlatılarak,tutsaklarla dayanışma eylemliklerinindevam edileceği belirtilerek eylemsonlandırıldı.

NSU Davasını TakipEtmek Suç Mu?

Stuttgart'da, 31 Ağustos saat10.00'da Anadolu Federasyonu çalı-şanları tutsak Anadolu Federasyonu

çalışanlarını sahiplenmek için çadırkurdu. "Konser düzenlemek, NSU da-vasını takip etmek suç mu?" pankar-tın asıldığı çadır eyleminde bildirilerdağıtılarak, halka bilgi verildi. 50imzanın toplanıldığı eylem, saat18.00'da sona erdi.

Köln'de TutsaklarlaDayanışma ÇadırıDevam Ediyor!

Köln'de hergün devrimci tutsaklarısahiplenmek için açılan dayanışma ça-dırı eylemine devam ediliyor.

Çok çeşitli milliyetlerden insanlarınziyaret ettiği çadırda, Alman devleti veonun politikaları teşhir ediliyor.

Basel’de Adalet Çadırı!İsviçre Halk Cephesi ADALET

için bu kez Basel’de çadır ve standkurdu. Geçtiğimiz hafta Zürih’te sonaeren Adalet standı, 30 ve 31 Ağustostarihlerinde Basel’in Claraplatz mey-danında kuruldu. Taksim ayaklan-ması ile dayanışma içinde olmak vesahiplenmek için kurulan çadırdaayaklanmanın talepleri halka anlatıl-dı.

Latife Adıgüzel Yusuf Taşve Özgür Aslan'laDayanışma AmacıylaAçlık Grevine Başladı!

26 Haziran da Anadolu Federas-yonuna yönelik baskınlarda tutukla-nan ve sonrasından kefalet bedeliödenerek serbest bırakılan LatifeAdıgüzel, 25 Ağustos’ta iade kararı-na karşı “Açlık Grevinde olan ÖzgürAslan ve Yusuf Taş”a destek amaçlıaçlık grevine başlamıştır.

Faşizme Karşı Mücadele Eden, Bu Halkın Onurlu Evlatları Devrimcileri Tutsak Alamazsınız!

Süresiz Açlık Grevini Sürdüren Tutsaklarımız İçin Mücadelemiz Sürecek!

Viyana Viyana Köln

Basel

8 Eylül 2013

55

Yürüyüş

Sayı: 381

KAZOVA İŞÇİLERİ İŞGAL ETTİKLERİ FABRİKADA ÜRETİME GEÇTİ

1972 İstanbul Kasımpaşa doğumludur.

1989’da katıldı mücadeleye. 1997’demilis komutanı olarak görev aldı. Bir süre bugörevi sürdürdükten sonra tutsak düştü.

19 Aralık katliamında yoldaşlarıyla omuzomuza direndi. 19 Eylül 2001’de bedeninitutuşturan üç tutsaktan biri İbrahim Er-

ler'di. Direnişin 67. şehidi olarak ölümsüzleşti.

İbrahim ERLER

15 Ekim 1980’de Mardin’in Nusaybinİlçesi’nde doğdu. Ortaokul yıllarından iti-baren devrimcilere sempati duymuştu. İk-tidarın F Tiplerini gündeme getirmesi üze-rine, TAYAD’lıların mücadelesinde yeraldı. İzmir'de hücrelere karşı mücadelenin

emekçisi oldu. Mücadelenin en ön cephe-sinde yer almaya karar vererek İzmir’deÖlüm Orucu’na başladı. Daha sonra Ölüm

Orucu’nu Küçükarmutlu’daki direniş evinde sürdürerek20 Eylül 2001'de ölümsüzleşti.

Abdubari

YUSUFOĞLU

1969 Samsun Vezirköprü doğumludur.

Devrim mücadelesine üniversite yılla-rında katıldı. Mücadele gazetesinin SivasTemsilciliği’ni yaptı. 2 Temmuz Sivaskatliamı sonrasında faşistlere karşı tepki-leri örgütleyen komite içindeydi.

15 Eylül 1994’te Hafik'in Ekinözü Kö-yü'nde jandarma tarafından tutsak edildi. Karakolda iş-kencelerden geçirildikten sonra katledildi. Şehit düştüğündeAhmet Karlangaç Kır Birlikleri’ndeydi.

Rıfat ÖZGÜNGÖR

Buca Hapis-hanesi’nde 21Eylül 1995'deözgür tutsakla-ra karşı gerçek-leştirilen saldı-rıda, direniş

destanı yazarak şehit düştüler.

Turan Kılıç, 1958 doğumlu, iki çocuk babası biremekçiydi. İzmir’in Kınık ilçesi Taştepe köylülerinin ön-deriydi. Hareketin bölgede verdiği bütün görevlere koşturdu.

Yusuf Bağ, 1970 Kayseri-Pınarbaşı doğumludur. Çer-kez milliyetinden ve İzmir’in ilk Dev-Genç’lilerindendi. Ey-lül 1993’te tutsak düştü.

Uğur Sarıaslan, 1971 Kayseri doğumludur. İzmir’deLiseli Dev-Genç saflarında görev aldı.

Turan KILIÇ Yusuf BAĞ Uğur SARIASLAN

15 Eylül-21 Eylül

“Günlük yaşamımızda ne kadar devrimci olursak

düşman karşısında da o kadar net oluruz”

Uğur SARIASLANYitirdiklerimiz

Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

Yoldaşlarının İbrahim Erler hakkındaki anlatımlar-da onun öne çıkartılan yanı “görev adamı” olduğudur.

Görev o gündü: 15 Eylül 2001’de panzerler, infaz man-gaları, Küçükarmutlu’da yüzlerce gündür ölüm orucun-da olan direnişçilerin üzerine gaz bombaları, plastik mer-miler yağdırıyordu. Hapishanelerde tecritin kaldırılma-sı için dışarıda Cananlar, Zehralar, Gülsümanlar, Şenaylarbir bir şehit düşerken, polisin, büyük direnişin dünyayaaçılan kapısı Küçükarmutlu’daki direnişe saldırdı.

Tutsaklar saldırıya sessiz kalamazdı. Kalmadılar;İbrahim Erler Tekirdağ F Tipi hücrelerinden verdi cevabı:

***Alevler boyunu aştı Karadeniz uşağının. Ama istem

dışı da olsa tek bir “ah” çıkmıyor ağzından... Yoldaşla-rını ve halkını hiç düşürmüyor dilinden. Ne olacak diyebekliyorum bir an, “Kahramanlar Ölmez Halk Yenilmez”diye haykırıyor. Her sloganı değişik ses tonuyla yenidenatıyor: “Yoldaşlarımı seviyorum”, “Bize Ölüm Yok”

O haldeyken bile yoldaşlarını düşünüyor, or-talık toz dumandan göz gözü görmez halde, bana“...yukarıya çık” dediğini duyuyorum. Kapıseslerini dinledikten sonra yukarı çıkıyorum. Slo-ganlar devam ediyor. Yıkılıyor diyar-ı Tekirdağ'ıntecrit duvarları. İbo’muzun içindeki yanardağ ya-kıyor duvarları. Sonra aşağı iniyorum. Ortalık toz

duman. Dilinde hala “Bize Ölüm Yok”, “Yoldaşlarımı Sevi-

yorum” sloganları. Ses tonu düşmüş olsa da slogan at-maya devam ediyor. Son anlarında hücre kapısınınönünde sağ elini kaldırarak zafer işareti yaptı. O sıradayüzüne bakıyorum, yaklaşık 130 gündür taktığı bandıncoşkusu seziliyor yüzünde. Zebaniler panik halinde ko-şuştular koridordan. Sinek gibi yığıldılar kapı önünde maz-galdan bakmaya çalışarak. Korkuları belli oluyordu. Ka-pıyı açtıklarında yüzlerine vuran kokuyla irkildiler.Alışkın değillerdi böyle bir şeye. Korku ve panik yaşı-yorlardı. İbo’m yüzükoyun yatarken, 19 Aralık sonrasıhücre duvarlarını ateşiyle yakan bir “ilk” olmanın coş-kusuyla destan destan koştu güneşin sofrasına. Ölüm-süzlere katıldı. “Yazgımız” demişler sedyeyle kömür gibiyanmış bedenlerini taşırken. Ve İbo'm korktuklarınıyaptı. 14’ünde yaktı bedenini, 16’sında görev tamamdı.O bu yola yaşamak için değil yaşatmak için çıkmıştı.

Yoldaşları Anlatıyor:İbrahim ERLER: “Görev adamı”

Anıları Mirasımız

Şilili Sanatçı Victor Jara, müziğiyle hal-kının sesi olduğu için cuntacıların hedefi ha-line gelen sanatçılardandır. Halkın acılarını,sömürüyü, emperyalizmin politikalarını an-lattı şarkılarıyla.

“Marksist kanser sökülüp atılacaktır” di-yerek insan avına çıkan Şili'nin faşist dikta-törü Pinochet’in ilk hedeflerinden biri oldu.Tutsak edilerek Santiago Stadyumu'na dol-

durulan ve orada 16 Eylül 1973'te işkencelerde kat-ledilen on binlerce Şilili'nin arasında Victor Jara’da

vardı. Gitarını çaldığı eli kırılır, şarkı söyleyen dili kesilir ama pesetmez yüreği. Devam eder ayaklarıyla, kırık parmaklarıyla ritim tu-tarak halkın sesi olmaya.

Viyana’da Festival veGrup Yorum KonseriViyana’da KPÖ’nün (Avusturya Komü-

nist Partisi) 31 Ağustos-1 Eylül tarihlerindeher yıl düzenlediği geleneksel VolkstimmeFestivali’ne bu yıl Grup Yorum da katıldı.

2 gün süren şenliğin birinci günündetüm alanda devrimci kurumların çadırları ku-ruldu. Açık alanda yapılan şenliğin girişin-de iki taraflı Yusuf Taş ve Özgür Aslan içinAlmanca ‘Biz JA Josefstadt'ta Süresiz AçlıkGrevindeyiz, Haberiniz var mı? Sebebini bi-liyor musunuz?’ yazılı pankart asıldı.

Anadolu Federasyonu adına yapılan ko-nuşmada federasyon ırkçılığa karşı kam-panyaları ve federasyonun çalışanlarının tu-tuklanmaları anlatıldı. Tutsaklarla dayanış-ma çağrısı yapıldı.

Konuşmaların ardından Grup Yorum sah-nede yerini aldığında 2500 kişi tarafından,“Türküler Susmaz Halaylar Sürer” sloganı vealkışlarla karşılandı.

Suriye işgaline karşı yapılan konuşma-nın ardından hep bir ağızdan “Amerika De-fol” marşı söylenerek, sloganlarla konser bi-tirildi.

Şenliğin ikinci günü, stantlarda bilgilen-dirme ve imza kampanyası ile devam etti. Tut-saklarla dayanışma kartları yazıldı. Akşam sa-atlerinde stantlar kaldırıldı.

Gerçekleri HalkımızaUlaştırmaya Devam Edeceğiz

Her hafta Cumartesi olduğu gibi bu haf-ta da gerçekleri halkımıza ulaştırmaya devamediyoruz.

Londra, Woodgreen kütüphanesi önüneaçılan ve 2 saat süren stantta 13 dergi halkaulaştırıldı.

1912’de Van'da doğan Ruhi Su, “ErmeniTehciri” zamanında anne-babasını kaybetti.Çocukluğu yetimhanede ve yoksul bir aileninyanında geçti.

Düşüncelerini müziğe, müziğini düşün-celerine katan Ruhi Su, ülkemizde müziğin,sanatçının sosyalizm mücadelesiyle bütün-leşmesinin öncülerinden biri oldu. Ruhi Su,müziğinde ve yaşamında taviz vermediği

sosyalist tavrı nedeniyle iktidarların baskılarıyla kar-şılaştı hep. 12 Eylül cuntası yıllarında rahatsızlan-

dı. Tedavisi için yurtdışına çıkması gerekiyordu ama “sakıncalı” birsanatçı olarak pasaport verilmedi. 20 Eylül 1985 tarihinde aramız-dan ayrıldı.

Ruhi SU

Victor JARA

Katabilmek yüreğiniyarına halkım,

Katabilmek sevdanı

Türküsü olmak yarınların,

Türküleştirmek yaşamı

Çok kısa süreli bir ömrü

Sonsuz kılmaktır.

Çünkü yarınlar

Geride bıraktığın gün

sayısıyla değil,

Yüzündeki çizginin

çokluğuyla değil;

Işıltısında gözlerin,

Yüreğin çarpıntısındayaşanır.

Ve kiminde bir kurşun

yarası ölüm değil,

Yarınlara açılan kapıdır.

İş üç gün fazla takvim

sayfası çevirmekte değil,

Bugünden yarınlara kapı

açmaktır marifet.

Kimisi vardır,

Üç takvim sayfasına

Siner, silinir,

Kimi yırtar tüm takvimleri

Yarınlar adına direnir;

Türkü türkü dillenir

Yarınlarda söylenir.

19 Eylül 1995

BUCA

Yarınlara Açılan Kapı

KULAĞIMIZA KÜPE OLSUN

Karikatür

Kurt köpeğe dedi ki: Varlıklının kapısında

karın doyurduğun sürece benden kork, ben

yoksulun kanını içene bekçilik edenle yan

yana gelmekten utanırım. Senin etin işe ya-

rasa onu seni besleyen yerdi. Köpek: bak

kurt kardeş senden korktuğum için buraya

sığındım, sana güven olmaz ki!

Kurt: Kapısına sığındığın kişinin bir günde

yaptığı vurgunu, biz bir dağın kurtları, bin

yıl yaşasak yapamayız.

YİRMİNCİ YÜZYILDA

Öğrendiydim nefret etmemeyi

yüzyıllar boyunca,

beni zorla yoldan çıkardılar:

Çarptım ateşten kılıcı canavartanrının suratına.

İlyas Peygamber yaptılar zorlabeni yirminci yüzyılda.

Öğrendiydim ağıza almamayı

sapık düşünceleri

yüzyıllar boyunca.

Bugün yapıştırıyorumkamçıları tanrılara,

o tanrılar ki gönlümdeydiler,kutsaldılar,

sattılar benim halkımı iki pula

o tanrılar

yirminci yüz yılda.

Öğrendiydim kapalı tutmamayı

konuklara kapımı

yüzyıllar boyunca.

Ama bir gün açtım

gözlerimi ve gördüm ki

neyim var neyim yok yağmaHasan'ın böreği.

Ve gördüm ki asmışlar karımı,

ve yavrumun sırtında

na şöyle şöyle

yara izleri.

Konuk değilmiş onlar, anladım,

düşmanmışlar.

Mayınlar, bıçaklar, topladım

eşiğimden.

Sonra ant içtim bütün

yaralarım adına:

Atmayacak eşliğimden

adımını, dedim,

bir tek konuk

yirminci yüzyılda.

Bir şairden başka bir şey

değildim.

yüzyıllar boyunca

tanrıdan medet uman.

Oysa şimdi ben

bir volkanım,

yirminci yüzyılda

Patlayan bir volkan!

SAMİH EL KASIM

(Çeviri: A. Kadir-Afşar Timuçin)

Şiir

Kısadan Hisse

“Tek Kanatla İş Olmaz”Yaşamda her iş birliktelikle, dayanışmayla

yapılırsa tek başına sonuç alamaz.

Ata Sözü

Dünyada insan için bilimden iyi yoldaş olamaz.

Bilim hazineye yeğdir. Çünkü sen hazineyi ko-rumakla yükümlüsün, oysa bilim seni korur.

LOKMAN HEKİM

Özlü Söz