78
Türk Dış Politikası VIII Türkiye-Orta Asya-Güney Kafkasya İlişkileri (Azerbaycan –Gürcistan’la ilişkiler ve 8.8.2008 Gürcistan Krizi)

Türk Dış Politikası VIII

  • Upload
    tacey

  • View
    77

  • Download
    16

Embed Size (px)

DESCRIPTION

Türk Dış Politikası VIII. Türkiye-Orta Asya-Güney Kafkasya İlişkileri (Azerbaycan –Gürcistan’la ilişkiler ve 8.8.2008 Gürcistan Krizi). SSCB’nin dağılması sonrası Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde sekiz yeni devlet bağımsızlıklarını elde etti. - PowerPoint PPT Presentation

Citation preview

Page 1: Türk Dış Politikası VIII

Türk Dış Politikası VIII

Türkiye-Orta Asya-Güney Kafkasya İlişkileri

(Azerbaycan –Gürcistan’la ilişkiler ve 8.8.2008 Gürcistan Krizi)

Page 2: Türk Dış Politikası VIII

SSCB’nin dağılması sonrası Orta Asya ve Kafkasya bölgesinde sekiz yeni devlet bağımsızlıklarını elde etti.

Azerbaycan, Gürcistan, Ermenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan, Tacikistan ve Türkmenistan

Page 3: Türk Dış Politikası VIII

Bölge sahip olduğu ekonomik ve stratejik önemden dolayı bağımsızlıktan günümüze kadar uluslararası ilginin odağı haline geldi.

Page 4: Türk Dış Politikası VIII

Ekonomik önemi: Bölgenin sahip olduğu zengin doğal kaynaklar.

Stratejik önem: Ortadoğu’ya yakınlığı, Avrupa ve Asya arasındaki konumu.

Sadece büyük güçler değil, İran, Pakistan, Çin, Türkiye gibi bölgesel güçlerinde ilgisini çekti.

Page 5: Türk Dış Politikası VIII
Page 6: Türk Dış Politikası VIII

1991 sonundan itibaren Türkiye Sovyet ardılı devletlere yönelik aktif bir dış politika geliştirmeye başladı.

Türkiye’yi ziyaret eden Türk cumhuriyetlerin liderlerine destek ve yardım sözleri verildi, iki sene içerisinde 140’dan fazla ikili anlaşma imzalandı.

Page 7: Türk Dış Politikası VIII

Bağımsızlıklarını yeni kazanan devletlere karşı Türkiye kendisini sorumlu hissediyordu.

Bölge devletlerinin dünyayla bağlantı kurmalarında Türkiye aktif bir rol oynamalıydı.

Page 8: Türk Dış Politikası VIII

Öte yandan Türkiye ekonomik bir takım faydalar da elde etmeyi umuyordu. Aralık 1989’da AT Komisyonu tarafından tam üyelik başvurusu reddedilen Türkiye için bölge yüksek ekonomik işbirliği potansiyeliyle değerlendirilebilecek yeni bir açılım sunuyordu.

Page 9: Türk Dış Politikası VIII

Bu bağlamda ilk iki sene içerisinde bölgede 200’den fazla Türk firması yatırım yapmaya başlamıştı.

Türkiye, bölge devletlerine laik, demokratik yapısıyla “model” olabileceğini düşünüyordu.

Page 10: Türk Dış Politikası VIII

Türkiye’nin ilk dönemde bölgeye yönelik izlediği bu aktif ve heyecanlı dönemde gerek bölge devletlerinin taleplerinin, gerekse ABD’nin rolü de olmuştur.

İlk dönemlerde Türkiye’nin bölgede daha da aktif bir rol oynamasını isteyen bölge liderlerinin kendisiydi.

Page 11: Türk Dış Politikası VIII

Örneğin; 1991’de Türkiye’yi ziyaret eden Özbekistan Cumhurbaşkanı Islam Kerimov, Kırgızistan Cumhurbaşkanı Askar Akayev Türkiye’de destek beklediklerini, öğrenecekleri çok şey olduğunu, hatta “ağabey” olarak gördükleri Türkiye’den acilen ekonomik, siyasi ve kültürel desteğe ihtiyaçları olduğunu ifade etmişlerdir.

Page 12: Türk Dış Politikası VIII

Orta Asya liderlerinin ardı ardına yaptıkları Ankara ziyaretlerinden sonra, Başbakan Demirel 1992’de bölge devletlerine yaptığı ziyaretler sırasında ve sonrasında Türkiye’nin kapasitesini çok zorlayacak 1.1 milyar dolarlık ithalat kredisi ve dış yardım sözü vermiştir.

Page 13: Türk Dış Politikası VIII

Ayrıca Demirel yine bu ziyaretler sırasında bölge devletlerinin Ruble bölgesinden çıkmalarının kendileri için daha iyi olacağını söyleyerek Rusya’nın bölgedeki çıkarlarına meydana okumuştur.

Page 14: Türk Dış Politikası VIII

PTT tarafından hibe olarak bölgede Rusya üzerinden geçmek zorunda olmayan 2500 abonelik etkin bir telefon ve iletişim ağı ile uydu yer istasyonları kurularak, uydu aracılığıyla bu ülkelerin Türkiye ve dünyaya bağlanmaları sağlandı.

Direk uçak seferleri başlatıldı.

Page 15: Türk Dış Politikası VIII

Türk Kültür merkezleri ve Türk okulları açıldı.

Öğrenci projesi başlatıldı. (binlerce burslu öğrenci Türkiye üniversitelerinde öğrenim gördü)

Diyanet İşleri Başkanlığınca camiler inşa edildi.

TİKA kuruldu.

Page 16: Türk Dış Politikası VIII

Ancak tüm bu heyecan döneminden sonra 1993 yılı Türkiye’nin bölge konusunda gerçeklerle yüzleştiği dönem oldu.

Rusya’nın bölgede tekrar etkin olma isteği. “yakın çevre doktrini”

Türkiye’nin bölgeyi iyi tanımaması.

Page 17: Türk Dış Politikası VIII

Verilen sözlerin yerine getirilmesinde zorlanılması.

Türk modelinin çekiciliği daha çok Türkiye’nin Batı bağlantısı ve AB üyeliği iddiasından kaynaklanıyordu . Ancak kendisi AB’ye kabul edilmemiş Türkiye nasıl olup Orta Asya devletlerinin Avrupa ile ilişkilerini geliştirecekti.

Page 18: Türk Dış Politikası VIII

Adriyatikten Çin Seddi’ne gibi liderlerin kullanmış olduğu sözler Rusya ve bölge devletlerini rahatsız etti.

Başlangıçta her ne kadar kendileri arzu etseler de sonrasında yeni bir “ağabey” onları rahatsız etti.

Page 19: Türk Dış Politikası VIII

1991-2008 yılları arasında bölge devletleriyle askeri ve siyasi ilişkiler

Türkiye-Azerbaycan İlişkileri

Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden ilk yıllarda Türkiye’nin politikaları Orta Asya üzerine yoğunlaştı. (1993’e kadar)

Bunda ABD’nin teşviki. “Türk Modeli”.

İran (siyasal İslam korkusu) AB’nin gözünde daha önemli bir

yer kazanma umudu Türk kamuoyunun etkisi.

Page 20: Türk Dış Politikası VIII

Bunda, Rusya’nın “arka bahçesine” dönmeye karar vermesi ve Karabağ sorunu nedeniyle Türkiye-Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinin karmaşıklaşması da etkili olmuştur.

Page 21: Türk Dış Politikası VIII

Güney Kafkasya bölgesinin Türkiye açısından önemi: Türkiye’nin bölge ile tarihsel, etnik ve kültürel

bağları var. -Rusya ile arasında tampon bölge oluşturması, -Rusya’nın güneye, sıcak denizlere ulaşmasının

engellenmesi, -Orta Asya Cumhuriyetleri ile köprü durumunda

olması, -Doğu Anadolu bölgesinin güvenliği, -yer altı zenginliği , doğal gaz ve petrol yatakları

nedeniyle uygun hammadde ve pazar olanağı oluşturması nedenlerinden dolayı Türkiye açısından son derece hassas stratejik, siyasi ve ekonomik bir konuma sahiptir.

Page 22: Türk Dış Politikası VIII

Türkiye’nin Kafkasya politikası ilk zamanlar Azerbaycan üzerine odaklanmış ve 9 Kasım 1991’de bağımsızlığı tanınan ilk Güney Kafkasya Devleti de Azerbaycan olmuştur.

Page 23: Türk Dış Politikası VIII

Beklenmedik bağımsızlık Azerbaycan’ı da olumlu ve olumsuz yönde etkilemiştir.

SSCB’nin merkezi otoritesinden kurtulmak, bağımsız bir yönetime kavuşmak özlem duyulan gelişmelerdi, ancak Azerbaycan sahip olduğu enerji kaynakları nedeniyle bölgesel ve bölge dışı aktörlerin güç mücadelesine maruz kalmak, serbest piyasa ekonomisinin kurum ve kurallarını geliştirememek, Rusya’nın etkinlik kurma isteğiyle karşılaşmak, demokrasi kültürünü yeterince olgunlaştıramamak gibi sorunlarla yüzleşmek zorunda da kalmıştır.

Page 24: Türk Dış Politikası VIII

Türkiye’ye bir kalkınma modeli olarak bakan Elçibey’in bu dönemde izlemiş olduğu Rusya ve İran karşıtı, aşırı Türkiye yanlısı politikalar, Türkiye’nin bölgedeki etkinliğini artırmış ve petrol anlaşmalarından pay almasını sağlamışsa da, İran ve Rusya ile ilişkilerini gerginleştirmiş, İran ve Rusya’nın Ermeni yanlısı politikalar izlemelerine de neden olmuştur.

Page 25: Türk Dış Politikası VIII

Darbe sonucu iktidardan uzaklaştırılan Elçibey’in yerine gelen Haydar Aliyev dönemi dış politikası çizgisini iki döneme ayırmak mümkündür.

İlk dönem (1993-1994) Rusya yanlısı, ABD ve Türkiye karşıtı

ikinci dönem ise (1994-2003) daha ziyade dengeli bir dış politikanın izlendiği süreç olmuştur.

Page 26: Türk Dış Politikası VIII

Aliyev’in ilk dönemde izlediği Azerbaycan’ın içinde bulunduğu sorunların çözümü için Rusya ile tekrar yakınlaşma politikası Türkiye’yi endişelendirmiş, bu dönemde Azerbaycan’ı tekrar Türkiye’ye yöneltmek için yoğun diplomatik faaliyetler yürütülmüştür.

Page 27: Türk Dış Politikası VIII

Aliyev’in ikinci dönemden itibaren uyguladığı dengeleri gözeten siyaset sayesinde Türkiye ile Elçibey döneminde kurulan romantik atmosfer dağılmış, ikili ilişkilerin çok daha gerçekçi politikalar temelinde gelişmesi sağlanmıştır.

Page 28: Türk Dış Politikası VIII

Rusya ile bozulan ilişkilerin tamiri için 1994 yılında Bağımsız Devletler Topluluğuna (BDT) girmeyi kabul eden Aliyev, aynı yılın Eylül ayında imzalanan “Yüzyılın Anlaşması” nda Rusya’ya %10 pay vermiştir.

Tüm çabalara ve Rusya’ya verilen tavizlere rağmen Karabağ sorununda Rusya’dan beklediği desteği göremeyen Aliyev yüzünü Türkiye ve Batı’ya dönmüştür.

Page 29: Türk Dış Politikası VIII

Şubat 1994’te Türkiye’yi ziyaret eden Aliyev’e dönemin Başbakanı Süleyman Demirel tarafından her konuda sonuna kadar destek olunacağı mesajı verilerek, “Tek millet, iki devlet” sözü ile ilişkilerin bundan sonraki çerçevesi çizilmiştir.

Page 30: Türk Dış Politikası VIII

İlham Aliyev başbakan olduktan sonraki ilk resmi ziyaretini Türkiye’ye yapmışsa da, Turgut Özal’ın başlattığı ve Süleyman Demirel’in sürdürdüğü ilişkilerin 2003-2006 düşüşe geçtiği, 2003 yılından itibaren Türkiye’nin dış politika önceliklerini başka alanlara kaydırmasıyla bölgenin ihmal edildiği söylenebilir.

Page 31: Türk Dış Politikası VIII

Tayyip Erdoğan’ın Başbakan sıfatıyla Bakü’ye ilk ziyaretini 2005 yılında gerçekleştirmiş olması, 10 Haziran 2006 tarihinde gerçekleştirilen, Avrasya’nın enerji konumu, geleceği ve stratejisinin görüşüldüğü 9. Avrasya Ekonomi Zirvesine dönemin Enerji Bakanı Hilmi Güler’in de dahil olmak üzere üst düzey katılımın olmaması bölgenin bu dönemde ihmal edilmişliğine verilebilecek pek çok örnekten sadece ikisidir.

Page 32: Türk Dış Politikası VIII

Türkiye’nin Kafkasya politikasında Azerbaycan ile geliştirmiş olduğu ilişkiler enerji alanında önemli ekonomik ve stratejik avantajlar sağlarken, Dağlık Karabağ sorunu ve bu sorundan dolayı Azerbaycan’ın yaşadığı istikrarsızlık Türkiye’nin bölgeye yönelik politikalarında zorluklara neden olmuştur.

Page 33: Türk Dış Politikası VIII

Karabağ Sorunu bağımsızlık öncesi, 1988’de başlamıştır. 1923 yılında Azerbaycan’a bağlı özerk bir bölge olarak oluşturulmuştu.

1980’lerin sonunda SSCB dağılma sürecine girdiğinde Azerbaycan’dan ayrılmak ve Ermenistan’a bağlanmak istediğini SSCB’ne bildirdi.

Page 34: Türk Dış Politikası VIII

Azerbaycan ve Ermenistan’ın bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından Azerbaycan Karabağ’ın özerklik statüsünü kaldırdığını ve bölgeyi doğrudan merkezi yönetime bağladığını açıkladı.

Ermeniler buna bir halk oylamasıyla bağımsızlık kararı alarak karşılık verdiler.

Page 35: Türk Dış Politikası VIII

1992’de Ermeni işgali başladı. Halen Azerbaycan topraklarının %20’si işgal altında.

Pek çok Azeri Kaçkın(mülteci) durumda.

BM’in aldığı işgal edilmiş topraklardan derhal çekilmesi çağrısına Ermenistan uymadı.

Minsk Grubu/1994’de ateşkes imzalandı.

Page 36: Türk Dış Politikası VIII

Bağımsızlık öncesi başlayarak günümüze kadar devam eden Karabağ sorununda, Türkiye ilk başta tarafsız davranmaya çalışmıştır.

Page 37: Türk Dış Politikası VIII

Bir yandan NATO üyesi bir ülke olduğunu, diğer tarafta Rusya’yı karşısına almamak gerektiğini göz önünde bulunduran Türkiye, Azerbaycan’a silah yardımı yapmaktan ya da iki ülke arasındaki çatışmaya askeri müdahaleden kaçınarak, sorun karşısında Batılı devletlerin dikkatinin çekilmesi konusunda yardımcı olmuştur.

Page 38: Türk Dış Politikası VIII

Türkiye’nin arabuluculuk girişimleri karşısında dönemin Ankara’da bulunan Rus Büyükelçisi Albert Çernişev “Bazıları bölgedeki boşluğu Türkiye’nin doldurabileceğini ifade etmektedirler.Bölgede boşluk yoktur. Rusya bölgeye yönelik tarihsel, ekonomik ve siyasi ilgisini sürdürmektedir” diyerek Rusya’nın,Türkiye’nin konuya müdahil olma çabalarından duyduğu rahatsızlığı dile getirmiştir.

Page 39: Türk Dış Politikası VIII

Ancak, Türkiye’nin Karabağ konusunda sürdürdüğü temkinli ve mesafeli politika, Ermenilerin Karabağ’dan sonra Şubat 1992’de Hocalı bölgesine düzenledikleri saldırılar ve Mayıs 1992’de de Nahçıvan’a ilerlemeleri sonucu tamamen Azeri yanlısı bir politikaya dönüşmüştür.

Page 40: Türk Dış Politikası VIII

(Nahçıvan) 1921 Moskova anlaşmasının 3 maddesi ve 1921 Kars anlaşmasının 5 maddesi “Nahçıvan bölgesinin Azerbaycan’ın koruyuculuğunda özerk bir bölge olduğu ve Nahçıvan’ın koruyuculuk hakkının üçüncü bir devlete hiçbir zaman bırakılmaması koşulu ile Azerbaycan koruyuculuğunda özerk bir bölge olduğu kabul edilmiştir.

Page 41: Türk Dış Politikası VIII

Güney Kafkasya coğrafyasında petrol ve doğalgaz kaynakları itibarıyla göze çarpan tek ülke Azerbaycan’dır.

Bunun dışında yer alan ülkeler ise, enerji kaynaklarının Rusya’dan geçmeyen alternatif yollarla uluslararası pazara ulaştırılmasına yönelik stratejilerde kilit konumda olmaları nedeniyle önemlidirler.

Page 42: Türk Dış Politikası VIII

Hazar bölgesinin sahip olduğu zengin petrol ve doğalgaz kaynakları, bu kaynakların Rusya dışındaki bir güzergahtan dünya pazarlarına ulaştırılması meselesi, diğer bir deyişle yeni “Büyük Oyun”, 20.yüzyılın son 5 yılının en önemli gündem maddelerinden biri olmuştur.

Bakü-Ceyhan petrol boru hattı Türkiye-Azerbaycan ilişkilerinin en önemli maddelerinden biri olmakla beraber, Rusya’ya alternatif proje olması nedeniyle Türkiye-Rusya ilişkilerindeki sorunlu başlıklar arasında yer almıştır.

Page 43: Türk Dış Politikası VIII

Azerbaycan’la askeri ilişkiler İki ülke arasındaki askeri ilişkilerin gelişmesi de büyük

ölçüde Haydar Aliyev’in iktidarda bulunduğu dönemde gerçekleşmiştir.

Haziran 1996’da dönemin Genelkurmay Başkanı Hakkı Karadayı ve Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Ebiyev arasında imzalanan “askeri eğitim, teknik ve bilimsel işbirliği” anlaşması imzalandı.

Haziran 2000’de dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş’in, Azerbaycan Savunma Bakanı Sefer Ebiyev’le yapmış olduğu Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin geliştirilmesine yönelik projeler konusunda görüşmeler izled.

Bu görüşmelerden bir yıl sonra da Azerbaycan Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı arasında mali yardım protokolleri imzalanmıştır. Bu anlaşmalarda Türkiye’nin Azerbaycan’a 3 milyon dolarlık askeri yardım yapması öngörülmüştür.

Page 44: Türk Dış Politikası VIII

2002, 2004 ve 2005 yıllarında da askeri teçhizat ve mali yardımlar konusunda yeni protokoller devreye girmiştir.

Page 45: Türk Dış Politikası VIII

Azerbaycan’la bağımsızlığın başından itibaren geliştirilen ilişkilerin bir yandan da son derece de kırılgan olduğunu son dönemde Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşme sürecinde gördük.

Aliyev, Rusya ile gaz anlaşması imzaladı.

Page 46: Türk Dış Politikası VIII

Bu bağlamda sürekli dile getirilen “Tek millet, iki devlet” sözünün içi doldurulmalıdır.

Türkiye’ye girişlerinde Azerilerden vize istenmezken, Azerbaycan- Rusya arasında vize uygulaması bulunmazken, Türkiye’ye sıkı bir vize rejimi uygulamaktadır.

Türkiye ve Azerbaycan arasında Ermenistan’a karşı ortak bir politika oluşturulamamış, bu konuda ortak bir fon, araştırma merkezi vs. faaliyetler düzenlenmemiştir.

Page 47: Türk Dış Politikası VIII

Azerbaycan’ın en önemli vakfı olan Haydar Aliyev Vakfı’nın Moskova’da şubesi bulunmasına rağmen Ankara’da günümüze kadar bir ofis açılmamıştır.

2009 yılının Mart ayında Moskova Devlet Üniversitesi`nin Bakü bürosu faaliyete geçmiş, yine aynı yıl Azerbaycan`da Rusya Kültür Yılı ilan edilmiştir.

2010 yılı da Rusya`da Azerbaycan Kültür Yılı olarak kutlanmaya başlanmıştır. Kısacası, ilişkileri duygusallıktan öteye taşımak, daha sağlam ekonomik, siyasi, kültürel temellerde kurmak gerekmektedir.

Page 48: Türk Dış Politikası VIII

Türkiye-Gürcistan İlişkileri

Kafkasya’nın Karadeniz’e sınırı olan tek ülkesi olarak Gürcistan, Orta Asya ülkelerini Batı’ya bağlayan en kısa güzergahı oluşturması açısından son derece önemli bir coğrafi konuma sahiptir. Bu konumu nedeniyle Türkiye’nin Kafkasya, hatta Avrasya stratejisindeki kilit noktadır.

Page 49: Türk Dış Politikası VIII

Gürcistan’ın Türkiye açısından önemi: Rusya ile Türkiye arasında tampon bölge

oluşturması Ermenistan ve İran seçenekleri dışında

Türkiye’nin Orta Asya’ya açılan kapısı olması,

Daha da önemlisi Hazar petrollerini uluslararası pazarlara ulaştıran Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) Boru Hattı’nın geçtiği güzergah üzerinde bulunması, Gürcistan’ı Türkiye açısından önemli kılmaktadır.

Page 50: Türk Dış Politikası VIII

Türkiye 9 Nisan 1991’de bağımsızlığını ilan eden Gürcistan’ı 16 Aralık 1991’de tanıyan ilk ülke olmuştur. İki ülke arasında diplomatik ilişkiler 21 Mayıs 1992’de Hikmet Çetin’in Tiflis ziyareti sırasında imzalanan bir dizi anlaşma ile başlamış, bu olumlu başlangıç 30 Temmuz 1992’de Gürcistan’ı ziyaret eden ilk devlet başkanı Süleyman Demirel ve Eduard Shevardnadze arasında imzalanan “Dostluk ve İyi Komşuluk” anlaşması ile pekiştirilmiştir.

Page 51: Türk Dış Politikası VIII

1992’de imzalanan Dostluk ve İyi Komşuluk Anlaşmasından sonra iki ülke arasındaki resmi ziyaretlerle artmış, 1994’de Shevardnadze Türkiye’ye geldiğinde çok sayıda anlaşma imzalanmıştı.

Shevardnadze’nin ziyaretini 1995’de dönemin Başbakanı Tansu Çiller’in ziyareti izlemiş, fakat ikili ilişkilerin esas itibariyle yoğunlaşması ve stratejik ortaklık boyutuna ulaşması 1996’dan sonra gündeme gelmiştir.

Page 52: Türk Dış Politikası VIII

Gürcistan-Rusya gerginlikleşmesi, Türkiye yakınlaşması.

Gürcistan’la ilişkiler Temmuz 1997’de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ziyareti ile hız kazanmış, bu ziyaret sırasında askeri eğitim alanında işbirliğini öngören bir dizi anlaşma imzalanmıştır.

Karşılıklı ziyaretlerde yoğun bir trafiğin yaşandığı 1997’de Tiflis’e giden Genelkurmay heyetine, Gürcü tarafınca bölgede Rus etkinliğini azaltmaya yönelik “Karadeniz Barış Gücü Taburu”nun kurulması ve bu çerçevede Türk askerlerinin Abhazya’da görevlendirilmesi önerilmiştir.

Page 53: Türk Dış Politikası VIII

İlişkilerin özellikle bu dönemde yoğunlaşmasında BTC petrol boru hattı projesinin iki tarafa da sağlayacağı ekonomik ve siyasi yararlar da etkili olmuştur.

Nisan 1998’de gerçekleşen Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’nın Gürcistan ziyaretinde, Gürcistan Savunma Bakanı Vardiko Nadibaidze ile imzalanan ortak mutabakat çerçevesinde 14 Mayıs 1998’de Türkiye’nin eski bir Sovyet Cumhuriyeti ile ortak düzenlediği ilk tatbikat olan Türk-Gürcü ortak deniz tatbikatı yapılmıştır.

Page 54: Türk Dış Politikası VIII

Rusya’da kuşku ile karşılanan tatbikat hakkında Rus medyasında Türkiye ile stratejik askeri ortaklık kurmayı hedefleyen Gürcistan’ın hızla Moskova’dan uzaklaştığı yorumları yapılmıştır.Bir başka Rus gazetesinin yorumu ise, “ Rusya görünüşte Gürcistan’ın en önemli stratejik ortağı, ama Gürcü politikacılar gerçekte ülkelerinin sorunlarına çözüm getirme umuduyla yeni ittifaklar kurarak, Batı’ya ve Güney’e başvuruyor. Tiflis’in öncelikleri değişiyor”, şeklinde olmuştur

Page 55: Türk Dış Politikası VIII

Kadife Devrim” Sonrası Gürcistan’la ilişkiler

Demokrasi alanında verdiği sözleri yerine getiremeyişi, rüşvetin ve yolsuzluğun önünü kesememesi, enerji darboğazı, halkın yoksulluğu ile muhalefetin artan baskıları Şevardnadze’nin istifa etmesine neden olmuş, yerine Ocak 2004 başında yapılan seçimlerde yüzde 96 oy alan Mikhail Saakaşvili geçmiştir.

Gelişmelerin, muhalefetin deyimi ile “devrim” mi yoksa “darbe” mi olduğu tartışmaları bir yana, bundan sonra ki gelişmelerin ne olacağı, Türkiye-Gürcistan ilişkilerinin nasıl bir yön alacağı, yeni iktidarın dış politika hedeflerinin ne olduğu ve Bakü-Tiflis-Ceyhan projesinin tüm bu gelişmelerden etkilenip etkilenmeyeceği gibi hususlar o dönem Türk tarafında akla ilk gelen sorular olmuştur.

Page 56: Türk Dış Politikası VIII

İktidar değişikliği sonrasında Türkiye-Gürcistan ilişkilerine olumsuz etki edebilecek bir gelişme olarak etnik çatışmaların başlaması olasılığı düşünülmekteydi.

Nitekim, Acaristan Özerk Bölgesi lideri Aslan Abaşidze seçimler sonrasında yeni yönetimi tanımadığını ilan ederek gerginlik yaratmış, daha sonra 28 Mart 2004’de yapılacak seçimler öncesi bölgeyi “silahlı birliklerle” ziyaret etmek isteyen Saakashvili, Çolohi Gümrüğü’nden içeri alınmamıştı.

Page 57: Türk Dış Politikası VIII

Saakaşvili’nin buna cevabı ekonomik ambargo uygulamak olunca giderek tırmanan ve sıcak çatışmanın eşiğine gelen kriz, ABD ve Rusya’nın devreye girmesi ile yatıştırılmış, 18 Mart 2004’de tarafların mutabakata varması ile geçici olarak giderilmiş ve Aslan Abaşidze ile Mikhael Saakaşvili arasındaki çekişme 5 Mayıs 2004’de Abaşidze’nin Rusya Federasyonu Dışişleri eski Bakanı ve halihazırda Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Igor Ivanov’un eşliğinde Batum’u terk ederek Moskova’ya gitmesi ile son bulmuştu.

Devlet Başkanı Saakaşvili, bu gelişmenin ardından, Gürcistan Parlamentosu’nun kendisine verdiği yetkiye dayanarak 6 Mayıs 2004’de Acaristan’daki yerel yönetimi lağvetti.

Page 58: Türk Dış Politikası VIII

22 Mayıs 2004’de Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında, Saakasvili “Türkiye ile bugüne kadar olan siyasi, ekonomik, askeri ve kültürel ilişkilerin bundan sonra da sürdürüleceğini, BTC projesinin Gürcistan açısından hayati önem taşıdığını, aynı şekilde Bakü-Tiflis-Erzurum doğal gaz hattı projesinin de öncelikli konular arasında olduğunu” söyleyerek iki ülke arasındaki ilişkilerin yeni dönemdeki çerçevesini kendi açısından çizmiştir.

Page 59: Türk Dış Politikası VIII

8.8.2008 Rusya-Gürcistan Savaşı ve bölgedeki dengelerin değişmesi

Olimpiyatların başlaması nedeniyle tüm dünyanın dikkatinin Pekin’e çevrildiği bir dönemde Gürcistan devlet başkanı Saakaşvili Güney Osetya’ya askeri bir harekat düzenlemiştir.

Bir zamanlama ustalığı olarak değerlendirilebilecek bu girişim aslında sürpriz olmamış, Nisan ayından itibaren yapılan açıklamalarla Ağustos’ta yaşanacakların sinyalleri verilmişti.

Ağustos’tan birkaç ay geriye gidecek olursak, Rusya Güney Osetya ve Abhazya özerk bölgelerindeki askeri güçlerini artıracağını, bu bölgelerde yaşayan (Rus pasaportu verdiği) Rus vatandaşlarını korumak için gerekirse herşeyi yapacağını söylemiştir.

Page 60: Türk Dış Politikası VIII

Buna karşılık Gürcistan’ın bunun ilhak anlamına geleceği yolunda yaptığı suçlamalar Rusya ve Gürcistan arasındaki gerginliği günden güne artırmıştır.

Page 61: Türk Dış Politikası VIII

Burada sürpriz olan ve tarafların beklemediği Rusya’nın verdiği sert karşılık olmuştur. Karşılıklı yapılan açıklamaların ardından Gürcistan Krizine giden süreç, 4 Nisan 2008’de Bükreş’te yapılan NATO Zirvesinde Gürcistan’a yeşil ışık yakılmaması, öncelikle toprak bütünlüğünü sağlaması gerektiğinin vurgulanması ile hızlanmıştır. Zirveden çıkan sonuç bir yandan Gürcü tarafında hayal kırıklığı yaratmış, diğer tarafta da bölgedeki “dondurulmuş sorunların” çözümü için Saakaşvili’yi harekete geçmesi konusunda cesaretlendirmiştir.

Page 62: Türk Dış Politikası VIII

Aslında başından beri Abhazya ve Güney Osetya’ya destek vererek ve merkezi otoriteye karşı kışkırtarak Gürcistan’ın bölünmüşlüğünü destekleyip daha da derinleştiren ve 8 Ağustos Savaşının altyapısını hazırlayan Rusya’dır.

Rusya’nın Gürcistan’a girmekle birkaç hedefini birden gerçekleştirmek istediği söylenebilir.

Page 63: Türk Dış Politikası VIII

Konuşmalarında sık sık 20. Yüzyılın en büyük felaketi/trajedisi SSCB’nin dağılmasıdır diyen Putin için Rusya’nın yeniden eski gücüne kavuşması, Rus halkının yenilmişlik duygusundan kurtulup büyük Rusya’yı oluşturacak dinamizme kavuşması göreve geldiği günden beri en önemli amacı olmuş,bu doğrultuda Şubat 2007 yılında ABD’yi ve tek kutuplu dünya sistemini eleştirdiği konuşması geniş yankı uyandırmıştı.

Page 64: Türk Dış Politikası VIII

Gürcistan’da, Ukrayna’da, Kırgızistan’da meydana gelen renkli devrimler, NATO’nun genişleme çabaları, füze kalkanı projesinin Doğu Avrupa’da uygulanma teşebbüsleri, Kosova’nın bağımsızlığının tanınması gibi Batı tarafından atılan bu adımlar Rusya tarafından bir meydan okuma olarak algılanmıştır.Kafkasya’daki olaylar bu gerilimin doğal bir sonucu olarak okunabilir.

Page 65: Türk Dış Politikası VIII

Kafkasya’da 2008 yazında yaşananlara daha geniş açıdan bakıldığında aslında meselenin Kafkasya sınırlarını aştığı Rusya’nın yeni bir döneme girdiği söylenebilir. Nitekim, Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev’in onayladığı yeni dış politika konseptine bakıldığında bu daha da net görülmektedir.

Page 66: Türk Dış Politikası VIII

Rusya’nın dünya düzenindeki gelişmelere büyük bir güç olarak müdahil olma misyonuyla hareket edeceği ve tek kutuplu dünya sisteminin artık geçerli olmadığının belirtildiği konsept metninde BM’in uluslararası sorunların çözümünde önemli olduğu belirtilerek, NATO’nun genişleme çabasından duyulan rahatsızlıkta yer almaktadır.

Page 67: Türk Dış Politikası VIII

Kendi federatif yapısı içinde toprak bütünlüğünü savunan Rusya, Kosova konusunda Sırbistan’a destek vermiş, şimdi de Güney Osetya ve Abhazya’nın Gürcistan’dan ayrılmasını desteklemiştir.

Rusya’nın izlemiş olduğu bu tarihsel böl ve yönet politikasının dışında Abhazya’nın ardındaki Rus desteğinin en önemli nedeni Abhazya’nın Karadeniz sahilleridir. Karadeniz’de çok uzun kıyı şeridine sahip bir Abhazya Rusya’nın Karadeniz hakimiyetinde hayati bir öneme sahiptir.

Page 68: Türk Dış Politikası VIII

Rusya’nın bu denli önemli çıkarlarının olduğu bölgeye askeri müdahalenin gerekçesini bulmak kalıyordu ki bu da zor olmamıştır. Tıpkı, ABD’nin Irak’ta yaptığı gibi, Rusya’da Gürcistan’a saldırırken, resmi gerekçe olarak, daha önce Rus pasaportu verdiği 70 bin Güney Osetya’lı “vatandaşını” korumak bahanesini öne sürmüştür.

Gürcistan’daki olaylar, büyük devletlerin bu ülke üzerinden, bölgede oynadıkları “ yeni büyük oyunun” bir aşamasıdır. Balkanlardan sonra Kafkasya, ABD ve Rusya’nın boy ölçüştüğü adeta bir satranç tahtası olmuştur.

Page 69: Türk Dış Politikası VIII

ABD ve Rusya’nın bölgedeki bu güç mücadelesinin yanında Saakaşvili bir hesap hatası yapmış, Güney Osetya kumarıyla Kafkaslar’daki dengeleri altüst etmiştir.

Rusya’nın böylesi şiddetli bir karşılık vereceğini tahmin etmemiş, Batı’nın desteğine güvenmiştir.

Sonuçta, Gürcistan hem Güney Osetya ve Abhazya’yı tamamen kaybetmiş, toprak bütünlüğünü sağlamak yolundaki umutları sona ermiş, hem de askeri, siyasi ve ekonomik bakımdan ağır bir darbe yemiştir.

Page 70: Türk Dış Politikası VIII

Diğer taraftan Rusya, Osetya’yı bahane ederek Abhazya kıyılarını garanti altına almış ve Bulgaristan ve Romanya’yı üye yapan, Ukrayna ve Gürcistan’ı sıraya koyarak tüm Karadeniz’i bir NATO gölüne çevirmeye çalışan ABD’ye Abhazya ve Osetya’da dur demiştir.

ABD ise cesaretlendirdiği Gürcistan üzerinde Rusya’nın bölgeye yönelik askeri harekatlar karşısında olası tepkisini test etme imkanına sahip olmuştur.

Page 71: Türk Dış Politikası VIII

Moskova kararsız mı kalacaktır, itirazlarını diplomatik tepki düzeyinde mi tutacaktır, ya da Gürcistan’ın harekatını sınırlayacak seviyede müdahale mi edecektir.

Tüm bunlar ABD’nin İran konusundaki planlarını netleştirmesine hizmet etmiş olabilir.

Bunun dışında Rus ordusunun gücünü, yeni teknolojilerini, bu ülkenin bölgeyi kolay kolay gözden çıkarmayacağını da açık bir biçimde görmüştür.

Page 72: Türk Dış Politikası VIII

Türkiye’nin tutumu: Türkiye’nin yanı başında tüm bu sıcak

gelişmeler olurken, Izvestiya gazetesinde Gürcistan’a en çok askeri yardımın ABD ve Türkiye tarafından yapıldığı belirtilip, Ankara ve Washington suçlanırken, Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, “Gürcistan’a silah sağlayanlar, aralarında barış gücü askeri ve birçok Rus vatandaşının da bulunduğu can kayıpları yüzünden suçluluk hissetmeliler” şeklinde açıklamalar yaparken, Ankara’da “sessizlik” hakim olmuştur.

Page 73: Türk Dış Politikası VIII

Devletin tepesi tatilde olduğundan gelişmeleri izlemek savaşın ilk günlerinde Dışişleri bürokratlarına kalmıştır. (Başbakan ve Cumhurbaşkanı Bodrum’da, Dışişleri Bakanı İtalya’da).

Bakanlık Müsteşarı bakanlıkta bir kriz masası oluşturarak gelişmeleri izlemeye almışlardır. Ancak, Dışişleri krizi yönetme konusunda hatalı açıklamalar yapmıştır. Örneğin, tam Rusya’nın Türkiye’den aniden sebze meyve alımını kestiği günlerde, bir yandan Rusya, diğer yanda ABD arasında sıkışıp kalan bakanlık “ Gürcistan ile Güney Osetya arasındaki çatışmalar bir an önce durmalıdır” diyerek Güney Osetya’dan ayrı bir devletmiş gibi söz etmiştir

Page 74: Türk Dış Politikası VIII

Halbuki tüm açıklamalarında Gürcistan’ın toprak bütünlüğünü destekleyen ve bunu bir devlet politikası olarak uygulayan Türkiye söz konusu açıklama ile kendi kendisiyle çelişmiştir.

Kafkasya Krizi sırasında Rusya ve ABD arasında sıkışan Türkiye başlangıçtaki sessizlik döneminden sonra Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından Kafkasya İstikrar ve İşbirliği Platformunu önermiştir.

Page 75: Türk Dış Politikası VIII

1999 yılında ilk kez Süleyman Demirel tarafından ortaya atıldığında gerçekçi bir proje olarak değerlendirilen bu girişim, 2008 Ağustos’unda henüz bölgede belli bir barış ve istikrar ortamı sağlanmamışken, zamansız bulunmuştur. Ayrıca, tam da sıcak gelişmelerin yaşandığı o günlerde somut ve gerçekçi bulunmamıştır.Hayata geçmesi mümkün olmadığını bile bile Türkiye’nin bu öneriyi neden yaptığı, ne yapmak istediği pek anlaşılamamıştır.

Page 76: Türk Dış Politikası VIII

Rusya’nın ağırlığı olacağı bir Kafkas İttifakı’nı Amerika’nın kabul etmeyeceği açıktır. Nitekim ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Cumhuriyetçi Parti Üyesi Richard Lugar “Kafkas Paktı bize sorulmadı, Rusya Gürcistan’dan çekilmedikçe , barış ve istikrar sağlanmadıkça bu tür fikirlerin hayata geçirilmesi mümkün değil” diyerek ABD’nin tavrını ortaya koymuştu.

Ayrıca ABD Dışişleri Bakanlığı Avrupa ve Avrasya İşlerinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Matt Bryza’da Türkiye’nin bu ani İttifak /Paltform teklifine şaşırdığını ve haberi olmadığını ifade etmiştir.

Page 77: Türk Dış Politikası VIII

Gürcistan ise kendisi için geliştirilen bu öneriye Gürcistan’ın Ankara Büyükelçisi vasıtasıyla “ Türkiye’nin iyi niyetli girişimlerini anlıyoruz ama toprak bütünlüğümüzü tartışmalı yapacak böylesi adımlar yarar değil, zarar getirir” diyerek reddetmiştir.

Page 78: Türk Dış Politikası VIII

Diğer taraftan Gürcistan’a yardım götürme bahanesiyle NATO ve ABD gemilerinin Karadeniz’e girmeleri sürecinde karşı karşıya gelen ABD ve Rusya arasında, ABD’nin ve NATO’nun müttefiki olmasına rağmen Türkiye’nin Montrö Antlaşmasını eksiksiz uygulaması, bölgede tarafsız kalması, bu tarafsızlıkla Karadeniz’in bir NATO gölü haline gelmesini önlemiş olması bu dönemde Türkiye’nin dış politika hanesine yazılabilecek artı olarak değerlendirilebilir.