57
Genç Analiz Ocak 2011 Sayı : 11 *KoĢun Olay Var! *Kaybolan Dünya * Yılan Bilgeliği ve Pleiades * Kadife Sesli Mia Ġçin…

YFA Genç Analiz Ocak

  • Upload
    ygt-yfa

  • View
    267

  • Download
    6

Embed Size (px)

DESCRIPTION

En İyi Gençlik Dergisi

Citation preview

Page 1: YFA Genç Analiz Ocak

Genç Analiz

Ocak 2011

Sayı : 11

*KoĢun Olay Var!

*Kaybolan Dünya

* Yılan Bilgeliği

ve Pleiades

* Kadife Sesli

Mia Ġçin…

Page 2: YFA Genç Analiz Ocak

GENÇ GELECEK KÜNYE

Genel Koordinatör- Özel Araştırmalar Takım

Lideri

Yiğit AKKOCA

İnsan Kaynakları Koordinatörü

Burçin TOKSÖZ

Dergi Editörü

ġeyda KAYA

Görüntü Yönetmeni

Melike GÜNEġ

Dış İlişkiler Koordinatörleri Ġdil ÖZMAÇĠN Utku HATĠPOĞLU

İş-Staj Koordinatörü Sinan SÖNMEZ

Sosyal Organizasyon Koordinatörü Mihraç NALBANTOĞLU

Stratejik Araştırmalar Takım Lideri Barhan KAYNAK

Dünya Ekonomi Araştırmaları Takım Lideri Utku HATĠPOĞLU

Yurtdışı Eğitim Danışmanı Anna BEGOVĠC

İÇİNDEKİLER

. HoĢgeldin …………..…………….…… 1

. KoĢun olay var! …………………..……... 2

. Kayıp Gençlik ………….…..…….…....... 5 . Rumların Bitmeyen Nefreti………….….... 6 . Kadife Sesli Mia Ġçin.. …………..……..…. 9

. Kaybolan Dünya ………………………… 12

. Filistin’de Ġktidar Mücadelesi …………...19

. Yılan Bilgeliği ve Pleiades …………….… 29

. Em-Pi-3 ………………………………….. 45

. Büyük ġehrin Küçük Ġnsanları ………… 47

. Bir Film Bir Kitap ……………………… 51

Hazırlayan:

Young Future Academy

Website:

www.youngfutureacademy.tr.gg

Adres:Cumhuriyet Bulvarı No:219

Kalyon Apt. Daire:5 35220

Alsancak, İZMİR

Tel:05065882913

NOT : Her türlü eleştiri ve yorum için

[email protected] adresine

mail atabilirsiniz ya da yazarlarımıza direkt

isimlerinin altında yazan mail adreslerinden

ulaşabilirsiniz. İyi okumalar.

Page 3: YFA Genç Analiz Ocak

HOŞGELDİN Hoşgeldin 2011. Hoşgeldin yeni yıl. Hoşgeldiniz yeni günler, aylar, dakikalar, saatler, anlar, haftalar falanlar filanlar. Ve şimdiden hoşgeldiniz

bu yıl hayatıma girecek olan insanlar… Ocağın ilk günlerinde herkesin içinde sıcacık bir ümit, bazıları bu yıl güzel olacak der bazılarıysa bu yıl notlarım iyi gelecek. Kimileri sevgili bulacağım der, kimileri bulduğuyla düğün hayal eder… Yeni yılla ilgili bestelenmiş bir sürü şarkı vardır, ve ne tesadüftür ki hiçbiri hüzünlü değildir. Kimse kaybetmekten bahsetmez, yeni yılın kötü geçebileceği ihtimali akıllarda yoktur bile. İnsanoğlu böyle, umut etmekten büyük ne meziyeti var ki… Kendi adıma mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir 2010 geçirdiğim için 2011‟den daha fazla bir şey

getirmesini umut etmiyorum. Zaten daha fazlası olabilir mi? Elimdekiler o kadar güzel ve değerli ki… Dileğim herkesin (öncelikle bu yazıyı okuyanlar, sonra Karşıyakalı olanlar olmak üzere) benim geçirdiğim gibi bir yıl geçirmesidir. Mutlu yıllar sevgili okurlarım :) Şeyda KAYA Dergi Editörü [email protected]

Page 4: YFA Genç Analiz Ocak

KOġUN OLAY VAR!

Ülkem insanı bir karmaşa, bir sorunsal

bulduğu zaman, ona yapışmaktan kendini

alamıyor. Birkaç ay önce bazı vatandaşlarımızın çocuklarını

okullarına göndermeyerek kendi çaplarında bir eylem, bir

boykot girişiminde oluşuyla ilgili bir yazı yazmıştım. Sandım

ki o günden bu güne bir şeyler değişir. Ama nerede; sezon

daha yeni açıldı.

Anadillerinde eğitim görmek istediklerini söyleyen bir grup

vatandaşımız, bu sefer de kendilerini eşit haklar arayan siyasi bir

parti gibi gösteren şarlatan ordusunun peşine takılıp; köy, mahalle

gibi yerleşim yeri tabelalarının ana dillerinde olması gerektiği

savunuyorlar. Savunmakla kalmıyorlar, hiçbir izin olmaksızın

devlete ait o tabelaları kendi kafalarına göre değiştiriyorlar.

Sanırım boykot sırasında yeterince sert bir tepki alamadı

kendileri… Anadilde eğitim, seçmeli ders gibi düzenlenerek

kabul edilebilecek bir şeydi belki; ama anadilimizde tabela

görmek istiyoruz dersen bak bunun başka boyutları var

söyleyeyim. Bir kere yer isimleri devlete aittir, o tabelalar da

devlet tarafından hazırlanır. Bu durumda devletin resmi dilinin

kullanılmasından daha mantıklı bir şey olamaz bence. Sen

evden çıkarken yine annene babana ve bilimum aile ferdine,

konuya komşuya gideceğin yeri istediğin dilde söyle. Hıımm

tabelaları değiştirmişken meclise anadilimizi sokalım devlet 2

dilli olsun mu diyorsun? Evet duyuyorum bunu. Bu konuya

yazının ilerleyen bölümlerinde değineceğim.

Gelelim anadilde tabela olayına yine… Benim ülkemin,

güzel ülkemin 7 coğrafi bölgesinde tabiri caizse 7 farklı etnik

grup barınmaktadır, belki daha da fazlası. Bunlardan biri de

daha çok doğu bölgelerinde yaşamakla birlikte; vatan

Page 5: YFA Genç Analiz Ocak

toprağının her köşesinde varlığı devam eden, Türkiye

Cumhuriyeti vatandaşı olan Kürtlerdir. ( Onlar bizim adımızı

küçük harflere sığdırır ama biz Türk terbiyesi gördük ) Bu

vatandaşlarımızın yedikleri kaba tükürmekten daha büyük bir

işlevleri yoktur. ( Hepsinin değil tabi ki söz meclisten dışarı

bahsettiğim kesim Kürtlüğün adını lekeleyen bir grup

insanımsıdır.) Milletlerinin isimlerini kirletmekte üstlerinde

yoktur. Tabelaların anadilde olması isteklerini savunmak için,

bazılarının Türkçe bilmediği gibi saçma bir açıklama yaptılar.

İşte ben o an yıkıldım. Sen bu topraklarda yaşıyorsun, dili

öğretmeden gelişimi nasıl sağlıyorsun, nasıl öğrenebiliyorsun?

Bu ülkede birçok etnik grup olduğunu biliyoruz; milleten

ya da dinen farklı olan birçok insan birlikte yaşıyoruz. Her

birinin yaşadığı bölgelerde, böyle bir şey istediğini

düşünsenize bir! Karadeniz‟de Lazların yaşadığını biliyoruz,

hiç böyle bir istekleri oldu mu? Diyebilirsiniz ki Kürtler sayıca

en üstün olanı, biraz daha hakları genişlese. Ama öyle değil bu

ülke sınırları içinde milyonlarca Çerkez, Laz, Boşnak, Macır

yaşamakta. Sayıları da azımsanamayacak ölçüde. Ve hepsi de

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan, onun dilini

kullanmaktan memnunlar. Köklerini unuttular mı? Hayır, tüm

geleneklerini sürdürüyorlar, sadece kamusal alanda devletin

gerçeğinin farkındalar ve ona göre davranıyorlar. Peki, siz

niye kendinizi kaybetmekten bu kadar korkuyorsunuz? Sorun

sizde olabilir mi acaba?

Bu ülke tarihin hiçbir döneminde içinde yaşayan halklara

asimile politikası gütmemiştir, gütmez. Zaten bir ayrım da söz

konusu değil. Liderler ( her ne kadar bazılarının duruşları bize

hoş gelmese de ) her zaman Türkiye topraklarında yaşayan ve

ülkenin kazanılmasında omuz omuza savaşan tüm halkların

Türk Devleti vatandaşı olduklarını savundular. Kendinizi

azınlık görüp, azınlık hakkı istemek niye? Size eşit haklar

Page 6: YFA Genç Analiz Ocak

veriliyor zaten. İngiltere‟ye gitsen devlet kurumları Kürtçe

isim yazmanı kabul edecek mi tabelalara? Etmez, hiçbir ülke

yoktur ki dünya üzerinde bu durumu kabul etsin.

Bazı Kürt vatandaşları, ülkemizde ki işletmelerin isimlerinin

yabancı olmasının sorun edilmezken, Kürtçe tabelaların neden bu

kadar sorun olduğunu anlayamadıklarını belirtiyorlar. Evet,

haklılar bence de işletmeler de yabancı dillerden isim alamasın.

Sonuna kadar destekliyorum bunu. Ama Kürtçe olayı daha farklı

bir boyut, ideolojik bir mesele haline geldi artık. Ve ne yazık ki

bunu yapan da o dilin kendi bireyleri. Takılıp 3-5 çulsuzun

peşine, milletinizi, dilinizi kirlettiniz. Siyasete alet ettiniz

kendinizi, oyunlara kurban…

Gelelim mecliste ki Kürtçe konuşma isteğine. Bu siyasi

şarlatanlar meclise giren Kürt kökenli ilk vatandaşlarımız mı?

Daha önce de milletvekili olmadı mı Kürtler? O zaman niye

gündeme gelmedi böyle bir sorun? Çok basit, o günlerde ülke

gündemini meşgul edecek, halkı galeyana getirecek başka bir

şey gündemi ele geçirmişti. Böyle bir tartışmaya ihtiyaç yoktu.

Şimdi ise ülke için 2 dillilik konuşuluyor. O zaman canım

benim ülkenin dili 5-10 olsun. Zira diğer bölgeler Kürtçe

yerine, kendi dillerini isteyecektir. Ee hakları da yok değil

hani…

Kısacası, yazık ki düzmecelerin kurbanı oluyoruz. Her şey

bir düzmece, uyanmayıp alet olursan; zamanla ne için

savaştığını bile unutursun. Olay siyasi boyutu aştığında zaten

kimseyi rahatsız etmeyecektir. Silkelenin ve kendinize gelin

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları, her biriniz!

BURÇİN TOKSÖZ

[email protected]

Page 7: YFA Genç Analiz Ocak

Kayıp Gençlik Gençlerimizin zamanlarını nasıl harcadıklarını hiç merak ettiniz mi? Size biraz bahsetmek istiyorum. Of pofla geçen dersin üzerine PlayStation kafede maç yapmak, o günü gençlere unutturuyor. Ya da arkadaşlarla birlikte bir yere gidip saatlerce oturmak daha kolay geliyor. Bunlara elbette karşı değilim. Sonuçta ben de bir gencim. Yorgun beynin ve vücudun dinlenmesi gerek. Ama bunun da bir dozu var. Çoğumuz bu ayarı tutturabiliyor muyuz? Mesela PlayStation kafede 1 saatten fazla oturmanın anlamı nedir? Ya da çayının bitmesine rağmen, o boş bardağa bakıp dalıp gitmenin anlamı... Abarttığımı düşünmüyorum. Anlattıklarım gördüğüm ve yaşadığım şeylerdir. Her şeyin bir yakışı vardır bence. Çayın bittiyse kardeşim hesabını öde ve evine git. Al kitabını oku, haberleri izle... Dünyayı takip et. Ne bieiyim biraz genel kültür öğrenmek, dünyadan haberdar olmak o kadar kötü olmasa gerek. Dün bir TV programında İstiklal Marşımızın yazarı soruluyor. Bu soru sokaktan geçen bir gence soruldu. Gencin cevabı ; ''Arif mi Akif'li mi bir şeydi ama çıkaramadım '' oldu. Bu duruma üzülmemek elde mi? Mezun olalı daha 5 sene olmuş. Oysa sorun Sibel Can'ın diyet rehberini, Ronaldo'nun etkili olduğu mevkiyi ne güzel cevaplar gelir. Çünkü günümüz gençleri bunları takip ediyor. Mehmet Akif'miş Yahya Kemal'miş ne önemi var ki onlar için? Bence bu gençler derhal silkelenip kendine gelmeli. Yoksa ileride bilmeleri gereken ne bir tarih kalır ne de yazan.

Harun SARAÇOĞLU

Page 8: YFA Genç Analiz Ocak

RUMLARIN BĠTMEYEN NEFRETĠ: KIBRIS’TA TÜRK

BAYRAĞINA SALDIRI

İnsanlık tarihinin belki de en büyük nefretidir Rum‟un

Türk‟e olan nefreti. Hiçbir zaman azalmaz. Bizans

İmparatorluğu‟nun Türkler tarafından buruşturulup

atılmasından ve kutsal saydıkları İstanbul‟un Türk şehri

olmasıyla içten içe büyüyen o nefret ruhlarına o kadar

işlemiştir ki, onlar için yazısız bir kanun gibidir “Türk‟e

saldırmak”. Türk‟ten güçlü olduğu her saniye bir fırsattır

Türk‟e zarar vermek ve Türk‟ün kanını dökmek için. İlk

fırsat 1821 yılında ele geçmiştir. Yunanlılar 6 Nisan

1821‟de patlak veren Mora ayaklanmasını şu sözlerle

başlatıyorlardı: "Mora'da tek bir Türk

bırakılmamalıdır". Gerçekten de sözlerini tuttular.

Kısa zamanda Mora Yarımadası‟nda yaşayan 20.000‟den

fazla Türk, teslim olmalarına rağmen, asker-sivil-yaşlı-

çocuk demeden “tamamen” katledildiler. Daha sonra sıra

Girit‟teydi. Adada 1821 isyanından Girit‟i kaybettiğimiz

1909 yılına kadar birçok kez Türk katliamı yaşandı.

Girit‟teki Türkler Mora‟dakilere göre daha şanslılardı,

çünkü bir kısmı kurtulup Anadolu‟ya ulaşabildi. I.Dünya

Savaşı sonrası gözlerini iyice karartan Rumlar artık

Anadolu‟yu istiyorlardı. Rumların İzmir‟e çıktığı 15 Mayıs

1919‟dan Kurtuluş savaşımız bitip de düşmanı denize

Page 9: YFA Genç Analiz Ocak

dökene kadar yine benzer görüntüler vardı: Rumların Türk

katliamı... Bu sefer bir farkla, Türkler katliamın hesabını

sormuş, Rum‟a şamarı atmış ve Anadolu topraklarını

Rum‟dan temizlemiştir. Kurtuluş savaşımızdan sonra, yeni

bir katliama gücü yetmediği için bir süre dinlenen Rumlar,

sahneye bu sefer Kıbrıs‟ta çıktılar. Görüntüler hiç

değişmedi: evlerde, yollarda Türklerin ölü bedenleri,

ağlayan analar... 20 Temmuz 1974 tarihinde başlayan

Kıbrıs Barış Harekatı, gözü dönmüşlere bir şamar daha attı.

O zamandan beri Rumlar sabırla, bir kez daha güçsüz

olacağımız zamanı beklemektedirler. Güçsüzleştiğimiz

zaman, görüntüler yine aynı şekilde olacaktır, bundan

kimsenin şüphesi olmasın. Peki Rumlar o vakte kadar

nefretlerini nasıl diri tutacaklar? Cevap basit: ufak tefek

saldırılarla. Kimi zaman spor müsabakalarında taşlarla

sopalarla Türk seyircilere saldırarak, kimi zaman uluslar

arası bir şirkette kendisinin altında çalışan Türk‟ü

psikolojik olarak yıldırarak, kimi zaman Amerika‟daki bir

üniversitede öğrencisi olan Türk öğrenciyi dersten

bırakarak... Bunun bir örneği yaklaşık 2 hafta önce parke

salonlarında yaşandı. Türk bayrağının spor arenasında

vücut bulmuş hali* olan Karşıyaka Spor Kulübü, Kıbrıs

Rum kesiminde, 1974 öncesi adayı kan gölüne çeviren

EOKA örgütünün gençlik kolu gibi çalışan APOEL‟li

çakalların saldırısına uğradı. Maçta en ufak tahrik yokken,

Karşıyaka zaten önceki maçlarda gruptan lider çıkmayı

garantilemişken, ve maçı da kaybetmişken bu vahşi saldırı

meydana geldi. 1500 APOEL taraftarı sahaya girdi, linç

edilmemek için soyunma odasının yolunu tutan Karşıyakalı

sporcular, soyunma odasının önünde maç bitmeden

toplanmış olan ellerinde sopalarla bekleyen başka bir grup

APOEL taraftarı ile karşılaştılar. Sporcularımızın yumruk

Page 10: YFA Genç Analiz Ocak

yumruğa mücadelesi ve en sonunda teşrif edip olaya

müdahil olan Rum polisi sayesinde soyunma odasına

ulaşabildiler. Saatlerce soyunma odasında mahsur kalan

sporcularımız; Türkiye‟nin Birleşmiş Milletler ile diyaloğa

girmesi ve üst düzeyde çabaları sonucu salondan kurtularak

kalacakları otele vardılar ve ertesi gün ülkemize döndüler.

Karşıyaka‟nın yaşadığı bu olay, bazı balık hafızalıların

unuttuğu, “Rumların Bitmeyen Nefreti”ni tekrar hatırlattı.

Neden mi?

Çünkü APOEL takımı Karşıyaka‟daki maçta en iyi şekilde

ağırlandı.

Çünkü Karşıyaka‟nın bir iddiası yok, zaten gruptan çıkmış.

Çünkü Rum takımı maçı kazanıyor.

Çünkü bu saldırının tarihi de rastgele değil: 21 Aralık, yani

434 Kıbrıslı Türk‟ün öldürüldüğü, Kanlı Noel adı ile anılan

21 Aralık 1963 katliamının yıldönümü.

Neden peki bu olaylar? Yaşanan skandalın altında ne var?

Cevap basit: “NEFRET”. Bize düşen, Rumların bizden ne

kadar nefret ettiğini unutmamamız. Çünkü bugüne kadar

hiç şaşmamış bir gerçek var: Güçsüz düştüğümüz zaman

bize yeniden saldıracaklar...!

(*: Karşıyaka Spor Kulübü, armasında Ay-Yıldız taşıma

hakkı verilen ilk spor kulübüdür. Bu hak Karşıyaka‟ya,

Kurtuluş savaşındaki mücadelesinden ötürü için bizzat

Mustafa Kemal Atatürk tarafından verilmiştir. Bu hakka

sahip olan diğer iki spor kulübü Beşiktaş ve Kasımpaşa,

bazı sportif başarıları nedeniyle meclis kararı ile,

Karşıyaka‟dan yıllar sonra Ay-Yıldız‟a sahip olmuşlardır.)

ġamil KAYA

Page 11: YFA Genç Analiz Ocak

Kadife sesli Mia için,

Tarihin oynadığı en padişahı bol oyunsun sen. Kemerlerini kendi varlığınla süsledin. Katmerli bir bohça edindin kendine.Öldürülmüş renklerle bezedin üstünü. Tuhaflaştırdın. Fakat bunların hepsini yaparken unuttun gökkuşaklarını. Yerli yersiz açan çiçek griliğini unuttun. Beni aramayı unuttun Mia! Hayattayım demeyi unuttun. Oysaki beklemiştim, şizofren bir sevişmeye hasret.. Beklemekten ağlamıştım. Oysaki ölmüştüm de sen sormamıştın. Sonra doğmuştum, yine susmuştun. Yer gök yarılmıştı hasretten, susmuştun. Ben ağlıyordum ardı sıra köprünün, ki yıkılmıştı; sen başıma taç yapmakla meşguldün. Benim dizlerim kanıyordu, sen ucuz şaraplar içiyor ve boktan aşk filmleri izleyip duruyordun. Mia, sevgili kadın. Mia, soylu adam. Kabuklarını çatlatmış laubalilikte, beni merdivenlerin başında bırakıp bir başkasına koşan sen: Mia. neden artik anlamıyorsun? Ben sana aşığım! Kirli diye ellerin ellerimde değil. Susma, yalvaran gözlerle bakma da. Seni kandırdım olan bu. Etine başka bir düşle felaket, etine başka bir düşte dokunuşla ihanet ettim. Yaptım. Affetme. Kabus olmalı evet, uyanacağız şimdi. Birinizden biri aslında yokmuş. Hiç görülmemiş dün. Ve ondan evvelsi. Bir

Page 12: YFA Genç Analiz Ocak

evvelsi daha. Geçen yüzyılda o adda biri olmamış hiç. yaşamamış. Ama hanginiz o? Ben seçmeyeceğim. Rica ederim biriniz beni terk ediniz! Evet evet, herhangi biriniz, koyup gidin beni şuracıkta. Elimin uzanabildiği ılık mavi hangisiyseniz. Tekmeyi kıçıma basıp gidin. İntiharlarımı bana bırakın. onlar faziletli ve erdemliler. Onlar yüce ve kutsanmışlar. Labirentlerden oluşmuyorlar. Dolambaçlı sözlerle edilmiyorlar. Onlar birdenbire ve tertemizler. Şuracıkta, elimin uzanabildiği her yerdeler. Peki sen Mia.. Peki sen neredesin? Gülçeray ERSOY

Page 13: YFA Genç Analiz Ocak
Page 14: YFA Genç Analiz Ocak

KAYBOLAN DÜNYA

Yeni Dünya düzeninin kurum ve kuralları oluşturulmakta

ve düzen küreselleşme logosu altında benimsetilmektedir.

Küreselleşme bilimde, teknolojide, vb. çeşitli alanlarda

yaşanan gelişmelerle artık dünyanın dev bir köy haline

geldiğini, sınırların ortadan kalktığının kanıtıdır. Küreselleşme

yani tek dünya devleti (Mondializm) kurma şu şekilde

gerçekleştirilir; NATO (Dünya savunma bakanlığı), FED

(Dünya merkez bankası), ve Birleşmiş Milletler kullanılarak

siyasi, askeri ve iktisadi bir Yeni Dünya düzeni yaratılmak

istenir. Küreselleşme olarak tanımlanan bu yeni düzenin

uygulanması sonuçlarını çok çabuk vermiş, az sayıda zengin

zenginleşirken, daha büyük kitleler yoksullaşmıştır.

Küreselleşme karşıtları aslında dünyada işbirliği ve

dayanışmaya dayalı bir küreselleşmeye değil, bugün olduğu

gibi, küçük bir zengin çevrenin çıkarlarını korumaya ve

arttırmaya yönelik küreselleşmeye karşıdır. Küreselleşmeye

karşı olanlar zengine hizmet ettiği kadar fakire de hizmet eden

daha adil bir küreselleşme alternatifinin arayışı içindedirler.

Page 15: YFA Genç Analiz Ocak

İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki soğuk savaş

döneminde, Sovyet Rusya‟nın Doğu Avrupa‟ daki yayılma

politikası ve daha ileriye yönelik emperyalist ideolojik

emelleri Batı Avrupa‟yı da endişelendirmiş, öncelikle Batı

Avrupa ülkeleri kendi aralarında Sovyet tehdidine karşı bir

güvenlik paktı oluşturmayı düşünmüş, ancak güçlerinin

yetersiz olduğuna kanaat getirerek bu birliğe Amerika‟yı da

davet etmişlerdir. Böylece 1949‟da NATO yani Kuzey

Atlantik Paktı kurulmuştur. Kuruluş amacı komünizme karşı

dünyayı ve Amerika‟yı korumaktır ancak 1991‟de Sovyetler

tarihe karışır. Peki NATO şimdi neyle savaşıyor? NATO

kendi denetiminde olmayan ülkeleri tehdit sayar ve Amerika

karşıtı olanlara müdahale etmekle yükümlüdür. Amerika

Sovyetler dağılınca düşmansız kalmıştır ve artık kendine yeni

komünistler bulması gerekecektir. Yeni Dünya düzenine yani

emperyalizme direnen devletler „yeni komünist‟ ilan

edilecektir. Bu devletler ne tesadüftür ki enerji kaynakları ve

enerji yolları üzerinde bulunan devletler yani Irak, İran,

Afganistan, Suriye‟dir.

Amerika‟nın ekonomik olarak dünyada bir güç olduğu

mutlaktır. Ancak ekonomisinin güçlü olması bir devleti

dünyanın süper gücü yapması için yeterli değildir Ekonomik

gücün yanında dünyanın her köşesine ulaşabileceği bir askeri

güce sahip olması gerekmektedir. ABD bu askeri güce sahiptir

ve bu kendisini süper güç yapan en önemli nedenlerden

biridir. Bunların yanında bölgesel kriz ve çatışmalara

müdahale etmeli, kültürel yaşam biçimini de dayatması

gerekir. Amerika günümüzde bunların hepsine sahip hegemon

güçtür.

Amerika 2001‟de uğradığı saldırıyla büyük bir şok

geçirmiştir. Terörü bahane ederek Irak‟a Afganistan‟a girmiş

ve petrole kavuşmuştur.

Page 16: YFA Genç Analiz Ocak

Küreselleşmenin motoru olan, dünya tarihinin küresel

anlamda tek süper gücü olan ABD‟nin yumuşak karnı da aynı

zamanda küreselleşmedir. Bilgi, iletişim ve ulaştırma

teknolojileriyle kültürel gücünü dünyaya yayan, para akışının

ana merkezi olan, her siyasi olaya müdahale etme imkanı

bulunan, tüm dünyaya yayılan askeri üsleriyle gücünü her

yerde hissettiren, en stratejik yerlerde (Basra Körfezi,

Uzakdoğu ve Avrupa‟da) tartışmasız hava üstünlüğüne sahip,

donanmasıyla okyanusları kontrol eden, en gelişmiş uzay

teknolojilerine sahip ve bu teknolojileri askeri gücü için

kullanan ABD, küreselleşmenin tanımı gereği kimsenin

tekelinde kalamaması özelliğinden dolayı aynı zamanda diğer

güçlerin de ortaya çıkışına zemin hazırlıyor. Küreselleşmiş

dünyada, bilgi artık sadece onu üretenden bulunmuyor, herkes

bilgiye kolaylıkla ulaşabiliyor. Pazarlama taktikleriniz birileri

tarafından taklit edilebiliyor. Bundan 20 yıl önce sadece en

zengin, en güçlü ülkelerde olan nükleer silahlar, bugün ciddi

ekonomik sıkıntılar çeken İran gibi bir ülkenin ulaşma sınırı

içerisinde, Pakistan çoktan nükleer güç oldu bile. Daha trajik

olarak terör örgütleri kimyasal, biyolojik ve nükleer silahlara

erişme potansiyeline sahip. Ülke içi çözülmelerle, diğer

toplumların yükselişleri gibi etkenlerle süper güçlerin de

çözülme sürecini başlar. Bundan sadece 65 sene önce

İngiltere, 20 sene önce Sovyetler Birliği süper güç

konumlarını kaybettiyse ABD de bu konumu kaybedecektir.

Yeni Dünya Memurları:

Page 17: YFA Genç Analiz Ocak

Condolezza Rice: Chevron petrol şirketinden gelir ve

Amerika‟nın Dışişleri Bakanlığına yükselir.

Bill Clinton: Arkansas valiliğinden Amerikan

Cumhurbaşkanlığı‟na gelmiştir.

Dick Cheney: Petrol ve silah tüccarlığından gelip devleti

yönetmiştir.

Z. Brezezinski: Bir dönem Amerika‟nın Ulusal Güvenlik

Konseyi danışmanıydı. Amerika‟nın en ünlü akademisyeniydi.

Şimdi Obama‟nın tüm söylemlerinin mimarı, akıl hocası,

kısacası perdenin arkasındaki adam şöyle diyor: “Ulus

devletlerin bağımsızlık tanımı artık değişiyor! Uluslar arası

tekeller ve bankalar küresel ekonomiyi yönetiyorlar!”

Tony Blair: Bir önceki İngiltere Başbakanı, bugün Ortadoğu

Dörtlü Komisyonun başında.

Bernard Kouchner: Bir dönem Kosova‟da Birleşmiş

Milletler Yüksek Komiseri, bugün Fransa Dışişleri Bakanı.

Paul Warburg: Dış İlişkiler konseyi‟nin (CFR) başındaki en

önemli isimlerinden biri.”Her şey tek dünya devleti için. Kim

ne derse desin yakın gelecekte tek dünya devleti kurulacaktır.

Tek sorun bunun, uzlaşmayla mı yoksa işgalle mi olacağıdır!”

diyor.

David Rockefeller: Dış ilişkiler Konseyi‟nin Onursal Başkanı

ise şöyle söyler:” Dünya devleti kurduğumuzda, dünya daha

mükemmel ve istikrarlı olacaktır. Dünya bankerleri ve küresel

elit, dünya halklarını özgürlüğe kavuşturacaktır.”

Page 18: YFA Genç Analiz Ocak

Samuel Huntington: Dış ilişkiler Konseyi‟nin önemli üyesi

ise “Medeniyetler çatışacak” diyor ve dünyayı büyük bir

satranç tahtasına benzetiyor.

Rasmussen: Dün Danimarka Başbakanı, bugün NATO Genel

Sekreteri, aynı zamanda İslam düşmanı.

Kemal DerviĢ: Bir zamanlar Dünya Bankası‟ndaydı, birden

bire Türkiye‟nin Ekonomi Bakanı ve siyasi deprem yaratan

kişi olarak karşımıza çıktı. 2005‟te BM Kalkınma Örgütü‟nün

başına getirildi. Şimdi Amerika‟nın politikasına yön veren

düşünce kuruluşu Brookings Enstitüsü‟nde. Brookings

Enstitüsü, eski Dünya Bankası Başkanı Wolfensohn‟un

denetiminde.

Onlar küreselleĢme diyen emperyal örgütün

memurlarıdırlar!

Gizli Örgütler ve Küresel Elit

Birinci Dünya SavaĢı Sonrası Paris BarıĢ

Konferansı’nda dünyayı yönetmeye karar veren dev

şirketlerin sahipleri ve büyük doğal zenginliklerin

sömürücüleri çekirdek bir yapılanmayı oluşturmaya başladılar.

Örgütün yönünü çizecek adam, Avrupa‟nın en zengini Lord

Rothshields‟ di. Rothshields‟ler Güney Afrika madenleri

ellerinin altında olan, Avrupa demiryollarına sahip olan,

Amerika bankacılık sektörüne el koyan, patlayıcı yapan en

büyük fabrikalar, tüm savaş uçaklarına sahip olan bir aileydi.

Kısaca dünya imparatorluğuna soyunan bir aileydi. New

York‟ta DıĢ ĠliĢkiler Konseyi (CFR =Council on Foreign

Relations) kuruldu. CFR, adı üstünde, Dış İlişkiler

Konseyidir, yani amacı Amerikan dış politikasını

yönlendirmektir. Ancak bir ülkenin, hem de Amerika gibi bir

Page 19: YFA Genç Analiz Ocak

ülkenin dış politikasını yönlendirmek, yalnızca karar

mekanizmalarını ele geçirerek tam anlamıyla başarılamaz.

Çünkü Amerika ve diğer Batılı ülkeler demokratik ülkelerdir

ve devletin kararları halkın düşüncesinden büyük ölçüde

etkilenir. Dolayısıyla, dış politika konusunda radikal bir karar

verebilmek için, halkın desteğine ihtiyaç vardır. Halk destek

(yani en başta oy) vermezse, yönetici elitler istedikleri

politikaları uygulayamazlar. Buna karşılık, yöneticilerin halka

rağmen istedikleri kararı verdikleri sistemlere totaliter

sistemler denir. Yani Amerika‟da ki sistem bir nevi

demokratik totalitarizm, görünmez bir demokrasidir.

Amerika'yı yönetenler, bir konuda karar verdiklerinde, örneğin

bir dış müdahale istediklerinde, medyanın karşı konulmaz

büyüsünü kullanarak önce halkı bu konuda hazırlamaktadırlar.

Amerika'nın saldırmak istediği hedef (Saddam, İslami gruplar

vs.) önce halkın gözünde birer şeytana dönüştürülür. Bunu

yapabilmek için medya aracılığıyla görünür propagandalar ya

da bazen görünmez psikolojik bilinçaltı telkinleri yapılır.

Sonuçta halka, yabancı bir ülkeyi işgal edip insanlarını

öldüren Amerikan askerlerini alkışlamaktan başka bir görev

kalmaz. Herkesin izlendiği, dinlendiği ve kontrol edildiği bir

düzen… İnsanlar mutlu ve özgür! Çünkü artık

düşünemiyorlar… İşte insanlığın geleceği için Dış İlişkiler

Konseyi‟nin hayalleri bunlar… 1927‟de ise dünyanın en

zengin adamı David Rockefeller konseye katıldı. Daha sonra

1954‟te Avrupa alt örgütü olarak Bilderberg kuruldu.1973 te

ise Amerika, Avrupa, Japonya sermayesini birleştiren Üçlü

Komisyon(Trilateral Commission) kuruldu. Kurdukları

örgüt dünyanın her köşesine sızacak, Afganistan‟dan Asya‟ya

darbeler yapacak, işgaller gerçekleştirecekti. Planlar

sonucunda halklar ölecek, şirketler büyüyecekti. Geçen

yüzyıldan bugüne kadar, Dış İlişkiler Konseyi ya da

Bilderberg veya onlara yakın bir örgütlenme içinde olmayan

Page 20: YFA Genç Analiz Ocak

hiç kimse etkili bir pozisyonda görülemiyor. Silahlı

sanayicileri de, petrol şirketleri de, uyuşturucu ticareti de

onların denetiminde… Ülkelerin en kılcal damarlarına kadar

giriyorlar. Çokuluslu şirketlere ait beyaz eşyalar, yiyecek

içecek markaları, deterjanlar her ülkede uzun zamandır varlar.

Sonuç olarak küresel elit tükenen kaynaklara el koymak,

ulus devletleri zayıflatmak, halkları robotlaştırmak; tek dinli,

tek dilli, tek ordulu, tek medyalı bir dünya devleti yaratmak

istiyor. Ancak hesaba katmadıkları bir şey var. Baskı altındaki

halk çok daha çabuk uyanır. Bizi tuzağa düşürmelerine izin

vermeyelim çünkü bizden alacakları vereceklerinden çok daha

fazladır. Önce ruhuna, kimliğine, emeğine el koyarlar… Ne

kadar iyi köle olursan ol fark etmez. İşlerine yaradığın sürece

varsındır.

CEREN BAKICI

KAYNAKLAR

Hangi Dünya Düzeni?-Banu Avar

http://www.mufad.org

http://yordam.manas.kg/ekitap

Page 21: YFA Genç Analiz Ocak

FİLİSTİNDE İKTİDAR MÜCADELESİ FİLİSTİN MİLLİYETÇİLİĞİ VE ULUS

DEVLET OLMA MÜCADELESİ 1948 yılında İsrail‟in kurulmasıyla birlikte binlerce Filistinli mülteci konumuna düşmüştür ve 1964 yılında Filistin Kurtuluş Örgütü kurulana dek geçen sürede Filistinliler bağımsız bir aktör hatta halk olarak tarih sahnesinden silinir gibi olmuşlardır. 1948 Arap-İsrail Savaşı (Filistinliler buna El-Nakba “Felaket” der) büyük toprak sahipleri, tüccar ve esnaflardan oluşan Filistinli elitleri mülksüzleştirmiştir ve yeni oluşmaya başlayan şehirli orta sınıfı parçalarına ayırmıştır. Bu ; toplumsal önderliğe aday bir sınıfın ortadan

kaybolması anlamına gelir. Yani bu şartlar değerlendirildiğinde Filistin milliyetçiliğinin gelişmesinin imkansıza yakın derecede zor olduğu görülmektedir. Ayrıca Filistin halkının mülteci olarak ikamet ettiği topraklardaki halkla din, dil ve kültür ortaklığının bulunması Filistin milliyetçiliğinin gelişmesi için bir engeldir. 1950‟li yıllarda bütün Arap dünyasında olduğu gibi Filistinliler arasında da yeni bir elit yükselişe geçmiştir. Bu yıllar, mülteci Filistinlilerin sosyal dayanışma ağlarını yeniden kurdukları ve bir Filistinlilik fikrinin yaratılması anlamında toparlanma yılları olmuştur. Filistinlilerin çoğu, bu yıllarda gelişen Pan-

Arabist akımın etkisiyle, Arap eliyle Filistin‟in kurtarılabileceğini düşünüyordu. Birleşik Arap Cumhuriyeti fikri iflas edip 1961‟de Suriye ve Mısır ayrılınca ve daha sonra 1967 yılındaki

Page 22: YFA Genç Analiz Ocak

yenilgiyle beraber Arap eliyle sorunların çözülebileceği inancı etkisini yitirmiştir.

Bu gelişmelerle birlikte 1964 yılında FKÖ (Filistin Kurtuluş Örgütü) kurulmuştur. 1967 Savaşı kaybedilince örgüt içindeki dengeler değişmiş ve ekonomik açıdan orta ve alt sınıfın çocukları olan, yaşadıkları ülkelerde üniversite eğitimi alan, yaşadıkları felaketi Arap monarşilerinin varlığına bağlayan kişilerdi. Genç Yaser Arafat önderliğindeki bu grup, Nasır‟ın Filistin sorununa salt Mısır‟ın çıkarları doğrultusunda yaklaştığının farkına varmıştı. Kahire‟de yaşam deneyimi, Nasır‟ın baskıcı tutumu ve bazılarının hapse gönderilmesi onları diğer Arap devletlerinden bağımsız bir yol izleyerek Filistin

ulusal kimliği yaratmak ve bağımsız bir Filistin ulusal hareketi oluşturmak konusunda yönlendirmişti. El-Fetih Örgütü‟nün ana çizgisi böylece oluşmuş oldu. Bu nesil, 1960‟lı yılların ulusal kurtuluş mücadeleleri (Cezayir, Vietnam vb.) etkisiyle silahlı mücadelenin Filistin‟in kurtuluşu için tek yol olduğuna inandı. Küçük gerilla grupları halinde örgütlenen bu gruplar arasında en büyüğü ve önemlisi Fetih hareketi oldu. Fetih Örgütü Fetih örgütü ve onun kontrolündeki FKÖ, Filistinlileri hiçbir dini ayrıma tabi tutmadan mücadeleye davet etmiştir ve sol milliyetçiliği

referans alan bir direniş yürütmüştür. 1970‟lerin ideolojik mücadele ortamında partileşen FKÖ, seküler milliyetçiliği öne çıkartmışsa da, pratikte pragmatist bir politika gütmüştür. Arafat ve diğer

Page 23: YFA Genç Analiz Ocak

parti yöneticileri İslamı referans alan söylemlere mücadele içerisinde sık sık yer vermişlerdir.

İslamcı partilerin aksine Fetih‟in referans noktası olarak milliyetçiliği aldığı görülmektedir. Fetih, Filistin Kurtuluşu İçin Halk Cephesi ve Filistin Kurtuluşu İçin Demokratik Cephe partilerinden de bu noktada ayrılmaktadır. Fetih‟in kuruluş bildirgesinde dine yalnızca 9. ve 13. maddede vurgu yapılmıştır. 9. maddede bağımsız Filistin devletinin kutsal toprakları ve dinleri koruyacağı ifade edilirken, 13. maddede tüm Filistinlilerin hiçbir dini ayrıma tabi tutulmadan eşit haklara sahip olacağı belirtilmektedir. Fetih içinde bazı kesimler doğrudan İslamı temel alan bir direniş yürütmesine karşın, sol kanat örgüt içerisinde

daha ağırlıklı bir etkiye sahip olmuştur. Yönetim kadrosunda Abu Cihat gibi isimlere yer vermekle birlikte aynı zamanda Abu Iyad, Ahmad „Abd al-Rahman (Radwan), Majid Abu Sharar ve Nimr Salih gibi sosyalist görüşleri ve ilişkileri ile öne çıkan isimlere de yer vermiştir. Bu grupları bir arada tutmayı başaran Arafat aynı zamanda Filistin direnişine dönemin koşulları çerçevesinde yön vermeyi de başarmıştır. Soğuk Savaş döneminde hem Arap ülkeleriyle hem de SSCB ile iyi ilişkiler içerisinde olunmuş ve nasyonal sosyalist bir propaganda yürütülmüştür. Hamas Hamas, şeriat esaslarıyla yönetilecek bağımsız

bir Filistin devleti için, 1987 yılında yola çıkmış bir örgüttür. Örgüt, Mısır‟da Hasan el Benna liderliğindeki Müslüman Kardeşler örgütünün bir kolu olarak kurulmuştur. 1988 Ağustosunda

Page 24: YFA Genç Analiz Ocak

yayınlanan Hamas Misakı‟na göre örgütün ideolojik yapısı ve örgütlenmesi Mısır‟daki Müslüman

Kardeşler‟e dayanmaktadır. Müslüman Kardeşler‟in kurucusu olan Hasan Benna‟nın esas üç temel öğretisi Hamas tarafından da benimsenmiştir Bu üç öğreti “dini eğitim, uyanış ve örgütlülük” olarak ifade edilir. Barışçıl çözümlerin reddedildiği Misak‟ta öne çıkan temel vurgu Müslümanlık, Filistinlilik ve Araplılık olmuştur. Yani askeri direnişte yoldaş devri kapanmış kardeş dönemi başlamıştır.

Hamas – Fetih İlişkileri ve Hamas’ın Gücünün Artış Sebepleri Yahudilerle uzlaşılmasına karşı çıkan Hamas ayrıca Kudüs merkezli bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasını savunmaktaydı. Fetih ise ilk kurulduğu yıllarda bağımsız bir Filistin devleti kurmayı öngörmesine karşın, önce 1974‟te ardından da 1988‟de barışçıl çözüm stratejisini desteklemiş ve tüm İsrail‟in yok edilmesi amacından uzaklaşmıştır. Fetih‟in iki devletli çözümü kabul etmesine rağmen Oslo sonrası

dönemde bu konuda ilerleme sağlanamamasının da etkisiyle Hamas‟a olan toplumsal destek artmıştır. 1990‟ların başında Arafat, Hamas‟ın FKÖ içerisinde temsil edilmesi önerisinde bulunmuştur ama Hamas‟ın İsrail‟i tanımama ve Cihat‟ı sürdürme isteği birleşmeyi engellemiştir. Fetih‟in milliyetçilik anlayışı, özellikle I. İntifa‟da süreci ile birlikte İslami yönü ağır basan bir çizgiye kaymıştır.

Page 25: YFA Genç Analiz Ocak

Oslo sonrası İsrail-Filistin meselesinin çözümsüzlüğe sürüklenmesi ve 1996 yılında da

barış sürecinin çökmesi Fetih hareketinin ve FKÖ‟nün daha da zayıflamasına neden olmuştur. Aynı dönemde Hamas hem sosyal programlarla hem de İsrail‟e karşı düzenlediği intihar saldırılarıyla Filistinli halk üzerindeki etkisini artırmıştır. 1990‟ların ikinci yarısından itibaren yerleşimcilere düzenlenen saldırılarla ve İsrail‟de düzenlenen intihar saldırılarıyla Hamas kısa zamanda direnişin en önemli sözcüsü konumuna gelmiştir. İsrail ise yoğun bir şekilde örgütün lider kadrosundaki kişilere suikastlar düzenlemiştir Şeyh Ahmed Yasin, İsrail tarafından

düzenlenen bir saldırı ile 22 Mart 2004‟te Gazze‟de öldürülmüştür. Şeyh Yasin‟den sonra Hamas‟ın liderliğine gelen Dr. Rantisi de Mayıs ayı içerisinde öldürülmüştür. Örgüt liderlerinin öldürülmesi Hamas‟ın İsrail‟e karşı saldırılarında bir güç kaybına yol açmanın aksine Fetih‟in askeri mücadele sahnesinde etkisini kaybettiği bu dönemde Hamas‟ın boşluğu tek başına doldurmasına ve büyük bir halk desteğini arkasına almasına yol açmıştır. Arafat döneminde, Hamas ve Fetih arasında bazı anlaşmazlıklar söz konusu olsa da Hamas, Arafat‟ın otoritesine saygı göstermiştir. Arafat da Hamas‟ın faaliyetlerini yasaklama yoluna

gitmemiştir ve askeri bir rekabete girmemiştir. Filistin direnişinin yönü Soğuk Savaşın bitimi ile birlikte İslamileşme sürecine girmiş ve Fetih örgütü de bundan etkilenmiştir. Bununla beraber Filistin

Page 26: YFA Genç Analiz Ocak

direnişinde politik İslam‟ın temel savunucusu Hamas olmuş ve El-Fetih pragmatist bir şekilde

sürece dahil olmuştur. Hamas‟ın Filistin direnişinde önemli bir güç olmasına sebep olan diğer unsur da ; 2004 yılında Arafat‟ın ölümünden sonra Fetih‟in karizmatik bir lider çıkartamayışı ve kendi içinde liderlik kavgasına sürüklenmesi olmuştur. Ayrıca, bu dönemde Fetih‟in yolsuzluklarla anılmaya başlanması da Filistinlilerin Hamas‟a yönelmesini etkilemiştir. Fetih‟in yolsuzluklar ve iç iktidar mücadelesine sürüklendiği bir dönemde İsrail‟in Gazze‟den çekilmesi de Hamas‟ın ve askeri direnişinin bir başarısı olarak görülmüştür halk tarafından.

Gazze‟yi direniş üssü olarak kullanan Hamas‟ın İsrailli yerleşimcilere ve İsrail‟in askeri birimlerine düzenlediği roket saldırıları İsrail‟in çekilmesinde etkili olmuştu. Dolayısıyla İsrail‟in Gazze‟deki yerleşim birimlerini boşaltması ve bu toprakları Filistinlilere bırakması Hamas‟ı güçlendirmiştir. HAMAS’ın Filistin Seçimlerine Katılımı : Legal Siyasete Geçiş 1996 seçimlerini boykot eden Hamas, 2004 sonunda bu politikasından vazgeçtiğini ve Filistin‟de 2005‟te gerçekleştirilecek olan seçimlere katılacağını açıklamıştır. Hamas, kuruluş yıllarında İsrail tarafından işgal edilen tüm Filistin

topraklarının kurtarılmasını temel hedef alsa da de, bu amaçta ısrarcı olmayacağını ortaya koymuştur. Parlamento seçimlerinden iki hafta

Page 27: YFA Genç Analiz Ocak

önce İsrail‟in yok edilmesini öngören maddeyi kuruluş bildirgesinden çıkartmıştır.

2005 yılında dört aşamada yapılan yerel seçimlerde Hamas beklenenin üstünde bir başarı elde etmiştir. Gazze‟deki başarısının yanı sıra Fetih‟in kalesi olarak bilinen Ramallah‟ta da Hamas‟ın kesin zaferi gözlemcileri şaşırtmıştır. Yerel seçimlerin, İsrail‟in Gazze‟nin tümünden ve Batı Şeria‟daki bazı yerleşim birimlerinden çekileceğinin gündeme geldiği bir dönemde yapılması Hamas‟a yaramıştır yani. Daha sonra örgüt, genel seçimlere de doğrudan katılma kararı almıştır. 25 Ocak 2006‟da yolsuzluklar, iç iktidar mücadelesi ve İsrail‟in askeri saldırılarının Fetih

iktidarını zayıflattığı bir dönemde yapılan genel seçimlere katılım yüksek olmuştur. Seçimlere İsrail‟le ve yolsuzluklarla mücadele propagandalarını kullanarak disiplinli bir şekilde hazırlanan Hamas, 132 sandalyeli Filistin Meclisi‟nde 74 sandalye kazanmıştır ve hükümeti tek başına kurma çoğunluğunu elde etmiştir. Yaklaşık 50 yıldır Filistin toplumunun önderliğini yapan Fetih ise ancak 45 sandalye kazanabilmiştir. Hamas‟ın tek başına hükümeti kurması, onu yıllarca bir terörist örgüt olarak görmüş olan ABD ve İsrail ile Filistinliler arasındaki ilişkinin zor bir döneme girdiğini göstermekteydi. ABD, AB ve İsrail‟in 2006 sonu ve 2007

başında Fetih hareketine ekonomik ve askeri destek vermesi, Filistin‟de iki ayrı yönetimin oluşmasına yol açmıştır ve Filistinlileri bir iç savaşın eşiğine getirmiştir. İsrail, bir yandan

Page 28: YFA Genç Analiz Ocak

doğrudan Fetih güçlerine askeri yardımda bulunurken diğer yandan da Arap ülkelerinden

Fetih güçlerine gönderilen silahların İsrail üzerinden örgüte ulaştırılmasına engel olmamıştır. ABD ve AB ülkeleri İslami direnişin Filistin topraklarında zayıflaması için Fetih‟i desteklemişlerdir. 2007 başında Hamas hükümeti uluslararası kamuoyunun uyguladığı baskıyı azaltmak ve Filistin‟de süren iç çatışmaları sona erdirmek için Fetih‟in de içerisinde bulunacağı ulusal uzlaşı hükümetinin kurulması fikrini desteklediğini açıklamıştır. Suudi Arabistan‟ın arabuluculuğu ile başlayan Fetih-Hamas görüşmeleri en sonunda Mart 2007‟de bir ulusal koalisyon hükümetinin

kurulmasıyla sonuçlanmıştır. Yeni hükümette on bir bakanlığı Hamas alırken, Fetih de altı bakanlık elde etmiştir. Yeni hükümette Hamas‟ın Başbakanlığın yanında on bakanlık alması Hamas‟a karşı olan ülkelerin tepkisine neden olmuştur. İlk destek ise İran ve Suriye‟den gelmiştir. Bu iki ülkenin yanı sıra Katar ve Yemen de koalisyon hükümetini tanımıştır. Avrupa‟dan da Norveç, yeni koalisyon hükümetini tanıdığını ve Filistin‟e uygulanan ekonomik yaptırımlara son vereceğini açıklamıştır. Bu gelişmelere rağmen Filistin‟de süren ekonomik sıkıntılar ve iktidar mücadelesi Hamas ile Fetih arasındaki çatışmaların yeniden başlamasına

neden olmuştur. İç Çatışmaların Alevlenmesi Hamas militanlarının Gazze Şeridi‟nde Fetih güçlerini tasfiye ederek bölgenin kontrolünü ele

Page 29: YFA Genç Analiz Ocak

geçirmesi üzerine Mahmut Abbas, 15 Haziran‟da ulusal birlik hükümetini fesih ettiğini ve Başbakan

Haniye‟yi de görevden aldığını açıklamıştır. İsrail de yeni hükümeti tanıyacağını açıklamıştır. Mısır da yeni hükümeti desteklediğini açıklamıştır. Abbas, Hamas‟ı “eli kanlı teröristler” olarak nitelendirmiştir. Bu gelişmeler üzerine İsrail, yeni Filistin hükümetine dondurulan 560 milyon Doların bir kısmını acilen transfer edeceğini açıklamıştır. Beyaz Saray yönetimi de Mahmut Abbas‟a destek vermek amacıyla Filistin‟e uygulanan ambargoya son verildiğini açıklamıştır.

İsrail’in Müdahil Olması 2007 Haziranındaki çatışmalardan sonra Fetih‟in Batı Şeria‟nın, Hamas‟ın da Gazze Şeridi‟nin kontrolünü ele geçirmesiyle Filistin sorununda farklı bir aşamaya geçilmiştir. Yaklaşık 1,5 milyon insanın yaşadığı Gazze‟de İsrail‟in ambargo uygulaması sonucu ciddi ekonomik, sosyal ve sağlık sorunları baş göstermiştir. İsrail hava kuvvetleri de aralıklı bir şekilde Gazze‟deki Hamas militanlarına ve destekçilerine karşı hava operasyonları düzenlemiştir. Bu saldırılar sırasında Hamas militanlarının yanı sıra birçok sivil de yaşamını yitirmiştir. İsrail‟in saldırılarına kısa menzilli roketlerle karşılık vermeye çalışan

Hamas‟ın tecridi kaldırma politikası ise uluslararası toplum tarafından desteklenmemiştir. Gazze Savaşı 27 Aralık‟ta yoğun bir hava saldırısı ile

Page 30: YFA Genç Analiz Ocak

başlayan Gazze Savaşı‟nda İsrail‟in öncelikli hedefleri arasında doğrudan Hamas‟ın lider

kadrosu ve Hamas‟ın denetiminde olan askeri, sıhhî, sosyal ve kültürel tesisler vardı. İsrail‟in büyük çaplı bir operasyona girişmesini beklemeyen Hamas saldırılara hazırlıksız yakalanmıştır. 27 Aralık-18 Ocak arası süren saldırılar sırasında BM verilerine göre 412‟si çocuk olmak üzere 1300 kişi yaşamını yitirmiştir. 1855‟i çocuk olmak üzere 5450 kişi de İsrail saldırıları sonucu yaralanmıştır. Gazze Savaşı 17 Ocak‟ta İsrail‟in Mısır tarafından önerilen ateşkes şartlarını kabul etmesinden sonra Hamas‟ın da ateşkes anlaşmasını kabul ettiğini açıklamasıyla

sonlanırken, geride enkaz halinde bir Gazze bırakmıştır. Kendi çocuklarını yiyen bir savaş, uluslararası alanda İsrail‟e karşı haklı mücadelesinde meşruiyetini yitirmek üzere. Bu durum, haklı bir davayı kısır bir çekişmeye çevirirken, zaten uluslararası alanda zemin kaybeden Filistin meselesinin daha da ertelenmesine yol açabilecektir.

Şeyda KAYA [email protected]

Page 31: YFA Genç Analiz Ocak

YILAN BĠLGELĠĞĠ VE PLEĠADES

Geçmişimizde ne kadar çok yılan hikâyesi vardır; mitolojide,

destanlarda, tarihi eserlerde, hikâyelerde ve kutsal

kitaplarda… Havva’yı baştan çıkarıp cennetten kovduran

yılandır. Ama insanları iyileştirip şifalandıran Tıp Biliminin

sembolü de yılandır.

Yılan bir sürü yerde karşımıza farklı isimlerle çıkar:

Naga, Nagual, Nacaal, Adder, Djedhi, Amarus, Levites,

Ejderha, Ejder, Quetzlcoatl (Kukulkan), Şahmeran, Serpent,

Snake, Typoon, Nahaş…

Mısır firavunları Kobrayı başlarında taşırdı. Tevrat’taki Nahaş

kelimesi hem yılan, hem sırları bilen anlamına gelirdi.

Sümer’de Tanrı Enki’nin sembolü yılandır. Tufanda

Page 32: YFA Genç Analiz Ocak

Utnapiştim’i uyandırıp uyaran yılandır. Zeus ve Maia’nın oğlu

ve habercisi Hermes, yılan dolalı bir asa ile düşmanını

yenmiştir. Güney Amerika’daki kadim Meksika, Aztek, Toltek,

Maya uygarlıklarının gökten gelen tanrıları yılandır. Eski Türk

inanışlarında Ejderha; kutsal, göksel ve iyi bir varlıktır.

üç buçuk kez (yedinin yarısı) kıvrılıp uyuyan spiral bir yılan

demektir. İnsanın içindeki ateşi göstermek üzere Kundalini

kelimesi kullanılır. Bireysel uyanışın, aydınlanmanın ve

bilgeliğe ulaşmanın sembolüdür. Mısır’da Roma’da

resmedilen kanatlı yılan Kundalinidir. Uyuyan spiral bir yılan…

Kundalini.

Bütün bu mitsel kalıtlara göre yılan; bugünkü kötü imajına

inat, aslında yaşamın öz ateşi ve bilgelik sembolüdür. Işıktan

dünyaya, yani maddeye inişin başlangıç noktasında bir yılan;

çöreklenmiş ve kıvrılmış oturuyor sanki.

Etimolojik açıdan Evren sözcüğü ‘eviren’, ‘çeviren’

anlamına gelir. Eski Türkler ve Çinliler de gök

çarkının/çarklarının döndüğü kabul etmekte ve onlar gök

Page 33: YFA Genç Analiz Ocak

kubbenin en alttaki çemberini bir çift gök ejderinin çevirdiğine

inanmaktaydı. Ejder gök çarkını ve buna bağlı olarak da

‘yaşam çarkı’nı çevirmekteydi. Böylece Eski Türklerde ‘ejder’

de evren olarak adlandırılmıştır.

Eski Anadolu antik edebiyat el yazmacıları tarafından

anlatılanlara göre, bir zamanlar Anadolu’da tanrısal bilgeleri

doğuran kadın, yılan olarak görülüyordu. Ve oturduğu kentin

adı Piytion’du. Pi sözcüğünün anlamı ‘baba’dır. Sözcüğün to

eki ise ‘sen’ demektir. Pito yani senin baban, senin atan

anlamındadır. Piyton kenti ise senin babanın, senin atanın

oturduğu kent anlamındadır.

Mitolojide Tanrıça Gaia’nın da yılanları vardır. Kadın

Tanrıçaların elindeki bu yılanları Zeus ele geçirmiştir. Apollon

ve Zeus’la süreç, artık erkek egemen duruma geçiştir. En

baştan beri Babil, Mısır, Girit, Anadolu’da da eski inançlar

içerisinde kadın tanrıçalar yılanla bir tutulmuştur. Bilgelik ve

bilicilikle yılan, ilişki halindedir.

Hindistan’da insiye bilgelere ve kâhinlere, ‘akıllı yılanlar’

anlamına gelen ‘Nagalar’ denirdi. Alnın tam ortasına

sembolün konması, yılan gibi akıllı olmak için iç psişik

melekelerin kullanılmasını ifade ederdi. Mister Okulu’nun

sadece en yüksek inisiyelerine yılan başlığı takma izni

veriliyordu. Başını kaldırmış yılan, aşağıdan yükselen

kundalini, Yılan Ateşi’ni sembolize ederdi. Kundalinin

Page 34: YFA Genç Analiz Ocak

yükselmesi ve üçüncü göz’ün açılmasıyla kişi büyük bilgeliğe

ve spiritüel yaratıcı güce ulaşır; her şeyin sonsuzluğu bilinir

olurdu.

Hint yazmalarında ve efsanelerinde Naga ırkı, yeraltında

yaşayan ve yüzeyde insanlarla irtibata geçen bir yılansı ırktır.

Bu yılanların kimilerinin insana dönüştüğü yazar. Hint

yazmalarında bunlardan başka Sarpa denen bir başka yılansı

ırktan daha söz edilir. Ayrıca Hint okyanusu civarında ve

sonradan denizin dibine batmış bir ülkede var olduğu

söylenen bir yılan krallığının bahsi geçer.

Antik Kolombiya mitolojisinde de ilksel kadın olan Bachue;

büyük bir yılana dönüşür ve bazen ‘ilahi yılan’ olarak

adlandırılır.

Tevrat’ın içinde adı geçse de kendisi ortada olmayan kayıp

kitaplarından Yaşer’in Kitabı’nda Masonik dinin kurucusu

sayılan Nemrut’tan ve insanlığın yaratımında söz sahibi olan

bir yılan-ırkından söz edildiği iddia edilir.

Aborjinlerde pek çok tanrı yılan isimleriyle tanımlanır. Ungud

bazen dişi bazen erkek olan bir yılan tanrıdır. Wollunqua

(yağmur ve bolluk) bir yılan tanrıdır.

Atina’nın ilk kralı olan efsanevi Cecrops yarı insan yarı yılan

olarak bilinir. Yunan mitolojisindeki birçok Titan ve dev

kanatlı insansılar şeklinde karşımıza çıkarlar. Tek farkları

bacak yerine yılansı gövdelere sahip olmalarıdır; ejderha

Page 35: YFA Genç Analiz Ocak

şeklindedirler. Örneğin Boreas, kuzeyin soğuk rüzgârını

getiren ve yılan gövdesine sahip olan kanatlı bir Yunan

tanrısıdır.

Afrika’daki bazı geleneklerde şamanların, derin ezoterik bilgi

öğreten bir yılan-ırk olarak tanımladıkları Chitauri’lerden ders

aldıklarına inanılmaktadır.

Afrika’daki bu inanç, Amerikan yerlilerinin

dimethyltryptamine içeren ayahuasca uyuşturucusuyla

yaptıkları çalışmaların içeriğine benzerdir. Bu bitkiyi kullanan

yerli Amerikan şamanların çoğu, yılansı ve uzaylı benzeri

varlıklarla iletişime geçtiklerine ve onlardan ders aldıklarına

inanmaktadırlar.

Mixcouatl, Aztek Savaş ve avcılık tanrısıdır. Bulut yılanı

anlamına gelir. Tezcatlipoca’nın aldığı isimlerden biridir.

Toltek, Aztek, Maya tanrılarının birçoğu yılanla sembolize

edilmiştir.

Mark Amaru Pinkham’a göre; Nagual kelimesi yılan demektir.

(Bilgelik Yılanlarının Dönüşü adlı kitabın yazarıdır)

Toltek bilgeliği öğretilerine göre; ( Carlos Castaneda Kitapları)

Nagual kelimesi, doğaüstü güçlere ve bilgeliğe sahip olan

büyücü anlamında kullanılır. ( Nahuatl dilinde Nagual

kelimesinin tıpkı Mason kelimesi gibi,İnşaatçı Ustalar

anlamına gelmesi ilginç bir benzerliktir) Kendi dünyasal

Page 36: YFA Genç Analiz Ocak

âlemimiz dışında başka dünyalarda yaşama yeteneğine ise,

Nagual’a geçmek denir. Evrenden akan enerjiyi aktığı gibi

görebilmek ve dünya dışı güç alanında yaşamak olarak

tanımlanan Nagual olma durumu, insan biçiminden çıkıp farklı

varlıklara dönüşebilme yeteneğidir. Yaqui kızılderilisi Don

Juan Matus’a göre eski şaman kadim atalardan kalan bu

öğretinin sırları, insanbilimci Carlos Castaneda tarafından bir

kitap diziniyle anlatılmıştır. İlk kitap Don Juan Öğretileri,

sanrılandırıcı bitkilerin kullanımıyla geçilen olağandışı zihin

hallerini ayrıntılı olarak anlatır.

Toltek başkenti olarak kabul edilen Tula'daki en çarpıcı

eserlerden biri, Atlant denilen dev taş heykellerdir. Bunlar

alçak bir piramit platformunda duran, muhtemelen vaktiyle

bir tapınağın çatısını taşımakta olan, yani sütun görevi gören

heykellerdir. 4.6 metre yüksekliğinde, tüylü saç modeli olan

ve mızrak taşıyan bu heykeller, eski Amerika uygarlıklarında

genel bir ilah olan ve bu kentte bazen Toltek hükümdarlarıyla,

bazen de sabahyıldızı özdeşleştirilen Quetzalcoatl'ı(tüylü

yılan) temsil eder. Bu ad, Toltekler ve Aztekler'de ‘sakallı

Page 37: YFA Genç Analiz Ocak

yılan’ anlamına gelir. Buradaki sütunlardan bazılarına, mimari

örnek ve damgalara, Yucatan'daki Chichen Itza bölgesinde de

rastlanır.

Azteklerin anası Coatlicue, Tula kenti yakınındaYılandağ

(Coatepek) tepesinde bir tapınağı süpürürken gökten bir tüy

topu düşmüş ve onu bağrında saklayınca Huitzilopochtli’ye

hamile kalmıştır.

(Tula kenti için bir not: Astrolojik çembere göre 3 derece boğa

burcu, Krittika denilen bizim Pleiades (Süreyya) diye

tanıdığımız takımyıldıza karşılık gelmektedir ve akrep

burcunun (Vishakha) 3 derecesi ise Sanskrit dilinde Tula diye

adlandırılan bizlerin terazi burcunun kuzey ve güney ucu diye

bildiğimiz noktaya denk gelmektedir.)

Tüylü yılan Quetzalcoatl birçok efsanede yer almış, hatta

İspanyollar kıtayı işgale geldiklerinde Quetzalcoatl ile ilgili

efsanelerden ötürü yerliler bu istilacıları saygı ile

karşılamışlardı.

Page 38: YFA Genç Analiz Ocak

Çin Mitolojisinde de ilginç göksel ve yılan hükümdarlar vardır.

Amerikalı mitoloji uzmanı Joseph Campbell ‘Kahramanın

Sonsuz Yolculuğu’ adlı kitabında ‘Ulu Üçler’ diye adlandırılan

ve M.Ö. yaklaşık 3000 - 2500 yılları arasında yaşadıkları

söylenen üç imparatordan bahsetmektedir. Üçü de bazı

olağanüstü özelliklere sahiptir. Fu Xi "Göksel İmparator" diye

bilinmektedir. Rahme düşüş hikâyesi mucizevî nitelikler

göstermektedir. 12 yıllık bir gebelik döneminden sonra

doğmuştur. İnsan kolları ve öküz başı taşıyan bir yılan

vücuduna sahiptir.

Fu Xi'den sonra insanları onun halefi ‘yersel imparator’ Shen

Nong yönetmeye başlamış. Shen Nong boğa başlı, insan

vücutluymuş. Mucizevî bir ejderin etkisiyle meydana gelmiş.

Bundan utanan annesi, bebeği bir dağ kenarına bırakmış fakat

vahşi hayvanların onu besleyip koruduğunu öğrenince eve

götürmüş. Çin tıbbının temeli de bu imparatora

dayanmaktadır. Shen Nong, yetmiş zehirli bitki ile

panzehirlerini keşfetmiştir. Karnına bir cam dayayıp her

bitkinin sindirilişini oradan izleyebiliyormuş!

Shen Nong'dan sonra Huang Di, yani ‘sarı imparator’

yönetime geçmiştir. ‘sarı imparator’ denmesinin nedeni

şudur: Annesi Chao Tian eyaleti prensinin bir metresiymiş.

Büyük Ayı takımyıldızı çevresinde göz alıcı altın bir ışığa

rastlayınca gebe kalmış.

Page 39: YFA Genç Analiz Ocak

Huang Di'nin de olağanüstü özellikleri vardır. Yetmiş

günlükken konuşmaya başlamış, on bir yaşında tahta çıkmış.

Fakat en ayırt edici özelliği düş görme gücüymüş. Ona " düşler

imparatoru " denmesi daha uygun olurdu! Huang Di, uykuda,

en uzak bölgeleri ziyaret edebilir ve doğaüstü dünyadaki

ölümsüzlerle konuşabilirmiş (Toltek bilgeliğindeki en önemli

bilgilerden birisi de rüyaların başka dünyalara gitmek için

kullanıldığıdır). Tahta çıktıktan sonra tam üç ay süren ve

kalbini denetleme dersi aldığı bir düş görmüş. Bir üç ay daha

süren bir düş gördükten sonra, insanlara ‘öğretme gücü’yle

geri dönmüş. Onlara, doğanın güçlerini kalplerinde

denetlemeyi öğretmiş.

Hermetik Bilgilerde Yılan ve Yedi Irk

Hermetik bilgilere göre fiziksel âlem, süptil âlemin aynasıdır

ve ruhlar bir zaman sonra büyük ışığa doğru çekilirler, onlara

yol gösterilir. Evrende kozmik yasalar işlemektedir.

Hermetizme göre eski insanların kökeni Dünya-dışı’dır.

Hermetika adı verilen bilgilerin, eski Yunanca ve Latince

yazılmış eldeki parçaları bütününe verilen ad; Zümrüt

Tabletler’dir.

Hermes-Thot’un öğretisine ait kimi metinler - İskenderiye

yangınından ve bağnazların ellerinden kurtulabilmiş bilgiler -

bir miktar anlam kaybına uğrasa da,Kilise’nin tüm çabalarına

rağmen Avrupa’da yayılmayı başarmıştır.

Page 40: YFA Genç Analiz Ocak

Hermes’in (Hermes’in Toth ile aynı kişi olduğu söylenir)

Zümrüt tabletlerinin bilgilerine göre; meditasyon ve duaya

yönelen Hermes’e bir ejderha görünmüştür. Anlatılanlar

şöyledir:

Bu suret kanatları gökyüzünü kaplayan, bedeninden her yöne

ışıklar saçan Yüce Ejderha’ydı. Yüce Ejderha, Hermes’e adıyla

seslendi ve ona Dünyanın Gizemi hakkında neden

düşündüğünü sordu. Gördüğü şeyle dehşete kapılan Hermes

ejderhanın önünde kendini yere attı ve kim olduğunu

açıklaması için ona yalvardı. Yüce Varlık, kendisinin

Poimandres, Evrenin Aklı, Yaratıcı Zekâ, her şeyin Mutlak

Hâkimi olduğunu bildirdi.

Bunun ardından Poimandres hemen şekil değiştirir. Durduğu

yerde göz kamaştıran, nabız gibi atan bir Nur vardır. Bu Işık,

bizatihi Yüce Ejderha’nın ruhani doğasıdır. Hermes görkemin

ortasında ‘yükseltilir’ ve maddi evren onun bilincinden silinir.

Hızla koyu bir karanlık çöker ve karanlık genişleyerek Işık’ı

yutar. Her şey sarsılır. Etrafında suya benzer bir töz girdap

halinde döner ve ondan dumana benzeyen bir buhar çıkar.

Etraf dile gelmez iç çekişlerle ve acı haykırışlarla dolar, bu

sesler sanki karanlık tarafından yutulan Işık’tan gelmektedir.

Aklı Hermes’e ışık’ın spiritüel evrenin şekli olduğunu ve dönen

karanlığın onu yutan maddi töz olduğunu söyler.

Page 41: YFA Genç Analiz Ocak

Yine Hermetik bilgilere göre: “Doğanın Semavi İnsan ile

evliliğinden, hepsi iki cinsiyetli, hem erkek hem kadın olan ve

iki ayağı üzerinde duran ve her biri Yedi Yöneticiden birinin

doğasına sahip yedi insan doğurdu. Bunlar, yedi ırk, yedi tür

ve yedi çarktır. Yedi insan bu şekilde yaratılmıştır. Toprak dişil

element ve su eril elementtir; ateş ve esîrden ruhlarını aldılar

ve Doğa insan türünde ve suretinde bedenler yarattı. Ve insan

Yüce Ejderha’nın Hayat ve Işık’ını aldı. Ruhu Hayat’tan ve Aklı

Işık’tan yapıldı. İçinde ölümsüzlük olan ama ölümlülükten de

pay alan bütün bu birleşik yaratıklar, bir süre bu hal içinde

devam etti. Kendilerinden kendilerini yarattılar, çünkü onlar

hem dişi hem erkekti. Fakat dönemin sonunda Kaderin

düğümü Tanrı tarafından çözüldü ve her şey serbestleşti. Ve

Tanrı bunu söylediğinde, Takdiri İlahi Yedi Yöneticinin

yardımıyla cinsiyetleri bir araya getirdi, onları birbirine

karıştırdı, kuşakları yarattı ve her şey kendi türüne göre

çoğaldı. Bedeni severek bağlanma hatasına düşenler ölüme

ait şeyleri hissederek ve onlardan acı duyarak karanlıkta

dolaştı, fakat bedenin ruhun tabutundan başka bir şey

olmadığını kavrayanlar ölümsüzlüğe yükseldi.”

(Hermes’in Zümrüt Tabletlerinin, yani Toth’un Ölüler

Kitabı’nın masonların elinde olduğu iddia ediliyor. 33 sayısı

Masonlukta, üstatlığı temsil eder. Alcyone, Pleiades’teki en

parlak yıldızdır ve böylece Alcyone 33 derecedir – mistik

temel rakam. Master ikiye bölününce Ma / Ster olur ve anlamı

Page 42: YFA Genç Analiz Ocak

Ana Yıldız (Mother Star) demektir. Böylece Alcyone Ana

Yıldızın sayısıdır – 33 derece)

Bu kadar çok yılan sembolü ve tanrısının özellikle insanın

yaratılışı ve bilgeliği ile ilgili mitlerde yer alması sadece

tesadüf olabilir mi?

Medusa, gözlerine bakanı taşa çevirdiğine inanılan yılan saçlı,

keskin dişli, dişi canavardır. Perseus, Medusa’nın başını

kestiğinde Poseidon'dan olan çocukları Pegasus ve Chrysaor

dışarı fırlamıştır. Kandamlaları Libya çöllerinde birer yılana

dönüşmüşlerdir. Daha sonraları bu yılanlardan biri Mopsus'u

öldürmüştür.

Bütün yaratılış efsanelerinde ve kutsal kitaplarda göklerden

inen yılan biçimli tanrıların üstün özellikleri vardır. Yılan

tanrılar yeryüzündeki insanlara, bilginin yolunu, teknolojiyi,

inşaatçılığı, alfabeyi, astronomiyi öğretmiş, hatta tufandan

kurtarmıştır. Bu yılan tanrıların mitsel hikâyelerinin hemen

hepsinde, gökten inen bir ışıkla gebe kalan dünyalı dişilerden

bahseder.

Yılan Tanrılarla Pleiades Bağlantısı

Bütün eski efsanelerdeki mitsel yılanlar, göklerle bağlantılıdır

ve uzaydan gelip uygarlık kuran (Extra-terrestrial) varlıklardır.

Atlantis’teki yıldızlararası yılanlardan bazılarının Pleiades’ten

geldiği söylenir. Bu androjen (çift cinsiyetli) yılanlar,

Page 43: YFA Genç Analiz Ocak

kutsanmış yedili diye bilinir (Yılan söz konusu olduğunda ilginç

bir şekilde yedi sayısı gündemdedir).

Pleiades’lilerin insanoğlunun zihnine kıvılcım aşılamak için

dünyaya yolculuk yapmış oldukları iddia edilir. Bu konuda

özellikle Cherokee yerlilerin kayıtlarında bulunan söylemler

anlamlıdır.

Pleiades görevlilerin yeryüzü üzerinde İnsan topluluğu ile

eşleştikleri ve onların soyunun Atlantis’te devam ettiği

söylenir. Benzer bir şekilde Yunanlı tarihçi Diodorus; Pleiadesli

yedi kız kardeşten ikisi olan Celoene ve Alcyone’un, Atlantis

kralı Poseidon ile çiftleştiği ve onların çocuklarının da Atlantis

sakinleri olduklarını anlatmıştır.

Pleiades yıldız sistemi, Ülker, Süreyya, Pervin olarak da anılır.

Bir açık yıldız kümesidir. Boğa takımyıldızında (Taurus)

bulunur.Ülker'in görünen yıldızları Yedi Kızkardeşler olarak da

bilinir. Güneş sistemimiz her 25.860 yılda bir Pleiades

çevresinde bir tur dönmektedir. Pleiades üzerinde yapılan

astronomi çalışmalarına göre Güneş sistemimiz ve başka

birtakım sistemler, Pleiades sisteminin bir parçasıdır.

Bu sistemin döngüsüne göre on binlerce yıl Galaktik gece

denilen karanlık çağı yaşadığımız, 2000 yıl kadar da ışık çağını

yaşayacağımız iddia ediliyor. Bazı bilim adamları tarafından

kıyamet zamanı ya da Maya takvimindeki zamanın sonu diye

Page 44: YFA Genç Analiz Ocak

tanımlanan döneme girmek üzere olduğumuz söylenmektedir

Foton kuşağı diye adlandırılan bu iddialara göre; bu süreç

2012 yılında başlayacak ve dünyamız büyük bir enerji

kuşağının içine girecek ve uyanış çağı başlayacaktır. Bir önceki

foton çağı döneminin Atlantis zamanına rastladığı iddia

edilmektedir. Işık bölgesine geçiş sırasında tüm teknolojinin

duracağı, buna karşın insanların özel yetenekler kazanacağı,

DNA sarmalının değişerek, uyuyan hurda genlerin devreye

gireceği iddia edilmektedir.

Yıldız aktivasyonu, Güneş Sistemimizin Pleiades (Alcyone

yıldızı), Sirius, Arcturus, Orion ve Andromeda ile aynı sıraya

dizilmesi ile başlayacaktır. Bu kuşağa girildiğinde, şu anda

bulunduğumuz 3. boyuttan 5. boyuta yükseleceğimiz iddia

edilmektedir.

Bütün kültürler boyunca tarih şiir ve mitolojide kozmik

objelerden en çok vurgulanan Pleiades:

Yedi Kızkardeşler, Krittika, Kimah, Güvercinlerin Sürüsü,

Tavuklar, Bahar Bakireleri, Denizcinin Yıldızları ve Atlantisli

Kızkardeşler gibi isimler; Pleiades’in görünür yedi yıldızlarının

adlarıdır. Pleiades, Kuzey Amerika’daki Sibirya’daki ve

Avustralya’daki insanlar tarafından Yedi Kızkardeşler olarak

bilinir ve bu onların 40.000 yıl daha önceden anlatıldığı

demektir.

Page 45: YFA Genç Analiz Ocak

M.Ö. 2357 yılı Çin yargılarında beliren astronomik edebiyatta

adı ilk geçen yıldızlar arasında Pleiades görünmektedir.

Alcyone, ilkbahar gündönümüne en yakın olmasıyla en parlak

yıldızdır.

Yaklaşık 25.900 yıllık uzun dönem dönüşü için Pleiades Yüce

Yılı, onları yılı başlatma konusuna kadar yükseltmiştir.

Giza Büyük Piramidinin yedi odasının bu yedi kız kardeşleri

anımsattığını, 19.Yüzyılın sonlarında Profesör Charles Piazzi

Smyth önermiştir. Büyük Piramidin bitirilme tarihi, kış

gündönümünün gece ortasında Pleiades, Alcyone ile tam aynı

çizgide bu piramidin boylamı üzerinde yayıldığı dönemdir.

Alcyone, Araplar tarafından Al Wasat, yani merkezi olan ve

Babilliler tarafından ise Temennu, yani kuruluş taşı olarak

adlandırılmaktaydı. Musevilerin kutsal şehri Sion- Zion ismi,

sadece tesadüf müdür? Mezo-Amerikanın Mayaları,

uygarlıklarının tohum yatağı ve ışığın kodlarını çocuğuna

veren kozmik yıldız ana olduğu için Pleiadesi cranary (anlamı

Page 46: YFA Genç Analiz Ocak

yüksek nitelikte tohum üreten bölge) diye

adlandırmaktaydılar. 10 Merovenjler, ( Troyanın Kralı Priamın

oğlu) Prens Paris’ten sonra Parisi kurdular ve kente onun adını

verdiler. İlyada’daki Elektra (Pleiades takımyıldızındaki 7 kız

kardeşten biri) Troya soyunu kuran Dardanosun anasıydı (bir

başka Pleiades bağlantısı).

Gizemli Yılan Bilgeliğinin kaynağı gerçekten Pleiades midir

emin olmak çok zor. Bilim kabul etmeden söylenenler

iddiadan ve düşlerden ibaret olacak. Pleiades yıldız sisteminin

evrensel mirasın odağı olduğu konusunda efsaneler, mitler ve

kutsal kaynaklardaki şifreli ifadelerin bu kadar benzer olması

şaşırtıcıdır. Yılan sembolünün bilgelik ve aydınlanma ile ilişkisi,

ustalığı ve İlahi bilgiyi bu kadar içermesi, yıldızlarla bağlantısı

araştırmaya, düşünmeye gerçekten değer kanımca…

Günümüzde yerleşik bir kabul haline gelmiş olan,yılanın,

kundalininin sembolü olarak kullanılmış olduğu inancı

ezoterizmle ilgi duyan birçok kimse için ortak bir sava

dönüşmüştür.Mevcut bakış açısı,aydınlanma yolunda

kundalinin harekete geçirilmesini öncül şart olarak kabul

eder.

Yiğit AKKOCA

[email protected]

Page 47: YFA Genç Analiz Ocak

EM-PĠ-3

Sen … evet evet sen … hani şu mp3 , mp4 ya da müzik çalar özelliği olan telefonun sesini sonuna kadar açan arkadaş. Senden ve senin gibi bir kaç bin tanesinden bahsediyorum . Hayır yani amacın ne ?? “Kendimi sağır ediyorum madem herkes sağır olmalı” falan mı? Yoksa “ Ben seviyorum nooolur sen de sev ve dinle” mi ?? Hayır istemiyorum lütfen kısın o şeylerin sesini. Sadece siz ve kendiniz dinleyin.

Otobüslerde dörtlü koltuğa oturmak bir çeşit işkenceye dönüşür oldu. 3 yanımdan farklı sesler biri pop dinler ; “seni çöpe atacağım poşete yazzıık”, biri rock veya metal dinler o İngilizce zaten anlamıyorum , diğeri de rap dinliyorsa tam oldu. Bazen de şoför eklenir bu şenliğe ; “Çekmediğim dertleeer çile kallmaaadı”. Benim gibi mp3 ü olmayan , ortam sesini dinlemek zorunda kalanlar da acılardan acı beğensin artık. Dört sesin anlamsız , beter , iğrenç karışımı .Hangisini dinlesen şaşır , başına ağrılar girsin ve daha niceleri. Bazen üçünü birden dürtüp otobüsün ortasında çirkefçe bağrınmak istiyorum. Mp3 ü alıp kırayım ya da “söz vallaha bir daha yüksek sesle dinlemem ablaaa” diyene kadar

vermeyeyim geriye. Şoföre de kendimden önce mp3 alayım. (gerçi bilmem kaç tane şoföre almak zor olur ama işin ucunda huzurlu yolculuklar varsa düşünülebilir.) Ama biliyorum ki ben çirkeflik yapsam onlar benden daha çirkef olur. Genel olarak zeytinyağı gibi olup üste çıkma

Page 48: YFA Genç Analiz Ocak

eğilimindeler. “Ne karışııyosun canım a-aa” , “rahat rahat müzik de dinleyemiceez bu ülkede cık cıkkkk” bunlar söyleyecekleri en hafif şeyler olur . Geri kafalılıkla falan da suçlanabilirim “hangi çağda yaşıyoruz yaaa …devir teknoloji devvrii”. Beni geçtim belki de bu olaydan hükümet suçlu tutulur “hükümet yakında bunu da yapmamızı engellicek zaten yoldaşlaar gelin buna bir dur diyelim”.

Tamam tamam mübalağa ediyorum belki ama sizinki de benden aşağı kalır bir abartı değil. Ses seviyesini 30 a vurdurmanın anlamı nedir? Biraz ortamı paylaştığımız insanları da düşünmek gerekmez mi ? Herkes bizim müziğimizi dinlemek zorunda değil , sen onun sevdiği müziği sevmeyebilirsin ve ben kimsenin müziğini dinlemek istemiyorum !! Akıllı ol , adam ol müziğinin sesini kıs kavga çıkmasın , herkesin saçı kafasında kalsın (:

Melike GÜNEŞ

Page 49: YFA Genç Analiz Ocak

Büyük Şehrin Küçük İnsanları

Köyden indim şehire birden döndüm deliye derler ya, bende de aynen öyle İzmir’e geldiğimden beri... Benim gibi liseye kadar yaşamı küçük bir ilçede geçmiş ardından okuldan, işinden veya daha farklı sebeplerden ötürü kendini koskocaman şehrin ortasında bulanlar benim halimi çok iyi bilirler.

Elinde devasaL bavuluyla kendini kocaman şehrin ortasında bulan bu kişilerde iki duygu hakimdir. Birincisi önlerinde keşfedilmeyi bekleyen koskocaman bir şehrin verdiği, özgürlük ve zincirleri kırmışlık hissi.. Sevdiklerini geride bırakarak tek başına ya da

Page 50: YFA Genç Analiz Ocak

sevdiklerinle beraber bu büyük şehirde ayakta kalma mücadelesine dahil olmak içten içe kişiye bir mutluluk verir. Yaşattığı bir diğer duygu ise kişide yarattığı iç burukluğudur. Bugüne kadar yaşadığın yeri arkada bırakmanın yanı sıra, koca şehirde ayakta nasıl kalabileceğinin verdiği panik ve kararsızlık hali. Büyük şehirde doğup büyüyenler ise yaşadığı şehrin kıymetini pek bilmezler ve bizim bu durumumuza pek de anlam veremezler. En basitinden metroya veya vapura binmek onlar için sıradan bir durum iken, bizlere metroya veyahut vapura binmek bile büyük bir zevk verir. Büyük şehre ait insanlar içinde bulundukları şehre sığmazlar ve onunla yetinmeyi bilmezler. Küçük yer insanları ise büyük şehirde yaşayanlar bu memnuniyetsizliğine anlam veremezler. Karşılıklı anlam verememezlik hali mevcuttur. Ayrıca, küçük şehrin insanlarının, büyük şehirle tanışana kadar çarşı diye nitelendirebildikleri ve alışveriş yapabildikleri hepi topu dolaşması sadece on beş dakikasını alan oluşan tek bir mekanı varken, büyük şehre geldiklerinde çarşı diye adlandırabilecekleri yerlerin ucu bucağı yoktur. Aklıma ilk gelen bu sebeplerden dolayı, büyük şehre gözümüzü açmak, küçük şehirden kopup gelen bizim gibi insanlar için Allah’ın büyük bir lütfudur. Gezebileceğin çok fazla yer seçeneğinin olması bizlere mutluluk verir, nereye gideceğim diye tasa duymamıza artık hiç mi hiç gerek kalmaz.

Page 51: YFA Genç Analiz Ocak

İzmirle belli bir yaştan sonra tanışan kendimden ve etrafımdaki kişilerden örnek vermem gerekirse, İzmir’de yaşamaya başladıysan her ruh haline ve görmek istediğin yere göre birçok alternatiflerin vardır. Kafa dağıtmak için kendini Alsancak’taki Kordon’a, İnciraltı veyahut Güzelyalı’ya atabilirsin. Bir şey almak ve yaptığın alışverişin yorgunluğunu küçük bir mola verip en iyi Türk kahvesinin tadına bakarak atmak istediğinde Kemeraltı’na gidebilirsin. İndirim ve taksitleri yakından takip etmek için Karşıyaka ya da Agora, Balçova Kipa akla gelen alışveriş merkezleri aklıma gelen diğer seçenekler. Şirince’de sevdiğinle bir şarap içer, Efes’te tarihe tanık edersin. Vapurla Karşıyaka’ya geçer, bu kez şehrin güzelliğini uzaktan seyredersin. Asansöre çıkar, fotoğraf stüdyosuna gerek kalmaksızın en güzel fotoğrafları kareleyebilirsin.

Page 52: YFA Genç Analiz Ocak

Ve bu bahsettiklerim aklıma ilk gelen ve İzmir’in içinde barındırdığı güzelliklerin sadece bir kaçı. Bunun yanında İstanbul, Ankara ve Bursa gibi birçok büyük şehrin de kendine ait birçok güzelliği var elbette ama ben kendi deneyimlerimden yol çıkarak İzmir’den örnekler vermek ve benim gibi bu şehrin yaşamına sonradan dahil olanların duygularına tercüman olmak istedim. Kısacası küçük şehir insanları büyük şehrin cevherlerini büyük şehir insanlarından çok daha fazla farkındadır. Ve bunları bilerek, her günün hatta her anın tadını çıkararak ve en önemlisi yaşadığı şehrin kıymetini bilerek yaşamlarını sürdürürler.

AYġE NUR EKER

[email protected]

Page 53: YFA Genç Analiz Ocak

Devlet Oyunları (State of Play)

Amerikan Kongresi’nin yakışıklı, soğukkanlı ve

temkinli üyesi Stephen Collins (Ben Affleck), bağlı

olduğu siyasi partinin geleceğini temsil eder. Savunma

harcamalarını denetleyen komitenin başkanlığı gibi

onurlu bir görevi vardır. Yaklaşan başkanlık seçimleri

için partisinde tüm gözler onun üzerine çevrilmiştir.

Onun araştırma asistanının ve metresinin vahşice

öldürülmesi üzerine o güne kadar derinlerde bir yerde

gömülü duran sırlar birer birer ortaya çıkmaya başlar.

Araştırmacı gazeteci McCaffrey’nin bu olaya ilgi

duymasının iki sebebi vardır. Birincisi Collins onun eski

arkadaşıdır, ikinci sebebi ise acımasız editörü

Cameron’dan (Oscar ödüllü Helen Mirren) bu olayı

araştırma görevi almıştır. Gazeteci, katilin kimliği

üzerindeki esrar perdesini kaldırmaya yaklaştıkça

Page 54: YFA Genç Analiz Ocak

ülkenin güç dengelerini sarsacak bir tehdit

oluşturmaya başlar.

Sahte doktorların ve yozlaşmış zengin

politikacıların var olduğu bir kentte çok önemli bir

gerçeği öğrenecektir; milyar dolarlar tehlikeye

girmişse hiç kimsenin sadakati, güvenirliliği, sevgisi ve

hayatı güvence altında değildir.

Yönetmenliğini Kevin Macdonald’ın yaptığı Devlet

Oyunları (State of Play) adlı filmin senaryosu Tony

Gilroy ve Matthew Michael Carnahan ait. Filmin

oyuncu kadrosunda ise Russell Crowe, Rachel

McAdams, Ben Affleck, Helen Mirren ve Jason

Bateman rol alıyor. Filmin türü ise dram, gerilim,

macera, politik ve suç.

Oldukça sürükleyici ve gerilim dolu bir filmdi.

Amerikan devlet yapısı içindeki kirli oyunları göz

önüne seren, para için insanların hayatlarıyla nasıl

oynadıklarının bir belgesi niteliğinde bir film.

İzlerseniz pişman olmayacağınız bir film.

CEREN BAKICI

Page 55: YFA Genç Analiz Ocak

BU YIL HERKESE “EVET”

“ Bana teklif eden bütün erkeklere

„evet‟ diyecektim. En azından bir

kez, hem de hepsine “

Bu satırı okuduğunuzda

muhtemelen kültürümüze çok

uzak bir şeylerden bahsettiğimi

düşüneceksiniz. Oysaki bu bir

kitap ve onun ilk cümlesi. Aslında

kitabın tamamını özetleyen

minicik bir cümle. Yeni bir yılın ilk ayı, bu kitabı paylaşmak

istedim. Böylece kendimize dersler çıkarabiliriz.

Hepimiz, hayatın her evresinde yanımızda olacak, bizi

sahiplenecek bir ruh ararız; eş ruhumuz. Bu Yıl Herkese “

EVET ” adlı kitabın yazarı Maria D. Headley de bizler gibi

ruh eşini uzun süre arayanlardan. Kitap yazarın gerçek

hayatından bir yılın kesiti. Aslında sizden, benden pek de farkı

yok. Ne istediğini bilmeyen kafasında kurduğu tek tip erkek

modeline göre ilişki arayan bir kadının hikayesi. Üniversite

yıllarında 2 arkadaşıyla küçük bir dairede yaşamını sürdüren

yazar, başarısız ilişki denemelerinden bunaldığı bir evrede; bir

sabah uyanıyor ve herkese evet deme kararı alıyor.

Kitabın hikayesine kısaca değinmek gerekirse, yazarın New

York Üniversitesi‟nde sanatla ilgili bir bölümde okurken

yaşadığı bir yılı konu alıyor. Daha çok yazarın ilişkileri

üzerine ilerleyen kitap, aslında insanların ruh halleri üzerine

de güzel bir analiz. Sizi buradan alıp başka başka dünyalara

götürüyor. Ve ne yalan söyleyeyim, bir an sadece bir an “ben

de yapmalıyım” dedirtiyor.

Page 56: YFA Genç Analiz Ocak

Maria, hayır demeye programlı bir makine gibi çalışıyor

adeta. Önüne gelen tüm ilişki tekliflerine kriterlerine uymadığı

için hayır diyor. Ama bir gün çok fazla eleştirel olduğu için

herkese evet deme kararını alıyor. Böylece farklı insanlar

tanımaya ve belki de kim bilir aşık olabileceğini düşünmeye

başlıyor. Bu düşüncesini ev arkadaşlarına açtığı zaman onu

vazgeçirmek için çok uğraşıyorlar. Ama yazar hayatının en asi

döneminde ve aklına koyduğunu yapıyor. Kitapta geçen tüm

ilişkileri anlatmak mümkün değil. Ama birkaç örnek

verilebilir. Her gün kullandığı metroda kendi halinde gösteri

yapan pandomimciyle ayaküstü flörtleşiyor, nefret ettiği alt

komşusu Pierre ile gizli bir ilişki yaşıyor. Ve hatta Pierre‟ i bu

şekilde tanıdıktan sonra onunla arkadaş olmayı bile başarıyor.

Birkaç sokak aşağısında yaşayan evine kızların birinin girip

bir diğerinin çıktığı „köpek adam‟ ile birkaç günlük kusursuz

saatleri paylaşıyor. Kendisini dünya starı sanan bir ayyaşa

yemek ısmarlıyor ve hiç tanımadığı bir adamla atlayıp

otobüse, kendini okyanusun buz gibi sularına bırakıyor.

Bunlar yazarın o yıl hayatına giren adamlardan sadece

birkaç tanesi. Bazıları ise büyük acılar getiriyor. Tam

kendisine göre olduğunu düşündüğü artistin onu yol

ortasından bırakması aslında nişanlı olduğunu öğrenmesiyle,

kalbi bin parçaya bölünüyor. Yıllarca takip ettiği o çok iyi

oyun yazarının gerçek kişiliği onu hayal kırıklığına boğuyor.

Ama yine de pes etmiyor. Bir yılın sonunda tam 12. ay da

aslında uzun zamandır tanıdığı ama evli bir senarist olduğu

için evet yılına dahil etmediği adamla otel odasında buluyor.

Sanırım bundan sonrasını en iyi onun cümleleri anlatır;

“ Senarist uyurken, ben de yanına kıvrıldım ve şehrin

gürültüsünü dinledim: Tepeden geçen bir helikopter, korna

çalan taksiler, havlayan köpekler ve birbirlerine iyi geceler

Page 57: YFA Genç Analiz Ocak

dileyen insanlar. Pierre‟in elektrik süpürgesini çalıştırdığını

ve Tamirci‟nin zilime bastığını duydum. Boksör, o berbat

hikayemizi insanlara anlatıyor; Prensler kendi başarılarıyla

övünüyorlardı. Baler, yürüyerek uzaklaşıyor, Balo

Kraliçesinin nefesini duyuyordum. Louie‟yi, „chuppa, chuppa‟

diye şarkı söylerken dinledim, sanki bir aşk şarkısıymış gibi.

Harika Kadın, bana beni öpeceğini söylüyor; Artist Çin

yemeği siparişi veriyordu. Pandomimcinin, parmaklarıyla

havayı kesişini izledim. Köpek Adam, suyun altında nefes

alıyordu. Karşılaştığım her adamı, bir hayaletler korosuymuş

gibi dinledim ve hayatımın sonuna kadar benimle

kalacaklarını anladım. “

“ New York‟ta saat sabahın 3‟üydü ve bir otel odasında,

evleneceğim adamın kollarında uyanık bir şekilde yatıyordum.

O zamanlar bunu bilmiyordum. Bir süre daha bilmeyecektim.

Ama önemli değildi. O gece, asla hayal etmediğim bir şeyin

başlangıcıydı; hatta bütün zamanımı onu hayal ederek

geçirmiş olsam ve siz kendi mutlu sonumu yazacağımı

düşünmüş olsanız bile. Bunu yazamazdım. Aşk, her zaman

olduğu gibi bir mucizeydi çünkü. Senarist‟e baktım. Gözleri

kapalıydı ve gülümsüyordu. New York‟un gürültüsü etrafımızı

sarıyordu. Gözlerimi kapadım ve New York‟un ninnisini

dinleyerek uykuya daldım “

Maria, hiç beklemediği bir anda uzun süredir aradığı ruh

eşini buldu. Bunun için çıktığı yol çokça cesaret isterdi ama o

başardı. Umarım denemekten korkmamız gerektiğini bir kez

daha hatırlatabilmişimdir. Herkese güzel bir yıl diliyorum.

Bazen “EVET” demekten korkmayın.

BURÇĠN TOKSÖZ [email protected]