12
UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n müspet fikirlerini veriniz. Gelece¤in ayd›nl›¤›na onlarla kavuflacaks›n›z. K. Atatürk, 1927 Prof. Dr. Atilla ERTAN Yine Aram›zda Sayfa 2 Diş Hekimleri Odas› Sayfa 6 Prof. Dr Bedri UZUNALİMOĞLU Sayfa 12 Nurcan’›n Alt›n Madalya Sevinci Sayfa 11 HALEP ORADA ‹SE, ARfiIN BURADA "Turkish Journal of Gastroenterology internet sitesini en çok ziyaret eden yine Amerika, ikinci s›rada Hollanda. Türkiye maalesef 3. s›rada. 1 ayl›k ziyaret Amerika %37.20, Hollanda %14.79 ve Türkiye %12.46 ." Türk Gastroenteroloji Derneği’nin bilimsel yay›n organ› olan "Turkish Journal of Gastroenterology" 14 y›ll›k bir emek sonucunda önemli bir bilimsel başar›ya imza atarak 2003 y›l›n›n baş›nda PubMed’e (Index Medicus) kabul edildi. PubMed dünyan›n en önemli t›bbi bilimsel yay›n- lar›n›n indekslendiği, National Institutes of Health’›n alt kuruluşu olan ve dünyan›n en büyük ve en ciddi t›bbi kü- tüphanesi National Library of Medicine taraf›ndan yöneti- len elektronik bir ortamd›r. PubMed’e kabul edilmek için üstün bilimsel kriterlere sahip olmak gerekmektedir. "Turkish Journal of Gastroenterology" de bu tarihten beri makale özetleri ile, bu elektronik ortamda yer almaktad›r. Dergimizin internet sitesinin (http: //www.turkgastro.org) ziyaretçi say›s› bu tarihten sonra daha da artm›ş ve ortala- ma günlük 200 ve ayl›k 6000 rakam›na ulaşm›şt›r. Sitenin uluslararas› kullan›l›rl›ğ› da üst seviyelerde olup dünyan›n dört bir yan›ndan ziyaretçisi mevcuttur. İstatistiklere göre; Siteye en çok bağlanan ilk 5 ülke; 1. Amerika 2. Hollanda 3. Türkiye 4. İngiltere 5. Almanya En çok okunan ilk 3 makale*; • Turk J Gastroenterol 2002; 13(4): 186-191 Basic principles of enteral feeding Hale Akbaylar Dokuz Eylül Üniversitesi, T›p Fakültesi • Turk J Gastroenterol 2003; 14(1): 12-17 Serum levels of acute phase proteins in patients with no- nalcoholic steatohepatitis. Mehmet Koruk Gaziantep Üniversitesi, T›p Fakültesi • Turk J Gastroenterol 2003; 14(1): 39-43 Role of free radicals in peptic ulcer and gastritis Süleyman Demir Pamukkale Üniversitesi, T›p Fakültesi Turkish Journal of Gastroenterology"nin PubMed’e kabul edilmesi Türk t›bb› ve gastroenteroloji camias› için çok büyük bir başar›d›r. *Son 3 ay›n verileri kullan›lm›şt›r Aktif siyaseti b›rak›p kendini mesleğine ve- ren fizik profesörü İnönü, çok önemli bir bilim- sel ödül ald›. T ürkiye’nin daha çok siyasi kimliğiyle tan›d›ğ› Türk solu- nun önemli isimlerinden Fi- zik Profesörü Erdal İnönü, matematiksel fiziğe yapt›ğ› katk›lar› nedeniyle 2 y›lda bir verilen Wigner Ma- dalyas›’na lay›k gö- rüldü. İnönü, Prof. Feza Gürsey’den sonra bu ödüle lay›k görülen ikinci Türk bi- lim adam› oldu. Ayn› zamanda Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Şeref Üyesi olan İnö- nü, 2004 Wigner Madalyas›’n› 4 Ağustos 2004’te Meksika’da düzenlenen 25. Fizikte Grup Teorik Yöntemler Kolokyomu toplant›- s›nda ald›. California Teknoloji Enstitüsü’nde yüksek lisansla doktora derecesi alan ve teorik fizik ala- n›nda araşt›rmalar yapan İnönü, ASD’de Atom Enerjisinden Yararlanma program› çerçevesin- de de araşt›rmalarda blundu. Aktif siyasete dönmüyor ODTÜ’de fizik profesörü olarak çal›şan İnö- nü, TÜBA’n›n kuruluşuna katk› verdi, TÜBİ- TAK Temel Araşt›rmalar Enstitüsü’nde kurucu müdürlük yapt›. NATO Fen Komitesinde çal›- şan İnönü, UNESCO Yürütme Kurulu’nda gö- rev ald›. Siyasete 1983’te at›lan İnönü, Sosyal Demokrasi partisi (SODEP) ve SHP Genel Baş- kan› oldu. DYP-SHP hükümetinde Başbakan olarak görev yapan İnönü, D›şişleri Bakanl›ğ› görevini de yürüttü. SHP’nin onursal başkan› İnönü, bugüne kadar ‘Aktif siyasete geri dön’ çağr›lar›na olumsuz yan›t verdi. TÜM DÜNYA TÜRK GASTROENTEROLOJİ VAKFI’NIN FAALİYETLERİNİ KONUŞUYOR TJG’yi EN ÇOK ZİYARET EDEN ÜLKE YİNE AMERİKA 21. Ulusal Gastroenteroji Kongresi Türkiye’de Gastroenteroloji’deki gelişimlerin aç›k yan›t› olarak inan›lmaz bir başar›ya koşmaktad›r. Tüm kongre kat›l›mc›lar›na sonsuz teşekkürler ediyor ve desteklerinin kong- re süresince de devam edeceğine inan›yoruz. 21. ULUSAL GASTROENTEROJİ KONGRESİ BU YIL BİRBİRİNDEN İLGİNÇ 643 BİLDİRİ İLE REKORA ULAŞMIŞTIR Türk Gastroenteroloji Derneği, ülkemizdeki en başar›l› uzmanl›k derneği olduğunu her zamanki gibi ortaya koymuştur. Kongre organizasyonu komitesi de gece gündüz çal›şmalar› ile derneğe güç vermiştir. Bu kongrenin Türkiye ve Türk Gastroenteroloji camias› için başar›l› geçmesini dileriz. TÜRK GASTROENTEROLOJİ DERNEĞİ EN ZORU BAŞARMA YOLUNDA Türk Gastroenteroloji Derneği ilk BOARD (yeterlilik) s›nav›n› 21. Ulusal Gastroenteroji Kongresi süresinde gerçekleştirecektir. Türk Gastroenteroloji Derneği’ni ve Türk Gastroenteroloji Yeterlilik Kurulunu çabalar›ndan dolay› kutluyoruz. BOARD s›nav›n›n geçerlilik değerini art›rmak için %40 s›n›r olacak şekilde bir eğri seçmesi gelecek için umut verici olacakt›r. Eşiğin zaman süreci içerisinde değişken olduğunun hat›rlat›lmas›n›n da yarar› olabilir. Yeterlilik s›nav›n›n yaşam boyu geçerli olmas›n›n mant›ğ› mevcut değildir. Beş y›lda bir yenilenmesi gerekmektedir. 2002 y›l›n- dan beri OMGE Başkan Yar- d›mc›l›ğ›n› ya- pan Dr. Eamon Quigley Türk Gastroenterolo- ji Derneğinin davetini kabul ederek bu y›lda kongremize de- ğer katt›. Fonksiyonel Barsak Hasta- l›klar› konusunda önemli araşt›rmalar yapan ve bu konuda önde gelen isim- lerden biri olan Eamon Quigley geç- miş y›llarda da Ulusal Gastroenterolo- ji Kongrelerine kat›lm›ş ve önemli konferanslar vermiştir. Cork Üniversitesinden (İrlanda) 1976 y›l›nda mezun olan Dr. Quigley, 1981 y›l›nda uzman olmuş ve 1981 – 1983 y›llar› aras›nda Mayo Klinik’te (ABD) Gastroenteroloji Araşt›rma merkezinde çal›şm›şt›r. 1983 - 1986 y›llar› aras›nda Manchester Üniversi- tesinde (İskoçya) bulunmuş, 1986 – 1998 y›llar› aras›nda A.B.D. Oma- ha’da Nebraska Üniversitesi T›p Mer- kezinde Gastroenteroloji ve Hepatolo- ji birimlerinde çal›şarak burada uzun y›llar bu birimlerin başkanl›ğ›n› yü- rütmüştür. 1998 y›l›ndan beri ise İrlanda’da Cork Üniversitesi T›p Fakültesi Deka- n›d›r ve Cork Üniversite Hastanesinde çal›şmalar›n› sürdürmektedir. Prof. Dr. Eamon Quigley’nin çok say›da yay›nlanm›ş makalesi bulunmaktad›r. Prof. Dr. Atilla ERTAN’›n YAŞAM öyküsünden kesitler [Sayfa 2’de] Prof. Dr. Faruk MEMİK Hoca Yan›tl›yor [Sayfa 3’de] Dr. Neşet Hayri GÖKOK [Sayfa 8’de] Dr. Kemal BEYAZIT Sorular›m›z› Yan›tlad› [Sayfa 4’de] Prof. Dr. İsmet YILMAZER’in Sorular›m›za Yan›tlar› [Sayfa 4’de] ULUSLARARASI bilimsel der- gilerde bir çok makalesi bulunan Dr. O’Morain Kanada, A.B.D. Fransa ve Hollanda’da çal›şmalar yapm›şt›r. Halen, Medicine at Trinity College / Dublin’de çal›ş- malar›n› sürdüren Dr. O’Morain 1998 y›l›ndan bu yana National Society of Gastroenterology of Eu- ropean and Mediterranean Count- ries’in başkanl›ğ› görevini sürdür- mektedir. [Sayfa 8’de] Gastroenterolojinin önemli ismi Dr. O’Morain kongremizde Erdal İnönü’ye Wigner Madalyas› Gastroenterolojinin Önemli İsimlerinden Eamon Quigley Yine Bizimle

UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

  • Upload
    others

  • View
    2

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

UUGGHH 22000044 GGüünnllüü¤¤üü KKoonnggrree GGaazzeetteessii •• 22 EEyyllüüll 22000044 •• SSaayy›› :: 11

Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n müspet fikirleriniveriniz. Gelece¤in ayd›nl›¤›na onlarla kavuflacaks›n›z.

K. Atatürk, 1927

PPrrooff.. DDrr.. AAttiillllaa EERRTTAANN YYiinneeAArraamm››zzddaa

SSaayyffaa 22

DDiişş HHeekkiimmlleerrii OOddaass››SSaayyffaa 66

PPrrooff.. DDrr BBeeddrrii UUZZUUNNAALLİİMMOOĞĞLLUUSSaayyffaa 1122

NNuurrccaann’’››nn AAlltt››nn MMaaddaallyyaa SSeevviinncciiSSaayyffaa 1111

HHAALLEEPP OORRAADDAA ‹‹SSEE,,AARRfifiIINN BBUURRAADDAA

"Turkish Journal of Gastroenterology internet sitesini en

çok ziyaret eden yine Amerika, ikinci s›rada Hollanda.

Türkiye maalesef 3. s›rada. 1 ayl›k ziyaret Amerika

%37.20, Hollanda %14.79 ve Türkiye %12.46 ."

Türk Gastroenteroloji Derneği’nin bilimsel yay›n organ›

olan "Turkish Journal of Gastroenterology" 14 y›ll›k bir

emek sonucunda önemli bir bilimsel başar›ya imza atarak

2003 y›l›n›n baş›nda PubMed’e (Index Medicus) kabul

edildi. PubMed dünyan›n en önemli t›bbi bilimsel yay›n-

lar›n›n indekslendiği, National Institutes of Health’›n alt

kuruluşu olan ve dünyan›n en büyük ve en ciddi t›bbi kü-

tüphanesi National Library of Medicine taraf›ndan yöneti-

len elektronik bir ortamd›r. PubMed’e kabul edilmek için

üstün bilimsel kriterlere sahip olmak gerekmektedir.

"Turkish Journal of Gastroenterology" de bu tarihten beri

makale özetleri ile, bu elektronik ortamda yer almaktad›r.

Dergimizin internet sitesinin (http: //www.turkgastro.org)

ziyaretçi say›s› bu tarihten sonra daha da artm›ş ve ortala-

ma günlük 200 ve ayl›k 6000 rakam›na ulaşm›şt›r. Sitenin

uluslararas› kullan›l›rl›ğ› da üst seviyelerde olup dünyan›n

dört bir yan›ndan ziyaretçisi mevcuttur.

İİssttaattiissttiikklleerree ggöörree;; SSiitteeyyee eenn ççookk bbaağğllaannaann iillkk 55 üüllkkee;;

1. Amerika2. Hollanda3. Türkiye4. İngiltere5. Almanya

EEnn ççookk ookkuunnaann iillkk 33 mmaakkaallee**;;

• Turk J Gastroenterol 2002; 13(4): 186-191

Basic principles of enteral feeding

Hale Akbaylar

Dokuz Eylül Üniversitesi, T›p Fakültesi

• Turk J Gastroenterol 2003; 14(1): 12-17

Serum levels of acute phase proteins in patients with no-nalcoholic steatohepatitis.

Mehmet Koruk Gaziantep Üniversitesi, T›p Fakültesi

• Turk J Gastroenterol 2003; 14(1): 39-43

Role of free radicals in peptic ulcer and gastritis

Süleyman Demir

Pamukkale Üniversitesi, T›p Fakültesi

Turkish Journal of Gastroenterology"nin PubMed’e kabuledilmesi Türk t›bb› ve gastroenteroloji camias› için çokbüyük bir başar›d›r. *Son 3 ay›n verileri kullan›lm›şt›r

Aktif siyaseti b›rak›p kendini mesleğine ve-ren fizik profesörü İnönü, çok önemli bir bilim-sel ödül ald›.

TTürkiye’nin daha çok siyasikimliğiyle tan›d›ğ› Türk solu-nun önemli isimlerinden Fi-zik Profesörü Erdal İnönü,matematiksel fiziğe yapt›ğ›katk›lar› nedeniyle 2 y›lda

bir verilen Wigner Ma-dalyas›’na lay›k gö-

rüldü.

İnönü, Prof.Feza Gürsey’densonra bu ödülelay›k görülenikinci Türk bi-

lim adam› oldu.Ayn› zamanda

Türkiye BilimlerAkademisi (TÜBA)

Şeref Üyesi olan İnö-

nü, 2004 Wigner Madalyas›’n› 4 Ağustos2004’te Meksika’da düzenlenen 25. FizikteGrup Teorik Yöntemler Kolokyomu toplant›-s›nda ald›.

California Teknoloji Enstitüsü’nde yükseklisansla doktora derecesi alan ve teorik fizik ala-n›nda araşt›rmalar yapan İnönü, ASD’de AtomEnerjisinden Yararlanma program› çerçevesin-de de araşt›rmalarda blundu.

AAkkttiiff ssiiyyaasseettee ddöönnmmüüyyoorr

ODTÜ’de fizik profesörü olarak çal›şan İnö-nü, TÜBA’n›n kuruluşuna katk› verdi, TÜBİ-TAK Temel Araşt›rmalar Enstitüsü’nde kurucumüdürlük yapt›. NATO Fen Komitesinde çal›-şan İnönü, UNESCO Yürütme Kurulu’nda gö-rev ald›. Siyasete 1983’te at›lan İnönü, SosyalDemokrasi partisi (SODEP) ve SHP Genel Baş-kan› oldu. DYP-SHP hükümetinde Başbakanolarak görev yapan İnönü, D›şişleri Bakanl›ğ›görevini de yürüttü. SHP’nin onursal başkan›İnönü, bugüne kadar ‘Aktif siyasete geri dön’çağr›lar›na olumsuz yan›t verdi.

TTÜÜMM DDÜÜNNYYAA TTÜÜRRKK GGAASSTTRROOEENNTTEERROOLLOOJJİİVVAAKKFFII’’NNIINN FFAAAALLİİYYEETTLLEERRİİNNİİ KKOONNUUŞŞUUYYOORR

TTJJGG’’yyii EENN ÇÇOOKK ZZİİYYAARREETT EEDDEENN ÜÜLLKKEEYYİİNNEE AAMMEERRİİKKAA

21. Ulusal Gastroenteroji Kongresi Türkiye’de Gastroenteroloji’dekigelişimlerin aç›k yan›t› olarak inan›lmaz bir başar›ya koşmaktad›r. Tümkongre kat›l›mc›lar›na sonsuz teşekkürler ediyor ve desteklerinin kong-re süresince de devam edeceğine inan›yoruz.

2211.. UULLUUSSAALL GGAASSTTRROOEENNTTEERROOJJİİ KKOONNGGRREESSİİ BBUU YYIILLBBİİRRBBİİRRİİNNDDEENN İİLLGGİİNNÇÇ 664433 BBİİLLDDİİRRİİ İİLLEE RREEKKOORRAA

UULLAAŞŞMMIIŞŞTTIIRRTürk Gastroenteroloji Derneği, ülkemizdeki en başar›l› uzmanl›kderneği olduğunu her zamanki gibi ortaya koymuştur. Kongreorganizasyonu komitesi de gece gündüz çal›şmalar› ile derneğe güçvermiştir. Bu kongrenin Türkiye ve Türk Gastroenteroloji camias› için başar›l›geçmesini dileriz.

TTÜÜRRKK GGAASSTTRROOEENNTTEERROOLLOOJJİİ DDEERRNNEEĞĞİİ EENN ZZOORRUU BBAAŞŞAARRMMAAYYOOLLUUNNDDAA

TTüürrkk GGaassttrrooeenntteerroolloojjii DDeerrnneeğğii iillkk BBOOAARRDD ((yyeetteerrlliilliikk)) ss››nnaavv››nn›› 2211..UUlluussaall GGaassttrrooeenntteerroojjii KKoonnggrreessii ssüürreessiinnddee ggeerrççeekklleeşşttiirreecceekkttiirr.. TTüürrkkGGaassttrrooeenntteerroolloojjii DDeerrnneeğğii’’nnii vvee TTüürrkk GGaassttrrooeenntteerroolloojjii YYeetteerrlliilliikkKKuurruulluunnuu ççaabbaallaarr››nnddaann ddoollaayy›› kkuuttlluuyyoorruuzz.. BOARD s›nav›n›n geçerlilik değerini art›rmak için %40 s›n›r olacakşekilde bir eğri seçmesi gelecek için umut verici olacakt›r.Eşiğin zaman süreci içerisinde değişken olduğunun hat›rlat›lmas›n›n dayarar› olabilir. Yeterlilik s›nav›n›n yaşam boyu geçerli olmas›n›n mant›ğ› mevcutdeğildir. Beş y›lda bir yenilenmesi gerekmektedir.

2002 y›l›n-dan beri OMGEBaşkan Yar-d›mc›l›ğ›n› ya-pan Dr. EamonQuigley TürkGastroenterolo-ji Derneğinindavetini kabulederek bu y›ldakongremize de-

ğer katt›. Fonksiyonel Barsak Hasta-l›klar› konusunda önemli araşt›rmalaryapan ve bu konuda önde gelen isim-lerden biri olan Eamon Quigley geç-miş y›llarda da Ulusal Gastroenterolo-ji Kongrelerine kat›lm›ş ve önemlikonferanslar vermiştir.

Cork Üniversitesinden (İrlanda)1976 y›l›nda mezun olan Dr. Quigley,

1981 y›l›nda uzman olmuş ve 1981 –1983 y›llar› aras›nda Mayo Klinik’te(ABD) Gastroenteroloji Araşt›rmamerkezinde çal›şm›şt›r. 1983 - 1986y›llar› aras›nda Manchester Üniversi-tesinde (İskoçya) bulunmuş, 1986 –1998 y›llar› aras›nda A.B.D. Oma-ha’da Nebraska Üniversitesi T›p Mer-kezinde Gastroenteroloji ve Hepatolo-ji birimlerinde çal›şarak burada uzuny›llar bu birimlerin başkanl›ğ›n› yü-rütmüştür.

1998 y›l›ndan beri ise İrlanda’daCork Üniversitesi T›p Fakültesi Deka-n›d›r ve Cork Üniversite Hastanesindeçal›şmalar›n› sürdürmektedir. Prof.Dr. Eamon Quigley’nin çok say›dayay›nlanm›ş makalesi bulunmaktad›r.

PPrrooff.. DDrr.. AAttiillllaa EERRTTAANN’’››nn YYAAŞŞAAMMööyykküüssüünnddeenn kkeessiittlleerr[[SSaayyffaa 22’’ddee]]

PPrrooff.. DDrr.. FFaarruukk MMEEMMİİKK HHooccaaYYaann››ttll››yyoorr[[SSaayyffaa 33’’ddee]]

DDrr.. NNeeşşeett HHaayyrrii GGÖÖKKOOKK[[SSaayyffaa 88’’ddee]]

DDrr.. KKeemmaall BBEEYYAAZZIITT SSoorruullaarr››mm››zz››YYaann››ttllaadd››[[SSaayyffaa 44’’ddee]]

PPrrooff.. DDrr.. İİssmmeett YYIILLMMAAZZEERR’’iinnSSoorruullaarr››mm››zzaa YYaann››ttllaarr››[[SSaayyffaa 44’’ddee]]

UULLUUSSLLAARRAARRAASSII bilimsel der-gilerde bir çok makalesi bulunanDr. O’Morain Kanada, A.B.D.Fransa ve Hollanda’da çal›şmalaryapm›şt›r. Halen, Medicine atTrinity College / Dublin’de çal›ş-

malar›n› sürdüren Dr. O’Morain1998 y›l›ndan bu yana NationalSociety of Gastroenterology of Eu-ropean and Mediterranean Count-ries’in başkanl›ğ› görevini sürdür-mektedir. [[SSaayyffaa 88’’ddee]]

GGaassttrrooeenntteerroolloojjiinniinn öönneemmllii iissmmii DDrr.. OO’’MMoorraaiinn kkoonnggrreemmiizzddee

EErrddaall İİnnöönnüü’’yyee WWiiggnneerr MMaaddaallyyaass››

GGaassttrrooeenntteerroolloojjiinniinn ÖÖnneemmllii İİssiimmlleerriinnddeenn EEaammoonn QQuuiigglleeyyYYiinnee BBiizziimmllee

Page 2: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

İnsanl›k tarihinde vahşetin yeniden gündeme ge-lişi sanki insanl›ğ›n yazg›s›ym›ş gibi, 1939’da yeni-den tezgaha kondu. Oyunun baş kahraman› Alman-ya 1 Eylül 1939’da Polonya’y› işgal ederek trajediyibaşlatt›. İngiltere ve Fransa da 3 Eylül 1939’da Al-manya’ya savaş ilan ettiler. Sovyetler Birliği de Al-manya’ya meydan› boş b›rakmamak için 17 Eylül1939’da Polonya’y› işgal etti. Böylece İkinci DünyaSavaş› denen felaket yaşanmaya başlad›.

"L’illustration"da 7 Ekim 1939 tarihinde "YeniTürkiye Avrupa Devletidir" başl›kl› bir yaz› yay›m-land›. Avrupal› hakl›; o zaman, Türkiye gerçektenAvrupal›yd›. Sonra ne olduysa oldu, bu hallere düş-tük.

27 Aral›k 1939 gece yar›s› saat 02’de Erzincan 8şiddetindeki depremle yerle bir oldu. Bu depremdenetkilenen bölgelerde (Amasya ve Kelkit Havzas› da-hil) 32.962 kişi hayat›n› kaybetti. Bu karak›şta yaşa-nan bir felaketti. D›şar›da felaket, içeride felaket der-ken 1940 y›l›na girildi.

30 Ocak 1940’da İstanbul’da tifüs salg›n› ortayaç›kar. Belediye bitle mücadeleye başlar. Belediye şe-hirdeki hamamlar› kiralayarak vatandaş›n hizmetineücretsiz sunar. Böylece vatandaş da bedava y›kanmaf›rsat› bulur.

19 Şubat 1940’da Milli Koruma Kanunu uygula-maya konur. Uyan›klar bu kanundan çok ac› çektik-leri için hala savaşlar›n› sürdürmektedirler.

Deprem ülkesinde yaşad›ğ›m›z› kabul etmesekde, 21 Şubat 1940’da Kayseri Develi’de 37 kişininölümüne neden olan bir deprem yaşanm›şt›r.

12 Mart 1940’da İzmir’de 300 kilo şeker saklad›-ğ› saptanan bakkal Milli Koruma Kanunu gereğince500 Lira para ve 2 y›l sürgün cezas›na çarpt›r›lm›ş-t›r. Savaş kap›dad›r, karaborsac›lar faaliyettedir.

13 Mart 1940’da, 100 Kuruşu aşan al›şverişlerdefatura kesilmesi zorunluluğu getirilmiştir. YeniCumhuriyet; hayat›n› devam ettirebilmek, iç ve d›şdüşmanlardan korunabilmek için acil tedbirler al-maktad›r.

18 Mart 1940’da, Hitler ve Mussolini İtalya’dabuluştu ve İtalya, Almanya yan›nda savaşa girme ka-rar› ald›. 9 Nisan 1940’da Almanya, Danimarka veNorveç’i işgal etti. 28 May›s 1940’da Belçika veHollanda teslim oldu.

Türkiye Büyük Millet Meclisi 17 Nisan 1940’daKöy Enstitülerinin kurulmas›na ilişkin yasay› kabuletmiştir. Ülkeyi ayd›nlatacak bu ›ş›k, zamanla karan-l›k zihniyetli kişilerce söndürülmüştür. İşte o neden-le karanl›kta yaşamaktay›z.

Savaş makinesinin ayak sesleri s›n›rlar›m›zdanduyulmaktayd›. Bizim ayak seslerimizin de duyul-mas› için Reisicumhur İsmet İNÖNÜ 8 Haziran1940’da Trakya gezisine ç›kar.

14 Haziran 1940’da Alman Ordular› Paris’te res-mi geçit yapar. 21 Haziran 1940’da Ankara’da Dev-let Operas› Mozart’›n "Bastien ile Bastienne" adl›

yap›t›n› koyarak ilk temsilini verir.Ülkemiz cehennemî savaş›n eşiğindedir. Genç

Cumhuriyet sonsuza dek sürecek yaşam›ndakiönemli s›navlar›ndan birindedir. 27 Haziran 1940’da"Seferberlik Durumunda Kad›n ve Erkek Yurttaşla-r›n Yapacaklar› İşleri Saptayan Tüzük" yürürlüğesokulur. Devlet olas› bir savaş için haz›rl›k yapmak-tad›r. Vatandaş o devrede Devletin istediği yükümlü-lükleri ağ›r bulmakta ve s›k›nt› çekmektedir. Feda-karl›kta bulunmak istemeyenler Devlete tav›r koy-maktad›rlar. O tav›r hala devam etmektedir. Devletinald›ğ› tedbirlerle, tüm cihan›n bildiği gibi, manevideğerlerimizi kaybetmeden bugünlere geldik.

Milli Lig bitmiş ve 7 Temmuz 1940’da Fenerbah-çe Şampiyon olmuştur.

Başbakan Dr. Refik SAYDAM Türkiye Cumhu-riyeti’nin yurdu savunacak güçte olduğunu 8 Tem-muz 1940’da tüm dünyaya duyurmuştur.

22 Temmuz 1940’da Bilimsel Çal›şmalar› yay-g›nlaşt›rmak amac›yla her y›l birkaç ilde düzenlen-mesine karar verilen Üniversite Haftas›’n›n ilki Er-zurum’da başlat›lm›şt›r. 30 Temmuz 1940, YozgatDepremi ve 300 ölü. Bu ülke deprem ülkesi, vatan-daş ister inans›n ister inanmas›n.

25 Ağustos 1940, Alman uçaklar› Londra’y›, 26Ağustos 1940 İngiliz uçaklar› Berlin’i bombalamayabaşlar.

Avrupa kan ağlamaktad›r. İsmet İNÖNÜ, "Ne bireksik, ne bir fazla, say›m›z› bilelim" der ve 20 Ekim1940’da Nüfus Say›m› yap›l›r. Nüfusumuz17.820.950’dir.

28 Ekim 1940’da İtalyan birlikleri komşumuzYunanistan’› işgal eder. İngilizler de 4 Kas›m’da Gi-rit Adas›n› işgal ederler.

Savaş›n kap›da olmas› nedeniyle çeşitli kurum vekuruluşlar 5 Kas›m 1940’da askerlerimize hediyeedilmek üzere k›şl›k giyecek toplama kampanyas›n›başlat›rlar.

18 Kas›m 1940’da Bakanlar Kurulu hava sald›r›-lar›na karş› bütün kent ve kasabalarda geceleri ka-

rartma yap›lmas› için karar al›r. 27 Ekim 1940’da daözel motorlu araçlar›n trafiğe ç›kmas› yasaklan›r. 1Aral›k 1940’da tüm Türkiye’de geceleri karartmayap›lmas›na başlan›r.

Alman halk›n›n ezici çoğunluğunun oylar› ile ik-tidara gelen Hitler insanl›k tarihinin en büyük fela-ketlerine neden olmuş ve ülkemiz de bundan pay›n›alm›şt›r. Faşist zihniyetten başka ne beklenirdi ki?

Hocam›z Prof. Dr. Atilla ERTAN, yukar›da bah-settiğimiz koşullarda olan dünyaya 1940 y›l›nda, Es-kişehir’de geldi. Savaş›n faturas›, faşist zihniyet ye-rine, ülkemizde Cumhuriyet felsefesine ç›kar›lm›şt›r.Onun nesli hem Cumhuriyete kol kanat olmuş, hemde faturay› ödemiştir.

Hocam›z 1963 y›l›nda Ankara Üniversitesi T›pFakültesini bitirerek, İç Hastal›klar› İhtisas›na başla-m›ş ve 1967’de uzman olmuştur. Ayn› Fakültede1969 y›l›nda Gastroenteroloji Uzman› olmuştur.1969-71 y›llar› aras›nda Pennsylvania ÜniversiteHastanesinde öğretim görevlisi olarak çal›şm›ş vebir çok araşt›rmalara imza atm›şt›r. Prof. Dr. AtillaERTAN, Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi Gastro-enteroloji Bilim Dal›nda 1972-1977 y›llar› aras›ndaDoçent, 1977-1980 y›llar› aras›nda Profesör olarakçal›şm›şt›r. Prof. Dr. Atilla ERTAN, Ankara Üniver-sitesi T›p Fakültesinde çal›şt›ğ› devrede, girişimselendoskopilerde ilklere imza atm›ş ve dünyadakigastroenteroloji gelişim trendini evinde yakalam›şt›r.

1972’de İsmet İNÖNÜ’nün aktif politikadan çe-kilmesiyle birlikte ülkede s›k›nt›lar artmaya başla-m›şt›r. Ülke içten ve d›ştan s›k›şt›r›lmaya uğrad›ğ›n-dan sosyal s›k›nt›lar›n yan› s›ra ekonomik güçlüklerde gündeme geldi. Bu koşullar› uygun bulan Cumhu-riyet karş›t› iç ve d›ş işbirlikçiler, ülkeyi büyük birkaosa sürüklediler. Mevcut koşullar yaşam› çekil-mez hale getirmişti. Birçok ayd›n öldürülmüş, birço-ğu da tutuklanm›şt›.Koşullar gittikçe daha kötüyegitmeye başlay›nca 12 Eylül 1980’de Ordu Ülke Yö-netimine el koydu. Çağc›l düşünce ne zaman iktidarolma yolunda, o zaman iç ve d›ş güçler sahneye fe-laketi koyuyor ve Ordu işbaş›na geliyordu. Yine öy-le oldu ve çağc›l ayd›nl›k düşüncenin yolu kesildi.Bu yol kesmeler nedeniyle bir türlü hedefe varam›-yoruz.

1980’in bu olumsuz koşullar› içinde Hocam›zAmerika Birleşik Devletleri’ndeki Tulane Üniversi-tesine (New Orleans) Misafir Hoca olarak davet edi-lince, çal›şmalar›na orada devam etti. Tulane Üni-versitesi’nde 1980-82 y›llar› aras›nda Misafir Profe-sör, 1982-91 y›llar› aras›nda Profesör ve 1985-91y›llar› aras›nda Gastroenteroloji Bölüm Başkan› ola-rak görev yapm›şt›r. Hocam›z Prof. Dr. Atilla ER-TAN, Tulane’de bulunduğu dönemde, ülkemizdenbirçok Gastroenteroloji Uzman›n› davet ederek ye-tişmelerine katk›da bulunmuştur. Hocam›z ayr›ca,Prof. Dr. Kemal Akdamar Vakf›n›n kuruluşunu ger-çekleştirerek Tulane-Türkiye ilişkilerinin devam et-mesini olanakl› hale getirmiştir.

Prof. Dr. Atilla ERTAN 1991 y›l›ndan sonra Ho-uston’daki Baylor College’da çal›şmalar›na devametmiştir. Yapm›ş olduğu klinik ve laboratuar çal›ş-malar› say›s›z (130) makalenin kaynağ› olmuştur.Yapm›ş olduğu özgün çal›şmalar nedeniyle 1992 y›-l›nda Türkiye Bilimsel ve Teknik Araşt›rmalar Ku-rumu’nun Bilim Ödülünü alm›şt›r. 1996 y›l›nda"Crohn’s and Colitis Foundation of America" n›n,"Best Physician Award"unu alm›şt›r. 2003 y›l›nda daAmerican Gastroenterological Association’›n "2003Distinguished Clinician Award"unu kazanm›şt›r.Ayn› y›l American College of Gastroenterology tara-f›ndan da ödüllendirilen Hocam›z, yar›ş›n en ac›ma-s›z olduğu Amerika’da ülkemizi mükemmel şekildetemsil etmektedir. Prof. Dr. Atilla ERTAN "Crohn’sand Colitis Foundation of America"n›n 2003 "Speci-al Recognition Award"una da lay›k görülmüştür.

Prof. Dr. Atilla ERTAN’›n "Çal›şmak, çal›şmak,daha çok çal›şmak" olarak kurgulanm›ş yaşam›, kişi-liği ile de bütünleşince ödüller de kaç›n›lmaz olarakpeşi s›ra geliyor. Prof. Dr. Atilla ERTAN ülkesi ileilişkisini hiç kesmediği gibi, Amerika’da yaşayansoydaşlar› ile de s›cak ilişkisini devam ettirmiştir.Amerika’da yaşayan 254.000 Türk aras›ndan "TheAssembly of Turkish American Association" Prof.Dr. Atilla ERTAN’› 2004 y›l›n›n adam› olarak seç-miştir. The Methodist Hospital’da GastroenterolojiŞefi olarak çal›şan hocam›z araşt›rmaya ayn› h›zladevam etmektedir.

Prof. Dr. Atilla ERTAN klinisyenliğinin yan› s›-ra iyi bir araşt›rmac› bilim adam› olduğunu tüm dün-yaya da kan›tlam›ş bir Türk’tür. Hocam›z ACG’ninüstatlar› aras›nda yer ald›ğ›ndan y›llard›r uluslar ara-s› ilişkiler, eğitim komitelerinde çal›şmaktad›r.

Prof. Dr. Atilla ERTAN ve eşi İnci Han›m’›n (ba-şar›n›n gizemi) Başak ve Bar›ş isimli iki çocuklar›vard›r. Onlar çocuklar›n› en iyi şekilde yetiştirdilerve şimdi onlar›n da mutluluklar›n› paylaş›yorlar. Ho-cam›z›n Bar›ş’tan bir de torunu olduğunu söylersek,zaman›n h›zla geçtiği daha iyi anlaş›lacakt›r. Mutlu-luklar›n›n ve başar›lar›n›n devam›n› dileriz.

Prof. Dr. Ali ÖZDENBMC başkan›: Pether Traber, Atilla Ertan ve

TMC başkan›: Ron Girroto

Bar›ş, Başak, İnci-Atilla Ertan ailesi

22 UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü

HHOOCCAAMMIIZZ PPRROOFF.. DDRR.. AATTİİLLLLAA EERRTTAANN YYİİNNEE AARRAAMMIIZZDDAA

Page 3: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

33UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü

YYaaşşaamm ssüürreecciinnddee nneerreeddeeyyssee ttaammaa yyaakk››nnssüürreeyyii GGaassttrrooeenntteerroolloojjii’’yyee hhiizzmmeett eettmmeekk iilleeggeeççiirrddiinniizz.. GGaassttrrooeenntteerroolloojjii’’nniinn ggeelliişşiimmiinniiddiiğğeerr bbiilliimm ddaallllaarr›› iillee kk››yyaassllaadd››ğğ››nn››zz ddaa oorrttaa--yyaa nnaass››ll bbiirr ttaabblloo çç››kkmmaakkttaadd››rr??

Gastroenteroloji bilim dalı, bazı branşlaragöre oldukça eski tarihlerde kurulmuştur. Bugünkü üstün teknolojilere sahip olmadan öncedahi bütün dünyada, belki insanoğlunun muz-darip olduğu bir çok hastalığı kapsadığındanGastroenteroloji, hastanelerin en kalabalık kli-niklerini oluşturmuş ve çok sayıda neşriyatyapmıştır. Fakat en büyük patlaması 1970 ler-den sonradır. Önce fiberoptik sanayinin geliş-mesi, arkasından karaciğer virolojisindeki hızlıilerlemeler gastroenterolojiyi bir çok bilim da-lının önüne çekmiştir. Bizim branşımız ile pa-relel gelişme gösteren bilim dalı olarak kardi-oloji gösterilebilir. Girişimsel radyoloji de sonon yılda büyük aşamalar kaydetmiştir.

SSaayy››nn hhooccaamm,, yyuurrttdd››şş››nnddaa GGaassttrrooeenntteerroo--lloojjiikk yyaaşşaamm››nn››zz oolldduu.. BBaatt››ddaa kkii ssoonn ggeelliişşmmee--lleerr iillee üüllkkeemmiizzddeekkii dduurruummuu kkaarrşş››llaaşştt››rrdd››ğğ››--nn››zz ddaa nnee ggiibbii ffaarrkkll››ll››kkllaarr ggöözzüünnüüzzee ççaarrpp--mmaakkttaadd››rr??

1970’lere kadar Batıda da gastroenterolojisahasında ülkemizden çok fazla bir şey yoktu.Sadece batılıların bizden farkı, bizim görüp temutad bir şeymiş gibi umursamadığımız vaka-ları uluslararası mecmualarında yazmaları vemuntazam çok merkezli çalışmalar yaparakdünya tıp neşriyatına hakim olmalarıdır. Bura-da yatan ana sebep, bu gün hala problemiz olandil eksikliğimiz ve Türk milletine has olan çe-kingenliğimizdir. Fakat maalesef, son on yıldırGastroenteroloji sahasında, batının bizimle me-safeyi oldukça açarak öne geçtiğini üzülerekgörüyorum. Bunun sebebi de Moleküler tıbbınher branşta olduğu gibi, bizim branşımızda daön plana çıkması ve maalesef bizlerin hem tek-nolojik hem bilgi yönünden bu sahada eksikli-ğimizle bu hıza yetişememizdir. Buna rağmenülkemizde bu konular son 3-4 yılda artan birşekilde bazı merkezlerce çalışılmaya başlamış-tır. Tıbbın geleceğinin genetikte yattığı artık

belli olduğuna göre bizimde bu konuda bilimadamlarının yetişmesi için süratle faaliyetegeçmemiz gerekmektedir.

AAkkaaddeemmiikk hhaayyaattttaa oollaann GGaassttrrooeenntteerroolloogg--llaarr››nn tteemmeell bbiilliimmlleerree ddaayyaall›› kkoonnuullaarr iillee iillggiilliiaarraaşştt››rrmmaallaarraa iillggii dduuyymmaallaarr››nn›› nnaass››ll yyoorruumm--llaammaakkttaass››nn››zz??

Yukarıdaki sorunun cevabında belirttiğimgibi, artık moleküler tıp, sahaya hakim olmak-tadır. Klinikçilerin temel bilimlere ilgi duyma-ları bence bu yüzdendir ve gelecek için de buelzem bir yoldur. Fakat ülkemizin akademikşartları, maalesef bir klinikçi doktorun bir süreiçin klinikten kopup pre-klinik araştırmalaradalmasına meydan vermemektedir. Tüm üni-versitelerde yapılacak bazı ayarlamalarla bi-zim de bu konuya ağırlık vermemiz lazımdır.

ÜÜnniivveerrssiittee hhaayyaatt››nn››nn ““FFuull TTiimmee””,, ““PPaarrttTTiimmee””,, MMoobbiill TTiimmee”” ttaarrzzllaarr››nnddaann hhaannggiissii--nniinn üüllkkeemmiizz iiççiinn uuyygguunn oolldduuğğuunnuu ddüüşşüünn--mmeekktteessiinniizz??

Ülkemizde, araştırmacı, uluslar arası hüvi-yeti olabilecek, dünya tıbbına ışık tutacak birakademisyenin vazgeçilmez pozisyonu “full ti-me” öğretim üyeliği olmalıdır. Fakat araştırmayapacak ve ülkeye ürün verecek bir insanın ak-lında, ay sonunda alacağı maaş, harç, borç ol-duğu takdirde o öğretim üyesinin “full time”fonksiyonu, sabah gelip akşama kadar odasın-da oturmaktan ileri geçemez. Sistem tümden“Full time” olacaksa Batı ülkelerindeki gibihem bilim adamına gereken laboratuar imkan-ları temin edilmeli hemde ailesini rahatça ge-çindirecek ücret verilmelidir. Benim genel ka-nım budur. Fakat bunun yanında şunu da ifadeetmekte fayda vardır, yarım gün çalışarak men-sup olduğu bilim dalına yazıları, araştırmaları,kongre çalışmaları ile katkı yapan öğretim üye-leri de yok değildir. Bu durum öğretim üyesineçok ağır, yorucu yükler verir ve başarı ancakberaber çalıştığı enerjik, özverili bir klinik eki-bi sayesinde gerçekleşir.

[[DDeevvaamm›› SSaayyffaa 55’’ddee]]

PPrrooff.. DDrr.. FFaarruukk MMEEMMİİKK HHooccaaYYaann››ttll››yyoorr

Page 4: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

44 UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü

UU ZZ UU NNy›llar önce,on y›l› aşk›nbir süredenberi aktif gö-revden uzak-laşm›ş olmamn e d e n i y l e ,kadirşinasl›-ğ›n›z›n bir ör-neği olarakböyle bir söy-leşiyi bana

yöneltmiş olman›zdan dolay› duydu-ğum memnuniyetle söze başlamak is-terim.

YYaaşşaamm ssüürreecciinnddee nneerreeddeeyyssee ttaa--mmaa yyaakk››nn ssüürreeyyii ggaassttrrooeenntteerroolloo--jjii’’yyee hhiizzmmeett eettmmeekk iillee ggeeççiirrddiinniizz..GGaassttrrooeenntteerroolloojjii’’nniinn ggeelliişşiimmiinnii ddii--ğğeerr bbiilliimm ddaallllaarr›› iillee kk››yyaassllaadd››ğğ››nn››zzddaa oorrttaayyaa nnaass››ll bbiirr ttaabblloo çç››kkmmaakkttaa--dd››rr??

1960’l› y›llarda gastroenteroloji-deki tan› yöntemlerimizi k›saca hat›r-larsak Gastroenteroloji B.D.daki geli-şen aşamay› genç arkadaşlar›m›z çokdaha iyi anlayacakt›r. Neydi o günkütan› yöntemlerimiz? Birkaç›n› hemenhat›rlarsak, çok defa yetersiz baryum-lu radyolojik tetkik, rektosigmoidos-kopi, mide-safra tubaj›, ince bağ›rsakkör biyopsisi, hele hele karaciğerfonksiyon testi olarak Weltmann, Ta-kata-Ara, timol bulan›kl›k ve nadirenBS retansiyon testi ve karaciğer iğnebiyopsisi diye özetleyecek olur ve bu-günkü tan› ve teknoloji yöntemleri-mizle bunlar› k›yaslayacak olursak,gastroenterolojinin bugün ulaşm›ş ol-duğu düzeyi gözden geçirmeye gaze-temizin sayfalar› yetersiz kal›r.

Belki çok çarp›c› bir örnek de1990’a kadar dört y›lda bir, onlarla

ifade edilebilecek kat›l›mc›larla, say›-s› elliyi aşmayan bildirilerle yapmayaçal›şt›ğ›m›z, yabanc› akademisyendavet edemediğimiz ulusal gastroen-teroloji kongrelerimizin bugün her y›l

yap›labilir hale geldiğini, buna ilave-ten Hepato-Pankreoloji, Motilite,İKS Kongresi veya seminerlerininayr› ayr› sergilendiğini hat›rlamak ne-relerden nereye ulaşt›ğ›m›z›n bir gös-tergesidir. Ayr›ca, o y›llarda özleminiduyduğumuz periyodik bir gastroen-teroloji dergimizin bugün muntaza-man yay›nlanmas› ve Indeks Medi-cus’a al›nm›ş olmas› da T.G.D. veVakf›n›n yads›namaz başar›lar›d›r.

SSaayy››nn hhooccaamm,, yyuurrttdd››şş››nnddaa GGaasstt--rrooeenntteerroolloojjiikk yyaaşşaamm››nn››zz oolldduu,, BBaatt››--ddaa kkii ssoonn ggeelliişşmmeelleerr iillee üüllkkeemmiizzddeekkiidduurruummuu kkaarrşş››llaaşştt››rrdd››ğğ››nn››zz ddaa nnee ggii--bbii ffaarrkkll››ll››kkllaarr ggöözzüünnüüzzee ççaarrppmmaakk--ttaadd››rr??

Biraz önce k›saca değindiğim,1960’lardan bugüne ülkemizde gast-roenterolojinin gelişimi, bat›n›n veuzak doğunun çok gelişmiş birkaç ül-kesi d›ş›nda dünyadaki ortalamaGastroenteroloji eğitimi ve uygula-

mas›n›n çok üstündedir. Biraz öncedeğinmek istediğim ülkelerde t›bbiaraşt›rmalara sonsuz ekonomik veteknolojik kaynak aktar›lmakta tabiiolarak ta Gastroenteroloji bilim dal›bundan pay›n› almakta. Ülkemizdet›p hizmetine ve araşt›rmalar›na kay-naklar yarat›ld›ğ›nda genç meslektaş-lar›m›n daha da başar›l› olacağ›nainanmaktay›m. Yaln›z son y›llardaTürk Gastroenteroloji topluluğundanbaz› kopmalar olduğunu görmekte,örneğin Hepato-pankreotolojininGastroenterolojiden ayr›larak iç has-tal›klar› bilim dal›nda kendine yeraramas› ve çok değerli Gastroentero-loji hocalar›m›zdan bir kesimin bunadestek vermesinin beni üzdüğünü desöylemeden edemeyeceğim.

AAkkaaddeemmiikk hhaayyaattttaa oollaann GGaassttrroo--eenntteerroollooggllaarr››nn tteemmeell bbiilliimmlleerree ddaa--yyaall›› kkoonnuullaarr iillee iillggiillii aarraaşştt››rrmmaallaarraaiillggii dduuyymmaallaarr››nn›› nnaass››ll yyoorruummllaa--mmaakkttaass››nn››zz??

Araşt›rmalara yeterli kaynak veteknolojik destek sağlamaktaki zor-luk nedeniyle akademik gastroentero-log kardeşlerimizin temel t›p bilimle-rine eğilimleri olsa da, bu alanda ye-terince aktivite gösteremediklerinigörüyorum. Ancak son y›llarda geç-miş y›llara oranla temel bilimlerin da-ha güncelleşip ilgi alan›m›za girmesibeni mutlu k›l›yor.

ÜÜnniivveerrssiittee hhaayyaatt››nn››nn ““FFuullll TTii--mmee””,, ““PPaarrtt TTiimmee””,, MMoobbiill TTiimmee””ttaarrzzllaarr››nnddaann hhaannggiissiinniinn üüllkkeemmiizziiççiinn uuyygguunn oolldduuğğuunnuu ddüüşşüünnmmeekkttee--ssiinniizz??

Akademik hayatta “full time” tar-t›ş›lmaz önceliktedir. Ancak bununalt yap›s›n› çok iyi haz›rlamak, çal›-şana sosyal-ekonomik güven ve ge-

reksinimlerini karş›lamak gerekir.Ülkemizde bunu sağlayacak koşullarbugün için çok zorsa, hastane içi“part time” bir alternatif olarak uygu-lanabilir zannederim.

UUlluussaall KKoonnggrreelleerriinn ddüüzzeennlleennmmee--ssiinnddee bbuuggüünnee kkaaddaarr tteessppiitt eettttiiğğiinniizzeekkssiikklliikklleerr nneelleerrddiirr?? BBuunnllaarr››nn ggii--ddeerriillmmeessii iiççiinn öönnlleemmlleerriinniizz nneelleerr--ddiirr??

Eski ad›yla Ulusal Gastroenterolo-ji Kongresi, bugünkü ad›yla TürkGastroenteroloji Haftalar› her y›l da-ha iyiye, daha güzele doğru gitmekte-dir. Elbette kad› k›z›n›n da kusuruolacakt›r. Bunu kongre düzenlemekurullar›nda görüşmeyi yeğlerim. Şu-nu da hat›rlayal›m ki “mükemmel iyi-nin düşman›d›r”.

HHeemmşşiirreelliiğğiinn ddee ssoonn zzaammaannllaarrddaa,, yyaann ddaallllaarr kkoonnuussuunnddaa uuzzmmaann--llaaşştt››ğğ››nn›› ggoorrüüllmmeekkttee.. TTüürrkkiiyyee’’ddeebbuu kkoonnuuddaa nnee ggiibbii ççaall››şşmmaallaarr mmeevv--ccuuttttuurr??

İlerleyen ve gelişen teknolojidenen büyük pay› alan t›p biliminde deinsan olarak art›k sadece t›p doktorla-r›n›n katk›s› yetersiz kalm›ş, teknikve yard›mc› personele büyük gereksi-nim duyulmakta. Geçmişe bak›ld›-ğ›nda doktorlar›n en büyük yard›mc›-s›, hemen yan› baş›ndan hiçbir zamanay›rmad›ğ› hemşireler idi. Gelişenteknoloji nedeniyle bu yard›mc› des-teğe daha değişik teknik elemanlar daortak olmağa çal›şsalarda, hemşirelikdoktorun en büyük yard›mc›s›, sağkolu olarak tarihteki yerini her zamankoruyacakt›r.

ÖÖrrnneeğğiinn EEnnddoosskkooppii HHeemmşşiirreellee--rrii,, ttüümm ddüünnyyaaddaa EEnnddoosskkooppii LLaabboo--rraattuuvvaarrllaarr››nn››nn oollmmaazzssaa oollmmaazz››dd››rr,,bbuu kkoonnuuddaa eeğğiittiimm kkuurruummllaarr››nnddaa

yyeetteerrllii yyaapp››llaannmmaa vvaarrmm››dd››rr.. SSiizziinnbbuu kkoonnuu iillee iillggiillii ggöörrüüşşlleerriinniizz nneelleerr--ddiirr??

T›pta uzmanl›k dal› say›s› çoğal-d›kça, buna paralel teknolojik ürünçeşitliliği ve bunlar›n güncel hayattauygulamas› art›kça hemşirelik mesle-ğinde de bu gelişime paralel çeşitlen-meler ve belli bir alanda uzmanlaşmakaç›n›lmaz olacakt›r. Yurdumuzda butip uzmanlaşmada henüz göze çarpanyeterli bir gelişim maalesef yok.T.G.D. ve Vakf› yönetim kurullar›uzun süredir bu konuda en radikal ça-l›şmalar› sürdürmekte. Özellikle Sn.Ali Özden’le Sn. Burhan Şahin hoca-lar›m›z bu ihtiyac› y›llardan beri his-sederek hayata kazand›rmaya çal›ş-maktalar. Bunun bir semeresi olarakda Türk Gastroenteroloji Haftalar›n-da, gastroenteroloji, endoskopi hem-şirelerine ilişkin ikişer günlük kurslardüzenlemekteler. Görüştüğüm gast-roenterolog meslektaşlar›m bu kurs-lara kat›lan hemşirelerin kazand›klar›becerilerden övgü ile bahsetmekteler.Ancak, kursa kat›lacak hemşireleredaha geniş kat›l›m imkanlar› sağlan-mas› isteği de kurs gören hemşirelertaraf›ndan dile getirilmekte.

Bana ay›rd›ğ›n›z zaman için teşek-kür ediyor, tüm Ulusal Gastroentero-loji Kongrelerimizi, Türk Gastroente-roloji Haftalar›n› büyük bir özveri ilehaz›rlayan düzenleme kurullar›na,bunlara her türlü desteği imkanlar›nçok üstünde sunan Türk Gastroen-teroloji Derneği ve Vakf› YönetimKurulu üyelerini ülkemize böyle biraktiviteyi kazand›rd›klar› için kut-luyor ve başar›lar diliyorum.

SSeevvggiillii HHooccaamm››zzPPrrooff.. DDrr.. MM.. İİssmmeett YYIILLMMAAZZEERR

YY››llllaarrccaa DDeerrnneeğğiimmiizziinnBBaaşşkkaannll››ğğ››nn›› YYaapptt››ğğ›› GGiibbii

GGaassttrrooeenntteerroolloojjiinniinn GGeelliişşiimmiiİİççiinn EElliinnddeenn GGeelleenn TTüümm

ÇÇaabbaayy›› GGöösstteerrmmiişş,, YYaapp››cc›› BBiirrKKiişşiilliiğğee SSaahhiipp HHooccaamm››zzdd››rr..

SSoorruullaarr››mm››zzaa YYaann››tt VVeerrddiiğğii İİççiinnKKeennddiissiinnee

SSoonnssuuzz TTeeşşeekkkküürrlleerr EEddiiyyoorruuzz......

PPrrooff.. DDrr.. MM.. İİssmmeett YYIILLMMAAZZEERR’’iinn SSoorruullaarr››mm››zzaa YYaann››ttllaarr››

DDrr.. KKeemmaall BBEEYYAAZZIITT SSoorruullaarr››mm››zz›› YYaann››ttllaadd››

TTüürrkkiiyyee YYüükksseekk İİhhttiissaass HHaassttaanneessii’’nniinn kkuu--rruulluuşş ffeellsseeffeessii nneeddiirr??

BBuu kkuurruulluuşş ffeellsseeffeessii ddooğğrruullttuussuunnddaa nneelleerriiggeerrççeekklleeşşttiirrmmiişşttiirr??

TTüürrkkiiyyee YYüükksseekk İİhhttiissaass HHaassttaanneessiinnii,, ddaahhaaiilleerrii hheeddeefflleerree uulluuşştt››rrmmaakk iiççiinn nneelleerr yyaapp››ll--mmaall››dd››rr??

TTüürrkkiiyyee YYüükksseekk İİhhttiissaass HHaassttaanneessii’’nniinnTTüürrkk BBiilliimm hhaayyaatt››nnaa kkaattkk››llaarr›› nneelleerrddiirr??

TTüürrkkiiyyee YYüükksseekk İİhhttiissaass HHaassttaanneessii11996644 sseenneessiinnddee zzaammaann››nn bbaaşşbbaakkaann››İİssmmeett İİNNÖÖNNÜÜ ttaarraaff››nnddaann hhiizzmmeetteessuunnuullmmuuşşttuurr.. Aç›l›şta bu hastanenin özellik-le yurtd›ş›na tedavi için gitmekte olan hastala-r›n ihtiyac›n› karş›lamak üzere kurulmuş oldu-ğunu belirtmiştir. Başlang›çta kalp-damar cer-rahisi, kardiyoloji, beyin cerrahisi, gastroente-roloji ve cerrahisi ile kan hastal›klar› bilim dal-lar›n› kapsamaktayd›. Zaman içerisinde, beyincerrahisi ve kan hastal›klar› konusunda istenendüzeye ulaş›lamam›ş, bunlar›n yerine üroloji,böbrek dializi ve böbrek nakli realize edilmiş, o

günden bugüne bu yönde çal›şmalar devam et-miştir. Kalp cerrahisi ve Kardiyolojide zaman›ngetirdiği bütün yenilikler uygulamada gittikçeartan say› ve mükemmeliyete ulaşm›şt›r. Yap›-lan çal›şmalar sonucu gastroenteroloji kliniğiTürkiye'de öncü bir kuruluş olmuştur. Kardiyo-loji kalp kateterizasyonu, koroner anjiyo, eko-kardiyografi konusunda elde ettiği gelişme vebaşar›larla Türk t›p dünyas›nda sayg›n bir yeralm›şt›r. Koroneranjiyografideki mükemmellikve say›sal başar› Türkiye'de koroner cerrahisi-nin doğmas›na ve gelişmesine de yol açm›şt›r.

Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi yurtiçi veyurtd›ş› yay›nlarda 1990-1995 y›llar›nda en önsafta yer alm›şt›r. Uygulamada Kardiyoloji, an-jikardiyografi kardiyovasküler by-pass cerrahi-si, gastroenteroloji, endoskopik, dimonostik veSonografik tetkiklerinde dünyada say›l› mer-kezlerin ulaşt›ğ› rakamlara ulaşm›şt›r. Kalp cer-rahisi faaliyetini hastane d›ş›na taş›yarak, başkamerkezlerin kurulmas›na öncülük etmiştir. İs-tanbul Koşuyolu Kalp ve Araşt›rma Hastanesiile GATA’da bugünkü düzeyde kalp cerrahisi-nin kurulmas›n› sağlam›şt›r.

Türkiye Yüksek İhtisas Hastanesi'nin kuru-luşundan bugüne 40 y›l geçti. Bu 40 y›l süresin-ce kuruluşunda vurgulanan hedefinden şaşma-dan birikimlerini Türk T›p dünyas›na kazand›r-mak çabas›nda olmuştur.

BBeenn 3333 sseenneemmii TTüürrkkiiyyee YYüükksseekkİİhhttiissaass HHaassttaanneessii mmeennssuuppllaarr›› iillee ggeeççiirr--ddiiğğiimmii iiffaaddee eettmmeekktteenn hheeyyeeccaann vvee gguurruurrdduuyyuuyyoorruumm..

SSiirroozz ZZeemmiinniinnddee GGeelliişşeenn HHeeppaattoosseellllüülleerr KKaarrssiinnoommaa HHaassttaallaarr››nnddaa YYaaşşaammSSüürreessii SSoonn YY››llllaarrddaa UUzzuuyyoorr........

Gastroenterology 2004; 126, 1005-1014 Son y›llarda Hepatosellüler karsinoma

(HCC) prevalans› art›ş gösterdiği belirtilmek-tedir. Genel bak›m koşullar›n›n ve siroz komp-likasyonlar› ile mücadelenin daha iyi olmas› ilesiroz hastalar› daha uzun y›llar yaşamakta vezamanla HCC geliştirme olas›l›klar› da art›şgöstermektedir. Bir diğer neden de bu hastalar-da daha s›kl›kla survelyans programlar›na geçişolmas›d›r. Acaba siroz hastalar›na uygulanansurvelyans ve son y›llarda oldukça gelişen te-davi yöntemleri (kemoembolizasyon, radiofre-quency ablasyon gibi) bu hastalar›n yaşam sü-relerinde anlaml› bir art›ş yapmakta m›d›r? İştebu sorunun yan›t›n› vermeye çal›şan bir çal›ş-ma İtalya’dan Angelo Sangiovani ve arkadaşla-r› taraf›ndan Gastroenterology Şubat 2004(Vol.126, 1005-1014) say›s›nda yay›nland›. Buçal›şmada Sangiovani ve arkadaşlar› 1986-1991, 1992-1996, 1997-2001 tarihleri olmaküzere 3 ayr› zaman periodunda survelyans

program›nda olan 417 siroz hastas›ndan HCCgeliştiren 112 hastada yaşam sürelerini ve ya-şam sürelerine etki eden faktörleri incelediler.İlk grupta y›ll›k mortalite %45, ikinci grupta %37, üçüncü grupta ise %10 olarak bulundu. Y›l-l›k HCC geliştirme olas›l›ğ› % 3.4 olarak sap-tand›. Çok bileşenli analizlerde tümör evresin-den başka hastan›n bulunduğu zaman dilimi deyaşam süresine etki eden bağ›ms›z faktör ola-rak belirlendi. Bu çal›şmada saptanan bir diğerönemli sonuç da son grupta saptanan tek tü-mörlerin daha küçük boyutlarda olmas›d›r. BuUSG cihazlar›ndaki gelişmenin yan›nda SpiralCT cihazlar›n›n da kullan›ma girmesinin birsonucudur. Sonuç olarak ayn› survelyans prog-ram›n›n uygulanmas›na rağmen son y›llardaHCC hastalar›nda yaşam süresi gelişen tedavi-lerin etkinliğine bağl› olarak belirgin olarakartm›şt›r.

Doç. Dr. Osman Cavit ÖZDOĞAN

Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1

Genel Yay›n Yönetmeni:Ali ÖZDEN

Genel Yay›n Yönetmen Yard›mc›lar›:Dilek O⁄UZJülide ÖZLER

Yay›n Sorumlular›:A. fieref KÖKSAL

Sekreter:Tuba KARKINÇAM

Feride ÜRER

Tasar›m:Ejder KORKMAZ

Reklam Sorumlusu:Yeflim ÜNVER, Mine MERAL

Tan›t›m Sorumlusu:Yavuz UÇAK

Bask› Öncesi haz›rl›kTGV Ltd. fiti.

Tel: (0-312) 362 07 87

Bask›:Fersa Matbaac›l›k Ltd.fiti.

Tel: (0-312) 278 43 56

Gazetede Yay›nlanan yaz›lar›n sorumlulu¤u yazarlar›na aittir

Page 5: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

55UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü

TTüürrkkiiyyee’’ddee AAkkaaddeemmiikkTT››bbbb››nn yyaaşşaadd››ğğ›› pprroobblleemmlleerriikk››ssaaccaa öözzeettlleeyyeebbiilliirr mmiissiinniizz ??

Ülkemizde AkademikT›p bir çok sorunla karş›karş›yad›r. Asl›nda bu so-runlar sadece Türkiye’ye özelolmay›p, başka baz› gelişmişülkelerde de vard›r ve olmayada devam edecektir. Örneğin;Almanya’daki Üniversitelerin,özel olarak da T›p Fakülteleri-nin, ABD ile rekabette belir-gin olarak geri kal›şlar› s›kçasorgulanmakta ve son iki y›l-d›r da büyük tart›şmalara yolaçmaktad›r. Almanya gibi eskive çok uzun bir akademik geç-mişi olan, dünyan›n en eskiüniversitelerini kuran bir ülke-de böyle sorunlar varsa, bizimde daha büyük sorunlar›m›z›nolacağ› aç›kt›r. İşin bu "küre-sel" yan›n› bir yana b›rakacakolursak, bizim ülkemizin enönemli sorunu; bence otur-muş, yerleşmiş, herkes taraf›n-dan kabul edilebilir "Akade-mik kurallar›n" bulunmamas›-d›r. Siyasi iktidar el değiştir-dikçe akademik yap› da değiş-tirilmeye çal›ş›lmakta, Üniver-site eski-yeni siyasi güçlerinmeydan savaş› verdikleri "are-nalara" dönüştürülmektedir.Modern akademik yaşant›m›-z›n en fazla Cumhuriyet ile ya-ş›t olduğunu kabullenecekolur isek, maalesef bilimselgeleneklerini ve kurallar›n›hala daha net bir şekilde yeri-ne koyamam›ş, "emekleyen"bir Akademik (T›p) ortam›m›-z›n olduğunu söyleyebiliriz.En önemli "problemimiz" bu-dur! Bunun getirdiği sorunlar›(hatta buna günümüzün enmedyatik sorunu türban da da-hildir) s›ralamaya ve tarihselolarak ortaya dökmeye ise ga-zetenizin s›n›rl› sayfas›n›n ye-teceğini sanm›yorum.

TT››pp FFaakküülltteessii ööğğrreennccii eeğğii--ttiimmiinnddee vvee aassiissttaann eeğğiittiimmiinn--ddee;; aarraaşştt››rrmmaa,, ssuunnuumm vvee yyaa--zz››mm kkoonnuullaarr››nnddaa eeğğiittiimmpprrooggrraammllaarr››nnddaa yyeetteerrllii zzaa--mmaann aayyrr››llmmaass›› zzoorruunnlluulluuğğuu--nnaa iinnaannmmaakkttaa mm››ss››nn››zz??

Gerek öğrenci gerekse deasistan (uzmanl›k öğrencisi)eğitiminde "araşt›rma" konu-lar›nda yeterli zaman ayr›lma-s› konusundaki "zorunluluğa"mutlak inanmaktay›m. Bununtersini kim söyleyebilir ki?.Öğrencilerin araşt›rma yapmakonusunda ülkemizdeki en iyideneyim bence Ege Üniversi-tesi T›p Fakültesinde idi. Y›l-larca biz öğrencilerimize "bi-tirme tezi" vererek mezun edi-yorduk. Benim öğrenciliğims›ras›nda ben de mezuniyet te-zi haz›rlam›şt›m. Bu öğrenciyiaraşt›rma yapmaya haz›rlayan,al›şt›ran bir uygulama idi. An-cak son y›llarda Üniversite-mizdeki bu uygulama maale-sef b›rak›ld›. Günümüzde öğ-

renciler büyükoranda kendi is-tekleri-heveslerivar ise "araşt›r›c›"işlevler üstleniyor-lar. Son birkaç y›l-d›r HacettepeT›p Fakültesi-nin başlatt›ğ›istekli öğrenci-lere "Ph.D" de-

recesinin verilebilmesiniön gören program› ise ilgiile izliyor ve takdir ediyo-rum. Başar›ya ulaş›r ise ülke-mizde çok büyük bir öncülüğügerçekleştirmiş olurlar.

Asistanlar›n araşt›rmayadaha fazla zaman ay›rmalar›şüphesiz çok daha önemli birkonudur. Asistanlar›n "ihtisassürelerinin" en az üçte birininbu işlere harcanmas› gerekti-ğini düşünüyorum. Bunun içingerekli zaman›n ayr›lmas› çokönemlidir, böylece üniversite-lerde hoca asistan ilişkisi veiletişimi artacak ve güzel ça-l›şma, araşt›rma örnekleri or-taya ç›kacakt›r.

Bizim ülkemizdeki bilimadamlar›n›n çoğu, bilimsel ya-z›m, makale yaz›l›m›, d›ş der-gilere makale yaz›l›m› vb ko-nular›nda "formal" bir ders(eğitim) alma şans›na sahipdeğillerdir. Bir çoğumuz bukonularda tecrübeli baz› hoca-lar›m›z› taklid ederek yaz›yazmay› ve sunum yapmay›öğrendik. Genç kuşak akade-misyenler şimdi bu tecrübele-rine uluslar aras› kongrelerdeizledikleri "üstad hocalar›" daekleyerek daha iyi sunum ya-pabiliyorlar. Yine de sorunuzakat›l›yorum ve "yazma", "sun-ma" konular›nda eğitim prog-ramlar›na zaman ayr›lmas›n›olumlu buluyorum. Bundan 3-4 y›l önce Türk Gasroentero-loji Derneği İzmir Şubesinde"T›bbi makale yaz›l›m›ndadikkat edilmesi gereken kural-lar" ad› alt›nda bir seri konfe-ranslar düzenlemiştik. Rah-metli Prof. Dr. Ali Menteş ho-can›n yürüttüğü bu kurs asis-tan arkadaşlar›n çok büyük be-ğenisini toplam›şt›.

Geçen sene Kuşadas›’ndaTürk Gastroenteroloji Derneğiİzmir Şubesi’nin katk›lar› ilegerçekleştirilen 20. UGH kap-sam›ndaki "Proje Yazma Kur-su" ülkemizde bu konuda biruzmanl›k derneğinin düzenle-diği ilk uygulamad›r. Kurstahem proje yazma hem de sun-ma konusunda genç akademis-yenlere uygulamal› bilgilerverilmiştir, bu çabalar› nedeniile 20. UGH Başkan› ÖmerÖzütemiz’i bir kez daha kutlu-yorum.

ÜÜnniivveerrssiitteelleerrddeekkii mmeevvccuuttüüccrreett ppoolliittiikkaallaarr›› vvee aallttyyaapp››ssoorruunnllaarr›› bbiilliimmsseell aarraaşştt››rrmmaaiiççiinn oolluummssuuzzlluukk yyaarraattmmaakkttaamm››dd››rr??

Üniversitelerimizdekialt yap› sorunlar› "dağ-lar" gibidir, ama bu olum-suzluk bizi "çağdaş uy-garl›k" yolumuzdan birmilimetre bile sapt›rama-mal›d›r!. Genç araşt›r›c›laralt yap› sorununu çözmek içinyurt içi ve yurt d›ş› tüm araş-

t›rma destek programlar›na ›s-rarla başvurmal›d›r. Hocalar›nda bu genç araşt›r›c›lar› heryönüyle desteklemeleri gerek-mektedir. Türk Gastroentero-loji Vakf›n›n bu konudaki mü-tevaz› çabalar›n› takdirle izli-yor ve bu katk›lar›n›n artmas›-n› diliyorum. Sorun asl›nda ül-kemizin bir bilim siyaseti so-runudur. TBMM bu konudatop yekun bir "bilim savaş›"ilan etmelidir. Bu savaş alt ya-p›y› olduğu kadar özerklik da-hil üst yap›y› da kapsayaraktüm ülke sath›na yay›lmal›d›r.

Ne yaz›k ki TÜBİTAKbaşkanl›ğ› bile aylarca boş b›-rak›lm›ş, top yekun savaş yeri-ne "alt yap›s›z" yollara h›zl›tren sokacak kadar bilim d›ş›-na ç›k›lm›şt›r.

Ümitsizliğe kap›lmadan altyap›daki tüm olumsuzluklararağmen bir gün bu ülkeninÜniversitelerinin hak ettiği gi-bi çağdaş yönetimlere kavuşa-cağ›n› bilerek, çok çal›şmak-tan başka çaremiz yoktur.

Üniversitelerimizdeki mev-cut ücret politikalar› üzülerekbelirtmek gerekir ki gerçekçideğildir. Dolay›s› ile bilimselaraşt›rmalar› olumsuz etkile-mektedir. Bilimsel araşt›rma-lar›n finansman›, alet-edevattemini, t›bbi malzeme ve kim-yasal malzemelerin al›m› ya-p›lmad›kça bir çal›şman›n or-ganizasyonu mümkün değil-dir. Bir çok genç araşt›r›c› ar-kadaş›m›n kendi k›s›tl› imkan-lar›ndan harcama yaparak biriki çal›şmay› kurtarmaya gay-ret ettiğini biliyorum. Yeterlive sürekli bir finans sağlanma-d›kça hiçbir bilimsel çal›şmayap›lamaz. Siyasal iktidarlar›nÜniversitelere yeterli ekono-mik imkanlar› sağlamas› enbüyük dileğimdir.

Ücret politikalar›n›n Üni-versite çal›şanlar›na yönelikk›sm›n› burada açmak istemi-yorum. Bu gerçekten üzerindeçok uzun düşünülüp, sağl›kl›bir uygulama getirilmesi gere-ken özel bir aland›r. Sadeceşunlar› bilmemizde yarar var;Ekonomik durumu iyi olma-yan, karn›n› nas›l doyuracağ›-n› bilmeyen bir bilim adam›-n›n, bilimsel çal›şma üretmesiçok zordur, sağl›ks›z sonuçlargetirir. Bilim adam›na, öğre-tim üyesine sağlanan maddiolanaklar›n onlar› yeterincetatmin etmesi, sadece eğitimve araşt›ma yapmaya yönelt-mesi gerekir.

Son olarak; çok değerliveya özelliği olan araşt›r-mac›lar›, bilim adamlar›-n› Üniversite bünyesindetutabilmek amac›yla özelimkanlar sunulmas›naolanak sağlanmas› gere-ğini vurgulamak istiyo-rum.

PPrrooff.. DDrr.. TTaannkkuutt İİLLTTEERR33.. ssaayyffaann››nn ddeevvaamm››

PPrrooff.. DDrr.. FFaarruukkMMEEMMİİKK HHooccaa

YYaann››ttll››yyoorrUUlluussaall KKoonnggrreelleerriinn ddüüzzeennlleennmmeessiinnddee bbuu--

ggüünnee kkaaddaarr tteessppiitt eettttiiğğiinniizz eekkssiikklliikklleerr nneelleerr--ddiirr?? BBuunnllaarr››nn ggiiddeerriillmmeessii iiççiinn öönnlleemmlleerriinniizznneelleerrddiirr??

Ulusal kongreler, aynı branştan insanlarınbiraraya gelerek bir bilgi muhasebesi yapması,birbirini tanıması, bilgi tazelemesi bakımındanmuhakkak yapılması gereken aktivitelerdendir.Ancak ülkemizin bilgi üretme ve gastroentero-lojiye yenilik getirme potansiyeli her senekongre yapılmasını gerektirecek kadar fazladeğildir. Büyük vaka serileri dünyada da, ülke-mizde de bir sene içinde toparlanamaz. Her se-ne muayyen konuların bilinen muayyen kişilertarafından tekrarı kongrelere bir soğukluk veisteksizlik getirir. Halbuki 2 senede bir yapıla-cak kongreyi hekimler merakla bekler, vaka se-rileri hazırlanır ilgi çok büyük olur. Diğerönemli bir husus kongre yerlerinin seçimidir.Oldukça uzun bir zamandır kongre Antalyadayapılıyor. Bu ilimiz dünyaca ünlü bir tatil veeğlence yeridir. Kongrelerin sosyal yönü bakı-mından uygundur. Fakat bundan 25 yıl kadarönceleri dernek politikamızda, kongrelerinAnadoluda yeni açılan fakültelerin olduğu şe-hirlerde yapılarak, yalnız akademisyenlere de-ğil, o bölgede pratik yapan tüm doktorlara hitapetmesi amacı vardı. Bu şekilde hem o yeni fa-kültelere hem o bölğe hekimlerine güncel bilgi-ler ulaştırılmış hem bu meslektaşlarımız moti-ve edilmiş olurlar.

Teklifim; kongrelerin son günü yapılan top-lantıda , bir sonraki kongreyi yapmak için adayolan fakülteler arasında seçim yapılarak bu hakve şeref onlara da verilmelidir. Kongrelerimizemutlaka dünyadan çeşitli konularda yabancıkonuşmacılar çağrılmalı ve her yıl bunların sa-yılarını arttırmaya gayret edilmelidir. Derneği-mizin ve ülkemizin en iyi tanıtım araçlarındanbiri kongrelerdir. Yeni yöntemlerin işlenmesikadar, meslekte uzun yıllar tecrübe sahibi ol-muş meslektaşların bazı konuları anlatması daprogramlanabilir.

ÜÜllkkeemmiizziinn iikkii ggüüzziiddee ÜÜnniivveerrssiitteessiinnddeeGGaassttrrooeenntteerroolloojjii KKlliinniikklleerrii kkuurrmmuuşş bbiirr hhooccaaoollaarraakk bbiirraazz ddaa ççeekkttiiğğiinniizz ss››kk››nntt››llaarrddaann bbaahh--sseeddeerrmmiissiinniizz??

Her işte olduğu gibi, yeni bir bilim dalı ve-ya klinik kurmak bir çok fedakarlık gerektirir.1968 yılında yeni kurulmakta olan bir fakülteolan ve gastroenteroloji ile ilgili hiç bir bir ci-hazı olmayan Atatürk Üniversitesi’nde, yurt dı-şından gelirken belki bir gün açacağımı düşün-düğüm kendi kliniğimde kullanmak amacıylasatın aldığım endoskopları, biopsi kapsülü vs.yi kullanıma açtım ve ancak onlar kullanılmazhale geldikten sonra devlete cihaz aldırabildik.

Yer, alet, yardımcı teknik personel her şeyproblemdi. Hem uzman hem asistan hem tek-nisyen olarak bir tek ben vardım. Gençliğin veidealistliğin verdiği güçle, dayanılmaz soğukbir iklimde, gece gündüz çalışarak bir yerleregeldik. Kıymetli asistanlar, uzmanlar, hocalaryetiştirdim, onlarla iftihar ediyorum. Bursa’dada sıfırdan başlayıp benzer problemlerle karşı-laştım. Fakat bu problemler hiç biri beklenme-yen şeyler değildi. Yeniden kuracağınız birolayda herşeyi hazır bulamayacağınızı baştankabul etmeniz gerekir. Fakat şunu genç mes-lektaşlarıma söylemek isterim ki; Sizin çalış-manızı, şevkinizi iyi niyetinizi gören herkes si-ze arka çıkacak ve yardım edecektir. Bundankimsenin şüphesi olmasın.

ÜÜllkkeemmiizzddee ssaağğll››kkll›› EEppiiddeemmiiyyoolloojjiikk aarraaşş--tt››rrmmaallaarr yyaapp››llmmaass›› iiççiinn,, GGaassttrrooeenntteerroolloojjiikk--EEppiiddeemmiiyyoolloojjiikk AArraaşştt››rrmmaa EEnnssttiittüüssüü’’nnüünnkkuurruullmmaass›› kkoonnuussuunnddaa kkii ddüüşşüünncceelleerriinniizz nnee--lleerrddiirr??

Yabancı yayınlara dikkat edilirse, bir çokbüyük çalışmanın yazarları arasında mutlakabirkaç tane epidemiolog vardır. Yeni ilaç çalış-malarında, kanser araştırmalarında, karaciğerhastalıklarının araştırmalarında hep klinikçi ileepidemiolog beraberdir. Ülkemizde bu büyükbir eksikliktir. Halk sağlığı ve epidemioloji fa-kültenin bir tarafında, klinikler sanki ayrı birdünya imiş gibi bir tarafındadır. Bir çalışmanınsonucu tanıdığınız bir hocaya götürülür ve ista-tistikler kontrol edilir. Sanki ondan sonra onla-rın işi biter. Ulusal kongrelerimize kaç taneepidemiolog davet edilir? Kaç teblig gelir?

Bu soruyu bana sormanız isabet oldu. Bildi-ğiniz gibi 30 küsur senedir gastrointestinal kan-serle ilgileniyorum. Bu gün hala Türkiyedekanser istatistikleri inanılır değildir. Sağlık ba-kanlığının istatistikleri kesinlikle yetersizdir.Sebebi de diğer ülkelerdeki gibi bizde bir millikanser kayıt merkezi kurulamamıştır. “Cancerregistry” denilen bu merkezlerin kurulması, si-zin sorunuzun altında yatan bu işle direkt ola-rak akademik düzeyde ilgilenecek enstitülerinvarlığı ile hayata geçebilir. Kesinlikle zamangeçirmeden bu enstitülerin açılmasından yana-yım. ABD’inde olduğu gibi kliniklerin kadro-larında halk sağlığı ve epidemioloji hocalarınınbulunması lazımdır.

KKuurruullaann AArraaşştt››rrmmaa DDeerrnneekklleerriinniinn aammaaçç--llaarr›› ddooğğrruullttuussuunn ddaa aarraaşştt››rrmmaa yyaapptt››kkllaarr››nn››ddüüşşüünnmmeekkttee mmiissiinniizz??

Dernek veya “society” ler maalesef ülke-mizde batı anlamında faaliyet gösterememekte-dir. Bunun bir çok teknik ve legal sebeplerivardır. En önemlisi, derneklerin büyük bir atı-lım yapacak maddi imkanları yoktur. Devletdesteği veya başka legal yollardan alınabilecekyardımlarla umarım bir gün bizde de derneklerlayık oldukları yere gelirler.

GGAASSTTRROOIINNTTEESSTTIINNAALL PPAATTHHOOLLOOGGYY WWOORRKKSSHHOOPPGastrointestinal Patoloji Workshop’uAvrupa Patoloji Derneği Gastrointes-tinal Patoloji Çal›şma Grubu aktivite-leri kapsam›nda 11-12 Eylül 2004 ta-rihlerinde Ankara Üniversitesi T›p Fa-kültesi Patoloji Anabilim Dal›’nda pa-tolog ve gastroenterologlar›n kat›l›-m›yla gerçekleştirilecektir. Works-hop’a Avrupa’n›n farkl› merkezlerin-den gastrointestinal patoloji konusun-da en yetkin patologlar (Hollanda’danJJ.. OOffffeerrhhaauuss, Fransa’dan JJFF FFlleejjoouu,Finlandiya’dan PP.. SSiippppoonneenn ile İngil-tere’den MM.. WWaallkkeerr ve MM..NN.. MMaarrsshh)konuşmalar› ve mini slide seminerleriile kat›l›rken, ülkemizin önde gelenmerkezlerinden değerli gastroentero-loglar ve patologlar endoskopi-patolo-ji oturumlar› ile katk›da bulunacaklar-d›r. Workshop’ta ayr›ca gün sonu “zorolgu” tart›şmalar›n›n yap›lacağ› otu-rumlar da yer alacakt›r. Tüm oturum-lar interaktif olacakt›r. Workshop’a kat›lmak isteyen gastro-enterolog meslektaşlar›m›z Works-hop’u düzenleyen DİAS Turizm ile ir-tibata geçebilirler.

Page 6: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

66 UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü

TTüürrkkiiyyee’’ddee vviirraall hheeppaattiittlleerr,, eennöönneemmllii hhaallkk ssaağğll››ğğ›› pprroobblleemmlleerriinnddeennbbiirriiddiirr.. ÖÖzzeelllliikkllee HHBBVV vvee iikkiinnccii ss››rraa--ddaa HHCCVV.. DDiişş hheekkiimmlleerriinniinn bbuu kkoonnuu--ddaa kkii eenn öönneemmllii ssoorruunnllaarr›› nneelleerrddiirr??

HBV ve HCV dişhekimlerinin s›kkarş›laşt›ğ› sorunlardand›r. ÖzellikleHBV hastalar aras›nda yayg›n olup çokönem verilmesi gereken bir tan›d›r.HBV ve HCV nin bulaşma yollar›n›nhekimler taraf›ndan çok iyi bilinmesi,tedavi s›ras›nda iyi korunma önlemleri-nin al›nmas›na yol açar. Ancak bu ön-lemler hastal›klar›n›n fark›nda olanhastalar için sorun yaratmamakta fakatanamnez s›ras›nda belirtmeyen hastalaryüzünden dişhekimlerinde s›k›nt› ç›-kartmaktad›r. HBV nin dişhekimleriiçin en s›k bulaşma yollar› olan tükü-rükten dolay›, dişhekimlerinin dahaciddi ve kontrollü olmas› gerekmekte-dir. Ancak HCV yeni gündeme gelenbir sorun olduğundan hekimler dahafazla bir çekince ile hastaya yaklaş-maktad›rlar. Dişhekimlerine öğrenciliky›llar›nda empoze edilen HBV aş›lama-s› nas›l bu hastal›ğ›n yay›lmas›na bü-yük ölçüde engel olduysa HCV aş›s›n›nkullan›ma sunulmas›, dişhekimlerininHCV hastalar›na daha çekincesiz teda-vi yaklaş›m›nda bulunmas›na yol aça-cakt›r. Yine de her dişhekimi, tedaviöncesi hastan›n öyküsü ne olursa olsun,her hastaya infektif hastal›k mevcut-muş gibi önlem al›n›rsa, en az›ndan buçok infektif hastal›ğ›n diş tedavisi yo-luyla bulaş›c›l›ğ› azalm›ş olur.

DDiişş hheekkiimmlleerriinniinn uuyygguullaammaallaarr›› ggee--rreeğğii,, kkuullllaann››llaann mmaallzzeemmeelleerriinn ddeezzeenn--ffeekkssiiyyoonnuu kkoonnuussuunnddaa ttüümm TTüürrkkiiyyeebbaazz››nnddaa yyeetteerrllii bbiillggiilleennddiirrmmee vvee bbiillggiiggüünncceelllleemmeessii yyaapp››llmmaakkttaa mm››dd››rr??

• Dişhekimleri ald›klar› lisans eği-timleri esnas›nda dezenfeksiyon ve ste-rilizasyon hakk›nda yeterli bilgiyle do-nan›p mezun olurlar. Fakat gelişen tek-nolojinin takip edilmesi ve bilgilerin ta-zelenmesi için süreli yay›nlar›m›zda,kongrelerimizde konunun uzmanlar› ilebilgilendirme konuşmalar› ve yaz›şma-lar› yap›lmaktad›r.

ÖÖzzeelllliikkllee AAnnaaddoolluu’’ddaa bbuu kkoonnuunnuunnddeenneettiimmii vvee yyaapptt››rr››mmllaarr›› vvaarr mm››dd››rr??OOddaa oollaarraakk bbuu kkoonnuuddaa nnee ggiibbii ssoorruunn--llaarrllaa kkaarrşş››llaaşşmmaakkttaass››nn››zz??

Muayenehanelerin aç›l›ş›nda Odalarve İl Sağl›k Müdürlükleri denetimleryaparlar ve olmas› gereken materyalle-rin mevcudiyeti sonucunda muayene-hanenin aç›l›ş›na izin verirler. Bundansonraki işleyiş hekimlerin teknik bilgive tecrübeleri ile devam etmektedir.

VViirraall hheeppaattiittlleerriinn bbuullaaşş››,, yyaayy››llmmaa--ss›› vvee aaşş››llaannmmaass›› kkoonnuullaarr››nnddaa ddiişş hhee--kkiimmlleerriinnee yyöönneelliikk ssüürreekkllii hhiizzmmeett iiççiieeğğiittiimm kkoonnuussuunnddaa nneelleerr yyaapp››llmmaakkttaa--dd››rr??

Konu ile ilgili konuşmalar ve bilim-sel yay›nlar oda organlar› arac›l›ğ› ileyap›lmaktad›r.

KKrroonniikk vviirraall hheeppaattiittlleerr,, iinntteerrffeerroonntteeddaavviissii aallaannllaarr,, ssiirroozzlluu hhaassttaallaarr kkoo--nnuussuunnddaa pprraattiikkttee bbiirr ççookk zzoorrlluukkllaa vveessoorruunnllaa kkaarrşş››llaaşşmmaakkttaa mm››ss››nn››zz?? BBuukkoonnuuddaakkii ggöörrüüşş vvee ddüüşşüünncceelleerriinniizznneelleerrddiirr??

Tedavi görmekte olan hepatit hasta-lar›nda dişhekimleri’nin pratikte çekin-celi olduklar› en büyük sorun bu hasta-lara hangi aşamada tedavi yap›labilece-ğidir. Bu konuda mutlaka hastan›n te-davi olduğu hekim ile konsultasyon ya-p›lmas› gerekmektedir. Hastan›n kulla-nabileceği, karaciğere yan etkisi olma-yan ilaçlar ve anestezik solüsyonlar ko-nusunda da dişhekimleri sorun yaşa-maktad›rlar. Bu konuda en iyi çözüm,hastan›n sürekli doktor kontrolü alt›ndaolabileceği bir üniversite hastanesindetedavi alt›na al›nmas›d›r.

BBüüyyüükk iilllleerr,, yyaa ddaa hhaassttaanneelleerr dd››--şş››nnddaa kkii ssaahhaaddaa ççaall››şşaann ddiişş hheekkiimmllee--rriinniinn eenn öönneemmllii ssoorruunnllaarr›› nneelleerrddiirr??OOddaa oollaarraakk nneelleerr ddiillee ggeettiirriillmmeekkttee--ddiirr?? ÇÇöözzüümmlleerrii nneelleerrddiirr??

Genellikle tüm hekim arkadaşlar›-m›z hastalar›n kendi bilgilerini sakla-malar› ve hastal›klar›n› gizlemeleri so-nucu s›k›nt›lar yaşamaktad›rlar. Anam-nezi doğru olarak veren hastalarda he-kim arkadaşlar›m›z gerekeni yapacakdonan›m, bilgiye sahiptirler ve dona-n›mlar› devaml› tazelemekte ve gelişti-rilmektedirler.

DDİİŞŞ HHEEKKİİMMLLEERRİİ OODDAASSII BBAAŞŞKKAANNII SSAAYYIINN;; MMEELLİİHH BBAAYYKKAARRAA’’NNIINNSSOORRUULLAARRIIMMIIZZAA CCEEVVAAPPLLAARRII

ÇÇAAKKMMAAKK

Malum Karadenizde arazi engebeli.Bizim Temel günlerce uğraşm›ş, didin-miş, t›rnaklar›yla kaz›yarak o dik arazi-ye setler yap›p, toprak taş›yarak ekile-cek bir tarla ortaya ç›karm›ş. Başarm›şolman›n sevinciyle derin uykuda oldu-ğu gece aniden bir gökgürültüsü ileuyanm›ş ki,d›şar›da bardaktan boşan›rgibi yağan bir yağmur. Panik halinde"Tarlacuğum.. !" diye bağ›rarak d›şar›f›rlam›ş. Koşarak tarlas›na geldiğindeise sel sular›n›n tarlas›n› götürdüğünügörmüş. Tam da o s›rada bir şimşekçakm›ş ve her yer ayd›nlanm›ş. Temeltarlas›n›n yerinde yeller estiğini görün-ce dizlerinin üzerine çökmüş, ellerinihavaya kald›rm›ş ve "Ey Allahum, et-tun habu tarlanun içune, bi da çakmakçakup bakaysun ne ettum diye" demiş.

AAMMEERRİİKKAANN RRÜÜYYAASSII

Dursun, bir yolunu bulup Ameri-ka’ya gitmiş y›llar önce. Çal›şm›ş, di-dinmiş zengin de olmuş üstelik. Mem-lekette kalan Temel’e her mektubunda"Ula atla sen da cel haburaya, ne iş et-san ordan çok kazanursun" diye ›sraredermiş. Temel de işler iyiyken pek al-d›rmaz,"Penum işlerim eyidur, n’etce-ğum oraya" dermiş. Gel zaman git za-man Temel’in işler bozulmuş. Dursunda mektubunda "Atla cel ula, yoldatoplaysun burda parayi" deyince atla-m›ş uçağa doğru New York. Havaala-n›nda elinde bavul şaşk›n şaşk›n Dur-sun’u ararken bir de bakm›ş yerde bir100 dolar duruyor. Ellerini cebine sok-muş, etraf›na şöyle bir bakm›ş, sonra dadolara bir tekme sallam›ş, "İlk gündende işe mi paşlanur ula... !" deyip yürü-müş gitmiş.

VVEESSİİKKAALLIIKK

Temel y›llard›r gurbetteymiş. So-nunda memlekete döndüğünde sevinçleeve girmiş, Fadime’ye sar›lm›ş. Derkenbirden divanda emekleyen bebeği gör-müş. "Bu uşak da kimundur Fadime?"demiş. Fadime pişkin pişkin "Te-mel’um, pizum uşağimizdur da. Senyoğukene resmune paka paka gebe kal-dum" diyip, Temel’in gurbetten gön-derdiği resmi uzatm›ş. Temel resmi eli-ne alm›ş şaşk›n şaşk›n bakarken birdenk›pk›rm›z› kesilmiş, öfkeyle tabancay›çekip Fadime’ye kurşun yağd›rmayabaşlam›ş. Bir yandan elindeki vesikal›kresmi sallarken bir yandan da bağ›r›-yormuş. "Seni o... spi seniii, habu res-mun belden aşağusu yok, nasi gebe ka-laysun, adam mi kandiriysin ulaa" diye.

İİLLYYAASS KKAAPPTTAANN

Karadenizin bir bal›kç› kasabas›ndameşhur bir İlyas kaptan varm›ş. Ad› ef-sane gibi y›llard›r anlat›l›r, tüm gençleronu takas›na tayfa olmak için yar›ş›r-m›ş. En f›rt›nal› havalarda bile onu ta-kas› geri dönermiş, denizi ondan iyi bi-len yokmuş çünkü. İlyas kaptan çok dadisiplinliymiş, tayfalar›n ödü patlarm›şondan. Ama çok merak edilen bir şeyvarm›ş ki, bizim kaptan her sefere ç›k-mazdan önce tayfalar› güverteye dizerve arkalar›n› dönmelerini söylermiş.Sonra kamaraya inip kap›s›n› kilitler vekimsenin açmaya cesaret edemediğiküçük tahta kutusunun kilidini açarakiçine bakar, kutuyu kilitleyip kald›r›rve sonra "Vira Bismillah" deyip sefereç›karm›ş. Bu böyle uzun y›llard›r sürer-miş ama s›rr›n› da kimse bilmezmiş.İyice yaşlanan kaptan bir gün ölmüş vecenazesine bütün bir kasaba halk› kat›l-m›ş. Ama herkes bu s›rr› merak ettiğin-den doğruca kaptan›n takas›na gitmiş-ler. Kaptan›n her seferden önce bakt›ğ›o küçük kutuyu bulmuşlar ve kilidi k›-r›p açt›klar›nda içinden sadece bir kağ›tç›km›ş. Şöyle yaz›yormuş kaptan›n elyaz›s›yla "İskele: sol, sancak: sağ"...

PPEENNGGUUEENN

Temel, nerden bulduysa bir pengu-enin boynuna ip bağlam›ş, sokakta kö-peğini gezdirir gibi gezdiriyormuş.Yaşl› bir adam bunu görünce "Yahu ya-z›k değil mi, bu s›cakta işkence ediyor-sun, hayvanat bahçesine götürsene hay-vancağ›z›" demiş. Temel gayet sakin"hayvanat pahçesuni gezduk amca,şimdi de sinemaya götüriyrum oni" de-miş.

““EESSPPİİRRİİNNİİNN VVAATTAANNIINNIINN AANNAADDOOLLUU OOLLDDUUĞĞUUNNUU AARRTTIIKKTTÜÜMM DDÜÜNNYYAA BBİİLLSSİİNN””

Dr. Selçuk DİŞİBEYAZ

TTüümm DDiişş HHeekkiimmlleerriinniinn iimmkkaannööllççüüssüünnddee hhaassttaallaarr››nn››nn vviirraall

mmaarrkkeerr’’llaarr››nnaa bbaakkmmaass››nn››‘‘GGüünncceell GGaassttrrooeenntteerroolloojjii

GGaazzeetteessii”” oollaarraakk öönneerrmmeekktteeyyiizz......

SÜNNET SSüünnnneett pre-

pusyumun (penisinuç k›sm›n› örten de-ri) cerrahi olarak ke-silip ç›kar›lmas›d›r.Sünnet müslüman veyahudilerde olduğugibi dini inan›ş ne-deni ile veya bat› ül-kelerinde yap›ld›ğ›gibi t›bbi faydas›n-dan dolay› yapt›r›l-makla beraber tarihi çok eskilere daya-n›r. İsa’dan önce 6000 y›llar›na kadar gi-der. M›s›rl›lar, Babilliler ve Yahudilerdeyayg›n olarak yap›lm›şt›r. Eski m›s›r pi-ramitlerinde bulunan mumyalar›n sün-netli olduğu görülmüştür.

NNee zzaammaann yyaapp››llmmaall››dd››rr??

Klasik görüş sünnetin erken yada 7yaş›ndan sonra yap›lmas›d›r. Yahudilererkek çocuğun doğumundan itibaren 20gün içinde dini bir törenle yapmaktad›r-lar. Bu dönemde çocukta ağr› duygusugelişmediği için anestesi kullan›lmaya-bilir. Sünnet kanamas› da çok olmaz.

Çocuklar›n 2-6 yaş aras› psikososyalgelişme devresine ödipal dönem diyo-ruz. Bu dönemde erkek çocuklarda kast-rasyon fobisi olduğu için sünnet öneril-mez. Çocukta ciddi psikolojik travmala-ra yol açar. 7 yaş›ndan sonra yap›lansünnet çocuğun psikososyal gelişmesineyard›mc› olacakt›r. Çocuk toplumun birüyesi olduğunu farkedecek ve niçin sün-net olduğunu kavrayacakt›r. Fakat t›bbigereklilik varsa uygun şartlarda her yaş-ta yap›labilir.

SSüünnnneettiinn ffaayyddaallaarr››??

*Fimozis ve parafimozisi önler. *Balanit, postit daha az görülür. *Sünnet derisi alt›nda taş oluşumu sün-netten sonra görülmez. *Penis kanserleri sünnetli erkeklerde gö-rülmez. *Sünnetsiz erkelerin eşlerinde cervikskanserleri daha s›k görülür. *Sünnetsizlerde cinsel yolla bulaşanhastal›klar daha s›kl›kla görülür. *Sünnetli çocuklarda üriner enfeksiyondaha az gözlenir.

SSüünnnneettii kkiimmlleerr yyaapp››yyoorr??

İlgili kanuna göre hekimler, sağl›kmemurlar› hatta uygun süre sağl›k me-murunun yan›nda çal›şm›ş kişiler yapa-bilir. Eskiden berberler ve gezgin sün-netçiler yapard›. Fakat aşağ›da bahsede-ceğimiz komplikasyonlardan dolay› sün-net bir ameliyat olarak değerlendirilme-lidir. Aksi halde ürkütücü, kal›c› ve ço-cuğun hayat boyu taş›yacağ› sorunlarmeydana getirebilir. Bunun için sünnetameliyat gibi kabul edilip üroloji, çocukcerrahisi, plastik cerrahi, genel cerrahiuzmanlar› ve bu işin sorumluluğunuyüklenebilecek ilgili kişiler taraf›ndanyap›lmal›d›r.

SSüünnnneett yyaapp››ll››şş yyöönntteemmlleerrii??

Yap›lan işin ticari yönü olduğu içinçeşitli yöntemler uygulan›yor. Yeni yenimetodlar gündeme gelmektedir. Başl›cayöntemler:

1-Cerrahi yöntem: Klasik olarak cer-rahi yöntemle kesilen uçlar›n birbiriyledikimi sonucu yap›l›r. En yayg›n kabulgören ve bizinde kulland›ğ›m›z metod-dur.

2-Koter yöntemi: Burada kesmekamac›yla bistüri yerine koter kullan›l›r.Yan etkileri fazla olduğu için sağl›k ba-kanl›ğ›nca yasaklanm›şt›r.

3-Lazer yöntemi: Tart›şmal› bir yön-temdir. Koter yerine lazerle kesilir.

4-Çan yöntemi: Yahudilerce çok ter-cih edilir. Yaşa uygun iki metal plakaaras›nda sünnet derisi s›k›şt›r›l›r ve d›ştakalan bölüm kesilir.

SSüünnnneett kkoommpplliikkaassyyoonnllaarr››??

Sünnet ehil olmayan kişilerce dahaçok yap›ld›ğ› için acil ve muayenehane-

lere birçok başvuruyap›lmaktad›r.

1-Kanama: Çoks›k görülür kesilendamarlar›n uygunbağ l anmamas ›nabağl› meydana gelir.

2 -Enfeks iyon:Hijyenik şartlaradikkat edilmemesineticesinde hafifolabileceği gibi çok

ağ›r bir tablo olarak da karş›m›za ç›kabi-lir.

3-Sünnet derisinin az kesilmesi: Çoks›k görülür. Sak›ncas› yoktur. Gerekirseikinci bir işlemle fazlal›k al›n›r.

4-Glans penisin kesilmesi: Tamirizordur dikkatsizlik sonucu meydana ge-lir.

5-Glans alt›ndaki derinin fazla kesil-mesi ve üretran›n yaralanmas›: Tamiredilmesi gerekir. Üretral fistül oluşabilir.

6-Penisin büyük bir bölümünün veyatamam›n›n kesilmesi

7-Sünnet sonras› s›k› bandaja bağl›idrar yapamama veya penis kan dolaş›-m›n›n bozulmas›na bağl› kangren oluş-mas›.

8-TTeemmiizz vvee sstteerriill mmaallzzeemmee kkuullllaann››ll--mmaammaass››nnaa bbaağğll›› HHeeppaattiittiiss BB vvee HHeeppaa--ttiittiiss CC bbuullaaşşmmaass››.. TToopplluu ssüünnnneettlleerree bbuuyyüüzzddeenn ddiikkkkaatt eeddiillmmeelliiddiirr.. SSiiyyaassii vveeppooppüülliisstt yyaakkllaaşş››mmllaarrllaa yyaapp››llaann ttoopplluussüünnnneettlleerr ssaakk››nnccaall››dd››rr.. Sağl›k bakanl›-ğ›n›n bu konuya el atmas› ve düzenlemeyapmas› gerekmektedir.

9-Glans penis duyarl›l›ğ›:Sünnettensonra 3 ay kadar geçen bir olgudurzamanla geçer.

SSÜÜNNNNEETTLLEE İİLLGGİİLLİİ UUYYAARRIILLAARR

AAiilleelleerree uuyyaarr››::

1-Çocuğunuzun ömründe bir kere gi-yeceği elbiseye gösterdiğiniz özeni onunbir ömür boyu kullanacağ› organ› için degösteriniz. İki kuruş daha ucuz yapt›r-mak için ehil olmaya ve sorumluluğuyüklenmiyecek kişilere yapt›rmay›n›z.

2-Çocuğunuzu sünnete haz›rlay›n›zonu sünnetle korkutmay›n›z, onunla dal-ga geçmeyiniz. Aksine motive ediniz.

3-Çocuğunuzda hipospadias dediği-miz idrar deliğinin penisin alt yüzündeolmas› durumu varsa sünnet yapt›rmay›-n›z.

4-Ailenizde kal›t›msal kan hastal›k-lar varsa doktorunuzu uyar›n›z.

YYaappaann kkiişşiilleerree uuyyaarr››::

1-Sünnet işlemini yaparken hijyeneve sterilizasyona azami derecede dikkatediniz.

2-Sünnet öncesi çocuğu muayeneediniz. Mümkünse KZ, PZ, PTZ gibitestleri yapt›r›n›z. Çocukta hastanedeyatmas›n› gerektirecek bir hastal›k varsauygun şartlarda sünnet olmas› için hasta-neye gönderiniz veya yat›r›n›z.

3-Uygun hastalara uygun yöntemkullan›n›z. Koter kullanmay›n›z.

4-Hipospadias varsa sünnet etmeyi-niz.

5-Postoperatif dönemde yapt›ğ›n›zsünneti takip ediniz.

6-Uygun şartlar› taş›mayan toplusünnetlere kat›lmay›n›z. Kusurlara ortakolmay›n›z.

Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz;Vü-cuttan bir parçan›n ayr›lmas› ilkesindenyola ç›karak cerrahi bir işlem olan sün-netin ameliyathane şartlar›n› sağlayanhastanelerde ehil ellerde yap›lmas› enuygundur. Ancak ülkemiz gibi erkek nü-fusunun tümüne yak›n› sünnetli olan ül-kelerde hastanelerin tüm sünnet istekle-rini karş›lamas› imkans›zd›r. Normal te-davi ve girişim gerektiren hastalardanonlara yer kalmamaktad›r.

Op. Dr. Kemal OĞUZ

Page 7: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

"Biliyor musun, bu ağaçtan kolunu tutarak taş›d›ğ›n tabutun içindekim var? O insan m›? Olamaz. O bir cihand›. Fezalara s›ğmamal›yd›; nas›l bir soğuk muhafazan›n içinde durabili-yor? Oraya niçin girdi, nas›l girdi biliyor musun? Bilemezsin. Anlayamazs›n. Sen bu muammay› çözemezsin. Önüne bak, işine bak. TTaaşş››,, oo cciihhaann›› bbuu ttaabbuuttuunn iiççiinnddee bbeelllleeyyeerreekk

TTaaşş››!!......

Sen onu daima kendi arzular›na göre yürür ve yaşar görmüştün. ŞimdiO, hareketlerini sizin iradelerinize b›rakm›şt›r. İstediğiniz yere koyup dilediğiniz yere kald›r›yorsunuz. Mukavemet etmiyor, hay›r demiyor. Kendini size terk etmiş gibidir.Niçin? Niçin bu hür, hareketlerine sahip insan, hürriyetinden ve iradesindenvazgeçmiştir? Zihnini yorma; halledemezsin. Taş›, senin götürmek istediğin yer, şimdi O’nun gitmek istediği yerdir. Gözlerinin nemini kurutmadan,bol bol gözyaş› dökerek O’nu taş›mak vazifendir. O kadar!.. Sen onu yap ve başka şey sorma!..

Taş›!..

TTaaşş›› OO’’nnuu…… BBiirr cciihhaann ggööttüürrüüyyoorrssuunn.. CCiihhaannllaarr yyaarraattaann bbiirr iinnssaann ggööttüürrüüyyoorrssuunn.. KKoorrkkmmaa,, eezziillmmeezzssiinn.. O, kendini ezilmeden taş›tmak için sana kendi kudretinden vermiştir. Başka şey düşünme. Dikkat et, bu tabutun içindeki varl›ğ›nda da OO sseennii ttaaşş››yyoorr.. SSeenn kkeennddiinnii ttaaşş››yyoorr ggiibbiissiinn..Karanl›k meçhullere dalma. Ellerinin üstünde en büyük hakikati götürüyorsun. Ona bütün kat›l›ğ›, bütün ac›l›ğ›yla dokunmaktas›n. Buna mazhariyet her zaman mümkün olmaz. Kadrini bil. Baş›n› öne eğ. Gözlerinin yaş›n› silmeyi düşünmeden

O’nu taş›! TTaaşş››,, oommuuzzllaarr üüssttüünnddee eenn bbüüyyüükk hhaakkiikkaattii ttaaşş››mmaakkttaass››nn.. SSeenn ddee bbiirr yyaann››nnddaann ttuutt vvee ttaaşş››!!....

B›rakma, zaman dar; çünkü hayat k›sad›r. Bu k›sa mesafelere sonsuzluğu s›ğd›rabilmek, herkese müyesser ol-maz. Taş›, omzunda bir nâmütenahilik olduğunu bilerek taş›. As›rlar götürüyorsun. Bu ağ›rl›k ondan. As›rlar ve as›rlar, O’nda bir hayat olmuştu; O’nun yar›m asr› birkaç y›l geçebilmiş ömrüne s›ğ›nm›şt›. GGaafflleett eettmmee;; bbiirr ttaarriihh ttaaşş››yyoorrssuunn.. İİssttiikkbbaall oollmmuuşş bbiirr mmaazzii ggööttüürrüüyyoorrssuunn.. MMaazziiyyii iissttiikkbbaallee nnaakklleeddiiyyoorrssuunn.. TTaaşş››;; yükün ağ›r, fakat paha biçilmez bir k›ymettedir. Taş›; OO’’nnuu ttaaşş››yyaarraakk sseenn ddee ttaarriihh oolluuyyoorrssuunn.. BBuunnuu bbiilleerreekk ttaaşş››!!....

Yer nemli, gök nemli, gözlerin nemli. Bu ›slak hava içinde kaskat› ve kupkuru bir şey taş›maktas›n. Üzülme. Maddenin ve ruhun bu çiseleyen yaşlar›yla o kat›l›k yumuşuyor, o ku-ruluk yavaş yavaş yok oluyor. Hissetmiyor musun, taş›d›ğ›n cans›z şeye yepyeni, başka bir hayatgelmektedir. Ve onun için değil midir ki O’nu taş›rken bu hayat sana da sirayet ederek o aziz yükün alt›nda dipdirisin. CCaannll››ss››nn››zz;; ttaaşş››nnaann ddaa ttaaşş››yyaann ddaa..Ölüm art›k siliniyor. Fanilik beka ile omuz omuza… BBuu kkaaddaarr yyaakk››nnll››kk iiççeerriissiinnddee OO’’nnuu hhaayyaattttaa hhiisssseettmmiiyyoorr mmuussuunn??TTaaşş››;; bbiirr ööllüü ddeeğğiill,, bbiirr ddiirrii ttaaşş››yyoorrssuunn.. TTaaşş››;; OO’’nnuu ttaaşş››yyaarraakk yyaaşşaayyaaccaakkss››nn.. YYaaşşaadd››kkççaa OO’’nnuu ttaaşş››yyaaccaakkss››nn.. TTaaşş››,, ttaaşş››!!......

77UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü

TTüürrkkiiyyee BBüüyyüükk MMiilllleett MMeecclliissii’’nniinn AAttaattüürrkk’’üünn nnaaaaşş››nn›› ttaaşş››mmaakk üüzzeerree kkuurr’’aa iillee sseeççttiiğğii 1122 mmiilllleettvveekkiilliinnddeenn bbiirrii oollaarraakkggöörreevviinnii yyaappaann HHaassaann AAllii YYüücceell’’iinn hhiisssseettttiikklleerrii bbiizzee vvaarroolluuşşuummuuzzuunn nneeddeenniinnii,, CCuummhhuurriiyyeettiinn nnee ggüüççllüü tteemmeelllleerree

ssaahhiipp oolldduuğğuunnuu ööğğrreettiiyyoorr..

Page 8: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

TTüürrkkiiyyee YYüükk--sseekk İİhhttiissaassHHaassttaanneessii’’nniinnkkuurruulluuşş ffeellssee--ffeessii nneeddiirr??Türkiye Yük-sek İhtisasHastanesi ku-ruluş felsefesi:

T›p alan›nda gelişmiş d›ş ül-kelere tedavi amac› ile gidenhastalar›n Türkiye'de (TürkiyeYüksek İhtisas Hastanesi) as-gari ayn› t›bbi standartta teda-vi görmesini sağlamakt›.BBuu kkuurruulluuşş ffeellsseeffeessii ddooğğrruull--ttuussuunnddaa nneelleerrii ggeerrççeekklleeşşttiirr--mmiişşttiirr??Bu kuruluş felsefesi doğrultu-sunda, Gastroenteroloji ala-n›nda tan› ve tedavi yöntemle-rini geliştirmiş, Gastroentero-loji ve Gastroenteroloji Cerra-hi, Kardiyoloji ve Kadriovas-küler Cerrahi yönünde geliş-miş ülkelerle eşdeğer ve so-nuçlar› daha başar›l› yöntem-lerle uygulamalar› yapm›şt›r.

TTüürrkkiiyyee YYüükksseekk İİhhttiissaass HHaass--ttaanneessiinnii,, ddaahhaa iilleerrii hheeddeefflleerreeuullaaşştt››rrmmaakk iiççiinn nneelleerr yyaapp››ll--mmaall››dd››rr??Her türlü siyasi bask› ve tasar-ruflardan uzak, bilimsel he-defleri olan, özerk bilimselsağl›k kurumu olmal›d›r.TTüürrkkiiyyee YYüükksseekk İİhhttiissaassHHaassttaanneessii’’nniinn TTüürrkk BBiilliimmhhaayyaatt››nnaa kkaattkk››llaarr›› nneelleerrddiirr??Kuruluş tarihinde ve sonralar›bütün çağdaş t›p alan› at›l›m-lar›nda öncülük etmiştir.YYaann ddaall uuzzmmaannll››ğğ››nnddaaGGaassttrrooeenntteerroolloojjiiyyee üüllkkeemmiizz--ddee öönncceelliikk yyaapptt››nn››zz.. OO ggüünnllee--rrii yyaaşşaayyaann bbiirr hheekkiimm oollaarraakkaann››llaarr››nn››zz nneelleerrddiirr??Gastroenteroloji Cerrahi Uz-manl›ğ› için, tüm t›p fakültele-rinin itiraz›na karş›l›k, Dan›ş-tay'daki uzmanl›k tüzük aşa-mas›nda yap›lan girişimler so-nucu başar›l› olmam an›lar›-m›n baş›nda gelir.

Türk isminin GastroenterolojiDerneği'nin baş›na konmas›n-daki çal›şmalar ve cerrah ola-rak Gastroenteroloji DerneğiBaşkanl›ğ›'na seçilme onuru-nu taş›yarak hizmet verdiğimian›msar›m.

GGaassttrrooeenntteerroolloojjii yyaann ddaalluuzzmmaannll››ğğ››nn››nn TTüürrkkiiyyee’’ddeeGGaassttrrooeenntteerroolloojjii bbiilliimmiinniinnggeelliişşiimmiinnee nnee ggiibbii kkaattkk››llaarr››oollmmuuşşttuurr??

Daha spesifik alanlarda detay-l› bilimsel çal›şmalara olanaksağlam›ş ve ülke saflar›ndaGastroenteroloji yandal uz-manlar›n›n yetişmesi ve toplu-ma kaliteli ve çağdaş tedavisağlanm›şt›r.

Büyük emek ve çal›şmalarlagerçekleştirilen bu çal›şmala-r›n siz meslektaşlar›m›z›ngayretleri ile daha ileri taş›na-cağ›na inanmaktay›m.

DDrr.. NNeeşşeett HHaayyrrii GGÖÖKKOOKKHocalar›n Hocas› Türkiye Yüksek ‹htisas Haskanesi Gastrointestinal

Sistem Cerrahisi Kurucu fiefi “Neflet Hayri GÖKOK” Hocam›za

Sorular›m›za ‹vedilikle Cevap Verdi¤i ‹çin fiükranlar›m›z› Sunuyoruz

11.. ssaayyffaann››nn ddeevvaamm››

Colm O'Morain 1977 y›l›nda Gastroentero-log (NICE) olduktan sonra Londra North-wick Park Hospital’da çal›ş›rken 1982’deBiyokimya, 1983'de Immunology diploma-lar›n› alm›şt›r. 1998'de Londra'da bilim dok-toras› alm›şt›r. 1983-1985 y›llar› aras›ndaU.S.A'de Albert Einstein College of Medici-ne New York'da çal›şm›şt›r. 1988'de TrinityCollege – Dublin’de Klinik Araşt›rmalar di-rektörü olmuştur.Ayn› üniversitede bölüm başkanl›ğ›n›1991'den bu yana yürütmektedir.Prof.Dr Colm O’Morain’in grev ald›ğ› ku-ruluşlar:

• 1988-1992 İrlanda Gastroenteroloji Baş-kanl›ğ›• 1997- Devam ediyor. Avrupa-AkdenizGastroenteroloji Derneği Başkanl›ğ›• UEGF Üyesi• Avrupa Hp Çal›şmalar› Grubu Üyesi• Avrupa Kanserden Korunma Komitesi'ninBilimsel Grubu Üyesi• Avrupa Gastroenteroloji Board'unun Ku-rucu Üyesi• ACG'u fellouru 1998 (USA)• RCP'›n fellouru 2001'de (İngiltere)• OMGE'de Avrupa Temsilcisi200'den fazla orijinal makaleleri olup birçokderginin editoryal koordinatörlüğünü yürüt-mektedir.

GGaassttrrooeenntteerroolloojjiinniinn öönneemmllii iissmmii DDrr.. OO’’MMoorraaiinn kkoonnggrreemmiizzddee

88 UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü

HERKES BAfiKASININ ‹fi‹YLE MEfiGULOLURSA

YOL ÇIKMAZA G‹RER

Hepinizin bildiği gibi TürkGastroenteroloji dünyas› heralanda h›zla gelişip çağdaşlaş-maktad›r. Buna paralel olarakGastroenteroloji alan›nda Ulus-lararas› ilişkilerde de önemli ge-lişmeler sağlanm›şt›r. Bir çokalanda sağlanan bu Uluslararas›ilişkilere ek olarak “Avrupa He-licobacter Pylori Çal›şma Gru-bu” (EHPSG/European Helico-bacter Pylori Study Group) ileorganik bağlant› kurulmuş ve“Türkiye Helicobacter PyloriÇal›şma Grubu” oluşturularakbilimsel etkinliklere başlanm›ş-t›r.

Türkiye Helicobacter Pylori Çal›şma Grubu (THPSG) olarak ilk genel toplant›m›z› 4-5 Ka-s›m 2004 tarihinde Hilton Otel’inde İzmir’de yapmak üzere organizasyonu sağlad›k.

Bu toplant›ya Türk Gastroenteroloji Derneği İzmir Şubesi ve Avrupa Helicobacter PyloriGrubu (EHPSG)’n›n tam desteği sağlanm›şt›r. Toplant›da Avrupa Helicobacter Pylori Çal›şmaGrubundan 5 değerli konuşmac› ve Türk Meslektaşlar›m›z›n kat›l›m› ile Avrupa ve Türkiye’de-ki Helicobacter Pylori sorunlar› ve öneriler tart›ş›lacakt›r. Toplant›da alt çal›şma birimleri oluş-turulacakt›r.

Sizlerin de bu toplant›ya aktif olarak kat›lman›z› ve bu organizasyon içinde görev alarak bizegüç vermenizi bekliyoruz.

Sayg›lar›m›zla.

Prof.Dr. İlkay ŞİMŞEK Prof.Dr. Tankut İLTERTürkiye Helicobacter Pylori 1.Türkiye Helicobacter PyloriÇal›şma Grubu (THPSG) Çal›şma Grubu Toplant›s› Organizasyon Başkan› Kongre Başkan›

TTüürrkkiiyyee HHeelliiccoobbaacctteerr

PPyylloorriiÇÇaall››şşmmaaGGrruubbuu

((TTHHPPSSGG))

Page 9: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

99UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü

Türk Gastroenteroloji Vakf›’n›n her y›l dü-zenlediği Sağl›k Çal›şanlar› Fotoğraf yar›şmas›art›k uluslararas› platforma taş›narak tüm ülke-lerin sağl›k çal›şanlar›na da aç›ld›.

TGV I. Uluslararas› Sağl›k Çal›şanlar› Fo-toğraf yar›şmas› başvurular› 1 Kas›m 2005’tesona erecek. “Hekimin Gözünden Yaşam” ko-nusun işleneceği yar›şmaya sağl›k alan›nda çal›-şan herkes kat›labilecek. Yar›şma Siyah/BeyazBask›, Renkli Bask› ve Saydam olmak üzere üçdalda yap›lacak. Yar›şmac›lar her dalda en faz-la 4 eserle yar›şmaya kat›labilecekler. Ödüllerüç dalda ayr› olarak verilecek.

Yar›şma Jürisi Türkiye’nin önde gelen fotoğ-raf sanatç›lar›ndan Mehmet Aslan Güven (Fo-toğraf Sanatç›s›), Adnan Polat (Fotoğraf Sanat-ç›s›), Adnan Veli Kuvanl›k (A-FİAP, FotoğrafSanatç›s›), Ufuk Özkan (Fotoğraf Sanatç›s›),Prof. Dr. Ali Özden (Türk Gastroenteroloji Vak-f› Genel Sekreteri) den oluşuyor.

TGV 1. Uluslararas› Fotoğraf Yar›şmas›naeserler 1 Kas›m 2005 tarihine kadar kabul edile-cek. Eserler Aral›k 2005’e kadar değerlendirile-cek ve Ocak 2006 da ilan edilecek.

TGV sizlerin desteği ile önem ve değer kaza-nacak bu yar›şmaya eserlerinizi bekliyor.

TTüürrkk GGaassttrrooeenntteerroolloojjii VVaakkff›› GGeelleenneekksseell FFoottooğğrraaff YYaarr››şşmmaass››nn›› UUlluussllaarraarraass›› BBooyyuuttaa TTaaşş››dd››

AANNCCAA BBUULLDDUUMMDoktor telefonda yakalad›ğ› hastas›na:-Tahliller belli oldu, demiş, sana bir kötü biri daha kö-tü iki haberim var.-Nedir kötü haber?-Maalesef bir günlük ömrünüz kald›.-Peki daha kötüsü nedir?-Size 24 saattir ulaşmaya çal›ş›yorum, anca buldum…

HHIIZZLLII BBAABBAAÇocuklar oturmuş birbirlerine babalar›n›n ne kadar"h›zl›" olduğunu anlat›yorlarm›ş…Biri demiş ki:-Benim babam ok att›ktan sonra koşup hedefe oktanönce var›yor…- Oda bişey mi, demiş ikinci çocuk… Benim babamtabancas›n› ateşliyor ve hedefe kurşundan önce yetişi-yor…-Oda bişey mi, demiş üçüncü çocuk…Benim babamdevlet hastanesinde doktor…Mesai 5’de bitiyor benimbabam eve 3:30’da geliyor

NNEERREENN AAĞĞRRIIYYOORRTemel doktora gitmiş.-Hastay›m doktor, çok hastay›m, vücudumun heryeriağr›yor, nereme dokunsam s›z›m s›z›m s›zl›yor, dökü-lüyor…Doktor:-Nas›l hastal›k o, tüm vücudunu saran, ağr›tan?Temel parmağ›n›n ucuyla kafas›na dokunmuş-Ay ay ay…

Sonra göğsüne parmağ›n› basm›ş ve yine ac›yla bağ›r-m›ş. Sonra beline, yine ac›dan allak bullak olmuş, son-ra bacaklar›na…Temel parmağ›n› neresine dokundursa ağr›yla irkili-yormuş…Doktor daha fazla dayanamam›ş.-Ver bakay›m şu elini, demiş; Bak oğlum senin par-mağ›n k›r›k.

SSİİGGAARRAAAdam›n biri doktora gitmiş, doktor muayene etmiş.Günde bir sigaradan fazla içmek yasak demiş. Bir aysonra kontrole gel demiş. Bir ay sonra adam doktoragitmiş. Adam›n elinde upuzun bir sigara varm›ş. Bune diye soran doktora: Doktorcuğum sen günde bir si-gara iç demedin mi? BEN DE ÖYLE YAPIYORUM

ÖÖKKSSÜÜRRÜÜKKAdam›n biri çok kuvvetli öksürüyormuş, doktora git-miş derdini anlatm›ş. Doktorda adama yanl›şl›kla ök-sürük ilac› yerine müshil ilac› vermiş ve demiş ki: Birhafta boyunca yemeklerden sonra iç ve yan›ma gel.Adam bir hafta sonra gelince doktor: Öksürüğün nas›loldu deyince, adamda: Cesaret edip de ök-süremiyorum ki, demiş.

DDAAHHAA GGEELLMMEEDDİİKK-Doktor beni morgam› götürüyorsunuz?…-Evet.-Ama ben daha ölmedim ki…-Olsun bizde daha gelmedik zaten…

BB EE RR BB EE RR LL EE RR OO DD AA SS II ’’ NN AA

VViirraall hheeppaattiittlleerriinn bbuullaaşş››nnddaa eerrkkeekk vvee kkaadd››nn bbeerrbbeerrlleerriinniinn rroollüü oolldduuğğuunnuu bbiilliiyyoorruuzz.. BBuu kkoonnuuddaa BBeerrbbeerrlleerrOOddaass››’’nn››nn ddaavvrraann››şş ttaarrzz››nn›› vvee bbeerrbbeerrlleerriinn ooddaa oollaarraakk bbiillggiilleennddiirrmmee ggöörreevvlleerriinnii nnaass››ll yyeerriinnee ggeettiirrddiikklleerriinniiööğğrreennmmeekk iiççiinn yyeetteerrllii ççaabbaa sseerrffeettttiikk.. MMaaaalleesseeff BBeerrbbeerrlleerr OOddaass››’’nn››nn bbuu kkoonnuuyyaa kkaarrşş›› dduuyyaarrss››zz oolldduukkllaarr››nn››tteessppiitt eettmmiişş bbuulluunnmmaakkttaayy››zz.. BBuunnddaann ssoonnrraa ddaa ççaabbaallaarr››mm››zz ddeevvaamm eeddeecceekkttiirr..

Page 10: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü1100İki y›ld›r devam eden bir mace-

ran›n sonuna yaklaş›ld› nihayet.“Etyolojisi belirsiz vakalar” diyebaşlam›şt›, ard›ndan şüpheli QHummas› oldu ve nihayet CCHF.Türkiye’de ilk kez tan›mlan›yor vebunda ilimizin çok büyük rolü var.Öncesini biliyorsunuz ama k›sacahat›rlatal›m yine de:

2002 y›l› ilkbahar›nda Tokat SSK Hastane-si’nden bir hemşire nedeni bilinmeyen bir şekildeaniden öldü. Onun cenaze törenine kat›lan gazeteci-ler kulaktan dolma ald›klar› bilgilerle bu ölümün ta-r›m ilac› nedeniyle olduğunu yazd›lar. Bu konuyuaraşt›rmak için SSK Hastanesi’ne gittik. Hemşire-nin bulgular›na benzer baz› hastalar›n Sivas’a sevkedildiğini; bir kişinin de öldüğünü tespit ettik. Anabulgular lökopeni, trombositopeni ile birlikte kara-ciğer enzim yükseklikleriydi. (Özellikle ALT veAST) Asl›nda hemşirede lökopeni değil lökositozvard›. (Zaten daha sonra onun bu vakalarla ilgisi ol-mad›ğ› anlaş›ld›.) Araşt›rmay› derinleştirdikçe bugibi vakalar›n önceki y›llarda da Nisan - May›s ay-lar›ndan itibaren görüldüğünü ve genellikle Sivas’asevk edildiğini öğrendik. Durumu araşt›rmak içinSivas’a gidildi. Oradakiler bu gerçeği doğrulad›larancak, hastalar›n üzerinde teşhise yönelik hiçbiraraşt›rma yap›lmad›ğ›, baz›lar›n›n intaniye baz›lar›-n›n da hematoloji servislerinde yat›r›l›p pansitopeni,viral hastal›k, KC yetmezliği gibi şüpheli tan›larlatedavi edilerek gönderildiği anlaş›ld›. Bu arada ölenolup olmad›ğ›n› sağl›kl› bir şekilde öğrenemedik.Bu gelişmeler üzerine il merkezi ve ilçelerden 30’ayak›n hekimin kat›ld›ğ› bir toplant› yap›ld› ve konutart›ş›ld›. Bir inceleme komisyonu kuruldu. Vakala-r›n bildirimi için özel bir form haz›rland› ve üç teş-his üzerinde durulmas› düşünüldü: Weil Hastal›ğ›,Echrichliozis ve tar›m ilac› zehirlenmesi. Bunlardanüçüncüsü k›sa bir süre sonra elendi. Weil Hastal›ğ›şüphesi de gittikçe zay›flad› ama Echrichliozis uzunsüre zihinleri meşgul etti. Tedavi için tetrasiklinbaşlan›lmas›na karar verildi, tüm birimlere duyurul-du. O güne kadar 6 ölüm vakas› olmuştu, ancak butarihten sonra vakalar devam ettiyse de ölüm vakas›görülmedi.

Gelişmeleri Bakanl›ğa ilettikten sonra RefikSaydam H›fz›s›hha Enstitüsü’nden Dr. AyşegülGÖZALAN ile Sağl›k Bakanl›ğ›’ndan Dr. NilgünNOYAN Tokat’a geldiler. (O günden sonra Tokat;Dr. Ayşegül Han›m için ikinci ikametgah gibi oldu.)Bir günlük bir araşt›rma sonucu bildirim formu ye-nilendi ve vakalardan düzenli olarak kan al›nmas›için bir sistem oluşturuldu. Teşhis olarak da kene

öyküsünün çokluğu nedeniyle Echrichliozis üzerin-de yoğunlaş›ld›. Tetrasiklin tedavisine devam edil-mesine karar verildi. Bundan sonraki günler boyun-ca vakalar düzenli olarak takip edilip kanlar› al›nd›.Al›nan bu kanlar önce Japonya’ya gönderildi. Sonuçancak 2003 Şubat ay›nda al›nd›: QQ--FFeevveerr..

Gönderilen serumlar›n baz›lar›nda Q-Fever pozi-tif bulunmas› üzerine art›k hastal›k bu adla an›lma-ya başland›. Tedavi değişmemişti. Ancak şimdi hay-van kontrolü çok önem kazanm›şt›. Çünkü hastal›khayvan temas› d›ş›nda bulaşm›yordu. Devreye Ta-r›m Bakanl›ğ› da girdi. Ve 2003 Nisan ay›nda ayn›vakalar yeniden başlad›. Bu kez işin hemen baş›n-dan yeni haz›rlanm›ş formla bildirim yap›lmaya veserumlar al›n›p haftal›k periyotlar halinde düzenliolarak gönderilmeye başland›. Ölümler başlam›şt›.Ve garip bir şekilde baz› vakalar tetrasikline cevapvermiyordu. Üç ay bu şekilde geçti. 21-23 Temmuz2003 tarihlerinde Sağl›k Bakanl›ğ› - Refik SaydamH›fz›s›hha - Tar›m Bakanl›ğ› ve Numune Hastane-si’nden arkadaşlar›n oluşturduğu 6 kişilik bir ekipTokat’a geldi. Vakalar›n ç›kt›ğ› köyleri dolaşt›k,hayvanlardan kan al›nd›. Kene örnekleri topland›.Q-Hummas› teşhisine şüpheyle yaklaş›lmaya baş-lanm›şt› ama yine de ilimizden hekimlere hastal›kanlat›ld›, korunmaya yönelik bilgiler verildi. Ekipgittikten sonra vakalar devam etti. Tabi ölümler de..Al›nan serum örnekleri Fransa Pasteur Enstitüsü’negönderilmeye devam ediyordu. Sonunda bombapatlad›. Pasteur Enstitüsü’nden Dr. Herve ZELLERbaz› serumlarda Nairoviruslar› tespit etmişti. Teşhisyine değişti: K›r›m Kongo Hemorajik Ateşi. Çok azbilinen ve Türkiye’de ilk kez tan›mlanan bir hasta-l›k. Dr. ZELLER Türkiye’ye geldi ve Ankara’da birgünlük bir toplant› yap›ld›. Konuya gösterilen ilgibizi çok şaş›rtt›. Herkes sahiplenmeye başlam›şt›hastal›ğ›. Kendince yapt›klar›n› anlat›yor, teşhistekendisinin de rolü olduğunu vurgulamaya çal›ş›yor-du. Konuyu bilen birileri ç›k›p hat›rlatmasa tama-men unutulmuştuk. Hastal›ğ›n ortaya ç›kmas›ndakitart›ş›lamaz rolümüz görmezden gelinecekti. Neyseki Tokat’› ziyaret eden doktor arkadaşlar hakk›m›-z›n yenmesine engel oldular. Hastal›ğ›n yaln›z To-kat’a has olmad›ğ› görüldü. Çünkü konuya dikkatçekilince pek çok ilde daha benzer vaka ve ölümle-rin görüldüğü anlaş›ld›. Bu toplant›n›n hemen ard›n-dan Dr. Herve ZELLER Dünya Sağl›k Örgütü’ndenDr. Julia FİZTZNER, Refik Saydam H›fz›s›hha’danDr. Berrin ESEN, Dr. Ayşegül GÖZALAN, Dr. Ay-şe ÖZKAN, Sağl›k Bakanl›ğ›’ndan Vet. Hek. H. İb-rahim KÖŞKER Eylül ay› içinde Tokat’a geldiler veİlçe Tar›m Müdürlüğü’nden veteriner arkadaşlar› daalarak birlikte dört gün süren bir saha araşt›rmas›yapt›k. Gittiğimiz köylerdeki K›r›m Kongo pozitif

ç›km›ş hastalarla birebir konuşuldu, vaka tan›m› içinsemptomlar›n ağ›rl›ğ› yeniden değerlendirildi, hay-vanlardan kan al›nd› ve kene topland›, bizim haz›r-lad›ğ›m›z veri dosyalar› incelendi, bilgisayara geçi-rildi.

Hikaye k›saca böyle. Konu art›k oldukça güncelve dikkat çekici. Şimdi aşağ›da sizlere Sağl›k Ba-kanl›ğ›’nca haz›rlanan dökümandan hastal›kla ilgilik›sa bilgileri k›saca aktarmaya çal›şacağ›m.

KK››rr››mm KKoonnggoo KKaannaammaall›› AAtteeşşii ((KKKKKKAA))EEttkkeenn:: Bunyaviridae ailesine bağl› Nairovirüs

soyundan virüsler meydana getiriyor. Hastal›k ilkolarak 1944 y›l›nda K›r›m’da ve daha sonra da1956’da Kongo’da görüldüğünden bu adla an›l›yor.

KKlliinniikk:: Ateş, k›r›kl›k, başağr›s›, halsizlik, aş›r›duyarl›l›k, kollarda bacaklarda ve s›rtta şiddetli ağr›ile başlaşan hastal›ğ›n ilk günlerinde yüz ve göğüs-te peteşi ve konjonktivalarda k›zar›kl›k dikkati çe-ker. Gövde ve ekstremitelerde ekimozlar oluşabilir.Epiktaksis, hematemez, melena ve hematüri s›kt›r.Bazen vaginal kanama da görülebilir. Genellikle he-patit görülür. Ağ›r olgularda hastal›ğ›n 5. Günündenitibaren hepatorenal ve pulmoner yetersizlikler gö-rülebilir. Ateş 5. veya 12. güne kadar ç›kar ve lizis-le düşer, nekahet dönemi uzun sürer.

Ölüm olaylar› daha çok hastal›ğ›n ikinci haftala-r›nda (5-14 gün) görülebilmekte ve bu oran yaklaş›k% 30’lar› bulabilmektedir. İyileşme hastal›ğ›n do-kuzuncu ve onuncu günlerinde olmaktad›r.

Laboratuvar bulgusu olarak özellikle lökopeni vetrombositopeni dikkati çeker. AST, ALT, CK ve bi-luribin değerlerinde yükselmeyi, ALP, GGT veADH değerlerindeki yükselme takip eder. Protrom-bin zaman› (PT) ve aPTT ile diğer p›ht›laşma testle-rinde de belirgin bozukluk görülmektedir. Bariz ka-nama olmasa da hemoglobin düzeylerinde düşmegözlenebilir.

EEppiiddeemmiiyyoolloojjii vvee bbuullaaşşmmaa:: Hastal›k s›kl›klaAfrika, Asya, Orta Doğu ve Doğu Avrupa’da ende-miktir. Virüs birçok evcil ve yabani hayvan› enfek-te ve hastal›k hafif seyretmektedir. Birçok kuş virü-se karş› dirençli iken yay›lmas›nda önemli rol oynar.Hayvanlardaki hastal›k enfekte kenelerin ›s›rmas›ile başlamaktad›r.

Hyalomma soyuna ait keneler başta olmak üzere30 kene türü hastal›ğ› bulaşt›rabilmektedir. Henüzergin olmam›ş keneler, küçük omurgal›lardan kanemerken virüsleri al›r, gelişme evrelerinde muhafa-za ederler. Keneler, insan ve hayvanlardan kanemerken virüsleri de bulaşt›r›rlar. Küçük omurgal›-lar ve özellikle yerde beslenen kuşlar, keneleri en-fekte eden en önemli konak grubunu oluşturmakta-

d›r; keneler biyolojik evrimlerinin değişik safhala-r›nda bu canl›lardan kan emerler. Ülkemiz kenelerinyaşamas› için oldukça uygun bir coğrafi yap›ya sa-hiptir. Hastal›k daha çok hayvanc›l›kla uğraşanlar-da, mezbaha çal›şanlar›nda, k›rsal alanda yaşayan-larda görülür. Enfekte hayvanlar›n kan ve dokula-r›yla da geçiş olabilmekte, ayr›ca nazokomiyal en-feksiyon riski de bildirilmektedir. Bugün için etkilibir aş›s› bulunmayan KKKA’n›n geçirilmesindensonra bağ›ş›kl›ğ›n ömür boyu süreceği düşünülmek-tedir.

Kuluçka süresi kene ›s›rmas›yla bulaşmada ge-nellikle 1-3 gün (en fazla 9), enfekte materyal ile te-mas sonucu bulaşmada 5-6 gündür (en fazla 13).

TTaann››:: Tan› için tam güvenli laboratuvar şartt›r.ELISA, EIA ve PCR yöntemleri ile virüse karş›oluşmuş antikorlar›n ya da daha erken süreçte virü-sün kendisinin izolasyonu ile tan› konabilir.

TTeeddaavvii:: Destek tedavisi yap›l›r. Tam kan veyakan komponentlerinin replasman› yap›labilir. Spesi-fik bir tedavi bulunmamakla birlikte antiviral ilaç-lardan “Ribavirin” oral veya parenteral kullan›labil-mektedir.

KKoorruunnmmaa vvee KKoonnttrrooll:: Hasta ve hastan›n sekres-yonlar› ile hayvana ait vücut s›v›lar›na temas s›ra-s›nda önlem al›nmal›d›r. Kene mücadelesi önemliolmakla birlikte çok zordur. Hyalomma türü kenelergenel olarak Nisan - Ekim aylar›nda aktiftir. Hasta-l›ğ›n görülme periyodunun sebebi de budur. Bu ne-denle özellikle bu dönemde kene ›s›r›ğ›na karş› dik-katli olunmal›d›r. Hayvan bar›naklar› ve kenelerinolabileceği yerlerde dolaş›rken vücut belirli aral›k-larla kene temas› yönünden kontrol edilmeli, vücu-da yap›şmam›ş olanlar toplan›p öldürülmeli, yap›-şan keneler ise kesinlikle ezilmeden ve kenenin ağ›zk›sm› kopar›lmadan (Bir pensle sağa sola oynatarak,çivi ç›kar›r gibi) al›nmal›d›r. Böyle yerlerde ç›plakayakla dolaş›lmamal›, mümkünse çizme giyilmeli,pantolon paçalar› çorab›n içine sokulmal›d›r. Hay-van sahipleri keneye karş› ilaçlama yapmal›, bar›-naklar› kenelerin giremeyeceği şekilde düzenlemeli,çatlak ve yar›klar› kapamal›d›r.

Böcek ilaçlar› keneler için de kullan›labilir. Re-pellent denilen bu maddeler cilde sürülerek ya da el-biselere emdirilerek uygulanabilir. Ayn› şekildehayvanlara da tatbik edilebilir. Kenelerin çevredeçok olmas› halinde diğer canl›lara zarar vermedenaç›k alan ilaçlamas› yap›labilir.

Dr. Fatih Şua TAPARTokat Sağl›k Müdürlüğü Bulaş›c›

Hastal›klar Şb. Md.

KKIIRRIIMM KKOONNGGOO HHEEMMOORRAAJJİİKK AATTEEŞŞİİ

Page 11: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü 1111

AAçç››ll››şş ggöösstteerriissiibbüüyyüülleeddii

AATTİİNNAA’da başlayan 2004 28. YazOlimpiyat Oyunlar›’nda aç›l›ş töreni,görsel güzelliğiyle tüm izleyenleri bü-yüledi

Gösteri, Yunanistan Cumhurbaşka-n› Kostis Stefanopoulos, Yunan Olim-piyat Komitesi Başkan› Angelopoulos-Daskalaki ve Olimpiyat Komitesi Baş-kan› Jagguees Rogge’nin sahneye ç›k-mas› ve kağ›t görünümlü kay›kla havu-zu boydan boya geçen çocuk taraf›n-dan selamlanmalar›yla başlad›.

Havuzda olimpiyat halkalar›n›nalevlerle ortaya ç›kmas›n›n ard›ndan,insanoğlunun gelişimini anlatan, eskiYunan uygarl›ğ›n›n dününü ve bugü-nünü gözler önüne seren görsel şov,stad› dolduran binlerce izleyicinin de›ş›k gösterilerine yapt›ğ› katk›yla büyü-leyici bir atmosfer yaşatt›. İnsanl›k ta-rihi, bir geçit resmi şeklinde izleyenle-

re sunulurken, olimpiyatlar›n tarihi deeski Yunan’dan bugüne kadar tümözellikleriyle sahnelendi.

Bu arada olimpiyatlar›n aç›l›ş töre-ninde ilk defa müzikler bir DJ taraf›n-dan düzenlendi. Dünyaca ünlü DJ Ties-to, çald›ğ› şark›larla aç›l›ş törenine ayr›bir keyif katt›.

DDEEVV MMAAKKEETTGösterinin en çarp›c› bölümü ise

17.3 metre uzunluğundaki insan yüzü-nü simgeleyen mermer görünümündeki10.5 ton ağ›rl›ğ›ndaki maketin havuzuniçinden 36.5 metreye yükselmesi oldu.

İnsan yüzünün, ses ve ›ş›k gösterile-ri eşliğinde parçalara ayr›larak, insanvücudu haline gelmesi ise izleyenleriadeta büyüledi.

ZZEEMMİİNN HHAAVVUUZZ OOLLDDUUTören için havuza dönüştürülen sta-

d›n zemini, 2 milyon 162 bin litre suy-la dolduruldu. 9 bin 645 metrekareliksuyla kapl› alan yaklaş›k 6 saatte dol-du. Suyun 3 dakikada boşalmas› içinsaniyede 3 bin litre suyun çekilmesinisağlayan sisteme bağl›, zeminin alt›nda2 milyon 300 bin litre kapasiteli yer al-t› rezervuar› yap›ld›.

GGÖÖSSTTEERRİİYunanlar, aç›l›ş töreni için 28 Ma-

y›s’tan bu yana yaklaş›k 600 provayapt›.

Aç›l›ş töreninde yaklaş›k 5 bin kişigörev al›rken, aralar›nda Türklerin debulunduğu 31 ülkeden gönüllüler desahne arkas›nda çal›şt›lar. Gösterilerde,7 ile 70 yaş aras›nda değişen toplam2428 kişi görev ald›.

Gösteri için 10 bin metre kumaş, 2bin litre tutkal, 15 kilometre iplik, 150galon boya, 7152 çift çorap, 4 bin çiftayakkab› kullan›ld›.

YYEENNİİLLEENNEENN SSTTAATT1982 y›l›nda inşa edilen Olimpiyat

Stad›, oyunlar için 2000 y›l›nda başla-yan ve 2004’te sona eren çal›şmalar so-nunda tamamen yenilendi.

72 bin kişi kapasiteli stad›n yenidenyap›lan çat›s›n› Santiago Calatrava di-zayn etti. Yeni çat› 25 bin metrekarelikbir alan› kapat›yor ve ağ›rl›ğ› 18 bin700 ton.

TTaanneerr SSaağğıırr OOlliimmppiiyyaattŞŞaammppiiyyoonnuu

77 kiloda podyuma çıkan 19yaşındaki haltercimiz rakiplerini ezdigeçti. 4 olimpiyat, 5 de Dünya GençlerRekoru kıran sporcumuz altın madalyakazandı

SS‹‹YYAASSEETT‹‹NN YYAAPPAAMMAADDII⁄⁄IINNII SSPPOORRCCUULLAARR BBAAfifiAARRDDII22000044 AAttiinnaa OOlliimmppiiyyaattllaarr››

““YYEENN‹‹ AATTAA SSPP00RRUUMMUUZZ HHAALLTTEERR””

HHaalliill MMUUTTLLUU 33.. OOlliimmppiiyyaatt

RReekkoorruunnuu KK››rrdd››

Atina 2004’te dünyay› kald›rd›k.. 56 kilodaHalil Mutlu toplamda 295 kilo ile 3. olimpiyatşampiyonluğunu kazand›.. İlk 2 hakk›ndaşampiyonluğu garantileyen sporcumuz rekoruise kaç›rd›.. 56 kiloda bronz ise Sedat’›n ol-du..

28. Yaz Olimpiyat Oyunlar›’nda halterdeerkekler 56 kiloda Halil Mutlu alt›n, Sedat

Artuç dabronz ma-dalya ka-zand›.

H a l i lMutlu böy-lece, 3. kezü s t ü s t eo l impiya tşampiyon-luğunu ka-z a n m a y ›b a ş a r d › .Mutlu’danönce NaimS ü l e y m a -

noğlu da halterde 3 kez üstüste olimpiyatşampiyonluğunu kazanm›şt›. Mutlu, bu başa-r›ya ulaşan dünya halter tarihindeki 4., Türki-ye’deki ise 2. sporcu unvan›n› ald›.

Nikaia Halter Salonu’ndaki müsabakalar›n2. günündeki erkekler 56 kilo müsabakas›naiyi başlayan Mutlu, koparmada ilk hakk›nda130, 2. hakk›nda da 135 kiloyu kald›rd›ktansonra, 3. ve son hakk›nda 138.5 kiloyla kendi-sine ait dünya rekorunu 140 kiloyla k›rmay›denedi, ancak başar›l› olamad›.

Mutlu, silkmede de ilk hakk›nda 160 kilo-yu kald›rd›ktan sonra 2. hakk›nda 165 kilodabaşar›l› olamad›. Şampiyon sporcu, 3. ve sonhakk›nda 168 kiloyla kendisine ait dünya re-korunu 168.5 kiloyla k›rmay› denediyse de bu

ağ›rl›ğ› kald›ramamas›na karş›n, toplamda295 kiloyla alt›n madalyan›n sahibi oldu.

Yar›şmada Mutlu’nun en büyük rakibi ola-rak gösterilen Çinli Wu Meijin, koparmada130, silkmede de 157.5 kilo kald›rarak, top-lamda 287.5 kiloyla gümüş madalya al›rken,bu kilodaki diğer Türk sporcu Sedat Artuç dakoparmada 125, silkmede de 155 kiloluk kal-d›r›şlar›yla toplamda 280 kiloya ulaşt› vebronz madalyan›n sahibi oldu. Artuç, böylecekariyerindeki ilk olimpiyat madalyas›na ulaş-t›.

Halterde dördüncü sporcumuz Aylin Daş-delen ise 58 kilo müsabakas›nda yenik düştü.İlk hakk›ndan sonra geçersiz kald›r›şlar yapanDaşdelen bronz madalyay› kaç›rarak dördün-cü olabildi.

Halter 1896’daki olimpiyatlarda yap›lmayabaşlanm›ş ve 1920 y›l›ndan itibaren genel ha-le gelmiştir.

Temelde halter basit bir spordur. Kural ola-rak en fazla ağ›rl›ğ› kald›ran kazan›r. Halterdekald›r›lacak ağ›rl›k 260 kilograma kadar ç›-kar.

Basit bir benzetmeyle bu bir ineği elleri-nizle kafan›z›n üzerinde tutup hakemler b›rakdediğinde de b›rakmaya benzer.

EEFFSSAANNEE HHAALLTTEERRCCİİ

Türkiye’nin “cep herkülü” Naim Süleyma-noğlu halter tarihinine ad›n› alt›n harflerleyazd›rm›şt›r.

1985 y›l›nda Bulgaristan’dan maceral› birka盺 sonucu Türkiye’ye gelen Naim, parlaksporculuk yaşam› boyunca üç kere olimpiyatmadalyas› ve yedi kere de Dünya Şampiyon-luğu alm›şt›r.

Halter sporunu yapanlar›n idolü haline ge-len Naim Süleymanoğlu d›ş›nda Halil Mutluülkemize büyük başar›lar kazand›rm›şt›r.

NNuurrccaann TTAAYYLLAANN

TTaarriihhee GGeeççttii

28. Yaz Olimpiyat Oyunla-r›’nda halter müsabakalar›ndabayanlar 48 kiloda NurcanTaylan tarihi bir başar›ya imzaatt› ve 2 dünya, 5 de olimpiyatrekoru k›rarak alt›n madalya ka-zand›.

Oyunlar tarihinde madalyakazanan 3. Türk bayan sporcuolan Taylan, halterde bayanlarkategorisinde ilk kez Türkiye’yealt›n madalya getirmiş oldu.Türkiye, daha önce bayanlardaBarcelona-92’de judoda HülyaŞenyurt, Sydney-2000’de detekvandoda Hamide B›kç›n To-sun ile bronz madalya kazan-m›şt›.

Halter müsabakalar›n›n ilkgününde, bayanlar 48 kilodamücadele eden Nurcan Taylan,koparmada ilk hakk›nda 90 kilokald›rarak ilk olimpiyat rekoru-nu k›rd›. 2. hakk›nda 95 ile yenidünya ve olimpiyat rekorlar›naulaşan Taylan, 3. ve son hakk›n-da bu kez 97.5 kilo kald›rarakrekorlara devam etti. Koparma-da eski dünya rekoru, 93.5 ki-loyla Çinli Zhuo Li’ye aitti.Zhuo Li, ilk hakk›nda 90, 2.

hakk›nda da 92.5 kiloyu kal-d›rd›ktan sonra 3. ve son hak-k›nda 95 kiloda başar›l› olama-d›.

21 yaş›ndaki genç sporcuNurcan Taylan, silkmede ilkhakk›nda 107.5 kiloyu kald›r-d›ktan sonra 2. hakk›nda 112.5kiloda başar›l› olamad›. Sonhakk›nda bu ağ›rl›ğ› kald›ranTaylan, böylece toplamda 210kiloya ulaşarak üstüste 2 olim-piyat, ayr›ca 1 dünya rekoruk›rd› ve alt›n madalyaya ulaşt›.

Page 12: UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say ...UGH 2004 Günlü¤ü Kongre Gazetesi • 2 Eylül 2004 • Say› : 1 Gençli¤i yetifltiriniz. Onlara ilim ve irfan›n

HHaacceetttteeppee ÜÜnniivveerrssiitteessii TT››pp FFaakküülltteessiiPPaattoolloojjii KKüürrssüüssüü BBaaşşkkaann›› PPrrooff.. DDrr.. BBeeddrriiUUzzuunnaalliimmooğğlluu''nnuu kkaayybbeettttiikk..

Prof. Dr. Bedri Uzunalimoğlu, benimAnkara Sarar İlkokulu'ndan s›n›f arkadaş›md›.İlkokul 2. S›n›ftan okulu bitirene kadar, öğret-menimiz Zehra Sunar'›n öğrencisi olarak dörty›l birlikte okuduk. 55 y›ll›k arkadaşl›ğ›n, dost-luğun yoğunlaşt›rd›ğ›, derinleştirdiği duygular-la düşünüyorum O'nu.

""VVİİRRAANN DDAAĞĞLLAARR""

Bedri'nin arkas›ndan Necati Cumal›'y› kay-bettiğimiz günün duygular›yla doldum. Cuma-l›'n›n "Viran Dağlar" roman›n›n başl›ğ›yla özet-lemiştim o duygular›. Kaybettiğimiz insanlar›n,Cumhuriyetimizi viran b›rakt›klar› duygusuylagözü aç›k gitmeleri, beni kahrediyor. Türki-ye'nin yeniden düze ç›kt›ğ›n› görmeden gittilerdiye kendimi suçlu hissediyorum. Biraz da ço-cukça bir duygudur bu, biliyorum tarih bilinciy-le aç›klanamaz. Türkiye'nin düze ç›kmas›, birs›çrama noktas›d›r. Demek ki tarih daha orayagelmemiştir; biz görevimizi yap›yoruz, bu bi-zim suçumuz değildir.

Doğrudur, ancak biz Cumhuriyetimizin sondevrimci kuşağ›n›n seçkinleri, birbirimize busorumluluk duygusuyla bakar›z. Birbirimizi enbaşta bu sorumluluk duygusuyla karş›lar veuğurlar›z. Merhabam›z da, güle gülemiz de bu-dur bizim.

Cumhuriyetimizin viran olup gitmesi, yar›ndevran›n döneceğini bilsek de, bizlerin yüreğin-deki derin yarad›r. Arkadaşlar›m›z› o yaraylatoprağa vermenin ac›s› anlat›lamaz; ancak bili-nebilir. İçimizden birini böyle yaral› yolcuederken, bir daha yaralan›r›z.

İİNNSSAANN SSAARRIILLMMAAZZ MMII??

S›n›f arkadaş›m Bedri Uzunalimoğlu ile y›l-lar sonra birbirimizi yeniden bulmam›z, herşe-yimizi borçlu olduğumuz o koskaca devriminy›k›ma uğramas› karş›s›nda birbirimize sar›l-mak gibiydi. İlkokuldan sonra zaman zamankarş›laş›r ve görüşürdük. Ancak son yar›m yüz-y›l›n birikimiyle sanki yeniden arkadaş olduk.Hem çok eski bir dost, hem de yepyeni bir dostgibiydik. Dört y›l önceydi san›r›m, Bedri arad›.İşte burada anlatmaya çal›şt›ğ›m duygular, kay-g›lar, özlemler… İnsan sar›lmaz m›?

Bizi adam eden Cumhuriyet kültürü, toplu-mumuzun bugünkü haline bakt›ğ›m›z zaman,ilkokul s›ralar›m›zda kalm›şt›. Biz o kültürledoluyduk; ama o devrimci kültür sürülüyordu;eziliyordu. Biz yine Bedri Uzunalimoğlu ileAtatürk'ün Sarar İlkokulu 5-B s›n›f›ndaki öğ-rencileriydik; bağ›ms›zl›kç›yd›k, kanunlar›nbaşka ülkelerden gelmesini kabul edemezdik.Kamucuyduk, TÜPRAŞ'›n özelleştirilmesinedirenirdik. Ayd›nlanmac›yd›k, bir tarikat müri-dinin getirilip başkand›r diye tepemize oturtul-mas›na tahammül edemezdik. Vatan›n bağr›nadayanm›ş olan hançeri, her sabah bağr›m›zdaduyarak ac›yla kalk›yor; her gece yatağa baş›-m›z› kayg›yla koyuyorduk.

Cumhuriyeti kaybederek yaşamak bizeharamd›.

Bedri ile son y›llarda bunlar› konuşuyorduk.Hep bu duygularla birbirimizi çok s›k arar ol-duk. Bedri, Cumhuriyet Devrimi'nin barometre-si gibiydi; derecenin her f›rlay›ş ve inişinde te-lefonla arard›. Ben de öyle, bir Cumhuriyet çi-çeği solsa, bir Cumhuriyet çiçeği açsa, hemenO'nu arard›m.

Duydudaşl›k bambaşka bir duygu. Ayn› şe-hirde değilsek, birbirimizin sesine sar›l›rd›k.

OO BBİİLLİİNNÇÇLLEE OO KKAARRAARRLLAA

Cumhuriyetin devrimci kuşağ› birbirine yal-n›z kayg›larla ve ac›larla m› sar›l›r? Değil elbet-te. As›l, devrimi kurtarmak, devrimi yeniden birdevrimle kurtarmak için, o bilinçle, o kararlasar›l›r. Zaten birbirimize sar›lmam›za as›l an-lam veren de buydu. Biz "Ya istiklal, ya ölüm"diyen bir kültürün insanlar›yd›k.

Bu gidişin cevab›n› iyi biliyorduk ve bildiği-miz için de umutluyduk. Bedri, y›llar sonra be-ni o umutla aram›şt›. "Doğu" dedi, "Üniversiteçevresinde, yaln›z üniversitede değil, Urla'da daİşçi Partisi konuşuluyor. Bir tek İşçi Partisi kald›deniyor. Ve ben de hep bunu anlat›yorum art›k. Ge-çende bir profesör, "Sizde mi Komünist oldunuz

yoksa?" dedi.'Vatan›m›z›n bağ›ms›zl›ğ› ve Cumhuriyetin

amaçlar›na ulaşmas› için ne olmak gerekiyorsa, benO'yum' dedim. 'Ben var›m Doğu" dedi.

MMUUTTLLUULLUUKK KKAAYYNNAAKKLLAARRIIMMIIZZ

Bedri vard›. Bizim s›n›f›n en çal›şkan›yd›.Öğretmenimizin önerisiyle 5. S›n›fta, Cumhur-başkan› olarak seçilmişti. Hiçbir zaman malmülk, para pul peşinde koşmad›. Baş› dik ve dü-rüşt yaşad›. Gerçek bir bilim adam›yd›. Bilimselaraşt›rma, ayd›n sorumluluğu, sade yaşamak,tutumluluk, farfara ve şaşaaya yüz vermemek,insana sayg›, incelik, nezaket; onu varedenözelliklerdi. Köklü bir aileden ald›ğ› mayaylaCumhuriyet Devrimi kültürünü yoğurmuştu.Tertemiz, nokta kadar lekesi olmayan bir hayatyaşad›.

Biz Cumhuriyet kuşaklar›n›n mutluluk kay-naklar› başkad›r ve eşsizdir. Birbirimizi görmekve seslerimizi duymak bile bizim için derinmutluluktu.

Yoğun bak›mdayd›. Kimseyle görüştürülmü-yordu. Heyecanlanmamas› gerekiyordu. "Benigörünce mutlu olur" diye ağabeyi Prof. Dr.Alim Uzunalimoğlu'na başvurdum. O da "Kar-

deşimle iletişim kurdum" dedi, "sizi görüncemutlu olacak." Gittim, 55 y›ll›k arkadaş›m› sonkez gördüm. Gözlerini açt› ve gülümsedi. Yüre-ğinin bağl› olduğu aletler, birden yüksek seslerç›karmaya başlad›lar.

DDUURRUUMMUUNN FFAARRKKIINNDDAA OOLLMMAAKK

Çok az insan›m›z durumun fark›ndad›r. Pro-fesör Dr. Bedri Uzunalimoğlu durumun fark›n-dayd›. Ben de durumun fark›ndayd›m. Kaç kişiacaba durumun fark›ndad›r? Burada say› belir-leyici değildir. Belirleyici olan niteliktir; her-hangi bir nitelik değil, devrimci niteliktir. Tür-kiye'nin şu anda neyi varsa, herşeyi, o devrimciniteliktir.

Prof. Dr. Bedri Uzunalimoğlu, nitelikliydi.Benim Sarar İlkokulu 2-B s›n›f›ndaki sevgi-

li kardeşimi kucakl›yorum.O'na s›ms›k› sar›l›yorum. Tarihe sar›lm›ş gi-

bi oluyorum. O tarih, bizim biricik kurtar›c›-m›zd›r ve geleceğimizdir.

Doğu PERİNÇEK

GGaass tt rrooeenntteerroolloojj ii PPaatthhoolloogg’’uu PPrrooff.. DDrr.. BBeeddrrii UUZZUUNNAALLİİMMOOĞĞLLUU’’nnuu KKaayybbeettmmeenniinn AAccııssıınnıı YYaaşşaammaakk ttaayy ıı zz

PPrrooff.. DDrr.. BBeeddrrii UUZZUUNNAALLİİMMOOĞĞLLUU

UUGGHH 22000044 ggüünnllüü¤¤üü1122