92

İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3
Page 2: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3
Page 3: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3
Page 4: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

İÇİNDEKİLER >>

10

22

82 FİKRİMCE/Çanakkale’nin ŞiiriniAkif; RomanınıMehmed Niyazi Yazdı

20 BİZİMLE/Seha SİMGEŞEHİR Projesinde 2. Etabı CazipFiyatlarla Satışta14

HAYIRLA/Mevlana’nın İzindeBir Hayat:EVA DE VITRAYMEYEROVITCH

36 RÖPORTAJ/HÜSEYİN ÖKSÜZHamit Aytaç İcazetimi Hasta Yatağında Yazdı

RÖPORTAJ/ABDULLAH ÖZTÜRK, Eva de Vitray Meyerovitch’i anlattı.

RÖPORTAJ/MEHMET AYDIN:“Üç Satır Bütün UfkunuzuDeğiştirmeye Yeter”

RÖPORTAJ/TSKB Genel Müdürü MAKBULE YÖNEL MAYA:“Tüketicilere SatıştakiProjelerden Almalarını Öneririm.”

SEHA'DAN KISA KISA/Seha Yapı Yeni BirKentsel DönüşümProjesine Başlıyor!

2630

34

40

KEYİFLE/Habeşistan’dan FincanaKAHVENİNSERÜVENİ

08

BİZİMLE/Özlem Mahallesi’ nde Seha’ dan İkinci ProjeSEHA BAHAR EVLERİ

ÇELEBİCE/

44

46

SİZİNLE/İSA YILMAZ:Seha Yeni Bir ProjeyeBaşladığı Zaman İnsanlarAkın Akın Oraya Gidiyorlar

KEYİFLE/Türkiye’nin En MeşhurSEMT PAZARLARI

Page 5: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

İÇİNDEKİLER >>

10

22

82 FİKRİMCE/Çanakkale’nin ŞiiriniAkif; RomanınıMehmed Niyazi Yazdı

20 BİZİMLE/Seha SİMGEŞEHİR Projesinde 2. Etabı CazipFiyatlarla Satışta14

HAYIRLA/Mevlana’nın İzindeBir Hayat:EVA DE VITRAYMEYEROVITCH

36 RÖPORTAJ/HÜSEYİN ÖKSÜZHamit Aytaç İcazetimi Hasta Yatağında Yazdı

RÖPORTAJ/ABDULLAH ÖZTÜRK, Eva de Vitray Meyerovitch’i anlattı.

RÖPORTAJ/MEHMET AYDIN:“Üç Satır Bütün UfkunuzuDeğiştirmeye Yeter”

RÖPORTAJ/TSKB Genel Müdürü MAKBULE YÖNEL MAYA:“Tüketicilere SatıştakiProjelerden Almalarını Öneririm.”

SEHA'DAN KISA KISA/Seha Yapı Yeni BirKentsel DönüşümProjesine Başlıyor!

2630

34

40

KEYİFLE/Habeşistan’dan FincanaKAHVENİNSERÜVENİ

08

BİZİMLE/Özlem Mahallesi’ nde Seha’ dan İkinci ProjeSEHA BAHAR EVLERİ

ÇELEBİCE/

44

46

SİZİNLE/İSA YILMAZ:Seha Yeni Bir ProjeyeBaşladığı Zaman İnsanlarAkın Akın Oraya Gidiyorlar

KEYİFLE/Türkiye’nin En MeşhurSEMT PAZARLARI

Page 6: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

70 DOĞAYLA/Küller ArasındaBir Vaha:MEKE GÖLÜ

88 OKUDUKÇA/

İÇİNDEKİLER >>

Hüdaverdi DursunSeha Yapı Genel Müdürü

Hurşit BüyükmatürSeha Yapı Kurumsal Pazarlama Yöneticisi

GNG Tanıtım Tic. Ltd. Şti. Adına İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın YönetmeniFikri Cumhur

Sanat YönetmeniAyşe Kalyoncu

DüzeltiNazmiye Yıldırım

Editörler/TasarımEngin Kaban (Fotoğraf)/ Şule İlgüğ (Tasarım)Ceyhun Durmaz (İlüstrasyon)

Katkıda BulunanlarEngin Kaban, Selim Cayık, H. İbrahim İzgi,Hurşit Büyükmatür, Mustafa CambazHarun Şahin, Işıl Dinçer

GNG Tanıtım Tic. Ltd. Şti. Ömer Avni Mahallesi İnebolu SokakSet Apartmanı No:63/3 KabataşBeyoğlu/ İstanbulTelelefon: 0 212 245 38 05Faks: 0 212 245 38 08E-Posta: [email protected] www.gngtanitim.com

BaskıBahçıvanlar Basım Sanayi A.Ş.Fevzi Çakmak Mah. Ankara Yolu ÜzeriBüsan OSB. Yanı 10633 Sokak No:11 Karatay /KONYATelefon 0 332 345 24 24 (pbx)Faks 0 332 345 24 25E-Posta [email protected] www.bahcivanlar.com.tr

Yerel Süreli, 3 aylık ücretsiz yayın.Seha Anahtar Dergisi’nin, tüm telif haklarıSeha Yapı’ya aittir.Reklamlar reklam veren şirketlerin sorumluluğundadır.Dergide yayımlanan yazı ve fotoğraflardan, yayıncının izni alınarak ve kaynak belirtilerek,tam veya özet alıntı yapılabilir.

BİZİMLE/SEHA ÖZLEM KONUTLARI’ndaHuzurlu Bir Yaşam Sizleri Bekliyor

50

52

86 KULAĞA KÜPE/Mutfak Sırları

RÖPORTAJ/NURİ ŞİMŞEKLER:“Osmanlı’da İslam, MevlevilikKültürüyle Sevdirilmiş”

56

58

62

74

BİZİMLE/Seha Yapı Şelale Park3. ve SON ETAPTASAYILI DAİRELER

DOĞAYLA/Baharı MüjdeleyenGöçebe ÇiçekLALE

KEYİFLE/Sadece Kumaş Değil,Tıkırtılı Bir YaşamBULDAN BEZİ

KULAĞA KÜPE/VİTRİFİYE;Doğadan Evimize...

77 SAYGIYLA/BİRÛNÎ

78 HAYIRLA/MESNEVİ’ DEN

80 RÖPORTAJ/AYDOĞDU MOBİLYA

Page 7: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

DEĞERLİ DOSTLARİlk bahar sayımızla birlikte sizlere tekrar merhaba diyoruz. Yeni bir sezona girerken bu sene kışı hemen hemen hiç yaşamadık ve imalatlarımız neredeyse durmaksızın devam etti. Baharla birlikte yeni projelerin arefesindeyiz. Şirketimiz için kazançlı olmasını dilerim.

Öncelikle Selçuklu, Yazır bölgesinde yeni geliştirdiğimiz iki parselin haberini vermek isterim. İki ayrı parselde toplamda takriben 216 dairelik 4+1 tipinde yeni yaşam alanları inşa etmeyi planlıyoruz. Satışına ve inşasına yaz aylarında başlamayı planladığımız bu yeni taşınmazlar üzerinde Konya, Selçuklu’nun çehresini değiştirecek modern projeler üretmeye devam edeceğiz.

Seha Şelale Park projemizdeki son dairelerin satışlarının tamamlanmasıyla birlikte müşterilerimizin ve bölge halkının tercih ettiği 4+1 tipinde konutları sizlere yeni projemizle birlikte sunmaya devam edeceğiz. Biliyorsunuz 3+1 tipinde konutlar için aynı bölgede 2014 yazında teslim edeceğimiz 240 daireden oluşan Seha Yasemin Evleri’nin satışlarına ve yapımına devam ediyoruz.

2013’te farklı bölgelerde ve ülkelerde büyümeyi hedefliyoruz. Gelişmekte olan Kuzey Irak bölgesine büyük bir proje ile adım atmayı hedefliyoruz. Bölgede geçtiğimiz ay iş geliştirme çalışmaları bağlamında örnek bir villa yapmış bulunuyoruz. Emeği geçen takım arkadaşlarıma teşekkür ediyorum.

Simgeşehir 2. etap inşaatımız devam ediyor ve 2013’ün sonbaharında hak sahiplerine teslim edilmeye başlanacak. Son derece uygun fiyatı ile satışlarımız devam ediyor.

2013’ün sektörümüz açısından hareketli geçeceğini öngörüyorum. Tedarikçi ve taşeronlarımızla birlikte kazançlı ve bereketli bir sezon geçirmek dileğiyle...

Sağlıcakla kalın.

Hüdaverdi DURSUNGenel Müdür

HÜDAVERDİ DURSUNSeha Yapı Genel Müdürü

Page 8: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

MERHABABaharla birlikte portföyümüze yeni işler yeni projeler katmanın heyecanı içerisindeyiz. Selçuklu’da 216 dairelik yeni bir 4+1 projeyi yaz aylarında satışa sunmak için hazırlıklarımız devam ediyor. Seha Şelale Park projemizin kalan son dairelerini 2. çeyrek itibariyle tamamlamak üzereyiz. Bu nedenle müşterilerimizin ve bölge halkının tercih ettiği 4+1 tipinde konutları, yeni projemizle birlikte sunmaya devam edeceğiz. Yeni projemiz için ön kayıtlarımız başladı. Her zaman olduğu gibi bu yeni projemizin satışına başlarken yatırımcılarımız için cazip fiyatlarla çıkılacak. Bilindiği gibi 3+1 tipinde konutlar için aynı bölgede 2014 yazında teslim edeceğimiz 240 daireden oluşan Seha Yasemin Evleri’nin satışı ve yapımı hızla devam ediyor.

Bu sayımızda Konya’da pek bilinmeyen bir Mevlâna aşığı Eva de Vitray Meyerovitch’in aziz hatırası için manevi oğlu Prof. Dr. Abdullah Öztürk ile yaptığımız söyleşiyi okumanızı özellikle isterim. Müslüman olduktan sonra Havva adını alan Fransız asıllı bu büyük mevcudiyet, Mevlâna efendimizin tüm eserlerini Fransızca’ya çevirmiş ve batıya İslam’ı hakiki vechiyle tanıtmıştır. “İslamın güler yüzü” isimli kitabını okumanızı tavsiye ederiz. Allah kendisinden razı olsun. Vasiyeti ile vefatının onuncu yılında kabrinin Konya’ya taşınmasının hikayesini ve sevenleri ile yapılmış söyleşiyi gerçekleştirmiş olmaktan büyük bir mutluluk duyuyoruz. Bu vesileyle değerli hocalarım Prof. Dr. Abdullah Öztürk ve Prof. Dr. Mehmet Aydın beylere kurumumuz adına teşekkür ederim.

Mevlâna ve Mevlevilik Araştırmaları Enstitüsü Müdürü değerli hocam Doç. Dr. Nuri Şimşekler ile enstitünün kuruluş amacı ve enstitünün ilk yüksek lisans talebelerini kabul etmesiyle birlikte hedefleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdik. Bu zor görevde, kendisini çalışmalarında başarıya ulaştırmasını yüce Allah’tan niyaz eder, kendisine teşekkür ederiz.

Güzel yazı denince akla gelen ilk isimlerden Hattat Hüseyin Öksüz hocamızla hat üzerine güzel bir söyeşi gerçekleştirdik. Kendisine şükranlarımızı arz ediyoruz.

Sözü güzeli ile tamamlayalım;

Ben ben isem canda değilBen sen isem tende değilSen ben isem ten can olurBen ben isem tende değil

Hasılı ben’den çıkıverBenliği viran ediverCanda beni ister isenBenliği at can oluver

Ken’an Rıfai

Ham ervahlar her yerde yığın yığınNedir onlarla alıp verdiğinUzlete nâil ol, gönüle sığınCihan gönül kadar geniş değil

Halil Çakar Dede (v.14.01.2013)

Page 9: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3
Page 10: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 8

SEHA’DAN KISA KISA >>

SEHA YAPI, MERAM BELEDİYESİ İŞBİRLİĞİYLE DİVANPARK KONUTLARI’NIN İNŞAATINA BAŞLIYOR Meram Belediyesi tarafından ihaleye açılan, Konya’nın en eski yerleşim yerlerinden Çaybaşı Mahallesi’nde projelendirilen Divan Park Konutları, Seha Yapı tarafından hayata geçiriliyor. Kentsel dönüşüm kapsamında inşa edilecek projede, 2+1 tipinde 160, 3+1 tipinde 80 ve 4+1 tipinde 336 konut olmak üzere 3 tipte toplam 576 konut bulunuyor. Geçtiğimiz günlerde sözleşmesi yapılan Divan Park projesindeki dairelerin 274 adedi arsa sahiplerine verilecek, 300 adet 4+1 tipinde daireler ise Meram Belediyesi tarafından satışa sunulacak. Site şeklinde planlanan proje, kapalı otoparkı, güvenliği ve peyzajıyla birlikte 2015’te teslim edilecek.

PROJENİN KÜNYESİ: Toplam İnşaat Alanı : 136.149 m2

Toplam Konut Sayısı : 576 konutKonut Tipleri ve Sayıları : 2+1 tipinde: 160 adet, 3+1 tipinde : 80 adet, 4+1 tipinde: 336 adetSatışa Sunulacak Olan Konut Sayısı : 300 (sadece 4+1 daireler satışta)Lokasyon : Çaybaşı Mahallesi / Meram İşin Süresi: 730 gün (2015 Yaz)Satış İçin Başvuru: Meram Belediyesi, Tel: 0332-320 10 00

KONYA ŞEKER-PATATES DEPOLARISeha Yapı, Temmuz 2012’ de yapımına başladığı, Konya Şeker Fabrikaları Seydişehir Pratiko Patates İşleme Tesisleri’ nin çelik konstrüksiyon patates depoları inşaatını tamamladı. Yapımında 800 ton çelik kullanılarak tamamlanan proje, 13.000 m2 kapalı alanda, 47 metre açıklık, 105 metre uzunluk ve 10 metre yüksekliğindeki depo binalarından oluşuyor.

TİGEM- SARAYÖNÜ BESİ ÇİFTLİĞİSeha Yapı tarafından inşa edilen diğer çelik konstrüksiyon projesi olan TİGEM’e bağlı Konya Sarayönü’ndeki 2000 büyükbaş hayvan kapasiteli besi çiftliğinin yapımı tamamlandı. Kasım 2012’ de başlanan ve bu yıl teslim edilen, yapımında 500 ton çelik kullanılan proje, 11.000 m2 kapalı alanda, 28 metre açıklık, 130 metre uzunluk ve 11 metre yükseklikten oluşuyor.

TİGEM- URFA CEYLANPINAR BESİ ÇİFTLİĞİSeha Yapı’ nın yeni bir çelik konstrüksiyon projesi de Urfa Ceylanpınar’da yükseliyor.TİGEM’e bağlı Urfa Ceylanpınar’da bulunan 3000 büyükbaş hayvan kapasiteli besi çiftliği projesinin yapımına başlandı. 15 metre açıklık, 70 metre uzunluk ve 15 metre yükseklikteki binalardan oluşan projede, 600 ton çelik kullanılacak ve proje 9.100 m2 kapalı alandan oluşacak.

KONSTRÜKSİYON PROJELERİNESEHA YAPI, YENİ ÇELİK

İMZA ATMAYA DEVAM EDİYOR!

Page 11: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 9

Seha Yapı, Selçuklu Belediyesi tarafından ihale yolu ile satışa sunulan 7 kata imarlı iki parseli satın alarak, yaşam alanı projelerine bir yenisini daha ekledi.Selçuklu Belediyesi tarafından Yazır Mahallesi’nde 122 bin 555 m² alan üzerine yapılan Selçuklu Kanyon Parkı’nın üst kısmında yer alan parseller, hem kanyon park hem de şehir manzarasıyla ön plana çıkıyor. Projenin az katlı (7 kat) olması ve yüksek konumu itibarıyla manzarası, projeye artı değer katıyor.

Seha Yapı Genel Müdürü Hüdaverdi Dursun konuyla ilgili yaptığı açıklamada; Seha Yapı’nın bölgenin çehresini değiştiren projelere imza atmaya devam edeceğini belirterek, “Selçuklu’ nun gelişimine katkı sağlamaktan dolayı son derece mutluyuz. İhale bedeli ile Selçuklu Belediyesinin de hizmetlerine katkı sağlamış oluyoruz” dedi. Dursun “yeni aldığımız bu taşınmazlara 4+1 tipinde bölgenin en şık, konforlu ve kullanışlı yaşam alanlarını yapmayı planlıyoruz” diyerek ön talepleri almaya başladıklarını söyledi.

Seha Yapı diğer projelerdeki çalışmalarına da hız kesmeden devam ediyor. 240 daireden oluşan 3+1 tipindeki Seha Yasemin Evleri 2014’te teslim edilecek. 4+1 tipindeki Seha Şelale Park’ta ise yaşam Ağustos 2013’te başlayacak. Bölgede 3+1 konut ihtiyacına Seha Yasemin Evleri, 4+1 konut ihtiyacına ise Seha Şelale Park ile cevap veren Seha Yapı, Şelale Park’taki son dairelerin satışını tamamlayarak yeni bir 4+1 projeyi, satın aldığı bu taşınmazların üzerine ekleyecek.

SEHA YAPI’DAN YENİ BİR PROJE DAHA GELİYOR

Ankara Etimesgut’taki 3+1 tipinde dairelerden oluşan Simgeşehir’de, 2. Etap satışları çok özel fiyatlarla devam ediyor. Depreme dayanıklı yapısı, güvenlikli ve kontrollü site içerisinde yeşil alanları, çocuk oyun alanları, kullanışlı daire yapısı ve site içi otoparkı ile yaşanacak bir proje sahiplerini bekliyor. Tercihiniz ister karlı bir yatırım yapmak, ister huzur içinde yaşayabileceğiniz yuva almak olsun, Simgeşehir Konutları, tüm ihtiyaçlarınıza, hatta daha fazlasına cevap veriyor.

SİMGEŞEHİR’DEKALİTELİ YAŞAM SİZLERİ BEKLİYOR!ÇOK ÖZEL FİYATLARLA

KIRŞEHİR NEŞET ERTAŞ KÜLTÜR MERKEZİ’Nİ SEHA YAPI İNŞA EDECEKKırşehir Belediyesi tarafından ihaleye çıkarılan Neşet Ertaş Kültür Merkezi Seha Yapı tarafından inşa edilecek. Proje hakkında görüşlerini dile getiren Seha Yapı Genel Müdürü Hüdaverdi Dursun; “Kırşehir önem verdiğimiz bir bölge, daha önce TOKİ’nin 760 konut, 1 adet camii, 24 derslikli ilköğretim okulu ile altyapı ve düzenleme ihalesini kazanmıştık. Bu kez ise tüm ülkemize mal olmuş değerli ozanımız merhum Neşet Ertaş’ın adının verildiği kültür merkezinin ihalesini alarak Kırşehir’e böylesine önemli bir merkezi

kazandıracak olmanın mutluluğunu yaşıyoruz. Neşet Ertaş Kültür Merkezi’ni tamamladığımızda sadece Kırşehir’in değil bölgenin de sosyal ve kültürel yaşamına önemli bir katkı sağlanmış olacak.” dedi.Toplamda 20.568 metrekare inşaat alanına sahip olan Neşet Ertaş Kültür Merkezi’ni Seha Yapı 450 günde tamamlayarak Kırşehirlilerin hizmetine sunacak. Neşet Ertaş Kültür Merkezi’nde sergi alanları ve atölyelerin yanı sıra Neşet Ertaş anısına bir de müze bulunacak.

Page 12: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 10

RÖPORTAJ >>

Page 13: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 11

GAYRİMENKUL ALIM SATIMINDA UYGULANACAK KDV ORANLARI İLE İLGİLİ ÇIKAN YENİ YASA KAMUOYUNDA BİR HAYLİ TARTIŞILDI. GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNÜ YAKINDAN İLGİLENDİREN KDV ORANLARI KAMUOYUNUN BÜYÜK BİR KISMI İÇİN BELİRSİZLİĞİNİ KORURKEN, ANAHTAR OLARAK TSKB GAYRİMENKUL DEĞERLEME GENEL MÜDÜRÜ MAKBULE YÖNEL MAYA İLE ÖNCELİKLE SEKTÖRDEKİ YENİ DÜZENLEMELER OLMAK ÜZERE GAYRİMENKUL SEKTÖRÜNÜ İLGİLENDİREN BİRÇOK KONUDA GÖRÜŞ ALIŞVERİŞİNDE BULUNDUK.

TSKB GAYRİMENKUL DEĞERLEME A.Ş.

Kdv oranında değişikliköngören yeni düzenlemeleri sorarak başlayalım söyleşimize isterseniz?Bundan önceki dönemde 150 metrekareye kadar olan tüm konutlar için uygulanan KDV oranı yüzde 1 olurken, bunun üzerine çıkan ve ticari olan tüm kullanımlarda bu oran yüzde 18 olarak uygulanıyordu. Söz konusu oranlar arasında herkesin kabul ettiği büyük bir farklılık söz konusu idi. Konutların büyüklüklerinin satış fiyatını etkilemesi sebebi ile böyle bir yol izlenmiş olabilir ancak günümüzde durum daha farklı. Konut fiyatları

bulunduğu mevkiye göre de ciddi farklılıklar gösterebiliyor. İstanbul için en düşük ve en yüksek konut alanları arasındaki farkın yaklaşık 30 kat civarında olduğu söylenebilir. Değer odaklı bir yol izlendiği gözü ile bakılırsa, uygulamalanın doğru olduğu görünüyor. Ancak söz konusu uygulamanın iki önemli eksiği var: Birincisi; söz konusu yeni uygulamada rayiç bir değer üzerinden gidilmesi. Rayiç birim değerini, şu an belediyelerde oluşturulan komisyonlar saptıyor.Ancak bu saptamalar her zaman doğru değeri yansıtmayabiliyor.

ÇÜNKÜ BU SON FIRSAT”

TÜKETİCİLERE SATIŞTAKİ PROJELERDEN ALMALARINI ÖNERİRİM

“GENEL MÜDÜRÜ MAKBULE YÖNEL MAYA:

Page 14: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 12

RÖPORTAJ >>

Bu durumun ortadan kaldırılabilmesi için rayiç değerin belirlenmesinde izlenen yöntemin değiştirilmesi gerekiyor. İkinci eksiklik ise; KDV oranlarının değişmesi veya düzenlenmesi için alınan kararlarda bir süreç izlenmedi. Kanun çıkarıldı ve bundan sonra alınan ruhsatlar için geçerli olduğu ilan edildi. Şu an hesapları eski oranlara göre yapılarak alınan arsalar, kat karşılığı verilmiş alanlar, hasılat paylaşım oranlıihaleler var. Yeni uygulamanın ciddi farklılıklar arzetmesi ile ciddi zarara uğrayabilecek müteahhitler olabileceğini düşünüyorum.

Söz konusu değişikliğin Türkiye’ninen pahalı şehri ile en ucuz şehri olarak gösterilen yerlere pozitif bir etkisi olacağını düşünüyor musunuz?Söz konusu uygulamanın her şehrin en pahalı semtini etkileyeceğini düşünüyorum. Rayiç bedel ile piyasa değerlerinin arasında doğru bir ilişki kurulabiliyor mu? Rayiç tanımının değiştirilerek, güncel piyasa değeri ile doğru ilişki kurularak yeniden tanımlanması gerektiğini

düşünüyorum. Biz değerleme uzmanları olarak, rayiç değer eşittir piyasa değeri diye bir denklem kuruyoruz. Gerçekçi rakamlar oluşturularak rayiç değer ile piyasa değerleri arasında doğru bir ilişki kurulmalı… Bunun için de bir takım alt düzenlemelere ve belki yeni otoritelere ihtiyaç olacağı söylenebilir. Söz konusu uygulama konusundaavantaj ve dezavantaj olarak gördüklerinizi paylaşabilir misiniz?Benim için ilk eksiklik geçiş sürecinin olmamasıdır; bunu haksız buluyorum. Diğeri ise bahsettiğimiz gibi rayiç değer ile piyasa değerinin eşitlenip-eşitlenmemesi. Bunun kontrol edilmesi ve koordinasyonunun doğru yapılıp yapılmaması tereddütlerim içinde. Öte yandan yeni uygulamanın olumlu ve doğru yönleri de var elbet. İstanbul özelinde bir örnek vermek gerekirse; şehrin en değerli yerinde metrekaresi 7-8 bin Dolar olan fiyatlardan satış yapılıyordu. Kimi projelerde bu rakam daha da fazla yükselebiliyor tabii ki. Söz konusu satış rakamına sahip olan bu gayrimenkullerin KDV’sinin yüzde 1 olması kesinlikle haksızlıktı. Rayiç değer, satış fiyatına bağlı olarak

RAYİÇ TANIMININ DEĞİŞTİRİLEREK, GÜNCEL PİYASA DEĞERİ İLE DOĞRU

İLİŞKİ KURULARAK YENİDEN TANIMLANMASI GEREKTİĞİNİ

DÜŞÜNÜYORUM. BİZ DEĞERLEME UZMANLARI OLARAK, RAYİÇ DEĞER

EŞİTTİR PİYASA DEĞERİ DİYE BİR DENKLEM KURUYORUZ.

Page 15: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 13

değerlendirilmeliydi. Satış fiyatlarıyla belli kademelendirmeler yapılıp, belli total değerden bir orana gidilseydi çok daha gerçekçi bir yol izlenmiş olabilirdi.

Bu süreç ikinci el piyasasını olumlu etkileyecek şeklinde düşünebilir miyiz?Tabii, düşünülebilir. Çünkü ister istemez eşik oraya geliyor artık. İkinci el konutlar da bir miktar prim yapacak şeklinde düşünebilirsiniz.

Vatandaş sorusu soracak olursak: Bu durumda tüketici tarafına nasıl bir tavır almalarını önerirsiniz? Tüketicilere, şu an satışta olan projelerden bir an evvel alım yapmalarını öneririm. Bu gerçekten, bazı ilanlarda abartılıyor gibi düşünülse de son fırsat. Bunun altını çizmek lazım. Bu KDV tutarında, o büyüklükte, o nitelikte bir ev almanız artık bundan çok kısa bir zaman (5-6 ay) sonra belki mümkün olmayacak; çünkü yeni projeler satışa çıkmış olacak.

Bu durumda bankalar nasıl hareket edecek? Güncel koşullara göre o faiz oranları çok etkilenmeyecektir, ama bankaların şunu yapmasını bekleyebilir tüketici

TÜKETİCİLERE, ŞU AN SATIŞTA OLAN PROJELERDEN BİR AN EVVEL ALIM YAPMALARINI ÖNERİRİM. BU GERÇEKTEN, BAZI İLANLARDA ABARTILIYOR GİBİ DÜŞÜNÜLSE DE SON FIRSAT. BUNUN ALTINI ÇİZMEK LAZIM.

ve geliştiriciler: KDV dâhil kredinin paketlenmesi, ya normalde satış fiyatı KDV hariç verilir ya da ekspertiz raporlarında ve onun %75’ine kredi kullandırılır. BDDK ile bu görüşmelerin yapılıp KDV dâhil rakam üzerinden %75’e dönmesi hem tüketici için hem de geliştiriciler için sektörün önünü açacak bir uygulama olabilir. Son yıllarda gayrimenkul tüketicilerinin davranışlarında nasıl bir değişim gözlendi? Tüketicilerin son 3 yılda son derece bilinçlendiğini söyleyebiliriz. Bundan birbirinden etkilenerek gayrimenkul alımı yapan bir tüketici profili varken, şimdi brüt ile net metrekare arasındaki farkı, KDV’yi, aidatı, teslimle ilgili birçok detayı ince eleyip sık dokuyan bir tüketici profili var. Şu dönemde bir projenin başarıya ulaşabilmesi için nasıl bir yolizlenmesi gerekir?İlandan ve satış ofisinden iyi bir proje yapar, doğru fiyatla piyasaya çıkarsanız kesinlikle iyi sonuç alırsınız. Sadece gerçek emsalleriyle ve doğru bir fiyatla çıkmanız gerekiyor. Firmanın güvenilirliği şu dönemde çok önemli.

Page 16: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 14

KEYİFLE >>

Page 17: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 15

KEÇİLER BU KADAR MERAKLI VE BAŞINA BUYRUK HAYVANLAR OLMASAYDI MUHTEMELEN BUGÜN KAHVE İÇEMİYOR OLACAKTIK.

"KEÇİLERLE KAHVENİN NE İLGİSİ VAR" DİYORSUNUZ DEĞİL Mİ? KEŞFİ İLE İLGİLİ RİVAYETLER DEĞİŞSE DE, KAHVE DÜNYAYA

YAYILDIĞI NOKTA OLAN YEMEN'E HABEŞİSTAN'DAN (ETİYOPYA) GELMİŞTİR. 16. YÜZYILIN BAŞLARINDA MISIR VE HİCAZ'IN

FETHEDİLMESİNDEN SONRA, KAHVE YEMEN YOLUYLA HABEŞİSTAN VALİSİ ÖZDEMİR PAŞA TARAFINDAN KANUNİ SULTAN

SÜLEYMAN DÖNEMİNDE GETİRİLİR ÜLKEMİZE. KISA SÜREDE SARAY VE KONAKLARDA YAYGINLAŞIR;

SELİM CAYIK ENGİN KABAN

Page 18: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 16

KEYİFLE >>

TÜRK İNSANI KAHVEYİ TAHTAKALE'DE, HALEPLİ HAKİM VE

ŞAMLI ŞEMS ADINDA İKİ OSMANLI TÜCCAR TARAFINDAN AÇILAN

"KAHVEHANE" İLE ÖĞRENMEYE BAŞLAR.

Keçiler bu kadar meraklı ve başına buyruk hayvanlar olmasaydı muhtemelen bugün kahve içemiyor olacaktık. Hikaye şöyle: 8. Yüzyılda Habeşistan (Etiyopya) Kaffa’da yaşayan Khaldi adındaki çoban bir çalıya ait kırmızı meyveleri yiyen keçilerinin gün boyu daha hareketli olduklarını, geceleri ise uyumadıklarını fark eder. Yemişlerden kendisi de yer ve o da kendini daha dinç hisseder. Yemişlerin bu etkisinin kısa sürede farkına varan

diğer insanlar, önceleri bu yemişi toz haline getirip ekmeklerine katarlar. Yıllar geçtikçe bu kırmızı renkli meyvelerin çekirdeklerini

kavurduktan sonra haşlayarak suyunu içmeye başlarlar. İşte bu içecek

onlarca farklı çeşidi ve sunumu ile damak tadımızı şenlendiren kahvenin ilk örneğidir.

OSMANLI YAŞAMINI ŞEKİLLENDİRENESMER GÜZELİDünyaya yayıldığı yer olan

Yemen’e Habeşistan’dan gelen kahve Yemen yoluyla Habeşistan valisi Özdemir Paşa tarafından Kanuni Sultan Süleyman döneminde getirilir Anadolu’ya. Kısa sürede saray ve

konaklarda yaygınlaşır; hatta sarayda “Kahvecibaşı”na bağlı kahveciler teşkilatı oluşturulur. Türk insanı, günlük yaşamında önemli yer tutan kahveyi Tahtakale’de, Halepli Hakim ve Şamlı Şems adında iki Osmanlı tüccar tarafından açılan “Kahvehane” ile öğrenmeye başlar. Kahvehaneler açılmaya başladıktan kısa bir süre sonra şair, yazar, edip, âşık, meddah ve daha pek çok sanat ve fikir erbabının toplandığı ve sanatlarını icra ettiği, her sınıftan fikir ve din adamlarının dinlendiği, siyasi tartışmaların yapıldığı mekânlara dönüşür.

VİYANA KAFELERİNDENSÖMÜRGECİ HÂKİMİYETE...Avrupa’dan gelen yabancılar İstanbul’da tanıştıkları bu içeceği kendi ülkelerine de taşırlar. Başlangıçta “acı şeytan icadı” diye Avrupa’da dışlanan kahve, zamanın Papası VII. Clement tarafından test edilip denendikten sonra onaylanır ve yayılmaya başlar. Efsane odur ki, Osmanlı orduları Viyana kapısından dönerken, bir tercüman ücret olarak orduyla gelen kahve torbalarını ister ve bunlarla Viyana’da ilk kahvehaneyi açar. Gerçekteyse ilk Viyana kahvesini açan 1685 yılında Johannes Diodato adında Osmanlı’dan gelen bir Ermeni’dir. Yeni

Page 19: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 17

içecek kısa sürede yaygınlığa ulaşır ve sayısı hızla artan kahvehaneler burada da edebiyatçı, düşünür ve bilim adamlarının uğrak yerleri olan sosyal mekânlara dönüşür. Kahve batıya Viyana’dan yayılır fakat bu dönemde, kahve ticareti Arap’ların tekelindedir. Arap’lar kahve çekirdeklerinin tohum olarak kullanılmasını önlemek amacıyla ihraç etmeden önce kaynatmak gibi bir yöntem geliştirirler.

Tabii ki batılılar boş durmaz. 17. yüzyılda bir Hollandalı tarafından kahve tohumları Avrupa’ya kaçırılır ve bir Hollanda sömürgesi olan Java adasında (şimdiki Endonezya’da) yetiştirilmeye başlanır. Amsterdam valisinin Fransa kralına hediye ettiği genç bir kahve ağacından 50 yıl içinde Fransa sömürgesi olan Karayipler’deki Martinik adasında 18 milyon ağaca ulaşılır.Kahve tohumlarının Brezilya’ya ulaşma hikâyesi de ilginç. Brezilya imparatoru, subaylarından Francisco de Mello Palheta’yı kahve tohumlarından alması için Fransız Guanası’na yollar. Fransızlar kahve tohumunu vermezler ancak valinin karısını baştan çıkaran Palheta, ülkesine dönerken kadının gül buketinin içine kahve tohumlarını koymasını sağlar. Bu hikâye ne

kadar doğrudur bilinmez ama şimdi milyarlarca dolarlık iş hacmi olan Brezilya kahve endüstrisinin başlangıcı tarihe böyle yazılır.

Bizim için ticari bir metadan ziyade sohbete bahane bir keyif aracı olan kahveyi üretmek için Batılılar, dünyanın tropik bölgelerdeki geniş ormanlık alanları kahve üretimi için yok ederler. Böylece kahveyi, plantasyonlarda yerli halkları köle gibi çalıştırma pahasına petrolden sonra en kârlı yatırım haline getirirler. Bir çok türünün üretilmesinin yanı sıra “Soluble Coffee” veya “Instant Coffee” gibi isimlerle anılan ama bizim “neskafe” diye bildiğimiz “Hazır Kahve” de 1930’lu yıllarda batılılar tarafından, İsviçreli bilim adamlarının 7 yıl süren araştırmaları sonucu ortaya çıkar.

ONCA ZAHMETİN40 YILLIK HATIRI VARDIR Kahve yemişi ağaçta iken önce yeşildir. Olgunlaşınca kırmızı renk alır. Ağaçtan toplanan yemişler işte bu kırmızı olanlardır. Kurutma ya da sulu yöntemle kırmızı kabuklar ayrılacak hale gelir. İçinden çıkan çekirdeğin üzeri parşömen benzeri bir zarla kaplıdır ve

KAHVE PİŞİRMEYÖNTEMLERİ

Kapta Filtreleme: French-press, Plunger-pot gibi aletlerle yapılır.

Ocak Üstü Yöntem: İtalya’da yaygındır. Ocak üstü pişirme aygıtları (metal, vakum vb.) kullanılır.

Doğrudan Kaynatma: Bu yönteme en iyi örnek Türk kahvesidir.

Filtreleme: Yaygın bir yöntemdir. Kâğıt veya metal (altın kaplı) filtreler kullanılır.

Espresso / Capuccino: Bu yöntem kahvenin

tadını en iyi hissettiren yöntem olarak kabul edilir. Kahveye tadını

veren yağlar erir, üzerinde bir köpük

tabakası oluşur.

Page 20: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 18

KEYİFLE >>

elde ovuşturulursa bu zar soyulur. Açığa çıkan çekirdek sarı-yeşil-kahverengidir. Bu şekilde çuvallara doldurulur ve fırınlanmaya gönderilir. Fırınlanınca esas rengi olan kahverengi tonlarını alır. Bizim bir çırpıda anlattığımız bu süreç aslında uzun ve tam 24 aşaması olan zahmetli bir süreçtir. “Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı vardır” sözü bu zahmetli sürece karşı bir saygı ifadesi olarak da söyleniyor olamaz mı?

BEŞ PARA YETMİYORSA...Tahmis, kahvecinin Osmanlı’daki adıdır. Tahmisler mahallenin bilgili insanlarıdır. Başı sıkışanlar, her konuda ona danışabilir. Kanaatkârdırlar, ticaretin çok kazancından ziyade devamlılığını önemserler. Önemserler önemsemesine ama tahmisin biri uzun süredir kahve ücretini artırmadığı için oldukça zor durumdadır. Artık bıçak kemiğe dayanmıştır ancak bunu söylemeye de utanmaktadır. Doğrudan söylemektense daha nazik ve latif bir yöntem olduğunu düşünerek kâğıda bir beyit yazar ve akşam dükkânını kapatırken bu kâğıdı dükkânının kapısına asar. Beyit şöyledir: Kahve Yemen’den gelir, yolları ırak.Beş para yetmiyor, on para bırak.

Sabah korka korka ve müşterilerinin tepkisini merak ederek dükkânının önüne gelir. Bakar ki kendi yazdığı beyitin altında cevap niteliğinde bir başka beyit:

Kahve Yemen’den gelir, yolları sapa.Beş para yetmiyorsa, dükkânı kapa.

Page 21: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 19

Tiryakiye yakışır bir kahve ağır ateşte 15- 20 dakika pişirilmeli, cezve sık sık ateşe sürülüp geri çekilmelidir. Her fincan kahve için bir kaşık kahve ve bir kaşık şeker günümüzde kural haline gelmiştir. Nasıl pişirilirse pişirilsin köpüksüz bir Türk kahvesi düşünülemez.

Geleneksel Keyif

Cilveli Kahve: Fincana dökülen bol köpüklü Türk kahvesinin üzerine çifte kavrulmuş, öğütülmüş badem ve iki çeşit baharattan

oluşan karışım dökülür. Kahvenin yanında verilen kaşıkla bademler yenir, ardından kahve içilir. Köpükle badem ezmesinin

karışımı özel bir tat oluşturur. Dövülmüş bademin kahvenin dibine çökmemesi için mutlaka çifte kavrulmuş olması gerekir.

Mırra: Arap coğrafyasına özgü, birkaç kez demlenerek hazırlanan acı bir kahvedir. İsmi, Arapça acı

anlamına gelen murdan türemiştir. Çok acı ve koyu olması nedeniyle ufak bardakta içilir. Türkiye’de

de Şanlıurfa, Mardin gibi Arap kültürünün hâkim olduğu yörelerde ustaları

tarafından hazırlanması makbul olan, kültürel açıdan anlamlı, sunumu özel çaba gerektiren bir

kahvedir.

YEREL KAHVELER

Kenger Kahvesi: Kenger bitkisinin gövdesinin kesilmesi ile çıkan süt 1-2 günde beyazımsı renk alır ve kıvamlı hale gelir. Bundan kenger sakızı hazırlanır. Olgunlaşan başlar ise kavrulup öğütülerek kenger kahvesi yapılır.

Dibek Kahvesi: Dibek kahvesi aslında bir kahve öğütme yöntemidir. Kavrulan kahve yuvarlak, içi çukur taş ya da tahtadan yapılan bir anlamda havana benzeyen büyük kaplara konur ve bir tokmakla ince hale gelene kadar ezilir. Bu yöntemle öğütülen kahve koyu kıvamlı olur.

Menengiç (Çedene) Kahvesi: Aslında kahve yemişinden yapılan bir içecek değildir. Çitlenbik de denen Menengiç ağacı koyu yeşil, minik meyveler verir. Meyvesi kokulu ve yağlıdır. Bu meyve yağsız kavrulur ve çıtır çıtır yenir. Çedene kahvesi Türk Kahvesi gibi hazırlanır. Kahve yapmak için kullanılan menegiç yağlı ve macun kıvamındadır.

Page 22: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 20

BİZİMLE >>

SEHA YAPI GÜVENCESİYLE 2. ETAP SATIŞLARI SATIŞA SUNULAN

SiMGE ŞEHiR’DE BEKLEDİĞİNİZDEN ÇOK FAZLASI VAR

SEHA YAPI İMZASI TAŞIYAN SİMGEŞEHİR, HEM EV SAHİBİ

OLMAK HEM DE AKILLI YATIRIM YAPMAK İSTEYENLER İÇİN

KAÇIRILMAYACAK BİR FIRSAT SUNUYOR. SİMGEŞEHİR

KONUTLARI’NDA SİZİ, BEKLEDİĞİNİZDEN ÇOK DAHA

FAZLA ŞEY BEKLİYOR.

Ankara Etimesgut’ta 50 bin metrekare alan üzerinde inşa edilen ve 21 bloktan oluşan ‘Simgeşehir Konutları’ şehrin gürültüsünden uzak sakin ve huzurlu bir yaşam sunuyor. Depreme dayanıklı konutlar, kullanışlı daireler, güvenlikli ve kontrollü site yaşamı, yeşil alanlar, çocuk oyun alanları, site içi otoparkı ile ‘Simgeşehir’de yaşam, 2011’de

başladı, şimdi yeni ev sahiplerini, yeni komşularını bekliyor.

Sınırlı sayıdaki ilk etapta 3+1 tipinde dairelerde hemen teslim tapu ve daire satışlarının yanı sıra uygun fiyatlı 2013 yaz teslimi ikinci etap satışları da devam ediyor. Simgeşehir’de sizi, huzurlu ve rahat bir yaşam bekliyor.

PROJE KÜNYESİ

Kullanım Amacı: KonutSaha Genişliği: 49.079 m²İnşaat Alanı : 115.696 m²Daire Sayısı: 980 KonutBlok Adedi : 21Yapım Tekniği: Betonarme Tünel Kalıp SistemiDinlenme Alanları : Çocuk Bahçesi, Spor Alanı,Dekoratif HavuzBaşlangıç: Haziran 2008

Simgeşehir’den cazip fiyat ve uygun ödeme koşulları ile siz de ev sahibi olmak istiyorsanız acele edin. Hemen teslim tapu ve dairelere Vakıfbank kredisi ile sahip olabilirsiniz.

başlayan87.000 TL’den

fiyatlarla

Page 23: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 21

Page 24: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

HAYIRLA >>

anahtar // ilkbahar 2013 • 22

EVA DE VITRAY MEYEROVITCH

EVA DE VITRAY MEYEROVITCH, 1909 yılında Bolougne’da doğdu. Katolik ve aristokrat bir ailenin mensubu. Latince-Grekçe bölümünü bitirerek liseden mezun oldu. Ardından Hukuk tahsilini tamamladı. Felsefe doktorası yaptı. Bu yılları, kilisede ve rahibelerin içinde geçti. Çalışmalarını edebiyat, felsefe ve tasavvuf konuları üzerinde yoğunlaştırdı. Dünyanın birçok ülkesindeki üniversitlerde dersler ve konferanslar verdi. Müslüman oldu. Müslüman olduktan sonra “Havva” adını aldı. Mevlana ve Muhammed İkbal’in bütün eserlerini Fransızca’ya çevirdi. 24 Temmuz 1999 tarihinde vefat etti. Cenazesi, vasiyeti üzerine, Konya’ya getirildi ve Üçler Mezarlığı’na defnedildi.

Doktorasını Mevlâna üzerine yapan, onun tüm eserlerini ilk defa Fransızcaya kazandıran Eva de Vitray Meyerovitch, “Mutlağın Aranışı” (La Quête de I’Absolu) başlığıyla yayınladığı Mesnevi çevirisindeki önsözü ile de batılıların

dikkatin çeker. Eva de Vitray (Havva Hanım), Mesnevide, daha 1940’larda sözü edilen “Nükleer Fizik Teorisi” ve atomdan bahsedildiğini, bunun ne Yunan’daki Dêmocrite ne de İslam felsefesiyle ilgisi olduğunu; ne Mevlâna ne de sonraki dönemlerde bilindiğini, dolayısıyla Mevlâna’nın bu atom ve nükleer güçle olan ilgisini açıklamanın kolay olmadığını belirtir. Batıda İslam’ı yanlış tanıtmaya çalışanlara karşı da Mevlâna’nın İslam ve tasavvuf anlayışını ortaya koyan Havva Hanım, Paris’te “İslam et Occident”; “Soufisme d’Orient et d’Occident” gibi birçok derneklerin kuruluş ve faaliyetlerine destek verir. Fransa “İlmi Araştırmalar Merkezi”nde (CNRS) uzmanlık ve yöneticilik yapan; Ezher ve diğer Mısır üniversitelerinde felsefe dersleri veren Hava Hanım’a, Mevlâna ve Türk kültürüne yaptığı hizmetlerinden dolayı 1987 yılında Selçuk Üniversitesi tarafından “Docteur Honoris Casua” ünvanı verilir. “Tüm zamanların en büyük sufi dehası, tek

BİR GÜN DUA EDEREK; "EY TANRIM! NE OLUR, NE YAPMAM GEREKTİĞİNİ BANA SÖYLE! BANA BİR İŞARET GÖNDER." DEDİM. BU İŞARET BANA BİR RÜYA İLE GELDİ. BİR GÜN RÜYAMDA MEZARA GÖMÜLDÜĞÜMÜ, MEZAR TAŞIMDA DA İSMİMİN ARAPÇA OLARAK "HAVVA" OLARAK YAZILI OLDUĞUN GÖRDÜM... UYANDIĞIM ZAMAN BANA ŞU SÖZLERİN SÖYLENDİĞİNİ HATIRLADIM: "PEKİ CANIM, BİR İŞARET İSTEDİN, O İŞARET DE ŞU: BİR MÜSLÜMAN OLARAK GÖMÜLECEKSİN."

Page 25: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 23

önderim Mevlâna’dır” diyen Eva de Vitray, Mevlâna düşüncesindeki mütevazı ve entelektüel kimliğiyle birçok batılı ve doğulu insanın da kendisi gibi İslamı kucaklamasını sağlar.

Eva de Vitray’ın Mevlâna ile tanışması ilginç bir mesajla gerçekleşir. Kendisi bu karşılaşmayı 1975 yılında bir Fransız televizyonuna verdiği mülakatta şöyle anlatır:“Bir gün Sorbonne Üniversitesi’nin kütüphanesinde Dr. Muhammed İkbal tarafından kaleme alınmış Hz. Mevlâna’nın görüşlerini anlatan yarım sayfalık bir yazıya rastladım. Mevlâna’nın kısa mesajını içeren bu metni okuduğumda kafam allak bullak oldu. Çünkü ya Hz. Mevlâna’nın sözleri doğruydu ya da şimdiye kadar okuduğum Yunan felsefesinin söyledikleri. İlk işim Mevlâna ile ilgili yayınları aramak oldu. Ama nafile. Kocaman kütüphanede Mevlâna’ya ait hiçbir kayda rastlayamadım. Bu husutaki merakımı gidermek konusunda yapacağım tek şey Dr. Muhammed İkbal vasıtasıyla Hz. Mevlâna’ya ulaşmaktı ve öyle de yaptım.”

Mevlâna düşüncesinin kaynağını arayan Havva Hanım, Dr. İkbal’in izini sürer ve ilk olarak onun “İslam’da Dini Düşüncenin Yeniden Yorumu (ihyası)” adlı İngilizce eseriyle karşılaşır. Birçok sorunun cevabını ve İslam’ın evrenselliğini bu kitapta bulur. Müslüman olmaya karar veren Eva de Vitray, içinde yaşadığı dünyası, konumu, aile yapısı sebebiyle yaşadığı gelgitleri şu cümlelerle anlatır: “Hz. Mevlâna’nın dizinin dibinde oturabilen bir mürit olsaydım bu çok kolay ve harika bir şey olurdu (...) Ama benim İkbal’in eserini okuduktan sonra İslam’a attığım ilk adımlar çok kolay olmadı. Çünkü ben Katolik bir büyükannenin elinde yetişmiş ve kocası da Yahudi olan biriydim. Bana kılavuzluk edecek birisi olmadığı için bazen kendimi kaybediyor, delice bir şeyler yaptım duygusuna kapılıyordum. Bir gün dua ederek; “Ey Tanrım! Ne olur, ne yapmam gerektiğini bana söyle! Bana bir işaret gönder.” dedim. Bu işaret bana bir rüya ile geldi. Bir gün

Page 26: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 24

HAYIRLA >>

rüyamda mezara gömüldüğümü, mezar taşımda da ismimin Arapça olarak “Havva” olarak yazılı olduğunu gördüm... Uyandığım zaman bana şu sözlerin söylendiğini hatırladım: “Peki canım, bir işaret istedin, o işaret de şu: Bir müslüman olarak gömüleceksin.” Bundan sonra İslam ile yoluma devam ettim. 15 yıl sona İstanbul’a ilk ziyaretimi gerçekleştirdim. Restore edilen bir mevlevihanenin bahçesinde, yıllar önce rüyamda gördüğüm mezarıma benzeyen bir mezarla karşılaştım. Mihmandarıma bu mezarların kime ait olduğunu sorduğumda, “Mevlevi kadınların mezarları” dedi. O zaman mevlevi olmam gerektiği mesajını almış oldum.”

Böylece Mevlâna ile buluşan Eva de Vitray’ın, bundan sonraki en büyük arzusu ve uğraşı, Mevlâna’yı ve onun eserlerini batı dünyasına tanıtmak ve hakikat yolunu göstermek olur. Bu yolda önce Farsça öğrenen Havva Hanım Tebriz Üniversitesi eski rektörü Cemşit Murtazavi ile Mesnevi’yi Fransızcaya çevirir. İlk defa Fransızcaya çevirdiği Hz. Mevlâna’nın eserleri ve bu eserleri sunarken yaptığı çarpıcı bilimsel yorumlar Fransa’da çok etkili olur. 1972-1990 yılları arasında yayımlanan çeviri ve araştırmalarının Mevlâna’yı tanıtma yolunda önemli etkisi olur.24 Temmuz 1999 günü ebediyete

intikal eden Havva Hanım’ın en önemli vasiyeti Hz. Mevlâna’nın yakınlarına defnedilmektir. Paris yakınlarında bir müslüman mezarlığına defnedilen Havva Hanım’ın naaşı, 14 Aralık 2008 yılında Prof. Dr. Abdullah Öztürk ve Konya Büyükşehir Belediyesi’nin çabasıyla Konya’ya getirilir ve Mevlana türbesinin karşısındaki Üçler Kabristanı’na defnedilir. Böylece, “Benim gibi yaşlı bünyesi, hasta kalbiyle kilometreler katetmek bile Hz. Mevlana’nın huzurunda yorgunluk değil, mutluluk verir. Onun maneviyatının gölgesinde kıyamete kadar kalabilmek için beni Konya’ya gömün” diyen Havva Hanım’ın vasiyeti 10 yıl aradan sonra gerçekleşmiş olur.

Çevirileri:Odes Mistiques, Editions Klingsieck, 1973 (Şems-i Tebriz-i Divanı’ndan seçmeler.)Le Livre du Dedans, de Djalal-Od-Din Rumi, Editions Sinbad, 1976 La parole secrete de sultan Valad, Editions du Rocher, 1982 Rubaiy’at, Editions Albin Michel, 1987 Lettres de Rumi, Editions J.RenardMathnawi de Djalal-Od-Din Rumi, 6 vol (506000 vers) Editions Rocher, 1990Maitre et disciple (Sultan Veled marif) Paris 1982, Editions Sindbad

Page 27: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 25

Page 28: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 26

HAYIRLA >>

Page 29: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 27

“TANRIM,

YUKARIDAKİ ALINTILAR ‘EVA DE VİTRAY-MEYEROVİTCH’E AİT. MÜSLÜMAN OLUP HAVVA ADINI ALAN BU DEĞERLİ İNSANI, ONU ÇOK YAKINDAN TANIYAN PROF. DR. ABDULLAH ÖZTÜRK HOCA İLE KONUŞTUK…

BANA BİR IŞIK VER!”

Hocam, konuyla ilgili söyleşimize başlamadan önce okuyucularımıza sizi tanıtalım dilerseniz?Öncelikle ‘Havva Hanım’ (Eva De Vitray-Meyerovitch) gibi önemli bir isme yer verdiğiniz için sizlere teşekkür ederek başlamak istiyorum. Bendeniz, 1950 yılında Beyşehir’de doğdum. Liseyi ve ortaokulu Beyşehir’de bitirdikten sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü’nü bitirdim. Son sınıfta okurken kazandığım bir burs neticesinde yolum kısa süreliğine Paris’e düştü. Paris dönüşümde, ‘Sorbonne Üniversitesi’nde okumak kararı almıştım. Yani doktoramı orada yapmak istiyordum. Ve okulu bitirir bitirmez Paris’e gittim ve üniversiteye kaydoldum. 1972 ile 1980 yılları arasında Paris’te kaldım. Sorbonne Üniversitesi’ni bitirdikten sonra yani doktora ve yüksek lisansımı tamamladıktan sonra Türkiye’ye döndüm ve Selçuk Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak göreve başladım.

‘…Çevremi kuşatan gelenekçilikten ıstırap duyuyordum ve sıkıntılarımı rahiplerime anlatacak olsam, bana hepsi de aynı şekilde şüphelerden uzak durmamı öğütlüyor ve bu şüpheleri benden gidermesi için Rabbime dua etmem gerektiğini söylüyorlardı. 18 yaşıma gelip de felsefe okumaya başlayınca, duyduğum bu huzursuzluk dayanılmaz bir hal aldı. Mutlak’ın susuzluğunu çekiyordum ve hayli huzursuzdum. Benim hâlim, daha ziyade,

geceleyin kendisini duyacak birini arayan bir geminin attığı imdat işaretini andırıyordu…”

‘Müslüman olmuştum, hem de hiçbir şeyi inkâr etmeden. Ne Tevrat’ı inkâr ediyordum ne de İncil’i. Sadece beni her zaman rahatsız etmiş olan hususları, konsillerin kararlarını, Allah’ın şu gibi veya bu gibi olduğuna karar vermek için Roma’da toplanmış o beylerin dogmalarını bir tarafa bırakıyordum…

Havva Hanım’la tanışmanız nasıl oldu? ‘Sorbonne Üniversitesi’nde okurken uluslararası bir yurtta kalıyordum. Aynı yurtta bugün YÖK Denetleme Kurulu üyesi Doç. Dr. Hüseyin Sak kalıyordu. Onunla aynı zamanda oda arkadaşıydık.Bir gün Hüseyin Sak ile gazeteci Nejat Aşkın Unesco Başkanı’nı ziyarete giderler. Yanlış hatırlamıyorsam 1974 yılları. O zamanlar Unesco Başkanı, ‘Amadou Mahtar M’Bow’ isminde Müslüman asıllı bir Afrikalıdır. Bu ziyaret sırasında nur yüzlü, sıcak ve samimi yaşlı bir kadına rastlarlar. Ne ki bu kadın ‘Prof. Dr. Eva De Vitray-Meyerovitch’den başkası değildir. Havva Hanım, bizim arkadaşların Türk olduğunu öğrenince ‘aranızda Konyalı var mı?’ diye sorar. Bizimkiler, ‘var ama burada değil’ derler. Yani benden bahsediyorlar. Havva Hanım, ‘Ben de Konyalı’ demiş. ‘Bu kartı Konyalı arkadaşa verin, beni arasın’ diye de tembihte bulunmuş.

Page 30: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

HAYIRLA >>

anahtar // ilkbahar 2013 • 28

Arkadaşlar bana ilettiğinde tanımıyorum, niye gideyim falan dedim. Onlarsa ayıp olur, gitmen gerek gibi sözler sarf ettiler. Neyse, pazar günü Havva Hanım’ın evine gittim. Paris yakınlarında oturuyordu. Kapıyı çaldım, nur yüzlü yaşlıca bir bayan kapıyı açtı. Beni görür görmez, ‘Konyalı’ dedi. Ben de, ‘evet, Konyalı’ dedim. Derken bana Mevlevi selamı verdi. Ben de ona Mevlevi selamı ile karşılık verdim. Aslında ben Mevlevi selamını bilmiyordum. Sadece onu taklit ettim. Ama iyi ki taklit etmişim. Sonra öğrendim ki Mevlevi selamı karşılıklı verilirmiş. O sırada evde, bir Fransız televizyonu Havva Hanım ile Mevlana üzerine söyleşi yapıyordu. Bir ara beni göstererek, bundan sonraki soruları ona soracaksınız, ‘karşınızda gerçek bir Konyali var’ dedi. Mevlana uzmanı, gerçek Müslüman… Başımdan aşağı kaynar sular döküldü. Neyse ki, ‘tamam, bir dahaki sefer onunla söyleşi yaparız’ deyip ayrıldılar. Bir oh çektim, rahatladım. Onlar gittikten sonra epey sohbet ettik. Sohbet arasında bir ara bana, ‘sen benim manevi oğlum olur musun’ dedi. Kendisinden çok etkilenmiştim. ‘Tamam’ dedim. Yalnız sizden bir ricam var, beni gerçek Müslüman ve Mevlevi uzmanı diye tanıtmayın lütfen. Çünkü hakkıyla onları temsil edemem…

Havva Hanım’ı yakından tanıyan birisi olarak, kendisini biraz tanıtır mısınız?Havva Hanım, aristokrat ve dindar bir ailenin kızıdır. İlk zamanlar elit ailelere mensup öğrencilerin gittiği bir rahibe okuluna gider. Ama anılarında o dönemden ve rahibelerden pek memnun olmadığını söyler. Sonra Hukuk Fakültesi’ne girer, akademik kariyer yapar ve kitaplara sığmayacak başarılara imza atar.Daha sonra Fransa’nın İlmi Araştırmalar Milli Merkezi’nde Fizik Bölümü Daire Başkanlığı’na atanır. Kendisi fizikçi değildir ama sanırsam ona duyulan güven ve bilgi birikimi yeterli görülür.

Oysa branşı hukuktu değil mi hocam?Kendisi felsefe ve hukuk okumuştur. Üç dört lisan, eski Yunanca bilir. Bu yüzden, yani çok dil bildiğinden söz konusu göreve getirilir. Bu görevi sırasında Fransa’nın en büyükfizikçileri ile tanışır.

Kaç yıllarıdır?Yaklaşık olarak 2. Dünya Savaşı yılları.Nerede kalmıştık. Dolayısı ile fizikle irtibatı vardır. İlerde Havva Hanım, Mevlana üzerine çalıştığında atomu, Mevlana’nın atomdan bahsettiğini anlayacaktır. Oysa bugün hiçbir bilim adamı, hiçbir ilahiyatçı Mevlana’nın atomdan bahsettiğini bilmez. Bunu ortaya koyan Havva Hanım’dır…Hocam, Havva Hanım’ın İslam’la tanışmasını merak eder olduk… 2. Dünya Savaşı yıllarında, Havva Hanım sözünü ettiğimiz merkezde çalışırken, Pakistanlı bir akademisyen ona, ‘Muhammed İkbal’in bir kitabını hediye eder. O kitap, ‘İslâm’da Dinî Düşüncenin Yeniden İnşası’dır. Havva Hanım bu kitaptan çok etkilenir. Ve o kitaptan Mevlana’yı öğrenir. Fakat Mevlana hakkında bildikleri yetersizdir ve onun izini sürmeye karar verir. Üniversite Kütüphanesi’ne gider, orada yine Mevlana hakkında yazılmış, Dr. Muhammed İkbal’in bir ya da bir buçuk sayfalık yazısına rastlar. Onu okuduğunda şok geçirir. Bu arada Mevlana ile ilgili eserler arar. Ama yeterince bir kaynak bulamaz. İkbal’in Mevlana hakkında yazdığı tüm eserleri, kitaplarını okur ve onları Fransızcaya çevirir. Sonra birgün, ey Tanrım, bana bir işaret ver! İslam’a gireyim

mi, girmeyeyim mi? diye bir söz eder. Ve o gece rüyasında mezarını görür. Mezarında ismi, Havva olarak yazılıdır. Oysa ismi Eva’dır. Ve böylece başlar yeni hayatı…

O dönemlerde kaç yaşlarındadır?Genç, 30 yaşlarında falan. Derken Havva Hanım, Türkiye’ye gelir ve Sultanahmet’te bir otele yerleşir. Halil Can isminde bir neyzenle tanışır. Daha doğrusu kendisine tavsiye edilmiş bu insanı bulur. Halil Can onu Galata Mevlevihanesi’ne götürür. Burada Mevlevi hanımların mezarlığında Havva isminde ve bir mezar görür. Bu mezar rüyasında gördüğü mezarın bir benzeridir ve bu durumdan çok etkilenir ve ağlar. Bir yandan da kendi kendine ‘kızım sen Mevlevi olacaksın’ der. Bir başka gün Yolu Eyüp’e düşer. Orada namaz kılar. Onu Eyüp Sultan’a götüren şoför de inançlı birisidir ve o da namaz kılar. Sonra geri dönerler. Havva Hanım parayı uzatır. Şoför ise almak istemez. ‘Ben uzatıyorum, o almıyor. Sonra ismini sordum. Ali dedi. Bak Ali! Haram, haram dedim’ diyor. Bu böyle sürmüş. Sonra Ali, ‘Hac’ demiş, ‘Arafat’ demiş, ‘Orada bana dua edersin’ demiş. Velhasıl yarı yarıya anlaşmışlar…Derken, uzatmamayım Havva Hanım’ın yolu Mekke’ye düşer. Kalabalık bir

Page 31: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 29

grupla hacca gider. Sonra hacda ‘bir baktım ki korkunç bir şey. O kalabalık, o mahşer, o Arafat... Manzara, bir Batılı olarak bana çok bambaşka, çok ilginç geldi. Sanki başka bir dünyadaydım. Tam Arafat’a vardım ki, Ali aklıma düştü. (Gerisini ağlayarak, gözyaşları içinde anlatıyor.) Çocuklarım, eşim, dostum kimse gelmedi aklıma. Ali geldi aklıma, sözleri kulağımda çınladı. Onlar için ağlamadım, ama Ali için çok ağladım. Ona dualar ettim’ diye bu hikayesini hep anlatır ve her defasında ağlardı…

Hocam, insan bıkıp usanmadan dinleyebilir.Onu anlatmakla bitiremeyiz. Neyse, bir gün Havva Hanım rahatsızlanır. Sonra hastalığı ilerler ve yatağa düşer. Çocukları pek ilgilenmemiş. Bana da vasiyetini yazamamış. Sonra öldüğü haberi geldi. 24 Temmuz 1999…

Vasiyetinden bahsetmenin vakti geldi sanırım hocam?Tabi ki. Bir Üniversite kürsüsünde söyledi hem de. Ölürsem, beni Konya’ya defnedin, Mevlana Türbesi’nin karşısında bulunan‘ÜçlerMezarlığı’na diye…

Bakıcısı ölümünden sonra dostlarını

arıyor. Çocuklarına haber veriyor. Hatta iki gün defnedilemiyor evde bekliyor naaşı. Mezarlığa ise sadece büyük oğlu gelmiş… Ölümüne gidemedik… (Gözleri doluyor.) Sonra 10 yıl sonra şöyle bir haber geldi. ‘Hocam, bir mezar taşı bile yok. Bir Mezar, bir taş dikelim, ama burada kimse ilgilenmiyor’ dediler. Bir yolunu bulup Fransa’ya gittim. Hemen mezarlığa gittik. Müslümanlar için mütevazi bir köşe yapmışlar. Hatta Yılmaz Güney, sanırım Ahmet Kaya’da orada. Kiminde taş falan var, ama Havva Hanım’ın mezarında bir taş olsun yok. Numaralardan bulduğumuz mezarı görünce çok kötü oldum. Aklıma vasiyeti falan geldi. Döndüm kıbleye, ya Rabbi, eğer bu kadın hakikaten samimi ise ki ben samimi olduğuna inanıyorum ne olur bunun vasiyetini yerine getirmemize yardımcı ol! Sonra, oturup oğluna mektup yazdım. Önce kabul etmedi ama sonra kendisi arayıp, “götürebilirsiniz” dedi. Böylece 10 yılın ardından mezarını Konya’ya getirdik…Havva Hanım, Hz. Mevlana’yı dünyaya tanıtan çok önemli bir isim. ’İslam’ın güler yüzü’ diye bir kitabı var. Havva Hanım’ın bir diğer değerli katkısı İslam’ı terörist olarak gören batılılara, İslam’ın diğer yüzünü, gerçek yüzünü tanıtmaya, göstermeye çabasıdır…

Havva Hanım,Mevlana’yı anlamak için şu dört soruya cevap vermek gerektiğini söyler:

1- Bize, ‘sizler Mevlana’da ne buldunuz’ derler, bunu ve diğerlerini cevaplamalıyız. 2- Batılılar ne buluyor, niye geliyor Mevlana’ya? 3- Mevlana’yı Batılı düşünürlerden ayıran özellikler nedir?4- Mevlana’nın mesajlarını, 21. asır insanının sorunlarına hangi açıdan cevap verebilir?..

Page 32: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

HAYIRLA >>

anahtar // ilkbahar 2013 • 30

ÜÇ SATIR BÜTÜN UFKUNUZUDEĞİŞTİRMEYE YETER

EVA HANIM’IN CEMŞİD MURTAZAVİ İLE BİRLİKTE YAPTIĞI

MESNEVİ TERCÜMESİ ÇOK MÜTHİŞ BİR TERCÜMEDİR. AYRICA 35

SAYFALIK MUKADDİMESİNDEN DE HAKİKATEN AYRICA BAHSETMEK

GEREKİR. MUKADDİMEDE 3 SATIRLIK BİR YORUM, BÜTÜN

UFKUNUZU DEĞİŞTİRİYOR.

Hocam önce, sizi okuyucularımızatanıtarak söyleşimize başlayalım.Aslen Konya’nın Bozkır ilçesinin Kozağaç köyünde 1942 yılında doğdum. İlkokulu köyümde bitirdim ve 1954’te Konya’ya göç ettik.. Ardından İmam Hatip Okulu’nu ve Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirdim. Yani ortaöğretim, lise ve üniversite hayatım Konya’da geçti. 1967’de Yüksek İslam Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Bursa İmam Hatip Lisesi’ne meslek dersleri öğretmeni olarak atandım. 1975’te Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde İlahiyat Doktoru oldum. Doktora sonrası, mezun olduğum Konya Yüksek İslam Enstitüsü’ne Dinler Tarihi ve Din Sosyolojisi öğretmeni olarak atandım. Milli Eğitim Bakanlığına bağlı 4 yıllık bir yüksek okul olduğu için akademik hayatta ilerleme imkanı yoktu. Yani doçent, profesör olunamıyordu.

Bunun üzerine 1977’de Ankara İlahiyat Fakültesi’ne asistan olarak girdim. 1980’de Ankara İlahiyat Fakültesi’nde doçent oldum. 1984’de Üniversite kanunu 40B maddesine göre Konya’ya tekrar görevli olarak geldim. Konya’da Edebiyat Fakültesi’nde Sosyoloji bölümünü kurmakla görevlendirildim.. Rektörümüz rahmetli Prof. Dr. Erol Güngör rahmetli olunca beni görevlendirdiler. Bölümün kuruluşunu 1984’ten 1989’a kadar tamamladım. 1985’de Vatikan’ın daveti ile Roma’ya gittim, 2 ay Vatikan Kütüphanesi’nde çalıştım ve PİSA(Arab ve İslam Eğitim merkezinde) da İslamoloji dersi verdim. Özellikle dinler arası diyolog konusunda son derece önemli doküman topladım Vatikan Kütüphanesi’nde. Hristiyanların yaptığı çalışmaları değerlendirdim. Ve bu arada İlahiyat Fakültesi’ne kadrolu olarak atandım. 1996’da

1981-1982 yılında araştırma yapmak üzere gittiği Fransa’da,Sorbonne Üniversitede araştırma yaparken Eva De Vitray Meyerovicth ile tanışan, dost olan, kitaplarını çeviren Prof. Dr. Mehmet Aydın ile Eva Hanım’ın Fransa’da Hz.mevlanayı tanıtması ve Fransada Fransızlar üzerindeki etkileri üzerine konuştuk.

Page 33: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 31

İlahiyat Fakültesi’ne dekan oldum. 2004’de kadar dekanlığım devam etti. Sonra Felsefe ve Din Bilimleri Bölüm Başkanı oarak görevime devam ettim.2009’da yaş haddinden emekli olduktan sonra Eğitim Fakültesi’nde eğitim vermeye devam ettim. Artık yüksek lisans ve doktora derslerine falan giriyorum, seminer veriyorum. Bugüne kadar gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında bir çok bilimsel toplantıya katıldım. Dinler tarihi, din sosyolojisi ve İslamiyetle ilgili gerek yurt içinde ve gerekse yurt dışında yüzlerce makalem yayımlandı.Uluslararası iki bilim kuruluşunun üyeliğini yapmaktayım. Birisi Societe Asiatique diğeri İAHR (Uluslararası Dinler Tarihi Derneği) Geçen yıl Konya İl Kültür Müdürlüğü tarafından “Dönen Dervişler Şehri Konya” diye bir kitabım yayınlandı. Bu yıl da Eva De Vitray Meyerovicth’in Hz. Mevlana ve İslam tasavvufu kitabını çevirdim. Bu kitabı da Kültür Müdürlüğü yayımladı. Havva hanımın bu kitabı çok sevilen bir kitap olacak. Peki Havva Hanım’la yolunuz nasıl kesişti? Tesadüfi oldu aslında.

Malum gazeteciler romantik, şaşırtıcı hikayeler beklerler.1981’de Aralık’ta Fransa’ya gittim. 1 yıl kaldım orada. Orada bir Türk arkadaşın vasıtasıyla Havva Hanım’la ve bir de Haydar Bammat’ın oğlu Necmettin Bammat’la tanıştım. Necmettin Bammat Fransız TV2 Kanalı’nda İslam Medeniyetiyle ilgili konuşmalar yapıyordu. Arkadaş ım, “bir de Havva Hanım var, Mevlana üzerine çok ciddi çalışmalar yapıyor. O5nunla da bir tanışma imkanı bulabiliriz” dedi. Bir müddet sonra da Havva Hanım’ı evinde ziyaret ettik. Evine gittiğimizde hakikaten benim gözlerim yaşardı. Bir sürü Fransıza, Fransızca olarak Hz. Mevlana’yı anlatıyordu ve herkes huşu içinde Havva Hanım’ı dinliyordu. Çok müthiş bir atmosferdi manzara. Bu periyodik toplantılarda evi dolup taşıyordu. Böyle heyecan verici bir tanışma olmuştu. Zaman zaman gittik geldik. Bir de rahmetli Prof. Dr. Muhammed Hamidullah hoca vardı. Bu üç kişi; Necmettin Bammat, Eva (Havva) Hanım ve Hamidullah Hoca Fransa’da İslamiyeti her yönüyle anlatabilen önemli kişilerdi. Hamidullah hoca Pazar

Page 34: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

HAYIRLA >>

anahtar // ilkbahar 2013 • 32

günleri Staligrad camiinde Fransızca ve Arapça vaaz veriyordu.

Stalingrad camisi?Evet Paris’de bir semt. Oradaki fabrikayı Kuzey Afrikalı Müslümanlar satın almışlar ve camii yapmışlardı. Eva hanıma dönersek; Mevlana ile tanışması İkbal’in bir eseriyle olmuş sanırım? Bir gün Havva hanımı ziyarete gelen Haydarabat Üniversitesi rektörü, Havva Hanım’a Muhammed İkbal’in ‘İslamda Dini Düşüncenin Yeniden Teşekkülü’ isimli kitabını hediye eder. Bu kitapda İkbal sık sık Mevlana’dan bahsediyor ve Mevlana’ya hocam diye hitap ediyor. Havva hanım bu kitabı çok beğenmiş ve aradığı bütün soruların cevabını bulduğunu belirmektedir. Fakat bu Mevlana kimdir? İş te bu merak Havva Hanım’ı Hz. Mevlana’ya götüren kapı olmuştu. Havva Hanım Muhammed İkbal’in bütün eserlerini Fransızcaya tercüme etmişti. Muhammed İkbal’i tanıdıkça Mevlana’yı daha iyi tanıyordu.Ancak o, Mevlana’yı kaynağından öğrenmek için Farsça öğrenmeye karar verdi ve üç yıl farsça eğitimi aldı. Sonra Hz. Mevlana’nın bütün kitaplarını

tercüme etti ve Mevlana üzerine kitaplar yazdı. Mesnevi’yi Cemşid Murtazavi ile birlikte Fransızcaya tercüme etti. O’nun Fransızca bir nüshası Konya İlahiyat Fakültesi Kütüphanesi’nde bulunmaktadır. Güzel bir tercüme ve 35 sayfalık mukaddimesi hakikaten çok ilginç. Ben bu mukaddimeyi tercüme ettim ve ‘Mevlana ve Sufizm’ adı ile yayımladığım kitabımın içinde yer verdim. Havva Hanım “ben Hz. Mevlana’nın öğrencisiyim” diyordu.Artık Havva Hanım’ın evi âdeta Fransa’da bir Mevlevi dergahı olmuştu. Etrafına toplanan enteklektüel Fransız tabakasına Mevlana ve İslamiyetle ilgili sohbetler yapıyordu. Bu Fransızlar, Havva hanım öldükten sonra “Eva Hanım’ın Dostları” diye bir dernek kurdular. Bu dernek, Fransa’da Hz. Mevlana ile ilgili bilimsel toplantılar yaparak, Havva Hanım’ın yolundan gitmeye devam etmektedir.

Hakikaten Havva Hanım boş bir kadın değildi. İslam tasavvufunu ve batı felsefesini, batı mistisizmini bilen bir kadındı. Dolayısıyla bu açıdan bizim için önemi buradan kaynaklanıyor. Yani Hz. Mevlana’nın eserlerini başka çevirenler

Page 35: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 33

de var, ama Hz. Mevlana’nın felsefesine katkı sağlayan Havva Hanım gibi birisi yok. Dolayısıyla batı dünyasında iki kadın tanıyorum. Birinci derecede Havva Hanım, ikinci derecede Anne Marie Shimmel. Her ikisini de Türkiye aydınlarının çok iyi tanımaları gerekir. Hocam iyi bir yere geldik; Mevlananın eserlerini tercüme eden çok isim var. Burada önemli bir şey söylediniz; Eva Hanım’ın farkı nedir biraz daha açalım isterseniz. O fark şuradan geliyor. Ben bu kitabını çevirirken de doğrudan doğruya gördüm, gözlemledim. Bir defa Batı felsefesini çok iyi biliyor. Şimdi Şefik Can (Allah rahmet eylesin) İslam tasavvufunu biliyor ama batı felsefesini bilmiyor. Bu çok önemli. Mesela kitabın içinde “Maietique”diye bir bölüm var. Sokrat’ın öğretme metodu. Maietique felsefeyi bize ta lisede okuttular. Maietique nedir? Sokrat diyor ki, “sen geometriyi biliyorsun ama bildiğini bilmiyorsun.” Ve soru sormak suretiyle geometri hakkında muhatabının geometri bildiğini ispat ediyor. Eva Hanım, Hz. Mevlana’da maitique metot var, diyor ve Mevlananın bir hikayesini anlatıyor. Diyor ki; “küçük yaşlarda bir sürü zenci çocukları getirmişler bir yere. Aradan zaman geçmiş ve bunlar unutmuş kendi dilini, örfünü, adetini. Bulundukları ülkenin dilini konuşmaya başlamışlar. Fakat yaşları 60’dan sonra eski şeyleri hatırlamaya başlamışlar.” Havva hanım, “Mevlana, aslında burada bir maietique metot kullanmaktadır” diyor. İkincisi, Hz. Mevlana’nın atomdan bahsettiğini söylüyor. Hz. Mevlana döneminde daha atomu kimse bilmiyordu. Hz. Mevlana ile ilgili yazılan başka hiçbir kitapta atomla ilgili bilgi verildiğini ben görmedim. Ama Mesnevi’nin mukaddimesinde Havva Hanım, Hz. Mevlana’nın atomdan bahsettiğini söylüyor. Havva Hanım, “13. Yy’da Mevlana’nın bunu söylemesi çok ilginç. Çünkü atom o tarihlerde bilinmiyordu. Daha yeni keşfedildi,” diyor. Şimdi bunlar Havva Hanım’ın belirli bir felsefeden geldiğini ve onun üzerine bir mukayese yapabildiğini gösteriyor. Ayrıca, Hz. Mevlana’da psikanalist metot vardır, diyor ve bunu bir Mesnevi’de yer alan bir aşk hikayesiyle anlatıyor. “Bir kız bir sultana aşık olmuş ve hastalanmış. Fakat doktorlar tedavi edememiş. O’nu

tedavi eden ne Padişah aklıdır, ne hekim aklıdır. Onu sevgi tedavi etti” diyor. Metot olarak Hz. Mevlana psikanalizi uygulamış oluyor. Mesela bir çok şeyi okurken o şeyleri başka yerlerde de duymuş gibi oluyorsunuz ama Havva Hanım yazdıklarının arasına 3 satır ekliyor ve o 3 satır bütün ufkunuzu değiştirmeye yetiyor.

Eva Hanım’ın diğer İslam ülkelerine konferanslar ve dersler verdiğini biliyoruz. Türkiye’deki etkisinin dışında diğer İslam ülkelerinde nasıl kabul gördüğüne dair bir fikriniz var mı?Yani kendisi yazıyor zaten kitaplarında. İslam dünyasından çok konferans daveti alıyor. Mesela Suud Kraliyet ailesi davet ediyor. Kuveyt’te yine o yüksek derecedeki yönetim kadroları davet ediyor. Müslüman olduğu için şöhret kazanıyor. Ama, “dünyada iki ülkeyi çok seviyorum; birisi Fas diğeri Türkiye. Fas’da bağlı olduğum şeyhim var, Türkiye’de de Hz Mevlana var.” diyor. Hocam sohbet uzar gider. Sizi de yorduk, zahmet verdik. Çok teşekkür ederiz.Ben teşekkür ederim.

‘MÜSLÜMAN OLMUŞTUM, HEM DE HİÇBİR ŞEYİ İNKÂR ETMEDEN. NE TEVRAT’I İNKÂR EDİYORDUM NE DE İNCİL’İ. SADECE BENİ HER ZAMAN RAHATSIZ ETMİŞ OLAN HUSUSLARI, KONSİLLERİN KARARLARINI, ALLAH’IN ŞU GİBİ VEYA BU GİBİ OLDUĞUNA KARAR VERMEK İÇİN ROMA’DA TOPLANMIŞ O BEYLERİN DOGMALARINI BİR TARAFA BIRAKIYORDUM…”

Page 36: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 34

BİZİMLE >>

SEHA YAPI; MODERN VE YAŞANILASI PROJELER

SUNMAYA DEVAM EDİYOR. ÖZEL OLARAK

PLANLANMIŞ 66 KONUT VE 6 İŞYERİNDEN OLUŞAN

SEHA BAHAR EVLERİ SAHİPLERİNİ BEKLİYOR.

Seha Yapı, Özlem Mahallesi’ne ‘Seha Özlem Konutları’ ndan sonra başladığı çevre dostu projesi Bahar Evleri ile, bölgenin çehresini değiştirmeye devam ediyor. 2014’ün ilk yarısında teslim edilmesi planlanan ‘Seha Bahar Evleri’, 3+1 tipinde sadece 66 konutla sınırlı. Projede ayrıca 6 adet de ticari alan bulunuyor. Bahar Evleri, uygun ödeme koşulları ve cazip fiyatlarıyla sizleri daha yaşanılır mekânlarda ev sahibi olmaya

ÖZLEM MAHALLESİ’ NDE SEHA’ DAN İKİNCİ PROJE

PROJE KÜNYESİ

Adı: Seha Bahar EvleriLokasyon: Özlem Mahallesi (Elmas Kur’an Kursu karşısı), SelçukluKullanım Amacı: Konut + İşyeriKonut Büyüklükleri: Brüt 154 m² ila 168 m² aralığındaKonut Tipi: 3+1Konut Sayısı: 66Satılacak Konut sayısı: 34Ticari Alan Sayısı: 6

Ticari Alan Büyüklükleri: 1 adet 103 m², 2 adet 140 m², 1 adet 141 m², 2 adet 218 m²

Verilen alan ölçüleri mimari projedeki kaba ölçüler olup yuvarlanmıştır. İmalata bağlı olarak farklılıklar oluşabilir

davet ediyor. Proje görsellerini görmek ve daire planlarını incelemek için www.sehayapi.com internet sitesini ziyaret edebilir, ulaşmak istediğiniz tüm bilgilere web sitemizden ulaşabilirsiniz. Kule Plaza zemin katında yer alan satış ofisimizde, güler yüzlü satış temsilcilerimiz sizleri bekliyor. Ayrıca 444 73 42 veya 0332 221 39 00 numaralı bilgi hatlarını arayarak da detaylı bilgi alabilirsiniz.

başlayan200.000 TL’den

fiyatlarla

Page 37: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 35

Page 38: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 36

RÖPORTAJ >>

HASTA YATAĞINDA YAZDIHAMİT AYTAÇ İCAZETİMİ

HÜSEYİN ÖKSÜZ, 1944 YILINDA KONYA'DA DOĞDU. ASIL MESLEĞİ ECZACILIK, AMA KENDİ DEYİMİYLE HATTATLIĞI ÖNE GEÇEN ÖKSÜZ'ÜN, EĞİTİM HAYATI DA HATTATLIK SERÜVENİ

DE İLGİNÇ. İLK ZAMANLAR, İMAM YA DA MÜEZZİN OLMAYI DÜŞLÜYOR. AMA SONRA ÜNİVERSİTE DÜŞÜYOR AKLINA. LAKİN O YILLARDA ÜNİVERSİTE, İMAM HATİPLİYE ZOR. O YÜZDEN ÇOK UĞRAŞ VERİYOR VE SONUNDA ZORU BAŞARIP ÜNİVERSİTEYİ, YAZDIĞI ALTI

TERCİHTEN BEŞİNİ KAZANIYOR. KAZANAMADIĞI BÖLÜMSE ECZACILIK

Hamit Aytaç’la olan tanışmanızdan ve o dönemlerden başlayalım.Okul yıllarında tanıştığım arkadaşım Hüseyin Kutlu’nun evinde, hat sanatının ilk örneklerini görmüş, çok etkilenmiştim. Beni ustası ile tanıştırmasını istedim. Kırmadığı gibi çok da memnun oldu. 68’li yıllardı. Hocam Hamit Aytaç’ın Cağaloğlu’nda bir hanı vardı, Raşit Efendi. Atölyesi bu handaydı ve sık sık ziyaretine giderdik. Bazen yalnız gittiğim de olurdu. İşte her şey bu ziyaretler sonucu başladı ve gelişti. Bu arada ne zaman ziyaretine gitsek, bizi saygı ve sevgiyle karşılar, sevincini gizlemezdi. Çoğu zaman eksik olmayan misafirlerine döner, ‘bu Hüseyin efendi, hem eczacılıkta okuyor, hem hat yazıyor’ diye beni konuklarına sunar, bazen de çalışmalarımı gösterip onlardan ‘çok güzel, çok başarılı’ diye söz ederdi. Bu davranışının, hat sanatına olan ilgimin perçinlenmesi ve sevgimin büyümesine sebep olduğunu çok sonra fark ettim...

O zamanlar hat sanatına ilgi, yetersiz miydi?Evet. İlgilenenlerin sayısı hayli azdı.

Ama Hamit Aytaç hocam incelikli, saygı ve sevgi dolu bir yapıya sahipti. Bir İstanbul beyefendisiydi. Keza arkadaşları. Şimdi kalmadı öyle insanlar. Ya da tek tük.

Demek ki o zamanlar, iyi birçevre de edinmişsiniz.Sanırım öyle oldu. Misal Hüseyin Kutlu, beni hocamın yanına götüren ve kendisiyle tanıştıran o insan, üniversite okuyor ve iyi bir aileden geliyordu. Hemşehrim olması da arkadaşlığımızı pekiştirmişti.

Okul bitince İstanbul’da mı kaldınız? Hat devam etti mi, eczacılık yaptınız mı?Okul bitince İstanbul’da kalamazdım. Ailem ve çevrem Konya’daydı. Üstelik evliydim de. Ama bunu hocama söylemek zor geliyordu. Üzüleceğini biliyordum. Lakin yapacak bir şey yoktu. Vedalaşmak için yanına gittiğimde her şeyi anlattım. Üzüntüsünü çok belli etmedi, hoş karşıladı. Fakat ısrarla yazmamı, hattı sürdürmemi tembihledi. Sen

Hattatlığı eczacılığının önüne geçen Hüseyin Öksüz’ün, üniversite yıllarında, ‘ustam’ dediği Hamit Aytaç’la tanışıyor ve hat sanatına bütük bir şevkle ilgi duymaya başlıyor. Döneminin sayılı hattatlarından Aytaç, Osmanlının son dönemi ile Cumhuriyet arasında köprü kuran önemli isimlerden. Bugün adından söz edilen birçok hat sanatçısına hocalık yapmış olan Hamit Aytaç, günümüzün değerli ustalarından Öksüz’ün de biricik hocalarından...

Page 39: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 37

çalışmalarını bana gönder, ben düşüncelerimi yazar sana yollarım dedi. Sevinçten uçuyorum... Sonra Konya’ya döndüm ve bir eczane açtık. İlk zamanlar sanatıma eskisi kadar eğilemedim, birkaç ay yazamadım. Bunun çeşitli sebepleri olduğunu düşünüyorum. Bu arada bir çalışmamı gönderdim. Ama aradan 20 gün falan geçti, hocamdan bir haber çıkmadı. Meraklanıp tekrar yazdım. Biri iki hafta sonra cevap geldi. Meğer ilk mektubum eline ulaşmamış. “Hocam bunu, belki puluna tamah etmişlerdir” diye açıklamıştı. Ayrıca mektubunda, beni pek memnun eden bir görüşü vardı, ‘bu iş oluyor’ diye...

İcazeti ne zaman aldınız?İcazet, yani yeterli düzeyde bilgi ve tecrübe demek olan izni, belgeyi almak öyle kolay değil. Çok emek, zaman ve sabır istiyor. O yüzden sık sık İstanbul’a gittiğim olurdu. Arkadaşım Hüseyin Kutlu, dört yılda tamamladı icazetini. O hocamızı çok sık ziyaret eder; hem evine hem de atölyesine giderdi. Bense, araya askerlik ve diğer işler girince 10 yılda tamamladım. Ama hiç unutmam, hocam hastanede yatıyordu ve bana icazetimi oradan, hasta yatağından yazmıştı.

Peki icazeti hangi hatlarda aldınız?‘Sülüs’ ve ‘nesih’te aldım. Bildiğiniz üzere hat, yani güzel yazı yazma sanatının çeşitli türleri var: Sülüs, nesih, muhakkak, reyhani, tevki ve rika gibi.

Ancak hocamız da genellikle sülüs ve nesih türünde çalışıyordu ve ben de ondan gördüğüm gibi devam ettim. Yeri gelmişken bir hatırlatma yapmak istiyorum: Hocamın zaman zaman gazete ve dergilere söyleşileri çıkardı. Ve bu söyleşilerinde öğrencilerinden ve özellikle de benden ‘Eczacı Hüseyin’ diye bahsederdi. Bu çok hoşum giderdi... Sonra bir gün, ders verdiğim öğrencilerimden birisi İstanbul’a gidiyormuş, yanıma geldi ve Hamit Hocayı da ziyaret edeceğini söyledi. Ki o zamanlar hocam hala hastanede yatıyordu. Ben de dedim ki, “Oğul, selamımı götür, onu alır ama arkasından yazı göndermedi mi, diye sorar. “Ne zaman gideceksin” diye sordum. Yarın, dedi. Ben de kendisine bir ayet yazıp gönderdim. Sonra haberini aldım ki, ayeti yüksek sesle defalarca okumuş. Öğrencim bir kopyasını, hiç olmazsa bir fotokopisini istemiş ancak ona bile müsaade etmemiş...

Hocam, hattı meşk etmek aşkı içinize ne zaman düştü? Evet, bu soru daha önce de soruldu. Ve ben de kendime çokça sordum. Öncelikle şunu söylemeliyim. Hafızlığa çalışırken Kuran’ı Kerim’in kenarlarına veya küçük kâğıtlara bazı ayetleri yazmaya çalışırdım. Sonra İstanbul’a gittiğimde Tenekeli Camii dediğimiz bir camii vardı ve oraya gittiğimizde levhalara bakıp gördüklerimi kâğıtlara yazmaya çalışırdım. İyi de resim

Page 40: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 38

RÖPORTAJ >>

yapardım. İmam Hatip’te okurken benim yaptığım resimleri hocalar sınıfın duvarına asardı.

Kaabiliyet genlerinizde varmış demek ki? Evet, böyle bir şey var. Bu olmazsa zaten olmaz. Öte yandan diğer tesadüfler de benim için hayırlı oldu. Ve kendimi geliştirmemi sağladı.Hamit Hoca 1982 yılında vefat edince, aynı yıl İslam Konferansı Teşkilatı kuruldu. İşte o teşkilat ilk defa hat üzerine uluslararası bir yarışma düzenlendi. Daha evvel böyle bir şey yapılmamış ve de bilinmiyordu. Amerika’dan Güney Afrika’ya kadar her yere gönderildi yarışma şartnameleri. Oralardan bile hat yazanlar çıktı. Japonya’dan, Çin’den, bütün İslam dünyasından, Amerika’dan hat çalışmaları geldi. Velhasıl o yarışmaya ben de katıldım. Hem de 5 dalda. Sonra sonuçlar açıklandı ve ben Celi Divani’de 1. Seçildim. Diğer çalışmalarım ise çeşitli mansiyon ödülleri aldı.

KARDEŞİMİN VEFATINDANSONRA KUR'AN'I YAZMAYADEVAM EDEMEDİMKur’an-ı Kerim‘i kaleme almaya aşladığınızı biliyoruz, ne zaman tamamlanır acaba?Sözünü ettiğim gibi birçok ödül alınca 5-6 sene bunun üzerine düşündüm, hangi usülle yazayım diye. Derken kendime göre bir usül buldum ve yazmaya başladım. Şimdi 23. cüzdeyim.

O halde bitmek üzere.Maalesef kardeşimin vefatından sonra bana bir şey oldu. İlk zamanlar keyifle yazıyordum. Şimdi ise bir satır hat bile yazamıyorum. Belki kardeşimle aynı evi paylaşıyor olmamızın etkisi olabilir. Nedendir elim kaleme gitmiyor. Bu ne zaman geçecek bilmiyorum.

Hocam, bildiğimiz bu yazı stillerinin haricinde sizin kendinize hasdenemeleriniz var mı?Mevcutları yazabilsek yeter. Yalnız ben hemen hemen her yazıyı yazıyorum. Herkes yazmıyor ama Hamit Hocada öyleydi mesela ben nesih, sülüs, divani, talik, rika hepsini yazıyorum yani. Ama en çok uğraştığım benim sülüs, nesih ve divani ve celi divanidir. Talik tabi ayrı sülüsle başa baş gidiyor. Taliki de çok severek yazıyorum.

YAZININ ANASI KÜFİ, PİRİ HZ. ALİ'DİRHattın atası küfi midir, sonra hangi sırayı izler, sonra hangisi icat edilmiş veya keşfedilmiş?Hz. Peygamber zamanında ilk vahiyler ‘makıli’ denilen bir yazıyla yazıldı. O günün Arap yarımadasında iki tane yazı var; biri “makıli” diğeri de “şafi” denilen yazı. Makıli yazı, tamamen köşeli hiç yuvarlak hattı yok. Şafi de tamamen yuvarlak. Onda da köşeli taraf yok. İlk vahiyler gelmeye başlayınca vahiy katipleri vahiyleri yazmaya başlıyorlar. Resulullah Efendimiz “makıli” yazıyı kastederek, bundan yazın diyor. Bir

müddet böyle yazıldıktan sonra vahiy katipleri o zaman tabi İslam gelişmeye, sanata açık olduğu için şafi yazıyla birleştirmişler. Bazı yerleri yuvarlak bazı yerleri köşeli iki yazı karışınca işte Küfi çıkmış ortaya. Küfi yazı Makıliyle Şafi yazılarının karışımıdır. Aşağı yukarı 400 çeşit falan küfi çeşidi çıkmış ortaya. Herkes yazma yarışında böyle bir şey. Bütün Hadis-i Şerifler yazılıyor daha bir çok hatıralar yazılıyor, Kur’an-ı Kerim yazılıyor. Hz Ali Efendimiz Kufi yazıyı sistemleştiriyor. Dört çeşide indiriyor. Onun için hat sanatının piri Hz. Ali Efendimizdir. Çünkü küfiyi sistemleştirmiştir. Zaten Hz. Ali hattın piri, küfi de “Ümmü’l Hutut” yani “yazıların anası”dır. Ama diğer 6 çeşit yazıyı ilk kim yazdı belli değil. Aradan aşağı yukarı 100 sene geçtikten sonra İbni Mukle isminde bir hattat ilk defa kufiden çıkan sülüs, nesih gibi bilinen 6 çeşit yazıyı sistemleştirmiş.

Yani ilk orada mı görüyoruz nesih ve sülüsü?Belki daha önce yazılmış ama kurallarını İbni Mukle oturtmuş. Ondan 100 sene sonra İbni Bevvab diye bir hattat geliyor

HZ ALİ EFENDİMİZ KUFİ YAZIYI SİSTEMLEŞTİRİYOR. DÖRT ÇEŞİDE İNDİRİYOR. ONUN İÇİN HAT SANATININ PİRİ HZ. ALİ EFENDİMİZDİR. ÇÜNKÜ KÜFİYİ SİSTEMLEŞTİRMİŞTİR. ZATEN KÜFİ İÇİN DE “ÜMMÜ’L HUTUT” DERLER, YANİ “YAZILARIN ANASI”.

Page 41: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 39

KAYIKÇININ ELİNDEKİ VAV

Her hattatın böyle ilginç hikâyeleri vardır. Hafız Osman bir gün kayığa binmiş. Boğaz’a ya da Haliç’e geçecek. Ama üzerine para kesesini almayı unutmuş. Dönmüş kayıkçıya, ‘evlat, para kesemi yanıma almamışım sana bir ‘vav’ yazayım da sahaflara götür sat’ demiş. Kayıkçının canı sıkılmış, ama bakmış ki adam kelli felli, bir şey diyememiş. Bu arada Hafız Osman, kuşağından hokkasını çıkarmış oracıkta bir vav yazmış ve inerken onu kayıkçıya uzatmış. Ertesi gün kayıkçı, soluğu sahaflarda almış. Daha ilk dükkânda sahaf, ‘vav’ın Hafız Osman’a ait olduğunu anlamış ve iyi paraya ‘vav’ı satın almış. Gel zaman git zaman. Bir gün kayıkçı ile Osman Efendi tekrar karşılaşmışlar. Hafız Osman kayıktan inerken parasını uzatmış. Kayıkçı ise, para yerine bir ‘vav’ daha istemiş. Osman Efendi ise ‘o, o zamandı, al bakalım parayı’ demiş...

oda makili, reyhani, tevkii yazıları ve diğer yazıları dolayısıyla “aklam-ı sitte” dediğimiz 6 çeşit yazı, bu iki hattat tarafından tamamlanmış oluyor. O zamandan sonra yeni bir icat yok mu?Var. 2. Beyazıt Amasya’da iken Şeyh Hamdullah da Amasyalı. Bir gün 2. Beyazıt “Efendim, bunu biz kendimize has bir üslupta yazamaz mıyız” diye soruyor. Bu büyük bir soru. Şeyh Hamdullah işte o zaman inzivaya çekiliyor. 40 gün erbain çıkartıyor ve sadece yazıyla meşgul oluyor. 40 günün sonunda Şeyh Hamdullah bu 6 çeşit yazıyı yepyeni bir üslupta yazıyor. İşte Türk üslubu budur. Bizim üslubumuz Araplarınkinden farklıdır. Erbabı bilir, görür görmez bu bir Arabın elinden çıkmıştır deriz veya bu bir Türkün elinden çıkmıştır deriz. Musiki dinlediğimiz zaman makamını anlamak gibidir. Ondan sonra Hafız Osman gelmiş, Hafız Osman gelince Şeyh Hamdullah’ı unutturmuş. Herkes Şeyh Hamdullah gibi yazacağım diye uğraşırken Hafız Osman gibi yazmaya başlamışlar. Rakım

gelince Hafız Osman’ı unutmuşlar, Rakım gibi yazmaya çalışmışlar. Rakım Efendi’den dan sonra işte Hafız Sami var, Necmettin Okyay var. Böylece bugünlere kadar gelinmiş.

Mustafa İzzet Efendi var.Evet Hattat Rakım Efendi’nin yolunda en büyük üstatlardan, hocaların hocası bir hattatımızdır Mustafa İzzet Efendi. O’nun apayrı bir yeri vardır hat sanatımızda. Hiçbir yazısı tenkit edilemez celi yazılarda bilhassa.

Hocam son olarak, bugünlerde bir ödül aldınız. Bundan bahsetsek.Evet. Kültür ve Turizm Bakanlığı 2012 Yılı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerinden birine bizi layık görmüş. Uğur Hoca haberdar etti sağolsun.

Hocam malum sayfalar sınırlı. Biz sohbete doyamadık ama nihayete erdirmek zorundayız. Bizi kabul ettiniz, ağırladınız. Çok teşekkür ederiz.Estağfirullah, Havva hanım’a dikkat çektiğiniz için asıl ben size eşekkür ederim.

Page 42: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 40

ÇELEBİCE >>

CAMİLERİ OLAN ŞEHİRLER VARDIR, BİR DE ŞEHİRLERİ OLAN CAMİLER... CAMİLERİ OLAN ŞEHİRLERDEN CAMİLERİ ALIRSANIZ O ŞEHRİN KİMLİĞİ

YİNE YERİNDE DURUR. OYSA ŞEHRİ OLAN CAMİLER ÖYLE DEĞİLDİR. CAMİLER EN UÇ NOKTALARA KADAR NÜFUZ ETMİŞ VE ŞEHİR ONLAR

OLMADAN DÜŞÜNÜLEMEZ OLMUŞTUR. MEKKE, MEDİNE, KUDÜS, İSTANBUL VE SARAYBOSNA...

Camileri olan şehirler vardır, bir de şehirleri olan camiler...

Camileri olan şehirlerden camileri alırsanız o şehrin kimliği yine yerinde durur. Oysa şehri olan camiler öyle değildir. Camiler en uç noktalara kadar nüfuz etmiş ve

şehir onlar olmadan düşünülemez olmuştur.

Mekke, Medine, Kudüs, İstanbul ve Saraybosna... Bu

şehirlerin ilki Mekke sonuncusu ise Saraybosna’dır. Saraybosna’nın içine bir dantel gibi işlenen camiler birbirinden farklı hikâyeler anlatırlar. Bunları dinlemek için yavaşlamanız, Saraybosna’nın tarihten bugüne yürüyen adımlarını duymanız gerekir.Saraybosna camileri Osmanlı şehrinin nasıl olduğunun bir özetidir adeta. Nehrin kenarına kurulan sulak bir şehirde her şey olması gerektiği şekildedir. Camilerin boyutları devasa değildir, zaten etkileyiciliklerini de büyüklüklerinden değil etrafa yaydıkları huzur hissinden alırlar. Hayat akıp giderken camiler zamanın boşa

geçmediğinin kanıtıdır. Sırplar savaş süresince sadece tarihi değil inancı da yok etmeye çalıştılar. Ancak göz ardı edilen bir gerçek vardı ki, inanç binaların taşlarında değil köklerinde gizlidir.

BAŞÇARŞI CAMİSİZ DÜŞÜNÜLEMEZ. Saraybosna’da çok fazla kubbe görürsünüz. Ali Paşa Camii, Ferhadiye Camii, Gazi Hüsrev Bey Camii, Hünkar Camii ve diğerleri... Şehrin yamaçlarında kurulan camiler ise merkezdekilerden farklı olarak kubbe yerine kare plana sahiptir. Şehrin merkezine mahsus bir özelliktir kubbe. Çarşıda halen faal olan zanaatkârlar aslında camilerin estetiğini garantiye alan koruyuculardır. Turistlere kahve takımları hazırlamalarına bakmayın siz. Onların asıl görevi camilerdeki estetiğin devamlılığını sağlamaktır. Kronolojiye baktığımız zaman camiler kahve cezvelerinden önce gelmişler şehre. Pekâlâ, şöyle düşünebiliriz: Camiler için işleme yapan zanaatkârlar zaman içinde kahve cezvelerine de el atmışlardır. Bu düşünce bize Boşnak kahvesinin

H. İBRAHİM İZGİ

Page 43: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

eşsiz lezzetini de farklı bir yorumla kavrama imkanı veriyor. Başçarşı’da harcayacak vaktiniz varsa en güzel mekânların camilerin bitişiğinde olduğunu söylemeliyim. Mesela Moriçe Han... Aliya İzzetbegoviç’in kurduğu Mladi Müslümani’nin (Genç Müslümanlar) merkezinin de yer aldığı bu han, altındaki kahvehaneleriyle size güzel bir kahve keyfi sunar. Gazi Hüsrey Bey Camii’nin vakfına ait bu han gençlerin ve gençliğini koruyanların uğrak mekânı... Gençler ve genç kalanlar kahve siparişi verdiklerinde bir cezvenin içinde iki küçük fincanı dolduracak kahve, boş bir fincan ve içinde lokum olan minik bir şekerlik gelir. İşlemeli bakır takımla gelen bu kahve takımı size Saraybosna’da kahve içmenin adabı hakkında ipucu verir. Zaman akıp giderken ezan sesini duyarsınız. Türkiye’den farklı olarak yüksek sesle okunmaz ezan. Bu nedenle kulak kabartmanız gerekir. Moriçe Han’ın yanındaki Gazi Hüsrev Bey

Page 44: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 42

ÇELEBİCE >>

hala fes giymektedir. Hatta bazı imamlar imame sarılı olmayan feslerle kıldırırlar namazı. Fes hayatın içindedir hala. Hatta şehrin futbol kulüplerinden FK Sarajevo kendine fesin rengini seçecek kadar benimsemiştir bu geleneği. Camiden adımınızı dışarı attığınızda yakındaki başka bir camiden çıkanları görecek kadar iç içedir her şey. Şehrin yamaçlarına kurulmuş camiler ahşap minareleriyle sizi selamlar. Eski bir arkadaşı görmüş gibi olursunuz ve siz de selam vermek için yanına gitmek istersiniz. Ona yaklaşırken az ileride başka bir cami ve başka bir minare dikkatinizi çeker. Ona yönelirsiniz ve sonra bir diğeri dikkatinizi çeker... Camilerin avlusuna girdiğinizde sizi bir tarafta Osmanlı dönemi mezarları karşılar, belki bir türbe... Ancak diğer tarafta taze mezarlar vardır. Savaş döneminde genç yaşta toprağa düşen isimleri okursunuz. Karşınızda savaşın

Camii’ne gitmek sizde farklı çağrışımlar yapabilir. Savaş zamanında Gazi Hüsrev Bey Çocuk Korosu’nun okuduğu ilahiler aklınıza gelebilir... Kendinizi çağrışımlara bırakırsanız Saraybosna sizi farklı iklimlere sürükleyebilir. Şadırvanı geçip camiye ulaştığınızda içeride genci yaşlısıyla güzel bir cemaat sizi bekliyordur. Hemen hemen hiç yadırgamadan camide yerinizi alabilirsiniz. Saraybosna camilerinde kendinizi bir İstanbul camisinde gibi hissetmemeniz için neden yok. İmam efendinin kıraatındaki küçük farklılıklar kulağınızı tırmalamaz, aksine farklı bir tad bırakır gönlünüzde... Vakit namazlarında mahalle camilerinde gördüğünüz kadın cemaatin sayısı hiç de az değildir. Camide herkese yer vardır. Etrafa bakarken müezzin mahfeline göz attığınızda fesli müezzinle göz göze gelirsiniz. Evet, burada bazı müezzinler

Page 45: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 43

ve direnen Saraybosna’nın görüntüleri belirir. Yatsı namazının ardından sabah görüşmek üzere ayrılırsınız Saraybosna camilerinden... Yeni bir güne yeni bir camide başlamak üzere... İkametiniz Başçarşı’ya yakınsa Hünkar Camii’ne gitmek için Milyaçka Nehri’ni geçmeniz gerekir. Sabahın erken saatinde Sebil’in güvercinlerini ürkütmeden sık adımlarla Hünkar Camii’ne geçtiğinizde saflarda iki genç çocuk görürseniz bu satırların yazarını hatırlayabilirsiniz. Sabah namazının ertesinde imam cemaatle teker teker selamlaşır ve Türk olduğunuzu fark ederse Türkçe olarak Allah kabul etsin diyebilir. Sonra o iki küçük çocuğu görüp Mladi müslümani (Genç Müslümanlar) diyerek geçmişten geleceğe bir selam gönderebilir. Aliya İzzetbegoviç’e, savaşta direnen Saraybosna’ya ve tüm Bosna Hersek’e gönderilen bir selam.

Diyebiliriz ki Saraybosna tek bir şey olsa bu cami olurdu, tek bir ses olsa o da ezandır. Geride kalan tüm şeyler bu tablonun detaylarını oluşturur.

Page 46: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 44

SAYGIYLA >>

İNSANLAR AKIN AKIN ORAYA GİDİYORLAR""SEHA YENİ BİR PROJEYE BAŞLADIĞI ZAMAN

SEHA İSMİ ÇOK ÖNEMLİ BİR İSİM. BU İSİM 20 YILDA 30

YILDA KAZANILMIŞTIR. SEHA YENİ BİR PROJEYE BAŞLADIĞI ZAMAN İNSANLAR AKIN AKIN

ORAYA GİDİYORLAR VE NİYE DİYE SORSANIZ, "SÖZLERİNİ

TUTUYORLAR, AKİTLERİNE SADIK KALIYORLAR" CEVABINI

ALIYORSUNUZ.

Efendim merhaba. İsa Bey sizi tanıyarak başlayalım söyleşimize.Ben emekliyim. Büyük ticari araç ticaretiyle uğraştım. Şimdi çocuklarım büyüdüler onlar devam ediyorlar, ben artık torunlarımla vakit geçiriyorum.

Büyük araç ticareti derken kamyon, tır gibi araçlar mı?Kamyon, tır, otobüs. Nakliyecilik yaptım uzun zaman. Otobüs çalıştırdım falan. Alım satımını da yaptım. 2000’den sonra çocuklara devrettim. Onlar devam ediyorlar.

Seha Yapı ile ne zaman tanıştınız?Ben Seha’yla Zafer Bey zamanında tanıştım. Kule Konaklar’a gelmeden önce. Ama daha önce komşumuzdu eski oturduğum yerde. Oradan tanıyorum. Eşime dostuma daire almışımdır. Taahhütlerinde en ufak bir aksama görmedim.

Seha, tavsiyelerinizi boşa çıkarmamış anlaşılan?Seha ismi çok önemli bir isim. Bu isim belki 20 yılda 30 yılda kazanılmıştır.

Seha yeni bir projeye başladığı zaman insanlar akın akın oraya gidiyorlar ve niye diye sorsanız, “güvenli bir firma diyorlar. Çünkü sözlerini tutuyorlar, akitlerine sadık kalıyorlar, bir sıkıntımız yok diyorlar.”

Eşinize dostunuza tavsiye ettiniz sonunda siz de Kule Konaklar’ında Seha Yapı’nın müşterisi oldunuz. iki oğlunuz ve siz.Evet, geldik yerleştik iki oğlumla birlikte. Onlara da birer daire aldık. Oturduğumuz yer de merkezi bir yerdi. Ama Kule Konakları’nın bir alternatif yoktur. Kule Konakları yapılırken, oğlum, baba böyle böyle bir yer var dedi. Düşündük, değerlendirdik, üzerine biraz katkıda bulunduk. Aldık oturduk. Geldiğim dairenin 2 katı gibi bir daire ve daha ferah, daha kaliteli.

HANIM TEMİZLERKEN ZORLANIYOR2+1 brüt 176 m2 , neti 150 m2 olsa gerek.Eski evimin brütü 150 m2, neti 120 m2 idi. Buranın neti 150 m2. Hanım geçenlerde temizlik yaparken, “bu dairede bir büyüklük var, ben temizlerken zorlanıyorum” diyor.

Bu sayımızda “Sizinle” bölümünün konuğu Seha Kule Konaklar’dan daire alan ve bu sitenin yöneticiliğini yapan İsa YILMAZ. İsa Bey’le Seha Yapı’yla nasıl tanıştığını, tercih sebeplerini ve Kule Konakları konuştuk.

Page 47: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 45

Bir terslik var diyor yani Zorlanıyor temizlerken. Buranın 2+1’leri İstanbul’un 4+1’leri gibi. Sanki, çoluğunu çocuğunu evlendirmiş, fazla odaya lüzum yok, geniş geniş oturalım diyenler için yapılmış.Bir de emeklinin çok misafiri olur ya; bizim 25 kişiyi ağırlayacak güzel bir salonumuz var. 25 kişiye hizmet verebilecek güzel bir mutfağımız var. Oturma odamız var kendimize yetecek şekilde. Yatak odamız öyle. Soyunma odası, kiler, çamaşır odası, daha ne olsun. Çok güzel bina yapmışlar, Allah için. Ayrıca buradaki projedeki en güzel kısım, 50 kişinin bir arada oturabileceği güzel bir lobimiz var. Çok güzel bir şark odamız var. Geçen mübarek günde 130 bayan sohbet yaptı. Emeği geçenlere dua ettiler. Kütüphanemiz de var. Şimdi şöyle baktığım zaman gerçekten hiç paradan kısmamışlar. Bakın geçen ay 176 m2 yerde 82 liralık doğalgaz yakmışım. Çıktığım yerde annem hala daha oradadır, 150 m2 dairede 380 lira yakıt parası verdik. Bu bina 20 katlı, camları nasıl temizleyeceksiniz? Öyle düşünmüşler ki boydan boya balkon gibi koridor var. Camları rahat silsinler diye. Bir misafirimiz gelse, misafirin bekleyeceği bir yerimiz var. Yani her şey güzel düşünülmüş burada. Herkesin 2 tane otoparkı var. Çok güzel depolarımız var; ister turşu koy, istersen eski eşyanı.

Peki daireniz prim yaptı mı?Çok aşırı prim yaptı. Akşam oturmaya geliyorlar buraya, konuşurken burası çok güzel olmuş ne olur bir daire de bize bulur musunuz diyorlar. Talep artıyor yani. Konya’da herhangi bir apartmanda bir kapıyı açtığınız zaman, ya karşınızda ya biraz sağında ya biraz solunda bir kapı vardır mutlaka. Yani eşiniz sabah sizi uğurlarken kapının arkasında saklanarak uğurlamak zorunda, yoksa görünür. Kapının dışına çıkmadığınız sürece kimseyi görmezsiniz, kimse de sizi görmez.

BURASI KAFA DİNLEME SİTESİBuranın mimari tasarımı dakendine özgü o halde.8 daire var mesela bizim burada 6 tane asansör var. Ne sabah ne akşam yoğunluk olmaz. Sanki böyle kafa dinleme sitesi gibi bir yer. Mutfakla bu taraftaki daire bitişik. Ne onlardan bu

tarafa bir ses gelir ne bu taraftan o tarafa. Çok güzel yalıtımlarını yapmışlar. Şimdi hangi birisini söylersiniz. Camları öyle, dış kapısından tutun balkonları öyle, şunları öyle, bunları öyle...

Allah güle güle oturmak nasip etsin.Komşuluk ilişkileri de iyi. İnsanlara daire satmışlar ama hakikaten de seçici olmuşlar ben öyle gördüm yani. Tanıdıkları insanlara daire satmışlar sanki. Yani şu projeden adam gelmiş bu projeden adam gelmiş daire almış.

Seha sistemi bu. Önce eski müşterilerine haber veriyorlar.Zaman zaman yönetimde olmamdan dolayı mesela bir kalabalık görüyorum. Bil ki yeni bir proje başlamış hemen onun için bir akın var. 2 gün evvel ben, kayınbiraderimin oğluna Kardelen Sitesi’nden daire aldık. Mesele güven.

Bu olay iki günde olmuyor diyorsunuz. Güvene yönelik beklentileriniz, gelişimi nasıl oldu peki sizce? Yani bu tür siteler yaptığı sürece satar mı yani başarılı olur mu?Ben artık Sehanın meskenden öte ticari alanda da ileri gitmesini arzu ediyorum. Yani daha büyük ticari alanlara yatırım yapmasını isterim.

Page 48: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 46

KEYİFLE >>

TÜRKİYE'DE ŞÖHRETİ, BULUNDUKLARI SEMTİN VEYA ŞEHRİN SINIRLARINI AŞMIŞ BİR ÇOK SEMT PAZARI VAR. BUNLARDAN BAZILARINI SİZLER İÇİN DERLEDİK.

İSTANBUL'UN EN BÜYÜK PAZARIFATİH ÇARŞAMBA PAZARI Herhalde duymayan yoktur. Zira Türkiye’yi bile aşmış bir pazardır. İstanbul’un Fatih ilçesinin Çarşamba semtinde kurulur. Çarşamba Pazarı 7 ana cadde ve 17 sokak üzerinde kuruluyor. Bu caddelerden üçünün, sokaklardan da on birinin tamamı pazara ayrılıyor. İğne atsanız yere düşmeyen Çarşamba Pazarı’nda giyim, sebze ve meyvenin yanı sıra canlı çiçek, porselen, tencere tava gibi akla gelen hemen her şey satılıyor. Pazara İzmit, Bursa, Edirne, Tekirdağ’dan gelenler var. Bolu, Kastamonu ve Trakya’dan da mamul geliyor. Bazı tezgahlarda kredi kartı kabul ediyor. Ünlü markaların fabrikalarından toplanmış rengârenk ve çeşit çeşit kumaşlar, perdeler, kaplamalık kumaşlar, battaniyeler, pikeler, en kaliteli markaların tasarladığı kıyafetlerde bile bulunmayan süslemeler, en son moda kıyafetler, ayakkabılar, çantalar, lüks mağazalarda satılan her türlü ev eşyası... Devasa alışveriş merkezlerine kıyasla adım atmak ne kadar zor olsa da sıcak ortamıyla hemen sizi içine alıveriyor.

ENGİN KABAN

Page 49: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 47

CUMALIKIZIK PAZARI:DOĞAL ÜRÜN PAZARI GİBİBursa’daki Osmanlı köyü Cumalıkızık’ta yaşayan köy kadınları, yaz aylarında gelen turistlere ev yapımı ürünler satarak, aile ütçelerine katkı sağlıyor. Yaz aylarında haftanın her günü sabahın erken saatlerinden akşama kadar açık kalan tezgahlardan, Osmanlı torunu kadınların hazırladığı el yapımı erişte, mantı, onlarca çeşit reçel ve turşu, bazı meyve çeşitleri, gözleme, örgü çorap, cevizli ekmek, salça gibi birçok ürün satın alınabiliyor.

ULUS PERŞEMBE PAZARI:MEŞHUR SOSYETE PAZARIAdı böyle olsa da artık Ulus’ta değil. 7 yıl önce kapanan meşhur pazar artık Ortaköy’de müşterileriyle buluşuyor. Eskiye göre daha ferah bir alandaki pazar, vale ve servis hizmeti, mobil tuvaletleri ve kabinleriyle de daha modern. Pazarcılar “Pek çok kişi hâlâ habersiz” diye yakınsalar da pazar bu haliyle daha düzenli. 9 dönümlük bir alana kurulan pazarda 950 tezgâh yer alıyor. Çoğu ünlü markaların ihraç fazlası ya da iyi taklitleri olan ürünlerin de satıldığı pazar sokak arasında olmadığı için trafiği de etkilemiyor, çevrede yaşayan insanları rahatsız da etmiyor.

Page 50: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 48

KEYİFLE >>BODRUM MAZI KÖYLÜ PAZARI’NDAHALILAR, ÖRTÜLER ILGI GÖRÜYORBodrum’un Mumcular beldesine bağlı ünlü Aşağı ve Yukarı Mazı köylerinin pazarı, Bodrum Yarımadası’nda tek köy pazarı. İki köyün arası 4 kilometre. Yukarı Mazı’da 80, Aşağı Mazı’da 60 tezgah kuruluyor. Bodrum, Milas ve Yatağan’dan ve civar köylerden gelenler meyve-sebze ile evlerinde yaptıkları ürünleri satıyorlar. Pazar’da Pınarlıbelen, Çökertme, Kızılağaç ve Kurudere köylerindeki genç kızların evlerinde yaptığı örtüler, perdelikler ve kaneviçeler ilgi görüyor. Bozalan, Mumcular ve Türkevleri Köyü’ndeki ev tezgahlarında dokunan halı ve kilimler de satılıyor. Taze ürünler öğle saatlerinde tükendiğinden erken gitmekte yarar var.

BOLU KÖYLÜ PAZARI’NDAPAZARCILAR KADIN, HER ŞEY ORGANIKPazartesi günleri 600 köylü, bin metrekarelik alanda pazar kuruyor. Satıcıların çoğu kadın. Sebze, meyve ve süt ürünleri açısından Bolu’daki tüm pazarların tek hakimi olan kadınlar, yetiştirdikleri ürünleri satıyorlar. “Artık pazarlara alıştık, evde sıkılıyoruz” diyen köylü kadınlar, dağ çileği, mantar ve yaban bitkileri de satıyor. Pazarda satılan tarhana, erişte, tereyağı, pekmez, salça, güneşte kurutulmuş meyveler, süt ürünleri vb. hepsi organik. Büyük şehirlerin AVM’lerine talim eden hanımlar, gerçek bir pazarda dolaşmanın, rengi ve kokusu her mevsim değişen tarlalarda dolaşmaya benzediğini bilmezler.

GÜZELYALI (ÜÇKUYULAR) PAZARIİZMİR’İN GELENEKSEL PAZARIİzmir’in en eski pazarlarından biri olan Güzelyalı Pazarı, Üçkuyular Meydanı’nın adıyla anılıyor. Çeşme çıkışında bulunan pazar yeri, yazın İzmirlilerin akınına uğruyor. Çarşamba ve pazar günleri kurulan pazarda meyve sebze, kuruyemiş, taze balık, giyecek, zücaciye satılıyor. 200’e yakın tezgâh bulunuyor. Pazarcı esnafının dışında Çeşme, Urla, Karaburun gibi ilçelerin üreticileri de mallarını satmak için bu pazarı seçiyorlar. Üreticilerden mal almak isterseniz çarşambayı tercih edin. Özellikle Ege’nin çeşit çeşit şifalı otlarını bahar ve sonbaharda bulabilirsiniz.

GÖNEN OYA PAZARI EL EMEĞİ, GÖZ NURUYıllardır Kaplıcaları ile adından söz ettiren Balıkesir’in Gönen İlçesi, bundan sonra İğne Oyaları ile de adından bir hayli söz ettireceğe benziyor. Her salı büyük kapalı pazar yerinden 2 bölümü kaplayan Oya Pazarı, her yıl büyüyerek daha geniş kitlelere ulaşıyor. İğne oyasından kadın kıyafetlerine kadar birçok ürünün satıldığı pazarda, Gönen’li kadınların tamamen el emeği ile yaptıkları ürünler sergileniyor. Her geçen gün ilçe dışından gelen büyük toptancıların ilgilisi çeken Oya Pazarı, özellikle Ege ve Akdeniz sahillerinden gelen iş yeri sahiplerine de hizmet veriyor.

Page 51: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 49

Page 52: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 50

BİZİMLE >>

MODERN MİMARİSİYLE BULUNDUĞU BÖLGEYE AYRICALIK

KATAN ‘ÖZLEM KONUTLARI’, ‘SEHA YAPI’ GÜVENCESİ ALTINDA

66 KONUT VE 9 TİCARİ ALANIN BULUNDUĞU BİR BUTİK PROJEDE

SİZ DE YERİNİZİ ALIN.

Seha Yapı’nın kentsel dönüşüm projesi çerçevesinde, kat karşılığı esasıyla, Özlem Mahallesi’nde yapımına başladığı ‘Seha Özlem Konutları’nın satışı sürüyor. 2013 yılının Aralık ayında teslim edilmesi planlanan Seha Özlem Konutları’nda dairelerin tamamı 3+1 tipinde tasarlandı. Merkezi ısıtma sisteminin bulunduğu bu seçkin projede toplam 66 dairenin sadece 34 dairesi satışa sunuldu. Buna ek olarak 9 adet de ticari alan bulunuyor. son derece kullanışlı, konforlu ve kısıtlı sayıdaki bu özel konutlar uygun ödeme

seçenekleriyle sahiplerini bekliyor. Kule Plaza zemin katında yer alan satış ofisimizde, güler yüzlü satış temsilcilerimiz her türlü sorularınızın cevapları için sizleri bekliyor. Bunun yanı sıra 444 73 42 veya 0332 221 39 00 numaralı danışma hatlarını arayarak da detaylı bilgi alabilirsinizProje görsellerini görmek ve daire planlarını incelemek için www.sehayapi.com internet sitesini ziyaret edebilir, ulaşmak istediğiniz tüm bilgilere web sitemizden ulaşabilirsiniz.

PROJE KÜNYESİ

Adı: Seha Özlem KonutlarıLokasyon : Özlem Mahallesi, Selçuklu,KonyaKullanım Amacı: Konut + İşyeriKonut Sayısı : 66Konut Tipi: 3+1Konut Büyüklükleri: Brüt 157 m² ila 169 m² aralığındaKonut Fiyatları: 165.000 ̈ ila 186.000 ̈ Satıştaki Konut Sayısı: 34

Ticari Alan Sayısı : 9Ticari Alan Büyüklükleri: Brüt 35 m² ila 231m² aralığındaTicari Alan Fiyatları: Min. 107.000 ̈ Max. 424.000 ̈

*Verilen alan ölçülerinde mimari projedeki kaba ölçüler esas alınmış olup, yuvarlanmıştır. İmalata bağlı olarak farklılık gösterebilir.

başlayan190.000 TL’den

fiyatlarlaÖZLEM KONUTLARI’NDASEHA’ NIN ÖZLEM MAHALLESİ’NDEKİ İLK PROJESİ

HUZURLU BİR YAŞAM SİZLERİ BEKLİYOR

Page 53: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 51

Page 54: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 52

RÖPORTAJ >>

“MEVLÂNA’YI TANIYAN, MEVLÂNA’YI FAKÜLTEDE

BULUP HAYRAN OLAN, SEVEN VE ÂŞIK OLAN BİR İNSAN”

OLARAK KENDİSİNİ TANITAN NURİ ŞİMŞEKLER İLE MEVLANA

ENSTİTÜSÜNDEKİ ÇALIŞMALARI VE MEVLANA ÜZERİNE

YOĞUNLAŞAN ÇALIŞMALARI HAKKINDA KONŞTUK.

işe yaramaz. Cevizin içi nedir? İbadetleri zevkle yapmaktır, yapabilmektir. İbadet-ler zevkle yapılabilirse içi dışı bir olur. Ama şu da yanlış anlaşılmasın. Cevizin dışı yani şeriat yoksa o zaman da ceviz çok çabuk bozulur, çürür, diyor Hz. Mevlâna. Yani içle dış bir bütün olmalı-dır. Yani ‘tohumun ağaç olması için iç, ibadetlerin netice verebilmesi için zevk gerek’ diyor, Mevlâna. Aynı zamanda Muhammedi yolda İslam inancını nasıl yaşamamız gerektiğini öğrettiği için Hz. Mevlâna’yı severek ve zevkle okuyoruz.

70’lerden bugüne hem Konya’da hem Türkiye’de Mevlâna’ya karşı artan bir ilgi söz konusu. Bu ilgi sizce, turistik bir ilgi mi yoksa gerçekten Mevlâna’yı anlamaya mı yönelik?Aslında her ikisi de. Son yıllarda Hz. Mevlâna’yı iki kesim okumaya ve anlamaya çalışıyor, tespitlerime göre.

FETHETTİĞİ YERLERDE İSLAM,MEVLEVİLİK KÜLTÜRÜYLE

OSMANLI’NIN

SEVDİRİLMİŞHocam Mevlana Hazretleri ile tanışmanız nasıl oldu? Mevlâna’yı fakültede bulup hayran olan, seven ve âşık olan bir insanım. 1990 yılında Selçuk Üniversitesi, Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde yüksek lisans ve doktoramı Mevlâna ve Mevlevilik üzerine yaptım. 23 yıldır bu üniversitenin çatısı altında Mevlâna’nın eserleriyle ilgili yoğun çalışmalarım oldu. Ancak Hz. Mevlâna koskoca bir okyanus. Onu, bunca yıldır okumamıza, araştırmamıza rağmen tam olarak tanıyoruz diyemem. Çünkü Hz. Mevlâna’yı tam olarak tanıyabilmek için öncelikle İslâmiyet’i ve tasavvufi literatürü çok iyi bilmek gerekirdiye düşünüyorum.

Mevcut kuralları aşıp gönlünü de işin içine dahil ederek değil mi?Tabi ki. Sadece zahiren ibadetlerin yapılmasını Hz. Mevlâna cevizin dışına benzetiyor. Cevizin içi olmazsa, diyor dışı istediği kadar sağlam olsun, hiçbir

Page 55: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 53

Bir tanesi artık maddi açıdan doymuş hayattan bir beklentisi olmayan bir grup, diğeri ise bir şekilde darbe yemiş, sıkıntıya düşmüş ve boşluk içinde dine, manaya yönelirken Hz. Mevlâna ile karşılaşmış grup. Onun özellikle Mesnevisi, ikinci grubu daha çok etkilemektedir. Ki o kitapta Mevlâna, hemen her derdin ‘O’ sevgiliden geldiğini, yanıp-yakılma yerine ‘ne yaptım da buna lâyık görüldüm’ sorusuyla kişinin kendine bakması gerektiği, böyle olmasa bile ‘her ne gelirse Sevgili’den bir lokma gibi, bir şerbet gibi içilmesi gerektiği’ inancıyla bakılmasını öğütler. Özetle insanların buraya gelip ondan etkilenmesi ve hakkında bir şeyler okuma düşüncesi Hz. Mevlâna’yı tanımak anlamında olumlu bir ilgi diye düşünüyorum. Burada da bizim sadece Mevlâna Türbesi’ni gezi haricinde bu talebe sunacağımız Hz. Mevlâna’yı doğru bir şekilde anlatabilecek arzlarımızın da olması önem arzetmektedir.

Bir de Mevlâna hakkında çeşitli yayın organlarında çok şey söyleniyor. Ve hakkında çokça kitap yazılıyor. Bu yayınlar konusunda ne düşünüyorsunuz?Bugün Batı’da piyasada satılan Mevlâna kitapları 200 civarında. Yine son yıllarda Amerika’da en fazla okunan şiir kitaplarının içinde Mevlâna’nın eserleri var. Birçok yerde Mevlâna kitapları baş sıralarda yer alıyor. Bunun olumlu olumsuz tarafları var elbet. Amerika’da basılan Mevlâna kitapları içinde bizim de altına imza atacağımız kalitede ve içerikte kitaplar var. Ama Mevlâna’yı konu alan kimi popüler kitaplar da var. Ki onlar çoğunlukla satış kaygısı ile yazılmış kitaplardır ve Mevlâna’yı yeterince anlatmamakta ve yeterince yansıtmamaktadır. Hatta Amerika’da Mevlâna’yı tüm dinleri karıştırıp bir araya getiren bir Peygamber, Mevleviliği de bir din gibi görenler bile var. Bunların sayısı az olsa da şimdiden önüne geçme yönünde çalışmalar yapılabilirse ileri de telafisi olmayan büyük sorunlar bertaraf edilmiş olur.

Kurgulanan bir Mevlana algısı var diyebilir miyiz?Aynen öyle. Mesela, Coleman Bark kendisi de şairdir. Hz. Mevlâna’nın şiirlerini alıp kendisi kurguluyor. İçerisine kendince manalar katıyor.

Bunlar çok güzel şiirler, ama dediğim gibi Hz. Mevlâna’yı tam yansıtmıyor. Yani birçok romanda birçok kitapta Mevlâna ve Hocası Şems’den söz edilir. Ancak bunlar birer roman, yani kurgudur. Mevlâna’yı tanıtmak anlamında yararlıdır, fakat birer kurgu roman olduğu için dikkatli okumamızda da yarar var. Tam gerçeğini arıyorsak bu alanda uzman olan bilim insanlarının eserleri okunmalı.Bunun paralelinde filmlerden sosyal medyaya, gündelik yaşamdan, basına, televizyonlardan siyasete dek birçok alanda Mevlâna’nın adı, onun sözleri kullanılır. Öte yandan her geçen gün Mevlâna’yı okuyanlar artıyor. Hakkında yeni kitaplar, yeni araştırmalar çıkıyor. Bunların yararı da var riski de…

Ama Mesnevi bile asıl mananın herkesin boğazından geçebilecek küçük lokmalar şeklinde örneklerdir. Bu lokmalarla midesini biraz doyurabilir. Fakat esas

Page 56: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 54

RÖPORTAJ >>

olarak doyabileceği yer, Kuran-ı Kerim ve Hadislerdir, Hz. Peygamberin yaşam tarzıdır. Zaten Mevlâna’nın da hep vurgulamaya çalıştığı yol budur.Mevlâna’ya ait olmayan sözleri, onun sözleriymiş gibi ifade edenler oldu. Gerçi onlar da çirkin, kötü sözler değil belki ama Mevlâna’nın olursa daha çok kabul görür gibi anlayış söz konusu…Çok doğru. Hz. Mevlâna’ya ait olmayan bir özlü söz, belki de bir atasözü, onun imzası ile yayımlanınca, altına onun ismi yazılınca, sanki o söz daha bir değerliymiş gibi algılanıyor Daha çok itibar görüyor… Bir de millet sözüne inanacağı ombudsman arama peşinde. Kendi istedikleri gibi onu görmek, konuşturmak istiyorlar. İşte böylece de ‘herkesin bir Mevlâna’sı ortaya çıkıyor.

Neler yapılmalı?Yurt dışında görevlendirilen özellikle Kültür Bakanlığı’nı temsilen yurtdışında bulunan kimselerin, tüm dünyada bir şekilde az ya da çok tanınan Hz. Mevlâna ile ilgili bilgi sahibi olmaları sağlanabilir. Biz de bilim insanı sıfatıyla zaman zaman yurt dışından aldığımız davetlere icabet ederek dilimiz döndüğünce, kabımız aldığınca

öğrendiğimiz Hz. Mevlâna’yı ve evrensel düşüncelerini anlatmaya çalışıyoruz. Sadece biz değil, bu konuda uzman olan ülkemizdeki diğer bilim insanlarından periyodik şekilde bu anlamda katkı istenmesi de daha anlamlı olur düşüncesindeyim. Tamam semâ olarak her ülkeye gidiyor olabiliriz, ama bilgi olarak aç insanların da doyurulması gerekir.

Hocam Enstitü’ye geçmek istiyorum. Ne zaman ve hangi hedeflerle kuruldu enstitü? Bu konudaki çalışmalarınızı anlatır mısınız?Öncelikle şunu söylemek isterim: Bir şahısla ilgili enstitü olur mu, bir şahıs adına bir enstitü kurmak gerekir mi, içi dolar mı, bu sorgulanabilir. Abdülbaki Gölpınarlı bu soruya ‘eğer söz konusu kişi Hz. Mevlâna ise tereddüt bile edilemez, kurulmalı’ diye cevap vermiş 1950’li yıllarda. Tabi ki Hz. Mevlâna çok farklı ve çok yönlü. Tek bir şahıstan ibaret değil. Vefatından sonra oluşturulan bir Mevlevilik kültürü var ve 700 yıldır bir çok ülkede etkin. Dahası sadece Konya ile sınırlı kalmamış. Osmanlı’nın fethettiği her yere, 140’a yakın Mevlevihane kurulmuş. Mevlevilik kültürüyle birlikte İslâm sevdirilmiş. Haliyle bilimsel olarak araştırılması gerekir Mevlâna ve Mevleviliğin tarihsel yolculuğu ve edebiyat ve san’atımıza katkıları.

Bir enstitü kurulması için yıllardır yürütülen bir çaba var. 1950’li yıllarda Konya’da henüz üniversite kurulmamışken bu husus tartışılıyordu. Mevlâna Tetkikleri Enstitüsü kurulsun diye çok fazla kişiden öneri gelmişti. Prof. Hamdi Ragıp Atademir, F. Nâfiz Uzluk, Abdülbaki Gölpınarlı, Celâleddin Çelebi ve Nezihe Araz bu isimlerin başında geliyor. 1968 yılında, dönemin Milli Eğitim Bakanı İlhami Ertem’in onayı ile ‘Mevlâna Tetkikleri Enstitüsü’ inşaatına, aralık ayına denk gelen Şeb-i Arûs törenlerinde başlanmış.

Enstitü, bugün Mevlâna müzesinin karşısında yer alan -günümüzde yıkılan- İl Halk Kütüphanesi’nin olduğu binada faaliyet yürütmüş, yada faaliyetsiz beklemede kalmış, desek daha doğru. Daha sonra artık ne yaşandı ne bitti bilmiyoruz ama, 1973 yılında enstitünün tabelaları sökülmüş ve oraya Konya İl Halk Kütüphanesi taşınmış.

1925’TE MEVLEVİHANELER KAPATILINCA ORADA BULUNAN

SADECE KİTAPLAR DEĞİL, MEVLEVİLİKLE İLGİLİ EŞYALARIN ÇOĞU BİR ŞEKİLDE ANKARA’YA,

İSTANBUL’A VE BİR KAÇ MERKEZE TOPLANMIŞ. BİR KISMI MÜZELERE

DAĞITILMIŞ.

Page 57: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 55

1978 yılında, Selçuk Üniversitesi’nin kuruluşundan 3 yıl sonra Edebiyat Fakültesi bünyesinde bir Mevlâna Araştırmalı Enstitüsü açılmış. Fakat henüz enstitü, herhangi bir faaliyet yürütmeden 1980 yılı 12 Eylül askeri ihtilalinin ardından kurulan YÖK kararı ile feshedilmiş. Sonra Selçuk Üniversitesi’nin enstitü açma girişimleri 2004 yılına dek sonuçsuz kalmış. YÖK’e iletilen düşünceler, her defasında geri çevrilmiş. 2004 yılında Rektör Prof. Dr. Süleyman Okutan bizleri görevlendirip bu konuda bir çalışma yapmamızı istedi. Hazırladığımız bir raporu YÖK’e sunduk ve 17 Mayıs 2005 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak, Mevlâna Araştırma ve Uygulama Merkezi adıyla hayata geçti. 2010 yılında ise yine aynı aşamalardan geçerek bu Merkezi Enstitü haline getirdik. Ancak işler enstitü olmakla bitmiyordu. Buraya öğrenci almak, bir anabilim dalı açmak da gerekiyordu. Bu da yine geçtiğimiz yıl eylül ayında başarıldı. Şimdiki rektörümüz Prof. Dr. Hakkı Gökbel’in gayret ve destekleriyle YÖK’e başvurumuzu yaptık ve ‘Mevlâna ve Mevlevilik Araştırmaları Anabilim Dalı’ adıyla bir bilim dalı kurulması sağlandı ve burada yüksek lisans açılmasına da muvaffak olundu.

Hocam ssohbetimizi Hazreti Pir’le tamamlayalım dilerseniz…Dinimizi anlayabileceğimiz şekilde örneklerle en güzel şekilde anlatımını

yapanlardan biridir Hz. Mevlâna. Yine 1300’lü yıllardan günümüze kadar kültür ve edebiyat sarayımızın direklerinden önemli bir taşıyıcıdır Mevlevilik. Bunun günümüz insanı için de kıymetli bir parça olarak ülke zenginliğimiz içinde görüldüğüne şahit oluyoruz. Burada bize düşen görev, kişisel ya da kurumsal kaygılardan uzak bu güzel değerlerimizi çok iyi araştırıp aslına uygun olarak tanıtmaya çalışmaktır. Yüzlerce yıldır en güzel şekilde korunan mücevherin gelecek kuşaklara da kırılmadan, parçalanmadan, örselenmeden ulaştırılması gerekmektedir. Değilse, bir Bizans kalıntısını, bir aslan heykelini korumak için kanun çıkarırken, bir kaşıkçı elmasını, bir sultan kaftanını korumak için büyük paralar harcarken, elimizdeki gerçek manevi mücevherleri hoyratça kullandırıp tedbirler almazsak tarihe karşı sorumlu hale geliriz. Son olarak, nasıl somut kültürel varlıklarını koruma kanunu varsa, bu tarz manevi değerlerin korunmasına yönelik de kanunların çıkarılması gerekmektedir, hemen hiç vakit kaybetmeden. Aksi takdirde mücevherlerimiz sarrafların elinde bir bütün olarak güzel bir şekilde işlenmek yerine, sahtekârların elinde parçalanıp parçalanıp aslından kopuk bir halde o eşyaya şu eşyaya süs yapılıp satılacaktır.

Eyvallah efendim…Eyvallah.

Page 58: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 56

BİZİMLE >>

KOCAMAN SALONU, 4 ODASI, MUTFAĞA AÇILAN

ENTEGRE KİLERİ VE 182 METREKARELİK

ALANI İLE HER İHTİYACA CEVAP VERECEK ÖZEL

KONUTLARDA SON FIRSATLAR. MİMARİSİ

VE ÇEVRE DÜZENLEMESİ İLE GÖZ ALICI BİR

GÜZELLİĞE SAHİP ‘SEHA ŞELALE PARK’IN 3.

ETABINDA DA DAİRELER BİTMEK ÜZERE…

Hayatına konfor katmak isteyenler için, farklı, özel ve ferahlık duygusunu fazlasıyla hissettiren ‘Şelale Park’ evleri, Seha Yapı güvencesi ile son daireler şanslı alıcılarını bekliyor. 225.000 ila 285.000 TL arasında değişen fiyatlarla satışa sunulan daireler, uygun ödeme koşullarıyla da alıcılarına cazip fırsatlar sunuyor.

Hem büyüklere hem de çocuklara hitap eden oyun alanları, masa tenisi, sauna, buhar odası ve fitness merkezi gibi zengin sosyal donatıya sahip proje, özenle tasarlanmış çevre düzenlemesiyle de göz dolduruyor. Projeye adını veren şelalesi, yemyeşil bahçesi, açık dinlenme ve kafeterya

alanıyla Seha Şelale Park, 3. ve son etap satışlarını da tamamlamak üzere.

Seha Yapı’nın sunduğu kredi ve satın alma kolaylıklarından faydalanmak isteyenler, Seha Yapı’nın Kule Plaza’nın zemin katında yer alan satış ofisine uğrayarak, güler yüzlü satış temsilcilerimizden ayrıntılı bilgi alabilirler. Ya da 444 73 42 veya 0332 221 39 00 numaralı bilgi hatlarını arayarak da geniş bilgiye ulaşabilirler. Proje görsellerini görmek ve daire planlarını incelemek isteyenler ise www.sehayapi.com internet sitesini ziyaret edebilir, projeyle ilgili detaylı bilgiye kolayca ulaşabilirler.

PROJE KÜNYESİ

Adı: Seha Şelale ParkLokasyon: Yazır, Selçuklu, KonyaKonut Büyüklükleri: Brüt 182 m²Teslim Tarihi: 30 Nisan 2013 (+4 ay opsiyon)Konut Sayısı: 144Blok Sayısı: 6Daire Özellikleri: Kiler, ankastre ürünler,granit zemin, boyanabilir vinil veya vinil kaplama, banyoda Hilton lavabo

Dinlenme Alanları: Kafe, sauna, buhar odası, çok amaçlı salon, Çocuk oyun odası, fitness salonu, Yapım Tekniği: Betonarme tünel kalıp sistemi

Verilen alan ölçülerinde mimari pro-jedeki kaba ölçüler esas alınmış olup, yuvarlanmıştır. İmalata bağlı olarak farklılık gösterebilir.

SEHA ŞELALE PARK3. VE SON ETAPTA SAYILI DAİRELER

başlayan225.000 TL’den

fiyatlarla

Page 59: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 57

Page 60: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 58

DOĞAYLA >>

ANADOLU'YA TÜRKLERLE BİRLİKTE GELEN LÂLE, SELÇUKLU DÖNEMİNDEN İTİBAREN TÜRKLER İÇİN BAMBAŞKA BİR YER TUTAR. ANADOLU SELÇUKLU DEVLETİ’NİN BAŞKENTİ KONYA'DA BULUNAN BİRÇOK ESERDE İSE LALE MOTİFİ, RENGÂRENK VE ENVAİ ÇEŞİT FİGÜRLE HAYAT BULUR.

LALE, EN PARLAK DÖNEMİNİ, OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN 16 VE 18. YÜZYILLARI ARASINDA YAŞAR. 3. AHMET (1673-1736) DÖNEMİNDE İSE HEM SÜS BİTKİSİ HEM DE SÜSLEME MOTİFİ OLARAK DORUĞA ÇIKAR. 1718 İLE 1730 YILLARI ARASINA DENK DÜŞEN BU DÖNEMİ, TARİHÇİLER "LALE DEVRİ" OLARAK ANARLAR. BU DEVİRDE BASILAN "LALE MECMUASI'NDA 50 KADAR ÇEŞİDİ RESİMLENEN LALENİN, ÇEŞİTLİ KAYNAKLARDA 2000'DEN FAZLA TÜRÜ OLDUĞU YAZILIR.

ENGİN KABAN

Page 61: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 59

Lale çiçeğinin asıl vatanının Orta Asya olduğu ve Türkler tarafından Anadolu’ya getirildiği söylenir. 12.yüzyıla tarihlenen Anadolu el sanatlarında görülen lale motifleri bunu doğrular biçimdedir. Ve derler ki, bu nadide çiçeği şiirde ilk, Mevlana Celaleddin-i Rumi kullanmıştır. Ama lalenin öyküsü ve serüveni bunlarla sınırlı değildir.

Osmanlının günlük yaşamına girer, ona ayna tutar lale. Şiirlere, fermanlara, hikâyelere, süslemeye ve sanatın her dalına konu olur. Bir çiçeğin bir döneme ismini vermesi ise tarihte rastlanan ender bir olaydır. Bir yanıyla Osmanlıların güzele ve sanata verdiği önemi de ortaya koyan imgedir, müjdeci lale…

LÂLENİN FİZİKSEL YAPISI VE ANAVATANIHun Sanatı’na ait bilgilerin büyük çoğunluğunda lale adı geçer. Kurganlarda çıkarılan buluntularda ise lâlenin motif ve desen olarak yoğun bir şekilde kullanıldığı görülür. Keza süs eşyalarında ve aksesuarlarda… Uygurlar dönemine ait bir mezardan çıkarılan ipek kumaş üzerinde görülen lâle figürü ise söz

konusu çiçeğin o coğrafyada boy verdiğine ve yoğunluğuna işaret eder.

Anadolu’ya Türklerle birlikte gelen lâle, Selçuklu Döneminden itibaren Türkler için bambaşka bir yer tutar. İran Selçuklularının ve Büyük Selçukluların sanat eserlerinde, 12. Yüzyıldan itibaren lâle motiflerine, süslemelerine rastlanır. Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkenti Konya’da bulunan birçok eserde ise lale motifi, rengârenk ve envai çeşit figürle hayat bulur…

OSMANLILARDA LÂLE KÜLTÜRÜÇokça çeşidi bulunan lale, en parlak dönemini, Osmanlı İmparatorluğu’nun 16 ve 18. yüzyılları arasında yaşar. Üçüncü Ahmet (1673-1736) döneminde ise hem süs bitkisi hem de süsleme motifi olarak doruğa çıkar. 1718 ile 1730 yılları arasına denk düşen bu dönemi, tarihçiler ‘Lale Devri’ olarak anarlar. Bu devir tüm dünyada yankı bulur. Bu dönemde basılan ‘Lale Mecmuası’nda 50 kadar çeşidi resimlenmiş lalenin, çeşitli kaynaklarda 2000’den fazla türü olduğu yazılır.

Lale, mimariden edebiyata, çiniden kumaşa kadar birçok üründe desen, motif ve figür olarak yer almış. Lale bahçeleri anlamına gelen lalezarlar, saray

ve konakları süslemiş. Bağ ve bahçelere renk katmış. İhtişamdan söz edilen hemen her yerde lale yer almış. Lale için şiir ve nesirler yazılmış. Ve bunlar ‘lalename’ adıyla pek değerli risalelerde toplanmış.

Arap harfleri ile ‘lale’ yazıldığında, Allah kelimesinin bütün harflerine rastlanır. Osmanlılar tarafından bu kadar kıymet görmesinin sebepleri arasında, bir de bu özelliği olduğu söylenir. Harf ve sayılar hesabına dayanan ‘ebced’ usulüne göre ‘Allah’ kelimesi ile ‘lâle’ kelimesinin aynı rakama tekabül etmesi şaşırtıcıdır. Lâle, Arap harfleri ile yazılır ve tersinden okunursa ‘Hilal’ diye okunur; hilal de Osmanlı Devleti’nin amblemidir.

Türk çiçekçilik tarihiyle ilgili araştırmaları bulunan Turhan Baytop, 2. Selim’in, Kırım’ın güneyinde yer alan Kefe’den 300.000 lâle soğanı ısmarladığını yazar. “Lâle-i Rumi” denilen ve ayırıcı özelliklere sahip olan Osmanlı Lâlesi’nin Kefe’den getirilen bu lale soğanlarından elde edildiğini iddia eder. Ancak bu lalelerin, seçme ve melezleme yoluyla elde edildiği de yazdıkları arasındadır.

ÇOKÇA ÇEŞİDİ BULUNAN LALE, EN PARLAK DÖNEMİNİ, OSMANLI İMPARATORLUĞU'NUN 16 VE 18. YÜZYILLARI ARASINDA YAŞAR, 3. AHMET (1673-1736) DÖNEMİNDE İSE HEM SÜS BİTKİSİ HEM DE SÜSLEME MOTİFİ OLARAK DORUĞA ÇIKAR.

Page 62: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 60

DOĞAYLA >>

14. yüzyılın ortalarında Avrupa’ya giden lâle, özellikle Hollanda ve Almanya’da aranan bir meta haline gelir. Lâle merakı bir ara kelimenin tam manasıyla çılgınlık haline gelir. Charles Mackay’ın “Tuliptomania” adındaki makalesi bu konu hakkında çarpıcı bilgiler sunar. Bu dönemde bir lale soğanına bütün servetini yatıranlar vardır. Schinler 1922’de yazdığı bir eserde, “Bir lale soğanın 9000 altın Mark’a satıldığı olmuştur” der. “Naibi Kralı” adındaki bir lalenin soğanı için 2 araba yulaf, 4 araba arpa, 4 semiz öküz, 12 semiz koyun, 8 semiz domuz, 2 fıçı şarap, 4 fıçı bira, 2 fıçı tereyağı, 50 kilo peynir, 1 karyola, 1 kat elbise, 1 de gümüş vazo verildiği ise yine bu eserde yazılıdır.Avrupa’ya özellikle de Hollanda’ya giden lâle soğanları melezleme yoluyla, yeni türler elde edilerek Osmanlı İmparatorluğu’na rakip bir duruma gelmiş, hatta Osmanlı İmparatorluğu’nda ki lâleciliği geçmiştir. Artık lâle Osmanlı Devleti’ne Hollanda’dan getirilmeye başlamıştır.

Osmanlının bu çiçek ve lâle merakı İstanbul’a gelen yabancıları bir hayli etkilemiş. Fransız şair ve devlet adamı Lamartin de bu tesire kapılanlar arasındadır. Miss Julia Parabe adındaki bir İngiliz kadınsa, İstanbul’un o yeşilliğe ve çiçeğe boğulmuş sokaklarını, evlerini, yalılarını görünce hayretler içinde kalmış ve “Keşke Shakspeare, Romeo ve Juliet’in bahçe sahnesini yazmadan önce Boğaziçi’ni görmüş olsaydı” diye sözler etmiş.

LÂLENİN AVRUPA MACERASILâlenin Anadolu’dan Avrupa’ya hangi tarihte götürüldüğü kesin olarak bilinmiyor. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun Kanuni Sultan Süleyman nezdindeki büyükelçisi Ogier Ghislain de Busbeck, 1554 yılında geldiği İstanbul’dan Avusturya’ya lale soğanları gönderdiği söylenir Soğanları alanınsa Carolus Clusius olduğu. Daha sonra Hollanda’ya giderek Leiden Üniversitesi’nde göreve başlayan Clusius, bu ülkelerde laleyi ilk yetiştiren ve lâle endüstrisini kuran kişi olarak kitaplara konu olur.

Page 63: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 61

LÂLE DEVRİNDE “LÂLE”Nadir lâle soğanı elde etme tutkusu, bir ‘delilik’ olarak 17. yüzyıl başlarında ve kısa sürede Hollanda’ya da sıçrar. III. Ahmet devrinde lâleye olan ilginin boyutu, 2 binden fazla çeşidi olduğu rivayet edilir. Eskilerin Lâle-i Rûmî dedikleri Osmanlı Lâlesi denilen cinsin yaklaşık 2 bin tanesinin adları, özellikleri ve yetiştiricileri çiçek tezkirelerinde ve lâle mecmualarında kayıtlıdır. Lakin Lâle-i Rûmî Avrupa lalelerinden çok farklıdır. Zaman içinde yüzlerce lâle çeşidi yetiştirilir. Ancak Lâle Devri’nin (1730) sona ermesiyle birlikte İstanbul yani Osmanlı Lâlesi de yavaş yavaş ortadan kaybolur.

OSMANLI SANATINDA LÂLE16. yüzyılın birinci yarısında ilk olarak kullanılmaya başlayan kırmızı renkle beraber, çinilerde lâle motifi görülmeye ve yaygın olarak kullanmaya başlanır. Bursa Şehzade Mustafa Türbesi, Rüstem Paşa Camii, Ramazan Efendi Camii, Kula Kurşunlu Camii ve benzeri yapılarda lâle motifinden örnekler taşıyan çiniler, izleyiciyi büyüleyen niteliktedir.

Lâle, motif olarak giyim ve kuşamda da karşımıza çıkar. II. Süleyman, Yavuz Sultan Selim, III. Murat ve diğerlerinin yalnızca lâle motifi kullanılmış kaftanları bilinir. Aynı zamanda lâle motifine sultanların ayakkabılarında ve çizmelerinde de rastlanır…Halı ve kilimlerde, cami, mescit, türbe, medrese, sebil ve okul gibi yapıların duvarlarına, her renkten lâle işlenmiştir. Özellikle Süleymaniye Camisinde bulunan Mimar Sinan’ın ters lâlesi bu önemli örneklerin başında gelir…

Page 64: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

DERİN KÖKLER >>

anahtar // kış 2013 • 62

SADECE KUMAŞ DEĞİL, TIKIRTILI BİR YAŞAM

İBN BATTUTA’NIN SEYAHATNAMESİNDE "BURADA ALTIN İŞLEMELİ PAMUKLU KUMAŞLAR DOKUNUR Kİ EMSALİ

YOKTUR. PAMUĞUN GÜZELLİĞİ VE KUVVETLİ BÜKÜMLÜ OLMASI DOLAYISIYLA DOKUNAN KUMAŞ VE BEZLER DE

ZİYADE DAYANIR." DİYE YAZAR.

“Evler tıkırtıydı, tıkırtıydı, tıkırtı” dizesi acaba şairin aklına

Buldan sokaklarını arşınlarken mi düştü? Muhtemelen böyle olmadı

ama Buldan’da hangi kapıyı aralasanız bir süre sonra ritmine kendinizi kaptıracağınız tıkır tıkır bir ses sizi karşılayacaktır. Dokuma tezgâhlarından çıkan bu sese hane halkı çoktan katılmış, o ritmi kaçırmamak için canlı ve ustalıklı bir telaşın içine girmiştir. Babalar, anneler ve çocuklar, her biri bir işin ucundan tutmuş, saf pamuğu her bir ilmeği adeta nefes alıp veren sanat eseri bir kumaşa dönüştüren simyanın büyüsüne kapılmış gibidir. Belki de Buldan bezini bu kadar güzel yapan pamuğun, insanın ve dokuma tezgâhının birbirini tamamlayan bu uyumudur.

OSMANLI'NIN TERCİHİÜnlü gezgin İbn Battuta “Burada altın işlemeli pamuklu kumaşlar dokunur ki emsali yoktur. Pamuğun güzelliği ve kuvvetli bükümlü olması dolayısıyla dokunan kumaş ve bezler de ziyade dayanır.” diye yazar. Bundan olsa gerektir Osman Gazi’nin kişisel eşyaları arasında Buldan işi kumaşların bulunması; Osmanlı Sultanı I. Murad ve Yıldırım Bayezid’in Buldan bezinden yapılma elbiseler giymesi ve Barbaros’un

gömleğinin burada dokunup, dikilmesi. Aslında Osmanoğullarının henüz Bursa’ya yerleşmeden Germiyanoğulları’nın aracılığı ile Buldan’dan kumaş temin ettikleri tarihi kayıtlarda mevcut. Osmanlı Devletinin kuruluşundan sonra da sarayın dokuma ihtiyacının bir kısmı Buldan’dan sağlanır.

Haydi biraz daha eskilere gidelim. Çünkü Denizli’de dokumacılığın kökeni Osmanlı’dan çok daha öncesine, Antik dönemlere dayanır. Türklerin Çürüksu ve Büyük Menderes vadilerine yerleşmesinden sonra dokumacılık daha da gelişerek, şehrin en önemli geçim kaynaklarından biri haline gelir. Çürüksu Ovası’nda yetişen pamuklar özenli bir sürecin ardından dünyaca ünlü Buldan bezine dönüşmeye başlar. Buldan bezinin saraylara kadar uzanan macerasının ve bu denli itibar görmesinin en temel nedeni ise her aşamasında yoğun bir el emeğinin kullanılması.

Türk dokuma kumaş ve işlemelerinde genellikle bitki motifleri kullanıldığından lale, karanfil gibi çiçekler ve çeşitli dallar özellikle XVI. yüzyılda çok kullanılır. Renkler kırmızı başta olmak üzere çini mavisi, güvez, pişmiş ayva ve safran

SELİM CAYIK ENGİN KABAN

Page 65: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // kış 2013 • 63

sarısıdır. Bu gelenek Buldan dokuma ve işlemelerinde de açıkça görülür. Desenler geometrik bitkisel, renkler ise kırmızı, sarı ve beyaz ağırlıktadır. Kırmızı renkli bezler bayrak yapımında diğer renkler ise sarık ve iç çamaşırı imalinde kullanılmıştır.

YÜZYILLAR BOYU; İLMEK İLMEK...Buldan’da dokumacılık 1779 yılına kadar, ilkel tezgâhlarla yapılıyorken sonraları mekiği boynuzdan, masurası kargıdan tezgâhlarda 10 numaradan 20 numaraya kadar ipliklerle başörtüsü, peştamal, çarşaf ve Buldan bezi gibi dokumalar yapılmaya başlanır. 1900’lerin başında İstanbul’dan getirtilen ilk çekme (kamçılı) tezgâh ile Buldan zamanın en ileri tekniğine sahip tezgâhlardan yararlanma imkânına kavuşur. Bu tezgâhlarda pamuklu, ipekli kumaşlar dokunur ve bu kumaşlar yıllarca ihtiyacı karşılar. Dokuma araç ve gereçlerinin günün şartlarına göre düzenlenmesi nedeni ile 1951 yılından itibaren motorlu tezgâhlar kullanılmaya başlanır. Bugün ipekli vb. türdeki ince kumaşlar, peştamal, üstlük örtü türü dokumalar halen el tezgâhlarında diğer türler ise motorlu tezgâhlarda dokunmaktadır.Peştemaller ipekli ve pamuklu olarak dokunurlar. Önceleri kadınlar tarafından

sokağa çıkarken elbiselerinin üzerinden bele bağlanarak kullanılan peştemaller, bugün sehpa ve masa örtüsü olarak kullanılmaktadır. Çarşaflar tek ve çift kişilik ayrıca yatak ve yorgan için çeşitli ebatlarda ipekli ve pamuklu olarak dokunmaktadır.

1890’lardan beri eni 30 ile 60 santim arasında değişen ve atkıda bükülü iplik kullanıldığı için kıvır kıvır bir görünümü olan Buldan Bükülü Bezi iç çamaşırı yapımında özellikle iç gömleği olarak kullanılmaktaydı. 1930 yıllarında Grofon adını alan bu bez; düz renkli, çizgili ve kareli olarak dokunurdu. Daha sonraları düz, çizgili bordürlü, kareli olarak dokunan bu bezlerden yapılan kadın, erkek gömlekleri, çeşitli maksi elbiseler ve bluzlar floş, sim ya da orlon ipliklerle işlenerek daha albenili hale getirilmeye başlandı.

SAĞLAM, ÇÜNKÜ EL EMEĞİ...Güzelliği, yumuşaklığı, sağlamlığı ve göz alıcı renkleriyle dikkat çeken Buldan bezi, bir o kadar da sağlıklı. Ancak pamuk ipliğinin dokunacak hale gelmesi için bir dizi zahmetli işlemden geçmesi gerekiyor. Pamuk ipliğinin dokunabilmesi için öncelikle ‘hamını alma’ işlemi gerçekleştirilir; sonra boyama yapılır. Ceviz yaprağı,

GÜZELLİĞİ, YUMUŞAKLIĞI, SAĞLAMLIĞI VE GÖZ ALICI RENKLERİYLE DİKKAT ÇEKEN BULDAN BEZİ, BİR O KADAR DA SAĞLIKLI VE PAMUK İPLİĞİNİN DOKUNACAK HALE GELMESİ İÇİN BİR DİZİ ZAHMETLİ İŞLEMDEN GEÇMESİ GEREKİR.

Page 66: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

DERİN KÖKLER >>

anahtar // kış 2013 • 64

meyan kökü, mazı, defne, palamut, soğan kabuğu, kestane ve çehriden yapılan doğal boyalar ‘yeminli boya’ olarak adlandırılır. Her ustanın boyayı yapma şekli kendine özgüdür ve sır gibi saklanır.

Daha sonra kuruyan boyalı iplikleri bobinlere sarmak için yöreye has el çıkrıkları, son işlem olan dokuma içinse tezgâhlar kullanılır. El tezgâhlarında yapılan dokumalar, hem motorlu tezgâhlarda hem de fabrikalarda üretilen bezlere göre daha sağlam. Buldan’da dokunan geleneksel bezlerin çeşitleri ise peştamal, üstlük, havlu, çarşaf, mendil, sofralık, buldan bükülüsü ve elbezi.

Buldan ve çevresinde kullanılan üstlük ise kadınların günlük yaşamında büyük yer tutuyor. Yalnız başa bağlanmayıp, bele de bağlanabilen üstlükler işlemeli-işlemesiz, desenli-desensiz, kozalı-kozasız olarak ayrılıyor. Denizli’de geleneksel bir kıyafet olan üçetek ise Buldan’da yapılan elbiselerin başında geliyor. Haremde cariyelerin daha çok iç giysisi olarak giydiği bürümcükten (Buldan bezinin eski adı) türlü türlü giysiler yapılıyor. Buldan bezinden perde

ve teri emme özelliğinden dolayı çarşaf da yapılıyor.

YA PİR, YA DESTUR!Bugün Buldan’da el tezgâhlarında dokunan çarşaf bulmak oldukça zor; ancak atölye ve fabrikalarda aslına uygun olarak düz, renkli ve fitilli türlerde çarşaf üretimi yapılıyor. Buldan çarşaflarının en önemli özelliği, kenarlarındaki saçakları ile üzerindeki motif ve desenlerinin sadece buraya özgü olması. Renk olarak altın sarısı, turuncu ve kahverenginin dikkat çektiği işlemelerde zikzak, yonca, papatya, başak, manolya, kilim, narçiçeği, zambak, gül, tütün ve lale motifleri kullanılıyor.Buldan’da dokumacılık sıradan bir kumaş parçasını üretmek amacıyla yapılan bir iş ya da meslek değil, bir yaşam. Sabah tezgâhın başına besmeleyle ve “Ya pir, ya destur” diyerek oturulduğu, akşam ise tezgâhın “Allah bereket versin” diyerek kapatıldığı, dünyanın geri kalanının hengâmesine aldırmadan, tıkırtılar içinde sürgit devam eden bir yaşam. Şair “Yaşamak bir tıkırtıydı, aldırmadılar” derken bunu kastetmiş olamaz mı?

BULDAN ÇARŞAFLARININ EN ÖNEMLİ ÖZELLİĞİ,

KENARLARINDAKİ SAÇAKLARI İLE ÜZERİNDEKİ MOTİF VE

DESENLERİNİN SADECE BURAYA ÖZGÜ OLMASI.

Page 67: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // kış 2013 • 65

Page 68: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 66

BİZİMLE >>

Page 69: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 67

YEMYEŞİL BİR ÇEVRE;RENGARENKBİR BAHÇE VE HUZUR…

Seha Yapı güvencesi ile ilk etabı satışa sunulan ‘Seha Yaseminevleri Projesi, her biri sekiz katlı dört ana bloktan oluşuyor. Toplam 240 dairenin yer aldığı blokların her katında ikişer daire bulunuyor. Her türlü ihtiyaca cevap verecek biçimde tasarlanmış geniş ve konforlu dairelerin yer aldığı bu proje, yemyeşil peyzajıyla da huzurla yaşayacağınız modern mekânlar sunuyor.

1. SINIF MALZEME, USTA VE TİTİZ İŞÇİLİK‘Seha Yaseminevleri’nde her dairenin elektrik, su ve doğalgaz saatleri diğerlerinden bağımsız. Sitede mevcut olan Jeneratör, merdiven aydınlatmasını besleyecek ve asansörü çalıştıracak ölçüde. TV, internet ve uydu altyapısı

‘SEHA YASEMİNEVLERİ, KUŞ CIVILTILARIYLA VE ÇOCUK SESLERİ İLE ŞENLENECEK. KOCAMAN YEŞİL ALANI İLE DOĞAYLA İÇ İÇE BİR PROJE SİZİ BEKLİYOR.

Page 70: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 68

BİZİMLE >>

kurulu daireler, blok girişleri ile görüntülü görüşme de yapılabilecek.

Sitede her daire için 1 kapalı otopark ve misafirler için 40 araçlık açık otopark bulunuyor. Site peyzajında ise yollar, çocuk oyun alanları, basketbol ve voleybol sahaları, tenis kortu, egzersiz aletleri ve açık otopark bulunuyor.

GÜVENLİ , MODERN VE SAĞLAM‘Seha Yaseminevleri’, betonarme karkassistemde ve radye temel üzeri tünel kalıpyöntemi ile inşa ediliyor. Dış duvarlarıtuğla, iç duvarları betonarme perde vetuğla duvar olan blokların dış cephelerisilikon esaslı boya ile boyanıyor ve ısıyalıtımı, hesaplamada çıkan kalınlıkölçüsüne göre yapılıyor

STANDARDIN ÜSTÜNDE, KALİTE VE KONFOR…Antre ve koridorlar 1. sınıf seramik kaplama. Odalarda ise laminat parkeyer alıyor. Tüm odalarda kartonpiyer, perde bandı ve korniş bulunuyor. Tüm dairelerin duvar ve tavanları saten alçı sıva üzeri plastik boya ile boyanıyor. Mutfaklarında ankastre set

PROJE BİLGİSİ

25.000 M²’LİK YEŞİL ALANDA, SADECE 240 DAİREYASEMİNEVLERİ projesi yaklaşık 25.000 m²’lik iki adadan oluşuyor. Bu iki adanın ortasında da büyük bir semt parkı mevcut. Birinci adada bulunan üç blokta 160 daire; ikinci adada tek blokta 80 daire yer alıyor. Daire metrajları ise, brüt 167-181 m² arasında.

üstü ocak, fırın, aspiratör vekilerin standart olarak bulunduğu dairelerin, yatakodasında ebeveyn banyosu mevcut.Isıtma sistemi; doğalgaza uyumlu,merkezi sistem kazanı ve radyatörlü ısıtma sistemiyle donatılıyor. Her daire için ısı payı ölçer bulunuyor, böylece her dairenin ısıtma giderleri ayrı ayrı hesaplanabiliyor. Ve tüm katlar arasında ısı yalıtımı yapılıyor. Yaseminevleri, huzur ve güven dolu ortamıyla sizi bekliyor.

başlayan143.200 TL’den

fiyatlarla

Page 71: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 69

Page 72: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 70

ÇELEBİCE >>

BİRÇOK ÖZELLİĞİ İLE NAM SALMIŞ KONYA’NIN DOĞAL GÜZELLİĞİ MEKE GÖLÜ’YLE TAÇLANIR. VE ONU NAZAR BONCUĞUNA BENZETİR SAHİPLERİ. O BİR KRATER GÖLÜDÜR. SÖNMÜŞ BİR VOLKANIN ÇANAĞINDA, 5 MİLYON YILDA OLUŞTUĞU YAZILIR. ULUSLARARASI ANTLAŞMALARLA KORUMA ALTINA ALINAN MEKE GÖLÜ, KAH TOPRAK, KÂH YEŞİL, KÂH MAVİ RENGİYLE İLGİYİ FAZLASIYLA HAK EDİYOR…

KÜLLER ARASINDA BİR VAHA:

ENGİN KABAN HARUN ŞAHİN

Page 73: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 71

Page 74: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 72

ÇELEBİCE >>Meke Krater Gölü, Konya’nın Karapınar ilçesinde yer alır. Konya’ya yolu düşenler, önce Karapınar-Ereğli yoluna sapmalıdırlar. Bu yol üzerinde karşınıza çıkacak Meke Gölü tabelası, sizi krater gölü ile buluşturacaktır.

Birinci derecede doğal sit alanı olan göl, iç içe 2 krater gölünden oluşur. Ancak bu göllerin oluşumu dile kolay; 5 milyon yılı bulur. Önce volkan patlar. Patlayan volkanın ağzında bir krater oluşur. Sonra ateşini kusan volkan durulur.Gel zaman git zaman, bu volkanın çanağında ilkyaz yağmurlarının, göze ve küçük akarsuların taşıdığı suyla bir göl oluşur. Daha sonra ikinci bir volkanik patlama meydana gelir. Ve gölün ortasında bir diğer volkan konisi, başka deyişle bir çanak oluşur. Zamanla bu çanak da suyla dolarak ikinci bir göle dönüşür.

Meke Gölü’nü nazar boncuğuna benzetirler. Ortasında bulunan kahverengi kara parçası, maviye, kimi zaman turkuaza çalan suyu ve kenarlarında bir şerit gibi dönen siyahımsı tüflerle bu benzetme manidardır. Adeta nazar değmesin temennisidir. Çünkü bu günlerde, kuruma tehlikesi daha sık ve yüksek sesle dillendirilir oldu Meke Gölü’nün…

GEÇMİŞİN TUZ DEPOSUKaynaklar, bu nadide gölün uzunluğunu 8 yüz, genişliğini 5 yüz, derinliği ise 12 metre olarak yazar. Deniz seviyesinden yüksekliği ise 981 metredir. Derinliği her mevsim değişen gölün suyu ise tuzludur. Tuz, magnezyum ve sodyum sülfat içerir. Tarih Kitapları, Meke Gölü ve çevresinin Karamanoğulları’nın, Osmanlı Devleti’nin ve Türkiye Cumhuriyeti’nin tuz ihtiyacını karşıladığını yazar. O dönemlerde bu amaçla kullanılmış eski yapılara ait kalıntılar bulunması ise bu görüşü doğrulamaktadır. Meke Gölü yakınlarında bulunan Tekel işletmesinin eski tuz depoları, müştemilat yapıları da yakın tarihe kadar gölün böyle bir hizmet verdiğini göstermektedir. Meke Gölü’nün ortasında yükselen tepenin ortası içeriye doğru çöküktür. Bakır tonlarına çalan bu tepeye rengini, volkan külleri, onun sönmüş hali verir.Göl çevresinde ve tepenin üzerinde bulunan yanık volkan külleri, yalnızca

bakır renginde değildir. Meke’nin üzeri kızıl kahverengi, mor, kırmızı ve siyah renkli volkanik taş parçaları ile kaplıdır. Volkandan geriye kalan bu küller, göle, rengini de verir. Hemen her mevsimde renkleri değişen göl, ziyaretçilerine görsel bir şölen sunar. Yakın zamana, son haberlere dek yeterli ölçüde yağış almadığı için kuruduğu görülen, bazı bölgeleri bataklığa dönüşen Meke Gölü’nün imdadına, geçmiş dönemlere nazaran daha yoğun yağan bahar yağmurları ve eriyen kar suları yetişti. Ve son haberler, “‘dünyanın nazar boncuğu’ olarak nitelendirilen göl kuruma tehlikesini atlattı” diye duyuruldu. Ancak, bu tehlikenin giderilmesinde ilgililerin çabasını da hatırlatmamak haksızlık olur… Yine geçmiş yıllarda gölü besleyen yeraltı sularının tarımda kullanılması ve çevresinin yeterince korunmaması

nedeniyle her yaz gölü ziyaret eden flamingo sürülerinin azaldığı görülmüştü. Ancak Uluslararası Sulak Alanların Korunması Sözleşmesi kapsamında Meke Gölü özel korumaya alındı. Çevresinde orman oluşturma çalışmaları başladı ve aldığımız son bilgilere göre bu minvalde 300 bin ağaç dikildi.

Meke Gölü, insanı büyülen doğal bir güzelliğe, bu güzellik aynı zamanda dünyada ender rastlanan jeolojik bir yapıyı sahiptir. Ardı ardına patlayan volkan çanağında meydana gelen göl ve göl içinde oluşan yedi küçük ada, suyun hemen her mevsim değişen rengi ve çevresinin ilginç coğrafi yapısı, burayı görülmeye değer kılıyor…Hatırlatmakta fayda var: Bu eşsiz gölün tek bir benzeri Kanada’da var, başka da yok.

Page 75: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 73

MEKE GÖLÜ, İNSANI BÜYÜLEN DOĞAL BİR GÜZELLİĞE, BU GÜZELLİK AYNI ZAMANDA DÜNYADA ENDER RASTLANAN JEOLOJİK BİR YAPIYI SAHİPTİR. ARDI ARDINA PATLAYAN VOLKAN ÇANAĞINDA MEYDANA GELEN GÖL VE GÖL İÇİNDE OLUŞAN YEDİ KÜÇÜK ADA, SUYUN HEMEN HER MEVSİM DEĞİŞEN RENGİ VE ÇEVRESİNİN İLGİNÇ COĞRAFİ YAPISI, BURAYI GÖRÜLMEYE DEĞER KILIYOR…

Page 76: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 74

KULAĞA KÜPE >>

VİTRİFİYE;

Doğal bir malzeme olan seramik, mutfak ve banyolarımıza gelmeden önce çok zor ve hassas bir süreçten geçer. Yağlı, ince taneli, yoğun ve ıslanınca şekil alabilen özel bir toprak olan kil olmazsa seramik olmaz. Kilin seramiğe dönüşebilmesi için, çok doğru oranda kaolin ile karışması gerekiyor. Bu karışım su yardımı ile yapılıyor, ardından talebe göre şekillendirilen seramikler pişirilmek üzere özel fırınlara veriliyor. Pişirme aşamasında un misali öğütülmüş kuvars ve feldspat, harcın içine katılıyor. Seramiğe, camımsı parlaklığı veren kuvars, sağlamlık ve sertlik kazandıransa feldspat. Ayrıca pişirme işlemi çok hassas bir işlem gerektiriyor; seramik 1280 santigrat derece sıcaklıkta

pişebiliyor. Aksi halde istenen kalitede seramik elde edilemiyor.

SERAMİKTEN VİTRİFİYEYEYaşadığımız mekanların banyo, lavabo ve tuvaletlerinde kullandığımız seramik ürünlere, sırlanmış seramiğin ışıl ışıl, cam gibi parlamasından esinlenilerek, ‘camlaşmış’ veya ‘camsı’ etki verilmiş seramik anlamına gelen vitrifiye adı verilmiş. Ev ve işyerlerimizde ıslak zemin olarak adlandırılan mekânların artık vazgeçilmez gereçleri olan lavabo, küvet, klozet, alaturka tuvalet taşı, duş teknesi gibi birçok ürün ve gereçlerin hemen hemen tamamı vitrifiye dediğimiz özel bir seramik türünden imal edilmektedir.

ATEŞİN BULUNMASIYLA BİRLİKTE KULLANILMAYA BAŞLANAN ÇÖMLEKLER, AMFORALAR,

KAPKACAKLAR ASLINDA SERAMİĞİN ATASI.

SERAMİĞİN ÖNEMLİ İLK BULGULARINA TÜRKİSTAN’IN

AŞKAVA (M.Ö.8000)BÖLGESİNDE YAPILAN ARKEOLOJİK KAZILAR

SONUCU ULAŞILDI.

Page 77: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

Ülkemizde vitrifiye üretimine 1960 yılında özel sektörün kurduğu İzmit Yarımca’daki fabrikada başlıyor. Elli yılda büyük gelişme gösteren vitrifiye ürünlerin hayatımıza girmesiyle kullanıldıkları mekanların ismini de değiştirmiş. Helaya tuvalet; abdesthaneye lavabo denmeye başlanmış. Modern ev tipinin seramik sağlık gereçleri olarak adlandırılan ve vazgeçilmez bir yere sahip olan vitrifiye ürünler kullanıldıkları banyo, tuvalet ve mutfaklarda hem ihtiyacımızı karşılıyor hem de bu alanların estetik ve temiz görünmesini sağlıyor. Bu yüzden günümüzde vitrifiye ürünler işlevleri kadar göz kamaştıran tasarımları da dikkate alınarak satın alınıyor. Beyaz ya da beyaza yakın tonlar en çok tercih edilen seramik renkler olmakla birlikte az da olsa farklı renklerde özel tasarım ve ürünler de bulmak mümkün.

Page 78: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 76

KULAĞA KÜPE >>

VİTRİFİYE ÜRÜNLERİN BAKIMI

• Mutfak ve banyo gibi alanların temizliği sırasında, mutlaka eldiven kullanılmalıdır. • Vitrifiye ürünlere, sert cisimleri asla sürtmemek gerekir.• Microfiber bez, temizlik bezleri, plastik fırçalar, penye türü kumaşlar ve temizlik aracı olarak tasarlanmış süngerler tercih edilmelidir.• Her nevi yüzey temizleyici deterjan kullanılabilir.• Leke göstermemesi için yüzeyleri kuru tutulmalıdır.• Suyun bıraktığı kireç lekeleri için kireç sökücü ihtiva eden temizlik ürünleri tercih edilmelidir.• Çamaşır suyu kullanırken, ortamı mutlaka havalandırmak gerekir. Mümkünse maske kullanılmasında fayda vardır. Bol su ile durulanmalıdır.• Banyo ve tuvaletleren fayans ve seramikler ise sirke ile temizlenebilir.• Vitrifiye ürünlerin el girmeyen alanlarına deterjan püskürtülür ve diş fırçası ile temizliği yapılır.• Islak zeminlerde yer alan ayna ve cam aksamların temizliği ise durulama gerektirmeyen ve leke bırakmayan mikrofiber bezlerle silinmelidir.• Banyo ve tuvaletleri temizlemeden önce, lavabo, klozet, küvet ve tüm yüzeyleri sıcak su ile ıslatmak çok faydalı olacaktır. Elde edilen buhar ve sıcak su, kirlerin yumuşayıp daha kolay temizlenmesine neden olacaktır.• Kullanımdan sonra alanların kuru tutulması, daha uzun süreli temiz görünen mutfak, banyo ve tuvalet demektir.

VİTRİFİYE ÜRÜNLERİN BAKIM VE KULLANIMININ TEMEL KURALI: Önce sıcak su veya buharla yumuşat,Temizlik malzemesi ile yıka ve ovala, Bol su ile durula,Kâğıt ya da bez ile kurula…

Ülkemiz vitrifiye üretimine başlandığı günden bugüne büyük bir gelişme kaydetti. Uluslararası standartlarda üretim yapılan vitrifiye sektöründe ülkemiz hem hammadde hem de ürün çeşitliliği bakımından ilk sıralarda yer alıyor. Bir çok yerli firmanın üretim yaptığı sektörde dünya çapında bilinen markalarımız bulunuyor. Bugün Türkiye, yıllık 8 milyon adet ihracatı ile Avrupa’nın en vazla vitrifiye ihraç eden ülkesi durumunda.Modern yaşamın vazgeçilmez gereçleri haline gelen vitrifiye ürünlerin genel özelliklerine de kısaca değinmekte fayda var:• Vitrifiye ürünlerin yüzeyleri parlak ve gözeneksizdir.• Kir ve toz tutmaz.• Deterjan ve diğer kimyasallardan etkilenmez.• Kolay aşınmaz; uzun ömürlüdür. • Dayanıklıdır.• Ekonomiktir.• Sıcak ve soğuktan, nem ve sudan etkilenmez.• İnsan sağlığına zararı yoktur.• Ekolojiktir.• En uzun ömürlü kaplama malzemesidir.

Page 79: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 77

EBU REYHAN MUHAMMED BİN AHMED EL-BİRÛNÎ

MATEMATİK VE ASTRONOMİ EĞİTİMİ ALDI. HOCALARI ARASINDA ‘İBN-İ IRAK' VE ‘ABDUSSAMED BİN HAKİM' VARDI. DÖNEMİN ÂLİMLERİNDEN EBUL VEFA İLE GÖK BİLİMİ ÜZERİNE ÇALIŞTI. ÇOK YÖNLÜ VE ÇOK SAYIDA ESER VERDİ. EL BİRÛNİ, ASTRONOMİ ÜZERİNE YAPTIĞI ÖNEMLİ ÇALIŞMALARINDAN DOLAYI, SULTAN MESUT TARAFINDAN BİR FİL YÜKLÜ GÜMÜŞLE ÖDÜLLENDİRİLDİ. ANCAK BİRÛNÎ"BU ARMAĞAN BENİ BAŞTAN ÇIKARIR, BİLİMDEN UZAKLAŞTIRIR." DİYEREK BU HEDİYEYİ GERİ ÇEVİRDİ...

Günümüzde en çok tanınan İslam bilginlerinden olan Birûnî astronomi, matematik, doğa bilimleri, coğrafya ve tarih alanlarındaki çalışmalarıyla bilinir. Bazı kaynaklara göre Türk, bazı kaynaklara göreyse Fars kökenli bir âlimdir. Batı dillerinde Alberuni ve Aliboron olarak adlandırılır. 973- 1048 yılları arasında yaşayan bilgin, Asya’da tarihi bir bölge olan Harezm’de doğdu. Yunan ve Hint kültürlerini inceledi, Hintli astronom Aryabhata’nın 500’lü yıllarda yeryüzünün dönmesine ilişkin görüşünü İslam bilim dünyasına taşıdı... “Ay Kutusu” adını verdiği mekanik astronomik takvimle; ayın, güneşin ve dünyanın hareketleriyle, güneş tutulması sırasındaki olaylar üzerine yaptığı ölçümlerde günümüz tespitlerine uygun sonuçlar elde etti... Yine yaptığı çeşitli hesaplamalarla enlem eğikliğini aslına yakın değerlerde buldu. Bunu da kendisinin geliştirdiği enlem ölçüm âletiyle yaptı. Ölçüm için iki kullanım şekli sunan bu âlet, coğrafî yer çizelgelerinin geliştirilmesi bakımından oldukça önemliydi...Trigonometrik fonksiyonlarda yarıçapın bir birim olarak kabul edilmesini öneren ilk kişi olan Birûni, dünyanın çapını günümüz matematik ölçülerine çok yakın bir değerle ölçtü... Tıp alanında da birçok eser veren Birûni, döneminde bir kadına sezeryanla doğum yaptırmayı başardı... Şifalı otlar

ve birtakım ilaçlar üzerine kaleme aldığı “Kitabu’s Saydâne”de, üç bin kadar bitkinin neye yaradığını ve nasıl kullanıldığı yazdı. Çok yönlü bir âlim olan Birûnî felsefeyle de ilgilendi. Ancak felsefenin karmaşık havasında boğulup kalmadı. Meseleleri doğrudan Allah’a dayandırdı. Tabiat olaylarından söz ederken, onlardaki hikmetin sahibini gösterdi. Bu yüzden İbn Sinâ’nın Aristo tarzı düşüncesine karşı çıktı. Evrenin bir başlangıcının olduğunu, öncesiz bir evren düşüncesinin, yaradanı gereksiz sayma gibi bir yanlış anlayışa götüreceğini savundu...

MUSTAFA CAMBAZ

Page 80: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 78

HAYIRLA >>

DÜŞÜNCELERİ, ENDİŞELERİ SİLİP SÜPÜRMEK İÇİN

HAYRET GEREKİR !

• İnsan hissinden kurtulmadıkça, yâni duygusundan çıkmadıkça, onlara görünmez âlem yabancıdır. O dünyayı aklına getirmez; o, dünyaya ait her şeyden habersizdir.

• Bir hayret gerek ki, düşünceleri, endişeleri silip süpürsün. Çünkü hayret; fikri de, zikri de götürür.

• Dünya işlerinde bilgi bakımından çok ilerde olan, hünerleri olan kişi maddî yönden ileridir; mânâdâ, mânâ âleminde gerilerde olabilir.

• Cenab-ı Hakk, Kur’ân-ı Kerim’de geri dönenleri diye buyurdu. Bu

geri dönüş, bir sürü koyunun mer’adan ağıla dönmesi

gibidir.

• Fakat sürü ağıla dönünce, giderken en önde olan keçi en geride kalır. Bunun gibi surette, şekilde ileri olanlar, manada geri bulunanlardır.

•Ağıla dönüşte geride kalan o topal keçi, sürü otlak

yerine giderken suratı asıkları bile güldürecek bir hale düşer.

• Bu toplum yâni Hakk âşıkları, neden topal olup surette geri kalırlar? Neden övünmeyi, iftiharı bıraktılar da utancı, arı kabul ettiler; bunları boş yere yapmadılar.

• Hacca gidenler içinde kırılmış ve dikenlerden yaralanmış ayaklarla yürüyenler bulunur. Çünkü sıkıntılardan, ızdırablardan, acılardan neşeye ferahlığa gizli yol vardır.

• Hakk yolunun aşıkları, gönüllerinden maddi ilimleri çıkarmışlar, atmışlardır. Çünkü; maddî ilimler Hakk yolunda bir işe yaramaz.

• Hakk yolu için Hakk’tan gelen, yâni aslı Allah tarafından olan bir bilgi; ledün ilmi gerekir. Çünkü her cüz aslına, külle yol gösterir, kılavuzluk eder.

• Her kanat, geniş bir denizi aşabilir mi? Allah ilmi olmalı ki, insanı Allah’a götürsün!

• İş böyle iken sonunda gönülden silinecek, atılacak ilmi adama ne diye öğretiyorsun?

• Ey Hakk yolunun yolcusu; bu fani dünyada baş olmaya, öne geçmeye heves etme; topal ol geri kal da, Hakka dönüşte önde bulun!

• Ey nâzik, zarif dost; geride, en ileride gidenlerden ol! Turfanda meyve de ağaçtan ileridir, ağaçtan öncedir!

Page 81: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 79

• Görünüşte meyve ağaçtan sonra meydana gelirse de, aslında o öncedir, ileridir. Çünkü ağaçtan maksat meyvedir.

• Hani o tanınmayan kimsenin bilmediği bir yıkık yer var ya, orada korunmak için gömülmüş bir hazine vardır.

• Hazineyi hiç bilinen yere korlar mı? İşte tıpkı bunun gibi, feraha kavuşma, kurtulma da, hastalıklar da, meşakkatlar da, sıkıntılar da gizlidir.

• Burada hatıra bir çok şüpheler, tereddütler gelebilir. Ama iyi at, köstekleri kırar, kendini kurtarır. Yâni olgun bir derviş, nefsanî bağlardan kendini kurtarır, doğru yolu bulur.

• Allah’ın aşkı zorlukları yakıp yandıran bir ateştir. Nitekim, gündüzün nuru da, her türlü hayâli siler, süpürür, yok eder.

• Ey Allah’ın makbûlü, rızasını kazanmış kişi, bu gibi soruların cevabını o soruların geldiği yerden, yâni Hakk’tan niyaz et!

• Gönlün köşesiz köşesi, Allah’a giden bir caddedir. Onun nûru da, doğusu, batısı olmayan bir ay’dandır.

• Ey mânâ dağı, ey Hakk âşıkı! Sen bir dilenci gibi ne diye o yandan, bu yandan sesin yankısını, aksini arar durursun?

• O mânâ sesini, derde düşünce iki büklüm olup Yâ Rabbi! diye yalvardığın taraf yok mu, işte o tarafta ara!

• Sen dertlerle kıvrandığın, ölümle yüz yüze geldiğin zaman, O’na, o tarafa yönelirsin; fakat derdin geçince, ölüm korkusu kalmayınca o tarafa yabancı olursun.

• Mihnet ve ıztırap içinde kıvranırken Allah’ı ararsın, mihnet geçince; O’na giden yol nerede? diye sorarsın.

• Bu hâl, Allah’ı gereği gibi bilmemenden ileri geliyor. Hâlbuki, Cenâb-ı Hakk’ı şeksiz şüphesiz bilen, tanıyan kişi dâima O’nu zikreder, O’ndan ayrı düşmez. Yâni, mihnetin gitmesi ve afiyetin gelmesi, Hakk’ı şüphesiz tanıyan kimsenin her vakit O’nu zikretmesi içindir.

• Cenâb-ı Hakk’ı şüphesiz tanıyan kişi; mihnette de, afiyette de Allah’ı zikreder. Fakat, gaflet içinde bulunan böyle değildir. Gaflet perdesi bazen açılır, o zaman Allah’ı hatırlar ve zikreder. Bazen de mânen gözünün önüne perde gerilir. Allah’ı zikretmez olur. Bu da, kulun gafletinden, akıl ve idrâkinin eksikliğindendir.

• Cüz’i ve eksik olan akıl, bazen şaşırır kalır, bazen de baş aşağı düşer. Külli ve tam olan akıl ise zamanın hâdiselerinden emindir, kurtulmuştur.

Page 82: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 80

RÖPORTAJ >>

MOBİLYANIN ÖZÜ AHŞAPTIRKONYA'DA FAALİYET YÜRÜTEN

AYDOĞDU MOBİLYA'NIN KURUCULARINDAN VE

SEKTÖRE ÇIRAKLIKTAN ATILAN HÜSEYİN AYDOĞDU VE

ADNAN AKTAŞ İLE MOBİLYA ÜZERİNE SICAK BİR SÖYLEŞİ

GERÇEKLEŞTİRDİK. İÇİNDE AHŞAP VE TÜRLERİNE,

DEKORASYON VE İMALATINA DAİR ÇEŞİTLİ KONULARIN

GEÇTİĞİ SÖYLEŞİMİZ, MOBİLYA KONUSUNDA MERAK

ETTİĞİMİZ BİRÇOK HUSUSA AÇIKLIK GETİRDİĞİ GİBİ

TÜKETİCİYİ BİLİNÇLENDİRECEK BİLGİLER DE İÇERİYOR...

Mobilyacılık serüveniniz nasıl ve ne zaman başladı?1985 yılında çıraklıktan başladım bu mesleğe. Çok çalıştım, çabaladım ve 1997 yılında kendi atölyemi kurdum. Burada yaklaşık 12 yıl kalfalık ve ustalık yaptım. Sonra Selahattin Bey ile güçlerimizi birleştirip ‘Aydoğdu Mobilya’yı kurduk.

Peki ne tür işler yapıyorsunuz? Mobilyanın hangi alanında uzmanlaştınız?Biz Koltuk ve sandalye hariç her tür mobilya işi, dekorasyonlar ve ısmarlama işler yapıyoruz. Ve bu alanlarda uzmanlaştığımızı söyleyebilirim.

Ne tür mekânlara mobilya üretiyorsunuz?Otel ve işyerleri dâhil her tür mekâna mobilya hazırlıyoruz. Ancak bu üretimler daha çok dekorasyon niteliğinde, yani mekânın durumuna göre. Ama dekorasyon niteliğindeki bu işleri genelde mimarlar tasarlar ve biz mimarların tasarımına göre mobilya üretiriz. Şunu da belirteyim; elbetteki kendi

tasarladığımız işlerimiz de var, bir yandan onları da üretiyoruz.

Sadece Konya’da faaliyet yürütüyorsunuz?Yalnızca Konya’da çalıştık, çıraklığımız kalfalığımız tek bir atölyede geçti. Yani ikinci bir atölyede değil. İkinci atölye oldu, ama orası işyerimiz, kendi atölyemizdi.

Çıraklık dönemizdeki mobilyacılık bugünküyle aynı değil artık, değil mi?Bizim başladığımız dönemlerde formika modaydı. Mal çeşidimiz çok azdı. Mdf, sunta, formika ve lake gibi çok çeşit yoktu. O zamanlar en çok ahşap işleme ve ahşap kaplama tercih edilirdi. Ama şimdi her şey çok değişti. Lake, pvc, ahşap türü kaplamanın çok çeşidi gelişti. Biz mesela ahşap kaplama elde etmek için çok çalışırdık. Önce suntayı keser kenarlarını masiflerdik. Sonra suntalar arkalı önlü kaplanır, prese giderdi. Yani ince plakalı ağaç kaplamanın suntaya yapışması gerekirdi. Şimdi de ahşap işler yapıyoruz. Ama masif yok, sunta yerine de mdf kullanılıyor.

Page 83: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 81

Yeri gelmişken eskiden uyguladığımız işçilik ve el emeğinden de söz etmek gerek. Evet, eskiden işçilik fazla idi. Ama ona göre kâr oranı da yüksekti. Şimdi işçilik eskisi kadar değil, ama kâr payı da hayli düşük. O yüzden bu zamanlarda sürüm yapan işler üretmek ve sürümden kazanmak gerekiyor. Eskiden bir usta, bir dairenin -tüm- işini aldığında bunu bir aya yayar, bir aylık işim var derdi. Şimdi nerede? En fazla bir haftada işin bitmesi gerekir…

Mobilya deyince şu sıralar ‘hayglass’ ve ‘membran’dan söz ediliyor, nedir bunlar?Şimdi, hayglass ve membran gibi türlerin hepsi suni malzemedir. Yani pvc veya pvc havası verilmiş malzemelerdir. Aynı zamanda sunta ya da mdf üzerine basılmış pvc veya pvc görünümünde işlenmiş parlatılmış mobilya ürünüdür. Aslında en iyi kaplama, mdf üzerine basılan doğal malzemedir.

Mobilya kullanımında neye dikkat edilmeli?Bayanları en çok mutfağa ait mobilya ile bilgilendiriyoruz. Mutfakta ocak çalışıyorsa mutlaka aspiratörün de çalışması gerek. Çünkü ocağın çalışması sonucu ortaya çıkan buhar ve nemle hiçbir mobilya baş edemez. O yüzden hanımlara, aspiratörün hep açık kalması gerektiğini söylüyoruz.

Mdf veya suntadan yapılan bir mobilyanın ömrü ne kadardır? Şimdi fabrikalar çok alternatif çıkardı. Birinci sınıf, ikinci sınıf, üçüncü sınıf iş üretiyor. Tabi ki üçüncü sınıf işler daha ucuz oluyor. Ama her zaman ucuz malın tercih edilmemesi gerekiyor. Öte yandan müşteri mobilyacıyı zorluyor. Acele ve ucuz iş istiyor. Mobilyacı ne yapacak, ister istemez ikinci, üçüncü sınıf malzemeyi kullanmak zorunda kalıyor. Ama ‘üretimde, birinci sınıf malzeme kullandım’ demiyor. Sunta mı sunta. Görüntüsü de aynı. Sadece ağırlığında ve özünün sıkılığında fark var. Bunu da ancak üretici biliyor. Ancak ucuz mal yaptığı için onu kullanmak zorunda kalıyor. Bu durumsa hem ekonomimizi, he üretimimizi, hem kalitemizi hem de güvencemizi sarsıyor. Öte yandan aldatıcı malzeme çeşidi çoğaldı. Mesela lake yüzey diyor. Yanlış bilgi veriliyor, yani müşteri lake zannediyor. Aslında lake değil o, sadece lake havası verilmiş

plastik kaplama. Ama ekonomik olsun diye bunlar tercih ediliyor. Ondan sonrada kendimi yetiştirdim diyen kalfa geçiyor köşede iş yapıyor. Her şey eline hazır geliyor, toparlaması kalıyor.

Yani montajı bilmesi yetiyor, öyle mi?Evet, ama düzen gerekiyor, işçilik gerekiyor, makine gerekiyor. Hazır malzemeyi herkes yapar. Bizim mesleğimiz, anlayışımız, iyi işçilik ve kalitedir diyebilirim. Bizim mobilyamız, kalite arayanlar tarafından kesinlikle fark edilir ve kalite olarak piyasada öne çıkıyor. Ama kalite arayan çok az. Oysa kesinlikle kalite, kalite ve de kalite…

Alırken biraz fazla verirsiniz ama uzun yıllar kullanırsınız.Evet. Biz mobilyamızın kimine 10, kimine 30, kimine 50 yıl kullanma garantisi veririz. Yeter ki doğru kullanılsın. Nem ve sudan uzak tutulsun. Yani mobilyasını koruduğu müddetçe bir ömürlük işler üretiriz. Çünkü işçilik ve malzemenin kalitelisi, olmazsa olmalarımız arasındadır.

AHŞAP EŞYAYI KORUMANIN PÜF NOKTALARI

• Temizlerken temiz, kuru ve yumuşak dokulu bir bez kullanmalıyız .

• Nemli bezle sildiysek mutlaka kurulamalıyız.

• Kimyasal deterjan ile kesinlikle temizlememeliyiz.

• Güneş ışığından korumalıyız. • Masa ve sehpalarınızın

üzerine sıcak kaplarımızı nihalesiz koymamalıyız.

• Suntalam ve mdflam mobilyaların kenar pvc yapıştırma kısmında ıslaklığın kalmadığından emin olmalıyız.

• Lake mobilyanın temizliğinde kesinlikle pürüzsüz bez kullanmalıyız , nemli ve ıslak bırakmamalıyız.

• Masif ahşap mobilyanın temizliğinde kullanılacak bez yumuşak olmalıdır. Ahşap temizleyicisi katkılı suyla da temizlik yapabilirsiniz.

Page 84: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 82

FİKRİMCE >>

MEHMED NİYAZİ, ÇANAKKALE MAHŞERİ İLE; "YETİŞ YA MUHAMMED KİTABIN GİDİYOR" DERKEN KENDİSİNİ DUYAN ALMAN DOKTORUN "NE DEDİĞİNİ ANLAMIYORDUM AMA O SES HAFIZAMA HAYATIMDA DUYDUĞUM EN İÇTEN, EN ACI FERYAD OLARAK GİRDİ" DEDİĞİ BİNBAŞI LÜTFÜ BEY'İ 90 YIL SONRA TORUNLARINA TANITTI...

İlk baskısı 1998 yılının Ekim ayında yapılan ve geçen 15 yıllık süre zarfında büyük etkiler meydana getiren Çanakkale Mahşeri kitabı. 1991-1998 arasında yedi yıl boyunca kütüphaneler, nüfus müdürlükleri ve siperler arasında mekik dokuyan bir arayışın eseridir. Bu romanın yazıldığı 1990’lı yıllara -bir anlamda- “normalleşme zamanı” diyebiliriz. Dil ve tarih gibi ortak değerlerin tartışılmasının ve kamplaşma alanı haline getirilmesinin gereksizliği bu dönemde daha net anlaşılmış oldu. Tartışmaktan, öğrenmeye ve anlamaya geçildikçe bu toplumun kimliğini inşa eden “zihniyet dünyası” hikâyelere, romanlara, biyografilere, tezlere -yakın geçmişe göre- daha yoğun bir şekilde yansıtılmaya başlandı. Samimiyet ve çalışma disiplininin muhteşem bir terkibi “Çanakkale Mahşeri” romanı samimiyet ve çalışma disiplininin muhteşem bir terkibi olarak “Çanakkale konusuna” önce toplumun dikkatini çekti. Türkiye’nin her yerinden savaşın yaşandığı topraklara akın

edildi. Bazen bir otobüslük kalabalığın “rehberi” olarak Çanakkale’ye giden Mehmed Niyazi megafonu duyabileni yerine mıhlayan anlatımıyla, az olan cephanesi boşa gitmesin diye düşmana el bombasını siperden çıkarak atan Yanyalı Hüsnü’yü, iki oğlunu Sarıkamış’ta, bir oğlunu kendisinin de bulunduğu Çanakkale cephesinde şehit veren, ağır yaralı olarak bitirdiği Çanakkale savaşından sonra Kudüs’e giderek birliğini bulan ve en son 9 Eylül 1922’de İzmir’e giren askerlerin içinde bulunan Erzincanlı Oğuz Amca’yı, yazdığı 28 sayfalık Zığındere muharebesi hatıralarında bir kelimeyle dahi kendisinden ve yaptığı işlerden bahsetmeyen ve daha sonra Cumhuriyet döneminde bir yüksek rütbeli subayın “Bu muharebeleri bilse bilse o bilir” diyerek hatırata ismini yazdırdığı Binbaşı Mahmud Sabri Bey’i, “Yetiş Ya Muhammed kitabın gidiyor” derken kendisini duyan Alman doktorun “Ne dediğini anlamıyordum ama o ses hafızama hayatımda duyduğum en içten,

CEM SÖKMEN

Page 85: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 83

en acı feryad olarak girdi” dediği Binbaşı Lütfü Bey’i 90 yıl sonra torunlarına tanıttı...

ÇANAKKALE KONULU500 KİTAP YAZILDIMehmed Niyazi bu romanla iyiden iyiye güçlenen bir şekilde “sıradan insanların sergilediği güzellikleri” nazara verdi. Çanakkale Mahşeri’nden sonra Sonra devletin dikkatini çekti. Toplumla devletin aynı anda “orada” olduğu bir törenselliğin en güzel manzarası 90’lardan sonra Kilitbahir’de, Alçıtepe’de ve Arıburnu’nda seyredildi... “Çanakkale Mahşeri” kitap dünyasını ve yazarları da etkiledi. Geçen 15 yılda 500’ün üzerinde Çanakkale konulu kitap yayınlandı. Önemli bir kısmı ciddi emek mahsulü olan bu yayınların arasında kaynak göstermeye gerek duymadan “Çanakkale Mahşeri”ni kullananlar da yer aldı. Bu yayın çokluğunun bir sebebi de “kültür endüstrisi”nin devreye girişi oldu. Hemen birkaç yıl içinde, bu toplumun tarihine ait olan her şeye “hurafe” damgası vurmaya meraklı bazı pozitivist/hep-öğretirler de üzerine düşeni yaptı. 1915’te Çanakkale’de yaşananların ana hatlarını görmezden gelen “piyasa işi” bazı filmler ve belgeseller yapıldı. Bütün bunlar, bir olayı yaşandığı dönemin değer yargılarıyla, o zamanın ruhuyla değerlendirebilme ve beraberinde objektif bir bakış açısı geliştirebilmenin önemine işaret ediyor. Türk tarihini sırttan atılması gereken “yük” olarak gören, negatifleri bir araya toplamaya pek mahir zihin yapımızla ancak bir futbol tabirine dönüştürdüğümüz “Çanakkale Geçilmez”i yerli yerine oturtan Mehmed Niyazi’ye ve eşsiz mısralarıyla Çanakkale’yi kan kırmızısı bir mürekkeple kalbimize rapteden Mehmed Akif’e ve onlara yaptıkları kahramanlıklarla yazılacak kelimeler hediye eden Çanakkale kahramanlarına teşekkürden fazlasını borçluyuz...

Page 86: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 84

RÖPORTAJ >>

ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNEŞu Boğaz Harbi Nedir? Var mı ki dünyada eşi?En kesif orduların yükleniyor dördü beşi,Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’yaKaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya,Ne hayasızca tahaşşüd ki ufuklar kapalı!Nerde-gösterdiği vahşetle “bu: bir Avrupalı”Dedirir-yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesiVarsa gelmiş, açılıp mahbesi, yahut kafesi!Eski Dünya, Yeni Dünya bütün akvam-ı beşerKaynıyor kum gibi, Mahşer mi, hakikat mahşer.Yedi iklimi cihanın duruyor karşında,Osrtralya’yla beraber bakıyorsun ; Kanada!Çehreler başka, lisanlar, deriler rengarenk.Sade bir hadise var ortada : Vahşetler denk.Kimi Hindu, kimi Yamyam, kimi bilmem ne bela...Hani tauna da zuldür bu rezil istila...Ah o yirminci asır yok mu, o mahluk-i asil,Ne kadar gözdesi mevcut ise hakkiyle sefil,Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;Döktü karnındaki esrarı hayasızcasına,Maske yırtılmasa hala bize affetti o yüz ...Medeniyet denilen kahbe, hakikat yüzsüz.

Sonra mel’undaki tahribe müvekkel esbab,Öyle müthiş ki: Eder her biri bir mülkü harab.Öteden saikalar parçalıyor afakı;Beriden zelzeleler kaldırıyor a’makı;Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;Sönüyor göğsünün üstünde o aslan neferin.Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,Atılan her lağımın yaktığı: Yüzlerce adam.Ölüm indirmede gökler, ölü püskürtme de yerO ne müthiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,Boşanır sırtlara, vadilere, sağnak sağnak.Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,Sürü halinde gezerken sayısız tayyare.Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;Alınır kal’a mı göğsündeki kat kat iman?Hangi kuvvet onu, başa, edecek kahrına ram?Çünkü te’sis-i ilahi o metin istihkam.

MEHMET AKİF ERSOY

Page 87: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 85

Sarılır, indirilir mevki’-i müstahkemler,Beşerin azmini tevkif edemez sun’-i beşer;Bir göğüslerse Huda’nın edebi serhaddi;“ O benim sun’-i bediim, onu çiğnetme “ dedi.Asım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek:İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek.Şuheda gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...O, rukü olmasa, dünyaya eğilmez başlar,Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,Bir hilal uğruna, ya Rab, ne güneşler batıyor!Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.Ne büyüksün ki, kanın kurtarıyor Tevhid’i...Bedr’in aslanları ancak, bu kadar şanlı idi.Sana dar gelmeyecek makber’i kimler kazsın?“ Gömelim gel seni tarihe “ desem, sığmazsın.Herc ü merc ettiğin edvara da yetmez o kitab...Seni ancak ebediyetler eder istiab.“Bu, taşındır” diyerek Ka’be’yi diksem başına;Ruhumun vayhini duysam da geçirsem taşına;Sonra gök kubbeyi alsam da, rida namıyle;Kanayan lahdine çeksem bütün ecramıyle;

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan;Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsan oradan;Sen bu avizenin altında, bürünmüş kanına;Uzanırken, gece mehtabı getirsem yanına,Türbedarın gibi ta fecre kadar bekletsem;Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem;Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...Yine bir şey yapabildim diyemem hatırına.Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,Şarkın en sevgili sultanını Salahaddin’i,Kılıç Arslan gibi iclaline ettin hayran...Sen ki, İslam’ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,O demir çemberi göğsünde kırıp parçaladın;Sen ki, ruhunla beraber gezer ecramı adın;Sen ki, a’sara gömülsen taşacaksın... Heyhat,Sana gelmez bu ufukalar, seni almaz bu cihat...Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,Sana ağuşunu açmış, duruyor peygamber.

[Safahât: Altıncı Kitap-Âsım]

Page 88: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 86

KULAĞA KÜPE >>

• Kahvaltı sofralarının vazgeçilmez yiyeceği olan bal saklama koşullarına dikkat edilmezse şekerlenir ve besin değeri kaybolur. Bu yüzden bal kavanozunu sıcak olmayan serin ve karanlık bir yerde saklamak daha iyi olacaktır. Gün

ışığı alan bal bozulur. Ayrıca kavanozun kapağı açık

kalırsa nem alır ve tadı

acımtırak olur.

• Dondurulmuş gıdaları çözerken çabuk çözülsün diye sıcak bir ortama koymayın, bakteri ve mikrop üremesine neden olursunuz. En iyisi buzdolabının en alt rafına koyup ağır ağır çözdürmektir.• Kurufasulyeyi haşladığınız suyu dökmeyin. Soğuduktan sonra bitkilerinizi sulayın. Bu bitkiler için çok yararlı ve sağlıklıdır.

• Patates pürenize değişik bir koku vermek istiyorsanız içine bir miktar hindistan cevizi atın. Tadının çok değiştiğini göreceksiniz

•Patatesin pişirme suyuna 1 kaşık sirke koyun. Patatesin rengi sapsarı kalır, hem de daha lezzetli olur.

• Çorba ve sulu yemeklerinizi pişirirken eğer tuzu fazla ise içine birkaç tane dilimlenmiş patates atın. Yemek piştikten sonra patatesleri tencereden alın.

Page 89: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 87

• Bayatlamış ekmeklerin üzerine su serpin ve folyo kağıda sarıp 5-10 dakika fırınlayın. Böylece taptaze olacaktır.• Ekmekleri sakladığınız kabın içine birkaç tane kesme şeker koyarsanız, kısa sürede bayatlamasını önleyebilirsiniz.• Bayatlamış ekmekleri yumuşatmak için boş bir tencereye koyun. Daha büyük bir tencereye su koyup kaynamaya bırakın ve ekmekli tencereyi su dolu tencerenin üzerine yerleştirin ve kapağını kapayın. Kısa bir süre sonra bayat ekmek yumuşayacaktır.

• Elma her zaman formunuzu korumak için ideal bir iştah kesicidir. Ayrıca sabah aç karnına yendiğinde bağırsakları çalıştırır.• Sıkmadan önce bir süre soğuk suda bekletilen portakallar daha fazla su verir.• Yeterince olmamış limonlardan beklenildiği kadar su çıkmaz. Tıpkı çok sert limonlardan çıkmadığı gibi. Bu tür limonları kesmeden önce, birkaç dakikalığına çok sıcak suya batırıp bekletin. Limonların daha fazla su verdiğini göreceksiniz.• Muzları buzdolabında muhafaza etmeyiniz, çünkü tadı kaçacaktır.• Küçük limonu saklamak için küçük bir tabağa toz şeker serpin. Limonun kesik tarafını şekere gelecek şekilde koyun.İki hafta limon kurumadan saklanacaktır.• Şeftaliyi kolayca soymanın en pratik yolu bir dakika kaynar suda bir dakika soğuk suda tutmaktır. Böylece çabucak soyulur.• Suyunu sıktığınız limon kabuklarını çelik eşyaların ve bıçakların parlatılmasında kullanabilirsiniz.• Yeşil salata malzemelerini elinizle kopartırsanız vitaminleri ölmeyecektir.

• Çiğ et, tavuk, balık gibi yiyecek maddelerini temizlemek için kullandığınız mutfak aletlerini yıkamadan asla başka bir besinde (sebze, meyve kesmekte, unlu gıdalar hazırlamada) kullanmayın.• Yapacağınız tavuk yemeğini daha lezzetli kılmak mümkün. Tavuk etlerini birkaç saat sütün içinde bekletin. Etler hem daha yumuşak hemde daha leziz olacaktır.• Tavuğun kalitesi gögüs etinin dolgun ve sıkı olmasından anlaşılır.Tavuk tazeyse gögüs kemiğinin ucu esnek olur. Tavuğun derisinde oluşan mavi lekeler bozulma işaretidir.•Pilicin karnına bir kaç adet adaçayı yaprağı ve yarım limon koyarsanız çok daha hoş bir tadı olur.

• Yağda kavrulan unun içine katacağınız suyun veya sütün ılık olması, unun pütür pütür olmasını önler.• Tereyağını kızartırken içine bir damla zeytinyağı koyarsanız, tereyağının yanmasını önlemiş olursunuz.• Nane, adaçayı ve çekilmiş cevizin pek çok yemekte kullandığınız beşamel sosa çok hoş lezzet kattığını biliyor muydunuz? Fakat bu aromalı otları, sos pişip ateşin söndürülmesine yakın tencerenin içine ilave etmeye dikkat edin.• Tuz bazen sütü keser. Bu nedenle beşamel ve diğer sütlü soslara, kıvamı bulduktan sonra tuz koyunuz.

• Yaptığınız böreğin daha lezzetli olmasını ve kıvamında pişmesini istiyorsanız fırına koymadan önce birkaç saat buzdolabında bekletin. Böylece çok daha lezzetli olacaktır.

• Pişirdiğiniz bisküvileri yemeden önce birkaç saat pamuklu örtüye sararak bekletirseniz, lezzetlerine lezzet katmış olursunuz.

Page 90: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3

anahtar // ilkbahar 2013 • 88

OKUDUKÇA >>

İSLÂM’ IN GÜLER YÜZÜAristokrat ve Katolik bir aile içinde yetişti.Seçkin tabakaya mensup çocukların okuduğu okullarda eğitim gördü.Profesör oldu. Birçok ülkenin pek çok üniversitesinde dersler, konferanslar verdi.Fransa´nın dünya çapında en saygın bilim ve araştırma kurumu, İlmi Araştırmalar Milli Merkezi´nde (CNRS), yönetici ve uzman olarak çalıştı.Yüzyılımızın en ünlü bilim ve fikir adamlarıyla beraber oldu, onları yakından tanıdı ve kendileriyle ortak çalışmalar yaptı.Bir gün İkbal´i, onun aracılığıyla da Mevlana´yı keşfetti.O ikisi sayesinde İslam´a kavuşunca, araştırıcı, sorgulayıcı ruhu nihayet huzur ve sükuna erdi.Bu değerli Hanımefendi´nin gerçeği arayışı anlatılıyor bu kitapta. Heyecan verici bu serüven boyunca yaşadığı dikkate değer olaylar, tartışmalar, düşünen bir beynin soruları, tereddütleri, şüpheleri kendi ağzından soru cevap şeklinde aktarılıyor.

Prof. Dr Eva De Vitray- Meyerovitch / Şule Yayınları

Annamarie Schimmel - Pan Yayınları

Muhammed İkbal - Timaş Yayınları

HALLAC “KURTARIN BENİ TANRIDAN”Hallac’ı bilen herkes onun cezbe halinde söylediği meşhur “Ene’l-Hakk” (Ben Yaratıcı Hakikatim) sözünü de bilir. Vahdet-i vücudu yaşayan birinin, içten gelen haykırışı olan bu söz yanlış anlaşılmış, onun “Ben Tanrı’yım” dediğini sananlar dinlerini korumak adına ona düşman olmuşlardır. Oysa Hallac’ı, Ahmed Yesevi’nin, Mevlânâ Celâleddin Rumî’nin gözünden görmek gerekir. Onlara göre Hallac rahmete ve kurtuluşa ermiş bir âlimdi.Onun, şahsi Tanrı tecrübesini ve Tanrı’yı arayış çabalarını dile getirdiği şiirleri ve paradoksları bugün de okuyucuyu cezbetmekte ve düşünmeye sevketmektedir. Şimdi okuyucunun önünde iki seçenek var: Hayatın gerçek mânâsını derinleştirmek üzere kendini kor gibi yanan Tanrı ateşine bırakmak ya da Hallac’ı tehlikeli bir muhalif olarak görüp mahkûm eden zihniyetin yanında yer almak.

İSLAM’DA DİNİ DÜŞÜNCENİN YENİDEN İNŞAASIMuhammed İkbal, İslam dünyasının çok büyük problemlerle boğuştuğu, varoluş mücadelesi verdiği bir dönemde yaşayan seçkin bir aydın, eşine az rastlanır bir şair, Doğu’yu ve Batı’yı derinliğine kavramış bir allâme, bir mütefekkirdir.İkbal, Şark’ın artık bütün hayatiyetini kaybettiği iddiasının ortalıkta gezindiği bir dönemde, İslam dünyasını asırlık uykusundan uyandırmak için çırpınıyordu. Müslümanların İslam akidesini anlama faaliyetini “İslam’da Dinî Düşünce” olarak tanımlayan İkbal, İslam’da Dinî Düşüncenin Yeniden İnşâsı adlı eserinde, özellikle Müslümanların geri kalma sebeplerini “kader düşüncesi”, “benliğin tahribi”, “Tevhid’e şirk bulaşması” ve “Batı’nın körü körüne taklidi” olarak belirler. Bu değişimin gayesine uygun olarak gerçekleşebilmesi için gereken esasları tespit ederek yenilenme faaliyeti sadedinde modern Türkiye’nin tecrübesini analiz eder.

Page 91: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3
Page 92: İttifak Holding...Mutfak Sırları RÖPORTAJ/ NURİ ŞİMŞEKLER: “Osmanlı’da İslam, Mevlevilik Kültürüyle Sevdirilmiş” 56 58 62 4 BİZİMLE/ Seha Yapı Şelale Park 3