148
T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI XIX. YÜZYIL SONLARINDA İNEGÖL (C-233 NUMARALI H.1313/M.1892 YILINA AİT ŞER’İYE SİCİLİ KAYITLARINA GÖRE) YÜKSEK LİSANS TEZİ Yakup YAKUT Tez Danışmanı : Prof. Dr. Murat SARICIK ISPARTA 2006

XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

  • Upload
    others

  • View
    8

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

T.C.

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İSLÂM TARİHİ VE SANATLARI ANABİLİM DALI

XIX. YÜZYIL SONLARINDA İNEGÖL (C-233 NUMARALI H.1313/M.1892 YILINA AİT

ŞER’İYE SİCİLİ KAYITLARINA GÖRE)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Yakup YAKUT

Tez Danışmanı : Prof. Dr. Murat SARICIK

ISPARTA 2006

Page 2: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

T.C.

SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TEZLİ YÜKSEK LİSANS TEZ SAVUNMASI VE SÖZLÜ SINAV TUTANAĞI

İLGİ: Enstitü Yönetim Kurulu’nun ......../..../2006 Tarih ve ...../.....Sayılı Kararı .

…………………………………………………..Anabilim Dalında ders dönemine ait

Eğitim – Öğretim programını başarı ile tamamlayan …………………………………

numaralı……………………………………...…………………………’ın hazırladığı

…………………………………………………………………………………………

…………………………………………………………………………………………

…………………………………………........................................................................

başlıklı TEZLİ YÜKSEK LİSANS TEZİ ile ilgili TEZ SAVUNMASI ve SÖZLÜ

SINAVI Lisansüstü Öğretim Yönetmeliği’nin .......... md. si uyarınca ......../ ....../2006

............................. günü saat...................’da yapılmış; sorulan sorular ve alınan

cevaplar sonunda adayın tez savunmasının KABULÜNE / REDDİNE /

DÜZELTME SÜRESİ VERİLMESİNE, OYBİRLİĞİLE / OYÇOKLUĞUYLA

karar verilmiştir .

SINAV JÜRİSİ

BAŞKAN ÜYE ÜYE

Page 3: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

ii

ÖNSÖZ

İnegöl, Bursa ilinin 45 km doğusunda bir yerleşim yeridir. İlçe Anadolu’nun

batısında Marmara bölgesinin en önemli ulaşım yolları üzerindedir. Eski ipek yolu

üzerinde kurulmuş olması yönüyle ilçenin tarihi Anadolu’nun tarihi kadar eskidir.

Selçuklular ve beylikler dönemlerinde ilçenin ismi pek geçmemesine rağmen,

Osmanlı tarihi ile birlikte anılır olmuştur. İlçenin fethi 1298 yılında Osmanlı’nın

kuruluşu sırasında gerçekleşmiştir. İlçenin fethini Osman Bey’in silah

arkadaşlarından Turgut Alp’in gerçekleştirmesinden dolayı ilçeye Turgut ili de

denilmiştir. İlçeyi bu önemli özelliklerinden dolayı tezimize konu olarak belirledik.

Araştırmamızın ilk bölümünde Osmanlı Adliye Teşkilatı ve Şer‘iyye

Sicilleri’nin önemi üzerinde durduk. Tarihi bir belge olma yönü itibariyle Şer‘iye

Mahkemeleri Sicilleri’nin önemine değindik. Kadı ve diğer mahkeme personeli

hakkında bilgi verdik.

İkinci bölümü İnegöl’ün tarihine ve ilçedeki tarihî yapılara ayırdık. Kendisi

de aslen İnegöllü olan ve ilçeye büyük hizmetler sunan Fatih’in sadrazamlarından

İshak Paşa’ya değindik. İshak Paşa Camii, medresesi ve türbesi hakkında bilgiler

verdik.

Üçüncü bölümde, C- 233 Numaralı Şer‘iye Sicili defterinden yola çıkarak

XIX. yüzyıl sonlarında İlçedeki sosyal, kültürel ve dini hayatı öğrenmeye çalıştık.

Müslüman Gayr-i müslim ilişkilerini değerlendirdik. O dönemdeki köy ve mahalle

imamlarının isimlerine ulaşma imkanı bulduk.

Page 4: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

iii

Son bölümde ise, 1892 yılında İnegöl’de görev yapan belgelerimizde adı

geçen mülkî erkanı tespit ettik. Gayr-i menkul değerlerini ve ekonominin dayandığı

esasları belirlemeye çalıştık.

Tezin hazırlanmasında olabildiğince transkripsiyon kurallarına riayet etmeye

çalıştık. Ayn ( ) harfi ( ‘ ) şeklinde, hemze ( ), ( ’ ) işâretiyle belirtildi. Elif ( ), vav

( ) ve yâ ( ) harfleri ile yapılan uzatmalar da ( ^ ) işâreti ile gösterildi.

Tezin hazırlık safhasında her zaman tavsiyelerinden yararlandığım saygıdeğer

hocam Prof.Dr. İ.Hakkı GÖKSOY’a ve bütün yoğunluğuna rağmen kıymetli

vakitlerinden feragatle, hiçbir zaman yardımını esirgemeyen kıymetli danışman

hocam Sayın Prof.Dr.Murat SARICIK’a teşekkür ediyorum.

Şubat 2006

Yakup YAKUT

KÜTAHYA

Page 5: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

iv

XIX.YÜZYIL SONLARINDA İNEGÖL

(C-233 NUMARALI H.1313/M.1892 YILINA AİT ŞER‘İYE SİCİLİ

KAYITLARINA GÖRE)

Yakup YAKUT

Süleyman Demirel Üniversitesi, İslâm Tarihi ve Sanatları Anabilim Dalı

Yüksek Lisans Tezi, Şubat 2006

Danışman: Prof. Dr. Murat SARICIK

Bu tezin amacı, M.1892 yılına ait Şer‘iye mahkemesi kayıtlarından yola

çıkarak Bursa ili İnegöl ilçesi halkının XIX. yüzyıl sonlarındaki sosyal, ekonomik ve

dînî yaşamını incelemektir. Tezimizi Milli Kütüphane’de bulunan, İnegöl ilçesine ait

C-233 numaralı deftere dayandırdık. Bununla birlikte İnegöl’ün tarihi konusunda

yerel ve genel tarih kaynaklarından da yararlandık.

Tez dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, şer‘iye sicilleri hakkında

bilgi verilerek, genel ve yerel tarih açısından önemi işlenmektedir. Bunun yanında,

Osmanlı adlî teşkilatı ve Şer‘iye mahkemelerinin işleyişi hakkında bilgi

verilmektedir.

İkinci bölümde ise İnegöl’ün tarihi ve doğal yapısı konusuna değinilmektedir.

Ayrıca bu bölümde Fatih’in sadrazamlarından İshak Paşa’ya ve İnegöl’de yaptırdığı

külliyesine yer verilmektedir.

Üçüncü bölümde, XIX. yüzyıl sonlarında ilçedeki sosyal, kültürel ve dini

hayata değinilmekte, müslüman ve gayr-i müslim ilişkileri incelenmektedir.

Son bölümde ise, yine defterdeki belgelerden yola çıkılarak, İnegöl’ün

1890’lı yıllardaki ekonomisi incelenmiştir. Aynı bölüm içerisinde ilçedeki idari

sisteme değinilerek, defterde geçen mülki erkan hakkında bilgi verilmektedir.

Anahtar kelimeler: Dini Hayat, Şer‘iye Mahkemeleri, Şer‘iye Sicili, İnegöl,

İslam Tarihi.

Page 6: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

v

İNEGÖL AT THE LAST PART OF THE XIXTH CENTURY

(ACCORDİNG TO THE RELİGİOUS COURT RECORDS NUMBER C-

233 WHİCH DATES H.1313/ A.D.1892)

Yakup YAKUT

Süleyman Demirel University, Department of İslamic History and Arts M.A.

Thesis

February 2006 Superviser: Prof .Dr. Murat SARICIK

The aim of this thesis is to examine the social , economical and religous life

in İnegöl district of Bursa city in the last part of the XIX. century with the help

of Religious Court Records which dates from 1892. The Religious Court

Register number C-233 is found in the National Library of Turkey. In addition

to this register, the local sources and general history books concerning with the

history of İnegöl were also consulted.

The thesis consist of four chapters. In the first chapter, some information is

given on The Religious Court Register examined and its importance in terms of

general and local history studies. In addition to this ,the Otoman process of

justice system and of religious courts are also examined.

The second chapter deals with historical and natural characteristics of

İnegöl. Beside this, it also deals with İshak Pasha who constructed the complex

of religious buildings in İnegöl and who was a vezir of II. Mehmet.

In the third chapter, the social, cultural, religious lives in the town and the

relationships between Muslims and non-Muslims at the end of XIXth century are

examined in detail.

In the last chapter, the economic situation of İnegöl in the 1890s is

investigated using the court records in the registers. In the same chapter, some

information is also given about state officials as well as goverment system in the

town.

Key words: Religious life, Religious court, Religous Court Records, İnegöl,

İslamic History,

Page 7: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

vi

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER………………………………………………………………...v KISALTMALAR………………………………………………….…………..ıx

BİRİNCİ BÖLÜM GİRİŞ

1.1.ŞER’İYYE SİCİLLERİ……………………………………………………..3

1.1.1 Şer’iyye Sicillerinin Genel Özellikleri……...……………………...…..3

1.1.2.Tarih Açısından Şer’iyye Sicillerinin Önemi ………………………….4

1.1.3. Şer’iyye Sicillerinde Yer Alan Belge Türleri…..……………………...5

1.2.ŞER’İYYE MAHKEMELERİ ve OSMANLI DEVLETİ’NDE ADLÎ TEŞKİLAT…………………………………………………………………..7

1.2.1.Mahkemelerin Yapısı ve İşleyişi……………………….…………….…7

1.2.2.Adliye Görevlileri………….…………………………………..……….8

1.2.2.1.Kadı……..….………………………………………………….....…8

1.2.2.2.Kadıların Dereceleri ve Tayin Usulleri….........……………………9

1.2.2.3.İkinci Derecedeki Adliye Görevlileri………..………...………….10

1.2.3. Mahkemelerde Tanzimat’tan Sonraki Gelişmeler……………......…12

1.3.(C-233) NUMARALI İNEGÖL ŞER‘İYYE SİCİL DEFTERİNDEKİ BELGELERİN KONULARINA VE TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI… ..15

3.1. Belgelerin Konularına Göre Dağılımı………………………………… 15 3.2.Belgelerin Türlerine Göre Dağılımı…………………………….………16

İKİNCİ BÖLÜM

İNEGÖL’ÜN TARİHÇESİ

2.1.İlk ve Orta Çağlarda İnegöl…….…………………..……………………20

2.2.Anadolu Selçukluları ve Beylikler Döneminde İlçenin Durumu…..........21

2.3. İnegöl’ün ve Fethi ve Osmanlılar Dönemi….………..…………...….…22

2.4.İnegöl’deki Tarihi Yapılar........…………………………………….……24

2.4.1.Beyazıt Han Camii (Cuma camii) ........................................................24

2.4.2.İshak Paşa Külliyesi……..…..…..…...…….……….………..….....…24

2.4.3.Belediye Çarşısı.…….………………………….………………….....28

2.4.4.Belde ve Köylerdeki Tarihi Yapılar….......…………………...…...….28

2.4.4.1.Camiler………………...………………………………………….29

2.4.4.2.Türbeler………………………...……………………………....…29

Page 8: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

vii

2.4.4.3.Kervansaraylar…………….…….…………………...………………29

2.5.İnegöl’ün Demografik Yapısı ve Göçler...…..………......…………..…..... 30

2.5.1.Mahalle Sayısı ve Adları……………………….……..……..………..32

2.5.2.İlçeye Yapılan Göçler………………………………………..………..32

2.5.3.1964 Yılında İsimleri Değişen yerleşim Yerleri…………...………….34

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM XIX. yy. SONLARINDA İNEGÖL’DE SOSYAL, KÜLTÜREL VE DİNİ

HAYAT

3.1. Osmanlıda Toplum Anlayışı .......………….……….…………..................36

3.2. İlçede Günlük Hayat..…….……….…..…………….…….……….......….37

3.3. İlçede Dinî Hayat..……..……….…………………………...………...…..37

3.3.1. Gayr-i Müslimlerle İlgili Belgelerin Değerlendirilmesi....….…….....38

3.3.1.1. Gayr-i Müslimlerin Lakapları ve Meslekleri…………... …….…40

3.3.1.2.Belgelerimizde Geçen Gayr-i Müslim Ailelerin Çocuk Sayıları…41

3.3.1.3.Gayr-i Müslimlerin Yerleşim Yerleri…… …..………………..…41

3.3.2. Din Hizmetleri ve Cami Görevlilerinin Tayini………....……….......42

3.3.3.Camilerin İsimleri ………….… ……………………………….…43

3.3.4.İnegöl Merkezindeki Mahalle İmamları………...…………………45

3.3.5. İnegöl’e Bağlı Köylerin İmamları………..…………………….…46

3.4.Belgelerimizde Geçen Lakaplar…….………..….………………….…47

3.4.1.Genel Lakaplar ……………….….…………………………...…..47

3.4.2.Dinî Lakaplar ……….………………………….………………....48

3.4.3.Meslek ve Memuriyet Bildiren Lakaplar….…………….………...50

3.4.4.Etnik Kimlik ve Fizikî Özellik Bildiren Lakaplar ……….……….52

3.4.5.Yerleşim Yerlerine Mensubiyeti İfade Eden Lakaplar……….…...52

3.5.İnegöl’deki Evler ve Kullanılan Ev Eşyaları……………………....….53

3.6.İnegöl Halkının Kullandığı Kıyafetler ve Ziynet Eşyaları ………..….55

3.7.Belgelerde Geçen Erkek ve Kadın İsimleri……....………………..….56

3.7.1.En Çok Kullanılan Erkek İsimleri…. …………..………….……..56

3.7.2 Belgelerimizde En Fazla Geçen Kadın İsimleri……….………….58

3.8. Evlenme (Nikâh)….. …………………………………………....…60

3.8.1. Mehir... ……………………………………………….………….61

3.8.2.Boşanma…………………….……………………...……………..62

3.8.3. İbra ve Muhala‘a (Anlaşarak Boşanma)…… …………………...63

Page 9: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

viii

3.8.4. Nafaka…………...………………...……………………………...65

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İLÇEDE İDARÎ VE EKONOMİK HAYAT

4.1.Belgelerimize göre XIX. yy sonlarında İnegöl’deki Mülkî Erkan ve

Memurlar…………………………………..……………….………….…...…67

4.2 Belgelerimizde Adı Geçen İnegöl Mahalle ve Köy Muhtarları…..….........68

4.3. İlçenin 1892 Yılındaki Yerleşim Yerleri ve Günümüzdeki İdarî

Konumu…………………………………………………………………..70

4.4. XIX.yy Sonlarında İlçede Ekonomik Hayat…….. ………………….......71

4.4.1.Nema Oranları…………………….………………..……………….…..73

4.4.2.Eytam Sandığı ve Eytam Sandığı Uygulamaları……….....………..…..74

4.4.2.1.Vekalet…………….....………………………………………….…75

4.4.2.2. Reşid Olanın Malları…….……………..…………………….……77

4.4.2.3. Kefalet…………………….……………………………………….78

4.4.2.4. Nafaka………………….….……………………………….…..….79

4.5.Gayr-i Menkul Değerleri ve Kiralar…..………………….….…………. 80

4.6.Terekelerden Alınan Resmî ve Gayr-i Resmî Kesintiler ….………….....82

4.7. Belgelerde Adı Geçen Tarım Ürünleri ve Hayvanlar………………...…84

4.8.Mehir Miktarları………………..……… ……………………….…….…86

4.9.Kullanılan Eşyaların Değerleri…………………...……………………....88

4.10. Vakıf…………………………………...…...……………………….….93

4.10.1 Avârız Vakıfları……………………….…...…………….………….94

4.10.2.İcareteynli Vakıflar…………………………………….………........94

SONUÇ: ………………………………...………………………………..……96

KAYNAKÇA………...…………...………………………………………..….98

EKLER…………...…………………...……………………………………...102

ÖZGEÇMİŞ………………...…………………………………….………….138

Page 10: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

ix

KISALTMALAR DİZİNİ

a.g.d. Adı geçen defter

a.g.e. Adı geçen eser

a.g.y. Adı geçen yazar

B Belge

bkz. Bakınız

c. Cilt

cm Santimetre

H. Hicri

İ.Ö. İsa`dan Önce

km2 Kilometre kare

M. Miladi

md. Madde

m Metre

MÜİF Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi

nr. Numara

Nşr. Neşriyat

OSAV Osmanlı Araştırmaları Vakfı

s. Sayfa

TCKB Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığı

Trc. Tercüme eden

TDAV Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı

TTK Türk Tarih Kurumu

vb. ve benzeri

yay. Yayınları

yy Yüzyıl

Page 11: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

1

BİRİNCİ BÖLÜM

GİRİŞ

Devletlerin bünyesinde sosyal, kültürel ve dini hayatın tesisi ve önemi

aşikardır. Osmanlı Devleti’nin hukuk nizamı ve sosyal kültürel hayatı hakkında bizi

doğru bilgiye ulaştıracak en temel kaynaklardan biri, şer‘iyye sicilleridir. Şer‘iyye

mahkemelerince tutulan bu siciller, Osmanlı mahkeme kararlarını içermektedir. Bu

mahkemelerin başında medreselerden yetişen kadılar bulunmaktadır. Kadılar

görevlerini ifa ederken sadece şer‘i davalara değil, örfî davalara da bakmakla

yükümlüydüler.

Şer‘iyye sicillerini incelemeden Osmanlı Devletinin idarî, dînî, sosyal

kültürel yönlerini ortaya koymak mümkün değildir. Şer‘iyye sicilleri bulunduğu

yerin ekonomik hayatı yönünden de önemli bilgiler içeren ilk elden tarih

vesikalarıdır. Ait olduğu dönemdeki sanat ve mesleklerle ilgili bilgiler, şer‘iyye sicil

defterlerinden öğrendiğimiz gibi, enflasyon ve devalüasyonun seyri, halkın ürettiği

sanayi ve tarım ürünleri, halktan toplanan vergileri de şer‘iyye sicillerinden

öğrenmekteyiz.

Halkın sosyal, kültürel ve dini yaşamı konularında da şer‘iyye sicilleri

vasıtasıyla çok önemli bilgilere ulaşılabilir. Halkın giyim kuşamı, düğünler, örf ve

adetler, aile yapısı konularındaki malumatı, nikah ve tereke davalarını işleyen

şer‘iyye sicili belgelerinden elde edebiliriz. Dini hayatla ilgili olarak müslümanların

kendi hayatlarının yanı sıra, özelikle gayr-i müslimlerle ilişkileri konusunda şer‘iyye

sicil defterleri önemli birer kaynaktırlar.

Page 12: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

2

Tanzimattan sonra yapılan değişiklikler içinde, Şer‘iyye mahkemelerinin

görev ve yetkilerine sınırlandırma getirilmiştir. 1867 tarihli Divan-ı Ahkam-ı Adliye

Nizamnamesi ile şer‘iyye mahkemelerinin yetkileri, aile, miras, vakıf, şahsa karşı

işenen suçlar ve cezalar gibi hukuk-u şer‘iyye denilen davalar ile sınırlandırılmıştır.

Sayfaları milyonları bulan, bu tarih kaynaklarının mahiyeti, özellikleri

konusunda hâlâ yeterli çalışmalar yapılamamıştır. Bunun sebebi konunun kapsamlı

ve çok geniş olmasıdır. Ferdî gayretler bu konuda yetersiz kalmaktadır.

Tezimizde, 1892 M.-1313 H. tarihli, İnegöl’e ait C-233 numaralı şer‘iyye

sicili defterini esas alarak ilçe ile ilgili bir çalışma yaptık. İnegöl’ün tarihine kısaca

değindikten sonra, ilçenin XIX. yy sonlarındaki sosyal, ekonomik, kültürel ve dini

yapısını incelemeye çalıştık.

İnceleme esnasında bazı belgelere yanlışlıkla aynı numaranın verildiğini

müşahede ettik. İncelediğimiz 1892 yılına ait 145-305 numara arası belgelerde,

185’e kadar doğru bir numara sırası mevcutken, burada 185’ten sonra yeniden 176

numarası verilerek bir yanlışlık yapılmıştır. Aradaki 10 belgenin ayırt edilebilmesi

için tekrar edilen numaradan sonra (-2) ikazını koymayı uygun gördük. Yine bir

başka yanlış ta 282 ile 287 numaralı belgelerde aynı konunun iki kez kaleme alınmış

olmasıdır.

Page 13: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

3

1.ŞER'İYYE SİCİLLERİ

Şer'i mahkemelerin verdiği her türlü i'lâm, hüccet ve şer'i evrakın

kaydedildiği defterlere “kadı defterleri”, “zabt-ı vekayi sicilleri” veya “sicillat

defterleri” denilmektedir. Sözlükte okumak, kaydetmek, not etmek, hükmetmek,

karar vermek, sicile ve zabta geçirmek manalarına gelen sicil kelimesi, terim

olarak, insanlarla ilgili bütün hukuki olayları, kadıların verdikleri karar suretlerini,

hüccetleri ve yargıyı ilgilendiren çeşitli yazılı kayıtları ihtiva eden defterler için

kullanılmıştır.1

Şer'iyye mahkemelerinde kadıların verdikleri kararların veya tuttukları

zabıtların sicile kaydedilmesi adeti sadece Osmanlı Devleti'ne has bir tutum

değildir. Zira Hz. Peygamber ( s.a.v.) zamanından beri önemli adli kararların

yazıya geçirildiği ve böylece hakların korunduğu tarihi bir gerçektir. Osmanlı

Devleti'nin tam anlamıyla selefi olan Selçuklular da dili genellikle Arapça olmak

üzere şer'iyye sicilleri tuttuklarını, yapılan araştırmalar göstermektedir.2

1.1.1. Şer'iyye Sicillerinin Genel Özellikleri

Tarih bakımından eski şer‘iyye sicili defterleri, kadının cübbesinin cebine

girecek ölçüde küçük, dar ve uzundur. Ancak Tanzimat'tan sonraki şer’iyye

mahkemelerine ait sicil defterlerinde, şahitleri tezkiye eden şahısların isim ve de

adresleri yazıldığı ve verilen kararların gerekçeleri daha geniş tutulduğu için i‘lam

ve hüccetler daha çok yer kaplamış ve dolayısıyla bu dönemlerdeki şer'iyye sicil

defterleri eskilerden daha büyük ve hacimli olmuştur.

Şer'iyye sicillerinin kendine özgü bir metin özelliği vardır. Bütün sicil

1 M. Zeki Pakalın , “Şer‘iyye sicilleri”, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, M.E. Basımevi, İstanbul 1946, c.III, s.210.

2 AKGÜNDÜZ, Ahmet, Şer’iye Sicilleri Mahiyeti, Toplu Kataloğu ve Seçme Hükümler, TDAV Yayınları, İstanbul 1988, s.11.

Page 14: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

4

defterlerinin başında genellikle dili Arapça olan bir dibace yani giriş kısmı vardır.

Burada şer'î hükümleri vaz‘ eden Allah ve Peygamberine saygı arz edilmekte, daha

sonra sicili tutan hakimin ismi ve vazife unvanı kaydedilmektedir. Çoğu kere sicili

tutan kadının tayîn berat veya buyrultusu da defterin başına yazılmaktadır. Her kadı

değişikliğinde bu dibacenin de değiştiğini, ancak dibacelerde muayyen bir üslubun

kullanıldığını görmekteyiz3.

1.1.2. Tarih Açısından Şer'iyye Sicillerinin Önemi

Osmanlı hukuk nizamı hakkında mevcut çelişkili görüşler arasından

doğruyu tespit etmemize yarayacak önemli bir delil, şer'iyye mahkemelerince

tutulan ve bize kadar intikal eden şer'iyye sicilleridir. Bunlar, Osmanlı mahkeme

kararları demektir. Bu sicillerin tetkikiyle öncelikle Osmanlı hukukunun

kaynakları, padişahların ve ulûl-emr denilen devlet yetkililerinin sınırlı yasama

yetkilerini anlarız. Kur'ân ve sünnette kesin bir şekilde zikredilmeyen ve içtihat ile

zamanın ulûl-emrinin sınırlı yasama yetkisine terk edilen örfi hukukun uygulanma

alanları, yani Kanunnamelerin tanzim ettiği hususlar da böylece ortaya çıkar.

Bunlar incelenmeden Osmanlılar hakkında verilen hükümler, peşin ve gayr-i

ilmilik vasfından pek kurtulamayacaktır.4

Şer'iyye Sicilleri Osmanlı tarihinin kaynakları arasında ilk sırada

bulunmaktadır. Devlet merkezi ile yapılan resmi yazışmaları, halkın şikayetleri ve

dileklerini, mahalli idarelere ait hukuki düzenlemeleri ihtiva eden şer‘iyye

sicillerini incelemeden, Osmanlı Devleti’nin siyasi, idari ve sosyal tarihini ayrıntılı

bir şekilde ortaya koymak mümkün değildir. Şehir tarihleri ve muhtelif

bölgelerdeki mahalli hayata ait ilmi araştırmaların birinci derece kaynağı şer'iyye

sicilleridir.

Her şer'iyye sicili bulunduğu döneminin sosyal ve iktisadi hayatına dair

birinci elden orijinal tarih belgeleridir. Kapsadığı devirlerde halkın imal ettiği

sanayi mamulleri, yetiştirdiği tarım ürünleri, halktan toplanan vergiler, Anadolu'da

mevcut olan sanat ve meslek çeşitleri, devletin memurlarına ödediği tahsilatlar,

3 Akgündüz , a.g.e. s.18. 4 Ahmet Akgündüz - Said Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV yay., İstanbul 1999, s.365.

Page 15: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

5

enflasyon ve devalüasyon hakkındaki bilgiler ancak şer'iyye sicillerinden

öğrenilebilir.

Şer'iyye sicillerinin bir diğer özelliği de savaş tarihi ve askeri konularla ilgili

olarak ihtiva ettiği tafsilatlı kayıtlardır. Osmanlı ordusunun sefere çıkmadan önce

yaptığı hazırlıklar, askeri ihtiyaçları ve istenilen maddelerin karşılanması amacıyla

kadılara yazılı emirler gönderilir, savaşın kime ve hangi sebeple açıldığı izah

edilirdi. Konuyla ilgili Şeyhülislam’ın da fetvası hatırlatılarak halkın savaş

zaruretine inanmaları sağlanırdı.5

Şer‘iye sicilleri mahalli yer adlarını, önemli tarihi müesseseleri, kişileri, tarihi

olayları bize aktardığı gibi, insanlar arasındaki ilişkileri, yaşama biçimlerini, giyim

tarzlarını, geçim kaynaklarını, toplumsal hayatı ve iktisadi durumu açığa çıkaran

bir çok belge de içermektedir. Ayrıca günümüzde gayr-ı Müslimlerle ilgili tartışma

konularında, şer‘iye sicilleri vasıtasıyla bazı açıklayıcı bilgilere de ulaşabiliriz.

1.1.3. Şer'iyye Sicillerinde Yer Alan Belge Türleri

- Ferman: Padişahın herhangi bir meseleye ait resmi yazılı emri. Bir ferman

üzerinde veya yukarısında "hüve" şeklinde Allah'ın adı kısaca zikredilir. Sonra

altına sultanın tuğrası çekilirdi. Fermanın bu yazı bölümlerinin her bir düşünce

parçasına rükün denirdi. Belgelerimiz içerisinde hiç ferman yoktur.6

– İ‘lam: Arapça “ilm” kökünden gelen “İ‘lâm"ın kelime manası, “bildirme,

anlatma” demektir. Hukuk terimi olarak ise i‘lâm, bir davanın mahkemece nasıl bir

hükme bağlandığını gösteren belgeyi ifade eder. Ancak, Osmanlı diplomatiğinde

kadıların şer'î mahkemeye intikal eden bir davanın kararının tasdiki maksadıyla

şeyhülislamlığa veya her hangi bir konuda bilgi vermek üzere üst makamlara

yazdıkları resmi yazılar için de i'lâm tabiri kullanılmıştır. Bir konuda bilgi vermek

üzere üst makama yazılan ilamlar, arz mahiyetindedir.7

5 Cahit Baltacı , İslam Paleografyası, M.Ü.İ.Fak. Yay., İstanbul 1989. s.40 6 Pakalın, a.g.e., “Ferman”, c.I, s.607. 7 Mübahat S. Kütükoğlu, Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı

yay., İstanbul, 1994, s.345; Pakalın, a.g.e., “İ‘lam”, c.II, s.51.

Page 16: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

6

- Buyrultu: Yüksek makamlardan resmi evrak üzerine yazılan ve bazen de

ayrıca ve divani hat ile yazılmış olan emirlere denir. Makam-ı Sadaretten olursa

Buyrultu-u Sami, diğerlerinden yazılırsa Buyrultu-u Âli adı verilir.8

– Berat: Osmanlı Devlet teşkilatında bazı görev veya hizmete ta‘yîn, maaş

tahsisi, unvan veya nişan tevcihi, muafiyet veya imtiyaz verilmesi ile ilgili emirler

hakkında düzenlenen belgelerdir.9 Belgemizde imamlık ile ilgili bir görev beratı

mevcuttur.10

- Hüccet : Arapça asıllı bîr kelime olan hüccet, “delil, vesika, sened”

manalarına gelir. Osmanlı diplomatiğinde ise şer'î mahkemeler tarafından verilen,

fakat i‘lamdan farklı olarak, hüküm ihtiva etmeyen; sadece kadı huzurunda iki

tarafın anlaşmaya vardıklarına dair kadının tasdikini ihtiva eden bir belgedir. 11

Hüccetler, çok çeşitli hususların tesbiti için tertip edilmiş olup, kadılar tarafından

tanzim edilen bir nevi noterlik belgeleri olarak kabul edilebilir.12

8 Pakalın, a.g.e., “Buyrultu”, c.I, s.248. 9 Pakalın, a.g.e., “Berat”, c.I, s.205; Kütükoğlu, a.g.e., s.124. 10 Bkz., a.g.d., B.nr:285. 11 Pakalın, a.g.e., “hüccet”, c.I, s.865. 12 “Belgelerin Konularına ve Türlerine Göre Dağılımı” konusunda ayrıca ayrıntılı bilgi verilecektir.

Page 17: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

7

1.2. ŞER'İYYE MAHKEMELERİ ve OSMANLI DEVLETİNDE ADLÎ

TEŞKİLAT

Kuruluş yılından itibaren şer‘i kaza usulünü benimseyen Osmanlı Devleti’nin

I. Padişahı Osman Bey’in (ö.1324) ilk tayin ettiği iki memurdan birisi kadı

olmuştur. İlk zamanlar kadıları yetiştirecek bir merkez henüz mevcut olmadığından

ilk Osmanlı kadıları hep Anadolu, İran, Suriye ve Mısır gibi yerlerden getirilmiştir.

Diğer yandan I. Murat’ın (1362-1389) Mola Fahrettin Acemî’yi 130 akçe maaş ile

ilk defa fetva görevine tayin ettiği bilinmektedir. Daha sonra fethedilen her idare

merkezine bir kadı tayin edilmiş ve böylece adlî teşkilat şekillenmeye başlamıştır.

Mahkemede tek kadı’nın görev yaptığı bu usule Şer‘iye Mahkemeleri adı

verilmektedir.13

Şer‘iye mahkemelerinin belli bir makam binası yoktur. Kadıların yargı

işlerini yürütebilecekleri ve tarafların kadıları bulabilecekleri muayyen bir yerleri

vardır. Bu mahal, kadı’nın evi, cami , mescit, medrese binası veya belli odaları14

olabilirdi. Kadılar bayram ve Cuma günleri dışında yargı görevini ifa ederlerdi. 15

1.2.1. Mahkemelerin Yapısı ve İşleyişi

Şer'iyye mahkemeleri Osmanlı Devleti’nin başlangıcından Tanzimat

dönemine kadar uzun asırlar her türlü hukuki ihtilafların çözüldüğü bir merci

olmuştur. Burada bir kadı ve mahkemenin bulunduğu yerin büyüklüğüne göre

sayıları değişen muhtelif yardımcılar görev yaparlar. Osmanlı düzeninde teorik

olarak toplu hakimli mahkemeler mümkün olmakla ve uygulamada az da olsa bu

tür mahkemelere rastlanmakla birlikte, tatbikat genel olarak tek hakimli

mahkemeler şeklinde olmuştur. Ancak kadıların ilmi görüşlerinden istifade etlikleri

müftüler ve mahkemelerde yargılanmayı bir nevi müşahit gözüyle izleyen “şühud”

veya “şühudu'l hâl”16 denilen görevliler tek hakimli İslam Adliye Teşkilatına

kendine has bir zenginlik kazandırmıştır.17

Kazasker veya şeyhülislam tarafından tayin edilen kadılar, bölgelerindeki

13 Örnek için bkz., a.g.d., B.nr:149,182. 14 Bkz., a.g.d., B.nr:187. 15 Halil Cin-Ahmet Akgündüz, Türk İslam Hukuk Tarihi, Timaş yay. İstanbul 1990, s.269. 16 Bkz.,a.g.d., B.nr:180,240,252… 17 Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, Zaman yay., İstanbul 1999, c.II, s.391-392.

Page 18: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

8

idarecilerden bağımsız olarak yargı görevini yerine getirmişler, yöneticilerin

kendilerine müdahaleleri veya yargı görevini bizzat yürütmeleri esas itibariyle söz

konusu olmamıştır. Yargının yürütmeden bağımsız olmasının sonucu olarak

kadılarla beylerbeyi, sancak beyi gibi ehl-i örf arasındaki ilişki bir astlık üstlük

ilişkisi değildir; bir diğer ifadeyle kadı görevini ifa ederken bunlara bağımlı olarak

çalışmamaktadır. Her biri diğeriyle iş birliği içersinde olan fakat birbirinden

bağımsız çalışan birer kamu görevlisidir. Ehl-i örfün görevi sanıkları yargılanmak

için mahkemede hazır bulundurmak ve verilen hükmü infaz etmektir. Bu

bağımsızlığın sonucu olarak kadı merkezle yazışmak istediği zaman bölgesindeki

en yüksek ehl-i örf kanalıyla değil, doğrudan yazışmaktadır. Böyle bir düzenleme

şeklinin yargının bağımsızlığı ilkesine daha uygun düştüğü söylenebilir. Beylerbeyi

veya sancak beylerinin “askerî” denilen devlet memurlarıyla ilgili bazı davalarda

hazır bulunmaları, ancak mahkemeye müdahale etmemeleri de, kadıların

bağımsızlıklarını göstermesi bakımından dikkat çekicidir.

1.2.2. Adliye Görevlileri

1.2.2.1.Kadı

Osmanlı Devletinde çok geniş kapsamlı yetkileri bulunan ve şer‘iye

mahkemelerinde yargı görevini ifa eden şahıslara “kadı” denmektedir. Bilindiği

gibi “kesmek ve ayırmak” gibi sözlük manaları bulunan kaza, terim olarak hüküm

ve hakimlik manalarını ifade eder. Osmanlı kaynakları, kadıyı, insanlar arasında

meydana gelen dava ve anlaşmazlıkları şer’i hükümlere göre karara bağlamak için

devletin en yüksek icra makamı (sultanlar veya yetkili kıldığı şahıslar) tarafından

tayin edilen şahıs diye tarif etmektedir. Kadılara “hâkim”, “hakim’üş-şer‘”18 de

denilirdi. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti idari taksimat olarak önce eyâletlere,

eyâletler livâlara, livâlar kazalara, kazalar nahiyelere, nahiyeler de köylere

ayrılıyordu. Nahiye ve köyler dışında kalan diğer idari merkezler aynı zamanda

birer yargı merkeziydi. Her yargı merkezinde bir kadı bulunurdu. Osmanlı adlî

teşkilatının temel taşı olan kadılar, bulundukları yerin hem hakim, hem belediye

başkanı, hem emniyet amiri, bazen hem mülkî amiri ve hem de halkın her konuda

18 Bkz., a.g.d., B.nr:229,244.

Page 19: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

9

müracaat edebileceği sosyal güvenlik makamıydı.19

Fethedilen her idare merkezine bir kadı tayin edilerek Osmanlı Adli Teşkilatı

vücuda getirilmiştir. Kadılar şer'i ve hükmi muamelatta, kendilerine verilen beratta

gösterilen vazifeleri görüp, Hanefi mezhebi üzerine hüküm verirlerdi.20

Kadılar görevlerini ifa ederken sadece şer'i davalara değil örfi davalara da

bakmakla yükümlüdürler. Osmanlı Devleti’nde örfi davalara bakmakla görevli

bulunan özel bir mahkeme hiçbir zaman mevcut olmamıştır. Esasen bu uygulama

önceki İslam devletlerinin hukuki geleneklerine de uygun düşmektedir.

Osmanlılara ait çeşitli hukuki belgelerde kadıların hükümlerini şer' ve kanuna

uygun olarak vermeleri lüzumundan bahsedilir. Hem Şer‘i hem de Örfî hukukla

ilgili hüküm ve fermanlar ile bunların bir araya toplanmasıyla meydana getirilen

kanunnameler, kadılara da düzenli olarak gönderilmiş ve bunları uygulamaları

istenmiştir.

Askeri denen devlet memurlarının bazı davalarına ise kazaskerler

bakmaktadır. Bu açıdan bazı kadılıklar belirli tür davalarda ihtisas mahkemesi

özelliği taşımaktadır. Eyüp Mahkemesi su hakları konusunda ihtisas kazanmış bir

mahkeme görünümündedir. Kadıların bazılarının davanın selameti bakımından

yetkili oldukları halde belli ceza davalarına bakmaktan kaçındıkları ve davayı

Dîvân-ı Hümâyun’a havale ettiklerine de rastlanmaktadır. Özellikle şikayetçi

olunan kimsenin bölgenin güçlü bir kamu görevlisi olması durumunda böyle bir

uygulama, adaletin temininde emin bir yol olarak görülmüştür .21

Aynı zamanda kadılar çarşıpazarı, satılan malları, bu mallarda bulunması

gereken vasıfları, fiyatları denetleyen, narh koyan ve bugün büyük ölçüde

belediyeler tarafından ifa edilen birçok görevi yerine getiren birer mahalli

yöneticiydiler.

1.2.2.2.Kadıların Dereceleri ve Tayin Usulleri

Yüksek öğrenim tedrisatı yapılan medreseleri bitiren bir talebe, “mülâzım”

19Cin -Akgündüz, Türk İslam Hukuk Tarihi, c.I, s.274. 20İ.Hakkı Uzunçarşılı , Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, T.T.K. yay., İstanbul 1998, s.94. 21 İhsanoğlu, a.g.e., s.392.

Page 20: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

10

adıyla matlab veya tarik defteri denilen bir deftere kaydolunurdu. Kanuni’nin ünlü

şeyhülislâmı Ebüssuud’un koyduğu bu usule (Mülâzemet Usulü) göre, mülâzımlar

için üç alternatif vardı: müderrislik, kadılık veya idari görev. Müderrislik yolunu

tercih edenler önce ibtidâ-i hâriç müderrisliğine, kadılığı tercih edenler evvela kaza

kadılığına ve idari görev seçenler de zâimliğe (zeâmet sahipliği) tayin edilirlerdi.

İlk defa kaza kadılığına tayin edilen mülâzımlar, kadılık derecelerine de yükselerek

şeyhülislamlığa kadar çıkabilirlerdi.22

Şimdi ilmiye sınıfının dereceleri ile iç içe olan kadıların derecelerine göz

atalım:

Kadılık derecelerinin en yükseği, “Mevleviyet” denilen büyük kadılıklardır.

Büyük ve mühim eyaletlere, vilayetlere ve önemli sancaklara mevleviyet

derecesine sahip kadılar tayin edilirlerdi. Bunlar yevmiyelerine göre iki gruba

ayrılıyorlardı: 1)300 akçeli mevleviyetler ki, bunlara devriye mevâlisi denir. En

düşük mevleviyetlerdir. 2)yevmiyesi 500 akçeye kadar yükselebilen

mevleviyetlerdir. Mevleviyette en yüksek derece, sırasıyla Rumeli ve Anadolu

Kazaskerliğidir.

İkinci derecedeki kadılık ise, kaza kadılıkları idi. Bunların en yüksek

derecesine “sitte” veya “eşref-i kuzat” yahut 150 akçeli kadılık denirdi.

XIV. asırdan XVI. asrın ortalarına kadar bütün kadıları tayin yetkisi

kazaskerlere aitti. XVI. asrın ikinci yarsından sonra Mevleviyet kadılarını tayin

yetkisi Şeyhülislamlara devredildi. Kaza kadılarının görev süresi iki seneydi.

Mevleviyet kadılarının görev süresi ise bir seneyi geçmiyordu.23

1.2.2.3.İkinci Derecedeki Adliye Görevlileri

Gerek hukukî ve gerekse idari bütün bu görevleri ifâ ederken kadılara

yardımcı olan birçok görevli bulunmaktadır:

Nâibler: Kadılar tarafından belirli bir süre veya belirli bir iş için tayîn edilen

yardımcılardır. Kadıların verdikleri yetki çerçevesinde görevlerini ifa ederler.

Belirli bir işi yapmak için görevli olanlar, genellikle bir keşif veya mahkemenin

yetki alanına dahil bölgede (nahiye ve köy gibi) bir görev için vazifelendirilirlerdi. 22 Cin -Akgündüz, Türk İslam Hukuk Tarihi, s.277-278. 23 Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilatı, s.95.

Page 21: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

11

Belli bir süre naib tayîn edilenler ise kadının görevi başında olmadığı zamanlarda

ona vekâleten görev yaparlardı.24

Kassamlar: Bunların görevi ise, ölen kimselerin geride bıraktıkları malları

İslam Hukuku çerçevesinde mirasçılara paylaştırmaktır. Kamu görevlilerinin

miras taksimleri ise kazasker kassamları tarafından yapılırdı. Kadılar ve

kazaskerlerin bu miras taksimlerinden belli oranda aldıkları pay onların gelirlerinde

önemli bir yekun tutmaktadır. Bu sebeple zaman zaman kadılarla kazaskerler

arasında miras taksiminin kimin yetkisinde olduğu konusunda uyuşmazlık

çıkmıştır.25

Muhzırlar: Davacı ve davalıları mahkemeye celbeden ve savcının bazı

görevlerini ifa eden memurlardır. Küçük kaza merkezlerinde, mahkeme

mübaşirliği, mahkeme katipliği, emniyet görevlisi ve savcının görevlerini

muhzırlar ifa etmekteydi. Bu hizmetleri karşılığında ihzariye denilen ve taraflarca

karşılanan bir ücret alırlardı.26

Çavuşlar: Dergah-ı Âli Çavuşları da denilen bu adlî memurlar, mahkeme

i‘lamlarının icrası, borçlunun mallarını satarak borcun ödenmesi, icap erse

mahkeme kararıyla borçlunun hapisle tazyiki, hukuken kesinleşen nakdi ve bedeni

cezaların infazı, kısaca günümüzdeki icra memurları ve kısmen de olsa savcıların

ve emniyet görevlilerinin vazifelerini ifa ederlerdi.27

Subaşılar: Hükümet merkezindeki çavuş teşkilatının görevlerini, sancak,

kaza, nahiye ve köylerde subaşı denen memurlar yürütürdü. Sancaklarda sancak

beyinin ücretli adamı ve emniyet âmiri, kaza ve daha küçük merkezlerde ise idare

âmiri olan subaşıların, şer‘iye mahkemelerinde icra ve infaz memuru olarak görev

yaptıklarını görüyoruz. Bunlar günümüzdeki zabıta ve belediyelerin görevlerini ifa

eder ve kadıların emri altında çalışırlardı.28

Mübaşirler: Mübaşirin iki manası vardır. Birincisi; mahkemelerde celp ve

24Pakalın, a.g.e., “Naib”, c.II, s.647. 25 İ. Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Devletinde Merkez ve Bahriye Teşkilatı, T.T.K. yay. Ankara

1984, s.230 26 Pakalın, a.g.e., “Muhzır”, c.II, s.572; Uzunçarşılı, İlmiye Teşkilatı, s.155. 27 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.280. 28 Pakalın , a.g.e., “Subaşı”, c. III, s.259.

Page 22: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

12

tebliğ işlerinde kullanılan memur demektir ki, “muhzır” ile eş anlamlıdır. İkincisi

ise; Tanzimattan önce, devletçe gördürülmesi veya soruşturulması gereken bir iş

için görevlendiren memur demektir. Bu görevi karşılığında mübaşiriye denilen bir

ücret alırdı.29

1.2.3. Mahkemelerde Tanzimat'tan Sonraki Gelişmeler

Tanzimattan önce Osmanlı ülkesinde yargı gücünü tek başına denecek kadar

müstakil olarak kullanan şer‘iye mahkemelerinin ve kadıların bu yetki ve düzeni,

II. Mahmut’tan (1808-1839) itibaren azalmaya ve mahkemeler yeni düzenlemelere

maruz kalmıştır. 1837 yılında İstanbul kadısının makamı, Bab-ı Meşihattaki boş

odalara taşınarak ilk kez resmi bir mahkeme binasında yargı görevini ifaya

başlamışlarsa da, 1838 tarihinde kadıların yetkilerini kötüye kullanmalarını

önlemek ve mevcut usulsüzlükleri ortadan kaldırmak amacıyla Tarîk-i ilmiyeye

dair Ceza Kanunname-i Hümayunu yürürlüğe konmuştur.

İlk yıllardan beri kadılar kazaskerlere ve kazaskerler de padişahın mutlak

vekili olan sadrazamlara bağlı oldukları halde, kazaskerler Tanzimat’ın başında

şeyhülislamlığa bağlandı ve şeyhülislamlar Meclis-i Vükela’ya alındı. 1837

tarihinde kazaskerlikler birer mahkeme olarak Bâb-ı Meşihata nakledildi ve bütün

kadılar şeyhülislama bağlandı.30

1839 tarihli Tanzimat Fermanı, her konuda hukuki düzenlemelerin

yapılmasını âmirdi. Buna göre şer'iyye mahkemeleri de düzenleme altına

alınmıştır.31

Kadıları yetiştirmek için Sultan Abdülmecit tarafından 1854 yılında

“Muallimhane-i Nüvvab” adıyla bir medrese açılmıştı. Bu medrese sadece kadı

yetiştirecekti.32

1859 yılında bütün Şer'iyye mahkemeleri yeni bir yapıya kavuşturuldu. Konu

ile ilgili çıkarılan Nizâmnâmeye göre, Şer'iyye mahkemelerinin yetki ve vazifeleri

29 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.281. 30 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.283. 31Akgündüz-Öztürk, Bilinmeyen Osmanlı, s.411. 32 Uzunçarşılı , İlmiye Teşkilatı, s.267.

Page 23: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

13

yeniden belirlendi. Evkaf, Kassam ve Kazasker mahkemeleriyle özellikle

İstanbul'daki mahkemelerin görev ve yetkileri ayrı ayrı tespit edildi ve kısmen

sınırlandırıldı.

1867 tarihli düzenlemelerle, şer‘iyye mahkemeleri dışında bir takım idari ve

hukuki mahkemeler kurularak, şer‘iyye mahkemelerinin görevleri belli alanlara

inhisar ettirilmiştir. 1867 tarihli Divan-ı Ahkam-ı Adliye nizamnamesine göre aile,

miras, vakıf, şahsa karşı işlenen suçlar ve cezalar gibi hukuk-ı şer‘iyye denilen

davalar dışındaki hususlar, şer‘iyye mahkemelerinin yetkisinden çıkarıldı ve aynı

tarihte Şu‘rayı Devlet Nizamnamesi ile Şer‘iyye mahkemelerinin idari yargı

yetkileri de tamamen ellerinden alındı. Nizamiye Mahkemeleri, 1870 tarihli bir

nizamname ile kurulunca, Osmanlı adliyesinde düalizm başladı. İki adlî mahkeme

ayrı ayrı sahalarda yargı görevini yürütmekle görevlendirildi. 1876 tarihli

nizamnamelerle kurulan havale ve icra cemiyetleri de kendi sahaları ile ilgili

yetkileri, şer'iyye mahkemelerinin elinden almışlardı. 1871 tarihli nizamname ile

Nizamiye Mahkemeleri yurt çapında teşkilatlandırılınca, şer‘iyye denilen konular

dışındaki bütün yargı yetkileri bunlara devredildi; hatta taşralarda kısmen vazifesiz

kalmış olan kadılara Nizamiye Mahkemelerinin reisliği tevcih edilmeye başlandı.33

1862’de kurulan ve 1873’te kabul edilen bir talimatla yeni bir şekil verilen

Meclis-i Tetkikat-ı Şer‘iye, Şer‘iye mahkemelerinin temyiz mercii olarak görev

yapmaya başladı.34 Bu meclis, fetvahaneden kendisine havale edilecek olan davâ

ve meseleleri bir temyiz mahkemesi olarak inceleyecekti. Ser‘î mahkeme

kararlarının şer'î hükümlere aykırılığı söz konusu ise, durumu gerekçeleriyle

beraber Şeyhülislama arz edecekti. Bu arada bu meclisin bir altında ve şer‘iyye

mahkemelerinin üstünde bulunan Fetvâhane-i Âli de, şer'iyye mahkemelerinin

kararları hususunda temyiz ve istinaf yetkilerine sahip bir mahkeme olarak 1875

tarihinde kurulmuştur.35

Nizamiye ve Şer'iyye Mahkemelerinin görevlerini tespit hususunda bazı

karışıklıklar ortaya çıktıkça, zaman zaman hukuki düzenlemelerle her iki

mahkemenin görevlerini açık bir biçimde birbirinden ayırma yoluna gidildi. 33 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.284. 34 İhsanoğlu, a.g.e., c.II, s.434. 35 Cin-Akgündüz, a.g.e., s.285.

Page 24: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

14

Bunlara göre, Şer'iyye Mahkemeleri sadece vakıf mallarının aslına, hacre, vasiyete,

vasi tayîn ve azline, yetim mallarına, vakıfların borç ilişkilerine, miras hukukuna

ve diğer şer‘î haklara bakabilecekti. Diğer konularda Nizamiye Mahkemeleri

yetkiliydi.36

1913 tarihli Kanun-u Muvakkat ile şer'iyye mahkemelerinin teşkilat ve

görevleri yeniden düzenlendi. Bu düzenleme önemli yenilikleri ihtiva ediyordu.

Düzenlemeyle mülâzemet usulü ve sınırlı süreli kadılık düzeni tamamen kaldırıldı.

Kadılık için en az 25 yaşını doldurma şartı getirildi. 1916 tarihinde kazaskerlik ve

evkaf mahkemeleri de dahil olmak üzere bütün şer‘iyye mahkemeleri Adliye

Nezâreti’ne bağlanmış ve Temyiz Mahkemesinde şer'iyye adıyla yeni bir daire

teşkil olunmuştur.

Mütârekeden sonra 1919 tarihli kararname ile tekrar Şeyhülislamlığa

bağlanan şer‘iyye mahkemeleri, 1917 tarihli Usul-i Muhakeme-i Şer'iye

Kararnamesi ile yeni bir düzenlemeye tabi tutulmuştur. TBMM'nin teşkilinden

sonra dört sene daha aynı kararname uygulanmış ise de, 1924 tarihli “Mahâkim-i

Şer'iye'nin ilgasına ve Mahâkimin Teşkilatına ait Ahkâmı Mu‘adil Kanun” ile bu

mahkemelere son verilmiştir.

36 Bkz., a.g.d., B.nr:236.

Page 25: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

15

1.3.(C-233) NUMARALI İNEGÖL ŞER‘İYYE SİCİL DEFTERİNDEKİ BELGELERİN KONULARINA VE TÜRLERİNE GÖRE DAĞILIMI

İncelediğimiz defter 100 varaktan ibarettir. Sicil defterindeki ilk belgenin

numarası 145 sonuncusunun ise 549’dur. Defter H.1313-1314/M.1892-93 yıllarına

aittir. Biz bu belgelerin 305. numaraya (19/Zilhicce/1313) kadar olanlarını (37 sayfa)

inceleyip transkripsiyonunu yaptık. Çalışmamızın ekler kısmında bu

transkripsiyondan bazı örnekler yer alacaktır. C-233 Numaralı Şer‘iyye Sicili

defterindeki, 145 numaralı ilk belgenin tarihi, 19/Recep/1313, 549 numaralı son

belgenin tarihi ise, 4/Şaban/1314’tür. Milli Kütüphane’de İnegöl’le ilgili

bulduğumuz diğer defterler şunlardır;

B= 368,369,370,371,372,373,374,375,376,377,378,379.

C=226,227,228,229,230,231,232.

D=38,39.

Ayrıca incelemiş olduğumuz defterdeki belgelerin, konularına ve türlerine

göre dağılımını vermek istiyoruz. Belgelerin konularına göre dağılımı, numaraları ile

birlikte aşağıda yer aldığı gibidir.

3.1. Belgelerin Konularına Göre Dağılımı İncelediğimiz defterdeki belgeleri, konularına ve belge sayılarına göre şu

şekilde ayırmak mümkündür: 1-Berat: 285,29637.(2 belge) 2-Deyn: 163,170,177,181,189,287,290,298,301.(9 belge) 3-Hüküm İ‘lamı: 188 (1 belge)

37 285 ve 296 numaralı belgelerimizde İnegöl’ün Domaniç Nahiye’si Durabey Köyü Camii Şerifi için

imamlık hususunda berat istenmesi ve buna verilen cevap konusu yer almaktadır.

Page 26: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

16

4-Hisse Davası:145,146,150,154,178,182,184(2),193,217,221,236,240,241,251,

252,255,263, 280,292,293 (20 belge)

5-İbra: 148,169,233,265. (4 belge) 6-Kefalet: 180,180(2),198,201,226,227,291.(7 belge) 7-Mehir: 173,176,246.(3 belge) 8-Men İ‘lamı: 175,185,218,249,254,269. (6 belge) 9- Mülkiyet Davası: 166,224,295,302.(4 belge) 10-Nafaka: 183,214,215,229,244,246.(6 belge) 11-Nikah: 172,222,260,262,276. (5 belge) 12-Rüşd Davası: 174,253,266,278,303 (5 belge) 13-Talak: 204 (1 belge) 14-Terike: 176(2),228,232,234,255,270,272,273,274,299.(10 belge) 15-Vakıf: 178,284,296,300.(4 belge) 16-Veraset: 186,203,213,219,226,248,261,267,268,282,286,292,294,297.(14 belge) 17-Vekalet: 147,151,161,165,167,168,171,179,181(2),183(2),185(2),177(2),179(2),

190,191, 192,194,195,196,197,199,200,202,205,207,208,209,210,211,212,223,

225,230,231,235,239,242,243,247,250,257,258,259,264,271,277,279,288, 304.

(49 belge)

18-Vesayet: 162,164,184,216,245,275,283,289,293,305.(10 belge) 19-Zevciyet: 206,237.(2 belge) 3.2.Belgelerin Türlerine Göre Dağılımı

Ayrıca mezkur sicil defterindeki belgelerin türlerine göre dağılımını yapmak

istiyoruz. Böylece belge türlerini görmek, rükünlerini tanımak ve sayılarını tespit

etmek imkanını elde etmiş olabiliriz. Aşağıda belge türleri numaraları ile

gösterilmiştir.

Page 27: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

17

Berat: 285 ( 1 belge).

Hüccet:

145,146,147,148,149,150,151,152,153,154,155,156,157,158,159,160,161,162,164,

165,167,168,169,171,172,174,178,179,180,183,184,175-2,176-2,177-2,178-2, 179-2,

180-2,181-2,182-2,183-2,184-2,190,191,192,193,194,195,196,197,198, 199, 200,201

202,205,207,208,209,210,211,212,214,215,216,217,222,223,225,226,227,228,229,230,

231,232,233,234,239,240,241,242,243,244,245,246,247,250,251,252,253,255,256,257,

258,259,260,262,264,268,270,271,272,273,274,275,276,278,279,280,281,283,284,285,

288,289,291,293,294,296,299,304,305. (122 belge).

İ‘lam:163,166,170,173,175,176,177,181,182,185,186,187,188,189,203,204,206,213,

218,219,220,221,224,235,236,237,238,248,249,254,261,263,265,266,267,269,277,28

2,286,287,290,292,295,297,298,301,302,303 (38 belge).

Vakfiye: 178,296,300. (3 belge).

Belge türlerinin tanınması açısından defterimizden belgeleri örneklemek

istiyoruz. -Hüccet:

Hüccetler, kadı huzurunda tespiti yaptıran şahsın eline verildikten başka,

şer‘iyye sicillerine de bir sureti işlenirdi. Tespitlerimize göre, alım-satım, kira,

nafaka, vekalet, vasiyet, kefalet, borç, hibe, rüştün ispatı, vb. konularda hüccetler

bulunmaktadır.

Hüccetin rükünleri:

a)Tasdik ibaresi: Hüccet metnine geçilmezden önce, kadının tasdikine yer

verilir. Arapça olan bu ibareler hücceti tertip edenin mevkiine göre değişik

şekillerde tertip edilmiştir.

b)Başlangıç formülü: Hüccetlerin belirli başlangıç formülü vardır. “Sebeb-i

kitab-ı tahrir oldur ki …” vb.

c)Metin: Hüccet metninde, önce taraflar takdim edilir. Davacıdan sonra,

“kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde”

Page 28: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

18

şeklinde mahkemenin tanımına yer verilir. Sonra, “ iş bu bâisü’l kitab..” ifadesi ile

davalı tanıtılır.

Akabinde konu anlatılır. Çeşitli hüccetler vardır. Bunlardan sulh hüccetine

göre, anlaştıkları meblağ ile ödemenin peşin veya vadeli olacağına işaret edilir. İki

tarafın ifadelerinden sonra, tespit edilen hususun sicile kaydedildiği “ mâ veka‘a

bi’t talep ketbolundu.” şeklinde ifade edilir.

d) Tarih: Hüccetlerin tarihleri, i‘lamlar ve fermanlar gibi, Arapça olarak yazı

ile yazılır.

e) Şuhûdu’l hal: Bu bölüm, hüccete konu olan meselelerin görüşülmesi

sırasında, hazır bulunan kimselerin adlarını ihtiva eden kısımdır. Bu, davanın

umuma açık ve tarafsız olduğunun bir göstergesidir. 38

-İ‘lam: İ‘lamlar yazılırken aşağıda vereceğimiz sıra takip edilir:

a) Elkab: “Ma‘ruz-ı dâ‘i devlet-i aliyyeleridir ki...” gibi bir elkapla başlar.

b) Davacının Hüviyetinin Tesbiti: Önce davaya konu olan şahsın sakin

olduğu şehir, kasaba ve mahallesi, sonra vazifesi ve adı kaydedilir.

“Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl

kazâsı mahallâtından Orhaniye mahallesi sakinlerinden sahib-i arz-ı hâl işbu

bâ‘isü’l i‘lam Ahmet bin Hüseyin” gibi.39 Varsa vekillik bu da burada gündeme

getirilir. Bundan sonra sıra, davacıların kadı önünde dava ikamesine gelir.

c) Davalının Hüviyetinin Tesbiti: “.. kaza-i mezkurun mahallatından

Sinanbey mahallesinde Yeni….. Muhacirlerinden. derûn-u arz-ı halde ismi mezkur

Ali oğlu İsmail Çavuş ibn-i Ali…” gibi.

d) Davanın Konusu: Davalının ismin müteakiben, “muvacehesinde” sözüyle

davacının iddialarına yer verilir. “Muceb-i şer‘isi olan ……. matlubumuzdur”

sözüyle istedikleri ceza belirtilir.

e) Davalının Cevabı: Davalı iddiayı tamamen veya kısmen kabul edebileceği

38 Kütükoğlu a.g.e., s.358; Ayrıca tam metin için bkz., “Ekler” bölümü (B.nr:9). 39 Bkz. A.g.d., B.nr:166.

Page 29: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

19

gibi red de edebilir. “…ol dahi cevabında hane-i müdde‘ayı mezkuru tarih-

i‘lamdan 1.5 sene mukaddem beher şehri 15’er kuruş icar ile mezbur Ahmet’e icar

ve ol dahi isticar ve kabul edip bedel-i icaresine mahsuben mezbur Ahmet’ten

meblağ-ı mezkur 10,5 yüzlük altunu ahz-u kabz edip ……………olan 1,5 senelik

bedel-i icaresi 270 kuruşu be‘de’t tenzil baki kalan 864 kuruş el-yevm mezbur

Ahmet’e deyni olduğunu be‘de’d def‘ ve’l inkar…”

f) Beyyine Talebi: Davalının iddiayı inkarından sonra, davacıdan davasını

ispat etmesi istenir. “… müddeasına mutabık Beyyine talep olundukta…”

g) İspat: İspat için genelde, şahitler dinletilir veya davalıdan yemin etmesi

istenebilir.

h) Hüküm: Şahitlerin tezkiyesinden bahsedildikten sonra, “ mucebince

……hükm olunduğu” veya “ …….. tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu.”

şeklinde ifade edilir.

ı) Tarih: İ‘lamlarda hükümden sonra Arapça ve yazı ile yazılmış tarih

bulunur. “Fi yevmi’s sabi‘ min şehr-i Şaban-u’l muazzam sene selase aşere ve

selase miete ve elf” gibi.

i)İmza ve Mühür: Tarihin altında kadı ve naibin imzası bulunur.40

40 Kütükoğlu, a.g.e., s. 348.

Page 30: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

20

İKİNCİ BÖLÜM

İNEGÖL’ÜN TARİHÇESİ

İnegöl Anadolu’nun batı yakasında Marmara bölgesinin önemli ulaşım yolları

üzerinde, Bursa’nın 45 km doğusundadır. Kuzeyinden Kestel ve Yenişehir,

batısından Keles, doğusundan Bilecik ve Kütahya ile çevrilidir. Bursa’nın zengin

bir ilçesidir.41 Uludağ eteklerinde kurulmuş, yeşillikler içinde çok verimli bir

ovadır.

İnegöl’ün yüzölçümü 1.006 km²’dir. İlçe, adıyla anılan geniş bir ovada yer

alır. İlçe ekonomisinde en önemli faaliyetler, tarım, ağaç işleri, mobilyacılık, orman

ürünleri, tekstil, turizm, gıda ve makine sanayiidir.42

Evliya Çelebi, bu kentin adının Cuma’nın galatından geldiğini söyler. “Bu

kent Cuma günü fetholunduğu için, Cuma demek olan “Ezine” İne’ye

dönüşmüştür”.43 der.

2.1.İlk ve Orta Çağlarda İnegöl

1847 yılında yapılan yöredeki kazılarda çıkarılan eski sikkelerden, ayrıca

1942 yılında Alman Arkeolog Kurt Bittel tarafından İnegöl üzerine yapılan

kazılarda elde edilen arkeolojik bulgulardan İnegöl ovasında İ.Ö. 3000 yılından

itibaren yerleşme olduğu anlaşılmaktadır. Höyüğün en alt tabakalarından elde

edilen bilgiye göre Troya (İ.Ö 3000) ile, daha üst tabakalardaki malzemeye göre ise

Bozhöyük ve Demircihöyük (İ.Ö 2500) ile çağdaş olduğu anlaşılmıştır. Elde edilen

41 Raif Kaplanoğlu, Bursa Yer Adları Ansiklopedisi, Bursa Ticaret Borsası Kültür Yay., İstanbul

1996, s.170. 42 Yurt Ansiklopedisi, Anadolu yay., İstanbul 1981, s.1725. 43 Evliya Çelebi, Seyahatname, Sadeleştirme: Mümin ÇEVİK, Üçdal Neşriyat, İstanbul 1985, c.I,

s.45.

Page 31: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

21

bilgilere göre İ.Ö. 2000 yüzyılında bu bölgenin daha çok batısının gelişim alanı

içinde kaldığını göstermektedir. Bilinebildiği kadarıyla Anadolu’ya ilk gelen

(Hititler) M.Ö. 1900 yılları ile 2000 yılları arasında yaşamışlardır. Çanakkale ve

İstanbul Boğazları sınır olmak üzere İnegöl de bu sınırlar içinde Eti hâkimiyetinde

kalmıştır. 5000 yıl önce yerleşim olduğu anlaşılan bu topraklara, M.Ö 7. yüzyılda

Trakya'da yaşayan Bittynl'ler, İskit saldırılarından korunabilmek için kuzeyden

Anadolu'ya ve buralara göç etmişlerdir. Ama bölgenin kendilerinden daha güçlü

Lidyalıların hâkimiyeti altına girmekten kurtulamamışlardır.

M.Ö.546 yılında Lidya Kralı Kroisas Pers ordularına yenilince, M.Ö 435

tarihine kadar Persler tüm bölgeye hükmederler. M.Ö. 4. yüz yılda Büyük İskender,

bütün Anadolu'yu hegemonyası altına alır. M. Ö. 325 yılında öldüğünde Bithinya

ve Küçük Asya'nın toprakları İskender’in komutanlarından Antiomus idaresine

girer. Büyük İskender’in kurduğu Makedonya imparatorluğunun zaman içinde

parçalanması üzerine İnegöl Bergama krallığının eline geçer. Bursa ve dolaylarına

daha önce yerleşmiş olan Bittynler Atronos çayından İzmit, İznik, daha doğuda

Kastamonu ve Ereğli’ye kadar uzanan sahada zaman zaman hâkimiyetini

hissettirirler. M. Ö. 2. yüzyılın sonlarında Bursa ve çevresi Bergama krallığıyla

beraber Roma hâkimiyeti altına girmiş ve Romanın bir vilâyeti olmuştur. 44

Angelakoma, İnegöl’ün Bizanslılar dönemindeki adıdır. Göl başı veya küçük

göl anlamlarına gelmektedir. Bazı araştırmacılara göre ise, Angelin elçilik yapan

melek yani Cebrail anlamına geldiği ifade edilmektedir.45

2.2.Anadolu Selçukluları ve Beylikler Döneminde İlçenin Durumu

İznik, Mayıs 1097 yılında Haçlı orduları tarafından kuşatılır. Selçuklular

İznik önlerinde Bizanslılarla savaşa girerler. Her iki taraftan çok zayiat olur ve İznik

Bizanslıların eline geçer. Bizans hâkimiyetinin hüküm sürdüğü Batı Anadolu'da Emir

Monduğ ile Emir Muhammed komutasındaki Türk birlikleri tekrar İznik, Bursa ve

Ulubat çevresindeki zayıf Bizans güçlerini temizleyerek Çanakkale Boğazı’na kadar

44 Kenan Kahraman, Geçmişten Günümüze İnegöl, İnegöl Kültür Sanat ve Yardımlaşma Vakfı yay., İstanbul 1992, s.32.

45 Bilge Umar, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap kitabevi, İstanbul 1993, s.73; Çelebi, a.g.e., c.I, s.498.

Page 32: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

22

bölgeyi hâkimiyeti altına almalarına karşın (1113) I. Aleksiyos Komnenos'un gönderdiği

Bizans ordusu karşısında başarılı olamayarak dağılırlar (1115). Türkler tekrar geri

gelmek üzere bölgeden ayrılırlar. Bu durum Anadolu'daki Türk hâkimiyetini önemli

ölçüde sarsmış ve Türkler sahil bölgelerinden İç Anadolu'ya çekilmeye başlamışlardır.

Boşaltılan Batı Anadolu Bizanslılar tarafından işgal edilmiştir (1143). Daha sonra 1.

Mesut'un 2. Haçlı ordusunu imha etmesiyle Anadolu'nun hâkimiyeti tekrar

Selçukluların eline geçmiştir.46

Anadolu'da kurulan beylikler dönemi Osmanlılara uzanan tarihi

köprünün daha iyi anlaşılması bakımından önemlidir. Beylikler her şeyden

önce Anadolu'nun Türkleşmesi yönünden önemli tarihî bir görev yerine

getirmişlerdir.47

2.3 İnegöl’ün Fethi ve Osmanlılar Dönemi

Anadolu'da kurulan beyliklerin Ali ve Mehmet Beylerin Bursa’da hapsedil-

meleri, sonra Mehmet Bey’in bu kenti yıkması Tacettin oğullarından Mahmut

Beyin İznik’te idam edilmesi ve Hasan Bey’in bir süre sonra Bursa’da hapsedilmesi

olayları dışında Bursa ve çevresini doğrudan ilgilendirmediği görülmektedir.

1236 tarihinde Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın ölümünden sonra

yerine geçen II. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Anadolu karışıklıklara sahne

olur. Selçuklu Devleti nüfusunu önemli ölçüde yitirir. Anadolu fiilen Moğollar yani

İlhanlı devletinin hükmü altına girer. Ancak İlhanlıların uçtaki beyliklere kadar

güçlerini yayamamaları, Ertuğrul Gazinin beyliğine hayat hakkı tanımıştır. Ana-

dolu baştanbaşa siyasi çalkantı ve otorite boşluğunun acısını hissederken, Ertuğrul

Gazi aşireti adına uygulamış olduğu politikasıyla bu karışık dönemleri sessizce

geçirmesini bilmiştir. Osman Bey de aynı anlayışı devam ettirerek Selçuklu

sultanına olan bağlılığını sürdürmüş, kendi yerleşim alanına yakın Bizans köy,

kasaba ve kentlerine akınlarda bulunmuştur.

46 İbn-i Bibi, Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi, çev. M.Nuri Gencosman, Uzluk Basımevi, Ankara

1941; Gordlevski, Anadolu Selçuklu Devleti, çev: Azer Yaran, Onur yay. Ankara 1988. 47 Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan neşriyat., İstanbul 1971, s.70.

Page 33: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

23

Kulaca Hisarı'nın fethi (Âşıkpaşazâde 15 Şubat 1287, Hoca Saadettin 1288),48

üzerine telaşlanan İnegöl ve Karacahisar Tekfurları Osmangazi’ye karşı ittifak

oluştururlar. Müneccim Başı ise Kulaca Hisarı’nın fethi için M.1281 tarihini

vermektedir.49 Her iki taraf Erice (İkizce) denilen mevkide karşılaşırlar. Burada

yapılan savaşta düşman bozulur, İnegöl tekfurunun kardeşi müttefiklerin

kumandanı Phlatos öldürülmüş, harbi Osman Bey kazanmıştır. (H.687- M.1287)50

Ardından Osman Gazi mühimce bir kuvvet ile Angela Koma’ya doğru

hareket eder. Akıllı ve ani bir baskınla İnegöl tekfuru Nikola ile birçok muhafız

öldürülür. Bolca ganimet ve esir alınır. Osman Bey bunlardan bir kısmını Selçuklu

sultanına takdim eder.51

Kısa zaman sonra Karacahisar (İnönü Kalesi) fethedildi. Bilecik kolaylıkla

alınırken Osman Bey Yarhisar Kale’sine yürüdü. Kale kısa zamanda kuşatıldı ve

zaptedildi. Ardı ardına yapılan fetihlerin doğurduğu şaşkınlığı ve düşmanın manevi

gücünün zayıflığını çok iyi değerlendiren Osman Bey sevgili Turgut Alp’i bir

miktar cengâver ile Angela Koma üzerine yolladı. Turgut Alp Angela Koma

kalesini kuşattı. Yaklaşık 14 yıldır yapılan planlı bir çalışma ile çember iyice

daraltılmıştı. Beklenmedik bir hücumla Turgut Alp uzun süre kendilerini uğraştıran

zamanın en güçlü kalelerinden birinin daha fethini gerçekleştiriyordu. İnegöl

fethedilmişti. Kalenin ganimetleri fetihte Osman Bey’e sunuldu ve gazilere

dağıtıldı. (M.1298)52

Âşıkpaşazade ardı ardına yapılan bu fetihlerin H. 699–700 /M.1299–1300

tarihinde yapıldığını belirtir. Osman Bey’in komşuları olan Rum beylerinin en

kuvvetlisi ve en tehlikelisi Angela Koma Tekfuru idi. Bu yüzden İnegöl beş

aşamada düşürülebilmiştir. Artık Osman Bey’in topraklarını batıya ve kuzeye

doğru genişletebilmesi için önemli bir engel kalmamış ve Bursa yolu açılmıştır.

Bundan sonra Osman Bey İnegöl ve dolaylarının yönetimini silah arkadaşı Turgut 48 Hoca Sadeddin, Tacut-Tevarih, Kültür Bakanlığı yay. Ankara 1979, s.24. 49 Münecimbaşı Ahmet Dede, “Sahaifü’l –Ahbar Fî Vekayi‘ü’l-Âsar”, Tercüman Gazetesi yay.,

1001 Temel Eser, (Tarihsiz). 50 Aşıkpaşazade, Tarih-i Aşık Paşazade, Haz. Nihal Atsız, İstanbul 1970, s.17. 51 Hammer , Büyük Osmanlı Tarihi, Emir Basım Yayım, İstanbul 1998, s.69; Uzunçarşılı, Büyük

Osmanlı Tarihi, TTK yay. (Tarihsiz), c.I, s.87-100. 52 Sadeddin, a.g.e., s.25; Paşazade, a.g.e., Bab:13, s.29.

Page 34: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

24

Alp'e verdi. Turgut Alp bir yandan savaşlara katılırken bir yandan da oralara

“Turgut ili” damgasını vuruyordu. Turgutalp, Osman Bey’den sonra oğlu Orhan

Bey'e de Akçakoca, Konuralp, Samsa Çavuş, Karamürsel ve Abdurrahman Gazi

gibi değerli komutanlarla birlikte üstün hizmetler vermiştir.53

2.4.İnegöl’deki Tarihi Yapılar

2.4.1.Beyazıt Han Camii (Cuma Camii)

C-233 numaralı Şer‘iyye Sicili’nde adı geçen camilerden biri Beyazıt Han

Camii’dir. Bu cami yer olarak, İshak Paşa medresesine bitişik vaziyettedir.

M.1398–1402 tarihleri arasında I. Beyazıt (1389-1402) tarafından inşa ettirilmiştir.

Camii dikdörtgen planlıdır, tek kubbeli olup sekizgendir. Evliya Çelebi'nin kaydına

göre kiremit çatı ile örtülü bir camii idi.54 Tamamen yıkılan bu camii, günümüzdeki

gotik yapısı ile II. Abdülhamit (1876-1918) döneminde yaptırılmıştır. Yalnızca

minare ve kaidesi eski camiden kalmıştır. Dıştan dışa 10.5x10.5 boyutundadır.

Yapının bütün pencereleri eş boyutlu ve sivri kemerlidir.55

Defterimizdeki 162 numaralı belgemizde, caminin adı “Cuma Camii” olarak

yer almaktadır. 1892 yılında bu caminin imamı, Emin Efendi ibn-i Emin’dir.

2.4.2.İshak Paşa Külliyesi

Külliye hakkında bilgi vermeden önce, İnegöl’e çok değerli eserler yaptıran

İshak Paşa‘dan kısaca söz edelim:

İshak Paşa Bursa Kütüğüne göre, İnegöllü İbrahim Ağa'nın oğludur. İshak

Paşa kabiliyeti ve istidadı sayesinde yükselerek Bosna beylerbeyi olmuş bilahare

birçok valiliklerde bulunduktan sonra sadaret (Başbakan) mevkiine yükselmiştir. II.

Murad’ın (1421-1451) düşmanlarının hilelerini sezerek, onlar hakkında hükümdara

verdiği bilgiler sayesinde teveccüh ve muhabbetini kazanmıştır. Ayrıca II. Murad'ın

53 İ.Hami Danişmend, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Türkiye yayınevi, İstanbul 1971, c.I,s.5 54 Çelebi, a.g.e., c.I, s.79. 55 Kahraman, a.g.e., s. 112.

Page 35: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

25

hazinedar başlığını, nezaretle Anadolu beylerbeyliğini, Rumeli Beylerbeyliğini,

Kubbeniş'in Vezirliği (Bakan), II. Murad'la beraber Varna ve II. Kosova muhar-

ebelerinde Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) ile de İstanbul’un fethinde en mühim

vazifelerinden birini yaparak birlikte savaşmıştır. Birçok eyalet valiliklerinde ve

bilhassa Bosna beyliği döneminde kudret ve liyakatini dostuna ve düşmanına

gösterdiğinden 1470 yılında Fatih Sultan Mehmet (1451-1481) tarafından o

zamanın en büyük devlet memuriyeti olan Vezir-i Azamlığa (Başbakan) tayin

edilerek bu görevini 2 yıl sürdürmüştür. Sultan Murat tahtını II. Mehmet'e bıraktığı

zaman vezir İshak Paşa'yı kendisiyle Manisa'ya götürmüştür.56İstanbul’un

fethinden sonra ikinci kez vezir-i azam olarak atanmış, II. Beyazıt’ın hükümdarlığı

sırasında yine vezir-i azam olmuştur.

İshak Paşa devlet hizmetleri arasında sosyal ve kültürel sahalara yönelik

Edirne, İstanbul, Selanik, Kütahya, Ankara ile Bursa'nın İnegöl ilçesinde, cami,

medrese, imaret, zaviye ve çeşmeler de yaptırdı. 1483 tarihinde eceliyle vefat

etmeden önce yaptığı vasiyet gereği, İnegöl’e getirilerek kendi adını taşıyan

camiinin ön tarafına gömüldü. Yol genişletilmesi ve çevre düzenlemeleri

çalışmaları nedeniyle mezarı 1937 yılında hanımı Tacünnisa Sultan Hatun için

yapılan Türbenin içine kapının karşısına taşınmıştır.57 Türbenin Rûmîler ve kum

saatleriyle süslü ayaktaşları muhteşemdir. Türbede kitabe yoktur.58 İshak Paşa

Camii’nin güneybatısında yer alan Tacünnisa türbesinin de bugün kitabesi

bulunmamaktadır.59 Türbede üç kabir vardır. 1937 yılında çevre düzenlemesi

nedeniyle belediye mezarlığına nakledilinceye kadar camiin avlusunda ve türbenin

etrafında tarihi bir mezarlık bulunmaktaydı.

İshak Paşa’nın memleketi İnegöl’e yaptığı diğer hizmetler:

1- 15 odalı ve büyük bir dershaneli medrese.

2- Bir imaret

3- İshak Paşa Camii 56 Şaban Aykut, Büyük Bursa Tarihi Antolojisi, Hat matbaası, Bursa 2000, s.304. 57 Aykut, a.g.e., s.304. 58 Cahit Baltacı ,15-16. Asırda Osmanlı Medreseleri, İrfan matb., İstanbul 1976, s.262. 59 Türbe için bkz. Ekler “Resim-1”.

Page 36: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

26

4- Bir hamam

5- Şehre bol miktarda su getirip, pek çok çeşme yaptırmış.

6- Kethüdası Sinan Ağa’ya bu hizmetlerin ifasında sarf edilecek akarların

düzenlenmesini, ayrıca yeni hizmetler yapılmasını, okullar açılmasını her türlü

sosyal çalışmalara girilmesini öğütlemiştir. Bütün bu hizmetlerin karşılanabilmesi

için ülkenin dört bir yanından gelir getirecek akarlar İshak Paşa’nın H.873/M.1468

tarihli vakfiyesi ve Tacünnisa Sultan Hatun’un vakfiyelerinde belirtilmiştir. İmaret

yıkılıp kaybolmuştur. Burada örnek olması bakımından imarette pişecek ye-

meklerle hademe tahsisatını belirten bir bilgi vermekle yetineceğiz: 60

“Vakıf sorumlusuna günde 15 dirhem, şeyhe 5 dirhem, imama 4 dirhem,

aşçılara 4 dirhem, ekmekçilere 3 dirhem, cüz okuyacak hafızlara 1’er dirhem,

kandilciye 2 dirhem, hancıya 1 dirhem, kâtibe 5 dirhem, tahsildara 5 dirhem, odun

için 6 dirhem, et için 40 dirhem, ziyafet için 10 dirhem, (verilen rakamlar

günlüktür) imarette pişecek aş için her gün 2 kile buğday, ekmek için her gün 6 kile

undan ibarettir.”61

İshak Paşa Camii: Defterimizde, 145 numaralı belgede adı geçen İshak Paşa

Camii, İnegöl ilçesinin merkezinde yer almaktadır. İshak Paşa Camii, medresesi ve

türbesinden oluşan mimari manzumenin sanat tarihimizde, “Bursa Üslubu” adıyla

anılan 15.yy Osmanlı Türk Mimarisi’nin örnekleri arasında önemli bir yeri vardır.62

Bu külliyenin doğusunda, dört yol arasında hamamın da üslup bakımından aynı

döneme mensubiyeti göz önünde tutulursa, bu eseri de İshak Paşa Külliyesi içinde

incelemek icap eder. Ayrıca bugün “Şifa Hamamı” ismiyle faaliyetini

sürdürmektedir.63 Bu hamam, İshak Paşa’nın Ankara'da yaptırdığı hamamlara da

bir hayli benzerlik göstermektedir. Vakfiyesinden külliyenin aslında “imaret,

zaviye, medrese, han, türbe ve ahırdan” oluştuğunu öğreniyoruz. Külliyenin

giderlerini karşılayacak vakıflar ve çalışan personel ile çalışma esaslarını belirtilen

vakfiye İshak Paşa’nın ölümünden önce tamamlanmıştır. İshak Paşa imareti,

zaviyesi, hanı ve ahırları bugün tamamen kaybolmuştur. Yalnız imaretin yanına lat-

60 “Erken Dönem Osmanlı Sanatı”, Komite, T.C.K.B., yay. İzmir 1999, s.151-159. 61 Aykut, a.g.e., s.305. 62 Bkz. a.g.d. B. nr: 145. 63 Yekta Demiralp, Erken Dönem Osmanlı Medreseleri, T.C.K.B. yay., Ankara 1999, s.154.

Page 37: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

27

if zarif ve güzel bir medrese yaptırdığından hareketle, zaviyesi, hanı ve ahırların

camii ile medresenin batı orta kısmında olması muhtemeldir. 1887 tarihinde

Abdülhamit (1876-1918) zamanında bu bölgenin güney ucuna bugün belediye

çarşısı adıyla anılan bedesten yaptırılması külliyenin genişletilmesi amacına

yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca kalıntılardan eski şehir merkezinin bu bölge

etrafında yoğunlaştığı görülmektedir. Bugün hala camii avlusundaki şadırvandan

akmakta olan temiz ve leziz su külliyeyi tamamlamaktadır.64 İshak Paşa

külliyesinin ayakta kalabilen tüm yapıları 1961–1969 yılları arasında Vakıflar

Genel Müdürlüğünce onarılmıştır.65

İshak Paşa’nın 891 H./M.1486 tarihli vakfiyesinde belirttiği cami, eserlerinin

en önemlilerindendir. Yapının inşa tarihi kesin olmamasına rağmen vakfiye

metnindeki diğer bilgiler yardımıyla belirlenebilmektedir. “Vâkıf, İnegöl’de kâin

ve yukarda zikirleri geçen, akarı vakfettikten sonra...” denildiğine göre camii

H.873/M.1468 tarihinden önce yapılmış olmalıdır. Ters “T” tipi denilen sisteme

göre yapılan camii Bursa üslubu adı verilen devrin ürünüdür. Caminin ahşap kapısı

ile kemer ve söveleri orijinaldir. Üstü kurşunla örtülü olan camiinin daha önceleri 2

basamak yüksek olan ibadet mekânı sonraları yer kazanmak için yan duvarlarının

paye haline getirilmesi ve içinin de pencere altlarına kadar dolgu malzemesi ile

doldurulmasıyla diğer mekânlarla birleştirilmiştir. Bu arada camiin iç görünümü de

oldukça bozulmuştur. 1877 tarihinde 2. Abdülhamit (1876-1918) zamanında esaslı

bir şekilde tamir görmüş66 bu durum caminin giriş kapısı üstündeki 59x83 cm

ebadındaki 4 satırlık mermer kitabede kaydedilmiştir.67

İshak Paşa Medresesi: Caminin kuzeyinde kalan medrese ise, U planlı açık

avlulu bir yapıdır. Güney kısmı açık olan avlunun kuzeyi ile doğu ve batısı

medrese mekânları ile çevrilidir. Doğudan ve batıdan medreseye birleşen iki kanat,

altışardan 12 hücreyi oluşturur. İkişerden dörder penceresi dışa açılan köşe

64 İshakpaşa camii için bkz. Ekler “Resim-2”. 65 A.S.Ülgen, “İnegöl İshak Paşa Mimari Manzumesi”, Vakıflar Dergisi, c.IV, s. 192-195. 66 Aykut, a.g.e., s.304. 67 Kahraman, a.g.e. s.112.

Page 38: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

28

hücrelerinin kapıları, çapraz eksenindedir.68 Diğer hücrelerde ise dışa açılan birer

pencere ile avluyu sınırlayan birer pencere ve kapı bulunmaktadır. Köşe hücreleri

üçgen kuşaklı diğerleri pandantif geçişli birer kubbe ile örtülüdür. Dershanenin

doğu ve batı duvarlarında altta birer üstteki kuzey duvarında eksene simetrik 2

güneyde de altta iki penceresi vardır.69 Belgelerimizde medrese ile ilgili herhangi

bir bilgiye rastlamadık.70

Medrese 1559-1560’tan önce “otuzlu” iken, 1585-1586 tarihinde “ellili”

payesine yükselmiştir. 1652-1653’te ise “Sahn” medreselerinden itibar

ediliyordu.71

2.4.3.Belediye Çarşısı

Halk arasında kısaca kapalı çarşı olarak bilinen zamanının ve günümüzün bu

değerli eserini H.1305./M.1887–88 tarihinde II. Abdülhamit (1876-1918)

zamanında belediye reisi Sadıkzade Süleyman Ağa’nın yaptırdığı çarşının kitabe-

sinde yazılıdır. Doğu batı doğrultusunda 47.50 x 10.80 boyutlarında dikdörtgen

planlıdır. 1965 yılında üzeri esaslı bir şekilde tamir ettirilmiştir. Bugün halkın

rağbet ettiği alışveriş merkezi durumundadır.72 İki kitabesi vardır. Altışar satırlık

iki kitabeden doğudaki birinci kitabede yapının adının belediye çarşısı olduğu

belirtilmiştir. Batıdaki ikinci kitabede ise yapının H.1305./M.1887–88 tarihinde

belediye reisi Sadıkzade Süleyman Ağa'nın yaptırdığı belirtilir.73 Sicil kayıtlarında

her ne kadar bu çarşının ismi geçmese de, onu yaptıran Sadıkzade Süleyman

Ağa’nın ismine rastlamaktayız.74

2.4.4.Belde ve Köylerdeki Tarihi Yapılar

C-233 numaralı Şer‘iyye Sicili’nde İnegöl sınırları içindeki cami, türbe,

kervansaray gibi yapıların bir kısımlarının adları yer almaktadır. Biz burada

adlarına rastladıklarımızı dipnotlarla gösterdik diğerlerini de listelere kaydettik.

68 Şakir Çakmak, Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Taç Kapılar, T.C.K.B. yay., Ankara 2001,

s.175, 268. 69 E.H.Ayverdi, Fatih Devri Mimarisi, İstanbul 1974, c.IV, s.489. 70 İshak Paşa Medresesi için bkz. Ekler “Resim-5”. 71 Baltacı, , a.g.e., s.262. 72 Belediye Çarşısı için bkz. Ekler “Resim-4”. 73 Kahraman, a.g.e. s.118. 74 Bkz. a.g.d. B. nr:191.

Page 39: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

29

2.4.4.1.Camiler

1-Mehmet Bey Camii- (Hamzabey Köyü) 75

2-Kıran (Kur’an) Köyü Camii

3-Mehmet Bey Camii (Kulaca Köyü)

4-Hançerli Fatma Sultan Camii (Kurşunlu Köyü)

5-Özlüce (Eynesil) Köyü Kilise Camii

6-İvaz Çelebi Camii Şipali Köyü

7-Tahta Köprü Camii76

2.4.4.2.Türbeler

1 -Turgutalp Türbesi (Turgutalp Köyü)77

2-Yiğitalp Türbesi (Yiğit Köyü)

3-Sungur Paşa Türbesi (Sungur Paşa Köyü)

5-Gencali Sultan Türbesi (Sarıpınar Köyü)

2.4.4.3.Kervansaraylar

Ortaköy Kervansarayı (Karacabey)

Ortaçağda Anadolu doğu ile batı arasında ticaret yolu üstünde olduğundan

transit görevini görmüştür. Taşıma kervanlarla yapılmıştır. Bu sebeple kervanların

konaklamaları için emniyetli konaklar, kervansaraylar inşa edilmiştir. Osmanlı

Türkleri de şehir ve kasaba dışında büyük yollar üzerinde kervansaraylar

yaptırmışlardır. Bunlardan birisi de Ortaköy Kervansarayıdır. Kervansaray köyün

batısında kapısı güneye bakan tamamen taş ve tuğladan yapılmıştır.78 Yapı kuzey

güney doğrultusunda dikdörtgen palanlıdır Destekleri bağlayan sivri kemerler

75 Bkz. a.g.d. B. nr: 284,300. 76 Kahraman, a.g.e. s.115. 77 Bkz. a.g.d. B. nr: 267. 78 Çakmak, a.g.e., s.105,268.

Page 40: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

30

kuzey ve güneyde duvar payelerine oturur. Giriş kapısı basık kemerlidir. 79 Üçgen

payandalar beden duvarlarının yarısı yüksekliğindedir. Yapıyı dıştan içteki

tonozları zarf gibi kaplayan bir tonoz örter.80 Üst kısmı yıkık yanları haraptır.

Kervansaray orijinalinde iki katlıdır. Kitabe yeri boş durmaktadır.

Caferpaşa Kervansarayı(Beylik Hanı)

Bugün, Akarsu, Güven çarşısı veya Beylik han diye adlandırılan yapının eski

adı Cafer Paşa Kervansarayıdır. Cafer Paşa Eyüp namıyla meşhurdur. Bursa-

Kütahya ve Eskişehir yollarının kesiştikleri yerde bulunan İnegöl kervanlarının bir

nevi konaklama mevkiidir. İnsanların sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının önemini çok

iyi bilen Cafer Paşa (H.1140/M.1721) tarihinde şehrin ortasına 45.50 m boyunda

19.65 m eninde üstü kapalı büyük ve muazzam bir kervansaray yaptırır. Daha

sonraları üzerindeki kurşunlar sökülerek satılmış ve yerine kiremit örtülmüştür.

Zamanla Kurşunlu Kervansarayı’nın odaları birer esnaf dükkânı haline

dönüştürülmüştür.81 Kervansaray bahçesi içten içe 37.50–9.65m boyutlarındadır.

Kuzeybatı-güneydoğu yönünde uzunlamasına dikdörtgen planlı açık avlulu yapının

dik eksenlerde birer kapısı vardır.82

2.5.İnegöl’ün Demografik Yapısı ve Göçler

1487 tarihli tahrirat defterine göre83 74 hane olan ilçe merkezi, 1521 yılında

80’e, 1573 yılında 137 haneye yükselmiştir. İlçe 1573 yılında Derviş Mehmet’in

zeameti idi. Bu tarihte İnegöl çevresinde Pekmezalanı, Saraçali, Tekederesi adlı

mevkiler vardı. 1510 yılında İnegöl’de; 4 mahalle ile, ilçeye bağlı 55 köy, 17

çiftlik, 14 mezraa, 8 yaylak bulunuyordu. İlçede aynı yıllarda 4 değirmen, 17

dükkan, 667 avarız hanesi, 223 mecerred (bekar) hane, 129 avarız olmayan hane, 5

imamevi, 77 çeltikçi evi, 10 kesimci evi gibi toplam 1.266 ev mevcuttu.84

79 Aykut, a.g.e., s.307. 80 Ortaköy Kervansarayı için bkz. Ekler “Resim-3”. 81 Caferpaşa Kervansarayı için bkz. Ekler “Resim-6”.

82 Kaplanoğlu, a.g.e. s.307; Kahraman, a.g.e. s.118. 83 Tülay Yazıcı, “1530 (937) Tarihli Tapu Tahrirat Defterine Göre İnegöl, Yarhisar ve Pazaryeri

Kazlarının Genel Durumu”, Bitirme Tezi Çalışması, Bursa, 1998. 84 Kahraman, a.g.e. s.75.

Page 41: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

31

Evliya Çelebi Seyahatmanesinde XVI. yüzyıldaki İnegöl’ü şöyle anlatır:

“Rum keferesi elinde Sultan Osman fethidir. Bursa sancağında Paşa hassı

voyvodalıktır. 150 akçe kazadır. 66 köyü vardır. Bir mamur ovadır. Üç mahalledir.

1000 kiremit örtülü hanesi 5 mihrap vardır. Çarşı içinde İshak Paşa Camii büyük

yapıdır. İshak Paşa Medresesi bilginler arasında meşhurdur. Bir hanı, bir hamamı

da İshak Paşa imaretidir. Bir de kiremitle örtülü Yıldırım Han Camii vardır. Ayrıca

2 medrese, 2 tekke, 3 çocuk mektebi, 7 çeşmesi ve bir Yıldırım Han hamamı, 150

dükkanları vardır.”85

1888 yıllığında İnegöl, Hüdavendigar ili, Ertuğrul Sancağı’na bağlı bir ilçedir

(kaza). Bu tarihte 4 mahallesi ile, 11 köyü olduğuna bakılırsa ufak bir yerleşim yeri

idi. Bu tarihte ayrıca ilçe düzeyinde 90 cami ve mescit, 4 kilise, 3 medrese, 8 han,

341 dükkan, 90 okul, 4 hamam ile 146 otel odası vardı.86

1890’dan önce ilçenin, 17712 kadın, 16725 erkek olmak üzere toplam 34427

nüfusu bulunmaktadır. Nüfusun 525’i gayr-i müslimdir. “Domaniç” ve “Yenice

Gayr-i Müslim” Bucaklarıyla 115 bağlı köyü bulunmaktadır. Bu köylerin 24 tanesi

sonradan muhacirler tarafından (93 harbi sonrası) oluşturulmuştur. İlçe merkezinde

beş cami, iki mescit, bir medrese, 102 cilt muteber kitabı bulunan bir kütüphane,

bir eczane, bir muvakkithane, beş harir (ipek) fabrikası, bir bedesten, iki hamam,

305 dükkan, 7 mektep, bir telgrafhane, bir hükümet konağı ve 1374 ev vardı.

Yenice Gayr-i Müslim Nahiyesi’nin Cerrah, Edebey, Kadimi (Akıncılar)

adlarında üç mahallesi bulunur. 600 müslüman, 5000 gayr-i müslim toplam 5600

nüfusu vardır.87

1892’de tüm ilçede 13061 erkek, 13159’u kadın olmak üzere 26220

müslüman, 48 Rum, 2890 erkek, 2402’si kadın olmak üzere 5292 ermeni, 65’i

erkek 54’ü kadın olmak üzere 119 katolik, 86’sı erke 82’si kadın olmak üzere168

85 Çelebi,a.g.e., c.I, s.79. 86 Kaplanoğlu, a.g.e., s.171-172. 87 Kaplanoğlu, a.g.e., s.171.

Page 42: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

32

protestan ve 27’si erkek 11’i kadın olmak üzere 38 yahudi yaşamaktadır. Nüfusun

genel toplamı 16164’ü erkek, 15721’i kadın olmak üzere 31885’tir.

1898’de genel nüfus 49596 dolaylarındadır. 1908’de ise genel nüfus 7231’i

gayr-i müslim olmak üzere 60383’tür.88

2.5.1.Mahalle Sayısı ve Adları

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde kazanın üç mahallesinin olduğunu

söylüyor. 1892-93 yıllarına ait, C-233 numaralı İnegöl Şer‘iyye sicilinde ise şu

mahalle isimleri ile karşılaştık:

Sinanbey, Yenice, Burhaniye, Cuma, Orhaniye, Burhaniye, Hamidiye ve

Muradiye Mahalleleri.89 Belgelerimizde adı geçmeyen başka mahallelerin de

olabileceğini ifade etmek istiyoruz.

Bu yıllarda meydana gelen göç dalgalarıyla (93 harbi sonrası göçler) mahalle

sayısı artmıştır. 1949 yılında ilçe 10 mahalledir. Bugün ise 12 mahalleden

oluşmaktadır. Bunlar;

Cuma, Yenice, Burhaniye, Hamidiye, Kemalpaşa, Mahmudiye, Mesudiye,

Orhaniye, Osmaniye, Turgutalp, Sinanbey, Süleymaniye Mahalleleridir.

2.5.2.İlçeye Yapılan Göçler

1293/1876-1877 yıllarında Osmanlı imparatorluluğunun Kafkasya’da yapmış

olduğu savaşları çeşitli nedenlerle kaybederek küçülmek mecburiyetinde

kalmasıyla, daha önce bizim olan topraklardan anayurda önemli ölçüde göç

olayları meydana gelmiştir. 1293 H. Yılında yapılan göçle gelenlere 93 muhaciri

denmektedir. 1883 tarihli Hüdavendigar vilayeti salnamesinde, İnegöl ilçe merkezi

ve köylerine gelen göçmen sayısı şöyle belirtilmektedir;

88 Aykut, a.g.e., s.182. 89 Bkz. a.g.d. B. nr: 146,147,155,163,167,168.

Page 43: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

33

İskan edilen yerin adı Hane sayısı Nüfusu Geldiği yer

Merkez Hamidiye Mah. 167 603 Rumeli-Batum

Merkez Burhaniye Mah. 110 625 Rumeli90

Merkez Orhaniye Mah. 28 15 Rumeli

Dipsizgöl Köyü 59 214 Rumeli

Soğukpınar Köyü 15 185 Rumeli

Olukman Köyü 41 185 Rumeli

93 harbinde, yani Birinci Göçle Bulgaristan’dan gelenlerin oluşturduğu

köyler şunlardır; Hamidabad, Güzelyurt, Baloğlu, Karahasanlar, Sülüklügöl,

Tekke, İskaniye, Olukman Akhisar, Dipsizgöl, Halhalca, Aşağibalık, Yukarıbalık,

Tahtaköprü, İhsaniye, Eskiköy ve Kazıklı.

1914’ten yani, I. Dünya savaşından sonra göçler sürmüş, gelenler eskiden

gelmiş olanların yanlarına yerleşmişlerdir. Üçüncü defa göçler 1944-1945’ten yani

II. Dünya savaşında sonra devam etmiştir. Bu göçlerle gelenleri hükümet mecburi

iskana tabi tutarak çeşitli yerlere yerleştirmiş ve bu arada İsaören ve Çeltikçi

Köylerine de Bulgaristan muhacirleri gelip yerleşmişlerdir.

Nihayet 1989 yılında Bulgar zulmünden kaçan 300.000’den fazla muhacir

Dördüncü göçün acılarını yaşamıştır. Bu göçle ilçeye 5000’e yakın muhacir gelmiş

ve çeşitli mahallelere yerleşmişlerdir.

93 harbinden sonra Yugoslavya’dan gelen Kocacıklılar, Arnavut ve

Boşnaklar ise İnayet, Tuzla, Fındıklı ve Mesudiye Köylerini kurmuşlardır.91

Yine 93 harbi sonrasında Kafkasya’dan gelen Gürcüler; Abazalar ve

Çerkezler yaşadıkları yerlere uygun buldukları Uludağ eteklerindeki sık ormanlı

bölgelere Hayriye, Muratbey, Çaylıca, Gülbahçe, Fevziye, Fındıklı, Çiftlik,

Hasanpaşa, Hamidiye, Sulhiye, Tüfekçikonak, Saadet, Bahçekaya, Karakadı,

Güney Kestane, Yeni ve Eski Karacakaya gibi 18 köyü, Abazalar; Mezit,

90 Bkz. a.g.d. B. nr: 274. 91 Bkz. a.g.d. B. nr: 167,168,178,248.

Page 44: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

34

Osmaniye, Kestane Alan, Rüştiye köylerini, Çerkezler ise; Hacıkara ve Fındıklı

köylerini kurmuşlardır.

2.5.3.1964 Yılında İsimleri Değişen Köyler

1964 yılında çıkarılan bir kanunla bazı belde ve köylerin isimleri

değiştirilerek yeni isimler konulmuştur. Belgelerimizde eski isimleriyle yer alan bu

yerleşim yerlerinin belge numaralarını dipnotlarla gösterdik. İsimleri değiştirilen

yerler şunlardır.

Eski Adı Yeni Adı

1-Adabinni92 Alanyurt

2-Alayna Doğanyurdu

3-Bedre 93 Çayyaka

4-Doma Bekceniz (Şehitler)

5-Gelene Kayapınar

6-Genci94 Işık

7-İsaviran95 İsaören

8-Kadimi Akıncılar

9-Karacakaya İskan96 Eski Karacakaya

10-Karacakaya Yeni Yeni Karacakaya

11-Kirlez Paşaören

12-Mahmure Güzelyurt

13-Muzalı97 Gündüzlü

14-Mürüvvet Çaylıca

92 Bkz. a.g.d. B. nr:235,238. 93 Bkz. a.g.d. B. nr:155,233. 94 Bkz. a.g.d. B. nr:267. 95 Bkz. a.g.d. B. nr:185. 96 Bkz. a.g.d. B. nr:253. 97 Bkz. a.g.d. B. nr:291.

Page 45: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

35

15-Ruşen Tahta Köprü

16-Sırnaz Sarıpınar

17-Yenice Müslim98 Küçük Yenice

98Bkz. a.g.d. B. nr: 149.

Page 46: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

36

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

XIX. yy. SONLARINDA İNEGÖL’DE SOSYAL, KÜLTÜREL VE DİNİ HAYAT

3.1. Osmanlıda Toplum Anlayışı

Osmanlı toplumunda, bir yandan sosyal grupların oluşması, diğer yandan

devletin hakimiyet sınırlarının genişlemesi sonucunda topluma dahil olan insanlara

belli statüler kazandırılarak toplum içindeki yerlerinin belirlenmesi, Osmanlı insan

toplum anlayışı ve yönetim felsefesine göre gerçekleşmişti. Bu felsefeye göre;

İnsan yaratıkların en şereflisidir. O yaratılışı gereği medenidir. O halde insan

geçimini temin edebilmek için diğer insanlara muhtaçtır. İşte bu ihtiyaç toplumların

ve milletlerin oluşmasına yol açmıştır. Bu felsefî görüş şu ayete

dayandırılmaktadır. “Dünya hayatında onların yaşama biçimlerini aralarında taksim

eden, karşılıklı hizmette bulunmaları için mertebeleşmede kimini diğerinin üzerine

çıkaran Biz’iz….”99

Osmanlı da reâya, çeşitli din, mezhep ve ırklara mensup topluluklarda

müteşekkildi. Ancak toplum ırk esasına göre değil, düşünce ve inanç temeline göre

teşkilatlanmıştı. Devlet yönetiminde hakim unsur Türklerden başka, Osmanlı

toplumunu oluşturan unsurlar arasında Rumlar, Yahudiler, Ermeniler, Romenler,

Slavlar ve Araplar da vardı. Devlet her inanç topluluğunu kendi içinde serbest

bırakarak onlara belirli bir özerklik tanımış, hiçbirini asimilasyona tabi

tutmamıştı.100

99 Kuran, Zuhruf suresi/32. ayet. 100İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, c.II, s.465.

Page 47: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

37

3.2. İlçede Günlük Hayat

İnegöl de, Osmanlı toplum anlayışının küçük mikyasta bir örneği gibidir.

Yörenin günümüzdeki nitelikleri Türk-İslâm kültürünün egemenliği ile ortaya

çıkmaya başlamıştır. Müslümanlık inanç dünyasına egemendir. Çoğu gelenek ve

görenekler müslümanlığın etkisiyle biçimlenmiştir.

O zamanlar günlük hayat sabah namazı ile başlar, yataklar gömme dolaplara

yerleştirildikten sonra kahvaltı yapılıp işe koyulunurdu. Belgelerimizden

anlaşıldığına göre halkın geneli tarım ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Evlerinin

yanındaki veya altındaki ahırlarında bulunan hayvanları ile ilgilenirlerdi.101

Samanlık da yine eve yakın olurdu. Bazen de hayvanlarını meraya çıkarırlardı. Ev

halkının büyüklerde genelde tarla ve bahçelerindeki işlerine giderlerdi. Akşam ise,

erkekler genelde kahvehanelere gider oradaki muhabbetlere katılırlardı.102

İlçede haftada bir gün pazar kurulur, köylüler ve ilçe halkı hem ürünlerini

satmak hem de ihtiyaçları olan şeyleri almak için bu pazarlara çıkarlardı. Pazar

ilçedeki dükkanların bulunduğu merkezde kurulurdu.103

3.3. İlçede Dinî Hayat

İlçede farklı din mensuplarını özgür bir şekilde dini hayatlarını yaşadıklarını

görmekteyiz. Müslümanların günlük hayatı din eksenli olmuştur. Mahallerin

oluşumunda dahi, cami merkez kabul edilerek yerleşimin olduğunu görmekteyiz.104

Bu camilerin isimleri daha sonra mahalleye de isim olmuştur. Cuma Mahallesi

gibi.105

Halkın kültüründe, örf ve adetlerinde de dinin etkisini görüp hissetmekteyiz.

Sünnet düğünlerinden evlilik ve nikah işlemlerine kadar her şeyin dini çerçevede

cereyan ettiğini söyleyebiliriz.106 Yine din adamına verilen değer, şahitlik

meselesinde mahalle muhtarı ile birlikte her zaman imamın isminin zikredilmesi

ona olan güveninin ve din duygusunun halk katındaki yerinin bir göstergesidir.

101 Bkz, a.g.d., B. n.r.:184-2,149. 102 Bkz, a.g.d., B. n.r.:149. 103 İhsanoğlu, a.g.e., c.II, s.494; Çelebi, a.g.e., c.I, s. 80. 104 İhsanoğlu, a.g.e.,c.II, s.496. 105 Bkz, a.g.d., B. n.r.:147,151,155,162. 106 Bkz, a.g.d., B. n.r.: 172,222,260,262,276.

Page 48: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

38

Belgelerimizde, ilçede Müslümanlarla birlikte gayr-i Müslimlerin de varlığını

müşahede etmekteyiz. Rum ve Ermeni milletlerinin Osmanlı tebaası olarak ilçenin

değişik yerlerinde ikamet ederek müslüman halkla birlikte yaşadıklarını tespit ettik.

3.3.1. Gayr-i Müslimlerle İlgili Belgelerin Değerlendirilmesi

Çalışmamızda öncelikle sosyal ve kültürel hayatla ilgili olarak, gayr-i

müslimleri ilgilendiren belgeleri incelemek istiyoruz.. Belgelerimizde onların dini

hayatları ile ilgili bilgiler yer almadığı için bu konudan söz edememekteyiz.

Belgelerimiz içinde gayr-i müslimlerle ilgili müstakil belgeler bulunduğu gibi,

müslümanlarla ilgili belgelerde de değişik nedenlerle gayr-i müslim isimleri

geçmektedir. Bunlardan bazıları şöyledir:

153 numaralı belgede; Bursa’nın Timurkapı mahallesi mütemekkinlerinden

(Müslümanlar için “sakinlerinden” ifadesi kullanılmaktadır) teb‘a-i devlet-i

Alîye’nin Ermeni milletinden iken bir sene önce vefat eden Karifetor Hırakl oğlu

Evnek’in borçlarını ödemek için, eşi ve çocuklarının vasisi Palyazu veledet-i (kızı)

Mecazur, müteveffanın (ölenin) ……. Civarındaki toplam 16 dönümlük arazisinin

satış izni için mahkemeye başvurur. İnegöl kazasına tabi Cerrah Köyü’nde

mütemekkin Çakır oğlu Larkor veledî (oğlu) Masefyad veledî Keferon ve Minyad

oğlu Abraham veledî Ohannes veledî Yedrosk alâ tarikü’ş şehade (şehadetleri

üzerine) ihbarlarıyla Palyazu’ya istediği izin verilir.

236 numaralı belgede; İnegöl kazası Burhaniye Mahallesi’nde mukim

(ikamet eden) teb‘a-yı Devlet-i Aliye’nin Ermeni milletinden sahip-i arz-ı hâl

(dilekçe sahibi) Nikohi veledî (oğlu) Serkez’in vakıfla ilgili karara bağlanmış bir

davanın, Bidayet Mahkemesinde değil de Nizamiye Mahkemesinde görülmesi için

bir başvurusu ele alınmaktadır. Nikohi yanmış olan bir vakıf değirmeninin yerine

306 senesinde kendi gayretiyle yenisini yapmıştır. Hak sahipleri onun aleyhine

dava açar ve kazanırlar. Nikohi ise bu davanın merciinin Nizamiye mahkemesi

olduğunu iddia eder. Sonuçta bu tür davaların şer‘i mahkemelerde görüldüğü ve

eski kararın onaylandığı kararı açıklanır.

241 numaralı belgemizde; İnegöl kazasının Yenice gayr-ı Müslim Köyü

Page 49: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

39

mütemekkinlerinden ve teb‘a-i Devlet-i Aliye’nin Ermeni milletinden iken bundan

önce vefat eden Bağcı oğlu Artin veledî (oğlu) Nikol’un mirası sulbî oğlu

Kebahkahı ve sulbiye-i kebire (büyük) kızları Nekahi, Meryem, Derdesya, Anna ve

Simya’ya kaldığı araştırma sonucu ortaya çıkmış. Terike bu kardeşler arasında

paylaştırılmıştır.

Burada ilgimizi çeken bir diğer konu ise, Nisa suresinin 11 ve 12. ayetlerinde

izah edilen şekilde bir paylaşımın, gayr-i müslimler için de söz konusu olduğudur.

Yukarıda ele aldığımız 241 numaralı belgemizde, erkek çocuklar kız çocuklarını iki

katı hisse almaktadırlar. Ve yine ölen kişinin geride kalan karısına, çocukları

olduğu için İslam Hukuku’nda olduğu gibi 1/8 hisse verilmektedir. Aslında

isterlerse gayr-i Müslimlerin miras gibi konularda kendi içlerinde hukuklarını

uygulama haklarının mevcut olduğunu, ama buna rağmen onların Şer‘iyye

mahkemelerine başvurduklarını görmekteyiz.

295 numaralı belgede ise; Kütahya sancağına tabi Tavşanlı nahiyesi

mütemekkinlerinden ve teb’a-i Devlet-i Aliye’nin Ermeni milletinden olup vilayet-

i mezkure (adı geçen il) dâhilinde Ertuğrul sancağına bağlı İnegöl kazasında Kara

hanında misafir olarak ikamet eden dilekçe sahibi Sarraf oğlu Kalibyas veledî

(oğlu) Ağop, Domaniç’te Göçük Köyü’nde misafir iken beygirini kaybetmiştir.

Sonra beygirini Veysel Ağa’nın elinde görüp malını geri almak için mahkemeye

başvurmuştur. Veysel Ağa beygiri 555 kuruş karşılığında Boşnak Deli Mehmet’ten

satın aldığını söylemiş, Domaniç Nahiyesi’nin Çukur Köyü’nde Kurt İbrahim Ağa

ibn-i (oğlu) Süleyman b. Mustafa ve Göçük Köyü’nde Şerif b. Mehmet b. Şerif adlı

kişilerin şahadetleriyle beygirin Kalibyas’a iade edilmesi hükmü verilir.

Bu belgelerden de anlaşıldığı şekliyle Ermenilerle Müslüman İnegöl halkı

arasında alış veriş yapılmış, borç alınıp borç verilmiştir. İsaviran köyünde oturan,

teb‘ayı Devlet-i Aliye’nin Rum milletinden Değirmenci Nikola’nın, Yenice

Müslim Köyü’nden Kabakçı İsmail ile Sinanbey mahallesinden Cafer oğlu İbrahim

Ağa’ya borç verdiğini, terekesinin verildiği belgeden anlamaktayız. 107

Son belgede gördüğümüz şekliyle Ermeni bir davacı Müslüman şahitlerin

şahadetiyle bir müslümana karşı davada haklı çıkmıştır. Bu uygulama farklı din

107 Bkz, a.g.d., B. nr:232.

Page 50: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

40

mensupları arasında adaletin gözetildiğinin ve bir ayrımcılık yapılmadığının

delilidir.108 Yine bu tarihlerde beş kişilik Belediye Meclisi’nde Ohannes ve Haci

Leroz adlı Hıristiyanların bulunması ilçede Hıristiyan nüfusunun ve sahip oldukları

hakların bir göstergesidir.109

1898 yılında ilçede, üç kilise, dört Gayr-i Müslim mektebi bulunmaktadır.

Yine bu dönemde Ermenilerin nüfusu 5969’dur.110

3.3.1.1. Gayr-i Müslimlerin Lakapları ve Meslekleri

Tarif amaçlı olarak o dönemde kullanılan Gayr-i Müslim lakaplarının genelde

meslek bildirdiğini görmekteyiz. Belgelerimizde karşılaştığımız lakaplar ve bu

lakapların geçtiği belge numaraları şu şekildedir.

Arabacı oğlu(153), bağcı oğlu(241), çakır oğlu(153), değirmenci(232)

dülger(154), kara oğlu(154), kiremitçi(153–154), nalbant oğlu(153), sarraf

oğlu(295), vb.

Bu lakaplardan yola çıkarak azınlıkların meslekleri hakkında da bilgi sahibi

olmaktayız. Belgelere göre Gayr-i Müslimlerin sarraf, kiremit imalatçısı, dülger,

çiftçi, araba imalatçısı, nalbant ve değirmen işletmecisi gibi mesleklerle meşgul

olduklarını anlamaktayız.

Belgelerde dikkat edilmesi gereken bir diğer konu da; Sicil kayıtlarında,

Müslümanlar ve Gayr-i Müslimler için bazı farklı tabirlerin kullanılmasıdır.

Bilindiği gibi soyadının kullanılmadığı o dönemlerde, insanlar baba ve dedelerinin

isimleriyle birbirinden ayırt ediliyorlardı. Müslümanlar için “oğlu” manasına gelen

“bin ve ibn”111 ile “kızı” manasına gelen “ibnet-i”112 ifadeleri kullanılırken, gayr-i

Müslimlerin oğulları için “Veled-i”, kızları için ise “veledet-i” kelimeleri

kullanılmaktadır. Şu örnekte olduğu gibi:“…Hırakl oğlu Evnek veledi Karanik

veraset-i zevce-i metrukesi Palyazu veledet-i Mecazur…”.113

108 Bkz, a.g.d., B. nr: 292. 109 Kaplanoğlu, Raif, a.g.e., s.171. 110 Kahraman, a.g.e., s.72. 111 Bkz, a.g.d., B. nr.: 236 “…Kaşıkçı Zade Mehmet ağa ibn-i El-hac Hüseyin…” 112 Bkz, a.g.d., B. nr.: “… sahib-i arz-ı hal ma‘rifetü’z zat Gonca Hatun ibnet-i Mustafa…” 113 Bkz, a.g.d., B. nr.: 153.

Page 51: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

41

Aynı şekilde, Müslümanlar için ( ) harfi ile “hacı” kelimesi kullanılırken,

Gayr-i Müslimler için ( ) harfi ile “heci” tabiri kullanılmaktadır.

Ayrıca kişilerin yaşadıkları yerler ifade edilirken, “ikamet eden” anlamında,

Müslümanlar için “sakinlerinden” tabiri kullanılırken, gayr-i müslimler için ise

“mütemekkinlerinden” ifadesi kullanılmaktadır. Bu konulara belgelerimizden

örnekler vermek istiyoruz:

“…Yenice gayr-ı Müslim karyesi mütemekkinlerinden ve tebaa-i devlet-i

Aliye’nin Ermeni milletinden…”114

“…İnegöl kazası mahallâtından Muradiye mahallesi sakinlerinden bundan

akdem vefat eden muhacir nalbant Süleyman Kalfa ibn-i Mehmet’in…”115

3.3.1.2.Belgelerimizde Geçen Gayr-i Müslim Ailelerin Çocuk Sayıları

153 numaralı belgemizde, Palyazu ve Hırakl çiftinin üç erkek yedi kız olmak

üzere toplam on çocuklarının olduğunu görmekteyiz.

241 numaralı belgemizde ise Artin veledî Nikol’un bir erkek dört kız olmak

üzere toplam beş çocuğunun olduğu anlaşılmaktadır. Yani Gayr-i Müslim ailelerin

ortalama yedi- sekiz çocuk sahibi olduklarını görmekteyiz.

Tapu Tahrir Defterleri’nde de ölçü alındığı gibi Müslümanların çocuk

sayısının ise ortalama dört-beş adet olduğunu görmekteyiz. Şu halde Gayr-i

Müslimlerin, Müslüman ailelerin çocuk sayısı ortalamasının üzerinde çocuk sahibi

oldukları müşahede edilmektedir.116

3.3.1.3.Gayr-i Müslimlerin Yerleşim Yerleri

Gayr-i Müslimlerin bir kısmının yerleşim yerlerinin Müslümanlardan ayrı

köylerde olduğu görülmektedir. Bunun yanında kaza merkezinde ve bazı köylerde

Müslümanlarla birlikte aynı ortamı paylaşan gayr-i müslimler de mevcuttur.

114 Bkz, a.g.d., B. nr.:241. 115 Bkz, a.g.d., B. nr.:245. 116 Bkz, a.g.d., B. nr.:164.186.203.213.176.235.244.245.

Page 52: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

42

Azınlıklardan, Ermenilerin yerleşim yerlerinden biri Cerrah’tır.117 Cerrah

İnegöl ilçesi merkez bucağına bağlı bir beldedir. Köyün eski adı ‘Atoğlanı’dır.

1487 yılında bu adla anılan köyün, 1573 yılında isminin Cerrah olarak değiştirildiği

görülür. Mezkur köy ilçenin batısında, üç km uzaklıktadır. Bursa kadı sicillerine

göre geliri Medine Vakıfları’na ait bir köy imiş. 1908’de 276 hanesi varmış. XIX.

yüzyılda yoğun olarak Ermenilerin yaşadığı görülür. Köyde bulunan tarihi hamam

bugün yoktur.118

Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yerleşim yerlerinden biri de Yenice

Köyü’dür. Burası “Kefere Yenice” veya “Gayr-i Müslim Yenice” diye de anılır.

Köyü Sultan I. Murat Hamza Bey oğlu Yahşi Bey’e mülk olarak vermiştir. Kadı

sicillerinde ise köy Harameyn vakıflarında gösterilmiştir. 1679 yılında Rum ve

Ermenilerin bulunduğu köyde, 1880’li yıllardan sonra Belediye örgütü kurulduğu

anlaşılmaktadır. 1888 yılında Ohannes ağa, 1906 yılında Oksiyen ağa, 1907 yılında

ise Artin Ağa Belediye Başkanlığı yapmıştır.

232 numaralı belgemize göre İsaören (Ösüren-İsaviran) köyünde de Rum

azınlığın yaşadığını müşahede etmekteyiz. Bu köy 1521 tarihli tahrirat defterine

göre İshak Paşa’nın kethüdası Sofi Hacı Sinan Bey’e mülk olarak verilmiş ve köy

İshak Paşa vakıfları arasında gösterilmiştir. 1880’de Bulgaristan’dan gelen

göçmenler köyde yaşamaktadır.119

Araştırmamızda, Gayr-i Müslimlerle alakalı belgelerde geçen terekelerle

Müslümanların terekeleri arasında pek bir fark olmadığı görülmüştür. Köhne

kocuk, saat, tabanca çift, dolma çifte tüfek vb terekelere rastlanmıştır.120

3.3.2. Din Hizmetleri ve Cami Görevlilerinin Tayini

Osmanlı döneminde imamlar ve köylerin ileri gelenleri devlet ve köy arasında

aracı durumunda olduklarından iyi bir itibara sahiptiler. İmamların, hatiplerin ve

müezzinlerin tayin ve azilleri Şeyhülislâma bağlıydı.121 Köy imamlarının bir

üstünlükleri de kendilerinden vergi alınmayışıydı. 117 Bkz, a.g.d., B. nr.:153,154. 118 Kaplanoğlu, a.g.e., s. 70. 119 Kaplanoğlu, a.g.e. s, 173. 120 Bkz, a.g.d., B. nr.:232. 121 Bkz, a.g.d., B. nr.:285.

Page 53: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

43

188 numaralı i‘lamda, Olukman Köyü Camii Şerifi imamı Aziz Efendi,

vakfın mütevellisinden, hitabet görevinin karşılığı olarak belirlenen, camiye

vakfedilmiş olan 1000 kuruşun bir yıllık kârı 150 kuruş hakkını talep davası açar.

Beş yıldır alamamış olduğu hitabet ücreti 750 kuruşa baliğ olmuştur. Hakim, 750

kuruşun camii şerif imamı Aziz Efendi’ye verilmesi konusunda, mütevelli Hasan

Ağa’ya tenbih-i şer‘ide bulunur.

285 numaralı belgemizde ise; Domaniç Nahiyesi Durabey Köyü imam ve

hatibi Molla Tahir’in vefatından dolayı boşalan yerine, imam ve hatiplik görevini

ifa etmesi için Mustafa Efendiye Berat-ı şerif-i âli şân verildiği ifade edilmektedir.

Genel uygulama olarak Berat sahibi kişi vefat ettiğinde, normalde berat oğluna

geçiyor ve o göreve devam ediyordu. Ama belgemizde vefat eden Molla Tahir’in

oğlu küçük olduğu için imamlık yapacak yaşa gelinceye dek (sedadına değin)

Mustafa Efendiye görev beratı verilir.

Mezit Köyü’nde imamlık yapan Hafız İbrahim Efendi, vakfedilip cami

mütevellilerine teslim edilen, 1000 kuruşun yıllık kârı olan 120 kuruşu talep için

mahkemeye başvurur.122 Belgelerimizden anlaşıldığına göre imamlar, ifa ettikleri

vazifelerine karşılık belirli bir ücret almaktaydılar. Bu ücret vakıf camilerinde

mütevelli tarafından vakfın kaynaklarında ödenmektedir.

3.3.3. Camilerin İsimleri

Dini kurumların başında gelen camiler , ibadethane olmalarının yanında, aynı

zamanda önemli bir eğitim yeri durumundaydı. Camilerde, halkın eğitilmesi adına

çeşitli dini bilgiler verilirdi. Bunların dışında, Müslümanlar, işlerini görüşmek ve

karar almak için buralarda toplanırlardı.

Belgelerimizde müslümanların yaşadığı her mahalle ve köyde, cami olduğu

görülmektedir. C- 233 numaralı İnegöl şer‘iyye sicilinde isimleri geçen camiler ve

yer aldıkları belge numaraları şu şekildedir:

-Merkez

Hamidiye Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:181-2) 122 Bkz, a.g.d., B. nr:290.

Page 54: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

44

Burhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:286,293)

Sinanbey Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:174,263)

Cuma Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:162)

İshak Paşa Cami-i Şerifi (B.nr:146)

Orhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:166)

Yenice Mahallesi Cami-i Şerifi (B.nr:146)

-Köyler

Lütfiye Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:178)

Olukman Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:188-2)

Mezit Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:152,290)

Kurşunlu Köyü Cami-i şerifi (B.nr:149)

Hamzabey Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:284,300)

Kozluca Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:292)

Çeltikçi Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:163)

Akhisar Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:B.nr:175)

Muzal Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:176,204)

Deydinler Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:192)

Bedre Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:155)

Fındıklı Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:289)

Karacakaya Köyü Cami-i Şerifi (B.nr:253)

Yerleşim yerleri, (mahalleler, köyler) bu camilerin çevresinde

örgülenmektedir. Bu şehirleşme planı, o dönemde hayatın din merkezli

yaşandığının en bariz göstergesidir.

Page 55: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

45

3.3.4.İnegöl Merkezindeki Mahalle İmamları

Osmanlı döneminde mahalle; birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirinin

davranışından sorumlu sosyal dayanışma içinde bulunan kişilerin oluşturduğu bir

topluluktu. Mahalle; “Aynı mescitte ibadet eden cemaatin, aileleriyle birlikte

yerleştikleri şehir kesimi” şeklinde tanımlanabilir. Şehirlerin temel yapısını

oluşturan mahalleler genellikle dini kurumların ve pazarların çevresinde

oluşmaktaydı. Her mahalle kendi cami, çeşme ve okuluna sahipti. Mahallede en

önemli görevliler, mahalle imamı ve yiğitbaşı idi. İmam hükümetin temsilcisi

konumunda idi.123

İmamlık gibi görevler şeyhülislam tarafından verilen berat sahiplerince yerine

getirilirdi. Belgelerimizde imamların isimleri genelde, mahallelerindeki bir olayda

şahit olarak zikredilenlerin tezkiyesi (güvenilirliklerinin araştırılması) için,

kendilerine baş vurulmasından dolayı geçmektedir. Bununla ilgili olarak, vasiyet

konusunun işlendiği, 162 numaralı belgemizi örnek verebiliriz:

“…..şahidan-ı mezburan mensup oldukları salifü’z zikr Burhaniye mahallesi

ahali-i muteberanından Kemandar zade Ahmet Ağa ibn-i Hamit ve Yenü zade

İbrahim Ağa ibn-i El-Hac Abdullah ile mezkur Cuma mahallesinin imamı Emin

Efendi ibn-i Emin ve muhtarı İsmail Efendi ibn-i Osman evvelen, ba varaka-i

mesture sırren ve be‘dehu mezburun ile yine mezkur Burhaniye mahallesi ahali-i

muteberanından Mehmet Ağa ibn-i Nezir bin Abdullah ve Abdi Ağa ibn-i Ahmet bin

Abdurrahman ile mezkur Cuma mahallesi ahali-i muteberanından Hacı Mehmet

bin Halil bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş

şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olunmağın ….”

Konu ile ilgili ismi geçen iki şahidin tezkiyesi için, Cuma Mahallesi’nin

imamı ve muhtarı ile, Burhaniye Mahallesi’nden, itibar edilen kişilerden (ahali-i

mu‘teberan), önce yazılı olarak gizli, sonradan da açıktan bilgi alınmıştır. Yani,

şahitlerin güvenilirliğinin araştırılması konusunda, muteber diye nitelendirilen

kişilerle birlikte, o mahallenin imamı ile muhtarına baş vurulması bir gelenekti.

123 İhsanoğlu, a.g.e., s.484-510.

Page 56: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

46

C-233 numaralı İnegöl Şer‘iye sicil defterinde karşılaştığımız mahalle

imamlarının isimleri ve bu isimlerin yer aldığı belge numaraları şu şekildedir:

-Hamidiye Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: İbrahim Efendi ibn-i Emin124

-Burhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Ahmet Efendi ibn-i Mehmet125

-Sinanbey Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Ahmet Efendi ibn-i Ali126

-Cuma Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Emin Efendi ibn-i Emin127

-İshak Paşa Cami-i Şerifi imamı: İdris Efendi ibn-i Abdullah128

-Orhaniye Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Hafız Mehmet Efendi ibn-i

Ahmet129

-Yenice Mahallesi Cami-i Şerifi imamı: Hayrettin bin Hüseyin130

3.3.5. İnegöl’e Bağlı Köylerin İmamları

Köylerin idaresinde muhtarın yanı sıra, imamlar da çok etkiliydi. 292 ve 300

numaralı belgelerimizden anladığımıza göre, imamlar ifa ettikleri görevlerine

karşılık yıllık 150 kuruş civarında ücret almaktaydılar. Belgelerde karşılaştığımız

köy imamları isimleri şu şekildedir:

Hamzabey Köyü Cami-i Şerifi imamı: Emin Efendi ibn-i Mehmet bin

Abdullah131

Kozluca Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hüseyin Efendi ibn-i İbrahim132

Çeltikçi Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hafız Mehmet bin Ahmet133

Akhisar Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hasan Efendi ibn-i Mehmet134

124 Bkz, a.g.d., B. nr:181-2. 125 Bkz, a.g.d., B. nr:293. 126 Bkz, a.g.d., B. nr:263. 127 Bkz, a.g.d., B. nr:162. 128 Bkz, a.g.d., B. nr:146. 129 Bkz, a.g.d., B. nr:166. 130 Bkz, a.g.d., B. nr:146. 131 Bkz, a.g.d., B. nr:300. 132 Bkz, a.g.d., B. nr:292. 133 Bkz, a.g.d., B. nr:163. 134 Bkz, a.g.d., B. nr:175.

Page 57: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

47

Muzal Köyü Cami-i Şerifi imamı: İdris Efendi ibn-i Mehmet135

Deydinler Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hacı Mustafa Efendi ibn-i Hasan136

Fındıklı Köyü Cami-i Şerifi imamı: Hasan Efendi137

Karacakaya Köyü Cami-i Şerifi imamı: İsmail Efendi ibn-i Abdullah138

3.4.Belgelerimizde Geçen Lakaplar

İnsanların birbirlerine kötü lakaplar takması hoş olmadığı gibi, müminlerin

birbirlerine kötü lakaplar takmaları yasaklanmıştır.139 Soyadının kullanılmadığı o

dönemlerde insanları tarif ve tanım amaçlı lakaplar kullandıklarını görmekteyiz. Az

da olsa alay ve tahkir ifade eden bazı lakaplara da rastlamaktayız. Belgelerde

kullanılan lakapları aşağıdaki kategorilere ayırabiliriz.

3.4.1.Genel Lakaplar:

Bir meslek ve dinle ilgili olmayan genel lakaplar ekseriyetle, babaya izafetle

yapılan tanımlamalardan oluşmaktadır. Bu lakaplar ve yer aldıkları belge

numaraları aşağıda belirtildiği şekildedir.

Ahî Yusuf (B.nr:236), Ahi: “Debbağlar ve saraçlar gibi, esnafın başlarındaki

adamlara tevcih edilen resmi bir ünvandır.” Ahi, Osmanlıdan önce Âzeri ve Selçuki

memleketlerinde esnaf kahyaları ile şeyhler hakkında kullanılır bir tabirdir. Ahiler

Ankara’da bir hükümet dahi teşkil etmişlerdir. 140 Adı geçen belgede açıklama

olmasa da Âhi Yusuf’un saraç, debbağ vb meslek ehli olma ihtimali yüksektir.

Âşık oğlu Hüseyin Ağa (B.nr:149); “Âşık, ellerinde “saz” ismi verilen telli

çalgı olduğu halde, şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy dolaşarak, şiirler okumak,

maniler söylemek suretiyle geçimini sağlayan, bir kısım halka verilen ünvandır.”

135 Bkz, a.g.d., B. nr:204. 136 Bkz, a.g.d., B. nr:192. 137 Bkz, a.g.d., B. nr:289. 138 Bkz, a.g.d., B. nr:253. 139 Bkz. Kur’an, Hucurat suresi/49,11.ayet. 140 Pakalın, a.g.e., “Ahilik”, c.I,s.29. Ayrıntılı bilgi için Bkz. Yusuf Ekinci, Ahilik, Talat matbaası

yay. İstanbul 2001; “I. Uluslar Arası Ahilik Kültürü Sempozyum Bildirileri”, Kültür Bakanlığı yay. Ankara 1993; Adil Gülvahaboğlu, “Ahi Evran Veli ve Ahilik”, Memleket yay. Ankara 1991.

Page 58: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

48

Âşıklar ümmidir, dilenci sâzendeler gibi para toplarlardı. Halk şairlerinden

farklıdırlar.141 Belgemizde adı geçen Hüseyin Ağa’nın babası muhtemelen âşıktı.

Gezgin bir şair olması hasebiyle kendisine bu isim verilmiş olmalıdır.

Çelebizade (B.nr:162); “Çelebi”, muhtelif sanat ve meslek erbabına alem

olmuş bir tabirdir.” Lehçe-i Osmanî’de, “okuma bilen, okumuş” manalarına gelir.

Sonradan bu manaya “Efendi” tabiri vaz‘ olundu. Fatih dönemine kadar Osmanlı

padişahlarının erkek çocukları için kullanılan bir unvan olmuştur.142

Hazalzade, Yenüzade (B.nr:162), Sandalzade, Pehlivan, Göçer(B.nr:173) Bu

lakaplardan pehlivan lakabı, iri yapılı ve güreşçilik özelliği taşıyanlara verilmiş

olmalıdır. Göçer adının ise, göçebe hayatı yaşamalarından dolayı verilmiş olması

muhtemeldir. Yenü ve Hazal lakapları hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadık.

Kurbanoğlu (B.nr:181), Otuzbiroğlu, Toyaoğlu (B.nr:183), Beşbıyık

(B.nr:178-2) Gören, Sâdıkzâde (B.nr:191), Öküzoğlu (B.nr:192), Öksüz

İbrahim(B.nr:284). Sâdıkzade ismi İnegöl’ün ileri gelenlerinden bir aileye ait

olmalıdır. Bu aileden Sadıkzade Süleyman Ağa’nın ilçede bir dönem Belediye

Başkanlığı yaptığını ifade etmek istiyoruz.143

Muhacir (B.nr:173); “Göç eden, bir ülkeden kalkıp başka bir ülkeye giden”144

demektir. İlk kez, Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlar için kullanılmıştır.

173 numaralı belgemizde ismi geçen Muhacir Mustafa’nın, nereden göç edip

geldiğine değinilmemiştir. Diğer belgelerimizde ise, muhacir lakabı kullanılmasa

da, Saray Bosna, Çerkes ve Rumeli gibi yerlerden gelenler için “muhacirîn-i

Çerkes’den”,145 “Rumeli muhacirlerinden”146 vb ifadeler kullanılmaktadır.

3.4.2.Dinî Lakaplar:

Bu gruptaki lakaplar, kişinin öne çıkan dini yönü veya mesleği ile, bağlı

olduğu tasavvuf veya tarikatlara izafeten kullanılmıştır. Belgelerimizde yer alan 141 Pakalın, a.g.e., “Âşık”, c.III, s.99. 142 Pakalın, a.g.e., “Çelebi”, c.I, s.329. 143 Kahraman, a.g.e. s.118. 144 Devellioğlu, a.g.e., “Muhacir”, s.665. 145 Bkz., a.g.d., B.nr: 290. 146 Bkz., a.g.d., B.nr: 188,274.

Page 59: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

49

dînî içerikli lakaplar şunlardır:

Derviş (B.nr:163): Tarikat mensubu olanlar için kullanılır bir tabirdir. Farsça

olan derviş, fakir, yoksul hatta dilenci manalarınadır. Terim olarak; “bir şeyhin

biatı, terbiyesi altında olan demektir.” 147 Belgemizde bu lakap, Çeltikçi Köyü

muhtarı için, “Dervişoğlu Mehmet” şeklinde kullanılmaktadır. Fakat mensup

olduğu tarikat ile ilgili herhangi bir bilgi verilmemektedir.

Hacı (B.nr:151,155), Hacı Derviş (B.nr:265), Hâce (B.nr:155), Hafız

(B.nr:150), Hafızoğlu(B.nr:239), Kadızade (B.nr:170). Belgelerde geçen “Hacı”

unvanı ile, hac farizasını yapan insanlar kastedilmektedir. İncelemiş olduğumuz

sicilde “Hacı” unvanı 82 farklı kişi için kullanılmıştır. Hafız ise, Kur’an-ı Kerim’i

hıfzetmiş olanlar için kullanılan bir tabirdir. “Hafız” unvanı 17 farklı isimle birlikte

zikredilmektedir. Bu bilgiler bize halkın Kur’an’ı ezberlemeye ve İslamın

şartlarından biri olan hac görevini yerine getirmeye, önem verdiklerini

göstermektedir.

Hoca (B.nr:162): Hoca, o zamanlar “muallim”, “müderris” yerine kullanılır

bir tabirdir.148 Günümüzde bu kelimenin anlamına, camii imamı, manası da

yüklenmiştir. Osmanlı da cami imamı manasına, “imam ve hatip” (B:204,271)

terimlerinin kullanıldığını görmekteyiz. 155 numaralı belgemizde ise, Hoca Hafız

Hüseyin Efendi ismi geçmektedir.

Molla (B.nr:177,204,252): Mevleviyet pâyesini ihraz eden ulema hakkında

kullanılır bir tabirdir. Sonraları zadegandan olanlarla, ilmi ve içtimai mevkilere

yüksek olanlar için kullanırdı. Birinci sınıf kadılara Molla denilirdi. Lügatte âlim,

fâzıl, fâkih demektir.149 204 numaralı belgede Muzal Köyü muhtarı Osman için

Molla tabiri kullanılmaktadır. Bunun haricinde, beş ayrı kişi için Molla ifadesi

geçmektedir.

Seyyid (B.nr:150): Özel anlamda Hz. Muhammed’in (sav) torunu Hz.

Hüseyin’in neslinden gelenler için kullanılır bir tabirdir. Hz. Hasan’ın neslinden

147 Pakalın, a.g.e., “Derviş”, c.I, s.428. 148 Pakalın, a.g.e., “Hoca”, c.I, s.845. 149 Pakalın, a.g.e., “Molla”, c.II, s.549.

Page 60: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

50

gelenler için ise “Şerif” tabiri kullanılırdı. Arapça “büyük, ulu, efendi” demektir.

Genelde ise “Seyyid” denilince, peygamber soyundan olanlar kastedilmektedir.150

Şeyh (B.nr:162, 178-2): Bir tarikatın pîri, muktedası hakkında kullanılır bir

tabirdir. Müridi irşad eder. Ona faydası ve zararı olacak şeyleri öğretir. “Allah’ın

kullarını Allah’a ve Allah’ı da kullarına sevdiren ve Allah’ın kullarının en sevgilisi

olan kimsedir” diye tarif edenler de vardır.151 178-2 numaralı belgede Şeyh

unvanı, İnegöl kazasının Evkaf Vekili, Behçet Efendi için kullanılmaktadır.

Şeyhliği konusunda bunun dışında ayrıntılı bir bilgi bulunmamaktadır.

3.4.3.Meslek ve Memuriyet Bildiren Lakaplar:

Sicil kayıtlarında, kişileri tarif amacıyla mesleklerine izafetle de tanımlar

yapılmıştır. İncelemiş olduğumuz, C-233 numaralı İnegöl Şer‘iyye Sicil Defterinde

karşılaştığımız meslek bildiren lakaplar şunlardır:

Arzuhalci (B.nr:163): Resmi makamlara dilekçe yazanlara verilen ünvandır.

Osmanlıda arzuhalcilik müstakil bir meslektir. Bunların başında “Arzuhalci başı”

namıyla biri bulunurdu. Arzuhalcilik mesleği için hüviyetin tespiti ve hüsn-ü hat

gerekiyordu.152 163 numaralı belgemizden, İnegöl’ün Orhaniye Mahallesi’nde

ikamet eden Sait Efendi’nin mesleğinin arzuhalcilik olduğunu anlamaktayız. Onun

dışında da arzuhalci olarak başka bir isim zikredilmemektedir.

Arabacıoğlu (B.nr:153), Bağcıoğlu (B.nr:241), Bakkalbaşı (B.nr:167),

Berberoğlu, Çörekçi (B.nr:249), Camcı (B.nr:174), Çavuş (B.nr: 149), Çilingir

(B.nr:257), Çoban (B.nr:243), Çorbacı- Esnafoğlu (B.nr:259), Çömlekçi

(B.nr:166), Çulcu (B.nr:147),

Debbağoğlu (B.nr:294): Debbağlık, meşin kösele yapmak için hayvan

derilerini sipileyen sanat sahipleri hakkında kullanılır bir tabirdir.153

Değirmenci (B.nr:232), Dülger (B.nr:154), Erikçi (B.nr:238), Helvacı,

İğneci (B.nr:286,251), Kadı zade (B.nr:170), Kaşıkçı zade (B.nr:190), Kâhya oğlu 150 Pakalın, a.g.e., “Seyyid”, c.III, s.200 151 Pakalın, a.g.e., “Şeyh”, c.III, s.346 152 Pakalın, a.g.e., “Arzuhalci”, c.I, s. 90. 153 Pakalın, a.g.e., “Debbağ”, c.I, s.409.

Page 61: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

51

(B.nr:292), Kasapoğlu, Katipoğlu (B.nr:192), Katırcıoğlu (B.nr:234), Kiremitçi

(B.nr:153–154), Leblebici (B.nr:190), Nalbant (B.nr:176), Nalbur (B.nr:295),

Pehlivan (B.nr:284), Sarrafoğlu (B.nr:295), Tahtacı (B.nr:177), Ustaoğlu

(B.nr:270), Yaver (B.nr:169).

Kazasker (B.nr:284): Eskiden ilmiye rütbelerinin sonuncusu ve mülkiyede

bâlâlık, askerlikte müşir rütbesinin altında olan, Rumeli ve Anadolu adıyla iki

derecesi bulunan pâyedeki zat.154 Hamzabey vakfı ile ilgili belgede Kadı asker

(kazasker) unvanı ile Halil b. Mahmut ismi zikredilmektedir.

Menzilcioğlu(B.nr:178): Kervanların ve posta tatarlarının indikleri ve at

değiştirdikleri, yahut geceyi geçirmek üzere konakladıkları bina ve hana “menzil”

denirdi. Sefer halindeki askerlerin yiyeceklerini temin ve bedeli mukabilinde zahire

alınmak üzere menziller teşkil olunurdu. Menzillerin işlerini gören memurlara

“Menzil Emini veya Menzilci” adı verilirdi.155 Mezkur belgemizde Sinanbey

Mahallesi’nde ikamet eden Menzilci oğlu İbrahim ve Salih isimleri geçmektedir.

Muhtemelen bu iki kardeşin babaları Menzil emini idi.

Muhzır (B.nr:174): Davalı ve davacıyı çağıran mahkeme görevlisi. Şer‘i

mahkemelerde bu görevi yerine getirene “muhzır” denirken, hukuk ve ceza

mahkemelerinde “mübaşir” denirdi.156 Belgelerimizde muhzır olarak Haşim Efendi

ibn-i Ohannes isimli Gayr-i Müslim’in adı geçmektedir.

Paşa (B.nr:284): Osmanlının ilk devirlerinde bu unvan, hanedan mensupları

ile bir kısım idare adamlarına verilirdi. Sonradan askeriden, “mîr-i liva” ve ondan

yukarı rütbede olanlarla, mülkiyeden, vezir, beylerbeyi, mîr-i miran ve mîr-i ümera

rütbelerine tahsis edilmiştir.157 Belgemizde Hamzabey Köyü Camii vakfının vâkıfı

olan, Mehmet Bey ibn-i Mustafa’nın Paşa olduğu ifade edilmektedir.

Serrac (Saraç)-(B.nr:151): Saraç, at takımları, araba koşumları ile deri

meşinden muhtelif eşyalar yapan ve satan kişi. Bu mesleğin icra edildiği ve 154 Pakalın, a.g.e., “Kazasker”, c.II, s.158. 155 Pakalın, a.g.e., “Menzilci”, c.II, s.479. 156 Pakalın, a.g.e., “Muhzır”, c.II, s.627. 157 Pakalın, a.g.e., “Paşa”, c.II, s.755.

Page 62: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

52

ürünlerin satıldığı yere de “saraçhane” denirdi.158 151 numaralı belgemizde daha

vefat etmiş olan Hacı Ali’nin bu mesleği icra ettiğini anlamaktayız.

3.4.4.Etnik Kimlik ve Fizikî Özellik Bildiren Lakaplar:

Belgelerimizde, insanları tarif amaçlı olarak, etnik kimlikleri ve fizikî

özelliklerine baş vuruluğunu da müşahede ettik. Bunları, belge numaraları ile

birlikte şu şekilde sıralayabiliriz;

Çerkez (189,) Tatar Pazarcıklı(185), Arnavut (177), Boşnak (147), Yörük

(260), Topal Ali (259), Kel (177), Kara Mehmet oğlu(176), Pala Hüseyin(175),

Koca (190), Yağlı (173), Çakır oğlu (153), Tembel Hacı (151), Karagöz oğlu (149),

Köse oğlu (190), Çolak oğlu (279), Sarı İsmail (280), Koca bıyık oğlu, Bodur oğlu

(292), Kabak Ahmet (299)

Belgelerimizde etnik kimlik bildiren lakaplara, fazla rastlanmamıştır. Bu

lakaplardan İnegöl’de şu halk topluluklarının yaşadığını anlamaktayız; Boşnak,

Tatar, Arnavut, Çerkez.

3.4.5.Yerleşim Yerlerine Mensubiyeti İfade Eden Lakaplar:

Sicil kayıtlarında bazı insanları tarif için, memleketleri olan yerlere izafette

bulunulduğunu da gördük. Bu bilgilerden, İnegöl’e farklı yerlerden, değişik

sebeplerle insanların göçle geldiğini anlamaktayız. Bu konuyla ilgili defterimizden

misaller vermek istiyoruz:

Tavşanlılı Ali:159 Bu kişinin, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinden olduğunu

anlamaktayız. Reşadiyeli Şeyh Behçet Efendi:160 Behçet Efendi’nin Tokat ilinin

Reşadiye ilçesinden olduğu anlaşılmaktadır. Muhtemelen memuriyet görevinden

(Evkaf Vekili) ötürü ilçede ikamet etmektedir.

158 Pakalın, a.g.e., “Serrac”, c.III, s.125. 159 Bkz. a..g.d.,B. nr:258. 160 Bkz. a..g.d.,B. nr:178-2.

Page 63: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

53

Tatar Pazarcıklı Şerif,161 Kızanlıklı Hüseyin, Karinabadlı Kara Hasan,162

Şehirli Hüseyin,163 Bağdadî Hacı İsmail:164 Bağdatlı olması itibariyle, kendisi bu

lakapla tanınır olmuştur. Erzurumlu Ali Çavuş, İzmirlioğlu Ahmet usta,165 Erzurum

ve İzmir’den gelen bu insanlardan birinin usta diğerinin ise çavuş olduğunu

anlamaktayız.. Muzalılı Ahmetoğlu Molla İbrahim:166 Bu şahıs ise, İnegöl’ün

Muzalı köyünden olması yönüyle bu lakapla anılmış olmalıdır.

3.5.İnegöl’deki Evler ve Kullanılan Ev Eşyaları

O zamanlar, ilçedeki evlerin genelde tek katlı ve bahçe içerisinde olduğunu

görmekteyiz. “Babhane” diye tabir edilen evlerin bazıları iki oda bir mutfak,

bazıları da, bunlara ilaveten hol ihtiva etmektedir. 167 “Bab”, “kapı” demektir. Hane

ise içinde ikamet edilen ev meskendir. Yine belgelerimizde üst katları ifade için

Arapça’dan gelen “fevkani”, alt kat manasına ise “tahtani” tabirleri

kullanılmaktadır. Aşağıdaki belgede de bu açıkça görülür:

“…canib-ı yemini Osman hanesi ve Sarı İsmail hanesi ve arkası yonca tarlası ve

cephesi yol ile mahdut fevkani bir oda ve bir miktar holü havi müştemil bir

babhane…”168 Bu ifadelere göre, üstte bir oda bir hol, alt katta ahır ve samanlık

vardır. Ahırın altta bulunmasının bir sebebi, kışın ısınmaya katkısı olmasındandır.

Yine üst katta beş odası, alt katında ise ahır ve kahvehane yer alan daha geniş ev

biçimlerini de görmekteyiz. Belgede “…..oğlu Süleyman bahçesi ve bir taraftan

sahib-i senet …..Karagöz oğlu İbrahim arsası ile mahdût fevkanî beş oda tahtanî bir

ahır ve bir kahvehaneyi hâvî bir babhanenin…” 169 bulunduğunu görmekteyiz.

251 numaralı belgemizde ise üst katta iki oda, alt katta ise bir oda, bir mutfak ve

hol yer almaktadır. Görüldüğ gibi belge, “…… tarik-i âm ile mahdut fevkani iki

tahtani bir oda bir matbah hollü müştemil bir babhanenin taksim-i hissesi…” nden

161 Bkz. a..g.d.,B. nr:185 . 162 Bkz. a..g.d.,B. nr:180. 163 Bkz. a..g.d.,B. nr:170. 164 Bkz. a..g.d.,B. nr:146. 165 Bkz. a..g.d.,B. nr:281. 166 Bkz. a..g.d.,B. nr:291. 167 Bkz. a..g.d.,B. nr:147,178,179,255,256,258,288. 168 Bkz. a..g.d.,B. nr:280. 169 Bkz. a..g.d.,B. nr:149.

Page 64: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

54

söz etmektedir. Evlerin ailenin çekirdek veya büyük olmasına göre değiştiği

kanaatindeyiz.

Belgelerde evlerden söz edildiği gibi evlerde kullanılan bazı ev eşyalarından da

söz edilmektedir. Özellikle tereke taksimi hüccetlerinde, adı geçen eşyaları ve belge

numaralarını aşağıda göstermek istiyoruz:

Çarşaf, yatak,170 hamam takımı, ibrik, leğen, sofralık kabı, kilim, çul, sandık,

döşek, çarşaf, tencere, sahan,171 bıçak, çanta,172 yastık, saat, çuval, tepsi, tas,

bakraç,173 bıçak me‘a masat, yün minder, çorba tası, minder, yorgan, bardak,

küçük ayna, şiş, soba, mangal, nalbant takımı, bıçak, me‘a masat, çorba tası,

minder, yorgan,174 ocak, masa, karyola, lamba, perde,175 tekne, küp, silahlık, kuşak,

çaydanlık,176 kevgir, bakraç,177 tava.178

Bu tespitlerden hareketle normal bir evin, içerisinde bulunan eşyaları şu

şekilde sıralayabiliriz: Minder, yatak, yorgan, yastık, kilim, çul, döşek, çarşaf,

tencere, tava, sahan, bıçak, çorba tasları, bakraç, ibrik, leğen, soba, perde, lamba

vb. Evlerde yatak ve döşeğin kullanılması, yerde yatıldığını göstermektedir.

Karyolanın, o dönem için her evin sahip olamadığı bir ev eşyası olduğu

anlaşılmaktadır. Karyola sadece bir belgede179, yatak ve döşek ise çoğu terekelerde

geçmektedir.180 Yemekler yer sofrasında yenilmekte, el yıkama ve abdest almak

için, leğen ve ibrik kullanıldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca bu eşyalar o zamanlar sade

bir hayat yaşandığını göstermektedir.

Daha iyi şartlara sahip evlerde ise, masa, karyola, yün minder, hamam takımı,

küp, ayna, ocak vb eşyalar bulunmaktadır.

170 Bkz. a..g.d.,B. nr:175. 171 Bkz. a..g.d.,B. nr:176. 172 Bkz. a..g.d.,B. nr:182. 173 Bkz. a..g.d.,B. nr:176. 174 Bkz. a..g.d.,B. nr:234. 175 Bkz. a..g.d.,B. nr:272. 176 Bkz. a..g.d.,B. nr:274. 177 Bkz. a..g.d.,B. nr:273. 178 Bkz. a..g.d.,B. nr:270. 179 Bkz. a..g.d.,B. nr:272. 180 Bkz. a..g.d., B. nr:175,176,185…

Page 65: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

55

3.6.İnegöl Halkının Kullandığı Kıyafetler ve Ziynet Eşyaları

XIX. yüzyıl sonlarında İnegöllülerin giydikleri kıyafetleri de tereke

belgelerinde görebilmekteyiz. İncelemiş olduğumuz belgeler içinde aşağıdaki

giyim eşyalarının isimlerine rastlamaktayız:

Entari:181 Eskiden üste giyilen iki tarafı yırtmaçlı, geniş kollu, iç etekliği uzun

gömlek gibi elbisenin adıydı. Bunların en mükemmeli sarayda mahfuz, Beyazıt’ın

Bursa kumaşından yapılmış entarisidir ki, teşhir için Londra’ya gönderildiği zaman

200 bin lira kıymet konulmuştu. Gece yatarken giyilenlerine gece entarisi

denirdi.182

Gömlek, ayakkabı,183 pabuç, şalvar, saya, gelin elbisesi,184 yağmurluk,185

kocuk, uçkur, hacı örtüsü, çorap, sarık,186 çarık,187 Horasan işi şâl, boyun şalı.188

Şal:189 Yün kumaş nevilerinden birinin adıdır. İran ve Hindistan’da

yapılanları daha kıymetli idi. Şallar umumiyetle çubuklu olduğu halde, Horasan işi

şal çizgisiz, serpme çiçekli idi. Şaldan elbise, bohça, yorgan vb yapılırdı. Omuza ve

başa örtülen dört köşe büyücek yün veya ipek kumaşlara da şal denirdi.190

Belgelerimiz içinde o dönemde süs amaçlı kadınların kullandıkları ziynet

eşyalarına rastlamaktayız.

Yüzük,191 küpe çift,192 elmas taşlı yüzük, bir çift elmas taşlı künye, elmas ve

zümrüt taşlı bir adet yüzük, bir çift elmas taşlı küpe, elmas taşlı bir adet iğne.193

Örnek olması bakımından ziynet eşyalarının yer aldığı, bir tereke belgesini

burada zikredelim; “…zevcem müteveffiye-i mezbure Hafize hanım hayatında

bundan 6 ay mukaddem Bursa’dan babası ve validesi yanlarına azimetinde benim 181 Bkz. a..g.d., B. nr:176. 182 Pakalın, a.g.e., “Entari”, c.I, s.541. 183 Bkz. a..g.d., B. nr:175. 184 Bkz. a..g.d., B. nr:176. 185 Bkz. a..g.d., B. nr:176-2. 186 Bkz. a..g.d., B. nr:234. 187 Bkz. a..g.d., B. nr:270. 188 Bkz. a..g.d., B. nr:282. 189 Bkz. a..g.d., B. nr:282. 190 Pakalın, a.g.e., “Şal”, c.III, s. 308. 191 Bkz. a..g.d., B. nr:176. 192 Bkz. a..g.d., B. nr:234. 193 Bkz. a..g.d., B. nr:282.

Page 66: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

56

haberim olmaksızın...... vazı ile alıp götürdüğü 200 kuruş kıymetli 2 arşın mikdarı

müsta’mel lâhuri şal ve yüz kuruş kıymetli iki adet kezâ boyun şalı ve 150 kuruş

kıymetli iki adet Horosan kâri şâl ve 500 kuruş kıymetli iki arşın mikdarı lâhüri şâl

ve 100 kuruş kıymetli iki adet kezâ boyun şalı ve 150 kuruş kıymetli … bir adet …

iğne ve..kuruş kıymetli bir çift elmas taşlı künye ve 150 kuruş kıymetli elmas ve…

taşlı bir adet yüzük ki cem’ an 2500 kuruş kıymetli mücevherât ve eşyâyı muharrere-i

mezküreler müteveffiye-i mezburenin terekesi …”194

Bu verilerden yola çıkarak, o dönemdeki İnegöl halkının giyim kuşamı

hakkında bir şeyler söyleyebiliriz. Erkeklerin şalvar giydikleri ve onu kemer

görevini gören uçkur dediğimiz iple bağladıkları anlaşılmaktadır. Bu şalvarın

üzerine de gömlek giyiliyordu. Gömlek iki çeşittir. Birincisi iç gömlek dediğimiz

fanila, ikincisi ise düğmeli, dışa giyilen bir giyisidir. Ayağa ise çarık giyilmektedir.

Erkeklerin başlarına sarık doladıkları da belgelerde geçen terekelerden

anlaşılmaktadır.

Kadınlar ise, ayaklarına pabuç tabir edilen ayakkabı, üstlerine entari, veya

şalvar giymektedirler. Dışarıya çıkacaklarında ise genelde “saya” tabir edilen üst

örtülerini kullanmaktadırlar. Bunların haricinde hacı örtüsü ve Horasan işi boyun

şalının da kullanıldığını görmekteyiz. Düğünlerde ise çok değerli olduğunu

anladığımız gelin elbisesi kullanılmaktadır. Bazı gelin elbiselerinin, 200 kuruş

bazılarının ise 500 kuruş kıymetinde olduğu belgelerde yer almaktadır.195

3.7.Belgelerde Geçen Erkek ve Kadın İsimleri

3.7.1.En Çok Kullanılan Erkek İsimleri

C-233 numaralı Şer‘iyye Sicili Defteri’ndeki belgelerde yer aldığına göre,

dînî anlayış ve yaşantının halkın üzerindeki etkisi , isimlere de yansımıştır.

İsimlerin büyük bir kısmı peygamberimiz, ehl-i beyti ve sahabelerinin isimlerinden

seçilmiştir. İlgimizi çeken bir diğer konu da, çocuklara genelde dedelerinin

194 Bkz. a..g.d.,B. nr:282. 195 Bkz. a.g.d., B. nr:176, 187.

Page 67: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

57

isimlerinin verilmesidir. Bu uygulama bize, milletimizdeki ataya saygı anlayışını

göstermektedir.

Belgede “…Rumelinin Selvi muhacirlerinden Hüseyin Bey oğlu Ahmet bin

Hüseyin’in…”196 denilmektedir. Dede ve torun ikisinin adı da Hüseyin’dir. Hüseyin

ismi ise, peygamberimizin (s.a.s) torununun adı olması yönüyle, halkımızdaki

peygamber ve ehl-i beyt sevgisinin bir göstergesidir.

Ayrıca, “…vefat eden Mehmet oğlu Ali bin Mehmet’in sulbiye-i kebire kızı ve

hasren varisi…”197 açıklamasında Ali isimli şahıs, oğluna babasının ismini

vermiştir. Mehmet, Muhammet’in farklı bir şekilde okunmasından ortaya çıkmıştır

ve yine halkımızdaki peygamber sevgisini gösteren bir isimdir. Belgelerimizde en

fazla “Mehmed” isminin geçtiğini görmekteyiz.

Belgelerimizde en fazla karşılaştığımız isimler ve sayılarını şu şekilde tespit

etmekteyiz: Mehmet (254), Ali (181), Ahmet (157), Hasan (96), İbrahim

(91),Osman (87), Halil (83), İsmail (75), Hüseyin (73), Süleyman (54), Yusuf (21),

Ramazan (11).

Görüldüğü gibi burada ilk iki sırada Hz. Peygamberin iki adı yer almaktadır.

Bunları peygamber ve sahabe adlarından diğerleri takip etmektedir.

Şekil:3.1. Belgelerde Geçen Erkek İsimleri ve Sayıları

0

0,2

0,4

0,6

0,8

1

1

196 Bkz. a.g.d., B. nr:274. 197 Bkz. a.g.d., B. nr:235.

Page 68: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

58

Osmanlı döneminde kullanılan isimlerin büyük çoğunluğunu,

peygamberimizin, diğer peygamberlerin ve sahabelerin isimlerinin oluşturduğunu

görmekteyiz. Bu, o dönemdeki halkın, değer yargılarını göstermesi adına önemli

bir ölçüttür.

Bunların haricinde, az sayıda geçen şu isimlerde de, aynı anlayışın hakim

olduğunu görmekteyiz:

İdris, Hayreddin, Salih, (B.nr:146), Nuri, Kadir, Veysel (B.nr:147), Ömer,

Nazif (B.nr:155), Abdullah (B.nr:162), Said (B.nr:163), Rüstem (B.nr:164), Yasin

(B.nr:167), Ataullah (B.nr:169), Fazlı (B.nr:170), Niyazi (B.nr:172), Emin

(B.nr:173), Cafer, Yakup, Yaşar (B.nr:177), Eyüp (B.nr:178), Şerif (B.nr:240),

Abdi (B.nr:251), Abdulhalil (B.nr:276), Celaleddin (B.nr:279), Arif (B.nr:281),

Numan, Nihat (B.nr:282), Tahir (B.nr:285), Ejderi, Saturkeri (B.nr:290)

Adı geçen belgede Ejderi ve Saturkeri isimli şahısların Çerkez

muhacirlerinden olduğu ifade edilmektedir.

3.7.2 Belgelerimizde En Fazla Geçen Kadın İsimleri

Kadın isimlerinde de dînî anlayışın etkisi dikkatimizi çekmektedir. İsimlerin

İslam tarihi içerisinde önemli yeri olan büyük hanım şahsiyetlerden seçildiğini

görmekteyiz. Osmanlı kültüründe kadın, annesine değil de, babasına izafeten

tanımlandığı için, yukarıda erkek isimleri konusunda söz ettiğimiz kuralın, bayan

isimlerinde de, geçerli olup olmadığını bilememekteyiz. Buna iki örnek verelim:

“…sahibe-i arz-ıhal ma‘rifetü-z zat Mâide Hatun ibnet-i Ömer…”198

“…Seyit oğlu kerimesi Şerife Hatun ibnet-i Abdullah’ın veraseti…”199

Kadınlarla ilgili dikkatimizi çeken bir diğer konu ise, erkekler için kullanılan

hacı ve hafız terimlerinin kadınlar için kullanılmamasıdır. Kadınlar içinden de hafız

198 Bkz. a.g.d., B. nr:148 199 Bkz. a.g.d., B. nr:150

Page 69: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

59

ve hacı olanlar muhakkak vardır. Fakat, ahlak veya kültürel bir anlayış gereği bu

unvanların kadınlar için kullanılmadığı kanaatindeyiz.

Belgelerde en çok karşılaştığımız kadın isimleri aşağıda belirtildiği şekildedir:

Fatma (43), Emine (22), Ayşe (16), Hatice (11), Zeynep (6), Zehra(6).

Şekil: 3.2.Belgelerde Geçen Kadın İsimleri ve Sayıları

Kadın isimlerinin de en fazla kullanılanlarını (aynı erkek isimlerinde olduğu

gibi), peygamberimizin (s.a.s.) eşleri (Hatice, Ayşe, Zeynep) ve kız çocuklarının

(Fatımatu’z- Zehra, Zeynep) isimlerinin oluşturması, dikkat çekmektedir. “Emin”,

peygamberimize ait “güvenilir” anlamına gelen bir isimdir. Bunun kadınlar için

kullanılış şekli (müennes hali) “Emine” dir.

Bunların haricinde, belgelerimizde farklı sayılarda aşağıdaki isimler de

geçmektedir: Sabire, (B.nr:175,146), Maide (B.nr:148), Şerife (B.nr:150), Halime

(B.nr:64), Nefise (B.nr:170), Meryem (B.nr:173), Hasibe (B.nr:176), Şahine

(B.nr:177), Necmiye, Tevhide, (B.nr:176-2), Selime (B.nr:177-2), Zeliha, Hanife

(B.nr:238), Gonca (B.nr:243), Necibe (B.nr:244), Hilmiye (B.nr:251), Saliha

05

1015202530354045

Fatma Emine Ayşe Hatice Zeynep Zehra

Page 70: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

60

(B.nr:289).

Bu adlar, İslamî kültürden kaynaklanan manidar anlamları olan adlardır.

Bunlar içinde yalnız “Gonca” adı aslen Türkçe’dir. İsimler arasında yukarıda söz

ettiğimiz şekilde dini duygu ve anlayıştan kaynaklanan isimler çoğunluktadır.

3.8. Evlenme (Nikâh)

Evlilik İslam Hukukuna göre, erkeğin kadından faydalanma mülkiyetini elde

etmesi, kadının da erkekten faydalanmasını helal kılması için Allah`ın koyduğu bir

akit (nikah) manasına gelir.200 Osmanlı toplumunda bu anlayışa dayanan nikâh

işlemi, kadılar veya kadıların yetkili kıldığı kişiler tarafından yürütülürdü.201

Üzerinde çalıştığımız sicilde, nikâh akdi ile ilgili beş adet belge

bulunmaktadır ve bu belgelere “nikah hücceti” denilmektedir. 202 Bu belgelerin

muhtevasına örnek olarak ikisinin içeriğini sunmak istiyoruz. Mesela 260 numaralı

belge bir nikah hüccetidir.

260 numaralı belgede, İnegöl kazası Kozluca Köyü’nde oturan, Yörük oğlu

Süleyman kızı Şerife isimli âkıl, bâliğ kızın, aynı köyden Mahmut oğlu Hacı

Mehmet ile 500 kuruş mihr-i müeccel ve 1000 kuruş mihr-i muaccel üzerine nikâh

akdinin gerçekleştiğini görmekteyiz. Bu akit şahitler huzurunda gerçekleşmiştir.

Yine 262 nolu nikah hüccetinde, dul bir kadının nikahına şahit olmaktayız.

Hanlı Köyü’nden iken, bundan önce vefat eden Abdullah oğlu Halil’in on

yaşındaki kızı Halime’nin annesi İhsan, kızı Halime’yi Gürcü oğlu Mehmet b.

Süleyman ile, mahkeme huzurunda 700 kuruş müeccel, 300 kuruş ta muaccel

olmak üzere, toplam 1000 kuruş mehir anlaşması üzerine evlendirdiğini

görmekteyiz. On yaşındaki Halime’nin velisi olması hasebiyle bu akid, annesinin

izni ile yapılıyor. Burada ayrıca, kızların küçük yaşta evlendirilmeleri adetine şahit

oluyoruz. Fakat bu olayın dışında, küçük yaşta evlendirme ile ilgili başka bir

belgenin olmadığına da değinmek istiyoruz. 262 numaralı belgede bu kızın küçük

yaşta evlendirilmesinin bir nedeni olarak babasının olmayışı, annesinin ona

200 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 27; Bilmen, a.g.e., c. II, s.15-114; Cin-Akgündüz, a.g.e., c. II, s. 70-95. 201 Uzunçarşılı, a.g.e., s. 86 ve 113. 202 Bkz,a.g.d.,B. nr: 172,222,260,262,276.

Page 71: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

61

bakmakta zorlanmasını bir neden olarak ifade edebiliriz.

3.8.1. Mehir

Burada, nikah ve evlilikte kadınların önemli bir avantajı olan, İslam fıkhından

kaynaklanan mehir üzerinde az da olsa durmak gerekmektedir. Mehir, evlenirken

erkeğin kadına verdiği (vermeyi taahhüt ettiği) meblağ ve maldır. Mehir, kadının

bedeli veya ondan istifade imkânının karşılığı değil, bir ömür boyu beraber yaşama

arzusunun sembolik alametidir ve hediye kabilindendir.203 Mehirin üst sınırı

olmamakla birlikte, hadisi şeriflerde evliliğin kolaylaştırılması yönüyle düşük

tutulması tavsiye edilmiştir. Kız tarafının düğün masraflarını karşılaması için,

maddi destek mahiyeti de vardır. Muhtemelen başlık parası mehirin yanlış

uygulanması veya istismarından kaynaklanmış bir uygulamadır.

Mehr-i muaccel: Nikâhta kız tarafına verilen peşin paradır.204

Mehr-i müeccel: Boşanma veya ölüm halinde, kız tarafına verilmesi nikâh

sırasında belirlenmiş para veya bedeldir.205

Osmanlı uygulamalarında, mehir verilip nikâh akdi yapıldıktan sonra

birleşme (zifaf) gerçekleşmiyorsa, mahkeme inkıyat (boyun eğme, kendini teslim

etme) uyarısında bulunabilmektedir. Ancak, bu durumda koca şahitlerin

şahadetleriyle nikâh akdi yaptığını ve kadına mehrini verdiğini ispatlamak

zorundadır.206 Üzerinde çalıştığımız sicilde mehirle ilgili üç belge mevcuttur.207

Belgelerimizden bir örnek sunmak istiyoruz:

“…İnegöl kazâsı köylerinden Muzal Köyü’nde oturan dilekçe sahibi,

Hüseyin’in kızı Hasibe Hatun Bidâyet mahkemesine mahsûs odada halen

boşanmış eşi olan Ramazan oğlu Ali’nin huzurunda üzerine dava edip işbu elimde

203 Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, c. II, s. 95; Geniş bilgi için bkz., Keskioğlu, a.g.e., s.

235; Bilmen, a.g.e., c. II, s. 115-173; Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 198-249; Cin-Akgündüz, a.g.e., c.II, s. 95-97.

204 Bazı yörelerde buna, “ağırlık” da denir. 205 Devellioğlu, a.g.e.,“mehir”, s.603; Bkz. a.g.d.,B. nr:222,260,262,276,277,173,176,187 206 Ömer N.Bilmen, Hukukı İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, I-VIII, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1988.s.174-394; Vehbe Zuhaylî, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi (Tercüme: Komisyon), I-X, Risale Yayınları, İstanbul 1994. s. 275-378; Keskioğlu, a.g.e., s. 244.

207 Bkz. a.g.d.,B. nr:173,176,246.

Page 72: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

62

olup mahkemeye ibraz eylediğim bir izinnamede yazılı olduğu üzere adı geçen Ali

eşim olup, her nasılsa geçimsizlikten, tarihimizden 6,5 ay önce talak-ı ric‘i ile

boşamış olmakla, zimmetinde olan, 201 kuruş mihr-i müeccel hakkım ile malım

olup haksız yere zaptetmiş olduğu 500 kuruş kıymetli bir takım gelin elbisesi ve 50

kuruş kıymetli bir adet sandık ve 90 kuruş kıymetli 6 adet gömlek ve 200 kuruş

kıymetli 8 adet şalvar ve 20 kuruş kıymetli bir adet saya ve 200 kuruş kıymetli iki

kat yatak ve 80 kuruş kıymetli bir çul ve15 kuruş kıymetli bir adet döşek-çarşaf ve

25 kuruş kıymetli bir adet tencere ve 10 kuruş kıymetli bir adet sahan ki toplam,

1391 kuruşluk eşya ve mihr-i müeccel hakkımın istenilerek bugün bana edâ-u

teslime adı geçen Ali’ye mahkeme tarafından tenbih olunmak isteğimdir…”208

Kadının, boşanmış olduğuna dair, bir belge sahibi olduğu anlaşılmaktadır.

Nikah 201 kuruş mehr-i müeccel üzere kıyılmıştır. Kadın, mehr-i müeccelini ve

gelin elbisesi ile sair eşyasını geri almak için dava açmış mahkeme kadının lehine

sonuçlanmıştır.

3.8.2. Boşanma

Boşanma (talâk), evlilik bağını çözmek, evlilik ilişkisine son vermek, nikâh

kaydını belli lafızlarla kaldırmaktır.209

Belgelerimiz içinde farklı boşanma çeşitleri yer almaktadır. Bunlardan biri

Talak-ı Ric‘î’dir.

Talak-ı ric’î: Kadının iddeti içinde kocasının kendisine dönme hakkı olan

talaktır.

Belgelerde yer alan ikinci tür talak, Talak-ı Selâse’dir

Talak-ı Selâse: ‘Üçten dokuza boş ol’, demek suretiyle, kadın başka erkekle

evlenmeden eski kocasına dönmeye imkân vermeyen talaktır.

Vesikalarda geçen Talak-ı ba‘in ise, kadının iddet müddeti ( dört ay, on gün)

sona ermeksizin kocasına dönmeye hakkı olmayan talaktır. 210

208 Bkz. a.g.d.,B. nr:176. 209 Zuhaylî, a.g.e., c. IX, s. 275-378. 210 Devellioğlu, a.g.e., “talak” s.1029.

Page 73: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

63

Sicil kayıtlarından konu ile ilgili bir örnek verecek olursak:

204 numaralı belgede; İnegöl kazası Muzal köyünde oturan Yusuf kızı Ümmü

Gülsüm Hatun, kendisini talak-ı selase (üç talak) ile boşayan, Abdullah oğlu

Ahmet’ten boşanmış olduğunu ifade edip, şahitler huzurunda bunu tescil ettirerek,

başkasıyla evlenmek istediğini belirtmiştir. Belgeden boşanmış olduğuna dair,

şahitlerin ifadesine dayanan bir belgenin düzenlenmiş olduğunu anlamaktayız.

Boşanma davası ile ilgili sadece bir belge olmakla birlikte, talak ile ilgili

kelimeler başka dava konularında da geçmektedir. Mesela, Ba‘în talak, 172

numaralı belgemizde, ric‘î talak ifadesi ise; 176, 185 ve 187 numaralı

belgelerimizde görülmektedir.

Yine de incelemiş olduğumuz 170 belgenin sadece altı tanesinde, boşanma

konusunun geçmesi, bize o dönemde aile kurumunun sağlam olduğunu,

boşanmaların azlığını göstermektedir.

3.8.3. İbra ve Muhala‘a (Anlaşarak Boşanma)

İbra; karşılıklı olarak haklarından vazgeçerek birbirini temize çıkarmaları,

sorumluluktan muaf hale getirmeleri demektir.211 Hul‘: Kadının bir bedel karşılığında

evlilik bağından kurtulmasıdır. Ayrılma konusunda, karı-kocanın karşılıklı anlaşmaya

varmalarıdır.212

Muhala‘a konusuyla ilgili olarak 148 numaralı belgede; Ömer’in kızı Mâide

Hatun, mahkemeye başvurarak, geçimsizlikten dolayı eşi Mustafa oğlu Ali’den

ayrılmak istediğini ifade eder. Muhala‘a için, alacağı olan 1760 kuruşun, 1360

kuruşundan feragat edip, 400 kuruş karşılığında kocasıyla anlaşarak (muhala‘a

yoluyla) boşanmışlardır. Böylece birbirlerini, ibra (temize çıkarma) ve iskat

etmişlerdir. Muhala‘a belgeleri bize Osmanlılarda, kadının da boşanma hakkının

olduğunu göstermektedir. Ayrıca kadın boşanma hakkını, nikahın kıyılması

esnasında da talep edebilir. Osmanlılarda mehir, nafaka, iskan masrafı vb

hakkından vazgeçme karşılığında veya bunların hiçbirisi olmadan da, anlaşarak

211 Devellioğlu, a.g.e., “ibra”, s.797. 212 Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, c. II, s. 118-119.

Page 74: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

64

boşanabilmek mümkündü.

İbra konusunu ilgilendiren 169 numaralı belgemiz şöyledir:

“Rumeli’nin …….sancağı dahilinde Köstence ….karyesinde sakin Ataullah

oğlu Mehmet Ali kerimesi marifetü’z zat Fatıma bint-i …..Mehmet Ali tarafından ber

vech-i âti muhala‘a ve sulh ve ibraya sancağı mezkur niyabet-i şer‘iyesinde 313

sene-i şehr-i Receb-i’l Ferdi 6. günü tarihli ve 680 numaralı fetvahane-i celileden

musaddak bir kıt‘a vekalet sıhhat-i şer‘iye ile âmme vekili karye-i mezkure

ahalisinden olup, Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına

muzaf İnegöl kazâsı mahallâtından Burhaniye mahallesinde Duyûn-u Umûmiye

İdaresi Katibi Nazmi Efendi hanesinde müsafireten sakin Yaver Ali Ağa ibn-i

Mustafa kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘î

şerifi Enver‘de yine karye-i mezkure ahalisinden olup hicretle kaza-i mezkurun

Burhaniye mahallesinde sakin Nalbant Refet bin El-Hac Osman muvacehesinde

müvekkilem …..ani’l yed .. Fatıma Hatun1400 kuruş mihr-i müeccel ve 2200 kuruş

mihr-i muaccel tesmiyesiyle işbu hazır bi’l meclis Refet nam kimesnenin zevce-i

menkuhe-i medhulu bahası olup ………..adem-i hüsn-ü mu‘aşeretten naşi meblağı

mihreyn-i mezkureyn ile nafaka-i iddet ……malume……….mezbur Refet’in

firaşından hasıl ve müvekkilem Fatıma Hatun’dan mütevellide henüz 4 yaşında

Mehmet nam sağirin nafaka ve kisve ve sair levazım- ı zaruriyesi için sancağı

mezkure Niyabet şer‘iyesinde bi’t takrir fetvahane-i celileden musaddak sıhhat-i

şer‘iyeye rabt edilen yevmî ….nafakasının dahi sağir-i mezbur hakkı hıdanesi

sükutuna değin müvekkilem Fatıma Hatun üzerine olmak üzere mezbur Refet ile

muhla‘a-i sahiha-i şer‘iye ile bi’l vekale hul‘ olduğunda ol dahi ber minval-i

muharrer hul‘u mezkuru be‘de’l kabul hukuk-u zevciyete sair hukuk-u şe‘iyeye

müt‘allik âmme-i da‘avi ve metalibat vekaleti eyman ve muhasamattan mezbur

….zimmetini ibrayı âm-ı sahih-i şer‘i ile bi’l vekale ibra ve iskat edip, ol dahi kezalik

benim zimmetimi ibra ve iskat ve yine her birimiz ber minval-i muharrer aharın

ibrasını kabul eyledik dedikte…”

Bu hüccet belgesine göre, Fatma hanım, eşi Refet beyden boşanmak

istemekte, anlaşarak boşanmak için mehir hakkından vazgeçmektedir. Ayrıca

hıdane süresince çocuğun nafakasını da Fatma hanım üstlenecektir. Mahkeme de

Page 75: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

65

boşanmalarına hükmedip, ibra ile muhala anlaşmasını kayıt altına alır.

3.8.4. Nafaka

Nafaka sözlükte, “yaşamak için lâzım olan akçe, zaruri ihtiyaçların masrafı”,

“yetimlere veya boşanmış bir kadına ve sair şahıslara yaşamaları için cânib-i şer-i

şeriften tahsis olunan akçe” anlamlarına gelir.213 Nafaka, karı kocanın haline, mâli

durumuna göre ayarlanır. Zengin, orta halli ve fakir olmalarına göre nafaka miktarı

değişmektedir.

244 numaralı belgede; İnegöl kazası Muradiye mahallesi sakinlerinden

bundan önce vefat eden Muharrem’in oğlu Nalbant Süleyman Kalfa ve küçük oğlu

Mehmet ile küçük kızı Tevhide’nin işlerini yürütmeğe şer‘i hüccet ile vasileri, yine

aynı mahalleden valideleri Hacı Osman’ın kızı Necibe Hatun, çocuklarının nafaka

ve giyim ihtiyacı içinde olduklarını dile getirir. Hakim çocukların ihtiyacı için her

ay, Eytam Sandığı’ndan214 80’er kuruş nafaka takdir etmiştir.

Görüldüğü gibi, buna benzer belgelerimizde nafaka talebi ile mahkemeye

başvurulduğunda, mahkemenin bu talepleri olumlu değerlendirerek, nafaka

istenilen şahıslar için, belirli bir miktar takdir ettiğini görmekteyiz. 215

Çocuğa bakıp büyütmek üzere yanında bulundurmağa hıdâne denir. Doğan

çocuk her yönden bakıma muhtaçtır ve malını tasarruftan acizdir. Bu işleri, onu

temsilen bir veli veya vasî yapar. Mal işlerine baba bakar. Baba olmadığı takdirde,

çocuğa bakıp onu yetiştirme annenin görevidir. Anne, kocasının nikahından çıkmış

ise, çocuk için hıdâne ücreti isteyebilmektedir.216

229 numaralı belgede ; İnegöl kazası Kadı köyünde oturan Ahmet kızı Fitnat

Hatun, boşanmış olduğu eşi Hasan oğlu Şakir’den 4 yaşındaki oğlu Cafer, 6

yaşındaki kızı Sultan ve karnındaki 6 aylık çocuk için nafaka davası açmış.

Mahkeme , çocuklar için 20’şer kuruştan 40, hamile anne için doğuma kadar 30

213 Keskioğlu, a.g.e., s. 251-252; Geniş bilgi için bkz., Zuhaylî, a.g.e. c. X, s. 78-129; Bilmen, a.g.e.,

c. II, s. 444-517; Karaman, Anahatlarıyla İslam Hukuku, c. I, s. 146-153. 214 Eytam Sandığı ile ilgili ayrıntılı bilgi son bölümde verilecektir. 215 Bkz.,a.g.d., B. nr: 183,214,215,229,244,246. 216 Keskioğlu, a.g.e., s. 253; Geniş bilgi için bkz.; Ruhi Özcan, İslam Hukukunda Hısımlık

Nafakası, Çağlayan yay. İzmir 1996; Cin-Akgündüz, a.g.e., c. II, s. 117-118.

Page 76: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

66

olmak üzere toplam her ay 70 kuruş nafaka takdir etmiştir.

Bu tür belgelerden yola çıkarak, yetim ve dulların sosyal güvenceye sahip

olduklarını söyleyebiliriz. Dulların iddetleri müddetince, giyecek ve yiyecekleri

için belirlenen nafakalarının yanı sıra, barınmaları için gerekli masrafların

(müennes-i sükna) karşılanması adına da nafaka takdir edildiğini görmekteyiz.

Çocuklara babalarından kalan mirastan, ihtiyaçlarına göre aylık belirli miktarlar

nafaka olarak verilmektedir. Babalarından kalan bir varlığa sahip değillerse, o

zaman hısımlık nafakasından istifade edebiliyorlardı. 217

217 Özcan, a.g.e., s.83.

Page 77: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

67

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İLÇEDE İDARÎ VE EKONOMİK HAYAT

Osmanlı Devleti, yönetim bakımından eyalet, sancak ve “kaza” birimlerine

ayrılırdı. Kaza sınırları içinde gerektiğinde kaza nahiyeleri oluşturulur ve bunların

yönetimi için kaza kadısı tarafından “naib” gönderilirdi. Kazaların başında yönetici

olarak kadılar bulunuyordu. İlmiye mensubu olan kadı, taşradaki uygulamaları da

denetlerdi.

Tanzimattan sonra kadıların bir unvanı kaldı. Eski salahiyetlerinin onda

dokuzu ellerinden alındı. İlmiye sınıfına rağbet çok azaldı. Mülkiye sınıfına çok

büyük rağbet başladı.Tanzimattan sonra kadılar, bulundukları yerin mahdut

davalarına bakabilen şer‘iye hakimleri durumuna düştüler.218

İncelemiş olduğumuz defterde kadının haricinde eytam müdürü, şer‘iye

katibi, mübaşir, mülazım, muhzır, evkaf vekili, duyûn-u umûmiye idaresi katibi ve

tapu memuru gibi görevlilerin de isimleri ile karşılaştık.

4.1. Sicil Belgelerine Göre XIX. yy Sonlarında İnegöl’deki Mülkî Erkan ve

Memurlar

233 numaralı İnegöl Şer‘iye sicil defterinde karşılaştığımız, mülkî erkan ve

isimlerinin geçtiği belgelerin numaraları şöyledir;

Hakim Kadı: Toyala Hasan Meab Efendi (220-244)

218 Yılmaz Öztuna, Büyük Osmanlı Tarihi, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1994, c.I, s.88.

Page 78: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

68

Duyûn-u Umûmiye İdaresi Katibi: Nazmi Efendi (169)

Evkaf Vekili: Reşadiyeli Şeyh Behçet Efendi ibn-i Şeyh Ali bin Abdullah

(178-2)

Şer‘iyye kâtibi: Mustafa Efendi ibn-i Kasım (177-2,229,256,257,258,259)

Eytâm maldârı: Ohannes Efendi ibn-i Haci Ağop (146)

Eytam müdürü: Nuri Efendi ibn-i Mehmet (239,248,256…)

Mübaşir: Mehmet Efendi ibn-i Timur (276)

Muhzır: Haşim Efendi ibn-i Ohannes (153)

Mülazım: Halil Efendi ibn Mehmet (173)

Tapu memuru: Hasan Efendi ibn-i Abdullah (239)

Görüldüğü gibi, sicil kayıtları, tutuldukları zamanın mülkî erkan ve

memurlarının açığa çıkarılmasında da önemlidirler. Burada ilçe yönetiminde söz

sahibi olan herkesin adını bulabilmekteyiz.

Burada dikkat çeken bir diğer husus ta, Eytam maldarının gayr-i müslim

oluşudur. Muhzır Haşim Efendi’nin baba adının Ohannes oluşuna bakılırsa, Haşim

Efendi’nin bir mühtedi olduğu söylenebilir. Evkaf Vekili olan Behçet Efendi’nin

bir Şeyh olduğu görülmektedir.

4.2 Belgelerimizde Adı Geçen İnegöl Mahalle ve Köy Muhtarları

Osmanlılarda mahalle, birbirini tanıyan, bir ölçüde birbirlerinin

davranışlarından sorumlu olan ve sosyal dayanışma içinde olan kişilerin oluşturduğu

bir topluluktu. İlk kez, II. Mahmut (1808-1839) mahalle ve köylerde muhtarlık

teşkilatını kurdu. Muhtarlık teşkilatının kurulmasıyla, âyanların görevlerini muhtarlar

üstlendi. 219

İncelediğimiz şer‘iyye sicili belgelerinde, dava konularının neredeyse

tamamının doğruluğunun araştırılması meselesinde, imam veya muhtarlara

başvurulmaktadır. Buradan yola çıkarak defterde geçen mahalle ve köy muhtarlarının

isimlerine ulaşabildik. 219J.H., KRAMERS, “mahalle”, İslam Ansiklopedisi, MEB yay., İstanbul 1977, c. VII, s.245.

Page 79: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

69

a)Merkez Mahallelerin Muhtarları:

Muhtarlar mahallelerde, hükümetin temsilcisi konumundaydılar. Mahalle ile

ilgili her meselede birinci yetkili muhtardı. Belgelerimizde, mahkemede konu

edilen her meselede muhtar bilirkişi ve şahit olarak yer almaktadır. C-233

numaralı Şer‘iyye Sicil Defteri’ne göre, 1892 yılında İnegöl mahallelerinin

muhtarları şunlardır:

Hamidiye Mahallesi muhtarı: Ali bin İbrahim bin Abdullah (181-2)

Burhaniye Mahallesi muhtarı: Hamdi Efendi (293)

Sinanbey Mahallesi muhtarı: Abdullah bin Mustafa (263)

Cuma Mahallesi muhtarı: İsmail Efendi ibn-i Osman (162)

Orhaniye Mahallesi muhtarı: Ali bin Osman (166)

Yenice Mahallesi muhtarı: Hakkı bin İsmail (146)

Görüldüğü gibi burada, mezkur şer‘iye sicili defterinden İnegöl’ün

mahallelerinin ve muhtarlarının isimlerini öğrenebilmekteyiz. Defterden

edindiğimiz bilgilere göre o zamanlar (1892-93) İnegöl’ün yedi mahallesi vardı.

Burhaniye, Orhaniye ve Hamidiye mahalleleri birer kişi adına dayanıyordu. Bu

isimlerin, Osmanlı hükümdar ve devlet adamlarının isimlerinden kaynaklandığı

kanaatindeyiz. Cuma Mahallesi ise, Cuma Camii’nin adından dolayı bu ismi

almıştır. Çünkü genel uygulama, bir kazada bir yerde cuma namazı kılınması

şeklindeydi.

b)İnegöl’deki Köy Muhtarları

Aynı yetkilerle muhtarların, köylerde de görev yaptıklarını görmekteyiz.

İncelediğimiz defterde, İnegöl’e bağlı bütün köy muhtarlarının isimleri

geçmemektedir. Belgelerimizde adı geçen köy muhtarları şunlardır:

Hamzabey Köyü muhtarı: Birinci muhtarı, Mehmet Ağa bin Hasan bin

Abdullah. İkinci muhtarı, Mustafa bin Halil (300)

Page 80: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

70

Kozluca Köyü muhtarı: Sarıoğlu Ali bin Ali (292)

Çeltikçi Köyü muhtarı: Muhtar-ı evveli, Göçer Süleymanoğlu Ali Pehlivan.

Muhtar-ı sanisi, Dervişoğlu Mehmet bin Halil (163)

Akhisar Köyü muhtarı: Hacı Hasan oğlu Ali bin Hasan (175)

Muzal Köyü muhtarı: Molla Osman bin Mustafa (204)

Fındıklı Köyü muhtarı: Ahmet bin Şakir (289)

Karacakaya Köyü muhtarı: Mehmet bin İbrahim (253)

Yukarıda yedi köyün muhtarlarının ismi geçmektedir. Hamzabey Köyü’nün

birinci muhtarı “Ağa”dır. Bu lakabından onun zengin biri olduğunu çıkarabiliriz.

Çeltikçi Köyü’nün birinci muhtarının babası “Göçer Süleyman” olarak anıldığına

göre Yörük (Türkmen) asıllı olduğu söylenebilir. Çeltikçi Köyü’nün ikinci

muhtarının “Dervişoğlu” olduğu ifade edilmektedir. Muzal Köyü muhtarının ise

Molla olduğu anlaşılmaktadır.

Bazı belgelerimizde köylerde, daha önceki muhtarın da adı geçmektedir.

Birinci yani asıl muhtarlar için “muhtar-ı evveli” ifadesi kullanılırken, yardımcıları

için ise, “muhtar-ı sanisi” yani ikinci muhtarı ifadesi kullanılmaktadır. İnegöl

kazasının çok sayıda köyü olmasına rağmen, belgelerimizde muhtarlarının isminin

geçtiği köy sayısı azdır. Bunun nedeni de, diğer köylerle ilgili mahkemeye

herhangi bir olayın yansımamasıdır.

Hamzabey Köyü adını, bu köyün ileri gelenlerinden biri olduğu, köyde

yaptırmış olduğu cami ve kurduğu vakıftan anlaşılan, bir Osmanlı paşasından

almaktadır. Paşanın asıl adı, Hamzabey b. Mehmet’tir. Çeltikçi Köyü ise halkının

çeltikçilikle meşgul olmasından dolayı bu ismi almıştır. Diğer köylerin isimleri ile

ilgili her hangi bir bilgiye ulaşamadık.

4.3. İlçenin 1892 Yılındaki Yerleşim Yerleri ve Günümüzdeki İdarî Konumu

Araştırmamızda belgelerde geçen yer isimleri üzerinde durmanın da faydalı

olacağı kanaatine vardık. Böylece 1892 yılında İnegöl’e bağlı olan köy ve

nahiyeler konusunda bilgi sahibi olmak mümkün olacaktır. Ayrıca bu köy ve

yerleşim yerlerinin şu anki adlarını da listede gösterdik.

Page 81: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

71

İncelemiş olduğumuz belgelerde geçen yer isimleri ve günümüzdeki

durumlarını şu şekilde sıralayabiliriz.

Eski Adı Bağlı Olduğu Yer Yeni Adı Bağlı olduğu Yer

Adabinni (Köy) 220 İnegöl Alanyurt (Belde) İnegöl

Bedre köyü (Köy)221 İnegöl Çayyaka (Köy) İnegöl

Cerrah (Köy) 222 İnegöl Cerrah (Belde) İnegöl

Domaniç (Nahiye)223 İnegöl Domaniç (İlçe) Kütahya

İsaviran (Köy) 224 İnegöl İsaören (Köy) İnegöl

Kurşunlu (Köy)225 İnegöl Kurşunlu (Belde) İnegöl

Muzalı (Köy)226 İnegöl Gündüzlü (Köy) İnegöl

Şıbalı (köy)227 İnegöl Şipali (Köy) İnegöl

Yenice Müslim (Köy)228 İnegöl Küçük Yenice(Köy) İnegöl

Yenice Gayr-i Müslim (Köy)229 İnegöl Yenice (Belde) İnegöl

4.4. XIX.yy Sonlarında İlçede Ekonomik Hayat

Belgelere göre, 1890’lı yıllarda ilçede ekonomi; tarım, hayvancılık ve küçük

işletmelere dayanıyordu. Üretilen şeyler satılır, karşılığında ihtiyaç olan şeyler

alınırdı. Bu arz talep dengesi çerçevesinde bazı meslek grupları teşekkül etmiştir. O

dönemde icra edilen meslekleri şu şekilde sıralayabiliriz;

-Arzuhalcilik, yani dilekçe yazma işi.230 İnegöl’de bu mesleği icra eden

220 Bkz. a.g.d. B. nr:163. 221 Bkz. a.g.d. B. nr:155. 222 Bkz. a.g.d. B. nr:153. 223 Bkz. a.g.d. B. nr:268. 224 Bkz. a.g.d. B. nr:185. 225 Bkz. a.g.d. B. nr:149,187. 226 Bkz. a.g.d. B. nr:291. 227 Bkz. a.g.d. B. nr:177-2. 228 Bkz. a.g.d. B. nr: 149. 229 Bkz. a.g.d. B. nr:154. 230 Bkz.,a.g.d., B.nr: 163.

Page 82: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

72

kişinin Sait Efendi ibn-i Hafız Ali olduğu daha önce belirtilmişti.

-Nalbant,231 hayvanlara nal çakma işi ile uğraşan kişi ve mesleği. Burhaniye

Mahallesi’nden Refet bin El-Hac Osman adlı şahsın nalbant olduğu ifade

edilmektedir.

-Leblebici,232 bu tabirden leblebi imalathanelerinin de olduğu anlaşılmaktadır.

Yenice Mahallesi’nde ikamet eden Hasan oğlu Hacı Mustafa Efendi’nin lakabı

Leblebici olarak geçmektedir.

-Çömlekçilik233, topraktan tencere ve çömlek imal etme işi. Orhaniye

Mahallesi’nde oturan (Çömlekçi) İsmail isimli bir şahsın, çömlek imal eden

anlamındaki lakabından bu işi yaptığı anlaşılmaktadır.

-Çörekçi234 ifadesinden, küçük fırınların da bulunduğunu anlamaktayız.

-Kaşıkçılık,235 tahta veya metalden kaşık imal etme mesleği.

-Çul236 imalathanesi.

-Helva üretimi ve satışı.237

-Değirmen ve işletmeciliği.238

Genelde bu ürünlerin imal ve pazarlamalarının aynı dükkan ve işyerlerinde

yapıldığı anlaşılmaktadır.

Bunların dışında şu mesleklerin de icra edildiğini görmekteyiz;

Çorbacı(259): Kapıkulu ocaklarına mahreç olan 31 bölüklü acemi ocağı ile,

Osmanlı ordusunun piyade (yaya) askerini teşkil eden bölük zabitlerine “çorbacı”

denirdi.239

Kerestecilik(177), ağaç biçme işi, yani sarraflık(295), kasaplık(292),

iğnecilik(286), nalburluk(295), dülgerlik(153), çilingirlik(257), cam imalatı(174),

231 Bkz.,a.g.d., B.nr: 169. 232 Bkz.,a.g.d., B.nr: 190. 233 Bkz.,a.g.d., B.nr: 166. 234 Bkz.,a.g.d., B.nr: 249. 235 Bkz.,a.g.d., B.nr: 271. 236 Bkz.,a.g.d., B.nr: 147. 237 Bkz.,a.g.d., B.nr: 295. 238 Bkz.,a.g.d., B.nr: 232. 239 Pakalın, a.g.e., “Çorbacı”, c.I. s.380.

Page 83: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

73

berberlik(204) , araba imalatı ve tamiri(153), demircilik vb.

Bu meslekler içerisinde, sarraflık, arabacılık, dülgerlik ve değirmen

işletmeciliği işlerini, genelde Gayr-i Müslimlerin icra ettiği dikkatimizi

çekmektedir. Bu meslekleri tamamına yakınını lakaplardan elde ettiğimiz için,

mesleklerle ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşamadık.240

4.4.1.Nema Oranları

Şer’iye sicillerinden, yazıldıkları dönemdeki paraların isimlerini, değerlerini

ve tarihî süreç içerisinde değerlerinde meydana gelen değişimleri ve dalgalanmaları

izleyebiliriz. Bu yönüyle siciller, iktisadî açıdan da bize yardımcı olurlar.

İncelediğimiz 233 numaralı sicil defterinde de bu şekilde para ile ilgili konulara

rastlamaktayız.

Örnek olması bakımından,188 numaralı hüküm ilamını buraya almayı uygun

gördük:

“Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına bağlı İnegöl

kazasının Olukman köyünde sakin dilekçe sahibi, Aziz Efendi b. Mahmut İnegöl

kazası Bidâyet mahkemesine mahsûs odada meclis-i şer‘îmizde adı geçen köyde

oturan Rumeli muhacirlerinden Hüseyin oğlu Hasan Ağa muvacehesinde, ‘adı

geçen Hasan Ağa karye-i mezkurede vaki‘ bâ-berat-ı âlişan hatibi bulunduğum

cami-i şerif vakfının mütevellisi olup, senevî hasıl olan ribh-i neması hitabet-i

meşruta olan 1000 kuruşun 308 sene-i Hicrisi Receb-ü’l Ferdi ayından şimdiye

değin geçen beş senelik ribh-i nühası 750 kuruşa baliğ olan istihkakımı mütevelli-i

mezbur kabz edip bana i‘tada muhalefet eder olmakla sual olunup meblağı mezkur

750 kuruşu bana eda-u teslime mütevelli-i mümâ ileyh Hasan Ağa’ya kıbel-i

şer‘den tenbih olunmak matlubumdur deyû’ be‘de’d dava ve’l istintak, ol dahi

cevabında müdde‘iyi mezbur Aziz Efendi’nin cami-i şerif-i mezkure bâ-berat-ı

şerifi âlişan hatip ve meblağ-ı mezkur 750 kuruşu kendisi bi’t tevliye kabz ettiğini

ikrar ancak, müdde‘i hatip Aziz Efendi’nin cami-i şerif-i mezkur için hitabete

240 Bkz.,a.g.d., B.nr: 152,153,232,295.

Page 84: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

74

intihap ve hîn-i mukayyette hizmet-i hitabeti meccanen eda edeceğini taahhüt

etmeğin Vakf hüccet-i şer‘isinde ol vecihle tanzim edilmiş olmakla makbuzu olan

meblağ-ı mezburda hakkı olmadığını serd-u beyan etmesiyle sicil-i mahkeme-i

şer‘iye lede’l müracaat karye-i mezkure ahali-i mu‘teberanından ashab-ı hayrat

ve’l hasenatın vakfeyledikleri, 1000 kuruşluk senevî ribh-i neması olan 150

kuruşun hitabet-i meşruta olduğu, sicil-i şer‘iyenin 3 numaralı hüccet kaydıyla

sabit olmakla mezbur Hasan Ağa’nın suret-i def‘de serd-u beyan eylediği

ifadesinin iltifata şayan olamadığının kendine ba‘de’t tefhim meblağı mezkur 750

kuruşu müdde‘iy-i mezbur Aziz Efendi’ye halen eda-u teslime mütevelli-i mezbur

Hasan Ağa’ya tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu.”

Yukarıdaki belgeden anlaşıldığına göre, 1000 kuruşun (Olukman Köyü Camii

Şerif Vakfı’nın bir yıllık geliri) yıllık neması241 (çoğalmak, fazlalaşmak, artmak)

150 kuruştur. Bunun beş yıllık birikiminin, 750 kuruş olduğu belirtilmektedir. 290

numaralı belgemizde de, Mezit Köyü imamı Hafız İbrahim, vakfedilen camii

şerifin vakfiyesinde belirtildiği üzere, vakıf mütevellisinden hakkını istemektedir.

Burada 1000 kuruşun bir senelik neması 120 kuruş olarak ifade edilmektedir.

Yaklaşık o dönemlerle (XIX. yüzyıl sonu) ilgili olan, Denizli ili şer’iye sicili

çalışmasında da Eytam sandığından alınan borçların nema oranı %11.66 olarak

verilmektedir.242 Bu da İnegöl Eytam Sandığı Müdürlüğü’nde uygulanan nema

oranları ile aynı değere tekabül etmektedir.

4.4.2. Eytam Sandığı ve Eytam Sandığı Uygulamaları

Eytam Sandığı

Osmanlılarda Şer’iye Mahkemelerinin yönetimi altında bulunan Eytam

Sandıkları bir çeşit kredi kurumları gibiydiler. Eytam Sandığı; yetimlerin,

ebeveynlerinden kalan miraslarını, onların rüşdüne değin onlar için işleten ve

değerlendiren bir kurumdu. Paraların sandığa yatırılması amacını “Li-eclil istirbah”

ifadesi açıklamaktadır. Bunun anlamı, kâr getirmesi için paranın işletmeye verilmesi

demektir. Emval-i Eytam Müdüriyeti; yetimlerin mallarını muhafaza ve 241 Meydan Larousse, “Nema”, Meydan Yayınevi, İstanbul 1981, c. IX, s. 281. 242 Bilal, Yıldız, XX. yy Başlarında Denizli, Yüksek Lisans Tezi, Isparta 2005; Eytam Sandığı’ndan

alınan borç paralara uygulanan nema ile ilgili bilgi az sonra verilecektir.

Page 85: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

75

nemalandırmak, bunların nafakalarını veli ve vasilerine vermek ve rüştlerini ispat

edenlerin, mallarını ve paralarını kendilerine teslim etmek vazifesiyle mükellef

merkez ve ona bağlı birimlerde tesis edilmiş bir yönetimdi. İlkin meşihata

(şeyhülislamlık) bağlı olan bu idare 1908 Temmuz’undan itibaren Adliye’ye

bağlanmıştı. 243

Bu sandıklar 1927 yılında kurulan Emlak Eytam Bankası’na devredilmiş ve

1927 yılında 844 sayılı Kanunla itibari sermayesi 20 milyon lira olan Emlak ve

Eytam Bankası kurulmuştur. Bu bankanın kuruluşundaki amaç, çok eski tarihlerden

itibaren Şer’iye Mahkemelerinin idaresinde bulunan Eytam Sandıkları’nda biriken

tasarrufların bankaya devri ile, bunlardan ülkenin imarı konusunda yararlanmaktı.

Batı ülkelerindeki emlak bankaları tipinde bir banka olması arzu edilen Emlak

ve Eytam Bankasının, aktif ve pasifi bütün hak ve yükümlülükleriyle 1946 yılında

T.C. Emlak Kredi Bankasına devredilmişti. Banka Anadolu Bankası ile birleşmiş

olup, T.Emlak Bankası A.Ş. (Konut bank) ismiyle faaliyetini sürdürmektedir.244

4.4.2.1.Vekalet

Öncelikle Eytam Sandığı uygulamalarından vekalet üzerinde duralım. Eytam

sandığındaki paranın, işletilmesi hükmü (li-ecli’l istirbah), İslam Hukukundaki

“Bey‘u’l îne” (peşin fiyatına bir malı alıp, sahibine veresiye satma) mu‘amele-i

şer‘isine dayanmaktadır. Bu şekildeki bir uygulama ile faize bulaşılmamış oluyor.

Şafi mezhebince bu uygulamaya (bey‘u-l- ine) cevaz verilmiştir. Vakıf ve yetim

malları bu şekilde işletilmiş ve kar elde edilmiştir.245 Genelde, “vekalet” başlığı

altındaki belgeler, Eytam Sandığı’ndan bu şekilde alınan borçlarla ilgilidir.

Vekalet; ‘Başkasının işini görmeye memur olmak, vekillik ise, bir kimsenin

işini başkasına tefviz ve o işte onu kendi yerine ikame etmesidir.’246 Vekaletin çok

çeşidi vardır. İncelediğimiz vekaletle ilgili belgelerde, vekalet başlığının

kullanılmasının nedeni, alınan borca karşılık ipotek gösterilen malların, gerektiğinde

satılması konusunda, birinin vekil tayin edilmesidir. Bu borçların vadesi, iki yılı 243 Pakalın, a.g.e., “Emval-i Eytam”, c.I, s.529. 244Bkz.,www.emlakbankasi.com.tr. 245 Akgündüz-Öztürk, “Bilinmeyen Osmanlı”, s.492. 246 Devellioğlu, a.g.e., “vekalet”, s.1144.

Page 86: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

76

geçmemektedir. Verilen kredilere, İstanbul Emniyet sandığında olduğu gibi ortalama

yüzde 12 (Hilalî saat semeni-Bir cilt Ali Efendi fetvası semeni) vade farkı tekabül

etmektedir.247

Defterimizde bu tür vekaletle ilgili, 49 adet belge mevcuttur.248 Bu da tüm

belgelerin yaklaşık üçte birine tekabül etmektedir. Belgelerde daha çok genel

(umumi) vekâletname ile vekil nasp ve tayini görülmektedir:

165 numaralı belgede, İnegöl kazasına bağlı Hoca Köyü sakinlerinden dilekçe

sahibi İbrahim oğlu Salih, Cuma Mahallesi’nden Hacı Ahmet oğlu Şenel zade Hacı

İsmail Efendi’yi vekil tayin etmektedir. İbrahim oğlu Salih, Eytam Sandığı’ndan

395 kuruş borç almıştır. Eytam Sandığı’ndan almış olduğu 395 kuruşun vadesi

geldiğinde, Salih (müvekkil) borcunu ödeyemezse, ipotek olarak gösterdiği ev arsa

vb. mallarını satması ve böylece borcunu ödemesi konusunda Hacı İsmail

Efendi’ye vekalet vermektedir.

179 numaralı belgemizde ise; Burhaniye mahallesi’nden İbrahim oğlu Emin

Efendi, Eytam Sandığı’ndan, Hacı Adem’in yetimlerinin mallarından 19280 kuruş

borç almaktadır. Buna karşılık aynı mahalledeki evini ve iki adet dükkanını rehin

olarak ortaya koyar. Aldığı borç vadesinde ödenmediği takdirde, rehine koyduğu

malların satılıp borcun ödenmesi konusunda, aynı mahalleden Raşit Efendi’ye

vekalet vermektedir.

271 numaralı belgede ise; Eyne Köyünden Mustafa oğlu Mehmet Ağa, Kaza-i

mezkur Bidayet Mahkemesi’nde249 Eytam Müdürü Nuri Efendi huzurunda, Eytam

Sandığı’ndaki, Süleyman Kalfa yetimlerinin paralarından almış olduğu 1120 kuruş

borcunun vadesi geldiğinde bunu ödeyemezse, ipotek olarak gösterdiği mallarını

satıp borcunu ödemesi için, Sinanbey mahallesinden Kaşıkçı zade Halil’in oğlu

Mehmet’i, vekil nasp ve tayin etmektedir.250

Birbirine benzeyen vekalet hüccetlerinde genelde borcun iki seneliğine

alındığını görmekteyiz. Borçlar “Hilalî saat” veya “Bir cilt Ali Efendi Fetvası” kitabı

247 İhsanoğlu, Osmanlı Devleti Tarihi, c. II, s, 562. 248 Orjinal vekalet belgesi için bkz: Ekler bölümü (B.nr:1) 249 Ayrıntılı bilgi için bkz., Meydan Larousse, “Bidayet Mahkemesi”, c.II, s.361. 250 Ayrıca Bkz. a.g.d.,B:147,151,161,165,167,168,179,181(2),183(2),185(2),177(2),179(2).

Page 87: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

77

semeni (değeri) üzerinden alınmaktadır. Ayrıca vekalet hüccetlerinde borcun Eytam

Sandığı’nda kimin parasından alındığı da ifade edilmektedir.

4.4.2.2. Reşit Olanın Malları

Osmanlı uygulamalarında “reşid”, malını muhafaza hususunda kayıtlı ve

tedbirli bulunarak sefahatten, israftan kaçınan, yirmi beş yaşına erişen kimsedir.

Şurası var ki, yirmi beş yaşına varmazdan evvel reşid olmayan kimse o malda

tasarruf etse tasarrufu geçerlidir.251 Yetimlerin, işletilme amacıyla Eytam

Sandığında bulunan, anne ve babalarından kalan malları, reşit olduklarında

kendilerine verilirdi. Bu açıdan “Rüşd Davası” başlıklı belgelerde, hep reşit olanın,

babasından kalan malının, Eytam Müdürü tarafından kendisine teslimi konusu ele

alınmaktadır. İlgili kişi reşit olduğunu şahitlerle ispatlayabilirse, malı kendisine

kârıyla birlikte verilmektedir. Rüşd davası ile ilgili dört i‘lam türü belge

mevcuttur.252

Mesela 174 numaralı ilk belgede; İnegöl kazası Cuma Mahallesi ahalisinden

iken bundan önce vefat eden Hacı Ali oğlu Ahmet bin Ali’nin oğlu yirmi yaşını

geçmiş âkıl ve bâliğ, vasi ve Eytam Müdürü yardımından müstağni olduğunu ifade

ederek, babasından kalan 570 kuruşunu Eytam Müdürü’nden istemektedir. Belgeye

göre şahitlerin dinlenmesiyle malının kendisine verilmesi kararına varılır.

Aynı şekilde 253 numaralı rüşd davası ile ilgili belgede; Karacakaya

Köyü’nden H.1305 Yılında vefat eden Turp oğlu Mustafa’nın oğlu Mustafa, şu an

yirmi yaşını geçtiğini ve rüşde ehil olduğunu ifade ederek, babasından kalan Eytam

Sandığı’ndaki 24600 kuruş parasını talep davası açar. Âkıl-bâliğ ve reşit olduğuna

dair kendisinden şahit istenir, o da, aynı köyden İsmail bin Ali Ağa bin İsmail ve

Tarık oğlu Mehmet bin Osman’ın şahadetleriyle rüşdüne ve malının kendisine

teslimine karar verilir.

251 Zuhaylî, a.g.e., c. V, s. 98-99 ve c. VI, s. 514- 515; Bilmen, a.g.e., c. VII, s. 269-270. 252 Bkz.,a.g.d., B.nr: 174,253,266,278.

Page 88: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

78

4.4.2.3. Kefalet

Eytam Sandığı ile ilgili başka bir konu da kefalettir. Bilindiği gibi kefalet,

borcun teminata bağlanmasıdır. Kefalet bir hususu üzerine almak, zimmeti

zimmete ilave etmek ve eklemektir. Mevcut bir hakkı teminata bağlamak, tahsilini

kolaylaştırmak için bir nevi taahhüttür. Kefil borcu üzerine alıp mesuliyet

yükleniyor demektir. Kefil bir zâmin (garantör)`dir.253

Defterimizde kefaletle ilgili yedi belge mevcuttur:254 Mesela, 180 numaralı

ilk belgemize göre, İnegöl kazası Hamidiye Mahallesi ahalisinden, Kızanlıklı

Hüseyin Efendi b. Ahmet vefat etmiş olan Kızanlıklı Emin Efendi yetimlerinin,

Eytam Sandığı’ndaki mallarından borç alır. Aynı mahalleden Hasan oğlu Hüseyin

Ağa b. Emin adı geçen kazanın Sinanbey Mahallesi’nden Kızanlıklı Hüseyin oğlu

Osman Ağa b. Hüseyin, Burhaniye Mahallesi’nden Karinabadlı Kara Hasan b.

İbrahim adlı kişiler, ismi geçen Hüseyin’e kefil olduklarını ifade etmektedirler.

Kefalet belgelerinde en dikkate değer husus, yetim mallarının çarçur

edilmesini önlemek ve borçluyu borcunu ödemeye zorlamaktır.

180-2 numaralı belgeye göre ise, Hamidiye Mahallesi’nden Kadı zade Fazlı

Efendi, Eytam Sandığı’ndan 4929 kuruş borç alır. Onun bu borcuna, Edebey

Köyü’nden Ahmet Bey b. Raşit ile Cuma Mahallesi’nden Kadı Boran zade Osman

b. Muhammed, mahkeme huzurunda kefil olduklarını ifade ederler. Bunun anlamı

borçlu borcunu ödemediği takdirde, kefillerin onun yerine borcunu ödeyecek

olmasıdır.

291 numaralı belgede aynı konuyla ilgilidir. Belgeye göre, Muradiye

Mahallesi’nden Nalbant Salih, Eytam Sandığı’ndan Çilingir Ömer Kalfa

yetimlerinin mallarından 392 kuruş borç almıştır. Onun bu borcuna Yenice Müslim

Köyü’nden Molla İbrahim ile kardeşi Ahmet kefil olurlar.

Kefaletin vekaletten farkına gelince; vekalette, borç alan kişi kendi malını

ipotek gösterirken, kefalette aldığı borca başka şahısları kefil göstermektedir. Borç

kefillerinin en az iki kişi oldukları dikkatimizi çekmektedir.255 Bunun haricinde

253 Keskioğlu, a.g.e., s. 208-209. 254 Bkz.,a.g.d., B.nr: 180,180(2),198,201,226,227,291,307. 255 Bkz.,a.g.d., B.nr 198,201,226,227,291,307.

Page 89: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

79

Eytam Sandığı’ndan borç alma şekilleri arasında bir fark söz konusu değildir.

4.4.2.4. Nafaka

Belgelerimiz içinde nafaka ile ilgili olanlar da vardır. Nafakanın tanımı ile

ilgili bilgileri, belgelerin sosyal ve ekonomik yönden değerlendirilmesi esnasında

vermiştik. Sicil kayıtlarına göre, ölenlerin Eytam Sandığı’ndaki mallarından,

çocuklarına veya dul eşine nafaka tahsis edildiğini görmekteyiz. Bununla ilgili

belgelere bir örnek olması açısından 187 numaralı belgeyi aşağıya almak istiyoruz:

“Hüdavendigâr vilâyet-i celilesi dâhilinde Ertuğrul Sancağına muzaf İnegöl Kazasının Kurşunlu Karyesinde sakine sahibe-i arz-ı hal ma‘rifetü’z-zat Hatice bint-i Osman kaza-i mezkûr Bidayet mahkemesine mahsus odada ma‘kud meclis-i şer’imizde karye-i mezkûre ahalisinden zevc-i mutallak-ı derunu arz-ı hâlde ism-i mezkûr Hacı Hasan oğlu Hacı Hasan bin Halil nâm kimesneye her biri ayrı ayrı günlerde üç defa mürasele-i şer’iye irsal ve kendisine tebliğ kılındığı halde gelmekden temerrüd ve imtina etmesiyle icbarı dahi kabil olmamasına ve müdde‘iye-i mezbûre muhakemenin ğıyaben rû’yet-i talebinde bulunmasına mebni müdde‘i aleyh mezbur Hacı Hasan’ın hukukunu vikâye ve muhafazaya vekîl-i musahhar tayin kılınan kaza-i mezkûrun Sinanbey mahallesinde sakin mahkeme-i Bidâyet mülazımlarından Halil Efendi ibn Mehmet muvacehesinde müvekkil-i mezbûr Hacı Hasan 351 kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle zevc-i dahilim olup, fi tarihinden 2,5 mâh mukaddem talak-ı ric‘i ile tatlik ve mihr-i müeccel hakkım mezkûre mukabil 251 kuruş teslim ve i’ta edip bâki kalan100 kuruşla nafaka-i iddeti muayyene-i ma‘lumemle müennes-i süknamı ve 50 kuruş kıymetli bir kat elbisemi el yevm i‘tada muhalefette bulunduğundan sual olunup… mezbûrun inkarına mezbûr Hacı Hasan’ın tahlifine ta‘liken meblağı mezkûr 101 kuruş ile kıbeli’ş-şer‘den mezbûrenin nafaka ve müennesi süknası için takdir olunan 200 kuruşla mezkûr gelin elbisesi mevcûd ise aynen, müstehlek ise kıymeti olan 50 kuruşun, cem‘an 351 kuruşun müdde‘iye-i mezbûreye eda-u teslimi müvekkil-i mezbur Hacı Hasan’a izafetle vekil-i müma ileyh musahhar Halil Efendiye tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu. Fi yevmi’t tasi‘u ve’l ışrin min şehr-i Şâban muazzam sene 1313”256

Özetle ifade edecek olursak, İnegöl’e bağlı Kurşunlu Köyü’nden Hatice

hanım, kendisini boşamış olan eski kocası Hasan oğlu Halil’den, mehrini, iddet ve

müennes-i sükna nafakasını (barınma ihtiyacı, ev kirası vb) talep için dava açmış,

mahkeme nafaka ve ikamet masrafı için 200 kuruş takdir etmiştir. Burada bir

kadının kocasına karşı hak talebinde bulunmasına şahit oluyoruz. Boşanmalarda

genelde erkeğin kadına mehr-i müeccel hakkını vermediğini müşahede

256 Bkz.,a.g.d., B.nr: 187.

Page 90: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

80

etmekteyiz.257 Hacı Hasan’a üç defa mahkeme için celp mektubu gönderildiği

halde, gelmemesinden dolayı davanın onun gıyabında görülmesi mahkemece

kararlaştırılmıştır. Mahkeme Hacı Hasan’ın avukatlığını yapması için, Halil

Efendi’yi vekil tayin etmiştir.

Nafaka ile ilgili diğer belgelerimizde de, nafaka talebi ile mahkemeye

başvurulduğunda, mahkemenin talepleri olumlu değerlendirerek bir miktar nafaka

takdir ettiğini görmekteyiz.258

229 numaralı belgemizde; İnegöl kazası Kadı Köyü’nde oturan Ahmet kızı

Fitnat Hatun, boşanmış olduğu eşi Hasan oğlu Şakir b. Hasan’dan 4 yaşındaki oğlu

Cafer, 6 yaşındaki kızı Sultan ve karnındaki 6 aylık çocuk için 70 kuruş nafaka

takdir edilir.

Mahkeme sonucunda takdir edilen nafaka miktarları, bize o dönemin

ekonomik hayatı hakkında ipuçları vermektedir. Buna göre üç kişilik bir ailenin,

bir aylık zaruri ihtiyacının, 80 kuruş civarında olduğu anlaşılmaktadır. Aşağıda

değinileceği gibi o dönemde bir evin bir aylık kira bedelinin 15 kuruş civarında

olduğu düşünülürse, nafaka bedellerinin makul olduğunu söyleyebiliriz.

4.4.3.Gayr-i Menkul Değerleri ve Kiralar

C-233 numaralı Sicil Defteri’nde yer alan belgelerdeki konulardan, gayr-i

menkul değerleri ile ilgili önemli bilgilere ulaşmak da mümkündür. Alış verişteki

anlaşmazlığın konu edildiği bir belgeden, o günün kira bedellerini elde etmemiz

mümkündür.

190 numaralı belge, İnegöl’ün Orhaniye Mahallesi’ndeki bir temellük

davasını ele almaktadır. Burada 2 katlı, alt katta iki üst katta da dört odalı bir ev,

eşyaları ile birlikte 10,5 yüzlük altına (1134 kuruş) satılır. Bir buçuk sene sonra,

evini satmış olan İsmail Çavuş, evini satmadığını, kiraya verdiğini, 1,5 yıllık kira

bedelini düştükten sonra kalan 864 kuruşu geri iade edeceğini söylemektedir. 257 Bkz.,a.g.d., B.nr:170,176,204,260. 258 Bkz.,a.g.d., B.nr: 214,215,229,244,246.

Page 91: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

81

Bir buçuk yıl 18 ay demektir. 270’i 18’e (270:18=15) böldüğümüzde bir aylık

kira bedeli olarak 15 kuruş çıkmaktadır. Evin değeri olan 1134 kuruşu bir aylık kira

bedeli olan 15 kuruşa böldüğümüzde, (1134:15 ) yaklaşık 76 ay, yani 6 sene 4 aylık

kira bedelinin evin değerine denk düştüğünü görmekteyiz. Günümüz fiyatlarıyla

karşılaştırıldığında, evin değeri ile kira bedeli oranında, büyük fark olduğu

görülmektedir. Günümüzde bir evin değeri, genelde 200 aylık kira bedeline denk

gelmektedir.

Yüzlük mecidiye altını 0.916,5 ayarında ve iki dirhem dört kırat veznindedir.

Bu yaklaşık olarak 7 gr’a tekabül etmektedir.259 1861 yılında yüzlük mecidiye

altını 350 kuruşa yükselmiştir. Kaimelerin (Abdülmecit döneminde basılan kağıt

para) piyasadan çekilmesi ile yüzlük mecidiye altını 1862’de 100 kuruşa

geriledi.260 Yukarıda verdiğimiz 190 numaralı belgemize göre, yirmi yıl içerisinde

yüzlük altının yine değer kazandığını görmekteyiz.

Burada belgelerimizden çıkardığımız, bir takım gayr-i menkul değerlerini

vermek istiyoruz:

Hamidiye mahallesinde bir kahvehane = 5040 kuruş261

Yenice Mahallesi’nde bir ev = 907,5 kuruş262

Hamidiye Mahallesi’nde bir ev = 1120 kuruş263

Hamidiye Mahallesi’nde bir ev = 2800 kuruş264

Hamidiye Mahallesi’nde bir ev ve arsası = 2565 kuruş265

Sinanbey Mahallesi’nde bir ev ve arsası = 1120 kuruş266

Kozluca köyü’nde bir ev = 1500 kuruş 267

Bu evlerin kıymetlerinin mahallerine göre değiştiğini düşünüyoruz. Yukarıda

259 Devellioğlu, a.g.e., “dirhem”, s.188. 260 İhsanoğlu, “Osmanlı Devleti Tarihi”, s.555; E.V.Zambaur, “kuruş”, İslam Ansiklopedisi, c.VI,

s.1024 261 Bkz. a.g.d., B.nr: 185. 262 Bkz. a.g.d., B.nr: 190. 263 Bkz. a.g.d., B.nr:239. 264 Bkz. a.g.d., B.nr:256. 265 Bkz. a.g.d., B.nr:257. 266 Bkz. a.g.d., B.nr:258. 267 Bkz. a.g.d., B.nr:292.

Page 92: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

82

geçen, Hamidiye Mahallesi’ndeki iki evin fiyatı 2500 kuruşun üzerindeyken,

Kozluca Köyündeki bir evin fiyatı ise 1500 kuruştur. Yukarıda belirtilen evlerin

kaç katlı olduğu ve oda sayıları ile ilgili ayrıntılı bilgiler, belgelerde verilmemiştir.

Biz, evlerin değerlerini vekalet belgelerinden çıkartmaya çalıştık. Miras paylaşımı

ile ilgili belgelerde evler zikredildiğinde, oda sayıları ve kaç katlı oldukları ilgili

bilgiler verilirken, vekaletle ilgili belgelerde bu malumatların olmadığını, sadece

değerlerinin verildiğini tespit ettik.

4.4.4.Terekelerden Alınan Resmî ve Gayr-i Resmî Kesintiler

İncelediğimiz belgelerden anlaşıldığına göre, tereke taksimi yapılması

karşılığında, resmi olarak belirlenmiş bazı ücretler alınmaktadır. Bu miktarlar miras

kalan terekeden kesilmektedir.268 Konuyu bir tablo ile yansıtmak istiyoruz:

Şekil: 4.1. Terekelerden Yapılan Kesintiler

Belge no

Terike

(kuruş.para)

Resm-i

kısmet

Dellaliye Kaydiyye

defteri ve pul

Kesintiler

toplamı

905.20 10 74.20 989,4 176-2 36225.20

%2,49 %0,027 %0,204 %2,7

37 2.20 39,2 228 1481.10

%2,49 %0,14 %2,64

10.20 5 18.10 33,3 232

(Rum) 9122

%0,11 %0,05 %0,19 %0,36

22 17.30 2 41,30 234 880.20

%2,49 %2,02 %0,22 %4,6

270 452.30 11,10 8 1.20 20,30

268 Belgenin aslı için bkz. Ekler bölümü ( B.nr:10 ).

Page 93: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

83

%2,45 %1,76 %0,26 %4,4

20.10 16 2 38,10 272 816.10

%2,46 %1,96 %0,24 %4,6

35 24 4.20 63,20

273 1416.20 %2,47 %1,69 %0,29 %4,4

88.30 40 9 137,30

274

3555.20 %2,48 %1,125 %0,25 %3,8

Konunun iyi anlaşılması bakımından tabloda geçen terimleri açıklayacak

olursak;

Resm-i Kısmet: Ölenlerin terekelerinin tespitiyle hasıl olan paranın

dağıtılması mukabilinde alınan harç yerinde kullanılan bir tabirdir. Bununla görevli

memurlar (Kassamlar) Rumeli ve Anadolu kazaskerlerine bağlı idiler. Kassam

teşkilatının olmadığı yerlerde, bu vazife kadı tarafından yürütülürdü. Harcın

miktarı, askeri veya beratlı sınıf ile reaya ve halktan olmasına göre değişirdi.269

Dellaliye: Satılacak şeyi satan, satıcı ile alıcı arasında aracı olan kişiye

“Dellâl veya Tellâl”, yapılan bu işe ve bu iş gerekçesi ile kesilen harca da

“Dellaliye” denir.270

İncelediğimiz belgelerden on adedi tereke taksimi hüccetidir. Örnek olması

yönüyle tablodaki 273 numaralı belgede 1416 kuruş 20 para tereke kalmıştır.

Bunun taksiminden 35 kuruş “resm-i kısmet” ücreti alınıyor ki bu terekenin

%2,47’sine denk gelmektedir. 24 kuruş “Dellaliye” ücreti kesiliyor bu da terekenin

%1,69’una tekabül etmektedir. 4 kuruş 20 para da “kaydiyye ve yol” pul masrafı

gösteriliyor, bu ise terekenin %0.29’udur. Kesintiler toplamı 63 kuruş 20 para bu 269 Pakalın, a.g.e., “Resm-i Kısmet”, c.III, s.30. 270 Devellioğlu, a.g.e., “Dellaliye”, s.173.

Page 94: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

84

da tüm terekenin %4,4’ü etmektedir. Bazı paylaşımlarda ayrıca yol masrafı da

gösterilmektedir. Yol ücreti taksim için gidilen yerin ilçe merkezine uzaklığına

göre değişmektedir.

Tablodan anlaşıldığı gibi, terekelerden ortalama %2,5 oranında resm-i kısmet,

%0,24 oranında Kaydiyye ve pul kesintisi yapılmaktadır. Dellaliye ve yol kesintisi

ise gidilen yere göre değişiklik arz etmektedir. Kesintiler toplamı ise ortalama %3,5

civarında bir yekun oluşturmaktadır. Dikkatimizi çeken bir husus ta, Gayr-i

Müslimlerin terekelerinden alınan resm-i kısmet oranının daha az olmasıdır.271

Fakat bunun nedeni hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamadık. Terekeleri taksim

edilen kişileri, hayatlarında iken mirasçılarına taksim vasiyetinde bulunmamış

olanlar272 ile değişik yerlere borcu273 olanlar oluşturmaktadır.

4.4.5. Belgelerde Adı Geçen Tarım Ürünleri ve Hayvanlar

Belgelerden çıkardığımız sonuçlara göre, ilçenin ekonomisinin temelde

tarım ve hayvancılığa dayandığını söyleyebiliriz. Tarım ve hayvancılığa bağlı

olarak diğer meslek kuruluşları oluşmuştur. İlçede yetiştirilen ve belgelerimizde

rastladığımız tarım ürünlerini ve değerlerini şu şekilde sıralayabiliriz:

Yonca,274

1 arye turp= 30 kuruş

1 arye275 kabak= 20kuruş

1 kile (25,6 kg) fasulye276= 64 kuruş

1 kile mısır277= 17 kuruş

1 kile hınta (buğday)278= 13 kuruş

Ayrıca siyam, lahana, salatalık, marul,279 burçak, üzüm.280 dut,281 gibi

271 Bkz.,a.g.d., B.nr:232. 272 Bkz.,a.g.d., B.nr:272,273,274. 273 Bkz.,a.g.d., B.nr:299. 274 Bkz.,a.g.d., B.nr:181-2 275 Bkz.,a.g.d., B.nr: 182. 276 Bkz.,a.g.d., B.nr:182. 277 Bkz.,a.g.d., B.nr:182. 278 Bkz.,a.g.d., B.nr:238. 279 Bkz.,a.g.d., B.nr:233.

Page 95: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

85

kıymetlerinin ifade edilmediği bazı tarım ürünlerinin de yetiştirildiğini

görmekteyiz. Kile bir hacim ölçüsüdür. Yaklaşık olarak 25,6kg’a tekabül

etmektedir.282 Yine belgemizde geçen ölçü ifadelerinden biride “arye”dir. Bu ve

bunun benzeri kelimeleri lügatlerden araştırmamıza rağmen konu ile ilgili herhangi

bir bilgiye ulaşamadık.

Belgelerden anladığımıza göre, özellikle Ermenilerin yaşadığı Cerrah Köyü

ve çevresinde üzüm bağları bulunuyordu.283Ayrıca Kozluca Köyü’nde de aynı

şekilde üzüm bağlarının bulunduğu ve üzüm yetiştirildiği anlaşılmaktadır.284

Belgelerimizde ilçede yetiştirilen kimi hayvan türlerinin isimlerinin geçtiği de

görülmektedir. Buna örnek olarak; camus ineği, malak,285 koyun,286 kara sığır

tosun, kara sığır ineği, öküz,287 merkebi288 sayabiliriz. Bu hayvanların isimleri

tereke belgeleri ile bazı satış anlaşmazlığı ve kayıp mal konularında geçmektedir.

Tarımın hayvan gücü ile yapıldığı, inek ve öküzlerin çift sürmede

kullanıldıkları anlaşılmaktadır.(B.nr:274) Bunların dışında Sicil Defteri’nde

hayvanlarla ilgili fazla bir bilgiye rastlamadık. Belgelerimizde, bir kısım

hayvanların değerleri de verilmektedir:

Bir çift kara sığır ineği= 500 kuruş.289

Kara sığır tosunu= 150 kuruş,

Merkep= 100 kuruş,

Çift öküz = 850 kuruş,

Kara sığır inek= 185 kuruş.290

Kurbanlık koyun= 110 kuruş,

Camus ineği + 2 tane malak= 733 kuruş, 280 Bkz.,a.g.d., B.nr:292. 281 Bkz.,a.g.d., B.nr:184. 282 Zambaur, “kile”, İslam Ansiklopedisi, c.VI, s. 663-664. 283 Bkz.,a.g.d., B.nr:153-154. 284 Bkz.,a.g.d., B.nr:292. 285 Bkz.,a.g.d., B.nr:273. 286 Bkz.,a.g.d., B.nr:189. 287 Bkz.,a.g.d., B.nr:274. 288 Bkz.,a.g.d., B.nr:292. 289 Bkz.,a.g.d., B.nr:185. 290 Bkz.,a.g.d., B.nr:189, 273,292.

Page 96: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

86

Beygir = 600 kuruş291.

Çift sürmek için kullanılan hayvanların değerli oluşu dikkatimizi

çekmektedir. Bunun dışında bir beygirin merkepten altı kat daha pahalı olduğunu

görmekteyiz. Beygir, çift sürmekte, yük taşımakta ve binek olarak kullanılmakta

merkepten çok daha üstün olduğu için bu değer farkının ortaya çıktığı

düşünülebilir. Bir sığırın ortalama fiyatının 150 ile 250 kuruş arasında olduğunu

tespit edebilmekteyiz. Bir çift kara sığır ineği 500 kuruş iken, bir çift öküz 850

kuruş olarak ifade edilmektedir. Bu hayvanlarla beraber belgelerde ifade edilen

“beraberinde takım” ifadesi bu hayvanların çift sürmek için kullanıldığını

göstermektedir.292

4.4.6.Mehir Miktarları

Daha önce bilgi verdiğimiz gibi mehir, evlilik sırasında kız tarafına verilen

paradır. Mehir miktarları, halkın ekonomik seviyesini gösteren, önemli

verilerdendir. Nikah esnasında kız için belirlenen mehir miktarı, köylerle ilçe

merkezine ve ailenin ekonomik seviyesine göre değişkenlik arz etmektedir.

Defterde yer alan mehir i‘lamları genelde, boşanma veya kocanın ölümünden

dolayı, daha önce tahsil edilememiş olan mehir hakkını talep, konusunu

içermektedir. Bu konu ile ilgili üç adet belge bulunmaktadır. Bunların haricinde,

diğer bazı belgelerde de, mehir konusuna temas edilmiştir.293 Kız tarafının

ikametgah mahalli, mehir miktarlarını ve belge numaralarını aşağıdaki tabloda ele

almak istiyoruz:

Şekil: 4.2. Mehir Miktarları

291 Bkz.,a.g.d., B.nr:295. 292 Bkz.,a.g.d., B.nr:292. 293 Bkz.,a.g.d., B.nr:148,163,169,170,172,175,185,187,204,237,260,262,263,265,276.

Belge no İkamet yeri Mehr-i müeccel Mehr-i muaccel

148 Hoca Köyü 101 -

Page 97: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

87

163 Çeltikçi Köyü 101 -

169 Burhaniye Mh. 1400 2200

170 Hamzabey

Köyü

1000 -

172 Akhisar Köyü 301 -

173 Akhisar Köyü 251 -

175 Cuma Mahallesi 501 -

176 Muzal Köyü 201 -

185 İsaviran Köyü 201 -

187 Kurşunlu Köyü 351 -

204 Muzal

Köyü

101 -

237 Burhaniye

Mahallesi

501 -

260 Kozluca Köyü 500 1000

262 Hanlı Köyü 300 700

263 Hamidiye

Köyü

100 -

Page 98: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

88

Mehr-i muaccel bölümlerindeki değerlerin boş olmasının nedeni; Mehr-i

muaccel genelde evlilik sırasında, birleşmeden önce ve yukarıda belirtildiği üzere

peşin olarak verilmesidir. Mehr-i müeccelin ise, boşanma veya ölüm sonucuna

kadar verilmediğini görmekteyiz.294 Yukarıdaki tabloda mehr-i müeccel

bölümündeki değerler, ibra, talak veya terekeden hak talep etme belgelerinden

çıkarılan mehir miktarlarıdır. Mehr-i müeccel, kadının boşanma veya kocasının

ölümü gibi durumlarda kendisine iddet (dört ay, on gün) süresince yetebilecek

miktar kadar olmalıdır.295

4.4.7.Kullanılan Eşyaların Değerleri

İncelemiş olduğumuz şer’iyye sicil defterindeki terekeyle ilgili belgelerde,

1892 yılında İnegöl halkının kullandığı eşyaların değerleri de verilmektedir. Bu

bilgiler, halkın o günkü ekonomik durumu hakkında fikir edinmemize yardımcı

olmaktadırlar.

Bir örnek olarak; Yanya Vilayeti Korundus Nahiyesi’ne bağlı, Vilani Köyü

ahalisinden olup, İnegöl kazasına bağlı İsaviran Köyü’nde oturan Devlet-i Aliyye’nin

Rum milletinden iken bundan önce vefat eden Değirmenci Nikola oğlu Anastas’ın

terekesi şunlardan oluşuyordu;

Köhne kocuk = 111 kuruş

Dolma çifte tüfek (1) =75 kuruş

Tabanca çift (1) = 25 kuruş

294 Bkz.,a.g.d., B.nr:163,169,170,172,175,185,187,204. 295 Örnek mehir belgesi için bkz. Ekler (B.nr: 8).

265 Cuma

Mahallesi

151 -

276 Tokuş Köyü 501 1000

Page 99: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

89

Saat (1) = 21 kuruş.

Toplam = 221 kuruş

Değirmenci Nikola oğlu Anastas’ın değişik kişilerin zimmetindeki nakit

alacakları ile terekesi 8609 kuruş 20 paraya ulaşmaktadır. 296

İnegöl’ün Sinanbey Mahallesi’nde ikamet eden, Rumeli muhacirlerinden Nalbant

Mehmet Usta terekesi de aşağıdaki listeyi oluşturmaktadır;

Kullanılmış yorgan 1 (adet) = 20 kuruş 10para

Kullanılmış kilim (1) =68 kuruş

Eski yastık (6 adet), eski minder(1) =8 kuruş

Yün şilte (1) =12,2 kuruş

Kıl doldurulmuş yastık (6 adet) =10 kuruş

Şilte (1) =15,2 kuruş

Küçük bakır tas (3) =121 kuruş

Ev hırdavatı =15 kuruş

Büyük bakır bakraç (1) =24,1 kuruş

Küçük bakır bakraç (1) = 15 kuruş

Kapaklı bakır tencere (2) =18,2 kuruş

Kapaksız sahan (5 adet), Kapaklı tabak (2 adet) =20,1 kuruş

Eski bakır sahan (2 adet), çorba tası( 2 adet) = 11 kuruş

Sahan (2 ) ve kapak = 11,2 kuruş

Bıçak ile masat =6 kuruş

Sandık (1 ) ve içindeki hububat = 17 kuruş

Nalbant takımı =37,20 kuruş

Soba (1) hırdavat saire =9,2 kuruş

296 Bkz.,a.g.d., B.nr:232.

Page 100: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

90

Eski çul (1) =16 kuruş

Sepet şiş (19 hırdavat saire) =12,1 kuruş

Eski yorgan (1) pamuklu = 41 kuruş

Şiş (1) basma entari (1) = 9 kuruş

Eski bakır kapaklı tencere (1), mangal(1) = 11,2 kuruş

Sarık (1) entari (1) = 8,1 kuruş

Kumaş şalvar (1) Entarilik (2) =17,2 kuruş

Kumaş şalvar (1) çorap (5 adet) = 29,1 kuruş

Basma parça (1) Hacı örtüsü (1) =16,2 kuruş

Çorap (2 adet), uçkur (1) = 25 kuruş

Kocuk (2 adet) =62 kuruş

Küçük ayna ( 1 ) bardak (1) =2,2 kuruş

Küpe çift (1) =20 kuruş

Yüzük (1) =24 kuruş

Yüzük (1) =16 kuruş

İplik ile kuşak = 6,1 kuruş297

Toplam = 750 kuruş.

Nalbant Mehmet ustanın terekesi orta halli bir kişinin ev eşyalarından

oluşmaktadır. Evde, kilim, minderler, yastıklar ve yorgan gibi temel ihtiyaçları

karşılamakta kullanılan eşyalar bulunmaktadır. Bunların dışında tencere, tas, sahan

mangal, bakraç ve bıçak gibi mutfak eşyaları yer almaktadır. Ayrıca terekede sarık,

şalvar, uçkur, çorap, entarilik kumaş, hacı örtüsü kocuk gibi temel giyim eşyaları

göze çarpmaktadır. Muhtemelen düğün esnasında alınan evliliğin göstergesi iki

yüzük ile bir çift küpe de ziynet eşyalarını oluşturmaktadır. Terekesini toplam değeri

750 kuruştur.

297 Bkz.,a.g.d., B.nr:234.

Page 101: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

91

Cuma Mahallesi ahalisinden Recep Usta b. Emin terekesi; Küçük eski bakır tava (1) = 2,20 kuruş

Eski kocuk (1) = 20 kuruş

Hırdavat. = 100 kuruş

Kullanılmış küçük iğne kabı (46) = 4,20 kuruş

Küçük yorgan (4) = 2,20 kuruş

Çarık (1) = 10 kuruş

Eski kürek (1) = 20 kuruş

Çekiç (4adet) = 11,20 kuruş

Küçük çekiç (2) = 2 kuruş

Kosa taşı = 20 kuruş

Hurda burgu ve takım parçaları = 15 kuruş

Burgu (1) = 3 kuruş

Bıçak yüzü (20 adet) = 5,20 kuruş

Bıçak sapı (40 adet) = 15,20 kuruş

Adi çekiç (1) = 1,20 kuruş

Oluk (1) = 1,20 kuruş.298

Toplam = 237 kuruş.

Terekesinden anlaşıldığına göre Recep Usta demirci ustası olmalı. Çekiçler,

bıçak yüzleri, oluk ve kürek gibi eşyalar bunu göstermektedir. Bunların dışında tava

yorgan, çarık ve kocuk gibi zaruri ihtiyaçları karşılamaya yönelik birkaç parça eşya

Recep ustanın terekesini tamamlamaktadır. Recep Usta’nın terekesinin toplam değeri

237 kuruştur.

Burhaniye Mahallesi sakinlerinden Bursalı Ernur Cafer Ağa terekesi;

Kullanılmış perde (6 adet)=25kuruş

Köhne lamba çift (1) =35 kuruş

Karyola (6 adet) =200 kuruş

Masa (6), ocak (1 ) = 435 kuruş 298 Bkz.,a.g.d., B.nr:270.

Page 102: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

92

Masa =45 kuruş299

Toplam =740 kuruş

Ernur Ağa’nın terekesindeki 6 adet karyola başka terekelerde

karşılaşmadığımız ev eşyalarındandır. Masa ve karyola sayısının fazla olması Ernur

Ağa’nın ailesinin nüfusunun fazlalığından veya misafirinin çok olmasından dolayı

olmalıdır. Terekenin toplam değeri 741 kuruştur.

Sinanbey Mahallesi sakinlerinden Yusuf Ali Ağa terekesi;

Bakır bakraç (1) =31 kuruş

Bakır tavası (1) =20 kuruş

Bakır Çorba sahanı (1) =10 kuruş

Bakır Kevgir (1) =14 kuruş

Kullanılmış çul (1) =80 kuruş

Hırdavat saire =25 kuruş

Yün yastık (3) =9 kuruş

Yorgan (1) ayrık yastık (1) =35 kuruş

Yumurta tavası(1) =20 kuruş300

Toplam =241 kuruş

Yukarıda vermiş olduğumuz terekeler, ekonomi seviyesi orta halli olan

kişilere aittir. Halkın çoğunluğunun, adı geçen eşyalara sahip olabilecek bir gelir

seviyesine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Şimdi de, ekonomik seviyesi iyi olan

birinin terekesine örnek vermek istiyoruz;

Bursa’nın Hoca Ali mahallesinde sâkin Numan zade Ali Nihat Efendi’nin eşi

olup İnegöl kazası mahallelerinden, Cuma Mahallesi’nde babası Hacı Muharrem

Efendi ve validesi yanlarında geçici ve misafir olarak bulunurken vefat eden Vasfiye

Hanımın terekesi aşağıda görüldüğü gibidir;301

İki arşın miktarı kullanılmış lahuri şal = 200 kuruş 299 Bkz.,a.g.d., B.nr:272. 300 Bkz.,a.g.d., B.nr:273. 301 Bkz.,a.g.d., B.nr:282.

Page 103: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

93

İki adet lahuri boyun şalı = 100 kuruş İki adet Horasan işi şal = 150 kuruş İki adet Türkmen işi kilim = 500 kuruş Elmas taşlı bir adet iğne = 800 kuruş Elmas taşlı diğer iğne = 200 kuruş Bir çift elmas taşlı küpe = 400 kuruş Elmas ve zümrüt taşlı bir adet yüzük = 150 kuruş Toplam = 2500 kuruş.

Vasfiye Hanımın terekesini oluşturan eşyaların toplam kıymeti 2500 kuruş

etmektedir.

Bu itibarla, terekelerden halkın farklı ekonomik seviyelerde olduğunu

anlayabilmekteyiz. Halkın büyük çoğunluğunun terekesi ise, öncelikle bir evin temel

ihtiyacı olan eşyaları kapsamaktadır.

4.4.8. Vakıf

İncelemiş olduğumuz C-233 Numaralı İnegöl Şer‘iyye Sicili Defteri’nde,

vakıf ile ilgili üç adet belge bulunmaktadır. Bu genel belge sayısına göre çok az bir

miktarı ifade etmektedir. Vakıf sözlükte: Hapsetmek, alıkoymak, durmak

anlamındadır. Sicil kayıtlarını ilgilendiren bir terim olarak: Menfaati kullara ait

olmak üzere bir malı kendi mülkünden çıkarıp bağışlamak demektir. 302

Osmanlılar`da vakıf müessesesinin bir hayli yaygın olduğunu görmekteyiz.

Çünkü Osmanlılar vakıf müessesesini, sosyal güvenliğin ve dayanışmanın bir esası

olarak görmüşlerdir. Bu nedenle kişilerce birçok vakıf kurularak toplumun

hizmetine sunulmuştur.

302 Geniş bilgi için bkz., Bilmen, a.g.e., c. IV, s. 284-380 ve c. V, s. 5-115; Zuhaylî, a.g.e., c. X, s.

243-314; Pakalın, a.g.e., “vakıf”, c. III, s. 577-580.

Page 104: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

94

Defterimizde verilen bilgilere göre, vakıfların Evkâf-ı Hümâyûn Nezâreti`nin

gözetimi altında olduklarını görmekteyiz.303 Bunu, belgelerde geçen “Nezaret-i

Evkaf-ı Hümayün Mülükânesine mülhık…” ifadesinden anlamaktayız. Vakıflar

kuruluş amacına göre farklı isimler alıyorlardı. Belgelerde geçen vakıfları “Avarız”

ve “İcareteynli” vakıflar olarak iki ana grupta toplamak mümkündür:

4.4.8.1 Avârız Vakıfları

Avarız vakıfları, geliri bir köy veya mahalle ahalisinin beklenmedik

ihtiyaçlarına sarf edilmek üzere tesis edilen vakıflardır. Başlangıçta vatan ve din

müdafaası için belirecek “donatım ve masrafları” karşılamak üzere kurulan avarız

vakıfları, zamanla gaye itibariyle genişlemiş ve şehirlerdeki belediye, bayındırlık

hizmetleri ile köy ve mahallelerdeki sosyal hizmetleri finanse eder duruma

gelmişlerdir. Bu vakıflardan istifadede din farkı gözetilmemiştir. Esnaf

teşkilatındaki avarız sandıkları da bu çeşit vakıflardandır. Önceleri, mütevellîleri

tarafından idare edilen ve Evkâf Nezâreti’nce kontrolü yapılan avârız vakıfları,

1869 yılında önemli bir kısmı itibariyle belediyelere devredilmiştir. Cumhuriyet

döneminde çıkarılan 1580 sayılı kanun ile de bu devir tamamlanmıştır. 304

Bu çerçevede 178-2 numaralı belgede; Lütfiye köyünde iki katlı bir evle,

çevresindeki dört dönüm araziyi, Bosna muhacirlerinden ashab-ı hayrat ve’l

hasenat Receb b. Hasan b. Paşo b. Paşo b. Paşo b. Mustafa b. Mehmet b. Ali ve

Aliye ile, İhsan b. Hasan b. Derviş Dişlubek Adem b. Süleyman b. Süleyman

isimli kişiler hasbeten-lillah (Allah rızası için) vakfetmişlerdir. Bunun gelirinin

cami-i şerife hatip olanlara ait olmasını, zamanla şartlar değişirse, fakir

müslümanların ihtiyaçları için sarf olunmasını şart koşmuşlardır.

4.4.8.2.İcareteynli Vakıflar

İcâreteyn muamelesi, hukukî mahiyeti itibariyle uzun süreli bir kira akdidir.

İcâreteyn mutasarrıfının sahip olduğu tasarruf hakkı, nev-i şahsına münhasır bir

303 Bkz.,a.g.d., B.nr: 178(2),284,300. 304 Cin- Akgündüz, a.g.e., c.II, s.36.

Page 105: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

95

sınırlı aynî haktır. Çünkü icâreteyn mutasarrıfı, bu hakkını istediği şekilde kendisi

kullanabildiği gibi, başkasına devredebilmekte ve mirasçılarına da intikal

ettirebilmektedir. İcâreteyn muamelesinin yapılabilmesi, daha doğrusu bir vakfın,

icâreteynli vakfa çevrilebilmesi için vakıf malın harap olması, tamiri için geliri

bulunmaması ve de mahkemenin kararı ile padişahın tasdiki gibi şartlar aranır.305

İncelemekte olduğumuz belgeler içinde bu şekilde bir vakıf bulunmaktadır:

300 numaralı belgemizde, Hamzabey köyünde iki köprü bir cami-i şerifin bu

tür vakıflardan olduğunu görmekteyiz.

Yine 236 numaralı belgemizde; Burhaniye mahallesinde oturan Ermeni

milletinden Serkez oğlu Nikohi ile Kaşıkçı zade Mehmet Ağa arasında Bidayet

Mahkemesi’nde bir davalaşma söz konusudur. Nikohi, Ahi Yusuf vakfından olan

ve 306 senesinde yanan bir değirmenin yerine, kendi emeği ile yenisini inşa eder.

Kavaklar dibi diye bilinen yerdeki değirmen 576 hisseden ibarettir. Bunun 144

hissesi Mehmet Ağa’ya aittir. Nikohi, murislere, Mehmet Ağa’ya ve hakime

danışmayıp, kira bedeli olan 100 kile buğday ile 50 kile mısırı da vermediğinden

mahkemelik olurlar. Nikohi davanın Nizamiye mahkemesinde görülmesi

gerektiğini söylemektedir. Bidayet Mahkemesi’nden, resmî senedi ve kuyûdu

bulunan bu tür icariyetli vakıflara Şer‘iye Mahkemeleri’nin baktığı kararı çıkar.

305 Cin-Akgündüz, a.g.e. c. II, s. 35-57 ve 294-295.

Page 106: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

96

SONUÇ

1313-14 H.- 1892-93 M. tarihli C-233 numaralı İnegöl Şer‘iyye Sicili’nin ilk

74 sayfasını ( 37 varak) inceledik. İncelemiş olduğumuz bölümde farklı konuları

içeren belgeler içerisinde sayıca en fazla yeri vekalet belgeleri teşkil etmektedir. Onu

hisse davaları, vesayet ve tereke belgeleri takip etmektedir. Tüzel kişilik olarak ise üç

adet vakıf belgesi mevcuttur. Bunların haricinde belgelerde nafaka, nikah, borç

davası vb konular işlenmektedir.

İlk bölümde Şer‘iyye sicillerinin tarih ilmi açısından önemine değinerek

Şer‘iye mahkemelerinin işleyişi hakkında bilgiler verdik. Bu mahkemelerde görev

yapan, başta kadı olmak üzere diğer personeli tanıttık. Şer‘iye mahkemelerinin tarihî

seyri içerisinde geçirdikleri değişikliklere değindik.

İnegöl’ün tarihini incelediğimiz bölümde, ilçenin Osmanlı devletinin

kuruluşu ile aynı tarihte fethedildiğini gördük. Osmanlının kuruluş yıllarında

İnegöl’ün stratejik bir öneme sahip olduğunu tespit ettik. İnegöl’ü fetheden, Osman

Bey’in silah arkadaşı Turgutalp olduğu için buraya Turgut ili de denildiğini

müşahede ettik. İnegöl’e büyük hizmetlerde bulunmuş olan Sadrazam İshak Paşa’nın

hayatı ve yaptırmış olduğu külliyesi hakkında bilgiler vermeye çalıştık.

İncelediğimiz belgelerden, İnegöl’ün her mahallesinde ve müslüman

köylerinde camilerin bulunduğunu tespit ettik. Şahitlerin tezkiyesi konusunda

kendilerine müracaat edilmesinden yola çıkarak o dönemdeki imam ve muhtarların

isimlerine de ulaşma imkanı bulduk. O dönemdeki mahalle isimlerinin bugün de

korunduğunu, sadece belgelerimizde geçen “Muradiye Mahallesi” isminin

günümüzde kullanılmaması dikkatimizi çeken bir husus oldu.

Gayr-i müslimlerle ilgili belgelerden yola çıkarak onların yerleşim yerlerini,

mesleklerini ve Müslümanlarla ilişkilerini tespit etmeye çalıştık. Bunun sonucunda

onların müslüman halkla iyi ilişkiler içerisinde olduğunu tespit ettik. Bu fikre Gayr-

i Müslimlerin değişik idari görevlerde bulunması ve farklı din mensupları arasında

husumetin olmayışı da bu kanaatimizi desteklemektedir. Husumet konusunda sadece

Page 107: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

97

bir adet belge bulunmaktadır. Bu konudaki, dava ise gayr-i müslimin lehine

sonuçlanmıştır. Gayr-i müslimlerin değirmencilik, sarraflık, dülgerlik ve araba

imalatı gibi mesleklerle meşgul olduklarını belirledik.

Sicil kayıtlarındaki belgeler içerisinde sadece bir tanesinin boşanma ile ilgili

olması bizde o dönemdeki aile yapısının sağlamlığı kanaatini uyardı. Yine muhala‘a

(kadın tarafından gelen istekle anlaşarak boşanma) ile ilgili belgeler, kadının da

boşanma hakkına sahip olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır. Kadının ve çocuklarının

haklarını muhafaza adına, takdir edilen nafakalar da, onların kanunun himayesi

altında olduklarını göstermektedir.

Tereke konusunu içeren belgelerden faydalanarak, o dönemde kullanılan ev

ve giyim eşyaları konusunda bilgi sahibi olabilmekteyiz. Vekalet konusu ile ilgili

belgelerde evlerin rehin olarak gösterilmesinden istifade ile, o dönemdeki ev

mimarisini belirlemeye çalıştık. Evlerin genelde 2 katlı ve bahçe içerisinde olduğunu

tespit ettik.

Kişileri tanımlama amacıyla kullanılan bazı lakaplardan, XIX. yy sonlarında

ilçe halkının mesleklerine ulaştık. Arabacılık, debbağlık, nalbantlık, kaşıkçılık,

kasaplık, dülgerlik gibi meslek dallarının olduğunu belirledik.

Ekonomi ile ilgili yıllık enflasyon oranını, verilen borçlardan yola çıkarak

elde ettik. Yine evlerin değerini ve kira miktarlarını belgeler ışığında, tahmini olarak

belirlemeye çalıştık. Bölüştürülen terekelerden resmi kesinti miktarlarını ve

yüzdelerini tespit ederek tablo halinde gösterdik. Kesintiler toplamının %2,7 ile %4,4

arasında olduğunu tespit ettik. Yine yetimlerin babalarından kalan mallarının, onların

rüşdüne değin Eytam Sandığı’nda onlar için korunup, işletildiğini gördük. Eytam

Sandığı’nda paranın işletilme sistemine değindik.

Page 108: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

98

KAYNAKÇA

Kitaplar:

AKGÜNDÜZ , Ahmet, Şer’iyye Sicilleri, TDAV. yay., İstanbul 1988.

AKGÜNDÜZ, Ahmet - Said ÖZTÜRK, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV yay., İstanbul

1999.

Ana Britannica Genel Kültür Ansiklopedisi, “Kile”, Ana Yayıncılık ve Sanat

Ürünleri Pazarlama, İstanbul 1986-1987.

AŞIKPAŞAZADE, Tarih-i Aşık Paşazade, Haz. Nihal Atsız, İstanbul 1970.

AYKUT, Şaban, Büyük Bursa Tarihi Antolojisi, Hat matbaası, Bursa 2000.

AYVERDİ, E.H., Fatih Devri Mimarisi, C.IV, İstanbul 1974.

BALTACI, Cahit, İslam Paleografyası, M.Ü.İ.Fak. Yay., İstanbul 1989.

BALTACI, Cahit, 15-16. Asırda Osmanlı Medreseleri, İrfan Matbaası, İstanbul

1976.

BİLMEN, Ömer Nasuhi, Hukukı İslâmiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, I-

VIII, Bilmen Yayınevi, İstanbul 1988.

CİN, Halil- Ahmet, AKGÜNDÜZ, Türk-İslâm Hukuk Tarihi, I-II, Timaş

Yayınları, İstanbul, 1990.

ÇAKMAK, Şakir, Erken Dönem Osmanlı Mimarisinde Taç Kapılar, T.C.K.B.

yay., Ankara 2001.

DANİŞMEND, İ.Hami, İzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, Türkiye yayınevi,

İstanbul 1971.

DARKOT, Besim, İslâm Ansiklopedisi, MEB Yayınları, İstanbul 1977.

DEMİRALP, Yekta, Erken Dönem Osmanlı Medreseleri, T.C.K.B. yay., Ankara

1999.

EKİNCİ, Yusuf, Ahilik, Talat matbaası yay. İstanbul 2001.

Erken Dönem Osmanlı Sanatı, Komite, T.C.K.B., yay. İzmir 1999.

Page 109: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

99

EVLİYA ÇELEBİ, Tam Metin Seyahatnâme, Sad: Mümin Çevik, Üçdal Neşriyat,

I-X, İstanbul 1985.

GORDLEVSKİ, Anadolu Selçuklu Devleti, çev: Azer Yaran, Onur yay. Ankara

1988.

GÜLVAHABOĞLU, Adil, Ahi Evran Veli ve Ahilik, Memleket yay. Ankara

1991.

HAMMER , Büyük Osmanlı Tarihi, Emir Basım Yayım, İstanbul 1998.

HOCA SADEDDİN, Tacut-Tevarih, Sad: İsmet Parmaksızoğlu, Kültür Bakanlığı

yay. Ankara 1979.

İBN-İ BİBİ, Anadolu Selçuklu Devleti Tarihi, çev. M. Nuri Gencosman, Uzluk

Basımevi, Ankara 1941.

İHSANOĞLU, Ekmeleddin, Osmanlı Devleti Tarihi, I-II., Zaman yay. İstanbul

1999.

KAHRAMAN, Kenan, Geçmişten Günümüze İnegöl, İnegöl Kültür Sanat ve

Yardımlaşma Vakfı yay., İstanbul 1992.

KAPLANOĞLU, Raif, Bursa Yer Adları Ansiklopedisi, Bursa Ticaret Borsası

Kültür yay., İstanbul 1996.

KARAMAN, Hayrettin, Mukayeseli İslâm Hukuku, I-III, Nesil Yayınları, İstanbul

1991.

_____, Anahatlarıyla İslâm Hukuku,I-III, Ensar Neşriyat, İstanbul 1991.

KESKİOĞLU, Osman, Fıkıh Tarihi ve İslâm Hukuku, Müftüoğlu Yay., Ankara

1969.

KRAMERS, J.H., “mahalle”, İslam Ansiklopedisi, c.VII, MEB yay., İstanbul, s.245, 1977.

KÜTÜKOĞLU, Mübahat S., Osmanlı Belgelerinin Dili, Kubbealtı Akademisi

Kültür ve Sanat Vakfı yay., İstanbul 1994.

Meydan Larousse Büyük Lûgat ve Ansiklopedi, Meydan Yayınevi, İstanbul

1981.

Page 110: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

100

MÜNECCİMBAŞI, Ahmet Dede, “Sahaifü’l–Ahbar Fî Vekayi‘ü’l-Âsar”,

Tercüman Gazetesi yay., 1001 Temel Eser, (ty).

Osmanlı Devleti Tarihi, (Komisyon), Feza Gazetecilik A.Ş. Yay., c.I-II, İstanbul

1999.

ÖZCAN, Ruhi, İslam Hukukunda Hısımlık Nafakası, Çağlayan yay. İzmir 1996.

ÖZTUNA, Yılmaz, Büyük Osmanlı Tarihi, c.I, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1994, s.88.

TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, Turan Neşriyat.,İstanbul 1971.

UMAR, Bilge, Türkiye’deki Tarihsel Adlar, İnkılap kitabevi, İstanbul 1993.

UZUNÇARŞILI, İ.Hakkı, Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, T.T.K. yay.,

İstanbul 1998.

,Osmanlı Devletinde Merkez ve Bahriye Teşkilatı, T.T.K. yay. Ankara

1984.

ÜLGEN A.Sami, “İnegöl İshak Paşa Mimari Manzumesi”, Vakıflar Dergisi, c.IV.

YILDIRIM, Suat, Kur’ân-ı Hakîm ve Açıklamalı Meali, Feza Gazetecilik, İstanbul

1998.

ZAMBAUR, E.V., “kuruş”, İslam Ansiklopedisi, c.VI, MEB yay., İstanbul, s.1024, 1977.

Yurt Ansiklopedisi, Anadolu yay., İstanbul 1981.

ZUHAYLÎ, Vehbe, İslâm Fıkhı Ansiklopedisi (Trc: Komisyon), I-X, Risale

Yayınları, İstanbul 1994.

Bildiriler:

“I. Uluslar Arası Ahilik Kültürü Sempozyum Bildirileri”, Kültür Bakanlığı yay.

Ankara 1993.

Tezler:

YAZICI, Tülay, 1530 (937) Tarihli Tapu Tahrirat Defterine Göre İnegöl,

Yarhisar ve Pazaryeri Kazlarının Genel Durumu, Bitirme Tezi

Çalışması, Bursa, 1998.

Page 111: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

101

YILDIZ, Bilal, , XX. yy Başlarında Denizli, Yüksek Lisans Tezi, Isparta 2005.

Lügatler:

DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi

yay. Ankara 2002.

PAKALIN , M. Zeki, Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, c.I-III., M.E.

Basımevi, İstanbul 1946.

Page 112: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

102

EKLER

Harita: İnegöl İlçesi

Page 113: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

103

Resim:1- İnegöl İshak Paşa türbesi. Resim:2- İnegöl İshak Paşa Camii.

Page 114: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

104

Resim.3- İnegöl Ortaköy Karacabey Kervansarayı. Resim:4-Belediye Çarşısı ( Kapalı Çarşı).

Page 115: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

105

Resim 5: İnegöl İshak Paşa Medresesi. Resim:6 İnegöl Cafer Paşa Kervansarayı (Beylik Hanı).

Page 116: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

106

Belge:1- Burhaniye mahallesinden Mustafa Rüşdi Efendi’nin Eytam Sandığı’ndan aldığı borç için Süleyman Efendi’yi vekil tayin etmesine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:147)

Page 117: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

107

Belge 1’in Transkripsiyonu: Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazası

mahallâtından Burhaniye mahallesinde sakin sahib-i arz-ıhal Mustafa Rüşdi Efendi kaza-i

mezkurun hâlâ Eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i Mehmet mahzarında takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i

an’il meram edip Müdür-ü mümâ ileyh Nuri Efendi müteveffa Çulcu oğlu Kadir ve Boşnak

Veysel Ağa ………..karyesinden Ali oğlu ve Kulaca karyesinden Yusuf kahya oğlu

eytamının Eytam sandığı’nda mevcut nukut malından L.O.yüz kuruş hesabıyla bana 2204

kuruş 30 para idane ve teslim ve ben dahi yedinden istidâne ve ahz-u kabz ve umuruma sarfla

istihlak edip meblağı merkum ile semeni işbu tarih ve vesikadan bir sene tamamına değin

müeccel ve mev‘ûd….. yine eytam-ı mezbur malından müdiri mümâ ileyh yedinden L.O.

kezalik yüz kuruş hesabıyla iştirâ ve kabz eylediğim bir cilt Ali efendi fetvası semeninden

dahi244 kuruş 10 para ki carreteyn-i mezkureteynden min haysül mecmu 2449 kuruş eytam-ı

mezbur malından müdür-i mümâ ileyhe vacib-ül edâ ve lâzım-ul kazâ deynim olmağın işbu

yedim de mülküm ve malım olan mahalle-i mezkurede …. tarafları …….Mustafa ve Boşnak

Ali Efendi ve saraç İbrahim ve tarik ile mahdut bir babhane me‘a arsası meblağı mecmu-u

mezkur mukabilesine bey‘ bil vefa tarikiyle rehin ve vaz‘ ve vech-i layıkı üzere müdür-i

mümâ ileyhe teslim ve ol dahi irtihane ve kabz-u tesellüm eyledikten sonra mârr-u’z zikr

hane-i mezkuru müdür-i mümâ ileyh yine bana iade teslim ve ben dahi yedinden isti‘are

ve’l kabz-u kabul, rehin olmak üzere tarîkul âriye vaz‘ı yed ederim dedikte medyûn-u müma

ileyh yine meclis-i ma‘kud-u mezkurede kaza-i mezkurun Cuma mahallesinden Süleyman

Efendi ibn-i Mehmet mahzarında takrir-i kelam edip hakikat-ı rehin hükmünde olmakla

ecel-i mezkur hulûlünde meblağı mezkur eda olunmayıp fekk-i rehin mümkün olmaz ise

hane-i mezkuru âhara bey‘ ve ferağa ve kabz-u semene ve semeninden meblağı mezkuru

edaya ve fazla kalır ise bana i‘taya ve noksanı zuhurunda bizlere rücûa ve hususa-i mezkure

mütevekkıf olduğu umurun küllisine küllema……… rehinde meşruta vekaleti devriye-i

sahiha-i şer‘iye ile tarafımdan mümâ ileyh Süleyman efendiyi vekîl naib münab nasb ve

tayin eyledim dedikte ol dahi vekaleti mezkureyi kabul ve hizmeti lâzimesini kemâ yenbeği

edaya taahhüt ve iltizam etmeğin mâ veka‘a bit taleb ketb olundu. Fî yevmi’s sabi‘u ve’l ışrin

min şehri Rabî‘u’lahir sene selase aşere ve selase miete ve elf / 1313

Page 118: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

108

Belge:2- Hoca Köyü’nden Kadriye hatunun eşi Ali’den muhala‘a yolu ile boşanmasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:148)

Page 119: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

109

Belge 2’nin Transkripsiyonu:

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dâhilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazası

kurasından sahibe-i arz-ıhal ma‘rifetü-z zat Kadriye Hatun ibnet-i Ömer kaza-i mezkur

Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘imizde hâlâ zevc-i muhal‘i karye-i

mezkure sakinlerinden Bosna muhacirlerinden Halil Ağa’nın Ali bin Mustafa mahzarında

takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram edip mezbur Ali 101 kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle

tezevvüc ve dahilim olduğu halde mabeynimizde hüsn-ü mu‘aşeret ademi… ..mihr-i

müeccel-i mezkur ile nafaka-i iddet-i ma‘lume ……süknam üzerime olmak veya i‘lam-ı

….mezbur Ali zimmetinde alacak hakkım olan 1760 kuruştan 400 kuruşu bana teslim ve i‘ta

etmek üzere zevcem mezbure ile muhale‘e-i sahiha-i şer‘i ile nefsimi hal‘ eylediğimde ol

dahi hal‘i mezkuru be‘de’l kabul meblağı mezkur 400 kuruşu tamamiha ahz-u kabz edip mâ

‘ada ……..ve saireye ve hukuk-u zevciyete müte‘allik âmme-i dava ve kâffe-i metalibattan

mezbur Ali’nin zimmet-i ibrası âm-ı sahiha-i şer‘i ile ibra ve iskat eylediğimde ol dahi ber

vech-i muharrer ….zimmet-i ibrâ ve iskat ve yine her birimiz âherin ibrâsını kabul eyledik

dedikte, mezbure Kadriye Hatun’u sadire olan bi’l-cümle kelimât-ı meşruhasını mezbur Ali

vicahen tasdik etmeğin ma veka‘a bi’t-taleb ketbolundu. Fî yevmi’t tasi‘u min şehri Receb’i-

l ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf 1313

Şuhud’u-l hâl mahkeme-i şer‘iye küttabesinden Mustafa Rüşdi Efendi ibn-i Kasım

muhzır Haşim Efendi ibn-i ……ve ğayrihim mine’l hazırîn.

Page 120: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

110

Belge:3- Sinanbey Mahallesi’nden Şerife hatunun terekesinin hisselerinin mirasçıları arasında taksimine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:150)

Page 121: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

111

Belge 3’ün Transkripsiyonu:

Sinanbey mahallesinde vaki‘ tarafları Derviş Ali ve…..Mustafa haneleri ve mâu- cârî ve

tarik-i âm ile mahdut bir Babhane. İnegöl’ün dana çayırı nam mevkiinde bir tarafı Şerife, bir

tarafı Hafız Ahmet çayır ve yol ile mahdut 3750 zira‘ …….bahçesi

İnegöl kazasının Sinanbey mahallesi sakinlerinden iken bundan mukaddem vefat eden

Seyit oğlu kerimesi Şerife Hatun ibnet-i Abdullah’ın veraseti zevc-i metrukü Osman bin

Abdullah ve sulbiye-i kebire kızı Emine ve validesi Hatice bint-i İsmail ve amca zadesi oğlu

Ahmet Efendi ibn- Ali’ye münhasıra olduğu mahalle-i mezkur heyet-i ihtiyariyesinden mevrût

bir kıt‘a şahadetname mealinden müsteban olmakla melse-i mirasları 12 sihamdan ibaret olup

siham-ı mezbureden 3 sihamı zevc-i mezbur Osman’a ve 2 sihamı ümm-ü mezbure Hatice’ye ve

6 sihamı bint-i mezbure Emine’ye isabeti be‘de’t tahakkuku’ş şer‘i, müteveffa mezbure Şerife

Hatun’un mutasarrıf olduğu ve bâlâda hudutları muharrer hane ve bahçeyi ber vech-i meşruh

sihamı.verese-i mezbûrûn uhdelerine muamele-i intikaliyelerinin icrası için işbu taksim tezkeresi

İnegöl Tapu ve Emlak kalemlerine i‘ta kılındı. 23 -Receb’-l-ferd 313.

Page 122: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

112

Belge:4- El-Hac Hafız Hüseyin Efendi ibn-i El-Hac Salih’in Mekke-i Mükerrem’de vefat

etmeden önce yapmış olduğu vasiyetine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:162)

Page 123: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

113

Belge 4’ün Transkripsiyonu:

An-asl Saray Bosna’nın ……..mahallesi ahalisinden olup güzeran edip 1311 senesinde

……vefat eden .bin El-Hac Hafız Hüseyin Efendi ibn-i El-Hac Salih Abdullah veraset-i li-

ebeveyn er-karındaşı ……Mehmet Ağa Atanur El-Hac Salih’e münhasıra olduğu şer‘en zahir ve

nümayan olduktan sonra müteveffayı mezbur El-Hac Hafız Hüseyin Efendinin ber vech-i âti

.muhtarı olduğunu iddia eden Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına tabi‘

İnegöl kazası mahallatından Burhaniye mahallesi ahali-i mu‘teberanından ve mezkur Saray

Bosna muhacirlerinden sahibûn-u arz-ı hal işbu baisetü’ kitab imam Ahmet Efendi ibn-i

Mehmet Ali Galip Efendi ibn-i Mehmet ve Çelebi zade Mehmet Ağa ibn-i Bay-ram ve

Abdülhamit Efendi ibn-i Zeynel nâmûn kimesneler kaza-i mezkur Bidâyet mahkemesine mahsûs

odada ma‘kûd meclis-i şer‘i-şerif……yine mahalle-i mezkurede sakin muhacirîn-i merkumeden

……….Mehmet Ağa ibn-i İbrahim mahzarında her biri dava ve takrir-i kelam ve tabir-i ani’l

meram edip müteveffayı mezbur El-Hac Hafız Hüseyin Efendi ibn-i El-Hac Salih Mekke-i

Mükerremede hayatında vefatından bir mah mukaddem müsafiretle sakin olduğu Mekke-i

mükerremede Bosna delili Şeyh ….. vekaletinden …..teala vefat eylediğinde Mekke-i

mükerremede ve Bosna’da olan cem‘i terikem ve zimem-i nâsda bulunan hukukum ahz ve kabz

olunup sünnet-i seniye üzere levazım-ı techiz-i tekfinim görülüp duyun-u.müsbetem zuhur

ederse be‘de’l eda baki kalan terikemin sülüsü semt-i mezkureden salifü’z zikr Burhaniye

mahallesinin civarında lüzum görülecek hayrata Bakkalbaşı Mehmet Ağa reyiyle harç ve sarf

oluna deyû vasiyet ettiğinde işbu hazır bi’l cümle müma ileyh Mehmet Ağa’yı gıyaben vasi-i

muhtar nasp ve tayin eyledikten sonra mezbur hazır hafız Hüseyin Efendi ….vefat etmeğin

müma ileyh Mehmet Ağa el-yevm vesayet-i mezkureyi tenfiz etmemekte bulunduğundan sual

olunup tenfiz-i vesayesi için müma ileyh Mehmet ğa’ya kıbel-i şer‘den tenbih olunmak

muradımızdır dediklerinde, gıbbe’s sual müma ileyh Mehmet Ağa cevabında, müteveffayı

mezbur El-Hac Hafız Hüseyin Efendinin ber vech-i meşruh vasiyeti malumum değildir deyû

inkarına mukarin müdde‘ûn-u mezbûrûndan ber vech-i meşruh müdde‘alarına mutabık beyine

talep oldukta, udûl, ehrar rical-i müsliminden ve salifü’z zikr Burhaniye mahallesi ahalisinden ve

muhacirin-i merkumeden müteveffayı mezburun refiklerinden Hazal zade El-Hac Salih Ağa ibn-i

El-Hac Ahmet bin El-Hac Salih ve kaza-i mezkurun Cuma mahallesi ahali-i muteberanından ve

muhacirin-i merkumeden Hacı Mustafa bin Salih bin Mustafa nam kimesneler li-ecli’ş şehade

meclis-i şer‘e hazıran olup esrü’l istişhad fi’l hakika refikimiz bulunan müteveffayı mezbur

İslamuyen El-Hac Hafız Hüseyin Rakım Efendi ibn-i El-Hac Salih, hal-i hayatında vefatından

bir mah mukaddem müsafiretle sakin bulunduğumuz Mekke-i mükerremede Bosna delili

Page 124: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

114

Şeyh…..efendi vekaletinde bizim huzurumuzda be ba berat-ı teala vefat eylediğimde Mekke-i

mükerremede mükerremede ve Bosna’da olan cem‘i terikem ve zimem-i nâsda bulunan

hukukum ahz ve kabz olunup sünnet-i seniye üzere levazım-ı techiz-i tekfinim görülüp duyun-

u.müsbetem zuhur ederse be‘de’l eda baki kalan terikemin sülüsünü ihraz ve sülüsü mezkureden

mâru’z zikr Burhaniye mahallesinin civarında lüzum görülecek hayrat ve mirasa, İnegöl’de

Burhaniye mahallesinde sakin Bakkalbaşı Mehmet Ağa ibn-İbrahim reiyle harç ve sarf oluna

deyû, vasıyet tenfizine işbu hazır müma ileyh Mehmet Ağa’yı vasi muhtar nasp ve tayin

eyledikten sonra Mekke-i mükerreme …………….vefat eyledi, biz bu hususa ber vecihle

şahitleriz şahadet dahi ederiz deyû her biri müttefekul’lafz ve‘l mana edayı şehadet-i şer‘i

ettiklerinde, şahidan-ı mezburan mensup oldukları salifü’z zikr Burhaniye mahallesi ahali-i

muteberanından Kemandar zade Ahmet Ağa ibn-i Hamit ve ve Yenü zade İbrahim Ağa ibn-i El-

Hac Abdullah ile mezkur Cuma mahallesinin imamı Emin Efendi ibn-i Emin ve muhtarı İsmail

Efendi ibn-i Osman evvelen ba varaka-i mesture sırren ve be‘dehu mezburun ile yine mezkur

Burhaniye mahallesi ahali-i muteberanından Mehmet Ağa ibn-i Nezir bin Abdullah ve Abdi Ağa

ibn-i Ahmet bin Abdurrahman ile mezkur Cuma mahallesi ahali-i muteberanından Hacı Mehmet

bin Halil bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş şehade idükleri

iş‘ar ve ihbar olunmağın mucibiyle işbu vasiyet be‘de’l hükm ve’t tenbih ma veka‘a bi’t talep

ketbolundu.Fi yevmi’l âşirü min şehri Recebü’l- Ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf

1313.

Page 125: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

115

Belge:5- Çeltikçi Köyü’nden Zeliha hanım ölen kocası Ahmet b. Süleyman’ın

Arzuhalci Sait Efendi’den alacaklı olduğu 50 kuruştan kendi hissesi olan 12,5 kuruşu talep

davasına dair i‘lam. (A.g.d.B.nr:163).

Page 126: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

116

Belge 5’in Transkripsiyonu:

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına tabi‘ İnegöl kazası

kurasından Çeltikçi karyesi sakinlerinden sahibe-i arz-ı hal marifetü’z zat Zeliha bint-i

Ahmet kaza-i mezkur Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘imizde kaza-

i mezkurun Orhaniye mahallesinde sakin arzuhalci Sait Efendi ibn-i Hafız Ali mahzarında

bitav‘iha takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram edip 101 kuruş mihr-i müeccel tesmiyesiyle

zevc-i dahilim olduğu halde işbu güzeran eden 311 senesi şehr-i Eylül’ü 16. günü sakin

bulunduğum kaza-i mezkurun Adabinli karyesinde vaki‘ hanesinde, ecel-i mev‘uduyla vefat

eden Süleymanoğlu Ahmet bin Süleyman hayatında medyun-u mezbur Sait Efendiye cihet-i

karzdan 50 kuruş istikraz ve kabz ve umuruna sarfla istihlak eylediği halde meblağı mezkur

50 kuruşu kable’l eda vefat etmekle sual olunup meblağı mezkurdan rub‘u hisseme isabet

eden 12,5 kuruşu el-yevm bana eda-u teslime medyun-u mezbur Sait Efendiye kıbel-i şer‘den

tenbih olunmak matlubemdir deyû be‘de’d dava ve’l istintak, ol dahi cevabında müteveffayı

mezbure cihet-i merkumeden ol miktar kuruş deyni olduğunu ikrar mâ‘adâ vefat müdde’asını

inkar mukarin, müdde‘iye-i mezbure ber vech-i muharrer müdde‘asına mutabık beyine talep

olundukta karye-i mezkure ahali-i muteberanından ve ehrar rical-i müsliminden Mustafa oğlu

İbrahim bin Mustafa bin Osman ve Yusuf oğlu Osman bin Ahmet bin Ahmet nam kimesneler

li-ecli’ş şehade meclis-i şer‘e hazıran olup esrü’l istişhad fi’l hakika müteveffayı mezbur

Süleyman oğlu Ahmet tarihi mezkurede ecel-i mev’uduyla vefat edip hîn-i cenazesinde

hazıran olduğumuz halde ğasl ve salat-ı be‘de’l eda mekabir-i müslimine defnolundu. Biz bu

hususa bu vecih üzere şahitleriz şahadet dahi ederiz deyû her biri müttefekul’lafz ve‘l mana

edayı şehadet-i şer‘i ettiklerinde, şahidan-ı mezburan mensup oldukları karye-i mezkure

imamı Hafız Mehmet ibn-i Ahmet ve muhtarı Dervişoğlu Mehmet bin Halil’den evvelen ba

varaka-i mesture sırren ve be‘dehu mezburan yine mahalle-i mezkure ahali-i muteberanından

İbrahim bin Mehmet bin Abdullah ve İbrahim bin Osman bin İbrahim ve Ali Çavuş oğlu

Mehmet bin Ali bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş

şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olmağın mucibiyle be‘de’l hükm i‘lam olundu. Fi yevmi’s sani

ve’l ışrin min şehri Recebü’l- Ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf 1313.

Page 127: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

117

Belge:6- Orhaniye Mahallesi’nde bir evin temellük davasına dair i‘lam.

(A.g.d.B.nr:166)

Page 128: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

118

Belge 6’nın Transkripsiyonu: Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazâsı

mahallâtından Orhaniye mahallesi sakinlerinden sahib-i arz-ı hâl işbu bâ‘isü’l i‘lam Ahmet bin

Hüseyin kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde kaza-i

mezkurun mahallatından Sinanbey mahallesinde Yeni… Muhacirlerinden derûn-u…ismi mezkur

Ali oğlu İsmail Çavuş ibn-i Ali muvacehesinde hâlâ vaz‘u’l yed bulunduğum salifü’z zikr

Orhaniye mahallesinde vaki‘ bir taraftan Çömlekçi İsmail hanesi ve bir taraftan Halil hanesi ve

iki taraftan tarik-ı âm ile mahdut, fevkâni 2 ve tahtâni 2 oda me‘a müştemil bir mülk-ü menzili

İsmail Çavuş tarih-i i‘lamdan bir sene mukaddem 10,5 adet yüzlük Osmânî altunu bedel merfu‘

ve Makbuz muamelesine bana bey‘ ve teslim ve ben dahi temellük ve tesellüm edip ol vecihle

menzil-i mahdud-u mezkuru yedimde mal-ı müşteram olmuşken, mezbur İsmail Çavuş menzil-i

mezkuru bana bey‘ine nedamet ve… hususunda i‘tayı senet istid‘asında ...ve muhalefet eder

olmakla sual olunup mûcib-i şer‘i matlubumdur deyû be‘de’d dava ve’l istintak ol dahi

cevabında hane-i müdde‘ayı mezkuru tarih- i‘lamdan 1.5 sene mukaddem beher şehri 15’er

kuruş icar ile mezbur Ahmet’e icar ve ol dahi isticar ve kabul edip bedel-i icaresine mahsuben

mezbur Ahmet’ten meblağ-ı mezkur 10,5 yüzlük altunu ahz-u kabz edip …olan 1,5 senelik

bedel-i icaresi 270 kuruşu be‘de’t tenzil baki kalan 864 kuruş el-yevm mezbur Ahmet’e deyni

olduğunu be‘de’d def‘ ve’l inkar müdde‘i aleyh mezbur İsmail Çavuş’tan def‘i meşruhasına

mutabık beyyine talep olundukta ityan-ı beyyineden izhar-ı acz edip tahlife dahi talip olmamakla

müdde‘i-yi mezbur ber vech-i muharrer müdde‘asına mensup oldukları mârru’z zikr Orhaniye

mahallesi imamı Hafız Mehmet Efendi ibn-i Ahmet ve muhtarı Ali bin Osman’dan evlen bâ

varaka-i mesture sırren ve be‘dehu mezburan ile yine mahalle-i mezkure ahali-i mu‘teberanından

Hilmi Efendi ibn-i Mustafa bin Süleyman ve Osman Bey bin Mustafa bin Osman ve Bilal Ağa

ibn-i El-Hac İbrahim bin İsmail’lden bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş

şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olan mahalle-i mezkure ahali-i muteberanından ve ehrar rical-i

müsliminden Çömlekçi İsmail Ağa ibn-i Hasan bin ...oğlu arif Ağa ibn-i Mustafa bin Abdullah

nam kimesneler şahadetleriyle …şer‘i ispat etmeğin mucibiyle müdde‘i aleyh mezbur İsmail

Çavuş’un tasaddi eylediği def‘i mezkuresiyle müma ileyh Amet Ağa’ya bu vecih üzere olunduğu

be‘de’t tefehhüm menzil-i mahdud-u mezkure müdahale etmemek üzere mezbur İsmail Çavuş’a

tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu. Fi yevmi’s sabi‘ min şehr-i Şaban-u’l muazzam

sene selase aşere ve selase miete veelf / 1313.

Page 129: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

119

Belge:7- Kozluca Köyü’nden Süleyman kızı Şerife hatunla, aynı köyden Hacı Ahmet

b. Mahmut’un nikahına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:260).

Page 130: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

120

Belge 7’nin Transkripsiyonu:

Hüdavendigar vilayeti celilesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzafı İnegöl kazası

kuratından Kozluca Karyesi’nde sakine zatı zeyl-i vesikada muharreü’l-esami müsliminin

tarifleriyle muarefe sahibe-i arz-ı hal Yörükoğlu Süleyman kerimesi Şerife Hatun ibnet-i

Süleyman nâm âkile ve bâliğa kaza-ı mezkür Bidayet mahkemesine mahsus odada ma’küt

meclis-i şer’imizde karye-i mezküreden Mahmutoğlu Hacı Mehmet bin Mahmut mahzasında

bi taviha ikrar-ı tam ve takrir-i kelâm edüp mezbûr Hacı Mehmet beni tezevvüce tâlip ve

rağip olmağla ben dahi bir rıza ....meclis-i şer’de 500 kuruş mihr-i müeccel ve 1000 kuruş

mihr-i muaccel tesmiyesiyle Mezbûr Hacı Mehmet’i tezvic ve tenkihi eylediğimde ol dahi

ber minvâl-i muharrer tezvic ve tenakuh-u kabul ettim dedikte mezbûre Şerife......... olan

bilcümle kelimât-ı meşruhası ....mezbûr Hacı Mehmet ... tasdik ve şifahen tahkik etmeğin ma

vekâ ‘a bi’t talip ketb olundu fi yevmi’s- sâmin vel ışrin min şehri Şevvâl’ul Mükerrem

senre1313

Şeri’ye katiplerinden Mustafa efendi ibn-i Kâsım Sinan bey mahallesinden Hacı

Abdurrahman Ağa ibn-i Hacı... .Ve gayrihim minül hâzirin.

Page 131: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

121

Belge:8-Akhisar Köyü’nden Meryem hanımın vefat eden kocası Süleyman’ın terekesinden mehir hakkını talep davasına dair i‘lam. (A.g.d.B.nr:173)

Page 132: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

122

Belge 8’in Transkripsiyonu:

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazâsı

kurasından Akhisar karyesi sakinlerinden bundan akdem vefat eden Yağlı Hasan bin

Süleyman’ın veraset-i zevce-i menkuhe-i metrukesi Meryem bint-i Ahmet ile sulbiye-i kebire

kızı …ve sulbi sağir oğulları Hüseyin ve Ahmet’e münhasıra ve ba‘dehu ibn-i sağir-i mezbur

Ahmet dahi vefat edip veraseti validesi Meryem ve li-ebeveyn er karındaşı Hüseyin’e münhasıra

olduğu bi’l ihbar ınde’ş şer‘i-l Enver zahir ve mütehakkık olduktan sonra verse-i müteveffayı

mezburdan zevce-i mezbure sahibe-i arz-ı hal ma‘rifetü’z zat Meryem kazâ-i mezkûr Bidâyet

mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde terike-i müteveffayı mezbura bi’l verase

vazı‘etü’l yedi mütehakkık olan bint-i kebire mezbure … ayrı ayrı günlerde üç defa mürasele-i

şer‘iye i‘tasından sonra bir de ihtarname tastir ve usulü meşru‘a dairesinde tebliğ olunduğu halde

yevm-i…. gelmekten temerrütle olunan davete icabet etmediği ve cebren ihzarı dahi mümkün

olmadığından müdde‘iye-i mezbure Meryem muhakemenin rü’yeti talebinde bulunmasına mebni

mezbure ….’nın hukukunu muhafaza ve vikaye etmek üzere tarafı şer‘iyeden vekil-i musahhar

tayin kılınan mahkeme-i şer‘iye ketebesi mülazımlarından ve kaza-i mezkurun Sinanbey

mahallesi ahalisinden Halil Efendi ibn-i Mehmet muvacehesinde zevcem müteveffayı mezbur

Bağlı Hasan zimmetinde mütekarrir 251 kuruş mihr-i müeccel hakkımı bana kable’l eda ve’l

istifa vefat etmekle meblağı mezkur 205 kuruş terke-i müteveffayı mezburdan olmak üzere hala

bana eda-u teslime müvekkilesi mezbure …Hatun’a izafetle vekil-i musahhar müma ileyh Halil

Efendi’ye kıbel-i şer‘den tenbih olunmak matlubumdur deyû be‘de’d dava ve’l istintak ol dahi

cevabında müdde‘iye-i mezbure Meryem’in müdde‘asını külliyen inkar ettiğinden müdde‘iye-i

mezbure ber vech-i muharrer müdde‘asına mensup oldukları kaza-i mezkurun Hamidiye

mahallesi İmamı İbrahim Efendi ibn-i Emin ve muhtarı Ali ibn-i İbrahim’den evvelen ba varaka-

i mesture sırren ve be‘dehu mezburan ile yine mahalle-i mezkure ahali-i mu‘teberanından Ahmet

ibn-i Abdullah ibn-i Ahmet ve Arif bin Abdullah ve Veysel bin Hüseyin Bin Ahmet’ten bi’l

muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-ü’ş şehade idükleri iş‘ar ve ihbar kılınan mahalle-i

mezkure ahali-i mu‘teberanından Said Efendi ibn-i Mustafa bin Said ve Muhacir Mustafa oğlu

Mehmet bin Mustafa bin Mehmet nam kimesneler şahadetleriyle ber nesc-i şer‘i isbat etmeğin

mezbure Meryem be‘de’t tahlif-i şer‘i meblağı mezkur 250 kuruş terike-i müteveffayı

mezburdan olmak üzere mezbure Meryem’e eda-u teslimi mezbure… Hatun’a izafetle vekil-i

musahhar müma ileyh Halil Efendi’ye tenbih-i şer‘i olunduğu tescil ve i‘lam olundu.Fi yevmi’l

hâdi ve’l ışrin min şehri Recebü’l- Ferd sene selase aşere ve selase miete ve elf / 1313.

Page 133: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

123

Belge:9- Cuma Mahallesi’nden Ahmet’in babasından kalan Eytam Sandığı’ndaki mallarını alabilmek için açtığı rüşt davasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:174).

Page 134: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

124

Belge 9’un Transkripsiyonu:

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına tâbi‘ İnegöl kazâsı

mahallatından Cuma Mahallesi ahalisinden iken budan mukaddem vefat eden Hacı Alioğlu

Ahmet bin Ali’nin sulb-i oğlu mukaddemen sağir ve el-yevm 20 yaşını mütecaviz âkıl ve

bâliğ ve büluğa rüşdü munzam i‘anet-i vasi ve Eytam müdirinden müstağni ve ber vech-i âti

rüşdünü iddi‘a eden mahalle-i mezbur sakinlerinden sahib-i arz-ı hal Mehmet Ali bin mezbur

Ahmet kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde ber

vech-i âti meblağa vazı‘etü’l yed eden kaza-i mezkur hala eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i

Mehmet mahzarında takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram edüp halen ben 20 yaşını

mütecaviz âkıl ve bâliğ ve büluğa rüşdüm munzam ve i‘anet-i vasi ve Eytam müdirinden

müstağni olmamla babam müteveffayı mezburdan mevrus ber mucip Defter-i kasam Eytam

sandığında mevcut me‘a ribh mülzem 570 kuruş mal-ı mevrusumu halen müdir-i müma

ileyhten talep ederim deyû be‘de’d dava ve’l istintak ol dahi cevabında müdde‘iyi mezbur

Mehmet Ali’nin babası mezburdan mevrus ol miktar kuruş mal-ı mevrusuna el-yevm bi’l

emane vazı‘ı- yedini ikrar mâ‘adâ rüşt müdde‘asını inkarına mukarin müdde‘iyi mezburdan

ber vech-i muharrer müdde‘asına mutabık beyyine talep oldukta udûl ehrar rical-i

müsliminden ve mahalle-i mezkure ahalisinden Hasan Efendi ibn-i Hüseyin bin Hasan ve

yine kaza-i mezkurun Sinanbey mahallesinden Hasan Efendi oğlu Ali Efendi ibn-i Hasan bin

Ali nam li-ecli’ş şehade fi’l-hakika işbu mezbur Mehmet Ali el-yevm 20 yaşını mütecaviz

âkıl ve bâliğ ve büluğa rüşdü munzam i‘anet-i vasi ve Eytam müdirinden müstağni olduğuna

şahitleriz, şahadet dahi ederiz deyû her biri müttefekul’lafz ve‘l mana edayı şehadet-i şer‘iye

ettiklerinde şahidan-ı mezburanın mensup oldukları mahalle-i mezkure imamı Emin Efendi

ibn-Emin ve muhtarı İsmail Efendi ibn-i Ömer ile mâru’z zikr Sinanbey mahallesi imamı

Ahmet Efendi ibn-i Ali ve muhtarı Süleyman bin Hüseyin’den evvela ba varaka-i mesture

sırren ve be‘dehu mezburun ile yine mezkur Cuma mahallesi ahalisinden Kadı Buran zade

Osman bin Mehmet bin Osman ve Koca Ahmet oğlu İbrahim Ağa ibn-i Ahmet bin Salih ile

mezkur Sinanbey mahallesi ahalisinden Camcı İbrahim Ağa ibn-i Mehmet bin Abdullah ve

İsmail Efendi ibn-i Hasan bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve

makbul-ü’ş şehade idükleri iş‘ar ve ihbar olunmağın mucibiyle be‘de’l hükm… mâ veka‘a bit

taleb ketb olundu. Fi yevmi’l hamis min şehr-i Şaban-u’l muazzam sene selase aşere ve

selase miete ve elf / 1313.

Şuhud’u-l hâl mahkeme-i şer‘iye küttabesinden Mustafa Efendi ibn-i Kasım muhzır

Haşim Efendi ibn-i Ağanes ve ğayrihim mine’l hazırîn.

Page 135: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

125

Belge:10- Burhaniye Mahallesi’nde ikamet eden Rumeli muhacirlerinden Nalbant

Süleyman Kalfa’nın terekesinin taksimine dair hüccet. (A.g.d.B.nr:176-2)

Page 136: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

126

Belge 10’un Transkripsiyonu:

An asl Rum ilinin ……. Kazasının Köstence …. Karyesi ahalisinden hicretle İnegöl

kazasının Burhaniye mahallesinde sakin iken Nalbant Süleyman Kalfa veraset-i zevce-i

menkuhe-i metrukesi Necmiye bint-i Hacı Osman ve sulb-i sağir oğlu Mehmet ve sulbiye-i

sağire kızı Tevhide’ye münhasıra olduğu bi’l ihbar zahir ve nümayan olduktan sonra sağiran-

ı mezburanın tesviye-i umuruna kıbel-i şer‘den vasi nasp ve tayin olunan valideleri mezbure

Necmiye Hatun’un bi’l vesaye talep ve marifeti marifeti şer‘le tahrir ve bi’l müzayede bey‘

ve beyne’l verese bi’t tefrika-i şer‘iye tevzi‘ olunan terke-i müteveffayı mezburdur ki ber

vech-i âti zikrolunur. Fi yevmi’l âşiru min şehr-i Şabanu’l Muazzam sene 1313

Müsta‘mel kilim (1)… ……………………………..…250

Sağir nühas bakraç (1) …………………………….….15

Kapaklı sahan (3), tas (1), tepsi (2), sağir tencre (2)…..60

Kıl çuval (1)……………………………………………12.20

Köhne yağmurluk (1)…………………………………..7

Saat (1)………………………………………………….70

Yastı (12)……………………………………………….60

Sandık (1)……………………………………………….40

Hırdavat ……………………………………………… .20

Nukud-u mevcudi ………………………………………30756.20

Zevcesi mezbure zimmetinde deyni ……………………6830

Cem‘u’l yekûn ………………………………………....38131

Akçe farkı………………………………………………1906.20

Toplam= 36225.20 kuruş

Mine’l ihracat: Resmi kısmet- Dellaliliye - Kaydiye defteri me‘a yol-Vasi ve nafaka harcı

905.20 10 74.20 80

Mecmu‘u’l ihracat = 1070 kuruş

Sahhu’l baki =35154.20 kuruş

Hisse-i zevce-i mezbure Necmiye Hatun Hisse-i ibn-i sağir mezbur Mehmet

4394.10 20506.30

Hisse-i bint-i mezbure Tevhide

10253.20 kuruş

Page 137: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

127

Müteveffayı mezburun bi’l cümle terikesi …… ihracat, 35154.5 kuruşa baliğ olup

bundan zevce-i mezbure hisse-i şayi‘ası olan 4394 kuruş10 parayı tamamiha ahz-u kabz edip

ol vechile eşyayı hak eylediği ve sağiran-ı mezburanın mecmu-u hisseleri olan 30760 kuruş

10 para li-ecli’l istirbah Eytam Sandığı’na teslim kılınmıştır.

Meblağı mezkur 30760 kuruş makbuzum olmuştur. Müdir-i Eytam.

Page 138: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

128

Belge:11- Lütfiye Köyü’ndeki bir ev ve çevresindeki bahçenin vakfiyesine dair hüccet.

hücceti (A.g.d.B.nr:178-2).

Page 139: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

129

Belge 11’in Transkripsiyonu:

Elhamdülillahillezi e‘azze havassa ‘ibadehu bi-sarfi emvalıhim ila enva‘i-l hayrat ve

e‘an’ihim ila iktisabi’l mehamidi ve’l hayrat ve’s salatü ve’s selamü ala resülihi ve nebiyyihi

Muhammedin hayri’l beriyyat ve ala âlihi ashabihi ila yevmi –yestezıllu’l mer’u tehte’s

sadakat- emma be‘d işbu vakfiye-i celilü’ş şan-ı cedide Bedi’u-s semavatın tahrir ve inşasına

bâdi takrir ve imlasına ‘âdî oldur ki Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul

sancağına tâbi‘ İnegöl kazâsına tabi bâ irade-i seniyye teşkil buyrulan Lütfiye karyesinde

meskun Bosna muhacirlerinden Ashab-ı hayrat ve’l hasenat-ı âliyenin Receb bin Hasan bin

Paşo bin Paşo bin Paşo bin Mustafa …….İsmail bin Mehmet bin Ali ve Aliye’nin, İhsan bin

Hasan bin Derviş Dişlubek Adem bin Süleyman bin Süleyman nam kimesneler kaza-i

mezkur Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde Vakfı atiyyü’l

beyan ber vech-i Hasan’ı mütevelli nasp ve tayin eyledikleri Lütfiye karyesinde sakine

muhacirin-i merkumeden Beşbıyık Zülfikar Ağa ibn-i Ömer bin Hasan mahzarında kaza-i

mezkurun hala Evkaf Vekili Reşadiyeli Şeyh Behçet Efendi ibn-i Şeyh Ali bin Abdullah

hazır olduğu her biri ikrar-ı sahih-i şer‘i ve itiraf-ı sarih-i mer‘i edip her birimiz etyab-ı mal

ve ehsen malımızdan sarf la inşa etmiş olduğumuz karye-i mezkurede vaki bir taraftan Hacı

bey Mehmet mülk-ü menzili, bir taraftan Salih mülk-ü menzili, ve tarafeyni tarik-ı âm ile

mahdut tahtani ahır fevkani iki oda 4 dönüm bahçeyi hâvî 1500 kuruş kıymetli senevi 200

kuruş icareli bir bab mülk-ü menzili hanesine Hasbeten lillahi Samed vakf-ı sahihi müebbet

ve …. Sarih- i muhalled ile vakf-ı kayd edip şöyle şart ve tayin eyleriz ki, menzil-i mezkuru

ala vahidi’l hala bâ yed-i mütevelli rehin-i kavi ve kefil-i meli’ ile senevi hasıl olacak bedel-i

icaresinden karye-i mezkurede vaki ahali-i müsliminin i‘anatı ile inşa ettiğimiz cami-i şerife

bâberat-ı âlişan hatip olanlara âid ola ve vakfı mezkurun tevliyeti müma ileyh Zülfikar

Ağa’ya nasp ve tayin ve kendisi re’s nümayı hayat oldukça ona be‘de’l vefat batnen be‘de

batnin evladının ve evladının ve evladının ve evladının ve evladının aslah erşedine ve be‘de

karye-i mezkure ahalisinden beynlerinde tevliyete muhtarları olan kimesneye meşruta ola ve

eğer murûr-u eyyam ve kerûr-u a‘vam ile icra-ı şerait-i mezkure munsarim olur ise bedel-i

icar-ı mezkur mutlaka fakir müslimine sarf oluna deyû her biri menzil-i mezkuru fariğan

gıbbe’ş şeva‘il mütevelli müma ileyh Zülfikar Ağa’ya teslim ve ol dahi vakfiyet üzere kabz-ı

tesellüm ve sair mütevellilerin evkafta tasdikleri gibi tasdik eyledi dediklerinde gıbbe’t

tasdik-i şer‘i vâkıfûn-u mezbûrun butlan-ı vakf-ı nukuda .. olan kuyuda be‘dehu kavl-i adem

lüzumuna her biri teşebbüs edip mütevelli-i müma ileyh Zülfikar Ağa dahi sıhhat-i lüzumuna

Page 140: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

130

zahib olan e‘imme-i din kavilleriyle ...hüküm talep edicek fi zamanına beyne’l ulema-ı ‘ızam

cari olan vech-i muhtar üzere huzur-u şer‘de murafa‘at ve fasl-ı hatme-i Taliban olduklarında

âlimen bi’l halak cari beyne’l eimme …. Vakf-ı mezburun evvelen sıhhat-i lüzumuna kıbel-i

şer‘den kaza mer‘i olunmağın vakf-ı mezbur min be‘di nakz ve tahvili mümteni‘ul ihtimal

oldu.Hurrire zalik. Fi yevmi’r rabi‘u ve’l ışrin min şehr-i Şabanu’l muazzam sene selase

miete ve elf /1313

Şuhudu’l hal Eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i Mehmet,Şer‘iye katiplerinden Mustafa

Efendi ibn-i Kasım ve gayrihim mine’l hazırin.

Page 141: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

131

Belge:12- Hamidiye Mahallesi’nden Kızanlıklı Hüseyin’in Eytam Sandığı’ndan aldığı

borca, Sinanbey Mahallesi’nden Kızanlıklı Hüseyin ile Burhaniye Mahallesi’nden Karinabadlı Kara Hasan‘ın kefil olmasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:180)

Page 142: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

132

Belge 12’nin Transkripsiyonu:

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazâsı

mahallâtından Hamidiye Mahallesi ahalisinden sahib-i arz-ı hâl Kızanlıklı Hüseyin efendi

ibn-i Ahmet kazâ-i mezkûr Bidâyet mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde

hâlâ İnegöl eytam müdiri Nuri Efendi ibn-i Mehmet mahzarında takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i

an’il meram edüp müdir-i mümâ ileyh Nuri efendi müteveffa Kızanlıklı Emin efendinin

eytamının eytam sandığında mevcut nukûd malından Lirayı Osmanî yüz kuruş hesabıyla

bana 6100 kuruş idane ve teslim ve ben dahi istidâne ve ahz-u kabz ve umuruma sarfla

istihlak edip meblağı merkum ile semeni işbu tarih ve vesikadan iki sene tamamına değin

müeccel ve mev‘ûd yine eytam-ı mezbur malından L.O.kezalik yüz kuruş hesabıyla iştirâ ve

kabz eylediğim iki cilt Ali efendi fetvası semeninden dahi 1464 kuruş ki merreteyn-i

mezkurinden min haysül mecmu‘ 7564 kuruş eytam-ı mezbur malından müdür-i mümâ

ileyhe vacib-ül edâ ve lâzım-ul kazâ deynimdir dedikde gıbbet-tasdik-i’ş şer‘î Mahalle-i

mezkure ahalisinden Hasan oğlu Hüseyin Ağa ibn-i Emin Kaza-i mezkurun Sinan bey

mahallesinden Kızanlıklı Hüseyin oğlu Osman Ağa ibn-i Hüseyin Burhaniye mahallesinden

Karinabadlı Kara Hasan bin İbrahim nam nâm kimesne yine meclis-i ma‘kud-u mezkurede

müdür-i mümâ ileyh Nuri efendi mahzarında her biri takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il meram

edüp mezbur Hüseyin efendi zimmetinde eytam-ı mezbur malından merrateyn-i

mezkureteynden edâsı vacip olan meblağı mecmû-u mezkûr 7564 kuruş idâne ve

tarafımızdan bil emr ve’l kabul kefalet-i mutlaka sıhhat-i şer‘î ile biz dahi müteakiben kefil

bil-mal zaminler olup ve eheduhuma aharın zimmetine kefalet hasebiyle lazım gelen

meblağı dahi kezalik bil emr ve’l kabul ……..eyledik dediklerinde gıbbet-tasdik-i’ş şer‘î mâ

veka‘a bit taleb ketb olundu. 17 Şaban selase miete ve elf / 1313

Page 143: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

133

Belge:13- Muzal Köyü’nden Ümm-ü Gülsüm’ün, eşi Ahmet b. Abdullah’tan boşanma davasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:204).

Page 144: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

134

Belge 13’ün Transkripsiyonu:

Hüdavendigâr vilayet-i celilesi dâhilinde Ertuğrul sancağına muzaf sahib-i arz-ı hal

İnegöl kazası kurasından Muzal Karyesi’nde sakine marifetü’z-zat iş bu ba‘isetü-l ilam

Ümmü Gülsüm bint-i Yusuf Hatun kaza-i mezkûr Bidayet mahkemesine mahsus odada

ma‘kud meclis-i şer’i karye-i mezkûr muhtarı Molla Osman bin Abdullah mahzarında

üzerine dava ve takrir-i kelam edip ve tabir-i ani’l meram edip 101 kuruş mihr-i müeccel

tesmiyesiyle zevc-i dahilim olduğu halde beni tarih-i i‘lamdan on bir sene mukaddem karye-i

mezkurede vaki me‘an sakin olduğumuz hanede mahzar-ı şuhudda de talak-ı selase ile tatlik

etmiş olan gaib-i ani’l belde Ahmet bin Abdullah’tan mutallaka olmuş nefsimi ahere akd ve

tezevvüc edeceğimden mevani-‘i şer‘iyesi olmadığına mezbur falan tarafından usulen

mahkeme-i şer‘iyeden izinname i‘tası için verilmesi iktiza eden ilm-u haberin itasında

muhalefet etmekle sual olunup ilm-u haberin ita etmek üzere tenbih olunmak matlubumdur

deyu ba‘de’d dava ol dahi cevabında, müdde‘iye-i mezbure Gülsüm gaib-i mezbur Ahmet ‘in

zevcesi olduğunu ikrar ancak tatliki malumum değildir, deyu inkar edicek müdde‘iye-i

mezburenin tasaddi’i davayı meşruhasına mutabık beyyine taleb olundukta udûl ehrar rical-i

müsliminden, karye-i mezkure ahalisinden İsa bin Hasan bin Abdullah ve Ramazan bin Aşir

bin Ramazan bin Abdullah nam kimesneler li-ecli’ş şahade meclis-i şer‘de hazıran olup

eserü’l- istişhad fil- hakika iş bu müdde‘iye-i mezbure Ümmü Gülsüm Hatun’un zevc-i ……

gaib-i mezbur Ahmet bin Abdullah nam kimesne tarih-i ilamdan on bir sene mukaddem sakin

bulundukları hanede bizim huzurumuzda müddeiye-i mezbure Ümmü Gülsüm Hatun-u talak-

ıselase ile tatlik etti, biz bu hususa bu vechile şahitleriz ve şahadet dahi ederiz deyu her biri

müttefek-ul kavl ve’l-mana edayı şahadet-iş şer‘iye ettiklerinde ve şahidan-ı mezburan,

mensub oldukları karye-i mezkure imamı İdris Efendi ibn Mehmet bin Abdullah ve ahaliyi

mu‘teberanından İmamoğlu Mustafa efendi ibn Abdullah evvela ba varaka-i mesture sırren

be‘dehu mezburun ile yine karye-i mezkure ahali-i mu‘teberanından Berberoğlu Ahmet bin

Halil bin Ahmet İmamoğlu Molla Hasan bin Emin bin Abdullah ve Kara Mehmet oğlu İsmail

bin Ahmet bin Abdullah’tan bi’l muvacehe alenen lede’t tezkiye adl ve makbul-u’ş şahade

idükleri iş‘ar ve ihbar olmağın mucibiyle vuku-u talak hükm olunduğu tescil ve i‘lam olundu.

Fi yevm i’s saminu ve’l ışrin min şehr-i Ramazan-ul mübarek sene 1313.

Page 145: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

135

Belge:14- Domaniç Nahiyesi’nden Mustafa Efendi’ye imamlık iznine dair berat.

(A.g.d.B.nr:285) Belge 14’ün Transkripsiyonu:

Domaniç nahiyesi Dura Bey karyesi imam ve muhtarlarına ibrâz olunur ki Karyenizdeki

vâki’ câmii şerifin bâberât-ı âlişan imam ve hatibi malla Tahir’in vukü’u vefatına mebni

hizmet-i mezküreleri ifaya sağır oğlu Abdullah’ın kesb-i ehliyet ve iktidarına değin hizmet-i

mezkurenin......ifa ve edâ etmek üzere ....işbu bâisü’l mürâsele, Mustafa Efendi ........yedine

berât-ı şerif-i Âli şân ihsan buyrulmasıyla i’lam ve mazbata........ olduğundan vürudiyite

değin camii şerif-i mezkürede salât-ı Cuma ve ideyn eda olmak üzere mümâ ileyh Mustafa

Efendi’yi hatip ve imam bilip iktida eyleyesiz ve’s selâm.

Page 146: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

136

Belge:15- Muradiye Mahallesi’nden vefat eden Süleyman Kalfa ibn-i Muharrem’in eşi Necibe Hatun’un kendisine ve çocuklarına nafaka talebi davasına dair hüccet. (A.g.d.B.nr:148)

Page 147: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

137

Belge 15’in Transkripsiyonu:

Hüdavendigâr vilayet-i celîlesi dahilinde Ertuğrul sancağına muzaf İnegöl kazası

mahallâtından Muradiye Mahallesi sakinlerinden bundan akdem vefat eden …Süleyman

Kalfa ibn-i Muharrem’in sulb-i sağir oğlu Mehmet ve sulbiye-i sağire kızı ...tesviye-i

umurlarına bâ hücceti’ş şer‘i vasileri yine mahalle-i mezkur sakinlerinden sahibe-i arz-ı hal

marifetü’z zat valideleri Necibe Hatun ibnet-i El- Hac Osman kaza-i mezkûr Bidâyet

mahkemesine mahsûs odada ma‘kûd meclis-i şer‘îmizde takrîr-i kelam ve ta‘bîr-i an’il

meram edip bâ sıhhat-i şer‘i vasileri bulunduğum sağiran-ı mezburânın nafaka ve kisveye

eşedd-i ihtiyaç ile muhtaç olmalarıyla, babaları müteveffayı mezburdan mevrus ve el-yevm

Eytam Sandığı’nda mevcut ve mahfuz bulunan nukut malından kader-i maruf nafaka farz ve

takdir edilmek bi’l vesaye matlubumdur deyû hal-i vasî‘i mezburanın minval-i meşruh

üzerine idüğü zeyl-i vesikada muharrerü’l esâmi müslimînin ihbarlarıyla zahir ve müsteban

olmağın Hakim-i muki‘ sadr-ı kitap Toyala Hasan meab Efendi … sağiran-ı mezburânın

vesi‘a hallerine nazaran babaları müteveffayı mezburdan mevrus el-yevm Eytam Sandığı’nda

mevcut nukudun ribh-i nühasından…işbu tarihi vesikadan itibaren şehrî 80’er kuruş nafaka

farz ve takdir buyurup, meblağı mefruz-u mezkuru sağiran-ı mezburânın nafaka, kisve ve

sair levazım-ı zaruriyelerine harç ve sarfa lede’t iktiza istidane ve inde’z zafer sağiran-ı

mezburânın malı mevruslarına rücû‘a vasiye-i mezbure Necibe Hatun’a izin verilmeğin ma

veka‘a bi’t talep ketbolundu.

Fî yevmi-l ‘ışrin min şehri Şevval-i Mükerrem sene selase miete ve elf / 1313.

Page 148: XIX. YÜZYIL SONLARINDA NEGÖL (C-233 NUMARALI …

138

ÖZGEÇMİŞ

Kişisel Bilgiler:

Adı ve Soyadı: Yakup YAKUT Doğum Yeri: İnegöl- BURSA Doğum Yılı: 1974. Medeni Hali: Evli

Eğitim Durumu:

Lise: 1985-1992 İnegöl İ.H.L.

Lisans : 1992 -1996 Selçuk Üniversitesi İlahiyât Fakültesi

Yüksek Lisans : 2003-2005 Süleyman Demirel Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü

Yabancı Diller ve Düzeyi:

İngilizce: Orta

Arapça: İyi

Gürcüce: İyi

İş Deneyimi:

1996 yılından itibaren Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen olarak görev

yapmaktayım.

Bilimsel Çalışma:

“Kur’an’da Tarih Kavramı” üzerinde çalışılıyor.