44
AZERBAYCAN AZERBAYCAN "20 OCAK OLAYLARI VE HOCALI SOYKIRIMI UNUTULMAZ... TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ TÜRK KÜLTÜR DERGİSİ OCAK 2008 • YIL: 56 • SAYI: 373

AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

AZERBAYCANAZERBAYCAN

"20 OCAK OLAYLARI

VE

HOCALI SOYKIRIMI

UNUTULMAZ...

TÜRK KÜLTÜR DERGİSİTÜRK KÜLTÜR DERGİSİOCAK 2008 • YIL: 56 • SAYI: 373

Page 2: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil
Page 3: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil
Page 4: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Basım Tarihi

Basım YeriNergiz Matbaası

15.02.2008

Ahmet ErcanYüzüncü Yıl Bulvarı Bosna İş Merkezi

No: 35/17-18 Ostim / ANKARATel: 0.312 385 30 79 Faks : 0.312 385 82 18

e-mail:[email protected]

AZERBAYCAN KÜLTÜR DERNEĞİGENEL MERKEZİ

Yayın TürüSüreli Yerel Yayın

20 Ocak ve Hocalı Soykırımı

20 Ocak Olayları 18. Yılında Anıldı22

ÜÇ AYDA BİR ÇIKAR • OCAK 2008 • SAYI: 373 • YIL: 56

Geleneksel Ermeni Terör Politikası:Terörizmi Millileştirmek ve Hocalı KatliamıDr. Yalçın SARIKAYA

33

Soykırım iddasının ÇürütülmesiDr. Şükrü M. ELEKDAĞ77Atatürk ve KadınDr. Müjgan CUNBUR99Şuşa’dan MektupNesrin ÜNAL1515Ermenistan Terörist “Hıristiyan” Ülkenin SırlarıSamuel A. Weems1818Borçalı Türklerinin Nevruz GelenekleriProf. Dr. Şureddin MEMMEDLİ2828

Türkçülüğün TarihindeAzeri Türkleri ve TürkçülükYusuf AKÇURA

3030

Azerbaycan’ın Bağımsızlığında20 Ocak OlaylarıGurban HUSEYNOV

3232

Ahmed CAVAD Türkiye’de (1912-1918)Afina MEMMEDLİ3434Kürtler - PKK ve ErmenilerSeyfettin ALTAYLI3737

Tarihte Türkler (Şiir)Hanlar KOCA

3939

Dernek Haberleri4040

Page 5: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

OCAK 20082

20 OCAK

OLAYLARI

18. YILINDA

ANILDI

20 OCAK

OLAYLARI

18. YILINDA

ANILDI

Sindirmeci emperyalist güçler tarafından 20Ocak 2000 tarihinde Bakü'de organize birşekilde planlanan olaylar sürecinde işlenen

katliam, “Kanlı Yanvar” Azerbaycan Türklerininhürriyet ve istiklal yolundaki haklı direncinin birrefleksi ve şahlanışı olarak anlam kazanmıştır.

On sekiz yıl önce cereyan eden bu menfur olaylarınyaratıcıları ve işbirlikçileri yaptığı katliam vesaldırıları dünya medyasından saklama yolunagiderek, ayrı bir insanlık suçu işlemişlerdi.

Bakü'den yayın yapan devlet radyo vetelevizyonun saldırılarda tanklardan açılan ateşletahrip edilmesiyle, mazlum insanların feryatlarıengellenmeye çalışılırken, tesadüf eseri İstanbulüzerinden yayın yapan bir radyonun duyurusu buinsanlık trajedisini dünya medyasına taşıdığıbilinmektedir.

İki binli yıllara girerken Sovyetler birliğinde esenyeniden yapılanma politikaları ile esaret altındabulunan Azerbaycan ve diğer Türk illerindeyaşayan soydaşların bağımsızlıklarına kavuşmasıyolundaki ideallerini, fikri mücadele içinde birgörev bilen Azerbaycan Kültür Derneği, durumunvahametini öğrendikten sonra; dönemin başbakanıYıldırımAkbulut'u ziyaret ederek, 20 Ocak akşamıBaşkent Bakü'de meydana gelen olayların uluslararası düzeyde bir insani sorun olduğunu belirterek,dışişleri kanalıyla bu gelişmelerin ayrıntısınıöğrenmek ve gerekli yardımın yapılabilmesihususunda ısrarlı girişimde bulunmuştu.

Bu görüşmelerin ışığında; Bakü'de meydana gelenbu kanlı olaylar dünya medyasına da yansımış,toplanan belge ve dokumanlarla Türk kamuoyusüratle bilgilendirilirken bir çok ilde düzenlenmiting ve protesto gösterileriyle bu insanlık dışısaldırıların kınanma süreci başlatılmıştı.

Azerbaycan'da bu tarihten itibaren ulusal güçhalinde şahlanan Halk Cephesi hareketi, bağım-sızlık ve demokrasi yolunda önü alınamayacakşekilde ivme kazanmıştır.

20 Ocak sabahıyla başlayan yaraların sarılması vebağımsızlık yolunda canlarını veren 137 insanAzerbaycan'ın geleceği uğrunda bir bayrakolmuştur.

Bu gün, “Şehitler Hıyabanı”nda abideleşenhürriyet şehitlerinin mücadeleci hatıraları birmilletin geleceği için neler yapılabileceğinin kanıtıolmuştur.

Azerbaycan Kültür Derneği, bu tarihi olayın onsekizinci yıldönümünde, hürriyet uğruna canlarınıveren şehitleri anmak maksadıyla 19 OcakCumartesi günü dernek merkezinde düzenlediği vesunumlarını Azerbaycanlı doktora öğrencisi YusufMUSEVİ ile Ferzat SEMEDLİ yaptığı “20 OcakOlaylarının Siyasi Perspektifi ” ile “Kafkasya veOrta Doğu Ekseninde Azerbaycan” başlıklı genişkatılımlı konferansta ele aldı.

Page 6: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Giriş

Ermeni Terörizminin Başlangıcı

Azerbaycan jeoekonomik ve jeopolitik öneminedeniyle gerek Aras'ın güneyinde gereksekuzeyinde tarih boyunca savaşlara, soykırımlara vekatliamlara sahne olmuştur. Bunların en taze olanıHocalı faciası olmakla birlikte, Hocalı, Erme-nilerin Türklere yönelik olarak gerçekleştirdiğisoykırımlardan sadece birisidir. Hocalı soykırımınıanlamak için Ermeni silahlı hareketleriningeçmişine ve bu hareketlerin Ermeni siyasalhareketleri içindeki yerine bakmak gerekir.

Ermenilerin Politikada terörü temel bir yöntemolarak belirlemeleri, şiddet eksenli bir siyasi tarihortaya çıkarmıştır. Bu siyasi tarihin en temelözelliği doğrudan Türkleri alan eylemlerin tarihiolmasıdır. Burada, Ermeni terör politikası üç temelevrede incelenmektedir:

Avrupa'daki güç mücadelesinin yeni bir safhayagirdiği, 1856 Kırım Savaşı ve sonrasındakigelişmeler İmparatorluklar çağının da sonsafhasına girildiğini göstermekteydi. AncakOsmanlı tarihi açısından asıl önemli olay Osmanlı-Rus Harbi (93 Harbi) olmuştur. Ermeni Teröriz-minin ilk evresi bu kritik uluslararası politikaeşiğinde başlamıştır.

Ermeni siyasal hareketleri, başlangıcından itibarenşiddet içerikli olmuş, siyasal hedeflerine korkutmayoluyla ulaşma amacını gütmüştür. OsmanlıDevletine karşı sömürgeci emeller besleyenİngiltere ve Rusya'nın kurdurduğu Taşnak veHınçak komitelerinin ülke içerisindeki kışkırt-maları sonucunda meydana gelen isyan ve katliam-

1.Ermeni Terörizminin Başlangıcı (19. yüzyılsonundan 20. yüzyılın ilk çeyreğine kadar)

2.İkinci Ermeni Terör Dalgası veASALA

3.Üçüncü Ermeni Terör Dalgası veAzerbaycan

larla Ermeni terörü uluslararası bir boyut kazan-mıştır.

1890 yılındaki Erzurum, Kumkapı ve BirinciSason isyanlarını 1892 ve 189'te Merzifon, Kayserive Yozgat isyanları takip etmiştir. Bunlarınardından 1895 yılında Maraş'taki isyan girişimini1896'daki Birinci Van isyanı takip etmiştir. 1904yılında ikinci Sason isyanı, 1905 yılında II.Abdulhamid'e yönelik yıldız suikastı girişimi¹ ve1909 Adana isyanı Ermenilerin şiddet yoluylasiyasal hedeflere ulaşma girişimlerinin 20. yüzyılınbaşındaki örnekleridir.² Aynı tarihlerde Ermeni-lerin, Asuri ve Nesturilerle birlikte Güney Azer-baycan'da da büyük terör ve katliam hareketlerigerçekleştirdikleri bilinmektedir.

Ermeniler, bu isyanları Osmanlı Devletinin en zordönemlerinde ve özelilikle savaş dönemlerindesivillere yönelik olarak gerçekleştirmişlerdir. İsyanve katliamlarda ısrar eden Ermenilerin tehcirkararından bir ay önce Van'da, bu bölgenin gör-düğü en büyük katliamı gerçekleştirdikleri ve eski

3

GELENEKSEL ERMENİ TERÖR POLİTİKASI:

TERÖRİZMİ MİLLİLEŞTİRMEK ve

HOCALI KATLİAMI

Dr. Yalçın SarıkayaGazi Üniversitesi İİBF Uluslararası İlişkiler Bölümü

1- Halil Metin, Türkiye'nin Siyasi Tarihinde Ermeniler ve Ermeni Olayları, MEB Yay.,İstanbul, 1997, s.118.2- Bkz. Em. Tümg. İhsan SAKARYA, Belgelerle Ermeni Sorunu, Genelkurmay Askeri3- Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı Askeri Tarih Yay., Ankara, 1994, s.92-127http://tohidmelikzade.blogspot.com/2006/04/salmas-ehrinin-ksa-tarihi-dr.html

OCAK 20083

Page 7: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Van'ı tamamen yok ettikleri bilinmektedir.

Ermeni komitacı teröristlerin katliamları, tehcirsonrasında da devam etmiş, 1918'den itibarenKars'tan Antep'e kadar pek çok yerde ancaközellikle Kars-Iğdır çevresinde Hocalı soykırı-mının neredeyse aynısı denebilecek soykırımlargerçekleştirmişlerdir. Öte yandan ermeni terörüAzerbaycan'ın muhtelif bölgelerinde de canalmaya devam etmiştir. Moskova'daki 1917Bolşevik devriminden sonra Azerbaycan'dayaşanan siyasi gelişmeler Ermeni çetelerine1920'lere kadar, Azerbaycan'ın farklı coğraf-yalarında büyük katliamlar yapma fırsatıvermiştir.

Ermeniler, Türkiye'nin bir 'Ermenistan'ın kurulu-şunu onayladığını gösteren Gümrü Anlaşması ilede tatmin olmamış ve silahlı terörü sürdür-müşlerdir. 1921 yılında Berlin'de Talat Paşa'yı,Roma'da da Sait Halim Paşa'yı katletmişlerdir.Aynı yıl, Ermeni Misak Torlakyan, Azerbaycanİçişleri Bakanı Cevanşir Han'ı, Tepebaşı'ndakiPera Palas Oteli önünde öldürmüştür. Ermenilerbölgenin kaderinin şekillendiği Kars Antlaş-ması'ndan sonra da terörizme dayalı politikayısürdürmüş ve 1922 yılında Cemal Paşa'yı, Tiflis'tekatletmişlerdir.

Ermeni terörist faaliyetleri uzun bir durgunlukdöneminin ardından, dünyanın soğuk savaşın engergin dönemini yaşadığı sırada yeniden su yüzüneçıkmıştır. Ermeni tehcirinin 50. yılı olan 1965yılından sonra Ermeni terörü yeni bir safhayagirmiştir. Taşnak ve Hınçak örgütleri bu yeni terördöneminde; terörü özendirmiş, geliştirmiş,hazırlamış, daha geniş alanlara yayılmasını vehedeflerinin çeşitlenmesini sağlamış, terör tim vegrupları oluşturmuş ve yeni örgütlenme çabalarınapsikolojik destek vermişlerdir. Bunların arasındaisminden en çok söz ettiren “Ermenistan'ınKurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu” (ArmenianSecret Army for Liberation of Armenia) olmuştur.Bu örgüt kısaca ASALA adıyla anılmaktadır.1970'li yıllarda terörist eylemlere başlayanASALA, 1984'e kadar 42 Türk diplomatını şehitetmiştir.

Manevi ve psikolojik desteği, temas ve ilişkilerortamını Hınçaklardan alan ASALA, insanlık dışıterör eylemlerine girişmiştir. Ermeni terörü, yurt

4

5

İkinci Ermeni Terör Dalgası veASALA

dışındaki Türk görevlilerine, temsilciliklerine vekuruluşlarına yönelik silahlı saldırılar şeklinde kısazamanda hızlı bir tırmanış göstererek yoğunlukkazanmıştır. Bu dönemde, Avrupa ve doğu ülkeleriile Suriye ve Lübnan'da üsler edinen Ermeni terörü,Kıbrıs Rumları ve Yunanistan'la işbirliği içinegirerek eylemlerini gerçekleştirmişlerdir. Döne-min konjonktürü Ermeni terörünün gelişimindeoldukça etkili olmuştur.

Ermeni terör örgütleri, dış dünyanın tepkileriüzerine 1980'li yıllarda taktik değiştirerek, PKKterör örgütüyle işbirliğine girmişlerdir. Orlysaldırısının Avrupa kamuoyunda yarattığıtedirginlik bunda etkili olmuştur. 1984 yılındaPKK sahneye itilmiş ve ASALA-Ermeni terörügeri plana çekilmiştir. Nitekim, bölücü terör örgütüPKK, 21-28 Nisan 1980 tarihini “Kızıl Hafta”olarak ilan etmiş ve 24 Nisan tarihini sözdeErmenilerin katledilme günü olarak anarak,toplantılar yapmaya başlamıştır. 8 Nisan 1980tarihinde Lübnan'ın Sidon kentinde PKK veASALA terör örgütleri ortak basın toplantısıdüzenlemişler ve toplantı sonucu bir bildirgeyayınlamışlardır. Ancak bu olayın tepki çekmesiüzerine ilişkilerin illegal alanda gizli olaraksürdürülmesi kararlaştırılmıştır.

Toplantı akabinde, 9 Kasım 1980 tarihindeStrazburg Türk Başkonsolosluğu'na, 19 Kasım1980 tarihinde ise Roma Türk Hava Yollarıbürosuna yönelik olarak düzenlenen saldırılar,PKK ve ASALA terör örgütleri tarafındanortaklaşa üstlenilmiştir. Terörist başı AbdullahÖcalan, Ermeni Yazarlar Birliği tarafından “BüyükErmenistan hayali fikrine olan katkılarındandolayı” onur üyeliğine seçilmiştir. Ermeni HalkHareketi'nin bünyesinde, birçok Avrupa ülkesindeolduğu gibi bir Kürdistan Komitesi oluşturul-muştur.

4 Haziran 1993 tarihinde; Ermeni Hınçak Partisi,ASALA ve PKK terör örgütü mensuplarınınkatılımıyla Batı Beyrut'ta bulunan PKK terörörgütü merkezinde bir toplantı yapılmıştır. 6- 9Ocak 1993 tarihlerinde Beyrut'taki iki ayrı kilisededüzenlenen ve Lübnan Ermeni Ortodoks Baş-piskoposu, Ermeni Parti yetkilileri ile 150 gencinkatıldığı toplantılarda, PKK terör örgütü ile yapılanmücadele kastedilerek; Türkiye'de iç savaş devamedeceğine, Türk ekonomisinin sıfır noktasınagelerek, vatandaşların baş kaldıracakları dilegetirilmiştir. Buna bağlı olarak, Türkiye'ninbölünerek bir Kürt devleti kurulacağı, ErmenilerinKürtlerle olan ilişkilerini iyi bir şekilde yürütme-

4- Bu katliamlardan Nahçivan bölgesinde yaşananlarla ilgili bir çalışma için Bkz.Ebulfez Amanoğlu, Nahçivan Özerk Cumhuriyetinde Ermeni Mezalimi (1917-1920) ve5- Bölgede Türk Ordusunun Kurtarma Faaliyetleri, Ermeni Araştırmaları Türkiye I.Kongresi, III. Cilt, ASAM-EREN Yay., Ankara, 2003, s.211-218.

OCAK 20084

Page 8: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

leri ve Kürtlerin mücadelelerini desteklemelerigerektiği konuları dile getirilmiştir. Bu bakımdan,1980'lerin sonundan 1990'ların sonuna kadarşiddetle süren ve günümüzde de tamamenkesilmemiş olan terör örgütü PKK ve onunuzantılarının eylemlerini Ermeni terörünün içindeya da Ermeni terörizmi ile ilişkili görmek gerekir.

Azerbaycan coğrafyası, Ermeni terörünü yenitanıyan bir coğrafya olmasa da 1980'lerin sonu ve1990'ların başından itibaren Ermeni terörpolitikasının yeni bir taktikle Azerbaycan'da birkez daha ortaya çıktığı görülür. Ermenistanmerkezli bu yeni terör politikası, Ermenitopraklarını genişletmek, yayılmak ve BüyükErmenistan'ı hayata geçirmek hedefli olmuştur.Hocalı, bu üçüncü Ermeni Terör Dalgasınıntesadüfen öğrenilmiş bir sahnesidir.

Ermeniler, 1980'lerle beraber yaptıkları propa-ganda ve hazırlıklar sonrasında 1988 yılındanitibaren Ermenistan topraklarında (özellikleTürkiye'ye sınırdaş Güneybatı'daki Masis veArarat bölgelerinde) yaşayan Azerbaycan Türk-lerine saldırmaya başlamışlardır. Ermenistantoprakları içinde kalan son Türk köyü olanNuveydiye'nin ahalisi de 1991 yılında zorla göçettirilir ve böylece toplam 200.000 Türk, Ermenis-tan'dan göç etmiş veAzerbaycan'a yerleşmiş olur.

Ermeni gönüllülerden oluşan silahlı gruplarKarabağ'a yerleştirilmiştir. Ardından Gorbaçov, 25Temmuz 1990'da yayımladığı bir kanun ile SSR(Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti) kanunlarıdâhilinde olmayan silahlı grupların kurulmasınıyasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlarael konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikteAzerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları dadâhil olmak üzere silahlar toplanmış, DağlıkKarabağ'da ise bu görev Rus askerleri tarafındanyerine getirilmiştir.

Karabağ, Ermeni Diasporası ve Daşnak Erivanyönetimi için “Büyük Ermenistan” idealinde atılanilk adım olmuştur. “Büyük Ermenistan” ideali içinöncelikli hedef olarak tespit edilen Karabağ,Ermenistan'ın bu yönde ileride atacağı adımlaraçısından da belirleyici olacaktır. Karabağ'ın vebugünkü Ermenistan'ın Türksüzleştirilmesi,homojenleştirilmiş Karabağ ile homojenleştirilmişErmenistan'ın coğrafi olarak birbirine bağlanması,

6

7

Üçüncü Ermeni Terör Dalgası veAzerbaycan

Ermenileştirilmiş Karabağ'ın bağımsız ilanedilmesi ve ardından siyasi ve idari olarak daErivan'a bağlanması, bu stratejinin bilinenaşamalarıdır.

Hocalı katliamı ise, bu stratejik aşamaların hayatageçirilmesinde planlı olarak uygulanmış birkatliamdır. Gerek Hocalı'nın stratejik önemi,gerekse uygulanan katliamın vahşet ve terörboyutu da bu planın bir parçasıdır. Ermeni ortakhedefi olan “Büyük Ermenistan” ideali, Ermeni-lerin yaşadıkları bölgelerde azınlık iseler çoğunlukolmalarını sağlama, çoğunluk iseler homojenolmalarını sağlama esasını da içerir. Hocalı, Sovyetrejimi tarafından hızla Ermenileştirilen YukarıKarabağ'ın orta yerinde, üstelik havaalanına hâkimbir konumda bulunan, Azerbaycan Türkleri veAhıskalılarla meskûn bir yerleşim birimi olaraközellikle ve planlı olarak hedef seçilmiştir.

Hocalı Katliamı ile Ermenistan'da yaşayanAzerbaycan Türklerinin çıkarılması süreci hızlan-dırılmış, daha sonra işgal edilen Karabağetrafındaki şehir, ilçe ve köylerin ahalisi de teröryoluyla sürgün edilmiştir. Hocalı katliamınadünyanın tepkisiz kalması hem bu süreçlerihızlandırmış, hem de yayılmacı Ermeniterörizminin rahatlamasını sağlamıştır. Bubakımdan, Hocalı katliamının siyasal etkisininAzerbaycan ile sınırlı olmayıp, Gürcistan, Türkiyeve Rusya Federasyonu'nu da stratejik bakımdanetkilediği değerlendirilmektedir.

Ermenistan ve Diyaspora Ermenileri, Türkiye veAzerbaycan topraklarındaki iddialarının dışında dayayılma hedefleri gütmektedirler. Ermenilerinfiilen etnik yayılma sağlayabildikleri önceliklibölgeler,Ahıska Türkleri'nin sürüldükleri vatanlarıolan Gürcistan'daki Samtshe-Cevaheti vilayeti,Abhazya'daki bir kısım bölgeler ve Rusya Fede-rasyonu'ndaki Krasnodar eyaleti olarak sıralana-bilir. Bütün bu bölgeler “Büyük Ermenistan”idealinin hedefleri arasındadır.

Ermeni terör eylemlerinin sorumluları bazı Batılıülkeler ve Rusya tarafından desteklenirken, katillerErmeni toplumunca “milli kahraman” ilan edilmiş-lerdir. Diğer bir deyişle Ermeni toplumunda terörteşvik edilen, hoşgörülen bir unsur halinegetirilmiştir. Ermeni toplumu için şiddet ve terörhayatın bir parçası halini almaya başlamıştır.Nitekim bağımsızlığının henüz 15. yılında olanErmenistan'da çok sayıda siyasi cinayet ve saldırıolmuştur. Bunlar içinde 24 Mart 2000 gecesinde

Ermeni PolitikAnlayışında Terör Kültürü

6- “YavuzASLAN, 'Bugünkü ErmenistanArazisinde Türklerin Çıkarılma Meselesi', TürkKültürü, No:372, Nisan 1994, s.198-199”dan naklen, Okan YEŞİLOT, 'KarabağSavaşı'nın Sessiz ve Mağdur Tanıkları', Sosyal Bilimler Dergisi, Sayı:15, 2006, s.85-86.7- http://azerbaycan.ihh.org.tr/insan/hocali/hocali.html

OCAK 20085

Page 9: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

sözde Dağlık Karabağ Cumhuriyeti'nin sözdeCumhurbaşkanı Arkadi Gukasyan'a şehrinmeydanında yapılan saldırı ile 1999'da Meclis'eyapılan silahlı saldırı en dikkat çekici olanlarıdır.Her iki saldırı da kanlı bitmiş, birincisinde'Cumhurbaşkanı' Gukasyan, şoförü ve korumasıyaralanırken, ikincisinde Ermenistan BaşbakanıSarkisyan ve çok sayıda Ermeni parlamenter yineErmeni kurşunlarıyla hayatlarını kaybetmişlerdir(Her iki saldırıda da Taşnak katkısı vardır). BunlarErmenilerin politik kültüründeki terör unsurunuortaya koyan olaylardır.

Ermeni Terör kültürü diplomasi alanında da görül-müştür. Bunlardan en tipik olanı, Ermenilerin,Avrupa parlamentolarında aldırdıkları kararlarınilklerinden olan ve Avrupa Parlamentosunda 18Haziran 1987 tarihinde alınmış olan “ErmenilereSoykırımYapıldığı” karardır. Bu kararın da Ermeniterörünün etkisiyle alındığı bilinmektedir. Otarihte, Avrupa Parlamentosu, Fransız ve Yunanmilletvekillerinin gayretleri ve üye sayısınınyaklaşık yüzde 15'inin bilfiil katılımı ile Ermenisoykırımı iddialarını kabul eden ve Türkiye'ninABüyeliğini soykırımının tanınması koşuluna dolaylıyollardan bağlayan kararı almıştır. RaporunParlamentoda görüşülmesi sırasında bina binlerceErmeni tarafından muhasara altına alınmış, Fransızparlamenterler dışarıda kurulan bir kürsüye her 15dakikada bir gelerek içerideki gelişmelerianlatmışlardır. İşte bu sırada, Türkiye lehindekonuşma yapacak bazı Avrupalı parlamenterlersilahla Ermeni teröristler tarafından tehditedilmişlerdir. Alman parlamenter Wedekinddışında, Ermeni teröristler tarafından tehditedildiğini söyleme cesareti gösteren olmamıştır.

Terörizm Ermeni Politika anlayış ve uygulama-sında tesadüfen ortaya çıkmış bir durum değil,planlı ancak akıl dışı bir yöntemdir. Erivan, Ermenimilleti adına terörizmi millileştirmektedir.Ermenilerin ve bugünkü Erivan yönetiminin buçizgiyi sürdürdüğü açıktır. Küçük ancak saldırganbir ülke olan Ermenistan, stratejik önemini günden

8

9

10

Sonuç: Ermeni Terör Politikası Ermenileri YeniBir Felakete Götürebilir

güne kaybeden, halkını ülkesinde tutamayan,Karabağ merkezli politika nedeniyle iç politikadakavgalar yaşayan, çeteler ve yolsuzluklarıyla ünyapmış, geri kalmış teknolojili, dünyadan kopukbir ülke durumuna gelmiştir. Ne Diyasporanınyardımları, ne Avrupalı parlamentoların siyasidestekleri ve ne de ABD'nin dış yardımları Erme-nistan'ı yaşatmaya yetmemektedir. İşgalci sıfatıBM ve Avrupa Konseyi tarafından onaylanmıştır.En yakın müttefiki olan Rusya Federasyonu,Gürcistan'da siyasi, Çeçenistan'da askeri sıkıntıiçerisindedir. Ermenistan için hayat damarı olaraknitelenen İran için de işaretler iyi değildir. İran'ınErmenistan'a komşu coğrafyası AzerbaycanTürkleri ile doludur ve bu bölgedeki AzerbaycanlıTürk milliyetçiliği öncelikle Ermeni karşıtı birkarakter taşımaktadır. Bu karşıtlık İran siyasalsistemini bile etkileyecek boyutlara ulaşmıştır.

Ermenistan bu nedenlerle, Avrupa Birliğiüzerinden Türkiye'ye baskı yaptırmaya, Kara-bağ'daki işgalini hukuksallaştırmaya, Türkiye-Azerbaycan ilişkilerini bozmaya odaklanmıştır.

Ermenilerin, bölgede yalnızlaşıp gerilemeyi gözealarak şiddet merkezli politika anlayışınısürdürmeleri, onların Büyük Ortadoğu Projesindenve Irak'ın Kuzeyindeki gelişmelerden medetumdukları yorumunu yapmamıza yol açmaktadır.Suriye-Irak sınırından Ermenistan'a kadar uzananhat, Bakü-Ceyhan enerji nakil hatlarının, Türkiyeile Azerbaycan arasındaki Demiryollarının veKarayollarının, önemli temiz su havzalarının, GAPbölgesinin ve değerli petrol yataklarının bulun-duğu bir coğrafyadır.

Azerbaycan, yönetimi ve milletiyle, iktidar vemuhalefetiyle bir bütün olarak işgale son vermeküzere harekete geçebilir. Buna hukuksal bir engelolmadığı gibi, siyasal şartlar da çok verimsizdeğildir. Dahası bölgenin siyasal değişimleriyaşadığı bir dönemde, işgalin hukukileşmesi riskiAzerbaycan için önemli bir sınavdır. Azerbay-can'ın Dağlık Karabağ'da göstereceği kararlılıkgeleceğini belirleyecektir. Yüz yıldır tarihi toprak-larını kaybeden ve savunma derinliği zayıflatılanAzerbaycan, Ermeni Terör politikasının bölgedeyeni kanlı işlere imza atmamasını sağlayacakgüçtür. Azerbaycan'ın milli ordusunun Karabağsorununu çözmesi, Ermenileri barışa mahkûmetmenin belki de tek yolu olacaktır.

8- 28 Ekim 1999, http://webarsiv.hurriyet.com.tr/1999/10/28/152972.asp9- Sedat Laçiner, Ermenistan Dış Politikasını Belirleyen Faktörler,http://www.turkishweekly.net/turkce/makale.php?id=39Bkz. Yavuz Cankara, Ercan Karakoç ve Gökmen Kılıçoğlu, ASALA Terör Örgütü veErmeni Terörü, Ermeni Araştırmaları Türkiye I. Kongresi, II. Cilt, ASAM-EREN Yay.,Ankara, 2003, s.437-453.10- Pulat Y. Tacar, Ermenilere Soykırım Yapıldığı Savının Hukuksal ve AhlakiAçılardan İncelenmesi, Ermeni Araştırmaları, (Haziran-Temmuz-Ağustos 2001), S.2,s.98-99.

OCAK 20086

Page 10: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

İsviçre Federal Mahkemesi, Lozan BidayetMahkemesi'nin, Türkiye İşçi Partisi BaşkanıSayın Perinçek'i, "Ermeni soykırımının

uluslararası bir yalan" olduğunu belirten beyanlannedeniyle suçlu bulan mahkumiyet karannı onarnışbulunuyor. Bu durumda, İsviçre'deki iç hukukyollannı tüketmiş olan Sayın Perinçek'in, Avrupaİnsan Haklan Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğÜneilişkin 10. maddesine dayanarak şikayetini Avrupaİnsan Haklan Mahkemesi'ne (AİHM) taşımayakarar verdiği anlaşılıyor.

Giriştiği bu mücadele dolayısıyla Sayın Perinçek'in kutlanması ve desteklenmesi gerekiyor. Çünkü,başlattığı hukuki sürecin başanyla sonuçlanması,Türkiye'ye ifade özgürlüğÜ dersi veren ülkelerin,bu özgürlüğÜn kendileri tarafindan katledildiğininyüzlerine vurulmasına yol açacaktır.

İsviçre hükümeti yaptığı bir açıklama ile FederalMahkeme karannın yarattığı hukuk skandalınınetkisini hafifletmeye çalışmıştır. Hükümet, 1915olaylan konusundaki göilişlerinin FederalMahkeme karanyla uyum halinde olmadığınıdolaylı bir şekilde ortayakoymuş ve Türkiyetarafından-önerilmiş bulunan Türk ve Ermenibilim adamlarından oluşacak Ortak TarihKomisyonu'nun kurulmasını desteklediğinibelirtmiştir.

Buna rağmen, İsviçre mahkemesi karannınoluşturduğu emsal, Ermenistan'a ve diyasporaErmenilerine sorunu diğer Avrupa ülkelerinde deyargıya taşıyarak soykırım iddiasına hukuki birkimlik kazandırma yolunu açmıştır. Karann hukukidayanaklanna bakıldığı zaman bu tehlike açıkçaortaya çıkıyor. Nitekim, karann hukuki dayanakla-nndan birincisini, İsviçre Parlamentosu'nun(Ulusal Konsey) 16 Aralık 2003 tarihinde Ermenisoykınmı hakkında almış olduğu karar oluşturuyor.Karann ikinci dayanağını ise, İsviçre CezaYasası'nın mükerrer 261. maddesindeki soykınınveya insanlığa karşı bir suçu inkar eden kişilerin üç

Federal Mahkeme karanmn yarattığı tehlike

yıla kadar hapis veya para cezasıyla cezalandın-lacağını öngören hüküm teşkil ediyor .

Şimdi Türkiye için sorunun nereden kay-nak1andığına gelelim. Avusturya, Fransa ve İtalyagibi birçokAvrupalı ülkenin parlamentolan Ermenisoykınmını tanıyan kal 'rarlar almıştır. Bu ülkelerinceza yasaları da İsviçre Ceza Yasası' nın mükerrer26 1 . maddesiyle aynı içeriktedir. Bu durumda,İsviçre'den sonra diğer Avrupa ülkelerindeki Er-meni diyaspora temsilcilerinin de Ermenisoykınmının vuku bulduğuna ilişkin mahkemekararlan aldırmalan imkan dahiline girmişolmaktadır.

Bu alanda çok daha ciddi bir tehlike, AB Adalet veİçişleri Bakanlan Konseyi tarafından 19 Nisan2007'de kabul edilmiş olan "ırkçılık ve YabancıDüşmanlığı ile Mücadele Konusunda ÇerçeveKarar"dan doğmaktadır. Çerçeve karar metni, ABülkeleri mahkemelerini, hem herhangi bir fiilinsoykınmı olduğu konusunda karar vermeye yetkilikılıyor, hem de bu fiilin soykırun olduğunu inKaredenleriz ,konusu mahkemelerce bir yıldan üç yılakadar hapse mahkum edilebileceklerini öngörüyor.Yürürlüğe giriş tarihinden itibaren iki yıl içindeüye devletlerin çerçeve karar metnini kendi içmevzuatlarına aktarmaları zorunludur.

Bu aşamaya gelindiğinde AB ülkelerinden birindeherhangi bir kişi Ermeni soykınmının vukubulmadığını söylediği takdirde inkarcılıklasuçlanacak ve mahkı1m edilecektir. Görüleceğiüzere, AB Çerçeve Kararı hiç mübalağasız,Türkiye'nin, AB'den, daha doğrusu Avrupa'dantümüyle kopması sonucunu doğuracak bir niteliktaşıyor.

Bu durum, Ermeni soykırun iddiasını çürütmekiçin, Türkiye'nin elinin kuvvetli olduğu hukukyollarına başvurmasının zamanının geldiğinigöstermektedir.

Soykırun, keyfi olarak kullanılabilecek bir terimdeğildir. Uluslararası bir hukuk enstrümanı iletanımlanması yapı1mış bir suçtur. Bu enstrüman,

Hukuk alanında Türkiye'nin eli kuvvetli

Dr. Şükrü M. ELEKDAĞ/CHP İstanbul Milletvekili

(*) 9 Ocak 2008 Tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nden.

OCAK 20087

Page 11: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Birleşmiş Milletler bünyesinde üye devletlerinkatkılarıyla iki yıl süren yoğun bir çalışmasonucunda oluşturulan ve 1948 'de Genel Kurul 'daoybirliği ile kabul edilen "Soykırımm Önlenmesive Cezalandırılması Sözleşmesi"dir (BMSS).

Bugün "Jus cojens" (uluslararası hukukun buyrukkuralı) gücünü kazanan, yani tüm devletler içinvacibül-ifa nitelikte olan bu sözleşme, soykırunsuçunun gayet açık biçimde tarifini yapmakta,suçun oluşması için kanıtlanması gerekli maddi vemanevi unsurlan tanımlamakta ve soykırundavalanna bakmakla yetkili mahkemeleribelirtmektedir.

Yani Osmanlı Devleti bu sözleşme bağlamındayargılanabilir mi? Hayır.. yargılanamaz! ..Uluslararası ceza hukukunun temel bir ilkesi olankanunilik ilkesi buna imkan vermiyor. Bilindiğiüzere, hem ulusal hem de uluslararası cezahukukuiıun temel bir kavramı olan kanunilik ilkesi

anlayışına dayanıyor ve ceza yasalarınınmakabIine şamil olarak uygulanmasına imkanvermiyor. Kısacası, soykının suçu dünyada ilk defa1948 'de BMSS ile tanımlandığı cihetle, busözleşme geriye dönük bir şekilde 1915 Ermeniolaylarına uygulanamıyor.

Peki, bir an için BMSS'nin geriye dönük olarakuygulanabileceğini varsaysak, yetkili mahkemenasıl bir karar verirdi? Uluslararası AdaletDivanı'nın (UAD) 26 Şubat 2007 tarihinde BosnaHersek - Sırbistan davasında vermiş olduğu karar,devletlerin soykırundan sorumluluğu alanındamilat oluşturan bir niteliğe sahiptir. Bu karara göre,bir devlet, soykınmın vukuunun önlenmesi içinsahip olduğu imkanları azami çaba göstererek veiyi niyetle kullanmış, fakat buna rağmen başarılıolmamışsa, bu olaylar nedeniyle suçlu tutulamaz.

Diğer taraftan, soykırun iddiasında bulunan tarafıniddiasını ispat için, failin gerekli önlemleri azami

(due diligence) ile uygula-madığım ve suçu özel kasıtla (dolus specialis)işlediğini, delillerle ka-nıtlaması zorunludur. Bu hususlar, Osmanlı Devle-ti'nin soykırımla suçlanamayacağını kesin bir şe-kilde ortaya koymaktadır.

Ayrıca, ister bireylerin, ister devletlerin soykırımlasuçlanınalaı:ı sadece yetkili bir mahkeme kararıylaolabilmektedir. BMSS 'ye göre yetkili mahkemelerde, suçun işlendiği devletin yetkili mahkemesi,

"Kanunsuz suç olmaz, kanunsuz ceza olmaz"

dikkat ve itina"

"mutlak ve tartışılmaz"

Türkiye yargısız infazla karşı karşıya

BMSS 1915 olaylarına uygulanabilirmi?

tarafların üzerinde mutabık kalacaklan uluslararasıceza mahkemesi veya UAD 'dir. Yetkili mahke-meler, BMSS 'de öngörülen hükümler uyanncasoykırımın maddi ve manevi unsurlanmnoluştuğuna kanaat getirdikten ve özel kastın hiçbirkuşkuya mahal vermeyecek şekilde mevcudiyetinisaptadıktan sonra soykırım kararını verebilmek-tedir.

Hal böyleyken Osmanlı Devleti ve onun halefiTürkiye Cumhuriyeti, hiçbir yetkili mahkemekaran olmadan, tamamen keyfi şekilde soykırun ilesuçlanınakta, ulusal parlamentolar ile ABParlamentosu gibi uluslararası örgütler keyfiolarak ülkemizi suçlayıcı kararlar alabilmektedir.Yani Türkiye tanıanlamıyla bir yargıslZ infazlakarşı karşıyadır!..

Anımsanacağı üzere, Fransa parlamentosu, 29Ocak 2001 'de 1915 olaylanmn soykınmı olduğunailişkin bir yasa kabul etmek suretiyle bu yargıslZinfazların en tipik bir örneğini vermiştir. Bu itibarlaTürkiye tarafından yapılması gereken, Fransa'ya,söz konusu yasadaki iddialann Soykırun Sözleş-mesi'nin 9. maddesi uyarınca UAD'ye gö-türülmesini önermek olmalıdır. Divan'dan, (1)BMSS uyarınca Fransız parlamentosunun OsmanlıDevleti hakkında soykırun karan alma yetkisinesahip olup olmadığı ve (2) 1915 olaylannınBMSS'nin2. maddesine göre soykırun olupolmadığı hakkında katar vermesi istenecektir.

Yukandaki, izahatımız ışığında, Divan'ın, Fransaparlamentosunu yetkisiz bulması kesindir. Diğertaraftan, kanunilik ilkesi nedeniyle de, Divan,BMSS'nin geriye dönük olarak işletilemeyeceğiniaçıklama durumundadır. Bunun anlamı da, 1915olaylannın soykırun olarak nitelenmeyeceğidir.

Divan'ın bu yolda bir kararvermesi durumunda,Ermenistan'ın soykının iddiası temelindençökecektir. Fransa' nın Divan' a ortak başvurudankaçınması halinde ise ki bu büyük bir olasılıktır-Ermeni tezinin uluslararası alanda Türk tezinekarşı sahip olduğu siyasi ve moral üstünlüğe ağırbir darbe vurulmuş olacaktır.

Bu gelişme, parlamentoların 1915 olaylanhakkında soykırun karan almalarını ve inkarsuçuyla vatandaşlanmızın mahkfun edilmelerinizorlaştıracak ve önleyecek bir etken oluşturacaktır.

Türkiye'nin, Ermeni meselesini yeni bir perspektif,örgütlenme ve dinamizmle ele alması zorunludur.Bunun ilk adımını, Fransa'ya yönelik önerdiğimizgirişim oluşturmalıdır.

OCAK 20088

Page 12: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Atatürk ve Kad nAtatürk ve Kad n

Türk kadını bugün toplum, meslek ve fikirhayatındaki kazandığı seçkin yeri, eriştiğimüstesna mevkii büyük Atatürk'e borçludur.

Atatürk'ün temel esaslarını koyup, geliştirdiği«Kadın devrimi» sayesindedir ki, Türk kadını bütünfikir, ilim, fen ve sanat alanlarında eser verebilir,memleket meseleleri üzerine erkeklerle birlikte aynisorumluluk duygusuyla ve ayni gücle eğilebilir birşahsiyet elde etmiştir.

Dünya kadınlık tarihi incelendiğinde hiç bir milletinkadınlık tarihinde, bizde olduğu gibi. cumhuriyetöncesi ve cumhuriyet devresi diye kesin ve belirli birsınırla ve olayla ayrılmış iki devre görülmez. Bu ikidevre arasında bir karşılaştırma yapıldığında,cumhuriyet yıllarında, ilk yıllara göre, muazzam birdeğişme ve gelişme dikkati çeker. İki devrearasındaki bu büyük farkı yaratan nedeni. Atatürk'ünTürk kadınına verdiği değer ve önemde aramakgerekir. Atatürk'ün Türk kadınını maddi ve maneviyönlerden değerlendirişiyle hiç bir millet ve devletbüyüğünün kendi kadınlığına verdiği önem, tek

ölçüye vurulup mukayese edilemez. NitekimAtatürkderecesinde, kadınlık meseleleri üzerine eğilmiş,kadınlara toplum ve meslek hayatında 'bütün hak vevazifeleriyle gerekli yer ve değeri kazandırabilmekyolunda çetin bir mücadele yapmış ikinci bir isim deverilemiyecektir.

Vatanın kurtuluş ve yeniden kuruluş mücadelelerinianlattığı bir hitabesinde, Atatürk Türk kadınınınmüstesna bir değerlendirmesini yapmış Anadolukadınının eşsizliğini şu cümlelerle ifade etmiştir :

«Bu son senelerin inkılap hayatında, hummalıfedakarlıklarla mahmul mücadele hayatında,milleti ölümden kurtararak halasa ve istikl&legötüren azm ü faaliyet hayatında her ferd-imilletin mesaisi. gayreti, himmeti. fedakarlığısebkeyle-miştir. Bu meyanda en ziyade tebcil ileyad ve daima şükran ile tekrar edilmek lazımgelen bir himmet vardır ki. o da Anadolukadınının ibraz etmiş olduğu çok ulvi, çok yüksek,çok kıymetli fedekarlıklır. Dünyanın hiç biryerinde, hiç bir milletinde, Anadolu köylü

DR. MÜJGAN CUNBUR

Atatürk Manevi Kızı Nebile’nin Düğününde.

Türk Kültür Araştırma Enstitüsünün Yayını olan, Türk Kültürü Dergisi’nde1965 yılında yayınlanmış makale.

OCAK 20089

Page 13: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

kadınının fevkinde kadın mesaisi zikretmekimkanı yoktur, ve dünyada hiç bir milletin kadını«Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım,milletimi halasa ve zafere götürmekte Anadolukadını kadar himmet gösterdim» diyemez. Belkierkeklerimiz memleketi. istila eden düşmanakarşı süngüleriyle, düşmanın süngülerinegöğüslerini germekle, düşman karşısında isbat-ıvücud ettiler. Fakat erkeklerimizin teşkil ettiğiordunun hayat menbalarını kadınlarımızişletmiştir. Memleketin esbab-ı mevcudiyetinihazırlayan kadınlarımız olmuş ve kadınlarırnızolmaktadır. Kimse inkar edemez ki. bu harpte veondan evvelki harplerde milletin kabiliyet-ihayatiyesini tutan hep kadınlarımızdır. Çiftsüren, tarlayı eken, ormandan odunu, keresteyigetiren, mahsulatı pazara götürerek paraya,kalbeden, aile ocaklarının dumanını tüttüren,bütün bunlarla beraber, sırtıyla, kağnısıyla,kucağındaki yavrusuyla, yağmur demeyip, kış de-meyip, sıcak demeyip cephenin mühimmatınıtaşıyan hep onlar, hep o ulvi. o fedakar, o ilahiAnadolu kadınları olmuştur. Binaenaleyhhepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulukadınlarımızı şükran ve minnetle ebediyen tazizve takdis edelim.»

«Türk ırkının necip güzelliğinin daima mahfuzolduğunu gösteren dünya hakemlerinin bu Türkçocuğu üzerindeki hükümlerinden memnunuz.Fakat Keriman, hepimizin işittiğimiz gibi söyle-miştir ki. o bütün Türk kızlarının en güzeli olmakiddiasında değildir. Bu güzel Türk kızımız, ırkınınkendi mevcudiyetinde tabii olarak tecelli ettirdiğigüzelliğini dünyaya, dünya hakemlerinintasdikiyle tanıtmış olmakla elbette kendini mem-

İstiklal savaşındaki Türk kadınları için romanlar,hikayeler piyesler ve şiirler yazılmıştır. Şairler veyazarlar, nazım olarak, nesir olarak bütün edebikişiliklerini ortaya koyarak eser vermişler, fakat hiçbir eserde İstiklal Savaşı'ndaki Anadolu kadınınınportresi. yeri ve çalışması Atatürk'ün 21.3.1923 günüHilal-i Ahmer Kadınlar Şubesinin tertiplediği çayziyafetinde Konya kadınlarına hitaberi yaptığı bukonuşması derecesinde sarahatle ve veciz olarakçizilip gösterilmemiştir. Çetin bir savaşın sonundaböylesine bir celtme ve taziz Anadolu Türk kadınıiçin, hiç şüphesiz, en büyük şeref ve en güzelmutluluk vesilesi olmuştur. Bir milletin var oluşu,harp meydanlarında kabul ettirildikten yıllar sonra1932 de yapılan milletlerarası bir güzellik ya-rışmasında birinci seçilen Türk kızının şahsında,Türk kadınının maddi ve manevi güzelliklerinimedhedenAtatürk şunları söyler:

nun, bahtiyar addetmekte haklıdır. Şunu ilaveedeyim ki. Türk ırkının, dünyanın en güzel ırkıolduğunu tarihi olarak bildiğim için, Türkkızlarından birinin dünya güzeli intihap olunmuşolmasını, çok tabii buldum. Fakat, Türkgençlerine bu münasebetle şunu tahattürettirmeği lüzumlu görürüm. Müf!ehir olduğumuztabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesinibiliniz ve bu yolda bir tekamülün mütemaditahakkukunu ihmal etmeyiniz. Bununla beraber,asıl uğraşmağa mecbur olduğunuz şey, anaları-nızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kül-türde ve yüksek fazilette dünya birinciliğinitutmaktır.»

«Dünya yüzünde gördüğümüzher şey kadının eseridir»

«Kadınlarımız hadd-i zatında hayat-ı içti-mayyede erkeklerimizle her vakit yanyanayaşadılar. Bugün değil. eskiden beri. uzunzamanlardan beri. kadınlarımız erkeklerlebaşbaşa, hayat-ı cidalde, hayat-ı ziraatte, hayat-ımaişette, erkeklerimizden yarım hatve gerikalmıyarak yürüdüler.»

«Düşmanlarımız bizi dinin taht-ı tesirinde kalmışolmakla itham ve tevakkuf ve inhitatımızı bunaatfediyorlar. Bu hatadır. Bizim dinimiz hiç bir va-kit kadınların erkeklerden geri kalmasını talepetmemiştir. Allahın emrettiği şey, müslim ve

Atatürk, İstikIal Savaşına nasıl milletinden aldığıinan ve güvenle girişmişse, ka din devrimine de Türkkadınının bu devrimlere ıayık olduğuna inanarakbaşlamıştır. Çünkü O, hakiki inkılapçılardan, terakkive teceddüt inkılabına sevketmek istedikleriinsanların ruh ve vicdanlarındaki hakiki temayüIenüfuz ettiklerine kanidir ve bu hususu bir demecindede ifade etmiştir.

derken bir hakikatibelirttiğini ve yapılacak devrimler için Türkkadınının gerekli seviyede olduğunu biliyordu.Nitekim 21.3.1923 günü Konya kadınlarına:

diyordu.Türk toplum hayatında, kadınlarımızın Türkerkeğine eş ve bazı durumlarda üstün sayıldığı çağlarolmuştur. Özellikle eski devirlerde Türk kadını,çevresinin iyi günlerinde olduğu kadar kötügünlerinde de erkeğiyle birlikte en çetin olaylarıniçine girmiş, büyük sorumlulukları paylaşmıştır.Kadının toplumumuzda arka planda değil. birincisafhada yer aldığı çağlar belgelere göre yüzyıllarboyu devam etmiştir. Türk kadınının toplumdaki buyerinin kabına İslôm dininin sebep olduğunu belirtenyaygın fikre büyük Atatürk katılmamakta ve31.1.1923 günü Eski Gümrük Binasında İzmirhalkına şunları söylemektedir :

OCAK 200810

Page 14: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

müslimenin beraber olarak iktisab-ı ilm ü irfaneylemesidir. Kadın ve erkek ilm ü irfanı aramakve nerede bulursa oraya gitmek ve onunlamücehhez olmak mecburiyetindedir. İslôm veTürk tarihi tetkik edilirse görülür ki, bugünkendimizi bin türlü kayıtlarla mukayyet zannet-tiğimiz şeyler yoktur. Türk hayat-ı içtimaiyye-sinde kadınlar ilmen, irfanen ve diğer hususlardaerkeklerden kat'iyen geri kalmamışlardır. Belkidaha ileri gitmişlerdir.»

«Analık hakkı»

«Analık hak ve görevi»«Kadının en büyük vazifesi analıktır. İlk terbiyeverilen yerin ana kucağı olduğu düşünülürse, buvazifenin ehemmiyeti layıkıyla anlaşılır.»

Atatürk'ün fikirlerinin kesin ve şaşmaz olduğureddedilmez bir vakıadır.Böyle olduğuna göre, İslam dini çerçevesinegirildikten sonra, kadın hayatında görülen durumu,dine değil. islam toplumuna dahil milletlerin sosyalbünye ve etkisine, bu etkinin zamanla dini bir baskışekline sokuluşuna bağlamak gerekir. Türk erkeğiyeni girilen İslami kültür çevresinde, bu çevreningetirdiği imkanlardan yararlanarak bir bilim hayatıiçinde süratle yetişip, büyük eserler meydanagetirirken, Türk kadını, önceki kadın kuşaklarınınbildiklerini ve sahip olduklarını da kaybetmeğebaşlamıştır. Ancak bu devrede kendi güçlükişilikleriyle Türk toplumunda ön duruma, hattayönetici mevkiine geçmeği başarmış Türk kadın-larına yine de rast gelinmektedir. Toplumumuzda,bilhassa İran ve Arap kültürünün etkisiyle asırlarboyu kökleşip gelişen kadını hor görme zihniyeti.kadınları ikinci plana atmış. onların öğrenim vegelişimini gerekli görmemiş ve hatta kabuletmemiştir. Kadın bazı çevrelerde sadece bir zevkvasıtası, bazı çevrelerde de ev işini yapmakla görevlisayılmıştır. Bu devirde kadının elinde kalan iki,haktan biri. hayır işleriyle meşgulolup bazı tesislerkurabilmek, diğeri mukaddes dır,denilebilir. Bir nutkunda Atatürk, Türk kadınının

üzerine şunları söyler:

27.1.1923 günü İzmir'de Karşıyaka'da annesininmezarı başında ise kendi validesi hakkındaki duyguve düşüncelerini ifade etmiştir. Onun annesine karşıduyduğu büyük sevgi, bütün Türk kadınlığ'ına karşıbeslediği hürmet hissinde temel unsur olmuştur,denilebilir, İstiklal Savaşının zaferle son bul-masından sonra, ilk aylarda ve yıllarda karşılaşılanbüyük ve çok çetin memleket ve millet meselelerinerağmen, bu meselelerin arasına, Atatürk'ün Türkkadınının toplum hayatımızdaki yeri ve kadın haklarıkonusunu da ısrarla soktuğunu ve yaptığıkonuşmalarda halk efkarının dikkatini de bu konu

üzerine çekmeğe çalıştığını görüyoruz. Atatürk, 31Ocak 1923 tarihinde İzmir'lilere' hitaben yaptığı birkonuşmada, kadınlığımızın o günkü durumunu şucümlelerle anlattığı müşahede edilmektedir:

Bu sözlerden anlaşıldığı üzere, Atatürk cumhuriye-tin daha ilk aylarında kadınlarımız için her bilim vefen dalında tahsil imkanlarını sağlamağa çalıştığıgibi. her alanda meslek ve vazife sahibi olmaimkanlarını da hazırlama yolundaydı. Aynikonuşmada sözlerine şöyle devam eder:

«Kudret-i fatıra insanları iki cins olarakyaratmıştır. Bunlar yelcdiğerinin lazım vemelzumdur. Bir hey'et-i içtimaiyye, cinsindenyalnız birinin icabat-ı asriyyeyi iktisap etmesiyleiktifa ederse, o hey'et-i içtimaiyye yarıdan fazlazaaf içinde kalır. Bir millet terakki ve temeddünetmek isterse, bilhassa bu noktayı esas olarakkabul etmek mecburiyetindedir. Bizim hey'et-iiçtimaiyyemizin adem-i muvaffakıyetinin sebebikadınlarımıza karşı gösterdiğimiz tekasül vekusurdan neş'et etmektedir. İnsanlar dünyayamukadder oldukları kadar yaşamak içingelmişlerdir, Yaşamak demek faaliyet demektir.Binaenaleyh bir hey 'et-i içtimaiyyenin bir uzvufaaliyette bulunurken diğer uzvu atalette olursa ohey 'et-i içtimaiyye meHuçtur. Bir hey'et-i iç-timaiyyenin hayatta çalışması ve muvaffak olmasıiçin çalışmanın ve muvaffak olabilmeninmütevakkıf olduğu bütün esbab ve şeraititekabbül et'mesi icabeder. Binaenaleyh bizim hey'et-i içtimaiyyemiz için ilim ve fen lazımsa bunlarıaynı derecede hem erkek ve hem dekadınlarımızın iktisap etmeleri lazımdır.Malumdur ki. her safhada olduğu gibi hayat-ıiçtiİnaiyyede dahi taksim-i vezaif vardır. Buumumi taksim-i vezaif arasında kadınlarkendilerine ait olan vezaifi yapacakları gibi aynızamanda hey'et-i içtimaiyyenin refahı, saadetiiçin elzem olan mesai-i umumiyyeye dahi dahilolacaklardır. Kadınının vezaif-i beytiyyesi enufak ve ehemmiyetsiz vaziiesidir.»

« ... Bugün bu memleketi nazarı tetkiktengeçirelim. Göreceğimiz iki safha vardır. Birisitarlalarda erkeklerle beraber çalışan, merkep-lerine binerek öteberi satmak için kasabalardakipazar yerine giden, oralarda bizzat yumurta vetavuğunu, buğdayını satan ve ondan sonralevazımatını bizzat mübayaa eden, köyüne dönenve mesai-i umumiyyesinde kocalarına, kardeş-lerine yardım eden kadınlar ... Ben bu kadınlararasında kocalarından daha iyi iş anlayanlara ve

OCAK 200811

Page 15: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

hesap yapanlara tesadüf ettim ...«Efendiler, memleketimizde cehil varsaumumidir, yalnız kadınlarımıza değil .erkeklerimize de şamildir. Diğer bir manzarayakasabalarda, şehirlerde tesadüf ediyoruz. Bu daekseriye ecnebi romanlarında okunun kafes ef-saneleridir. Şüphe yok ki sakim adatı tamim edensaraylar olmuştur.»

« ... Milletirniz kuvvetli bir millet olmayaazmetmiştir. Bugünün levazımından Jüri dekadınlarımızın her hususta yükselmelerinitemindir.· Binaenaleyh kadınlarımız da alim vemütefennin olacalar ve erkeklerin geçtikleribütün derecat-ı tahsilden geçeceklerdir. Sonrakadınlar hayat-ı içtimaiyyede erkeklerle beraberyürüyerek birbirinin muin ve müzahiriolacaklardır.»

« ... Kadınlarımızın bu kadar fedakarlığına,kadınlarımızın bu kadar hizmetine, erkeklerdenhiç bir yerde geri kalmayan bu kadar ehliyetlerinerağmen düşmanlarımız ve Türk kadınınınruhunu bilmeyen sathi nazarlar kadınlarımızabazı isnadatta bulunmaktadırlar. Kadınları-mızın hayatta atılane yaşadıklarını, ilm ile, irfanile münasebetleri bulunmadığını, hayat-ı mede-niyye ve hayat-ı içtimaiyye ile alakadar olmadık-larını, kadınlarımızın her şeyden mahrumkaldıklarını, onların Türk erkekleri tarafından,hayattan, dünyadan, insanlıktan, kar u kisbdenuzak tutulduğunu söyleyenler vardır. Fakathakikat-i hal böyle midir? Şüphesiz ki Türkkadınını bu suretle görmek, Türk kadınını görme-mektir. Ecnebilerin ve bizi düşman nazariyle gö-renlerin tarif ve tavsir ettikleri kadınlar, buvatanın asıl kadını, Anadolu'nun asıl Türk kadınıdeğildir. Öyle kadınlar bizim asıl hayatımızda veasıl memleketimizde yoktur. Türk kadınını yanlışgörüp yanlış anlatanlar, bilhassa büyükşehirlerimizde, müterakki ve medeni zannedilenyerlerde, bazı Türk hanımlarının man-zara-ihariciyyelerine bakarak aldanıyorlar. O kadınla-

Atatürk konuşmasına şehir veköydeki kadın durumunun tablosunu çizerek devameder ve arada kadınların eğitimi konusuna dokunur :

Atatürk 7 Şubat 1923 günü Balıkesir'de Paşa Camiiminberinden halka yaptığı bir hitabede kadınlarıntoplum hayatında erkekler derecesinde hak sahibiolması gerektiğinden bahsetmiş, ne yazık ki buhususlar o zaman zapt edilerek günümüze intikalettirilememiştir. 21 Mart 1923 günü Konyakadınlarıyla konuşurken bazı yabancılarınkadınlarımız hakkındaki görüşlerine karşı şunlarısöylemiştir :

rın harici manzaralarını aleyhimizdeki suitefsirlere müsait bir zemin olarak alıyorlar.Milletin umumi hayatına nisbetle pek mahdut vepek naçiz olan o kadınları, onların manzara-ihariciyyelerinden çıkardıkları manayı bütünTürk kadınlığına teşmil ediyorlar. İşte ilk tashihedilecek hata ve ilk ilan edilecek hakikat bura-dadır. Manzara-i hariciyyeleriyle düşman-larımıza ve bilhassa içimizdeki bedhahlarabilerek ve daha ziyade bilmeyerek haklı birsermaye-i tezvir veren manzaralara, hepinizbiliyorsunuz ve herkes biliyor ki, en ziyadememleketimizin en büyük şehri olan, asırlarcadevletin pay-i tahtı ve makarr-ı hilmeti bulunanİstanbul'da tesadüf ediliyor. Düşmanlarımız bumanzaradaki kadınlardan aldıkları intibaat ileacı hükümler veriyor ve diyorlar ki : Türkiyemütemeddin bir millet olamaz, çünkü T'ürkiyehalkı iki parçadan mürekkeptir. Kadın ve erkekdiye iki kısma ayrılmıştır, halbuki bir hey'et-iiçtimaiyye ayni gayeye bütün kadınları veerkekleriyle beraber yürümezse terakki vetemeddün etmesine imkan-ı fennı ve ihtimal-i ilmıyoktur.»

« ... Muhterem hanımlar, düşmanlarımızı aldatanbu manzara-i hariciyye bilhassa kadınlarımızınşeklinden, tarz-ı telebbüsünden ve suret-itesettüründen neş'et ediyor. Onların aldanma-larına saik olan diğer bir nokta da ecnebilerletemas edebilecek mevkide bulunan kadınla-rımızın etvar ve harekatının milll etvar veharekatımızın timsali olmayıp, belki Avrupaetvar ve harekatının mukallidi olarak görül-mesidir. Filhakika memleketimizin bazı yerle-rinde, en ziyade büyük şehirlerinde, tarz-ıtelebbüsümüz, kıyafetimiz bizim olmaktançıkmıştır. Şehirlerdeki kadınlarımızın tarzr-ıtelebbüs ve tesettüründe iki şekil tecelli ediyor; yaifral. ya tefrit görülüyor. Yani ya ne olduğubilinemiyen, çok kapalı, çok karanlık bir şekl-iharicl gösteren bir kıyafet. veyahutAvrupa'nın en

Atatürk Türk kadınının yalnız toplum içindekidurumuna dikkati çekmekle kalmamış, kadınlarıniçten aydınlanmaları kadar dış görünüşleri.davranışları ve bilhassa kadın giyimleri konusuna dadokunmuştur. Kadın giyimi konusunda dikkati çekenbaşlıca nokta, Atatürk'ün orta bir yol kabul edişidir.Bu konuda Atatürk'ü muhafazakar 'bile . sayabiliriz.O daima açık-saçıklığın karşısındadır. Dinin tavsiyeettiği' örtünmeyi hayata ve fazilete uygun bulur vedaha ileri giderek kadın kıyafetinde bir yenileşmeninbahis konusu olmadığını söyler :

OCAK 200812

Page 16: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

serbest balolarında bile kıyafet-i hariciyye olarakarzedilemiyecek kadar açık bir telebbüs. Bununher ikisi de şeriatın tavsiyesi. dinin emriharicindedir. Bizim dinimiz kadını o tefritten de,bu ifrattan da tenzih eder.»

«Bizim tesettür meselesinde nazarı itibarealacağımız şey, bir yandan milletin ruhunu, diğeryandan hayatın icabatını düşünmektir. Teset-türdeki ilrat ve tefritten kurtulmakla bu ikiihtiyacı da temin etmiş olacağız. Tarzı teleb-büsümüzde milletin ruhi ihtiyacını tatmin için,islam ve Türk hayatını ibtidadan bugüne kadarlayıkıyla tetkik ve etrafıyla tavzih etmekliğimiz la-zımdır. Bunu yaparsak görürüz ki, şimdiki tarz-ıtelebbüsümüz ve kıyafetimiz onlardan başkadır,lakin onlardan daha iyidir, diyemeyiz. Bizimkadın hayatımızda, kadının tarz-ı telebbüsündeteceddüt yapmak mevzuu-bahis değildir.»

Bu konuda Atatürk. İslam dininin bir müdafi olarakönümüzdedir :O şekiller dinimizin muktezası değil. muhalifidir.Dinimizin tavsiye ettiği tesettür hem hayata,. hemfazilete uygundur. Kadınlarımız şeriatın tavsiyesi.dinin emri mucibince tesettür etselerdi, ne o kadarkapanacaklar, ne o kadar açılacaklardı. Tesettür-işer'ı. kadınlar için mucib-i müşkilat olmayacak,kadınların hayat-ı içtimaiyyede, hayat-ı iktisa-diyyede, hayat-ı maişette ve hayat-ı ilirnde erkeklerleteşrik-i faaliyet etmesine mani bulunmayacak birşekl-i basittedir. Bu şekli basit hey'et-i içtimaiyye-mizin ahlak ve adô:bına mugayir değildir. Tarz-ıtelebbüsümüzü ifrata vardıranlar, kıyafellerindeaynenAvrupa kadınını taklit edenler düşünmelidir ki.her milletin kendine mahsus ananesi, kendinemahsus adatı, kendine göre hususiyetleri vardır. Hıçbir millet aynen diğer bir milletin mukallidiolmamalıdır. Çünkü böyle bir millet ne taklit ettiğimilletin ayni olabilir, ne kendi milliyeti dahilindekalabilir. Bunun neticesi şüphesiz ki hüsrandır.

Atatürk, kadınların giyimi konusundaki sözlerinedaha da devam eder.Bu konu üzerinde ısrarla duruşunda, bir İngilizmuhabiresinin İstanbul hammlarından bir kısmınıngiyimleri ve bu giyim tarzın değiştirmeyeceklerihakkında yazdığı yazılar sebep olmuştur. Atatürkkadınların giyimi konusuna 31 Ocak 1923 deİzmir'de, 28 Ağustos 1925 de İnebolu'da yaptığıkonuşmalarda da dokunmuştur. Atatürk'ün buhusustaki fikirleri belli başlı bir yazı konusu olacak

genişlikte ve değerdedir. Ancak burada şunu dabelirtmek yerinde olur ki, AtatürkTürk kadınının dışgörünüşünden ve giyiminden çok, fikren ve ruhengelişmesini istemiştir :

Kadınların eğitirni konusu ise, Atatürk'ün dahaİstiklal Savaşı içindeyken meşgul olduğu ve üzerindedurduğu bir mesele olmuştur. 1 Mart 1922 günüMeclisin III. Toplanma yılını açarken söylediği :

Cümlesi bravo sadaları ve alkışlarla karşılan.mışti'r. 1 Mart 1923 günü Meclisin dördüncütoplanma yılını açarken söylediği nutukta, o yıliçinde 1 kız öğretmen okulunun, 3 kız idadisinin ve30 kız ilkokulunun açıldığını haber veriyordu. Özelidarelerce tesis edilen bu kız mekteplerinden başkayine ayni nutukta, Maarif ve kaletince bir kızlisesinin ve iki kız ortaokulunun da kurulduğunubildirmişlerdir. Atatürk'ün eğitim konusunda asılarzusu kız ve erkek okullarının bir olmasıydı; 31Ocak 1923 İzmir konuşmasında bu hususta şunlarısöylemiştir

26 Ağustos 1924 günü toplanan MuallimlerBirliği'nin ilk kongresinde ayni konuya temasla :

Atatürk, 30 Ağustas 1925 günü' söylediği meşhurKastamonu nutkunda, devrimlerin başarı yaulaşmasında kadının yer ve değerini açıklamıştır :

«Şunu ilave edeyim ki, kadınlık meselesinde şekilve kıyafet-i zahirlye ikinci derecededir. Asılmücadele sahası, kadınlarımız için şekilde vekıyafette muvaffakıyetten ziyade, asıl muzafferolunması lazım gelen saha nur ile, irfan ile, faziletihakikiyye ile tezeyyün ve tecehhüz etmektir. Benmuhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarınınnunda kalmayacak, bilakis pek çok cihetlerdeonların fevkine çıkacak nur ve irfanla tecehhüzedeceklerine kanyen şüphe etmeyen ve bunasuret-i kantiyede emin olanlardanım.»

« ... Kadınlarımızın da ayni derece-i tahsilden.geçerek yetişmelerine atf.ı ehemmiyet olunacak-tır.»

:« ... Milletimizin, memleketimizin dcrrü'l-irfanları bir olmalıdır. Bütün memleket evlcrdıkadın ve erkek aynı surette oradan çıkmalıdır.»

« ... Erkek ve kız çocuklarımızın, aynı suretlebütün tahsil derecelerindeki talim ve terbiye-lerinin ameli olması mühimdir. Memleket evlcrdıher tahsil derecesinde, iktisadi hayatta crmiI,müessir ve muvaffak olacak surette techizolunmalıdır.»

« ... Türk milleti çok büyük vak'alarla ispat etti ki,müceddit ve inkılapçı bir millettir. Son senelerdenmukaddem de milletimiz teceddüt yolları üze-

OCAK 200813

Page 17: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

rinde yürürneğe, içtimai inkılap: bateşebbüsetmemiş değildir. Fakat semereler görülemedi.Bence sebep işe esasından, temelin-denbaşlanmamış olmasıdır. Bu hususta açıksöyleyelim. Bir hey'et-i içtimaiyye, bir milleterkek ve kadın denilen iki cins insandanmürekkeptir.. Kabil midir ki. bir kitlenin birparçasını terakki ettirelim. Diğerini müsamahaedelim de kitlenin hey'et-i umumiyesi mazhar-ıterakki olabilsin? Mümkün müdür ki bircamianın yarısı topraklara zincirleri e bağlıkaldıkça diğer kısmı semalara yükselebilsin,Şüphe yok, terakki adımları, dediğim gibi iki cinstarafından beraber, arkadaşça atılmak ve. saha-iterakki ve tereddütte birlikte kat'-i merahiledilmek lazımdır. Böyle olursa inkılcrp muvaffakolur.»

«Anaların bugünkü evlcrtlarına vereceği terbiyeeski deviilerdeki gibi basit değildir. Bugününanaları için evsaf-ı lcrzımeyi haiz evlatyetiştirmek, evlô:tlarını bugünkü hayat için faalbir uzuv haline koymak, pek çok yüksek evsafınhamili olmağa mütevakkıftır. Binaenaleyhkadınlarımız hattcr erkeklerden daha çokmünevver, daha çok feyizli, daha fazla bilgiolmağa mecburdurlar. Eğer hakikaten milletinanası. olmak istiyorlarsa böyle olmalıdırlar.»

Atatürk'ün üzerinde ısrarla durduğu noktalar-dan biri de, memleketteki bütün çalışmalara ve işsahalarına kadınların da. erkeklerle birliktekatılması ve atılması konusudur :

«Daha selametle, daha dürüst olarak yürüyece-ğimiz yol vardır. Büyük Türk kadınını mesai-mizde müşterek kılmak, hayatımızı onunlabirlikte yürütmek, Türk kadınını ilmt ahlaki,içtimat iktisadi hayatta erkeğin şeriki, refiki.muavin ve müzahiri yapmak yoludur. Eğerkadınlarımız şer'in tavsiye dinin emrettiği birkıyafetle, faziletin icabettirdiği tavr u hareketleiçimizde bulunur, milletin ilim, sanat hareket-lerine iştirak ederse bu halL emin olunuz milletinen mutaassıbı dahi takdirden men'·i nefsedemez.»

« ... Çok büyük şükranla görüyoruz ve görmek-teyiz ki, her yerde hanımlarımız erkeklerle fikir

Analık konusu Atatürk'ün sıkça dokunduğu birhusustur ve O, devrim çağının analarına şutavsiyelerde bulunur :

Türk kadınının fikir ve meslek hayatında istediğiyolda yürüdüğünü Atatürk, kadın konusuna çok yerverdiği Konya hitabesinde şu cümlelerle belirtir :

ve nur yolunda müsabaka edercesine yürüyorlar.Yine şükranla ifade etmek ıazımdır ki, hiç biryerde kadınlarımız erkeklerin dı1nunda değildir.Hemen her yerde kadın ve erkek seviyesi arasındabir teadül görm.ekteyim. Bu hal şayan-ı iftihardır.Kadınlarımızın, daha müsait şerait altındaerkeklerden geri kalmayışı ve belki ayni şeraittahtında erkeklerden ileri gidişi mucib-imefharettir. Lakin kadınlarımız bununla mağrurolmalı değil, bilhassa münevver hanımlanınızecanibin, düşmanların ve içimizdeki bedhahanınkendilerine atf isnad etmek istedikleri gayr-ı vakive gayr-ı muhik noksanların hakikaten" gayr-iv"arit ve gayr-i muhik olduğunu göstermekmecburiyetindedirler. Bunu fiilen, maddeten,teşebbüsleriyle, tavr u hareketleriyle, herşeyleriyle izhar ve isbat eyleme-lidider.»

« Yeni harfleri, ulusal tarihi, öz dili, ar, ilimselmüzik ve teknik kurumlarıyla kadını, erkeği herhakta eşit modern Türk sosyetesi bu son yıllarıneseridir».

«Türk kadını dünyanın en münevver, en faziletlive en ağır kadını olmalıdır. Ağır sıklette değil,ahlakta, fazilette ağır, vakur bir kadın olmalıdır.Türk kadınının vazifesi, Türk'ü zihniyetiyle,bazusuyla, azmiyle muhafaza ve müdafaayakadir nesiller yetiştirmektedir. Milletin menba'ı,hayat-ı içtimaiyyenin esası olan kadın, ancakfaziletkar olursa vazifesini ifa edebilir, Her haldekadın çok yüksek olmalıdır.»

1934 yılında Türk toplumunun vardığı merhaleyiAtatürk şu sözlerle ifade etmiştir :

Bu eserin devı için Türk kadınının nasıl bir kadınolması gerektiği konusuna Atatürk 14 Ekim 1925günü İzmir Kız Öğretmen Okulu'nda söylediği birnutukta daha dokunmuştur:

Sonuç olarak bir daha tekrar edebiliriz ki, Atatürk,Türk kadınını, diğer milletlerin kadınlarıylakıyaslanamıyacak ölçüde değerlendirmiştir. NitekimTürk gençliğinden beklediği büyük vazifeye yakınkutsallıkta bir görevi yani, Türk'ü koruyacak vesavunacak nesilleri, Türk gençliğini yetiştirmek gö-revini de Türk kadınına vermiştir.

OCAK 200814

Page 18: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Azerbaycan sanat ve edebiyat dünyasınınseçkin isimleri (özelikle Karabağdoğumlu yazar ve şairler) tarihçiler,

sosyologlar son on beş yıl içerisinde Karabağsorununa ilişkin sayısız eserler vermekte, bueserler ile Ermenilerin işgalini, bu işgal sonucuortaya çıkan vahim tabloyu görmez-den gelendünyaya tekrar tekrar hatırlatmakta, uluslar arasıkuruluşları sorumluluklarını yerine getirmeyeçağırmaktadırlar. Aynı zamanda AzerbaycanHalkı'nın moral değerlerini güçlü ve dirençlitutmayı amaçlayan bu çabalar, bugüne kadaroyalamanın dışında somut hiçbir adımınatılmadığı, ulusal ve uluslar arası siyasetin çokilerisinde bir emeğe ve başarıya sahiptir. Bu milliduyarlılığa minnet duymak, Karabağ'ın ağrısınıyüreğinde duyan herkesin bir gönül borcudur.Azerbaycan'ın bugününü geleceğe taşıyan buönemli tarihi döneme ilişkin birbirinden değerli“Karabağ arşivi” diyebileceğimiz eserler arasındaçok özel iki kitap bulunmaktadır:

“ZENGULE ve ŞUŞA’DAN MEKTUP” Çoközel, çünkü çatışma süresi içerisinde ölmeyi vekaçmayı başaramayan on dört yıldır Karabağ'da,kendi vatanlarında işgalci Ermeniler'in esiri olarakyaşayan esir Azerbaycan kadınlarının gerçeköyküleri… Kader denebilecek bir rastlantı, mucizedenebilecek bir fırsatla yazdıklarını Azerbaycan'aulaştırmayı başaran, yüzlerce esir kadının yaşadığıcehennemi duyurmaya çalışan, iki yürekli kadınınferyadı.Gecikmiş bir vefa borcu olarak dergimizin busayısında “Şuşa'dan Mektubu” ileriki sayıları-mızda “Zengule'yi” sizlerle paylaşarak esir

kadınların sesini duyurmaya, acılarına ortakolmaya çalışacağız. Bu gerçekten gecikmiş birvefa borcu. Var olduğunu bildiğimiz halde yoksaydık, Karabağ'a ilişkin yazıldığında, konuşul-duğunda şehitleri andık, kaybettiğimiz topraklaraağladık, yersiz yurtsuz kalan bir milyon Kaçkıniçin kahırlandık ama esirlikte olduğunu bildiğimizkadınları-çocukları unutmayı, hiçbir esir kalmadıtelkinlerine inanmayı tercih ettik.Oysa sayısal veriler kayıp kadın - çocuk üzerindeyoğunla-şıyordu, ciddi bir esir mübadelesigerçekleş-memişti. Uluslar arası örgütler, gözlemgrupları, özellikle Kızılhaç Teşkilatı ve bölgeyiizleyen dünya basını taraflı olmalarına rağmen,esir kadın ve çocukların varlığına ve içindebulundukları şartlara ilişkin raporlar hazırlamakzorunda kalmıştı. Konuya ilişkin en önemli kanıtise; ölümü göze alarak; kaçmayı başaran az sayıdaesirin anlattığı gerçeklerdi.Evet ErmenilerAzerbaycan'da yüzlerce kadını esirolarak tutuyor. Karabağ'ın genç gelinleri, çocukyaşta kızları köle gibi satılıyor. Anaların elindençocukları alınıyor, bedenleri tıbbi denek olarakkullanılıyor, organ mafyasının elinde Avrupa'ya,Amerika'ya götürülüyor. Tecavüze uğruyor,işkence çekiyor. Azerbaycan Türkleri'ne ait evlereyerleşen işgalci Ermeniler'e ırgatlık, hizmetçilikyapıyor. On dört yıldır dünya susuyor, Azerbaycanyetkilileri susuyor ama esaret altında da olsa esirkadınlar susmuyor.Şuşa'dan Mektup ismini vermeyen esir kadınınErmeni işgali altında bulunan Şuşa'dan 2003yılında Azerbaycan'a göndermeyi başardığıdestansı mektup T. Kızılağaçlı tarafından elli iki

Nesrin ÜNAL

OCAK 200815

Page 19: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

sayfalık küçük bir kitap formatında yayınlanmıştır.Şiir ve yer yer nesir olarak yayınlanmış mektuptanseçilmiş çarpıcı örnekleri sizlerle paylaşacağız. Odizelere geçmeden önce mektubun bütünüyle ilgiligenel bir değerlendirme yapacak olursak;

“-kendi vatanında Ermeniler'in esaretinde olanyüzlerce Azerbaycan kadınının milletine vedünyaya isyanı…-topraklarını kaybederek barışı sağladıklarınıgururla ifade edenlere sitemi…-dünyanın ikiyüzlü siyasetine, çifte standardınalaneti…-şehit oğul-kızlarına, yersiz yurtsuz kalanKaçkınlar'ına ağıtıdır.-aşağılanan, horlanan kimliklerinin, işkencelerlenasırlaşmış bedenlerinin umutsuz çığlıklarıdır.-her satırında başımızı öne eğdiren, acıyıyüreğimize kelepçeleyen bir utancın vesikasıdır.-ve son olarak; Şuşa'dan Mektup, Karabağ'dakiesir Azerbaycan kadınlarının Türk Dünyasıkadınlarına müracaatıdır.Milletini sitemle selamlayarak başlayan o dizeler:

geyret hissini dondurmuş veten

namusu lekeli paytaxt şeherim

simasini itirmiş ziyalim menim

davası kürsü olan muhalefetim

meni şuşa'da atip gaçan

indi general libasinda gezen

ordumun ağciğer, aciz “aslanı”

söyle mene, düzün de

birce yol sordun mu özünden

sene itibar edilen o torpağlar, oğullar hanı..?

paranı vetenden üstün tutan

dangüzar mesbusum menim

bilirem hardan yada salırsan

bu milletin derdin, ağrısın

her il may ayının ilk günlerinde,

geyret hissini oyadıp

halga reklam edirsen

Şuşa'dan Mektup”:

salam

salam

salam

a

şuşa'nın garabağ'in işgalindan

dünyaya car çekirsen

böyük kürsü sahibi,

xirda memurum menim!

oxu oxu utanma

bu aci haqiqatden!

yoxdur bu mektupta

ne qüsur, ne de yalan

vatan uğruna elil olmuş,

indi el içinde unudulmuş

bir tike çöreğe möhtaç kalmış

igidim menim

ancak unutma;

unudulmuş şikest asgarım!

senin acı agibetin

minlerle, gençler içün

ibret dersidir bugün

harbi qulluqundan yayınanlar üçün,

yurdunu, yuvasını atib,gaçanalr üçün,

qürbatda qara qula dönen azariler üçün,

asas sebebidir bu gün…

garabağ'da erini şehit vermiş

vetene, xalga ümidini itirmiş,

üç yetimin anası

ağbirçek gaçqin qari

bilirem ac- yalvac,

seher –axşam gezirsen

yetim galmiş nevelerine

gol ganat gerirsenne

tez gocalipsan

nece tüşüpsen

axi öz elİnde obanda

igitler sonasıydın sen

salam

salam

salam

salam

Mektubun önemli bir bölümünde kadın veçocukların maruz kaldığı işkence ve tecavüzler

OCAK 200816

Page 20: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

anlatılıyor. Konunun hassasiyeti nedeni ile çoksayıda şiirin yer aldığı bu bölümden ikisinisunuyoruz.

ay da garabağ'da qeyrete qelib!

geceler buludlara govuşur,

utandiğindan nurunu kesir

istemir görsünler keklik ve turac…

ahrİman sinesinde çilpaq leylani…

çoxdandir şuşa'da güneş de çixmir!

qörerek ermenİnİn bİzle raftarin

xecalet çekİr, üfüqen galxmi

“İç meni, leyla olsam da acı,qalmayıb, bacı, başga elacin!iç pak et pozulmuş ismetini!ölüm her şeyi yolulna qoyar,suyum müqaddesdir, temizler seni…yuyaram murdardan galmiş lekeni,telini hörüb, alnından öpereklale güllü kefene bükerem seni!tanrı garşısına aparan yolael adeti ile ötürerem seni…”

Yaşadıkları acıyı, mahkum oldukları hayatıisyanla haykıran, içindeki zehri dizelerindecesaretle akıtan esir kadın bu gerçeklerinardından milletine, yakınlarına şöyle seslenir:

Şuşa'dan yazan bu esir kadın son bir umutolarak Türk Dünyası kadınlarına sesleniyor:

qxu, ata, oxu qardaş!oxu, veten, oxu, mİllet!bekle indi oyanar, qelbİnİzde alovlanar,intiqam, geyret hisleri…odur, qoy bu mektubunher satiri, her sözüsinende alov olsun!leylanin aci aqibeti,dehşetli yuxun olsun!netevanin haray sesi,beyninde yuva salsin!aynurun göz yaşlari,qelbinde tikan olsun…

ümidim, inamimsensen menim mübariz azeri qızımdur ayağa mihriban bacimtarixle sene ayrilan zamanartiq çatibdir, qapinda durupçox illerdir od tutup yanirqadİm garabağ topraqlaritopla etrafina hacer qızlarımübariz tomrisin neveleriniçağir kömeye qazak qızımı,çağir türkmen qelinimi, kirqiz nenemi,haber sal ölkemin bölünmüş toprağinaşimalde Gence'ye, cenupta Tebriz'eGarabağ'in sesini duysunAnadolu'nun Türk qızlarıqoy qılınca sarılsınAtatürk'ün torunları!

KASIM - ARALIK - OCAK 200817

Page 21: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Ermeni liderler, ABD'ye o kadar çok ajangöndermiş ve o kadar çok para harcamıştırki, onlar ABD'nin Ermenistan'a krediler,

milyarlarca dolar ve düzenli ordular vereceğineinanmışlardır. Bu haydutlar rejiminin niçin böyledüşündüğünü Hovanisyan açıklamaya çalışıyor;

"Özgürlüklerini ve bağımsızlıklarını garan-tilemek." Havasiyan bu politikayı şu şekilde hayatageçirdi: "ABD bize birlikler sağlayacak, tehlikeyi

bizden uzak tutacak, borçlarımızı ödeyip liderimizemilyonlarca dolar hibe edecek. Bu sayede buçetenin komşularını denizden denize çevirmeemelleri gerçek olacaktır."

Bazı Amerikalıların Ermenilere teklif ettikleriyolları Ermeniler beğenmediler; aslında bu yollarakılcı ve güzel yollardı.

Dünya Savaşı'nın sonunda Ermenilerin çoğun-luğu ABD 'nin onların bağımsızlık ve devletkuruculuğu düşüncelerinin garantisi olacağınıdüşünüyorlardı. Bu inanç, Amerikan toplumu-nun uzun zamandır gösterdiği rağbete, Kong-re'deki partizan dikkati ile yapılan propagan-daya ve Woodrow Wilson'nun Ermenistan'ıkorumanın "medeniyetin kutsal itibarı" olmasıhakkındaki sağlam ifadesine dayanıyordu.Fakat, çağdaş ABD tarafından korunmasınarağmen, ABD Başkanı, Ermenistan'ın haklarıiçin Paris Barış Konferansı'na sağlam baskıkurmaya imkan bulamadı.!

Osmanlı İmparatorluğu sorununun çözülmeişinin Amerika tarafı, Ortadoğu ülkelerindeengin tecrübesi olan misyonerlerden,diplomatlardan ve iş adamlarından yararlanma

prensipleri üzerine oturtulmuştu. Ümit edi-yorum ki, bu grup için en uygun ba§kan, RobertKolejin Rektörü Caleb F. Gates olabilirdi. Onundüşüncesine göre, bağımsız Ermenistankurulması, siyasi ve ekonomik açıdan zararlıolabilirdi. Bu yönde atılacak adımlar, hemTürkleri, hem de daha önceki katliamlardankurtulanları ayağa kaldıracaktı. Kendiniyönetmeye hiilii hazır olmayan ülkeler için, hertürlü ırki ve dini belirtileri ortadan kaldırmakadeta şarttır. Osmanlı imparatorluğu birAmerikan mandası olsaydı, Ermeniler, sağ salimeski yerlerine döner ve doğu vilayetlerine yeterikadar Ermeni yerIeştirdikten sonra, onlara içİşlerinde kanun yapma yetkisi tanınırdl.İmparatorluğun toprak bütünlüğünü korumayolunda ABD'nin mandasını kabul eden TürkWilson Cemiyetini Gates faal derecededestekliyordu. Hatta 1917 yılında Türk-Amerikan diplomatik ilişkileri kesildikten sonrada Türkiye, Robert Koleji kapatmayarakABD'ye olan inancını göstermişti. (s. 317)

"ABD niçin askerlerini getirerek nezamanödeneceği belli olmayan tarzda Ermeniborçlarını ödemeli, Ermenilerin isteği olanMüslüman Türklerin topraklarını Ermenilerevermeli ve onları hangi zamana kadarTürklerden korumalıdır?"O sırada, tum ABD'de maaşlı Ermeni ajanları,

Kapatma kararı doğru olmazdı. Çünkü, ABDBirinci Dünya Savaşı süresince Osmanlıİmparatorluğu'na savaş ilan etmemişti. Bu dönemdesoğukkanlı Amerikalılar tarafından gündemetaşınan bir soru vardı:

ErmenistanTerörist

Ülkenin Sırları(*)

“Hıristiyan”

Samuel A. Weems

Maaşlı Ermeni AjanlarıABD Kamuoyunu Etkilemeye Çalışıyor

Amerikalı Tanıklar, Türklerin ErmenilereSoykınm veya Katliam Yapmadığının Kanıtıdır

(*) Samuel A Weems’in aynı adlı eserinin 13. bölümüden alınmıştır.

OCAK 200818

Page 22: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Amerikan kamuoyunu etkilemek için yoğun biruğraş içindeydi:ABD'de faaliyet gösteren Ermenistan'ın Bağım-sızlığı için Amerika Komitesi, Ermeni BasınBürosu ve Ermeni Milli Birliği Gates'inönerilerini yırtıp attılar. Devlet yöneticileri veParis Barış Konferansı yüzlerce telgraf aldı. 30.eyalet valisinin imzaladığı bir belgede,Ermenistan'a derhal bağımsız verilmesi isteni-yordu. NewYork Times gazetesi, Gates'in öne-rilerini büyük ahlaksızlık olarak değerlendirdi.Rabbi Stephen S. Wise ise, Osmanlı İmparator-luğu'nu koruması için Robert Kolejini anlaşarakçalıştırmayı düşünen Amerikan misyonerlikteşkilatına ve onun eğitim bölümüne üzüntü-lerini bildirdi: "Bizim Ermeni halkı karşısındaborcumuz olan görevlerimizle bir arayagetiremediğim Dr. Gates'in önerilerini kabuledilmez olarak saymaktayım. Ermeni halkı,doğalolarak Dr. Gates ve onun gibi düşünenlere,bu adamlar bizi dostlarımızdan ayırma gayretiiçindedirler, diyebilir. Türk zulmüne uygunhareket etmektense, Robert Koleji kapatmanızdaha iyi olurdu."Amerika'nın yenilikçi eğitiminden ve Batılılaş-ma anlayışından onur duyan Ermeni Protestanliderleri Gates'in önerilerinden dolayı büyükpişmanlık duyuyorlardı. 5 Haziran'da Cleve-land şehrindeki H. Dodge bürosunda onunlagörüşen Amerika Ermeni Evanjelik Birliğitemsilcileri ona "Türk vahşetinden tamamenhaberi olan Gates, iki ırkın birlikte yaşamasınınasıl teklif etti?" diye sordular. Gates ise,Türklerin yanında yer aldığını ve kurulmasıdüşünülen Ermeni Devleti'nin geleceğindenşüpheli olduğunu inkar etti. Ancak, Anado-lu'nun yarısını isteyen Ermeni iddialarının yenikatliamlara neden olacağı hakkındaki inancınıkesin bir dille ifade etti. Yalnız bütün impara-torluk üzerinde kurulacak bir Amerikanmandası sonucunda Ermeniler gözlerinidiktikleri topraklar üzerinde kendi kendiniyönetmeye yönelmiş bir gelişmenin içindebulunabilirler. Dış misyonlar üzerine Amerikansınır komiserliğinin Ermenistan'ın bağımsız-lığına karşı çıkması, Ermeni Protestanlarınınpişmanlıldarını arttırıyordu. (s. 318-319)ABD'nin Dış Misyonlar bölümü "oluşan siyasiçatışmaların Amerika'nın sınırları dışında

olduğunu" güzel bir gelişmeymiş gibi telkin edi-yordu. (s. 319) Diğer ABD dini gruplarının,şişirilmiş Ermeni ididialarına yönelmemeleri,soruna aynı şekilde yaklaşmamaları Ermeniler içinhiç hoş değildi.

Görüşlerinde ısrar eden diğer bir güçlü ses iseAmiral Bristol'un sesiydi.

Her şeyi bir kenara bırakın, yalnız esas olaraksorunun özüne bakın; Amiral Bristol ve Gates,Osmanlı İmparatorluğu'nda çalışıyorlardı. Onlarher şeyi gözleri ile görüyorlardı. Onlara göre,Ermenistan, ne yeni bir ülke olmak için, ne de dahafazla bir halk olmak için hazır değildi.

20 Mart 1920'de Başkan Wilson "müttefiklerarasıkomisyon" kurma kararı aldı. BöylelikleOrtadoğu'nun kaderi şekillenecekti. KomisyonKing-Crane Komisyonu adını aldı. Oberlin Kolejikurucusu Henry C. King ve Wilson'un sanayicidostu ve Robert Kolejinin Mütevelli Heyeti üyesiCharles R. Crane.

Bu komisyon pek çok konuya el attı. YahudilereFilistin'de yurt sağlamak bunlardan sadece birtanesiydi.

Komisyon Türk ve Ermeni taraflarını dinlemek içinönemli bir zaman ayırdı. Her iki taraf sorunlarınıkendi açısından ortaya koydu. Ermeniler "karadenizve Marmara'ya limanları olan" bir eyaletpeşindeydiler. (s. 323)

Amiral Bristol, 'en çok sayıda insana' 'en büyükiyiliği' yapma konusundaki 'önemli görüşlerini'açıklarken İngilizler, Yunanlılar ve Ermenilere karşıhoşnutsuzluğunu gizlemiyordu. (s. 328)

Hiç kimse bağımsız Ermenistan davasına uzunyıllar Oberlin misyoneri olup daha sonra Sivas'daöğretmenlik yapan Mary Lousie Graffam kadarbağlı olmamıştır. (s. 328)

Graffam onurlu, öğrencilerine bağlı bir kadındı.Fakat olayların tamamı hakkında bilgisi yoktu vedin ve politika ile hiç işi olmazdı.

King-Crane Komisyonu'nda ifade veren bir başka

Ortadoğu'da Amerikan ekonomik dağılımınınetkin koruyucusu veABD'ninAvrupalı ülkelerinterk ettikleri topraklarda Ermenistan'ın parakeseliğini yapma görevinde tutulmasınaihtiyatla yaklaşan Amiral Bristol, Osmanlıİmparatorluğu'nun parçalanmasını ve Ermenis-tan'ın bağımsızlığını kesinlikle reddediyordu. (s.317- 318)

OCAK 200819

Page 23: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

iyi niyetli, ancak yanlış yönlendirilmiş insanMarsovan'da Anadolu Kolejinin Rektörü olan Dr.George E. White idi. Komisyon'da şu ifadeyi verdi:

Dr. White'ın ifadesi hakkında biraz düşünelim:"Ermenistan, Amerika'nın güvencesi altında, derhalbağımsızlığa kavuşturulmalıdır. Çünkü, MustafaKemal, Türkleri, 'kan dökmeye, talan yapmaya vesavaşa' tahrik ettiği için, sorunun ertelenmesi çokvahim olaylara sebep olabilir." Okumuş, yazmış,bilgili ve kültürlü bir centilmenin bu söylediğisözler, sıradan bir insanın nasılsa sarf ettiği boş vekötü sözler olarak tarihe geçmiştir. Mustafa Kemal,ülkesini işgal eden Müttefiklere karşı savaştı veülkesini kurtardı. Büyük, çağdaş bağımsız bir devletkurdu. Gerçekten de o, yirminci yüzyılın en büyükşahsiyetlerinden biridir. Reformlarıyla ve halkına(özellikle fakirlerin en fakirlerine) yaptığı yardımlabütün dünyaya örnek olabilir. O, özgürce seçilmişparlamentonun, onu Atatürk, "Türkiye'nin atası"ismine layık görmesi şerefini gerçekten haketmiştir. Yirminci yüzyılda hiçbir lider, halkınayaptığı hizmetlerden dolayı, kendi halkı tarafındanböyle bir onura layık görülmemiştir. Asıl mesleğiaskerlik olan M. Kemal Atatürk, girdiği hiçbirsavaşta yenilmemiş bir kahraman olmasına rağmen,Cumhurbaşkanı olduktan sonra "Yurtta sulh,cihanda sulh" prensibini hayata geçirmiştir.

Başkan Wilson tarafından Ortadoğu'da incelemelerve araştırmalar yapmak üzere görevlendirilen King-Crane Komisyonu, beş aylık bir inceleme vearaştırmadan sonra, 28 Ağustos tarihinde, Fiİistin,Suriye, Mezapotamya ve Osmanlı İmparatorluğu ileilgili tavsiyelerinin yer aldığı bir raporu Başkanasundu. Bu raporun Türklerle ilgili kısmında şöylediyordu:

Türk hükümetinin yönetimi altında "insanhayatı, kadın onuru, çocuk refahı, yurttaşlıkgönenci veya babalık hakları" yoktur.Ermenistan, ABD' nin güvencesi altında derhalbağımsızlığa kavuşturulmalıdır. Sorununertelenmesi çok vahim olaylara sebep olabilir.Çünkü, M. Kemal, Türkleri, "kan dökmeye,talan yapmaya ve savaşa" tahrik etmektedir. (s.329)

... Ortadoğu'ya barış ve istikrar getirmekisteniyorsa, Avrupa devletleri Osmanlıİmparatorluğu'nu parçalamak ve paylaşmakfikrinden kesinlikIe vazgeçmeIidir.AnadoIu, hiç

dokunuImadan Türkiye'nİn bir parçası olarakkalmalıdır.

... Bütün bunlar, Ermenilerin isteklerini en iyişekilde karşılama çabasıyla, ancak bir yandanda gerçekçi bir fırsat olarak verilmiştir.Ermeniler, her şeyi almak isteyerek tümünükaybetme tehlikesini yaşıyorlar. (s. 332)Bu sözler, tarihin en önemli sözlerinden biriolmalıdır. Bu sözlere rağmen, Ermeni liderleri,hala, Amerik,!p- askerlerinin yardımı ve ABD'livergi mükelleflerinin vergileriyle alacakları"denizden denize" toprakların hayaliyleyaşamaktadır.

Hovanisyan bu rapor üzerine şunları söylüyor;

Ermeni azınlığın, MüsIüman çoğunIuk üzerindeyöneticiIiğine King ve Kreyn, basit bir çerçeveiçinde bakmak istemiyorlar. OnIara göre, "Ermenitoprak istekIeri, daha ziyade emperyaIist birkarakter taşıyor ve belgelerin sahteliğine dayanıyor.Eski dönemIerde kısa bir zaman kesitinden başka,KiIikya'dan Kafkas'a olan bölgedeki toprakIarhiçbir zaman ErmeniIerin oImamıştır." Bu tamanlamıyIa, TürkIerin savundukları tezdir. King veCrane, Türk taraflısı oIarak konuşmaktadırlar. (s.331-332)

Aslında sorun şuradadır; "Ermeni Türkiyesi","Ermeni Yaylası" gibi boş iddialarda ısrarcı olmak,Ermenilerin arzu dolu hayallerinin üzerindesöylenmiş boş sözlerden başka bir şey değildir. Aklıbaşında olan herhangi bir insan, bu Ermeniiddialarını savunabilir mi? Osmanlılara ihanet edenve azınlıkta kalan halk olarak devrime kalkışan;dersini alınca, Müslümanlara ağalık yapmak için dışülkelerin kendilerini korumalarını isteyenErmenileri kim haklı görebilir?

Ancak King-Crane Komisyonu Ermenilerin birdevlete ve bu devletin de vatan topraklarına sahipolması gerektiğini kabul ediyordu:

Yeni devletin toprakları, Rusya Ermenistanı veRusların 19161917 yılları arasında elinde tuttuğuTrabzon, Erzurum, Bitlis ve Van şehirlerinin birkısmıyla sınırlı olmalıdır.

Hovanisyan, Komisyon'un Rusların kısa bir süreiçin Osmanlılar'dan aldığı toprakları nedenErmenistan'a eklediğini açıklamıyor.

King-Crane Komisyonu, Ermenilerin üzerinde hakiddia ettikleri toprakların niçin onlara verilmemesigerektiğini raporlarında şu şekilde izah ederler:

OCAK 200820

Page 24: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Ermenistan'la ilgili,ABD'nin resmi iki tane dahaistihbarat belgesi var.

Birinci belge, ABD Ordu komutanlarındanEmory Niles ve Arthur Sutherland tarafındandüzenlenmiştir.

Birinci Dünya Savaşı'nın sonlarında, Ermeniliderleri ağlayıp sızlayarak bütün Hıristiyandünyasından Türkiye'ye gelerek kendilerini bu"korkulu Türklerden" kurtarmasını istiyorlardı.Ermeniler, Türkler tarafından öldürüldükleri vekötü davranışlara maruz kaldıklarına dair, binlercemasal uydurmuşlardı.ABD hükümeti, bu ağlayış vesızlanmalar karşısında, olayları tahkik etmeleri içinOrdu Komutanı Emory Niles ve Arthur Sutherland'ıDoğu Anadolu'ya gönderdi. Bu iki kişiye durumuyerinde öğrenmek ve günlük belgeler bulmakgörevi verilmişti. Niles ve Sutherland bölgeyibaştan başa dolaşarak dini ve etnik kimliklerini birkenara koyup gördüklerini ve duyduklarını kalemealdılar. Bu iki adam Müslüman Türklerle HıristiyanErmenilerin yaşadıkları dehşet hakkında kararverdiler. Onlara göre, gerçek azabı çekenlerMüslüman Türklerdi.

Bu rapor niçin gizli tutulmuş ve sonraki tahkikatkomisyonlarına niçin verilmemiştir? Bugün nedenABD arşivlerinde bu raporun ancak yarısıbulunmaktadır? Ve raporun bu bulunabilen yarısıneden "Çok farklı konulurdaki belgeler arasınasaklanmış ve şans eseri, tamamen yok edilme-miştir?" 2 İncelemelerine ve ortaya koyduğusorulara göre McCarthy'nin kitabının 252. oldukçailginçtir. Harbord ve King-Crane Komisyonlarınınraporları gibi, bu raporun da çok reklamı yapılmıştı.Sutherland'ın raporu, bütünüyle Harbord Raporu'naeklenmeliydi, fakat, edilmemişti. Demek ki, onunanlattıkları iktidarda olanların düşündüklerineuygun düşmüyordu. General Harbord, kendiraporunda, yüzbaşı Niles ve ekibinin DoğuAnadolu'da Harbord Komisyonu'nun gidemediğiyerlere gittiğinden bahsetmektedir. Fakat Harbord,Niles'ın yazdıklarını tamamen tersine çevir-mektedir. Harbord'un ve King-Crane'in raporları,bölgeye gidilmese de, Van ve Bitlis vilayetlerindekidurumu bütün teferruatı ile tasvir etmekte,dir. Türkbakış açısından ve tanık ifadelerinden çok az ya-rarlanılmıştır. Elbette ki, Harbord Raporu sadeceErmeni bakış açısını açıklıyordu. Bu yüzden doğru

3

Niles-SutherIand Raporu

raporda, Türklerin düşündükleri ile benzerlik sırfrastlantı karakteri taşıyordu.

Niles ve Sutherland'in rapor yazma metodu, sadecegördüklerini hiçbir yorum eklemeden kaleme almakşeklinde idi. Onlar, Doğu Anadolu'nun derinlik-lerine doğru gittikçe bu rapor hazırlama metodunudeğiştirdiler. Müslüman Türklerle, HıristiyanErmenilere olan bakışları tipik Batı Hıristiyan bakışaçısı olarak isimlendirilen açıdan oldu. Budeğişikliğe rağman, onların hazırladıkları rapora birgöz atalım:

Niles ve Sutherland raporlarını şöyle bitirirler. "Biz,Ermenilerin, Türklerin Ermenilere karşı işlediklerisuçlardan daha çok suçlu olduklarına inanıyoruz."McCarthy bu sözler için şunları yazar:

Türkler Ermenileri Anadolu'dan kovduktan sonra,

Bu geniş bölgede (Van-Bitlis-Doğu Beyazıt arası)bize, burada olan zarar ve yıkım Ermenileryüzünen gerçekleşmiştir, diye bilgi verildi. Rusordusu geri çekildikten sonra, orada kalmışbulunan Ermeniler, Türk Ordusu saldırıyabaşladığı zaman, Müslüman Türklere ait olanher şeyi darmadağın etmişler. Bundan başka,bize sunulan her açıklamada, Ermeniler,öldürme, tecavüz, hırsızlık, gaspgibi her türlükorkunç davranışta bulunuyorlar. Önceleri, busöylenenlere biz de inanmıyorduk. Fakat dahasonra inanmak zorunda kaldık. Çünkü,tanıklıklar tamamen anonimdi ve ispata yetecekkanıtlar getiriliyordu. Mesela, gördüğümüzkilise ve evlerin üzerindeki işlernelere göre Bitlisve Van şehirlerinde ayakta kalan binaların tümüErmenilere ait olan binalar ve mahallelerdi.Müslümanlara ait binalar ve mahaııelertamamen yakılıp yıkılmıştı. Ermenilere aitolduğu söylenen köyler, bütünüyle yerlerindeolmasına rağmen, Türk köyleri yağmalanmış veyerle bir edilmiştir.

Elbette, böyle olmalıydı. Fark açıktır ki, buraporu hazırlayanlar, Ermenilerin işlediklerisuçları gözleriyle görmüşler, Türklerin işle-dikleri suçları ise, varsa, görmemişlerdir.Suçlamanın biri şahitliğe dayanırken, diğeridedikadulara dayanmaktadır. Bu yüzdenonların gözleri ile gördükleri çok dahainandırıcıdır. Kendileri istemeseler de, onlar,Ermeniler tarafından gerçekleştiriimiş şeytaniemeller hakkında rapor vermişlerdir.

4

5

OCAK 200821

Page 25: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Niles ve Sutherland, kaçıp giden Ermenilerin yollarıüzerindeki bütün köy ve kasabaları harabeyeçevirdiklerini görmüşler. Eminim ki, Niles veSutherland'ın elde ettiği en tutarlı bilgiler vebelgelerden birisi, Ermeni katliamlarından öncekiAnadolu'da yaşayan Müslümanlar ve ErmenilerAnadolu'dan kaçıp gittikten sonra sağ kalmışMüslümanlardı. Mesela, Van ve Bitlis şehirlerindeyaşayan Müslümanların sadece %ıo'u sağ kalmıştı.Demek ki, Müslüman halk ile birlikte onların sosyalkurumlarının, evlerinin ve ibadet yerlerinin hepsi,Ermeniler tarafından mahvedilmişti. Niles veSutherland, Ermenilerin kontrol ettiği nereyegittilerse aynı manzara ile karşılaştılar. Ancak,farklı olarak, Ermeni köylerine hiç dokunulma-mıştı.

Bu Amerikan raporu sonuç bölümünde şunlarıyazmaktadır:

Ölü sayısı dünyada yaşanan -30 yıl savaşları veVeba salgını gibi pek çok afet ve savaşın çokötesinde. Tabii ölümler sadece Müslümantarafından olmadı. Ermenilerin verdirdiği kayıplarıda göz ardı edilemeyecek kadar fazladır. Ancakdünya sadece acı çeken Ermenilerden haberdardır.Artık dünyanın, Doğunun zulüm görenMüslümanlarından haberdar olmasının zamanıdır.Müslümanlar çok büyük sayılarda katliamauğradılar ya da açlık ve hastalıklardan öldüler.Harbord Raporu ABD, ikinci bir tahkikat dahayaptırmıştır. General James G. Harbord'unbaşkanlık yaptığı Ermenistan'daki askeri grup,Haziran 1919 da Henry Morgenthau'nun girişimiylekuruldu ve Türkiye Ermenistanı göçmenlerinin gerigetirilmesi ve hukukiarının korunması işi GeneralHarbord'a havale edildi. Başkan Hubert Hoover, bu

... Toprağın üzerinde görmüş bulunduğumuz,maddi kanıtlar bizi şöyle bir gerçeğe getirdi ki;biricisi, Ermeniler, özel bir gaddarlıkla geniş birbölge içerisinde Müslümanları öldürmüşler,ikincisi şehirlere ve köylere girmiş askerkaçaklarının sorumluluğu Ermenilere aittir,bunların öldürdüklerinin ve yakıp yıktıklarınınsorumluluğunu Ermeniler taşımaktadır. ..Sonuçta, Türkiye'nin, olaylardan öncekinüfusunun dörtte biri sağ kalmış, ülke tamamenharabeye çevrilmiştir." diyorlar.

Tarihçi Justin Mc Carthy ise şu sonuca varıyor:

7

teşebbüsün karşısında olduğu için bu tayine paraayrılmadığından, Albay U. N. Haskell göç ettirilmeile değil, Müttefiklerin Başkomiseri gibiErmenistan'a yardım faaliyetlerinin koordinasyonuile görevlendirildi. Sonra, Hoover, yeni ErmeniDevletinin kurulması ile ilgili olarak başarılı göçettirme ve ekonomik sorunlara yönelik önlemlerleilgili olarak başkanlığın Harbord'a verilmesine, izinverdi ve Morgenthau'nun gönlünü aldı.! Askerikomisyona dört Amerikalı Ermeni askeri şahıs dadahil edildi.

Bu askeri göreve alındıktan sonra Ermani ajanlarAmerika'da eğitim almaya gönderildi. Bu görevekamuoyunda geniş yer verildi. Ortaya "Buoperasyonun Ermenistan'ın kaderini belirleyeceğive Amerika'nın mandası altında Harbord'un başkanyapılacağı" iddiası atıldı. Ermeni taraflı gazeteler,bu konuda önemli roloynadı.

Ermeni bağımsızlığı, Amerikan komitesi göreve eniyi dileklerini sunarak Ermeni sorununa ve ardındanuzun uzun acı çekmiş değerli halkının hakettiği,farkındalığa hızlı çözüm bulma arayışına girdi.Fakat, işin içinde, karargahı İstanbul'da olan AmiralBristol vardı. Hovanisyan şunları yazıyor:

Tarih, Amiral Bristol'ü haklı çıkarmıştır. BugünküTürkiye, milliyetçi hareketin sonucudur. Amerikakenara çekilirse iyi olur. Çünkü, Ermenistan onlarıdurdurmaya çalışsa da, Türk milliyetçileribağımsızlık uğrunda savaştılar ve kazandılar.

Askeri Komisyon, Osmanlı İmparatorluğu'naulaştığında ikiye bölündü. Harbord'un başkanlığıaltında toprak bölümü ve bir ay sonra Batum'dabaşlayacak Harhard'ın başkanlığındaki denizbölümü. "Bin milden fazla yol kat etmesi gerekenHarbord'un grubu, demir yolundan, otomobil-

Bu komisyona inanmamak için Bristol'ün çeşitlisebepleri vardı.Maksatları daha çok lanetlenmek değil, övülmekolan Türk milliyetçilerinin her bir darbesinidikkate almak gerekirdi. Amiral Bristol"Haskeli ve Harbord'a verilmiş yetkiler,Ermenilerle doğru ve düzgün olmayan ilişkikurmayı gerektiriyor ve böylece Müslümanlarbundan büyük rahatsızlık duyuyorlar" diyeşikayetlerini dile getiriyordu. O, Harbord'u,gerekli ve doğru araştırma yapmaktan başkailişkiye gerek olmadığına inandırmayaçalışıyordu.

OCAK 200822

Page 26: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

lerden, faytonlardan ve hatta atlardan yararlanaraktahminen istenilen zamanda hedefine ulaştı. (s. 338)

Sadece bu askeri komisyon zamanı, Hovanisyan'ınbastırttığı Amerikalı şahitlerin ifadeleri ispat ediyorki, 1915 yılında Ermenilerin tek taraflı öldürül-meleri veya soykırıma uğramaları kesinlikleolmamıştır. Bu söylediklerimin arkasında bir çokAmerikalının şahitliği durmaktadır. Genelolarakbakıldığında, onlar ispat ediyorlar ki, isyanabaşladıktan sonra, Osmanlı savaş bölgelerinden göçettirildiklerinde Ermeniler sağ salim idiler.Yollarda, elbette kötü niyetliler olmuş, bu yüzdenepey insan ölmüştür. Fakat, bu ölüm olayları,Türklere olduğu kadar, Ermenilere ve Kürtlere deşamil edilmelidir. Bu durum, Ermenilerin iddiaettiği gibi bir soykırırnın olmadığını kesinliklegöstermektedir..

Bazı şahit ifadelerine bir göz atalım;

Göçmenler genelolarak Suriye'nin Halep şehrinegönderiliyordu. Suriye'nin Amerikalı KonsolosuJesse B. Jackson "güneye göndilmiş bir milyonErmeni'nin yüz bine yakını Mezopotamyatopraklarında dağınık olarak yaşıyorlar" diyor.Konya şehrinden geçip giden 500.000 göçmen vardıve Halep şehrine geldiklerinde bu rakam birmilyona ÇıkmıŞtır. Her halde o sıkıntı ve azapiçinde yarım milyonluk artış göstermişler. (! )

Harput, Ermeni yaylasındaki en büyük yardımyeriydi. Üç binden çok yetim o zaman terk edilmişDicle Koleji'ne ve daha 20 konuta yerleştiriImişti.Doktor Henri H. Riggz ve onun yardımcıları LeyanHarputluyan ve doktor Mikayel Hakakyan bilgiverirlerken, Harput'ta bulunan 175.000 Ermeniden25.000'inin yerlerinden kıpırdatılmadıklarınısöylediler" (s. 341) Harput'utı güney batısındakiMalatya şehrinde yaşayan 12.000 Ermeniden 1000kadarının yaşadığı komisyon tarafından açığaçıkarılmıştır. (s. 342) Şimdi ise Ermenistan'dayaşayan, nefes alan Ermenilerin genel sayısı1.528.000'dir.

Eserinin birinci cildinde· Hovanisyan, "Osmanlıİmparatorluğu'nun tümünde 2 milyon Ermenivardı" diyor. Halbuki, Osmanlı'nın vergi raporları

Konya'da bulunanAmerika'nın yardım müdürüMary Kushman verdiği bilgiye göre, 1915yılında yarım milyon kadar göçmen §ehirdengeçip gitmi§ ve o, birkaç yüz Ermeni yetiminikendi bakımı altına almı§tır. (s. 338)

Ermenilerin 1.300.000 olduğunu gösteriyor. Burakam, kendi eserlerinde Ermenilerin sayısını 1milyon olarak gösteren Avrupa kaynaklarına uygungelmektedir. Savaş bölgelerinin dışında olanİstanbul, İzmir ve diğer şehirlerdeki Ermenilerdenbir kişi bile göç ettirilmemiştir. Ermeni tarihçisininkendi hesaplamalarına dayanarak kolaylıklasöyleyebiliriz ki, soykırıma uğramak için 1,5milyon Ermeninin olması asla mümkün değildir.Onlara göre, göç ettirilen tüm Ermeniler soykırımkurbanıdır. Böyle olsa bile, bir milyon beş yüz binErmeni göç ettirilmemişti ve göç ettirmek, soykıflmdemek değildir.

Bu hesapların doğrusu, ABD'deki Ermeni DevrimciFederasyonunun elinde ve Erivan arşivlerindedir.Son yirmi yıldır, Osmanlı arşivleri bütünüyletarihçilere açılmıştır. Genelolarak olanları açığaçıkarmak isteyen insan, Çar Rusyası, SovyetRusyası, İngiltere, Fransa, İtalya, Amerika ve diğerülkelerdeki belgeleri de araştırmalıdır. Hiçbir artniyet taşımadan, sadece ilim namusu ile çalışan birinsan, belgelerin tümünü inceledikten sonra çokaçık olarak dünya savaşında yalnız kendini koru-mak için mücadele eden Türklere, düşman olanOsmanlı Ermenileri, hainlik ve arkadan darbevurma yolunu tutunca, Osmanlı imparatorluğubütün Ermenileri savaş bölgesinden göç ettirmeyemecbur olmuştur. (Suriye'ye, Kuzey Irak'a veKafkasya'ya) Raporlar ve yazılı emirler, göçettirilme zamanı Osmanlı liderleri Ermenilerikorumak için büyük çaba gösterdiğini ortayakoyuyor. Bu yüzden 1915 ve 1916 yıllarındaolanlar, hiçbir zaman soykınm olarak isimlendi-rilemez.

Bütün bunların dışında, Ermenilerin iddia ettiğisoykınmın olmadığını gösteren daha çok şahitifadeleri ve binlerce belge vardır. O dönemdekiOsmanlı vergi kayıtları, ülke genelinde bir milyonüç yüz Ermeninin yaşadığını gösteriyor. ErmeniKilisesi soykınm iddialarının olduğu dönemde 1.1milyon Ermeninin yaşadığını belirtmektedir.

Harbord Türklerin lideri M. Kemal ile uzun sürelibir görüşme yapmıştı. Harbord, Ermenilerden yanarahatsız olduğunu bildirdiğinde, M. Kemal,Hıristiyanlara karşı herhangi bir kinli ilişkiyi kabuletmedi ve savaş döneminin bütün katliamlarınıIanetledi ve zorlamanın hükümetir içinde yer alanküçük bir komitenin işi olduğunu söyledi. Diğertarafı: Yunan zorlamaları İzmir'de Müttefik

OCAK 200823

Page 27: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

donanmasının desteği altında olu~ or, Erivan'da iseErmeniler, yerli Müslüman halkı, kanlı vahşilikiçine' kırıp döküyorlar, diye ekledi. (s. 343)

Tarih Mustafa Kemal'in doğru söylediğini ispatetmiştir. Harbord Komisyonu Sivas'a vardığındadaha çok Ermeninin Sivas bulunduğunu tespit etti.Harbord, 10 bin Ermeninin şehirde kaldığını bintanesinin de başka şehirlerden göç etttiğini öğrendi.Sayı şi 1,548,000 oldu. Tabii, bu sayıya RusyaErmenistanından kaçan yü2 lerce Ermeni dahildeğildi.

Harbord'un Komisyonu göçmenlerin sayısının1.548.000 oldu hesapıadı. (s. 344) Buna, savaşöncesinde ve savaş sırasında Ermenistanı'na göçeden 400.000'e yakın Ermeniyi de ekleyin,

Hovanisyan kitabının birici cildinin 295. sayfa-sında, Güney Kafkasya'ya (Azerbaycan, Gürcistanve Ermenistan'a) yerleşen 500.000 Ermeniolduğunu yazmış. Bu da Osmanlı'nın kendiülkesinden kovduğu Ermenilerin sayısını, kendiistekleri ile Rusya Ermenistanı'na gidenler hariçolmak üzere 2.058.000'e yükseltir. Hovanisyan,birinci cildin sekizinci sayfasında, Osmanlıtopraklarında 2 milyon Ermeni olduğunu iddiaediyor. Peki, kabul edelim. O zaman, bugünküErmenilerin iddia ettiği bir milyon beş yüz binErmeni nasıl soykırıma uğratılabildi?

Amiral Bristol'un Doktor James L. Barton'a yazdığı28 Mart 1921 tarihli mektubuna bir bak

Erzurum'a giden ABD Askeri Komisyonu, ValiReşat Bey ve 1 ı. Ordu Komutanı Kazım KarabekirPaşa tarafından törenle karşıland!. Karabekir Paşa,gelen misafirleri strateji yönünden gerekli olan bireve götürdü. İki büyük binanın yakılıp yıkılmışdöküntülerini misafirlerine gösteren Paşa

Türklerin Kafkasya'da binlerce Ermeni'yikatlettikleri hakkındaki raporların ABD'deyayıldığını biliyorum. Böyle haberler o kadarçok yayılmaktadır ki, sonuçta, üzüntüdenyüreğim kan ağlıyor. Ortadoğu bölümününYarrow'dan ve bizim kendi adamlarımızdanaldığı bilgiler, Ermenilerin verdiği bilgilerintamamıyla yalan ve sahte olduğunu açık olarakgösteriyor. ABD'de böyle yalan ve sahtebilgilerin hiçbir düzeltme yapılmadan verilmesive yayılması, zorlama bir iş yapma eğilimidir.Bizim Kars ve Aleksandrapol'daki adamları-mızdan ve Yarrow gibi adamlardan aldığımızbilgilerden başka benim elimde kendi istihbaratbirimimin raporları da var. Bunlardananlıyorum ve biliyorum ki, Ermenilerinsöylediği her şey yalandan ibarettir.

"Ermenilenr bu iki binaya 1000 Türkü doldurdularve diri diri yaktılar" dedi. Karabekir "Ermenigaddarlığı bugün de azalmamıştır. Bu yakın za-manda yardımsız 40.000 Müslüman Türküevlerinden, yurtlarından kovdular, bir çoğunuöldürdüler, onları evsiz, ocaksız bıraktılar." diyeekledi. 'S. 345)

Kars Ermeni yönetiminde olduğu zaman orayagiden Harbord'un neler düşündüğüne dikkat edin;Ermeni liderleri Amerikalılara sadece kendigöstermek istedikleri yerleri gösteriyorlardı:

Harbord'ungrubu Erivan'a varınca, Ermenilerin zenginliğigrubun dik katinden kaçmadı: Türkiye'deMüslüman inancı ile uzun uzadıya ilişkilerimizdensonra, Hıristiyan Ermenilerinin arasında olmak,bize belli bir rahatlık duygusu veren aydınlıkgetirdi. (s. 347)

Harbord yaptığı incelemelerin sonucunda, raporunuParis barış görüşmelerine katılanAmerikan temsilciheyetine verdi. Beyaz Saray, o raporu gerigönderdiği için, rapor, hiç kimse için, hiçbir zamanbir değer ifade etmeyecekti. Yalnız 1922 yılıgörüşmeleri için ABD Senatosu o raporu istedi.Burada açığa çıktı ki, Harbord, raporunun birbölümüne "Ermeniler de Yahudiler gibi, hiçbirzaman aralarına diğer ırkıarı kabul etmiyorlar, kandökmekte ve gaddarlıkta onlar önde gidiyorlar veolaylarda hiç de suçsuz değiller" diye bir notdüşmüş.

Amerikan senatosunun bazı üyeleri tam bu yıllardaABD'nin içinde yer aldığı Paris Barış Konferan-sının çalışmalarına ve Birleşmiş Milletler kurul-ması yolundaki çalışmalara karşı çıkıyorlardı.

Birleşmiş SilletIer ve Barış gücüne karşı olan senatoliderleri senatoya Avrupanın çıkar anlaş-masıMonroe'yu diriltecek gizli antlaşmalardan uzakdurmayı öneriyordu.

İngiliz ve Fransızlar, eski Alman kolonileriylekendilerini mükafatlandırdılar. Böylelikle Ameri-ka'ya mali sıkıntılarla boğuşan, askeri sorunlariçerisindeki Ermenistan kaldı. Bir yandan daAmerikalılar hiç savaşmamış olmalarına rağmenTürkleri himayeleri altına almaya çalışıyorlardı.

Ayrılık sırasında Amerikan askeri komisyo-nuna, Kafkas misafirperverliğine layık birsaygıyla, şarkılı, türkülü, rakslı, sağlıklar vekonuşmalar yapılan bir ziyafet verildi. Fakat,Karabekir'in anlattıklarını yeni haber alan,Hasan Kale ve Horasan'da binlerce Müslümangöçmeni gören Harbord, üç-dört saatlikziyafetin daha geniş ve derin tahkikat yapıl-masını engellediğini düşündü. (s. 346)

OCAK 200824

Page 28: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Senatör William King Müttefiklere ve dostdevletlere başvurarak onları Ermeni halkınınözgürlüğüne, yeniden gelişmesine yardımetmeleri için çalışmalar yapmaları hususundaheveslendirmeye, Türkleri Ermeni vilayetleriniboşaltmaya mecbur etmeye, kendi hükümetinikurması ve topraklarında yönetiminiyerleştirmesi için Ermenistan'a silah ve teçhizatvermeye çağıran bir kararı kongreye takdim etti.(s. 372)

İngilizler, Amerika'yı Ermenistan'a girmeyeikna etmekle Müslüman dünyasının nefretinikazanması için çalışıyordu. Fakat, Avrupadevletleri Türkiye ile bir savaş yaptıkları veşimdiki durumun ortaya çıkmasına fiilenkatıldıklarından dolayı kendileri askerioperasyonların bitirilmesini sağlayamadılar.Eğer ABD; Ermenistan'a bir asker gönderirse,arkasında yüz elli bin asker göndermek içinhazır olacaktı. Böyle bir adımı atmanınsorumluluğu o kadar büyüktü ki, nesentimentalizm, ne de binlerce Ermeni'nin açlıkçekmesi ortaya çıkacak sonraki zorluklarıbizlere unutturmamalıdır. (s. 376)

Gelen bu grubun esas görevi, Amerika'nınekonomik ve siyasi desteğini kazanmaktı. Ogrup, hem insan gücü, hem de teknik anlayışlarıile, yeni bağımsız ülkenin gelişmesi için iş bitiriciönemi olan parçalanmış Ermeni Amerikalılarıbir yere toplam maksadı da taşıyordu. (s. 383)

Amerika'da bulunan maaşlı Ermeni ajanları bukararın kabul edilmesi için hemen faaliyetebaşladılar. Ermenistan'ın bağımsızlığı uğrundaAmerika Komitesi ise Wilson'un kişisel dostu JohnSharp Williams ve senatoda etkili olan Henry CabotLodge ve senatonun Dış İlişkiler Komisyonuaracılığı ile gerçek part iz an gayretlerinigösteriyordu. (s. 373) Bu kararı ilk inceleyen deLodge'un Dış İlişkiler bölümü olacaktı. Bu zamanzarfındaABD'nin İstanbul'daki BaşkomiseriAmiralBristol, bu işle ilgili bütün resmi şahıslara kendigörüşlerini aktararak Ermenistan'da ya daTürkiye'de ABD'nin küçük bir askeri birliğinin bilekalmaması için çalışıyordu.

ABD senatosunun komisyonu bu kararı görüşürkenErmenilerin bir temsilciler heyeti NewYork'a geldi.

Bu gruba eski başbakan Hovannes Kaçaznunibaşkanlık yapıyordu. 10 Ekim günü komisyonunönüne çıktılar. Eski başbakan, komisyona bilgivermeye çalışırken, komisyon üyelerinin sorularınıda cevaplandınyordu. Kaçaznuni yardımın, ülkeyesermaye olarak gelmesini istediklerini beyan etti."Bizim iki garantimiz vardır. Birincisi Ermenistan

doğal kaynaklar bakımından zengin bir ülkedir.İkincisi ise, Ermeni halkı çilek eş ve kanatkardır,borçlarını her zaman öder." (s. 383-384)

Eski başbakan burada söylediği yalanlar içinsuçludur. Çünkü; Ermenistan'ın hiçbir doğalzenginliği yoktur ve Ermeniler aldıkları borçlarınen küçük parçasını dahi hiç ödememişlerdir.Ermenistan ABD hükümetine 1918 yılından buyana milyonlarca dolar borçlanmıştır. ErmenilerAmerikalılara 1 cent dahi geri ödememiştir veödemeyi de reddetmektedirler. Öte taraftar daha çokpara için yalvarmaktadır/ar. 28 Mart 1921 yılındaAmiral Bristol, Ermeni borçları için doktor Barton'ayazdığı mektupta şunları kaydetmiştir;

Ermenistan, temsilci heyetinden bir sonuçalamayacağını anlayınca, Paris barış görüşmeleritemsilci heyetinin başkanı General YakovBagratunin'i deABD'ye gönderme kararı aldı.

Elbette, bu yardımlar için gereken parayı, Amerikavergi ödeyenıerinin ödeyeceğini Hovanisyankaydetmiştir.

Daha açık bir şekilde söylersek, önce Osmanlıİmparatorluğu'na, arkasından Gürcistan'a, sonraAzerbaycan'a birbiri ardınca savaş açan vekaybeden Ermeniler, dördüncü savaşı açmak içinABD'nin ekonomik ve siyasi yardımına ihtiyaçduyuyordu.

Sizin mektubunuzdan, Ermanistan'a borç paraverileceğini öğrendiğimde, gerçekten çoküzüldüm. Biz daha önce Ermenistan'a ellimilyon dolardan fazla para verdik, o para kay-boldu gitti. Ermenistan'a böyle borçlarverilmemesini zamanında teklif ediyorum. Yeniborç verilmesi, sadece temiz parayı pis işlere sarfetmek demektir.

Ona, ABD' den askeri yardım istemek, eğer izinverilirse ErmeniAmerikan seferberlik birliğikurmak veAmerika talimatname ve teknikleriniErmeni ordusunun yeniden kurulması işinekatmak yetkileri verildi. (s. 383)

Askeri heyet Kasım'ın 22'sinde 6 hafta önceKachaznunki'ne benzer co§kulu bir kalabalıktarafından karşılandı. Mutlu bir kalabalık,ne§eli bir karşılama komitesi, okul çocuklarıtarafından getirilen çiçekler, dalgalananbayraklar, 5. Bulvar boyunca yapılan atlı arabalıgeçit töreni ... Hollanda Evi'nde Ermeni izciler veÜniformalı gaziler balo salonu önündesıralandılar. Bagratoni gençlere ErmenilerinAtası olan Hack gibi dik durmayı, göklerdesüzülen Ermeni kartalı gibi olmalarını öğütü-yordu. Yaşanan duygusaııık yıllardır ata

OCAK 200825

Page 29: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

yurtlarından ve sevdiklerinden haber bekleyenAmerikan-Ermenilerinin duygularının dışavururmuydu. (s. 386)

7 Aralık'ta New York Hipodromu'nda 5000kişilik kalabalığa hitap ederken; Ararat'ınkutsal zirvesinden, Karabağ'ın çiçeklenenyamaçlarından, Ardsaklı ve Siunik'in yükselendağları ve derin vadilerinden, Araces ananınyeşil kıyılarından, Sevan'ın sularından, Ani veDuin'in yıkıntılarından, Eçmiadzin ana kated-ralinden ve büyüleyici Haghpat, Tatev veGandzasar manastırlarından selam getirdi.Artık çar, şah, ya da sultan yoktu, Bu kutsaltoprak tamamen Ermenilerindi. Ermenitoprağında artık ermeni bayrağı dalgalanıyoLBayrağı duyuyor musunuz: "Çektikleri tümacılara rağmen Ermeniler merhamet dilemedi.Asıl topraklarını koruyup ülkelerini Van,Maraş, Erzurum, ve diğer tarihi bölgeleregenişletmenin yolunu aradılar." Buraları ister-ken çekinmedik. "Çünkü Dünya Savaşındakirolümüz korkmadan sıkılmadan bu topraklarıbüyük güçlerden önce talep etmemizisağlıyordu." (s. 387)

Bu kadar Ermeni gazinin Amerika'da ne i§i vardı?Ermeni diktatörlerin Bağımsız Ermenistan içinsavaşmaya çağırdığı bir dönemde, bu kadar Ermenineden "baba ocağı"nı terk etmişti? Yanıt 1919'daolduğu gibi 1991-2001 yılları arasında da aynıydı. 1milyondan fazla Ermeni bu tarihler arasındaekonomini durağanlığı, yönetimin kötü olmasınedeniyle "baba ocaklarını" terk ettiler.

Kachaznuni pek çok bölgenin adını saydı. Tek sorunhepsinin başkalarına ait olmasında. Ermeniler 3 binyıl boyunca hiçbir toprak parçasına sahip olmadılar.Bugünse birdenbire tarihin çöplüğünden fırlayıpbedelsiz olarak "tarihi yurtları"nı geri istiyorlar.

Kachaznuni Ermenilerin "merhamet dilemediğini"belirtti. İstenilen sadece "geçici yardım"dI. Birileriçıkıp sormalı: Bu "geçici yardım" ne kadar sürer? 83yıldan fazla geçmiş olmasına rağmen Ermenilerhala "geçici yardım" istiyorlar ve bir süre dahaisteyecek gibi gözüküyorlar.

Aynı sırada Bagratuni de askeri alanda "geçiciyardım" için yalvarmaktaydı. Savunma Bakanı'na"Ermeni ordusunun yapısını, derincini, ihtiyacını vepotansiyelini ortaya koyann, kendi silah vemalzemeleriyle Rusya ve Türkiye sınırında kalantoprakların ele geçirilmelerini" kapsayan memo-randum sundu. Bagratuni Amerikan-Ermenilerdenoluşan gönüllü birlikleri eğitmenin, Ermenistan'ateknik danışman ve eğitirnci yollamanın Amerikaiçin fazla yük olmayacağını savundu. Özetlemek

gerekirse ilk önce Osmanlılara, sonra Gürcistan'a,ardından da Azerbaycan'a üç savaş kaybedince,dördüncü savaş için yardım almaları gerektiğinianladılar.

ABD başkan yardımcısı Robert Lansinq "Hala,formal yönden tanmmamış bir hükümete yardımyapılmaması hakkındaki kanuna dayanarak ısrarınısürdürüyordu." (s. 388) Başkan Yardımcısı,Ermenistan'ın resmen tanınmasına da karşıçıkıyordu. Eğer tanınma gerçekleşseydi, aşağıdagöstereceğimiz şeylerin hepsi olacaktı:

Ermeni liderlere her şey geç ulaşıyordu. Hayırcevabını kabul etmekten kaçınıyorIardı. Onlar,Polonya örneğini öne sürdüler. Fakat, bu örnektekibir noktayı dikkatlerinden kaçırdılar.

Polonyalılar, ABD yaşayan soydaşları arasındangönüllü savaşçılar toplarlarken Polonya'da savaşhala devam ediyordu. Ermeni-Amerikalılar ise,savaş bittikten sonra gönüllü toplamak istiyorlardı.Bir grup Amerikan-Ermeni yardım toplamakamacıyla "Açlıktan kıvranan Ermenileri konu alanfilmler ve posterler hazırladılar. Her ne kadar iyiçalışılmışsa da, bu çalışma Ermenilerin özgüveninisarsmakla kalmadı, aynı zamanda ümitsiz veyardıma muhtaç insanlar imgesi ciddi politiksorunlar doğurdu." (s. 394) Ermeniler kamuoyunaiki farklı imaj sunuyorlardı: Bir tarafta karşılıksızyardımlar, diğer tarafta güçlü devlet imajı.Doğalolarak bu kampanya geri tepti.

... Silahlanma işine gelince, ErmenilerPolonyalılar ile benzer özellikler taşırnıyorlar.Polonyalılara ABD'de gönüllüler lejyonukurmaya ve donatmaya izin verilmişti. Bu izin,savaş şartları içerisinde verilmişti ve yalnız ABDPolonya hükümetini tanıdıktan sonra yürürlüğegirmişti. Ne kadar Lahsinq kendi göreviniyapıyordu ise de, O, bunu yaparken Ermenis-tan'ın tanınmasını da engelliyordu. O, ABDbaşkanı tarafından da destekleniyordu. Yaptık-ları bütün baş vurulara açık bir cevap alamayanErmeniler resmi ve gayri resmi kapıları çalmayadevam ediyorlardı. Ermenilere karşı duyulanpişmanlık hislerineABD kongresi de katıldı. " (s.388)

Ermeni konuklarının yardım için ricalarınaABD yalnız devamlı insani yardım edeceğinisöyleyerek cevap verdi. Ermenistan'ın siyasiolarak tanınması gerçekleşmediği için HovannesKaçazuni'nin özel borçlar ve hükümet kredisialmak için gösterdiği çabalar da ciddi surettezorlaştı. Polanya, Çekoslovakya, Latviya, Lit-vanya, Estonya ve diğer yeni özgürlüklerinekavuşmuş ülkeler ile karşılaştırıldığında, mesela

OCAK 200826

Page 30: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Ermenistan'a 823.000 ton miktarında yardımverildi. Tanınma henüz gerçekleşmediği için,Ermenistan sadece insani yardımlar almakzorunda kaldı. (s. 397)

Ermeni sorununa siyasi hareket yönündendevamlı kaçınan Wilson, yardım programınıdestekledi. 14 Kasım'da ABD Senatosu kredi vediğer operasyonlar karşılığı 35 bin ton buğdaysatılmasına izin verdi. (s. 401)

“İnsani yardımı kabul etmek zorunda kaldı."Hıristiyan milletlerin yaşadığı her yerde Ermeni-lerin maaşlı ajanları, iş yaparak, bu türlü serbestyardım topluyorlardı. Yukarıda adları verilmiş yeniülkelerin hiçbiri, komşularının topraklarını işgaletmek istemiyorlardı. Bu yüzden bile, Ermenistanbu yeni ülkeler ile aynı ölçü ile ölçülemezdi.

Nihayet Ermeniler ABD'nin resmi tutumunda birdeğişiklik olmayacağını anlayınca bu sefer duygusömürüsü yapmaya başladılar. Ermenilerin iddiası"yaklaşan ağır kış koşullarında nüfusun yalnızca%25'inin rahat edebileceği"ydi. Amerika TarımBakanlığı karşılığı alınmak koşuluyla buğdayvermeyi kabul etti. Buna benzer dini, etnik, kişiselpek çok istek Beyaz Saray'a, Kongre'ye vehükümete adeta yağdı.

Ermeni ajanları bu tarz kampanyaları yaratıp devletorganlarını yönlendirmede oldukça başarılıydılar.Resmi yardım için yalvarmaya başladıklarındaErmeniler tartışılmaz bir gerçekle karşılaşıyorlardı:

Ermenistan resmen tanınmadığı içinABD Kongresiyardım edemezdi. Kamuoyunda yarattıkları olumluhava ve halk desteği gerçeği değiştirmeye yardımcıolamazdı.

ABD'nin bu tutumunda bir değişiklik olmayacağıanlaşılınca bu kez ABD'nin vergi ödeyenlerindenborç almaya karar verdiler.

Ocak 1920'de Kachaznuni Ermenistan adınaABD'yle bir antlaşma imzaladı. Anlaşmaya göre oyılın Haziran ayından başlayarak %5 faizle 6 'rylıkkredi Ermenilere verilecekti. Bu kredi sadece un veyerel dağıtım masraflarını karşıladığı için NERnakliyat ve sigorta masraflarını üstleniyordu.

Sonuçta Ermenistan, on altı tonu kredi ile ödenen,yirmi sekiz milyonluk erzak, on iki milyon dolar isenakit yardım parası aldı. Bu on altı milyon borcunilk geri ödeme tarihi 1920 yılının temmuz ayınadenk geliyordu. Gün geldiğinde Ermenistan birkuru§ bile ödemedi. Amiral Bristol'un yazdığı gibi,Ermenistan gönüllü bir şekilde Rusya ilebirleştikten ve Komünist sisteme dahilolduktansonra ABD'ye birkaç ay önce vaat ettikleriborçlarının hepsini ödemekten vazgeçtiler.

Ermenilerin Wall Street Journal'in §öyle birgözlemini anlamaları için hiçbir açıklayıcıyaihtiyaçları yoktur. Savaştan ve açlıktan çıkmışher millet, kendi varlığını ispat etmek için, varolmaya layık olan kişiliğini gösterir. (s. 403)

KAYNAKLAR:

Ermeni liderlerin gösterdiği tek yön, kendihalklarını yönetmeye kadir olmamalarıdır. Milletinşa etmek Ermeni kültürünün bir parçası değildir.Millet inşa etmek Ermeniler için yabancı bir ideolojiolduğu için, Ermenistan 1992 yılında Azerbaycan'asaldırmış, yabancıların silahları ile Azerbaycantopraklarının %20'sini işgal etmiş, 1 milyon kişidenfazla Azerbaycan halkının etnik temizliğiniyapmıştır. Ermeni ırkçılığı, çağdaş bir milletyaratmak gibi asil ülküye karşı galip gelmiştir.

1) Richard G. Hovanissian: Tlıe Repııblic of Amıenia, CİltII. Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles, s. 316. 2) J ustinMcCarthy: Deatlı and Exile: The Et/mic Cleansing ofDftoman Mııslims, 18211922, s. 224.

3) 867.001 1005 Philip Brown of Princeton University toWilliam Cari. Princeton, 10.11.1919.

4) luslin McCarthy. Deatlı and Exile: Tlıe Etlınic Cleansingof Dftoman Muslinıs, 18211922, s.224-225.

5) Justin McCarthy: Deatlz and Exile: Tlze EtlznicCleansing of Dftoman Muslims, 18211922, s. 225.

6) Justin McCarthy: Deatlı and Exile: Tlze EtlznicCleansing of Dftoman Muslinıs, 18211922, s. 225.

7) Justin McCarthy. Deatlı and Exile: Tlıe EtlznicCleansing of Dftoman Mııslims, 18211922, s. 230.

8) Richard G. Hovanissian: Tlıe Republic of Armenia, CiltII. Kaliforniya Üniversitesi, LosAngeles, s. 334

OCAK 200827

Page 31: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

BORÇALI

TÜRKLERİNİN

NEVRUZ

GELENEKLERİ

BORÇALI

TÜRKLERİNİN

NEVRUZ

GELENEKLERİ

Kars'ta ilk gelişimde iki faktör bende sonsuzgurur hissi doğurdu. Birincisi, şehrinmerkezindeki kütüphane önünde ünlü

Aşık Şenlik Baba'nın büstünü görmem oldu. AşıkŞenliğin babası Kadir kişi 1840 yıllarında benimata yurdum Borçalı'dan gelip Çıldır'a sığınmıştı,kendisi aşıklık geleneğini Borçalı'da kamilleştiripdevam ettirmişti. İkincisi, şimdi öğretim üyesiolduğum Kafkas Üniversitesi yolunda 'Mihrali Beyİlköğretim Okulu' kelimelerini okumam oldu. Bu,o Mihrali Beydir ki, benim ata yurdum Borçalı'nınDarvaz köyündendir, "Türk Türk'e silahkaldırmaz" deyerek, Rus ordusuna elveda deyip,Osmanlı'ya geçmiş ve 93 harbinde Türkkuvvetlerinde Hamidiye alayında Borçalı'lardanbir deste kurarak, Kars'ın ve çevrelerininkurtuluşunda büyük hünerler göstermişti.

Ve bugün benim mensup olduğum GürcüstanTürkleri arasında, ata yurdum, ezel, özel, güzelBorçalı'da Nevruz / Bahar adetleri, geleneklerihakkında söz açmaktan büyük mutluluk duyuyo-rum. Her yılın ilkbaharında Gürcüstan'da Türklerinmeskunlaştıkları şehir ve köylerin hepsinde,kocaman Tiflis'in Ortacala, Saburtala mahal-

lelerinde, Aşağı Kartli – Borçalı diyarındaki Mar-néul, Bolnis, Dmanis, Gardaban ilçelerinde, Ağca-gala, Goçulugala, Muhrangala, Kolayırgalayörelerinde, Kolayır, Arıklı, Gızılhacılı, Kosalı,Saraçlı köylerimizde, tüm kasabalarımızda Nevruztörenleri, şenlikler sürdürülüyor.

şarkileri il-il, oba-oba dolaşır, çocuklar yumurtadövüştürürler. Bağ-bahçe temizlenir, elbiseler akarsuya çekilir, Su veya Ezel çarşamba akşamında,yani salı gününde tan vaktinde Algét, Ehramçayları kıyılarına çıkılır, Od çarşam-basındatongallar, yani şenlik ateşleri yakılır, Toprakçarşambasında bağlar, bahçeler süslenir, erkenyetişen gartof (patates) tohumları serpilir, Yel veyaAhır çarşambası gecesinde söğüt ağacının altınagidip, Yel Babadan niyette bulunulur. Borçalı'daİlkbaharın ilk habercileri, yani elcileri garanguş(kırlangıç), hacıleylek, benövşe (menekşe), ner-

Bir ay boyunca Borçalı'da:Nevruz gelir, yaz gelir,Nağme gelir, saz gelir;Ĥonçalı Nevruz gelir,Goncalı Nevruz gelir, –

Prof. Dr. Şureddin MEMMEDLİ,

Kafkas Üniversitesi Fen-Edebiyat

Fakültesi öğretim üyesi,

OCAK 200828

Page 32: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

gistir. O günler Borçalı Türklerinin her evinde, herodasında semeni, yani Nevruz buğdayı süslenir,yumurtalar renklenir, yedi tür yemek hazırlanır,feseli, katlama pişirilir, ĥonçalar, yani şeker vemeyvelerle süslenmiş bayram tepsileri bağlanır,cıdır (çıtır), yani at yarışı düzenleniyor. Nişanlıkızlara Nevruz payı götürürler, evde aile üyelerininsayısı kadar mum yakarlar, çocuklara, ihtiyarlaratatlılar dağıtırlar, kapılara papak (şapka) atarlar,tongaller başında:

Ağırlığım-uğurluğum odlara,

Tongallerden atlamayan yadlara,

şarkılarını söylerler.

Gürcüstan Türkleri arasında Nevruz gelenek-lerinden ikisi özelliğiyle farklılık gösterir:

1- 'Üzük-Üzük' (Yüzük-Yüzük) etkinliği,

2- 'Çınar' bayramı.

Yüzük-yüzük Ahır çarşamba akşamı, yani son salıgünü düzenlenir. O gece gençler, ergen oğlanlar,kızlar yeni gelin evine toplanırlar, bir tas içineyolda hiç kimseyle konuşmamak şartıyla yeni birkapta akar çaydan getirilmiş su dökerler, etkinliğekatılanlar o tasa birer yüzük veya başka nişaneatarlar. Şiir ezberi fazla olanlardan birisi bayatıveya koşma, giraylı söyler, bir kız çocuğu elini atıp,tastan bir nişane çıkarır. O bayatı örneğinin içeriğio nişane sahibine hedeflenerek, yorumlanır.

Gürcüstan Türklerinin 'Yüzük-Yüzük' söyle-meleri arasında:

Eziziyem, kars, ayaz,

Ayaza yaz, karsa yaz,

Tanrım, menim baĥtımı

Osmanlı'ya, Kars'a yaz;

Boşşalı gözel yérdi,

Yar gelib gezen yérdi;

Oğuz-oğuz oymaram,

Yağı gele koymaram;

Eziziyem, güven gez,

Dağda biter güvengez,

Yad sene arka olmaz,

Öz Türküne güven gez;

bayatıları,18 yüzyılında yaşamış kadın şair FahralıGüller

Peri'nin söylemiş olduğu:

koşması da vardır.

Gürcüstan Türkleri arasında Bahar etkin-liklerininen şölenli katılımcıları, kahramanları üstataşıklardır. Şenlik Baba, Saraçlı Söyün, HanKamandar, Dede Emrah, Ahmet Sadaklımakamları kalpleri coşturur.

Borçalı'da Nevruz'a Çınar bayramı derler. Bu da

bölgenin merkez hissesindeki Candar köyü

yanında Alget çayı kıyısındaki Çınar pirine

tapınmayla ilgilidir. Her yıl 22 Martta yakın-uzak

ilçelerden, köylerden gelip bu ziyaretgah, ocak

yerinde şadlık geçirirler. Bu Çınar piri yurdun

koruyucusu, bereket simgesi gibi kutlanıyor. O

hem de ahit, niyet ağacıdır, bayram günü ağacın şah

budaklarından salıncaklar asılır, niyetliler, bu

salıncakta sallanırken niyetlerini de söyler, gelen

Nevruza kadar murada erişmeği dilerler. Ulu

Borçalı Çınarı yanında her yıl kara zurna kayım-

kayım kaynatır, sona saz göğüm-göğüm göğneyir,

burma bıyıklılar boyum-boyum boylanır.

Gürcüstan Türkleri arasında bu sebeplerden dolayı

Çınara saygı nedensiz değildir, çünkü bu yurt çınar

boylu mert oğullarına güvenir, bu ağaç gayret

timsalidir.

Ulu Çınar koynunda herkes: "Gelen Nevruza

kadar, Tanrım, bizi dertten-beladan uzak eyle!" –

diye dualar okur. Bu hoş dileği size de söylüyoruz,

Gürcüstan'daki 500 bin Türk adına bayramınızı

kutluyoruz.

Kars'a sarı bakıp-bakıp ağlaram,

Vurulub köksüme yaralar, gardaş,

Sinem üstün çalın-çapraz dağlaram,

Dolanar gelbimde haralar, kardaş, –

Bizde; tüm Türk Dünyası’nın

Nevruz ve Ergenekon

Bayramını Kutlarız.

OCAK 200829

Page 33: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Batı Türklerinden önce, TürkçüIük fikriyle,yani Türk milliyetçiliği fikriyle dil, tarih vesiyaset sahalarında uğraşmış diğer Türkler

var mıdır? Kuzey, Doğu ve Kırım Türkleriarasında, 1870 tarihinden önce, bugünkü anlamıylave bilinçli bir şekilde milliyet fikrinin dil, tarih ve si-yaset sahalarında görünmüş olduğuna dai!' bilgiyerastlayamadım. Ancak' Kafkasya'da oturanTürklerden bugün Azeri Türkleri adıyla andığımızşubede dikkat ve incelemeye değer bir olay vardır:1811'de doğup,

1 878'de ölen Ahundzade Mirza Feth Ali, 1850-1855 tarihlerinde tam mahalli TÜrk şivesiyle veAvrupa tarzında birkaç komedi yazmıştır. Yine buzat 1863 yılında İstanbul'a gelerek, İslamalfabesinin ıslahı haklanda yazdığı eseriniSadrazam Keçecizade Fuat Paşa'ya sunmuştu,r.Ahundzade yalnız zamanın sadrazamlığına tasarısunmakla kalmamış, harflerin ıslahı meselesiÜzerine İstanbul'un aydın fikirli kimseleriylegörÜşmelerde bulunmuştur. Fakat, bu tasarıdan vegörüşmelerden hiçbir sonuç alınamamıştır.Harflerin ıslahı girişimi ile sonuçlarını Mirza FethAli kendi anılarında şu şekilde tespit etmektedir:

"1857. miladi yılda ben Müslüman alfabesinin

ıslaru fikrine düştÜm. Bunun için İstanbul veTaru'an'a gitmek gerekti. Birçok görüşmeleryaptık. Heyhat, Müslüman ileri gelenlerialfabelerini değişti- ' recek gibi değiller; halbuki buher şeyden daha gerekli ve daha önce geliL"

Ahundzade'nin eserlerini gözden geçirernedim.Hayat ve eserlerinden bahseden kimseler,Mirza'nın komedilerini Azerbaycal1'da konuşulandil ile yazdığını söylüyorlar: Öyle bir dil ki, halk veyüksek tabaka, köylü ve şehirli herkes anlarmış,süsten uzak, saf ve hakiki Azeri lehçesini Mirzaeserler,inde ustaca kullanmış imiş. Bu durumda

l

2

3

Ahundzade Mirza Feth Ali, diıct'e\fiilenTürkçü1ük etmiş oluyor; fakat Mirza'nın Türk mil·liyetçiliği ile ilgili düşünce ve görüşlerine dairbenim elimde ciddi bilgiler yoktur. Ahundzade'nintaii~, felsefe ve siyasi ilimlerJe uğraştığı ve felsefekonusunda Hakkul Yakin adlı basılmış bir eseribulunduğu bilin.mektedir; fakat bu eserdeMirza'nın ne gibi görüşler ileri sürmüş olduğunadair de kaynaklarımda bir şey bulamadım.

Ahundzade hakkında mevcut bilgilere göre, onu,Gökalp Ziya Bey'in Türkçülüğün Esasları adlıkitabında iddia ettiği gibi Gaspıralı İsmail Beyderecesinde büyük bir Türkçü saymak doğruolmasa gerektiL Zaten Ziya Bey merhum, MirzaFeth Ali hakkındaki görüşlerini yeterli incelemeyegerek görmeksizin yazıverıniştir: Mirza 1878'deyani Abdülhamit'in tahta çıkmasından biraz sonra

TÜRKÇÜLÜ ÜN T AR H NDE

AZERİ TÜRKLERİ ve

TÜRKÇÜLÜK

Yusuf AKÇURA 1876-1935

Mirza Feth Ali Ahundzade

OCAK 200830

Page 34: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

ölmüş olduğu halde, Ziya Beyonu Abdülhamitzamanında yetişenlerden Gaspıralı'nın çağdaş-larından olarak gösteriyor: "Türkiye'de Abdül-hamit bu kutsi akımı durdurmaya çalışırkenRusya'da iki büyük Türkçü yetişiyordu. Bunlardanbirincisi Mirza Feth Ali Ahundoftur ki, AzeriTürkçesiyle yazdığı orijinal komediler bütünAvrupa dillerine çevrilmişti.") Mirza'nın komedi-leri bütün Avrupa diııerine çevrilmiş değildir;Ahundzade kendi hatıratında diyor ki:

"Eserlerimin yedisi de Rusçaya çevrildi,Petersburg ve Berlin gazetelerinde onlara aitgörüşler yazıldl". Komedilerinin hepsininFarsçaya çevrildiği muhakkak ise de, hangilerinintamamen veya kısmen Fransızca, İngilizce veAlmancaya çevrildiği henüz araştırılmayamuhtaçtır.

Mirza FethAli'nin Türk fikir.ve edebiyat hayatındaen büyük önemi, Türkçe ilk tiyatro yazan bir yazarolmasıdır, sanırım. Benim toplayabildiğim bilgiyegöre, Batı Türkleri arasında tiyatroya ait ilk eser,Ziya Paşa'nın "Molyer"den çevirdiği Tartuffe'türki, Ebuzziya Tevfik Bey'in şahitliğine göre 1857tarihlerinde tercüme edilmişse de, Ziya Paşa'nınölümüne kadar, basılmak şöyle dursun, kimsenineline bile geçmemiştiL Batı Türkçesinde ilkorijinal tiyatro Namık Kemal'in Vatan yahutSi

4

8

6

7

listre adlı dramıdır. 1872'de yazılmış basılmış veoynanmıştır. Halbuki Mirza Feth Ali yukarıdasöylediğimiz gibi komedyalarını 1850-1855 ta-rihlerinde yazmış ve 1859'da bastırmıştır.Mirza'nın Moliere'den ve Rus komedi yazar-larından, mesela çok severek okuduğu Gogol'denesinlenmiş olması muhtemeldir. Batı TürklerindeMoliere'den adapte ederek komediler yazanAhmetVefik Paşa'nın eserleri, Namık Kemal'in "Vatan"piyesinden sonra meydana çıkar. KısacasıAhundzade Mirza Feth Ali, Türk hayatındanalınmış ve sade Azeri Türk lehçesiyle yazılmış ilkTürk tiyatrosunu meydana getirmiş olmak şerefinesahiptir; ve bu yönden edebi Türçü1üğe hizmetionemlidir.

1- Mirza Feth AIi'nin sayısı yediye ulaşan komedileri l859'da basılmış ve

yayımlanmıştır.

Yedisi de Rusçaya çevıilerek Türkçe asıllarından altı yıl önce Tiflis'fe

basılmıştır. 1871'de Farsçaya çevrilmiştir. TÜrk YurdLl, e.l, s.l27 ve

Yusuf Vezirofun Azerbaycan Edebiyatma Bir Nawr adlı ıisalesi, s.46. Bu

ıisale İstanbul'da basılmış ve yayımlanmıştır.

2-Yusuf Vezirof,Azerbaycan Edebiyarlıla Bir Nowr, s.4 7.

3- Mirza'nın İstanbul seyahatine dair bir belge, Hazine-i FünLlIl 'un ikinci

senesinin (1864) 14 numaralı nüshasında var. Mirza'nın harflerin ıslahı

hakkında yazıp Sadrazam Fuat Paşa'ya sunduğu eser, sadrazam

tarafından incelenmesi için Cemiyet-i İlmiye-yi Osmaniye'ye havale

edilmiş imiş. İşte bu cemiyet meseleyi görüştlikten sonra "Huzur-ı

Maarifneşur Hazreti Sedarat Penahiye" sunduğu önergenin sureti, Ce-

miyet-i ilıniye-yi Osmaniye'nin organı olan Hazine-i FiinLln'da "Islah-ı

rcsm-i hatta / dair bazı tassavurat" başlığıyla aynen yayımlanmıştır (s.70).

Cemiyet-i ilmiye-yi Osmaniye bizzat "Ahundzade Binbaşı Mirza Feth

Ali"yi de (Mirza FethAliAhundof,

Rusya Kafka~ ordusunda o zaman Binbaşı rütbesine sahiptir) davet

ederek komisyon kurmuştur; ve meseleyi üç esasa bağlayarak incelemiş

ve görüşmÜştür. Esaslar şunlardır: 1Mevcut usul, ıslah ve tamamlanmaya

muhtaç' nudır? 2- Bu esas kabul olunduğu halde, usul tam olarak istenilen

surete uygun mudur? 3- Bu akıllıca ıslahatın dÜşünülmesi ve

yaygınla'lması mümkÜn müdür? Esaslardan biıincisine cemiyet

genellikle olumlu cevap' vermiş, ikinci esasın görüşülmesi sonucunda

Feth Ali ıslahatın "fenni tabiata yeter derecede elveıişIi olmadığına"

kanaat getirmiş; üçÜncÜ esasa gelince harflerin ıslahının "son derece güç

işlerden" olduğu inancını öne sÜrmÜştÜr.

Cemiyet-i ilmiye-yi Osmaniye, Mirza Feth Ali'nin komedilerini de

okumuştur. Raporunun sonlarında bu eserlerden şu şekilde bahsediyor:

"Ve yazmış oldukları tiyatro hikayeleıi tamamen okunmuştur. Bunlar

Doğu Ülkelerinde yayılnuş bazı batıl fıkirlerin çÜrÜttilmesi ve

değersizliğinin gösteıilmesi amacıyla tasavvur edilmiş ve dÜzenlenmiş

hakimane konulan içine almış olup, okunması faydalı olacağından, ileıide

Cemiyet·i acizanemiz tarafından Osmanlı diline çevrilerek sÜratle

basılıp yayımlanmasına çalışılacaktır," Raporun hatimesi, Mirza'nın

takdir ve övgÜsÜdür: "Adı geçen yazar Doğu ve Batı dilleıinden dört-beş

dile layıkıyla aşina ve eğitimin yayılmasına ait en önemli işe hizmetle

yiğitlik ve vatanseverlik mayasını gösterdiği için takdir ve saygıya

ehliyeti meydanda olduğundan, bundan dolayı Cemiyet-i acizanemizin

kendisiyle bilgi kazanması ve dostluk kurması övÜnme vasıtası sayıldığı

Sadrazamm yüksek malumları.,. ", Ahundzade komedilerinin Osmanlı

Türkçesine çevıildiğini bilmiyoruz,

4- İsmail Bey'in ilk eseri olan Rusya MiislÜilıwlları, 1886'da yani Mirza

FethAli'nin ölümünden iki sene sonra yayımlanmıştır.

5- Ziya Gökalp, TiirkçiilÜif.ÜI1 Esasları, Matbuat ve İstihbarat

Matbaası,Ankara, 1339, s.8.

6- TÜrkYurdu. c.l, s. I 30.

7- Yusuf Vezirof,' Azarbeycaıı Edebiyatll!a Bir Nazar, s.48. Gerek Yusuf

Vezirof, gerekse TÜrk Yurdı(nda Mirza Fcth Ali Ahundofa dair makale

yazan yazar. Göçerli Feridun Bey'in Mirza Feth Ali Ahlll1.d(l( aCılı

biyografik risalesinden ve Mirza'nın 100. ölüm yıldönümü dolayısıyla

oıtaya çıkarılan malzemeden yararlanmışlardır.

8- Ebüzziya Tevfik, NUl11lUıe-i Edebiyat-ı Osmaniye, Ziya Paşa,

Matbaa-yı Ebüzziya, istanbul, 1330, s.26 I.

OCAK 200831

Page 35: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Dünya üzerinde yaşamını sürdüren her birdevlet, her bir millet bağımsızlığınıkazanmak için çok büyük bedeller

ödemiştir. Bu bedellerin en büyüğü kanla, canlaödenen bedeldir ki dünyada çok az bir milletbağımsızlık için böyle kahramanlık, fedakârlıkyapmıştır. Dünya tarihine baktığımız zamanbağımsızlık için en ağır bedelleri Türk Milletiödemiştir. Daha Aralık ayında yıldönü-münüacıyla andığımız Sarıkamış olayı TürkiyeCumhuriyetinin bağımsızlık için ödediği en büyükbedellerdendir. I Cihan Harbinin Türkler için ilkcephesi olan Sarıkamış Cephesinde 80 binMehmetçik bağımsızlık için, özgürlük için,sınırlarını çiğneyerek geçen düşmana gereklicevabı vermek için Enver Paşa komutasındaSarıkamış'ta donarak hayatlarını feda etmiş ve çokbüyük bir kahramanlık destanı yazmışlar. Hem decanlarıyla, kanlarıyla…

Bir başka Türk devleti olan Azerbaycan Cumhu-riyeti de 70 sene Rus İmparatorluğu'nun esaretindeyaşadıktan sonra 1990 yılındabağımsızlığını kazanmak için çokağır bedel ödedi. Sarıkamış'ta 80 binMehmetçik donarak şehit olurkenBakü'de 137 sivil insan Ruslartarafından acımasızca katledildi.Bağımsızlık, özgürlük Türk Milletiiçin kanları pahasına kazanıldı. 1918yılı Aralık ayında Sarıkamış'ta vataniçin şehit olan Türk askerininkahramanlık destanı bu gün dillerdedolaşıyor. Peki, Azerbaycan Türk'übağımsızlığını nasıl kazandı? Azer-baycan Türk'ünün kahramanlıkdestanı ne?

28 Mayıs 1918 senesinde MehmetEmin RESULZADE önderliğindekurulan Azerbaycan Milli Cumhu-riyeti 22 aylık faaliyetinden sonra

1920 senesinde Rus “Kızıl Ordu” tarafından işgaledildi. Azerbaycan Türk'ü 70 sene Komünist Rusrejiminin izlediği politika sonucu dilini, dinini,kimliğini, Türklüğünü unutmaya zorlandı. 70Yıllık sömürgecilik siyaseti sonucunda Azerbay-can Türk'ü Türk kimliğini unutmadı ve 70 senesonra Ebülfez ELÇİBEY'in önderliğindebağımsızlık mücadelesine başladı.

1980 yılından itibaren Sovyetler Birliği'ndeekonomik, sosyal ve siyasi sorunlar başgöstermeye başladı ki bu sorunların çözülmesizorlaşıyordu. Gorbaçov'un izlediği(Açıklık) ve (Yeniden Yapılanma)politikaları Sovyetler Birliği'nin diğer bölgelerindeolduğu gibi Güney Kafkasya'da da halklarınbağımsızlık isteklerini artırmıştı. Bunu fırsat bilenErmeniler Şubat 1988 yılında Azerbaycan'ınDağlık Karabağ bölgesinde resmi kurumlaraErmeni bayrağı çekerek bu bölgenin Ermenistan'abirleşmesi yönünde karar almıştır. Karabağ'ın

Glasnost

Perestroyka

GURBAN HUSEYNOV

AZERBAYCAN IN BA IMSIZLI IND A

20 OCAK OLAYLARI

AZERBAYCAN IN BA IMSIZLI IND A

20 OCAK OLAYLARI

OCAK 200832

Page 36: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Ermenilerin eline geçmeye başlamasına rağmen,bu duruma Azerbaycan'da iktidarı elindebulunduran yerel komünist partisinin yeterli tepkigöstermemesi ülkede milliyetçilik hareketlerininartmasına yol açmıştır ki bunun sonucunda 1988yılı yazında Azerbaycan Halk Cephesi kurul-muştur. Ülke çapında yönetim aleyhine mitinglerinartması ve iktidarın giderek Azerbaycan HalkCephesi'nin eline geçmesi, parçalanma tehlikesinihissetmeye başlayan Kremlin'i her geçen gün birazdaha tedirgin etmeye başlamıştı. 2 Aralık 1989günü Sovyetler Birliğinden ayrılacağını veBağımsız Azerbaycan için mücadele edeceğiniaçıklayan Azerbaycan Halk Cephesi Sovyetyönetimini sıkı tedbirler almak zorunda bırak-mıştır. Bunun sonucudur ki, 19 Ocak 1990 günüBakü şehrinde olağan üstü hal ilan edildi. Artıkhalkın sokağa çıkma ve miting alanlarına giderekbağımsızlık isteme hakları kısıtlanmıştı.

19 Ocak 1990. 35.000 kişilik ağır silahlarladonatılmış “alfa” birlikleri ve “DTK-a” adlı özelimha birlikleriyle Moskova Azerbaycan'ınbaşşehrini işgale başlamıştır. İşgal operasyonununadı "UDAR"dır. Yüzyıllardır “Türk çadırda doğar,savaş meydanında ölür” düşüncesiyle büyütülen,yaşayan halk “Bağımsızlık için ölünecek gün bugündür” diyerek tankların önüne etten duvar örer.fakat Ruslar 70 yıldır sömürdükleri Azerbaycan'ıkolay kolay bırakma niyetinde değiller çünküAzerbaycan da petrol var, doğal gaz var...

Yıl 1990, aylardan Ocak, soğuk kış günü her yerbembeyaz kar iken bir anda ateşlenen silahlarla hertaraf kan gölü olur. O gün tüm dünya devletlerisanki bir tiyatro izliyorlarmışçasına koltuklarınakuruldular ve sömürgeci Rusların savunmasızinsanları nasıl katlettiklerini izlediler. O geceAzerbaycan'da sanki zaman durmuştu. Gece yarısıkurşun seslerine uyanarak ne olduğunu anlamakiçin sokağa çıkan herkes kurşunlandı. Dünya sağırve dilsiz bir şekilde Türk'ün katledilmesiniizliyordu. 87 yaşındaki Babayeva Surayya LatifKızı'nın, ne de 15 yaşındaki Huseyinov NarimanVeli Oğlu'nun sesi duyulmadı. Göğsüne saplanankurşunla 15 yaşındaki Nariman yere düşerken Türkölümden korkmaz diyerek feryat etmedi. 20 OcakAzerbaycan Türk'ü için “Kanlı Ocak”, “KaraOcak” olmuştur.

Ne

O gece Azerbaycan Türk'ünün böyle acımasızcakatledilmesinin fermanını Rusya'da SSCB'nin sonlideri, Ermenilerin en büyük destekçilerinden olanMihail Gorbaçov, zamanın Sovyet SavunmaBakanı Yevgeny Primakov, KGB'nin başı Kruçkovimzalarken,Azerbaycan'da ise eski Meclis BaşkanıElmira Gaffarova, Ayaz Muttalibov, AzerbaycanKGB'sinin eski başkanı Vagıf Hüseyinov veAzerbaycan Komünist Partisi Merkez Komiteüyelerinden bazıları Sovyet Ordusu'nun, hazır-lanan senaryo gereği kontrolden çıkan olaylarıbastırmak için Bakü'ye çağrılış davetiyesine imzaatan isimlerdi.

Rus tanklarının Bakü'ye girmesinin iki sebebi vardıve bunlardan birincisi General Yazov'un ifadesinegöre, günden güne halkın desteğini alarak güçlenenve 70 yıllık komünizm propagandasına rağmenAzerbaycan'daki milli şuur isteğini ve HalkCephesini yok etmekti. İkinci sebep ise dağılmaktaolan Sovyetler Birliğinin dağılmasını önlemekti.

Azerbaycan'daAHC çalışmalarını devam ettirdi veSovyet Birliği tarihe gömüldü. Fakat geride sadeceacımasızca katledilen insanlar ve onların öksüzevlatları kaldı.

Sovyet tanklarının 1956'da Budapeşte'ye, 1968'dePrag'a girmesinden sonra girdiği son başkent Baküoldu. Azerbaycan'ın bağımsızlık mücadelesininson kilometre taşı olan 20 Ocak olaylarıAzerbaycan'da milli şuurun daha da fazlalaşmasınayol açtı ve Azerbaycan bu olaylar sonucubağımsızlığını tarihe kanla yazarak ilan etti.

20 Ocak karanfillerin ağladığı gün.. Yüreklerinyandığı gün.. Ağla karanfil ağla Türklük dünyasıdenildiği gün.. Türk'ün Türk'ten başka dostununolmadığı gün..

OCAK 200833

Page 37: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

AHMED CAVAD TÜRK YE DE(1912-1918)

"Ben çiğnenen bir ülkenin Hak bağıransesiyim!" haykıran Ahmed Cavad AzerbaycanTürklüğünün İstiklal Marşı şairi ve İstiklalBayrağı şairi olarak ebediyetin yol yoldaşıdır!

Azerbaycan Milli İstiklal Marşı (Devlet Himni)metninin yazarı Ahmed Cavad (1892- 1 937)Türkiye kültürel-toplumsal hayatıyla sıkı ilgisibulunan ünlüAzerbaycan şairlerindendir.

Türkiye'de öğrenim görmüş, Azerbaycan'laTürkiye arası edebi-kültürel bağların güçlen-mesinde özel hizmetleri olan Abdulla Sur veHüseyin Cavid gibi çok önemli şahsiyetlerin yamsıra Türkiye'den gelmiş olan Sevat Cavad isimliöğretmeninin de Ahmed Cavad'a büyük etkisiolmuştur. Prof. Dr. Ali Salettin, Sevat Cavad'ın«Türkiyeli.şair Ahmed Cavad'ın kardeşi»olduğunu yazar ve Azerbaycan milli şairi AhmedCavad'ın «kendi lakabım ayni devirde yaşamışTürkiyeli A. Cavad'ın adından götürmüş» (ahmddCavad. Seçilmiş aSdrldri. I-ci cild. AZdrndşr yay.,Bakı, 1992, s. 13; ali Saldddin. ahmdd Cavad.Gdnçlik yay., Bakı, 1992, s. 27) olduğunu söyler.Biz bununla bağlı başka bir bilgiye rastlamadık.Aym devirde Türkiye'de Ahmed Cavad (Ernre)isminde meşhur dilci alim yaşadığı da bellidir.Onun «Sarf ve Nahiv» eseri o zaman Azerbaycanokullarında da ders kitabı olarak uygulamrdI.Burada belirtmemiz gerek ki, sayın A. Sallettin'inyazılarında Türkiyeli dilbilim adamı AhmedCavad'ın (1876-1961) bu bilimsel eseri «Sarf VdNahiv» yanlışlıkla Azerbaycan şairi AhmedCavad'ın eseri olarak sunulmuştur (ahmdd Cavad.Seçilmiş aSdrbrİ, s. 7; ali Saldddin. ahmdd Cavad,s. 125).

1912- 1 913 yıllarında Azerbaycan'da Türk ordusuiçin ianeler (maddi yardımlar) toplamr, bir çokgençler Türk ordusunda savaşmak için İstanbul'dakuru lmuş «Kafkas gönül lü hisses i»neyazılıyorlardI. 1912 yılında, 20 yaşında öğreniminibitiren Ahmed Cavad da bu gönüllülerle Türkordusuna katılmıştı. Bu hususta ilk bilgiye HüseyinBaykara'nın meşhur «Azerbaycan İstiklalMücadelesi Tarihi» eserinde rastlıyoruz (Hüseyn

Baykara. Azgrbaycan İstiqlal Mübarizgsi Tarixi.Azgrngşr yay., Bakı, 1992, s. 175).

İstintak soruşturma belgesinde de Ahmed Cavadhakemin sorgusunu şöyle yanıtlamıştı: «Evet, ben1912 yılın"da Türkiye'de oldum. Ben oraya onuniçin gittim ki, Türk-Balkan savaşında Türkordusunda gönüllü iştirak edeyim.

Ben Türkiye'ye Batum'da her hangi pasaport alışverişiyle meşgulolan Yunanlıdan aldığım Farspasaportuyla gittim. Benimle birlikte Türkordusunda iştirak etmek için İdris Ahundzade, Alisoyadı aklımda değil ve İsaAlizade gitti.

Biz hepimiz gönüllü gruba kabul olunduk ve onunterkibinde Bulgadara karşın harbi hareketlerdeiştirak ettik. 1913 yılının son baharında benRusya'ya döndüm" (Celal Qasımov. 8srin Qıyamgtçağı. Azgrbaycan Ensiklopediyası yay., Bakı,1997, s. 76).

Birinci Cihan Savaşı devrindeAzerbaycan'da 1905yıllarından oluşmağa başlamış «Bakı MüslümanCemiyeti-Hayriyesi» kendi kan kardeşlerinemaddi ve manevi yardımda bulunmak içinfaaliyetini Kuzey Kafkas, Dağıstan, Gürcistan,Revan ve işgalolunmuş Türkiye topraklarınayöneltti. Mehmet Emin Resulzade yazmıştı: «Karsve Ardahan felaketi Rusya'daki Türklerin birdüşünür, bir türlü his eder, büyük bir vücutolduklarını kanıtladı» (Açık Söz gazetesi, Bakü, 25Ocak 1916). «Bakı Müslüman Cemiyeti-Hayriyesi»nin başkanı gizli oylama ile seçilmişHacı Zeynalabdin Tağıyev, başkan yardımcısı AğaMusa Nağıyev idiler. «Muhtasar AzerbaycanEdebiyatı Tarihi>>ııde okuruz: «Cihan savaşındaTürkiye'nin Ruslara karşın savaşmasına rağmenOsmanlı göçmenleri himaye (koruma) ve teminolunuyordu. Hatta bu alanda az çaba sarf etmeyenzenginlerden Musa Nağıyev'e, Hacı Zeynalabdin'eOsmanlı hükümeti tarafından ödülolarak madalyagönderilmişti» (Müxtgsgr 8dgbiyatı Tarixi. 2-cicild. Bakı, 1944, s. 158). Azerbaycan Türkiye'denolan Müslüman göçmenlere yardımda bulunmakiçin Rusya Devlet Duması'ndan zorlukla da olsaizin almayı başarmıştı. Henüz Gence medre-

Afina MEMMEDLİAzerbaycan Bilimler Akademisi Nizami adına Edebiyat Enstitüsü.

OCAK 200834

Page 38: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

sesinde öğrenim gördüğü zaman şu Hayriyekurumundan burs alan Ahmed Cavad daharbzedelere Yardım Şubesinin en aktifüyelerinden biri olarak sınır boyunca savaşbölgelerinde faaliyete başladı. O, cemiyetin özeltemsilcisi, cephe vekili Hosrov Paşa Sohanov'unyardımcısı ve sorumlu katip olarak bölgeleridolaşır, harbzedelerin listesini düzenler, maddiyardım dağıtıyor, yaralı ve esir Türkiye askerleriniziyaret edip, onların ihtiyaçlarıyla yakındanilgileniyor, bölgelerdeki hastane, okul, cami,öksüzler için yuva gibi en önemli ihtiyaçlarınıbelirleyerek, cemiyeti bilgilendiriyor ve şuihtiyaçların karşılanmasına da şahsen katılıyordu.Ali Salettin doğru olarak yazır ki, Ahmed Cavad'ınbu dönemde «gösterdiği hizmetler henüz laiklikıymetini almamıştır» (81i Salgddin. 8hmgdCavad, s. 8).

A. Salettin ve C. Gasımov Ahmed Cavad'ın 1916yılında da Azerbaycan teşkilat gurubuçerçevesinde Türkiye'ye gittiğini yazıyorlar(8hmgd Cavad. Buklet. Tgrtibçi Vg ön söz: 8liSaldddin. İşık yay., Bakı, 1992, s. 6; CelalQasımov. 8srin Qıyamgt çağı, s. 69).Ancak eminizki, Cemiyeti-Hayriye'nin harbzedelere YardımŞubesi faaliyete başladığı zamandan, yani 1915yılından itibaren Ahmed Cavad Türkiye'nin işgalaltındaki bölgelerinde, ilk önce, Kars'ta veArdahan'da olmuştur. Cemiyeti-Hayriye'nin özeltemsilcisi Hosrov Paşa Soltanov'un makalesi desöylediklerimizi kanıtlıyor: «Martın 16'da 10 taneyardımcıdan (Bakü'den Hüseynof, İlyasof,Mahmudof, Mehemmedof, Mirzecamalof, Vekilofve Gence'den Ahundzade (Ahmed Cavad - A. M.),Şahsuvarof ve Nazaraliyoftan) ibaret bir heyetSefikürdski'yle benimle Kars'a azım oldu» (QardaşKöm~yi. Nurlan yay., Bakı, 2002, s. 110). AhmedCavad'ın «Kars Heyeti'nin Gördüğü İşlerden»isimli makalesinden de belli oluyor ki, kendisi1915 yılı 31 martta artık Kars'ın Soğanlıkuçastokunda (ilçesinde - A. M.) idi (İkbal gazetesi,BakÜ, 14 Nisan 1915). Cemiyeti-Hayriyeüyelerinin başarılı faaliyeti sayesinde Çıldır,Ardahan bölge reisIeri «Müslümanlardan para veeşya aldıklarından dolayı mahkemeye sevkedildiler», «Kars valisi Podgorski ile Ardahan reisiNikolayef'in işine son verildi», «onlarınhukukIarına tecavüz eden Ermeni, Yunan vehükümet memurlarının Rusya kanunu huzurundamesul olmaları fikri Müslümanların başındaderinlemesine yer tuttu» (Qardaş Köm~yi, s. 11 1 -11 4). 1915 yılı mart sonlarından Kars ve

Ardahan'da çalışan Ahmed Cavad Ekim ayındaartık Batum'da idi.

Ahmed Cavad'ın «Açık Söz» gazetesindeyayınlanmış «Acara Mektupları>>ııdan dagörülüyor ki, 30 Ekimde o artık Batum'da idi (AçıkSöz gazetesi, BakÜ, 3 Kasım 1915).

«Yeni İkba1» gazetesindeki bir haberden de bellioluyor ki, Ahmed Cavad o zaman işgal olunarakilçe gibi Batum iline ait edilmiş Artvin'de debulunmuştur (Yeni İkbal gazetesi, 20 Aralık 1915).Bazı araştırmacılar Ahmed Cavad'ın Birinci CihanSavaşı yıllarında Trabzon'da, Ardahan'daolduğunu yazmışlar, ayrıca Azerbaycan bilimadamı Prof. Dr. Yaşar Garayev onun Bursaşehrinde de olduğunu yazmıştır (8hm~d Cavad.Seçilmiş 8s~rldri, s. 7). «Bakı MüslümanCemiyeti-Hayriyesi»nin Trabzon ve Erzurum'dafaaliyet gösterdiği gerçektir, ancak bu cemiyetinBursa şehriyle bir bağlantısı olmamıştır. AhmedCavad'ın bu yıllarda başka bir görevle Bursa'yagitmesi de inandırıcı görünmüyor, şairin mektup,makale ve şiirlerinde de Bursa'nın adı geçmez.Ahmed Cavad'ın «Rize ve Trabzon Felaket-zedeleri» (felaketten zarar görenler - A. M.)makalesinden şairin Rize ve Trabzon'daki durumuçok iyi bildiği, ayrıca nerdeyse olayların içindeolduğu belli olur (Açık Söz gazetesi, BakÜ, 4Temmuz 1917). Fakat onun mektup vemakalelerinde, ne de «Cemiyeti-Hayriye»ninyaptığı çalışmalar hakkındaki kaynaklarda şairinşahsen Erzurum'da olması hakkında hiç bir bilgiyerastlamadık. Bunu belirtmemiz gerekiyor:

Ahmed Cavad zaten dünya Müslümanlarınınhilafeti ve dünya Türklerinin tek devleti olanOsmanlı İmparatorluğunun her bölgesini, herköşesini kalbinde, ruhunda taşıyordu.

Ahmed Cavad'ın Birinci Cihan Savaşı yıllarındayazdığı şiirler devamlı gazete ve dergilerdeyayınlanıyordu. Şairin 1916' da Cemiyeti -Hayriye 'nin hesabına basılmış milli ruhlu şiirleriiçeren «Koşma» kitabındaki şiirlerin çoğu buyıllarda yazılmıştı. Türk dünyasının ağrı acısını,sevincini yansıtan bu ruhlu şiirler Kafkas'takiTürkiyeli esir askerler için de çok aziz idi. Buhususta Naki Keykurun (Şeyh Zamanlı)hatıralarında yazıyordu: «Gence'deki Türkaskerlerini ziyaret ediyorduk. Onlara Türkçekitaplar, gazeteler, M. E. Resulzade'nin çıkardığı«Açık Söz» gazetesini götürürdük. Onlarınincinmesine fırsat vermiyorduk. Gençler, talebeler,muallimler de esirlere yardıma geliyordular.Esirlerin en çok sevdikleri şair Ahmed Cavad idi»

OCAK 200835

Page 39: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

(Naki Keykurun (Şeyh Zamanlı). Azerbaycanİstiklal Mücadelesinin Hatıraları. İstanbul, 1964, s.32). Ahmed Cavad'ın şu şiirleri yalnızca Türkiyeliesirler arasında değil, Türkiye'de de genişyayılmış, sevilmişti. Ziya Gökalp «YeniMecmua»da (2 cilt, sayı 42, 1918, 2 mayıs, s. 312)yazmıştı: «Ruslarla döyüşdüğümüz esnadaKafkasya'da intişar eden bir şiir mecmuası elimizegeçti. «Koşma» isminde olan bu kitabın nazımıAhmed Cavad isminde bir Tüktür. Bu millet severşairin tüm şiirleri Osmanlı Türklerine, ana vatana,orduya hitap edilmiştir. Muharebenin muhtelifsayfalarına teeluk eden bazı parçayı birer birermecmuamızda yayınlayacağız» (Ayb:miz AliyevaKengedrli). Azerbaycan RomantikIdrininYaradıcılığında Türkçülük. Blm yay., Bakü, 2002,s. 233).

Azerbaycan'ın milli şairi ün kazanmış AhmedCavad Birinci Cihan Savaşı yıllarında hem de«İkbal», «Yeni İkbal», «Açık Söz» gazetelerininözel muhabiri görevinde çalışıyor, onun mektup,makale ve özel haberleri basında devamlıyayınlanıyordu. Ahmed Cavad'ın bu yıllardayayınlanan yazıları onun faaliyetinin en açıkaynasıdır, «birinci cihan muharebesinin inkaredilemez hakiki salnamesidir» (Ahmed CavadSeçilmiş eserleri, s. 90). O, «Kars HeyetininGördüğü İşlerden», «Acara Mektupları»,«Acara'da Di!», «Lazlara Kömeb, «SuhumYolundan», «Rize ve Trabzon Felaketzedeleri»,«Batum Müslüman «Birlik» Cemiyetinden»,«Gürcü Matbuatı ve Acara» gibi makalelerinde«yerel Türk halklarının dünü, bugünü ve yarını ileilgili problemlere dokunmuş» (Bhmdd Cavad.Seçilmiş BSdrbri, s. 90) ve bu ağır günde tümMüslümanları onların yardımına çağırmıştır.Makalelerinin çoğununda Ahmed Cavad edebitasvirlerden de yararlanmıştır.

Yukarıda adı geçen makalesinde Ahmed CavadKars'taki ahalinin onların gelişinden nasıletkilendiklerini şöyle tasvir ediyor:

Bu kelimeler kardeş yardımına koşan Azerbaycanhalkına bir hoşgörü, şükranlık cevabı idi. AhmedCavadım rapor karakterli makalesinde bu fikirleri

«Bizimoralara gittiğimizden o kadar memnun oldular,o kadar sevindiler ki, bizim gözlerimiz yaşardı.Hepsinin solgun dudağından boyasız birtebessüm ile beraber, bu kelimeleri işitiyorduk:- Hemd olsun cenabı Hakka, bizim de canyananlık edenlerimiz varıymış. İnsan ölürkende kardeşinin kucağında ölmelidir. Yaşasınkardeşlerimiz!» (İkbal gazetesi, 14 Nisan 1915).

romantik boyalarla yansıtması tüm Türk-Müslüman halklarını yardıma heveslendirmeyönünden önemliydi.

Görüldüğü gibi, 1918 yılı - Azerbaycan HalkCumhuriyeti'ne kadarki devir Ahmed Cavadşahsiyetinin ve edebi yaratıcılığının gelişmesindeönemli bir dönemi oluşturuyor. Bu çağda AhmedCavad artık «bir şair, nasır, gazeteci, muhabir vetoplumsal işlerle uğraşan adam olarak ustalaşmış,yetişmiş, Azerbaycan'da ve Türk dünyasında,özellikle de Türkistan'da ve Türkiye'de tanınmış,sevilmiş ve meşhurlaşmıştır» (BIi Saldddin.Bhmdd Cavad, s. 90).

Yaşar Garayev'in şu sözlerini hatırlatmak isterdik:"Milli Azerbaycan devletten ve cemiyetten önceideolojide varolmuştur. M. E. Resulzade'yiYusufbey Nesibbeyov'u, Han Hoyski'yi bedii fikir,içtimai düşünceden önce yaratmıştır. Onlardan biri- belki de birincisi - Ahmed Cavad'dır. "PoetikanınResulzade'si", bana göre A. Cavad'a verilen endoğru değerlerden biridir... Üç renkli şiir, bediihafizaya herkesten önce Ahmed Cavad'ınkalemiyle yazılmıştır ... Amblemimiz rengini,Marşımız müziğini ve ritmini Ahmed Cavadlınşiirinden almıştır" (Yaşar Karayev. Belli BaşlıDönemleri ve Zirve Şahsiyetleriyle AzerbaycanEdebiyatı. Ötüken yayınları, İstanbul, 1999, s. 304-305).

27 Mayıs 1992 yıl ında AzerbaycanParlamentosu sözleri Ahmet Cavad’a, bestesiÜzeyir Hacıbeyli’ye ait olan bu şiiri devlet marşıolarak kabul etti.

Azerbaycan,Azerbaycan!

Ey kahraman evladın şanlı vatanı

Senden ötürü can vermeye cümle hazırız

Üç renkli bayrağınla mesut yaşa

Binlerle can kurban oldu,

Sinen harbe meydan oldu

Hukukundan geçen asker

Here bir kahraman oldu

Sen olasın gülistan

Sana her an can kurban

Sana binbir muhabbet

Sinemde tutmuş mekan

Namusunu hıfz etmeye ,

Bayrağını yükseltmeye

Cümle gençler müştaktır

Şanlı vatan, şanlı vatan

Azerbaycan,Azerbaycan!

OCAK 200836

Page 40: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

“…Ben er Kürt él kan Alp Urunġu, altunlıġ kéşiğinbantım bélde, élim tokuz kırk yaşım. Kanım, élimesizime yıta bükmedim kanım élime yıta adırıltım,kök tenġride kün ay azdım yıta sizima adırıltım…”

Hüseyin Namık Orkun, Eski Türk Yazıtları, TDKYayınları, İstanbul 1940, Elegeş yazıtı, c.III. s. 181.

“Eski Türk boylarının adları boyun bu siyâsî vesosyal hususiyetlerini meydana koymaktadır. Buadlar şöyle sınıflandırılmıştır:

….Hal ve tavır veya hava hâdisesini bildirenler(Argu,Argın, Çuvaş, Karluk, Boran, Kürt vb.)

Prof. Dr. İbrahim Kafesoğlu, Türk Millî Kültürü,ÖtükenYayınevi, İstanbul 1998, 17. basım, s. 230.

Emperyalist devletlerin maşası olan bilinçliPKK'lılar, (“Dağda sizler istediğiniz kızlarlayatacaksınız, hür ve bağımsız olacak, her günkebap yiyeceksiniz.” diyerek aldatılan ve PKKsaflarına katıldıktan sonra da bu bataklığa saplanıpkalan cahil Kürt gençleri değil) Kürt halkının sözdehakkını savunduklarını iddia ederek 1984 yılındanberi çoluk çocuk, kadın erkek, yaşlı genç demedenvatandaşlarımızı katletmiş, anaların ellerine kınayakarak vatan bekçiliğine yolladıkları Meh-metçikler, aziz ve mukaddes canlarını vatanyolunda nöbete adarken onları kahpece şehit etmiş,yıllar yılı terörden dolayı yaylaya göçemeyen vedolayısıyla hayvancılığı terk eden Kürtleri adetaekmeğe muhtaç duruma düşürmüşlerdir.

Yurt dışına canlı hayvan ve et ihraç eden Türkiye,terör belasına kurban verilen hayvancılığınölmesiyle dışarıdan et, et mamulleri, süt ve sütürünleri satın alır olmuştur. Şimdiye kadar 120milyar dolardan fazla parasını da terör belasına

(Ben, er Kürt ilinin hanı Alp Urungu. Altunluokluğumu bağladım belde. Ülkem. Otuz dokuzyaşımda hanım! Elime, sizlerime ne çare;doyamadım. Hanım, elime ne çare; ayrıldım.Mavi semada güneş, ay azdım, ne çare;sizlerimden ayrıldım).

harcamıştır. Kısaca emperyalizmin maşalığınıyapan PKK'lılar önce güya haklarını savunduklarıKürt halkını ekmeğe muhtaç etmiş ve Türkiye'ninmillî servetinin Avrupalı, Amerikalı, Avustralyalıemperyalistlerin cebine akmasına vesile olmuş,Anadolu'nun kalkınmasını engelleyerek bu halkave bu topraklara ihanet etmiştir. Hem de Türkükendine düşman kabul eden Ermeni vb.teröristlerle el ele vererek.

Yukarıda iki bilim adamının yayımladıkları iki ilmîeserden örnekler verdim. Birincisi GüneySibirya'da Elegeş ırmağı kenarında bulunan biryazıtta dile getirilenlerdir ki, Thomsen veRadloff'un kusurlu okumalarını tamalayanHüseyin Namık Orkun'un sunduklarıdır. İkinciörnek ise Cumhuriyet tarihinde kültür tarih-çiliğinin temelini atan merhum hocam Prof. Dr.İbrahim Kafesoğlu'nun eserinde kaydedilmiştir.

Hüseyin Namık Orkun'u tanıma şerefine nailolamadım, ancak Kafesoğlu üniversitede hocamdı,sosyolojik Türk milliyetçiliği fikrine fanatikderecede bağlı olan birisiydi.

Kafesoğlu, Kürtlerin bir Türk boyu olduğunu ilerisürmekle Kürtleri Türk milliyetçiliğine kazanmadüşüncesiyle hareket ederek o cümleleriyazmamıştır, çünkü ilimde böylesi düşüncelere yeryoktur.

Kısacası bu tür düşüncelere ucuz propagandacılaryönelir ve onların ilmî yönden herhangi birdayanakları olamaz. Onlar yalnızca propagandameka-nizmasını işleterek kitleleri belirli yönleredoğru çekmeğe çalışırlar, yaptıkları da ahlâkaaykırıdır.

İlim erbabı ise böylesi sığ ve temelsiz olandüşüncelere asla ve asla itibar etmez. Ederse ortayaattığı fikir diğer bilim erbabı tarafından tekzipedilir ve ilim adamlığı şüpheli hâle gelir artık kimseo şahsın eserlerine itibar etmez.

Bir başka konu ise millî mensubiyet meselesidir.

Seyfettin ALTAYLI

KÜRTLERPKKve

ERMENİLER

OCAK 200837

Page 41: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

Türk, mensup olduğumuz milletin ırk adı değilsiyasî adıdır ve Göktürk devleti içindeki bir boyunadıdır ve sonradan o soya akraba olanları ifadeeden siyasî bir mahiyet kazanmıştır. TürkiyeCumhuriyeti de kuruluş anayasasında “Türklük”olgusuna sosyolojik olarak yaklaşmıştır. Bir şahsınmillî mensubiyeti bize göre sosyolojik karak-terlidir ve Türk milliyetçiliği de meseleye buaçıdan bakar; Hitler gibi ırkî mülahazalara itibaretmez.

Her şeyi ile Türk olan birisi Türklüğü kabuletmeyebilir, hatta ondan nefret ederek başka birhalkın içinde yaşamayı, onun kültürünü benim-semeyi de seçebilir veya ırkî yönden başka birmillete mensup olan herhangi bir kimse Türkkültürü ile yoğrulur ve kendini Türk kabul eder, budoğrultuda çalışır ve yaşarsa artık o şahıs sos-yolojik olarak Türk'tür, aynen İstiklâl Marşı'mızınşairi Mehmet Akif Ersoy gibi. Kısacası Türklüksosyolojik bir olgudur, kabullenme meselesidir. Buitibarla bizim için Oğuzların Bayat, Avşar,Dodurga veya başka bir boy ne ise Kürt boyu daaynı anlamda ve bize aynı yakınlıktadır.

Bir diğer mesele Kürtlerin konuştuğu dildenhareket ederek onları ayrı bir millet olarak ilerisürme meselesidir. Kürtlerin konuştuğu dillerin enzengini Kurmançcadır ki, içinde toplam 8 binkelime vardır ve onun da %30'u eski Oğuzca, %30Farsça, %30'u Arapça, 700 kelimenin de menşeibilinmemektedir. Bir dilin bir millet dili olabilmesiiçin asgari 30 bin kelimelik söz hazinesine malikolmalıdır. Sonra dil tek başına bir milletin kimliğinibelirleyemez, ancak önemli bir unsur olduğu dagerçektir.

Dilin bir şahsın veya milletin kimliğini tayinedebileceğini ileri sürenlere şu örneği verebilirim.ABD Dışişleri Bakanı Condoleeza Rice'ın ana diliİngilizcedir, ancak o İngiliz değil, dedeleri birzamanlar Afrika'dan zorla koparılıp köle olarakAmerika'ya götürülen Afrika yerlilerinin soyun-dandır. Rais'i nasıl ırken İngiliz milletine aitedemezseniz, Kürtleri de konuştukları dile göreayrı bir millet olarak yutturmaya çalışamazsınız.

Bir diğer konu da PKK'lıların işgal edilen Azer-baycan topraklarının Dağlık Karabağ bölgesineyerleştirilmeleri konusunun Azerbaycan'dayarattığı tepkidir. Bu haber dünya gündeminegirinceAzerbaycan'da yer yerinden oynadı.

Türk'e ve onun bir kolu olan Kürde düşmanlıklabirlikte emperyalizmin de maşalığını yapan PKK,Anadolu Türklüğünün kardeşi olan AzerbaycanTürklüğünün elinden emperyalist Rusya'nın oyunuve yardımıyla alınan Karabağ'a yerleşmekhevesine kapılınca beklenen tepki anında geldi.Emperyalizmin gönüllü kölesi olan PKK, DağlıkKarabağ'a yerleşme düşüncesiyle düşman olarakgördüğü Türkiye'den tokadı yediğini, Avrupalıağababalarının desteğinin artık Kuzey Irak'ta veKandil'de onları barın-dıramayacağını anlayınca,“Acaba Azerbaycan Türklüğünün işgal edilmiştopraklarına, sığınıp bu defa da Azerbaycanlıanaların gözyaşını akıtabilir miyim?” düşüncesinekapıldı.

Bilmeyenler kafalarına iyice soksunlar! Azer-baycan Türkiye'nin can ve kan kardeşidir.Çanakkale Harbi'nde Azerbaycanlı gençler hiçbirşey gözetmeden gelip Anadolu toprağı içinmübarek kanını akıtmış, Mehmetçikle omuzomuza çarpışarak aziz canını feda etmiştir.

Ermeniler, Azerbaycan'da Ruslarla el ele veripkatliam yaparken de Anadolu'dan kalkanMehmetçik hiçbir şey gözetmeden gitmiş, orayı daAzerbaycanlı kardeşleriyle birlikte çarpışarakvatan yapmış, mübarek kanıyla Azerbaycantoprağını sulamış, aziz ruhunu orada Tanrısınateslim etmiştir. Bir halkın yaşadığı topraklarısavunmak için kendi toprağından, baba ocağındanayrılarak aylarca yol giden ve varır varmaz dacepheye koşarak kardeşinin imdadına yetişerekonun toprağında can veren ikinci bir millet varmıdır dünyada?! Bilen varsa göstersin!

Bir zamanlarAsala'yı, sonra da PKK'yı Türkiye'ninve Türklüğün üzerine saldırtan emperyalistler şunukafalarına iyice soksunlar: Türk, Tanrı'nınyeryüzündeki ordusudur. Türk, Tanrı'nın kılıcıdır.Türk, insanı Yaratan'ın en aziz hatırası olarak kabuleder, sayar ve sever; insanlığı değil de yalnızcakendi menfaatini düşünen, mazlumu ezen,güçsüzlere zulmeden zalimlere de, er veya geçdersini verir, vermiştir, verecektir. Tarih, bu türolaylarla ve hatıralarla doludur. Bu olgu Türkünilahî misyonudur.

OCAK 200838

Page 42: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

TARİHTE TÜRKLER

Tür'ün öz vatanı nerede İllerNerede Kerkükler, Musul, ErbillerTuna, Volga, Hazar nerde dillerKafkaslar, Balkanlar tarihte Türkler

Hani, hani nerde, nerede haniÖzlenen, istenen o günler hani

Ural, Altay, Tanrı Dağda gezenlerErgenekon'larda dağlar delenlerYemen, Sina, Bağdat kutsal mabetlerHele Orta Doğu öz be öz Türkler

Hani, hani nerde, nerede haniÖzlenen, yaşanan o günler hani

Ülkeler feth eden Alpler, ErenlerHani Alpaslanlar nerde FatihlerHep mazide kalan muhte em günlerÇağ açıp kapayan Fatihan Türkler

Hani, hani nerde, nerede haniÖzlenen, beklenen o günler hani

Çağ üstü liderler müthiş askerlerYedi düvel yenen dahi liderlerTürk'e devlet kuran ebed önderlerTürklüğün sembolü taç Atatürkler

Hani, hani nerde, nerede haniÖzlenen, istenen o günler hani

Kırk kişiyle Çin Saray'a girenlerKoca Çin'i darma da n edenlerDestan yazmış destan kalmış yiğitlerHani o Kürşatlar nerde o Türkler

Hani, hani nerde, nerede haniÖzlenen, gözlenen o günler yani?!..

Hanlar KOCA

OCAK 200839

Page 43: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

DERNEK HABERLERİ

28 Mayıs 1918 tarihli;Azerbaycan Milli Cumhuriyeti'nin

kurucusu, büyük devlet adamı

doğum124. yılında dernek merkezinde

yapılan toplantıda anıldı.

,

( )

Mehmet Emin RESULZADE

31 Ocak 1884 unun

OCAK 200840

25/26 Şubat 1992 tarihinde Hocal yap lan katliam her

y l olduğu gibi bu y lda dernek merkezinde yap lan konferansta

değerlendirildi. Üyelerimizin geniş kat l m yla yap lan konferans

Yönetim Kurulu Üye Dr. Yalç n Sar kaya

Azerbaycan’ın ı kentinde ı

ı ; ı ı

ı ı ı ı ı Derneğimiz

si ı sundu.ı

Page 44: AZERBAYCAN · yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan'ın bütün bölgelerinde av silahları da dâhil

52. Azatlık Destanı Ali EROL53. Azerbaycan Şiirinde Romantizm Ali EROL