4
600 el-VEF yazýt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 5266; Nuru- osmaniye Ktp., nr. 735). BÝBLÝYOGRAFYA : Ebü’l-Ferec Ýbnü’l-Cevzî, el-Vefâ bi-a¼vâli’l- Mu½¹afâ (nþr. Mustafa Abdülvâhid), I-II, Kahire 1386/1966, neþredenin giriþi, I, l-t; Keþfü’¾-¾u- nûn, II, 2017; Brockelmann, GAL Suppl., I, 916; Muhammed ez-Zühaylî, Merci £u’l-£ulûmi’l-Ýslâmiy- ye, Dýmaþk, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 661; Yusuf Þev- ki Yavuz – Casim Avcý, “Ýbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Fe- rec”, DÝA, XX, 546, 548. ÿMustafa Öz VEF er-RÝFÂÎ (bk. ÞEYH VEF er-RÝFÂÎ). ˜ VEFÂÝYYE ( ) Zeyniyye tarikatýnýn Þeyh Vefâ diye tanýnan Muslihuddin Mustafa Efendi’ye (ö. 896/1491) nisbet edilen kolu (bk. MUSLÝHUDDÝN MUSTAFA). ˜ VEFÂÝYYE ( א) Ebü’l-Vefâ el-Baðdâdî’ye (ö. 501/1107) nisbet edilen bir tarikat. ˜ Ebü’l-Vefâ’nýn hayatýna dair en önem- li kaynak, Þehâbeddin Ahmed el-Vâsýtî’- nin Te×kiretü’l-müttaš¢n ve teb½ýratü’l- muštedîn adlý Arapça menâkýbnâmesi- dir. Vefâî geleneðine mensubiyeti yanýn- da ayný zamanda Zeyniyye þeyhi olan Sey- yid Velâyet’in isteði üzerine özetlenerek Menâkýb-ý Tâcü’l-ârifîn Seyyid Ebü’l- Vefâ adýyla Türkçe’ye çevrilen eserde be- lirtildiðine göre Ebü’l-Vefâ’nýn soyu Ýmam Zeynelâbidîn’e ulaþýr. Babasý Seyyid Mu- hammed, Irak’ta Zabala bölgesinde yaþa- makta iken burada seyyidlerin uðradýðý bir takibat yüzünden Kûsan bölgesine ka- çarak Benî Nercis adlý Kürt kabilesine sý- ðýnmýþ, bir Kürt kýzý ile evlenmiþ, Ebü’l- Vefâ 417’de (1026) burada doðmuþtur. Ebü’l-Vefâ, Baðdat’ta baþladýðý tahsilini Buhara’da sürdürdü. Daha sonra Baðdat’a dönüp Irak’ta dönemin en büyük þeyhle- rinden biri olarak tanýnan Ebû Muham- med Abdullah b. Talha eþ-Þenbekî’ye in- tisap etti. Þeyhi ona vefa ve sadakatinden dolayý Ebü’l-Vefâ unvanýný verdi. Ebü’l-Ve- fâ sülûkünü tamamlayýp icâzet aldýktan sonra irþad faaliyetine baþladý, dönemin en önemli þeyhleri arasýnda yer aldý ve top- lumun her kesiminden müridlerinin sayýsý bir hayli arttý. Bu müridler arasýnda on ye- di sultanýn bulunduðuna ve seyyidliðinden dolayý nüfuzundan çekinen Abbâsî Halifesi Kaim-Biemrillâh’ýn kendisini sarayýna ça- ðýrtarak teftiþ ettiðine dair rivayetler abar- týlý kabul edilse de onun kazandýðý güç ve itibarý göstermesi bakýmýndan önemlidir (Ocak, TTK Belleten, LXX/257 [2006], s. 125). “Tâcülârifîn” mahlasýný taþýyan ilk ki- þi olduðu da rivayet edilen Ebü’l-Vefâ ha- yatýnýn büyük bölümünü Irak’ta geçirdi ve 20 Rebîülevvel 501’de (8 Kasým 1107) bu- rada vefat etti. Vefâiyye, Ebü’l-Vefâ’nýn ölümünün ar- dýndan Ali b. Heytî, Ali el-Kürdî, Meâd el- Kürdî, Câkir el-Kürdî, Boða b. Batu, Ab- durrahman b. Dogancý, Muhammed Türk- mânî, Þeyh Turhan, Þeyh Tekin, Muham- med b. Belikýsa, Matar el-Bedrânî, Ah- med b. Baklî el-Yemenî gibi halifeleri va- sýtasýyla Irak ve Suriye’de geniþ bir sahaya yayýldý; ardýndan Anadolu’da faaliyet gös- termeye baþladý. Ebü’l-Vefâ’nýn halifele- rinden üçünün “Kürdî” mahlasýyla anýlma- sý þeyhin Kürt aþiretleri arasýndaki etkin nüfuzunu ortaya koyar. Türkçe isimler ta- þýyan diðer halifelerinin mevcudiyetinden Ebü’l-Vefâ’nýn etkisinin Kürt çevrelerle sý- nýrlý kalmadýðý anlaþýlmaktadýr. Bununla birlikte Vefâiyye’nin asýl yayýlma sahasý olan Irak ve Suriye’deki durumu, buralar- da etkisini ne zamana kadar sürdürdüðü konusundaki bilgiler Anadolu’dakine oran- la daha azdýr. Tarikatýn Anadolu sahasýn- daki tesirini Elvan Çelebi’nin Menâkýbü’l- kudsiyye’si, Âþýkpaþazâde’nin Târih’i ve bazý arþiv belgeleri sayesinde nisbeten da- ha kolay takip etmek mümkündür. Ancak bu bilgiler de Ebü’l-Vefâ dönemine ve he- men sonrasýna ait deðildir ve yaklaþýk yüz- yýl sonra yaþadýðý tahmin edilen, belki de Anadolu’daki en önemli temsilcisi Dede Garkýn ve halifelerinin faaliyetleriyle sýnýr- lýdýr. Muhtemelen Moðol istilâsý yüzünden kaçarak Anadolu’ya gelen Dede Garkýn ilk defa Maraþ-Elbistan civarýna yerleþti. Me- rem’in ev eþyasý, giysileri, binek hayvanla- rý, köleleri, hizmetçileri, yüzük, tarak, ayna vb. eþyasý, yediði, içtiði þeyler, uyku âdâbý, hastalýklarý ve tedavi oluþu, evlilik hayatý ve yolculuklarý; savaþ aletleri, gazve ve se- riyyeleri, çeþitli hükümdarlara gönderdiði dine davet mektuplarý ve kendisine gelen elçiler; Vedâ haccý dönüþünde yaptýðý iþ- ler, hastalanmasý ve vefatýna dair bilgi ve- rilmektedir. Sonuncu bölüm Resûlullah’ýn kýyamet günündeki üstün konumu, þefa- ati, makam-ý mahmûdu vb. hakkýndadýr. el-Vefâ muhteva açýsýndan çok geniþ bir alaný kapsar. Ýbn Ýshak (ö. 151/768), Ýbn Hiþâm ve Ýbn Sa‘d ile baþlayýp geliþen siyer telifleri Ýbnü’l-Cevzî’ye gelinceye ka- dar zengin bir literatür oluþturmuþtur. Ýb- nü’l-Cevzî bunlardan yararlanýp kendine özgü bir düzen içinde eserini kaleme al- mýþtýr. Kitabýn nâþiri Mustafa Abdülvâhid’in belirttiði gibi müellif eserini yazarken ha- dis rivayetlerinin yaný sýra siyerde Ýbn Ýs- hak’ýn el-Me³åzî’si ile Ýbn Sa‘d’ýn e¹-ªaba- šåtü’l-kübrâ’sýndan, þemâilde özellikle Tir- mizî’nin eþ-Þemâßilü’n-nebeviyye’sinden, hasâis ve fezâil konusunda Ebû Nuaym el-Ýsfahânî’nin Delâßilü’n-nübüvve’sin- den istifade etmiþtir. Kendisinden önceki kaynaklardan da nakillerde bulunmuþ, an- cak sahih olmayanlarýný sahih olanlarýn- dan ayýrmamýþtýr. Nitekim eserin nâþiri sýhhati þüpheli bazý nakillere dipnotunda iþaret etmektedir (meselâ bk. I, 40, 74, 151, 171, 373; II, 409, 543, 736). Müellif ki- tabýn mukaddimesinde okuyucuya ve din- leyiciye býkkýnlýk gelmemesi için hadis ri- vayetlerini terkedeceðini, ayrýca bunlar- dan sahih olanla olmayanýný birbirine ka- rýþtýrmayacaðýný söylemesine raðmen ken- di eseri el-Mev²û£ât’ta eleþtirdiði bazý ha- disleri el-Vefâ’da zikretmiþtir (I, 35, 374; II, 574). Çeþitli rivayetlerden meydana ge- len eserde tahlil ve aklî istidlâllere çok az yerde rastlanmaktadýr. Halbuki müellifin Øaydü’l-Åâ¹ýr ve Telbîsü Ýblîs gibi telif- lerinde eleþtiri yöntemi hâkimdir. Bu se- beple el-Vefâ’nýn Ýbnü’l-Cevzî’nin ilmî ha- yatýnýn ilk dönemlerine ait bir eser olmasý kuvvetle muhtemeldir. Çeþitli kütüphane- lerde yazma nüshalarý bulunan eser (me- selâ bk. Süleymaniye Ktp., Yûsuf Aða, nr. 173, Âþir Efendi, nr. 77, Ayasofya, nr. 946; Brockelmann, I, 916) Mustafa Abdülvâhid (bk. bibl.) ve Muhammed Zührî en-Nec- câr (Riyad 1400/1980) tarafýndan neþre- dilmiþtir. Seffârînî tarafýndan TaÅbîrü’l- Vefâ fî sîreti’l-Mu½¹afâ adýyla kýsaltýlan eseri, Ahmed Neylî el-Evfâ fî terceme- ti’l-Vefâ adýyla Türkçe’ye çevirmiþtir (Sü- leymaniye Ktp., Pertev Paþa, nr. 488; Be- Mardin-Dedeköy’de Dede Garkýn Türbesi

Zeyniyye tarikatýnýn - .:: İslâm Ansiklopedisi · el-Ýsfahânî nin Delâßilü n-nübüvve sin- ... hada tarikatýn en önemli temsilcisi Os- ... lider hüviyetindedir. Sonraki

  • Upload
    dophuc

  • View
    216

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: Zeyniyye tarikatýnýn - .:: İslâm Ansiklopedisi · el-Ýsfahânî nin Delâßilü n-nübüvve sin- ... hada tarikatýn en önemli temsilcisi Os- ... lider hüviyetindedir. Sonraki

600

el-VEFÂ

yazýt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 5266; Nuru-osmaniye Ktp., nr. 735).

BÝBLÝYOGRAFYA :Ebü’l-Ferec Ýbnü’l-Cevzî, el-Vefâ bi-a¼vâli’l-

Mu½¹afâ (nþr. Mustafa Abdülvâhid), I-II, Kahire1386/1966, neþredenin giriþi, I, l-t; Keþfü’¾-¾u-nûn, II, 2017; Brockelmann, GAL Suppl., I, 916;Muhammed ez-Zühaylî, Merci£u’l-£ulûmi’l-Ýslâmiy-ye, Dýmaþk, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 661; Yusuf Þev-ki Yavuz – Casim Avcý, “Ýbnü’l-Cevzî, Ebü’l-Fe-rec”, DÝA, XX, 546, 548.

ÿMustafa Öz

– —VEFÂ er-RÝFÂÎ

(bk. ÞEYH VEFÂ er-RÝFÂÎ).˜ ™

– —VEFÂÝYYE

( �� ����� )

Zeyniyye tarikatýnýnÞeyh Vefâ diye tanýnan

Muslihuddin Mustafa Efendi’ye(ö. 896/1491)

nisbet edilen kolu(bk. MUSLÝHUDDÝN MUSTAFA).˜ ™

– —VEFÂÝYYE

( �� א������ )

Ebü’l-Vefâ el-Baðdâdî’ye(ö. 501/1107)

nisbet edilen bir tarikat.˜ ™

Ebü’l-Vefâ’nýn hayatýna dair en önem-li kaynak, Þehâbeddin Ahmed el-Vâsýtî’-nin Te×kiretü’l-müttaš¢n ve teb½ýratü’l-muštedîn adlý Arapça menâkýbnâmesi-dir. Vefâî geleneðine mensubiyeti yanýn-da ayný zamanda Zeyniyye þeyhi olan Sey-yid Velâyet’in isteði üzerine özetlenerekMenâkýb-ý Tâcü’l-ârifîn Seyyid Ebü’l-Vefâ adýyla Türkçe’ye çevrilen eserde be-lirtildiðine göre Ebü’l-Vefâ’nýn soyu ÝmamZeynelâbidîn’e ulaþýr. Babasý Seyyid Mu-hammed, Irak’ta Zabala bölgesinde yaþa-makta iken burada seyyidlerin uðradýðýbir takibat yüzünden Kûsan bölgesine ka-çarak Benî Nercis adlý Kürt kabilesine sý-ðýnmýþ, bir Kürt kýzý ile evlenmiþ, Ebü’l-Vefâ 417’de (1026) burada doðmuþtur.Ebü’l-Vefâ, Baðdat’ta baþladýðý tahsiliniBuhara’da sürdürdü. Daha sonra Baðdat’adönüp Irak’ta dönemin en büyük þeyhle-rinden biri olarak tanýnan Ebû Muham-med Abdullah b. Talha eþ-Þenbekî’ye in-tisap etti. Þeyhi ona vefa ve sadakatindendolayý Ebü’l-Vefâ unvanýný verdi. Ebü’l-Ve-fâ sülûkünü tamamlayýp icâzet aldýktansonra irþad faaliyetine baþladý, dönemin enönemli þeyhleri arasýnda yer aldý ve top-lumun her kesiminden müridlerinin sayýsý

bir hayli arttý. Bu müridler arasýnda on ye-di sultanýn bulunduðuna ve seyyidliðindendolayý nüfuzundan çekinen Abbâsî HalifesiKaim-Biemrillâh’ýn kendisini sarayýna ça-ðýrtarak teftiþ ettiðine dair rivayetler abar-týlý kabul edilse de onun kazandýðý güç veitibarý göstermesi bakýmýndan önemlidir(Ocak, TTK Belleten, LXX/257 [2006], s.125). “Tâcülârifîn” mahlasýný taþýyan ilk ki-þi olduðu da rivayet edilen Ebü’l-Vefâ ha-yatýnýn büyük bölümünü Irak’ta geçirdi ve20 Rebîülevvel 501’de (8 Kasým 1107) bu-rada vefat etti.

Vefâiyye, Ebü’l-Vefâ’nýn ölümünün ar-dýndan Ali b. Heytî, Ali el-Kürdî, Meâd el-Kürdî, Câkir el-Kürdî, Boða b. Batu, Ab-durrahman b. Dogancý, Muhammed Türk-mânî, Þeyh Turhan, Þeyh Tekin, Muham-med b. Belikýsa, Matar el-Bedrânî, Ah-med b. Baklî el-Yemenî gibi halifeleri va-sýtasýyla Irak ve Suriye’de geniþ bir sahayayayýldý; ardýndan Anadolu’da faaliyet gös-termeye baþladý. Ebü’l-Vefâ’nýn halifele-rinden üçünün “Kürdî” mahlasýyla anýlma-sý þeyhin Kürt aþiretleri arasýndaki etkinnüfuzunu ortaya koyar. Türkçe isimler ta-þýyan diðer halifelerinin mevcudiyetindenEbü’l-Vefâ’nýn etkisinin Kürt çevrelerle sý-nýrlý kalmadýðý anlaþýlmaktadýr. Bununlabirlikte Vefâiyye’nin asýl yayýlma sahasýolan Irak ve Suriye’deki durumu, buralar-da etkisini ne zamana kadar sürdürdüðükonusundaki bilgiler Anadolu’dakine oran-la daha azdýr. Tarikatýn Anadolu sahasýn-daki tesirini Elvan Çelebi’nin Menâkýbü’l-kudsiyye’si, Âþýkpaþazâde’nin Târih’i vebazý arþiv belgeleri sayesinde nisbeten da-ha kolay takip etmek mümkündür. Ancakbu bilgiler de Ebü’l-Vefâ dönemine ve he-men sonrasýna ait deðildir ve yaklaþýk yüz-yýl sonra yaþadýðý tahmin edilen, belki deAnadolu’daki en önemli temsilcisi DedeGarkýn ve halifelerinin faaliyetleriyle sýnýr-lýdýr. Muhtemelen Moðol istilâsý yüzündenkaçarak Anadolu’ya gelen Dede Garkýn ilkdefa Maraþ-Elbistan civarýna yerleþti. Me-

rem’in ev eþyasý, giysileri, binek hayvanla-rý, köleleri, hizmetçileri, yüzük, tarak, aynavb. eþyasý, yediði, içtiði þeyler, uyku âdâbý,hastalýklarý ve tedavi oluþu, evlilik hayatýve yolculuklarý; savaþ aletleri, gazve ve se-riyyeleri, çeþitli hükümdarlara gönderdiðidine davet mektuplarý ve kendisine gelenelçiler; Vedâ haccý dönüþünde yaptýðý iþ-ler, hastalanmasý ve vefatýna dair bilgi ve-rilmektedir. Sonuncu bölüm Resûlullah’ýnkýyamet günündeki üstün konumu, þefa-ati, makam-ý mahmûdu vb. hakkýndadýr.

el-Vefâ muhteva açýsýndan çok geniþbir alaný kapsar. Ýbn Ýshak (ö. 151/768),Ýbn Hiþâm ve Ýbn Sa‘d ile baþlayýp geliþensiyer telifleri Ýbnü’l-Cevzî’ye gelinceye ka-dar zengin bir literatür oluþturmuþtur. Ýb-nü’l-Cevzî bunlardan yararlanýp kendineözgü bir düzen içinde eserini kaleme al-mýþtýr. Kitabýn nâþiri Mustafa Abdülvâhid’inbelirttiði gibi müellif eserini yazarken ha-dis rivayetlerinin yaný sýra siyerde Ýbn Ýs-hak’ýn el-Me³åzî’si ile Ýbn Sa‘d’ýn e¹-ªaba-šåtü’l-kübrâ’sýndan, þemâilde özellikle Tir-mizî’nin eþ-Þemâßilü’n-nebeviyye’sinden,hasâis ve fezâil konusunda Ebû Nuaymel-Ýsfahânî’nin Delâßilü’n-nübüvve’sin-den istifade etmiþtir. Kendisinden öncekikaynaklardan da nakillerde bulunmuþ, an-cak sahih olmayanlarýný sahih olanlarýn-dan ayýrmamýþtýr. Nitekim eserin nâþirisýhhati þüpheli bazý nakillere dipnotundaiþaret etmektedir (meselâ bk. I, 40, 74,151, 171, 373; II, 409, 543, 736). Müellif ki-tabýn mukaddimesinde okuyucuya ve din-leyiciye býkkýnlýk gelmemesi için hadis ri-vayetlerini terkedeceðini, ayrýca bunlar-dan sahih olanla olmayanýný birbirine ka-rýþtýrmayacaðýný söylemesine raðmen ken-di eseri el-Mev²û£ât’ta eleþtirdiði bazý ha-disleri el-Vefâ’da zikretmiþtir (I, 35, 374;II, 574). Çeþitli rivayetlerden meydana ge-len eserde tahlil ve aklî istidlâllere çok azyerde rastlanmaktadýr. Halbuki müellifinØaydü’l-Åâ¹ýr ve Telbîsü Ýblîs gibi telif-lerinde eleþtiri yöntemi hâkimdir. Bu se-beple el-Vefâ’nýn Ýbnü’l-Cevzî’nin ilmî ha-yatýnýn ilk dönemlerine ait bir eser olmasýkuvvetle muhtemeldir. Çeþitli kütüphane-lerde yazma nüshalarý bulunan eser (me-selâ bk. Süleymaniye Ktp., Yûsuf Aða, nr.173, Âþir Efendi, nr. 77, Ayasofya, nr. 946;Brockelmann, I, 916) Mustafa Abdülvâhid(bk. bibl.) ve Muhammed Zührî en-Nec-câr (Riyad 1400/1980) tarafýndan neþre-dilmiþtir. Seffârînî tarafýndan TaÅbîrü’l-Vefâ fî sîreti’l-Mu½¹afâ adýyla kýsaltýlaneseri, Ahmed Neylî el-Evfâ fî terceme-ti’l-Vefâ adýyla Türkçe’ye çevirmiþtir (Sü-leymaniye Ktp., Pertev Paþa, nr. 488; Be-

Mardin-Dedeköy’de Dede Garkýn Türbesi

Page 2: Zeyniyye tarikatýnýn - .:: İslâm Ansiklopedisi · el-Ýsfahânî nin Delâßilü n-nübüvve sin- ... hada tarikatýn en önemli temsilcisi Os- ... lider hüviyetindedir. Sonraki

601

tahsis edildi. Bu þeyhler arasýnda DedeGarkýn’ýn halifesi Baba Ýlyas’ýn hem yaþa-dýðý dönemde hem de halifeleri vasýtasýy-la Osmanlý döneminde Vefâiyye’nin yayýl-masýnda büyük payý vardýr. Dolayýsýyla onuDede Garkýn’dan sonra Anadolu’da en çokiz býrakan Vefâî þeyhi olarak kabul etmekmümkündür. Baba Ýlyas’ýn bu kadar tanýn-masýnda, Anadolu’nun kýrsal kesimindekimüridlerinin çokluðu kadar Anadolu Sel-çuklu Devleti’ni yýkýlýþa sürükleyen meþhurBabaîler Ýsyaný’ný çýkaran þahsiyet olma-sýnýn da etkisi vardýr. Seyyid Ebü’l-Vefâ veDede Garkýn gibi Baba Ýlyas da bilhassa ko-nar göçer Türkmen ve Kürt aþiretleri ara-sýnda büyük nüfuz kazanmýþtý. Elvan Çe-lebi’nin rivayetine göre Dede Garkýn 400halifesi arasýndan Hacý Mihman, BaðdýnHacý, Þeyh Osman ve Aynüddevle’yi gençhalifesi ve ayný zamanda torunu olan Ba-ba Ýlyas’ýn emrine vermiþ, onlarý Anadolu’-yu irþad etmekle görevlendirmiþtir (Menâ-kýbü’l-kudsiyye, s. 17-19). Þeyhin emrinialan Baba Ýlyas, Amasya yakýnlarýndaki Çatköyüne gelerek burada bir zâviye kurdu.Bölgedeki Türkmenler arasýnda kýsa süre-de büyük bir taraftar kitlesi edindi; bir sü-re sonra Anadolu Selçuklu yönetimindenmemnun olmayan zümreleri etrafýnda top-layarak büyük bir isyan hareketine giriþti.Ýsyaný bastýrmaya gelen Selçuklu ordusuyenilince Sultan II. Gýyâseddin Keyhusrevbaþþehri terketmek zorunda kaldý; niha-yet paralý Frenk askerlerinin desteðiyle is-yan bastýrýlabildi ve Baba Ýlyas öldürüldü(Ocak, Babaîler Ýsyaný, s. 85-139).

Ýsyanýn ardýndan Vefâiyye mensuplarý-nýn sýký bir takibata uðradýðý görülmekte-dir. Vefâî þeyh ve derviþleri bundan kurtul-mak için merkezî otoritenin daha zayýf ol-duðu uç bölgelerine göç ettiler; AnadoluSelçuklularý’nýn 1243 Kösedað yenilgisinin

ardýndan yýkýlma sürecine girmesiyle bir-likte baðýmsýzlýklarýný ilân eden Dulkadý-roðullarý ve Eretnaoðullarý beyliklerine aittopraklarda faaliyetlerini sürdürdüler. Ve-fâî derviþlerinin yerleþtiði bölgelerden bi-ri de Osmanlý Beyliði topraklarýydý. Bu sa-hada tarikatýn en önemli temsilcisi Os-man Bey’in kayýnpederi Þeyh Edebâli’dir.Muhtemelen kardeþi Ahî Þemseddin’dendolayý son dönemlere kadar bir Ahî þeyhiolarak gösterilen Þeyh Edebâli’nin Vefâiy-ye tarikatýna mensubiyeti Terceme-i Me-nâkýb-ý Tâcü’l-ârifîn’de açýkça ifade edil-mektedir (vr. 3a). Þeyh Edebâli, OsmanlýDevleti’nin kuruluþ aþamasýnda ilk Osman-lý beylerinin en büyük destekçilerinden ol-du, hem Osman Gazi’nin hem de OrhanGazi’nin takdirini kazandý. Þeyh Edebâli’-nin ilk Osmanlý beyleriyle kurduðu akraba-lýk iliþkisi ve beylerin bazý icraatlarý üze-rinde söz sahibi kabul edilmesi, kendisiiçin Bilecik’te büyük bir zâviye yaptýrýlma-sý, Vefâiyye tarikatýnýn Osmanlý Beyliði’-nin kuruluþundaki etkisini göstermesi ba-kýmýndan önemlidir.

Osmanlý Devleti’nin kuruluþ dönemindeVefâiyye’ye mensubiyeti bilinen bir diðerderviþ Geyikli Baba’dýr. Emrindeki derviþ-lerle Bursa’nýn fethine katýldýðý bilinen Ge-yikli Baba fetihteki katkýsýndan dolayý Or-han Gazi’nin iltifatýný kazandý ve kendisiiçin bir zâviye yaptýrýldý (Lâmiî Çelebi, s.841). Geyikli Baba’nýn þahsýnda Vefâiyye’-nin dönemin gazileri arasýnda da raðbetgördüðü anlaþýlmaktadýr. Osman Gazi’ninsilâh arkadaþlarýndan Turgut Alp, Geyik-li Baba’nýn müridlerindendi. Geyikli Babaile Orhan Gazi arasýndaki iliþkiyi yansýtanen önemli hadise sultanýn kendisine iki yükþarap ve iki yük raký göndermesidir. Ge-yikli Baba gönderilen raký ve þarabý kabuletmeyip sultana iade etmiþ, tarikatý so-rulunca Baba Ýlyas müridi ve Seyyid Ebü’l-Vefâ tarikatýndan olduðunu söylemiþ, bu-nun üzerine Turgut Alp’in aracýlýðýyla taki-battan kurtulmuþtur (BA, Ali Emîrî, Mû-sâ Çelebi Evraký, nr. 1).

Geyikli Baba’nýn Vefâiyye tarikatýna men-subiyeti ayný çevreden Abdal Kumral, Ab-dal Mûsâ, Karaca Ahmed, Abdal Muradve Postinpûþ Baba gibi abdalân-ý Rûmzümresinden derviþlerin de benzer bir bað-lantýlarýnýn olabileceðini akla getirmekte-dir. Abdalân-ý Rûm’a mensup zümrelerinYýldýrým Bayezid devrinden itibaren önce-ki dönemlere oranla daha geri plana çe-kilmeleri tarikatýn etkisinin kýrsal kesimlesýnýrlý kalmasýna yol açtý. Vefâiyye’nin et-kisinin nisbeten azalmasýnda, Osmanlýyönetiminin merkezî bir yapý göstermeye

nâkýbü’l-kudsiyye’de her ne kadar Al-lah’ýn rahmeti onu garkettiði için Garkýnadýný aldýðý söylenmekteyse de (s. 9-13)bunun mensubu bulunduðu Türkmen bo-yunun adýndan geldiði bellidir. Dede Gar-kýn, Ortaçað Anadolusu’ndaki pek çok ben-zeri gibi hem aþiret reisi hem de bir dinîlider hüviyetindedir. Sonraki dönemde ya-zýlan seyyidlik þecerelerindeki (siyâdetnâ-me) ifadelerden asýl adýnýn Nûman oldu-ðu kaydedilmektedir (Ocak, Ortaçað Ana-dolu’sunda, s. 45-47). Vefâiyye’nin Ana-dolu’nun bilhassa kýrsal kesimlerinde ya-yýlmasýnda büyük katkýsý bulunan DedeGarkýn, göçebe Türkmen derviþlerine kar-þý yakýnlýðýyla bilinen Sultan Alâeddin Key-kubad’ýn takdirini kazandý, sultan onu biz-zat ziyaret etti ve kendisine on yedi köyvakfetti (Elvan Çelebi, s. 8-9).

Dede Garkýn, Çelebi Sultan Mehmeddevrine ait 821 (1418) tarihli bir belgedeyer alan silsilenâmede Vefâiyye’nin Garký-niyye kolunun kurucusu diye gösterilmek-tedir. Bu belgedeki þahsiyetlerin Garkýnînisbesini taþýmalarý ve bu durumun DedeGarkýn ocaðýna mensup dedelerin elinde-ki siyâdetnâmelerde de tekrarlanmasý böy-le bir tarikatýn varlýðýný ortaya koymakta-dýr (Ocak, Ortaçað Anadolu’sunda, s. 55).Dede Garkýn, Anadolu’nun güneydoðusun-da büyük bir nüfuz kazandý. Göksun, Hýs-nýmansûr, Malatya ve Mardin’de kendisi-ne nisbet edilen zâviyeler mevcuttur. Bir-kaç yerde ona nisbet edilen kabirler bu-lunmakla birlikte Mardin Dedeköy’dekitürbenin asýl mezarý olmasý kuvvetle muh-temeldir. Osmanlý döneminde þeyhin adýnýtaþýyan çok sayýda zâviyenin varlýðý bu zâ-viyelerin bazýlarýnýn XV. yüzyýlda halen fa-al olmasý tarikatýn kýrsal kesimdeki etkisi-ni göstermektedir. Ayrýca günümüzde De-de Garkýn’a baðlý bir Alevî ocaðýnýn bulun-duðu bilinmektedir. Vefâiyye, Anadolu’dadaha ziyade Dede Garkýn’ýn halifeleri vasý-tasýyla yayýlmýþtýr.

Anadolu Selçuklularý devrinde Vefâiyye’-nin etkisi Dede Garkýn’la sýnýrlý kalmamýþ-týr. Sivas Suþehri yakýnlarýnda zâviyeleriolan Þeyh Behlûl b. Hüseyin el-Horasânîve Þeyh Hüseyin Râî ile (Çoban Baba) Ha-lîl b. Bedreddin el-Kürdî, Þeyh Merzübânve Dede Garkýn’ýn halifesi Baba Ýlyâs-ý Ho-rasânî de bu dönemde tarikatýn Anadolusahasýndaki en önemli temsilcileridir. Bun-lardan asýl adý Þeyh Mahmûd b. Þeyh Aliel-Hüseynî el-Baðdâdî olan Þeyh Merzübân,Selçuklu iktidarý ile yakýn iliþkiler kurdu veSultan III. Gýyâseddin Keyhusrev tarafýn-dan zâviyesi için 1274 yýlýnda bazý vakýflar

VEFÂÝYYE

Çorum’da Elvan Çelebi Zâviyesi

Page 3: Zeyniyye tarikatýnýn - .:: İslâm Ansiklopedisi · el-Ýsfahânî nin Delâßilü n-nübüvve sin- ... hada tarikatýn en önemli temsilcisi Os- ... lider hüviyetindedir. Sonraki

602

VEFÂÝYYE

tedir. Bu durum Vefâiyye-Rifâiyye iliþkisi-ne de açýklýk getirmektedir. Dolayýsýyla Ve-fâiyye’nin daha geç bir tarihte kurulan Ri-fâiyye’nin bir kolu gibi gösterilmesinde ya-hut bazý Vefâî silsilenâmelerinde Ahmeder-Rifâî’nin adýnýn zikredilmesinde baþlan-gýçtaki bu yakýnlýðýn etkili olduðu tahminedilebilir. Nitekim Harîrîzâde de Vefâiy-ye, Sühreverdiyye, Rifâiyye ve Ebheriyye’-yi Hevvâriyye’nin kollarý kabul etmektedir(a.g.e., III, vr. 263a).

Tarikatýn en çok tartýþýlan yönü Sünnîyahut gayri Sünnî bir tarikat olup olmadýðý-dýr. Bu konuya dair kaynaklarda yer alanifadeler, þeyhlerin hayat tarzlarýna dair ve-rilen bilgiler birbiriyle zaman zaman tezatteþkil eder. Tarikatýn baþlangýcýndan günü-müze kadar uzanan seyri göz önüne alýndý-ðýnda bu konuyla ilgili kesin bir yargýda bu-lunmak mümkün görünmemektedir. Ebü’l-Vefâ’nýn silsilesinde yer alan Þeyh Mu-hammed eþ-Þenbekî, Ebû Bekir b. Hevvârgibi þahsiyetlerin takvâ ehli ve þer‘î kural-lara riayet eden kimseler olduklarý vurgu-landýðý gibi tarikatýn diðer silsilesi Hz. EbûBekir’e dayandýrýlýr (Terceme-i Menâkýb-ýTâcü’l-ârifîn, vr. 17b-18a). Ayrýca Ebü’l-Ve-fâ’nýn Sünnîliðin önemli merkezlerindenBaðdat’ta eðitim görmesi, bölgede tanýn-masý, menâkýbnâmede dinî emirlere uy-duðuna özellikle vurgu yapýlmasý gibi hu-suslar tarikatýn baþlangýçta Sünnî bir ya-pý arzettiði izlenimi vermektedir. Nitekim

menâkýbnâmede þeyhin mezhebi hakkýndaehl-i hadîs, Þâfiî ve Hanbelî olduðuna dairrivayetlerin bulunduðu, fakat onun dörtmezhepten hangisinin delilleri saðlam iseona göre amel ettiði belirtilmektedir (a.g.e.,vr. 19a). Ancak bu anlayýþýn Dede Garkýnile birlikte konar göçer Türkmen zümre-leri arasýnda deðiþmeye baþladýðý görül-mektedir. Tarikatýn göçebe Türkmen veKürt aþiretlerinde yayýlma imkânýna ka-vuþmasý, yerleþik Ýslâm hakkýnda saðlýklýbilgiye sahip bulunmadýklarý kolayca tah-min edilebilecek bu zümrelerin tarikatagayri Sünnî yahut Ýslâm dýþý bazý motiflersokmak suretiyle bu deðiþimde önemli paysahibi olduklarýný gösterebilir. Bu etki Ba-baîler Ýsyaný’na katýlan Türkmen þeyhleri-nin þahsýnda açýkça görülür. Yine bu tari-kata mensup Þeyh Merzübân ve GeyikliBaba gibi þahsiyetlere sýnama amaçlý daolsa dönemin hükümdarlarý tarafýndan ra-ký ve þarap gönderilmesi de bu zümreleriçerisindeki gayri Sünnî etkiyi ortaya ko-yar. Günümüzde bu geleneðe mensup Ale-vî ocaklarýnýn mevcudiyeti tarikatýn kýrsalkesimde gayri Sünnî bir nitelik taþýdýðýnýnbir delilidir.

Vefâiyye kýrsal kesimde böyle bir yapýarzederken Elvan Çelebi Zâviyesi’nde ye-tiþen Âþýkpaþazâde ve Seyyid Velâyet, Os-manlý coðrafyasýnda Vefâiyye’yi iktidarýnda desteðini almýþ Sünnî bir tarikat olanZeyniyye içerisinde temsil etmiþlerdir. Do-

baþlamasýyla birlikte tarikatýn etkin oldu-ðu Türkmen unsurlarýn ikinci plana itil-mesinin ve her geçen gün daha fazla güçkazanan Zeyniyye ve Bayramiyye gibi ta-rikatlarýn daha çok taraftar bulmaya veiktidarýn desteðini almaya baþlamasýnýnetkisinin bulunduðu tahmin edilebilir. Bu-nunla beraber tarikatýn tesiri kýrsal kesim-de ve konar göçer Türkmen gruplarý ara-sýnda süregelmiþtir. Þehir merkezlerindeise belki de tarikatýn kurulduðu dönemedaha yakýn bir anlayýþla, Sünnî bir yapý ar-zederek bir süreliðine varlýðýný sürdürdü-ðü görülmektedir. Bu anlayýþýn Osmanlýtopraklarýndaki en önemli temsilcileri meþ-hur Osmanlý tarihçisi Âþýkpaþazâde ile da-madý Seyyid Velâyet’tir. Her iki þeyhin aynýzamanda birer Zeynî þeyhi olmasý, Vefâiy-ye’nin en azýndan bu þahýslar tarafýndantemsil edilen kolunun Sünnîleþtiðini gös-termektedir. Âþýkpaþazâde eserinde Sey-yid Ebü’l-Vefâ ile baðlantýsýný açýkça belir-tir (Târih, s. 1). Hem akrabasý Seyyid Ebü’l-Vefâ’nýn tarikatýný hem de Zeyniyye’yi þah-sýnda birleþtiren Seyyid Velâyet’in Vefâiyyetarikatý içerisinde ayrý bir yeri vardýr. Âþýk-paþazâde 880 (1475) yýlýnda hacca gider-ken Mýsýr’da Seyyid Ebü’l-Vefâ soyundangelen Seyyid Ebü’l-Vefâ b. Ebû Bekir’denVefâiyye icâzetnâmesi almýþ, adý geçen ki-þinin elindeki iki ciltlik Arapça Seyyid Ebü’l-Vefâ menâkýbnâmesini Türkçe’ye tercümeettirmiþtir.

Anadolu’nun dinî yapýsýnýn þekillenme-sinde birinci derecede öneme sahip Vefâ-iyye’nin bu tesiri, baþta M. Fuad Köprülüolmak üzere çok sayýda bilim adamý tara-fýndan ileri sürülen Anadolu’daki Ýslâm an-layýþýnýn Orta Asya ve Yeseviyye kökeninedayandýðý yönündeki görüþlerine eleþtirelbir yaklaþým getirmeyi zaruri kýlmaktadýr.Dede Garkýn baþta olmak üzere Baba Ýlyas,Þeyh Edebâli, Geyikli Baba, Âþýkpaþazâde,Seyyid Velâyet gibi þahsiyetlerin tarikat sil-silelerinin Yeseviyye’ye deðil Irak coðrafya-sýnda yetiþmiþ þeyhlere uzanmasý, Anado-lu’da yaygýnlaþan Ýslâm anlayýþýnýn kökle-rinin bir kýsmýnýn Türkistan sahasýndan zi-yade Arap coðrafyasýna dayandýðýný gös-termektedir.

Vefâiyye silsilesi Þeyh Ebû Muhammedeþ-Þenbekî, Ebû Bekir b. Hevvâr el-Batâihîvasýtasýyla Hz. Ali’ye ulaþýr (Harîrîzâde, III,vr. 221a). Bazý araþtýrmalarda tarikatýn Ri-fâiyye ile iliþkilendirildiði görülür. Bu bað-lantý muhtemelen Þeyh Þenbekî’nin diðerhalifesi Mansûr el-Batâihî ile alâkalýdýr. Zi-ra Mansûr el-Batâihî’nin Seyyid Ahmed er-Rifâî’nin dayýsý olduðu ve onun yetiþmesin-de büyük katkýsýnýn bulunduðu bilinmek-

Garkýniyye þeceresi (BA, Ali Emîrî, Mehmed Çelebi, nr. 1)

Page 4: Zeyniyye tarikatýnýn - .:: İslâm Ansiklopedisi · el-Ýsfahânî nin Delâßilü n-nübüvve sin- ... hada tarikatýn en önemli temsilcisi Os- ... lider hüviyetindedir. Sonraki

603

hi Zaviyesi (Þeyh Behlül Baba)”, Osm.Ar., sy.21 (2001), s. 97-105; a.mlf., “Kim Bu Dede Gar-kýn?”, MÜTAD, sy. 20 (2008), s. 147-162; Mu-hammed Beþir Aþan, “Fýrat Havzasýnda TespitEdilen Vefâî Silsile-nâmesi ve Bazý Düþünceler”,TTK Bildiriler, XIV (2005), II/2, s. 1517-1524.

ÿHaþim Þahin

– —VEFÂT

(bk. EVFÂT).˜ ™

– —VEFEYÂTא������ ) )

Râvilerin ve tanýnmýþ þahsiyetlerinvefat tarihleriyle ilgilieserlerin ortak adý.

˜ ™

Vefât kelimesinin çoðulu olan vefeyâtterim olarak önceleri “hadis âlim ve râvi-lerinin vefat tarihleri” mânasýnda kullanýl-mýþ, daha sonra bu tarihleri bir araya ge-tiren eserlerin adý olmuþtur. Konu hadisusulü eserlerinde vefeyât baþlýðý altýndadeðil “tevârîhu’r-ruvât, tevârîhu’r-ruvâtve’l-vefeyât, vefeyâtü’r-ruvât ve mevâlîdi-hüm ve mikdâru a‘mârihim, mevâlîdü’r-ruvât ve vefeyâtühüm, et-tevârîh ve’l-ve-feyât” gibi baþlýklar altýnda ele alýnýp râvi-lerin doðum ve ölüm tarihleri hakkýnda bil-gi verilmiþtir. Bu bilgilerin tamamýyla ilgilibazan “tevârîhu’r-ruvât” baþlýðý da kulla-nýlmýþtýr; bu durum vefeyât kelimesininbunlarýn bir alt baþlýðý olduðunu göster-mektedir.

I. (VII.) yüzyýlýn ortalarýnda hadis uydur-ma faaliyetleri görülmeye baþlandýktansonra hadis münekkitleri râvileri güve-nilirlik açýsýndan araþtýrmaya koyulmuþ,bunlarýn doðum ve ölüm tarihleriyle yaþ-larýný vb. kimlik bilgilerini tesbit ederekderlemiþlerdir. Vefeyâtýn tesbiti, görüþme-diði kimselerden görüþmüþ gibi rivayettebulunanlarýn yalanýný ortaya çýkarma ihti-yacýndan doðmuþtur. Süfyân es-Sevrî ba-zý kiþilerin görüþmedikleri, hatta daha ön-ce vefat etmiþ kimselerden hadis naklet-meye kalkýþmasý üzerine bunlara karþý ve-feyât bilgisinin kullanýlmaya baþlandýðýnýsöylemiþtir (Ýbnü’s-Salâh, s. 380). Ele aldý-ðý konularý titizlikle inceleyen muhaddis-lerden Ýsmâil b. Ayyâþ’a Hâlid b. Ma‘dân’-dan hadis öðrendiðini ileri süren bir adam-dan söz edilmiþti. Süfyân es-Sevrî o kiþiyeHâlid ile ne zaman görüþüp hadis yazdýðý-ný sormuþ, o da 113 (731) yýlýnda görüþ-tüklerini söylemiþti. Bunun üzerine Süf-yân ona, “Sen onun ölümünden yedi yýlsonra ondan hadis aldýðýný söylüyorsun,

halbuki Hâlid 106 (724) yýlýnda vefat et-miþtir” diyerek yalanýný ortaya çýkarmýþtýr(Süyûtî, II, 349). Vefeyât bilgisi ayrýca ha-disin senedindeki inkýtâ‘, tedlîs, gizli veyaaçýk irsâllerin tesbit edilmesinde önemlibir yardýmcýdýr.

Vefeyâta dair bilgiler hicrî ilk iki asýrda(VII-VIII. yüzyýl) bazan rivayetlerle birlikteyazýlý olarak, bazan da ezberden düzensizbiçimde nakledilmiþ, III. (IX.) asrýn ilk yýl-larýndan itibaren tabakat, ensâb, büldânve tarih kitaplarýnda tesbit edilmeye baþ-lanmýþtýr. Özellikle Yahyâ b. Maîn’in et-Tâ-rîÅ ve’l-£ilel’i, Ali b. Medînî, Ebû Bekir b.Ebû Þeybe ve Halîfe b. Hayyât’ýn et-TârîÅadlý eserleri, Buhârî’nin et-TârîÅu’l-ke-bîr, et-TârîÅu’l-evsa¹ ve et-TârîÅu’½-½a-³¢r’i, Ýbn Ebû Hayseme’nin et-TârîÅu’l-kebîr’i ve Ebû Zür‘a ed-Dýmaþký’nin et-TârîÅ’i gibi kitaplarda bu bilgilere çokçayer verilmiþtir. Vefeyât telif türünün da-ha erken bir tarihte baþlamamasýnýn se-beplerinden biri vefatlara iþaret edenmalzemenin azlýðý olup birkaç asýr geç-tikten ve yeterli bilgiler ortaya çýktýktansonra müellifler vefeyât eserleri telifineyönelmiþtir. Hadis ilmiyle baþlayan vefe-yât literatürü ileriki asýrlarda geniþlemiþ,diðer âlimleri, meþhur þahsiyetleri, hü-kümdarlarý, valileri vb.ni tanýtýp vefat ta-rihlerini veren eserlere de ad olmuþtur. Bueserler önceleri vefat tarihi esas alýnarakyazýlýrken sonralarý alfabetik bir telif türüdaha çok yaygýnlaþmýþtýr. VII. (XIII.) yüzyý-la kadar genellikle vefat edenler anlamýn-da kullanýlan ve bu konudaki eserleri ifa-de eden vefeyât kelimesi, daha sonra “bi-yografi eserleri” anlamýnda kullanýlmýþtýr.Nitekim bu dönemde ele aldýðý ricâli alfa-betik sýrayla tanýtan Vefeyâtü’l-a£yân veel-Vâfî bi’l-vefeyât gibi eserlerin bu adlaanýldýðý görülmektedir.

IV. (X.) yüzyýlýn ortalarýna doðru sadebir muhteva ile yazýlmaya baþlanýp dahasonra hýzla çoðalan ve muhtevalarý geniþ-leyen vefeyâta dair eserlerin çoðu birbiri-nin zeyli ve tekmilesidir. Bu eserlerin baþ-lýcalarý þöylece sýralanabilir: 1. Ebü’l-Ka-sým el-Begavî (ö. 317/929), TârîÅu vefâ-ti’þ-þüyûÅ (nþr. Muhammed Üzeyr Þems,Bombay 1409/1988). Eserde 225-280 (840-893) yýllarý arasýnda vefat eden 282 mu-haddisin ölüm tarihleri, bazan da ölüm yer-leri zikredilmekte ve Begavî’nin onlarla iliþ-kisi anlatýlmaktadýr. 2. Ýbn Kani‘, el-Vefe-yât. Hicretten 346 (957) yýlýna kadar ya-þayan âlimler vefat tarihlerine göre sýra-lanmýþ olup yalnýz vefat tarihlerini içerdi-ði söylenen eserinin günümüze ulaþýp ulaþ-madýðý bilinmemektedir (Þemseddin es-

layýsýyla tarikatýn kýrsal kesimde gayri Sün-nî, þehirlerde Sünnî bir karakter arzetti-ði, Sünnîleþmenin Osmanlý topraklarýndaÂþýkpaþazâde tarafýndan gerçekleþtirildi-ði söylenebilir. Bu süreci, Baba Ýlyas mü-ridleri gibi vaktiyle devlete karþý gelmiþ birsûfî çevresinin Anadolu’da artýk Osmanlýhâkimiyetinin yerleþtiði XV. yüzyýlda buþaibeli geçmiþinin hâtýrasýný silmeye yöne-lik gayretiyle iliþkilendirmek de mümkün-dür (Ocak, TTK Belleten, LXX/257 [2006],s. 142). Garkýnîler, Dede Garkýnlýlar, Baba-îler, Geyikliler gibi Türkmen aþiretlerininAnadolu’nun çeþitli bölgelerinde mevcu-diyeti ve arþiv belgelerinde yer alan kayýt-lar Vefâiyye’nin Anadolu’daki nüfuz saha-sýný göstermesi bakýmýndan önemlidir. Ta-rikatýn Suriye ve Irak’taki seyrine dair ça-lýþma bulunmamaktadýr. Þeyh Vefâ adýy-la tanýnan Zeyniyye þeyhi MuslihuddinMustafa’nýn (ö. 896/1491) tarikat silsile-lerinden birinin Ebü’l-Vefâ’nýn þeyhi Mu-hammed eþ-Þenbekî ve Ebû Bekir el-Hev-vârî’ye ulaþmasý oldukça ilginçtir (LâmiîÇelebi, s. 686). Bu baðlantý, Âþýkpaþazâdeve Seyyid Velâyet gibi Vefâî geleneðinemensup þeyhlerin Anadolu’da yaygýn di-ðer tarikatlar varken neden özellikle aynýkökten gelen Zeyniyye’yi tercih ettiklerinidaha anlamlý hale getirmektedir.

BÝBLÝYOGRAFYA :

Terceme-i Menâkýb-ý Tâcü’l-ârifîn, Süleymani-ye Ktp., Esad Efendi, nr. 2427, tür.yer.; Ýbn Bîbî,el-Evâmirü’l-£Alâßiyye, s. 498-504; Elvan Çelebi,Menâkýbü’l-kudsiyye, tür.yer.; Âþýkpaþazâde,Târih, s. 1; Lâmiî Çelebi, Nefehâtü’l-üns: EvliyâMenkýbeleri (haz. Süleyman Uludað – Mustafa Ka-ra), Ýstanbul 1995, s. 683-687, 841-842; Harîrî-zâde, Tibyân, III, vr. 221a, 263a; Abdülbâki Gölpý-narlý, Yunus Emre: Hayatý, Ýstanbul 1936, s. 55-62; J. S. Trimingham, The Sufi Orders in Islam,Oxford 1971, s. 49-50, 281; Halil Ýnalcýk, “Howto Read Ashik Pasha-zâde’s History”, Studiesin Ottoman History in Honour of Professor V. L.Ménage (ed. C. Heywood – C. Imber), Ýstanbul1994, s. 139-156; Haþim Þahin, “Osmanlý Dev-leti’nin Kuruluþ Döneminde Adý Geçen ÖnemliBir Derviþ: Geyikli Baba”, Uluslararasý Türk Dün-yasý Ýnanç Önderleri Kongresi Bildirileri: 23-28Ekim 2001, Ankara 2002, s. 787-800; a.mlf.,Osmanlý Devleti’nin Kuruluþ Döneminde DinîZümreler (doktora tezi, 2007), MÜ Sosyal Bilim-ler Enstitüsü; Reþat Öngören, Tarihte Bir AydýnTarikatý: Zeynîler, Ýstanbul 2003, s. 126-159; Ah-met Yaþar Ocak, Babaîler Ýsyaný, Ýstanbul 2009, s.85-139, 168-187; a.mlf., Ortaçað Anadolu’sun-da Ýki Büyük Yerleþimci (Kolonizatör) Derviþ Ya-hut Vefâiyye ve Yeseviyye Gerçeði: Dede Gar-kýn-Emîrci Sultan (13. Yüzyýl), Ankara 2011,s. 26-75; a.mlf., “Türkiye Selçuklularý Dönemin-de ve Sonrasýnda Vefâî Tarikatý (Vefâiyye)”, TTKBelleten, LXX/257 (2006), s. 111-154; a.mlf.,“Ebü’l-Vefâ el-Baðdâdî”, DÝA, X, 347-348; HasanYüksel, “Selçuklular Devrinden Kalma Bir VefâîZaviyesi (Þeyh Marzuban Zaviyesi)”, VD, XXV(1995), s. 235-250; a.mlf., “Bir Babaî (Vefâî) Þey-

VEFEYÂT