Upload
others
View
10
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
Osmanlı Devleti’nde Toprağa Bağlılık Prensibi ve Çift-Hane Sistemi
Osmanlı İmparatorluğu’nun Bizans ve Selçuklu dönemlerinden devraldığı ve esas
olarak eski İran ve geç Roma İmparatorluğu dönemine giden temel sistemin genel
özelliklerini yukarıda izaha çalıştık. Bu rejimde çift öküzün (çift) ve aile emeğinin (hane)
temel olduğu küçük köylü işletmeleri söz konusudur. Aile sahibi köylü, kendi küçük zirai
işletmesinin organizasyonunu yapar, ona hâkimdir. Osmanlı kanunnamelerinde aile reisi
olarak nitelendirilen hane sahibi, öncesinde de belirttiğimiz üzere ana unsurdur. Her şey
bu birim hane üzerinden tespit ve hesap edilir1.
Çift- hane birimi başlıca üç unsuru birleştirmekteydi: emek kaynağı olarak hane
halkı; koşum gücü olarak bir çift öküz, bu bir çift öküzle islenebilir boyutlarda bir birim
meydana getiren ve tahıl üretimine hasredilmiş bulunan tarlalar. Bunların tümü bir üretim
ünitesi ve dolayısıyla mali ünite sayılmaktaydı2.
Bir çift öküzü ve onun işleyebileceği kadar toprağı tapu rejimi kuralları dairesinde
tasarrufu altında bulunduran köylü ailesi zirai rejimin ana ünitesi olarak çift-hane
sisteminin temelini oluşturur. Bu ünite aynı zamanda imparatorluk bürokrasisi için aynı
zamanda bir ana vergi ünitesidir.3 Çift-hane birimi başlıca üç unsuru birleştirmekteydi.
Emek kaynağı olarak hane halkı, koşum gücü olarak bir çift öküz ve bu bir çift öküzle
işlenebilir boyutta bir birim meydana getiren ve tahıl üretimine tahsis edilmiş tarlalar.
* Prof. Dr., Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü. [email protected] 1 Emecen, 1999: 94. 2 İnalcık, 2004-I: 190. 3 İnalcık, 1993b: 6-7.
XVI. YÜZYIL SONLARINDA BOZKIR NAHİYESİNDE, GEÇİMLİK
FAALİYETLERE BAĞLI NÜFUS HAREKETLİLİĞİ
Alaattin AKÖZ *
1470 XVI. YÜZYIL SONLARINDA BOZKIR NAHİYESİNDE, GEÇİMLİK FAALİYETLERE BAĞLI NÜFUS
HAREKETLİLİĞİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Köylü reayanın sosyal-mali statüsünü belirleyen çift-hane sistemi ilk fütuhat
dönemlerinde Batı-Anadolu ve Trakya’da Müslüman ve Hıristiyanlara ortak
uygulanmıştır4.
Çift-hane, bütün sistemin temel ünitesi olduğundan, kanunnamelerde ve tahrir
defterlerinde sırada daima ilk olarak çift resminden söz edilir. Çift-hane, defterlerde
haneyi temsil eden vergi mükellefi aile reisi adına bir “c” harfi ile tespit olunur ve bu çift-
hane ünitesini ifade eder5.
Osmanlı timar rejiminde köylünün toprağa bağlılığı, feodal düzendeki serflerin
toprağa bağlılıklarını hatırlatsa da Osmanlı köylüsünü batı feodalizmindeki serflerle
kıyaslamak mümkün değildir6. Serflerin özgürlüğü; yüksek bir ücret ödemesi, hür bir
kadınla evlenmesi, kilisenin hizmetine girmesi ve krallığa ait topraklarda veya bir şehirde
bir yıl bir gün kalabilmesi ile mümkündür. Yakalanması durumunda ise senyör tarafından
toprağına geri getirildiği gibi ağır cezalara da çarptırılabilirdi7.
Elinde bir çift yeri olan reaya her sene Bursa müddü ile dört müd ekin ekmek
zorundaydı. Ekmediği her yıl için sipahisine bedel-i öşür olarak 50 akçe öderdi. İki müd
ekmiş olsa bedel miktarı 25 akçeye düşerdi8. Bu rakama çift resmi dâhil değildir. Çiftine
dört müd ekin eken reaya ise serbesttir istediği işle meşgul olabilirdi. Elinde çift miktarı
toprağı olmayan ya da toprağını kiralama usulü başkasına ektiren reaya ise bedel-i
öşürden muaf olup sadece çift resmini öderdi. Çiftliğini terk eden reaya ise sipahisine
ödemek zorunda olduğu aşar vergisi ve diğer vergilerinin tazmini manasında çiftbozan
resmi ödemek zorundaydı9. Bundan başka Çiftini terk eden reaya eğer başka bir sipahinin
toprağında çalışıyor ya da başka işlerle uğraşıyorsa onun yerini tespit eden sipahinin
köylüyü terk ettiği toprağına geri döndürme hakkı vardı. Fakat bunun için köylünün
toprağı terkinden itibaren 10 yıldan fazla zaman geçmemiş olması lazımdı. 10 yıldan fazla
4 Aköz, 2014: 215. 5 İnalcık, 1993b: 8. 6 Barkan, 1980: 881. 7 Halil Cin- Gül Akyılmaz, 1995: 50-57, 116. 8 Çiftlik hususunda a’lâ ve evsat ve ednâ mu’teber olub bütün çiftlik a’lâ yerden altmış dönüm ve evsat yerden seksen ve doksan dönüm ve ednâ yerden yüz ve yüzyirmi dönüm demişlerdir. Amma beyn-en-nâs meşhûr ve ma’rûf olan çiftlik oldur ki bir çiftlik nadasına ve ekinine vefâ ide ehâli-i kurâdan ekinciler dahi ana bir çiftlik dirler. Mikdarda Bursa müddile oniki müdlük yerdir. Konya müddile sekiz müdlük olur; bil-fi’il ma’mûl olan kile ile altı müdlük yer olur.(1529 Tarihli Kanûn-nâme-i Vilâyet-i Karaman) Bkz. BA. TD. 387, s. 4-5 9 Barkan, 1979: 307.
1471 XVI. YÜZYIL SONLARINDA BOZKIR NAHİYESİNDE, GEÇİMLİK FAALİYETLERE BAĞLI NÜFUS
HAREKETLİLİĞİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
zaman geçen köylülerden sipahi sadece çiftbozan resmi talep edebilir ya da köylünün
işlediği yeni topraktan kendisi için ikinci bir öşür isteyebilirdi. Bu resmin miktarı zamanla
değişmiş Fatih kanunnamesinde 50 akçe iken XVI. yüzyıl sonunda bazı yerlerde 300 akçe
olmuştur. Bu durum bize XVI. yüzyıldan sonra Osmanlı devletindeki reaya aleyhine olan
gelişmelerin boyutları ve onların karıştığı isyanların sebepleri hakkında bir fikir verebilir.
Çiftbozan resminin bir özelliği seyyid, sipahi-zade, berat sahibi ve asker sınıflarından
istenmemesiydi. Onlar ziraatla meşgul oldukları zaman toprağın öşür ve resmini veririler
fakat istedikleri zaman çiftliklerini bozup ziraatla uğraşmaktan vazgeçebilirlerdi. Aynı
şekilde hastalıktan, yaşlılıktan ve diğer zorlayıcı sebeplerden dolayı toprağını
ekemeyenler de çiftbozan vergisinden muaf olur, sipahileri üç yıl ekilmeyen bu tür
topraklara el koyup tapu ile başkalarına verebilirdi10.
Kanunnamelere göre “reaya ve ülke sultanındır”. Bu sebeple sultanın izni
olmadan hiç kimsenin toprak ve köylü üzerinde bir hakkı ya da gücü yoktu. Bu ilke
sultanın imparatorluktaki mutlak hâkimiyetini güvenceye alıyor ve her türlü yerel beyliği
ve sömürüyü ortadan kaldırıyordu. Bu ilke çerçevesinde Sultan timar sistemini kuran ve
her türlü düzenleme yetkisine sahip olan olduğu gibi vakıf mülklerini ve özel çiftlikleri
denetleyebiliyor, hatta Fatih gibi vakıfları feshedebiliyordu.
Diğer taraftan kanuna göre satılamaz olan reaya çiftlikleri XVI. yüzyıl sonlarından
itibaren el değiştirmeye başlamıştı. Reaya çiftliğinin satılamaz, hediye edilemez, emanet
bırakılamaz, rehin alınamaz ve ödünç verilemez hükmü ilk olarak söz konusu çiftin bağlı
olduğu timarlı sipahinin bilgisi ve izni dâhilinde olduğu sürece yani sahib-i arz tarafından
yapıldığı sürece meşru olmaya başladı. Böylece köylülerin klasik toprak rejimi çerçevesi
içinde mülksüzleşmesi başladı. Köylünün mülksüzleşmesinin timar sisteminin
bozulmasıyla başladığını düşünmek doğru değildir. Köylünün toprağını kaybetmesi iki
şekilde olmaktaydı. İlki ismi mülksüzleşme, yani toprağı işleyen kişinin yerinde
kalmasına karşılık toprağın tasarruf hakkını kaybetmiş olmasıydı. Kendi toprağını
işlemeye devam eden kişiye çok daha ağır koşullar dayatılmaktaydı. Diğeri ise cismi
10 1529 Tarihli Kanûn-nâme-i Vilâyet-i Karaman’da : Ve reayanın üzerine kaydolunan çiftliklerinde kabil-i ziraat olub hasıl viren yerlerin sürmeyüb boz (yoz) koyub varub ahar yerinde ekerler ise sahib-i arz öşrün ve salarlığın aldıktan sonra sahib-i raiyyet dahi bir öşür ala Ve üç yıl mütevaliyen boz kalub sürülmeyen çiftlikleri raiyete sürmek teklif itdikten sonra müsahale idüb sürmezse kadı ma’rifetile ahara virüb öşrün ve rüsumun ala denilmektedir. Bkz. BA. TD. 387, s. 4-5.
1472 XVI. YÜZYIL SONLARINDA BOZKIR NAHİYESİNDE, GEÇİMLİK FAALİYETLERE BAĞLI NÜFUS
HAREKETLİLİĞİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
mülksüzleşme, yani köylünün baskılara dayanamayıp toprağını bırakıp kaçması
şeklindeydi11.
Yukarıdan itibaren anlatılagelen köylünün toprağa bağlılığı daha çok XV-XVI.
yüzyıllardaki toprak-nüfus arasındaki denge ile yakından ilgili olsa gerek. Zira XVI.
yüzyılın ikinci yarısından sonra nüfusta % 60 oranında bir artış gerçekleşmiş, buna
mukabil ekilebilir tarım alanları genişlemediği gibi daralma eğilimi göstermiş, hatta var
olan ziraat işletmeleri küçük parçalara bölünmüştür. Küçülen tarım topraklarının yanında
tapu bedelleri ve öküz fiyatlarının da artması12 köylüleri oldukça zora sokmuştur. Bu
durum köylerden kentlere doğru bir göç hareketinin doğmasına da neden olmuştur.
Bozkır Nahiyesinde Toprağa Bağlılık İlkesi ve Geçimlik Nüfus Hareketleri
Bozkır Nahiyesi coğrafi yapısı gözönüne alındığında kanunnamede tanımlandığı
gibi bir çiftlikten söz etmek mümkün olmayacaktır. Zira bölgenin dağlık olması ekilebilir
alanların son derece sınırlı olması sonucunu doğurmuştur. Bu çalışmada verimlilik hesaba
katılmaksızın Bozkır bölgesinde bir çiftlik yer belirtilen sebepten dolayı en fazla 60
dönümlük bir alan olarak kabul edilmiş ve değerlendirmeler bu ölçek üzerinden
yapılmıştır.
Sadece Bozkır Nahiyesinde değil XVI. Yüzyılın ikinci yarısında bütün Osmanlı
ülkesinde karşılaşılan en önemli problemlerden birisi de geçim şartlarına bağlı göç
hareketleri idi. Yukarıda izah edildiği üzere Osmanlı kanunlarına göre her ne kadar halkın
bir yerden bir yere göç etmesi izne tabi olsa da ne köylüler ne de şehirliler bu kanunlara
çok uymuş görünmüyor. Bulunduğu yerde geçimini sağlayamayan insanlar, yeni geçim
imkanları bulmak ümidiyle başka yerlere göç ettiler. Bu hareketliliğin temelinde azalan
ekim alanları üzerinde oluşan nüfus baskısı en önemli etkendi. Çünkü gittikçe daralan
ekilebilir alanlar o bölgede yaşayan insanları beslemeye yetmemekteydi.
Geçimlik nüfus hareketlerini dört ayrı biçimde ele almak gerekir13:
1. Sadece köyünden veya şehrinden bir başka köy veya şehre gitmek yerine
sancak sınırları dışında kalan daha büyük şehirlere göç etmektir.
11 Veınsteın, 2009: 40-43. 12 Yunus Koç, “16. Yüzyılda Tarımda Yatırım Maliyeti Sorunu Ya Da “Resm-i Tapu” ve Öküz Fiyatlarına Dair Bazı Gözlemler”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.17, Ankara 2012, s.139-148. 13 Erdoğru, 2004, s. VII
1473 XVI. YÜZYIL SONLARINDA BOZKIR NAHİYESİNDE, GEÇİMLİK FAALİYETLERE BAĞLI NÜFUS
HAREKETLİLİĞİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Bu kapsamdan olmak üzere Bozkır Nahiyesine bağlı Bozdam köyünden Yusuf
veled-i Ahmed’in İçel’e, Hacı Halil köyünden Mehmed veled-i Yusuf’un ise Aydın’a
gittiği 1584 tahriri esnasında tespit edilmiştir.
Bu göçün sadece hane reisinin gitmesi şeklinde mi yoksa bütün ailenin göç etmesi
şeklinde mi gerçekleştiğine dair kayıt yoktur. Ama bu uzak mesafeli göçlerin daha çok
hane reisi erkeğin para kazanmak maksadıyla göçü olduğu kanaatindeyim.
2. Köylerden aynı sancak içerisinde yer alan yakın şehirlere göç. Gerek toprak
yetersizliği, gerekse köylü üzerinde artan baskılar bir kısım köylülerin şehirlere göç
etmesine sebebiyet vermiştir.
Eldoğan köyünden Halil veled-i Musa köyünden ayrılarak, Seydişehir’e
yerleşmiştir.
Bu ikinci tür göçte bütün ailenin birlikte göçtüğü kanaatindeyim.
3. Köyler arasında gerçekleşen göçler. Bu çalışmanın konusunu ve içeriğini de
ağırlıklı olarak bu göç türü oluşturmaktadır. Zira en yaygın görülen göç türü budur.
Yukarıda anlatıldığı üzere köylünün toprağının yetersiz olması, ya da topraksızlaşması
onu arayışa yöneltmekte ve ailesinin geçimini temin edebilmek için üretim yapabileceği
başka köylere göç etmesine sebep oluyordu.14
Merye köyünde Gündüğün köyünden gelen çiftçiler; Ali Çerçi köyünde, Kafir
Çiftliği ve Öz köyünden gelen çiftçiler; Eldoğan köyünde Ahırlı köyünden gelen çiftçiler;
Değirmenderesi köyünde, Çat köyünden gelen çiftçiler; Paşa Çiftliği köyünde, Öz ve
Balıklağu köylerinden gelen çiftçiler; Morsun köyünde, Akçapınar köyünden gelen
çiftçiler «zemin» adı verilen değişik büyüklükteki tarlalarda ziraat yapmaktaydılar. Bazı
mezraalar ise iki üç köy ahalisi tarafından ekilmekteydi. Örneğin, Gögüsün mezraasında
Fart ve Morsun halkı ziraat yapmaktaydı.
Başkasının toprağında ziraat yapan bu köylülerin durumu kanun-namede şu
şekilde belirlenmiştir: Ve hariç reâyâdan bir kimesne sipâhinin timarında yer dutsa
rüsûmın ve öşrün ve sâlârlığın timar sahibine virir; eğer yeri az olsa iki dönüme bir akçe
virir ve ol raiyet eğer defterde ahar sipâhiye çift yazılıp raiyet ise sipâhisine hemen resm-
14 Erdoğru, 2004, s. VII-XI
1474 XVI. YÜZYIL SONLARINDA BOZKIR NAHİYESİNDE, GEÇİMLİK FAALİYETLERE BAĞLI NÜFUS
HAREKETLİLİĞİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
i çift vire; kadimden öşür ve sâlâri yer sahibine ve resm-i çift raiyet sahibine
kaydolunmışdır. 15
1584 yılı verilerine göre Bozkır’da köyler arası nüfus hareketliliği bir hayli yaygın
bir uygulama olarak görülüyor.
Arvana köyündeki bir kısım araziyi Yağluöyük köylüleri, Kiçisandı köyündeki
arazileri Kayacık, Ovacık ve Yağluöyük köylüleri ekip biçmekteydiler. Bozkır’a bağlı
Kadıbeleni köyünde Beğri, Karaardıç, Akçapınar gibi değişik köylerden köylüler ziraatle
uğraşmaktaydı.
Yakın çevrede yer alan köylerden gelen çiftçilerin geldikleri köyde ziraat
yapmaları rahatlıkla anlaşılabilir olmasına karşılık uzak yerlerden çiftçilerin başka
köylere gitmesi oldukça dikkat çekicidir. Mesela Beğri, Akşehir ve Ilgın sınırındaki uzak
dağ köylerindendir.
4. Bozkır Nahiyesine dışardan yapılan göçler. Bozkır köylerine veya yaylarına
göç edenler çoğunlukla konar göçer cemaatlere bağlı kimselerdi16.
XVI. Yüzyılda Bozkır Nahiyesinde Nüfus-Toprak İlişkisi
1500 Yılı 1580 Yılı
Nefer Hane Çift Nim
Çift
Çiftlik Nefer Hane Çift Nim
Çift
Zemin
1149 918 64 628 27 3054 1901 64 875 161
64x2=128 64x2=
128
Toplam nim
çift
756* 1003
Toplam
Dönüm
22680 33090
Nefer başına
dönüm
19,73 10,83
Hane Başına
Dönüm
24,70 17,40
15 1529 Tarihli Kanûn-nâme-i Vilâyet-i Karaman BA. TD. 387, s. 4-5.
16 Resm-i güzle der karye-i Ahurlu yaylakda Alaiyye halkı bu karyenin sınırına evler edüb güzlerler anun
mukabelesinde hanedan haneye ikişer 200 akça güzle verürler
Bac-ı hazar-ı karye-i mezkure maa resm-i otlak-ı yaylakha-i Yakınağaç ve Hisar ve Ot ve
Musa ve Su-arası ve Sülek maa ihtjşab-ı,yaylakha-i mezkure liva-i Alaiyye’den Bürcek ve reaya
ve nahiye-i Bozkır kurasının ekser reayası ol yaylaklara çıkarlar ve resm-i yaylak ve otlak içün
haneden haneye ikişer akça alurlar. Bkz. KKA. 137, v. 176a.
1475 XVI. YÜZYIL SONLARINDA BOZKIR NAHİYESİNDE, GEÇİMLİK FAALİYETLERE BAĞLI NÜFUS
HAREKETLİLİĞİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
Tablo ve bağlı grafik incelendiğinde açıkça görüleceği üzere XVI. Yüzyılın
başından sonuna doğru nüfusta %165 (nefere göre) oranında çok ciddi artış olurken,
ekilebilir topraklarda bu artış sadece %46 civarında gerçekleşmiştir. Fakat nim çift
sayısındaki bu artış reel bir artışı ifade etmemektedir. Ekilebilir topraklar dönüm bazında
ele alındığında ciddi bir azalma olduğu görülür. 1500 yılında toplam ekilebilir arazi 22680
dönümdür ve nefer başına yaklaşık 20 dönüm (19,73) düşmektedir. 1580 yılında ise
ekilebilir arazinin dönüm karşılığı 33090 dönümdür. Bu dönemde nefer başına düşen
dönüm miktarı yaklaşık 11 dönümdür (10,83). Bunun anlamı nefer başına düşen ekilebilir
arazide, dönüm bazında % 55 oranında bir azalma olduğudur.
Aynı dönemde tarım toprakları Konya kazasının Hatunsaray nahiyesinde 50.000
dönümden 49.300 dönüme, Sudiremi nahiyesinde ise 15.240 dönümden 12.360 dönüme
gerilemiştir17. Nahiyenin çiftlik sayısı neredeyse yüzyıl boyunca aynı kalmış, nim çift
miktarında sınırlı bir artış olmuştur.
Sonuç olarak Osmanlı timar sisteminin gereği olarak köylünün toprağa bağlılığına
rağmen, kolaylıkla yer değiştirebildiği ve toprağını bırakıp çift-bozan olabildiği, şikâyet
17 Yörük, 2012: 337; Yörük, 2014:315.
Nefer Hane Çift N. Çift
1500 1149 918 64 628
1584 3054 1901 67 875
0
500
1000
1500
2000
2500
3000
3500
1500-1580 Yılları Arasında Nüfus Ve Ekilebilir Arazi Değişimi
1476 XVI. YÜZYIL SONLARINDA BOZKIR NAHİYESİNDE, GEÇİMLİK FAALİYETLERE BAĞLI NÜFUS
HAREKETLİLİĞİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
olmadığı takdirde de gittiği yerin sakini olduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca yukarıda da izah
edildiği üzere nüfus baskısı altında olan köylünün mülksüzleşmesi yani yaşadığı köydeki
ekim alanlarının yetersizliği köylüyü yeni arayışlara yöneltmiştir. Geçimini temin
edebilmek derdine düşen köylü bilhassa XVI. Yüzyılın sonlarına doğru başka köylere
çiftçi olarak gitmiş veya daha büyük şehirlere giderek farklı alanlarda yaşamını
sürdürmeye çalışmıştır.
1477 XVI. YÜZYIL SONLARINDA BOZKIR NAHİYESİNDE, GEÇİMLİK FAALİYETLERE BAĞLI NÜFUS
HAREKETLİLİĞİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR
KAYNAKÇA
BA. TD. 387
KKA. TD. 137
Aköz, Alaattin, (2014), Sürü Peşinde Saban İzinde Osmanlı Devleti'nde Konargöçerler ve Köylüler,
Palet Yayınları, Konya 2014.
Barkan, Ömer Lütfi, (1979), “Tımar”, İA. XII/1. Eskişehir, s.286-333.
_____________, (1980), “Feodal Düzen ve Osmanlı Timarı”, Türkiye’de Toprak Meselesi, İstanbul.
Cin, Halil - Gül Akyılmaz (1995), Tarihte Toplum ve Yönetim Tarzı Olarak Feodalite ve Osmanlı
Düzeni, Selçuk Üniversitesi Yayınları, Konya.
Emecen, Feridun M., (1999), “Osmanlılarda Yerleşik Hayat, Şehirliler ve Köylüler”, Osmanlı, (Editör:
Güler Eren), Cilt IV, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, s. 91-97. İnalcık, 2004-I: 190.
Erdoğru, Mehmet Akif, (2004), Beyşehir Sancağının 1584 Tarihli Nüfus Sayımı (Beyşehir, Seydişehir,
Bozkır), Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları: 123, İzmir.
İnalcık, Halil, (1993b), " Köy, Köylü ve İmparatorluk ", Osmanlı İmparatorluğu Toplum ve Ekonomi,
Eren Yayınları, İstanbul, s.1-14.
Koç, Yunus, (2012), “16. Yüzyılda Tarımda Yatırım Maliyeti Sorunu Ya Da “Resm-i Tapu” ve Öküz
Fiyatlarına Dair Bazı Gözlemler”, Hacettepe Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, S.17,
Ankara, s.139-148.
Veınsteın, Gılles, (2009), “Çiftlik Tartışması Üzerine”, Osmanlıda Toprak Mülkiyeti ve Ticari Tarım,
(Editörler: Çağlar Keyder, Faruk Tabak), Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul,
Yörük, Doğan (2012), “16. Yüzyılda Hatunsaray Nahiyesinin İktisadi Yapısı”, I. Uluslararası [Lystra] ve
Çevresi, Tarih, Kültür ve Turizm Sempozyumu [Bildiriler] [2-4 Ekim 2011], Edt: Hasan Bahar,
Konya, s.335-346.
____________, (2014), “The Economic Structure of the Sudiremi Subdistrict in the XVI. Century”. New
Trends in Ottoman Studies Papers Presented at the 20. CIEPO Symposium Rethymno, 27 June – 1
July 2012, Edt. Marinos Sarıyannis, Retyhmno, 309-327.
1478 XVI. YÜZYIL SONLARINDA BOZKIR NAHİYESİNDE, GEÇİMLİK FAALİYETLERE BAĞLI NÜFUS
HAREKETLİLİĞİ
ULUSLARARASI SEMPOZYUM: GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE BOZKIR