Upload
others
View
2
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
I
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ Duygu KÖSE MANYETİK NANOPARTİKÜL DESTEKLİ KATALİZÖR SENTEZİ
KİMYA ANABİLİM DALI ADANA, 2013
II
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
MANYETİK NANOPARTİKÜL DESTEKLİ KATALİZÖR SENTEZİ
Duygu KÖSE
YÜKSEK LİSANS TEZİ
KİMYA ANABİLİM DALI
Bu tez 12/06/2013 Tarihinde Aşağıdaki Juri Üyeleri Tarafından Oybirliği/ Oyçokluğu İle Kabul Edilmiştir. ...................................... ...................................... .............................................. Prof.Dr. Bilgehan GÜZEL Prof. Dr. Selahattin SERİN Prof. Dr. Ramazan ESEN Danışman
Üye Üye
Bu Tez Enstitümüz Kimya Anabilim Dalında hazırlanmıştır. Kod No: Prof.Dr. Mustafa GÖK Enstitü Müdürü Bu Çalışma Çukurova Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Tarafından Desteklenmiştir. Proje No: FEF2012YL019 Not: Bu tezde kullanılan özgün ve başka kaynaktan yapılan bildirişlerin, çizelge, şekil ve fotoğrafların
kaynak gösterilmeden kullan ımı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunundaki hükümlere tabidir.
I
ÖZ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
MANYETİK NANOPARTİKÜL DESTEKLİ KATALİZÖR SENTEZİ
Duygu KÖSE
ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
KİMYA ANABİLİM DALI
Danışman : Prof. Dr. Bilgehan GÜZEL Yıl: 2013, Sayfa: 90 Jüri : Prof. Dr. Bilgehan GÜZEL : Prof. Dr. Selahattin SERİN : Prof. Dr. Ramazan ESEN
Bu çalışmada, reaksiyon ortamlarından kolay ayırabilme amacıyla manyetik demir oksit üzerine desteklenmiş Schiff bazı ligantlarının Pd ve Mn kompleksleri sentezlenmiştir. Bu amaçla ilk aşamada Fe3O4 silikat ile kaplanmış, sonrasında silikat üzerine 3(2-aminoetilamin)propil-tri metoksisilan bağlanmıştır. Fe3O4 destekli silanın amin grubunun 2 asetil piridin ile kondenzasyonu sonucu elde edilen manyetik Fe3O4 destekli Schiff bazının Pd kompleksi hazırlanmıştır. Mn kompleksinin hazırlanmasında ise 3(aminoetil amin)propiltrimetoksi silan ile 2-hidroksi naftaldehit mangan asetat eşliğinde kalıp etkiden yararlanılarak sentezlenmiştir. Sentezlenen bu bileşik silikat kaplı Fe3O4’e bağlanarak Fe3O4 destekli Schiff bazı Mn kompleksi oluşturulmuştur. Sentezlenen bileşik ve ara ürünlerin yapıları FT-IR, XRD ve SEM analiz yöntemleri ile aydınlatılmıştır. Sentezlenen Pd kompleksinin katalitik etkinliği Suzuki tepkimesinde, Mn kompleksinin ise epoksidasyon tepkimesi üzerinde belirlenmiştir. Manyetik nano tanecik üzerine destekli katalizörler reaksiyon sonrası mıknatısla sabitlenerek dekantasyon yoluyla kolaylıkla reaksiyon ortamından ayrılmıştır.
Anahtar Kelimeler: Manyetik Nanopartikül, Katalizör, Fe3O4 , Suzuki Reaksiyonu, Epoksidasyon
II
ABSTRACT
MSc THESIS
THE SYNTHESIS OF MAGNETIC NANOPARTICLES SUPPORTED CATALYST
Duygu KÖSE
ÇUKUROVA UNIVERSITY INSTITUTE OF NATURAL AND APPLIED SCIENCES
DEPARTMENT OF CHEMISTRY
Supervisor : Prof. Dr. Bilgehan GUZEL Year: 2013, Pages: 90 Jury : Prof. Dr. Bilgehan GUZEL : Prof. Dr. Selahettin SERİN : Prof. Dr. Ramazan ESEN
In this study, novel Pd and Mn complexes with Schiff base ligands were
synthesized and supported on magnetic iron oxide fort he purpose of easy removal of the catalyst from the reaction media. This was accomplished by first coating the Fe3O4 with silicate and then attaching 3(2-aminoethylamine)propyl-tri metoxysilane to the silicate. The Fe3O4 supported Schiff base Pd complex was obtained as a result of the condensation of the imine group of the supported silane and 2-acetyl pyridine. The Mn complex was prepared by first reacting 3(aminoethylamine)propyl-tri metoxysilane, 2-hydroxy naphtaldehyde and manganese acetate. Then the product of this reaction was attached to the silicate coated Fe3O4 , resulting in the Schiff base Mn complex. All synthesized complexes were characterized by FT-IR, XRD and SEM. The catalytic activities of the Pd complex in a Suzuki reaction and of the Mn complex in an epoxidation reaction were observed. The magnetic nanoparticle supported catalysts were removed the reaction media easily via decantation with magnets. Keywords: Magnetic Nanoparticles; Catalyst; Fe3O4 ; Suzuki Reaction;
Epoxidation.
III
TEŞEKKÜR
Tez çalışmam boyunca bana sonsuz destek veren, en çıkılmaz durumlarım da
dahil olmak üzere engin bilgi ve deneyimleriyle yardımlarını esirgemeyen danışman
hocam Sayın Prof. Dr. Bilgehan GÜZEL’e teşekkürlerimi sunarım.
Anorganik Kimya Anabilim Dalı başta olmak üzere Kimya Bölümündeki tüm
hocalarıma ve bölüm çalışanlarına katkılarından dolayı teşekkür ederim.
Laboratuvar çalışmalarım sırasındaki yardımlarından dolayı değerli
arkadaşlarım Hande KÖKSAL, Burcu DARENDELİ, Fatma ULUSAL, Asım
EĞİTMEN, Susanne JAMİSON, Gözde ERGÖÇEN, Müge ŞENGÜL, Burak
KOCA, Burcu ERGÜN ve Fatih YOLAÇAN’a teşekkürü bir borç bilirim.
Beni doğru yönlendirdiği, bana her zaman güvendiği ve maddi manevi
fedakarlıkları ile bugünlere gelmemde en büyük pay sahibi olan, eğitim ve tez
çalışmalarım süresince sabırla her zaman yanımda olan ve her türlü desteği
esirgemeyen, annem Sermin KÖSE, babam Hıdır KÖSE, kardeşlerim Gözde KÖSE
ve Nursena KÖSE’ ye çok teşekkür ederim.
Bu çalışma; Ç.Ü. Bilimsel Araştırma Projesi (Proje no: FEF2012YL019)
tarafından desteklenmiştir.
IV
İÇİNDEKİLER SAYFA
ÖZ ................................................................................................................................. I
ABSTRACT ................................................................................................................. II
TEŞEKKÜR ............................................................................................................... III
İÇİNDEKİLER .................................................................................................... …..IV
ÇİZELGELER DİZİNİ .............................................................................................. VI
ŞEKİLLER DİZİNİ ................................................................................................. VIII
SİMGELER VE KISALTMALAR ............................................................................. X
1. GİRİŞ ....................................................................................................................... 1
1.1. Nano Teknoloji.................................................................................................. 2
1.1.1. Nano Partiküller ....................................................................................... 5
1.1.2. Nano Parçacıkların Önemi ....................................................................... 6
1.1.3. Nano Teknolojinin Önemi........................................................................ 6
1.1.4. Manyetik Nano Parçacıklar ...................................................................... 8
1.1.5. Nano Partiküllerin Üretim Yöntemleri .................................................... 8
1.2. Organometalik Kimya ..................................................................................... 10
1.3. Schiff Bazlarının Yapısı ve Genel Özellikleri ............................................... 11
1.4. Epoksidasyon .................................................................................................. 11
1.4.1. Epoksitlerin Tepkimeleri ........................................................................ 13
1.5. Kataliz ............................................................................................................. 13
1.5.1. Heterojen Kataliz ................................................................................... 17
1.5.2. Homojen Kataliz .................................................................................... 20
1.5.3. Biyokatalizörler ...................................................................................... 22
1.5.4. Homojen ve Heterojen Katalizör Sistemlerinin Karşılaştırılması .......... 22
1.5.5. Katalitik Etkimenin Mekanizması ......................................................... 24
1.5.6. Katalizörlerin Deaktivasyonu................................................................. 25
1.6. Geçiş Metalleri ve Katalitik Aktiviteleri ......................................................... 26
1.7. Suzuki Reaksiyonu .......................................................................................... 26
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR ...................................................................................... 29
3. MATERYAL VE METOD .................................................................................... 35
V
3.1. Materyal .......................................................................................................... 35
3.3.1. Kullanılan Kimyasallar .......................................................................... 35
3.1.2. Kullanılan Cihazlar ................................................................................ 36
3.2. Metod .............................................................................................................. 36
3.2.1. Manyetik Nano Partikül Fe3O4 Sentezi .................................................. 36
3.2.2. ML1, ML2, MK1, MK2 Komplekslerinin Sentezi ................................... 37
3.2.2.1. Katı Destek Sentezi ..................................................................... 37
3.2.2.2. ML1 Kompleksinin Sentezi ......................................................... 37
3.2.2.2.(1). ML1 Kompleksinin Sentezi 1. Basamak ..................... 37
3.2.2.2.(2). ML1 Kompleksinin Sentezi 2. Basamak ..................... 38
3.2.2.3. MK1 Kompleksinin Sentezi ........................................................ 39
3.2.2.4. ML2 Kompleksinin Sentezi ......................................................... 39
3.2.2.5. MK2 Kompleksinin Sentezi ........................................................ 40
3.3. Metal Komplekslerinin Katalizör Etkilerinin İncelenmesi ............................. 41
3.3.1. MK1 (Pd) Katalizörünün Suzuki Reaksiyonundaki Katalitik
Çalışmaları ............................................................................................. 41
3.3.2. MK2 (Mn) Katalizörünün Stirenin Epoksidasyonundaki Katalitik
Çalışmaları ............................................................................................. 42
4. BULGULAR VE TARTIŞMA .............................................................................. 43
4.1. Sentezlenen Bileşiklerin Karakterizasyonu .................................................... 43
4.1.1. MK1 Katalizörü ...................................................................................... 43
4.1.2. MK2 Kompleksi ..................................................................................... 48
4.2. Nano Partikül Destekli Katalizörlerin Katalitik Aktiviteleri ......................... 49
4.2.1. MK1 Katalizörünün Suzuki Reaksiyonundaki Aktivitesi ....................... 49
4.2.2. MK2 Katalizörünün Stirenin Epoksidasyonu Reaksiyonundaki
Aktivitesi ................................................................................................. 53
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER ............................................................................... 57
KAYNAKLAR .......................................................................................................... 59
ÖZGEÇMİŞ ............................................................................................................... 63
EKLER ....................................................................................................................... 64
VI
ÇİZELGELER DİZİNİ SAYFA
Çizelge 1.1. Homojen ve Heterojen Katalizin Kıyaslanması ................................. 23
Çizelge 4.1. MK1 Katalizörünün Suzuki Reaksiyonundaki Aktivitesi .................. 52
Çizelge 4.2. Mk2 Katalizörünün Stirenoksit Oluşumundaki Katalitik Aktivitesi .. 55
Çizelge 4.3. Mk2 Katalizörünün Benzaldehit Oluşumundaki Katalitik Aktivitesi 56
VII
VIII
ŞEKİLLER DİZİNİ SAYFA
Şekil 1.1. Nano partiküllere ait elektron mikroskobu görüntüleri (a) altın nano
çubuklar, (b) altın çekirdek silika kabuk nano partiküller ve (c) iç
boşluklu platinnano partiküller .................................................................. 5
Şekil 1.2. Nano partikül üretiminde kullanılan yaklaşımlar ...................................... 9
Şekil 1.3. Bir reaksiyonun katalizlenmiş ve katalizlenmemiş durumlarında
Potansiyel enerji değişimi ........................................................................ 13
Şekil 1.4. Akrilaldehit hidrojenasyonunda kimyasal (chemo) seçicilik ................... 15
Şekil 1.5. Stiren hidroformilasyonunda bölgesel (regio) seçicilik ........................... 15
Şekil 1.6. Enantiyo seçilik ........................................................................................ 16
Şekil 1.7. Diastereo seçicilik .................................................................................... 16
Şekil 1.8. Pd-katalizli scCO2 ortamdaki sinamil alkolün moleküler oksijen ile
sinamilaldehite oksidasyon reaksiyonu .................................................... 18
Şekil 1.9. Basit katalitik dönüşüm şeması ................................................................ 19
Şekil 1.10. Suzuki reaksiyonlarının oluşum mekanizması......................................... 27
Şekil 2.1. Fe3O4 ve CoxFe3xO ‘ün SiO2 ile kaplanarak np elde edilişi .................... 29
Şekil 2.2. Reaktantların farklı kullanımlarıyla molekül boyutundaki değişimin
SEM görüntüsü ........................................................................................ 30
Şekil 2.3. Sol-gel metodu kullanılarak SiO2 kaplı Fe3O4 oluşumu .......................... 30
Şekil 2.4. Schiff bazı içeren Pd katalizörünün oluşum reaksiyonu .......................... 31
Şekil 2.5. Fe3O4/SiO2 np destekli Pd katalizörünün oluşum basamakları ............... 31
Şekil 2.6. Fe3O4 manyetik nanopartikülünün üretim basamakları .......................... 32
Şekil 2.7. Fe3O4, Fe3O4/SiO2 ve Fe3O4/Ag/SiO2 np oluşum basamakları ................ 32
Şekil 2.8. SiO2–Al2O3 üzerine Co(II) schiff bazlarının bağlanması ........................ 33
Şekil 2.9. İnce film üzerine Fe2O3/SiO2 np oluşumu................................................ 33
Şekil 2.10. SiO2 kaplı Fe3O4 manyetik nano partikülüne Ag depozisyonu prosesi ... 34
Şekil 2.11. Manyetik nano katalizörün oluşum basamakları ..................................... 34
Şekil 3.1. Oluşturulan manyetik nano partiküllerin mıknatıs yardımıyla ayrılması 37
Şekil 3.2. SiO2 kaplanmış manyetik katı destek ....................................................... 37
Şekil 3.3. ML1 kompleksinin oluşum reaksiyonu 1. Basamak ................................ 38
IX
Şekil 3.4. ML1 Kompleksinin oluşum reaksiyonu ................................................... 38
Şekil 3.5. MK1 kompleksinin oluşum reaksiyonu .................................................... 39
Şekil 3.6. ML2 Kompleksinin oluşum reaksiyonu ................................................... 40
Şekil 3.7. MK2 kompleksinin oluşum reaksiyonu .................................................... 41
Şekil 3.8. Suzuki reaksiyonu .................................................................................... 42
Şekil 3.9. Stirenin epoksidasyon reaksiyonu ........................................................... 42
Şekil 4.1. MK1 Kompleksi ....................................................................................... 44
Şekil 4.2. Atom plakaları arasında X-ray ışınının kırınımı ...................................... 45
Şekil 4.3. NaCl’nin oluşturduğu kristal yapılar ....................................................... 45
Şekil 4.4. SiO2 kaplı Fe3O4 Nanopartikülünün XRD Spektrumu ............................ 46
Şekil 4.5. MK1 Katalizörü için XRD Spektrumu ..................................................... 46
Şekil 4.6. Pd Katalizörü için XRD Spektrumu (Nghia T.,2011) ............................. 47
Şekil 4.7. MK2 Kompleksi ....................................................................................... 48
Şekil 4.8. Suzuki reaksiyonlarının oluşum mekanizması......................................... 49
Şekil 4.9. 4-bromoasetofenonun alıkonma süresi (9.8 dk)....................................... 50
Şekil 4.10. Fenil boronik asitin alıkonma süresi (11.857 dk) .................................... 50
Şekil 4.11. 4-asetilbifenilin alıkonma süresi (12,989 dk) .......................................... 50
Şekil 4.12. Başlangıçta reaksiyon ortamından alınan numunenin alıkonma süresi ... 51
Şekil 4.13. 120 dk sonrasında reaksiyon ortamından alınan numunenin alıkonma
süresi ........................................................................................................ 51
Şekil 4.14. Stirenin Epoksidasyon Reaksiyonu.......................................................... 53
Şekil 4.15. Stirenin alıkonma süresi (5,2 dk) ............................................................. 53
Şekil 4.16. Stirenoksitin alıkonma süresi (8,3 dk) ..................................................... 54
Şekil 4.17. Benzaldehitin alıkonma süresi (9,5 dk) ................................................... 54
Şekil 4.18. 1 saat sonunda verilen numunenin alıkonma süresi ................................. 54
Şekil 4.19. 24 saat sonunda verilen numunenin alıkonma süresi ............................... 55
X
SİMGELER VE KISALTMALAR
DCM : Diklorometan
DMF
TBHP
: Dimetilformamit
:Tersiyer bütil hidrojen peroksit
FT-IR : Fourier dönüşümlü infrared spektroskopisi
GC : Gaz kromatografisi
MK1 : Manyetik nano Pd katalizörü
MK2
ML1
ML2
: Manyetik nano Mn katalizörü
: Manyetik nano ligant
: Manyetik nano ligant
nm : Nanometre
SEM : Scanning electron microscope
XRD
TEOS
: X-Ray diffraction
: Tetra etilen orto silikat
XI
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
1
1. GİRİŞ
Richard Feynman’ın 1959 yılında yaptığı konuşma da “There’s Plenty of
Room at the Bottom (Dipte Pek Çok Oda Var)” cümlesi ile ilk defa konu edilen nano
yapılar, günümüzde hem teknolojinin şu anda bulunduğu konum ve gelecekteki
ihtiyaçlara getireceği çözümler açısından oldukça önemli yer teşkil etmektedir.
Günümüzde nano yapılara geniş ilgi olmasının sebebi, yapıların nano boyuta indikçe
fiziksel özelliklerinde gözlenen farklılıklardır. Yapı yığın halden nano boyuta indikçe
malzeme metal ise daha güçlü ve sert olmakta, seramik ise daha kolay işlenebilir hale
gelmektedir. Ayrıca normalde yalıtkan materyallerin, nano boyuta ısı veya elektriği
iletebildiği ve koruyucu kaplama olarak kullanılabilecek formlara dönüştüğü
gözlenmiştir. Parçacık ve yüzeye bağlı gözlenen farklılıklar sadece bir kısım
değişimlerdir. Bunların yanı sıra, genel olarak manyetik özelliklerde de farklılıklar
gözlenmiştir. Gözlenen değişimlere bağlı olarak; manyetik nano yapılar, elektronik,
optoelektronik, ferroakışkanlar, esnek disk kayıtlama, biyomedikal malzemelerde ve
katalizörler v.b. alanlarda bilimsel ve teknolojik uygulama olanağı bulmuştur.
Boyutu 100 nanometrenin (nm) altında olan nano partiküller, hacimsel yapılı
malzemelerden çok daha farklı ve üstün olarak kabul edilen özellikler
sergilemektedirler. Nano yapılı partiküllerin gösterdikleri üstün özellikler sayesinde
elektrik-elektronik, biyomedikal, otomotiv ve kimya sektörleri başta olmak üzere
birçok endüstriyel alanda kullanıma sahiptirler. Nano partiküllerin fizikokimyasal ve
morfolojik özellikleri kullanılan başlangıç malzemesinin karakteristiğinden
etkilenmesinden dolayı farklı üretim yöntemlerinin geliştirildiği görülmektedir.
Nano yapılı demir partikülleri hacimsel yapılarından farklı, beklenmeyen
olağandışı fiziksel ve kimyasal özellikler sergilemektedir. Partikül boyutu,
şekil/yüzey morfolojisi ve aglomerasyonlarının kontrolu nano yapılı partiküllerin
özelliklerini yakından etkilemektedir. Demir partikülleri sahip oldukları üstün
manyetik özellikleri sayesinde manyetik veri depolama cihazlarında, manyetik
akışkanlarda ve biomedikal uygulamalarda ilaç taşıyıcı olarak, kanser tedavilerinde
ve manyetik görüntüleme cihazlarında kullanılmaktadır. Ayrıca demir partiküllerinin
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
2
kimyasal özellikleri karbon nano tüplerin sentezlenmesi gibi kimyasal reaksiyonlarda
katalizör olarak bu tür tozların kullanımlarını mümkün kılmaktadır.
Fe3O4 nano yapıları demirin oksitlenerek pasifleşmesi (yüzey reaktivitesinin
azalması) sonucu oluşan bir yapıdır. Demir bilindiği gibi sahip olduğu yüksek doyum
mıknatıslanma değeri nedeni ile teknolojik pek çok alanda vazgeçilmez bir yapıdır.
Demir nano parçacıkları özellikle, karbon-karbon bağlarının oluşumu ve
parçalanmasında etkin bir rol almaktadır. Fakat nano boyutta demirin teknolojik
uygulamasında karşılaşılan en önemli dezavantaj, sahip olduğu yüksek
reaktivitesidir. Su veya hava ortamında bulunduğu zaman çok hızlı bir şekilde
oksitlenerek, sahip olduğu ferromanyetik karakteristiği kaybedip antiferromanyetik
yapıya dönüşmektedir. Bu da, yüksek oranda oksijen içeren veya sulu ortamlarda
demirin kullanılmasını engelleyici bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Literatürlerde
bu sebeple, demirin yüzey reaktivitesinin azaltılıp, kullanılan sistem içerisinde kararlı
olarak uzun süreler kalabilmesi için çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmaların
en önemlileri, faklı element matrisleri içerisinde tutularak, polimer ile kaplanarak
veya istenilen şekilde oksitlendirilerek yapının antiferromanyetik yapıya
dönüşmeyip, net bir mıknatıslanma değeri olan kararlı ferrimanyetik yapıya
dönüşmesi veya ferromanyetik halde tutma çalışmalarıdır. Bu şekilde, demirin
teknolojik uygulamalarda kararlı olarak uzun süreler pasifleşerek kullanılması
sağlanmıştır. Yapılan tez çalışmasında, Fe3O4 nano partikülü sentezlenerek SiO2 ile
kaplanarak pasifleşmesi sağlandı.
1.1. Nano Teknoloji
Nano teknoloji, nano yapılı malzemelerin ve cihazların tasarlanmasını,
üretimini ve işlevsel olarak kullanımını kapsamaktadır. Küçük boyutları sayesinde
nano yapıların beklenmeyen özelliklerini fizikçiler, kimyacılar, biyologlar ve
mühendisler disiplinler arası çalışmalarla anlamaya ve bunları insanların ihtiyaçları
doğrultusunda kullanmaya çalışmaktadır. Nano teknoloji ile ilgili gazete ve
dergilerde haberlerin, makalelerin ve köşe yazılarının yayınlanmasıyla birlikte bu
terimi günden güne daha sık duymaya başlamamız günümüzde bu konunun ne kadar
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
3
çok önem kazanmaya başladığının ve günlük hayata yansımalarının en açık kanıtıdır.
Nano teknolojiye karşı artan önemin başlıca sebebi nano teknolojinin 18. yüzyılın
sonlarından itibaren her yüzyılda bilim ve teknolojide yaşanan temel ilerlemelerin
insan hayatını derinden etkileyen ve refah düzeyinin artmasına sebep olan
gelişmelerden biri olarak kabul edilmesidir.
Nano boyutlu malzemeler üzerine gerçekleştirilen çalışmalar son yıllarda tek
başına önemli bir alan olma doğrultusunda büyük bir gelişim göstermektedir.
Boyutları 100 nm ve altında kalan tozlar olarak tanımlan nano partiküller ise nano
boyutlu malzemelerin dolayısıyla nano teknolojinin temelini oluşturmaktadır. Bu
partiküller diğer ticari malzemelerden genelde farklı ve üstün kabul edilen özellikler
göstermektedir. Örneğin, demir grubu bir metal olan kobalt nano partikül formunda,
yüksek manyetik özellik, yüksek sinterlenme reaktifliği ve yüksek sertlik değerleri
göstermektedir. Bu farklılıktan dolayı bu malzemeler yeni uygulama alanları
bulmuşlardır. Küresel morfolojiye sahip nano boyutlu nikel tozları ise, hibrid
devreleri, çok katmanlı seramik kapasitörler ve piller gibi elektronik ürünlerde
performans ve düşük maliyetinden dolayı son yıllarda geniş bir kullanım alanı
bulmaktadır. Demir nano partiküller ele alındığında ise hacimsel yapılarından farklı
manyetik özellik göstermekle birlikte olağandışı fiziksel ve kimyasal özellikler
sergilemektedirler. Son yıllardaki çalışmalar bu malzemelerin düşük ergime ve
sinterleme sıcaklığı, süperplastik davranış, yüksek süneklik ve tokluk, yüksek ısıl
genleşme katsayısı, farklı termofiziksel özellikler ve yüksek self difüzyon katsayısı
gibi özellikler gösterdiğini ortaya koymuştur. Görüldügü gibi beklenmedik
özelliklere sahip demir nano partikülleri potansiyel birçok kullanım alanına sahiptir.
Bunların en başında manyetik özellikleri sebebiyle elektronik sektörü gelmektedir.
Demir nano partiküllerin hayatımıza girmesiyle manyetik veri depolama cihazları
günden güne gelişmiş ve terabit veri depolama kapasiteli aygıtlar geliştirilmiştir.
Ayrıca kimya sektöründe önemi artan bu malzemeler çok yüksek yüzey alan – hacim
oranından ötürü yüzeylerinde bulunan metal atomlarının fazla olması sonucu
katalizör olarak kullanılabilirler. Diğer önemli uygulama alanları da biyomedikal
sektörü ve manyetik akışkanlar olarak verilebilir.
Nano kelimesi eski yunandan günümüze gelmiş, küçük anlamındadır. Kabaca
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
4
nanoyu anlatmaya kalkışırsak; bir nanometre, metrenin bir milyarda biri olarak veya
10-9 metre olarak tanımlanır. İnsanın bir tel saçının çapı yaklaşık 100000
nanometredir. Bir atom çapının yaklaşık 10 katına karşılık gelmektedir. Hücre
içerisinde kimyasal tepkimeyi sağlayan proteinler, moleküller yaklaşık 1-25 nm
civarlarındadır. Nano yapılar denildiğinde ise karşımıza, nano parçacıklar, nano
kümeler, nano tüpler, nano kristaller, nano tabakalar ve sıvı, gaz veya katı ile
çevrelenmiş makro moleküller çıkmaktadır.
Nano boyutlu malzemeler üzerine gerçekleştirilen çalışmalar son yıllarda tek
başına önemli bir alan olma doğrultusunda büyük bir gelişme göstermektedir. Nano
boyutlu malzeme olarak tanımlanan yapılar; nano kristaller, nano partiküller, nano
tüpler, nano teller, nano çubuklar veya nano ince filmler gibi farklı sınıflara
ayrılmaktadır. Bu konu üzerine ilginin yoğunlaşmasının temel sebebi maddelerin belli
boyut aralığında hacimsel yapılarından farklı olarak olağandışı özellikler ve işlevsellik
sergilemeleridir. Boyutları 100 nm ve altında kalan tozlar olarak tanımlanan nano
partiküller ise nano boyutlu malzemelerin dolayısıyla nano teknolojinin temelini
oluşturmaktadır. Bu partiküller diğer ticari malzemelerden genelde farklı ve üstün
kabul edilen özellikler göstermektedir. Sıkça belirtilen nano partikül özelliklerinin
çekiciliğinin günümüzde bilinen nedenleri ise; kuantum boyut etkileri, elektronik
yapısının boyut bağımlılığı, yüzey atomlarının benzersiz karakterleri ve yüksek
yüzey/hacim oranı olarak ön plana çıkmaktadır.
Nano partikül sentezi bu yapıların sergiledikleri olağandışı özellikler sebebiyle
yüksek aktiviteli katalizörler, optik uygulamalar için özel teknolojik malzemeler ile
birlikte süperiletkenler, aşınmaya karşı katkılar, yüzey aktif maddeler, ilaç taşıyıcılar
ve özel teşhis aletleri gibi birçok teknolojik ve farmakolojik ürünlerin hazırlanmasının
yolunu açmıştır. Bunların yanı sıra, malzemelerin nano boyut seviyesinde kontrolü
nano taşıyıcılar, sensörler, nano makinalar ve yüksek yoğunluklu veri depolama
hücreleri gibi kendine özgü işlevselliğe sahip minyatürleştirilmiş aygıtların
gerçekleştirilmesine izin vermektedir. Açıkça görülmektedir ki, nano yapılı
malzemelerin ve cihazların tasarlanmasını, üretimini ve işlevsel olarak kullanımını
kapsayan nano teknoloji alanındaki yeni gelişmeler için vazgeçilemez ilk adım nano
partiküllerin üretimidir. Nano teknolojik malzemelerin çıkış noktasını oluşturan nano
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
5
partiküller geniş bir kimyasal aralık ve morfolojide üretilebilirler. Günümüzde
çekirdek-kabuk, katkılı, sandviç, boşluklu, küresel, çubuk benzeri ve çok yüzlü gibi
farklı morfolojilere sahip metal, metal alaşımı, seramik ve polimer esaslı veya bunların
karışımından istenilen özelliklere sahip nano partiküller hazırlanabilir.
(a) (b) (c) Şekil 1.1. Nano partiküllere ait elektron mikroskobu görüntüleri (a) altın nano
çubuklar, (b) altın çekirdek silika kabuk nano partiküller ve (c) iç boşluklu platin nano partiküller
1.1.1. Nano Partiküller
Seçilmiş fizikokimyasal özelliklere sahip malzemelerin üretimi, yeni
teknolojilerin gelişmesi için çok önemlidir. Bu amaçla kimya ve malzeme
mühendisleri yeni molekülleri sentezleyerek veya bilinen malzemeleri karıştırarak
günümüze kadar plastikler, patlayıcılar, ilaçlar, yüzey aktif maddeler, metaller, metal
alaşımları ve seramikler gibi farklı sınıflarda hayatımızın vazgeçilmezleri arasında
bulunan birçok malzeme üretmişlerdir. Fakat son yıllardaki strateji çok iyi bilinen
maddelerin nano partikül haline indirgenmesini, istenilen şekilde kimyasal bileşimini
ve özelliklerinin değiştirilmesini temel almaktadır. Bu konu üzerine ilginin
yoğunlaşmasının temel sebebi maddelerin belli boyut aralığında hacimsel yapılardan
farklı olarak olağandışı özellikler ve işlevsellik sergilemeleridir. Sıkça belirtilen nano
partikül özelliklerinin çekiciliğinin günümüzde bilinen nedenleri ise kuantum boyut
etkileri, elektronik yapısının boyut bağımlılığı, yüzey atomlarının benzersiz
karakterleri ve yüksek yüzey / hacim oranı olarak ön plana çıkmaktadır. Sözü edilen
etkilerin varlığı partikül boyutunu malzemenin fizikokimyasal özellikleri için kritik
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
6
öneme sahip duruma getirmektedir. Ayrıca muazzam sayıda nano parçacığın
birleştirilmesi ile kompleks, insan boyutlu makinaların yapımı gerçekleştirilebilir.
1.1.2. Nano Parçacıkların Önemi
Malzeme yığın halden nano boyutta yapılar haline geldiğinde; meydana gelen
değişimleri üç ana grupta belirtilebilir.
1. Büyüklük değişimi ile malzemede yeni fiziksel, kimyasal ve biyolojik
özellikler oluşmaktadır. Malzeme ne kadar küçük olursa, etkileşme yüzeyi o
kadar artmakta ve parçacık yüzeyleri arasındaki molekül sayısı, kuantum
elektromanyetik etkileşim, yüzey gerilimi artmaktadır. Yapı içerisinde dalga
özelliği gösteren elektronlar, şekil ve hacim değişiminden etkilenmektedir.
Bunun sonucu olarak, 50 nm altına inildikçe yapı içerinde kuantumlanmış
özellikler etkin hale gelmekte ve eğer yapı 10 nm altında ise oda sıcaklığında
bile bu özellikler fark edilebilmektedir.
2. Yapı belirli bir büyüklüğe ulaştığında, alışıla gelmemiş optoelektronik,
manyetik özellikleri, parçacık büyüklüğüne bağlı renk, hücre içerisine yapay
bileşen koyulabilmesi gibi pek çok işlem ve özellik gerçekleşebilmektedir.
3. Özel sistemlerde, meydana getirilen işlemlerin kompleksliği ve hızında, gözle
görülür bir artış elde edilmektedir. Çünkü yapı küçüldükçe mesafeler
azalacağı için, yapılan işlemin gerçekleşmesindeki zaman değişecek ve kısa
zaman skalaları nedeni ile etkilerin spektrumunda bir artış meydana
gelecektir. (elektrostatik, manyetik, ışıma, basınç...v.b. )
1.1.3. Nano Teknolojinin Önemi
Nano teknoloji sayesinde, moleküler düzeyde modern malzemelerin
geliştirilmesi kabiliyeti elde edildi. Bunun yanı sıra, atomik düzeyde inceleme
sayesinde her çift atom-atom etkileşiminin fiziksel karakterini belirleyerek yeni
malzemeler sentezlenebilinir hale gelinmiştir. Nano teknolojinin bize sağlayacağı en
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
7
büyük avantajlar, olağanüstü hafiflik, sertlik, uzun sürelilik, dayanıklılık, kıyafetlerde
dayanıklılık ve yüksek kimyasal aktivite olarak sıralayabiliriz. Bunun yanında nano
büyüklüklerdeki parçacıklardan yapılan malzemeler, araştırılması gereken pek çok
kullanışlı özelliklere sahip olabilmektedir.
Nano yapı ve nano teknolojinin potansiyel uygulama alanları, malzeme
üretim, elektronik, ilaç, sağlık, çevre, enerji, kimya, biyoteknoloji, tarım, bilgisayar
ve bilişim teknolojisinde, ulusal güvenlikte gözle görülür bir şekilde radikal atağa
geçmiştir. Nano teknoloji sayesinde bilinmeyen özelliklere sahip fonksiyonel
malzemeler, devreler, sistemler, 1 ile 100 nm aralığında yaratılmaktadır. Bu
malzemeler;
1. Nano kristal malzemelerde yüksek manyetik direnç,
2. Nano katmanlarda ayrılabilinen optik bariyerler ve sert kaplamalar,
3. Opto-elektronik özelliklerde dağılganlık ve yüksek reaktivite,
4. Kimyasal ve biyo dedektörler,
5. İlaç dağılım sistemlerinde avantaj sağlamakta,
6. Kimyasal-mekanik cilalamada,
7. Yeni üretilen lazerlerde,
8. Nano yapıdaki katalizörlerde,
9. Çiplerde,
10. Karbon nanotüp üretiminde,
11. Nano parçacıklarla güçlendirilmiş malzemelerde,
12. Termal bariyerlerde,
13. İnk Jet sistemlerinde,
14. Bilgi kayıt tabakalarında,
15. Moleküler eleklerde,
16. Yüksek sertlikteki keski aletleri olarak sıralanabilir.
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
8
1.1.4. Manyetik Nano Parçacıklar
Manyetik malzemelerin nano boyuta inerken, manyetik özelliklerinde
meydana gelen değişimler, yıllardır bilinen malzemelerin tekrar incelenmesine neden
olmuştur. Bu malzemelerin daha farklı alanlarda etkin olmalarını sağlamıştır.
Manyetik malzemeler özellikle, ferroakışkanların aktif bir elemanı, kayıt etme
tabakalarında, biyomedikal malzemelerde ve katalizlerde oldukça önemli olmuştur.
Bununla birlikte, manyetik nano parçacıklar, malzeme, üretim, elektronik, ilaç,
sağlık, çevre, enerji, biyoloji, kimya, biyoteknoloji, tarım, bilgisayar ve bilişim
teknolojisinde, ulusal güvenlik gibi alanlarda etkin olarak kullanılmaktadır.
1.1.5. Nano Partiküllerin Üretim Yöntemleri
Nano partiküllerin üretimi için yukarıdan aşağıya “top down” ve aşağıdan
yukarıya “bottom up” yaklaşımları çerçevesinde geliştirilmiş birçok yöntem
bulunmaktadır. Özellikle metalik nano partiküllerin üretiminde kullanılan yöntemler
mikro emülsiyon teknikleri, gaz fazından üretim teknikleri olan asal gaz
yoğunlaştırma, kimyasal buhar yoğunlaştırma ve hidrojen redüksiyonu olarak
sıralanabilir.
Ultrasonik sprey piroliz yöntemi ise küresel aglomere olmamış, mikron altı
partiküllerin geniş kimyasal kompozisyonda üretimine olanak sağlamaktadır.
Yöntemin en önemli avantajları basit ve ucuzluğunun yanı sıra ürünün morfolojik
özelliklerinin ve kimyasal yapısının rahat kontrolüdür.
Nano partiküllerin üretiminde kullanılan yöntemler; aşağıdan yukarı
“Bottom Up” ve yukarıdan aşağı “Top Down” olarak adlandırılan iki ana yaklaşım
altında incelenmektedir.
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
9
Şekil 1.2. Nano partikül üretiminde kullanılan yaklaşımlar
Yukarıdan aşağıya yaklaşımına dahil olan yöntemlerde hacimsel malzemeye
dışarıdan mekaniksel ve/veya kimyasal işlemler ile enerji verilmesi sonucunda
malzemenin nano boyuta kadar inebilecek küçük parçalara ayrılması esas
alınmaktadır. Yukarıdan aşağıya yaklaşımı ile çalışan yöntemlere verilebilecek en
genel örnekler; mekanik öğütme ve aşındırma olabilir. Bu tekniklerde klasik öğütme
işlemlerinden çok daha fazla enerji tüketimi gerçekleştiğinden yüksek enerjili
öğütme veya yüksek hız değirmenleri olarak da adlandırılmaktadırlar. Aşağıdan
yukarıya yaklaşımına dahil yöntemler ise; atomik veya moleküler boyuttaki yapıları
kimyasal reaksiyonlar ile büyüterek partikül oluşumunun gerçekleştirilmesi olarak
tanımlanmaktadır. Nano kristalin metal ve alaşımlarının üretiminde kullanılan ilk
yöntem olan gaz yoğunlaştırma tekniği aşağıdan yukarıya yaklaşımıyla
çalışmaktadır. Kimyasal buhar kaplama, kimyasal buhar yoğunlaştırma, sol jel ve
sprey piroliz yöntemleri de bu yaklaşımın en çok bilinen diğer üyeleridir. Partikül
üretiminde kullanılan yöntemlerin yukarıda açıklanan ayrım dışında fiziksel veya
kimyasal temelli olarak da iki ayrı sınıflandırılması mümkündür. Mekanik enerjinin
kullanıldığı gibi fiziksel özelliklerin ön plana çıktığı yöntemler fiziksel ve kimyasal
reaksiyonların gerçekleştiği yöntemler ise kimyasal temelli olarak kabul
edilmektedir.
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
10
1.2. Organometalik Kimya
En az bir metal - karbon bağı içeren bileşiklerin kimyası olarak tanımlanan
organometalik kimya, yirminci yüzyılın ikinci yarısında disiplinler arası yeni bir
bilim dalı olarak ortaya çıkmış ve yüzyılın sonuna doğru çok hızlı bir gelişme
göstermiştir. Organometalik kimya yeni bir alan olmasına karşın, ilk organometalik
bileşik iki yüzyıl kadar önce sentezlenmiştir. 1760 yılında arsenat tuzlarından
görünmeyen mürekkep geliştirmeye çalışan Fransız Kimyacısı L.C. Cadet, son
derece kötü kokulu bir sıvı elde etmiş ve daha sonra bu sıvının (CH3)2As-As(CH3)2
formülündeki dikakodil (eski Yunanca'da kötü kokulu anlamında) bileşiği olduğu
anlaşılmıştır. Bu maddede, arsenik ile karbon atomu değerlik elektronlarını ortaklaşa
kullanarak σ bağı yapmaktadır. Benzer şekilde, metal-karbon σ bağı içeren çok
sayıda alkil metal bileşiği 19. yüzyılın ikinci yarısında sentezlenmiştir. Bunlar
arasında Alman Kimyacısı E. Frankland tarafından 1849 yılında sentezlenen
Zn(C2H5)2 bileşiği, tarihsel sıralamada ikinci konumda bulunur. İlerleyen yıllarda
diğer metallerin de benzer bileşikleri sentezlenmiş ve bir yandan bu bileşiklerin
yapıları aydınlatılmaya çalışılırken, diğer yandan da bunların kullanılması üzerinde
yoğun arayışlara gidilmiştir. Özellikle organik bileşiklerin sentezinde alkil metaller
geniş ölçüde kullanım alanı bulmuştur. Bugün dahi yaygın şekilde kullanılanlara
örnek olarak, Grignard bileşikleri (alkil magnezyum halojenürler, R-Mg-X)
verilebilir.
Organometalik kimya, 1970’lerin sonuna kadar hemen hemen yalnızca temel
araştırmaların yapıldığı bir alan iken her geçen yıl bilimsel makale sayısının hızla
arttığı bir alan haline gelmiştir. 1970’lerin sonlarına doğru, organometalik
bileşiklerin gerek organik sentezlerde ve gerekse olefinlerin hidrojenlenme,
izomerleşme, polimerleşme gibi tepkimelerinde homojen katalizör olarak
kullanılması yönündeki çalışmalar büyük bir ivme kazanmış ve geliştirilen bazı
katalizörler endüstriyel ölçekte kullanılmaya başlamıştır. Özellikle olefinlerin
hidrojenlenmesi (margarin ve petrokimya sanayi gibi), izomerleşmesi,
karbonillenmesi, hidroformillenmesi, hidrosilillenmesi ve hidroboranlanması gibi
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
11
tepkimelerinde organometalik kompleksler homojen katalizör olarak endüstriyel
ölçekte kullanılmaktadır.
1.3. Schiff Bazlarının Yapısı ve Genel Özellikleri
İlk kez 1864’te Schiff tarafından bir primer amin ve bir aktif karbonil
grubunun kondenzasyonundan elde edilen ve azometin grubu içeren bileşiklere
“Schiff Bazları” denir (Orgel, 1960). İçinde azometin grubu bulunan bu tür
bileşiklerin ligant olarak kullanılması ilk defa 1831 yılında Pfeiffer ve arkadaşları
tarafından gerçekleştirilmiştir. Yine aynı grup çeşitli Schiff bazı yapısında ligandlar
ve ligantların bakır komplekslerinide sentezlemeyi başarmışlardır.
Schiff bazları iyi bir azot donör ligandı (-C=N-) olarak da bilinmektedir. Bu
ligantlar koordinasyon bileşiğinin oluşumu sırasında metal iyonuna bir veya daha
çok elektron çifti vermektedir. Schiff bazlarının oldukça kararlı 4, 5 veya 6 halkalı
kompleksler oluşturabilmesi için, azometin grubuna mümkün olduğu kadar yakın ve
yer değiştirebilir hidrojen atomuna sahip ikinci bir fonksiyonel grubun bulunması
gereklidir. Bu grup tercihen hidroksil grubudur. Schiff bazı oluşum tepkimesi
karbonil bileşiklerinin kondenzasyon (nükleofil katılma-ayrılma) tepkimesidir.
Koordinayon bileşiklerinin sentezinde ligand olarak kullanılan Schiff bazları
konusuyla birçok bilim adamı ilgilenmiş ve çeşitli kompleksler elde etmişlerdir.
Schiff bazlarının yapılarında bulunan gruplardan dolayı bunlardan elde edilen metal
kompleksleri renkli maddeler olduğundan boya endüstrisinde özellikle tekstil
boyacılığında pigment olarak kullanılmaktadır. Schiff bazı komplekslerinin
antikanser aktivitesi göstermesi özelliğinden dolayı tıp dünyasındaki önemi giderek
artmaktadır ve kanserle mücadelede reaktif olarak kullanılması araştırılmaktadır.
1.4. Epoksidasyon
Epoksidasyon; doymamış olefinlerin aktif oksijen vasıtaları ile üç üyeli
halkalı etere dönüştürüldükleri reaksiyon olarak tanımlanabilir (Othmer, 1965). Bu
serinin en basit üyesi etilen oksittir. Etilen oksit ve propilen oksit en önemli iki ticari
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
12
ürünüdür. Sentetik olarak en önemli olan epoksit etilen oksittir ve sanayide
sentezlenmesi etilenin gümüş oksit katalizörlüğünde oksitlenmesi ile yapılır.
Etilen oksit baklagillerin korunması haricinde genelde direkt kullanım alanı
çok az olan bir bileşiktir ve genelde diğer maddelerin hazırlanmasında çıkış maddesi
olarak kullanılır. Örnek olarak etilen glikol (1,2-atanediol) yapımında kullanılması
verilebilir.
Etilen oksidin hazırlanma tepkimesi kendine özel bir tepkimedir. Genel
anlamda epoksitlerin hazırlanması genelde bir alken ve bir organik peroksiasitler
yardımı ile yapılır.
Peroksi asitler, organik karboksilli asitlere bir fazla oksijen eklenmiş yükseltgen (oksijen veren) moleküllerdir. En çok kullanılan peroksi asetik asit ve m-
kloroperbenzoik asittir.
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
13
1.4.1. Epoksitlerin Tepkimeleri
Epoksitler üç atomlu halkalı yapı olduklarından halka yapısı oldukça
gergindir. Atomların geometrileri yaklaşık 109,5 °C’den 60°C civarına
zorlanmışlardır. Bu da kolayca halka parçalanma reaksiyonu ile başka ürünlere
dönüşmesini anlamamıza kolaylık sağlar. Örnek olarak normal eterlerin oldukça zor
verdiği asit katalizörlüğünde su katma tepkimeleri ile glikolleri verirler.
1.5. Kataliz
Termodinamik olarak istemli olan bir kimyasal tepkimenin hızlandırılması
işlemine kataliz denir. Kataliz işleminde kullanılan maddelere katalizör adı
verilmektedir. Katalizörler kimyasal tepkimelerin aktivasyon enerjisi daha düşük
olan bir başka mekanizma üzerinden yürümesine yol açarak tepkimenin daha kısa
sürede gerçekleşmesine neden olmaktadır.
Şekil 1.3. Bir reaksiyonun katalizlenmiş ve katalizlenmemiş durumlarında potansiyel enerji değişimi
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
14
Bazı katalizörler reaksiyonun hızını yavaşlatır. Bunlara negatif katalizörler de
denir. Katalizörler katı, sıvı veya gaz olabilmektedirler. 1835 yılında Thiluck Bob
bazı kimyasalların reaksiyonların hızlarını arttırdığını ileri sürmüştür. İlk olarak
katalizör kavramı yine aynı yıl İsveçli kimyacı Jöns Jakob Berzelius tarafından
kullanılmıştır. Katalizörler ilk zamanlar, katıldıkları reaksiyon sırasında değişikliğe
uğramadıkları düşünüldü. Daha sonraki yıllarda katalizörlerin reaksiyona katılarak
değişikliğe uğradığı ve reaksiyon sonunda ilk hallerine döndükleri tespit edildi. Bir
katalizör kendi miktarının binlerce kat fazla ağırlığındaki maddelerin
reaksiyonlarında oldukça yüksek katalitik etki gösterebilir. Tersinir bir reaksiyonda
katalizör dengeye etki etmez, ancak reaksiyonun kısa zamanda dengeye gelmesini
sağlar. Bir başka deyişle tepkimenin başlaması için gerekli olan aktivasyon enerjisini
düşürerek reaksiyonun daha kısa zamanda gerçekleşmesini sağlar. Katalizör dengeye
gelmiş bir tepkimede, tepkimeye giren maddelerin bağıl konsantrasyonlarını
değiştirmez. Katalizörlü veya katalizörsüz bir reaksiyonun serbest enerji değişimi
sabittir. Her katalizör her tepkimeyi katalizleyemez. Bir tepkime için en uygun
katalizör ancak denel yoldan bulunur. Katalizörler, aynı maddelerden yola
çıkıldığında, termodinamik olarak yürümesi olası olan iki tepkimeden yalnızca birini
katalizleyebilmektedir. Katalizörlerin olası tepkimelerden yalnızca birini
katalizlemesi olgusuna katalizör seçiciliği, bir tepkimeyi hızlandırma ölçüsüne ise
katalizör aktifliği denir. Bir katalizörün aktifliği ve seçiciliği denel yoldan
belirlenmektedir. Bir katalizörün verimliliğini anlatabilmek için genellikle çevrim
sayısı (TON) ve çevrim frekansı (TOF) tanımları kullanılır. TON bir katalizörün
ürün moleküllerine dönüştürdüğü substrat moleküllerinin toplam sayısını, TOF ise
birim zamandaki çevrim sayısını ifade eder (Van Leeuwen, 2004). Bir katalizörün
aktifliğinin derecesi TON (turnover number) ile katalitik etkinliğinin derecesi ise
TOF (turnover frequency) ile ölçülmektedir.
TON= Oluşan ürünün mol sayısı/ Katalizörün mol sayısı
TOF= Oluşan ürünün mol sayısı/ (Katalizörün mol sayısı x Zaman)
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
15
Katalizörlerde dikkat edilmesi gereken en önemli parametrelerden diğeri de
yukarıda da bahsedildiği gibi seçiciliktir. Herhangi bir kimyasal sentez
reaksiyonunda hedeflenen ürünün elde edilebilmesi için kullanılması en uygun olan
katalizör seçilmelidir. Organik kimyada sentez reaksiyonlarında hedef ürünün
yanında tercih edilmeyen birçok yan ürün de birlikte elde edilmekte ve hedef ürünü
reaksiyon ortamından ayırma ve saflaştırma problemleri yaşanmaktadır.
Kimyasal reaksiyonlardaki seçicilik türleri genel olarak dört sınıfa ayrılır.
Ø Kimyasal (chemo) seçicilik: Kimyasal olarak iki farklı fonksiyonel grup
içeren yapılarda görülen seçicilik türüdür.
Şekil 1.4. Akrilaldehit hidrojenasyonunda kimyasal (chemo) seçicilik
Akrilaldehitin hidrojenasyonunda alken veya aldehit veya her iki fonksiyonel
grubun hidrojenasyonu kimyasal seçicilik olarak ifade edilmektedir.
Ø Bölgesel (regio) seçicilik: Stirenin hidroformilasyon reaksiyonunda uç
karbon atomuna veya içteki internal karbon atomuna formil grubunun
katılmasıyla doğrusal ya da dallanmış reaksiyon ürünleri elde edilmektedir.
Bu seçicilik türü regio seçicilik olarak ifade edilmektedir.
Şekil 1.5. Stiren hidroformilasyonunda bölgesel (regio) seçicilik
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
16
Ø Enantiyo seçicilik: Enantiyomerler üst üste çakıştırılamayan ve biri diğerinin
ayna görüntüsü olan moleküllerdir. Kiral moleküller enantiyomerlik gösterir.
Kiral olmayan bir substratın hidrojenasyon reaksiyonu sonucunda
enantiyomer ürünler elde edilebilmektedir.
Ø
Şekil 1.6. Enantiyo seçicilik
Ø Diastereo seçicilik: Diastereo izomerler ayna görüntüleri aynı olmayan
(enantiyomer olmayan) stereoizomerler olarak tanımlanır. Bir katalizör
varlığında stereojenik merkez içeren bir substrata H2’nin katılmasıyla iki
diastereomer elde edilebilir. Bu tür reaksiyon seçiciliği diastereo seçicilik
olarak ifade edilir.
Şekil 1.7. Diastereo seçicilik
Geçiş metallerinin çoğu ve bazı iyonların yanında, moleküller ve iyonik
yapıdaki bazı kimyasal bileşiklerde katalizör olarak kullanılmaktadır. Örneğin,
nişastanın şekere dönüşümü H+ iyonları, hidrojen peroksidin parçalanması Fe+3
iyonları, kükürt dioksitin yükseltgenmesi NO2 molekülleri, etil alkolün termal
parçalanması ise Al2O3 ile katalizlenmektedir. Bu katalizörlerden H+, Fe3+ ve NO2
tepkime sistemi ile aynı faz içinde bulundukları halde Al2O3 tepkime sisteminde
ikinci bir faz olarak yer almaktadır. Tepkime karışımı ile aynı faz içinde bulunan bir
katalizöre homojen katalizör ve uygulanan işleme homojen kataliz, tepkime
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
17
karışımında ikinci faz olarak bulunan bir katalizöre ise heterojen katalizör ve yapılan
işleme heterojen kataliz denir. Gerek homojen gerekse heterojen katalizörlerin uygun
reaksiyon koşulları altında seçiciliği ve aktifliği günümüzde halen araştırma
konusudur. Diğer taraftan katalizörün reaksiyon ortamından ayrılmasının güçlüğü,
maalesef endüstride geniş alanlarda kullanımının yayılmasını kısıtlayan önemli bir
problem olarak karşımıza çıkmaktadır.
Katalizörler katı, sıvı veya gaz halde olabilirler. Endüstriyel katalizörlerin
çoğu sıvı veya katı haldedir. Katalizörler üç ana başlıkta incelenirler.
Ø Homojen Katalizörler
- Asit-baz katalizörleri
- Geçiş metal bileşikleri
Ø Heterojen Katalizörler
- Yığın katalizörleri
- Destekli katalizörler
- Geçiş metal bileşikleri
Ø Biyokatalizörler
1.5.1. Heterojen Kataliz
Heterojen katalizleme, reaktör konfigürasyonundaki ve katalizörün geri
kazanımındaki kolaylıktan dolayı sanayide kimyasal madde sentezlenmesinde
kullanılan ve tercih edilen yöntemlerden bir tanesidir. Heterojen kataliz sisteminde,
reaktant veya substratlar katalizörün yüzeyine geçici olarak adsorbe olmaktadır.
Heterojen katalizlemede katalizör reaktantlardan farklı bir fazda bulunur ve bu
sayede reaksiyon sonunda kolaylıkla ayrılabilir. Ancak reaksiyon koşullarının
oldukça zor olması (yüksek sıcaklık ve basınç gibi) ve katalizörün seçiciliğinin düşük
olması önemli dezavantajlarındandır. Heterojen katalizörlerin çoğu metaller, metal
oksitleri ve asitlerdir. Metal katalizör olarak Fe, Co, Ni, Pd, Pt, Cr, Mn, W, Ag ve Cu
metalleri kullanılmaktadır. Metalik katalizörlerin çoğunun d orbitalleri kısmen boş
olduğundan tepkimeye giren maddeleri kolaylıkla adsorplayabilmektedirler. En çok
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
18
kullanılan metal oksit katalizörleri Al2O3, Cr2O3, V2O5, ZnO, NiO ve Fe3O4 , asit
katalizörleri ise H3PO4 ve H2SO4 bileşikleridir.
Şekil 1.8. Pd-katalizli scCO2 ortamdaki sinamil alkolün moleküler oksijen ile sinamilaldehite oksidasyon reaksiyonu
Sanayide kullanılan heterojen katalitik tepkimelere örnek olarak; Haber
prosesi, sülfürik asit üretimi sırasında kükürt dioksitin kükürt trioksite
yükseltgenmesi (Pt yada V2O5), molar kütlesi oldukça yüksek olan hidrokarbonların
kraking adı verilen işlem ile benzine dönüşümü (SiO2/Al2O3), karbonmonoksit ile
hidrojenden metanol oluşumu (ZnO) verilebilir.
Katalizörlerin çalışma mekanizması günümüzde de tam olarak bilinmemekle
beraber katalizörlerin çalışması genel ve basit olarak Şekil 1.9.’da görüldüğü gibi şu
basamaklardan yürüdüğü ileri sürülmektedir:
- Reaktiflerin katalizörün yüzeyindeki aktif bölgelere tutunması,
- Katalizör yüzeyi ile reaktif moleküllerin arasında birçok küçük etkileşimler
meydana gelerek reaktiflerin daha aktif hale gelmesi,
- Reaksiyonun gerçekleşmesi,
- Ürün moleküllerinin yüzeyden ayrılması,
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
19
Şekil 1.9. Basit katalitik dönüşüm şeması
İyi bir katalizörün, reaktifleri kendi yüzeyine reaksiyonun gerçekleşebileceği
kadar kuvvetli, ancak ürünlerin yüzeyden ayrılabileceği kadar zayıf bağlayabilmesi
gereklidir. Örneğin gümüş yüzeyinde reaktif molekülleri yeterince kuvvetli tutamaz.
Tungsten ise bu durumun tam tersi şeklinde davranarak reaktif molekülleri aşırı
kuvvetli bir şekilde yüzeyinde tutar ve ürün moleküllerin yüzeyden ayrılması
güçleşir. Bu iki durum nedeniyle bu iki metal iyi birer katalizör değildir. Platin ve
Nikel metalleri ise reaktifleri yüzeylerinde reaksiyonun gerçekleşebileceği kadar
kuvvetli, ürünleri de yüzeyden ayrılabileceği kadar zayıf tutarlar.
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
20
1.5.2. Homojen kataliz
Homojen kataliz sisteminde kullanılan katalizörler moleküler yapıdadırlar.
Reaktantlar katalizöre koordine olup çeşitli basamaklardan geçerek katalizörden
ayrılır ve ürüne dönüşürler. Homojen katalizlemede katalizörlere bağlanan
ligandların modifikasyonu ile seçicilik özellikleri arttırılabilir veya istenilen farklı
özellikler kazandırılabilir. Bu amaçla çok sayıda ligand sentezlenmiştir. Günümüzde
yaygın olarak kullanılan bazı önemli homojen katalitik tepkimeler aşağıda
verilmiştir.
Ø Alkenlerin hidroformillenmesi (Okso süreci)
Ø Alkenlerin oksitlenmesi (Wacker süreci)
Ø Metanolün asetik aside karbonillenmesi (Monsanto süreci)
Ø Bütadienin adiponitrile hidrosiyanürlenmesi
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
21
Ø Etenin oligomerleşmesi
Ø Olefin metatezi (alken dismütasyonu)
Ø Prokiral alkenlerin asimmetrik hidrojenlenmesi
Homojen kataliz reaksiyonlarında, reaktant ve katalizörün her ikiside aynı
fazda bulunur. Homojen katalizleme, daha uygun reaksiyon ortamlarında
gerçekleşmesi ve seçiciliğin yüksek olması gibi avantajlarının yanında, pahalı
katalizörlerin geri kazanım zorluğu vardır. Homojen katalizörlerin çoğu termal
olarak hassas maddelerdir. Genellikle 150 0C’nin üzerinde bozunurlar. Ürünleri
katalizörden ayırmak için uygulanan indirgenmiş basınçta destilasyon işlemi pahalı
katalizörlerin bozunmasına neden olduğu için ayırma problemine çözüm
olamamaktadır. Kromatografi ve ekstraksiyon gibi ayırma metodlarıda katalizörün
geri kazanımı yerine kaybına neden olduğu için tercih edilmemektedir. Ürünlerin
reaktantlardan ayrılma güçlüğü ve genellikle toksik etkiye sahip organik çözücülerin
kullanılması, homojen katalizin diğer dezavantajlarındandır.
Homojen katalizlemede katalizör aktivitesinin ve seçiciliğin yüksek olması
nedeniyle atık problemi azalmakta ve ürünlerin saflaştırılması kısmen daha kolay
olmaktadır.
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
22
1.5.3. Biyokatalizörler
Endüstriyel işlemlerin çoğu katalitik işlemlerdir. Bugün özellikle heterojen
katalizörlerin geliştirilmesi ve yeni tür katalizörlerin hazırlanması üzerine yoğun
bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. Ancak enzimler olarak bilinen doğal katalizörler
yaşam için çok daha büyük bir öneme sahiptir. Son derece karmaşık yapılara sahip
olan enzimler, sindirim, solunum ve hücre sentezi gibi oldukça önemli yaşam
proseslerini katalizlerler. Canlı bünyesinde oluşan ve yaşam için gerekli olan çok
sayıda karmaşık kimyasal tepkime enzimlerin etkisi ile oldukça düşük vücut
sıcaklığında oluşabilmektedir. Bilinen binlerce enzimin her biri kendine özgü bir
fonksiyonu yerine getirir. Diğer bir deyişle her karmaşık tepkime spesifik bir enzim
tarafından katalizlenmektedir.
1.5.4. Homojen ve Heterojen Katalizör Sistemlerinin Karşılaştırılması
Endüstrideki kullanımına göre ana hatlarıyla katalizörler, homojen ve
heterojen olmak üzere ikiye ayrılır. Heterojen katalizör olayında, katalizör reaksiyon
ortamı içinde ayrı bir faz olarak görünür, yani tepkimeye giren sıvı veya gaz
tepkenlerin yanında katı bir faz olarak bulunur. Heterojen katalizörlerin aktif
bölgeleri, moleküler yapısının kesikli ya da parçalı olmamasından dolayı da
çözümlenmesi kolay değildir ve reaksiyon mekanizmasının belirlenmesi çok zordur.
Heterojen katalizlenmiş birçok tepkime, uygun bir katı yüzeyinde
gerçekleştirilerek katalizlenebilir. Bu tür tepkimelerde ara ürünler katalizör
yüzeyinde oluşurlar ve katalizör, tepken ve ürünlerden farklı bir fazdadır. Heterojen
katalizin mekanizması tam olarak bilinmemekle birlikte, katıda ki yüzey atomlarının
d orbitalleri ve d elektronlarının önemli işlevlerinin olduğu sanılmaktadır. Heterojen
katalizin en önemli yanı gaz ya da çözelti fazında bulunan tepkenlerin katalizör
yüzeyine tutunmalarıdır. Ancak yüzeydeki atomların hepsi katalizör görevi
göremezler. Bu görevi yapan bölgelere etkin bölgeler denir. Temelde heterojen
kataliz; tepkenlerin adsorplanıp yüzeye yayılması, etkin bölgede tepkime ve
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
23
adsorplanmış ürünlerin oluşarak katalizör yüzeyinden uzaklaşması basamaklarından
oluşur.
Homojen katalizörlerde ise, girenlerle birlikte reaksiyon boyunca çözünebilen
katalizörlerdir. Bu katalizörler, tepkimede tepkenler ve ürünler ile beraber çözücü
içinde homojen olarak çözünürler. Geçiş metal kompleksi olan homojen
katalizörlerin önemi, heterojen katalizörlerin baskın bir şekilde kullanıldığı kimya
endüstrisinde hızla artmıştır. Sanayide yüksek seçimliliği olan homojen
katalizörlerin geliştirilmesine ilgi duyulması sürpriz değildir. Amaca uygun olarak
yapılandırılmış katalizör molekülleri, tepkimelere yüksek bir seçimlilik
kazandırabilir. Bu nedenle homojen katalizör sistemleri, heterojen katalizörlere göre
kullanılmaları ve çalışılmaları daha kolaydır.
Çizelge 1.1. Homojen ve heterojen katalizin kıyaslanması
Homojen katalizörlerin aktif bölgeleri, parçalı moleküllerden yani metal ve
buna bağlı ligandlardan oluşmuş olması yapılarının aydınlatılmasında ve reaksiyon
kinetiğinin takibinde spektroskopik olarak çözümlenmesi için kolaylık sağlar. Ayrıca
reaksiyon mekanizması nispeten standart teknikler kullanarak da belirlenebilir.
Homojen katalizörler, heterojen katalizörlere göre çok fazla seçici ve düşük ısı
kararlılığının yanında substratla değişimi çok kolay olması, bilinen avantajlarıdır ve
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
24
üründen ayrılmasının zor olması ve genelde toksik etkiye sahip organik çözücülerin
kullanılması ise bu sistemin dezavantajıdır.
Biz ise çalışmamız sırasında manyetik destekli nano partikülleri kullanarak
hem heterojen katalizörler gibi manyetik dekantasyon yardımıyla ortamdam kolayca
uzaklaştırılmalarını sağladık, hem de homojen katalizörler gibi daha etkin ve
reaksiyonun her yerine eşit olarak dağılmasını sağlayarak heterojen ve homojen
katalizörlerin üstünlüklerini bir araya getirdik.
Katalizörlerin genellikle küçük miktarları tesirlidir. Bir katalizör kendisinin
birkaç bin katı ağırlığındaki maddelerin reaksiyonunu kataliz edebilir. Katalizör,
reaksiyonun hızını arttırırken, tersinir (geri dönebilen veya çift yönlü) bir
reaksiyonun denge noktasına tesir etmez. Katalizör reaksiyon hızını arttırdığı için
reaksiyonun kısa zamanda dengeye gelmesini sağlar. Fakat reaksiyona giren
maddelerin denge noktasındaki bağıl konsantrasyonlarını değiştirmez. Yani o
reaksiyon katalizör olmadan meydana gelse ve dengeye ulaşsa, denge halinde iken
mevcut olan reaksiyona giren madde miktarı, aynı reaksiyonun katalizör ile elde
edilmiş denge halindeki miktarına eşittir.
1.5.5. Katalitik Etkimenin Mekanizması
Katalitik etkimenin gerçek mekanizması tam olarak bilinmemesine rağmen
bunun en azından bazı durumlarda reaksiyona giren maddelerin katalizör yüzeyinin
küçük bir kısmı üzerinde adsorplandığı bir yüzeysel olay olduğu düşünülmektedir.
Böyle bir olay, reaksiyonun başlaması için gerekli olan aktif enerji miktarını
herhangi bir şekilde azaltabilir. Böylece ilerlemenin daha hızlı olması sağlanır.
Negatif katalizörler, zincirleme reaksiyonlardaki bir basamağa etki ederek bunu takip
eden basamakları durdururlar. Örneğin katalizör, reaksiyon ortamındaki maddelerden
biriyle birleşerek reaksiyonun devamına engel olur. Aynı zamanda negatif
katalizörler, pozitif katalizörlerle birleşerek katalizör etkisini yok edebilir. Pozitif ve
negatif katalizörler bazı kirliliklerin etkisine maruz kaldığında katalizör zehirlenir,
yani katalizörün etkisi ortadan kalkar. Bu şekildeki zehirler, katalizör yüzeyi
üzerindeki aktif bölgeleri etkisiz hale getirebilecek şekilde etki edebilirler. Katalitik
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
25
işlemler modern sanayide yaygın olarak kullanılır. Örneğin tekstil, çelik, gübre,
plastik, boya ve çok çeşitli ürünleriyle petrokimya endüstrisinin önemli bir girdisi
olan sülfürik asidin üretim basamaklarından en önemlisi, kükürt dioksit ve oksijen
gazlarından kükürt trioksit gazının oluşmasıdır.
2 SO2(g) + O2(g) → 2 SO3(g)
Bu reaksiyonun aktivasyon enerjisi çok yüksek olup, yüksek sıcaklıklarda
dahi epeyce yavaş ilerler. Bu ise endüstride büyük miktarlarda üretim için oldukça
yüksek bir enerji maliyeti getirir ve ekonomik değildir. Oysa çok iyi öğütülmüş
platin (Pt), vanadyum (V) ve vanadyum oksit (V2O5) katalizör olarak kullanıldığında
bu reaksiyonun hızı büyük ölçüde artmakta ve üretim böylece ekonomik hale
gelmektedir.
1.5.6. Katalizörlerlerin Deaktivasyonu
Teoride ideal bir katalizör tükenmemektedir. Fakat pratikte reaksiyonlar
sırasında katalizör bazı kimyasal değişimlere maruz kalır ve katalizörün aktivitesinde
azalma meydana gelir. Bu nedenle katalizör yenilenmeli veya değiştirilmelidir.
Katalizörler sınırlı ömre sahip olduklarından dolayı, bazıları aktivitelerini birkaç
dakika içinde bazıları da daha fazla sürede kaybederler. Katalizör aktivitesinin uzun
süre korunması endüstride büyük ekonomik öneme sahiptir.
Katalizör aktivitesindeki azalma;
• Katalizör zehirlenmesi
• Katalizör üzerindeki tortuların aktif merkezleri tıkaması (koklaşma)
• Isıl prosesler ve katalizörün sinterleşmesi
• Bileşenlerin buharlaşması ile katalizörün kaybı gibi faktörlere bağlıdır. Düşük
derişimlerde bile hızlı bir tepkime sağlayan etkin bir katalizörün çevrim
frekansı büyüktür.
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
26
1.6. Geçiş Metalleri ve Katalitik Aktiviteleri
Birden fazla yükseltgenme basamağına sahip geçiş metal iyonları bazı
yükseltgenme-indirgenme tepkimelerine katalitik etki yaparlar. Kompleks iyon
oluşumu da katalizde önemli bir role sahiptir. Kompleks iyon oluşturma, geçiş metali
kimyasında ayırt edici bir özellik olarak karşımıza çıkar (Petrucci, 2002). Organo
geçiş metal katalitik reaksiyonlarının kimyası metal merkezine bağlı olan organik
ligandların reaktivitesi cinsinden açıklanır. Geçiş metallerinin d-orbitali, CO ve
alkenler gibi ligandların diğer reaksiyonlara doğru aktifleşmesini sağlayacak şekilde
bağlanmalarına izin verir (Gürel, 2001). Kimyasal üretimin yaklaşık % 90’ı
katalizörlerle yürütülmektedir ve geçiş metalleri kullanılan katalizörler de ana
elementlerdir. Örneğin; Ni yağların hidrojenle doyurulmasında, Pt, Pd ve Rh
otomobillerin katalitik konvertörlerinde kullanılır.
Katalizörler yardımıyla gerçekleştirilen sentezler konvansiyonel sentezlere
oranla daha çevre dostu ve daha ekonomik olmakla birlikte son elli yılda
katalizörlerin hızlı gelişimi nedeniyle tercih edilmektedir. Metal katalizörler
endüstriyel alanda yeşil kimya / teknolojik üretim kategorisinde kullanılmaktadır.
1.7. Suzuki Reaksiyonu
Suzuki ve arkadaşları 1979 yılında, organo boran bileşiklerinin, vinil ve aril
halojenürler ile paladyum katalizörlüğünde çapraz kenetlenmede kullanılabilir olması
hakkında iki makale yazdılar. Bu nedenle, baz aktivasyonu, boranat ile ara organo
boran reaktiflerinin, bor paladyum (transmetalasyon) organik grup transferini
kolaylaştırdı. Reaksiyon, daha sonra da alkil grupları ile kenetlenmeler içerecek
şekilde genişletilmiştir.
A.Suzuki ve N.Miyaura 1-alkenilboranlar ile aril halojenürlerin paladyum
katalizörü varlığında tepkimeye girmeleri sonucu stereoseçici olarak arillenmiş (E)-
alkenlerin sentezlendiğini buldular. Gerçek Suzuki tepkimesi paladyum kataliziyle
bir aril boronik asit ile bir aril halojenürün kenetlenmesidir. Fakat son zamanlardaki
bilimsel gelişmelere paralel olarak bu yöntemin uygulama alanı muazzam bir şekilde
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
27
genişledi. Bu nedenle “Suzuki Coupling” kavramı artık aynı zamanda alkil, alkenil,
aril, allil ve alkinil gruplarını da içeriyor.
Şekil 1.10. Suzuki reaksiyonlarının oluşum mekanizması
R: COCH3, NO2, CN, F, H, CH3, OCH3
R
Br B(OH)2
RK3PO4
Cat. 1
1. GİRİŞ Duygu KÖSE
28
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Duygu KÖSE
29
2. ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR
Teruoki togu ve ark.(2002):Mikroemülsiyon kullanarak Fe3O4 ve (CoxFe3xO4) np
SiO2 ile kaplamışlardır.
Şekil 2.1. Fe3O4 ve CoxFe3xO ‘ün SiO2 ile kaplanarak np elde edilişi
Rao ve Ark. (2005):Silika nano parçacık sentezini ultrasonic yöntemle
denemişlerdir. Silika parçacıklar, etanollü ortamda TEOS’un hidrolizi ile elde
edilmiştir. Çeşitli reaktanların parçacık boyutuna etkisi incelenmiştir. Reaktant
olarak sıcaklık, etanol, su, amonyak ve TEOS kullanmışlardır.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Duygu KÖSE
30
Şekil 2.2. Reaktantların farklı kullanımlarıyla molekül boyutundaki değişimin SEM görüntüsü
Z. Z. Xu ve Ark. (2005):Superparamagnetic Fe3O4/SiO2 partikülünü sol-gel
metoduyla sentezleyip X-ray ve TEM sonuçlarını incelemişlerdir.
Şekil 2.3. Sol-gel metodu kullanılarak SiO2 kaplı Fe3O4 oluşumu
Nam T.S. Phan ve ark. (2010):Manyetik nano partikülü mikro emülsiyon
metoduyla sentezlemişlerdir daha sonra schiff bazını manyetik desteğe
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Duygu KÖSE
31
bağlamışlardır ve paladyum asetat ile metal kompleksini oluşturmuş katalizörün
katalitik aktivitesine bakmışlardır.
Şekil 2.4. Schiff bazı içeren Pd katalizörünün oluşum reaksiyonu
Myung-jong jin ve Ark.( 2010):SiO2 kaplı Fe3O4 destekli manyetik nano Pd
katalizörü oluşturarak Suzuki reaksiyonlarındaki katalitik etkinliğine bakılmıştır.
Şekil 2.5. Fe3O4/SiO2 np destekli Pd katalizörünün oluşum basamakları a) NH2(CH2)3Si(OEt )3 b) CH3CH2OTl, [Pd2(µ-Cl)2 Me2(PPh3)2], tetra hidrofuran c) Tetraetil orto silikat (TEOS) d) 2, toluen, 100 ºc, 12 sa
Shen Wu ve ark. (2011) :Yeni bir yöntem kullanarak çevre dostu ve daha saf Fe3O4
manyetik nano partikülü sentezlemişlerdir. Daha sonra ultrasonic yöntemle
sentezledikleri ve boyutları diğer yöntemlere göre daha küçük olan manyetik nano
partikülleri C12H25OSO3Na ile kaplamışlardır.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Duygu KÖSE
32
Şekil 2.6. Fe3O4 manyetik nanopartikülünün üretim basamakları Liying Wang ve Ark. (2011):Fe3O4 np, Fe3O4/SiO2 ve Fe3O4/Ag/SiO2 np
sentezlenerek biyo sensörler üzerine immobilize edilmiştir. Daha sonra FTIR, SEM,
TEM, UV-vis sonuçlarını karşılaştırarak katalitik etkinliklerine bakmışlardır.
Şekil 2.7. Fe3O4, Fe3O4/SiO2 ve Fe3O4/Ag/SiO2 np oluşum basamakları
M. Arshadia ve Ark. (2011):SiO2–Al2O3 üzerine Co(II) schiff bazlarını bağlayarak
katalitik etkinliklerini incelemişlerdir.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Duygu KÖSE
33
Şekil 2.8. SiO2–Al2O3 üzerine Co(II) schiff bazlarının bağlanması M. Baikousi ve Ark. (2011):Sol-gel dip-coating yöntemiyle ince film Fe2O3/SiO2 np
elde etmişlerdir.
Şekil 2.9. İnce film üzerine Fe2O3/SiO2 np oluşumu
Xiaoyan Du ve ark.(2012):Manyetik Fe3O4 nanopartikülünü sentezleyerek sol-gel
metodunu kullanarak TEOS yardımıyla SiO2 ile kaplamışlardır. SiO2 kaplanan
Fe3O4 nanopartikülünü AgNO3 yardımıyla Ag nanopartiküllere depozisyonu
sağlanmıştır.
2.ÖNCEKİ ÇALIŞMALAR Duygu KÖSE
34
Şekil 2.10. SiO2 kaplı Fe3O4 manyetik nano partikülüne Ag depozisyonu prosesi
Mohsen Esmaeilpour ve ark. (2012):Fe3O4 nano partikülünü sentezleyerek TEOS
yardımıyla SiO2 ile kaplamış ve manyetik desteği oluşturmuşlardır. Daha sonra schiff
bazını oluşturmuş ve metal asetat ile reaksiyona sokmuşlardır. Oluşan schiff bazı
SiO2 kaplı Fe3O4 ile bağlayarak manyetik ve nano özellikte bir katalizör elde
etmişlerdir. FT-IR, XRD ve TEM sonuçlarına bakmışlardır.
Şekil 2.11. Manyetik nano katalizörün oluşum basamakları
3.MATERYAL VE METOD Duygu KÖSE
35
3. MATERYAL VE METOD
3. 1. Materyal
3.1.1. Kullanılan Kimyasallar
• Demir (III) klorür hekzahidrat
• Demir (II) sülfat heptahidrat
• Sodyum hidroksit (NaOH )
• Amonyum hidroksit (NH4OH)
• Saf su
• [3-(2- amino etil amin) propil ] trimetoksi silan
• n-hekzan
• Dietileter
• Dimetilformamid (DMF)
• 2- asetil piridin
• Benzen
• Metanol
• Etil asetat
• Aseton
• Fe3O4 nano partikül
• Etanol (CH3CH2OH)
• Diklorometan (CH2Cl2)
• Mangan(II) asetat ( CH3COO)2 Mn )
• Tetra etil orto silikat (TEOS)
• Paladyum(II) asetat (Pd(OAc)2)
• 3 amino propil tri metoksi silan
• 2 hidroksi 1 naftaldehit
• 4-bromo asetofenon
• Fenil boronik asit
3.MATERYAL VE METOD Duygu KÖSE
36
• K3PO4
• n-hekzadekan
• Na2SO4
• Stiren
• Stiren oksit
• Benzaldehit
• TBHP( tersiyer bütil hidrojen peroksit)
3.1.2. Kullanılan Cihazlar
• FT- IR Spektroskopisi (Perkin-Elmer RX-1, KBr disk; 4000-400cm-1 )
• Tek Kristal X-ray Difraktometresi (XRD)
• SEM
• GC
• Karıştırıcı
• Etüv
• Ultrasonic banyo
3.2. Metod
3.2.1. Manyetik Nano Partikül Fe3O4 Sentezi
FeCl3.6H2O (1.62 g) , FeSO4.7H2O (1.39 g) belirtilen miktarlarda alındı, 40
ml suda çözündü. Daha sonra 30 dk 70 °C’ de 5 ml 1 N NaOH ilave edildi. Ortamda
siyah partiküller oluştu. Bu aşama bittikten sonra 5 ml 3 N NaOH eklendi. Çökme
tamamlandıktan sonra partiküller 5 kez suyla yıkandı. Mıknatısla ayrılmaları
sağlandı. Son olarak partiküller vakum altında kurumaya bırakıldı.
3.MATERYAL VE METOD Duygu KÖSE
37
Şekil 3.1. Oluşturulan manyetik nano partiküllerin mıknatıs yardımıyla ayrılması
3.2.2. ML1, ML2, MK1, MK2 Komplekslerinin Sentezi
3.2.2.1. Katı Destek Sentezi
Fe3O4 nano partikülü (0.590 g), etanol (160 ml) içerisine eklendi. 10 dk azot
atmosferinde ultrasonik banyoda bekletildi. İçerisine NH4OH (12ml), H2O (24ml),
TEOS (1.6ml) eklenir. 5 saat ultrasonik banyoda bekletildi. Manyetik partiküller
mıknatıs yardımıyla çekilerek dekantasyon yardımıyla ayrıldı. Etanol ve su ile
yıkandı, kurutuldu.
Şekil 3.2. SiO2 kaplanmış manyetik katı destek
3.2.2.2. ML1 Kompleksinin Sentezi
3.2.2.2.(1). ML1 Kompleksinin Sentezi 1. Basamak
SiO2 kaplı Fe3O4 nano partikülü (0.2 g) , 3(2-aminoetilamin)propil tri
metoksi silan (6ml) ve etanol (10 ml) alınıp, 2 saat ultrasonik banyoda karıştırıldı.
3.MATERYAL VE METOD Duygu KÖSE
38
Daha sonra 50 °C’ de 1.5 sa geri soğutucu altında ısıtıldı. Oluşturulan madde
manyetik dekantasyon yardımıyla ayrıldı. Desikatörde kurumaya bırakıldı.
Şekil 3.3. ML1 kompleksinin oluşum reaksiyonu 1. Basamak
3.2.2.2.(2). ML1 Kompleksinin Sentezi 2. Basamak
1. basamakta sentezlenen madde (0.2171 g), 2- asetil piridin (2.2 ml), etanol
( 33 ml) alındı. 30 dk ultrasonik banyoda bekletildi. Daha sonra azot gazı
atmosferinde 36 saat kaynama sıcaklığında geri soğutucu altında bekletildi. Oda
sıcaklığına kadar soğutuldu ve manyetik dekantasyonla ürün ayrıldı. Manyetik katı
etanol ve hekzan karışımında yeniden dağıtıldı ve oda sıcaklığında 30 dk ultrasonik
banyoda bekletildi. Ürün manyetik dekantasyonla ayrıldı ve vakum altında oda
sıcaklığında kurutuldu.
Şekil 3.4. ML1 Kompleksinin oluşum reaksiyonu
3.MATERYAL VE METOD Duygu KÖSE
39
3.2.2.3. MK1 Kompleksinin Sentezi
Sentezlenen ML1 kompleksi (0.1241 g), Pd(OAc)2 (0.0136 g), aseton (21
ml) kaynama sıcaklığında azot gazı atmosferinde 36 saat geri soğutucu altında
kaynama sıcaklığında bekletildi. Daha sonra oluşan ürünün katı desteğinde kullanılan
silikat kaplı Fe3O4 nano partikülünün manyetik özelliğinden faydalanarak mıknatıs
yardımıyla reaksiyon ortamından çekildi, dekantasyon ile çözücü ortamından ayrıldı.
Aseton ile yıkandı ve kurutuldu.
Şekil 3.5. MK1 kompleksinin oluşum reaksiyonu
3.2.2.4. ML2 Kompleksinin sentezi
3-aminopropiltrimetoksisilan 0.1745 ml (1mmol), 25 ml etanol içerisinde
çözüldü. 2-hidroksinaftaldehit 0.172 ml (1mmol), 25 ml etanol içerisinde çözüldü.
Çözeltiler damla damla birbirlerine eklendi, oda sıcaklığında 6 saat karıştırıldı. Daha
sonra içerisine kalıp etki yapmak için Mn(OAc)2 (1.038 g) ilave edildi. Çözelti 24
3.MATERYAL VE METOD Duygu KÖSE
40
saat geri soğutucu altında kaynama sıcaklığında bekletildi. Çözelti 24 saat sonunda
alındı, süzüldü ve etanol yardımıyla yıkanıp desikatörde kurutuldu.
ON
ON
Si
Si
H3CO
H3COH3CO
H3CO
H3COH3CO
MnSi
H3CO
H3COH3CO NH2 oAc
Şekil 3.6. ML2 Kompleksinin oluşum reaksiyonu
3.2.2.5. MK2 Kompleksinin Sentezi
Oluşturulan ML2 kompleksinden 0.719 g (1mmol) alındı, 10 ml etanol
içerisinde çözüldü. Bu çözelti içerisine 2 g Fe3O4/SiO2 manyetik nano partikül
eklendi. 12 saat kaynama sıcaklığında geri soğutucu altında ısıtıldı. Böylece
oluşturulan ML2 kompleksinin daha önceden elde edilen manyetik desteğe
bağlanması sağlandı. Çözelti ortamından manyetik özelliğinden faydalanarak
mıknatıs yardımıyla dekantasyon yapılarak alındı. Etanol ve su ile yıkandı,
kurutuldu.
1-2 hidroksi naftaldehit 2-Mn(OAc)2
3.MATERYAL VE METOD Duygu KÖSE
41
ON
ON
Si
Si
Mn
ON
ON
Si
Si
H3CO
H3COH3CO
H3CO
H3COH3CO
Mn
OAc
OAc
Şekil 3.7. MK2 kompleksinin oluşum reaksiyonu
3.3. Metal Komplekslerinin Katalizör Etkilerinin İncelenmesi
Sentezlenen MK1(Pd) katalizörünün Suzuki reaksiyonundaki aktivitesi
incelenirken, MK2(Mn) katalizörünün stirenin epoksidasyonundaki katalitik etkinliği
incelenmiştir.
3.3.1. MK1 (Pd) Katalizörünün Suzuki Reaksiyonundaki Katalitik Çalışmaları
Suzuki reaksiyonunu gerçekleştirmek için 4-bromoasetofenon (0.2149g),
fenil boronik asit (0.1975 g), baz olarak K3PO4 (0.8628 g), iç standart olarak
n-hekzadekan (0.12 ml) ve çözücü olarak DMF (5 ml) balon içerisine konuldu.
İçerisine 0.01 g elde ettiğimiz MK1(Pd) katalizöründen eklendi. 100 0C de geri
+
3.MATERYAL VE METOD Duygu KÖSE
42
soğutucu altında karıştırıldı. Reaksiyon ortamından 20 dk aralıklarla 0,1 ml numune
alınarak içerisine reaksiyonu durdurmak için 1 ml H2O eklendi. Ayırma hunisine
alınarak üzerine 2 ml dietileter eklendi ekstrakte edildi ve tekrar 2 ml dietileter ile
ekstraksiyon yapıldı. İçerisine kurutma ajanı Na2SO4 eklendi. 20 dk da bir alınan
örnekler viallere konularak GC analizleri yapıldı.
Şekil 3.8. Suzuki reaksiyonu
3.3.2. MK2 (Mn) Katalizörünün Stirenin Epoksidasyonundaki Katalitik
Çalışmaları
Manyetik karıştırıcıda karışmakta olan 10 ml DCM çözeltisi içerisine 0.1 g
oluşturulan Mn katalizörü ilave edilir. Üzerine ilk önce substrat olarak 1ml stiren, 15
dk. sonra da 2.0 ml oksidant TBHP ilave edildi ve oda sıcaklığında belirli bir süre (1,
3 ve 6 sa) karıştırıldı. Reaksiyon tamamlandıktan sonra reaksiyon ortamından
dekante edildi. Elde edilen ürün karışımlarından alınan örneklerin tamamı GC
cihazında analiz edildi.
Şekil 3.9. Stirenin epoksidasyon reaksiyonu
R
Br B(OH)2
RK3PO4
Cat. 1
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
43
4. BULGULAR VE TARTIŞMA
Tez çalışmaları kapsamında hedeflenen ligand ve bileşiklerin sentezleri
başarıyla gerçekleştirilmiş olup, yapısal karakterizasyonları, FT-IR, SEM ve XRD
gibi spektroskopik yöntemlerden yararlanılarak aydınlatılmıştır. Ayrıca oluşturulan
katalizörlerin; MK1(Pd) için Suzuki reaksiyonundaki, MK2(Mn) için ise stirenin
epoksidasyonundaki katalitik etkinliği incelenmiştir. Suzuki reaksiyonu için 4-
bromoasetofenon ve fenilboronik asit kullanılmıştır, katalitik aktivite sonucunda 4-
asetilbifenil oluşturulmuştur. GC analiz cihazında, reaksiyon başlangıcından itibaren
20 dakikada bir numune verilerek dönüşen ürün yüzdesi tespit edilmiştir. MK1
katalizörü kullanılarak yapılan Suzuki reaksiyonları genellikle fosfin içeren Pd
katalizörleri ile gerçekleştirilirken bu çalışma sayesinde fosfin içermeyen gruplarla
da reaksiyonun gerçekleştirilmesi sağlanmıştır. Böylece fosfin bileşiklerinin çevreyi
ve insanları etkileyen zararlarından kaçınılmış olunmaktadır. MK2 katalizörü ise
stirenin epoksidasyonu için kullanıldı. Reaksiyon sonucunda stiren oksit ve
benzaldehit oluşumu gözlendi ve dönüşüm yüzdesi GC analiz cihazına verilerek
tespit edildi.
Ayrıca sentezlenen katalizörler sayesinde hem homojen katalizörlerin hem de
heterojen katalizörlerin etkin olan özellikleri bir araya getirilmiştir. Yani homojen
katalizörler gibi reaksiyon ortamında daha etkin yüzey alanı oluşturup, heterojen
katalizör olarak da ortamdan kolayca manyetik dekantasyon yardımıyla
uzaklaştırılmıştır.
4.1. Sentezlenen Bileşiklerin Karakterizasyonu
4.1.1. MK1 Katalizörü
Metal komplekslerinin IR spektrumları incelendiğinde MK1 katalizörü için;
kompleksin spektrumuna (EK 1) 1622 cm-1 aralığında C=N imin grubu , 1567 cm-1
aralığında aromatik C=C, 1062 cm-1 aralığında görülen Si-O piki, 552 cm-1 aralığında
Fe-O piki varlığı sentezlenen ligantların olduğunu doğrulamaktadır. (Nghia, 2011).
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
44
Şekil 4.1. MK1 Kompleksi
X-ışınları Toz Difraktometresi (XRD) çoğunlukla ağır elementlerden oluşan,
katı anorganik ve kristalin maddelerin araştırılmasına uygun bir aletsel yöntemdir.
Bu yöntem ilk defa 1912 yılında Max von Laue tarafından geliştirilmiş ve bir kristal
içerisinde atomların düzenli şekilde yerleşimini X-ray ışını ile ölçmeye dayanan bir
yöntemdir. Bu yöntem herhangi bir malzemenin içerdiği bileşik veya elementlerin
tayini, inorganik polimerler, faz diyagramlarının ve faz dönüşümlerinin araştırılması,
bazı kristalin veya amorf kompleks bileşiklerinin incelenmesi gibi bir çok konuda
yaygın kullanım alanına sahiptir.
Kristalin atomik yapısı X-ray ışınlarının kırınım miktarından çıkılarak
belirlenir. Bir kristal ‘birim hücre’lerin düzenli bir şekilde tekrar etmesiyle oluşur.
Bu birim hücrelerin tekrar etme sıklığı X ışının kırınım açısını belirler. Kırınımın
şiddeti ise her birim hücredeki atomların yerleşimine bağlıdır.
Bragg X-ray ışınlarının kristaller içerisindeki atom levhalarına çarparak
kırıldığını düşünmektedir. Monokromik bir X-ray ışını kristale çarptığında, küçük
dalgalar oluşur. Eğer kırılmış olan dalgalar gittiği yol başlangıçta gelen ışın ile farklı
ise kuvvetli kırılmış bir ışın oluşur.
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
45
Şekil 4.2. Atom plakaları arasında X-ray ışınının kırınımı
Kristallerdeki atomların tabakalar şeklinde yerleşimi için farklı olasılıklar
bulunur. Örneğin; NaCl için 3 olasılık mümkündür. Bu olasılıklar;
Şekil 4.3. NaCl’nin oluşturduğu kristal yapılar
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
46
Şekil 4.4. SiO2 kaplı Fe3O4 Nanopartikülünün XRD Spektrumu
Şekil 4.5. MK1 Katalizörü için XRD Spektrumu
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
47
Şekil 4.6. Pd Katalizörü için XRD Spektrumu (Nghia T.,2011)
MK1 katalizörü için XRD sonuçlarına şekil 4.4., şekil 4.5. ve şekil 4.6.’a
bakıldığında literatürdeki sonuçlarla örtüştüğü görülmektedir. XRD görüntülerinden
paladyumun metalik halde olduğu tespit edilmiştir. XRD ölçümleri 2θ açıları 10-800
aralığında olacak şekilde yapılmış ve metallere ait pikler ölçülmüştür. Buna göre
XRD grafiklerinde gözlenen piklere bakıldığında; SiO2 kaplı Fe3O4 nanopartikülü
için 2θ : 30.10,(220) ; 35,40,(311) ; 43,10, (400) ; 53,40,(422) ; 570,(511) ; 62,60,(440)
değerleri bulunmuştur. MK1 katalizörü için 2θ : 38.8, Pd(111); 45, Pd(200) değerleri
bulunmuştur. Alınan XRD sonuçlarına bakıldığında Fe3O4 nanopartikülü ile MK1
katalizörünün XRD sonuçlarının çakıştığı görülmektedir bu nedenle XRD
spektrumunun yorumlanması zorlaşmıştır. Fakat EK-3 ‘e bakıldığında SiO2
kaplanmış Fe3O4 nanopartikülü ile MK1 katalizörünün XRD sonuçları
kıyaslandığında piklerdeki şiddet farklarından yola çıkarak her iki yapınında aynı
yerde pik verdikleri söylenebilir. Ayrıca XRD sonuçlarından yola çıkılarak molekül
boyutunun 22 nm civarında olduğunu söyleyebiliriz.
MK1 katalizörü için altın kaplama yapılarak çekilen SEM görüntüleri
incelendiğinde elde edilen katalizörün manyetik özelliğe sahip olmasından ötürü net
görüntü almakta zorluk çekilmiştir. Fakat boyut olarak bakıldığında XRD
sonuçlarını doğrular nitelikte sonuçlar elde edilmiştir.
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
48
4.1.2. MK2 Katalizörü
Metal komplekslerinin IR spektrumları incelendiğinde MK2 katalizörü için;
kompleksin spektrumuna (EK1) 2950 cm-1 aralığında –CH2 ve aromatik C-H
gerilmeleri, 1616 cm-1 aralığında C=N imin grubu , 1067 cm-1 aralığında görülen Si-
O piki, 560 cm-1 aralığında Fe-O piki varlığı sentezlenen ligantların olduğunu
doğrulamaktadır (Esmaeilpour, 2012).
ON
ON
Si
Si
Mn OAc
Şekil 4.7. MK2 Kompleksi
MK2 katalizörü için XRD sonuçlarına bakıldığında literatürdeki sonuçlarla
örtüştüğü görülmektedir. XRD ölçümleri 2θ açıları 10-800 aralığında olacak şekilde
yapılmış ve metallere ait pikler ölçülmüştür. Fe3O4 nanopartikülü ile MK2
katalizörünün XRD sonuçlarının çakıştığı görülmektedir. Bu nedenle XRD
spektrumunun yorumlanması zorlaşmıştır. XRD sonuçlarından yola çıkılarak
molekül boyutunun 20 nm civarında olduğunu söyleyebiliriz.
MK2 katalizörü için altın kaplama yapılarak çekilen SEM görüntüleri
incelendiğinde elde edilen katalizörün manyetik özelliğe sahip olmasından ötürü net
görüntü almakta zorluk çekilmiştir. Fakat boyut olarak bakıldığında XRD
sonuçlarını doğrular nitelikte sonuçlar elde edilmiştir.
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
49
4.2. Nano Partikül Destekli Katalizörlerin Katalitik Aktiviteleri
Elde edilen MK1 ve MK2 katalizörlerinin karakteristik analizleri yapılarak
yapılar doğrulanmıştır. MK1katalizörü için Suzuki reaksiyonundaki aktivitesi
ölçülürken, MK2 katalizörü için ise stirenin epoksidasyonundaki aktivitesi
ölçülmüştür.
4.2.1. MK1 Katalizörünün Suzuki Reaksiyonundaki Aktivitesi
Suzuki tepkimesi paladyum kataliziyle bir aril boronik asit ile bir aril
halojenürün kenetlenmesidir. Bunu sağlamak için tez kapsamında fenil boronik asit
ile 4-bromoasetofenon kullanıldı. İç standart olarak n-hekzadekan, baz olarak K3PO4
ve reaksiyon ortamında çözücü olarak DMF kullanılarak 100 0C de geri soğutucu
altında gerçekleştirilmiştir. Her 20 dakikada bir numune alınmıştır, alınan numune
içerisine reaksiyonu durdurmak için su eklenmiştir, daha sonra üzerine dietileter
eklenerek ektraksiyon yapılmıştır. Reaksiyon ortamından alınan numunelerin GC
analizinden elde edilen sonuçlara bakıldığında 120 dk boyunca yapılan katalitik
aktivite sonucunda % 42 4-asetilbifenil dönüşümü gözlenmiştir.
Şekil 4.8. Suzuki reaksiyonlarının oluşum mekanizması R: COCH3, NO2, CN, F, H, CH3, OCH3
R
Br B(OH)2
RK3PO4
Cat. 1
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
50
Şekil 4.9. 4-bromoasetofenonun alıkonma süresi (9.8 dk)
Şekil 4.10. Fenil boronik asitin alıkonma süresi (11.857 dk)
Şekil 4.11. 4-asetilbifenilin alıkonma süresi (12,989 dk)
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
51
Şekil 4.12. Başlangıçta reaksiyon ortamından alınan numunenin alıkonma süresi
Şekil 4.13. 120 dk sonrasında reaksiyon ortamından alınan numunenin alıkonma süresi
MK1 katalizörünün katalitik aktivitesine şekil 4.12. ve şekil 4.13. ‘e
bakıldığında başlangıçta verilen numunedeki alıkonma süreleri sadece 4-
bromoasetofenon ve fenilboronik asite aitken 120. dakikadan sonra bu maddelerin
miktarları azalırken 4-asetilbifenil miktarında artış gözlenmektedir. Bu artıştan yola
çıkılarak 4-asetilbifenil miktarındaki artışın % 42 olduğu saptanmıştır.
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
52
Çizelge 4.1. MK1 Katalizörünün Suzuki Reaksiyonundaki Aktivitesi
Suzuki reaksiyonları genellikle organoboran bileşikleri veya fosfin
kullanılarak yapılan reaksiyonlardır. Fakat bizim tez çalışmamız kapsamında
yaptığımız manyetik nanopartikül destekli katalizör sayesinde fosfin kullanılmadan
Suzuki reaksiyonu gerçekleştirilmiş oldu. Ayrıca katalizörümüzün hem manyetik
hemde nano boyutta olması sayesinde homojen ve hetorojen katalizörlerin
üstünlüklerini bir araya getirmiş olduk. Hem homojen katalizörler gibi etkin yüzey
alanına sahip ve reaksiyon ortamının her bölgesine eşit bir şekilde dağılmaktadır
hemde heterojen katalizör olarak reaksiyon ortamından kolayca ayrılıp tekrar tekrar
kullanılabilen manyetik özellikte nano boyutta Suzuki reaksiyonunda 120 dakika
boyunca yapılan reaksiyon sonucunda % 42 dönüşün aktivitesi gösteren MK1
katalizörü tez kapsamında elde edilmiştir.
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
53
4.2.2. MK2 Katalizörünün Stirenin Epoksidasyonu Reaksiyonundaki
Aktivitesi
Sentezlenen MK2 katalizörünün katalitik etkinliği model bileşik olarak
seçilen stiren (vinilbenzen), üzerinde denenmiştir. Bu katalizörlerin epoksidasyon
tepkimesinde katalitik etkinlikleri klasik yöntem olan organik çözücü içerisinde
incelenmiştir.
Şekil 4.14. Stirenin epoksidasyon reaksiyonu
Şekil 4.15. Stirenin alıkonma süresi (5,2 dk)
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
54
Şekil 4.16. Stirenoksitin alıkonma süresi (8,3 dk)
Şekil 4.17. Benzaldehitin alıkonma süresi (6,2 dk)
Şekil 4.18. 1 saat sonunda verilen numunenin alıkonma süresi
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
55
Şekil 4.19. 24 saat sonunda verilen numunenin alıkonma süresi
MK2 katalizörü için GC analiz cihazına verilen 1.saat ve 24. saatteki
numunelerin sonuçlarına baktığımız zaman stiren miktarı azalırken benzaldehit ve
stirenoksit miktarındaki artıştan yola çıkılarak bu katalizörün epoksidasyon
reaksiyonunda aktivite gösterdiği gözlenmiştir. Stirenoksit dönüşümü % 10.5 ,
benzaldehit dönüşümü ise % 10.8 olarak hesaplanmıştır.
Çizelge 4.2. MK2 Katalizörünün Stirenoksit Oluşumundaki Katalitik Aktivitesi
4.BULGULAR VE TARTIŞMA Duygu KÖSE
56
Çizelge 4.3. MK2 Katalizörünün Benzaldehit Oluşumundaki Katalitik Aktivitesi
Oda koşullarında, diklorometan ile yapılan epoksidasyon reaksiyonunda
oksidant olarak tersiyer bütil hidrojen peroksit (TBHP) kullanılmıştır. 24 saat
sürdürülen reaksiyon sonucunda MK2 katalizörü stirenoksit dönüşümü % 10.5
aktivite göstermiştir. Ayrıca benzaldehit dönüşümü 24 saat sonunda % 10.8
gözlenmiştir. 24 saat sonunda katalitik aktivitesinde artış gözlenmiştir.
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER Duygu KÖSE
57
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Tez kapsamında reaksiyon ortamlarından kolayca ayrılabilen hem homojen
katalizörlerin hemde heterojen katalizörlerin üstünlüklerine sahip manyetik nano
katalizörler elde edilmiştir. Manyetik özelliğe sahip olması nedeniyle reaksiyon
ortamından kolayca ayrılması sağlanırken, ayrıca tekrar tekrar kullanılma özelliğine
de sahiptir. Elde edilen katalizörlerin nano boyutta olması ise homojen katalizörlerin
üstün özelliklerinden biri olan reaksiyonun her bölgesine eşit şekilde dağılarak yüzey
alanının genişlemesini ve aktifliğinin artmasını sağlamıştır. Yani tez kapsamında
homojen ve heterojen katalizörlerin üstün özelliklerini bir araya getirdiğimiz
manyetik nano katalizörler sentezlenmiştir.
Manyetik demir oksit üzerine desteklenmiş Schiff bazı ligantlarının Pd ve Mn
kompleksleri sentezlenmiştir. Bu amaçla ilk aşamada Fe3O4 silikat ile kaplanmış,
sonrasında silikat üzerine 3(2-aminoetilamin)propil-trimetoksisilan bağlanmıştır.
Fe3O4 destekli silanın amin grubunun 2-asetil piridin ile kondenzasyonu sonucu elde
edilen manyetik Fe3O4 destekli Schiff bazının Pd kompleksi hazırlanmıştır. Mn
kompleksinin hazırlanmasında ise 3(aminoetil amin)propiltrimetoksi silan ile 2-
hidroksi naftaldehit mangan asetat eşliğinde kalıp etkiden yararlanılarak
sentezlenmiştir. Sentezlenen bu bileşik silikat kaplı Fe3O4’e bağlanarak Fe3O4
destekli Schiff bazı Mn kompleksi oluşturulmuştur. Sentezlenen bileşik ve ara
ürünlerin yapıları FT-IR, XRD ve SEM analiz yöntemleri ile aydınlatılmıştır.
Sentezlenen Pd kompleksinin katalitik etkinliği Suzuki tepkimesinde, Mn
kompleksinin ise epoksidasyon tepkimesi üzerinde belirlenmiştir. Manyetik nano
tanecik üzerine destekli katalizörler reaksiyon sonrası mıknatısla sabitlenerek
dekantasyon yoluyla kolaylıkla reaksiyon ortamından ayrılmıştır.
Fe3O4 nano yapıları demirin oksitlenerek pasifleşmesi yüzey reaktivitesinin
azalması sonucu oluşan bir yapıdır. Demir bilindiği gibi sahip olduğu yüksek doyum
mıknatıslanma değeri nedeni ile teknolojik pek çok alanda vazgeçilmez bir yapıdır.
Demir nano parçacıkları özellikle, karbon-karbon bağlarının oluşumu ve
parçalanmasında etkin bir rol almaktadır. Fakat nano boyutta demirin teknolojik
uygulamasında karşılaşılan en önemli dezavantaj, sahip olduğu yüksek
5. SONUÇLAR VE ÖNERİLER Duygu KÖSE
58
reaktivitesidir. Su veya hava ortamında bulunduğu zaman çok hızlı bir şekilde
oksitlenerek, sahip olduğu ferromanyetik karakteristiği kaybedip antiferromanyetik
yapıya dönüşmektedir. Bu da, yüksek oranda oksijen içeren veya sulu ortamlarda
demirin kullanılmasını engelleyici bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Literatürlerde
bu sebeple, demirin yüzey reaktivitesinin azaltılıp, kullanılan sistem içerisinde kararlı
olarak uzun süreler kalabilmesi için çeşitli çalışmalar bulunmaktadır. Bu çalışmaların
en önemlileri, faklı element matrisleri içerisinde tutularak, polimer ile kaplanarak
veya istenilen şekilde oksitlendirilerek yapının antiferromanyetik yapıya
dönüşmeyip, net bir mıknatıslanma değeri olan kararlı ferrimanyetik yapıya
dönüşmesi veya ferromanyetik halde tutma çalışmalarıdır. Bu şekilde, demirin
teknolojik uygulamalarda kararlı olarak uzun süreler pasifleşerek kullanılması
sağlanmıştır. Yapılan tez çalışmasında, Fe3O4 nano partikülü sentezlenerek TEOS’un
hidrolizi ile SiO2 ile kaplanarak pasifleşmesi sağlanmıştır.
Tez kapsamında MK1 ve MK2 katalizörleri elde edilmiştir. Oluşturulan bu
katalizörlerin yapıları FT-IR, SEM ve XRD cihazları ile aydınlatılmıştır. Daha sonra
MK1 manyetik nanokatalizörü için Suzuki reaksiyonundaki aktivitesine bakılırken,
MK2 manyetik nanokatalizörü için stirenin epoksidasyonundaki katalitik aktivitesi
ölçülmüştür.
MK1 nano katalizörünün Suzuki reaksiyonundaki aktivitesi % 42 ölçülürken,
MK2 nano katalizörünün stirenin epoksidasyonundaki stirenoksit dönüşümü %10.5,
benzaldehit dönüşümü %10.8 ölçülmüştür.
59
KAYNAKLAR
AVŞAR G.,2008.Orijinal Nitelikte Florlanmış Fosfin Ve Rodyum(I)
Komplekslerinin Sentezi ve Süperkritik Karbon Dioksit Ortamında
Hidrojenasyon Reaksiyonlarında Kullanımı, Doktora Tezi, Çukurova Ü., Fen
Bilimleri Enst., Adana.
AY B., 2011. Dikarboksilik Asit Grupları İçeren Geçiş Metal Komplekslerinin
Hidrotermal Sentezi,UV Etkileşimlerinin ve Katalitik Aktivitelerinin
İncelenmesi , Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Ü., Fen Bilimleri Enst., Adana.
BUNNAI SAITO AND GREGORY C. FU ,2007. Alkyl- Alkyl Suzuki Cross-
Couplings of Unactivated Secondary Alkyl Halides at Room Temperature
CHOON WOO LIM, IN SU LEE (2010) Magnetically recyclable nanocatalyst
systems for the organic reactions
E. RANJBAKHSH, A.K. BORDBAR, M. ABBASI, A.R. KHOSROPOUR, E.
SHAMS (2011) Enhancement of Stability and Catalytic Activity of
İmmobilized Lipase on Silica- Coated Modified Magnetite Nanoparticles
ERDEM Ö.,2010. Kiral Binaftil Schiff-Bazi Ligand Ve Metal Komplekslerinin
Sentezi, Süperkritik Karbondioksit Çözücü Ortaminda Alken
Epoksidasyonunda Kullanimlarinin İncelenmesi, Yüksek Lisans Tezi,
Çukurova Ü., Fen Bilimleri Enst., Adana.
GÜÇBİLMEZ Y.,2007. Demir İçerikli Destekli Ve Desteksiz Katalizör Sentezi Ve
Karakterizasyonu, , Anadolu Üniversitesi , Kimya Mühendisliği Bölümü,
Mimarlık Ve Mühendislik Fakültesi, Eskişehir.
JINWOO LEE, YOUJIN LEE, JONG KYU YOUN, HYON BIN NA , TAEKYUNG
YU, HWAN KIM , SANG-MOK LEE, YOON-MO KOO, JA HUN KWAK,
HYUN GYU PARK, HO NAM CHANG, MISUN HWANG, JE- GEUN
PARK , JUNGBAE KIM AND TAEGHWAN HYEON ,2008. Simple
synthesis of functionalized superparamagnetic magnetite/ silica core/ shell
nanoparticles and their application as magnetically separable high-
performance biocatalysts
60
KARATEKE M. ,GUNGOR E., DEMİR A.,2010. NanoteknolojiVe Tekstil
Sektorunde Uygulamaları, MYO-OS 2010- Ulusal Meslek Yuksekokulları
Oğrenci Sempozyumu, Duzce.
KAZANCI A.,2010.Polımer Schıff Bazları Ve Metal Komplekslerının Sentezı Ve
Katalızör Özellıklerının İncelenmesı , Doktora Tezi, Çukurova Ü., Fen
Bilimleri Enst., Adana.
KEVIN W. ANDERSON AND STEPHEN L. BUCHWALD,2005.General Catalysts
for The Suzuki- Miyaura and Sonogashira Coupling Reactions of Aryl
Chlorides and for the Coupling of Challenging Substrate Combinations in
Water
MYUNG- JONG JIN AND DONG- HWAN LEE,2010. A practical heterogeneous
catalyst for the suzuki, sonogashira and stille coupling reactions of unreactive
aryl chlorides
NAM T.S. PHAN, HA V. Le,2010. Superparamagnetic nanoparticles-supported
phosphine- free palladium catalyst for the sonogashira coupling reaction
NATALIA J.S. COSTA, PEDRO K. KIYOHARA,2010. A single-step procedure for
the preparation of palladium nanoparticles and a phosphine-functionalized
support as catalyst for Suzuki cross-coupling reactions
NGHIA T. BUI, TRUNG B. DANG, HA V. LE, NAM T.S. PHAN, 2011. Suzuki
Reaction of Aryl Bromides Using A Phosphine –Free Magnetic Nanoparticle-
Supported Palladium Catalyst
QINGWEI DU, WEI ZHANG, HAO MA, JIA ZHENG, BO ZHOU, YIGUN
LI,2012. Immobilized palladium on surface-modified Fe3O4/SiO2
nanoparticles: as a magnetically separable and stable recyclable high-
performance catalyst for Suzuki and Heck cross-coupling reactions
QINGXIA LIU, ZHENGHE XU, J.A. FINCH, AND R. EGERTON,1998. A novel
two-step silica- coating process for engineering magnetic nanocomposites
ŞAHAN N.,2011.Faz Değiştiren Maddelerin Nano Malzemelerle Kullanımının
Araştırılması, Yüksek Lisans Tezi, Çukurova Ü., Fen Bilimleri Enst., Adana.
61
TERUOKI TAGO , TAKATOSHI HATSUTA, KANTA MIYAJIMA, MASAHIRO
KISHIDA, SHIZUKA TASHIRO AND KATSUHIKO
WAKABAYASHI,2002. Novel Synthesis of Silica- Coated Ferrite
Nanoparticles Prepared Using Water-in-Oil Microemulsion
VIVEK POLSHETTIWAR AND RAJENDER S. VARMA,2009. Nanoparticle –
Supported and Magnetically Recoverable Ruthenium Hydroxide Catalyst:
Efficient Hydration of Nitriles to Amides in Agueous Medium
XİAOYAN DU, JİANG HE, JİE ZHU, LİJUAN SUN, SONGSONG AN,2011. Ag-
deposited silica-coated Fe3O4 magnetic nanoparticles catalyzed reduction of
p-nitrophenol
Z. Z. XU, C. C. WANG, W. L. YANG , S. K. FU,2005. Synthesis of Superpara
magnetic Fe3O4/ SiO2 Composite particles via sol-gel process based on
inverse miniemulsion
62
63
ÖZGEÇMİŞ
1988 yılında Gaziantep’te doğdu. İlköğrenimini Münif Paşa İlköğretim
okulu’nda, lise öğrenimini İnci Konukoğlu Lisesi’nde tamamladı. 2010 yılında
Çukurova Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü’nden mezun oldu.
2011 yılında Çukurova Üniversitesi Kimya Bölümü Anorganik Kimya Anabilim
Dalı’nda yüksek lisansa başladı.
64
EKLER
65
66
EK 1. FT-IR SPEKTRUMLARI
Ek 1.1. Fe3O4 Nanopartikülünün FT-IR Spektrumu
432,
7553
6,97
1090
,50
1634
,86
3390
,30
10
15
20
25
30
35
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
%T
500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 Wavenumbers (cm-1)
67
Ek 1.2. SiO2 Kaplanmış Fe3O4 Nanopartikülünün FT-IR Spektrumu
795.
97
956.
8210
65.6
8
1450
.12
1630
.57
3315
.79
25
30
35
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
90
95
%T
500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 Wavenumbers (cm-1)
68
Ek 1.3. ML1 Kompleksi 1. Basamak FT-IR Spektrumu
788.
61
926.
5410
56,7
8
1470
.59
1567
.30
2360
.02
2929
.17
3270
.86
30
35
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
90
95
100
%T
500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 Wavenumbers (cm-1)
69
Ek 1.4. ML1 Kompleksinin FT-IR spektrumu
794.
74
953.
7110
57.7
1
1622
.75
2967
.19
3244
.55
15
20
25
30
35
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
90
95
100
%T
500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 Wavenumbers (cm-1)
70
Ek 1.5. MK1 Katalizörünün FT-IR Spektrumu
402,
2144
0,77
552,
63
795,
20
954,
2810
62,0
2
1420
,54
1539
,35
1621
,69
3259
,62
15
20
25
30
35
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
90
95
%T
500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 Wavenumbers (cm-1)
71
Ek 1.6. ML2 Kompleksinin FT-IR Spektrumu
681.
6574
4.02
824.
5985
7.94
953.
2810
28.3
4
1191
.21
1248
.05
1297
.43
1338
.42
1358
.32
1400
.80
1430
.53
1541
.81
1600
.80
1616
.10
2918
.86
30
35
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
90
95
100
%T
500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 Wavenumbers (cm-1)
72
Ek 1.7. MK2 Katalizörünün FT-IR Spektrumu
451,
5956
0,93
791,
7685
3,3594
6,4510
26,3
510
67,0
711
00,9
6
1394
,66
1616
,52
1986
,6929
50,2
430
05,3
1
50
55
60
65
70
75
80
85
90
95
100
105
110
115
120
125
130
135
%T
500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 Wavenumbers (cm-1)
73
Ek 1.8. MK1 Katalizörünün Suzuki Reaksiyonunda Kullanıldıktan sonraki
FT-IR Spektrumu
436,
0554
1,31
1065
,92
1434
,56
1647
,00
3232
,86
25
30
35
40
45
50
55
60
65
70
75
80
85
%T
500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 Wavenumbers (cm-1)
74
Ek 1.9. MK2 Katalizörünün Epoksidasyon Reaksiyonunda Kullanıldıktan
sonraki FT-IR Spektrumu
421,
1143
5,95
542,
20
791,
75
1061
,63
1165
,68
1273
,66
1420
,25
1512
,24
1586
,20
1634
,29
3184
,28
55
60
65
70
75
80
85
90
95
100
%T
500 1000 1500 2000 2500 3000 3500 4000 Wavenumbers (cm-1)
75
EK 2. SEM Spektrumları
Ek 2.1. MK1 Katalizörünün SEM Görüntüleri
76
Ek2.2. MK2 Katalizörünün SEM Görüntüleri
77
78
79
EK 3. XRD Spektrumları
EK 3.1. Fe3O4 Nanopartikülü için XRD Spektrumu
EK 3.2. SiO2 Kaplı Fe3O4 Nanopartikülü için XRD Spektrumu
80
EK 3.3. MK1 Katalizörü için XRD Spektrumu
EK 3.4. MK2 Katalizörü için XRD Spektrumu
81
EK 4. GC Analiz Spektrumları
EK 4.1. MK1 Katalizörünün Suzuki Reaksiyonu Sonucu Elde Edilen GC Analiz
Spektrumları
Başlangıç
20.dk
82
40. dk
60.dk
83
80.dk
100.dk
84
120.dk
180.dk
85
4-Asetilbifenil
4-Bromoasetofenon
86
Fenilboronik asit
n-Hekzadekan
87
EK 4.2. MK2 Katalizörünün Stirenin Epoksidasyonu Reaksiyonu Sonucu Elde
Edilen GC Analiz Spektrumları
MK2/ Stiren / DCM / TBHP / 25 oC / 1 saat
MK2/ Stiren / DCM / TBHP / 25 oC / 3 saat
88
MK2/ Stiren / DCM / TBHP / 25 oC / 6 saat
MK2/ Stiren / DCM / TBHP / 25 oC / 24 saat
89
Stiren
Stirenoksit
90
Benzaldehit