310
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği Doktora Tezi Pelin TURAK FEYMİ Ankara-2004

YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ

Bursa Örneği

Doktora Tezi

Pelin TURAK FEYMİ

Ankara-2004

Page 2: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ

Bursa Örneği

Doktora Tezi

Pelin TURAK FEYMİ

Tez Danışmanı

Prof.Dr. M. Aytül KASAPOĞLU

Ankara-2004

Page 3: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

T.C.

ANKARA ÜNİVERSİTESİ

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

SOSYOLOJİ ANABİLİM DALI

YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ

Bursa Örneği

Doktora Tezi

Tez Danışmanı: Prof.Dr. M. Aytül KASAPOĞLU

Tez Jüri Üyeleri

Adı ve Soyadı İmzası

Prof.Dr. M.Aytül KASAPOĞLU ………………………

Prof.Dr. Mehmet ECEVİT ………………………

Prof.Dr. Yıldız ECEVİT ………………………

Doç.Dr. Erol DEMİR ………………………

Yrd.Doç.Dr. Nilay Çabuk ………………………

Tez Sınav Tarihi: 18 EKİM 2004

Page 4: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

İÇİNDEKİLER

Sayfa No ÖNSÖZ.................................................................... i

İÇİNDEKİLER.......................................................... ii

TABLOLAR LİSTESİ................................................. iv

BÖLÜM 1. GİRİŞ ve KAVRAMSAL ÇERÇEVE............. 1

1.1.Problem.............................................................. 55

1.2.Amaç.................................................................. 68

1.3.Önem ve Sınırlılıklar............................................ 69

1.4.Yaklaşım ve Sayıltılar........................................... 72

BÖLÜM 2. METODOLOJİ........................................... 88

2.1.Araştırmada Kullanılan Teknikler........................... 91

2.2.Evren ve Örneklem................................................ 95

2.2.1.Bursa’nın Sosyo-Demografik ve Ekonomik Yapısı................................................. 97

BÖLÜM 3. BULGULAR VE TARTIŞMA......................... 106

3.1.Sosyo-Demografik Arka Plan.................................. 108

3.2.Yaşam Biçimi, Kentteki Sosyal Yaşama Katılma ve Kendini Değerlendirme........................................... 123

3.3.Çalışma Yaşamı, Reel ve Yan Tüm Gelirler, Tüketim Alışkanlıkları ve Yaşamı İdame Etme Yolları.. 144

3.4.Yoksulluk ve Emek Statüsündekilerin Kendi Yoksullukları Üzerine Değerlendirmeleri.................... 190

3.5.Siyasal Katılım ve Haklar......................................... 225

3.6.Kendini Güçsüz Hissetme........................................ 227

3.7.Biz ve Ötekiler......................................................... 230

3.8.Yoksulluk............................................................... 233

BÖLÜM 4. SONUÇ VE ÖNERİLER................................ 238

ÖZET.......................................................................... 270

SUMMARY.................................................................. 273

Page 5: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

EKLER

1.Görüşme Formu..................................................... 276

2.Bursa Yıldırım İlçesi’ndeki Yoksul Alanların Haritaları……………………………………………………..... 289

KAYNAKÇA................................................................. 296

iii

Page 6: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

TABLOLAR LİSTESİ Sayfa NoTablo 1 Hane Gruplarının Dağılımı................................ 108 Tablo 2 Belirlenen Risk Grubu’nun Dağılımı................... 109 Tablo 3 Çalışma Grubu’nun Dağılımı.............................. 109 Tablo 4 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının Eşinin Çalışma Durumu............................................... 110 Tablo 5 Enformel Sektörde Çalışanların İş Kollarının Dağılımı............................................................ 112 Tablo 6a Hanede Yaşayan Kişi Sayısı............................... 113 Tablo 6b Çalışma Grubu’na Göre Hanehalkı Sayısının Dağılımı........................................................... 114 Tablo 7 Çalışma Grubu’na Göre Ailenin Sahip Olduğu Çocuk Sayısı...................................................... 115 Tablo 8 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Yaş Dağılımları......................................................... 116 Tablo 9 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Eğitim Düzeyinin Dağılımı............................................. 117 Tablo 10 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Aslen Nereli Olduklarının Dağılımı............................. 119 Tablo 11 Çalışma Grubu’na GöreKatılımcıların Göç Etme Nedenlerinin Dağılımı...................................... 120 Tablo 12 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Bursa’da Yaşama Sürelerinin Dağılımı............................ 122 Tablo 13 Çalışma Grubu’na Göre Oturulan Evin Tipinin Dağılımı.......................................................... 125 Tablo 14 Çalışma Grubu’na Göre Evin Tapu Durumunun Dağılımı.......................................................... 126 Tablo 15 Sahip Olunan Dayanıklı Tüketim Malları............ 129 Tablo 16 Evdeki Dayanıklı Tüketim Mallarının Kullanım Süreleri........................................................... 130 Tablo 17 Sahip Olunan Dayanıklı Tüketim Mallarının Kaçıncı El Oldukları......................................... 130 Tablo 18 Çalışma Grubu’na Göre Herhangi bir Sosyal Güvenceye Sahip Olma Durumunun Dağılımı.... 132 Tablo 19 Çalışma Grubu’na Göre Hastalık Karşısında Tutunulan Tavrın Dağılımı............................... 134 Tablo 20 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının Uzun Süredir Kendini Nasıl Hissettiği, Moralinin Nasıl Olduğunun Dağılımı............................... 140 Tablo 21 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının Moralinin Bozuk Olma Nedenlerinin Dağılımı..................... 141 Tablo 22a Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının İçinde Bulunduğu Durumu En İyi Anlatan İfadesinin Dağılımı........................................................ 142 Tablo 22b Cinsiyete Göre Göre Katılımcının İçinde Bulunduğu Durumu En İyi Anlatan İfadesinin Dağılımı........................................ 143 Tablo 23 Çalışma Grubu’na Göre Hanede Çalışan Kişi Sayısının Dağılımı........................................... 146 Tablo 24 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Çalışma Sürelerinin Dağılımı......................................... 147

iv

Page 7: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 25 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının Günde Kaç Saat Çalıştığının Dağılımı............................ 148 Tablo 26 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının Şu Anda Yaptığı İşi Nasıl Bulduğunun Dağılımı............... 149 Tablo 27 Katılımcının Aylık Ücreti................................... 150 Tablo 28 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının İşsizlik Süresinin Dağılımı........................................... 151 Tablo 29 Çalışma Grubu’na Göre En Son Yapılan İşin Bırakılma Nedeni............................................. 152 Tablo 30 Yapılan İşe Başlandığında Sermaye İhtiyacı........ 154 Tablo 31 Çalışma Grubu’na Göre Kadının Çalışması Konusunda Kararın Kim Tarafından Alındığı....... 156 Tablo 32 Çalışma Grubu’na Göre Ailenin Ekonomik Durumu İyi Olduğunda da Kadının Çalışma İsteğinin Dağılımı............................................. 157 Tablo 33a Hanenin Toplam Gelirinin Dağılımı.................. 159 Tablo 33b Çalışma Grubu’na Göre Hanenin Toplam Gelirinin Dağılımı........................................... 160 Tablo 33c Çalışma Grubu’na Göre Hanenin Yan Gelirlerinin Dağılımı........................................................ 162 Tablo 34a Çalışma Grubu’na Göre Alınan Sosyal Yardımın Dağılımı......................................................... 163 Tablo 34b Çalışma Grubu’na GöreAlınan Sosyal Yardımın Türünün Dağılımı........................................... 164 Tablo 35 Çalışma Grubu’na Göre Memleketten Gelen Erzak Yardımının Dağılımı................................ 165 Tablo 36 Evde Hazırlanan Gıda Maddeleri........................ 167 Tablo 37 Son Beş Yılda Ekonomik Güçlük Nedeniyle Çekilen Zorluklar......................................................... 169 Tablo 38 Borçlanılan Yerler ve Miktarları......................... 170 Tablo 39 Son Beş Yıl İçerisinde Yaşanan Sorunlar............ 173 Tablo 40a Aylık Olarak Toplam Hane Bütçesinden Belli Kalemlere Harcanan Miktar............................. 174 Tablo 40b Yıllık Olarak Toplam Hane Bütçesinden Belli Kalemlere Harcanan Miktar............................. 177 Tablo 41 Çalışma Grubu’na Göre Ekonomik Güçlük Nedeniyle Beslenme İhtiyacından Yapılan Tasarrufun Dağılımı......................................... 179 Tablo 42a Alınan Gıda Maddelerinin Türü ve Alınma Sıklıkları........................................................ 180 Tablo 42b Alınan Gıda Maddelerinin Tüketilme Sıklığı....... 181 Tablo 43a Günlük Ekmek Tüketimi................................. 182 Tablo 43b Ekmeğin Nereden Alındığı............................... 182 Tablo 44a Temizlik Maddelerinin Nasıl Alındığı................. 183 Tablo 44b Temizlik Maddelerinin Nasıl Alındığı................. 183 Tablo 45 Alışveriş Yapılan Yerler ve Yapılma Sıklığı........... 184 Tablo 46 Harcamaların Yapılış Şekilleri............................ 185 Tablo 47 Hanenin Tüm Üyelerinin İhtiyaçlarının Ne Ölçüde Karşılandığı.......................................... 186 Tablo 48 Alışveriş Yapılırken Sergilenen Davranış Kalıpları.......................................................... 188

v

Page 8: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 49 Çalışma Grubu’na Göre Geçen Bir Yıl İçerisinde Hanenin Toplam Gelirindeki Değişimim Dağılımı........................................................... 191 Tablo 50 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Ekonomik Durumlarını Değerlendirmelerinin Dağılımı........................................................... 193 Tablo 51a Çalışma Grubu’na Göre Çevreleriyle Kendi Yaşantılarını Kıyasladıklarında Kendilerini Nasıl Değerlendirdiklerinin Dağılımı......................... 194 Tablo 51b Çalışma Grubu’na Göre Toplumun Genel Durumuyla Kendi Durumlarını Kıyaslamalarının Dağılımı......................................................... 195 Tablo 52 Çalışma Grubu’na Göre Daha İyi Bir Seviyede Yaşayabilmek İçin Arzu Edilen Hanenin Toplam Gelirinin Dağılımı............................................ 196 Tablo 53 Çalışma Grubu’na Göre Daha İyi Bir Seviyede Yaşamak İçin Gerekenlerin Dağılımı.................. 197 Tablo 54 Çalışma Grubu’na Göre Toplumda İnsanların Neye Göre Sınıflandırıldığının Dağılımı............... 199 Tablo 55a Çalışma Grubu’na Göre Kendilerini Şuanda Yoksul Hissetme Durumlarının Dağılımı........... 201 Tablo 55b Cinsiyete Göre Kendilerini Şuanda Yoksul Hissetme Durumlarının Dağılımı........... 202 Tablo 56a Çalışma Grubu’na Göre Kendilerini Ne kadar Süredir Yoksul Hissettiklerinin Dağılımı........... 203 Tablo 56b Cinsiyete Göre Kendilerini Ne kadar Süredir Yoksul Hissettiklerinin Dağılımı........... 204 Tablo 57 Çalışma Grubu’na Göre Özellikle Yoksul Hissedilen Anların Dağılımı............................... 205 Tablo 58a Çalışma Grubu’na Göre Toplumun Ne Kadarının Yoksul Olduğunun Değerlendirilmesinin Dağılımı........................................................ 206 Tablo 58b Cinsiyete Göre Toplumun Ne Kadarının Yoksul Olduğunun Değerlendirilmesinin Dağılımı....... 207 Tablo 58c Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Kendilerini, İfade Ettikleri Yoksulluk Oranının Neresinde Gördüklerinin Dağılımı................................... 208 Tablo 58d Cinsiyete Göre Katılımcıların Kendilerini, İfade Ettikleri Yoksulluk Oranının Neresinde Gördüklerinin Dağılımı................................... 209 Tablo 59a Çalışma Grubu’na Göre Yoksulluğun Nasıl Tanımlandığının Dağılımı................................ 211 Tablo 59b Cinsiyete Göre Yoksulluğun Nasıl Tanımlandığının Dağılımı........................................................ 212 Tablo 60a Yoksulluğun Nedenleri................................... 213 Tablo 60b Çalışma Grubu’na Göre Yoksulluğun En Önemli Nedeninin Dağılımı......................................... 214 Tablo 60c Cinsiyete Göre Yoksulluğun En Önemli Nedeninin Dağılımı......................................................... 215 Tablo 61 Çalışma Grubu’na Göre Yoksul Olduklarını Söyleyenlerin, Yoksulluktan Kurtulmak İçin Gösterdikleri Çabanın Dağılımı.......................... 216

vi

Page 9: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 62a Çalışma Grubu’na Göre Yoksul İnsanların Yoksulluktan Kurtulması İçin Yapılması Gerekenlerin Dağılımı..................................... 218 Tablo 62b Cinsiyete Göre Yoksul İnsanların Yoksulluktan Kurtulması İçin Yapılması Gerekenlerin Dağılımı........................................................ 219 Tablo 63 Çalışma Grubu’na Göre Ele Yüklü Bir Miktar Para Geçse Yapılmak İstenenlerin Dağılımı........ 220 Tablo 64 Çalışma Grubu’na Göre Şuanda Hanenin En Önemli Probleminin Dağılımı............................. 223 Tablo 65 Kentli Yoksul Modeli............................................ 269

vii

Page 10: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

BÖLÜM 3. BULGULAR VE TARTIŞMA

Bursa ili ve önemli nüfus yoğunluğu olan üç büyük merkez

ilçenin sosyo-demografik ve ekonomik yapılarından yola çıkılarak, alt

yapı hizmetlerinin tamamlanmamış ve kaçak yapılaşmanın yoğun

olduğu Yıldırım İlçesi’nde alan araştırması gerçekleştirilmiştir.

Araştırmanın amaçları doğrultusunda belirlenen 33 mahalle içerisinden

amaçlı örnekleme (Purposive Sampling) ile 11 mahalle seçilmiştir. Bu 11

mahallenin seçiminde Yıldırım İlçe Kaymakamlığı ve Yıldırım İlçesi

Belediyesi’nde araştırmanın amaçları ve hedef kitlesi üzerine yapılan

görüşmeler sonucundaki yönlendirmeler ve bilgilendirmeler etkili

olmuştur. Daha sonra yine araştırmanın amaç ve sınırlılıkları

doğrultusunda bu 11 mahalle muhtarlıklarından alınan bilgiler

vasıtasıyla amaçlı örnekleme ile seçilen 100 hane üzerinden araştırma

yürütülmüştür (Seçilen bölge ve mahalleler hakkında ayrıntılı bilgi

“Evren ve Örneklem” alt başlığı altında sunulmuştur).

Araştırmanın analiz birimi hanehalkı olarak belirlenmiştir. Bu

hanehalklarının çekirdek aileden oluşmasına ve aile bireylerinin

çalışmalarını engelleyecek önemli bir hastalık ve engellerinin

olmamasına özellikle dikkat edilmiştir. Araştırmada nitel (quantitative)

ve nicel (qualitative) teknikler birlikte kullanılmıştır.

İlk olarak, seçilen 100 hanede yarı yapılandırılmış (semi-

structural) görüşme formu uygulanmıştır. Görüşmeler aile reisleri

olarak, 50 hanede erkeklerle ve 50 hanede kadınlarla yapılmıştır. Farklı

hane yapılarını yansıtması açısından araştırma amacı doğrultusunda

haneler, ‘eşlerden ikisi de çalışan’, ‘eşlerden sadece biri çalışan’ ve

‘eşlerden hiçbiri çalışmayan’ olarak üç gruba ayrılmıştır. Araştırmada

risk grubu olarak ele alınan emek statüleri içerisinde düz memurlar,

Page 11: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

düz işçiler ve enformel sektör çalışanlarının yanı sıra işsizler ve ev

kadınları belirlenmiştir. Analizler yapılırken, bu emek statüsündekiler

ile belirlenen üç hane gurubu ilişkilendirilmiş ve araştırma verileri bu

şekilde sunulmuştur. Yeni oluşturulan bu gruba, ‘Çalışma Grubu’ adı

verilmiştir

Analiz edilen veriler araştırma amaçları doğrultusunda dört başlık

altında sunulmuştur: “Sosyo-demografik Arka Plan”, “Yaşam Biçimi,

Kentteki Sosyal Yaşama Katılma ve Kendini Değerlendirme”, “Çalışma

Hayatı, Reel ve Yan Tüm Gelirler, Tüketim Alışkanlıkları ve Yaşamı

İdame Etme Yolları” ve “Yoksulluk ve Emek Statüsündekilerin Kendi

Yoksunlukları Üzerine Değerlendirmeleri’”.

Araştırmanın ikinci adımı olarak, görüşmeler sonucunda, elde

edilen verilerin analizinden sonra, ortaya çıkan ve çıkmayan belli

noktaların sorgulanması amacıyla tekrar alana çıkılmıştır. Nitel

araştırma tekniklerinin kullanıldığı bu ikinci aşamada, daha önce

görüşme yapılan haneler arasından rasgele seçilen 14 haneden,

dokuz kadın ve beş erkek ile derinlemesine görüşmeler (in-dept

interview) yapılmıştır. Daha sonra derinlemesine görüşme yapılan 14

kişi bir araya getirilerek grup görüşmesi yapılmıştır. Araştırmanın

başından sonuna kadar yapılan gözlemler de, verilerin yorumlanması

aşamasında etkili olmuştur. Araştırmanın bu ikinci aşamasından elde

edilen veriler de şu dört başlık altında sunulmuştur: “Siyasal Katılım ve

Haklar”, “Kendini Güçsüz Hissetme”, “Biz ve Ötekiler” ve

“Yoksulluk”.

Nicel araştırma analizlerinin sunumundan sonra, buradaki

sonuçlarla ilişkilendirilip tartışılarak ele alınan, nitel araştırma analiz

sonuçları sunulmuştur.

107

Page 12: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

3.1. Sosyo-Demografik Arka Plan

Sosyo-demografik verilerin analizine geçmeden önce ‘Çalışma

Grubu’nu oluşturan yapıyı sergilemek faydalı olacaktır. Bilindiği üzere

araştırmada analiz birimi olarak hanehalkı alınmıştır. Tablo 1’de

görüldüğü üzere haneler “eşlerden sadece birinin çalıştığı” , “ailede her

iki eşin de çalıştığı” ve “eşlerden hiçbirinin çalışmadığı” olmak üzere

üç grupta ele alınmıştır. Bu gruplandırma çalışıp çalışmama durumu

temel alınarak yapılmıştır.

Tablo 1 Hane Gruplarının Dağılımı

S=100 %

Ailede eşlerin ikisi de çalışan 23 Ailede eşlerden sadece biri çalışan 61 Ailede eşlerden hiçbiri çalışmayan 16

TOPLAM

100

Bu gruplar içerisinde çalışanların çalışma durumlarına

görüşmeler yapılırken özellikle dikkat edilmiştir. Yoksulluktan en çok

etkilenenler arasından araştırmada ‘risk grubu’ olarak belirlenen,

çalışan kesim düz memur, düz işçi, enformel sektör çalışanı olan emek

statülerinden oluşurken; çalışmayan kesim ise, ev kadınları ve en az iki

yıldır işsiz olan kişilerdir. Bu özellikler hanede her iki eşte de

aranmıştır. Aşağıda Tablo 2’de de görüldüğü gibi belirlenen risk grubu,

çalışan kesimin yoğun olduğu bir gruptur. Çalışmayan kesim ise,

çalışma potansiyeli yüksek olan kesimdir.

108

Page 13: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 2 Belirlenen Risk Grubu’nun (Emek Kategorileri) Dağılımı

S=100

%

Düz İşçi 25 Düz Memur 20 Enformel sektör 25 İşsiz 20 Ev kadını 10

TOPLAM 100

Hane grupları ve risk grubu ilişkilendirilerek oluşturulan ve

analizlerin yapılmasında bütünlük ve netlik sağlayan ’Çalışma

Grubu’nun kategorileri Tablo 3’te görülmektedir. Bu kategoriler

belirlenirken görüşme yapılan katılımcıların iş durumları temel alınmış

ve buna göre hanede çalışan eş sayısıyla eşleştirilerek

oluşturulmuştur.

Tablo 3 Çalışma Gurubu’nun Dağılımı (Emek Kategorilerinin Hane Gruplarıyla Birlikte Sunumu)

S=100

%

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane 18

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 7

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane 12

Düz memur olup, eşi de çalışan hane 8

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane 17

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane 8

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane 9

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane 11

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane 5

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane 5

TOPLAM

100

Görüşme yapılan katılımcılarının eşlerinin çalışma durumları

Tablo 4’te görülmektedir. Araştırmanın sınırlılıklarına uygun olarak

109

Page 14: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

katılımcıların eşleri de risk grubu olarak belirlenen emek kategorileri

içerisinde yer almışlardır.

Tablo 4 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının Eşinin Çalışma Durumu Katılımcının Eşinin Çalışma Durumu

TOPLAM

Çalışma Grubu

Ev kadını İşsiz Memur İşçi Enformel sektör çal.

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

29

42

29

7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

72

28

18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

63

37

8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

83

17

12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

63

37

8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

77

23

17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

56

44

9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

82

18

11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

100

5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

100

5 100

TOPLAM %

45

18

7

13

17

100

X2 =189,689 Std.S.=45 p<0,000

Genel olarak Çalışma Grubu’na göre eşlerin çalışma durumlarının

dağılımı incelendiğinde: Düz işçi olan katılımcıların çalışan eşlerinin

de çoğunlukla işçi oldukları, bunları memur ve enformel sektör

çalışanlarının izlediği; düz memur olan katılımcıların çalışan eşlerinin

önemli bir bölümünün de memur, diğerlerinin enformel sektör çalışanı

olduğu; enformel sektörde çalışan katılımcıların eşlerinin ise,

110

Page 15: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

çoğunlukla işçi olmakla beraber yine enformel sektör çalışanı olduğu

görülmektedir. Katılımcılardan işsiz olanların eşleri ise, işçi ve enformel

sektör çalışanlarıdır. Ev kadını olan katılımcılardan eşleri çalışanların

ise hepsi enformel sektör kategorisinde yer almaktadır. Hanede tek eşin

çalıştığı tüm kategorilerde, eşlerin büyük bir bölümü ev kadını, düşük

bir oranı da işsizdir.

Ortaya çıkan bu tabloda, katılımcıların ve eşlerinin çalışma

durumlarının birbirleriyle büyük oranda örtüşmesi nedeniyle, bu

hanelerden bahsederken emek kategorilerine göre adlandırmada bir

sakınca olmayacağı düşünülmüştür. Tüm hanelerde ağırlığını

hissettiren ise, enformel sektör çalışanlarıdır. Hangi emek kategorisinde

olursa olsun, eşlerden birinin büyük ölçüde enformel sektörde

çalışması, araştırma sürecinde yoksulluğun ele alındığı bütün yaşam

alanlarında göz önüne alınması gereken bir önemli bir faktör olmuştur.

Katılımcılardan düz memur ve düz işçi olanlardan kasıt işyerinde

hiçbir unvanı ve becerisi olmayan, vasıfsız kişiler olduğudur. Bu

kategorilerin kimleri ifade ettiği, Yaklaşım ve Sayıltılar alt başlığında

tanımlanmıştır. Diğer bir çalışan kategorisi enformel sektör çalışanıdır.

Bu ifade birçok iş koluna atıfta bulunmaktadır ya da ele alınışına göre

belli iş kollarını betimlemektedir. Araştırmada görüşme yapılan kişilerin

%25’i enformel sektörde çalışmaktadır. Ayrıca tüm katılımcılar

içerisinde eşi enformel sektör çalışanı olan bulunmaktadır. Bu

araştırmada enformel sektör içerisinde yer alan iş kolları aşağıda Tablo

5’te görülmektedir. Bunlar içerisinde gündelikçiler, inşaat işçileri ve

seyyar satıcılar dikkati çekmektedir. Bu da, araştırmada yer alan

enformel sektör çalışanlarının sürekliliği olmayan geçici işlerde

çalıştıklarını göstermektedir. Ortaya çıkan bu durum yapılan diğer

analizlerde enformel sektör çalışanından bahsedildiğinde dikkate

alınması gereken önemli bir noktadır.

111

Page 16: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 5 Enformel Sektörde Çalışanların İş Kollarının Dağılımı

S=25 %

Gündelikçi/ Merdiven yıkama 28 İnşaat işçisi 24 Seyyar satıcı/pazarcı 20 Şoför 8 Bakkal 8 Kır işi/meyve sebze toplamak 12 TOPLAM

100

İşgücü piyasasında yer alma koşulları, kentteki istihdam

olanakları ile ilişkilidir. İstihdam olanaklarının yetersizliği de, kentsel

yoksulluğun başta gelen nedenlerinden biri olarak görülmektedir. Kente

hızlı göçle birlikte bu sorun büyümekte ve kentlerde artan bir

enforleşmeyi ve işgücü piyasasında esnekleştirme politikalarını

getirmektedir. Türkiye’de 1980 sonrası yürütülen ekonomik politikalarla

birlikte işçi sayısında azaltılmaya gidilmiş ve ücretler düşürülmüş,

bununla beraber esnek üretim ve esnek çalışma dolayısıyla enformel

sektör yaygınlaşmıştır. Bunların sonucu olarak da, düzenli istihdam

darbe almış, başta işçi olmak üzere, memur emek kategorileri statü

kaybına uğramışlardır. Bu durum çoğunlukla belli bir beceri ve eğitim

gerektirmeyen, iş güvenliği olmayan, yarı zamanlı veya geçici iş

konumunda çalışan kesimlerin yaratılmasına katkıda bulunmuştur.

Yaşanılan tüm bu süreçler de, yoksullaşmayı tetiklemiştir.

Yoksullaşma süreci hanehalkı kompozisyonuyla da doğrudan

ilişkilidir. Bu araştırmada ele alınan emek statüsündekilerin profilini

netleştirebilmek için, hanelerin çekirdek ailelerden oluşmasına da özen

gösterilmiştir.

Görüşme yapılan hanelerde eşler arasında akrabalık oranı

düşüktür (%28). Evlenme yaşlarına incelendiğinde 15 ile 26 arasında

dağılım göstermekle beraber, ortalama 20 olduğu görülmüştür. Bu

112

Page 17: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

evlilik, katılımcıların hemen hemen tamamının (%91) ilk evliliğidir.

Tablo 6a’da hanede yaşayan kişi sayısı incelendiğinde, çoğunluğun dört

olmakla beraber, genelde beş-sekiz kişiden oluştuğu görülmektedir.

Hane büyüklüğü ortalama altıdır.

Tablo 6a Hanede Yaşayan Kişi Sayısı

S=100 %

2 -3 kişi 13 4 kişi 35 5 kişi 14 6-8 kişi 34 9-11 kişi 3 11`den fazla 1 TOPLAM

100

Tablo 6b’de eşlerden sadece birinin çalıştığı ve hiç bir eşin

çalışmadığı hanelerde yaşayan kişi sayısının fazla oluşu dikkati

çekmektedir. Bu durum yaşam standardının düşük olması açısından

önemli bir göstergedir. Bunun tersine her iki eşin de çalıştığı, özellikle

düz memur ve düz işçi hanelerinde yaşayan kişi sayısının, diğer hane

gruplarına göre daha az olduğu görülmektedir. Hanede yaşayan kişi

sayısı, olumsuz yaşam koşularıyla birlikte, yoksulluk ve yoksunluğun

derinleşmesine neden olmaktadır.

Can (2003)’ın Ankara’nın gecekondu bölgesinde yaptığı yoksulluk

araştırmasında örneklemin tamamı enformel sektör çalışanı olup,

haneler ortalama altı kişiden oluşmuştur. Araştırmada, hanede

yaşayan kişi sayısı ile yoksulluk arasında belirtildiği gibi benzer ilişki

kurulmuştur.

113

Page 18: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 6b Çalışma Grubu’na Göre Hanehalkı Sayısının Dağılımı Hanehalkı Sayısı

TOPLAM

Çalışma Grubu 2 kişi 3 kişi 4 kişi 5 kişi 6-8 kişi

9-11 kişi

11`den fazla

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

14

86

7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

11

11

61

16

18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

13

87

8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

8

42

8

25

17

12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

13

25

25

37

8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

12

12

70

6

17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

22

33

45

9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

27

9

37

18

9

11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

40

60

5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20

20

60

5 100

TOPLAM %

3

10

35

14

34

3

1

100

X2 =94,573 Std.S.=54 p<0,001 Hanelerin çocuk sayıları çoğunlukla iki olmakla beraber,

yoğunluk iki ile dört arasındadır. %3’lük bir kesimin ise, çocuğu

olmadığı görülmektedir. Hanehalkı sayısıyla doğru orantılı olarak

enformel sektör çalışanı (buna eşleri çalışan ev kadını kategorisi de

eklenebilir) ve işsiz kategorisindeki ailelerde çocuk sayısı fazladır

(Tablo 7).

114

Page 19: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 7 Çalışma Grubu’na Göre Ailenin Sahip Olduğu Çocuk Sayısının Dağılımı

X2 =125,725 Std.S.=72 p<0,000

Ailenin Sahip Olduğu Çocuk Sayısı

TOPLAM

Çalışma Grubu

1 2 3 4 5 6 7 8 9 S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

14

86

7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

12

70

12

6

16 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

12

88

8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

45

9

27

18

11 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

25

12

25

25

12

8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

12

12

35

23

12

6

17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

22

34

22

22

9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

27

9

27

9

19

9

11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

40

60

5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20

20

20

40

5 100

TOPLAM %

11

35

15

16

12

7

2

1

1

97 100

Hane büyüklüğü ve sahip olunan çocuk sayısının yoksullukla

ilişkilendirildiği çok sık görülmektedir. Bu süreç kendisini bir taraftan

doğrularken, bir taraftan da haneye daha fazla gelir getirecek potansiyel

ve aktif işgücünü sağlamaktadır. Bu çelişik durum haneyi yoksulluktan

kurtarmasa da, yoksullukla mücadelede bir araç olarak görülebilir.

Ancak burada önemli olan konu, hanehalkını oluşturan bireylerin

aktif işgücü piyasasında yer alabilecek özelliklere sahip olup

olmadıklarıdır. Bundaki en önemli faktör de, yaştır.

115

Page 20: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 8 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Yaş Dağılımları Katılımcının Yaşı

TOPLAM

Çalışma Grubu 24-29 30-35 36-41 42-47 48-53 54-59 S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

57

29

14

7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

17

17

39

21

6

18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

62

25

13

8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

17

33

50

12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

24

38

38

8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

29

24

29

6

12

17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

11

45

33

11

9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

9

18

37

9

27

11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

20

20

60

5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20

60

20

5 100

TOPLAM %

9

32

32

18

6

3

100 100

X2 =57,812 Std.S.=45 p>0,095

Katılımcıların yaş açısından aktif çalışabilecek, işgücü

piyasasında yer alabilecek kişilerden oluşmasına da özen gösterilmiştir.

Tablo 8’de katılımcıların yaş dağılımları incelendiğinde, 30-41 yaşları

arasında yoğunlaştığı görülmektedir. Yaş dağılımları Çalışma Grubu’na

göre belirgin bir faklılık göstermemektedir. Görüşülen kişilerin eşlerinin

yaşları da 35-37 arasında yoğunlaşmakla birlikte, 32-42 arasında

dağılım sergilemektedir. Bu dağılım, katılımcıların eşlerinin de aktif

çalışabilecek, işgücü piyasasında yer alabilecek kişiler olduğunu

göstermektedir. Hanehalkının diğer üyeleri ise, çocuklardır. Ele alınan

hanelerdeki çocukların yaşları çoğunlukla aktif işgücü piyasasında yer

alabilmek için yeterli olmayıp, 14’ün altındadır. İşgücü piyasasında yer

alabilecek çocukların oranı ise düşüktür.

116

Page 21: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 9 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Eğitim Düzeyinin Dağılımı

X2 =103,212 Std.S.=54 p<0,000

Katılımcıların Eğitim Düzeyi

TOPLAM

Çalışma Grubu

Okuryazar değil

Okur yazar

İlkokul mezunu

Ortaokul mezunu

Lise mezunu

Yüksek okul

mezunu

Üniversite mezunu

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

57

43

7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

6

33

6

50

6

18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

25

37

13

25

8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

67

8

25

12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

13

13

61

13

8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

12

12

70

6

17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

22

11

56

11

9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

27

27

46

11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

40

20

40

5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

60

40

5 100

TOPLAM %

14

8

41

4

25

3

5

100 100

Hanehalkı reisinin eğitim durumu da, yoksulluk araştırmalarında

yoksullukla yakından ilişkili bir etmen olarak gösterilmektedir.

Hanehalkı reisinin eğitim düzeyi arttıkça yoksulluk oranının genellikle

düştüğü, aksi durumda da arttığı gözlenmiştir (Açıkalın,2003; Gül ve

Ergun,2003 vd.). Katılımcıların eğitim durumları incelendiğinde (Tablo

9), çoğunluğunun ilkokul mezunu oldukları, bunu lise mezunlarının

izlediği görülürken, okuryazar olmayanların oranı da dikkat

117

Page 22: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

çekmektedir. Çalışma Grubu’na göre bir farklılık olup olmadığı

incelendiğinde, ilkokul mezunu olan kesimin yoğun olarak enformel

sektör çalışanı olduğu görülmektedir (Bu, kent yoksulluğunu ele alan

çalışmalarda, enformel sektörde görülen ortak bir durumdur). Düz

işçilerden de ilkokul mezunu olanlar olmakla beraber, lise mezunlarının

oranı daha yüksektir. Düz memurların genelde, lise mezunu oldukları

ve aynı zamanda üniversite mezunu olan tek kesim olduğu

görülmektedir. Enformel sektör çalışanları ve işsizlerin ise, en yüksek

eğitim düzeyinin ilkokul olduğu söylenebilir. Katılımcıların eğitim

düzeylerinin çalışma durumlarıyla doğrudan ilişkili olduğu ortadadır.

Bu kişilerin eşlerinin eğitim düzeyleri incelendiğinde de durum

değişmemekte, aksine düzey daha da düşmektedir. İlkokul mezunu

olanların (%46) ve okuryazar olmayanların (%16) daha fazla olduğu

görülmektedir. Eşlerin eğitim düzeylerinin de çalışma durumlarıyla

ilişkili olduğu görülmüştür. Genel bir değerlendirme yapılacak olursa,

görüşme yapılan hanelerin eğitim düzeylerinin oldukça düşük olduğu

söylenebilir. Bu durum yaşam standartlarını ve yaşamın yeniden

üretimini belirleyen oldukça önemli bir göstergedir.

Yaşam standartlarını ve yoksullukla mücadele olanaklarını

belirleyen bir diğer gösterge de, göç olgusudur. Katılımcıların Bursa’da

yaşama süreçleri incelendiğinde, çoğunluğunun Bursa’ya göçle gelip

yerleşmiş kişiler olduğu görülmektedir. Göç bölgesi çoğunlukla Doğu

Anadolu Bölgesi’dir. Bunu Karadeniz Bölgesi ve G.Doğu Anadolu

Bölgesi izlemektedir. Diğer göçler İç Anadolu, Marmara, Ege, Trakya

bölgelerinden ve Yurtdışındandır (Bulgaristan). Bu bölgelerdeki illerin

dağılımında ise, Erzurum (%16), Muş (%15), Artvin (%7) ve Samsun

(%5) dikkati çekmektedir. Bu dağılım Bursa’nın genel göç alma

profiliyle uyumludur.

118

Page 23: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 10 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Aslen Nereli Olduklarının Dağılımı Katılımcıların Aslen Nereli Olduğu

TOPLAM

Çalışma Grubu Bursa’nın yerlisi Göçmen

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 43 57 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

47 53 17 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

25 75 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

42 58 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

12 88 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

6 94 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane 11 89 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

100 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

100 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

100 5 100

TOPLAM %

21

78

99 100

X2 =20,788 Std.S.=9 p<0,014

Tablo 10’da Çalışma Grubu’nun aslen nereli olduklarının

dağılımı, Bursa’nın yerlisi olup olmama bazında genel olarak

gösterilmiştir. Bursa’nın yerlisi olanların hemen hemen hepsinin düz

memur ve düz işçi aileleri olduğu söylenebilir. Ancak bu aileler

içerisinde göçmen olanlar da önemli yer tutmaktadır. Diğer taraftan

enformel sektör çalışanı, işsiz hane kategorilerinde ve eşinin çalışıp

çalışmaması farkı olmaksızın, ev kadını kategorilerinin tamamı Bursa’ya

göç eden hanelerdir.

119

Page 24: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 11 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Göç Etme Nedenlerinin Dağılımı Göç Etme Nedeni

TOPLAM

Çalışma Grubu

İşsizlik

Geçim sıkıntısı

Akraba hemşeri tavsiyesi

İyi koşullarda eğitim

Sağlık

İş, tayin

Evlilik

Terör

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

25

50

25

4 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

40

20

10

10

10

10

10 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

17

17

33

33

6 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

29

13

29

29

7 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

43

57

7 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

56

32

6

6

16 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

63

12

25

8 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

37

27

9

27

11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

60

20

20

5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20

60

20

5 100

TOPLAM %

37

30

8

2

4

8

6

5

79 100

X2 =91,332 Std.S.=72 p>0,062

Göç edenlerin yoğun olduğu çalışma grubunda öne çıkan diğer

önemli konu, göç etme nedenleridir. Bu nedenlerin ortaya

konulabilmesi, şu andaki yaşantı ve bu yaşantının nasıl görülüp

değerlendirildiğinin irdelenmesinde odak noktasını oluşturmaktadır.

120

Page 25: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Bursa’ya göç etme nedenleri Tablo 11’den genel olarak

incelendiğinde, işsizlik ve geçim sıkıntısı dikkati çekmektedir. Çalışma

Grubu açısından belirgin bir farklılık görünmemektedir. Belirtilen diğer

bir nedenin, olumsuz yaşam koşullarından kaynaklanan, daha iyi bir

standart yakalama arzusu olduğu söylenebilir. Bu beklentiler görelidir.

Katılımcıların kendi değerlendirmeleri doğrultusunda bu beklentilerinin

ne ölçüde karşılandığı ilerleyen aşamalarda ele alınmıştır.

Katılımcıların Bursa’da yaşama süreleri de yaşam standartlarını

ve yoksullukla mücadele olanaklarını etkileyen bir göstergedir. Bu

hanelerin Bursa’da yaşama süreleri incelendiğinde, çoğunluğunun 10

yıldan fazla ve en az 5 yıldır yaşadıkları görülmektedir. Bursa’da

yaşama sürelerinin Çalışma Grubu kategorileri arasında önemli bir

farklılık göstermediği görülmektedir (Tablo 12). Bursa’da yaşama

süreleri içerisinde, göç eden hanelerin gelirinde bir artış olmuş olabilir

ve kendilerini önceki yaşantılarından daha iyi durumda görebilirler.

Ancak genel olarak değerlendirildiğinde, Bursa’da yaşama süresinin

fazla olması, katılımcıların şu anda içinde yaşadıkları koşullarla

ilişkilendirilerek düşünüldüğünde, kentsel yaşama katılma ya da

ortalama yaşam standardını yakalayabilme olanakları açısından

oldukça sorunsal bir durum sergilemektedir. Kentin diğer alanlarıyla

karşılaştırıldığında kentin yoksun alanlarında yaşadıkları gerçekliği de

ortadadır.

Doğan (2003)’ın belli sürelerle İstanbul’un yoksun alanlarında

yaptığı araştırma sonuçlarıyla karşılaştırıldığında, göç sürelerinin ve

yaşam koşullarının benzer olduğu ve yeniden üretilerek süreklilik

gösterdiği görülmüştür.

121

Page 26: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 12 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Bursa’da Yaşama

Sürelerinin Dağılımı Katılımcıların Bursa’da Yaşama Süreleri

TOPLAM

Çalışma Grubu

5 yıldan az

5-10 yıl arası

10 yıldan fazla

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 14 86 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

6 94 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

37 63 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

100 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

12 88 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

6 59 35 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane 33 67 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

18 36 46 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

60 40 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20 60 20 5 100

TOPLAM %

4

29

67

100 100

X2 =39,089 Std.S.=18 p<0,003

Kentin altyapı, konut ve istihdam olanakları kamu hizmetlerinin

miktarı ve kalitesi açısından yoksul ya da yoksun kesimlerde yaşayan

katılımcıların, buralarda oturmaya devam etmek istemesi ya da

zorunda kalmasıyla döngüsel bir süreç ortaya çıkmaktadır. Görüşülen

hanelerin şu an oturdukları evde yaşama süreleri ise, genellikle bir

yıldan az olmamakla birlikte bir-beş yıl arasındadır (%50). Ev

değişiklikleri yerleşim alanından uzaklaşmak anlamına gelmemelidir.

Çünkü katılımcılar evlerini hep aynı çevre içerisinde değiştirmektedirler.

Yakın sokaklar ya da mahalleleri tercih etmektedirler.

Katılımcıların hemen hemen tamamı (%89) şu an oturdukları

yerden başka yere taşınmak istememektedirler. Bunun en büyük

122

Page 27: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

nedeni olarak da, kendi evleri olmasını (%24) belirtmişlerdir. Diğer

nedenler arasında maddi imkânsızlık (%21), komşularla iyi anlaşma

(%15) ve akrabalarının evi olduğu için kira vermemelerini (%14)

belirtmişlerdir. Her ne nedenle olursa olsun katılımcıların aynı yerde

oturma eğilimi içinde olmaları ve yoksulluğa yol açan birkaç nedenle

birden baş etmek zorunda kalmaları, belli bir noktadan sonra bu döngü

içinden çıkamamayı doğurmaktadır. Bu mekânlarda, olumsuz yaşam

koşulları her gün yeniden üretilmekte ve yaşayanları belirlemektedir.

3.2. Yaşam Biçimi, Kentteki Sosyal Yaşama Katılma ve

Kendini Değerlendirme

Bu alt bölümde yoksulluk, ‘yaşam biçimi’, ‘kentteki sosyal

yaşama katılma’ ve ‘kendini değerlendirme’ başlıkları altında ele

alınmıştır.

Yaşam Biçimi

Sosyo-demografik belirleyiciler ve bu belirleyicilerin etkilediği

kentsel ortamda var olabilme ve yaşam alanları oluşturma çabaları,

yaşam biçimini ve bunun yeniden üretimini belirlemektedir.

Oturulan konutun koşulları, yaşam kalitesi açısından önemli bir

yere sahiptir. Konut, bugünkü yaşam standartlarında artık, salt

barınma ihtiyacını karşılamanın ötesine geçmiştir. Townsend (1993)’in

de belirttiği gibi, sosyal, kültürel ve bireysel faktörlerin belirlediği bir

ihtiyaç olarak, göreliliğe sahiptir. İdeal bir konutun özelliğini çevresiyle

birlikte değerlendirmek gerektiğini belirten Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)

(1998), konut koşullarının kalitesizliği ile yoksulluk düzeyi arasında

ilişki kurmuştur. DSÖ’nün “21. yüzyılda yaşam, herkes için bir vizyon”

adlı raporunda, ideal konutun sahip olması gereken belli özellikler şu

123

Page 28: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

şekilde belirtilmiştir: Konutun yapısı insanı dış fiziksel koşullardan

koruyabilecek yalıtımda olmalı; su ve kanalizasyon gibi altyapı

hizmetleri tam olmalı; inşa edildiği alanın, inşaat açısından yapısının

elverişli olması; konutu oluşturan bölümlerin kullanım amacına ve

sağlığa uygun olması vb.. Bu çerçevede, yaşam biçiminin bir göstergesi

olarak hanelerin ikamet ettikleri konutların özellikleri ayrıntılı olarak

incelenmiştir.

Hanelerin hemen hemen yarısının müstakil ev, diğerlerinin ise

apartman dairesi ve gecekondu olduğu görülmektedir (Tablo 13). Bu ev

tipleri, çoğunlukla kişilerin kendi imkânları ile yapmış oldukları

müstakil evlerdir. Yapılarının benzerliğinden ötürü gecekondular da,

kabaca bir değerlendirmeyle bu evlere dâhil edilebilir. Apartmanlar ise,

belirtilen müstakil evlerin üzerine kat eklemeyle meydana getirilmiş iki-

üç katlı ve genellikle bu katların imarsız olduğu binalardır. Bu evler

çatısız ve bir kat daha çıkma ihtimali göz önünde tutularak filiz

demirler bırakılmış, düzgün bir plan ve proje çerçevesinde inşa

edilmemiş, tüm arsa bina yapmak için değerlendirilerek bahçeye yer

verilmemiş olan, bitişik ya da çok yakın nizamdaki yapılardır.

Düz memur ve düz işçi ailelerinden bazıları lojmanlarda

oturmaktadırlar. Bu apartmanların daha önce belirtilenlerden farklılık

gösterdikleri, ancak çok eski ve bakımsız oldukları gözlenmiştir. Bu

aileler konut koşullarından memnun olmasalar da, maddi

imkânsızlıklar nedeniyle başka tercihlerinin olamadığını dile

getirmişlerdir. Sonuç olarak görüşme yapılan haneler içerisinde

dışarıdan kaba bir gözlemle, yine de en iyi şartlara sahip olan bu

hanelerdir. Buradan da anlaşılacağı gibi, aralarında niceliksel ve

niteliksel farklılıklar olsa da, tüm Çalışma Grubu temelde olumsuz

konut ve yerleşim alanlarında yaşamaktadır. Bu da belirtilen yoksulluk

göstergelerinden biridir.

124

Page 29: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 13 Çalışma Grubu’na Göre Oturulan Evin Tipinin Dağılımı Oturulan Evin Tipi

TOPLAM

Çalışma Grubu Gecekondu Apartman Dairesi

Müstakil ev

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 14 29 57 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

33 67 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

75 25 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

75 25 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

12 12 76 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

42 29 29 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane 33 67 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

27 18 55 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

20 80 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20 80 5 100

TOPLAM % 17

31

52

100 100

X2 =42,444 Std.S.=18 p<0,001

Konut durumuyla bağlantılı diğer bir gösterge de, imarsız

binalardır. Evlerin tapu durumu incelendiğinde, Çalışma Grupları

arasında önemli bir farklılık olmaksızın çoğunluğun tapusu

bulunmakta, bunu arsa tapusu ve hisseli tapusu olanlar izlemektedir.

Sadece işsiz ve eşi de çalışmayan kategorisindeki hanenin tapusunun

olmadığı görülmektedir (Tablo 14).

125

Page 30: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 14 Çalışma Grubu’na Göre Evin Tapu Durumunun Dağılımı Evin Tapu Durumu

TOPLAM

Çalışma Grubu

Tapusu var

Tapusu Yok

Arsa tapusu var

Hisseli tapu var

S %

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

57 14 29 7 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

100 5 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

75 25 4 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

100 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

50 50 4 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

33 67 3 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

25 75 4 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

100 1 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

100 1 100

TOPLAM 60 3 23 14 30 100

X2 =29,442 Std.S.=24 p>0,204

Yoksullukla mücadeleyi etkileyen diğer bir etken de ev

sahipliğidir. Kira, haneye giren toplam geliri etkileyen zorunlu bir gider

kalemidir. Katılımcıların yarısı kiracı (%50)’dır. Bir kısmı, oturdukları ev

akrabalarının evi olduğu için kira ödemediklerini (%20), diğerleri ise ev

sahibi olduklarını belirtmişlerdir (%30). Ev sahibi olduğunu

belirtenlerin eve nasıl sahip olduklarına bakıldığında; akraba ve

hemşeri yardımı ile yapanlar, tüm aile üyeleri birlikte yapanlar ve satın

alanlar arasında eşit dağılım görülürken, miras kaldığını belirtenler

bunları izlemektedir. Diğerleri ise kooperatif olduğu belirtmişlerdir.

Kirada oturanların kira bedelleri ortalama 50-150 milyon arasında

126

Page 31: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

(%86.3) değişmekte, küçük bir kesim de 50 milyondan az (%13.7) kira

ödemektedir. Bu bedeller Bursa’da kentsel diğer alanlarda kira rantının

çok yüksek olduğu da hesaba katıldığında, oturulan evlerin düşük

standartlarda olmalarının göstergesidir.

Oturulan bu evlerin özellikleri incelendiğinde, ortalama oda

sayıları üçtür. Sadece %5’inin banyosu yoktur ve yine %5’i tuvaletlerini

başkalarıyla ortaklaşa kullanmaktadır. Sadece %4’ünün bahçesi vardır,

ancak bahçeler küçüktür ve kullanılmamaktadır. Evlerin kullandığı

elektrik şebeke elektriğidir. Bazı evlere imar sorunu nedeniyle elektrik

bağlanmadığı için ya da apartmanların üst katlarının imarı olmadığı

için, bu evlerin sakinleri elektriği komşularından çekerek ortaklaşa

kullanmaktadırlar. Bu durum faturaların yüklü gelmesi ve

harcamaların kontrol edilememesi gibi sorunu da beraberinde

getirmektedir. Evlerde ısınma için çoğunlukla soba (%81) ve bazen

kombi (%11) kullanılmaktadır. Katılımcıların yaklaşık yarısı (%54)

evlerinin herhangi bir yapısal sorunu olmadığını belirtmelerine karşın,

gözlemler bunların hemen hemen yarısının sağlıksız binalar olduğunu

göstermiştir. Evlerinin yapısal sorunu olduğunu belirten kesim (%25)

ise, bu sorunları çatı, cam çerçeve ve kapılar olarak belirtmişlerdir.

Katılımcılar bu sorunların aile üyelerinin sağlığını olumsuz yönde

etkilediğini ve hastalıkların sürekli yinelenmesine yol açtığını dile

getirmişlerdir. Yapısal sorun dışında evle ilgili diğer sorunlar olarak

çoğunlukla ısınmanın yanı sıra, su ve elektrik faturalarının çok yüksek

gelmesi nedeniyle kesilme olayının yaşanması belirtilmiştir.

Oturulan konutların bu özellikleri, diğer kentlerde yoksun

kesimlerde yapılan araştırmalarla yapısal benzerlikler sergilemektedir

(Ünverdi,2002; Gül ve Ergun,2003; Doğan,2003; Sezgin,2003 ve yapılan

birçok gecekondu araştırması sonuçları). Ele alınan emek kategorileri,

Sezgin (2003)’in de Isparta’da belirlediği gibi, yaşanılan mekânları

127

Page 32: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

sadece barınma ihtiyacını karşılaması boyutunda

değerlendirmektedirler.

Dayanıklı tüketim mallarına sahiplik açısından yaşam biçimi

incelendiğinde, Çalışma Gurubu kategorileri arasındaki farklılık, haneye

düzenli gelir gelen ve yaşam biçimlerini sadece oturdukları çevreyle

değil, aynı zamanda çalıştıkları işyerlerindeki kişilerle de kıyaslamaya

başlayan düz memur ve bir kısım düz işçi hanelerinde görülmektedir.

Diğer hanelere göre lüks tüketime yöneldiği görülen bu kesimlerde,

ikinci el mal kullanımı görülmemekte, ancak eşyaların kullanım

sürelerine bakıldığında özellikle kahverengi eşyanın oldukça eski

olduğu görülmektedir. Genel olarak tüm haneler değerlendirildiğinde,

evde bulunmayan mallar arasında sırasıyla bulaşık makinesi, dikiş

makinesi, müzik seti, cep telefonu ve şofben dikkati çekmektedir (Tablo

15). Bu araçlar yaşamın idamesi çerçevesinde geçimlik üretim açısından

değerlendirildiklerinde, dikiş makinesinin yokluğu dikkat çekmektedir.

Dikiş makinesi, aynı zamanda beceri gerektiren bir araç özelliği de

göstermektedir. Özellikle işsiz ve ev kadını kategorilerinde bulunmayan

dikiş makinesi, karşılanamayan giyim ihtiyacının ikamesinin, başka

yollardan sağlandığını da göstermektedir.

Diğer taraftan yoksulluk göstergesi olarak önemli olan, sahip

olunmayan mallardan çok, sahip olunanların kullanılabilir durumda

olup olmadığı, ne kadar süredir kullanıldığı ve kaçıncı el olduklarıdır.

Sahip olunan mallardan bulaşık makinesi ve cep telefonu haricindeki

mallar en az 10 yıllıktır (Tablo 16). İkinci el yani kullanılmış mallar

genellikle buzdolabı, televizyon, çamaşır makinesi, soba ve koltuk

takımıdır. Birinci el olarak belirtilen özellikle koltuk takımı, bulaşık

makinesi gibi mallar arasında hediye ya da yardım için verilmiş

olanların oranları da küçümsenecek boyutta değildir (Tablo 17).

128

Page 33: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

129

Benzer şekilde ODTÜ (2000) tarafından yürütülen yoksulluk

çalışmasında da, sahip olunan dayanıklı tüketim mallarının niteliğine

değinilmiş ve uzun süre kullanımla, ikinci el kullanımının yoğunluğu

vurgulanmıştır.

Düz memur ve düz işçi kategorilerinde eşyaların birinci el

oldukları, ancak kullanım sürelerinin oldukça uzun olduğu

görülmektedir. Çok az hanede görülen bulaşık makinesi sahipliğinin,

genellikle iki eşin de çalıştığı bu kategorilerde olduğu ve kullanım

sürelerinin az olduğu görülmektedir. Özellikle iki eşin de çalışmadığı

işsiz ve ev kadını kategorilerinde ikinci el malların kullanımının yaygın

olduğu görülmektedir.

Tablo 15 Sahip Olunan Dayanıklı Tüketim Malları

VAR YOK BOZUK/ KAPALI

TOPLAM S=100

% Renkli 91 TV SiyahBeyaz 2

5 2 100

Müzik Seti 23 77 - 100 Radyo 37 62 1 100 Buzdolabı 95 4 1 100 Bulaşık makinesi 10 90 - 100

Normal 14 Çamaşır makinesi Otomatik 64

21 1 100

Elektrikli Süpürge 53 47 - 100 Telefon 72 26 2 100 Dikiş makinesi 16 84 - 100 Koltuk Takımı 72 28 - 100 Yatak Odası Takımı 53 47 - 100 Cep Telefonu 26 74 - 100 Şofben 32 68 - 100

Page 34: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Mallar TV

Müzik

Seti

Radyo

Buzdolabı

Çam

aşır m

akinesi

Elektrikli

Süpürge

Telefon

Koltuk

Takımı

Yatak O

da. Takım

Kullanım Süresi S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% 1yıldan az 2 1 - 1 - - - - -1-5 yıl arası 18 6 6 19 23 22 19 16 86-10 yıl arası 47 7 15 39 38 21 34 27 1210yıldan fazla 27 9 16 35 14 9 18 28 33Yok 6 77 63 6 25 48 26 29 47

TOPLAM

100 100 100 100 100 100 100 100 100

Mallar TV

Müzik

Seti

Radyo

Buzdolabı

Çam

aşır m

akinesi

Elektrikli

Süpürge

Telefon

Koltuk

Takımı

Soba

Kaçıncı El S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% S=100

% 1. el 67 21 29 63 56 48 65 52 62Kullanılmış 27 2 9 32 20 5 10 17 19Yok 6 77 62 5 24 47 25 31 19TOPLAM

100 100 100 100 100 100 100 100 100

Tablo 16 Sahip Olunan Dayanıklı Tüketim Mallarının Kullanım Süreleri

Tablo 17 Sahip Olunan Dayanıklı Tüketim Mallarının Kaçıncı El

Oldukları

Page 35: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Genel olarak yaşam alanlarına yönelindiğinde, yaşam standardı

açısından sahip olunan taşınır ve taşınmaz mallar da büyük önem

taşımaktadır. Genel olarak katılımcıların taşınır mal olarak sadece

%8’inin otomobili varken, taşınmaz mal olarak ise %27’sinin evi,

%8’inin tarla ve arsası vardır. Otomobil sahibi olanlar düz memur

aileleridir. Ev ve tarla/arsa sahibi olanlar ise, kategoriler arasında

benzer dağılım göstermektedir. Genel olarak bakıldığında, taşınır ve

taşınmaz mala sahip olanların oranı düşüktür. Bu malların bedelleri;

taşınır mallar genellikle bir buçuk-beş milyar arası, taşınmaz mallar ise

beş buçuk-on milyar arasındadır. Bu bedeller mevcut piyasa şartları

içerisinde oldukça düşüktür. Taşınmaz mallar olarak evlerin Bursa’da,

arsa ve tarlaların memleketlerinde oldukları görülmektedir. Evlerin

yapıları ve imar açısından değerlerinin düşük olması normal görülebilir.

Memleketteki arsa ve tarlaların ise, göçle gelen hanelere reel olarak

hiçbir getirisi yoktur. Ele alınan kategoriler açısından, taşınır ve

taşınmaz malların niceliksel ve niteliksel boyutta, yaşamın idamesi ya

da yeniden üretiminde çok etkili olamadığı söylenebilir.

Taşınır ve taşınmaz mal sahipliğinde önemli olan diğer bir nokta

da, bu mallara nasıl sahip olunduğudur. Herhangi bir mala sahip olan

katılımcılar, büyük bir çoğunlukla (%22) kendi ailece çalışarak, geriye

kalan küçük bir kesim (%9) ise, miras yoluyla edindiklerini

belirtmişlerdir.

Gelir ve servetle ilişkili olan mal, mülk edinme çabası, ele alınan

haneler için sadece başlarını sokacak bir ev olarak görülen zaruri bir

ihtiyaç şeklinde ifade edilmektedir. Az sayıda düz memur ailelerinde

görülen eski model de olsa arabaya sahip olmak, lüks tüketim arzusu

veya statü sembolü olarak görülebilir.

Yaşam standardını belirleyen önemli kriterlerden biri, sosyal

güvenceye sahip olma durumudur. Tablo 18’de katılımcılar arasında

131

Page 36: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

herhangi bir sosyal güvenceye sahip olmayanların oranı, olanlara oranla

düşük gibi görülse bile, yine de önemli bir orandır.

Tablo 18 Çalışma Grubu’na Göre Herhangi Bir Sosyal Güvenceye Sahip Olma Durumunun Dağılımı Herhangi bir Sosyal Güvencesi var mı?

TOPLAM

Çalışma Grubu

Hiçbir sosyalgüvencesi

yok

SSK

BAĞKUR Emekli Sandığı

Yesilkart S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

100 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

100 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

100 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

100 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

12 50 38 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

53 12 35 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

56 44 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

45 55 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

60 20 20 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

60 40 5 100

TOPLAM %

21

34

2

21

22

100 100

X2 =166,952 Std.S.=36 p<0,033 Çalışma Grupları arasında sosyal güvenceye sahip olma, çalışma

durumlarıyla doğrudan ilişkilidir. Düz memur ve düz işçi kategorilerinin

en önemli özelliği, bir sosyal güvenlik sistemine dâhil olmalarıdır.

Enformel sektör çalışanı kategorisindekiler ise, sosyal güvenlik sistemi

içerisinde farklı dağılım sergilemektedir. Yeşil karta sahip olanların

oranının da yüksek olması olumsuz yaşam koşulları adına açık ipuçları

vermektedir. Bununla beraber belirtilmesi gereken nokta, hanede

132

Page 37: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

eşlerden birinin sahip olduğu sosyal güvenceden diğer bireylerin de

faydalanıyor olmasıdır.

Enformel sektör çalışanları ve kırsal kesim yoksulluğu üzerine

yapılan birçok araştırmada, yaşamın idamesi ve yaşam standardı

açısından sosyal güvencenin eksikliği üzerinde yoğunlaşılmıştır (Ecevit

ve Ecevit,2002; Açıkalın,2003; Gül ve Ergun 2003 vd.).

Sosyal güvenlik sistemleri büyük ölçüde sağlık güvencesini

kapsamaktadır. Hanede yaşayan aile üyelerinin genel sağlık durumları

incelendiğinde, katılımcılar ve eşlerinin %70 oranında, çocuklarının ise,

%88 oranında iyi oldukları belirtilmiştir. İyi olmadıklarını belirtenler ise,

genelde soğuk algınlığını dile getirmişlerdir. Araştırmanın yapıldığı

sonbahar ayları, kış başlangıcı olması ve evlerin yapılarının dış etkilere

karşı dayanıksız olması, dile getirilen hastalıkların nedeni olarak

görülmektedir. Görüşme yapıldığı anda evde rahatsızlığı olanların oranı

%49’dur. Bu oran içerisinde çocuklar ve eşler çoğunluğu

oluşturmuştur. Görüşme yapıldığı anda hasta olanlar (%38) içerisinde

doktora götürülenler çoğunluktadır (%27).

Her hangi bir sosyal güvenceye sahip olunup olunmamasının,

ailelerin hastalık karşısında tutundukları tavrı değiştirmediği

görülmüştür. Tablo 19’da da görüldüğü gibi, tüm Çalışma Grubu

içerisinde genel tutum ‘evde tedavi etmeye çalışmak’ olmuştur. Bu

geleneksel tavrın aksine, ilaç kullanımında ise doktor reçetesiyle

kullanım yaptıklarını belirtenlerin oranı oldukça yüksektir (%71) ve

katılımcılar bu ilaçları bitinceye kadar kullandıklarını belirtmişlerdir

(%69). Kentteki mevcut sağlık olanaklarından ne kadar

faydalanılabildiği yoksulluk boyutunda önemli bir unsurdur. Ancak

görülmektedir ki, bu olanaklara sahip olmak, ulaşmak ya da

ulaşamamak, hastalık karşısında tutunulan geleneksel tavrı

değiştirmemektedir. Katılımcılar ancak kendileri ya da çevrelerinin baş

133

Page 38: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

edemeyeceği konularda sağlık hizmetlerini kullanma çabasına

girmektedirler.

Tablo 19 Çalışma Grubuna Göre Hastalık Karşısında Tutunulan Tavrın Dağılımı Hastalık Karşısında Tutunulan Tavır

TOPLAM

Çalışma Grubu

Hemen doktora gideriz

Hemen hastaneye

gideriz

Hemen sağlık

ocağına gideriz

Evde tedavi etmeye çalışırız

Çok önemliyse mecburen

doktora gideriz

Çok önemliyse mecburen hastaneye

Gideriz

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

14 14 72 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

39 28 33 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

37 13 50 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

50 8 42 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

25 25 12 38 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

6 12 29 47 6 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

33 45 22 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

36 55 9 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

100 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20 80 5 100

TOPLAM %

21

14

15

48

1

1

100 100

X2 =63,952 Std.S.=45 p<0,033

Hamilelik gibi özel bir durumda doktora gitme davranışı

sorgulandığında ise, sürekli doktor kontrolünde olanlarla (%39), hiç

doktora gitmeyenler (%33) arasında çok büyük farklılık

görülmemektedir. Bu durum yine sosyal güvenceye sahip olup

olmamayla açıklanabilir. Benzer şekilde bebekleri olan aileler (%24)

içerisinde bebekleri ancak hastalandığında doktora götürenlerin oranı

yüksekken (%12), doktora hiç getiremeyenlerin oranı (%9)

134

Page 39: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

düşündürücüdür. Bu oranlar da düşük yaşam standartlarının belirgin

ifadeleridir.

Örneklem seçilirken görüşülen hanelerde, özellikle eşlerin

çalışmalarını engelleyecek sürekli hastalıklarının olmamasına özen

gösterilmiştir. Bu durum, yaşam standardını oluşturan birçok faktörü

ve özellikle yoksulluk ve yoksunluğu olumsuz yönde etkileyecek önemli

bir unsurdur. Bu nedenle ele alınan diğer boyutların net olarak

sergilenebilmesi için, kronik hastalar saf dışı bırakılmaya çalışılmıştır.

Kentteki Sosyal Yaşama Katılma

Sosyal yaşama katılabilme, eğlenme ve dinlenme olanaklarını

kullanabilme ya da bunların ne ölçüde gerçekleştirilebildiği, özellikle

göreli yoksulluk açısından ele alınabilecek önemli kriterlerdendir.

Kişilerin günlük yaşamlarında yaptıkları ya da yapamadıklarının

da ortaya konulabilmesi, bu aşamada önemli bir yer tutmaktadır. Bu

bağlamda katılımcıların günlük aktiviteleri ve bunları gerçekleştirmekte

çektikleri güçlükler irdelenmiştir.

Kentsel sosyal yaşama katılma çerçevesinde sosyal ve kültürel

alanda yapılanlar irdelendiğinde, görüşmenin yapıldığı aydan bir

önceki ay yapılan sosyal faaliyet yok denecek kadar azdır. Katılımcıların

sadece %4’ü bir kere tiyatroya, bir kere de dışarı yemeğe gittiklerini,

%2’si dört beş kere oyun, kumar için dışarı çıktığını belirtmiştir. Bu

haneler de iki eşin de çalıştığı düz memur kategorisidir. Bunun

haricinde düzenli olarak yapılan bir sosyal kültürel faaliyette

bulunduğunu belirten olmamıştır. Günlük gazete takip edenlerin oranı

sadece %7’dir.

135

Page 40: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Göreli yoksulluk açısından olduğu kadar yaşamın yeniden

üretimi açısından da önemli olan bir gösterge, işten arta kalan zamanın

nasıl değerlendirildiğidir. Katılımcılar işten ayırabildikleri vakitlerini ev

işi yaparak (%52) ve kahveye giderek (%31) geçirmektedirler.

Görüşmecilerin yaklaşık yarısı akşamları eşiyle gezmeye gittiklerini

(%51) belirtirken, gitmeyenler bunun nedeni olarak çocuklarına

bakacak kimse olmadığını ya da gezmeye gitme isteklerinin olmadığını

söylemişlerdir. Bu akşam gezmeleri, komşu ve arkadaş ziyaretleriyle

sınırlı kalmaktadır. Kentte yaşayan diğer insanlarla ilişkiye girilebilecek

ortam olarak, çarşıya (kent merkezine) alış verişe gitmek ele alındığında

ise, ev kadını olup, eşi çalışan ya da çalışmayan hanelerde ve işsiz

hanelerde hiç gidilmediği görülmektedir. Bunun nedeni olarak öne

sürülen maddi imkânsızlıklar olsa da, bu durum yoksul ve yoksun

ortamlarda yaşayan kesimin, kendisine izole bir yaşamı yeniden

ürettiğinin göstergesidir. Bununla beraber çarşıya gezmeye ya da alış

verişe giden düz memur, düz işçi ve enformel sektör ailesinden az bir

kesimin de, seyrek olarak bunu gerçekleştirdiklerini belirtmişlerdir. Bu

kesimlerin, özellikle de düz memur ve düz işçi kesiminin gidiş azlığını

açıklama nedenleri arasında yine maddi imkânsızlık yer almakla

birlikte, bunu ifade ederken kentte yaşayan ‘öteki’ insanlarla

kıyaslamaya girmeleri önemli bir noktadır. Bu durum göreli yoksulluk

ve yoksunluğun farkındalığına işaret etmektedir.

Benzer şekilde, kent yoksulluğu üzerine yapılan birçok çalışmada,

yoksun alanlarda yaşayan kişilerin kent merkeziyle olan ilişkilerinin en

düşük düzeyde olduğu ya da hiç olmadığı ortaya konulmuştur

(Açıkalın,2002; Gül ve Ergun,2002 vd.). Kadın yoksulluğunu ele alan

çalışmalarda bu vurgunun daha belirgin olduğu dikkati çekmektedir

(Cantek,2001; Duyan,2003 vd.).

Kadınların sosyal faaliyetlerden, erkeklerden daha fazla oranda

uzak oldukları görülmektedir. İster çalışan ister çalışmayan kadın

136

Page 41: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

olsun, hemen hemen hepsi tüm vakitlerini evde ev işleri ve çocuk

bakımıyla geçirmektedirler. Erkekler ise, kahveye gitmekte ya da

dışarıda iş arkadaşlarıyla vakit geçirmektedirler. Bununla beraber

erkeklerin futbol veya benzeri spor maçlarına hiç gitmedikleri (%99)

görülmektedir.

Katılımcıların yapabildikleri ve yapamadıkları tüm sosyal

aktiviteler kent yaşamında belli bir ekonomik girdiyi gerektirmektedir.

Ekonomik yoksunluk, sosyal yaşamdaki yoksunluğu getirmekte, sosyal

yaşamdaki yoksunluk da kentle bütünleşme ve kente sosyal katılmayı

kısıtlamaktadır. Sonuçta ortaya çıkan, modern yaşamlar içinde

geleneksel yapıyla sarmalanmış izole yeni yaşam alanları ve bu

alanların kendisini sürekli yeniden üretmesidir. Aynı zamanda bu

yeniden üretim, izolasyonun sürekliliğini ve güçlenmesini

doğurmaktadır.

Bu duruma aile bireyleri arasındaki paylaşımcı ilişkiler açısından

bakıldığında da, geleneksel aile ilişkileri tablosu değişmemektedir.

Özellikle modern yaşamın getirileri olarak görülen ‘özel günler’in aile

bireylerince paylaşımı çerçevesinde ele alındığında, katılımcıların önemli

bir kısmı özel günlerinde aile üyelerine hediye almadıklarını (%61), bir

kısmı parası oldukça aldığını (%15) ve çocuklarının doğum günlerini

kutlamadıklarını (%66) belirtmişlerdir. Özel günleri, özellikle de doğum

günlerini kutlamaya çalışan kesim, iki eşin de çalıştığı düz memur

aileleri ve daha düşük bir oranda tek eşin çalıştığı düz memur

aileleridir. Bu olguyu kabullenip, gerçekleştiremediği zaman üzüntü

duyup, eksiklik olarak gören kesim de, yine bu kesimdir. Bu da göreli

yoksunluk olarak değerlendirme yapma, kendini ifade etme olarak

görülmektedir. Diğer taraftan özellikle düz memur aileleri kategorileri

dışında kalan Çalışma Grubu ele alındığında, kendi değerlendirmeleri

çerçevesinde bu olguya yaşamları içerisinde yer verilmediği

137

Page 42: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

görülmektedir. Bu nedenle de bu aileler tarafından göreli bir yoksunluk

olarak değerlendirilebilmesi de söz konusu olmamaktadır.

Yaşam standardı ve göreli yoksulluk ve yoksunluk çerçevesinde

tatil ve dinlenme olanakları da önemli bir yer tutmaktadır. Genel olarak

Çalışma Grubu ele alındığında, tatil için aile bütçesinden pay

ayrılamadığı görülmektedir (%92). Ayırabilenlerin ise, düz memur

aileleri olduğu ve onların da nadiren ayırabildikleri görülmektedir (%5).

Geçen yıl ailece tatile gidemeyenlerin oranı yüksektir (%88).

Gidebilenlerin bir kısmı deniz kenarına gittiklerini belirtirken, diğerleri

ise köye-memleketlerine gittiklerini belirtmişlerdir. Memlekete gidişleri,

tatil olarak adlandırmak yerine, akraba ziyaretleri demek daha uygun

olacaktır. Gerçekleştirilebilen tatil ve aile ziyaretlerinin süreleri 1-3

hafta arasında değişmektedir. Tatil ve dinlenme biçimi her ne olursa

olsun tüm kategoriler için bir ihtiyaç olarak değerlendirilmektedir.

Bunun gerçekleştirilememesinin tek nedeni olarak maddi imkânsızlıklar

öne sürülmektedir. Araştırmada göreli yoksulluk ve yoksunluk

göstergesi olarak ele alınan eğlenme ve dinlenme olanaklarına

sahipliğin, katılımcılar tarafından sadece ekonomik yoksulluk olarak ele

alındığı görülmektedir.

Bu aşamada katılımcıların kendi değerlendirmeleri boyutunda,

günlük yaşantılarında nelerin eksikliğinden ya da

gerçekleştirilememesinden rahatsız oldukları sorusu önem

taşımaktadır.

Katılımcılar, Çalışma Grupları arasında belirgin farklılık

görünmeksizin, en çok çocukları ile ilgili yapmaları gerekenler

konusunda hassasiyet göstermişlerdir. Okul çağındaki çocukları okula

göndermekte (%67), çocuklarına okul harçlığı vermekte (%71) ve okul

için çocuklara beslenme hazırlamakta (%64) zorluk çektiklerini hatta

yapamadıklarını belirtmişlerdir. Bebekleri olan aileler ise, beş yaş

138

Page 43: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

altındaki çocuklarına süt alamadıklarını (%29) ve hazır bez

kullanamadıklarını (%21) belirtmişlerdir. Belirtilen diğer zorluklar ise

sırasıyla şu şekildedir: Haftada bir kaç kez etli yemek yapmak (%85),

çamaşır yıkamak (%42), banyo yapmak (%38), haftada bir kaç kez sebze

yemeği yapmak (%33), günlük sıcak yemek yapmak (%31), her gün

kahvaltı yapmak (%29) ve ev temizliği yapmak (%29). Ev temizliğinde

çekilen güçlük temizlik malzemelerinin pahalı olmasına

bağlanmaktadır.

Bu açıklamalar ve oranlar, emek kategorilerinin bir sonraki gün

yaşamın yeniden üretilebilmesinden çok, sadece günü geçirebilme

kaygısı içinde olduklarının bir ifadesi olarak görülebilir. Görüldüğü gibi

katılımcıların kendilerini yoksun hissettikleri konular tamamen temel

gereksinimlere dayanmaktadır. Temel gereksinimleri karşılamada bir

kıstas içine girilmekte ve bu çerçevede yoğunlaşan yoksunluk

sergilenmektedir.

Kendini Değerlendirme

Çoklu yoksunluk ve yaşam standardı hakkında bilgi verebilecek

bir boyut, kişinin psiko-sosyal durumu ve içinde bulunduğu durumu

nasıl değerlendirdiğidir.

Katılımcının uzun süredir moral durumunun nasıl olduğu

sorgulandığında, yarısı kendilerini kötü hissettiklerini ve morallerinin

bozuk olduğunu, bir kısmı da çok daha kötü hissettiklerini

belirtmişlerdir (Tablo 20). Genel olarak ele alındığında, büyük bir

kesimin morallerinin bozuk olduğu görülmektedir. Çalışma Grubu

içerisindeki kategoriler arasında da önemli farklılıklar gözlenmemiştir.

Ancak düz memur olup, iki eşin de çalıştığı hanelerde katılımcıların

önemli bir oranda moralini iyi görmesi dikkat çekmektedir. Bununla

139

Page 44: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

beraber diğer memur kategorileri ve düz işçi kategorilerinin, diğer

kategorilere oranla kendilerini göreli olarak daha iyi hissettikleri

söylenebilir.

Genel olarak katılımcıların belirttikleri moral bozukluğu nedenleri

Tablo 21’de ayrıntılı olarak gösterilmiştir.

Tablo 20 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının Uzun Süredir Kendini Nasıl Hissettiği, Moralinin Nasıl Olduğunun Dağılımı Katılımcının Uzun Süredir Moralinin Nasıl Olduğu

TOPLAM

Çalışma Grubu İyiyim İyi olmaya çalışıyorum

Kötüyüm Çok kötüyüm S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

29 57 14 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

22 28 39 11 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

50 12 26 12 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

8 8 58 26 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

62 38 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

6 23 53 18 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

11 11 56 22 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

82 18 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

40 60 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20 80 5 100

TOPLAM %

13

13

50

24

100 100

X2 =43,591 Std.S.=27 p<0,023

Katılımcılar moral bozukluklarının nedeni olarak ‘geçim

sıkıntısı’nı göstermektedirler. Normal koşullarda geçim sıkıntısına

yoksulluk ve parasızlık da eklenebilir. Ancak tüm katılımcılarda genel

140

Page 45: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

eğilim geçim sıkıntısı yönündeyken, kendilerini betimlemede ‘yoksulluk’

kavramını kullanmamaları dikkat çekmiştir. Moral bozukluğunun diğer

nedenleri olarak sırayla kendini bu nedenle çaresiz hissetme ve işteki

huzursuzluk belirtilmiştir (Tablo 21).

Tablo 21 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının Moralinin Bozuk Olma Nedenlerinin Dağılımı

Katılımcının Moralinin Bozuk Olma Nedeni

Toplam

Çalışma Grubu

Geçim sıkıntısı

İşsizlik

Eşiyle anlaşmazlık

Çocukla

ilgili sorun

Hastalık

Yoksulluk

Parasızlık

Kendini çaresiz

hissetme

İşteki ortam

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

57 14 29 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

40 6 6 18

12 18 17 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

33 17 50 6 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

54 9 9 9 9 9 11 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

87 13 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

40 6 7 13 20 14 15 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

25 12 12 25 16 8 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

27 27 9 9 9 19 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

60 20 20 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

80 20 5 100

TOPLAM %

47 5 3

1

7

2

11

13

11 93 100

X2 =80,159 Std.S.=81 p>0,506 Tüm bu hisler ve yaşananlar içerisinde katılımcılardan kendi

durumlarını tanımlamaları istendiğinde, üç açıklamada yoğunlaştıkları

görülmektedir: “Yaşam içerisinde üzerime düşen görevleri yapıyorum„

141

Page 46: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

(%81), “bazen çok fazla eziyete katlandığımı düşünüyorum„ (%54), ve

“bu zor koşullarda aileme yeterince yardımcı olamıyorum„ (%43). Ayrıca

çalışıp çalışmama bazında bakıldığında, “bu zor koşullar içinde aileme

yeterince yardımcı olamıyorum„ diyenler arasında eşlerden sadece

birinin çalıştığı hanelerdeki katılımcılar dikkati çekmektedir.

Bu ifadeler içerisinde kendilerini en iyi anlatanın ne olduğu tekrar

sorulduğunda, Tablo 22a’da görüldüğü gibi, sadece sıralamada farklılık

oluşmuş, ifadeler değişmemiştir.

Tablo 22a Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının İçinde Bulunduğu Durumu En İyi Anlatan İfadesinin Dağılımı

X2 =68,150 Std.S.=45 p<0,015

Katılımcının Kendisini En İyi İfade Eden Cümle Toplam

Çalışma Grubu

Bazen çok fazla eziyete katlanıyorum

Yaşam içinde üzerime düşen

görevleri yapıyorum

Eşim yeterince yardımcı

olmadığından zorluk

çekiyorum

Çocuklarım bana karşı anlayışsız

Bu zor koşullarda

aileme yeterince yardımcı

olamıyorum

Eşim bana

karşı anlayışsız

S % Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

29 43 14 14 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

6 78 11 6 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

12 88 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

17 33 50 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

88 12 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

18 46 6 24 6 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

11 56 11 22 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

9 55 36 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

40 20 20 20 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

40 40 20 5 100

TOPLAM % 13

56

7

1

20

3

100 100

142

Page 47: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Çalışma Grubu içinde düz memur olup, eşi çalışmayan

hanelerden katılımcılar diğerleriyle kıyaslandığında, bunların içinde

bulundukları koşullardan kendilerini sorumlu tuttukları söylenebilir.

Diğer kategorilerin hemen hepsinde katılımcılar, kendi adlarına içinde

bulundukları koşullarla mücadelede ellerinden gelen çabayı

gösterdikleri fikrinde yoğunlaşmaktadırlar.

Katılımcıların kendilerini değerlendirme ve ifade etme biçimleri,

yoksulluktan kimleri sorumlu tutup, yoksullukla mücadelede nasıl bir

yöneliş gösterecekleri konusunda ipuçları vermektedir.

İçinde yaşanılan koşulların olumsuzlukları ve yoksunluktan

kadınların daha çok etkilendiği düşünülmektedir (Hattatoğlu, 2002;

Ecevit ve Türkyılmaz,2002 vd.). Bu nedenle kendi durumunu

değerlendirme açısından cinsiyetler arasında fark olup olmadığı önem

taşımaktadır.

Tablo 22b Cinsiyete Göre Katılımcının İçinde Bulunduğu Durumu En İyi Anlatan İfadenin Dağılımı Katılımcının Cinsiyeti

TOPLAM

Kadın S=50

%

Erkek S=50 %

%

Bazen çok fazla eziyete katlandığımı düşünüyorum

20 6 13

Yaşam içerisinde üzerime düşen görevleri yapmaya çalışıyorum

54 58 56

Eşimin yeterince çaba sarf etmemesi nedeniyle zorluk çektiğimi düşünüyorum

14 7

Çocuklarımın bana karşı anlayışsız olduğunu düşünüyorum

2 1

Bu zor koşullarda aileme yeterince yardımcı olamadığımı düşünüyorum

6 34 20

Eşimin bana karşı anlayışsız olduğunu düşünüyorum

4 2 3

TOPLAM % 100 100 100

X2 =21,974 Std.S.=5 p<0,001

143

Page 48: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Cinsiyete göre kendi durumlarını en iyi anlatan ifade

incelendiğinde, kadınlarda da erkeklerde olduğu gibi, “yaşam içerisinde

üzerlerime düşen görevleri yapıyorum„ fikri ağır basmaktadır. Ancak

cinsiyet farklılığının, kadınlar arasında “bazen çok fazla eziyete

katlanıyorum„ diyenler; erkekler arasında da “bu zor koşullar içinde

aileme yeterince yardımcı olamıyorum„ diyenler arasında ortaya çıktığı

söylenebilir.

Genel bir değerlendirme yapılacak olursa, katılımcıların gerek

çalışma durumları, gerek ailede çalışan eş sayısı, gerekse de cinsiyet

açısından, içinde yaşanılan olumsuz koşulların nasıl görülüp

değerlendirildiği çok büyük farklılıklar göstermemektedir. Ortak fikir

ekonomik koşulların kötü olması ve yaşanan tüm olumsuzlukların bu

geçim sıkıntısına bağlanmasıdır. Ele alınan emek kategorileri arasındaki

nüans, düzenli gelir getiren, bir sürekliliği olan işe sahip, özellikle

memur ailelerinin içinde yaşadıkları koşulları ifade ederken görelilik

boyutunu da sergileyebilmeleridir. Bu farklılık çalışma ortamı ve kentsel

yaşama daha yoğun katılma çabasının bir ifadesi olabilir.

3.3. Çalışma Yaşamı, Reel ve Yan Tüm Gelirler, Tüketim

Alışkanlıkları ve Yaşamı İdame Etme Yolları

Bu alt başlık altında yoksulluk, “çalışma yaşamı”, “reel ve yan

tüm gelirler”, “tüketim alışkanlıkları” ve “yaşamı idame etme yolları”

incelenerek ele alınmıştır.

Çalışma Yaşamı

Araştırma örneklemi seçilirken, hanelerde çalışmasını

engelleyecek sürekli bir hastalığı olmayan ve yaş ortalaması olarak da

144

Page 49: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

aktif işgücü piyasasında yer alabilecek kişilerin ve eşlerinin olmasına

özen gösterilmiştir.

Tablo 3 ve 4’te katılımcılar ve eşlerinin çalışma durumları

verilmişti. Eşlerle birlikte hanede çalışan toplam kişi sayısı da yaşam

standardı ve yaşamın idamesi açısından önem taşımaktadır.

Araştırmada hanehalkı olarak çekirdek ailelerin ele alınmış olmasından

dolayı, daha önce de değinildiği gibi hanede eşler dışında çalışan kişiler

çocuklar olmuştur.

Tablo 23’te Çalışma Grubu’na göre hanede çalışan kişi sayısı

verilmiştir. Çalışma grubu kategorileriyle hanede çalışan kişi sayısı

arasında bir ilişki olduğu görülmektedir.

Durum, eşlerin çalışıp çalışmamasına göre incelendiğinde,

hanede tek eşin çalıştığı kategorilerde, çocukların daha yoğun olarak

çalıştırıldığı gözlenmektedir. Özellikle de eşlerden hiçbirinin çalışmadığı

işsiz hanelerde çocuğun çalıştığı görülmektedir. Burada dikkate

alınması gereken önemli diğer bir konu, çocukların aktif işgücü

piyasasında yer alabilecek yaşta olup olmamalarıdır. Genellikle 15-20

yaş arasındaki gençlerin vasıfsız ve sigortasız işçi olarak tekstil

sektöründe çalıştıkları görülmektedir. Ancak yaşları 15’in altında olup,

henüz ilköğretim çağında olan bazı çocukların, sokakta çalıştırıldıkları

ve simit satıcılığı, ayakkabı boyacılığı vb. işleri yaptıkları görülmektedir.

Bu çocukların neredeyse tamamı işsiz, enformel sektör çalışanı ve

genelde de tek eşin çalıştığı ailelerin çocuklarıdır.

Genel olarak ele alındığında, hanelerin yarısında tek kişi

çalışmaktadır; ikiden fazla çalışanı olan hanelerin oranı ise oldukça

düşüktür. Can (2003)’ın Ankara’da yaptığı yoksulluk çalışmasında

hanehalkı kompozisyonu farklı olsa da benzer durum ortaya çıkmıştır.

145

Page 50: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Bu da formel ve enformel işgücü piyasasında yer alabilenlerin oranının

düşüklüğünün bir göstergesi olabilir.

Hanede eşlerin dışında çalışan kişi sayısının özellikle ‘eşlerden

birinin çalıştığı’ ve ‘eşlerden hiç birinin çalışmadığı’ hanelerde daha

fazla oranda görülmesi, bu hanelerin bütçesine destek olma ya da

geçimini sağlama bakımından hayatı idamede önemli rol oynamaktadır.

Tablo 23 Çalışma Grubu’na Göre Hanede Çalışan Kişi Sayısının Dağılımı

Hanede Çalışan Kişi Sayısı

TOPLAM

Çalışma Grubu 1 Kişi 2 Kişi 3 Kişi 4 Kişi

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 86 14 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane 89 11 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane 100 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

83 17 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

87 13 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

59 29 6 6 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane 78 11 11 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

50 25 25 4 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

80 20 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

100 1 100

TOPLAM %

56 37 5 2 89 100

X2 =59,902 Std.S.=27 p<0,000

a) Aktif Olarak Çalışıp Düzenli İşi Olanlar

Çalışma yaşamında yoksulluk boyutunda ve yaşam standardı

açısından, çalışma ya da işsizlik süreleri, günde kaç saat çalışıldığı,

146

Page 51: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

yapılan işin niteliği, standartları, sürekliliği, güvencesi, kişinin

vasıflarına uygunluğu ve ücretlendirme önem taşımaktadır.

Katılımcıların ve eşlerinin çalışma süreleri incelendiğinde,

katılımcıların 10 yıldan fazla daha yoğun olmakla beraber, 5,5 yıl ile 10

yıldan fazla arasında dağılım göstermektedir (Tablo 24). Eşlerin çalışma

süreleri ise 5,5-10 yıl arasında yoğunlaşmaktadır (%32,2). Bu oranlar

görüşme yapılan çalışan grubun, bir şekilde işgücü piyasası içerisinde

yer edindiklerini göstermektedir.

Tablo 24 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Çalışma Sürelerinin Dağılımı Katılımcının Ne kadar Süredir Çalıştığı

TOPLAM

Çalışma Grubu

1 yıldan az

1-2 yıl arası

2,5-5 yıl arası

5,5-10 yıl arası

10 yıldan çok

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

29 42 29 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

7 17 17 28 33 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

12 88 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

100 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

13 24 50 13 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

29 12 12 41 6 17 100

TOPLAM %

10 10 16 24 40 70 100

X2 =55,706 Std.S.=20 p<0,000

Çalışma Grubu kategorileri arasında düz memurların çalışma

sürelerinin fazla olduğu, en az 5,5 yıl olduğu ve bunu düz işçilerin

izlediği görülmektedir. Aksine enformel sektör çalışanlarının ise

çalıştıkları sürenin en fazla 5,5 yıl olduğu söylenebilir.

Çalışanların çalışma sürelerinin yanı sıra günde kaç saat çalıştığı

da işin niteliği ve standardı açısından ipuçları vermektedir. Normal

147

Page 52: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

koşullarda standart bir işte günlük çalışma saati sekiz saattir.

Katılımcıların büyük bir bölümünün standart çalışma saati içerisinde

çalıştıkları görülmektedir. Standardın üstünde çalışan kesim enformel

sektör çalışanları ve düz işçilerdir. Bu farklılık çalışma koşullarından

kaynaklanmaktadır (Tablo 25).

Tablo 25 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının Günde Kaç Saat Çalıştığının Dağılımı Katılımcının Günde Kaç Saat Çalıştığı

TOPLAM

Çalışma Grubu

6 saatten az 6-8 saat arası

9-11 saat arası

11 saatten fazla

Diğer S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

43 43 14 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

67 22 11 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

100 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

100 2 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

13 37 37 13 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

18 35 41 6 17 100

TOPLAM %

1 59 23 14 3 70 100

X2 =41,356 Std.S.=20 p<0,003

Mevcut işgücü piyasasında ve devlet sektöründe sahip olunan

işin nasıl bulunduğu, özellikle Türkiye açısından bakıldığında büyük

önem taşımaktadır. Bu olgu, devlete güven ve mevcut piyasa sistemi

içindeki eşitlikçilik duygusuyla doğrudan ilişkili, sosyo-politik bir

olgudur. Bireylerin iş ve yaşam koşullarını yönlendirirken tutundukları

tavır ve davranışlar üzerinde doğrudan ve dolaylı etkiye sahiptir.

Bu çerçevede katılımcıların şu anda yaptıkları işi nasıl buldukları

ele alındığında, sınavla ve kendi çabasıyla bulanların oranının oldukça

148

Page 53: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

yüksek olduğu görülürken, geri kalan çoğunluğun torpille bulduklarını

belirtmeleri de önemli bir sonuçtur (Tablo 26).

Tablo 26 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcının Şu anda Yaptığı İşi Nasıl Bulduğunun Dağılımı Katılımcının Şu anda Yaptığı İşi Nasıl Bulduğu

TOPLAM

Çalışma Grubu

Sınavla Tanıdık vasıtasıyla

Kendi çabamla Torpille İş ve İşçi Bulma Kurumu’ndan

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

57 43 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

33 45 11 11 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

76 12 12 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

100 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

87 13 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

12 47 41 17 100

TOPLAM

40 4 39 14 3 70 100

X2 =61,416 Std.S.=25 p<0,000

Çalışma Grubu’na göre işin bulunma şeklinin farklılık gösterip

göstermediği incelendiğinde, enformel sektör çalışanı ve düz işçilerde

torpilin ön plana çıktığı görülürken, İş ve İşçi Bulma Kurumu’nun

kullanımının düşük düzeyde olduğu görülmektedir.

Yaşam standartlarıyla ilişkili diğer bir konu, şu anda yapılan

işten duyulan memnuniyet derecesi ve nedenleridir. Şu anda aktif

olarak çalışan katılımcılar bu güne kadar yaptıkları en iyi iş olarak şu

anda yaptıkları işi (%75,7) belirtmişlerdir. Bunun nedeni olarak da,

devlet işi olmasını (%31,8) ve sigortalı olmasını (%15,1) dile

getirmişlerdir. Bu katılımcıların yaşları 18-25 yoğunlukta (%54,3)

olmakla birlikte ortalaması 27’dir.

149

Page 54: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Katılımcılar nedenlerini de söyleyerek şu anda yaptıkları işin en

iyi iş olduğunu belirtmelerine karşın, bu işin kendilerini tatmin edip

etmediği sorgulandığında, tatmin olmayanların oranının yüksek olması

(%57,2) önemlidir. Bunun nedeni olarak da ücret azlığını (%52,5)

göstermişlerdir.

Emek kategorilerinin her ne koşulda olursa olsun, şu anda

yaptıkları işleri en iyi iş olarak nitelendirmeleri önemlidir. Bu durum,

kendilerini öncesiyle ve çevreleriyle kıyaslamaları sonucu ortaya

koydukları göreli unsurları ifade etmektedir. Bununla beraber

yaşadıkları koşullar çerçevesinde toplumun geneli ile kıyaslama

yaptıklarında, belirttikleri maddi açıdan tatminsizlik duygusu, yine

göreli olarak ortaya çıkmaktadır.

Maddi ve göreli yoksulluk boyutunda, bireysel gelir ve toplam

hanehalkı geliri, yaşam standardının belirlenmesinde yoksulluk

çalışmalarının en çok üzerinde durduğu kıstaslardır.

Tablo 27 Katılımcının Aylık Ücreti S=70

% 50-100 milyon arası 13

101-200 milyon arası 26

201-300 milyon arası 14

301-400 milyon arası 34

401-500 milyon arası 13

TOPLAM 100

Tablo 27 incelendiğinde, çalışanların aldıkları ücretin 101-400

milyon TL. arasında değiştiği görülmektedir. Bu kişilerin eşlerinin

aldığı aylık ücret de benzer şekilde çoğunlukla 101-300 milyon TL.

arasındadır. En yüksek ücretin 401-500 milyon TL. arasında olması ve

150

Page 55: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

bu ücreti alanların da oranının düşük olması, düşük yaşam

standardının önemli bir göstergesidir.

Düşük ücret, aile geliri üzerinde belirleyici etkisi olmakla

beraber, gelir eşitsizliğinin artması ve işgücüne katılımı caydırmasıyla

yoksulluk üzerinde de etkili olmaktadır (Eggers ve Massey, 1991:250).

Türkiye’de özellikle 1980 sonrası yürütülen ekonomi politikaları

sonucunda, düzenli istihdamın giderek azalması, bugün yaşamın

yeniden üretilme koşullarını büyük ölçüde etkilemiş ve etkilemektedir.

Bu da doğrudan, çalışan emek kategorileri adına, çoklu yoksunluk

boyutunda yoksulluğu doğurmakta ve derinleştirmektedir.

b) İşsizler

İşsizlik yoksulluk nedenleri arasında ilk başta vurgulanan bir

olgudur. İşsizliğin yoksullukla doğrudan ilişkili olduğu ortadadır. Ancak

bu ilişkinin doğru saptanabilmesi, önemli ölçüde işsizlik profiline

bağlıdır. İşsizlik süresi, daha önceki işlerin niteliği ve neden

bırakıldıkları, yoksulluğun boyutları üzerinde etkili olan göreli

unsurlardır.

Tablo 28 Çalışma Grubuna Göre Katılımcının İşsizlik Süresinin Dağılımı

Katılımcının ne kadar Süredir İşsiz Olduğu

TOPLAM

Çalışma Grubu

1 yıldan çok- 3 yıl arası

3 yıldan çok- 10 yıl arası

10 yıl ve üstü

S %

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

33 56 11 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

64 27 9 11 100

TOPLAM %

50 40 10 20 100

X2 =1,919 Std.S.=2 p>0,383

151

Page 56: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Görüşme yapılan ve işsiz olan kişilerin işsizlik süreleri

incelendiğinde, yarısının bir yıldan fazla- üç yıl arasında işsiz olduğu

görülürken, bunu üç yıldan fazla-10 yıl arası işsiz olanlar izlemektedir

(Tablo 28). Benzer şekilde eşlerinin işsizlik süresi bir-beş yıl arasında

yoğunlaşmaktadır (%49). Araştırmanın yapıldığı dönem 2000 ve 2001

yılı ekonomik krizlerinin etkilerinin yoğun yaşandığı döneme

rastlamıştır. Bu oranlar görüşme yapılan grup içerisinde yaşanan bu

ekonomik krizlerden etkilenenlerin de olduğunu, ancak çoğunluğu

oluşturan işsizlerin işsizliğinin nedeninin salt ekonomik kriz olmadığını

ve kronik, yapısal başka nedenler olduğunu göstermektedir.

Görüşme yapılan grup içerisinde 20 kişi işsizdir. Bu sayıya eşleri

de katıldığında sayı 37’ye çıkmaktadır. Bu grubun %70’i şu anda iş

aradıklarını, iş bulmak için ise dolaşarak kendi imkânlarıyla (%57,1),

İş ve İşçi Bulma Kurumu’na başvurarak (%28,6) ve çevreyi haberdar

ederek (%14,3) çaba gösterdiklerini belirtmişlerdir. En son iş değiştirme

sürelerinin beş yıldan az bir süre olduğunu (%75) da eklemişlerdir.

Tablo 29’da en son yaptıkları işi bırakma nedeni olarak ise, çoğunlukla

ekonomik kriz nedeniyle işçi çıkartılmasını ya da iş yerinin

kapanmasını vermişlerdir.

Tablo 29 Çalışma Grubuna Göre En Son Yapılan İşin Bırakılma Nedeni Katılımcının En Son Yaptığı İşi Bırakma Nedeni

TOPLAM

Çalışma Grubu

Ekonomik kriz nedeniyle işçi

çıkarıldı

Ailevi problemler olduğu için ayrıldım

Sağlık problemim nedeniyle ayrıldım

İş yeri kapandı

S %

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

56 22 22 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

36 9 55 11 100

TOPLAM

45

10 5 40 20 100

X2 =5,634 Std.S.=4 p>0,228

152

Page 57: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Ancak katılımcıların işsizlik süreleri ile belirttikleri en son işin

bırakılma nedeni arasında çelişik bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu

çelişkinin bir nedeni, ya ekonomik krizin etkilerinin yoğun olarak

devam ediyor olması olabilir ya da işsizliği etkileyen bireysel düzeyde

farklı unsurların etkisi olabilir. Bireysel düzeydeki unsurlar kişinin

eğitim düzeyi, yaşı ve vasıflı işgücü olup olmamasına göre

değişebilmektedir. Diğer bir boyut da, piyasalardaki esnek üretim,

esnek çalışma koşullarının artması ve çalışacak işgücü sayısının

giderek azaltılması ile oluşan arz talep sorunu olabilir.

Gelinen bu noktada çalışma sürelerinde düzensizlikler yaşayan,

iş ve işsizlik arasında kısa dönemlerle gidip gelen, enformel sektör

çalışanlarının ayrı olarak ele alınması faydalı olacaktır.

c) Enformel Sektör Çalışanları

İşgücü piyasasında gittikçe artan bir enformelleşme süreci

görülmektedir. Kentlerde güvencesi olmayan, geçici ve düşük ücretli

işlerde çalışanların oranı yükselmektedir. Bu sürecin yaygınlaşması

Türkiye’de 1980 sonrası ekonomik yeniden yapılanma dönemiyle

birlikte gerçekleşmiştir. Bugün enformel sektörün kapitalist ekonomide

değişen ihtiyaçlara uyum sağladığı vurgulanmaktadır (Demir, 1993).

Enformel sektör çalışanları yaşadıkları olumsuz iş koşulları dışında,

diğer yaşam alanlarında da sergiledikleri olumsuz şartlar ve süreçlerle

de sosyal araştırmacıların dikkatini çeken emek statüsü haline

gelmiştir.

Araştırmada yer alan enformel sektör çalışanlarının iş kolları

Tablo 5’te gösterilmişti. Görüşme yapılan kişilerin %25’i enformel

sektörde çalışmaktaydı. Bu sektör içerisindeki iş kollarının ise, vasıfsız

işlerde yoğunlaştığı görülmektedir; gündelikçilik, inşaat işçiliği ve seyyar

153

Page 58: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

satıcılık gibi. Bu işler vasıfsız olmakla birlikte, herhangi bir sermaye

gerektirmeyen ve iş yerinin kişilerin kendilerine ait olmadığı işlerdir. Bu

nedenle işe başlarken çoğunluğunun sermayeye ihtiyacı olmamıştır

(Tablo 30).

Tablo 30 Yapılan İşe Başlandığında Sermaye İhtiyacı S=25

% Oldu 24 Olmadı 76 TOPLAM

100

Sermaye kullananların ise, kullandıkları miktarın ortalama 100

milyon civarında düşük bir meblağ olduğu görülmüştür (%83,3).

Sermaye kullananların yarısı bu sermayeyi kendi birikimleriyle, diğer

yarısı ise akraba ve arkadaşlarına borçlanarak karşıladıklarını

belirtmişlerdir.

Görüldüğü gibi araştırma kapsamına giren enformel sektör

çalışanları oldukça düşük yaşam standardına sahip hanelerden

oluşmaktadır. Bu emek statüsünden bahsedildiğinde araştırmada bu

boyutun ve hangi iş kollarının kastedildiğinin gözden kaçırılmaması

gerekmektedir.

Kent yoksulluğunu ele alan çalışmaların büyük bir kısmı

enformel sektör çalışanı üzerine yoğunlaşmıştır. Enformel sektör

çalışanları, çalışma durumlarının diğer yaşam alanlarını belirlemesiyle

de dikkat çekmişlerdir (Demir,2002; Açıkalın,2003; Can, 2003). Aynı

zamanda bu emek statüsü, uygulanan yapısal uyum programları ve

yürütülen ekonomi politikalarının sosyal yaşamda etkilerinin en net

şekilde görüldüğü kesim olarak da, araştırmacıların ilgisini

çekmektedir.

154

Page 59: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

d) Çalışan Kadınlar

Toplumsal cinsiyet, yoksulluğun düzeyini ve profilini etkileyen

unsurlar arasında ele alınmaktadır. İşgücü piyasasında toplumsal

cinsiyete dayalı ayrımcılık, kadınların eşit emek gücü olarak ele

alınmamasına neden olmaktadır. Kadınlara düşük iş güvencesi ve

düşük ücret uygulandığı görülmektedir. İnsani Gelişme İndeksi (UNDP,

2001:15) toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığın bütün ülkelerde

görüldüğünü, ancak önemli farklılıklar bulunduğunu da

göstermektedir.

Bu çerçevede ve sosyal alandaki eşitsizlikler ele alındığında,

yoksulluktan en çok etkilenen kategorilerden birisi de kadındır.

Türkiye’de kadın yoksulluğu ve yoksunluğu çerçevesinde toplumsal

cinsiyet yaklaşımını benimseyen çalışmalar da dikkati çekmektedir

(Cantek,2001; Ecevit ve Ecevit,2002; Hattatoğlu,2002;

Kümbetoğlu,2002; Ecevit ve Türkyılmaz,2002 vd.). Bilindiği üzere bu

araştırma, 50 kadın ve 50 erkek olmak üzere toplam 100 kişi ile yapılan

görüşmelerle yürütülmüştür. Kadınların çalışma durumları ve bu

durum hakkında kendi değerlendirmeleri, yoksulluk, yaşam

standartları ve yaşamın yeniden üretimindeki pozisyonları boyutunda

ele alınması gereken önemli unsurlardır.

Kadın katılımcılar arasında aktif olarak çalışanların çalışma

yaşamı ile ilgili görüşleri alınmıştır. Kadınlar, çalışma konusunda

kararın kim tarafından alındığı sorusuna, çoğunlukla kendilerinin aldığı

şeklinde cevap vermişlerdir. Bunun nedeni olarak da, genellikle

evlenmeden önce çalışma hayatına atılmış olmalarını dile getirmişlerdir.

Enformel sektörde çalışan kadınların büyük bir kısmı ise, çalışma

kararını eşleriyle birlikte aldıklarını belirtmişlerdir (Tablo 31).

155

Page 60: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 31 Çalışma Gruplarına Göre Kadının Çalışması Konusunda Kararın Kim Tarafından Alındığının Dağılımı Kadının Çalışması Konusunda

Kararı Kimin Verdiği

TOPLAM

Çalışma Grubu

Kadın kendisi verdi Eşiyle ortak karar verildi

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 60 40 5 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane 100 5 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

100 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

50 50 2 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane 29 71 7 100

Enfor.sek.çalışanı olup,eşi çalışmayan hane

33 67 3 100

TOPLAM

63 34 30 100

X2 =14,990 Std.S.=10 p>0,132

Çalışan kadınlara ekonomik durumlarındaki iyileşmelerin çalışma

yaşamlarını nasıl etkileyebileceği sorulduğunda, çok büyük farklılık

olmamakla beraber, çalışmazdım diyenlerin oranı yüksek olmuştur.

Çalışma Grubu’na göre farklılık incelendiğinde, çalışmak istemeyenlerin

düz işçi ve enformel sektör çalışanı oldukları görülmektedir. Bu

düşüncelerinin altında yatanın, olumsuz çalışma koşullarının ve düşük

ücretin olduğu söylenebilir (Tablo 32).

Katılımcı kadınlar, çalışmaya devam etmek istememe nedeni

olarak, çocuklarıyla ilgilenmek istediklerini ve yıprandıklarını öne

sürmüşlerdir. Çalışmaya devam etmek isteyenler ise, genel olarak evde

kalmaktan hoşlanmadıklarını, çalışmanın sosyal hayatı

zenginleştirdiğini (%42,8) ve emeklilik haklarını alıp geleceklerini

garantilemek (%35,7) istediklerini belirtmişlerdir. Çalışmaya devam

etmek isteyen kadınların düz memur kategorisinde yoğunlaşmaları

önemli bir göstergedir.

156

Page 61: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 32 Çalışma Grubu’na Göre Ailenin Ekonomik Durumu İyi Olduğunda da Kadının Çalışma İsteğinin Dağılımı Ailenin Ekonomik Durumu İyi Olduğunda

Kadının Çalışıp Çalışmayacağı

TOPLAM

Çalışma Grubu

Çalışmaya devam ederdim

Hayır Çalışmazdım

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 100 5 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane 100 5 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane 75 25 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

50 50 2 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane 29 71 7 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

100 3 100

TOPLAM %

47 53 30 100

X2 =16,224 Std.S.=5 p<0,006 Yaşamın ertesi güne tekrar hazırlanması ve idamesinde ister

çalışsın isterse çalışmasın kadınının oynadığı rol çok önemlidir.

Geçimlik üretim dışında, çalışan ve çalışmayan tüm kadınlara evde

para kazanmak için bir şeyler yapıp yapmadıkları sorulduğunda ise,

hemen hemen tamamı yapmadıklarını (%70), küçük bir kısmı el işi, oya

vb. (%22) yaptıklarını belirtmişlerdir. Bu kadınlar, ya enformel sektör de

geçici işlerde çalışanlar ya da ev kadınlarıdır.

Görüldüğü gibi, kadınlar hane bütçesine ekonomik olarak, dolaylı

ya da doğrudan katkı yapmaktadırlar. Çalışma yaşamından

memnuniyetsizliğin nedeni ise, daha önce bahsedildiği gibi, toplumsal

cinsiyete dayalı ayrımcılık ve sosyal güvencesi olmayan, düzensiz ve

düşük ücretli işlerde çalışmalarıdır. Diğerlerine nazaran göreli olarak

daha iyi koşullarda çalışan düz memur ve bazı düz işçilerin, en azından

gelecek kaygılarını ortadan kaldırmak amacıyla çalışmaya devam etmek

istedikleri görülmektedir.

157

Page 62: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Reel ve Yan Tüm Gelirler, Tüketim Alışkanlıkları ve Yaşamı

İdame Etme Yolları

Yoksulluk, ortalama gelir düzeyi ve gelir dağılımındaki eşitsizlik

derecesiyle yakından ilişkilidir. Bireysel gelir ve hanehalkının toplam

geliri çoklu yoksunluğun bir boyutu olarak ele alınmıştır. Çalışma

Grubu’na göre katılımcıların ve eşlerinin gelirleri daha önce

irdelenmişti. Hanehalkı geliri hanede çalışan kişilerin bireysel

gelirlerinin toplamından oluşmaktadır. Daha önce de belirtildiği gibi, bu

araştırmada eşler dışında haneye gelir getirenler çocuklar olmuştur.

Görüşme yapılan hanelerin toplam gelirlerinin dağılımı Tablo

33a’da grafikle gösterilmiştir. Haneler arasında ortalama gelirin 301-

400 milyon TL. arasında olduğu görülmektedir. Gelir dağılımındaki

yoğunluk 101-400 milyon TL. arasındadır. Düşük oranlarda da olsa 50

milyonun altında geliri olan haneler olduğu gibi, bir milyarın üzerinde

geliri olanların oranı da düşüktür.

Bu oranlar, Bursa gibi Türkiye’nin en zengin %1’lik kesimini

barındıran bir bölge içinde değerlendirildiğinde, bölüşüm ilişkileri ve

gelir dağılımındaki eşitsizliğin ulaştığı boyutları da gözler önüne

sermektedir.

Salt gelire göre bir değerlendirme yapıldığında bu oranlar,

görüşme yapılan tüm hanelerin, belli kuruluşlar tarafından belirlenmiş

yoksulluk sınırı altında yer aldıklarından dolayı, mutlak yani ekonomik

açıdan yoksul olduklarını göstermektedir. Ancak unutulmamalıdır ki,

mutlak yoksulluk göreliliği barındırmaktadır. Bu gelirin yeterliliği ya da

yetersizliği görelidir. Bu göreliliğin boyutu yaşam koşulları, sosyo-

demografik ve kültürel belirleyiciler tarafından etkilenmektedir.

158

Page 63: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 33a Hanelerin Toplam Gelirinin Dağılımı

1 mil701m

601-700 m

501-600 mily

401-500 mily

301-400 mily

201-300 mily

101-200 mily

50-100 milyon

50 mlyondan

Yüzd

eler

20

10

0

yar üstü

ilyon-1milyar

ilyon ARASI

on ARASI

on ARASI

on ARASI

on ARASI

on ARASI

ARASI

i

az

30

3

64

2

7

26

22

17

9

4

Hanenin toplam geliri

Tablo 33b’de hanenin toplam gelirinin Çalışma Grubu’na göre

farklılık gösterip göstermediği incelendiğinde, düz işçi kategorisindeki

hanelerin gelirlerinin ortalama 200-500 milyon TL. arasında değiştiği;

oldukça düşük bir oranda da olsa, iki eşin de çalıştığı düz işçi

hanelerinde 600 milyon-1 milyar TL. arsında geliri olanların olduğu;

düz memur kategorisindeki hanelerin ortalama gelirlerinin 400-500

milyon TL. arasında değiştiği, özellikle iki eşin çalıştığı hanelerde 600

milyon-1 milyar TL. üstüne kadar çıktığı görülmektedir. Gelir

rklılıkları diğer kategorilerde artmaktadır.

Enformel sektör çalışanı kategorisindeki hanelerin gelirleri 100-

400 milyon TL. arasında değişmektedir. Bu oranların dışında limitler en

az 50- en çok 500 milyon TL.’dır. İşsiz kategorisindeki hanelerde ise,

eşlerden birinin çalıştığı durumlarda hane geliri 100-400 milyon TL.

arasında değişirken, iki eşin de çalışmadığı durumlarda oranlar 50

milyon TL.’nın altına kadar düşmektedir. Ev kadını olup eşin

fa

159

Page 64: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

çalışmadığı hanelerde de durum aynıdır. Bununla beraber ev kadını

kategorisindeki hanelerde durumun daha kötü olduğu ve hane gelirinin

ü s ır k Bu ada

e nı p al k or eş t mı enformel r

çalışanı olduğu hatırlandığında tablo daha çok netleş ktedi . T blo 33b ışma Grubu’na Göre ane Toplam Gelirinin Da

görülmektedir ki, bu belirlemeye rağmen, düzenli geliri ve işi olan

Hane pl Geliri

st ın

adı

ının 3

olu

00 mi

eşi ç

lyon T

ışan

L.’ye k

ateg

adar

ide,

çıkabil

lerin

diği gö

ama

rülme

nın

tedir. r

v k sektö

me r

a Çal H nin ğılımı

nin To am Toplam

*

50 mil

az

50-100 milarası

101-200 m arası

201-300 m arası

301-400 m arası

401-500 m arası

501-600 milarası

601-700 milarası

701mil.-1milyar arası

1 milyar üstü

S % yon. yon ilyon ilyon ilyon ilyon yon yon

1

29 43 14 14

7 100

2

22 28 50

12 12 12 25 39

2

25 25 37 13

6

7

56 22 11

11

9 100

8 10 11 100

Toplam

4

9

17

22

26

7

2

4

6

3

100 100

18 100

3

59

8 100

4

5 8

8

12 100

5

8 100

6 18 52 18 6

17 100

8 27 27 18 1

9

20 20 40 20

5 100

10 20 80

5 100

X2 =119,364 Std.S.=81 p<0,000 *Çalışma Grubu: 1. Düz işçi olup, eşi de çalışan hane, 2. Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane, 3. Düz memur olup, eşi de çalışan hane, 4. Düz memur olup, eşi çalışmayan hane, 5. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi de çalışan hane, 6. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi çalışmayan hane, 7. İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane, 8. İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane, 9. Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane, 10. Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

Bilindiği gibi, araştırmada ele alınan emek statüsündekiler,

vasıfsız işgücünü oluşmaktadır. Bu belirleme kişilerin çalışma koşulları

ne olursa olsun en düşük düzeye gönderme yapmaktadır. Ancak

160

Page 65: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

kategorilerde gelir oranları düşük olsa bile, diğer kategorilerle

kıyaslandığında oldukça farklılık görülmektedir. Hanelerde eşlerin

şında çalışan bireylerin çocuklar olduğu ve genelde yaş

ında giren

erhangi başka bir gelir olmadığını belirtmişlerdir. Yan geliri olan

küçük

Genel olarak değerlendirildiğinde, Çalışma Grupları arasında fark

lmaksızın, hanelerin reel gelirleri dışındaki gelirlerinin hane gelirini

üyük ölçüde etkileyecek gelirler olmadığı, hatta hiç olmadığı

in

el gelirleri olduğu görülmektedir.

ortalamalarının işgücü piyasasında yer alabilecek oranların altında

olduğu düşünüldüğünde, hanehalkı gelirinin neden çalışan eşlerin iş

durumlarıyla belirlenmiş ya da sınırlanmış olduğu da açıklığa

kavuşmaktadır.

Hane gelirini sadece reel gelirlerle sınırlı tutmak yeterli olmayıp,

hatta eksiktir denebilir. Çünkü hane gelirini etkileyen birçok yan

gelirlerin olma olasılığı da yüksektir. Özellikle Türkiye’de yapılan

çalışmalarda bu olgunun daha çok irdelendiği görülmektedir. Bu

çerçevede hanede yaşayanların diğer gelirleri sorgulandığında, ilk önce

mevcut işlerinin yanı sıra ek iş yapıp yapmadıkları incelenmiştir.

Katılımcıların neredeyse tamamı ek işleri olmadığını belirtirken, ek iş

yapanların aylık gelirinin ortalama 50 milyon olduğu, çoğunlukla da 50

milyondan az olduğu görülmüştür. Katılımcıların yine neredeyse

tamamı hanelerine çalışarak kazandıkları reel gelir dış

h

bir kesimin kaynakları kira, arazi, tarla ve özellikle kadınların

evde yaptıkları el işi, parça başı iş olmuştur (Tablo 33c). Bazı ekonomik

kökenli yoksulluk çalışmalarında, ev sahibi olanların muhtemel kira

bedelleri de artı gelir olarak hane bütçesine eklenmektedir.

o

b

görülmektedir. Sonuçta hanehalkı toplam gelirini belirleyenin, eşler

re

161

Page 66: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 33c Çalışma Grubu’n Göre H nenin an Gel rinin ğılıenin Yan Gelirleri

T

a a Y irle Da mı Han OPLAM

Kira Geliri

Arazi, tarla Geliri

Ek İş Başka gelir Diğer Çalışma Grubu yok S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 100 7 100 Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane 94 6 18 100

an 12 12

alışan hane

ayan hane 100 17 100

lup, sadece eşi çalışan hane 100 9 100

e çalışmayan hane

ece eşi çalışan 80 20 5 100

Düz memur olup, eşi de çalışhane

76 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan ane h

8 84 8 12 100

nfor.sek.çalışanı olup, eşi de

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi alışm

100 8 100

ç İşsiz o

İşsiz olup, eşi d

9 82 9 11 100

Ev kadını olup, sadhane Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

100 5 100

TOPLAM %

2

1

1

92

4

100 100

X2 =35,257 Std.S.=36 p>0,504

Görüşme yapılan haneler açısından ortaya çıkan bu duruma göre,

Çalışma Grubu kategorilerinin yoksullukla mücadele ya da yaşamlarını

ame ettirmede ekonomik boyutta, sadece hane bireylerinin gelirleri,

üde formel ve enformel işgücü piyasası

racılığıyla karşılayabilmektedir. İşgücü piyasası dışında hanehalkının

ihtiyaçlarını karşılama yolları olarak sosyal yardımlar, memleketle

id

yani hanehalkı reel gelirinin ele alınacağı ortaya çıkmıştır. Bu sonuca

göre, yaşamı idame ettirme yollarının, ekonomik gelirler dışındaki

yaşam alanlarına yoğunlaşarak irdelenmesi gerekliliği ortaya

çıkmıştır.

Görüldüğü gibi hanehalkı gündelik yaşamın yeniden üretimi için

ihtiyaçlarını büyük ölç

a

162

Page 67: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

(kırla)

klarını belirtmişlerdir. Yardım alanlar çok az sayıda da enformel

ektör çalışanı ve işsiz aileleridir (Tablo 34a). Yardım alanların

an

lmışlardır. Alınan bu sosyal ya nakdi yardımdır (Tablo

34b).

alışma Grubu’na Göre Alınan Sosyal Yardımın Dağılı

Alınan Sosya ım

ilişkilerin devamı ve gelen ayni destek, evde ham maddesi

alınarak işlenen gıda ve giyim maddeleri vb.nin irdelenmesi bu noktada

önemli bir yere sahiptir.

Ek gelirleri olmadığını belirten katılımcılara her hangi bir sosyal

yardım alıp almadıkları sorulduğunda da, büyük bir kısmı

almadı

s

çoğunluğu yardımı İl Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfınd

a rdımın türü de

Tablo 34a Ç mı l Yard TOPLAM

Çalışma Grubu

Y Alm uz

So al Hizmetlerden

Sosyal Yard ve Day nışma

Vakfından

Beledi eden Di(STK’lar)

ardımıyor

sya

y ğer S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

100 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

100 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

100 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

e

12

lışmayan hane

ışa 5 100

100 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan han

87 13 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

82 6 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

89 11 9 100

İşsiz olup, eşi de ça

73 18 9 11 100

v kadını olup, sadece 100 E

eşi çal n hane Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

40 20 40 5 100

TOPLAM %

89

1

7

1

2

100 100

X2 =49,692 Std.S.=36 p>0,064

163

Page 68: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Ancak bu sonuçlar araştırmacının alana ilişkin daha önceki

bilgilenmeleri ve gözlemleriyle çelişik bir durum sergilemiştir. Alan

çalışmasına çıkılmadan önce, örneklem seçimi için yapılan ön

görüşmelerde İlçe Kaymakamlık, İlçe Belediye ve Mahalle

Muhtarlarından alınan bilgi doğrultusunda, çalışma yapılan

mahallelere, özellikle de seçilen hanelere çoğunlukla belli mevsim

dönümlerinde ve aylarda kömür, odun, gıda ve okul ihtiyacı gibi ayni

yardımların yapıldığı bilgisi alınmıştır. Katılımcıların bir kısmının

aldıkları bu tür sosyal yardımı neden bildirmedikleri sorgulandığında,

nemli ya da yeterli miktarlarda değil” yanıtıyla oldukça sık

ne

ütçesine katkıda bulunduğu bir gerçektir. Çünkü aileler bu

yardımların dileri bu kale e h ma am ırlar.

kısımlarda irdelenmi

ablo 34b Çalışma Grubu’na Göre Alınan Sosyal Yardımın Türünün

n Sosy ardımın T rü T

“ö

karşılaşılmıştır. Bu yardımların miktarların az olmasına karşın ha

b

dışında ken mler arca yapm aktad

Bu konunun ayrıntıları ilerleyen ştir.

T Dağılımı Alına al Y

ü OPLAM

Çalışma Grubu Ayni Nakdi Her ikisi bi rden

S %

Enfor.sek.çalışanı olup, e

şi de çalışan hane 100 1 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çal

ışmayan hane 100 3 100

siz olup, sadece eşi çalışan hane 100 1 100

iz olup

İş

İşs , eşi de çalışmayan hane

33 67 3 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

33 67 3 100

TOPLAM %

18 54 28 11 100

X2 =11,000 Std.S.=8 p>0,202

Hanelerin çok az kazançla yaşamlarını nasıl idame edebildikleri

sorgulanmaya devam edildiğinde, çoğunlukla göçle Bursa’ya yerleşmiş

olan bu hanelerin memleketleriyle olan bağlantıları ve oradan gelen

yardımlar ele alınmıştır. Katılımcıların çoğunluğu artık memleketleriyle

hiç ilişkileri kalmadığını belirtmiştir.

164

Page 69: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Çalışma Grubu’na göre memleketten gelen erzak yardımı Tablo

esimdir atılımcılardan, gelen erzakların yıllık ihtiyaçlarının

mamı ya da önemli bi belirtenle 52,9),

oldukça az bir kıs % k d sı

ıda bulundu ıktır.

ışma G bu’na öre Memlek tten G en E k ının Dağılımı

Memleketten Gelen Erzak Yardımı

TOPLAM

35’de sunulmuştur. Memleketlerinden erzak yardımı gelen küçük bir

k (%17). K

ta r kısmını karşıladığını rle (%

mını ( 47,1) arşıla ığını belirtenler ara nda önemli

bir fark yoktur. Sonuç olarak aile bütçesine katk ğu aç

Tablo 35 Çal ru G e el rza Yardım

Çalışma Grubu

YOlmuyor

Kuru bakliyat

Zey in, yağ vb.

Me e, sebze

Salça, tarhana vb

Di r S %

ardım t yv ğe

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

71 29 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

72 6 22

e 12 25

şi

ne 12 25

ne

ce eşi ışan hane

siz olup, eşi de çalışmayan hane

100 11 100

Ev kadını olup, sadece 100 5 100

18 100

Düz memur olup, eşi dçalışan hane

63 8 100

Düz memur olup, eçalışmayan hane

76 8 8 8 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan ha Enfor.sek.çalışanı olup,şi çalışmayan ha

63 8 100

e

94 6 17 100

İşsiz olup, sadeça

100 9 100 l

İş

eşi çalışan hane

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

100 5 100

TOPLAM %

83

3

1

2

2

9

100 100

X2 =61,677 Std.S.=45 p=0,05

İşsiz olup eşi çalışan ve çalışmayan, ev kadını olup eşi çalışan ve

çalışmayan hanelerin memleketle hiçbir bağlantılarının kalmadığını ve

yardım da gelmediğini belirtmeleri önemlidir. Bu konu göç olgusuyla

165

Page 70: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

ilişkilidir. Çalışma kapsamındaki göç eden hanelerin geride bıraktıkları

koşullar çok daha kötü olduğundan dolayı, orada kalanların kente

ydalarının olması ihtimali zayıftır. Bugüne kadar yapılan göç

alışm

rtmıştır. Bu da kentsel ortamda yaşamın yeniden

retiminde, kentin olanaklarına daha fazla ihtiyaç olduğu sonucunu

sürekli ya da sık sık yapılmaktadır.

unların sık olarak yapılmasının önemli bir nedeni olarak katılımcılar

malze

lamadıklarını dile getirmişlerdir.

dığını dile getirmişlerdir.

Sonuç olarak evde yapılan bu gıd ele in a

destek olmak amacıyla, gıda masraflarını azaltmak i ığı

o ak diğer taraftan, bunların yapılabilmesi için gereken

h n çok fa mikta rda a abilm nin d mkün

o ütçeyi zorlad ı görülmektedir.

fa

ç alarında üzerinde en çok durulan konu, kırla bağlantının ve

desteğin varlığı olmuştur. Son dönem çalışmalarda ise, bu bağın gittikçe

zayıfladığı vurgusu a

ü

doğurmaktadır.

Diğer bir boyut, geleneksel olarak birçok hanenin de yaptığı gibi,

aile bütçesine katkı ya da masrafların azalması adına evde hazırlanan

gıda maddeleridir.

Görüşme yapılan hanelerde evde hazırlanan gıdalar : Turşu,

konserve; bazlama, yufka, ekmek

B

melerin daha ucuza alınabilmesini belirtmişlerdir. Bu gıda

maddelerini yoğurt, salça, reçel yapımları izlemektedir. Meyve, sebze

kurutmanın neredeyse hiç yapılmadığı görülmektedir. Bunun nedeni

olarak da bir kesim katılımcı, bu ürünleri kurutacak kadar fazla

a

Daha önce değinilen memleketlerinden erzak yardımı gelen kesim

ise, kendilerinin ayrıca evde hazırlık yapmadıklarını belirtmişlerdir. Bu

hazırlıklar çoğunlukla ev kadınları tarafından yapılmaktadır. Çalışan

kadınlar ise bu hazırlıklar için vakitlerinin olma

a madd rin ile bütçesine

çin yapıld

rtadadır. Anc

am maddeleri zla rla lın esi e mü

lmadığı ve b ığ

166

Page 71: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 36 ırlanan Gıda Maddeleri Sürekli Sık sık Çok Nadir Hiç

TOPLAM

S =

Evde Haz

100

% Peynir, Yoğurt vb. 28 12 14 46 100

S

alça, Tarhana vb. 25 5 12 58 100

Sebze Kurutma

5 1 3 91 100

Bazlama, Yufka, Ekmek 36 16 12 36 100

Reçel, Marmelât vb.

26 4 4 66 100

Meyve Kurutma, Pestilvb.

4 - 1 95 100

Turşu, Konserve

43 22 14 21 100

Hanehalkının yaşamını idame ettirmek için gerçekleştirdiği bu tür

şsiz ve ev

ırla bağlantının az ya da hiç olmadığı, özellikle

ırdıkları nokta, yine ekonomik yetersizlik olmuştur.

‘geçimlik üretim’ (subsistence production) faaliyetlerinin (Demir,

1993,2002; Ecevit, 1999; Ecevit M. ve Ecevit Y., 2002), emek

kategorilerinin işgücü piyasasındaki konumları, kırsal kesimle

bağlantının sürdürülmesi ve geleneksel yaşantının devam ettirilmesiyle

de doğrudan ilişki olduğu anlaşılmaktadır.

Demir (2002:294) işçi, dar gelirli ve yoksul ailelerde geçimlik

üretimin boyutlarının daha fazla olduğunu belirtmiştir. Ele alınan emek

statüsündekiler açısından bu belirleme değerlendirildiğinde, i

kadını kategorilerinde k

evde hazırlanan gıda maddeleri için yeterli ham maddenin

alınamadığının vurgulanması, derinleşen yoksulluğun bir göstergesi

olarak görülebilir. Burada katılımcıların geçimlik üretimi de

dayand

Yaşam standardı ve yaşamı idame etmede haneye giren reel ve

yan gelirler dışında, giderler, harcama kalemleri ve bunları etkileyen

tüketim alışkanlıkları oldukça büyük önem taşımaktadır.

167

Page 72: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Özellikle son yıllarda oldukça yaygınlaşan kredi kartı kullanımı,

bugün veresiye alma ya da yakınlara borçlanarak yapılan alış verişin

yerini almış gibidir. Kredi kartı kullanımı, bireyleri kazanmadan

harcamaya yönlendirmiştir. Giderek boyutları farklılaşan tüketim

toplumu, daha büyük riskleri içinde barındıran bir hal almıştır. Sadece

o günü geçirme kaygısı giderek yerini, maddi olanaksızlıklar nedeniyle

gerçekleştirilmesi zor olan harcamaların yapılabilmesine bırakmıştır.

slında harcanan sahip olunmayandır. Bu süreç tüketim toplumunu

değildir. Bunlar arasında kredi

artı olan, ancak artık kullanmayanlar da bulunmaktadır. Görüşülen

iz geliri ikame şekli gibi kullanılmaya başlayan kredi

artı sahipliğinin de emek kategorileri arasında yaygın olmadığı

A

iyice körüklemiştir. Artık her kesimin rahatlıkla ulaşabildiği kredi kartı,

bireyin ya da hanenin gelecekteki gelirini aylar öncesinden harcamasına

yol açmakta ve bu döngü bir daha içinden çıkılamaz boyuta

ulaşabilmektedir.

Görüşme yapılan hanelerde kredi kartı kullanımı irdelenmiştir.

Kredi kartı kullanımı katılımcıların sadece %20’sinde görülmektedir.

Bunların %5’i ve eşlerinin de %6’sı ara sıra kredi kartı kullandıklarını

belirtmişlerdir. Bu kesim, düz memur ve daha az oranda düz işçi

aileleridir. Kredi kartı kullanan bu kesimin kart limiti ise, 500 milyon-1

milyar TL. arasındadır (%64). Bu limitler hanehalkı ortalama gelirlerinin

100-400 milyon TL. arasında olduğu hatırlandığında, oldukça yüksek

oranlar olduğu görülmektedir. Buna karşın görüşmecilerin %80’i,

eşlerinin ise %92’si kredi kartına sahip

k

haneler içerisinde kredi kartı kullanımının düşük olduğu görülmektedir.

Bunun nedeni sahip olunan gelir düzeyiyle de ilişkilidir. Gelir düzeyi

düşük olan haneler için kredi kartı kullanımı, hatta sahipliği kendi

ifadelerine göre “...lükse girmekte”dir.

Hanehalkı toplam gelirinin düşük olduğu ortadadır, ek gelirler de

bu durumu değiştirecek boyutta değildir. Geçim stratejileri ele

alınırken, yeters

k

168

Page 73: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

görülmüştür. Öyleyse hanelerin kullandıkları başka kanallar olmalıdır.

Bu kanalları dolaylı olarak ortaya çıkarabilmek amacıyla, hanelerde son

beş yıl içerisinde ekonomik güçlük nedeni ile çekilen zorluklar

sorgulanmıştır.

Katılımcıların büyük bir oranının borç para aldıkları görülmüştür.

Bunu mevcut tasarrufları bozdurma izlemekle birlikte, hiçbir zaman

tasarruf yapabilecek durumları olmad ı belirtenlerin oranı daha

yüksektir (

Tablo 37 S Güçlük Nede ile Yapılanlar

S=100

ığın

Tablo 37).

on Beş Yılda Ekonomik ni

%

Borç para alma

75

Mevcut tasarrufları bozdurma

43

Ev, arsa,kooperatif hissesi satma

6

Otomobil vb. Satma

5

Ev eşyası satma

4

Borç para alma davranışı tüm Çalışma Grubu kategorileri

içerisinde tek eşin çalıştığı hanelerde görülmektedir (sırasıyla enformel

sektör çalışanları, düz memurlar, düz işçiler). Ancak eşi çalışan ve

çalışmayan işsiz ve ev kadını kategorilerinin tamamında yaygın olarak

görülen bir davranış olmuştur. Tasarrufları bozdurma davranışı ise,

çalışma grubu içerisinde tasarruf yapabildiğini belirtenler arasındaki iki

eşin de çalıştığı düz memur ve düz işçi hanelerinde görülmüştür.

tomobil satma, otomobili olan düz memur ve düz işçi hanelerinden O

sadece düz işçilerde görülmüştür. Ev eşyası satma ise, çok az görülen

bir durumdur. Çok zor durumda kalındığında başvurulan bu yol,

genelde tek eşin çalıştığı işçi ve enformel sektör çalışanı hanelerinde

görülmüştür.

169

Page 74: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Borç para alma davranışı çok yaygın olan katılımcılara, şu anda

herhangi bir borçları olup olmadığı sorulduğunda, çok büyük bir

bölümü borçları olduğunu belirtmişlerdir. Bu borcun nereye, kime

lduğu ve miktarı incelendiğinde ise; borçların genellikle ticari

n akraba ya da arkadaşlara

lduğu görülmüştür. Bu borçların e, tic ri kurumla a 50

milyondan az, a ve ara 15 00 milyo sında de iştiği

görülmüştür (Tablo 38).

ablo 38 Borçlanılan Yerler ve Miktarları

Elden

Arkadaşlara S=23

%

Elden

Akrabalara S=37

%

Ticari Kuruluşlara (Bakka ağaza

vb) S=63

%

Banka redi

Kartına S=19

%

Kooperatife

%

o

kurumlara (bakkal, mağaza vb.) ve elde

o miktarının is a r

rkadaş akrabal 0-3 n ara ğ

T

l, m

ya/K

S=4

50 milyon. Az

14 11 54 5 -

50-100 mil. Arası

150-300mil Arası

44 22 6 36 -

350-500m

16 -

1 milyard zla

8 18 3 21 -

26 14 19 11 -

il Arası 8 27 13 11 100

550mil-1milyar

- 8 5

an Fa

Bu borçların türü ise, büyük oranda Türk Lirası (%92,1),

diğerleri ise döviz ve altın olarak değişmektedir.

Yaygın olan borç alma davranışı ve niteliği Çalışma Grubu

kategorileri arasında farklılık göstermektedir. Arkadaşlardan borç alma

davranışı, hanede tek eş çalışan işsiz ve ev kadını kategorilerinde daha

sık görülmektedir. Bu borç miktarı da 150-300 milyon arasında

değişmektedir. Akrabalardan borç alma davranışı ise enformel sektör

çalışanı (150-500 milyon arası), işsiz (100 milyon civarı) ve tek çalışanlı

düz memur (bir milyar civarında) kategorilerinde görülmektedir. Ticari

TOPLAM %

100 100 100 100 100

170

Page 75: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

kuruluşlara (bakkal, mağaza vb.) borçlu olanlar hemen hemen tüm

kategorilerde değişik oranlarda görülmektedir. Bunlar arasında dikkati

çekenler, tek çalışanlı enformel sektör çalışanı (100 milyon TL.’nın

altında) ve yüksek miktarlarda borç yapan düşük bir orandaki düz işçi

ve özellikle iki eşin de çalıştığı düz memur (500-1 milyar TL. arası)

kategorileri olmuştur. Banka ve kredi kartına borcu olanlar sadece düz

memur ve düz işçi haneleridir. Borç oranı da 150-500 milyon TL.

arasında değişmektedir. Bu önemli bir noktadır. Çünkü diğer emek

ategorileriyle karşılaştırıldıklarında düzenli geliri olan kategorilerdir.

erişin farklı oranlarda da olsa tüm hanelerde yapıldığı görülmüştür.

rinin eskisi gibi olmadığını, zayıfladığını belirtirken “...herkes

k

Yine benzer şekilde oranı çok düşük de olsa, kooperatif borcu

ödeyebilenler düz memur ve düz işçi aileleridir. İki kategori arasında da

ödeme miktarları açısından oldukça farklılık bulunmaktadır. İşçilerin

ödedikleri miktarlar memurlarınkinin hemen hemen yarısı kadardır.

Genel bir değerlendirme yapılırsa, görüşme yapılan hanelerin

kullandıkları kanallardan birisi olarak ‘borç para’ alma ortaya

çıkmıştır, denilebilir. Bu da, aile ve akraba ilişkileri içinde geleneksel

dayanışmanın sürdürüldüğünün ve veresiye alış verişin devam ettiğinin

göstergesi olabilir. Bu konu üzerinde ilerlendiğinde, veresiye alış

v

Çalışma Grubu kategorileri arasında bu açıdan bir karşılaştırma

yapıldığında, enformel sektör çalışanı, işsiz ve ev kadını kategorilerinin

tamamının bu yola başvurduğu, düz memur ve düz işçiler arasında da

en fazla tek eşin çalıştığı düz işçi hanelerinin başvurduğu görülmüştür.

Katılımcılar, her ne kadar akraba ve yakın çevreleriyle olan

ilişkile

kendi derdine düştü, kimsenin kimseye faydası yok” ifadesini kullanmış

olsalar da, yetersiz gelirin ikamesinde akraba ve yakın çevreden borç

alındığı ve veresiyenin sürdürüldüğü görülmektedir. Bu da geleneksel

dayanışma ve yardımlaşmanın bir ölçüde devam ettiğini göstermektedir.

171

Page 76: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Açıkça görüldüğü gibi, buraya kadar ele alınan reel ve yan

gelirlerin yetersizliğiyle beraber, geçimlik üretimin gerçekleştirilmesinde

çlükler, yaşamın yeniden üretimini daha da

zorlaş

yaşam standardı içerisinde,

görüş ş yıl içinde yaşadıkları sorunlar

irdelen

alışanı, işsiz ve ev kadını kategorilerinde yaşanan sorunlardır. İcra,

haciz ile karşılaşan haneler ise, düz işçi ve düz memur kategorileridir.

Aile içi geçimsizliğin tüm çalışma grubu kategorilerinde ortak yaşanan

bir sorun olmakla birlikte, enformel sektör çalışanı, düz memur ve işsiz

kategorilerindeki hanelerde daha yoğun olarak yaşandığı görülmüştür.

çekilen gü

tırmaktadır. Bu durum, ele alınan emek kategorileri açısından

yoksulluğu giderek derinleştirmektedir. Bu çerçevede yoksulluk, Beck

(1992)’in de dile getirdiği gibi, birçok riski barındıran çok boyutlu sosyal

bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu bağlamda belirginleşen düşük

ülen hanelerin son be

diğinde (Tablo 39), çoğunlukla aile içi geçimsizlik (bunun sözlü

ve fiziksel şiddet boyutunda olduğunu belirtenler çoğunluktadır), ihtiyaç

duyulan ev eşyalarının alınamaması ve gerekli tedavilerin ertelenmesi

ya da yaptırılamaması dile getirilmiştir.

Çalışma Grubu açısından bu sorunlar değerlendirildiğinde,

taşınma, göç, sosyal görevlerin yapılamaması, gerekli tedavilerin

yaptırılamaması, aile üyelerinin eğitimlerinin yarıda kalması, evin

onarılamaması, gerekli ev eşyasının alınamaması enformel sektör

ç

172

Page 77: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 39 Son Beş Yıl İçerisinde Yaşanan Sorunlar

S=100 %

İflas ya da işin küçülmesi 13 Taşınmak ya da göç etmek zorunda kalmak 11

, sünnet vb.)

kımı vb.)

i ya da yapılamaması

nin ya da bir kaçının eğitimlerinin

Ev için gerekli tamir vb.nin yapılamaması

35

Sosyal görevleri yapamama (Düğün, nişan

29

Akrabalık görevlerinin yapılamaması (yaşlı ba

6

Gerekli tedavilerin ertelenmes

54

Aile üyelerinden biriarıda kalması y

29

İhtiyaç duyulan ev eşyalarının alınamaması

70

İcra, haciz vb.nin yaşanması

7

Aile içi geçimsizlik

70

Tüm yaşanılan sorunların nedeni olarak ekonomik yetersizlikler

gösterilmektedir. Düzenli geliri olmayan, düşük ücretli ve herhangi bir

osyal güvenceye sahip olmayan kategorilerin, bu sorunları daha çok

yaşam

ir.

s

ış ve yaşamakta olduğu görülmüştür. Bu da, çalışma grubunu

oluşturan büyük bir çoğunluğun çoklu yoksunluk içinde olduklarını

göstermekted

Yaşam standardı açısından gelirler kadar önemli bir yer tutan ve

yaşamın nasıl idame edildiğinin göstergelerinden biri de hanenin

giderleridir.

Hanenin toplam bütçesi içerisinde aylık olarak zorunlu ya da

sürekli sayılabilecek bazı kalemlere harcanan miktarlar, yaşam

standardı açısından önem taşımaktadır. Genel olarak incelendiğine,

aylık olarak bütçeden harcanan miktar değişse de, ‘beslenmeye’

harcanan miktarın aylık gelirin yarısı ve yarısından fazla olduğu

görülmektedir. Aylık harcama kalemine neredeyse girmeyen ise, ‘giyim’

harcamaları olmuştur. Katılımcıların yarısından fazlası aylık olarak

173

Page 78: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

‘giyime’ hiç harcama yapmamaktadır. Yine dikkati çeken bir kalem

‘taksit-borçlar’dır. Katılımcıların önemli bir bölümünün aylık olarak hiç

taksiti-borcu yokken, olanların oranı da düşüktür. Katılımcılar bunu

şöyle ifade etmişlerdir: “...taksitli alış veriş yapacak kadar paramız yok”.

üzenli geliri olan düz memur ve düz işçi kategorilerinden taksitli alış

azdır

(Tablo ımcıların aylık gelirlerinin geçim için çok

etersiz oldu un a öste idi

a Ay oplam Hane Bütçesinden Belli Kalemlere

Harcanan Miktar

AGelirin

mamı

AGelirin

Yarıs dan Çoğu

A Gelirin Y ı

Aylık Gelirin Yarısından

Az B smı

Hiç Harcama Yapmayız

TO

S / %

D

veriş yapanların verdikleri miktar da aylık gelirin yarısından

40a). Bu durum katıl

y ğun çık g rges r.

Tablo 40 lık Olarak T

ylık

Ta

ylık

ın

ylık

arıs ir Kı

PLAM

Beslenmeye

7 14 40 39 - 100

Giyime

- - 3 39 58 100

Kira/Aidata

a

ektriğe - 5 5 87 3 100

Su

- 7 13 32 48 100

Ulaşıma - - 1 25 74 100

Telefon

- 1 2 71 26 100

El

- 3 1 90 6 100

Gaz

- 1 1 88 10 100

Taksit-Borçlara

- 3 6 21 70 100

Beslenme temel harcama kalemlerinden birisidir. Burada en uç

noktalarda seyreden kategori tamamen işsiz kategorisidir. Bu

kategorideki haneler, ele geçen paranın ya tamamını beslenmeye

harcamakta ya da beslenme ihtiyacının giderilemediği durumlarla

karşılaşmaktadırlar. Haneye giren gelirin miktarı, beslenmeye ayrılan

oranı doğrudan etkilemektedir. Ancak bunun ters orantılı olduğu

görülmektedir. Gelir azaldıkça beslenmeye harcanan miktarlar

rtmaktadır. Çalışan kesimde ortalama aylık gelirin yarıya yakını

beslenme harcamalarına gitmektedir. Bu oranlar da önemlidir, ancak

a

174

Page 79: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

hiçbir eşin çalışmadığı işsiz ve ev kadını kategorilerinde aylık gelirin

neredeyse tamamının beslenme için harcandığı ifade edilmektedir.

Giyinme ihtiyacı da temel gereksinimler içerisinde yer almaktadır.

Ancak Çalışma Grubu içerisindeki kategorilerde, giyime para

harcayanların oranı oldukça düşüktür. Düşük oranlarda da olsa giyime

harcama yapabilenler düz memur, düz işçi ve iki eşin de çalıştığı

enformel sektör çalışanı kategorileridir. Bugünkü anlamıyla giyim,

alışma grubu için lüks tüketime girmektedir. Onlar bu temel ihtiyacı

lam hane geliriyle orantılı olarak bütçeyi oldukça

tkilediği görülmektedir. Ulaşım, telefon, elektrik, su ve gaz

e aylık olarak yapılan harcamaların dışında yıllık yapılan

alışan kategoriler

rafından yapılmaktadır. Çalışmayan kategoriler ise, kuruluşlar

mesidir. Eğitime harcama

apamadıklarını belirten işsiz, ev kadını ve tek çalışanlı enformel sektör

ç

sadece ‘örtünme’ ihtiyacının giderilmesi boyutunda

gerçekleştirebildiklerini dile getirmektedirler.

Temel ihtiyaçlardan biri olan barınma için harcanan kira

bedellerinin de, top

e

harcamaları ise, toplam hane gelirinin çok az bir kısmını

kapsamaktadır.

Haned

harcamalar da bütçeyi etkilemektedir ve yaşam standardının önemli

belirleyicilerindendir.

Bu harcama kalemleri içerisinde ısınmaya harcanan miktar

önemli yer tutmaktadır. Isınma harcamaları en çok ç

ta

tarafından yapılan yakacak yardımları ve çevreden topladıkları çalılar

vb. ile bu ihtiyaçlarını karşılamaya çalışmaktadırlar.

Diğer bir kalem eğitim harcamalarıdır. Burada önemli olarak

ortaya çıkan düz memur ve düz işçi kategorileri dışındaki kategorilerin,

eğitime harcama yapmadıklarının görül

y

175

Page 80: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

kategorileri, bu ihtiyaçlarını da kuruluşlarca yapılan yardımlarla

karşılamaya çalıştıklarını belirtmişlerdir.

Sağlık harcamaları da diğer önemli kalemler arasındadır. Daha

önce de ele alındığı gibi, çalışma gurubunun hemen hemen tüm

kategorileri sağlık harcaması yapmadıklarını belirtmişlerdir. Bunun

edeni olarak, düz işçi ve düz memur kategorileri sahip oldukları

ildiklerini

lirtenler, iki eşin de çalıştığı düz memur ve düz işçi kategorileridir.

arcama yapmamaktadır.

iğer yandan görüşmecilerin neredeyse tamamı sağlığa, tatile, sinema,

yatro gibi sosyal faaliyetlere ve tasarrufa yönelik hiç pay ayırmamakta

e harcama yapmamaktadırlar (Tablo 40b).

n

sosyal güvenlik sistemlerini belirtirken, diğer kategoriler sağlığa

ayıracak paralarının olmamasını göstermişlerdir.

Yıllık olarak tasarrufa ve tatil yapmaya yönelik olarak hiç para

ayrılamadığı görülmektedir. Çok sınırlı da olsa yapab

be

Sosyal yaşam boyutunda ele alındığında da, bu alana hiç harcama

yapılamadığı ve bütçeden para ayrılamadığı görülmektedir.

Genel bir değerlendirme yapılacak olunursa, görüşme yapılan

hanelerin toplam bütçesinden yıllık olarak yapılan harcama

kalemlerinden ısınmaya ayrılan payın oldukça yüksek olduğu

görülmektedir. Bunu eğitime harcanan payın izlemesine karşın,

katılımcıların önemli bir kesimi eğitime hiç h

D

ti

v

176

Page 81: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 40b Yıllık Olarak Top ane es li re Harcana Miktar

Yıllık Gelirin Tam mı

Yıllık Gelirin Yar

Ço

Y Gelirin Yar ı

Yıllık Gelirin Yar

Az Bir Kısmı Harcama Yapmayız

TOPL M

S / %

lam H Bütç inden Bel Kalemle

n

a ısından

ğu

ıllık

ısısından

Hiç A

Isınmaya

3 20 29 28 20 100

Eğitime

ağlığ

8 16 10 22 44

a

11

tile - - - 10 90 100

yal fa

100

S

asarrufa

- - 3 7 90 100

T - - - 89 100 Ta Sos aliyete

- - - 9 91 100

Hanenin toplam bütçesinden aylık ve yıllık olarak yapılan

harcama kalemleri birlikte değerlendirildiğinde, yaşamın

sürdürülebilmesi için gereken beslenme, ısınma gibi zorunlu

tiyaçlarının dışında harcama yapılmadığı açık olarak görülmektedir.

durum da beraberinde birçok sosyal, toplumsal,

onomik ve bireysel riskleri de getiren, çoklu yoksunluk ortamını

zırl

ih

Bu zorunlu ihtiyaçların da ne ölçüde karşılandığı diğer bir sorunsaldır.

Ortaya çıkan bu tabloda, emek kategorileri arasında mutlak ve

göreli farklılıklar olmasına karşın, Çalışma Grubu’nun düşük yaşam

standardına sahip olduğu görülmektedir. Yaşamı idame etme

kanallarında biri olarak görülen, harcamaların asgari düzeyde

tutulması, asgari düzeyde temel yaşam ihtiyaçları dışında, sosyal yaşam

adına hiçbir faaliyetin yapılmaması ya da yapılamaması boyutuna

ulaşmıştır. Bu

ek

ha amaktadır.

Gelir ne olursa olsun, bir şekilde karşılanmak zorunda olan

beslenme ihtiyacının nasıl, ne ölçüde ve ne şekilde karşılandığı da,

yaşamın idamesi hakkında ipuçları vermektedir. Bu aynı zamanda

maddi olanın göreliliğini de ortaya çıkaracak bir unsurdur. Hanelerin

ekonomik güçlükler nedeniyle beslenme ihtiyacını nasıl karşıladıkları,

177

Page 82: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

kısıntı yapmak zorunda kalıp kalmadıkları irdelendiğinde: Hanelerin

önemli bir kısmı “Bazı gıda maddelerini ihtiyacımız olsa da

alamıyoruz” demişlerdir. “Ancak aç kalmayacak kadar alıyoruz”

diyenler de küçümsenmeyecek bir orandadır (Tablo 41). Bu oranlar,

aylık gelirin büyük bir kısmının beslenmeye harcandığı hatırlanarak

yorumlandığında ise, yaşam standardı açısından gerçek tablo gözler

önüne serilmektedir. Çalışma Grubu içerisinde, beslenme ihtiyacının

esintiye uğratılması ya da azaltılması tüm kategoriler arasında görülen

ir e

ihtiyacı yeterince

arşılanamamaktadır. Sadece beslenme ihtiyacı açısından

eğerlendirildiğinde bile, Çalışma Grubu’nun mutlak ve göreli yoksulluk

ani ‘çoklu yoksunluk’ içinde oldukları ortadadır.

k

b ğilim olup, kategorilerin yer aldığı hanelerin hemen hemen

tamamında bazı gıda maddelerinin hiç alınamadığı görülmektedir.

Görüldüğü üzere, ele alınan emek statüsündekiler, yoksullukla

mücadele ya da yaşamı idame etme yolu olarak, yaşamın maliyetini

düşürmeye çalışmaktadırlar. Beslenme ihtiyaçlarını tam olarak

gideremeyip, asgari düzeylerde bunu gerçekleştirebilmektedirler. Ancak

buna rağmen hanenin toplam aylık geliri içerisinde önemli bir yer tutan

da, beslenmeye harcanan miktardır. Beslenme ihtiyacının niteliği ve

niceliği, içinde yaşanılan toplumun ya da topluluğun kültürel yapısıyla

ve çevresiyle ilişkili olsa da, yine de ortalama alınması gereken besinler

bulunmaktadır. Burada önemli olan katılımcıların bu ihtiyaçlarını ne

ölçüde karşılayabildiklerini düşünmeleri, ifade etmeleridir.

Katılımcıların değerlendirmesiyle de, beslenme

k

d

y

178

Page 83: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 41 Çalışm ub re ik N Ekonomik Güçlükler Nedeniyle Beslenme İhtiyacından Yapılan Ta rruf TOPLAM

a Grslenme İht

u’na Göiyacından

Ekonom Yapılan Ta

Güçlüksarrufun D

edeniyle ağılımı Be

sa

Hayır, beslenme

giderimizi hiç kısmayız

Bazı gıda mad,ihtiyaç

olsa da alamıyoruz

Heps den ama ihtiyaçtan

az miktarda alıyoruz

Ancak aç kalmayacak

kadar yoruz

Kazandığımız parayla günlük

ka n doyuruyoruz

Çalışma Grubu

in

alı rı S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

4

29 2 29 7 100

Düz işçi olup, eşi 22 66 6 6 18 100

emur olup, 76 12 12 8 100

p, 17 83 12 100

lup, eşi de 12 63 25 8 100

Enfor.sek.çalışanı 6 59 29 6 17 100

e 11

i de 27 55 18 11 100

adece eşi e

40 60 5 100

40 60 5 100

PLAM

çalışmayan hane Düz meşi de çalışan hane Düz memur olueşi çalışmayan hane

Enfor.sek.çalışanı oçalışan hane

olup, eşi çalışmayan hane İşsiz olup, sadeceşi çalışan hane

siz olup, eş

67 22 9 100

İşçalışmayan hane Ev kadını olup, sçalışan han Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

TO

16

53

5

23

3

100 100

X2 =83,230 Std.S.=45 p<0,000 Bu sonuç ve oranlar, yaşam standardı açısından, alınan gıda

addelerinin türleri, miktarları ve tüketilme sıklıklarının ne olduğu

sorula

m

rını akla getirmektedir.

179

Page 84: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

T nan Gıda addelerin Türü ve A ma Sıklı ı Her an

Alırız Ar

Alırız Hiç Almayız/

Alamayız TO M

S/%

ablo 42a Alı M in lın klar Zam

a Sıra PLA

Kırmızı et 7 36 57 100 Sucuk, Sosis vb. 6 19 75 100

üt 33 50 17 100

eynir 44 44 12 100

eytin 54 31 15 100

eyve

47 43 10 100

Sebze 77 20 3 100

S P Z Bal

16 21 63 100

M

Balık

6 44 50 100

Tavuk

12 74 14 100

Genel olarak incelendiğinde (Tablo 42a), kırmızı et, sucuk, sosis

kategorisindeki hanelerde, meyvenin alımında da zorlanıldığı

görülmüştür. Bu maddelerin yenme sıklığına bakıldığında kırmızı et ya

hiç yenmemekte ya da yılda bir iki kez yenmektedir. Katılımcıların

çoğunluğu da, Kurban Bayramları’nda et dağıtımı olduğunda

yiyebildiklerini belirtmişlerdir. Kültürel olarak bakıldığında et yeme

yapılmakta ve alınan miktar genellikle yarım kilo ya da yarım kilonun

altında olmaktadır. Beyaz et yenme sıklığı da beklenenin altındadır,

genellikle ayda bir iki kez tüketilmektedir. Beyaz et olarak kar

vb., bal ve balık tüketiminin oldukça az olduğu; sebze, zeytin, meyve

tüketiminin ise, yüksek olduğu görülmektedir. Kırmızı et alabilen kesim

düz memur ve iki eşin de çalıştığı düz işçi kategorileridir. İşsiz

alışkanlığının yaygın olduğu düşünüldüğünde, et tüketiminin

yapılamaması haneler için bir eksiklik olarak görülmekte ve bir ölçüt

olarak kabul edilmektedir. Kırmızı et tüketimi ancak kıyma olarak

ışık parça

tavuk tüketimi yayg

sebze ve yumurtanın fazla olduğu görülmektedir (Tablo 42b).

ındır. Kilosu ucuz olan (bir milyon T.L.) parça

tavuklar genellikle bir kilo olarak alınmaktadır. Günlük tüketimde

180

Page 85: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

ODTÜ (2000)’nün ve Gül ve Ergun (2002)’un Ankara’nın yoksun

anlarında gerçekleştirdikleri araştırma sonuçları, aralarında kültürel

larına

öre, et ve süt ürünü tüketiminin hiç ığ olduğu

görülmüştür.

lo 42b Alınan Gıda Maddelerinin Tüketilme/Yenme Sıkl ı Hiç

Yemeyiz

Her gün Haftada 1-2 Kez Yeriz

Ayda 1-2 Kez Yeriz

Yılda 1-2 Kez Yeriz

TOPL M

S / %

al

farklılıklar olsa da, benzerlik göstermektedir. Bu araştırma sonuç

g olmad ı ya da çok az

Tab ıklar A

Kırmızı et

45 - 8 18 29 100

Beyaz et

üt ürünleri 9 48 33 10 - 100

4 63 30 3 - 100

10 - 29 56 5 100

Süt

17 29 37 15 2 100

S Yumurta Sebze

3 72 21 4 - 100

Meyve

5 35 50 9 1 100

Bu gıda maddelerinin yanı sıra ekmek tüketimi de önemli

göstergelerdendir. Ekmek tüketimi ile yoksulluk arasında ilişki kuran

birçok çalışma bulunmaktadır. Örneğin Duyan (2003), Ankara Keçiören

İlçesi’

Görüş e yapılan hanelerde günlük ekmek tüketimi ortalama

altı’dır. Ekmek tüketiminin nüfusu kalabalık olan, işsiz ve ev kadını

kategorileriyle, tek eşin çalıştığı enformel sektör kategorisindeki

hanelerde d 3b).

nin yoksun kesimlerinde, Halk Ekmek büfelerinden ekmek alımını

bir yoksulluk göstergesi olarak belirleyip, buradan alış veriş yapan

kadınların yoksulluğu üzerine bir araştırma yürütmüştür.

m

aha fazla olduğu görülmektedir (Tablo 4

181

Page 86: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 43a Günlük Ekmek Tüketimi

lan ekmeğin maliyeti düşürülerek, bütçeye katkı

apılmaktadır.

ablo 43b Ekmeğin Nereden Alındığı

S= 0 %

Ekmekler genellikle normal fırın-bakkaldan alınmaktadır. Ancak

ekmeği evde kendileri yapanların oranı da yüksektir. Bu durum, ev

kadını ve işsiz kategorilerinde yoğun olmakla birlikte, bazı enformel

sektör çalışanı kategorilerinde de görülmektedir. Bu şekilde günlük

tüketimi fazla o

y

T

10

Belediye halk ekmek bayiinden

9

Normal fırın, bakkaldan

70

Bakkal vb`den bayat ekmek

2

Evde, tandırda kendimiz ekmek yapıyoruz 19

TOPLAM

100

Gıda maddelerinin dışında bireysel ve genel temizlik maddelerinin

tüketimi de değerlendirilmesi gereken kriterlerdendir. Özellikle piyasada

temizlik maddelerinin fiyatlarının da yüksek olduğu düşünüldüğünde,

dır.

S= 0

10 %

1 ekmek

5

2-3 ekmek

23

4-5 ekmek

25

6-10 ekmek arası

kmeği evde kendimiz yapıyoruz 19

TOPLAM

100

26

10 dan fazla

2

E

bütçeye etkileri açısından daha çok önem taşımakta

182

Page 87: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 44a Temizlik Maddesi Kullanımı Birey

Mad eri S=100

Gene lik Ma eri

S= 0

sel Temizlik

del

%

l Ev Temizddel

10%

Her zaman alırız

48 56

Ara sıra alırız

38 42

Hiç almayız\alamayız 14 2

TOPLAM

100

100

Bireysel temizlik maddelerine nazaran genel ev temizlik

maddelerinin kullanımı daha yaygındır. Ancak işsiz kategorisindeki

hanelerde temizlik maddelerinin kullanımının neredeyse hiç olmadığı

nemli bir göstergedir (Tablo 44a).

k

oranının daha yüksek olduğu görülmüştür (Tablo 44b).

Tablo 44b Temizlik Maddelerinin Nas ığı

Bireysel emizlik M i

S=86

TMa eri

S= 8

ö

Bu maddelerin niteliğine bakıldığında ise, temizlik maddelerinin,

özellikle de genel ev temizlik maddelerinin, açıktan markasız olara

tercih edilme

ıl Alınd

Genel Ev Taddeler

%

emizlik ddel

9%

Markalı

50 39

Markasız/Açıkta 50 61

TOPLAM

100

100

Çalışma Gurubu kategorileri bu açıdan ele alındığında, enformel

sektör çalışanı, işsiz ve ev kadını kategorilerinde markasız, açıkta

satılan temizlik maddelerine daha çok yöneldiği, bununla beraber bazı

tek eşin çalıştığı düz memur ve düz işçi kategorilerinde de tercih edildiği

görülmektedir. Böylece beslenme ihtiyacı dışında, yaşamı idamede

temizl r. ik malzemesi giderlerinin de kısıtlandığı görülmektedi

183

Page 88: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 45 Al iş e ılma lığı Sürekli

Yaparız Genellikle Yaparız

Ara Sıra Yaparız Nadir

Yaparız

Hiç Yapmayız

T

S

ış Ver Yapılan Yerler v YapÇok

Sık

OPLAM

/ %

Mahalle n

44 15 17 9 15 100 Bakkalında Pazarda

n

eyyar n

9 10 27 8 46 100

iper en

15 - 2 5 78 100

üper 21 7 7 4 61 100

n

Kasaptan

12 2 19 23 44 100

59 24 8 4 5 100

SSatıcıda HMarkett SMarketten Süthanede

9 - 4 - 87 100

Yaşamın idamesi için alınan önlemlerden biri de, kısıtlamaya

gidilen beslenme ve temizlik ihtiyaçlarının nerelerden karşılandığıdır.

Bu boyut yaşam standardı açısından da ipuçları vermektedir. Görüşme

yapılan haneler, genellikle alış verişlerini pazardan ve mahalle

bakkalından yapmaktadır. Geleneksel küçük bakkaldan yapılan alış

veriş, veresiyeyi de kolaylaştırıp, devam ettirmektedir. Hiper ve süper

marketlerden yapılan alış veriş oranının ise, oldukça düşük olduğu

görülmektedir (Tablo 45). Buralardan alış veriş yapan kesim ise düz

emur ve düz işçi kategorilerindeki bazı hanelerdir.

alış veriş

apabilecek durumları olmadığını dile getirenler olmuştur.

m

En çok alış veriş yapılan yer pazarlardır. Pazar alış verişlerinde

genellikle tercih edilen saatler önemlidir. Yapılan pazar alış verişi için

tercih edilen saatler, akşamüstü ve akşam pazar kapanır kendir (%56).

Genel olarak incelendiğinde, sabah saatlerinde hiç alış veriş

yapılmamaktadır. Bunun nedeni olarak da akşam saatlerinde fiyatların

daha uygun olması belirtilmiştir. Eşlerin her ikisinin de çalışmadığı

işsiz ve ev kadını kategorilerinde (%12) ise, pazardan

y

184

Page 89: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Yaşam standardı açısından önemli olan diğer bir boyut, hanenin

gelirleri karşısında yaptığı harcama miktarları ve giderlerin nasıl

yapıldığıdır.

Tablo 46 Harcamaların Yapılış Şekilleri

Peşin

Taksitle Para

Oldukça Hiç

Yapmayız

TOPLAM S / %

Gıda

82 7 11 - 100

Giyim

36 22 15 27 100

Isınma

55 18 15 12 100

Sağlık

47 - 16 37 100

Eğitim

49 5 15 31 100

Beyaz Eşya

- 50 16 34 100

Mobilya

- 50 17 33 100

Harcamaların beyaz eşya ve mobilya dışında peşin yapıldığı

görülmektedir. Peşin yapılan alış verişlere paraları oldukça alış veriş

yapanlar da eklenebilir. Taksitle yapılan alış veriş oranlarının oldukça

düşük olmasının nedeninin, gelir düzeyinin düşük olması ve aile

bütçesinin taksitli alış verişe girebilecek yeterlilikte olmaması olduğu,

katılımcılar tarafından dile getirilen önemli bir noktadır. Sadece beyaz

eşya ve mobilya alış verişlerinin taksitle tercih edilmesi de bunu

desteklemektedir. Bu tür harcamaları yapabilenler de, düzenli geliri

olan düz memur ve düz işçi kategorisindeki hanelerdir. Bu durumu

destekleyen diğer bir gösterge de, zorunlu olan gıda harcamaları dışında

diğer harcamaların hiç yapılmadığını belirtenlerin oranlarının yüksek

olmasıdır. Yalnız özel bir durum sağlık harcamaları için geçerlidir.

Sağlık harcamalarını peşin olarak yaptıklarını belirtenler sigortalı olup,

devletin peşin olarak ödediğini belirterek bu yanıtı vermişlerdir

(Tablo 46).

185

Page 90: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Yapılan alış verişlerin çoğunlukla peşin olarak yapılması gelir

düzeyinin yüksekliğinden değil, taksitli alış verişe girilebilecek düzeyde

ve düzende gelir olmamasından kaynaklanmaktadır. Katılımcılara

peşin ya da taksitli alış veriş dışında, veresiye alış veriş yapıp

yapmadıkları sorulduğunda ise, önemli bir kısmı (%63) yaptıklarını

belirtmişlerdir. Daha önce de dile getirildiği gibi, veresiye alış veriş tüm

hanelerde farklı oranlarda da olsa görülmektedir. Enformel sektör

çalışanı, işsiz ve ev kadını kategorilerindeki hanelerin çok sık

kullandıkları bir yol olmakla beraber, tek eş çalışan düz işçi ve düz

memur kategorilerindeki hanelerde de görülmektedir. Bu da yukarıdaki

bulguları desteklemektedir.

Yaşam standardı bakımında önemli olan diğer bir boyut ise,

yapılan alış verişlerde ya da harcamalarda niceliğin yanında niteliğin,

yani ihtiyaçların ne ölçüde karşıladığının ortaya konulmasıdır. Bu,

kişilerin değerlendirmelerine de bağlı olan göreli bir boyuttur.

Tablo 47 Hanenin Tüm Üyelerinin İhtiyaçların Ne Ölçüde Karşılandığı Kolaylıkla

Karşılıyoruz Zorlukla

Karşılıyoruz Hiç

Karşılayamıyoruz

TOPLAM S / %

Giyim

5 47 48 100 100

Okul, eğitim

12 48 38 98 100

Sosyal İhtiyaç (gezme, sinema vb.)

- 5 95 100 100

Kişisel Bakım

- 15 85 100 100

Sağlık

38 11 51 100 100

Ev onarım

- 10 90 100 100

Elektrik, su, telefon vb. Faturaları

21 76 3 100 100

Genel olarak incelendiğinde, ihtiyaçların hemen hemen hiç

karşılanamadığı, karşılandığında da, zorlukla karşılanabildiği yukarıda

Tablo 47’de görülmektedir. Hiç karşılanamayan ihtiyaçlar içerisinde

186

Page 91: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

sosyal ihtiyaçlar (gezme, sinema, tiyatro vb. gitme), kişisel bakım ve

sağlık ihtiyaçları ön plana çıkmaktadır.

Katılımcılara en çok kesinti yaptıkları ihtiyaçların neler olduğu

sorulduğunda ise, ilk olarak giyim (%85), ikinci sırada sosyal ihtiyaçlar

(%61), üçüncü sırada kişisel ihtiyaçlar (sigara vb.) ve kişisel sağlık

ihtiyaçları (diş ve ağız sağlığı gibi) (%25) olduğunu belirtmişlerdir.

Çalışma Grubu kategorileri arasında da önemli farklılıklar

gözlenmemiştir. Ancak görelilik boyutunda bakıldığında, özellikle iki

eşin de çalıştığı düz memur ailelerinde, sosyal ihtiyaçların

giderilememesinin eksikliğinin vurgulandığı görülmüştür. Hanehalkının

genel ihtiyaçları dışında, kişisel ihtiyaçların karşılanması da, hiçbir

hanede gerçekleştirilemeyen bir alan olarak görülmektedir.

En çok kesinti yapılan ihtiyaç olarak giyim ihtiyacı ortaya çıkınca,

katılımcılara kendilerine ya da aile üyelerine ikinci el giysi alıp

almadıkları sorulmuş ve %13’ü sık sık, %41’i ise ara sıra

hayırseverlerden (%41) ve pazardan aldıklarını (%34) belirtmişlerdir. Bu

kesimi, hiç bir eşin çalışmadığı işsiz, ev kadını ve tek eşin çalıştığı

enformel sektör çalışanı kategorilerindeki haneler oluşturmaktadır.

Emek kategorilerinin temel ihtiyaçlar yanında sosyal, kültürel ve

bireysel ihtiyaçlarının da tam olarak ya da hiç karşılanamadığı

görülmektedir. Yaşamın yeniden üretimi için gerekli bu ihtiyaçların

karşılanamadığı bu noktada ‘yoksulluk’ söz konusudur. Buradaki

yoksulluktan kasıt, ‘çoklu yoksunluk’tur. Sonuçta emek kategorilerinin

yoksulluğu, ele alınan örneklem çerçevesinde, doğrudan diğer aile

üyelerinin ve hanenin yoksulluğu anlamına gelmektedir.

Yaşam standardı ve yaşamı idame yolları açısından dolaylı da olsa

önem taşıyan bir boyut, alış veriş yaparken sergilenen davranış

kalıplarıdır. Genel olarak katılımcılar, sadece ihtiyaç duyulan şeylerin

187

Page 92: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

alınmasına ve malın uygun fiyatta olmasına dikkat ettiklerini ve malı

almadan önce piyasa araştırması yaptıklarını belirtmişlerdir (Tablo 48).

Tablo 48 Alış Veriş Yapılırken Sergilenen Davranış Kalıpları Her Zaman Ara Sıra Hiçbir

Zaman TOPLAM

S / %

Malı almadan önce piyasa araştırma.yapmak

78

5

17

100

Malın sadece kaliteli olmasına bakmak

28 12 60 100

Malın sadece uygun fiyatta olmasına bakmak

92 3 5 100

Malın taksitle olmasına bakmak

22 18 60 100

Sadece ihtiyaç duyulan şeyleri almak

96 - 4 100

İhtiyaç olmasa da gördüğünü almak

- 7 93 100

Çalışma Grubu kategorileri tarafından sergilenen ortak davranış,

malı almadan önce piyasa araştırması yapmak, sadece ihtiyaç olunan

malların alınması ve uygun fiyatta olmasına bakılması olmuştur.

Sadece kaliteye bakanlar çoğunlukla iki eşin de çalıştığı düz memur ve

düz işçi kategorisindeki haneler olmuştur. Çok sık görülmese de taksitli

alış veriş yapanlar da bu kesimlerdir.

Alış veriş sırasında sergilenen bu davranış kalıpları, yaşamın

maliyetinin düşürülmesine çalışan emek kategorilerinin tutarlı ve

bilinçli bir yol izlediklerini göstermektedir. Aynı zamanda bu davranış

kalıplarının, yaşamın idame ettirilmesinde bir yol olarak kullanıldıkları

görülmektedir.

Alış veriş esnasında sergilenen bu davranışlar ve uygulanan diğer

geçim stratejileri, acaba görüşme yapılan hanelere ne kadar tasarruf

yapma imkânı sağlamaktadır? sorusu akla gelebilir. Haneler arasında

188

Page 93: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

tasarruf yapabildiklerini belirtenlerin oranı oldukça düşüktür (%11).

Tasarruf yapabilenlerin çoğunluğu tasarruflarını bireysel kazançlarıyla

(%7) yaptıklarını ve gayrimenkul olarak (%4) ya da döviz olarak (%7)

değerlendirdiklerini belirtmişlerdir. Ayrıca katılımcılara komşu ve

arkadaşlarıyla tasarrufa yönelik faaliyetler yapıp yapmadıkları sorulmuş

ve büyük bir bölümünün yapmadığı (%88), yapanların da çoğunlukla

altın günü yaptıkları görülmüştür. Bunu yapabilenler düz memur

olarak çalışan kadınlar ve eşi memur olan kadınlardır.

Buraya kadar, çalışma yaşamı, reel ve yan tüm gelirler, giderler

ve tüketim alışkanlıkları çerçevesinde yaşamı idame etme yolları ve

dolayısıyla yaşam standartları belirlenmeye çalışılmıştır. Çalışma Grubu

olarak ele alınan emek statüsündekilerin, toplumun geneliyle bir

karşılaştırması yapıldığında, düşük ve düzensiz gelirli çalışan kesim

içerisinde yer aldığı görülmüştür. Bireysel gelirin haricinde toplam hane

geliri ve yan gelirler bu durumun değişmesini sağlayamamıştır. Haneler,

içinde yaşadıkları koşul ve gelirlerle yaşamlarını idame ettirmek için,

temel ihtiyaçları da dâhil olmak üzere, tüm ihtiyaçlarından ödün

vermekte, hatta karşılayamamaktadırlar. Bu özellikler ortak olmakla

beraber, haneler arasındaki farklılık, düşük olan gelirin düzenli veya

düzensiz olmasında, sahip olunan sosyal güvenlik sistemlerinde ve

içinde bulunulan koşulları değerlendirmede ortaya çıkmıştır. Bu

farklılıklar kentsel yaşama uyum, sosyal yaşama katılma çabası ve

kentte yaşayan diğerlerine göre kendini değerlendirmeye de yol açmıştır.

Bu farklılıklardan yola çıkarak Çalışma Grubu’nu değerlendirmede

düzenli ve sosyal güvenceli işi olan düz memur ve düz işçi kategorileri

ile düzensiz ve güvencesiz işi olan enformel sektör çalışanı, eşi çalışan

ya da çalışmayan ev kadını ve işsiz kategorileri ayrı olarak ele

alınabilir. Bu iki grup arasında oluşan farklılıklar, özelde kendi

yoksulluklarına, genelde toplumdaki yoksulluğa nasıl baktıklarını ve

değerlendirdiklerini de etkilemektedir.

189

Page 94: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Sonuçta, emek statüsündekilerin, yaşamın ertesi gün devamı için

gerekli olan tüm temel ihtiyaçları karşılamada, yani yeniden üretimde

zorlandıkları, sosyal, kültürel ve bireysel ihtiyaçları ise hiç

karşılayamadıkları açıkça görülmektedir. Diğer bir deyişle ‘yoksulluk’

açıkça görülmektedir. Ancak görülmüştür ki, ihtiyaçların belirlenmesi

ve gerekliliği, emek statüsündekilerin çalışma durumları, toplumsal

ilişki içindeki konumları ve kendilerini nereye koyup,

değerlendirdiklerine göre değişmektedir. Bu yapısal ve bireysel

özelliklerin belirleyiciliğinde, ihtiyaçların göreliliği ortaya çıkmaktadır.

Bu aşamada, şu ana kadar mutlak yani ekonomik ve göreli

yoksulluğa vurgu yaparak, çoklu yoksunluk boyutunda ele alınmaya

çalışılan yoksulluğun, araştırmanın temel sorusu olarak, katılımcılar

tarafından nasıl değerlendirildiği gündeme gelmektedir.

3.4.Yoksulluk ve Emek Statüsündekilerin Kendi Yoksullukları

Üzerine Değerlendirmeleri

Yoksulluk ve yoksunluktan bahsedildiği anda, kime göre ve kim

için soruları gündeme gelmektedir. ‘Yoksulluk görünürdür’ anlayışından

yola çıkılan bu araştırmada, özellikle kentsel ortamda yoksulluk

göstergeleri üzerinde fikir birliğine varılmış gibidir. Kent yaşamının

getirdiği yaşam standartları ve olanakları kıstas alınarak yapılan bu

değerlendirmede, bazı yaşam alanlarının yoksulluğundan ya da

yoksunluğundan söz edilmektedir. Bu ön kabulle araştırmada,

yoksulluğun ihmal edilen görelilik boyutu, bu yoksul ve yoksun

alanlarda yaşayanların değerlendirmelerinden yola çıkarak ortaya

koyulmaya çalışılmaktadır. Bu nedenle yoksulluk çok boyutlu bir

kavram olarak, mutlak ve göreli yoksulluğu birleştirme çabası içinde

‘çoklu yoksunluk’ olarak görülmektedir. İçinde yaşanılan toplumun

geneline bakıldığında, kişilerin içlerinde yaşadıkları koşulları nasıl

190

Page 95: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

değerlendirip, yorumladıkları ve yaşadıkları çok önemli süreçlerdir. Bu

süreçlerin yaşayanlar tarafından ortaya konulma şekli, sosyolojik

açıdan sosyal bir problem olarak ele alınan yoksulluk olgusunun ‘çoklu

yoksunluk’ boyutunda sergilenebilmesine yardımcı olacaktır.

Bu amaçla bu kısımda katılımcıların yaşadıklarını nasıl görüp

yorumladıkları ve tanımladıkları irdelenmeye çalışılmıştır.

Tablo 49 Çalışma Grubu’na Göre Geçen Bir Yıl İçerisinde Hanenin Toplam Gelirindeki Değişimin Dağılımı

X2 =24,159 Std.S.=18 p>0,150

Son Bir Yıl İçinde Hanenin Toplam Gelirindeki Değişim

TOPLAM

Çalışma Grubu

Daha kötü Aynı Daha iyi

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 86 14 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane 66 28 6 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane 50 37 13 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

92 8 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

100 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

82 12 6 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane 78 22 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

100 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

80 20 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

100 5 100

TOPLAM %

82

12

6

100 100

Görüşme yapılan hanelerin çalışıp, çalışmama kıstasında emek

statülerini içeren ve risk grubu olarak belirlenen kategorilerden

oluştuğu bilinmektedir. Bunların özelliklerine ayrıntılı olarak

değinilmişti. Genel olarak bakıldığında, tüm kategoriler geçim sıkıntısı

191

Page 96: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

içinde olan düşük gelirli hanelerden oluşmaktaydı. Katılımcıların kendi

değerlendirmeleri de bu yönde olmuştur.

Katılımcılara geçen bir yıl zarfında hanelerinin toplam gelirindeki

değişimi nasıl gördükleri sorulmuştur. Katılımcıların önemli bir kısmı

“gittikçe kötüleşiyor” (%67) derken, “değişiklik yok aynı” ve “hep

kötüydü yine kötü” diyenler bunu izlemektedir. Geçen yıla göre

ekonomik durumlarını biraz daha iyi gören %8’lik kesimin ise,

çoğunlukla işleri düzeldiği için (enformel sektör) ya da eğitim vb. gibi

sorumluluklarını hafiflettikleri için bu görüşte olduklarını

belirtmişlerdir.

Benzer şekilde katılımcılara, son bir yıl içinde hanenin toplam

gelirini nasıl gördükleri sorulduğunda, Çalışma Grubu’na göre

kategoriler arasında faklılık görülmeksizin, daha kötü olduğunu

belirtmişlerdir (Tablo 49).

Katılımcıların, hanenin toplam gelirine göre, ekonomik

durumlarını nasıl değerlendirdikleri incelendiğinde; çoğunlukla ‘yoksul’

ve ‘ortanın altı’ belirlemesinde bulundukları görülmektedir. Yoksul

olduklarını belirtenler işsiz, ev kadını ve enformel sektör çalışanı

kategorilerinde yoğunlaşırken, kendini orta gelir grubunda gören kesim

ise, iki eşin de çalıştığı memur kategorisindeki hanelerdir (Tablo 50).

Durumlarının gittikçe iyileşip iyileşmediği sorulduğunda da, %78’i

gittikçe kötüleştiğini, geri kalanı aynı olduğunu belirtmişlerdir.

192

Page 97: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 50 Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Toplam Hane Kazançlarına Göre Ekonomik Durumlarını Değerlendirmelerinin Dağılımı

Kazanca Göre Ekonomik Durumun Nasıl Değerlendirildiği

TOPLAM

Çalışma Grubu Orta Ortanın altı Yoksul

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

43 43 14 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

22 67 11 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

87 13 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

25 58 17 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

37 63 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

6 41 53 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

12 44 44 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

9 91 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

20 80 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

40 60 5 100

TOPLAM %

19

40

41

100 100

X2 =65,260 Std.S.=27 p<0,000

Görüldüğü üzere emek kategorileri, kendi durumlarını ekonomik

boyutta ‘yoksul’ ve ‘ortanın altı’ olarak değerlendirebilmektedirler.

Göreli yoksulluk boyutunda katılımcılara, kendilerini

kıyasladıkları kişiler olup olmadığı sorulduğunda ise, kendi

yaşantılarıyla daha çok çevrede oturanların, komşularının yaşantılarını

kıyasladıklarını belirtmişlerdir.

Genel olarak bakıldığında bu kıyaslamada kendi durumlarını

komşularınınkinden daha kötü olduğunu belirtenler dikkati

193

Page 98: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

çekmektedir. Kendilerini çok daha iyi durumda ya da biraz daha iyi

durumda görenler, düz işçi ve iki eşin de çalıştığı düz memur

kategorilerindeki hanelerdir (Tablo 51a).

Tablo 51a Çalışma Grubu’na Göre, Katılımcıların Çevresiyle Kendi Yaşantılarını Kıyasladıklarında Kendilerini Nasıl

Çevrede Oturan Komşularla Yaşantınızı Kıyasladığınızda Kendi Düzeyiniz

Değerlendirdiklerinin Dağılımı

TOPLAM

Aynı durumdayız

Çalışma Grubu

Çok daha iyi durumdayız

Biraz iyi durumda sayılırız

Biraz daha kötü

durumdayız

Çok daha kötü

durumdayız

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

29

29 29 13 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

11

17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

20

33

44 39 6 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

25 25 25 12 13 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

33 50 17 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

12 25 63 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

18 41 41

11 56 33

9 27 64 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

20 60 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

60 40 5 100

TOPLAM 2

6

23

36

100 100

X2 =52,242 Std.S.=38 p<0,039

Katılımcılara, toplumun genel durumuyla kendi durumlarını

kıyasladıklarında, kendi durumlarını nasıl değerlendirdikleri

sorulduğunda ise, yine benzer şekilde daha kötü görenler çoğunlukla

olup, bunu orta düzeyde görenler izlemektedir (Tablo 51b).

194

Page 99: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 51b Çalışma Grubu’na Göre, Katılımcıların Toplumun Genel Durumuyla Kendi Durumlarını Kıyaslamalarının Dağılımı

Toplumun Genel Durumuyla Kıyaslandığında Kendi Durumunuz

TOPLAM

Çalışma Grubu Daha kötü Orta düzeyde Daha iyi S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 43 57 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane 44 33 23

63

50 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

12

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

100 100

18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane 12 25 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

50

100 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

88 17 100

100 9 100

100 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

100 5 100

100 5 100

TOPLAM

71

23

6

X2 =49,719 Std.S.=27 p<0,005

İşsiz, ev kadını ve enformel sektör çalışanı kategorileri, toplumun

genel durumuyla kıyasladıklarında, kendi durumlarını daha net bir

şekilde ‘daha kötü’ olarak nitelendirmektedirler. Kıyas toplum geneli

olunca, düz işçi ve düz memur kategorilerinin de kendi konumlarını

daha aşağıya çektikleri görülmektedir.

195

Page 100: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 52 Çalışma Grubu’na Göre Daha İyi Bir Seviyede Yaşayabilmek İçin Arzu Edilen Hanenin Toplam Gelirinin Dağılımı Daha İyi Seviyede Yaşayabilmek İçin Arzu Edilen Hane Toplam

Geliri

TOPLAM

600-700 milyon arası

Çalışma Grubu

200-300 milyon arası

350-450 milyon arası

En az 500

milyon

750-850 milyon arası

900 milyon 1milyar arası

1 milyar üstü

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

29 13 29 29 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

6 33 22 17 22 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

12 25 73

58

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

9 100

9 9 11 100

20

14

7

9 100 100

8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

8 17 17 12 100

37 63 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

29 59 12 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

22 67 11

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

36 44

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

20 20 60 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20 60 5 100

TOPLAM % 3 14

36

17

X2 =132,397 Std.S.=63 p<0,000

Katılımcılar, ekonomik açıdan olduğu gibi, göreli olarak da kendi

durumlarını düşük seviyede görmektedirler. Bu aşamada katılımcılara

göre ideal koşulların nasıl olması gerektiği sorgulanmıştır.

196

Page 101: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 53 Çalışma Grubu’na Göre Daha İyi Bir Seviyede Yaşam İçin Gerekenlerin Dağılımı

Daha İyi Seviyede Yaşam İçin Nelere Sahip Olmak Gerekir

TOPLAM

* Durumumuz iyi, her şeye

sahibiz

İyi düzenli

bir iş

Kendimize ait bir ev

Ev ve araba

Kendime ait iş

Sosyal güvencesi olan bir iş

Araba

Kendime eşime yüksek

ücretli iş

Diğer

S %

1 29 7 100 43 14 14

2 6 6 22 6 54 18 100

26 12 8 100

4

5 12 12 12 12

6 12 6 41

7 22 67

8

40 5 100

80

11

3

6

3 38 12 12

33 67 12 100

52 8 100

6 23 6 6 17 100

11 9 100

36 64 11 100

9 60

10 20 5 100

TOPLA

M

2

3

9

1

14

6

51

100 100

X2 =120,109 Std.S.=81 p<0,003 *Çalışma Grubu: 1. Düz işçi olup, eşi de çalışan hane, 2. Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane, 3. Düz memur olup, eşi de çalışan hane, 4. Düz memur olup, eşi çalışmayan hane, 5. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi de çalışan hane, 6. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi çalışmayan hane, 7. İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane, 8. İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane, 9. Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane, 10. Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

Genel olarak değerlendirildiğinde iki eşin de çalıştığı

kategorilerde, hanenin toplam gelir seviyesinin daha üst değerlerde

olmasının beklendiği görülmektedir. Hanenin toplam gelirinin en az 500

milyon olması gerektiğini söyleyenleri, 900-1 milyar arasında olması

gerekir diyenler izlemektedir. Tek eşin çalıştığı düz işçi ve enformel

sektör çalışanı kategorileri ile işsiz ve ev kadını kategorilerindeki

haneler gelirlerinin en az 500 milyon TL. olmasını isteyen kesimlerdir.

900 milyon-1 milyar arası gelir olması gerekir diyenler ise, çoğunlukla

tek eşin çalıştığı düz memur kategorisindeki hanelerdir. Görüldüğü gibi

katılımcıların arzu ettikleri gelirler, şu andaki reel gelirlerinin üzerinde,

197

Page 102: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

ancak abartılı miktarlar değildir (Tablo 52). Bu belirtilen miktarlar

katılımcıların daha üst bir seviyeye sıçrama yapmalarını sağlamayacak

olan, ama yaşadıkları ortamda daha rahat edebilecekleri miktarlardır.

Parasal gelir dışında görelilik boyutunu kapsayan, daha iyi bir

seviyede yaşayabilmek için nelere sahip olmaları gerektiği

sorgulandığında ise katılımcılar, genellikle ev, araba ve iyi, düzenli,

yüksek ücretli bir iş olması gerektiğini belirtmişlerdir (Tablo 53, Diğer

şıkkı). Kategoriler arasındaki farklılık, düzenli işi olmayanların bu

konuda yoğunlaşmaları, düzenli işi olanların ise, daha yüksek ücret

talebidir. Ev ve araba sahibi olmak ise ortak isteklerden biridir. Tek

eşin çalıştığı hanelerde ilk istenilen iyi gelirli ve sosyal güvenceli bir

işken, diğer hanelerde ev ve araba isteği daha ön plana çıkmaktadır

(Tablo 53). Görüldüğü gibi katılımcıların daha iyi bir seviyede yaşamları

için istekleri de maddi yön eğilimi sergilemektedir. Bu da içinde

bulundukları ekonomik koşullara bağlı olarak şekillenmektedir.

Giddens (1994)’ın belirttiği gibi, bireylerin oluşmasına katkıda

bulundukları yapı, onları ve hatta beklentilerini bile belirlemektedir.

Ancak Giddens’ın tanımlamasından biraz daha farklı olarak,

katılımcıların içinde bulundukları koşulların farkında oldukları ve arzu

edilen gelirin bile bu doğrultu içerisinde sınırlandığı açık olarak

görülmektedir. Beklenti ve arzular bile yaşanan gerçeklikle

sınırlandırılmıştır.

Kendi durumlarını nasıl gördüklerini ve ideallerini yukarıdaki

şekilde açıklayan katılımcılara kendi konumlarını nasıl görüp,

değerlendirdiklerini ve görüşlerini biraz daha netleştirmek amacıyla,

dolaylı olarak toplumda insanların neye göre sınıflandığını

düşündükleri sorulmuştur. Katılımcılar, toplumda insanların sırasıyla

maddi zenginliğe (%95), yoksulluğa (%90) ve yaşam standardına göre

(%72) sınıflandığını belirtmişlerdir.

198

Page 103: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 54 Çalışma Grubu’na Göre Toplumda İnsanların En Çok Neye Göre Sınıflandırıldığının Dağılımı

Toplumda İnsanların Neye Göre Sınıflandığı TOPLAM

* Eğitim İş Yoksulluk Yaşam

standardı Maddi

zenginlikMeslek sahibi olmak

Doğdukları yer

S %

1 43 7 100 14 29 14

2 11 17 50 11 11 18 100

3 12

63

35

7

64

12 50 16 8 100

4 8 8 67 17 12 100

5 37 8 100

6 6 59 17 100

50 50 8 100

8 9 18 9 11 100

9 20 40 40 5 100

10 20 40 40 5 100

TOPLA

M

10

4

33

44

1

2

6

99 100

X2 =104,631 Std.S.=72 p<0,007 *Çalışma Grubu: 1. Düz işçi olup, eşi de çalışan hane, 2. Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane, 3. Düz memur olup, eşi de çalışan hane, 4. Düz memur olup, eşi çalışmayan hane, 5. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi de çalışan hane, 6. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi çalışmayan hane, 7. İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane, 8. İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane, 9. Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane, 10. Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

Katılımcılara, sınıflama ya da kişiler arası ayrımcılıkta bunlardan

en çok hangisinin toplum tarafından kullanıldığı tekrar sorulduğunda,

maddi zenginlik, yoksulluk ve eğitim ön plana çıkmıştır. Maddi

zenginliğe daha çok vurgu yapanlar tek eşin çalıştığı düz işçi ve düz

memur kategorilerindeki hanelerken, yoksulluğa vurgu yapanlar tek

eşin çalıştığı enformel sektör çalışanı ve hiçbir eşin çalışmadığı işsiz

kategorileridir (Tablo 54).

199

Page 104: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Katılımcıların büyük bir kısmı düşüncelerini söylerken, bunun

kendi düşünceleri olmayıp toplumun genel düşüncesi olduğunu ısrarlı

olarak belirtmişlerdir. Sonuçta bu düşünceler kendilerinin topluma

bakışını da yansıttığı için, katılımcıların önem verdikleri konular

oldukları ortadadır.

Genel olarak değerlendirildiğinde katılımcıların kendilerini,

çevrelerini ve toplumu değerlendirme kriterlerinin maddi yani mutlak

yoksulluk çerçevesinde dolaştığı söylenebilir.

Katılımcılara tüm bu açıklamaları ve yaşadıkları sonucunda şu

anda kendilerini yoksul hissedip hissetmedikleri sorulduğunda, hemen

hemen yarısı kesinlikle yoksul olduklarını, önemli bir kısmı da bazen

yoksul hissettiklerini belirtmişlerdir (Tablo 55a).

Çalışma Grubu genel olarak değerlendirildiğinde, tek eşin çalıştığı

enformel sektör çalışanı, işsiz ve ev kadını kategorilerindeki hanelerin

daha yoğun olarak kendilerini yoksul gördükleri görülmektedir. Tek

eşin çalıştığı düz memur kategorisindeki haneler de genellikle

kendilerini yoksul olarak görürken, düz işçi kategorisindeki hanelerin

bazen bu histe oldukları görülmektedir (Tablo 55a).

Çalışma Grubu’na göre de, katılımcıların kendilerini yoksul

olarak görüp, tanımladıkları anlaşılmıştır.

200

Page 105: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 55a Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Kendilerini Şu Anda Yoksul Hissetme Durumlarının Dağılım Şu anda Yoksul Olduğunu Hissetme

TOPLAM

Çalışma Grubu

Evet Evet kesinlikle bazen

Hayır, tam olarak değil

Hayır S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane 29

14 14 43 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

17

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

17 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

37

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

88 17 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

82

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

100 5 100

39 28 17 18 100

25 75 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

41 25 17

63 8 100

6 6

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

67 22 11 9 100

9 9 11 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

80 20 5 100

TOPLAM %

54 20 10

16

100 100

X2 =69,919 Std.S.=27 p<0,000

Kendini yoksul hissetmede, içinde yaşanılan durumun kişi

tarafından nasıl görüldüğü ön plana çıkmaktadır. Görüşme yapılan

katılımcıların cinsiyet faklılıklarının bunu nasıl etkilediği

sorgulandığında, genelde fark olmadığı ancak, sanılanın aksine,

erkeklerde yoksul hissetme eğilimin daha fazla olduğu görülmektedir

(Tablo 55b).

201

Page 106: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 55b Cinsiyete Göre Şu anda Kendini Yoksul Hissetme Durumunun Dağılımı Katılımcının Cinsiyeti

TOPLAM

Yoksul Olduğunu Düşünme

Kadın S=50

%

Erkek S=50

%

%

Evet kesinlikle

X2 =2,294 Std.S.=3 p>0,403

52 56 54

Evet bazen

18 22

16

100

20

Hayır, tam olarak değil

8 12 10

Hayır

22 10

TOPLAM % 100 100

Yoksul olduklarını belirten katılımcıların, ne kadar süredir yoksul

olduklarını düşündükleri, yoksulluğun şekli açısından önemlidir.

Katılımcıların çoğunluğu üç-beş yıldır yoksul olduklarını

düşünmektedirler. Genel olarak incelendiğinde ise, bu sürenin iki–on yıl

arasında olduğu anlaşılmaktadır. Son iki yıldır yoksul olduklarını

belirtenlerin son ekonomik krizden daha çok etkilenmiş oldukları

söylenebilir. Ancak 10 yıla yakın zamandır yoksul olduklarını

söyleyenlerin sürekli, yapısal bir yoksulluk içinde olduklarını söylemek

yanlış olmayacaktır. Tek eşin çalıştığı hanelerde, kendilerini bildik bileli

ya da evlendiklerinden beri yoksul olduklarını belirtenler de

küçümsenmeyecek bir kesimdir (Tablo 56a).

Çalışma Grubu kategorileri genel olarak ele alındığında uzun

süredir yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşadıkları anlaşılmaktadır.

202

Page 107: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 56a Çalışma Grubu’na Göre Kendini Ne Kadar Süredir Yoksul Hissettiğinin Dağılımı Ne Kadar Süredir Kendinizi Yoksul Hissediyorsunuz

TOPLAM

Çalışma Grubu

Kendimi bildim bileli,

doğduğumdan beri

Evlendiğimden

beri

Son 8-10 yıldır

Son 3-5

yıldır

Son 2 yıldır Son 1

yıldır

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

25 25 50 4 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

22 12 22 22 22 9 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

38 12

100 2 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

16 37 37 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

25 63 12 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

12 26 6 6 16 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

12 12 64 12 8 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

18 9 9 18 37 9 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

20 60 20 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

25 25 50 4 100

TOPLAM %

17

8 20 29

19 7 75 100

X2 =77,508 Std.S.=54 p<0,020

Katılımcıların kendilerini ne kadar süredir yoksul hissettiğinin

cinsiyet açısından farklılık gösterip göstermediğine bakıldığında,

genelde erkeklerin “kendimi bildim bileli, doğduğumdan beri”,

kadınların ise, “üç-beş yıldır” yoksul olduklarını düşündükleri

görülmektedir (Tablo 56b).

203

Page 108: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 56b Cinsiyete Göre Kendini Ne Kadar Süredir Yoksul Hissettiğinin Dağılımı

Katılımcının Cinsiyeti

TOPLAM

Yoksul Hissetme Süresi Kadın S=36

%

Erkek S=39

%

S=75

%

Kendimi bildim bileli, doğduğumdan beri

3 28 17

Evlendiğimden beri

3

Son 8-10 yıldır 17 23 20

Son 1 yıldır

14 8

Son 3-5 yıldır

42 10 29

Son 2 yıldır

17 18 19

6 8 7

TOPLAM % 100 100 100

X2 =19,957 Std.S.=6 p<0,003

Uzun süredir yoksul oldukları anlaşılan katılımcılara,

yoksulluğun görelilik boyutunu ortaya çıkarabilmek amacıyla,

kendilerini özellikle yoksul hissettikleri anlar olup olmadığı

sorulduğunda ise, çoğunlukla “çocukların istek ve ihtiyaçlarını

alamayınca”, parasız kalınca ve “borçları ödeyemeyince” yoksul

hissettiklerini belirtmişlerdir. “Tatil zamanlarında”, “kendi başıma kalıp

düşündüğümde” ve “kendi isteklerimi yapamadığımda” gibi göreli

durumların daha az ifade edildiği görülmektedir. Ancak önemli olan

bunları ifade eden kesimlerin düz memur ve düz işçi kategorileri

olmalarıdır (Tablo 57). Genel olarak değerlendirildiğinde ise açıklamalar,

yoksul hissedilen anların altında da yine gelir azlığının yattığını ve

bunun ölçüt alındığını göstermektedir.

204

Page 109: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 57 Çalışma Grubu’na Göre Özellikle Yoksul Hissedilen Anların Dağılımı

Özellikle Yoksul Hissedilen Anlar

*

Tatil zamanlarında

Arkadaşlarla

birlikteyken

Kom

şularla karşılaştırdığım

da

Çocukların istek ve

ihtiyaçlarını karşılayam

ayınca

Borçları

ödeyemeyince

İşsiz kalınca

Parasız kalınca

Evin ihtiyaçlarını alam

ayınca

Kendi başım

a kalıp düşününce

Kendi isteklerim

i alam

adığımda,

yapamadığım

da

Diğer

TOPLAM

S %

1 33 50 17 6 100

2 8 8 15 23 8 8 30

28 9 11 100

25 13

6 26 6

11

9

60

3

13 100

3 50 25 25 4 100

4 9 9 18 18 9

5 37 25 8 100

6 26 12 12 6 6 16 100

7 67 11 11 9 100

8 9 18 18 18 28 11 100

9 20 20 5 100

10 20 20 20 40 5 100 TO

PLAM

5

1

2

24

13

7

19

9

8

9

88 100

X2 =110,364 Std.S.=90 p>0,071 *Çalışma Grubu: 1. Düz işçi olup, eşi de çalışan hane, 2. Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane, 3. Düz memur olup, eşi de çalışan hane, 4. Düz memur olup, eşi çalışmayan hane, 5. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi de çalışan hane, 6. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi çalışmayan hane, 7. İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane, 8. İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane, 9. Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane, 10. Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

Kendi içinde bulundukları koşulları yukarıdaki şekilde

değerlendirip açıklayan katılımcılar, toplumun genelinde yoksulluğu

nasıl görüyorlar ve kendilerini bu bütünlükte nereye koyabiliyorlar?

soruları akla gelmektedir.

205

Page 110: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 58a’da katılımcıların, toplumun yarısından çoğunun

yoksul olduğunu düşündükleri görülmektedir. Neredeyse tamamının

yoksul olduğunu ifade edenler de genelde, tek eşin çalıştığı düz memur

ve düz işçi kategorilerindeki haneler olmuştur. Tablo 58a Çalışma Grubu’na Göre Toplumun Ne Kadarının Yoksul Olduğunun Değerlendirilmesinin Dağılımı Sizce Toplumun ne kadarı Yoksul?

TOPLAM

Çalışma Grubu

%20- %40 arası

En az % 50`si

% 60- %70 arası

Neredeyse tamamı

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

14 57 29 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

17

22

5 100

11 17 50 22 18 100

37 63 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

17 33 33 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

50 50 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

65 35 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

45 33 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

9 36 55 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

80 20 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20 60 20

TOPLAM %

7

37 45

11

100 100

X2 =39,122 Std.S.=27 p>0,062

Topluma bakışta cinsiyetler arasında fark olup olmadığı

araştırıldığında ise, belirgin bir farklılık görülmemekte ve toplumun

yarısından çoğunun yoksul olduğu düşünülmektedir. Ancak daha önce

206

Page 111: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

erkeklerin kendilerini, kadınlardan daha çok yoksul hissetmelerine

paralel olarak, burada da toplumun genelinde yoksulluk oranını

kadınlardan biraz daha fazla gördükleri söylenebilir (Tablo 58b). Tablo 58b Cinsiyete Göre Toplumun Ne Kadarının Yoksul Olduğunun Değerlendirilmesinin Dağılımı

Katılımcının Cinsiyeti

TOPLAM

Toplumdaki Yoksulluk Oranı

S=50 S=50 Kadın

%

Erkek

%

%

%20- %40 arası 4 10 7

En az % 50`si

44 30

37

% 60- %70 arası

44 46 45

Neredeyse tamamı

8 14 11

TOPLAM % 100 100 100

X2 =3,450 Std.S.=3 p>0,327 Öyleyse Çalışma Grubu’nun kendisi dışında toplumun geneli için

de, benzer değerlendirmeleri yaptığı ve kendilerini bütünden

ayırmadıkları söylenebilir.

Bu görüşü destekleyebilmek amacıyla, katılımcıların kendilerini

toplum için belirledikleri yoksulluk oranının neresinde gördükleri

araştırılmıştır. Katılımcılar genellikle kendilerini belirttikleri yoksulluk

yüzdesinin ortalarında gördüklerini belirtmişlerdir. Bu görüşte olan

haneler genellikle düz işçi, enformel sektör çalışanı, işsiz, ev kadını ve

bir kısım tek eşi çalışan düz memur kategorilerindeki hanelerdir.

Yoksulluk yüzdesinin en alt sınırında kendilerini görenlerin oranı da

dikkat çekicidir. Bu görüş de, bir kısım enformel sektör çalışanı ve işsiz

kategorisindeki hanelerde görülmektedir. Diğer taraftan kendilerini

yoksullardan biraz daha iyi durumda görüp, yoksulluk oranının biraz

üzerinde olduklarını, hatta yoksul olmadıklarını belirten tek kesim ise,

207

Page 112: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

özellikle iki eşin de çalıştığı düz memur kategorisindeki haneler

arasında görülmektedir (Tablo 58c).

Tablo 58c Çalışma Grubu’na Göre Katılımcıların Kendilerini, İfade Ettikleri Yoksulluk Oranının Neresinde Gördüklerinin Dağılımı Kendilerini Belirttikleri Yoksulluk Oranının

Neresinde Gördükleri

TOPLAM

Çalışma Grubu Y

oksul değiliz

Yoksullardan az iyi durum

dayız

Yoksulların üst sınırındayız

Yoksulluk

yüzdesinin ortalarındayız

Yoksulluk

yüzdesinin en alt sınırındayız

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

14 72 14 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

6 6 82 6 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane 61 13 13 13 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

8 33 42 17 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

63 37 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

6 71 23 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane 11 67 22 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

9 55 36 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

80 20 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

60 40 5 100

TOPLAM %

5

3

10

62

20 100 100

X2 =93,126 Std.S.=45 p<0,000

Katılımcıların cinsiyet farklılığının, kendilerini toplumda

belirledikleri yoksulluk oranları içerisinde nerede gördükleri üzerinde

etkisi olup olmadığı incelendiğinde, genel eğilim, özellikle de erkeklerin,

ortalarda seyrettiklerini, düşünmeleridir. Ancak yoksul olmadıklarını

düşünen bir kesimin, kadınlardan oluştuğu görülmektedir. Buna karşın

208

Page 113: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

kendilerini yoksulluk sınırının altında görenler arasında kadınların

biraz daha yoğun olduğu görülmektedir (Tablo 58d). Tablo 58d Cinsiyete Göre Katılımcıların Kendilerini, İfade Ettikleri Yoksulluk Oranının Neresinde Gördüklerinin Dağılımı

Katılımcının Cinsiyeti

TOPLAM

Kadın S=50

%

Erkek S=50

%

%

Yoksul değiliz

10 5

Yoksullardan az iyi durumdayız

6 3

Yoksulların üst sınırındayız

10 10 10

Yoksulluk yüzdesinin ortalarındayız

50 74 62

Yoksulluk yüzdesinin en alt sınırındayız

24 16 20

TOPLAM %

100

100

100

X2 =12,638 Std.S.=5 p<0,027

Genel olarak değerlendirildiğinde, katılımcıların kendileriyle

toplumun geneli arasında bir uçurum koymadıkları, toplumun geneli

içinde yer aldıklarını düşündükleri, göreli olarak kendilerinden daha

kötü durumda olanların varlığını kabul ettikleri, kendilerini

tanımlamada ‘ötekileştirme’ boyutunda olmadıkları söylenebilir.

Gelinen bu aşamada katılımcılardan bir ‘yoksulluk’ tanımı

yapmaları istenmiştir. Kendilerini çoğunlukla, toplumun genelinde

yoksulluk olduğu sayıltılanarak, ‘orta düzey yoksul’ denilebilecek

derecede gören katılımcıların, tanım yaparken kendilerinden yola

çıktıkları görülmüştür. Katılımcıların yaptıkları yoksulluk

tanımlarından bazıları, mutlak, göreli yoksulluk ve çoklu yoksunluk

olarak üç kategori altında şu şekilde verilebilir:

209

Page 114: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Mutlak/maddi Yoksulluk

“Açlık, ihtiyaçları alamamak”,

“İşsizlik ve geçim sıkıntısı içinde olmak yoksulluktur”,

“Çocukların ihtiyaçlarını karşılayamazsan, el kapısına muhtaçsan

yoksulsundur”,

“Yokluk, istediğini elde edememek, ihtiyaçlarını karşılayamamak”,

“Şehir yoksulluğu, devletin yönetimindeki boşluk, eşitsiz dağılım”,

“Çalışıp da parası yetmiyorsa yoksuldur. Ama çalışmayıp parası

yoksa o yoksul değildir”…

Göreli Yoksulluk

“İsteklerini alamamak, yiyip içememek, diğer insanlar gibi”,

“Fakirlik, kimse kapıyı çalmıyor, bize gelmiyor”,

“Dermansız bir hastalıktır, ilacı bulunmayan bir hastalıktır. “Her

şeye, her yerden, herkesten düşüksün. Aklın var ama fakirsen

yine de düşüksün”

“Çok kötü bir şeydir. Yoksulluğa düşünce kimse insanın yüzüne

bakmaz. İnsan yerine koyulmamak yoksulluk”…

Çoklu Yoksunluk

“Her şeyden maddi, manevi kısıtlama”,

“Yokluk demektir, çaresizlik. Ölüm yokluktan iyidir”,

“Gönülde olan bir şeydir. Hayata bakışı, istekleri ve beklentileriyle

ilgilidir yoksulluk”,

“Geliri olmayan, çocuğunu mutlu edemeyen, sağlık ihtiyacını

karşılayamayan”…

210

Page 115: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Katılımcıların yaptıkları tanımlar kategorileştirilerek

maddi/mutlak, göreli ve ikisinin birleştiği çoklu yoksunluk olarak

sınıflanmıştır. Bu sınıflama Çalışma Grubu’na göre değerlendirilmiş ve

Tablo 59a’da sunulmuştur.

Tablo 59a Çalışma Grubuna Göre Yoksulluğun Nasıl Tanımlandığının Dağılımı Yoksulluk Nasıl Tanımlanıyor

TOPLAM

Çalışma Grubu

Maddi/Mutlak yoksulluk olarak

Göreli yoksulluk olarak

Çoklu yoksunluk olarak

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

86 14 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

72 28 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

75 25 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

50 8

21

42 12 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi de çalışan hane

75 25 8 100

Enfor.sek.çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

100 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

78 22 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

91 9 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

60 40 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

60 40 5 100

TOPLAM %

77 2

100 100

X2 =19,489 Std.S.=18 p>0,362

Yoksulluk tanımlamalarında katılımcılar çoğunlukla maddi

göstergeler üzerine yoğunlaşmışlardır. Sadece görelilik boyutunda ele

alanlar yok denecek kadar azdır. Ancak görelilik boyutunun, maddi

boyutla birlikte değerlendirilerek verildiği görülmüştür. Araştırmada bu

tanımlamalar çoklu yoksunluk içerisinde ele alınmıştır.

211

Page 116: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 59a incelendiğinde, yoksulluğun ‘maddi yoksulluk’ olarak

tanımlandığı görülmektedir. Çalışma Grubu kategorilerinde maddi

yoksulluk ile çoklu yoksunluğa yapılan vurgu arasında belirgin

farklılığa rastlanmamıştır. Ancak tek eşin çalıştığı düz memur

kategorisindeki hanelerde görelilik ve çoklu yoksunluğa yapılan vurgu

biraz daha öne çıkmaktadır. Sadece göreliliğe yapılan vurgunun ise, tek

eşin çalıştığı memur hanesinde ve işsiz hanede görülmüş olması,

katılımcıların kendi yoksulluklarını içinde yaşadıkları koşullardan ve

kendilerinden çıkarak değerlendirebilmeleri nedeniyle önemli bir

göstergedir.

Yapılan tanımlamalarda cinsiyete göre farklılık olup olmadığına

bakıldığında ise, çok az bir farklılık da olsa, kadınların çoklu

yoksunluğa daha çok vurgu yaptıkları görülmektedir (Tablo 59b).

Tablo 59b Cinsiyete Göre Yoksulluğun Nasıl Tanımlandığının Dağılımı

Katılımcının Cinsiyeti

TOPLAM

Yoksulluk Nasıl Tanımlanıyor

Kadın S=50

%

Erkek S=50

%

% Maddi/Mutlak yoksulluk olarak

74 80 77

Göreli yoksulluk olarak

4 2

Çoklu yoksunluk olarak 26 16 21

TOPLAM

100 100 100

X2 =3,907 Std.S.=2 p>0,142

Katılımcıların mutlak/maddi yoksulluk çerçevesinde yaptıkları

tanımlamaları yeniden irdeleyebilmek amacıyla, katılımcılara ayrıca

yoksulluğun nedeni olarak neyi gördükleri sorulmuştur.

Genel olarak ele alındığında sırasıyla işsizlik, yetersiz ücret,

enflasyon ve çok nüfusluluk hemen hemen katılımcıların tamamının

ortak belirttikleri nedenlerdendir. Görüldüğü üzere yoksulluğun

212

Page 117: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

nedenleri de ekonomik göstergelere dayandırılmaktadır. Diğer dikkati

çeken neden, yoksulluğun kişilerin kendilerinden çok hükümetin

kusuru olarak görülmesidir (Tablo 60a). Bu, katılımcıların hayat

görüşlerini ve içinde bulundukları olumsuz ortamdan kendilerini

sorumlu tutmama gibi bir anlayışı da ortaya koymaktadır. Yoksullukla

mücadele boyutunda bu gözden kaçırılmaması gereken önemli bir

boyuttur.

Yoksulluğun nedenlerini bu şekilde belirten katılımcılara

düşüncelerini daha çok netleştirebilmek amacıyla, yoksulluğun ‘en

önemli’ nedeni olarak neyi gördükleri tekrar sorulduğunda, yaklaşık

yarısı yetersiz ücret (%52) derken, ikinci sırayı hükümetin kusuru (%18)

almıştır. Böylelikle yoksulluğun nedenini, ekonomik açıdan

değerlendirdikleri, netleşmiştir.

Tablo 60a Yoksulluğun Nedeni

Tamamen

Oldukça

Hiç

TOPLAM

S/% Kişinin kendi kusuru

26 32 42 100

Hükümetin kusuru

57 39 4 100

Eğitimsizlik

44 42 14 100

İşsizlik

96 4 - 100

Popüler mesleği olmamak

22 47 31 100

Enflasyon

93

7

-

100

Çok nüfusluluk

85 12 3 100

Yetersiz ücret

96 4 - 100

Çalışma Grubu’na göre yoksulluğun en önemli nedeni ele

alındığında, yoksulluğun nedeni olarak çoğunlukla işsizliğin verildiği

görülmektedir. Daha sonraki neden olarak da hükümetin sorumlu

tutulduğu dikkat çekmektedir (Tablo 60b).

213

Page 118: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 60b Çalışma Grubuna Göre Yoksulluğun En Önemli Nedeninin Dağılımı Yoksulluğun En Önemli Nedeni

TOPLAM

*

Yoksulların kendi

kusurları

Hükümetin

kusuru

Eğitimsizlik İşsizlik

Enflasyon Çok

nüfusluluk

Yetersiz ücret

S % 1 14 14 58 14 7 100

2

18

11 17 50 11 11 18 100

3 12 25 13 25 25 8 100

4

8 33 8 25 8 12 100

5

100 8 100

6

18 58 18 6 17 100

7 11 78 11 9 100

8 45 55 11 100

9 40 20 40 5 100

10 20 40 40 5 100 Toplam

4

18

4

52

7

7

8

100 100

X2 =95,195 Std.S.=63 p<0,005

*Çalışma Grubu: 1. Düz işçi olup, eşi de çalışan hane, 2. Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane, 3. Düz memur olup, eşi de çalışan hane, 4. Düz memur olup, eşi çalışmayan hane, 5. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi de çalışan hane, 6. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi çalışmayan hane, 7. İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane, 8. İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane, 9. Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane, 10. Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

İşsizlikle hükümetin suçlanması arasında ilişki vardır.

Hükümetin suçlanmasının en büyük sebepleri, yeni istihdam

alanlarının açılmayışı ve piyasa koşullarının olumsuzluklarıdır.

Enformel sektör çalışanı, işsiz ve ev kadını kategorilerindeki hanelerde

yoksulluğun nedeni olarak işsizliğin görülmesi daha net olarak ortaya

214

Page 119: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

çıkmış, hükümetin suçlanması bunu izlemiştir. Yoksulluğun nedenini

yoksulların kendilerinde ve eğitimsizlikte bulan küçük bir kesim ise,

düzenli ve güvenceli işi olan düz memur ve düz işçi kategorileri

olmuştur. Ayrıca düz memur ve düz işçi kategorileri dışında ‘çok

nüfusluluk’a ev kadını kategorisinin vurgu yapması anlamlıdır (Tablo

60b).

Tablo 60c Cinsiyete Göre Yoksulluğun En Önemli Nedeninin Dağılımı X2 =10,582 Std.S.=7 p>0,158

Katılımcını Cinsiyeti

TOPLAM

Yoksulluğun En Önemli Nedeni Kadın S=50

%

Erkek S=50

%

% Yoksulların kendi kusurları

6 4 5

Hükümetin kusuru

6

56

Çok nüfusluluk 12

8 26 17

Eğitimsizlik

2 4

İşsizlik

48 52

Enflasyon

6 8 7

2 7

Yetersiz ücret

6 10 8

TOPLAM %

100 100 100

Yoksulluğun en önemli nedeninin cinsiyete göre değişip

değişmediği incelendiğinde, erkekler daha çok hükümeti suçlarken,

kadınların yoksulların kendilerini sorumlu tuttuğu, ancak ikisinin de

işsizlikte yoğunlaştıkları görülmektedir. Eğitimsizlik ve çok nüfusluluk

gibi nedenleri kadınların daha çok vermeleri de dikkati çekmektedir. Bu

açıdan değerlendirildiğinde, kadınların yoksulluğun nedenini bireysel ve

yapısal çoklu boyutta gördükleri söylenebilir (Tablo 60c).

Yapılan yoksulluk tanımlarında ve gösterilen yoksulluk

nedenlerinde ekonomik, yani maddi unsurların ön plana çıkarıldığı

215

Page 120: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

anlaşılmaktadır. Tanımlarda olduğu gibi nedenlerin belirtilmesinde de

katılımcıların çoğunlukla kendi yaşamlarından yola çıktıkları

görülmüştür. Ancak yine burada düzenli geliri ve güvenceli bir işi olan

düz memur ve düz işçi ailelerinin yoksulluk nedenlerini ortaya

koyarken, kendileri dışında genel bir değerlendirmeye tutabildikleri

gözlenmiştir.

Tablo 61 Çalışma Grubu’na Göre Yoksul Olduklarını Söyleyenlerin, Yoksulluktan Kurtulmak İçin Gösterdikleri Çabanın Dağılımı Yoksul Olduklarını Düşünenlerin Kurtulmak İçin Ne Yaptığı

TOPLAM

Çalışma Grubu

İş

arıyorum

Elimden geleni

yapmaya çalışıyorum

Ne iş olsa yapıyorum

İdare etmeye çalışıyoruz

Elimden bir şey gelmiyor

Ek iş yapıyorum

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

33 67 3 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

50 17 17 17 6 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

27 27

9

100 1 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

27 19 11 100

Enfor.sek. çalışanı olup, eşi de çalışan hane

37 63 8 100

Enfor.sek. çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

12 38 44 6 16 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

22 22 44 12 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

73 9 9 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

100 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

20 80 5 100

TOPLAM

17 24 17 13 20 9 75 100

X2 =136,058 Std.S.=63 p<0,000

216

Page 121: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Çoğunlukla kendilerini yoksul olarak nitelendiren katılımcıların,

yoksulluktan kurtulmak için neler yaptıkları sorgulanmıştır.

Katılımcılar ellerinden geleni yapmaya çalıştıklarını, ne iş olsa

yaptıklarını, iş aradıklarını belirtirken, bunun yanı sıra ellerinden bir

şey gelmediğini belirtenlerin oranı da önemlidir. Ellerinden bir şey

gelmediğini belirtenler çoğunlukla ev kadını kategorileridir. Bunun

yanı sıra iki eşin de çalışmadığı işsiz kategorisindeki katılımcılar, yoğun

olarak iş aradıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca dikkati çeken diğer bir

sonuç, yoksul olduğunu belirten düz memur ve düz işçi

kategorilerindeki katılımcıların, diğer kategorilere nazaran yoksullukla

mücadelede seçtikleri yolun ek iş yapmak olduğudur (Tablo 61).

Yoksul olmadıklarını belirten katılımcılara bu soru

yöneltilmemiştir. Benzer şekilde katılımcılara, genel olarak toplumda

yoksulların yoksulluktan kurtulması için ne yapılması gerektiği

sorularak tümünün görüşleri alınmaya çalışılmıştır.

Genel olarak toplumda yoksullukla mücadele adına,

katılımcıların büyük bir bölümünün önerileri, iş olanağı yaratılması

gerektiği olmuştur. Bu öneriyle ilgili olarak devlete pay çıkaranlar,

enformel sektör çalışanı ve işsiz kategorisindeki katılımcılardır.

Yoksulların kendilerinin çaba sarf etmesi gerektiği ve ne iş olsa

yapmaları gerektiğini önerenler, daha çok düz işçi ve enformel sektör

çalışanı kategorilerinde görülmektedir. Eğitim ve bilinçlilik düzeyinin

arttırılması gerektiğini belirtenler ise, daha önce de bakış açılarındaki

farklılıkların vurgulandığı, düz memur ve düz işçi kategorileri olmuştur

(Tablo 62a).

217

Page 122: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 62a Çalışma Grubu’na Göre Yoksul İnsanların Yoksulluktan Kurtulması İçin Yapılması Gerekenlerin Dağılımı

X2 =70,046 Std.S.=45 p<0,010

Yoksul İnsanların Yoksulluktan Kurtulması İçin Ne Yapılmalı

TOPLAM

Çalışma Grubu

Devlet

yardımcı olmalı

İş olanağı yaratılmalı

Devlet iş vermeli

Eğitim ve bilinçlilik düzeyi

arttırılmalı

Kendileri çaba saf

edip, ne iş olsa

yapmalılar

S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

43 29 29 7 100

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

17

75 17

8 100

20

TOPLAM %

10

72 11 18 100

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

50 50 8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

8 12 100

Enfor.sek. çalışanı olup, eşi de çalışan hane

12 76 12

Enfor.sek. çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

12 53 18 17 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

56 22 22 9 100

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

18 64 18 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

100 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

80 5 100

5

65

7

13

100 100

Cinsiyet açısından yoksulların yoksulluktan kurtulması için

önerilenler arasında farklılık olup olmadığı sorgulandığında, önerilerde

bir farklılık oluşmadığı ve iş olanağı yaratılması konusunda

yoğunlaşıldığı görülmektedir (Tablo 62b).

218

Page 123: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 62b Cinsiyete Göre Yoksul İnsanların Yoksulluktan Kurtulması İçin Yapılması Gerekenlerin Dağılımı

Katılımcının Cinsiyeti

TOPLAM

Kadın S=50

%

Erkek S=50

%

%

Devlet yardımcı olmalı 6 4 5

İş olanağı yaratılmalı

64 66 65

Devlet iş vermeli

6 8 7

Eğitim ve bilinçlilik düzeyi arttırılmalı

10

100

12 8

Kendileri çaba saf edip, ne iş olsa yapmalılar

12 14 13

TOPLAM

100 100

X2 =4,868 Std.S.=5 p>0,432

Genel olarak katılımcıların yoksullukla ilgili, gerek yaptıkları

tanımlar, gerek nedenlerin neler olduğu, gerekse de mücadelede öneriler

birlikte değerlendirildiğinde, yapısal unsurları ortaya çıkardıkları

görülmektedir. Bu, mevcut kapitalist süreçler ve azgelişmişlikle

ilişkilendirilebilecek bir durumdur. Katılımcıların, ekonomik boyutlu

yapısal unsurlara ağırlık verilmesinin nedeni, içinde yaşanılan

ekonomik süreçler ve bunların etkisinin tüm yaşam alanlarında birebir

yaşanıyor olması olabilir. Katılımcıların sosyo-ekonomik konumlarının

da kentin ortalamasının altında olduğu hatırlandığında, çevrelenmiş

oldukları gerçekliği bu şekilde değerlendirmeleri haklı ve mümkün

olarak görülmektedir. Yapısal faktörlerle belirlenmişlik, bireysel

çabalara, bu yapıyı tekrar üretmekten başka yol tanımamaktadır. Bu

nedenle katılımcılar ellerinden geleni yapmış olsalar da, ancak var olan

ve kendilerinin de sürekli üretimine katkıda bulundukları yapı

içerisinde yaşamlarını idame ettirmeye devam etmektedirler.

219

Page 124: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 63 Çalışma Grubu’na Göre, Ele Yüklü Miktarda Para Geçerse Yapılmak İstenilenlerin Dağılımı

Ele Yüklü Miktar Para Geçerse Yapılacaklar

TOPLAM

*

Ev alırım

Ev eşyası alırım

İş yeri açar iş kurarım

Araba alırım

Ev ve araba alırım

Evin eksiklerini

tamamlayıp çocukların geleceğine

yatırırım

İhtiyaçları

alıp kalanını yoksullara dağıtırım

Diğer

S %

1

42 29 29 7 100

2

16 6 28 22 6 11 11

14 44 7 100

8

6 6 6

56 9 100

9 18 11 100

9 20 20 60

10

13

2

13

41

18 100

3 14 14 14

4

33 17 17 25 12 100

5

12 12 12 64 8 100

6

29 6 6 41 17 100

7

11 11 11 11

8

9 64

5 100

100 5 100

TOPLA

M

15

1

8

7

99 100

X2 =82,037 Std.S.=63 p>0,054

*Çalışma Grubu: 1. Düz işçi olup, eşi de çalışan hane, 2. Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane, 3. Düz memur olup, eşi de çalışan hane, 4. Düz memur olup, eşi çalışmayan hane, 5. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi de çalışan hane, 6. Enfor.sek. çalışanı olup, eşi çalışmayan hane, 7. İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane, 8. İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane, 9. Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane, 10. Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

Bu noktada, bu döngü içerisinden çıkabilmelerinin tek yolunu

ancak daha iyi bir iş ve ücrette görebilen katılımcılara, ellerine piyango

gibi yollarla yüklü miktarda para geçse ne yapmak istedikleri

220

Page 125: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

sorulmuştur. Alınan yanıtların, daha önce Tablo 53 irdelendiği gibi,

ideal olarak nelere sahip olsalar, kendi yaşantılarını daha iyi bir

seviyede göreceklerine verdikleri yanıtlarla örtüştüğü görülmüştür.

Tablo 63’te birçok isteği içinde barındıran ‘diğer’ şıkkını

oluşturan: Güzel bir eve ve eşyaya sahip olup, iyi bir iş kurmak ve

araba almak, en çok yapılması istenenlerdir. Bu istekleri

geçekleştirmek isteyenler, enformel sektör çalışanı, işsiz ve ev kadını

kategorilerindeki katılımcılarda yoğunlaşmıştır. Düz işçi ve düz memur

kategorilerindeki katılımcılar ise, öncelikle ev, araba ve daha sonra ise,

evlerinin eksikliklerini tamamlayıp, çocuklarının geleceğine yatırım

yapmayı istemektedirler.

Görüldüğü üzere, iyi bir yaşam için arzu edilen gelir ve sahip

olunması istenilen şeylerde olduğu gibi, düzenli geliri ve sosyal

güvencesi olan bir işe sahip olan düz işçi ve düz memur kategorileriyle,

bunlara sahip olmayan enformel sektör çalışanı, işsiz ve ev kadını

kategorileri arasında farklılık ortaya çıkmıştır. Bu durum, katılımcıların

mevcut yaşam standardı arasındaki farklılığı sergilediği gibi, mutlak ve

göreli olarak beklenti ve isteklerini de nasıl belirlediğini göstermektedir.

Tüm kategoriler kentin ortalama yaşam standardının altında

yaşadıklarından dolayı, yoksulluk boyutunda risk grubunu

oluşturmaktadırlar. Ancak aralarındaki mutlak ve göreli farklılıklar

ortaya çıkan bu tabloyu sergilemektedir.

Bu, Giddens’ın vurguladığı şekliyle, emek kategorilerinin bakış

açılarının, sosyal gerçekliği tanımlama ve değerlendirmede ön plana

çıkmış olmasıyla açıklanabilir. Bu bakış açısını da etkileyen, içinde

yaşanılan koşullar ve belirleyiciler olmaktadır.

Gerek araştırma sürecinde, gerekse kendi tanımlamaları

çerçevesinde risk grubu olarak ele alınan emek statüsündekilerin,

221

Page 126: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

buraya kadar el alınan sosyo-demografik özellikleri, yaşam standartları,

bu yaşam içerisinde kendilerini, toplumu nasıl değerlendirdikleri, neleri

başardıkları, başaramadıkları ve başarmak istedikleri üzerinde yoğun

çalışılarak bir profil ortaya çıkartılmaya çalışılmıştır. Yoksulluk

problemi çerçevesinde, emek statülerinin bu profili değerlendirildiğinde,

yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşadıklarının, kendileri tarafından da

farkında olunulup, dile getirildiği ortaya konulmuştur. Yoksulluk

üzerine yoğunlaşılan bu son noktada, şu anda katılımcılar için

yoksulluk probleminin hayatlarında gerçekten ne kadar yer aldığını

görebilmek amacıyla, tekrar bir sorgulamaya gidilmiştir. Bu amaçla

katılımcılara, şu anda hanelerinde yaşadıkları en önemli sorun olarak

neyi gördükleri sorulmuştur.

Tablo 64 incelendiğinde katılımcıların, hanelerinin şu anda

yaşadığı en önemli problem olarak ‘geçim sıkıntısı’nı belirttikleri

görülmektedir. Bu problemin belirtilmesinde cinsiyetler arası farklılık

da olmadığı görülmüştür. Hatırlanacağı gibi katılımcılar, şu anda içinde

bulundukları moral bozukluğunun nedeni olarak da ‘geçim sıkıntısını’

belirtmişlerdi. Bu sorun her iki eşin de çalışmadığı işsiz kategorisindeki

haneler dışında, tüm emek kategorileri için ortak sorundur. İşsiz

kategorisinde ise, ‘işsizlik’ en önemli problem olarak gösterilmiştir.

Oranları düşük de olsa, şu anda sorunları olmadığını belirten kesim,

düz memur ve düz işçi kategorilerindeki bazı hanelerdir. Hanelerinin en

önemli problemi olarak ‘yoksulluk’u dile getirenlerin oranı ise düşüktür.

Katılımcılar şu anda yaşadıkları sorunu ‘yoksulluk’ olarak tanımlamak

yerine, ‘geçim sıkıntısı’nı tercih etmişlerdir. Bu da yine göstermektedir

ki, katılımcılar yoksulluğu, yoksulluğun boyutlarından sadece biri olan

‘geçim sıkıntısı’ şeklinde, ekonomik yani maddi temelde görmektedirler.

222

Page 127: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Tablo 64 Çalışma Grubuna Göre Şu anda Hanenin En Önemli Görünen Probleminin Dağılımı Şu Anda Hanenin En Önemli Problemi TOPLAM

Çalışma Grubu

İşsizlik

Geçim sıkıntısı Yoksulluk

Sorun yok S %

Düz işçi olup, eşi de çalışan hane

86 7 100 14

Düz işçi olup, eşi çalışmayan hane

78 22 18 100

63 37

25

12 17 100

İşsiz olup, sadece eşi çalışan hane

11 56 33

İşsiz olup, eşi de çalışmayan hane

64

14

62

13

Düz memur olup, eşi de çalışan hane

8 100

Düz memur olup, eşi çalışmayan hane

75 12 100

Enfor.sek. çalışanı olup, eşi de çalışan hane

87 13 8 100

Enfor.sek. çalışanı olup, eşi çalışmayan hane

12 58 18

9 100

36 11 100

Ev kadını olup, sadece eşi çalışan hane

100 5 100

Ev kadını olup, eşi de çalışmayan hane

80 20 5 100

TOPLAM % 11

100 100

X2 =87,424 Std.S.=54 p<0,003

Yapılan görüşmelerin analizi sonucunda anlaşılmıştır ki,

katılımcıların değerlendirmeleri ve açıklamaları maddi boyut

çerçevesinde dolaşmaktadır. Araştırmanın problemi doğrultusunda,

yoksullukta görelilik boyutunun ihmal edilmesi ve maddi boyutun

çevresinde dolaşan göreli toplumsal unsurların neler olduğu konusunda

daha fazla netleşmek gerekmektedir. Bunu yaparken çıkış noktası,

insanların yoksulluğunun sadece maddi olmadığı ve vurgu ne kadar

maddiliğe de yapılsa, bu maddi boyutun göreliliği içerdiği olmuştur.

223

Page 128: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Yapılan nicel araştırma analizi sürecinde bu ortaya konulmaya

çalışılmıştır. Katılımcıların içinde yaşadıkları koşulları, sadece

ekonomik nedenlere bağlanmalarının altında yatanlar ve görelilik

boyutunun açıklığa kavuşmayan göstergeleri olarak; “siyasal katılım ve

haklar”, “kendini güçsüz hissetme ve güçlendirme yolları”, “toplumsal

dayanışma”, “biz ve ötekiler” ve “etnik farklılıklar”ın irdelenmesi

amacıyla tekrar alana çıkılmıştır.

Araştırmanın nitel kısmını oluşturan bu bölümünde, daha önce

görüşme yapılan katılımcılar arasından seçilen ondört kişi ile önce

derinlemesine görüşmeler yapılmıştır. Ancak bu görüşmeler sonucunda

da nicel araştırma sonuçlarından uzaklaşılamadığı anlaşılınca, daha

sonra bu ondört kişinin hepsi ile birlikte grup görüşmesi yapılmıştır.

Grup görüşmesi sırasında katılımcılar kendi düşüncelerini ortaya

koyarken diğerlerininkini de değerlendirip yorum yapmışlar ve böylelikle

konuların bir tartışma ortamı içerisinde daha yoğun irdelenip,

düşüncelerin net ifade edilmesine katkı sağlanmıştır.

Derinlemesine görüşme yapılan katılımcıların çalışma grubu

içerisinde dağılımı şu şekildedir: Düz işçi olup, eşi çalışan ve

çalışmayan birer kişi; düz memur olup, eşi çalışmayan bir kişi;

enformel sektör çalışanı olup, eşi çalışan bir kişi ve çalışmayan üç kişi;

işsiz olup, eşi çalışan bir kişi ve çalışmayan iki kişi; ev kadını olup eşi

çalışan bir kişi ve çalışmayan üç kişi. Kategorilerin farklı yoğunluklarda

seçilmesinin nedeni, daha önce yapılan araştırma sonucunda, bu

kategorilerdeki katılımcıların düşünce ve değerlendirmelerinin

irdelenmesi gerektiğidir.

Görüşmelerde katılımcılara, en son görüşmeden bu yana geçen

süre zarfında, yaşantılarında ne gibi değişiklikler olduğu ve şu anda

neler yaptıkları konularında genel bir soru yöneltilmiştir. Görüşme bir

sohbet havasında sürdürülmüş ve belli anlarda konudan sapmayı

224

Page 129: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

engellemek için ve alana tekrar çıkış amacı doğrultusunda araştırmacı

tarafından katılımcılar yönlendirilmişlerdir. Bu görüşmelerin sonuçları

aşağıda dört başlık altında toplanarak sunulmuştur.

3.5. Siyasal Katılım Ve Haklar

Katılımcılara yaşanılan genel seçim ve belediye seçimlerinin

beklentilerini ne ölçüde karşıladığı sorulmuştur. Katılımcıların

çoğunluğu mevcut hükümeti desteklediklerini belirtmişlerdir.

Kadınların tamamı mevcut hükümete kendi istekleriyle oy verdiklerini

ve belediye seçimlerinde de desteklediklerini belirtirlerken, erkek

katılımcıların oylarını çoğunlukla etnik kökenleri doğrultusunda

verdikleri görülmüştür. Ancak erkekler de, belediye seçimlerinde

mevcut hükümeti desteklemişlerdir.

Bu eğilim üzerine katılımcılara hükümetin ve belediyenin

beklentilerini ne kadar karşıladığı ve memnuniyet dereceleri

sorulmuştur. Katılımcılar arasında özellikle erkekler hükümet

kurulduktan sonra piyasalarda bir hareketliliğin olduğunu, bu nedenle

memnun olduklarını belirtmişlerdir. Kendi ifadeleriyle “...yeni hükümet

geçim açısından ucuzluk yaptı, iyi oldu”, “Yeni yönetimden memnunuz.

Piyasa, işler sayelerinde açıldı” diyerek düşüncelerini belirtmişlerdir.

İşsiz ve geçici işlerde çalışan enformel sektör çalışanları iş piyasasının

açıldığını ve bir süre çalıştıklarını, ancak şu anda yine işsiz olduklarını

belirtmişlerdir. Düz memur ve düz işçiler ise, alım güçlerinde kısa

süreli bir rahatlama olduğunu, ancak şu anda eskisinden farklı

durumda olmadıklarını, yine güçlük çektiklerini belirtmişlerdir. Siyasal

değişimlerden en az etkilenmiş gibi görünen ve fazla fikir beyan etmeyen

kesim ev kadınları olmuştur. Buna rağmen kadınlar erkeklerin aksine

oy verdikleri halde yönetimden memnun olmadıklarını, hizmet

alamadıklarını belirtmişlerdir. Bu düşüncelerini şu şekilde ifade

225

Page 130: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

etmişlerdir: “Oyu kendi isteğimizce kullandık ama yönetimde hizmet

yok”, “....oyumuzu verdik ama değişiklik yok, hep aynı”.

Genel olarak değerlendirildiğinde gerek tek tek yapılan

görüşmelerde, gerekse grup görüşmelerinde katılımcılar siyasi hak ve

özgürlüklerinin farkında olup, bunu kullanmaktadırlar. Bununla da

Oturdukları mahallelerin alt yapı ve konut problemleri devam

eden katılımcılara, belediyenin çalışmalarının ne düzeyde olduğu

sorulmuştur. Katılımcılar henüz belediyenin farklı bir hizmetini

görmediklerini, var olan hizmetin sürdürüldüğünü belirtmişlerdir.

Belediyeden fazla bir beklentileri olmayan katılımcıların çoğu için,

sokaklarının temizlenip, çöplerin toplanması yeterli görülmektedir.

Erkekler, “...belediye, her gün temizlik yapılıyor, çöp topluyorlar yeter

sorun yok” derlerken, kadınlar “...çalışan yok, belediye çalışmıyor”

diyerek düşüncelerini belirtmişlerdir.

Katılımcıların muhtarlık ve yeni muhtarları hakkındaki görüşleri

sorulmuştur. Çoğunluğu henüz muhtarlıkla ilişkiye girmediklerini ve

bir ihtiyaçları düşmediğini belirtmişlerdir. Eski muhtarlarının akraba ve

hemşerilerini kayırdığını belirtenler olmuştur: “...muhtar hemşeri

ayrımcılığı yapıyor...”. Haksız yere belge düzenlenip yeşil kart alan

zengin insanların olduğunu, yoksullar için gelen yardımların ihtiyaç

sahiplerine ulaştırılmadığını belirtmişlerdir. Kadınların bu konuda daha

duyarlı oldukları görülmektedir: “....zenginleri tutuyorlar, fakiri tutan

yok”. Önceki muhtardan memnuniyetsiz olan katılımcılar, yeni

muhtarlarının henüz çalışmalarını görmediklerini, ama iyi biri

olduğunu düşündüklerini belirtmişlerdir.

Katılımcıların bunlar dışında siyasal haklar ve bunların kullanımı

konusunda derinleşildiğinde, düz memur ve düz işçilerin sendikaya üye

olduklarını ve haklarını örgütlü bir şekilde savundukları görülmüştür.

226

Page 131: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

sınırlı kalmayıp yaşam alanlarına etkileri boyutunda, siyasi kararlarını

değerlendirmekte ve sorgulamaktadırlar. Katılımcıların tam olarak ya da

yeterince temsil edilemedikleri gibi bir düşüncede olmadıkları,

görülmektedir. Bu da, araştırmada ele alınan emek kategorilerinin

kendilerince, siyasal katılım, temsil ve haklar boyutunda yoksunluk

yaşamadıkları şeklinde yorumlanabilir.

3.6. Kendini Güçsüz Hissetme

Kendini güçsüz hissetme, yaşamın idamesi ve yeniden

üretilmesinde bireysel ve sosyal kaynakların kullanımı ve bunun niteliği

ile yakından ilişkilidir. Ekonomik bağlam, katılımcıların net olarak

ortaya koydukları boyuttur. Bu, nicel araştırma sonucunda açıkça

belirmiştir. Netliğe kavuşturulması gereken ise, bireysel ve sosyal

boyutlardır.

Güvenli bir yaşam alanı oluşturma, sosyal çevre ve dayanışma

yaşamın idamesinde önemli ölçütlerdir. Görüşmeler sırasında

katılımcılar ekonomik faktörlerden kurtulamayıp, bu ölçütler

çerçevesinde diğer alanlarda kendileri değerlendirmekte ve ifade

etmekte yine zorlanmışlardır. Katılımcılar tarafından her şeyin sonucu

gelir eksikliği ve geçim sıkıntısına dayandırılmıştır. Grup görüşmesinde

bu konu derinleştirilmeye çalışılmış ve tartışmalar ilerledikçe

katılımcıların yaşam çevrelerini ve ilişkilerini sorgulamaya başladıkları

görülmüştür.

Bilindiği gibi görüşme yapılan haneler çekirdek ailelerden

oluşmaktaydı. Bu nedenle haneler, geniş ailenin ve geleneksel ilişki

ağlarının ortaya çıkardığı dayanışmadan yoksundurlar. Ancak hanelerin

oturdukları çevrelerde akraba ve hemşerilerinin yoğun olduğu

227

Page 132: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

görülmüştür. Buradan yola çıkarak görüşmeler, akraba ve komşular ile

ilişkiler üzerine yönlendirilmiştir.

Katılımcılar akrabalarla ilişkiler boyutunda olumsuz düşünceler

sergilemişlerdir. Akrabalarının kendilerine faydası olmadığını,

kendilerinden daha iyi konumda olsalar da, hal hatır bile

sormadıklarını belirtmişlerdir: “...ne akraba, ne hemşeri herkes kendine

bakıyor”, “...hiç destek yardım, sorma yok hali”. Erkek katılımcılarda

daha çok ortaya çıkan, başka yere taşınma isteği olmuştur. Oturulan

çevreden uzaklaşma isteği ortamdan, insan ilişkilerinden rahatsızlık

duyulmasından kaynaklanmaktadır: “...rahat değilim, çocuklarıma,

bana zarar veriyorlar, alt seviyedeler”, “Onlarla ilgilenmesem de bana

zararları dokunuyor”. Kadın katılımcılar komşular üzerinde

yoğunlaşmışlardır. Herkesin geçim derdinde olduğu ve çevrelerindeki

insanlarla ilgilenemediklerini belirtmektedirler. Oturdukları çevrede

herkesin birbirine benzer olduğunu ve herkesin ekonomik durumunun

kötü olduğunu, bu nedenle komşuluk da olmadığını belirtmektedirler.

Kendi ifadeleriyle, “Komşuların ne zararı ne karı var. Herkes kendi

derdinde”. Ancak tartışmalar ilerlediğinde katılımcılar akrabalarla

komşuları kıyaslamaya başlamışlardır. Sonuçta komşularının

akrabalardan daha iyi olduğunu, hastalık, kaza, ölüm vb. gibi zor

durumlarda maddi yardımları olmasa da, yanlarında olup destek

verdiklerini belirtmişlerdir: “Durum kötü olunca komşuluk da yok, ama

komşular akrabalardan daha iyi”, “....komşular akrabadan farklı.

Başımıza kötü olay gelince birbirine yardım ediyorlar. Allah razı

olsun...”, “....dost sağ olsun zor durumda. Maddi yardım yok

birbirimize, herkes aynı”. Bu noktada katılımcılar ekonomik

kıstaslardan sıyrılıp, sosyal destek, dayanışma ve yardımlaşmanın

varlığını ortaya çıkarabilmişlerdir.

Katılımcılar kendilerini her bakımdan çaresiz ve güçsüz

hissettiklerini belirtmişlerdir. Bunu ekonomik ve sosyal güvence

228

Page 133: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

olmamasına bağlama eğiliminde oldukları görülmüştür: “Her yerde, her

alanda, çocuklar, iş, istekler, ....her zaman çaresizlik yaşıyoruz”,

“...çaresizlik, Allahtan ümit kesmedim. Bir kapı kapanırsa diğeri açılır”.

Bu çaresizlik ortamından kurtuluş yolunu da çocuklarında

görmektedirler. Çocuklar büyüyüp daha iyi düzeyde işler yaptıklarında,

kendilerinin daha rahat edeceklerini ummaktadırlar. Beklentiler gelecek

kuşağa bırakılmıştır: “Bu koşuların düzeltilmesi nasip. Çocukların iyi iş

bulmasıyla olur ancak, biz yapamayız”, “Beterin beteri var. Kendi

durumum için Allah razı olsun. Çaresizim ama çocuklar büyüyüp bize

sigortalı bakacak diye düşünüyorum, tatilde çocuklar da çalışıyor...”.

Bu durum, Tekeli (2002:40)’nin yoksulluğa düşme korkusu içinde

olarak tanımladığı orta sınıfların, bu korkularından dolayı çocuklarının

eğitimine ve yoksulluğa düşmeyecek şekilde yetişmelerine verdikleri

önemle örtüşüyor gibidir.

Sonuç olarak katılımcıların kendi değerlendirmeleri çerçevesinde

‘güçsüz hissetme’ duygusu içinde oldukları görülmektedir. Ancak

konuşmalar sırasında vurguladıkları, herkesin birbirine benzediği,

herkesin birbirini tanıdığı, birbirlerinin hallerinden anladıkları gibi

anlatımlar, bulundukları çevrede kendilerini güvenli hissettikleri ve

dayanışma içinde olduklarının göstergeleri olarak görülmektedir.

Katılımcıların kimi zaman eleştirdikleri çevreleri, aslında kendilerini

Katılımcıların ilk ifadeleri ve değerlendirmeleri, tüm yaşam

alanlarında kendini güçsüz hissetme boyutunda olmuştur. Ancak

tartışmalarda ortaya kendilerini güçlü hissedecekleri unsurları

çıkarmışlardır. Bunu kendilerinin fark etmediği anlaşıldığında,

araştırmacı tarafından ortaya çıkan bu unsurların önemi

vurgulanmıştır. Buna rağmen katılımcıların eğilimlerinin değişmediği

görülmüştür. Ancak, yaşadıkları her şeyin bir nedeni olduğu ve Allah’ın

kendilerini sınadığını, bu nedenle yine de şükrettiklerini belirtmişler,

“Allah razı olsun” diyerek konuyu farklı bir boyuta taşımışlardır.

229

Page 134: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

güçlü hissettikleri unsurlarla tanımladıkları bir çevredir. Bu da

yoksullukla mücadelede önemli toplumsal göreli unsurlardan biridir.

3.7. Biz Ve Ötekiler

Katılımcıların çoğunluğu Bursa’ya göçle gelmiş ailelerdir. Kente

yerleşim alanları, kendileri gibi göçle gelen akraba ya da tanıdıklarının

oturdukları yerler olmuştur. Her ne kadar oturdukları çevreden

memnuniyetsizliklerini dile getirseler de, oradan

uzaklaşamamaktadırlar. Daha önce de belirttikleri gibi, bunu

ekonomik yetersizliklere bağlasalar da, fırsat bulanların taşındıkları

yerler yine yakın semtler ya da sokaklar olmuştur. Bu da o çevrede

oturmalarında, ekonomik nedenlerin dışında başka faktörlerin

etkilerinin olduğunun göstergesidir. Katılımcılar bunu dillendirmeseler

de, bu aidiyetlik duygusu, ‘biz’ duygusundan kaynaklanmaktadır.

Katılımcıların göç süreci ve kent yaşamını nasıl görüp

değerlendirdikleri daha önce irdelenmişti. Ancak göreli unsurları daha

net ortaya koyabilmek için bu konular üzerinde tartışma ilerletilmiştir.

Katılımcılar göç ettiklerinden dolayı pişmanlık duymamaktadırlar.

Kentle kırı kıyaslamakta ve kentteki yaşantılarının daha iyi olduğunu

savunmaktadırlar: “...kent daha iyi. Çocuklar okula gidiyorlar, devlet

yardım ediyor, iş daha kolay bulunuyor”, “....şehrin rahatlığını

yaşıyoruz.....”. Bir kesim, kırda yaşantının daha zor, işlerin daha ağır

olduğunu, ne kadar çalışsalar da yine de aç olduklarını belirtmişlerdir.

Kentte yaşamaktan memnun olduklarını çünkü karınlarının

doyduğunu, birçok yerden yardım edenlerin olduğunu ve yaşamak

imkânının daha çok olduğunu belirtmişlerdir: “Göç ettiğimize pişman

değiliz, orda iş zordu ama daha açtık....”, “Şehirde yaşamaktan daha

memnunuz. Karnımız doyuyor, yardım eden çok, imkân çok”. Erkek

230

Page 135: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

katılımcılar, işin daha kolay bulunduğunu, devletin daha çok yardım

ettiğini, en azından çocuklarının okula gidebildiğini dile getirmişlerdir:

“Şehirde yaşadığımı hissediyorum. Çocukların eğitimi, iş olanakları.

Şehirliler kadar olmasa da, yinede biz de faydalanıyoruz”. Kadın

katılımcılar kırda erkeklerin çalışmayıp oturduklarını, kentte en

azından çalışıp para kazandıklarını, karınlarını doyurduklarını dile

getirmişlerdir. Diğer bir kesim ise, kırda yaşamanın daha kolay

olduğunu, ancak terör olduğu için yaşayamadıklarını belirtmişlerdir:

“...mecburduk, göç ettik. Pişmanın mal mülk sattık... Geri dönüş olmaz

artık... Sefillik var ama kendimiz suçluyuz....”. Bu noktada tartışma

etniklik ve etnik yapı üzerine yönlendirilmiştir.

Katılımcılar ilk göç ettikleri dönemlerde etnik kökenden

kaynaklanan sorunlar yaşadıklarını belirtmişlerdir: “İlk göç ettiğimizde

etnik sorunlar oldu, eğilimli olsaydık şehirde daha iyi konumda

olurduk”. Türk, Kürt sorununun aile sorununa yol açtığını belirten

katılımcılar, bazı olayların polise bile intikal ettiğini dile getirmişlerdir:

“....sorunlar yaşandı. Ama hâkim ayrım yok dedi, kardeşiz dedi”. Erkek

katılımcıların bu konuda daha hassa oldukları gözlenmiştir. Siyasi

yönelimlerinde de etnik kökenlerini göz önünde bulundurdukları

görülmüştür. Grup görüşmesi sırasında bir araya gelinip, birbirleriyle

tanıştıklarında da, ilk olarak sorguladıklarının kökenleri olduğu

görülmüştür. Şu anda bu konuda herhangi bir sorun yaşamadıklarını

da ekleyen katılımcılar “Hepimiz kardeşiz, din kardeşiyiz” diyerek

konuyu kapatmışlardır. Bu da etnik köken itibariyle, katılımcıların

çoğunlukla ‘biz’ duygusu içinde oldukları ve bir arada olma eğiliminin

bir göstergesi olarak görülebilir.

Katılımcılara kentte yaşayan diğer insanlar, kentliler hakkındaki

düşünceleri sorulmuştur. Katılımcılar kentte yaşadıklarını

hissettiklerini, olanakların daha fazla olduğunu, eğitim ve iş

olanaklarını burada bulabildiklerini belirtmişlerdir. Kadınların bir kısmı

231

Page 136: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

okuma yazma öğrenme imkânı bulduklarını ve böylece kentte

korkusuzca dolaşabildiklerini belirtmişlerdir: “....dil sorunu vardı.

Eğitim önemli. Okuma yazma bilmeyince şehri bilemiyordum. Kursa

katıldım öğrendim artık sora sora biliyorum...”. Katılımcıların

deyimiyle, kentliler kadar olmasa da, kentin nimetlerinden

faydalanmaktadırlar. Erkekler kentlilerle kendilerini kıyasladıklarında

eğitimsizliklerini ön plana çıkarmışlardır ve eğitimli olsalardı kentte

daha iyi konumda olabileceklerini düşünmektedirler. Kadınlar ise,

kentteki diğer insanların maddi zenginliğine vurgu yaparak, onlar gibi

yaşayamadıklarını, “keşke yaşayabilseydik” diyerek belirtmişlerdir.

Katılımcılar kentteki yaşantılarını, gerek kırla gerekse kentte

yaşayan insanlarla karşılaştırarak daha net ortaya koymuşlardır.

Katılımcılar kentte geleneksel yaşamlarını devam ettirmektedirler.

Kentte kentliler gibi yaşamadıklarının farkında olmakla birlikte, bunu

yoksunluk olarak görmemektedirler. Çünkü o yaşantıya ulaşabilecek

beceri, bilgi ve eğitim olanaklarına hiç bir zaman sahip olmadıklarını

düşünmektedirler. Katılımcılar için kentin onlara sağladıkları olanaklar

yeterlidir. Daha fazlasını çocukları için hayal etmektedirler. Ümitleri

yine çocuklarıdır. Onlar eğitim görmektedir ve iyi bir işleri olunca

yaşam seviyeleri de yüksek olacaktır, inancını taşımaktadırlar.

Katılımcıların yaşadıkları ‘biz ve ötekiler’ duygusu, bir

dışlanmışlığı getirmemektedir. Onlar için bu normal bir süreçtir,

çabalamak, onlar gibi olmak duygusu taşımamaktadırlar. Çünkü

bunun için kendilerini yetersiz görmektedirler. Kendi ifadeleriyle

“Babamızda da yoktu, bizde de yok. O cahildi, biz de cahiliz. Şehirde

yaşamak daha kolay”, “Bursa büyük, çok borç yaptık ama karnımızı

doyuruyoruz”. Kadercilik ve olduğuyla yetinme duygusu, diğer

duyguları bastırmaktadır.

232

Page 137: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Burada önemli olan nokta, katılımcıların yoksunluklarında maddi

unsurlardan çok, göreli unsurlara ağırlık vererek kentteki konumlarını

belirtmeleri ve değerlendirmelerdir.

3.8. Yoksulluk

Katılımcılar, daha önce yapılan araştırmada kendi konumlarını

yoksul olarak belirlemişler, ancak bunu dillendirirken geçim sıkıntısını

ön plana çıkartmışlardır. Katılımcılara, tüm konuşmalar belli bir

aşamaya geldiğinde yaşadıklarının, yaşamlarının bir kader mi? Olduğu

sorulmuştur.

Diğer erkek ve kadın katılımcılar ise, yoksulluğun kader

olmadığını savunmuşlardır. Bazıları, kişinin kendini sorumlu

tutmuşlardır: “...olumsuz koşul, yoksulluk kişinin kendi suçu”.

Çoğunluk ise, işsizlik ve çok çocuk sahibi olmak üzerinde

yoğunlaşmıştır: “Hatamız çok çocuk yapmak”. İş olanağı verildiğinde

çalışacaklarını belirtenler devlete gönderme yapmışlardır: “...bu

Katılımcılar arasında bu soruya verilen yanıtta farklılıklar ortaya

çıkmıştır. Bazı erkekler yaşantılarının ve yaşadıklarının bir kader

olduğundan bahsetmişlerdir: “Kader. Yoksullukla artık biz baş

edemeyiz. Can sağlığı oldukça rızkımız çıkar”. Bunu daha önce de dile

getirdikleri gibi, geçmişte de büyüklerinin yokluk içinde olduklarını

söyleyerek açıklamışlardır. Bu koşulların düzeltilmesi için kendilerinin

bir şey yapamayacaklarını, artık baş edemediklerini söyleyerek, yine

daha önce de vurguladıkları gibi, çocuklarının iyi bir iş bulmasıyla

nasipse düzelebileceğini belirtmişlerdir. Çalışanlar, hayata isyanları

olmadığını, halleri için Allaha şükrettiklerini ve kendilerinden de kötü

durumda olup, sakat ve işsizlerin olduğunu belirtmişlerdir: “Allahtan

ümit kesilmez, bir kapıyı kapar, diğerini açar”.

233

Page 138: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

koşullardan kurtulmak için iş verilirse yaparız”. Diğer taraftan özellikle

kadınlar işsizlikten devletin sorumlu olmayıp, kişinin kendisinin

sorumlu olduğunu belirtmişler ve bunu eğitimsizlik ve beceri eksikliğine

bağlamışlardır: “Kader değil yoksulluk. İşsizlik sorun, eğitim yok...”.

“Durumumuz belli, meslek yok. Mücadele ediyoruz. Zevk yok, sadece

yaşamaya çalışıyoruz”.

Katımcılar Bursa’nın büyük şehir olduğunu, çok borçlandıklarını

ama en azından karınlarını doyurabildiklerini belirtmişlerdir. Erkekler

mücadele ettiklerini, kendi istek ve ihtiyaçlarından vazgeçtiklerini

belirtmektedirler. Yaşam, günlük idame ettirilmektedir. Yaşamın ertesi

gün devamı için gerekli olan ihtiyaçlar karşılanamamaktadır. Kadınlar

günlük yaşadıklarını, evde katkı amacıyla idare etmeye çalıştıklarını,

yapabildikleri besinleri dışarıdan almadıklarını belirtmişlerdir.

Katılımcıların ortak olarak istekleri ise, düzenli geliri olan güvenceli bir

iş’tir: “...hayatımızda sadece devamlı temiz bir iş olsun. Helal geçim

olsun yeter”.

Genel olarak değerlendirme yapılırsa, katılımcıların kendilerini,

yaşantılarını, yakın ve uzak çevreleriyle olan ilişkilerini değerlendirirken

geleneksel, kaderci bir tavır içinde oldukları görülmektedir.

Derinlemesine görüşmelerde belirginleşen bu durum, grup

görüşmelerinde tartışmalar sonucu daha da derinleşmiştir.

Katılımcıların yoksulluğu maddidir, ancak ortaya koydukları bütün

unsurlar maddiyi çevreleyen göreli unsurlardır. Bu unsurlar

görüşmeler sırasında sıkça vurgulanırken ortaya çok boyutlu yoksunluk

Görüldüğü gibi katılımcılar önceki araştırmada da ortaya çıktığı

gibi, yoksulluğu maddi unsurlara dayandırmaktadırlar. Ancak bunu

yaparken tartışmalar sırasında göreli unsurları ortaya koyabilmişlerdir.

Maddi olanı çevreleyen göreli unsurlarla geçmişlerini, şimdiyi ve

gelecek beklentilerini betimlemişlerdir.

234

Page 139: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

çıkmıştır. Katılımcılar tüm yaşam alanlarında çoklu yoksunluk içinde

bulunmaktadır. Ancak daha önceki yaşantılarından ve kendilerinden

daha kötü durumdakilerden yola çıkarak kendilerini değerlendirdikleri

için, göreli olarak yaşantılarından mutludurlar. İfade ettikleri tek

sorun ise, geçim sıkıntısı ve parasızlıkta tekrar odaklanmaktadır.

Nicel ve nitel araştırma sonucunda, katılımcıların ifade ettikleri

maddi yoksulluğu çevreleyen göreli toplumsal unsurların, ‘çoklu

yoksunluk’ boyutunda sergilendiği söylenebilir. Katılımcılar maddi

yoksulluklarını dillendirirlerken, kendi konum ve duruşlarını pasif ve

belirlenmiş olarak sunmuşlardır. Ancak yerleşim alanlarında barınma,

Giddens (1994)’ın belirttiği gibi, ele alınan emek kategorilerinin

kendilerini, çevrelerini ve yoksulluklarını değerlendirmede, bakış açıları,

değerleri ve anlayışları etkili olmuştur. Habermas (1990)’ın dile getirdiği

şekilde, katılımcılar kendi yaşamlarını dillendirirken ortaya çıkan

boşlukları ve tutarsızlıkları farkettikleri noktalarda kendi üzerine

düşünümü gerçekleştirebilmişlerdir. Katılımcıların yaptıkları ve

yaşadıkları hakkında ne söylediklerinin önemi burada ortaya çıkmıştır.

Bu sese kulak verildiğinde, maddiyi çevreleyen göreli toplumsal

unsurların ortaya çıkarılabildiği söylenebilir.

Nitel araştırma sonucunda maddi/mutlak yoksulluğun

göreliliğinin biraz daha belirginleştiği söylenebilir. Yoksulluk maddi ve

göreli boyutlarıyla ele alınması gereken çok boyutlu bir sosyal

problemdir. Karmaşık yapısı birçok ilişkiyi birden ele alıp irdelemeyi

gerektirmektedir. Sosyal gerçekliğin kendisi de zaten böyle bir

bütünlüktür. Ancak anlaşılmıştır ki, Beck (1992)’in ifadesiyle, birçok

riskle çevrelenen, yoksulluk içinde yaşayan risk gruplarının, yaşadıkları

gerçekliğin farkında oldukları söylenebilir, ama aynı zamanda bu

gerçeklikle de belirlenmiş durumdadırlar.

235

Page 140: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

konut olanakları yaratma; kurdukları sosyal ilişki ağları; bu alanları

tercih edişteki bireysel, etnik ve yapısal faktörler; arzu edilen gelirin ve

iyi bir yaşam için beklentilerinin bile bu alanlarda yaşamaya yeterli bir

şekilde belirlenişi; geleneksel ilişki ağlarını sürdürme çabası ve

aidiyetlik duygusu; kentin sunduğu olanaklardan yararlandıklarıyla

yetinme; çoğunlukla enformel işgücü piyasasının ve ilişkilerini

kullanma; oluşturmuş oldukları bu toplumsal yapıyı yeniden üretme

gibi unsurların tamamı dinamik süreçleri ifade etmektedir. Diğer bir

deyişle, aslında bu çabaların tümü kent yaşamındaki konum ve

duruşlarının dinamik olduğunun göstergeleridir. Bunlar maddiyi

çevreleyen göreli unsurlardır.

Ele alınan emek kategorileri arasında bir ayrım yapmaksızın, bu

unsurları örneklendirmek gerekirse şunlar belirtilebilir: Sahip olunan

konutun yetersizliği ve olumsuzluğuna rağmen, yaşanılabilir olarak

görme; kendini ve yaşantısını değerlendirirken kent yaşamıyla değil,

kırdaki yaşantıyla kıyas içinde olma; oturulan çevrenin kentsel

olanaklardan yoksun olmasına karşın, benzer insanlarla birlikte olma

ve kendilerini bunlarla kıyaslama, hatta belki daha iyi konumda görme;

düşük ücretli vasıfsız işlerde çalışılması, ama bu konumlarını

iyileştirme değil, devam ettirme çabası içinde olma; alınan eğitim

hizmetlerinin yetersiz ve kalitesiz olmasına karşın, yine kırla kıyas

yapma ve yeterli görme verilebilir. Genel olarak değerlendirildiğinde,

emek statüleri kendilerini kentte yaşayan diğer insanlar ve yaşantıyla

kıyaslamamakta, kırdaki yaşantılarıyla kıyaslamaktadırlar. Bunun

sonucu olarak da, kendi yaşantılarını göreli olarak daha iyi görmekte,

en azından yetinebilmektedirler.

Emek kategorileri arasındaki farklılık, düzenli gelir ve güvencesi

olan bir işe sahip olmakta ortaya çıkmıştır. Düz işçi ve özellikle düz

memur kategorileri kendilerini değerlendirmede kentteki diğer yaşam

alanları ve diğer insanları kıstas almaktadırlar. Ancak bu yine de

236

Page 141: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

kendini dışlanmış görme boyutuna ulaşmamıştır. Diğer emek

statülerinden farklı olarak siyasal hak ve özgürlüklerinin biraz daha

farkında oldukları ve bunu örgütlü olarak kullandıkları görülmektedir.

Düz memurların sosyal yaşama katılımda yoksunluk yaşadıklarını

ifadeleri diğer bir farklı unsur olarak görülebilir. Düz memurlar kendi

yaşantılarını, kentteki diğer yaşayanlarla kıyaslasalar da, bu durum

oluşturdukları ilişki ve dinamikleri değiştirme anlamına gelmemektedir.

Emek kategorileri tarafından yapılan bu durum tanımı, kent

yaşamındaki duruş ve yaşamın yeniden üretilmesi, kentle

bütünleşememe ya da dışlanma duygusunun ifadesi olmamıştır. Onlara

göre bu, kentte yeni yaşama alanları ve ilişkileri oluşturarak kentle

bütünleşme yolu olmuştur. Yaşamın bu şekilde idamesi ve yeniden

üretimine yöneliş, yürütülen sosyo-ekonomik ve siyasal politikalardan

bağımsız olarak düşünülemez. Azgelişmişlik boyutunda ele alındığında,

ortaya çıkan bu tablo, siyasal ve ekonomik süreçlerden doğan

boşluğun, toplumsal unsurlarla doldurulması ve olumsuz yapının

sürekli tekrar üretilmesi olarak ele alınabilir.

237

Page 142: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

ÖZET

Bu tezin konusu, yoksulluğun sosyolojik analizidir.

Yoksulluk, içinde birçok risk barındıran çok boyutlu bir sosyal

problemdir. Bu nedenle bugün, salt ekonomik analizlerin yetersiz

kaldığı kabul gören bir görüştür. Buradan yola çıkarak bu tezde,

özellikle Türkiye’de bir boşluk olduğu düşünülen, yoksulluğun

sosyolojik analizine gidilmiştir. Bu açıdan tez, yoksulluğun iktisat

dışında sosyoloji alanında ele alınışıyla önem taşımaktadır.

Bugüne kadar, yoksulluk üzerine yapılan

çalışmalarda çoğunlukla yoksulluğun maddi, ekonomik boyutuna

ağırlık verilmiştir. Özellikle azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde

mutlak yoksulluk yaklaşımının daha yoğun kullanıldığı, bununla

beraber yoksulların da yoksulluklarını tanımlamada bu eğilimde

oldukları görülmüştür. Göreli yoksulluk boyutu ise ihmal

edilmektedir. Bu araştırmanın hareket noktasını oluşturan problem

de budur.

Bu problem çerçevesinde araştırmada temel amaç, risk

gruplarının, yani bu çalışmada ele alınış şekliyle emek

statüsündekilerin, yaşadıkları yoksulluktan ve yoksunluktan yola

çıkarak yoksulluğun sosyolojik analizinin ortaya konulmasıdır.

Araştırmada genel olarak eleştirel yaklaşım benimsenmiştir.

Gündelik yaşam içinde yaşanılanlara ve topluma eleştirel bir gözle

bakmayı, edilgen değil, etkin olarak kendi üzerine düşünümü

Page 143: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

(reflexivity) mümkün kılan eleştirel yaklaşımla birlikte, Beck’in

‘Risk Toplumu’ kavramsallaştırmasından esinlenilmiştir.

Araştırma, Bursa’nın Yıldırım İlçesi’nde belirlenen

mahallelerden seçilmiş 100 hanede, yarı yapılanmış bir görüşme

formu, derinlemesine ve grup görüşme teknikleri kullanılarak

yürütülmüştür.

Araştırmanın yaklaşımı çerçevesinde genel olarak yoksulluk

P.Townsend (1979)’in ‘çoklu yoksunluk’ kavramlaştırması

çerçevesinde ele alınmıştır. Böylece mutlak olanın göreliliği de

içerdiği anlayışıyla, mutlak ve göreli yoksulluk birleştirilmeye

çalışılmıştır.

Bursa sanayileşmesi ve istihdam ettiği işgücü açısından

Türkiye’de ilk sıralarda yer alan bir kenttir. Buna bağlı olarak

sosyo-kültürel gelişimi koşutluk göstermese de, diğer kentlerle

karşılaştırıldığında ilk beşin içindedir. Ele alınan emek statülerinin

bu olanaklardan yeterince yararlanamadıkları, hatta hiç

yararlanamadıkları görülmüştür.

Ele alınan emek statüsündekilerin beklentileri ve olması için

çaba sarf ettikleri iki istek vardır. Yeterli, düzenli bir gelire ve

sürekli, güvenceli bir işe sahip olmak. Emek statüleri kendi

koşullarını değerlendirirken çoğunlukla maddi yetersizlikler ve

olanaksızlıklara gönderme yapmışlardır.

Araştırma sonucunda yoksullukta, emek kategorilerinin daha

çok, kentte nasıl, hangi ortam ve koşullarda çalıştıkları ön plana

271

Page 144: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

çıkmıştır. Çalışma durumu nedeniyle kent yaşamı içerisinde yer

alabilen düz memur kategorisi, bu noktada diğer kategorilerden

farklılaşmıştır.

Genel olarak değerlendirme yapılırsa, katılımcıların

kendilerini, yaşantılarını, yakın ve uzak çevreleriyle olan ilişkilerini

değerlendirirken geleneksel, kaderci bir tavır içinde oldukları

görülmüştür. Derinlemesine görüşmelerde belirginleşen bu durum,

grup görüşmelerinde tartışmalar sonucu daha da derinleşmiştir.

Katılımcıların yoksulluğu maddidir, ancak ortaya koydukları

bütün unsurlar, maddinin de içerdiği göreli unsurlardır. Bu

unsurlar görüşmeler sırasında sıkça vurgulanırken ortaya çok

boyutlu yoksunluk çıkmıştır. Katılımcılar tüm yaşam alanlarında

çoklu yoksunluk içinde bulunmaktadır. Ancak daha önceki

yaşantılarından ve kendilerinden daha kötü durumdakilerden yola

çıkarak kendilerini değerlendirdikleri için, göreli olarak

yaşantılarından mutludurlar. İfade ettikleri tek sorun ise, geçim

sıkıntısı ve parasızlıktır.

Yoksullukla mücadele için ilk yapılması gereken, diğer sosyal

problemlerde olduğu gibi, sorunun net olarak ortaya konulması ve

detaylı bir tanımının yapılmasıdır. Bu tanım yapılırken kültürel ve

yerel faktörlerin göz önüne alınıp, belirlenen toplumsal göreli

unsurları ortaya koyabilmek, böylece makro ve mikro boyutun bir

arada değerlendirilmesi gerekmektedir.

272

Page 145: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

EKLER

ANKARA ÜNİVERSİTESİ DİL VE TARİH COĞRAFYA FAKÜLTESİ SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ

BURSA İLİ SOSYAL YAPI ARAŞTIRMASI GÖRÜŞME FORMU

Anket No:.......... Tarih:........./......./2002 Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı’nda Doktora tezi olarak Türkiye’deki sosyal ve ekonomik değişimler çercevesinde Bursa’da yaşayan ailelerin yaşam durumları üzerine çalışma yürütmekteyiz. Araştırma bilimsel bilgi toplamak amacıyla yapıldığından dolayı, sizin kimliğiniz ve kişisel durumunuz belirtilmeyecektir. Bu konuda yapacağınız yardımlardan dolayı şimdiden teşekkür ederiz. Prof.Dr.Aytül KASAPOĞLU Pelin TURAK

Size Bursa'ya gelişiniz, oturmakta olduğunuz ev, aileniz üyelerinin yaş, öğrenim ve çalışma durumları ile ilgili bir kaç soru soracağım. Sonra size bugün yaşadığınız problemler ve beklentilerinizle ilgili sorular yönelteceğim.

Görüşme yapılan kişinin: Cinsiyeti: Kadın ( ) Erkek ( )

Çalışma durumu: Ev Hanımı ( ), İşsiz ( ), Düz Memur ( ), Düz İşçi ( ), Enformal sektör ( ) 1. Aslen nerelisiniz? 1( ) Bursa’nın Yerlisi 2( )Göçmen (yazınız....................................................) 2. Bursa'ya nereden geldiniz?................................................................................... 2a.Bursa’ya geliş nedeniniz nedir? 1( )İşsizlik 2( )Geçim sıkıntısı 3( )Akraba/hemşehri tavsiyesi

4( )İyi koşullarda eğitim 5( )Diğer belirtiniz..................................... 3. Kaç yıldır Bursa'da yaşıyorsunuz?.......................................................................................................... 4. Kaç yıldır bu evde oturuyorsunuz.?............................................................................................................ 5. Daha önce nerede oturmaktaydınız?..........................................................................................................

1( ) Başka bir şehirde 2( ) Bursa'da başka bir semtte (yazınız).......................................... 3( ) Aynı semtte başka bir sokak/mahallede 4( ) Diğer........................................................

6. Şu anda oturduğunuz semtten başka bir semte taşınmayı düşünüyor musunuz?Neden? 1( )Evet (Neden..............................................................................................................................) 2( )Hayır (Neden............................................................................................................................) 3( )Diğer belirtiniz......................................................................................................................... 7. Eşinizle aranızda akrabalık bağı var mı? 1( )Yok 2( )Yakın dereceden akraba 3( )Uzak dereeden akraba 4( )Hemşehri 8. Siz ve eşiniz evlendiğinizde kaç yaşınızdaydınız?

Ben ........................ yaşındaydım, eşim ..................... yaşındaydı 9. Evliliğiniz eşinizin ve sizin ilk evliliği mi?

1) Benim ( )Evet ( )Hayır 2) Eşimin ( )Evet ( )Hayır 3) Her ikimizin de ( )Evet ( )Hayır

10. En son çocuğunuz evde mi, hastanede mi doğdu? 1( ) Evde 2( ) Hastanede 3( )Diğer............................................................... 11a. Eşinizle aranızda ne tür nikah var?

1( ) Resmi nikah 2( ) Dini nikah 3( ) Resmi ve dini nikah 4( ) Nikahsız 11b.Kaç eşiniz var? Resmi nikahlı............ Dini nikahlı................ 12. Oturduğunuz bu ev aşağıdaki ev tiplerden hangisine girmektedir?

1( ) Gecekondu 2( ) Apartman dairesi 3( ) Müstakil ev 4( ) Diğer belirtiniz..............................................

13. Evinizin tapusu var mı? 1( )Evet 2( )Hayır 3( )Arsa tapusu var 4( )Hisseli tapu var 5( )Diğer

belirtiniz.....................................

Page 146: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

277

14. Eviniz kira mı? Kendinizin mi? 1( ) Kira (Bedeli..............................................TL.) 2( ) Kendimizin 3( ) Akrabaların kira vermiyoruz 4( ) Akrabaların yanında oturuyoruz 5( )Diğer..............................................

15. Eğer eviniz size ait ise, nasıl sahip oldunuz? 1( ) Tüm aile hep birlikte kendimiz yaptık 2( ) Akraba ve hemşehrilerimizin yardımı ile tüm ailecek yaptık 3( ) Usta, taşeron, müteahhide yaptırdım 4( ) Satın aldım 5( )Ev kredisi kullandım 6( ) Miras kaldı 7( ) Diğer (yazınız)......................................................................................................

16.Eviniz kaç odalı? (Salon ayrı olarak belirtilecek)..................................................................... 17.Evinizin oda sayısı yeterli mi? 1( )Yeterli 2( ) Yetersiz 18.Eğer yetersiz ise en az kaç oda daha olmalı?............................................................................ 19.Aşağıdaki listede evinizde bulunanları belirtiniz.

KAÇAK EVDE BULUNANLAR

VAR YOKKomşudan Sokaktan

Banyo IIIIIIIIIIII IIIIIIIIII Tuvalet IIIIIIIIIIII IIIIIIIIIIII Şebeke elektiriği Şebeke suyu Kanalizasyon IIIIIIIIIIII IIIIIIIIIIII Bahçe (Ne amaçla kullanıldığı

IIIIIIIIIIIII IIIIIIIIII

ÇALIŞIYOR

MU?KAÇICI EL EVDE BULUNANLAR VAR YOK KAÇ

YILLIKEvet Hayır 1. El Kullanılmış

Renkli Televizyon SiyahBeyaz

Müzik Seti Radyo Buzdolabı Bulaşık makinesi

Normal Çamaşır makinesi Otomatik

Elektrikli süpürge Telefon Dikiş makinesi Koltuk takımı IIIIII IIIIII Yatak Odası takımı IIIIII IIIIII Sobalı IIIIII IIIIII Kaloriferli IIIIII IIIIIIIIIIII Kombi IIIIII IIIIIIIIIIII Diğer............................... 20. Sokağınızı ne kadar temiz buluyorsunuz?

1( )Çok Temiz Buluyorum 2( )Oldukça Temiz Bulmuyorum 3( )Temiz Bulmuyorum 21. Komşularınızı ne kadar temiz buluyorsunuz? 1( )Çok Temiz Buluyorum 2( )Oldukça Temiz Bulmuyorum

3( )Temiz Bulmuyorum

Page 147: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

278

22.Evinizin yapısal eksiklikleri (Çatı, duvar, cam, kapı, döşeme vb.), hasarlar ya da olumsuzlukları var mı? Varsa neler? 1( )Yok 2( )Var (yazınız.................................................................................) 23.Evinizin yapısal eksiklikleri varsa bu eksikliklerin evde yaşayanların sağlığını etkilediği oldu mu?

1( )Oldu 2( )Olmadı 24.Evle ilgili sorunlarınız varsa, sorunun nedeni nedir? A( )Elektrik....................................................................................................... B( )Çatı,duvar,cam,kapı,döşeme vb. ...............................................................

C( )Su............................................................................................................... D( )Isınma......................................................................................................... E( )Diğer belirtiniz(Ayrıntılı olarak alınacak) ............................................................................... 25a. Şimdi bu evde sürekli olarak yaşayan aile üyelerinin yaş, öğrenim durumu, çalışma durumu île ilgili birkaç soru soracağım.

Nüf.Kay. (+\-)

Herhangi bir Sosyal Güvenceniz Varmı?

Kişi

Hane reisine yakınlığı

(Görüme yapılan kişi)

Yaşı

Cins.

Öğr. Dur.

Mesl Yapt iş

Aylık Geliri

milyon

Çalışma ya da İşsizlik

Süresi

Ek işi Varsa İş ve

Aylık Miktarı yazınız

(milyon)

SSK BağKUR Emk. San.

Yeşil krt.

Sürekli bir

Hastalığı veya

Özrü var mı?

Kendisi

Eşi

1.kişi

2.kişi

3.kişi

4.kişi

5.kişi

6.kişi

7.kişi

8.kişi

9.kişi

10.kişi

11.kişi

12.kişi

25b. Herhangi bir kurum ya da kuruluştan yardım alıyormusunuz?Ne tür? 1( )Hayır 2( )Sosyal Hizmetler 3( )Sosyal Yardımlaşma ve Day. Vakfı 4( )STK’lar 5( )Belediyeler 6( )Diğer.................................... Ne Tür: Ayni[] Nakdi[]

Page 148: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

279

26. Sizin ya da ailenizin diğer üyelerinin (eş ve çocuklar) yukarıda belirttiğimiz dışında bir geliri var mıdır. Eğer varsa bunların aylık miktarı nedir?

1( ) Kira.............................................milyon TL 2( ) Arazi/Tarla................................. milyon TL.. 3( ) Faiz..............................................milyon TL. 4( ) Evde gelir getiren bir iş...................milyon TL. (İşi...........................................) 5( )Diğer ..........................................................................................................................milyon TL.

27. Memleketinizden/köyünüzden para dışında (un, tarhana, peynir vb) kışlık erzak vb. türden katkılar oluyor mu?

1( ) Oluyor (Neler?..........................................................................) 2( )Olmuyor

28.Oluyorsa yıllık ihtiyacınızın ne kadarını karşılıyor?

1( )Tamamını 2( ) Oldukça önemli bir kısmını 3( )Yılın yarısını ancak karşılıyor

4( )Oldukça az bir kısmını 5( ) Diğer belirtiniz........................................................................ 29.Kışlık ya da günlük gıda ihtiyacınızı sağlamak için evde hazırlık yapar mısınız? Ne sıklıkla yaparsınız?

Sürekli Sık sık Çok Nadir Hiç Peynir, yoğurt vb. şeyler yaparız ............ .............. ................. ...... Salça, tarhana vb. şeyleri yaparız ............ .............. ................. ....... Sebze kuruturuz ............ .............. ................. ....... Bazlama, yufka açarız ............ .............. ................. ....... Reçel, marmelat vb. yaparız ............ .............. ................. ....... Meyve kuruturuz, pestil vb. ............ .............. ................. ....... Turşu, konserve kurarız ............ .............. ................. ....... Diğer.......................................... ............ .............. ................. ....... 30. Tasarrufunuz varsa, hangi tasarruf araçlarını tercih ediyorsunuz?

Yatırım Biçimleri Tamamını Çoğunluğunu Bir kısmını

Hiç yatırım yapmam

TL. olarak Banka faizi

Repo

Borsa

Devlet tahvili

Döviz

Altın

Gayrimenkul (ev, arsa, vb)

Diğer................................

31.Yaptığınızı belirttiğiniz bu yatırımları hangi yolla gerçekleştirebildiniz? (birden fala şık işaretlenebilir)

1( ) Bireysel kazancım 2( ) Aileden gelen malların geliri

3( ) Eşim, çocukların hepimizin ortak kazancı 4( )Diğer............................................. 32a.Sahip olduğunuz taşınır mallar var mı? 1( )Yok 2( )Otomobil[] \Kamyonet[]\Kamyon[]\Minibüs[]\Otobüs[] (Bedeli....................TL.) 3( )Motorsiklet vb. (Bedeli...........................................TL.)

4( )Diğer...................................................................TL. 32b. Sahip olduğunuz taşımaz mallar var mı? 1( )Yok 2( )Ev (Nerede......................Bedeli........................TL.) 3( )Arsa (Nerede..............Bedeli...............TL.) 4( )Tarla (Nerede................Bedeli.............)

5( )Diğer...................................................................TL.

Page 149: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

280

33.Varsa hangi yolla sahip oldunuz? 1( )Kendi kazancım 2( )Aileden miras 3( )Ailece birikimimiz 4( )Kredi kullanıp borçlandık 5( )Diğer belirtiniz......................................................

34.Geçen 1 yıl içinde ailenizin toplam gelirinde nasıl bir değişim oldu? Bu sizi nasıl etkiledi? ....................................................................................................................................................... 35a. Kredi kartınız varsa ne sıklıkta kullanıyorsunuz? Varsa limiti ne kadar? 1( )Yok 2( )Sürekli 3( )Arasıra 4( )Hiç Limiti...............................TL. 35b.Eşinizin kredi kartı varsa ne sıklıkta kullanıyorsunuz? Varsa limiti ne kadar? 1( )Yok 2( )Sürekli 3( )Arasıra 4( )Hiç Limiti...............................TL. 36.Son 5 (beş) yıl içerisinde karşılaştığınız ekonomik güçlükler nedeniyle aşağıdaki önlemlere başvurdunuz mu? (Birden fazla şık işaretlenebilir. Uygulayıcı verilen yanıt sırasına göre şıkları sıralayacak)

1( ) Borç para alma 2( ) Mevcut tasarrufları bozdurma 3( ) Ev, arsa, kooperatif hissesi satma 4( ) Otomobil satma 5( ) Evdeki eşyaları satma 6( ) Diğer......................................

37. Şu anda borcunuz var mı? 1( ) Evet 2( ) Hayır 38. Eğer borcunuz varsa kime ve ne miktarda olduğunu söyler misiniz?

1( ) Elden arkadaşlara............................... ................milyon TL./EURO/USD/Altın 2( ) Elden hısım akrabaya......................................... milyon TL./EURO/USD/Altın 3( ) Ticari kurumlara (bakkal, mağaza).................... milyon TL./EURO/USD/Altın 4( ) Bankaya.............................................................. milyon TL./EURO/USD/Altın 5( ) Kooperatife......................................................... milyon TL./EURO/USD/Altın 6( )Kredi kartına........................................................ milyon TL./EURO/USD 7( ) Diğer................................................................... milyon TL./EURO/USD/Altın

39. Son 5 (beş) yıl içerisinde karşılaştığınız ekonomik güçlükler nedeni ile siz, eşiniz ya da çocuklarınız aşağıdaki sorunlardan bir ya da bir kaçını yaşadı mı? EVET HAYIR -İflas ya da işin küçülmesi ............ ............. -Taşınma ya da göç etmek zorunda kalma ............ .............

-Sosyal görevlerin yerine getirilmemesi (Düğün, nişan, sünnet, vb) -Akrabalıktan doğan görevlerin yerine getirilememesi (Ana, baba, kayınpeder, kayınvalide, yeğen, kardeş ve diğer akrabaların bakımının reddedilmesi) -Hastalık halinde gerekli tedavilerin yaptırılamaması ya da ertelenmesi -Sizin ya da aile üyelerinden bir ya da bir kaçının eğitimlerinin yarıda bıraktırılması ya da uzun bir süre ertelenmesi -Ev ile ilgili zorunlu tamir ve onarımların yapılanmaması veya ertelenmesi -Ev için gerekli mobilya vb. ev eşyalarının alınamaması ya da uzun bir süre ertelenmesi -Karı-koca arasında borçların ödenememesi ve bu nedenle icra, haciz vb. bir yaptırımla karşılaşılması ya da yasa dışı tehdit edilme -Anne, baba ve çocuklar arasında ekonomik zorluklar nedeni ile şiddetli geçimsizlik -Diğer belirtiniz .......................................................................................................

40. Ailenizin aylık geliri aşağıdaki harcama kalemleri arasında nasıl dağılmaktadır? (Şu şekilde belirtiniz:1.Tamamını 2.Yarısından çoğunu 3.Yarısını 4.Yarısından az bir kısmı 5.Hiç) (Şıklar tek tek okunacak ve Uygulayıcı % olarak yazacak) l) Beslenme :................(%...... ) 8)Elektrik:.........................(%.....)

2) Giyim/Kuşam :.........(%.......) 9)Su:..................................(%.....) 4) Kira/aidat:................(%.......) 10)Gaz:..............................(%.....) 5) Ulaşım :....................(%.......) 11).Taksitler/borçlar :.......(%......) 6) Isınma :.....................(%......) 12)Diğer belirtiniz.............(%......) 7) Telefon:.....................(%......)

Page 150: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

281

41. Aşağıdaki harcama kalemleri arasında bütçenizden ayırdığınız miktar nasıl dağılmaktadır? (Şu şekilde belirtiniz:1.Tamamını 2.Yarısından çoğunu 3.Yarısını 4.Yarısından az bir kısmı 5.Hiç) (Şıklar tek tek okunacak ve Uygulayıcı % olarak yazacak) 1) Eğitim :,...................(%.......) 4) Tatil:................(%......) 2 ) Sağlık :...................(%........) 5) Sinema, tiyatro vb................(%.......) 3) Tasarruf, Yatırım, Üretim araç...............(%......) 6)Diğer belirtiniz:............. .......(%.....) 42. Ekonomik sıkıntılar nedeni ile beslenme ihtiyaçlarınızı kısmanız gerektiği olur mu?

1( ) Hayır beslenme giderimizi hiç kısmayız 2( ) Bazı gıda maddelerim ihtiyacımız olduğu halde alamıyoruz 3( ) Hemen, hemen tüm gıda maddelerini ihtiyacımız olandan az alıyoruz 4( ) Ancak aç kalmayacak kadarını satın alabiliyoruz 5( ) Kendi bireysel ihtiyaçlarımdan kısarak beslenme ihtiyacını karşılamaya çalışıyorum 6( ) Giyim ihtiyaçlarını kesip beslenmeye aktarıyoruz 7( ) Gezme ve eğlenceden kesip beslenmeye aktarıyoruz 8( ) Kazandığımız parayla sadece günlük karnımızı doyuruyoruz 9( ) Diğer..........................................................................................

43a. Aşağıda belirtilen gıda ve temizlik maddelerinin hangilerini ne sıklıkta ve nereden satın alabildiğinizi söyler misiniz?

Gıda

Her Zaman

Arasıra

Hiç

Genellikle nereden satın aldığı*

Kırmızı Et Sucuk, Sosis, Pastırma vb.

Süt Peynir Zeytin Bal Meyveler Sebzeler Balık Tavuk Bireysel temizlik mad. (Şampuan, sabun, diş macunu vb.)

Genel ev temizlik mad. A[] Açıkta markasız kiloyla B[]

Diğer belirtiniz *45. sorunun şıkları girilecek 43b. Aşağıdaki gıda maddelerini yeme sıklığınız nedir? Hiç Hergün Haftada

1-2 Ayda 1-2

Yılda 2-3

Kırmızı et Beyaz et Süt Süt ürünleri Yumurta Sebze Meyve 44a. Aldığınız kırmızı etin ne eti olduğunu ve genellikle hangi bölgesini ne miktada satın aldığınızı belirtirmisiniz?Ne eti:......................... Hayvanın hangi bölgesi............................... Miktarı.............................................gr.\kilo

Page 151: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

282

44b. Aldığınız tavuğun vb. genellikle hangi bölgesini ne miktada satın aldığınızı belirtirmisiniz? Hayvanın hangi bölgesi.......................................................................................................... Miktarı.........................................................gr.\kilo 44c. Pazardan alış veriş yapıyorsanız hangi saatlerde yapıyorsunuz? Neden? 1( )Sabah erkenden (Neden.........................) 2( )Sabah-Öğle arası (Neden.........................)

3( )Öğlenleyin-Öğleden sonra (Neden.......................) 4( )Akşam üstü (Neden.........) 5( )Akşam Pazar kapanırken (Neden............................)

6( )Pazardan alış veriş yapmıyorum Büyük market, manav vb.’den yapıyorum 7( )Pazardan alış veriş yapabilecek durumumuz yok 8( )Diğer belirtiniz................................................................................... 45. Gıda ihtiyaçlarınızı genellikle nerelerden satın alırsınız? Ne sıklıkta?(Tüm şıklar okunacak, birden fazla şık işaretlenebilir) (Şu şekilde yazınız: 1.Sürekli 2.Genellikle 3.Ara sıra 4.Çok nadir 5.Hiç)

1 ) Mahalle bakkalından...... 4 ) Hiper marketlerden..... (Marketin adı...............................) 2 ) Pazardan....... 5 ) Süper marketlerden..... (Marketin adı...............................) 3 ) Seyyar satıcıdan ................ 6 ) Diğer ..................................... ...............

46.Günde ortalama kaç ekmek alıyorsunuz ve nereden alıyorsunuz? ....................ekmek. 1( )Belediye Halk ekmek 3( )Bayat ekmek

2( )Normal Fırın, bakkal vb. 4( )Diğer ........................................ 47. Hangi harcamalarınızı peşin olarak yaparsınız? (Birden fazla şık işaretlenebilir) 1( )Gıda 2( )Giyim 3( )Isınma 4( )Sağlık 5( )Eğitim 6( )Beyaz eşya 7( )Mobilya 8( )Diğer belirtiniz................................................................... 48. Hangi harcamalarınızı taksitle yaparsınız? (Birden fazla şık işaretlenebilir) 1( )Gıda 2( )Giyim 3( )Isınma 4( )Sağlık 5( )Eğitim 6( )Beyaz eşya 7( )Mobilya 8( )Diğer belirtiniz......................... 49. Veresiye alış veriş yapar mısınız? 1( )Evet 2( )Hayır 50. Evinizin ve aile üyelerinizin aşağıda sayıları ihtiyaçlarını ne ölçüde karşılayabildiğinizi söyler misiniz?

İhtiyaç Maddeleri Kolayca Satın

Alabiliriz

Zorlukla Satın

Alabiliriz

Hiç Alamayız

Giyim Okul ihtiyaçları/eğitim Sosyal Harcama (örneklendirilecek)

Ev onarımı harcamaları Elekt.Su.telef. vb. faturaları Sağlık Diğer..................................... 51. Artan hayat pahalılığı karşısında kişisel ihtiyaçlarınızı ne ölçüde karşılayabiliyorsunuz?

1( ) Tamamen 2( ) Oldukça 3( )Hiç 52. En çok hangi ihtiyaçlarınızdan vazgeçtiğinizi söyler misiniz? (Birden fazla şık işaretleyebilirsiniz)

1( ) Giyim ihtiyaçlarımdan kısıntı yapıyorum 2( ) Sinema, tiyatro vb. ihtiyaçlarımdan kısıntı yapıyorum 3( ) Kişisel bakım ihtiyaçlarımdan (makyaj, kuaför.vb.) kısıntı yapıyorum 4( ) Sosyal ihtiyaçlarımdan (arkadaş gezmeleri, ziyaretler vb.) kısıntı yapıyorum. 5( ) Sigara harcamalarımdan 6( ) Alkol harcamalarımdan 7( ) At yarışı vb. 8( ) Şans oyunları, kumar vb.’den 9( ) Kişisel sağlık harcamaları (göz, diş vb.) 10( )Diğer .............................................................

Page 152: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

283

53.Alış verişlerinizde aşağıdakileri uygulama sıklığınız nedir? Her zaman Ara sıra Hiçbirzaman -Malı almadan önce dolaşıp piyasa araştırması yaparım ................... ............... ................... -Sadece kaliteli olmasına bakarım .................. ................. ................... -Sadece uygun fiyatta olmasına bakarım ................... ... ............... ............... -Taksitle olmasına bakarım .................. .................. ................ -Sadece ihtiyacım olan şeyleri alırım ................ .................. -İhtiyacım olmasa da o anda gördüğümü alırım -Diğer.................................................... ................ .................. ..................... 54. Siz ya da eşiniz arkadaş ya da komşularla aranızda tasarruf amacına dönük olarak birşeyler düzenler

misiniz?

1( ) Hayır 3( ) Döviz günü yaparız 2( ) Altın günü yaparız 4( ) Diğer (yazınız)...............................

Şimdi size aile üyelerinin sağlık ve hastalık durumu ile ilgili sorular soracağım 55a.Genel olarak sağlık durumunuzu nasıl tanımlarsınız? 1( )Çok iyi 2( )İyi 3( )Kötü 55b.Eşinizin sağlık durumunu nasıl tanımlarsınız? 1( )Çok iyi 2( )İyi 3( )Kötü 55c.Çocuklarınızın sağlık durumunuzu nasıl tanımlarsınız? 1( )Çok iyi 2( )İyi 3( )Kötü 56.Bu gün için evde rahatsızlığı olan var mı? Varsa hastalığı neydi, doktora gidildi mi? 1( )Yok 2( )Var (Kim.....................Hastalığı..................Doktora gidildi( ) gidilmedi( ) ) 57. Hastalandığınızda ne yaparsınız? 1( ) Hemen doktora gideriz 2( ) Hemen hastaneye gideriz 3( )Hemen sağlık ocağına gideriz 4( ) Evde tedavi etmeye çalışınz 5( ) Ancak çok önemli bir hastalık olursa ve mecbur kalırsak doktora gideriz 6( ) Ancak çok önemli bir hastalık olursa ve mecbur kalırsak hastaneye gideriz 7( ) Diğer belirtiniz................................................................. 58a. Hastalandığınızda ilacı hangi yolla kullanıyorsunuz? 1( )Doktor reçetesiyle 2( )Kendi bildimğimce 3( )Başkalarının tavsiyesi ile 4( )Diğer .............. 58b. Kullandığınız ilacı düzenli olarak bitirinceye kadar kullanıyormusunuz? 1( )Evet 2( )Hayır 59a.Hamilelik sırasında doktora gittiniz mi/eşiniz doktora gitti mi?

1( )Evet bir kere 2( )Evet sürekli kontrol 3( )Hayır 59b.Eğer bebeğiniz varsa ne sıklıkta doktora götürüyorsunuz? 1( )Götürmüyoruz 2( )Sürekli kontrol 3( )Hastalanırsa gidiyoruz 4( )Diğer.............................. 60.Ruhsal olarak moral açısından kendinizi uzun süredir nasıl hissediyorsunuz? Neden? .................................................................................................................................................... 61.Kendinizi zaman zaman kötü hissettiğiniz olur mu?Neden?

1( )Hayır olmaz 2( ) Evet olur (Nedeni .............................)

62a.Aşağıdaki cümlelere katılma derecenizi belirtiniz?

Tamamen Oldukça Hiç 1-Bazen çok fazla eziyete katlandığımı düşünürüm ................. ............ ............ 2-Yaşam içerisinde üzerime düşen görevleri yapmaya çalışıyorum 3-Eşimin yeterince çaba sarfetmemesi nedeni ile zorluk çektiğimi düşünürüm 4-Çocuklarımın bana karşı anlayışlı davranmadıklarını düşünürüm 5-Bu zor koşullar içersinde aileme yeterince yardımcı olamadığımı düşünüyorum 6-Eşimin bana karşı anlayışlı davranmadığını düşünüyorum

Page 153: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

284

62b.Yukarıdaki cümlelerden günlük yaşamınız içinde sizi en iyi anlatanı hangisi?.............................. 63.Aşağıdakileri yapmakta zorluk çekme derecenizi belirtir misiniz? Her

zaman Sık Sık Ara sıra Hiçbir

zaman Banyo yapmak Çamaşır yıkamak Sıcak yemek yapmak Her gün kahvaltı yapmak

Ev temizliği yapmak 5 yaşın altındaki çocuklara düzenli süt içirmek

Bebeklere hazır bez almak (geleneksel bez [])

Okul çağındaki çocukları okula göndermek

Çocuklara okul için beslenme hazırlamak

Çocuklara harçlık vermek

Haftada bir kaç kez etli yemek yapmak

Haftada birkaçkez sebze yemeği yapmak

Diğer............................. Şimdi Size Çalışma Durumunuz İle İlgili Sorular Soracağım (Herhangi bir işte çalışanlara sorulacak 64-67) 64.Günde kaç saat çalışıyorsunuz? Hangi saatler arası?.................................................................... 65.Geçen hafta toplam kaç sat çalıştınız? ......................................................................................... 66.En son ne zaman haftada 30 saatten çok çalıştınız?...................................................................... 67.Geçen hafta 30 saatten az çalıştıysanız ya da hiç çalışmadıysanız bunun nedeni nedir? 1( )Ev hanımıyım 2( )İşsizim 3( )Tatildeydim 4( )İzinliydim

5( )Hastayım (Hastalığı:..........................................................) 6( )Diğer belirtiniz.................................................................... (Enformel sektörde çalışanlara sorulacak 68-71) 68.Yaptığınız işe başlarken sermayeye ihtiyacınız oldu mu?Ne kadar? 1( )Oldu................................................... 2( )Olmadı 69.Olduysa sermayeyi nereden karşıladınız? .................................................................................................................................................... 70.Çalıştığınız mekan ya da araç size mi ait kira mı? 1( )Kendime ait 2( ) Kira (bedeli..............) 71.Kazancınızın ne kadarını işe yönelik harcamalarınızda kullanıyorsunuz? ..................................... (İşsizlere sorulacak 72-79) 72.Ne kadar süredir işsizsiniz? 1( )6 aydan az 2( )6ay-1yıldan az 3( )1 yıl-3 yıldan az 4( )3 yıl- 10 yıldan az 5( )10 yıl ve üstü 6( )Diğer...................................

Page 154: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

285

73.İş arıyor musunuz? 1( )Evet 2( )Hayır 74.İş ve İşçi Bulma Kurumuna başvurdunuz mu?

1( )Evet 2( )Hayır 75.Hayırsa neden?İş bulmak için ne yapıyorsunuz? .......................................................................................................................................................................... 76.Çalışmanızı engelleyecek bir rahatsızlığınız var mı? Nedir? ..................................................................................................................................................................... 77.En son ne zaman iş değiştirdiniz?

1( ) 5yıldan az oldu 2( )5 yıl ve fazla oldu 78.En son işinizi kaç yıldır yapıyordunuz?.................................................................................. 79. İşinizi neden bıraktınız? 1( )Ekonomik kriz nedeniyle çalıştığım yer işçi çıkarttı 2( )Ücreti çok düşük olduğu için ayrıldım 3( )Çalışma koşulları kötü olduğu için ayrıldım 4( )İşverenle kişisel sorun yaşadığım için işten çıkartıldım 5( )İşverenle kişisel sorun yaşadığım için işten ayrıldım 6( ) Ailevi problemlerim olduğu için ayrıldım 7( )Sağlık problemim nedeniyle ayrıldım 8( )İflas ettim 9( )Diğer................................................................................. (Tüm çalışanlara sorulacak 80-83) 80..Şu anki işinizi nasıl buldunuz?.......................................................................................... 81a.Şu ana kadar yaptığınız en iyi işiniz neydi?......................................................................... 81b.Neden? 1( )Yüksek ücret 2( )Vasıflı iş 3( )İyi bir şirket 4( )Devlet işi 5( )Kolay 6( )Diğer belirtiniz................................................................................................. 82.Belirttiğiniz bu en iyi işinizi yaparken kaç yaşındaydınız?......................................................... 83.Şu anki işiniz sizi tatmin ediyor mu? Neden?

1( )Evet.................................................. 2( )Hayır................................................. (Sadece çalışan kadınlara sorulacak 83-85) 84.Eğer çalışıyorsanız, çalışmanız konusunda kararı kim verdi?

1( ) Ben verdim 3( ) Eşimle birlikte karar verdik 2( ) Eşim çalışmamı istedi 4( )Diğer ........................................

85. Ekonomik durumunuz iyi olsa bile çalışmaya devam eder misiniz? 1( ) Evet devam ederim 2( ) Hayır çalışmazdım

86. Cevabınız evetse, çalışmaya devam etmek istemenizin temel nedeni nedir? (Tek seçenek işaretleyiniz)

1( ) İşimi, mesleğimi seviyorum ve kişisel olarak doyum sağlıyorum 2( ) Evde kalmaktan hoşlanmıyorum, çalışmak sosyal hayatı zenginleştiriyor 3( ) Çalışmak sağlıklı bir insanın doğal görevidir 4( ) Çalışmak beni başkalarının gözünde saygın yapıyor 5( ) Çalışmak beni ekonomik olarak özgür kılıyor 6( ) Ekonomik durumumuz şimdi iyi bile olsa geleceğin ne olacağım bilemeyiz bu yüzden

emeklilik hakkımı alana kadar çalışmam gerek 7( ) Diğer (yazınız)..............................................

(Sadece bütün kadınlara sorulacak 87-88) 87. Evde, para kazanmak için bir şeyler yapıyor musunuz? 1( )Evet..................................

2( )Hayır

Page 155: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

286

88. Kazancınız varsa kazandığınız parayı ne yapıyorsunuz.? 1( ) Hepsini kocama veriyorum 2( ) Kendi ihtiyacım olan ayanp kalanı kocama veririm 3( ) Kendi ihtiyaçların için harcıyorum 4( ) Kendimin ve çocuklarımın ihtiyaçlarım harcıyorum 5( ) Çalışmak beni ekonomik olarak özgür kılıyor 6( ) Ekonomik durumumuz şimdi iyi bile olsa geleceğin ne olacağım bilemeyiz bu yüzden

emeklilik hakkımı alana kadar çalışmam gerek 7( ) Diğer ........................................................................................

(Sadece Emeklilere sorulacak 89-93) 89. Emekli olduğunuzda kaç yaşındaydınız?........................ 90. Emeklilikten sonra başka işte çalıştınız mı? 1( )Evet (Neden............) 2( ) Hayır (Neden.............) 91. Emeklilik ikramiyenizi nasıl değerlendirdiniz? 1( )Ev aldım 2( )Arsa/Tarla aldım 3( )Araba aldım 4( )Çocuklarıma iş için sermaye verdim 5( )Bankaya yatırdım 6( )Vr olan borçlarımı kapattım 7( )Diğer...................................... 92. Emekli maaşınız yaşantınızı devam ettirmek için yeterli mi? 1( ) Yeterli 2( )Yetersiz 93. Eğer yetersizse en az nekadar olmalı?.............................TL. Şimdi Size Genel Yaşantınız İle İlgili Sorular Soracağım 94. Tatil için bütçenizden para ayırabiliyor musunuz? 1( ) Hayır hiçbir zaman 2( ) Nadiren 3( ) Her zaman ayırırız 4( )Diğer....................................................................... 95.Geçen yıl arkadaşlarınızla ya da ailenizle tatile gittiniz mi?Gittiyseniz nereye gittiniz?

1( )Evet.............................................. 2( )Hayır 96.Gittiyseniz ne kadar süreliğine gittiniz? 1( )1 haftadan az 4( )3 hafta-5haftadan az 2( )1 hafta 5( )5 hafta ve üstü 3( )1 haftadan çok-3haftadan az 97.Geçtiğimiz ay aşağıdaki faaliyetlere para harcadınız mı?

FAALİYETLER EVET HAYIR KAÇ KERE

Sinema, Tiyatro Futbol maçı ya da diğer spor karşılaşmaları

Birşeyler içmek için bara ya da klube gitmek

Ailenizle sosyal içerikli klüp vb. yerlere gitmek

Ailece akşam dışarıya yemeğe gitmek Oyun (kumar) oynamak için kulüplere gitmek

Diğer.................................................... 98. Boş zamanlarınızda neler yaparsınız?

1( )Ev işleri yaparım (onarım-temizlik) 4( ) Ailece pikniğe gideriz 2( )Sinema, tiyatro vb. yerlere giderim 5( ) Evde, para kazanmak için ek iş yaparım 3( )Cafe vb. yerlere giderim 6( ) Müzikli eğlence yerlerine giderim 7( )Diğer ......................................................

99.Akşamları gezmeye gider misiniz? 1( )Evet 2( )Hayır

Page 156: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

287

100.Hayırsa neden? 1( )Öyle bir isteğim yok 2( )Yeterli param yok 3( )Çocukları bırakacak kimse yok 4( )Hastayım 5( )Diğer.................................................... 101.Kendiniz ya da aileniz için 2. el (kullanılmış) giysi alıyor musunuz? 1( )Sık sık 2( )Ara sıra 3( )Hiçbir zaman 102.Alıyorsanız Nereden alıyorsunuz?....................................................... 103.Aşağıdakileri yapma sıklığınız nedir? Sürekli Arasıra Hiç 1( )Sigara içmek ............. ............. ......... 2( )Günlük gazete almak ............. ............. ......... 3( )Düzenli maça gitmek ............. ............ ......... 4( )Çarşıya alış verişe gitmek ............. ............. ......... 5( )Çarşıya gezmeye gitmek ............. ............. ......... 6( )Diğer...................................... ............. ............. ......... 104.Özel günlerinde aile üyelerine hediye alır mısınız? 1( )Her zaman 2( ) ara sıra param oldukça 3( )almak isterim ancak imkanım yok

4( )hiçbir zaman 105.Çocuklarınızın doğum gününü kutlar mısınız? 1( )Evet 2( )Hayır 106.Çocuklarınıza harçlık veriyor musunuz? 1( )Evet-haftalık........................TL. 2( )Hayır 107. Kazancınıza göre kendinizi hangi ekonomik düzeyde görüyorsunuz? 1( )Ortanın üstü 2( )Orta 3( )Ortanın altı 4( )Yoksul 5( )Diğer 108.Çevrede oturan komşularınızla kıyasladığınızda kendi yaşantınızı hangi düzeyde görüyorsunuz? 1( )Çok daha iyi durumdayız. Çünkü.............................................................. 2( )Biraz iyi durumda sayılırız. Çünkü............................................................ 3( )Aynı durumdayız. Çünkü........................................................................... 4( )Biraz daha kötü durumdayız. Çünkü......................................................... 5( )Çok daha kötü durumdayız. Çünkü............................................................ 109..Sizce daha iyi bir seviyede yaşamak ailenizin toplam geliri ne kadar olmalı? ......................................................................................................................................................... 110.Daha iyi bir seviyede yaşamanız için nelere sahip olmanız gerekiyor ya da nelere sahip olsaydınız kendinizi iyi seviyede görürdünüz? .......................................................................................................................................................................... 111.İyi bir seviyede yaşamanız için hayatınızda ne gibi değişiklikler olmalı? .......................................................................................................................................................................... 112.Sizce insanlar toplumda neye göre sınıflandırılır?

Tamamen Oldukça Hiç -Eğitim .................. ................. ......... -İş .................. ................. ......... -Yoksulluk .................. ................. ......... -Maddi zenginlik .................. ................. ......... -Meslek sahibi olmak .................. ................. ......... -Doğdukları yer .................. ................. ......... -Yaşam standardı .................. ................. ......... -Din .................. ................. ......... -Diğer............... .................. ................. ................. ........... 113.Yukarıda belirttiğiniz sınıflamalardan en önemlisi hangisidir?.............................................................. 114.Geçtiğimiz son bir yıl içinde ailenizin toplam gelirini nasıl görüyorsunuz, yeterli mi? 1( )Daha kötü 3( )Daha iyi 2( )Aynı 4( )Diğer...................................................... 115a.Kendi durumuzu karşılaştırdığınız/kıyasladığınız kişiler var mı?

1( )Var (Kim................) 2( )Yok

Page 157: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

288

115b.Kendinizi komşularınızla karşılaştırdığınızda durumunuzu nasıl görüyorsunuz? 1( )Daha kötü 3( )Daha iyi 2( )Aynı 4( )Diğer...................................................... 116.Toplumun genel durumuna baktığınızda kendi içinde yaşadığınız durumunuzu nasıl görüyorsunuz? 1( )Daha kötü 3( )Daha iyi 2( )Aynı 4( )Diğer...................................................... 117.Sizce ekonomik durumunuz gitikçe iyileşiyor mu? 1( )Evet 2( )Hayır aynı 3( )Hayır gittikçe kötüleşiyor 118.Şu anda yoksul olduğunuzu söyleyebilir misiniz? 1( )Evet kesınlikle 2( )Evet bazen 3( )Hayır tam olarak değil 4( )Hayır 119.Ne kadar zamandır kendinizi yoksul hissediyorsunuz?............................................................ 120.Özellikle kendnizi yoksul hissettiğiniz anlar oluyor mu? 1( )Hafta sonlarında 5( )Komşularla karşılaştırdığımda 2( )İş yerinde 6( )Akrabalarla karşılaştırdığımda 3( )Tatil zamanlarında 7( )Diğer........................................................................... 4( )Arkadaşlarla birlikteyken 121.Son günlerde yoksulluk üzerine çok konuşuluyor, sizce toplumun ne kadarı yoksul? .......................................................................................................................................................................... 122.Siz bu durumda kendinizi nereye koyuyorsunuz? .......................................................................................................................................................................... 123.Sizce yoksulluk nasıl tanımlanabilir?............................................................................................. 124a.Sizce aşağıda belirtilen insanları yoksulluğa iten nedenlerin dercesi nedir? Tamamen Oldukça Hiç

1-Kendi kusurları ................... ................. ......... 2-Hükümetin kusuru 3-Eğitimsizlik 4-İşsizlik 5-Popüler mesleği olmamak 6-Enflasyon 7-Çok nüfusluluk 8-Yetersizücret 9-Bunların çoğu

10-Diğer............. 124b.Sizce yukarıdaki cümlelerin hangisi insanların yoksulluğunun temel nedenidir? (tek şık)............................ 125.Yoksul olduğunuzu düşünüyorsanız yoksulluktan kurtulmak için ne yapıyorsunuz? .......................................................................................................................................................................... 126.Sizce yoksulların yoksulluktan kurtulması için ne yapılmalı? ............................................................................................................................................. 127.Elinize yüklü bir miktar para geçse (miktarı kişinin belirlemesi istenecek.......................TL.) ilk olarak ne yapardınız, nerelere harcardınız, nasıl değerlendirirdiniz? .......................................................................................................................................................................... 128. Size göre şu anda evinizin en önemli problemi nedir? Neden ortayaçıkmıştır? Nasıl çözülür?

Problem : ........................................................................................................................................ Neden : ............................................................................................................................................. Çözüm : ...............................................................................................................................

Page 158: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

KAYNAKÇA Abercrombie, S. (1984) The Penquin Dictionary of Sociology, New York,

Penquin Books Pub. Açıkalın, N. (2003) “Çalışan Kent Yoksulları İstanbul ve Gaziantep Örnekleri, iç.

Yoksulluk, İstanbul, Deniz Feneri Derneği yay., ss.368-386 Agger, B. (1998) Critical Social Theories, Colorado, Westview Press Alcock, P. (1993) Understanding Poverty, London, The Macmillan Press Ltd. Aren, S. (1980) 100 Soruda Ekonomi El Kitabı, İstanbul, Gerçek Yayınevi Barro, R.J. (2000) Inequality and Growth in a Panel of Countries, Harward

University Bailey, K.D. (1987) Methods of Social Research, New York, The Free Press Bash, H.H. (1995) Social Problems and Social Movements, New Jersey,

Humanities Pub. Başoğlu, U. (1999)Gelir Bölüşümü: Teori ve Politika,Bursa, Ekin Kitabevi Bauman, Z. (1999) Çalışma, Tüketicilik ve Yeni Yoksullar, çev. Ümit, Öktem

İstanbul, Sarmal Yayınları Beck, U. (1992) Risk Society Towards a New Modernity, trans.by. M. Litter

London, Sage Publications Beck, U. (1998) “Politics of Risk Society”, in The Politics of Risk Society,

ed.by J. Franklin, Cambridge, Polity Press Beck, U. (1999) Siyasallığın İcadı, çev.N.Ülner, İstanbul, İletişim Yayınları Beck, U. (2000) “The cosmopoliton Perspective:Sociology of the second age of modernity”, British Journal of Sociology,Vol.No.51,London, p.79- 105 Belek, İ. (1998) Sınıf, Sağlık Eşitsizlik, İstanbul, Sorun Yayınları Bhagwatti, J.N.(1988) “Poverty and Public Policy”, World Development,

vol.no.16, pp.539-555 Booth, C. (1886) Life and Labour of the People in London, London, MacMillian Boratav, K. (1987) “Göreli Fiyatlar, Koruma-Müdahale Rantları ve Dağılımı”, iç.Bırakınız Yapsınlar Bırakınız Geçsinler: Türkiye Ekonomisi 1980-1985, İstanbul, Bilgi Yayınevi, ss.225-242 Boratav, K. (1997) “İktisat Tarihi (1981-1994)”, iç.Türkiye Tarihi 5: Bugünkü Türkiye 1980-1995, der. Sina Akşin, İstanbul, Cem Yayınevi, ss.159-215 Bostancıoğlu, Ö. (1992) “I. ve III. Dünyalarda Kentsel Yoksulluk

Üzerine”,Ankara, TODAİ Dergisi, Cilt 25,ss.3-10 Bottomore, T.ve R. Nisbet (1990) Sosyolojik Çözümlemenin Tarihi, (der),

Ankara, çev. H. Rızatepe,Verso Yay. Braaten, J. (1991) Habermas’s Critical Theory of Society, New York, State University Press Buğra, A. (2001) “Ekonomik kriz karşısında Türkiye’nin geleneksel refah rejimi”, Toplum ve Bilim, Sayı 89, ss.22-30

Page 159: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Bursa ESG (2003) Bursa Ekonomik ve Sosyal Göstergeler, Bursa, Bursa Valiliği Yayınları Bursa SGP (2000) Bursa Şehir Sağlık Gelişim Planı 1998-2002, Bursa, Bursa Büyük Şehir Belediyesi Calhoun, C. (1995) Critical Social Theory, Cambridge, Blackwell Pub. Callan, T.B.N. ve C.T. Whelan (1993) “Resources, Deprivation and The Measurement of Poverty”, Journal of Social Policy 22, 2, pp.141-172 Can, Y. (2003) “Yoksulluğun Yeniden Üretildiği Mekanlar Olarak Kentler”, iç.

Yoksulluk, İstanbul, Deniz Feneri Derneği yay., ss.78-90 Cantek, Ş.F. (2001) “Fakir Haneler:Yoksulluğun Ev Hali”, Ankara, Toplum ve

Bilim,sayı 89, ss102-132 Celasun, M. (1998) “Ekonomik Gelişme Politikaları-Yoksulluğun Önlenmesi”, iç. Yoksulluğu Önleme Stratejileri, İstanbul, Boyut Kitapları, ss.41-44 Chambers, R. (1995) Poverty and livelihoods:whose reality counts?, New York,

UNDP Cheal, D. (1996) New Poverty:Families in Postmodern Society, London, Greenwood Press Chossudousky,M. (1998) Yoksulluğun Küreselleşmesi, çev. N. Domaniç, İstanbul, Çiviyazıları Constantelos, D. (1992) Poverty, Society and Philanthropy in The Late Mediaeval Greek world, Caratzas New Rochelle Cordellier, S. (1998) “Gerçek Toplumlara Bir Dönüş”, iç. Üçüncü Dünya’nın Sonu Mu?, der.S. Cordellier, çev.A.İnsel,B.Gürbüz,A.Akarçay, İstanbul, İletişim Yay. ss.32-44 Creswell, J.W. (1994) Research Design Qualitative & Quantitative Approaches, London Sage Publications Çukurçayır, M.A. (2002) “Kentler ve Tutunamayanlar: Konya Örneğinde Kentsel

Yoksulluk”, iç.Yoksulluk, Kent Yoksulluğu ve Planlama, Ankara, TMMOB Şehir Plancıları Odası, ss. 405-415

Dağdemir, Ö. (1992) Türkiye Ekonomisinde Yapısal Değişim ve Gelir Dağılımı, Eskişehir, T.C. Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Doktora Tezi Dağdemir, Ö. (1999) “Türkiye Ekonomisinde Yoksulluk Sorunu ve Yoksulluğun Analizi: 1987-1994”, H.Ü. İ.İ.B.F. Dergisi, sayı 1, cilt 17, Ankara, H.Ü. yay. ss.23-40 Dansuk, E. (1997) Türkiye’de Yoksulluğun Ölçülmesi ve Sosyo-Ekonomik Yapılarla Ölçülmesi, Ankara, DPT yay., Uzmanlık Tezi Dansuk, E. (2000) “Sözlü Tarih Sosyolojisi: Nar (Nevşehir) Köyü Örneği”, iç. Ulusal Sosyoloji Kongresi Bildirileri Kitabı, Sosyoloji Derneği Yay. Demir, E. (1993) “İşgücü piyasası ve kent emekçisınıfının yeniden kavramlaştırılması”, Birikim, Sayı. 53, ss.35-45 Demir, E. (2002) “Yeni Kentli Ailelerde Geçimlik Üretim ve Yoksulluk”, iç.

Yoksulluk, Şiddet ve İnsan Hakları, Ankara, TODAİ yay., ss.291-302 Deniz Feneri (2003) Yoksulluk, İstanbul, Deniz Feneri Yardımlaşma ve

Dayanışma Derneği yay.

297

Page 160: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Doğan, M.C. (2003) “Gecekondu Bölgelerinde İşsizlik ve Yoksulluk Problemi”, iç. Yoksulluk, İstanbul, Deniz Feneri Derneği yay., ss.140-150

DPT (1997) 7. Beş yıllık Kalkınma Planı “Gelir Dağılımı ve Politikaları Özel İhtisas Komisyonu-Normlar, İndikatörler ve Bölgesel Boyut Raporu

DSÖ (1998) 21. Yüzyılda Yaşam Herkes İçin Bir Vizyon, Genel Direktör’ün Raporu, çev. B. Metin, A. Akın ve İ. Güngör, Ankara, T.C. Sağlık Bakanlığı

Dube,S.C. (1998) Modernization and Development, London, Polity Press Dumanlı, R. (1996) Yoksulluk ve Türkiye’deki Boyutları, Ankara, DPT yay. Uzmanlık Tezi Duyan, G.Ç. (2003) “Türkiye’de Kadın Yoksulluğu:Halk Ekmek Büfelerinde Bir

Araştırma”, iç. Yoksulluk, İstanbul, Deniz Feneri Derneği yay., ss.356-368 Ecevit, M. (1999) Kırsal Türkiye’nin Değişim Dinamikleri, Gökçedağ Köyü

Monografisi, Ankara, Neyir matbaası Ecevit M. ve Y. Ecevit (2002) “Tarımda Mülksüzleşme ve Aile Emeğinin

Metalaşması, iç. Yoksulluk, Şiddet ve İnsan Hakları, Ankara, TODAİ yay. Ecevit, Y. ve S. Türkyılmaz (2002) “Kentlerde Kadın Yoksulluğuna Toplumsal

Cinsiyet Bakış Açısıyla Yaklaşım: Kavramsal ve Metodolojik Vurgular”, Ankara, iç. Yoksulluk, Kent Yoksulluğu ve Planlama, TMMOB Şehir Plancıları Odası, ss.293-305

Edles, L.D. (2002) Cultural Sociology in Practice, Oxford, Blackwell Pub. Eggers, M.L. ve D.S. Massey (1991) “The Structural Determinants of Urban Poverty-A Comparison of Whites, Blacks and Hispanics”, Social Science

Research, 20, ss. 217-255 Elliott, A. (1999) Contemporary Social Theory, (edt),Oxford, Blackwell

Publishers Erbaş, H. (1999) “Gelişme Yazını ve Geleceği”, Doğu-Batı Dergisi, sayı:8, Ankara, Felsefe ve Sanat ve Kültür yay., ss.9-25 Ercan, F. (1996) Gelişme Yazını Açısından Modernizm, Kapitalizm ve Azgelişmişlik, İstanbul, Sarmal Yayınevi Erder, S. (1996) İstanbul’da Bir Kent Doğdu Ümraniye, İstanbul, İletişim yay. Erdoğan, G. (1996) Türkiye’de Bölge Ayrımında Yoksulluk Sınırı Üzerine Bir Çalışma, Ankara, DİE Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi Erdoğan, N. (2001) “Garibanların Dünyası:Türkiye’de Yoksulların Kültürel

Temsilleri Üzerine”, Ankara, Toplum ve Bilim, sayı 89, ss.7-22 Ergil, D. (1986) Toplumsal Eşitsizliğin Yapısı, Ankara, A.Ü. SBF. Seviç Matbaası Feagin, J.R. and C.B. Feagin (1997) Social Problems: A CRİTİCAL Power-

Conflict Perspective, New Jersey, Prentice Hall Pub. Franklin, J. (1998) The Politics of Risk Society (ed.), Cambridge, Polity Press Friedmann, J. (2001) “Yoksulluğu Yeniden Düşünmek:Yetkilendirme ve Yuttaşlık Hakları”, çev.N.Oktuk ve F.Nas, Ankara, Doğu Batı, Sayı.17, FSK yay., ss.135-153 Giddens, A. (1984) The Constitution of Society, Cambridge, Polity Press Giddens, A. (1991) “Jürgen Habermas”, iç. Çağdaş Temel Kuramlar, Ankara, Vadi yay. Çev. A. Demirhan, ss. 129-147

298

Page 161: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Giddens, A. (1994) New Rules of Sociological Method, Second Edition with a new introduction, Oxford, Blackwell Publishers Giddens, A. ve C.Pierson (1998) Modernliği Anlamlandırmak, İstanbul, Alfa yay. çev.S.Uyurkulak, M.Sağlam, Giddens, A. (2000) Elimiden Kaçıp Giden Dünya, İstanbul, Alfa Yay., çev. O. Akınhay Gordon, D. and P. Spicker (1999) The International Glossary on Poverty,

London and New York, IPSR Books Gorz, A. (2001) Yaşadiğimiz Sefalet, Kurtuluş Çareleri, çev. N. Tutal, İstanbul, Ayrıntı yay. Guichaoua, A. (1998) “Sosyal Bilimler ve Kalkınma”, iç. Üçüncü Dünya’nın Sonu Mu?, der.S. Cordellier, çev.A.İnsel,B.Gürbüz,A.Akarçay, İstanbul, İletişim Yay. ss.53-70 Gulbenkian Komisyonu (1996) Sosyal Bilimleri Açın, çev.Ş.Tekeli, İstanbul, Metis yay. Gül, H. ve C. Ergun (2003) “Mutlak Yoksulluk ve Nedenleri: Ankara Örneği, iç.

Yoksulluk, İstanbul, Deniz Feneri Derneği yay., ss.386-398 Habermas, J. (1990) On the Logic of the Social Sciences, Oxford, Basil Blackwell Ltd.., trasllated by S.W. Nicholsen and Jerry A.Stark Haralombos, M. ve M. Halborn (1995) Sociology: Themes and Perspectives, London, Collins Educational Publishers Hattatoğlu, D. (2002) “ Yoksulluk, Kadın Yoksulluğu ve Bir Başa Çıkma

Stratejisi Olarak Ev Eksenli Çalışma”, iç.Yoksulluk, Şiddet ve İnsan Hakları, Ankara, TODAİ yay., ss.291-302

Hettne, B. (1990) Development Theory and ThreeWorld, London, MacMillan Pub.

Hindess, B. (1977) Philosophy and Methodology in the Social Sciences, Sussex, The Harvester Press Limited Hirsch, E. (1970) Poverty and Plenty on the Turkish farm:a study of income

distribution, New York, The Middle East Institute Hoy, D.C. ve T. McCarthy (1994) Critical Theory, Cambridge, Blackwell Pub. Işık, O. ve M. Pınarcıoğlu (Nöbetleşe Yoksulluk:Gecekondulaşma ve Kent

Yoksulları, Sultanbetli Örneği, İstanbul, İletişim Yay. Ingham, B. (1993) “The Meaning of Development: Interactions Between

‘New’and ‘Old’ Ideas”, World Development Report, vol.21/4 İnsel, A. (2001) “İki Yoksulluk Tanımı ve Bir Öneri”, Ankara, Toplum ve Bilim,

sayı 89, ss.62-73 Kasapoğlu, A. (1997) “Çevresel Davranış Modeli”, TODAİ Dergisi, Cilt 30, ss.20-29 Kasapoğlu, A. (1999) “Türkiye’de Toplum Kültür İlişkilerini Anlamak:Battalgazi Örneği”, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nunToplumsal Tarihi Sempozyumu, Bildiri Özetleri Kitabı, Van Valiliği yay., ss.20-21 Kasapoğlu, A. (2001) “Güncel Sosyal Sorunlar ve Sağlık”, Toplumbilim, Sayı.13,

Kardeşler Matbaası, ss.23-38

299

Page 162: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Kasapoğlu, A. ve M. Ecevit (2004) “Culture and Social Structure Identity in Turkey, Human Studies, Vol 27(2), pp.137-167 Kazgan, G. (2002) Kuştepe Gençlik Araştırması, İstanbul,Bilgi Üniversitesi yay. Kelso, W.A. (1994) Poverty and Underclass, New York, New York University Press Kepenek, Y. (1987) 12 Eylül’ün Ekonomi Politiği ve Sosyal Demokrasi, Ankara, Verso yay. Kümbetoğlu, B. (2002) “Afetler Sonrası Kadınlar ve Yoksulluk”, iç. Yoksulluk,

Şiddet ve İnsan Hakları, der.Y.Özdek, Ankara, TODAİ yay. Lacoste, Y. (1996) Sınıf Açısından Azgelişmişlik, İstanbul, Göçebe yay. Çev. Sevil Avcıoğlu Latour, B. (2000) “When things strike back:a possible contribution of ‘science studies’ to the social sciences”, BritishJournal of Sociology, Vol. No. 51 Issue No.1, London, pp.107-125 Lauter, B. (1998) “Güney’de ve Kuzey’de Yoksulluk”, iç. Üçüncü Dünya’nın Sonumu, der.Serge Cordellier, çev.Ahmet İnsel, İstanbul, İletişim yay. ss.111-122 Leonard, S.T. (1990) Critical Theory in Political Practice, New Jersey, Princeton Universty Press Lewis, O. (1968) La Vida, London, Panther Publications Lin, N. (1976) Foundation of Social Research, New York, MCGraw-Hill Books McCarthy, T. (1994) “Philosophy and Critical Theory:Arerise”, in. Critical Theory, edt by. D.C. Hoy and T. McCarthy, Cambridge, Blackwell Pub., pp. 5-31 Marrow, A.R. (1994) Critical Theory and Methodology, London, Sage Pub. Marshall, G. (1999) Sosyoloji Sözlüğü, Ankara, çev. O Akınbay ve D. Kömürcü,

Bilim Sanat yay. Mingione E. ve E. Morliccihio (1993) “New Forms of Urban Poverty in Italy-

Risk Path Models in the North and South”, International Journal of Urban Regional Research, vol.17, pp. 413-427

Moser, S.C. (1979) Survey Methods in Social Investigation, London, Heinemann Educational Books Neuman, W.L. (1994) Social Research Method: Qualitative and Quantitative

Approaches, Boston, Allyn and Bacon NGO (1998) Yoksulluğu Önleme Stratejileri:Sivil Toplum Kuruluşları Diyaloğu,

İstanbul, Boyut Kitapları Novak, T. (1988) Poverty and the state: an historical sociology, Open Uni. Press ODTÜ (2000) Kentsel Yoksulluk ve Politika Stratejileri: Ankara Örneği, Ankara,

ODTÜ Kentsel Politika Planlaması ve Yerel Yönetimler A.B.D. yay.No.4 Oyen, E. (1996) Poverty:a global review:handbook on international poverty research, Cambridge, Scandinavian Uni. Press Özgen, N. (2001) Kentte Yeni Yoksulluk ve Çöp İnsanları, Ankara, Toplum ve

Bilim, sayı 89, ss.88-102

300

Page 163: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Pamuk, Ş. (1987) “24 Ocak Sonrasında İktisat Politikaları, Sınıflar ve Gelir Dağılımı”, iç. Kriz, Gelir Dağılımı ve Türkiye’nin Alternatif Sorunu, der. K. Boratav, Ç. Keyder, Ş. Pamuk, İstanbul, Kaynak yay., ss.158-179 Rasmusser, D.M. (1999) The Hand Book of Critical Theory, Oxford, Blackwell Pub. Ravallion, M. and B. Bidani (1994) “How Robuts is a Poverty Profile”, The

World Bank Economic Rieview, vol.8, pp.75-102 Richardson, S. ve P. Travers (1987) ”The Poverty of Poverty Lines”, Workig Departman of Economics, South Australia, University of Adelaide Ringen, S. (1987) “Direct and Indirect Measures of Poverty”, Journal of Social

Policy, vol.17/3, pp. 351-365 Ritzer, G. (1986) Social Problems, New York, Second Edition, Rondom House Room, G. (1990) New Poverty In The Euopen Community, London, Macmillan Rowntree, B.S. (1902) Poverty: A Study of Town Life, London, MacMillan Russell, D. Ve B. Russell (1979) Endüstri Toplumunun Geleceği, Ankara, Bilgi Yayınevi, Çev. Melih Ölçer Saner, D.C. (1993) Zenginler, Yoksullar ve Robotlar, Ankara, Bireşim Yayınları Sen, A. (1983) “Poor, Relatively Speaking”, Oxford Economic Papers, vol.35,

pp.153-169 Sezgin, F. (2003) “Yoksulluk ve Mimari”, iç. Yoksulluk, İstanbul, Deniz Feneri

Derneği yay. ss.90-104 Skinner, Q. (1991) Çağdaş Temel Kuramlar, Ankara, Vadi yay., çev. A. Demirhan Slater, P. (1998) Frankfurt Okulu, İstanbul, Kabalcı Yayınevi, çev. A.Özden Soroka, M.P. ve G.J. Bryjak (1995) Social Problems: A World At A Risk, Boston, Allyn and Bacon Sönmez, M. (2001) Gelir Uçurumu: Türkiye’de Gelirin Adeletsiz Bölüşümü, İstanbul, Om yay. Streeten, P. (1994) “Poverty Consepts and Measurement”, iç. Poverty Monitoring: An International Concern, der. R. Vander Hoeven and R. Anker, London St.Martin’s Prees, pp.15-30 Spicker, P. (1993) Poverty and Social Security, London Stirk, P.M.R. (2000) Critical Theory, Politics and Society, London, PINTER Şenses, F. (2001) Küreselleşmenin Öteki Yüzü Yoksulluk, İstanbul ,iletişim Yay. Talas, C. (1999) Ekonomik Sistemler, Ankara, İmge Kitabevi Tekeli, İ. (2000) “Kent yoksulluğu”, (bildiri), İstanbul, TESEV Tekeli, İ. (2002) “Yoksulluğu Düşünme Biçimimiz Samimiyet Sınavını Geçebilir

mi?”, iç.Yoksulluk, Kent Yoksulluğu ve Planlama, Ankara, TMMOB Şehir Plancıları Odası, ss.37-45

TMMOB (2002) Yoksulluk, Kent Yoksulluğu ve Planlama, Ankara, TMMOB Şehir Plancıları Odası yay.

Touraine, A. (1998) “Sociology Without Society”, Current Sociology, Vol.46(2), London, SAGE Publications,pp.119-143

Townsend, P. (1979) Poverty in The United Kingdom, New York, Penguin Books

301

Page 164: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Townsend, P. (1985) “A Sociological Approach to the Measurement of Poverty:A Rejoinder to Prof. A. Sen”, Oxford Economic Papers vol.37, pp. 659-668

Townsend, P. (1993) The International Analysis Of Poverty, Hemel Hempstead: Harvester Wheatsheaf Turner, B. (1997) Eşitlik, Ankara, Dost Kitabevi, çev. B.S. Şener TÜSİAD (2000) Türkiye’de Bireysel Gelir Dağılımı ve Yoksulluk:Avrupa Birliği ile Karşılaştırma Taslak, İstanbul, TÜSİAD Yayınları No.T\200-12 UNDP (1990) Human Development Report 1990: Concepts and Measurement of Human Development, New York, Oxford University Press Vecchio, N. (1998) Poverty, female-headed households and sustainable economic

developmen, Westport, Greenwood Press Wallace R.A. ve A. Wolf (2004) Çağdaş Sosyoloji Kuramları, çev. L. Elbuz ve

M.R. Ayas, İzmir, Punto yayıncılık Wallerstein, I. (1999) Yirmibirinci Yüzyılda Sosyal Bilimler, iç. Dünya Sosyal

Bilim Raporu, UNESCO Wallerstein, I. (2003)Yeni Bir Sosyal Bilim İçin, İstanbul, Aram Yayıncılık World Bank (1990) Poverty, Washington World Bank (1993) Poverty Reduction Handbook, Washington, The World Bank World Bank (1995) Poverty Reduction and the World Bank:progress in fiscal 1994, Washington, World Bank World Bank (1997) Poverty reduction and the World Bank:progress in fiscal 1996 and 1999, Washington, World Bank World Bank (1999) Moldova:poverty assessment, Washington, World Bank World Bank (2000) Making transition work for everyone:poverty and inequality in Europe, Washington, World Bank

302

Page 165: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

ÖNSÖZ

Yoksulluk, tarih boyunca farklı boyutlarda yaşanan bir insanlık

ayıbıdır. Yaşadığımız 21. yüzyılda küreselleşen dünyada, insanlık tarihinin

ulaştığı seviyede, hala insanca yaşam ve insan haklarını tartışıyor olmak,

insanlığın bir acizliği gibi görünüyor. Bugün, Dünya’da bir tarafta çok

zenginlerin, diğer tarafta da hayatta kalma mücadelesi içinde olanların

varlığından tüm dünya sorumludur. İnsanın olduğu her yerde bir şekilde

eşitsizliklerin yaşanacağı kabul edilebilir, ancak eşitsizliklerin insanca yaşamı

etkileyecek boyutlara ulaşması kabul edilemez.

Türkiye’de son yıllarda, farklı boyutlarda da olsa tüm toplumda

yoksullaşma kendini açıkça hissettiren bir olgu olmuştur. Yaşam

standartlarında mutlak ve göreli düşüşün yaşandığı bu süreçte tüm toplumsal

kategorilerin etkilendiği görülmüştür. Bu durum, insanları tüm yaşam

alanlarında birçok riskle karşı karşıya bırakmış ve umutsuzluğa, toplumsal

kaosa doğru bir gidiş başlamıştır. Yaşanan bu süreçlere, toplumun bir bireyi

ve hatta bir sosyolog olarak duyarsız kalmak imkânsız olmuştur.

Doktora tez aşamasına başladığımda akademik ve özel yaşantımda

gerçekleşen önemli değişiklikler beni oldukça etkilemişti. Özel yaşantımda

güzel bir evlilik yapmanın mutluluğunu yaşarken, Dil ve Tarih Coğrafya

Fakültesi’nde başladığım akademik yaşantımı sürdürememek beni oldukça

üzmüştü. Ama tez sürecim bana, bir sosyolog olarak yaşamın her alanında

yapmam ve duyarlı olmam gereken şeylerin olduğunu öğretti. Yaşadığım kent

olan Bursa’nın sorunlarına duyarlı olmak ve sosyolog olarak üzerime düşen

görevleri yapmaya çalışmak beni mutlu eden en önemli değer.

İlkönce bana bu duyguyu yaşatan Bursa’ya ve Bursalılara teşekkür

borçluyum. Özel olarak da manevi desteklerini her zaman hissettiğim Bursa’da

Page 166: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

edindiğim güzel dostlarıma ve çalışmamı gerçekleştirmemi sağlayan tüm

katılımcı ailelere sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Bir sosyolog olarak donanımımı sağlayan, tez sürecimde yaşadığım

sıkıntılarda her zaman desteğini hissettiren ve en az benim kadar sıkıntıya

giren, sevgili hocam Prof. Dr. Aytül Kasapoğlu’na minnettarlığımı belirtmek

istiyorum. Tez komitemde beni en iyi şekilde yönlendirmeye çalışan ve emek

veren sayın hocalarım Prof. Dr. Mehmet Ecevit ve Doç. Dr. Erol Demir’e, her

koşulda hiç bir zaman desteğini eksiltmeyen sevgili hocam, güzel insan Yrd.

Doç. Dr. Nilay Çabuk Kaya’ya müteşekkirim.

Sabrından ve sonsuz desteğinden dolayı sevgili eşime, beni ben yapan

her şeyi ve bugünü yaşamamı sağlayan biricik aileme binlerce kez teşekkür

ediyorum.

Benim için anlamı çok büyük olan doktora tezimi, akademik yaşantıma

başlayıp bugüne kadar sürdürme fırsatı veren ve bir sosyolog olarak yetişmemi

sağlayan Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Sosyoloji Bölümü’ne ithaf ediyorum.

Pelin TURAK FEYMİ

Page 167: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

BÖLÜM 1. GİRİŞ ve KAVRAMSAL ÇERÇEVE

21. yüzyıl’ın başında dünya küreselleşme ve entegrasyonun

ulaştığı aşamada daha da küçülmekte, üretilen teknoloji daha

yüksek bir seviyeye ulaşmakta, bilgi elektronik ortamda çok hızlı

olarak yayılıp, tüketilmekte ve sınır tanımamaktadır. Kültürel

farklılıklar belirginleşmekte, bireyselleşme artmaktadır. İnsanoğlu

tahayyül edemediği şeyleri bu çağda yaşamakta ve hatta çok hızlı

bir şekilde de tüketmektedir. Öte yandan dünya ve insanoğlunun

ulaştığı bu seviyede, tüm bu imkân ve fırsatlara rağmen,

yoksulluğun neden hala gittikçe derinleşen bir hal alarak varlığını

sürdürebildiği ve evrensel bir sorun olarak tartışıldığı konuları

önem kazanmaktadır.

Genel olarak dünya’da, özel olarak da Türkiye’de giderek

artan yoksulluk olgusunun, etki sınırlarının genişlediği ve bundan

gerek özel alanda gerekse kamusal alanda etkilenenlerin sayısının

arttığı görülmektedir. Bu çerçevede sosyolojik boyutta yoksulluk,

sosyal bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır.

Birleşmiş Milletler 1996 yılını Yoksullukla Mücadele Yılı,

1997-2006 dönemini de Yoksullukla Mücadele On Yılı ilan etmiştir

(UNDP, 1996). 2000 yılında yapılan 147 ülkenin devlet

başkanlarının katıldığı Milenyum (Binyıl) Zirvesi’nde de ekonomik

yoksulluk içinde yaşayan insan sayısının 2015 yılına kadar yarıya

indirilmesi yönünde ilke kararı alınmıştır. Yoksulluk, 2001 yılında

Davos’ta toplanan Dünya Ekonomik Forumu’nun da ana temasını

oluşturmuştur (Şenses, 2001:25).

Page 168: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Özellikle son yıllarda yoksulluk sadece hükümetlerin,

uluslararası kuruluşların mücadele alanı olarak kalmamış,

medyanın da oldukça ilgisini çekmiş ve sivil toplum kuruluşlarının

yoğun olarak ilgi alanına girerek, farklı boyutlarının da ele alındığı

bir olgu haline gelmiştir.

Bugüne kadar yoksulluk üzerine yapılan çalışmaların

başlangıcında ortak olarak izlenen adımları belirlemek,

araştırmanın sistematiği açısından yararlı olacaktır. Bu adımlar

genel olarak şöyledir: ‘Yoksulluk Sınırı (Çizgisi)’ (Poverty Line)

belirlenmesi; ‘Yoksulluk Profili’ (Poverty Profile) çıkarılması;

‘Yoksulluk Göstergeleri’ (Poverty Indicators) (Ekonomik, sosyal ve

politik göstergeler. Gelir, yaşam standardı, hane büyüklüğü,

tüketim harcamaları vb.).

Bu adımlar izlenerek yapılan çalışmaların değerlendirmesine

geçmeden önce, ‘Yoksulluk nedir?’, ‘Yoksulluk nasıl ölçülebilir?’,

‘Yoksulluğun somut göstergeleri var mıdır? ve Yoksulluk sınırı nasıl

belirlenir?’ sorularına genel hatlarıyla yanıt aranmıştır.

Yoksulluk Nedir?

Yoksulluk değerlendirmeleri ve tanımları zaman ve mekân

içerisinde değişmiş ve değişmektedir. Zaman ve mekânın birlikte ele

alınışıyla yoksulluk, tarihselliği ve kültürel farklılıkları da

içermektedir. Yoksulluğun açıklanmasında üç temellendirmeden

bahsedilmektedir. Bunlar, yoksulluğun temel nedeni olarak,

toplumun gelişme seviyesine; yoksulların ikinci dereceden kişilik ve

2

Page 169: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

kültürel özellikleri varsayımına ve ekonomik yoksunluğun

topluluğun yapısal durumlarının sonucu olduğuna odaklananlardır

(Soroka ve Bryjak,1995:182,193).

Dünya’da yoksulluğu etkileyen en önemli etkenler olarak

şunlar verilmektedir (Wolf, 1981:10): Malzeme yoksunluğu (gıda,

yiyecek ve içecek maddeler, yakacaklar, elbise vb. hayatın idamesi

için gerekli olan ihtiyaçlar); Ücretsiz veya ikame edilmiş kamu

hizmetlerinden yoksunluk (sağlık, yol, eğitim, altyapı, ulaşım,

konuta katkı hizmetleri gibi); Servet ve gelir yoksunluğu.

Dünya’da yoksulların çoğunluğunun, toprak bakımından

zengin olmayan, tarımsal verimliliğin düşük olduğu, kuraklığın

hüküm sürdüğü, her türlü taşkın ve toprak aşınmasına açık,

çevresel bozulmaların had safhada olduğu bölgelerde yaşadığı

söylenebilir (World Development Report,1990:30). Türkiye

boyutunda bu saptama değerlendirildiğinde, bu nedenlerin bölgesel

iç göçlere yol açan unsurlar olması ve göçle birlikte kentlerde farklı

boyutlarda bir yoksunluğa dönüşerek devam ettiği çok kabaca

söylenebilir.

Hangi tür toplum olursa olsun ortak olan yön, yoksulluğun

arzu edilmeyen bir durum olmasıdır. Yoksulluk, yoksulluk ve

yoksunluk içinde yaşayan insanların ya da grupların durumlarını

iyileştirmek için yardıma ihtiyaçları olduğunu çağrıştırmaktadır.

Üzerinde fikir birliği sağlanmış bir tanım olarak,

‘yoksulluk’un maddi ve maddi olmayan ihtiyaçların

karşılanamaması durumu olarak ele alınmakta olduğu

3

Page 170: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

görülmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalar incelendiğinde

yoksulluğun onbir anlam kümesini içerdiği belirtilmektedir. Bunlar,

ihtiyaç (need), yaşam standardı (standart of living), kaynak

yetersizliği (limited resources), temel güvenlik eksikliği (lack of basic

security), yetki eksikliği (lack of entitlement), çoklu yoksunluk

(multiple deprivation), yoksun bırakma (exclusion), eşitsizlik

(inequality), sınıf (class), bağlılık (dependency) ve kabul edilmeyen

ekonomik güçlük (unacceptable hardship)’tür (Gordon ve Spicker,

1999:150-157). Bu anlamlandırmaların her biri yoksulluğa bakışta

farklı yaklaşımlara gönderme yapmaktadır.

Azgelişmiş ülkelerde daha yoğun olarak yaşanan yoksulluk,

bir ülkenin gelişmişlik seviyesi ile yakından ilgilidir. Birleşmiş

Milletler Örgütü yoksulluğu yapısal ve geçici olarak ikiye

ayırmaktadır. Yapısal yoksullukta, ülkenin sosyo-ekonomik ve

politik yapısı ve kurumları, bu kurumların ve yapıların uzun

dönemli oluşumları ve kuşaktan kuşağa geçişi ele alınmaktadır.

Geçici yoksullukta ise, dönemsel faktörler (mevsimlik işsizlik,

enflasyon gibi nedenler) ve yoksulluğun kısa dönemde oluşumu ele

alınmaktadır (UNDP, 1996).

Yoksulluk birçok eşitsizliği ve riski içinde barındıran bir

kavramdır. Beck (1992:35)’e göre yoksulluk risklerin talihsiz bir

bolluğunu barındırmaktadır. Bunun aksine zenginlik (gelir, güç ya

da eğitim) ise, riskten uzaklaşmayı ve güvenliği satın alabilir.

Örneğin işsizlik riski vasıflı bir işçiden çok, vasıfsız bir işçi için

daha yüksektir.

4

Page 171: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Bauman (1999:9-10), yoksulların her zaman bizimle birlikte

olacaklarını söylerken, yoksulluğun ne demek olduğunu da, onların

birlikte olacakları ‘biz’in ne tür olduğuna bağlı olduğunu

belirtmektedir. Yetişkin her bireyini emek sürecine katmak zorunda

olan bir toplumda yoksul olmakla, yüzyıllar boyunca emekle

biriken güç sayesinde üyelerinin giderek artan geniş bir bölümü

katılmadan gerekli her şeyi üretebilen bir toplumda yoksul olmak

aynı şey değildir.

Işık ve Pınarcıoğlu (2002:67,68) yoksulluk tartışmalarında

‘sosyal dışlanma’ ve ‘sosyal kabul’ kavramlarının öne çıktığını ve bu

iki kavramın yoksulluğun yapısının sistemin içinde veya dışında

oluşmasını ayırt ettiğini belirtmektedirler. Sistemin içinde yer

tutabilmiş ve bu pozisyonlarını bir şekilde koruyabilen, ancak reel

ücretlerin sürekli düşmesi nedeniyle yoksullaşan kesimin yanında,

bir de sistemden sosyal, siyasal ve ekonomik olarak dışlanan,

mücadele gücü kalmayan kesim bu iki yoksulluk durumuna

karşılık gelmektedir.

Yoksulluk çok farklı disiplinler tarafından ele alınan bir

olgudur. İktisadi yaklaşımların yoğunluğu dikkati çekmektedir.

Sosyolog George Simmel (1908)’e göre yoksulluk sosyolojik bir

kavramdır ve düşük gelirli insanlara değil, ancak bağımlı olanlara

gönderme yapan bir terimdir. Gelişmiş ekonomilere ilişkin

literatürde ‘bağımlılık’ (dependency) terimi öncelikle sosyal yardıma

ihtiyacı olanlar için kullanılmakla birlikte, psikoloji ve gelişme

çalışmalarında kullanılan anlamları bulunmaktadır. Ancak bugün

gelinen noktada yoksulluk olgusu, diğer sosyal olgular ve sosyal

gerçeklik için de geçerli olduğu gibi, tek bir disiplinin tekelinde

5

Page 172: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

olmamakla kalmayıp, disiplinlerin birbiri ile işbirliği içinde olmasını

gerektiren çok boyutlu bir olgudur.

Yoksulluktan bahsedildiğinde mutlak (absolute) ve göreli

(relative) kavramları karşımıza çıkmaktadır. Yoksulluğun yapılan

ilk tanımlarında, gelir ve fiziksel yeterlilik kavramları kullanılırken,

göreliliğe vurgu yapılmamış, yaşam tarzı ve kaynaklarına

değinilmemiştir (Townsend, 1979:32-33).

Maddi ve çoklu yoksunluk (mahrumiyet) olarak ele alınan

diğer bir tartışma alanı, yoksulluğun maddi olarak tanımlanıp

tanımlanamayacağıdır. Bazı sosyologlar (Haralombos ve Halborn,

1995:124-125) yoksulluğu sadece maddi yoksunlukla

(mahrumiyetle) sınırlandırırlarken, bazıları ise çoklu yoksunluğu

(mahrumiyeti) dile getirmektedirler. Çoklu mahrumiyeti ele alırken

eğitim başarısı, uygun olmayan çalışma ortamı ya da güce sahip

olmamanın yoksulluğun görünüşleri olabileceği ve bu durumların

hiçbirinin bireyin geliri ile doğrudan ilişkili olmadığı

belirtilmektedir.

Yoksulluk salt gelir azlığına indirgenemez. Townsend

(1979)’in ilk olarak dile getirdiği şekliyle yoksulluk çok yönlü

mahrumiyet\yoksunluk hali olarak kategorilize edilen ‘karma

yoksulluk’ olarak ele alınabilir (İnsel, 2001:67). Bu karma tanım

mutlak ve göreli yoksulluk boyutlarını içermektedir.

Görüldüğü gibi yoksulluğa yaklaşım tarzları yoksulluk

tanımlarını da etkilemektedir. Çok sayıda yoksulluk tanımı

yapılabilir. Ancak anlaşılmaktadır ki, mutlak ve göreli yoksulluk

6

Page 173: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

boyutlarını iç içe geçmiş, birlikte ele alan ya da alma çabası içinde

olan tanımlar son dönemlerde daha fazla dikkati çekmeye

başlamıştır.

Çalışmanın bu bakışını daha çok netleştirmek amacıyla,

‘mutlak yoksulluk’ ve ‘göreli yoksulluk’ kavramlarını daha detaylı

olarak, aralarındaki ilişki ve farklılıklarıyla ele almak yararlı

olacaktır.

Mutlak Yoksulluk (Absolute Poverty)

Mutlak yoksulluk, kişinin uzun dönemli olarak fiziksel

varlığını sürdürememesine gönderme yapar. Diğer bir deyişle

yoksulluk içinde yaşayan insanların, insan yaşamı için gerekli

temel ihtiyaçlara sahip olmadıkları üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Bireyleri yoksulluk içinde olan bütün toplumlara uygulanabilecek

minimum standartlar bulunmaktadır. Mutlak yoksulluğun ölçümü

genellikle geçim (subsistence) temel alınarak yapılmaktadır. Bu

temel ihtiyaçlar şu şekilde belirlenmiştir (Haralombos ve Halborn,

1995:124-125):

a)Beslenme (nutrition), kalori ve protein ihtiyacı gibi faktörler

ölçülür.

b)Barınma (shelter), konut kalitesi ve korunma derecesiyle

ölçülür.

c)Sağlık, bebek ölüm oranı ve mevcut tıbbi imkânların

kalitesiyle ölçülür.

7

Page 174: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Mutlak yoksulluğun tanımlanmasında farklılıklar olmakla

birlikte, fiziksel varlılığın sürdürülmesi için bireysel temel

gereklilikler, geçimlik ihtiyaçlar vurgusu ortak ve baskın

görünmektedir. Yoksulluk sosyal bağlamdan ve normlardan kopuk

olarak tanımlanmakta ve bu nedenden dolayı da eleştirilere maruz

kalmaktadır (Gordon ve Spicker, 1999:7).

Mutlak yoksulluk kavramını kullananlar arasında Le Play,

Booth ve Rowntree (Room,1990:38)’yi saymak mümkündür ve

onlara göre mutlak yoksulluk, hanehalkı veya bireyin yaşamını

fiziken devam ettirebilmek amacıyla ihtiyaç duyduğu asgari tüketim

seviyesidir. Bu seviyeyi belirleyen unsur ise, birey ya da

hanehalkının gelir bütçesidir. Bu bütçelemede aile büyüklüğü ile en

düşük seviyede tüketilecek mal ve hizmet ihtiyaçları; bu ihtiyaçları

giderecek olan harcama miktarının belirleyicisi olan mal ve

hizmetlerin fiyatları olmak üzere iki temel unsur vardır.

Rowntree (1902)’nin ilk çalışmalarında yoksulluk, temel

gereksinimlerin karşılanması gibi sabit bir temele dayanılarak

hesaplanmıştır. Araştırmacı, beslenme, giyim, sağlık ve barınma

tablolarından yararlanarak yaşamın sürdürülmesini sağlayacak

asgari ihtiyaçların nesnel ölçüsünü bulmaya çalışmıştır. Ancak bu

ölçütler, esnek olmadıkları ve bilimsel standart yanılsamasının

ardına sığınarak, toplum için zorunlu olan şeylere katıldıkları için

eleştirilmiştir. Bu bağlamda Rowntree, göreli yoksulluğu ihmal

etmiştir. Buna rağmen vardığı sonuçlar, yoksulluğun ana

belirleyicilerinin kişisel acizliklerden çok (hastalık, kaza, ailenin

büyüklüğü ve ekonomik gerileme dönemlerindeki işsizlik gibi)

toplumsal koşullar olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

8

Page 175: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Rowntree çalışmaları sonucunda ‘yoksulluk döngüsü’ (cycle of

poverty)nü tespit etmiştir. Kişi medeni durumuna, hane yapısına ve

yaşına bağlı olarak yaşam döngüsünün birkaç noktasında

yoksulluğa batıp çıkabilir demektedir (Turner,1997:68-69).

Tüm toplumlarda tüm insanlar için minimum temel

ihtiyaçlar olduğu sayıltısında temellenen mutlak yoksulluk kavramı

çok boyutlu olarak eleştirilmiştir. Peter Townsend (1979) “bir

toplumdaki iş ve boş zaman değerlendirme talepleri ve çeşitleri

hesaba katılmaksızın beslenme ihtiyaçlarının tanımlanması çok güç

olacaktır” demektedir. Kısacası her toplumda ihtiyaçlar kendine

özgü olarak farklılıklar gösterecektir. Hatta aynı toplum içerisinde

de bu ihtiyaçlar farklılık gösterebilir (Haralombos ve Halborn,

1995:126).

Bu eleştirilere rağmen son zamanlarda mutlak yoksulluk

yaklaşımı yeniden değerlendirilmeye başlanmıştır. Amartya Sen

(1983) mutlaklığın yoksulluk düşüncesinin içinde, özünde

olduğunu belirtirken, yoksulluğun açık bir resmini çizmeye

yardımcı olduğunu dile getirmektedir. Peter Townsend (1985) de

mutlaklığın toplumda zaten göreli olduğunu ileri sürer. Şöyle ki,

beslenme ihtiyacının insanın farklı kültür ve farklı tarih

noktalarında yaptığı işteki rollerine bağlı olduğunu; hastalıklarla

baş edebilmenin, sağlıktaki teknoloji düzeylerine bağlı olduğunu

belirtmektedir. Barınma düşüncesinin ise tamamen göreliliğine

işaret eder. Barınma özel bir nosyon içerir, yemek pişirme, çalışma

ve oyun alanı gibi, hatta sıcaklık, rutubet, aile üyelerine özel

alanlar, uyuma ve yıkanma gibi farklı fonksiyonları içerebilir

(Gordon ve Spicker, 1999:7-8).

9

Page 176: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Ayrıca Birleşmiş Milletler (1985) Kopenhag Deklarasyonu’nda

mutlak yoksulluk kullanılmış ve şu şekilde tanımlanmıştır

(Gordon ve Spicker, 1999:7): “Mutlak yoksulluk, yiyecek, temiz

içme suyu, hıfsısıha imkânları, sağlık, barınma, eğitim ve

bilgilenmeyi içeren temel insan ihtiyaçlarından aşırı yoksunluk

olmakla karakterize edilen bir durumdur. Sadece gelire değil, aynı

zamanda sosyal servislerin kullanımına bağlıdır”. Bu yoksulluk

tanımına da ‘her şeyi kapsayan yoksulluk’ (overall poverty)

demişlerdir.

Mutlak yoksulluğun bu tür ele alınışlarının ilk zamanlarda

kullanıldığı katı şeklinden farklılıklar gösterdiği, ancak yoksulluk

ele alınırken bakılması gereken göstergeleri içermesi dolayısıyla da

desteklendiği görülmektedir.

Göreli Yoksulluk (Relative Poverty)

Mutlak yoksulluk, kişinin uzun dönemli, temel varlığını

sürdürememesine gönderme yaparken, göreli yoksulluk ise, kişinin

diğer kişi ya da grupla karşılaştırdığında, kendisini yoksul

hissetmesine vurgu yapmaktadır (Streeten, 1994:18; Soroka ve

Bryjak, 1995:193).

Göreli yoksulluk kavramını destekleyenler, mutlak yoksulluk

görüşünü desteklememe eğilimindedirler. Onlara göre yoksulluk

tanımı belli bir zamandaki, belli bir toplumun standartlarıyla

ilgilidir (Haralombos ve Halborn, 1995:124; Gordon ve Spicker,

1999:113).

10

Page 177: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Göreli tanımda, harcamasına göre geliri belli bir düzeyin

altında olan hanehalkı ele alınmaktadır. Diğer bir deyişle göreli

yoksulluk, yoksul hanehalkı ile o toplumda yaşayan ortalama bir

gelire sahip hanehalkının, kaynaklara sahip olma güçleri

arasındaki açığı ifade etmektedir (DPT, 1997).

Azgelişmiş ülkeler bağlamında bakıldığında mutlak

yoksulluk vurgusunun daha fazla yapıldığı görülse de,

yoksulluğun mutlak olmayıp göreli bir kavram olduğu görüşünün

de özellikle vurgulandığı görülmektedir (Şenses, 2001:91).

Townsend (1979:50-53) yoksulluğun göreliliğinin

açıklanmaya ihtiyacı olan bir kavram olduğunu belirtmektedir. Bu

yaklaşımın benimsenmesindeki referans çerçevesi bölgesel, ulusal

ya da uluslararası olabilir. Burada önemli olan soru, ekonomik

yapıların, geleneklerin ve kültürel sistemlerin ne kadar birbirinden

uzak olduğu; ayrıca toplumların ne kadar benzer aktivitelere,

geleneklere, ihtiyaçlara sahip olduğudur. Bu noktada önemli olan

diğer bir yön, bir toplum içinde de ihtiyaçların göreli olduğudur.

Böyle bir durumda ise, sosyal alt sistemlerin kuruluşunun da göreli

olduğu noktasına gelinir. Bu da yoksulluğun her toplum ve

topluluk için farklı tanımını gerektirmektedir. Fakat bu eğilim

bölgesel ve ulusal ekonomik, politik iletişim, refah ve diğer

sistemler içinde birçok topluluğun piyasa ilişkilerine önem

vermemektedir. Diğer bir yandan etnik grupların kendi özel

ihtiyaçları olabileceği gibi, kır ve kent topluluklarının da

ihtiyaçlarında farklılıklar olacağı ve bunların ihtiyaçlarının ulusal

ihtiyaçlarla belirlenip, sınırlanmasının yanlış sonuçlara varılmasına

neden olabileceği vurgulanmaktadır. Townsed’e göre göreli

11

Page 178: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

yoksulluk, temel ihtiyaçlarını mutlak olarak karşılayabilen, ancak

kişisel kaynaklarının yetersizliği yüzünden toplumun genel refah

düzeyinin altında kalan ve topluma sosyal açıdan katılmaları

engellenmiş olanları kapsamaktadır. Amerikan geleneğine karşıt,

Avrupa Topluluğu’nun Bakanlar Konseyi’nde yoksullukla savaş

programı başlatıldığı zaman ‘yoksul’ tanımında Townsend’in göreli

yoksulluk kavramı kullanılmıştır.

Room (1990:39-40)’a göre ‘yoksul’, üyesi olduğu topluluk

içinde yaşayabileceği minimum maddi, kültürel ve sosyal

kaynaklardan mahrum olan kişi, aile ve gruptur. Burada önemle

vurgulanan bir nokta, mutlak yoksulluğun ekonomik gelişimin

ilerleyişi içinde ele alındığı ve bu noktanın da göz ardı edilmemesi

gerçeğidir. Bu düşünce yoksulluğun göreli ve mutlak tanımlarını

birleştirme eğilimindedir.

Öznel Yoksulluk (Subjective Poverty)

Ayrı bir yaklaşım ve tanımlama olarak öznel yoksulluk da

mutlak ve göreli boyutu birleştirme çabası olarak değerlendirilebilir.

Yoksulluk düzeyinin ölçülmesi, katılımcıların kendi

değerlendirmelerine göre geçinebilmeleri için yeterli gördükleri gelir

düzeyi esasına göre belirlenen bir ‘öznel yoksulluk sınırı’na

dayanmaktadır. Öznel yoksulluk sınırı için görüşme esnasında

sorulacak temel iki soru vardır. Birincisi, elde ettikleri asgari

gelirdir. Katılımcılara geçinebilmek için gerekli en az mutlak gelirin

haftalık, aylık ya da yıllık düzeyi sorulmaktadır. İkincisi,

hanehalklarından şimdiki gelir düzeylerine ilişkin değerlendirmeleri

12

Page 179: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

de istenmekte ve gelirleriyle ne kadar rahatlıkla geçinebildikleri

ölçekle sorulmaktadır (çok rahat / rahat / bir miktar güçlükle /

güçlükle / büyük güçlükle). Bu soruya ‘bir miktar güçlükle’ yanıtını

veren hanehalkı esas alınarak, birinci soruya verdikleri yanıta

dayanarak ‘öznel yoksulluk sınırı’ belirlenmektedir. Bu şekilde

belirlenen yoksulluk sınırında bir tutarlılık sağlanamayabilir. Bunu

aşmak için örneklem seçiminde kriter uygulanabilir: Yeni yoksullar,

yoksulluk eşiğindekiler, kronik/yapısal yoksullar gibi. Burada

birleşik yoksulluk göstergelerine yani ekonomik olanların yanında

sosyal ve siyasal göstergelere de bakılmalıdır, denmektedir (Gordon

ve Spicker, 1999:131-132; Atkinson, 1998:23; Şenses, 2001:93-

94).

Öznel yoksulluk, mutlak ve göreli yoksulluk göstergelerini

birlikte ele alma çabası açısından olumlu olarak görülmesine

karşın; sosyolojik olarak ele alınacak bir yoksulluk analizinde,

makro ve mikro boyutları daha detaylı olarak ele alan ve kapsayan

bir yaklaşıma ihtiyaç olduğu ve bunun da çoklu yoksunluğun ele

alınışıyla gerçekleştirilebileceği düşünülebilir.

Çoklu Yoksunluk/Mahrumiyet (Multiple Deprivation)

Yoksulluk çalışmaları literatüründe yoksulluğu ele alıştaki ilk

sorunsal, mutlak yoksulluk yaklaşımının mı, yoksa göreli

yoksulluk yaklaşımının mı, seçildiğinin belirlenmesidir. Mutlak

yoksulluk kavramına ve sınırına göre, bir toplumda hiç kimse

yoksul olmayabilir (Şenses,2001:92). Burada yoksulların

görüşlerinin önemi yoktur. Yoksulların dışında yapılan

13

Page 180: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

değerlendirmelere dayanır. Ancak yoksulluğu bir eşitsizlik olgusu

olarak ele alan göreli yoksulluk kavramına göre, toplumda her

zaman yoksul olan bir kesim olacaktır. Yoksulların kendini nasıl

değerlendirdikleri öne çıkmaktadır.

Ancak sosyolojik olarak, sosyal gerçekliğin bu tür kesin

ayrımlaştırmalarla ve tanımlamalarla ele alınması pek mümkün

değildir. Bu olgular birbiri içine geçmiş bir bütünlük olarak

kendilerini sunmaktadırlar ve bu şekilde ele alınmaları daha

uygundur.

Pratik kullanımda mutlak ve göreli yoksulluk boyutlarını

birleştirme eğilimi oldukça artmıştır. Bu da yoksunluğun farklı

görünümlerini bir bütünlük içinde birleştirerek

gerçekleştirilmektedir. Alcock (1993:75)’un da belirttiği gibi,

yoksulluk, yoksunluğun çoklu görünüşleriyle deneyimlenir. Diğer

bir girişim de, bu yeni yoksulluk tanımı içinde yoksunluk ya da

yoksunlukların ölçümünü basitleştirmektir.

Bireyler ya da aileler belli dönemlerde yaşamın her alanında,

yoksunluğu değişik boyutlarıyla deneyimlemektedirler. Bu

çerçevede yoksulluk, tüm yaşam alanlarında yaşanılabilen karışık

bir ağ gibi oluşan çoklu yoksunluk olarak ifade edilmektedir

(Gordon ve Spicker, 1999:153-154).

Townsend’in 1979 yılında gerçekleştirdiği ve yoksulluğu tüm

boyutlarıyla sergilediği çalışması, bu yaklaşımın ilk

örneklerindendir. Townsend (1993:92), ‘çoklu yoksunluk’un

operasyonel bir tanımının özenle yapıldığı bir çalışma olarak,

14

Page 181: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Corrigan ve Kowarzik ile birlikte 1987 de Londra’da genç nüfustan

rasgele örneklem seçerek gerçekleştirdikleri çalışmayı örnek

vermektedir. Anket tekniği kullanılan bu çalışmada temel iki nokta

bulunmaktadır. İlki, yaşamın maddesel ve sosyal tüm durumlarını

sergileyen maddesel ve sosyal yoksunluk tanımı içerisinde

oluşturulmuş kriterler listesi; ikincisi, tanımın öznellikten daha çok

nesnel olması üstünedir. Yani göstergeler tutum ya da

inançlardansa, koşullar, ilişkiler ve davranışlardan seçilmelidir. Bu

tür bir ayrıma gidilmeksizin seçim yapılmalıdır. Bu durum bazen

görüşme tekniği bazen de gözlem yaparak ortaya çıkartılabilir.

Olguları açıklamak için bu tür ayrımlara gitmek işi kolaylaştırmaz,

çünkü gerçeklikte gri alanların da olduğu unutulmamalıdır.

Townsend (1979;1993:93) mutlak/maddesel yoksunluk

olarak beslenme, giyinme, barınma, fiziksel ve zihinsel sağlık, ev

gereçleri, çevre, yerleşim, ücretli ve ücretsiz çalışmayı; göreli/sosyal

yoksunluk olarak çalışma hakları, aile faaliyetleri, topluluk içinde

bütünleşme, sosyal kurumlardan faydalanma, eğlence ve eğitimi

almaktadır. Çoklu yoksunlukta ise, sayılan tüm bu göstergelerin

birlikte ve ilişki içersinde nesnel boyutlarını ele almaktadır.

Townsend çoklu yoksunluktan bahsederken, yoksul alanlara da

gönderme yapmaktadır. Yoksunluğun birçok görünümünün

sergilendiği bu alanlarda, düşük gelirlilerin, olumsuz koşullarda

çalışanların ve işsizlerin yaşadıklarını; bununla birlikte oturdukları

evlerin ve çevrenin olumsuz koşullarda olduğunu belirtmektedir.

Günümüz sosyolojisinde artık sosyal gerçekliği kesin ayrım

ve sınırların olmadığı birbiri içine geçmiş bir bütünlük olarak

göreme eğilimi arttığı görülmektedir. Yoksulluğun çoklu yoksunluk

15

Page 182: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

olarak ele alınması, bu eğilimi yansıtacak olan ve açılım sağlayacak

bir tanımlama olarak görülebilir. Bu çerçevede çoklu yoksunluğun

sergilenebilmesinde, makro ve mikro boyutu birleştirme çabası

içerisinde, girişilecek olan yoksulluğun sosyolojik analizinde,

özellikle yoksulların sesinden hareket etme çabasının da ön plana

çıktığı görülmektedir.

Yoksulluğun Ölçülmesi

Yoksulluğun ölçülmesi için geliştirilen teknikler genellikle

yoksulluğun mutlak ve göreli tanımlamalarının uzantıları olarak

görülebilir. Diğer bir deyişle yoksulluğa bakış açısı, kullanılan

yöntem ve teknikleri de doğal olarak bu iki tanımlama çerçevesinde

etkilemektedir.

Richardson ve Travers (1987)’a göre yoksulluk ölçümü

betimsel bir uğraştan ibarettir. En yaygın ve kabul gören ölçüm

‘yaşam için gerekli standartlar’ın tespit edilmesidir. Bu da

yoksulluk ölçümünün politik bir süreç olduğunun göstergesidir.

Yoksulluk ölçümlerinde yaygın kabul gören iki yaklaşım vardır.

Birincisi ‘gıda harcamalarına göre’, ikincisi ise ‘gıda dışı

harcamalara göre’dir. Sadece gıda harcamalarına bakıldığında,

tüketime dayalı bir yoksulluk sınırının başlıca iki unsuru içerdiği

söylenebilir:

a)Bireysel gıdanın asgari standardını satın almak için gerekli

harcama miktarı kadar gelir.

16

Page 183: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

b)Ülkeden ülkeye değişen ve toplumda bireyin günlük hayata

katılma maliyetini yansıtan bir başka miktarı ifade etmektedir.

Gıda dışı harcamalara bakıldığında ise, yoksulların cinsiyeti,

yaş grupları, yaşadıkları bölgeler, etnik karakterleri ve üretim-

tüketim mekanizmaları içinde nasıl bir yere sahip oldukları gibi

hususlarda bir ayrıma tabi tutulması yararlı olacaktır. Aynı

zamanda yoksulların demografik özelliklerinin, sosyal

göstergelerinin irdelenmesi de önemlidir. Okuryazarlık,

doğurganlık, çocuk ölümleri, kişi başına düşen gelir, eğitilmiş iş

gücüne dâhil olup olmama, sahip oldukları menkul kıymetler,

toprak miktarı, aile büyüklüğü gibi, unsurlar yoksulluğun yapısı

hakkında önemli ipuçları vermektedir. Yoksulluk olgusu kültürden

kültüre farklılık göstermektedir (World Bank, 1990:26-27).

Yoksulluğun ölçülmesinde doğrudan ve dolaylı olmak üzere

iki yol daha kullanılmaktadır. Doğrudan ölçüm sadece geçimlik

düzeyi ele alırken, dolaylı ölçümde görelilik boyut vardır. Yani

dolaylı ölçümde temel gereksinimleri elde etmedeki mevcut durum

sorgulanırken, dolaylı ölçümde ise bu temel gereksinimleri elde

etme potansiyeli sorgulanır (Richardson ve Travers, 1987 ve Gordon

ve Spicker, 1999:39-40). Ringen (1987) yoksulluğun ölçülmesinde

bu iki ölçümü de kullanma yoluna gidilebileceğini belirtmektedir.

Yoksulluk ölçüm yöntemlerinde dikkate alınması gereken iki temel

unsur vardır:

a)Yoksulluk sınırı tespiti,

b)Yoksul olanlar arasında yoksulluğun yoğunluk derecesi

(Kim ne kadar yoksuldur?).

17

Page 184: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Yoksulluk ölçüm yöntemleri arasında şunlar sıralanabilir:

a)Kafa Sayısı İndeksi (Head-Count Index): Yoksulluk sınırı

altında yer alan bireyler ya da hanehalkının genel nüfusa oranının

yüzde şeklinde ifade edilmesidir. Ancak bu ölçüm, yoksulları

destekleyen politikalar açısından tehlikeli görülebilmektedir

(Gordon ve Spicker, 1999:73).

b)Yoksulluk Açığı\Boşluğu İndeksi (Poverty-Gap Index): Gelir

ortalaması olarak da bilinmektedir. İkinci tip mutlak yoksulluk

ölçütü olan bu indeks, yoksulların yoksulluk sınırının ne kadar

gerisinde gelir elde etmekte olduklarını gösterir. Yoksulluk açığı,

yoksulların toplam gelir açığının toplam tüketimin bir yüzdesi

olarak ifade edilmesidir. Bu da yoksullar arasında yoksulluk

derecesini yansıtır (Dumanlı, 1996:21-38; Dansuk,1997:41).

c)Yoksullar Arasında Gelir Dağılımı: Mutlak yoksulluğu

ölçmekte kullanılan diğer bir ölçüt de yoksullar arasındaki gelir

dağılımıdır. Mutlak yoksulluk özellikle yoksulların gelirine

dayandırıldığından, genel nüfus yerine sadece yoksulların gelir

dağılımı ile ilgilenilmektedir. Ancak bu yöntemde kullanılan ölçüler

ne yoksulluk sınırı altındaki yoksulların sayısını ne de

yoksullaşmanın derecesini yansıtır (Dumanlı, 1996:21-38;

Dansuk,1997:41).

d)Gelir Aktarımı (Destekleme) Yöntemi: Yoksul

olmayanlardan (geliri toplumun ortalama gelirinden yüksek

olanlardan) yoksul olanlara (geliri toplumun ortalama gelirinden

düşük olanlara) aktarılabilecek toplam gelirin bir oranını ifade eder.

18

Page 185: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Bu aktarım sonucunda her iki grubun gelirleri toplumun ortalama

gelirinde eşitlenecektir denilmektedir(Dumanlı, 1996:21-38;

Dansuk,1997:41) .

e)Sen İndeksi: En bilinen mutlak yoksulluk ölçütlerinden

biridir. Sen İndeksi kendinden önceki ölçüm araçlarının

eksikliklerini gideren bir ölçüm aracı olmuştur. Yoksulların

sayılarını, yoksulluğun derecesini ve yoksullar arasındaki gelir

dağılımını yansıtmaktadır. Sen İndeksi üç aksiyomdan hareket eder

(Gordon ve Spicker, 1999:120):

-Odak aksiyomu:Yoksulluk ölçütü, sadece yoksulların

gelirine bağlı olma şartına bağlıdır.

-Tekdüzelik aksiyomu:Yoksulların gelirinde bir düşme

olduğunda, yoksulluk ölçüsünde bir yükselme olur. Diğer bir

deyişle, yoksulların şartlarında meydana gelen bir kötüleşme,

yoksulluk oranlarında yükselmelere neden olur.

-Destekleme Aksiyomu:Bu aksiyom gelir aktarımı ile ilgilidir.

Yoksulların gelirinde meydana gelen değişikliklere duyarlı olan

yoksulluk ölçütleri gerekmektedir. Aktarım aksiyomu böyle bir gelir

transferi durumunda yoksulluk ölçütünde bir artış olacağını

belirtmektedir

f)Foster-Greer-Thorbecke İndeksi: 1981’de Foster, Greer ve

Thorbecke yoksulluk indeksi geliştirmişlerdir. Bu parametrik bir

yoksulluk ölçüsüdür. Bu ölçüt, Sen İndeksinin üç aksiyomu ile

ilgili koşulları ve eşitsizlikteki, gelir yetersizliğindeki ve yoksulluk

sayılarındaki değişimlere hassas olan etkileri de içerir (Gordon ve

Spicker, 1999:64-67).

19

Page 186: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

g)Gini Katsayısı: Gelir eşitsizliği ölçümünde oldukça yaygın

olarak kullanılır ve sıklıkla yoksulluk çalışmalarında ölçümlerle

birleştirilir. Örneğin Sen İndeksi ve Lorenz eğrisinde kullanılır.

Bireyin geliri 0-1 arasında dağılım gösterir. Sıfır değerinde herkes

aynı gelire sahipken, Bir değerinde bir kişi tüm gelire sahiptir yani

bire yaklaştıkça gelir eşitsizliği artar (Gordon ve Spicker, 1999:71-

72).

ğ)İnsani Gelişim İndeksi: Sanayileşmiş, gelişmekte olan ve

azgelişmiş sınıflamalarına sahip ülkelerin insana yaptıkları yatırım

değerlendirilerek oluşturulan indekstir. İndeksin üç girdisi vardır:

Ortalama yaşam süresi (longevity), eğitim düzeyi ve kişi başına

satın alma gücü paritesi ile düzeltilmiş gerçek gayri safi yurtiçi

hâsıla (GSYİH)’dır (UNDP, 1990).

h)İnsani Yoksulluk İndeksi: 1997 Birleşmiş Milletler

kalkınma programının İnsani Gelişme Raporu’nda kullanılmıştır.

Sen’in kabiliyet kavramı üzerine çizilmiştir (Gordon ve Spicker,

1999:76).

ı)Alınması Gereken Asgari Kalori Miktarı Yaklaşımı: Bir

bireyin alması gereken günlük kalori miktarı belirlenir. Tüm nüfus

için önerilen kişi başına ortalama kalori alımının altında olan

hanehalkı, yoksul olarak adlandırılır.

i)Lorenz Eğrisi: Eşitsizlik ölçümlerinde önemli yer

tutmaktadır. Gelir eşitsizliği düzeyinin görsel bir sunumudur. Basit

bir grafik üzerinde bireysel gelir düzeyiyle toplam nüfusun gelir

20

Page 187: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

yüzdesi arasındaki ilişkiye bakılır ve bu Gini katsayısıyla ifade

edilmektedir (Alcock, 1993:109-114).

j)Bütçe Standartları (Budget Standart) Yaklaşımı: Bu

yaklaşım genel olarak toplumda bir birey ya da bir ailenin sahip

olması gerekenlerin değerinin ölçümünü temel almaktadır.

Yoksulluk üzerine ilk çalışma yapanlardan biri olan Rowntree’nin

kullandığı bütçe standartları yaklaşımı yoksulluğun mutlak tanımı

üzerinedir. Rowntree’nin daha sonraki çalışmalarında ve ayrıca

çağdaş sosyolojik çalışmalarda, bütçe standartları yoksulluğun

göreli tanımları üzerinedir (Haralombos ve Halborn, 1995:126).

k)Atkinson İndeksi: Eşitsizlik ölçülerinin farklı sıralamalar

gösterdiği durumlarda, dağılımlar arasında sıralama yapabilmek

için Atkinson’un geliştirdiği toplumsal refah düzeyini başlangıç

noktası alan bir gelir eşitsizliği ölçüsüdür (Dansuk,1997:41).

l)Leyden Yoksulluk Sınırı: İnsanların kişisel kararlarına

bırakılan bir yaklaşımdır. Sınır, bireylerin kendilerini yoksul

hissettikleri nokta olarak belirlenmektedir (Dansuk,1997:41).

Kısaca verilmeye çalışılan bu ölçüm yöntemlerinin haricinde

Temel Gereksinimler Yaklaşımı, Gıda Oranı Yöntemi, Ortalama

Gelirin Yarısı Yaklaşımı, Harcamaların Besin Gruplarına

Ayrıştırılması Yöntemi gibi farklı birçok ölçüm yöntemi

bulunmaktadır (Richardson ve Travers,1987; Gordon ve Spicker,

1999). Bu ölçüm yöntemlerinin çoğunlukla mutlak yoksulluğa

gönderme yaptıkları görülmektedir.

21

Page 188: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Richardson ve Travers (1987), mutlak yoksulluğun tek bir

ölçüte göre ölçülmeyip çeşitlendirilmesi gerektiğini belirtirken

bunları, gelir, servet, ev, sağlık, aile ilişki ağları ve istihdam

alanlarını içeren göstergeler olarak belirtmektedirler. Aynı zamanda

dolaylı ve doğrudan yoksulluk ölçüm yöntemlerinin bir arada

kullanılması gerektiğini de dile getirmektedirler.

Yoksulluk üzerine yapılan çalışmalarda, yoksulluğun mutlak

ya da göreli yoksulluk olarak ele alınmasına göre farklı ölçüm

yöntemlerinin kullanıldığı görülmektedir. Ancak bu yöntemlerin

ortak bir yönü olarak, mutlak yani maddi unsurların ele alındığı ve

ekonomik boyuttun ön plana çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

Yoksulluğun sosyolojik bağlamda ele alınışında, bu ölçüm

yöntemlerinin kullanılması zorunluluğu olmamakla beraber,

yoksulluğa bakış tarzına göre ve benimsenen yaklaşıma göre nitel

ve nicel olmak üzere farklı araştırma teknikleri kullanılabilir.

Yoksulluk Sınırı\Çizgisi

Yoksulluk sınırının bir kesim noktası bulunur ve bu nokta

bir toplumda yoksul olanlarla olmayanları birbirinden ayırır

(Richardson ve Travers, 1987). Bu kesim noktası keyfi olarak

belirlenir. Keyfiliğin kaynağı da bu noktanın yoksulluğun niceliğini

ve kompozisyonunu belirlemesidir.

Gordon ve Spicker (1999:105)’ın değindiği şekliyle, yoksulluk

sınırı ihtiyaçların gözlemlenmesi ya da teşhis edilmesi temelinde

tanımlanabilmektedir. Kesin ölçümlerden ziyade yoksulluk sınırları

22

Page 189: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

genellikle yoksulluğun göstergeleri olarak görülürler. Çünkü gelir

azlığı yoksulluğun tanımı için yeterli değildir. Bu hattın

oluşturulmasında bazı yazarlar sadece gıda harcamalarının dikkate

alınması gerektiğini ifade ederlerken, bazıları buna ilave olarak

sosyal yaşantının bir çeşit maliyeti olan ve o toplumdaki gelişmişlik

seviyesinin bir zorunluluğu sayılan unsurların da (eğitim vb.)

dikkate alınması gerektiğini ifade etmektedirler. Bu belirlemelere

rağmen ilk yaklaşım daha çok benimsenmektedir.

Yoksulluk sınırı ile ilgili yapılan çalışmalarda genelde izlenen

yol, kişinin yaşamını devam ettirebilmesi için gereken minimum

standart geçinme düzeyinin belirlenmesi yönündedir. Bu

standardın belirlenmesinde kişinin alması gereken günlük kalori

miktarı ve bunun için gerekli olan harcama miktarına

bakılmaktadır. Gelirin yanı sıra hanehalkının büyüklüğü de

yoksulluk sınırı belirlenmesinde önemli bir değişkendir. Bununla

beraber göz ardı edilmemesi gereken diğer değişkenler

hanehalkının sosyo-ekonomik durumu, yaşadığı konutla ilgili

harcamalar, sağlık hizmetlerinden yararlanış, hanehalkı

bireylerinin meslek ve çalışma koşullarıdır.

Mutlak yoksulluğun yoksulluk sınırı olarak kullanılmasının

eksikliği, bu oranın sadece gıdayı dikkate almasıyken; yararı,

toplumdaki gıda harcamalarına göre en düşük yaşam standardını

çıkarmasıdır. Öte yandan, göreli yoksulluğun yoksulluk sınırı

olarak kullanılmasının eksikliği, salt kişi başına ortalama geliri

esas alması, dolayısıyla kişinin yaşam standardı hakkında yeterli

bilgi vermemesiyken; yararı, gelir dağılımı eşitsizliğini en açık

şekilde vermesidir.

23

Page 190: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Dansuk (1997:37,41) yoksulluk sınırı olarak mutlak ve göreli

yoksulluk belirlemelerini kapsayan ve eksikliklerini tamamlayan

yoksulluk sınırı olarak, ‘tüketim harcamaları’nı ele almaktadır.

Yaptığı tanımda tüketim harcamalarına göre yoksulluk sınırı,

kişinin tüm giderleridir: gıda, giyim, ev eşyası, hane ve hanehalkı

ile ilgili bakım ve hizmetler, sağlık, kişisel bakım, ulaştırma,

haberleşme, kültür, eğitim, konut ve diğer harcamalar.

Yoksulluk sınırının hesaplanması için uygulanan farklı kriter

ve yöntemler vardır. Bu uygulamalar sırasında yoksulluk sınırı

hesabında genel olarak karşılaşılan sorunlar şöyle sıralanabilir

(Taher,1991; Ravallion ve Bidani,1994:74):

a)Temel İhtiyaçların Tanımlanması: Yoksullukla ilgili bir

profil elde edilmek istenildiğinde bunun nasıl ölçüldüğü, nüfusun

belli kesimlerinin bundan nasıl etkilendiğinin bilinmesi önemlidir.

Bir bölgede yoksul olarak nitelenen birey ya da hanehalkı, diğer bir

bölgede aynı şartlara sahip benzerleriyle farklılık göstermektedir.

Böyle bir durumda belirlenen yoksulluk sınırı gerçeği

yansıtmayacaktır. Toplumlar arasında yoksulluk açısından bir

karşılaştırma yapılması ve ülke profillerinin ortaya çıkartılması için

kullanılan iki türlü yaklaşımdan bahsedilebilir:

i)Temel İhtiyaçların Maliyeti (Cost of Basic Needs)

ii)Gıda Kalori Alımı (Food Energy Intake)

Temel ihtiyaçların maliyeti yaklaşımını ilk ortaya atan

Rowntree (1902)’dir. Bu yöntemde iki temel unsur bulunmaktadır:

İlki, temel ihtiyaçların tercihler dikkate alınmadan bir demet

halinde belirlenmesi; ikincisi ise, yoksulluktan kaçınmak için

gerekli olan asgari normatif ihtiyaçları sosyalleştirmektir. Yöntemin

24

Page 191: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

eksik yönleri ise, tüketici tercihlerine (consumer preferences) yer

vermemesi ve maliyetler dikkate alınırken tüketici bütçesi ile temel

ihtiyaçlar listesinde yer alan mal kapsamında değişiklik

yapılmasına imkân tanınmamaktadır.

b)En Düşük Kalori Alımı İhtiyacı: Bu yöntem yoksulluk

sınırının hesaplanmasında en sık kullanılan yöntemlerden biridir.

Kişinin günlük kalori gereksinimini karşılayabilmek için gerekli

tüketim harcaması miktarını veya bunu karşılayabilecek gelir

seviyesini esas alan bir yöntemdir. Bu yöntemin eksik yönü,

dengesiz beslenmeyi göz ardı etmesidir. Yöntem sadece tüketime

dayalı olarak yoksulluğu ölçmeyi amaçlamaktadır.

c)Kır-Kent Ayrımında Ortaya Çıkan Sorunlar: Yöntem

seçiminden sonra yoksulluk sınırının tespitinde ne tür bir ayrıma

gidileceği önem taşımaktadır. Metodolojik bir yanlışlığa düşmemek

için ölçüm yöntemlerinde kır-kent ayrımı yapılmalıdır (Işık ve

Pınarcıoğlu, 2002).

Diğer bir yoksulluk sınırı ölçümü daha önce ayrıntılarına

‘öznel yoksulluk’ tanımı içerisinde değindiğimiz öznel yoksulluk

sınırıdır (subjective poverty line). Bu sınırın belirlenmesinde

başvurulan kaynağı uzmanlar değil, toplumun kendisi belirler

(Gordon ve Spicker, 1999:131). Ampirik araştırmalar, öznel

yoksulluk sınırının birey ya da hanehalkının gerçek geliri ile

sistematik olarak arttığını göstermektedir.

Göreli bir hat olarak belirlendiğini belirttiğimiz yoksulluk

sınırı uygulamasından kaynaklanan sorunlar bulunmaktadır. Bazı

25

Page 192: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

çalışmalar (Bhagwat, 1988:544) ‘yoksulluk görünürdür’ anlayışını

benimseyerek yoksulluk sınırının belirlenmesinin gereksizliğini

vurgulamaktadırlar. Hiç bir ek araştırma ve ölçme çabasına gerek

kalmaksızın kimi toplum kesimlerinin salt yaşam konum ve

biçimlerini gözlemleyerek yoksul oldukları sonucuna varılabilir.

Örneğin, temel alt yapıdan, kamu hizmetlerinden ve yasal

dayanaktan yoksun kalmış ‘yoksul alanlar’da, ki bu alanlar

kentlerde en açık biçimiyle görülebilirler, yoksulluğun fazlasıyla

görünür olduğunu savunmaktadırlar. Diğer taraftan bu yoksul

kesimlerde yaşayan yoğun nüfusun, düşük ücret, olumsuz

koşullarda çalışma, ikinci el mal ve düşük kaliteli gıda ve giyim

eşyası satın alma, aldıkları sağlık ve eğitim hizmetlerinin miktarı ve

kalitesi, barınma sorunları gibi ‘görünür yaşam koşulları’, yoksul

insanların belirlenmesinde önemli ipuçları verebilmektedir (Gordon

ve Spicker, 1999:105; Mingione ve Morliccihias, 1993). Townsend

(1979) göreli yoksulluk üzerine yaptığı detaylı çalışmasında,

yoksunluğun birçok boyutunun bir arada yaşandığı alanlardan

bahsederken de, yoksulluk görünürdür anlayışının değindiği

göstergelere gönderme yapmaktadır.

Yoksulluğun görünür olduğu anlayışının, şu ana kadar ele

alınan yoksulluk sınırı belirleme ve ölçüm yöntemlerinin

kullanılmadığı sosyolojik çalışmalarda da kullanılmasının önemli

bir açılım sağlayacağı düşünülmektedir.

26

Page 193: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Yoksulluk Teorileri

Önceki dönemlere ilişkin farklı toplumlardaki yoksulluk

söylemleri ile günümüzdekiler karşılaştırıldığında, çok büyük

farklılıklar göstermeyen belirlemeler çerçevesinde açıklamalar

getirildiği anlaşılmaktadır. Bu açıklamalar çerçevesinde

yoksulluğun genel olarak üç ele alış biçimi olduğu

vurgulanmaktadır (Lautier, 1998:111-112): Bunlardan ilki,

kalkınma projeleri içerisinde Dünya Bankası’nın yoksulluğu

azaltma girişimleri; ikincisi, daha çok siyasi boyutta yoksulluğu

eşitsizlik sorununa kaydırarak gelir dağılımındaki eşitsizlik

vurgusu; üçüncüsü ise, sosyolojik ağırlıklı bir yorum, yoksulluğun

nedeninin yoksulların kendilerinde aranması gereken bir kimlik

sorunu olduğudur.

Sosyal bir problem olarak ele alınan yoksulluğun

nedenlerinin çok boyutlu ve birbirleriyle ilişkili olması nedeniyle

incelenmesinde de çok farklı yaklaşımlar benimsenebilmektedir. Bu

yoksulluğa nasıl bakıldığına göre değişmektedir. Bu bakış da

kendini, sosyal problemleri ele alışta ortaya konulan teori ve

yaklaşımlarda göstermektedir.

Gordon ve Spicker (1999:116)’in da belirttiği gibi teoriler,

genellikle pratikte yoksulluğun endüstrileşmiş ülkelerde düşük

yaşam standartları ve düşük gelire sahip bireyler ya da hanehalkı

üzerindeki etkileri açısından bilimsel olarak ele alınabileceği

üzerinde durmaktadırlar. Birey düşük gelirli ancak yaşam

standardı açısından ortalama bir seviyeye sahipse ya da bunun tam

tersi olduğu durumda yoksul sayılmaz görüşü hâkimdir. Düşük

27

Page 194: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

yaşam standardının yoksunluk indeksiyle ölçülebileceğini

belirtmektedirler.

Yoksulluğun incelenmesine yönelik bazı yaklaşımlar genel

başlıklar altında toparlanacak olursa:

a-Bireysel ve Kültürel Teorilerde Yoksulluk: 19.yy.da oldukça

popüler olmuştur. İlk yoksulluk teorileri oldukça basitti. Yoksulluk,

yoksulların kusuru olarak görülmekteydi. 19.yy.da Spencer

yoksulun oldukça yoğun kritiğini yapmıştır. Yoksulluk içinde

yaşayan ‘yoksul yoldaş’a sempati gösteren görüşleri reddetmiştir

(Haralombos ve Halborn, 1995:146).

b-Underclass (sınıf bile olamayanlar) ve Yoksulluk: Son

yıllarda kullanılan, tabakalaşmayla ilgili bir yaklaşımdır. İlk olarak

Amerikalı sosyolog Charles Murray tarafından kullanılan bir

kavramdır. Ayrıca kavramı Wilson (1987), Jencks ve Reterson

(1991), Kornblum (1991) kullanmışlardır (Townsend,1993:99). Sınıf

dışı’nın (Underclass) üyeleri sadece toplumun en yoksul üyeleri

değillerdir, aynı zamanda yaşam tarzları bir yoksulluk tipi

içermektedir. Daha çok gelişmiş toplumlarda dışlanmış ve marjinal

kalmış gruplar ele alınmaktadır (Kelso,1994).

c-Çatışmacı ve Fonksyonalist Teorilerde Yoksulluk:

Fonksyonalist ve çatışmacı teoriler aynı olgu üzerine oldukça farklı

iki yapısal açıklama önermektedirler (Soroka ve Bryjak, 1995:186-

187): Kingsley Davis ve Wilbert E. Moore (1945) gibi sosyologlar

tarafından önerilen eşitsizlik ve yoksulluğun fonksyonalist modeli

izlendiğinde, toplum içinde bireylerin sosyal rolleri üzerinde

28

Page 195: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

yoğunlaşıldığı görülmektedir. Şöyle ki, bazı hünerli insanlar

oldukça önemli roller, prestij, yüksek gelir ve arzu edilen

kaynaklara sahipken; bazı bireylerin üstlendikleri roller toplum

genelinde bilgi gerektirmeyen ve prestiji olmayan daha az ekonomik

geliri olan rollerdir (Restoranda bulaşıkçı gibi). Çatışmacı

teorisyenler için yoksulluk ve eşitsizlik çoğu toplumda diğer birçok

sosyal problem gibi güç yapısının sonuçlarıdır. Tüm toplumlarda,

güç kontrolüne sahip grup ya da kısımlar ekonomik, politik ve diğer

önemli tüm aktivite kaynaklarını kullanmaktadırlar.

Townsend (1979:61-65)’e göre, yoksulluk teorilerinin daha iyi

anlaşılması, farklı politikalarla ilişkilerin kurulmasını

gerektirmektedir. Yukarıda belirtilen teorilere ek olarak Townsend

daha ayrıntılı olarak şu teorilerden söz etmektedir:

a) Azınlık Grupları Teorisi: Yoksulluğun ilk ampirik

çalışmalarının orijinini oluşturur. Yoksul insan gruplarının

karakteristiklerini tanımlar. Rowntree’nin çalışması buna örnek

olarak verilebilir.

b) Yoksulluk Alt Kültürü ve Mahrumiyet Deviri: Bu teori

Meksika, Porto Rico ve New York’ta Oscar Lewis (1968)’in

çalışmalarıyla gelişmiştir. Özellikle de antropolojik ve sosyolojik

çalışmalar tarafından kullanılmaktadır. Lewis, toplumun en yoksul

kesiminin alt-toplum ya da alt-kültür olduğunu ileri sürer. Aile ve

birey düzleminde konuyu ele alırken ‘yaşam döngüsü’nü

irdelemektedir. Bu kültür, yoksulluğu yeniden üreten ve içinde

yaşadığı toplumsal formasyondan ayrı olarak düşünülebilecek

değer anlam ve pratiklere gönderme yapmaktadır. Yoksulluğu

29

Page 196: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

kadercilik, tembellik ve şiddet gibi patolojilerle ele almakta ve bu

durumdan yoksulların kendilerini sorumlu tutmaktadır. Diğer

taraftan yoksulluktan kurtulmak için geliştirilen kültürel savunma

mekanizmalarına da değinmektedir.

Townsend (1993:96-98)’in de belirttiği gibi, 20. yy.da

yoksulluğun doğası, derecesi ve nedenleri hakkında bireysel ve

yapısal perspektiflerin baskınlığı devam etmiştir. Bunların örnekleri

olarak ABD’de liberal ve neo-liberal yaklaşımlar verilebilir.

Yoksulluk bağlamında bütün gelişme teorilerinin ilk konusunun

‘karakter zayıflığı’ ya da kişisel kusur olduğu söylenebilir. Geçen

yüzyılda yoksullar ve genelde nüfus üzerine yapılan ampirik

çalışmalar (Bowley, Pemberton Reevers, Levellyn Smith, Ford,

Harriett Wilson ve diğerleri, ayrıca Booth ve Rowntree’nin

çalışmaları gibi) yersizleştirilerek ya da yoksulluğun çoklu nedenleri

içinde küçük bir faktör olarak sergilenmiştir. Fakat bu konunun

20.yy. boyunca farklı sürelerle, farklı toplumlarda yeni bir hız

kazandığı görülmüştür. Yoksulluk teorileri tarihi içinde ikinci

konuyu ise, ekonomik ve sosyal sistemin kayıplarının kişisel

karakteristiklerinin analizleri oluşturmaktadır.

Townsend (1979:62) çalışmasında yoksulluğu ya da kendi

deyişiyle çoklu yoksunluğu (mahrumiyet) oldukça geniş bir skalada

ele alan alternatif politika önerisi için üç ayrı genel prensibin

izlenebileceğini belirtmektedir. Şöyle ki: şarta bağlı refah; para için

minimum haklar; herkes için dağılan adalet. Ona göre bunların

hepsi o toplumun yapısını göstermektedir.

30

Page 197: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Yoksulluğun incelenmesinde Townsend (1993:101),

‘Alternatif Bir Yapısal Yaklaşım’ ortaya koymaktadır. Ona göre

alternatif bir yaklaşım küresel, kurumsal ve sınıf temelli olmalıdır.

Yine ona göre, eğer farklı ülkeler arasında yoksulluk çeşitliliği

açıklanabilirse, sadece oldukça kapsamlı olarak gelir eşitsizliği

açıklanmış olmaz. Çünkü ulusal kültür ya da yaşam tarzlarının

kuruluşunun gelişimi devam etmektedir. Burada yaşam tarzları ve

kültürel farklılıklara yapılan vurgu, o toplumun ya da topluluğun

yapısını anlamak için önemlidir.

Yoksulluğa makro ve mikro boyutta bakılabilir. Çünkü

toplumsal düzeyde her boyutta yoksulluğun nedenleri

görülebilmektedir. ABD’de makro düzeyde yapı ve dinamiklerin

yoksulluğun önemli nedeni olduğu belirtilmektedir. Ritzer (1986),

yoksulluğun mikro düzeyde etkileri olarak, sosyal psikoloji,

psikoloji ve yoksulluk psikolojisini ele alırken; sosyolojik düzlemde

yoksulluğun kapitalizmin temel yapısı içinde inşa edildiği

vurgusunu yapmaktadır.

Şu ana kadar ele alınan teoriler haricinde, değişimle birlikte

içinde yaşanılan durumun eleştirel bir bakışını sunan Eleştirel

Modern Teori, çağdaş sosyal yaşam içinde yeni doğan durumlara

cevap vermeye teşebbüs etmektedir. Cheal (1996:178-179)’e göre

eleştirel modern teori, insanların bugün nasıl yaşadıkları ve

çalıştıkları sorusundan hareketle, risklerin artarak yayıldığı

modern sosyal yaşamı betimlemektedir. Eleştirel modern teorinin

yoksulluğa bakışında önemli iki alan fırsatlar ve riskler alanıdır.

Hiç kimse yaşamı içerisinde karşılaştığı durum ve koşulların

tamamını kontrol edemez. ‘Risk toplumu’nda emek piyasası

31

Page 198: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

içerisinde yoksulluk problemi işsizlik tehlikesiyle

ilişkilendirilmektedir. Beck (1992) işsizlik ve yoksulluk risklerinin

mesleki becerilere bağlı olarak hiyerarşik bir şekilde dağıtıldığını

ileri sürmektedir.

Çok genel olarak ele alınan yoksulluk üzerine geliştirilen

teorilerin, sosyal gerçekliğe bakış tarzlarındaki farklılık

çerçevesinde yoksulluğu problematize ettikleri görülmektedir.

Sosyolojik bağlamda yoksulluğu ele alacak olan yaklaşım ya da

yaklaşımların, bütüncül bir bakış açısıyla makro ve mikro boyutları

ve bunlar arasındaki ilişkiyi gözden kaçırmayacak olan eleştirel bir

çerçevede olmasının, sosyal gerçekliği daha iyi açıklayacağı

düşünülmektedir.

Dünyada Yoksulluk Üzerine Yapılan Önceki Temel

Çalışmalar

19.yy. yoksulluk çalışmalarının arttığı bir yüzyıl olmuştur.

Bu kısımda kendinden sonra gelen birçok araştırmayı etkilemiş ve

hala etkilemekte olan, yoksullukla ilgili mutlak ve göreli boyutları

temel alan bazı çalışmalar ele alınmıştır.

Yoksullukla ilgili ilk çalışma 1886 yılında, çalışanlarının

yaşam koşullarını ve yoksulluk boyutunu araştırmak için Charles

Booth tarafından yaptırılmış ve sonuçlar 1902 yılında Rowntree

tarafından yayınlanmıştır. Çalışmada minimum temel gereksinimler

olarak gıda, giyim gibi harcamalar dikkate alınarak, bu

32

Page 199: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

harcamaların maliyeti yoksulluk sınırı olarak kabul edilmiştir.

Çalışma şu aşamalardan oluşmuştur:

a) Çalışanların konut, iş ve kazanç durumları hakkında

bilgiler elde edilmiş

b) Çalışanların aileleri ile görüşme yapılmış

c) Yoksul aileler birinci dereceden ve ikinci dereceden

yoksullar olarak iki sınıfa ayrılmıştır.

Birinci dereceden yoksullar, yaşamlarını devam ettirebilmek

için minimum temel gereksinimlerini karşılayacak kadar

kazanamayanlar; ikinci dereceden yoksullar ise, temel

gereksinimleri yanında yararlı ya da yararsız başka harcamalar

yapabilen hanehalkları olarak ayırt edilmişlerdir (Moser, 1979).

Rowntree, 1899’da York’ta aileler üzerine detaylı bilgiler

toplamıştır. Aileler fiziksel varlıklarını da sürdürebilecekleri tüm

kazançlarıyla tanımlanmıştır. Rowntree’nin yine York’ta 1936 ve

1950’de yoksulluk üzerine yaptığı diğer çalışmalarda ölçüm çizgisi

olarak, geçim standardı ya da temel sosyal güvenlik oranları ve

birçok ülkenin minimum düzeydeki kazançları kullanılmıştır.

Rowntree çalışmalarıyla sonraki birçok çalışmayı etkilemiştir.

Avrupa Topluluğu ülkelerindeki çalışmalarda yoksulluğun

mutlak tanımları kullanılmıştır. Örneğin Hansen (1986), Dones’ler

arasındaki yoksulluk çalışmasında sadece fiziksel ihtiyaçlara yer

verirken sosyal ihtiyaçları ihmal etmiştir (Room,1990:38-40).

Mutlak geleneğe genel olarak bakıldığında yukarıdaki

açıklamadan da anlaşıldığı gibi, ilk olarak Booth ve Rowntree

33

Page 200: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

(çalışmaları hakkında daha detaylı bilgi ‘Mutlak Yoksulluk’ başlığı

altında verilmiştir) gelmektedir. Çalışmalarında yaşamın fiziksel

gereklilikleri içinde birey, aile ya da hanehalkının minimum gelirini

bulmaya teşebbüs etmişlerdir

Yoksulluk çalışmalarında önemli bir diğer isim Peter

Townsend’dir. Townsend (1979) Britanya’da çok sayıda oldukça

detaylı yoksulluk çalışması yapmıştır. Gündelik politikalar üzerinde

etkili olan araştırmalarında ‘göreli yoksunluk/mahrumiyet’ (relative

deprivation) terimiyle yoksulluğun tanımını yapmıştır. Bunu

yaparken de yoksulluğun tanımının belli bir toplumda belli bir

zamandaki standartların ilişkisiyle yapılması gerektiği noktasını

vurgulamaktadır Peter Townsend’in kelimeleriyle, “değişen bir

toplumun ihtiyaçları ve talepleriyle ilişkili” olan birçok yoksulluk

tanımı yapılmalıdır. Aynı zamanda yaşam tarzları terimi içinde

yoksulluk tartışmasının önemli olduğu ileri sürülmüştür.

Yoksulluğa bu çerçevede bakan Townsend (1979,1994)

yoksulluğun tanımını üç yolla yapmaktadır:

a)Devlet Standardı (The State’s Standard): Temel olarak resmi

istatistikler kullanılmaktadır.

b)Yoksulluğun Göreli Gelir Standardı: Hanehalkının yetişkin ve

çocuk sayısıyla, gelirin hanehalkı ortalamasının altına düşmesi

temel alınır.

c)Göreli Yoksunluk (Mahrumiyet): Townsend yoksulluğun

objektif olarak tanımlanabileceğini ve sadece göreli mahrumiyet

kavramı içinde uygulanabileceğini ileri sürer. Toplum insan

ihtiyaçlarını belirler. Göreli mahrumiyet kavramının gelişimi

içinde Townsend hanehalkı, bireyler ve yaşam tarzlarının

kullanılmasını dile getirmektedir.

34

Page 201: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Bu temel çalışmalar ışığında, ‘mutlak’ (absolute) ve ‘göreli’

(relative) tanımlarını temel alan birçok çalışma yapıldığı

görülmektedir.

Geleneksel liberalizm yaklaşımı içinde çığır açıcı bir özelliğe

sahip olan A.Simith’in ‘Milletlerin Zenginliği’ kitabı, ülke

zenginleşirken yoksulluğun artmasını önemli bir paradoks olarak

ele almıştır (Şenses,2001:33-36). Azgelişmiş ülkelerde yoksulluk

konusunun ele alınışı, Gelişme iktisadı ve IMF ile birlikte 1944

yılında Bretton Woods’da kurulan ve Dünya Bankası’nın bakış

açısındaki değişikliklere bağlanabilir.

Gelişmiş ve azgelişmiş ülkelerde yoksulluğa bakışın ve

yoksulluğun ele alınışının farklılıklar göstermesine karşın;

yoksulluk üzerine yapılan son dönem çalışmalarında, göreli ve

mutlak yoksulluk boyutlarını birlikte ele alma çabasının ve

yoksulların sesinin dikkate alınması eğiliminin arttığı

gözlenmektedir (World Bank, 2000).

Azgelişmişlik Çerçevesinde Türkiye’de 1980 Sonrası

Ekonomik Politikalar ve Yapılan Yoksulluk Çalışmaları

Son yıllarda sosyolojik araştırmalarda yapısal analizler yerine

mikro ölçekli analizler görülmekte ve bu bağlamda gelişme

yazınının sonunun geldiği belirtilmektedir. Bu düşünce iki temele

dayanır: Birincisi 1980’li yıllardan itibaren küreselleşme

tartışmalarının ağırlık kazanması sonucunda, gelişmiş azgelişmiş

ülke ayrımına dayalı analizlerin önemini yitirdiği anlayışı; ikincisi,

35

Page 202: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

makro ölçekli tartışma alanları yerine, mikro ölçekli tartışma

alanlarının yaygınlaşmasıdır (Erbaş, 1999:9).

Bu iddialar karşısında, her toplumun kendi iç dinamikleri ve

gelişme sürecinin farklılıklar gösterdiği noktasının göz ardı edildiği

sonucuna varılabilir. Gelişme sürecinin azgelişmiş ülkelerde,

gelişmiş ülkeler benzeri bir şekilde gerçekleşeceği anlayışının

geçerli olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Sorun bu sürece

nasıl bakıldığıdır. Azgelişmiş ülkelerin gelişme sorununa yine

azgelişmiş toplumlar açısından bakmak gerekir ki, bu toplumların

da kendi içlerinde farklılıklar gösterdiği ve göstereceği açıktır. Bu

bağlamda kapitalist geçiş ve azgelişmişliği irdeleyen ‘Bağımlılık

Okulu’ yaklaşımının önemi ortaya çıkmaktadır.

Bağımlılık teorileri reformist yaklaşımları savunmasına

karşın, bağımlılığın belirlediği mekanizmaları sorgulamayan bu

paradigmalara karşı tepki olarak Latin Amerika ve Asya ülkelerinde

gelişmiştir. Teorik ve siyasal açıdan köktenci bir tavır

sergilememektedir ve sosyoloji içinde etkin olmuştur (Guichaoua,

1998:55-56). Bağımlılık okulu toplumsal formasyonları bütünsel ve

aynı zamanda eşitsiz toplumsal yapılar olarak ele almaktadır.

Azgelişmişliğin doğası ve özellikleri, çevre toplumların kapitalist

dünya ekonomisinin mekanizmalarıyla ezilip, durumlarının

korunduğu bir süreç olarak ele alınmaktadır (Ecevit,1999:48).

Hiç bir gelişme stratejisi, eşitsizliği temel alan bir bakış

açısına sahip olduğunu açıkça dile getirmemektedir. Bununla

beraber sosyal ya da bölgesel eşitsizliği örtük olarak gelişmenin bir

bedeli olarak kabul etmişlerdir (Hettne, 1988:167). Ulusal gelirde

36

Page 203: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

büyük artışa rağmen gelir bölüşümünün oldukça eşitsiz olduğunu

gösteren son dönem çalışmalarda, gelişmenin toplumsal gruplar

arasında oldukça eşitsiz dağıldığının görülmesi sonucunda, gelişme

kavramına eşitlikçi bir boyut katma gereği duyulmuştur. Eşitlik

ilkesinin ön plana çıkması, geleneksel gelişme yazınında ifade

edildiği şekliyle, “her şeyin birlikte gittiği”, diğer bir deyişle gelişme

ile birlikte yoksulluğun ortadan kalkacağı ve gelir dağılımının

görece eşit olacağı vurgusunun geçersizliği ortaya çıkmıştır

(Ingham, 1993:181). Bunun en önemli kaynaklarından birisi

küresel ekonomik sistemin niteliğidir.

Küresel ekonomik sistemin niteliğini iki çelişik güç

belirlemektedir (Chossudousky, 1999:17-18): Birincisi, küresel

ucuz emek ekonomisinin yerleşiklik kazanması; ikincisi de, yeni

tüketici ‘pazar’ arayışlarıdır. Uluslararası sanayi ve ticaret

şirketlerinin kendi pazarlarını genişletmesi, gelişmekte olan

ülkelerin iç üretim zeminlerinin tahrip edilmesi, yerli üretime sekte

vurulması anlamına gelmektedir. Bu yükselen piyasalar küçük ve

orta ölçekli girişimleri iflasa sürükler ya da küresel bir dağıtma için

üretime zorlar. Devlet girişimleri özelleştirilir ya da kapatılır

bağımsız tarım üreticileri yoksullaştırılır.

Diğer taraftan Chossudousky (1999:37-44,78-79),

1980’lerin başından bu yana IMF ve Dünya Bankası tarafından (dış

borçların yeniden görüşülmesinin bir koşulu olarak) gelişmekte

olan ülkelere dayatılan ‘makro-ekonomik istikrar’ ve ‘yapısal uyum’

programlarının milyonlarca insanın yoksullaşmasına yol açtığına

değinmektedir. Bu yoksullaşan kitlelerin toplumsal umarsızlık ve

umutsuzluğu da artmaktadır. Toplumlararası gelir eşitsizlikleri,

37

Page 204: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

toplumların içindeki toplumsal gelir grupları arasındaki büyük gelir

eşitsizliklerinin üzerine binmektedir. Bu süreçlerin önemli bir

başka yönü ise uluslararası kuruluşların önderliğinde 1980’lerin

sonlarından bu yana ‘yoksulluğun hafifletilmesi’ girişimlerinin öne

çıkmasıdır. Ancak bu çaba Dünya Bankası’nın kredi

anlaşmalarının bir ‘kredi alma koşulu’ haline gelmiştir.

Oluşturulan ‘Acil Yardım Fonu’ bir ‘toplumsal mühendislik’

anlayışını, diğer bir deyişle ‘yoksulluk yönetimi’ ve toplumsal

huzursuzluğun kredi vericiler tarafından maliyetlerinin azaltılması

politikası çerçevesini gerektirmiştir.

Bu tartışmalar ışığında özellikle azgelişmiş ülkelerde

gelişmenin sadece ekonomik büyümeyi hızlandırmak olmadığı,

küresel ekonomik sistem içerisinde gelişmenin ürünlerinin daha

eşit bir biçimde bölüştürülmesini de içermesi gerektiği ortaya

çıkmıştır. Ercan (1996:224-225), buna bağlı olarak yapılacak

‘gelirin yeniden bölüşümü politikalarıyla’ gelişme ile eşitsiz gelir

dağılımının birbirini dışlamayan değişkenler olarak ele

alınabildiğini, savunmaktadır. Ancak belirtmek gerekir ki, tüm bu

gelişmelere, yani gelişme ile gelirin eşitsiz dağılımı ya da

yoksulluğun giderilmesi yönündeki vurgulara rağmen, azgelişmiş

ülkelerde yaşanan deneyimler, her geçen gün gelir dağılımının daha

da bozulduğu, işsizliğin arttığı, eğitim ve sağlık koşullarının

kötüleştiği, küreselleşme ile neo-liberal politikaların sosyal ilişkileri

metalaştırdığı ölçüde, gelir eşitsizliğinin daha çok kötüleşmesine

neden olmuştur. Bu çerçevede yaşanan eşitsizliği yani yoksulluğu

en aza indirmek için yeni gelişme stratejileri geliştirilmeye

başlanmıştır. Bunlar ‘Temel İhtiyaçlar Yaklaşımı’ (Basic Needs

Approach) ve ‘Kendi Kaynaklarına Bağlı Gelişme ya da Kendine

38

Page 205: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Güvene Dayanan Gelişme’ (Self Reliant Development) modelleridir

(Dube, 1988:42-55).

Diğer yandan toplumsal açıdan bakıldığında Gorz (2001:102-

103), genelde toplumda beklenen ve olması için çaba sarf edilen iki

duygudan bahseder. Bunlardan birincisi, yeterli ve düzenli bir

gelire duyulan zaruri ihtiyaçtır. İkincisi ise, çalışma, kendini

‘öteki’lerle kıyaslama ve onlar tarafından beğenilmedir. Bunun

kapitalist süreçlerin bir getirisi olduğunu söylemek yanlış

olmayacaktır. Kapitalizm iki şeyi sistemli bir şekilde birbirine

bağlamakta, karıştırmakta ve sermayenin iktidarını, ideolojik

gücünü bu karışıklık üzerine kurmaktadır. Bunlardan biri, bir işe

sürekli ve düzenli sahip olmak yani ‘çalışma’; diğeri ise yeterli ve

düzenli bir gelir hakkıdır. Toplumsal üretim, diğer bir deyişle

zorunlu ve gereksiz olanların toplumsal üretimi, gitgide daha az

‘çalışma’ talep ettiğinden ve gitgide daha az ücret dağıttığından,

ücretli bir iş aracılığıyla kendine yeterli ve düzenli bir gelir

sağlamak daha da zorlaşmaktadır. Bu duruma sermayenin

deyişiyle ‘iş yetersizliği’ denilmektedir. Bu şekilde de gerçek

durumun üstü örtülmektedir. Aslında yetersiz olan, sermayenin

üretim için daha az sayıda işçi çalıştırması ve zenginliklerin

dağılımıdır. Burada önemli olan, iş yaratmak değil, toplumsal

olarak üretilen tüm iş ve tüm zenginliklerin dağıtımını, yani

bölüşümü gerçekleştirmektir.

Bu genel değerlendirmeler çerçevesinde bugün yoksulluğun

ele alınmasında önemli yer tutan, Türkiye’de 1980 sonrası

politikaların ışığında gelir dağılımı ve bölüşüm ilişkilerine genel

hatlarıyla değinmek yararlı olacaktır.

39

Page 206: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Türkiye açısından bakıldığında 1980 sonrası, geliştirilen

politikalarla birlikte, gelir dağılımı ve bölüşüm ilişkileri açısından

önemli dönüşümlerin yaşandığı bir dönemin başlangıcıdır. Ocak

1980’de uygulamaya konulan politikalarla Türkiye ekonomisinin

tarihinde başlayan bu dönemde en önemli problemler olarak,

çalışan kesim açısından bakıldığında, ekonomik durgunluğun

getirdiği işsizlik ve gelir dağılımında emek geliri aleyhinde

gerçekleştirilen eşitsizlikler sayılabilir (Pamuk, 1987:158). Buna

yoksulluk bağlamında bakıldığında, bölüşüm ilişkileri ve gelir

dağılımındaki eşitsizliklere yapılan vurgu ön plana çıkmaktadır.

Bölüşüm alanındaki bu dönüşümü, 1958 ve 1970

uygulamalarında olduğu gibi, yalnızca kısa vadeli bir istikrar

programının, bir kemer sıkma operasyonunun sonucu olarak

görmenin hatalı olacağını iddia eden Pamuk (1987:176), 1980-86

yılları arasındaki politika ve önlemler incelendiğinde, bunları

uygulamaya koyan siyasal iktidarların, gelir dağılımında çalışan

sınıflar aleyhine ve sermaye gelirleri lehine uzun vadeli bir kaymayı

hedeflediklerinin görüldüğünü, belirtmektedir.

Boratav (1997:161-162)’ın da değindiği gibi, 1977-1980

yıllarını kapsayan kriz, 1980 yılında 24 Ocak şok tedavisi ve 12

Eylül askeri darbesi ile son bulmuştur. 1981 yılında ekonomi yeni

bir düzene girmiştir. Bu yeni düzenleme 1960’lı yıllarla başlayıp

1976’da son bulan ve ‘içe dönük, dışa bağımlı’ olarak ifade edilen

gelişim biçiminden köklü olarak ayrıdır. 1981-1994 yılları arasında

önemli bir nokta 1989 yılıdır. Bu yılda geleneksel popülizme

sürüklenme ve dış dünya ile sermaye hareketlerinin serbestleşmesi

ve kambiyo kontrollerinin kaldırılması dönüm noktaları olarak

40

Page 207: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

görülebilir. 1989-1993 yıllarına damgasını vuran bu noktalar, daha

sonra ekonominin 1994 krizine sürüklenmesine neden olmuştur.

1980-1989 yılları arasındaki ekonomik dönüşüm

dönemlerinde devlet, ulusal ekonominin birikim ve bölüşüm

süreçlerinde ağırlığını sürdürmüştür. Önemli olan 1989 dönüşümü

ise, devletin ulusal ekonomideki birikim ve bölüşüm süreçlerini

artık dolaylı yoldan, finansal araçlar ve uluslararası faiz aracılığıyla

etkilediği yeni bir dönemi göstermektedir. 1990’lardan itibaren

Türkiye ekonomisi ‘istikrarsızlık-kriz-büyüme-istikrarsızlık’

döngüsü içinde kalmıştır (Yeldan, 2001:9,55). Gerçekleştirilen 2000

yılı istikrar programı ve bu programın 2001 yılında yaşadığı

çıkmazlar sonucunda yaşanan kriz, belirtilen süreçlerin bir

göstergesi gibidir.

Sönmez (2001:23-24) 2000 yılında memur maaşlarında,

asgari ücret ve emekli maaşlarında reel olarak %11,5-15 oranları

arasında gerileme olduğunu belirtmektedir. Beklentilerin sonuç

bulmadığı 2000 yılı istikrar programı sonrasında bölüşümde asıl

büyük dengesizlik 2001 Şubat krizi sonrası yaşanmıştır. 22 Şubat

devalüasyonu ile ilk olarak %40, sonraki haftalarda aynı oranda bir

kez daha değer kaybeden TL, bütün ekonomik dengeleri altüst

etmiş ve dar gelirli kesimin de reel gelirini çok büyük boyutlarda

bozmuştur. Bununla birlikte yoğun personel çıkarımları olmuş ve

işsizlik olağan üstü boyutlara taşımıştır. Bu durumun tersine para

ve sermaye sahipleri, özellikle de devalüasyon öncesi birikimlerini

döviz olarak tutanlar bir gecede olağanüstü kazançlar elde

etmişlerdir. Ortaya çıkan bu tablo gelir dağılımdaki eşitsizliğin çok

büyük oranlara ulaştığının hatta 2000 yılından daha kötü bir

41

Page 208: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

duruma geldiğinin göstergesidir. Bu gelir eşitsizliği arkasından

birçok ciddi sosyal ve siyasal sorunlara yol açmıştır.

1980 sonrası bölüşüm ilişkilerini 1980 öncesi ve sonrası

olarak ele almak yararlı olabilir. Boratav (1997:170),

“Bölüşüm ilişkilerine geçmeden önce 1980 öncesi

dönemin önemli bir özelliği olarak şu belirtilebilir: İktisat

politikalarında liberalleşme ilerledikçe, devlet eliyle rant ve

avanta yaratma mekanizmalarının da, neo-liberal

beklentilerin aksine, daralması; aksine çok yeni alanlarda ve

biçimlerde tekrar ve tekrar ortaya çıkmaktadır” demektedir.

1980 öncesinde ‘rant\avanta’ paylaşımının, esas olarak

nesnel ekonomik kurum tarafından belirlendiği ve bireysel

işadamları arasında göreli olarak tarafsız olan bir ortam ortadan

kalkmıştır. Bunun yerine siyasi iktidarla bireysel ilişkilerin

belirleyici olduğu bir paylaşım ortamı yerleşmiştir (Boratav,

1997:173).

Bununla beraber 1980’li yıllarda, işçi ve köylülerin göreli

olarak ekonomik durumlarında, milli gelirden aldıkları paylarda

köklü ve olumsuz değişimler meydana gelmiştir. Bu dönem içinde

sermaye kesiminin artı-değeri yeniden paylaşımında da önemli

değişmeler meydana gelmiştir. Burjuvazinin katmanları arasındaki

güç dengesi ve bölüşüm ilişkileri kökten değişmiştir. Kaynaklarını

farklı alanlara dağıtmış olan büyük holdingler, bu dönüşümlere

uyum sağlayabilmişlerdir. Buna karşın uzmanlaşmış küçük-orta

sanayici, ağırlaşan koşullarda gelişen yeni faaliyet alanları

42

Page 209: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

karşısında benzer dönüşümü sağlayamadığı için tasfiye olmuştur

(Boratav, 1997:181-185).

Aren (1980:60-61)’e göre, gelir dağılımındaki eşitsizliğin

azalması, ekonomik kaynakların daha büyük ölçüde sosyal refahın

sağlanmasına yönelmiş olduğunun göstergesidir. Bu da beslenme,

barınma, eğitim, sağlık gibi halkın temel ihtiyaçlarına öncelik

vermek anlamına gelir. Devlet Planlama Teşkilatı tarafından 1963,

1968 ve 1973 (En sonuncusu 1987 yılında yapılmıştır) yıllarında

yapılan gelir dağılımı araştırmalarında eşitsizliğin fazla olduğu

görülmüştür (1963’te Gini eşitsizlik katsayısı∗ 0.55 iken, 1987’de

0.43’e düşmüştür. Bu kısmi düzelme 1994 yılı Gelir Dağılımı

Araştırmasına göre tersine dönmüş ve Gini eşitsizlik katsayısı

0.49’a yükselmiştir). Gelir dağılımındaki eşitsizliğin temel iki

nedeni; sermaye farkı ve kabiliyet farkıdır. Buradaki kabiliyet farkı

büyük ölçüde eğitim farkına dayanmaktadır. Gelir dağılımındaki

eşitsizliği gidermek için bu iki farkı azaltmak ve ortadan kaldırmak

gerekir. Eşitsizliği kaldırmak için yapılan vergileme ile kesin sonuç

elde edilememektedir.

Celasun (1998:41) da, gelir dağılımındaki eşitsizliğin uzun

dönemde iyileştirilmesi ve yoksulluğun orta vadede önlenmesi için

en önemli ön koşul olarak, ülke ekonomisinin sürdürülebilir

kalkınma süreci içinde olması gerektiğini iddia etmektedir.

Bu çerçevede önemli olan boyut, 24 Ocak kararlarıyla birlikte

gelir dağılımındaki değişimin nasıl olduğu ve bunun ekonomik ve

∗ Gini eşitsizlik ölçüsü, 0-1 arasında değişen bir değerdir. Eğer tüm gelirleri bir kişi almışsa Gini=1, eşit olarak dağılmışsa Gini=0 olur (Erdoğan, 1996)

43

Page 210: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

sosyal yapı üzerine etkileridir. Kepenek (1987:93-99), “24 Ocak

yaklaşımı, hem üretimi arttırmayı hem de fiyat artışlarını

sınırlamayı, düşük ücretle sağlama esasına dayanır”, kısaca

ücretlerin alım gücünü, olabildiğince sınırlı tutmaya dayanır

demektedir. Ancak buna karşıt savlar kanıtlanabilir. Ücretleri

azaltarak maliyetleri düşürmek çok sınırlı ölçüde sağlanabilir.

İkinci olarak, düşük ücretlerin yatırımları uyaracağı önermesi ise,

yalnızca bir beklenti olmuştur. Diğer bir nokta, ücretlerin düşük

tutulması sonucu, fiyat artışlarını sınırlama olanağı da çoğu kez

olumlu sonuç vermemektedir. Düşük ücret politikasının, ekonomik

ve sosyal maliyeti vardır. İşgücü verimliliği azalabilir, ücret düzeyi

ile işgücü verimliliği arasında olumlu bir ilişki olduğu

kanıtlanmıştır. Aynı zamanda düşük ücretler, ülkenin nitelikli

işgücü kaybına neden olmuştur. Bu eleştiriler Boratav

(1987:225)’ın da belirttiği gibi, genel olarak iki kısımda

toparlanabilir: Birincisi, bu politikaların, uzun dönemli büyüme ve

sanayileşme öncelikli yapısal değişme üzerindeki olumsuz etkileri;

ikincisi, gelir dağılımını emek gelirleri aleyhine ve eşitsizlikleri

arttırıcı yönde değiştiren etkileridir. Bu ikinci kısım üzerinde

ilerleyecek olursak, birincinin aksine gelir dağılımına yönelik

eleştiriler somut ve ampirik kanıtlarla desteklenebilmektedir.

Bunlara 1980 sonrasına ait reel ücret ve maaşlar, işsizlik, iç

ticaret hadleri, sanayi ve hizmetler kesiminde işletmeler arası

dengesizlik gibi somut göstergeler kanıt olarak gösterilebilir.

1980’den 2000’e 20 yıllık sürede1989-1993 dönemi gibi görece

iyileşme dönemleri yaşanmış olsa da bölüşümdeki eşitsizlik

değişmemiş ve 2001 ile birlikte en yüksek eşitsiz bölüşüm

göstergelerine ulaşılmıştır (Sönmez, 2001:16).

44

Page 211: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Sonuçta tüm bu yaşananlar ve göstergeler toplumsal sorun

olarak karşımıza çıkmaktadır. Emeğinin karşılığını alamayan,

geçimini sağlayamayan bireylerin çokluğu, toplumsal yıkım

olabilecek kazanç yollarını yaygınlaştırabilir. Kısacası düşük ücret

uygulaması hem kısa hem de uzun dönemde olumsuz koşullar

altındaki toplumu, biraz daha yoksulluğa itecektir.

Her geçen gün biraz daha artarak sosyal bilimler alanını işgal

eden ve önemli bir sorun olarak ortaya çıkan, devlet, toplum ve

birey ilişkisi açısından bakıldığında devletin toplumu oluşturan

gruplara, sınıflara, bölgelere vb. eşit davranıp davranmadığıdır.

Özellikle 1980’li yıllardan sonra Türkiye örneğinde olduğu gibi,

azgelişmiş ülkelerde genellikle yapılan, yoksulları daha da

yoksullaştırıcı politikalar üretilmesi olmuştur.

Bu noktada, Türkiye’de ekonomik, sosyal ve siyasal alanda

önemli bir dönüm noktası olan ve kısaca dile getirilen politikalarına

değindiğimiz 1980 sonrası dönem ışığında, yoksulluk üzerine

yapılan temel çalışmaları değerlendirmek daha yararlı olacaktır.

Türkiye’de Yoksulluk Üzerine Yapılan Bazı Alan

Çalışmaları

Türkiye’de özellikle son yıllarda yoksulluk üzerine yapılan

çalışmaların sayısında artış olduğu gözlenmektedir. Konuya

akademik ilginin haricinde, sivil toplum kuruluşlarının da ilgisi

artmaktadır. Bu bağlamda, STK Diyaloğu Yoksulluğu Önleme

Stratejileri (1998) ve Deniz Feneri Derneği:Yoksulluk (2003)

45

Page 212: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

konusundaki yayınlar önemli örneklerdir. Yoksulluk üzerine

çalışmalar genellikle gelir dağılımı eşitsizliği ve geçim stratejileri

bağlamında ele alınmaktadır. Teorik düzlemde yoksulluk

tartışmalarının çoğunlukla, küreselleşme ve azgelişmişlik

çerçevesinde örüldüğü görülmektedir. Alan çalışmaları kır ve kent

çalışmaları olarak iki grupta ele alınabilir (Pınarcıoğlu ve Işık,2001;

Ecevit M. ve Ecevit Y.,2002; Demir,2002; Açıkalın,2003; Gül ve

Ergun,2003; Can, 2003; Sezgin,2003; Doğan, 2003 vd.). Burada

kent yoksulluğu üzerine yapılan bazı alan çalışmaları iki bölümde

ele alınmıştır: Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verileri temel alınarak

yapılan çalışmalar ve doğrudan alandan veri toplanarak yapılan

çalışmalar.

Yoksulluk konusunda 1980’lere kadar birkaç nicel çalışma

dışında hiçbir çalışma yoktur. İlk çalışmalardan biri Celasun

(1989)’un 1973, 1978 ve 1983 yılları için Türkiye’de yoksulluk

oranını tahmin ettiği araştırmasıdır. Sosyal bilim çalışmaları

yoksulluk konusuna 1990’lardan itibaren ilgi göstermeye

başlamışlardır. 2000 yılının Temmuz ve Ağustos aylarında

yoksulluk gündemi oldukça etkilemiştir. 1994 Devlet İstatistik

Enstitüsü’nün Gelir ve Tüketim Harcamaları Anketi’ne dayanılarak

ortaya konulan tartışma konusu ‘Öteki Türkiye’ olmuştur. Bu

anketin sonuçlarına göre özellikle kentsel alanda gelir

dağılımındaki eşitsizliği gösteren ‘Gini katsayısı’ ürkütücü

boyutlardadır (Işık ve Pınarcıoğlu, 2002:40-41). Türkiye’de

yoksulluk üzerine yapılan çalışmalarda en çok Devlet İstatistik

Enstitüsü’nün Gelir Dağılımı araştırmalarının verilerinin

kullanıldığı dikkat çekerken, son yıllarda yapılan özgün ve eleştirel

çalışmalar da dikkati çekmektedir.

46

Page 213: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Dağdemir (1992) “Türkiye Ekonomisinde Yapısal Değişim ve

Gelir Dağılımı” adlı çalışmasında, yoksulluk sorunu ve yoksulluğun

sosyo-ekonomik yapısına ilişkin değerlendirmelere yer vermiştir.

Türkiye’de planlı dönem boyunca yoksulluk sorununun

hafifletilmesinin istikrarlı ekonomik büyümeyle başladığını,

büyüme hızının gerilediği yıllarda ise, yoksulluğun daha da

şiddetlendiğini belirtmiştir. Bu nedenle de yoksulluğun

hafifletilmesi ve gelir dağılımının iyileştirilmesi için ekonominin

üretim gücünün ve gelir düzeyinin arttırılması vazgeçilmez bir

zorunluluktur sonucuna varmaktadır. Çalışmada sadece

demografik ve sosyo-ekonomik belirleyiciler üzerine yoğunlaşıldığı,

sosyo-politik bağlam, sosyal organizasyonlar, kurumsal kapasiteler,

ihtiyaç ve değerlere dikkat edilmediği görülmektedir.

Erdoğan (1996)’ın “Türkiye’de Bölge Ayrımında Yoksulluk

Sınırı” adlı çalışmasında bölge ayrımında Türkiye’de yoksulluk

sınırı ve yoksul oranları çeşitli yoksulluk sınırı bulma yöntemlerine

göre verilmektedir. Yoksulluk nedir? Kimler yoksuldur?

Yoksulluğun bir standardı var mıdır? Yoksulluk düzeyi

diyebileceğimiz bir sınır söz konusu mudur? sorularına yanıt

bulunmaya çalışılmıştır. Bu sorular çerçevesinde çalışmada asgari

alınması gereken kalori miktarı yaklaşımından yola çıkarak,

hanehalkının minimum gıda sepeti maliyetleri, kent, kır ve yedi

coğrafi bölge ayrımında elde edilmiştir. Elde edilen bu maliyetler,

hanehalkının gıda harcamaları ve toplam hanehalkı harcamaları ile

karşılaştırılmıştır. Sonuçta, Türkiye’de kır, kent ve yedi coğrafi

bölge ayrımında yoksul hanehalkı oranları elde edilmiştir.

Yoksulların yoksulluk sınırını geçebilmeleri için gelirlerinin yaklaşık

%30-%50 arasında artması gerekmektedir. Yoksulların kitle

47

Page 214: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

ortalama gelirine ulaşabilmeleri için ise, elde ettikleri kazançlarının

%120-%300 oranında artması gerekecektir. Kırsal yerleşim

yerlerinde yaşayanların daha fazla yoksulluk problemi ile

karşılaştıkları, bölge ayrımında ise Doğu ve Güneydoğu Anadolu

Bölgelerinin diğer bölgelere nazaran daha fazla yoksullukla karşı

karşıya oldukları ortaya konulmuştur.

Çalışmanın bölge ayrımı bazında ele alınmış olması önemli

olmakla birlikte eksiktir. Çünkü ihtiyaç ve değerler boyutu ihmal

edilmiştir. Bunun yanı sıra daha önceki çalışmaya yöneltilen

eleştiriler burada da geçerli olmuştur.

Dumanlı (1996) “Yoksulluk ve Türkiye’deki Boyutları” adlı

çalışmasında, Türkiye’de yoksulluğun boyutları çeşitli kesimler ve

yıllar itibari ile verilmektedir. Çalışmanın amacı ülkemizdeki

yoksulluk konusuna ışık tutmak olarak belirlenmiş ve bu

doğrultuda insanların yeterli ve dengeli beslenmesi için almaları

gereken asgari kalori miktarına göre oluşturulan beslenme kalıbı

kullanılmıştır.

Çalışmada sadece asgari alınması gereken kalori miktarının

temel alınmış olması, her ne kadar çeşitli kesimler ve yıllara göre

yapılmış olsa da, yoksulluğun sosyal ve psikolojik boyutunun ihmal

edilmiş olmasına neden olmuştur.

Dansuk (1997) “Türkiye’de yoksulluğun ölçülmesi ve sosyo-

ekonomik yapılarla ölçülmesi” adlı çalışmasında, Türkiye’de var

olan yoksulluğun boyutlarını ve sosyal göstergelerle ilişkisini

belirlemeye yönelik saptamalarda bulunmuştur. Tüketim

48

Page 215: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

harcamaları bazında oluşturulan yeni bir yaklaşım ile yoksulluğun

toplumsal tabanı irdelenmiştir. En düşük tüketim harcaması tutarı

yoksulluk sınırı kabul edilerek yoksulluk oranlarına erişilmiştir.

Çalışmada yoksulluk ile gelir dağılımı yapısı, bölgesel gelir

eşitsizlikleri, işgücü, cinsiyet, eğitim, bazı demografik unsurlar

arasındaki ilişki kurulmaya çalışılmıştır. Ayrıca gelir dağılımını

bozucu çeşitli makroekonomik politikalara değinilmiştir. Bu bakış

açısına bağlı olarak yoksul kitlenin eğitimsizler, düşük eğitimli

kişiler, kadınlar, sosyal güvenlik ağı dışında olanlar, tarım

kesiminde yaşayanlar ve kayıtsız işgücüne sahipler arasında yaygın

olduğu saptanmıştır.

Dansuk’un çalışmasının, daha önce yapılan çalışmaları

eleştirerek onların üzerine, onların eksik bıraktıkları sosyal boyutu

ele aldığı görülmektedir. Demografik faktörlerin sosyo-ekonomik

faktörlerle ilişkilendirilmesi ve tüketim bazında sosyal

değerlendirmeye tutulması, ayrıca bireylerin sosyal durumlarına

göre açıklamalar yapılması önemli bir yenilik getirmiştir. Ancak

eksik boyut olarak, göreli yoksulluk tanımı bazında tüketim

harcamaları tanımları içinde, bireylerin ya da grubun ihtiyaç ve

değerlerine yer verilmemiş olması belirtilebilir.

Dağdemir (1999)’in diğer bir çalışması olan “Türkiye

ekonomisinde yoksulluk sorunu ve yoksulluk analizi 1987-1994”,

Türkiye ekonomisinde makro-ekonomik daralmanın yaşandığı

1987-1994 döneminde yoksulluk sorununun nasıl etkilendiği

üzerinedir. Çalışmada yoksulluğun sadece sayısal değişimi değil,

aynı zamanda yoksulluk açığı ve yoksullar arası gelir eşitsizliği gibi

yoksulluk ölçütleri yardımıyla yoksulluğun yapısal değişiminin

49

Page 216: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

analizi yapılmıştır. Yoksulluk ölçütlerindeki değişim, yoksul

hanehalklarının gelirlerindeki göreli büyüme ve gelirin yeniden

dağılımı gibi iki temel faktörün etkisi ile açıklanmıştır. Buradan

hareketle, gelirin yeniden dağılımı ve büyümenin yoksulluk

ölçütlerindeki toplam değişime etkileri araştırılmıştır. Bunun için

Minimum Gıda Maliyeti ve Temel Gereksinimler Maliyeti

yöntemlerinin yoksulluk sınırları temel alınmıştır. Araştırmada

Türkiye’de yoksulluğun kentsel yerlerde olduğu gibi kırsal yerlerde

de arttığı, bununla beraber derinleştiği ve yoksullar arası gelir

eşitsizliğinin artarak sorunu daha da ağırlaştırdığı görülmüştür.

Türkiye’deki yoksulluğun artışı, ekonomik istikrarsızlıkların ortaya

çıkardığı makro-ekonomik gelişmelerin etkisiyle daha da dengesiz

hale gelen gelir dağılımı ile açıklanmaktadır.

Dağdemir’in çalışmasının daha önceki çalışmalarda eksik

bırakılan sosyo-politik bağlam çerçevesinde ele alındığı

görülmektedir. Ayrıca gelir dağılımındaki eşitsizliklerin, Türkiye için

önemli dönüm noktalarını içeren ekonomi politika değişim tarihleri

içinde alınarak değerlendirilmesi önemlidir.

TÜSİAD (2000)’ın Türkiye’de Gelir Dağılımı ve Yoksulluk adlı

taslak çalışmasında 1987-1994 Devlet İstatistik Enstitüsü’nün

verileri tekrar farklı teknikler kullanılarak analiz edilmiş ve bu

yıllarda göreli yoksulluk profili çıkarılmaya çalışılmıştır.

Araştırmanın farkı, bu güne kadar göz ardı edilen göreli yoksulluk

analizinin yapılmaya çalışılması olarak belirtilmiştir. Sonuçta

göreli yoksulluğa göre 1987’de bireylerin %15.5’i yoksulluk

çizgisinin altındayken, 1994’te yoksul birey oranı %14.5’e

düşmüştür. Yoksulluk açığı indeksi ise 4.6’dan 3.7’ye düşmüştür.

50

Page 217: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Ayrıca bu iki yıl arasında gelir dağılımının da eşit olduğu

gösterilmiştir. Daha sonra bu sonuçlar Avrupa Birliği ülkeleriyle

karşılaştırılmıştır.

Buraya kadar ele alınan araştırmaların veri kaynağı var olan

resmi istatistikler olmuştur. Bundan sonra ele alınan

araştırmaların ise, doğrudan alana gidilerek yapılan çalışmalar

olmasına özen gösterilmiştir. Bu da doğrudan araştırmaların

yaklaşım ve metodolojilerini etkilemiştir.

Dansuk (2000) yoksulluk çalışmalarında yeni bir yaklaşım

arayışı içerisinde, “Sözlü Tarih Sosyolojisi: Nar (Nevşehir) Köyü

Örneği” adlı çalışmasında modernleşmenin batıcı modeli dışında

‘biz’ den yola çıkarak kendimizi anlatmak çabası içine girmiştir.

Soyağaçlarından yola çıkarak köylünün yaşam öykülerini

derinlemesine görüşmelerle almış, yoksulluk kelimesini hiç

kullanmadan ve müdahale etmeden yoksullaşma sürecini bu

hikâyelerden çıkarmaya çalışmıştır.

Işık ve Pınarcıoğlu (2002) İstanbul Sultanbeyli’de yaptıkları

araştırmada yoksulluğu ele alırken kalıplaşmış katı bakış açıları ve

kavramsallaştırmaların günümüz toplumlarını açıklayamayacağı

vurgusunu yaparak, her şeyin geçirgen olduğunu ve akışkanlıkların

sosyolojini yapmaya çalıştıklarını belirttikleri oldukça detaylı bir

çalışma yürütmüşlerdir. Araştırma, kent yoksulluğunu ele alırken

ortaya koydukları ‘nöbetleşe yoksulluk’ kavramı çerçevesinde

gelişmektedir. ‘Nöbetleşe yoksulluk’, “kente önceden gelmiş

göçmen grupları ile kentte imtiyazlı durumda bulunan bazı

grupların, kente daha sonradan gelen kesimler ile diğer imtiyazsız

51

Page 218: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

gruplar üzerinde zenginleşmeleri, bir anlamda yoksulluklarını bu

gruplara devredebilmeleri sonucunu doğuran bir ilişkiler ağı”

olarak tanımlanmıştır.

Çukurçayır (2002), Konya’da kentsel yoksulluğu ele aldığı

çalışmasında, ele alınan mahallede yaşayanların geçim sıkıntılarını

belirlemeye ve ekonomik, kültürel, siyasal alana ilişkin ilgilerini

ortaya koymaya çalışmıştır.

ODTÜ (2002) tarafından gerçekleştirilmiş olan yoksulluk

çalışması dört bin kişiyi kapsayan oldukça geniş bir araştırmadır.

Araştırmada ayrıca toplumun en alttaki %10’luk kesiminden 80

erkek ve 80 kadınla derinlemesine görüşmeler yapılmıştır.

Araştırmada ekonomik ve sosyal boyutların değerlendirildiği

yoksulluk profili çıkarılmaya çalışılmıştır.

Can (2003) “Yoksulluğun Yeniden Üretildiği Mekânlar Olarak

Kentler” adlı alan çalışmasını Ankara Altındağ İlçesi’nde

gerçekleştirmiştir. Halk ekmek büfeleri önünde bekleyen insanlar

üzerine yapılan araştırmada yoksulluk profili çıkarılmaya

çalışılmıştır. Çalışma, yoksulluğun yeniden üretilerek gelecek

kuşaklara nasıl aktarıldığı üzerinde odaklanmıştır.

Doğan (2003)’ın “Gecekondu Bölgelerinde İşsizlik ve

Yoksulluk Problemi” adlı çalışması 1989-2000 yılları arasında

İstanbul’un beş gecekondu bölgesinde işgücü piyasasında yer

alabilecek yaş ortalamasındaki 300 kişi üzerinden yürütülmüştür.

Meslek durumlarıyla işsizlik arasındaki ilişki ve işsizlik süreleri ile

52

Page 219: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

yoksulluk arasında ilişkiler kurularak yoksulluk profili

çıkarılmıştır.

Açıkalın (2003) “Çalışan Kent Yoksulları: İstanbul ve

Gaziantep Örnekleri” adlı çalışmasında her iki kentte 100’er hanede

gerçekleştirilen araştırmada karşılaştırmalı olarak kent

yoksulluğunun profili çıkarılmaya çalışılmıştır.

Son dönem yapılan alan araştırmalarında birden fazla

araştırma tekniğinin kullanılması dikkat çekmektedir.

Çalışmalarda nicel ve nitel veriler ilişkilendirilerek yoksulluk profili

çıkarma yolunun seçilmesi, yoksulluğun çok boyutlu bir problem

olarak görülmesi açısından önemli bir adım olarak

değerlendirilmektedir.

Dünya Bankası’nın 2000 raporunda ise, Türkiye için günde

bir dolar kazanma yaklaşımına göre nüfusun %2.4’ü yoksulken, bu

yaklaşımın basitçe ikiye katlanmasıyla bulunan bir günde iki dolar

yaklaşımına göre ise, nüfusun %18’inin yoksulluk sınırı altında

olduğu belirtilmektedir. Ancak yoksulluk sınırı gıda harcamaları ya

da günlük alınması gereken kalori miktarı üzerinden

hesaplandığında, yoksulluk sınırı altında kalan nüfus sayısında

oldukça büyük artışlar olduğu görülmektedir.

Son yıllarda doğrudan yoksulluğu ele almayan ancak

araştırmanın yapıldığı bölge açısından bu boyutun da içerildiği

birçok çalışma yapılmıştır. Bunlara örnek olarak Erder (1996)’in

“İstanbul’a Bir Kent Kondu Ümraniye” adlı araştırması, Özgen

(2001)’in “Kentte Yeni Yoksulluk ve Çöp İnsanları” ve diğer bir

53

Page 220: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

örnek olarak İstanbul Bilgi Üniversitesi Araştırma Merkezi

tarafından gerçekleştirilip Kazgan (2002) tarafından derlenen

araştırma “Kuştepe Gençlik Araştırması” verilebilir.

Mora (2000:7-9’dan aktaran Erdoğan,2001:7) genel olarak

yoksulluk literatürünün genellikle politika oluşturma merkezli

olduğu ve yoksulluğu azaltıcı veya önleyici programlar, stratejiler

geliştirmeyi hedeflediğini belirtmektedir. Bu bakış Dünya Bankası

raporlarında olduğu gibi yoksulluk algılarına yönelik

araştırmalarda da ortaya çıkmaktadır. Yoksulluk karşıtı

politikalarda farklı toplumsal kesimlerin yoksulluğu algılama ve

yoksullukla ilişki kurma biçimlerinin önemi üzerinde durularak

izlenecek program ya da politikanın ancak bu şekilde başarılı

olabileceği savunulmaktadır.

Yoksulluk üzerine Türkiye’de yapılan çalışmalar üzerine

genel bir değerlendirme yapılacak olursa; ilk çalışmalara nazaran

son yıllarda yapılan çalışmalarda kültürel ve sosyal faktörlere

giderek daha çok önem verilmesi gerektiğinin vurgulanması

önemlidir. Ancak, yapılan bu vurguya rağmen bunu

gerçekleştirilememesinin nedeni, belki yoksulluk sınırı

saptamasında benzer yöntemlerin kullanılması; belki veri kaynağı

olarak tüm çalışmalar tarafından Devlet İstatistik Enstitüsü’nün

1987 yılı Gelir Dağılımı araştırması ve bunun üzerine yapılan ileri

çalışmaların kullanılmış olması; belki de bunların her ikisi olabilir.

Ya da Dünya Bankası gibi, yoksullukla savaşan uluslararası

kuruluşların tanımlarında ‘görelilik’ vurgusunun, diğer bir deyişle

kültürel farklılıklar vurgusunun artmış olmasından

kaynaklanabilir. Her ne şekilde olursa olsun bu gerçekliğin farkına

54

Page 221: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

varılması önemlidir ve son dönem çalışmalarının bu çaba ve

sorgulama içinde oldukları görülmektedir. Yoksulluğun görelilik

boyutuna verilen önemin artması doğrudan ve dolaylı olarak,

yoksulların sesinin duyurulması ve onlardan hareket edilmesi

anlayışını da beraberinde getirmektedir.

1.1.Problem

Bu alt-bölümde, çalışmaya hareket noktası oluşturan

‘araştırma problemi’nin tanımlanmasında atılması gereken ilk

adım olarak kabul edilen, problemin bütünleştirilmesi aşamasında,

yoksulluk konusu ile ilgisi çerçevesinde önce ‘sosyal problemler’ ve

daha sonra ‘eşitsizlikler’ ele alınmıştır.

İnsan haklarının ve insanca yaşamanın savaşının verildiği,

küreselleşen dünya ve dünya insanı kavramlarının tartışıldığı

günümüzde, ister gelişmiş, ister gelişmekte, isterse azgelişmiş

olsun tüm toplumlarda değişik boyutlarda da olsa, yoksulluk

istenilmeyen ve savaşılması gereken bir durum olarak varlığını

göstermektedir. Diğer bir deyişle sosyolojik olarak yoksulluk, sosyal

bir problem olarak görülmektedir.

Yoksulluk üzerine yapılan çalışmalarda iktisadi bakış ve

açıklamalar ön plana çıkmaktadır. Yoksulluğun temel nedenleri

olarak görülen işsizlik, gelir dağılımındaki eşitsizlik, kapitalist

ekonomik düzen iktisadi açıklamaların başında gelmektedir. Ancak

unutulmaması gereken nokta bu sayılan nedenlerin de birer sosyal

olgu olmalarıdır. Sosyal olguları da ele alırken, kendisiyle

55

Page 222: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

doğrudan ya da dolaylı diğer sosyal olgularla ilişkisi içerisinde, bir

bütün olarak sosyal gerçekliği yansıtabilmek, sorunun çözümünde

bir gereklilik olarak görülmektedir. Yoksulluğa neden olan sosyo-

ekonomik ve kültürel yapı, bu yapıdan etkilenen ve yine bu yapının

yeniden üretimine ve devamlılığına katkıda bulunan birey ile yapı

arasındaki ilişki göz ardı edilmemelidir. Bu çerçevede sosyolojik

olarak yoksulluk, sosyal bir problemdir.

Touraine (1998) sosyolojik analizin sadece teorik olmadığını;

öznenin merkeziliğinde, ortak eylemlerin (kolektif aksiyonların) ve

sosyal politikaların analizini dışlamadığını; sosyolojik teorilerdeki

eğilimlerin yeni sosyal pratikleri anlamaya yönelirken, yeni

sosyolojik araştırma formlarını da, somut sosyal problemleri de

yüreklendirdiğini belirtmektedir.

Sanayileşme ve kentleşme süreci ile birlikte farklı bir takım

sosyal problemler ortaya çıkmıştır. Aslında Tekeli (2000)’nin de

belirttiği gibi, insanlığın artı ürün elde etmeye başlamasıyla

aralarında nedensel bir ilişki olan iki olgudan söz edilebilir:

Kentlerin doğuşu ve eşitsizliğin yaşanmaya başlaması. Bu değişim

süreci birçok sosyal problemin doğuşuna da sahne olmuştur.

Yaşadığımız 21. yüzyılda ise bu süreçler daha farklı boyutlar

kazanmıştır. Yaşanılan sosyal problemler, ‘risk toplumu’ da

denilen (Beck ve Giddens) günümüz toplumlarında, yaşanan

küreselleşme ve farklılaşan sosyal ilişki ağları ile farklı boyutlar

sergilemektedir. Burada vurgulanması gereken önemli nokta,

sosyal problemler ele alınırken sanayi toplumundan risk

toplumuna geçiş sürecinin ve oluşan yapının gözden

kaçırılmamasıdır. Beck (1992,139-150;1999:34-38)’e göre, sanayi

56

Page 223: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

toplumundan risk toplumuna geçiş, başına buyruk hale gelmiş

modernleşme dinamiği içinde gizil yan etki kalıpları çerçevesinde

zoraki bir biçimde gerçekleşmektedir. Bu nedenle sosyal

problemleri ele alırken, kapitalist sürecin yaşandığı bu sosyo-

ekonomik yapıyı ve bireyin sosyal pratiklerini ve bunlar arası

ilişkiyi gözden kaçırmayacak bir yaklaşıma ihtiyaç vardır.

Yoksulluk, sadece modern zamanların bir olgusu değildir.

İnsanlık tarihi boyunca çeşitli şekillerde kendini göstermiştir.

Yoksulluk etkilediği birey ya da gruplarda olduğu kadar, toplum

genelinde de, özellikle de hükümetler tarafından istenilmeyen ve

savaşılan bir durum olarak görülmektedir. Sosyal problem olarak

yoksulluk gelişmiş, gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerde değişik

boyutlarla görülmektedir (Ritzer,1986:341-342).

Sosyal problemlerin tanımlanması, sebeplerindeki çeşitlilik

nedeniyle güçlüklerle doludur. Bir grup için sorun olarak

görülebilen bir durum, diğer bir grup için sorun olarak

görülmeyebilmektedir. Bu nedenle sosyal problemlerin tanımı

kültürel göreliliğe sahiptir (Abercrombie ve diğerleri, 1984:198).

Ritzer (1986:5-8)’e göre sosyal problemler, nüfusun önemli bir

oranının haberdar olduğu sosyal durumlar/koşullar olarak

tanımlanabilir ve bunu yaparken tedavi eden toplu eyleme

(remedial collective action) bakılma ihtiyacı doğmaktadır. Ritzer

sözünü ettiği sosyal durumlar/koşulların bireysel, sosyal psikolojik

ve sosyolojik düzeylerde neden ve sonuçları olduğunu

belirtmektedir. Sosyal durum/koşulların tanımı bireyler tarafından

yapılmakta ve bu tanım toplumdan topluma, aynı toplum içinde

gruplar arasında farklılıklar gösterebilmektedir. Sosyal problemler,

57

Page 224: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

toplumda kabul edilmiş davranış standartlarından bir sapma ile

ilgili bir olgu olarak görüldüğünde; yoksulluk, suç, yetersiz konut,

işsizlik vb. sosyal problemleri inceleyen sosyologlar toplumu

normallik düzleminde yeniden düzenlemeye yönelmektedirler.

Feagin ve Feagin (1997:xvii-xviii,25) “Sosyal Problemler” adlı

eserinde toplumdaki önemli sorunları anlamaya çalışmakta

‘Eleştirel Güç-Çatışmacı Yaklaşımı’nı (A Critical Power-Conflict

Perspective) benimsemişlerdir. Farklı yaklaşımların toplumdaki

kapitalist sistemin doğurduğu birçok sorunun genellikle

birbirleriyle ilişkilerini göz ardı ederek, ayrı olarak ele almakta

olduğunu ve kapitalist sistemin verili olarak ele alındığını dile

getirirken, güç-çatışma yaklaşımının en temel avantajının sosyal

sistemin işleyişi ve temel kökenleri hakkında kritik düşünme

gücünü sağlaması olduğunu belirtmişlerdir. İçinde yaşanılan açık

toplumda sorunlara eğilirken karmaşık ilişki ağları ve etkileşimin

göz ardı edilmeden eleştirel gözle ele alınması gerekliliği ortadadır.

İnsanoğlu’nun ilk çağlardan itibaren yaşam için gerekli temel

ihtiyaçları beslenme ve barınma olmuştur. İnsan gerekli yaşam

araçlarını doğayı dönüştürerek elde etmeye başladığı an

diğerlerinden farklılaşmıştır. Karmaşıklaşan toplumsal yapı ve

ilişkilerle birlikte temel ihtiyaçlar da artmış ve bu ihtiyaçlar içinde

yaşanılan toplumun kültürel ve sosyal yapısına göre değişme

göstermiştir. Bu değişme toplumsal eşitsizlikleri de beraberinde

getirmiştir.

Her ne kadar toplumsal eşitsizliğin insan toplumunun

olduğu her an var olduğunu söylemek yanlış olmasa da, temelde

58

Page 225: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

eşitliğin modern ve ilerlemeci bir değer olduğu ve modernleşmenin

tanımlanmış belli sürelerle sistematik olarak ilişkilendirilebileceği

söylenebilir (Beck,1992:3). Eşitlik yüzyıllarca tartışılmıştır.

Günümüzde, ne kadar gerçekleştirildiği soru işareti olsa da,

eşitsizliğin artık verili olarak ya da insanların doğal hali olarak

görülmediği şeklinde bir ayrım yapılabilir (Turner,1997:18-19). En

azından eşitsizliğin bu şekilde görülmesi gerektiği inancının

varlığından söz edilebilir. Bu çalışmada eşitsizlik bu anlamda ele

alınmıştır. Bu eşitsizliklerin en önemli sahnelerinden biri de kentler

olmuştur. Günümüzde yaşanan ‘kentleşme’ ve ‘kentlileşme’ olguları

yoğun olarak yaşanan kırdan kente göç olgusuyla toplum için

birçok başka eşitsizlikleri ve problemleri de içinde barındıran bir

süreç olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun en önemli örneği sağlık ve

eğitim alanında yaşanan eşitsizliklerdir. Bu da sosyal güvenlik ve

destek sistemlerindeki ve gelir dağılımındaki eşitsizliklerle

doğrudan ilişkilidir.

Bu bağlamda bakıldığında, 1980’li yıllardan itibaren

Türkiye’de gelir dağılımındaki giderek artan uçurum zengin ile

yoksul arasındaki farkı arttırmıştır. Ürkütücü olan toplumsal

kesimlerin birbirinden gittikçe kopmalarıdır. Daha da önemlisi

kentteki gündelik yaşam kentli grupların birbirlerini görmemelerini

sağlayacak şekilde yeniden örgütlenmektedir. Kentli yoksulların

kentteki tutunma mücadelelerinde ekonomi ve kültür sıkı bir

işbirliğine girmekte ve bu temelde oluşan ağ toplumsal ilişkileri

etkilemektedir (Işık ve Pınarcıoğlu, 2002:36,42).

Sosyal ilişki içinde bazı bireyler diğerlerine göre dezavantajlı

durumdadırlar. Bu toplumdaki güç ilişkileriyle de ilgili olmakla

59

Page 226: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

beraber, sosyal bağlamda ‘eşitsizlik’ ile doğrudan ilişkilidir (Gordon

ve Spicker, 1999:44).

Turner (1997:15-17) eşitlikçiliğin, toplumsal değişim için

gerçekleştirilen toplumsal hareketlerin ve modern siyasal

mücadelelerin temel ilkesi olduğunu belirtmektedir. Aynı zamanda

siyasal süreçte refah ve yeniden bölüşüm beklentilerinin hala

önemli olduğu bir toplumda, yoğun eşitsizliklerin kişisel

yabancılaşmaya, toplumsal istikrarsızlığın artmasına neden

olacağına inanmak yanlış olmayacaktır demektedir.

Tekeli (2002)’ye göre eşitsizlik sistem içinde sürekli bir gerilim

yaratmaktadır. Sistem için bir tehdit oluşturur ve bu nedenle her

toplumda eşitsizliğin meşruiyetinin nasıl sağlanacağı ve sistemin

istikrarının nasıl sürdürüleceği hep temel sorunlar olmuştur.

Aydınlanma sonrasında eşitsizliklerin meşru görülmesinin

sağlanması kolay olmamıştır. Çünkü insana olan bakış açısı

değişmiştir. İnsanın kendisi için iyi olanı seçebilme kapasitesine

olan güven artmıştır. Bu noktada önemli bir çelişki daha vardır.

Birey bu kapasiteye sahip olsa bile, içinde bulunduğu sistem ve

koşullar bunu gerçekleştirmesini, hatta daha uç bir noktada bunu

yapabileceğinin farkına varmasını bile engelleyebilir.

Turner (1997:35-36)’ın da belirttiği gibi, bu noktada eşitliği,

‘varlıksal eşitlik’ ya da kişiler arasındaki ‘özsel eşitlik’; istenen

amaçlara ulaşmadaki fırsat eşitliği; şartlarda eşitlik ve sonuçlarda

eşitlik olarak dört grupta ele alabiliriz. Bu çalışmada yoksulluk

boyutunda fırsat eşitliği ve şartlarda eşitlik çerçevesinde bir

yaklaşım benimsenmiştir. Liberal ve demokratik geleneklerde fırsat

60

Page 227: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

eşitliği ve şartlarda eşitlik, genel eğitim sistemi aracılığı ile yetenek

ve beceri edindirmenin modern refah programlarının önemli bir

özelliğini oluşturması durumunda, yurttaşlığın gelişmesine temel

olmuştur. Bu eşitlik biçimleri vergi reformu, sosyal yardımlar ve

başka toplumsal iyileştirme biçimleri aracılığıyla zenginliği yeniden

bölüştürmek üzere tasarlanan siyasal programlarla birlikte

gelmiştir. Bu bağlamda, eşitlik biçimleri yoksulluğu önlemek için

yapılan girişimlerin nasıl değerlendirilmesi gerektiği ya da nasıl ele

alması gerektiği konusunda ışık tutmaktadır.

Belek (1998) “Sınıf Sağlık Eşitsizlik” adlı eserinde, eşitsizliğin

tarihsel olarak toplumsal süreçlerine değinerek, sınıfsız bir

toplumda eşitlik taleplerinin tamamen saçma bir konuma

düşebileceğini, anlamını yitirebileceğini, ancak bunun, birbirinden

farklı bireyler olmasını yok saymak anlamına gelmediğini dile

getirmektedir.

Marshall (1999:169-170)’a göre, günümüzde toplumsal

eşitsizlikler bireyselleşmekte, yani bir şekilde atfedilmiş olan sınıf

biyografileri, refah devleti koşullarında aktörün kararına dayalı

düşünümsel (reflexive) biyografilere dönüştürülmekte, dolayısıyla

herkes, giderek artan bir biçimde farklı toplumsal kimlikler, yaşam

tarzları, kanaatler, gruplar ya da alt-kültürler arasından bir seçim

yapma riskini göze almak zorunda kalmaktadır.

Bugün gelinen noktada küreselleşme ve uygulanan ekonomik

politikalar, siyasal ve sosyal eşitsizliklerle birlikte yoksulluk ve

marjinalleşmeyi de beraberinde getirmiştir.

61

Page 228: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Haralombos ve Halborn (1995:125)’un da değindiği gibi,

yoksulluk konusu ele alındığında önemli bir tartışma noktası,

eşitsizlik ve yoksulluk arasındaki ilişkidir. Bakış açılarından birine

göre, eşitsizlik olan bir toplumda yoksulluk zorunlu olarak vardır.

Diğer bir deyişle bir toplumda gelir dağılımında eşitsizlik varsa,

geliri düşük olanlar yoksul olarak adlandırılırlar. Diğer bir bakış

açısı ise, yoksulluğu azaltmak için eşitsizliğin ele alınmasının

önemli olduğunu, ancak sadece buna bakılarak, yani eşitsizliği

ortadan kaldırarak yoksulluk probleminin tamamen

çözülebileceğine de inanmamaktadır. Ortalama gelirin altında bir

yoksulluk sınırının, minimum standartlarda da olsa çizilebileceğini

ileri sürülmektedir.

Yoksulluk kavramı, modernite projesinin eşitsizlik

konusundaki iç çelişkisinden bağımsız olarak düşünmek olanaksız

görülmektedir. Yoksulluk sınırı bu açıdan razı olunabilecek

eşitsizlik düzeyi olarak da ele alınabilir (Tekeli:2002).

Eşitsizlik, yoksulluğu yaratan nedenlerden biri olarak ortaya

konabilir. Ancak bunları birebir örtüşen kavramlar olarak

açıklamak yanlış olacaktır. Yoksulluk ve eşitsizlik çoğu kez aynı

anlamlarda kullanılsalar da, aslında farklı şeylerdir. Yoksulluk

toplumun belli bir kesiminin yaşam standardı ile ilgiliyken;

eşitsizlik toplumda yer alan yaşam standartları arasındaki göreli

farklılıklarla ilgilidir (World Development Report, 1990:26).

Bu bağlamda yoksulluk olgusu ele alındığında, eşitsizliğin

rekabetçi kapitalizm koşullarında esas olarak parasal ilişkiler

tarafından belirlendiği ve yoksulluğun nedeninin de büyük ölçüde

62

Page 229: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

işsizlik olduğu söylenebilir (Turner,1997:67-68). Ekonomik

döngünün yapısal özelliklerine yapılan bu vurgunun gerek

sonuçları gerekse sosyal yaşamın diğer özelliklerinin etkilerini

barındıran yoksulluk, çok boyutlu bir problem olarak karşımıza

çıkmaktadır ve bu özelliğinin bilincinde olunarak ele alınmalıdır.

Turner (1997:26,30)’ın da belirttiği gibi, tarihsel bir süreçte

kapitalist toplumların deneyimine bakıldığında, özel mülk sahipliği

sistemindeki hızlı ekonomik büyüme dönemleri, yaşam

standartlarındaki genel yükselişe rağmen, göreli eşitsizliğin arttığı

dönemlerdir. Modern toplumlarda gerçeklik düzleminde eşitsizlik

sürmektedir. Ama bu eşitsizlik zorunlu olarak meşru ya da

kaçınılmaz olmayabilir. Eşitsizlik, sadece yoğun bir gelir ve servet

eşitsizliğinin var olduğu kapitalist toplumlarda değil, ciddi bir

ekonomik zenginlik ve yeniden bölüşümün gerçekleştirildiği,

piyasanın devlet tarafından düzenlendiği modern sosyalist

toplumlarda da var olan bir olgudur.

Endüstriyel düzende, kapitalizm tarafından geliştirilmiş

biçimiyle, gelir eşitsizliği dışında da birçok eşitsizlikler söz

konusudur. Çağımızda, özel olarak da yaşanılan toplumda

eşitsizliklerin giderilmesinde ilk önce gelir eşitsizliğinin, daha sonra

ise güçler arasındaki eşitsizliğin giderilmesi önem kazanmaktadır

(Russell ve Russell, 1979:121).

Lacoste (1996:17-19)’un da değindiği gibi, gelir dağılımındaki

eşitsizliği en uç noktada yaşayan toplumlar şüphesiz azgelişmiş

olarak nitelendirilen üçüncü dünya ülkeleridir. Kalkınma yolunda

uygulanan gelişme modelleri, değişik gerekçelerle farklı hükümet

63

Page 230: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

politikaları çerçevesinde bazı azgelişmiş ülkelerde uygulanmış ve

uygulanmaktadır. Bu uygulamalarda önemli olan, azgelişmiş

ülkelerin temel ortak özelliği olan, küçük bir azınlığın zenginliği ile

büyük çoğunluğun sefaleti arasındaki mevcut çelişmenin göz ardı

edilmemesi gerektiğidir. Şiddetli eşitsizliği çok az ülke aşabilmiştir.

Ulusal gelirin çok büyük bir kısmının az sayıda insanın elinde

toplanmasının nedenleri çeşitlidir. Bazı gelişmiş ülkelerde de

görülse de, buralarda azgelişmiş ülkelerde olduğu boyutta çarpıcı

değildir.

Barro (2000) 100 ülkeyi kapsayan çalışmasında eşitsizlik ve

büyüme arasındaki ilişkiye bakmıştır. Kişi başına düşen gelir

2000$’ın altında olan yoksul ülkelerde eşitsizliğin büyüme üzerinde

negatif bir etkisi varken, zengin ülkelerde pozitif etki yarattığı

sonucuna varmıştır. Fields (1980)’e göre de yüksek büyüme

eşitsizliğin ya da yoksulluğun azalacağının güvencesi değildir.

Son 10-15 yıldır yoksulluğa karşı ilgi daha çok artmıştır. Bu

ilgi ekonomik alanın ötesinde giderek sosyal ve siyasal bir içerik

kazanmıştır. Bunu etkileyen etmenler daha önce de dile getirmeye

çalışıldığı gibi, özellikle azgelişmiş ülkelerde hızlı nüfus artışı ve

kentleşme, bu süreçlerin ekonomik altyapı üzerinde yarattığı

baskılar ve uluslararası kuruluşların günümüzdeki istikrar ve

uyum politikalarıdır (Şenses,2001:53-54). Bu politikalar gelir

dağılımı üzerine kurgulandıklarından dolayı, buradaki eşitsizliği

daha da kötüleştirerek sürdürmüştür.

Tüm bu değerlendirmeler ışığında yoksullukla mücadele için

oluşturulan siyasal programların uygulanması sırasında,

64

Page 231: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

unutulmaması gereken en önemli noktalardan biri, yetişkin her

bireyini emek sürecine katmak zorunda olan bir toplumda yoksul

olmakla, yüzyıllar boyunca emekle biriken güç sayesinde üyelerinin

giderek artan geniş bir bölümü katılmadan gerekli her şeyi

üretebilen bir toplumda yoksul olmanın aynı şey olmadığının

bilincinde olunmasıdır (Bauman, 1999:9-10). Bu nedenle girişilecek

bir yoksulluk analizinde, ne tüm azgelişmiş ya da gelişmekte olan

ülkelerin hepsine, ne de bir toplum içindeki grup, azınlık ve

kültürleri göz ardı ederek genel olarak toplumun hepsine

uygulanabilecek ortak bir yöntem ve tekniğin (ya da yoksulluk

sınırı hesaplanmasının) bulunabilmesi ya da gerçekçi olması

mümkün görülmemektedir. Bu gerçeklik belirlendikten sonra

yapılacak olan, bu sürece her toplumun kendi özgün koşulları

içinden bakmaktır.

Ancak bu da, küreselleşme çerçevesinde dünya ekonomik

sistemlerini ve ilişki ağlarını göz ardı etmek anlamına gelmemelidir.

Zaten bu ilişkilerin izlerinin, ele alınan o toplum içindeki süreçte

geliştirilen sosyo-ekonomik politikalarda görülmemesi imkânsızdır.

İnsel (2001:63-64)’e göre, yoksulluğu, yoksulluğun

fenomenlerini görebilmek sadece öznel bir hassasiyete bağlı

olmayıp, onu kavramlaştırmaya, kategorize etmeye de bağlıdır. Bu

noktada yoksulluğu sadece görmeye değil, idare etmeye hatta

çözmeye çalışan öznelerin bu kategorizasyonu nasıl yaptıkları, özel

bir önem taşımaktadır. Burada dünyadaki yoksullukla mücadele

programları ve ekonomik sistemin etkisinde gelişen büyüme ve

uyum politikalarının yanı sıra, gelir dağılımındaki eşitsizliği giderici

politikalarının öne çıktığı da gözden kaçırılmamalıdır. Bu çerçevede

65

Page 232: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

yoksulluk mutlaklık ve görelilik ekseninde ele alınmalıdır. Tam bu

eksen de yoksulluk ve eşitsizlik problemlerinin kesişme eksenidir.

Gerekli olan bu noktalar göz önüne alındığında, yoksulluk

için temel göstergeler belirlenebilir. Sosyal problemler denilince,

bunun sosyal durum ve koşullar olduğu; tarihsel ve politik bir

yapısı olduğu; bunların bir değişim gösterdiği bilinmektedir. Bu

araştırmada durum tanımının bireyler tarafından yapılmakta

olduğu ve toplumdan topluma, aynı toplum içinde gruplar arasında

farklılık gösterebildiği kabul edilmektedir. Genel olarak sosyal bir

problem olduğu kabul edilen yoksulluğun, tanımlanmaya çalışılan

bu çerçevede ele alınması, bugüne kadar yoksulluk üzerine yapılan

çalışmalara karşı geliştirilen temel eleştirilerin büyük ölçüde

karşılanmasına yardımcı olacaktır.

Sonuç olarak, yoksulluğu yaratan nedenlerden biri olarak,

toplumda yer alan yaşam standartları arasındaki göreli farklılıklar

olarak tanımlanabilen ‘eşitsizlik’ bağlamında, sosyal bir problem

olarak ele alınan yoksulluğun, yoksulluk ve yoksunluk içinde

yaşayan risk gruplarınca (bu araştırmada işsizler, ev kadınları,

enformel sektör çalışanları, düz işçi ve düz memur’u kapsayan

emek statüleri olarak belirlenmiştir) nasıl değerlendirildiği ve

yeniden üretildiği, bununla beraber yine bu risk gruplarının

yoksullukla nasıl başa çıktıkları ve nasıl hayatlarını idame ettikleri

çerçevesinde araştırmanın temel problemi: Hem bugüne kadar

yapılan yoksulluk çalışmalarında, hem de yoksulluk içinde

yaşayanlar tarafından, çoğunlukla yoksulluğun maddi, ekonomik

boyutuna ağırlık verilmiş, diğer sosyal boyutları özellikle de görelilik

boyutu ihmal edilmiştir. İnsanların yoksulluğu sadece maddi

66

Page 233: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

değildir. Farkında olunması gereken, her ne kadar maddi

nedenlere vurgu olsa da, bunun göreliliği de içerdiğidir. Önemli

olan da, bu toplumsal unsurları ortaya koyabilmektir.

Aynı toplum, aynı kent içinde de yoksulluk değerlendirmeleri

sosyo-ekonomik, kültürel ve bireysel farklılıklar gösterebilmektedir.

Ancak kentteki diğer yaşam alanları ve yaşam standardı ile

karşılaştırıldığında bazı ortak somut yoksulluk göstergeleri ortaya

çıkartılabilmektedir. Bu bakışın da, yani somut göstergeleri

belirleme çabasının da, göreliliği içerdiği göz ardı edilmemelidir. Bu

aşamada sorulacak olan “Toplumda yoksulların yönelişleri nedir,

ne’ye göre yoksulluk?” sorusuna da yanıt verilebilir. Örneğin,

oturulan evin olumsuz ve yetersiz yapısı, hanehalkının en basit

düzeyde barınma ihtiyacına cevap verememesi, oturulan çevrenin

sunduğu ya da sunamadığı koşulları kapsayan yaşam koşulları,

temel alt yapıdan, kamu hizmetlerinden ve yasal dayanaktan

yoksun kalmış ‘yoksul alanlar’da yoğunlaşan nüfus, bu yoksul

kesimlerde yaşayan yoğun nüfusun düşük ücretli çoğunlukla

vasıfsız ve geçici işlerde çalışması, ek iş yapma çabası, olumsuz

koşullarda çalışma, yoğun işsizlik yaşamaları, çocuklarını

çalıştırma eğilimi, aldıkları sağlık ve eğitim hizmetlerinin miktarı ve

kalitesinin düşük olması ya da hiç alınamaması, ikinci el mal ve

düşük kaliteli gıda ve giyim eşyası satın alma, birikim yapamama,

siyasal ve sosyal yaşama katılamama, hak ve özgürlükleri eşit

olarak kullanamama, güce sahip olmama dışarıdan somut olarak

da gözlemlenebilen veya tespit edilebilen toplumdaki yoksulluk

göstergeleridir.

67

Page 234: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Dışarıdan bir bakışla belirlenen bu somut göstergeler dışında

değinilmesi gereken önemli bir boyut, bu koşullar içinde

yaşamlarını sürdüren veya sürdürmeye çalışanların kendi

durumlarını nasıl görüp, değerlendirdikleridir. Dışarıdan yoksul

olarak belirlenen bu kesimin ‘sesine kulak vermek’ ve buradan

hareketle ortaya çıkabilecek bir ‘yoksulluk’u değerlendirmek, bu

çalışmada önemli bir odak noktasını oluşturmaktadır. Bu

yoksulluğa iki bakışı da birleştirmeyi sağlayacak olan da

yoksulluğu ‘çoklu yoksunluk/mahrumiyet’ olarak ele almaktan

geçmektedir. Bu da, yoksulluk problemini açıklayabilmek için,

yapısal bir analize gidilmesi gerektiğini göstermektedir.

1.2.Amaç

Bu araştırmanın temel amacı: Yoksunluk içinde yaşayan

risk gruplarının, yani bu çalışmada ele alınış şekliyle ‘emek

statüleri’nde yer alanların, yaşadıkları yoksulluktan ve

yoksunluktan yola çıkarak, yoksulluğun sosyolojik analizinin

ortaya konulmasıdır.

Bu temel amaç doğrultusunda araştırmada aşağıdaki

sorulara yanıt aranmıştır:

- Örneklem ya da çalışma grubu’nu oluşturan

kategorilerin sosyo-demografik özellikleri ve bunların

yaşam standardı üzerine etkisi nedir?

- Örneklemi oluşturan kategorilerin yaşamlarını

yeniden üretmede, onları çevreleyen ekonomi

dışındaki diğer sosyal unsurların etkileri nelerdir?

68

Page 235: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

- Örneklemi oluşturan kategorilerin maddi, kültürel,

siyasal, toplumsal ve bireysel kaynaklara ulaşmadaki

sınırlılıkları ve bunları etkileyen unsurlar nelerdir?

- Örneklemi oluşturan kategorilerin yaşamın

idamesindeki yönelişleri, bu yönelişi belirleyen

unsurlar nelerdir?

- Kent yaşamı içinde yoksulluk ve yoksunluk içinde

yaşadıkları kabul edilip, risk grubu olarak ele alınan

emek statüsündekiler, kendilerini yoksul olarak

görmekteler midir? Görüyorlarsa, bunu kimlerle ve

nasıl ilişkilendirmektedirler? Yoksulluklarını çoklu

yoksunluk boyutunda tanımlayabilmekteler mi ve bu

tanımlama sürecinde yaşam alanlarında nelere,

nerelere gönderme yapmaktadırlar?

- Emek statüsündekiler kendilerini tanımlama ve

değerlendirme aşamasında neye göre ve nasıl bir tavır

ve duruş belirlemektedirler? ve Bu duruşun

yoksullukla mücadeleyle ilişkisi nasıl kurulabilir?

1.3.Önem ve Sınırlılıklar

Türkiye, Işık ve Pınarcıoğlu (2002:33-35)’nun

tanımlamasıyla, sosyal bilimcilerin anlamlandırmakta güçlük

çektikleri ‘çatlaklar’ üzerine yerleşmiştir. Türkiye bugüne değin

uygun görünen hazır kimliklere direnmiş, ne Doğu ne Batı hem

Doğu hem Batı görünümü içerisinde ‘arada’ var olmuştur. Bu

‘arada’ kalmışlık edilgen bir konum olmayıp, birbirine karşıt uçların

sorgulandığı aktif bir konumdur. ‘Arada’ kalmışlık bu konuma

69

Page 236: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

dönüştürülebildiğinde, hem daha bütünleştirici düşünüş tarzına,

hem de dönüştürme gücü olan eyleme öncülük edebilecektir.

Günümüz dünyasında fiziksel ve sınıfsal sınırlar geçirgendir.

Örneğin Türkiye’de 2001’de patlayan ekonomik kriz ve bunun

öncesinde 80’li 90’lı yıllarda yaşanılanlar, formel- enformel

arasındaki geçirgenlikleri ya da geçişleri göstermiştir. Bunların

geçirgen olduğunun ortaya konulması bugünü anlamaya ve

değiştirmeye daha çok yardımcı olabilir (Latour, 2000; Kasapoğlu ve

Ecevit, 2004).

Genel olarak bu çerçevede araştırma üç açıdan önem

taşımaktadır. İlk olarak, maddi olanın göreliliği de içerdiği

anlayışından hareketle, yoksulluğun sosyolojik analizinde ihmal

edilen görelilik boyutuyla maddi boyutun birleştirilme çabasıdır.

İkinci olarak, toplumda giderek artan yoksulluk olgusunun, etki

sınırlarının genişlediği ve bundan gerek özel alanda gerekse

kamusal alanda etkilenen risk gruplarının işsizler, ev kadınları,

enformel sektör çalışanları, düz memur ve düz işçiler olduğu

sayıltılandığında, yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşayan bu emek

statülerindekilerin, yoksulluğu nasıl değerlendirip ve yeniden

üretmeleri, yoksullukla baş etme yollarının analizinin yapılması,

yoksulluğa ve yoksulluk kaynaklı sorunlara çözüm sağlanması

açısından önem taşımaktadır. Üçüncü olarak, ekonomik

göstergelerin yanı sıra, yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşayan

insanların, içinde bulundukları durum ve yoksulluk

değerlendirmelerinden yola çıkılarak yapılan analizlerin yoksullukla

mücadeleye yönelik çalışmalarda daha sağlıklı adımlar atılmasına

yardımcı olacağı düşüncesinden hareketle araştırma önem

taşımaktadır.

70

Page 237: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Ayrıca yoksulluğun iktisat dışında sosyoloji alanında ele

alınışıyla da araştırma önem taşımaktadır.

Yoksulluğun çok boyutlu bir sosyal problem olduğu

sayıltısından hareketle araştırma, seçilen risk gruplarının

haneleriyle ve yaptıkları yoksulluk tanımları ile sınırlandırılmıştır.

Bu gurubun en önemli özelliği çalışan ve çalışma potansiyeli olan

kesimi kapsamasıdır. Daha önce de değinildiği gibi Risk grupları

olarak: İşsizler, ev kadınları, enformel sektör çalışanları, düz

memur ve düz işçiler belirlenmiştir. Bu risk gruplarının

oluşturdukları hanelerin, çekirdek aile olmalarına özen

gösterilmiştir. Ayrıca eşlerin her ikisinin de aktif olarak iş yaşamına

katılabilecek yaşlarda olmalarına ve çalışmalarını engelleyecek

herhangi bir hastalıkları olmamasına dikkat edilmiştir. Görüşme

yapılan hanede eşlerin her ikisinin de belirlenen emek kategorileri

içerisinde yer almış olması da sağlanmaya çalışılmıştır.

Yoksulluktan en çok etkilenen risk grupları içerisinde ilgili

literatürde kadınlar, yaşlılar, çocuklar, engelliler vb.nin de ele

alındığı bilinmektedir. Ancak araştırmanın amaçları çerçevesinde

bu kategoriler ele alınmamıştır. Bununla birlikte, sosyal hizmet

çalışmaları ve politika yönelimli çalışmalarda bu kategoriler

üzerinde çalışılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.

Girişilen yoksulluk analizinde göz önüne alınması ve ayırt

edilmesi gereken önemli diğer bir nokta da, ‘kır-kent’ ayrımının

yapılmasıdır. Çünkü kır ve kent toplumsal yapısı ve ilişkiler

açısından ortaya çıkan işbölümü, emek sermaye ilişkisi ve yapısı,

aile ve dayanışmaya bağlı geleneksel komşuluk ve hatta akrabalık

71

Page 238: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

ilişkileri, toplumsal değişim ve dönüşüm süreçlerinin farklı aşama

ve süreçler sergilemesi ‘yoksulluk’ olgusunu ve bu olgunun ele

alınışını doğrudan farklılaştırmaktadır. Bu çalışma bu ayrımın

farkında olarak, ancak kırla olan ilişkiler, geçişkenlikler ve arada

kalmışlığı da göz ardı etmeden ‘kentteki yoksulluğu’ inceleme

konusu edinmiştir. Bu çerçevede araştırma, Bursa ili Yıldırım

İlçesi’nde yer alan 11 mahalle ile sınırlandırılmıştır. Bu bölge ve

mahalleler hakkında detaylı bilgi araştırmanın Metodoloji

Bölümü’nde ele alınmıştır.

Çalışmada nicel ve nitel araştırma teknikleri kullanılmıştır.

Ancak nitel araştırma boyutunun, araştırmanın planlanması

aşamasından sonra eklenmesinin araştırmanın zayıf olduğu bir

nokta olduğu belirtilmelidir.

1.4. Yaklaşım ve Sayıltılar

Bu araştırma, yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşayan risk

gruplarının, diğer bir deyişle araştırmanın örnekleminde yer

alanların yaşam standartları, geçim standartları ve bunları nasıl

değerlendirip, anlamlandırdıklarının ortaya konulmasıdır. Burada

yoksulluk temelinde, çalışıp-çalışmama arasındaki ilişki ele

alınmıştır.

Modernite’nin kendisinin konu haline geldiği çağımızda

hemen hemen her alanda geçmiş ve gelecek sorgulanmaya

başlamıştır. Bu çerçevede sosyal bilimlere yöneltilen eleştirilerin

temelinde, aslında onu yok saymak olmadığı, ancak gelecekte nasıl

72

Page 239: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

bir nosyon yükleneceği, sosyal gerçekliğe bakışı da büyük ölçüde

etkileyecektir (Gulbenkian Komisyonu, 1996; Tourain, 1998;

Wallerstein, 2003). Bugünün dünyasında her şeyin birbiri içine

geçtiği, katı ayrımların ve belirlemelerin, sosyal gerçekliği

açıklamada yetersiz kaldığı görülmektedir. Yaşanılan toplumun

açık bir toplum olduğunun ve yapısal bir analize girildiğinde

bireysel deneyim düzlemlerinin ve bununla beraber ‘farklılıklar’ın

da gözden kaçırılmaması gerekmektedir. Bu çerçevede tezde

eleştirel yaklaşım benimsenmiştir. Metodolojik yaklaşımında,

pozitivistik (nicel) ve yorumlayıcı (nitel) sosyolojinin birlikte

kullanılmasına çalışılmıştır. Eleştirel metod da bunu

gerektirmektedir ve birçok araştırma tekniğini birlikte

kullanabilmektedir (Neuman, 1994:72; Marrow, 1994:3-34;

Rasmusser, 1999:103-110).

Bu tezde, yoksulluğun sosyolojik analizde, sosyal gerçeklik

bir bütün olarak ele alınmaya çalışılmıştır. Bunu sağlayacak olan

yaklaşım ise, daha geniş bir perspektif sağlayacağı düşünülen

eleştirel yaklaşım olmuştur. Eleştirel yaklaşım sosyal gerçekliği

çoklu katmalar olarak ele alır ve gözlenebilen gerçekliklerin altında

yatan derin yapı ya da gözlenemeyen mekanizmaların varlığını

sorgular. Eleştirel yaklaşıma göre insanlar yaratıcı, değişken ve

uyum sağlayabilen bireylerdir ve sosyal dünyayı değiştirebilirler.

Ancak gündelik yaşamdaki izolasyon, hayal ve bunaltıcı koşullar

içerisinde engellenebilmektedirler (Neuman,1994:68-69). Genel

olarak bu anlayış içerisinde, eleştirel yaklaşım ampirik ve

kavramsal olmak üzere iki düzlemde ele alınmaya çalışılmıştır.

Ampirik düzlemde yoksullar ele alınırken; kavramsal düzlemde

73

Page 240: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

mutlak ve göreli yoksulluk kavramları eleştirel olarak ortaya

konulmaya çalışılmıştır.

Çalışmada tezin amacı doğrultusunda, benimsenen eleştirel

yaklaşım çerçevesinde J. Habermas, A. Giddens ve U. Beck’in belli

görüş ve kavramsallaştırmalarından esinlenilmiştir.

Eleştirel Teori’nin günümüzdeki en etkili temsilcilerinden

birisi Alman sosyolog J. Habermas’tır. Habermas’ın özellikle ilk

çalışmalarında Eleştirel Teori (Critical Theory)’nin temeli sayılan

Frankfurt Okulu’nun etkileri görülmektedir. Habermas’ın eleştirel

teoriye getirdiği yenilik ve aynı zamanda bu çalışma çerçevesinde

önemli olduğu düşünülen konu ise, iletişim ve dile yönelmiş

olmasıdır. Ona göre dil hem bir tahakküm vasıtasıdır, hem de

evrensel olarak geçerli bir iletişim teorisi ve pragmatiğe izin verir

(Habermas, 1990:117; Leonard, 1990:37; Braaten, 1991:5; Slater,

1998:61-68).

Genel olarak bakıldığında eleştirel teorisyenler, kendi

kendini gözden geçiren, düşünen özneye yani aklın kendisine

dönmüşlerdir. Eleştirel teori var olan ilişkilerden hareket etmekte,

ancak bunlara, doğrudan veri olan koşullara bağlı kamayı

reddetmektedir. Bireyin faaliyetlerinin içinde bulunan eğilimlerinin

güncelleştirilmesi ve çözümlenmesi ile uğraşmaktadır

(Neuman,1994:68; Hoy ve McCarthy,1994). Eleştirel teori, yapının

baskıcı ve egemen karakterde olduğunu ileri sürer. İnsanların

gündelik yaşantılarında, politik, ekonomik ve kültürel vb. birçok

geniş sosyal kurumların etkisi altında olduklarını belirtir. Eleştirel

teori, birey ve yapı arasında diyalektik bir ilişki kurar. Yapı

74

Page 241: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

gündelik yaşantıda deneyimlenir ve bu deneyimle elde edilen, yapı

hakkındaki bilgilenmeyle bireyler, sosyal durumların değişimini

sağlarlar (Agger, 1998:4-5). Eleştirel teorinin bu belirtilen görüşleri

çalışmada kabul edilmiştir.

Bu belirtilen görüşleri başarabilecek; makro ve mikro, yapı ve

birey arasındaki ilişkiyi kurabilecek olanın da, ‘eleştirellik’ ve

‘düşünümsellik’ (reflexivity), kendi üzerine düşünebilme olduğu

düşünülmektedir (Giddens,1984; Beck,1992). Kendi üzerine

düşünüm, fenomenolojik kökenleri ile ele alınması gereken, daha

bütüncül bir yaklaşım olarak görülebilir. Ancak bu çalışmada

kendi üzerine düşünüm kabaca, bireyin kendisine, yaşantısına,

içinde yaşadığı ve oluşturduğu sosyal çevreye ve genel olarak

topluma eleştirel bir bakışının ifadesi olarak ele alınmıştır.

Eleştirel bakış açısının benimsendiği bu çalışmada ele

alındığı çerçevede, kendi üzerine düşünümün kökenlerinin kabaca,

çağdaş eleştirel teorisyenlerden Habermas’a ve fenomenolojik

sosyoloji içerisinde Schutz’a dayandığı söylenebilir. Bununla

beraber çalışmada önemli yer tutan diğer bir boyut olarak, ‘yaşam

dünyası’ (lifeworld) ve bireylerin bu dünyayı değerlendirmeleri

çerçevesinde sosyal gerçeklik ele alınmıştır.

‘Yaşam dünyası’ fenomenolojik sosyoloji içerisinde Husserl

tarafından ortaya çıkartılan bir kavram olmuştur. Bu kavramı

Schutz’daki ele alınış biçimi Habermas’ı etkilemiştir. Habermas

‘yaşam dünyası’ ile ekonomik ve politik olan ‘sosyal sistemler’

arasında ayrım yapmaya çalışmıştır (Braaten,1991:79-104;

Rasmusser,1999:101-104). Bu sayede Habermas sosyal gerçekliğe

75

Page 242: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

eleştirel bakışla, gündelik yaşam dünyasının iletişimsel eylem

analizine girişmiştir. Habermas ve Schutz’un, özellikle çağdaş

eleştirel teorisyenlerden A. Giddens’ı etkileyen ve bu çalışma

açısından önemli olduğu düşünülen gündelik yaşam üzerine yaptığı

analizlerden esinlenilmiştir. Bu çalışmada, araştırma grubunu

oluşturan, yoksulluk içinde yaşayan risk gruplarının gündelik

yaşamlarında, yaşam dünyaları içerisindeki değerlendirmeleri

üzerine yoğunlaşılırken, ‘yaşam dünyası’ kavramsallaştırması

Habermas’ın ele alış şekliyle kabul edilmiştir.

Habermas (Braaten,1991:2-5)’ın eleştirel teorisinin özü,

karşılıklı birbirini bütünleyen iki teoriyi kapsamaktadır. Bunlar

İletişimsel Eylem Teorisi içerisinde yer alan iletişimsel rasyonellik

ve toplumsal rasyonalizasyon teorisidir. Habermas

(Calhoun,1995:28-33) Horkheimer ve Adorno’nun ilk

çalışmalarından etkilenmiş ve eleştirel yaklaşımı sergileyen

çalışmalarında iletişimsel eylem üzerine yoğunlaşmıştır. Ona (Stirk,

2000:35) göre iletişimsel eylem, toplumun yeniden üretiminin bir

boyutunu oluşturur. Habermas (Leonard, 1990; Braaten,1991:9)’da

toplumun eleştirel teorisi, toplumsal rasyonalizasyonun

tanımlanmasıdır ve reflektif bir karaktere sahiptir. Eleştirel

toplumu benimseyen Habermas (1990), "anlamı" önemsemekte ve

bunu ortaya çıkartmak için "kendi üzerinde düşünüm" kavramını

geliştirerek bireyi varsayılan dışsal güçlerin bağımlılığından

kurtaracağını belirtmiştir. Habermas’da, aklın daha çok öne

çıkartılması ve bireyin özgür düşünebilme yeteneğini kullanarak

sosyal yaşantısında daha bilinçli ve yönlendirici olabileceği

düşüncesinin altının çizilmesi, önemlidir. Habermas’ın bu

görüşlerinden tezin amacı doğrultusunda esinlenilmiştir. Bununla

76

Page 243: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

beraber, Freud'dan etkilenen Habermas, psikanalizin bir bilim dalı

olarak kendi üzerinde düşünme imkânı verdiği gibi, öznelere de

kendileri üzerine düşünme imkânı tanıdığını belirtmektedir.

Habermas (Giddens, 1991:133; Braaten, 1991:10)'a göre,

psikanalizde birey kendini eleştiri süreci içindedir. Habermas

psikanalizde olduğu gibi, aynı şekilde eleştirel teoride, toplumun

başına gelen bir şeyi yine toplumun kontrolünde olan bir şeye

dönüştürmeye çalışmaktadır. Böylece bireyler ve çarpıtılmış

iletişimin ortadan kalkıp, bireylerin ideolojik düzlemin baskısından

kurtulacağını dile getirmektedir. Bu çalışmada da katılımcılar

kendi üzerine düşünümü gerçekleştirebilecek kapasitede olan

bilinçli breyler olarak ele alınmış ve bunu ortaya çıkartmakta

Habermas’ın izlediği psikanalitik teknikten esinlenilmiştir.

Habermas’ın bu konudaki görüşleri de araştırmda kullanılan

teknikleri ve uygulanma aşamalarını oldukça etkilemiştir.

Diğer taraftan araştırmada etkili olan, katılımcıların gündelik

yaşamları ve bunu nasıl görüp değerlendirdikleri noktasında

özellikle A. Schutz’un A. Giddens’ı etkileyen görüşlerinden oldukça

yararlanılmıştır. Fenomenler, algılanmış gerçeklikler olarak ele

alınmaktadır. Schutz için, bireyin gündelik yaşam durumlarına

atfettiği anlam çok önemlidir. Burada bireyin yaptığı durum tanımı

önemli yere sahiptir. Bu durum tanımı Schutz’a göre, bireylerin

“ortak bilgi stoku”ndan aldıkları kabulleri içermektedir. Giddens

eleştirel sosyolojisinde, “ortak bilgi stoku”ndan gündelik eylemlerin

çözümlenmesinde yararlanmıştır (Hidess,1977:49-112; Giddens,

1984:4; Wallace ve Wolf, 2004:297-302).

77

Page 244: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Giddens (1990:288-289)’a göre, sosyal bilimler, anlamı zaten

katılımcıları tarafından oluşturulan olayları araştırmalıdır.

Gündelik kavramlar, bilimsel kavramlarla ilişkilendirilmeli ve

sosyal bilimciler gündelik anlamları bu şekilde kavramalıdırlar. Bu

çalışmada katılımcılar, yani bireyler Giddens’ın ele aldığı şekide,

ancak bir adım daha ileriye gidilerek, tüm yapıp etmeleri

bağlamında bilinçli özneler olarak görülmektedir.

Çalışmada ayrıca, eleştirel yaklaşım çerçevesinde Alman

sosyolog U. Beck (1992)’in ‘Risk Toplumu’ (Risk Society)

kavramlaştırmasına atıfta bulunulmuş ve bu kavramsallaştırmayı

geliştirerek destekleyen İngiliz sosyolog Anthony Giddens’ın eleştirel

bir bakışla sergilediği bu konudaki düşüncelerinden esinlenilmiştir.

Beck’in ‘Risk Toplumu’ kavramsallaştırmasının bu çalışmada,

içinde yaşanılan toplumun ve yaşanan değişim süreçlerinin daha

iyi anlamlandırılması ve yorumlanmasında bütüncül bir çerçeve

sağladığı düşünülmüştür. Bu yaklaşım ve kavramsallaştırmanın

makro-sosyolojik bir yapıda olduğu ve mikro-sosyolojik boyutta

uygulanabilmesinde zorluklar olduğunun farkında olunmakla

birlikte, araştırmada böyle bir çabanın içine girilmesi önemli

görülmektedir.

Giderek artan bir hızla yayılan küresel ekonomik ve kültürel

sorunlar, teknolojik gelişmeler, tüketimin hızla her alana yayılması,

bireyselleşme vb. süreçlerin bir getirisi olarak günümüz toplumları

çok çeşitli yeni risk durumlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. Basit

gibi görünen, ancak moderniteyle birlikte yeni bir boyut kazanan

risk kavramı ve Risk Toplumu Teorisi’nin, günümüz toplumlarının

en önemli özelliklerinden biri olduğu görüşünden yola çıkılarak,

78

Page 245: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

sosyal gerçekliğe bakışta ve sosyal problemlerin ele alınışında

kapsamlı ve sorgulayan bir çerçeve sunacağı düşünülmüştür.

Ulrich Beck (1992:19-24;1999:33-54)’in ‘Risk Toplumu’ (Risk

Society) teorisi 20. yy.ın sonlarında Avrupa’daki sosyal analiz

çalışmalarında oldukça etkili olmuştur. Risk Toplumu merkezi

olarak ilişkilendirilmiş iki tezi içermektedir. Bunlardan birincisi

‘düşünümsel modernleşme’ (reflexive modernization), diğeri ise

‘risk’tir. ‘Düşünümsel modernleşme’ ileri aşamadaki modernliğin

“kendi konusu haline gelmesi”ne işaret etmektedir. Düşünümsel

modernleşmenin orijini sosyoloji ve bilimsel bilginin kritiğidir. ‘Risk’

ise, modernite ve sanayi toplumu krizleri ile ilişkilendirilerek

örülen, entelektüel ve politik bir ağdan meydana gelmektedir. Bu

çerçevede bu çalışmada risk toplumu, içinde yaşanılan süreçlere ve

topluma eleştirel bir gözle bakmayı, toplumsal öz-eleştiriyi ve kendi

üzerine düşünümü mümkün kılması boyutuyla kabul edilmiştir.

Giddens (2000)’a göre risk, bugün zaman ve mekân

düzlemlerinde ele alınan, geleceğini dine, geleneğe ya da doğaya

bırakmak yerine kendisi belirlemek isteyen toplumlar için harekete

geçirici bir dinamik olarak görülebilmektedir. Beck (1992:37-38)’e

göre riskler kendi yayılımları içinde ‘sosyal bumerang’ etkisi

sergilemektedirler. Bumerang etkisi kendisini yaşama doğrudan

müdahale ederek göstermez. İkinci derecede medya, para, mal-

mülk ve yasayı etkileyebilmektedir. Bireysel kaynağa doğrudan

saldırmaz, bütün içinde herkesin eşitliği anlayışı içerisinde herkesi

etkileyebilmektedir. Bu çalışmada birçok riski barındıran yoksulluk

olgusundan en çok etkilenen kategorilerin, risk grupları içinde yer

alan emek statülerindekiler oldukları kabul edilmektedir.

79

Page 246: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Risk toplumu nosyonu, doğa ve kültür arasındaki açık

ayrımın kaybolmasıyla karakterize edilerek açığa çıkmaktadır. Risk

toplumu teorisinin bağlandığı en önemli argüman iş, aile

alanlarında ve kişinin kendi içinde ilerleyişini sürdüren

bireyselleşmedir (Beck,1998:10).

Beck’in risk toplumu tartışmasını Giddens devam ettirmiştir.

Giddens (1998:25-26) risk toplumunun kökenini iki temel

dönüşüme kadar izlemektedir. Bu dönüşümler teknoloji ve bilimin

artan etkisiyle bağlantılıdır. Beck (1998:10)’in de bahsettiği gibi

bunlardan biri doğanın, ikincisi de geleneğin sonudur. Doğanın

sonu derken insanların doğaya zarar verme noktasına geldiğini

belirtir ve bu topluma doğa ötesi dönemi yaşayan toplum

demektedir. Geleneğin sonu derken de, toplumun geleneklere

bağlılığının kalmadığını ya da çok zayıfladığını, hayatın artık bir

kader olarak yaşanmadığını ve doğa ötesi dönemi yaşayan

toplumun aynı zamanda gelenek ötesini de yaşadığını

belirtmektedir. Giddens Beck’in bireyselleşme olarak adlandırdığı

şeyin de bu olduğunu dile getirmektedir. Bu çalışmada da,

bireyselleşme arttıkça risklere karşı koyuşun zorlaşmakta olduğu

ve yeni risk durumlarının doğduğu kabul edilmektedir.

Beck’te olduğu gibi Giddens (1998:31)’da da risk

toplumundaki modernleşme farklı bir anlama gelmektedir. Risk

toplumu kendi sınırlarına dayanmış ve bu sınırların imal edilmiş

risk haline geldiği bir sanayi toplumudur. Giddens burada basit ve

düşünümsel (reflexive) modernleşmeyi birbirinden ayırır. Basit

modernleşme eski tip, tek çizgi üzerinde ilerleyen bir

modernleşmeyken, düşünümsel modernleşme aksine modern

80

Page 247: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

düzenin çelişki ve sınırlarını kabul etmektedir ve bu şekliyle

çalışmada ele alınmıştır.

Beck (1992) ve Giddens (1998:33-34)’ın vurguladıkları bir

diğer önemli nokta da risk toplumunun postmodernizmle aynı şey

olmadığıdır. Şu ana kadar risk toplumu üzerine yapılan

açıklamalar bunun nedenlerini açıkça ortaya koymaktadır.

Postmodern yorumlarda modernliğin sona ermesiyle politik

iktidarın önemini yitireceği ileri sürülmektedir. Fakat modernlik

imal edilmiş (manifactured) risklerin ortaya çıkışıyla birlikte yok

olmamakta, yeni anlamlar kazanmaya devam etmektedir.

Düşünümsel modernleşme bir politika varsayar ve bunu üretir.

Ele alınan bu görüşler birbirini desteklemekte ve

bütünlemektedir. Bu görüşlerin, sosyal gerçekliğe eleştirel bakışı ve

kendi üzerine düşünümü (reflexivity) vurgulamaları, bu çalışma

açısından önem taşımaktadır. Sosyal gerçekliğe eleştirel bakışın,

makro ve mikro boyutların birlikte ele alınmasını, birey ve yapı

arasındaki ilişkinin ortaya çıkarılmasını daha net olarak

sağlayacağı kabul edilmektedir. Ancak bu çalışmada birey

Giddens’ın ele alışından biraz daha farklı olarak, bilinçli ve aktif

aktörler olarak ele alınmıştır. Bireyler yaşadıkları ortamın ve onu

çevreleyen yapının farkındadırlar, aynı zamanda bu yapıyı ve

kendilerini sorgulayabilmektedirler (Elliott,1999).

Temel noktalarıyla ele alınan bu görüşler ve

kavramsallaştırmalar çerçevesinde bu çalışmanın yoksulluk

olgusuna yaklaşımı şöyledir: Dünya ekonomik sistemi etkisinde,

içinde yaşanılan toplumda gerçekleşen farklılaşma ve değişme ile

81

Page 248: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

özellikle kentsel mekânlarda, birey, grup ve aile tüm yaşam

alanlarında çok farklı risklerle karşılaşmaktadır. Doğal riskler

dışında imal edilmiş riskler insanlar tarafından yaratılmakta ve

sonra dönüp tekrar insanları etkilemektedir. Birçok riski içeren çok

boyutlu bir sorun olan yoksulluk da, benzer şekilde ortaya

çıkmasına katkıda bulunulan ve gündelik hayatta sürekli yeniden

üretilen ve bireyi etkileyen bir sosyal problem olarak karşımıza

çıkmaktadır. Bu da, aktör olarak bilinçli bireylerin karşı koyuşları

ve direnme yolları, bu gerçekliğin ne kadar farkında olunduğuna

göre farklılıklar gösterir. Bu çalışmada da çok farklı risklerle

sarmalanmış kentin yoksul alanlarında yaşayan kesimin

yoksulluğu nasıl değerlendirdikleri, yeniden üretimine nasıl katkıda

bulundukları, onunla baş edebilme yollarını nasıl ve nerelerde

gördükleri, kendilerini bu gerçekliğin neresine koydukları

irdelenmeye çalışılmıştır.

Çizilmeye çalışılan bu çerçevede ele alınan ‘yoksulluk’

olgusunun analizinde, her toplumun, kültürün ve hatta her toplum

içinde farklı özelliklerin yer aldığı gerçeğinden yola çıkarak kültürel

farklılıkların da göz ardı edilmemesi gerektiği kabul edilmektedir.

Araştırmanın kurgulanması ve sonuçlandırılması sürecinde

temel olarak kullanılan ‘yoksulluk’, ‘yoksul’, ‘yoksunluk’, ‘risk

grubu’, ‘işsiz’, ‘ev kadını’, ‘düz işçi’, ‘düz memur’, ‘enformel sektör

çalışanı’ terimlerinin nasıl ele alındığının belirtilmesi, kavram

kargaşasına yol açılmaması ve çalışmanın iç tutarlılığı açısından

oldukça önemlidir. Aynı zamanda bu tanımlamalar çalışmada

yoksulluğa nasıl bakıldığının da göstergeleridir. Yoksulluğa karşı

bakış açısı da çalışmada kullanılan yöntem ve teknikler doğrudan

82

Page 249: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

etkilemektedir. Bu nedenle çalışmada kullanılan kavramların

aşağıda tanımları verilmiş ve bu tanımlama çerçevesinde kabul

edilmişlerdir.

-Yoksulluk (Poverty)

Araştırmanın yaklaşımı çerçevesinde genel olarak yoksulluk

P. Townsend (1979)’in “çoklu yoksunluk (mahrumiyet)”

kavramlaştırması çerçevesinde ele alınmıştır. Bu tür bir

tanımlamanın yoksulluğu maddi ve göreli boyutunda tüm yönlerini

içerdiği düşünülmektedir. Diğer bir deyişle ‘mutlak’ ve ‘göreli’

yoksulluk birbirlerini içerdikleri ekseninde ele alınmaktadır. Bu

bağlamda bir toplumun değişen ihtiyaç ve talepleriyle ilişkili olarak

birçok yoksulluk tanımı yapılabilir.

-Yoksul (Poor)

Üyesi olduğu topluluk içinde yaşayabileceği minimum maddi,

kültürel ve sosyal kaynaklardan mutlak ve göreli olarak yoksun

olan kişi, aile ve grup. Kısaca çoklu yoksunluk içinde yaşayan kişi.

-Yoksunluk/Mahrumiyet (Deprivation)

Yoksunluk refah eksikliğine gönderme yapmaktadır. Burada

sıklıkla maddi kaynak ve şeyler anlaşılmaktadır, ancak kavram

psikolojik faktörleri de içermektedir (Callan ve Whelan,1993).

Townsend (1979) yoksunluğun objektif olarak tanımlanabileceğini

ve sadece göreli yoksunluk kavramı içinde uygulanabileceğini ileri

sürmektedir. Bu çerçevede yoksunluk, belli bir şeyin yokluğunu

çekmek, mahrum olmak anlamına gelmektedir. Toplum insan

ihtiyaçlarını belirler. Göreli yoksunluk kavramının gelişimi içinde

83

Page 250: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Townsend hanehalkı, bireyler ve yaşam tarzlarının ele alınması

gerektiğini belirtmektedir.

-Risk Grubu (Risk Group)

Beck (1999)’e göre risk kategorisi, Weber’in eylem tiplerinden

‘amaçsal-rasyonalite’ sonrası bir niteliğe sahiptir. Bununla beraber

riskleri yaratan da, amaçsal-rasyonaliteye dayalı düzenin kabul

ettirilmesidir. Bu araştırmada risk grubu kavramı, sosyal

psikolojik bir tanımlamayla ele alınmıştır. Risk grubu, yoksulluktan

en çok etkilenen kesimler olarak, bu araştırma için araştırmacı

tarafından belirlenen işsizler, ev kadınları, enformel sektör

çalışanları, düz memur ve düz işçileri içeren emek statülerinden

oluşmaktadır.

-İşsiz

Çalışmasını engelleyecek herhangi bir hastalığı olmayan ve

aktif işgücü içerisinde yer alabilecek yaş ve pozisyonda bulunan,

daha önce bir ya da bir kaç işte çalışıp iş deneyimi olan ancak

sosyo-ekonomik ya da bireysel başka nedenlerden dolayı en az iki

yıldır çalışamayan kişi.

-Ev kadını

Aktif iş yaşamına katılabilecek yaş ve pozisyonda olup

çalışma yaşamına hiç girmemiş, ekonomik açıdan maddi bir kazanç

elde edemeyen ve hane içinde ücretsiz emek gücü olarak çalışan

kadın.

84

Page 251: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

-Enformel Sektör Çalışanı

Geçici ya da mevsimlik işlerde çalışan (inşaat işçisi, temizlik

işçisi, gündelikçi, kır işçisi, seyyar satıcı vb.) ya da küçük ölçekli

işyeri sahibi olan (bakkal, kasap, pazarcı vb.), yaptığı iş için bir

eğitime ya da beceriye ihtiyacı olmayan kişi.

-Düz Memur

Bir devlet dairesinde çalışıp, bir unvanı olmayan,

yükselebilmek için eğitimi yetersiz olan, çoğunlukla asgari ücretle

çalışan, vasıfsız kişi.

-Düz İşçi

Çoğunlukla asgari ücretle, bir devlet ya da özel teşebbüste

vasıfsız olarak çalışan kişi.

-Mutlak ve Göreli Yoksulluk ve Çoklu Yoksunluk

Göstergeleri

Çalışmada maddinin göreliliği de içerdiği anlayışından

hareketle yoksulluğun ‘çoklu yoksunluk’ olarak ele alındığı

belirtilmişti. Bu çerçevede mutlak ve göreli yoksulluğun bu

çalışmada nasıl ele alındığı ve göstergelerinin neler olduğu

aşağıdaki gibi belirlenmiştir.

Bu çalışmada da mutlak/maddi yoksulluğun göstergeleri

olarak şunlar ele alınmıştır: Aylık bireysel ve toplam hanehalkı

geliri; Yan gelirler; Konut durumu; Tüketim kalemleri (beslenme,

giyinme, sağlık, barınma); Hanede yaşayan kişi sayısı; Yaş; Sağlık

imkânları. Bu göstergelerin nicelikleri yanında niteliklerine de

vurgu yapılmış ve mutlak yoksulluğun, görelilik boyutunu da

85

Page 252: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

içerdiği anlayışından hareketle ‘çoklu yoksunluk’ içerisinde ele

alınıp irdelenmiştir.

Çalışmada göreli yoksulluk göstergeleri olarak da şunlar ele

alınmıştır: Eğitim olanakları; yapılan işin niteliği, çalışma ve işsizlik

süreleri; hanede çalışan kişi sayısı; sahip olunan çocuk sayısı ve

bakımları; sosyal güvence ve sosyal yardımlar; tüketimin sosyal

boyutları ve niteliği; sosyal ve siyasal yaşama katılma (tatil, eğlence,

boş zaman faaliyetleri, demokratik hak ve özgürlükler); kendi

durumunu çevre ve toplum geneliyle kıyas; kendini değerlendirme;

aile ilişkileri, sosyal dayanışma ve yardımlaşma; kültürel ve etnik

belirleyiciler; gündelik yaşamın sürdürülmesindeki güçlükler;

toplumsal refahtan dışlanma ya da kentin sunduğu olanaklardan

yararlanma derecesi; daha iyi bir yaşam için sahip olunması

gerekenler. Bu göstergeler maddi göstergelerle ilişkilendirilerek

çoklu yoksunluk içinde değerlendirilmiştir.

Mutlak, göreli yoksulluk yaklaşımları ve bunlara gelen

eleştirilerden yola çıkarak bunları birleştirme çabası olarak

görülebilecek öznel yoksulluk yaklaşımı birlikte ele alındığında, bu

çalışmada girişilen yoksulluğun sosyal analizinde çok boyutlu bir

değerlendirmenin mümkün kılınacağı düşünülmektedir. Çok

boyutlu bir sosyal problem olarak yoksulluk, bu üç yaklaşımı da

kapsayan ‘çoklu yoksunluk’ olarak ele alınmıştır.

Bu çalışmada ‘çoklu yoksunluk’, yukarıda belirtilen maddi

ve göreli yoksulluk göstergelerinin ilişkilendirilmesiyle oluşan bir

bütünlük olarak; maddi, kültürel, toplumsal, siyasal, bireysel

kaynakların sınırlılığı nedeniyle toplumun geneliyle

86

Page 253: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

bütünleşememe, sosyal dışlanma süreci, ötekileştirilme olarak ele

alınmıştır.

Bu yaklaşım ve kavramsallaştırmalar çerçevesinde

belirlenenlere ek olarak aşağıdaki sayıltılardan hareket edilmiştir:

- İncelenen grup sayısı kadar farklı yoksulluk tanımı vardır.

- Yoksulluğun incelenen gruba özgü yapısal belirleyicileri

ortaya konulabilir.

- Yoksulluk çok boyutlu bir olgu olarak tüm boyutlarının

farkında olunarak ele alınmalıdır.

- Yoksulluğun çok boyutlu olması dolayısıyla analizinde

birçok teknik bir arada kullanılmalıdır.

- Yoksulluğun sosyal analizinde iktisadi analizlerce belirlenen

bir yoksulluk sınırı ölçüm tekniği kullanmak zorunluluğu yoktur.

Bu çalışmada ne daha önce anlatılan bir yoksulluk sınırı

belirlenmiş, ne de belirtilen ölçüm yöntemleri kullanılmıştır.

Araştırma alanı belirleme ve örneklem seçiminde ‘yoksulluk

görünürdür’ anlayışı benimsenmiştir. Bu bakış genelleme yapma

imkânı vermemektedir. Bu çalışmada da genelleme yapma iddiası

yoktur. Belirlenen alanda yoksulluk, belirlenmiş bir görüşme

formu ve derinlemesine görüşme teknikleri kullanılarak

irdelenmeye çalışılmıştır.

87

Page 254: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

BÖLÜM 2. METODOLOJİ

Araştırma, çalışma amacına uygun olarak betimsel

(descriptive) bir alan araştırmasıdır. Yoksulluğun çok boyutlu bir

sosyal problem olmasından dolayı, salt ekonomik analizlerin

yetersiz kaldığı günümüzde kabul gören bir görüştür. Buradan yola

çıkarak bu çalışmada özellikle Türkiye’de de bir boşluk olduğu

düşünülen yoksulluğun sosyolojik analizine gidilmiştir.

Yoksulluğun sosyolojik analizinde, ekonomik analizin ele

aldığı hanehalkı göstergelerine ek olarak, bireysel ve toplumsal

boyuttaki etmenler ele alınmıştır. Bireysel düzeyde kişinin sağlık,

eğitim ve gelir düzeyi, kendini ve çevresini nasıl değerlendirdiği,

aynı zamanda hanehalkı yapısı, bileşimi, demografik özellikleri ve

konut durumu; toplumsal düzeyde de alt yapı, sağlık ve eğitim

olanakları, örgütlenme düzeyi, güvenli olma derecesi ve bunların da

ötesinde siyasal özgürlük insan hakları ve katılımcılık düzeyi

etkileşim içindeki etmenler olarak ele alınmıştır (Şenses,2001:215).

Araştırma ‘çoklu yoksunluk’ çerçevesinde kentteki (Bursa

örneğinde) yoksulluğu ele almaktadır. Araştırma kentin ‘yoksul

alanları’nda yürütülmüştür.

Araştırmanın analiz birimi hanehalkıdır. Analiz biriminin

hanehalkı olması hususunda birçok tartışma vardır. Bu tartışmalar

temelde, hanehalkının nasıl tanımlandığı ve aile biçimlerinden

farkının vurgulanması gerektiği hakkındadır. Bunun haricinde

diğer bir tartışma da hanehalkını oluşturan bireylerin gelir ve

88

Page 255: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

tüketim alışkanlıklarının göz ardı edilmeyeceği bir ölçüm

yapılmasıdır. Bu tartışmalar ve bu eleştiriler göz önüne alınarak

analiz birimi olarak hanehalkının alınması önerilmektedir

(TÜSİAD,2000; Şenses,2001, Friedmann,2001 vd.). Araştırmada bu

eleştiriler dikkate alınarak hanehalkını oluşturan bireylerin

çekirdek ailenin üyeleri olmasına dikkat edilmiş, hanenin ortak

gelir ve tüketim alışkanlığı dışında, katılımcıların bireysel gelir ve

özel tüketim alışkanlıkları üzerinde ayrı ayrı durulmuştur.

Araştırma yapılırken dikkat edilmesi gereken, aksi takdirde

araştırmanın seyrini değiştirecek hususlar vardır. Bunlardan ilki,

çalışmanın yapılacağı dönem (Yıl içindeki geçici yoksullar mı, yoksa

daha uzun dönemli yoksullar mı hedefleniyor? Tüketim

harcamalarının arttığı dönemlerde sonuçlar değişebilir); ikincisi ise,

ölçüm yerinin belirlenmesidir (Şenses,2001:75-78).

Araştırmanın amacına uygun olarak geçici yoksullar yerine,

kalıcı yoksulları ele alabilmek amacıyla, en az iki yıldır çalışmayan

ya da en az iki yıldır çalışanlar örnekleme dâhil edilmiştir. Böylece

yaşanan son ekonomik kriz nedeniyle işsiz kalanlar ya da bu

nedenle geçici yoksulluk yaşayanlar örneklem dışı bırakılmıştır.

Araştırma Bursa’da kentin doğusunda kalan ve çoğunlukla

kente göç eden ailelerin oturduğu ve kentin diğer bölgeleriyle

kıyaslandığında her bakımdan geri kalmış ve kentle bütünleşme

sorunu yaşayan Yıldırım İlçesi’nde gerçekleştirilmiştir.

Yoksulluk ele alınırken araştırmaya başlamadan önce alan

hakkında İlçe Kaymakamlık, İlçe Belediye, İlçe Emniyet Müdürlüğü,

89

Page 256: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan bölge ve bölgede yaşayanlar

hakkında ön görüşmeler yapılmış, resmi izinler alınmıştır. İlçe

Kaymakamı ile uygulanacak görüşme formu üzerinde yoğun olarak

çalışılmış ve deneyim ve bilgileri doğrultusunda araştırmanın

amacına uygun mahalleler belirlenmiştir. Belirlenen mahallelerin

muhtarlarının adresleri alınmış, daha sonra muhtarlarla

görüşmeler yapılarak araştırma konusu ve amacı çerçevesinde

mahalle ve sakinleri hakkında bilgi alınmıştır. İlçe Belediyesi’nden,

İlçe ve seçilen mahallelerin alt yapı ve konut özellikleri ile verilen

hizmetler hakkında bilgiler alınmıştır.

Alan hakkındaki ön bilgilenme sadece kurumsal düzeyde

kalmamıştır. Araştırmacı araştırmadan önceki yaklaşık iki yıllık

süreçte Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Çocuk ve

Gençlik Merkezi’nde görev yapmış ve çalışma alanı gereği yoğun

olarak Yıldırım İlçesi’ne hizmet vermiştir. İlçe’de araştırmacının

öncülüğünde belirli aralıklarla iki alan çalışması yürütülmüş,

yaklaşık 1000 kişiye ulaşılmış ve yaşayan hanelerin profili

çıkarılmıştır. Ayrıca bu iki yıllık süreçte araştırmacı tarafından ev

ziyaretleri yapılmış, bölge halkının yaşam koşulları ve ihtiyaçları

tespit edilerek yardım götürülmüştür. Sonuç olarak araştırmacı

bölgede bizzat yaşamasa da yoğun olarak bölgeye nüfuz

edebilmiştir. Araştırmacının alan hakkında edindiği deneyim,

gözlemler ve hatta kurulan bireysel ilişkiler bu araştırmanın

biçimlenmesi ve sonuçlanmasında önemli bir destek olmuştur.

Hatta araştırma sonuçlandıktan sonra görüşmeye katılmış zor

durumdaki hanelere gerekli yardımların ulaşması için girişimde

bulunulmuş ve bu araştırmanın önemli bir yararı olarak hemen

geri dönüşüm sağlanmıştır.

90

Page 257: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Araştırmanın temel amacı olan, yoksulluk ve yoksunluk

içinde yaşayan risk gruplarının yaşadıkları yoksulluktan yola

çıkarak yoksulluk analizine girilmesi, yoksulluğa yoksulların bakış

açısından bakmayı gerektirmektedir. Bu bakış aslında,

yoksulluğun tanım ve sınırını doğrudan etkilemektedir. Shaffer

(1996) ve Phipps (1993) yoksulların kendi görüş ve belirlemelerini

esas alan katılımcı yaklaşımların son yıllarda ağırlık kazandığını

belirtirler. Bu bakış yoksulluğun yoksullar tarafından

değerlendirildiği biçimiyle de çok boyutlu bir kavram olarak,

yoksulluğun yanı sıra yoksunluğu da kapsamaktadır

(Şenses,2001:93). Buradan hareketle ‘yoksulların kendi sesi’

derken, siyasal güçten yoksunluk, edilgen konum ve kendini

değersiz hissetme üzerinde de durulmaktadır (World Bank,2000;

Friedman,2001:141-142; Erdoğan,2001). Bu çerçevede araştırmada

yoksulluk ‘çoklu yoksunluk’ olarak ele alınmıştır.

2.1. Araştırmada Kullanılan Teknikler

Alan çalışması Eylül ve Kasım 2002 tarihleri arasında üç

aylık bir süreçte araştırmacının kendisi tarafından

gerçekleştirilmiştir. Bu, araştırma süresinin uzaması ve çok fazla

sayıda haneye ulaşılamaması sonucunu doğurmuştur. Bu durum

dezavantaj olarak görülebilir, ancak nitel olarak elde edilen verilerin

tatmin edici olması nedeniyle olası eksiklikleri tamamlayıcı unsur

olarak görülmektedir. Öte yandan, araştırmacıya hem haneler hem

de alana yönelik gözlem yapma imkânı sağlayarak bir öngörü

oluşturmuştur. Aynı zamanda görüşme formunun tek kişi

tarafından uygulanması, oluşabilecek farklılıkları, bilgi eksikliği ya

91

Page 258: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

da kopukluğunun önüne geçilmesini sağlayarak, avantaja

dönüşmüştür.

Alan üzerine önceki görüşmeler, yapılan gözlemler ve

deneyimler dışında araştırmada temel olarak iki araştırma tekniği

kullanılmıştır:

İlk önce amaca uygun olarak amaçlı (purposive) örnekleme ile

seçilen 100 haneye yarı-yapılandırılmış bir görüşme formu

uygulanarak sosyo-demografik özellikleri, geçim standartları ve

tarzları, yoksulluğa bakışları ve kendi yoksulluklarını nasıl

değerlendirdikleri sergilenmeye çalışılmıştır. Görüşmeler 50 hanede

kadınlarla, 50 hanede de erkeklerle yapılmış ve her görüşme

yaklaşık iki-iki buçuk saat sürmüştür. Görüşme süresinin

uzunluğu bir dezavantaj olmamış, aksine zaman geçtikçe sohbet ve

güven ortamı oluşarak daha verimli hale gelmiştir. Bu süre

içerisinde araştırmacı sadece katılımcıyla görüşme yapmakla

kalmayıp evin yapısı, araç gereçleri, yaşam şartları ve ailenin diğer

üyelerini gözlemleme şansı da bulmuştur.

Ayrıca alana gidip gelinirken araştırmacı tarafından bölgede

yaşayanların kullandığı toplu taşım araçlarının kullanılmasına

dikkat edilmiş ve yine dönem dönem bölgedeki pazaryeri, bakkal,

market, manav, kasap ve mağazalardan alışveriş yapılmıştır. Bu

sayede araştırmacı her ne kadar bölgede yaşamasa da,

görüşmelerden edindiği bilgileri aynı zamanda deneyimleme fırsatı

olmuştur. Bu sayede araştırma alanının sunduğu kentsel ortam,

konut ve işgücü piyasasının burada yaşayanlara sunduğu yaşam

92

Page 259: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

şansı ve bunun niteliği, bu şansın nasıl kullanıldığı ya da

kullanılamadığı irdelenebilmiştir.

İkinci olarak tekrar alana gidilerek, daha önce görüşme

yapılmış haneler arasından rasgele seçilen beş erkek ve dokuz

kadın olmak üzere 14 kişi ile derinlemesine görüşmeler (in-dept

interview) yapılmıştır. Derinlemesine görüşme yapılan katılımcıların

çalışma grubu içerisinde dağılımı şu şekildedir: Düz işçi olup, eşi

çalışan ve çalışmayan birer kişi; düz memur olup, eşi çalışmayan

bir kişi; enformel sektör çalışanı olup, eşi çalışan bir kişi ve

çalışmayan üç kişi; işsiz olup, eşi çalışan bir kişi ve çalışmayan iki

kişi; ev kadını olup eşi çalışan bir kişi ve çalışmayan üç kişi.

Kategorilerin farklı yoğunluklarda seçilmesinin nedeni, daha önce

yapılan nicel araştırma sonucunda, bu kategorilerdeki

katılımcıların düşünce ve değerlendirmelerinin irdelenmesi

gerekliliğinin ortaya çıkmasıdır.

Araştırma projelendirme aşamasında ilk başta yapılması

planlanan derinlemesine görüşmeler süreçte, görüşme formunun

yeterli olduğu düşüncesiyle gereksiz olarak görülüp iptal edilmiş,

ancak yarı yapılandırılmış görüşme formunun analizleri

sonucunda, araştırma amacı dolayısıyla aydınlatılmaya ihtiyaç

duyulan boyutlar ortaya çıkınca tekrar güncelleştirilmiştir. Bu

nedenle ilk görüşme formu uygulamasıyla derinlemesine

görüşmelerin uygulanması arasında yaklaşık bir buçuk yıl

geçmiştir. Derinlemesine görüşmeler sırasında katılımcılar ile ilk

görüşmelerden bu yana hayatlarında bir değişim olup olmadığı ve

şu andaki koşulları hakkında sohbet edilirken, araştırmacı

tarafından görüşme yönlendirilerek siyasal haklar ve katılım, etnik

93

Page 260: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

yapı, güçsüz hissetme, ötekileştirme ve yine yoksulluğa bakışları ve

değerlendirmeleri hakkında bilgi alınmıştır. Bu görüşmelerin

sonucunda da tatmin olmayan araştırmacı tarafından,

derinlemesine görüşme yapılan katılımcılar bir araya getirilerek

yine aynı boyutlar üzerine grup görüşmesi yapılmıştır. Ayrıca grup

görüşmelerinde, toplumun eşitlik, bireysel sorumluluk ve haklar,

toplumsal dayanışma konusundaki düşüncelerini yansıtacak

sosyal ve siyasal boyut irdelenmiştir. Görüşmeler araştırmacının

çalıştığı ve katılımcıların yabancı olmadıkları Sosyal Hizmetler

Bursa Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde yapılmıştır.

Uygulanan görüşme formu hazırlanırken, Townsend (1979)’in

İngiltere’de göreli yoksulluk üzerine yaptığı araştırmanın anket

formu temel alınmış, bu form toplumun soyo-ekonomik ve kültürel

yapısına uygun olarak yeniden düzenlenmiş ve araştırmanın amacı

doğrultusunda açık uçlu sorular eklenmiştir. Yarı yapılandırılmış

görüşme formu şu başlıklar altında oluşturulmuştur: Sosyo-

demografik Yapı, Mesken ve Yaşam Şartları, İstihdam ve Mesleki

Durum, Her Türlü Yan Gelirler, Mevcut Parasal Gelir, Tasarruf ve

Mal Varlığı, Sağlık, Sosyal Yaşam, Yaşam Tarzı, Yoksulluk ve

Yoksulluk Değerlendirmeleri. Görüşme formu bu başlıklar altında

toplam 143 sorudan oluşmuştur.

Elde edilen veriler SPSS İstatistik Programı ile uygun

istatistiksel teknikler kullanılarak analiz edilmiş ve çıkan sonuçlar

tablolar halinde sunulmuştur. Araştırmanın genel soru yapısı ve

örneklem büyüklüğü bazı tekniklerin kullanılmasını mümkün

kılmamıştır. Ele alınan bağımlı değişkenin kategorik olması

nedeniyle basit regresyon uygulanamamıştır. Araştırmanın

94

Page 261: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

amaçları doğrultusunda Ki-kare testi uygulanıp, analizler

karşılaştırmalı tablolar halinde sunulmuştur. Yanılma olasılığı

olarak 0,05 alınmıştır.

Derinlemesine görüşmeler ve grup görüşmesi sonucunda elde

edilen bilgiler Siyasal Katılım ve Haklar, Kendini Güçsüz Hissetme,

Biz ve Ötekiler ve Yoksulluk ana başlıkları altında birlikte

değerlendirilerek sunulmuştur.

2.2. Evren ve Örneklem

Daha önce Yaklaşım ve Sayıltılar alt başlığında belirtildiği

gibi, araştırmada bir yoksulluk sınırı ölçüsü kullanılmamış olup,

‘yoksulluk görünürdür’ anlayışından hareket edilerek kentin yoksul

alanlarının belirlenmesi yolu seçilmiştir. Bu amaçla ilk önce Bursa

Büyük Şehir Belediyesi’nden altyapı, sağlık ve eğitim gibi

hizmetlerin henüz ulaşmadığı ya da tamamlanmamış olduğu ve

kaçak yapılaşmanın yoğun olduğu bölgeler araştırılmıştır. Bu tür

alanların üç büyük ilçe içerisinde Yıldırım İlçesi’nde yoğun olduğu

tespit edilmiştir. Daha sonra Yıldırım İlçe Belediyesi’nden henüz alt

yapısı tamamlanmamış ya da yetersiz, kaçak ya da imarsız

yapılaşma ve plansız kentleşmenin olduğu, yetersiz sağlık ve eğitim

hizmetlerinin verildiği bölgeler tespit edilerek bunlar arasından

tesadüfî örnekleme ile mahalleler seçilmiştir. Bu seçim yapılırken

Bursa Büyük Şehir Belediyesi’nin Şehir Sağlık Planı 1998-2000

Projesi kapsamında belirlenen 17 hizmet bölgesi baz alınarak, bu

bölgeler içerisinde diğer bölgelere oranla daha fazla ruhsatsız

yapılaşma ve altyapı eksikliğine sahip 6. ve 7. Bölgelerde bulunan

95

Page 262: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

toplam 33 mahalle ele alınmıştır. Ayrıca ele alınan bölgelerdeki bazı

mahalle muhtarlarıyla yapılan öngörüşmelerde mahallelerin hemen

hemen homojen bir yapı sergiledikleri öğrenilmiştir. Bu 33 mahalle

arasından tesadüfî örnekleme ile seçilen 11 mahallede (ayrıntıları

Kaçak Yapılaşma ve Sağlıksız Altyapısı Olan Bölgeler başlığı altında

verilmiştir) muhtarlıklara gidilerek amaca uygun olarak belirlenen

kategoriler doğrultusunda amaçlı örnekleme ile haneler tespit

edilmiştir. Ayrıca hanelerin, çekirdek ailelerden oluşmasına,

çalışmayı engelleyecek hastalığı olan eşlerin olmamasına ve çocuk

emeğinin kullanılmadığı aileler olmasına dikkat edilmiştir.

Görüşme yapılacak risk grupları olarak işsizler, ev kadınları,

enformel sektör çalışanları, düz memur ve düz işçiler belirlenmiştir.

Görüldüğü gibi oluşturulan kategoriler çalışan yoğun emek

kategorilerini ve çalışma potansiyeli olan kesimi kapsamaktadır.

Yoksulluk çerçevesinde cinsiyet farklılıklarının da görülebilmesi

amacıyla, görüşmeler 100 hanede 50 kadın ve 50 erkekle

yapılmıştır. Hem katılımcıların yani görüşme yapılan kişinin hem

de eşlerinin belirlenen kategorilerden birinde olması da sağlanmaya

çalışılmıştır. Bu şekilde hane bazında çalışma durumuna göre yeni

bir gruplama yapılmıştır: “eşlerden sadece birinin çalıştığı haneler”,

“eşlerin her ikisinin de çalıştığı haneler” ve “hiç çalışanı olmayan

haneler” olarak üç gruba ayrılmıştır. Daha sonra bu üç grup

hanehalkı ile belirlenen risk grubu kategorileri birlikte

ilişkilendirilerek ‘çalışma grubu’ adı altında birleştirilmiş ve analize

gidilmiştir.

Daha sonra alana tekrar çıkılarak belirlenen ‘çalışma

grubu’nu oluşturan 10 kategori içerisinden rasgele seçilen 14 kişi

96

Page 263: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

ile önce derinlemesine görüşmeler, sonra hepsiyle birlikte grup

görüşmesi yapılmış ve sonuçlar daha önceki sonuçlarla

ilişkilendirilmiştir.

2.2.1. Bursa’nın Sosyo-Demografik ve Ekonomik Yapısı

Bursa Türkiye’nin ekonomiye sağladığı katma değer

açısından dördüncü, sosyo-ekonomik gelişmişlik açısından beşinci

ve çalışan insan sayısı ve işyeri sayısı açısından üçüncü büyük

ilidir. Nüfusu, iki buçuk milyona dayanmaktadır. Coğrafi bölgeler

açısından bakıldığında Bursa, Türkiye’de en zenginlerin toplandığı

%1’lik grup üyelerini barındıran, fakat aynı zamanda gelir

eşitsizliğinin de en yüksek olduğu Marmara Bölgesi’nde yer

almaktadır. İstanbul Marmara Bölgesi’nde kendi hesabına büyük

dengesizlik yaratmaktadır. Şöyle ki büyük kentler içerisinde

Kocaeli’nden sonra en yoksul %1’lik kesim Bursa’da bulunmaktadır

(Sönmez, 2001:33-36).

Bursa’ya bu genel bakıştan sonra kentin ‘nüfus, göç ve

yerleşim’, ‘eğitim’, ‘ekonomik gelişim ve işgücü piyasası’,

‘yoksulluk’, ‘kaçak yapılaşma ve sağlıksız altyapısı olan bölgeler’

başlıkları altında durumu sergilenmeye çalışılmıştır.

Nüfus, Göç ve Yerleşim

Bursa 1970’lerden itibaren tarım ağırlıklı ekonomiden sanayi

ağırlıklı ekonomiye geçmiş, bu durum da Anadolu’dan ve genellikle

97

Page 264: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

de Balkan ülkelerinden Türklerin göçmen akınına, dolayısıyla hızlı

bir nüfus artışına neden olmuştur. Bursa’daki nüfus yapısının

dağılımı şöyledir: %29 Muhacir (Balkan Türkleri), %24 Kafkas, %12

Karadeniz, %11 Doğu ve Güneydoğu, %10 yerli, %6 diğer. 1990 yılı

itibariyle Bursa’ya göçün oranı toplam göç oranı içinde %035 iken

net göç hızı %057’dir (DİE,1998). Bursa’ya en fazla göç yurtdışında

Bulgaristan’dan, yurtiçinde Erzurum’dan olmaktadır (Bursa ESG,

2003:43). Yoğun göç nedeniyle kontrolsüz olarak yapılanmış çok

sayıda yerleşim birimi mevcuttur. Altyapıda yetersizlikler vardır.

Bu yerleşim birimlerinde yaşayanların genellikle büyük bir kısmı

enformel sektörde çalışmaktadır. Son ekonomik krizlerle işsizlik

sorunu artmıştır (Bursa SGP, 2000:11-12).

1990 yılı itibariyle Bursa’da nüfus artış hızı binde 38,26’dır.

2000 yılı genel nüfus sayımı sonuçlarına göre Bursa’nın nüfusu

2.125.140’tır. 1990-2000 döneminde yıllık nüfus artış hızı binde

28,62’dir. Bu oran içinde erkeklerin sayısı 1.064.560, kadınların

1.060.580’dir. Nüfusun en yoğun olduğu ilçeler Osmangazi

(642.337) ve Yıldırım (480.266)’dır (İl toplam nüfusu 2.125.140

üzerinden). Türkiye’nin genelinde olduğu gibi Bursa’nın nüfusu

gençtir ve 10-29 yaş grubundadır (%53,7). 30-49 yaş grubu %28,7,

50 ve üstü %14,1’dir. Çocuk ve genç nüfusun toplamı, toplam

nüfus içinde oldukça fazla bir orana sahiptir (DİE,1998 ve Bursa

ESG, 2003:43-44).

Nüfusun yoğun olduğu Osmangazi ve Yıldırım ilçeleri aynı

zamanda hızlı iç göçün odak noktalarıdır. Kaçak yapılaşmayla

birlikte bu bölgelerde yaşayan nüfus kentsel hizmetlerden tam

olarak faydalanamamaktadır. Kaçak yapılaşmalar ve plansız

98

Page 265: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

gelişme Bursa’da bazı semtlerde fabrikalar çevresinde çoğalmış, bir

yandan da sanayiden bağımsız olarak şehrin belediye sınırlarına

yakın, tarım toprakları içinde, dolayısıyla zabıta denetiminden uzak

kesimlerdeki arsalar üzerinde yerleşmişlerdir (Bursa SGP, 2000:32-

35).

Alt gelir gruplarının konut sorununa buldukları çözüm olan

kaçak yapı ya da gecekondular ortak özellikler içermektedir (Bursa

Yıldırım Belediyesi, Ankara Yolu Kuzeyi Uygulama İmar Planı

Raporu,2000):

a)Yapılan konutlar basit yapım teknolojisine sahip, az katlı,

çoğu ileride kat çıkmak üzere çatısız yapılardır.

b)Genellikle yasal yollarla üretilen konutların tercih etmediği

zor topografik koşuları içeren yol bağlantıları zayıf ya da hiç

olmayan yerlerde bulunmaktadırlar.

c)Altyapıları, sosyal donatıları ya yoktur ya da yeterli değildir.

d)Geleneksel yapı ve yaşam kültürü sürmektedir.

Bursa’da konut alanlarının en büyük sorunu ruhsatsız veya

ruhsata aykırı konut alanlarının olmasıdır. Bu konut bölgelerinde

ulaşım ağının yetersizliği, alt yapının tamamlanmamış veya hiç

olmaması gibi sorunlar bulunmaktadır. Bu kaçak yapılar önce ıslah

planları ile yasalaştırılmış daha sonraki aşamada ise, imar planına

dönüştürülmüş olan alanlardır. Özellikle Ankara Yolu’nun kuzeyi

ve güneyinde kalan konut bölgeleri ile Yalova yolunun doğu ve

99

Page 266: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

batısında kalan konut bölgeleri bu kapsamdadır. Bu bölgelerin

olumsuz koşullarının yanı sıra özellikle Osmangazi ve Yıldırım

ilçelerinde evlilik dışı birliktelikler, birlikte yaşayan anne ve

çocuklar yaygındır ve suç oranı yüksektir (Bursa SGP,2000:36).

Eğitim

Bursa ili genelindeki toplam 650 öğretim kuruluşunun

(ilköğretim) %29’u (186) Nilüfer, Osmangazi ve Yıldırım ilçelerinde

bulunmaktadır. Bu ilçelerde ortalama gelir düzeyine sahip nüfusta

özellikle Yıldırım ve Osmangazi’de okuryazarlık oranı çok

düşüktür. Sekiz yıllık temel eğitim zorunluluğu ile okul çağı

nüfusunda görülen artış, bu bölgelerde orta öğretime devam eden

öğrenci sayısına yansımamaktadır. Temel eğitimi tamamlatmaya

çalışan ve ekonomik açıdan zayıf olan aileler, çocuklarını gelir

sağlayıcı unsur olarak görmekte ve çalıştırmaktadır (Bursa

SGP,2000:32).

2000 yılı genel nüfus sayımı verilerine göre Bursa ili

genelinde okuma yazma bilenlerin oranı %92 olup, bu oran

kadınlar arasında %87, erkekler arasında %96’dır. İlçelere göre

okuma yazma bilenlerin oranı Nilüfer’de %96, Osmangazi’de %94,

Yıldırım’da %92’dir. Nüfusun yarıdan fazlası ilkokul ve ilköğretim

mezunudur (Bursa ESG, 2003:48-53).

100

Page 267: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Ekonomik Gelişim ve İşgücü Yapısı

1990 DİE (1998) verilerine göre Türkiye’de iktisaden faal

erkek nüfus %78.22 iken Bursa’da %77,54’tür. İktisaden faal kadın

nüfus ise Türkiye’de %42.76, Bursa’da %34.77’dir. 2000 yılında

2.125.140 olan toplam nüfusun 910.349’u işgücünü

oluşturmaktadır. Bunun 825.531’i istihdam edilenler, 84.818’I

işsizlerden oluşmaktadır. İktisaden faal nüfusun %10’u Nilüfer,

Osmangazi ve Yıldırım ilçelerinde bulunmaktadır. Bunun nedeni bu

ilçelerin sınırları içinde tekstil, otomotiv ve makine imalat sanayi

tesislerinin bulunmasıdır. Bu sektörlerdeki toplam tesis sayısı

1.148, tesislerde çalışan kişi sayısı ise 75.000 civarındadır. Bu

çalışanlar nitelikli işçi sınıfındadır (Bursa SGP,2000:41 ve Bursa

ESG, 2003:49). 1990 verilerine göre Bursa’da İnşaat sektöründe

çalışanların oranı %6.14 (40.659); mesleği olmayan kadınların

oranı %62.12 (379.477), erkeklerin oranı %17.48 (108.553); iş

arayanlar yani işsizlerin oranı %4.51 (31.319)’dir. 1996 verilerine

göre İş ve İşçi Bulma Kurumu’na başvuran toplam 42.290 kişinin

29.507’si kadın, 12.783’ü de erkektir (DİE,1998). 2000 yılında ise

istihdam edilen 825.531 kişinin %33,6’sı tarımda, %28,2’si

sanayide, %4,9’u inşaatta, %33,2’si ise hizmet sektöründe istihdam

edilmektedir. İstihdam dilenlerin %55,62’sını ücretli, maaşlı veya

yevmiyeli çalışanlar; %3,5’ini işverenler; %17,8’ini kendi hesabına

çalışanlar; %23,1’ini ise ücretsiz aile işçileri oluşturmaktadır. İş

gücüne dâhil olmayan ev kadınları %52,2’dir (Bursa ESG,2003:49-

50).

Atölye ve küçük işyerleri en fazla Osmangazi ve Yıldırım

ilçelerinde toplanmışlardır. Osmangazi ilçesinde otomotiv, deri ve

101

Page 268: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

makine imalat sektörlerine yönelik atölye ve işyerleri mevcut iken

Yıldırım ilçesinde tekstil sektörünün alt gruplarına ait (boyahane,

dokuma vb.) işyerleri vardır. Nilüfer, Osmangazi ve Yıldırım

ilçelerinde iktisaden faal olan nüfus genelde atölye, alış-veriş

merkezleri ile küçük işyerlerinde çalışmaktadırlar. Bu kişilerin

yaklaşık %20’si sosyal güvenceye sahipken, %80’i sahip değildir ve

asgari ücretin altında, normal çalışma saatlerinin üzerinde

çalışmaktadırlar (Bursa SGP, 2000:41-42).

Yoksulluk

Osmangazi ve Yıldırım ilçeleri iç göç alışı yönünden diğer

ilçelere oranla ön plana çıkmaktadır. Bu ilçelerde ekonomik gelir

getirecek iş yerlerinin fazla bulunmasına karşılık buralardaki

yoksulluk göstergelerinin yüksek olmasının belli başlı nedenleri

arasında nüfusu oluşturanların niteliksiz, mesleki veya teknik

eğitimden yoksun olmaları gelmektedir (Bursa SGP,2000:43).

Yapılan incelemeler sonucunda ekonomik yoksunluk içinde

olup, sosyal güvencesi olmayan kişi ve ailelere, çeşitli konularda

olmak üzere, İlçe Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakıflarından

yardım verilmektedir. 2003 yılı içerisinde bu özellikleri taşıyan

toplam 68.638 kişiye yardım verilmiştir (Bursa ESG,2003:96-97).

Bursa ili Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nca 1998

yılı itibariyle Nilüfer, Osmangazi ve Yıldırım ilçelerine toplam

52.827 kişi için barınma, yiyecek, giyecek, eğitim ve sağlık yardımı

yapılmıştır. Bu yardımların ilçelere göre dağılımına bakıldığında

102

Page 269: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

sırasıyla Osmangazi (37.609) ve Yıldırım (11.269) ilçelerinde yüksek

olduğu görülmektedir. Yeşilkart uygulamasından 1992-99 yılları

arasında toplam 52.613 kişi yararlanmıştır. Yeşilkart sahibi

vatandaşların her türlü sağlık hizmetleri ve ödemeleri il

yönetimince karşılanmaktadır. Osmangazi ilçesinde yeşilkarta

başvuran 30.673 kişi, alan 25.772 kişi; Yıldırım ilçesinde başvuran

27.957 kişi, alan 22.644 kişidir (Bursa SGP,2000:42-43).

Türkiye genelinde tekrar değinecek olursak büyük kentlerin

en alttakiler olarak belirtilen %1’lik kesimi ayda 32 milyon TL’lik

geliriyle Kocaeli’nde; ikinci en yoksul kesim aylık 36 milyon TL.

Geliriyle Bursa’da bulunmaktadır. Bursa’nın en zengin %1’lik

kesimi İl gelirinde %11 pay alırken, ayda hanesine 500 milyon

TL.’nin altında gelir girenlerin oranı %80’leri bulmaktadır (Sönmez,

2001:36,40).

Kaçak Yapılaşma ve Sağlıksız Altyapısı Olan Bölgeler

Bursa ili ve önemli nüfus yoğun ilçeleri üzerinden sergilenen

sosyo-demografik ve ekonomik yapıdan yola çıkarak, Bursa

Büyük Şehir Belediyesi’nin Şehir Sağlık Planı 1998-2000 projesi

kapsamında 17 hizmet bölgesine ayrılan şehrin altyapı hizmetleri

tamamlanmamış ve kaçak yapılaşmanın olduğu bölgeler aşağıda

ayrıntılandırılmıştır (Bursa SGP,2000:14-22):

103

Page 270: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

-2.Bölge: Toplam nüfus 105.785

Bölgede yer alan semtler: Yeşilova, Kemerçeşme, Bahar,

Koğukçınar, Başaran, Selamet, Gülbahçe, Atıcılar, NamıkKemal,

Zafer

-3.Bölge: Toplam Nüfus 36.289

Bölgede yer alan semtler: Yeşil, Namazgah, Kurtoğlu,

Karaağaç, Umurbey, Mollaarap, Yenimahalle, Teferrüç

-5.Bölge: Toplam nüfus 173.475

Bölgede yer alan semtler: Selimzade, Yıldırım, Davutdede,

Meydancık, Hocataşkın, Karamazak, Emirsultan, Hacıseyfettin,

Şükraniye, Sinandede, Davutkadı, Musababa, Sıracevizler,

Yedicevizler, Mehmet Akif Ersoy, Beyazıt, Baruthane, Yeşilyayla,

Zümrütevler, Maltepe, Akçağlayan, Değirmenlikızık, Eğitim, 152

evler, Piremir.

-6.Bölge: Toplam nüfus 109582

Bu bölge diğer bölgelere oranla daha fazla ruhsatsız

yapılaşma ve altyapı eksikliğine sahiptir.

Bölgede yer alan semtler: Vatan, Ulus, Kazımkarabekir,

Yunusemre, Duaçınar, Mevlana, Arabayatağı, Çınarönü,

Yavuzselim, Anadolu, Vakıf, Hacıvat, Şirinevler, Demetevler,

İsabey, Samanlı ve Millet.

-7.Bölge: Toplam nüfus 93621

Bu bölge diğer bölgelere oranla daha fazla ruhsatsız

yapılaşma ve altyapı eksikliğine sahiptir.

Bölgede yer alan semtler: Karapınar, Değirmenönü, Yiğitler,

Cumalıkızık, 75.yıl, Erikli, Bağlaraltı, Ertuğrulgazi, Fidyekızık,

104

Page 271: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Esenevler, Güllük, Mimarsinan, Siteler, Ortabağlar, Selçukbey,

Kaplıkaya.

-8.Bölge: Toplam nüfus 110814

Bölgede yer alan semtler: Sırameşeler, Alemdar, Soğanlı,

Gaziakdemir (1\2), Küplüpınar, Çiftehavuzlar, Fatih, Çirişhane,

Santral Garaj (1\2) ve Tuna.

-9.Bölge: Toplam nüfus 38923

Bu bölge diğer bölgelere oranla daha fazla ruhsatsız

yapılaşma ve altyapı eksikliğine sahiptir.

Bölgede yer alan semtler: Panayır, Doğanevler, Altınova,

Küçükbalıklı, Veysel, Karani, İsmetiye.

-12.Bölge: Toplam nüfus 58095

Bölgede yer alan semtler: Geçit, Hamitler, Akpınar,

Bağlarbaşı ve Emek (belde).

Belirtilen bu bölgeler arasında da kaçak yapılaşma ve altyapı

eksikliğinin oranı açısından farklılıklar bulunmaktadır. Bu

nedenle araştırma ruhsatsız yapılaşma ve altyapı eksikliğinin

daha yoğun görüldüğü 6. ve 7. Bölgelerde yer alan mahalleler

arasından seçilen 11 mahallede yürütülmüştür. Bu mahalleler:

6. Bölgeden Ulus, Mevlana, Arabayatağı, Yavuzselim, İsabey,

Hacıvat mahalleleri ve 7. Bölgeden Karapınar, Değirmenönü,

Cumalıkızık, Selçukbey, Kaplıkaya mahalleleridir.

105

Page 272: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

BÖLÜM 4. SONUÇ VE ÖNERİLER

Bugüne kadar yoksulluk üzerine yapılan çalışmalarda

çoğunlukla yoksulluğun maddi, ekonomik boyutuna ağırlık

verildiği, özellikle azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde

mutlak/maddi yoksulluk ölçüsünün daha yoğun kullanıldığı,

yoksulların da yoksulluklarını tanımlamada bu eğilimde oldukları,

diğer taraftan, çoğunlukla göreli yoksulluk boyutunun ihmal

edildiği gözlenmektedir. Bu araştırmanın hareket noktasını

oluşturan problematik de esas olarak bu olmuştur.

Bireyler sadece biyolojik değil, aynı zamanda sosyal

varlıklardır. Bu temel gerçeklikten yola çıkıldığı anda, toplumda

edilgen değil, etkin özne olan bireyin yoksulluğunun da, tüm

yaşam alanlarında ele alınması gereken bir sosyal problem olduğu

açıktır. Buradan hareketle bu çalışmada yoksulluk, daha çok

ekonomi dışında sosyoloji alanında ele alınmış ve yoksulluğun

sosyolojik analizi yapılmaya çalışılmıştır. Bu türden bir ele alış ise,

ekonomik faktörlerin göz ardı edilmesi anlamına gelmemiş tersine,

sosyal gerçeklik bir bütün olarak, birbiri içine geçmiş tüm

unsurlarıyla ele alınmaya çalışılmıştır.

Günümüzde artık modernliğin kendisini konu edinme

aşamasına geldiği, küresel, toplumsal, ekolojik, siyasal ve

bireysel boyutta birçok riski barındıran bir risk toplumunda

yaşanılmaktadır. Bu riskler bireyleri doğrudan ya da dolaylı olarak

çevrelemekte ve etkilemektedir. İnsanlığın geçmişi, bugünü ve

geleceğinin tartışıldığı bu çağda, salt fiziksel varlığın

Page 273: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

sürdürülebilmesi amacıyla, temel gereksinimlerin karşılanıp

karşılanamaması temelinde ele alınan yoksulluk yaklaşımı artık

yeterli olmamaktadır.

Bugün gelinilen noktada, yoksulluğun çok boyutlu bir

problem olduğu, mutlak ve göreli boyutlarının birlikte ele alınması

gerektiği gerek uzmanlar, gerekse uluslararası kuruluşlar

tarafından kabul edilmiştir. Bu çalışmada yoksulluk, Townsend

(1993)‘in dile getirdiği gibi, mutlak olanın göreliliği de kapsadığı

anlayışıyla ‘çoklu yoksunluk’ olarak ele alınmıştır. Kent yoksulluğu

içerisinde emek statülerinde yer alanların irdelendiği çalışmada,

‘yoksulluk görünürdür’ anlayışından hareket edilerek, yoksulluk ve

yoksunluk içinde yaşayan risk grubundakilerin görüşleri ve

kendilerini değerlendirmeleri üzerinde yoğunlaşılmıştır.

Risk toplumu kavramsallaştırması bu çalışmada, Beck

(1992)’in ifade ettiği ve Giddens (1998)’ın desteklediği şekliyle,

toplumsal öz-eleştirinin, kendi üzerine düşünümün (reflexivity)

bir ifadesi olarak ele alınmıştır. Bu da sosyal gerçekliğe bakışta

eleştirel yaklaşımı gerekli kılmıştır.

Araştırma, kent merkezine uzak, kentin dışında kalan,

altyapısı henüz tamamlanmamış olan, kaçak yapılaşmanın yoğun

olduğu yaşam alanlarında oturan, kentin sunduğu refah

imkânlarından yeterince yararlanamayan kesimlerle

yürütülmüştür. Resmi istatistiklerle belirlenmiş yoksulluk sınırı

altında geçimini sağlamaya çalışan ‘emek statüsündekiler’in ele

alındığı araştırmada, çalışma durumunun yoksullukla ilişkisine

239

Page 274: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

bakılmıştır. Bu sayılanlar aynı zamanda kent yaşamındaki

yoksulluk göstergeleridir.

Araştırmanın yürütüldüğü Bursa ili Yıldırım İlçesi’nde ele

alınan mahalleler bu özellikleri taşımaktadır. Ancak araştırmada

Yıldırım İlçesi tam anlamıyla temsil edilmemiş, sadece bu bölgede

yaşayan 100 hane üzerinden değerlendirmeler yapılmış ve

genelleme yapılmasından kaçınılmıştır. Bununla beraber, bölge ve

mahalleler üzerine yetkililerden alınan bilgiler ve gözlemler

sonucunda, ele alınan mahallelerin benzer özellikler sergiledikleri

belirlenmiştir. Buradan yola çıkarak bu mahallelerde yaşayan

insanların nicel olarak benzer özellikler sergileyebileceği

söylenebilir.

Düz işçi, düz memur, enformel sektör çalışanı, işsiz ve ev

kadını kategorileri olarak belirlenen emek statüsündekiler, vasıfsız,

düşük ücretli işlerde çalışmalarından ya da hiç çalışmamalarından

ve yaşam alanlarındaki olumsuz koşullar nedeniyle, yoksulluk

çerçevesinde ‘risk grubu’ olarak değerlendirilmişlerdir. Bununla

birlikte, hanede eşlerin de bu kategorilerde olmasına dikkat

edilerek, risk grupları hanede eşlerden kaçının çalıştığı ile

ilişkilendirilmiştir.

Ele alınan bu risk gruplarının, dışarıdan bir bakışla

yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşadıkları kabul edilmiştir. Ancak

burada önemli olan soru şu olmuştur: Yoksulluktan mı

konuşulacağı, yoksa yoksulluğun mu konuşulacağı? Yoksulluğun

sosyolojik analizinin yapıldığı bu çalışmada, emek

statüsündekilerin değerlendirmeleri üzerinde yoğunlaşılmıştır.

240

Page 275: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Araştırmanın amaçları doğrultusunda sonuçlar irdelenirken,

ideal olarak kent yaşamının sunduklarından yoksunluk ya da

sapmalar ve bunların nasıl ikame edildiği tartışılmıştır. Bu şekilde

mutlak olanı çevreleyen göreli unsurlar ortaya çıkarılmaya

çalışılmıştır.

Bu çerçevede ilk önce, emek statüsündekileri çevreleyen

sosyo-demografik yapının belirleyicileri ve bunların yaşam

standartları üzerine etkisi ele alınmıştır. İdeal olarak kent

yaşamının kentlilere sunduğu olanaklar, kaynaklar, ortalama bir

yaşam standardı ve dinamik bir yaşam biçimi vardır. Kent

merkezinin dışında kalan yaşam alanlarının ise, bunlardan yoksun

olduğu ya da çok az ulaşabildiği görülmektedir. Bursa’da kent

merkezinin doğusunda kalan Yıldırım İlçesi’ndeki yerleşim alanları

çoğunlukla bu özellikleri sergilemektedir. Ele alınan mahalleler

altyapısı henüz tamamlanmamış, ruhsatsız yapılaşmanın yoğun

olduğu bölgelerdir.

Görüşme yapılan haneler ortalama altı kişiden oluşan

çekirdek ailelerdir. Düz işçi ve düz memur kategorilerindeki

hanelerin çocukları en fazla iki iken, diğer kategorilerde bu sayının

dokuza kadar ulaştığı görülmüştür. Ortalama olarak çocuk sayısı

dörttür. Çocuk sayısının fazlalığı yaşam standardını etkileyen bir

faktör olarak ortaya çıkmıştır. Katılımcıların ve eşlerinin yaşları

aktif işgücü piyasası içinde yer alabilecek yaş ortalamasındadır.

Ancak Türkiye’de 1980 sonrası uygulanan ekonomi politikalarla

birlikte ortaya çıkan değişmeler, işgücü piyasasına ve emek gücüne

bakışı da önemli derecede etkilemiştir. Toplumsal düzeyde

yükselen değerler farklılaşmıştır. Tüm bu yapısal değişmelerle

241

Page 276: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

birlikte ele alınan emek kategorileri yoksullaşmış ve

yoksunlaşmıştır. Bu süreç aynı zamanda doğrudan ailelerin ve

hanelerinin yoksullaşmasına ve yoksunlaşmasına da yol açılmıştır.

Emek kategorilerinin eğitim düzeyleri düşüktür. Enformel

sektör çalışanı, işsiz ve ev kadını kategorilerindeki katılımcılar en

fazla ilkokul mezunu; düz işçiler en az ilkokul, en fazla lise

mezunu; düz memurla ise çoğunlukla lise ve bir kısmı da üniversite

mezunudur. Görüldüğü gibi, kent yaşamının sunduğu ortalama

bireysel gelişmişlik düzeyinin altındadırlar. Hanelerin çoğunluğu

Bursa’ya göçle gelen hanelerden oluşmuştur. Doğu Anadolu’dan

gelen göç oranı daha yüksektir. Göç etme süreleri çoğunlukla 10

yıl, ortalama altı yıldır. Buna rağmen geleneksel yaşam biçimlerini

ve ilişkilerini devam ettirdikleri görülmektedir. En önemli göç etme

nedenleri geçim sıkıntısı ve işsizliktir. Şu anda yaşadıkları en

büyük sorun olarak da geçim sıkıntısı ve işsizliği ifade etmişlerdir.

Bu da, ele alınan hanelerin yapısal bir yoksulluk içinde olduklarını

göstermektedir. Oturdukları konutların yapısı, yaşam düzeyini

belirleyen ve yaşam alanlarını kentteki diğer alanlardan

farklılaştıran en önemli unsurlardandır. Bir plan ve proje olmadan

inşa edilmiş, bitişik nizamda, çoğunlukla ruhsatsız ya da üst kat

çıkılma ruhsatı olmayan, buna rağmen üstüne kat çıkmak için

çatısız filiz bırakılmış bakımsız binalarda yaşamaktadırlar.

Bunların apartman görünümünde ya da tek katlı olmaları çok şey

değiştirmemektedir. Konutların çoğunluğu katılımcıların ailece ya

da akrabalarından yardım alarak yaptıkları, dış koşullara karşı

yalıtımı zayıf olan binalardır. Ev sahibi olanların oranı düşük gibi

görülse de, akrabalarının evinde oturup kira vermeyenlerin

oranıyla birlikte değerlendirilebilir ve yarısı kiracı olan hanelerin

242

Page 277: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

kira miktarları, kent merkezinde ve batısındaki yerleşim

alanlarındaki kira rantlarının çok yüksek olmasına karşın, oldukça

düşüktür. Ancak burada binaların yapısı ve çevre koşulları önemli

bir unsurdur. Bu açıdan bakıldığında da, ödenen miktarların

aslında çok fazla olduğu bile söylenebilir.

Görüşme yapılan hanelerin sosyo-demografik özellikleri genel

olarak değerlendirildiğinde, bireysel ve toplumsal düzeyde kent

yaşamının sunduğu ortalama bir yaşam standardına sahip

olmadıkları, aynı zamanda doğrudan ve dolaylı olarak Beck

(1992)’in dile getirdiği gibi, birçok riskle karşı karşıya oldukları

söylenebilir. Ancak emek statüsündekilerin çabası, sahip oldukları

bu yaşam standartlarını kentteki ortalama yaşam standardına

yükseltebilmek değil, var olanı sürdürebilmek yönünde

olmaktadır. Bu eğilim de, var olan yaşam standardının sürekli

yeniden üretimini doğurmaktadır.

Araştırmanın amaçları doğrultusunda ikinci olarak irdelenen

konu, emek statüsündekilerin yaşamlarını yeniden üretmede,

onları çevreleyen ekonomi dışındaki diğer sosyal unsurların

etkileridir.

Emek statüsündekilerin eğitim seviyelerinin düşük olması ve

bir mesleki beceriye sahip olmamaları, çalışma yaşamlarını,

dolayısıyla da kentteki yaşam standartlarını etkileyen önemli

unsurlar olmuşlardır. Bu unsurlar, fırsat eşitliği ve şartlarda eşitlik

ile doğrudan ilişkilidir. Bu eşitlikler, liberal ve demokratik

geleneklerin önemli bir özelliğini oluşturmaktadır. Ele alınan emek

kategorileri içerisinde düz memur ve düz işçiler düzenli bir gelir ve

243

Page 278: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

sosyal güvenceye sahip olmalarına karşın, bireysel

donanımsızlıklarından dolayı, vasıfsız işgücü içerisinde yer

almaktadırlar. Enformel sektör çalışanları ise geçici, sosyal

güvencesi olmayan, düşük ücretli, kötü çalışma ortamlarındaki

vasıfsız işgücünü oluşturmaktadırlar. İşsizlerin çoğunluğu iş

bulma koşullarını enformel sektörde aramakta ve ev kadınlarının

eşlerinin tamamı da enformel sektör çalışanıdır. Bununla beraber,

yaşamın idamesi için ek iş yapan iki kategori, düz işçi ve düz

memurların da, ek iş imkânını enformel sektörde buldukları

görülmüştür. Kentteki işgücü piyasası formel yürüyen işlerin yanı

sıra, enformel alanın oluşmasını sağlamaktadır. Bu tür işleri

yapacak kişiler de, potansiyel olarak kentte var olmaya çalışan

kesimlerdir. Özellikle Bursa’da inşaat piyasasının hareketliliği,

dokuma ve tekstil atölyelerinin fason işe yönelmeleri ve bu

bağlamda emek statüsündekilerin yaşamlarını idame ettirmeleri,

aslında bu olumsuz koşulların karşılıklı olarak ve genişletilerek

sürdürülmesi sonucunu doğurmuştur. Diğer bir ifade ile emek

statüsündekilerin talepleri söz konusu yapıyı beslemekte ve

sürekliğini sağlamaktadır. Bu durumun, kent ortamında yaşamın

yeniden üretimi için bir çeşit dinamizm sağladığı açıktır.

Görüşme yapılan hanelerde, hanede çalışan kişi sayısı

çoğunlukla tek kişi ya da iki kişidir. Eşler haricinde çalıştırılanlar

çocuklardır. Ancak onların da yaş ortalamaları aktif işgücü

piyasası içinde yer alabilecek seviyede olmadığı için enformel

sektörde çalıştırılmaktadırlar. Bunların sayısı ise çok azdır. Bu

nedenle haneye giren gelire çok fazla etkileri yoktur. Sadece işsiz

hanelerde belli bir oranda etkili oldukları söylenebilir. İki eşin de

çalıştığı hanelerin göreli bir farklılığı göze çarpmaktadır. Hanelerin

244

Page 279: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

ortalama toplam gelirleri 300-400 milyon TL. arasında

değişmektedir. Yoğunluğun ise 100-400 milyon TL. arasında

olduğu görülmüştür. Görüldüğü gibi oranlar resmi olarak

belirlenmiş yoksulluk sınırının oldukça altında seyretmektedir.

Özellikle de Bursa’nın Türkiye’nin ilk %1’lik kesiminde yer alan

gelirdeki kesimleri barındırdığı düşünüldüğünde, gelir

dağılımındaki eşitsizliğin daha büyük boyutlara ulaştığı

söylenebilir. Emek statüsündekiler, reel gelir haricinde hanehalkı

gelirini büyük bir boyutta değiştirecek yan gelirlere sahip

değildirler. Ek iş yapabilenlerin oranı düşük olup, elde ettikleri

miktar da düşüktür. Kira vb. taşınır ve taşınmaz mal gelirine sahip

olan yoktur.

Bursa sanayileşmesi ve istihdam ettiği işgücü açısından

Türkiye’de ilk sıralarda yer alan bir kenttir. Buna bağlı olarak

sosyo-kültürel gelişimi koşutluk göstermese de, diğer kentlerle

karşılaştırıldığında ilk beşin içindedir. Ele alınan emek

statüsündekilerin bu olanaklardan yeterince yararlanamadıkları

görülmüştür.

Emek statüsündekilerin bireysel donanımsızlıkları; yaşam

alanları ve kendi yerleşim alanları çevresindeki iş alanlarının

merkezden uzaklığı; bu alanların kendi içinde oluşan yapısı,

ilişkileri; etnik ve kültürel farklılıklarının belirgin gözlendiği

geleneksel yaşam biçiminin hepsi bir bütün olarak kentin sunduğu

olanaklardan yoksun kalmayı getirmiştir.

Ancak bu, durum tanımı dışarıdan yapıldığında ortaya çıkan

bir tablodur. Durum tanımını emek statüsündekilerin yapması,

245

Page 280: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

diğer bir deyişle Giddens (1994)’ın değindiği gibi, yaptıkları ve

yaşadıklarıyla ilgili ne söyledikleri çok önemli olmuştur. Ancak

burada önemli olan ve gözden kaçırılmaması gereken nokta, Schutz

(Hidess,1977)’un dile getirdiği gibi, durum tanımının bireyin ‘ortak

bilgi stoku’ndan aldığı kabulleri de içeriyor olmasıdır ve Giddens

(1984) bunu gündelik eylemin çözümlenmesinde kullanmaktadır.

Emek statüsündekilerin kendilerinin, sürekli üretimine katkıda

bulundukları bu belirleyiciler, yine dönüp kendilerini

belirlemektedir. İçinde yaşadıkları bu ekonomik ve toplumsal

koşullardan elbette etkilenmektedirler. Ancak yine Giddens

(1994)’ın dile getirdiği gibi, bu belirlenme ve etkilenme süreci de,

emek statüsündekilerin takındığı tutumlar ve benimsedikleri bakış

açılarınca belirlenmektedir. Onların ifadesiyle, kentin sunduğu

olanaklardan yararlanma yeterli görülmektedir. Olumsuz

koşullarda, düşük ücretli ve vasıfsız işgücünü oluşturma, onların

yaşamı idameleri, yeniden üretmeleri için buldukları en önemli

araçtır. Çünkü kendilerinin yeterli eğitim ve mesleki beceriye sahip

olmadıklarını düşünmektedirler. Bu nedenle kentte yaşayan

diğerlerinden farklı ölçüde olanaklara ulaşmalarını, diğer bir deyişle

kent refahından daha az pay almalarını normal karşılamaktadırlar.

Sosyal ve kültürel olanaklara ise, neredeyse hiç

ulaşamamaktadırlar, ama bunu bir eksiklik olarak görmemekte,

kendileri için adeta lüks olarak değerlendirmektedirler. Diğer

taraftan, bu olanaklara ulaşmada özellikle düz memur ailelerinde

iki eşin de çalışmasının az da olsa etkisi olduğu da görülmüştür.

Onların bakış açılarıyla, sosyo-kültürel olanaklara ulaşamama bir

eksikliktir. Ulaşamama nedeni ise, maddi yetersizliklerdir. Düz

memurlar, çalışma koşulları dolayısıyla kent merkezinde diğer

kentlilerle aynı ortamları paylaşan kişilerdir. Diğer emek

246

Page 281: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

statüsündekiler, şu andaki kendi koşullarını kırdaki yaşamlarıyla

karşılaştırmakta ve göreli olarak kentin refah paylaşımından

memnun olduklarını dile getirmektedirler. Bunun aksine düz

memurlar karşılaştırmalarını kentlilerle yaptıklarında, sosyal ve

kültürel imkânlardan yoksunluklarını dile getirmektedirler. Eğitim

olanaklarına ulaşma açısından bakıldığında, bölgedeki ilköğretim

okullarının sayısı, okuyan çocuk sayısına yeterli gelmemektedir.

Bu da eğitimin kalitesinin düşmesine neden olmaktadır. Ancak

emek statüsündekiler için eğitim olanağının olması bile tek başına

yeterlidir. Kendileri bu tür eğitim olanağına hiç bir zaman sahip

olmadıklarından dolayı, var olan bu koşulları yeterli bulmakta ve

hatta göç etmelerine değer tek unsurmuş gibi

değerlendirmektedirler. Çünkü kendilerinin eğitimsizlik yüzünden

kentte elde edemediklerini, artık çocukları elde edebilecektir.

Beklentilerini gelecek kuşağa saklayan emek statüsündekilerin şu

anki çabaları da, o zamana kadar mevcut durumlarını ve

yaşantılarını devam ettirebilmektir. Sağlık olanaklarına ulaşmada

da emek kategorileri arasında farklılık vardır. Düz memur ve düz

işçiler sosyal güvenlik sistemi içinde yer alabildikleri için diğer

kategorilerden farklılaşmaktadırlar. Diğer kategorilerin ise, sağlık

olanaklarına neredeyse hiç ulaşamadıklarını söylemek abartılı

olmayacaktır. Siyasal katılım açısından değerlendirildiğinde, yine

düz memur ve düz işçilerin çalışma yaşamından kaynaklanan bir

getiri olarak, örgütlü katılımdan söz edilebilir. Diğer kategoriler

kendi ifadeleri doğrultusunda yeterli siyasal hak ve özgürlüklere

sahiptirler. Ancak bunun yine kendi yaşam alanları ve bakış

tarzlarıyla sınırlandığı görülmektedir. Etnik kökenler, dilin

kullanımı kent yaşamına katılımı ve kaynaklara ulaşmayı etkileyen

diğer önemli faktörlerdir.

247

Page 282: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Açıklanan tüm bu sınırlılıklar ve belirlenen unsurlar,

araştırmanın amacı doğrultusunda üçüncü olarak irdelenen, emek

statüsündekilerin maddi, kültürel, siyasal, toplumsal ve bireysel

kaynaklara ulaşmadaki sınırlılıkları ve bunları etkileyen

unsurlardır. Bu nokta yoksulluk ve eşitsizlik sorunlarının kesiştiği

noktadır. Toplumda kaynaklara ulaşmada emek kategorilerinin

yakaladıkları fırsat eşitliği ve şartlarda eşitlik çerçevesindeki

değerlendirmelerinin, liberal sistem içerisinde belirlendiği

görülmektedir.

1980 sonrası Türkiye’nin içine girdiği toplumsal, siyasal ve

ekonomik değişimlerin etkileri, ele alınan emek statüsündekilerin

tüm yaşam alanlarında kendini açıkça göstermektedir. İşgücü

piyasası ve üretimde esnekleşme, toplumsal yaşam ve piyasalarda

gittikçe artan bir enforleşmeyi getirmiştir. İşçiler, 1980 öncesi var

olan statüsünü yitirmiş ve memuriyet yükselen değer olmaya

başlamıştır. Bununla beraber özellikle son yıllarda uygulanan

yapısal uyum paketlerinin tüm emek statülerini olumsuz yönde

etkilediği görülmektedir.

Tüm bu belirlemeler ve belirlenmeler emek statüsündekilerin

yaşamlarını idame ettirmede yönelişlerini doğrudan etkilemektedir.

Araştırma amacı doğrultusunda dördüncü olarak emek

statüsündekilerin yaşamın idame ettirmedeki diğer yönelişleri

irdelenmiştir. Buraya kadar emek statüsündekilerin sosyo-

demografik belirleyiciler nedeniyle, kentteki yerleşim alanlarındaki

ve çalışma yaşamlarına dair yönelişleri üzerinde ayrıntılı olarak

durulmuştu. Düzenli bir gelire sahip olup olmamak ve hanede

çalışan eş sayısının bu yönelişleri doğrudan etkilediği görülmüştür.

248

Page 283: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Ancak bu etki kentteki ortalama yaşam standardına ulaşmaya yine

de yetmemiştir. Sadece göreli olarak kendilerini daha üst geliri

olanlarla kıyaslamaya başlamışlardır. Emek statüsündekilerin

yaşamın idamesindeki yönelişleri yoksulluk adına en ağır

koşullarını işsiz kategorisinde yer alan hanelerde göstermiştir. Ek

iş yapma çabasının düz memur ve düz işçilerde görülmesi

önemlidir. Gelir yetersizliği nedeniyle enformel sektörde ek işe

yöneldikleri görülmüştür. Enformel sektör çalışanları ise, böyle

ikinci bir işe yönelme şansı yakalayamamaktadırlar. Olumsuz

koşullarda çalışmalarına rağmen bunu dillendirmemekte, işin var

olmasını yeterli görmektedirler. Ev kadınlarının çalışması yerine,

tekstil atölyelerinde kız çocuklarının çalıştırıldığı görülmektedir.

İşsizlikle birlikte yaşanan geçim sıkıntısı, iki eşin de çalışmadığı

hanelerde çok yoğun yoksunlukları da beraberinde getirmiştir. Bu

kategorideki ve eşi çalışmayan ev kadını kategorisindeki hanelerin,

diğer kategorilerdeki hanelere göre yaşamlarını idamede ya da

yaşamın yeniden üretilmesinde yönelişleri farklı boyutlara

ulaşmıştır. Daha fazla kalitesiz gıda alma, et ve süt ürünleri gibi

bazı gıda maddelerinin hiç tüketilememesi (bu çocukların, özellikle

de beş yaş altındaki çocukların yetersiz beslenmesine neden

olmuştur); temizlik maddelerinin alınamaması ya da açıktan alınan

tek bir temizlik maddesinin tüm işlerde kullanılması; ikinci el giysi

ve eşya tüketimine yöneliş, hatta giysinin hiç alınmaması; sosyal

yardım kuruluşlarından diğerlerine nazaran daha fazla yararlanma

çabası ve eğitim, yakacak gibi ihtiyaçların sadece onların

verdikleriyle karşılanması; ek olarak yakacak ihtiyacının çalı

toplayarak giderilmeye çalışılmasına yöneldikleri görülmektedir.

Tüm emek statüsündekilerde geçim sıkıntısına bağlanan, beslenme

ihtiyacından kesinti yapmaya yönelme; ekmek gibi bazı gıda

249

Page 284: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

malzemelerinin evde üretilmesi; kırla bağlantılarını sürdürenlerin

(bunların sayısı oldukça azdır) oradan gelen erzak yardımıyla

desteklenmesi; lüks tüketim olarak düşünülen sosyal faaliyetler,

eğlence ve tatile hayatlarında yer vermemeye yönelme görülmüştür.

Parasal sıkıntı bağlamında, arkadaş ve akrabalardan borç para

almanın ve veresiye alış verişin de yaygın olduğu görülmüştür.

Siyasal katılım, eşit hak ve özgürlük kavramlarını da, kendi bakış

ve anlayışları çerçevesinde değerlendirmektedirler. Siyasal katılım

sadece oy vermeyle sınırlandırılmıştır ve bu da yeterli

görülmektedir. Daha önce de belirtildiği gibi düz memur ve düz

işçilerin siyasi katılıma yönelişleri ise sendikaların kullanımı

bağlamındadır. O da sadece ücret artışlarıyla sınırlı

anlaşılmaktadır.

Emek statüsündekilerin eğitim ve beceri eksiklikleri,

kendilerini güçsüz hissettikleri noktalardır. Bu eksiklikler

nedeniyle maddi olanaklardan, kentin sunduğu diğer olanaklardan

yeterince yararlanamadıklarını düşünmektedirler. Umut ve

beklentileri, bu kazanımları elde etmeleri için eğitim gördürdükleri

çocuklarına ertelenmiştir. Öncelik çocukların eğitimine verilmiş

görünmektedirler. Ancak bu, özellikle enformel sektör çalışanı, işsiz

ve ev kadını kategorilerinde, eğitim masraflarını karşılamayı

beraberinde getirmemiş, çoğunlukla çocuğu okula göndermiş olmak

yeterli gibi görünmüştür. Emek statüsündekiler kendi çabalarıyla,

ideal olarak düşündükleri yaşantıya ulaşamayacakları konusunda

birleşmektedirler.

Yoksullukla mücadele ya da yaşamı idame etme yolu olarak

yaşamın maliyetinin düşürülmeye çalışıldığı görülmüştür. Çalışma

250

Page 285: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

grubundaki haneler (emek kategorileri), yaşamlarını idame

ettirebilmek için, tüketim ve yeniden üretimde gerekli ihtiyaçlarının

ya kalitesini düşürmekte, ya kullanım sürelerini arttırmakta ya da

bu ihtiyaçlarından vazgeçmektedirler. Her ne kadar bu süreçler

yaşam standartlarında mutlak ve göreli bir düşüşün göstergesi olsa

da, emek kategorilerinin bu durumu değerlendirmelerinde farklılık

görülmüştür. Bu süreçler emek kategorilerinin pasifleştirilmelerini

doğurmamış, kendi içinde dinamik olarak bu olumsuz koşullar

içerisinde var olmayı ve böylece yeniden üretimi getirmiştir.

Emek statüsündekilerin tüm bu yönelişleri, kendi ifade

ettikleri şekliyle maddi imkânsızlıklar nedeniyle olmakla birlikte,

sosyo-demografik faktörler ve kıra göre belirledikleri geleneksel

yaşam tarzından ve anlayışından etkilenmektedir.

Eleştirel yaklaşım çerçevesinde ele alındığında, emek

statüsündekilerin neden belirli bir şekilde davranışa yöneldiklerine

dair gösterdikleri sebepler, seçimin asıl sebepleri değildir ya da

olmayabilir. Diğer taraftan böyle davranmalarına sebep olan bazı

belirleyiciler, örneğin pazar gibi güçler vardır. Giddens (1994)’ın

vurguladığı gibi, pazarlar insanların hem gerçekleştirdikleri

eylemin araçları, hem de sonucu olan hayli yapılanmış toplumsal

özelliklerdir. Bu insani kurumlara ait yapısal özelliklerin belirleyici

etkilere sahip olmasının nedeni, bunların gündelik faaliyetler içinde

üretilmeleri ve yeniden üretilmeleridir. Buradaki işleyiş, Habermas

(1990)’ın ele aldığı iletişimsel eylemin, toplumun yeniden

üretiminin bir boyutu olduğunun göstergesidir. Bursa’nın

ekonomik ve siyasal yapısındaki yelpazenin genişliği de, bu

üretimin daha kolay olarak devamına katkıda bulunmaktadır.

251

Page 286: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Giddens (1994)’ın belirttiği gibi, insanların yaptıklarıyla ve

yaşadıklarıyla ilgili ne söyledikleri de çok önemlidir. Araştırma

amacı doğrultusunda beşinci olarak irdelenen konu, kent

yaşamında yoksulluk ve yoksunluk içinde yaşadıkları kabul edilip,

risk grubu olarak ele alınan emek statüsündekiler acaba

kendilerini bu şekilde tanımlamakta mıdır? Sırf dışarıdan bir

bakışla ya da resmi olarak ve uzmanların belirlemeleriyle ‘yoksul’

denildiğinde, kişi yoksul olduğunun farkında değilse de, yoksul

sayılır mı?

Ele alınan emek statüsündekilerin gerek yaşadıkları

mekânlar, gerek elde ettikleri gelir, gerekse çalışma koşullarının

olumsuzlukları birçok riski içinde barındıran bir yoksulluğun

göstergeleridir. Ulrich Beck (1992)’in dile getirdiği gibi, bu riskler

emek statüsündekilerin karar ya da yargılara varırlarken gözetmek

zorunda oldukları şeylere göre, diğer bir deyişle bakış açılarına göre

değişir ve çoğalırlar. Ekonomik gelişmeye, sağlığa, istihdama,

çevreye ilişkin riskler, içlerinde küresel, yerel birçok boyutu

barındırırlar. Yaşanan riskler, emek statüsündekilerin kendini

değerlendirişi ve geleceğe bakışını etkilemektedir. Bu etkiden

kurtulabilmek risklerin kontrolüne bağlıdır.

Emek statüsündekiler içinde bulundukları durumu

ekonomik faktörlere bağlama eğiliminde olmuşlardır. Bunu

yoksulluk olarak tanımlamamaktadırlar. Onlara göre

yaşamlarındaki sorun geçim sıkıntısı ve işsizliktir. Bunların asgari

ölçülerde karşılanması, onlar için yeterlidir. Bu belirledikleri asgari

ölçü de, kent yaşamına göre değil, şu anda yaşadıkları kent

252

Page 287: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

dışındaki yaşam alanlarında yaşamlarını sürdürmelerine yetecek

bir miktar olarak belirlenmiştir.

Habermas (1990)’ın da dile getirdiği şekliyle, emek

statüsündekiler kendi üzerlerine düşünüme (reflexivity)

başladıklarında, kendilerini ‘yoksul’ olarak nitelendirenlerin oranı

yükselmiştir. Hatta yoksul olmadıklarını, yoksullardan biraz daha

iyi durumda olduklarını belirtenler sadece, hanede iki eşin de

çalıştığı bazı düz memur ve düz işçi kategorileri olmuştur. Ancak

çoğunluğun ifade ettiği bu yoksulluk tanımlaması, ‘maddi/mutlak

yoksulluk’ ile sınırlandırılmış bir yoksulluk olarak ortaya çıkmıştır.

Burada önemli olan tanımın yine Giddens’ın dediği gibi, emek

statüsündekilerin değer, anlayış ve bakış açıları tarafından

belirlenmiş olmasıdır. Emek statüsündekiler Türkiye genelini ele

almakta ve yarısından oldukça fazlasının, hatta hemen hemen

tamamına yakınının maddi olarak yoksul olduklarını

düşünmektedirler. Toplumu bu şekilde değerlendirişle

ilişkilendirerek, kendilerinin de bu yoksullar içinde olduklarını dile

getirmişlerdir. Ama çoğunlukla da bu yoksulların alt seviyelerinde

değil, orta seviyelerinde olduklarını belirtmişlerdir. Bunun kıstası

da, az da olsa gelire sahip olmak, yaşayabilecekleri bir konuta

sahip olmak ve ne şekilde olursa olsun karınlarını doyurabilmek

olarak belirtilmiştir. Emek statüsündekilerin bu bakış tarzları farklı

bir yönden değerlendirildiğinde, eğer toplum zaten ekonomik

olarak yoksulsa ve onlar da bunların orta seviyelerinde yer

alıyorlarsa, demek ki kendi ekonomik durumlarını yoksul değil,

orta düzeyde görmektedirler denilebilir.

253

Page 288: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Ele alınan eleştirel teorisyenlerin de belirttiği çerçevede,

yoksulluk içinde yaşayan risk grupları içinde yaşadıkları

gerçekliğin farkındadırlar, ama aynı zamanda bu gerçeklikle de

belirlenmiş durumdadırlar. Bu belirlenmişlikten çıkış noktalarını

sorgulayabilmekteyseler de, bunu gerçekleştirecek gücü

kendilerinde bulamamaktadırlar. Seçtikleri mücadele yolu sadece

yaşamın idame ettirilmesiyle, yani var olan yapının yeniden

üretilmesiyle sınırlı kalmıştır. Yoksulluk maddi ve göreli

boyutlarıyla ele alınması gereken çok boyutlu bir sosyal problemdir.

Karmaşık yapısı, birçok ilişkiyi birden ele alıp irdelemeyi

gerektirmektedir. Ancak emek statüsündekiler, içinde yaşadıkları

ve tanımladıkları yoksulluğu ‘çoklu yoksunluk’ boyutunda

tanımlama noktasına gelememişlerdir.

Emek statüsündekiler, içlerinde bulundukları durumun

nedeni olarak işsizlik ve geçim sıkıntısını görmeleriyle bağlantılı

olarak, doğrudan ve dolaylı biçimde devleti sorumlu tutmaktadırlar.

Yeni iş alanları ve imkânları yaratılması ve iş verilmesi

beklenmektedir. Bu tarzda düşünen kesim çoğunlukla işsiz, ev

kadını ve enformel sektör çalışanı kategorileri olmuştur. Düz işçi ve

düz memur kategorileri de, iş olanağı yaratılması üzerinde

yoğunlaşmışlar ancak, yoksulların da çaba sarf edip, her işi

yapmaları gerektiğini vurgulamışlardır. Bununla beraber, diğer

kategorilerin kendilerini güçsüz hissettikleri unsurlar olarak, eğitim

ve beceri eksikliğini belirtmiş olmaları da gözden kaçırılmamalıdır.

Bu eksiklikler, içinde bulundukları koşullardan kendilerini de

sorumlu tuttukları anlamını taşımaktadır.

254

Page 289: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Görüldüğü gibi emek statüsündekiler kendi koşullarını

değerlendirirken çoğunlukla maddi yetersizlikler ve olanaksızlıklara

gönderme yapmışlardır.

Yoksul, işsiz, geçim sıkıntısı vb.nin herhangi bir anlama

sahip olabilmesi için belli bir yaşam tarzına sahip olmak gerekir.

Bu da içinde yaşanılan toplumun sosyo-ekonomik, siyasal ve

kültürel yapısına bağlı olarak değişir.

Ele alınan emek statüsündekiler, kendileri tarafından da

farkında olunan ve açıkça ifade edilen mutlak bir yoksulluk

içindedirler. Onların yoksulluğu doğrudan ailenin, hanenin

yoksulluğu anlamına gelmektedir. Bu yoksulluğu ifade ederken şu

ana kadar ortaya koydukları ya da koyamadıkları gerekçeler,

gerçeklik yaşanırken ve üretilirken ifade edilmeyen göreli

toplumsal unsurlardır. Bu toplumsal unsurların belirlenmesi,

yoksullukla mücadelede yoksullardan hareket edilmesini

sağlayacaktır. Bunun önemi şuradadır: Sonuçlarının ağır yaşandığı

ve küresel bir bakış açısıyla dünya ekonomisiyle bütünleşmenin

temel alındığı ve kültürel unsurları göz ardı eden yapısal uyum

paketlerinin karşısında, belki bunların işlevselliğini de sağlayacak,

toplumsal unsurlardan yola çıkabilmektir. Bu bakış yoksullukla

mücadelede geliştirilebilecek yerel ve genel politikaların

işlevselliğini arttıracaktır.

Araştırmanın amacı doğrultusunda altıncı olarak irdelenen

konu ise, emek statüsündekilerin kendilerini tanımlama ve

değerlendirme aşamasında neye göre ve nasıl bir tavır ve duruş

255

Page 290: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

belirledikleridir. Bununla beraber bu duruşun yoksullukla

mücadeleyle nasıl bir ilişkisinin kurulabileceğidir.

Emek statüsündekilerin toplumdaki diğer insanlar, kendileri,

gelecekleri ve yaşam şartları hakkında sahip oldukları düşünceler

‘düşünümsellik’ tir (reflexivity). Bunlar, verili bir dünyaya ait

fikirler olarak kalmayıp, tarif ettikleri dünyaya sürekli yeniden

katılırlar. Burada Habermas’ın dile getirdiği şekliyle etkileşim

süreci içerisinde ‘iletişimsel eylem’ teorisi önemini göstermektedir.

Emek statüsündekiler toplumda insanların çoğunlukla

maddi zenginliğe göre sınıflandığını belirtmişlerdir. Bunu yoksulluk

ve yaşam biçimi izlemiştir. Emek statüsündekilerin toplumu bu

şekilde ifade etmeleri aynı zamanda kendilerini hangi konumda

gördükleriyle ilişkili bir durumdur.

Gorz (2001:102), toplumda genel olarak beklenen ve olması

için çaba sarf edilen iki istekten söz eder. Birincisi, yeterli ve

düzenli bir gelire duyulan zaruri ihtiyaç; ikincisi ise, çalışma,

kendini ‘ötekilerle’ kıyaslama ve onlar tarafından beğenilmektir.

Bunların kapitalist süreçlerin bir getirisi olduğunu söylemek yanlış

olmayacaktır. Ele alınan emek statüsündekilerin beklentileri de bu

yönde olmuştur. Farklılıkları, kendilerini ötekilerle kıyaslamada

takındıkları tavır ve bakış açısında ortaya çıkmıştır.

Araştırma sonucunda yoksullukta, emek statüsündekilerin

çalışıp çalışmama durumundan çok, kentte nasıl, hangi ortam ve

koşullarda çalıştıkları ön plana çıkmıştır. Çalışma durumu

256

Page 291: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

nedeniyle kent yaşamı içerisinde yer alabilen düz memur kategorisi,

bu noktada diğer kategorilerden farklılaşmıştır.

Düz memur kategorisi, çalışma koşul ve mekânları nedeniyle

kentte yaşayan diğer insanlarla daha fazla birlikte zaman

geçirmekte, aynı mekânları kullanmakta ve kent merkeziyle daha

çok ilişki içinde olmaktadır. Bununla beraber düzenli bir gelire ve

sosyal güvenceye de sahip olmaları, onları diğer kategorilerden

ayırmaktadır. Giderek biraz daha fazla ‘tüketim toplumu’ içinde yer

alma gayreti içinde oldukları gözlenmektedir. Bu nedenlerden

dolayı düz memurlar, kendi yaşamlarını ve kendilerini

değerlendirirken kendilerinden daha üst gelirdekileri, diğer

kentlileri kıstas alabilmektedirler. Bu da onların göreli olarak kent

yaşamında yoksun oldukları alanları belirlemelerini doğurmaktadır.

Diğer emek statüsündekiler ise, kendilerini kırdaki yaşamlarıyla ya

da kent dışında oluşturdukları yaşam alanlarındaki kendilerinden

daha alt seviyedekilerle kıyaslamaktadırlar. Bunun sonucu olarak

da, kendilerini ve içinde yaşadıkları koşulları göreli olarak daha iyi

olduğu şeklinde değerlendirmektedirler. Buna bir de kendilerini

güçsüz hissettikleri eğitim ve beceri eksikliğini eklediklerinde,

kentin refahından payı yeterince alamamalarını bir yoksunluk, bir

eksiklik olarak görmedikleri belirginleşmektedir. Giddens (1994)’ın

dediği gibi, bakış açıları bu gerçekliği belirlemekte ve gündelik

hayatta her gün yeniden üretilerek onları etkilemektedir. Burada

fenomenolojik açıdan, öznel algıların nesnel sonuçları olabileceği

değerlendirilmesi pek de yanlış olmayabilir.

Emek statüsündekiler, kendilerini pasif bir konumda

tanımlamakta ve beklentilerini gelecek kuşağa ertelemiş

257

Page 292: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

görünmektedirler. Emek statüsündekiler içinde bulundukları

koşullar nedeniyle kaderci bir tavır sergilemiş olsalar da, kentte

yaşamlarını bir şekilde sürdürme yollarını buldukları ve mücadele

ettikleri görülmektedir. Kentin dışında oluşturulan yaşam

alanlarında, kırdaki geleneksel yapılarını ve aile ilişkilerini

sürdürdükleri; her ne kadar akrabalarıyla ilişkileri olmadığını ve

onların kendilerine faydasının dokunmadığını söyleseler de,

geleneksel dayanışmanın bir şekilde devam ettirildiği; komşularının

kendi durumlarından farklı olmadıklarını ve herkesin kendisine

faydası olduğunu belirtmelerine karşın, manevi yardımlaşmanın

devam ettiği kendi ifadeleri ve gözlemler sonucunda görülmüştür.

Bunlarla beraber, gelir ya da yan gelir getirmesi amacıyla enformel

sektörün kullanılma çabası; temel ihtiyaçların özellikle gıda

ihtiyacının geleneksel yöntemler kullanarak ve kırdan gelen

yardımlarla ikame edilmesi; çocuklarına eğitim olanağı sunarak

umutlarını onlar aracılığıyla yaşatma arzusu, tüm bunlar için

sıkıntıya girilmesi ve çaba sarf edilmesi kendi içinde pasif değil

aksine dinamik bir yapının göstergeleri olarak yorumlanabilir.

Kendi yaşam alanlarını değiştirmemekte, konut ve yer değiştirme

her koşulda bu çevreyle sınırlandırılmaktadır. Doğrudan ifade

edilmeyen ancak ortaya çıkan bir aidiyetlik duygusu

taşımaktadırlar. Tüm bu unsurlar emek statüsündekilerin

kendilerini güçlendirme yollarıdır. Emek statüsündekiler kendi

varlıklarını sürdürebilmek için bu yapıyı yeniden üretmekte ve bu

oluşturdukları yapıdan etkilenmektedirler.

Ele alınan emek statüsündekiler, Beck (1992)’in ifade ettiği

şekliyle ‘doğanın sonu’ olan yani, fiziksel dünyanın insan eli

değmemiş çok az yanı bulunan bir ortamda yaşamaktadırlar. Bu

258

Page 293: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

değişme süreci dolaylı ve doğrudan onları da etkilemektedir. Ancak

emek statüsündekiler, risk toplumuna geçişin diğer öğesi olan

‘geleneğin sonu’nu yani hayatın artık bir tür kader olarak

yaşanmadığı bir dünya içinde yaşamamaktadırlar. Hayatın çeşitli

yanlarının gelenek tarafından oluşturulduğu gözlenmektedir. Bir

evin olması, çocukları olup iyi yetişmesi, bir işin ve güvencesinin

olması emek statüsündekilerin yaşantılarını tarif ettikleri noktalar

olmuştur. Yaşantılarını ‘kader’ olarak ifade eden emek

statüsündekilerde, geleneksel unsurların yaşandığı ve bunun da

onları güçlü kılan yönler arasında olduğu gerçektir. Ancak bu

onları pasif kılmamakta, sürekli bir çaba ve yaşamı yeniden üretme

dinamik süreci içinde oldukları görülmektedir.

Kentin yoksun kesimlerinde oluşan bu dinamik yapı ‘Öteki

Türkiye’ olarak adlandırılmaktadır. Ancak, bu kesimde yaşayan

emek statüsündekiler kendilerini ya da kentte yaşayan diğer

insanları ‘öteki’ olarak görmemektedirler. Onlar kent yaşamı içinde

var olabilecekleri koşulları oluşturmuş, kent yaşamı da çeşitli

yönleriyle bunu olanaklı kılmıştır. Onlar bu oluşturdukları ve

sürekli yeniden üretilen yapı içinde kentle bütünleşme yolunu

seçmişlerdir. Bunu kentten ve kentin olanaklarından dışlanma

olarak değerlendirmemektedirler.

Kent yaşamında varlığı kabul edilen bu dinamik yapının,

sadece ekonomik temellere dayandırılıp, bir göç sorunu olarak ele

alınmasıyla geliştirilen politikaların sonuç vermediği görülmüştür.

Buraya kadar irdelenmeye çalışılan maddi olanı çevreleyen göreli

unsurların dikkate alınması, yoksulluk ve yoksunluk içinde

yaşayan kesimlerin bu ortamlarını düzeltmek amacıyla onlardan

259

Page 294: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

yola çıkılması gerekliliği ortadadır. Burada unutulmaması gereken,

onların oluşturdukları ve yaşamın yeniden üretimini sağlayan

yapının, aynı zamanda küresel ve yerel yaşanan tüm ekonomik,

siyasal ve toplumsal süreçleri de içinde barındırdığıdır.

Siyasal süreçte refah ve yeniden bölüşüm beklentilerinin hala

önemli olduğu içinde yaşanılan toplumda, ağır eşitsizliklerin kişisel

yabancılaşmaya ve toplumsal istikrarsızlığın artmasına neden

olması kaçınılmaz olarak görülmektedir. Yoksulluğun toplumun

belli bir kesiminin mutlak yaşam standardı ile ilgiliyken; eşitsizliğin

toplumda yer alan yaşam standartları arasındaki göreli

farklılıklarla ilgili olduğu vurgulanmıştı. Bu bağlamda ele alınacak

yoksullukla mücadele politikalarında, toplumun kendi özgün

koşullarından hareket etme gerekliliği ortadadır. Ancak bu da,

küreselleşme çerçevesinde kapitalist dünya ekonomik sistemlerini

ve ilişki ağlarını göz ardı etmek anlamına gelmemektedir. Zaten bu

ilişkilerin izlerinin, ele alınan o toplum içindeki süreçte geliştirilen

sosyo-ekonomik politikalarda görülmemesi imkânsızdır.

Yoksullukla mücadele için ilk yapılması gereken, diğer sosyal

problemlerde olduğu gibi, sorunun net olarak ortaya konulması ve

detaylı bir tanımının yapılmasıdır. Bu tanım yapılırken kültürel ve

yerel faktörlerin göz önüne alınıp, belirlenen toplumsal göreli

unsurları ortaya koyabilmek, böylece makro ve mikro boyutun bir

arada değerlendirilmesi gerekmektedir.

Sosyolojide toplum ve birey, yapı ve birey gibi makro ve mikro

ayrımların ortadan kalktığı bir süreç yaşanmaktadır. Sosyal

gerçeklik kendisini birbiri içine geçmiş, keskin ayrımların olmadığı,

260

Page 295: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

melezliklerin yaşadığı bir bütünlük olarak sunmaktadır ve bu

şekilde de ele alınmalıdır. Bu eleştirel bir yaklaşımla kendi üzerine

düşünümü de beraberinde getirmektedir. Bu çalışmada yoksulluk

problemine bakış bu şekilde sergilenmeye çalışılmıştır. Mutlak ve

göreli yoksulluk boyutları birlikte ele alınarak, birbiri içine

geçmişliğine yapılan vurgu ve ‘çoklu yoksunluk’ olarak

bütünleştirilmeleri bu çabanın sonucudur. Sosyal gerçekliği bu

tarzda ele alışta, eleştirel yaklaşım yardımcı olmuştur. Gündelik

yaşam içinde yaşanılanlara ve topluma eleştirel bir gözle bakmayı,

edilgen değil, etkin olarak kendi üzerine düşünümü (reflexivity)

mümkün kılan ‘Eleştirel Sosyolojik Yaklaşımlar’ ve ‘‘Risk Toplumu’

kavramsallaştırması, sosyal gerçekliği ve sosyal problem olarak ele

alınan yoksulluğun sosyolojik analizini mümkün kılmıştır.

Azgelişmiş olarak nitelenen ülkelerde daha yoğun olarak

yaşanan yoksulluk, bir ülkenin gelişmişlik seviyesi ile yakından

ilgilidir. Ele alınan emek statüsündekiler düşünüldüğünde,

yaşanılan düzen içinde bunu görmek mümkündür. Yoksullukla

doğrudan ilişkisi kurulan işsizlik sorunu, bugün Türkiye’de mevcut

hükümetçe de en önemli sorun olarak ele alınmıştır. Ancak

ekonomi reel olarak büyüdüğü halde işsizlik artmaktadır. Bugün

gelişmişlik seviyesi yükseldikçe yoksullukta da artış

gözlenmektedir. Söz konusu belirlemeler, bu çalışmada yoksulluğu

ele alışta dile getirilmeye çalışılan eşitsizlik problemiyle doğrudan

ilişkili bir konudur. Buna rağmen, Bauman (1999)’ın da dile

getirdiği gibi, yetişkin her bireyini emek sürecine katmak zorunda

olan bir toplumda yoksul olmakla, yüzyıllar boyunca emekle

biriken güç sayesinde üyelerinin giderek artan geniş bir bölümü

katılmadan gerekli her şeyi üretebilen bir toplumda yoksul olmak

261

Page 296: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

aynı şey değildir. Bu nedenle girişilen yoksulluğun sosyolojik

analizinde, ne tüm azgelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin

hepsine, ne de bir toplum içindeki grup, azınlık ve kültürleri göz

ardı ederek genel olarak toplumun hepsine uygulanabilecek ortak

bir yöntemin gerçekçi olmayacağından yola çıkılmıştır. Yoksulluğa,

her toplumun ve hatta ele alınan her kategorinin kendi özgün

koşulları içinden bakmak gerekmektedir. Şöyle ki, Giddens

(1994)’ın yapı ve birey ilişkisinde vurguladığı gibi, zaman ve mekân

boyutlarının birlikte ele alınması gerekliliği, tarihselliği ve

dolayısıyla kültürü barındırmaktadır. Bu çerçevede yoksulluk ele

alındığında, kültürümüzde ‘fakir’ ve ‘fakirlik’ olgularına bakış

önemli bir yere sahiptir. Tarihsel olarak incelendiğinde fakirlerin

durumunun iyileştirilmesi ve fakirliğin ortadan kaldırılmasına

yönelik birçok resmi ve özel girişim olmuştur. Ancak bu da, daha

önce de değinildiği gibi, küreselleşme çerçevesinde dünya ekonomik

sistemlerini ve ilişki ağlarını göz ardı etmek anlamına

gelmemektedir. Bu ilişkiler, ele alınan o toplum içindeki süreçte

geliştirilen sosyo-ekonomik politikalarda görülmekte ve bunlar da

bireyleri doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir.

Sosyal problem olarak ele alınan yoksulluğun makro ve

mikro boyutlarının iç içe geçmişliği göz önüne alınarak, sosyal

gerçekliğin kendini sunduğu biçimiyle bir bütün olarak ve birçok

riski içinde barındıran çoklu bir yoksunluk olarak irdelenmesi

gerektiği ortadadır. Bu yaklaşım yoksullukla ilgili geliştirilen

politikaların, aynı zamanda yerel ve genel geliştirilecek yoksullukla

mücadele yollarının işlevselliğini sağlayacak ve arttıracaktır.

262

Page 297: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Özellikle Bursa gibi sanayileşmiş ve yoğun göç alan

kentlerde, kentin yoksun alanlarına yönelik yapısal bir analize

girilerek, sosyal analiz araştırmalarının geniş boyutta yapılması

gerekmektedir. Bursa’da ele alınan kesimlerde daha önce bu tarzda

çalışmaların yapılmadığı bilinmektedir. Kalkındırılmaya çalışılan ve

kentin diğer yaşam alanlarının seviyesine çekilmeye çalışılan bu

alanlar üzerinde, ilk önce yapılması gereken sosyal analiz

çalışmalarıdır. Bu sayede, getirilen hizmetlerin bölgede

yaşatılması, yeniden üretilmesi ve böylece işlevsel hale gelmesi

sağlanacaktır.

Türkiye’de yapılan birçok yoksulluk çalışması resmi

istatistikler kullanılarak yapılmıştır. Ancak özellikle son yıllarda

özgün çalışmaların yapıldığı ve yoksulluğa ekonomi dışındaki

alanlardan bakma eğiliminin de arttığı görülmektedir. Bu

araştırmanın metodolojisi, yoksulluğa bakışı ve ele alınan bölgenin

özellikleri nedeniyle, daha önce yapılan çalışmalarla tam bir

karşılaştırma yapılması olanağını tanımamıştır. Bununla beraber,

‘yoksulluk görünürdür’ yaklaşımı çerçevesinde genel bir ortak

değerlendirme yapıldığında, kentin yoksun kesimlerinde yapılan

araştırmalarda yoksulların genel olarak yönelişlerinin benzerlik

gösterdiği söylenebilir. Ancak bunlar nicel olarak bu şekilde

yorumlanabilseler de, kentin yapısı, gelişimi, Türkiye içindeki

konumu, kentlilere sunduğu ya da sunamadığı olanaklar ve

kaynaklar nedeniyle niteliksel farklılıklar göstermektedir.

Bu araştırma sonucunda ortaya çıkan ve alanda yapılacak

diğer araştırmalara ışık tutması açısından önerilenler ise şöyle

sıralanabilir:

263

Page 298: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

a) Ele alınan emek statüsündekilerin düzenli bir gelirli olanlarla

olmayanlar arasında farklılık ortaya çıkmıştır. Bu emek

statüsündekilerin bu şekilde ele alınıp, kendi içlerinde daha

derin analize girmek yararlı olacaktır.

b) Benzer şekilde uzun süreli işsiz ya da hanede eşlerin

çalışmadığı kategorilerin de ayrı olarak analiz edilmesi yararlı

olacaktır.

c) Yoksulluktan çok farklı alan ve boyutlarda etkilenen bir

kategori olarak, tüm yaşam alanlarında, geçimlik üretimde ve

özellikle de geleceğin bağlanıldığı çocukların yetiştirilmesinde

önemli etkileri olan kadınların yoksulluğunun ayrı olarak ele

alınması, yoksullukla mücadelede önemli bir yere sahiptir.

Ancak Yıldız ve Türkyılmaz (2002)’ın belirttikleri gibi, kadın

yoksulluğunun analiz edilebilmesi için, toplumsal cinsiyet

çerçevesinde, farklı yaklaşım ve metodolojiye ihtiyaç

olduğunun farkında olunmalıdır.

d) Yoksulluk çok boyutlu bir problem olması nedeniyle birçok

nicel ve nitel tekniğin bir arada kullanılması sosyal

gerçekliğin eleştirel bir gözle sergilenmesine katkıda

bulunacaktır.

e) Alana çıkmadan önce uzun süreli bölgeye ilişkin bilgilenme

ve gözlem sürecinin, yapıyı anlama, yorumlama ve ifade

edilmeyenlerin de ortaya çıkarılmasında araştırmacıya bir

öngörü sağlayacağı düşünülmektedir.

264

Page 299: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

f) Alana ilişkin nicel ve nitel değerlendirmelerin derinleşmesi ve

aralarında kurulacak ilişkiyi netleştirmek için, birçok

istatistiksel analizi de mümkün kılan, daha büyük örneklem

üzerinde çalışmak daha yararlı olacaktır. Bu aynı zamanda

çalışmayı betimsellik boyutundan nedensel ilişkiler bulma

boyutuna taşıyabilir.

g) Yoksul, yoksulluk ve yoksullaşma sürecine Giddens’ın

‘Yapılaşma Kuramı’ çerçevesinde bakılabilir. Bu tür bir

yoksulluk analizi için, süreci ele alan etnometodolojik

çalışmaların yapılması önerilmektedir.

h) Bu tür sosyal analiz çalışmalarının yerel yönetimler

tarafından desteklenmesine çalışılmalıdır. Bu olanak, hem

evreni temsil edebilecek bir örneklem üzerinde politika

yönelimli bir araştırma yürütülmesini sağlayacak, hem de

araştırma sonuçlarının bölge adına geri dönüşümü sağlanmış

olacaktır.

i) Yoksulluk ve yoksullukla mücadeleyi belirleyen en önemli

unsurlar olarak, istihdam biçimi ve eğitilmiş, vasıflı bir

işgücü için beceriye sahip olmak ortaya çıkmıştır. Görünür

yoksulluk olarak da konut koşullarının kalitesizliği, altyapı ve

sosyo-kültürel hizmetlerinin yetersizliği diğer önemli

unsurlardır. Bu unsurlar toplumsal ve siyasal alanda

yoksullukla mücadelede göz önünde bulundurulmalıdır. Bu

bakış, hem kent yaşamıyla ideal süreçlerle bütünleşmek için

elverişli koşulları hazırlayacak ve aynı zamanda bu koşulların

265

Page 300: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

aktif kullanımını sağlayacaktır. Bu da, yoksun alanların ve

yoksulluk olgusunun sürekli yeniden üretimini engelleyecek

bir adım olarak görülebilir. Belirlenen bu noktaların,

yoksullukla mücadeleye yönelik yapılacak çalışmalara ışık

tutacağı düşünülmektedir.

j) Kentin tüm alanlarının ve buralarda yaşayanların kent

yaşamına katılımı ve temel hizmetlerden eşit ve etkin bir

biçimde yararlanabilmesi için özgün koşulların göz önünde

bulundurulduğu, gerekli kentsel politikaların geliştirilmesi ve

etkin bir yönetimi gerekmektedir. Bunun için de, çok boyutlu

sosyal problem olarak yoksullukla mücadele, farklı

disiplinlerin birlikte eşgüdümlü olarak çalışmasını

gerektirmektedir.

Girişilen kentsel yoksulluğun sosyolojik analizinde, yoksulluk

ve yoksunluk içinde yaşayan emek statüsündekilerin, kendi

değerlendirmeleri ve tanımlamaları çerçevesinde yaşanılan

süreçlerin yeniden kavramsallaştırılması gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Böyle bir girişimde bulunmak elbette detaylı yapısal bir analizi

gerektirmektedir. Bununla beraber, bu gerçekliğin farkında olarak

ve yoksulluğun görünür olduğu anlayışından yola çıkarak,

araştırma sonucunda belirlenen yoksulluk durumunun, ele alınan

örneklem özelinde kavramsallaştırılması çabasına girilmiştir.

Kentin yoksun alanlarında, çoklu yoksunluk içinde yaşayan

emek kategorileri, içinde yaşadıkları koşulların, kendi

yetersizliklerinin ve kent yaşamının sunduğu yaşam standardının

farkındadırlar. Ancak bu farkındalık onların, yoksun koşullar

266

Page 301: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

içinde tamamen pasif bir konumu benimsemeleri anlamına

gelmemiştir. Kendilerini kentsel ortamdan dışlanmış olarak

görmemekte, kentte yaşayan diğer insanlar kadar olmadığını

bilerek, kentin sunduğu imkânlardan ulaşabildikleriyle

yetinmektedirler. Var olan koşullarını sürdürme çabasıyla, bu

koşulları yeniden üreterek oluşturdukları yapı içinde kent

yaşamıyla bütünleşme yolunu seçmişlerdir. Diğer bazı kentliler gibi

yaşayabilme umutlarını gelecek kuşaklara ertelemişler ancak

vazgeçmemişlerdir. Bu nedenle onların ideal koşullara ulaşmalarını

sağlayacak olan eğitime öncelik vermektedirler. Bu betimleme

çerçevesinde ele alınan emek statüsündekilerin ‘öğrenilmiş

yoksulluk’ içinde yaşayan, ‘azimli yoksullar’ olarak adlandırılmaları

önerilmektedir.

Bu kavramsallaştırmadan yola çıkılarak bir ‘kentli yoksul

modeli’ oluşturulmaya çalışılmıştır. Burada kullanılan sınıflayıcı

model oluşturulurken alan araştırmasında elde edilen bilgilerden

hareket edilmiştir (Lin, 1987:43). Bu model, ‘ideal kentli’ kriterleri

belirlenerek bundan uzaklaşma dereceleri ile oluşturulmaya

çalışılan, ‘Bursa’da kentli’ ve ‘Bursa’da kentli olmaktan uzaklaşma’

betimlemeleri çerçevesinde oluşturulmuştur. Bunun için belirlenen

kriterler şunlardır: Bireysel gelişim (eğitim, çalışma durumu, gelir,

sosyal güvenlik), sosyo-ekonomik koşullar (hane büyüklüğü, konut

ve kentsel alt ve üstyapı hizmetlerinden yararlanma), sosyo-

kültürel ilişkiler ve siyasal katılım (formel ilişkiler, sosyo-kültürel ve

siyasal yaşama katılma).

İdeal kentliyi betimleyen kriterler olarak şunlar kabul

edilmiştir:

267

Page 302: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Bireysel Gelişim

a-Eğitim: Sosyo-kültürel ve meslek edinebilme düzeyinde

bireysel gelişimini tamamlama. Bunun için kentin sunduğu

olanaklara en üst düzeyde ulaşma ve kullanma.

b-Çalışma Durumu: Kentin sunduğu formel işgücü

piyasasında vasıflı (gerekli beceri ve eğitimi almış olmak) olarak yer

almış olma.

c-Gelir: En az ülke ve/veya kent ortalama geliri seviyesinde

bireysel gelire sahip olma.

d-Sosyal Güvenlik: Mevcut kapsamlı sosyal güvenlik

sistemlerinden biri içinde yer alma.

Sosyo-ekonomik Koşullar

e-Hane büyüklüğü: Hane toplam gelirinin tüm üyelere eşit ve

yeterli dağılımı sağlanabilecek koşuldaki kişi sayısı.

f-Konut: Hane üyelerinin sosyo-kültürel yaşam çevreleri ve

ihtiyaçlarına yanıt verebilecek, kentsel çevreye uyumlu, imarlı ve

sağlıklı mekânlarda yaşam.

g-Kentsel Alt ve Üstyapı Hizmetlerinden Yararlanma: Kentin

sunduğu tüm hizmetlerden en üst düzeyde yararlanma.

Sosyo-kültürel İlişkiler ve Siyasal Katılım

h-Formel İlişki: Kentsel ortamın hazırladığı formel ilişki ağları

içinde yer alma ve bunları kullanma.

ı-Sosyo-kültürel Yaşam: Kent yaşamının sunduğu sosyo-

kültürel ortam ve olanaklardan en üst düzeyde yararlanma ve

katılma.

268

Page 303: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

i-Siyasal Yaşam: Kent ve yerel yönetimlerin kararlarını takip

ve yönlendirme derecesinde sunulan kentsel kanalları kullanma ve

katılma.

İdeal bir kentli için belirlenen bu kriterler ölçeklendirilerek

oluşturulan yoksulluk modeli Tablo 65’te sunulmuştur. Ölçek ideal

kentliden uzaklaşmayı belirleyebilmek amacıyla, şu şekilde

oluşturulmuştur: Yüksek Düzeyde(***), Orta Düzeyde(**), Düşük

Düzeyde (*). Bursa’da kentlinin, ideal kentli olma derecesi Bursa

Sağlık Gelişim Planı1998-2002 (2000) ve Bursa Ekonomik ve

Sosyal Göstergeler (2003) raporlarından hareketle belirlenmiştir.

Tablo 65 Kentli Yoksul Modeli

Bursa’da Kentli Bursa’da Kentli

Olmaktan Uzaklaşma

Bireysel Gelişim

a. ** c.*** b.*** d.***

a.* c.* b.* d.*

Fiziksel Koşullar

e.*** g.** f.**

e.* g.* f.*

Toplumsal İlişkiler

h.** ı.** i.**

h.* i.* ı.*

269

Page 304: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

SUMMARY Object of this thesis is the sociological analysis of the

poverty. Poverty is a multidimensional factor harbouring a

number of risks. For this reason inadequacy of the exclusive

economic analysis is recently a common idea. In the view of this

fact poverty analysed sociologically which is thought as a

necessity for Turkey. This thesis considers poverty as a matter of

sociology. Considering the poverty sociologically that is a

problem out of the field of economics is the significance of this

thesis.

Up to recent days studies about poverty generally stressed

on the economical, material aspects of the matter. The absolute

poverty approach is used particularly in underdeveloped or

developing countries. In additions it is observed that the poor

tends to define their poverty in same way. The fact of relative

poverty is ignored and it is the starting point of this study.

In the framework of this problem, basic target of the study

is performing a sociological analysis of the poverty by focusing

on poverty and deprivation of risk groups that is statuses of

labour as they are taken in this study.

In the study generally critical approach is used which

allows to look everyday life and society critically. It is not passive

but active approach and make possible for reflexivity. Also

Beck’s conceptualisation abouth the ‘risk society’ influced this

study.

Page 305: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

This study was conducted on 100 household in certain

quarters of Yıldırım district of Bursa by using a semi-structured

interview form, in-dept interview and group interview

techniques.

In the scope of this study, poverty considered in terms of

P.Townsend’s (1979) ‘the multiple deprivation’ concept. Thus

holding that relative must be included in absolute, relative and

absolute poverty were united.

Bursa is one of the most developed city of Turkey in terms

of industrialisation and labour employment. In this context, it

takes place among the five most developed cities of Turkey even

though its socio-cultural development doesn’t parallel to

economical development. It is observed that labour statues

which we considered in these study, utilise these facilities

insufficiently or that they never use them.

Considered labour statues have two main expectations

and desires for which they strive in order to achieve. They want

to have sufficient regular income and a secure job. When these

labour statues were evaluating their conditions, they generally

refer to economic problems such as insufficient income and

unpleasant way of life.

As a result of this study, it was seen that there is a strong

relation between the poverty and working environments

conditions of working and the manner of working. The category

of unskilled civil servants that can take place in the urban life

because of their jobs and they differentiated from other

categories with regard to this point.

274

Page 306: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği

Participants generally evaluated themselves their lives and

their relations with close and distant environments in an

traditional and fatalist manner. This attitude have appeared

both in in-depth interviews and group interviews in which this

attitude become much more clear as a result of debates.

Participants suffer from material poverty. However all elements

explained by them including material poverty were relative ones.

These elements have stressed frequently in the interviews and

they clearly appeared as multi-dimensional poverty. Participants

suffer from multiple deprivaton for all aspects of their lives. But

they relatively satisfied with their living conditions since they

evaulate themselves by comparing recent conditions with

previous stages of their lives and with those people who live in

worse situations than theirs. Their main problem is struggle to

make living and lack of money.

The first things to fight aganist poverty are clearly

determining the matter with all aspects and detailed

presentation. There are also the ways for overwhelming all social

problems. In the course of the presentation cultural and local

factors should be considered. In addition mentioned social

relative elements should be set forth so that macro and micro

dimension of the poverty can be evaluate together.

275

Page 307: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği
Page 308: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği
Page 309: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği
Page 310: YOKSULLUĞUN SOSYOLOJİK ANALİZİ Bursa Örneği