Upload
others
View
9
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
TC
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI ANA BİLİM DALI
ÖZBEK “DALLİ” DESTANINDA DİL ve ÜSLÛP
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan:
Dilek TÜRKMENLİ
Tez Danışmanı:
Doç. Dr. Ekrem ARIKOĞLU
Ankara-2006
TC
GAZİ ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ÇAĞDAŞ TÜRK LEHÇELERİ VE EDEBİYATLARI ANA BİLİM DALI
ÖZBEK “DALLİ” DESTANINDA DİL ve ÜSLÛP
YÜKSEK LİSANS TEZİ
Hazırlayan:
Dilek TÜRKMENLİ
Tez Danışmanı:
Doç. Dr. Ekrem ARIKOĞLU
Ankara-2006
Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürlüğü'ne
........................................ ait ........................................................
.............................................................................................................adlı çalışma,
jürimiz tarafından....................................................................................................
.......................................Ana Bilim Dalında YÜKSEK LİSANS TEZİ olarak kabul
edilmiştir.
Başkan ...............................................................
Akademik Unvanı, Adı Soyadı
Üye.....................................................................
Akademik Unvanı, Adı Soyadı (Danışman)
Üye...................................................................
Akademik Unvanı, Adı Soyadı
ÖNSÖZ
Destanlar, yüzyıllardır Türk boylarının başından geçen tarihi olayları ve
kültürel birikimlerini içinde barındırarak nesilden nesile aktarıp günümüze
kadar ulaştıran kültür köprüleridir.
Destan kültürü yönünden zengin milletler arasında yer alan Türkler,
bugün farklı coğrafyalarda ve farklı siyasi birlikler hâlinde yaşamalarına
rağmen birbirlerinden kopmamışlardır. Bu birliğin ve ortak kültürün
yansıtıldığı destanlar da bunun en önemli belgelerindendir.
Türk dünyasında, sözlü anlatım geleneğine bağlı olarak korunan ve
gelişen destanlar arasında yer alan Köroğlu Destanı önemli
destanlarımızdandır.
Özbek Türkleri arasında da yaygın bir anlatıma sahip olan Köroğlu
Destanı ve kolları, destancılık mektepleri sayesinde korunmuş ve
geliştirilmiştir. Sözlü anlatım geleneğinin sürdürüldüğü bu mekteplerde birçok
bahşı yetişmiş ve
birçok destan unutulmaktan kurtulmuştur.
Dalli Destanı da Korgan Destancılık Mektebi’nin repertuarında yer
alan, büyük bahşı Ergaş Cumanbülbüloğlu tarafından anlatılan, Köroğlu
dairesine ait bir Özbek halk destanıdır.
Üzerinde çalıştığımız Dalli Destanı, Cabbar İşankul tarafından Kiril
alfabesi ile neşre hazırlanmıştır.
Türk dünyası, günümüz edebiyatına yeni bir güç katacak değere sahip
olan ve henüz yeterince işlenmemiş büyük bir destan hazinesine sahiptir.
Özbek Türkleri’nin de bu açıdan zengin bir mirasa sahip olduğunu düşünerek
ii
bu çalışma ile Dalli destanını Türkiye Türkçesine kazandırmak istedik.
Çalışmanın birinci bölümünde, kiril alfabesiyle hazırlanmış olan destan
metninin, günümüz Lâtin alfabesindeki karşılığını verip Türkiye Türkçesine
aktardık. Bu bölüm, metnin çok uzun olmasından dolayı ve mukayese
kolaylığı sağlamak amacı ile peş peşe sayfalar hâlinde verilmiştir. Yani,
Özbekçe bir sayfanın hemen ardından o sayfanın Türkiye Türkçesindeki
karşılığı verilmiştir.
İkinci bölümde ise destanı, dil-üslûp özellikleri yönünden inceledik.
İncelemede; kelime türleri, kelime grupları, cümleler, şekil özellikleri ve
anlatım teknikleri üzerinde durduktan sonra Özbek edebî dilinde bulunmayıp
destanda geçen noktalara da değindik.
Böyle bir çalışma yapmamda bana öncülük eden, yardımlarını
esirgemeyen değerli hocam Naciye YILDIZ’a, tez danışmanım Ekrem
ARIKOĞLU’na ve bu konudaki bilgi ve deneyimlerini benimle paylaşan
arkadaşım Ayşe SOLMAZ’a şükranlarımı sunarım.
Dilek TÜRKMENLİ
Ankara-2006
iii
İÇİNDEKİLER ÖNSÖZ ........................................................................................................... i İÇİNDEKİLER ................................................................................................. iii KISALTMALAR ............................................................................................. viii TRANSKRİPSİYON ALFABESİ .................................................................... ix GİRİŞ .............................................................................................................. 1 BİRİNCİ BÖLÜM METİN AKTARMA 1. METİN ve AKTARMA ………………………………………………………. 24 İKİNCİ BÖLÜM 2. DALLİ DESTANI’NIN DİL-ÜSLÛP ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ 2.1. KELİME TÜRLERİ ………………………………………………………. 720 2.1.1. İSİM ……………………………………………………………………… 720 2.1.1.1. İSİM İŞLETME EKLERİ …………………………………………...… 720
2.1.1.1.1.Çokluk eki ................................................................................... 720
2.1.1.1.2.Aitlik Eki ...................................................................................... 720
2.1.1.1.3.İyelik Ekleri…………………………………………………………… 721
2.1.1.1.4.Hâl Ekleri ........................................................................................ 723
2.1.1.1.4.1.Yalın Hâl ...................................................................................... 723
2.1.1.1.4.2.İlgi Hâli ......................................................................................... 723
2.1.1.1.4.3.Yükleme Hâli ...................................................................................... 724
2.1.1.1.4.4.Yaklaşma Hâli ......................................................................... .724
2.1.1.1.4.5.Bulunma Hâli ........................................................................... 724
2.1.1.1.4.6.Ayrılma Hâl Eki ………………………………………………….. 725
2.1.1.1.4.7.Vasıta Hâli ............................................................................... 725
2.1.1.1.4.8.Eşitlik-Benzerlik Hâli ................................................................ 726
2.1.1.1.4.9.Yön Gösterme Hâli .................................................................. 727
2.1.1.1.4.10.Sınırlama Hâli ................................................................... .. 727
iv
2.1.1.1.5.Soru Eki ...................................................................................... 728
2.1.1.2. İSİMLERDE BİLDİRME ................................................................... 728 2.1.1.2.1.Görülen Geçmiş Zaman ................................................................ 728
2.1.1.2.2.Şimdiki Zaman ............................................................................... 730
2.1.1.2.3.Öğrenilen Geçmiş Zaman ................................................................... 731
2.1.1.2.4.Şart Kipi ............................................................................................... 732
2.1.2.SIFAT ............................................................................. 733 2.1.2.1.VASIFLANDIRMA SIFATLARI ..................................................... . 733
2.1.2.2.BELİRTME SIFATLARI ................................................................. 734
2.1.2.2.1.İşaret Sıfatları ………………………………………………………. 734
2.1.2.2.2.Sayı Sıfatları ………………………………………………………… 735
2.1.2.2.2.1.Asıl Sayı Sıfatları ..................................................................... 735
2.1.2.2.2.2.Sıra Sayı Sıfatları ..................................................................... 736
2.1.2.2.2.3.Kesir Sayı Sıfatları .................................................................. .736
2.1.2.2.2.4.Üleştirme Sayı Sıfatları …………………………………………. 736
2.1.2.2.3.SORU SIFATLARI ………………………………………………….. 736
2.1.2.2.4.BELİRSİZLİK SIFATLARI ……………………………………….... 737
2.1.2.3.SIFATLARIN DERECELENDİRİLMESİ ....................................… 739
2.1.2.3.1.Eşitlik Derecesi .......................................................................... 739
2.1.2.3.2.Karşılaştırma ………………………………………………………. . 740
2.1.2.3.3.En Üstünlük Derecesi …………………………………………….. 740
2.1.3.ZARF ........................................................................................... … 741 2.1.3.1.Nitelik Zarfları ............................................................................... 741
2.1.3.2.Zaman Zarfları ………………………………………………………….. 743
2.1.3.3.Yer Zarfları .................................................................................... 743
2.1.3.4.Azlık-Çokluk Zarfları ..................................................................... 744
2.1.3.5.Soru Zarfları .................................................................................. 744
2.1.4.ZAMİR ............................................................................................. 744 2.1.4.1.ŞAHIS ZAMİRLERİ ...................................................................... 745
2.1.4.2.DÖNÜŞLÜLÜK ZAMİRLERİ ............................................. 747
2.1.4.3.İŞARET ZAMİRLERİ………………………………………………….. 748
2.1.4.4.SORU ZAMİRLERİ ....................................................................... 750
v
2.1.4.5.BELİRSİZLİK ZAMİRLERİ .................................................................. 751
2.1.5.EDAT............................................................................................... 753 2.1.5.1.SON ÇEKİM EDATLARI ............................................................... 753
2.1.5.2. SONA GELEN EDATLAR………………………………………… 754
2.1.5.3.ÜNLEM ......................................................................................... 756
2.1.5.3.1.Duygu Ünlemleri ....................................................................... 756
2.1.5.3.2.Seslenme Ünlemleri .................................................................. 758
2.1.5.3.3.Gösterme Ünlemleri .................................................................. 759
2.1.5.3.4.Cevap Ünlemleri ................................................................. ….. 759
2.1.6.FİİL ................................................................................................. 760 2.1.6.1.ŞAHIS EKLERİ ............................................................................ 760
2.1.6.1.1.Birinci Tipteki Şahıs Ekleri ....................................................... 760
2.1.6.1.2.İkinci Tipteki Şahıs Ekleri ......................................................... 763
2.1.6.1.3.Üçüncü Tipteki Şahıs Ekleri ...................................................... 765
2.1.6.2.FİİL ÇEKİMLERİ .......................................................................... 767
2.1.6.2.1.BİLDİRME KİPLERİ .................................................................. 768
2.1.6.2.1.1.Görülen Geçmiş Zaman ......................................................... 768
2.1.6.2.1.2.Öğrenilen Geçmiş Zaman ...................................................... 770
2.1.6.2.1.3.Şimdiki Zaman ............................................................................ 774
2.1.6.2.1.4.Gelecek Zaman .......................................................................... 777
2.1.6.2.1.5.Geniş Zaman ................................................................................ 780
2.1.6.2.2.TASARLAMA KİPLERİ ................................................................. 781
2.1.6.2.2.1.Emir Kipleri ................................................................................. 781
2.1.6.2.2.2.Şart Kipi .................................................................................. … 783
2.1.6.2.2.3.İstek Kipi ………………………………………………………..… 784
2.1.6.2.2.4.Gereklilik Kipi .............................................................................. 786
2.2.KELİME GRUPLARI ............................................................................. 787 2.2.1.Tamlamalar ........................................................................................ 787
2.2.1.1.İsim Tamlamaları ............................................................................ 787
2.2.1.2.Sıfat Tamlamaları ........................................................................... 789
2.2.2.Deyimler ve Atasözleri ...................................................................... ..791
2.2.2.1.Deyimler ......................................................................................... . 791
vi
2.2.2.2.Atasözleri ..........................................................................................792
2.2.3.Diğer Kelime Grupları ......................................................................... 793
2.2.3.1.Tekrar Grubu.................................................................................. .. 793
2.2.3.2. Bağlama Grubu .............................................................................. 795
2.2.3.3. Sayı Grubu ............................................................................... ...... 796
2.2.3.4. Unvan Grubu ................................................................................... 796
2.2.3.5. Birleşik İsim ..................................................................................... 797
2.2.3.6. Birleşik Fiil ....................................................................................... 797
2.2.3.7. Ünlem Grubu ................................................................................... 798
2.2.3.8. Edat Grubu ...................................................................................... 799
2.2.3.9. Fiil Grupları ...................................................................................... 799
2.2.3.9.1. İsim Fiil Grubu .............................................................................. 799
2.2.3.9.2. Sıfat Fiil Grubu ............................................................................. 799
2.2.3.9.3. Zarf Fiil Grubu............................................................................... 800
2.2.3.10. Kısaltma Grupları.......................................................................... 800
2.2.3.10.1. İsnat Grubu ............................................................................... 800
2.2.3.10.2. İlgi Grubu................................................................................... 801
2.2.3.10.3.Yönelme Grubu........................................................................... 801
2.2.3.10.4. Bulunma Grubu......................................................................... 801
2.2.3.10.5. Çıkma Grubu ............................................................................ 802
2.3.CÜMLELER ........................................................................................... 802 2.3.1.Anlamına Göre Cümleler ................................................................. 804 2.3.1.1.Olumlu Cümleler ............................................................................. 804
2.3.1.2.Olumsuz Cümleler .......................................................................... 804
2.3.1.3.Soru Cümleleri ................................................................................ 805
2.3.1.4.Emir Cümleleri ................................................................................ 805
2.3.1.5.Hitap Cümleleri ........................................................................ ....... 806
2.3.2.Yüklemin Türüne Göre Cümleler .................................................. 806 2.3.2.1.İsim Cümleleri ................................................................................. 806
2.3.2.2.Fiil Cümleleri ................................................................................... 807
2.3.3.Yüklemin Yerine Göre Cümleler ..................................................... 807 2.3.3.1.Kurallı Cümle ................................................................................... 807
vii
2.3.3.2.Devrik Cümle ................................................................................. 808
2.3.4.Yapısına Göre Cümleler ................................................................. 809 2.3.4.1.Basit Cümleler .................................................................................809
2.3.4.2.Birleşik Cümle ................................................................................ 809
2.3.4.3.Sıralı Cümle..................................................................................... 810
2.4.ŞEKİL ÖZELLİKLERİ ............................................................................ 811 2.4.1. NAZIM ÖZELLİKLERİ .........................................................................811
2.4.1.1.Mısra Kümelenişi................................................................................. 811
2.4.1.2.Ölçü....................................................................................................813
2.4.1.3.Kafiye.................................................................................................816
2.4.1.3.1.Yarım Kafiye................................................................................. 816
2.4.1.3.2.Tam Kafiye.................................................................................... 817
2.4.1.3.3.Zengin Kafiye................................................................................ 818
2.4.1.3.4.Redif ......................................................................................... 818
2.4.2.SERBEST ANLATIM .......................................................................... 819
2.4.2.1.Kalıp İfadeler ................................................................................... 819
2.5.ANLATIM TEKNİKLERİ .............................................................................. 824 2.5.1.Tasvirli Anlatım ........................................................................................... 824
2.5.2.Tahkiyeli Anlatım ........................................................................................ 826
2.5.3.Münazaralı Anlatım .................................................................................... 830
2.5.4.Didaktik Anlatım ................................................................................... 832
SONUÇ ........................................................................................................ 835 ÖZEL ADLAR DİZİNİ................................................................................... 841 KAYNAKÇA ................................................................................................. 846 ÖZET ............................................................................................................ 850 ABSTRACT .................................................................................................. 851
viii
KISALTMALAR
a.g.e. : Adı geçen eser
Çev. : Çeviren
Haz. : Hazırlayan
Yay. : Yayınları
a.g.m. : Adı geçen makale
C. : Cilt
s. : Sayfa
a. g. y. : Adı geçen yayın
S. : Sayı
ix
TRANSKRİPSİYON ALFABESİ
KİRİL LÂTİN
Aa Ää Бб Bb Вв Vv Г г Gg Дд Dd Ee Ye, ye; e Ëё Yå, yå Жж Cc Зз Zz Ии İi Йй Yy Кк Kk Лл Ll Mм Mm Нн Nn Oo Åå Пп Pp Pp Rr Cc Ss Tт Tt Уу Uu; Üü Фф Ff Xx Xx Цц Ts, ts Чч Çç Шш Şş Ъъ Kesme işareti Ьь Yumuşatma işareti Ээ Ee Юю Yu, yu Яя Yä, yä Ўў Oo; Öö Кк Qq Гг Ġ ġ Xx Hh
GİRİŞ
1. DESTAN
Kültür bir toplumun hayat tarzı, kültürü oluşturan unsurlar da bu tarzın aynalarıdır. Türk kültürünün en berrak aynaları, hiç şüphesiz Türk boylarının
tarihleri boyunca yarattıkları destanlardır. Çünkü; destanlar, tarihin
derinliklerinden, çağımıza kadar Türk boylarının yaşadığı önemli olayları, belli
bir gelenek içinde bize anlatan kültür ve sanat eserleridir.
Destanlar, sadece birer öykü ve övünme anlatıları değil, bir toplumun
sanat ve edebiyat hazinelerinin sergilendiği müzelerdir.1
“Destan” kelimesi dilimize, Farsça’da “Efsane ve mesel ve hikâyet-i
güzeştegâh” anlamında kullanılan “dâstân” kelimesinden ses ve anlam
değişikliği ile girmiştir. İlk defa ne zaman kullanıldığını tespit etmek mümkün
olmamakla birlikte, İslamiyet’in kabûlünden sonraki dönemde dilimizde
kullanılmaya başlanmıştır, denilebilir.
“Dâstan” Ferit Devellioğlu’nda “1. Destan, epope, hikâye. Masal. 2.
Şöhret, ün”, Hüseyin Kâzım Kadri’de “Kıssa, hikâye. Masal; manzum hikâye”,
Muallim Naci’de “Kıssa, hikâye, masal” olarak karşımıza çıkmaktadır.
Bunlardan, “Destan” kelimesinin dilimizde yaygın olarak “hikâye, kıssa,
manzum kıssa, masal” karşılığında kullanıldığı anlaşılmaktadır.2
Destan kelimesi Türk toplulukları arasında “dastan, epos, jir, dessan,
rivayat” biçimlerinde adlandırılır.3
1 Fikret TÜRKMEN, Türk Dünyası Destanlarının Tespiti, Türkiye Türkçesine Aktarılması ve Yayımlanması Projesi’nin Sunuş yazısı, TDK, Ankara 1997. 2Dr. Naciye YILDIZ, Manas Destanı (W.Radloff) ve Kırgız Kültürü ile İlgili Tespit ve Tahliller, Ankara 1995, s. 3. 3 Ahmet B. ERCİLASUN, Karşılaştırmalı Türk Lehçeleri Sözlüğü I, Ankara 1991, s. 166-167.
2
Destanlar, sözlü ve yazılı edebiyatta nazım, nesir şeklinde veya nazım
ve nesir karışık olarak söylenen eserlerdir. “Destan anlatımında kullanılan bu
tekniklerden herhangi biri ile destancının sazından çıkan melodiler birleşerek
irticâli destan kompozisyonunu yaratırlar.”4 Bu eserler; kahramanlık, aşk,
muhabbet vb. duyguları ifade etmekle kalmaz, bir milletin bütün varlığını,
inanç ve geleneklerini, sevinçlerini, hüzünlerini yani kısacası, o toplumun
“milli şuurunu” yansıtır.
“Oğuz Türklerinin Dede Korkut Kitabı’nda görüldüğü gibi nazım ve
nesrin karışık hâlde bulunması, Türk boylarının edebî yaratmalarında oldukça
eski bir geçmişe sahiptir. İngilizce’de bu şekli ifade edebilecek bir terim
yoktur.
Diğer taraftan, bu şekil sadece Türk boylarına mahsus bir şekil de
değildir. Sanskritçe’de kullanılan “Champu” terimi oldukça sanatkârane bir
şekilde düzenlenmiş olan nesrin, nazımla yer değiştirdiği anlatmalar için
kullanılır.
Nesir anlatma aralarına şiir parçalarının serpiştirilmesi eski İrlanda
“Sagaları’nın da şekil özellikleri arasındadır. Myles Dillon‘a göre bu şekil
özelliği, eski İrlanda edebiyatını Hindistan’a bağlayan hatlardan birisidir.”5
Nazım veya nazım-nesir karışık olan destanların mısra kuruluşunda hece
ölçüsü kullanılır. Genel olarak destanlarda kullanılan hece vezinleri 7- 8 ve
11’li hece kalıplarıdır. Ayrıca mısralar dörtlükler şeklinde olabileceği gibi
mısraların ardı ardına dizilerek birbirinden ayrılmaksızın destanı tamamladığı
da görülür.
Nihal Atsız, destanların eski zamanlarda milletlerin başlarından geçen
hâdiselerin, halk dilinde edebî bir şekil almasıyla oluşan türler olduğunu ifade 4 Doç. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU, Türk Dünyası Epik Destan Geleneği, Akçağ Yay., Ankara 20003, s. 89. 5 Prof. Dr. Karl REICHL (Çev. Doç. Dr. Metin EKİCİ), Türk Boylarının Destanları, Ankara 2002, s. 133.
3
ederken,6 Şükrü Elçin ise, destanların bir boyun veya bir milletin hayatında
tam estetik hüviyet kazanmamış eser sayılan efsanelerden sonra, nazım
şeklinde ortaya çıkan en eski halk edebiyatı ürünleri olduğunu ve bu anonim
ürünlerin sözlü geleneğe bağlı bulunduğunu belirtmektedir.7
Zeki Velidi Togan, destanların tarihî olayları tasvirden çok, milletin
yüksek millî duygularını aksettiren halk edebiyatı eserleri olduğunu,
tamamıyla veya az çok tarihe dayanan bir ideal âlemi yansıttıklarını ifade
etmektedir.8
Dünyada destan araştırma ve çalışmaları oldukça eski bir tarihe
dayanmakla birlikte, ilk ciddi araştırmalar 19. yüzyılda başlamıştır. Pek çok
toplumun sözlü olarak anlatılan destanları, ilk çağlardan itibaren Homeros
başta olmak üzere, farklı şairler ve bilim adamları tarafından toplanıp yazıya
geçirilerek günümüze kadar ulaştırılmıştır. Bu destanların derleniş ve özellikle
batı dünyasında yazıya geçiriliş sebeplerini sadece koruma amacına yönelik
olarak düşünmemek gerekir. İlk çağlardan itibaren yazıya geçirilen destanlar
daha sonraki dönemlerde ve özellikle de, Aydınlanma Dönemi’nde
(Rönesans’ta) yapılan yenilikler için başlıca beslenme kaynakları olarak
kullanılmışlardır. Aydınlanma Dönemi’nden sonra ve özellikle 19. yüzyıla
gelindiğinde ister sözlü ister yazılı olsun, destanların millî kimlik oluşturmada
ve bu kimliğin tanımlanmasında ciddi biçimde kullanıldığı bilinmektedir.
Örneğin; İngilizler’in Beowulf destanı, Almanların Nibelungenlied destanı,
İskandinavların Sagaları, Fransızların Roland destanı ve daha pek çok
destanî eser, 19. yüzyıl batı dünyasındaki kimlik arayışına cevap vermede
kullanılan temel kaynaklar olmuştur. Nasıl Rönesans döneminde Antik Roma
ve Yunan destanları temel bir etkiye sahip olmuşsa, 19. yüzyıl sonu ve
20.yüzyıl başında da millî destanlar, millî kimlik oluşturmada aynı şekilde
6 Nihal ATSIZ, Türk Edebiyatı Tarihi, İstanbul 1943, s. 9. 7 Şükrü ELÇİN, Türk Dilinde Destan Kelimesi ve Mefhumu, Ankara 1968, s.63. 8 Zeki Velidi TOGAN, Türk Destanlarının Tasnifi, İstanbul 1931, s. 4.
4
etkili olmuştur. Özellikle Finlilerin Kalavela destanı bu konudaki en tipik
örnektir.9
Destanlarla ilgili tariflerin ortak noktaları üzerinde durarak, destanın
genel tür özellikleri hakkında kısaca şu tespitleri verebiliriz:
1. Destanlar doğrudan doğruya gerçek tarihî belgeler olmamakla
birlikte tarihle bağlantılı yönleri vardır.
2. Destanlarda kahramanlık unsuru ön plânda olmak durumundadır.
Kahramanlık kültür tipi insanı, içe değil dışa dönüktür. Türk destanlarında
kahramanlar, benlikleri için değil; millet için, din için mücadele ederler. Bu
mücadelede başarılı olmak için sağlam fizikî güç kadar, akla ve bilgiye de
ihtiyaç vardır. Topluma hizmet için güç ve iktidar şarttır.
3. Destan olayları bir şahsın etrafında toplanır. Bu şahıs tarihte
yaşamış bir kahraman olabildiği gibi, bu kahramanın millet vicdanında ve
hafızasında bıraktığı etkilerle yaratılmış, birkaç kahramanın niteliklerini
kendinde toplayan hayalî kahramanlar da olabilir.
4. Destanlar millîdir. Destan anlatıcısı, milletin ortak değer ve
kabullerini dile getirir.
5. Türk destanları, Türk tarihindeki savaş, göç, kuraklık gibi etkili
olaylara dayandığından, doğuşları bu olaylara bağlanmıştır.
6. Destanların genellikle manzum olduğu ifade edilmektedir. Manzum
sözler topluluk üzerinde daima daha fazla etkili olmuştur. Türk destanlarında
nazım, nazım-nesir ve nesir tekniklerini görebilmekteyiz.
9 Fikret TÜRKMEN, a. g. y., s. 2.
5
7. Destanlar, musiki eşliğinde söylenirler. Bu, destanın manzum veya
mensur olmasına göre değişmez. Mensur destanlar da müzik eşliğinde
anlatılır.
8. Destanlar, uzun süre nesilden nesile sözlü olarak nakledilmiş,
anlatıldığı her neslin kabûllerinden unsurlar alıp varyantlar ve daireler hâlinde
gelişmişlerdir. Sözlü olarak anlatıldığı sürece yaşamışlar ve bir kısmı, farklı
devirlerde yazıyla tespit edilmiştir.
9. Destanlar, toplumun dinî inancını yansıtan ifadeler ihtiva etmekle
birlikte
dinî hikâye sayılamazlar. Dinî unsur, kimi zaman uğrunda savaşılan bir
değer, kimi zaman bir inanç, kimi zaman da bir pratik olarak görülebilir.
10. Destan türü, kendi kendine, tabiî olarak oluşma özelliğine sahiptir. 10
2. ÖZBEK DESTANLARI ve DESTANCILIK GELENEĞİ
Destan, Özbek edebiyatında iki büyük türü akla getirmektedir:
Bunlardan birincisi halk destanları, ikincisi de binlerce yıldan beri şairlerin
söyledikleri destanlardır. Halk destanları içinde en tanınmış olanları Goroğlı
ve Alpamış türündeki destanlardır. Bunların yanında yazılı edebî eserlerde,
Kutadgu Bilig ve Ali Şîr Nevâî’nin Hamse’sindeki destanlar da bu türün
önemli örnekleri arasında sayılır.
Özbek halk destanlarında, Türkistan’daki Özbek Türklerinin millî
özellikleri, ahlâkî, felsefî, dinî ve dünyevî görüşleri terennüm edilmiş, halkın
dili, tarihi, örf ve âdetleri açık bir şekilde ifade edilmiştir. Kahramanlık, vatan
10 Dr. Naciye YILDIZ, a.g.e., s. 5-8.
6
sevgisi, aşk ve sadakat, halk destanlarının asıl muhtevasını teşkil eder. Bu
eserlerde, yazılı edebiyatta tesadüf edilen yabancı tesirler görülmemektedir.
Bunun için de halk destanlarını, milletin millî ve edebî ruhunu besleyen asıl
kaynak olarak değerlendirmek doğrudur.11
“Tarihi çok eskilere dayanan ve zengin bir sözlü geleneğe sahip olan
Özbek Türklerinin folkloru ve dolayısıyla Özbek destanları hakkındaki
çalışmalar 19. yüzyılın ikinci yarısında başlamıştır.”12
“1930’lu yıllarda, Gazi Âlim Yunusov, Hâdi Zarif, Gulam Zaferî,
Maksud Şeyhzâde, Zübeyde Hüseyinova, Töre Mirzayev gibi âlimlerin
faaliyetleri neticesinde masallar, atasözleri, fıkralar, destanlar, bahşıların ve
halkın ağzından kaydedilerek neşre hazırlanmıştır. Onların gayreti ile “Özbek
Folklorculuğu İlmi” yaratılmış ve geliştirilmiştir. Büyük bahşılar Ergeş
Cumanbülbüloğlı, Fâzıl Yoldaşoğlı, Muhammedkul Canmuradoğlı Polkan,
İslâm Şâir Nazaroğlı ve diğerlerinden Özbek folklorunun en seçkin destanları
kaydedilerek bunlarla ilgili arşivler oluşturulmuştur. Bunların arasında,
bahşıların hafızasında korunarak söylenegelen Alpamış, Yâdgâr, Yusuf bilen
Ahmed, Şeybaniy, Rüstem, Goroğlının Tuğulışı, Yunus Peri, Miskal Peri,
Gülnar Peri, Avazhan, Hasanhan, Dalli, Rövşen, Arzıgül, Küntuğmış,
Muradhan, Şirin bilen Şeker, Huşkeldi, Goroğlı, Çambil Kamali, Çambil
Müdafaası, Tölek Batır, Merdler Meydanı gibi destanlar bulunmaktadır.”13 Bu
destanlar Özbekistan sahasında en çok anlatılan destanlardır.
Folklor araştırmacısı Hâdi Zarif’e göre Özbek halk destanlarının
nesilden nesile intikal ettirilmesinde en önemli rolü bahşılar üstlenmiştir.
Bahşı, Türkistan’ın bazı yerlerinde şaman, falcı, duahan, kinneçi; bazı
yerlerde şemen, falçi; bazı yerlerde de duahan, büyücü gibi farklı manalarda 11 Tahir KAHHAR, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, C. 14, Özbek Edebiyat I, Kültür Bakanlığı yay., Ankara 2000, s. 147 12 Dr. Selami FEDAKAR, Özbekistan’da Destan Çalışmalarının Tarihçesi, Milli Folklor Dergisi, Yaz-2004, S: 62, s. 67 13 Tahir, KAHHAR, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, C. 14, Özbek Edebiyat I, Kültür Bakanlığı yay., Ankara 2000, s.37.
7
kullanılmaktadır. Bahşı, Özbek Türklerinde en yaygın olarak destancı ve falcı
manalarında kullanılmaktadır.14
Bahşılar, halk destanlarını dombra, kobız, dutar, tar veya rubab
eşliğinde anlatmaktadırlar.
Özbeklerin dört tane en büyük, en meşhur bahşısı vardır. Biri Ergeş
Cumanbülbüloğlı’dır. (1868-1937, Semerkant). Cumanbülbüloğlı, halk
destanlarını naklettiği gibi, kendi de icat etmiştir. Beş ciltlik “Bülbül Teraneleri”
(Taşkent 1971-1973) ve onun Rusçası üç cilt olan “Pesni Bulbulya” (Taşkent
1974-1977) kitaplarında bahşının ürünlerinden örnekler verilmiştir.
“Küntuğmış”, “Yekke Ahmed”, “Rövşen”, “Göroğlının Tuğılışı ve Babalığı”,
“Hasan Han”, “Avaz Han”, “Nur Ali”, “Alpamış”, “Yusuf bilen Ahmed” gibi en
meşhur destanlar onun dilinden kaydedilmiş, kitaplarda neşredilmiştir. Onun
hakkında kitaplar yazılmıştır. Yine bir ulu bahşı Fâzıl Yoldaşoğlı’dır (1872-
1955, Semerkant). Yoldaşoğlı, kırktan fazla Özbek halk destanı söylemiştir.
Onun söylediği destanlardan otuz tanesi kaydedilmiş ve çoğu neşredilmiştir.
Bunların içinde “Alpamış”, “Murad Han”, “Rüstem Han”, “Göroğlının Tuğılışı”,
“Melike Ayyar”, “İntizar” gibi destanlar öne çıkar. Fâzıl Yoldaşoğlı’nın
“Tanlangan Eserleri” (Taşkent 1949) neşredilmiştir. Üçüncü ulu bahşı İslâm
Şair Nazaroğlı’dır (1874-1958, Semerkant). İslâm Şair, otuza yakın halk
destanını dombura çalıp söyler. Onun söylediği “Alpamış”, Küntuğmış”,
Zülfikar bilen Avaz Han”, “Arzıgül”, “Sahibkıran” gibi destanlar çok kıymetlidir.
Şairin bahşılar üslûbunda yazılmış “Cengnâme” (Taşkent 1941),
“Kahramannâme” (Taşkent 1942) ve “Tanlangan Eserler”i yaratıcılığının
mühim basamaklarını kendine aksettirir. Dördüncü meşhur halk destancısı
Polkan Şâir Muhammedkul Camratoğlı’dır (1874-1941, Semerkant). Bu şair
dombura çalıp yetmişten fazla halk destanı söylemiştir. Özellikle, Köroğlu
dizisindeki destanları pek büyük maharetle icra etmiş, âlimler tarafından
kaydedilerek çoğu kitap hâlinde neşredilmiştir. Polkan Şâir’in söylediği
14 Tahir, KAHHAR, a. g. e., s.147.
8
“Göroğlının Tuğılışı ve Babalığı”, “Yunus Peri”, “Miskal Peri”, “Gülnar Peri”,
“Avaz Han”, “Avaznın Üylenişi”, “Hasan Han”, “Çambil Kamalı”, “Botaköz”
destanlarını bugün Özbek halkı severek okumaktadır. 15
Muhammedcan Recepov’un verdiği bilgilere göre Özbek Türkleri
arasında asırlardan beri süregelen, gelenekleşmiş bir destan söyleme düzeni
vardır. Bu düzen 19. yüzyılda Anadolu’da meydana gelmiş olan âşık
fasıllarına benzemektedir. Özbeklerde destan terennüm düzeni genelde
sonbahardan ilkbahara kadar akşamları teşkil edilir. Bölgenin ileri gelenleri,
bahşıları davet ederek evlerinde veya misafirhânelerinde ağırlarlar. Özbek
destancıları, yaygın kullanımı ile bahşılar, destan icrasına şu şekilde
başlarlar: Usta olan bahşı en başta, diğerleri ise kıdem sırasına göre
herkesin görebileceği yüksekçe bir yere otururlar. Müzik âletlerini de bu
sıraya göre akort ederler. Destan terennümüne, genellikle birkaç seçme
şiirden sonra başlanır. Bahşının seçtiği bu şiirler, onun hangi mektebe (ekole)
bağlı olduğunu gösterir. Harezm mektebine bağlı olan bahşılar, seçme şiir
olarak mutlaka bir veya birkaç tane Mahdumkulu’na ait şiir okurlar.
Harezm’den başka yerlerde ise çoğu durumlarda “ne söyleyeyim” diyerek
dinleyicilere müracaat ederler ve onların birkaç isteğini yerine getirirler.
Böylece dinleyiciler destan icrasına hazırlanmış olur. Destan icrası genellikle
sabaha kadar devam eder. Özbek halk destanlarının çoğunluğu birkaç gece
sürecek hacimdedir. Mesela Alpamış destanı kesinlikle bir gecede bitmez.
Destan icrasına başlandığında bahşı, dombranın ritmine uygun olarak
âhenkli bir şekilde sallanmaya başlar, sesini, anlattığı konuya göre ayarlar.
İcra sırasında uygun tasvirler ve ezgilerle en üst akortlara kadar çıkar.
Destancının anlattığı metin kadar, söyleyiş tarzı da onun ustalığını
göstermesi bakımından önemlidir. Destan çok ilginç bir yere geldiğinde
(genellikle gece yarısı) bahşı, dinlenmek için ara verir. Bu ara vermeye bahşı
dilinde “dombra döndürmek” denir. Dombra döndürmek tabiri şuradan
15 Tahir KAHHAR, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, C. 14, Özbek Edebiyat I, Kültür Bakanlığı yay., Ankara 2000, s. 39-40.
9
çıkmıştır: Bahşı, “kıstırma” denilen birkaç şiiri dombrasına hitaben
söyledikten sonra dombrasının ön yüzünü duvara dayayarak dombrayı
döndürmüş olur. Ayrıca üstündeki kaftanını ve bel bağını da çıkararak destan
söylediği yerden bir süre için ayrılır. Bahşı dışarıya çıktıktan sonra
çıraklardan birisi bahşının kuşağını ortaya serer. Bu kuşağın üzerine herkes
gücüne göre para veya uygun gördükleri armağanları bıraktıktan sonra kuşak
düğümlenir. Harezm sahası bahşıları, destanın ortasında armağan
toplamazlar. Destan icrası bittikten sonra “toyda bersin” havası çalınır ve
armağanlar bundan sonra toplanır. Bahşıyı davet eden ev sahibi de bu
armağanların yanı sıra imkânları dahilinde bahşıya çapan (kaftan), at, koyun
gibi armağanlar verir. Bahşı, toplanan armağanları çırakları ile uygun bir
şekilde paylaşır. 16
Öğretmek ve öğrenmek, her şeyden önce birlikte olmak ve çırak
tarafından usta anlatıcının sözlerini devamlı olarak dinlemek ve ustanın
yanından sabaha kadar hiç ayrılmamak suretiyle olur. Bu beraberlik, sadece
arada bir rastlanan bir durum değil, resmî bir karaktere sahiptir. Usta bir
destan anlatıcısı (üstaz), bildiği destanları ve onları icra etme sanatını
öğretmek için, bir çırağı (şagirdi) evine götürebilir ve çırağın da usta
anlatıcıya, normalde bir tarım işçisi gibi çalışarak yardım etmesi
beklenmektedir.17 Usta bahşılar köy köy gezip destan geleneğini icra ederken
köylerde rastladıkları yetenekli gençleri yanına alıp onlara önce dombra
çalmayı öğretir. Zamanla onlara diğer ustaların şiirlerini okuma, irticalen şiir
söyleme ve halk önünde ilgi çekecek biçimde konuşma tecrübesi
kazandırırlar. Bu gençler de genellikle Anadolu âşıklık geleneğinde olduğu
gibi kendilerinde var olan kabiliyeti rüya motifine bağlarlar. Çırak, topluluk
önünde şiir söyleme tecrübesi edinirken bir yandan da destanlardaki
geleneksel mısraları ezberler. Bundan sonra çıraklara atları eyerlemek, at
tasviri, atların koşusu, savaş tasviri gibi konulardaki mısralar ezberletilir. Bu 16 Muhammedcan Recepov, Özbek Destan Terennüm Düzeni, Milli Folklor, Güz 1993, S. 23, s. 50-51. 17 Prof. Dr. Karl REICHL (Çev. Doç. Dr. Metin EKİCİ), Türk Boylarının Destanları, Ankara 2002, s. 72.
10
eğitim tamamlandıktan sonra çırak, destanın bir parçasını veya üstâd
repertuarındaki eserleri söyleyebilir. Çırak olgunlaştıktan sonra usta, dinleyici
topluluğundan isteyerek kendi söylediği destanın devamını çırağa söyletebilir.
Çırak, usta repertuarını ve destan geleneğini iyice öğrendikten sonra
usta tarafından topluluk önünde denenmek ve ruhsat vermek amacıyla bir
ziyafet düzenlenir. Bu ziyafete dinleyicilerin yanı sıra, bahşılık geleneğini iyi
bilen ustalar da davet edilir. Çırak, bir destanı kendi başına baştan sona
kadar başarılı bir şekilde icra edebilirse ustasından ruhsat almış ve “şagirdlik”
sınavını kazanmış olur. Bunun üzerine ustası, ona bir takım elbise “çapan” ve
bir “hilat”, bazen de bir “dombıra” veya “dutar” hediye eder ve mesleğinde
başarılar diler.18 Böylece usta destancı kabul edilir ve bahşı unvanını alır.
Repertuarını genişletmek üzere kendi üstadından ve bağlı olduğu destancılık
ekolünün diğer ustalarından öğrenmeye devam eder. Böylece usta-çırak
ilişkisi hiçbir zaman sona ermez. Usta olarak kabul edilen bahşı da bundan
sonra çıraklar yetiştirmek suretiyle o ekolün içinde bir halka görevi görür.
Çırak, usta bahşı olduktan sonra bile destan icrası için gittiği yerlerde bahşıya
ustasının kim olduğu sorulur. Gelenek icabı, o da ustasının repertuarından
parçalar söyler ve böylece gelenekte devamlılık sağlanmış olur.
Bahşıların mekteplerindeki farklılıklar üslûp farklılığı, icra tarzındaki
farklılıklar ve repertuar farklılıklarından kaynaklanmakta olup bunlarla ilgili ilk
çalışma Hâdi Zaripov tarafından yapılmıştır.
Özbek bilim adamı Hâdi Zaripov, bahşıları geleneklerine göre iki gruba
ayırmıştır. Bu ayırım, Türkiye sahasındaki halk ve divan şairleri arasında
görülen farklılığa benzemektedir.
Birinci gruptaki bahşılar, saray bahşıları olarak nitelendirilirler.Bunlar
hem repertuar, hem de icra kabiliyeti olarak başarılıdırlar. Tarihî kayıtlarda
18 Prof. Dr. Karl REICHL, a. g. e. s. 72.
11
sadece isim olarak rastlanan saray bahşıları: Cengiz Han’ın huzurunda
destan anlatan Uluğ Cırcı; Toktamış Han’ın huzurunda destan anlatan
Kemalzâde, Cihan Mirza; Hive Han’ı II. Muhammed Rahim Han huzurunda
destan söyleyen Rıza Bahşı; Buhara Emiri Nadrullah’ın sarayında destan
söyleyen Ernazar Bahşı’dır. Bu bahşıların repertuarlarında hanları öven,
onlarla ilgili döneme ait destanlarla, dinî karakterli eserler de yer almaktadır.
Destanları İslamî-mistik ruh ile işleme özelliğine sahip olan bu grup bahşılar
“Cuma Mektebi” ismiyle tanınmışlardır.
İkinci gruba mensup destancılar ise doğrudan doğruya halk arasından
çıkan ve halkın şifahî geleneğini, gelişmiş fakat benzer kalıplar içinde icra
eden, üslûplarında geleneksellik olan bahşılardır.
19. yüzyıl sonlarından, günümüze kadar Özbek destancılık geleneği,
“Bulungur, Korgan, Şehrisebz, Komay, Şerâbâd, Harezm, Güney Tacikistan
mektepleri” 19 adı ile farklı mektepler hâlinde devam etmektedir.
Özbek folklor araştırmacılarının vardığı neticeye göre destancılık
mektepleri şunlardır: 20
1. Bulungur Destancılık Mektebi: Edebî değeri yüksek, geleneksel
hatta biraz arkaik olan kahramanlık destanı üslûbunu benimseyen bu
mektebin en önemli temsilcisi Fâzıl Yoldaşoğlu’dur. Kendisi, Molla
Muratoğlu’nun çırağıdır. Fâzıl Yoldaşoğlu’ndan bu mektebin repertuarında
bulunan Alpamış, Yadigar, Yusuf bilen Ahmed, İntizar, Nur Ali, Murat Han,
Şirin ile Şeker gibi destanlar derlenmiştir. Alpamış’ın, Yoldaşoğlu’ndan
derlenen varyantı, Özbek destancılık geleneğinin en zengin Alpamış
varyantıdır.
19 Muhammedcan RECEPOV, Özbek Destan Terennüm Düzeni, Milli Folklor, Güz 1993, S. 23, s. 52. 20 Tahir KAHHAR, Türkiye Dışındaki Türk Edebiyatları Antolojisi, C. 16, Özbek Edebiyatı III, Kültür Bakanlığı yay., Ankara 2000, s. 402.
12
2. Korgan Destancılık Mektebi: Arapça, Farsça söz ve tamlamaların
yer aldığı kitabî üslûbu ile dikkat çeker. Buhara bölgesindeki bu okulun en
önemli temsilcileri; Ergeş Cumanbülbüloğlu (1868- 1937) ve Muhammedkul
Canmuradoğlu Polkan (1874-1941)’ dır. Cumanbülbüloğlı’nın repertuarı
içinde geleneksel sekiz destan vardır. Bunlardan beşi Köroğlu/Goroğlı
dairesine ait olup (Dalli, Kunduz bilen Yulduz, Haldarhan, Ravşan, Huşkeldi),
biri aşk destanı olan “Küntoğmış”, ikisi de romantik kahramanlık destanı olan
“Alibek bilen Balibek” ve “Yaka Ahmed”tir.21
3. Şehr-i Sebz Destancılık Mektebi: Repertuarlarının yazma eserlere
dayanması bu mektebin en önemli özelliğidir. Önemli temsilcisi Abdullah
Şâir’dir. Repertuarlarında yer alan destanlardan bazıları; Leylâ ile Mecnun,
Tahir ile Zühre, Ferhat ile Şirin’dir.
4. Narpay Destancılık Mektebi: Bu mektebin en önemli temsilcisi
İslâm Şair olarak da bilinen İslâm Nazaroğlu’dur. Bir yandan Şehr-i Sebz, bir
yandan da Korgan destancılık mektebi ile bağlantısı vardır. Halkçılık ve
çağdaşlık düşüncesi en belirgin özelliğidir. Bu sebeple repertuarındaki
destanlar hayatî ve sosyal temalı destanlardır. Erali ile Şerali, Sâhipkıran,
Küntoğmış, Tâhir ile Zühre, Zülfiyar bilen Avazhan, Gül-i Hırâmân gibi
destanlar bu mektebin repertuarında yer almaktadır.
5. Harezm Destancılık Mektebi: Repertuarlarının zenginliği ile dikkat
çeker. Ancak, bunların repertuarlarında Alpamış destanı yer almaz. Buna
karşılık onların repertuarında yer alan birçok destan da diğer destancılık
mekteplerinin repertuarında bulunmamaktadır. Bu mektebin repertuarı
genellikle yazılı destanlara dayanır ve icrada müzik yönünden çok güçlü
olmaları ile tanınır.
21 Prof. Dr. Karl REICHL, a. g. e., s. 73-75.
13
6. Nurata Destancılık Mektebi: Güney Özbekistan’da yer alan bu
destancılık mektebinin en önemli temsilcisi Begmurad Corabayoğlu’dur. Bu
mektebin üzerinde Karakalpak destancılık geleneğinin etkisi görülür.
Repertuarlarında Goroğlı ve dairesi, Kıran Han gibi destanlar vardır.
7. Güney Tacikistan Mektebi: “Şerâbâd” olarak da adlandırılan bu
okulun özelliği ezgisi ile birlikte Tacikçe söz ve ibareleri kullanmasıdır. Bu
mektebin Şernazar Beknazaroğlı, Merdanekul Evliyakuloğlı, Umir Seferoğlı,
Ahmed Bahşı gibi ünlü temsilcilerinin repertuarındaki bazı destanlar diğer
mekteplerin repertuarında yer almaz. Burada özellikle “Alpamış” grubundaki
destanlar sevilip kendine has bir şekilde icra edilir.
8. Komay Destancılık Mektebi: Bu mektebin üslûbunda da Tacikçe söz
ve ibareler yer alır. Kahramanlık destanı icra etmezler genellikle âşk
destanları icra ederler.
3. ÖZBEK KÖROĞLU DAİRESİ ve DALLİ DESTANI Türk dünyasında Köroğlu, Goroğlu, Guroğlu gibi isimlerle anılan Köroğlu destanları gerek coğrafî yaygınlık, gerekse varyantlarının zenginliği
bakımından oldukça önemli destanlardandır.
Türkistan bozkırlarından Balkanlara kadar uzanan geniş saha içinde teşekkül eden ve sözlü geleneğinde yaşamakta olan Köroğlu Destanı’nın
varyantları, iki versiyon etrafında toplanır: Batı versiyonu ve Türkistan (Doğu)
versiyonu.
Köroğlu’nun Batı versiyonuna: Azerbaycan, Anadolu, Balkan ve çevre
Türk yerleşim sahalarında yer alan Türk varyantlarıyla, Gürcü, Ermeni ve
diğer etnik grupların, milletlerin hayatında yer alan varyantlar dahildir.
14
Türkistan (Doğu) versiyonu: Türkmen, Özbek, Karakalpak, Kazak,
Kırgız, Uygur Türklerine ait varyantlar ile Tacik ve Buhara Arapları arasında
dolaşan Arapça, Tacikçe varyantları kapsar. Afganistan Türklerine ait Köroğlu
Destanı varyantları da Orta Asya versiyonuna dâhildir.22
Köroğlu Destanı’nın yüzü aşkın kolu bulunmaktadır. Destan
anlatıcıları, Köroğlu Destanı’nın 336, 700 veya 777 kolu olduğunu rivayet
etmektedirler. Farklı Türk boylarına mensup destan anlatıcılarının
repertuarlarında, Köroğlu Destanı özel bir yer tutar. Destanın Anadolu
sahasından on beş kolu derlenmiştir. Azerbaycan’dan tespit edilen Köroğlu
kolu sayısı on yedidir. Ermeniler arasında destanın on dört kolunun mevcut
olduğu kaydedilmektedir. Destanın Türkistan’da Kazaklar arasında altmış iki,
Özbek ve Karakalpaklar’da ise kırk üç kolu olduğu belirtiliyorsa da bu kollar
henüz yayımlanmadığı için, müstakil kol mu; yoksa adları farklı, muhtevası
aynı destanlar mı olduğunu tespit etmek şimdilik güç görünmektedir.23
Köroğlu Destanı’nın halk ağzından ilk derlemeleri, 19. asırda Türkistan
Türk boyları arasında dolaşan seyyahlar tarafından yapılmıştır. Halk
arasından derlenmiş ilk Türkçe neşir, Kalıncarlı Mirbabaoğlu Hasan Molla
tarafından yapılmıştır. 1870 yıllarında Kazak yurtlarında söylenen Köroğlu
hikâyelerini derleyen Hasan Molla, bunları “Hikâyât-ı Köroğlu Sultan” ve
“Hikâyât-ı Gayvazhan” adı ile Kazan’da neşreder. 24
Köroğlu’nun “Doğu” versiyonunu oluşturan anlatmaların önemli bir
bölümü Özbek bahşılık mektebi mensuplarından derlenen metinlerdir.
Özellikle Fâzıl Yoldaşoğlu, Polkan Şâir, İslâm Şâir ve Ergeş
Cumanbülbüloğlı’nın repertuarlarından çeşitli tarihlerde derlenen Köroğlu
22 Prof. Dr. Dursun YILDIRIM, Köroğlu Destanı’nın Orta Asya Rivayetleri, Millî Folklor, Aralık 1989, s. 10. 23 Doç. Dr. İsa ÖZKAN, Köroğlu Destanı’nda Kahraman ve Atının Doğuşu ile İlgili Motiflerin Tahlili, Türk Dili Dergisi, s. 549. Eylül 1997, s. 224. 24 Doç. Dr. İsa ÖZKAN, a. g. m., s. 233.
15
kolları pek çok defa yayımlanmış ve bunların her biri ayrı birer “destan” gibi
değerlendirilmiştir. 25
Köroğlu’nun Özbek anlatmaları ile ilgili ilk metin “Kıssa-ı Göroğlı
Sultan” adıyla Mahsun Sıdkî’den derlenip resimlenerek 1915’te Taşkent’te
litografya usûlüyle yayımlanmıştır. 26
“1930’lu yıllarda Hâdi Zaripov başkanlığında ilmî derlemeler yapılmış
ve otuz iki Köroğlu kolu yayımlanmıştır. Bunlardan başka “Rövşen”
(Destandan Parça), Anlatan: Ergeş Cumanbülbüloğlu, (Taşkent: Özbek
Folkloru, 1939. ss.129-169); “Göroğlı’nın Tuğılışı” (Kısaltılmış Baskı),
Anlatan: Polkan Şâir, Yay. Haz. Büyük Kerimî (Kerimov), (Sovyet Edebiyatı
Dergisi; 1939. Sayı: 6, ss. 85-105); “Rövşen”, Anlatan: Ergeş
Cumanbülbüloğlu, Yay. Haz. H. Zaripov. (Taşkent: 1941); “Goroğlı”, Anlatan:
Polkan Şâir, Yay. Haz. Büyük Kerimov, (Taşkent: 1941), önemli ilk metin
çalışmaları sayılabilir.
Özbek Köroğlu’su ile önemli bir çalışma Vladimir M. Jirmunskiy ve
Hadi Zaripov’un birlikte hazırladıkları “Uzbekskiy Narodnıy Geroiçeskiy Epos
(Özbek Halk Kahramanlık Destanı)”, (Moskova: 1947) adlı eserdir.
Bunların dışında Töre Mirzayev’in “Halk Bahşılarının Epik Repertuarı”
(Taşkent: 1979) ve “Özbek Halk Ağzaki Poetik İcâdı” (Taşkent: 1980) kitabı
içinde yazdığı “Goroğlı Türkümi Destanları” (ss. 227-243) konuyla ilgili önemli
çalışmalardır. Bunların dışında yine Özbek bahşılarından derlenen metinler;
örneğin “Avazhan (Destanlar) Anlatan: Bala Bahşı” (Taşkent: Fan, 1970);
“Avaznıng Ölimge Hüküm Etilişi, Anlatan: Fâzıl Yoldaşoğlu, Derleyen: G.
Kerimov, Yay. Haz. Z. Hüseyinova; Töre Mirzayev.” (Taşkent: Fan, 1976)
Özbek elyazmalarından seçilip yayımlanmaya devam etmiştir.
25 Doç. Dr. Metin EKİCİ, Türk Dünyasında Köroğlu, Akçağ Yay. Ankara 2004, s. 38. 26 Doç. Dr. Metin EKİCİ, a. g. e., s. 38.
16
Töre Mirzayev konuyla ilgili çalışmalarını Sovyetler Birliği’nin
dağılmasından sonra da devam ettirmekte olup, son yıllarda özellikle Köroğlu
ile ilgili metinlerin karşılaştırmalı yeni baskıları rejim müdahalesi olmaksızın
yayımlanmaktadır. Çalışmaları sonucunda iki ciltlik ilk kitap 1996 ve 1997
yıllarında yayımlanmıştır. “Goroğlı’nın Tuğılışı (Destanlar). Anlatan:
Rahmetulla Yusufoğlı, Yay. Haz. Töre Mirzayev; Z. Hüseyinova, II. Cilt.”
(Taşkent: Yazuvçı Neşriyatı, 1997).”27
Özbek Köroğlu anlatmalarının çoğu Korgan Destancılık Mektebinin de
en önemli temsilcisi olan Ergeş Cumanbülbüloğlı’ndan derlenmiştir. Onun
repertuarı içinde olan destanlardan beş tanesi Köroğlu/Goroğlı dairesine
aittir. Bunlar: “Dalli” (Kendisi tarafından 1926’da yazıya geçirilmiş), “Kunduz
bilen Yulduz” (1926’da yazıya geçirilmiş), “Haldarhan” (1927’de kendisi
tarafından yazıya geçirilmiş), “Rövşen” (1928’de yazıya geçirilmiş), “Huşkeldi”
(1936-1937’de kendisi tarafından yazıya geçirilmiş). 28 Bu bilgilerden de
anlaşıldığı üzre “Dalli Destanı”, Korgan Destancılık Mektebinin repertuarında
yer alan ve Cumanbülbüloğlı tarafından anlatılan, Köroğlu dairesine ait bir
destandır. Dalli Destanı, manzum-mensur bir kahramanlık destanıdır.
Köroğlu karakteri, Özbek destancılığında geniş ölçüde işlenmiştir.
Köroğlu, oğulları Hasanhan ve Avazhan, Kırk yiğit, Gırat ve Çambil yurdu
destanlardaki olayları birleştirici unsurlar olarak kullanılmıştır.29 Üzerinde
çalıştığımız Dalli Destanı’nında da bu unsurların çok güzel bir şekilde
işlendiğini görmekteyiz. Hasanhan destan kahramanı olurken Çambil,
kahramanın büyüyüp yaşadığı yurdu, Gırkök at ise Hasanhan’ın düşmanlarla
mücadelesinde en yakın dostu ve yardımcısıdır. Köroğlu ve onun her zaman
yanında olan kırk yiğidi de Hasanhan’ın kurtarıcısı konumundadırlar.
27 Doç. Dr. Metin EKİCİ, a. g. e., s. 38-39. 28 Prof. Dr. Karl REICHL, a. g. e., s. 75. 29 Filiz KIRBAŞOĞLU, Köroğlu’nun Özbek Varyantları Üzerine Bir İnceleme, Milli Folklor Dergisi, C. VI, S. 33, Bahar 1997, s.31.
17
Köroğlu Destanı’nın Özbek varyantlarında kadın kahramanlar önemli
rol oynar. Onun bulunmadığı vakitlerde yurdu korur, hatta gerekirse at biner,
kılıç kuşanır. Dalli destanında, Hasanhan yaralı iken Dalli’nin onun kılığına
girip düşman ordusu ile savaşması örnek verilebilir.
Batı varyantlarının tersine Köroğlu, Özbek varyantlarında mitolojik bir
kahraman olarak görülür. Sihirli dünyada korkunç devler ve ejderhalarla
mücadele eder ve güzel perilerine kavuşur. Dalli destanının baş kısmında
Göroğlı’nın, Tohtamış devin gözünü kör edip, Kara devle savaştıktan sonra
Yunus Periyi getirmesi kısaca anlatılır.
Köroğlu’nun Özbek varyantları ayrıca dinî ve mistik unsurlar
bakımından da zengindir. Göroğlu, kutsal varlıklardan yardım isteyebilir ve
istediği yardımı hemen alır. Bir kahramanlık destanı olmasına rağmen Dalli
destanında da dinî ve ahlakî unsurlar ön plândadır.
4. DALLİ DESTANI HAKKINDA BİLGİ
Dalli Destanı, Göroğlı dairesine mensup geleneksel Özbek halk
destanıdır. Kaynak kişisi Ergeş Cumanbülbüloğlu olan ve bu destan, Cabbar
İşankul tarafından kiril alfabesi ile neşre hazırlanmıştır.
Özbek bahşısı Ergeş Cumanbülbüloğlu’nun repertuarında yer alan bu
destan “kendisi tarafından 1926 yılında yazıya geçirilmiş30” bir kahramanlık
destanıdır. Destanın kadın kahramanı olan ve destana adını veren Dalli ismi, Dali/Dalı kelimesinden gelmektedir. “Dali/Dalı kelimesi (Türkiye Türkçesinde
“Deli”) hem “yiğit” ve hem de “deli” anlamında olup çılgınlık türünde değilse
30 Prof. Dr. Karl REICHL, a.g.e., s. 75.
18
de bir kişinin cesaretini gösteren yiğitliği ifade eder.31” Ayrıca bu isim Dede
Korkut Kitabı’nda da “delü” şeklinde ve “ deli, deli dolu, yaman, cesur32 ”
manalarında sıkça kullanılmıştır.
Manzum-mensur olan bu destanın ekseriyeti nazımdan oluşmaktadır.
Mensur cümleler uzun tutulurken manzum cümleler ise daha kısadır.
Cümlelerin uzunluğu, destancının anlaşılır ve akıcı üslûbu sayesinde sorun
yaratmamaktadır. Nesir kısımlarındaki cümle sayısı 1206, nazım
kısımlarındaki mısra sayısı 7292’dir.
Destanın nazım kısımları birkaç istisna dışında dörtlüklerle
oluşturulmuş, hece ölçüsünün de 7’li, 8’li ve en fazla 11’li kalıpları
kullanılmıştır. Çok olmamakla birlikte bazen hece ölçüsünde bozulmalar
olmuştur. Bu bozulmalar; hece sayısının bazı mısralarda bir eksik veya bir
fazla olması şeklindedir. Destanın genelinde hece ölçüsünün başarıyla
kullanıldığı görülmektedir.
Destanda geçen özel isimler aktarma metinde korunmuştur. Özbek
kültürüne ait bazı kavramlar ise destandaki şekliyle alınıp açıklamaları sayfa
sonunda dipnot şeklinde verilmiştir.
31Prof. Dr. Karl REICHL a. g. e., s. 168. 32 Prof. Dr. Muharrem ERGİN, Dede Korkut Kitabı II (İndeks), s. 80.
19
5. DALLİ DESTANI’NIN ÖZETİ
Çok eski zamanlarda Teke-Yavmit elinde Göroğlibek güçlenerek bey
olup yaşar. Göroğlibek’in çocukluk vaktinde evliyalar “At mı dilersin, evlât
mı?” diye sorarlar. Göroğlibek henüz küçük olduğundan, evlât ve neslin
kadrini bilmediğinden aynı zamanda da atı çok sevdiği için at diler. Çok güçlü
bir tulpar atı olur. Daha sonra pişman olduğu zaman azizlerden evlât diler.
Azizler; Vayangandan Hasanhan’ı, Hunhar’dan Avazhan’ı getirip evlât
edinmesini söylerler. Göroğli de Hasanhan ve Avazhan’ı evlât edinir.
Günlerden bir gün Göroğli, Erzurum’dan gelen kervancılardan Han
Dalli’nin güzelliğini ve yiğitliğini duyar. O akşam, cemde kadehini kaldırarak
yiğitlerine bir görev buyurmak ister ama kimseden ses çıkmaz, kimse gönüllü
olmaz. Hasanhan olanları görüp babamın gönlü kırılmasın, sözü yerde
kalmasın diye hizmete talip olur. Yaşı küçük olduğu için Göroğli önce razı
olmaz, ona kıyamaz. Çünkü hizmeti zor ve tehlikelidir. Buyruğu; Han Dalli’yi
kaçırıp Avazhan’a eş yapmaktır. Hasanhan görevin ne olduğunu öğrenip
zorluğunu anlayınca bir bahane bulup işten kurtulmak ister, bu nedenle
babası Göroğli’nden atı Gırkök’ü ister. Çünkü bilir ki Göroğli, atını herkesten
ve herşeyden çok sevmektedir. O atını vermezse gitmeyeceğini söyleyip
hizmetten vazgeçeceğini düşünür. Fakat Göroğlibek, Hasanhan’ı
cesaretinden dolayı kırmak istemez, isteğini kabul eder ve Sâkibülbül’e atı
hazırlayıp getirmesini söyler.
Ertesi gün Göroğli, kırk yiğidi ve Teke-Yavmit halkı, hayır duaları ile
Hasanhan’ı uğurlarlar. Hasanhan, altında Gırkök at Erzurum yoluna düşer.
Bu yolculukta tek arkadaşı Gırkök attır. Gırkök at da çok akıllı bir tulpar
olduğundan yol boyunca, gâh oynayarak gâh zıplayarak, hatta bazen kuş gibi
uçarak yolun zorluğunu Hasanhan’a hissettirmemek için herşeyi yapar.
20
Günler sonra bir kervansaraya iner. Oradaki insanlarla sohbet ederken
gele gele söz Han Dalli’ye gelir. Han Dalli’nin atlara çok meraklı olduğunu,
babasına hediye etmek için iyi atları satın aldığını öğrenir. Ertesi sabah
Gırkök’ü hazırlayıp kendisi de at tüccarıymış gibi at pazarına gider. Pazarda
Köse ile karşılaşır. Köse, Gırkök atla çok ilgilenir. Çünkü Han Dalli ona: -Ey
Köse dede, bütün atlara baş olacak, önüne geçip gidecek iyi bir at alın,
parasından kaçmayın, güzel, iri tulpar olsun, her kim görse benim olsaydı
deyip hayran kalsın, diye buyurmuştu. O nedenle her gün at pazarına gidip
Han Dalli’nin istediği gibi bir at olup olmadığına bakardı. Gırkök’ü görünce
çok beğenir, tam Han Dalli’ye göre diye düşünür ve satın almak ister. Fakat
Hasanhan onun teklif ettiği fiyatın hiçbirini kabul etmez. Atının sadece
Dallihan ile denk olabileceğini söyler. Köse bunu duyunca telâşlanır,
konuşmanın padişahın kulağına gitmesinden korkup, bari gidip ben anlatayım
diye düşünür ve koşa koşa padişahın yanına gider.
Köse, at pazarında başından geçenleri padişaha bir bir anlatır.
Padişah Köse’ye güler, boşuna telâşlandığını ve bir ziyafet düzenleyip
Hasanhan’ı davet etmesini, onu sarhoş edip çok ucuz bir fiyata atını almasını
söyler. Köse söylenilenleri yapmak üzere padişahın yanından ayrılır, pazara
gidip Hasanhan’ı bulur. Hasanhan ile arkadaş olmaya çalışır. Bizimle arkadaş
olursan Han Dalli ile de tanışır, arkadaş olursun der. Hasanhan, Kösenin
kendisini kandırmaya çalıştığını anlar, fakat Han Dalli’nin, atını görüp
beğenmesi gerektiğini düşünerek Köse’nin teklifini kabul eder. Hasanhan’a
büyük bir ziyafet düzenlenir, baş köşeye oturtulur. Hasanhan işin içinde bir
oyun olduğunu anladığı için Gırkök atın ipini elinden hiç bırakmaz, kimseye
teslim etmez. Öylece yiyip içtikten sonra içkiye sıra gelir. Birinci kâse misafir
kâsesi, ikincisi ziyafet, üçüncüsü nöbet kâsesi diyerek Hasanhan’ı sarhoş
etmeye çalışırlar. Hasanhan bu durumda sıra sizde der ve onlara da içirir.
Korkularından içerler ve hepsi zil zurna sarhoş olup sızıp kalırlar. Hasanhan
bir bakar ki sabah olmuş hepsi ölü gibi serilip yatıyor. O an Köse’nin evinden
çıkar.
21
Yolda on beş, on altı güzel kızla karşılaşır. Onlarla konuşur ve kızların
Han Dalli’nin cariyeleri olduğunu öğrenir. Kızlar da Gıratı, Han Dalli’nin çok
beğeneceğini ve o gün köşkün altında kurulacak olan at pazarına gelmesini
söylerler. Hasanhan köşkün altındaki at pazarına gider. Han Dalli köşkün
üstünde gelen atlara bakarken Gırkök atı farkeder ve görür görmez çok
beğenir. Hasanhan’ı köşkün altına, yakınına çağırtır ve atının fiyatını sorar.
Önce fiyatta anlaşamazlar sonunda Hasanhan; ne verirsen ver ama kendi
ellerinle ver, der. Han Dalli de çok kurnaz olduğundan Hasanhan’ın tuzağına
düşmez ve yanına gitmez. O zaman etraftakiler de söze karışır ve neymiş
atının marifeti görelim, derler. Hasanhan: -Benim atım pişmiş kerpicin
üstünde altmış iki çeşit oynar, der. Genç muhafızlar yirmi tane kerpiç getirip
sırayla dizerler ve işte o an başlar Gırkök’ün gösterisi. Bir yandan Hasanhan
beyit söyler, diğer yandan Gırkök nice oyunları ile herkesi hayran bırakır. Han
Dalli de mest olur. O an Hasanhan, Dalli’den su ister. Dallihan koşup bir
kadehi suyla doldurup Hasanhan’a uzatır. İşte o zaman Hasanhan, Han
Dalli’yi bileğinden tutup atının arkasına atıp gözden kaybolur. Han Dalli’nin
cariyeleri bağıra çağıra ağlayarak padişahın yanına giderler. Padişah olanları
duyunca bütün askerini toplayıp peşlerinden yola çıkarır.
Hasanhan, Erzurum’dan kaçıp Dağıstan’a gelir. Atını dinlendirmek için
iner, Han Dalli’yi de indirir. Dalli’nin güzelliğini yakından görüp hayran
olurken, Han Dalli de Hasanhan’ın boyuna posuna, cesaretine, yiğitliğine
hayran olur ve işte o zaman birbirlerinden hoşlanırlar. Fakat Hasanhan,
Dalli’ye kendisini babasının emri ile kardeşi Avaz için kaçırdığını, ona eş
olacağını, emanete ihanet etmeyeceğini söyler. Kendisine eş olamayacağını
ama yine de son kararı babası Göroğlibek’in vereceğini anlatır ve bu konuda
bir daha konuşmazlar.
Diğer taraftan da Kubadşah’ın askerleri gelip önlerini keserler.
Hasanhan onları görünce önce telâşlanır, ne yapacağını şaşırır. Daha sonra
bu endişe ve şaşkınlığı üzerinden atıp, Han Dalli’yi güvenli bir yere bırakıp
tevekkülü sağlam tutarak önce Allah’tan sonra peygamber ve evliyalardan
22
yardım diler. En sonunda gayrete gelip savaş hazırlıklarını yapıp ordunun
üzerine yürür, onlara meydan okur. Elinde İsfahan kılıç, altında Gırkök at,
ona kimse karşı koyamaz, Erzurum’un bahadırlarını kırıp geçer ve içlerinden
sağ salim çıkıp gider. Böyle tek başına günlerce savaşır. Fakat kırdıkça bu
ordunun sayısı artmakta, yenileri eklenmektedir. Yine de inancını
kaybetmeden savaşır, çoğunu öldürür, yaralar veya korkutup kaçırır. Bir gün
Dağıstan deresine bakar ki ölü ile dolmuş, o an “tek başıma hepsini
öldürdüm” diye gönlünden kibir geçer. Ertesi sabah yine aynı coşku ve gayret
ile ordunun üzerine at sürüp onlara gözdağı verirken düşman ordusu içinden
Toklubay’ın attığı okla yaralanır. Işte o an hem yalnızlığına üzülür, hem de
söylediklerine pişman olur ve atı Gırkök’ten kendisini Han Dalli’ye
ulaştırmasını ister. Gırat onu Han Dalli’nin yanına götürür.
Hasanhan’ı kanlar içinde gören Han Dalli çok üzülür ve ağlamaya
başlar. Hasanhan’ı düz bir yere yatırıp yarasını temizler ve ayılmasını bekler.
Daha sonra düşman, erimin yaralandığını anlamasın diye Hasanhan’ın
kılığına bürünüp Gırat’a binip ordu ile mertçe savaşır. Bir müddet sonra
Hasanhan kendine gelir. Han Dalli ve Gırat’ı göremeyince kendisini öldü
zannedip bırakıp gittiklerini düşünür ve çok üzülür. O sırada başının üstünde
daire çizerek uçan kuşları görür. Turnalardan Çambil’e gidip babasına
durumunu, çaresizliğini, Dağıstan dağında yaralı kaldığını anlatmalarını ister.
Hasan pehlivan kendisinden ümidini keserek ağlaya ağlaya bayılır. O sırada
Han Dalli gelir, attan inip yatacak yerini hazırlarken Hasanhan inleyerek
gözünü açar, Han Dalli’yi görünce sevinir.
Hasanhan yarasının verdiği acı ile günlerce kıpırdamadan yatar. Han
Dalli de iki üç günde bir ordunun karşısına çıkıp korkutup dönerken diğer
taraftan Göroğlibek’in aklına Hasanhan düşer. Havdak gölünde avlanırken
beş turna Göroğli’nin başından, kırk yiğidin üstünden uçarak geçer. Göroğli
bu turnaların oğlu Hasanhan tarafından gönderildiğini anlar ve onların uçuş
şekillerini yorumlayarak oğlunun yaralı olduğunu öğrenir. Avı bırakıp eve
dönerler.
23
Ertesi sabah Hasanhan’ı bulmak üzere kırk yiğidi ile birlikte yola çıkar.
Kırk altı gün yol gidip en sonunda Dağıstan dağına ulaşırlar. Çok yoruldukları
için Göroğli’nin emri ile attan inip o gece orada uyuyup dinlenirler. Fakat
Avazhan bu durumu vakit kaybı olarak düşündüğünden yola tek başına hiç
durup dinlenmeden devam eder. Sabah olunca Avazhan’ın yokluğu fark
edilir, peşinden Göroğli ve kırk yiğidi Erzurum’un yolunu tutar.
Avazhan on gün durmadan yol gider. Dağıstan dağında Hasanhan’ı
kuşatan Kızılbaş ordusu ile karşılaşır ve onlarla savaşmaya başlar. Dallihan
yukarıdan düşman askerleri ile savaşan bu genci görür. Vah Hasan diyerek
savaşan bu gencin Avazhan olduğunu, Hasanhan’dan öğrenir. Bir süre sonra
Göroğli başta kırk yiğit gelir, savaşa katılır ve acımasız büyük bir savaş olur.
Kubadşah ve askerleri bu kırgına fazla dayanamayıp en sonunda kaçarlar.
Bu başarıdan sonra sıra Hasanhan’ı bulmaya gelir. İki yiğit dağda
Gırkök atın bağlı olarak durduğunu görüp Göroğlibek’e haber verirler.
Hasanhan’ın da oralarda olacağından emin olarak arayıp Hasanhan ve
Dalli’yi bulurlar, onları da alıp Çambil’e dönerler.
Günler sonra Göroğlibek, han Dalli’ye; “Ey evlâdım, ben seni Avazhan
için buyurmuştum, ama ikisi de benim oğlum, ikisi de benim için bir.
Hangisine varırsın?” diye sorar. Han Dalli de Hasanhan ile evlenmek
istediğini söyler. Göroğlibek de Han Dalli’yi Hasanhan’a verir ve Teke-Yavmit
halkını toplayıp kırk gün düğün yapar.
BİRİNCİ BÖLÜM 1. METİN ve AKTARMA
DÄLLİ
Burungi ötgän zämåndä, Ürgänç eldän tübändä, ötgäni qiblä tåmåndä,
Çämbilning bеlindä, Täkä-Yåvmitning elindä, Göroġlibеk gürläb, bеk bolib,
åvåzä kötärib ötdi.
Göroġlibеk bäççälik väqtindä, zåt-züriyåtning qädrini bilmägän väqtdä,
ġåyib eränlär sorägän edi: “Åt tiläysänmi yå zåt tiläysänmi?” Göroġlibеk åtgä
köp işqivåz edi, biri bäççäligi bår edi. Zåt-zürriyåtning qädrini bilmäs edi. (5)
Şu säbäbdän åt tiläymän, - dеb åt tilädi. Şundä pirlär:
Bеk bolib mingäysän åtning tålmäsin,
Bu zåhirdä yåmån küning bolmäsin,
Esä åting qålsin, zåting qålmäsin,
Dünyådän bezuryåt ötgin, Göroġli, -
dеb duå qilib edi. (10) Şul duå müstäcåb bolib, Göroġlibеk dünyådän bezüryåt
ötgän. Änä endi Göroġlibеk ävvälgi äytgän sözigä puşäymån yеb, song bilän
äzizlärdän köp zår-tävällå qilib, färzänd tilädi, bolmädi. Duå qilgändä:
“Väyängändän Häsänxånni, Xunxårdän Äväzxånni ålib kеlib oġil qilgäysän”, -
dеgän edi. Änä Göroġlibеk ävväl Räyxånning qizi Zäydinåyni ålib qåçib kеlib
Ähmäd Särdårgä bеrdi. Undän song köp båzirgånlärni çåpib ölcä qilib, qirq
yigit qilib, yåv-yäråġini çåq qilib, undän song, Väyängändän Xåldårxånni ålib
kеlib, Koyiqåfdän, sänämning çårbåġidän, dеvlär bilän qån tökişib ålişib,
Toxtämiş dеvning közini kör qilib, Qårä dеv bilän qån tökişib, åġä Yunus
pärini ålib kеldi. (15) Undän song İräm båġidän Misqål pärini ålib kеlib,
Väyängändän Häsänxånni ålib, Äväzxånni Xunxårdän ålib kеlib, ikkåvini ulim
dеb, iskäsäm gülim dеb, mеråsxorim dеb, tåbutimning çеgäsi, yurtimning
egäsi, dеb qoygän edi.
Änä endi Göroġlibеkning häybäti ålämni tutdi, åvåzäsi ålämgä kеtdi,
dånġi Dåġistån kеtdi. Göroġlining zärbigä, siyasätigä siyähpoş, qizilbåşlär
titräşär edi. Göroġlibеk åvåzä kötärib, yurtgä mäşhur bolib, ümr ötkärib yürä
bеrsin.
25
DALLİ
Çok eski zamanlarda, Ürgenç ilinin aşağısında, çıkışı Kıble tarafında,
Çambil’in belinde, Teke-Yavmit ilinde, Göroğlibek güçlenerek bey olarak,
ünlenip geçti. Göroğlibek’in çocukluğunda evlât ve neslin kadrini bilmediği
devirde, evliyalar sormuşlardı: “At mı dilersin, evlât mı?’’ diye. Göroğlibek atı
çok severdi, aynı zamanda daha çocuktu. Evlât kıymetini bilmezdi. (5) Bu
yüzden “At dilerim.’’ deyip at diledi. O zaman pirler:
Bey olup binesin, atın yorulmasın,
Bu zahirde kötü günün olmasın,
Öyle ise atın kalsın, evlâdın kalmasın,
Dünyadan zurriyetsiz göç, Göroğli,
diye dua etmişlerdi. (10) Bu dua kabul edilmiş, Göroğlibek dünyadan evlâtsız
göçmüştü. İşte şimdi Göroğlibek önceden söylediği söze pişman olup daha
sonra azizlere çok yalvarıp evlat diledi, olmadı. Dua ettiğinde azizler
“Vayangan’dan Hasanhan’ı, Hunhar’dan Avazhan’ı getirerek evlât edinesin.’’
demişlerdi. İşte Göroğlibek önce Reyhan’ın kızı Zeydinay’ı kaçırıp getirdi ve
Ahmed Serdar’a verdi. Ondan sonra pek çok bezirgandan ganimet alıp kırk
yiğit topladı, onlara silah dağıttıktan sonra, Vayangan’dan Haldarhan’ı getirdi,
Koyıkaf1’tan, güzelin bağ evinden, devler ile kan döküşüp, Tohtamış devin
gözünü kör ederek Kara dev ile kan döküşüp Ağa Yunus periyi alıp getirdi.
(15) Daha sonra İrem bağından Miskal periyi getirdi, Vayangan’dan
Hasanhan’ı, Hunhar’dan Avazhan’ı getirerek ikisini oğlum diye, koklasam
gülüm diye, ölürsem mirasçım diye, tabutumun mıhı, yurdumun sahibi diye
belirlemişti.
İşte şimdi Göroğlibek’in gücü âlemi sardı, adı âleme yayıldı, namı
Dağıstan’a gitti. Göroğli’nin kuvvetine, siyasetine kara donlu Kızılbaşlar
titrerdi. Göroğlibek ünlenip ülkesinde meşhur olarak hayatını geçiredursun.
1 Efsanevî dağ, Kaf dağı.
26
Künlärdän bir kün Göroġli şån-şävkäti bilän, izzät-hürmäti bilän, båşindä
dävläti bilän, qirq yigit qåşindä, Ġirkök åstindä, şävqi-zävqi bilän, åv-
åvläb,kiyik uvläb, dåbilni tüyib, şunqårni kölgä çuyib, köldä åv qilib yürib edi.
(20) Bir väqt qäräsä, köp sävdågär kärvån kеlib, kölning bir çеtigä qonib tüşib
qåpti. Şundä Göroġlibеk yigitläri bilän sävdågär kärvånlärning åldigä bårdi.
Zäkåt qilmåqçi bolib bårsä, köp sävdågär kеlib tüşäyäpti, åldi kеlib qonib
qåpti, årqäsi kеläyåtir. Cüdä köp sävdågär kärvån ekän. Şundä Göroġlibеk
kärvånlärning kättäsini qåşigä çäqirib ålib: - Qäni sävdågär, qäysi yurtdän
kеläyäpsizlär, qäysi elgä bårärsizlär? - dеdi. (25) Şundä qibläbåşi2 turib
äytdi: - Täqsir, bеgim, bizlär Ärzrumdän kеläyåtibmiz, endi Tåşkänd,
Ävliyaåtä qäräb ötib kеtämiz.
Şundä Göroġlibеk sorädi: - Sävdågär xälqi cähångäştä bolädi.
Ärzrumdän kеlsängizlär, hеç nimä, äcåyib-ġäråyib, körgän, kеçirgän
sözläringiz bolsä äytinglär, bizlär häm eşitäyik, - dеdi. Şundä qäbläbåşi äytdi:
- O bеgim, kärvån xälqi här yurtdä yürädi, här xil gäpni eşitädi, yå körädi;
(30) cähångäştä bolgän bilädi. Hеç väqt yurt xådi emäs, här gäp bolib turädi.
Häli şu väqt bеgim, Ärzrum mämläkätigä bir kättä gäp bolibdi, - dеdi. Şundä
Göroġlibеk: - Qäni, bizlär häm eşitäyik, - dеdi. Kärvånlär äytdi: - Ärzrumdä
şu väqt bolib yåtgän gäp şu: (35) - Ärzrum pådşåsining bir qizi bår ekän,
åtini xån Dälli dеr ekän, şu väqtlärdä xob bärkämål bolibdi, åvåzäsi ålämni
ålibdi. Şunçä åvåzä bolibdi: “Ålämdä ådämzåd içindä mundäy xuşsiyaq, sin-
sinbätli, hur misåli qiz yеrning yüzidä yoq; häli şu väqtlärdä toqqiz qävät
niqåb tårtib yürädi yüzigä; åyni xirä qilädi, künni tiyrä qilädi”, dеb åvåzä
qilädi. Häli şu väqtlärdä Ärzrumning här qişlåġidä, här cåyidä, xån Dällining
gäpidän båşqä söz yoq. Xån Dällining özi şundäy uhdäli, zor qiz ekän. (40)
Åtäsidän soräb, öz åldigä bir båzår yürgizib, bir böläk yurtni özi soräb, säriştä
qilib otiribdi, - dеydi.
Änä endi Göroġlibеk bu sözlärni kärvånbåşidän eşitib, dimåġi çåq bolib, äcäb
bir yäxşi söz eşitdik, dеb kärvånlärning zäkåtini häm ötdi, özlärigä bäġişläb
in’åm qildi. Şu küni kеlib üyläridä yåtdilär. Ertän bilän turib, içkilikdä qirq yigiti
2 Qåfilä - kärvån.
27
Günlerden bir gün Göroğli şan şöhret ile izzet hürmeti ile başındaki devleti ile
kırk yiğit emrinde, Gırkök altında, şevk zevk ile ava çıkarak geyikleri bağırtıp,
davul çalarak şahini salıp gölde avlanıyordu. (20) Bir ara bakar ki, birçok
tüccar kervanı gelmiş gölün bir kenarına konup yerleşmişler. O an Göroğlibek
yiğitleri ile tüccar kervanının önüne vardı. Baç alma amacıyla gittiğinde pek
çok tüccar konmuş, önü yerleşmiş, arkası hâlâ gelmekteydi. Çok büyük
tüccar kervanıymış. O zaman Göroğlibek kervanın rehberini çağırıp; “Ey
tüccar, hangi yurttan geliyorsunuz, hangi ele gidiyorsunuz?” dedi. (25) O
zaman kervanbaşı kalkarak: “Efendim, beyim, Erzurum’dan gelmekteyiz,
şimdi Taşkent, Evliyaata’ya doğru gidiyoruz.’’ dedi.
O zaman Göroğlibek sordu: “Tüccar insanlar dünyayı dolaşır.
Erzurum’dan geliyorsanız, ilginç bulduğunuz, görüp geçirdiğiniz şeyler var ise
anlatın, bizler de dinleyelim’’ dedi. O zaman kabile başı: “O, beyim, kervan
halkı her yurtta gezer, her şeyi duyar ve görür. (30) Cihanda olanı bilir. Hiçbir
zaman yurt boş olmaz, mutlaka anlatılacak bir şey olur. İşte bu vakit beyim,
Erzurum memleketinde büyük bir hikâye varmış.‘’ dedi. O zaman Göroğlibek:
“Hadi bizler de dinleyelim’’ dedi. Kervancılar: “Erzurum’da şu an anlatılan
hikâye şu; (35) Erzurum padişahının bir kızı varmış, adına Han Dalli
derlermiş, bu günlerde çok güzelleşmiş, olgunlaşmış, şöhreti dünyaya
yayılmış. O kadar meşhur olmuş ki; Âlemde insanlar içinde onun gibi hoş
edalı, boylu poslu, huri misali kız yeryüzünde yok, bu günlerde dokuz kat örtü
örter yüzüne; ayı söndürür, gündüzü karanlık eder, diye meşhur olmuş. Şimdi
Erzurum’un her köyünde her tarafında Han Dalli’nin hikâyesinden başka söz
yok. Han Dalli böyle becerikli, güçlü bir kızmış. (40) Babasından izin alarak
bir pazar kurdurup yurdun bir kısmını kendisi kontrol etmekte, yönetmekte
imiş, dedi.
İşte şimdi Göroğlibek bu sözleri kervanbaşından dinleyip sevinerek,
güzel bir söz söyledi diye kervanların baçından da vazgeçti, kendilerine
bağışlayıp hediye etti. O gün evlerinde gecelediler. Sabahleyin kalkıp
içmekten kırk yiğidi
28
bilän mäst bolib otirib, Göroġlibеkning mästligi ud qilib - kötärib yigitlärigä
äytdi. - O yigitlär, ilgäri kättä pådşåhlär, uluġlär biråvigä, bir işånçli ådämigä
iş buyurär bolsä, bir cåmni mäygä toldirib ålib kötärär ekän”. (45) Qäni, bir
yigit yüräkli, uhdäli ådämdän bolsäng, şu cåmni içib, şu işni tämåm
tåptirädigän yigit bårmi”, - dеr ekän. Şu zämåndägi båtirlärdän, pålvån
yigitlärdän turib, cåmni içib, şu pådşåning äytgän işini bitirib kеlär ekän. Endi,
oy, qirq yigit! Bizgä, şundäy bir iş åldimizgä toġri kеlib qåldi. Şu oltirgän
yigitlärning içidän bir pålvån kişini xåhläymän, şul işimni bitkärib kеlib, öz
tеng, corälärining içindä e’tibår tåpib, bizning åldimizdä mäşhur bolib, åt-
åvåzäsini bäländ qilädigän yigit bårmi?! (50) Göroġlibеk qoligä şärbät bilän
äräq äräläş mäyni cåmgä toldirib ålib, “Änä şu bugün yigitlärning yüräklisi,
küçlisi, pålvånligi bilinädigän kün”, - dеb cåmni kötärib, qirq yigitgä qäräb,
xizmätgä buyurmåqçi bolib, bir söz äytib turibdi:
Qåri yoq, tumänsiz tåġdä bеl bårmi,
Bähår bolsä båġdä åçilgän gül bårmi,
(55) Bеk Göroġli tillä cåmni kötärdi,
Şul kåsäni ålib içär ul bårmi?
Çåpilgän song bеdåv åtdä tеr bårmi,
Dostlär mеning yürägimdä çеr bårmi,
Göroġli kötärdi xizmät kåsäsin,
(60) Şu kåsäni ålib içär er bårmi?
Çämbilbеldäy häli åbåd yurt bårmi,
Şu suhbätdä nåmärd häm bår, märd bårmi,
Änä bеk Göroġli cåmni kötärdi,
Ålib içädigän vällämät bårmi?
(65) Yiġläymän, yiġläymän, häqqä yiġläymän,
Uluġ dеymän åstånäni tünäymän,
Bеk Göroġli tillä cåmni kötärdi,
29
ile mest olup Göroğlibek’in mestliği artıp, kadehi kaldırarak yiğitlerine şöyle
dedi: “Ey yiğitler eski zamanlarda büyük padişahlar, büyükler, birisine,
güvenilen bir adamınaiş buyuracak olsa bir kadehi meyle doldurup
kaldırırmış. (45) ‘Hani, bir yiğit, yürekli, becerikli ise bu kadehi içip bu işi
bitirecek yiğit var mı?’ dermiş. O devir bahadırlarından, pehlivan yiğitlerinden
birileri kalkıp içkiyi içer, o padişahın emrettiği hizmeti bitirir gelirmiş. Şimdi ey
kırk yiğit! Bize böyle bir iş çıktı. Şu oturan yiğitler içinden bir pehlivan yiğit
istiyorum, bu işimi yaparak kendi akranları, arkadaşları içinde itibar
kazanarak, yanımızda meşhur olup namını yükseltecek bir yiğit var mı?’’ (50)
Göroğlibek eline şerbet ile rakı karışık meyi kadehe doldurarak; “İşte bu,
bugün yiğitlerin yüreklisi, güçlüsü, pehlivanlığı bilinecek gün’’ deyip kadehi
kaldırıp kırk yiğide bakarak, emretme niyeti ile şu sözleri söyledi:
Karı yok, dumansız dağda bel var mı,
Bahar olunca bağda açılan gül var mı,
(55) Bek Göroğli altın kadehi kaldırdı,
Bu kâseyi alıp içecek oğul var mı?
Koşturulduktan sonra bedav3 atta ter var mı,
Dostlar benim yüreğimde keder var mı,
Göroğli kaldırdı hizmet kâsesini,
(60) Bu kâseyi alıp içecek er var mı?
Çambilbel gibi hâlâ mamur yurt var mı,
Bu sohbette namert de var, mert var mı,
İşte Bek Göroğli kadehi kaldırdı,
Alıp içecek velinimet var mı?