14
UYGARLIK TARİHİ DERS NOTLARI Prof.Dr. Enis Timuçin Tan 13 BÖLÜM 3) BATI UYGARLIĞININ TEMELLERİ; ESKİ YUNAN ROMA MEDENİYETLERİ VE HRİSTİYANLIK YUNAN UYGARLIĞI Ege arkeolojisinde genel olarak MÖ. 3000-1100 arasına tarihlendirilen Tunç (Bronz) Çağı, Ege’de birbirleriyle yoğun ilişkilere sahip dört ana bölgede incelenir: Girit Adasında Minos, Ege adalarında Kiklad (Kyklad) , Kıta Yunanistan’da Miken/Hellas adını alan uygarlıklar ile Batı Anadolu’da Çanakkale bölgesi ve etkileşim alanı içindeki Troya (Troia) kültürü, Tunç Çağı’nda Ege kültürlerini oluşturur. Ana karada kuzeyli Dor istilasıyla Miken medeniyetinin etkisini yitirmeye başlaması Antik Yunan çağının başlangıcı kabul edilir. Bu dönem (M.Ö. 1100-750) seramik bezeme üslubu nedeniyle Geometrik Çağ olarak isimlenir. Arkaik (erken bir dönemi veya 'klasik dönem' öncesi bir arkeolojik kültürü tanımlar) dönem yani geleneksel olarak Antik Yunan döneminin başlangıcı M.Ö. 776'da ilk Olimpiyat Oyunları'nın yapılması kabul edilir, M.Ö. 480’e dek sürer. Klasik Çağ (M.Ö.480-330) ise Anadolu’yu ele geçirmiş olan Pers İmparatorluğu ve onun siyasi-kültürel etkisi içinde geçer. Büyük İskender’in ülkeyi işgal etmesiyle başlayan ve Roma işgaline dek süren Hellenistik Çağıdır (M.Ö.330-146). Yunan medeniyeti aynı Anadolu’daki gibi şehir devletlerinden oluşur. MÖ 6. yüzyılda Atina, Sparta, Korint ve Tebai gibi bazı şehirler Yunan çevrelerinde öne çıkmaya başladı. Bu şehirlerden her biri çevrelerindeki kırsal alanları, kendilerinden küçük kasabaları etkileri altına almışlardı. Ancak iki büyük kent; Atina ile Sparta genel siyasete hâkim olmak amacı ile daima bir rekabet içinde olmuşlardır. Dor soyundan geldiği tahmin edilen Sparta'da kökleşmiş aristokrasi gücünü muhafaza etmiştir. Bunun aksine, Atina'da, monarşi M.Ö. 683'te kaldırıldı ve Solon'un ilan ettiği yasalar aristokratik hükûmeti ölçülü bir düzeyde tutu. M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten alıyordu. Bu meclis köleleri, ve Atinalı olmayanları kapsamayan sadece yerel halktan oluşan bir topluluktu. Yasalar Agora’da (şehir merkezindeki meydan) halk tarafından demokratik olarak onaylanmaktaydı. Ticaret ve Serbest Piyasa Yunanlılar ana karalarının uzağındaki bölgeleri kolonileştirirken günümüzdekinin aksine bireysel olarak ya da aileler halinde göç etmemişler ve topluluklar halinde göç etmişlerdir. Bu durum ana kara Yunanistan’ındaki nüfus baskısını azaltmıştır. Yeni kolonileştirilmiş topraklara gelen topluluklar yeni şehir devletleri kurarak barbar toplumlarla ana kara Yunanistan’ındaki şehirlerarasında aracı olmuşlardır. Ana kara Yunanistan’ındaki kıyı şehirleri şarap ve zeytinyağı üreterek bunları ticaret gemilerine yüklemiş ve kolonilere yollamışlardır. Bu ürünlerin yapımının zorluğu ve özel iklim koşulları gerektirmesi barbar toplumları bu ürünleri almaya itmiştir. Yunanlılar da karşılığında kereste, tahıl vb. gibi hammaddeler almışlardır. Tahıl üretiminin

Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

13  

BÖLÜM 3) BATI UYGARLIĞININ TEMELLERİ; ESKİ YUNAN ROMA

MEDENİYETLERİ VE HRİSTİYANLIK

YUNAN UYGARLIĞI

Ege arkeolojisinde genel olarak MÖ. 3000-1100 arasına tarihlendirilen Tunç (Bronz)

Çağı, Ege’de birbirleriyle yoğun ilişkilere sahip dört ana bölgede incelenir: Girit

Adasında Minos, Ege adalarında Kiklad (Kyklad) , Kıta Yunanistan’da Miken/Hellas

adını alan uygarlıklar ile Batı Anadolu’da Çanakkale bölgesi ve etkileşim alanı içindeki

Troya (Troia) kültürü, Tunç Çağı’nda Ege kültürlerini oluşturur. Ana karada kuzeyli Dor

istilasıyla Miken medeniyetinin etkisini yitirmeye başlaması Antik Yunan çağının

başlangıcı kabul edilir. Bu dönem (M.Ö. 1100-750) seramik bezeme üslubu nedeniyle

Geometrik Çağ olarak isimlenir. Arkaik (erken bir dönemi veya 'klasik dönem' öncesi bir

arkeolojik kültürü tanımlar) dönem yani geleneksel olarak Antik Yunan döneminin

başlangıcı M.Ö. 776'da ilk Olimpiyat Oyunları'nın yapılması kabul edilir, M.Ö. 480’e

dek sürer. Klasik Çağ (M.Ö.480-330) ise Anadolu’yu ele geçirmiş olan Pers

İmparatorluğu ve onun siyasi-kültürel etkisi içinde geçer. Büyük İskender’in ülkeyi işgal

etmesiyle başlayan ve Roma işgaline dek süren Hellenistik Çağıdır (M.Ö.330-146).

Yunan medeniyeti aynı Anadolu’daki gibi şehir devletlerinden oluşur. MÖ 6. yüzyılda

Atina, Sparta, Korint ve Tebai gibi bazı şehirler Yunan çevrelerinde öne çıkmaya

başladı. Bu şehirlerden her biri çevrelerindeki kırsal alanları, kendilerinden küçük

kasabaları etkileri altına almışlardı. Ancak iki büyük kent; Atina ile Sparta genel siyasete

hâkim olmak amacı ile daima bir rekabet içinde olmuşlardır. Dor soyundan geldiği

tahmin edilen Sparta'da kökleşmiş aristokrasi gücünü muhafaza etmiştir. Bunun aksine,

Atina'da, monarşi M.Ö. 683'te kaldırıldı ve Solon'un ilan ettiği yasalar aristokratik

hükûmeti ölçülü bir düzeyde tutu. M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk

demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir

meclisten alıyordu. Bu meclis köleleri, ve Atinalı olmayanları kapsamayan sadece yerel

halktan oluşan bir topluluktu. Yasalar Agora’da (şehir merkezindeki meydan) halk

tarafından demokratik olarak onaylanmaktaydı.

Ticaret ve Serbest Piyasa

Yunanlılar ana karalarının uzağındaki bölgeleri kolonileştirirken günümüzdekinin aksine

bireysel olarak ya da aileler halinde göç etmemişler ve topluluklar halinde göç

etmişlerdir. Bu durum ana kara Yunanistan’ındaki nüfus baskısını azaltmıştır.

Yeni kolonileştirilmiş topraklara gelen topluluklar yeni şehir devletleri kurarak barbar

toplumlarla ana kara Yunanistan’ındaki şehirlerarasında aracı olmuşlardır. Ana kara

Yunanistan’ındaki kıyı şehirleri şarap ve zeytinyağı üreterek bunları ticaret gemilerine

yüklemiş ve kolonilere yollamışlardır. Bu ürünlerin yapımının zorluğu ve özel iklim

koşulları gerektirmesi barbar toplumları bu ürünleri almaya itmiştir. Yunanlılar da

karşılığında kereste, tahıl vb. gibi hammaddeler almışlardır. Tahıl üretiminin

Page 2: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

14  

Yunanistan’daki zorluğu ticaret yoluyla aşılınca nüfuslar eskisine göre artmış ve askeri

birliklerin sayısı da yeni kolonileştirmelere açık hale gelmiştir. Paranın M.Ö. 7. yy. da

Lydialılar tarafından bulunması ile ticaret ilişkilerini daha da kolaylaştırmış ve fiyat

mekanizması yoluyla kaynakların en etkin şekilde kullanımı temin edilmiştir. Ticaret

faaliyetlerin bir diğer etkisi doğu imparatorluklarının aksine çiftçilerin pazara

yönelmesini ve böylece sözü dinlenen yurttaşlar olmasını sağlamıştır. Bu çiftçiler Yunan

kara ordusunun temel yapı taşı olmuştur.

Demokrasi

Demokrasi, “demos” (halk), “kratos” (yönetim) anlamına gelen bir sözcüktür. Ayrıca

“monarşi”, aristokrasi”, “oligarşi”, “demagoji”, “tiran” kavramları da Antik Yunan

tarafından kullanılmıştır. Eski Yunan uygarlığında halk yalnızca savaşmaya yetecek

kadar savaş aleti alabilen özgür köylüler ve soylulardan oluşmaktaydı. Bu topluluk rakip

partiler halinde örgütlenerek polis’in yönetiminde söz almaya başlamış, özellikle

kamuyu ilgilendiren yasaların çıkarılmasında etkili olmuştur. Atina’da iki önemli siyasal

kurum bulunmaktaydı; Otuz yaşını tamamlamış, halkın bir yıl için kura ile seçtiği ve

yürütme organı olarak çalışan 500’ler meclisi ve Eglezya denilen yirmi yaşını

tamamlamış her yurttaşın katıldığı halk meclisidir. Bu demokrasinin önemi temsilcilerle

değil doğrudan katılımlı olmasıdır. Ancak Eski Yunan Uygarlığı’ndaki demokrasi

yalnızca gücü olan ve yaşı ileri ve köle olmayan erkeklere açık olduğundan parası

olmayanlar, gençler, kadınlar ve köleler dışlanmıştır. Antik Yunan demokrasisi,

günümüze kıyasla; bir azınlık demokrasisis gibi görünse de, o zamanın Doğu

halklarının yönetim biçimleri düşünüldüğünde insanlık tarihinde bir dönüm noktası

olmuştur. Klasik Yunan kültürü varlığını demokrasilerinin sağladığı siyasal özgürlük

ortamına borçludur.

Yunan ordusu

Yunan ordusu Miken ve Akha dönemindeki kişisel kahramanlık döneminin aksine şehir-

devletleri döneminde Falanksı1 keşfetmişlerdir. Falanksın temel özelliği, şehir-devlet

askerlerinin dayanışma duygusunu artırarak uyum sağlaması, şehrin erkekleri arasında

uyum sağlaması ve dostlukları pekiştirmesi ve kahramanlık ve yiğitliği kolektif bir hale

sokmasıdır. Falanks en etkin bir şekilde tüm şehri bir garnizona dönüştüren Sparta’da

etkili olmuştur.

Din

Yunan dini, yeni gelen kabilelerin beraberlerinde getirdikleri Panteon ve Olympos

tanrıları ile yerleşiklerin kabul ettikleri eski verimlilik tanrıçaları arasındaki bir dengeye

dayanmaktadır. Örneğin Panteon’da yer almayan Dionysos ile ilgili din sonradan

tanrılara eklemlenmiştir. Yunanlılar Tanrı ve tanrıçaların yaşamları ile ilgili zengin bir                                                                                                                1 Falanks  (Phalanx):  Şehir-­‐devletlerin  kara  ordusunda  yer  alan  genellikle  mızrak  ve  benzeri  silahlar  kullanan  askerlerin  birbirinden  ayrılmadan  art  arda  saflar  halinde  savaşmasını  esas  kabul  eden  bir  savaş  düzenidir.  Atlı  askerleri  ve  dağınık  orduları  kolayca  yenebilen  uzun  mızraklı  birlik.

Page 3: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

15  

mitoloji kurgulamışlardır. Bu mitoslar Hesiodos ve Homeros gibi büyük ozanlarca dile

getirilmiş ve kahramanlık öyküleri çerçevesinde mitolojik şiirler ortaya çıkmıştır.

Homeros’un Troya Savaşı’nın destanını anlattığı İlyada ve savaştan dönüşün macerasını

anlattığı Odesa destanları önemli mitolojik kaynaklardır.

Siteleri Ortaklaştıran Özellikler

Yunanistan’ı bir arada tutan kuvvetlerden birisi olarak düşünülebilecek bu ortak din,

Delphi kahinlerince yorumlanmıştır. Diğer bir ortak güç ise sporcuların bir araya

gelerek kendi sitelerini temsil ettikleri Olimpiyat Oyunları’dır. Bu oyunlarda atlı araba

yarışları, cirit atma, güreş, disk atma ve koşular önem kazanmıştır. Oyunlar dört yıllık

aralıklarla yapılmış ve ilks yarış M.Ö. 776 yılında yapılmıştır.

Felsefe

Felsefenin bu topraklarda ortaya çıkmasının nedeni, Eski Yunanlıların dinlerini

belirleyen mitolojik öykülerindeki uyuşmazlıklardır. Eski Yunanlı gezginlerin Hindistan,

Mezopotamya ve Eski Mısır’da farklı inanç sistemlerini görerek kendileri ile

kıyaslamaları da bu süreci hızlandırmıştır. Buralarda bulunan gökyüzü izlenimlerinin ve

astrolojinin de yetersizlikleri onları düşünmeye itmiştir. Eski Yunan düşünürleri insan

davranışlarını düzenleyen katı ama adil Polis yasaları gibi yasaların da doğayı

düzenlediğini düşünerek Tanrılar ve mitoloji yerine doğa yasalarını koydular. İlk doğa

yasası araştırmalarını, ilk filozof Thales (ölm. 546) yapmıştır. Thales doğa yasalarını

ispat etmek için güneş ve ay tutulmaları ile ilgili kestirimlerde bulunmuştur. Başka bir

filozof olan Phthagoras (ölm. 507) ise gerçek dünyanın matematiksel sembollere

indirgendiği bir sistem düşlemiş, sistemini gizemci bir bireyselliğe indirgemiştir. Bu

sistemi bireyselliği nedeniyle polis yasalarına çarpmış ve yaygınlaşamamıştır. Felsefi

faaliyetlerin yaygınlaşması Olympos tanrılarına ve mitolojiye inancı sarsmıştır.

Eski Yunan Uygarlığı’nın Klasik Çağı (M.Ö. 500-M.Ö 336)

M.Ö. 499 yılında Anadolu yarımadasındaki Yunan site-devletleri Pers egemenliğine2

karşı ayaklandılar. (M.Ö. 546’da Persler’e yenilmişlerdi.) Ayaklanma M.Ö. 494’de

bastırılmışsa da buraya yardıma giden Atina ve Eritrea şehir-devletlerini işgal etmek için

gönderilen ordular, Pers Savaşları’na (M.Ö. 499-446) yol açmıştır. Savaşlar, Pers

ordularının kıta Yunanistan’ını işgal edememesiyle sonuçlanmıştır. Savaşlar sırasında

deniz orduları önem kazanmış, topraksız köylüler sınıfı kürekçilik ve tayfalık yaparak ön

plana çıkmış ve Falanks sistemi çökmüştür. Yunan şehir-devletlerinden Atina, diğer

şehirleri işgal etmeye başlayarak Atina İmparatorluğu’nu kurmuştur. Bu imparatorluğun

en parlak yıllarında Atinalı devlet adamı Perikles görev almıştır. Atina’nın imparatorluk

kurmasına tepki Sparta ve müttefiklerinden gelmiş ve Atina’nın işgaline yol açacak olan                                                                                                                2 Pers İmparatorluğu (M.Ö. 7. ve 4. yıllar): İran’ın kuzeyinde yaşayan bir halkın kurduğu devlettir. İran’a hakim olan Med İmparatorluğu’nu devraldılar. İran’ı, Mezopotamya’yı, Mısır’ı ve Anadolu’yu işgal ettiler. M.Ö. 4. yılda Büyük İskender tarafından fethedildiler.

Page 4: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

16  

Peloponnesos Savaşı’na (M.Ö. 431-404) yol açmıştır. Zayışayan Yunan şehir-devletleri

kültürü ve dili Yunalılarla aynı olan ancak genetik olarak aynı kökenden gelmeyen

Makedonlara yenilerek (M.Ö. 338-Khaironeia Savaşı) yerlerini yeni bir anlayışa terk

etmişlerdir.

Resim 5) Peloponnesos

Savaşında taraflar

Tiyatro

Eski Yunanlıların Pers İmparatorluğu’nu dize getirmesi bu halkın kendine olan güvenini

artırarak eğlence biçimlerinin artışına yol açmıştır. İlk tiyatro gösterileri Şarap Tanrısı

Dionysos’un yüceltildiği “taragedya”larla3 başlamıştır. Bu bir çeşit tapınmadır. Eski keçi

şarkılarının tapınmadan seyirliğe dönüştürülmesi Aiskhylos, Sophokles ve Euripides

tarafından gerçekleştirilmiştir. Tragedyalar ilk iki tiyatro adamı tarafından ciddi ahlak ve

teoloji sorunlarını tartışırken, sonuncusu Olympos tanrılarına inanmaması nedeniyle

insanı öne çıkararak dramalara4 yönelmiştir. Yunan tiyatrosu sonraki dönemlerde klasik

tragedyaları yeniden yorumlamaktan kurtulamamış ya da komedyalar5 popüler olmuştur.

Yunan edebiyatı yaşamın özgürce eleştirilmesi olanağından yoksun kalsaydı, sanat v

felsefede bu üstünlüğü yakalayamazdı.  Felsefe

Yunan Klasik Çağı’ndaki ilk filozoflar doğa yasalarının ardındaki ilk nedeni (arkhe)

arayan Miletoslu doğa filozoflarıdır. (Thales, Herakleitos, Anaksimandros,

Anaksimenes, Anaxagoras)Bu filozofların açtığı yolda yürüyen kimi filozoflar maddi

dünyanın değişkenliği ile değişmez ilkelerin bulunması yolunda çaba harcamışlardır.

(Ksenophanes, Zenın, Empedokles, Parmenides) Miletoslu doğa filozoflarının

kuramlarını ileriye götürerek ilk neden olarak Atomları gören filozoflara Atomcular                                                                                                                3 Tragedya: Yunanca “keçi şarkısı” demektir. Sonraları anlam kaymasına uğrayarak yaşamın elemlerinin konu alındığı tiyatro türü anlamına gelmiştir. 4 Drama: Hayatta yaşanan olayların gerçeğe çok yakın olarak sergilendiği ve insanın dünyadaki kaderinin tartışıldığı tiyatro türü. 5 Komedya: Yaşamın içinde meydana gelen olayların komik ve olağan dışı yönlerinin vurgulandığı tiyatro türü.

Page 5: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

17  

denilmiştir. (Leukippos ve Demokritos) Felsefi faaliyetlerin Atina’da görülmesi ile

felsefe doğanın incelenmesi faaliyetinden uzaklaşarak insanlara ve insan toplumlarına

ilişkin olmuştur. Sofistler adı verilen ilk Atinalı filozoflar, genç soylulara Retorik (Güzel

konuşma ve hitabet sanatı) dersleri vermişlerdir. Bu filozoflar mantık, konuşma ve

tartışma üzerinde uzmanlaşmışlardır.

Sokrates (ölm. 399) kendisinden önce gelen Sofistlerin ahlak ve politika konularında

ortaya koyduğu düşünceleri eleştirip geliştirerek Yunan şehir-devletlerinin ahlaki ve

siyasi sınırlarını Eski Yunan gelenek ve göreneklerine olan inançları sarsarak

belirlemiştir. Halktan kişilerle ve soylularla olan diyaloglarında geliştirdiği diyalektik

metot günümüze kadar gelmiştir.

Platon (M.Ö. 427-347) tarihte ilk kez sistemli felsefe yazıları ve bir felsefe sistemi

bırakan filozoftur. Platon’un düşünceleri İdealizm adı verilen akıma yol açmıştır. Platon

kendisinden önce gelen tüm filozoşarın düşüncelerine değinerek bir sistem kurmuş ve

günümüze kadar gelen süreçte kullanılan pek çok felsefi sorunu ilk kez o ortaya atmıştır.

Kurduğu Akademi’de felsefe, matematik ve bilim çalışmaları yapılmıştır. Bu şimdiki

üniversitelerin ilk örneğidir. Devlet adlı eserinde ideal yönetim biçimini tartışarak

ütopyaların ilk örneğini yazmıştır. Diyaloglar’ında ise kahramanı, hocası Sokrates’tir.

Aristoteles (M.Ö. 384-322) Platon’un öğrencisi olarak yola çıkmış ancak onun

İdealizmini red ederek Realizmin ve Rasyonalizmin kurucusu olmuştur. Eserlerinde

gerçek dünyayı da ele alarak bu tür eserlerine Fizik adını vermiştir. Gerçek dünyanın

dışındaki sorunlara eğildiğinde eserleri Metafizik adıyla anılmaktadır. Kendi kurduğu

okulun adı Lykeum’dur. Siyasi düşünceleri gerçek hayatın gereksinimlerine daha

uygundur ve Politika adlı eserde toplanmıştır.

Bilim, Hatiplik, Tarih:

Platon, Aristoteles kadar Euklides ve Phytagoras gibi düşünürler de geometri ve

geometrik astronomi ile uğraşmışlardır. Hitabet Sanatı, Peloponnessos adlı iç savaş

sırasında site-devletleri kadar soylularla halktan kişilerin örgütlendiği partiler arasındaki

çekişmeler döneminde kişilerin ikna yeteneklerini artırmakta kullanılmıştır. Herodotos

Pers Savaşları’nın tarihini büyüleyici ve sürükleyici bir tarzda yazarken, Thukyides

Atina-Sparta Savaşı’nın tarihini daha nesnel gözlemlerle yansıtmıştır. Hippokrates

hastalıkları ilk kez gözlemleyen, tanılara dayanan ve hastalıkların nedenlerini kötü

sıvılarda gören tarihin ilk sağaltıcısı olmuştur.

Helenistik Çağ (M.Ö. 336-M.Ö 30)

Makedon Kralı II. Philippos, Trakya ve İlirya’daki krallıkları denetimi altına aldıktan

sonra M.Ö. 338 yılında Yunanlıları yenerek onları Makedon İmparatorluğu’na katmıştır.

M.Ö. 336 yılında tahta Büyük İskender geçmiştir. İskender, Makedon kralı ve

Yunanlıların hegemonu olarak Pers İmparatorluğu’nu yıkana kadar Asya’daki tüm Pers

Page 6: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

18  

topraklarını ve Afrika’da ise Mısır’ı fethetmiştir. Asya’daki tüm düşman kabilelere

giderek onları yenmiş ve Hint kralı Porus’u da yenerek sınırlarını İndüs Irmağı’na kadar

yaymıştır. (Harita) İskender tüm bu fetihleri 15 yıl içinde yapmış ve M.Ö. 323 yılında

Babil’de ölmüştür. Ardılları olan generaller İmparatorluğu tek parça haline tutamayınca

Ptolemeler Mısır’da, Selevkolos’lar Asya’da ve Makedonya’da ise Antigonid’ler adlı üç

monarşi ortaya çıkmış, bu dönem Mısır’ın Romalılarca fethine kadar sürmüştür. (M.Ö.

30)

Yunanlıların Asya ve Mısır’daki fetihleri sonrası göç dalgası bu topraklara doğru

olmuştur. Yunanlılar eski özgür ruhlarını kaybederken soylularla çiftçiler arasındaki eski

denge kaybolmuş, ancak karşılığında da Yunanlılar dünyanın tek sorunlarının kendi

şehir-devletlerinde sınırlanmadığını anlamışlar ve bir İmparatorluğun problemleri ile

ilgilenmişlerdir. İmparatorluktaki aşağı sınışar Yunan felsefesinden alabilecekleri

açıklamalardan çoğunu Yunan ve Ortadoğu dinlerinin almaşıklarında bulunmaktadır. Bu

dinler Mithracılık ve Serapis kültü gibi dinsel-gizemci öğretilerle Yunan gelenek ve

görevlileri birleştirilmiştir. Helenistik uygarlık, Yunan felsefesi ve akılcılığının

Hindistan ve Orta Asya’ya kadar yayıldığı Ortadoğu gizemciğinin ve dinlerinin ise

Batı’ya yayıldığı bir sistem oluşturmuştur.

Astronomi alanında Samoslu Aristarkhos’un dünyanın ve diğer gezegenlerin güneşin

etrafında döndüğü savı, İznikli Hipparkhos’un aksi görüşü karşısında yenilgiye uğramış

ve bu düşünce Kopernik’e kadar benimsenmiştir.

Resim 6) Büyük İskender’in seferleri

Page 7: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

19  

ROMA UYGARLIĞI

Roma Kenti

Roma, Tiberius nehrinin kenarında yedi tepe üzerine kurulmuş bir kenttir. Bu tepeler

Palatinus, Aventinus, Caelius, Capitolinus, Esquilinus ve Viminalis’dir. Roma’nın

kuruluşu MÖ. 753 kabul edilir. Kentin kuruluş mitoslarında dişi kurt tarafından

emzirilen Romulus öne çıkar. Kent, Romulus tarafından Palatinus tepesinde

kurulmuştur. Ayrıca Troia savaşından sonra denize açılan Troia’lı Aeneas’ın da

Roma’nın soy atası olduğu inancı Roma’nın Anadolu ile olan ilişkilerinde her zaman

önemli rol oynamıştır. Roma MÖ. 3. yüzyılda tüm İtalya’ya egemen hale gelmiştir.

Roma Kenti, Krallık, Erken Cumhuriyet, Geç Cumhuriyet dönemlerini yaşamıştır. Roma

kenti halkı çoğunlukla Latinlerden oluşmuşsa da başlangıçta Etrüsk kökenli krallar

tarafından yönetilen bir şehir devletiydi. MÖ. 509 yılında Latinler, Etrüsk idaresine

isyan ederek kraliyet ailesini Roma şehrinden kovmuş ve Roma Cumhuriyeti’ni

kurmuşlardır.

Geç Cumhuriyet Dönemi aynı zamanda Yunan hayranlığının ortaya çıktığı dönemdir.

MÖ. 31 yılında Antonius ve Kleopatra ittifakına karşı Actium savaşını kazanan

Octavianus MÖ. 27 yılında Augustus ünvanını alarak ilk Roma imparatoru olur ve

Iulius-Claudius hanedanının (MÖ. 27 - MS. 68) iktidarı başlar. Hanedan Augustus

sonrası Tiberius, Caligula, Claudius ve Neron ile MS. 68 yılına dek Roma’yı yönetir.

MS. 68-69 arasına “Dört İmparatorlar Yılı” denir. MS. 69 yılında Vespasianus ile MS.

96 yılına dek sürecek olan Şavius Hanedanı Dönemi (MS. 69-96) başlar. Şaviuslar

sonrası Nerva, Traianus ve Hadrianus’un imparator olduğu Antoninuslar Dönemi

(MS.98-193), Severuslar Dönemi (MS. 193-235), Asker İmparatorlar Dönemi (MS.

235-284), İmparator Diokletianus ile başlayan Tetrarşi Dönemi (MS.284-324) ve son

olarak Constantinus Dönemi (MS. 324-363) ile Roma imparatorluğu sona erer. Roma

İmparatorluğu’nun doğudaki geleneksel sınırı Euphrates (Fırat) Irmağı’dır. MS. 330

yılında Constantinopolis (Sarayburnu/İstanbul) kentinin kurulmasıyla, Roma

İmparatorluğu’nun başkenti de doğuya taşınmıştır. MS. 5.yüzyılda Roma İmparatorluğu,

batı yarısı kavimler göçü baskısı ile yıkılmış, doğusunda ise halk ve devlet yönetimi

hristiyanlaşıp Bizans İmparatorluğu’na dönüşerek varlığını sürdürmüştür.

Roma Toplumunda Din

Roma toplumu Yunan toplumu gibi çok tanrılıdır. Her aile kendi koruyucu tanrısına

özel önem vermekle beraber diğer tanrılara da tapıyordu. Roma’nın kendine özgü bazı

yerel veya sonradan geniş çaplı tapınım görmüş tanrısal figürleri olmakla birlikte Yunan

tanrı ve tanrıçaları, isimleri değişerek ama temel özelliklerini koruyarak Roma

Page 8: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

20  

panteonunu 6 oluştururlar. Ayrıca Hellenistik Dönem’de Büyük İskender’in daha

yaşarken tanrısallaştırılması gibi, İmparatorluk Dönemi’nde de Roma imparatorlarının

bazıları yaşarken, bazıları ise öldükten sonra tanrılaştırılmıştır. Bu kült tanrıça Roma

kültüyle birleştirilmiş ve özellikle eyaletlerde gelişimi teşvik edilmiştir. Romalılar, ele

geçirdikleri yeni bölgelerdeki yerel dinlere karşı toleranslı avranmışlardır. Dolayısıyla

eyaletlerdeki mevcut kültler gelişerek başkent Roma veya diğer metropollere de

yayılarak varlıklarını sürdürmüşlerdir. MS. 2 ve 3. yüzyıllarda parlak törenleri ve

gizemli karakterleri ile insanlara çekici gelen Doğu dinleri, ölümden sonra başka bir

dünyada ikinci bir hayat müjdeledikleri için oldukça popüler olmuştur. Bu sorunlara

cevap veremeyen klasik tanrılar ise yavaş yavaş terk edilmiştir. Mısır’dan gelen İsis ve

Serapis kültü, İran ve Doğu Anadolu üzerinden gelen Mithraizm ve Hristiyanlık bu

dönemde geniş bir alana yayılmıştır .

Romanın Mirası

Roma medeniyeti büyük ölçüde üzerine inşa edildiği Yunan uygarlığına kendi katkılarını

ekledi. Yunan uygarlığının geliştirdiği edebiyat, felsefe, doğa bilimleri, matematik gibi

alanlarda Romalıların büyük katkıları yoktur, ancak askeri bilimler, kamu idaresi, şehir

planlama ve belediyecilik, mimari ve hukukta ortaya koyduklarından insanlık hala

yararlanmaktadır. Yüzyıllardır uygulanıp geliştirilmiş olan Roma hukukuna ait tüm

kaynakları, I. Justinianus (MS.527-565) “Corpus Iuris Civilis” denilen Roma Medeni

Hukuk külliyatı adı altında topladı. Bu eser 12.yy dan itibaren İtalya Bologna

Üniversitesinde derin incelemelere tabi tutuldu ve buradan zamanla tüm kıta

Avrupa’sına sonrada dünyaya yayıldı. Bu yayılmanın en önemli nedenlerinin başında

ortaçağda başlayan burjuva sınıfının ihtiyaç duyduğu mülkiyet kurallarının talebe cevap

vermesiydi. Roma kültür mirasını günümüzde Avrupa’nın Latin halkları da denen ve

dilleri Latince kökenden gelen İtalyan, İspanyol, Rumen, Portekizliler, Belçikalılar,

İsviçreliler ve Fransızlar paylaşmışlardır. En önemli miras sahibi aslında Roma Katolik

kilisesidir. Merkezi Roma olan bu kurum hala tüm ibadetini Latince yapar ve yukarıda

sayılan ülkelerin neredeyse tamamı da katoliktir. Bu toplumların kültür temelleri, hukuk

sistemleri, devlet yapıları Roma mirasından önemli izler barındırır.

Mimari

Eski Yunan mimarisinin en önemli mekanı dinsel yapılar iken, Roma mimarisinde opera

publicum (kamusal yapılar) daha önceliklidir. Kamusal yapılarda görkem ve propaganda

isteği baskındır. Mimaride ve şehircilikte simetri en çok dikkat edilen hususlardandır.

Cephe mimarisi yine önemli bir unsurdur. Roma mimarisinin en önemli özelliklerinden

                                                                                                               6  Bir  mitoloji   ya   da  dine  özgün   tüm   tanrıların   birliğidir.   Panteon   terimi,   Yunan   ve  Roma  uygarlıklarında  bir  tapınağın   adını   temsil   etmek   için   de   kullanılmaktadır.   Aynı   doğrultuda   çeşitli   Roma  merkezlerinde   Panteon  adlı  yapılara  rastlanır.  

Page 9: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

21  

biri geniş/büyük mekanların üstünü kapatabilme becerisi olmuştur. Kemer, tonoz ve

kubbenin kullanılması geniş/büyük mekanların üstünü kapatabilme yetisi sağlamıştır.

Özellikle çatıların kubbe ile örtülmesi, betonun bulunması teknik ve mimarinin geldiği

noktayı gösterir. Roma şehrindeki Pantheon yapısı bu uygulamanın en anıtsal örneğidir.

Roma mimarisinde tuğla ve harç yaygın ve yoğun olarak kullanılır. Çok katlı binalar

inşa edilir. Bu binalar nişlerle, dekoratif bezemelerle ve heykellerle süslenir. Hem Roma

lejyonlarının rahat bir şekilde ulaşımlarını sağlamak hem de ticari hareketlilik açısından

Roma yol sistemi, uygarlığın önemli unsurlarından bir tanesi olmuştur. şehircilikte,

özellikle de yeni kurulan kentlerde büyük oranda ızgara plan sistemi kullanılmıştır.

Modern şehirciliğin atası olan bu uygulamanın Roma Dönemi’nden kalan güzel bir

örneği Nikaia (İznik) kentinde hâlâ görülebilir. İmparatorlar için inşa edilen Arcus

Triumphalisler (Zafer Takları) Roma mimarisinin bir diğer anıtsal öğesidir. Senato kararı

ile yapılan taklar kazanılan büyük bir zafer veya büyük bayındırlık faaliyetleri için inşa

edilirdi. Roma’da Forum Romanum’da yer alan Titus Takı önemli bir örnektir. Roma

mimarisinde hamam (thermae) yapıları hem aldıkları anıtsal form ile mimarlık tarihinde

hem de bir araya gelme, toplanma mekanı olarak sosyal hayat içerisinde oynadıkları rol

ile oldukça önemlidir. Roma şehrinde bulunan hamam yapıları anıtsallıkları ile öne

çıkarlar. Diğer bir yeni yapı tipi mahkeme ve borsa binası olarak kullanılan basilikadır.

Kalabalık insan kitlelerini içerisine alabilen bu yapı tipinin mimari formu Geç Roma

Dönemi’nden itibaren ilk Hristiyan kiliseleri için de model olarak kullanılmıştır. Roma

Dönemi’nde Eski Yunan tiyatro planı bir takım değişikliklere uğramıştır. Ayrıca tiyatro

yapısı Eski Yunan tiyatroları gibi bir yamaca dayanmak zorunda olmadığından dış

cephesi tamamı ile mimari bir form kazanmıştır. Aspendos tiyatrosu bütün Akdeniz’de

bu türün en iyi örneğidir. Sergilenen oyunlarda da bir takım değişiklikler olmuştur.

Edebi eserlerden ziyade toplum tabakalarının genel zevklerine veya heyecanlarına

yönelik gösteriler (araba yarışları, gladyatör döğüşleri vs.) öne çıkmıştır. Daha çok batı

eyaletlerinde yaygın olan amfitiyatro ise tam daire veya elips planlıdır. En önemli

örneği Roma’daki Colloseum’dur. Su her anlamda en yaşamsal ihtiyaçtır. Suyun yaşam

alanına bazen uzak mesafelerden getirilmesi gerekir. Aquaduktler (Su kemerleri) bu

bağlamda Roma mimarisinin çok önemli bir öğesidir. Fransa’da bulunan Pont du Gard

ve İstanbul’da bulunan Valens (Bozdoğan) su kemerleri bu yapı tipinin önemli örnekleri

arasındadır.

Heykel Sanatı

Roma heykel sanatını tanımlarken bazı temel unsurlar üzerinde mutlaka durulmalıdır.

Bu temel unsurlardan önemli bir tanesi kopyacılıktır. Romalı heykeltraşlar Yunan

heykeltraşlarının yaptıkları heykelleri kopyalamışlardır. Bu heykeller büyük evlerde,

evlerin bahçelerinde veya kentlerde önemli kamusal alanlarda sergilenirdi. Eski Yunan

heykel sanatını büyük oranda Roma Dönemi’nde yapılan kopyalar ve antik yazarların

Page 10: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

22  

tasvirleri yoluyla öğreniyoruz. Diğer bir temel unsurise Roma portre sanatıdır. Portre

sanatında sadece tanrısal figürler veya imparator/hanedan mensupları, önemli kişiler

değil, toplumun diğer kesimleri de realist bir şekilde betimlenmiştir. Augustus

(Octavianus) ile ilgili bazı sanat eserleri Roma heykeltraşlığının önemli örnekleri

arasındadır. Onunla ilgili en önemli heykel Prima Porta’dır. Augustus’un Prima Porta

heykelini yapan sanatçı MÖ. 5. yüzyılın belki de en önemli iki sanatçısından biri olan

Polykleitos’un Doryphoros heykelini örnek almıştır. Onunla ilgili bir diğer önemli sanat

eseri Gemma Augustea ’dır. Augustus’un Barış Sunağı Ara Pacis Augustae onun

dönemini en iyi temsil eden eserlerden biri olup, bir başyapıttır. Kabartma sanatının çok

güzel örnekleri ise lahitler üzerinde görülmektedir. Anadolu’da üretilen kabartmalı

lahitler Roma İmparatorluğu’nun her tarafına satılmıştır.

HRİSTİYANLIK

Ortadoğu kökenli, tektanrılı, İbrahim soyundan gelen peygamberlerden İsa’nın temsil

ettiği din. İsa'nın adına atfen İsevilik, memleketine[ atfen Nasranilik de denir.

Hıristiyanlık inancına sahip kişilere Hıristiyan denir. 2 milyardan fazla inananı ile

Hristiyanlık dünyanın en yaygın dinidir. Hristiyanlar, dünyanın her yerine yayılmış

olmakla birlikte en yoğun olarak Avrupa, Amerika ve Avustralya'da bulunurlar. Diğer

kıtalardan farklı olarak Asya ve Güney Afrika'da farklı dinlerle iç içe yaşarlar.

İsa’nın öğretisi; “Tanrı şefkati tüm evreni kapsayan bir Baba’dır ve yeryüzünde günün

birinde Tanrı’nın krallığı hüküm sürecektir” olarak özetlenebilir. İsa’dan önce

Yahudiler, Tanrı’nın (Yehova) bir adalet Tanrısı olduğuna inanıyorlardı. Yehova ile

pazarlık da edilebilirdi Yahudi inancında. Yahudilere göre, İbrahim peygamber Yehova

ile pazarlık yaparak Yahudilerin yeryüzünde egemen ırk olacağı sözünü almıştır. İsa ise

Tanrı ile pazarlık edilemeyeceğini, Tanrı’nın Krallığında tüm insanların eşit olduğundan

söz eder. Yine Yahudiliğin çok güçlü olan aile bağlarının dar ve sınırlayıcı ayrıcalığına

tezat olarak; “Göklerde olan Babamın iradesine kim uyarsa, benim kardeşim, kız

kardeşim ve anam olur”. İsa kişisel ayrıcalıklara karşı çıktığı gibi kişisel zenginliğe de

karşıydı. Kişinin tüm servetiyle birlikte kendini Tanrı’ya adamasını sıklıkla vurgular.

“Zenginin Tanrı’nın Krallığına girmesi devenin iğne deliğinden geçmesinden daha güç

olacaktır” sözü o’nundur. Kısaca İsa’nın vaat ettiği muhteşem ülkede, ne mülkiyet, ne

ayrıcalık, ne de gurur-kibir olacaktı. Tek ödül sevgi olacaktı. Zamanın düzeninden çıkar

sağlayan erkler, iktidarı tehdit etmekle suçlayarak adi mahkumlara verilen zamanın idam

cezası olan çarmıha gerdiler. Hristiyanlık, eşitlik söylemi ve vaatleriyle özellikle yoksul

ve köleler arasında yayıldı. İsa’nın öldürülmesi sonrasında o’nun öğretisini havarileri

(çömezler) yayarlar. Dinin dayandığı esasları içeren metinlerin yazılması da İsa’dan

sonradır. İsa’nın 12 havarisinden biri olmayan Paul (Türkçesi; Pavlus) Hristiyan

Page 11: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

23  

kilisesinin kurucusudur. Yahudilik, pagan 7 inançlarını harmanlayarak Hristiyanlığa

sokan kişidir. Mısır tanrısı Osiris8 gibi İsa’nın da yeniden dirilmek üzere ölen bir Tanrı

olduğunu savunur. Teslis denilen Baba-Oğul-Kutsal Ruh üçlemesini yaymıştır. Roma’da

ölmüş, mezarı üzerine sonradan inşaa edilen Roma kİlisesi şimdi Katolikliğin merkezi

olan Vatikan’dır.

İsa’dan sonra 2 yüzyıl boyunca yoksul halk tabanında Hristiyan dininin hızla

yayılmasındaki Roma’nın içinde bulunduğu sosyal ve hukuk düzenindeki çürümüşlüğün

büyük rolü olmuştur. Köleliğin ve sefaletin içinde yaşayan ezilmiş halk kitlelerinin,

Roma’ya hakim olan ahlaki yozlaşma, israf, ihtişam ve safahat karşısındaki tepkisi

Hristiyanlığa sığınma olmuştur. İlk 2 yüzyıl boyunca Roma iktidarı bu inanışı ortadan

kaldırmak için şiddetli baskı uygulamış ancak yayılma engellenemeyince, Roma’nın en

iyi yaptığı şey olan siyasi bir manevrayla Roma imparatoru olan Büyük Constantinus9,

Hristiyanlığı resmi devlet dini olarak değiştirmiştir. Çok tanrılı pagan inançlar

yasaklanmış, Hristiyanlık tapınımının olduğu tüm antik coğrafyada Eski Yunan ve Roma

dönemlerine ait tapınaklar ya yıkılmış/yakılmış terk edilmiş ya da kiliselere

dönüştürülmüştür. Bunu yaparken halen halkın önemli bir kısmının bağlı olduğu pagan

inançlarını da bu yeni resmi dinin içine monte etti. Greklerin pagan Dionysos,

Anadolu’nun Attis kültü, Roma Mitracılığı inanç sembolleri günümüz kİlise ritüelleri

arasındadır. İmparator Büyük Constantinus tarafından 325 yılında hristiyan aleminin ilk

ökümenik (evrensel) “konsil”i 10 İznik’te toplandı. bu konsilde; hristiyanlığın

günümüzde de pek çoğu uygulanmaya devam eden temel kuralları konuldu. çok değişik

incil metinleri arasından dördü (Matta, Luka, Markos, Yuhanna) incil olarak tespit

edildi. Batı Roma İmparatorluğunun M.S. 5. yy’da barbar istilaları ile yıkılmasından

sonra Pavlus’un kurucusu olduğunu kabul eden Roma kilisesi, imparatorluğun mirasçısı

olduğunu söyleyecektir.

Hristyanlık Kitapları

Kitab-ı Mukaddes: Eski Antlaşma (Ahit) ve Yeni Antlaşma'yı kapsayan, Hıristiyan

inanışının temelini oluşturan ve Hıristiyanlarca kutsal sayılan kitaptır.

Eski Ahit: Kitab-ı Mukaddes'in ilk kısmı Eski Ahit ya da Eski Antlaşma olarak

adlandırılır. 39 bölümden oluşur. Tevrat ve Zebur'u da kapsar.

                                                                                                               7 Kökenleri  dünyanın  kadim  doğa  dinlerine  uzanan  bir  inanç  biçimi  ve  bu  dinlerin  genel  adıdır.  Latince  paganus  yani  kırsal  sözcüğünden  türemiştir.  Özellikle  köylü  Erken  dönemlerden  beri  Hıristiyanlık,  kırsal  kesimlerden  ziyade  şehirlerde  yayılmıştı.  Böylece  kısa  bir  süre  içinde  Hıristiyan  olmayan  kişi  ile  köylü  neredeyse  eş  anlamlı  hale  geldi  ve  modern  anlamına  yakın  olarak  kullanılan  pagan  terimi  ortaya  çıktı. 8 Horus`un,  tıpkı  İsa  gibi  12  havarisi  vardır.  Horus  da,  bize  anlatılan  İsa  da  ,  30  yaşında  vaftiz  edilmişlerdir. 9 Doğuyla  yapılan  ticaretin  önemi  nedeniyle  Roma  İmparatorluğunun  başkentini  M.S.  330  yılında  Roma’dan    Byzantion’a  (Konstantinopolis-­‐İstanbul)  taşıyan  ve  Hristiyanlığı  devlet  dini  olarak  ilan  eden  ve  ilk  Doğu  Roma  İmparatoru  olarak  anılan  kişi. 10 Uyulması  zorunlu  dinsel  kurallar  koymak  amacıyla  din  adamlarınca  yapılan  toplantı

Page 12: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

24  

Yeni Ahit: Kitab-ı Mukaddes'in ikinci bölümünü oluşturan Yeni Ahit ise, İsa'nın

sağlığında ve/veya ölümünden sonra Havariler, Hıristiyan din adamları ve alimleri

tarafından yazılmıştır. 27 bölümden oluşur. Hıristiyan alimlerince kanonik kabul edilen

Matta, Markos, Luka ve Yuhanna İncil'leri Yeni Ahit'in ilk dört bölümünü oluşturur.

Hıristiyanlar Tanrı'nın Musa ile yaptığı antlaşmadan yüzlerce yıl sonra, İsa ile yeni bir

antlaşma yaptığına inanırlar. Bu nedenle Kitab-ı Mukaddes'in İsa'dan bahseden ikinci

bölümünü Yeni Ahit olarak adlandırırlar. Bununla birlikte Yahudiler ikinci bir

antlaşmayı kabul etmez, Tanah'ın Eski Ahit olarak adlandırılmasını uygun bulmaz ve bu

ismi kullanmazlar.

İncil : İncil, Kitabı Mukaddes'in, Yeni Ahit kısmının ilk dört bölümünün her birine

verilen isimdir. Matta, Markos, Luka ve Yuhanna tarafından kaleme alınmış olan dört

İncil yazarlarının adıyla anılır. Hıristiyan dinine göre İnciller İsa'nın hayatını ve

öğretilerini anlatır.

Hristiyanlığın Mezheplere ayrılması

Katoliklik: Hristiyanlık içinde en yaygın ve en fazla üyeye sahip olan Hristiyan

mezhebidir. Hristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nun resmi dini olmasından sonra, her

cemaatin başında bir piskopos, kentin (cemaatlerin) bir kilisesi ve o kilisenin başında bir

başpiskopos bulunuyordu. İlk zamanlar tüm pisikoposlara verilen papa unvanı, sonraları

yalnız Roma Pisikoposu için kullanılmaya başlandı. Katolik kilisesi, kilise çerçevesinde

Petrus ve haleflerinin temsil ettiği en yüce makam olan papalığın tanrısal bir kurum

olduğunu iddia eder: İsa, papalık görevini Petrus'a devretmiş ve Petrus da Uruc'dan

itibaren bu görevi fiilen yapmıştır. Kilisede yerleşmiş bir geleneğe göre Petrus, Roma'da

din kurbanı olarak ölmüştür, dolayısıyle de en doğal halefleri Romalı piskoposlardır.

Katolik kilisesi başlangıçtan bu yana sadık ve kesintisiz bir şekilde resullerin öğreti ve

uygulamalarını devam ettirdiklerini iddia ederler. Katolik Kilisesi azizlere ve Meryem'e

diğer kiliselerden daha fazla kutsiyet verir. Sadece erkekler papaz olabilirler.

Evlenemezler, cinsel ilişkide bulunamazlar. Katolik Kilisesi boşanmaya, kürtaja ve suni

döllenmeye karşıdır. Günah çıkarma çok önemli bir yer tutar.

Ortodoksluk : Katolik Kilisesi ile Ortodoks kiliseler, Kutsal Ruh'un kaynağı ile ilgili bir

tartışma sonucu görüş ayrılığına düşmüşlerdir. Ortodoks mezhebine göre Kutsal Ruh,

Baba'dan çıkmışken; Katolik mezhebine göre ise Baba ile Oğul'dan çıkmıştır. Ortaçağ

boyunca birbirinin amansız rakibi olan ve çekişen İstanbul'daki Doğu Roma-Bizans

Patrikliği ve (Batı) Roma'daki Papalık, defalarca birbirlerini karşılıklı aforoz ettiler ve en

son olarak 1054 yılında kesin olarak ayrıldılar. Daha önce kesin ayrım olmamasına

karşın bu tarihten sonra Ortodoks ve Katolik Kiliseleri ayrı örgütlerini oluşturdular ve

birbirleriyle ilgileri kalmadı. Ancak 1965 yılında karşılıklı afarozlarını kaldırdılar. 300

milyon civarında insan Ortodokstur.

Page 13: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

25  

Protestanlık, Hıristiyanlığın en büyük üç ana mezhebinden biridir. 16. yüzyılda Martin

Luther ve Jean Calvin'in öncülüğünde Katolik Kilisesine ve Papa'nın otoritesine karşı

girişilen Reform hareketinin sonucunda doğmuştur (1529). Papazlara ihtiyaç

duymaksızın Kitab-ı Mukaddes'i okuyabildikleri için, her vaftiz edilmiş inananın aracı

bulunmadan rahiplik yetkisi olduğuna inanan Protestanlar Kitab-ı Mukaddes'i

Hristiyanlık için tek kaynak saymışlardır. Protestan kiliseleri bağımsız ve ulusaldır;

katolik kiliseleri gibi bir papa otoritesine bağlı ve uluslararası nitelikli değildir.

Protestanlara göre ilâhî bağış karşılıksızdır ve o yüzden günah çıkarmak mecburi

değildir. En üst hakem ve yetkili olarak Kitab-ı Mukaddes kabul edilmeli ve bir

hıristiyan, sorularının karşılığını papadan değil; ondan öğrenmelidir. Papazlar

evlenebilirler. 400 milyon civarı mensubu olduğu sanılmaktadır. Kendi içlerinde de bir

çok farklı akıma bölünmüşlerdir.

Okuma metni

Hristiyanlık Nasıl Bir Sentezdir?11

Hristiyanlığın öteki dinlerden esaslı şekilde ayrı bir din olmadığını tarih göstermektedir.

Bütün öteki kutsal kitaplar gibi, Hristiyanlığın kutsal kitabı da insan eseridir.

Müslümanlık hariç olmak üzere, öteki dinlerin çoğundan daha yeni olan Hristiyanlık,

daha önceki dinlerle şaşırtıcı benzerlikler göstermektedir. Tanrısı Yahudi

peygamberlerin Yehova’sıdır ki Göksel Baba haline girmiştir. Bütün ilkel tapınışlarda

kutsal olan, olmayanlardan nasıl yüksekse, Kalde’deki tepeler nasıl ovalara hakimse,

O’nun yaşadığı Gök de yeryüzünden yüksektir. Perseus nasıl Danae’den doğmuşsa,

İsa’da bir bakireden doğmadır; o da Dionysos ve Horus gibi, düşmanlarından mucizeli

bir şekilde kurtulur. Osiris, Dionysos, Zagreus gibi ölüp, sonra Attis ve Tammuz gibi

baharın başlangıcında dirilir. Ölümünün bazı ayrıntılarına Babilonya’da rastlamak

mümkündür. Tıpkı Mithra’ya olduğu gibi, O’na da bir kurtarıcı sıfatıyla tapınılır. Teslis

düşüncesi zaten bir kaç dinde vardır. Bakire Meryem, tıpkı öteki kadın Tanrıların-

İsiris’in, İştar’ın, Astarte’nin, Kibele’nin yaptıkları gibi- insanların az çok sevgi dolu bir

dindarlığa olan eğilimini tatmin eder; Meryem tıpkı Demeter gibi ıstıraplı bir anadır.

İsa’yı kucağında taşıyan Madonna (Meryem) tasviri ise küçük Horus’ kolları arasında

tutan İsis’in tasvirinin aynısıdır. Şeytan, İran’ın Angra Mainyu’sudur. Melekler, iblisler

azizler, animizmdeki ruhlardır. Son yargı gününe Zerdüşt’ün Mazdeizminde daha önce

rastlanır. Hristiyanlığın verdiği ölümsüzlük sözüne daha önceki Orfeus ve Dionysos gizli

                                                                                                               11 Felicien  Challaye,  Dinler  Tarihi,  Çeviren;  Semih  Tiryakioğlu,  İstanbul,  1960  s.208  

Page 14: Uygarlık Tarihi Ders Notları-2 · M.Ö. 500'de Kleisthenes tarafından dünyanın ilk demokratik düzeni ilan edildi. Demokrasi gücünü şehirli erkeklerin oluşturduğu bir meclisten

     UYGARLIK  TARİHİ  DERS  NOTLARI                                                                                  Prof.Dr.  Enis  Timuçin  Tan    

 

26  

ayinlerinde de rastlanır. Komünyon, kutsal varlığın etine ve kanına ortak olmak demek

olup, totemik kökten gelmektedir. Bu daha önce Eleusis’te ekmek ile, Dionysos’a

inananlar tarafından şarapla, Mithra dininde ise ekmek, şarap ve su ile yapılmaktaydı.

Mithra dininde daha önce birtakım takdisler, örneğin vaftiz vardı. Hristiyan pazarı,

Yahudilerin sebt (şabbat: Cumartesi) günü, Kaldelilerin de “tabu” sayılan günüdür.

Katolik rahipleri de İsis rahipleri gibi traş olur, kafalarının tepesini kazıtırlar, uzun

urbalar giyerler, üzerlerine el değdirilip kendileri “mana” ile meşbu hale getirilince

kutsal bir vasıf edinirler; çanlar çalınırken müminlerin üzerine su serpip onları

tütsüleyerek arıttıkları zaman ise, Hellen tapınış usullerini uygulamış olurlar. Bu

benzerlikler, hem kişisel hem kollektif bir çeşit gururla, kendi dinlerinin tek ve eşsiz

olduğuna inanan bazı dar ruhlu Hristiyanların ağrına gidebilir. Tersine olarak da, daha

geniş gönüllü insanlar, İsa’nın kişiliğinde hissi bir tercih beslemekten vazgeçmeksizin,

inandıkları dinin engin bir insanlık geçmişinin sentezi olduğunu düşünerek, sevinç dahi

duyabilir.