111
SONSUZ MUTLULUĞA DOĞRU A. GÜNDOĞAN TAKDİM: İnsan mutluluğunu hep farklı farklı alanlarda aradı oysa mutluluğa giden yolun habercileri hiçbir zaman onu yalnız bırakmamıştı. İşte bu mutluluğun temel prensiplerini Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler ışığında en kısa en öz bir biçimde, kalplere bir nur ve gönüllere huzur olması vesilesi ile kaleme aldığım bu kitapta bir müslümanın kesinlikle bilmesi gereken prensipleri, Allah (C.C.)’ın izni ve yardımı ile, acizane çaba ve gayretlerimle siz değerli okurlarıma sunmaya çalıştım. Bu kitapta genel olarak bizi sonsuz mutluluğa götürecek olan yüce Kur’an ve sünnet esas alınarak Ayet-i Kerime’lere ve Hadis-i Şerifler’e oldukça yer verilmiştir. Öyle ki bizi mutluluğa götürecek yolun anahtarları sayılabilecek mevzular irdelenmiş böylece sonsuz mutluluğa açılan kapıdan geçip, gerçek huzura doğru emin adımlarla ilerlemek amaç edilmiştir. I. BÖLÜM İNSANIN KENDİNİ TANIMASI Kimim ben? Her insanın kendisine sorması gereken sorulardan biridir ve bunun içindir ki Yüce Allah (C.C.) Hz. Davut (A.S.)’a “Ey Davut kendini (nefsini) bil ki beni bilesin) buyurarak bize insanın kendini tanıması hususunda yol göstermiştir. Hz. Davut (A.S.) bu soruya cevaben: “Ya Rab. Seni nasıl bileyim, kendimi nasıl bileyim?” buyurduğunda ise, Yüce Allah (C.C.); “Nefsini zayıflıkla, acizlikle ve fani olarak bil ki, beni kuvvet, kudret ve beka ile bilesin” cevabını vermişti. Evet ne önemli bir öğüt olduğunu anlamak için üzerinde biraz düşünelim. Tarihten günümüze filozof ve ilim adamlarının bu konuya ne denli hassasiyet ve tükenmek bilmez bir gayretle eğildiklerini anlamak için isterseniz küçük bir yolculuk yapalım. Hintli filozoflardan tutun da batılı filozoflara kadar bu konu hakkında yapılan çalışmalar bize bu yönde yol

dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

  • Upload
    others

  • View
    4

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

SONSUZMUTLULUĞADOĞRU

A. GÜNDOĞAN

TAKDİM:İnsan mutluluğunu hep farklı farklı alanlarda aradı oysa mutluluğa giden yolun habercileri hiçbir zaman onu yalnız bırakmamıştı. İşte bu mutluluğun temel prensiplerini Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şerifler ışığında en kısa en öz bir biçimde, kalplere bir nur ve gönüllere huzur olması vesilesi ile kaleme aldığım bu kitapta bir müslümanın kesinlikle bilmesi gereken prensipleri, Allah (C.C.)’ın izni ve yardımı ile, acizane çaba ve gayretlerimle siz değerli okurlarıma sunmaya çalıştım.Bu kitapta genel olarak bizi sonsuz mutluluğa götürecek olan yüce Kur’an ve sünnet esas alınarak Ayet-i Kerime’lere ve Hadis-i Şerifler’e oldukça yer verilmiştir. Öyle ki bizi mutluluğa götürecek yolun anahtarları sayılabilecek mevzular irdelenmiş böylece sonsuz mutluluğa açılan kapıdan geçip, gerçek huzura doğru emin adımlarla ilerlemek amaç edilmiştir.

I. BÖLÜMİNSANIN KENDİNİ TANIMASI

Kimim ben? Her insanın kendisine sorması gereken sorulardan biridir ve bunun içindir ki Yüce Allah (C.C.) Hz. Davut (A.S.)’a “Ey Davut kendini (nefsini) bil ki beni bilesin) buyurarak bize insanın kendini tanıması hususunda yol göstermiştir. Hz. Davut (A.S.) bu soruya cevaben:“Ya Rab. Seni nasıl bileyim, kendimi nasıl bileyim?” buyurduğunda ise,Yüce Allah (C.C.); “Nefsini zayıflıkla, acizlikle ve fani olarak bil ki, beni kuvvet, kudret ve beka ile bilesin” cevabını vermişti.Evet ne önemli bir öğüt olduğunu anlamak için üzerinde biraz düşünelim. Tarihten günümüze filozof ve ilim adamlarının bu konuya ne denli hassasiyet ve tükenmek bilmez bir gayretle eğildiklerini anlamak için isterseniz küçük bir yolculuk yapalım. Hintli filozoflardan tutun da batılı filozoflara kadar bu konu hakkında yapılan çalışmalar bize bu yönde yol göstermekte; insanın kendisini tanımasının önemi hakkında ve bu işi nasıl yapabileceğine dair çok önemli ipuçları vermektedir.Yüce Allah (C.C.)’ın Davut (A.S.)’a buyurduğu gibi esas olan insanın kendisini yani nefsini ve özünü iyi tanımaktan ziyade çaresizliğini nefsinin zayıflıklarını, acizliklerini ve hayatının faniliğini iyi kavramak ve evrensel düşüncede Yüce Allah’ın kuvvet ve kudretini anlamaktır.Öyle ki, insan nefsinin bitip tükenmek bilmeyen arzu ve ihtirasının insanın helakına kadar süreceğini ve bunun insan için bir zayıflık olduğunu idrak ettikten sonra dünya hayatının faniliğini de kavramak ve diğer yandan kendi zayıflık ve çaresizliklerini düşünürken (yani zararlı olduğunu bildiği halde nefsinin arzularına boyun eğmek gibi bir acizliğin) yanı sıra hastalık, üzüntü, çeşitli afet ve tehlikelere karşı olan zayıf ve acizliğini kavrarken bütün bunlardan Allah’ın münezzeh (uzak) oluşunu aynı zamanda kendisinin ölümü beklerken ve ondan nefsinin korkusunu alamazken Allah’ın ezeli ve ebedi (ölümsüz) oluşunu anlamak ve Yaratıcısının güç ve kuvvetini anlayabilmenin bir yerde Yüce Allah’ın buyurduğu “Kendini bil ki beni bilesin” sözünde olduğu gibi Allah (C.C.)’ı tanımak insanın kendisini tanımasıyla mümkün olduğuna işaret edilmiştir.

Page 2: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Hind Veda felsefesinin bu konuya yaklaşış acısını inceleyecek olursak temel esaslar olarak insanın öncelikle kendini iyi tanımasından sonra nefsini aşırı arzulardan alıkoyarak, aydınlanmaya ve gerçek huzuru yakalamaya çalışmak esas alınmıştır. İnsan hep bir mutluluk ve neşe arayışı içindedir bu arayış içinde bazen kendinden uzaklaşır neşe ve mutluluğu için kontrolünü istek ve arzularına (Nefsin) teslim eder, kimi zaman bunun farkında bile değildir. Sonuç itibariyle zaman içinde birçok hatalara düşer. Düştüğü hatalara hayretle bakarak hep neden, nasıllara bir yanıt arar. Gerçekte de insan istemediği ve asla kabullenmediği bu tür hatalara başka bir gücün zorlamasıyla düştüğünün farkında olmadığı için çözüm bulması imkansız gibidir.Kontrolünü, arzu ve isteklerine teslim etmiş olması sebebiyle rüzgarda savrulan bir yaprak misali bataklıklara doğru savrulur durur. Bu kaostan kurtulmak ve nefsini terbiye edip aydınlanmak yani içinde saklı olan o güzelliği ve merhameti dışarıya çıkarmak amaçlanmıştır. Hint Veda felsefesinde ve diğer mutluluk arayışı içinde olan felsefecilerde de araştırmalarının sonucu itibariyle insanın kendini iyi tanımasının yanı sıra aklını iyi kullanıp nefsini ıslah etmesi gerekliliği benimsenmiştir. Ama Pascal’ın dediği gibi ; “Bana filozofların değil Peygamberlerin haber verdiği Allah Gerektir”diyerek bize bu konuda Allah ve Resulünün öğrettiklerini iyi muhafaza edip onların yolunda yürümeyi her zaman bize nasip etmesini Yüce Allah’tan diliyoruz. İnsanın kendini iyi tanıması gerekliliğini daha geniş olarak “Yaratılış Gerçeği” başlıklı bölümümüzde inceleyeceğiz.

HAYATA BAKIŞ;

İnsanların dünya hayatındaki mutsuzlukları, huzursuzlukları ve hatta intiharları yüzeysel olarak incelendiğinde karşımıza neler çıkıyor hiç düşündünüz mü? İlk olarak dünya hayatının bakış açısın ve anlayış kapasitesi çok önemlidir. Cehalet penceresinden bakan insanlar mutsuzluğa ve huzursuzluğa mahkumdur. Rahmet penceresinden bakanlar ise sonsuz bir mutluluk ve huzura doğru yola koyulur. Ufku geniş insan hayatı ve içindekileri iyi analiz etmiş ve gerçekleri göstererek emin adımlarla doğruya yürümeyi kendisine bir hedef olarak görmüştür. Oysa cehalet penceresinden bakanlar; bakar fakat görmezler, bakmak ile görmek ayrı şeylerdir. Albert Anshtain der ki; “Sorunları oluşturan bakış açısı ve düşünme biçimiyle o sorunları çözemezsiniz, çözüm için farklı bakış açılarına ihtiyaç vardır.”Sorunu oluşturan, mutsuzlukların ve huzursuzlukların kaynağı bakış açısı ve düşünme biçimidir. Cehalet penceresinden bakanlar gerçekleri göremez, onun için doyumsuzdur. Hep arayış içinde ve mutsuzdur bulunduğu ve sahip olduğu konumun iyi taraflarını hayatın güzelliklerini Yüce Yaratıcının kendilerine bahşettiği nimetlerin değerini asla bilemezler. Onlar hep daha güzel bir hayat düşlerler aslında onlar için güzel hayat diye bir şey yoktur. Çünkü onlara her düşlediğini verseniz her defasında daha fazlasını isteyecek ve bir türlü tatmin olmayacaklardır. Yanlışlarla doğruya gidilmez, gözlerin değerini ancak kör olanlar bilir, sağlığın değerini hastalar, ayakların ve ellerin değerini bunlardan mahrum olanlar. Güneşin, gökyüzünün kısacası özgürlüğün ve yaşamın değerini de bunları kaybedenler bilir. Bütün hepsinin değerini ve kıymetini ise Allah-u Teala’nın dilemesi ile hidayete ermiş, takva sahipleri yani rahmet penceresinden bakanlar bilir.Hani bir söz vardır; “Gecelerin ne kadar uzun olduğunu hastalara sor” ve denir ki “Ayakkabılarım yok diye üzülüyordum ta ki ayakları olmayan birini görünceye dek”.İşte cehalet penceresinden bakan insan kendine bahşedilen bu büyük nimetlerin farkında bile olmadığı için bu nimetlere şükredip kanaat etmek yerine küfredip daha fazlasını ister. Halbuki o istediğinde kendisine bir fayda sağlamayacaktır.Tüm bu nimetleri bahşeden tekrar onları alacak ve insanı verdiği ve bir müddet faydalandırdığı bu nimetlerden hesaba çekecektir. Bu nimetlerin değerini bilerek şükredenler

Page 3: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

daha fazlasını sonsuz bir cennet hayatını, bu nimetlerin değerini bilmediği gibi nankörlük edip isyan etmiş olanlara ise o ebedi cehennem azabını verecektir.Rahmet penceresinden bakanlar mükemmel bir anlayış kapasitesine sahiptirler bu sebepledir ki huzurlu ve mutludurlar. Dünya hayatını iyi anladıkları için gerekenden fazla önem vermez gerektiği gibi bir yaşam tarzı sürerler Yüce Yaratıcının onlara dünya hayatıyla ilgili verdiği öğüdü hatırından hiç çıkarmaz ve bu öğüt (Kur’an-ı Kerim) gereğince hayat çizgilerini akort ederler. Nitekim Yüce Kur’an’da buyurulur ki; “Biliniz ki dünya (fani) bir oyun, bir eğlence, bir süs ve aranızda bir tefahur (övünme) ve mal ve evlatta bir çokluk yarışından (bir gururdan, aldanıştan) ibarettir; bir yağmur temsili gibi ki otu reçberleri imrendirmiştir. Sonra heyecana gelir, bir de görürsün sararmıştır, sonra da olur bir çer çöp. Ahirette ise şiddetli bir azap, bir de Allah’tan bir mağfiret ve Rıdvan (rıza) vardır. Dünya hayat bir aldanış, meta’ından başka b ir şey değildir!”Hadid 20Onlar ki çevresindeki insanları da mutlu ederler, en zor durumlarda bile yakınmazlar, merhamet ve şefkatte sınır tanımazlar. Üzerlerindeki nimetlerin değerini bildikleri için mutlu ve minnettardırlar. Dünyadaki zor şartların ve baş döndüren zenginlik, şan ve şöhretlerin de önemsiz ve geçici olduğunun asıl önemli olanın ne olduğunun bilincinde yaşarlar.Vaktiyle derviş seyahati sırasında bir köye misafir olur, köylüler; “Doğrusu biz fakir kimseleriz ve hiç birimiz seni misafir olarak ağırlayacak durumda değiliz. Yalnız Şakir Ağa zengindir isterseniz ona misafir olunuz” derler. Derviş de Şakir Ağa’ya misafir olur. Şakir Ağa gerçekten zengindir ve dervişi de oldukça iyi ağırlar. Derviş ev sahibinden oldukça memnun olarak ayrılacağı sırada der ki; “Şakir Ağa, Allah-u Teala sana büyük ihsanlarda bulunmuş. Bak bolluk içinde yaşamaktasın”Şakir Ağa ise cevap olarak “Önemi yok, bu da geçer” der. Aradan uzun zaman geçmiştir, dervişin yolu yine aynı köye düşer ve Şakir Ağa’nın ziyaretine gitmeye karar veri. Fakat Şakir Ağa’yı evinde bulamaz ve kendi çiftliğinde uşak olarak çalıştığını öğrenir. Şakir’i bulur ve ne olduğunu sorar. Şakir Ağa kısaca birkaç yıl önce bir kuraklık ve kıtlık oldu, her şeyimi satmak zorunda kaldım çiftliğimi satın alan adam ise yanında çalışmama izin verdi der. Derviş teselli etmek için birşeyler söylecek olduysa da Şakir Ağa hemen “Bu da geçer” der. Üç-beş yıl sonra derviş Şakir’i ziyarete gittiğinde onu yine eski mal varlığına sahip olarak bulur ve şaşkınlığını gizleyemeyerek sorar. Şakir Ağa; “Burayı satın alan adam vefat etti ve varisi olmadığı için mirasını bana bıraktı” der. Derviş çok sevindiğini söyleyince Şakir Ağa yine “Bu da geçer” diye karşılık verir. Uzun zaman sonra derviş Şakir’in çiftliğine geldiğinde Şakir’in öldüğünü öğrenir ve dua okumak maksadıyla kabrini ziyaret etmeye karar verir. Şakir’in mezar başındaki yazı dikkatini çeker. Mezar taşında Şakir’den bir çok kez işittiği şu sözler yazılıdır: “Bu da geçer”. Kendi kendine der ki; “Dünyada her şey gelip geçici anladık ta Şakir neden mezar taşına bu yazıyı yazmış ki?”Sonraları Şakir’in mezarını ziyarete geldiğinde ise mezarlığı yerinde bulamaz ve o bölgede bir sel olduğunu ve herşeyi silip süpürdüğünü öğrenir ve kendi kendine “Şakir yine haklı çıktı, bu da geçermiş” der. Devrin padişahı hastalanmıştır ve halkına kendisine hastalığını unutturup kendisini teselli edecek bir hediyeyi getireni ödüllendireceğini duyurur. Herkes en kıymetli hazineleri, elmasları, pırlantaları hediye olarak götürmüştür ne var ki bunların hiç biri padişahın hastalığını unutturmak şöyle dursun, teselli bile etmemektedir. Onca kıymetli hediye içinde oldukça basit ve değersiz bir madenden yapılmış bir yüzük padişahın dikkatini çeker, yüzükte şu kelimeler yazılıdır “Bu da geçer”. Padişah meraklanır yüzüğün sahibi kimdir? Bu kelimeler ne ifade ediyor?Derviş Şakir’le olan dostluğunu ve Şakir’in başından geçenleri bir bir padişaha anlatır. Padişah; “İşte olsa olsa ancak bu yüzük beni teselli edecek bir hediye olabilir” der.

Page 4: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Hayata rahmet penceresinden bakan insan huzurlu ve her durumda mutludur. Oysa cehalet penceresinden bakan bir insan kendisi mutsuz olduğu gibi çevresindekileri de huzursuz ve mutsuz eder, her şeyden şikayetçi olur. Onu çok sevenlerin bile hiç düşünmeden elinde olmayarak kalbini kırar ve kendi iç huzursuzluklarını dışarı yansıtır. Hayat şartlarındaki doyumsuzluğu hep daha iyisini aramaya ve bitmek bilmez bir hırsa sürükler, hırs ise insanı helake götürür. Nuh tufanı sırasında Hz. Nuh (A.S.) gemide yabancı bir ihtiyar görür ve ona kim olduğunu ve gemide ne aradığını sorar. İhtiyar; şeytan olduğunu belirtince Nuh (A.S.) derhal gemiyi terk etmesini ister. Rivayete göre şeytan gemide kalmak şartıyla Nuh (A.S.)’a insanları hatalara sürüklemekte kullandığı 5 ilkeden üçünü söyleyeceğini beyan eder. Vahiy yoluyla Allah-u Teala Nuh (A.S.)’a şeytanın o beş ilkeden üçünü değil de geri kalan ikisini söylemesini istemesi bildirilir. Nuh (A.S.)’da şeytandan söylemek istemediği o iki ilkeyi söylemesi karşılığında gemide kalabileceğini söyler. Bunun üzerine şeytan o iki ilkeden birinin hırs olduğunu söyler ve der ki; Adem (A.S.)’ı da cennetten bu yolla çıkarmıştır. O benim vesveseme kapıldı ve cennette her istediği nimet mevcut iken yasak ağacın meyvesine haris oldu ve sonunda o büyük ve muhteşem nimetlerden, cennetten kovuldu. Diğeri ise hasettir yani istememezliktir. İşte ben de Allah-u Teala’nın yanından bu sebepten kovulmuştum. Adem (A.S.)’a hasetim beni Allah’a itaatsizliğe sürükledi ve kendini beğenmişlikle kovulanlardan oldum, der.Cehalet penceresinden bakanlar dünya hayatını da ahireti de anlamadıkları için hatalara mahkumdurlar. Dünya hayatına ebediyyen dünyada yaşayacaklarmış gibi bir tutumla bağlanır ve dünya nimetlerinin peşinde bitmek bilmez bir hırsla hayatını tüketirken ona her geçen gün ölümün daha da yaklaştığının farkına bile varmaz, çünkü bu hezeyan onun gözünü kör etmiştir.“Yazıklar olsun o hümeze-lümeze (büyüklenerek gönül inciten, kalp kıran) güruhuna! O’na ki bir mal toplamış ve onu soymaktadır, malı kendisini muhalled (ebedi) kılmış sanır. Hayır! Celalim hakkı için atılacaktır o hutame’ye (ateşe).”Hümeze 1-7Dünya hayatı çok kısa ve geçici olmakla birlikte insanın bir an bile düşüncesizce davranmasının çok şeyler kaybettirmesini gerektirecek şartlardadır. O yüzdendir ki bize bahşedilen dünya hayatını iyi analiz etmeli ve dünya ile ilgili bize bildirilenlere kulak vermeliyiz. Yüce Kur’an’da şöyle buyurulmaktadır:“Biliniz ki dünya (alçak) hayat bir oyun, bir eğlence, bir süs ve aranızda bir tefahur (övünme) ve mal ve evlattan bir çokluk yarışından (bir gurur, aldanış) ibarettir; bir yağmur temsili gibi ki otu reçberleri imrendirmiştir; sonra heyecana gelir, bir de görürsün sararmıştır, sonra da olur bir çer çöp! Ahirette ise şiddetli bir azap, bir de Allah’tan mağfiret ve rıdvan (rıza) vardır. Dünya (alçak) hayat bir aldanış mekanından başka bir şey değildir. Siz Rabb’inizden bir mağfirete ve eni yerle göğün eni gibi bir cennette yarışın ki Allah’a ve resullerine iman edenler için hazırlanmıştır; O, Allah’ın fazlıdır (lütfudur). Onu dilediği kimselere verir ve Allah çok büyük fazl sahibidir! Ne arzda ne de nefislerinde bir müsibet başa gelmez ki biz onu fiile çıkarmazdan (varetmezden) evvel bir kitapta yazılmış olmasın! Şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır! Şunun için ki kaybettiğinizi gam yemeyesiniz (üzülmeyiniz) ve size verdiğine de güvenmeyesiniz! Allah çok övünen-kurulanların topunu (kendini beğenmişlerin hiçbirini) sevmez.”Hadid 22-24“Bu dünya (alçak) hayat bir eğlence ve oyundan ibaret ve hakikaten sun yurt (dar-ı ahiret) işte halis hayat o! Ama bilselerdi!” Ankebut 64Dünya hayatını gerektiği gibi analiz edemeyenler yani cehalet penceresinden bakanlar gerçekleri göremez ve kendi iyiliklerine çalıştıklarını zannederken kendi helakına büyük bir gayretle çalıştıklarının farkında olamazlar. Bunu bir örnekle açıklamaya çalışalım;

Page 5: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Hz. İsa (A.S.) zamanında işte böyle bir yahudi yaşardı. Hz. İsa (A.S.)’ın mucizelerinden olan ölüleri diriltmek ve hastalara şifa vermek dikkatini çekmiş fakat gerçeklere kör olduğu için bu mucizelerin İsa (A.S.)’ın asası ve hırkasından kaynaklanan birer sihir olduğunu düşünmüştür. Kendi kendine eğer İsa (A.S.)’ın asasını ve hırkasını ele geçirirse bu mucizeleri kendisi de yaparak istediği zenginliğe ve şöhrete kavuşabileceğine karar verir ve İsa (A.S.)’ın yanına gelerek; hiç kimsesinin olmadığını gidecek bir yerinin bulunmadığını ve izin verirse kendisiyle birlikte seyahat etmek istediğini söyler. İsa (A.S.)’da bu teklifi kabul eder ve birlikte yola koyulurlar. Yahudinin niyeti bellidir uygun bir zamanda İsa (A.S.)’ın asasını ve hırkasını alıp kaçacaktır. Nihayet bir deniz kıyısına gelirler. Yahudi denizde karşıya geçmeye muktedir olamayınca İsa (A.S.) onun elinden tutarak karşıya geçirir. Karaya çıktıklarında yahudi karnının acıktığını söyler. İsa (A.S.)’da yakınlarında bulunan bir köyü işaret ederek oraya gidip İsa (A.S.)’ın kendisine ekmek vermelerini istediğini söylemesini söyler. Yahudi İsa (A.S.)’ın dediği gibi onlara giderek yiyecek bir şeyler ister. Köylüler üç adet ekmek verirler. Yahudi geri dönerken yolda ekmeğin birini yer ve diğer ikisini İsa (A.S.)’a getirir. Akşam orada bir mescitte kalırlar ve sabahleyin yolculuklarına devam ederler. Karşılarına bir cüzzam hastası çıkar, İsa (A.S.) hemen bir dua okuyarak Allah’tan cüzzamlı için şifa diler ve hasta kişi bir anda sağlığına kavuşur. Bunun üzerine İsa (A.S.) yahudiye dönerek; şu hastaya şifa veren Allah hakkı için ey yahudi köylüler sana kaç tane ekmek vermişlerdi. Yahudi yediği ekmeği inkar ederek iki tane diye yanıt verir. Yolculuklarına devam ederler ve yine bir deniz kıyısına geldiklerinde yahudi susadığını söyler. İsa (A.S.) denizden bir miktar su alır ve deniz suyu Allah’ın izniyle tatlı suya dönüşür. Yahudi suyu içtikten sonra İsa (A.S.) sorar; “Ey yahudi şu tuzlu suyu tatlı suya çeviren Allah hakkı için sana kaç tane ekmek verdiler”, yahudi yine iki tane diye yanıt verir. İsa (A.S.) denizden karşıya geçerken kendisinin bastığı yerlere yahudinin de basmasını ve kendisini takip etmesini ister. Böylece denizin ortasına geldiklerinde İsa (A.S.) yine yahudiye “Bizi bu deniz üzerinde yürüten Allah hakkı için sana kaç ekmek verdiler” der. Yahudi yalanında ısrarlıdır ve yine iki yanıtını verir, karşıya geçtiklerinde İsa (A.S.) Allah’a ibadet için namaza başlar bunu fırsat bilen yahudi İsa (A.S.)’ın asa ve hırkasını alarak oradan uzaklaşır ve bir şehre girer. Şehirde “hastaları iyi ederim, ölüleri bile diriltirim” diye avaz avaz bağırmaya başlarlar şehrin meliki çok hastadır ve yahudinin iddialı sözleri saray çalışanlarını harekete geçirmiştir çok geçmeden hasta olan padişahın yanına getirilir. Yahudi hemen İsa (A.S.) hırkasını padişahın üzerine sererek asa ile yavaş yavaş vurmaya başlar fakat hastada hiçbir gelişme görmeyince kendi kendine belki şiddetli vurmakla tesir eder diye düşünerek asa ile daha şiddetli vurmaya başlar. Günlerce hastalıktan bitap düşmüş padişah nihayet yahudinin darbeleriyle ölür. Yanında bulunanlar hemen yahudiyi yakalar seni sahtekar padişahımızı öldürdün senin de cezan ölümdür diye asmak için meydana doğru sürüklemeye başlarlar. O sırada şehre gelen İsa (A.S.) gürültüyü ve kargaşayı görerek ne olduğunu sorar durumu anladıktan sonra yahudiyi götüren askerlere; hele siz sabredin ve bu yahudiyi asmayın ben padişahınızı Allah’ın izniyle diriltirim der. Hep birlikte padişahın yanına giderler ve İsa (A.S.) Allah’ın izniyle padişahı diriltir. Padişah ve orada bulunanlar İsa (A.S.) çok minnettardır ve ona iman ederler. Onlar ey İsa sen çok iyi ve doğru sözlü birisin neden şu sahtekar yahudiyi öldürmemize izin vermiyorsun, bırak bunu öldürelim derlerse de İsa (A.S.) izin vermez ve yahudiyle birlikte şehirden ayrılırlar. Yolda İsa (A.S.) yahudiye sorar; ey yahudi seni ölümden kurtaran ve o padişaha yeniden hayat veren Allah hakkı için sana kaç ekmek verdiler der. Melun yahudi yine iki tane yanıtını verir ve yollarına devam ederlerken üç külçe altın bulurlar. İsa (A.S.) yahudiye der ki; bu külçelerden biri senin, biri benim diğeri de üçüncü ekmeği kim yediyse onun olsun der. Yahudi hemen ey İsa Allah hakkı için üçüncü ekmeği de ben yemiştim der. İsa (A.S.) da doğruyu itiraf ettin külçelerin üçü de senin olsun der ve oradan uzaklaşır yahudi mutluluk içinde külçeleri kucaklayıp oradan uzaklaşırken yolda üç balıkçıya rastlar balıkçılar elleri boş ve öfkelidir, yahudinin elindeki altınları görünce bu sahtekar nereden çalmıştır kim bilir deyip onu orda

Page 6: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

öldürerek altınları kendileri alır sonra kendi aralarında içimizden biri şehre gidip yiyecek bir şeyler alsın karnımız acıktı derler ve birisi şehre gider diğer ikisi kendi aralarında yiyeceğe giden arkadaşları döndüğünde onu öldürüp onun payını da kendileri almayı kararlaştırır. Şehirdeki ise diğer ikisinin yiyeceklerine zehir koyup onları öldürmeyi ve paylarını almayı planlar böylece arkadaşlarına döndüğünde arkadaşları onu öldürür sonra onun getirdiği zehirli yiyeceklerden yer ve kendileri de ölür. Oradan geçmekte olan İsa (A.S.) dünya hayata meyl ve muhabbet edenleri sonu bunlar gibi hüsrandır diyerek oradaki ibret verici manzaraya dikkat çekmiştir.Rahmet penceresinden bakan insan dünya nimetlerini ve hayatı daha farklı görür bilir ki bir çiçek açmışsa elbet solmaya mahkumdur, bilir ki üzerinde birçok nimet varsa onları bahşeden yaratıcı kendisini onlardan hesaba çekecek ve dilediğine daha fazlasını bahşedecektir. Dünya nimetlerine gereği kadar verir ve önemli olanın ise Yüce Yaratıcı’nın rızasını kazanmak olduğunu ve asıl bahtiyarlığın Allah’ın razı olduğu bir kul olmak olduğunun farkındadır. Nitekim vaktiyle Karum tüm zenginliği gösteriş ve ihtişamı ile halk arasına çıktığında Allah-u Teala’nın dilemesiyle rahmet penceresinden bakanlar hariç halkın çoğu onun gibi zengin, güçlü ve şöhret sahibi olmayı dilerken Yüce Kur’an’dan hidayete erdirilmiş olanlar o zenginliği Karun’un şöhret ve şanını dileyenlere şöyle hitap ettiği bildirilmiştir.“Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise ‘Yazıklar olsun size’ dediler. Allah’ın sevabı, iman edip salah ile çalışan kimseler için daha hayırlıdır, ona ise ancak sabredenler kavuşturulur.”Kassas 80“Derken biz onu, hem de sarayı ile yere çevirdik, o vakit Allah’a karşı yardımına gelecek taraftarları da olmadı, kendini kurtaracaklardan da değildi. Dün onun mevkiini temenni edenler de bu sabah şöyle diyorlardı; ‘Vay be, demek ki Allah rızkı kullarından dilediğine seriyor ve kısıyor, eğer Allah bize lutfetmeseydi, bizi de batırmıştı. Ayy. Demek ki hakikat bu kafirler felah bulmayacak”Kassas 81-82Geçmiş tarihlerdeki insan ve kavimlerin hayatları bugün insanlar için büyük bir ibret ve tecrübe oluşturmaktadır. Bizden önce nice kavimler yaşamış, nice imparatorluklar kurulmuş, nice dünyaya hükmetmek isteyen padişahlar şu bastığımız toprağa toza karışmıştır. Hepsi birer ibret nişanesidir.“Sizden evvelkiler gibi ki kuvvetçe sizden daha çetin mal ve evlatça sizden daha çok idiler ve dünya hayatından kısmetleriyle zevk sürmeye bakmışlardı. O sizden evvelkiler kısmetleriyle nasıl zevk sürmek istedilerse, siz de öyle kısmetinizle zevk sürmeye baktınız, siz de o batağa dalan gibi daldınız. İşte bunların dünya ve ahirette bütün amelleri heder (hiç) oldu ve işte bunlar hep o hüsran içinde kalanlardır!”Tevbe 69Görüldüğü gibi bizi bizden daha iyi bilen ancak bizi yaratan ve bu nimetleri bahşedendir. Onun bahşettiği ilim ve rahmetle hayata bakmak insan için hayatta en önemli vazifedir.“Rahmet penceresinden ufka açılan seyhatNe varlığı sevindirir dünyanın ne rahatKipriğimin ucunda ebedi hayatNe yokluğunda hüzün dünyanın ne feryat”

KISA – EMEL“Her nefis ölümü tadacak, ecirleriniz ancak kıyamet günü tamamlanacak; o vakit kim ateşten uzaklaştırılır da cennete konursa, işte o murada erdi. Yoksa dünya (alçak) hayat aldatıcı bir mekandan başka bir şey değil!”Ali İmran 185

Page 7: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Rebi bin Haysem (R.A.) bir gün evinde bir mezar kazdı. Ne zaman gönlüne şu fani dünyadan bir arzu düşse veya kalbinin katılaştığını hissetse hemen o mezara girer bir müddet ölü gibi yatar ve şu ayeti kerimeyi okurdu;“Rabbir cuini lealli ameli salihan fima terektü” (Rabbim beni dünyaya geri çevir ta ki zayi ettiğim mukabilinde iyi amelde bulunayım)Sonra o mezardan çıkar kendi kendine “Ya Haysem işte geri çevrildin, boş ameli bırak da Allah için hayır işlerle uğraş” derdi ve sabahlara kadar ibadet ederdi.Peygamberimiz (S.A.V.) bir hadisi şeriflerinde buyururlar ki:“Kısa emelli olun öleceğinizi göz önüne alın ve Allah (C.C.)’dan haya edin”İbni Abbas’tan rivayet edilir ki:“Resulullah (S.A.V.) küçük abdestini bozduğu zaman teyemmüm ederdi. Bir gün O’na şuracıkta su var, neden teyemmüm ediyorsun denildiği zaman O şöyle buyurdu; “Olur ki suya kavuşamam”İnsana hiç değişmeyecek gibi görünen hayat şartları öyle çabuk değişiyor ki insan şaşırıp kalıyor hayata insanlar hiç ölmeyecekmiş gibi bağlanırken zengin olan sanki hep zengin kalacak gibi, fakir olan yine hep fakirliğinden şikayetçi ve hep fakir kalacak gibi, sağlığı ve sıhhati yerinde olan yarınından emin ve sıhhatini kaybedeceğine ihtimal bile vermiyor oysa yarınlar öyle değişkenliklere gebe ki hayal güçlerini bile zorluyor. Yarın ölmeyeceğinden, sakat kalmayacağından, gözlerini kaybetmeyeceğinden ya da ölümcül bir hastalığın pençesine düşmeyeceğinden nasıl emin olabilirsin? Dünya çapında bir günde milyonlarca kaza oluyor, bu kazalarda kimileri can verirken kimileri sakat kalıyor ve bütün bu insanlarda bizim gibi yarın başlarına böyle bir musibetin gelebileceğine ihtimal vermeyen insanlar. İnsanlık adama yarınından emin olmak ne büyük gaflet. Günün birinde Resulullah (S.A.V.) eline üç odun alarak birini ön, birini yan tarafına bıraktı diğerini ise uzaklara attı ve önündeki odunu işaret ederek; “Bu insan şu yanındaki ise onun eceli uzaklara attığım ounun uzun emelidir” O emelinin ardına düşer fakat eceli onu hemen yakalar böylece emeline ulaşamaz.”Resulullah (S.A.V.) bir defasında ise Hz. Ömer’in oğlu Abdullah’ı karşısına alıp dedi ki; “Sabahladığın zaman akşama ulaşacağını aklına getirme, akşamladığın zaman sabaha çıkacağın aklına gelmesin, hayatında ölümün için, sıhhatinden de hastalığın için zaman ayır. Ya Abdullah yarın adının ne olacağını bilemezsin”Evet yarın adımızın ne olacağını hiç birimiz bilemeyiz. Ölü müyüz, diri mi, hasta mıyız, sıhhatli mi, zengin miyiz, fakir mi, bütün bunlar hayat içinde olağan ve değişken, bu durumda insan nasıl olur da hayattaki bu tür değişen şartlara değişmeyecekmiş gibi bir gözle bakar ve bu durumları önemser.Öyle çabuk geçiyor ki zamanNe sabahın sabah olduğunun farkındasınNe de akşamın akşamÖyle çabuk değişiyor ki hal-u ahval ve mekanBir anda mesutsun ya da perişanHepsi bir ibret görürse insanO’dur güldüren O’dur ağlatanVar mıdır sanırsın ebedi kalanO’dur öldüren O’dur yaşatanHz. Ali rivayet eder; Peygamberimiz (S.A.V.) buyurdu; “Sizin adınıza en çok korktuğum şey iki kötü huydur;1.Nefsinizin isteklerine uymanız2. Uzun emelli olmanız.Uzun emel insanı aldatır ve nefsinin peşinden sürükleyerek helak yollarına düşürür. Düşünmeli değilmiyiz bizden önce de ne milletler yaşamış ne imparatorluklar yok olmuş şu üzerinde yürüdüğümüz toprak bizden önce tıpkı bizim gibi hiç ölmeyecekmişcesine hayata

Page 8: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

bağlananların elleri ayakları vesair organlarından ibarettir ve birgünde bu toprak altında yatanlar bizler ve üzerimizde dolaşanlar ise yeni nesiller olacak öyleyken hayatı iyi anlayıp onu en güzel şekilde değerlendirerek ebedi ve sonsuz olan ahiret hayatını kazanmak yerine bir önemi olmayan şu geçici dünya hayatına bağlanarak nefsimiz peşinde şu kısa hayatımızı tüketmek ne büyük bir ahmaklık olur.İsa (A.S.) bir gün dağda ihtiyar bir abide rastlar görür ki o ihtiyar güneşin sıcağına aldırmadan sürekli ibadet ediyor. İsa (A.S.) o abide der ki” Ey ihtiyar görüyorum ki sürekli ibadetle meşgulsün seni sıcaktan ve kışın soğuktan koruyacak bir yer imar edip de ibadetini orda yapsan daha iyi olmaz mı?” İhtiyar ise şöyle cevap verir “Ey İsa ben peygamberlerden öğrendiğim kadarıyla insan bu dünyada yediyüz yıldan fazla yaşamazmış bu kısacık ömrü dünya imarına harcamak istemem.” İsa (A.S.); “Sana bundan daha acayip bir şey haber vereyim mi?” der. “Gelecekte öyle bir ümmet gelecek ki çoğu yüz yıldan fazla bir ömür sürmeyeceği halde hiç ölmeyecekmiş gibi evler, saraylar imar edecekler.” İhtiyar abid İsa (A.S.)’ın bu sözlerinden sonra İsa (A.S.) yakınında bir mağarada bulunan ibret verici bir mezara götürür mezar taşında ise şöyle bir yazı vardır; “Ey düşünen insanlar ben tam bin yıl hükümdarlık yaptım ve sayısız padişahla savaşarak onları yenilgiye uğratıp topraklarını ellerinden aldım, yüzlerce şehir imar ettim ve bir o kadar da evlilik yaptım işte benim akıbetim ey aklı olanlar benden ibret alın.”Evet binlerce yıl düşlediğimiz gibi bir ömür yaşasak da akıbetimiz kara toprak değil mi? Neden bizden öncekilerin hayatları bizlere birer masal gibi geliyor. Oysa ibret verici ve bizi eğitici olması gerekirken bizden önceki bir çok medeniyet bizden kuvvetçe daha güçlü ve daha sağlıklı idiler, bir çoğu bizden daha zengin ve hayata tükenmez bir hırsla bağlı idiler. Öyleyken çoğunun artık mezarı bile yok. Allah-u Teala Tevbe Suresi’nde şöyle buyuruyor;“Sizden öncekiler gibisiniz ki, onlar kuvvetçe sizden daha çetin, mal ve evlatça sizden daha çok idiler ve dünya hayatından kısmetlerince zevk sürmeye bakmışlardı. Onlar dünya hayatından kısmetlerince nasıl zevk sürmeye baktılarsa, siz de öyle kısmetinizce zevk sürmeye baktınız. Siz de onların daldığı gibi (bataklığa) daldınız. Onlar öyle kimselerdir ki, dünya ve amelleri heder olmuştur. Ve işte bunlar, ziyana uğrayanların ta kendileridir.”Tevbe 69“Onlara, kendilerinden öncekilerin Nuh kavminin, Ad ve Semud’un, İbrahim kavminin, Ashab-ı Medyen’in ve Lut kavminin haberleri gelmedi mi? Onlara, peygamberleri mucizeler getirmişti (de inkarları yüzünden helak edilmişlerdi). Demek ki Allah onlara zulmetmiş değildi, lakin onlar kendilerine zulm ediyorlardı.”Tevbe 70Nice medeniyetler ve nice kavimler çoğunun bıraktığı eserler çağın teknolojisini bile hayrete düşürmekte öyleyken bizi aldatan ne bu hayat onlara kalmadığı gibi bize de baki kalmayacak. Onların gittiği ahiret yurduna biz de gidiyoruz. Gidişimiz gayri ihtiyarı farkında bile değiliz her geçen gün ölüme daha da yakınız fakat sanki ölümden kurtulmuşuz gibi yaşamakta ısrarlı ve bir o kadar da düşüncesiziz.Aslında şu yaşadığımız hayat o kadar kısa ve değersiz bir süre ki ancak onu tükettiğimiz zaman onun ne kadar kısa ve ahiret yanında ne kadar değersiz olduğunu anlama imkanı bulacağız. Geçmişe dönüp baktığımızda yılların ne kadar çabuk geçtiğine hayret etmiyor muyuz tıpkı geçen yıllara hayret etmemiz gibi ölüm geldiğinde de ne çabuk geldiğine hayret edeceğiz. Öyleyse eyvah demeden aklımızı başımıza toplamalı ve gerektiği gbii Allah-u Teala’ya kulluk etmeliyiz. Dünyayı ve ahireti en iyi bilen ancak onu yaratandır ve O buyuruyor ki;“Bu dünya hayat bir oyun ve eğlenceden ibaret ve hakikaten son yurt (dar-ı ahiret) işte halis hayat O! Keşke bilselerdi.”Ankebut 64

Page 9: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Hayata öyle bağlanmışız ki sanki elde ettiklerimize hiç kaybetmeyecekmiş gibi sahipleniyor zenginliğimizle ferahlanıyor ve isteyip de elde edemediklerimizle müteessir oluyoruz. Oysa ne sahip olduğumuzu zannettiklerimiz bizim ne de isteyip de elde edemediklerimiz. Düşünsenize bizden öncekiler de bu topraklar üzerinde neleri sahiplenmişler ve sahiplendikleriyle de çevresindekilere şımarıklık etmişlerdi. Şimdi de bizler aynı hataları yapmakta ısrarlıyız. Oysa mülk de Allah’ın sahiplik de sadece dilediğni bir müddet bu dünyada nasiplendiriyor, dilediğini ise bundan mahrum ediyor. Allah-u Teala buyuruyor ki;“Ya artık müslimleri mücrimler gibi kılar mıyız? Neniz var, nasıl hükmediyorsunuz? Yoksa size mahsuz bir kitap var da onda şu dersi mi okuyorsunuz; siz alemde her neyi ihtiyar edinirseniz (seçip beğenirseniz) o her halde sizin olacak diye? Yoksa size karşı üzerimizde kıyamet gününe kadar sürecek yeminler, taahhüdler mi var; siz her ne hükmederseniz her halde öyle olacak diye?”Kalem 35-39Ancak gerçekleri göreceğimiz gün dünya hayatının faniliğini tam olarak anlayabileceğimiz ise Yüce Kur’an’da bize şöyle haber veriliyor; “Allah onlara; Yeryüzünde kaç yıl kaldınız? Diye sorar. Onlar, ‘Bir gün, yahut bir günden daha az kaldık. Sayanlara (hesap tutan meleklere) soruver! Derler. Allah-u Teala buyurur ki: “Keşke vaktiyle bilmiş olsaydınız, hakikaten yeryüzünde pek az bir süre kaldınız.”Mü’minun 112-114Usame bin Zeyd Ebu Said El Hudri’nin bir ay vade ile cariye satın aldığını öğrenen Peygamberimiz (S.A.V.) buyuruyorlar ki; “Bir ay vade ile cariye satın alan Usame’ye hayret etmiyor musunuz? O uzun emel peşindedir. Nefsimi kudret elinde tutan Allah’ın yemin ederim ki; gözümü açtığımda, kapatmadan, lokmayı yuttuğumda onu hazmetmeden öleceğimi düşünüyorum. Ey Ademoğulları akıllıysanız kendinizi ölülerden sayın”H.ŞerifNitekim merhum N.Fazıl bir şiirinde şöyle buyuruyor;Sual; Ey veli insan nasıl olmalı söyleCevap; Son anda nasıl olacaksa hep öyle...Ancak insan bir an öleceğini düşünürse dünya nimetlerine aldanmaktan korunabilir öyleyse kısa emelli olup ölümümüzü gözümüzün önüne almalı ve vefat eden yakınlarımızın mezarlarını sık sık ziyaret edip birgün onların yanında olacağımızı düşünmeliyiz.Senden önce gelene ibretle bakın Boş şeyler eylemesin seni sakınHepsinden, mukadder ayrılık yakınAkıbetin ölüm mezardır hakkın

Bakmaz mısın senden önce geleneBir dikili taştan başka nesi varKimler geldi geçti bak şu öreneBülbül feryat eder gülde nesi var

Ömür dediğin bir gün,Ya da bir günün bir kısmı kadar azBunu bir kenara değil, sinendeki kalbine yazKör değilsen gerçeğe ölmeden mezarın kazO’dur ancak kurtuluş Rabb’ine eyle niyaz

Her ne kadar zaman zaman insanlar bu dünya fani her şey boş dese de bu konuyu gerektiği kadar geniş ve teferruatlı düşünüp hayatını bu gerçeğin gerektirdiği gibi bir düzene sokmayı

Page 10: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

istemez sadece bu konuşma klişeleşmiş bir sözden öteye gitmez. Oysa gerektiği gibi düşünüldüğünde bu dünya hayatında yaşanılan zevkler, eğlenceler, zenginlik ve unutulmaz sanan dostluklar zaman içerisinde güneşte eriyen bir buz gibi eriyip gidiyor, insanın elinde hiçbir şey kalmıyor ve Allah-u Teala’nın bize Yüce Kur’an’da buyurduğu gerçekler yıkılmaz bir duvar gibi insanın gözünde beliriyor. Ancak hayatını tüketen ve bir bir herşeyini kaybeden birisi Allah (C.C.)’ın Kur’an’da buyurduğu şu ayeti kerimeyi gerektiği gibi anlamak ve düşünmek zorunda kalıyor:“Görüyor musun?Biz onları yıllarca yaşatsak da sonra o kurtuldukları azap başlarına geliverse o yaşadıkları zevk kendilerine hiçbir fayda sağlamaz”Şuara 205-207Dünya hayatında bu gerçeği ve Allah-u Teala’nın uyarılarını dikkate almayıp düşünmek zahmetine bile katlanmayanların o gün Allah’ın kendilerine bahşettiği tüm zahmeti alıp da bu düşüncesizlik sebebiyle küfrederek itaatsizlik edenlere vadettiği azabı gösterdiğinde pişmanlıklarını şu sözlerle ifade edecekleri Yüce Kur’an’da bildiriliyor:“Ne olurdu iş bitiren olaydı ölümHiçbir şeye yaramadı benden yana malımKayboldu binden saltanatu samanım”“Rablerine küfredenlerin meseli şudur ki; Amelleri bir küle benzer ki onu fırtınalı bir günde rüzgar şiddetle savurmaktadır; kazandıklarından hiçbir şey ellerine geçmez! İşte budur, asıl o uzak dalal.”İbrahim 18“Küfredenlerin amelleri ise bir çölde serap gibidir, susayan onu bir su zanneder; nihayet ona vardığı vakit onu bir şey bulamaz da yanında vicdanı, Allah’ı bulur; O’da ona tamamıyla hesabını görüverir ve Allah seri hesaplıdır”Nur; 39“Ey insanlar! Rabb’inizden korkun. Ve öyle bir günün azabından sakının ki, baba çocuğu namına bir şey yapamaz. Çocuk da babası namına bir şey yapabileck değildir. Hiç şüphe yok ki, Allah’ın va’di haktır. O halde sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O çok aldatıcı (şeytan) sakın sizi (Allah’ın afvine güvendirerek) ayartmasın.Lokman 33

YARADILIŞ GERÇEĞİ“İnsan bir düşünsün neden yaratıldı?Bir atılgan sudan yaratıldı ki sulb ile sineler arasından çıkar. Elbette Allah onu diriltmeye kadirdir.”Tarık 6-8İnsan o malum kerih sıvıdan yaratıldı gerek ki; Yüce Allah’ın yaratıcılığının gücünü bilsin gerek ki; aslını bilsin ve ona sonradan vücut ve azalar verip sonradan en güzel şekilde tertip edip sıfat veren yaratıcısını hamd etsin. Bilsin ki Yüce Allah dilerse onu daha çok yüceltebilir ve dilerse onu o yarattığı pis kerih sudan daha da aşağısına çevirebilir.“Kasem olsun o Tin’e ve o Zeytun’e ve o Tur-i Sinin’e ve bu Belde-i Emin’e ki biz insanı en güzel bir biçimde yarattık, sonra da bazı fertlerini çevirdik esfel-i safilin’e kattık!”Tin Suresi 1-5İnsanı aldatan nedir o kerih sıvıya muazzam azaları verip tertip ve düzen ile sıfat veren kendisi midir yoksa anne babası mı. Siz hiç duydunuz mu bir anne baba doğacak yavrusunun eller kollar planlayıp ona suret belirliyor. Oysa insan bundan acizdir. Bu acziyetini bilip yaratıcısına hamd ile itaati en önemli vazife olarak kabullenmelidir.“Babaya ve doğan çocuğa kasem olsun ki biz insanı hakikaten meşakket içinde yarattık. O kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor ben yığın yığın mal telef ettim diyor. O’nu bir gören olmadı mı zannediyor. Biz O’nu iki göz vermedik mi bir dil ve iki dudak, bir de hayır ve şer iki yol göstermedik mi? Fakat o sarp yokuşa göğüs germedi.”

Page 11: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Beled Suresi 9-11Vücudumun güzelliğiyle öğünen ben yakışıklıyım ben güçlüyüm diyenler hep o benlik ve kendini beğenmişlikle delalet ağlarını kendi başlarına örüyorlar. Oysa O’nu yaratan ve sahip olduğu herşeyi bahşeden Allah-u Teala’yı hamd etmek en doğrusu değil mi?“Fetebarek Allahü ehsenül halikin” (Şekil verenlerin en güzeli olan Allah’ın şanı ne yücedir)Müminin 14Bunun içindir ki Allah-u Teala Kur’an’ı Kerim’de “Biz insanı yaratılışta tersine çevirdik” buyuruyor yani insan doğumu ve gelişiminden sonra yaşlanarak sahip olduğu nimetleri bir bir kaybediyor o öğündüğü güzelliği, gücü ve görünüşü bir bir bozuluyor. Madem ki bu nimetler sendendi neden güzelliğinin, gençliğinin elinden gitmesine engellemiyorsun da seyirci kalıyorsun? Çünkü onu ve her şeyi sana bahşeden yaratıcı emanetini geri alıyor insana ise sade ameli kalıyor. Eğer o nimetlere şükretmiş vazifesini eda etmişse ve Rabbine nimetlerinden dolayı hamd etmişse Yaratıcısından daha sonsuz nimetlere kavuşacak yok tüm o nimetleri kendinden bilmiş ve ben güzelim ben zenginim diyerek benlik girdabında kaybolup gitmişse tarifi imkansız bir mahfiyet ve telafisi imkansız bir aldanışla o gün diriltilecek. “Elbette O onu (tekrar) diriltmeye kadirdir.”Tarık 8“Sana kasem olsun ki o gün o naimden (nimetlerden) muhakkak sorulacaksınız”Tekasar 8İnsan kendine bahşedilmiş nimetlerin değerini bilerek gerçek sahibi olan Allah-u Teala’ya şükretmesi gerekirken o nimetleri kendinden bilmesi veya tabiri caizse nereden geliyor bu değirmenin suyu diye hiç düşünmemesi insanın kendi aleyhine ne büyük hezimettir. Peygamber efendimiz buyururlar ki;“Kendinde varlık görmen diğer günahlarla kıyaslanmayacak kadar büyük bir günahtır” (C.Sağır)Diğer bir Hadis-i Şerifleri ise şöyledir:“İman iki sınıftır. Yarısı sabırda yarısı şükürdedir” (C.Sağır)Aslında bu konu oldukça geniştir. İnsanın yalnız ömür, vücut ve diğer nimetleri değil ilim hidayet, merhamet ve sabrı da Allah-u Teala’dan bilmesi ve bunun bilinciyle yaşaması şarttır. Aksi takdirde hatalı bir yola girmiş olur ve bu yolla insanı kendi beğenmişliğe, kendini beğenmişlik ise helake götürür. Peygamber Efendimiz buyuruyorlar ki;“Bir insanın kendini beğenmesi yetmiş senelik ibadetini mahveder.”(C.Sağır)İnsan her ne kadar doğumundan sonra vücut ve zeka bakımından gelişirse de gerçekte bebeklik ve çocukluk dönemindeki kadar aciz ve bakıma muhtaçtır. Yani Allah-u Teala’nın her konuda yardımına muhtaçtır. Kendi nefsinden, şeytanın ve diğer kötülüklerin şerrinden ancak Allah-u Teala’nın yardımı ve ona bahşedeceği ilim, hidayet ve sabırla korunabilir. Tüm bu hayırlara sahib olmak şöyle dursun insan öyle acizdir ki kendi iyiliğini bile dileyemez ancak Allah-u Teala onun iyiliğini diler.“Siz nereye gidiyorsunuz O (Kur’an) Halis bir zikirdir (unutulmaması gereken bir öğüttür) alemin için. İçinizden müstakim olmak (doğru gitmek) dileyenler için. Fakat O alemlerin Rabbi Allah dilemedikçe, siz dilemezsiniz.”Tekvir Suresi 25Böyle bir acziyete sahip olan insanın kendini de varlık görmesi tasvip edilecek şey değil de nedir? Alah-u Teala’ya ibadet etmek bir tarafa ibadet etmeyi dilemek bile kendi kendimize olacak şey değil. Hiçbir zaman ibadet ediyorum diye düşünme ibadet ettiren Rabb’imdir. O dilemese sen ibadet edecek değilsin. Resulullah Efendimiz bile şöyle dua ederdi; “Allah’ım beni göz açıp kapayıncaya kadar nefsime bırakma” Ayeti Kerime’de ise “O’nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez” (Enam 59) buyurulmaktadır. Hal böyleyken insanın Allah-u Teala’ya nasıl bir tevekkül ile duada bulunmasın takdirini sizlere bırakıyorum. İnsanın kendini bir

Page 12: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

konuda Allah-u Teala’ya muhtaç bilerek mahfiyetle ibadet ve itaat etmesi gerektir. Hakikat ehlinin arzusu rıza ve mahfiyettir. Mahfiyetle Allah-u Teala’ya ibadettir. Onlar melekleri imrendirecek mertebelerdeyken bile mahfiyet soluklarlar. Zaten o mertebelerine yücelmelerine sebep de kendi acziyetlerini bilerek kendi başlarına hiçbir şeye malik olamayacaklarını idrak ve Allah-u Teala’yı hamd ile tesbih etmek ve tüm hayrın O’ndan olduğunu bilmektir.“De ki; Ey mülkün sahibi Allahım! Dilediğine mülk verirsin, dilediğinden de mülkü çeker alırsın ve dilediğni aziz edersin, dilediğini zelil edersin! Hayr yalnız senin elindedir, muhakkak ki sen her şeye kadirsin.”Ali İmran 26-27Şeyh Ali Efendi Kuddise Sırruh Hazretleri bir hatıralarını şöyle naklederler; Kabe-i Muazzama’nın ön safında bulunuyorduk sabah namazını kılacaktık. Oturdğumuz yerde içimden acaba bu safta veli var mıdır diye geçti yanımdaki zat kulağıma eğildi ve “seninle yedidir” dedi. Her taraf dolu olmasına rağmen birinci safta bir boş yer vardı. Oraya kimse oturmuyordu “Acaba bu yerin sahibi kim ki oraya kimse oturmuyor diye merak ettim derken bu meydan da bir hacı ihtilam olmuş dışarı çıkacak ama izdiham var hem de vakit pek yakın bir şaşkınlık içinde iken bir zat ona gelmesini işaret etti. Cübbesinin koluna açtığı zaman bir de baktım gusül ihtiyacını giderecek her şey var ihtilam olan hacı hemen oraya girip gusul abdestini alarak çıktı daha sonra o zat gelerek o birinci saftaki kimsenin oturmadığı o yere oturdu anladım ki o yer o zatın imiş. Aradan birkaç gün geçmesine rağmen o zatı bir daha görmedim bir gün çarşıda “seninle yedidir” diyen zata rastladım ve ona efendi o gün o harikulade kerameti gösteren zatı bir daha göremedim acaba nerededir diye sordum. Dedi ki; o bir gün yine ön safta ayakta durup hacılara bakarak içinde şöyle geçirdi “burada benden büyüğü varmış” Allah-u Teala’da onun bu halinden hoşlanmadı ve imanını selbetti dedi.Bir insanın kendini beğenip ben biliyorum dediği zaman benlik girdabına girmiş demektir. Hakikat ehli “Ben” kelimesini bile söylemeyi kerih görürler ve kaçınırlar. Resulullah Efendimiz; “Ya mukallibel gulup sebbit kalbi ala dinik (Ey kalpleri istediği tarafa çeviren Allah’ın kalbimi senin dininde sabit kıl) diye dua ederlerdi. Efendimiz bir diğer Hadis-i Şeriflerinde buyuruyorlar ki;“Bir kimseye ilim olarak Allah-u Teala’dan korkar olması yeterlidir bir kimseye cehalet olarak da kendini beğenmesi, nefsine mağrur olması yeterlidir” (C. Sağır 6240)Allah-u Teala’nın üzerimizdeki nimetlerini düşünerek şükretmeli ve Allah-u Teala’dan güzel ibadet ve itaati de bizlere bahşetmesini istemeliyiz. Oysa günümüzde insanlar nimetleri Allah-u Tealadan bilmediği gibi şükrü de eda etmiyor. Allah-u Teala buyuruyor ki;“Ben yaratıyorum sizi bu hale ben koydum ama siz bu yaratıcıyı bıraktınız da düşmanım olan şeytana uydunuz, düşmanım olan dünyaya düştünüz, sizi dünya mı yarattı? Sizi şeytan mı yarattı? Ben yaratıyorum başkasına kulluk yapılıyor. Ben rızıklandırıyorum başkasına şükrediliyor.”(Hadis-i Kudsi Taberani)Öyle aciz öyle zavallı öyle kimsesizMahvoluruz bırakırsan ya Rabbi sensizYarattığın cümle varlık böyle çaresizGökten bir tek damla düşmez senden habersizBu acziyete körlük ederek kendinde varlık görmek insan için ne büyük bir gaflettir. Peygamber Efendimiz buyuruyorlar ki;“İnsan cennetlik dahi olsa kibir (kendini beğenmilik) ona girmesine engeldir”Kur’an-ı Kerim’de konuyla ilgili buyrulur ki;

Page 13: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“Hem nasa (insanlara) avurdunu şişirme (böbürlenip kibirlenme) ve yeryüzünde çalımla yürüme çünkü Allah övünen kurulganların hiç birini sevmez. Gidişinde mutedil ol sesinden (yüksek perdeleri) eksilt”Lokman 16Tüm hayırlar ve insanın sahip olduğu nimetler alemlerin Rabbi Allah-u Teala’dandır. İsterse kullarından bahşettiği nimetleri çeker alır, isterse daha fazlasını bahşeder. Öyleyken insanın kendinde nimetlerle (malı ya da sahip olduğu diğer vasıflarla) övünmesi; bunların gerçek sahibine hamd etmemesi elbette gafletin en büyüğüdür. Allah-u Teala buyuruyor ki;“Allah dilediği kimseye rızkı genişletir daraltır da. Onlar dünya hayatıyla şımardılar. Oysa ahiretin yanında dünya hayatı (basit) eşyadan başka bir şey değildir.”Rad 26“Hakikaten Karun Musa’nın kavminden idi de onlara karşı bağy (azgınlık ve şımarıklık) etmiş idi. Ona öyle hazineler vermiştik ki anahtarları cidden güçlü kuvvetli bir bölüğe ağır geliyordu. O vakit kavmi ona şöyle demişti; Güvenme, çünkü Allah güvenenleri sevmez”Kasas 76Karun’un mal varlığına, şöhretine imrenenlere ise iman edenlerin Kur’an’da şöyle karşılık verdikleri bildirilir;“Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise ‘Yazıklar olsun size’ dediler; Allah’ın sevabı, iman edip salah ile çalışan kimseler için daha hayırlıdır, ona ise ancak sabredenler kavuşturulur”Derken biz onu, hem de sarayı ile yere çevirdik, o vakit Allah’a karşı yardımına gelecek taraftarları da olmadı. Kendini kurtaracaklardan da değildi. Dün onun mevkiini temenni edenler de ‘Vay be, demek ki Allah rızkı kullarından dilediğine seriyor ve kısıyor, eğer Allah bize lutfetmeseydi, bizi de batırmıştı. Ayy! Demek ki hakikat bu, kafirler felah bulmayacak!”Kasas 80-83Güç, kuvvet, mülk ve bunların tasarrufu Allah-u Teala’nındır. Bundan dolayıdır ki insanın her durum ve şartta hakkıyla Allah-u Teala’ya tevekkül kılması sebep ve vesilelere kızmak ya da hayrı onlardan bilmek ahmaklıktır. Yüce Kur’an’da buyrulur ki;“Şunun için ki kaybettiğinize gam yemeyesiniz ve size verdiğine de güvenmeyesiniz! Allah çok övünen- kurulanların topunu (kendini beğenmiş kibirlilerin hiç birini) sevmez.”Hadid 23-24İnsan ne kadar bilgili olursa olsun bilmeli ki kendinden daha üstün bilen biri var ve o sahip olduğu ilmi kendisine bahşeden Allah-u Teala’dır “Her ilim sahibinin üstünde daha üstün bir bilen vardır” Yusuf 76Bu durumda ilim, zenginlik veya insanda bulunan diğer nimetler insanı kibre sevketmemeli ve her durumda yumuşak huyla ve tevazu sahibi olmalıdır.“Cennet ve Cehennem çekişirler Cehennem der ki; Ben kibirliler ve zorbalarla tercih olundum. Cennet der ki; Ben insanlardan zayıfları, alçak gönüllüleri, düşkünleri ve acizleri kabullendim” H.ŞerifNuh (A.S.) ölümü yaklaştığında iki olunu yanına çağırıp; Size iki şeyi emrediyor ve iki şeyden men ediyorum dedi. 1. Allah’a ortak koşmak ve kibirden sizi men ediyorum, 2. Size La ilahe illallah ve sübhanallahi ve bihamdihi demenizi emrediyorum.Mevlana Hazretleri yolda bir rahibe rastlar rahip eğilerek Mevlana Hazretlerini selamlar. Mevlana Hazretleri ise rahipten daha fazla eğilerek selamını alır. Rahip biraz daha fazla eğilir bu durum karşısında Mevlana Hazretleri rahipten daha fazla eğilir ve böylece rahipten uzaklaşan Mevlana Hazretleri; Elhamdülillah alçak gönüllülükte rahibi de geçtik buyururlar.İnsanın kendinden yaşlı birini gördüğünde; “O Allah’a benden daha fazla ibadet etmiştir” diye düşünerek onu kendinden üstün görmeli kendinden daha genç birini gördüğünde ise “benden daha az günah işlemiştir” diye aklından geçirmelidir. Kendinden daha cahil birini gördüğünde “O bilmeyerek günah işliyor, ben bildiğim halde günahlara düşüyorum” diye düşünmeli ve

Page 14: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

hatta inançsız birin gördüğünde bile “Belki bir gün Allah-u Teala ona hidayet nasip eder de benden daha iyi birisi olur” diyerek kibirden kurtulup her durumda alçak gönüllü davranmalıdır.Zamanın büyük velilerinden olan Beyazid-i Bestami (K.S.) Hazretleri halkın dertleri ve sorunlarıyla yakından ilgilenir ve onlara hasta olanlarına şifa için ilaçlar temin eder, Allah-u Teala’dan onlar için yardım dilerdi. Şimdiki hastanelere benzer yerlerde bulunan insanların dertlerini dinler yardım etmeye çalışırdı. Akıl hastalarının bulunduğu bir yerde onlarla ilgileniyorken bir tanesi ayağa kalkarak “Ey Beyazid! Bana da bir ilaç yazar mısın?” dedi. Beyazid-i Bestami Hazretleri derdinin ne olduğunu sorduğunda derdini şöyle anlatır: Bende merhamet, vicdan diye bir şey yok. Annemi babamı kestim, karımı öldürdüm, kardeşlerimi yaktım, çocuklarımı ise kuyuya attım ama içimde en küçük bir acıma duymadım. Beyazid-i Bestami Hazretleri bu ifşaat karşısında irkilir bu acımasızlık karşısında söyleyecek bir şey bulamaz “Evlat der sana ben ilaç yazamam, senin ilacın bende yok. O esnada akıl hastalarından bir diğeri seslenir onun ilacı bende var vereyim der. Sözlerine şöyle devam eder; “Ben buna bir reçete yazdıracağım: Tövbe kökünü alacaksın istiğfar yaprağıyla gönül havanına dolduracaksın. Tevhid tokmağı ile Hakk, Hakk, Hakk, diye döveceksin ta ki un oluncaya dek. Aşk odunda pişireceksin, muhabbet balıyla karıştırıp sabah akşam birer kaşık alacaksın. O zaman Biiznillah hiçbir şeyin kalmaz deyince Beyazid-i Bestami Hazretleri şaşkınlığını gizleyemeyerek bu güzel reçetenin sahibine hitaben şu dizeleri söyler;“Ehli irfanım diyerekKimseyi tard etme senBir söz gelir divanedenDivan-ı defteri doldurur”Aşık der ki; kimde, ne var kim bilir? Hiç kimseyi hor görmemeli ve tevazudan ayrılmamalıyız. Hoşgörü ve tevazu konusunda Allah-u Teala gereken önemi göstermemizi Yüce Kur’an’da şöyle bildiriyor:“Ve o Rahman’ın kulları, onlar ki arzın üzerinde mülayemetle (tevazuyla) yürürler ve cahiller kendilerine laf attığı vakit ‘selametle’ derler.”Furkan 63“Affı seç, iyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.”Araf 199Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki; Allah Refik’tir. Rıfkı sever Rıfk (merhamet, şefkat, yumuşaklık) üzerine yaptığı ihsanı sertlik üzerine yapmaz. (Müslim Muşkat’ül Mesabih)“Allah kendi rızası için alçakgönüllü davranan kimseyi yüceltir”H.Şerif“İyi muamele ve yumuşak huyluluktan nasibini alan kimse dünya ve ahiretin iyiliklerinden nasibini almıştır. İyi muamele ve yumuşak huyluluktan mahrum olan kimse de ahiret ve dünyanın iyiliklerinden yoksun kalmıştır”H.Şerif (Buhari)İyilik ve hoşgörü ile kötülükler önlenebilir. İyiliğin karşısında kötülük duramaz. Çünkü Yüce Allah iyilerle beraberdir.Sabret, sabrın da ancak Allah’ın inayetiyledir ve onlara karşı mahzun olma, yaptıkları mekirden (çevirdikleri entrikalardan) telaş da etme; zira muhakkak ki Allah iyi korunanlar ve hep güzellik yapanlarla beraberdir”Nahl 127-128Cahilce davrananlara yumuşak huylu olmalı öfkeye kapılmadan öfkelenenlerin öfkesini yatıştırmalı ve kabahatleri bağışlamalıyız ki Allah-u Teala’nın sevgisini kazanıp emrine itaat etmiş olalım. Bir Ayeti Kerime’de;

Page 15: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“İyilikle-kötülük bir olmaz, sen (kötülüğü) en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur”Fussilet 54-55Tabi ki gerektiği yerde yani haksızlık karşısında susmamalı ve boyun eğmemelidir, Hz. Ali (R.A.) buyururlar ki; Haksızlık karşısından susmayın, zira hakkınızla birlikte şerefinizi de kaybedersiniz. Peygamberimiz buyururlar ki; Kibirli olana kibir göstermek sadakadır. Yalnız buradaki kibirde Allah rızası için olmadıkça hatalı olur nefse mal edildikçe insanı günaha sürükler. Merhum Mehmet Akif ne güzel söylemiştir;“Yumuşak başlı isem kim dedi uysal koyunumKesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum”Sosyal yaşam içinde davranış ve insanlarla ilişkilerde amaç Allah-u Teala’nın rızası olmalıdır. Çünkü Yüce Kur’an’da buyurulur ki;“De ki; Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi olan Allah içindir”Böylelikle çok sık düşülen hatalardan kurtulmak ve en doğru şekilde insanlar arasındaki ilişkiler düzeltilmiş olur. Dikkat edilmesi gereken herhangi birine Allah-u Teala’nın rızası amaçlanarak bir iyilik yapıldığında veya Allah-u Teala’nın rızası için yumuşak huylu davranarak gayet mütevazi muamele edildiğinde; insan yaptığı iyiliğe mukabil kötülükle karşılaştığında ya da alçak gönüllü ve mütevazi oluşu başkalarınca suistimal edildiğinde Allah-u Teala’ya tevekkül kılarak ben Allah için iyilik yaptım veya hoşgörülü oldum mukabilinde kötülük görmem Allah’tan umduğum sevabı artırmaktan başka bir zarar veremez diye düşünerek yanlış bir düşünceye kapılıp da günümüzdeki bir çoğunun dediği gibi “iyilik etme kötülük bulursun” veya “Acıma acınacak hale düşersin” gibi bir çok aptal ve ahmakça safsatalardan kurtulmuş olunur.Yumuşak huylu davranmanın veya yapılan iyiliğin kötülükle karşılanması durumunda öfkeye kapılarak “ben şuna iyilik ettim sen bana kötülükle mi karşılık veriyorsun” diyerek yapılan iyiliği başa kakmak ve isyan etmek büyük bir hatadır, doğrusu sabrederek Allah-u Teala’ya tevekkül kılmaktır. Ayeti Kerimede buyurulur ki;“Onlar ki kızdıkları zaman öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affederler. Allah da güzel davrananları sever”Ali İmran 133-135Eğer insan Allah sevabını umarak iyilik etmişse iyilik yaptığı kimseden hiçbir şey beklememeli ve onun kötülükle karşılık vermesine de isyan etmemelidir. Çünkü yaptığı iyiliğin kötülükle karşılanması durumunda amaçladığı Allah sevabını kaybetmiyor bilakis sabretmesi durumunda amaçladığının iki katı sevaba erişmiş oluyor. Allah-u Teala Kur’an’ı Kerim’de yalnız emirlerine riayet etmemizi ve iyilik etmemizi değil bu uğurda başımıza gelecek güçlüklere katlanıp sabretmemizi de emrediyor.

ALLAH’A TEVEKKÜL“Bununla beraber gökleri ve yerin gaybı Allah’ındır, emrinde hepsi ona irca olunur; Yalnız ona ibadet et ve ona tevekkül kıl. Rabbin ne yaptığınızdan ve yapacağınızdan gafil değil.”Hud 123Tüm peygamberler Allah-u Teala’ya tevekkülün önemini her durumda, en zor şartlarda ve refah dönemlerde birer ibret nişanesi olarak bizlere göstermişlerdir. Her şeyin idaresi takdiri Allah’ındır bu sebeple her durumda Allah-u Teala’yı hatırlayıp O’nun güç ve kudretinin her şeyin üzerinde olduğunu bilerek O’na yönelmelidir. Yapmaya niyet ettiğimiz işlerde O’na tevekkül kılıp O’nun dilemesiyle (inşallah) dememiz gerektiği Yüce Kur’an’da bildirilmiştir. Şuayp (A.S.) kavmine hitaben;“Ben size muhalefet etmemle sizi nehyettiğim şeylere kendim düşmek istemiyorum ben sade gücüm yettiği kadar ıslah istiyorum; muvaffakiyetimde Allah iledir. Ben yalnız O’na dayandım ve ona yüz tutarım”

Page 16: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Hud 88Diyerek Allah’ın takdirinin herşeyin üstünde olduğunu göstermiş ve aynı zamanda insanoğlunun acziyetini ve Allah-u Teala’ya ne denli çok muhtaç olduğunu dile getirmiştir. Ebu Muti Belhi bir gün Hatem-i Esmaya “Duyduğuma göre uçsuz bucaksız çölleri azıksız, yanına yiyecek bir şey de almadan geçiyormuşsun?” der. Hatem-i Esma’nın bu soruya yanıtı ise Allah-u Teala’ya tevekkülün ne büyük bir fazilet olduğunu bize göstermekte. Bu soruya O şöyle yanıt veriyor:“Hayır azğım vardır ve şunlardır; 1.Dünyayı tüm varlıkları ile birlikte Allah’ın ülkesi olarak görürüm2.Mahlukatın tümünü Allah’ın tayfası olarak görürüm3.Tüm rızıkların ve rızık kazanma yollarının Allah’ın elinde olduğunu görürüm4.Allah’ın iradesinin tüm mahlukat üzerinde geçerli olduğunu görürüm.Bu güzel yanıta Ebu Muti; “Sen bu azıkla değil dünya çöllerini ahiret çöllerini bile geçersin” der.Nitekim Peygamberimiz (S.A.V.) buyururlar ki;“Allah-u Teala’ya hakkıyla tevekkül etseniz, kuşları rızıklandırdığı gibi sizi de rızıklandırır”H.ŞerifAllah-u Teala Yüce Kur’an’da; “Yeryüzünde yürüyen her canlının rızkı mutlaka Allah’ın uhdesindedir”Hud 6Buyuruyor. Allah-u Teala’ya tevekkül burada yanlış anlaşılmaması için kısa bir açıklama yapalım Yüce Allah’a tevekkül kılmak; çalışmayı bırakıp yiyeceğini Allah’tan beklemek olarak algılamak tabi ki yanlıştır. Allah-u Teala çalışmayı bir sebep kılmıştır. Ashab-ı kiramdan birisi Peygamberimize gelerek;“Devemi salıverip de mi yoksa bağlayıp da mı Allah’a tevekkül edeyim?” buyurduğunda Efendimiz;“Deveni bağla da Allah’a tevekkül et” buyurdular. Tabi ki Allah-u Teala dilerse bizi çalışmadan da rızıklandırır, nitekim Yüce kur’an’da; “Nice hayvanlar vardır ki, (zafından dolayı) rızkını taşıyamaz. Allah onlara da rızık veriyor, size de. Hakkiyle işiten bilen O’dur.”Buyrulmaktadır. Sonuçta rızkımız Allah’tan fakat çalışmak da rızka bir sebep olarak gerekli ve şarttır.Peygamberimiz Medine’ye hicreti sırasında Ebu Bekir’le birlikte sığındıkları bir mağaraya düşmanların geldiğinde Ebu Bekir’in endişelendiğini görür ve ona “Korkma Allah bizimle beraberdir” diyerek Allah-u Teala’ya tevekkül etmesini istemiştir. Yüce Kur’an’da; “Sabret. Senin sabrın da ancak Allah’ın yardımı iledir. Ve onlara karşı mahsun olma. Yaptıkları hileden telaşa da düşme.”Buyrularak Allah’ın güç ve kontrolünün her şeyin üstünde olduğunun bilinciyle Allah’a tevekkülün önemi vurgulanmaktadır.Bütün peygamberlerimizin hayatları Allah-u Teala’ya tevekkülün önemine en güzel örnekleri bize sunmuş. Ne İbrahim Aleyhisselam ateşe atılacağı sıra endişe etmiş, ne peygamberimiz öldürülmek istendiğinde bir kuşku duymuş, ne de diğer peygamberlerimiz en zor durumlarında endişelenmişlerdir. Hepsi de Allah-u Teala’ya güvenip O’na sığınmış, O’na tevekkül kılmışlardır.Bildiğimiz bir hadiseyi kısaca anımsayalım ki merhum zatın dünyada sürekli çalışmayla ancak mutlu ve zengin olabileceğini düşünüp de rızkın Allah-u Teala’dan olduğunu bile düşünmeyerek cimrilikte ısrar edip ta ki bağındaki bir kaplumbağanın bile zarar vermesi endişesiyle çocuklarına o kaplumbağanın arabaya bırakılarak başka bir yere bırakılmasını istemesine kadar süren bir hadisedir. Arabada unutulan kaplumbağa arabadaki taşların birlikte evinin önündeki bir duvarın inşasına karıştırılır ve bir gün cimri adam duvara sürekli yiyecek

Page 17: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

bir şeyler getiren kuşa dikkat eder orda bir yuvası olabileceğini düşünür önce ama sonra gidip yakından incelediğinde o duvarda mahsur kalmış kaplumbağanın yiyecek getiren kuş tarafından beslendiğini görür ve bu olaydan çok etkilenerek günahına tevbe edip bu duvarda çaresiz kalan kaplumbağayı rızıklandıran Allah elbette beni ve tüm mahlukatı rızıklandırmaya kadirdir diyerek Allah-u Teala’ya tevekkül eder.Dünya için çalışırken de rızkımızın Allah-u Teala’dan olduğunu bilip Yüce Allah’ın sebep olarak yarattıklarına kul olmamalı rızkı onlardan bilmemeliyiz. Her hangi bir yerde ya da bir şahsın yanında çalışırken rızkı ve gelirin onlardan bize geldiğini düşünerek o şahıslara veya şartları boyun eğip kul olmamalı rızkımızın Allah-u Teala’dan geldiğini bilerek Allah’ın sebep olarak yarattığı kimselere avuç açan veya onların önünde eğilip rızkını sanki o veriyormuşcasına meyledenler riyakardırlar.Rızkı Allah’tan bilip ondan istemeli ve onun takdirinin her şeyin üstünde olduğuna iman etmelidir. Peygamber efendimiz buyuruyorlar ki;“Bir kimsenin elindeki maldan pay alabilmek için o kimse önünde eğilen ve dalkavukluk eden kimsenin iyi amelinin üçte ikisi silinir”H.ŞerifÇalışmayı ihmal ya da sebep olarak kılınan kimseleri terk etmek tabi ki yanlıştır ama hakkı görerek davranmak en doğru olanıdır. Peygamberimiz (S.A.V.) buyuruyorlar ki;“İçinizde en iyiniz Ahiret hayatı için dünyayı, dünya hayatı için de ahireti boşlamayıp her ikisi için de çalışıp insanlara yük ve muhtaç olmayanınızdır”H.ŞerifPeygamber Efendimizin dediği gibi “Yarın ölecekmiş gibi ahiret, hiç ölmeyecekmiş gibi de dünya için çalışmalı” çalışırken de rızkımızın Allah-u Teala’dan geldiğinin bilincinde olmalıyız.Peygamberimiz’e (S.A.V.) bir grup gelip dediler ki; Bizim yörede salih bir kimse var geceleri sabaha kadar ibadet eder, gün boyunca da oruç tutar. Peygamberimiz (S.A.V.); Peki geçimini nasıl sağlar diye sordu. Onun geçimini biz temin ederiz o çalışmaz dediler. Peygamberimiz (S.A.V.) “Öyleyse siz hepiniz o kimseden daha salih kimselersiniz” buyurmuşlar ve çalışmanın gerekliliğini vurgulamışlardır.Allah-u Teala’ya tevekkül yalnız rızık konusunda değil her durum ve şartta gereklidir. Kadere iman bunu gerektirir yani hayrın ve şerrin Allah’tan olduğuna iman etmek, zor durumlarda Allah’tan ümidi kesmemek ve refah durumlarda aldanıp şımarmayarak gerektiği gibi hamdetmesini bilmektir. Aslında Allah-u Teala’ya tevekkül bütün bir hayatı ve hayatın içindeki her zamanı ve durumu kapsar. Öyle ki insan bir kimse veya şeytan tarafından bir günaha sürüklenmek üzereyken Allah’a tevekkül kılarak ondan yardım dilemelidir. Bir örnek verecek olursak; Yusuf Aleyhisselamın yakışıklılığı dillere destan olmuş başta efendisinin karısı Züleyha olmak üzere O’nu gören kadınlarda O’na tutulmuştu ve Züleyha teklifini kabul etmemesi durumunda O’nu zindana attırmakla tehdit etmişti. Böyle bir durumda Yusuf (A.S.) ise Allah-u Teala’ya tevekkül kılmış ve O’ndan yardım istemiştir. İşte bu yardım dileğinin Kur’an’da şöyle olduğu bildirilir:“Yusuf, ‘Ya Rabbi! Zindan bana bunların davet ettikleri işten daha makbuldür. Eğer bu kadınların tuzağını benden defetmezsen, ben onlara meylederim ve cahillerden olurum’ dedi. “Bunun üzerine Rabbi duasını kabul buyurdu da kadınların tuzağını ondan bertaraf etti. Çünkü Allah, işiten ve her şeyi bilenin ta kendisidir.”Yusuf Suresi 33-34Sultan Alparslan Malazgirt muharebesinde topluca kılınan Cuma namazından sonra şöyle dua etmiştir;“Ya Rabbi! Seni kendime vekil yapıyorum. Azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve sinin uğrunda savaşıyorum. Ey Allah’ın niyetim halistir bana yardım et, sözlerimde hilaf varsa beni kahret.” Ordusuna hitaben ise şöyle seslenmiştir; “Burada Allah’tan başka sultan

Page 18: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

yoktur emir ve kader tamamıyla onun elindedir bunun için benimle birlikte savaşmakta veya savaşmamak için uzaklaşmakta serbestsiniz.”O gün Bizans’ın iki yüzbin kişilik ordusu ellibin müslüman Selçuklu ordusu tarafından yenilgiye uğratılmış ve Türklere ilk defa Anadolu kapıları açılmıştır. Sonraları hain bir kale kumandanı tarafından Sultan Alparslan bıçaklanarak yere düştüğünde başına toplananlara hitaben “Her sefere çıkarken Allah’tan yardım dilerdim. Dün bir tepe üzerine çıkmıştım, askerlerimin çokluğundan ordumun azametinden gurura kapılıp ‘ben bu orduyla dünyayı bile feth ederim’ dedim. Bu gün Cenab-ı Hakk aciz bir kulu ile benim aczimi yüzüme vurdu” diyerek Allah-u Teala’ya tevekkülü unutmanın ne derece korkunç bir hata olduğunu dile getirerek ruhunu teslim etmiştir.Hz. Aişe validemiz buyuruyorlar ki; Allah’ın Resulü her dakika Allah’ı hatırlardı. Tüm dilek ve isteklerini O’na yöneltir, O’ndan başkasından herhangi bir şey için istek ve dilekte bulunmazdı”Her zaman Allah-u Teala’yı hatırda tutmalı ve amellerimizi O’un rızasına yöneltmeliyiz. Ahzap suresinde Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:“Allah’a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter”Ahzap 3Meçhul nalıncı, padişah ve onun veziri tarafından yıkanıp kefenlenerek defnedilecek hale getirilir. Padişah vezirine, “Bu adamın hiç mi kimsesi yoktur. Sen burada biraz bekle de b en bir araştırayım” der ve sokaklar arasında kaybolur uzun bir araştırmadan sonra meçhul nalıncının evini bulur ve kapıyı çalar karşısında yaşlı bir kadın nalıncının ölümüne oldukça üzülmüştür. Padişaha evladım bu haber için oldukça yorulmuş olmalısın içeri gel der. Ve içeri giren padişaha nalıncıyı şöyle anlatır “Ben ona her zaman söyledim böyle yapma bir gün öleceksin ve cenazen ortada kalacak. O ise her defasında ben ölürsem padişah ve vezirinin işi ne beni onlar defneder derdi. Ne zaman sokakta elinde içki şişesiyle birisini göre hemen tüm parasını verir o şişeyi alarak eve getirir sonra da dökerdi ve her zaman kötü yolda olan kadınları eve getirir ben size bu günkü ücretinizi ödeyerek vaktinizi satın aldım şimdi oturunuz da karımın anlatacaklarını dinleyiniz der ben de o kadınlara nasihat ederdim namazını her zaman buradan çok uzaklardaki camilerde kılar ve derdi ki; öyle bir imamın arkasında tekbir alacaksın ki tekbir aldığında Kabeyi görebileceksin. O’na her zaman söyledim ama beni dinlemedi. İşte Allah-u Teala’nın rızası için yaşayan O’na tevekkül kılan kimse hiçkimsenin ayıplamasına aldırmaz onların övgüsünü değil yalnız Allah-u Teala’nın rızasını arar.Allah-u Teala’nın üzerimizdeki nimetleri artırdığı dönemlerde şükrümüz de o nisbette artmalı gereği gibi hamd etmeliyiz ve O bizden nimetleri eksilttiğinde üzülmeden sabretmeli ve O’na tevekkül kılmalıyız. Nitekim Rad suresinde buyurulur;“Allah, dilediği kimseye rızkı genişletir, daraltır. Onlar ise dünya hayatı ile ferahlanmaktadırlar. Halbuki ahiretin yanında dünya hayatı ancak (değersiz) bir metadan ibarettir”Musa (A.S.) “Allah’ım senin sonsuz nimetine hamd edebilmek mümkün mü?” dediğinde Yüce Allah; “Evet mümkündür bütün bu nimetlerin benden olduğunu bilirsen.” Yine Hz. Süleyman (A.S.) “Ben mal sevgisini gerçekten bana Rabbimi zikrettirdiği için tercih ettim” (Sad 32) buyurarak Allah’a tevekkülü her durumda unutmamak gerektiğini göstermiştir.Allah-u Teala’nın Musa (A.S.) buyurduğu gibi üzerimizdeki bütün nimetleri Yüce Alah’tan bilerek O’na hamdetmeli ve bize bahşettiklerini tefekkür ile meşgul olup gerektiği gibi ona itaat etmeliyiz. Çevremize şöyle bir baktığımızda gördüğümüz tüm güzelliklerin yaratıcısı olan Allah-u Teala’yı hamd etmeli ve bütün bu güzellikleri görebilmemizi sağlayan bu gözleri, gönülleri, vücut ve hayatı bize bahşedenin de O olduğu bilinciyle yaşamalıyız. Necip Fazıl’ın konuyla ilgili bir şiirini hatırlayalım;Yön yön sarılmış ne yana baksam;

Page 19: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Sarılan olur da soran olmaz mı?Kim bu yüzü çizen sanatkar ressam;Geçip de aynaya, soran olmaz mı?Doğrusu tüm bu nimetleri evrenin muhteşem nizam ve intizamını herşeyin insanı hayrete düşürecek incelik ve planla yaratıldığını görüp de Yaratıcıyı hamd ve tesbih etmemek ne büyük bir dalalettir ve ne büyük bir cehalettir. Nitekim Yüce Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmaktadır;“De ki; Bakın! Göklerde ve yerde neler var, bakın (da ibret alın)! Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar fayda sağlamaz.”Yunus Suresi 101Vicdani muhasebesini yapıp dürüst olarak doğruyu bulmak isteyenler için iman edecek ayetler baktığı ve görebildiği her yerde mevcuttur.“Hiç Rabbinden sana indirilenin hak olduğunu bilen bir kimse, kör gibi olur mu? Fakat bunu ancak aklı ve vicdanı temiz olanlar anlar”Rad 19“Yine o küfredenler ‘O’na Rabbinden bir mucize indirilseydi ya!” diyorlar. De ki: Hiç şüphesiz Allah, dilediği kimseyi şaşırtır; gönül verenleri ise hidayet buyurur!Onlar ki iman etmişlerdir ve kalpleri Allah’ın zikri ile huzura kavuşur. Bilmiş olun ki kalpler ancak Allah’ı zikirle yatışır.”Rad 27-28Her hareketimiz ve sözümüzle Yüce Allah’ın rızasını aramalı ve O’nu zikretmeliyiz öyle ki bizi namaza çağıran müezzin “Hayyalessala” (haydi namaza) dediğinde biz; La havle vela guvette illa billah (Rabbimin bahşettiği güç ve kuvvetle hareket eder ve ancak onun yardımıyla namaza gidebilirim) demeli ve yaptığımız bir ibadet olan namazdan nefsimize pay ayırmaktan kendimizi korumalıyız. Müezzin “Hayyal el felah (haydi felaha) dediğinde ise biz; Maşallahukane (Rabbimin dilemesiyle ancak felaha erebilirim) diyerek kendimizi beğenmişlik gibi büyük bir hataya da sürüklenmekten sakınmış oluruz. Bildiğiniz gibi tüm hayırlar Allah-u Teala’dandır. Yani yaptığımız ibadette hayır ve hasenatta bize Rabbimizin lutfudur. Çünkü ibadet etmeyi de doğru olmayı da biz Yüce Allah’ın dilemesiyle dilemişizdir. “Bu Kur’an Alemlere bir öğüttür. İçinizden doğru gitmek isteyenler için, ancak Alemlerin Rabbi (sizin dürüst olmanızı) dilemedikçe, siz dilemezsiniz.” (Et Tekvir Suresi 26-29Tüm nimetler olduğu gibi en büyük nimet olan hidayette Allah-u Teala’nın dilemesi iledir.“Biz onlara dedikleri gibi melekler indirmiş olsak da, ölüler kendileriyle konuşsa da ve bütün mevcudat fevc fevc haşrederek (toplayarak) kefil göstersek de yine ihtimal yok iman edecek değillerdi; Meğer ki Allah dilemiş olsun! Çokları bu hakikatın cahili bulunuyorlar”Enam Suresi 111“Hasılı Allah her kimi hidayete erdirmek isterse, İslama sinesini açar, gönlüne genişlik verir; her kimi dalalette bırakmak isterse; onun da kalbini daraltır öyle sıkıştırır ki sanırsın öfkesinde göğe çıkacak. İmana gelmezleri Allah o murdarlık içinde hep böyle bırakır.”Enam 225Bir hayra niyet eden insan Allah’ın dilemesi ile niyet ettim ve muvaffakiyetim de ancak O’nun yardımı iledir diyerek yola çıkmalı bu kendini beğenmişlikten uzak, takvaya yakın ve doğru olandır. Allah’ın yüceliğini ve takdirinin bütün mahlukat üzerinde geçerliliğin idrak ederken bizi yaratan ve buna nimet bahşeden Yüce Halık’a amellerimizi ve hayatımızı adamalı değil miyiz? İşte bu gereklilik Yüce Kur’an’da şöyle ifade ediliyor:“De ki; Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm Alemlerin Rabbi olan Allah içindir”Enam 162“Hem sizde nimet namına her ne varsa hep Allah’tandır. Sonra size keder dokunduğu zaman da hep O’na feryad eder yardım dilersiniz, sonra sizden o kederi açtığı zaman da içinizden bir

Page 20: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

kısmı derhal Rablerine şirk edinirler... kendilerine verdiğimiz nimeti küfran (nankörlük) ile karşılamak için! Şimdi zevk edin bakalım fakat yarın bileceksiniz.”Nahl suresi 53-55Şu dinamiklerle hakka varılır diyen çok büyük bir yanılgıya düşer, ilim ve o dinamiklerle amel edebilmek de Yüce Allah’ın dilemesi ve yardımı iledir. Allah-u Teala’ya tevekkül öyle derin ve dikkat edilmesi gereken bir mevzudur ki; Yüce allah’a tevekkül edebilmekte yine O’na tevekkül etmekle mümkündür şöyle ki;“Rabbimiz bizleri her zaman ve her durumda sana rağbet edip; sana tevekkül kılan ve sana ibadet edip yalnız senden yardım dileyen salih kullarından eyle, sen yardım edenlerin en hayırlısısın. Bizlere nasip ettiğin ilimle amel etmeyi de nasip eyle şüphesiz güç ve kuvvet senindir herşey senin dileğinledir. Her zaman sana yakın olmayı dilememizi dile.” (Amin)“De ki; Eğer size bir fenalık veya rahmet dilerse, sizi Allah’tan kim koruyabilir? Onlar kendilerine Allah’dan başka hiçbir dost ve yardımcı bulamazlar”Ahzab 17Yaşantı ve ameller Allah-u Teala’nın rızası için olmalıdır ve amellerimiz de Allah-u Teala’nın rızasından başka amaç edinmemeliyiz ki, hüsrana uğrayanlardan olmayalım. Allah’ın rızasından başka amaçlarla yapılan amel ya da yaşantının akıbet itibariyle insana hüsrandan başka bir karı olmaz. Bir devrin o mana padişahları o şöhret, şan ve ihtişam içinde bile gurura kapılmayıp Allah’ın rızasına yönelerek O’na tevekkül kılmışlardır. Yavuz Sultan Selim Mısır’dan Ridaniye zaferi ve kölemenleri yenilgiye uğratıp Asya’da bir çok zaferle ve topraklarını iki mislinden fazla genişlettikten sonra İstanbul’a dönerken yüzbinlerce İstanbul’lu büyük cihangiri karşılamak için günlerdir hazırlık yapmaktaydılar. Bu haberi duyan Yavuz Sultan Selim Han son derece sıkılmış, bir gün sonra merasimle şehre girmesi gerekirken, gece vakti yanında birkaç kişi ile kayığa binerek gizlice Topkapı Sarayı’na çıkmıştır, ertesi gün Hükümdarın sarayda olduğu öğrenilince hiçbir merasim yapılamamıştı. Allah rızası için yapılanlar gösteriş için yaşayanlar arasındaki fark görülmesi açısından güzel bir örnek; ve son anlarında yanında bulunan nedimi Hasan “Can Sultanım! Cenab-ı Hakk’a teveccüh edip Allah’la olacak zamandır” dediğinde O mana padişahı “Bizi bunca zamanlar kiminle bilirdin” diye cevap vererek her an Allah-u Teala’ya tevekkül kıldığını göstermiştir.Günümüzde de bir çok islamiyet adına fikir akımları oluşmuş ve bunlardan kimisi islamı düşman edinen bazı batılı cemiyetler tarafından desteklenerek dinde şiddet yoluna sevk edip islam dinini tüm dünyaa kötü göstermeye çalışılmıştır. Bazıları ise makam, menfaat ve şöhret gibi nefsani arzularını sözde islami fikir akımına mal ederek dinimize gölge düşürmek istemektedirler. Tüm müslümanların dikkat etmesi gereken konulardan biri de budur. Konuyla alakalı bir Ayet-i Kerime hatırlayalım“Müminlere şunu söyle ki kafirlere karşı en güzel sözü söylesinler hiddet gsötermeksizin delilleri en güzel bir şekilde ortaya koysunlar”İsra Suresi 53Kafaları karıştıran bir mevzudur ki İslam dünyasında Allah rızasını amaçladıklarını beyan eden bazı fikir adamları vardır ki birbirleriyle bile itilaf içinde mücadele etmektedirler. Allah-u Teala Yüce Kur’an’da şöyle buyurmaktadır:“Dinlerini fırka fırka ayırarak parçalayanlar var ya! Senin onlarla hiçbir alakan yoktur. Onların işi ancak Allah’a kalmıştır.”Enam 159Peki bütün bunlara dışardan objektif olarak bakan biri neler görüyor? Fransa’daki Le Paint dergisinin “İslamiyet” konusundaki soruları ve Royn Üniversitesi politika ve din uzmanı ünlü Fransız profesör Jacques Rullet’in cevapları;Le Point: İslamiyet bir şiddet dini midir?Rullet; Her şeyden önce bu sorunun cevabının kesinlikle hayır olduğunu belirteyim. İslamiyet şiddeti kesinlikle bünyesinde taşımaz. İslamiyette şiddete yer yoktur. Gerçekte İslamiyet

Page 21: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

kendi konuları çerçevesinde (Kur’an-ı Kerim’e) göre Hristiyan ve Yahudi dininde olanların haklarına bile devamlı saygı gösterir. Nitekim Tevbe suresinde bu konuya teyid edilmektedir.Le Point: Kur’an bir müslüman için ne anlama gelir?Rullet: Kur’an-ı Kerim direkt olarak Allah’ın sözüdür. Kur’an bir müslüman için hayat felsefesidir, hayatın düzenlenmesi anlamını taşırKatoliklerde Teslis inancı var, İslamiyette ise teslis ve Vatikan yani Ruhbanlık yoktur. Ancak şiilikte aracı olarak Ayetullahlar vardır. Fakat Sünnilikte bu da yoktur. İslam dünyasının büyük çoğunluğu da sünnidir. Yedinci yüzyıldan sonra gelen üçyüz yıl içinde islamiyet bütün dünyada çok yayıldı.Le Point: Siyasal islam ne demektir?Rullet: Hasan El-Benna 1920 yıllarında Mısır’da Müslüman Kardeşler teşkilatını kurdu. Talebesi Seyyid Kutup tarafından islamiyet ile siyaset bira raya getirilmeye çalışıldı. İşlediği fikirlerle islam militanları oluşmasına zemin hazırladı. Hasan El-Benna ve Seyyid Kutup bu çalışmalarda 14. yüzyılda Suriye’de yaşayan İbn-i Teymiye’nin fikirlerini referans aldılar. Daha sonra islamiyetin genel çerçevesini aşan “radikal” akımın babalarından birisi olarak kabul edilen Pakistanlı yazar ve siyaset adamı El-Mevdudi ise Seyyid Kutup ve El-Benna’nın fikirlerini geliştirerek pratiğe yönlendirdi. Bilindiği gibi El-Mevdudi sünneti seniyeyi inkar gibi bir fikri akımının öncülerindendir. Vehhabilik, islamın siyasallaştırılması, sünneti seniyeyi inkar gibi farklı kelimelerle ifade edilen zihniyetlerin hepsi ortak bir noktada birleşmektedir; Resulullah Aleyhisselamın üstünlük ve her konuda örnek davranışlarını inkar.Bizler de birer müslüman olarak böyle karışık dönemlerde çok dikkatli olmalı ve bize partisini, liderlerini veya fikirlerini sevdirmeye çalışan bunu da islam başlığı altında değerlendiren kimselere ya da cemiyetlere kesinlikle önem vermeyip bizlere Allah’ı ve Resulünü sevdirmeye çalışan ve tüm inananları Kur’an ve Sünneti seniye ışığında birleşmeye çağıranlara yönelip onlarla birlikte olmalıyız.Cihad değişik amaç ya da fikirlerle değil sadece Allah-u Teala’nın rızası için yapılmalı ve her durumda Hakka tevekkül kılınmalıdır. Hz. Ali (R.A.) efendimiz bir harp esnasında düşmanı altına alıp tam öldürmek üzereyken düşmanı yüzüne tükürmüştü. Bunun üzerine onu öldürmekten vaz geçerek bıraktı. Serbest kalan düşmanı hayretle bırakılmasının sebebini sorduğunda; Haz. Ali (R.A.) Efendimiz; “Ben seni Allah için öldürecektim fakat sen bana tükürdüğünde nefsim araya girdi ve seni Allah’tan korkarak serbest bıraktım” diye cevap vermiştir. Bu sözlerden sonra o kimse müslümanlığı kabul etmiştir. Allah-u Teala’ya öyle bir tevekkül kılmalıyız ki her hareketimizde onun rızasını aramalı ve kendimizi başka arzu ve amaçlara kapılmaktan muhafaza edebilelim. Allah-u Teala’ya tevekkül kılan bir kimse gerçekleri görür ve dünya şartları her ne olursa olsun zor durumda veya refah dönemlerde hep Yüce Allah’a rağbet etmesi gerektiğini idrak eder. Çünkü Allah-u Teala Yüce Kur’an’da şöyle buyurmaktadır.“Ne arzda, ne nefislerinde bir müsibet başa gelmez ki biz onu fiile çıkarmazdan (var etmezden) evvel bir kitapta yazılmış olmasın! Şüphesiz bu Allah’a göre kolaydır. Şunun için ki kaybettiğinize gam yemeyesiniz (üzülmeyiniz) ve size verdiğine de güvenip şımarmayasınız! Allah çok övünen kurulanların topunu (kendini beğenmişlerin hiç birini) sevmez.”Hadid 22-25Allah’ın takdirine razı olmak ve O’ndan geleni gönül hoşnutluğu ile karşılamakta ancak ona tevekkül iledir. İşte o tevekkül ehli Allah dostlarının zikirleri; “Görelim mevla neyler, neylerse güzel eyler” demektir ki onlara ne hüzün ne aldanış yoktur. Çünkü onlar Allah-u Teala’ya tevekkül etmiş ve O’na sığınmışlardır. Padişahın yanında işte öyle bir vezir vardı. Bir gün zaman zaman yaptıkları gibi padişahla birlikte ava çıktılar. Vezir av sırasında kazara attığı okla padişahın parmağını düşürmüş çok hiddetlenen padişaha da teselli mahiyetinde “Padişahım bunda da bir hayır vardır” demiştir. Bu sözler padişahın öfkesini daha da artırarak

Page 22: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

böyle bir kazada ne hayır olabilir diyerek vezirin tutuklanıp zindana kapatılmasını emretmiştir. Aradan uzun zaman geçmiş padişah yine böyle bir av partisinde askerleri ile birlikte öyle bir kabilenin esaretine düşmüşlerdir ki bu kabile esir aldığı insanların etini yiyorlar ne var ki bu insanlarda her hangi bir sakatlığı olana dokunmuyorlar doğal olarak padişahın da kesik parmağı hayatını kurtarıyor ve serbest bırakılıyor yolda parmağını düşüren veziri aklına geliyor ve bunda da bir hayır var dediğini anımsıyor. Hemen vezirini serbest bırakarak “Doğrusu sana haksızlık ettim bunca zamandır zindanda kaldın” dediğinde veziri yine “Bunda da bir hayır vardır padişahım” diyor.Padişah suçsuz yere bunca zaman zindanda kalmanda ne hayır olabilir ki diye sorduğunda ise vezir; beni bu zindana kapatmasan ben de seninle birlikte ava gidecektim ve benim de hiçbir sakatlığım olmadığı için o kabile tarafından öldürülecektim” der ve her durumda hakka tevekkülün önemini padişaha göstermiş olur.Allah-u Teala’nın rızası için bile hareket ederken çok dikkatli olmalı ve niyetimizin halis olup olmadığını sürekli kontrol etmeliyiz ve bilmeliyiz ki bize niyet ettiğimiz bir hayrı Allah’ın dilemesiyle niyet etmişiz ve ancak O’nun yardımıyla bir hayra muvaffak olabiliriz. Şuayb (A.S.) kavmini hidayete davet ederken işte bu inceliğe dikkat ettiği bize Kur’an’da şöyle bildirilir;“Şuayb şöyle dedi; Ey kavmim! Söyleyin bakayım eğer ben, Rabbimden bir beyyine (peygamberlik) üzerinde isem ve O bana tarafından güzel bir rızık vermişse ne yapmalıyım? Ben, size muhalefet etmemle sizi men ettiğim şeylere, kendim düşmek istemiyorum. Ben ancak gücümün yettiği kadar ıslah istiyorum. Muvaffakiyetim de yalnız Allah’ın yardımı iledir. Ben, sadece O’na tevekkül ettim ve yalnız O’na yüz tutarım!”Hud Suresi 88Yıldırım Beyazid Bursa Ulu Camiini yaptırdıktan sonra o devrin mutasavvıflarından olan Buharalı Emir Sultan’ı birlikte yaptırdığı camii gezmeye davet eder. Birlikte camiyi gezerlerken Yıldırım Beyazıd Emir Sultana sorar: “Nasıl olmuş hocam bir eksiğimiz var mı?” Emir Sultanın cevabı oldukça şaşırtıcıdır der ki; “Evet büyük bir eksiğin var bu camiin her köşesine kendin için bir meyhane koymayı unutmuşsun.” Yıldırım Beyazıd oldukça şaşkın; “Hiç camiye meyhane olur mu?” dediğinde ise Emir Sultan; “Asıl beytullah insanın kalbidir sen orayı meyhaneye çevirmişsin bu taş duvarları meyhaneye çevirsen ne olur” diyerek Allah-u Teala’nın rızası için yapılan işlerde O’na tevekkül kılarak sırf onun rızasını aramamız gerektiğine işaret etmektedir.İslamın prensipleri ve olmazsa olmaz şartı taşıyan konulara çok kısa ve öz bir anlatımla değinerek kitabımızın ikinci bölümünde bu konulara devam edelim.

SABIR VE RIZA“Sabır ve namaz ile Allah’ın yardımını isteyin. Şüphesiz ki Allah sabredenlerle beraberdir”Bakara Suresi 153“Allah sabredenleri sever”Ali İmran 146“Hiç şüphesiz sabredenlere mükafatları hesapsız olarak verilecektir”Zümer Suresi 10Yüce Kur’an’ın bir çok ayetinde neden sabıra bu denli önem verildiğini düşünmek ve anlamak insan için çok da zor olmasa gerek, çünkü bir çok zaferin özünde sabır vardır. İnsanın nefsine karşı sabırlı olması Allah’a yaptığı ibadette sabırlı olması hata ve kusur yapan insanların hatasına karşı sabırlı ve hoşgörülü olması, günahtan kaçmakta sabırlı olması ve buna benzer bir çok hayati mevzuda sabır esas teşkil etmektedir. Nitekim Kur’an’da Yüce Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır;“Ey iman edenler ibadette, müsibette ve günahtan kaçmakta sabırlı olun”Ali İmran Suresi 200

Page 23: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Kim sabreder ve bağışlanırsa şüphesiz ki bu uğrunda azim ve sebat etmeye değer işlerdendir”Şura 43Buradan da anlaşılacağı üzere “ilmin ve amelin özü sabırdır” bir çoğumuz bu kelimenin tam anlamıyla insan için ne ifade ettiğini bilmiyoruz, sabır sonsuz mutluluğa ve huzura açılan bir kapıdır. Dünya ve ahiret işlerimizde sabırlı olmadan muaffak olmamız düşünülemez. Başımıza gelen bir müsibet ya da sıkıntıda sabırlı davranmadığımızda kaybettiklerimizi bir düşünün öncelikle Allah’ın takdirine razı olmamaktan dolayı büyük bir günaha girmiş oluyoruz ve; “Benim takdirime razı olmayanlar ve benim verdiğime şükretmeyenler benden başka bir rab arasınlar”Hadisi KutsiBu kutsi hadisin (Allah korusun) tarif ettiği zümreye dahil oluyoruz. Meselenin bu yönü oldukça önem teşkil ederken, diğer yönden yani hali hazırda kaybettiklerimiz nelerdir. Bir musibet ya da benzeri bir durumda sabırlı olmamakla ne kazanılabilinir ki sabır gösterilmediği takdirde böyle bir sıkıntıyı başımızdan atabilir miyiz? Hayır bilakis sabır göstermemekle meseleyi daha da güçleştirmiş ve içinden çıkılmaz bir hale sokarak huzurumuzu ve ruh sağlığımızı da zedelemiş oluyoruz.İnsan yaşamında önceden beri bu tür afetler ve sıkıntılar hep yer almıştır bu yaratıcının takdiridir ve bu takdire boyun eğmek ise yaratılanın görevidir.“Sizden önce gelenlerin başına gelenler sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz. Peygamber ve onunla beraber müminler; Allah’ın yardımı ne zaman? Diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramışlar ve sarsılmışlardı. İyi bilin ki Allah’ın yardımı yakındır”Bakara Suresi 2Sabırla ilgili olarak Peygamberimizin (S.A.V.) Hadislerini inceleyelim;“Şu üç özelliğe sahip olan kimse dünya ve ahiretin hayrına sahip demektir:1.Allah’ın takdirine razı olmak2.Belaya sabırla katlanmak3.Rahat dönemlerde Allah’a dua etmek.”Hadisi ŞerifSabrın kazandırdıklarını saymakla bitirebilecek ve sabırsızlığın bizi içine düşürdüğü kaosun ne denli güç olduğunu tam olarak anlatabilecek değiliz. Bu konuda her zamanki gibi önderimiz Kur’an ve sünnettir. Peygamberimizin (S.A.V.) diğer hadislerinde ise bu konunun önemi şöyle vurgulanmaktadır.“Kim dünya ile ilgili bir musibetten dolayı üzgün olarak sabahlarsa Allah’a kırgın olarak sabahlamış olur. Kim başına gelen bir musibetten dolayı şikayetçi olarak sabahlarsa Allah’tan şikayetçi oluyor demektir. Kim bir zenginin elindeki maldan pay alabilmek için ona karşı alçakgönüllü davranır önünde boyun eğerse iyi amelinin üçte ikisi silinir. Kime Kur’an öğrenmek nasip olur da cehenneme girmeyi hak ederse Allah onu rahmetinden uzak tutar”Hadisi Şerif“Şu üç şey iyilik hazinelerindendir:1.Verilen sadakayı gizli tutmak2.Çekilen acı ve sancıyı açığa vurmamak3.Uğranan belayı hiç kimseye açmamak”Hadisi ŞerifAllah insanı bu tür sıkıntı, hastalık, musibet ve benzeri afetler ile hayatta mücadeleyi şart koşmuş ve bu uğurda sabredenlere cenneti vaad etmiştir. Peygamber Efendimizin (S.A.V.) diğer hadislerinde şöyle buyruluyor:“Ayağa batan dikenden en ağırına kadar müminin başına gelen her musibet mutlaka onun bir günahının silinmesini sağlar”Hadisi Şerif

Page 24: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“Ne kadar eskiden olursa olsun kim daha önce başına gelen bir musibeti hatırlar da ‘innalillahi ve inna ileyhi raciun’ diyerek Allah’a sığınırsa Allah ona o musibetin ilk başına gelişi sırasındaki kadar ecir verir.”Hadisi Şerif“En üstün iman sabır ve hoşgörüdür”Hadis-i Şerif“İnsan, muhakkak ziyandadır. Yalnız iman edip yararlı işler görenler; birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve birbirlerine sabrı tavsiye edenler müstesnadır”El-Asr Suresi 2-3“Andolsun sizi, biraz korku, biraz açlık biraz da mallardan canlardan ve mahsullerden eksiltmekle behmehal imtihan edeceğiz. Sabredenleri müjdele. Ki onlar başlarına bir bela geldiği zaman biz Allah’ın (dünyada takdirine teslim olmuş kullarıyız) ve biz (ahirette de) yine ona döneceğiz derler. İşte onlara Rablerinden mağfiret ve rahmet vardır ve işte onlar hidayete erenlerin ta kendileridir”El-Bakara Suresi 155-156-157“Ey iman edenler sabredin ve sabır yarışında düşmanlarınızı geçin (cihad için hazır ve) rabıtalı bulunun. Hem Allah’tan korkun ki felah bulasınız”Ali İmran 200Sabırlı olmaktan, Yüce Allah’ın her şeyi kaderi ile yaratmış olmasının bilinmesinin önemi büyüktür. Allah-u Teala’ya sadakat, onun takdirine rıza göstermekle ve kaderin de Allah-u Teala’nın bir takdiri olarak bilinip rıza ile karşılanmasındadır. Her olayın bir kader ile yaratıldığını bilmek için şu ayet-i kerimeyi dikkatle okuyalım:“Hiç şüphesiz, biz her şeyi kader ile yarattık”Kamer Suresi 49Sabır ve hoşgörülü davranmak ve insanların kusurlarını affetmek Allah-u Teala’nın rızasını kazanmaya vesiledir. Bu konunun önemi ise şu Ayeti kerime ile vurgulanmıştır:“Bundan dolayı İsrail oğullarına, kitapta bildirdik ki, kim kısas gerekmezken veya yeryüzünde fesat çıkarmazken bir kimseyi öldürürse, bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de bir kişiyi yaşatırsa (yani öldürmezse) bütün insanların hayatını kurtarmış gibi olur. Andolsun ki peygamberlerimiz onlara mucizeler getirdiler. Sonra onlardan bir çoğu, bu mucizelerin arkasından yine yeryüzünde (fesad ve cinayetle) israf edicidirler.”Maide Suresi 32Başımıza gelen musibet veya belanın sabır ve rıza ile karşılanmasının bize getirdiği diğer bir mutluluk ise Yüce Allah’ın her musibet veya belasında müminin günahlarına kefaret olacağını Yüce Kur’an’da bildirmiş olmasıdır.“Çünki Allah onların evvelce işledikleri amelin en kötüsünü bile kefaretle örtüp yapmakta oldukları amelin en güzeli ile mükafatlarını verecektir”Zümer 35Daha önce bir hadisi şerifte de bahsettiğimiz şekliyle sadaka ve musibetin müminlerin günahına kefaret olacağı hadis ve ayetlerle haber verilmiştir:“Ayağa batan dikenden en ağırına kadar müminin başına elen her musibet mutlaka onun bir günahının silinmesini sağlar”Hadisi Şerif“Mallarından sadaka al ki; böylelikle kendilerini günahlardan arıtmış ve iyiliklerini bereketlendirmiş olursun”Tevbe 103“O takva sahibi ki, malını Allah yolunda verip temizlenir”Leyl 18“Hiç şüphesiz sabredenlere mükafatları hesapsız olarak verilecektir”Zümer 10

Page 25: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Bir diğer hadisi şerifte peygamberimiz (S.A.V.) Şöyle buyurmaktadır:“Kul bir günah işler de arkasından başına bir sıkıntı bir bela gelirse Allah onu o yüzden ikinci kez cezalandırmayacak kadar kerem sahibidir”Hadisi Şerif“Başınıza gelen her musibet kendi ellerinizin yaptığı işler yüzündendir. Allah işlediklerinizin çoğunu da affeder”Şura 30

TEVBE VE ALLAH’IN RAHMETİNİN GENİŞLİĞİ“De ki; Ey nefisleri aleyhine ileri gelmiş kullarım Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz, Allah tüm günahları bağışlar çünkü o çok bağışlayan ve çok esirgeyendir”Zümer Suresi 87“Sakın Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin”Duhan Suresi 51“Allah’ın rahmetinden ancak kafirler ümitlerini keserler”Yusuf Suresi 87Bilindiği gibi Yüce Allah’ın (C.C.) rahmetinin genişliği ve merhametlilerin en merhametlisi oluşu asla bir insanın hatta bir peygamberin bile düşünemeyeceği kadar büyüktür. Öyle ki değerli islam alimlerimiz Peygamber Efendimiz (S.A.V.) zamanında yaşanan bazı hadiselerde Yüce Allah’ın (C.C.) affediciliği ashabın yanı sıra Peygamber Efendimizi (S.A.V.) bile şaşırtacak derecede oluşuna dikkati çekmişlerdir. Bu hadiselerden bahsetmeden bu konuyla ilgili ayet ve hadisleri okuduktan sonra üzerinde düşünecek olursak konunun önemini kavramamıza yardımcı olur. Yüce Allah (C.C.) Kur’an’ın bir çok ayetinde tevbenin önemini vurgulamaktadır:“Kim bir kötülük işler veya nefsine zulmederse ve arkasından Allah’dan af dilerse Allah’ı affedici ve merhametli olarak bulur”Nisa Suresi 110Peygamber Efendimiz (S.A.V.) tevbe konusunda bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadırlar:“Bütün insanlar günah işler.Fakat günah işleyenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir”Hadisi ŞerifBir diğer hadisi şerifte:“Günahına tevbe eden günah işlememiş kimse gibidir”Hadisi ŞerifYüce Allah’ın merhametinin büyüklüğünü idrak edip günahlardan hiç vakit geçirmeksizin tevbe etmek müslümanların başlıca görevlerindendir.“Rahmetim her şeyi kuşatmıştır”Araf Suresi 156“Allah’ın rahmeti ihsan sahiplerine yakındır”Araf suresi 56“Yasak edilen büyük günahları bırakırsanız küçük günahlarınızı örteriz ve sizi şerefli bir yere koyarız”Nisa suresi 31Önemli olan insanın hatalarından pişmanlık duyarak ve Yüce Allah (C.C.)’ın merhamet ve rahmetinin genişliğini bilerek tevbe etmesidir. Böylece Allah (C.C.)’ın yardımı kaçınılmazdır. Bu konuyla ilgili Kur’an ayetlerini incelersek konuyu daha iyi anlayabiliriz.“Ey iman edenler! Hep birden Allah’a tevbe ediniz ki, kurtuluşa eresiniz”Nur suresi 31Allah tevbe edenleri ve temizliğe itina gösterenleri sever”Bakara Suresi 222

Page 26: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl. İyilikler, kötülükleri götürür. Bu anlayabilenlere bir öğüttür”Hud suresi 114Rabbinizden mağfiret dileyiniz hiç şüphesiz O çok bağışlayıcıdır”Sebe Suresi 31“Ancak tevbe edip halini düzeltenler ve (gizlediklerini) açıklayanlar başka artık böylelerini günahlarını bağışlarım. Ben, tevbeleri kabul eden ve çok merhametli olanım”El-Bakara Suresi 160“Bilmediler mi ki, Allah kullarından tevbeyi bizzat kabul eder ve sadakaları alır. Gerçekten tevbeleri kabul edici O, çok merhametli de O’dur”Et-Tevbe suresi 104“Hele o tevbe edenler, ibadet edenler, hamd edenler, oruç tutanlar... Rüküa varanlar, secdeye kapananlar, iyiliği emir, kötülüğü yasak edenler ve Allah’ın hududunu muhafaza eyleyenler (yok mu) sen (böyle olan) müminlere (cenneti) müjdele”Et-Tevbe Suresi 112“Ve kim tevbe eder de yararlı iş görürse, muhakkak o, tevbesi makbul olarak Allah’a döner”El-Furkan Suresi 71

İLİM VE AMEL“Allah’tan ancak alim kulları korkar”Fatır Suresi 28İlim öğrenmek ve ilim ile amel etmek islamın temel prensiplerindendir. Yukarıdaki Ayet-i Kerimede de bahsedildiği üzere iman ve takva ilimle bir bütündür. İlimsiz bunları asla bir bütün olarak düşünmek doğru olmaz. Allah (C.C.) yolunda sonsuz mutluluk ve huzura doğru atılan adımların her birinin bilerek ve düşünerek atılması gerektiği bir çok Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerde gösterilmiştir. Şimdi Ehl-i hikmetten bazı zatların bu konudaki sözlerini inceleyelim.“İlim öğrenmek Allah yolunda cihad etmekten daha üstündür”Hasan-ı Basri (R.A.)“İlim maldan üstündür çünkü ilim seni koruduğu halde malı sen korursun.”Hz. Ali (R.A.)“Hoca da talebe de aynı mükafatı alırlar. İnsanlar ya öğrencidir veya öğreticidir. Geri kalanlarda ise hayır yoktur”Ebu Derda (R.A.)Elbette ki bu konuda da bizlere bir yol gösterici olarak Yüce Kur’an-ı ve Hadis’i şerifleri esas almalıyız bu konuyla ilgili Yüce Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır:“Nitekim sizin içinizden bir peygamber gönderdik. O, size ayetlerimizi okuyor; sizi şirkten temizliyor; size kitabı ve hikmeti öğretiyor ve size bilmediğiniz şeyleri öğretiyor”Bakara Suresi 151“Bununla beraber müminlerin hepsi toptan seferber olmamalı idiler. Her kabileden bir taife toplansa da, dinde fıkıh tahsil etseler ve kavimleri döndükleri zaman onları okutsalardı ya! Olur ki Allah’ın azabından sakınırlar.”Tevbe Suresi 122“Biz senden önce de ancak kendilerine vahiy ettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Eğer bilmezseniz kitap ehline soruverin”Enbiya Suresi 7“ O kalemle (yazı yazmayı) öğretmiştir. İnsana bilmediği şeyleri öğretmiştir. Sakın (okumamak etme) zira insan muhakkak azar”Alak Suresi 4-5-6

Page 27: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Bu konuyla ilgili olarak Peygamber Efendimizin (S.A.V.) sözlerini inceleyecek olursak mevzunun ehemmiyeti hakkında daha fazla bilgi edinmiş oluruz.“Kim Allah’ın cehennemden azadlı kullarını görmek isterse talebelere baksın”Hadisi Şerif“Yeryüzündeki amellerin en üstünleri şu üç ameldir:1.İlim öğrenmek2.Allah yolunda cihad etmek3.Helal kazanç sağlamaktırÇünkü ilim peşinde koşan Allah’ın sevgilisi Allah yolunda savaşan O’nun velisi ve helalinden kazanan da Allah’ın dostudur”Hadis-i Şerif“Allah’a sunulan en faziletli ibadet fıkıh ilmi edinmektir. Bir tek fıkıh alimi bin abidden daha çok şeytanın zoruna gider. Her şeyin bir direği olduğu gibi dinin direği de fıkıh ilmidir”Hadis-i Şerifİlim öğrenmek ve bu ilimle hem kendi kurtuluşuna hem de insanların kurtuluşuna faydalı olmak ne derece önemli olduğunu artık bu hadisler ve hikmetli sözlerden sonra siz hesap edin. Ne var ki ilmi bu amacın dışında başka amaçlarla edinmekte insanın kurtuluşundan ziyade mahf olmasına sebep olabilir nitekim Peygamber efendimiz (S.A.V.) bu konuyu şu hadisiyle aydınlatıyor:“Şu dört gaye ile ilim öğrenen cehenneme gider:1.Alimlere karşı bilgiçlik taslamak2.Ahmaklarla tartışmak3.İnsanların ilgisini çekmek ve takdirini kazanmak4.Devlet adamlarından servet, saygı, mevki ve derece elde etmek”Hadisi Şerif“Alimin yüzüne, Kabeye ve mushafa bakmak ibadettir”Hadisi Şerif“İyiler meclisine bir kez katılmak müminin iki milyon kere kötü meclislere katılarak yüklendiği günahına kefaret olur”Hadis-i Şerif“Kim bir alimi ziyaret ederse beni ziyaret etmiş gibidir. Kim bir alimle el sıkışırsa benimle el sıkışmış gibidir. Kim bir alimin yanında oturursa benim yanımda oturmuş gibidir. Kim dünyada benim yanımda oturursa ahirette Allah onu cennete koyar”Hadis-i Şerifİlmin fazileti öyle yüksektir ki ilmin önemi bir çok değerli islam alimince de Allah yolunda cihat etmekten daha faziletli olduğu takdir edilmiş ve bu konu hakkındaki edindikleri bilgileri uzun araştırmalar sonucunda elde etmişlerdir. Bunlardan birine örnek verecek olursak Hasan-ı Basri (R.A.)’nin bir sözünü ve sonrasında gelişen olayları kısaca gözden geçirelim:“Sakın ilim öğrenmeyi kesinlikle bir yana bırakarak kendilerini tamamen ibadete veren ve bu uğurda kemikleri derileriyle bir olacak hale geldikten sonra kılıçlarını çekerek insanların önüne çıkanlar gibi olmayınız. Eğer böyleleri ilim öğrenselerdi öğrendikleri ilim kendilerini böyle yapmaktan alı koyardı. İlimsiz amel işleyen kimse varmak istediği hedefin tersine doğru yürüyen kimseye benzer. Böyle bir kişinin bozduğu düzelttiğinden daha çoktur.”Hasan-ı Basri (R.A.)Hasan-ı Basri (R.A.)’ya bildiklerinin asıl kaynağının ne olduğu sorulmuş ve cevabını şöyle vermişlerdir: Bildiklerimin asıl kaynağı Bedir Savaşına katılmış 70 sahabi ile yaptığım görüşmelerin sonucudur. Ayrıca 40 yılımı ilim öğrenmek amacıyla gurbette geçirdim”Bu konu ile ilgili bir Hadis-i Şerif şöyledir: “Ümmetimin iki sınıfı var ki, şefaatin onlara ulaşmaz;1.Halka zulmeden yönetici

Page 28: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

2.Dinde şiddet yolunu tutup, insanları soğutan kimse”Hadisi ŞerifPeygamber Efendimiz ilmi yaymak ve ilim öğretmek hakkında ise Hz. Ali (R.A.) efendimize şöyle buyurmuşlardır:“Ya Ali Allah’a yemin ederim ki: Senin vesilen ile bir kimsenin hidayete ermesi, Allah yolunda yeryüzü dolusu kızıl deveyi infak etmekten daha hayırlıdır”Hadisi Şerif

MERHAMET VE ADALET“Allah adalet sahiplerini sever”Maide Suresi 42“Birbirlerine karşı merhametlidirler”Fetih Suresi 29Merhamet ve adaletin önemini vurgulayan bir çok Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şerifte; insanın huzur ve refahının adalet ve insanların birbirlerine karşı merhametli davranmaları sayesinde gerçekleşeceği anlatılmıştır. Bu sebep dolayısı ile çevremizdekilere adaletli ve merhametli davranmak biz müslümanların en büyük görevlerindendir. Konunun ehemmiyetini daha iyi anlamak için konuyla ilgili Ayet ve hadisleri inceleyelim:“Ümmetimin seçkinleri, çok namaz kıldıkları için veya çok oruç tuttukları için cennete girmezler. Fakat onlar herkese karşı temiz kalpli, cömert ve merhametli davranmaları sayesinde cennete girerler”Hadis-i Şerif“Merhametlileri, Rahman olan Allah esirger. Yeryüzündekilere karşı merhametli davranınız ki gökte olan da sizi esirgesin”Hadis-i Şerif“Adalet, Allah’ın yeryüzündeki ölçüsüdür. Bu ölçüyü benimseyenleri cennete götürür, buna karşılık ondan uzaklaşanları cehenneme sürükler”Hadis-i Şerif“Ölçü ve tartıda hile yapanların vay haline! Onlar insanlardan bir şey alırken ölçüyü doğru tutarlar da kendileri onlara bir şey verirken ölçü ve tartıya hile karıştırırlar. Onlar çok önemli bir gün için tekrar diriltileceklerine ihtimal vermiyorlar mı?”Mutaffifin Suresi 1-6Ayet ve hadislerden de anlaşılacağı üzere merhamet ve adalet bir huzur ve mutluluk kaynağıdır tabi ki sadece insanlar için değil bütün çevrenizdeki canlıları en küçüğünden en büyüğüne kadar bu güzel ve yüce islam ahlakından nasibini alırlar. Peygamber efendimiz (S.A.V.) bir hadisi şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:“Nefes alıp veren her canlıya gösterilecek merhamet ecir kazandırır”Hadis-i ŞerifÇevremizdeki insanların ve bizlerin huzur ve mutluluğu ve hatta canlı olan bütün varlığın huzuru yalnız bu prensiplerin iyi anlaşılması ve öğrenilmesi kaydiyledir. Hz. Ömer (R.A.) bu konuyla ilgili olarak şöyle buyurmaktadır;“Allah merhamet etmeyene rahmet etmez. Affetmeyeni affetmez ve özür dileyenleri bağışlamayanın tevbesini kabul etmez”Hz. Ömer (R.A.)Bu konuyla ilgili bir hadisi şerif ise şöyedir:“İnsanlara karşı merhametli davranmayana Allah rahmet etmez”Hadis-i ŞerifŞimdi Yüce Kur’an’ın adalet ve merhamet hakkında bizlere bağışladığı öğütleri inceleyelim ve bu konu hakkında daha geniş bir bilgi elde edelim:“Tarafımızdan ona bir kalp yumuşaklığı (rahmet) bir paklık (verdik) çok takva sahibi idi”

Page 29: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Meryem 13“Bütün bunlardan sonra iman edip birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır”Beled Suresi 17“Allah’ın ayetlerine küfredenler. Haksızlıkla peygamberi öldürenler ve insanlar işinde insaf ve adaletle emredenleri öldürenler yok mu? Onlara acıklı bir azabı müjdele”Ali İmran Suresi 21“Ey iman edenler! Allah için hakkı ayakta tutun ve adaletle şahitlik eden kimseler olun. Bir kavme olan kininiz sizi adaletsizliğe götürmesin. Adalet gösterin o takvaya en yakın olandır. Allah’tan korkun çünkü Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.”Maide Suresi 8“De ki; Rabbim adaleti emir buyurdu her mescidde yüzünüzü kıble tarafına çevirin ve dinde samimi olarak O’na ibadet edin. İlkin sizi O nasıl yarattı ise yine O’na döndürüleceksiniz.”Araf Suresi 29“Muhakkak ki Allah, adaleti, iyiliği ve akrabaya vermeyi emrediyor. Zinayı, fenalıkları ve insanlara zulüm yapmayı da yasak ediyor. Size böylece öğüt veriyor ki dinleyip tutasınız”Nahl Suresi 90“And olsun ki biz peygamberlerimizi mucizelerle gönderdik. Hem onlarla birlikte adalet terazisini de indirdik ki, insanlar adaleti ayakta tutsunlar”Hadid Suresi 25

II. BÖLÜMSONSUZ MUTLULUĞA DOĞRU

Mutluluğu, insan ne kadar çok arzu etmişse onun uğrunda o derece mücadele etmiş ve yine o derecede arayış içine girmiştir. Kimisi doğada, kimisi insan sevgisinde, kimisi arzu ve ihtirasların tatmininde ve kimisi de içki ve benzeri uyuşturucularda mutluluğu aramış fakat bütün arayışlar belli bir süre sonunda başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Oysa sonsuz mutluluğun insanın ve bütün evrenin yaratıcısı olan yüce Allah (C.C.)’ın kuvvet ve kudretinde olduğunu bilenler ve bu uğurda hakkıyla mücadele edenler gerçek mutluluğu sonsuz huzuru insanın gerçekten iyiliğini, mutluluğunu istememiş sebebi olmasıdır. Gerçekten insan iyiliğini isteyenlerden olsaydı elbette Allah’ın yardımı ile başarıya ulaşırdı. Bu size oldukça garip gelebilir fakat şu soruyu kendimize bir sorup cevap arayalım acaba ben gerçekten mutluluğumu sonsuz huzur ve iyiliğimi istiyor muyum? Düşüncelerde hep aynı cevap “elbette istiyorum” peki sizce bu doğru mu, eğer doğruysa zaman zaman neden insanların kendi zararına olan şeylere aşırı bir ilgi duyduğunu açıklayabilir miyiz? Bir çoğumuz sigara içeriz zararlı olduğunu bildiğimiz halde ve bir çoğumuz içki içeriz sağılımıza zararlı olduğunu b ilerek yine bir çoğumuz buna benzer kötü alışkanlıklarda ısrarlı bir biçimde inat ederiz. Örneğin insanın sosyal yaşamındaki bazı kurallar toplumun huzur ve refahı açısından şarttır ama bir çoğumuz buna riayet etmeyiz. İlim öğrenmek, değişik okullarda tahsil yapmak iyiliğimizedir fakat çoğu zaman bunun yerine eğlence ya da boş işlerle uğraşmak hoşumuza gider. Hangimiz çalışmayı gezmeye tercih eder. Tercih edenlerimizin de mutlaka bunlara benzer mutluluk ve iyiliğine zararı dokunacak bir tavır ve davranışta bulunma alışkanlığı olduğu aşikardır. Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Bunun yerine isterseniz şu ayeti kerimeyi ve söylenenleri bir düşünerek ne derece iyilik taraftarı olduğumuzu görelim:“O Kur’an, ancak bütün alemlere bir öğüttür. Tabii, içinizden dürüst olmak isteyenler için. Bilhassa alemleri Rabbi (sizin dürüst olmanızı) dilemedikçe siz dilemezsiniz.”Tevir Suresi 27-28-29Nefsimize ağır gelen her şey bizim için hep bir iticilik oluşturmuştur. Bu sebepledir ki hayrımıza olan bir şey her ne kadar iyiliğimiz içinse de nefsimize ağır geldiği için hoşumuza

Page 30: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

gitmez, fazla kilolular her zaman bu durumdan hoşlanmazlar yine de büyük bir iştahla yemek yeme zevkinden mahrum kalmak nefislerine ağır geldiği için bu duyguyu bastıramazlar öyle ki sağlıkları ve mutlulukları tehlikesi pahasına olsa bile. İnsanların bir çoğunda buna benzer örnekler vardır, farklı farklı şekillerde insan hep hayrına olmayan mutluluğunu zedeleyen tavır ve alışkanlıkları sergiler bu sebepten dolayı insanın kendini iyi tanıması gerekir bu gerekliliği kitabımızın başında da kısaca belirtmiştik. Şimdi bu konu üzerinde biraz daha duralım. Kendini tanımayan, nefsinin aşırı arzu ve ihtiraslarının kendi sonunu ve mahfolmasını gerçekleştirecek kadar tehlikeli olduğunu kavrayamayan insan sonuç itibariyle hüsrana uğrar. İşte insan nefsinin zaafları yüzünden hiçbir zaman tam anlamıyla iyiliğini mutluluğunu isteyemez, lakin Yüce Allah(C.C.) kullarının iyiliğini isteyendir, onun içindir ki Allah-u Teala’dan dua ve ibadetle onun yardımını dilemeli ve sonsuz mutluluğumuza zemin hazırlamalıyız. Tabi ki ibadet ve dua konusunda da sabırlı olmak ve umutsuzluğa kapılmamak şarttır. Sabrın önemini daha önceki yazımızdan da hatırlarsanız konunun anlaşılmasına yardımı olur. Evet dua dedik, insanın en büyük dayanağı, insanın tek güvencesi öyle ki Yüce Allah (C.C.) dua ile ilgili olarak şöyle buyurmakta ve duanın önemini bize anlatmaktadır.“De ki; Eğer duanız olmasa Rabbim katında ne ehemmiyetiniz var”Furkan Suresi 77Peygamber efendimiz dua ile ilgili bir hadisi şeriflerinde şöyle buyuruyorlar:“Bütün iyilik çeşitleri ibadetin yarısıdır diğer yarısı ise duadır”Hadisi ŞerifSonsuz mutluluğun anahtarıdır dua, çünkü insanın kendi başına bu mutluluğa erme imkanı yoktur anca Yüce Allah’ın dileme ve yardımıyla mümkündür, Allah-u Teala’nın yardım ve dilemesine vesile ise duadır.Bazılarımız dua konusunda; dua etmesine rağmen duasının kabul olmadığını ve dileğinin gerçekleşmediğini söyler oysa Allah (C.C.) dua edenlerin duasını kabul eyleyendir. Nitekim Yüce Allah (C.C.) şöyle buyurmaktadır;“Ey Muhammed, kullarım sana benden sorarlarsa (söyle) Ben onlara yakınım. Bana dua edenin duasını kabul ederim. Doğru yolu bulmak için bana yalvarsın, bana inansınlar”Bakara Suresi 186Allah-u Teala’nın sözü ve vaadi haktır ve gerçektir bu ayeti kerime karşısında nasıl şüphe duyabiliriz. Ancak bu konuda yeterli bilgi sahibi olamadığımızdan kalplerimiz tatmin olmayabilir.Dualarımızın kabul edilmesini dilediğimiz bir dileğin veya isteğimizin aynıyla yerine getirilmesi olarak algılarsak yanılmış oluruz. Çünkü Allah (C.C.) çok yüce ve rahmet sahibidir. Bizim bilmediklerimizi bilir ve göremediklerimizi çok iyi görür ve bu rahmet ve yüceliğinin derinliğine göre çok buudlu cevaplar verir. Öyle ki bizim düşünemediğimiz her şeyi bilir, göremediğimiz her şeyi görür ve bizim daralttığımız hususları açarak bu günümüzü ve yarınlarımızı da nazar-ı itibara alarak dualarımıza cevap verir. Yüce Allah (C.C.) bu günlerimizi aydınlatırken yarınlarımızı karartmaz hem bu günümüzü hem de yarınlarımızı iç içe görerek gönüllerimize hayal ettiğimizden daha iyisini verir.Sonuç itibariyle Allah-u Teala dua edenlerin duasını kabul edendir ve er ya da geç bu dünyada veya ahirette ama mutlaka dua edenlerin özünü Allah’a teslim edenlerin mükafatını verecektir.“(Resulüm) İman edip de yararlı işler yapanlara kendileri için altlarından ırmaklar akan cennetler olduğunu müjdele! Onlardan kendilerine ne zaman bir meyve rızk olarak yedirilse, “Bu daha önce de rızıklandığımız (yediğimiz) şeydir” derler. O meyveler birbirine benzer şekilde kendilerine sunulur (renkleri birbirine benzer fakat tatları başkadır) Onlar için orada temiz pak zevceler de vardır. Hem onlar orada ebedi olarak kalacaklardır”Bakara Suresi 25

Page 31: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“Müttakiler için Rableri katında ağaçları altından ırmaklar akan cennetler vardır. Onlar orada ebedi kalacaklardır”Ali İmran Suresi 15Dediğimiz gibi neden bütün bu ayetlerden sonra insan olarak sonsuz mutluluğa giden yolun haberlerini duyduktan sonra aksi yönde ilerlemeye devam ederiz hiç düşündünüz mü? Oysa gözlerimizin görebildiği yerde Allah’ın varlığına ve birliğine deliller var şu muhteşem doğa dengesinde en küçük yaratılan varlıktan en büyüğüne kadar o eşsiz yaratıcılık örneğinde üstelik, insanlara sürekli olarak Allah (C.C.)’ı haber veren hakla batılı birbirinden ayıran peygamberler geldiği halde, aslında bütün bunları kabullenmek istemeyen nefsimiz ve bizi felakete sürüklemek isteyen şeytandır. Kendi nefsimiz normal olarak özgürlüğünün kısıtlanmasını istemez ve bu sebepledir ki kendi özgürlüğünü kısıtlayıcı her şeye muhalefettir.Nefsimiz hakkında biraz bilgi edinmek için Yüce Kur’an’daki şu ayetlere bakacak olursak; kendi nefsimiz hakkında bilgi edinmiş oluruz.“Nefse ve onu düzenleyene sonda da ona, fenalığı ve ondan sakınmayı bildirene yemin ederim ki; muhakkak o nefsi temizleyen felaha ermiştir. Onu kirletip gömen ise hüsrana uğramıştır.”Şems suresi 7-8-9-10İnsan nefsini terbiye etmeli ve her zaman onu kontrolü altında tutmalıdır, aksi halde ona yol verdiği sürece öyle bir zaman gelir ki artık nefsi kendisini kontrol altına alır kendisi ise sadece nefsinin esiri olmuş zavallı bir durumda kalır, böyle bir insan nefsinin elinde sağa sola, o duvardan bu duvara çarpılan bir pinpon topuna benzer ve o derece acınacak ve utanacak durumlara düşer ki kendisi bile hayretler içinde kalır. İşte nefsinin elinden hiç tahmin edemeyeceği bir duruma düşen ve hep bu pişmanlıktan dolayı acı ile kıvranan bir adamın hikayesini dinleyelim:Bildiğiniz gibi Harun El-Reşit adalet ve merhametiyle bir çok ülkede iyi tanınan ve hatta Halifeliğinden sonra kendisinin yaptıklarını taklit eden hükümdarların olduğu çok değerli bir islam alimi ve halifesiydi. Alışkanlığı üzere veziriyle kılık kıyafetini halkın kıyafetine benzeterek sık sık halkın arasında gezinir onların sorun ve dertleriyle bizzat ilgilenirdi.İşte yine böyle bir günde Bağdat sokaklarında veziriyle dolaşıp halkın huzurundan memnun olduğunu gördükten sonra tekrar saraya dönmek için bir köprüden geçiyorlardı, köprüde oldukça yaşlı ve gözleri görmeyen bir dilenciye rastladılar. Harun El-Reşit dilenciye bir miktar para vermek isteyince dilenciden kendisine vurmasını aksi takdirde verdiği sadakayı almayacağını öğrenince oldukça şaşırdı. Bunun üzerine; Ey ihtiyar neden sana vurmamı istiyorsun. Oldukça yaşlı ve zavallı bir durumdasın, dedi. İhtiyar adam: Ben bana her sadaka verenden bana vurmasını isterim aksi takdirde verdiği sadakayı almam cevabını alınca çaresiz adama hafifçe vurdu, ihtiyar adam, hayır daha sert vurmalısın yoksa paranı iade edeceğim dedi. Bunun üzerine Harun El-Reşit tekrar ihtiyara vurdu ve veziriyle birkaç adım dilenciden uzaklaştılar. Vezirine git o adama halife olduğumu bildir ve kendisini yarın sarayımda beklediğimi söyle dedi. Vezir dediklerini aynen yaptıktan sonra birlikte saraya döndüler.Ertesi sabah ihtiyar dilenci Harun El-Reşit’in huzurundaydı. Harun El-Reşit dilenciye şöyle seslendi;Ey ihtiyar oldukça yaşlı ve gözleri görmeyen bir dilencisin sana sadaka verenlerden, seni dövmeni istemen hiç hoş bir şey değil üstelik böyle yapmakla halkımın gençlerine kötü örnek oluyorsun öyle ki babaları yaşındaki birine el kaldırmaya alışmaları oldukça sakıncalı değil mi? Hem neden böyle bir iş yapmaktasın?İhtiyar dilenci bu sözler karşısında hikayesini anlatmaya koyuldu:Ben gençlik yıllarımda oldukça hırslı ve zenginlik tutkusuyla yanan biriydim ve bir türlü bu duygularımı bastıramazdım o zamanlarda babam vefat etti ve miras olarak ondan 20 deve aldım. Bu develerle ticarete atılarak şehirden şehire kervanımla tüccarlık yaparak oldukça zengin oldum ama bir türlü zenginlik beni tatmin etmiyordu, develerimin sayısı seksene

Page 32: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

yükselmişti ve bu develerle bir gün Bağdat’a dönerken çölde bir ağaç gördüm yemek yemek için ve biraz develerin dinlenmesi için uygun bir yerdi, ağacın gölgesine oturarak yemeğimi yemeye koyuldum. Tam o sırada ak sakallı bir derviş yanıma sokularak selam verdi ve ben de selamına karşılık vererek onu sofraya davet ettim. Birlikte birşeyler yedikten sonra Derviş bana dönerek şöyle dedi; Benim dünya malında gözüm yok, gerçek mutluluğun kaynağı zenginlik değildir. Eğer öyle olsaydı şu ilerdeki dağların arasında bir mağara var ve içerisi altın ve mücevherlerle dolu, gidip onu alır ve hayatımı yaşayabilirdim. Dervişin bu sözleri benim zenginliğe karşı olan duygularımı uyandırdı ve hemen dervişe şöyle seslendim; Ya derviş biliyorum ki sen dünya malına ve zenginliğe önem vermezsin, içi altın ve mücevherlerle dolu bir mağaranın yerini bilmenin de sana hiçbir faydası yok, neden o mağarayı bana tarif etmiyorsun, böylece ben de develerimi altın ve mücevherlerle doldurur ve sonra da bu devlerden birini sana altın yüklü olarak veririm. Dervişe bunları söyledikten sonra baha bakarak “Sence bu adil mi? Ben sana 80 deve yükü altın ve mücevher verirken, sense bana sadece bir deve yükünü veriyorsun” Aslında derviş benim aç gözlü biri olduğumu anlamıştı bu sözler üzerine çaresiz dervişe develeri ve yükünü yarı yarıya paylaşma teklifinde bulundum, derviş de bu teklifi kabul etti ve birlikte mağaranın bulunduğu yere doğru yola koyulduk. Oldukça dar bir geçitten geçerek bir dağın önüne geldik. Derviş bazı garip hareketlerden sonra dua ederek dağa doğru yöneldi, bu sırada dağın yamacında bir mağara kapısı açıldı, birlikte bu mağaraya girdik ve dervişin sözünü ettiği altın ve mücevherlerle develerimizi yüklemeye koyulduk. Ben hızlı bir şekilde altınları çuvala doldurmakla meşgul iken dervişin mağaranın en uç noktasına doğru yöneldiğini gördüm, belki daha değerli bir mücevher için oraya gittiğini düşünerek onu izliyordum orada yerin altından tahtadan yapılmış bir küçük kutu çıkararak yanına aldığını gördüm daha sonra birlikte develerimizi yükledik ve mağaradan dışarı çıktık. Derviş tekrar dua okuyarak mağaranın kapısını kapattı ve birlikte yola koyulduk. Derviş Basra’ya gidiyordu bense Bağdat’a gidiyordum. Her ikimizin de yolunun ayrılacağı kavşağa geldik ve 40’ar deve alarak birbirimizle vedalaştık biraz ilerleyip birbirimizden ayrıldıktan sonra tekrar dervişin yanına giderek on tane daha deve almanın kolay olacağını düşünerek koşarak dervişe yetiştim ve şöyle seslendim; “Ya derviş sen yaşlı aynı zamanda güçsüz bir adamsın bu kırk deveyi gideceğin yere götürebileceğini sanmıyorum bunlardan on tanesini bana verirsen belki yolculuk etme imkanın kolaylaşabilir” derviş beni kırmayarak peki dedi ve on deveyi daha alarak diğer bana ait olan kırk devenin yanına götürdüm. Bu on deveyi almak o kadar kolay olmuştu ki tekrar dervişin yanına gidip bir on deve daha almak hiç de yanlış bir fikir olarak gelmemişti bana, hemen tekrar dervişin yanına gelerek şöyle dedim; “Ya derviş ben sana bu 30 deveyi götürebilmek kolay olabileceğini söyledim ama ancak usta bir deve çobanı için kolaydır senin gibi yaşlı bir adam için çok zor hem biliyor musun develerin herhangi bir şeyden ürkmesi sebebiyle onlardan biri seni ısırabilir ve bir devenin ısırığı kimi zaman insanın ölümüne bile sebep olabilir. Sen en iyisi bu develerden 10 tanesini daha bana ver böylece yükün daha da hafiflemiş olur. Derviş yine beni kırmayarak teklifimi kabul etti ve bana 10 deve daha verdi, o on deveyi de diğerlerinin yanına götürdükten sonra bu denli kolay develer yükü altın ve mücevherleri almanın cesaretiyle koşarak tekrar dervişe geldim “Ya derviş sen gerçekten de zenginliğe ve dünya malına önem vermeyen, Allah’ın yolunda yürüyen iyi bir insansın geriye kalan şu yirmi deveyi de bana vermek senin için zor olmasa gerek, hem öyle ki sen kendi memleketinde bir derviş olarak biliniyorsun onların yanına bu altın yüklü develerle gidersen senin hakkında ne düşünürler sonra, eminim diyecekler ki ‘bu gerçek bir derviş değildir ve bu altınları da bir yerlerden çalarak elde etmiştir’ diyecekler ve bütün bunlar da senin mutsuzluğuna sebep olacaktır” sözlerimi bitirdikten sonra derviş bana diğer develeri de alabileceğimi söyleyince oldukça şaşırdım acaba bu cömertliğin sebebi neydi diye düşünürken dervişin mağaranın en uç köşesinden aldığı o küçük tahta kutu aklıma geldi ve onun içinde mutlaka bütün bunlardan daha değerli bir şey vardır diye düşündüm. Dervişe “Ey derviş sen

Page 33: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

mağaranın köşesinden bir küçük kutu almıştın onun içinde ne olduğunu bana söyler misin?” diye sordum. Derviş onu da isteyeceğimi anlamış olacak ki istersen onu da sana vereyim dedi ve kutuyu bana uzattı, kutuyu alıp kapağını açtım ve içinde küçük bir şişe olduğunu gördüm, şişenin içinde bir çeşit yağa benzer sıvı vardı, dervişe “Ya derviş bu ne işe yarar” diye sordum derviş de bana “Onu sol gözüne sürersen yer yüzündeki bütün mücevher ve altınların yerini görebilirsin fakat onu sağ gözüne sürme yoksa kör olursun.” Hadi dedim dervişe bir sol gözüme sür de bir deneyelim derviş yağı sol gözüme sürünce gerçekten de toprağın altında olan altınları görebiliyordum az ilerideki taşın altında da şuradaki ağacın dibinde çok şaşırmıştım. Derviş dedim tek gözümle iyi göremiyorum biraz da sağ gözüme sürebilir misin. Bak oğlum dedi derviş eğer diğer gözüne de sürersen her iki gözünde kör olur. Onu dinlemeyerek ısrarla sürmesini istedim çünkü şöyle düşünüyordum bir göze sürüldüğünde iyi gösteren bir şey diğerine sürüldüğünde neden kör etsin.Olsa olsa derviş benden başka bir şey saklıyor olmalı.Derviş benim ikna olmayacağımı anlamıştı ve asla arzularımın önüne geçmek gibi bir düşüncemin de olmadığını. Derviş bana; Pekala senin kalbinin körlüğü her iki gözünü de zaten kör etmiş diyerek diğer gözüme de sıvıyı sürdü. Gözlerimi açtığımda her yer karanlıktı hiçbir şey görmüyordum, kör olmuştum. Derviş bana “Şimdi bütün bu develerin hepsini alacağım ve fakirlere dağıtacağım onlar senin razı olmadıklarına razı olacaktır” dedi ve develerle oradan uzaklaştı. Beni ise çölün ortasında yapayalnız bıraktı daha sonra bir kervan gelerek beni Bağdat’a getirdi o gün bu gündür bana kim yardım etmek istese karşılığında beni dövmesini istiyorum” sözlerini böyle tamamlayan ihtiyar dilenci Harun El-Reşitten şu cevabı aldı “Ey ihtiyar hatan büyükmüş lakin cezanda ondan büyük olmuş şimdi sana saraya yakın bir yerde bir ev bulacağım orada kalacaksın ve ihtiyaçlarını bizler karşılayacağız.Evet görüldüğü gibi insanın bitip tükenmek bilmeyen arzularına boyun eğdiği ve nefsine bu konuda yol verdiği takdirde tarifi imkansız durumlar içinde zavallı bir duruma düşmek kaçınılmazdır. Yukarıdaki örnekte olduğu gibi, insanlık tarihinde hep buna benzer olaylar, küçük ya da büyük yanmıştır ve hala da yaşanmaktadır. Onun içindir ki mutluluğu arzu ve ihtirasların tatmininden, zenginlikte ya da buna benzer her hangi bir fani olan şeyde aramanın ne derece bir ahmaklık olduğunu siz hesap edin, öyle ki Yüce Yaratıcımız Allah (C.C.) insanların düştüğü bu hayatı, sözde mutluluğunu sağlamak amacıyla peşinden koştukları şeylerin Yüce Allah’ın vadinin gerçekleştiğinde nasıl önemini yitirdiğini ve nasıl terk edilip bırakıldığını Yüce Kur’an’da bizlere şu şekilde anlatmaktadır:“Güneş dürüldüğü (ve nurunun söndürüldüğü) vakit yıldızlar düşüp saçıldığı, dağlar yerinden yürütüldüğü, kıyılmaz mal terk edildiği vakit bütün yabani hayvanlar bir araya toplandığı denizler kaynayıp ateş kesildiği, ruhlar (bedenlerle) çiftleştirildiği ve diri diriye mezara gömülen kız çocuğuna hangi günahtan dolayı öldürüldüğü sorulduğu vakit amel defterleri açıldığı; Gökyüzü bu (görünen şeklinden ve halinden) soyulduğu vakit cehennem karıştırıldığı vakit, cennet yaklaştırıldığı vakit herkes (iyi, kötü) ne hazırladığını anlar”Tekvir Suresi 1’den 15. ayete kadar.Elbette evrenin yaratıcısı Yüce Allah (C.C.) bizlerin ne yapmakta olduğunu iyi bilir ve elbette bizlere yaptıklarımızın hesabını soracaktır. Nitekim bizlere doğru yolu (sonsuz mutluluğa giden yolu) haber vermiş hakla batılın ne olduğunu bildirmiş ve bütün bunları anlayabilecek nimetler bahşetmiştir.“Biz ona iki göz vermedik mi? Bir dil ile iki dudak. Bir de ona (hayır ve şer) iki yol göstermedik mi? Ama o sarp yokuşa göğüs germedi. O sarp yokuşun ne olduğunu sen nereden bileceksin. Bir köle azad etmektir. Yahut bir açlık gününde yemek yedirmektir. Akrabalığı olan bir yetime yahut topraklı (tozlu) bir yoksula. Bütün bunlardan sonra iman edip, birbirlerine sabrı tavsiye edenlerden ve merhameti tavsiye edenlerden olmaktır.”Beled Suresi 8’den 18. ayete kadar.

Page 34: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Yüce Allah (C.C.) bizlere o sarp yokuşa göğüs geren kullarından olmayı nasip eylesin. Dediğimiz gibi insanoğlu bu güne kadar mutluluğunu hep geçici olan dünya nimetlerinde aramış ve bu arayış içinde var olan huzurundan bile mahrum kalmıştır. Oysa hiçbir zaman sonsuz mutluluğun gerçek huzurun habercileri olan Yüce Peygamberlerimiz bizleri yalnız bırakmamış; bizlere Yüce Allah (C.C.)’ın mutluluğa huzura götüren haberlerini getirmişlerdir.Ne var ki insanoğlunun çoğunun nefsine ağır gelen bu emirleri kabullenmek ve gerçek huzura ermek yerine geçici ve aldatıcı olan dünya nimetlerine yönelmek yeğlenmiştir. Bunun sebebi de bildiğimiz gibi, insanın arzu ve isteklerinin önüne geçmeyerek, nefsinin aşırı arzularından alıkoymayarak ona zulm etmiş ve kontrolü bırakılmaması gerekene teslim etmiş olmasıdır. Böyle bir insan yeterince sağlıklı düşünemez ve hiçbir zaman kendi lehine ve mutluluğuna olanı tam anlamıyla isteyemez. Eğer uzun süre bu şekilde yaşamaya devam edecek olursa sonunda içinden çıkılmaz bir kaosa sürüklenir ve gerçeği asla gözleri görmez. İşte böyle bir zümrenin tarifi Yüce Kur’an’da şöyledir:“Semud kavmi, azgınlığı sebebiyle inkar etti”Şems Suresi 11Vaktiyle Semud kavmi nefsine zulmetmiş onu aşırı arzulardan alı koymayarak kendi mahfıne sebep olmuştur. Öyle ki Yaratıcısının emirlerini dinlemeyecek kadar azmış ve Yüce Allah’ın gazabına çarptırılmıştır.“Allah’ın peygamberi onlara ‘Allah’ın dişi devesine ve onun sulama işine asla dokunmayın” dedi. Fakat onlar onu yalanladılar da, deveyi öldürdüler. Bunun üzerine Rableri, günahları sebebiyle azabı başlarına geçiriverdi ve hepsini (yerle) bir etti.”Şems Suresi 13-14İnsan için en acıklı sondur bu, Yüce Allah (C.C.)’ın gazabına muhatap olmak Allah (C.C.) bizleri korusun hayali bile korkutucu ve ürkütücüdür.Eğer biz böyle bir acı çekmek ve tarifi imkansız böyle bir cezaya çarptırılmak istemiyorsak öncelikle kendimizi iyi tanımalı ve nefsimizin ne istediğini iyi bilmeli ve hayat yolunda her adımımızı düşünerek atarak, Yüce Allah (C.C.)’ın bize vadettiği o sonsuz mutluluğa ve yine Yüce Allah (C.C.)’ın gösterdiği yolda onun yardımı ve izniyle yürüyerek hedefimize ulaşmalıyız.İnsanların istedikleri bütün istek ve arzularını yerine getirmenin ne derece bir tehlikenin içine insanı ittiğini zaman zaman hepimiz ibret verici öykülerle izlemekteyiz. Bir çoğumuz bu tür olaylara şahit olmuştur. Bir anne intihar eden çocuğunun böyle bir şeye nasıl kalkıştığına anlam veremeyerek şöyle sesleniyor; “Ben çocuğumun istediği her şeyi ona verdim; bir dediğini iki etmedim, onunla sürekli ilgilendim sevgimi ondan esirgemedim neden böyle bir şey yaptı?”Aslında sorunlar hep aynı noktadan kaynaklanıyor. Kendimizi yeterince tanımıyoruz ve hala bir çoğumuz tam anlamıyla mutluluğun ve huzurun nerede aranacağını bilmiyoruz ve sonuç bir felaketle sonuçlanıyor. Yukarıda geçen örnek yalnız çocuklar için değil yetişkinler için de geçerli belki yetişkinler intihar gibi bir yolu seçmezler ama içlerindeki huzursuzluk ve mutsuzluk hayat tarzlarından tavır ve davranışlarından kendini belli eder. Öyle ki sağlıklı bir sosyal yaşamı yoktur, sürekli huzursuz ve insanlara karşı aşırı bir anlayışsızlık ve sinirlilik gösterir. Kendisini daha önce eğlendiren şeyler ona hiçbir şey ifade etmez, en sevdiği değerler bile zamanla önemini yitirir ve acılar içinde çaresiz durumda bocalar kalır. Sorunun ne olduğunu bilmediği için bir çıkış yolu bulmak zordur hep bir boşluk içerisinde çaresizlikle kıvranır bazen onu neşelendirecek mutlu edecek bir şeyler bulduğunu sanır ama bir müddet sonra onun da bir anlamı kalmaz.Evet sorunun ne olduğunu bilmek; yani kendimizi (nefsimizi) iyi tanımak öncelikli olarak şart, sonrada gerçek huzurun ve mutluluğun habercileri olan peygamberlere itaat ve b öylece sorunlardan ve bütün mutsuzluklardan kurtularak ilahi huzura kavuşmak gerektir. Öncelikle bizi mutsuz eden sorunlardan kurtulmalı ya da sonradan pişman olacağımız ileriki zamanlarda

Page 35: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

bizi bir kaosa sürükleyecek olan yollara sapmamamız şarttır. Öyle ki atılan her adımda bir dikkat ve titizlik gerektir sürekli olarak nefsimizi kontrol altında tutmalıyız aslında bize bu konuda gereken yardımı ve yapılması gerekenleri en ince ayrıntılarına kadar hiçbir zaman bizim düşünemeyeceğimiz şekilde düşünen Yüce Allah (C.C.) bize peygamberler vasıtası ile ilahi huzura sonsuz mutluluğa giden yolun prensiplerni öğretmiştir. Bize düşen görev Yüce Allah (C.C.)’ın peygamberi olan Muhammed (S.A.V.)’e itaat ve Yüce Kur’an’daki bilgiler ışığında yaşamaktır. Elbette ki sonsuz mutluluğa kavuşmak sanıldığı kadar kolay olmayacaktır. Uğrunda büyük bir mücadeleyi gerektiren oldukça zor bir yoldur ama uğrunda her çileyi ve her acıyı şu kısa ömrümüzde çekmeye değebilecek bir amaçtır. Öyle bir amaç ki; asla uğrunda çekilenler boşa çıkmayacak ve insanın hiçbir zaman için verdiği mücadeleden pişmanlık duymayacağı bilakis keşke daha çok mücadele etseydim deyip hayıflanacağı bir mutluluktur bu. İmam-ı Rabbani Hazretleri bir mektubuna şöyle başlamıştır:“Bilmiş olasın ki, seyrü sülükten gaye; Nefs-i emmarenin tezkiyesi, temizlenmesidir. Böyle olmalı ki, nefsani arzulardan neş’et eden batıl ilahlara tapmaktan kurtuluş, müyesser olsun. Hakikat manasında teveccüh edilen kıblede, Yüce, Mukaddes, Hakiki, Vahid Mabud’dan gayri kalmasın. Onun üstüne, hiçbir maksat asla ihtiyar edilmesin... (İmam-ı Rabbani Hazretleri bu mektubu Hacı Meyan Muhammed Lahari’ye yazmıştır)Evet böyle eşsiz bir mutluluk, böyle büyük bir huzur uğrunda yapılan mücadele de elbetteki kolay olmayacaktır.Ebu Hureyre’nin rivayetine göre, Resulullah (S.A.V.) şöyle buyurdu:Allahu Teala Cebrail’i davet etti. Onu cennete gönderdi. Şöyle buyurdu:-Cennete git bak! Oradakiler için hazırladıklarımı gör-Ya Rabbi, izzetine yemin olsun ki, onu duyan, oraya girmek ister-Tekrar git bak, buyurdu. Cebrail gitti baktı döndü ve şöyle dedi;-İzzetin hakkı için oraya kimse giremez diye korkuyorum.Bundan sonra cehenneme gönderdi ve şöyle buyurdu;-Cehenneme git; onu ve ona gireceklere hazırladığımı gör.Cebrail (A.S.) gitti döndüğünde şöyle dedi;-İzzetine yemin olsun orayı duyan girmek istemez. Bu sefer onun çevresini şehevi şeylerle sardı ve Cebrail’e şöyle dedi;-Bir daha git gör.Cebrail (A.S.) onu görüp döndüğünde şöyle dedi;-İzzetin hakkı için; oraya girmeyen kalmaz diye korkuyorum.Görüldüğü gibi böyle bir mutluluğa ve cennete kavuşmak hiç de kolay değil. Allah (C.C.)’ın yardımı ve dilemesiyle onun gösterdiği yolda, onun emirlerine itaat ederek erişilebilinecek bir mutluluktur bu. Öyleyse Allah-u Teala’nın ve onun Resulü Peygamberimiz (S.A.V.) sözlerine iyi kulak vermeli ve itaat etmeliyiz. Bize en büyük yardımı nitekim Allah-u Teala’dan göreceğiz ve şimdi O’nun ve Resulü’nün emir ve öğütlerine kulak vereceğiz.Kitabımızın üçüncü bölümünde de islamın temel prensiplerini birinci bölümde olduğu gibi en kısa ve en az şekliyle Ayet-i Kerime ve Hadis-i Şeriflerle açıklamaya çalışacağız ve dördüncü bölümümüzde yine bu konularla alakalı olarak bilgiler edineceğiz.

III. BÖLÜMALLAH’I ZİKRETMEK VE SELAT-Ü SELAM

“Allah’ı zikretmek en büyük ibadettir”Ankebut Suresi 45“Her şeyin bir cilası vardır. Kalbin cilası ise Allah’ı zikir etmektir”Hadis-i Şerif“Ey iman edenler! Allah’ı çokça zikir ediniz”

Page 36: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Ahzap Suresi 41Ayeti kerime ve Hadis-i Şeriflerden de anlaşılacağı üzere Allah-u Teala’yı zikir etmek ibadetlerin en faziletlisidir, öyleyse her durumda Allah-u Teala’ya dua etmek bir kul olarak bizlerin borcudur. Yani insan Allah-u Teala’nın verdiği nimetlere şükrederek, kötü ve zor dönemlerinde Allah-u Teala’dan yardım dileyerek ve başarılı olmak ve mutluluğa ermek için Allah-u Teala’dan yardım dileğinde bulunup dua ederek Allah’ı her durumda zikir etmiş oluruz ve böylece hem Allah’ın rızasını, Allah’ın yardımını ve Allah’a karşı itaatkar olma derecesine erişmiş oluruz. Bu konuyla ilgili diğer bir Hadis-i Şerif ise şöyledir:“Amellerinizin hayırlısını, sultanımızın katında en pakını, derecelerinizi en çok yükselten şeyi, sizin için altın ve gümüş sadakasından daha hayırlı, sizin için düşmanla karşılaşıp vuruşmaktan daha hayırlı bir şeyi size haber vereyim mi: Allah’ı anmaktır”Hadis-i Şerif“Allah ve melekleri, peygambere salat etmekte (Onun şerefini gözetmeye ve şanını yükseltmeye özen göstermekte)dirler siz de O’na salat-u selam getiriniz.”Ahzap Suresi 56Ümmetimden kim ki ihlaslı bir kalple bana bir kere salat-ü selam getirirse Allah ona on mağfiret ihsan eder, derecesini on kat yükseltir günahlarından onunu defterinden siler.Peygamberimiz (S.A.V.)’e salavat getirmek bir tür günahlardan arınma vesilesidir bu sebepledir ki Peygamberimiz (S.A.V.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:“Bana Salat-ü Selam getiriniz çünkü bana salatü selam getirmek günahlardan arınmazının sebebidir.”Hadis-i ŞerifAllah-u Teala’yı zikretmek hususunda ve Peygamberimiz’e (S.A.V.) salavat getirmenin önemi hususunda bu hadis ve ayetlerin düşünülerek anlanması ve uygulanması sonucunda derece itibariyle insanın yükseleceği ve günahlardan daha uzak kalacağı kesindir. Allah-u Teala’yı zikretme hususuna değinmişken Kelime-i Tevhid hakkında biraz bilgi edinmemizde yarar olacağını umuyorum:“Benim ve benden önce peygamberlerin söylediği en faziletli söz ‘La ilahe illallah’ cümlesidir”Hadis-i Şerif“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz”Hadis-i Şerif“Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La ilahe illallah” derse cennete girer”Hadis-i ŞerifBu Kelime-i Tevhid’in ne derece önemli olduğunu anlamak için bir de Kur’an’ın şu ayeti Kerim’ini inceleyelim:“Bir zaman gelir ki, kafirler keşke biz de müslüman olsaydık derler”Hicr Suresi 2Mücahid bu ayeti kerimeyi açıklarken ‘La ilahe illallah’ diyenler cehennemden çıkarılınca kafirler; keşke biz de müslüman olsaydık derler buyurmuştur.Yüce Kur’an’ı okuyarak bilmediğmiz konularda bilgi sahibi olurken hem de bu vesile ile Allah-u Teala’yı da zikir etmiş oluruz. Kur’an okumanın fazileti pek büyüktür, bu husustaki şu iki hadisi şerifi okuyacak olursak konunun önemini daha iyi kavrayabiliriz:“Kim Kur’an’ın yeryüzünde yayılması uğrunda çaba harcarsa ana babası kafir bile olsa Allah onların azabını hafifletir”Hadis-i Şerif“Günahların tümü bana gösterildi. Onlar arasında Kur’an’ı öğrenip de bırakmak kadar ağırını girmedim”Hadis-i Şerif

Page 37: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

ZEKAT VE CİMRİLİK

“Allah cimri ve kibirlileri sevmez.” Nisa Suresi 4/36“Kim cimrilik eder ve (Allah’a karşı) müstağni davranır ve güzeller güzeli kelimeyi (tevhidi) yalanlarsa biz de onu çetin bir yola zorlarız”Leyl Suresi 22/5-10“Cömert, Allah’a, Cennete ve insanlara yakın, cehenneme uzaktır. Buna karşın cimri, Allah’a, Cennete ve insanlara uzak cehenneme yakındır”Hadis-i ŞerifYüce Kur’an’daki ayetlerden ve Peygamberimiz (S.A.V.)’in hadislerinden de anlaşılacağı gibi her müslümanın nefsinin cimriliğinden korunarak insanlara yardımı bir borç bilmesi şarttır. Verilen zekatın aynı zamanda insanların günahlarının bağışlanma vesilesi de olacağı Yüce Kur’an’da bizlere duyrulmuştur. Birazdan yazacağımız Hadisleri düşünecek olursak bu konuda çok söze gerek olmadığını ve her müslümanın bu konuya gereken hassasiyeti göstermesi gerektiğini daha iyi anlayacağız.“Allah’a yemin ederim ki hiçbir cimri cennete giremez”Hadis-i Şerif“Kim bir yetimi yedirir, içirir, barındırırsa Ulu Allah onu kesinlikle cennete koyar”Hadis-i Şerif“Zekatı veren, misafiri ağırlayan ve emaneti yerine teslim eden kimse nefsinin cimriliğinden sakınmış olur”Hadis-i Şerif“Hastalarınızı sadaka vererek tedavi ediniz”Hadis-i Şerif“İki yüz rekat nafile namaz kılacağına bir çörek sadaka vermeni daha çok isterim”Hadis-i Şerif“Otuz bin rekat nafile namaz kılacağına dul bir kadının ihtiyacını karşılamanı isterim”Hadis-i ŞerifGörüldüğü gibi Yüce Allah ve Resulü bu konuya oldukça önem vermişler ve cömertliği, insanlara iyilik etmeyi her fırsatta insanlara tenbihlemişlerdir. Ne var ki sadaka konusuna verilen hassasiyetin yanı sıra bilinmesi gereken bazı konulara da değinelim. Sadaka vermenin yanı sıra verilen sadaka ve verdiğiniz kişi de çok önemlidir. Öyle ki sadaka olarak vereceğiniz şeyler kendi nefsiniz için seçip istediklerinizden ya da ona denk olan şeylerden olmalıdır öyle ki sizin hiçbir zaman alıcı olmayacağınız şeylerin de sadaka olarak verilmesi caiz değildir bu konuyla alakalı olarak Kur’an’ın şu ayeti kerimeye dikkat edelim:“Gözünüzü yummadan alıcı olmayacağınız şeyleri sadaka vermeye kalkışmayınız. Biliniz ki Allah her şeyden müstağni ve hamde layık olandır”Bakara Suresi 267Dediğimiz gibi bu konuda da gayet titiz davranmak sadaka olarak vereceğimiz malın en azından rağbet görebilecek cinste olmasına dikkat etmeliyiz, bu konuda dikkat edilmesi gereken diğer bir husus da sadakanın verileceği şahsın iyi seçilmesidir. Bazı kimseler vardır ki aç olduğu halde hiç kimseden bir şey istemez ve bu konuda hiç kimseye bir şey söylemez işte asıl sadakaya layık olanlar onlardır. Bu tür kimseleri arayıp bulmalı ve gereken yardımı yapmalıdır. Bunun yanı sıra çevremizde fakir ve ihtiyaçları olan kişilerin ihtiyaçlarının karşılanması da önem teşkil eder.Şimdi bu konuyla alakalı Kur’an’dan bazı örnekler verelim ve böylece bu konuya gereken önemi verme hususunda biraz daha bilgi edinelim:“Mallarından sadaka al ki, böylelikle kendilerini günahlardan arıtmış ve iyiliklerini bereketlendirmiş olursun”Tevbe Suresi 103

Page 38: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“Siz Allah için ne verirseniz, Allah onun yerine başkasını verir”Sebe Suresi 39“Kendisinin ihtiyaçları olsa dahi başkalarını öz canlarına tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar umduklarına erenlerdir”Haşr Suresi 9“Kazandıklarınızın temiz olanlarından sadaka veriniz”Bakara Suresi 267“Şeytan sizi fakir olacaksınız diye korkutur. Size cimriliği ve sadaka vermemeyi telkin eder. Allah ise size katından bir mağfiret ve bir lütuf vadeder”Bakara Suresi 268Ümit ediyorum bu konluara gereken ilgi ve alakayı gösterirsiniz bu konuların önemi çok büyüktür, lakin biz bu kitapta çok kısa ve öz olarak bu konulara yer veriyoruz. İnşallah siz bu kısa öğütlerden çok büyük dersler çıkararak gerçek huzur ve mutluluğa doğru ilerlersiniz.

ANA, BABA HAKKI VE AKRABA ZİYARETİ

“Rabbin, sadece kendisine ibadet etmenizi ve ana, babaya iyilik etmeyi buyurmuştur”İsra Suresi 23“Onlardan biri ya da ikisi yanında ihtiyarlarsa sakın onlara ‘öf’ bile demeyiniz”İsra Suresi 23Anne ve babalarımızın bizler üzerindeki hakları asla ödeyemeyeceğimiz hepimizin malumudur onun içindir ki değil onlara itaatsizlik etmek “öf” bile demek Yüce Allah (C.C.) tarafından yasaklanarak anne babaya itaat ve yardımın önemi hakkında bizlere bilgi vermiştir. Kullarını en iyi bilen ve anlayan Yüce Allah (C.C.) dır. Anne babamızın bizlere gösterdiği şefkatin merhamet ve yardımın eşsizliğini anlamamak nasıl düşünülebilinir ki işte bu konudaki diğer bir ayeti kerime şöyledir:“Onlara kaba söz söyleme. Onlarla, yumuşak ve güzel konuş, onlara merhamet kanatlarını ger. Kendini onlara karşı engin göster. Bilhassa öldükten sonra onlara dua et ve; Ya Rabbi onlara merhametini esirgeme. Çünkü onlar çocukluğumda bana şefkatli davrandılar de.İsra Suresi 24Elbette ki her şeyi hakkı ile bilen Allah-u Teala’dır. Anne babalarımızın bizler üzerinde çok b üyük emekleri olduğunu ve buna karşın her zaman onlara karşı minnettarlığımızı ifade edecek yardım ve davranışlarda bulunmamız gerektiğini Yüce Kur’an’ın bir çok ayetinde bizlere haber vermiştir. İşte önem verilmesi gereken konulardan bir diğeri ise “Sıla-i Rahim” yani akrabayı ziyarettir. Bu konuda da Allah-u Teala bizlere gereken ilgiyi göstermemizi ve akraba haklarını gözetmemizi öğütlemektedir.“Şüphesiz Allah, adaleti, iyiliği, akrabaya muhtaç olduğu şeyleri vermeyi emreder”Nahl Suresi 90“Demek bir saltanat sahibi olduğunuzda hemen yeryüzünde fesat çıkaracaksınız ve akrabalık bağlarını keseceksiniz öyle mi? Onlar o zümredir ki; Allah onlara lanet etmiştir. Kulaklarını sağır, gözlerini de kör etmiştir.”Muhammed Suresi 22-23

Peygamber efendimiz bu konudaki hadislerinde şöyle buyurmaktadır;“Akraba ziyaretini kesen kimse, benimle oturmasın bizden ayrılıp gitsin”Hadis-i Şerif“Sıla-i Rahim etmeyen cennete giremez”Hadis-i Şerif“İsterse bir selam vermek olsun, akrabalarınızı ziyaret ediniz”Hadis-i Şerif

Page 39: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Kulun attığı adımlar arasında şu iki adımdan Allah’a daha sevimlisi yoktur:1.Namaz için atılan adım2.Akraba ziyareti için atılan adımAna baba haklarına riayet ve akraba ziyareti fazilet bakımından ne derece önemli olduğu bu açık ayeti kerim ve hadisi şeriflerde zikir edilmiştir. Her iki konuyla alakalı olarak diğer ayetlere de bakarak önemini kavramak ve bu kurallara uymak amacıyla şu ayetleri düşünerek okuyalım;“Bana şükret; ana babana teşekkür et. Dönüş ancak banadır”Lokman Suresi 14“Ya Rabbi, beni, anamı ve babamı bağışla”Nuh Suresi 28“Ya Rabbi duamı kabul buyur. Rabbimiz! Kıyamette beni, anamı, babamı ve bütün müminleri de hesaba kalkıldığı gün bağışla!”İbrahim Suresi 40-41“Adını kullanarak birbirinizden dilekte bulunduğunuz Allah’tan ve akrabalık haklarına riayetsizlikten de sakının”Nisa Suresi 1“Akrabaya, yoksula, yolda kalmışlara hakkını verin”İsra Suresi 26“Allah’tan korkunuz; akrabayı ziyaret ediniz. Bu sizi dünyada devam ettirir; ahirette sizin için hayırlı olur”Hadis-i Şerif

ÖFKEYİ YENMEK

“İyilik ve kötülük bir olmaz. Sen, kötülüğe iyilikle karşılık ver. Bir de bakarsın seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, yakın dost olur”Fussitet Suresi 34“Cahiller onlara söz attıkları zaman selam derler”Furkan Suresi 65“Onlar öfkelerini tutarlar, insanların kusurlarını bağışlarlar. Allah, iyilik edenleri sever”Ali İmran 134Öfkelenen insan sağlıklı düşünemeyeceği gibi kendi hata ve yanlışlarının da farkında olmayarak insanlara, sonradan çok pişman olacağı zararlar verebilir. Bunun içindir ki insanın her zaman öfkesini kontrol altında tutmayı öğrenmesi gerektir. İlk müslümanlar her hangi bir şeye niyet ettikleri vakit eğer o anda öfkeli iseler hemen ondan vaz geçerlerdi. Öyle ki öfke mantığı donduran ve insanı hataya sürükleyen bir durumdur. Peygamberimizin (S.A.V.) bu konudaki hadislerini inceleyelim ve bu tür durumlarda yapılması gerekenler hakkında bilgi edinelim:“Öfke cehennem ateşinden bir kordur. Ona tutulanınız ayakta ise otursun; oturuyorsa yere uzansın”Hadis-i Şerif“Kim Allah için alçak gönüllü davranırsa hiç şüphesiz Allah onun derecesini yükseltir”Hadis-i ŞerifEn üstün iman sabır ve hoşgörüdür.“Bir kimse, öfkesinin icabını yerine getirmeye gücü yeterken öfkesini tutarsa, onun gereğini yapmazsa, kıyamet günü Allah-u Teala onun gönlünü rızası ile doldurur”Hadis-i Şerif“Siz zulme uğramış olsanız bile, buna zulümle karşılık vermeyin. Sonra, Rabbiniz katındaki değerinizi yitirirsiniz”

Page 40: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Hadis-i Şerif“Güçlü insan öfkesini yenen insandır”Hadis-i Şerif“Bir kimse, müslümanların ırzlarına dil uzatmazsa, Allah kıyamet günü, onun hatalarını bağışlar. Bir kimse öfkesini tutarsa, Allah kıyamet günü, onun azabını hafifletir.”Hadis-i Şerifİnsanlara karşı hoşgörülü ve alçak gönüllü davranarak onların hata ve kusurlarını bağışlayarak af yolunu tutmakta Yüce Allah’ın kullarına öğütlerinden biridir. Öyle ki Kur’an’ın bir çok ayet-i kerimesinde bu konuya da yer verilmiştir bunlardan bazıları şöyledir:“Affı seç iyiliği emret, cahilden yüz çevir”Araf Suresi 199“Kim sabreder ve bağışlarsa şüphesiz ki bu uğrunda azim ve sebat etmeye değer işlerdendir”Şura Suresi 43“Müminlere şunu söyle ki kafirlere karşı en güzel sözü söylesinler hiddet göstermeksizin delilleri en güzel bir şekilde ortaya koysunlar”İsra Suresi 53“Kötülüğün karşılığı, ona denk bir cezadır. Fakat kim affeder ve barışı tercih ederse onun mükafatı Allah katındadır”Şura Suresi 40

GIYBET VE KOĞUCULUK

“Gerek birinin arkasından atıp tutanların ve gerekse yüzlerine karşı hakaret edenlerin her ikisinin de vay haline”Hümeze Suresi 1Sosyal yaşamda en çok dikkat edilmesi gereken ve maalesef bir türlü gereken önem verilmeyip en çirkin ve kötü olan, Cenab-ı Hakk’ın gazabına yol açan dedikodu ve koğuculuk bir çok toplumda olduğu gibi bizim toplumumuzda da yaygındır. Bu konu hakkında gereken bilgi edinilmiş olsaydı belki de insanlar bu çirkin davranıştan uzak dururlardı.Gıybet en büyük günahlar arasına girer. Çünkü gıybet bir çeşit kul hakkıdır ve dedikodusu yapılan kişi dedikoducuyu affetmedikçe Allah-u Teala’da o dedikoducuyu affetmez. Şimdi bu konuyla alakalı Hadis-i Şerif ve Ayet-i Kerimeleri inceleyelim:“Bazınız bazınızın gıybetini etmesin. İçinizden biri, ölü kardeşinin etini yemek ister mi? Hiç şüphesiz bundan tiksinirsiniz.”Hucurat Suresi 12Gıybet müslüman kardeşini arkasından hoşuna gitmeyeceği sözler ile anmasıdır.Birinin arkasından ister vücut eksikliği ister her hangi bir hatası ister soy ve asaletsizliği veya sözünde ve davranışında var olduğu öne sürülen bir kusurundan ve gerekse din veya dünya işlerinin eksikliğinden bahsedilsin hepsi gıybettir. Bundan daha kötüsü ise koğuculuk iki yüzlülüktür. Bu konudaki hadis ve ayetleri de inceleyerek gereken bilgiyi öğrenip her zaman Allah-u Teala’nın gösterdiği hak yolda olmaya çalışalım.“Koğuculuk yapan cennete giremez”Hadis-i Şerif“İnsanların kötüleri iki yüzlü olanlardır. Şunlara bir yüzle gider, şunlara da bir başka yüzle gider. Dünyada iki dili olanların, kıyamet günü ateşten iki dili olacaktır.”Hadis-i ŞerifGıybet ve koğuculuğun toplum huzurunu kaçıracağı ve insanların arasını açacağı her kes tarafından bilinmektedir. Öyle ki Peygamberimiz (S.A.V.) bu konuda bir çok hadislerinde, sakınılması gerektiğini vurgulamıştır. Değerli din alimlerimiz bu konunun hassasiyetini vurgulamak amacıyla gıybetin tarifini şöyle yapmışlardır. Bir kimsenin elbisesinin uzun veya

Page 41: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

kısalığını bile bahis konusu yapacak olsan gıybete girer demişlerdir. Peygamberimiz (S.A.V.) şöyle anlatıyor;“Dedikodudan sakınınız, çünkü dedikodu zinadan daha ağır bir günahtır zira zina eden bir kimse tevbe edince tevbesi Allah tarafından kabul edilebilir. Fakat dedikodusu yapılan kimse affetmedikçe dedikoducunun affedilmesi mümkün değildir”Hadis-i Şerif

İYİLİĞİ EMİR VE KÖTÜLÜĞÜ YASAK ETMEK

“Mümin erkeklerin mümin kadınların da bir kısmı bir kısmının velileri (dostları)dır. İyiliği emreder; kötülüğü yasaklarlar.”Tevbe Suresi 71“Onlar yaptıkları kötülükten birbirlerini alıkoymazlardı. Andolsun yaptıkları ne kadar kötüdür”Maide Suresi 79“Siz hayırlı ümmetsiniz. İnsanlara iyiliği emretmek, onları kötülükten alıkoymak için gönderildiniz”Ali İmran Suresi 110Yukarıdaki Ayet-i Kerimeden de anlaşılacağı üzere bizler seçilmiş hayırlı b ir ümmetiz öyle ki iyiliği emredip, kötülükten alı koymakta bizim üstlendiğimiz görevler arasındadır, bu göreve de riayet kaçınılmazdır. Çünkü Kur’an’ın bir çok ayetinde Muhammed (S.A.V.) ümmetinin iyiliği emir ve kötülüğü men etmesi gerekliliği haber verilmiştir. Hal böyle iken müslümanlar bu görevden sorumludur. Şu ayet-i kerimeleri okuyacak olursak anlatılmak istenenler hakkında bilgi sahibi oluruz.“Ey iman edenler! Sizden iyiliği emreden, kötülüğü yasaklayan bir topluluk bulunmalıdır. İşte onlar, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir”Ali İmran Suresi 104“Ne olurdu? Onların alimleri ve din bilginleri, günah söylemelerinden ve haram yemelerinden kendilerini vazgeçirmeye çalışsalardı ya. İşledikleri bu fiiller ne kadar kötü”Maide Suresi 63Bu konu hakkında bir diğer ayet-i kerime de Allah-u Teala Lokman Peygamberin dili ile şöyle anlatıyor:“Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış. Başına gelenlere sabret”Lokman Suresi 17İyiliği emredip, kötülükten insanları alıkoymanın yanı sıra insanın kendi nefsini de unutmayarak Allah’ın emir ve yasaklarına riayet etmesi lazımdır aksi halde böyle yapmayan bir kişinin söylediğine itibar edilmeyeceği gibi bu kişi şu ayetin tehdidi altına girecektir:“Affı seç, iyiliği emret, cahilden yüz çevir”Araf 199“Cahiller onlara söz attıkları zaman selam derler”Furkan 63“O takva sahipleri bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yenenler ve insanların kusurlarını affedenlerdir. Allah’da güzel davrananları sever”Ali İmran 134“Müminlere şunu söyle ki kafirlere karşı en güzel sözü söylesinler. Hiddet göstermeksizin delilleri en güzel bir şekilde ortaya koysunlar”İsra 53“Kim sabreder ve bağışlarsa şüphesiz ki bu uğrunda azim ve sebat etmeye değer işlerdendir”Şura 43

Page 42: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“Kötülüğün karşılığı ona denk bir cezadır. Fakat kim affeder ve barışı tercih ederse onun mükafatı Allah katındadır”Şura 40Ehli hikmetten bir zat der ki:Sana yapılan haksızlık hakkında düşünme, yoksa kalbin katılaşır, kinin artar ve öfken kökleşir. Fakirlik hakkında düşünme, yoksa derdin kederin çoğalır ve ihtirasın artar.“Affı seç, iyiliği emret, cahilden yüz çevir”Araf Suresi 199“Siz insanlara iyiliği emrediyorsunuz da kendi nefsinizi unutuyor musunuz?”Bakara Suresi 44“Bir cemaatin içinde masiyet fiilleri işlenir de ona engel olmazlarsa, onlara azap gelmesinden korkulur”Hadis-i Şerif“İçinizden biri, kötülüğü gördüğünde, onu eli ile düzeltsin. Eli ile olmazsa dili ile düzeltsin. Buna da gücü yetmediği takdirde o işe taraftar olmasın, kalbinden kötülesin. Bu ise imanın en zayıfıdır”Hadis-i Şerif“Hangi topluluk olursa olsun, içlerinde kötülük yapan birini, o kötülükten güçleri yettiği halde alıkoymazlarsa ölmeden evvel Allah onları umumi bir azaba uğratır”Hadis-i Şerif“Nefsimi kudreti ile tutana yemin ederim ki, mutlaka iyiliği emretmeniz, kötülüğe engel olmanız gerekir. Bunu yapmadığınız takdirde Allah tarafından size bir azap iner. Bundan sonra dua da etseniz makbul olmaz”Hadis-i ŞerifYumuşak huyluluk ve merhamet;Bir gurup gelerek Peygamberimize (S.A.V.) Es-samı aleyküm dediler. Peygamberimiz cevaben size de buyurdular ama Hz. Ayşe validemiz bu söze tahammül edemeyerek ölüm ve lanet sizin üzerinizedir dedi. Peygamberimiz onu uyararak “Ya Ayşe Allah her konuda tatlılığı ve yumuşak huyluluğu sever buyurdular”“Kim tatlılıktan ve yumuşaklıktan yana nasibini almışsa kendisine dünya ve ahiretin en hayırlı nesnesi verilmiş demektir”Hadis-i Şerif“Allah yumuşak tutumludur ve yumuşak huyluluğu sever yumuşak huyluluğa verdiği mükafatı sertliğe vermez”Hadis-i Şerif“Kim Allah için alçak gönüllü davranırsa hiç şüphesiz Allah onun derecesini yükseltir”Hadis-i Şerif“En üstün iman sabır ve hoşgörüdür”Hadis-i ŞerifYumuşak huyluluk ve merhametli davranmanın önemi hakkında kısaca birkaç ayeti kerime daha hatırlayalım:“İyilik ile kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde karşıla. O zaman bir de bakarsın ki seninle arasında düşmanlık bulunan sanki cana yakın bir dostun olmuştur”Fussilet Suresi 34

ABDEST VE NAMAZ

“Namazlarında huşu içinde olan müminler kurtuluşa ermişlerdir”Muminun 1

Page 43: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“O kimseler ki, gaybe iman ederler, namazlarını dosdoğru kılar, verdiğimiz rızıktan sadaka verirler”Bakara Suresi 3“Abdest almak sıkıntılara sabretmek, mescidlere adımları çoğaltmak, bir namazdan sonra, ikinci namazı gözetmek işte bu düşmandan saklayan kaledir”Hadis-i ŞerifBilindiği üzere abdest ve namaz bizleri Allah-u Teala’ya yakın kılan günlük ibadetlerimizden ve islamın emirlerindendir. Eksiksiz bir şekilde bu emirlere riayet etmek Allah-u Teala’nın rızasını kazanmaya vesiledir ve her kim Cenab-ı Hakk’ın rızasını kazanırsa onun yardımından mahrum edilmez. Bunun içindir ki Allah’ın rızası için abdest alıp onun huzurunda huşu içinde ibadet etmenin önemi bir çok hadis-i şerif ve Ayet-i Kerime’de vurgulanmıştır.“Bir kimse, benim aldığım gibi her abdest aldıktan sonra iki rekat namaz kılar ve bu namazında zihnini dünyevi meselelerle meşgul etmezse Allah onun gelmiş ve gelecek günahlarını bağışlar”Hadis-i Şerif“Beş vakit namaz sizden birinin kapısı önünde akan ırmağa benzer. Onun suyu boldur; her gün oraya beş kere girip yıkanan kimsede kir namına bir şey kalır mı?Bir kimse kırk gün bir rekatı bile kaçırmadan namazını cemaatle kılarsa Allah-u Teala onun için iki beraat fermanı verir. Biri cehennemden biri de nifaktan”Hadis-i Şerif“Beş vakit namazı, Allah-u Teala kullarına farz kıldı. Bir kimse bunları tam olarak kılar. Onların hakkını hafife almazsa Allah katında onun için cennet vaadi vardır. Bir kimse onların hakkını hafife alır, terk ederse Allah katında onun için bir mükafat yoktur. Dilerse merhamet eder, dilerse bağışlar”Hadis-i Şerif“Gece karanlığında, mescitlere gidenleri, kıyamet günü için tam nurla müjdele”Hadis-i ŞerifAbdest ve namazın fazileti Ayet ve hadislerden de anlaşılacağı üzere çok yücedir ama bu konuda dikkat edilmesi gerekenlere riayet etmeli ve tam bir ihlas ile Cenab-ı Hakk’a ibadet etmeliyiz. Çünkü Allah-u Teala hamdın en yücesine layık olandır. Bu yüzden ona layık olduğu gibi ibadet etmek gerektir. Öyle ki namaz kılmak için onun huzuruna durduğumuzda bedenimiz secdede iken zihnimiz başka şeylerle meşgul olmamalı ve gerçekten samimi bir şekilde hem bedenen hem de ruhen ibadet etmek gerekmektedir. İşte bu şekilde ibadet edenler müjdelenmişlerdir. Yüce Allah (C.C.) bizlere Kur’an’da dosdoğru namaz kılmayı emreder yani ibadette samimiyet ve huşuyu bu konunun önemi de şu ayeti kerimelerden anlaşılmaktadır.“Allah’a onun dininde ihlaslı ve samimi olarak ibadet ediniz”Mümin Suresi 14“Namazı dosdoğru kıl”Hud Suresi 114“Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, namazlarında gafildirler”Maun Suresi 4-5“Allah’ın huzuruna tam bir huşu ile durun”Bakara Suresi 20“Rüku edenlerle birlikte rüku ediniz”Bakara Suresi 43“Öyle insanlar vardır ki; onları ticaret, alış veriş Allah’ın zikrinden, namaz kılmaktan, zekat vermekten alıkoymaz”Nur Suresi 37“Onların yanları, yataklardan ayrılır, korku ve ümit ile Allah’a dua ederler”

Page 44: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Secde Suresi 16“Allah kulun kalbi ile bedenini birlikte hazırlayarak kılmadığı namazın tarafına bakmaz”Hadis-i Şerif“Bir kimseye iki rekat namaz kılmak için verilen güçten daha hayırlı hiçbir değer yoktur”Hadis-i Şerif“Bir kimse, Allah’a ikbal ile (manen Allah’a yönelerek” iki rekat namaz kılarsa anasından doğduğu günkü gibi günahlarından sıyrılır”Hadis-i Şerif“Gündüzün iki ucunda ve gecenin gündüze yakın saatlerinde dosdoğru namaz kıl iyilikler kötülükleri götürür bu anlayabilenlere birer öğüttür”Hud 114

IV. BÖLÜMSONSUZ MUTLULUĞUN SAHİPLERİ

İslam’ın temel prensipleri olarak çok kısa da olsa bahsettiğimiz bu konulara gereken hassasiyet gösterilecek olursa ve bununla birlikte islamın diğer esasları da bir insan için artık bir prensip olarak kabul edilmiş ve bütün davranış ve hareketleri de o doğrultuda ise sonsuz mutluluğun sahibi o kişi demektir ve müjdeler Cenab-ı Hakk’tan bağışlamalar ve rahmet hep o kimseyedir ne mutlu kendini takva sahipleri ile birlikte olmaya yönelten ve bu yolda başarıyı elde eden kimselere.“Şüphesiz takva sahipleri gölgelerde, kaynak başlarında... Ve canlarının istediği meyvelerin içindedirler”Mürselat Suresi 41-42“Rabbinin katında ahiret saadeti sadece takva sahiplerinindir”Zuhruf Suresi 35“Hiç şüphesiz en iyiniz en çok takva sahibi olanınızdır”Hucurat Suresi 13İşte takva sahibi bir insan, aynı zamanda sonsuz mutluluğun ve huzurunda sahibidir. Öyle ki o çevresindekilere bir ışık, karanlıklarda bir nurdur. Ahlak ve insaniyette insanların takdiri ve övgülerine layık bir örnek insandır ve her şeyden önemlisi Allah-u Teala’nın rızasına ermiş en büyük mutluluğu elde etmiş bir kimsedir.İşte dünyada mücadelesinde hiçbir zaman bir pişmanlık duymayan ve kazandığının hiçbir zaman kendini yüzüstü bırakmayıp kendisine hayal bile edemeyeceği sonsuz nimetler kazandıran bir zafer olduğunun bilinci ile yaşayan kimsedir takva sahibi.İnsan, Yüce Allah’ın emirlerine riayet ile bu eşsiz mutluluğa, bu yüksek dereceye erer.“Hiç şüphesiz bu yol, benim dosdoğru yolumdur. O halde ona uyunuz ve başka yollara saparak Allah’ın yolundan ayrı düşmeyiniz. Allah bunları size takva sahibi olasınız diye tavsiye ediyor”Enam Suresi 153İşte ideal insan gerçek başarıya ulaşmış asıl takdir ve övgüye layık olan insan, Cenab-ı Hakk’ın dilemesiyle takva sahibi olmuş insandır.Allah-u Teala insanlara yaratılışlarından bu güne kadar hep bu başarıya ulaşmaları için peygamberler vasıtası ile tavsiye ve öğütlerde bulunmuştur. Bu gün insanların edinmiş olduğu sosyal yaşam huzuru ahlak ve insanlar arası ilişkilerin gelişip hoşgörünün yaygınlaşması Cenab-ı Hakk’ın insanlara emir, yasak ve tavsiyeleri ile gerçekleşmiştir. Bu gün dünyanın her yerindeki insanlar doğusundan batısına sosyal yaşamdaki huzurlarını, hoşgörülü ve ahlaklı oluşlarını ve buna benzer iyi ve hoş olan bütün davranış, söz ve fiillerini Cenab-ı Hakk’ın yardım ve dilemesi sayesinde elde etmiştir. Gerçeği insan bütün sahip olduğu her şeyi Allah-u Teala’nın yaratması ile elde eder. Doğudan batıya kadar tarihten bu güne değişik kavimlere

Page 45: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

peygamberlerin Allah-u Teala’nın o güzel emir ve yasakları ile insan huzurunu ve mutluluğunu sağlayıcı prensipleri ile gelerek onlara bu konuda gereken yardımı, Allah-u Teala’nın emri ile yerine getirmişlerdir.Her ne kadar dünya halklarının bir kısmı bunu inkar edecek olsa da insan yaradılışını ve bütün sahip oldukları her şeyi Allah-u Teala’ya borçlu olduğu gibi sonradan edinmiş olduğu ahlak ve davranışlarında var olan o mükemmellikleri de Cenab-ı Hakk’a borçludur. Bütün bunları da Allah-u Teala’nın dilemesi ve emirleriyle elde etmiştir. İspat istiyenler için eğer öyle olmasaydı insanlık çoktan helak olmuş olurdu. Nitekim ne zaman bir kavim azmış ve yoldan çıkmış ise akıl mantık almayacak tavır ve davranışlar içine girmiş ve birbirlerine yaptığı zulümlerin ardı arkası kesilmiyorsa Allah-u Teala’nın emir ve yasakları ile o kavme bir peygamber gelmiş ve onlara yapmakta olduklarının yanlışlığını ve bu kötü gidişatın akıbetini haber vermiştir. Kısmen de olsa insanlar peygamberlere riayet ederek helak olmaktan kurtulmuşlardır. Peygamberlerin getirdiğine inanmayan kavimlerin helakı da örnekler ile Kur’an’da mevcuttur.Bütün insanların mutluluklarını istediği her ne kadar dille ifade edilse de durum böle değildir. Çünkü dediğimiz gibi sonsuz mutluluğa giden yol Allah-u Teala’nın dilemesi ve yardımları ile takva sahibi olmaktadır, yani öyle bir insan ki davranış ve ahlakta kusursuz, hoşgörü ve yardımlaşmada kendinden önce insanları düşünebilecek bir yapıya sahip merhamet ve yardım severliği sınırsız, erdemli, vakarlı, bütün insanlara karşı dürüst ve vefakar Yaratıcısına karşı hep sadık ve ibadetinde samimi daha buna benzer bir çok harikalarla dolu bir ideal insan olmaktır. Peki sizce neden insan bunu benimseyip kendine böyle bir ideal insan (takva sahibi) olmayı amaç edinip bu uğurda mücadele vermez de boş ve fani olan dünya nimetleri peşinde koşmayı yeğler? Halbuki bütün insanların ideal bir insan olmayı benimsemiş ve takva ile yaşamayı amaç edinmiş olmaları sonucunda dünyanın ne derece huzurlu ve mutluluk içinde yaşayacağını düşünün. Bütün insanlar barış içinde bir tek karıncanın incitilmesi bile hoş görülmeyerek birlikte huzurlu ve mutlu yarınlara doğru bir yaşam. Peki neden hayal bile edilemeyecek kadar harika bir dünyanın oluşmamasına sebep?“Muhakkak insan Rabbine karşı pek nankördür. Buna kendisi de şahittir”Adiyat Suresi 6-7Kitabımızın birinci bölümünden de hatırlayacak olursak insanın kendi nefsini tanıması hususunda bunu açıklamıştık: İnsanın nefsi hiçbir zaman özgürlüğünü kısıtlayıcı bir durum ya da şartın altına girmek istemez. İşte takva sahibi ideal bir insan olabilmenin şartlarından biri ise aşırı arzu ve istekleri frenlemek yani nefsi kontrol altına almaktır. Durum böyle olunca nefis böyle bir şartı kabullenmek yanlısı olmayacaktır. Biz insanlara düşen de kendimizi (nefsimizi) iyi tanımak onun ne istediğini, bizi nereye götürmek istediğini iyi bilmenin yanı sıra Allah-u Teala’nın emirlerine riayet ederek Peygamberimiz (S.A.V.)’in yolundan yürümektir. İşte bu şekilde Allah-u Teala’nın yardım ve dilemesiyle sonsuz mutluluğa ereceğimiz bilinmelidir.Bize huzur ve mutluluğun bulunmasında engel teşkil eden de nefsimizdir. Nitekim yardıma ihtiyacı olan bir insana bir şey vermek istenildiğinde nefsin itirazı olacak ve o yardımı yaptığı takdirde kendisine ilerde lazım olacak bir şeyin elden çıkarılmasının doğru olmadığı bahanesiyle insanı bu güzel davranıştan mahrum edecektir bu konuda örnekleri çoğaltmak mümkündür. Sonuç itibariyle insanı helaka götüren de kendi nefsi ve şeytandır.“O takva sahipleri bollukta ve darlıkta bağışta bulunanlar, öfkelerini yutanlar ve insanların kusurlarını affedenlerdir”Ali İmran Suresi 134“... Muhakkak o nefsi temizleyen felaha ermiştir. Onu kirletip gömen ise hüsrana uğramıştır”Şems Suresi 9-10Bu konu üzerinde düşünecek olursak nerdeyse çok zor ve imkansız gibi görünen nefsi tam anlamıyla himaye altına almak, hiç de zor olmadığı görülür. Zaten bir çok insanın yararına

Page 46: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

olan keşfinde temilinde düşünmek (tefekkür) vardır. Peygamber efendimiz (S.A.V.) bir hadis-i şeriflerinde şöyle buyurmaktadır:“Düşünce gibi ibadet yoktur”Hadis-i ŞerifBir diğer Hadis-i Şerifte ise;“Bir saatlik tefekkür, bir senelik nafile ve cahilane olarak yapılan ibadetten daha hayırlıdır”Hadis-i ŞerifEvet bu konu üzerinde tefekkür bize kazandırdığı kolaylıkları bir inceleyelim. Öncelikle nefsimizi aşırı arzu ve ihtiraslardan nasıl alıkoyarım? Elbette evrensel düşünerek; bizden öncekilerin bir müddet bu dünyada kaldıktan sonra nasıl gerçek dünyaya göçtüklerini ve elbette bizim de yer ya da geç mutlak ölümü tadacağımızı ve ölümün bize ne zaman geleceği hususunda bir bilgi sahibi olmadığımızı bilmek ve aslında en uzun sandığımız zamanın bile çok kısa bir sürede geçtiğini gözönüne almanın yanı sıra ölüme karşı hazırlıklı olmak gerektiğini de düşünmek gerektir.Peygamber efendimiz (S.A.V.) dünya işleri ile olabildiğince meşgul olan kimselere ve boş işler ile uğraşanlara ölümü hatırlamayı tavsiye etmiştir. Bu değişmez gerçekten kaçmak yerine ona karşı hazırlıklı olmak gerektir. İnsanların bir çoğunun ölümün onları aniden yakalayacağını bildiği halde ondan habersizmiş gibi yaşamaları sizce de tuhaf değil mi? Yolun sonunda bir uçurum olduğunu bildiği halde gülüp oynayarak ona doğru koşmak.Bu konuda çok dikkatli olmalıyız dünya hayatının bir geçici oyundan ibaret olduğunu. Asıl yurdun, asıl hayatın ise ahiret hayatı olduğunu ve bu dünyada bir kısa sınavda olduğumuzu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayacak olursak nefsimizle mücadelemiz sandığımızdan daha kolay olacaktır.“Allah dilediği kimseye rızkı genişletir, daraltır. Onlar (Mekkeliler) ise dünya hayatı ile ferahlamaktadırlar. Halbuki ahiretin yanında dünya hayatı, ancak (değersiz) bir metadan ibarettir.”Rad Suresi 26Bu konuda bize en büyük yardımı gösterecek olan Yüce Kur’an’dır. Allah-u Teala Kur’an’da bizlere geçmiş milletlerin düşmüş olduğu hataları haber vererek onların düştüğü hatalara düşmememizi öğütlemenin yanı sıra bir çok bilmediğimiz konuda bizleri bilgilendirerek ihlaslı bir insan olmamıza yardım etmektedir.“O Kur’an ancak bütün alemlere bir öğüttür”Tekvir Suresi 27“O Kur’an, şüphesiz (hakla batılı) ayıran kesin bir sözdür. O, şaka değildir. Doğrusu onlar hep hile kuruyorlar. Ben de (onların hilelerine) hile (cezası ile) karşı koyarım. O halde kafirlere mühlet ver! Onlara biraz mühlet ver!”Tarık Suresi 13-14-15-16-17“Dünya hayatı, küfredenlere süslü gösterilir de iman edenlerle alay ederler. Halbuki takva sahipleri kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir”Bakara Suresi 212“İnsanlara; kadınlar, oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar ve ekinler kabilinden şehvet sevgileri ziğnetli gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçici menfaatidir. Halbuki Allah var ya! İşte akıbet güzelliği onun yanındadır”Ali İmran 14“O kimseler ki öldükten sonra bizim huzurumuza çıkacaklarını ummayanlar ve dünya hayatına razı olup, gönülleri ona yatmış bulunan kimselerle bizim bunca ayetlerimizden gafil olanlar var ya! İşte bunların varacakları yer, kazandıkları günahlar sebebiyle ateştir”Yunus Suresi 7-8Her şeyin açık bir şekilde ortada olduğunu bile bile, dünya nimetleri uğruna verilen mücadelenin, sonunda yok olacak olan bu nimetler için değmeyeceğini bile bile neden bu

Page 47: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

tutumda ısrar etmeli ki? Nefsin bu mantıksızlığa ısrarlı tutumu yüzünden doğrulara yönelmek insan için zorlaşmıştır. Anlatılmak istenen bütünüyle dünyadan elimizi çekmek ve dünya için hiçbir şey yapmamak değildir, yalnız ahiret yurdunun devamlı ve dünyadan hayırlı oluşu nazarı itibariyle alınarak ona göre davranıp asıl amacın o sonsuz mutluluğu Ahiret yurdunu kazanmak olduğunu bilmektir. Dünya hayatı ve nimetlerine hiç ölmeyecek gibi sarılıp onun uğrunda bütün enerji ve zamanını feda ettikten sonra ölümün onu yakalamasıyla birlikte bütün kazandıklarının kendini terk edip y ok olacağını bilerek yaşamaktır.“Allah’ın sana verdiği nimetle ahiret yurdunu kazanmaya çalış: Dünyadan da nasibini unutma”Kasas Suresi 77Elbette ki insanın rahat, huzurlu, hiç kimseye muhtaç olmaksızın yaşaması için de gereken çabayı göstermesi şarttır. Yalnız bunu bir amaç edinerek başka gaye gözetilmeksizin, onun uğrunda mücadele etmek tam anlamıyla düşüncesizliktir.“Bilmiş olun ki; bu dünya hayatı ancak bir oyun ve bir eğlence, bir süs ve aranızda bir övünme, mal ve evlattan üreme yarışından ibarettir. Bir yağmur gibi ki, onun bitirdiği nebat çiftçilerin hoşuna gider, sonra kurur. Onu sararmış görürsün, sonra da çer çöp olur. Ahirette ise, şiddetli bir azap ve Allah’tan bir mağfiret, bir rıza vardır. Dünya hayatı ancak bir aldanış mekanından başka bir şey değildir.Hadid Suresi 20Dünyada elde etmiş olduğumuz iyi şartlar ya da nimetler konusunda da dikkatli olmalıyız, öyle ki değişen hayat şartları düşünmeyen bir insanı da değiştirir, elde edilen zenginlik ya da benzeri bir nimeti bir oyalanma bir eğlence olarak görüp zamanın büyük bir kısmını onunla meşgul olarak geçirmekte doğru olmaz.“Size ne şey verilmişse, sırf dünya hayatının geçici bir istifadesi ve süsüdür. Allah katındaki (sevap) ise, hem daha hayırlı, hem daha devamlıdır. Artık akıllanmayacak mısınız?”Kasas Suresi 60“Bu dünya hayatı, bir eğlence ve oyundan başka bir şey değildir. Ahiret yurdu ise, gerçek hayat odur. Ama bilselerdi!”Ankebut Suresi 64“Fakat siz (ey kafirler) dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Halbuki ahiret; daha hayırlı ve devamlıdır”Ala Suresi 16-17Her ne durum ve şartta olursa olsun insan dünya hayatının faniliğini göz önünde tutarak hep şükredip rıza göstermelidir. Sabredilmesi gereken durumlarda sabretmek ve Allah-u Teala’ya dua ederek onun yardımını dilemek gerektir.“(Habibim) Sabah, akşam Allah’ın rızasını dileyerek dua edenlerle beraber dua et”Kehf Suresi 28Dünyada bir takım insanların yaşamakta oldukları lüks ve rahat hayata bakarak onlara eğilim göstermek veya öyle bir hayatı dilemek ve bu uğurda çaba göstermek de doğru değildir. İnsan bu konuda her zaman kendinden daha zor durumda olanlara bakarak ibret almalıdır.“Sırf kendini imtihan için, bir kısım kafirlere dünya hayatının ziyneti olarak (verdiğimiz ve) faydalandırdığımız şeylere sakın göz dikme. Rabbinin rızkı daha hayırlı, daha devamlıdır.”Ta Ha Suresi 131“Sizin yaratılışınızda ve türetip yaydığı canlılarda kesin bilgiyle insan bir kavim için ayetler vardır”Casiye Suresi 4Takva sahibi olmamıza yardım sağlayacak diğer bir husus ise çevremizdekilere ibret dolu gözlerle bakmak ve baktığımız şeyler üzerinde düşünmektir. Allah-u Teala’nın yaratmış olduğu en küçük maddeden en büyüğüne kadar bir ilahi yaratıcılık özelliğinin varlığını bilmek, doğanın muhteşem dengesini ve d oğa içindeki yaratılmış her şeyin o mükemmel

Page 48: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

sırrını göz önüne alarak Cenab-ı Hakk’ın kuvvet ve kudretinin yüceliğini anlamak ve ona itaatkar bir kul olmak gerekmektedir.“O göğe baksalar ya! Nasıl yükseltilmiş? O dağlara baksalar ya! Nasıl dikilmiş? O yere baksalar ya! Nasıl döşenmiş? Sen hemen ihtar et! Sen ancak bir öğütçüsün. Onların üstüne musallat edilmiş (bir kimse) değilsin”Gaşiye Suresi 18’den 22’ye“O’nun ayetlerinden biri de arzı(n nebatlarını) boyun bükmüş görmendir. Fakat üzerine suyu indirdik mi hemen davranır ve kabarır. Ona hayat veren elbette ölüleri diriltir. Çünkü O, her şeye kadirdir”Fussilet 39Kur’an-ı Kerim’deki bir çok gerçekleri bilim adamları pek yakın zamanlarda bulmuşlardır:“Onlar hala Kur’an’ı iyice düşünmüyorlar mı? Eğer O, Allah’tan başkasının katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.”Nisa Suresi 82Eğer siz O’na (Muhammed’e) yardım etmezseniz, (iyi bilin ki) iki kişiden biri olduğu halde (Resulullah ve Ebu Bekir R.A ) kafirler Onu (Mekke’den) çıkardıkları zaman Allah ona yardım etmişti. Hani onlar mağarada (Sevr mağarasında) idiler (Ebu Bekir R.A korkunca Resulullah) o zaman arkadaşına, ‘üzülme Allah bizimle beraberdir’ diyordu. Bunun üzerine Allah Ona (sukünet sağlayan) emniyetini indirdi, onu sizin görmediğimiz bir ordu (melekler) ile destekledi ve kafir olanların sözünü alçalttı. Allah’ın sözü ise (zaten) yücedir. Çünkü Allah daima üstündür, hikmet sahibidir”Tevbe Suresi 40Hiç şüphesiz evrende Cenab-ı Hakk’ın kuvvet, kudret ve yaratıcılığının yüceliğine deliller vardır. Onları görmezden gelerek yaşamak, bu kurulu düzenin sahibini önemsememek, bize sunulmuş bunca nimetin nereden geldiğini ve sırrını araştırmamak öylesine bir düşüncesizliktir ki insana sonuç itibariyle Allah-u Teala’nın gazabıyla yüz yüze gelmek gibi bir son hazırlar.“Müminlerin iman bakımından en sadık olanları, dünyada en çok tefekkür edenleridir (düşünenleridir)”Hadis-i Şerif“Gece ile gündüzün ard arda gelişinde (veya aykırılığında), Allah’ın gökten rızık indirip ölümünden sonra yeryüzünü diriltmesinde ve rüzgarları (belli bir düzen içinde) yönetmesinde aklını kullanan bir kavim için ayetler vardır”Gasiye Suresi 5“(Onlar mı) Yoksa, gökleri ve yeri yaratan ve size gökten su indiren mi? Ki onunla (o suyla) gönül alıcı bahçeler bitirdik, sizin içinse bir ağacını bitirmek (bile) mümkün değildir. Allah ile beraber başka bir ilah mı? Hayır, onlar sapıklıkta devam eden bir kavimdir”Ankebut Suresi 65“Görmedin mi ki, Allah bulutları sürmekte, sonra aralarını birleştirmekte sonra da onları üst üste yığmakta, böylece yağmurun bunların ardından akıp çıktığını görürsün”Nur Suresi 43“Yağmur oluşumu üzerinde araştırma yapan bilim adamları yağmur bulutlarının belli bir sistem ve aşamalarla oluştuğunu görmüşlerdir. Yağmur bulutlarından olan cumulanimus türü bulutlar şu aşamalarla oluşur:1.Sürülme: Bulutlar rüzgar tarafından sürülürler2.Birleşme:Rüzgar tarafından itilen küçük bulutlar sürüklendikleri yerde birleşerek büyük bulutları oluştururlar3.Yığılma: Bulutun merkezindeki çekiç kuvveti kenarlara oranla daha fazladır, merkezin yukarı çekilişi gövdenin dikey olarak büyümesine neden olur. Böylece bulutlar yukarı doğru genişler üst üste yığılırlar ve bu yığılmalar sonucunda atmosferin daha serin noktalarına

Page 49: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

ulaşan bulutlarda su ve dolu damlaları büyümeye başlar. Bu damlalar yukarı çekiş gücünün desteklenmeyeceği kadar ağırlaştığında bulutlardan aşağıya yağmur vb. damlaları şeklinde düşmeye başlar.Bilim adamları yağmur oluşumunun keşfini çok yakın zamana gerçekleştirdiler. Oysa Kur’an’da bu çok önceden bildirilmiştirAkıl ve vicdan sahibi her insan Allah’ın yarattığı her canlıda Allah’ın aklının, gücünün ve ilminin yansımalarını görecek ve böylelikle Allah’ın sonsuz ilmini ve nihayetsiz gücünü daha iyi takdir edebileceklerdir. Allah bir ayette evrende yarattığı varlıklardan bazılarını belirttikten sonra bunların her birinin “İçten Allah’a yönelen her kul için hikmetle bakan bir iç göz ve bir zikir” olduğunu bildirmektedir (Kaf Suresi 8).“Biz geceyi ve gündüzü iki ayet kıldık; gece ayetini sildik de Rabb’inizden bir fazl aramanız, yılların sayısını ve hesabı öğrenmeniz için gündüzün ayetini aydınlatıcı kıldık. Biz herşeyi yeterince açıkladık”İsra Suresi 12“Gerçekten sizin Rabb’iniz, altı günde gökleri ve yeri yaratan, sonra istiva eden Allah’tır. Gündüzü durmaksızın kendisini kovalayan geceyle örten, güneşe, aya ve yıldızlara kendi buyruğuyla baş eğdirendir. Haberiniz olsun yaratmak da, emir de (yalnızca) O’nundur. Alemlerin Rabb’i olan Allah ne yücedir”Araf Suresi 54“Güneşi bir aydınlık, ayır bir nur kılan ve yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona duraklar tesbit eden O’dur. Allah bunları ancak hak ile yaratmıştır. O bilen bir topluluk için ayetleri böle birer birer açıklamaktadır”Yunus Suresi 5“Dağları görürsün de, hareketsiz sanırsın; oysa onlar bulutların sürüklenmesi gibi sürüklenirler”Neml Suresi 88Yine jeologların dağların hareketini keşfetmeleri çok yakın bir zamana dayanmaktadır.“Yeryüzünde birbirine yakın komşu kıtalar vardır; üzüm bağları, ekinler, çatallı ve çatalsız hurmalıklar da vardır ki, bunlar aynı su ile sulanır; ama ürünlerinde (ki verimde ve lezzette) bazısını bazısına üstün kılıyoruz. Şüphesiz, bunlarda aklını kullanan bir topluluk için gerçekten ayetler vardır”Rad Suresi 4“Ya da yeryüzünü bir karar yeri kılan, onun arasında ırmaklar var eden ve ona (yeryüzü için) sarsılmaz dağlar yaratan ve iki deniz arasında bir ara engel (haciz) koyan mı? Allah ile beraber başka bir ilah mı? Hayır onların çoğu bilmiyorlar”Neml Suresi 61“İki deniz bir değildir. Şu tatlı, susuzluğu keser ve içimi kolay; şu da tuzlu ve acıdır. Ancak her birinden taze et yersiniz...”Fatır Suresi 12“Biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları bir oyun ve oyalanma konusu olsun diye yaratmadık”Duhan Suresi 13“Görüyor musun; gerçekten Allah, gökyüzünden su indirdi onu yerin içindeki kaynaklara yürütüp geçirdi. Sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkarıyor. Sonra kurumaya başlar, böylece onu sararmış görürsün. Sonra da onu kurumuş kırıntılar kılıyor. Şüphesiz bunda, temiz akıl sahipleri için öğüt alınacak bir ders (zikr) vardır.”Zümer Suresi 21“Allah, yeryüzünü sizin için bir karar, gökyüzünü bir bina kıldı; sizi suretlendirdi, suretinizi de en güzel (bir biçim ve incelikte) kıldı ve size güzel temiz şeylerden rızık verdi. İşte sizin Rabb’iniz Allah budur. Alemlerin Rabb’i Allah ne yücedir”

Page 50: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Mümin Suresi 64Sonsuz mutluluğa sahip olabilmemize yardımı olacak bu prensiplere yenilerini ekleyeceğiz. Şimdi bu konu üzerinde biraz daha duralım. Rabb’imizin bizden istediği gibi ihlaslı bir insan (takva sahibi bir insan) olmakta yardımcı olan bu konulara dikkat ve titizlikle eğilmelidir. Çünkü bu bizim sonsuz mutluluğa ulaşmamıza Allah’ın izni ve yardımıyla vesile olacaktır. İnsanların asıl amacı bu olmalıdır. Rabb’imizin bizden istediği gibi bir insan olmak yani takva sahibi bir kimse olmaktır. Öyle ki asıl mutluluğa erenler, asıl kurtuluşa erenler de takva sahibi kimselerdir. Yüce Kur’an’ın bir çok ayeti kerimesinde bu konu dile getirilerek takva sahibi olmanın önemi bizlere anlatılmıştır.“Sonra takva sahiplerini kurtaracak ve zalimleri dizüstü çökmüş olarak orada (cehennemde) bırakacağız”Meryem Suresi 72“Allah sadece takva sahiplerinin amellerini kabul eder”Maide Suresi 27“Ey Ademoğulları! Size edep yerlerinizi örtecek bir elbise, bir de hilat indirdik. Fakat takva elbisesi yok mu? İşte O, hepsinden daha hayırlıdır. Bu, Allah’ın (kudretine delil olan) ayetlerindendir. Umulur ki, düşünüp ibret alırlarÇirkin bir söz işittiler mi, ondan yüz çevirirler ve ‘Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz sizedir. Kalın sağlıcakla. Biz cahilleri arayıp sormayız!’ derler.Kassas Suresi 55“İşte ahiret yurdu! Biz onu öyle kimselere veririz ki, onlar yer yüzünde kibir ve fesat istemezler. (Güzel) sonuç, müttekilerindir.”Kassas 83“Doğruyu getiren (Muhammed S.A.V.) ve tasdik eden yok mu? İşte bunlar takva sahiplerinin ta kendileridir. Onlar için Rableri katında, ne dilerlerse var işte iyilik yapanların mükafatı budur”Zümer Suresi 34-35“(Allah’tan) Sakınanlara; Rabb’iniz ne indirdi dendiğinde, ‘Hayır’ dediler. Bu dünyada güzel davranışlarda bulunanlara güzellik vardır; ahiret yurdu ise daha hayırlıdır. Takva sahiplerinin yurdu ne güzeldir.”Nahl Suresi 30“İman edip yararlı işler görenler; bundan böyle sakındıkları ve imanlarında yararlı işler görmekte devam ettikleri, sonra takva ve imanlarında, kökleştikleri, daha sonra bu takva ile beraber yararlı işler yaptıkları takdirde, haram kılınmazdan önce tattıkları şeylerde b ir günah yoktur. Allah iyilik yapanları sever.”Maide Suresi 93“Ve şüphesiz ki ahiret de bizim, dünya da bizimdir. İşte ben sizi, köpüren bir ateşle uyardım. Ona ancak en azgın olanlar girer. Öyle ki (Peygamberi) yalanlamış (imandan) yüz çevirmiştir. Takva sahibi ondan uzaklaştırılır. O takva sahibi ki, malını Allah yolundan verip temizlenir.”Leyl Suresi 13’den 18’e kadarBu konuyla ilgili bazı Hadis- Şerifler ve hikmetli sözler şöyledir:“Namaz kılmaktan yaya ve oruç tutmaktan kirişe dönseniz takva olmadıkça bunlardan fayda göremezsiniz”Hadis-i Şerif“Takva elbisesini soyan kimse hiçbir şeyle örtünemez”Hadis-i Şerif“İnsan eksiksiz takva sahibi olabilmek için gözünü harama bakmaktan, dilini yalandan ve dedikodudan ve vücudunu haramdan sakınmalıdır.”İbrahim B.Edhem

Page 51: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“Kurtuluş iki şeydedir; takva ile temiz niyet. Mahvoluş da iki şeydedir: Allah’ın Rahmetinden ümit kesmek ve kendini beğenmek”İbn-i Mesut“Takva sahibi üç özellikle belli olur. Henüz elde edemediği şeylerle ilgili güzel bir tefekkür. Elde ettikleriyle güzel bir hoşnutluk. Kaçırdığı şeylerle ilgili güzel bir sabır”Hz. Davut (A.S.)Unutmayalım ki gerçek mutluluğun sahipleri takva sahibi olanlardır ve eğer sonsuz mutluluğu istiyorsak, önce takva sahibi olmamız şarttır. Bu uğurda gayret ve çaba göstermeliyiz şimdi takva sahibi olmamıza yardımı olacak diğer bir husus hakkında bilgi vereceğiz.Hepinizin bildiği gibi Cenab-ı Hakk’ın bize bahşetmiş olduğu sayılamayacak kadar çok nimet vardır. Bunları düşünmek ve içimizde bu hikmetlere karşı minnettarlık duymak; bize Allah-u Teala’nın emirlerine itaatkarlık kazandıracaktır. Öyle ki Alla-u Teala’nın üzerimizde sayısız nimetleri vardır ve hiçbir zaman bu nimetlerin borcunu yaratıcımız olan Yüce Allah (C.C.)’a ödeyebilecek değiliz. İsterseniz şimdi bu konuyla ilgili ayeti kerimeleri inceleyelim:“Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah’ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür”İbrahim Suresi 34“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. Dağılıp ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın.”Ali İmran 103“Allah, takva sahiplerini (inanarak ve inançlarını uygulayarak) zafere ulaşmaları dolayısı ile kurtarır. Onlara kötülük dokunmaz ve onla hüzne kapılmayacaklardır”Zümer Suresi 61“Eğer Allah’ın nimetini saymaya kakışacak olursanız onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.”Nahl Suresi 18Hem dünyada hem de ahirette mutluluk ve huzur içinde yaşamak da yine takva sahibi olmakladır. Kur’an-ı Kerim’de bu hususta şu ayetlere dikkat edelim:“Onlardan öylesi de vardır ki: Rabb’imiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru der. İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah hesabı pek seri görendir”Bakara Suresi 201-202“İşte Allah, iman edip salih amel işleyen kullarına böyle müjde vermektedir. De ki; Ben buna karşı yakınlıkta sevgi dışında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik kazanırsa biz ondaki iyiliği arttırırız. Gerçekten Allah bağışlayandır, şükredene karşılığını verendir”Şura Suresi 23“Erkek olsun, kadın olsun, bir mümin olarak kim salih bir amelde bulunursa, hiç şüphesiz biz onu güzel bir hayatla yaşatırız ve onların karşılığını yaptıklarının en güzeliyle muhakkak veririz.”Nahl Suresi 97“İman edenler, hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla cihat edenlerin Allah katında büyük dereceleri vardır. İşte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır. Rableri onlara katından bir rahmeti, bir hoşnutluğu ve onlar için, kendisine sürekli bir nimet bulunan cennetleri müjdeler”Tevbe Suresi 20-21“(Ancak) Gerçekten iman edip, salih amellerde bulunanlar ise; Onlar için nimetlerle donatılmış cennetler vardır. Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. Allah’ın vadi haktır. O, üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet sahibidir.”Lokman Suresi 8-9

Page 52: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“Andolsun, siz güçsüz iken Allah size Bedir’de yardımıyla zafer verdi. Şu halde Allah’tan sakının, O’na şükredebilirsiniz. Sen müminlere: Rabb’inizin size meleklerden indirilmiş üç bin yardım iletmesi size yetmez mi? Diyordun. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse, Rabb’inizin size meleklerden nişanlı beş bin kişiyle yardım ulaştıracaktır. Allah bunu (yardımı) size ancak bir müjde olsun ve kalpleriniz bununla tatmin bulsun diye yaptı. Yardım ve zafer (nusret) ancak üstün ve güçlü, hüküm sahibi olan Allah’ın katındadır.”Ali İmran 123-126“Onlar, yalnızca; ‘Rabb’imiz Allah’tır’ demelerinden dolayı, haksız yere yurtlarından sürgün edilip çıkarıldılar. Eğer Allah’ın, insanların kimini kimiyle defetmesi (yenilgiye uğratması) olmasaydı, manastırlar, kiliseler, havralar ve içinde Allah’ın isminin çokça anıldığı mescidler, muhakkak yıkılır giderdi. Allah kendi (dini) ne yardım edenlere kesinlikle yardım eder.”Hac Suresi 40Cenab-ı Hakk’ın kulları olarak, bütün bu nimetleri bize verdiği için Allah-u Teala’ya şükretmeli ve ona her zaman sadık kalmalıyız. Oysa biz insanlar bunca nimeti görmezlikten gelir ve çoğu zaman nankör bir tutum sergileriz. Allah’ın emirlerine itaat etmek yerine kendi nefsimizin emirlerine itaat bizim için daha kolay geliyormuşcasına arzu ve isteklerimizin peşinde koşarken bizi yaratan, yürümemizi, verdiği nimetler ile beslenmemizi, nefes alıp vermemizi, kısaca her şeyimizi borçlu olduğumuz Yüce Allah (C.C.)’ı hatırımıza bile getirmeksizin nankörce yaşamayı tercih eder hale geliriz. İnsanın bu duruma düşmesindeki en önemli faktörlerden biridir nefis, önceki bölümlerde de bahsettiğimiz gibi belli bir süre nefsin her istediğine itaat insanın karanlıklar içinde kaybolmasına sebep olur. İşte buna izin vermeyen takva sahipleri ise gerçek mutluluğun sonsuz huzurun sahipleridir. Takva sahipleri Allah-u Teala’nın emirlerine riayet eden, verdiği nimetlere şükreden, kazasına razı ve belasına sabırlı olandır. Takva sahipleri Allah-u Teala’dan korktukları kadar hiçbir şeyden korkmaz O’nun rızasını kazanmak için yaşar ve ihlaslı olarak O’na ibadet ederler. Onlar insanlara karşı temiz kalpli, dürüst ve yardımseverdirler, kendileri kimseyi kırmadıkları gibi, hata yapan insanların da hatasını afederler. Buna benzer daha bir çok güzel davranış ve ahlakı bünyelerinde barındıran takva sahiplerinin elbette Allah’ın yardım ve izni ile mutlulukların en güzeline, nimetlerin en iyisine layık olmaları kaçınılmazdır. Hem bu öyle bir nimettir ki hiçbir zaman hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği kadar güzel ve devamlı olandır. İşte takva sahiplerine Allah-u Teala’nın Rahmetinin ve kudretinin bir eseri olarak hazırladığı o sonsuz mutluluğu, cennet hayatını Kur’an-ı Kerim’de bizlere şu ayeti kerimelerle haber vermektedir:“Artık kitabı sağ eline verilen kişi der ki: ‘Alın, kitabımı okuyun. Çünkü ben gerçekten hesabıma kavuşacağımı sanmış (anlamış)tım’. Artık o, hoşnut bir yaşama içindedir. Yüksek bir cennette devşirilecek (meyve ve eşsiz ürün)leri pek yakındır. Geriye kalan günlerde, peşin olarak sunduklarınıza karşılık olmak üzere, afiyetle yiyin, için”Hakka Suresi 19-24“Takva sahiplerine vadedilen cennetin misali (şudur): İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır ve orada onlar için meyvelerin her türlüsünden ve Rablerinden bir mağfiret vardır...”Muhammet Suresi 15“Onlar, Adn cennetlerine girerler. Babalarından eşlerinden ve soylarından ‘salih davranışta’ bulunanlar da (Adn cennetlerine girer). Melekler onlara her bir kapıdan girip (şöyle derler): ‘Sabrettiğinize karşılık selam size. (Dünya) Yurdunun sonu ne güzel’.”Rad Suresi 23-24“İşte onlar sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orada esenlik dileği ve selamla karşılanırlar. Orada ebedi olarak kalıcıdırlar; O, ne güzel bir karargah ve ne güzel bir konaklama yeridir.”

Page 53: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Furkan Suresi 75-76“Her nereye baksan, bir nimet ve büyük bir mülk görürsün”İnsan Suresi 20“Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar başlarındadır”Mürselat Suresi 15“O da sizin günahlarınızı bağışlar, sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere ve Adn cennetlerindeki güzel konaklara yerleştirir. İşte ‘büyük mutluluk ve kurtuluş’ budur.”Saf Suresi 10“İman edip salih amellerde bulunanları, altından ırmaklar akan içinde ebedi kalacakları cennetlere sokacağız. Onda onlar için tertemiz kılınmış eşler vardır. Ve onları, ne sıcak, ne soğuk, tam kararında gölgeliğe sokacağız”Nisa Suresi 57“Ancak Rablerinden korkup sakınanlar ise, onlara yüksek köşkler vardır, onların üstünde de yüksek köşkler bina edilmiştir. Onların altında ırmaklar akmaktadır. Bu Allah’ın vadidir. Allah vadinden dönmez.”Zümer Suresi 20“Adn cennetleri onlarındır; oraya girerler, orada altından bileziklerle ve incilerle süslenirler. Ve orada onların elbiseleri ipek(ten)dir.Fatır Suresi 33“Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları), üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları”Vakıa Suresi 28-29Kaynaktan (doldurulmuş) kadehlerle çevrelerinde dolaşırlar. Bembeyaz; içenlere lezzet (veren bir içi) Onda ne bir gaile vardır, ne de kendilerinden geçip, akılları çelinir”Saffat Suresi 45-47“Orada tahtalar üzerinde yaslanıp dayanmışlardır. Orada ne (yakıcı) bir güneş ve ne de dondurucu bir soğuk görürler”İnsan Suresi 13“Astarları, ağır işlenmiş atlastan yataklar üzerinde yaslanırlar. İki cennetinde meyve devşirmesi (oradakilere) yakın (kolay)dır.Rahman Suresi 54“Ve (daha) bir çok meyveler arasında, kesilip eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).”Vakıa Suresi 32-33“Allah’ın kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler. Onlara arkalarından henüz ulaşmayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiçbir korku yoktur, mahsun da olacak değillerdir”Ali İmran Suresi 170“O gün zalimleri kazandıkları dolayısı ile korkuyla titrerken görürsün; O (yaptıkları) da üstlerine çöküvermiştir. İman edip salih amellerde bulunanlar ise, cennet bahçelerindedirler. Rableri katında her diledikleri onlarındır. İşte büyük fazl (nimet ve üstünlük) budur.Şura Suresi 22“Derler ki; ‘Bizden hüznü giderip yok eden Allah’a hamdolsun; Şüphesiz Rabbimiz, gerçekten bağışlayandır, şükrü kabul edendir”Fatır Suresi 34“Biz onların göğüslerinde kinden ne varsa çekip almışız. Altlarından ırmaklar akar. Derler ki; “Bizi buna ulaştıran Allah’a hamd olsun. Eğer Allah bize hidayet vermeseydi biz doğruya eremeyecektik. Andolsun, Rabb’imizin elçileri hak ile geldiler” Onlar; “İşte bu yaptıklarınıza karşılık olarak mirasçı kılındığınız cennettir” diye seslenilecek”Araf Suresi 43“Nimetin parıltılı sevincini sen onları yüzlerinden tanırsın”Muttaffifin Suresi 24

Page 54: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

“Ve yanlarında bakışlarını yalnızca eşlerine çevirmiş iri gözlü kadınlar vardır”Rahman Suresi 70-72“Gerçek şu ki, biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip yarattık. Onları hep bakireler olarak kıldık, eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt”Vakıa Suresi 35-37“O gün mümin erkekler ile mümin kadınları, nurları önlerinde ve sağlarında koşarken görürsün. ‘Bugün sizin müjdeniz, içinde ebedi kalıcılar (olduğunuz) altından ırmaklar akan cennetlerdir’ İşte ‘büyük kurtuluş ve mutluluk’ budur”Hadid Suresi 12Hayatımızda bazı değer ve nimetler için verilen çaba ve gayretlerin ne derece zor olduğunu göz önüne alarak sonsuz bir cennet hayatının, nasıl bir mücadele gerektirdiğini anlamak zor olmasa gerek. Elbette böyle bir hayat için mücadelelerin en iyisi verilmelidir.“İçinde, ne boş ve saçma bir söz işitirler, ne bir yalan”Nebe Suresi 35“Bizim katımızda sizi bize yaklaştıracak olan ne mallarınız, ne de evlatlarınızdır; ancak iman edip salih amellerde bulunanlar başka. İşte onlar: Onlar için yaptıklarına karşılık olmak üzere kat kat mükafat vardır ve onlar yüksek köşklerinde güven içindedirler.”Sebe Suresi 37“Böylece iman edip salih amellerde bulunanlar; artık onlar bir cennet bahçesinde sevinç içinde ağırlanırlar”Rum Suresi 15Böyle bir müjdeyle müjdelenen ve sonsuz mutluluğa eren takva sahipleri hiç ölümden korku duyarlar mı? İşte bu şekilde bir çok insanın tüylerini ürperten ölüm; gerçek müminler için hep bir hediye olarak görülür ve çaresiz her canlının tatmak zorunda olduğu ölüm takva sahiplerine hiç de korkulacak bir durum olarak algılanmaz. Çünkü onlar ölüme de hazırlığını yapmışlardır. Takva sahibi olmakla zaten ölüme hazır demektir. Hayat yolunun sonu bir uçurum olan ölümle noktalanacağı her kesçe çok iyi bilinmesine rağmen hiç ölmeyecekmiş gibi bir tavır sergilemek gerçekten çok şaşırtıcıdır. Oysa ne yaparsa yapsın insan ölümden kurtulabilecek değildir. Öyleyse ona her an her dakika hazır olmalıdır. Çünkü hiçbir zaman insan ne zaman öleceğine emin değildir. Belki bu gün, belki yarın, hiç tahmin edemeyeceğimiz bir zamanda belki birazdan ölmüş olacağız hiç düşündünüz mü? Aslında zaman insan için hep bir aldatıcı oyun teşkil etmektedir. Sayılara vurulduğunda yıllar hep insan için bir uzaklık, bir çokluk gibi görülmesine rağmen aslında zaman o kadar çabuk geçiyor ki insan yılların nasıl geçtiğine şaşıp kalıyor ve öyle ki işte o beklenen son hiç tahmin edilemeyecek kadar çabuk bir zamanda insanın önüne çıkıyor ve Hak olan Allah-u Teala’nın vadi gerçekleşiyor:“Her nefis ölümü tadıcıdır. Kıyamet günü elbette ecirleriniz eksiksizce ödenecektir. Kim ateşten uzaklaştırılır ve cennete sokulursa, artık o gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı aldatıcı metadan başka bir şey değildir.”Ali İmran Suresi 185Şimdi kendimize şu soruyu soralım ecelimiz bize şu an gelse acaba hangimiz ona hazır bir durumdayız. Peki geleceğinde hiç şüphe olmayan ölüm geldiği zaman ne derece hazır olacağız. Hep yapılması gerekenleri başka zamanlara erteleyerek ve o ölümün bize uzak olduğunu düşünerek daha nereye kadar yaşamımızı, nefsin arzuları peşinde koşturarak sürdürmeye devam edeceğiz. Doğrusu takdir edilen zaman öyle çabuk gelecek ki hepimiz şaşırıp kalacağız.Verilen vakit bitmedenİş işten çoktan geçmedenNefsini öldür ölmedenBöyle emretmiş Halk eden

Page 55: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Aslında hepimiz sözde mutluluğumuzun peşinde koşmaktayız farklı farklı olanlarda neşe ve huzur aramaktayız. Ama genelimiz fani olanlardan başkası için çaba harcamamaktadır. Kimimiz zenginlikte, kimimiz şöhrette, kimimiz değişik maceralarda ve kimimiz de buna benzer hiçbir zaman gerçek mutluluğu insana vermeyecek olan bir takım alanlarda mutluluğunu aramaktadır. Oysa sonsuz mutluluğun habercileri olan Peygamberler, tarihten günümüze hiçbir zaman bizleri yalnız bırakmayarak Cenab-ı Hakk’ın bize vadettiği gerçek mutluluğun Allah-u Teala’nın emir ve yasaklarına riayet etmekten (takva sahibi olmaktan) geçtiğini haber vermişlerdir.Bizlere düşen görev; kendimizi iyi tanıyarak nefsimizi terbiye edip onun fenalıklarından kendimizi sakınmak ve takva sahiplerinden olmaya çalışmaktır. Bunları başarmamız sonucunda Rabb’imiz bizi şu ayeti kerime ile müjdelemektedir:“Ey mutmain (tatmin bulmuş) nefis, Rabb’ine hoşnut edici ve hoşnut olarak dön. Artık kullarımın arasına gir. Cennetime gir.”Fecr Suresi 27-30Düşünerek doğru kararlar almalıyız gayret ve çabalarımız bizlere sonsuz bir mutluluğu vad etmelidir. Fani ve gayret ve amaçlarımızı boşa çıkaracak hedef veya işler ile meşgul olup da pişman olanlardan olmaktan sakınmalı ve gerçek mutluluğa yönelmeliyiz. Hangimiz mutluluk için harcadığımız gayret ve emeklerin boşa gitmesini ister ki. Elbette hiç birimiz istemeyiz öyleyse şu ayeti kerimenin anlatmak istediğini anlayalım:“O gün, öyle yüzlerde vardır ki nimette (engin bir mutluluk içinde) dirler. Harcadığı çabadan dolayı hoşnuttur”Gaşiye Suresi 8-9Öyleyse bizi yaratan ve bize bunca nimeti bahşeden ve isterse bizlere sonsuz bir mutluluk bağışlayacak olan Allah/u Teala’nın emir ve yasaklarına riayet ederek takva sahiplerinden olmaya çalışmalı ve bu amaç uğruna çaba ve gayret sarfetmeliyiz. Cenab-ı Hakk’ın yardım ve dilemesiyle sonsuz mutluluğun sahipleri olan takva sahiplerinden olmaya gayret etmeli mi yoksa sonuç itibariyle bizlere hiçbir iyiliği dokunmayacak ve zamanla yok olacak hedefler peşinden koşmak mı tercihinizdir. Artık tercihinizi yapın çünkü çok geç kalma ihtimaliniz hep yüksektir. Rabb’imizin bize vaad etmiş olduğu gerçek mutluluğa ve kurtuluşa ermek hedefimiz olması dilekleriyle son sözü yine Kur’an-ı Kerime bırakıyor ve şu ayetin sunduğu tercihlerden ilkini tercih etmeyi cümlemize nasip etmesini Cenab-ı Hakk’tan niyaz ediyorum:“Öyle ya, binasını Allah korkusu ve rızası üzerine kurmuş olan mı hayırlıdır, yoksa binasını çökecek bir yarın kenarına kurup onanla beraber cehennem ateşine yuvarlanan mı? Allah zalim bir kavme hidayet vermez.”Tevbe Suresi 109

HADİS-İ ŞERİFLER VE EHLİ HİKMETTEN İNCİLER

Babanın yüzüne bakmak ibadettir.Kabe-i mukerreme'ye bakmak ibadettir. Musaf'a (Kur'an-ı kerim ) bakmak ibadettir. Alim' in yüzüne bakmak ibadettir. Kim bir alimi ziyaret ederse , sanki beni ziyaret etmiş gibidir. Kim bir alimin yanında oturursa benimle oturmuş

Page 56: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

gibidir.Dünyada benimle oturan kimseyi kıyamet gününde Allah-ü Teala Hazretleri onu yine yanımda oturtur. HADİS-İ ŞERİFBabanın , misafirin ve mazlumun duaları geri çevrilmez. HADİS-İ ŞERF

Kocası kendisine dargın olan kadının namazı kabul edilmez. HADİS-İ ŞERİFEğer insanın insana secde etmesini emretseydim , kadının kocasına secde etmesini emrederdim. Koca hakkı okadar büyüktür. Kadın at sırtında dahi olsa kocasına kendisini teslim etmemezlik yapmaması Ramazan ayı dışında kocasından bir gün bile izinsiz oruç tutmaması eğer tutarsa orucun sevabı kocasına itaatsizliğin günahı kendisine olur ve kocasından izin almaksızın dışarı çıkmasıdır. Eğer izinsiz dışarıya çıkarsa geri dönünceye kadar hem rahmet hemde azap melekleri kendisine lanet okur. HADİS-İ ŞERİF

Herhangi bir kadın kocası kendisinden razı olduğu halde ölürse cennete girer. HADİS-İ ŞERİF

Kadınlarınıza eziyet etmeyiniz onlar Allah'ın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak olunuz iyilik ediniz. HADİS-İ ŞERİF

Kim bir kadınla evlenirken aralarında kararlaştırılan mihri vermemeyi niyet ederse o kimse zinakardır. Kim birinden borç alırken onu ödememeyi niyet ederse o kimse bir hırsızdır. HADİS-İ ŞERİF

Kadınlarınıza iyilikle öğüt veriiz çünkü onlar size teslim edilmiştir size karşı ellerinde hiç bir şey yoktur. Onları Allah'ın emanetleri olarak aldınız ve Allah'ın hükmüne dayanarak ırzları size helal kılındı. HADİS-İ ŞERİF

Bu kalpleriniz tıpkı demirin paslandığı gibi paslanır.(Efndimiz S A V 'in ashabı buyurdular ); Cilası nedir ya Resul-Allah. Efendimiz S A V Buyurdu; Kuran okumak , Allah'ı zikretmek , ölümü anmaktır. HADİS-İ ŞERİF

Sizin imanca en güzeliniz ahlakça en güzel olanınızdır.

HADİS-İ ŞERİF

Sıddıklrın derecesine geçmek istersen senden ilgiyi kesene bağlan , senden esirgeyene sen ver , sana zulmedenide bağışla.

Page 57: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

HADİS-İ ŞERİF

Bir kul bir kulun kusurunu örterse Allah-u Teala Hazretleri'de onu kıyamette örter. HADS-İ ŞERİF

Sizden biriniz kendi nefsi için sevip istediği birşeyi kardeşi (veya komşusu ) içinde sevip istemedikçe gerçek mümin olamaz. HADİS-İ ŞERİF

İnsaf dinin yarısıdır. HADİS-İ ŞERİF

Allah güleryüzlü ve cana yakın insanları sever. HADİS-İ ŞERİF

Sıla-i rahim etmeyen cennete giremez HADİS-İ ŞERİF

Mümin ülfet eder ve ülfet olunur , ülfet etmeyen ve ülfet olunmayanda ise hayır yokyur. İnsanların hayırlısı insanlar için hayırlı olandır . HADİS-İ ŞERİFÜLFET; Uygun kiselerle görüşüp konuşmak.

Ev satın almadan önce komşu , yola çıkmadan önce arkadaş arayınız. HADİS-İ ŞERİF

Rızkı güzel yüzlülerin yanında arayınız. HADİS-İ ŞERİF

Kişi haksız olarak bir şeye lanet ederse o lanet kendisine döner. HADİS-İ ŞERİF

Kanaat tükenmez bir hazinedir. HADİS-İ ŞERİF

Zulme uğramışın duasından kork çünki onunla Allah arasında perde yoktur. HADİS-İ ŞERİF

Page 58: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

En üstün cihat kişinin kendi nefsiyle cihat etmesidir. HADİS-İ ŞERİF

İnsanlara müdar etmek sadakadır. HADİS-İ ŞERİF

Müdara;Yüze gülme sükun ve anlayış üzere durmaktır.

Herkese derecesine göre muammele ediniz. HADİS-İ ŞERİF

Din kardeşine gelen belaya sevinme sonra Allah ona afiyet sana bela verir. HADİS-İ ŞERİF

Rüşvet verende alanda cehennemliktir. HADİS-İ ŞERİF

Misafir eve girince rızkıyla girer cııncada ev halkının günahlarının mağfiretiyle çıkar. HADİS-İ ŞERİF

Bütün insanlar günah işler fakat günah işleyenlerin en hayırlısı tevbe edenlerdir. HADİS-İ ŞERİF

En çabuk kabul edilen dua birinin diğeri hakkında gıyaben yaptığı duadır. HADİS-İ ŞERİF

Cenab-ı Hakkın en çok razı olduğu amel vaktinde kılınan namazdır. HADİS-İ ŞERİF

Allah ümmetimin kalplerindeki kötü arzu ve meyilleri, söz ve fiil haline çıkarmadıkları müddetçe af eder. HADİS-İ ŞERİF

Müjdeleyiniz tiksindirmeyiniz , kolaylık gösteriniz güçleştirmeyiniz. HADİS-İ ŞERİF

Ümmetimden iki sınıf varki şefahatim onlara ulaşmaz.1.Halka zulmeden yönetici 2.Dinde şiddet yolunu tutup insanları soğutan kimse. HADİS-İ ŞERİF

Page 59: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Allah'a en sevimli ibadet azda olsa devamlı olandır. HADİS-İ ŞERİF

Akrabaya verilen sadakaların sevabı iki katı yazılır hem sıla-i rahim hem sadaka sevabı. HADİS-İ ŞERİF

Muaz (R.A Hazretleri ) ; Ya Resulellah ! Benim için halas (kurtuluş )'un yolu nasıldır dedim.Efendimiz ( S.A.V ) Buyrdular; Bana tabi ol yakin derecesine yüksel , eğer senin amelinde bir teksir (kusur) olsada...... dilini vakiyadan (gıybetten) koru. Hamele-i Kur'an olan kardeşlerin hakkında ileri geri konuşma , gıybetlerini etme onlara karşı kendini temize çıkarma ( kendini kardeşlerinden üstün tutma ) dünya amelini ahiret ameline karıştırma. İnsanları sıkma (onları tazyik etme) seni sıkan (yani tazyik eden ) cehennem ateşinin köpekleridir.Kıyamet günü ateştedirler. Amelinle insanlara gösteriş yapma. HADİS-İ ŞERF

Allah'a itaat etmiş olarak cehenneme girmeyi O'nun emirlerine aykırı davranmış olarak cennete girmeye tercih ederim. İbrahim Bin Edhem

Sağlam şahsiyetli kimseler önlerine haram sunulduğunda Allah'dan korkarak ondan uzak duranlardır. Kaab-ul Ahbar

İnsanların en cömerti istemeden veren en asili ise intikama gücü yeterken bağışlayandır. Hz. Sülayman

Kurtuluş iki şeydedir; takva ile temiz niyet mahvoluşda iki şeydedir; Allah'ın rahmettinden ümüt kesmek ve kendini beğenmek. İbn-i Mesut

Cesaret insanı zafere kararsızlık tehlikeye ve korkaklıkta ölüme götürür. Yavuz Sultan Selim

Her zavallı ibadet yapabilir asıl soylu kişi günah işlemeyen kimsedir. Ehli Hikmetten

Her sözün doğru olmalı ama her doğruyu söylemek doğru değildir. Bediüzzaman

Bir kimse her kimle şakalaşırsa onun gözünde küçülür ve heybetsiz olur.

Page 60: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Hz. Ömer R.A.

Gözü haramdan sakınmak en güzel şehvet perdesidir. Hz. Osman R.A.

Düşmanı tanımak tehlikeyi bertaraf etmek demektir. F. Sultan Mehmet

Birtek gönül kırdın ise bu kıldığın namaz değil yetmişiki millet dahi elin yüzün yumaz değil. Yunus Emre

Nekadar okursan oku bilgine yaraşır biçimde davranmazsan cahilsin. Sad-i Şirazi.

Cahilin boş sohbetinden ölülerin mezer taşı makbuldür. Anonim

Haksızlık karşısında susmayın zira hakkınızla beraber şerefinizide kaybedersiniz. Hz. Ali R.A.

Şiddet göstermeden güçlü zayıflık göstermeden yumuşak olunuz. Hz. Ali R.A.

Ceht eyle bir arif-i dana yı bul ya bir sanem latüf-ü ranayı bul bu ikisinden biri nasip olmazsa evkatını zayi etme tenhayı bul.(Ceht et bir alim insnı bul ya bir biblo kadar güzel sevgili dost bul bu ikisinden biri nasip olmaz ise vaktini zayi etme tenhayı bul) Ruba-i

Dünya niğmetleri zehirli bala benzer lezzeti nisbetinde elemide vardır. Bediüzzaman

Gerçek fazilet sahibi kendisine karşı yapılan cahillikleri olgunlukla karşılar , kötülük edenlerin kusurlarını af eder. Ali Bin Hüseyin

Kıyamet günü Allah katında en üstün sevaba layık görülecek olanlar dünyada insanlara en çok faydalı olanlardır.Kıyamet günü Allah'a en yakın olacak olanlar insanları birbirleri ile barıştıranlardır. HADİS-İ ŞERİF

Oruçtan , namazdan , sadakadan daha faziletli ibadet ; birbirleri ile küs olanları barıştırmaktır. HADİS-İ ŞERİF

Bin kere mazlum olmak bir kere zalim olmaktan iyidir. Hz. Ali R.A.

Page 61: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Bilerek yapılan az amel bilmeyerek yapılan çok amelden daha hayırlıdır. HADİS-İ ŞERİF

Halıka isyan söz konusu olunca mahluka itaat edilmez. HADİS-İ ŞERİF.

Sakın günah işleme çükü günah bir uğursuzluk sapan taşı olarak fırlar gider , ibadet duvarını deler sonra bu delikten giren nefsani arzu rüzgarları marifet kandilini söndürüverir.

Günahına tevbe eden günah işlememiş kimse gibidir. HADİS-İ ŞERİF

Şu iki huy kimde varsa Allah onu katında şükreden sabırlı kulları arasında yazar. 1. İnsanın din alanında kendinden daha üstün olanlara bakması. 2. Dünyada kendinden daha aşağı olanlara bakıp Allaha hamdetmesi. HADİS-İ ŞERİF Benim takdirime razı olmayanlar ve benim verdiğime şükretmeyenler benden başka bir Rab arasınlar. HADİS-İ KUTSİ

Aklı başında olan biri ne dünyada kazandıkları ile mesrur ne kaybettikleri ile mahsun olur. Bediüzzaman

Ebedi hayatı zehirleyecek ve bozacak bir tarzda şu geçici hayatı hasr-ı nazar etmek ani bir şimşeği sermedi bir güneşe tercih etmek gibi bir budalalıktır. Bediüzzaman

Hiç bir mümin düşünülmezki Allah korkusu ile gözünden sinek başı kadar yaş çıksın ve elmacık kemiğine kadar insinde o kula cehennem ateşi değsin. HADİS-İ ŞERİF

Kim cemaat yolundan bir karış ayrılırsa islam halkasını boynundan çıkarmış olur. HADİS-İ ŞERİF

Ümmetimin bozulduğu dönemde benim sünnetime sarılanlara yüz şehid sevabı vardır. HADİS-İ ŞERİF

Kim lokmasını helal yoldan sağlar sünnete uyarak amel eder ve hiç kimseye zarar vermezse cennete girer. HADİS-İ ŞERİF

Ulu Allah kıyamet günü şöyle buyurur ; Benim için birbirlerini sevenler nerede ? izzetim ve celalim hakkı için başka hiç bir gölgenin bulunmadığı şu gün onları kendi gölgemin altına alacağım. HADİS-İ ŞERİF

Page 62: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Miminin niyeti amelinden daha hayırlıdır. HADİS-İ ŞERİF

Hayırlı bir işe öncü olan onu yapmış gibidir. HADİS-İ ŞERİF

Kutsi bir hadiste Allah'ın şöyle buyurdyğu bildirilmiştir.Ben her hikmet ehlinin sözünü hemen kabul etmem önce onun arzusuna bakarım eğer

onun arzusu ve gayesi ben olursam o zaman susuşunu düşünce hiç ağzını açmasa bile sözünü zikir sayarım. HADİS-İ ŞERİF

Haya imandandır ve imanda cennete götürür. Arsızlık cefadandır ve cefada cehenneme götürür. HADİS-İ ŞERİF

Kendi kusurunu gören kimse başkalarının kusursnu görmeye fırsat bulamaz. Allah'ın verdiği rızka razı olan kimse başkasının elindekine bakıpta üzülmez.Takva elbisesini soyan kimse hiç bir şeyle örtünemez. Kendi kusurlarını unutan kimse başkasının kusurunu büyük görür. Mansur Bin Ammar

Mümin için şu üç şey zulümdür.1. Kendi yaptığı kötülükleri başkalarında görünce kınamak.2.Kendi kusurlarını görmeyip başkalarının kusurlarını görmek.3.Sebebsiz dostunu üzmek. Hz. ÖMER R.A.

İyi yarınlar bekleyen kimse sabırlı olur. Allah'tan korkan kimse kurtulur. Mansur Bin Ammar

İnsanın eksiksiz takva sahibi olabilmesi için gözünü harama bakmaktan , dilini yalandan ve dedi kodudan ve vücüdunu haramdan sakınmalıdır. İbrahim Bin Edhem

Namaz kılmaktan yaya ve oruç tutmaktan kirişe dönseniz takva olmadan bunlardan fayda göremezsiniz. HADİS-İ ŞERİF

Takva sahibi üç şeyle belli olur.1. Henüz elde edemediği şeylerle ilgili güzel bir tevekkül.2. Elde ettikleri şeylerle güzel bir hoşnutluk.3. Kaçırdığı şeylerle ilgili güzel bir sabır.. Hz. Davut A. S.

Kim haram yollardan kazandığı malla sadaka verir veya akrabalarına yardım eder yahutta Allah yolunda harcama yaparsa o kimse bütün bu yaptıkları ile birlikte cehenneme atılır.

Page 63: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

HADİS-İ ŞERİF

Kim başkalarına el açmamak , ailesini geçindirmek ve komşusuna iyilik etmek amacı ile dünya kazancı sağlamaya çalışırsa Allah onu ayın ondürdü gibi parlak bir yüzle haşr eder.Kim zengindir desinler diye ve başkalarına karşı üstünlük taslamak için helalinden çok dünya kazancı sağlamaya çalışırsa Allah onu kıyamet günü öfkeli karşılar.Ceprail'in bana bildirdiğine göre kim ailesinin geçimini sağlayarak onların başkasına muhtaç olmamasına çalışırsa o kimse Allah yolundadır. HADİS-İ ŞERİF

İnsanların bir kısmı rızkı hem Allah'tan ve hemde çalışmaya bağlı görür böyleleri Allah'a ortak koşmuş olur .Bir kısmı rızkı sırf Allah'tan bilir fakat Allah'ın rızkını verip vermeyeceğinden emin değildir bunlar şüpheci münafıklardır.Bir kısmı rızkı Allah'tan bilir fakat malının zekatını vermeyerek Allah'a asi olurki böyleleri fasıktır.Bir kısmı rızkı Allah'tan ve çalışmayı sebep olarak gördüğü gibi malının zekatını verir ve kazanç peşinde koşorken Allah'ın emirlerine aykırı hareket etmez ki böyleleri ihlaslı müminlerdir. Ehli Hikmetten

Allah yemeğini yedikten ve içeceğini içdikten sonra bu niğmetler karşı kendisine şükreden kulundan kesinlikle razı olur. HADİS-İ ŞERİF

İyiler meclisine bir kez katılmak müminin iki milyon kere kötü meclislere katılarak yüklendiği günahlarına kefaret olur. HADİS-İ ŞERİF

Kişi sevdiği ile beraberdir. HADİS-İ ŞERİF Benim ve benden önceki peygamberlerin söylediği en faziletli söz Lailaheillallah cümlesidir. HADİS-İ ŞERİF

Ölmek özere olanlara Lailaheillallah demelerini tenkin edin. HADİS-İ ŞERİF

Kim kesin bir inanç ve ihlasla Lailaheillallah derse cennete girer. HADİS-İ ŞERİF

Göklerle yer yüzünün tamamı amel terazisinin bir kefesine ve Llailaheillallah da öbür kefesine konsa Lailheillallah cümlesinin bulunduğu taraf ağır gelir. Hz. NUH A.S.

Bu sözün ihlaslı söylendiğini anlamak için ; eğer ihlaslı söyleniyorsa sahibini günahlardan uzak tutabilmesi gerekir. Semerkandi R.A.

Page 64: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Ümmetimden kimki ihlaslı bir kalple bana bir kere salat-ü selam getirirse Allah ona on mağfiret ihsan eder derecesini on kat yükseltir günahlarından onunu defterinden siler. HADİS-İ ŞERİF

Bana salat-ü selam getiriniz çünkü bana salat-ü selam getirmek günahlardan arınmanıza sebeptir.

HADİS-İ ŞERİF

Kimki yatağına uzanınca Allah'ı zikrederde bu halde iken uykuya dalarsa uyanıncaya kadar Allah'ı zikretmiş gibi sevap yazılır. HADİS-İ ŞERİF

Müminin kalbi Allah korkusu ile ürperince rüzgara tutulan ağacın yaprakları nasıl dökülürse günahları öyle dökülür.Ulu Allah Adem'in cehennemlik ve cennetlikler kimlerdir sorusuna şu cevabı verir ; Her bin kişiden doksan dokuzu cehennemlik ve bir kişide cennetliktir. HADİS-İ ŞERİF

Allah'dan okadar korkki o kadar korktuğun başka hiç kimse olmasın.Allahın rahmetine okadar ümit bağlaki ümidin ondan duyduğun korkudan daha kuvvetli olsun.Kendin için ne istiyorsan başkaları içinde onu iste. Tavas R. A.

Ümmetimin seçkinleri , çok namaz kıldıkları için veya çok oruç tuttukları için cennete girmezler fakat onlar kalplerinin temizliği cömertlikleri müslümanlara karşı merhametli oluşları sayesinde Allah'ın rahmeti ile cennete girerler. HADİS-İ ŞERİF

İnsanlara karşı merhametli davranmayana Allah rahmet etmez. HADİS-İ ŞERİF

Nefes alıp veren her canlıya gösterilecek merhamet ecir kazandırır. HADİS-İ ŞERİF

Allah merhamet etmeyene rahmet etmez , affetmeyeni affetmez ve özür dileyenleri bağışlamayanın tevbesini kabul etmez. Hz. Ömer R. A.

Birinin fenalıklarından bahsederken içinden ona acımazsan sen ondan daha fena olursun. İyi bir kuldan bahsederken kalbinde Allah'a ibadet etmenin hazzını duymazsan sen kötü bir adamsın demektir. Zahid Şekir Belhi

Seninle başka bir kul arasındaki bir tek günahla Allah'ın huzuruna varacağına Allah ile aranda kalacak yetmiş günahla O 'nun huzuruna varman daha iyidir. Süyan-ı Sevri

Page 65: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

Allah katında günahların en büyüğü insanlar tarafından en küçük sayılandır. buna karşın Allah katında günahların en küçüğü insanlar tarafından en büyük sayılandır. (Yani günah işleyen kimse eğer günahı önemli sayarak akıbetinden korkarsa o zaman Allah katında küçük sayılır buna karşın sahibinin gözünde küçük görülen günah ısrarla işlenen günahtır bu sebebten Allah katında büyük sayılır.)Küçümsenen günahlardan kaçın çükü onlar yüzünden Allah huzurunda hak isteyenler çıkacaktır. HADİS-İ ŞERİF

Fiaizcilikten elde edilecek bir tek sarı lira otuz küsür zinadan daha ağır bir haramdır. Abdullah Bin Selam

Adalet Allah'ın yeryüzündeki ölçüsüdür bu ölçüyü benimseyenleri cennete götürür buna karşın ondan uzaklaşanları cehenneme götürür. HADİS-İ ŞERİF

Yetime atılan dayakla onun ağlaması üzerine Rahman olan Rab'binin arşı titrer ve Allah meleklerine benim tarafımdan babası torağa verilen kimsesiz yavruyu kim ağlattı diye sorar oysa kendisi her şeyi bilendir.Melekler ey Rabbimiz biz birşey bilmiyoruz derler.Ulu Allah şöyle buyurur ; Şahid olunuz ki kim o öksüzün gönlünü alırsa bende kıyamet günü onu sevindireceğim. HADİS-İ ŞERİF

Müslüman yetimin bakımını üzerine alanla ben cennette böyleyiz. (bu sözü söyleken iki parmağını birleştirip göstermişti.) HADİS-İ ŞERİF

Kadının biri bir kedisi yüzünden cehennemlik oldu. Çünkü kedisini evinde bir yere bağlayarak ona ne yemek nede su vermediği gibi onu dışarıda salmayarak ölümüne sebeb oldu. HADİS-İ ŞERİF

BÜYÜK GÜNAHLAR1.Allah'a şirk (ortak) koşmak.2. Kasten bir mümin'i öldürmek.3. Savaştan kaçmak.4.Namuslu bir kadına zina iftirası atmak5.Yetim malı yemek.6. Faiz yemek.7.Ana babaya asi olmak.8.Büyücülük yapmak.9.Haramı helal saymak. İbni Ömer R.A.

Allah'ın cehennemlikler arasında yazdığı kimse salih amel işleyenler gibi salih amel işler hatta işlediği amel aynen onlariınki gibidir. Ama ölümüne bir deve hıçkırığı kala Allah onu tersine çevirir ve cehennemlik olarak ölür. Yine Allah'ın cennetlikler arasında yazdığı kul gayri

Page 66: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

müslümler gibi kötü amel işler hatta onların işlediğinin aynısıdır fakat ölümüne bir deve hıçkırığı kala Allah onu imana dönderir ve cennetlik olarak ölür. HADİS-İ ŞERİF

Bir kimseye , iki rekat namaz kılmak için verilen güçten daha hayırlı bir değer yoktur. HADİS-İ ŞERİF

Şu üç şey iyilik hszinelerindendir.1.Verilen sadakayı gizli tutmak.2.Çekilen acı ve sancıyı açığa vurmamak.3.Uğranan belayı hiç kimseye açmamak.Ayağa batan dikenden en ağırına kadar müminin başına gelen her musibet mutlaka onun bir günahının silinmesini sağlar. HADİS-İ ŞERİF

Ne kadar eskiden olursa olsun kim daha önce başına gelen bir musibeti hatırlarda İnnalillahi ve inna ileyhi raciun diyerek Allah'a sığınırsa Allah ona o musibetin ilk başına gelişi sırasındaki kadar ecir verir. HADİS-İ ŞERİF

Şu üç özelliğe sahip olan kimse dünya ve ahiretin hayrına sahip demektir.1.Allah'ın taktirine razı olmak.2.Belaya sabırla katlanmak.3.Rahat dönemlerde Allah'a dua etmek.

Kim dünya ile ilgili bir musibetten dolayı üzgün olarak sabahlarsa Allah'a kırgın olarak sabahlamış olur.Kim başına gelen bir musibetten dolayı şikayetci olarak sabahlarsa Allah'tan şikayetçi oluyor demektir. Kim bir zenginin elindeki maldan pay alabilmek için ona karşı alçak gönüllü davranır , önünde boyun eğerse iyi aamelinin üçte ikisi silinir. Kime Kur'an-ı Kerim öğrenmek nasip olurda cehenneme girmeyi hak ederse Allah onu rahmetinden uzak tutar. HADİS-İ ŞERİF

Kul bir günah işlerde arkasından başına bir sıkıntı , bir bela gelirse , Allah onu ikinci kez cezalandırmayacak kadar kerem sahibidir. HADİS-İ ŞERİF

Gerçek alim insanları Allah'ın lütfundan meyus etmeyen Allah'ın rahmetinden ümitsiz yapmayandır.Gerçek alim insanları Allah'ın gazabını göz önünden uzak tutmamaya çağırandır ve Allah'a karşı günah işlemeyi halka şirin göstermeyendir.Gerçek mümin kıyamet günü kesin hüküm belli olmadıkça ne Allah'a bağlı arifleri cennetlik nede günahkar asileri cehennemlik ilan etmeyen kimsedir. Hz. Ali R.A.

Herkesin bir sanatı ve özelliği vardır benim sanatım ve özelliğimde fakirlik ve cihattır bu iki sanatı seven kimse beni sevmiş gibidir , bunlardan nefret eden kimsede benden nefret etmiş demektir.

Page 67: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

HADİS-İ ŞERİF

İhtiyarlarınızın en kötüsü odur ki ; gaflette ve hevasatta gençlere benzemek ister , çocukcasına hevasat-ı nefsaniyeye tabi olur. HADİS-İ ŞERİF

Öfke cehennem ateşinden bir kordur , ona tutulanınız eğer ayakta ise otursun ve eğer oturuyor ise yere otursun. HADİS-İ ŞERİF

İçinizden biri öfkelendiğini hissedince yere uzansın ve vucudunu toprağa değdirsin. HADİS-İ ŞERİF

Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse , komşusu ile iyi geçinsin misafirini iyi ağırlasın , ya hayır söz söylesin veya sussun. HADİS-İ ŞERİF

Allah'ı zikretmenin dışında çok konuşmayınız yoksa kalpleriniz kararır. Oysa kararan kalp siz farkında olmadan Allah'tan uzaklaşır. Semarkandi R.A.Kim bir gıda maddesini daha pahalıya satmak için kırk gün saklarsa hem o kimse Allah'tan hemde Allah o kimseden uzaktır. HADİS-İ ŞERİF

Karşısındakini güldürmek için yalan söyleyen kimsenin vay gele başına , vay gele başına , vay gele başına. HADİS-İ ŞERİF

Dedi kodudan sakınınız , çünkü dedi kodu zinadan daha ağır bir günahdır zira zina eden bir kimse tevbe edince tevbesi Allah tarafından kabul edilebilir fakat dedikodusu yapılan kimse af edmedikçe dedikoducunun af edilmesi mümkün değildir. HADİS-İ ŞERİF

Töhmet yerlerinden kaçınız. HADİS-İ ŞERİF

Bir saatlik düşünce , bir yıllık nafile ve cahilane olarak yapılan ibadetten daha hayırlıdır. HADİS-İ ŞERİF

Düşüce gibi ibadet yoktur. HADİS-İ ŞERİF

Yüce Allah'ın yaratmış olduğu şeyler üzerinde düşünün ; fakat Allah'ın zatı hakkında düşünmeyiniz , helak olursunuz. HADİS-İ ŞERİF . Yavaş davranmak (teenni) Rahman'dan acele ise şeytandandır. HADİS-İ ŞERİF

Page 68: dutlucakoyu.files.wordpress.com · Web view“Ölmek üzere olanlara ‘La ilahe illallah’ demelerini tenbih ediniz” Hadis-i Şerif “Kim kesin bir inançla ve ihlasla ‘La

İlim servetten üstündür çünkü serveti sen korursun ilimse seni korur. Hz. Ali R. A. Nice bir anlık nefsani istekler vardırki uzun süreli üzüntüleri netice verir. Beyhaki

Sıddıkların derecesine geçmek istersen senden ilgiyi kesene bağlan , senden esirgeyene sen ver , sana zulmedenide bağışla. HADİS-İ ŞERİF

Bütün iyilik çeşitleri ibadetin yarısıdır diğer yarısı ise duadır. HADİS-İ ŞERİF Allah Teala kendi kazancıyla yaşayanları kendisine dost yapar.Buhari Tefsir.Diliyle insanları kıranları ibadetleri temizlemez.Tirmizi, bir85,(2033)

-Bir kimse HZ. peygambere '' Anne ve babanın evlat üzerindeki hakkı nedir?'' diye sorunca, peygamberimiz buyururki; Senin cennet ve cehennemin onlardır, Yani, itaat edersen cennete nail olursun, etmezsen cehenneme gidersin. Kütüb-i Sitte.Ey nefsim! Kullardan bekleme sen medet, kimden medet varsa umarsan edilirsin ret, ta ezelden böyledir adet. Dost dostu atar baştan birgün, Allah'tan bekle mededi Her gün.Hadis-i Kutsi Meali:-Ben İlmimi açlıkta koydum, insanlar onu karın toklugunda ararlar nasıl bulabilirler?-İzzeti taatte ve takvada koydum. insanlar onu umera kapısında ararlar. Nasıl bulabilirler?Zenginliği Kanaatte Koydun, İnsanlarsa onu mal çoklugunda ararlar. Nasıl bulabilirler?-Rahatı cennette koydum, insanlar ise o dünyada ararlar. Nasıl bulabilirler?Kütüb-i SitteHayatta gerçekçi olmak kadar önemli bir şey yoktur, her müsibetin defi için iki ilaç vardır: biri sabır, ikincisi zaman.Senenin yarısı sıcak, yarısı soguktur sıcagı sogugu bahane edip çalışmayan adam ahmaktır.-insanlar küpe benzer ne kadar boş ise sesi o kadar cok cıkar.