16
ULUSLARARASI iLiMLERiN VE iSLAMi iLiMLER ARASI SEMPOZYUMU 28-30 Nisan BiLDiRiLER KiTABI Editörler Yrd. Doç. Dr. Adem ÇATAK Yrd. Doç. Dr. Berat SARIKAYA ·--------- -··-- --- 11 Devlet Üniversitesinin 75. n Ü Devlet Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü ilahiyat Fakültesi ve i! · Üniversitesi ilahiyat Fakültesi . ' ·---- Üniversitesi

ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

  • Upload
    others

  • View
    14

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN TEŞEKKÜLÜ VE iSLAMi iLiMLER ARASI iLiŞKiLER"

SEMPOZYUMU

28-30 Nisan 2014/Bişkek-KIRGIZiSTAN

BiLDiRiLER KiTABI

Editörler Yrd. Doç. Dr. Adem ÇATAK

Yrd. Doç. Dr. Berat SARIKAYA

~ ·----------··-- ---11 Oş Devlet Üniversitesinin 75. Kuruluş Yıldönümü anısına n Ü Oş Devlet Üniversitesi Araşan Sosyal Bilimler Enstitüsü ilahiyat Fakültesi ve i! · Gümüşhane Üniversitesi ilahiyat Fakültesi işbirliğiyle düzenlenmiştir. ~!

. ' ·----

Gümüşhane Üniversitesi Yayınları

Page 2: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

FELSEFENiN DiNi ÖTEKiLEŞTiRMESi SORUNUNUN TEMEL DAYANAKLARININ

DEGERLENDiRiLMESi

Kamil SARITAŞ*

Özet

Felsefe, dini ötekileştirebilir mi? Felsefenin tanım, tabiat, orijin ve tarihsel süreç açısından dini ötekileştirmesi mümkün müdür? Eğer mümkünse, felsefenin dini ötekileştirmesinin temel nedenleri ne olabilir? Veya felsefenin dini ötekileştirmesinin temel dayanakları olarak ileri sürülen hususlar gerçekten din in ötekileşmesini sağlamakta mıdır? Yoksa din in ötekileştirilmesi ameliyesinde bireysel düşüncelerin etkisi mi vardır? Bu sorular bağlamında felsef~nin dini ötekileştirmesinin temel dayanakları, felsefe ve dinin tanımı, felsefenin orijini, felsefe tarihi ve filozofların görüşleri açısından ele alınacaktır.

Felsefe, dini sistematik, tutarlı ve eleştirel bir gözle incelemeye çalışır. Ancak herkesin mutabık olduğu mutlak bir din tasavvuru olmadığı gibi, felsefi görüşlerin de zaman ve mekan açısından değişiklik arz ettiği göz önüne alındığında, dinin ötekileştirilmesi sorununda filozofların düşüncelerinin ön plana Çı ktığı görülür. Öyle ki filozoflar, din hakkında birbirlerinden farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Bu görüşlerin bazıları dinle ilgili kapsayıcı (lnklusivizm) ve olumlayıcı tespitler olarak değerlendirilebilecek konumda iken, bazıları da dışlayıcı (Ekslusivizm) ve olumsuzlayıcı olmuştur. Kapsayıcı ve olumlayıcı tutum içerisinde olanlar, felsefenin dinden ortaya çıktığını veya tarih boyunca dinle ilişkili olduğunu ve dini n kendine ö~gü tutarlılığının kendi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini iddia etmişl erdir. Dışlayıcı ve olumsuzlayıcı tutum içerisinde olanlar ise bu düşünceleri dikkate almayarak, dünya görüşleri çerçevesinde teorik, indirgemeci ve yarı-açık yargılar ileri sürerek felsefe açısından d inin öteki olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Felsefe-ve din arasında konu ve gaye yönünden benzerlikler, metot yönünden ise bazı farklılıklar vardır. Ötekileştirme düşüncesini benimseyen filozofların di ne dar/salt anlamda ve "sophistes" açısından yaklaştıkları, geniş/hikmet anlamında ve "philosophia" açısından meseleyi tahkik etmedikleri anlaşılmaktadır. Ayrıca dini dışlayan filozofların, bağiarnı farklı olmasına rağmen dinin akıl-üstü yönlerini psikolojik ve sosyolojik kabullereve ideolojikönyargılara indirgedikleri, bazen tek yanlı, bazen bütünsellikten ve entelektüellikten uzak bir tutum la dini inceledikleri görülmektedir.

* Yrd. Doç. Dr., Gümüşhane Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Felsefe ve Din Bilimleri Bölümü Öğretim Üyesi ([email protected])

Page 3: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

FELSEFENiN DINI 0TEt-:l LEŞTiRı\·1ESl ~ORUNUNL!NTE.\-IEL DAYi\ı'-:AKU\RIN IK .. --­

Anahtar Kelimeler: felsefe, din, akıl, ötekileştirme, Aydınlanma.

Giriş

Bildirideki kavramlar felsefe, din ve ötekileştirmedir. Öncelikle ilişki tarzını belirleyici unsur "ötekileştirme" kelimesi üzerinde durulacak, sonra da ötekileştirme kelimesinin özellikle kelime anlamı dikkate alınarak, felsefenin dini ötekileştirdiğine dair ileri sürülen argümanlar incelenecektir.

'Öteki' kavramına ilişkin birçok yorum getirilmiştir. Felsefeden psikolojiye, edebiyattan siyaset bilimine kadar birçok çalışma ötekinin kurgulanışına ve anlam dünyasına odaklanmıştır. Fakat günümüzde ötekileştirme teri m olarak Din Felsefesi ve Psikoloji alanında kullanılan bir literatür haline gelmiştir. Ötekileştirmeyle ilgili olarak Din Felsefesi açısından dinlerin konumu ve birbirleriyle ilişkileri ele alınmıştır. 1 Psikoloji açısından ise ötekileştirmenin kelime anlamından hareket edilmiştir. Psikolojik olarak ötekileştirmede diğeriyle mesafeyi büyütme uğraşısı ön plandadır, olaylar neden-sonuç ilişkisi kurma yerine ben merkezci ve ön yargılı olarak kurgulanır. Bazen diğeri, sadece öteki değildir, mesafelidir, uzaktır ve tehlikelidir. Taraflar ötekileştirdikleriyle aralarına ördüğü duvarın üstünde yükselirler ve bu sayede büyürler. Bir noktadan sonra t araflar diğer köşedekileri yok hükmünde görmeye başlar.

Psikolojik olarak çeşitli nedenlerle insanlar birbirlerini ötekileşti ri rken, bazen de zihinsel açıdan ilim insanları benimsedikleri ilimler indinden mizaçiarına

uymayan ilimleriveya kabul etmedikleri düşünceleri dışlamışlardır. Ayrıca realitede tarikatların, mezheplerin, büyük resimde dinlerin taraftar mantığıyla birbirilerini dışladıkları görülür. Bir anlamda birbirleri arasında alan ve metot farkı olan ilimler, dinler, mezhepler şahıslaştırılır, birbirleriyle mücadeleye itilir, biri diğerini yadsıma k ve hakikati kendi tekelinde görmek suretiyle kendi doğruluğunu ortaya koymaya çalışır. Bildiride felsefe merkeze alınıp felsefenin dini ötekileştirmesi sorununun temel dinamikleri sorgulanmıştır. Burada ötekileştirme kavramı, Din felsefesi bağiamından ziyade literal ~nlamda dışlayıcı, yadsıyıcı ve olumsuzlayıcı bakış açısı olarak ele alınmıştır.

ötekileştirmenin tartışıldığı felsefe ve din arasındaki ilişki, gelişi güzel, parçacı, genellemed ve indirgemeci yaklaşımla ele alınamayacak kadar komplekstir. Her zaman olduğu gibi bugün de tartışılan bu kompleks sorunun niteliğini anlayabilmek için, felsefe ve dini n tanımlarında n, felsefenin dinden ortaya çıkıp çıkmadığından .

dolayısıyla felsefenin dinle ilgisinin niteliğinden, problemin felsefe tarihinde genel hatlarla nasıl ele alındığından, bir~ysel kanaatler çerçevesinde doğr.udan felsefe ve d inin birbirini ötekileştirmesi ni konu edinmese de, XIX. ve XX. yüzyıl Batı düşüncesinde belirleyici unsur olmasından dolayı oryantalist ve pozitivist bakış açısının etkilerinden ve filozofların bu konuda aynadıkları rolden söz edilecektir.

ı. Tanım Açısından Felsefenin Dini Ötekileştirmesi Sorunu

Problemin ilk önce tanım açısından ele alınması, ötekileştirme imkanının tanım açısından mümkün olup olmadığını belirlemeye yönelik bir bakış açısı sunmanın gerekliliğidir.

Felsefe, Yunanca philia (sevgi) vesophia (bilgelik) kelimelerinin birleşmesinden oluşmuş bir kavramdır. Sophia (sophistes), her şeyden önce, beceri, yapabilme

ı Bkz. Cafer Sadık Varan, islam ve Öteki (Giriş), Ed. Cafer Sadık Varan, Kaknüs Yay., istanbul 2001 s. 9·25.

148

Page 4: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

-----------------~-------- l-;amil SARJTAŞ

gücü, işbilirlik ve zeka anlamlarında kullanılır. Sophistes yaşam deneyimi olan kişi anlamında iken, giderek her şeyden haberdar olan bilge kişi anlamını kazanmıştır. 2 Protagoras ve Gorgias gibi sofistlerle birlikte saphistes kelimesi gerçek anlamda bilge ·olmayıp politikayı ve retoriği iyi bilen, pragmatist bakış açısından hareket ederek bilgiyi öğreten, septik ve nihilist bir yaklaşım tarzıyla dini vb. her türlü toplumsal kabulü ve geleneksel unsurları eleştiren anlamında, içerik kaymasına uğramıştır. 3 Philo-sophia ise bilgiyi ve bilgeliği sevmek, isternek ve aramak anlamlarına gelir.4 Philosophianın, sophiadaki gibi her şeyi bilme, her şeyi eleştirme ve hakikati indirgeyerek mutlak anlamda insan ekseninde görme iddiası yoktur. Bu nedenle olsa gerek, Sokrates kendisinin sofist değil de filozof olduğunu ileri sürmüştür.

Felsefenin tanımına ilişkin sunulan literal anlamın yanında, bazı düşünürler felsefenin mahiyetini ve içeriğini dar anlamda, bazıları ise olabildiğince geniş anlamda ele almışlardır. Dar anlamda felsefenin tanımını yapmak için salt formel bir çerçeveden, felsefe sistemler kataloğundan veya özel felsefe türlerinden hareket eden düşünce tarzları mevcuttur. Bu felsefe türleri, Dogmatik felsefeler, Artistik felsefeler, Eleştirel-işlemci felsefeler, Filolojik-Hermeneutik felsefeler ve Salt felsefeler olmak üzere beş kısma ayrılır. Dogmatik felsefeler, 'felsefi iman'ın ifadesini/dışavurumunu inceler. Bu tarz felsefeler; felsefe tarihindeki düşünce sistemlerinin büyük bir bölümünü Ôluştururlar. Artistik felsefeler, öne sürülen düşüncelerin içeriksel (gerçekliğe ilişkin) kapsamından çok, kavram ve fikiderin çağrıştırdıklarına yönelirler, kavram ve fikirlere dayalı formel-sanatsal kurguya ulaşmak isterler. Eleştirel-işlemci felsefeler, Dogmatik ve Artistik feisefeiEirin eleştirilerinden ortaya çıkmışlardır. Bu felsefeler Pozitivizm kaynaklı "bilimsel kavrayış" temeli üzerine otururlar, eleştiricilik, yöntemsellik ve çözümleyleilik düşüncelerini felsefeye dahil ederek, onu da bilimsel bir kalkış noktasından hareketle kurgulamaya çalışırlar. Filolojik-Hermeneutik felsefeler, yeni yaratıcı fikirleri geleneğe yönelerek açıklama, yorumlama ve günümüıle bağlantı kurma çalışmalarıdır. Salt felsefeler yukarıdaki felsefe tiplerinden bağımsızdır. Salt felsefelerde, sistemaöze edilmiş dünya görüşleri ön plandadır. Felsefe yapmanın tek olanağı her türlü dünya görüşünden bağımsız aşkın bir öznelcilikle felsefe yapma olanağıdır.5 Bu kadar farklı türde felsefe tarzları olduğuna ve bu tarz felsefelerin geneline bakarak ortak ve bağlayıcı bir tanım ortaya konulamadığına göre, indirgenmiş/dar felsefe tiplerinden ziyade geniş çerçevede ele alınan felsefeyi göz önüne almak gerekir.

Geniş anlamda felsefe, varlık, bilgi ve değer alanlarıyla ilgili problemleri akla dayanan nedenlerle bireysel, eleştirel, mantıklı, sistemli, tutarlı ve bütüncül olarak anlama faaliyetidir.6 Felsefe, evrensel bir açıklama denemesi7 ve dünyaya bakış tarzıdır. Jaspers'a göre felsefe hakikate giden yolda olmak anlamına geldiğinden,8

hakikat arayışındaki her türlü doğru, güzel ve yarar ifade eden arayış felsefenin konusuna girer.

2 Alwin Diemer; Felsefe, Ed. ve Çev. Do4an Özlem, Günümuzde Felsefe Disiplin leri, Istanbul 2007 s. 12.

3 Bayram Ali Çetinkaya, ilkçağ Felsefesi Tarihi, insan Yay., Istanbul 2010 s.120-124. 4 Ahmet Cevizci, Felsefeye Giriş, Nobel Yay. Ankara 2010 s. 3. 5 Diemer, agm., s.16·23. 6 Bkz. Mevlüt Uyanık, Felsefi Düşüneeye Çağrı, Elis Yay., Ankara 2003 s. 13. 7 Alfred Weber, Felsefe Tarihi, Çev. H. Vehbi Eralp, Sosyal Yay., istanbul1998 s. 1. 8 Karl Jaspers, Felsefeye Giriş, Çev. Mehmet Akalın, Dergah Yay., istanbul1981 s.31.: Karl Jaspers,

Felsefe Nedir?, Çev. i. Zeki Eyüboğlu, Say Yay., istanbul1995 s. 47-48.

149

Page 5: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

FELSEFEI\rİN DINi ÖTE!\:! LEŞTİRI\·tES i SO RF·-< UNUN TE.!v!El DAYANAKLARININ ... ----

Felsefenin "etrafını cami ve ağyarını mani" bir tanımı yapılamadığına göre,9

tanım açısından sorunun ikinci kavramı olan "din" için ne söylenebilir? Din, Yahudilik, Hristiyanlık, islamiyet, Budizm ve Şintoizm gibi farklı din algılamaları çerçevesinde tezahür etmektedir. Bu tezahürlere, C. G. Jung, Bertrand Russell, Max Müller, Auguste Comte, Karl Marx, Emile Durkheim, Sigmund Freud ve J. P. Sartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel din tarifleri ve dini araştırma konusu edinen teoloji, felsefe, sosyoloji ve psikoloji gibi ilmi disiplinlerin kendine özgü parçacı bir din tarifiyle hareket etmeleri10 göz önüne alındığında, ortak bir din tanımını ortaya koymak da zorlaşmaktadır. Bu karmaşık durumda, ilimierin ve düşünürlerin tamamının kabul edebileceği objektif ve mutlak bir din tarifini ortaya koymak mümkün görülmemektedir.

Mutlak anlamda birfelsefe ve din tarifi olmadığına göre, düşünürlerfelsefenin dini ötekileştirmesi sorununda hangi felsefe ve din tanımını benimsemişlerse, o açıdan dine yaklaşmışlar ve diğer felsefe ve din algılarını da kendi tasawurları çerçevesinde konumlandırmışlardır. Halbuki düşünürlerin felsefenin dini ötekileştirmesi sorununda hangi felsefenin hangi dini veya dinleri hangi düşüncelerden dolayı öt.ekileştirdiğinin ortaya konulması, mutlakçı, indirgemeci, parçacı ve genellemed tavırlardan uzak durulması gerekir. Bu arada felsefe ve dininfarklı tanımlarının olması, delaylı yoldan indirgemeci bakış açısıyla felsefenin dini, dinin de felsefeyi gelişi güzel ve parçacı anlamda ötekileştirmesine olanak sağladığı~ı ifade etmek gerekir. ·

Din, felsefenin ne olduğu ve işlevi üzerinde düşünmeyi görev addetmez, ancak varlık, bilgi ve değer gibi felsefenin temel sorunları hakkında kendine özgü tespit ve çözümler önererek philosophia ve hikmet anlamında felsefe yapar. Örneğin islam dini, aklın öncülüğünde vahye dayanan bir dünya görüşü oluşturmaya ve insani düşüneeye karşı olmadığı gibi, aşkın ve mutlak alemin bilgisini vermekle de felseff düşüneeye yardımcı olmuş olur. islam dininin ve kapsayıcı anlamdaki felsefenin tanımından yola çıkıldığı zaman, metodolajik olarak aralarında farklılık olsa da, gaye, konu ve anlam aray;şı açısından felsefe ve din arasında büyük oranda benzeriikierin olduğu görülür.U

Görüldüğü üzere Eleştirel, Artistik, Pozitivist; Sofist ve ideolojik felseff anlayışlar bütün dinleri bir görerek ve genelleyerek ötekileştirirken, hakikat arayışını konu edinen hikmet anlamındaki Philosophianın ve Dogmatikfelsefeleri n, aklı yadsımayan ve anlam arayışına değer veren ilahi orijinli dini, aralarındaki farklılıklara rağmen, Farabi, ibn Sina ve ibn Rüşd örneklerinde olduğu gibi, büyük oranda ötekileştirmediklerine şahit olunur.

2. Orijin Açısından Felsefenin Dini Ötekileştirmesi Sorunu

Orijin açısından felsefenin dini ötekileştirmesinden kasıt, felsefenin dinden ortaya çıkıp çıkmaması, dini düşünceden beslenip beslenmemesi veya dinle ilgili olup olmamasının sonucuna göre dinin ötekileştirilip ötekileştirilmemesi sorunudur.

9 Nihat Keklik, Felsefenin ilkeleri, istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay., Ankara 1996 s.30-37. 10 Micheal f'eterson, William Hasker, Bruce Reichenbach, David Basinger, Akıl ve inanç, Çev. Rahim

Acar, Küre Yay., istanbul 2012 s. 1-48, 379-410.; Cari Gustav Jung, Psikoloji ve Din, Çev. Ender Gürol, Oluş Yay., istanbul 1995 s. 9.: Memduh Süleyman, Dinler Felsefesi, Haz. Bayram Dalkılıç, Türkiye'de Din f-elsefesi ne Doğru, Kendözü Yay., Konya 2000 s. 31.: Günay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yay., Ankara 1997 s. 6.: Sigmund Freud, The Future of an ıııusion, Trans. and Ed., James Strachey, The Complete Psychological Works of Sigmund Freud, The Hogarth Press ltd. New York 1961 s. 30·44.: Weber, age., s. 10.

ll Hüsameddin Erdem, Problematik Olarak Din-Felsefe Münasebeti, Hü-Er Yay., Konya 1999.

ıso

Page 6: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

-----------------~-------- Kınıli SARIT.'\Ş

ilahi dinler açısından din ve dolayısıyla dini düşünce yaratılan ilk insanla birlik~e tarih sahnesine çıkmıştır. Bu yüzden dini düşünce, insanlık kadar eski ve onu rı · kadar devamlılığı olan bir fenomendir. u Felsefe ve ilimler tarihi göz önüne alındiğında, felsefenin hatta hukuk, siya~et, ahlak vb. ilimierin her birinin dinden ortaya çıktığı ve zamanla metot açısından birbirinden ayrılarak müstakil ilimler haline geldiği görülür. Nitekim felsefe metot açısından dinden ayrılsa da konu, alan ve gaye birliği açısından dinle birlikteliğini bugüne kadar devam ettirmiştir.U ,

islam felsefe tarihçilerinden ibn Fatik, şeriat ve hikmet/felsefe konusunda ilk kez konuşan kişinin Şit Peygamber olduğunu,14 ibnü'I-Kıfti ve ibn Cülcül ise idris Peygamber (Hermes) olduğunu belirtmişlerdir. ıs Şeriat ve hikmet konusunda ilk konuşanın peygamber olması, hikmet anlamındaki felsefenin nebevl gelenekten sud ur ettiğine işaret edebilir. Nitekim bütün başlangıç problemlerinin metafiziksel olduğuna dair tespit ~e/6 hikmetin dinle çok yakın bir ilişkiye sahip olduğunu gösterebilir.

ŞehrezQri, hikmet ve felsefeyi ayırarak, şeriat ve hikmet hakkında ilk konuşanın Şit peygamber olduğunu, ancak felsefeyi kuranın Thales olduğunu ifade etmiştir .U Aristoteles de ark he ve oluşun maddi niteliklerden kaynaklandığını ifade eden felsefe türünün kurucusunun (the founder of this type of philosophy) Thales olduğunu zikretmiştir.18 Thales'in kurduğu arkhe ekseninde tasawur edilen felsefe, tarihi sıralamada dinle karşılaştırıldığında nispeten yeni ç1kmış ve insan kültürüne sonradan katılmış bir fenomendir. Aklın çocuğu olan bu felsefe insan gelişmesinin geç bir meyvesidir. Böyle olduğu için bu tarz felsefe tarihte ikinci derecede ve aralıklı bir rol oynamıştır. O halde arkhe bağiamındaki felsefe dikkate alındığında tarihsel açıdan d inin, felsefeden öncelikli, konum açısından da zaruri olduğu anlaşılır. 19 Ancak E. Brehier, Roth, E. d'Aster gibi sistematik felsefe tarihçilerine göre felsefi düşünce iranlılarla, Çinlilerle, Hindlilerle ve eski Mısırlılarla başlamıştır. Sümerler, Eski Mısır ve Mezopotamya'da felsefe ve din içiçedir. Platon ve Aristoteles başta olmak üzere ilkçağ filozofları, Doğu'nun dini düşüncesinden etkilendiğine göre, Antik felsefenin dinden bağımsız olduğu söylenemez. Ayrıca Yunan felsefesi tarih araştırmacısı Charles Verner'e göre Yunanistan'da felsefi düşünce, Siroslu Pherecyde'in parçalarında ve Hesiade'un Theogoni'sinde muhafaza edilmiştir ki onlar da dini düşünceyi takip eden düşünürlerdir.20

Ayrıca ilkçağ felsefesindeki ilk felsefe okulu lonia'dır. lonia okulu, laik bir yapıya sahiptir, ancak onların kozmogonileri daha önceki mitlerin yeniden ele alınmasıdır. Bu minvalde lonia'da daha önce din tarafından geliştirilmiş olan tasawur sür.dürülmüştür. lonia doğa filozofları kahin-şair-peygamber tipinin devam ettiricisidir. Yunan felsefesinin ortaya çıkışı ve gelişmesindeki dini öğeler

12 Weber, age., s. ıo. 13 Mehmet Bayrakdar, islam Felsefesine Giriş, TDV Yay. Ankara 2003 s. 1S0-1S4. 14 Ebu'I-Vefa Mübeşşir b. Fatik, Muhtaru'I-Hikem ve Mehasinü'I-Kelim, Tah k. Abdurrahman Bed evi,

Beyrut 1980 s.4. ıs lbnü'I-Kıfti, ihbarü'I-Uiema bi Ahbari'I-Hükema, Saadet Matbaası, Mısır H.1326 s.2-7.: ibn Cülcül,

Tabakatü'I-Etıbba ve'I-Hükema, Kahire ı9SS s. s. ı6 Ahmet Arslan, ilkçağ Felsefe Tarihi ı, istanbul Bilgi Üniversitesi Yay. istanbul 2006, s.21.: Weber,

age., s. 10. ı7 Şemseddin ŞehrezOri, Tari'hu'I-Hükema (Nüzhetü'I-Ervah ve Ravzatü'I-Efrah) Thk. Abdülkerim

EbO Şurayb, Trablus 1988 s. 42, 56. 18 Aristoteles, Metaphysica, Çev. W. David Ross, Ed. Richard Mckeon, Random House, New York

1941, 983b-20 5.694. 19 Bkz. Weber, age., s. 10.: Diemer, agm., s. ll. 20 Bayrakdar, age., s. ı50-154.

ısı

Page 7: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

FELSEFE1'-1N DiN[ 0TEKILEŞTlR/\·fESI SORLINUNUN T El\·! EL DAYA1'iAf<.Lc\RINL'1 ...

d v d .f ı f · d·ni düşüncelerden kaynaklandığı veya en azından

dikkate alın ıgın a, e se enın ı ov• •••••• 21

dini düşünceden büyük oranda beslendıgı gorulur.

Aristoteles'e göre, Antikçağdaki düşünüderi felsefe yapmaya sevk eden neden mitlerdeki cazibe ve şaşırtıcılıktır.22 Mitterin çoğu o devrin dini düşüncelerinin ve yaşantılarının sembolik ifade tarzları olduğuna göre, 23 Aristoteles, lonia okulu ve felsefe tarihçilerle ilgili veriler çerçevesinde ilkçağ felsefesinin de dini düşüncelerden bestendiğini ifade etmek mümkündür.

Müslüman filozoflar felsefenin meşruiyeti adına entelektüel geleneğin pek çok tarihi şahsiyetini ve onların öğretilerini nebevi gelenekle irtibatlandırmışlardır. islam felsefesi tarihi kaynakları Empedokles, Pisagor, Sokrates, Eflatun ve Aristoteles'i "hikmetin beş sütunu" (esatinu'l-hikmeti'l-hamse) olarak adlandırmış ve onların öğretilerinin nihayette nebevi kaynaklı (mişkatu'n-nubuvve) olduğunu

belirtmişlerdir. Bu beş filozof için "hakim" sıfabnı kullanmakta birlikte, ilaveten Sokrates'i "zahid", Eflatun'u "ilahi" olarak tavsif etmişlerdir. Tarihi referans şahsiyetleri arasına ise Hz. idris, Hz. Şit, Hz. lokman ve Hz. Davud'u dahil etmişlerdir.24 Peygamberlerin, Antik Yunan filozoflada birlikte anılması, Antik filozofların nebevl gelenekle ilişkisini ortaya koymaya yönelik bir çaba olarak görülmektedir.

Doğu düşüncesinin nebevi gelenekle, lonia düşüncesi ve Antik Yunan düşüncesinin Doğu düşüncesi ile arasındaki kaynaklık sorunu, Homeros, Hesiodos, Herakleitos, Pythagoras, Sokrates ve Platon gibi Antik filozofların dini düşünce ile hemhal olması göz önüne alındığında, sistematik felsefenin ortaya çıktığı Antik­Yunan düşüncesinde dedinin vazgeçilmez bir unsur olduğu ortaya çıkmaktadır.

Felsefe ve din insan hayabnı anlamlandıran unsurlar olduğuna göre, bu unsurları insan hayabndan uzaklaşbrmak imkansızdır. Zira bu alanların her biri insanın ayrı bir boyutunu ele almaktadır. Düşünmek insanın bir özelliği ise inanmak da insanın bir özelliğidir. Çünkü felsefe de din de beşeri tecrübenin en vazgeçilmez fenomenlerindendir.25 O halde be§eri tecrübe alan larından birinin diğerinin alanına kendi bakış açısından müdahale ederek ötekileştirmes i tartışmaya açık bir konudur. Ayrıca dinamik yapıya sahip felsefe, . araşbrmasını her dönemde yeni sorularla zenginleştirip değişim ve dönüşüme uğrarken, dinin anlaşılması ve pratiği açısından, ister olumlu isterse olumsuz anlamda olsun sürekli din ile iç içe olmuş ve olmaya da devam edecektir.26 Bu bağlamda felsefe ve din, akıl .ya da inanç arasına keskin bir duvar çekerek, birisini ötekileştirmek, insan tecrübesiniri en temel imkanlarından birisini yok saymak anlamına gelecektir.

Orijin açısından felsefenin dini ötekileştirip ötekileştiremeyeceğine bakıtdığı zaman, hikmetin nebevi gelenekle ilişkilendirildiği, Antik Yunan felsefesinin dini düşünceden beslendiği ve insan tecrübesi açısından ikisinin de insana ait olduğu kabullerine dayanarak, felsefeterin dinden ortaya çıktığını ve beslendiği ni, veyahut da en azından dinle ilgili olduğunu, bu nedenle felsefenin dini genelleyici tarzda ötekil eşti rmesinin mümkün olmadığını ifade etmek gerekir.

21 Arslan, age., s. 17-33. 22 Aristoteles, age., 982b12-20. 23 Bayrakdar, s. 152. 24 Hikmet Yaman, Mişkat-ı Nübüvvetten Hikmetin Beş Sütununa: islam Felsefe Tarihinin Mahiyeti ve

Dini Muhtevası Üzerine, Ankara Üniversitesi Ilahiyat Fakültesi Dergisi, 51:1{2010), ss. 195-212 s. 199.

25 Erdem, age., s. 13, 22. 26 Mevlüt Al bayrak, Felsefe ve Din, Asil Yay., Ankara 2007 s. 37-38.

152

Page 8: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

------------- -------------- !(.ımil SARITAŞ

3. Felsefe Tarihi Açısından Felsefenin Dini Ötekileştirmesi Sorunu

. Felsefe tarihinde felsefenin kendisiyle her zaman en yakın ve sıkı ilişkiler içinde bulunduğu temel insani entelektüel etkinlik alanı dindir. Felsefe tarihi açıs ından felsefenin dini ötekileştirmesine göz atılırken ayrıntılı olarak yüzyı llara

veya felsefi ekailere değinmekten ziyade, çalışmanın boyutu dikkate alınarak çağların genel görüntüsü ne işaret etmekle yetinilecektir.

Tanım ve orijin açısından felsefenin dini ötekileştirmesi sorununun t emel argümanlarında görüldüğü üzere, felsefe ve din tarihsel sürecin başlangıcında birlikte var olmuşlar, sonra da farklı ilişki tarziarına sahip olarak günümüze kadar ilişkilerini devam ettirmişlerdir. Antikçağda kozmosun egemen olduğu bir dünyada Tanrı makrokozmos, insan ise Tanrı karşısında mikrokozmo·stur. felsefede en yüksek amaç, nesnelerin tanrısallıkla bir olan özünü keşfetmektirY Özü keşfetme işlevinde felsefe ve Tanrı/din düşüncesi iç içedir. Filozof ile dini düşüncenin uyuşmadığı noktalar, daha ziyade devletin resmi ve politeist dinidir. f ilozoflar, politeist geleneksel d inin cevap vermediği veya veremediği noktalarda deneysel ve akılsal malzemeyi kullanmak zorunda kalmışlardır. Öyle ki Antikçağda filozofların büyük çoğunluğunda felsefe ile kutsal değil, geleneksel politeist düşüncenin karşıtlığı söz konusudur.28 Buna . rağmen biraz önce ifade edil diği

ıüzere, ilkçağ felsefesinde de dini düşünceden yararlanılmıştır.

Antik Yunan felsefesinden ve filozoflarından büyük oranda yara~lanan

Ortaçağ islam felsefesi tarihinde felsefenin dini ötekileştirip ötekileştirme.mesi konusunda iki çizgi vardır. Genel çizgide Kindl, Farabi, ibn Sina, ihvan-ı Safa, Sicistan'i, ibn Rüşd gibi filozoflar yer alır. Bu filozofların her biri felsefeden dine . veya dinden felsefeye doğru olmak üzere farklı boyutlarda da olsa felsefe ve d inin uzlaştığını savunarak felsefenin dini ötekileştirmediğini, hatta felsefenin dinin anlaşılmasında büyük katkısı olduğunu vurgulamışlardır. Ancak islam felsefesinde çok az taraftar bulan ikinci çizgi, ibn Ravendi, Zekeriyye er-Razi ve Serahsi gibi tabliyyun, dehriyyOn ve reybiyyOna mensup filozofların temsil ettiği yaklaşımdı r.

Islam felsefesinde köklü bir geleneğe sahip olamayan bu çizgi, felsefeyi/aklı esas alıp dini ötekileştirmiştir.29 Bu iki çizgi bağlamında islam felsefesinde genel anlamda felsefenin dini ötekileştirmesinden ziyade felsefe ve dinin uzlaştırılmasının ön planda olduğu görülür.

Ortaçağ Batı felsefesinde din denilince, hür düşünceyi yasaklayarak felsefeyi dinin emrine ve hizmetine veren Kilise babaları akla gelir. Bu dönemde bilginin üretimi ve dağıtımı, ağırlıklı olarak kilise kurumu tarafından örgütlenmiş, insanlar da kendi görüşlerini Tanrı'nın buyruklarının aslında kilisenin kontrolünden

27 Diemer, agm., s. 15-17. 28 Arslan, age., s. 17-33. 29 Kindi, dini bilginin felsefi bilgiye öncel iğini ve dini bilginin daha rasyonel olduğunu ancak gaye

yönünden ikisinin birliğini ileri sürmüş, felsefeyi din e yaklaştırmıştır. Farabi ve ibn Sina, felsefe ile dini, gerçeğe ulaşmada iki ayrı yol kabul edip değer açısından ikisini. aynı görmüşlerdir. ibn Sina, felsefenin pratik alanlarını n tamamının doğru bir şekilde gerçekleştirilmesinin nazari burhan ve şer'i tanıklık ile olacağı nı, ayrıntısı nın ve ölçüsünün belirlenmesinin ise ilahi şeriatın yardımı ile gerçekl eşeceğini ifade etmiştir. ibn Rüşd, felsefe ile dini ayrı iki gerçek değil, aynı gerçeğin iki ayrı ifadesi kabul etmiştir. i hvan-ı Safa, felsefe ile dini birleştirip nasları felsefe lehine yorumla­mıştır. Sicistani ve ibn Haldun, felsefe ile dinin kaynak, alan vb. yönlerden birbirinden farklı ol­duğunu ve birbirine karışmaması gereken farklı işlevlere sahip olduklarını ileri sürmüşlerdir. Bkz. ibn Sina, Uyunü'I-Hikme, Tahk. Abdurrahman Bedevi, Oaru'l-kalem, Beyrut 1980 s. 16-17.: ibn Sina, Kitabü'ş-Şifa: Mantığa Giriş, Çev. ÖmerTürker, Lite ra Yay., istanbul2006 s. 7.: i smail Taş, Ebu Süleyman es-Sicistani ve Felsefesi, Kömen Yay. Konya 2006 s. 1S9-180.: Bayraktar, age., s. 76-86, 150-158.

Page 9: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

FELSEFEKiN DINi ÖTEI-:ILEŞTir"\·IESI SORLiNUNlll' TE~·! EL DAYA:-.:.-\KL-\RI:\1:-.; ···

geçirerek sunmuşlardır.30 Ortaçağ Batı felsef~si imana dayal~ .. bilg:lik yanında ikincildir.3ı Ancak ortaçağın sonuna doğru Batı da felsefe, teolOJI ıle gıderekartan bir karşıtlığa bürünür ve bunun sonucu olarak, felsefenin akı l doğrusuna, teolojinin ise iman değrusuna yöneldiği belirtilerek bir "çifte doğruluk" anlayışı geliştirilir.32

ortaçağda gerek Doğu islam ve gerekse Batı Hristiyan felsefelerini felsefeyle din arasındaki ilişkiler probleminin bir tarihi olarak okumak veya anlamak mümkündür.33 Fakat islam felsefesi, felsefenin ve akli düşüncenin önemini ortaya koyarken, Hristiyan Batı felsefesinde felsefe tam olarak dinin şerh edicisi ve bağımsız bir gerçekliğe sahip olmayan bir ilim haline gelmiştir.

Batı'da, Doğu'daki islam düşüncesinden etkilenen Rönesans dönemindeki felsefe ve ilimdeki gelişmelerin sonucu olarak kilise babalarının öğretileri

sorgulanmaya başlanmış ve Katelik Hristiyanlık ile felsefe arasında ciddi bir mücadele başlamıştır. Reformasyon döneminde dinle mücadele h ızlanmış, insanüstü varlık yerine fert ön plana çıkmıştır. Bunun sonucu olarak her fert, farklı bir din tarifi yapmış, din denilince neredeyse fertler kadar din anlaşılmıştır. Aydınlanma felsefesi ile birlikte akıl yegane otorite kabul edilmiş, gözlem ve deney sahası dışında problem çözmek istenildiğinde yine akıl tarafından çeşitli itirazlar ileri sürülmüştür. Ortaçağda din merkeze alınıp felsefe hayattan uzaklaştırılırken, Rönesans ve Reform dönemlerinde din dışlanmaya ve yadsınmaya başlanmış, doğal din ve deizm düşünceleri ön plana çıkmıştır.

Batı Yeniçağ felsefesinde ise evreni aydınlatan, ne Greklerin "kos mos" u, ne de ortaçağın "Tanrı"sıdır; sadece insan aklıdır. Ancak bu çağın sonlarına doğru Alman idealizmi tekrar Greklerin makrokosmos-mikrokosmos düşüncesine dönerek tüm gerçekliği, insana türdeş kılınmış tanrının kendini açınlaması olarak anlamıştır.34

Aydınlanma ve Çağdaş felsefede ise, Materyalizm, Marksizm ve Hümanizmin gibi felsefi akımlar ortaya çıkmıştır. Bu ideolojik felsefeler, Hristiyanlık ve Kilise ile mücadele ederkendinin de yerini almıştır. Yine ideolojik paradigmanın ortaya koyduğu fiziksel, biyolojik vb. bilims..el teoriler alanında hakim görüşe ters bir görüş düşünce ileri süren, Ortaçağda kiliseye karşı çıkan kişinin aforoz edildiği gibi, aforoz edilmiştir.

Bugün Batı düşüncesi denildiğinde genel olarak Rönesans sonrasında zuhur eden modern bilimsel düşünce kastedilir. Bu düşüncede, aşkın bir hakikat anlayışı yerine, insan merkezli bir hakikat anlayışı kabul edilir. Akıl, insan varlığının tek ve en yüksek değer kaynağı olarak kabul edilir, doğaüstü alana hiç başvurmadan problemierin çözüleceği ileri sürülür. Bu açıdan bakıldığında Batı düşüncesi kendi düşünüş nesnesini, dini, mistik ve mitolojik benzeri harici kaynaklara re.feransla değil de, akıl yoluyla aniayıp kavrama çabasınd·a olan bir düşünce etkin l iği veya geleneği olarak görülür.35

Rönesans'tan itibaren Batı'da ortaya çıkan ve gelişen felsefi akımlar, akıl adına dini ötekileştirmişlerdir. Ancak bu tespit, Yeniçağ ve Çağdaş felsefedeki bütün filozofların dini ötekileştirdiği anlamına gelmemekte, sadece genel bir pa'radigmaya işaret etmektedir. Zira Rönesans'tan itibaren Descartes, Kant,

30 ömer Demir, Bilim Felsefesi, Sentez Yay., istanbul2012 s. 166. 31 Kasım Küçükalp, Ahmet Cevizci, Ban Düşüncesi, iSAM Yay. istanbul 2009 s. 22. 32 Diemer; agm., s. 16. 33 Arslan, age., s. 16. 34 Diemer, agm., s. 15-17. 35 Küçükalp ve Cevizci, age., s. 15-26.

154

Page 10: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

- ----------- -------------- l..:aınil SArJTAŞ

Hegel, Spinoza, Leibniz, Bergson, Guenon, Alexis Carrel, Max Plank, Pasternak ve Schwartz gibi birçok düşünür felsefe namına dini ötekileştirmekten ziyade dinin önen:ıli olduğunu vurgulamaya devam etmişlerdir.

Batı'da Rönesans ve devamı sayılan düşünce dönemleri yaşanırken, islam dünyasının en güçlü devleti Osmanlı imparatorluğu'dur. Osmanlı'da klasik felsefi' düşünce hakimdir.36 Batıda olduğu gibi felsefi akımlardan söz edilemez. Ancak Türkiye'de XIX. ve XX. Yüzyılda üretilen felsefe eserlerinde, kısmi olarak bazı düşünce geleneklerinin etkili olduğunu saptamak mümkündür. Bunlar arasında, Aydınlanma felsefesi, Pozitivizm, Liberalizm, Marksizm, Neo-pozitivizm ve Postmodernizm ekaileri sayılabilir. Cumhuriyetin ilk yıllarında entelektüellik modası, aydın geçinenler tarafından Materyalist ve Pozitivist bir alt yapı içerisinde sunulmuş ve Pozitivist ve Materyalist teoriler bilim ve düşünce hayatını baskı altına almıştır. Her şey madde ve tabiatla irtibatlandırılarak metafizik düşünceler bütün bütün devre dışı bırakılmaya çalışılm ıştır.37 Osmanlı'da genel anlamda felsefenin dini ötekileştirmesi sorunu görülmez iken, XIX. ve XX. Yüzyıllarda her ne kadar spiritüalistlerin sayısı fazla olsa da, Batı'nın Aydınlanma ve Pozitivist düşüncesini takip eden Pozitivist, Marksist ve Materyalist düşünürler indinde din ötekileştirildiğini de ifade etmek gerekir.

Felsefe tarihi boyunca bazen tek renk paradigma hakim olsa da, {a) din ve felsefenin çatışma halinde olduğunu, {b) ittifak halinde olduğunu, {c) aralc:! rına ne çatışma ne de ittifak olduğunu söyleyen üç tarz düşünce ve düşünür her zaman var olagelmiştir. Filozoflar içerisinde en fazla rağbet edilen düşünce. tarzı ise felsefe ve dini n aralarında her yönüyle ve tam anlamıyla ittifak olmasa da birçok noktada uzlaştığını ileri sOrenierin düşünceleridir.

4. Filozofların Dini Ötekileştirmes i Sorunu

insan, Francis Bacon'ın kabile, mağara, çarşı ve sahne putları olarak işaret ettiği zihinsel, psikolojik, sosyolojik, geleneksel, felsefi ve edebi evhamlar içerisinde,38 Şeriati'nin de zindan olarak vurguladığı doğanın {naturalizm), tarihin {historizm), geleneklerin, toplumun {sosyalizm) ve benliğin inşası sonucunda,39

gerçekliği kendisine göre anlamlandırmaktadır. Bu bağlamda her insanın evham ve zindanlardan etkilenerek veya kısmi olarak etkilenerek düşünceler ortaya koymaktadır. O halde felsefe tarihi incelendiğinde felsefenin dini ötekileştirmesi ifadesinin, filozofların dini ötekileştirmesi olarak okunması daha doğru

görülmektedir.

Farabi, felsefe ve din bağlamında filozofları çeşitli gruplara ayırmıştır. O, gerçek filozof olacak kişinin felsefeyi öğrenmeye başlamadan önce, nasıl olması gerektiğine dair bir kısım öneriler ileri sürmüş, özellikle gerçek filozof olmak isteyen kişinin dini inancı doğru ve dindeki erdemleri pratize eden bir kişi

olması gerektiğini vurgulamıştır. Çünkü bu aşamadan sonra felsefe okumaya ve öğrenmeye başlanırsa felsefenin dini ö.tekileştirmesi diye bir şey söz konusu olmayacaktır. Farabi, diğer taraftan ilimiere hazırlanmadan felsefeyi incelemeye koyulan ve felsefe ile dini ayrıştıran tipleri de sahte felsefeci, boş fe Isefeci ve yalancı

36 Bkz. Ka·mil Sarıtaş, Tasawuf Felsefesi Açısından Abdurrahim Karahisari'nin Fikirleri" Selçuk Üniver­sitesi SBE, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Konya 2005 s. 1-44.

37 Bayram Ali Çetinkaya, Modern Tlirkiye'nin Felsefi Kökenleri, C.Ü.i.F Dergisi S.2 Sivas 2002 ss.65· 88.

38 Bkz. Habib eş-Şaruni, Felsefetü Fransis Bacon, Daru's-Sekafe, Mısır 1981. 39 Bkz. Ali Şeriati, insanın Dört Zindanı, Çev. Hüseyin Hatemi, Işaret Yay., istanbul 2005.

155

Page 11: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

FELSEFEI'l N DiNI ÖTEJ:-:(LEŞT[Rl\·l ESi 50Rlll'<UNUN TEMEL DAYAı'IAKLARINlı'i .. . --- -

felsefeci olarak üç kısımda incelemiştir. Ona göre boş felsefeci; din tarafından benimsenmiş erdemli işleri veya çoğunluk tarafından kabul edilmiş güzel şeyleri yapmaya alışmadan, nazari ilimleri öğrenip rastgele şeylerde kendi eğilim ve arzularına uyan kimsedir. Bu kişi, dini bilmediği gibi bildiklerini de uygulamaz.40

Boş, sahte ve yalancı felsefecil er tarafından yapılan itiraz ve eleştiriler, bazen entelektüel sorumluluğu bile olmayan, lüzumsuz zihinsel manipülasyonlara dönüşüverme ihtimaline sahiptir. "Her şeyi sorgulayalım" diyerek yola çıkan felsefeci, bu durumu pek kabullenmek istemese de, sonunda kendisini, neyi niçin sorguladığı belli olmayan bir karmaşa ortamında bulabilmektedir.' Bu nedenle, hikmet sevgisi ile müzmin muhaliflik, farklı kesimler tarafından felsefecilerin kimliğini belirlemede iki uç sıfat olarak kullanılagelmektedir.41

Felsefeciler dini ötekileştirirken Rönesans, Reform, Aydınlanma ve Çağdaş felsefe geleneğinin ürünü ve sonucu olarak ortaya çıkan ideolojik bilimsel bakış açısı denilebilecek oryantalist ve pozitivist düşüncelerden hareket etmişlerdir. XIX. ve XX. Yüzyılda insanları etkileyen bu düşüncelerde genel anlamda felsefe değil de bilim adına din ötekileştirilmesine rağmen, Batı'da felsefi gelişmenin sonucu olduklarından dolayı, bu iki başlığa da bu bağlamda yerverilmesinin uygun olduğu düşünülmüştür.

4.1. Oryantalizmin Dini Ötekileştirmesi

Kilisenin Ortaçağdaki baskısı ve insan onuruna yakışmayan uygulamalarından dolayı, Rönesans, Reform ve Aydınlanma çağı ile ortaya çıkan rasyonel düşüncede dini değerler ötekileştirilmiştir. Batı düşüncesinde görülen dini ötekileştirme tecrübesi, daha sonra ideolojik ve ırkçı kaygılarla ve oryantalist hedefl~rle islam dinine de şamil edilmiştir.

Günümüz · dünyasında birçok olay ve olgu modern Batının ideolojik değerlendirmelerine göre ele alınmaktadır. Son yüzyıllarda teknik, teknolojik ve eğitim faaliyetlerinde Batı'nın Doğu ve islam dünyasından bir hayli ileri de olması, dünyayı ve doğayı onların algılayış biçimine göre anlamiandırmavı zorlamaktadır. Nitekim insanlık tarihi, Batı medeniyeti merkezli kurulan ilerlemeci insanlık tarihi olarak okunmaktadır.42 Batı tarih çalışmasında her tür gelişme, Yunan tarihi ile başlatılır, Roma tarihi ile devam ettirilir ve Hıristiyan Ortaçağı'ndan sonra modernizmle buluşturulur.43 Bu tarih paradigmasında Doğu düşüncesinin ve islam'ın kendisine değer atfedilebilecek herhangi bir niteliği yoktur.

Batı'da XIX. yüzyıldan itibaren etkili olmaya başlayan oryantalist zihniyet, doğuluları ve Müslüman toplumları mistik, duygusal, öteki dünyaya meyilli, irrasyonel, dine ilgi gösteren, baskıcı bir toplumsal konuma sahip, gelişmeye ve yeniliğe açık olmayan dogmatik bir yapıda görür ve öyle göstermeye çalışır. Bu düşüncenin sonucu olarak Müslüman toplumların felsefe yapabilecek ve hatta özgür ve bağımsız bir biçimde düşünebilecek bir özellikte bulunmadığı yargısına.

ve sonucuna varır. Dahası bunların bir kısmına göre dinin ve özellikle islam'ın bulunduğu bir yerde akli düşünmeye ve telseteye yer yoktur. Özgün bir felsefe ve akli düşünme Batılllara özgü, onlara mahsus bir olgu gibi görülür. ırkçı ve

40 Farabi, Mutluluğu Kazanma, Çev. Hüseyin Atay (Farabi'nin Üç Eseri; Tahsilü's-Saade), MorpaKültür Yay., istanbul 2003 s. 59-61.

41 Demir, age., s. 23. 42 Demir, age., s. 165. 43 Bkz., Ahmet Oavutoğlu, ''Genel Dünya Tarihi içinde Osmanlı'n ı n Yeri: Metodolejik Meseleler ve

Osmanlı Tarihi'nin Yeniden Yorumlanması, Osmanlı, Yeni Türkiye Yay., Ankara 1999, c. 7 s. 674.: Sa rıtaş, age., s. 1-9.

156

Page 12: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

------------------~------- K• ın il SARITAŞ

Avrupa merkezci bir ideolojiyi yansıtan bu yaklaşım, sadece Batılıların . felsefe yapabileceği ve sadece onların akli olgunluk düzeyine erişebildiği şeklindeki varsayima yaslanır.44 Bu varsayım sonucunda, oryantalist bakış açısının savunduğu Aydınlanma ve Çağdaş felsefenin tarihi ve milletleri siyasi ve ideolojik bakış açısından değerlendirerek, dini ötekileştirdiği görülür.

Oryantalistlerin bu bakış açısı doğulu ve yerli araştırmacıların da hatırı sayılır bir kısmını etkilemiş, uzun birzaman doğru bir düşünüş kabul edilmiş, şimdilerde de yarı bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde yer yer kendisini göstermektedir. Günümüzde bu düşünceden etkilenen Doğulu düşünürler, Batıdaki teknik ilerlemeleri de dikkate alarak, felsefi düşünceyi önemsemekte, dini ise gerilemenin kaynağı addederek yadsımaktadırlar. Neticede islam topraklarında yaşayan düşünüriE;!r de felsefe ve dinin iletişiminde bu okuma biçiminin etkisinde kalarak dini ötekileştirmektedirler.4s

4.2. Pozitivizmin Metafiziği (Felsefe) ve Dini Ötekileştirmesi ·

Pozitivizm (olguculuk), 1931 yılında Viyana'da kendilerini Viyana Çevresi ve Mantıkç1 Pozitivistler olarak tanıtan bir grup bilim insanı tarafından ortaya konulmuş düşünce ekolüdür.46 Pozitivizm, olgulara ilişkin bilimsel bilginin gözlem, deney ve testlerle sınırlı olduğunu öne süren yaklaşımdır. Pozitivistler bu yaklaşımı, sadece doğa bilimlerine uygulamakla kalmayıp sosyal bilimiere de uygulamak istemişlerdir.47 Buna binaen, sosyal bilimler doğa bilimleri mı;ıdeline dayalı "nesnel veri" toplayıcılığı olarak tanımlanmış,48 bilim kategorisine giren. bilgiler, modern insanın mukaddes metinleri haline gelmiştir.49

Mantıkçı Pozitivistler, objektiflik kriteriyle XX. Yüzyıla kadar varlığını devam ettiren felsefenin egemenliğini kırmak ve insan zihninin önünde engel teşkil eden metafizik ifadeleri ayıklamak maksadı ile hareket etmişler, so felsefeye karşı kesin ve katı bir tavır takınmışlardır.

Felsefe başta olmak üzere her türlü ilmi bilime indirgemişler, bilimi de anlamlılık, doğrulanabilirlik ve tekabüliyet ölçütlerine göre değerli kabul etmişlerdir. Bilimsel anlamlılık açısından, metafizik veriler olgusal olarak doğrulanamadığı için metafiziğin, söyleminin anlamsızlığını bilerek susması gerekir. Doğrulanabilirlik açısından bir önermenin doğru olup olmaması duyusal algılarla ve deneyle doğrulanabilmesine bağlıdır. Doğruluk için herkesin, nesne ve kavramiara aynı anlamı yüklernesi gerekir. Metafizik önermelerde ise aynı anlam kastedilmediği için doğru önermeler kabul edilemezler. Tekabüliyet ölçütü açısından biliı:nsel olan bilginin matematiksel olarak formüle edilmesi ve formülün de gözlemlerle birebir uygunluk arz etmesi gerekir. Felsefe için böyle bir şey de mümkün olmadığına göre, sı felsefenin bilimsel prensipiere uymadığın ı ifade etmek gerekir. Bu bağlamda bilimlerin boş bıraktığı bir olgusal alan olmadığına

44 Ömer Mahir Alper, islam Felsefesine Giriş, Ed. Bayram Ali Çetinkaya, islam Felsefesi Tarihi 1, Grafıker Yay., Ankara 2012 s.16.: B. Russell, History of Western Philos_ophy, Routledge, London

. 2004 s.396-397. 45 Demir, age., s. ısı. 46 Selçuk Kütük, Bilim Felsefesi Üzerine, Açılım Kitap, istanbul 2005 s. 137. 47 Nadir S_uğur, Sosyolojide Araştırma Yöntem ve Teknikleri, Ed. Temmuz Gönç Şavran, Sosyolojide

Araştırma Yöntem ve Teknikleri, Anadolu Ün. Yay., Eskişehir 2012 s. 34-36. 48 Su san Hekman, Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik, Çev. Hüsamettin Arslan, Bekir Balkız, Paradigma

Yay., istanbul1999 s. 19. 49 Demir, age., s. 167. SO Kütük, age., s. 137. Sl Kütük, age., s. 138.

157

Page 13: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

FELSEFEl,tlN DiNI ÖTEI..:İLEŞTİ R.\·fESl SORU NUJ'UN TE:-.·tEL DAYAı'\;AKU\RI:-.: IK .. - --­

göre, felsefenin görevi bilimterin kullandıkları kavram ve ispatlama yöntemlerini açıklığa kavuşturmak olmalıdır.52

öyle ki xx. yüzyılın başlarından itibaren felsefe, metafizik sistemler kurmaktan ziyade mantıksal çözümleme yoluyla günlük düşünce ve bilirnde kultanılan kavramların aydıntatılması olarak indirgemeci biçimde kendisini göstermiştir.53 Hatta felsefe terimi neredeyse yalnızca "metafizik"e karşılık olarak kultanılmaya başlanmıştır.54 Bu modern düşüncede metafizik yararsız, boş ve aldatıcı bir uğraş haline gelmiş, metafiziğin yargıları olgusal olarak doğru la nmayan şiir türünden ifadeler konumuna düşürülmüştür.55 Anlamlılık, doğrulanabilirlik ve tekabüliyet ölçütlerine göre metafiziğin verileri anlamsız ve içeriği doğru olmayan söz yığınından ibaret hale getirilirken, metafizik düşünceleri oluşturan ilk felsefeye yani Tanrı'ya dair düşünceler de yadsınmıştır.

Pozitivist yaklaşıma ters düştüğü için sadece metafiziksel ifadeter değil, dini ve ahlaki değerler de dikkate alınmamış,56 Gözlem ve deneye dayanan bilim tabulaştırılmıştır. Dinin, bilim öncesi bir inanç olduğu ve tek yolun bilim olduğu vurgulanmıştır. Bilimin objektiflik ilkesi, aynen Tanrı inancında olduğu gibi, son tahtilde inanca ve kabultenmeye dayansa da, insanlar aforoz edilmekten korktukları için nesnelliğe karşı çıkmamışlardır. Zira öznel, duygu, istek, görüş ve amaçların karışmadığı bu nesnel bilginin egemen olanların lehine çalışan bir bilgi olduğu çok az kişi tarafından kavranmıştır.57

Osmanlı devletinin son dönemlerinde Batı'ya giden düşünürlerin bir kısmı, sosyolojik ve ilmi gerçekleri göz ardı ederek Batı'daki Pozitivizm yörüngeli din-bilim ve din-felsefe mücadelesini aynı formlarla Tı.irkiye'ye taşımışlardır. Bu çerçevede düşünen yazarlar Türk felsefesinin tarihi kökenini belirlerken, doğrudan felsefenin dini ötekileştirmesi bağlamında Türk felsefesini Tanzimat'la ya da Cumhuriyet dönemiyle başlatmışlardır. Zira bu düşünce, bu dönemde dini olumsuztavan felsefi akımların ön planda olduğu varsayımına dayanmaktadır.

Rasyonalizm ve empirizm çerçevesinde kurgulanan ve bilim alanına kaydırılan "Bilimsel felsefeler" modern doğa bilimlerini örnek alan bir tutumla hareket ettiklerinden, Ortaçağda "teolojinin uşağı'~ kılınan felsefeyi, bu kez de "bilimin uşağı" kılarak, sadece yöntem, bilgi ve bilim öğretisine indirgemişlerdir.58

Bilimsellik anlamında pozitivizm denilmiş, ancak materyalizm savunulmuştur.

Pozitivizmin amacı maddeyi tahlil etmek, ondan alabildiğince yararlanmak iken ve esas itibariyle değer hükümleriyle ve metafizik düşüncelerle bir ilgisi yok iken, Batı'nın pazartadığı bu düşünce değer hükümlerini, ideolojilerini ve dünya görüşlerini yansıtarak dini değerleri dışlamış, hatta felsefeyi (metafizik) de yadsımak suretiyle pragmatist indirgemeci Batı değerleri üzerinden felseye ve d ine bakış tarzını kurgu la mıştır.

Oryantalizm siyasi ve ideolojik bakış açısıyla Hristiyanlıktan hareket ederek islam dinini de ötekileştirirken, Pozitivizm, bilimi ve empirist yöntemi ideoloji aracı kılarak, hem felsefeyi metafizik konumuna indirgeyerek, felsefenin merkezi niteliğindeki metafiziği ötekileşti rm iş . hem de dini düşünceleri ve değerleri

52 Demir, age., s. 39. 53 Cemal Yıldırım. Bilim Felsefesi, Remzl Kitabevi, istanbul2011 s. 29-30. 54 Arslan, age., s. 15. 55 Yıldırım, age., s. 29-30. 56 Suğur, age., s. 34-36. 57 Demir, age., s. 160. 58 Diemer. agm., s.16-23.

158

Page 14: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

-------------------------- "Aın il SARri:'\Ş

ötekileştirmiştir. Dini ve ahlaki değerden arındırılan ve tamamen pozitif bilime yaklaştırılan felsefe, insanı kurtarmak yerine materyalizm adına insanlığın felaketi hali.ne gelmiştir.

Sonuç

Felsefe adına dini ötekileştirme, öncelikle felsefecini n felsefeyi ve dini yanlış anlamlandırmasından kaynaklanan bir sorundur. Ancak mutlak bir din görüşünün olmadığı dikkate alındığında, dinin ötekileştirilmesinde örneğin islam dünyasında katı Selefilik ve Hristiyan dünyasında Katalik kilisesinin mensuplarının dini, akli tasavvurdan uzak tasarımlamatarının da etkisi vardır.

Felsefe adına dini ötekileştirenler, kendi mantıklarını genel-geçer ve evrensel mantık kabul etmişler, çoğunlukla bireysel düşünceler çerçevesinde d ine yaklaşmışlar, en azından dinlerin sosyolojik ve psikolojik konumunu, islam dininin kendisi içerisinde bGtüncül ve tutarlı bir mantığının olduğunu düşünmeyerek ön yargılı davranmışlardır. Metot açısından farklı olan felsefe ve din arasındaki ilişkide, filozofların bireysel, kültürel ve ideolojik ön yargılardan yola çıkarak dini dışlaması, entelektüel özelliklere dayanmayıp, ötekileştirme suretiyle kendisini var etme uğraşısı gibi görülmektedir.

Din, salt anlamda bir felsefe olmadığı için onu felsefenin vesayetine sokmak, dar anlamda ve sofist bakış açısından genellemeci bir akı l yürütme ile bütün dinlerin aynı olduğunu düşünerek dinleri eleştirmek, sorguiamak ve değerlendirmek doğru değildir. Ayrıca felsefe tarihindeki felsefenin ile.rlemeci ve dinamik yapısı göz önüne alındığında, herhangi bir filozofun din alanında felsefi açıdan son sözü söylediğini düşünmesi, felsefenin tanımını, orijinini, felsefe tarihini ve ideolojik tartışmaları ön yargılı olarak okuduğunu ve kendi görüşünü mutlaklaştırdığı anlamına gelmektedir.

Düşünürlerin otobiyografileri incelendiğinde, diğer kişilerin alanı ile ilgili bu kadar kesin inançlı hale gelmelerinde, insanların ben merkezci eğilimlerinin, evhamlarının, zindanlarının ve yaşantı tarzlarının önemli rol oynadığı görülmektedir. Çünkü bir kısım filozoflar, dindarlar da dahil, kendilerini aldatmak pahasına da olsa, sahip oldukları değerlerin ve yaptıkları işlerin başkalarınınkilere göre daha üstün olduğu inancını ortaya koymakta ve diğerlerini ötekileştirdikçe kendi konumunu güçlendirdiğini düşünmektedirler.

159

Page 15: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

FELSEFENIN DiNi 0TE!-:iLE$TİR~·1ESI SORLlNUNUNTEi\·!EL DAYANAKLA.RIN IN .. . ---

Kaynakça Ahmet Arslan, ilkçağ Felsefe Tarihi 1, istanbul Bilgi Üniversitesi Yay. istanbul 2006.

Ahmet Cevizci, Felsefeye Giriş, Nobel Yay. Ankara 2010.

Ahmet Davutoğlu, "Genel Dünya Tarihi içinde Osmanlı'nın Yeri: Metodotojik Meseleler ve Osmanlı Tarihi'nin Yeniden Yorumlanması, Osmanlı, Yeni Türkiye Yay., c. 7. Ankara 1999.

Alfred Weber, Felsefe Tarihi, Çev. H. Vehbi Eralp, Sosyal Yay., istanbul1998.

Ali Şeriati, insanın Dört Zindanı, Çev. Hüseyin Hatemi, işaret Yay., istanbul 2005.

Alwin Diemer, Felsefe, Ed. ve Çev. Doğan Özlem, Günümüzde Felsefe Disiplinleri, istanbul 2007.

Aristoteles, Metaphysica, Çev. W. David Ross, Ed. Richard Mckeon, Random House, New York 1941, 983b-20 s.694.

B. Russell, History of Western Philosophy, Routledge, London 2004.

Bayram Ali Çetinkaya, ilkçağ Felsefesi Tarihi, insan Yay., istanbul 2010.

Bayram Ali Çetinkaya, Modern Türkiye'nin Felsefi Kökenleri, C.Ü.i.F Dergisi S.2 Si­vas 2002.

Cafer Sadık Yara n, Giriş, Ed. Cafer Sadık Yara n, islam ve Öteki, Kaknüs Yay., istan­bul2001.

Cari Gustav Jung, Psikoloji ve Din, Çev. Ender Gürol, Oluş Yay., istanbul1995.

Cemal Yıldırım, Bilim Felsefesi, Remzi Kitabevi, istanbul 2011.

Ebu'I-Vefa f\1übeşşir b. Fatik, Muhtaru'I-Hikem ve Mehasinü'I-Kelim, Tahk. Abdu­rrahman Bedevl, Beyrut 1980.

Farabi, Mutluluğu Kazanma, Çev. Hüseyin Atay (Farabi'nin üç Eseri; Tahsilü's­Saade), Morpa Kültür .Yay., istanbul 2003.

Gün ay Tümer, Abdurrahman Küçük, Dinler Tarihi, Ocak Yay., Ankara 1997.

Habib eş-Şaruni, Felsefetü Fransis ltacon, Daru's-Sekafe, Mısır 1981.

Hikmet Yaman, Mişkat-ı Nübüvvetten Hikmetin Beş Sütununa: islam Felsefe Tar­ihinin Mahiyeti ve Dini Muhtevası Üzerine, Ankara ·Üniversitesi ilahiyat Fakültesi Dergisi, 51:1(2010}, ss. 195-212.

Hüsameddin Erdem, Problematik Olarak Din-Felsefe Münasebeti, Hü-Er Yay., Kon­ya 1999.

ibn Cülcül, Tabakatü'I-Etıbba ve'I-Hükema, Kahire 1955.

ibn Sina, Kitabü'ş-Şifa: Mantığa Giriş, Çev. ömer Türker, Lite ra Yay., istanbul2006.

ibn Sina, Uyunü'I-Hikme, Tahk. Abdurrahman Bedevi, Daru'l-kalem, Beyrut 1980.

ibnü'I-Kıfti, ihbarü'I-Uiema bi Ahbari'I-Hükema, Saadet Matbaası, Mısır H. 1326.

i smail Taş, Ebu Süleyman es-Sicistani ve Felsefesi, Kömen Yay. Konya 2006.

Kamil Sarıtaş, Tasavvuf Felsefesi Açısından Abdürrahim Karahisari'nin Fikirleri" Selçuk Üniversitesi SBE, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi) Konya 2005.

Karl Jaspers, Felsefe Nedir?, Çev. i. Zeki Eyüboğlu, Say Yay., istanbul1995.

Karl Jaspers, Felsefeye Giriş, Çev. Mehmet Akalın, Dergah Yay., istanbul1981.

Kasım Küçükalp, Ahmet Cevizci, Batı Düşüncesi, iSAM Yay. istanbul 2009.

Mehmet Bayrakdar, islam Felsefesine Giriş, TDV Yay. Ankara 2003.

160

Page 16: ULUSLARARASI ııiSLAMi iLiMLERiN iSLAMi iLiMLER ARASIisamveri.org/pdfdrg/D233135/2014/2014_SARITASK.pdfSartre gibi düşünürlerin dini kutsallıktan uzak konumlandıran bireysel

- ----- ------------------- Kunil SARITAŞ

Memduh Süleyman, Dinler Felsefesi, Haz. Bayram Dalkılıç, Türkiye'de Din Felsef­esine Doğru, Kendözü Yay., Konya 2000.

Mevlüt Albayrak, Felsefe ve Din, Asil Yay., Ankara 2007.

Mevlüt Uyanık, Felsefi Düşüneeye Çağrı, Elis Yay., Ankara 2003.

Micheal Peterson, William Hasker, Bruce Reichenbach, David Basinger,· Akı l ve in­anç, Çev. Ra him Acar, Küre Yay., istanbul 2012.

Nadir Suğur, Sosyolojide Araştırma Yöntem ve Teknikleri, Ed. Temmuz Gönç Şavran, Sosyolojide Araştırma Yöntem ve Teknikleri, Anadolu ün. Yay., Eskişehir 2012.

Nihat Keklik, Felsefenin ilkeleri, istanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay., An­kara 1996.

Ömer Demir, Bilim Felsefesi, Sentez Yay., istanbul 2012.

ömer Mahir Alper, islam Felsefesine Giriş, Ed. Bayram Ali Çetinkaya, islam Felsefesi Tarihi ı, Grafiker Yay., Ankara 2012.

Selçuk Kütük, Bilim Felsefesi Üzerine, Açılım Kitap, istanbul 2005.

Sigmund Freud, The Future of an lllusion, Trans. and Ed., James Strachey, The Complete Psychological Works of Sigmund Freud, The Hogarth Press Ltd. New York 1961.

Susan Hekman, Bilgi Sosyolojisi ve Hermeneutik, Çev. Hüsamettin Arslan; B~kir Bal kız, Paradigma Yay., istanbul 1999.

Şemseddin ŞehrezQri, Tarihu'l-Hükema (Nüzhetü'I-Ervah ve Ravzatü'I-Efrah) Tahk. Abdülkerim Ebu Şurayb, Trablus 1988.

161