236
Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I Mühendislik Mimarlýk Öyküleri I

(Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

MühendislikMimarlýk Öyküleri-I

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri I

Page 2: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

ISBN975-395-755-6

Kapak Tasarýmý ve Sayfa Düzeni: Emrah Durak

BaskýKozan Ofset 0 312 3842003

Baský TarihiNisan 2004

Türk Mühendis ve Mimar Odalarý BirliðiAtatürk Bul. No: 131 Kat: 9 Bakanlýklar-ANKARA

Tel: (0312) 418 12 75 Faks: (0312) 417 48 24Web: http:// www.tmmob.org.tr E-posta: [email protected]

Page 3: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

ÝÇÝNDEKÝLERÖnsöz 5

Sunuþ 7

Kemal Saatçioðlu ile Söyleþi 11

Fabrikalar Kuran Fabrika Kardemir ve Türkiye Cumhuriyeti Demir-Çelik Öyküsü Mahmut Kiper 19

Ýlk Feneri YakanlarNadir Avþaroðlu 43

Yeþil Çay Yapraðýnda Demli Çay Bardaðýna Bir Baþarý ÖyküsüBaki Remzi SUÝÇMEZ 63

Devrim Otomobili Hikayeleri Ýsmet Özkan-Aydýn Engin 89

Türkiye’nin Yaþadýðý Hýzlý Kentleþmenin Öyküsünü Kurmanýn Seçeneklerinden BiriÝlhan Tekeli 119

Celalettin Uzer’le Söyleþi 135

Uçak Fabrikalarý Nasýl Kapatýldý?M.Bahattin ADIGÜZEL 141

Atatürk Orman ÇiftliðiReþat Ünal 155

Bir Rüzgara Karþý Toplu Konut ÖyküsüÞevki Vanlý 173

Cumhuriyetin Ýlk Dönemlerinde Yüksek Mühendis Mektebi ve Dökümcülük AnýlarýmBurhan OÐUZ 187

PTT Arla ve Teletaþ’ýn Öyküsü Dr. Fikret Yücel 203

MTA'lý YýllarýmDoç. Dr. Sadrettin ALPAN 217

A. Reþit Gencer’le Söyleþi 229

Page 4: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 5: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

ÖNSÖZ"Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I" adlý kitabýmýzdaki öyküleri

okurken, mühendislerimizin ve mimarlarýmýzýn geçmiþteki serüveninetanýklýk etmekle kalmayacak, ayný zamanda kalkýnma tarihimizdenkesitler de göreceksiniz.

Mühendislerin ve mimarlarýn sýnýrlý olanaklarla yarattýklarý, yarat-maya çalýþtýklarý bir dünya var bu kitapta…

Cide yolunu yapanlar mesleðimizin bir çözüm sanatý olduðunu,ulaþýlmayacak yol olmadýðýný gösteriyorlar. Demir-çeliðin öyküsümühendislik tarihine kendisi kadar saðlam bir yapý taþý býrakýyor. "Ýlkfeneri yakan" maden mühendisleri emekçilerin geleceðe giden yolunaýþýk tutuyor. Her gün zevkle yudumladýðýmýz çayýn bardaðýmýza gelenekadar ne badireler atlattýðý anlatýlýyor. Devrim Otomobilinin öyküsününkendisi baþlý baþýna önemli bir mühendislik giriþiminin ne türengellemelerle karþýlaþtýðýnýn, inançlý mühendislerin umutlarýnýn nasýltüketildiðinin ifadesi. Atatürk Orman Çiftliðinin kuruluþu ve geçmiþiterkedilmiþ bir alanda umudun yeþertilebileceðinin kanýtý.

Bilimle toplumun buluþturulmasýna tanýklýk ediyor bu öyküler.

Bu derlemenin, öyküleri yaratanlara vefa borcunun ödenmesininötesinde bir amacý daha var: O da "mühendislik-mimarlýk þimdi nasýlbir yerde" sorusunun yanýtlarýný aramak. Kýsýtlý olanaklar, maddi sýkýn-týlar, çaðýn gerisinde kalmýþ teknoloji þartlarý içerisinde kalkýnmak için,halka hizmet için mücadele eden mühendisler ve mimarlar bugün neyapabiliyorlar? Mesleklerini toplum yararýna ne ölçüde kullanabiliyor-lar? Baþarý öykülerinin temelini oluþturan irade bugün ne kadar geçer-li? Baþarýnýn yerine duraðanlýðýn, yapmanýn yerine yýkmanýn, coþku-nun yerine umutsuzluðun geçirilmeye çalýþýlmasýnýn arkasýnda hangiekonomik ve siyasi koþullar yer alýyor?

Mühendislerin ve mimarlarýn, toplumun ihtiyaçlarýný bilimsel bilgiyikullanarak karþýlama misyonlarý, kalkýnma, sanayileþme, hakça paylaþ-ma hedefleri, bu amaçlara ulaþmak için çabalarý sürüyor. Emperyalistsistemin ülkemiz için öngördüðü, hatta ülkemize dayattýðý role karþýnyer yer baþarýlar elde ediliyor.

5

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 6: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendisler, mimarlar ve þehir plancýlarý, araþtýrmanýn, tasarla-manýn, yapmanýn, iþletmenin coþkusunu yaþamaya özlem duyuyorlar.Yaptýklarýndan daha fazlasýný yapmaya hazýrlar. Yeter ki sayýlarý 500bine yaklaþan, her yýl mezun olanlarýn sayýsý 25 bini bulan meslek-taþlarýmýzýn, bilimi ve teknolojiyi halkýmýzýn hizmetine sunabilmeleriiçin görülen ortamlar yaratabilelim. Yeter ki, artýk ulusal bilim, teknolo-ji ve yenilenme politikalarý temelinde sanayileþme, kalkýnma, hakçapaylaþým için siyasi bir irade oluþturabilelim. Yeter ki, bize uygun bulu-nan ucuz iþgücüne ve doðal ve kültürel varlýklarýmýzýn kuralsýz vesýnýrsýz tüketimine dayalý rekabet anlayýþý yerine, bilimi ve teknolojiyitoplum yararýna kullanma anlayýþýný egemen kýlabilelim. Yeter ki, buanlayýþa uygun yatýrýmlar yapabilelim. Yeter ki bu amaçlarlasürdürdüðümüz mücadelemizi yükseltebilelim, bütün çalýþanlarlaortaklaþtýrabilelim.

Daha fazla, daha güncel baþarýnýn öyküsünü yazmaya ve yayýnlamayadevam edeceðimiz günlere olan özlemimizle, umudumuzla ve karar-lýlýðýmýzla, bize bu öyküleri yayýnlama olanaðýný veren meslektaþlarýmýza,bu çalýþmayý planlayýp bize kazandýran Mahmut Kiper'e, kitabý yayýnahazýrlayanlara Yönetim Kurulumuz adýna teþekkür ediyorum.

Kaya GüvençYönetim Kurulu Baþkaný

6

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 7: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

SUNUÞ

TMMOB'nin kuruluþunun 50. yýlýnda, yaptýklarý, kurduklarý,çalýþtýrdýklarý ile sadece TMMOB'yi deðil, ayný zamanda TürkiyeCumhuriyeti'ni anlamlandýran, geliþtiren mühendis ve mimarlarýn,daha geniþ bir ifadeyle mühendisliðin ve mimarlýðýn bazý öyküleri bukitapta toplandý. Bu öykülerden kimi, Türkiye Cumhuriyeti dönemindegerçekleþtirilmiþ ve önemli baþarýlar içeren sektörlerin oluþumunu;kimi, ismini hepimizin yakýndan bildiði sanayi kuruluþlarýnýn kurul-masýný ve geliþimini; kimi de iz býrakmýþ bazý mühendislerin ve mimar-larýn kendilerini ya da yarattýklarýný anlatýyor.

Türkiye'de gerek sektörlerin oluþumu, gerek fabrikalarýn kurulmasýve gerekse bu iþletmelerde yapýlan uygulamalar ve bir çok planlamalarbüyük mühendislik ve mimarlýk baþarýlarý içermektedir. Özellikle sonçeyrekte üretimin iyice geri plana itilmesi ile artýk kimse yapýlanbaþarýlý uygulamalarý gündeme getirmemektedir. Oysa o gün, okoþullarda yapýlanlarýn bilinmesi, hem moral olarak hem de geliþimdeüretimin ne denli gerekli olduðunun gösterilmesi bakýmýndan büyükönem taþýmaktadýr.

Bu baþarýlara imza atanlarýn çoðu TMMOB üyeleridir.

Bu öykü kitabý ile amaçlananlardan biri, baþarýlý uygulamalarý hatýr-latmak ya da bilinmesini saðlamak; bir diðeri, üretimde mühendisin-mimarýn öneminin anlaþýlmasýný saðlamak ve çalýþmalarda yer almýþmeslektaþlarýmýzý anarak belki de gecikmiþ bir vefa borcunu bir nebzeödemek, sonuncusu da ne zorluklarla kurulanlarýn ne kadar kolayyýkýlýp satýldýðýný ya da yok edildiðini göstermektir.

Tabii, nedeni ne olursa olsun kazanýlmýþ yetenek ve kültürü rededercesine baþarýsýz mühendislik-mimarlýk uygulamalarý da ülkemizinçokça görülen gerçeklerindendir. Buna örnek esintilere de yer ve-rilmiþtir.

Bu kitapta, ülke mühendislik-mimarlýk yeteneðinin ve birikimininanlaþýlabilmesini saðlayacak tüm mozaikleri birarada bulabilmekmümkün deðildir, baþlangýcýndan beri de böyle bir hedef hiç olmadý.Bu kitaba çoðunun ýsmarlama, bir kýsmýnýn da eski yayýnlardan alýntý

7

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 8: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

þeklinde temin edildiði bir mühendislik-mimarlýk öyküleri deneme-si denebilir sadece.

Zaten, ülkenin zengin mühendislik-mimarlýk öykü hazinesinin günýþýðýna çýkarýlmasý için ilk giriþim olarak 'Mühendislik-Mimarlýk Öykü-leri-I' baþlýðý ile yayýnlandý. Umarýz serinin devamý gelir.

Ancak gene de, bazý öykülerin bugün artýk neredeyse kanýk-sadýðýmýz, hatta son kuþaðýn muhtemelen doðal karþýladýðý yýkan,bozan, birilerine peþkeþ çeken para modellerinin bize yaþattýðý usan-mýþlýk ve umarsýzlýk girdaplarýndan, tasarlayan, yapan, kuran,çalýþtýran, geliþtiren, paylaþan üretim modellerine doðru ufak umutyolculuklarýna sebep olacaðýný umuyoruz.

Anlatýlanlar kimi zaman masallardaki olaðanüstülükleri çaðrýþtýrý-yor. Buna uygun olarak, bu kitapta, teknik detaylardan uzak, konuyubilsin bilmesin herkesin anlayabileceði hikayemsi bir dille kaleme alý-nan ya da daha önce yapýlan söyleþilerden alýntýlanan öyküler yer alý-yor. Bu nedenle mühendislik-mimarlýk baþarý ya da baþarýsýzlýklarýöykülerin içine gömülmüþ durumdadýr. Ancak bazý uygulama veyasonuçlara bakarak, mühendis, mimar ya da plancýlarýn hakkýný teslimetmek mümkün olacaktýr.

Cumhuriyetin ilk yýllarýnda neredeyse en küçük bir sanayi tesisiolmadan uçak fabrikasý deneyimini yaþayan, bir aðýr sanayi iþletmesi-ni 1930'larýn sonunda hafriyatýný kazma-kürekle, topraklarýn tahliyesinimerkep katarlarý ile yaparak 2.5 yýlda iþletmeye alan, neredeyse topluiðne üretmeden otomobil üretimine soyunan ve muhtemelen birkýsmý otomobil kullanmayý bile bilmeyen 23 mühendisi ile o günün enileri teknolojilerini içeren otomobili 129 günde tamamlayan bir ülkedeyaþýyoruz. Ancak tüm bu geliþme potansiyeline raðmen büyük emek-lerle kurulanlarýn iki dakikada yýkýldýðýný, satýldýðýný da çok gördük.Bunlar, masallardan baþka nerede olur ki?

Görev bilinciyle öne çýkmayý yadýrgayan, yaptýklarý ile övünmeyen,tam tersine anonimleþtiren insanlar Cumhuriyetin saðlam tuðlalarýnýördü, pek çoðu sessizce göçüp gitti.

Bu kitapla, bunlarýn bazýlarýný öne çýkarma fýrsatý bulduk. Onlar

8

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 9: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

bunu çoktan hak etmiþlerdi. Bu tür anýlasý insanlarýmýz ve mühendis-lik-mimarlýk öykülerimiz pek çok. O öykülere, geleceðe de umutla bak-mamýzý saðlayan geçmiþimizin en deðerli miraslarý olarak bakmalý veonlara sahip çýkmalýyýz.

Türkiye sanayi ve teknoloji tarihinde, bugün gelinen noktadakigeliþmemiþ ve yetersiz görüntünün aksine pek çok ilk ve yenilikgörmek mümkündür. Öyküleri çoðalttýkça, tüm yetenek ve kazaným-lara raðmen bugünkü kötü durumun sebepleri kuþkusuz daha iyianlaþýlacak ve anlatýlacaktýr.

Mühendis ve mimarlarýn merkezinde olduðu öyküler sadece teknikiçerikleri ile deðil, bunun yanýnda saðladýklarý toplumsal ve tarihseletkileri ile de deðerlendirilmelidir. Çünkü, mühendisliðin tanýmýndazaten, sanayi yaratarak, sanayinin koþullarýnda sürekli iyileþtirmeyi veüretkenliði artýrarak toplumsal deðiþim projelerinde aktif hatta öncürol almak vardýr.

Cumhuriyetin ilk yýllarýnda, köylülerden sanayi iþçisi yaratmak bunagüzel bir örnektir. Bu dönüþüm projesinde, ülkemizin ilk aðýr sanayitesisi Karabük Demir Çelik Fabrikalarý'nýn inþaatýnda iþe baþlayan ve butesiste üretimde aralýksýz 45 yýl çalýþan Hakký Usta herkese, ergimiþmetalin ýþýðý ile özdeþleþtirerek, üretime ve üretim tesislerine nasýlbakýlmasý gerektiðine iliþkin galiba en güzel dersi veriyor. AydýnEngin'in yaptýðý söyleþide þöyle diyor;

'Divriði madeniyle Zonguldak kömürü buluþmuþ; Karabük'te düðündernek kurulmuþ, cevher erimiþ, akýyor potaya. O cevherin ýþýðýný bilirmisin sen? 1200 derecede erimiþ demir cevheri bir ýþýk saçar efen-di. O ýþýktýr, memleketin ýþýðý. Ýyi bakmazsan kör eder adamý.Erimiþ cevhere bakmasýný bileceksin. Yoksa kör olursun. Nedemek istediðimi anlýyonmu sen?..'

Ne demek istediðimizi, memleketin ýþýklarýna nasýl bakýlmasýgerektiðini bir de öykülerle anlatalým istedik. Öykülerini bu kitaptabizlerle paylaþan tüm yazarlara teþekkür ediyoruz. Kendilerindenhabersiz hikayelerini daha önceki yayýnlardan derlediðimiz, bir çoðuartýk aramýzda olmayan mühendis-mimarýmýzý saygýyla anýyoruz.

9

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 10: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Bu kitabýn peþinden birçok öyküyle bu serinin devam edeceðiümidiyle, Türkiye mühendislik-mimarlýk ve plancýlýk tarihiningeliþimine katkýda bulunan tüm meslekdaþlarýmýza þükranlarýmýzýsunuyoruz.

Mahmut KiperMühendislik-Mimarlýk Öyküleri-I Kitabý

Koordinatörü

10

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 11: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Kemal Saatçioðlu ile Söyleþi

“60 YILLIK MÜHENDÝSLE KONUÞTUM”*

Söyleþiyi Yapan:

Aydýn Nisari

* Bu söyleþi, TMMOB yayýn organlarýndan“Mühendislik-Mimarlýk” gazetesinin18 Temmuz 1957

tarihli sayýsýndan alýnmýþtýr.

Page 12: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Umumi Katip Þükrü Er, Birliði ziyaret etmiþ bulunan bir zatý göste-rerek sordu;

- Beyefendiyi kaç yaþýnda tahmin edersin?

Dikkatle baktým, düþündüm, tanýdýðým yaþlý kimselerle kýyaslayarakdoðru bir sonuç çýkarmaya çalýþtým:

- 60 yaþýnda olsalar gerek.

Meðer çok yanýlmýþým; Y. Müh. Kemal Saatçýoðlu'nun nüfus tez-keresi deðil, Hendese-i Mülkiye Mektebinden aldýðý diploma 60 yaþýn-da! Gözümüz aldanýyor, fakat dinlediðimiz zaman 83 yýllýk bir ömründile geldiðini anlýyoruz.

7 Çocuk Babasý

Ýki defa evlenmiþ, 7 çocuðu var. Çocuklarýndan ikisi profesör, ikisiyüksek mühendis, biri baþmüfettiþ; kýzlarýndan biri de hem doktor,hem belediye reisi, hem de bir partinin baþkaný. Uzun bir ömrün tatlýmeyveleri... Son hanýmýndan doðan çocuklarý ise henüz küçük.

12

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 13: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Dünle Bugünün Mukayesesi

Kemâl Saatçýoðlu, imar bakýmýndan dünle bugün arasýndaki farkýhayranlýkla belirttikten sonra, dünkü mühendisle þimdiki meslek-taþlarýmý þöyle kýyasladý:

- "Tophanenin Maliye’ye borcunu ödemek için Topçu Mektebi’ninyanýnda ve Topçu Mektebi hocalarýnýn idaresinde kurulan okuldagördüðümüz tahsille, þimdiki Mühendis mekteplerinin idaresi, tahsilive yetiþtirdikleri arasýnda mukayese imkânsýzdýr. Eski tahsilinþimdikine göre pek iptidai kalacaðý kanaatindeyim. Biz, adetâhezarfen yetiþecekmiþiz gibi, her branþýn dersini birlikte okuyarakmezun olurduk; inþaatçýsý, sucusu filân hep bizden çýkardý. Makinadiye yalnýz buhar makinalarýný gördük, elektrik bahsinde ise sâdecebir postane kurabilecek bilgiyi aldýk. Tayyare henüz icat edilmemiþti.Eðer dakikada 400 devir yapacak bir makina icat edilebilirse, uçmanýnmümkün olacaðý söylenirdi."

O zaman betonarme de okumamýþlar; fakat, betonarmeyi doðru-dan doðruya mucidinin, Enebik'in kitaplarýndan öðrenmiþler.

ilk Vazife

Kemâl Saatçýoðlu mektebi bitirdikten sonra, o zamanki adýHüdavendigâr olan Bursa'ya Baþmühendis Muavini olarak tayinedilmiþ. Daha sonra hiç durmadan vazifeden vazifeye koþmuþ. 1929da Giresun Baþmühendisi iken kendi isteði ile emekliye ayrýlmýþ. Amayine de durmamýþ, emekli olarak da yurdun hizmetinde ve mesleðiningösterdiði istikamette gayretler sarf etmiþ. Halen, DSÝ 2. Bölge Ýnþaatve Proje Servisinde gündelikle çalýþýyor. Bitmeyen bir çalýþma azmi,þevk ve iradesi…..

Cemal Paþa'ya Ait Bir Hatýra

Birinci Cihan Harbi içerisine Suriye'de öbüründen ayýrmak için"Büyük" diye anýlan Cemal Paþa’nýn icraatý o devri anlatan kitaplarýn veaðýzlarýn önemli konularýndandýr. Cemal Paþanýn þahsiyet ve hüviyetiile kendisinin ve devrinin otorite telakkisini açýklayan aþaðýdaki fýkra,güzel bir espriyi de kucaklamaktadýr:

13

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 14: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Birinci Cihan Harbi’nin en kýzgýn günlerinde, birbirlerini vahþiyaneþekilde kýrýp geçiren insanlýðý yola getirmek kararýný veren peygamber-lerin kendi ümmetleri içerisine inmeleri söz konusu olurken;yeryüzüne inmemek için Hazreti Muhammed'in gösterdiði bahaneþudur;

- Ümmetimin arasýna inemem, Arabým ben, Cemal Paþa asar!

Ýþte bu Cemal Paþa’nýn hakim olduðu Þam Vilayeti Belediyesi’ninHeyeti Fenniye Reisi, bizim Kemal Saatçýoðlu! Kemal Bey gülümseyenbir yüzle bir hatýrasýný þöyle anlattý;

- Belediyede akþam saat 8'e kadar çalýþtýktan sonra, saat 9:30'datekrar gelip 12'ye kadar vazifeye devam ediyorduk. Bu yorucu mesaiarasýnda bir gün, Belediye Reisi Rýza Paþa Rikabi beni çaðýrarak "CemalPaþa telefon etti. Nehri Yezid Rivarý yýkýlmýþ. Nehri Tura Kanalýný datýkadýðý için karargaha ve kýþlalara su gitmiyormuþ. Paþa emretti, yarýngidip bakacak ve ne lazýmsa derhal yapacaksýn." dedi. Ayný geceninyarýsý evime yeni dönmüþ ve henüz soyunmuþken kapýya bir otomobilgeldi. Cemal Paþa beni istiyormuþ. Karargahýn önünde Belediye Reisibekliyordu. Durumu kýsaca izah ederek, “Cemal Paþanýn bir sorusuüzerine evvelce bahsi geçen kanal ve setin tamirine baþlandýðýný vebaþýnda senin bulunduðunu söyledim. Sakýn beni yalancý çýkarma.Bilirsin, sonunda kurþun var”. Huzura Rýza Paþa ile birlikte çýktýk,Cemal Paþa bana sordu “Ýþi kaç günde bitirip bize su verebileceksin?”Bir anda þaþýrdým, Rýza Paþa’yý yalancý çýkaramazdým, ama yanlýþ birhareketimi de hayatýmla ödeyeceðimi biliyordum. "Ýnþallah bir ayda,Paþa Hazretleri" dedim. Cemal Paþa hiddetlendi, "Bir haftada bitirmekiçin ne lazýmsa söyle." Ne diyeyim, geliþigüzel saydým; "40 kilo dina-mit, 50 laðýmcý, 200 asker." Rýza Paþa Rikabi'nin alet edavatý temin ede-bileceðini söylemesi üzerine Cemal Paþa bana "Yarýn gider bunlarýHüsnü Paþa’ya temin ettirirsiniz" emirini verdi. Çýkarken de "Bir haftaiçerisinde bitiremediðin takdirde vallahi seni asarým, ona göredavran" dedi. Karargahtaki kanalýn içerisine girerek yürümeyebaþladým. 5 kilometre gittikten sonra ne göreyim? 30 metre yükseklik-te 50 metre boyunda 2 tünel arasýnda üzerinden kanal geçen bir duvaryýkýlmýþ ve Nehri Tura kanalýný da doldurmuþ. Bu iþin o günün imkan-larýyla iki ayda bitirilmesi bile zor. Hüsnü Paþa’ya gittim, yok. Öðleden

14

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 15: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

sonra gelecekmiþ. Düþündüm; öyle de ölüm, böyle de; iyisi mi gidipCemal Paþa’ya iþin içyüzünü anlatayým; vurursa kader, elden ne gelir?Düþündüðüm gibi de yaptým.

Ertesi gün, Cemal Paþa, yanýnda Rýza Paþa ile Mýsýr BaþmühendisiMaisner Paþa’nýn muavini Mühendis Ata Bey’le birlikte kanala geldiler.Paþa, Ata Beye “Çýk bakalým dedi, bu iþ ne kadar günde bitirilebilir?"Merdivenlerden çýkarken Ata Bey yavaþça sordu:

"Kaç günde mümkündür, dedin". "Bir ayda". Aþaðý inince Ata Bey"Paþam dedi, Kemal Bey iþe iyi baþlamýþ, ümit ederim ki bir ayda iþibitirecek." Paþa, bu söz üzerine bana dönerek;

- Seni affettim, dedi.

Ayaklarýna kapanarak aðlamaya baþladým…

Kemal Bey böylece asýlmaktan kurtulmuþ, ama iþin bitmesi içinkendisinden 460 altýn harcamaktan kurtulamamýþ.

Cide Yolu Ýstikþafý

Kosova'dan sonra Kastamonu'ya tayin edilen Kemal Saatçýoðlu,orada Cide yolu istikþafý dolayýsýyla baþýndan geçen dikkate deðer birvakayý da þöyle anlattý;

- Kastamonu Valisi Yeniþehirli Nazým Paþa, kendilerinden ürkmüþolduðu halký memnun etmek için, buraya tayin edilir edilmez Vilayetinileri gelenlerini toplayarak, arzularýný sormuþ, onlar da "Meyhanecileriistemeyiz, Cide yolunun yapýlmasýný isteriz" demiþler. Nazým Paþa, iþiele alarak, bir taraftan meyhanecileri Cide'ye sürerken, diðer taraftanda Cide yolunun yapýlmasý konusunda çalýþmalara baþlamýþ.Nezaretten gelen istikþaf mühendisleri "Kibert Þirketi, bu yolun hari-tasýný yapmadýkça orada istikþaf imkansýzdýr" yollu baþtan savýcý bircevapla geldikleri yere dönmüþler ki benim bundan ve daha evvel ve-rilmiþ bulunan 16 rapordan haberim yok.

Baþmühendis Nadir Bey beni Nazým Paþa’ya takdim ettiði zamanPaþa sordu;

- Mektepli misin, alaylý mý?

15

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 16: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

- Mektepliyim, efendim.

- Mezuniyetine kaç sene oldu?

- 8 sene Paþa Hazretleri.

Beni yukarýdan aþaðý þöyle bir süzdükten sonra, tekrar sordu;

- Sen Cide yolunu yapabilir misin?

"Hay hay" cevabýný verince de:

- Otur bakalým þuraya, dedi, sen bu yeri görmeden nasýl yaparýmdiye söz veriyorsun?

- Paþam, dedim, para var mý?

- Var

- O halde yer de var, elbetteki yaparým bu yolu; ben mühendisimPaþam;

Ailemi yerleþtirdim, 50 lira avans aldým ve Kastamonu'ya geliþimindördüncü günü Daday’a gittim. Yapýlmasý istenilen yol, Daday’la Cidearasý. Kaymakama, bir jandarma ve bir mekkareden ibaret ihtiyacýmýbildirince sordu;

- Ya binek?

Yaya gideceðimi haber verince adamcaðýzýn yüzünde þaþkýnlýðýnçizgileri belirdi. Ertesi gün yola çýktýk. Elimde istikþaf paftasý,köþesinde pusula, omzumda altimetrik, ayaðýma podametre asýlý,Daday'dan istikþafa baþladým. Ýþte tam bu günlerde, daha evvel bah-settiðim gibi meyhaneciler Cide'ye sevkediliyorlarmýþ. Ben yaya önde,suvari jandarma arkada, gören köylüler jandarmaya;

- Nireye götürüyon donguzu?

Diyorlar, sonra da bana dönüp;

- Nasýl, diye soruyarlar, ýraký satan mý?

8 kilometre sonra bir köye indik, Köylü jandarmaya koþtu, onukarþýlayýp;

16

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 17: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

- Hoþ geldin baþefendi, merhaba.

Filan dedikten sonra, bana da;

- Akþamlar hayýrlý olsun çorbacý “dediler. Jandarma hiddetlendi,

- Ülen, bu mühendis, Müslüman.

Köylü boynunu büktü;

- Ne bilek, kýsa don giyiyo da, Kemal Bey, bakmýþ ki nereye gitsegayri Müslim veya meyhaneci sanýlacak, hemen eve haber yollayýp,mektepte 7'nci sýnýfta giyindiði kýrmýzý þeritli ceketini istemiþ. Ancakbunu giydikten sonradýr ki yolda görenler;

- Merhaba çavuþaða kolay, gelsin.

Demeye baþlamýþlar.

Kemal Saatçýoðlu 22 günde Cide yolunun haritasýný ve 3 ay sonrada en müþkül bölgede 24 kilometrelik tesviyeyi turabiye yaptýrmayamuvaffak olunca, maaþýna 150 kuruþ zam almýþ!

60 sene mühendislik yapan ve 83 yýl yaþamýþ bulunan KemalSaatçýoðlu'nun biri birinden enteresan daha pek çok hatýrasý var.Hatýrasý, hatýralarý var ama biz bunlarý yayýnlarken, tabiidir ki, gazete-mizin hacmini göz önünde tutmak zorundayýz…

17

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 18: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

18

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 19: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

FABRÝKALAR KURAN FABRÝKAKARDEMÝR

VETÜRKÝYE CUMHURÝYETÝ DEMÝR-ÇELÝK ÖYKÜSÜ

Mahmut KiperMetalurji Mühendisi

Page 20: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

20 Ekim 1992 tarihinde TMMOB Metalurji Mühendisleri Odasý'ndayapýlan Akþam Söyleþisi'nin konusu "Türkiye'nin Demir-Çelik Öyküsü";konuþmacýsý ise -Atatürk'ün yurtdýþýna gönderdiði diðer öðrencilerlebirlikte 1926'da Ankara Garý'ndan bizzat uðurladýðý- ülkemizin ilkMetalurji Yüksek Mühendisi Selahattin Þanbaþoðlu idi.

Þanbaþoðlu, önce makina mühendisliði eðitimine baþlamýþ; amadaha sonra, "Memlekete gereklidir" diyerek Aachen'de metalurjieðitimi görmüþ; 1930'larýn baþlarýnda baþlayan demir-çelik seferber-liðinin her aþamasýnda nefer, lider, gözlemci ve tanýk olarak yer almýþ;Türkiye'nin sýnaî geliþiminde sürekli izler býrakmýþ ve bu satýrlardaanlatýlacak olan demir-çelik öyküsünün -inanýlmaz güçlü hafýzasýyla enince detaylarýna kadar- bu günlere taþýnmasýný saðlamýþ birüstadýmýzdý. Ayný zamanda, Cumhuriyetin o dönemlerdeki insanlarýn-da görülen özelliklerinden olan üstün devlet ve görev bilinciyle, tümolumsuzluk ve yokluklara raðmen, ülke sanayisinin temel taþlarýnýoluþturan kuruluþlarýný ülkemizin saðlam tuðlalarý olarak sessizce örenve yine sessizce göçüp giden bir mühendisi idi. Türkiye demir-çeliköyküsünde KARDEMÝR'in (Karabük Demir Çelik Ýþletmeleri); KARDEMÝRöyküsünde de, kendisi hiç çalýþmamýþ olmasýna raðmen, S.Þanbaþoðlu'nun çok önemli bir yeri vardýr.

Söyleþide Þanbaþoðlu, Osmanlý Ýmparatorluðu'nun son dönem-lerinden baþlayarak bu öyküyü þöyle aktarmýþtý :

"Endüstri devrimine yol açan temel unsur olan çeliðin kütle halindeimalatýný gerçekleþtirmiþ olan Ýngiltere'nin Baþbakaný kaybettikleriAmerikan müstemlekesi için demiþtir ki, 'Biz bir müstemleke kay-bettik ama öyle bir sanayi üretimi meydana getirdik ki, o müstem-lekeyi kat kat telafi edecek durumdadýr.' Evet.... çeliðin kitle halindeimali çok önemli bir olaydýr. Osmanlý Ýmparatorluðu -gerçi elde birvesika yok ama- 1820'lerde sanayi devrimine girmeye çalýþmýþtýr.Þöyle bir hatýramý müsaade ederseniz arz etmek isterim :

1942-43 senesinde, Askeri Fabrikalar Genel MüdürüBaþkanlýðý'ndaki bir heyetle harp içerisinde Ýngiltere'ye gittik.Ýngiltere'nin davetinin sebebi Türkiye'yi harbe sokmak için iliþkilerigeliþtirmekti. Fabrikayý gezdikten sonra enteresan bir þey göstere-

20

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 21: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

ceðiz dediler. Fabrikanýn büyük yeþil bahçesinin bir yerinde,fevkalade bakýmlý, mermerden yapýlmýþ, etrafý zincirle çevrili birmezar var. Mezarýn üzerinde: 'Ýstanbul'dan buraya staj için gelip 28yaþýnda ölen Ýbrahim……'in mezarýdýr. Bu garibin mezarýna kimsedokunmasýn!... Tarih 1840.' yazýyor....

Ama, Osmanlý Ýmparatorluðu'nda hangi tarihte kütle halinde çelikimaline baþlandýðýna iliþkin bir vesika yok. Vakti zamanýnda AskeriFabrikalarýn kütüphanesindeyken, Ýmalat-ý Harbiye'nin mazisindenbahseden bir kitap görmüþtüm. Sonra gidip aradým; ama kaybol-muþtu. O nedenle hafýzama istinaden anlatacaðým. Osmanlý'dakütle halinde çelik üretimi evvela Camialtý Tersanesi ile baþlamýþtýr.Abdülaziz'in zamanýnda Osmanlý Donanmasý'nýn geliþmesi arzuedilmiþ olduðu için, bu tersane kurulmuþtur ve içinde hemdemirhane, hem de bir haddehane bulunmaktadýr. 2000 tonakadar bütün gemilerin boyasý, çýrak okulunun mürekkep ihtiyacýdahil tüm ihtiyaçlarý da bu tesiste yapýlýyordu.

Daha sonra Ýmalat-ý Harbiye tarafýndan Zeytinburnu'ndaki demir-çelik tesisleri kurulmuþtur. Ýlk kurulan tesisler beþer tonluk biribazik, diðeri de asidik Siemens-Martin ocaklarýdýr. Bazik sistemlekütle çelik imalatý, asidik sistemle de toplarýn namlularý yapýlýyordu.Zeytinburnu'nda haddehane yoktu; dövme ve presleme iþlemlerivardý. Yani, Siemens-Martin ocaðýndan dökülen çelik haddelemesuretiyle deðil, dövülme suretiyle þekil alýrdý.

Bu durum aþaðý yukarý Birinci Cihan Harbi'ne kadar devam etti. Busavaþta hem çelikhane, hem imalathaneler ve diðer tüm fabrikalarvar güçleriyle çalýþtýlar. Mütareke ile birlikte hepsi kapandý, harapoldu. Ve Türkiye Cumhuriyeti teþekkül ettiði vakit, 1923'te elindeçelik üreten hiçbir tesis yoktu. Ufak pik dökümhanelerinden baþkahiçbir þey kalmamýþtý."

S. Þanbaþoðlu Cumhuriyetin ilk yýllarýndaki demir-çelik ile ilgili gi-riþimleri de þöyle anlatýyor;

"Ýlk teþebbüs 1924 senesinde imalathanelerin tekrar kurulmasý içinçýkarýlmýþ bir kanunla baþlar. 100 milyon liralýk tahsisatýn 5 senezarfýnda sarf edilmesi üzerine bir kanun çýkarýlmýþ ve ona istinaden

21

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 22: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

askeri fabrika imalathaneleri tekrar yeni baþtan kurulmaya baþlan-mýþtýr.

Ýlk önce Ankara Fiþek Fabrikasý ile iþe baþlanmýþtýr. Ve 1929 se-nesinde de, Kýrýkkale'deki çelik fabrikasýnýn temeli atýlýr. Bu fabrika1932'nin baþýnda bitti. Fabrikada iki tane 10'ar tonluk Siemens-Martin ocaðý, bir tane 2 tonluk elektrikli ark ocaðý ve iki tane dekupol ocaðý ile beraber dökümhane, haddehane, demirhane,tamirhane vardý. 1932'te Almanlar’dan bir heyet geldi, bunlarýçalýþtýrmaya baþladýk."

S. Þanbaþoðlu'nun 1995'te ölümünün ardýndan, bir aný kitabýbasýldý. Bu kitabýn sunuþunda Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Türk Tarih Vakfý'nýnSözlü Tarih Projesi kapsamýnda, Ülkü Özen'in Selahattin Þanbaþoðluile yaptýðý söyleþiden alýntýlara da yer vermiþti. Bu söyleþide,Kýrýkkale'nin ve fabrikanýn o günlerdeki durumunu da Þanbaþoðluþöyle anlatýyordu :

"1932'de Kýrýkkale'de askeri fabrika sahasý dýþýnda sadece 13 evvardý. Meyhane, kahvehane ve kasap dükkaný ayný yerdi. Yol yoktu.Haftada yalnýz iki tren geçerdi. Gazete gelmezdi. Fabrikaya ya tren-le, ya da çamur tarladan geçerek gidilirdi. Ýþçi tamamen oralarýnköylüsüydü. Ýki, üç saatte köyünden eþekle veya yaya gelirdi.Fabrikada eþeklere ayrý yer vardý. Çelik fabrikasýnda 500-600 iþçiçalýþýrdý. Ýþçilere (yani çalýþan köylüye) kendi getirdiði pekmezveya ayrana bandýðý yufka ekmeðinden ibaret yemeðinin ve kendielbisesinin dýþýnda, ilk fabrika yemeði ve kýyafeti Kýrýkkale ÇelikFabrikasý'nda verilmiþtir. Bunu yapan da devlet deðildi. Kendiaramýzda para toplayýp baþlattýk ve usul haline getirdik...."

O devirde yörede ne sebze hali, ne kabzýmal ne de mezbahavardýr ve onlar, fabrika çevresindeki uygun bir arazide domates, biber,fasulye vb. gibi sebzeler ile tavuk, koyun gibi hayvanlarý doðrudandoðruya kendileri yetiþtirerek, çalýþanlara Cumhuriyetin ilk tabldotuygulamasýný baþlatýrlar. Cumhuriyetin ilk yýllarýnda nelerin, hangikoþullar altýnda ve hangi inanç ve dirençlerle baþarýldýðýný gösteren buara açýklamadan sonra, tekrar Þanbaþoðlu'nun aðzýndan demir-çelikserüvenine devam edelim :

22

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 23: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

"O vakit demiryollarý Türkiye için çok önemli. Bu fabrikalarý asker-lerin ihtiyaçlarý için kurarken, Ýsmet Paþa'nýn emriyle '.... Buradaray- da yapýlsýn.' denmiþtir. Türkiye'de ilk defa ray 1932 senesininHaziraný'nýn 4'ünde burada yapýlmýþtýr. Daha sonra Almanlar gitti-ler ve 1934'e kadar çelikhane çalýþmadý; çünkü ne mühimmat, nede ray için sipariþ vardý.....

1934 senesinde Ali Çetinkaya Bayýndýrlýk Bakaný olduktan sonraDevlet Demiryollarý ona baðlandý. Devlet Demiryollarý baþlangýçtahiç istemiyordu; ama, Çetinkaya zorlayýnca ray sipariþiniKýrýkkale'ye vermek zorunda kaldýlar. Baþlangýçta, tabiatýyla hiç tah-sisat falan yok. Hepimiz acemiyiz ve doðru dürüst kütle halindeüretim yapamýyoruz. O esnada, 15'lik top imalatý için Almanya'yatekâmül kursuna gidenler, Škoda firmasýndan Harlas isimli birustabaþý getirdiler. Bizim çelik imalatýnda Harlas'ýn çok büyükyardýmý ve tesiri oldu.

Raylarý ilk teslim ettiðimiz zaman TCDD þüphe etmiþti. Ýnþaat FenHeyeti Baþkaný olan Ýsmail Fuat Bey bizim raylardan ve Alman kon-sorsiyumundan gelmiþ raylardan bir kaç örnek alýp test etmeküzere Ýsviçre'ye gönderdi. Onlar raylarý Thomas çeliðinden yapýyor-du. Bizim raylar onlarýnkinden kat be kat mukavim çýkýnca herkesinsesi kesildi. 1935-1940 tarihleri arasýnda TCDD'ye 20.000 ton rayverdik.

Kýrýkkale'nin esas imal görevi vasýflý çeliktir. Bunda baþarýlý olmuþ-tur. 1935-50 arasýnda 150 kadar deðiþik çelik çeþidi yapýlmýþtýr.Türkiye'de bugün bunun yarýsý üretilmiyor.

Kýrýkkale'de hep yeni þeyler yapýlýrdý. Sýcak iþ, yüksek hýz, kýsaca hercins takým çeliði yapýldý. Hülasa, uçak çeliði, kalem çeliði, paslan-maz çelikler, atýþa dayanýklý çelikler, bütün diþli çelikleri, seman-tasyon çelikleri, daha bir çoklarý yapýldý. Bizi en çok müþkülatauðratan, fiþek için, platina dediðimiz çok düþük (% 0,08) karbonluve silissiz malzeme imal etmekti. Kýrýkkale'de dolomit yoktu, amamanyezit vardý; manyezitin yakýlmasý ve katýlmasý ilk defa buradaoldu.

Sonra, Türkiye'de ilk defa çelik döküm, kuma çelik döküm de bura-

23

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 24: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

da yapýldý. Çelik döküm kumu tanýnmýyordu, bentonit hiç bilinmez-di. O vakit þamotu öðütüp döküm kumuyla karýþtýrma suretiyleçelik kumu imal edildi. Ýlk yapýlan þeyler, toplarýn tekerlek baþlarýolmuþtur. Ve ondan sonra da enteresan iki döküm yapýldý; bunlareski Erkin denizaltý personel gemisinin bodoslamalarý ve mermiçeliklerinin çekme halkalarý için, iç kýsmý beyaz döküm, dýþ kýsým-larý gri döküm halkalardý.

Kapasite 2 tonluk bir elektrik ark ocaðýndan ibaretti. Bütün bunlarýkitaplardan bakarak yaptýk. Patent, lisans söz konusu olamazdý.Kendi ihtiyacýmýzý, TCDD'nin ve Milli Savunma'nýn ihtiyaçlarýnýkarþýlardýk. Piyasaya vermedik, piyasanýn ihtiyacý da yoktu...."

Prof. Dr. Bilsay Kuruç, Þanbaþoðlu'nun anlattýklarýndan yola çýkarako dönemki Kýrkkale'yi þöyle tanýmlýyor :

".... 1930'larda ýssýz Kýrýkkale köyünde minyatür bir sanayi modelikurulmuþtu. Askeri fabrikalar 1924'te alýnmýþ olan bir kararla,'Kýzýlýrmak’ýn doðusunda kurulsun...' ilkesine göre ve bütünüyle deharp sanayisine yönelik olarak, ana ve yardýmcý fabrikalar biçi-minde kurulur. Fiþek, mermi, çelik, tüfek ve barut fabrikalarý ortayaçýkar. Mermi, barut, kapsül, fiþek yanýnda, top tabanca, zýrh mer-misi, zýrh levhasý, vagon yayý, tampon yayý ve kabýna sýðmayan birçok ürün, bu minyatür sanayide üretiliyordu...."

Bu minyatür sanayide gerçekten çok önemli, deðiþik ve zor iþleryapýlýyordu. Ama 600-700 ton/yýl ölçekli çelik üretimi ülkenin sana-yileþebilmesi için çok yetersizdi. Türkiye'nin sanayi devrimini yakala-masý için, aðýr sanayisini kurmasý ve bunun için de lokomotif sektörler-den olan demir-çelik iþinde çok yüksek üretim rakamlarýna ulaþmasýgerekiyordu. Ýngilizlerin kitlesel demir-çelik üretimini 'AmerikaMüstemlekesi'nden daha üstün tutmalarý gibi, baþta ABD olmak üzere,diðer geliþmiþ ülkeler de bu üretimi çok önemsediler. 1980'lerin son-larýnda Uluslararasý Demir-Çelik Enstitüsü'nün (IISI) 21. yýllýk toplan-týsýndaki þeref konuðu þöyle diyordu: "ABD bir endüstri devi ise,bunu çelik endüstrisi merkezli sýnaî üretim gücüne borçludur...."

En azýndan 2000'lerin baþýna kadar uzanan bir sanayi çaðýnda loko-motif rol oynamýþ olan iþ kollarýnýn desteklenmesi, ekonomik geliþ-

24

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 25: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

menin anahtarý konumundaydý. Çünkü bu anahtar sektörlere yapýlanyatýrýmlar sonucu, üretimde görülen % 20'lik bir artýþ, ulaþýmdan rekla-ma tüm diðer yan sektörlerde % 20'lik bir artýþý da beraberindegetirmekteydi. Kimya sanayisi ile birlikte temel lokomotif sektörlerdenolan demir-çelik iþkolunda çalýþan bir kiþi, bu sektörlerden etkilenendiðer iþkollarýnda 20 kiþiye daha istihdam olanaðý saðlamaktaydý. Yeniyeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti de bu gerçeði görüyordu. Bu neden-le de, ülkede kitlesel ölçekli bir entegre demir-çelik tesisinin kurulmasýhususunun araþtýrýlmasý için gereken çalýþmalar, Ýktisat Vekaletitarafýndan hemen baþlatýlmýþtý.

KARDEMÝR'in kuruluþunun 50. yýlýnda yayýnlanan bir broþürdeanlatýlanlara göre, 1925 yýlýnda, bir taraftan petrollerin incelenmesiiçin Lüksemburg'dan Dr. Lucius, diðer taraftan da kömür ve demirmadenlerinin araþtýrýlmasý için Avusturya'daki ünlü Löben MadenMektebi'nin profesörlerinden Dr. Granigg Türkiye'ye getirtilir. Dr.Granigg, raporunda demir cevherinin ve cevherin izabesi için kul-lanýlacak kokun dýþarýdan getirilmesini tavsiye eder...

Öte yandan ülkemizdeki kömürlerin koklaþma testleri ve cevher-lerin uygunluk analizleri de yurtdýþýnda yaptýrýlmýþtýr. Bu kýpýrtýlardansonra 1928'e kadar herhangi bir diðer araþtýrma emaresi gözlen-memektedir. 1928'de Genel Kurmay'da yapýlan bir toplantýda konutekrar ele alýnmýþ; fakat, bütçeye ödenek konamadýðýndan, demir-çelik sanayi kurma teþebbüsü ikinci kez olumsuz sonuçlanmýþtýr.

1932'de Rus Heyeti'nin incelemelerinden sonra, konu tekrar gün-deme gelmiþ; bu heyetin verdiði raporlarda, 1929-30 gümrük istatistik-lerine göre, bir yýlda 150.000 ton demir-çeliðe sürüm bulunabileceði,bunun için de günde 300 ton kapasiteli bir yüksek fýrýna ihtiyaç olduðubelirtilmiþtir. Bu yüksek fýrýnýn iþletilmesi için kurulacak kok fabrikasýn-da da kimya sanayi bakýmýndan önemli yan ürünler elde edileceði vebu aðýr sanayi merkezi çevresinde kurulacak sülfürik asit fabrikasý ilediðer yan sanayi tesislerinin çok ekonomik olacaðý doðrultusundagörüþler ortaya konmuþtur.

Ruslardan sonra Amerika'dan gelen bir diðer heyete Türkiye'ninekonomik tahlilleri yaptýrýlmýþ; bu kapsamda demir-çelik sanayisi de

25

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 26: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

ele alýnmýþtýr. Ve nihayet, entegre demir-çelik tesislerinin kuruluþ yer-lerinin seçiminin ve diðer sorunlarýn incelenebilmesi için, Sümerbankve Genel Kurmay ile birlikte çalýþmalara baþlanmýþ; birinci sanayikalkýnma planý kapsamýnda yer alan bu en önemli tesisin kesin olarakkurulmasýna karar verilmiþtir.

Amerikalý iktisatçýlarýn ve Rus heyetinin incelemeleri sonucunda,tesisler için önerdikleri kuruluþ yeri Ereðli'dir. Daha sonra, kesin kuru-luþ yerinin tespiti için Sümerbank ve Askeri Fabrikalar uzmanlarýndanbir heyet seçilir. S. Þanbaþoðlu ile KARDEMÝR'in yollarý da ilk kez bura-da kesiþir. Yer seçimi için oluþturulan heyette Vedat Akdoðan, HasanOsman Kýraç ve S. Þanbaþoðlu bulunmaktadýr. Ýncelemelerin sonucun-da ".... tesis Zonguldak'ta kurulsun..." derler; Genelkurmay deniztoplarýnýn atýþ menzili (o zamanlar 70 km'ydi) dýþýnda kalmasýhususunda ýsrar eder ve Zonguldak'tan 70 km içeride 11-12 haneliKarabük Köyü bulunur. Karabük'ün seçilmesinde savunma gereksinimidýþýnda þu faktörler de rol oynamýþtýr :

- Taþkömürü havzasýna olan yakýnlýðý; - Demiryolu güzergahýnda olmasý nedeniyle, 1936 yýlýnda

Erzurum demiryolu hattýnýn yapýlýþýnda bulunan Divriði demirmadenindeki cevherin nakil imkâný;

- Yörenin iþçi yerleþmesine uygunluðu; - Yöredeki jeolojik yapýnýn aðýr sanayi tesisi kuruluþuna elveriþli

oluþu, - Demir cevheri dýþarýdan ithal edileceði için sahile yakýn oluþu.

Alman Krupp firmasý 80.000 ton/yýl ve Ýngiliz Brassert firmasý da150.000 ton/yýl kapasiteli iki ayrý teklif verirler. Ýþin alýnmasý için çokbastýran Ýngiliz Hükümeti ile imzalanan toplam 2,5 milyon £ tutarýnda-ki bir kredi anlaþmasý çerçevesinde, KARDEMÝR'in ihalesi H. A.BRASSERT firmasýna verilir. 3 Nisan 1937 tarihindeki temel atmatöreninde Baþvekil Ýsmet Ýnönü þunlarý söylüyordu :

".... Karabük Demir ve Çelik Fabrikalarý adý dikkatinizi celp etmiþtir.Demir-Çelik fabrikalarý yedi tane büyük fabrikadan mürekkeptir.Bunlardan her biri her memlekette baþlý baþýna birer kýymet sayýla-

26

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 27: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

bilir. Yüksek fýrýnlar, çelik fýrýnlarý, kok fýrýný, haddehane, 20.000 kwkudretinde bir elektrik santrali, büyük bir atölye ve tali maddelerfabrikasý, bugün meydana getirilmesi kararlaþtýrýlmýþ olan bun-lardýr. Bu müesseselere dayanarak yeniden kurulacak fabrikalarayrýca bir mevzu olacaktýr.

Kurulacak fabrikalar fennin en son terakkilerini ve en son icatlarýnýihtiva edecek olan en kuvvetli müesseselerdir. Bu fabrikada gündebine yakýn amele çalýþacaktýr. Amelenin nispeten azlýðý, kurulacakolan bu fabrikanýn ne kadar modern ve mekanize olduðunugöstermeye kâfidir. Bu müesseselere 22 milyon liradan fazla parasarf edeceðiz. Fabrikalarýn her gün kullanacaðý madenleri 236vagon taþýyacaktýr. Bu her gün on trenin buraya gelmesi demektir.

Arkadaþlar, endüstri hayatýna hevesle girdikten sonra asýlendüstrinin ana kýsmýna, aðýr endüstriye bugün baþlamýþ bulunu-yoruz. Makina endüstrisine de buradan baþlanýr. Bu müessese içti-mai bakýmdan da ayrýca dikkati celp edecek bir kýymeti haizdir.Burada çalýþanlarýn ikamet ve çalýþma sýhhat þartlarý, mektepihtiyaçlarý ayrýca hazýrlanacak, bunlar için ayrý ayrý müesseselerkurulacaktýr. Görüyorsunuz ki, Karabük Demir ve Çelik Fabrikalarýile memleketin her sahada çok kýymetli olan baþlýca ihtiyaçlarýnacevap verecek bir müessese kurmakla kalmýyoruz. Cumhuriyetçi vemilliyetçi Türkiye'nin manevi ve içtimai bir medeniyet ve kültürmüessesesini de meydana getirmiþ oluyoruz.

Demir ve Çelik Fabrikalarýnýn endüstri bakýmýndan, ekonomibakýmýndan olduðu kadar, memleketin müdafaasý için olan yüksekehemmiyetine de bilhassa dikkatlerinizi celp etmek isterim. Bufabrikalar her ihtiyaç için istediðimiz demir ve çelik temin etmekle,memleket müdafaasý bugünden sonra daha geniþ temellere istinatetmiþ olacaktýr. Her bakýmdan memlekete bu kadar lüzumlu ve fay-dalý olan bu fabrikalarý vücuda getirmek Atatürk'ün büyük ehem-miyet verdiði baþlýca bir mevzu idi.

27

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 28: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Bugün temelini atmakla se-vinç duyacaðýmýz bu fab-rikalarýn kurulmasý için çokçalýþýlmýþ, uzun müzakerelerve tetkiklerde bulunulmuþtur.Bu yolda karþýlaþýlmýþ olansayýsýz zorluklarý gidermek vekuruluþlarýný tahakkuk ettire-bilmek için baþlýca istinatkuvvetimiz Atatürk'ün bitmeztükenmez müzahereti veyardýmý olmuþtur.…"

Böylelikle, Soðanlý ile Araççaylarýnýn kesiþtiði yerde vebirer bataklýktan farksýz olangeniþ çeltik tarlalarýnýnüzerinde memleketimizin ilkbüyük aðýr sanayi tesisleri hýzlayükselmeye baþlamýþtý. Bu olayülke çapýnda büyük yankýlaruyandýrmýþ ve gazeteler olayý

günlerce iþlemiþlerdi....

KARDEMÝR'in kuruluþu ile ilgili olarak S. Þanbaþoðlu þunlarý anlatý-yordu :

".... Karabük'ün yapýlmasý -dikkat buyurun- 2½ senede olmuþturve bu yapýlma iþinde ne dozer, ne de ekskavatör vardý. Bütünbu iþler kazma, kürek ve eþek küfeleriyle yerlerin doldurulmasýsuretiyle gerçekleþtirilmiþtir...

Bu kadar hýzlý bir fabrika yapýlmasýnda, benim kanýmca en önemlifaktör -öldüyse, Allah rahmet eylesin- Azmi Tlabar ismindeki kontrolmühendisiydi. O hep iþinin baþýndaydý ve sabahtan gece saat 12'yekadar mütemadiyen bu iþle meþgul olurdu...."

28

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

'Millî Þef' KARDEMÝR'in TemelAtma Merasiminde (3 Nisan 1937)

Page 29: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

1 Mart 1938'de makinalarýn montajý baþladý ve birbirini besleyen-tamamlayan üniteler bütünü olan bu tesiste ilk olarak 6 Haziran1939'da Kuvvet Santrali ve ardýndan da 27 Temmuz 1939'da 1. KokFabrikasý iþletmeye alýndý.

9 Eylül 1939'da iþletmeye alýnan Fatma adýndaki 1. Yüksek Fýrýn,karnýndaki cevheri taþkömürünün ateþi ve karbonu ile yoðurdu; uzundoðum sancýlarý çekti. Cumhuriyetin ilk sývý demiri 10 Eylül 1939'daFatma'nýn karnýndan akkor halinde gün ýþýðýna çýktý.

Yüksek fýrýnda gerçekleþen reaksiyonlarýn tümü bugün bile açýk-lanamamaktadýr. Ama topraðý ateþle birleþtirerek demir veren bütünyüksek fýrýnlara, bu saygý uyandýran ve heyecan veren doðurganlýk-larýndan dolayý, hep kadýn isimleri verilir ve yýllarca hiç durmazlar. Ýçe-rilerine her gün yüklenen cevheri bu fýrýnlar, gerisin geri demir olarakgün yüzüne çýkarýrlar.

Ve tam 64 senedir -her 5-6 senede bir bakým-onarým için verilenkýsa molalar hariç- Fatma ve daha sonralarý da kardeþleri Zeynep ileÜlkü, her gün demir doðurur durur....

15 Eylül 1939'da Fatma tam kapasiteyle iþletmeye alýndýðýnda,Yüksek Fýrýn Þefi Ekrem Kapralý ve Ýngiliz Uzman Mr. Smith Müessese

29

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Bir Entegre Demir-Çelik Tesisinin KonstrüksiyonundaKas Gücü Kullanýldýðýnýn Resimli Vesikasýdýr.... (28 Þubat 1938)

Page 30: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Müdürü Halit Civelekoðlu'nun yanýna gelir ve döküm alýndýðýný bildirir-ler. Bu esnada, orada tanýk olarak S. Þanbaþoðlu da bulunmaktadýr.KARDEMÝR'le Þanbaþoðlu'nun yollarý, uzun yýllar sonra tekrar kesiþe-cektir.

Daha sonra, sýra demiri yine ateþle çeliðe dönüþtürecek olanSiemens-Martin ocaklarýnýn devreye alýnmasýna gelir. Hem bu ocak-larýn devreye alýnmasý, hem de haddehane ve ray çekme ayarlarýnýnyapýlmasý süreçlerinde Kýrýkkale'den gelen ekiplerin çok büyükkatkýlarý olacaktýr. Ve bundan sonra da KARDEMÝR, hem baþka demir-çelik iþletmelerinin, hem de baþka fabrika ve tesislerin kurulmasýnda,olaðanüstü bir özveriyle, çok büyük hizmetler verecektir.

KARDEMÝR o günlerde en ileri teknolojileri içeren devasa boyutlubir aðýr sanayi tesisiydi ve iþletilmesi için müteahhit firma ile 1½ sene-lik bir sözleþme yapýlmýþtý. SÜMERBANK da bu tesisin iþletilmesineyardým etmekle görevlendirilmiþti. 13 Mart 1937'de kurulanSümerbank Karabük Bürosu, 1 Haziran 1939'da 30.000.000 TL. sermayeile kurulan Türkiye Demir-Çelik Fabrikalarý Müessesesi'ne devir oluyor;baþlangýçta 32.900.000 TL'ye mal olan KARDEMÝR'e Sümerbank'çaSülfürik Asit ve Süperfosfat Fabrikalarý ile bazý tesisler daha ilave edili-yor ve böylece toplam kombine yatýrým maliyeti de 50.000.000 TL'yebalið oluyordu.

13 Mayýs 1955 tarihli bir kanunla KARDEMÝR, 200 milyon TL ser-mayeli bir 'iktisadi devlet teþekkülü' durumuna gelmiþ ve "TürkiyeDemir-Çelik Ýþletmeleri Genel Müdürlüðü" adýný almýþtý. 21 Mayýs1955'te ETÝBANK'ýn bir müessesesi olan Divriði Demir Madenleri'ni debünyesine katan kuruluþta, bu iþletmelerin dýþýnda baþlýca þu ünitelermevcuttu;

- Kýrma-Eleme ve Sinter Tesisleri, - Kok Fabrikalarý, - Yüksek Fýrýn, - Çelikhane, - Haddehaneler, - Makina Atölyesi,

30

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 31: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

- Çelik Konstrüksiyon Atölyesi, - Pik, Çelik ve Demirdýþý Metal Dökümhaneleri.

KARDEMÝR'de, yalnýz inþaatlarda kullanýlabilecek olan klasik uzunçelik mamûllerinin üretimi için gerek duyulan tesislerin yaný sýra, ma-kina ve çelik konstrüksiyon atölyeleri ile dökümhanelerin de kurul-masýnýn temel nedeni, ülkemizin her yöresinde baþlatýlan kalkýnma vesanayileþme çaðýný yakalama hamlesi çerçevesinde planlanan tesis-lerin hayat geçirilmesiydi. Örneðin, 35 tona kadar pikten ve 26 tonakadar da çelikten mamûl, çok aðýr parçalarýn dökülebildiði 49.000 t/yýlkapasiteli dökümhaneler, Türkiye ve Balkanlar'ýn en büyük veAvrupa'nýn da hatýrý sayýlýr büyük tesislerindendi. KARDEMÝR, bünyesin-deki bu ek tesislerle, bir çok fabrikanýn kuruluþunda önemli görevlerüstlenip 'Fabrikalar Kuran Fabrika' unvanýný taþýmaya hak kazan-mýþtýr. Zira, Afþin-Elbistan Termik ElektrikSantralý, PETKÝM,Seydiþehir Alüminyum Tesisi, Karakaya Barajý, Fýrat Köprüsü;Pendik, Taþkýzak ve Alaybey Tersaneleri ile Ereðli Demir-ÇelikTesisleri (ERDEMÝR) ve Ýskenderun Demir-Çelik Tesisleri (ÝSDEMÝR)de dahil olmak üzere, TRT ve PTT'nin 19 adet Radyo-TV anten kule-si, çay fabrikalarýnýn 64 ünitesi, 9 tane þeker fabrikasý, 7 çimentofabrikasý, ETÝBANK iþletmelerinin bir kýsmý ve bazý askeri tesislerKARDEMÝR tarafýndan kurulmuþtur.

Milli Þef Ýnönü'nün KARDEMÝR'in temel atma töreninde söylediði;

"Karabük Demir ve Çelik Fabrikalarý ile memleketin her sahadaçok kýymetli olan baþlýca ihtiyaçlarýna cevap verecek bir müessesekurmakla kalmýyoruz, cumhuriyetçi ve milliyetçi Türkiye'nin manevive içtimai bir medeniyet ve kültür müessesesini de meydana getir-miþ oluyoruz"

sözlerini bu iþletme tümüyle doðru çýkarmýþtýr. Ülke sanayiningeliþiminde büyük hizmetler veren tesis öte yandan bir 'içtimaimedeniyet ve kültür müessesesi' olma iþlevini de yerine getirmiþtir.

Türk Tarih Vakfý tarafýndan çýkarýlan "75 yýlda Çarklardan Çiplere"isimli kitapta yer alan bir çok sanayi öyküsü içinde Aydýn Engin tarafýn-dan kaleme alýnmýþ KARDEMÝR hikayesi de vardýr. Bu yazýnýn sonlarýn-

31

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 32: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

da KARDEMÝR'in genç cumhuriyette medeni insanlar yetiþtirmek adýnayaptýklarýndan bir kaç örnek þöyle anlatýlmaktadýr;

''KARDEMÝR bünyesinde “Fabrika” dergisinin Ýkinci DünyaSavaþý'nýn en zorlu günlerinde (1943) çýkarýlan bir sayýsýnda Ocak ayýetkinlikleri þöyle verilmiþtir:

'… Halkevlerinde Ocak ayý içerisinde altý konferans icra edilmiþolup, bir tanesinde üstad Nurullah Ataç lisan meselelerine temasetmiþtir. Maarif Vekilimiz Hasan Ali Yücel ise konferansýnda Karabükcivarýnda Köy Enstitüsü deðil sanayi meslek mektepleri ihdasýna kararverdiklerini samiine izah buyurmuþ, milli þairimiz Mehmet EminYurdakul hece vezni þiiri ile aruz vezni þiirinin mukayesesine tahsisedilmiþ bir konferans vermiþtir.

… Gene ocak ayý müddetince Demir Çelik tiyatro salonunda,Halkevi müsamere kolu, Fransýz edip Moliere'nin, Ahmet Vefik Paþaadaptasyonu Mürai eserini temsil etmiþ; bu temsilin akabinde,Karabük'e teþrif eden Ankara Devlet Konservatuarý talebelerindenmüteþekkil heyet, ayný eseri bu defa da Fransýzca aslýndan tercümeedilmiþ þekliyle sahneye vazetmiþlerdir. Temsilden sonra, her iki ver-siyonu da seyir eylemiþ olanlar tarafýndan, lise edebiyat muallimesiFitnat Arzýkal idaresinde münakaþa ve mukayesesi yapýlmýþtýr.Hareketli cereyan eden münakaþalarda garp ve þark zaviyesinden ti-yatro san'atý da bahis mevzuu edilmiþtir.

Ocak ayý hitamýna doðru Ankara Musiki Muallim Mektebi korosutarafýndan halk þarkýlarýnýn çok sesli icrasý yapýlmýþ, ayrýca Ankara'dandavet edilen Gazi Orta Öðretmen Mektebi ve Terbiye Enstitüsü spormuallimleri tarafýndan ameli ve nazari olarak eskrim dersleri ve-rilmiþtir. Demir Çelik Tenis ve Velosipet (bisiklet) takýmlarýna ilaveolarak pek yakýnda bir eskrim takýmý ihdas edileceði memnuniyetlehaber alýnmýþtýr….''

Türkiye sanayisinin ve insanýnýn geliþiminde bir çok ilke imza atanKARDEMÝR, bu ülkeye yöneticilik dersleri de vermiþtir. MetalurjiMühendisleri Odasý eski Baþkanlarýndan Süleyman Sami Altun'danKARDEMÝR'in eski yöneticileri ile ilgili bazý anýlar dinlemiþtim.

32

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 33: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Bu gün Karabük Yeniþehir Cami karþýsýndaki Parka ismi verilenTayyip Baba (Tayyip Arý) 1930'lu yýllarýn sonlarýnda çok uzun süre ÝdariÝþler Müdür Yardýmcýlýðý yapmýþ. Onun döneminde bir gün YönetimKurulunda bir karar teklifi önergesi okunmuþ. Önergede mealen þöyledenilmekteymiþ;

" Maiyetindeki personelin…… iþlerini deruhte etmeleri sýrasýn-da gerekli denetleme ve kontrolleri yeterince yapmayarak Ýþlet-melerin zarar görmesine sebep olan Müessese Müdür YardýmcýsýTayyip Arý'nýn…..TL yevmiye cezasýyla cezalandýrýlmasýný tensip vemüsaadelerinize arz ederim. Ýmza Tayyip Arý"

Tayyip Baba, kendisi hakkýnda ceza verilmesi için önerge vermiþ vebu önergenin iþleme konulmamasý yönünde Yönetim Kurulu ýsrarlarýnýda kabul etmemiþtir.

Tarihe düþülen bu notu bugünkü yöneticiler okuyorlar mý acaba?

KARDEMÝR'in bir baþka Yöneticisi, Ocak 1947 ile Temmuz 1950arasýnda bu tesisin Müdürü olan Muhittin Erkan ne o zamanlar ne deþimdi Karabüklüler tarafýndan unutulmuþ. Ýþini iyi yapaný ödül-lendirmek için bir çok kendine has yöntem geliþtirmiþ, iliþkilerigeliþtirmek için piknikler düzenlermiþ, toplu sünnet ve düðün tören-leri yaptýrmayý sosyal sorumluluk olarak görürmüþ. Adana’dan ucuzkarpuz, Erzurum’dan et ve tereyað, Sümerbank’tan ucuz kumaþ vb.getirerek personele hesaplý þekilde sattýrýrmýþ. Yöre halký tanýnmýþsanatçýlarý ilk kez onun düzenlediði gecelerde görmüþ.

Böyle geliþen KARDEMÝR, daha sonralarý, Ülkemizin sanayisinigeliþtirmeyi hedefleyen demir-çelik üretimini artýrma gayretlerineparalel olarak, kendini tevsi etmiþtir. Mevcut kapasite, ilk yüksek fýrýnFatma'nýn kardeþi Zeynep'in devreye girmesiyle 275.000 ton/yýl'a veson yüksek fýrýn Ülkü'nün 1964'te yýlýnda iþletmeye alýnmasýyla da600.000 ton/yýl'a kadar yükselmiþ; daha sonra gerçekleþen ýslahat vetevsiat ile birlikte 1 milyonton/yýl'a eriþmiþtir.

Uzun ürüne yönelik bu ilk entegre tesisin ardýndan, yassý ürüneyönelik ve yine cevher ve taþkömüründen üretim yapmak üzere, ikin-ci bir entegre demir-çelik tesisi kurulmasý yönündeki giriþimler 1957'de

33

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 34: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

baþlamýþtý. Bundan sonrasýný gene Selahattin Þanbaþoðlu'nun aðzýn-dan dinleyelim :

".... 1956-57'de Alman Krupp, SÜMERBANK, ETÝBANK ve Ýþ Bankasýiþtiraklarýyla bir þirket kuruldu. Þirketten istenen Türkiye'de bulu-nan demir yataklarýný inceleyip ikinci demir çelik sanayisinin tipi veyerini tayin etmekti. 1958'de þirketin baþýna beni getirdiler. Birrapor hazýrlayýp, hükümete yakýnlýðý da bulunan Ýþ Bankasý GenelMd. Üzeyir Avunduk'a verdim. Tavsiyem 1 milyonton/yýllýk yassýmamûl tesisi kurulmasýydý. Üç ayrý yerden birinde olmalýydý: Ereðli,Edremit Körfezi veya Ýskenderun. Buralarýn üçünde de birer demir-çelik tesisi kurulmuþtur (Ali Aða'yý Edremit Körfezi'nin havzasýndadüþünmek gerekir). Çünkü entegre demir-çelik tesislerini denizkenarýnda kurmak doðrudur. Çünkü, demir-çelik 1 ton mamul için6 ton hammadde ithal eder ve su yolu en ucuzudur.

Krupp hammadde vaziyetini uygun görmeyerek iþten çýktý. Benibazý bakanlarýn bulunduðu küçük bir Bakanlar Kurulu'na çaðýrdýlar.Ýzah ettim. Kredi alýndý ve Sanayi Bak. Ereðli'nin kuruluþuna önayak oldu. Ereðli verdiðim rapordaki esaslara göre kuruldu, amakapasite 500.000 ton/yýl olarak. Ben görev almadým...."

Evet... ERDEMÝR, yassý mamûl hedefleyen 470.000 ton/yýl kapasiteliikinci entegre tesis olarak, 7462 sayýlý yasayla 1960'ta kurulmayabaþlanmýþ ve özel bir AÞ statüsüyle 1965 yýlýnda da iþletmeye alýn-mýþtýr.

ERDEMÝR'in 600 milyon TL'lik kuruluþ sermayesinin % 21'i 'KoppersAssoc.' isimli bir konsorsiyuma ve % 8,25'i de 'Chase Int. InvestmentCo.' firmasýna aitti. SÜMERBANK ile TDÇÝ-KARDEMÝR de 153'er milyonTL ile % 25,5'erlik iki ayrý hisseye (veya % 51'lik kombine bir çoðun-luða) sahiptiler. Sonradan yabancý ortaklar hisselerini yerli ortaklarasatmýþlardý.

ERDEMÝR hisselerinin yarýya yakýný bugün borsada kote edilmiþdurumdadýr ve geri kalan kýsmý ise hâlâ kamunun elindedir. Üretimkapasitesi ilk önce 2 milyonton/yýl'a(Mt/yýl), ardýndan da 3 Mt/yýl'açýkarýlmýþtýr. Ülkenin tek yassý mamûl üreten tesisi olan ERDEMÝR bugün, ana ve yan üretim tesislerinin yaný sýra iki liman, iki baraj, 1.500

34

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 35: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

lojman, bir hava limaný ve sahibi olduðu diðer fabrikalarla ülkeekonomisinin temel taþlarýndan biridir.

Sermaye takviyesinin yanýnda, ERDEMÝR'in devreye alýnmasýnda dayoðun çabalar harcayan KARDEMÝR, ülkemizin üçüncü ve son entegredemir-çelik tesisi olan ÝSDEMÝR'in devreye alýnmasý sürecinde desayýsýz fedakârlýklarda bulunmuþtur. 1970'te temeli atýlan ÝSDEMÝR'de,1975'te yüksek fýrýn devreye alýnmýþ; 1977'de ise 1 mt/yýl kapasiteli birçelikhane çalýþmaya baþlamýþtýr. 1974'te bitirilmesi planlanan, amaancak 1977'de bitirilebilen ÝSDEMÝR'in kuruluþundaki gecikmede,Türkiye'de özel sektör geliþtirmek üzere sermaye yaratma çabalarýnýnbüyük etkisi olmuþtur.

Ýnþaat ve montaj iþlerinin tonaj hesabýyla bölüm bölüm özel fir-malara ihale edilmesinin ardýndan, yüksek bedellerle iþi alan firmalarbu iþleri çok daha düþük fiyatlarla küçük þirketlere devretmiþ; ancak,altyapýsý yeterli olmayan küçük þirketler iþleri bitirememiþ; ya da aðýrtonajlý bazý iþler tamamlanmýþ ve hassas bölümler tamamlanamadaniþ yarým býrakýlmýþtýr. Süre uzatýmý ve yeniden fiyatlandýrma ile büyükpara kazanan bazý firmalar, iþi önce býraktýklarý halde, ayný iþi dahayüksek bedellerle tekrar almýþlardýr. Tüm bunlara raðmen, ünitelerinhemen hemen hepsi yarým kalmýþ ve bu iþler de KARDEMÝR'in montajekibince tamamlanmýþtýr.

ÝSDEMÝR bugün 2,2 mt/yýl'lýk kapasiteye ulaþmýþtýr. Ancak, yaþadýðýfinans sorunlarý ve kronikleþen zararlarý sonucu ERDEMÝR'e baðlanmýþve uzun yýllarýn birikimleri sonucunda oluþan sorunlar göz ardýedilmiþtir.

Cevher ve taþkömüründen demir-çelik üreten bu entegre tesislerdýþýnda, hurda demir-çelik girdisiyle çelik üreten EAO (Elektrikli ArkOcaðý) Tesisleri de -bu kapsamdaki ilk tesis olan Kýrýkkale ÇelikFabrikasý istisna kalmak kaydýyla- 1950'lerin sonlarýna doðru, özel sek-tör tarafýndan ülkemizde kurulmaya baþlanmýþtýr. Ýlk olarak, ElektroMetal AÞ 1957'de EAO ile çelik üretimeye baþlamýþ; sonra da, METAÞ ilediðerleri onu izlemiþlerdir.

EAO iþletmelerinden olan ve Türkiye'nin alaþýmlý çelik üreten enbüyük tesisi olan Asil Çelik'in de gayet ilginç bir öyküsü vardýr. Bu tesis

35

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 36: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

özel sektör tarafýndan yapýlmýþ; ancak layýðýnca iþletilemediði için dekamulaþtýrýlmýþtýr. Uzun yýllar bu tertiple çalýþtýktan ve pek çok ekyatýrým gerçekleþtirildikten sonra, Asil Çelik tekrar özelleþtirilmiþtir.

2000'li yýllara kadar dünya demir-çelik üretimi ile dünya sýnaî üreti-mindeki geliþme büyük bir paralellik göstermektedir. Bu olguyabaðýmlý olarak ekonomik, sosyal ve politik bütün geliþmelerde dedemir-çelik iþkolunun büyük etkisi olmuþtur. Bugünkü AvrupaBirliði'nin temelini oluþturan Avrupa Kömür ve Çelik Topluluðu (AKÇT)anlaþmalarý ülkelerinin geliþmiþlik düzeyini de çok etkilemiþtir.

Genç Türkiye Cumhuriyeti de sanayi çaðýný yakalamak için, doðrubir öngörüþle, entegre demir-çelik tesisini kurarak aðýr sanayi hamle-sine baþlamýþ; ancak, zaman içinde demir-çelik üretimi ile ilgili olarakalýnan bazý yanlýþ kararlar, büyük yapýsal bozukluklara neden olmuþtur.

2002 yýlý sonu itibarýyla, Türkiye'nin toplam ham çelik kapasitesiyaklaþýk 20 mt/yýl ve üretimi de 16,47 mt/yýl olmuþtur. 2002'de dünya-da üretilen toplam 886 mt çeliðin % 1,8'ini üreten Türkiye, dünyanýnen büyük 13. üreticisi olmuþtur.

Ülkemizdeki yýllýk uzun ürün tüketimi 6 mt, yassý ürün tüketimi iseyine 6 mt civarýndadýr. Yassý ürün talebi, ekonomik geliþmeye de para-lel olarak, her yýl % 5 artmaktadýr. Böylece, yaklaþýk 11 mt uzun ürünkapasite fazlasý ve 3 mt da yassý ürün açýðýmýz bulunmaktadýr.

Ülkemizin 16,47 mt ham çelik üretimine karþýlýk 12 mt tüketimiolmasýna raðmen, baþta EAO tesislerinin hurda girdiye baðýmlý olmasýve entegre tesislerin de yurtdýþýnýn hammadde girdilerine baðýmlýolmasý nedeniyle, Türkiye, net demir-çelik ithalatçýsý bir ülke konumu-na gelmiþtir.

2002 yýlý sonu itibarýyla, ülkemizde faaliyet sürdüren 16 EAOtesisinin kapasitesi, toplam kapasitenin % 69'una tekabül eden 14 mtdüzeyindedir ve bunlarýn toplam 2002 üretimi de 11.33 mt (% 69)kadardýr. Ülkemizde halen mevcut üç entegre demir-çelik tesisinintoplam kapasitesi ise yalnýz 6,2 mt/yýl (ülke toplamýnýn % 31'i)düzeyindedir ve 2002 yýlý üretimi de 5,14 mt'dir (% 31). Ülkemizdekiham çelik üretim kapasitesinin 16,6 mt'lik bölümü (% 83'ü) uzun ürün,

36

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 37: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

3 mt'lik bölümü (% 15'i) yassý ürün ve yaklaþýk 0,4 mt'lik kalan bölümü(% 2'si) ise vasýflý çelik üretimini hedef almýþtýr.

Oysa ki, dünya çelik üretimine iliþkin istatistik verilerine baktýðýmýzzaman, yukarýda çizilen tablonun neredeyse tam tersi bir görünümlekarþýlaþmaktayýz. Dünya çelik üretiminin % 70'i entegre tesislerde vesadece % 30'u EAO ile iþletilen tesislerde gerçekleþmektedir Ayrýca,dünya üretiminde yassý ürünlerin payý % 65, uzun ürünlerinki ise % 35düzeyindedir. Ayrýca, geliþmiþ ülkelerde, yassý ürün payý ayný kalmakkaydýyla, alaþýmlý çelik üretiminin toplam üretim içindeki payý da %15dolaylarýndadýr.

Geliþme çabasýna giren ülkelerde öncelikle þehirleþme çalýþ-malarýnýn ve buna baðlý olarak inþaat sektörünün aðýrlýk kazandýðýgörülür. Bu nedenle çelik endüstrisinde ilk baþlarda uzun ürün talebifazladýr.Zamanla geliþmiþlik düzeyine baðlý olarak beyaz eþya, makina,otomotiv gibi sektörlerin yassý çelik ürünlerine talebi artar, aynýzamanda alaþýmlý çelik çeþitlerine ve miktarlarýna da gereksinimfazlalaþýr. Demir-çelik üretim projeksiyonlarý yapýlýrken ve buna göreyatýrýmlar yönlendirilip, teþvik edilirken bu temel kural gözetilir. Demir-çelik üretiminden etkilenecek sektörlerin geliþtirilmesi de böyle yön-lendirilir. 1960'larda ülkemiz uzman ve mühendislerinin bu günlerinyassý-uzun gereksinimlerinde doðru tahminler yaptýðý biliniyor.O halde, hangi çýkarlarla ve hangi yabancý danýþmanlýk kuruluþlarýnýnyönlendirmesi ile onca yatýrýma izin verildi, daha da ötesinde teþviksaðlandý? Bu, Cumhuriyet demir-çelik öyküsüne yakýþmayacak bir karamizahtýr.

Ülkemizin demir-çelik sektöründeki bu çarpýklýktan en çok etkile-nen kuruluþlarýn baþýnda ise KARDEMÝR gelmektedir. Hem demir-çeliksektörümüzün, hem de KARDEMÝR'in yapýsal bozulmasýný hazýrlayanetmenler arasýnda, yanlýþ politik kararlar yanýnda, yabancý uzman vedanýþmanlýk kuruluþlarýnýn da büyük veballeri bulunmaktadýr. Gerekülkemizin demir-çelik üretiminin projeksiyonu, gerek tesis ölçek-lendirilmesi ve gerekse tevsiat iþlerinde, yabancý uzmanlarýn genellik-le yanlýþ kararlarý görülür.

37

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 38: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

KARDEMÝR'in 1958-62 yýllarý arasýnda 600.000 ton/yýl kapasitesineçýkarýlmasý çalýþmalarýnda görev üstlenen Alman ve Ýngiliz firmalarý,mevcut küçük Siemens-Martin fýrýnlarýný yýkýp yerine büyüklerinikurarak çelik üretimini saðlamýþlardýr. Oysa, o yýllarda günümüzde dehala geçerli olan 'LD Konvertörleri'yle çelik üretimi yapýlmaktadýr. Bustratejik hata tesisin geleceðine hep olumsuzluk taþýyacaktýr. Kontinükütük tesisinin zamanýnda kurulmamasý da, KARDEMÝR'deki zarardönemini baþlatan en önemli teknik nedenlerin bir diðeridir. Ancak,KARDEMÝR'deki esas geri gidiþ süreci, 1980'lerin sonuna doðru kamuiþletmelerini her ne pahasýna olursa olsun elden çýkarma politikalarýile baþlamýþtýr. Zira, teknolojik yatýrýmlarý zamanýnda yaptýrmama veengelleme, aþýrý istihdam, sermaye yetersizliði ve çok yüksek faizlerleözel bankalara borçlandýrma gibi çeþitli kötü yönetim politikalarýnýn enacýmasýzlarý bu iþletmeye uygulanmýþtýr.

1989'da baþlayýp epey de uzun süren bir grevin ardýndanKARDEMÝR eni konu mecalsizleþip verimsizleþmiþ; Ve nihayet, 5 Nisan1994'ün ekonomik tedbir paketi içinden KARDEMÝR'in kapatýlma kararýda çýkmýþtýr. Aslýnda, sadece Karabük'ü deðil, Bartýn, Eflani,Kastamonu, Çankýrý gibi çok geniþ bir bölgeyi de besleyip giydirenKARDEMÝR hakkýndaki bu kararýn; bazý yanlýþ uygulamalarý hayatageçirmek için ince hesaplarla kurulmuþ bir tuzak olduðunun anlaþýl-masý uzun sürmemiþtir.

Ünlü 5 Nisan Paketi'ne karþý gösterilen ilk tepki, bazý yabancýuzmanlarýn tesisi incelemesini takiben, anýlan kapatma kararýnýn alý-nacaðýný fark eden Metalurji Mühendisleri Odasý yönünden geldi;Oda, kararýn hemen ertesindeki bir basýn toplantýsý ve ardýndan yayýn-lanan 'KARDEMÝR Raporu' ile gerekçelerin doðru olmadýðý ve aslýndaçoktan alýnmasý gereken bir takým tedbirlerle, KARDEMÝR'in hâlâ verim-li olarak iþletilebileceði gerçeðini kamuoyuna açýkladý.

Yukarýda özetlenen geliþmelerin ardýndan, gerek bölge insanýnýnetkisi, gerekse iþçi sendikasýnýn baskýsýyla Baþbakanlýk bünyesinde bir'KARDEMÝR Ýnceleme Komisyonu' kurulmuþtu.

KARDEMÝR'le S. Þanbaþoðlu'nun yollarý en son bir kez daha kesiþti:Bu komisyonda o da bulunuyordu.

38

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 39: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

1939 Eylül’de KARDEMÝR'den sývý metalin alýndýðý ilk gün oradabulunan Þanbaþoðlu, Komisyon'un en çalýþkan üyesiydi; tam 55 yýlsonra, KARDEMÝR'i kurtarmak için en ön safta yine mücadele ediyor-du. Komisyon çalýþmalarýnýn sonuna doðru inceleme için KARDEMÝR'egidildi. Buraya þov yapmak için gelen siyasilere, ülke sanayisinde derinizler býrakmýþ 87 yaþýndaki bu kiþi, 'Bu tesis ülke için gereklidir, kapat-mak cinayettir!' sözleriyle ders veriyordu....

5 Nisan 1994 kararlarý öncesi ve sonrasý tüm olanlara o dönemMetalurji Mühendisleri Odasý Baþkaný olan ve KARDEMÝR ÝncelemeKomisyonunda da yer alan bu satýrlarýn yazarý þahittir.

KARDEMÝR Raporu da ucuz siyaset malzemesi yapýldý. SelahattinÞanbaþoðlu ise, engin bir vicdan huzuru içinde, "Biz görevimizi yap-týk...." diyordu. Ve bu onun son görevi oldu; bir yýl sonra kendisinitrafik terörüne kurban verdik, aramýzdan ebediyen ayrýldý. KARDEMÝRde, çok büyük paralar karþýlýðý yabancý bir danýþmanlýk þirketincedüzenlenen raporda belirlenen esaslara göre, iþçi sendikasýnýn önder-liðindeki bir konsorsiyuma devredildi.

39

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

S: Þanbaþoðlu 1907-1995

Page 40: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Oysa ki, Türkiye'nin geliþim sürecinde hep ilklere imza atmýþ,sürekli üretmiþ, pek çok fabrika kurmuþ, bunlara ilaveten týpký birsanayi okulu gibi sayýsýz iþadamý ve teknik eleman yetiþtirmiþ olanCumhuriyetin bu ilk aðýr sanayi iþletmesinin yapacaðý daha çok þeyvar. Yüksek fýrýnlarda ve diðer tesislerde, ülkenin büyük gereksinimduyduðu ara mamûllerin üretimi pek alâ mümkün. Ama, galiba niyetyok. Sadece KARDEMÝR'i tekrar ayaða kaldýrmaya deðil, üretmeye veüretime dayalý olan deðerlerle ekonomik geliþmeyi saðlamaya daniyet yok....

Genç Cumhuriyetin o ilk dönemlerinde hangi niyet ve heveslerlenelerin baþarýldýðýný, üretmeyi sevmeyle memleket sevmenin nasýl eþanlamlý olduðunu, ayný ýþýðýn kimilerine aydýnlýk verirken, kimilerininasýl kör edebileceðini bilmem KARDEMÝR Eski Ustabaþýlarýndan HakkýYardibi'nden daha güzel kim anlatabilir?

Sözünü ettiðim, "Çarklardan Chip'lere" isimli kitaptaki AydýnEngin'in KARDEMÝR öyküsünde yer verdiði bu söyleþide, KARDEMÝR'intemel atma töreni için kurulan derme çatma þantiye binasýnýn inþaatýn-da iþbaþý yapýp aralýksýz 45 yýl çalýþtýktan sonra Kuvvet SantralýUstabaþýlýðýndan Emekli Hakký Usta þöyle diyor;

"….Þu Keltepe'den aþaðýya, buraya yürüyerek geldim. Baktým bucivarýn köylüleri toplanmýþ bir yere doðru gidiyorlar. Biz de fabrikakurulacak diye duymuþuz ya, onlarýn ardýna takýldým. SoðanlýSuyu'nun oraya vardýk, Uþaklý Eyüp Bey diye bir adam kýrýn ortasýnabir masa, bir iskemle kondurmuþ, oturuyor. 'Çocuk gel buraya' diyeçaðýrdý. Sordu, 'Çalýþýr mýsýn?' dedim, 'Çalýþýrým efendim.' Baþladýkiþe. Geleni alýyorlar biliyor musun? Ýþçi yok. Sinek, sivrisinek kýrýyormilleti. Isýcak kavuruyor. Gelen bir bakýyor þöyle. Bir on beþ günçalýþýyor. Býrakýyor gidiyor. Dayanmasý zor senin anlayacaðýn. Bendayandým.

…. Baktým düz amele yövmiyesi düþük. 'Haaa, bu iþ cahilliktenböyle oldu' dedim. Ona sora, buna sora yazýyý öðrenmeye çabalý-yorum biliyor musun? Daha fabrika filan kurulmadan, þimdi buYeniþehir dediðimiz yere bir ilk mektep açýldý. Duttum kaydoldum.

40

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 41: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Þimdi bak sekiz saat çalýþmak, inþaatta mesai senin anlayacaðýn;sekiz saat uykuydu, yemekti, ývýr zývýrdý; sekiz saat mektepti, dersçalýþmaktý filan oluyor. Akþamdan yarý geceye kadar. Biz 17 iþçiyiz,köylülerin ufak mektep çocuklarýnlan beraber okuyoruz. Þimdi benordan hemde üstün baþarýyla bir diploma aldým mý arkadaþ!

O zaman anladým ki dünyanýn ekseni nedir? Ne kadar eðiktir? 23derece eðiktir biliyon mu? Ýngiliz gavurunun tercümaný da hocaokulda. Adam diyor ki 'Karadeniz’in ortasýna bir iðne düþmüþ,bunu bul!' Sen þimdi buna imkan yoktur efendim,' dersin.Paraleller, meridyenler filan bir araya getirip karþýlaþtýrdýn mý 'gemiaha burada batmýþ, iðne de aha þurada diyeceksin, elinle koymuþgibi bulacaksýn. Ben burada, bu fabrikada yani, öðrendimdünyanýn ne olduðunu.

….. 36 baþýndan 37 sonuna doðru temeller bitti, duvarlar yükseldiepey. Ve efendi iþ yürüdü biliyon mu? 1939 senesinde dejenaratörü çevirdik biz. Kuvvet santrali cereyan vermeye baþladý.Haaa bak, o jeneratörün þalterini basma þerefini Allah bana nasipetti biliyonmu? Çok þanlý, þereflidir yani.

…… Ýþte þimdi geldik Yüksek Fýrýna. Hepsi bir tamam. Ýsmet Paþafilan gelmiþ, yüksek askeriye kumandanlarý, vekiller filan hep orda.Vali arada kaybolmuþ, var sen hesapla artýk. Günlerdir vermiþizkuvveti ýsýnmýþ yüksek fýrýn. Derken efendi, bir ýþýk çaktý ki yüksekfýrýndan…

Ohooo içimiz ýþýyor efendi içimiz. Herkes salya sümük aðlýyor bili-yon mu? Iþýk bu, yüreðine de vuruyor, kafanýn içine de. Öyle kýzýl,öyle parlak bir ýþýk iþte. Divriði madeniyle Zonguldak kömürü buluþ-muþ; Karabük'te düðün dernek kurulmuþ, cevher erimiþ, akýyorpotaya.

….. Bak efendi ben bu fabrikaya 45 yýl hizmet vermiþim. 45 yýl nedemek biliyon mu sen? 45 yýl yetiþkin adamda ömür demek. 45 yýl.Bir yevmiye cezam yoktur benim 45 yýlda. Bir yevmiye ceza alacakbir kusur, bir ihmal yoktur efendi. Neden öyle peki? Bu fabrikabizim gözümüz. Bizim gözümüzün ýþýðý. O cevherin ýþýðýný bilir-misin sen? 1200 derecede erimiþ demir cevheri bir ýþýk saçar efen-

41

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 42: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

di. O ýþýktýr, memleketin ýþýðý. Ýyi bakmazsan kör eder adamý. Erimiþcevhere bakmasýný bileceksin. Yoksa kör olursun. Ne demek iste-diðimi anlýyon mu sen?.."

Hakký Usta'nýn ne demek istediðini anladýk mý? Iþýða, memleketinýþýklarýna doðru bakmasýný bildik mi? Yoksa kör mü olduk?

Madem ki, Türkiye Cumhuriyeti demir-çelik öyküsüne SelahattinÞanbaþoðlu ile baþladýk, yine onunla bitirelim; aynen þöyle diyordu :

".... O gün, o koþullarda yapýlanlarýn bugün yapýlmamasýnýnmazereti olamaz, isteselerdi her þey yapýlabilirlerdi…."

42

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 43: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

"Maden iþleri yeni bir açýlma devresindedir. Maden Mühendislerimizi ihtiyaca yeter sayý ve deðerde yetiþtirmeye

önem vermek gerekir."

K. ATATÜRK

1935 yýlý TBMM açýlýþ nutku

ÝLK FENERÝ YAKANLAR*

Nadir Avþaroðlu

Maden Mühendisi

* Madenciliðin kalbi Zonguldak'ta 1848'ten bu yana ilk yasal grev 30 Kasým1990 tarihinde baþlamýþ, Türkiye Taþkömürü Kurumu (TTK) ve Maden Tetkik veArama (MTA) Genel Müdürlüklerine baðlý iþyerlerinde çalýþan 48 bin iþçi grevegitmiþtir. Taleplerini kamuoyuna duyurmak isteyen madenciler Zonguldak’tanAnkara'ya yürüyüþe geçmiþtir. Madencilikte yýllardýr kullanýlan ancak ülke gün-demine ilk kez bu yürüyüþte oturan slogan "Madencinin Feneri Sönmeyecek"olmuþtur.

Page 44: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Eðitim, toplumun geliþmesinin belirli bir aþamasýndaki düþünce,davranýþ, bilgi ve becerilerin bireylere aktarýlmasýdýr. Doðaldýr ki böyle-si bir aktarým eðitim kurumlarý aracýlýðýyla olacaktýr. Toplumdakikurumlarýn incelenmesi ise, bu kurumlarýn içinde yer aldýklarý sosyo-ekonomik yapýnýn bütünselliði içinde ele alýndýðýnda anlamlý sonuçlarverebilir. Bu nedenle, toplumdaki eðitim, sistem ya da kurumlarýnbütün boyutlarýyla kavranýp deðerlendirilmesi, söz konusu sistem yada kurumlarýn, toplumsal yapýnýn içerdiði diðer kurumlar arasýndakiyerinin belirlenmesine baðlýdýr. Toplumsal kurumlardan bir tanesi olaneðitim kurumunu, toplumun sosyo-ekonomik yapý ve iliþkilerinin oluþ-turduðu dinamiklerden soyutlayarak yalnýzca kendi içinde deðer-lendirmeye giriþmek ele alýnan konunun gerçek boyutlarýnýn gözdenkaçýrýlmasý sonucunu verir.

Bu boyutlarý ile ele alýndýðýnda; aþaðýda sunulan çalýþma, eðitimkonusuna sadece Osmanlý'nýn son dönemlerinden baþlayan kýsa birtarihçe olarak deðerlendirilmelidir. Ülkemizde hak ettiði yeri bir türlübulamayan madencilik sektöründeki en önemli eksikliklerden biri debellek kaybý ve güçlüklerle elde edilen deneyimlerin yitmesidir.

Cumhuriyetin ilk yýllarýnda baþlatýlan kalkýnma hareketleri, ülkeninkendi kaynaklarýna yönelmesine neden olmuþ ve hemen 1924 yýlýndaözellikle askeri amaçlar göz önünde bulundurularak ZonguldakYüksek Maden Mühendisi Mekteb-i Alisi eðitime açýlmýþtýr. ÖzellikleAnadolu'dan yoksul ailelerin zeki çocuklarý (bir çoðu o yýllardaAnadolu'da öðretmenlik yapan eðitmenler tarafýndan önerilenler) buokula alýnmýþ, çocuklarýn yiyeceði, yatacaðý ve hatta sigarasý dâhidevlet tarafýndan karþýlanarak okutulmuþtur.

Akademik anlamda devamlý ilk maden mühendisliði eðitimi ÝstanbulTeknik Üniversitesi'nde "Maden Fakültesi"nin kuruluþu ile baþlamýþtýr.Maden Fakültesi 1947'de baþlayan ve 6 yýl süren yoðun bir hazýrlýksürecinden sonra, 1 Mart 1953'te öðrenime baþlamýþtýr. 1947 yýlýndaProf.Ýlhami CÝVAOÐLU'nun Makina Fakültesi Dekanlýðý'na verdiði önergeile baþlatýlan kuruluþ süreci, 11 Ekim 1947'de Ýktisat Vekaleti'nin(Ekonomi Bakanlýðý) Maarif Vekaleti'ne (Milli Eðitim Baþkanlýðý), YüksekMaden Mühendisi azlýðý nedeni ile yer altý servetlerinin deðer-lendirilmesi iþinin ele alýnmasý konulu baþvurusu ile devam etmiþtir.

44

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 45: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Dünyada ise; ilk Maden Teknik Okulu 1736'da Avusturya'da kurul-muþtur. 1762'de, Avusturya kraliçesi Maria Therasa YukarýMacaristan'da (günümüzdeki Slovak Cumhuriyeti) Schemnitz'deÝmparatorluðun varlýðýný sürdürmek için Maden ve Metalurji tesisleriniyönetebilecek mühendisler ve günün bilim ve teknolojisi iledonatýlmýþ yöneticiler yetiþtirmek için Maden Akademisi'ni kurmuþtur.Bu okul dünyadaki ilk maden mühendisliði okulu olarak literatürlerdeyer almaktadýr.

Kraliçe, maden ve metalurjiye çok fazla önem vermektedir.Oðullarýný yaz aylarýnda maden bölgelerine madencilik, metalurji,ekonomi ve iþ iliþkileri konularýnda eðitilmeleri için bu okula yol-lamýþtýr. Ýlk Maden Okulu'na 1763'te Belçikalý kimyager-metalurjistJoseph Nikolaus JACKQUIN atanmýþtýr. Eðitim 1764'te Almanca olarakbaþlamýþ, 1867'de Macar egemenliðinden sonra Macarca olaraksürdürülmüþtür. 1949'da Üniversite olan okul 1990'da Miskole Üniver-sitesi adýný almýþtýr. Miskole Üniversitesi'nin Müze Kütüphanesi'nde45.000 ciltlik maden, metalurji, kimya, fizik, biyoloji, mineraloji, jeolo-ji ve matematik kitaplarý bulunmaktadýr. 16. yüzyýlýn kitaplarý dahikütüphanede bulunmaktadýr. Kitaplarýn çoðu Almanca, eskiler iseLatince'dir. Bu kütüphane maden ve metalurji dallarýnda dünyadakitüm kitaplarý içeren tek kütüphanedir.

Ortaçað’da, Avrupa'da kiliseler ve dinsel örgütler, bilimseldüþünümü ve yerbilimlerinin geliþmesini engellemiþ, ortam kara birbulut ile örtülmüþtür. Buna karþýn Anadolu, Arabistan, Buhara,Semerkant ve Mezopotamya'da yaþayan bilim adamlarý, yerbilim-lerinin deðiþik konularýna, deðiþik aðýrlýkta ve anlayýþta yer ver-miþlerdir. Bunlardan Hüseyn Ýbni Ishak (809-873) kýymetli taþlardan,El-Biruni (973-1040) mineraller ve bunlarýn fiziksel özelliklerinden,doðunun en büyük hekimi ve düþünürü Ýbni Sina "Þifa" ve "Kanun" adlýyapýtýnda taþlar, tuzlar, madenler, yanar taþlar(kömür) ve fosillerhakkýnda bilgiler vermiþtir.

Avrupa ülkelerinde olduðu gibi Anadolu'da da yerbilimleri ve mi-neraller konusunda ilk ayrýntýlý bilgilerin verilmesi ve yayýnlarýn yapýl-masý, yurdumuzda yüksek öðretim kurumlarýnýn kurulmasý ve buralar-da bu konulardaki derslerin verilmesi ile baþlamýþtýr. Üniversitenin ilk

45

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 46: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

temeli sayýlan "Mühendishane-i Berri-i Hümayun"nun ders program-larý ve yayýnlarý incelendiðinde, bu okulun "Baþ Hocasý" Hoca ÝshakEfendi’nin yerbilimlerinin bazý konularýna "Mecmua-i UlumuRiyaziye" (Matematik Bilim Dergisi) adlý yapýtýda yerverdiði görülür.1835'te basýlan 4. Cildinin 381. sayfasýnda, bir bölüm olarak "ÝlmiHikmet-i Tabiiye-i Mahsusdan Mevcudat-ý Arziye'nin AhvaliMuhtasaralarý" (Tabiat Bilimi Özelliklerinin Hikmetinden, YeryüzününHalinden Özetler) bölümünde, doðada bulunan cisimler (ecsamiarziye-i tabiiye), bitkiler, hayvanlar ve madenler hakkýnda ayrýntýlý bil-giler vermektedir.

Madeniyat alt bölümünde; tuzlar, (emleka), taþlar (ahçar), kýymetlitaþlar (cevahir), altýn, platin, kurþun, demir vb. madenler anlatýlmakta,özellikleri açýklanmaktadýr. Bunlardan sonra yeryüzünde görülen,jeolojik olaylar "Alemi kevn-ü fezada vâki alâim ve âsar" (Yeryüzününve Uzayýn Oluþumundan Ýzler ve Eserler)) adlý alt bölümde sýcakmaden sularý, içerisinde tuzlar, yanardaðlar ve depremler anlatýlmak-ta, somut örnekler verilmektedir.

19. ve 20. yüzyýllarda fen bilimlerinde, özellikle yerbilimlerindeAvrupa'daki geliþmelerin bizdeki yansýmalarý ne yazýk ki çok geç vepek azdýr. Bunun asýl nedeni, skolastik metotlarýn ve Medrese Öðre-timi'nin uzun zamanlardan beri ülkemizde kökleþmiþ olmasýdýr.Medreselerde "Ümmet Terbiyesi" yani müþahade, tetkik, tecrübe vetenkide hiçbir yer vermeyen, yalnýz ayetlerin, hadislerin ve diðermetinlerin þerh ve tefsirine dayanan, ana dilimiz yerine Arapça'nýnegemen olduðu bir öðretim metodu takip ediliyordu.

Türkiye'de yer bilimlerinin yüksek öðrenime girmesi TanzimatDevri'nden sonra baþlar (1839). Tanzimattan önce, Ýstanbul'da"Týphane" adýyla 4 sýnýflý bir Týbbiye Mektebi açýlmýþ (1827) ve bundanayrý olarak Cerrahhane adýyla bir mektep de bulunmaktadýr. 1836'dabu iki müessese birleþtirilerek 6 sýnýflý "Mekteb-i Týbbýye-i Þahane"adýyla yeniden kurulmuþ ve 1850'de bu mektep ýslah edilerek modern-leþtirilmiþtir. Dr. Abdullah Bey bu mektepte "Ýlm-i Arz ve Maadin"(Yeryüzü Bilimi ve Madenler) dersleri vermiþtir.

Abdullah Bey, Ýstanbul bölgesinin jeolojisi hakkýnda yaptýðý araþtýr-

46

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 47: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

malarýný Fransýz Jeoloji Derneði veFransýz Bilimler Akademisi dergilerindeyayýnlamýþtýr. Paris'te 1867 yýlýnda kuru-lan uluslararasý sergiye Türk Miralayýrütbesiyle gönderilmiþ ve Ýstanbulcivarýndan topladýðý 1.200 kadar fosil vemineral numunesini sergilemiþtir.Gördüðü ilgi nedeniyle, bunlarý ve bun-larýn resimlerini çizdiði albümle beraberFransýz "Museum d'Historie Naturelle"ehediye etmiþtir. Fosilleri paleontologVerneuil tarafýndan tamamlanmýþ vebirçok yeni türler bulunmuþtur.Trilobites Abdullahi Verneuil,Pleurodictyum Constantinopolitanum gibi ayrýca Ýstanbul'daFransýzca olarak yayýnlanan Gazete Medicale d'Orient'da da, Ýstanbuljeolojisine dair makaleler yayýnlanmýþtýr.

1870 yýlýnda Askeri Týbbiye'de öðretim Türkçeleþince, burada jeolo-ji ve mineraloji derslerini Fransýzca olarak veren Dr. Abdullah Bey'inderslerini Binbaþý Ýbrahim Lütfi Bey Türkçe'ye tercüme etmeyebaþlamýþ ve 1874'de (1291) Abdullah Bey ölünce, Mektebi Týbbiye-iÞahane'nin Ýlmülarz ve Maadin (Jeoloji ve Mineraloji) muallimliðineatanmýþtýr.

Ýbrahim Lütfi Paþa 1867 yýlýndan itibaren Askeri Týp Okulu'nda öncePatolojik Anatomi muallim muavini, 1870'de Dr. Abdullah Bey'in muavi-ni olmuþ, jeoloji ve mineraloji derslerini Türkçe'ye çevirmiþtir. 1874'deDr. Abdullah Bey'in ölümü üzerine de dersin muallimliðine (profesör-lüðüne) getirilmiþ ve bu dersi ölünceye kadar bu okulda okutmuþtur.Dr. Abdullah Bey ve Ýbrahim Lütfi Paþa, öðrencilere derste göstermekiçin düzgün ve düzenli taþ ve fosil koleksiyonu yapmýþtýr.

Ýstanbul Üniversitesi eski Rektörlerinden, verem uzmanýOrd.Prof.Dr. Tevfik Salim SAÐLAM 1959'da yayýnladýðý "Nasýl Okudum?"adlý yapýtýnda, 1898 yýlýnda girdiði Askeri Týbbiye'nin öðrenim yýllarýanýlarýný ve hocalarýnýn özelliklerini anlatýrken Ýbrahim Lütfi Paþahakkýnda; "Birinci sýnýf hocalarý arasýnda pek muhterem iki sima daha

47

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Ýbrahim Lütfi Paþa(1838-1902

Page 48: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

vardý; Ýlmi tabakatül-arz ve maadin hocasý Ýbrahim Lütfi Paþa ve muavi-ni Sakýzlý Ali Bey. Ýbrahim Lütfi Paþa Týbbiye’nin en eski hocalarýndanve týp dilimizin Türkçe'ye çevrilmesinde büyük hizmetler görmüþ, alt-mýþýný geçkin nazik ve muhterem bir zattý. Kendisi, zamanýn jeoloji vebilhassa mineralojiyi en iyi bilen bir mütehassýsý sayýlýrdý. Hatta busebepten kendisine "Taþçý Ýbrahim Paþa" denirdi. ..... Elimizde küçükbir jeoloji kitabý vardý. Bu o zamanýn klasik bir kitabý olan Lapparant'ýntercümesiydi. Kitabýn aslý, esasen güç ve düðümlü bir uslüp ileyazýlmýþtý. Türkçe'si ise hakikaten pek üstadâne bir tarzda harfiyyenyapýlmýþ bir tercüme olmakla beraber, hiç anlaþýlmaz bir þeydi.Türkçe'sinden anlayamadýðým cümlelerin manasýný Fransýzcametinden çýkardýðým olurdu. Jeoloji tatbikatý yapýlmazdý. Mineralojiiçin Týbbiye'de oldukça zengin bir taþ koleksiyonu vardý. Onlarý dersa-neye getirir, bize gösterirlerdi. Ýmtihanda etiketleri çýkartýlýr ve bizimtanýmamýz istenirdi." demekte ve o yýllarda (tamamýyla bugünkününbenzeri olan) jeoloji ve mineraloji öðretimi hakkýnda, ilginç bilgilervermektedir.

Tanzimat Hattý Hümayunu’nun Sultan Mecid zamanýnda Reþit Paþatarafýndan açýklanmasýndan sonra 1869'da Darülfünun çok basit birprogramla açýlmýþ ve iki sene sonra tekrar kapanmýþtýr. 1900 senesindeDarülfünunü Þahane adý ile yeniden açýlmýþ ve Ulumu TabiyeÞubesi'ne (Doða Bilimleri Þubesi) Halil Ethem Bey, Ýlmi Tabakatül Arzve Maadin (Jeolojik Formasyonlar ve Madenler) müderrisi olarak tayinedilmiþtir. Halil Ethem Bey'in hocalýðý 1909'da Þehr-i Eminliði'ne tayinoluncaya kadar devam etmiþtir. Türkiye'nin Bilim Tarihi'nde Arkeolojive Müzecilikte büyük bir isim yapmýþ olan Halil Ethem Bey'in jeolojieðitiminde de hizmetleri olmuþtur. Halil Ethem Bey, daha sonra yaþan-týsýný aktaracaðýmýz, Fransa'da Maden Mühendisliði öðrenimi görmüþolan Sadrazam Ýbrahim Ethem Paþa'nýn oðlu ve Arkeoloji Müzesi'ni ilkkurmuþ olan ünlü ressam Osman Hamdi Bey'in kardeþidir. Halil BeyViyana Politeknik'de Kimya ve Maden Mühendisliði eðitimi görmüþ veAvrupa'dan dönüþünde (1876) Mekteb-i Mülkiye'de ve Darüþþafaka'daKimya, Ýlm-i Tabakatül Arz ve Maadin derslerini vermiþ ve sonradanDarülfünun'a nakletmiþtir.

48

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 49: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Bu sýrada Viyana'daki hocalarýHochstatter ve Franz Toula'nýn ders-lerini göz önünde tutarak ve onlarýnokutma tarzlarýna uygun olarak Ýlm-iMaadin ve Tabakatül Arz (Madenlerve Jeolojik Formasyon Bilimi) isimli birkitap yayýnlamýþtýr (1891). Ýfadesisade, þekli ve resimleri güzel olan bukitapta ülkemize ait örnekler ve bil-giler aktarýlmýþtýr. Halil Ethem BeyHochstatter'in Avrupa Türkiye'sininJeolojisi ve Franz Toula'nýn Kocaelijeolojisi ve maden potansiyeli üzerineyaptýklarý araþtýrmalarda kýsmen birlik-te çalýþmýþlardýr. Toula, Kocaeli'ndeTriyas devrine ait toplayýp tanýmladýðýbazý fosil türlerini, Halil Ethem Bey'in

adýna dayanýlarak adlandýrmýþtýr; (Terebratula Ethemi, RhynconellaEthemi, Acrodiceras Halili... vs. gibi) Bu fosil koleksiyonu halenViyana Tabiat Tarihi Müzesi'nde bulunmaktadýr.

Avrupa'da ilk doktora yapan veDarülfünun'da ilk jeoloji ve mineralojimuallimi (profesörü) olan Halil EthemELDEM'in çocukluðu Ýstanbul'da,gençliði Avrupa'da geçmiþtir. HalilEthem orta öðrenimini babasýnýn(Ýbrahim Ethem Bey) elçi olduðuBerlin'de, yüksek öðrenimini debabasýnýn isteðine uyarak kimya veyerbilimleri dallarýnda Ýsviçre'de ZürihÜniversitesi'nde yapmýþ ve sonra daBern Üniversitesi'ne giderek kimyadalýnda doktor unvaný almýþtýr. Buçalýþma temel bilimler dalýnda

49

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Halil Ethem ELDEM

Halil Ethem ELDEM’in

Page 50: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Avrupa'da yapýlan ilk Türk doktorasýdýr. Bu doktoranýn konusu,ayrýntýsý ve belgeleri Prof.Dr. Ýhsan KETÝN ve Prof.Dr. E. ÝNÖNÜ'nünaraþtýrmalarý ile gün ýþýðýna çýkarýlmýþtýr. Kimya dalýnda yapýlan bu dok-tora çalýþmasý Türkiye'de bilimsel araþtýrmalarýn baþlangýcý, tarihselgeliþimi ve bilim tarihi açýsýndan ayrý bir önem taþýmaktadýr.

Halil Ethem 1885'te yurda dönünce, ilk yýllardaki resmi görevleriyanýnda Darüþþafaka Lisesi'nde (1885-1893), Mektebi Mülkiye'nin Lisekýsmýnda (1894-1901), Hendeseyi Mülkiye'de (1894-1909) hocalýk yap-mýþ ve 1900'de açýlan yüksek muallim mektebi (Darül-Muallimini Aliye)fünun þubesi tabakatülarz (jeoloji) profesörlüðüne 40 kuruþ maaþlagetirilmiþtir. 1901'de Darülfünunu Þahane'nin Tabii Ýlimler Bölümü'neÝlmimaadin ve Tabakatülarz (Jeoloji ve Mineraloji) profesörlüðüne 600kuruþ maaþla atanarak Avrupa'da öðrenim gördüðü konularda derslervermiþtir.

Halil Ethem, 1885 yýlýnda ilk Türk bilim doktoru olarak yurda dön-müþ fakat Dr. unvanýný hiç bir yerde, hiç bir yapýtýnda kullanmamýþtýr.Halil Ethem kimya dalýnda doktora yapmasýna karþýn kimya ile pek azuðraþmýþ, ancak yurda dönüþünün ilk yýllarýnda (1885-1892)Darüþþafaka Lisesi'nde kimya ve jeoloji dersleri okutmuþ, orada birkimya laboratuarý yaptýrmýþ ve sonra kimya ile ilgisini kesmiþtir.

Darülfünun'da hoca olduðu yýllarda (1903), zamanýn sadrazamýAvlonyalý Ferit Paþa, Hicaz demiryolu boyunca, kurulacak tesisler veburada yaþayacak insanlara gerekli suyun bulunmasý için yeraltý suyuaraþtýrmalarý yapmak, alýnan sondaj makinalarýný kullanmak ve su bul-mak için Halil Ethem'i görevlendirmiþ fakat Halil Ethem kendisinin buiþte yeterli olmadýðýný, saðlýðýnýn da bu iþlere uygun bulunmadýðýnýsöyleyerek görevi kabul etmemiþtir (Türkiye'deki ilk sondaj yer altýsuyu bulmak için 1920 yýlýnda Samsun civarýnda yapýldýðý bilinmekte-dir). Halil Ethem Bey'in büyük bir emek ve araþtýrma sonucu hazýrlananyayýnlarý 60'dan fazladýr. Bunlarýn isimleri, yayýn yerleri, Türk TarihKurumu tarafýndan, 1947'de yayýnlanan "Halil Ethem Hatýra Kitabý" Cilt1, 5.299-302'de, yayýn tarihine göre verilmiþtir.

Bu arada Mektebi Sultani'de (Galatasaray Lisesi) bulunan TurukuMeabir Mühendis Mektebi'nde ve Mektebi Harbiye'de jeoloji öðret-

50

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 51: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

meni olan Lecog Paþa Ameli Ýlmül Arzisimli bir kitap yayýnlamýþtýr. Kitap,Kolaðasý Rusçuklu Þevki Bey tarafýn-dan Türkçe'ye çevrilmiþtir (1854).Kitapta Anadolu'nun jeolojisine hiçdeðinilmemiþtir. Kýrým Seferi dolayýsýy-la müttefik devletlerin donanmalarýnagerekli olan kömürü saðlayacak olanEreðli ve Zonguldak Havzasý hakkýndaFransýz mühendislerin raporlarýndanalýnmýþ bilgiler vardýr.

Ýstanbul Darülfünunu Balkan Savaþýsýrasýnda yeniden kapanmýþ (1911) ve1913'te yeni bir anlayýþla DarülfünunuOsman-i Ulumu Riyaziye ve TabiiyeÞubesi (Fen Fakültesi) olarak açýlmýþ,Genel Müdürlüðü'ne Salih Zeki Beytayin olmuþtur. Bu þubenin biri erkek-lere, diðeri kýzlara (Ýnas Darülfünunu) ait olmak üzere iki bölümüvardý. Kýzlar kýsmýnda Dr. Müþtak Bey, erkekler kýsmýnda Eczacý MahzarHüsnü Bey Ýlmi Arz derslerini kürsülere vermiþlerdi. 1915'te erkeklerkýsmýnda esaslý bir reform yapýlmýþ ve Birinci Dünya Savaþý'nda mütte-fikimiz olan Almanya'dan birçok Profesör tayin olunmuþtur.

51

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Ýlmi Maadin ve Tabakatülarz (mineralojive jeoloji) Þeklin altýnda, 128 adet þekil,bir de boyalý tabakatül arz haritasýnýhavaidir. Ýstanbul (Mihran) Matbaasý, BabýaliCaddesi numro 7,1307 (1891)

Þekil a Þekil b Þekil c

Page 52: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Þekil a : Türkiye'de jeoloji konusunda 1852'de yayýnlanan ilk kitap"Ýlmü Tabakatülarz" in ilk, sayfasý. Kitap, o yýllarýn yazýþ biçiminde, Tanrýadý ile baþlamakta, Tanrýya þükür, elçisine selam ve içten saygý iledevam etmekte ve ... þayan ve sezadýrki iþbu arziyat arz (yer) veasuman (gök) ve teayyünatý edvar (devirler) ü ezman (zamanlar) sata-ma... diyerek, düz yazýda kafiye kullanýlmýþ ve edebiyat yapýlarakkonuya girilmektedir.

Þekil b : Dr. Esad Feyzi (Mekteb-i Týbbiyei Þahane ilmi hikmetitabiiyei týbbiye muâllim muavini) nin "Ýlmüarz ve Maadin" adlýkitabýnýn kapaðý. Darülfünun jeoloji profesörü Müþtak Bey'e "Efâzýlýetibbâi Osmaniye'den (Osmanlý doktorlarýnýn ünlülerinden), üstâdmeâli himem Müþtak Bey Efendi Hazretleri'ne takdim" yazýsý ve imza-sý bulunmaktadýr.

Þekil c : Darülfünun ve Mühendis Mektebi'nde muâllim AhmetMalik (SAYAR) tarafýndan yazýlmýþ "Madeniyat ve Arziyat" adlý kitabýnkapaðý.

ÝLK MADEN MÜHENDÝSÝ SADRAZAM ÝBRAHÝM ETHEM PAÞA

Osmanlý madenciliðinin 17. ve 18. yüzyýllarda çöktüðü, teknolojibirikiminin yok olduðu, ustalarýn daðýldýðý bilinen bir gerçektir. Ýkincigerçek de, medrese eðitim düzeninde madenciliði oluþturan bilimdallarýndan hiç birinin yer almadýðýdýr. 19. yüzyýlda Osmanlý, parabasýmý için yurt dýþýndan ucuza aldýðý madenlerden yoksun kalýnca, içkaynaklara yönelmek zorundakalmýþtýr. Bu olguya Batýlýlarýn siyasalçekiþmeleri ile Ereðli KömürHavzasý'nýn bulunuþu da eklenince,ülke madenciliði dirilme sürecine gir-miþtir. Bu canlanmanýn iþaretlerini,1827 yýlýnda ÝBRAHÝM ETHEM adýndabir gencin, Maden Mühendisliðiöðrenimi için yurt dýþýna gönderilmiþolmasýyla, 1858 yýlýnda AraziKanunnamesi'nin ve 1862 yýlýnda daÝlk Maden Nizâmnamesi'nin yürürlüðe

52

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Sadrazam Ýbrahim Ethem Paþa

Page 53: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

konulmasýnda buluyoruz.

Ýbrahim Ethem Sakýz Adasý'ndaki bir ayaklanma sýrasýnda Ýzmir'ekaçan Rum kökenli bir çocuktur. Bu zeki çocuk "Kaptan-ý Derya" vedönemin Bahriye Nazýrý olan Koca Hüsrev Paþa'ya köle olarak satýlýr.Koca Hüsrev Paþa, bunu kimsesiz, fakat üstün zekalý diðer çocuklargibi evlat edinir. Adýný da Ýbrahim Ethem koyar. Hüsrev Paþa'nýnyaþamýndaki özellik (çocuðu bulunmadýðý için) bu gibi kimsesiz,kabiliyetli çocuklara baba olmasýdýr. Koca Hüsrev Paþa, 10 kadar kim-sesiz ve zeki çocuðu evlat edinmiþtir. Bu çocuklarýn arasýnda bakanlýkve valilik makamlarýna kadar yükselmiþ kimseler bulunmaktadýr. Buçocuklarýn arasýnda Prens Sabahattin'in dedesi (Kaptan-ý Derya) HalilRýfat Paþa da bulunmaktadýr.

Hüsrev Paþa'nýn diðer bir özelliði de padiþahýn saygýsýný kazanan,kendisine yakýn, hayýrsever bir devlet adamý oluþudur. Himayesinealdýklarý çocuklarý, ileride devlete hizmet edebilecek kiþiler olarakyetiþtirmek onun amaçlarýnýn baþýnda gelmektedir. Bu maksatla dörtçocuk seçer, bunlarý Paris'te okutmak ister. Amacýný dönemin padiþahýSultan Mahmut'a açar. Bu çocuklarý padiþaha tanýtýr ve padiþahýnonayýný alýr.

1829 yazýnda bir yelkenli ile (padiþahýn huzurunda) Aynalýkavak'tanhareket eden bu çocuklar (Ethem, Hüseyin Rýfký, Abdüllatif ve Ahmet)40 gün sonra Marsilya'ya ulaþýrlar. Baþlarýnda ünlü bir oryantalist olanTürk dostu Amédéé Joubert bulunmaktadýr. Henüz 11 yaþýnda olanEthem, Pariste (Ýnstitution Barbet'e) yatýlý olarak verilir.

Ethem'in sýnýf arkadaþý daha sonra Nobel ödülü alacak olanbiyokimya uzmaný Louis Pasteur'dur. Bunlar yakýn arkadaþlýklarý ilesýnýfýn gözde öðrencileridir. Institution Barbet'in bir geleneði vardýr.Okulu birincilikle bitirenlerin diplomalarýný devlet baþkanlarý vermekte-dir. Ethem ile Pasteur arasýnda birincilik yarýþý baþlar. Ethem, kýl payýPasteur'u geçer. Diploma törenine Ýmparator III. Napoleon gelir veEthem'e eliyle diplomasýný verir.

Ethem yüksek öðrenimini maden mühendisliði dalýnda yapar.Yeraltý zenginlikleri bu denli çok olan ülkemizde maden mühendisiyoktur. Ethem bu eðitiminde de birinciliði kimselere býrakmaz

53

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 54: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

(1839).Türkiye'ye dönüþünde bu meslekte çalýþmak istese de (6,5 yýlçalýþabilmiþtir), zengin Batý kültürü, üstün Fransýzcasý, yönetim alanýn-daki yetenekleri ile devletin üst kademelerinde deðiþik görevler alýr.Elçiliklerde bulunmasýnýn ardýndan sýrasý ile Dýþiþleri, Ticaret, Maarif,Bayýndýrlýk, Ýçiþleri, Adliye Vekillikleri'nde bulunmuþ ve Mithat Paþa'nýnyerine Sadrazam (Baþbakan) olur.

1839'da Türkiye'ye dönen Ýbrahim Ethem, 1840'da Ergani madenle-rine baþ mühendis olarak tayin edilmiþtir. Daha sonra Gümüþhacýköy'emüdür olarak atanmýþ ve 1845'de Keban ve Ýstanbul Sarýyermadeninde, 1846 Amasya'da çalýþmýþtýr. Ýbrahim Ethem bundan sonrabirçok idari iþlerde ve Meclisi Maarif ve Þurayý Devlet aza ve reislik-lerinde bulunmuþtur. Ýbrahim Ethem Paþa, Ticaret Vekili ikenhükümete mali kaynaklar saðlamak, bu tarihlerde Avrupalýlar tarafýn-dan madenlerimizi iþletme istekleri karþýsýnda, "onlarýn dilinden veilminden anlar eleman yetiþtirmek ve zarar görmemek gayesiyle"meslek okullarýný açmayý düþünmüþtür. Bunun için 1872 yýlýnda"Orman ve Maadin Mektebi" kurulmuþtur.

Orman ve Maadin Ýdaresi'nin 1872 (28 Teþrinisani ve 7Kânunisani 1289) tarihli yazýlarýnda bir maden okulunun kurulmasýhakkýnda þunlar denilmektedir: "Rüþtiye mekteplerinden mezun

veya dýþarýdan istekli 18-25 yaþýndakilerimtihan ile alýnarak 2 yýllýk bir öðretim-le maden aramak, ölçekli harita yapmakmaden damarlarýnýn durumunu vegidiþini tayin etmek, madenlerinmahiyetini meydana çýkarmak, MadenNizamnamesi'ne göre maden çýkartan-larýn imalâtýný ve þartnamelere uygunhareket edip etmediklerini kontroletmek ve rapor vermek üzere ikinci sýnýfmaden mühendisliði derecesindeöðrenci yetiþtirmek üzere bir madenmektebi kurulmasý istenmektedir."

Bu konuda daha detaylý bilgi eldeetmek için teskerelerin ve eski yazýþ-

54

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Sadrazam Ýbrahim Ethem Paþa

Page 55: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

malarýn incelenmesi gereklidir. Bu okulun kuruluþ hazýrlýklarýnýn veyönetmeliklerinin, Ýbrahim Ethem Paþa'nýn Nafýa, Ticaret Nazýrlýðý'ndabaþlamýþ onun yardýmlarý ile yürümüþ, ölümü ile birlikte kapanmýþolduðunu tahmin etmekteyiz. Bu Okulun kapanýþýndan 1924 yýlýnakadar Türkiye'de Madencilik öðretimi yapýlmamýþ, bu meslekteyetiþmek isteyenler Avrupa'ya gitmiþ veya gönderilmiþtir. BugünTürkiye'de tanýnmýþ, önemli görevlerde bulunmuþ olan 69'un üstünde-ki maden mühendisleri Fransa, Belçika ve Almanya'daki madenokullarýndan mezun olmuþlardýr.

Orman ve Maadin Ýdaresi'nin mektep açýlmasý hakkýndaki bu fikri,o sýralarda Türkiye'de "Maden Ýþleri"ne bakmak üzere Fransa'dan geti-rilmiþ olan Vays ve Donez isimli maden mühendislerine de bildirilmiþve bu konuda düþünceleri sorulmuþtur. Bu konu kendilerinin huzurun-da "Þurayý Devlet"te tartýþýlmýþtýr. Bu iki maden mühendisi: Bu Okulagirecek öðrencilerde yeteri kadar ön bilgi bulunmadýðýndan böyle birokulun açýlmasýnda fayda olmayacaðýný ileri sürmüþlerdir.

Buna karþý Orman ve Maadin Ýdaresi, bu okul için gerekli derslerinRüþtiyelerde okutulduðunu ve sýnavla öðrenci alýnacaðýna göre, "imti-han ederken müracaat edenlerin durumlarýnýn tespitinin mümkünolacaðýný" ileri sürerek bu okulun açýlmasýnda ýsrar etmiþ ve okulunaçýlmasý hakkýnda gerekli irade 1873'de(15 Za. 1290) çýkmýþtýr.

Okulun açýlmasý sýrasýnda 1872'de (7 Kânunisani 1289) bu okul içinbir de Yönetmelik (Nizamname) çýkarýlmýþtýr. Bu Yönetmeliðe göreöðretim iki yýldýr ve þu dersler okutulacaktýr:

1. Yýl : Hesap, Logaritma, Cebir, Müsellesat (Trigonometri), Ýrtisam(Hendese ve Çizim), Mesaha (Ölçme), Topografya, Fizik, FenniMaadin, Nizamatý Maadin ve Kitabet (Maden Kanunu)

2. Yýl : Tabakatülarz (Jeoloji), Topografya ve Tatbikatý, AmeliyatýKimya, Fenni Maadin, Nizamatý Maadin ve Kitabet.

Bu okulda 1879 yýlýna kadar iki yýl süre ile öðrenim yapýlmýþ ve1879'da (Recep 1297) çýkartýlan 12 maddelik yeni bir yönetmelikleöðretim süresi 4 yýla çýkartýlmýþtýr. Ýlk iki yýl "Orman MühendisiMektebi" öðrencileri ile ortak, 3 ve 4. sýnýflar ayrý ayrý olarak meslek

55

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 56: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

dersleri görmek üzere programlar yapýlmýþtýr. Yönetmeliðe göreOkul'da þu dersler okutulmaktadýr;

1. Yýl : Kavaidi Osmaniye (Osmanlý Grameri), Fransýzca,Coðrafya, Hesap, Hendese, Resim, Fizik, Kimya.

2. Yýl : Edebiyat, Münþeat-i Osmaniye (Okuma), Fransýzca, TarihiTabii, Resim, Hendese, Logaritma, Cebir, Trigonometri, Fizik, Kimya.

3. Yýl : Trigonometri, Tatbiki Arazi, Resim, Jeoloji, Kimya,Minþeat-i Osmaniye, Fransýzca.

4. Yýl : Kimya ve Ýzabe-i Maadin, Ýmâlatý maadin, Harita, ÝmâlatMüsveddesi, Münsaat-i Osmaniye, Fransýzca.

Bu eðitim programýnýn, günümüzün modern maden mühendisliðieðitimine çok yakýn olduðu gözlenmektedir. 1893 yýlýnda da OrmanBölümü Halkalý Ziraat Mektebi'ne nakledilmiþtir. Maden Bölümü dekapatýlmýþtýr. Kapatma gerekçesi; madencilik eðitiminin yurt dýþýndayapýlmasýdýr. Orman Mektebi'nden 7 dönemde 49 Orman ve MadenMühendisi mezun verildiðini öðreniyoruz. Osmanlý arþivlerine göreyurdumuzda Maden Mühendisi yetiþtirildiðine iliþkin baþka hiçbiriþarete rastlanýlmamýþtýr

Bu okullarýn yeri, hocalarý, mezunlarý, kaç yýl öðretim verdiðihakkýnda maalesef elimizde kesin bir bilgi yoktur. Fakat bu okulunÝbrahim Ethem Paþa tarafýndan kurulduðu ve Ýbrahim Ethem Paþa'nýnburada hocalýk yaptýðýný biliyoruz. 1928 yýlýnda, Zonguldak YüksekMaden Mühendisi Mektebi Alisi ilk mezunlarýný verinceye kadar,ülkemize maden bilim ve teknolojisini getirenler, yurt dýþýnda eðitimgörmüþ mühendis ve teknisyenlerdir.

TÜRKÝYE'DE ÖÐRENÝM GÖREN ÝLK MADEN MÜHENDÝSLERÝ

Türkiye'deki "Türk Maden Teknik Elemaný" miktarýnýn yetersizliðidikkate alýnarak, madenciliðin ihtiyaç duyduðu mühendisleri yetiþtirmeküzere, Zonguldak'ta 1924 yýlýnda T.C. Ýktisat Vekilliði'ne baðlý dört yýltedris devreli "Yüksek Maadin Mühendisi Mektebi Alisi" açýlmýþ vebaþýna müdür olarak Ýstanbul Yüksek Mühendis Okulundan Profesör"Müderris" M.Refik FENMEN tayin edildiði gibi yurt dýþýndan da bir

56

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 57: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

kýsým yabancý öðretmenler getirtilmiþtir.

Ereðli Þirketi teslim tutanaklarýnda askeri kýþla olarak görülen,þimdiki Endüstri Meslek Lisesi'nin tarihi binalarý, I. Dünya Savaþýsýrasýnda askeri kýþla olarak yapýlmýþtýr. Ýnþaatýn finansmanýný, o zamantaþkömürü ocaklarýný iþleten þirketlerin iane olarak karþýladýklarý bilin-mektedir.

Orman Maadin Mektebi'nin 1888 yýlý mezunu olan Havzai FahmiyeMüdürü Hüseyin Fehmi (Ýmer)' in giriþimleriyle, savaþtan sonra BölgeErkan-ý Harp Kumandaný Kurmay Yarbay Hayri Bey'inde yardýmýyla bukýþlalarýn Ýktisat Vekaleti'ne (Ekonomi Bakanlýðý'na) baðlý HavzaiFahmiye emrine býrakýlmasý saðlanýr.

Binalar önceleri "Maden Fen Memuru Mektebi" olarak kullanýlýr. Buokul Topoðraf, Jeometr, Baþçavuþ gibi teknik elemanlar yetiþtirir. Dahasonra Havzada mühendis ihtiyacýný karþýlamak amacýyla 1924 Yýlýndaaçýlan "Yüksek Maadin ve Sanayi Mühendis Mektebi" kurulur. Madenmühendisi yetiþtirmek amacýyla kurulan okul, Türkiye Cumhuriyeti'ninkurduðu ilk yüksek okuludur. Bu okul, savaþtan yeni çýkmýþ ve tama-men kendi öz gücüne dayanarak ülkeyi yeniden kurma amacýndakigenç Türkiye Cumhuriyeti'nin umudu olmuþtur. Okulun kuruluþunda,zamanýn en geliþmiþ okullarýndan Belçika'nýn Mons þehrindeki "Ecoledes Mines" örnek alýnmýþtýr. 1925' te tayin olan Okulun kurucusu vemüdürü ayný zamanda Elektrik Bölümü hocasý, Elektrik YüksekMühendisi Profesör Mehmet Refik Fenmen (1882-1951) görevini oku-lun kapatýldýðý 1931 yýlýna dek sürdürdü.

Bu okulun kurucusu ve müdürü M.Refik FENMEN, ülke madenci-liðine hizmeti kendisine ideal edinmiþ, "bilgili ve çalýþkan" öðrencileryetiþtirmeye büyük önem veren deðerli bir eðitimcidir. Okulun maden-cilikle ilgili diðer bütün mesleki ders hocalarý da Avrupa'da öðrenimgörmüþ deðerli Maden Mühendisleri olup, ayrýca Belçika'dan gelmiþdördte mesleki uzmanlýk sahibi ve deneyimli hoca bulunmakta idi.

1924'den 1927 yýlýna kadar ilk dönemlerde Ýstanbul YüksekMühendis Mektebi'nde olduðu gibi lise sýnýflarý arasýndan imtihanla vesonradan sadece Lise mezunlarý arasýndan seçilen leyli meccani(parasýz yatýlý) öðrencilerin deðerli bir öðretim kadrosuyla ciddi bir

57

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 58: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

öðretim verilmiþtir. Okulda gösterilen derslerin madenciliðe ait olanuzmanlýk kýsmýndaki yabancý profesörlerin ders müfredatýný doðrudandoðruya takip edebilmeleri için öðrencilere okula giriþlerindenitibaren haftada 10 saat Fransýzca kurslarý verilmiþtir.

Ayrýca teneffüslerde dahi öðrencilerin aralarýnda Fransýzca konuþ-malarýný saðlayan sýký bir disiplin, Ýsviçreli bir Fransýzca öðretmenitarafýndan tesis ve tatbik olunmuþtur. Böylece Fransýzca öðretilmiþöðrencilere ders kitabý olarak Fransýzca teknik kitaplarýn en modernleriher yýl parasýz olarak verilmiþtir. Tamamlayýcý olarak da FransýzcaTeknik Kütüphane kurulmuþtur. Bu sayede, Batý dünyasýnýn teknik li-teratürü içine, tercüme yoluyla deðil, doðrudan doðruya girme imkanýsaðlanmýþtýr.

Laboratuarlarýyla, koleksiyonlarýyla, her türlü cihazlarýyla zamanýnen modern bir Maden Yüksek Mühendis Mektebi halinde çabukgeliþen bu okulun mezunlarý, tatilleri sýrasýnda Türkiye'deki maden-lerde ve mezuniyeti takiben 3 ay da Avrupa'daki madenlerde ciddi birstajdan geçirildikleri için, mevcut yerli, yabancý maden þirketlerincemaddi ve manevi çok iyi þartlarda derhal angaje edilmiþlerdir. Öðren-ciler her tedris yýlý sonunda bir ay ocaklarda iþçi gibi çalýþarak staj yap-týklarý gibi, okulu bitirmelerinde de Avrupa'daki maden ocaklarýnastaja gönderilirdi. Bu stajlarýný baþarý ile tamamlamayanlara da diplo-malarý verilmezdi.

Zonguldak Yüksek MaadinMühendisi Mektebi Alisi 1924yýlýnda açýlmýþ, ilk mezunlarýný1928 yýlýnda vermiþtir. Ancakbu yüksekokul pek kýsa ömür-lü olmuþ ve 1931 yýlýnda sonmezunlarýný verdikten sonrakapatýlmýþtýr. Okuldan 1924-1931 yýllarý arasýnda toplam 70Maden Mühendisi mezunolmuþtur.

1924-1925, 1925-1926 ve

58

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Zonguldak Yüksek Maadin Mühendisi Mektebi Alisi Binasý

Page 59: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

1926-1927 dönemlerinde lisesýnýflarý (ortaokul mezun-larý), 1927-1928 ve 1928-1929dönemlerinde ise sadecelise mezunlarý arasýndansýnavla öðrenci alýndý. 1929yýlýndan sonra okula öðrencikaydý yapýlmadý.

1924-1925 ve 1925-1926dönemlerinde, MatematikProfesörü Kerim Bey, Fizik

Profesörü Hayri Bey ve Kimya Profesörü Mehmet Akif Bey tarafýndan,sadece temel dersler verildi. 1926-1927 döneminde baþlayan meslekdersleri için Belçika'dan 4 adet ve Fransýzca dersi için Ýsviçre'den 1adet profesör getirtilerek dersler Fransýzca verilmeye baþlandý ve bueðitim kadrosu Fransýzca bilen Türk futbol, voleybol ve tenis eðitmen-leri saðlanarak güçlendirildi. 1925 ile 1927 yýllarý arasýnda iki büyükbina daha ilave edilerek, Mineraloji ile Petrografi koleksiyonlarý oluþ-turuldu ve Sýnai (Endüstriyel) Kimya Laboratuarý kuruldu.

Okulun son devrelerinde, ülkemizin ihtiyacýndan fazla MadenMühendisi mezun olduðunun ileri sürülmesi üzerine, okul müdürüM.Refik FENMEN okulun geniþletilerek mühendisliðin baþlýca dallarýn-da geniþ bilgi sahibi sanayi mühendisleri de yetiþtirilmek arzusuylaokulu "Maadin ve SanayiMühendisi Mektebi Alisi"haline çevrilmesine çalýþmýþise de, 1931 yýlýnda mezunverildikten sonra okul ka-patýlmýþtýr.

Okul kapatýlmadan önceÝktisat Vekaleti'nin (EkonomiBakanlýðý) okulu kapatmagerekçesi þu þekilde belir-tiliyor, "Çýkarýlacak madenler-le ilgili gereksinime yeterli

59

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Türkiye’de Öðrenim Gören Ýlk Maden Mühendisleri

Mektebi Alisi öðrencileri Laboratuarda

Page 60: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

olacaðý ya da fazlasýnýn iþsiz kalacaðý, 1929 Dünya ekonomikbunalýmýnýn Türkiye'yi de etkilemesi gerekçeleriyle ve T.C.Hükümeti'nin tasarruf önlemi almasý" nedenleriyle geçici olarak ka-patýlmýþtýr. Kapanma nedeniyle okulu bitiremeyen 3. sýnýfýn öðrencileriÝstanbul'daki yüksek okullara nakledilmiþlerdir. Müdür Mehmet RefikBey Ýstanbul'a tayin edilmiþtir.

Cumhuriyetten önce, Türkiye'deki madenlerde ve ZonguldakHavzasýnda tek tük maden mühendisi mevcut iken, Türk madenci-liðine, Etibank'a, MTA'ya deðerli hizmetlerde bulunmuþ, daha sonrakiyýllarda aralarýnda bakanlýk (Ýhsan SOYAK), milletvekilliði (Rauf ALPSOY-LU, Naim KROMER, Cemal KIPÇAK) ve þairler (Behçet Kemal ÇAÐLAR)gibi birçok deðerli maden mühendisi yetiþtirmiþ olan bu okulun kuru-luþunda ve devamýnda hizmeti geçenleri þükranla yad etmek gerekir.

YÜKSEK MAADÝN MÜHENDÝSÝ MEKTEBÝ ALÝSÝ 1928 - 1931 MEZUNLARI

1928 Mezunlarý (16) 1929Mezunlarý (12) 1930 Mezunlarý (17) 1931Mezunlarý (25)Ruhi ALKOR Cevad ADIGÜZEL Nazým ADASAL Hamdi ADALIZülkerem ALTAY Ýhsan AYLA Mustafa AHÝ Celâl ADIBELLÝKudret ARGUN Behçet Kemal ÇAÐLAR Cemil AHMET Þerif AKKUTAYTevfik AYYILDIZ Ahmet KALAYCI Kâmil AKAT Kazým AKYELÖ.Hulusi BARUTOÐLU Cemal KIPÇAK Rahmi AKINCI Rauf ALPSOYLUFaik BÝRKAN Nuri KIRCI Ekrem BEKSOY Mazlum ANGINBahattin BÝRSAN Sadi MÝMAROÐLU Niyazi DURUSOY Cemalettin BAÞGÖZESelahattin GÖKTUÐ Ýbrahim NARÞAP Mustafa Sami ERK Cemil BAÞGÖZEYusuf GÜRATA A.Ýhsan SOYAK Enver ERKMEN Celâl Ferit ÇINARHakký KÖK Nevzat URUK Hakký EVÝNSEL Adnan DEMÝRCÝNaim KROMER Nihat ÜSTÜNEL Emin HARAÇCI Fahrettin DORUKCemal KURTULAN Cafer ZADÝL Sadettin PEKMEZCÝLER Mahir EDÝSONHulusi ORPEN Bahri SAVAÞKAN E. Necdet EGERANMazlum ÖÐET Kemal SÝLÝMEN Hilmi ERELFuat TARI Reþat SÝLÝMEN Nebil EZGÜNevzat YERDEL Halim TÜRKMEN Azmi HALULU

Zeki YERDELEN Kâmil HAZNEDAROÐLUSýtký KOÇMANMazlum KUROSMANMücteba MEHMETNecdet ÖZDÝNÇHilmi SANALANHikmet SÖZENRýza TUNAKadri YERSEL

60

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 61: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Kaynakça1 - TMMOB Maden Mühendisleri Odasý Arþivi2 - "Zonguldak Yüksek Maadin Mektebi Alisi'nin Kuruluþ Yýllarý", Bahri SAVAÞKAN, 1954, (Kitap olarakhazýrlansa da basýlamamýþ kendi daktilo yazýlarý 3 - MTA Enstitüsü Dergisi, No 12, Sayfa 1564 - "The Birth and Development of the Geological Sciences" F.D. ADAMS, 1938, Baillére, Tindall andCox, London.5 - "The Fabric of Geology" C. ALBRITTON, Freeman, Cooper Co. California.6 - "The Founders of Geology" A. GEIKIE, 1962, Dover Pub. Inc., New York.7 - "Halil Ethem ELDEM: Temel Bilimler Dalýnda Avrupa'da Ýlk Doktora Yapan, Darülfünun Jeoloji-Mineraloji Muallimi" Kemal ERGUVANLI, Yeryuvarý Dergisi, Aðustos 19828 - "Yerbilimlerini Mekteb-i Týbbiye'de Ýlk Kez Türkçe Okutan Hoca Ýbrahim Lütfi Paþa",Kemal ERGUVANLI, Yeryuvarý Dergisi, Aðustos-Kasým 19809 - "Türkiye'de Yerbilimleri Öðretiminin Tarihçesi", Hamit Nafiz PAMÝR, Yeryuvarý Dergisi, Kasým-Aralýk 1979 10 - Maden Mühendisleri Biyografisi, Ýhsan R. BERENT, Kadri YERSEL, Fahrettin DORUK, 199011 - Havzanýn Tarihçesi, Bahri SAVAÞKAN12 - Türkiye Maden Mühendisliði Öðretiminin Geliþmesi, Prof.Dr. Senai SALTOÐLU, 198113 - Türkiye'de Madenciliðin Tarihçesi ve MTA, MTA Yayýnlarý, 198514 - Maden Yüksek Mühendisi Ahmet PEKKAN'ýn Özel Arþivi15 - Maden Teknisyen ve Baþçavuþ Okullarýmýz, MTA Dergisi, 2/34, 194516 - "Maden Mühendisliðine Giriþ", Cemal BÝRÖN, Suna ATAK, Çaðlayan Kitabevi, 1986.17 - Ýbrahim Ethem Paþa'nýn torunu Yük.Mühendis Cemâl Sait Bark'ýn Anýlarý18 - Ekrem Murat ZAMAN ve Alaattin ÇAKIR'ýn Zonguldak Havzasý'nýn Tarihçesini konu alan kitaptaslaðýndan

61

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 62: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

62

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 63: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

"YEÞÝL ÇAY YAPRAÐINDAN DEMLÝ ÇAY BARDAÐINA"

BÝR BAÞARI ÖYKÜSÜ

Baki Remzi SUÝÇMEZ

Ziraat Mühendisi

Page 64: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Dünyada sudan sonra en çok tüketilen bir gýda ve içecek maddesiolan çay, "Camelli Sinensis Kuntze" bitkisinin taze sürgünlerinindeðiþik yöntemlerle iþlenmesi ile elde edilmektedir. Çin veHindistan'da 2700 yýldan beri yetiþtirilen çay bitkisi, Doðu Karadenizbölgesinde Artvin, Rize, Trabzon illerini kapsayan asýl bölgede veGiresun ili ve Ordu ili Fatsa ilçesini kapsayan ikincil bölgede, yaklaþýk200 km uzunluðundaki kýyý þeridinde, 10-35 km içerilere kadar uzanankesimde, 1000 metre yüksekliklere deðin ulaþan yamaçlarda,ekonomik anlamda yetiþtirilmektedir.

Doðu Karadeniz'de ekili olduðu bölgenin baþlýca tarýmsal geçimkaynaðý, en önemli istihdam alaný olan çay tarýmýndan, yaklaþýk 1 mil-yon kiþi geçinmektedir.

766.533 dekar alanda 204.112 üreticinin çay ürettiði Türkiye, çaytarým alanlarýnýn geniþliði bakýmýndan dünya üretici ülkeler arasýnda 6.sýrada, kuru çay üretimi yönünden 5. sýrada, yýllýk kiþi baþýna tüketimbakýmýndan ise 4. sýrada yer almaktadýr.

Çay, Türk insaný için sabah kahvaltýlarýndan gece sohbetlerinekadar en çok tüketilen gýda maddelerindendir. Damaklarýmýzý esireden çay tutkusu, asýrlar ötesine uzanan bir beslenme geleneðideðildir. Tüketim amacýyla çayýn dýþardan getirtilmesinin öyküsü1600'lü yýllara dayansa da, ülkemizde yerli üretime geçilmesi ve çaykullanýmýnýn yaygýnlaþmasý 1923 sonrasý Türkiye Cumhuriyeti'ninbaþarýsýdýr.

5 Mayýs 1925 tarihinde Atatürk tarafýndan Ankara'da, kurulan veAtamýz’ýn vasiyeti sonucu 11 Haziran 1937 yýlýnda Hazineye emanetedilen Atatürk Orman Çiftliði; Çaðdaþ Türkiye'nin bilinçli emekle yeþer-tilebileceðini, çaðdaþ üretim yöntemleriyle bozkýrýn bile en güzelürünleri verebileceðini tüm dünyaya gösteren örnek bir projedir.Bozkýrý cennete çevirenler, yeþil atýl alanlarý yeþil altýna, çayý iþleyereksiyah altýna döndürdüler.

Dünyanýn tek doðal çayý olan ve "yeþil altýn" olarak adlandýrýlan"çay"ýn ülkemizdeki öyküsü, Cumhuriyeti kuranlarýn ve geliþtirenlerininancý, ýsrarý, baþarma tutkusu, bilimsel çalýþmanýn baþarý öyküsüolduðu kadar, Ziraat Mühendisliði mesleðinin de baþarý öyküsüdür.

64

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 65: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Doðu Karadeniz göç veriyordu. 20. yüzyýlýn ilk çeyreði erkeklergurbete gidiyor, gözü yaþlý analar, gözü yolda gencecik gelinler, lastikayakkabýsý olmayan çocuklarýný doyurmaya çalýþýyorlardý.

“Birinci Paylaþým Savaþý” sonucu Ýmparatorluðun parçalanýþýnýnyarattýðý otorite boþluðu, bölgeye eþkiya baskýsýný getirmiþti. GençCumhuriyete karþý oluþan gerici baþkaldýrý hýzla bastýrýlmýþtý. Ekonomikzorluklar ve isyanlarýn yarattýðý güvensizlik ortamýnýn giderilmesi,bölgede huzur ve güvenin saðlanmasý gerekiyordu.

Ankara'da 1921 yýlý Nisan ayýnda Bakanlýklar temsilciliklerininkatýldýðý bir Komisyon kuruldu. Ýktisat Bakanlýðý temsilcisi Ziraat GenelMüdürü Zihni Derin, bölgenin huzura kavuþmasý için, öncelikle insan-larýn geçimini saðlayacak iþ ve çalýþma koþullarýnýn yaratýlmasý gerek-tiðini söylüyordu.

Doðu Karadeniz'in "makus talihi"ni deðiþtirmeye yönelik önemlibir geliþme, 1918 yýlýnda Ali RýzaErten'in Batum ve Kafkasya’dakiincelemeleridir.Tarým Bakanlýðý tarafýn-dan 1918 yýlýnda Batum ve çevresininzirai ve iktisadi durumunu incelemeküzere görevlendirilen Halkalý YüksekZiraat Okulu (Halkalý Ziraat MektebiAlisi) öðretim üyelerinden eskiMardin Mebusu Ali Rýza Erten'inhazýrlamýþ olduðu, savaþ sonrasýortaya çýkan öncelikli olaylarnedeniyle dikkate alýnamayan vedaha sonra "Þimali Þarki Anadolu veKafkasya'da Tetkikatý Ziraiye" adýylaHükümet tarafýndan kitap olarakyayýmlanan rapor; çayýn Rize dolay-larýnda yetiþtirilmesinin olanaklýolduðunu nedenleri ile birlikte açýk-layan, o günkü Ýstanbul gümrüðünedýþalým yoluyla gelen çaylara dadeðinerek çayýn Türkiye'deki geçmiþi-

65

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Camellia sinensis (Çay)

Page 66: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

ni anlatan ilk bilimsel yapýttýr. Ülkede çay yetiþtirilmesi için fiili ve aktifbir çalýþmaya girmeyip, yalnýzca yazdýðý raporla çay tarýmýna katkýsaðlayan Ali Rýza Erten'in raporunu Komisyonda gündeme getirenZihni Derin, halka yeni geçim olanaklarý bulabilmek amacýyla Rize veçevresinde incelemelerde bulunmak üzere Komisyonca görevlendirilir.

1880 yýlýnda Muðla'da doðan Zihni Derin, 1904'de Halkalý YüksekZiraat Okulunu bitirmiþ, 1905'te Aydýn'da Orman ve Maden MuamelatKatibi olarak Devlet Memurluðuna baþlamýþ, Rodos'ta Akdeniz Adalarý(Cezayir-i Bahr-i Sefit) Ýli Orman Müfettiþ Katipliðinde, Gediz ve Simavilçeleri Orman Müfettiþ Vekaletinde bulunduktan sonra, 1907'de aynýilçelerde Orman Müfettiþi olmuþ, iki yýl sonra Akdeniz Adalarý ÝliOrman Müfettiþliðine atanmýþtýr. 1909'den 1912'ye kadar Selanik ZiraatMektebi'nde Kimya, Ziraat Sanaatlarý ve Jeoloji öðretmenliði yapmýþ,1914'den 1920'ye kadar Bursa'da Sultani Mektebinde (Lise) ve KýzÖðretmen Okulunda Tabi Ýlimler okutmuþ ve Bursa Milli Eðitim MüdürVekilliði görevinde bulunmuþtur. 1920'de Yunanlýlarýn iþgalindenhemen önce Bursa'dan ayrýlýp, kara yoluyla Ankara'ya gelmiþ, MilliMücadele Hükümetinin kurduðu Ýktisat Bakanlýðýnda ilk Ziraat UmumMüdürü olmuþ, 1924'e kadar bu görevde kalmýþtýr. Bu görevdeyken birheyetle birlikte Doðu Karadeniz illerine gidiþi, ileriki yýllarda çizeceðimücadeleli yolun ve "Çayýn Babasý" olarak adlandýrýlmasýnýn baþlangýcýolur.

Ziraat Umum Müdürü Zihni Bey, bölge insanýnýn yaklaþýmýndanduyduðu sevinci þöyle anlatýr:

"Ben Umum Müdürken Rize'de Ziraat Odasý Reisinden þöyle bir mek-tup almýþtým. 'Siz burada bazý kalkýnmalar yapacakmýþsýnýz, bu aradaçay yetiþtirilmesi üzerinde de durmanýzý bilhassa rica ederim.Bahçemde bir çay fidaný var, Batum'dan getirttiðim bu topraklardagayet iyi yetiþiyor' diye bahsediyordu. Bu fikir çok hoþuma gitti. RusSefiri ahbabýmdý. Rica ederek ondan çaya ait broþürler istedim. Sefirmemnuniyetle bana birkaç kitap verdi. Bu arada Batum'dan Rize'yegelip çay üzerinde tetkikler yapan bir Rus ilmi heyetinin de raporunuverdi. Bu raporda Batum'la Rize'nin ayný iklim þartlarýna ve toprakkalitesine sahip olduðu, Batum'da yetiþen çayýn ve birçok denemeleriyapýlan çay çeþitlerinin Rize’de de çok iyi neticeler vereceðini yazýyordu."

66

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 67: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Rize ve çevresinin zirai ve ekonomik durumu hakkýnda bilgi topla-maya baþlayan ve bölgede yapýlabilecekleri araþtýran Zihni Derin, bugezinin ardýndan, iklim ve toprak yapýsýnýn çay ya da turunçgil üre-timine uygun olduðu kanýsýna vararak bu konuda yoðun çalýþmalaryapmaya baþlar. Rize Ziraat Fen Memuru Ýbrahim Bey'le birlikte1924'de Batum'a düzenlenen geziye katýlýr. Batum ve çevresindeRuslar tarafýndan kurulmuþ olan çay bahçelerini, çay fabrikasýný veAstropikal Bitkiler Araþtýrma Ýstasyonu'nu inceleyerek gerekli bilgilerleRize'ye döner. Beraberinde çay tohumu ve fidanlarý, narenciye ve bazýmeyve çeþitleri, bambu rizomlarý ve bir Rus bahçývaný getirir. Eski adýGaral Daðý olan hazineye ait bir bölgedeki Müftü Mahallesi'nde,bugünkü adýyla Merkez Fidanlýðýnda, 15 dekarlýk arazide ilk fidanlýkkurulur ve çok küçük ölçekli de olsa ilk üretim baþlar.

Türklerin çayla tanýþmasýnýn öyküsü incelenir süreçte. M.S. 5.yy.'da çay ticareti yapýlsa da, çayýn tarihi göçlerle Anadolu'ya gelmediðibilinmektedir. Anadolu'da çay içme alýþkanlýðýnýn baþlangýcýnýn 17.yüzyýla kadar gitmesine karþýn, çaya ilgi gösterilmemesi nedeniyle,Selçuklu ve Osmanlý dönemlerinde köklü bir kahve tüketim alýþkanlýðýyerleþmiþtir. Sonraki yýllarda çay içme alýþkanlýðýnýn halk arasýnda hýzlayaygýnlaþmasýnýn etkisiyle Türkiye'de çay yetiþtirilmesi sürekli konuþu-lur ve tartýþýlýr bir konu olmuþ, çok az sayýda da olsa çay ile ilgili risale-ler yazýlmaya baþlanmýþtýr. 1731 yýlýnda Damât-zâde Ebû'l-Hayr AhmedEfendî'nin yazdýðý "Çay Risalesi", "Çaycý" lakabý ile anýlan ve Hicaz ValiVekilliði, Harem-i Þerif Müdürlüðü ve Basra Valiliði gibi görevlerdebulunan Hacý Mehmet Arif'in 1877 yýlýnda yayýnlanan "Çay Risalesi",1879 yýlýnda Mehmet Ýzzet Seyit B.Ahmet Hamdi'nin yazdýðý "ÇayRisalesi", 1893 yýlýnda Ali Nazýma'nýn "Çay Risalesi" ile 1910 yýlýndaMehmet Ýzzet Efendi tarafýndan yazýlan "Çay Hakkýnda Malumat" adlýkitap, bu yapýtlara örnek olarak gösterilebilir.

Türkiye'de çay üretme giriþimleri de yeni deðildi aslýnda. Ýlk giriþiml888 yýlýnda yapýlmýþ, bu giriþimle ilgili bilgiler 1892 yýlýnda yayýnlanan"Coðrafyayý Sýnai ve Ticari" adlý kitapta yer almýþtýr. Söz konusu yazýlýkaynakta; zamanýn Ticaret Nazýrý Esbak-ý Ýsmail Paþa'nýn aracýlýðý ileÇin'den çay fidanlarý ve tohumlarýnýn getirildiði ve getirilen bu tohumve fidanlarýn Bursa ilinde denendiði, ancak çay fidanlarýnýn geliþme

67

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 68: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

göstermediði, ayný çabanýn 1892 yýlýnda tekrarlandýðý ve ekolojikkoþullarýn çay yetiþtiriciliðine uygun olmamasý nedeniyle her iki de-nemeden de sonuç alýnamadýðý belirtilmektedir.

Birinci Paylaþým Savaþý'ndan sonra bölgede yaþanan ekonomik vesosyal bunalýmlar, iþsizlik dolayýsýyla meydana gelen aþýrý göç, bölgeinsanýna gelir kaynaðý ve iþ alanlarý yaratýlmasýný zorunlu kýlmýþtýr. Bukonuda yoðun uðraþ veren Zihni Derin, bir rapor ve yasa teklifi hazýrlar:

"Rize'de Araklý hududundan Batum hududuna kadar olan sahadaBatum'da yetiþen çay kalitesinde bizim de çay yetiþtirebileceðimizkanaatine vardýkdan sonra hazýrladýðým raporu Vekile ibraz ederek,bir çay kanunu teklifi yapýlmasýný istedim.

Kanuna, çiftçiye dönüm baþýna 60 lira verilmesine dair bir maddede koydurtmuþtum. Eðer böyle bir para alýrlarsa çiftçiler dahakolaylýkla çay ziraati yapabilirlerdi. Çünkü masraflarý az olacaktý. Birkere erozyona mani olmak için araziyi sed yapmak icapediyordu.Fakat kanun çýkmýyor, gecikiyor, ben de müthiþ telaþlanýyordum.

Birgün Sýhhat Vekili Hulusi Bey Rize'ye geldi. Fidanlýðýmýzdaki çayziraatini çok beðendi. Ve kanunun biran evvel çýkmasý için uðraþa-caðýný söyledi. Hakikaten o Ankara'ya döndükten birkaç ay sonrada beklediðimiz birinci Çay Kanunu çýktý."

1918 yýlýnda hazýrlanan Rapor da dikkate alýnarak, Büyük MilletMeclisi'nde 6 Þubat 1924 tarihinde "Rize Vilayeti ve Borçka KazasýndaFýndýk, Portakal, Mandalina, Limon ve Çay yetiþtirilmesine dair 407Sayýlý Kanun" kabul edilir, çay tarýmý böylece yasal güvenceye kavuþtu-rulur.

Bu yasaya göre baþlatýlan çay üretimi çalýþmalarýnýn baþýna ZiraatUmum Müfettiþi olarak Zihni Derin getirildi ve Rize vilayeti ile Borçkakazasýnda çay fidaný yetiþtirilmesine baþlandý. Rize'de kurulan ÇayAraþtýrma Enstitüsü'nün kurucu müdürü de olan Zihni Derin tarafýn-dan yürütülen bir çok deneme nedeniyle, halk Sayýn Derin'i, "ZihniHoca" adýyla anmaya baþladý.

Rize ve çevresindeki çalýlýk ve kýzýlaðaçlarýn sökülerek yerlerineyasada yazýlý çeþitlerin dikilmesini amaçlayan 407 sayýlý Yasa, büyük

68

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 69: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

çaplý devlet yardýmý, tesis ve teþkilat kurulmasýný gerektiren çayyetiþtirme ve iþlemesine para ayrýlmamasý ve devletin çeþitli ivedisorunlarla karþýlaþmasý sonucu, ölü doðmuþ, iþletilememiþtir.

Çay tarýmý, Ali Rýza Erten'in raporunda ayrýntýlý þekilde açýklanmýþolan çayýn ekolojisine uymuyan illerde üretim denemesi yapýlmasý ileçoðaltýlarak halka daðýtýlan fidanlarýn gerekli destekten yoksun bulu-nan ve yeterli bilgi verilemeyen üreticilerce, geleceðe yönelik belir-sizliðin de giderilememesi üzerine, ne yazýk ki fazla raðbet görmez vedevletin ilgisi de kýsa sürünce, 1924-27 yýllarý arasýndaki yoðun çabalaryetersiz kalýr. Zaman ilerledikçe çay fidanlarýnýn üretim ve daðýtýmýn-daki heyecan, üreticilerin ilgisizliðine paralel olarak azalýr, çalýþmalardurdurulur.

Asým Zihnioðlu'na göre, 407 sayýlý Yasa'nýn tek yararý Rize MerkezFidanlýðý'nýn ayakta kalmasý olmuþtur. Ege ve Akdeniz bölgelerindegeniþ çapta yetiþtirilen Satsuma türü mandalinanýn ilk üretildiði yerolan Merkez Fidanlýðý, Fen Memuru Ýbrahim Bey'in Çarþamba'ya tayinedilmesine üzerine, 1936 yýlýna deðin süren bir duraklama döneminegirer.

Zihni Derin sonraki 10 yýl boyunca tekrar öðretmenlik mesleðinedöner. Öðretmen arkadaþlarýnýn anýlarýna göre; bu dönemde bile herkýr gezisinden cepler dolusu bitki örnekleriyle döner ve laboratuardaincelemeler yapar. Pancardan þeker çýkarýr, çeþitli yaðlardan da sabun.1936'da meslek aþký depreþir ve Edirne'de Ziraat Müþavirliði göreviniyürütür.

Ekonomik kalkýnma modeli olarak "Devletçilik" modeline geçenHükümetin, "Kendi Kendine Yetme" ilkesini benimsemesi ve 1933 yýlýn-da bunu bir programa baðlamasý üzerine, ülkemizde çay tarýmýyeniden gündeme gelir. Süreci ve Ýsmet Ýnönü'nün çayla iliþkisini AsýmBey þöyle deðerlendirir:

"Gerçekten de o yýllarda her alanda Türkiye kendi ihtiyacýný kendisikarþýlama çabasýna girmiþti. 1930'lu yýllardan beri Þeker Fabrikasý,Kömür Ýþletmesi, Karabük, Sümerbank, Etibank, Devlet ÜretmeÇiftliði gibi fabrika ve kurumlarý geliþtirme hareketleri baþlamýþtý.Devlet Demiryollarý, Devlet Deniz Yollarý bu dönemde önemli atak-

69

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 70: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

lara giriþmiþti. O yýllarýn koþullarý, üretimde devletin öncülük yap-masýný gerektiriyordu. Ülkenin üretim alanýna dönük ataklarý yineo dönemde gerçekleþmiþti.

Ýsmet Ýnönü'nün kafasýnda ve yüreðinde yurtta çay yetiþtirilmesi devardý. Bu nedenle Ýnönü yurt çaycýlýðýyla yakýndan ilgileniyordu."

1935 yýlýnda yurt gezisine çýkan dönemin Baþbakaný ÝsmetÝnönü'ye, dönemin Ziraat Odasý Baþkaný Muharrem Þad ve TicaretOdasý Baþkaný Hulusi Karadeniz tarafýndan Rize'de ilk çay yetiþtirmegiriþimi ve Zihni Derin'in 1924 yýlýndaki çalýþmalarý anlatýlýr. Konuyuilgiyle dinleyen Ýsmet Ýnönü, Ankara'ya dönünce, çay yetiþtiriciliðiçalýþmalarýna baþlanmasý amacýyla Tarým Bakanlýðý'ný görevlendirir.1935 yýlýnda Ziraat Vekili Prof. Dr. Muhlis Erkmen'in Ankara'daki ZiraatFakültesi ve Bakanlýk uzmanlarýndan oluþan bir bilim heyeti ile birlikteRize'ye yaptýðý inceleme gezisinde, bölgenin çay tarýmý ve sanayisiningeliþmesine her yönden elveriþli olduðu kanýsýna bir kez daha varýlýr.Geziye katýlan heyet içerisinde yer alan ve sonradan Tarým Bakaný olanProf. Dr. Þevket Raþit Hatipoðlu, "Türkiye'de Çay Ýktisadiyatý" adlýyapýtýný yazarak, bölgede çay bahçeleri kurmanýn ve elde edilecekyapraklarýn kuru çay haline getirilmesinin önemini savunur.

Hindistan'dan getirilen iki uzmanýn iki yýl süren çalýþmalarýndanbaþarýlý sonuç alýnamayýnca, Þevket Raþit Hatipoðlu Rize'ye gelir veörgütlenme çalýþmalarýný yürütür. Edirne'de Ziraat Müþavirliði görevin-de bulunan Zihni Derin, Ankara'da Tarým Bakanlýðý Baþ Müþavirliði'neatanýr. Rize ve çevresinde kurulacak Ziraat Teþkilatý'nýn koordinatör-lüðü görevi verilen Zihni Derin, uzun yýllardan sonra tekrar Rize'yegelir. Fidanlýkta bulunan iki ahþap evden birinin üst katýndaki birodaya yerleþir, alt kattaki odayý laboratuar olarak hazýrlar. 1924 yýlýndaBatum'dan getirdikleriyle oluþturduðu bahçeyi ve parselleri gezerken,çeþitli süs bitkilerinin, mandalina, greyfurt, aðaçkavunu, portakal,limon, bambu ve diðer meyveler ile küçük çaplý parsellerde birkaç yüzfidandan oluþan küçük bir çay bahçesinin gayet güzel yetiþtiðinigörmek, onu mutlu eder.

Zihni Derin bu çalýþmalar içinde boðuþup dururken, kendisinden30 yaþ daha genç olan bir meslektaþý onunla ayný kader yolunda

70

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 71: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

buluþur. 1927'de Ýzmir Ziraat Okulu’nu bitiren ve Uþak ÞekerFabrikasý’nda göreve baþlayan Asým Zihnioðlu, 1933 yýlýnda Giresun'dafýndýk tarýmýyla ilgili çalýþmalara baþlar. Fýndýk türleriyle ilgili deneme-ler yapar ve özellikle o günlerde hasat sonrasý hemen depolananürünün çürümesini önlemek için, yörede pek bilinmeyen harmaniþlemini gündeme getirerek çiftçilere öðretmeye baþlar. Bu amaçla,35-40 kiþilik ekiplerle köylerde fýndýk harmanlarý organize edilir.

Giresun'da bir Fýndýk Araþtýrma Ýstasyonu kuruluþunu gerçek-leþtirdikten kýsa bir süre sonra, 1938'de Rize'de yeniden düzenlenenÇay ve Fidanlýklar Müdürlüðü Teþkilatý'na atanan Asým Zihnioðlu, ZihniDerin'le birlikte yoðun bir çalýþma ortamýna girer.

"Bir Yeþilin Peþinde" adlý yapýtýnda anýlarýný anlatan Asým Zihnioðlu,1938'te tanýþtýðý Rize iliyle ilgili þunlarý yazar:

"O dönemde Rize küçük bir kentti. Yeþil tepelere serpilmiþ iki katlýevler ve bu tepelerin dibindeki ince düzlük þeride sýralanmýþdükkanlardan ibaret küçük bir kent. O tarihte henüz liman da yok.Ýskelenin çýkýþýndan baþlayan ve denize paralel olarak uzanan birtek ana cadde var. Bunun da boyu beþ yüz metreyi geçmiyor.Caddenin deniz tarafýnda þirin bir park yer alýyor; burasý BelediyeParký. Parkýn bir kýyýsý kumsal ve deniz… Denizin çýrpýntýsý, hoþkokusu insana huzur veriyor. Parkýn ve ana yolun karþýsýnda üçkatlý beton, çirkin görünüþlü bir bina yükseliyor. Bu Rize'nin en yük-sek binalarýndan birisi. Altýnda bakkal, eczane, arka sokaðýnda daaþhane ve berber dükkaný yer alýyor. Binanýn ikinci katý kahvehane,üçüncü katý otel: Palas Oteli; beþ, altý odasý var. Odalardan birineyerleþiyorum ve artýk Rize'deyim.

Burada, yaþamýmýn 16 yýlýný geçireceðimi, yýllar boyu Rize ve çevre-si ile ilgileneceðimi, doðma büyüme bir Rizeli gibi buralarabaðlanacaðýmý hiç düþünmemiþtim."

Odasýna yerleþtikten sonra hemen Ziraat Bahçesi diye adlandýrýlanfidanlýða giden Asým Bey, Zihni Derin'le tanýþmasýný ise þöyle anlatýr:

"Zihni Derin benden bir vapur önce gelmiþ, fidanlýkta bulunan ikiahþap evden birinin üst katýndaki bir odaya yerleþmiþ. O'nu alt kat-

71

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 72: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

taki odayý laboratuar olarak kullanma hazýrlýðýnda iken buluyorum.Beni sevinçle karþýlýyor ve birkaç arkadaþýmýzýn daha geleceðinihaber veriyor."

Geçmiþte kaybedilen yýllarýn deneyimleriyle sýký tutulan iþler, bukez daha bilinçli ve programlý þekilde yürütülmeye baþlanýr. Çayagönül veren ekip tarafýndan, Zihni Hoca'nýn derlediði çay tarýmý vesanatý hakkýndaki ilk notlar toplu halde okunarak incelenir, laboratuaraçevrilmiþ odada el ele verilerek yapýlacak iþler planlanmaya baþlanýr,laboratuarda bölge topraklarý ve iklim incelenirken, çayla ilgili uygula-maya en elveriþli olan teknikler saptanýr.

Rize çayýnýn içeriðindeki maddeler bakýmýndan diðer ülke çaylarýn-dan daha kaliteli olduðu laboratuar çalýþmalarý sonunda anlaþýlýr. Ýklimve toprak yapýsý da çay tarýmý için oldukça uygundur. Bu koþullar altýn-da þevkle çalýþmalara baþlandýðý sýrada, umutsuzluk ve güvensizliðinyaygýn olduðu bölgede sonradan dost olduðu CHP Ýl Baþkaný MehmetMataracý'yla tanýþan Asým Zihnioðlu, oldukça iddialý konuþur. MehmetMataracý'nýn "Birkaç yýl önce buraya iki Ýngiliz uzman geldi, bir þeyyapamadý, siz mi yapacaksýnýz bu iþi?" küçümsemesine Asým Bey'inyanýtý kýsa ve serttir: "Mehmet Bey bu sözünüzü unutmayýn. Sizinle biryýl sonra tekrar buluþmak isterim."

1924 yýlýndan 1937 yýlýna kadar yapýlan bilimsel çalýþmalarýn olumlusonuç vermesi ile Batum'dan 1937 yýlýnda Gürcistan kökenli 20 ton,1939 yýlýnda 30 ton, 1940 yýlýnda 40 ton çay tohumu ithal edilerek, hýzlýbir þekilde çay bahçesi tesisi çalýþmalarýna baþlanýr. Çaylarýn getiriliþöyküsünü Asým Bey'den aktaralým:

"Batum'dan getirilen çay tohumlarýnýn en azýndan yüzde 90'ýnýnintaþ kabiliyetinde olmasý iþimizi kolaylaþtýrýyordu. Batum'dakiÇakva Çay Araþtýrma Ýstasyonu tarafýndan hazýrlanan tohumlarýRize'den kiraladýðýmýz iki motorla Rize'ye getirdik. Bu tohumlarkontraplak sandýklar içinde ve ufalanmýþ odun kömürü ile karýþýk,çok saðlam durumda ambalajlanmýþ olarak bize ulaþtý. Bu tarzambalajlama, bünyesinde önemli miktarda yað içeren tohumlarýnrutubetten korunarak bozulmasýný önlemekteydi."

72

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 73: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

1938 yýlýnýn Ekim ayýnýn sonuna kadar süren çalýþmalarýn ardýndanbölgenin örgütlenme çalýþmalarý baþlatýlýr. Topraðýný çay yetiþtirilmesiiçin kurulan örgüte bir yýllýðýna vermiþ olan üreticilerin hazýr çay bahçe-sine kavuþmasýnýn yaný sýra, bölge teknisyeninin kontrolü altýnda halkbilinçlendiriliyor ve yönlendiriliyordu.

O zamanki örgütün dar bir kadro olmasý yüzünden, önce yalnýzRize merkez kazasýna baðlý dar bir alan ele alýnmýþ ve bu alan altý böl-geye ayrýlmýþtý. Zihni Derin'in baþkanlýðýnda belirlenen bölgelerde odönemde çalýþan teknisyenler þunlardý: 1. Çayeli Bölgesi Teknisyeni:Hakký Balköse, 2. Gündoðdu Bölgesi Teknisyeni ve BölgelerKontrolörü: Asým Zihnioðlu, 3. Birinci Merkez Kaza Bölgesi Teknisyeni:Cahit Yýlmaz, 4. Ýkinci Merkez Kaza Teknisyeni ve Fidanlýk Þefi: RaufBaþar, 5. Pehlivantaþý Bölgesi Teknisyeni: Sadullah Dikmen, 6.Derepazarý ve Ýyidere Bölgesi Teknisyeni: Mahmut Fevzi Gökçeli, 7.Teþkilatýn Mali Ýþler Mutemedi: Behçet Tuzcu

Bölge teknisyenlerinin kontrolü altýnda önceden eðitilmiþ çay usta-larý fiilen çalýþarak çaylýk kuracak olanlara yardým ediyor, böyleceonlara pratik kazandýrmýþ oluyorlardý. Bir dönüm topraða, 120'þer san-tim sýra arasý ve 1 metre sýra üzeri aralýklarla dikilmek üzere ortalama833 fidan sýðýyordu.

Ýlk günlerde çay üretimine sýcak bakmayan köylüler, bölge çalýþ-malarýnýn düzenli ve sürekli olduðunu gördükten sonra iþin cid-diyetine vararak, mýsýr tarlalarýnýn çay bahçelerine dönüþmesine izinverirler. 1939 yýlýnda Batum'dan getirtilen çay tohumlarý ile atýl durum-daki kumar ve çýfýnlar sökülerek, mýsýra ek bir ürün olarak yeni çaybahçeleri kurulur. Süreci Asým Zihnioðlu'dan aktaralým:

"Öncelikle bu topraklarýn çalýlardan temizlenip köklerin sökülerektemizlenmesini ve ardýndan da 100-120 santimetre geniþliktesetlendirilmesini hedef almýþtýk. Fakat bu iþler, kol gücü gerektiri-yordu. O dönemde köylerde yetiþmiþ insan gücü bulma olanaðýyoktu. Ekonomik darlýk ve sýkýntý bölge erkeklerini gurbetçi yap-mýþtý. Zonguldak'ta kömür iþçiliði, Ýstanbul Boðazý'nda balýkçýlýk,hep bu bölge insanýnýn uðraþ yeri ve ekmek kapýsýydý. Bu aradaAnkara ve diðer büyük kentlerde inþaat iþçiliði ve ustalýðý yapan

73

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 74: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

çok kiþi, birinci gruptakilerden daha þanþlýydýlar. Zira, inþaatiþlerinde ücretler kömür iþçiliði ve balýkçýlýktan daha iyiydi.

Köylerde çalýþarak çaylýk kuracak adam buluruz umuduyla Cumanamazlarýnda köy camilerine gidiyorduk. Fakat ne imama nemüezzine ne de cemaate rastlayabiliyorduk. Köylerde yalnýzcakadýnlar vardý. Onlar yuvalarýnýn ve çocuklarýnýn bekçisi, evlerininsahibi idi"

Çayýn ülkemizde yetiþtirilmesine basýn kuþkuyla yaklaþýyor, çayýnRize'de yetiþtirilmesinin beyhude bir davranýþ olduðu þeklinde halkýyönlendiriyordu. "Rize ve çevresinde ekþi portakal yetiþir, çayyetiþmez" diyenlerin baþýnda gelen üstat gazeteci Burhan Felek, çayyetiþtirme çalýþmalarýndan vazgeçilmesini istiyordu. Burhan Felek'everilen yanýtlar, ortaya konulan somut analiz sonuçlarý ve belgeler onubu düþüncesinden vazgeçirmiyor, "Yerli çay yetiþtirilemez" fikri yaygýn-lýk kazanýyordu.

Baþarýlý olmak isteðine karþýn, baþarýsýzlýða uðramak olasýlýðý çayagönül verenleri ürkütüyordu. Bu ruh yapýsýný anlatan Asým Zihnioðlu,baþarý için kendilerine güvenen köylüye teþekkür etmeyi de borç sayý-yordu:

"1939 ilkbaharýnda Batum'dan gelen çay tohumlarýnýn hazýr-ladýðýmýz köy topraklarýna ekimi baþarýlý olmasaydý, Türkiye'de çayyetiþtirme umut ve gayreti büyük bir darbe yerdi. Belki de hembölge halkýnda hem de devlette umutsuz tepkiler doðar, bu atýlýmbaþarýsýzlýða dönüþebilirdi.

Ortada hiçbir somut kanýt yokken, tarlasýndaki mýsýr, fasulye, kabakve karalahana gibi baþlýca yiyecek ürünlerinden vazgeçmeyi gözealan ileri görüþlü Rize köylüsünün anlayýþ ve kavrayýþýný buradatakdirle anmak isterim."

Çaylýk, tesis avansý vermeden plan ve projelerin gerçekleþmeye-ceði kanýsýna varan Zihni Derin ve arkadaþlarý, avans para vermeninyasal dayanak gerektirmesi nedeniyle, soruna kalýcý çözüm bulmakamacýyla bir kanun teklifi hazýrlar, kapý kapý dolaþarak yetkililere duru-mun ciddiyetini anlatmaya çalýþýrlar.

74

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 75: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Kanunun bir türlü çýkarýlamadýðý bu süreçte, gereksinimler içingerekli olan maddi olanaklar saðlanamýyordu. O zamanýn Ziraat GenelMüdürlüðü'nde toplanan anlayýþlý insanlarýn gayretleriyle, Atatürk Çift-liklerinin sahibi Devlet Ziraat Ýþletmeleri Genel Müdürlüðü devreyesokulur. Gereksinimin giderilmesi amacýyla, Rize teþkilatý emrineavans olarak köylüye daðýtýlmak üzere 127.000 lira Ziraat Bankasý'nagönderilir. Bir dönüm çaylýk kuracaklara, önce 12.5 lira kuruluþ avansý,sonra 625 kuruþ birinci yýl bakým avansý ve ikinci yýl bakým avansýolarak da yine 625 kuruþ verilmesi kararlaþtýrýlýr ve bu yöntem herkeseduyurulur.

1938 yýlý ve 1939 yýlý baþlarýnda bir kilo mýsýrýn fiyatý 3 kuruþtu. Ýlkkuruluþ avansý olan 12.5 lira ile bir aile, mýsýr gereksiniminin önemli birkýsmýný karþýlayabiliyordu. Günlük ücreti 1 lira olan bir erkek iþçi, on beþgün çalýþarak bir dönüm çaylýðý meydana getirebiliyordu. Bu olanaðýduyan bazý gurbetçiler, yýllýk izinlerini erken kullanarak, döndüklerievlerinin bahçesinde kendi çaylýklarýný kuruyorlardý. Eve dönmeyenlerineþleri olan kadýnlar ise, örgütle anlaþma imzalayarak aldýklarý avanslakomþu erkekleri çalýþtýrarak çaylýklarýný kuruyorlardý. Bölge memuruteknisyen, çaylýk kurulacak araziyi önceden yerinde görerek inceliyor,topraðý asiditesini araþtýrýyor, uygun bulursa çaylýk kurma izni veriyor vesonra da üreticiye avans ödeniyordu. Bakým avanslarýnýn da bölgememurunun olumlu raporuna göre ödenmesi sayesinde, çaylýktesisinde emniyet saðlanýyordu. Faizsiz olarak üreticiye verilen paralar,atölyelere ve fabrikalara ürün tesliminde ve ürün tesliminden iki yýlsonra baþlamak üzere taksitle kesilerek tahsil ediliyordu.

Kredi desteðiyle desteklenen çay tarýmýnýn baþarýlý olmasý üzerine,bir çaylýk sahibi olmak ve yakýn gelecekte gelir kaynaðýna kavuþmakisteðinin bölgede yayýlmasý, gurbete gidiþi oldukça azalttýðý gibi, gurbet-ten izinli dönenlerin de çay tarýmýyla uðraþmalarýna yol açtý.

Ýkinci Dünya Savaþý'nýn baþlamasý üzerine gereksinim duyulan erkekiþgücünün askere alýnmasý, mýsýr fiyatlarýnýn 3 kuruþtan 150-200 kuruþakadar aþýrý artýþý, çaylýk tesisi kurma çalýþmalarýný bir süre duraklattý.1940 yýlýnda Ankara'da yapýlan bir toplantýya katýlan Asým Zihnioðlu, osýralar Ankara'da olan Zihni Derin'in de katýldýðý toplantýda ilginç bir yön-tem geliþtirdiklerini belirtiyor:

75

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 76: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

"Samsun'dan Ankara istikametine hareket edecek treni beklerkenSamsun ile Çarþamba arasýnda yeni kurulmuþ olan Gelemen DevletÜretme Çiftliði'ni ziyaretim sýrasýnda o yýl çok bereketli bir mýsýrürününün elde edildiðini, bu ürünün Toprak Ofisi'ne kilosu 18kuruþtan devredileceðini öðrendim. Çiftlik müdürüne ayný fiyatlabu mýsýrlarýn çay üreticisine avans para yerine daðýtýlmasýdüþüncesini aktardým, bu mýsýrlarýn ofise tesliminin ertelenmesinirica ettim. Bakanlýkta bu konu tartýþýldý ve bu mýsýrlarýn çay üretici-sine tahsis edilmesi halinde son parti çay tohumlarýndan eldeedilen fidanlarla yeni çaylýklarýn kurulmasý olanaðýnýn ele geçeceðiortaya çýktý. Aksi halde Batum'dan ikinci parti olarak getirilecektohumlardan çýkacak fidanlarýn bozulmaya yüz tutacaðý ve böylebir durumun da programý altüst edeceði düþünülerek mýsýrýn, ofisyerine çay üreticisine tahsisi uygun görüldü.

Gelemen Çiftliði'nde yüzer tonluk jüt çuvallara doldurulmuþ olanmýsýrlar Toprak Ofisi yerine Rize'deki Ziraat Bankasý depolarýnataþýndý. Kilosu 18 kuruþtan satýn alýnan mýsýrlarýn parasý Rizeköylüsü yerine Gelemen Çiftliði'ne aktarýldý.

Teþkilat bölgede derhal bir açýklama yaparak 1 dönüm çay bahçesiyapacaklara 100 kiloluk bir çuval mýsýr vereceðini açýkladý. Bunuduyanlar teþkilata baþvurup anlaþma imzalayarak arazilerini çaylýkhaline getirme uðraþýsýna girdiler.

Çaylýk kurma anlaþmasýný imzalayanlar bir dönüm için alacaðýmýsýrýn yarýsýný bu tesiste çalýþacak kiþilere vermek suretiyle birdönüm çaylýðýn eksiksiz ve tam olarak tesisini saðlama imkanýnýbuluyorlardý. … Bölgede çaylýk kurma isteði yeniden canlandý."

Çay tarýmýnýn geliþmesine paralel olarak yeni yasal düzenlemelergündeme gelir. 1940 yýlýnda çýkarýlan 3788 sayýlý Çay Yasasý ile çaytarýmý ve üretimi, girdi ve kredi sübvansiyonlarý ile önemli ölçüdedesteklenmiþ, Araklý'dan Sovyet sýnýrýna kadar olan bölgede 30 bindekarlýk bir alan çay tarýmý için ayrýlmýþ, bahçe tesis edeceklere arazivergisi muafiyeti ve çay bahçesi ruhsatnamesi alma zorunluluðu geti-rilmiþ, üreticiye Ziraat Bankasý'ndan 5 yýl süreyle faizsiz kredi ve-rilmiþtir.

76

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 77: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Hindistan'ý yerinde inceleyen, çaya gönül verenler, "Ýndian TeaAssociation" adlý organizasyondan etkilenerek, ülkemizdeki üretici-lerin bir kooperatif çatýsý altýnda birleþmelerine çalýþýr. Yasalarýn üreti-cilerin kooperatifleþmesine özendirmesine karþýn, tarým satýþ koope-ratifleri ve diðer kooperatiflerin baþarýsýz örnekler olmasý, Türk TicaretYasasý'na uygun, özgür bir kooperatif kurulmasýný gündeme getirir.Rize'de görevlendirilen kooperatif uzmaný Akil Koyuncu ile birliktekooperatif tüzüðü hazýrlanýr. Müteþebbis heyetin on üçüncü ortaðýolan Asým Zihnioðlu, fahri baþkanlýðý da üstlenir. Böylece, yönetimkurulu baþkaný ve üyelerine her hangi bir þekilde bir ücret ödenmeye-ceði maddesini içeren tüzüðüyle, 1946'da "Çaycýlar YardýmlaþmaKooperatifi" kurulur.

Kooperatifin geliþmesi süreci ise, çeþitli tahriklerin etkisiyle sorun-lu olur. Asým Zihnioðlu'nun bir anýsý verilen mücadeleyi çok iyi yansýt-maktadýr:

"Bir gün Rize merkezindeki dairemde çalýþýrken, kalabalýk bir kadýngrubu toplanarak baskýn yaparcasýna odama girdi. Kesilen yüzdebeþ paralarýný istiyorlardý. Kendilerini nezaketle karþýlayýp suku-netle dinledim. Kooperatiften görecekleri yararlarý anlatmayaçalýþtým, fakat onlar isteklerini ýsrarla sürdürdüler. Bunlarýn tahrikve tertip edilerek gönderildiðini anlamýþtým. Ýçlerinden sözcülükyapar gibi en çok baðýran kadýna 'Sen neredensin, adýn nedir?' diyesordum. O köye ait ödeme bordrosunda bu kadýndan ne kadarpara kesildiðini araþtýrdým. Fakat bu isimde birisinin kayýtlýolmadýðýný, dolayýsýyla ondan bir para kesilmediðini anlayýnca ken-disine dönerek, 'Sen þimdi git de seni buraya gönderenlerdenbaðýrma ücreti iste!" dediðim zaman ortalýkta bir sessizlik olmuþtu.

Diðer kadýnlara, 'Sizin hesabýnýza da bakayým' diyerek, kalabalýðýniçinden birisinin adýný aldým ve bordroda bu kadýndan 500 kuruþkesildiðini gördüm. Cüzdanýmdan beþ lira çýkararak muhatabýmauzattým. 'Bacým senin kooperatif paraný ben ödeyeceðim ve senyine kooperatif üyesi ortaðý olarak kalacaksýn. Bundan hem senhem de çocuklarýn hayýr görecek. Buyur, al bunu' dediðim zamanutanarak peþtamalýný yüzüne kapattý, 'Yok, yok' diyerek kapýdançýkýp gitti. Diðer kadýnlar arasýnda da bir sessizlik hüküm sürmüþ,

77

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 78: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

birbirlerine bakýþýp yola dizilerek, uzaklaþmýþlardý. Kendilerininaldatýldýðýný ve kullanýldýðýný anlamýþ, piþmanlýk duymuþ gibiydiler.Onurlu Karadeniz kadýný her türlü zorluk ve olay karþýsýnda önceonurunu korumasýný çok iyi biliyordu."

Ýþleme aþamasýnda ise, artýk atölyelerden fabrikalara geçmezamaný gelmiþti. 1940 yýlýnda kurulan çaylýklarýn iyice geliþmiþ olmasýüzerine, ele geçecek ürünü Hindistan ve Seylan'daki gibi iþleyerekkuru çay haline getirecek yeni ve modern bir fabrikaya gereksinimduyulmaya baþlanmýþtý. Bu amaçla Ýngiltere'de çay makinalarý üretenfabrikalara baþvurularak teklif istenir. Rize'ye gelen Ýngiliz çay uzman-larý Dr. Mann ve Mr. Allen, yapýlan çalýþmalarý olumlayan tespitlerdebulunur. Karabük'te ilk Demir Çelik Fabrikasýný kuran Brassert firmasý,fabrika makinalarýnýn müteahhidi olarak seçilir. Savaþýn uzunsürmesinin etkisiyle, sipariþ edilen makinalar Ýngiltere'den 1946 yýlýn-da getirilir.

1946 yýlýnda ilk çay fabrikasý inþa edilirken Asým Bey'in yanýna gelenMehmet Mataracý, beþinci kata yükselen inþaata bakarak; "Bu kadarbüyük bir binayý çayla nasýl dolduracaksýn?" sorusunu sormuþ, AsýmBey'in yanýtý ise; "Bu bile yetmeyecek, bunun gibi daha çok fabrikalarkurulacak." olmuþtu. Kýsa süre sonra kurulma zorunluluðu ortaya çýkanGündoðdu ve Çayeli Fabrikalarýnýn açýlýþ töreninde, kurtuluþumudunun gerçekleþmekte olduðunu gören Mataracý'nýn 1946'da ilkfabrikaya yaklaþýmý ise; "Zararý yok, gerekirse askeri kýþla yaparýz" alay-cýlýðýný taþýyordu.

Üretilmeye baþlanan yaþ çay yapraklarý Zihni Derin tarafýndan kuru-lan atölyelerde iþlenerek kuru çay elde edilmiþ ve üretim giderek art-mýþtýr.

1946 yýlýnda Rize'yi ziyaret eden Cumhurbaþkaný Ýsmet Ýnönütarafýndan, inþaatý baþlamamýþ, temel yeri henüz belirlenmemiþ fab-rikanýn temelinin atýlmasý amacýyla, CHP yerel örgütü yetkililere baskýyapar. Baskýya direnen ve Çaycýlar Yardýmlaþma Kooperatifi nedeniylede eþrafla görüþ ayrýlýðý içinde bulunan Zihnioðlu, "Ýnönü'ye temelattýrmadý, üstelik Ýnönü için yazýlan yazýlmýþ duvar yazýsýný sildirdi"iddiasýyla, Cumhurbaþkaný’na ve Tarým Bakaný'na þikayet edilir.

78

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 79: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Geliþmeleri Genel Müdür Þefik Bakay'dan aktaralým:

"Önce bana geldiler, Paþa'yý ziyaret etmek istediklerini söylediler.Onlarý buluþturdum. Fahri Kurtuluþ, Paþa'ya hitaben Rize ÇayFabrikasý Müdürü hakkýndaki þikayetleri özetledi ve elindeki raporusundu. Cumhurbaþkaný onlarý sukunetle dinledi ve hiçbir karþýlýkvermedi. Sadece 'Bitti mi?' diyerek bu tutumlarýndan memnunolmadýðý anlamýna gelen bir tavýr takýndý, bana da 'Al bunu, ilgilibakanlýða gönder' talimatýný verdi."

Tarým Bakanlýðý'nca Rize'ye Baþmüfettiþ gönderilmesinin ardýndanAsým Bey, Ankara'ya Tarým Bakaný'nýn yanýna çaðrýlýr. Bir ambar memu-runun Dalaman'a gönderilmesiyle sorunu çözmeyi öneren Bakana,kendi tayininin daha anlamlý olacaðý gerekçesiyle karþý çýkan AsýmBey, iddia sahibi Fahri Kurtuluþ ile görüþtürülür, sorun tatlýya baðlanýr.

Þikayetçilerin umduklarýný bulamamalarý üzerine, 1946 yýlýndaaralarýnda Prof. Dr. Ali Rýza Erten'in de bulunduðu bir heyet tarafýndantemeli atýlan 60 ton/gün kapasiteli ilk çay fabrikasý, 1947 yýlýnda RizeFener Mahallesinde Merkez Çay Fabrikasý adý altýnda iþletmeye açýlýr.Ýlk çay fabrikasýnýn kurucusu ve müdürü, Asým Zihnioðlu olur.

1947 yýlý yazýnda bir savaþ gemisiyle Doðu Karadeniz gezisine çýkanCumhurbaþkaný Ýsmet Ýnönü, bir yýl önce geldiði fabrikayý, üretimegeçtikten sonra tekrar ziyaret eder. Üreticilerin verdiði bilgi ve çayýnkalitesi hakkýnda edindiði izlenim Paþa'yý çok memnun eder, üretici-lerin "Çay ve fabrika bizim gözbebeðimiz" sözleri Paþa'yý etkiler,teþekkürlerini bildirerek, iki saat boyunca incelemelerde bulunduðufabrikadan ayrýlýr.

Çay tarým alanlarýnýn ve yaþ çay yapraðý üretiminin artmasý çayiþleme fabrikalarýnýn sayýsýnýn da giderek artmasýný zorunlu kýlar, 1973yýlýnda kurulan yaþ çay iþleme fabrika sayýsý 32'ye, 1985 yýlýnda ise 45'eulaþýr. Halen Çay-Kur, 46 adet tasnifli dökme kuru çay fabrikasý, 3 adetpaketleme fabrikasýyla üretime devam etmektedir.

Zihni Derin, 1946 yýlý Aðustos ayýnda, bölgeye yerleþtirilen çaytarýmýnýn mutlu dönemini gönül rahatlýðý içinde yaþarken, yaþ haddinedeniyle emekli olduðu haberi gelir. Emeklilik onun bu bölgede

79

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 80: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

bulunmasý için bir engel deðildir. Tarým Bakanlýðý kendisine anlaþmalýbir kadro tahsis ederek Bakanlýk Koordinatörü görevini verir. Ankara'yayerleþen Zihni Derin, 5-6 yýl boyunca yýlda birkaç defa Rize'ye gelerekçalýþmalarýna devam eder.

Siyasetle hiçbir ilgisi olmayan Zihni Derin, kendisini çok sevenRizeli’lerin parlemontada Rize'yi temsil etmesine yönelik ýsrarlý tek-lifleri üzerine, meclise girerse Doðu Karadeniz bölgesine ait sorunlarýdile getireceðini ve bölgenin çeþitli yönlerden kalkýnmasý için çabasarf edebileceðini düþünerek, 1950 seçimlerinde Rize'den baðýmsýzmilletvekili adayý olur.

Rize'de seçim propagandasýna çýkmayýp, yalnýzca seçim pusulasýbastýrarak seçime katýlan Zihni Derin, farklý bir havada yapýlan seçimsonunda bütün popülaritesine raðmen milletvekili seçilemez.Rizeli’ler, ikna ettikleri Zihni Hocalarýna karþý sözlerini tutamamýþlar,Zihni Derin'i Meclise gönderememiþlerdir. Zihni Derin ise küsmemiþ,Rize'yle ilgisini kesmemiþtir.

Siyasete ilgi duymayan, ancak Demokrat Parti'nin yaptýðý yanlýþlarakarþý protesto anlamýnda Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin adaylýkteklifini kabul eden Asým Zihnioðlu da, 1954 seçimlerinde Uþak'tanbaðýmsýz milletvekili adayý olur, ama seçilemez. Rize'deki görevinedönen Zihnioðlu, Ýstanbul'a tayin edilir.

Zihni Derin, 1964 yýlýnda Rize'de yapýlan "Çay'ýn 40. Yýlý" törenlerine,mücadele arkadaþý Asým Zihnioðlu ile birlikte onur konuðu olarakçaðrýlýr. Bu toplantýya katýlmak üzere Rize'ye giderken üzücü bir trafikkazasý geçirir. Olayý Asým Zihnioðlu'ndan aktaralým:

"1964 yýlýna gelindiðinde çay bitkisinin bilinçli olarak Rize topraðý-na dikilmesinin 40.Yýlý kutlamalarý doðrultusunda bazý bakanlar,Çalýþma Bakaný Bülent Ecevit ile birlikte Zihni Derin'de davet edildi.

Gece 21:00 sularýnda Rize'ye ulaþarak fabrika misafirhanesine yer-leþti. Sabah erken saatlerinde Zihni Hoca kalkmýþ etrafý seyre-derken, idealinin gerçekleþtiðini görmenin heyecanýný ve duy-gusallýðýný yaþýyordu.

80

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 81: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Rize merkezindeki tören yerine gitmek üzere hazýr beklerkenvalinin otomobili göründü. Çalýþma Bakaný Bülent Ecevit, "Birliktegidelim" diyerek Zihni Derin'i valinin arabasýna aldý. Tören yerinegeldikten sonra, Zihni Hoca arabadan indi, arabanýn arkasýndangeçerken þoför arabayý geriye sürdü, Hoca'ya çarpýp onu yeredüþürdü.

Zihni Derin hemen hastaneye kaldýrýldý. Röntgen çekimindensonra, kalça kemiðinin kýrýldýðý anlaþýlarak, ameliyat için Ankara'yadönmesine karar verildi. Trabzon'da öðle sonu uçaðý ile Ankara'yaulaþtýrýldý. Havaalanýnda oðlu Haldun Derin ve kýzý Melahat Hanýmtarafýndan karþýlandý. Ankara Hastanesi’ne yatýrýldý. Hemen ameli-yata alýndý, ameliyatý takip eden günlerde acýlarý hafifledi. Taburcuolup evine döndüðünde koltuk deðneði kullanarak yürümeyebaþladý. Ziyarete gelenlere "Bir aksilik oldu, geçer" diyordu."

Zihni Hoca'nýn meslek yaþamýndaki en büyük hüsranýný onunanýlarýndan aktaralým:

"1938'de Rize'de bilhassa çay ziraatiyle meþgul olmaya memuredilmiþ ve kendimi adeta çay aþkýna vermiþtim. Öyle çalýþýyor, çiftçive köylüye de bu zevki öyle aþýlýyordum ki onlar da derhal bu iþebaþlayacaklarýný ve bütün tarlalarýna çay ekeceklerini söylüyor, se-vinçlerine beni de iþtirak ettiriyorlardý. Ýþte ikinci Çay Kanununu ozamanlar hazýrlamýþ, teklif etmiþ ve neticeyi beklemeye koyulmuþ-tum.

Günler uzuyor, Vekalete müteaddit telgraflar çekiyor, fakat hiçbirnetice alamýyordum. Çiftçilerin de bana karþý itimatlarýnýn gittikçeazaldýðýný daima deðiþen hallerinden anlýyordum. Onlarý aldatmýþbir insan vaziyetine girdiðimden öyle utanç duyuyordum ki bubenim için meslek hayatýmda hiç unutamayacaðým bir hüsranolmuþtu. Bu yüzden ne kadar uzun ve uykusuz geceler geçirmiþ-tim. Hala unutamam."

Çay aþký için uykusuz geceler geçiren Zihni Derin, kaza sonrasýsaðlýðý bir daha düzelemeden, 1965 yýlýnda Ankara'da vefat eder.

1965 yýlýnda ise, kuru çay üretimi iç tüketimi karþýlayacak düzeye

81

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 82: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

ulaþmýþ, Türkiye çay dýþalýmcýsý konumundan kurtulmuþtur.

Zihni Hoca'nýn sabýrla baþlattýðý ve saðlam temellere oturttuðuçalýþmalar durmaz. 5684, 6133 ve 6757 sayýlý yasalar çýkarýlarak, üretimözendirilir ve çay plantasyonlarý artýrýlýr.

Ülke çaycýlýðýnýn Devlet Planlama Programýna uygun olarak plan-lanmasý için kurulan I. ve II. Dönem Ýhtisas Komisyonlarý'na AsýmZihnioðlu katýlýr ve Çay Ýhtisas Komisyonu'nun Raportörü olur. BeþYýllýk Planlama Ýhtisas Komisyonu Raporlarý'nda; çayla ilgili öngörülengeliþme projeleri yanýnda, en modern tesislerin bölgede kurulmasý,kaliteli ürünün imalat yöntemleri ve buna uygun maliyet hesaplarý,içsatým fazlasýnýn dýþsatýmý ve dýþ piyasaya açýlma konularýna yer ve-rilmesine karþýn, bu raporlar hiçbir zaman uygulamaya konulmaz.

Ekonomik boyutta üretime geçilmesiyle birlikte çayýn tarýmý TarýmBakanlýðý, kuru çay üretimi ve pazarlamasý ise Gümrük ve TekelBakanlýðý ya da Sanayi ve Ticaret Bakanlýðý tarafýndan yürütülmüþtür.Çay üretimi 1971 yýlýnda Çay Kurumu Genel Müdürlüðüne devredilmiþ,1973 yýlýnda fiilen faaliyete geçen kurum 1982 yýlýnda "Çay ÝþletmeleriGenel Müdürlüðü (Çaykur)" adý altýnda bir kamu iktisadi kuruluþunadönüþtürülmüþtür. 1969 yýlýnda kendi isteðiyle emekliye ayrýlan AsýmZihnioðlu, Tekel Bakaný'nýn Genel Müdürlük isteðini, "Bundan sonrakiçalýþmalarý genç meslektaþlarýmýza býrakalým, bu çalýþmayý onlarsürdürsün" ifadesiyle nazikçe reddeder. Sonraki yýllarda Çaykur, nitelik-li personel istihdamýna ve piyasa koþullarýna uygun özerk bir yönetimanlayýþýna yönelememiþ, sürekli siyasetçilerin oyun alaný olmuþtur.

Çaykur'daki istihdam politikasý konusunda da Asým Zihnioðlu'nunbir anýsý yöneticilere örnek olmasý gereken bir niteliktedir:

"1951 yýlýnda Tekel Bakaný Rýfký Salim Burçak'ýn özel kalem müdürüFethi Aþkýn'dan bir mektup aldým. Mektupta 'Bakan'ýn bir ricasý var,arkadaþý Prof. Dr. Fehmi Yavuz'un bir akrabasýna fabrikada iþ ve-rilmesini istiyor' diye yazýyordu. O sýrada kampanyanýn yarýsýnýdevirmiþ bulunuyorduk. Kýsa bir müddet sonra da mevsim gereðiürün azalacaðý için fabrikada mevsimlik ve geçici olarak çalýþaniþçilerimizin bir kýsmýna yol verilmesi gerekecekti. Diðer usta vememur kadrolarý ise doluydu, yeni birisine ihtiyaç yoktu. Durumu,

82

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 83: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

kuralýmýzý anlatan bir mektupla bu isteði karþýlayamayacaðýmýzý,anlatarak kuralý bozarsak kötü duruma düþeceðimizi, birçok kim-senin ellerindeki sýra numarasýna göre bizden iþe davet beklediði-ni belirterek, Sayýn Bakan'ýn bizi mazur görmesini rica ettim. Bumektubumdan kýsa bir süre sonar Özel Kalem Müdürü'ndenaldýðým mektup ilginçti. Tekel Bakaný Rýfký Salim Burçak, 'sýrayý vekuralý bozmayýn' diyor, tutumumuzu tasvip ediyor ve teþekkürleri-ni iletiyordu. (Fethi Aþkýn, daha sonra 1960'da Tekel bakaný olmuþ-tu.)"

1938 yýlýnda baþlanýlan çay bahçesi tesisi çalýþmalarýna, 1974 yýlýn-da yeni izinler verilmemiþ, 1982 yýlýnda tekrar çaylýk kurulmasý izini ve-rilmiþ, 1985 yýlýnda ise çay alanlarý Ordu-Fatsa'ya kadar geniþletilmiþtir.

Günümüzde sorun olarak görülen üretim alanlarýndaki geniþlemeve çay yapraðýnda kalitenin bozulmasý ile ilgili birkaç saptama yapmakgerekir.

1947 yýlýnda açýlýþý yapýlan fabrikanýn üretime bir hafta geç baþla-masý yüzünden ürüne sert ve kart yapraklarýn karýþmasý üzerine, kali-teden ödün vermemek amacýyla yaklaþýk dört ton kuru çay imha edilir.Halka haber verilerek Rize Belediyesi yakýnýnda bir meydanda bu çay-lar yakýlýr. Rize Belediye Baþkaný Ekrem Orhon, çaycýlýðýn Rize veçevresine saðladýðý kalkýnma hareketini överek, "Bu siyah altýn toprak-larýmýzýn ürünü, insanlarýmýzýn emeðiyle kazanýlmýþtýr. Ona gözümüzgibi bakacaðýz. Daha güzel ve daha nefis olmasý için çalýþacaðýz." söz-leri yanýnda, meydana dökülen kötü vasýflý çayý yetiþtirmekten sakýn-manýn gereðini anlatan içtenlikli bir konuþma yapar. Çayýn yakýlarakimha edildiðini gören ve duyanlar için bu olay bir tür uyarýcý olur vebunun yararý yaprak standardýnýn korunmasýný saðlar.

1960 yýlýnda yönetime askerlerin gelmesi, bozulan yaprakkalitesinin düzeltilmesi çalýþmalarýna ivme kazandýrýr. Önceki üç-dörtyýl boyunca kaba ve kart yapraklarýn alýmýna göz yuman tutuma alýþanüreticiler, 1961 kampanyasýnda filiz yaprak alýmýna tepki gösterirler,Rize Valiliði önünde protesto gösterileri yapýlýr. Milli Birlik Komitesi'ningörevlendirdiði bir askeri heyet Rize'ye gelir ve üreticilerin protesto-suna yol açan uygulamalarý yapan yetkilileri sýrasýyla görevden alýr.

83

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 84: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Deneyimli uzmanlarýn görevden alýnmasýný fýrsat bilen Rize'li üretici-ler, budama býçaklarýyla koparttýklarý kart yapraklarý ve sert yapraklýdallarý satarken, aslýnda kendi geleceklerini yok ettiklerini görmüyor-lardý.

Gelinen noktaya Zihni Derin'in yaklaþýmý serttir.

"Ýlk zamanlar çaylarýmýz çok iyi kalitede idi. Sonradan çiftçiler fazlayaprak alsýnlar diye budamayý býraktýlar ve geliþigüzel yapraklarýzamansýz olarak yolmaya baþladýlar, böylece çayýn lezzeti, kokusubozuldu. Halbuki beþ filizden ancak üçü alýnýp, ikisi göz için býrakýl-malýdýr. Bunun için de budamayý hiç bir zaman ihmal etmemelidir.Aksi takdirde çaylarýmýz bugünkü gibi semiz otu kokusunu alýr."

Adalet Partisi'nin iktidara geldiði yýllarda Tekel Bakaný ÝhsanTopaloðlu Rize'ye gelir. Yaprak toplama konusunda programlý çalýþ-malarla üreticileri yönlendirmeye çalýþan Merkez Müdürü ZiraatMühendisi Orhan Minisker ile alým yerlerini dolaþýr, üreticilerin dert-lerini dinler. Hopa'da, uygun vasýfta çay yapraðý getirmediði için alýmyerinde sert ve kart yapraklarý seçmek zorunda kalan bir üretici, TekelBakaný'na þikayette bulunur. Ýhsan Topaloðlu ise, tüm alým yerlerindeuygulamaya konulan ve 3788 sayýlý Yasa'ya dayalý tüzüðe uygunyürütülen çay yapraðý alým kampanyasýný desteklemesi gerekirken,"Seçtirilen bu yapraklar da üründür. Üreticiye sýkýntý vermeyin." der.Konunun önemini Bakana anlatmaya çalýþan Orhan Minisker, Bakanýnsözünde ýsrar etmesi üzerine, "Bunu yapamam. Ýstifamý takdim ediyo-rum." der ve görevinden ayrýlýr.

Çay Ýþletmeleri'nin Tekel Genel Müdürlüðü'ne baðlý iken Tekelmevzuatýnýn sürat ve aktivite eksikliði nedeniyle bu iþletmeler iktisadikuruluþ haline getirilmiþ, ancak karar yetkisi Ankara'da ve siyasilerinelinde olduðu için kurum kendi inisiyatifini kullanamaz hale gelmiþtir.Siyasetin içinde olmasý nedeniyle yaprak standardý konusu sakýncalý,yasak bir konu olmuþ, bu konuya dokunanýn eli kýrýlmýþtýr.

Bakan konumundaki bazý kiþilerin bilgisizliði ise, diðer önemlisorunlardan birisidir. 1951 yýlýnda dönemin Ticaret Bakaný Veli BeþeRize'ye geldiðinde, çayla ilgili ilk sözü, "Þu otunuzu görelim bakalým"olmuþtu. Bakan'ýn bu sözünü tebessümle karþýlayan Zihnioðlu'nun

84

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 85: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

yanýtý ise, "Tanýyacaksýnýz efendim" olmuþtu. Gerekli bilgilendirmeler-den sonra Rize'den ayrýlýrken söyledikleri, özür niteliðindeydi: "Çokgüzel, böyle bilmiyorduk... Ben bu kalitedeki çayý dünyaya satarým."

Ýktidarý elinde bulunduranlarýn bu bilgisiz, önyargýlý ve popülistyaklaþýmý benimsemesi ve deneyimli ve dirayetli yöneticileri devredýþýnda býrakmalarý, sektörün geliþmesini engeller. Altýnýn 9 liraolduðu 1938 yýlýna kadar, yapraðýn fiyatý 60 kuruþ/kg, Ýkinci PaylaþýmSavaþý'nýn ortaya çýkardýðý pahalýlýk karþýsýnda 150 kuruþ/kg, 1949'daortalama olarak 180 kuruþ/kg, 1959'dan itibaren 1965 yýlýna kadar 300kuruþ/kg olarak tespit edilir. Bu süreçte üretici 1938'de 15, 1942-1952arasýnda 20 kilo yaþ yaprakla bir Reþat altýný alýrken 1965'de ayný altýnýalabilmek için 40-45 kilo vermek zorunda kalýr.

Yöre halký, Karadeniz'in eðimli arazi yapýsý nedeniyle daðlarýn etek-lerine kurulan bahçelerde yetiþen çaya, ekmek parasýný çýkardýðý,kýzlarýn çeyiz parasýný saðladýðý, erkeklerin göçünü önlediði sürece"yeþil altýn" adýný verir. Çay üreticileri için "güzel günler", özellikle1980'li yýllarýn baþýndan itibaren bitmeye baþlar, yeþil altýn, paslýyapraða dönüþür.

Özelleþtirme rüzgarlarý altýnda, 4 Aralýk 1984 tarih ve 3092 sayýlýyasayla çayda Devlet Tekeli kaldýrýlarak, gerçek ve tüzel kiþilere yaþ çaysatýn alma, iþleme ve paketleme fabrikalarý kurup iþletme hakkýtanýnýr. Yasanýn 3. maddesiyle 3788, 4223 ve 6133 sayýlý yasalarýn çaylailgili hükümleri yürürlükten kaldýrýlýr.

Günümüzde Çaykur'un 46, özel sektörün ise 230 adet yaþ çayiþleme fabrikasý bulunmaktadýr. Çaykur'un üretim kapasitesi 6.700ton/gün, özel sektörün ise 8.700 ton/gün'dür. Toplam kapasite 15.400ton/gün'dür. Sektörde kapasite kullaným oraný yönünden büyük farkvardýr. Toplam üretim kapasitesinin % 57'sine sahip olan özel sektör,kuru çay üretiminde % 30-35, toplam % 43 üretim kapasitesine sahipÇaykur kuru çay üretiminde % 60-65'lik paya sahiptir. Çaykur mevcutkapasitesinin tamamýný kullanýrken, özel sektörün kapasite kullanýmoraný oldukça düþüktür.

Özellikle özelleþtirmeye zemin hazýrlama amaçlý politikalarnedeniyle güç duruma düþen Çaykur ödeme güçlüðü çekerken, devlet

85

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 86: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

özel fabrikalara yüzmilyarlarca lira aktarýr. Özel sektöre tanýnanteþviklerin de etkisi ile hýzla kurulan çay iþletmelerinin üretim kapa-sitesinin artmasýna karþýn, özelleþtirmenin amaçlarý arasýnda sayýlankaliteli üretim, rekabet, uygun fiyat oluþumu gibi amaçlar, özel sektörtarafýndan günümüze deðin gerçekleþtirilemez.

Kamu Ýktisadi Kuruluþu (KIK) niteliðinde olan Çay Ýþletmeleri GenelMüdürlüðü 1994 yýlýnda çýkartýlan 4046 sayýlý Yasa'nýn 35. maddesigereðince, Ýktisadi Devlet Teþekkülü (ÝDT) statüsüne alýnýr.

Ana statüsü 20.12.1996 ve 22853 sayýlý Resmi Gazete'de yayým-lanan Çay Ýþletmeleri Genel Müdürlüðü, halen yürürlükte olan bu statüçerçevesinde faaliyetlerini sürdürmektedir.

Günümüzde çaylýk alanlarýn % 65'i Rize, % 21'i Trabzon, % 11'iArtvin, % 3'ü ise Giresun ve Ordu illerinde bulunmaktadýr. Çay üretici-lerinin % 80'i 0,1-5 dekar, % 17'si 6-10 dekar, % 2'si 11-15 dekar, % 1'i16 ve üzeri dekar çaylýk alana sahiptir. Çay tarýmý bölgede çoðunluklaküçük aile iþletmeciliði þeklinde yapýlmaktadýr.

Ekim alanlarýnýn artýþý, kalitesiz yaþ çay yapraðýnýn alýnmasý vekaçak kuru çay giriþinin artmasý nedeniyle arz talep dengesizliðindeortaya çýkan ürün fazlasý ve böylece büyüyen stok hacimleri, üreticininyaþ çayý satmasýný güçleþtirmiþtir. Özellikle son yýllarda enflasyon vegirdi fiyat artýþý ile çay fiyatý arasýnda oluþan dengesizlikler nedeniyleve yaþ çay ürün bedellerinin kamu ve özellikle özel sektörce üreticiyezamanýnda ödenmemesi sonucu üretici yoksullaþmýþ, çay ekonomikbir gelir kaynaðý özelliðini yitirmiþtir.

Yaþ çay alýmlarý itibariyle Çaykur'un % 65, özel kesimin ise % 35paya sahip olduðu sektör, hem kamu, hem de özel sektör iþletmeci-liði bakýmýndan baþarýlý görünmemektedir. Çay iþletmeciliðinde ortayaçýkan baþarýsýzlýk, üreticiye düþük yaþ çay geliri olarak yansýmakta,mevcut durumdan memnun olan hiçbir kesim kalmamaktadýr.

2001 yýlý itibari ile özel sektöre yaklaþýk 300.000 ton, Çaykur'a546.970 ton olmak üzere toplam 846.970 ton çay satan üreticileringeliri, 2002 yýlý taban fiyatý ile net 312 TL/kg üzerinden ortalama1.294.650 TL'dir. Bir çay üreticisi ailesinin 4 kiþi olduðunu var say-

86

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 87: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

dýðýmýzda, her tür masraf dahil kiþi baþý gelir 323.6 milyon TL, yaklaþýk180 $'dýr. Bu rakamlar, çay üreticiliðinin artýk ekonomik bir faaliyetolmaktan çýktýðýný göstermektedir.

Üretici için belli miktarda çay alma ve uzun vadede de olsa ödemegarantisi taþýyan Çaykur'u tamamen özelleþtirilmesini gündemegetiren Hükümet, maliyeti ancak karþýlayan bir fiyatla üretim yapmakzorunda kalan çay üreticisinin de üretimden çekilmesini dayatmak-tadýr.

Büyük zorluklarý aþarak baþarýya ulaþan, sonradan geleceði göre-meyenlerce baþarýsýzlýða mahkum edilmeye çalýþýlan "Yeþil ÇayYapraðýndan Demli Çay Bardaðýna" çayýn öyküsünü, Asým Zihnioðlu'nunsözleriyle bitirelim:

"Bugün çay üretimimizde yaþanan gerçek bir yanýlgý ve gerçek birkaostur. Artýk çaycýlýðýmýzýn devlet desteðine ihtiyacý kalmamalýydý.Üreticilerimizin ve bundan yararlanan bölge insanýnýn hareketegeçerek, kendi ürününe ve onun sorunlarýna sahip çýkmasýgerekirdi....Üreticilerimiz ise sadece devletin vereceði yaprak fiyat-larýnýn artýrýlmasýný istemekten baþka bir þey yapmamakta, buçürük gidiþin kendi çýkarlarý için büyük tehlike olduðunu düþün-memektedir. Yöre insanýmýzýn, üreticilerimizin umursamazlýðýný veiçinde bulunduklarý tehlikeye göz yummalarýný þaþkýnlýkla izliyo-rum.

Artýk 'günü kurtarma' ve 'günlük yaþam' düþüncesi deðil, hemgünü hem de geleceði kurtarmak için çaba sarf etmenin zamanýgelmiþtir. Bu, ancak sorumluluðu hep birlikte paylaþmakla, sorun-lara birlikte sahip çýkmakla yaratýlabilir. Üreticiler, bölge insaný veilgililer sorumlulukta paydaþlýk yaratabilirlerse, sorunlar birer birerkolayca çözülür. Ýþte özlemim budur."

"Yürekten verilen hizmet yüreklerde iz býrakýr." Bedri RahmiEyüboðlu çaya gönül verenleri unutmaz, dizeleriyle tarihe taþýr:

Bir ilimiz var adý, Rize Durup dururken bir bardak çay sundu bize Rize'de çayý kim yetiþtirdi Rize'de

87

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 88: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Misisipi'ye karýþan çaylarý öðrettiler bize Rize'de çayý kim buldu Rize'de Kimdi o sessiz sedasýz kumral kumral demlenen mübarek adam Adýný öðretmediler bize Ýþte o güzel adamdan bre þahin aman Bir tane daha.

Tübitak, bir ideal uðruna ömrünü feda eden Zihni Derin'e 1969yýlýnda bir "Hizmet Ödülü" vererek, gurur dolu bir baþarý öyküsününkahramanýný taçlandýrýr, adýný ölümsüzleþtirir.

Tübitak Hizmet Ödülü, 1983 yýlýnda Asým Zihnioðlu'na verilir, onunadý da ölümsüzleþtirilir.

Öyküde de görüleceði gibi, çay üretiminin çok önemli sosyal veekonomik getirileri vardýr ve çay sektörünü ilgilendiren sorunlar, tekbaþýna deðil, ulusal çýkarlarýmýza uygun bir tarým politikasý bütünlüðüiçinde inançlý ve onurlu insanlarca çözüme kavuþturulabilir.

Ali Rýza Erten, Zihni Derin, Asým Zihnioðlu, bir yeþilin peþindekoþan diðer insanlar. Sizi saygý ve þükranla anýyoruz. Unutmayalým: Biryudum çay keyfi için geçmedi ömürler, bir yeþilin peþinde.

KAYNAKÇA

1. TERZÝ, Necati, Çay Sektör Analizi, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odasý yayýný, Ankara, 2003.

2. TUNCER, Hadiye, Kýrk Yýllýk Meslektaþlarýmýz, "Zihni Derin'le Röportaj", Türk Yüksek ZiraatMühendisleri Birliði Yayýný, Akyýldýz matbaasý, 1958, Ankara.

3. ZÝHNÝOÐLU, Asým, Bir Yeþilin Peþinde, Tübitak Yayýný, Ankara, 1998.

4. www.caykur.gov.tr

5. http://tea.birdemet.net

88

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 89: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

DEVRÝM OTOMOBÝLÝ HÝKAYELERÝ

Devrim Otomobili RaporuÝsmet Özkan

23 inançlý insanýn 129 günlük serüveni...Aydýn Engin

Page 90: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

DEVRÝM OTOMOBÝLÝ ÖYKÜLERÝ ÝLE ÝLGÝLÝ AÇIKLAMABu kitapta iki tane Devrim otomobili öyküsü yer almaktadýr. Sadece

ülke otomotiv sanayinin deðil, ayný zamanda Türkiye sanayi tarihininde çok etkileyici ve önemli bu yapýtaþý ile ilgili birincisi ikincisinin özetiolan iki öyküye neden yer verildiðine gelince….

Bu ilk Mühendislik-Mimarlýk Öyküleri kitabýnda, Devrim otomobili-nin de yer almasý gerektiði düþünüldü. Böylece, hiç hak etmediði birsonla karþýlaþan Devrim otomobiline ve onu yapan 23 meslektaþýmýza,kitabýn amacýna uygun þekilde, gecikmiþ bir vefa borcunu bir nebzeödemek mümkün olabilecekti.

Devrim'i yapan 23 mühendisden biri ile konuþuldu ve kendisi öne-rimizi kabul ederek bir yazý yazdý ve bize gönderdi. Devrim otomobilisüspansiyon ve fren grubundan Yüksek Makina Mühendisi ÝsmetÖzkan tarafýndan yazýlan 'Devrim Otomobili Raporu', ilk öykü olarakkitaptaki yerini aldý.

Ýsmet Özkan, yazdýðý Devrim öyküsünde, onu yapanlarýn isimleri,birkaç teknik detay ve otomobilin 29 Ekim 1961 günü insanlarla ilkkarþýlaþtýðýnda karþýlaþtýðý þaþkýnlýk ve haksýzlýkla ilgili bir kaç cümleyiyeterli görmüþtü.

Ýlk talimat alýndýktan sonra tasarýmdan üretime kadar geçen 129günde ve daha sonrasýnda onu yapanlar, büyük bir görev bilinciyle,öne çýkmadan, yaptýklarýný da öne çýkarmadan, mütevazý bir þekilde üçotomobil imal etmiþler ve eleþtirileri hep yüreklerine gömmüþlerdi.O otomobili yapanlardan birinin yazdýðý öykünün de ayný mütevazýlýk-la kaleme alýnmýþ olmasý bizi þaþýrtmadý.

Ancak, tasarýmý da dahil Türk mühendislerince yapýlmýþ üç adetlikprototip üretim de olsa, seri üretim koþullarý neler getirir bilinmese de,o zamanki ismiyle Cer atelyesi bugünkü ismiyle Türkiye Lokomotif veMotor Sanayi A.Þ.nin bir hangarýnda üretilmiþ, kendisini yapanmühendisleri ile hatýra fotoðrafý çektirirken üzerine 'Türk Malý' yazanbir þerit yapýþtýrýlmýþ, gösterge panellerinde 'Yað', 'Devir' gibi bugünbile göremediðimiz türkçe kelimeler yazan bu otomobilin hikayesidetaylarýyla yer almalýydý.

90

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 91: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Bu otomobilden on yýl sonra yabancý lisanslarla üretilmeyebaþlanan otomobillerin cilt cilt reklamý, romaný varken Devrimde ikiöykülük bir yeri herhalde hak ederdi.

Aydýn Engin'in Cumhuriyet Gazetesi'nde 28 Aðustos 1994 günübaþlayan ve dört gün süren 'Devrim Direniyor- Bir meydan OkumanýnÖyküsü' baþlýklý yazý dizisi bu otomobil ile ilgili olabildiðince ayrýntýiçermekte ve bir çok yönüyle olaylarý deðerlendirmekteydi. Yazarýndanizin alýndý ve derlenerek ikinci öykü olarak bu kitapta yer aldý.

1994'teki bu yazý dizisinde Devrim için 33 yýldýr direniyor denilmek-teydi. O otomobil bugün de hala direnmekte ve görenleri heyecan-landýrmaktadýr.

Evet, Eskiþehir TÜLOMSAÞ Fabrikasýndaki Devrim, adýna yaraþýr tari-hi ve kimliði ile hala ayakta.

'Devrim Otomobil Raporu' isimli öyküyü kaleme alan Ýsmet Özkanve Devrim'i üreten diðer meslektaþlarýmýza teþekkürlerimizi sunu-yoruz.

Ýkinci öykünün ismi ise Cumhuriyet Gazetesi'nin dört günlük yazýdizisinin baþlýklarýndan oluþturulmuþtur. Öyküleri beðeneceðiniziumuyoruz.

Mühendislik-Mimarlýk Öyküleri-I Kitabý

Koordinatörü

91

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 92: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

DEVRÝM OTOMOBÝLÝ RAPORUÝsmet Özkan

Makina Yüksek Mühendisi

Devrim,prototip otomobil imalat projesi tarihçesi:

Ulaþtýrma Bakanlýðý’nca 16 Haziran 1961 tarihinde bir yazý ile TCDDÝþletmesi Genel Müdürlüðü’ne bir binek otomobilin geliþtirilmesi vebir prototip Ýmali görevi verilmiþtir,

Bu görev için TCDD Ýþletmesinin seçiminde o tarihlerde onarýmamacý ile kurulmuþ geniþ ölçüde yedek parça imal eden AnkaraAdapazarý Eskiþehir ve Sivas fabrikalarýnda önemli adette teknik per-sonele ilaveten yetiþmiþ iþçiden mühendisine kadar güçlü bir imalatkadrosu bulunmasý büyük rol oynamýþtýr.

-TCDD'nin imalat kadrosu:

Projenin tahakkuku için aþaðý listede gösterildiði gibi, TCDDbünyesinde ;

-Proje Yönetim Grubu

-Çalýþma Gruplarý

oluþturulmuþtur,

Yönetim Grubu;

Sayýn Emin Bozoðlu,TCDD Genel Müdür Yrd.

" Orhan Alp, Fab. Daire Bþk.

" Hakký Tomsu, Cer Daire Bþk.

" Nurettin Erguvanlý, Cer Daire Bþk. Yrd.

" Mustafa Ersoy, Esk. Fab. Md.

" Celal Taner, Adap. Fab. Md.

" Mehmet Nöker, Ank. Fab. Md.

92

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 93: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

" Hüseyin Kayoðlu, TCDD Genel Müd. Müþaviri

" Necati Teköz, TCDD Genel Müd. Müþaviri

Çalýþma Gruplarý,

Styling Grubu: Yüksek Mühendis Nurettin ErguvanlýYüksek Mühendis Özcan Türer Yüksek Mimar Kemal Alagöz

Motor Þanzýman Grubu;Yüksek Mühendis Mehmet NökerYüksek Mühendis Rýfat SerdaroðluYüksek Mühendis Güttekin Sabuncuoðlu Yüksek Mühendis Salih KayasagunYüksek Mühendis Þecaattin SevgenYüksek Mühendis Kemalettin Vardar

Karoseri Grubu: Makina Mühendisi Celal TanerYüksek Mühendis Faruk AkyolYüksek Mühendis Samim ÖzgürYüksek Mühendis Salih Kaya Saðýn

Süspansiyon ve Fren Grubu: Makine Mühendisi Hamit ÝþeriYüksek Mühendis Ýsmet Özkan Yüksek Mühendis Mustafa Seyrek

Elektrik Donaným: Yüksek Mühendis Hasan Dinçer

Döküm Ýþleri: Metalurjist Ýsmail Sýdal

93

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 94: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Satýnalma ve Maliyet Hesaplama: Yüksek Mühendis Yavuz Yücel

Yüksek Mühendis Emin Bozoðlu, Yönetim Kurulunun lideri olarakbu listede adý geçen mühendis ve personelin olaðanüstü bir tempoile, fakat gönül rahatlýðý ile çalýþmasýný saðlamýþtýr.

STYLING Grubu (Oto tipi Geliþtirme);

Prototip otomobilin, anahatlarýný belirledi; otonun boyutlarý, þanzý-man motor ve diðer gruplarýn nasýl toparlanýp imal edileceði üzerindeçalýþmýþtýr ve otonun anahatlarý aþaðýdaki gibi belirlenmiþtir:

a) Dört ile beþ kiþilik, orta boy tipinde (1000 -1100 kg.) binek oto-mobil,

b) Motor dört zamanlý ve dört silindir olarak 0-60 beygir gücündeolacak,

c) Karoser için hazýrlanan (1/10) ölçekli maketlerden seçilen (1/1)ölçekli alçý modeli, karoseri, motor kaputu ve benzeri saçlarý, sonra bumodelden alýnan kalýplarla yapýlmýþ beton bloklara çekilmek ve çekiçledüzeltmek sureti ile tek tek imâl edilmiþtir,

d) Dört silindirli motorun gövde ve baþlýðý, Sivas DemiryolFabrikasý’nda dökülüp Ankara Demiryol Fabrika'sýnda iþlendiktensonra, kollarý Eskiþehir Demiryol Fabrikas’ýnda yapýlmýþ ve son monta-jý ise Ankara Demiryol Fabrikasý'nda tamamlanmýþtýr,

e) Süspansiyon grubu, ön takýmlar için "Mc Pherson sistemini" vebu sistem benimsenerek Eskiþehir'de imâl edilmiþtir; böylece "f" debelirtilen parçalar haricinde tüm parçalar, el iþçiliðimizle üretilmiþ vesonuçta dört silindirli, direksiyon vitesli bir aile otomobili imaledilmiþtir.

f) Elektrik donanýmý diferansiyel diþlileri, kardan istavrozlarý, motoryataklarý ile cam ve lastik aksam dýþýnda tüm parçalar yerli imaledilmiþtir.

Üç adet prototip imal edildi.

Nihayet 1961 Ekim ortalarýnda Devrim otomobil prototiplerinden

94

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 95: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

ilki hazýr duruma gelebildi. Bir yandan ilk prototipin tecrübesisürdürülürken bir yandan da 2.prototipin son kat boyasý ancak 28 Ekimakþam yapýlýp Ankara'ya sevk edilmek üzere yüklendiði trende bo-yasýnýn pasta ve cilasý yapýlmýþ ve bu nedenle benzin deposuboþaltýlmýþtýr. Tren sabaha karþý Ankara'ya vasýl olmuþ ve Devrim oto-mobilleri. Ankara Demiryol Fabrikasýna indirilmiþtir (mânevra imkanýsaðlamak için birkaç litre benzin konulmuþtur).

Asýl benzin ikmali müteakip sabah Sýhhiye'de yapýlarak Meclis’egidilecekti. 29 Ekim sabahý motosikletli, oldukça kalabalýk bir trafikekibinden oluþan eskort eþliðinde Devrim otomobilleri yola çýktý.

Eskortu oluþturanlar benzin ikmali konusunda bilgi sahibi olmadýk-larý için benzin istasyonuna uðramadan yola devam ettiler, ancakMeclis önüne gelindiðinde durum fark edildi. Acilen getirilen benzinarabaya konuldu. 2. arabaya konulacaðý sýrada Cemal Paþa Meclis’inönüne gelmiþ ve Anýtkabir'e gitmek üzere 2 numaralý Devrim otomo-biline binmiþtir.

Yola çýkýldý, fakat 100 metre sonra motor durdu. Cemal Paþa'nýn "Neoluyor?" sorusuna direksiyondaki Yüksek Mühendis Rýfat Serdaroðlu"Paþam, benzin bitti, " cevabýný verdi. Paþa’dan özür dileyerek 1 numa-ralý Devrim otomobiline geçmesi rica edildi.

Büyük bir hoþgörü ile buna uyan Cemal Paþa Anýtkabir'e bu otomo-bille gitti ve inerken ünlü "Batý kafasýyla otomobili yaptýnýz ama doðukafasýyla ikmali unuttunuz" sözlerini söyledi. Ertesi gün bütün gazete-ler sözbirliði etmiþçesine "100 metre gidip bozulan" baþlýðý attýklarýgözlendi. Ancak 2 noÝu Devrim otomobili ayný gün Hipodromda geçittörenine katýlýyor ve basýnýmýz ne bunu ne de Cemal Paþa'nýnAnýtkabire 1 nolu oto ile gittiðini yazýyordu.

20. Yüzyýlýn ekonomik ve toplumsal hayatýna yön veren en önemlietkenlerden biri olan otomobil sanayi yolunu açan bu giriþimi içinCemal Paþa'yý her zaman rahmet ve þükranla anýyoruz.

95

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 96: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Eskiþehir Demiryol Fabrikalarý ve Devrim Otomobilleri Müzesi

Eskiþehir Demiryol tesislerinin hem yurtiçi hem yurtdýþý pazarlara,vagon ve makina üreten dev bir devlet þirketine (Tülomsaþ) dönüþtüðünügörüyoruz,

Tülomsaþ adýný alan bu þirketin hangarlarýnýn birinde, tamamenorada çalýþan insanlarýn özverisi ile 2 nolu Devrim otomobili korumayaalýnmýþ ve bilahare Tülomsaþ Genel Müdürü Dilaver Zeki Daloðlu'nunemirleri ile tesisin bahçesinde bir "mini müze" yapýlmýþ ve Devrim oto-mobili bu müzede yýpratýcý iklim þartlarýndan etkilenmeyeceðicamekanlý bir bölüme konulmuþtur,

Devrim otomobili imalatý, müspet bilimlere önem verilerek kýsazamanda sonuç alýnabileceðinin göstergesi olarak hep çok önemliolacaktýr.

Saygý ve selamlar.

96

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 97: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

23 inançlý insanýn, 129 günlük serüvenisonucu 1961'de doðan

ve hala direnen bir otomobil: Adý Devrim

Aydýn Engin

Bu yazý dizisinde, ilk Türk otomobilinin, tümüyle yerli malý otomo-bilin öyküsünü anlatacaðýz. Dört buçuk ay bile sürmeyen kýsa birgebelik döneminin ardýndan 29 Ekim 1961 günü doðan ve ayný günölen Devrim otomobilinin öyküsünü.

Bu dizi için, Devrim otomobillerinin yapýmýna katkýda bulunmuþ 23kiþilik mühendisler ekibinin, yaþayan tüm üyelerine ulaþmaya çaba-ladýk. Kimilerinin izini bulduk, ama ulaþmak mümkün olmadý.Kimilerinin izini bile bulamadýk. Ne bir telefon numarasý ne bir adres.Bulabildiklerimizin bir bölümü yaz tatili için Ýstanbul ve Ankara dýþýn-daydýlar. Bu yüzden Ankara büromuzdan genç arkadaþýmýz BülentSarýoðlu ve Milas muhabirimiz Olcay Akdeniz bize omuz verdiler.

Olcay Akdeniz arkadaþýmýz, Didim'de tatil yapan emekli birmühendisle konuþtuktan sonra yazýsýna þöyle girdi: "Devrim'in þansýyoktu. Dönemin Ulaþtýrma Bakaný Orhan Mersinli’ye görücüye çýktýðýn-da emme manifoldu kapakçýðýnýn kapatýlmasý unutulmamýþ olsaydý;Ankara'da Cemal (Gürsel) Paþa 'ya sunulmaya götürülürken deposunabenzin doldurulsaydý; TBMM önüne giderken 'Yolda Shell'e uðrar ben-zin alýrýz' denip benzin istasyonuna giriþ, çok kalabalýk araç konvoyuve aceleci polis eskortlarý tarafýndan engellenmeseydi; Devrimi yapanmühendisler, Ankara programýný bilseler ve 'Nasýl olsa yalnýzca göste-rilecek' diyerek henüz denenmemiþ 'siyah' Devrimi Ankara'yagötürmeselerdi; Cemal Paþa'nýn caný o anda 'sarý' Devrim yerine 'siyah'Devrim'e binmek istemeseydi... Bütün bunlar olsaydý belki de bugün-lerde ülkemizin yollarý Devrim'lerle dolup taþacaktý. Belki þu günlerdeDevrimler de önce iþçi çýkaracak, sonra KDV'si düþürülünce yok sata-

97

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 98: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

caktý. Ama Devrim'in þansý yoktu!.." Olcay Akdeniz'in iþlek Türkçesi,sevimli alaycýlýðý bir yana, Devrim'in 1961 Türkiyesi'nde bir þansý ola-bilir miydi? Galiba hayýr!

Bugün Türkiye'de epey büyük bir otomotiv sanayii var.Akarbantlarýndan her gün yüzlerce otomobil, kamyon, kamyonet,minibüs, otobüs ve traktör "akan " bir otomotiv sanayii. Kuruluþ yýllarýn-da "montaj sanayii"nden öteye gidemeyen; ama her geçen yýl üre-timde yerli parça payýný arttýrarak bugün yüzde 80'lere ulaþan Türk oto-motiv sanayii, ülkenin en önemli istihdam alanlarýndan birini oluþtu-ruyor. Küçük atölyelerden kocaman fabrikalara kadar uzanan "yansanayii" ile birlikte Türkiye ekonomisinde artýk "vazgeçilmez "bir yerivar. Bugünün gözlükleri ile bakýldýðýnda 1961 yýlýnda, 1 milyon 650 binlira bütçe ile DDY atölyelerinde üretilen üç prototip otomobil (Devrim-1, Devrim-2, Devrim-3) önemsenmeyebilir. Aðýr sanayiye sahipolmanýn temel göstergesi olan "yerli motor üretimi" cesur, ama çocuk-su bir giriþim olarak deðerlendirilebilir. Prototip yapýmýnýn kolaylýðýnakarþýlýk, seri üretimin sorunlarý üstüne haklý teknik ve ekonomik açýk-lamalar sýralanabilir. Bu dizide bunlarý tartýþacak deðiliz.

Biz, 1961 Türkiyesi'nde 23 inançlý adamýn öyküsünü anlatmak isti-yoruz. "Bir yerli otomobil yapýnýz "emrini, emrin ötesinde bir meydanokuma, ülkenin bir güç gösterisi olarak kavrayan 23 yüksek mühen-disin, 23 "Demiryolcu" nun öyküsünü... Almanya'da, Ýsviçre'de,Amerika 'da eðitim görmüþ ve "iyi" deðil, "çok iyi "yetiþmiþ; köþeyikolayca dönebilecekken, kollanmak isteyen Türkiye'nin sanayileþmesavaþýmýna omuz vermeyi yeðlemiþ 23 mühendisin 129 gününü anlat-mak istiyoruz. Ýnsanlarýn "repo" kuyruklarýnda bekleþtiði, banka faiz-lerinden söz edip döviz kurlarý üstüne sohbet ettiði bugününTürkiyesi'nde böylesi öykülere ekmek kadar, su kadar gereksinimolduðu kanýsýndayýz.

Devrim otomobilini 23 inançlý adam yaptý. Devrim, dünyayýdeðiþtirmek, onu daha haklý, daha yaþanasý, daha özgür kýlmaksaeðer, devrim inançlý adamlarýn iþi; inancýný yitirenlerin deðil. Devrimotomobili küçük bir ütopyaydý. Ütopyasý olmayanlar, ütopyalarýnýyitirenler Devrim yapamazlar.

98

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 99: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Toplu iðne bile yapýlamayan bir dönemde bir ülkede motoru dahilher þeyi yerli bir otomobil yapmak için gerekli özgüven ve inanç iledünyayý deðiþtirmek onu daha yaþanasý daha özgür kýlmak sömürüsüzbir Dünyaya ulaþmak için gerekli özgüven ve inanç arasýnda daðlaryok.

Bir otomobil. Adý, Devrim

Yaþý bizcileyin olanlara bir anýmsatma; daha genç kuþaklara ise kýsabir okuma parçasý, 27 Mayýs 1960'ta iktidara el koyan askeri yönetim 22Nisan 1961 günü 18-1959 sayýlý ve nedense çift aylý, "çok gizli'"damgasýný taþýyan bir Baþbakanlýk yazýsýný Ulaþtýrma Bakanlýðý’na ilet-ti. Bayram tatili baþlamak üzereydi. O yüzden çift aylý, "çok gizli"damgalý yazý, bir motosikletli polis memuru tarafýndan Bakanlýðaulaþtýrýlmýþtý. Yazýda þöyle deniyordu:

"Memleketimize has bir binek otomobil motoru imali ve örnekolarak da bir yerli otomobil numunesinin vücut bulmasýný müteakip,diðer memleketlerin en iyi evsaftaki otomobilleriyle mukayesesininyapýlarak hatalarýnýn da tespiti suretiyle bu otomobilin zamanlatekamül ettirilmesi mevzuunun ivedilikle tetkiki…."

Çetrefil, hatta bozuk Türkçesini bir yana býrakýrsak bu bir emirdi.Askeri yönetim dönemlerinde ise "Emir demiri keser". O yüzden her

99

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 100: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

þeyiyle yerli bir otomobil üretmek gibi bir düþ, bir "endüstriyel macera"tartýþýlmaksýzýn uygulamaya kondu.

O dönemde böylesi bir projeyi gerçekleþtirebilme olanaðý yalnýzcaDevlet Demiryollarýnda vardý. DDY'nin Eskiþehir Cer Atölyesi merkezseçildi. Ankara, Sivas ve Adapazarý DDY fabrikalarý da ayný proje kap-samýnda görevlendirildi,

Batý kafasý ve Doðu kafasý

29 Ekim 1961 sabahý, motorlarý dahil tümüyle yerli iki otomobil(Devrim-1 ve Devrim-2), kendilerini Eskiþehir'den Ankara'ya taþýyanözel tren katarýndan indirildiler. Kalabalýk bir polis eskortuyla TBMM'yegittiler. Orada Cumhurbaþkaný Cemal Gürsel siyah Devrim-1 otomobi-line bindi. Devrim, 200 metre kadar gitti ve durdu. Benzin bitmiþti.Gürsel tarihsel(!) sözünü söyledi: "Batý kafasý ile otomobil yaptýk, Doðukafasý ile benzin koymayý unuttuk!"

Az ötede bekleyen ikinci Devrim otomobili çaðrýldý. O benzin ikma-lini yapmýþtý. Gürsel siyah Devrim'den bej Devrim'e geçti ve yola çýktý.Cumhuriyet Bayramý töreninin düzenlendiði Hipodrom'a Gürsel,Devrim arabasýyla girdi. Devrim daha sonra geçit törenine de katýldý ve4.5 ay süren bu endüstri macerasý bitti.

Ertesi günkü gazeteler "Devrim yolda kaldý", "Devrim'in benzinibitti", "Devrim yürümedi", "Devrim ancak 200 metre yürüdü" baþlýklarýy-la çýktýlar.

Devrimin defteri dürülmüþtü. Her iki araba da Eskiþehir'e döndüler.Orada unutulmaya ve çürümeye terk edildiler.

Unutuldular da…

***

Gazeteci, çocukluðunda "Al bir Ford, ol bir lord","Al bir Doç(Dodge), kalmasýn borç, "Al bir Chrysler, nikah dairesi para ister"gibisinden çocukça tekerlemeler dinledi. Gencecik bir üniversiteöðrencisi iken uluslararasý petrol tekellerinin ülkeyi nasýl yaðmaladýðý-na iliþkin yayýnlarý heyecanla okudu. O günlerde yeni yeni kurulan oto-motiv sanayiine, "Bu gerçek aðýr sanayi deðil. Ambalaj sanayii bu" diye

100

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 101: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

karþý çýktý. Yürüyüþlere katýldý, mitinglerde baðýrdý.

Tiyatro oyunlarý yazdý, "Motor Fiat, piston Ford, akü EAS, ambalajSüleymaniye' diye dalgasýný geçti.

Ve gazetelerde "Devrim yürümedi, Devrim yolda kaldý" manþetleri-ni okuduðu 30 Ekim 1961 sabahý kederlendi. Yenilginin acýsýný bölüþtü.

Aradan 33 uzun yýl geçti. Bir kaç hafta önce, hazýrlamakta olduðubir baþka yazý dizisi için Eskiþehir'e, eski adýyla Cer Atölyesi, yeni adýy-la Türk Lokomotif ve Motor Sanayii, (TÜLOMSAÞ)'a yolu düþtü.Türkiye'nin belki de en büyük aðýr sanayi kuruluþu Eskiþehir CerAtölyesi'nin hangarlarýnda dolaþýrken, bir köþede, bakýmlý, amamahzun bir bej otomobil gördü. Plakasýnda "Devrim" yazýyordu.

- Bu, bu, bu... Nedir bu? diye sordu.

Ustalar omuz silkti:

-Devriiiiim!.. dediler.

-Ne yapýyor bu burada?

-Hiiiç, dediler. Arada bir, birþey lazým olunca biniyoruz.

-Yani yürüyor mu bu hala?

-Elbette. Niye yürümesin?

Aslýnda "Yok caným, deve. 33 yýl geçmiþ aradan" demeleri gereki-yordu. Demediler.

-Anahtarý nerde bunun?

Gene omuz silktiler:

-Üstündeee!..

Daha ilk çeviriþte motor aldý. Vitesleri bulamamak arabanýn deðil,sürücünün kusuruydu. Direksiyondan vitesli araba görmeyeli kim bilirkaç yýl olmuþtu. Birinci vites bulundu. Takýldý ve Devrim yürüdü.Hangarýn kapýlarýný açtýlar. Devrim, gazeteci sürücü ile birlikte EskiþehirCer Atölyesi'nin uçsuz bucaksýza benzeyen bahçesine çýktý. Baþladý turatmaya. Birinci vites, ikinci, sonra geri, bir daha birinci, ikinci, üçüncü...

101

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 102: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Yürüyor, evet yürüyor, koþuyor Devrim. 33 yýldýr unutulduðu hangarýn-dan çýkmýþ, keyifli bir motor gürültüsüyle koþuyor. Biraz (33 yýl kadarbiraz) yaþlanmýþ. Çalýþýrken titriyor. Gazetecinin de keyiften, mutluluk-tan, coþkudan elleri titriyor.

Devrimle buruk vedalaþmaTurlar bitti, fotoðraflar çekildi. Gazeteci (Haydi itiraf etsin) Devrim'i

þöyle bir okþadý, 33 yýl öncesinden kalma çekiç izleri taþýyan kaportayadostça bir þaplak attý, vedalaþtý.

Gazeteye döndü ve daktilosunun baþýna oturdu.

***

16 Haziran 1961 günü Devlet Demiryollarý'nýn 23 mühendisiAnkara'da bir araya geldiler. TCDD Genel Müdür Yardýmcýsý YüksekMühendis Emin Bozoðlu toplantýyý açtý. Ulaþtýrma Bakanlýðý'ndangelen çift aylý, "çok gizli" damgalý yazýyý okudu. Bir binek otomobili,motoru dahil tümüyle yerli bir binek otomobili üretmeklegörevlendirilmiþlerdi.

Toplantýya katýlan 23 teknik adamýn yüzünde bir... bir... evet, bir"gülücük" uçuþtu. Meydan okuyan, ama giriþecekleri zorlu kavganýnsonuçlarýndan ne de olsa ürkenlerin yüzüne konuveren o belli belir-siz, o gergin gülücüklerden biri...

102

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 103: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Sonra tartýþma baþladý. Teknik adamlarýn duygularý, coþkularý biryana ittikleri, meslekten olmayana hiç bir þey anlatmayacak terimlerinçarpýþtýðý bir tartýþma... Karar: "Biz bunu yaparýz arkadaþ!"

Yýl 1961'di. Almanya'da Volkswagen fabrikalarýnýn akarbandýndabugünün bilgisayarlarýnýn babasý delikli kart tekniði deneniyor; jetuçaklarý sivil havacýlýða adým atýyor; ABD'de renkli televizyon, siyahbeyaz cihazlarý piyasadan kovup atýyor ve Türkiye'de yerlisi kaliteliolmadýðý için toplu iðne ithal ediliyordu.

23 Donkiþot ÝþbaþýndaDonkiþot, bir kahramandýr. Çürüyen, ülkülerini yitirmiþ, deðerleri

aþýnmýþ bir Ýspanya'da cýlýz atýnýn üstünde dimdik duran bu cýlýz adam,dünyayý kötülüklerden arýndýrmaya ant içmiþtir. Canavarlara saldýrýr.Yanýlmýþtýr. Yel deðirmenidir onlar. Olsun insan yanýlýr. Kahramanlarinsandýr.

Donkiþot dürüsttür ve tutkuludur. Evet, epey beceriksizdir, örneðinköþeyi dönemez. Repo kuyruklarýnda sarsak bir budala gibidir.Parasýnýn hesabýný bilmez, Mark alýp dolar satmayý, borsada oynamayýbeceremez. Hisse senetlerinin ne iþe yaradýðýný duymamýþtýr bile.

O tutkuludur. Dünyayý kötülüklerden arýtma ülküsüne tutkuylabaðlanmýþtýr. Daha iyi, daha yaþanýlasý bir dünya için canavarlara saldýr-maktan ne korkar, ne geri kalýr, ne ayak sürür...

129 gün kaldý

Ýlk toplantýdan üç gün sonra, 19 Haziran 1961 günü TCDD'ninEskiþehir Cer Atölyesi'nde, toplu iðne ithal eden Türkiye'nin 23 mühen-disi bir araya geldi. Motoru dahil tümüyle yerli bir otomobil yapacak-lardý. Otomobili olanlardan, gelirken arabalarýný da yanlarýndagetirmeleri istenmiþti. Çoðunun yoktu. Trenle geldiler. Otomobil yap-maya gelen ekipte, bir arabanýn direksiyonuna oturmamýþmühendisler vardý, hatta çoðunluktaydý.

Üretim için Eskiþehir Cer atölyesinde bir hangar hazýrlandý.

103

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 104: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Kullaným dýþý kalmýþ dökümhane hangarý önce badana edildi. Sonrazemini kullanýlmayan lokomotiv saclarýyla kaplandý. Bir gezer vinç, tez-gah niyetine birkaç uzun masa, bir de toplantý masasý yerleþtirildi.Toplantý masasýnýn bitiþiðine de bir çay ocaðý konuldu.

Hangarýn dýþ duvarýna, kapýnýn hemen üstüne kocaman bir tabelaçakýlmýþtý: 129 gün kaldý. Devrim otomobili 29 Ekim CumhuriyetBayramý’na yetiþtirilecekti. Eskiþehir Cer Atölyesinin yoksul hangarýndauzun masanýn çevresinde toplanmýþ tek lükslerinin, tavþan kaný çayýntadýný çýkaran mühendisler ilkin iþ bölümü yaptýlar. Yönetici grubuTCDD Genel Müdür Yardýmcýsý Emin Bozoðlu baþkanlýðýnda, TCDDFabrikalar Dairesi Baþkaný Orhan Alp, Cer Dairesi Baþkaný Hakký Tomsu,Cer Dairesi Baþkan Yardýmcýsý Nurettin Erguvanlý, Eskiþehir DDYFabrikasý Müdürü Mustafa Ersoy, Adapazarý DDY Fabrikasý MüdürüCelal Taner, Ankara DDY Fabrikasý müdürü Mehmet Nöker oluþturdular.Sonra alt gruplar belirlendi. Styling (stil verme, biçimlendirme) grubun-da Nurettin Erguvanlý, Özcan Türer ve yüksek mimar Kemal Elagözvardý. Motor- þanzýman grubunda Mehmet Nöker, GültekinSabuncuoðlu, Salih Kaya Saðýn, Rifat Serdaroðlu, Þecaattin Sevgen,Kemal Vardar yer aldýlar. Elektrik donanýmýnýn sorumluluðunu HasanDinçer üstlendi. Karoseri grubu kalabalýktý. Bu grup Celal Taner, FarukAkyol, Samim Özgür, Hamdi Tahýllýoðlu ve Salih Kaya Saðýn'dan oluþ-tu. Süspansiyon ve fren grubunda Hamit Ýþeri, Ýsmet Özkan, MustafaSeyrek görev aldýlar. Döküm iþlerini metalurjist Ýsmail Sýdal, satýn almave maliyet iþlerini de Yavuz Yücel yüklendiler.

Bir otomobil doðuyorÝlkin otomobilin temel özellikleri saptandý. Ateþli tartýþmalar oldu.

Her biri kendi dalýnda uzman, her biri Berlin, Dresden, Zürich, NewYork, Detroit üniversitelerinde parlak derecelerle eðitimlerini tamam-layýp devlet memuru maaþýna talim etmeyi yeðlemiþ Donkiþotlar kýlýkýrk yardýlar. Bilgilerini daha yaratýcý bir alanda kullanmanýn tadýnýyaþadýlar, Amerika'yý yeniden keþfetmenin 'tuhaf' coþkusunu duydular.

Motoru dahil her þeyiyle yerli ilk otomobil Devrim’in temel nitelik-leri belli olmaya baþladý: Motor dört zamanlý, dört silindirli ve 50-60beygir gücünde olacaktý. Ön takýmlarýn süspansiyonlarýnda "Mc

104

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 105: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Phearson" sistemi kullanýlacak; debriyaj diskli, frenler hidrolik yapýla-caktý. 50 beygir gücündeki motorun dakikada 3600 devir yapmasýöngörülmüþ; 3 ileri 1 geri olmak üzere direksiyondan komuta edilenbir vites düzeni tercih edilmiþti.

Ýlk gün böyle geçti. Cer Atölyesi misafirhanesindeki yataklarýnaçekilmeden önce hangarýn kapýsýnýn üstündeki tabelayý deðiþtirdiler:128 gün kaldý.

Ayrýntýlara dalsak bu yazý bitmez. Bir örnek yeterli. Otomobilintavaný, motor kapaðý (kaput), kapýlar, çamurluklar, bagaj kapaðý…bütün bu bölümler sacdan üretiliyor. Ama dümdüz deðil, her biridýþbükey otomotivcilerin deyiþiyle "bombeli". Bunun içinse özel ka-lýplar ve uygun presler gerek. Karoseri ekibi zaten "Sorun çýksa daçözsek" dercesine hýrslý. Önce otomobilin bire on ölçeðinde bir maketiyapýldý. Bunun ayrýntýlarý üstünde çalýþýldý. Yüksek Makina MühendisiNurettin Erguvan anlatýyor:

'Daha çizimler sýrasýnda sorun çýkýyordu. Çiziyoruz, bir biçim veri-yoruz. Bir bakýyoruz, aaaa, bu Ford'un bilmem ne modeline benzemiþ.Atýyoruz çizimi bir yana. Bir tane daha üretiyoruz. Olmadý, bu da Opel'iandýrdý. Haydi o da çöpe. Sonunda tümüyle bizim olan bir biçim üret-meyi baþardýk.'

Böylece arabanýn biçiminde (design) mutabik kalýndý. Bu kez debire bir alçý kalýbý yapýldý. Bundan sonrasýný Yüksek Makina MühendisiRýfat Serdaroðlu anlatýyor:

'O zamanlar ne o kapasitede büyük preslerimiz vardý ne de preskalýplarý üretecek zaman. Kalýplarý betondan döktük. Oraya, EskiþehirFabrikasý’nýn bahçesine.Kalýplarýn altýna, yere hidrolik krikolar yer-leþtirdik. Otomobilin taban sacýný beton kalýbýn üstüne koyup uçlarýn-dan yere baðladýk. Sonra da krikolarla yukarý doðru iterek, bombelitavaný elde ettik.'

Bu ilkel koþullar ve olanaksýzlarda bir yerli otomobil üretmeyeçabalayan Donkiþotlar’ýn baþý, Yüksek Makina Mühendisi EminBozoðlu'ydu. Bozoðlu, olaðanüstü enerjisi, þaþýlasý örgütleme yetisiyleekibi ateþliyordu. Bozoðlu artýk yaþamýyor.Çok yakýn akrabasý, saðlýk

105

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 106: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

eski bakanlarýndan Mete Tan anlatýyor:

'Bozoðlu bir tuhaf, bir güzel, bir deli adamdý. Genelkurmay GenelSekreterliði'ne kadar yükselmiþ bir subaydý. Ama askerlik, galiba onunen son akla gelen mesleðiydi. Makina yüksek mühendisiydi.Kimyagerdi. Sosyologdu. Tarihçiydi. Bilime tutkun, teknolojiye vurgun-du. Onun inancý olmasaydý Devrim otomobilinin ne motoru çalýþýrdýne tekeri dönerdi.'

Devrim otomobilinin salt üretiminde deðil, ona yönelen saldýrýlarýngöðüslenmesinde de bunca yýl býkmadan savaþan Yüksek MühendisSalih Kaya Saðýn anlatýyor: 'Emin Bozoðlu, yönetim grubunun baþýolarak bütün bürokratik engelleri cesaretle aþarak;görevin çok yanlýlýðýve ivediliði nedeniyle büyük gerilim altýnda çalýþan yirmiyi aþkýnmühendisin kiþisel sorunlarýný bile çözüp, gönül rahatlýðý ile çalýþ-malarýný saðlayarak Devrim projesinin baþarýlmasýnda da birinci dere-cede rol oynadý.'

Arkadaþlarý arasýnda adý neredeyse efsaneleþmiþ Emin Bozoðlu'nubu kez de Rýfat Serdaroðlu'ndan dinliyoruz:

'Bence bugün Türkiye'de otomotiv sektörünün babasý Cemal(Gürsel) Paþa ise, amcasý da Emin Bozoðlu'dur. Bizi þevkle çalýþtýr-masýný bilen bir yöneticiydi. O kadar ki onun saçtýðý coþku ile otomo-bili Cumhuriyet Bayramý'na yetiþtirebilmek için son haftalarda günde3-4 saat uyku ile yetinir olduk. Geceleri yatak yüzü görmedik. Ne iþçi-ler ne ustalar ne biz mühendisler… Hangardaki uzun masalarýnüstüne kývrýlýr, birkaç saat uyurduk. Rüyamýzda da ya çalýþan bir motorya yürüyen bir otomobil görürdük.'

Yüksek Makina Mühendisi Þecaattin Sevgen, motor þanzýmangrubundan bir baþka Donkiþot. Ekim ayý gelmiþ çatmýþ, gün deðil saatsayýlýr hale gelinmiþtir. Sevgen, uykusuzluktan kýzarmýþ gözleriyle"zaman"la savaþmaktadýr. Ötesini kendi anlatýyor:

'O gün de vakit gece yarýsýný hayli geçmiþti. Diferansiyeli baðlayacaðýz.Tekerleðin yanýna uzanmýþým. Kanaldaki arkadaþýmýn iþini bitirmesini bek-liyordum. O bitirince ben de aksý takacaðým. Gülüþmelerle uyandým. Günaðarmýþtý. Bir daha o kadar deliksiz uyuduðumu hatýrlamýyorum.'

106

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 107: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Salt Mühendisler deðil, bir motor ve otomobil üretmek düþüEskiþehir Cer Atölyesi’nin "Demiryolcularýný" tutkuyla sarmýþtýr. SalihKaya Saðýn bitmez tükenmeze benzeyen 129 günlük aný hazinesindenbir tane daha çekip çýkarýyor: 'Devrim için yað filtresine ihtiyacýmýzvardý. Elimizle demir kalýptan dökülmüþ bir filtre vardý. Bizim projedegörevli bir iþçi arkadaþa parçayý verdik. Ýþçi arkadaþ, bütün gece uyu-mamýþ. Sabahleyin filtreyi getirdi. Kusursuz bir parçaydý. Bir demirparçasýný kendi elleriyle sabaha kadar iþleyip filtre üretmiþti.'

Bir Motor Üretmenin Coþkusu Motor, otomobilin kalbidir; Otomotiv sanayiinin de kilidi. Mercedes'in

bir sürü parçasý yan sanayiye yaptýrýlýr, ama motoru mutlaka Daimler-Benz imparatorluðunda üretilir. Seat, Skoda büyük otomobil kuru-luþlarýdýr. Ama ürettikleri arabada koþan Volkswagen motorodur.Nissan, tekleyen ABD otomotiv sanayiine motoruyla sýzdý.

Bunlar, meslekten olmayan bizcileyin kiþilerin bile bildiði gerçek-ler. Ama motorun bir teknik adam, bir makina mühendisi için anlamýçok farklý. Devrim otomobilleri için, üç ayrý tipte motor yapýldý. Sonraiçlerinden birinde karar kýlýndý. Bu gün de o günleri anarken, "Ýlk Türkmotoru" diyorlar,"ilk Türk motoru saat gibi çalýþmaya baþladýðýzaman…"

Ýlk motor bitmiþti. Orada tezgahýn üstünde duruyordu ve marþabasýlma aný gelmiþti. Motor ekibinden, Rýfat Serdaroðlu sakinliði veçelebiliði ile ünlü.Bir de tedbirliliði ile. Marþa basmadan önce motorunçevresine çelik birtür kafes geçirdi.

Ýlk kez üretilen, baþka bir örneði olmayan ve ilk sýnavýný verecekolan motor patlayabilirdi ve bu binlerce çelik parçasý fýrlatan bir þarap-nelden daha tehlikeliydi. Çelik kafes yerleþtirildi. Ýyi anýmsamýyorlar,amaya Þecaattin Sevgen ya da Rifat Serdaroðlu marþa bastý. Ýlk Türk motorusaat gibi çalýþmaya baþladý.

Bu yazý için ulaþabildiðimiz tüm mühendislere sorduk. Hiç biri ken-disinin aðladýðýný söylemedi. Hepsi "Arkadaþlar aðladý"dediler.Mantýksal sonuç: Eskiþehir atölyesinde ilk Türk motorunun marþýnabasýldýðýnda tüm ekip sevinçten aðlamýþtý.

107

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 108: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Arabalar vagonlara yükleniyorKonuþtuðumuz mühendisler hangarýn duvarýna asýlý tabelaya "1

gün kaldý" yazýlýp yazýlmadýðýndan pek söz etmediler. Ama 28 Ekimakþamýný hepsi iyi anýmsýyor. Þecaattin Sevgen anlatýyor:

'Bej arabayý, bayrama bir hafta kala güç bela yol tecrübesine hazýr-layabilmiþtik. Kýsa bir parkurda gidip döndük. Yað borusunda sýzýntý,yað pompasýnýn geri dönüþ valf ayarýnda aksama var.Önemli deðil.Üstesinden geliriz. Sonra ikinci araba da tamamlandý. Onu siyaha bo-yadýk. Daha resmi görünsün diye. Ama onu yol tecrübesine almamýzaolanak kalmadý. Zaman dolmuþtu 28 Ekim gün batýmýnda çaresiz, iþibýraktýk. Geç vakit arabalar vagonlara yüklendi. Biz de günlerden beriilk kez sabaha kadar uyumak üzere trene bindik, Ankara'ya gidi-yoruz…'

Salih Kaya Saðýn ayný günleri, saate karþý yarýþýlan o amansýz gün-leri anlatýyor:

'Siyah renkteki 2 Numaralý Devrim otomobilinin son kat boyasýancak 28 Ekim akþamý vurulabildi. Pasta ve cilasý ise Ankara'ya sevkedilmek üzere yüklendiði trende gece yol alýrken yapýldý. Buharlý loko-motiflerle çekilen trende bacadan sýçramasý olasý kývýlcýmlardan ötürübenzin depolarýnýn boþaltýlmasý istendi. Boþalttýk. Biz de trene bindik.Ankara'ya gidiyoruz.'

Biten benzin mi, umut mu?Öykünün sonunu ilk baþta anlattýk. Ayrýntýlar çok da önem taþýmý-

yor. Tren katarýndan indirilen, depolarý güvenlik nedeniyle boþaltýlmýþarabalara, bir kilometre ötedeki Shell istasyonuna gitmeye yetecekkadar bir iki litre benzin konduðu; “kraldan fazla kralcý” yüksekbürokratlarýn aceleciliði, konvoya eþlik eden motosikletli polislerinzamanýnda uyarýlmamasýyla benzin ikmali yapýlamadan TBMM'nin yo-lunun tutulmasý; Cumhurbaþkaný Gürsel'in siyah arabaya yaklaþmasý;alelacele bulunan bir bidon benzini depoya boþaltacak hunininunutulmasý; iki gencecik mühendisin, Kemalettin Vardar ile RifatSerdaroðlu'nun bir gazeteyi huni yapmaya çabalamasý; gazete kaðýdýn-dan huninin ýslanýp hamurlaþývermesi; Kemalettin Vardar'ýn avuçlarýnýhuni gibi depo kapaðýna tutup, "Dök þunu Rifat Geliyor adam, dök

108

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 109: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

þunu" deyiþi; benzinin depo yerine yere boþalmasý; Serdoðlu'nun çare-sizlik içinde benzinden sýrýlsýklam ellerini pantolonuna silip direksi-yona oturmasý;siyah Devrim otomobilinin 200 metre gidip, önce biröksürmesi, sonra da durmasý; Cemal Gürsel'in "Ne oldu?" sorusunu,her zaman sakin, Çelebi Serdaroðlu'nun, sanki kendisine saat sorul-muþ gibi, "Benzin bitti paþam" diye yanýtlayýþý... Hayýr, bu ayrýntýlar hiçönemli deðil.

Nurettin Erguvanlý, Þecaatin Sevgen ve Mehmet Nöker'in o aradabenzin ikmali yapmayý becerdikleri, bej Devrim'i çabucak siyahDevrim'in yanýna çekmeleri; Gürsel'in aktarma yapmasý; direksiyonun-da yüksek mühendis Þecaattin Sevgen'in oturduðu bej renkli Devrim-1'in Ankara caddelerini, alkýþ ve gözyaþlarý arasýnda aþýp, önceAnýtkabir'e oradan da geçit töreninin yapýlacaðý Hipodrom'a gidiþi;geçit törenine katýlmasý…Hayýr, bu ayrýntýlar da hiç önemli deðil.

Devrim'e ölüm fermanýAma 30 Ekim sabahý yayýnlanan gazetelerdeki idam fetvalarý önem-

li. Günün tüm gazeteleri aðýz birliði etmiþçesine ve galiba Devrimsözcüðüyle bilinçaltý bir hesaplaþmanýn hýnç ve þehvetiyle (Hýnç veþehvet? Uydu mu bu söz, buraya? Tabii uydu. Evet, hýnç ve þehvetiyle)hemen hemen ayný baþlýklarý attýlar. "Devrim yolda kaldý", "Devrim200metre gidebildi", 'Devrim yürümedi'.

129 gün önce tohumu çatlayan Devrim, 29 Ekim 1961 günü doðduve o gün öldü.Rifat Serdaroðlu anlatýyor:

'Basýn olayý bu kadar olumsuz iþlemeseydi çok daha farklý sonuçlaralýnabilirdi. O günlerde gazetelerde bir de fotoðraf yayýnlanmýþtý.Ýngiltere Kraliçesi'nin limuzini yolda kalmýþ. Lordlar arkadan itiyorlar.Ortalýk da birbirine girmiyor. Bu olay normal bir þeydir, yani Limuzinkalitesinde bir araba da yolda kalabilirdi, denenmemiþ bir Devrim de.Üstelik benzin bittiði için deðil, bir baþka arýzadan yolda kalabilirdi.Sorun bu deðil ki..'

Þecaattin Sevgen farklý bir karamsarlýðý dile getiriyor:

O günlerde ‘basýnýn ne denli büyük bir güç olduðunu kavramýþtýmve aralarýnda gerçekleri sabýrla araþtýran ve uzun vadeli çýkarlarý

109

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 110: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

gözetenlerin pek ender bulunduðu kanýsýna varmýþtým.Biz seri üre-time uygun bir otomobil yapmadýk. Bir prototip yaptýk biz. Þayet ilkimalat sorunsuz olursa bu daha kötü olur, eksikleri geliþtirilemez. Ýþtebu anlaþýlamadý.'

At neslinin ýslahý saðlandý mý?Devrim otomobiline yönelen saldýrýlar salt "Yürüdü, yürümedi" nok-

tasýnda yoðunlaþmadý. O dönemde bir ithal otomobil 50 bin lirayasatýlýrken, Devrim otomobillerinin üretimi için "tahsis" edilen 1 milyon600 bin lira da dile düþtü.

"Milletin parasý har vurup harman savruldu" çýðlýklarý atýldý. Oysa 1milyon 600 bin liraya üç prototip otomobil yapýlmýþtý, bunlar için çeþitlitip ve güçlerde 7 motor üretilmiþti. Özel kalýplar hazýrlanmýþ, tezgahlarkurulmuþtu. Bunlar dikkate bile alýnmadý.

Yüksek Mühendis Nurettin Erguvanlý, uzun yýllar öncesinde kalmýþo günleri anlatýrken, kýrk yýllýk devlet memurluðunun deneyimi ilesözcükleri tartarak konuþuyor. "Bir þeyler" söylemeden "bir þeyler"söylüyor. Dudaklarýn da kederli bir gülümseme:

'Heyecanlý günlerdi. Özel sektör otomotiv sanayiinde bir hamleyehazýrlanýyordu. Bir kaç yýl sonra bir sürü üretim kusuruyla sokaklarýmýzýdolduracak yerli (!) arabalarýn hazýrlýðý yapýlýyordu. Binlerce ve binlercemotor ithal edilecekti Türkiye'ye. Ford, Fiat motorlarý filan. Tümüyleyerli bir motor üretimi de o günlerde gerçekleþince…'

'Yani efendim, Devrim için yerli motor üretimi engellendi mi diyor-sunuz ?'

'Hayýr, hayýr. Böyle bir þey söylemedim ben. Ama ilginç bir rastlantýdeðil mi söylediðim?'

'Evet efendim, gerçekten ilginç bir rastlantý" dememize fýrsat býrak-madan konuyu deðiþtirdi. Bürokrasi çarkýný iyi tanýyan bir teknokratýnzengin deneyimine saygý duyduk, ýsrar etmedik.

Devrim'in üretiminin de, savunulmasýnýn da yorulmaz militanlarýn-dan Salih Kaya Saðýn anlatýyor:

'Haber, yorum ve fýkralarda harcanan bunca paranýn boþa gittiðin-

110

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 111: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

den dem vuruyorlardý. Bize 1 milyon 600 bin lira tahsis edilmiþti. Oysaayný yýl orduda süvari birlikleri kaldýrýldýðý halde Tarým Bakanlýðý bütçe-sine "At neslinin ýslahý" için konmuþ bulunan 25 milyon lira ödenektenve sonucundan kimse söz etmiyordu. Hala merak ederim, at neslindeo günden bu yana bir geliþme saðlanmýþ mýdýr?'

Devrim bir meydan okumaydýFark etmiþsinizdir, baþtan beri kendi kiþisel yargýlarýmýzý bir yana

býrakýp, Devrim otomobili üreten mühendislerden ulaþabildiklerimizintanýklýklarýna baþvurmaya özen gösterdik. Baþta da söyledik. Çoðuyüksek makina mühendisi olan ya meslek yaþamlarýnda devletin enüst düzeylerine yükselmiþ çoðu çok önemli sorumluluklar yüklenmiþyurtsever teknokratlar, Ýçlerinde iki kez THY genel müdürlüðü yapmýþNurettin Erguvanlý gibi, Ecevit hükümetlerinden birinde SanayiBakanlýðý yapmýþ Orhan Alp gibi, Genel Kurmay Genel Sekreterliði’ndengelip DDY genel müdür yardýmcýlýðýný üstlenmiþ Emin Bozoðlu gibiadlarý Devlet Demiryollarý ile özdeþleþmiþ Salih Kaya Saðýn, MehmetNöker, Þecaattin Sevgen, Rifat Serdaroðlu, Hakký Tomsu, MustafaErsoy, Celal Taner, Mustafa Seyrek, Hamdi Tahýllýoðlu gibi kamu ya daözel sektörde baþarýlar kazanmýþ uzmanlar 33 yýl sonra Devrim'i, bugözü kara "endüstri serüvenini" pek ilginç deðerlendiriyorlar.

Mustafa Seyrek 33 yýl öncesine bakarken telefonda (uzakta,Silifke'deydi. Ancak telefonla ulaþabildik.) Sesi titriyordu:

'Bu bir meydan okumaydý Aydýn Bey. Toplu iðnenin bile ithaledildiði bir ülkede bir meydan okumaydý. Devrim projesi baþarýyaulaþmýþ ve kendini kanýtlamýþtýr. Engellenmesiyle ilgili ayrýntýlaragirmek istemiyorum. Ama þunu vurgulamak istiyorum. Biz, bu ülkeninyetiþmiþ elemanlarýnýn, bu ülkenin servetler harcayarak yetiþtirdiðimühendislerinin en zorlu teknik sorunlarýn üstesinden gelebileceðinikanýtladýk. Bunun onuru bize yeter.'

Didim'de alçak gönüllü bir tatil sitesinde, yýllarca omuza omuza terdöktüðü demiryolcu arkadaþlarýyla, örneðin kýrk yýllýk "kavga arkadaþý"Mehmet Nöker'le birlikte emekliliðin tadýný çýkarmaya çalýþan RifatSerdaroðlu anlatýyor:

'Bir otomobil fabrikasý kurulmadan ve yardýmcý sanayi tam oluþ-

111

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 112: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

madan seri halde otomobil üretimi yapýlmayacaðýný herkes bilir. Bizsadece istenirse ve zorlanýrsa Türkiye'de otomobil yapýlabileceðini vehatta bu yolda çok geç kalýndýðýný göstermiþ olduk. Zaten asýl hedefde buydu.'

Salih Kaya Saðýn çocuðunu,yurdunu savunurcasýna konuþuyor:

'Bu proje Türkiye'nin otomobil tipinin geliþtirilmesiydi. Ýþte bunuanlayamadýlar. Türkiye'de otomobil ve motor yapýlacaðýna kimse inan-mýyordu. Bizim görevimiz bunu kanýtlamaktý. Kendi özel otomobille-rimizi söküp parçalarýný inceledik. Pres makinalarýmýz, baþka bir çokteknik gerecimiz yoktu. Parçalarý alçý kalýplarýyla hazýrladýk. Teknikolarak bu gülünç bulunabilir. Ama asýl gülünç olan Türkiye'de bir oto-mobilin, motoruyla birlikte bir otomobilin yapýlacaðýna inanmamakdeðil mi? Sýfýrdan baþladýk, Amerika'yý yeniden keþfediyorduk sanki.Otomobilin motorunu yapýp çalýþtýrdýðýmýz gün,Cemal Gürsel'le birlik-te görmeye gelen bir Bakan,"Motor yapýldý. Çalýþýyor da.Ama iktisadiolur mu? diye soruyordu.

Bir ülke düþünün ki "Motor yapýlamaz" densin. Olanaksýz birsürede motor yapýlsýn ve bu küçümsensin. Otomobili yaptýk. Bu oto-mobil yürüdü ve hala yürüyor. Biz kendi Amerika'mýzý keþfettik amaürettiðimiz otomobile ruhsat bile alamadýk…"

Salih Kaya Saðýn doðru söylüyor. Devrim otomobilleri için Eskiþehiril trafik müdürlüðüne birkaç kez tescil, ruhsat ve plaka için baþvurul-du. "Menþe þehadetnamesi olmadýðýndan ruhsat verilmesine imkanbulunmadýðý tespit edilmiþ olup, bilgi edinilmesi…."diye baþlayanresmi yazýlarla yanýt geldi.

Devrim otomobilinin "menþe þehadetnamesi", yani nüfus kaðýdýyoktu. Emin Bozoðlu ve arkadaþlarý, yani "23 deli" tarafýndan yoktan varedilmiþti. Eskiþehir Ýl Trafik Müdürlüðü yerden göðe haklýydý. Ruhsat veplaka, nüfus kaðýdýnda Ford, Fiat, Renault, Mazda, Jaguar, Opel filandamgasý olan arabalara verilir. Devrim gibi ne idüðü belirsiz, nesebigayri sahih (ana babasý bilinmeyen) arabalara deðil…Geçelim .

112

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 113: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Necmettin Erbakan nereden çýktý?Ah evet, bir de Erbakan Hoca öyküsü var. Yýllar ve yýllar sonra bir

gazeteci, Devrim otomobili projesini Erbakan 'a yamamaya kalkýþtý. Bizbu diziyi hazýrlarken genç arkadaþlarýmýzýn bir bölümü Devrim otomo-bilini anýmsamadý bile. Devrim daha onlar doðmadan doðmuþ veölmüþtü. Ama Erbakan'ý anýmsadýlar. "Haa, þu Erbakan'ýn yaptýðý arabadeðil mi, aðabey?" diye sordular. Genç arkadaþlarýmýzý yanýtladýk:Erbakan'ýn Devrim otomobiliyle iliþkisinin bir "asparagas" olduðunu di-limizin döndüðünce anlattýk. Ardýndan Salih Kaya Saðýn'a sorduk,Mustafa Seyrek'e sorduk, Rifat Serdaroglu'na sorduk. Kimi öfkeyle,güldü. kimi dalgasýný geçti. Serdaroðlu daha sakin açýkladý:

'Erbakan da nereden çýktý? Erbakan'ýn Devrim projesi ile tek iliþkisibir olumsuzluktan ibaret. O zamanlar Gümüþ Motor adlý bir fabrikanýnsahibi mi, yöneticisi mi neydi ? Biz de motor üstüne çalýþýyoruz ya."Gidip bakalým þu Gümüþ Motor'a, iþimize yarayacak bir katkýlarý olurmu" dedik. Gittik, ihtiyaçlarýmýzý anlattýk. Bizim ihtiyaçlarýmýzý yanýtla-yacak hiçbir olanaklarý olmadýðýný söylediler. Biz de zaten açýlmamýþolan Erbakan, daha doðrusu Gümüþ Motor defterini kapattýk. Hepsibu, meslek gereði Erbakan Hoca'yý iyi kötü tanýyoruz. Erbakan siyasiyarar saðlayacaksa sinekten bile yað çýkarýr. Anlaþýlan bir gazetecinin(!) "asparagas" haberini tekzip etmeyiþinin ardýnda da Hoca’nýn sinekyaðý meraký var.. Bunu da geçelim.

Baðýmsýzlýk ve Devrim Þimdi kimileri yazýnýn bu baþlýðýna bakýp suratlarýný buruþturacak-

lar, "Amaaaan gene o bayat yaveler" diyecekler. Eðer o "bayat yaveler"den söz etmek isteseydik buruþan suratlar umurumuzda olmazdý.Ama bu dizide bir siyasal ya da sosyal devrimden deðil, 'Devrim oto-mobili'nden söz ediyoruz. Baþlýkta kullandýðýmýz "baðýmsýzlýk"kavramýný da salt bu çerçevede kullanýyoruz.

Yani "surat buruþturanlar" bile okumaya devam edebilirler.

Önce kimi gazetelerin sayfalarýna yansýyan bir haberi aktaralým.Hürriyet gazetesi 28 Temmuz günü iç sayfalarýndan birinde þöyleyazdý:

"Dizayný eski olmasýna raðmen TOFAÞ'ýn ürettiði otomobiller Çin'de

113

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 114: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Toyota, Mazda, Ford ve Opel gibi dünya devlerine karþý büyük baþarýsaðladý. TOFAÞ'a Çin pazarýnýn kapýlarýnýn açýlmasýnda ucuz fiyatlar,büyük rol oynadý. Ýhracatý zorlamak için, cazip fiyatlarla pazara çýkanTOFAÞ'a, dünyanýn her ülkesinden ihracat teklifleri gelmeye baþladý.Ortadoðu, Kuzey Afrika, Romanya, Makedonya, Rus Cumhuriyetleri,Þili ve Arjantin gibi ülkelerden otomobil satýn almak için teklifler yaðý-yor, ancak TOFAÞ, lisans anlaþmasý nedeniyle baðlý olduðu Fiat'ýnizniyle ihracât yapabiliyor. Fiat'ý ihracat için ikna ettiklerini belirtenTOFAÞ yetkilileri, ihracatta adým adým ilerlediklerini söylediler. (Ancak)Þili ve Arjantin'den gelen teklifi Fiat'a ileten TOFAÞ, Fiat'tan "Buralarbizim pazarýmýz. Buralarda dolaþmayýn' þeklinde bir uyarý aldý. AcabaFiat (ya da Ford ya da Opel ya da Renault filan) kime ve hangi koþullar-da "Buralarda dolaþmayýn bakayým" diye buyurabilir?

Kore'de uçan kuþ gördünüz mü?Bir üst paragraftaki sorunun yanýtýný en iyisi Devrim'i yaratanlar

versin. Ýlkin, Salih Kaya Saðýn'a kulak verelim:

'Bizim görevimiz teknik bir sorunu çözmekti. Çözdük. Ama dahasonraki yýllarda mühendislik alanýnda özgün bir þey geliþtirilmedi. Herþey bizim yaptýðýmýzla kaldý. Bugün Türkiye'nin otomotiv sanayinin deiçine düþtüðü kýsýr döngünün kilidi de buradadýr zaten. ÖrneðinGüney Kore Avrupa'dan aldýðý otomobillerde özgün deðiþiklikleryaparak kendi otomobil "tipi"ni geliþtirdi ve þimdi bir çok ülkeye ihra-cat yapýyor. Devrim'den sonra Türk mühendislerinin tasarým olarakotomobil üretimine etkin bir katkýsý olmadý.

Saðýn'ýn deðerlendirmesi önemli. Bugün "kendi" otomobil sanayiiolan Türkiye'nin sokaklarýnda Güney Kore arabalarý, Hyundailer, Kia'larcirit atýyor. Peki Güney Kore sokaklarýnda hiç Serçe, Kartal, Þahin,Doðan türü "kuþlar"ýn uçtuðunu gören var mý? Acaba Þili ve Arjantinpazarýna Kia ya da Hyundai ihraç etmek isteyen Güney Kore firmalarý-na "Buralarda dolaþmayýn bakayým'' diyen, daha doðrusu diyebilenoldu mu?

Nedir þu anda Türk otomotiv sanayiinin teknik düzeyi? 1965'te özelsektörce üretilen ilk otomobilden (Anadol) bu yana, piyasada "ege-

114

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 115: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

men" olarak iki marka var: Fiat ve Renault. Bunlara Ford kaynaklýTaunus'u, yerli üretime hazýrlanan Toyoto'yý, ayrýca Opel'i katýn.Hemen hepsi 1960'larýn motor teknolojisi ile donanmýþ arabalar.Modeller Avrupa ve ABD pazarlarýna epey önce çýkarýlmýþ, pazardoyuncaya kadar üretilmiþler. Ford'un, Taunus'un, Fiat'ýn bizde kuþadlarýyla anýlan 131 modelleri, Toyota'nýn Corolla'sý, Reanault'nunRenault 12 serisi gibi. Yok eðer model tutmadýysa fazla diretilmeyippazardan çekilmiþler. Fiat'ýn Tempra'sý, Renault'un Renault 9 veRenault 11 serisi gibi. Peki sonra ne olmuþ bu modeller ? Öyle ya üre-timleri için onca yatýrým yapýlmýþ, kalýplar için milyonlar (Dolar tabii)harcanmýþ, tezgahlarda, preslerde onlara uygun,ince ve masraflýdüzenlemelere gidilmiþ. Sonra ne olmuþ ya piyasa doyduðu için ya dapiyasa tutmadýðý için üretimden çekilmiþ modellere?

Bernard Nahum, Vehbi Koç'la birlikte. Türk otomotiv sanayiinin özelsektördeki "babasý" sayýlýr. Doðrudur da. Ýþte bu safkan iþ adamýnýnanýlarýndan þu paragrafý birlikte okuyalým:

"…Ben Ford'un 1982 yýlýnda imalattan kaldýrmayý planladýðý Cortinamarka (modeli demek istiyor) otomobilin kalýplarýný ucuz bir fiyataalarak, 1984-1985 yýllarýnda böyle bir projeyi gerçekleþtirme yolununciddiyetle araþtýrýlmasý gerektiði kanýsýndaydým. Cortina ile Taunusayný tür otomobil olduðundan…"

Modasý geçen otomobil ucuzdurAnlaþýlacaðý gibi Taunus ile Cortina ayný otomobil. ABD'de Cortina

olarak satýlan araba, pazarlama teknikleri gereði olsa gerek, Avrupapazarýnda Taunus adýyla satýþa sunuldu. (Taunus, Almanya'da,Frankfurt yakýnlarýnda daðlýk bir bölgenin adýdýr). Taunus otomobiliTürkiye yollarýnda "En iyi yerli" sloganýyla iþte böyle bir "mali strateji"sonucu koþmaya baþladý. Artýk ABD ve Avrupa piyasalarýndan çekildiðiiçin kalýplarý ucuza gelecek bir otomobil. Hepsi bu.

Böylesi stratejilerin sonucudur ki 5 Nisan 1994'teki EkonomikÖnlemler Paketi'nin ardýndan da Türk otomotiv sanayii bunalýma girdi.Kepenkleri indirdi ve KDV'den pay dilenmeye baþladý. Payý aldý. Birazkendine gelir gibi oldu. Ama mahalle kahvelerinin sade suya tirit soh-

115

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 116: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

betlerinde dahi, bu "kendine geliþ"in geçiciliði konuþuluyor. Türkiyepazarý týkanma noktasýna doðru hýzla ilerliyor. Türk otomotiv sana-yiinin geleceði, ister istemez ihracatta. Ama hangi modellerle?Eloðlunun ya sonuna kadar pazarlayýp piyasalarý doyurduðu, ya dazaten piyasalarda tutmadýðý için üretimden kaldýrdýðý modellerle mi?Bunlarý alacak enayileri, kim, nerede bulacak ? Bulunsa bile bu ancakfiyat dampingleri ile olanaklý. O zaman da Torino'daki (Fiat),Detroit'teki (Ford), Osaka'daki (Toyota); Rüsselsheim'deki (Opel)patronlar, "Çekin ayaðýnýzý bu pazarlardan bakayým" deyince ne ola-cak? Otomobil ihraç etmenin tek yolu fiyatý ucuz, kalitesi yüksek vetasarýmý özgün araç üretmektir. Türkiye özgün modeller üretemedi vedünya otomobil pazarýndan pay kapamadý. Dünya piyasasý otomotivdevlerinin dað gibi yýðýlmýþ stoklarýný alýrken iyiden iyiye þýmarýkdavranabiliyor. Fiyat, kalite ve özgünlük arýyor. Aradýðýný bulamayýncakolayca burun kývýrýyor. Devrim'in bir baþka üreticisi, Þecaattin Sevgenkonuþuyor: 'Biz çalýþan, yürüyen Türk tipi otomobili araþtýrdýk. Ortayaözgün bir ürün koyduk. Ama ondan sonra ne olacaðý hiçdüþünülmemiþti. Türkiye o gün bugündür, yani hiç bir zaman, kendikoþullarýna uygun otomobil geliþtiremedi. Çünkü bu alanla ilgili insangücü yetiþtiremedi. Otomobil deyince bugün herkes deðiþiklik arýyor.Dünyanýn en beðenilen arabalarýna bakýn, hepsi çekik gözlü Çin kýzlarýgibi oldular. Otomobil imalatý budur. Sürekli deðiþiklik, geliþtirme veözgünlük.”

Türkiye'ye özgü otomobil yapýlmadý Ama Türkiye bunu yapacak halde deðil. Fabrikalar daima montaja

dayalý büyük arabaya gitti. "Motoru þuraya yada buraya koyalým" danöteye gitmedi teknik yaratýcýlýk. Bugün Türkiye'de az benzin yakan,küçük arabaya ihtiyaç var. Ama karar, ana üretici firmalara býrakýldýðýiçin daha fazla kar getiren büyük arabalar yeðleniyor. Benzin alanýndabüyük kayýplar var. Benim en büyük hüsraným,Türkiye'nin kendi özkaynaklarýný harekete geçirerek kendi koþullarýna uygun, baðýmsýz birotomobil üretememesidir…

---------------------------------------------------------------

Gazeteci daktilosunun baþýndan kalktý. Günlerdir otomobilmarkalarýyla, motor türleriyle, benzin tüketimiyle uðraþmýþtý. Mola

116

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 117: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

verdi. Avrupa'da, ABD'de modasý çoktan geçmiþ ama Ýstanbul sokak-larýnda hala koþan "yerli" arabalarda kurþunsuz benzin kullanýlamadýðýiçin atýk borularýndan (egzoz) fýþkýran zehirli gazlarla aþýrý kirlenenkentin havasýný soludu.

Gazetenin bahçesinde turlamaya baþladý. Kendine iç pazardanbaþka piyasa bulamadýðý için bir ekonomik bunalýmda kepenkleriindiriveren otomobil fabrikalarýnýn iþten çýkarýlýp köylerine yollanan( Ah evet, ayrýlmadan önce tezgahlarýný temizleyip öpen) iþçilerini,ustalarýný düþündü. Sonra orada, bozkýrýn göbeðinde, Eskiþehir CerAtölyesi'nin bir hangarýnda bekleyen, ama sürücüsünü bulunca can-lanýveren, marþýna basýnca gürleyiveren Devrim'i anýmsadý.

Devrim orada, Eskiþehir'de 33 yýldýr direniyor. Devrim'i yaratan 23delikanlýdan hayatta kalanlar, Devrim sözcüðünü duyar duymaz can-lanýveriyorlar. Kimiyle yüz yüze konuþmuþtu. Kimine telefonla ulaþa-bilmiþti. Kimileriyle, genç gazeteci arkadaþlarý konuþmuþtu. Hep birlik-te 1994 yýlý Türkiye'sine Devrim'i anlatmak, anýmsatmak istemiþlerdi.Türkiye'ye onur kazandýran, bir meydan okumanýn öyküsünü anlat-mayý denemiþlerdi. Gazeteci Cumhuriyet'in görmüþ geçirmiþbahçesinde, volta atarcasýna dolandý. Dudaklarýnda, nedense bir marþ:Çýktýk açýk alýnla / On yýlda her savaþtan...diye baþlayan, yoksulluk,gerilik çemberini kýrmak için silkinmesini bilmiþ bir halkýn özgüveninianlatan bir marþ….

117

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 118: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

118

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 119: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

TÜRKÝYE'NÝN YAÞADIÐI HIZLIKENTLEÞMENÝN ÖYKÜSÜNÜ KURMANIN

SEÇENEKLERÝNDEN BÝRÝ

Ýlhan Tekeli

Page 120: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Eðer insanlýðýn yaþamýnda binlerce yýl önce yaþanan neolitikdevrim bir yana býrakýlýrsa, denilebilir ki bir toplumun yaþamýnda göre-bileceði en köklü dönüþüm sanayi devrimi sonrasýnda yaþadýðýkentleþmedir. Genellikle yapýldýðý üzere, Türkiye'nin bu dönüþümü1948 yýlýndan itibaren yaþamaya baþladýðý kabul edilirse, günümüzekadar geçen elli beþ yýlda büyük ölçüde kentleþmesini tamamladýðýdüþünülebilir. Önümüzdeki on yýl içinde bu sürecin sonuna daha çokyaklaþýlmýþ olunacaktýr. Türkiye bu dönüþümü, Dünya'da sanayi devri-mini gerçekleþtirmiþ, dolayýsýyla kentleþmeyi ilk kez yaþamýþ Avrupaülkelerine göre, iki misli hýzlý olarak yaþamýþtýr. Yaþanan budönüþümün baþarýlý olabilmesi için, bu dönüþümü yaþayan ülkelerinsanayilerini hýzla büyütmeleri ve kentlerinin yapýlaþmasýný yaþamkalitesini artýracak biçimde gerçekleþtirmeleri gerekmektedir. Hemsanayiin geliþmesi, hem de kentlerin yapýlaþmasýnýn saðlanmasý hýzlýbir kapital birikimini gerektirmektedir. Oysa Türkiye kapital birikimibakýmýndan, bu deneyimi ilk kez yaþayan ülkelere göre çok dezavan-tajlý konumdadýr.

Böyle hýzla ve az kaynakla yaþanan bu dönüþüm, beklenebileceðigibi, önemli sorunlar yaratmýþtýr, ama bu dönüþümün Türkiye'deyaþanan biçiminin, Avrupa deneyimine göre üstün olduðu yönlerolduðu da söylenebilir. Örneðin Türkiye'de bu dönüþüm sýrasýndaAvrupa'daki kadar yüksek toplumsal gerilimler yaþanmamýþtýr.Kuþkusuz bu dönüþüm öyküsünü tanýmak, bu öykü üzerinde düþün-mek Türkiye'nin bugünkü durumunu anlamak bakýmýndan çok önem-lidir. Kentleþme sözcüðünü çok kullanmamýza karþýn, bizimyaþadýðýmýz kentleþme öyküsünü kurmak konusuna yeterincedüþündüðümüzü, anlatý seçeneklerini geliþtirdiðimizi söylemek zordur.

Bu öyküyü anlatmaya, bu sorunun ne zaman farkýna vardýðý ve bukonudaki kavrayýþýný o Türkiye'nin yaþadýðý zamanki donanýmýnýn nasýlbelirlediði üzerinde durarak baþlayalým. II. Dünya Savaþý’ndan çýkmýþ,çok partili bir siyasal yaþama girmeye çalýþan Türkiye hýzlý birkentleþme beklentisi içinde deðildir. Gerçi Cumhuriyet ilan edilirkenAnkara'nýn Baþkent seçilmesi üzerine Ankara nüfusu yýlda yüzde 6'lýkbir hýzla büyümüþtü. Cumhuriyet bir tek kentteki bu hýzlý büyümeninsorunlarýyla baþa çýkmakta önemli sorunlarla karþýlaþmýþtý. Ülkenin

120

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 121: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

tüm kentlerinin bu hýzla büyümesini hiç beklemiyordu. Hýzla sana-yileþmeyen bir ülkede bu hýzdaki bir kentleþmenin olabileceðini de ozamana kadar yaþanan dünya deneyimi de göstermiyordu. ZatenTürkiye'nin II.Dünya Savaþý öncesindeki temel politikasý nüfusun kýrdatutulmasý ve kentleþmenin önlenmesi yönündeydi. Türkiye çalýþannüfusun iþçileþmesini ve kentleþmesini tehlikeli buluyor ve sosyalrahatsýzlýklarýn kaynaðý olarak görüyordu. Bu nedenle en açýk örnek-leri, Zonguldak kömür madenlerinde ve Karabük Demir ve Çelik iþlet-melerinde görüldüðü biçimde, köyde yaþayan iþçi kategorileri yaratýl-maya çalýþýlmýþtý. Yani Türkiye'nin yöneticileri ve elitleri, yaþanacakhýzlý kentleþme olgusuyla, bu olgunun kaçýnýlmaz bir zorunlulukolduðunun bilincinde olmadan ve düþünce olarak ona karþý bir vaziyetiçindeyken karþýlaþmýþlardýr.

Bu durumda Türkiye hýzlý kentleþme olgusuyla karþýlaþtýðýndaTürkiye’nin aydýnlarý bu olguyla iliþki kurmak konusunda hazýrlýksýzdý.Gerçi Cumhuriyet daha ilk yýllarýnda kent planlamasý konusundaönemli adýmlar atmýþtý. Cumhuriyetin Ankara'yý Baþkent olarak ilaný veköktenci bir modernite projesini uygulamadaki kararlýlýðý kent planla-masýna siyasal gündemde önemli bir yer kazandýrmýþtý. Cumhuriyetinbu ilk yýllarýnda kent planlamasýnýn artýk bir harita mühendisliði pratiðiolarak görülmesi terk edilmiþ, kent planlamasý mimarlýk hünerleriarasýnda görülmeye baþlamýþtý. Çýkartýlan Belediyeler ve UmumiHýfssýsýhha Kanunlarýyla kent planlamasý yapýlmasý zorunlu hale geti-rilmiþti. Belediyelere plan yapmalarýna yardýmcý olacak merkezi planla-ma ofisleri kurulmuþtu. Kentlerde bina yapabilme yetkileri sadecemimar ve mühendislere inhisar edilmiþti. Kentlerin dokusunu çokayrýntýlý bir biçimde adeta bir yönetmelik düzeyinde belirleyen bir yapýve yollar kanunu benimsenmiþti. Ýlgili üniversitelerin programlarýnaþehircilik dersleri konmuþtu. Kent planlamasýnda uzmanlaþmýþ birmimarlar grubu yetiþmiþti. Hatta bu kadronun bir kýsmý uluslararasýyarýþmalarý kazanacak düzeyde yetiþmiþlerdi. Yani hýzlý kentleþmesüreci iþlemeye baþladýðýnda Türkiye bir kentin büyümesinin ve kentteyapýlan bir yapýnýn hangi koþullarda meþru kabul edildiði konusundakoyu bir modernist meþruiyet çerçevesi oluþturmuþ bulunuyordu.

121

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 122: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Cumhuriyetin ilk yýllarýnda kentsel planlama konusunda oluþtur-duðu bu kapasiteler ve zihniyet çerçeveleriyle karþýlaþýlan hýzlýkentleþme olgusunun niteliði arasýnda büyük bir tutarsýzlýk bulunuyor-du. Kýrdan koparak kentlere gelen gruplarýn kapasiteleri göz önünealýndýðýnda, kurumsallaþtýrýlmýþ bulunan modernitenin meþruiyet ka-lýplarýnýn kentlere meþru olarak yerleþme olanaðý býrakmadýðý hemenfarkedilir. Kentlere gelen bu gruplar çok düþük gelirliydi. Kazançlarýylameþruiyet kalýplarýna uygun olarak inþa edilmiþ düzgün bir evi kirala-ma olanaklarý yoktu. O gelir seviyesinde düzenin meþru gördüðü birþekilde konut yaptýrmalarý olanaðý da yoktu. Bir þekilde para saðlamýþolsalar bile modernitenin ondan beklediði þekilde bir arsa alýp, birplan yaptýrýp, yapý ruhsatý aldýktan sonra, binasýný kurallara uygunolarak inþa ettikten sonra, oturma ruhsatý almasý ve daha sonra oradayaþamaya baþlamasý, köyden koparak kente yeni gelenlerin gerçek-leþtirebileceði bir þey deðildir. Yeni gelenlerin modernitenin meþruiyetkalýplarý içinde kente yerleþtirilmesinin bir üçüncü seçeneði vardýr.O da devletin bu kente gelenlere sosyal konutlar saðlamasýdýr. Bu dapratikte olanaksýzdýr. Devletin bu seçeneði gerçekleþtirecek bir kay-naðý yoktur.

Kýsacasý, modernitenin meþruiyet kalýplarý kente yeni gelenkitlelere bir çözüm saðlamaya uygun deðildi. Bu durumda kentegelenler kendi baþlarýnýn çaresine baktýlar, gecekondularý inþaa et-meye baþladýlar. Kentlerin etrafýnda gecekondu kuþaklarý doðdu.Kente yeni gelenler, kendi koþullarýna uygun bir þekilde, kentte kendi-lerine yer bulmayý baþardýlar. Köyden koparak kente gelenler kendiçözümlerini yaratmýþlardý. Ama bu modernitenin meþruiyetinin sýkýkalýplarýna sýðmýyordu.

Þimdi toplumun aydýn kesimleri özellikle de mimar ve mühendiscamialarý modernite karþýsýnda spontan olarak geliþen bu çözümkarþýsýnda nasýl bir tavýr takýnacaklarý sorunuyla karþýlaþtýlar..Modernitenin meþruiyet kalýplarýyla koþullanmýþ zihinler hemen ikiayaklý çözümler geliþtirmiþlerdir. Bunun bir ayaðý bu kitlelerin kentleregelmesinin engellenmesini istemek biçiminde ortaya çýkmýþtýr. Ýkinciayaðý ise yasalara uygun olarak yapýlmamýþ bu binalarýn yýkýlmasýnýistemek ve bunun için de yýkýma iliþkin mevzuatýn çalýþmasýnýn hýz-

122

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 123: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

landýrýlmasýný saðlayacak düzenlemelere gidilmesini talep etmekolmuþtur. Dönemin gazeteleri bu tür yazýlarla doludur. Hemen hemenhiç kimsenin aklýna modernitenin meþruiyet kalýplarýný sorgulamak,bunlarýn yerine kente yeni gelen bu kitlelerin kapasiteleriyle tutarlýyeni meþruiyet kalýplarý önermek gelmemiþtir.

Modernitenin kalýplarý içinde bu tür çözüm arayanlar genellikletoplumun tuzu kuru denilen kesimi olmuþtur. Modernitenin meþruiyetçerçevesi onlarýn baþkalarý hakkýnda acýmasýz yargýlarda bulunmasýnýkolaylaþtýrmýþtýr. Kendilerini yeni gelenlerin yerine koyarak empatikanlayýþ içinde çözüm geliþtirme sorumluluðunu duymamýþlardýr. Amatoplumda herkesin tuzu kuru deðildir. Bunlarýn baþýnda da moder-nitenin yýkma çözümlerini uygulamasý gereken yöneticiler gelmekte-dir. Yöneticilerin bu konudaki ruh halini gösteren en ilginç konuþ-malardan biri 1930'lu yýllarda TBMM'de geçmiþtir. Türkiye'de ilkgecekondular bu yýllarda Ankara'da yapýlýyordu. Ama henüz toplumdagecekondu ismi ortaya çýkmamýþtý, onlara o zaman barakalar denilipgeçiliyordu. Sayýlarý artýnca bu konuda TBMM'de dönemin güçlü Ýçiþ-leri Bakaný Þükrü Kaya'dan açýklama yapmasý istenildi. Temel beklentibu barakalarýn hemen yýkýlmasýydý. Modernitenin temsilcisinden bek-lenilen buydu. Oysa Þükrü Kaya bu barakalarý hemen yýkmayacaðýnýçünkü eðer bunlarý yýkarsa soðuk Ankara gecelerinde “Kim dondu”kaygýsý içinde rahatça uyuyamayacaðýný biliyordu. Bu örnek çok aydýn-latýcýdýr. Þükrü Kaya tek parti rejiminin güçlü Ýçiþleri Bakaný’dýr. II.Dünya Savaþý sonrasýndaki çok parti döneminin yöneticilerinin karar-larýndan farklý olarak onun karar verirken bir popülizm yaptýðý kuþkusu-nu duyamayýz. Ama modernitenin meþruiyet çerçevesinin tuzu kuruolanlarda yarattýðý haklýlýk etkisi, sorumluluk yerinde olanlarý iknaetmekte yeterli olamamaktadýr. Bu örnek II.Dünya Savaþý sonrasýndakigecekondulaþma sýrasýnda uygulanmayan yýkým kararlarýnýn tekgerekçesinin popülizm olmadýðýný bize göstermesi bakýmýndan önem-lidir.

Gecekondu olgusuna (ilk kez) sahip çýkan bir Türk düþünürü ya daplancýsý olmamýþtýr. 1933 Üniversite Reformundan sonra NaziAlmanya'sýndan kaçarak Ýstanbul Üniversitesi Sosyal Siyaset Kürsüsüneprofesör olarak gelen G.Kessler olmuþtur. Almanya'da çok baþarýlý

123

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 124: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

konut kooperatiflerinin geliþmesinde önemli rol oynamýþ sosyaldemokrat eðilimli bir bilim adamý olan Kessler gecekondulara vegecekonduculara sahip çýkmýþtýr. Kessler devletin çözemediði sorun-larý kendi giriþimleriyle çözen gecekonduculara çok anlayýþlý olarak vesempatiyle yaklaþmaktadýr. Yapýlmasý gerekenin onlarý cezalandýrmakdeðil, onlara yardýmcý olarak daha yeterli konut sahibi olmalarýnýnkolaylaþtýrýlmasýný savunmaktadýr. Bu giriþimci gecekonducularýnbelediye seçimlerinde, þehir meclislerine seçilmeleri ve kentlerinonlarýn giriþimci potansiyelinden yararlanýlmasýný önermektedir.

Tabii iþ gücünden esas yararlananlar kente gelen bu büyük sayýda-ki yeni göçmenin sanayi ve inþaat giriþimcileri olmaktadýr. Onlargecekondularýn savunma söyleminin geliþtirilmesinde doðrudankatkýsý olmasa da bu kesimlerin iþgücünden yararlanarak, bir yandanonlarýn kentte kalmasýný kolaylaþtýrýrken, öte yandan onlarýn gecekon-du yapmalarýna belli ölçüde de olsa fiilen yardýmcý olmuþlardýr. Amaonlarýn savunusunu açýkça yüklenmemiþlerdir.

Hýzlý kentleþme karþýsýnda Türkiye'nin kaynaklarýnýn sýnýrlýlýðý,kentleþme için kabul ettiði meþruiyet kalýplarý, bu geri döndürülemezolgunun kendisine emrivakilerle yol bulmak zorunda kalmasý sonu-cunu doðurmuþtur. Bu emrivakilerin gerçekleþtirilmesinde deðiþikaktörler deðiþik roller üstlenmiþtir. Kuþkusuz baþ aktör zaruret içinde-ki kente yeni gelenlerdir. Onlar bu olguyu gerçekleþtirmiþlerdir. Ýkinciönemli aktör ise bu geliþme karþýsýnda göz yuman siyasal yöneticilerolmuþtur. Bu göz yummada daha önce üzerinde durduðumuz insanikaygýlar etkili olduðu kadar, Ýkinci Dünya Savaþý sonrasýnda Türkiye'niniçine girdiði çok partili siyasal rejimin halkýn istekleri karþýsýnda artanduyarlýlýðýnýn da katkýsý olmuþtur. Modernitenin meþruiyet kalýplarýüzerinde en çok direnenler mimarlar, mühendisler ve planlamapratiði içinde yer alan meslek camiasý içindekiler olmuþtur denilebilir.Onlarýn içinde kimileri farklý düþünse de meslek camiasýnýn tutumukatý modernist meþruiyet çizgisini savunmak olmuþtur denilebilir. Bukonuda onlardan çözüm üretmeleri istendiðinde, çözümü küçükkonutlar üretmede, küçük parsellerde, önceden planlanmýþ gecekon-du önleme bölgeleri oluþturmakta bulmuþlardýr. Kuþkusuz Türkiye, bukonularda yeterli kaynak ve insan gücü seferber edebilseydi bu yolla

124

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 125: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

da çözümler bulabilirdi. Nitekim savaþtan büyük yýkýmlarla çýkmýþAvrupa'daki kentlerde konut sorunlarýnýn çözümünde benzer yollarizleniyor, bunlar da Türkiye'deki meslek camiasýnýn bu yoldakidüþüncelerine katkýda bulunuyordu.

Bir toplumun yaþayabileceði bu en büyük dönüþüm olgusunungerisinde bulunan büyük itici gücün yarattýðý emrivakilere karþý,Türkiye'nin kurumsal yapýsýnýn direniþi, o kurumun rejim bakýmýndanönemine göre, çok farklý düzeylerde olmuþtur. Bu direniþ farklýlýðý ken-disini en açýk biçimde çýkartýlan gecekondu aflarýnda ortaya koymuþ-tur.

Ýlk gecekondu affý 1948 yýlýnda çýktý. Bu afta “gecekondu” sözcüðügeçmiyordu. Yasanýn adý Bina Yapýmýný Teþvik’ti. Ankara için özelolarak çýkarýlan bu yasada gecekondu alanlarý yasaya ekli bir haritadamavi çizgilerle sýnýrlanmýþtý. Bu çizgi içindeki alanlara belli bir süre içinaf getiriliyordu. Bu süre içinde modernitenin kalýplarýna baðlý olmadanyaþam koþullarý iyileþtirilebilecekti. Yani bu yasayla modernitenin ka-lýplarý dýþýna çýkmak mekanla ve zamanla sýnýrlanýyordu. Moderniteninmeþruiyet kalýplarý içinde bu yolla açýlan delik çok küçüktü. Ýmaraflarýnýn karþýlaþtýðý en önemli direnç mülkiyet kurumundan gelmiþtir.Bu direnç de mülkiyet türleri arasýnda önemli farklýklar göstermiþtir.Özel mülkiyet kurumunda hiçbir zayýflama olmamýþ ama kamununtoprak mülkiyeti büyük ölçüde iþgallere açýk hale gelmiþtir. Kurumsalyapýnýn emrivakilerin zorlamasý karþýsýnda en çok zedelenen kesimidaha çok yönetmeliklerin iç tutarlýðýnda ortaya çýkmýþtýr. Örneðin otur-ma izni alýnmamýþ yapýlara su, elektrik baðlama olanaðý yaratýlmýþtýr.Belediyeler imar planý olmayan alanlara yol ve alt yapý götüre-bilmiþlerdir. Belediye sýnýrlarý dýþýnda yapýlaþma büyük ölçüde köymevzuatýna baðlý býrakýlmýþtýr. Burada modernitenin meþruiyet kural-larý geçerli deðildir.

Hýzlý kentleþmenin kentsel yaþama ve kentin büyüme biçimine et-kisi, sadece kentlerin etrafýnda oluþan gecekondu kuþaklarý halindeçýkmamýþtýr. Kentin modernitenin meþruiyeti çerçevesinde kalankýsýmlarýnda da emrivakiler halinde geliþen çözümler moderniteninçözüm önerileri yanýsýra kendilerine yer bulabilmiþlerdir. Bunlardanbiri dolmuþlar iken, ikincisi yapsatçýlýk olmuþtur. Nüfuslarý hýzla

125

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 126: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

büyüyen büyükþehirlerde yaþanan tek sorun konut sýkýntýsý deðildir.Kent içi ulaþýmýn saðlanmasýnda da ciddi sorunlar yaþanmayabaþlamýþtýr. Modernitenin bu konudaki akýlcý çözümü toplu ulaþým sis-temlerinin sunduðu hizmetleri artýrýlmasýný gerektirmektedir. Oysabelediyeler güçsüzdür. Böyle bir yatýrýmý gerçekleþtirememektedirler.Bu durumda spontan bir çözüm olarak taksi-dolmuþlar geliþmiþtir.Bu konuya belediyeler büyük miktarda kapital ayýramayýnca, çözümünküçük giriþimci sermayesiyle üretilmesi zorunluluðu doðmuþ, bu dadolmuþlarýn geliþmesi halinde ortaya çýkmýþtýr. Bu yenilikçi çözümünvar olan meþruiyet kalýplarýyla uzlaþtýrýlmasý gecekondulara göre çokdaha kolay olmuþtur. Taksi, sistemin meþru kabul ettiði bir araçtýr.Onun yeni bir kullanma biçimi olan dolmuþlar hatlar halinde düzen-lenerek sistem içine alýnmýþtýr. Tabii bunda baþlangýçta daha çokkentin modern kesimlerinin yararlandýðý bir çözüm olmasý da kolay-laþtýrýcý bir etki yaratmýþtýr denilebilir.

Hýzlý kentleþme karþýsýnda geliþen bir baþka spontan çözüm yap-satçýlýk sürecinin geliþmesi olmuþtur. Ýkinci Dünya Savaþý öncesindegeliþen imara ve yapý yapmaya iliþkin mevzuatta tek bir parselde, tekbir yapý yapýlmasý öngörülüyordu. Yürürlükteki yasal sistemde birparselin ve içindeki yapýnýn mülkiyetinin parçalanmasý olanaðý bulun-muyordu. Nüfuslarý hýzla artan kentlerde imarlý arsalarýn deðerleri dehýzla artýyordu. Arsa spekülasyonu toplumda en çok yakýnýlan konular-dan biri haline gelmiþti. Bu durumda toplumda orta sýnýflarýn bir parselalýp onun üstünde bir konut yaptýrma olanaklarý kalmamýþtý. Budurumda orta sýnýflarýn bir konut sahibi haline gelebilmesi için arsaparasýný aralarýnda bölüþmesine olanak verecek çözümler gerekiyor-du. Bu çözüm daha sonra toplumda yapsatçý adý verilecek bir küçükgiriþimci formunun geliþmesiyle saðlandý. Yapsatçý genellikle kentmerkezinde bir arsa sahibi ya da arsasý geniþ bir eski ev sahibi bulu-yordu. Yapsatçý bu arsada artmýþ olan imar haklarýndan yararlanarakçok katlý çok konutlu binalar yapýyordu. Bu katlarýn önemli bir kýsmýnýarsa sahibine býrakýyor, diðer kesimini inþaat sýrasýnda satýyor, yapý içingerekli kapitali saðlýyor ve giriþimini tamamlýyordu. Küçük giriþimcilereliyle kent yenileniyordu. Bu yeni geliþen süreç ilk bakýþta moder-nitenin kalýplarý içinde bir iþleyiþe sahipti. Plan yapýlýyor, yapý ve otur-ma ruhsatlarý alýnýyordu. Ama yine de modernitenin meþruiyet kalýplarý

126

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 127: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

içine sýðmayan bir þeyler vardýr. Mülkiyet bölünememektedir, oysa busüreç mülkiyetin bölünmesini gerektirmektedir. Bunun için noterlerdeyapýlan anlaþmalarla bulunmak istenen çözümler daire sahiplerinegüven vermemektedir. Ayrýca bu süreç eskiden düþük yoðunluklu olanmahallelerin yüksek yoðunluklu olarak yeniden yapýlanmasýna nedenolmaktadýr. Bu geliþme sonunda sözkonusu mahallelerde altyapýlar vesosyal donatýlar yetersiz kalmakta, tarihsel dokular tahrip olmaktadýr.Bu olup bitenler Türkiye'de Cumhuriyetin ilk dönemlerinde geliþenmeslek çevrelerinin savunduðu düþük yoðunluklu kentlerden çok fark-lý bir kent yaratmaya baþlamýþtýr. Yapsatçýlýk meslek çevrelerindeküçümsenen bir iþtir. Prestijli mimarlar bu süreçten büyük ölçüde uzakdurmaya çalýþmaktadýr. Bu süreç bu konuda hiçbir formel eðitimiolmayan çoðu Karadeniz kökenli küçük giriþimcilerce yürütülmeyebaþlamýþtýr.

Türkiye yaþamakta olduðu bu büyük dönüþüme pratikte spontançözümlerle uyum yaparken, yaþanmakta olan bu olguyu kavramaktave bununla ilgili politikalar üretmekte modernist imar anlayýþlarýnýn vebunlara iliþkin deðer yargýlarýnýn yetersiz olduðunun da farkýna var-maya baþlamýþtýr. Bu farkýna varýþ için on yýl kadar bir süre gerekmiþtir.Bu deðiþik biçimlerde kendilerini göstermeye baþlamýþtýr. Kentleþmeninsorunlarýyla baþa çýkmak için Ýmar ve Ýskan Bakanlýðý kurulmuþ, sorunlarýnçözümü için gecekondu alanlarýnda sosyal araþtýrmalar yapýlmayabaþlamýþtýr. Kentlerin planlamasýnýn salt mimarlýk hünerlerine dayandýrýla-mayacaðý, mutlaka toplumsal araþtýrmaya ve çözümlemeye dayandýrýl-masý gerektiði anlaþýlmýþ, üniversitelerde baðýmsýz ilk þehir ve bölge plan-lama bölümleri açýlmaya baþlamýþtýr.

Yaþanmakta olan dönüþümün toplumsal boyutlarýnýn gündemegelmesi ve bunun öneminin kavranmaya baþlamasý modernitekarþýsýnda yeni bir meþruiyet çerçevesinin geliþmesini getirememiþtir.Tersine modernite söylemi bu geliþmeyi de kolayca denetim altýna ala-bilmiþtir. Bu dönemde Türkiye'de “kentleþme” sözcüðünün yanýsýra“kentlileþme” diye yeni bir sözcük geliþmiþtir. Avrupa ülkelerininkentleþmesi sýrasýnda ise böyle ayrý bir sözcüðe genellikle gereksinmeduyulmamýþtýr. Bu ülkelerde kentleþme sözcüðü hep kentlileþmeyi dekapsayan bir anlam içerecek biçimde kullanýlmýþtýr. Türkiye'de

127

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 128: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

yaþanan kentleþme deneyimi sýrasýnda, kente gelen köylüler kýsa birsürede kültürel bir dönüþme geçirerek, kentli deðerleri benim-seyemediklerini kavrayýnca, bu kültürel dönüþümdeki gecikmeyianlatabilmek için, kentlileþme terimine de gereksinme duymuþlardýr.Böyle bir terimin geliþtirilmesinin modernitenin meþruiyet çerçevesinikorumak bakýmýndan önemli sonuçlarý olmuþtur. Kente gelen bu göç-menler artýk kentteki köylülerdir. Eski kentliler onlarýn kente gelmesi-ni engelleyememiþ, onlar kente gelmiþlerdir. Þimdi eski kentliler onlarýkavramsal olarak yarattýklarý sanal köylere hapsetmek istemektedirler.Onlarýn kentte bulunurken özgün bir kültür yaratabileceðini kabuletmemekte ve belli bir gecikmeyle de olsa moderni temsil eden eskikentli kültürünü benimseyeceklerini beklemektedirler. Bu da moder-nitenin kültürel hegemonyasýna karþý bir baþkaldýrýnýn görmezdengelinmesini kolaylaþtýrmaktadýr.

Kýrdan kopuþ ve kente geliþ sürmektedir. Bu grup kentlere yer-leþmiþtir. Kendi varlýðýný kabul ettirmiþtir. Kentte varlýðýný sürdürmesinikolaylaþtýracak dayanýþmayý saðlamak üzere hemþehrileri arasýnda iliþ-ki aðlarýný kurmuþtur. Çok partili demokrasinin olanaklarýndan ikiyönlü yararlanmaktadýr. Bir yandan siyasi partilerin kayýrmacý pratikleri-ni, öte yandan verdiði oyun saðladýðý pazarlýk gücünü iyi kullanarakgecekondu alanlarýnýn altyapý kalitesini belli ölçüde geliþtirebilmiþtir.Artýk kentte varlýklarýnýn kalýcýlýðý anlaþýlmýþtýr. Onlarýn kalýcýlýðý iki yön-den kendisini göstermektedir. Bir yandan kentte yaþamlarýnýsürdürmekte, öte yandan kültürlerini tek yönlü olarak deðiþtirmemek-te, kentli kültürle etkileþmektedir. Artýk modernist kültürü benimsemiþeski kentliler onlarý kendi kafalarýnda çizdiði köyün sýnýrlarý içinde tuta-mamaktadýrlar. Böyle bir kent içinde köylüler kavramlaþtýrmasý geliþti-rilecek politikalara yol gösterememektedir. Yaþanan bu olgu karþýsýn-da yeni bir kavramlaþtýrmaya gerek duyulmaya baþlanmýþtýr. Bu dakentlerin iki yapýlý olduðunu kabul etmek þeklinde geliþti. Artýk kent-lerin makro formlarý ikili yapý þeklinde betimlenmekte ve kentlerin içfarklýlaþmalarý bu ikili yapýyla açýklanýr hale gelmektedir. Böylece kalýcýbir ikili yapý algýlamasýnýn geliþmesinin kurumsal geliþmeye yansý-masýnýn en iyi örneði 1966 yýlýnda çýkartýlan 775 sayýlý gecekonduyasasý olmuþtur. Bu yasada ilk kez gecekondu olgusu kabul edilmek-te, bu olgu izinsiz inþaat kavramýyla geçiþtirilmemektedir. Bu yasada

128

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 129: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

gecekondu kavramý ilk kez kullanýlmakta ve daha düþük standartlýkonutlarýn yapýlmasýný kolaylaþtýrýcý yollar bir ölçüde de olsa meþru-laþtýrýlmaktadýr.

Kente gelen bu yeni gruplarýn kentte varlýklarýný kabul ettirmesin-den ve kentin fýrsatlarýndan yararlanmaya baþlamasýndan sonragecekondu olgusunun nitelik deðiþtirmesi hýzlanmýþtýr. 1970'li yýllardaiki yönlü bir geliþme gerçekleþmiþtir. Bir yandan varolan gecekondumahalleleri kentsel hizmetlerden yararlanmasýný sürekli artýrmakta,saðlanan güvenceler gecekondularýn konutlarýný büyütmesine, çokkatlý hale getirmesine yapý kalitesini geliþtirmesine yol açmaktadýr.Öte yandan gecekondu yapýmý kente gelenlerin geldiklerinden kýsabir süre sonra kendi emekleriyle gerçekleþtirebildikleri derme çatmabir konut olmaktan çýkmýþtýr. Artýk kente yeni gelen bir köylü kentegeldiðinde ancak bir gecekondu kiracýsý olabilmektedir. Gecekondulardakiracý olarak oldukça uzun süreler yaþadýktan sonra bir gecekondusahibi olabilmektedir. Gecekondu yapýmý yarý piyasa iliþkileri, yarýmafya türü güç iliþkileri içinde gerçekleþtirilmektedir. Bu yeni iliþkilergecekondularýn maliyetini artýrmýþtýr. Ama bu iliþkiler gecekonduyameþruiyet saðlamasa bile ona güvence saðlayabilmektedir. Artýkgecekondular hazine topraklarý üzerinde deðil, hisseli mülkiyetstatüsüne sahip, mafya türü güç iliþkileri içinde parsellenmiþ, hiç birhukuki geçerliliði olmayan ama üzerinde yapý yapma güvencesi þu yada bu þekilde saðlanmýþ bir parsel üzerinde yapýlmaktadýr. Bir anlam-da modernitenin meþruiyeti dýþýnda ortaya çýkmýþ bir tür planlamaiçinde gerçekleþmektedir. Bu gayri resmi planlama mafya türü gücünzorlamasýyla büyük itirazlar olmadan uygulanmaktadýr. Tabii ki böylebir zor düzenin moderniteyi temsil eden devlet bürokrasisi içinde yan-daþlarý olmadan varlýðýný sürdüreceði düþünülemez. Kente yeni gelen-lerin modernite dýþýnda emrivakilerle kurduðu yeni düzen sadecemodern dýþý alanda kalmamakta, modernin içine sýzarak onu dadeðiþik bakýmdan tahrip eder hale gelmektedir.

Artýk yapýlan gecekondularýn niteliði de çok deðiþmiþtir.Gecekondularýn oldukça büyük oraný çok katlý hale gelmiþtir. Bu çokkatlý hale geliþ deðiþik süreçlerin birlikte iþleyiþiyle ortaya çýkmýþtýr. Busüreçlerden biri gecekondu sahiplerinin para biriktirdikçe yeni katlar

129

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 130: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

eklemesi yoludur. Bir diðeri ise kentin imarlý kesimi içinde bir arz süre-ci olarak spontan olarak geliþmiþ bulunan yapsatçýlýðýn çok katlýgecekondu mahallelerinin oluþmasýnda iþlemeye baþlamasý olmuþtur.Ýkili yapýsý oldukça kemikleþmiþ bu kente adeta iki ayrý konut pazarýoluþmuþ bulunmaktadýr. Gecekondu alanlarýnda uzun yýllardýryaþayanlarýn birikimleri olmaya baþlamýþtýr. Bu birikimlerini kentinmodern kesimlerine deðil gecekondu bölgelerine gecekondu yap-týrarak yatýrmaya baþlamýþlardýr. Yatýrým olarak gecekondularda kiralýkkonut arzý önemli bir paya sahip olmuþtur.

Gecekondulularýn kent mekanýna iyice yerleþmeleri karmaþýk birekonomik sektör niteliðini kazanmasý sadece yapý alanýnda kalmamak-tadýr. Piyasa mekanizmasýnýn saðladýðý demokratiklik içinde müzikalanýnda ilginç bir baþka spontan geliþme ortaya çýkmýþtýr. Bu kesiminduygularýna tercüman olmak için geliþen arabesk müzik, aynengecekondu olgusunda olduðu gibi, baþlangýçta modern kesimin tem-silcisi olan devlet medyasý tarafýndan dýþlanmasýna karþýn, piyasamekanizmasý içinde etkili olmuþ ve zaman içinde kendisi de bazýdönüþümler geçirerek meþruiyetini kabul ettirmiþtir.

1970'li yýllarýn sonuna doðru gecekondu yapýmýnda yeniden birnitelik deðiþmesi ortaya çýktý. Kente yeni gelenlerin kentte kýsa süredegecekondu yapabilmeleri büyük ölçüde olanaksýz hale gelince,gecekondu yapýmý þiddet kullanabilen radikal siyasal gruplar tarafýn-dan örgütlenmeye baþladý. Özellikle yeni gecekondu alanlarý þiddetkullanan radikal gruplarýn himayesi altýna girdi. Buralarda artýk mafyagücü deðil bu gruplarýn gücü egemen olmaya baþladý. Artýk onlardanpara deðil, gecekondu yapmalarýna olanak verilmesi karþýlýðýndaradikal ideolojilere sadakat talep ediliyordu. 1980 müdahalesi son-rasýnda gecekondu alanlarýnda bu parçalanma zaman içinde yokoldu. Ama ayný model bir ölçüde deðiþik tarikatlar tarafýndan uygula-maya konuldu.

Gecekondu konusuna toplumun bakýþýndaki önemli bir deðiþme1984 yýlýnda çýkartýlan af yasasýnda ortaya çýktý. Bu yasa da gecekon-du olgusunun modernist meþruiyet çerçevesiyle iliþkileri konusundakiironik durumu sergilemesi açýsýndan çok ilginç hükümler taþýmaktadýr.Bu yasa okunduðunda ilk bakýþta Türkiye'deki siyasi otoritenin bunca

130

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 131: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

yaþanan maceraya karþýn kentlerin büyümesi konusunda modernistmeþruiyet çerçevesi içinde çözüm bulunmaya çalýþýldýðý kanýsý uyan-maktadýr. Yasada gecekondu alanlarýnda imar ve ýslah planlarý yapýl-masý ve bu planlar yapýldýktan sonra piyasa süreçleri içinde gecekon-dularýn yýkýlarak yerine yapsatçýlýk yoluyla çok katlý apartmanlar yapýl-masý öngörülüyordu. Bunun gerçekleþebilmesi için de imar ve ýslahplanlarýnda yüksek imar haklarý verilmesi isteniliyordu. Bu da gecekon-du olgusunu iyi tanýmamaktan kaynaklanan bir baþka modernistçözümdü. 1950'lerde modernist meþruiyet adýna gecekondularýnyýkýlarak temizlenmesini öngörenlerin çözümü kadar yüzeyseldi.

Bu çözüm de gecekondularýn yýkýlýp temizlenmesini çözüm olarakgören anlayýþ üzerine kurulmuþtu. Ama bu temizleme iþleminidevletin deðil, piyasa mekanizmasý yoluyla yapsatçýlarýn gerçek-leþtirmesi öngörülüyordu. Bunun ilginç yaný siyasal otoriteningecekondululara geçmiþteki aflarda olduðu gibi sadece kentte yaþam-larýný sürdürmeleri için yapýlan, bir anlamda devletin kendisininhalkýnýn konut hakkýný karþýlayamayýþý dolayýsýyla emrivaki olarakgeliþmiþ bir duruma razý olmaktan çýkmasý ve gecekondulunun dakentte toprak spekülasyonu yapabilme hakkýnýn varlýðýnýn tanýnmasýhaline gelmiþtir. Bu spekülasyon hakkýný tanýmanýn üstü kapalýgerekçesini ise kentin her yanýnda modernitenin meþruiyet çerçevesi-ni yürürlüðe koymak teþkil etmiþtir. Bu çözüm ancak büyük kentlerdeprestijli konut alanlarýna yakýn gecekondu mahallerinde etkili olmuþve dönüþümlere yol açmýþtýr. Boðaz sýrtlarýndaki gecekondu böl-gelerinde olduðu gibi eski gecekondu sahiplerin çok büyük kazançlarelde etmelerine neden olmuþtur. Bu da toplum vicdanýný rahatsýzetmiþtir.

Bu amaçla gecekondu bölgeleri için imar ve ýslah planlarý hazýr-lanýrken belediye baþkanlarý plancýlardan her gecekondu yerine verile-cek imar haklarýnýn hesabýnda ikinci kuþak gecekondulunun konutsorununun çözülmesinin göz önünde tutulmasýný rica ettiler. Yani bugecekondu yerine yapýlacak apartman için yapsatçýnýn gecekondusahibine en az iki kat vermesine olanak saðlayacak kadar imar hakkýverilmeliydi. Böyle bir anlayýþ içinde gecekondu sorununa yaklaþýncadevletin düzenine uygun olarak hareket etmiþ bir yurttaþýna göre

131

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 132: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

devlet gecekondulu yurttaþýna daha çok hak tanýmýþ oluyordu. Devletgecekondu yapmak yerine modern kesimden bir kat almýþ bir ailenincocuklarýnýn konut sorunu düþünmezken, kentin iyi yerlerindegecekondu yapmýþ olanlarýn ikinci neslinin konut sorunu çözmeyeçalýþýyordu. Böyle yaparak modernitenin ulus devletinin yurttaþlarýarasýndaki eþitlik anlayýþýný da ihlal etmiþ oluyordu.

Ama bu çözüm bir kentin çok küçük bir kesimi için geçerli olabile-cekti. Diðer gecekondu bölgeleri için bu gerçekçi bir çözüm deðildi.Bu bölgelerdeki gecekondularýn sahiplerinin büyük kesimi af içingerekli harçlarý bile yatýrmadýlar. Gecekondu mahallerinin bir kýsmýndayýkyap süreciyle yaþanan bu dönüþüm gecekondu kiracýlarýnagecekondu arzýný azaltýyor, onlarýn yaþamýný daha da zorlaþtýrýyordu.Bu son af yasasýnýn belki de en ironik yaný gecekondu bölgelerinimodernitenin meþruiyet kalýplarý içine sokmak isterken, modern ke-simlerin imar mevzuatý dýþýndaki geliþmeleri ve kaçak yapýlarý için afgetirmesiydi. Devlet nasýl spekülasyonda eþitlik saðlýyorsa kentin ikikesimi arasýnda imar mevzuatý dýþýna çýkmada da eþitlik saðlýyordu!!Gecekondu bölgelerinin zihniyeti arabesk müzikle nasýl kentin diðerkesimlerine taþýndýysa, imar konusundaki tutumlarý da ayný þekildekentlerin diðer kesimlerini etkiliyordu. Kentin modern kesimindekilergecekondulularla girdiði iliþkilerde onlarýn dönüþmesini beklerkenhayretle kendilerinin de dönüþtüðünün farkýna varýyorlardý.

1984 yýlýnda yürürlüðe giren bu aftan sonra geçen yirmi yýlda bek-lenen dönüþmenin piyasa mekanizmasý içinde gerçekleþmesi ancakbelli alanlarda oldu, ama Türkiye'de kent planlamasýnýn gündeminedönüþüm projeleri sorunsalýný getirdi. Bu dönüþümde belediyeler gi-riþimci rolünü oynamaya baþladýlar. Bu yolla önemli dönüþüm projelerigündeme geldi. Kýrk yýl boyunca sürekli çözümsüzlüklerin nedenihaline gelmiþ olan modernitenin meþruiyet kalýbý deðiþim projeleriylekendisini yeniden üretmek yolunu buluyordu.

Türkiye'nin hýzlý kentleþme olgusuyla kendi zihniyet ve kapasiteleriçerçevesi içinde nasýl iliþki kurduðunun, onu denetleyerek nasýl baþaçýkmaya çalýþtýðýnýn öyküsünü anlatmanýn sonuna geldik. Bu öyküönümüzdeki iki on yýlda da bir ölçüde devam edecek. Öykününburadaki kuruluþ biçimi üç konuya dikkatimizi çekiyor. Bunun belki de

132

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 133: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

en önde geleni toplumun hazýrlýðý en az, kapasitesi en düþük kesim-lerinin zorunluluklar altýnda yaratýcý çözümler üretebilme ve uyumyapma kapasitesinin yüksekliðidir. Ýkinci önemli konu ise moder-nitenin meþruiyet çerçevelerinin bu kapasiteleri yönlendirmekte,onlarla iliþki kurmakta yetersiz kalmasý ve yaratýcý çözümlere büyükölçüde kapalý kalmasýdýr. Üçüncüsü ise popülizmin aðýr bastýðý çokpartili demokrasi pratikleri modernitenin katý meþruiyet çerçevesininyaratabileceði gerilimleri düþürmüþ ve çatýþmaya dönüþmesiniengellemiþtir. Bu karmaþýk geliþme öyküsü içinde moderniteninmeþruiyet çerçevesine alternatif bir baþka meþruiyet çerçevesi geliþti-rilemediði için de modernitenin meþruiyet çerçevesi önemli yaralaralsa da kendisini yeniden üretebilme olanaðýný hep bulmuþtur.

133

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 134: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

134

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 135: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Celalettin Uzer’le Söyleþi*

* Bu söyleþi, TMMOB yayýn organlarýndan “TEKNOKRAT”dergisinin Aðustos 1986 sayýsýndan alýnmýþtýr.

Page 136: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Celaleddin UzerKýsa Özgeçmiþ

1914 Van doðumlu

1941 Liverpool Üniversitesi Mimarlýk Fakültesi mezunu

1944-46 Gelibolu Kolordu Baþmühendisi

1952 Ýmar Ýskan Bakanlýðý, Fen Heyeti Reisi

1958 Ýmar Ýskan Bakanlýðý, Þehircilik Dairesi Baþkaný

1959 Mesken Genel Müdürü

1959-60 Tokyo, Wasseda Üniversitesi deprem mütehassýsý

1961-63 TBMM Bayýndýrlýk ve Ýmar Komisyonu Baþkaný

1963-65 Ýmar Ýskan Bakaný

1965'den beri serbest Mimar, þehir plancýlýðý yapýyor.

Celaleddin Uzer, 1914'de Van'da doðmuþ. Van Valisi olan babasýTahsin Uzer'in görevi dolayýsýyla, daha sonra Erzurum ve Suriye'debulunmuþlar. "Ýlkokulda 9 aldýðým zaman hasta olurdum" diyen Uzer,orta tahsilini Robert Kolej'de yapmýþ ve birincilikle bitirmiþ.

136

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 137: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

"Aslýnda doktor olmak isterdim. Lise bitince 6 bin kiþinin katýldýðýbir sýnava girdim ve birincilikle kazanarak Amerika'ya gitmeye hakkazandým. Atatürk, "Senin yerine baþka bir fakir gitsin, ben seninparaný veririm" dedi ve beni Ýngiltere'ye gönderdi. Þehirciliðe olanilgim orada baþladý. 1934'den 1942'ye kadar Ýngiltere'de kaldým.Üniversiteyi birincilikle bitirdim ve 'First Class Honors' aldým. Diplomatöreninde beni Ýngiliz sandýlar ve Ýncil getirdiler. Rektör, Churcill'inkulaðýna bir þey fýsýldadý ve Kuran getirildi. Churcill, "Kahraman Türkdostlarýmýza ve bize yardýmcý olacak bu gence, iftiharla bu diplomayýveriyorum" dedi, diplomamý teslim etti. Üniversiteyi birincilikle bitirdik-ten sonra Türkiye'ye hemen gelemedim. Harp yýllarýydý, çýkýþ vizesi ver-mediler. Ýngiltere'de Abercrombie'nýn asistaný olarak çatýþtým.Þehirciliðe, onun yanýnda çýrak olarak baþladým. Londra'yý, Tokyo'yuben çizdim ama imzayý onlar attýlar. Daha sonra Dünya MeskenKongresi'nde Divan Baþkaný, Londra ve Liverpool Belediyelerinde sýðý-nak mütehassýsý olarak çalýþtým. 'The Machinegun' derlerdi bana,çünkü en çok sýðýnaðý ben yaptým orada. Ve benim yaptýðým sýðýnaklarda en dayanýklýlarý oldu. Çünkü, bombardýmanda, uður mudur, nedir,tam isabet almadý. Orada biraz þanslýydým. Ýngiltere'de ayrý ayrý mimar-lýk, mühendislik ve þehircilik okudum. Daha sonra Japonya'da depremihtisasý yaptým.

Ali Çetinkaya'nýn isteði üzerine Türkiye'ye döndüðümde, çokdeðiþmiþ buldum Türkiye'yi. Atatürk ölmüþ, annem, babam, amcalarýmölmüþ. Bunlardan haberim yoktu. Bambaþka bir Türkiye buldum.Bayýndýrlýk Bakanlýðý'nda Þehircilik Fen Heyeti'nde mecburi hizmetetabi oldum. O zaman bu memlekette þehircilik diye birþey yoktu.Heussler diye bir adam var, acayip meydanlar yapýyor, dairevi meydan-lar kabul etmez, dar yol sistemi yapar, 9,5 m.lik yollar. Bunlar benimnazariyelerime uymuyordu, boyuna deðiþtirmeye baþladým. Halbukiben fakir milletlerin geniþ yollar yapmasýna taraftarým. Çünkü fakir mil-letin yapboza tahammülü yoktur. Nitekim 1948'de Ankara'ya troleybüsgeldiði zaman dönemedi. Dýþkapý'ya gitti oradan döndü. Ulus mey-daný kifayetsizdi. Hiç unutmam bir gün Ulus meydanýnda troleybüsdönecek, ortada da bir saat var, artýk “Allah þoföre kolaylýk versin”derken, “Halka da selamet versin” diyorduk. Çünkü dönemiyordu.

137

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 138: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Þehircilik Fen Heyeti Reisliði'nden sonra Mesken Genel Müdürüoldum. Didim'de Fethiye'de yaklaþýk 1000 tane bina yaptým. DahaSosyal-Sigortalar yokken, iþçi konutlarý yaptým. Eskiþehir'deki 1 ve 2numaralý kooperatifler hep benimdir. Ýmar Ýskan Bakanlýðý'ný kurduksonra. Yanlýþ bir deprem talimatnamesi vardý, deðiþtirdim. 1963-65 yýl-larý arasýnda Ýmar Ýskan Bakaný iken, Ankara’nýn havasýnýn temizlen-mesi için Gribla þirketi ile anlaþtým, cins cins 3 ton kömür yolladým.Tahlilleri yapýldý. 200 milyona tasfiyehane kuracaktým. O zaman banakýzdýlar, "Sen Saðlýk Bakaný mýsýn? , ne karýþýyorsun?" diye.

Bu iþ kaldý, þimdi 600 milyara yapamazlar bu iþi. Ýsmet Ýnönü'denizin alarak. Þark’ta Ermenilerden kalan alanlara köyleri yerleþtirdim.Bütün deprem bölgelerinde prefabrikasyona geçmek için, BakanlarKurulu'nda ilk defa projeksiyon gösterdim. Gecekondu davasýný elealdým, teþkilatý kurdum. Havadan tesbip ederek, Aktepe'yi seçtim.Altyapýsýný yaptýrdým, 5 bin bina yaptýk. Arkadan partililere daðýtýldý.Eðer Ýsmet Ýnönü kabinesi 4 yýl kalsaydý, gecekondu davasýný hallede-cektim. Fakat maalesef bu memlekette çalýþana karþý düþmanlýk var.

T- Türkiye'deki þehircilik eðitimini olumlu buluyor musunuz?

C.U- ODTÜ'yü de Teknik Üniversite’yi de ben bugün dünya ayarýn-da okullar olarak kabul ediyorum, her ikisi de iyi elemanlar yetiþtiriyor.ODTÜ'nün kuruluþu baþlý baþýna bir olaydýr. Charles Abrahms diyeBirleþmiþ Milletler Teknik Kurulu Baþkaný bir zat geldi. Bu zatýn vazife-si, Bayýndýrlýk Bakanlýðý'na bir þehircilik uzmaný, bir deprem uzmaný,bir de mimari büroya bir uzman temin etmek. Bakan, "Gezdir" dedi.Biz Abrahms'la bütün Anadolu'yu gezdik, Ankara'ya döndük. Ben ozaman Bakanlýk'ta Fen Heyeti Reisi'yim. Charles Abrahms'la TunalýHilmi'de yeni açýlan bir lokantaya gittik. Orada oturuyoruz, dedim kiCharles Abrahms'a, "Sen bize 3 uzman göndereceksin, bunlar çekipgidecek. Sen buraya bir üniversite kurabilir misin? Mesela, "Orta DoðuTeknik Üniversitesi" diye bir üniversite kursak, bütün Arap diyarýburaya gelir. Hem bize döviz saðlar, hem de çevreye hizmet etmiþ olu-ruz." Charles Abrahms "Bunu yapmam için Baþbakan'ý görmem lazým.Bizim 60 uzmanýmýz 6 aydýr bekliyorlar, daha bir tanesi bile göre-memiþ" dedi. O sýrada þöyle bir kafamý çevirdim ki, Allah’ýn büyüklüðü,

138

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 139: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Vecdi Diker oturuyor karþý masadan. Karayollarýnda beraberçalýþmýþtýk, Vecdi Diker, ben, Fehmi Tokay, Nazým Berksan, biz kurmuþ-tuk Karayollarý'ný. Vecdi Diker'in ne dinamik adam olduðunu bildiðimiçin, "Vecdi Abi bir dakika gelir misin?" dedim, hemen telefonla FatihBey'i aradý. Geldi, böyle böyle bir teklifte bulundum, “Ne dersin”dedim. “Çok güzel”, dedi. Geldi, "Tamam yarýn saat 9'a randevu aldým"dedi. Charles Abrahms þaþýrdý.

Ankara Palas'ta misafir ediyoruz onu. Hemen gittik, bir rapor hazýr-ladý. Ertesi sabah Vecdi Diker ve Avni Yener geldiler, Fatih Bey'e gittik.Fatih Bey, rapora baktý, "ben bunlarý sonra okuyayým, yarýn sizesunarým" dedi. "Hayýr", dedi Charles Abrahms, "Þimdi okuyun, biz bek-leriz". Fatih Bey gözlüðünü deðiþtirdi, baþladý okumaya, biz de takipediyoruz. "Çok güzel" dedi, Osman Veriver'le beni bu iþte vazifeli kýldý.Charles Abrahms'ý yolcu ettik, gitti. Bir süre sonra bir telgraf aldýk "300milyon ayrýldý, her þey tamam."

Burada ise Halk Partililer, sanki ben Halk Partili deðilmiþim gibi,"Efendim, Türkiye'de Amerikan Üniversitesi kurulamazmýþ" diye karþýçýkýyorlar.

O esnada Eisenhover düþtü, Truman geldi. Abrahms'tan bir telgraf,"Ýptal edildi." General Rally böyle bir üniversiteye lüzum yoktur diyebeyanat vermiþ. Caným sýkýldý. Ahmet Tokuþ vardý, milletvekilidir. "Yahusenin neþen yok, ne oldu" dedi. Anlattým. "Biz parlamenterlerleAmerika'ya gidiyoruz, ver bana isimlerini, adreslerini arayayým" dedi,gitti. Haftasýnda Charles Abrahms'tan bir telgraf, "Ýþler düzeldi, 75 mil-yona indi, ama kuruluyor." Arkasýndan bir telgraf daha, "Dean Perkinsbaþkanlýðýnda Pensylvania heyeti Türkiye'ye geliyor, karþýla". Karþýladým.Milli Eðitim Bakanlýðý'nda bir toplantý yaptýk.. Teknik Üniversite veMülkiye benim aleyhimdeydi. Efendim, þehircilik varmýþ, böyle birüniversiteye ne lüzum varmýþ.

T- Türkiye'de "þehirci" olmak nasýl bir þey?

C.U- Sürekli olarak, aþaðý yukarý 40-45 senedir Türkiye'de þehirci-lik yapýyorum. Þehircilik öyle bir þey ki, meyvesini geç veren aðacabenzer. Her konan taþ, birbiriyle toplanarak bir þehri oluþturur. Þehir

139

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 140: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

sosyal hayatýn akýþýna baðlýdýr, böyle bir akýþtan iþi ele almalýyýz.Þehircilik, "þehirciyim" demekle bitmez. Þehirci ayný zamanda,mühendisliði, arkeolojiyi, haritacýlýðý da içine alýr. Þimdi bakýn bir þehirplaný yaparken nerelerden geçeceksiniz: Karþýnýza Karayollarý çýkacak,bir. Anýtlar Yüksek Kurulu çýkacak, iki. Devlet Su Ýþleri çýkacak, üç. MilliEðitim Bakanlýðý çýkacak, dört. Arkeologlar çýkacak, beþ. EnerjiBakanlýðý çýkacak, altý. Þehirciliði, iþte bütün bunlarla iliþkisi var diyeseviyorum ben. Eski eser, halkla iliþki, biraz politikacýlýk da var serde.Bakanlýk yaptýktan sonra, þehircilikle uðraþýyorum diye beni hakirgörenler var. Ne yapacakmýþým? Bakanlýktan sonra, bir bankaya gire-cek, meclis-i idare azasý olacakmýþým. Ondan sonra çarþamba günleri3 saat gidip, 200 bin lirayý cebe atýcaðým. Ben böyle þeye yokum.Mesleðim var seviyorum, niye yapmayayým? Çalýþmak ayýp mý?Ýstersem çöpçülük bile yaparým.

Þehircilikte, þahsi menfaat olmamalý. Þehirciye etki yapýlmamalý,þehirci etki altýnda kalmamalý. Þehirci, bakanlýklarla ve vatandaþlasürekli temas halinde olmalý. Bilmediði bir þeyi Lokantacý MahmutEfendi'den, Bakkal Ahmet'ten, Emine Haným'dan öðrenirsin.

Ve þehirci prensiplere uymalý. Bizim millet, pire için yorgan yakanmillettir. Fonksiyon deðil, dýþ görünüþ önemli bizim için. Binanýn dýþýnýpek güzel yaparýz da, içine hiç dikkat etmeyiz. Üst geçitler, örneðin.Niye alt geçit yapmazlar bilmem, bu milleti delirtmek için mi? Ýki katlýotobüs gelse, Ankara'da iþleyemez. Üstgeçitler var çünkü. Þehirdemek, mantýk demektir, her ihtiyaca cevap vermelidir.

140

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 141: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

UÇAK FABRÝKALARI NASIL KAPATILDI?

M.Bahattin ADIGÜZELPilot

THK Tanýtým Müdürü

Page 142: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Hangi konuda olursa olsun baþarýlý olmak istiyorsanýz öncehedefinizi sonra da baþarýnýn en önemli vasýtasý olan stratejinizi iyibelirlemeniz gerekir. Aksi halde ya deðirmen taþlarý arasýnda ya dadiþliler arasýnda ezilip yok olmaya mahkumsunuz demektir.

Özellikle ulusal baþarýlardan bahsedebilmek için geçmiþimizi, yanitarihimizi iyi bilmek zorundayýz. Bunun mümkün olabilmesi için önce-likle arþivlere sahip çýkýlmasý gerekiyor.

Çoðu kez “güncelliðini kaybetti, artýk bu tarihe karýþtý, bu þirketkapandý, yasalar deðiþti, bir daha lazým olmaz” gibi onlarca gerekçeyleimha ettiðimiz veya üç kuruþ para uðruna sattýðýmýz arþivler ne yazýkki Türkiye üzerinde oynanan senaryolarýn sürmesine ve tarihin süreklitekerrür ettirilmesine neden olmuþtur.

Arþivlere sahip çýkmadýðýmýz için bugün ne Ýmam Ceheri, neHezarfen Ahmet Çelebi ne de Lagari Hasan Çelebi'nin adlarý ulus-lararasý havacýlýk camiasýnda anýlmýyor. 10uncu ve 17nci yüzyýlda böylebir uçuþ yaptýklarý dahi kabul edilmiyor. Türk Hava Kurumu tarafýndanher yýl üstün performans gösteren bir kadýn ve bir erkek havacýyaHezarfen ve Lagari adýna verilmek istenen madalyalara; böyle biruçuþun yapýldýðýna dair belge gösteremediðimiz için UluslararasýHavacýlýk Federasyonu (FAI) tarafýndan karþý çýkýlýyor.

Evliya Çelebi'nin "Seyehatname'si, Dr. John Wilkins'in 1648'deyazdýðý "Discovery of a New World: Moon-Yeni Dünyanýn Keþfi: Ay"isimli kitaplarý dahi ihtiyaca cevap vermiyor. Cumhuriyet dönemininçok güzel arþivleri var. Ama bu sefer de bunun kýymetini bilmeyen birbürokrasi ve gerçeklerin gün ýþýðýna çýkmasýný bilerek ve/veya bilmeyerek engelleyen siyasiler ve yasal engeller var.

Konu havacýlýk sanayi olunca ister istemez yakýn tarihimize giriþyapmadan konunun ayrýntýlarýna girmek uygun deðil. Türkiye'dehavacýlýðýn çaðdaþ ölçülerde geliþmesine sebep olan ilk kiþi her konu-da olduðu gibi Ulu Önder ATATÜRK'tür.

Göklere hakim olan ülkenin muhtemel bir savaþýn da galibi olacaðýdüþüncesi 20nci yüzyýlýn baþlarýnda önce askeri bir doktrin olarakortaya çýktý. Ulu Önder bunu;

142

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 143: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

"Ýstikbal Göklerdedir"

diyerek bir çift sözle özetledi. O, 1900'lü yýllarýn baþýnda havacýlýk-ta gördüðü geliþmelerin gelecek yýllara hükmedeceðini anlayarak bucümleyi sarf etmiþti. Cumhuriyet'in ilk yýllarýnda bize de rehber oldu,ama ilerleyen yýllarda ne oldu da bu ruh söndü ya da söndürüldü?

Havacýlýk sanayisinin geliþmesini saðlamak için Cumhuriyet'inilânýndan hemen sonra ilk yaptýðý iþ, 16 Þubat 1925'de Türk TayyareCemiyeti’ni kurmak oldu. Kuruluþ tüzüðünün ilk maddesine de;"Türkiye'de havacýlýk sanayisini kurmak." þeklinde yazarak asýl amacýnýnet bir þekilde ortaya koydu.

Ulu Önder hem fikir hem de icraat adamýdýr. Bunlarý söylemekleyetinmedi. Ýlk yaptýðý iþ 23 Nisan 1926'da "Tayyare Makinist Mektebi"nihizmete açmak oldu. Ayný yýl Alman Junkers Tayyare Fabrikasý’yla iþbir-liði yaparak Kayseri'de TOMTAÞ Uçak Fabrikasý’ný kurdu. BöyleceJunkers lisansýyla A-19 ve A-20 uçaklarýnýn hem üretimi hem de bakýmve onarýmlarý Türkiye'de yapýlmaya baþlandý.

1929 yýlýna kadar Türk Hava Kurumu'nun denetiminde kalan bu fab-rika 1929'da Milli Savunma Bakanlýðý’na devredildi. Bugün HavaKuvvetleri’ne baðlý 2nci Ýkmal Bakým Merkezi olarak çalýþmalarýnadevam etmektedir. Ancak baþlangýçtaki amaç devam ettirilemedi veuçak üretimi durduruldu.

Bu fabrika kurulduðu zaman Avrupa'da Airbus, Amerika'da Boingfirmalarý yoktu!...

Cumhuriyet döneminin baþlangýç yýllarýnda Türkiye'de havacýlýk sek-töründe atýlan dev adýmlarýn ve baþarýlarýn ardý arkasýnýn kesilmediðinetanýk olunur. Vecihi-VI adýyla anýlan ilk tasarýsýný 1924'de gerçekleþtirenPilot Vecihi Hürkuþ, 1931 yýlýnda Ýstanbul'da kendi atölyesinde ürettiðiVecihi-XIV adýyla anýlan ikinci uçakla Ankara'dan havalanarak küçük birTürkiye turu yapmayý baþardý. Ancak baþýna gelenler kelimenin tamanlamýyla piþmiþ tavuðun baþýna gelmedi.

Vecihi Hürkuþ anýlarýný bizzat kendisi kaleme aldý ve ölümündensonra "Bir Tayyarecinin Anýlarý" adý ile yayýmlandý. Ýbret dolu buöykünün herkes tarafýndan okunmasý gerektiðine inanýyorum.

143

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 144: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Bir yanda varlýðýný ve hayatýný ortaya koyan yaratýcý bir genç diðertarafta hiçbir riski ve sorumluluðu olmayan bürokraside yer alan þerdiþlileri!… Kime hizmet ettiklerini bilmeden hizmet ürettiklerini iddiaeden bürokratlar!…

Vecihi Hürkuþ'tan sonra THK tarafýndan Fransa'da eðitime gönde-rilen Mühendis Selahattin Reþit Alan Bey, motor ve pervanesi hariçbütün parçalarý Türk malý olan ve MMV-1 adý verilen yeni tip bir ulusaluçaðýn prototipini imal etti. Ancak test uçuþlarýný yapacak tecrübe pilo-tu bulamadýðý için projesi yarým kaldý.

Fakat takip eden yýllarda O'nu, Nuri Demirað keþfetti ve kurmayýdüþündüðü uçak fabrikasýna ortak yaptý.

1930'larýn baþýnda ekonomik krizlerin tüm dünyada doruk noktadaolduðu yýllarda Nuri Demirað'ýn Ýstanbul Beþiktaþ'ta açtýðý uçak fab-rikasý havacýlýk sektörüne yeni bir ivme kazandýrdý. Böylece Türk HavaKurumundan sonra havacýlýk alanýnda faaliyet gösteren özel teþebbüsruhu önemli bir baþlangýç yarattý.

Ýlk uçaðýný 1936'ta yapan Demirað, bu uçaða "Nu D-36" adýný verdi.Tek motorlu olan bu uçaðýn hemen ardýndan 2 yýl sonra 1938'de çiftmotorlu tipi imal edildi ve adýna da "Nu D-38" denildi. Baþarýlý uçuþlar-dan sonra bu uçaklarýn seri üretimlerinin yapýldýðýna ve bir kýsmýnýnyurt dýþýna satýldýðýna da tanýk olunmaktadýr.

Fabrikaya paralel olarak Nuri Demirað bugünkü AtatürkHavalimaný'nýn bulunduðu bölgede bir de uçuþ okulu açar. YýllarcaBeþiktaþ'ta ürettiði parçalarýn montajýný, Yeþilköy'de açtýðý uçuþ okulun-da yapar ve ürettiði uçaklarýn deneme uçuþlarý da burada gerçekleþti-rilir. Bu okul Ýstanbul Teknik Üniversitesi’nin özellikle mühendislikbölümü öðrencilerinin staj yeri olur. Hatta mühendislerin birçoðu pilotolur. Cumhuriyet döneminde mühendis pilotlarýn çoðu yoðun olarakbu dönemde olmuþtur.

Servetini ortaya koyan Nuri Demirað da ne yazýk ki Vecihi Hürkuþgibi aradýðýný bulamadý ve fabrikasýný 1945'de kapatmak zorundakaldý1. Türk Hava Kurumu; sipariþ ettiði 12 uçaðý "teknik þartnameyeuygun deðil" diye reddettiði için uzun süren hukuk mücadelesine rað-

144

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 145: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

men hem davayý hem de tüm servetini kaybetti.

Nuri DEMÝRAÐ, Vecihi HÜRKUÞ ve Selahattin REÞÝT (ALAN) gibihavacýlýk lokomotifinin özel teþebbüs ruhunu yaratanlar, Hezarfen veLagari gibi sürgüne gönderilmediler ama yöneticiler ve politikacýlartarafýndan desteklenmediler de!... Milyonlarca dolarlýk yatýrýmlar yokedildiði gibi bir ülkenin geleceðini garanti altýna alacak yatýrýmlardaçýkan küçük sorunlara "adam gibi" yuvarlak masa etrafýnda oturulupçözüm aranmadýðý için bir ülkenin geleceði karartýldý.

Kayseri tecrübesinden sonra uçak üretimi konusunda Türk HavaKurumu’nun ikinci teþebbüsü Ankara'da oldu. 1940 yýlýnýn sonlarýna kadarAkköprü'de sýnýrlý kadroyla çalýþan Türk Hava Kurumu planör atölyesininfabrika haline getirilmesiyle, burada Ýngiliz Miles Magister eðitim uçak-larýnýn seri montajýna baþlandý.

Etimesgut'ta kurulan uçak fabrikasý 1944'de tam üretime geçti. Bufabrikada Magister uçaklarýnýn yanýsýra THK-1, 3, 4, 7, 9 eðitim veakrobasi planörleriyle THK-13 uçan kanat, THK-2, 5 ve 10 tipi eðitim,akrobasi, saðlýk ve nakliye uçaklarý da üretildi. Hatta THK-5Danimarka'ya ve Ürdün'e satýldý.

Geliþmeler bununla da bitmedi. 1944 yýlýnda Atatürk OrmanÇiftliði'nde ilk uçak motor fabrikasý kuruldu. 1951 yýlýna kadar üretimedevam eden ve birçok projeye, imza atan bu fabrikalar bu tarihtensonra Makina Kimya Endüstrisine (MKE) devredildi. Fabrikalar 1953yýlýnda da Marþal yardýmlarý nedeniyle tamamen kapatýldý.

2nci Dünya Harbi’nden önce Polonya'dan kaçarak Türkiye'ye sýðý-nan havacýlýkla ilgili birçok mühendis ve teknisyen, dönemin yönetici-leri tarafýndan 1940'lý yýllarýn baþýnda iyi deðerlendirilmiþ ve Etimesgutuçak fabrikasýnda çalýþtýrýlmaya baþlanmýþtýr. Hatta fabrikanýn temel-lerinin atýlmasýnda büyük yararlarý dokunmuþtur bu mühendis veteknisyenlerin. 2nci Dünya Harbi nedeniyle ülkelerinden kaçtýklarý içinTürkiye'de tutunmak ve baþarmak zorunda olduklarýný kendileri debiliyordu. Baþardýlar da…

Ancak Harp bittikten sonra Polonya Hükümeti; harpten önce yurt-dýþýna kaçan bilim adamlarýnýn belirli bir tarihe kadar yurda dönmeleri

145

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 146: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

halinde af edileceklerini açýklar. Bu aftan yararlanmak isteyenPolonyalý mühendis ve teknisyenler bir ay içerisinde fabrikadanayrýlarak Türkiye'yi terk ederler.

O dönemde fabrikalarda birlikte çalýþan Türk mühendis ve iþçileri;Polonyalýlar’ýn çok iyi çalýþtýklarýný ve oldukça verimli iþler yaptýklarýnýbelirtmektedirler. Ancak bu kiþiler fabrikadan ayrýlýrken nifak tohum-larýný atmayý ihmal etmemiþlerdir:

"Þu, þu, þu mühendisleriniz oldukça deneyimli ve iyi iþler yapabile-cek durumdalar. Ancak çok riskli çalýþýyorlar ve ileride pilotlarýnýzýnbaþýný aðrýtabilirler….

'Þu, þu mühendisleriniz ise iyiler ama henüz yeterli deneyimleriyoktur. Tecrübesizlik nedeniyle sorun yaratabilirler…" þeklinde açýkla-malar yaparlar fabrika yöneticilerine.

Polonyalý mühendis ve teknisyenler fabrikayý ve Türkiye'yi bir ayiçerisinde terk ederler. Onlar gittikten sonra da bizim yöneticilerimiz,bizim mühendis ve teknisyenlerimize güvenmez olurlar2.

Polonya'ya döneceklerini söyleyerek fabrikadan ayrýlan Polonyalýmühendis ve teknisyenlerin çoðunun Polonya'ya dönmedikleri, büyükücretlerle ABD, Kanada ve Fransa'ya transfer edildikleri yýllar sonra1952'de tesadüfen öðrenildi3.

1925-1950 yýllarý arasýnda Türkiye'yi ziyaret eden havacýlýkla ilgiliAmerikalýlarýn, resmi görevlerinin dýþýnda ziyaret ettikleri iki önemlikurum ve tesis vardýr. Birincisi Türk Hava Kurumu ve Uçak Fabrikasý,ikincisi ise Nuri Demirað Uçak Fabrikasý ve Gök Okulu. Uzmanlar fab-rikayý gezerlerken yapýlan iþleri ve geliþmeleri sürekli takip ederler vemedyaya güzel demeçler vererek ülkeden ayrýlýrlar4. Bu tür olaylarbugün de var olan hareket tarzlarýdýr.

Arþivin tozlu raflarýnda önem verip konunun ayrýntýlarýnýaraþtýrýrken hiç ummadýðým bilgi ve belgelere ulaþtým. Bilgiler birbirinidestekledi ve senaryosu yýllar önce yazýlan korkunç plan ortaya çýktý.

Fabrikanýn önde gelen mühendisleri yüksek ücretlerle ve hepsi biray gibi kýsa bir zaman periyodu içerisinde Polonya'ya dönüyoruz diye

146

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 147: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

fabrikadan ayrýldýlar.

-Polonyalýlar ayrýldýktan sonra yöneticiler Türk mühendislerinegüvenmemeye baþladý.

-ABD'nin Marshall yardýmlarý Türk havacýlýk sanayisinin üzerine karabulut gibi çöktü.

-ABD hibe olarak çok sayýda uçak vererek, fabrikada üretimin iyicedurmasýna neden oldu.

-Yeni uçaklarý gören pilotlarýmýz üretilen uçaklara güvenmemeyebaþladý.

-Binbir güçlükle kurulan fabrikalara verilen sipariþler dönemin ikti-darý tarafýndan kesildi.

-Sipariþ kesilince üretim durdu.

-Sürekli gideri olan 850'den fazla mühendis ve iþçinin çalýþtýðý fab-rikalarýn da kapanmaktan ve kapatýlmaktan baþka çaresi kalmadý.

Kýsýr görüþün, uzun vadeli stratejinin ne olduðunu bilmeyen veanlamayan bürokrat, asker ve politikacýlarýn kurbaný oldu.

Bu kararlarýn alýnmasýnda yabancý ülkelerin baský ve yön-lendirmelerinin çok büyük payý vardýr. Suç; bu fabrikalarýn kapatýlmasýiçin çaba sarf eden yabancýlarýn deðil, onlarýn isteklerine, geleceðidüþünmeden boyun eðen herkesindir.

Buna; "Türkiye'nin, havacýlýk sektöründeki en az 100 yýllýk kaybý"diyebiliriz.

Her þeye raðmen içimizdeki ateþin söndüðünü söylemek mümkündeðil.

1970'li yýllarýn baþýnda Hava Kuvvetleri Komutanlýðý'nýn baþlattýðý"Kendi uçaðýný kendin yap" kampanyasý fikri ortaya atýldý. Ancak bellibir çevrenin dýþýnda yine de fazla ilgi görmemiþti o dönemde. KýbrýsBarýþ Harekatý sonrasý Türkiye'ye konan ambargo nedeniyle bu fikirsavunma sanayi ve havacýlýk sanayimizde aniden alevlendi ve sonuçtabugün itibariyle azýmsanmayacak ölçülerde ilerlemeler kaydetti.

147

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 148: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Bugün F-16 projesi kapsamýnda kendini bulan TUSAÞ, TEI ve TAIkuruldu5. Hatta ASELSAN, HAVELSAN, ROKETSAN gibi birçok kuruluþ daanýlan tarihlerden sonra kurulan ve geleceðine umutla bakýlan vebakýlmasý gereken kuruluþlar arasýndadýr.

Havacýlýk sanayinde Ankara, Eskiþehir ve Kayseri'deki HavaKuvvetlerine baðlý Ýkmal Bakým Merkezleri, Kara KuvvetleriKomutanlýðý'na baðlý olarak özellikle helikopter montaj sanayii alanýn-da Ankara'da faaliyet gösteren 5’nci Ana Bakým Merkezi Komutanlýðýbaþta olmak üzere birçok özel ve kamu sektöründeki geliþmeler2000'li yýllara umutla bakýlabilecek bir geleceðin habercileridir.

Ancak bu sektörümüzde de acilen sivil-asker iþbirliðine ihtiyaçduyulmaktadýr. Devlet-Özel sektör ve asker arasýndaki iþbirliði sorun-larý geciktirilmeden giderilmelidir. Hükümetlerin ve politikacýlarýnözellikle yerli sanayiyi desteklemeleri için bu kurum ve kuruluþlarýyakýn takibe almalarý, faaliyetlerinden haberdar olmalarý, ulusal çýkar-larý koruyacak kararlarý zamanýnda almalarý gerekmektedir.

Yakýn tarihimizde yaþanan ayný hatalara tekrar düþülmemesi içinyöneticilerin bu sözlere kulak kabartmalarý gerektiðine inanýyorum.Her þeye politik görüþ malzemesi olarak bakýlmamalýdýr. Bilime politi-ka sokulmamalýdýr. Politika yapmak isteyen bilim adamlarý var ise bilimile politika arasýnda tercih yapmalarý gerekmektedir. Hem bilimselhem de siyasi titri olan cevherlerimizin düþünceleri ülke menfaatlerikapsamýnda birleþtirilerek sanayiye iþlerlik kazandýrýlmalýdýr.

Havacýlýk sanayisi en hýzlý geliþen ve diðer sanayi dallarý arasýndakurallarý en katý olan bir sektör konumuna geldi.

Dünyada ve özellikle Avrupa'da kurulan sivil havacýlýk otoriteleri birdizi önlemler almaya, emniyet için yeni kurallar koymaya ve bu kural-lara uymayanlara aðýr yaptýrýmlar uygulamaya baþladýlar. 1920-1944 yýl-larý arasýnda Madrid, Paris, Roma, Varþova gibi havacýlýk kurallarýnýiçeren bir dizi konferanslar düzenlenmiþ ve uluslararasý anlaþmalaryapýlmýþ olmasýna raðmen havacýlýk dalýnda en kapsamlý sözleþme1944'de imzalanan Þikago sözleþmesidir.

148

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 149: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Türkiye, 1944 Þikago antlaþmasý ile kurulan Uluslararasý SivilHavacýlýk Teþkilatý'nýn (ICAO) kuruluþunu onaylamýþtýr. Ancaksözleþmeyi imzalayarak teþkilata tam üye olduðumuzu ilan etmekmarifet deðil. Önemli olan üretimden iþletmeye varýncaya kadarhavacýlýk camiasý içinde faaliyet gösterecek firmalarýn, ICAO standart-larýnda üretim ve iþletme yapacak seviyeye gelmeleri için gayret sarfetmeleridir.

20’nci yüzyýlýn son çeyreðinde özellikle geliþmiþ ülkeler ICAO stan-dartlarýnýn üzerine çýkarak bir dizi yeni önlemler almaktadýr.

ABD kendi hava sahasýnda geçerli olmak üzere Federation AviationAuthority (FAA), Avrupa Birliði de Joint Aviation Authority (JAA) adýylaanýlan sivil havacýlýk otoritelerini kurdular. Böylece 20’nci yüzyýlýn ikin-ci yarýsýndan sonra yeni bir döneme girildi ve yüzyýlýn sonunda gerekiþletmede gerekse üretimlerde yasaklarýn yerini üretim standartlarýalmaya baþladý.

Belirlenen standartlarý taþýmayan hava araçlarý Avrupa Birliði veAmerika Birleþik Devletleri hava sahalarýna giremeyecek, hizmet-lerinden yararlanamayacak duruma getirilmiþtir. Sonuç olarak havacýlýkalanýnda faaliyet gösteren firmalar ya belirlenen üretim-iþletim stan-dartlarýna eriþecek, ya da batýlý ülkelerin teknolojilerini benimseyiponlara baðýmlý ülkeler ve iþletmeler haline gelecekler.

Ýlk uçuþu gerçekleþtirerek havacýlýk tarihine ilk imzayý atan bir Türkolmasýna raðmen, havacýlýk tarihindeki Lâgari Hasan ve HezarfenAhmet Çelebi'lerle yapýlan güzel baþlangýç, devlet idarecileri tarafýn-dan desteklenmedi. Destek, sürekli olduðu takdirde önemlidir. Aksitakdirde, yeni teknolojilere uyum saðlamak için daha çok emek vedaha çok sermaye harcanmaktadýr.

Oysa sadece 17, 18, 19 ve 20’nci yüzyýllarda ABD, Fransa ve Ýngilterebaþta olmak üzere birçok ülkede hem bilimsel araþtýrmalar yapýlmýþ,hem de fiilen uçuþ denemeleri gerçekleþtirilmiþtir. Zaman zamankazayla sonuçlanan olaylara raðmen, ne araþtýrmacýlar çalýþmalarýndanvazgeçebilmiþ ne de devlet yöneticileri araþtýrmacýlara verdikleridesteði çekmiþlerdir… 21’inci yüzyýlda ise anýlan ülkeler araþtýrma vegeliþtirmeye daha çok bütçe ve zaman ayýrmaktalar.

149

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 150: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Üretimin yanýnda konuya bir de iþletme açýsýndan bakacak olursak,orada da ilginç durumlarla karþýlaþmamýz kaçýnýlmazdýr. Türkiye'desivil hava taþýmacýlýðý alanýnda da ilk adýmlar, 1925'de Ankara-Ýstanbularasýnda uçuþ izni verilmesiyle atýlmaya baþladý. 1933 yýlýnda 2186sayýlý yasayla Hava Yollarý Devlet Ýþletme Ýdaresi’nin kurulmasýylahavacýlýk sektöründe dünyadaki deðiþiklikler yakýn izlemeye alýndý.Baþlangýçta sadece Ýstanbul-Ankara arasýnda baþlatýlan hava taþý-macýlýðý takip eden yýllarda (1933) Ýstanbul-Ýzmir, Ankara-Adana bacak-larý da eklenerek büyümeye baþladý.

Türkiye'de çaðdaþ anlamda kurulan ilk hava taþýmacýlýk þirketibilindiði üzere Türk Hava Yollarý Anonim Ortaklýðý'dýr. THY, 1968 yýlýnakadar piston motorlu uçaklarla sürdürdüðü iç ve dýþ hat seferlerine butarihten sonra jet uçaklarý satýn alarak filolarýný dýþ seferlere uygunhale getirdi. THY'nin Ýstanbul'da sahip olduðu teknik alt yapý ise özelsektör için güzel bir gelecek vadetmektedir.

Dünyanýn en önemli yerlerine seferler yaparak Türk bayraðýný dal-galandýran bu þirket bugünkü seviyesine kolay gelmedi. 79 yýllýkgeliþimin iyi irdelenmesi gerekmektedir. Þu anda özelleþtirme kap-samýnda bulunmaktadýr. Ancak Türk Hava Yollarý’ný özelleþtirmedenönce iyi düþünmek gerekir.

Türk Hava Yollarý özelleþtirildikten sonra sonu; Et Balýk Kurumu'na,Sümerbank'a dönecekse böyle bir þirketi tekrar kurmanýn kolay kolaymümkün olamayacaðýný hatýrlatmayý havacýlýðý bilen bir vatandaþolarak görev sayýyorum. Özelleþtirmeden önce özerkleþtirilmesininöncelikle düþünülmesinin daha yararlý olacaðýný deðerlendirmekte-yim.

Havacýlýk þirketleri kolay kurulan þirketler deðildir. Yatýrýmlarý çokpahalý ve riskleri çok fazladýr. Çok kaygan zeminlerde yürütülen biriþletmedir. Ýþletme masraflarý çok fazladýr. Ard arda kaza geçiren, filo-larýný yenilemeyen bir þirketin sektörde tutunmasý genellikle mümkündeðildir. Bu nedenle sivil havacýlýk otoritesinin koordinatörlük görevihavacýlýk sanayisinin saðlýklý büyümesi için çok önemlidir.

Havacýlýk sektöründe 20nci yüzyýlýn ortalarýnda meydana gelenhýzlý geliþmeler karþýsýnda ulusal çýkarlarýmýzýn korunmasý, uluslararasý

150

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 151: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

iliþkilerin düzenli bir þekilde yürütülmesi ve denetlenmesi içinUlaþtýrma Bakanlýðý bünyesinde "Sivil Havacýlýk Daire Baþkanlýðý"1954 yýlýnda kuruldu. Adý, 1987'de 'Sivil Havacýlýk Genel Müdürlüðü(SHGM)' olarak deðiþtirildi.

Hava limanlarýnýn iþletilmesi ve uçuþ güvenliðinin saðlanmasýamacýyla da 28 Þubat 1956'da 6686 sayýlý yasayla Devlet HavaMeydanlarý Ýþletmesi (DHMÝ) Genel Müdürlüðü kuruldu.

Ayný dönem içerisinde Türk Hava Kurumu ve Silahlý Kuvvetlerinharicinde sivil havacýlýk sektörüne pilot ve teknik eleman desteðisaðlayan birçok fakülte ve yüksek okul açýldý. ODTÜ ve ÝTÜ Havacýlýk veUzay Mühendisliði Fakülteleri, Anadolu ve Erciyes ÜniversitesiHavacýlýk Yüksek Okullarý, 20. yüzyýlýn son çeyreðinde kuruluþlarýnýtamamlayarak sektöre eleman yetiþtirmeye baþladýlar. BunlardanODTÜ ve ÝTU mühendislik alanýnda eleman yetiþtirirken, Erciyes veAnadolu Üniversitesi Sivil Havacýlýk Yüksek Okullarý pilot ve çeþitli dal-larda teknik personel eðitimleri veren beþ yýllýk yüksek okul konu-mundadýr.

Buraya kadar anlatýlanlar havacýlýk sanayimizin geçirdiði evrelerinçok kýsa bir özetini vermekte olup tarihten açýlan sayfalarý içermektey-di. Aslýnda, arþivlerimiz iyi tetkik edildiðinde tarihimiz 5'inci kolfaaliyetleri ve entrikalarla dolu. Ýster mühendis olalým, ister edebiyatçý,ister iþçi, ister memur, ister muhalefetteki siyasetçi, ister iktidar partisimensubu olalým; doðru kararlar alabilmek ve doðru stratejiler çize-bilmek için siyasi tarihimizi iyi bilmemiz gerekiyor.

Çünkü bugün itibariyle ülkenin kaderine parmak basan insanlar,sadece kamu yöneticileri ve tarihçiler deðil, parlamenterlerdir. Ýsteyenherkes parlamenter seçilebileceðine göre uluslararasý iliþkilerdeönemli olan devamlýlýk, düzenlilik, alýnan kararlara baðýmlýlýk ve karar-lýlýk ilkeleri bütün parlamenterleri yakýndan ilgilendirmektedir.Kaldýrýlan parmaðýn ne anlama geldiðini bilmeyen parlamenterin par-lamentoda yeri yoktur.

Günümüzde "Geçmiþini bilmeyenler geleceklerine asla yönveremezler."

151

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 152: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Aslýnda her birimiz 5'inci kol faaliyetlerinin, yani bilerek ve bilme-yerek yapýlan kötülüklerin potansiyel suçlusuyuz. Biz bu ülkeye bilerekkötülük yapanlar tespit edildiðinde tek kelime ile onlara "hain" di-yoruz.

Ama ondan daha tehlikeli olaný "bilmeden yapýlan hatalardýr."Fakat bunun tedavisi kolaydýr. Bunun tedavisi;

- Önce vatandaþ olarak birbirimizi tanýmaktan,

- Sonra bizlerin geleceðine yön veren müesseselerimizi taný-maktan,

- Kargaþaya meydan verilmemesi için Devletimizin çýkarmýþolduðu yasalara uymaktan ve

- Bunlara raðmen sorunlar yaþanýyorsa birbirimizle kavgaetmeden sorunlarýmýzý yuvarlak masa etrafýndan toplanýp tartýþarakçözmekten geçer.

Cumhuriyetin baþlangýç yýllarýný tekrar hatýrlayalým. Nutuk'u birdaha okuyalým… 1920'li yýllarýn baþýnda ATAMIZ’IN icraatlerini hatýrla-yalým. Ulu Önder ATATÜRK'ün 1920'li yýllarýn baþýnda önemle üzerin detitrediði üç önemli kurum var. Bunlardan birincisi 31 Haziran 1921'dekurulan Çocuk Esirgeme Kurumu’dur. Cumhuriyetin ilanýndan öncedüþünülmüþ bir kurumdur. Amacý; Balkan Savaþý, 1. Dünya Savaþý veKurtuluþ Savaþý yýllarýnda harpten yorgun ve bitkin düþmüþ, ölen, þehitolan ve sakat kalan insanlarýmýzýn çocuklarýna ve yaþlýlarýna kol kanatgermektir. Kýsacasý geleceðin emanetçilerinin çocuklar olduðunu gör-müþ ve bu nedenle de çocuða önem vermiþtir Ulu Önder.

Ýkincisi; 3 Mart 1924'de kurulan Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’dýr.Cumhuriyetin ilanýndan hemen sonra ele alýnmýþ olmasý dikkat çeki-cidir. Amacý; Din iþlerini bilimsel bir þekilde incelemek, din ile devletiþlerini birbirinden ayýrt ederek din kurallarýný hurafecilerin elindenkurtarmaktýr.

Üçüncüsü; 16 Þubat 1925'de kurulan Türk Tayyare Cemiyeti’dir.Birçoklarýmýzýn düþüncesine göre öncelik sýrasý daha sonra gelmesigerekirken O, havacýlýðý diðer sanayi dallarýndan daha önemli

152

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 153: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

olduðunu görmüþ ve Türk Hava Kurumu’nu kurmuþtur. Amacý;havacýlýk sanayinin temellerini atmak ve geliþtirmektir. Bu hareket; herþeyin küçüðünü ve hafifini yapmanýn önemi o yýllarda kavranmýþ birdüþüncenin ürünü olarak görülmektedir.

Ülke sanayisinin bel kemiðini oluþturacak sanayi dallarýnda sadecekamu ve özel sektör temsilcilerinin çaba sarf etmesi yeterli deðildir.Medyanýn da rolü büyüktür. Atatürk döneminde yaratýlan havacýlýksanayi ruhunda medya desteði çok yüksektir. Bu konuyu merak eden-lere "Gökteki Venüs" kitabýmý okumalarýný öneririm6. Medya desteðiile ilgili konu oldukça uzun olduðu için bu makale içerisinde incelen-mesi yeterli ve uygun deðil.

Ancak medya mensuplarýna kýsa bir mesajým var. Bir çok gazetebazý kurum ve kuruluþlarýn sürekli kapalý bir kutuya benzediðini,gazeteci olarak kendilerinin tanýmadýðý bir kurumu topluma da tanýta-madýklarýný yazýyorlar. Oysa günümüzde bir gazetecinin bu yöndekibir iddiasýna katýlmamýz mümkün deðil. Hele hele bir gazetecinin busözün arkasýna sýðýnmasýný asla kabul edemiyorum.

Çünkü gazetecinin görevi; toplumun ihtiyaç duyduðu konularýbelirleyip, araþtýrma yapmak ve onlarýn anlayabileceði tarzda bil-gilendirmektir. Toplumu doðru haberlerle donatmaktýr. Bunu yapa-bilmesi için konuyu araþtýrmasý gerekir. Araþtýrma ise kaynaða inilerekyapýlýr. Bir baþka gazeteden, þahýstan ya da geçmiþ yýllara ait bilgi vebelgelerden alýntýlar yaparak yorum ve yargýlama yapmaya hakký veyetkisi yoktur. Basýn ahlak ilkelerine uygun deðildir.

Ön yargýsýz haber ve yorum yapan gazeteciler de olmaktadýr. Zatensayýsý her geçen gün azalmaya baþlayan gerçek gazetecilik yapanlarýnazlýðý bir Türk vatandaþý olarak beni derinden yaralamaktadýr…

Eskiden basýn yayýncýlara okul yýllarýnda; "Bir köpek bir insaný ýsýrýr-sa bu bir haber olmaz, ancak bir insan bir köpeði ýsýrýrsa bu haberdir"derlerdi.

Artýk bu iddia çaðýmýzda geçerliliðini kaybetmiþtir. Bu ülkede çokgüzel iþler de yapýlmaktadýr, çok kötüleri de. Toplumun karþýsýnasürekli felaket haberleri vermenin anlamý yoktur. Yapýlan güzel iþler,

153

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 154: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

kurulan güzel tesisler, açýlan fabrikalar, yapýlan üretimler de vardýr.Bunlar da haber yapýlmalý, toplum bilgilendirilmelidir. Yorumlar insan-lar bilinçlendirildikten sonra yapýlmalý ve/veya yaptýrýlmalýdýr.

Televizyon ve yazýlý basýn doðru kullanýlýrsa, doðru yönlendirilirse,basýnda çalýþanlar da basýn ahlak ilkelerine uyarak çalýþma yaparlarsakalkýnmanýn daha hýzlý olacaðýný düþünüyorum.

Dipnotlar:

1. Nuri Demirað Kimdir, Ziya Þakir, 1947

2. Uçak Motor Fabrikasý mühendislerinden Uçak Yüksek Mühendisi Þükrü ER ileyapýlan söyleþiler. Türk Havacýlýðýnda Ýz Býrakanlar, M.Bahattin Adýgüzel, s-256, 1 Aðustos2003.

3. Gökteki Venüs, 15 Þubat 2004, M.Bahattin Adýgüzel

4. Nuri Demirað Kimdir, Ziya Þakir, 1947.

5. Türkiye Uçak sanayii (TUSAÞ), Turkish Engine Industry (TEI) ve Turkish AirospaceIndustry (TAI)

6. Gökteki Venüs, M.Bahattin Adýgüzel, 15 Þubat 2004.

154

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 155: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Gerçek esenliðe ermek istiyorsak, çok kan dökerekkazandýðýmýz zaferlerden sonra çok fedakarlýklaryaparak ziraat, ticaret ve sanat sahasýnda önemli

adýmlarla yürümeye bakalým.

M.K.ATATÜRK

A T A T Ü R K O R M A N Ç Ý F T L Ý Ð Ý

Reþat ÜnalHarita ve Kadastro Mühendisi

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 156: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

1923 yýlýnýn Ekim ayýnýn en önemli olayý, 13 Ekim 1923'te Ankara'nýnbaþkent olarak ilanýdýr. Bu büyük ve anlamlý bir olay; yeni devletin göz-lerini anayurdun büyük parçasý, asýrlarca süren ihmaller, bakýmsýzlýklar,ihanetler içinde çökmüþ, bunalmýþ olan Anadolu topraklarýna çevi-riþidir.

Yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin, Anadolu'nun en harap þehirlerinden biriolan tozlu, sýtmalý, en küçük imar ve konfor nasibi görmemiþ ve 25.000kadar nüfuslu Ankara'da yerleþme kararý, baðýmsýzlýk mücadelesininhatýralarýna karþý asil bir saygý ve baðlýlýk niþanesi olmasýndan baþka OrtaDoðu’nun yeni jeopolitiði bakýmýndan da gerçek ve ileri görüþlülüðedayanan bir olaydýr.

Mustafa Kemal ATATÜRK, bir yandan yeni kurulan devletin yapýlanmasý-na çalýþýrken, bir yandan da aðaçsýz ve çorak baþkent Ankara'da örnek ola-cak, laboratuvar niteliðinde büyük bir çiftlik kurmayý kafasýna koymuþtur.

1925 yýlý baharýnda, bir gün ATATÜRK, ülkenin tanýnmýþ ziraatçileri-ni çaðýrarak , onlara aðaçsýz ve çorak Ankara'nýn yanýbaþýnda büyük birçiftlik kurmak istediðini söyler ve yer aramalarýný emreder.

156

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 157: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Uzman heyet, Ankara'nýn çevresinde çiftlik olacak yer ararken, enaz bugünkü çiftlik yeri üzerinde durmuþtur. Burasý bakýmsýz, hastalýk-lý, sarý ve insaný bakarken rahatsýz eden bir durumda idi. Bu geniþarazinin bataklýklarý, þehrin hayatýný zehirleyen ve etrafýnda yaþayan-larý kendi gibi renksiz ve hasta yapan bir sýtma kaynaðý idi.

Biraz kýraç yerlerinde yuva kurmuþ olan kartallar ve akbabalar, ozaman dört kerpiç duvardan baþka bir þey olmayan mezbahanýn etrafý-na yuva yapmýþlardý. Burada uygarlýðýn eseri olarak yalnýz bir demir-yolu ince bir þerit halinde uzanýyordu.

Bu dönemde, kendilerine elçilik binasý yaptýrmalarý için bedavaarsa verildiði halde birçok ülke burada aðaç bile yetiþmez diyerekAnkara'ya taþýnmaya yanaþmýyorlar, kiraladýklarý küçük temsilcilikbinalarýyla yetinip Ýstanbul'da kalmakta direniyorlardý.

Uzmanlar çalýþmalarýný tamamlayarak sunarlar. ATATÜRK bugünküçiftliðin bulunduðu yeri sorar, uzmanlar burasýnýn bir çiftlik kurulmasýiçin gereken özelliklerden hiç birini taþýmadýðýný, bataklýk, çorak, fakirbir yer olduðunu belirtirler. ATATÜRK, “Ýstediðimiz yer böyle olmalýdýr,Ankara'nýn kenarýnda, hem bataklýk, hem çorak, hem de kötü bir yer.Bunu biz ýslah etmezsek, kim gelip ýslah edecektir?” der.

Böylelikle, Atatürk Orman Çiftliði'nin temeli, Atatürk'ün 1925 yýlýn-da Abdi Paþa’nýn eþi Faika Haným’dan satýn aldýðý 20 000 dönümtoprak üzerinde atýlmýþtýr. En basit bir barýnma yeri bile olmadýðý için,5 Mayýs 1925 Pazartesi günü kurulan birkaç çadýr ile çalýþmalara baþ-landý ve mevsimin ilerlemiþ olmasýna raðmen iki fordson traktör iletopraðý sürmeye giriþildi. ATATÜRK, yoðun devlet iþlerine karþýn burayada zaman ayýrýyor ve bazen traktörleri bizzat kullanýyordu. Bir yandantopraðýn ýslah çalýþmalarý yürütülürken, bir yandan da gerekli idaribinalar, imalathane, atölye, hangar, ahýr, aðýl, süthane, anbar, elektrik,su tesisleri, fidanlýklar bir yýl gibi bir sürede tamamlandý.

Ancak 20.000 dönüm arazi modern teknikle geniþ bir çiftlikiþletmesi için yeterli deðildi ve yörede uzun seneler terk edilmiþvaziyette duran ve sahipleri topraklarýný iþleyemeyecek durumda geniþaraziler vardý. Bunlarýn deðerinin üstünde fiyatla alýndýðýný görensahipleri arazilerini Orman Çiftliðine satmaya baþladýlar ve Yaðmurbaba,

157

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 158: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Balgat, Macun, Güvercinlik, Tahar, Etimesut, Çakýrlar çiftliklerindensatýn alýnan topraklarla oluþan çiftlikler tek bir yönetim altýnda birleþti-rilerek "Orman Çiftliði" olarak adlandýrmýþtýr.

ATATÜRK, bunlarýn dýþýnda, ayný amaçlarý doðrultusunda iþletmeküzere Yalova'da; Millet ve Baltacý Çiftliklerini, Silifke'de; Tekir ve ÞövalyeÇiftliklerini, Dörtyol'da; Portakal Bahçesi ve Karabasamak Çiftliðini veTarsus'ta; Piloðlu Çifliði'ni de satýn alarak çiftlik iþletmeleri arasýna kat-mýþtýr.

ATATÜRK, aðaç bile yetiþmeyen bu yerde insanýn nasýl yaþayabile-ceðini kendi kendilerine soran ve Ankara'nýn devlet merkezi oluþunuaffedilmez bir hata sayan inançsýz insanlara karþý, yepyeni bir mucizedaha yaratmayý hedefliyordu.

ATATÜRK'ün Ankara'daki çiftliklerinde, tarým, hayvancýlýk ve sýnaiüretimdeki baþarýlar önemsenmekle birlikte, eðitim ve rekreasyon ileçaðdaþ bir baþkent yaratma amacý da bulunmaktadýr. ATATÜRK; yeni birkent, yeni bir ülke ve yeni bir toplum kurma iradesini OrmanÇiftliðinde simgeleþtirerek, iç ve dýþ kamuoyuna göstermek istemiþtir.Bu özellik, Atatürk Orman Çiftliði’ni sýradan bir çiftlik olmaktan çýkar-makta, tarihsel bir özellik kazandýrmaktadýr.

Atatürk Orman Çiftliði yalnýz çiftlik iþleten bir yer olmamýþ, modernziraat ve hayvancýlýk tekniklerinin uygulandýðý, ziraat fakültesi öðrenci-lerinin staj yaptýðý, örnek sanat atölyeleri (ilk KOBÝ'ler) , ilk sanayi kuru-luþlarýna kucak açmasý, parklarý, havuzlarý, hayvanat bahçeleri, lokan-talarý, bira parklarý ile gerek Ankara halkýnýn ve gerekse dýþarýdangelenlerin gezi ve dinlenme yeri olmuþ, Atatürk'ün dönemindeyapýlan Marmara Denizi ve alaný Karadeniz'in þeklini taþýyan havuzlarýhayranlýklar yaratmýþ, Karadeniz havuzu halkýn dinlenme ve eðlenceyeri olmuþtur. Karadeniz havuzu yapýldýðý yer itibariyle týpký gerçekKaradeniz gibi rüzgarlý ve dalgalý haliyle, Büyük Önder ATATÜRK'ehayranlýðý daha da artýrmaktadýr. Marmara havuzunu gören Amerikalýgazeteci Rose Lea, makalelerinden birinde ''Büyük cengaver, zaferielde ettikten ve kýlýcýný kýnýna koyduktan sonra yorgunluðunu gideri-yor. Kendi çiftliðini, zaferlerine birer þahit olan denizlerle süslüyor''demiþtir.

158

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 159: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Orman Çiftliði, uzun ve çetin çalýþmalar sonucunda çiftlikleri,genel ziraati, hayvancýlýðý, sanayi ve ticaret örgütlenmesiyle birbirinitamamlayan ve modern teknik aletlerle rasyonel bir iþ birliðinedayanan büyük bir iþletme haline gelmiþtir. Çiftlik sadece üretim ilekalmamýþ, ürettiði maddeleri iþlenmiþ olarak piyasalara sürmüþtür.Tüm Dünya'yý etkileyen 1929 krizine raðmen, gerekli önlemlerinialarak yoluna devam etmiþtir.

ATATÜRK'ün çiftliklerin anlamýný tam anlatabilmek için Ankara'dakiOrman Çiftliðinin kuruluþundan Hazine’ye baðýþlanana kadar geçen12 yýllýk dönemini vurgulamak gerekmiþtir.

Ziraat Ýþleri; Çiftlik arazisinin bir bölümü kuvvetsiz, bir bölümarazisi yorgun ve bakýmsýz, bir bölümü bataklýktý. Bir yandan bunlarýniþe yarar hale getirilmesi için imar ýslah, sulama, kurutma, iyi ve bol

159

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 160: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

mahsul almak için besleme çalýþmalarýna baþlanýrken bir yandan dahemen 1925 yýlýnda 14.000 dönüm hububat ekimiyle üretime baþlan-mýþtýr.

Her yýl istenilen miktarda mahsul alabilmek için araþtýrmalaryapýldý, topraðýn laboratuar tahlilleri yapýldý, topraðýn gereksiniminegöre gübreleme yöntemleri geliþtirildi. Su ihtiyacý için, yaðmur ve karsularýnýn depolanmasý ve ilk baharda kullanýlmasý için göletler oluþtu-ruldu, yer altý sularýnýn santrifüj tulumbalarý ile çekilmesi için çalýþ-malar yapýldý, sulama kanallarý kuruldu.

Ýlk dört yýlda yapýlan çalýþmalar sonucunda; Ýncesu ve BendDereleri, Çubuk Çayý üzerinde bentler kuruldu ve sulama kanallarý ilearaziye baðlandý, Tahar Boðazý’nda ve Kelek Mevkiinde kýþýn akansularý ile yer altý sularýnýn depolamak için göletler yapýldý, çiftlikyapýlarýnýn ihtiyacý ile aðaçlama çalýþmalarýnda kullanýlmak üzerekuyular açýldý, Marmara ve Karadeniz havuzlarý yapýldý, ÝstanbulBoðazýnda 145 m. uzunluðunda bir baraj yapýldý, Çakýrlar Çiftliði’ndekiyer altý sularý galerilerle yukarý çýkarýldý. Beþ büyük ve nakledilebilensantrafüj tulumbasý alýnarak her sahada ekinlerin sulamasý saðlandý.

Orman Çiftliði uygulamalarý ile maliyetler düþürülmüþ, topraðýngübre ile nasýl besleneceði, sulama zamanlarý, buðday, arpa, mýsýr gibikuru mahsullerle patates, pancar, yonca nevinden nasýl yetiþtirileceði,Orta Anadolu iklim koþullarýnda topraðýn istediði en uygun tohumlartespit edilmiþ ve köylüye her yönüyle örnek olmuþtur.

Ankara'nýn baþkent olmasýyla nüfusu adeta bir sýçrama yapmýþ,böyle bir kentin meyve, sebze ve bað mahsullerine ihtiyacý artmýþtýr.Ankara çevresinde meyvecilik, sebzecilik ve baðcýlýk yapýlmaktaydý,ancak bunlar geleneksel yöntemlerle yapýlmaktaydý. Orman Çiftliðindede bu iþlere modern yöntemlerle baþlatýldý ve böylelikle Ankara'nýnsebze ihtiyacýnýn bir bölümü karþýlanmaya baþlandý. Orman Çiftliðindeyöre iklimine uygun çeþitli meyve aðaçlarý dikildi ve üretime geçildi.Öyle ki bu üretim karþýsýnda çiftlikte bir marmelat ve konserve fab-rikasýnýn kurulmasý planlandý. Ankara iklim ve topraðýnýn yetiþtirdiðiyüksek kaliteli üzümlerden hem yemeklik, hem de þaraplýk olarakyararlanýlacak duruma getirildi. Kuruluþ yýllarýnda tek bir aðacý bulun-

160

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 161: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

mayan Orman Çiftliðine dört milyondan fazla aðaç dikilmiþ, kurulanfidanlýklarla aðaçlandýrma alaný geniþletilmiþtir. Fidanlýklarda yetiþtirilenmeyveli ve meyvesiz aðaçlar Ankara'nýn ve hatta diðer þehirlerin aðaç-landýrma çalýþmalarýna kaynak olmuþtur.

Hayvancýlýk Ýþleri; Orman Çiftliðinde ilk günden itibaren modernyetiþtirme tekniði ile baþlanýlan hayvancýlýk, kýsa zamanda geliþti-rilmiþtir. Hayvancýlýk iþlerinden koyunculukta, sýðýrcýlýkta ve kümes hay-vanlarýnýn yetiþtirilmesinde önemli baþarýlar elde edilmiþtir. Gittikçebüyüyen Ankara'nýn et ihtiyacý için modern bir devlet merkezineyakýþýr modern, temiz ve sýhhi bir kasaplýk sýnýfý tesis edilmiþ, kümeshayvanlarý iþinde de büyük ölçüde tavuk ve yumurta üretimi ilk defaOrman Çiftliði’nde yapýlmýþtýr.

Orman Çiftliði’nde koyunculuk gittikçe geliþtirilmiþtir. Kývýrcýkkoyunlarý çiftliðin en verimli koyunlarý olmuþ, Ankara'da sürü besleyen-ler, çiftlikten damýzlýk kývýrcýklar alarak, kývýrcýk yetiþtirmeyebaþlamýþlardýr. Çiftlikte kývýrcýktan sonra karaman ve merinos koyunlarýönem kazanmýþ, Bursa Merinos Yün Fabrikasý’nýn iþlemeye baþlamasýile merinos koyunculuðu daha da önem kazanmýþtýr. Çiftlikte SovyetlerBirliði tarafýndan hediye edilen erkek ve diþi karagül (astragan) koyun-larý seneden seneye geliþtirilerek sayýsý iki binden fazla hale geti-rilmiþtir. Koyunculuk ile süt ve mamülleri, yünleri, derleri ve kasaplýk etolarak önemli bir üretim alaný yaratýlmýþtýr. Karagül koyunlarýnýn derileriLeipzig'de iþletilerek, ülke piyasasýna sunulmuþtur.

Anadolu'nun verimleri azalmýþ, boylarý küçülmüþ, soylarý bozulmuþ,öküzlerinde kuvvet, ineklerinde süt kalmamýþ olan yerli ýrký,Hollanda'dan getirilen damýzlýklarla ýslah edilerek yeni bir sýðýr tipiyaratýlmýþ, hem çiftçilere ve köylülere verilerek sýðýr hayvancýlýðýnýngeliþtirilmesine çalýþýlmýþ, hem sütünden, hem kasaplýk hayvan olarakyaralanýlmýþtýr.

Çiftliðin ilk kuruluþ yýllarýnda Macaristan'dan getirtilen Nonyüskýrak ve aygýrlarý ile çiftlikte saf kanlý koþum atlarý yetiþtirilmiþ, makinaliziraat yanýnda attan da ziraat ve nakliye iþlerinde yaralanýlmýþtýr.Bunun dýþýnda Arap ýrký ile Fransýz Ardana ýrký atlarý da muhtelif iþlerdekullanýlmýþtýr.

161

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 162: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Çiftlikte modern tavukçuluk ilk kuruluþundan itibaren yapýlmayabaþlanmýþ, satýþ maðazalarýnýn açýlmasý ile daha da geliþtirilmiþtir.Legorn, kýsmen rodeyland soyu tavuklarla iþe baþlanýlmýþ, bunlarüzerinde yapýlan tecrübeler iyi sonuç vermiþ, piyasanýn tavuk eti veyumurta ihtiyacýnýn bir bölümü karþýlanmaya çalýþýlmýþtýr. OrmanÇiftliði’nde tavukçuluk bölümünde tavþan da yetiþtirilmiþ ve iyisonuçlar alýnmýþtýr. Nesli bozulan Ankara tavþanlarý, Fransa’dan geti-rtilen tavþanlarla ýslah edilmiþlerdir. Ankara ve Hollanda ýrkýndan olanbu tavþanlar çok kolay çoðalmalarý ve masraflarýn az olmasý nedeniylekürkçülük iþlerinde kullanýlmýþlardýr. Çiftlikte 1929 yýlýndan itibarenarýcýlýk faaliyetleri de baþlatýlmýþ ve yöre köyleri için fenni arýcýlýkkonusunda iyi bir örnek olmuþtur.

Sanayi ve Endüstri Ýþleri; Atatürk Çiftlikleri’nin dikkate deðer özel-liklerinden birisi de endüstriyel kuruluþlarýdýr. Çiftlikteki malt, bira,soda, gazoz, buz fabrikalarý, demir eþya ve pulluk fabrikasý, süt,yoðurt, peynir çeþitleri, þarap ve deri fabrikalarý çiftliðe küçük birsanayi ve endüstri merkezi görüntüsü vermiþtir.

Bira Fabrikasý; Çiftlik bünyesinde doðal ihtiyaçlarýn ürünü olarak1934’de kurulan bira fabrikasý, 1937’de yeni ve daha büyük bir fab-rikaya dönüþtürülmüþtür. Bira endüstrisi zirai kalkýnma içinde önemligörülmüþtür. Daha önce þerbetçi otu ekmemiþ olan köylü, bu mad-denin ziraatine baþlamýþ, yetiþtirdiði arpasýna iyi ve devamlý bir müþ-teri bulmuþtur. Bira fabrikasý küspeleri hayvanlar için çok besleyici birgýda olmuþtur. Ýlk birasýný 1934’de piyasaya veren birinci bira fabrikasý;malt, bira, buz, gazoz, soda imalat, doldurma ve ambalaj iþlerini deyapmýþtýr. Bira fabrikasýnda, Normal, Siyah, Salon ve Salvator birasýolmak üzere dört çeþit bira üretilmiþtir.

Pastörize Süt ve Yoðurt Fabrikasý; Süt fabrikasý çiftliðin ilk kuruluþyýllarýnda düþünülmüþ, binalarýnýn bir bölümü o günlerde yapýlmýþtýr.Fabrika tam tesisatlý bir iþletme olarak beþ yýl sonra faaliyete geçmiþtir.Sütçülük ve mamulatý iþleri için Avusturya ve Macaristan'dan uzmanlargetirtilmiþ, hem uzmanlýklarýndan yararlanýlmýþ hem de uzman gençleryetiþtirmeleri saðlanmýþtýr. Tesislerin modern ve sýhhi olmasý saðlan-mýþ, Ankara'nýn süt ve yoðurt ihtiyacýnýn önemli bir bölümü karþýlan-mýþtýr. Çiftlikte peynir imalinde, gerek kalite ve gerekse miktar

162

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 163: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

itibariyle önemli geliþmeler saðlanmýþtýr. Beyaz peynirin yaný sýra kaþarpeynirleri de ülkemizin her tarafýnda aranýr olmuþtur. Çiftliðin tulumve salamura peynirlerine talepler giderek artýþ göstermiþtir. Çiftlikürünlerinden olan tereyaðlarý ve gerekse yemeklik yaðlar piyasadaaranýr olmuþtur.

Demir Eþya ve Pulluk Fabrikasý; Atatürk Çiftlikleri’nin ilk tesisindeküçük bir tamirhane olarak kurulmuþ olan fabrika, çiftliðin maki-nalarýnýn tamiri ve yedek parça imali iþlerini görürken, zamanla atöl-yeye demir döküm kýsmý, metal dökme kýsmý, tesviye ve montaj kýsmý,demirhane ve tornahane, kafes teli iþleri eklenmiþ, 1931 yýlýnda daçiftliðin ve Anadolu köylüsünün pulluk ihtiyacýný karþýlamak için pullukatölyesi kurulmuþtur. Burada pulluktan baþka tohum temizleme maki-nalarý, týrmýk, tereyeðý pres aletleri gibi makinalar da yapýlmýþtýr.

Þarap Fabrikasý; Orta Anadolu yaylasýnýn yüksek kaliteli þaraplýküzümlerinden imal edilen þaraplar, gerek Ankara'da, gerekse ülkenindiðer kentlerinde aranan þaraplar olmuþtur.

Deri Fabrikasý; Kasaplýk hayvancýlýk iþlerinin yan ürünü olan derilerideðerlendirmek üzere kurulmuþtur.

Deðirmen ve Fýrýn; Çiftlik ihtiyaçlarý için kurulan deðirmen, aynýzamanda yöre köylerinin ihtiyaçlarýný gidermiþtir. Yine fýrýnda baþlangýç-

163

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 164: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

ta çiftlik ihtiyaçlarý için kurulmuþ, daha sonra Ankara'ya da ekmekyetiþtirecek þekilde geliþtirilmiþtir. Fýrýnda ekmek üretimi dýþýndabisküvi vb. imalatlar yapýlmýþtýr.

Atatürk Çiftlikleri’nin ekonomik zincirinin son halkasý ticaret birim-leri olmuþtur. Çiftliklerde ilk aþamada ziraat ve hayvancýlýk organizeedilmiþtir. Bunun uzantýsý olarak endüstriyel yapýlanmalar olmuþtur.Doðal olarak üretimin deðerlendirilmesi için piyasalarla iliþkiyi saðla-mak için ticari yapýlanmalar kurulmuþtur. Bunun için satýþ maðazalarý,lokanta ve gazinolar açýlmýþtýr. Atatürk Çiftlikleri satýþ maðazalarýnda,çiftliklerin bütün mahsulleri satýlmýþtýr. Ankara'da Yeniþehir'de,Hacýbayram'da ve Samanpazarý'nda, Ýstanbul'da Beyoðlu ve Kadýköy'demaðazalar açýlmýþtýr.

Atatürk Çiftlikleri’nde ayný zamanda sosyal yaþama öncülük etmekiçin lokanta, gazino, park ve plaj gibi iþletmeler açýlmýþtýr. Eðlence yer-leri az olan Ankara'da halk, tatil günlerini çiftliðin parklarýnda, gazino-larýnda ve lokantalarýnda geçirmiþlerdir. Yaz günlerinde Çiftliðin BiraParký ve Lokantasý halkla dolup taþmýþtýr. Karadeniz Havuzu yazaylarýnda halka açýk hale getirilmiþ, havuzda spor eðlenceleri düzen-lenmiþtir. Bugün hala Ankara'nýn önemli lokantalarýndan olan ÇiftlikLokantasý, 1936’da kurularak temiz ve ucuz yemekleriyle halkýn hizme-tine sunulmuþtur. Halkýn eðlencesi için bir lunapark kurulmuþ, parasýzolarak gezilen bir hayvanat bahçesi ile bir müze kurulmuþtur. Çalýþan-lar ile civar köylülerin çocuklarýnýn okumalarý için çiftlikte bir de yatýlýokul kurulmuþ, bir poliklinik açýlmýþtýr.

Atatürk Çiftliklerinde, modern ziraatýn nasýl yapýlabileceði ve üre-timin nasýl deðerlendirilebileceði gösterilmekle yetinilmemiþ, bu alan-da uzmanlar yetiþtirilmesi de amaçlanmýþtýr. Gerektiðinde yurtdýþýn-dan uzmanlar getirilerek, ülkemizde uzman yetiþtirilmesi saðlanmýþtýr.Bu düþünceden hareketle, Yüksek Ziraat Enstitüsü’ne girecek lisemezunlarýna önce Orman Çiftliði’nin bütün faaliyet alanlarýnda 10 aysüreyle staj yapma zorunluluðu getirilmiþ, tarým teknikleri ve tarýmmakinelerini kullanma konusunda yetiþtirilmeleri saðlanmýþ, buradakibaþarýsýna göre enstitüye girebilmiþlerdir. Orman çiftliðinde, deðiþikkentlerden gelen ziraat makinelerinde çalýþacak ve kullanacak gençleriçin eðitim verilmiþ, bu gençlere bir taraftan pulluk fabrikasýnda, diðer

164

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 165: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

taraftan ziraat makinelerinde çalýþarak gerek makinalarý kullanmasýný,gerekse tamirini öðrenmiþlerdir.

ATATÜRK Orman Çiftliði ile, yurdun deðiþik bölgelerinde kurduðu 6adet çiftliðini; kurduðu amaçlar doðrultusunda yönetileceði umuduy-la, aþaðýdaki 11.6.1937 günlü bir mektupla Hazineye baðýþlamýþtýr.

''Baþvekalete,

Malum olduðu üzere, ziraat ve zirai iktisat sahasýnda fenni veameli tecrübeler yapmak maksadý ile muhtelif zamanlardamemleketin muhtelif mýntýkalarýnda müteaddit çiftlikler tesisetmiþtim.

On üç sene devam eden çetin çalýþmalarý esnasýnda faaliyetleri-ni; bulunduklarý iklimin yetiþtirdiði her çeþit mahsulattan baþka,her nevi ziraat sanatlarýný da teçmil eden bu müesseseler: ilksenelerden baþlayan bütün kazançlarýný inkiþaflarýna sarfe-derek büyük küçük müteaddit fabrika ve imalathaneler tesisetmiþler, bütün ziraat makine ve aletlerini yerinde ve faydalýþekilde kullanarak bunlarýn hepsini tamir ve mühim bir kýsmýnýyeniden imal edecek tesisat vücuda getirmiþler, yerli ve yabancýbir çok hayvan ýrklarý üzerinde çift ve mahsul bakýmýndan yap-týklarý tetkikler neticesinde, bunlarýn muhite en elveriþli ve ve-rimli olanlarýný tespit etmiþler, kooperatif teþkili suretiyle veyaayný mahiyette baþka suretlerle civar köylerle beraber faydalýþekilde çalýþmýþlar, bir taraftan da iç ve dýþ piyasalarla daimi vesýký temasta bulunmak suretiyle, faaliyetlerini ve istihsallerinibunlarýn isteklerine uydurmuþlar, ve bugün her bakýmdan ve-rimli, olgun ve çok kýymetli birer varlýk haline gelmiþlerdir. Çift-liklerin yerine göre araziyi ýslah ve tanzim etmek, muhitlerinigüzelleþtirmek, halka gezecek, eðlenecek ve dinlenecek sýhhiyerler, hiylesiz ve nefis gýda maddeleri temin eylemek, bazý yer-lerde ihtikarla fiili ve muvaffakiyetli mücadelede bulunmak gibihizmetleri de zikre þayandýr.

Bünyelerinin metanetini ve muvaffakiyetlerinin temelini teþkileden geniþ çalýþma ve ticari esaslar dahilinde idare edildikleri,ve memleketin diðer mýntýkalarýnda da, mümasilleri tesis

165

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 166: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

edildiði takdirde, tecrübelerini müspet iþ sahasýndan alan bumüesseselerinin ziraat usullerini düzeltme, istihsalatý artýrmave köyleri kalkýndýrma yolunda devletçe alýnan ve alýnacak olantedbirlerin hüsnü intihap ve istikþafýna çok müsait birer bireramil ve mesnet olacaklarýna kani buluyorum, ve bu kanaatletasarrufum altýndaki bu çiftlikleri bütün tesisat, hayvanat vedemirbaþlarý ile beraber hazineye hediye ediyorum. Çiftliklerinarazisi ile tesisat ve demirbaþlarýný mücmel olarak gösteren birliste iliþiktir.

Muktazi kanuni muamelesinin yapýlmasýný dilerim. ''

Atatürk Çiftlikleri’nin yönetilmesi için 1.1.1938 günlü 3308 sayýlýyasa ile Devlet Ziraat Ýþletmeleri Kurumu (DZÝK) kurulmuþ ve bütüntaþýnmazlar bu kuruma devredilmiþtir.

Bu dönemde Ankara'daki Orman Çiftliði ''Gazi Orman Çiftliði '' adýnýalarak faaliyetlerini sürdürmüþtür. Atatürk'ün baðýþladýðý çiftlikler, etkinlik-lerini yalnýzca 11 yýl sürdürebilmiþtir. Ancak, Gazi Orman Çiftliðinin parlakve devamlý geliþmedeki hýzý, çiftliðin Devlet yönetimine geçmesi ile bir-likte birdenbire yavaþlamýþ, Atatürk'ün ölümünün üzerinden bir yýlgeçmeden bira fabrikasý Tarým Bakanlýðýnca, Tekel Genel Müdürlüðünesatýlmýþ, 2. Dünya Savaþý’nýn getirdiði olumsuzluklarla da gerileyerek,mali bir buhranýn içine düþmüþtür. Mali bünyede baþgösteren denge-sizlik, yýllar ilerledikçe artmýþ, 2. Dünya Savaþý’nýn olumsuzsuz etkilerigiderek azalmasýna karþýn daima büyük zararlar etmiþtir.

Sonuçta, Devlet Ziraat Ýþletmeleri Kurumu, Zirai Kombinalar Ýdare-si ile birleþtirilerek Devlet Üretme Çiftlikleri adý altýnda yenidenörgütlenmesini öngören 7.6.1949 gün ve 5433 sayýlý Yasanýn TBMMgörüþmeleri sýrasýnda; Atatürk'ün Ankara'daki çiftliðinin, özerk birmüdürlük eliyle yönetilmesinin uygun olacaðý doðrultusunda bir eði-lim belirmiþ, 24.3.1950 günlü 5659 sayýlý Atatürk Orman ÇiftliðiMüdürlüðü Kuruluþ Yasasý, bu eðilime yanýt vermek amacýylaçýkarýlmýþtýr.

Atatürk Orman Çiftliði adý altýnda özerk bir yapýya kavuþtuktansonra, faaliyetler devam ettirilmiþ, çiftlik arazisi dýþýnda yerler kirala-narak çalýþmalar geniþletilmiþ, þarapçýlýk geliþtirilmiþ, Ankara þarabýnýn

166

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 167: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

imal edildiði Kalecik Beyaz ve Karasý, Nevþehir-Narköy'ün Emir, LüksKilis'in Horos Karasý üzüm çeþitleri ile yüksek kalitede þaraplar üretildive Uluslararasý Þarap Ofisi’nce tescil edildi. Taze üzüm suyu “üzümözü” adýyla piyasaya sürüldü. Halkýn, çiftliðe geliþ gidiþi kolaylaþtýrmakiçin 1952 yýlýndan itibaren halk otobüsleri tahsis edildi. 1952 yýlýndanitibaren kar etmeye baþlayan Atatürk Orman Çiftliði’nde tarla ziraatiyapýlan alan bir misli geniþletilmiþ, yeni makinalar saðlanmýþtýr. Bað-bahçe kültürleri ve aðaçlandýrma iþleri artýrýlmýþtýr. Ürünler için soðukhava deposu yapýlmýþ, büyük bir süt fabrikasý inþa edilmiþtir. TuristikMarmara Oteli 1968'de iþletmeye açýlmýþtýr. Çiftlik arazisi üzerindeAnkara Þehirlerarasý Otobüs Terminali inþa edilerek 1997 yýlýndan buyana iþletilmektedir. Çiftlik arazisi 1978 yýlýndan bu yana toprak dökümalaný olarak da kullanýlmaktadýr.

5659 sayýlý Yasanýn 9. maddesi çiftlik taþýnmazlarýný Devlet malýsaymýþ, 10. maddesi ise satýlmasý ve kamulaþtýrýlmasýný özel bir yasa ileizin alýnmasý koþuluna baðlamýþtýr. Böylece Çiftliðin toprak bütünlüðü,siyasi iradenin korumasý altýna alýnmýþtýr. Ancak ne yazýk ki, korumacýbir anlayýþla yetinilmiþ ve stratejik kullaným ilkelerini belirleyecek veuygulayabilecek bir örgüt modeli öngörülmemiþtir. Bu nedenleAnkara'nýn büyümesi ile birlikte yoðunlaþan kentin altyapý gereksin-mesi ve rant baskýlarýnýn Çiftlik alanýný olumsuz etkilemesi önlene-memiþtir. Atatürk Orman Çiftliði'nin örgüt yapýsýndaki yetersizlikler ilebunun yol açtýðý temel sorunlar olan; taþýnmazlarýnýn envanterininyapýlamayýþý, üretim ve aðaçlandýrma etkinliklerinden giderek uzak-laþýlmasý, yasalara aykýrý yapýlaþma ve iþgaller ortaya çýkmýþtýr.

Mustafa Kemal ATATÜRK'ün 11.06.1937 tarihli vasiyetnamesininekindeki listede ''Ankara'da; Orman, Yaðmurbaba, Balgat, Macun,Güvercinlik, Tahar, Etimesgut, Çakýrlar Çiftliklerinden oluþan OrmanÇiftliði, Yalova'da; Millet ve Baltacý Çiftlikleri, Silifke'de; Tekir ve ÞövalyeÇiftlikleri, Dörtyol'da; Portakal Bahçesi ve Karabasamak Çiftliði veTarsus'ta; Piloðlu Çitliði'ni arazi varlýðý olarak belirtmiþtir. Arazi büyük-lüðü bu listede 154.729 dönüm olarak belirtilmiþtir. Ancak,1939 yýlýndaDevlet Ziraat Ýþletmeleri Kurumu tarafýndan yayýnlanan ''Atatürk Çiftlik-leri'' adlý yayýn ile 1953 yýlýnda Atatürk Orman Çiftliði Müdürlüðü tarafýn-dan yayýnlanan ''Atatürk Orman Çiftliði'' isimli yayýnda bu rakam 150.395

167

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 168: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

dönüm olarak verilmektedir. Bu miktardan 102.000 dönümü Ankara'dakiOrman Çiftliði olarak verilmektedir. Bu miktar günümüzün rakamýyla93.704.544 m2'dir. 1926'da Hakimiyet-i Milliye Gazetesi'nde yapýlan'' Reisi Cumhur Gazi Mustafa Kemal Paþa Hazretlerinin Ankara Çiftlikler ''adlý yayýnda Çiftliðin Orman, Balgat, Yaðmurbaba, Macun, Güvercinlik veEtimesgut Çiftliklerinin birleþmesi ile oluþmuþ 80.000 dönüm arazidenibaret olduðu belirtilmektedir. Orman Çiftliði ve Mülhakatý Müdüriyetitarafýndan hazýrlandýðý anlaþýlan 8 Aðustos 1928 tarihli Gazi OrmanÇiftliði baþlýklý bir raporda 120.000 dönümden söz edilmektedir. Ancakbu rakamlarý doðrulayacak kesin kanýt oluþturacak bir belge, envantervb. kayýt bulunmamaktadýr.

Bu durum bazý soru iþaretleri doðurmaktadýr. ATATÜRK'ün 11.6.1937'debütün tesisat, hayvanat ve demirbaþlarý ile beraber hazineye baðýþladýðýarazi; 12.6.1937'yi izleyen günlerde maliye hazinesine, 7.1.1938 'dekabul edilen ve 13.1.1938 'de yayýnlanarak yürürlüðe giren 3308 sayýlýDevlet Ziraat Ýþletmeleri Kurumu Hakkýnda Yasa'sý ile Devlet Ziraat Ýþlet-meleri Kurumu'na, 7.6.1949 'da kabul edilen ve 13.6.1949 'da yayýnla-narak yürürlüðe giren 5433 sayýlý Devlet Üretme Çiftlikleri GenelMüdürlüðü Görev ve Kuruluþ Yasa 'sý ile Devlet Üretme Çiftlikleri GenelMüdürlüðüne, 24.3.1950'de kabul edilen ve 1.4.1950 'de yayýnlanarakyürürlüðe giren 5659 sayýlý Atatürk Orman Çiftliði Müdürlüðü KuruluþYasa 'sý ile Atatürk Orman Çiftliði Müdürlüðü'ne devredilmiþtir. 5433sayýlý Yasa'sýnýn Geçici 3. maddesiyle, bu devirlerde mal deðerlerininMaliye, Tarým ve Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüðü tarafýndanatanan 3 kiþilik komisyon marifetiyle belirlenmesi, 5659 Yasa'nýnGeçici 2. maddesiyle, bu devirlerde mal deðerlerinin Maliye, Tarým,Devlet Üretme Çiftlikleri Genel Müdürlüðü ve Atatürk Orman ÇiftliðiMüdürlüðü tarafýndan atanan 4 kiþilik komisyon marifetiyle belirlen-mesi hüküm altýna alýnmýþtýr. Ancak bu belgeler bulunamamaktadýr.

Mustafa Kemal ATATÜRK'ün 11.06.1937 tarihli vasiyetnamesi ilehazineye baðýþladýðý arazilere iliþkin tek resmi kayýt, 11.05.1938 günüHazine’ye baðýþ iþlemine konu tapu senedi ve tapu kayýtlarý ince-lendiðinde Ankara'da 39.210.090 m2 büyüklüðünde bir arazinin baðýþ-landýðý görülmektedir. Bu baðýþ ile birlikte bazý özel þahýslar ile AnkaraBelediyesi ile Cumhuriyet Halk Partisine yapýlan baðýþlar söz konudur.

168

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 169: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Ancak baðýþa konu arazi miktarýyla ilgili olarak çeþitli iddialar bulun-maktadýr. Topraklarýnýn büyük bir bölümünün yasal olmayan yollarlaözel kiþilerin eline geçtiði kuþkularý çeþitli platformlarda yoðunbiçimde dile getirilmektedir. Ancak bu tartýþmalarýn dayanaklarý neyazýk ki belge ve bilgiler deðil, söylenti ya da sezgilerdir. Ancak bun-lar belgeye dayanmayan varsayýmlara dayalý iddialardýr. ÖrneðinAtatürk'ün arazileri arasýnda olduðu iddia edilen Çubuk'taki AydosYaylasý'nýn mülkiyetinin hiçbir zaman Atatürk'e yada (A.O.Ç'ye) aitolmadýðý, 2002 yýlýnda yapýlan D.D.K.'nýn yaptýðý incelemede ortayaçýkartýlmýþtýr.

Atatürk Orman Çiftliði arazileri ve tesislerden Bira FabrikasýATATÜRK'ün ölümünün üzerinden bir yýl bile geçmeden (yaklaþýk50.000 m2) 6.7.1939'da çýkartýlan 3697 sayýlý yasa ile Tekel GenelMüdürlüðüne satýlmýþtýr . Günümüzde ise ATATÜRK'ün diðer miraslarý-na yapýldýðý gibi bu eseri de yok edilmek için özelleþtirme kapsamýnaalýnmýþtýr. 2002 yýlý D.D.K. incelemesi sýrasýnda, Devlet Ziraat Ýþlet-meleri Yönetim Kurulu kararýyla satýlan yaklaþýk 7.372.000 m2 arazi bul-gulanmýþtýr. Satýlan bu arazinin bir kýsmý alým amacý dýþýnda kullanýl-maktadýr, Atatürk'ün arazileri üzerinde þimdi Urankent Konutlarý yük-selmektedir. Atatürk Orman Çiftliði döneminde çýkartýlan yasalarla (birbölümü de mahkeme kararlarýyla) yaklaþýk 14.611.000 m2 arazisatýlmýþtýr. Atatürk'ün arazilerinden yapýlan satýþlarda, genelde öncefiili durum yaratýlmýþ, sonra bu duruma yasallýk kazandýrmak için yasaçýkarmak suretiyle satýþlarý saðlanmýþtýr. Diðer bir ifade, Devlete hakimsiyasi irade Atatürk'ün arazilerinin talanýnda esas belirleyici olmuþtur.Bu durum bugün içinde geçerlidir.

Atatürk Orman Çiftliði her ne kadar özerk bir statüye kavuþturul-muþsa da; Kuruluþ Yasasý’nda varlýk nedeni (misyon) ile gelecek hede-fi (vizyon) belirlenmemiþ, taþýnmazlarýný yönetebilecek bir birimöngörülmemiþtir. Yasanýn býraktýðý boþluklarý giderilemediði için kuru-luþ amacýnýn gereklerince yönetilemediði, geliþtirilemediði gibitopraklarýnýn giderek küçültülmesi ve dokusunun bozulmasý önlene-memiþtir.

Atatürk Orman Çiftliði'nin, varlýk nedenini ortaya koyabilecek, gele-cek hedefi belirleyebilecek, belirlenen hedefe uygun stratejik planlar

169

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 170: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

üretebilecek; geliþtirebilecek ve uygulayabilecek bir örgüt yapýsýbulunmamaktadýr. Deðiþik disiplin alanlarýnda eðitilmiþ iþgücünün;birlikte, sürekli ve eþgüdüm içinde çalýþmasýnýn öngörüldüðü bir yöne-tim modeli kurulmadýkça, Çiftlik alanýnýn kentin geliþmesinden olum-suz etkilenmesinin önüne geçilemeyecek ve Atatürk'ün çaðdaþ birbaþkent yaratma düþü gerçekleþtirilemeyecektir.

Atatürk Orman Çiftliði'nin tarým ve hayvansal üretimi giderek aza-lan bir seyir izlemiþtir. Tahýl ve hayvancýlýk için ayrýlan alan giderekküçülmüþtür. Kentin altyapýsýnýn gerektirdiði ana ulaþým yollarý, su vedoðalgaz borularý, kanalizasyon, enerji nakil hatlarý ile bir að gibisarýldýðý için, üretim yapýlabilecek tarlalarý parçalanmýþ ve tarýmsaliþlevini yitirmiþtir. Fýrýn kapatýlmýþtýr. Az sayýda büyükbaþ hayvanyetiþtirilmekte ve bu nedenle de fabrikada iþlenen süt satýn alýnmak-tadýr. Hayvancýlýktan büyük ölçüde vazgeçildiði için deri fabrikasý iledaha sonralarý pulluk fabrikasýna dönüþen demir atölyesi kapatýlmýþtýr.1930'lu yýllardaki üretim çeþitliliði geniþ bir yelpazeye yayýlýrken, üre-tim etkinliðinden giderek uzaklaþýlmýþtýr. Baðcýlýk yapýlmadýðý için,þarap üretimi satýn alýnan üzümlerle sürdürülmektedir. Üstelik birikenstoklar nedeniyle 1999'dan sonra arasýnda üretilmemiþtir.

Çiftlik Müdürlüðü kayýtlarýna göre Çiftlik alanýnýn %15'nin ormanolarak tanýmlanabilecek nitelikte olduðunu göstermektedir. Oysa,Orman Bakanlýðý'na göre ülkemizin % 25'i ormandýr. Adýnda ormanolan, Çiftliðin Türkiye ortalamasýnýn altýnda bir aðaç dokusuna sahipolmasý düþündürücüdür.

Atatürk Orman Çiftliði, 1992 yýlýnda sit, 1998 yýlýnda ise I. DereceDoðal ve Tarihi Sit olarak tescil edilmiþ; böylece, 2863 sayýlý Yasanýnkorumasý altýna alýnmýþtýr. Ayrýca, Çiftliðin alan bütünlüðü içinde yeralan Fiþek, Çimento ve Traktör Fabrikalarý ile Mitaþ gibi sanayi kuru-luþlarýnýn kullandýklarý alanlar da kapsam içine alýnmýþ, böylelikle Çift-lik alanýnýn bütünlük içinde korunabilmesi ve planlanabilmesininortamý oluþturulmuþtur. Ancak, Çiftlik alanýndaki yapýlaþmalarýn büyükbir bölümü, 3194 sayýlý Yasaya ve 2863 sayýlý Yasaya da aykýrý olarakyapýlmýþtýr. 2863 sayýlý Yasaya göre en geç bir yýl içinde bitirilmesigereken koruma amaçlý imar planý, 2003 yýlýnýn sonlarýna gelindiðihalde henüz yapýlmamýþtýr.

170

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 171: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Geçmiþte yapýlanlar bir yana, Çiftlik topraklarý üzerinde tehdit oluþ-turacak yeni geliþmelerin varlýðý dikkat çekmektedir: Çiftliðin hi-podrom yakýnýndaki topraklarý üzerinde; "Ankara Metrosu 3.AþamaÝþleri, Batýkent-Sincan-Organize Sanayi Bölgesi Arasý Hat Yolu" ile ikimetro istasyonu planlanmýþ ve çalýþmalara baþlanýlmýþtýr. Üstelik, ha-ritasýndan anlaþýldýðýna göre bu bölgenin hemen yakýnýnda bulunanve Çiftliðin ortaklýk biçiminde mülkiyetindeki 42129/2 parsel, bir konutkooperatifine tahsis edilmiþtir. Metro, bu bölgeye olan ilgiyi artýracak-týr. Güçlü bir koruma oluþturulamazsa bu ilginin Çiftlik topraklarýnýolumsuz etkilemesinden kaçýnýlamayacaðý açýktýr.

Çiftlik topraklarýnýn 21.983.218 m²'si satýlarak, 6.888.496 m²'si isekiraya verilerek toplam 28.871.714 m²'si, kamu kurumlarý ile özelhukuk kiþilerinin kullanýmýna býrakýlmýþtýr. Bu topraklarýn 5.178.989m²'si kentin altyapýsýnda kullanýlmýþ, üzerine otogar, toptancý hali gibibüyük yapýlar yapýlmýþtýr. Bütünlük ve dokusunun korunmasý konusun-da özenli olunmadýðý için Çiftlik topraklarý, yollar, borular ve enerjinakil hatlarý gibi kentin teknik altyapýsý ile bir að gibi sarýlmýþtýr. Ayrýca,imar düzenlemeleri ile 2.296.621 m²'sinde, üzerinde kamu kurumlarý-na ait yapýlarýn bulunduðu parsellerde ortaklýk biçiminde mülkiyetleroluþturularak fiilen Çiftliðin kullanýmýndan çýkarýlmýþ, bir bölümününise yargý kararlarýyla satýlmasýna yol açýlmýþtýr.

Atatürk Orman Çiftliði alanýnýn stratejik kullaným ilkeleri belirlen-mediði için, kent planlarýný yaparken belediyelerin kendilerini uymak-la yükümlü sayacaklarý bir düzenleme bulunmamaktadýr. Kent planlarýve imar düzenlemeleri konusunda alýnan her karar, altyapý için yenitopraklarýn terk edilmesini gerektirmekte ve bu gereklilik, bir sarmaladönüþmekte, Çiftlik topraklarý giderek artan bir hýzda küçülmekte vedokusu bozulmaktadýr.

1983 yýlýndan bu yana son 20 yýlda Çiftlik topraklarýnýn satýlmasýnaizin veren bir yasa çýkarýlmamýþ iken ilk defa bu dönem, bu yasadýþýlýðý ortadan kaldýrmak üzere 3194 sayýlý Yasaya ve 2863 sayýlý Yasayada aykýrý olarak yoðun yapýlanmalarýn olduðu bir bölümde, Gençlerbirliði,Ankaragücü kulüplerinin kullanýmýndaki yerlerin satýþý için bir tasarý biryasa teklifi TBMM gündemine alýnmýþ bulunmaktadýr.

171

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 172: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Bugün, Atatürk'ün çaðdaþ bir baþkent kurabilme projesine sahipçýkýlamadýðý görülmektedir. Çiftlik olmanýn gerektirdiði üretimdengiderek uzaklaþýlmýþtýr. Orman Çiftliði olarak adlandýrýlmakla birlikte,Türkiye ortalamasýnýn altýnda bir bitki dokusuna sahiptir. Stratejik plan-lar yapabilecek ve bunlarý uygulayabilecek yetkinlikte bir örgüt yapýsý-na kavuþturulamadýðý için, kentin altyapý gereksinmeleri ve rantbaskýlarýnýn topraklarýný küçültmesi ve dokusunu bozmasý önlene-memektedir. Kentin büyümesi yeþil alan gereksinmesini artýrýrken,Çiftlik alaný üzerindeki rant baskýsý var olaný da tehdit etmektedir.

Atatürk, Orman Çiftliði projesine çaðdaþ bir baþkent kurabilmeamacýyla giriþmiþ, 12 yýl boyunca neredeyse kendisi yönetmiþ,yaþamýnýn son günlerinde, kurduðu amaçlar doðrultusunda geliþti-rilmesi dileðini belirten bir yazý ile Hazine’ye baðýþlamýþtýr. Ancak bukonuda büyük bir ihanet, gaflet ve dalalet içine girilmiþtir.

Büyük Atatürk'ün, bakýmsýz, bataklýk, þehrin hayatýný zehirleyen birsýtma kaynaðý iken, yoktan var ederek hýzla geliþtirdiði, bütün dünyayýkasýp kavuran 1929 krizinden bile geliþerek çýkarttýðý ve büyüttüðü buiþletme, Atatürk'ün yönetiminden çýktýktan sonra ayný baþarýyýyakalayamamýþ, arazi varlýðý giderek bizzat devleti yönetenler tarafýn-dan azaltýlmýþ, belediyeler kent içinde kalan arazileri imar uygula-malarý ile yok etmiþtir. Halen Atatürk'ün manevi þahsiyeti kullanýlarakbu devam ettirilmektedir.

Atatürk Orman Çiftliði, halkýmýzýn sadece Atatürk'ün bulunduðudönemi anlatan 10. Yýl Marþý ile (Türkiye Cumhuriyeti'nin 80. yýlýndabile) coþkusunu açýða vurmasýna önemli bir açýklama getirmektedir.

KaynakçaTek Adam, Þ.S.AYDEMÝRAtatürk Çiftlikleri, DZÝK 1939Atatürk Orman Çiftliði, AOÇ 1953DDK Ýncelemesi 2002Resimler: Atatürk Çiftlikleri, DZÝK 1939

172

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 173: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

BÝR RÜZGARA KARÞI TOPLU KONUT ÖYKÜSÜ

Þevki VanlýMimar

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 174: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Ankara'da mimarlýk hayatýna atýlalý on yýla yaklaþýyordu...Müþterilerimin iþlerini yaptýrýp komisyon almadýðým imalatçý ve malze-meciler, kendime iþ yaparsam bana kredi açacaklarýný söylediler.Babadan kalma olanaklarýn da katkýsýyla Gaziosmanpaþa'da bir arsaaldým. Emlak Bankas’ýndan kardeþimle benim ev kredimizi kullanarak,sekiz daireden üçünü satarak inþaatý bitirdim ve kiralarla kalanborçlarýmý ödedim. 1964 yýlý böyle geçti.

Bu, projeci olarak, çalýþtýðým mühendislerin çok hoþuna gitti ve bir-likte inþaat yapmak istiyorlardý. Ýmalatçý ve malzemeci dostlar süreklibana kredi açamazlardý... Yýl 1968 ve hala ýsrar ediyorlardý. Sonunda,ben yapsatçýlýk yapmak istemediðimi, Ankara'ya bir uydu yerleþimkazandýrmak hedefiyle bir toplu konut kuruluþu, yani bir anonim þirketkurabileceðimizi söyledim. Baþýma neler geleceðini bilmediðim içincesurdum.

OR-AN A.Þ. Kuruluyor

1968 Ýlkbaharýnda verdiðimiz bu kararý eþe dosta açtýk... Hemenherkes hedefi ilginç buluyor ve katýlmak istiyordu... Fakat hiç biri-mizde topluca bir para yoktu. Hepimiz emeðimizle yaþayanlar-dandýk. Üç yüzden fazla dost ve tanýdýk dokuz milyon sermayenin1/4'ünü ödeyebildik. Anlaþýlacaðý gibi, on milyona dahi gelemedik.Topu topu 150.000 dolarýmýz vardý. Kuþkusuz dolar da 35 yýlda 5/6kez deðer kaybetmiþtir. Yani bugünkü deðeriyle bir milyon dolarkadar bir para Bütün bu olup bitenler, Ýzmir Caddesi'ndeki projebüromda, benim odamda yaþanýyordu... OR-AN'ýn bir yeri dahi yoktu.

174

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 175: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Þirkete Ýsim Arýyoruz

Kulaða hoþ gelen ve bellekte iz býrakacak bir ad arýyordum.

Anadolu'ya, Konya'nýn yerlisi bir aileden gelmem nedeniyle birtutkum vardýr... Faaliyete de Ankara'dan baþlayacaðýmýza göre, þirketinadýnýn Orta Anadolu ile ilgili olmasýný istedim. Fakat bu isim banauzun geliyordu, bir þekilde kýsaltmak istiyordum, ama baþaramýyor-dum.

Bir gün Yeniþehir, Atatürk Bulvarý, Ýþ Bankasý’nýn önünden aþaðýyadoðru yürüyordum Tuna Caddesi’ni geçer geçmez saðda bir gazeteci/ kýrtasiyeci vardý, onun tepesinde, bir fotoðraf filmi markasý olan "OR-WO" yazýlý bir tabela sallanýyordu... O anda þirketimizin adýný gördüm"OR-AN" olmalýydý... O günlerde yaptýðýmýz bir genel kurul toplantýsýnabu öneriyi getirdim... Herkes yadýrgadý, kimse beðenmedi... O zaman

onlardan öneri beklediðimi söyledim. Sevgili ülkemizde beðenmeyençoktur, öneri yoktur. Ben de, sonradan yerleþimin de adý olacak OR-ANismini tescil ettirdim... Tuttu... O kadar tuttu ki bizden iki yýl kadarsonra kurulan ME-SA'nýn adýnda çaðrýþým bulurum.

175

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 176: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Uydu Yerleþime Arazi Aranýyor

O zamanlar, ODTÜ yerleþkesiyle, Ankara'nýn coðrafyasýna girenEskiþehir yolu çevresi aklýmýza geliyordu. 1968'in sonbaharýnda biremlakçý orada 500 dönüm arazisi olan bir avukatý getirdi... Avukatarazisinin m2 sine 40 TL. istiyordu... O günkü ölçülerimize göre, arazisýnýrsýz büyük, fiyat ise þehire göre çok küçük geliyordu. Fakat arazinintutarý olan 20 milyon deðil, iki milyon paramýz vardý ve sonra neyapacaðýmýzý bilmiyorduk. Arazi sahibine, onun ayný sermaye olaraktaþýnmazýný koymasýný önerdim. O da bizim ne koyacaðýmýzý sordu..."Emeðimizi" yanýtýný verdim. Adama, onunla alay ediyormuþum gibigeldi ve bir Cumartesi öðleden sonra, benim mimarlýk büromdakiodamýn kapýsýný vurdu, gitti... Biz birkaç arkadaþ ve emlakçý kaldýk...Ne yapabilirdik?

O zaman Çankaya, Ýþ Bankasý bloklarýyla biterdi... Sonrasýný bilmi-yorduk. Emlakçý arkada kimsenin ilgilenmediði ucuz arazi olduðunusöyledi, hemen görmeye gittik. Ankara'da, Çankaya ve Dikmentepelerinin þehre dönük kuzey sýrtlarýna göreli olarak yerleþilmiþti...Güney sýrtlarýnýn iyi bir ufku vardý... Doðuya doðru çýplak daðlar, gü-neye doðru içinde Gölbaþý'nýn da yer aldýðý ova görünüyordu. Dýþardanbakýnca arazi çorak ve tatsýzdý. Ýçerden dýþarýya bakýnca ilginç bir man-zara vardý ve önemli olan da buydu. Yönetim Kurulu kente bakankuzey sýrtlarýný, ben ise ovaya bakan güneyi istiyordum. Yer seçimi gi-riþimin ilk önemli adýmýydý. Israrla güneyi kabul ettirdim.

Çok tapulu arazi nasýl alýnýr?

Baþýna gelen bilir, kurnaz arsa sahipleri arkaya kalýr ve fiyat artýrmakiçin ortadan kaybolur. Çizdiðimiz sýnýrlarýn içi yaklaþýk yüz hektarda, belkielli kadar tapu vardý... Kýrk kadarýný, bakýmsýz Dikmen Köyü kahvesindetopladýk. Ben, bizden önce m2 si 4 TL. olan, talep olunca 6 liraya çýkanarazinin metresine 12 TL. teklif ettim. Yalnýz koþullarým vardý... Hepsi ileayný zamanda sözleþme yapacaðýz. Onlar da hemen tapuyu vereceklerve biz bir yýl sonra borcumuzu ödeyeceðiz. Çünkü onlara verecekmeteliðimiz yoktu. Elimizdeki küçük parayla da Bakanlýklar’daki görkem-li bir iþhanýnýn 1.katýný kiralamýþ ve 6 aylýk ödemeyi yapmýþtýk. Yani çarkýnbu 6 ay içinde ciddi ciddi dönmesi gerekiyordu...

176

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 177: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Uydu Yerleþkenin Planlamasý

Tapularý aldýk ve hemen planlamaya baþladým. Orta tabakayý hedefalacaktýk. Egemen kat yüksekliði ile inþa edilecek ve yerleþim planla-masýna esneklik vermesi için, 8 daireli çok küçük apartmanlar olacak-tý. Konfor standardý ayný olan, fakat büyüklükleri 100 ile 200 m2 arasýn-da deðiþen ve her biri için iki farklý tip geliþtirecektik... Yoðunluk(1)olacak, yani alanýn 1/4' ü yapýlarla örtülecek, %75 açýk alan kalacak-tý... Konutlarýn aralarýndaki mekanlar ve doða, yerleþimin þekillen-mesinde 1. sýrada gözetilecekti.

Planlamada yüksek yapýlar, yalnýzca yerleþimin giriþi ve sosyalmerkezini vurgulamak için bulunacaktý. Bu baþlýca ölçüt ve istekleriplanlamada yanýtlamaya çalýþtým.

Ankara Ýmar Müdürlüðü projeyi desteklediðini söyledi ve sýkýntýçýkarmadan tastik ederek, Bakanlýða sevketti. Ýmar ve Ýskan Bakanlýðý,projeyi doðru Ankara Nazým Plan bürosuna gönderdi. Bu Kurum uzunzaman, projemizin ilkelerine uyup uymadýðýný tartýþtý... Kanýmca bu

177

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 178: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

kadar uzun tartýþma, ilkeleri konusunda kuþku uyandýrýyordu...Örneðin Çankaya'ya 6/7 km uzaklýktaki bir yerleþimin ulaþýmý ülkeekonomisine yük olur sorununu, arkasýndan, projemiz çalýþma alanýnýkapsamadýðý için bir "yatakhane yerleþim" olacaðý sorununu ve arsaspekülasyonu olacaðý konusunu kendisine dert etti.

Zaman gerçekleri su yüzüne çýkarýyor... Bugün Ankara'dakigeliþmeler bu endiþelerin þaka niteliðinde olduðunu gösterdi. Arsaspekülasyonuna gelince... Bir arazi Nazým Plan içinde olsa alt yapýyýBelediye yapacak, spekülasyon katmerli olacaktý... Kanýmca þehirci-lerin en önemli yaný bu tür birkaç takýntýdýr. Ýþin garip yaný ise bizdensonra baþta kendi memurlarý için, ek alanlar tastik ettiler, Millet vekil-lerine ve diplomatik alan gereksinmesine de OR-AN'da yer vererekarsalarýmýzýn ciddi bir bölümünün istimlak edilmesiyle projemizi boz-mak için ellerinden geleni yaptýlar. Elli yýllýk mesleki hayatýmdaöðrendiðim, Devlet memurunun gözlüðünün "kuþku" olduðudur. Amason yýllardaki olaylar, bu gözlüðün istendiðinde kullanýlmadýðýný gös-teriyor.

Nihayet en son merci, Ýmar ve Ýskan Bakanlýð’ýna geldik. Öncekiiþlemlerden sonra, burada hemen tastik olacaðýný sanýrken,Bakanlýk’tan arazi baraj taþma sahasý olduðu için tastik olasý deðil,diye. Bir yazý geldi, Bakanlýkta yazýlarýn karýþtýðýný düþünerek vegülerek ilgili müdürlüðe gittim. Aldýðým yanýt bu yazýnýn gerçekolduðu doðrultusundaydý... Onlara 1200 metre yükseklikte ne baraj nede taþma olacaðýný anlatmaya çalýþtým. Ama Çaldaðý nazým plandanasýlsa maviye boyanmýþtý, bu boyanýn silinmesi plan deðiþikliðine gi-rerdi, tüm Bakanlýklarýn onayý ve yaklaþýk iki yýl zaman gerekiyordu.Meslektaþlarýn yine Devlet memurluðu tutmuþtu. Neyse ki MüsteþarMuavini meslektaþ Fikret Ungan müdahale etti, mavi boya silindi veprojemiz incelemeye alýndý...

Sayýn okuyucu, artýk projenin tastik olduðunu sanmayýn. Haftalargeçiyor, tasdik yazýsý gelmiyordu... Ziyaretlerine gittiðimde daha incelen-mediðini söylüyorlardý... Bu kaçýncý incelemeydi? Yine yukarýya baþvurmakzorunda kalmýþtým... Tüm memur meslektaþlarýn böyle olmadýðýný biliyo-rum... Ama büyük oranda böyle olduðunu da bu süreç içinde öðrendim.

178

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 179: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Toplu Konutta Pazarlama

Konut üretimi büyük ve yavaþ bir yatýrým olduðundan, satmadanyapmak olasý deðil. Pazarlamak için de giriþim hakkýnda bilgi vermekgerekli... Bilgi alanlarýnda, yerleþim civarýnda arsa almaya giriþmelerive bizim arsalarýný aldýðýmýz, bir kaç alamadýðýmýz kiþilerin de kazankaldýrmasý olasý... Bu korkumuzu alýcýlara anlatarak yerleþimin yerinibaþlangýçta gizli tuttuk. Buna raðmen genel yaklaþýmýmýz güven verdive biz birkaç haftada 100 kadar daire sattýk. Bu büyük bir baþarýydý...

Yeni konut alýcýlarýnýn, almak istedikleri bilgiler arasýnda, kendi-lerinden önce kaç daire satýldýðý da olacaðýný, fakat 100 sayýsýnýn öne-mini anlayamayacaklarýný düþündüm. Görevlilere, böyle bir soru soru-lursa, 200 demelerini söyledim. Birkaç gün sonra, OR-AN þirketinin birortaðýnýn görevlilere baðýrýp çaðýrdýðýný duydum, "Beni nasýl yalancýdurumuna düþürürsünüz?" diyordu... Ne yapacaðýmý, benim kýrk yýldabir söylediðim bir pazarlama abartmasý yüzünden, ne diyeceðimibilemiyordum. "Ne oldu?" diye sormaktan baþka bir þey aklýma gelme-di... Ortaðýmýz, "Kardeþim ben 500 sattýk diyorum, siz 200 diyorsunuz"demez mi? Demek ki benim abartýlý sayým bu ortaðýmýzýn pazarlamayeteneði yanýnda pek pýsýrýk kalmýþtý... Kýsa zamanda 200'ü bulduk,ben de günahýmdan kurtuldum.

Fakat 200’den sonra satýþlar çok yavaþladý. Bir de Hastaþ isimli, bizeimrenerek kurulan ve müthiþ reklam yapan bir firma peydah olduBizim konut alýcýlarýmýzýn yarýsý bizden paralarýný çekerek oraya yatýrdý.

Biz 100'er daireli iki kooperatif kurarak SSK kredili alýcýlarý topla-maya baþladýk. Derken Hastaþ iflas etti. Bu kez konut alýcýlarýmýzýn birbölümü, benzetme yoluyla, bize olan güvenlerini yitirerek, yatýrdýklarýparayý istediler... Yine sorunlarýn içine düþmüþtük.

Ýnþaat Baþlýyor

Proje ve onun uygulayýcýsý olmak ile inþaatçý olmak, onu örgütle-mek arasýnda çok fark var. Bu nedenle aramýza Emek Ýnþaat GenelMüdürü ve Emek Ýþhaný ve Otelleri inþaatlarýnýn yürütücüsü RafetKapýcýoðlu'nu almýþtýk. OR-AN giriþimini o yürütecekti. Yönetim Kuruluüyesi Rafet Bey, kamuda olmayan köklü sorunlar Kurula geldikçe telaþ-

179

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 180: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

landý, aramýzdan ayrýldý ve bu sorumluluða kimse talip olmadý. Bütüniþlerle karþý karþýya kalmýþtým.

Ortaklar hisse paylarýný ödemekte aðýr davranýyor, konut alýcýlarýtaksitlerini pek aksatmýyorlardý... Düzensiz de olsa iþler yürüyor, yavaþ-da olsa satýþ ve ödemeleri sürüyordu...

Uygulamaya alt yapýyla, yol, su ve elektrikle baþladým. Köyiþlerinden makina kiralamak ve diðerlerini de en ekonomik yöntemler-le yürütüyorduk. O zamanlar, Türkiye'de hazýr beton, düzgün tuðlaüretimi, tesisat malzemesi, vinç veya asansör yok veya çok kýttý. Birzamanlar küçük apartmanlarý, kalýpçý kökenli kalfalar yürütürdü. Bende 20 küçük birimi 20 kalfayla baþlamayý düþünmüþtüm. Þehirdenuzak iþlere, mahrumiyet gözüyle bakan, ne kalfa, ne usta ne de iþçiþehir dýþýna gelmek isteyorlardý. Düzeni deðiþtirmek için, inþaatmühendisi, bir kaç kalfa ve birçok iþçi alarak iþe baþladým. Kýsa zaman-da 400 ile 500 arasýnda deðiþen bir kalabalýðýn yatmasý, yemesi, çalýþ-masý, genel saðlýk ve ulaþým sorunlarýyla, malzeme teminiyle boðuþurolduk. Finansman sorunu bir türlü çözülmüyordu. Bankalar Kanununun50. maddesine göre bankalar ancak Kamu yüklenicilerine, ellerindekiihale oranýnda temlikle kredi açýyorlardý. Biz onlar için ne yaptýklarý nesonlarý belli olmayan garip yaratýklardýk... Konumuzla ilgili Emlak KrediBankasý ise o zamanlar etkin olan DPT'nin kanunlaþmýþ 2. beþ yýllýkkalkýnma planýnda toplu konut kuruluþlarýna uzun vadeli, düþük faizlikredi verilmesini öngördüðü halde, batýk Hastaþ'a kredi veriyor bize ver-miyordu. Beþ yüze yakýn bir iþçi kümesi bulan sendikalar da peþimizdey-di... Toplu Ýþ Sözleþmesi yapýncaya kadar yapýlan pazarlýklar sýkýn-týlarýmýza tüy dikiyordu... Hayatýmda baþka böyle dert görmedim.

Dostlarýn aklý ile Ankara'nýn o zamanki en ünlü yapsatçý patronunagittim, iþbirliði teklif ettim. Adam bana sordu, "Siz aldýðýnýzý, verdiðiniziyazýyor musunuz?" Doðal olarak "Evet" dedim. "Bu iþ yürümez" dedi...Türkiye'deki iþ hayatýný bilenler, bu konuþmanýn anlamýný hemenanlarlar.

Ýlk Konutlarýn Bitiþi

Biliyorsunuz inþaatlar kýþa doðru biter. Biz de 1970 sonbaharýnda ilkkonut teslimini yapacaðýz... Bir tören hazýrladýk ve ilk anahtarý verme-

180

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 181: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

si için Vali Þerif Tüten'i davet ettik. Eksik olmasýn, o ve yüzlerce konutalýcýsý, fýrtýnalý bir havada çýkýp geldiler. Bu kez gereken kapalý büyükbir yer olmadýðýndan, yeni boþaltýlmýþ olan iþçi yatakhanesine sýðýndýk.Yýlýn ilk yaðmurlarý olduðu için çatýnýn delik deþik olduðunu bilmiyor-duk. Baþladý tavan üstümüze akmaya, çaresiz, kapalý yerde þemsiyeleriaçtýk ve Vali bey ilk anahtarý verdi...

Sanýyorum ilk elde 200'e yakýn konut, merkezi ýsýtmasý, elektiriði,suyu, telefonu ve yolu ile iskana hazýr, bir o kadarý da epeyce topar-lanmýþ haldeydi. Baþlangýçta, minibüsle ulaþýmý saðlayacak, karyaðdýðýnda, gerekli ek takýlmýþ olan traktörle 7 km'lik yolu Çankaya'yakadar açacaktýk..."Ya kýþ günü þehirle baðlantýmýz kesilirse? Ya daðdankurtlar inerse?" gibi endiþelerle kimse taþýnmak istemiyordu. Ýþ banadüþtü. Ben çocuklarý alarak taþýndým. Bir kadýn ve bir bekçiyle yaþa-maya baþladýk. Bizi gören beþ aile daha taþýndý. Bunlarýn arasýnda birdoktor ve iki çocuklu bir ilkokul müdürü de vardý. Okul olarak proje-lendirdiðimiz þantiyede 7 öðrenci ile derslere baþladýk. Çocuklarýn ikisibenim, ikisi hocanýn diðer üçü de komþularýndý. Bahara toplu taþýn-malar baþladý. Fakat bir yandan elektrik ve su arýzalarý, diðer yandanyine inþaatlarýn baþlamasýnýn sýkýntýlarýndan, bu baþarýnýn mutlu-luðunu yaþayamadým.

Yeni Sorunlar Eksik Olmuyor

Yerleþimin gerçekleþmesi bazý mühendis ortaklarýn þirkete olanilgilerini artýrdý. Bu arada enflasyon %6'dan %15'e çýktý. Yani ekonomiksorunlarýmýz da arttý. Yönetim Kurulundaki arkadaþlar arsa satmak isti-yorlar, ben de projenin kontrolünü elden kaçýrmaktan korktuðum içinsatýþa engel oluyordum. Þirketin kuruluþundan beri 7 yýl geçmiþ, benyorgun düþmüþ, iþi yerli yerine oturtamamýþtým. Þirketin baþýndanayrýlmam, diðerlerine becerilerini denemelerine fýrsat tanýmam gerek-tiðini düþünerek Murahhas Azalýktan, (þimdi CEO deniyor) ayrýlmayakarar verdim. 1975 yýlýnýn Þubat ayý, inþaatlar da durmuþ iken yap-týðýmýz Genel Kurul toplantýsýnda, Yönetim Kurulundan tümdenayrýldým ve projeciliðe geri döndüm. Ertesi yýl, Yönetim Kuruluna katýl-maya baþlasam da, kararlara ve uygulamalara uzak durmayý seçtim.

181

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 182: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Yönetim, ucundan kýyýsýndan arsa satmaya baþladý... Arkasýndan birözel ortaklýk kurarak, OR-AN'ýn inþaatlarýný bu ortaklýða devrettiler.Yani kendi hesaplarýna götürü yaptýlar. Bunlar, benim gibi olmayan, iyihuylu, uyumlu bir mühendis arkadaþý genel müdürlüðe getirerekyürütüldü...

Bir taraftan inþaatýn standardý çok düþtü, diðer taraftan yerleþimprojesinin dýþýna çýkýlmaya baþlandý... Arkasýndan Kamu, MilletVekilleri Lojmanlarý ve yeni elçilikler için sanýyorum 30-40 Ha arasý biristimlakla, Arsa ofisi de OR-AN ile Konya Yolu arasýnda, yerleþiminbatýsýndaki bir o kadar araziyi de (gecekondu önleme bölgesi) alarak,bizim projeyi gaddarca torpilledi... Buna karþýlýk bir zaman sonraÇankaya ile Konya Yolu arasýnda çok yüksek düzeyli bir yol yapýldý.Bütün bu olanlar yerleþimi güçlendirirken projeyi karmakarýþýk etti.Þimdi 2 katlý, 4 katlý ve 16 katlý yapýlar, aralarýnda herhangi bir düzenolmadan rastgele yerleþtiler. Belki mevzuata uygundur, ama projeyedeðil.

Proje Bir Ütopya mý, Yoksa Türkiye'nin Gerçeklerine Uygun mu?

Þehirlerimizin gerçeklerine yaklaþmaya çalýþalým. Sahipsiz, yaþamahakkýný yasalara, düzene karþý gelerek zorla koparan gecekondular veyaþadýklarý þehirlerin hizmetindeki insanlar... Kalabalýklaþtýkça toplumdüzenini tehdit eden, genelde köy kökenli halkýmýz... Þehirlerin yaþa-masý için bazý örgütleme ve üretim becerilerini deðerlendiren,genelde kasaba kökenli halkýmýz ise kurallarý arkalarýna alýp toplumunasýl sömüreceðinin peþinde. Hukuka uygun, uygarlýk dýþý yapýlarlaþehirlerimizi maskara eden kesim... Göreli bir þehir yaþama biçimineuygun bir hayat süren kooperatifler toplu tüketimi örgütleyerek, birortaklýk, bir dayanýþmadan güç alarak, amatör / acemi bir yaklaþýmlayapýlaþmaya katýlanlar... ve nihayet üst düzey ekonomik koþullarasahip kesimin, diðer kümelere meydan okurcasýna arayýþlar içinde, vil-lalar veya görkemli yapýlarda büyük lüks dairelerde duvarlarla korun-muþ bölgede yaþamak isteyen ve çok þey bildiði iddiasýnda olankesim...

OR-AN'da bu sosyal ekonomik yapý içinden orta tabakaya yönelik,dünyadaki deneyimlerden yararlanarak, güzel ve çaðdaþ bir yerleþim

182

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 183: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

gerçekleþtirmek istiyordum. Ayrýmýn ekonomik deðil kültürel bir öl-çütle oluþmasýný umuyordum. Halbuki yerleþim gerçekleþmeyebaþlayýnca, gerek ortaklar arasý, gerekse konut alýcýlarýnýn arasýndakikasaba veya küçük þehir kökenli piyasa oluþturucularýnýn saldýrýsýnauðradý... Fakat onlar olmasaydý giriþim gerçekleþebilir miydi? Onlarýnyaþadýðýmýz hayatýn dinamiði olduðunu görmek istemeyen, çaðýnuygarlýðýnýn duygusal ve düþünsel güzelliklerini paylaþan bir yerleþimgerçekleþtirmek ütopyasýný yaþadým.

OR-AN Yerleþiminde Baþarýlar ve Baþarýsýzlýklar

Þehirlerin büyüklüðüne ve alýþkanlýklarýna göre konut yerleþiminingeniþliði ve merkeze uzaklýðý söz konusu. OR-AN'ýn büyüklüðünün veþehre uzaklýðýnýn da 1960'lara göre iyi seçildiði anlaþýlýyor. Bunakarþýlýk, konuyla ilgili birikimsizlik ve deneyimsizlik nedeniyle giriþim-cilerin de, konut alýcýlarýnýn da kendi açýlarýndan sorunlarý var.

Aileler en çok bahçeli ev istiyorlar. Ama onun doða ile ilgiliolanaklarýndan yararlanmaktan çok, yeryüzünde aidiyeti sýnýrlarýylabelli bir mülkiyet olmasý. Sanýyorum, güven duygusu veriyor... Bununkendisine ne kadar sorunlar ile parasal yük getirdiðini düþünmekistemiyor. Bu istek yüzünden derme çatma evler ve altyapý yapýlmasýile yapýnýn bakýmýnýn ihmali kötü sonuçlar vermektedir. Bahçeli ev,yüksek gelir düzeyine dönük bir program, bir istek olmalý.

Bahçeli evin getirdiði yükün bilincinde olan orta üst gelir gruplarý,apartman dairesini seçiyorlar. Bu durumda az katlý küçük apartman ileyüksek bloklarýn arasýnda kesin bir seçim yok. Fakat, OR-AN'daki 4 katlýbloklarda oturanlar oldukça mutlular. Bu hoþnutluðun bir yanýdairelerin kullanýþý, diðer yaný doðaya yakýnlýklarý olmalý. Çünküdaireler el deðiþtiriyor. Ve hiç boþ kalmýyorlar. Bakýmlarý da fena sayýl-maz.

OR-AN'daki orta alt gelir gurubu, Sigorta veya Emlak Bankasý kre-disi koþullarýyla 100-120 m2 lik göreli küçük konutlardan da oturanlarýnherhangi bir þikayetlerini duymadým. 74 m2 lik daireler dahil hiç boþkaldýðý görülmüyor.

Bundan anlaþýlýyor ki, OR-AN'da 74m2 ile 200m2 arasýnda ve birkaç

183

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 184: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

iþlevsel yorum tipi çeþitleme ve tasarýmlarý baþarýlý oldu... Planlamadabahçeli evi dýþlamak ve sonradan programa almak yanlýþ bir yak-laþýmdý. Bir diðer yanlýþ varsayým ise projedeki az orandaki yüksekbloklarýn çevre oluþturacak bir þekilde toplu ve bir bütün oluþturacaknitelikte ele alýnmamasýdýr. Uygulamada bu büyük yapýlar, herbiriningerçekleþmesi baðýmsýz olacak birimler haline getirildiler. Projelendirme,pazarlama ve inþaatý yineleme yoluyla kolaylaþtýrmak piyasamýza dahauygun bir yaklaþýmdý... Örneðin, 60.000m2 bir yapýnýn projesi yerine6000m2 nin projesini yaparak on kez yinelemek gibi... 300 yerine 30daireyi pazarlamak, her blok doldukça yeni blok inþaatýna baþlamak,yatýrýmý bölmek ve küçük ekipleri bir bloktan diðerine kaydýrarakonlara sürekli iþ verebilmek gibi... Proje, pazarlama ve üretimde,ülkenin koþullarýna uygun bu yaklaþýmý önceden kavrayamadýk.

Bunu planlamak ve projelendirmek belki 100 hektar bir alaný, 10hektarlýk bölümler halinde geliþtirmek gerekirdi. Belki 100 hektara,yönlendirici bir plan yaparak bütünlüðü saðlamak, uygulama ölçüleri-ni küçük tutarak zamanlamanýn deðiþen gerçekleri karþýlamasýnýsaðlamak gerekirdi. Þimdi topluca konut üreten kuruluþlar, bahçeli ev, villalar ve yüksek bloklar gruplayarak uygulama yapýyorlar... Bunlararasýnda bir büyük ortaklýðý planlamayý düþünmüyorlar. 1/1000 veya1/500 yönlendirici planlara ihtiyaç var.

Toplu Konut Çalýþmalarýnda Gelinen Nokta

"Alt gelir gruplarýnýn, örneðin gecekondu düzeyinde konutlardaoturanlar için, 1930'larda yeni kurulan kamu fabrikalarýnda ve madenocaklarýnda yapýlan iþçi evlerinden sonra gereksinme arttýkça sorun-dan daha çok uzaklaþýldý sanki...

"1940'larda Emlak Bankasý kredileriyle baþlayan krediler ve gerçek-leþtirilen yerleþimler hep orta gelir guruplara dönük oldu... Sanki buiþleri yürütenler kendi düzeylerini korudular, kendileri ve eþ / dostyararlandý veya ancak bu kesim geri ödeme olanaðýna sahipti.

Doðal üst gelir guruplarýnýn her konuda sorunlarýna bir yanýtbulunur. Gecekondu Önleme bölgeleri adýndaki program dahi büyükölçüde orta gelir gruplarýna yaradý.

184

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 185: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Afet bölgeleri, depremlerde yýkýlanlar yerine yapýlan konutlarýngenelde ilkelliði, özellikle mimari olarak ilkelliði akýl almaz niteliktedir.

1960'larda DPT, konut konusuna sahip çýkmak istedi gibi oldu...Ama konu Devlet politikasý olamadý. Türkiyenin, hangi konuda ikiyakasý bir araya geldi?

Ama ben bu eksikliði mimar ve mühendislerin baþarýsýzlýðýsayarým. Ne yapýp yapýp toplumun bu temel sorunlarý, konut, saðlýk veeðitim 80 yýlda bir çizgiye getirilmeliydi.

Eðrisi ve Doðrusu ile OR-AN

Piyasa koþullarýna aykýrý olduðu için saptýrýlmýþ bir uygulama olsada Cumhuriyet döneminde özel, özgür ve bütün olarak tasarlanmýþtek projedir. Bilinçli olarak ve peþinen her türlü etkiye açýk ve bir istektaþýmayan planý ve projeleri olan bir giriþim deðildir.

OR-AN yerleþimi, kapsamlý olarak ele alýnmýþ, tümü hedeflenmiþplan ve projeleri olsa da Türkiye gerçekleriyle çeliþen isteklerle yön-lendirilmiþ olduðu için hedefine varamamýþtýr.

Sanýrým, birikim içinde yararlý bir deneyimdir. Bölgesine adýnýverdiðine göre bir saygýnlýðý vardýr.

Ülkemiz için çok daha baþarýlý yerleþim projeleri ve uygulamalarýolmasý dileðiyle!...

185

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 186: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

186

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 187: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

CUMHURÝYETÝN ÝLK DÖNEMLERÝNDEYÜKSEK MÜHENDÝS MEKTEBÝ VE

DÖKÜMCÜLÜK ANILARIM*

Burhan OÐUZ

*Bu yazý Burhan Oðuz'un "Yaþadýklarým-Dinlediklerim"isimli aný kitabýndan derlenmiþtir.

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 188: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Benim zamanýmýn Yüksek Mühendis Mektebi’nin tüzüðü bugüniçin ilginç olabilir. Mektep altý yýllýktý. Ýlk üç yýlý "Müþterek", son üç yýlýda "Ýhtisas" yýllarýydý. Ýlk üç yýlda çok saðlam bir matematik kültürüaldýk, namlý hocalardan: Hamit (Dilgan) Hoca, Ali Yar Bey, Kerim (Erim)Bey, Ratip (Berker) Hoca, Müderris Muavini Nüshet (Gökdoðan)Haným. Bahriyeden yetiþme Salih Murat Bey, klasik fizik okuturdu.Kimya Hocamýz Nurettin Münþi Bey ise ayrý bir tipti. Giritli idi veTürkçe'yi ora þivesiyle konuþurdu. Doðru dürüst Rumca bildiði deþüpheliydi. Fransa'da okumuþ, Fransýzca bilmezdi. Karýsý Almandý,Almanca bilmezdi. Kýsa boylu, týknaz, sürekli terleyen ve tütünçiðneyen, öðleden sonralarý yarý sarhoþ bir adamdý. Bildiði tahlilkimyasýydý, gümrüklerde lazým olan türden. Bize anion, kationaraþtýrýrdý. Modern kimyadan haberi yoktu. Anlatmýþtý: Her tür malze-menin eþantiyonu bulunurmuþ. Þüphelendiðinde mikroskop altýnaberaber sürülür, getirilen kýrmýzý tozun gerçek biber mi yoksa kiremittozu mu olduðu derhal saptanýrmýþ. Çeþitli kürklerin kýl kesitleri var-mýþ. "Bir gün baktým, domuz kili, týpký kaynanamýnki gibiydi" diye la-tife etmiþti. Sorularla sýkýþtýrdýðýmýzda "Çok sorma, sonra atarim" (yani"uydururum") derdi. Nekre bir adamdý. Hamit Hoca, Nurettin Bey veOnnik Bey, bir üçlü idiler, beraber meyhaneye giderlerdi. Meclisleripek hoþ olurdu; kahkahadan geçilmezdi.

Onnik Bey Mühendishane'nin emektarý idi. Anlatýldýðýna göremütarekede Ýngilizler bütün eþyalarý sokaða atmýþlar. Mukavemethocamýz Fikri Santur Beyle ikisi, sabahlara kadar bunlarýn baþýndanöbet tutarlarmýþ, fisebillah. Çok güzel bas bariton sesi vardý, operaaryalarý söylerdi.

Yine kimya, özellikle þimi-fizik (Fiziksel Kimya) okutan ÝlhamiCývaoðlu hocamýz vardý. Çok bilgili bir hoca idi. Modern fizik vekimyaya bilhakken vakýftý (ama huyunu suyunu fazlaca övmeye-ceðim).

Notlar yirmi üzerinden verilirdi. Geçme notu sekizdi. Ama; her der-sin, önemine göre bir "üssü mizan"ý yani onunla çarpýldýðý bir katsayýsývardý, beþ ile on arasýnda (devam notununki ondu) . Notlar bunlarlaçarpýlýr ve toplanýrdý. Çýkan yekün ders sayýsýna bölünür, eðer sonuçon üçten aþaðý ise bütün derslerden, çok iyi not aldýklarýmýz dahil,

188

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 189: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

kalýnýrdý. Sýnavlarla iki dersten kalýnýrsa, bütün dersler sil baþtan olur-du. Bir devrede iki kez kalan mektepten atýlýrdý. Bunlar Yýldýz'a gidiporadan mezun olurlardý. Yani mektep en çok sekiz yýlda bitirilebilirdi.Burada mutlak bir disiplin hüküm sürerdi. Dersler birer saat olup onbeþ dakika ara verilirdi. Hoca, saniyesinde derse girer, herkes ayaðakalkar, sýnýf mümessili hemen yoklama yapardý. Bu iþ bir iki dakika sü-rerdi. Müdür Suphi Bey sabah saat dokuzda yani derslerin baþladýðýsaatte dýþ kapýyý kilitletir, geç kalanlarý aldýrtmazdý. Bunlar üç ders"namevcut" yazýlýrdý ki bu çok önemliydi, þöyle ki devam notu genelortalamaya büyük destek olurdu. Ama kapýcý Kamber Aða "Bahçe"rakýsý içerdi. "Özel teþebbüs" kendini göstermiþ, arkadaþýmýz VedatÖztaþ "Ajans Jim Barnett"i kurmuþtu. Sermayesi bir halatla bir ip mer-divendi. Ýniþ çýkýþ beþ kuruþtu. Bunlar, üçüncü kattan sarkýtýlýrdý (alt katpencereleri sabit demir parmaklýklý idi). Kapýlar akþam beþte açýlýrdý.Laboratuarda iþini erken bitirenler çýkýp gidemezlerdi. Ama KamberAða "Bahçe" rakýsý içerdi…

Yatýlýlar gece sekizde dönmek zorundaydýlar, aksi halde sokaktakalýrlardý. "Ajans"a müracaat edilirdi. Yemekten sonra kaçanlar ip mer-divenle iner, tebeþirle bir çizgi çekerdi duvara. Her dönen bu çizgiyiartý iþareti þekline sokar, son gelen merdiveni toplardý.

Sýnýflarýmýz genelde Boðaz'a bakardý. Bir sabah, topografya der-sinde iken Dolmabahçe Sarayý'nýn bayraðýnýn aðýr aðýr yarýya indiðinigördük. Haber bütün mektebe yayýldý. Heyecanýmýzý tarif edemem.Suphi Bey yine kapýlarý kilitletti. Sýnýflarý dolaþýp "Efendiler, matemmatemdir, ders derstir" diye bizi tutmaya çalýþýyordu. Ama kim dinler?Ýnce bir radyo anten desant teline tutunarak üçüncü kattan aþaðýyaindiðimizi hatýrlýyorum. Saray'ýn kapýsýna vardýk. Nöbetçiler, aðlayarak,Atatürk'ün vefatýný doðruladýlar, ama nezaketle bizleri geri çevirdiler.

Bir de ilginç bir idare memurumuz vardý, Arnavut Þevki Bey. Zayýf,uzunca boylu bir zattý. Jandarma yüzbaþýsý imiþ. Dersim'de bulunmuþ.Ortalýðý öyle idare etmiþmiþ ki onun mýntýkasýnda “çýt” çýkmazmýþmýþ.Gerçekten o hem talebeyi, hem Müdür Suphi Bey'i "idare" ederdi."Plaðina göre dans ederim" derdi. O zamanlar, ulaþtýrma vasýtalarýnýnpasolarý vapur için ayrý, tramvay için ayrý ve sadece ev ile mektebinbulunduðu semtlerin duraklarý arasýnda geçerliydi. Pasolarý Þevki Bey

189

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 190: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

hazýrlardý. Ben Tarabya'da oturuyordum, benim vapur pasom "Trabyaile Küprü" arasý içindi... Derken mektep Nafýa'dan alýnýp Maarife bað-landý; adý da "Yüksek Mühendis Okulu" oldu. Müdür olarak OsmanTevfik (Taylan) Bey, muavini olarak da aile dostumuz ve benim kültürhayatýmda son derece etkili olmuþ olan Fahri Bekiroðlu Bey atandýlar.

Her ikisi de Almanya'dan mezun makina mühendisi idiler. Ama bizedemiryolu dersini veren Osman Tevfik Bey'in cehaleti dillere destandý."Stratosfere gidilemez, hava olmadýðý için itilecek bir vasat yok" derdi.Yani adam, fiziðin temel "etki-tepki" kaidesinden bihaberdi.

Fahri Bey Sümerbank'a intisap etmiþ, dokuma fabrikalarýnýn kuru-luþu sýralarýnda kalabalýk bir usta kafilesiyle birlikte Rusya'ya gitmiþ.Kurulacak Nazilli ve sair bez fabrikalarýnýn makinelerinin imalâtýnýtakip etmiþler, iþletilmesini öðrenmiþler. Ruslar, kendi fabrikalarýnýnbirini bunlara teslim etmiþler, bunlar da onu bir süre iþletmiþler verandýmaný da yüzde altý kadar artýrmýþlar.

Fahri Bey orada ayrýca, Sovyetlerin halkýn top yekûn okutulmasýsorununu nasýl çözdüklerini tetkik etmiþ ve dönüþünde bunu bir raporhalinde Maarif vekiline (muhtemelen Hikmet Bayur Bey) sunmuþ.Arada bir de nasýl etki yaptýðýný sorarmýþ. Ancak bir gün vekil ona"Israr etmeyin Fahri Bey, mareþal katiyetle top yekûn okutulmanýn aley-hinde" demiþ. Çok iyi Almanca ve Fransýzca bilir, saðlam bir Osmanlýkültürüne sahipti. Çok okurdu ve inanmýþ, dengeli bir solcu idi. Bana"Kupkuru bir mühendis olmanýn hiçbir deðeri yok. Çok okuyupdünyanýn gerçeklerini iyice öðrenmelisin" derdi ve bana sürekli kitapverirdi. Maalesef 1942 sonunda onu, bir safra kesesi ameliyatý sonu-cunda genç sayýlacak yaþýnda kaybettik. Sanki babam ölmüþtü...

Ýlk "Müþterek" devreyi bitirip iþ meslek seçimine gelince bütün eþdost, hýsým akraba, "Sakýn Elektro-Mekanik'e gitme, Türkiye'de iþsizkalýrsýn; inþaat mühendisi ol, müteahhitlik "edersin" öðüdünü ýsrarlaveriyordu. Ben kimseyi dinlemedim ve Elektro-Mekanik'e girdim.Ülkenin kurtuluþunu sanayide görüyor, bunun öncülüðünü yapmahayalini kuruyordum.

Bizim þube, mektebin en zor þubesiydi. Bugün elektrik ve makinafakültelerinde okutulan bütün dersleri okuyor, yaptýrýlan projeleri yapý-

190

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 191: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

yorduk. Fazladan, hidroelektrik santral inþasýyla ilgili olarak hidrolik der-sini su mühendisleriyle birlikte okuduk. Muhtasar betonarme vetopografya bile okuttular bize. Ben þahsen bunlarýn çok faydasýnýgördüm. 1956'da Kayseri'de topograf bulunamadýðýndan Erkilet-Kayserienerji nakil hattý güzergâhýnýn nivelmanýný, Bayýndýrlýk Müdürlüðü’ndenödünç aldýðým bir nivo ile yapmak zorunda kalmýþtým. Keza, yine aynýyýllarda, Kaðýzman'da bir ilâve trafo binasýnýn betonarme hesabýný yap-mýþtým.

Dördüncü sýnýfa on bir kiþi geçtik. Harp dolayýsýyla (1939) biriAlmanya'dan (Prof. Ýskender Humbaracý), biri de Polonya'dan ikiarkadaþ bize katýldý. Son sýnýftan beþ kiþi mezun olduk! Yani, kocaTürkiye'nin tek Yüksek Mühendis mektebi, makina mühendisi ve e-lektrik mühendisi olarak beþ mezun vermiþti.

Mektebin beþ þubesi vardý: Yol, Su, Ýnþaat (Mühendis-Mimarçýkaran), Elektro-mekanik ve PTT, yani zayýf akým elektrik mühendisliðiþubeleri.

Girdiðimiz 1936 yýlýna kadar lisede Olgunluk Ýmtihaný'ný verenherkes kaydýný yaptýrýp girerdi. O yýl, bütün þubelere toplam 120 kiþialýnacakken 170 kiþi müracaat etmiþti, bu yüzden ilk kez giriþ sýnavýuygulandý ve o gün bugün devam ediyor.

O zamanlar, zorunlu staj diye bir þey yoktu. Ben, gönüllü olarak1938 yazýnda elektrik idaresine amele yazýldým. Taksim'de, þimdikiAKM'nin bulunduðu yerde ÝETT Umum Müdürlük lojmaný, bununarkasýnda da trafo merkezleri ve trafo tamir atölyeleri vardý. Bir süreorada çalýþtýktan sonra þebekeye çýktým. Kamyonlara bindirilip sokak-lara kablo döþemeye götürülüyorduk. 117 kuruþ yevmiye alýyordum. Birgün hayli komik bir olay oldu: Bir gece, büyük bir arýza nedeniylebütün Beyoðlu karanlýkta kaldý. Yapýlan ölçümler sonucunda arýzanýntam genelevlerin bulunduðu Abanoz Sokaðý'nýn çýkýþýnda olduðu sap-tandý. Çadýr kurulup tranþe açýldý. Önemli arýza olduðundan baþta ÝETTUmum Müdürü Hulki Bey (sonradan bizim ýsýtma ve havalandýrmahocamýz) olmak üzere elektrik dairesinin bütün þefleri orada idi.Yaz aylarýnda olduðundan genelev kadýnlarý, bellerine kadar çýplakolarak pencerelere çýkýp "mühendis, gelsene!" diye baðýrýyorlardý. Bu

191

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 192: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

davet herkesi güldürüyordu, ama herkes bir üstünden utanýyordu.Sadece Hulki Bey olaya duyarsýz kalýyordu.

Kýsaca, böyle geçmiþ bir öðrencilikten sonra 1942 Haziran ayýndamezun oldum. Bunlardan Faruk Özerengin, Ýskender Humbaracý veNecip Demirci, Ýstanbul Sular Ýdaresi'ne girdiler. Ýlk ikisi, aldýklarý maaþyetmediðinden Yýldýz Teknikum'unda hocalýk da yaptýlar ve buna yýllar-ca devam ettiler. Derken bir kanunla birdenbire profesör unvanýnasahip oldular (Faruk, sonradan Kâzým Karabekir Paþa'nýn bir kýzýylaevlendi). Ben, hep o sanayi aþkýyla, arkadaþlarýmýn Sular Ýdaresi'ndenaldýklarý paranýn da yarýsýyla Nuri Paþa'nýn Sütlüce fabrikasýnýndökümhane þefliðine baþladým. Döküm hakkýnda hiçbir bilgim yoktu,ama kýsa sürede iþe hâkim oldum. Geceleri elime bu konularda negeçirdiysem okuyordum.

O harp zamanlarýnýn pik demirini sadece Karabük saðlýyor ve kilo-su fabrikaya 18 kuruþa mal oluyordu. Paþa'ya askeriyeden 200 ton 93Rus Harbi'nden kalma gülle vermiþler, kilosu 20 paradan (1/2 kuruþ-tan). Paþa, keyiften aðzý kulaklarýna varýyordu. O ise ki fazla erken se-vinmiþti: yaptýðým ilk deneme alabildiðine olumsuz sonuç vermiþti,Þöyle ki, mal daha ocaðýn aðzýndan akarken adetâ hamurlaþan camgibi sert, ne eðe tutan ne kalemle kesilen saf sementitten (beyazdökme demir) ibaretti. Bunlarý Karabük pikine azar azar yedirerek kul-lanmayý denedim, malý tümden bozdu.

Yapýlacak þey, bunlarý grafitleþtirmek ,yani kýr döküme dönüþtürmek-ti. Bunun için de ferrosilisyum gerekliydi ki bulunmuyordu. Okuduðumkitaplardan, bakýrla alimünyumun da grafitleþtirici etkisi olduðunuöðrendim. Zeytinburnu'na telefon ederek bunlarýn talaþlarýndan üçerkilo istedim (alüminyum talaþlarý matra imalinden, bakýrýnki de mermiçemberinden elde edilenlerdi). Bir potayý ölçüp belli bir yerine kadardoldurduðumda 250 kilo olacak þekilde iþaretledim. Günlük mesaidepiyade havan mermileri döküyorduk. Deney, paydostan hemen sonrabaþlayacak gibi küçük ocaðý ateþlettim. Sadece ustabaþý (PanayotUsta) ile ben kalmýþtýk dökümhanede. Birkaç iþçi de, giyinmiþ halde,uzaktan ne yaptýðýmýza merakla bakýyordu. Potayý doldurduk. Benönce, tartmýþ olduðum bakýrý, kese kâðýdý ile içine attým. Panayot kre-marla karýþtýrýyordu. Arkasýndan alüminyumu atacak oldum ki müthiþ

192

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 193: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

bir patlama oldu, erimiþ demir havalara kalkýp þemsiye gibi etrafayayýldý. Panayot ocaðýn arkasýna saklandý, ben kendimi maça kurutmafýrýnýnýn içine attým. Koca dökümhaneyi yoðun bir sis kaplamýþtý. Çatýuçtu sanmýþtým. Kendime gelince "kimseye bir þey oldu mu?" diyebaðýrdým. Olmamýþtý. Haliç'e bakan kapýlarý da açtýrdým, sis daðýldý.Yeri kar yaðmýþ gibi ince bir beyaz oksit tabakasý kaplamýþtý. Korkudansapsarý olmuþum.

Ýdare binasýna çýktým. Baþmühendisim Cemal Rýfat (Berk) Bey benibu halde görünce þaþýrdý. Olayý anlattým. "Olmaz, alüminyum bunuyapmaz" dedi. Ben de biliyordum yapmayacaðýný ama yapmýþtý. "Otalaþlardan kaldý mý?" diye sordu. Kalmýþtý. Bir tanesini çakmaðýna tut-masýyla maytap gibi parladý, Cemal Rýfat Bey yanan talaþý elinden attý.Meðer, Zeytinburnu'ndan, yanlýþlýkla, yangýn bombasý imalinde kul-lanýlan, magnezyum esaslý elektron-metal talaþlarýný göndermiþler. Dýþgörünüþ itibariyle alüminyumla elektron-metal birbirlerine çok benzi-yorlardý. Bir büyük yanma tehlikesi atlatmýþtým.

Ertesi sabah fabrikaya geldiðimde ilk iþim yerlere daðýlmýþ dökümparçalarýný toplatmak oldu. Bunlarý kýrdýðýmda, çelik gibi beyaz birkesitte daðýlmýþ siyah noktalar gördüm. Ve hayret! Matkap, metalikesti. Potaya hiçbir þey olmamýþtý. Maden, havalara fýrlamakla yetin-miþti. Bu deneyi yenilemeyi aklýma koydum ve Zeytinburnu'ndan elek-tron-metal talaþý getirttim. Potaya kalýn saçtan bir kapak kestirttim,üstüne bir halka kaynattýrdým. Ayný þekilde, paydostan sonra potayýdoldurttum ve kapaðýn altýna astýðým elektron-metal kesesini, halka-dan geçen bir demir çubuðunun iki ucundan tuttuðumuz kapakla bir-likte potaya kapattýk.

Ýçerde kýyamet koptu ve sonra duruldu. Elektron-metal, eksotermik(ýsý üretici) bir reaksiyon yaptýðýndan, madenin dökülebilirliðini belir-gin þekilde artýrmýþtý. Muntazam kütükler döktürdüm ve ertesi sabahyine muayene ettiðimde bu siyah benekli metalin, talaþla iþlenebilirhale geldiðini iyice saptadým.

Mühendis Mektebi'ne gidip Ýlhami Cývaoðlu hocayý buldum. Ýlgi iledinledi ve bunun pekâlâ bir doktora konusu olabileceðini söyleyerekçalýþmalara baþlama önerisinde bulundu.

193

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 194: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Daha ilk sýnýflarda iken bazý arkadaþlarýmýz, Devlet'in çeþitli organ-larýnýn açtýklarý sýnavlara girerek Avrupa'ya, çoðunlukla Almanya'ya git-miþlerdi. 1942'den sonra bu ülkenin harp talihi dönmüþ, her gün dahazor günler birbirini izler olmuþtu. Her geçen gün daha aðýr bombardý-manlar, yaþamý ve bu arada üniversite yaþamýný zeminliklereindirmiþti.

Bu arkadaþlar, herkesin can derdine düþtüðü bir ortamda, doktoratezlerini profesörlerine kabul ettirip yurda dönmüþlerdi. O zamanakadar, bunca deðerli hoca, doçentlerin hiçbirinin doktorasý yoktu.Bunlar, "doktor" sýfatlarýyla küçük daðlarý yaratýyorlardý. "Güftara (söze)gelip söyleseler cehl-i mürekkep..."...

Ýþte bu "bombardýman" doktorlarýndan Orhan Iþýk'la Necdet Tükelbenim karþýma dikilip "Ýlhami Bey, doktor olmadýðý için sana doktorayaptýramaz. Biz referans oluruz. O, olsa olsa, coreferent olabilir..."demiþlerdi. Ben de "Hadi oradan, siz gelin bana doktora verin!" diyeçýkýp gittim. Yani bu çalýþma böylece kaldý. Onlar, fizik laboratuarýnýnbir köþesinde çalýþmama da izin vermediler.

Aradan on, on iki yýl geçecek ve Batý'da ilk "küresel grafitli dökmedemir-spheroguss" patenti alýnacaktý. Yani ben bunu bulmuþtum, amatalihsizliðim bu ülkeli olmamdaydý. Ýþin bir ilginç yaný da, bugün bile,bunun elde edilme yönteminin, benim kapalý kapta magnezyumukarýþtýrma prensibimin ayný olmasýdýr.

Nuri Paþa'nýn fabrikasý Sütlüce mezbahasýnýn ötesinde, Pay Mahalli(kesilecek hayvanlarýn alýnýp satýldýðý yer) ve Þakir Zümre soba ve bazýbombalarýn imal edildiði fabrikaya varmadan ortada bir yerde idi.Yanýnda, Vehbi Koç'a ait olduðu söylenen, çalýþmayan bir dikiþli borufabrikasý vardý. Ýstanbul'da, dökme demir dökümcülüðü büyük ölçüdeÝtalyanlar’ýn elindeydi. Azap Kapý'ya yakýn Dapey Biraderler, KurtuluþtaKarlotti Biraderler, Kalafat yerinde Corci Manfredi bunlardandý. Amaustalar genellikle Rumdu . Buna karþýlýk demir dýþý metal, pirinç,alüminyum dökümcüleri çoðunlukla Ermeni idiler. Kalafat yerindebunlarýn en ünlüsü Haykasar Usta idi. Küçükleri musluk dökerdi.Perþembe pazarýndan Unkapaný köprüsüne kadar olan yerde küçükgemiler çekilir, boyalarý tazelenir, güverteleri kalafatlanýrdý. Çekiç

194

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 195: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

gürültüsünden geçilmezdi, þöyle ki, kaynak tekniði yaygýnlaþmamýþolduðundan gemiler perçinli idi. Bir de Azap kapý tersanesinin komp-resör çekici gürültüleri buna eklenirdi. Oralarda çalýþanlarýn çoðu buyüzden saðýrdý, benim de olduðum gibi. Bu semtin adý Kalafatyeri idi.

Kalafatyeri'nde, bir küçük kamyonun zor sýðacaðý geniþliktekisokaklar üzerinde küçük küçük atölye ve dökümhaneler sýralanmýþtý.Üst üste konmuþ iki üç varilin içi þamotla sývanarak ve bir vantilatörilâvesiyle meydana getirilmiþ döküm ocaðý (sözüm ona Kupol ocaðý)ile küçük parçalar, soba aksamý, ocak ýzgaralarý gibi þeyler dökülürdü.Yer darlýðýndan bunlar kapýnýn dýþýna atýlýrdý. Bu yüzden de bir hýrsýztürü türemiþti: "Kýrdý kaçtý"lar. Bunlar çoðunlukla Tophane "þarapçý"serserileri idi ve bellerinde bir çekiç bulunurdu. Gece, bekçiyi kollarlar,adam öbür sokaða gittiðinde gözlerine kestirdikleri parçalarý çekiçlekýrýp taþýyabildikleri kadarýný götürürlerdi. Sabahleyin de bunlarý hur-dacýlara satýp aldýklarý para ile þarap içerlerdi. Ben de, Hasköy'dedökümcülüðün yanýnda, Kalafatyeri'nde ölmüþ bir tornacýnýn dul eþin-den adamýn dükkanýný kiralamýþ, orada tornacýlýk yapýyordum.Kalafatyeri'nin bazý sokaklarýnda da yelkenciler, kürekçiler, ipçiler,kavaflar, Yemenciler….. sýralanýrdý.

Menderes buralarý yýktý, geri kalanýný da Dalan temizledi. Þimdi busemt, Haliç kýyýsýnda bir park halinde.

Nuri Paþa fabrikalarýnda öðreneceðimi öðrenmiþtim. Artýk bu denliaz paraya bu rutini (ve de Paþa'yý) çekmenin anlamý kalmamýþtý. 1943sonlarýnda istifa ettim (20.08.1943) ve Tarabya'daki köþkün satýþýndan,borçlar ödendikten sonra kalan çok cüzî bir meblaða el koydum veKaraköy meydanýnda rýhtýma çýkan ara sokaðýn köþesinde sarraflýkyapan bir Yahudi'den Hasköy'de, yangýndan sadece dört duvarý kalmýþbir binayý kiraladým. Doðru dürüst bir çatý yapmaya param yetmiyordu.Civarda atýlmýþ katran varillerini çok küçük bir paraya alýp damaserdim. Tabiî bazýlarý delikti ve yaðmur yaðdýðýnda bizim kalýplarberbat oluyordu. Ama çaresiz.

Yukarda adlarýný verdiðim Ýtalyanlar, özellikle Karlotti Biraderler'leManfredi, Belediye Mecari Þubesi (Kanalizasyon Þubesi)'nin sokak yað-mur suyu ve pis su rögarlarýný (ýzgaralarýný) tekellerinde tutuyorlardý.

195

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 196: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Bunlarýn kalýplanmasý ve dökümü oldukça zor olup geniþ olanaklarýgerektiriyordu ki küçük dökümhaneler bu iþlere giriþemiyordu.

Ýlk zamanlar ustabaþý tutacak param yoktu ve bu iþi kendim üstlen-miþtim. Potanýn bir ucunu ben taþýyordum. Daha sonralarý Sütlüce'ninustabaþýsý Panayot'u çekip aldým. Baþ baþa vererek kendi olanaklarý-mýzla bu dökümü gerçekleþtirebilecek bir yöntem meydana getirdik.Bizim bu güçlü rakiplere göre bir baþka avantajýmýz da vardý: Faturaüzerinden %15 muamele vergisinden baðýþýklýk. Beþ iþçiden fazlasýnýkullanan ve müesses motor gücü iki beygiri aþan iþyerleri bu vergiyetabî idiler ki Ýtalyanlar bunu ödüyorlardý (benim vantilatör motorum 4,5beygirdi, ama plâkasý iki beygir gösteriyordu. Maliyeciler kontrolegeldiklerinde iþçilerim arka kapýdan çil yavrusu gibi daðýlýrlardý).Bunun dýþýnda kupol ocaðýmý ve vantilatörümü kendim projelendirmiþ-tim ve yüksek randýman elde etmiþtim. Öbürleri, pik miktarýnýn %14-18'i arasýnda kömür kullanýrken benim ocak %11 ile yetiniyordu. Bukeyfiyet, maliyete yansýyordu. Bütün bunlarýn dýþýnda büyük kârlaraalýþmýþ Ýtalyanlarý, çok daha ucuza çalýþarak kanalizasyon piyasasýndansildim. Her ihalede peþime takýlýp benimle anlaþma arar halegelmiþlerdi.

Daha sonraki yýllarda Ankara kanalizasyonunun 1. kýsým ihalesinintüm dökümlerini alacaktým ve çeþitli vana, kolektör silicilerini proje-lendirip imal edecektim (harpten hemen önce bu iþi Alman HochtiefÞirketi üstlenmiþ, gitmek zorunda kalýnca bütün projeleri deberaberinde götürmüþ. Nasýl olsa Türkler bu iþi yapamaz, savaþtýktansonra gelir, devam ederiz diyerek).

Sýnýrlý olan Karabük piki ve metalurji koku dökümcüler kooperati-fi eliyle kapasiteye göre daðýtýlýrdý. Bunlar at arabalarýyla Hasköy'etaþýnýrdý. Çok miktarda alýnýrsa kamyon tutulurdu. Arabacýlarýn hiçbiriokuma bilmezdi. Ellerindeki adresi gösterir, yol ve dükkân sorarlardý.Buna karþýlýk þoförlerin böyle bir sýkýntýlarý yoklu. Ne de olsa atla deðil,motorla uðraþýyorlardý...

O zamanlar ne otobüs, ne de dolmuþ çalýþýrdý oralara. Sadece Haliçvapurlarý vardý ve bunlar da akþam erken saatlerde paydos ediyorlardý.Savaþ dolayýsýyla karartma vardý. Bir akþam bizim döküm geç kaldý;

196

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 197: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

bacadan normal olarak alevler çýkýyordu. Beyazýt Kulesi yangýn alarmývermiþ, Aynalýkavak Karakolu komiseri baðýrýp duruyordu. BenimHasköy'deki adamým Süleyman (Tanyýldýz) Usta "Çok baðýrma, alacaðýnon kâðýt, fazla baðýrýrsan on bir olmayacak!" diye adamý susturmuþtu.

Çoðu kez, Tünel civarýndaki evimden yaya gidip geliyordum.Þiþhane'den Kasýmpaþa'ya, tamamen tenha olan Okmeydanýmezarlýðýndan Hasköy'e iniyor, akþam da bu yolu ters yönde kat edi-yordum. Annem doðal olarak çok endiþeleniyordu, ama iþin baþkayolu yoktu. Bir ara, Ýstanbul'da kolera baþ gösterdi. Bitten geçilmiyor-muþ. Dökümhanede benim için yýkanma imkâný olmadýðýndan iþelbiseleri ile ve akþamlarý el yüz siyah olarak gidip geliyordum. Birakþam, dostum olan Finlandiya Baþkonsolosu Berthel Weckman, eþi vekýz kardeþi Tua ile yemeðe geleceklerdi (Tua ile evlenmem bahiskonusuydu). Eve gelip yýkanýp dökündüm, kolalý gömlek giydim.

197

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Hasköy Caddesi 81 no.da, dökümhanemin önünde (1943)

Page 198: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Sofrada yanýmda, yine aile dostu Dr. Kamereddin Kanýçelebi oturuyor-du. Birden beni dürttü, meðer yakamda bir bit geziniyormuþ. Anlaþýlaniþ elbiselerinden bulaþmýþ. Doktor, kimseye çaktýrmadan baktý,üstünde benek bulunmayýþýndan hastalýklý olmadýðýný söyledi, rahat-ladým.

Harp yýllarý, henüz önemli bir üretim yeteneði olmayan ülkemizdekimilerine de kolay ve bol paralar kazandýrmýþtý.

Perþembe Pazarýnda "Asfalt Evi" tabelalý bir dükkan vardý. Bununesas sahibi Yerasimos Evgenidis adlý bir Rum'du. Kumlu dam muþam-basý, "Emülzer" markalý bir tecrit (yalýtým) maddesi imal edip satardý.Ama Varlýk Vergisi belini bükmüþ, Nail Bey'in oðlu Nadir (aðabey) buiþe ortak olmuþtu. Nadir'in parlak dönemleriydi. Oraya Etibank'tanayrýlmýþ bürokrat olan Necdet Merey'i müdür yapmýþtý. Akýllý, çalýþkan,kahkahasý bol, çapkýnlýðý seven bir kiþiydi. Ýyi anlaþmýþtýk ve burasýbenim irtibat bürom olmuþtu, þöyle ki, Hasköy'de haliyle telefonyoktu. Beni arayan oraya not býrakýrdý, uðradýðýmda bunu bana söyler-lerdi.

Ben buradan piyasada dönen dolaplarý öðrenirdim. Harp sýrasýndaihtikar ve karaborsayý sözüm ona önlemek için bir "Milli KorunmaKanunu" çýkarýlmýþtý. Bu kanuna muhalefetten yakalananlar aðýr hapiscezalarýna çarptýrýlýyordu; ama yakalanýrlarsa… Ýþin asýl sahipleri orta-da gözükmezdi.

Devlet'in, ithal mallarýnýn daðýtýmý için þimdi adýný unuttuðum birteþekkülü vardý. Bunun baþýndaki kiþi, o zaman Müzeyyen SenarHaným'ýn kocasý olan Ercüment Iþýl idi. Bu kiþi Nadir ve yakýn dostu,Ankaralý tüccar Ahmet Balcý'nýn arkadaþý idi. Ahmet Balcý da, VehbiBey'in hemþerisi idi.

Ekmek karneye baðlanmýþtý ve her gün daha kýsýtlanýyordu.Sonunda bir gün 300 gr., bir gün de 150 grama kadar indi. Un ve unlumadde, börek, simit, poðaça... satýþý yasaktý. Ama benim bu husustafazla sýkýntým yoktu, þöyle ki, Hasköy'de bir yaným Bahriye, bir yanýmda Halýcýoðlu Topçu Kýþlasýydý...

Beyoðlu Tünel meydanýnda, Yüksek Kaldýrým'ýn köþesinde

198

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 199: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Sergiades Kitabevi vardý. Bunun hemen yanýnda Yüksek Kaldýrým'abakan küçücük, ancak tek bir masanýn sýðabildiði bir dükkân vardý.Adam burada patates köftesi, pilâv ve zerde yapardý. O denli meþhur-du ki millet kuyruk olur, ÝETT idaresinin büyükleri buradan yemek getir-tirlerdi. Adamýn patates köftesi, hamur iþini unuttururdu.

Bazý akþamlar Tokatlayan'a uðrardým. Barmen Serkis'in kokteylleri,dünya kataloglarýna geçmiþti. Orada birçok tanýdýk olurdu. Tabiî karart-ma da vardý, cam çerçeve kara kâðýtlarla örtülürdü. Müdavimlerden,Tepebaþý'ndaki Alp Oteli'nde oturan diþçi Leon Bey vardý. Zengin,keyfine düþkün, nekre bir zattý. Gelir, "Bir yere kaybolmayasýn, Aleko(kemençeci) ile Hýrant (udî) gelecek..." derdi. Gece, Tokatlayanýn arkatarafýnda bir salonda sofra kurulur, Nadir, Ahmet Balcý, Ercüment Iþýl,eþi Müzeyyen Haným, Leon Bey, bir iki kiþi daha ve bazen de þöhretiþüpheli hanýmlar bulunurdu. Müzeyyen Haným bir ara gider ve seansýbittikten sonra dönerdi. "Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin?"þarkýsýný o zaman ilk olarak ondan dinlemiþtim. Gecenin geç saatindedaðýlýrdýk. Kimileri Tokatlayan’da kalýrdý...

199

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Ýlk iþçi kadrosu. Bu resmi gören yabancý dostlarým bunu “Germinal”e benzetiyordu.

Page 200: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Karaköy'den Unkapaný köprüsüne kadar uzanan ve "PerþembePazarý" adýyla anýlan Tersane Caddesi ayrý bir âlemdi ve günümüzde deböyle olmayý sürdürüyor. Ýþim icabý 1950'ye kadar, sonra da 1963-79arasý burayla sýký temas halinde oldum. Az çok herkesle tanýþýklýðýmvardý. Türk sanayinin kalbi burada atardý ve hâlâ da atýyor. Burada, biriki tanesi müstesna (meselâ Viktor Bali müessesesi), küçük küçükdükkânlar sýralanýr, bunlar akýl almaz cirolar yaparlar, çünkü sattýklarýmallar (matkap ucu, freze býçaðý, kýlavuz, ölçü âletleri vs...) yükte çokhafif, pahada alabildiðine aðýr þeylerdir. Sadece "Hýrdavatçýlar çarþýsý"biraz düzgün bir veçhe arz eder ve buradaki dükkânlar az çok rahatboyutludur. Bu dükkânlarýn sahipleri isimsiz zenginlerdir. Ama binalarýçok harap, pis görünümlü, kaldýrýmlarý eðri büðrüdür. Hiçbirinin çöpsepeti yoktur. Bunu süpürüp kaldýrýmýn dibine sürerler (tabiî her geçenaraba bunlarý peyderpey dükkâna iade eder). Yer darlýðýndan bazý irimallar (kaynak makinasi, küçük tezgâhlar vs.) kaldýrýma çýkarýlýr ve ya-yalarýn geçidini engellerler.

Her türlü Belediye vergisine itiraz edip kazanç vergisi hususundabilançolarda Ali Cengiz oyunu oynarlar. Yani her bakýmdan vatandaþýnhak ve hukukuna tecavüz, bahis konusudur. Hiçbirisi o çirkingörünüþlü binasýna bir badana vurdurmaz, kaldýrýmýný düzeltmez.Herhangi bir Belediye yasaðýný ihlâl etmekten çekinmez.

Vallahi kamu yararýna yýkým bahis konusu olduðunda hepsi ''hakhukuk" diye basar feryadý. Hukukun koruyucusu geçinen ünlü avukat-larýmýz, bunlarýn vekâletini alýp Belediye'nin karþýsýna dikilirler. Hani"dinsizin hakkýndan imansýz, gelir" derler ya, bunlarýn hakkýndan, kýs-men bile olsa. Bedrettin Dalan gelmiþti. Ama bu noktadan öteye odahi "hak, hukuk" duvarýna çarpmýþtý ve Perþembe pazarý, sosyaldemokrat (?) Belediyenin gelip geçmiþ olmasýna raðmen, o kötügörünümünü koruyor. Pres döküm tekniði yaygýnlaþtýðýndan (ECAvs...), Perþembe Pazarý'nýn deniz tarafýndaki bütün bir semtini iþgaleden, çoðunlukla Ermeni muslukçular yerlerini kaynakçýlara býraktý.

Yemeniciler Sokaðý'nda kendisiyle uzun yýllar çok iþ yaptýðým tor-nacý Hasan (Çelikoðlu) Usta vardý. Bu, mert, gözü pek, büyük birbedenî güce sahip, akýllý, yaratýcý Karadenizli bir dostumdu. Onunlabirçok önemli iþler yaptýk. O sokaðýn köþesinde yine Karadenizli sýcak

200

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 201: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

demirciler vardý. Bu adamlar akþama kadar, altýnda ateþin yandýðý, 2-4m. çapýnda kalýn saclarý 12'þer kiloluk balyozlarla döve döve kazanaynasý vs. yaparlardý. O koskocaman elleri hiç gözümün önünden git-mez.

Akþam oldu mu, ellerini yüzlerini yýkayýp Arap Camii'nin bulunduðusokaktaki meyhanelerin birinde soluðu alýrlardý. Bir uzun ve çok sýcakyaz günü Ramazan'ýnda bizim Karadeniz uþaklarý, töre gereði oruçlu.Akþama kadar aç susuz, ateþ karþýsýnda balyoz sallamýþlar. Aðýzlarýkupkuru. Orucu meyhanede bozacaklar, ama ayýp olmasýn diye içeridalmak için imamýn þerefeye çýkmasýný bekliyorlar, meyhaneninkapýsýna arkalarýný dönmüþ olarak sýralanmýþ halde (o zamanlarminarelerde hoparlör yoktu). Baþlar yukarý kalkmýþ, gözler þerefede.Dakikalar onlara saat gibi geliyor. Aralarýnda mýrýldanýyorlar: "Ha avradýnýs….min imami, çýkmadi da!"...

Ýþte böyle. Kimileri boþluklarý ve düzeni iyi kollayýp üretmeden,oturduðu yerden büyük paralar kazandý, sefa sürdü, kimileri ateþinkarþýsýnda kavruldu, üretti, terledi, ülke malýna sahip çýktý, cefa çekti.Birçok mühendisi de bu ikinci kýsma dahil etmek mümkün. Hatta bazýmühendisler, ne iþ yaptýklarýný, meramlarýný bile anlatmakta zorlukçektiler. Bunlardan biri de 1955'de Arpaçay Þantiyesi Þefi olan YüksekMühendis Mahiç Suman'dýr.

Mahiç Suman Orhantepe'ye su getirmek için Maltepe civarýndakaptaj etüdü yapýyormuþ. Daðda dolaþýrken askerler bunu casus diyeyakalamýþlar. Ne gediklisi, ne de nöbetçi teðmeni laf dinlemiþ.Neticede Mahiç'i bir kurmay binbaþýnýn huzuruna çýkarmýþlar. Adam iþianlamýþ ve aþaðýdaki kaðýdý yazýp kendisine vermiþ:

"Su mühendisine su aramak için vesika verilmiþtir."

Ýsim, cisim, mahal, müddet filan yok.

Beni çok güldüren, aklýma geldikçe hala güldüðüm bir baþka zormühendislik vakasý da Finike'de geçmiþti.

Finike'de hidro-elektrik santral, enerji nakil hattý ve kasabanýnþebekesini yapýyorduk. Gerekli donaným, döviz yokluðundansaðlanamýyordu. Nihayet hükümet Ýtalyanlarla bir anlaþmaya girdi ve

201

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 202: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

bu mallar o ülkeden geldi. Adý geçen tesis için lüzumlu olanlar ÝllerBankasý tarafýndan Belediye'ye teslim edildi. Belediye de bunlarý,kasabadan 1.5-2 km. mesafede, etrafý tel örgü ile çevrili, bekçileri olangazhaneye istifledi. Burasý geniþ bir açýk saha idi. Buradan da, yineÝller Bankasý temsilcisinin huzurunda bize devredilecekti. Temsilci,Banka'nýn Bölge Müdürü'de olan, iri yarý, çok namuslu ve vatanseverbir kontrol mühendisiydi. Tartýnýn baþýna oturmuþ, gramýn kaçýrýlma-masýna dikkat ediyor, izolatör ve saireyi eliyle tek tek sayýyordu.Hesabý da Belediye muhasebecisi tutuyor, teslim protokolunu hazýrlý-yordu.

Meðer muhasebeci, ayný zamanda Belediye'nin nikah memuruimiþ. Adamýn biri de gün almýþ, karanfilini takmýþ, gelin, misafirlergelmiþler ki ne Belediye Reisi var (bir yerlere gitmiþti), ne de nikahmemuru. Bu sonuncusunun nerede olduðunu bilen de yok. Geç saatekadar bekleyip daðýlmýþlar.

Ertesi günü yine ayný sahne. Nihayet üçüncü gün birisi, memurungazhanede olduðunu söylemiþ. Pürhiddet damat bir faytona atlayýporaya geldi ve doðruca kantar baþýnda, kontrol mühendisi ile yanyanaiskemlelerde oturan memurun koluna yapýþýp sürüklemeye baþladý.Öbür koluna da mühendis yapýþtý ve bir çekiþtirmedir gidiyor. Biz deseyrediyoruz. Damat baðýrýyor, mühendis baðýrýyor. Mühendis 'Ulanbiz burada memleket iþi yapýyoruz, sen s…ni düþünüyorsun!' diyordu.

Araya girdik de, damattan, törenden hemen sonra memuru arabay-la getirme vaadi alarak mühendisi yumuþattýk.

O zamanlar Mühendislik zor zanaattý.

202

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 203: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

PTT ARLA ve TELETAÞ'IN ÖYKÜSÜ

Dr. Fikret Yücel

TTGV ve TESÝD Yönetim Kurulu Baþkaný

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 204: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

GÝRÝÞ

1960'lý yýllarda Türkiyede PTT Genel Müdürlüðü tarafýndan kurulanve çalýþtýrýlan haberleþme þebekesi nicelik ve nitelik açýsýndan yetersizbir görünümdedir. Geçmiþte gerekli yatýrýmlarýn yapýlamamasýndanileri gelen karþýlanamamýþ büyük bir istek stoðu ve iþletmede kötükaliteli baðlantýlar þikayet konusudur. O tarihlerde telefon yoðunluðu1 (bir)'in altýnda,hatta 1940'lý yýllarda 0,2 seviyesindedir. 1940 yýlýndabütün Türkiyede iþletmede bulunan telefon sayýsý 40.000'den ibaret-tir.Bu dönemde henüz hane baþýna bilgisayar sayýsý, internete baðlýabone sayýsý gibi kavramlar mevcut deðildir.

Telefon yoðunluðunun düþüklüðü yanýnda baðlantýlarýn,özellikleuzak mesafe baðlantýlarýnýn, sayýsal yetersizliði ve kötü kaliteleri degöze batmaktadýr.

Bu durum, uzun seneler telekomünikasyonun ekonomik, idari,kültürel ve siyasi alandaki öneminin kavranamamýþ olmasý yanýnda,Türkiye’nin bir türlü kurtulamadýðý dýþ ödemeler dengesini saðlamadakarþýlaþtýðý güçlüklerden kaynaklanmaktadýr. Zira, o tarihlerdetelekomünikasyon yatýrýmlarýnda kullanýlan hemen her þey dýþardantemin edilmekte idi.

1960'lý yýllara gelindiðinde telefon yoðunluðu 0,6-0,7'lere yük-selmiþ olmakla birlikte telefon bekleyenlerin sayýsý iþletmede olanlarýgeçmiþ, bekleme süreleri on yýl ve daha yukarý seviyelere ulaþmýþbulunmaktadýr. Bu resme Türkiye’nin uzak mesafe baðlantýlarýnda kul-lanýlan cihazlar bakýmýndan bir sergi, bir müze görüntüsünde olduðutespitini de eklemek gerekir.

Bu durum, bir çok sakýncasý yanýnda ,cihazlarýn bakým ve iþletmesin-den sorumlu mühendislerin deneyim kazanmalarýna yardýmcý olmuþ-tur. Öyle ki, bazý mühendisler yedek parçalardan, ölçü aletlerindenyararlanarak bir ve üç kanallý kuranportör cihazlarý imal etmiþ veihtiyaç olan yerlerde iþletmeye vermiþlerdir.

Türkiyenin 1954 yýlýnda Nato'ya girmesi ile PTT Genel Müdürlüðüuzak mesafe baðlantýlarý için, gerek transmisyon yollarý, gerekse trans-misyon cihazlarý açýsýndan, Nato altyapý yatýrýmlarýndan faydalanma

204

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 205: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

imkanýna, yani, yeni bir kaynaða kavuþmuþtur. O tarihlerde uzakmesafe baðlantýlarýnda çýplak havai devreler kullanýldýðý için bu kay-nak, büyük ölçüde, yeni çýplak havai hatlar inþaasýnda,mevcutlarýniyileþtirilmesinde ve bunlar üzerinde çalýþan kuranportör cihazlarýnýnsatýn alýnmasýnda kullanýlmýþtýr.Daha sonra, çýplak havai hatlarýnbüyük ölçüde yerini alacak olan R/L sistemlerinin ilk defa Türkiyeyegiriþi Nato alt yapý yatýrýmlarý sayesinde olmuþtur.

1960'lý yýllar ,özelikle 1965 ve sonrasý ,Türkiye’de telekomünikasyonbakýmýndan, hatta Türk sanayii bakýmýndan, önemli yýllardýr. Bu yýllar,sanayileþmiþ ve geliþmiþ ülkelerde bilgisayar ve telekomünikasyonunbirlikte kullanýlmasýnýn baþladýðý döneme rastlýyor.

PTT Genel Müdürlüðü, telefon santrali ve telefon makinalarý ihti-yacýný karþýlamak üzere kullandýðý ve çeþitli sebeplerle sýk sýk gecikenaksayan, hatta iptal edilen uluslararasý ihaleler yolu yerine, daha karar-lý bir yol olarak yerli üretimi saðlamak için muhtelif zamanlarda giriþim-lerde bulunmuþsa da baþarýlý olamamýþtýr..1967 yýlýnda, PTT GenelMüdürlüðü ve o zamanki ismi ile Northern Telecom arasýnda kurulanNetaþ isimli ortaklýk bu amacý gerçekleþtirmek yolunda baþarýlý biradým teþkil etmiþtir. Türkiye’de telekomünikasyon kablolarý imalatýnýnbaþlamasý da bu yýllara rastlamaktadýr.

PTT ARLA'NIN KURULMASI

Dünyada Devletin yeni rolünün tartýþýlmaya ve yeni tanýmlar getiril-meye baþlandýðý 1970'li yýllara kadar, aralarýnda ABD'nin de bulunduðuaz sayýda ülke dýþýnda, telekomünikasyon hizmetleri, Türkiyedeki gibi,tekel durumundaki idareler tarafýndan yerine getirilmektedir. Bunlarýngörev ve yetkileri arasýnda bugünün düzenleyici kuruluþlarýnýn görev veyetkileri de bulunmaktadýr.

Bu idarelerden bazýlarý sahip olduklarý ar-ge laboratuarlarýndailetiþim aðlarýnda kullanacaklarý telekomünikasyon cihazlarýný, özelsektör kuruluþlarý ile iþbirliði halinde, geliþtirerek üretimleriniülkelerindeki sanayi kuruluþlarý arasýnda paylaþtýrýrlardý.

Türkiyede de PTT Genel Müdürlüðü’nün böyle bir laboratuara sahipolmasý fikri 1955-1956 yýllarýnda gündeme gelmiþtir. Laboratuarýn o

205

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 206: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

tarihlerde Ankara Dýþkapý’da, üzerinde bazý binalarýn ve anten direk-lerinin bulunduðu PTT'ye ait bir arazi üzerinde kurulmasý fikri aðýrlýkkazanmýþ bulunuyordu. Ancak hayata geçirilmesinde meydana gelengecikmeler, daha sonra da sözü edilen arazinin PTT'nin elinden çýk-masý, konunun uzun süre gündemden kaldýrýlmasý sonucunu doður-muþtur.

Nihayet, 1965 yýlýnda konu tekrar ele alýndý ve vakit kazanmaküzere PTT Araþtýrma Laboratuarý’nýn o sýralarda Gülhane Parký’nýncadde tarafýnda bulunan PTT Fabrikasý’na baðlý bir Müdür Yardýmcýlýðýyapýsýnda kurulmasýna karar verildi. Zira, bu iþlem, PTT GenelMüdürlüðü bünyesinde bir yönetim kurulu kararý ile saðlanabiliyordu.Gene de bu noktaya eriþmek 1965 yýlýnýn, nerede ise, tamamýný almýþve PTT Araþtýrma Laboratuarý’nýn kurulmasý bu yýlýn aralýk ayýndamümkün olmuþtur.

Kýsa zamanda PTT ARLA kýsaltýlmýþ isminin kullanýlmasýna alýþýlan PTTAraþtýrma Laboratuarý’nýn faaliyet göstereceði mekan hususunda hiç birhazýrlýk yapýlmamýþtý. PTT Fabrikasý kendisine dahi yeterli bulunmayanbir binada yer almýþ bulunuyordu. O sýralarda Tahtakale’de mevcut tele-fon santrali binasý yanýnda inþa edilmekte olan yeni telefon santralbinasýnda PTT ARLA'ya bir yer tahsis edilmesi kararlaþtýrýldý. Baþlangýçta,henüz kaba inþaatý bitmiþ olan santral binasýnýn bir köþesinde 60-65metrekare büyüklüðünde yan yana üç oda hýzla barýnacak hale getiri-lerek PTT ARLA'nýn emrine verildi. O sýrada PTT ARLA'nýn kuruluþunutamamlamak üzere üç kiþi çalýþýyor, destek hizmetler PTT Fabrikasýtarafýndan saðlanýyordu.

1966 yýlý kýþý gayet sert geçmiþ ve geri kalan kýsmýnýn tamamenaçýk ve inþaatýn devam etmekte olduðu binanýn bir köþesinde ilk çalýþ-malarýný yapan PTT ARLA mensuplarýnýn bu arada ýsýnmak için verdik-leri uðraþ acý, tatlý ilk anýlarý teþkil etmiþtir.

Santral binasý tamamlandýktan sonra PTT ARLA'ya iþgal ettiðiodalarýn bulunduðu katta toplam 600 metre karelik bir yer tahsis edil-di, ilerde anlatýlacaðý gibi, kendi binasina taþýndýðý 1971 senesinekadar bu yerde faaliyetlerini sürdürdü.

206

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 207: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Üç odanýn ikisi bir ölçü laboratuarý halinde düzenlendi: Bunun içinPTT Genel Müdürlüðü’nün bilhassa Nato projelerinden saðladýðý,kuranportör ve radyolink cihazlarýnýn bakým ve iþletmesinde kullanýlanihtiyaç fazlasý ölçü aletleri kullanýldý.

O tarihlerde artýk Nato altyapý projeleri iyice azalmýþ ve PTT GenelMüdürlüðü’nün yatýrýmlarýnda bunlardan yararlanma olanaðý hemenhemen ortadan kalkmýþ bulunuyordu. Transmisyon sistemleri ihti-yacýnýn milli bütçeden karþýlanmasý gerekiyordu.

Ýletiþim yatýrýmlarýnýn telefon santrali, transmisyon sistemleri veeriþim devreleri arasýnda dengeli bir þekilde yapýlmasý gerekmektedir.Bu sebeple PTT ARLA'nýn öncelikle transmisyon sistemleri üzerindeçalýþmasý esasý kabul edildi. Bunlar arasýnda da uzak mesafa haber-leþmesinin saðlanmasýnda büyük ekseriyetle kullanýlan çýplak havaidevrelerle ilgili teçhizat ön sýraya alýndý.

ÝLK ÜRÜN

PTT ARLA'nýn yerleþme döneminde PTT Genel Müdürlüðü havaihatlar üzerinde kullanmak üzere bir miktar fizik filtresi satýn almak içinbir ihale yapmýþ ve bu ihaleyi daha önce Türkiye’ye havai hat kuran-portörleri, bu arada fizik filtreleri satmýþ olan bir firma kazanmýþdý. PTTARLA'nýn isteði üzerine ihale iptal edildi ve iþ PTT ARLA'ya verildi.Bunun üzerine ihaleyi kazanmýþ olan firma fiyatýný 500 dolardan 225dolara kadar indirdi. Bu olayda PTT Genel Müdürlüðü’nün ve PTT ARLA'nýn gösterdiði cesaret övülmeye deðerdir.

Hat filtresinin hesaplanmasý bir devreler teorisi dersinin ev ödeviseviyesinde bir iþti. Önemli olan, bu filtrenin çalýþacaðý ortam vekoþullar göz önünde tutularak geliþtirilip imal edilmesi idi.

Bu filtreler havai hatlarda iþaret seviyesinin en yüksek olduðu nok-talarda bulunduðu için bobinlerinin entermodülasyona sebep olmaya-cak, havai hatlardan gelecek yýldýrým, atmosferik deþarjlardan etkilen-miyecek þekilde yapýlmalarý gerekiyordu. O günlerin Türkiye yansanayi imkanlarý ile filtrenin içinde bulundurulacaðý ve havai hat direk-leri üzerine yerleþtirilen kutunun dýþ etkenlerden zarar görmeyecekþekilde üretilmesi dahi çözülmesi gereken bir problem idi.

207

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 208: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Yukarýda belirtildiði gibi, PTT ARLA mühendislerinin çeþitli fir-malarýn cihazlarý üzerinde kazanmýþ olduklarý deneyim bu problem-lerin kýsa sürede çözülmesini saðlamýþ ve PTT Genel Müdürlüðü’nünfizik filtresi ihtiyacý baþarý ile karþýlanmýþtýr. Sözü edilen filtreler, uzunyýllar daha sonra geliþtirilen diðer havai hat sistemleri organlarý ile bir-likte, PTT ARLA'nýn repertuarýnýn bir elemanýný teþkil etmiþtir.

ÝLK ÖZGÜN SÝSTEM

O yýllarda Türkiye’de, uzak mesafe telefon trafiði yüksek olmayançok sayýda ilçe hatta il bulunuyordu. Bunlarýn ihtiyacýný karþýlamak üzerebasit,ucuz iki kanallý bir kuranportör sisteminin geliþtirilmesi konusu elealýndý. Ayný havai hattan yararlanan merkezlerin bulunduðu göz önündetutularak, gerektiðinde, bu iki kanaldan birisinin ilk merkezde býrakýl-masý, diðerinin daha sonraki merkez için hizmet görmesi imkanýnýn dagerçekleþtirilmesi ön görülüyordu. O tarihler elektron tüplerinin devrinitamamlayýp yerini bazý alanlarda yarý iletkenlere býraktýklarý dönemdi.Bu sebeple PTT ARLA'da geliþtirilen cihazlarda yarý iletken kullanýlmasýesasý kabul edilmiþti.Yarý iletken teknolojisindeki hýzlý geliþme ve sýk sýkyeni tertipler ortaya çýkmasý bitmiþ bazý tasarýmlarýn yenilenmesi gereði-ni ortaya çýkarýyordu.Germanyumdan silisyuma geçiþ de o dönemlerdeyaþanmýþ bir geliþmedir ve iki kanallý kuranportör sisteminde önemlideðiþiklikler yapýlmasýna sebep olmuþtur.

Ýki kanallý kuranportör sistemi haberleþme þebekesinde uzun yýllarçok sayýda kullanýlan baþarýlý bir ürün olmuþtur. Denebilir ki ,buürünün PTT ARLA'ya olan güvenin tesisinde önemli bir rolü vardýr. PTTARLA, kýsa zamanda, PTT Genel Müdürlüðünde çalýþan personelin,özellikle kuranportör merkezlerinde çalýþan teknisyenlerin, kendile-rine yakýn bulduklarý, benimsedikleri, güvenip övündükleri bir kuruluþhaline gelmiþtir.

TÜRKÝYEDE ELEKTRONÝK SANAYÝÝNÝN KURULMASI ÝLE ÝLGÝLÝÇALIÞMALAR

Milli Güvenlik Kurulu Mayýs 1964'deki toplantýsýnda Türkiye’de e-lektronik sanayii kurulmasý için çalýþmalar yapýlmasý kararýný almýþ veBirinci Beþ Yýllýk Kalkýnma Planý’nýn 1964-1965 programýna bu konudabir fizibilite raporu hazýrlanmasý kararý eklenmiþ idi. Bu görev evvela

208

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 209: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Makina Kimya Endüstrisi Kurumuna verilmiþse de bir sonuç alýnamayýn-ca PTT Genel Müdürlüðüne aktarýlmýþtýr. PTT Genel Müdürlüðündekonu, evvela Teknik Ýþler Daire Baþkanlýðýnda ele alýnmýþ, sonra da, ogüne kadar yapýlan çalýþmalar ve toplanan bilgilerle birlikte PTT ARLA'yaaktarýlmýþtýr.Tarih 1967 yýlý baþlarýdýr.

Türkiyede 1950'li yýllarýn öncesinde elektronik sanayi faaliyeti,sipariþ üzere yapýlan bazý ses düzenleri, VHF-SSB ve VHF-FM telsiz ci-hazlarýnýn küçük atölyelerde imalinden ibaret idi. 1950'li yýllarýn ikinciyarýsýnda Türkiyede yaþanan büyük dýþ ödemeler dengesizliði sonu-cunda, bir çok mallar gibi, elektronik tüketim cihazlarýnýn da ithalinekýsýtlamalar getirilmiþtir. Kotalý ithal rejiminin baþlamasý ile ithali yasak-lanan bu tür cihazlarýn eski ithalatçýlarý yarý sanayici rolünü üstlenerekbu cihazlarýn parçalarýný getirtmek suretiyle montajlarýnýn yapýlmasýnýbaþlatmýþlardýr. 1964 yýlýnda çýkarýlan Montaj Sanayii Talimatý bu alan-da bir düzenleme getirmiþtir.

PTT ARLA konu ile ilgili raporunu 1967 yýlý Temmuz ayýnda bitirerekPTT Genel Müdürlüðü’ne teslim etmiþ;oradan da baþta Milli GüvenlikKurulu olmak üzere ilgililere daðýtýlmýþtýr.

Raporda, özet olarak, Türkiye’de elektronik sanayiinin kurulupbüyümesini desteklemenin gerekli olduðu, dayanýklý tüketim mallarýüretiminin özel sektöre býrakýlmasýnýn uygun olacaðý, profesyonelcihazlarda, önceliðin telekomünikasyon cihazlarýna verilmesi þartý ile,devletin öncülük etmesi icap ettiði belirtilmiþtir.

Buna ilaveten elektronik sanayiinin ayrý bir sektör olarak ilk defaele alýndýðý Ýkinci Beþ Yýllýk Kalkýnma Planý için kurulan ElektronikSanayii Özel Ýhtisas Komisyonunda PTT ARLA önemli görevler üstlen-miþtir. Milli Güvenlik Kurulu’nun verdiði görevle Ýkinci Beþ YýllýkKalkýnma Planý’nýn ayný zamana isabet etmesi sonucunda ElektronikSanayii raporundaki ana fikirlerin Kalkýnma Planýna girmesi saðlanmýþoldu.

YENÝ CÝHAZLAR GELÝÞTÝRME YOLUNDA ÇALIÞMALAR

PTT ARLA'da baþlangýçta nispeten basit, kolay ve hýzlý sonuç alý-nabilecek konular ele alýnmakla birlikte bütün analog transmisyon

209

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 210: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

teçhizatýnýn geliþtirilmesi ile ilgili hazýrlýklar da sürdürülmekteydi. Amaç,baþta havai hatlar olmak üzere, simetrili kablo, eþeksenli kablo, radyo-link v.b.g. transmisyon yollarýnýn ayný anda çok sayýda haber iletimindekullanýlmasýný saðlayan her türlü çoklayýcý sistemler geliþtirmek idi.Haber denince öncelikle ele alýnan ses, yani telefondu. Buna telgrafý daeklemek gerekmiþtir. Evvela ,analog çoklayýcý sistemlerinin bütün hiye-rarþik kademelerinin geliþtirilmesi hedeflenmiþtir. Analog sistemlerdeçok önemli bir yeri olan LC filtrelerinin geliþtirilmesi, bunlarla ilgili hesapyöntemleri, devre sentezinin matematik temeli atýldýktan sonra geliþti-rilen metotlardan yararlanarak geliþtirilmiþ ve o tarihte Türkiye’de bualanda adeta bir mükemmeliyet merkezi haline gelinmiþtir.

ÜRETÝM

PTT Araþtýrma Laboratuarýnýn kurulmasý düþüncesinin ortaya atýldýðýsýralarda, bazý baþka ülkelerdeki örnekleri gibi, sadece ar-ge yapmasýöngörülüyordu. Ancak ülkemizde geliþtirilen ürünlerin çoðaltýlmasýiçin sanayi tesisleri bulunmamasý dolayýsý ile bunlarýn üretiminin dePTT ARLA'da yapýlmasý yoluna gidilmiþtir. Tahtakale’de kendisineayrýlan yerin 600 metre kareye çýkarýlmasý ile küçük sayýda üretiminyapýlabileceði bir alana da sahip olunmuþtu.

Yukarda sözü edilen fizik filtresi ve iki kanallý havai hat kuranportörsistemlerinin ilk üretimleri bu alanda yapýlmýþtýr. Bu sýrada büyük çaptayan sanayiden yararlanmak gerekiyor ve faydalanabilecek mevcutimkanlarý tanýmak iþin önemli bir bölümünü teþkil ediyordu.Yansanayii tanýmak yanýnda onu desteklemek, icabýnda yol göstermekhatta eðitmek, malzemelerinin sipariþinde yardýmcý olmak, bazentedarik etmek bu alandaki uðraþlar arasýnda sayýlabilir. Bu baþlangýçilerde iþler büyüyüp geniþlediðinde yerli katkýnýn en üst seviyedetutulmasýnýn saðlanmasýnda çok yardýmcý olmuþtur. Zamanla, PTTARLA'nýn ve onun devamý olan TELETAÞ'ýn etrafýnda bir yan sanayihalkasý oluþmuþtur.

Tahtakale’deki üretim sýrasýnda yapýlan asamblaj iþi ile ilgili ilk yön-tem esaslarý da tespit edilmiþtir. Daha sonraki yýllarda bunlar geliþti-rilmiþ, her ürün ve üretim adýmý için yenileri elde edilmiþtir.

210

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 211: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

YENÝ BÝNA

PTT Genel Müdürlüðü Northern Electric ile ortak olarak Netaþ'ý kur-maya karar verince Ümraniye’de büyük bir arazi satýn aldý. Bununyarýsý Netaþ’a tahsis edildi. Geri kalan yarýsýnýn bir kýsmý PTT TesellümDepo Müdürlüðü için ayrýldý. Artan arazi parçasýna PTT Fabrikasýnýn vePTT ARLA'nýn yerleþtirilmesi öngörülüyordu. Bu iþlemin PTT ARLA tarafýplana girmediði için, Devlet Planlama Teþkilatýndan gizli olarak yapýlý-yordu. PTT Fabrikasý, Tesellüm Depo ve PTT ARLA'nýn bina inþaatý aynýmüteahhide verildi.

PTT ARLA için yapýlan bina 6.000 metre kare kapalý alana sahipti.Böylece 60'dan 600'e, oradan da 6.000 metre kareye ulaþan birbüyüme çizgisi izlenmekte idi. Daha sonra TELETAÞ döneminde bualan 60000 metrekareye kadar büyüyecektir.

Bina inþaatý 1971 yýlýnda tamamlandý ve bu senenin HaziranýndaPTT ARLA Tahtakale’den Ümraniye’ye taþýndý. PTT ARLA'nýn bu sýrada44 çalýþaný bulunuyordu.

YENÝ SÜREÇLER, YENÝ ÜRÜNLER

Yeni bina ihtiyaç duyulan bazý üretim süreçlerinin PTT ARLA'yakazandýrýlmasýna imkan saðlýyordu. Ýlk giriþim, henüz Türkiyede bulun-mayan baský devre üretim teknolojisinin kazanýlmasýný temin edecekolan tek ve iki yüzlü baský devrelerin imali için bir atölye kurmakolmuþtur. Bununla ilgili olarak herhangi bir lisans, ya da know-howanlaþmasý yapýlmamýþtýr.

Buna paralel olarak bir mekanik iþler atölyesi kurulmuþtur.

Daha sonra o tarihlerde kullanýlmasý özellikle profesyonel cihazlar-da giderek yaygýnlaþan kalýn film teknolojisinin öðrenilmesine baþlan-mýþtýr. Bu amaçla ÝTÜ'de kurulan kalýn film laboratuarýndan fay-dalanýldýðý gibi, UNIDO'dan saðlanan yardým ile bir eksperin kýsa süre-li hizmetinden yararlanýlmýþ ve bazý teçhizatýn satýn alýnmasý dasaðlanmýþtýr. Sonuçta laboratuar çapýnda bir kalýn film atölyesine sahipolunmuþtur. Kalýn film teknolojisi bileþen entegrasyonunun bir aþa-masý mikroelektroniðin ilk adýmý olarak kabul edilmektedir. O tarih-lerde kullanýlmasý giderek yaygýnlaþmakta ve özellikle profesyonel

211

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 212: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

elektronik cihazlarda tercih edilmekte idi. Daha sonra bu teknolojiTELETAÞ döneminde gerek lisansla üretilen, gerekse özgün ürünlerdekullanýlmýþ ve kalýn film atölyesi fabrikanýn en meþgul birimi halinegelmiþtir.

Tahtakale’de baþlayan yeni ürün geliþtirme çalýþmalarýÜmraniye’de de geniþleyerek sürdürülmüþ ve havai hat kuranportörsistemlerinin bütün çeþit ve kademeleri, analog mültipleks sistem-lerinin simetrili kablo ve koaksiyal kablo için bütün hiyerarþikkademeleri, AM ve FM telgraf frekans sistemleri geliþtirilmiþtir.Böylece, o tarihlerde Türkiye’nin ihtiyaç duyduðu transmisyon sistem-lerinin çok önemli bir bölümü evvela PTT ARLA'nýn sonra da TELETAÞ'ýnözgün ürünleriyle karþýlanabilir duruma gelinmiþtir.

ÝLK LÝSANS ANLAÞMASI

PTT Genel Müdürlüðü Türkiye’nin Nato’ya girdiði 1954 yýlýna kadaruzak mesafe haberleþmesinde münhasýran çýplak havai hatlar kullan-mýþtýr. Bu tarihten sonra analog radyolink sistemleri de Nato altyapýprojelerinden yararlanarak ayný maksatla kullanýlmaya baþlamýþ, dahasonra milli bütçeden ayný cihazlarýn tedarikine gerek duyularak bucihazlarýn uzak mesafe þebekesindeki payý önemli boyutlaraulaþmýþtýr. PTT ARLA, Ümraniye’deki yeni binasýna taþýndýktan sonrahemen bir radyo laboratuarý kurarak bu cihazlarýn geliþtirme çalýþ-malarýna giriþilmiþtir. Çeþitli sebeplerle bu giriþim beklenen zamandabaþarýlý sonuçlar vermemiþ, PTT'nin büyüyen ihtiyaçlarý karþýsýnda dahahýzlý bir çözüm bulmak amacý ile konu ile ilgili bir lisans anlaþmasýnagidilmiþtir.O sýralarda (yetmiþli yýllarýn ikinci yarýsý) Türkiye gene önem-li bir dýþ ödeme güçlüðü içinde bulunuyordu.

1978 yýlýnda yapýlan bir inceleme ve çalýþma sonunda analog radyosistemleri için yapýlacak lisans anlaþmasý hususunda karar verildi vePTT ARLA böylece ilk olarak özgün olmayan bir cihaz ailesini üretimyelpazesine dahil etmiþ oldu. Bu cihazlardan transmisyonda sayýsallaþ-maya geçilinceye kadar, özellikle TELETAÞ döneminde, önemli sayýdaüretim yapýlmýþtýr. Bu anlaþmanýn asýl faydasý bu münasebetle, sahipolunan üretim süreçlerinin ve tekniklerinin iyileþtirilmesi, büyütülmesiyanýnda, ince film gibi, yeni teknolojilerin de kazanýlmasý olmuþtur.

212

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 213: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

SAYISAL SÝSTEMLERE GEÇÝÞ

1960'lý yýllarda bütün dünyada sayýsal transmisyon uygulamalarýbaþlamýþtý. Bu uygulamalar telefon santralleri arasýndaki baðlantýsayýsýnýn artýrýlmasý alanýnda yapýlýyordu. PTT ARLA da konu ile önceakademik seviyede ilgilendi ve cihazlarýnda bazý lojik devre uygula-malarýna yer verdi, PCM sistemlerini öðrenmeye baþladý. PTT GenelMüdürlüðü bir Ýtalyan firmasýndan satýn aldýðý ilk PCM sistemleriniÝstanbulda bazý telefon santralleri arasýnda 1974 yýlýnda iþletmeyeverdi.

PTT ARLA baþýndan beri Tübitak ile çeþitli konularda ilþki içindebulunuyordu. Marmara Araþtýrma Enstitüsü Elektronik Ünitesinin kurul-masý ile bu iliþki iyice kuvvetlendi, araþtýrma projelerinde iþ birliði vesanayinin ihtiyaçlarýna yönlenme konularýna sirayet etti. Bu baðlamda30 kanallý bir PCM sisteminin geliþtirilmesi için yapýlan anlaþma, çeþitlisebeplerle beklenenden uzun sürmesi dýþýnda, çok olumlu sonuçlarverdi. PTT ARLA ortaya çýkan ilk modeli üretilebilir ve kullanýlabilir halegetirmek için olaðanüstü gayret sarfetmek mecburiyetinde kaldý. Ýlkparti üretim 1981 sonu ile 1982 baþlarýnda bitirilerek Tahtakale-Erenköysantralleri arasýnda servise verildi. Bu ilk modelden bir baþka imalatdaha yapýlmadan sistemde önemli iyileþtirmeler ve deðiþiklikleryapýlmýþ cihazýn çok sayýda jenerasyonu geliþtirilmiþtir. Simetrili kabloüzerinde çalýþan ve santraller arasý baðlantýlarýn artýrýlmasý amacý ilekullanýlan bu ilk kademe cihazdan sonra bütün hiyerarþik kademelerile PDH olarak isimlendirilen sistem ailesi, zaman içinde her kade-menin çeþitli jenerasyonlarý geliþtirilmek suretiyle elde edilmiþtir: Buhiyerarþik cihaz ailesi sayýsal radyo sistemlerinin saðladýðý yollarauygulanmak suretiyle uzak mesafe haberleþmesinin sayýsal olarak ile-timinde geniþ þekilde kullanýlmýþtýr.

Analog sistemlerin (radyo ve mültipleks) en yüksek kapasitelikademelerine kadar varan geliþtirme ve üretimi ile baþlayan uzakmesafe baðlantýlarýndaki zenginleþme ,sayýsal alanda PDH sistemlerive sayýsal radyo sistemleri ,sonra da fiber optik kablolar ile devamederek bu alandaki ihtiyacýn bütününü çözmüþ ,uzak mesafeli baðlan-týlarda otomatiðe geçiþin kolayca gerçekleþmesini saðlamýþtýr.

213

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 214: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Bugün artýk PDH sistemleri yeni yatýrýmlarda pek kullanýlmýyor.Bunlarýn yerini geniþ bandlý transmisyon özelliklerine ekonomik çözümgetiren senkron sistemler hiyerarþisi almýþ bulunuyor.

Bununla birlikte PTT ARLA ,daha sonra TELETAÞ ,tarafýndan geliþti-rilen bu sistemler yaklaþýk yirmi yýl geçerliliðini korumuþ ,örnek biriþbirliði sergilemesi yanýnda çok baþarýlý bir ticari geliþme göstermiþ,ihracat yapýlmýþ ve üretim lisansý satýlmýþtýr.Doðal olarak bütün bu sürezarfýnda cihaz ailesi sürekli olarak geliþmeye ve iyileþtirmeye tabitutulmuþtur.

TELETAÞIN KURULMASI

PTT ARLA'nýn kurulmasýndan bir süre sonra ona bir anonim þirketstatüsü kazandýrma yönünde çalýþmalar da yapýlmýþtý: Muhtelif tarih-lerdeki giriþimlerden ,bir öncekinden bir adým ileriye gitmesine karþýnolumlu sonuç alýnamamýþtýr.

Nihayet, 1983 senesinin sonbaharýnda PTT ARLA, TELETAÞ ismi ilebir anonim þirkete dönüþtürüldü. PTT Genel Müdürlüðü’nün %49 his-sesine karþýlýk, PTT Biriktirme Yardým Sandýðý %26, Sezai Türkeþ-FevziAkkaya %13, Vakýflar Bankasý %10 ve Ray Sigorta %2 hisseye sahipidiler. Bu dönüþüm sýrasýnda PTT ARLA 620 personele sahipti.

TELETAÞ uzun yýllar PTT ARLA'nýn çizgisinde yürümeye, geliþmeye,büyümeye ve hizmet vermeye devam etmiþtir. Transmisyon cihazlarýn-dan oluþan PTT ARLA'dan devraldýðý repertuarýný zenginleþtirmekle bir-likte yaptýðý lisans anlaþmasý ile ve lisansör firmayý da kendi içinealarak sayýsal santralleri de ürünleri arasýna katmýþtýr.

BÝTÝRÝRKEN

PTT ARLA ve onun devamý olan TELETAÞ, ömürleri boyunca, bir çok üre-tim teknolojisini endüstriyel boyutlarda Türkiye’ye kazandýrmak baþarýsýnýgöstermiþlerdir. Diðer yandan geliþtirdikleri, analog ve sayýsal mültiplekssistemleri hiyerarþisi, AM ve FM telgraf mültipleks sistemleri, fiber optikkablolar için hat teçhizatý, küçük þehir sayýsal telefon santralleri, telefonmakinalarý, 10 MHz bandýnda çalýþan 2-8 Mb/s hýzýnda iþaretler için kul-lanýlan sayýsal radyo sistemi vasýtasý ile Türkiyenin transmisyon ve anahtar-lama cihazlarý ihtiyacýný büyük ölçüde özgün ürünler kullanarak karþýla-

214

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 215: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

mak imkanýný saðlamýþlardýr. Öyle ki, bir ara ülkenin telekomünikasyonyatýrýmlarýnýn %20'den fazlasý yerli fikri mülkiyete sahip ürünlerle karþýlanýrseviyeye ulaþmýþtýr. Bu suretle elde edilen katma deðer de gayet yüksekidi.Ýlaveten lisansla imal edilen analog ve sayýsal radyo-link sistemleri,sayýsal telefon santralleri, teleks makinesi gibi cihazlarda eriþilen yerliiçerik gayet yüksek deðerlerde bulunuyordu.

Bu tablo ayný zamanda PTT'nin telekomünikasyon yatýrýmlarýný planla-masýna uygun, hýzlý, ucuz bir þekilde yapabilmesine olanak saðlamýþ, özelihtiyaçlarýn gerektirdiði özel çözümlerin kolaylýkla elde edilmesine olanakvermiþtir.

TELETAÞ, hýzlý bir þekilde büyümüþ, bir ara personel sayýsý 2400'e kadaryükselmiþtir.

Bütün bunlar kadar önemli olan husus, PTT ARLA ve TELETAÞ'ýn ülkem-izde sanayi þirketlerinin kendi ürün ve teknolojilerini kendileri geliþtirenbir þirket kimliðinde öncü rolü oynamalýdýr. Bu örnek zaman içinde baþkaþirketlerin de benimsediði ve kopyaladýðý bir esas haline gelmiþtir. Bugünülkemizde de mal ve hizmet üreten þirketlerin rekabet gücüne sahip ola-bilmeleri için farklý ürünler geliþtirme yeteneðine sahip olmalarý gerçeðianlaþýlmaya baþlanmýþtýr.

O dönemde bu model Türkiye’de o kadar yabancý idi ki konuya uzakkiþiler yukarda sayýlan özgün ürünlerin yabancý ortak tarafýndan getirildiði-ni zannetmiþler, bir kýsmýný böyle olmadýðý hususunda ikna giriþimleridahi inandýrýcý olmamýþtýr. Oysa, yabancý ortak TELETAÞ'ýn kendi geliþtirdiðiya da PTT ARLA'dan tevarüs ettiði bu ürünlerden yýllarca, gene belkiTürkiye’de ilk defa, önemli kar paylarý almýþtýr.

SON SÖZ YERÝNE

PTT ARLA, TELETAÞ ve diðerlerinin baþarýlarý ile Türkiye’deki haber-leþme þebekesi yatýrýmlarýnda %20'lere ulaþan yerli fikri mülkiyetpayýnýn bugün %3'ün de altýna düþmesi sorgulanmalýdýr. Kuþkusuz,infokomünikasyon ve bilgi teknolojileri sanayiindeki Türkiyenin zayýfdurumu ile bunun iliþkisi vardýr.

1965-1990 arasýnda uygulanan modelin devam etmesinin mümkünolamayacaðý açýktýr. Ancak, kuruluþlarýn teknolojiyi serbestçe izleyerek

215

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 216: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

geleceklerini saptamalarý ve devam eden süreçte gerekli transfor-masyona uðrama inisyatifleri adeta ellerinden alýnmýþtýr.

Petrole olduðu gibi, sýnýr aþan sulara ve hatta bor cevherine vediðer stratejik doðal kaynaklara dýþardan müdahaleler olasýdýr. Oysa,demokratik bir ortamda bilgi birikimi, fikri mülkiyet haklarý ve bunlaradayalý sanayi bu müdahalelere karþý kendi kendini koruyabilen deðer-lerdir. Bu itibarla Türkiye’nin kalkýnma politikalarýný böyle bir tabanadayandýrmasý gerekir.

dipnotlar

1. Türkiye Teknoloji Geliþtirme Vakfý2. Türk Elektronik Sanayicileri Derneði3. PTT Genel Müdürlüðü ,1994 yýlýnda ,Türk Telekomünikasyon A.Þ. ve TC.Posta

Ýþletmesi Genel Müdürlüðü olarak ikiye ayrýlmýþtýr.4. Yüz kiþiye düþen telefon sayýsý.5. Kuranportör cihazlarý iki nokta arasýnda bulunan fiziki (çýplak havai hat,kablo)

veya fiziki olmayan (elektromagnetik dalga) baðlantýlarýnýn ayný anda çok sayýda haber-leþmede kullanýlmasýna olanak saðlayan cihaz grubuna verilen isimdir.

6. Radyo-link:Ýki nokta arasýnda fiziki bir baðlantý olmaksýzýn elektromagnetik dal-galar vasýtasý ile irtibat saðlayan cihazlar.

7. British Post Office ,Deutsche Bundestpost ,Fransýz PTT Ýdaresi gibi:8.Fizik filtresi hattan gelen kuranportör sistemi frekanslarýndan fizik konuþma

frekanslarýný (300-3400 Hz) ayýran veya bunlarý birleþtirerek hatta uygulayan bir makasfiltredir.Genel olarak hat filtresi ismi verilen bir gup filtreden birisidir.

9. Koaksiyal kablo10. Mültipleks sistemleri11. Printed circuit board12.Tick film technologie13. Amplitüt modülasyonlu ve frekans modülasyonlu14. Pulse code modulation 15. Bugünkü Marmara Araþtýrma Merkezi (MAM)16. Pseudo synchronous digital hierarchy17. SDH.18. Baský devre, kalýn film, ince film, ince mekanik.19. Bu cihaz gerekli mültipleks cihazý ile akuple idi.20. Bugün bu oranýn maalesef %3'ün altýna düþtüðünü belirtmeliyim.21. Kerkük-Musul petrolünün yýllýk gelirinin 20 milyar dolara ulaþabileceði tahmin

ediliyor.Bunlara Türkiyenin sahip olmasýný dünyada destekleyecek bir ülke bulmakmümkün deðildir.

216

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 217: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

MTA'LI YILLARIM

Doç. Dr. Sadrettin ALPAN

Maden Yüksek Mühendisi

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 218: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Dünyanýn bir çok yerinde uluslararasý toplantýlarda yaptýðým bütünkonuþmalarýmda "Madenciliðin beþiði Anadolu'dur" diye sözebaþlardým. Hakikaten de 5000-6000 yýl evvel Anadolu'da yaþayan çokakýllý ve kabiliyetli insanlar demir, kurþun, çinko madenlerini bulmuþve deðerlendirmiþler.

Osmanlýlar döneminde ve Cumhuriyetimizin baþlangýcýndaZonguldak kömür havzasýnda taþkömür iþletme ve üretiminde önemlibir geliþme ile bazý küçük altýn, kurþun, krom, bortuzu madenlerininüretimi yapýlmýþ ancak bütün bu taþkömürü ve madenler genellikleyabancý þirketler tarafýndan iþletilmiþtir.

Büyük Atatürk ve o zamanki Türkiye'nin ileri görüþlü yöneticileri,Türkiye'nin çaðdaþ ülkeler seviyesinde modernleþmesi, insanlarýnmedeni bir hayat yaþamalarý için yapýlan çeþitli sosyal ve eðitimreformlarýna ilave olarak, memleket çapýnda kalkýnmanýn temeliolarak endüstrileþmenin de þart olduðunu anlamýþlar ve ancak böyledünyada saygýn bir ülke olacaðýna inanmýþlardýr.

Endüstrileþmenin temelini de maden, endüstriyel hammadde veenerji teþkil eder. Bunlarýn bulunmasý için Maden Tetkik ve AramaEnstitüsü'nün (MTA) kurulmasýna 1935 yýlýnda karar verilmiþtir. Ayný yýl,bulunan maden ve endüstriyel hammaddelerin iþletilip mamul maddeüretilmesi için Etibank kurulur. Elektrik enerjisi için gerekli etütleri yap-mak için Elektrik Ýþleri Etüd Ýdaresi (EÝEÝ) Umum Müdürlüðü ve genelolarak Türkiye'de endüstri kuruluþlarýný baþlatmak için de Sümerbankgene ayný yýlda kurulurlar. Tüm bu kuruluþlarýn teknik ve bilimsel per-sonel ihtiyacýný karþýlama görevi de MTA'ya verilir.

MTA kurulur kurulmaz 1935 yýlýndan itibaren, gerek o zamankihükümet ve gerekse MTA'nýn ileri görüþlü ve cesur yöneticilerininkararlarý neticesinde II. Cihan Harbi'nden hemen önce ve harp sýrasýn-da MTA, Etibank, Sümerbank ve EÝEÝ ihtiyacý için her yýl 2.000-3.000müracaat arasýndan 20-30 öðrenci dýþ ülkelere gönderilirdi. O zaman-lar Türkiye'de sadece Yüksek Mühendis Mektebi ile Ýstanbul Üniver-sitesi vardý. Jeoloji eðitimi sadece Ýstanbul Üniversitesi'nde mevcuttu.Yüksek maden mühendisliði, petrol mühendisliði, metalurji, jeofizikeðitimi yoktu.

218

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 219: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

1942 yýlýnda MTA adýna yurt dýþýna gitmek için açýlan devlet imtihanýnýkazananlarýn arasýnda M. Zeki DOÐAN, Mehmet Yusuf DÝZÝOÐLU, MünirTANYELOÐLU, Senih GÜREL ve ben vardýk. 1943 yýlýnda harp içerisindeMTA'nýn gönderdiði son gruplardan biri olarak Ýngiltere'ye gönderildik.Yolculuk üç aydan fazla sürdü. Bir müddet Kahire'de bekledik, sonraAkdeniz'den geçen ilk konvoylardan biri ile yolumuza devam ettik.Akdeniz'de Alman uçaklarýnýn hücumuna uðradýk 70 kargo gemilik kon-voydan ikisi Malta civarýnda battý. Cebelitarýk'tan sonra hemen hemenAmerika sahillerine yaklaþýp, Ýrlanda üzerinden bir kavis çizerek bir aylýkdeniz seyahatinden sonra Glasgow'a geldik. Ayný gece trenle Londra'yagittik. Harbin en þiddetli zamanýnda Londra'nýn V1 pilotsuz uçak ve V2roketatarlarla bombalanmasýný gördük, harbin içinde yaþadýk. 1944 yýlýn-da Birmingham Üniversitesinde Maden Mühendisliði eðitimimizebaþladýk, 1951 yýlýnda yurdumuza döndük ve MTA'da çalýþmaya baþladýk.

MTA'nýn ilk kuruluþ yýllarýnda Ýstanbul Üniversitesi'nden mezun birkaç jeolog hariç tamamen yabancý jeolog ve maden mühendisleri çalýþý-yordu. Benim çalýþmaya baþladýðým 1951 yýlýnda da çoðunlukla Alman,Avusturyalý ve Hollandalý jeologlar ve mühendisler ile Fransýz, Ýngiliz veÝtalyan jeologlarý çalýþýyordu. MTA'nýn ilk Genel Direktörleri Reþit GENCER,Ord. Prof. Hamit Nafiz PAMÝR ve Hadi YENER'in ileri görüþle 1935 yýlýndanitibaren yabancý ülkelere gönderdikleri öðrenciler de 1940'larda dön-meye ve MTA'da çalýþmaya baþlamýþlardý.

Ben ilk olarak Köyceðiz’deki Üçköprü Krom Arama Kampýna ve dahasonra Sarýyer altýn arama kampýna gönderildim. Buradaki çalýþmalar dageliþigüzel yapýlýyordu ve memnuniyetsizlikle geri döndüm.

Daha sonra yedek subaylýðýmý tamamlayarak MTA'ya döndüm vetekrar Üçköprü krom kamp þefi olarak Köyceðiz'e gönderildim. Buradaçok zor þartlarda çalýþtýk. Daha ilk gün beni akrep soktu, hemen sýhhiyememuru geldi ve zehirlenmeye karþý getirdiðimiz iðnelerden bir taneyaptý. Ertesi gün topallayarak yürürken güzergahta kalýn bir dal gördüm,dikkatlice bakýnca kocaman bir yýlanýn dikilmiþ bana baktýðýný fark ettim.Zar zor uzaklaþtýk. Özellikle yaz sýcaðýnda tepelerde çalýþýrken bayýlacakgibi oluyorduk. Tek mühendis bendim. Nerede sondaj yapýlacak, neredegaleri yapýlacak ben karar veriyordum. Ankara ile temas yoktu, oradanarayan soran da olmuyordu.

219

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 220: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Tüm zor koþullara raðmen her sabah traþ olur, galeri çalýþmalarýnýsondaj neticelerini takip eder, oradan oraya koþturur dururdum. Yalnýzpazar günleri 3-4 yerde çalýþan bütün iþçilerin Üçköprü kampmerkezine gelmelerini isterdim. Hepsi de traþ olmuþ, iyi giyinmiþ gelir-lerdi. O pazar günleri bize bayram gibi olurdu. Herkes güler eðlenirdi.Onlara spor da yaptýrýrdým. O zaman karar verdim þayet bir gün MTAGenel Direktörü olursam, bu kuruluþu gerek sosyal, gerek teknik vegerekse ilim yönünden en ileri kuruluþ yapacaktým. Yýllar sonra benimo zaman yanýmda çalýþanlar iþçi sendikalarýný kurdular ve yöneticilerioldular.

Gece gündüz 9 ay çalýþtýk. Sonunda 100.000 ton krom rezervinitespit ederek daha evvel 3 yýl çalýþýlýp netice alýnamayan Üçköprü ara-malarýný tamamladýk. Bu süre zarfýnda bir kez olsun Köyceðiz'e veFethiye'ye inmedim. Ankara'ya telgraf çekerek madenin bulunduðunuve kampý kapatacaðýmý bildirdim. Ne gelen var, ne giden. Kimse inan-mýyor. Üç aylýk evli iken ayrýldýðým evime 9 ay sonra yýlbaþýndan birkaçgün evvel döndüm.

1953 yýlýnda raporumu yazdým ve maden iþletilmek üzereETÝBANK'a devredildi. Halen çalýþmakta olan, 50 yýl evvel bulduðummadeni bir daha görmek nasip olmadý.

1954 yýlýnda MTA Genel Direktörü Prof. Dr. Hamit Nafiz PAMÝR oldu.Cumhurbaþkaný Celal BAYAR kendisini aramýþ ve Bursa Uludað'dakiWolfram/tungsten madeni aramalarýnýn sonuçlandýrýlmasýný istemiþ.Uludað'daki durumda Üçköprü gibi yýlan hikayesine dönmüþtü.

Buraya kamp þefi olarak atandým. Maden mühendisi SamimDÝBEKLÝ 3m. yüksekliðindeki karý yararak yol açtý ve Üçköprü'yesondör, çavuþ ve iþçileri ile gittik ve kampý kurduk. Yaptýðýmýz son-dajlarda cevherleþme olduðu görülüyordu. Yedi sondaj makinasý gecegündüz çalýþýyordu. Ben gelmeden önce, geçen yýl iki iþçi donaraköldüðü için 1 Eylül'de yaðan kar büyük bir paniðe neden oldu. Daðýntepesinden aþaðýdaki otellere gitmeye karar verdik. Çok maceralý biryolculuktan sonra otellere ulaþabildik. Bir kaç gün sonra geridöndüðümüzde kampýn kurtlar tarafýndan basýldýðýný, koyunlarýnöldürüldüðünü, çadýrlarýn yýkýldýðýný gördük. Hazýrlýklarý yapýp sondajý

220

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 221: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

tamamladýk ve böylece dünyanýn sayýlý büyüklükte Wolfram madenibulunmuþ oldu. 1954 yýlýnda raporunu hazýrladýðým bu maden deEtibank'a devredildi. Bu tesis daha sonra kapatýldý. 1954 yýlýndan beriUludað'ý ve bu tesisi görmek de nasip olmadý.

1954 yýlý benim için çok meþgul ve enteresan bir yýl oldu. Eylül ayýn-da Uludað'dan döndükten birkaç gün sonra Ekim ayýnýn baþýnda MTAGenel Direktörü H. Nafiz PAMÝR beni çaðýrdý ve "Derhal bugün Dr. VanDer KAADEN'ý alýp Zonguldak Ereðlisi'ne gideceksiniz, bir demir yataðýbulmuþlar onu görüp etüt edeceksiniz" talimatýný verdi. Ben bumevsimin uygun olmadýðýný anlatmaya çalýþtýysam da "Bakan SametAÐAOÐLU'nun talimatý, hemen etüt edilmesi gerekiyor" cevabýnýaldým.

O gece Ereðli'ye vardýk. Belediye Reisi ile görüþtük. Ertesi sabah birkýlavuz üç atla geldi ve daðda maden olduðu söylenen yere gittik. Bizegösterdikleri numunelerin demir cevheri ile ilgisi yoktu. Her seferinderehber "Herhalde þaþýrdým, burasý deðildi" diyerek bizi baþka yeregötürüyordu ama orada da cevhere benzer bir þey olmuyordu.

Bizi býrakmýyorlar ve zorla dolaþtýrýyorlardý. Sonunda biz biraz kendibaþýmýza etüt yapalým diyerek geldiðimiz Jeeple oradan kaçtýk. Þoförehýzla Ankara'ya sür dedim. Alaplý deresine geldiðimizde yaðmurdanköprü yýkýlmýþtý ve sel aktýðýný gördük. “Suya sür” dedim ama dereniniçinde saplanarak kaldýk. Su jeep içinde yükseliyordu. Dr. KAADEN'indizlerine kadar yükselmiþti. Baktýk, arkada askerler var. Yalvar yakarolduk. Suya girip jeepi itiyorlar ama nafile. Bizim gideceðimiz taraftabir kaðný belirdi. Mandalara jeepi baðladýk ve hep birlikte itip arabayýkurtardýk. Biraz uðraþtýktan sonra aracý çalýþtýrdýk, tam bu sýradaBelediye Reisi de karþý kýyýya gelmiþti. Ona el sallayýp Ankara'yadöndük.

Meseleyi sonra anladýk. Ereðlililer orada bir demir-çelik sanayi kuru-labilmesi için demir cevheri olduðunu resmi olarak bildirmemizi isti-yorlarmýþ. Ben cevher görmediðimizi ama Ereðli'nin ZonguldakTaþkömürü ve üretimine yakýn olduðunu, sahilde bulunduðunu vecivarda bir de elektrik üretim santralinin mevcut olduðunu, tüm bun-larýn bir çelik tesisi için önemli bulunduðunu bu nedenle Ereðli'de

221

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 222: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

çelik sanayiinin kurulmasýnýn uygun olacaðýný tavsiye eden kýsa birrapor yazabileceðimi söyledim. Genel Direktör PAMÝR çok memnunoldu. Ýki sayfalýk bir rapor yazdým ve Bakanlýða gönderildi.

1954 yýlýnda ayný zamanda ÝTÜ'ye doçentlik için müracaat etmemistendi. Prof. Galip SAÐIROÐLU ve Prof. Ekrem GÖKSU MTA'dan yenigitmiþlerdi, beni çaðýrdýlar. Tezimi verdim ve Türkiye'nin ilk madenmühendisi doçenti oldum, 1954-1958 arasýnda ÝTÜ'de part-time dersverdim.

1957 yýlýnda uranyum aramalarýna baþlamak için Atom Þubesi’ninkurulmasý için beni bu þubenin müdürlüðüne tayin ettiler. Buradabulunan iki Fransýz’ýn bu konuda hiç bilgisi olmadýðý görülüp iþlerineson verildi ve bir kaç Türk jeolog göreve baþladý. Ama arazide çalýþa-bilecek eleman yoktu. Prospektör kursu açtýk ve bu kurs yýllarca devametti. Buradan çýkanlar çok baþarýlý çalýþmalar yaptýlar.

1958 yýlýnda MTA Genel Direktör Yardýmcýsý oldum. O sýrada uçaklamaden arama (airborne survey) projesini hazýrlýyorduk. Projede be-nimle birlikte, Prof. Dr. Mehmet Yusuf DÝZÝOÐLU ve Prof. Dr. M. ZekiDOÐAN vardý. Bu projenin gerçekleþmesi için Amerika'ya gittim, AIDAmerikan Yardým Teþkilatýnýn Baþkaný ile görüþtüm. Bir milyon dolarverilince Hükümet çok sevindi. O zamanlar bir milyon dolar çok önem-li idi.

1960 yýlýnda ihtilalden sonra MTA Genel Direktörlüðü’ne tayinoldum. Ayný zamanda Orta Doðu Teknik Üniversitesi Mütevelli HeyetÜyeliði ve Atom Enerjisi Komisyonu üyeliðine seçildim. Ayný yýl oðlumdoðdu, herhalde bana uður getirdi.

Ýlk iþlerimden biri çalýþanlara sosyal yardým olarak Akçakoca dinlen-me kampýný yaptýrmak oldu. Türkiye'deki bu amaçlý hemen hemen ilktesis olacak bu kampýn kararýný Encümen Üyelere kabul ettirmek zoroldu ama sonunda gerçekleþti.

Ankara o zamanlar evlerin bacalarýndan çýkan dumanla kaplý idi.MTA'yý Ankara dýþýna temiz havaya çýkarmaya karar verdim. 1960 yýlýn-da Eskiþehir yolunda bugünkü MTA tesislerinin olduðu kýr arazideinþaatý baþlatmak için arazi almak üzere Encümeni toplantýya

222

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 223: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

çaðýrdým. Üyeler, “Orasý þehir dýþý, elektrik, su yok, dað baþý zor olur,”dediler. Ama 20 yýl sonra bu yeni yerin muhtemelen þehirin ortasýndakalacaðýný anlatýnca ikna oldular, arsa alýndý ve inþaat baþladý.

Ayný zamanda 1960 yýlýnda ODTÜ için de bir yer aranýyordu.Birleþmiþ Milletler Teþkilatý bir milyon USD'lýk bir alet yardýmý yapacak-mýþ fakat üniversitenin bu aletleri koyacak bir yerinin olmasýný istemiþ.O sýrada Ankara'da þeker fabrikasý inþa ediliyordu. ODTÜ þeker fab-rikasýnda kurulsun diye görüþler vardý. Ben ODTÜ Mütevelli Heyetitoplantýsýnda ODTÜ'nün þimdi bugünkü bulunduðu yerde kurulmasýnýteklif ettim. Ýnþaat yerinin ODTÜ üyelerinden mimar Orhan ALSAÇtarafýndan tespit edilmesini önerdim. Bu teklif kabul gördü. Ýnþaatbürosunun kurulmasýna karar verildi. Daha sonra Kemal KURDAÞRektör olarak seçildi ve inþaatlara baþlandý. Ýlk bina Mimarlýk Fakültesiidi. Temele önce bir çuval bozuk para döküldü. Ardýndan ilk kürekçimentoyu Cumhurbaþkaný Cemal GÜRSEL, ikincisini ben, son küreðide Kemal KURDAÞ attý. MTA ve ODTÜ'nün inþaatlarýna ayný zamandabaþlandý.

1960 yýlýnda ODTÜ Mütevelli Heyeti Üyesi olur olmaz Madenbölümünün kurulmasýný teklif ettim. Bu bölüm de kuruldu, çok deðer-

223

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

MTA'nýn ilk yýllarýndaki Ankara-Akköprü tesisleri

Page 224: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

li, baþarýlý birçok eleman yetiþti. Gerek memleketimizde ve gereksedýþarýda çok önemli ve baþarýlý iþler yaptýlar.

1967-1968 yýllarýnda Prof. Dr. Ýhsan DOÐRAMACI ve HacettepeÜniversitesi yöneticileri ile yaptýðýmýz görüþmeler neticesinde birMaden Bölümünün açýlmasýna karar verildi. Yaptýðýmýz protokol ileMTA'nýn Hacettepe Üniversitesi Maden Bölümü'nün kurulmasýna 10yýl süre ile yardým ve nezaret etmesi kararlaþtýrýldý. 1968 yýlýnda daÝzmir Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa ULUÖZ'ün talebi üzerineburada da Maden Bölümünün kurulmasýný destekledik.

1960'larýn baþýnda Ankara Üniversitesi Zooloji/Botanik diplomasýveriyordu ve mezunlarýnýn MTA'ya alýnmasýný arzu ediyorlardý. Jeolojidiplomasý verdikleri takdirde mezunlarýný MTA'ya alabileceðimizibildirdim. Ankara Üniversitesi Senatosu kabul etti ve 1960'larýn son-larýnda bu üniversitenin joloji mezunlarý MTA'da çalýþmaya baþladýlar.

Yine 1960'larýn sonuna doðru ÝTÜ, Trabzon'da Karadeniz TeknikÜniversitesi'nde jeoloji bölümü kurmak için MTA'dan destek istedi.Kabul ettik ve öðretim üyelerinin çoðu MTA'dan temin edildi.

Böylece 1960'larýn baþýnda ÝTÜ, 1965'lerden sonra ODTÜ, 1970'lerinbaþýnda Ýzmir, Trabzon ve Ankara'daki üniversitelerin mezunlarý, 1940-1950'lerden beri gelen Ýstanbul Üniversitesi mezunlarýna eklenmeyebaþlayýnca MTA'da güçlendi. Kendi üniversitelerimizden jeolog,jeofizikçi, maden mühendisi, cevher zenginleþtirmeci yetiþmeye baþ-landý. Bir yerbilimci ordusu faaliyete geçmiþti artýk ve MTA'nýn kuru-luþundan ancak 35 yýl sonra teknik eleman ihtiyacýný karþýlamýþ oldu.

Enerji kaynaklarý olarak petrol ve kömüre ilave, Türkiye'de ilk defayeraltýndan tabii buharý çýkarmak suretiyle jeotermal enerjiden istifadeetmek için çalýþmalar MTA'da 1960'lý yýllarda baþlamýþ ve 1968 yýlýndaDenizli civarýnda Kýzýldere'de kuyularý açýp tabii buharý çýkarmýþtýr.

1970'li yýllarýn baþýnda Marmaris'te MTA, bir güneþ ve rüzgar enerjimerkezi kurmuþ, böylece memleketimizde güneþ enerjisi araþtýrmaçalýþmalarýna öncülük etmiþtir. Maalesef ben MTA'dan ayrýldýktansonra bu merkezin kapatýldýðýný öðrendim ve böylece güneþ enerjisin-den yararlanmada gecikmiþ olduk.

224

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 225: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

1970'li yýllarýn önemli bir anýsý elbette Yunanistan'a “Ege'de biz devarýz” demek için Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklýðý'nýn (TPAO) bir sis-mik etüd yapmasý konusunda alýnan karardý. Bunun için önce TPAO birNorveç Sismik Etüd gemisi kiralamak istemiþ, Norveçli firma öncekabul etmiþ sonra vazgeçmiþti.

Deðiþik bakanlýklarýn temsilcileri ile yapýlan toplantýda ya yabancýbir geminin kiralanmasý, ya satýn alýnmasý, ya da kendimizin bir sismikgemi yapmasý þýklarý üzerinde duruldu. Kiralýk bir gemi bulunamadý,satýn alýnmasý ise pahalý görüldü. Gemiyi kendimizin yapmasýkonusunda TPAO çekimser kaldý ve biz talip olduk. Kabul gördü. 1974

yýlýnda Jeofizik Þube Müdürü Sýrrý KAVLAKOÐLU'nu bu iþlegörevlendirdim. Sýrrý KAVLAKOÐLU, çok deðerli jeofizik ekibini aldý veÝstanbul Ýstinye tersanesinin yanýnda bir eve yerleþti. Hora gemisialýndý, söküldü, yeni baþtan tersanenin çok becerikli gemi mühendis-leri ve iþçileri tarafýndan MTA jeofizik ekibinin nezaretinde kýsa zaman-da tamamlandý. Diðer taraftan Amerika'da bir þirkete gemiye yerleþti-rilecek sismik cihazlarýn sipariþi yapýldý. MTA'dan Doç. Dr. AltanNECÝOÐLU'nun denetiminde bu cihazlar imal edildi ve gemiye takýldý.

Ýyi bir kaptan ve gemi personeli bulundu. Böylece MTA Sismik Idoðdu. Altan NECÝOÐLU yönetiminde Sismik I denize açýldý. Ciddi

225

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

1950'li yýllarda maden mühendisleri bir arazi çalýþmasýnda.

Page 226: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

etütler yapýldý, bu sayede ülkemizde off-shore sismik etüd de baþlamýþoldu. MTA Sismik I ile etüt yapmaya baþladýktan sonra bir de sondajgemisi yapmak üzere Sondaj Þubesi Müdürü Alaattin HAMAMCIOÐLUbaþkanlýðýnda hazýrlýklar yapýldý fakat bu projeden sonra vazgeçildi.

1968 yýlýnda MTA Tabiat Tarihi müzesini kurduk. Bununla gençöðrencilerin yerbilimine ilgisini çekmek istedik ve baþarýlý olduk.Müzeye bir de planatoryum yapýlmasý için Alman Hükümeti ileanlaþtým, ben MTA'dan ayrýlýnca Alman Hükümeti projeyi durdurdu.

1960 yýlýnda MTA'ya Genel Direktör olunca 1953 yýlýnda MuðlaÜçköprü krom kampýnda düþündüklerimi yapma imkaný kazandým.Kuruluþundan beri baþarýlý çalýþmalar yapan MTA'nýn daha baþarýlýolmasý, modern teknolojiyi uygulayan bilimsel ve çaðdaþ bir kuruluþolmasý için MTA'nýn yeni tesisleri yapýlmýþ, lüzumlu modern alet, ma-kina ve cihazlar, laboratuar, cevher zenginleþtirme ve jeofizik aletleri,sondaj makinalarý, harita matbaa ve baský makinalarý saðlanmýþtýr.

Böylece üniversitelerimizde yetiþen yerbilimciler kendilerine teminedilen modern alet, cihaz ve makinalarla gerek merkezde ve gereksearazide hýzlý ve verimli çalýþmalar yaparak maden, endüstriyel ham-madde, kömür, petrol, uranyum, jeotermal enerji etütlerini karada,havadan uçakla ve off-shore denizde yaparak çok önemli neticeleralmýþlardýr.

Halen mevcut çimento, seramik, mermer, demir, alüminyum,krom, bakýr, kurþun/çinko, bor tuzu sanayi ile, enerji kaynaklarýna(kömür, petrol) dayalý sanayi MTA'nýn bulduðu maden, endüstriyelhammadde, kömür ve petrol sayesinde kurulmuþtur. Bulunan ve re-zervleri tespit edilen maden, endüstriyel hammadde ve kömürlerinyalnýz listesi sayfalar dolusudur.

MTA'nýn yaptýðý jeolojik haritalar, bütün bakanlýklar ve özel kuru-luþlar tarafýndan kullanýlýyor, bulduðu madenler, endüstriyel hammad-deler ve enerji kaynaklarý yeni endüstrilerin kurulmasýný saðlayýp iþsahasý açýyor ve memleketimizin sosyal ve ekonomik geliþmesinintemelini teþkil ediyordu. Laboratuarlarda, hammadde ve cevherzenginleþtirmesi ve deðerlendirmesi hususunda araþtýrmalar yaparakkurulacak endüstrinin projelerinin hazýrlanmasýnda öncülük ediyordu.

226

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 227: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Düþünce ve rüyalarýmýn hakikatleþmesinde benimle birlikte çalýþanmesai arkadaþlarýma ve bütün MTA'lýlara teþekkür ederim.

MTA'nýn isminin deðiþtirilmesi ile beraber bütçenin kýsýtlanmasý,kanununun deðiþtirilmesi neticesinde yetenekli teknik personelindaðýlmasýna, laboratuar, jeofizik ve sondaj makina, cihaz ve malzemeparkýnýn zayýflamasýna, mali gücün azalmasý ile çalýþma kapasitesininazalmasýna neden olmuþ ve neticede maden arama gücü de azalmýþve sýnýrlý kalmýþtýr.

Bugün, Türkiye'de bundan sonra büyük maden yataklarý bulunmazdiye görüþler iþitiyorum; bu görüþler tamamen yanlýþtýr. Daha maden-ciliðin baþlangýcýndayýz, daha yeraltýna inmedik, maden potansiyeli-miz büyüktür, daha yapýlacak çok iþ var, daha büyük denecek birçokmaden yataklarý bulunacaktýr.

Ben ve bizim neslimiz gerek MTA ve diðer kamu/özel kuruluþlardave gerekse üniversitelerde zevkle çalýþtýk, madenciliðin temelini attýk,baþlangýcýný yaptýk. Genç yerbilimciler jeoloji, jeofizik ve madenmühendisleri bundan sonra derinlerde zengin yeraltý servetimizi,maden ve enerji kaynaklarýmýzý baþarý ile bulacak, üretecek ve deðer-lendirecektir.

Yeraltýnda önemli, büyük maden yataklarý vardýr. Ýnançla ve bilinçleçalýþýldýðýnda baþarý gelir. Gençler, memleketimizin hayrýna yaptýðýnýzhiç bir þeyden korkmayýn.

Son olarak, MTA Genel Direktörlüðü'nün kurulmasýnda büyükhizmetleri geçen ilk Genel Direktörler; A. Reþit GENCER, Prof. H. NafizPAMÝR ve Hadi YENER ile petrolün bulunmasýný saðlayan Ýhsan RuhiBERENT'i saygý ile anarým.

227

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 228: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

228

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 229: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

A. REÞÝT GENCER’LE

SÖYLEÞÝ*

*Bu söyleþi, TMMOB yayýn organlarýndan 'TEKNOKRAT'dergisinin Nisan 1986 sayýsýndan alýnmýþtýr.

Page 230: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Kýsa Özgeçmiþ

A.Reþit Gencer, 1891 yýlýnda Ýstanbul'da doðdu, Çocukluðunun ilkgünleri, Mühendishane-i Berr-i Hümayun'un ilk mezunu olan babasýOsman Vehbî Bey'in görevi nedeniyle Beyrut ve Þam'da geçti. Dahasonra babasýnýn 1903 yýlýnda Selanik'e Nafýa Müdürü olarak tayinedilmesi üzerine, ilkokulu orada bitirdi. Orta öðretim için Belçika'yagiderek, uzun yýllar burada kaldý. Belçika'nýn Mons Kentinde PolyTechnique'in Maden Bölümü'nden 1914'te mezun olup Türkiye'yedöndü. Þu anda en yaþlý maden mühendisi sýfatýný taþýyan Gencer,MTA'nýn ilk, ETÝBANK'ýn ikinci Genel Müdürlüðünü yaptý. Evli ve çocuðubulunmayan Reþit Gencer Ýngilizce ve Fransýzca biliyor.

T- Okulunuzu bitirip Türkiye'ye geldiðinizde, sizden baþka madenmühendisi var mýydý?

A.R.G- Belçika'da Mons'taki Poly Technique'in maden bölümün-den mezun olup Türkiye'ye döndüðümde üç maden mühendisi ilekarþýlaþtým. Birincisi, benden yaþlý ve eski mezun Damat Kenan Bey...Ama yine de ilk maden mühendisi o deðil. Bundan yaklaþýk 130 yýlkadar önce yaþamýþ Ethem Paþa varmýþ,ilk o. Paris'ten mezun olmuþ,dönmüþ ve çeþitli yerlerde memurluk yapmýþ; sonra da Sadrazamlýða

230

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 231: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

kadar yükselmiþ. Onun oðlu, Ýstanbul'da çeþitli müzeleri yapanRessam Osman Hamdi Bey vardýr. Onun oðlu da maden mühen-disiymiþ. 5-6 sene evvel öldü, Celal Sait Bey... Neyse, ben Belçika'dandöndüðümde üç kiþi vardý; birisi biraz evvel bahsettiðim Damat KenanBey, ikincisi gene Paris'ten mezun Abdullah Hüsrev Bey ki sonradanMTA'da bana muavinlik yapmýþtýr, benden 8-10 yaþ büyüktür. Bir deBehçet Bey vardý. O da Berlin'den mezundu.

T- Kendi isteðinizle mi bu mesleði seçip yurt dýþýnda okumaya git-tiniz, yoksa devlet mi sizi göndermiþti?

A.R.G- Hayýr, devlet göndermedi. Babam 1903'te Selanik NafýaMüdürüydü. Orada konsolos dostlarý vardý. Bir gün BelçikaKonsolosuyla konuþurken benden bahsetmiþ ve iyi bir tahsil yapmamkonusunda tavsiyelerini rica etmiþ. Konsolos, "Bizim memlekette çokiyi bir lise var, hem yüksek mektebe de hazýrlýyor, oraya gönder"demiþ. Ben Brüksel'de 15 yaþýnda yatýlý olarak liseye baþladým. Elektrikmühendisi olmak isterdim aklýmca. Belçika'da lisede çok iyiarkadaþlarým olmuþtu. Bunlardan birkaç tanesi beraberce maden mek-tebine gitmek istiyorlardý. Hadi ben de onlardan ayrýlmayayým dedim,gittim.

T- Yani tamamen tesadüfi bir seçim oldu...

A.R.G- Evet, 5 sene okudum orada ve mezun oldum, Birinci Harpçýktý, döndüm.

T- Efendim, sizin bir askerlik anýnýz olduðunu duyduk.Donanmanýn kömürü bitmiþ. Siz maden mühendisisiniz diye çaðýrýp“Kömür bulun bir yerlerden” demiþler, öyle mi? O yýllardaki anýlarýnýz-dan biraz söz eder misiniz?

A.R.G- Evet, öyle. Bir gün dersteyiz, bir subay girdi içeri ve"Ýçinizde mühendis olan var mý?" diye sordu. Bir iki kiþi el kaldýrdýk.Subay, hemen gidip verdiði adrese baþvurmamýzý istedi. Bizi Hatay veÝskenderun'da yol ve köprü yapýlacakmýþ, oraya gönderiyorlar. Akþambabama, "Yahu baba ben maden mühendisiyim; yol, köprü ne anlarým,ne olacak bu iþ?" dedim. Tanýdýðý sevk iþlerine bakan dostu Enver

231

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 232: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

Paþa'nýn oðlu vardý, gidip ona durumu anlatmýþ. O sýrada da RuslarBoðazlarý kapamýþlar. Zonguldak'tan kömür gelemiyor, donanmanýnkömürü yok. Bana da "Madem öyle maden mühendisisin, bari kömürara" dediler... Çýktýk yola, epey bir yer dolaþtýktan sonra, nihayetKaradeniz Aðaçlý'da bir maden bulduk. Burada iþ olur kanaatine vardýkve rapor verdik. Esasen askerler baþlamýþlardý orada çalýþmaya. GayriMüslimlerden bir iþçi grubu verdiler bize, çalýþmaya baþladýk. Harbinsonuna kadar burada kömür çýkardým. Kaðýthane'den Aðaçlý'ya dekovilhattý vardý, günde 750 ton kömür çýkarttýk. Askeri fabrikalar, BeykozKaðýthane vs. hep bizim çýkardýðýmýz kömürle beslendiler.

T- Kazma kürekle mi çýkartýyordunuz kömürü?

A.R.G- Kazma iþlemezdi. Oranýn kömürü kahverengimtraktýr,oduna benzer. Ucu sivri çelik kamalar vardý, üstten balyozla vurulurduve damar çatlatýlýrdý, öyle toplanýrdý.

T- Neyle taþýrdýnýz çýkardýðýnýz kömürü?

A.R.G- Askeri istihkâm taburu vardý, lokomotifli dekoviller vardý,onlarla taþýrdýk. Kömürü madenden dýþarýya taþýmak için tahtadanderviller yaptýk. Resimlerini biz çizdik, askeri fabrikada yapýldý.Tekerlek filan döktüler Ýstanbul'da, iþimizi görüyordu. Bu dediðimmaden arabasýdýr.

T- O sýralarda Türkiye'de Zonguldak Havzasýnýn dýþýnda madencilikfaaliyetleri var mýydý?

A.R.G- Vardý. Birkaç tane daha kömür ve linyit madenleri açýlmýþtý.Bursa Bandýrma'da G. Osman paþa'da bir linyit madeni vardý. Fethiyetaraflarýnda krom madeni vardý. Pattersan diye bir Ýngiliz'in elindeydi omaden. Bir de Balya'da kurþun madeni vardý. Sonradan müdürlüðünüyapmýþtým.

T- Nasýl almýþ bu Ýngiliz iþletme ruhsatýný?

A.R.G- Almýþ iþte, isteyen istediði ruhsatý alýrdý, kapitülasyonlar davar... Ýstiklal Harbi biter bitmez Balya'ya gittim. Savaþ sýrasýnda bütünpersoneli yabancýydý, kaçmýþlar. Yalnýz birkaç iþçi vardý. O tekrar iþlet-

232

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 233: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

meye konmak istedi. Sermayesi Fransýz’dý. Adam arýyorlardý iþletmekiçin. Atatürk'ün arkadaþlarýndan bir subay, babamýn da arkadaþýydý,oraya müdür oldu. Bana haber yolladý, mühendis olarak gittim ve1923'te göreve baþladým.

Ondan evvel zafere kadar, 2 yýl Osmanlý Bankasý'nda çalýþtým.Orada da, ticari açýdan çok þey öðrenmiþtim, faydasý oldu.

T- Atatürk döneminde madencilik faaliyetleri geliþti mi? Bu yöndebir çalýþma oldu mu?

A.R.G- Balya iþletmeye kondu iþte... Balya Karaaydýn MadenleriÞirketi Fransa'ya cevher satardý. 1927'de baþmühendis, 1928'de genelmüdür ve murahhas aza oldum. Fransýz þirketi olduðu halde bir Türk'übaþa getirmiþlerdi. 1932 sonuna kadar oradaydým. O yýllarda meþhurdünya bunalýmý vardý. O þirket de müþkül duruma düþtü. Kurþun, bakýr,çinko fiyatlarý düþtü, zarar etmeye baþladýlar ve þirketi daha güçlü birgruba devretmek zorunda kaldýlar.

T- O zamanlar þimdilerde olan devlet hakký diye bir kavram varmýydý?

A.R.G- Evet, ufak bir miktar alýyordu ton baþýna...

T- Zonguldak'taki Maden Teknik Okulu ne zaman kurulmuþtu?

A.R.G- Ben Balya'da çalýþýrken kurulmuþ. Balya'ya gelen yeniyabancý grup, tuttu kendi elemanlarýný getirdi. Bana da "Siz çok yorul-dunuz ama, çok da hizmet ettiniz. Meclis üyeliðine girer misiniz?"dediler, önce olur dedim ama, sonradan meslekten kopunca yavaþyavaþ sýkýlmaya baþladým. 1933 yýlýydý ve þirketin merkezi Ýstanbul'day-dý. Memurluða baþlamýþtým. Devlet de o zaman sanayileþme hamle-sine giriþmiþti. Sümerbank filan kuruldu. Ankara'ya gittim ve görevtalep ettim. Bir sene kadar Havzayý Fehmiye Umum Müdürlüðü yap-tým. Vekalet madenleri iþletmek için bu arada bir kanun yapýyor,Ankara'ya çaðrýldým. O zaman Sanayi Bakanlýðý'nýn yerine ÝktisatBakanlýðý vardý. Bakan da Celal Bayar idi. Beni ve bir arkadaþýgörevlendirdiler; madenler hususunda ayrý bir teþkilatlanmaya gitmeküzere baþka ülkelerdeki uygulamalarý inceleyin ve kanununu hazýr-

233

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 234: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

layýn dediler. Oturduk, çalýþtýk ve 1935'te MTA, Etibank kuruldu.

T- Yanýlmýyorsak Etibank ve MTA iki ayrý kuruluþ deðillermiþ...

A.R.G- Evet. Bakanlýða verdiðimiz projede ayný örgütlenmeydi,önce arayacak, sonra bir mali kuruluþla anlaþarak iþletecekti. Bakan,"Politik amaçlý kullanýlabilir, tehlikeli olur" dedi ve ayýrmamýzý söyledi.O gün o iki projeyi yaptýk ve yine ayný gün Meclis'ten geçerek kabuledildi. Hiç unutmam, ben de Meclis'in locasýndan izliyordum oturumu,kabul edilip vekiller daðýlmaya baþladý. Vekil, "Ýþte oldu bu iþ, þimdibirini seç ve genel müdür ol" dedi. Ben de "Maden Arama'yý istiyorum"dedim.

T- Böylece MTA'nýn ilk genel müdürü oldunuz. Peki Etibank'a kimiverdiler?

A.R.G- Etibank'a Ýlhami Nafiz Pamir genel müdür oldu.

T- MTA nasýl çalýþýyordu? Hangi esasa göre arama yapýlýyordu?

A.R.G- Aramalarda belli bir masraf yapýyor ve daha sonra anlaþtýðýbanka, þirket vs. belli bir hisse alýyordu karþýlýðýnda. Apart olarak, ser-maye olarak hisse alýyordu. Bakan bizde yürümez ayýrýn dedi ya...

T- Hangi ülkeleri incelemiþtiniz?

A.R.G- Rusla’rýnkini incelemiþtik. Celal Bayar ile birlikte 25 kiþilikheyet ile Rusya'ya gittik ve inceledik. Muazzam bir teþkilatlarý vardý.Onlarda devlet kendi arýyor, kendi iþletiyor tabii...

T- MTA'nýn kuruluþ yýllarýnda bütçesi, personel durumu, teknik ele-man durumu nasýldý?

A.R.G- Abdullah Hüsrev benim muavinimdi. Zonguldak MadenTeknik Okulu'ndan mezun 2-3 tane maden mühendisi vardý. AdnanDemirci geçenlerde öldü. Necdet Egeran vardý, Fransa'ya göndermiþ-tim MTA'da çalýþtýðý sýralarda ve jeoloji eðitimi görmüþtü bir yýl süreyle,o vardý.

234

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 235: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

T- MTA'yý geniþletmek için ne yaptýnýz?

A.R.G- 4-5 sene içerisinde epeyce ilerlettik ama, tabii þimdiki gibimuazzam deðildi, iki tane apartman tutmuþtuk. Biri 4 katlýydý, kira ileoturuyorduk. Biraz ilerde de ikinci bir bina vardý, iki katlý. Orada da la-boratuarlar vardý,

T- Hangi yöntemlerle arama yapýyordunuz? Sondaj makinalarýnýzvar mýydý? Ýlk etüdünüzü hangi bölgede yaptýnýz?

A.R.G- Büyük sondaj makinalarýmýz vardý. Ýlk defa Raman'dapetrol sondajý yaptýk, ilk etüt ettirip Etibank'a devrettiðimiz maden isekrom idi. Sonra Ruslardan geri alýnan Ardahan'da kuvarsam bakýrmadeni vardý. Teþkilatý ile olduðu gibi duruyordu, onu da Etibank'adevrettik. Yine Ruslar zamanýnda Murgul bakýr vardý, o iyice yarým birteþebbüstü. Etüdünü bitirip, Etibank'a devrettik. Sonra Ergani maden-leri vardý. Ergani bakýr hiç iþletilmemiþti, biz yaptýk, devrettik.

T- Kömür aramalarý nasýldý peki?

A.R.G- Kütahya, Tunçbilek linyitleri ilk benim, aramalarýmdýr benimzamanýmda ortaya çýkarýldý. Þimdi biliyorsunuz sadece metal iþletmeci-liði yapýyor. Kömür iþletmeleri daha sonra kurulunca Etibank'tan orayadevir oldu. Benden sonra devir oldu ama...

T- Daha sonra Etibank'a genel müdür oldunuz...

A.R.G- Evet, vekil deðiþti ve Etibank Umum Müdürü'nün yenivekille yýldýzý barýþmadý. Beni yaptýlar. MTA'ya da Hadi Yener getirildi.O zamanlar MTA'da meclis baþkanýydý, çok alim bir adamdý, 6 seneevvel öldü o da... Almanya ekolündendir.

T- Saint Barbara hakkýnda bir bilginiz var mýydý; o zamanlar bilinirmiydi?

A.R.G- Evet, hikayesini bilirim, ilk Zonguldak'taki mektep açýldýðývakit, gelen profesörlerin çoðu Belçikalý’ydý. Bu hocalar Türkiye'ye buâdeti soktular ve 4 Aralýk Madenciler Günü olarak bizde de kutlanmayabaþladý ondan sonra.

235

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I

Page 236: (Turkiye Cumhuriyeti Tarihine Bir Bakis) MUHENDISLIK OYKULERI 1

T- Madenci olduðunuza memnun musunuz? Elektrik mühendisiolmak istiyorum demiþtiniz...

A.R.G- Evet, çok memnunum. Maden mühendisliði çok geniþçapta bir mühendisliktir. Fransýzlar sanat anlamýna gelen "art" derlerhatta. Bir maden mühendisi makinadan, inþaattan, týptan anlamayamecburdur. Doða ile tek baþýnýza mücadele etmeye mecbursunuz. Birelektrik mühendisi santraldedir, orasý ile meþguldür, çok yönlü deðildirkýsacasý...

T- Bu kadar uzun madencilik yaþamý ve çalýþma alaný içinde yap-mayý düþünüp de yapamadýðýnýz bir þey oldu mu?

A.R.G- Madencilik açýsýndan yok, olamaz. Çünkü madencilikteben en önemli olaylarda rol oynadým. Mesleki açýdan tatmin oldum.Belki birçoklarý gibi zengin olamadým. Tabii bu bir natur meselesi...Ticari fikir olmalý insanda, bunlarý yapabilmek için de mücadeleciolmalý, ketum olmalý...

236

Mühendislik Mimarlýk Öyküleri-I