54
Bağımsız Türkiye için Kızıldere Yolunda Savaşı Sürdüreceğiz İzmir Çiğli NATO Üssü Emperyalistlerin Libya Saldırısının Karargahı Yapıldı! Topraklarımız Emperyalist Üslerle Delik Deşik Edildi! www.yuruyus.com [email protected] [email protected] Haftalık Dergi / Sayı: 262 3 Nisan 2011 Fiyatı: 1 TL (kdv dahil) www.yuruyus.com

İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

  • Upload
    others

  • View
    7

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Bağımsız Türkiye için Kızıldere Yolunda

Savaşı Sürdüreceğiz

İzmir Çiğli NATO Üssü Emperyalistlerin Libya Saldırısının

Karargahı Yapıldı!Topraklarımız Emperyalist Üslerle

Delik Deşik Edildi!

www.yuruyus.com

[email protected]

info

@yuru

yus.c

om

Haftalık Dergi / Sayı: 2623 Nisan 2011

Fiyatı: 1 TL (kdv dahil)

ww

w.y

uru

yus.c

om

Page 2: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

BAĞIMSIZTÜRKİYE HALKKONSERİ’neKATILACAKSANATÇILAR:

� KUBAT� LEMAN

SAM

� MOR VE ÖTESİ � TUNCEL

KURTİZ

� BURHANBERKEN

� SIRRI SÜREYYAÖNDER

� NİHATBEHRAM

� GRUPYORUM

17 Nisan görkemli birdirenişin tarihidir... O

gün, bağımsızlık şiarıaltında, şehitlerimizi gör-kemli bir şekilde anarak,selamlayacağız onları..

Nazım Hikmet’inKuvayı Milliye desta-

nından... Karayılan’ınhikayesine... Kubat’ındilinden Mehmet Sait’intürküsüne... Anadolu’nunemperyalizme karşıbağımsızlık savaşını

yaşayacağız bir kez daha..

Ulaş olacak Şarkışla olacak,ve gündoğacak, hep birliktedayanacağız siperlere...Kızıldere’ye varacağız... Şehitlerimiz olacak. O gün 17 Nisan... 30Mart’tan 17 Nisan’a...andığımız, anladığımız,yaşattığımız şehitlerimiz.. “Yaşamış sayılmaz zatenyurdu için ölmesini bilmey-en” diyordu İdil... Yaşamış sayılanları ana-cağız türkülerin dilinden...Binler, on binler, milyonlarhalinde şehitler veren hal-kların bir parçasıyız; ogörkemli tarih akıp gideceknotalarda... O görkemli tari-he yön veren devrim önder-lerini selamlayacağız... Lanetlenmesi gerekenlerlanetlenecek, “kahrolsun”diye başlayan sloganlarımı-za ekleyeceğiz onları...Başta Amerika olacak tabii.17 Nisan dünya halklarınınhaklı, meşru haykırışlarınaeklenecek... *

Yüzlerce komite, omeydan, o görkem sizineseriniz olacak. Unutmayın; hiçbir şey ken-diliğinden olmaz...Kendiliğinden bir araya gel-mez kitleler... Kavga kendi-liğinden yükselmez...Kendiliğinden yaratılmazgüzellikler... Görkemli olanher şeyde büyük bir emekvardır.

500 Komite Kuralım!Birleşelim Kazanalım!

Ücretsiz Halk Konseri İçin aşağıdaki telefondan ve siteden Grup

Yorum’la bağ kurabilirsiniz:

Tel: 212 238 66 62212 238 66 72

0 538 587 59 08www.grupyorum.net

www.halkkonseri.com

Sahibi: Halit GüdenoğluSorumlu Yazıişleri Müdürü: Eda ARIAdres: Katip Mustafa Çelebi Mah.Billurcu Sok. No: 20 / 2 Beyoğlu/İSTANBUL

Ofset Hazırlık: Ozan Yayıncılık

Adres: Gülbahar Mah. Cemal SahirSok. Kral Apt. 7/1 B Blok No: 17Daire: 6 Mecidiyeköy / İSTANBULTel: (0-212) 216 41 78

Faks: (0-212) 216 41 79

Yurtdışı Büro: Vakıf EFSANE

Pieter de Hoochstr. 303021 CS Rotterdam/Nederland

ISSN: 1305-7944

Baskı: Ezgi Matbaacılık-Sanayi Cad.Altay Sok. No: 10 Çobançeşme /Yenibosna / İST.Tel: (0-212) 452 23 02

Dağıtım: Turkuvaz DağıtımPazarlama San. ve Tic. A.Ş.Tel: (0-216) 585 90 00

Avrupa: 4 Euro

Almanya: 4 Euro

Fransa: 4 Euro

İsviçre: 6 Frank

Hollanda: 4 Euro

İngiltere: £ 3

Belçika: 4 Euro

Avusturya: 4 Euro

Tel: (0-212) 251 94 35 www.yuruyus.com [email protected]ık Süreli Yerel Yayın

Siyasi Dergi Fiyatı: 1 TL

1969 Ada pa -za rı Kay nar -ca do ğum lu.İ.Ü. Ba sınYa yın Yük -sek Oku -lu’nda birDev-Genç’li

ola rak mü ca de le de ye r al -dı. 1 Ara lık di re ni şi nin ya -ra tı cı sı ol du. İz mir’de 9Ni san 1992’de halk düş -man la rı na yö ne lik dev rim -ci bir ey lem sı ra sın da şe -hit düş tü.

Yitirdiklerimiz

28 Ma yıs 1964 To kat Ka rao luk Kö yü do -ğum lu. Yok sul luk tan do la yı oku la gi de me -di.17 ya şın da ev len di. Ço cuk ba kı cı lı ğı, te -miz lik çi lik, hiz met çi lik yap tı. 1994’te Kü -çü kar mut lu’ya ta şın dı. Dev rim ci ler le bu ra -da ta nış tı. Dev rim ci le rin ab la sı, ana sı ol -du. F Tip le ri ne kar şı di re niş te dı şa rı daölü me ya ta rak, TA YAD’lı lar la bir lik te bir

ta rih yaz dı. Dün ya da bir İLK ol ma onu ru nu ta şı ya rak, 9Ni san 2001’de ölüm oru cu nun 147. gü nün de şe hit düş tü.

Bağımsızlık Demokrasi Sosyalizm Mücadelesinde

9 Nisan - 15 Nisan

"Yüz eve gideceksiniz yüzü de vermeyebilir, ama yüz evDevrimci Sol ismiyle tanışır..." Mete Nezihi Altınay

“Ben hep 'ben gönüllüyüm' diyordum. Arkadaşlar olabilirde olmayabilir de diyorlardı. Ve oldu şu an buradayım. İlk di-yoloğumda Şenay da yanımdaydı. Haberi duyduğumuz zamançığlıklar atıp birbirimize sarıldık. Bir insanın ölüme giderkenbu kadar çok sevineceğini düşünemezdim. Ben çok sevinçliyim,bu duyguyu nasıl ifade edebileceğimi bilemiyorum.”

Gülsüman Dönmez* * *

“Ödeyeceğimiz bedel bizim için hiçbir zaman tartışma konusuolmadı. Çünkü biz herşeyden önce zafere ve devrime koşulluyuz.”

Fatma Ersoy* * *

“Devrimci hareket benim için; benim halkımın, vatanımınve tüm insanlığın tek özgürlük ve kurtuluş umududur. İdeolo-jisiyle, çizgisiyle, pratiğiyle ve en önemli değerlerimiz olan şe-hitleriyle ve önderliğiyle bunu tüm dünyaya göstermiştir,kanıtlamıştır. Hareket benim ailem, varlık koşulum ve herşeyimdir.”

Abdullah Bozdağ

* * *

“Kendimi mücadelenin içinde savaşçı olarak görüyorum.Ben devrimcilik yapacağım, savaşacağım, bunun için her be-deli ödemeye hazırım.”

Erol Evcil* * *

“Adalet için, özgürlük için, onurlu bir yaşam için ben herşeye hazırım”

Murat Çoban* * *

Mevsimin tüm güzelliklerinin yaşandığı şu günlerde payımızadüşen açlık ve ayrılık. Ama bu çekilenler baharı getirecekse yur-dumuza, çekilmeye değmez mi?

Hepinizi hasretle kucaklıyorum. Yaklaşan bayramla olmay-acak düğünümüz, ama bir halkın haklılığına yakışacak kadargörkemli ve hak edilmiş olacak. Ne mutlu ki, bizim de emeğimizolacak bu kazanımlarda. Bunun gururu da başımızı daha dikyapacak.

Canan Kulaksız

Anıları Mirasımız

25 Şu bat 1975 Ada na do ğum lu. As lenMar din Kı zıl te pe’li dir. Dev rim ci ha re -ket le 1992 yı lı or ta la rın da ta nış tı. Ada -na’da de mok ra tik mü ca de le de, İs tan -bul’da de ği şik alan lar da gö rev üst len dik -

ten son ra 1996’da Ege Böl ge So rum lu -su ola rak atan dı. Ay nı yıl tut sak düş tü.Bu ca Ha pis ha ne si Ölüm Oru cu Eki -

bi’n de yer al dı. Di re ni şi ni ka rar lı lık la sür dür dü.12 Ni san 2001’de şe hit düş tü.

1966 To kat-Al mus Çam bu lak Kö yü do -ğum lu. Or tao kul yıl la rın da dev rim ci le ri ta -nı dı. Kı zıl de re’de Ma hir Ça yan lar’ın ya -rat tı ğı di re niş le bü yü dü. 1989’da İs tan bulBağ cı lar-Çift lik’te mü ca de le için de yer al -dı. Ma hal li böl ge ler de so rum lu luk lar üst -len di. 1992’de dağ lar da hal kın umu du ol -

du. Ay nı yıl tut sak düş tü. Ölüm Oru cu 3. Eki p di re niş -çi si ol du. Di re ni şi ni sür dü rür ken 13 Ni san 2001’deSin can F Ti pin de ölüm süz leş ti.

Ab dul lahBOZ DAĞ

Ha mi yetYIL DIZ

1973 De niz li do ğum lu. 1990’da mü ca de le yebaş la dı. Mü ca de le Der gi si’n de ça lış tı. Muğ la’dagenç li ğin mü ca de le sin de ye ral dı. 1994’te EgeKül tür Sa nat Mer ke zi bün ye sin de Grup Gü nı şı -ğı ele ma nı ola rak kül tü rel ça lış ma lar yü rü tür -ken tu tuk lan dı. F Ti pi ha pis ha ne sal dı rı sı gün -de me gel di ğin de ölüm oru cu na gö nül lü ol du.

14 Ni san 2001’de ölüm süz leş ti.

Murat ÇOBAN

10 Mart 1974Der sim do ğum lu.Kon ya’da ebehem şi re ola rakça lı şır ken, is ti fa

edip mü ca de le yeka tıl dı. Dev rim ci

fa ali yet le ri ni Ma lat ya’da sür -dür dü. ‘94’te tut sak düş tü. FTip le ri ne kar şı bü yük di re niş te,1. Ölüm Oru cu Eki bi’n de yeral dı. Tüm teh dit le re kar şın, di -re ni şi ni ka rar lı lık la sür dür dü.Ban dı nı onur la ta şı dı. 11 Ni san2001’de şe hit düş tü.

Fatma ERS OY

Erol EVCİL

Gül sü manDÖN MEZ

17 Ka sım 1981 Ri ze do ğum lu. Bü yük di re ni şinkah ra man kız kar deş le rin den di. Ege Üni ver si -te si Fen Fa kül te si öğ ren ci siy ken mü ca de le deyer al dı. Ay nı za man da Ege TA YAD’da ça lış tı. FTi pi sal dı rı sı baş la dı ğın da İz mir’de ölüm oru cu -

na baş la dı. Ablası Zeh ra da İs tan bul’da ölümoru cu di re ni şin dey di. Bir sü re son ra İs tan bul’agel di ve iki kız kar deş Kü çü kar mut lu’nun yok -

sul ge ce kon du evin de ölüm oru cu nu bir lik te sür dür dü ler. 15Ni san 2001’de yü rek le ri, be yin le ri sar sa rak şe hit düş tü.

Ca nanKU LAK SIZ

Page 3: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

İ ç i n d e k i l e r18 Nostaljik anma dönemi

kapanmıştır...Kızıldere savaşanlarındır...

19 Devrim şehitlerini anmagünlerinin tarihi

21 Hep Kızıldere’deydik...Bağımsızlığın bayrağıydık...

4. Bölüm

24 Savaşımız Bağımsız Türkiyeiçin Bölüm 3...

27 Onlar satıyor, biz uğrunda

ölüyoruz...

28 Bakırköy Pazar Alanı’nıBağımsızlık Meydanı’naçevirelim...

30 Bu sadece bir konser değil...31 Nasıl Bir Yaşam: Devrimci

sanatın girdiği yerden düzenikovmak daha kolaydır..

32 Devrimci Okul: Birlik özlemive birlik gerçeği...

35 Gençliğin Gündeminden...

36 Gençlik Federasyonu’ndan:Mahirler’i anlamak,

Mahirler gibi savaşmaktır!...

4 Kızıldere yolunda savaşısürdüreceğiz...

6 Cepheli: Cepheli emekçidir

7 30 Mart-17 Nisan DevrimŞehitlerini Anıyor, UmudunKuruluşunu Kutluyoruz...

8 Kızıldere Çiftehavuzlar

yenilmezliğimizdir...

10 Topraklarımız emperyalizminüsleriyle, karargahlarıyla delik

deşik edildi...

12 Libya’ya saldırı ve emperyalistyalanlar...

14 Halk Düşmanı AKP Ortadoğu

halklarının da düşmanıdır...

15 Dün Afganistan bugün Libya...

NATO halkların düşmanıdır...

16 Öğretmenimiz: Gücümüzbirliğimizdir gücümüzügöstermeliyiz...

17 Savaşan Kelimeler:

Savaşımızın kavramları 2...

38 Anadolu’dan parasız eğitim

için açlık grevi çadırları veimza masaları...

39 Haberler...

40 Röportaj: “Paran Kadar

Okursun!” deniyor. Birçoköğrenci parası olmadığıiçin okuyamıyor...

41 Sadece sizin gündeminiz

olmadı...

43 Halk konserine çağrı.

44 Bu ülkede infaz özgürlüğü

mü var?

46 Devrimci İşçi Hareketi:

Çocuklarımız muhbir,

okullarımız karakol değildir

47 Emek haberleri...

48 “Terörist sizin adınız”...

50 CHP kapısındasoyadlarını, geçmişlerinipazarlayanlar!...

51 Avrupa’da Yürüyüş...

52 Yeni Değinmeler

54 Yitirdiklerimiz...

Ülkemizde Gençlik

Kızıldere ÇiftehavuzlarYenilmezliğimizdir!

MAHKEMEYE ÇAĞRI19 Aralık Bayrampaşa Katliamı Davası

TARİH: 6 Nisan 2011SAAT: 10.00YER: Bakırköy 13. Ağır Ceza Mahkemesi

İSTANBULAlman Emperyalizmi TürkiyeliDevrimcileri Yargılayamaz

FARUK ERERENSERBEST BIRAKILSIN!

TARİH: 7 Nisan 2011 SAAT: 10.30YER: Kapellweg 36, Düsseldorf-ALMANYA

MAHKEMEYE ÇAĞRIGüler Zere’nin cenazesine katıldıkları,Mahir Çayan’ı andıkları için Kocaeli’deişkence görenler yargılanıyor!

TARİH: 4 Nisan 2011SAAT: 10.40YER: Kocaeli 3. Asliye Ceza Mahkemesi

MAHKEMEYE

ÇAĞRI

Page 4: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Dünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde sürdürüyorlar.Doğrular ve yanlışlar iç içe geçmiş olarak bulunuyor bumücadelelerde. Marksist-Leninistler, bu mücadeleleri, dev-rimi, devrimci halk iktidarlarını ve sosyalizmi hedefle-yen bir çizgiye yöneltmeye çalışırken, emperyalistler,reformistler, bu mücadeleyi düzen içinde tutmak istiyorlar.

Devrimci bir PARTİ’nin varlığı işte bu noktadatarihsel bir öneme sahiptir. Devrimci bir PARTİ, sınıflarsavaşında ezilen halkları yenilmez kılan bir çelik çekir-dek; her koşulda, fırtınalarda ve karanlıklarda ezilenle-re ışık; tarihin akışında şaşmaz bir kılavuzdur.

Türkiye halklarının devrimci bir partisi var.

30 Mart 1994’te kurulan partimiz, o günden bu yanabağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesine kur-maylık yapma gayreti içinde olmuş, düşman karşısındaasla boyun eğmemenin, yolundan hiç sapmamanın onur-lu tarihini yazmıştır.

Partimiz, 1994’te kurulmuştur; ancak tarihi o gün baş-lamaz. Partimiz, 1970 Aralıkında Mahir Çayan’ın önder-liğinde kurulan Türkiye Halk Kurtuluş Partisi’nin ve1978’de Dursun Karataş’ın önderliğinde oluşturulanDevrimci Sol’un miraslarını devralmış, ideolojik, poli-tik anlamda onların devamı olan bir partidir.

1970’den bu yana, ülkemiz ve dünya bir çok alt üstoluş yaşadı; cuntalar, karşı-devrimler, zaferler ve yenil-giler, sosyalist sistemin dağılması, emperyalist saldır-ganlığın pervasızlaşması, yılgınlıklar, inkarcılıklar, ideo-lojik savruluşlar arasında, doğru devrimci çizgide iler-lemeye devam etmek zordu. Ancak Devrimci HalkKurtuluş Partisi bunu başarmıştır. Büyük bedeller öde-me pahasına da olsa, inkarcılığın, yılgınlığın, dönekliğin,teslimiyetin yoluna girmedik. Dayı’nın özetlediği gibi:“Birçokları gibi emperyalizmin gücüne tapmadık.Düşüncelerimizi değiştirmedik, bedel ödemekten kaçın-madık. Ve bugüne geldik.”

Devrimin dışında bir yol, sosyalizmin dışında bir çözüm yoktur

Oligarşik yönetim, Partimizi ve Partimizin ideolojikkılavuzluğu altında savaşan Cephemizi, Türkiye

Devriminin Yolu’ndan döndürebilmek için, 1970’den buyana her türlü zulme ve kontrgerilla yöntemlerine baş-vurdu. 1990’lar boyunca, infazlarla, kaybetmelerle çık-tılar karşımıza. 2000’lerin başlarında tecrit altındadüşüncelerimizi inkar etmemizi dayatarak devrim ve sos-yalizm düşüncesini yok etmek istediler. Bunun için tam7 yıl süren bir direnişte, şehitler verdik. Yüz değil, yüz-lerce şehit pahasına daha olsa, sosyalizm düşüncesininyaşatılması ve savunulması için gösterdiğimiz direnişintarihsel önemi bugün daha açıktır.

Dünya halkları tecrübelerinden öğreniyor. “Karanfildevrimleri”yle, “turuncu devrimler”le, meydanlardayapılan “barışçı mitingler”le, sivil toplumcu örgüt vemücadele biçimleriyle, HALKLARIN KADERİ DEĞİŞ-TİRİLEMEZ! Son on yılda bunun bir çok örneğini gör-dük.

Sosyalizmin kapitalizm karşısındaki üstünlükleri,her gün daha iyi anlaşılmaktadır. Kapitalizmin dünyayınasıl bir adaletsizlik içine sürüklediği, kapitalizmindünya halklarını doyurmayı bile sağlayamayan bir sis-tem olduğu açıkça görülüyor. Çözüm sadece buna bakıl-dığında bile çok açıktır: Devrim ve sosyalizm.

Halkların kaderinde köklü değişiklikler bir yana, önem-li bir değişim bile yaratmayan düzen içi değişiklikler, halk-lara “devrim” diye sunuldu. Halklara, burjuva politika-cıların birinin gidip yerine bir başkasının gelmesiyle yetin-mesi dayatılıyor. Bunun dışındaki mücadeleler, bunundışındaki talepler ve alternatifler emperyalizm ve işbir-likçileri tarafından katliamlarla, yasaklarla bastırılmayaçalışılıyor.

Emperyalizmin ve işbirlikçilerinin bastırmak istedi-ği, Devrimci Halk İktidarı’nı hedefleyen mücadelelerdir.Böyle bir alternatifi halkların düşüncelerinden bile sil-mek istiyorlar. “Terör listeleri”yle tüm devrimci, ilerici,vatansever örgütlere düzen içileşmeyi dayatıyorlar.Düzen içileşmeyi kabul etmeyenleri ise, infazlar, katli-amlar, tutsaklıklar ve tecrit bekliyor.

Emperyalizm 1990’ların başından bu yana bu dayat-mayı sürdürüyor.

Ancak biz varız.

Marksist-Leninistler var.

1990’ların başlarından bu yana sayısız örgüte silah

Silahlı Savaşı Geliştirerek, Halkı

Örgütleyerek ve Savaşı Halklaştırarak

Kızıldere YolundaSavaşı Sürdüreceğiz

Page 5: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

bıraktırmış, örgüt isimlerindeki sosyalist, komünistisimlerinden vazgeçirmiş, bayraklarından orak çekiçle-ri çıkarttırmış olmalarına karşın, devrim ve sosyalizmdüşüncesini yok edemediler. Çünkü biz vardık.

Her koşulda devrimi ve sosyalizmi savunmada devamettiğimizi ve edeceğimizi, halkların silahlı direniş ve sava-şının meşru hakkı olduğunu ilan ettik tüm dünyaya.Emperyalistler tek tek her ülkeden kovulmadan, oligar-şik diktatörlükler yıkılmadan halklar için gerçek kurtu-luşun olamayacağını ve bu anlamda da tek devrimci çiz-ginin anti-emperyalist, anti-oligarşik devrim olduğunusöylemeye devam ettik.

Karşılığında Partimiz’in ve Cephe’nin pek çok kad-rosu, savaşçısı, taraftarı katledildi ve tutsak edildi.Ancak biz bu bedelleri baştan göze alarak yola çıktığı-mız için, bunlar bizde en küçük bir tereddüt yaratmışdeğildir.

Sömürü ve Zulüm Düzenleri Ancak Halkın Şiddetiyle Yıkılır

Tunus’ta olduğu gibi, Zeynel Abidin Bin Ali’nin dev-rilip yerine onun yardımcısının geçmesiyle, Mısır’da oldu-ğu gibi Hüsnü Mübarek’in gidip yerine emperyalizminsadık bir memurunun gelmesiyle, veya Libya’da emper-yalistlerin yapmak istediği gibi, Muammer Kaddafiiktidarının yıkılıp yerine emperyalist petrol tekellerininişbirlikçisi aşiret yöneticilerinin getirilmesiyle, halklar içinhiçbir köklü değişiklik gerçekleşmeyecektir. Bu türdeğişikliklerde halklar için KURTULUŞ yoktur.

Kurtuluşun tarihsel ve bilimsel olarak kanıtlanmış tekyolu devrimdir. Devrim ise, halkın silahlı savaşının dışın-da gerçekleşmesi mümkün olmayan bir yoldur. “Silahlısavaşı geliştirmeyen, halkı örgütlemeyen ve silahlan-dırmayan hiçbir hareketin gelişme şansı yoktur.”

O halde: Örgütleneceğiz!

Silahlanacağız!

“Silahın, şiddetin devri kapanmıştır!” şeklindedüşünceler ileri sürenler, halkları emperyalizm ve faşizmkarşısında çaresiz, alternatifsiz bırakmak isteyenlerdir.Silahın, şiddetin devri geçti diyenler, görmüyor mu ki,sömürücü egemenler, sömürülerini hala silahla, şiddet-le sürdürüyorlar. Sömürücü egemen sınıfların, silahla, şid-detle, zorla sürdürüp korudukları iktidar, ancak silahla,şiddetle, zorla yıkılabilir.

Tarih Kanla Yazılır30 Mart-17 Nisan Günleri, şehitlerimizi anma ve par-

timizin kuruluşunu kutlama günleri olarak ilan ettiğimizgünlerdir. Bizim için ideolojik, politik ve manevi değe-ri çok büyüktür. Bugün onurla, gururla, kendimizegüvenle, iddiayla söylediğimiz her söz, tarihe onların kan-ları ve canlarıyla yazılmıştır.

Tarih de böyle yazılıyor zaten. Kim ki tarihi, masa baş-larında, yasal mücadelenin sınırlarında, egemen sınıfla-rın icazetinde yazmaya kalkarsa, o tarih yazan değil, ancakkendine dayatılan sınırlar içinde halkların oyalanması-na hizmet eden bir güç olur. Biz tarih yazıyoruz. Bununiçin büyük bedeller, kimilerinin anlamakta bile zorlan-dığı kadar büyük bedeller ödüyoruz.

“En değerli önder kadrolarımızı, savaşçılarımızışehit verdik. İhanetlere uğradık. Sessiz kaldığımız, aktifolmadığımız süreçler oldu. (...) Ne düşman ne de sol bizimgerçeğimizi tarihimizi, yarattığımız gelenekleri ve budeğerlerimizi ne pahasına yarattığımızı anlayamadığı,anlamak istemediği için hep bir ağızdan ‘yok oldular’ veya‘bir daha ayağa kalkamazlar’ sözlerini açık ve gizli sık-ça söylediler. Bu yüzeysel tespitlerde bulunanlar (...) tarihkanla yazılır gerçeğini unutmuş veya buna inanmayan-lardı.” (Dursun Karataş)

Tarihin gerçeği budur. Kanının dökülmesini ve kandökmeyi, ölmeyi ve öldürmeyi göze alamayanlar, tarihyazamazlar. Bunları göze alamayanlar, kurtuluşun poli-tik ve askeri önderi olamazlar.

Türkiye Halkları!Eğer emperyalist düzene boyun eğerek yaşamayı kabul

etmeyeceksek, eğer açlık, eşitsizlik, adaletsizlik içindeyaşamayı kabul etmeyeceksek, kırıntılarla yetinmeye-ceksek; kendi iktidarımızı istemeliyiz. Kendi iktidarımıziçin iki şart vardır: Örgütlenmek ve silahlanmak!

Halkların silahlı mücadeleden başka bir zafer şansıyoktur.

Vardır diyenlere kuşkuyla bakın.

Parti-Cepheliler!Kadrolarımız, savaşçılarımız, taraftarlarımız; yapıl-

ması gereken her şeyi yapacak, tarihsel olarak yüklen-memiz gereken tüm görev ve sorumlulukları üstlenecekolan sizsiniz. Tarihin önünde sürüklenip giden değil, tarihyazan bir güç olmak için, her Parti-Cepheli, bu görev vesorumlulukları üstlenmek için öne çıkmalıdır. Kendimizieğiteceğiz, yetkinleştireceğiz, bilmediklerimizi öğrene-ceğiz ve tarihin yazılmasında daha fazla sorumluluk üst-leneceğiz: “Öğrenmenin temeli sorumluluk duymak,

Bir: Örgütlenmek, İki: Silahlanmak Her konuda, her alanda, hangi eylemi

yapıyor, hangi çalışmayı sürdürüyor olur-sak olalım, önümüzde bunları gerçek-leştirme hedefi olmalıdır. Bunları gerçek-leştirmek Kızıldere yolunda ilerlemek-tir. Kızıldere yolunda ilerlemek,

zafere yürümektir.

Page 6: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

sormak, cevap bulmaktır. Düşmana karşı daha güç-lü olmayı isteyen her kadro bulduğu cevaplardan coş-ku duyacak, bunu kendi altındaki insana taşıya-caktır”

Kızıldere, Parti-Cepheliler için Türkiye halkları içinherhangi bir direniş değildir.

Kızıldere, Parti-Cepheli için, halkımız için ZAFEREGİDEN YOLDUR.

Kızıldere, bize kuşatmalar altında nasıl direnileceğinigöstermenin ötesinde, Türkiye devriminin yolunu gös-termiştir. Bu yolda ilerlemeye devam edeceğiz. Bu yol-da ilerlemeye devam etmenin bugün bize yüklediği görev-lerin başında gelen şudur:

Bir: Örgütlenmek

İki: Silahlanmak

Bunlar Dayı’nın bize bıraktığı temel görevlerdir. Şöyledemişti: “Örgütlenmek, daha çok örgütlenmek ve halk kit-lelerinin doğrudan söz ve karar sahibi oldukları halk örgüt-lenmelerini yaratmak ve halkı savaştırmak, savaşı halk-laştırmak bugünkü vazgeçilmez yakıcı sorunumuzdur.”

Her konuda, her alanda, hangi eylemi yapıyor, han-gi çalışmayı sürdürüyor olursak olalım, önümüzde bun-ları gerçekleştirme hedefi olmalıdır. Bunları gerçekleş-tirmek Kızıldere yolunda ilerlemektir. Kızıldere yolun-da ilerlemek, zafere yürümektir.

30 Mart -17 Nisan Devrim Şehitlerini Anma vePartimizin Kuruluşunu Kutlama Günleri vesilesiyle,1970’den bu yanaki mücadeleleriyle, fedakarlıklarıyla,cüretleriyle partimizi umut haline getiren tüm şehitleri-mizi anıyoruz. Partimizin bir umut olarak mücadeleyi sür-dürmesini sağlamak ve partimizi iktidarı devralabilecekbir alternatif haline getirmek, her alandaki kadro, savaş-çı ve taraftarlarımızın şehitlerimizin mirasını devralmalarıve Mahir olmak için, Dayı olmak için, Niyazi, Sabo, Sinanolmak için, yüzlerce Partili Cepheli şehidimizin yerinidoldurmak bir adım öne çıkmaları ve halk kurtuluş sava-şımızı geliştirmeleriyle mümkündür.

Bu tarihi görevi yerine getireceğiz.

Bu görevi yerine getirme gücünü, Kızıldere’den, tari-himizden, şehitlerimizden, önderlerimizden, Partimiz veCephemizden alacağız!

KIZILDERE SON DEĞİL SAVAŞ SÜRÜYOR!

MAHİR’DEN DAYI’YA SÜRÜYOR BU KAVGA!

KURTULUŞA KADAR SAVAŞ!

Kendini Geliştirmeyen Düzeni Geliştirir

Cepheli EmekçidirHiçbir iş kendiliğinden yürümez. Değiştirmek dönüş-

türmek belli bir emeğin sonucudur. Bir insanı ikna etmek,bildiri dağıtmak, eylem örgütlemek, kapı çalışmasıyapmak emek ürünüdür. Savaşı büyütmek emekçiliği-mize bağlıdır. Cepheli’nin kazandığı her insan, başardığıher çalışma devrimi güçlendirir, düzeni zayıflatır.Cepheli bunu bilerek emekçiliğiyle en önde olur.

Her çalışma bir programla başlar, programın içi emek-le ve disiplinle dolar. Beynimizle bedenimizle, girerizçalışmaya. Saatlerce yürür, acele eder, arka arkayaonlarca kapı çalar, her kapıda konuşur, dinler, tekrar tek-rar anlatırız. Halsiz düşene, dizlerimizde derman kal-mayana dek devam ederiz kitle çalışmasına, propagan-daya... Ama Cepheli, bu emek karşısında kendini din-letmiş, yeni ilişkiler yakalamış, bir adım dahi ilerlemişse,yarattığı sonuçla gurur duyar. Emeğin değiştiren dönüş-türen gücünü görür.

Cepheli devrimin hamalıdır, yüksünmeden her işe koş-turur. İş ayrımı yapmaz, bir zincirin halkası gibi düşü-nür her çalışmayı. Yetebildiği her işe el atar, elindekinibitirip zaman kaybetmeksizin, durup dinlenmeksizin yeni-sine sarılır ki, bekleyen çalışmalara yetişebilsin. Oemek vermeksizin hiçbir işin sonuçlandırılamayacağı-nı bilir. "Benim işim bitti" demez, yoldaşlarına yardımeder, yarım kalan işleri tamamlar. "Ben yöneticiyim", "beneskiyim", “ben daha yeniyim” demez, her işe koşturur.Ayrım yapmadan "bizim işimiz" der.

Masa başında ahkâm kesen devrimci bozuntularınabenzemez O. Çalışmaların örgütleyicisi, emekçisidir. Herçalışmaya en başta kendisi hazırlanır. İlk kendisi yapar.Sorunları engelleri "iğneyle kuyu kazar" gibi sabırla, ısrar-la, bıkıp usanmadan emekçiliğiyle aşar. Bitmez tüken-mez enerjisiyle koşturur, değişimi, dönüşümü pratiğiy-le gösterir, yapılabilirliği anlatır ve gösterir. Olanaklaryaratır, becerilerini geliştirir, okur, öğrenir, araştırır, bun-ları da öğretir. Emekçi olmanın verdiği güvenle, güçleher işin altına girer.

Emek sahiplenmektir. Devrimin çıkarını, sorunları-nı, insanları, yapılması gereken işleri... kısacası, halkı vedevrimi sahiplenmektir. Devrim, sahiplendikçe büyür.

Cepheli, herkesten çok emek vererek, herkestençok devrimi istediğini gösterir. Günlük işlerden büyükhedeflere kadar her anda emeğin belirleyici gücünü görür.Cepheli, yarınların, geleceğin inanç, cüret, kararlılık vemutlaka emekle kazanılacağını bile-rek savaşır. Devrimin yılmaz,yıkılmaz, yorulmaz hamalı olur.

6

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 7: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Kızıldere Son Değil,Savaş Sürüyor

30 Mart-17 Nisan Şehitleri Anmave Umudun Kuruluşunu KutlamaGünleri vesilesiyle Halk Cepheliler 29Mart 2011 tarihinde Gazi Mezarlı-ğı’nda devrimci hareketin önderinezdinde bir anma düzenleyerek ora-dan da Kızıldere’ye doğru otobüslerleyola çıktılar.

Yüzlerce kişinin katıldığı anmadaDayı’nın baş ucuna geçilerek tümdevrim şehitleri nezdinde saygı du-ruşu yapıldı. Sol yumrukların kaldı-rıldığı saygı duruşunun ardından öz-gür tutsaklardan Ümit İlter’in yazdı-ğı bir şiir okundu.

Ardından Grup Yorum üyeleri,Dayı’nın baş ucuna geçerek burada-bir konuşma yaptılar. Ardından da Kı-zıldere türküsünü söylediler.

Grup Yorum’un ardından TA-YAD’lı Ahmet Kulaksız da bir ko-nuşma yaparak; daha hiçbir şeyin bit-mediğini, savaşın sürdüğünü, süre-ceğini ifade etti. Şehitlere hep birağızdan devrim sözü verildi.

Mezarlıkta yapılan anma sona erin-ce Kızıldere yolcuları otobüslerine

b inmedenönce türkü-ler söyleye-

rek, halaylar çektiler. Coşkuyla çe-kilen halaylardan sonra Kızılde-re’ye gitmek üzere yola çıkıldı.

“30 Mart’ta Mahirler’inMezarı Başındaydık...”

30 Mart günü Ankara’dakiKarşıyaka mezarlığında bir ara-ya gelen Halk Cepheliler, pan-kartlarını, flamalarını ve döviz-lerini açarak sloganlarla MahirÇayan'ın mezarına doğru yürü-yüşe başladılar.

Mahir Çayan'ın mezarına“Kızıldere Son Değil Savaş Sü-rüyor, Mahir Hüseyin Ulaş Kur-tuluşa Kadar Savaş, Devrim Şe-

hitleri Ölümsüzdür, Mahir'den Dayı'yaSürüyor Bu Kavga, Yaşasın Dev-rimci Dayanışma” sloganlarıyla ge-lindi. Burada öncelikle Mahir Ça-yanlar ve tüm devrim şehitleri için birdakikalık saygı duruşu yapıldı.

Saygı duruşundan sonra AnkaraHalk Cephesi adına okunan açıkla-mada, söz verildiği gibi her yıl Ma-hirlerin mezarının başında olunacağıbelirtildi. Açıklamadan sonra şiirler vemarşlar okundu. Mahir Çayan'ın me-zarı karanfillerle süslendi.

Ulaş Bardakçı’nın mezarı başına ge-çen Halk Cepheliler, ‘Ulaş'a Ağıt’ tür-küsünü hep birlikte söylediler. Buradanda tekrar sloganlarla Hüseyin İnan, De-niz Gezmiş ve Yusuf Aslan'ın mezar-larının bulunduğu yere geçildi.

Burada da saygı duruşu yapıldı.Mahirler’in, Denizler’in idamını dur-durmaya çalıştıkları ve Denizler’in na-sıl şehit düştükleri üzerine bir ko-nuşma yapıldı. Programın sonundaanmaya katılan 50 kişi hep birlikteGündoğdu marşını okudu. Mahirle-ri’in mezarı başında yapılan anmayaPartizan da katıldı.

Dev-Gençliler,Dev-Gençliler’i andı

24 Mart günü Kadıköy’deki Öte-

ki Kültür Merkezi’nde Marmara Üni-versitesi Halk Bilim Kulübü’nün dü-zenlediği 30 Mart anması yapıldı.

Dev-Gençliler, anma programına30 Mart’ın önemini anlatarak başla-dılar.

30 kişinin katıldığı anmada Ma-hir Çayanlar’ı anlatan bir sinevizyongösterimi yapıldı. 30 Mart’ta gidile-cek olan Kızıldere anmasının prog-ramı hakkında bilgi verildi. GrupYorum’un 17 Nisan’da gerçekleşti-receği “Bağımsız Türkiye” halk kon-serinin duyurusuyla anma sona erdi.

Dağevleri Mahallesi’nde30 Mart Yazılamaları

24 Mart günü Dev-Gençliler yok-sul gecekondu mahallelerimizdenDağevleri’nde, Kızıldere’de yapılacakanmaya çağrı çalışmaları kapsamın-da yazılamalar yaptı.

“Mahir Hüseyin Ulaş KurtuluşaKadar Savaş Halk Cephesi/Dev-Genç” ve “Kızıldere Son Değil SavaşSürüyor Halk Cephesi/Dev-Genç”yazılamalarının yapıldığı süre bo-yunca Dev-Gençliler’i gören mahal-leliler önce ne yaptıklarını sordu,sonra da kolay gelsin diyerek birsüre sohbet ettiler.

Silmekle unutturamazsınızTüm emekçi mahallelerde olduğu

gibi Okmeydanı’na da zırhlı araçlar-la girip duvarlardaki yazılamalarıpervasızca silen polislere, duvarlar-daki yazılamaları silmekle, halkaUmudun ve Kurtuluşun adı olan‘‘DHKP-C’nin unutturulmayacağınıbir kez daha gösterdi Cepheliler.

26 Mart gecesi Cepheliler tara-fından Okmeydanı Mahmut ŞevketPaşa Mahallesi ve Piyalepaşa Ma-hallesi’nin çeşitli yerlerine “DHKP-C, DHKC, CEPHE” yazılamaları ya-pıldı.

30 Mart-17 Nisan Devrim ŞehitleriniAnıyor, Umudun Kuruluşunu Kutluyoruz

3 Nisan2011

YürüyüşSayı: 262

7

Page 8: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Yenilgi nedir, yenilmezlik nedir?Fiziken yok olmak mıdır yenilgi?Böyle olduğunu düşünenler de vardırelbette. Nitekim Mahirler’in Kızıl-dere’de, sonraki yıllarda onlarca dev-rimcinin çatışmalarda katledilmesine“yenilgi” diyenler oldu. Ve on yıllar-dır bu söylemi tekrarlayıp durmak-tadırlar. Direnenleri “ölü sevicilik”le,“ölümü kutsamak”la suçladılar. “Öle-rek zafer mi kazanılır?” diye eleştir-diler.

Evet, ölerek de zafer kazanılır. Herölüm zafere atılan bir adımdır. Bura-da zafer “ölüm”ün kendisi değildir.Bir dava için ölümün göze alınması-dır.

Kızıldere’yi yenilmez yapan, bu-dur. Devrim için, sosyalizm için, ina-nılan değerler için ölümün göze alın-masıdır.

Sıradan bir “kahramanlık” olayıdeğildir Kızıldere. Kızıldere’ye gidenher adım, sosyalizme, devrime olaninançla atılmış bir adımdır.

Kızıldere bir tesadüf değildir. Ül-kemizdeki devrimci savaş gerçeğininta kendisidir. 50 yıllık revizyonizme,kavga kaçkınlığına büyük bir darbedir.

“Karşı devrimin saldırılarına Tür-kiye'de silahlı direniş hiç olmamıştır”diyor Mahir ve ekliyor: “Bunu bizbaşlatmalı, bir direniş geleneği ya-ratmalıyız. Bu direnişte çoğumuz,belki de hepimiz ölebiliriz, ama ge-lecek kuşaklara bir direniş geleneğibırakırız”

Mahir Çayan, “Biz buraya dön-meye değil, ölmeye geldik” derken, neiçin direndiklerini ve ne için öldükle-rini çok iyi bilmektedir. Onlar ölüm-lerinde fiziken kendi yok oluşlarını de-ğil, direnişleriyle Türkiye devrimiiçin yaratacakları değerleri, gelenek-leri ve geleceği düşünmüşlerdir.

Onun içindir ki, Kızıldere, sade-ce oligarşiye karşı kazanılmış bir za-fer değildir, reformizme, revizyoniz-me, oportünizme karşı da kazanılmış

ideolojik, politik büyük bir zaferdir.Ve yenilmezdir.

Ve bundan dolayıdır ki Kızılde-re, oligarşi gibi reformizmin, re-vizyonizmin ve oportünizmin de he-defi olmuştur.

Kızıldere’den bu yana oligarşi-nin devrimcilere yönelik her kat-liamından sonra “bitirdik”, “beyninidağıttık” söyleminden en çok etkile-nen reformistler ve oportünistler ol-muştur. Farklı bir cepheden ama oli-garşiyle aynı ağızdan onlar da “birdaha bellerini doğrultamazlar” diyeneden “yenildiğimizin” ideolojik,politik tahlillerini yapmışlardır. Kı-zıldere’den bu yana bu hiç değişme-miştir. “Kendinizi öldürtüyorsunuz”demişlerdir. En “iyi niyetli”leri “birdevrimci kolay mı yetişiyor, ölmese-niz, devrim için daha çok yararlı ol-maz mısınız?” demişlerdir.

Öyle ya, polisler onları niye öl-dürmüyor? Onları niye hapse atmı-yor? Reformizme göre devrimcilerkendini öldürtüyor!..

Ölmek, yenilmek değildir Yenilmek, teslim olmaktır Teslim olmayanlar asla yenilmezler

Oligarşinin ölüm mangaları daçok iyi bilmektedir ki, Kızıldere’deasıl yenilen kendileri olmuştur. Yüz-lerce polisi, askeri, özel eğitilmişölüm mangaları, bir köy evinde çem-bere aldıkları 10 devrimciyi teslim ala-mamışlardır. Kızıldere’de ancak Ma-hirler’in cesetlerini teslim almışlardır.

Bunun için Kızıldere bir yenilgideğil, yenilmezliktir. Mahir’in ön-gördüğü gibi Kızıldere’de samanlıkkaçkını korkak dışında hepsi de ölm-üştür. Türkiye devrimine öncülükyapan bir parti fiziken yok olmuşturKızıldere’de. Ve Mahir buna rağ-men bir direniş geleneği yaratmaktanbahsetmiştir. Ve Kızıldere’de Türki-ye devriminin manifestosunu yazdı-

lar.

Kızıldere sadece bir direniş de de-ğildir. Yol gösterendir. Geleceğe uza-nan bir yol, devrimin yoludur Kızıl-dere.

Kızıldere’de Mahirler fiziken ye-nilgiye uğradılar. THKP-C örgütselolarak bitirildi. Ancak Kızıldere’yledevrim mücadelesi adına hiçbir şey bit-medi. Kızıldere ideolojik, politik ola-rak tam bir zaferdi. Genç devrimcilerKızıldere’nin yolunda yürüdü. Kızıl-dere, binlere, on binlere, yüz binlereumut oldu. Mahirlerin direniş bayra-ğını Dayılar, Niyaziler, İbrahimler,Sabolar, Sinanlar aldı. Mahirler’in,Ulaşlar’ın, Cevahirler’in uzlaşmazlı-ğı, teslim olmama anlayışı Niyazi-ler’de, Sabolar’da, Sinanlar’da yaşa-dı. Kızıldere ideolojik olarak da, fizi-ken de yaşatıldı. Kızıldere’nin mirasınıdevralan genç Cepheliler, emperya-lizme, oligarşiye, faşizme karşı sava-şı sürdürdü. Yeni gelenekler yarattı.Cuntanın hapishanelerinde oligarşi,devrimcileri bitirme hasapları yapar-ken, Önderliğin de içinde yer aldığı1984 Ölüm Orucu direnişiyle, Türki-ye devrimci hareketinin tarihine yenimiraslar bıraktılar. Devrimci Sol ve de-vamında Parti-Cephe tarafından ya-ratılan direnişlerle Kızıldere fiziken deçoğaltıldı.

Yenilmezlik ideolojik yenilmezliktir

Kızıldere’nin mirasını 39 yıldır gu-rurla, onurla ona yeni değerler kata-rak biz taşıyoruz. Kızıldere’den he-men sonra, Mahirler’in, THKP-C’ninmirasını taşıdığını iddia eden çok

Kızıldere Çiftehavuzlar

yenilmezliğimizdir

8

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 9: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

sayıda örgüt ortaya çıktı. SadeceTHKP-C’yi değil, silahlı mücadele-yi savunan THKO ve TKP-ML’yi desavunduğunu iddia eden de onlarcaörgüt ortaya çıktı. Ancak o günden bugüne örgütsel, ideolojik sürekliliğinikoruyan bizim dışımızda tek bir ha-reket kalmamıştır. Ya fiziken örgütselolarak yok olmuşlardır ya da ideolo-jik olarak tamamen farklı çizgilere bü-yük savruluşlar yaşamışlardır. Ma-hirler’i, Denizler’i, İbrahimler’i sa-vunduğunu söyleyenler soluğu yasalparticilikte almışlardır. Onlarca ör-gütten büyük çoğunluğu bırakın Ma-hirler’in, İbolar’ın, Denizler’in de-ğerlerine yeni gelenekler, yeni de-ğerler katmayı kötü bir karikatürü bileolamamışlardır. Biz 39 yıldır Kızıl-dere’nin yolundan yürüyoruz. 39 yıl-dır THKP-C’nin devrim çizgisinde-yiz.

Yenilmezlik, örgütsel bütünlüktür. Örgütsel bütünlük ise ideolojik birliktir

Devrimci hareketi fiziken yokedemeyen oligarşi, bölüp parçalaya-rak yok etmeye çalıştı. Bunun için tür-lü komplolar düzenledi. Bizi örgütselolarak parçalamak için elinden gelenher türlü yönteme başvurdu. Bu ko-nuda sürekli bir psikolojik savaş yü-rüttü. 13 Eylül 1992’de sırtımızdanhançerlendik. Örgütsel olarak büyükkayıplar verdik. Şehitler verdik, be-deller ödedik. Fakat düşmanımızısevindirmedik, darbe gibi bir ihane-ti Dayı’nın önderliğinde, ideolojik bir-liğimizle, örgütsel bütünlüğümüzükoruyarak alt ettik. Ve bir kez dahadost düşman bizim yenilmezliğimizigördüler.

Yenilmezlik, sosyalizmde ısrardır

‘90’ların başından itibaren sosya-lizm, tarihindeki en büyük saldırılardanbirine maruz kaldı, en büyük ihanetineuğradı. Sovyetler Birliği’nde, Balkan-lar’da revizyonist yönetimlerin içten içeçürüttüğü sistemler, karış-devrimci dar-beler, komplolar, propagandalar karşı-

sında dayanamayıp yı-kıldılar. Karşı-devrimrüzgarlarının etkisi altın-da, silahlı mücadeleyi sa-vunan örgütlerin önemlibir kısmı silah bıraktı.Reformist, revizyonistdüşünceler Marksizm-Le-ninizm adına savunuldu. “Dev rim ler ça -ğı ka pan dı, sos ya lizm öl dü, pro le tar yaar tık pro le tar ya ol mak tan çık tı, ba ğım -sız lık ar tık müm kün de ğil...” tez le ri vete ori le riy le be yin le rin iğ diş edil mek is -ten di ği bir dö nem yaşandı.

Em per ya list ler ve oli gar şik dik ta tör -lük ler için, esas olan di re nen ve sa va şangüç le ri tas fi ye et mek ti. Tas fi ye nin nasılolacağı ta lidir. Bu dönemde, ön ce lik si -ya sal tas fi ye dey di. Ni te kim, birçok ulu -sal, sos yal kur tu luş ha re ke ti, bu dö-nemde tek bir kur şun sı kıl ma dan si lah lımü ca de le den vaz geç tik le ri ni açık la dı lar,bayraklarından, amblemlerinden orak çe -kiç le ri, isim le rin den ko mü nist, sos ya list,Mark sist-Le ni nist gi bi sı fat la rı çı kar dı -lar.

Biz, Mark sizm-Le ni niz mi sa vun -duk. Sos ya liz min tüm ka za nım la rı na sa -hip çık tık. Si lah lı mü ca de le nin halk la -rın tek kur tu luş yo lu ol du ğu ger çe ği nisöy le me ye de vam et tik. Söy le mek leye tin me dik. Silahlı mücadeleyi savunanulusal, sosyal kurtuluş hareketleri em -per ya liz mle uzlaşma yollarını ararkenbiz emperyalizme kar şı silahlı ve kitle-sel sa va şı yük selt tik.

Bütün bu dönemlerde devrimi, sos-yalizmi ölümüne savunduk. Sosyalizminbayrağını en yükseklerde dalgalandırdık.Bugün tarih bizi doğruluyor. ‘90’larınbaşlarından bugüne 20 yıl geçti. Tümdünya haklarının baş düşmanı emper-yalizmdir. Halklar için tek kurtuluşyolu devrim ve sosyalizmdir. Sosyalizmhalklar için tek umuttur. 39 yıllık tari-himizde tek başımıza kalma pahasınabunları savunduk. Sosyalizm uğruna bü-yük bedeller ödedik. Yenilmezlik, sos-yalizmi her koşulda savunacak ideolo-jik kararlılık ve cüreti gösterebilmekte-dir.

Çiftehavuzlar Kızıldere’dir

16-17 Nisan 1992’de bir çok ke-sim aynı benzetmeyi yaptı: “Kızılderegibi.” Evet Kızıldere gibiydi. İstan-bul’da, dört ayrı evde 11 devrimci ku-

şatılmıştı. Oligarşinin ölüm mangalarıteslim ol çağrıları yaptıklarında, on-lar Kızıldere’deki cevabı tekrarladı-lar. Çiftehavuzlar’da Sabo ve yol-daşlarının direnişte olduğu evin pen-ceresinden dalgalandırılan bayrak,Kızıldere’den bu yana devrim yolundayürüyüşün kesintisizliğinin ilanıydı.O gün, 11 devrimci şehit düşerken,tüm dünya, devrim ve sosyalizmisavunmaktaki kararlılığımıza tanıklıketti.

“Bayrağımız ülkenin her tara-fında dalgalanacak” dedi Sabolar.Oligarşi katliamlarla devrimcilerisindirecekti. Devrimde, sosyalizmde,silahlı mücadelede ısrar edersenizsonunuz böyle olur demek istemişti.Fakat daha baştan yenildi ölüm man-gaları. Bir evde direnen üç devrimciyisaatlerce ele geçiremedi. Dost da, düş-man da Çiftehavuzlar’da 20 yıl öncesiKızıldere’yi gördü. Oligarşinin Kı-zıldere korkusuna Çiftehavuzlar daeklendi. Oligarşi her yerde, katliam-lardan korkan, sinen devrimcilerle de-ğil, Sabo gibi direnenlerle karşılaştı.Devrimciler, kuşatıldıkları her evdebir Kızıldere yarattılar.

Yenilmezlik uzlaşmamaktırEmperyalizm ve işbirlikçi oligar-

şi 2000’lerin başında “ya düşünce de-ğişikliği ya ölüm” dedi. Teslimiyetidayattı. Türkiye devrimci hareketi ta-rihinin en kapsamla saldırılarından bi-risiyle karşı karşıyaydı. Bizim içinikinci bir seçenek yoktu. Ya direni-lecek ya direnilecekti. 19 Aralık’ta veBüyük Direniş boyunca onlarca Kı-zıldere yarattık. 122 şehit verdik.Ama geri adım atmadık. Emperya-lizmle, oligarşiyle uzlaşmadık. Dire-nenlerin, devrimcilerin katliamlarlayenilemeyeceğini tüm dünyaya birkez daha gösterdik. Ve gösterdik ki;biz varız. Biz varoldukça sosyalizmde var olacak.

3 Nisan2011

9

YürüyüşSayı: 262

Page 10: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

NATO’nun Libya halkına yöneliksaldırıyı üstlenmesi ile birlikte top-raklarımız kardeş bir halkın katledil-mesi için saldırı üssü olarak kulla-nılmaya başlandı. AKP böyleceIrak’tan, Afganistan’dan sonra yeni birkatliamın daha ortaklığını yapmak-tadır. Emperyalistler bu amaçla, İz-mir’deki NATO üssünü kullanacak-lar.

Libya halkına karşı kullanılacakİzmir’deki NATO üssü emperyalist-lere 1952 yılında verildi. Türkiye’ninNATO’ya alındığı 1952’den 4 aygibi kısa bir süre sonra İzmir'de Müt-tefik Kara Kuvvetleri Karargahı ku-ruldu.

İzmir’de denize dökülen, kurtuluşsavaşı ile Anadolu’dan kovulan işgalgüçleri NATO şemsiyesiyle, emper-yalist tekellerle, Amerika ile yapılanikili anlaşmalarla tekrar Anadolu’yuele geçirdiler.

İzmir’deki emperyalist gücün ba-şına Amerikalı general getirdiler.

Anadolu toprakları bir uçtan, biruca emperyalistlere sunularak, delikdeşik edildi. Libya halkına karşı İz-mir NATO üssünün kullanılması ko-nusunda AKP öylesine heveslidirki,bunun için adeta emperyalistleri “zor-lamış”tır.

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek;“İzmir’in deniz operasyonları içinkarargah olmasını biz istedik. İnisi-yatif aldık. Etkin olmak istedik. Ma-dem böyle bir üssümüz var; o zamankullanırız.” (Hürriyet, 29 Mart 2011)diyordu.

Libya halkını katletmek için İz-

mir’deki üssü kullanmayı tam em-peryalizmin sadık bir uşağına ya-raşır şekilde savunan Çiçek,AKP’nin halklara karşı düşmanlı-ğını da göstermektedir.

Anadolu topraklarında NATO ve Amerikan üsleri

Emperyalistler, Anadolu top-raklarını bugün olduğu gibi dün dekardeş halkların kanını dökmekiçin kullandılar. 1950’lerin başın-da iktidara gelen işbirlikçi Men-deres hükümeti, tıpkı bugünkügibi halkın inançlarını sömürerek,kapıları emperyalistlere açmıştı.

Aslında, Tayyip Erdoğanlar’ın,Cemil Çicekler’in, Bülent Arınç-lar’ın, Abdullah Güller’in beslen-dikleri tarih, işbirlikçilerin, Mende-resler’in tarihidir. Anadolu’yu em-peryalistlere sunan Adnan Menderes,öğretmenleridir.

Menderes, yiyecek ekmeği, giye-cek ayakkabısı olmayan, açlık için-deki yoksul halkla alay eder gibi“her köşe başında bir zengin yara-tacağım” diyordu. Amerika hayran-lığı öylesine ruhuna işlemişti ki, Tür-kiye’yi “küçük Amerika” yapacak-tı.

Gerici, faşist iktidarlar, ırkçılığı,anti-komünizmi geliştirerek, halkıdin ile oyalayarak Anadolu’yu em-peryalistlere parça parça sattılar. Tıp-kı bugün AKP’nin halkın inançlarınısömürerek, yeni zenginler yarattığıgibi.

Halkı, “bölge ülkesinin lideri” ol-duğu yalanları ile oyalayan AKP,kardeş halkları katletmek için işbir-likçilikte sınır tanımıyor.

1954’te imzalanan bir anlaşmaile Türkiye’de NATO üslerinin açıl-masına karar verildi. Anlaşmanın ar-dından, Anadolu’nun dört bir yanın-da hızla emperyalist karargahlar, üs-ler, tesisler boy gösterdi.

Anadolu düşman çizmesi altın-

daydı. Tankları, uçakları ile bomba-layarak girmemişlerdi Anadolu’ya. İş-birlikçi iktidarlar, “dost ve müttefikülke” dedikleri emperyalistlere ka-pıları açtılar.

Emperyalistler, topraklarımıza tö-renlerle, önlerinde düğmeler ilikle-nerek girdiler. İşbirlikçiler NATO’yagirdikleri, Amerika ile “dost” olduk-ları için kutlamalar yapıyorlardı.

“1966’da, ülkemizdeki üs sayısı112’ye ulaştı. Türkiye topraklarının35 milyon metrekarelik bölümüNATO ve ABD'nin denetimine gir-di. Türk yetkililerin (bakanlar da da-hil) bu üslere, Amerikan komutan-lardan izin almaksızın girmesi ya-saklandı.” (Emperyalizme ve Oli-garşiye Karşı Yürüyüş, sayı: 15, 4Ekim 2009)

Kuşkusuz, emperyalizmle girilenbağımlılık ilişkileri halktan gizlendi.Tersine işbirlikçiler, bağımlılığı giz-lemek için hertürlü demagojiyi yap-tılar.

NATO ve Amerikan üslerinin ka-patılmasını, Amerikan askerlerininkovulmasını isteyen, “Bağımsız Tür-kiye” mitingleri yapan, emperyaliz-me karşı mücadele eden devrimciler,ilericiler, anti-emperyalistler iktidar-ların kullandığıgerici ve si-vil faşistle-

Topraklarımız, emperyalizmin üsleriyle,karargahlarıyla delik deşik edildi

Emperyalistler,Anadolu topraklarını

bugün olduğu gibi dün dekardeş halkların kanınıdökmek için kullandılar.

Tıpkı Libya içinkullandıkları gibi...

incirlik

10

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 11: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

rin saldırısına uğradılar.

Tüm iktidarlar Amerikan

işbirlikçisidirDiyebiliriz ki, NATO’ya girildi-

ğinden günümüze kadar, geçen 49yılda tüm iktidarlar, NATO ve Ame-rikan üslerinin devamını sağladılar.

Amerikan emperyalizmi, Türki-

ye’yle NATO dışında ikili anlaşma-lar yaparak üsleri doğrudan kendisi-ne bağladı.

ABD ile Türkiye arasında 1976 yı-lında imzalanan “ABD-Türkiye Sa-vunma ve İşbirliği Anlaşması” ileAdana İncirlik, Kargaburun üs ve te-sisleri Amerikan emperyalistlerininkullanımına verildi.

Asıl olarak 12 Eylül 1980’deki fa-şist cunta ile birlikte ABD ile yeni ba-ğımlılık anlaşmaları yapıldı. 29 Mart1980’de Amerika ile imzalanmış olan“Savunma İşbirliği Anlaşması” fa-şist cunta döneminde 1 Şubat1981’de yürürlüğe sokularak,ABD’nin Türkiye üzerindeki ege-menliği pekiştirildi. Birçok üssündenetimi ABD’ye geçti.

Anadolu’da 15 havaalanı, em-peryalistlerin bölge halklarına karşıkullanması için her türlü savaş uça-ğının kullanabileceği bir hale getiril-di.

“Ortak Savunma” adı altındaABD bayrağı çekilen 12 “tesis” bi-rer Amerikan üssüne çevrilerek,ABD’nin denetimine geçti.

1982’de imzalanan “ZincirlemeHarekat Üsleri Anlaşması” ile deAmerika’ya 16 üssü daha kullanmaizni verdi faşist generaller. Yine 2 üs-sün modernleştirilmesi, 3 yeni üssünyapılması kararı alındı.

Tüm iktidarlara soruyoruz; açık-layın, ülke topraklarının ne kadarı-nı sattınız, ne kadarını ABD’ye ver-diniz? Ne kadarını verdiniz NA-TO’ya? Ne kadarını emperyalist te-kellere sundunuz?

AKP, işbirlikçiliğiyle övünüyor.Bu ülke kimin? Topraklarımız hak-kında kimler karar veriyor?

İtalya’daki NATO üssü İzmir’e ta-şınmış. Halkın bundan haberi yok. Ül-kemizin neresinde hangi emperyalistkuruluşun arazisi var? Halk bunlarınhiçbirini bilmiyor.

Unutmayın! Bu topraklar “bir ça-kıl taşı dahi vermeyiz” diyen işbir-likçiler tarafından emperyalistleresatıldı. Bir çakıl taşı değil, binlerce dö-nüm arazi emperyalestlere peşkeşçekildi. Şimdi topraklarımızdan kar-deş ülkelerin halkları üzerine bom-balar yağdırılıyor...

ABD Savunma Bakanlığının2007 raporunda Turkiye’dekiABD askeri usleri:-Ankara Yönetim Binası,-Batman Hava Üssu,-Çiğli Hava Üssu,-İncirlik Hava Üssu,-İzmir Hava İstasyonu,-İzmir Depolama Ek Birimi,-Muş Hava Üssu,-Yumurtalık Petrol Depolama Ek Birimi.Raporda 11 tane daha us bulunduğu belir-tilmektedir. Ayrıca Konya’dan Balıkesir’e,Lüleburgaz’dan Rize’ye her yerde, sözü

edilmeyen,onlarca gizliüs vardır.

AKP iktidarı, Libya’ya yönelikemperyalist saldırı ve kuşatmadahep Libya halkını savunuyormuşgibi bir görüntü çizmeye çalıştı.Bunun için yalanlar söyleyip, birçok manevralar yaptılar.

Oysa AKP, pratikte Libya konu-sunda tam bir işbirlikçi olarak dav-ranmıştır. Libya konusunda söyle-dikleri her şey Obama’nın düşün-celeridir. Obama’nın emperyalistdüşünceleri, Tayyip Erdoğan’ın,Abdullah Gül’ün ağzından sankikendi özgün düşünceleriymiş gibisavunulmaktadır.

AKP, Libya’yı “havadan bom-balamaya evet, işgale hayır!” diyor.Tabi bugün için diyor bunları. Yarınkoşullar değişip, emperyalistler açıkişgali savunduğunda AKP bu kez de

işgali savunacaktır.Belirleyici olan emper-yalizmdir.

Libya’ya savaş gemi-lerinin gönderilmesikonusunda TBMM’de

karar alınması da göstermeliktir.Karar TBMM’ye ait değildir. KararNATO’ya aittir. NATO, Libya’nınkuşatılması için işbirlikçi iktidardansavaş gemileri ve asker istemiştir.Gemilerin gönderilmesi NATO tali-matıyladır ve TBMM, sadeceNATO’nun isteğini yasalaştırmıştır.

Libya’ya gönderilen savaş gemi-lerinin üçte birini, yine oraya gön-derilen en fazla askeri AKP iktida-rı vermiştir. Gönderdikleri asker vesavaş gemileri Libya halkının kuşa-tılmasına katılmakta, Libya halkınıdenizden bombalayan emperyalist-lerin güvenliğini sağlamakta, o suçaortak olmaktadır AKP.

Savaş gemilerini Libya’ya gön-deren AKP’nin “biz bombalamayakatılmıyoruz” demesi işbirlikçiliğini,

saldırıdaki tam suç ortaklığını, orta-dan kaldırmaz.

AKP “katledin ama tek yapmayın” diyor!Erdoğan: “..bizim arzumuz şuy-

du: NATO buna tek başına müda-hil olmasın, yanına Arap Ligi'nialsın, Afrika Birliği'ni de alsın.Çünkü Afganistan'da bu yanlışgörüldü, Irak'ta değişik bir şekildebu yanlış görüldü.” diyor.

NATO tek başına katletmesin,yanına başkalarını da alarak katletsindiyor Erdoğan. Yanına alması içinönerdikleri ise, Araplar, müslü-manlar... AKP ve Erdoğan böylesi-ne tescilli bir işbirlikçidir.

AKP işbirlikçilikte sınır tanımıyor!

3 Nisan2011

11

YürüyüşSayı: 262

Page 12: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Libya halkına yönelik saldırı vekuşatmayı bundan sonra emyaperya-lizm adına doğrudan NATO sürdüre-cek. NATO’nun Libya halkına yöne-lik saldırıları sürdürmesi konusundahemen tüm emperyalistler anlaş-makla birlikte, kendi aralarındaki çı-kar çatışması da bir yandan devam et-mektedir.

Libya ve Suriye’ye emperyalist saldırı!

1991’deki NATO zirvesinde, Yu -gos lav ya, İran, Irak, Su ri ye ve Lib -ya ye ni “teh dit odak la rı” ola rak be -lir len mişti.

Bunları “tehdit odağı” olmaktançıkarmak için de 20 yıldır sistemli,planlı bir askeri, ekonomiki siyasi sal-dırganlık ve psikolojik savaş sürdü-rülmüştür. Aradan geçen 20 yılda, Yu-

goslavya’ya saldırarak, ülkeyi par-çalayıp, küçük devletlere bölerek,ele geçirdiler.

Listedeki ülkelerden Irak, em-peryalistler tarafından işgal edilerekyağmalandı, talan edildi. İşgal bugünde sürmektedir. İran ise yıllardıremperyalist kuşatma altındadır. Lib-ya da bugün emperyalist saldırı ve ku-şatma altına alınmıştır ve işgal tehdidialtındadır. Keza, emperyalistlerin“listesi”ndeki bir diğer ülke, “Suri-ye” bugün emperyalist saldırganlığınbaş hedeflerinden biridir.

Emperyalizmin şu anda kuşatıpsaldırdığı, ayaklanmalarla sonuç al-maya çalıştığı Libya ve Suriye’ninkimi özelliklerinden de söz etmek ge-rekir. Örneğin Libya’nın HİÇ DIŞBORCU YOKTUR. On yıllarcaIMF olmadan da Libya yaşamını sür-dürebilmiştir. Halkın kimi sorunlarıkonusunda adım atarak, çözümlerüretebilmiştir Kaddafi iktidarı.

Yine emperyalistler açısından Lib-ya’yı “çekici” kılan nedenlerin ba-

şında Libya’nın petrolüve doğal gaz yatakları gel-mektedir. Petrol ve doğalgaz yatakları için emper-yalist tekeller birbirleriy-le kıyasıya çatışmaktadır.

Suriye ise bölgedetoprakları üzerinde tek birAMERİKAN ÜSSÜ, tekbir AMERİKAN ASKE-

RİNİN olmadığı tek ülkedir.Emperyalistler, Suriye’ninbu yanıyla “kötü örnek” ol-

masını istememektedirler. İşte bu ne-denlerle burdaki iktidarları yıkarak,buraları ele geçirmek, iktidara taşı-yacağı işbirlikçi iktidarlar ile halkla-rı aldatacaklarını sanmaktadırlar.

“Birleşmiş Milletler desteklerseSuriye'ye müdahale olabilir” diyenABD Dışişleri Bakanı Hillary Clin-ton, “Suriye'nin uluslararası bir kı-namayla karşı karşıya kalması ha-linde, BM Güvenlik Konseyi'ndenyetki alan bir koalisyon gücünün as-keri müdahalede bulunabileceğini”belirtmekten kaçınmıyor.

Libya ve Suriye’ye yönelik em-peryalist saldırı ve komploların nedeniyeterince açık değil midir?

Libya’da yalanlar ve gerçekler!

Libya’da 2003 yılından bu yanaemperyalist tekellerin boy gösterdiğinigörmekteyiz. İtalyan tekeli ENI,Emperyalist Fransız tekeli TOTAL,İspanyol REPSOL YPF ve Hol-landalı Royal Dutch, Shell gibi em-peryalist tekeller Libya’ya girerek,petrol ve doğal gazı “yağmaya” gi-riştiler.

Fransız emperyalizminin, Libyasaldırısında öne çıkması, tek başınaSarkozy’nin tavrı, seçim hesapları ileaçıklanamaz. Sarkozy, Fransız te-kellerinin isteklerini yerine getir-mektedir.

Emperya-

Libya’ya saldırı ve emperyalist yalanlar

Libya’nın petrolü!Emperyalistler’in saldırılarının

altında Libya’nın petrol yatakları ve

doğal gazını unutmamak gerekir.

OPEC’in 2009 yılı rakamlarınagöre;

Libya, günlük petrol üretimi, 2,211milyon varil olan Nijerya’dan, 2,125milyon varil olan Cezayir’den ve

1,948 milyon varil olan Angola' dansonra 1,8 milyon varil ile Afrika’daen büyük dördüncü petrol üreticisidir.

Libya, 44.3 milyar varillik kap-asitesi ile Afrika’nın en büyük pet-rol yataklarına sahiptir. OPEC,Libya’nın doğalgaz rezervinin ise1,540 milyar m3 olduğunu açıkladı.

Bu zenginlikleri ele geçirmek içinLibya’ya saldırdılar!...

Bombalıyor, bu masalarda daLibya halkının geleceği hakkında

karar veriyorlar

NATO saldırısı 20 yıllık bir emperyalist planın sonucudur!

Bugün iki ülke hedeftedir: Libya, Suriye...Hedefteki iki ülkenin çokönemli iki özelliği vardır: Libya, hiç dış borcuolmayan bir ülke; Suriye,topraklarında tek birAmerikan üssü olmayanbir ülkedir. Bu iki özellikleri emperya-list dünya düzeninin onlarıneden hedef seçtiğiniaçıklamaya yeter.

12

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 13: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

list tekeller, Libya’da petrol yatakla-rının tümüne sahip olmak istediler.Ancak Kaddafi iktidarı bunun önün-de engeldi. Bu engel aşılmalıydı. Ni-tekim Kaddafi iktidarına karşı ilksaldırıların başladığı yerlerin emper-yalist petrol tekellerinin faaliyetleri-ni yoğunlaştırdığı bölgeler olmasıtesadüf değildir.

Bugün işbirlikçilerin, geçici hü-kümet ilan edip, “merkezleri” olarakaçıkladıkları Bingazi, Libya’nın pet-rol ve gaz boru hatlarının, rafinerile-rinin çoğuna ve sıvılaştırılmış do-ğalgaz limanına çok yakındır. Em-peryalistlerin teknisyen, mühendisvb. adıyla bölgeye gönderdiği ajan-larıyla da kışkırtma, taban yaratmafaaliyetlerini sürdürdükleri bugündaha iyi anlaşılmaktadır.

Bugünse Birleşmiş Milletler Gü-venlik Konseyi’nin kararını uygula-ma adına Libya halkına saldırıyorlar.Saldırıyı, Fransa, İngiltere, Ameri-kan emperyalistleri başlattı. SonradanBelçika ve Katar da bombalamala-ra katılırken, İtalya üslerini açıyor,Suudi Arabistan saldırı ve kuşatma-yı destekliyordu.

Libya halkı, emperyalistler tara-fından günlerce denizden ve karadanbombalanır, Libya hava sahası kapa-tılır, denizden abluka sürdürülürkenemperyalist saldırılar “çok doğal” sı-radan bir şeymiş gibi verilmekte, buemperyalistlerin hakkı olarak görül-mektedir.

Libya, günlerdir karadan ve de-nizden abluka altındadır. Emperya-listlerin Libya halkına saldırıları biryana bırakılmış, burjuva basında sıksık “Libya’ya ne zaman asker çı-karılacak” diye sorulmaktadır.

Libya’nın işgali bir yana bugünLibya halkı, saldırı ve kuşatma al-tındadır. Hergün şehirler, kasabalar,havaalanları, yollar, köprüler bom-balanmakta, halk katledilmektedir.

Emperyalistler, BM kararını Lib-ya’daki Kaddafi iktidarına karşı uy-gularken, silahlandırdıkları işbir-likçilerinin halka ve Libya yöneti-mine saldırılarının önünü açmışlar-dır. Kendi aldıkları kararları bile ih-lal etmiş, bir an önce iktidarı yıka-rak, emperyalist tekellerin istekleriniyerine getirmeye çalışmaktadırlar.

Emperyalizme direnmek meşru ve haklıdır!

Emperyalistlerin saldırılarına

karşı direnmek meşru ve haklıdır. Em-peryalistler, Libya’daki iktidarı zor-la yıkmaya çalışırken, MuammerKaddafi’ye de, “ya yönetimi bıraka-cak, ya da ölecek” demektedirler.

Emperyalistler, katletmeyi, tu-tuklamayı, darbeleri açıktan savu-nuyorlar. Halklara karşı yalanlarlasavaşıyorlar. Libya halkının direni-şini karalamak için her gün yeni ya-lanlar üretiyorlar.

İngiliz Dışişleri Bakanı WilliamHague, Kaddafi iktidarına karşı iş-birlikçilerin ayaklanmasını canlan-dırmak için “Kaddafi’nin Venezü-ella’ya kaçtığı” yalanını ortaya attı.

ABD emperyalistleri ise her günyeni yalanlarla saldırıyorlar. “Kad-dafi’yi devirmek” gibi bir niyetle-rinin olmadığını söyleyen Obama,bir yandan da işbirlikçileri silah-landırmaktan söz edip onları sal-dırtıyor. Her gün Libya’yı bomba-latıyor.

Libya’ya saldırıya protestolarSamsun Halk Cephesi:Libya halkının yanındayız

Samsun Halk Cephesi, 27 Mart’tayaptığı eylemle emperyalist devlet-lerin Libya'ya saldırısını protesto etti.

Süleymaniye Geçidinde bir arayagelen Halk Cepheliler, “Libya HalkıYalnız Değildir, KahrolsunEmperyalizm Yaşasın Mücadelemiz,Katil ABD İşbirlikçi AKP, YaşasınHalkların Kardeşliği, EmperyalizmYenilecek Direnen HalklarKazanacak” sloganları ile başladı.

Okunan basın açıklamasında Libyahalkının yanında olmaya çağrı yapıldı.Açıklama sloganlarla bitirildi.

Afyon Halk Cephesi'nden Libya halkı ile dayanışma

Afyon’da 23 Mart’ta Libya’yayönelik saldırı ile ilgili PTT önünde“Tüm Emperyalistler Libya'dan

Elinizi Çekin!” pankartıyla AfyonHalk Cephesi açıklama yaptı.

“Libya’dan Defolun!”NATO ve Füze Kalkanı Karşıtı

Birlik’in çağrısıyla 26 Mart’ta siya-si hareketlerin ve demokratik kitleörgütlerinin katılımı ile İstanbul’daGalatasaray Lisesi önünde toplanıldıve Libya’ya saldırıyı protesto etmekiçin Fransız Konsolosluğu önünedoğru yürüyüşe geçildi.

Sloganlar ve emperyalist saldırı-yı protesto eden konuşmalar eşliğin-de süren yürüyüş sırasında İstiklalCaddesi’nde bulunanların bir kısmı-nın da alkışlarla yürüyüşe destekvermesi ile Fransız Konsolosluğuönüne gelindi. 150 kişinin katıldığıeylem, açıklamanın okunmasınınardında sloganlarla bitirildi.

BM Güvenlik Konseyinin,yaptırım kararına:

Veto gücüne sahip beş daimi üye-den; (ABD, Rusya, Britanya, Fransa,Çin) Rusya ve Çin çekimser kalırken,

10 geçici üyeden; (Bosna-Hersek,Brezilya, Kolombiya, Gabon,Almanya, Hindistan, Lübnan, Nijerya,Portekiz ve Güney Afrika) Almanya,Hindistan ve Brezilya çekimser kaldı.

ABD, Britanya, Fransa, Bosna-Hersek, Kolombiya, Gabon, Lübnan,Nijerya, Portekiz ve Güney Afrika

olmak üzere 10 ülkeevet oyu vere-rek kabul ettiler.

3 Nisan2011

13

YürüyüşSayı: 262

Page 14: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Dünya halkla-rının baş düşmanıAmerika’nın bir

numaralı işbirlikçisiAKP’nin halk düşman-

lığının sadece Türkiye halkla-rıyla sınırlı kalması mümkün mü?

Oligarşi, 1950’lerden beri emper-yalistlerin istekleri doğrultusundasınırları dışına tam 24 kez asker gön-derilmesi için TBMM’den tezkereçıkardı. Amerika, tüm halkların düş-manıdır; Amerika’yla müttefik olmak,veya Amerikan uşağı olmak, tümhalklara düşman olmak demektir.

DP-AP-DYP geleneğindenANAP’a, CHP’den DSP’ye, RP’denAKP’ye, oligarşinin partileri, halklarındüşmanıdır. AKP, bu düşmanlığı ensinsi biçimde sürdüren olmuştur.“Müslüman” bir parti olarak, müslü-man ülkelerin içine sinsice girip,emperyalist politikaların avukatlığı-nı yapmaktadır.

Mesela; İsrail, Ortadoğu halklarıiçin bilinen bir düşmandır. FakatAKP öyle değildir. AKP, Ortadoğuhalkları için Müslümanlık kisvesinebürünmüş, emperyalist işgali yumu-şatan, işgalin halk tarafından kabuledilmesini sağlayan şeytandır.

İşte AKP’nin Ortadoğu halklarınadüşmanlığının kanıtları:

1 Irak’ta işgal ortağı!

Irak’ın işgalinde, Türkiye toprak-larını Amerika’ya açmak için çıkar-tılmak istenen 1 Mart Tezkeresi,AKP yönetiminin “evet” oylarınarağmen 3 oyla reddedildi. AncakAKP, yeni bir tezkereyi gündemegetirdi ve aynı TBMM, 20 Mart2003’te, “yabancı silahlı kuvvetleremensup hava unsurlarının Türkhava sahasını kullanmalarına” 6 aysüreyle izin veren tezkereyi kabuletti.

Ayrıca şunu da belirtmeliyiz ki,tezkere AKP işbirlikçiliği için özel birönem oluşturmuyor. AKP tezkereyegerek duymadan Amerika’nın hertürlü işbirlikçiliğine hazır olmuştur.

24 Haziran 2003’de AKP hükü-

meti kararı ile sadece ABD değil; Irakişgaline ortak olan bütün ülke asker-lerine limanlarımızı, sınır kapılarımızıkullanma izni verildi. Bu izin “Irak’ainsani yardım” yalanıyla meşrulaştı-rılmaya çalışıldı.

Önceki anlaşmalara ve AKP’ninverdiği izinlere de dayanarak, 2001-2008 arasında Amerikan savaş uçak-ları tam 84 bin kez İncirlik Üssü’ndenIrak’a uçtular. İşte bu yüzden,Amerika’nın katlettiği her Iraklı’danAKP iktidarı da sorumludur.

***

2 Afganistan’da işgalin bekçisi!

TBMM; Amerika ve NATO’nunisteği üzerine, 10 Ekim 2001’deAfganistan’a asker gönderme tez-keresi çıkardı. TSK’ya bağlı birlikler,o günden bu yana Afganistan’daemperyalist işgalin sürdürücüsü ola-rak bulunuyorlar. AKP 9 yıllık ikti-darları boyunca her seferindeAfganistan’a asker gönderen tezke-renin süresini uzattı.

İncirlik, Afganistan işgalinde dekullanıldı. Savaş uçakları tam 13 bin500 kez İncirlik Üssü’nden havalanıpAfganistan’a bombalar yağdırdılar.

Yine İncirlik Üssü, Afganistan’lıdirenişçilerin CIA ajanları tarafındansorgulandığı işkence merkezi oldu.

İşgalci Amerika, müslüman birülke olan Afganistan’da “HaçlıSeferi” görüntüsü vermemek içinTSK’nın Afganistan’da bulunmasınaözel önem vermektedir.

***

3Lübnan’da emperyalizminaskeri!

5 Eylül 2006’da TBMM’de yapı-lan oylamada, emperyalistlerin iste-ği doğrultusunda AKP’nin oylarıylaLübnan’a asker gönderilmesine iliş-kin tezkere onaylandı. AKP, Lübnanhalkının değil, Amerika ve İsrail’inyanında girmiştir bu savaşa.

***

4 Somali’de tekellerin emrinde

10 Şubat 2009’da yine emperya-

listlerin isteği üzerine DenizKuvvetleri’ne ait bir geminin "kor-sanlara" karşı savaşmak üzere Somaliaçıklarına gönderilmesi tezkeresi kabuledildi. Gemilerin görevi tezkeredeşöyle tarif ediliyordu: “Keşif ve kara-kol görevleri, korsanlık/deniz haydut-luğu ve silahlı soygun yaptığındanşüphe duyulan ticaret gemilerini telsizlesorgulamak... ticaret gemilerine refa-kat ve koruma sağlamak.”

Kısacası, TSK bu kez de tekelciarmatörlerin hizmetine verilmiştir.

***

5 Libya’da haydutluğun ortağı!

Uzun yıllar boyunca emperyalistyağmaya direnen Libya, emperya-listler tarafından pay edilmek isteni-yor. Bunun için emperyalistler birlikhalinde Libya lideri Kaddafi’ye “yasürgün ya ölüm” dayatıyorlar. AKPiktidarı ise bir taraftan Libya lideri-ni teslim olmaya ikna etmeye çalışı-yor, bir taraftan da Libya’dan pay kap-mak için diğer emperyalistlerle yarı-şıyor. Bütün bunları bir sahtekarlıkiçinde yapıyor.

Tayyip Erdoğan, Mekke’de yap-tığı konuşmasında; “Libya Irak olma-sın. ... Libyanın yeraltı kaynakları,zenginlikleri birilerine dağıtılmama-lıdır” diyor.

Sahtekarlığa bakın: AKP, Irak’ınişgalinin en büyük destekçilerindenbirisidir. Libya’da da emperyalistişgalcilere karşı direnen halkın yanın-da değil, işgalci emperyalistlerinsafında yer almaktadır. Bunun için 24Mart’ta Meclisten yeni bir tezkereçıkartıldı. Tezkerenin amacı yineriyakarca “Silah ambargosunundenetimi ve insani yardım” olarakaçıklandı. İşgal ortaklığı, halklaradüşmanlık böyle gizleniyor.

Bugün emperyalistlerin ve işbir-likçilerin hücum ettiği Libya dışborcu olmayan bir ülkedir. Yarınemperyalistler tarafından yağmalananLibya, diğer Afrika ülkeleri gibi açlı-ğa mahkum bir ülke olacaktır vebunda AKP’ninde rolü büyük-tür.

Ortadoğu halklarının da düşmanıdır

14

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 15: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Libya’ya saldırının komutasıNATO’ya devredildi. BöyleceAfganistan işgalinden sonra NATOşimdi de Libya halkına yönelik sal-dırıları yürütecek.

Emperyalizmin halka karşı savaşörgütü olan NATO yetkilileri kimigazetelere yaptıkları açıklamada,Libya için “90 günlük bir operasyonöngördüklerini” belirttiler.

Bu Libya halkına 3 ay boyuncasaldırılması, havadan, denizdenLibya’nın bombalanması, ablukanınsürdürülmesi, halkın kuşatmada tutul-ması anlamına gelmektedir.

NATO “sivillerin korunması”adına Libya halkına havadan vedenizden bomba yağdırırken, bunuemperyalist tekeller için yaptıklarınıgizlemektedir.

NATO’nun rolüne ilişkin olarakDışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu;“Libya lideri Muammer Kaddafi'yebağlı güçlerin sivillere saldırısınıdurdurmasını sağlamak ve ateşkesuygulanması için NATO'nun gücü-nü kullanması gerek” tiğini belirtti.

Kısacası Davutoğlu, NATO’nunLibya halkına hemen saldırmasınıLibya’da Kaddafi iktidarının bir anönce yıkılması için NATO’nun ace-le etmesini istemektedir.

NATO, Libya halkına saldırı içinorganize olmuş, alt yapısını da yarat-mıştır. Öte yandan “NATO’nunkomuta merkezinin İzmir’dekiNATO hava üssü olmasının kesin-leştiği” ni açıklıyordu NATO yetki-lileri.

Sözcü Oana Lungescu ile basıntoplantısı yapan Albay Geoffrey Booth,“İzmir komutasındaki hava operas-yonunun İtalya’nın Napoli kentinde-ki Müşterek Kuvvetler Komutanlığı’nabağlı yönetileceğini” açıkladı.

NATO, kendisine sunulan imkan-ları kullanarak,

Libya halkı-nı teslimalmak için

her yöntemi kullanacaktır. Nitekimemperyalistlerin kuşatma ve saldırıiçin verecekleri savaş gemileri veuçaklarını Libya halkına karşı kul-lanmak için 3 aylık saldırı program-ları çıkarmıştır NATO.

Emperyalist Dünyanın Jandarması NATO

NA TO (Ku zey At lan tik An laşma -sı Ör gü tü), 4 Ni san 1949'da, “ko mü -nizm teh li ke si”ne kar şı emperyalist-ka pi ta list dün ya yı sa vun mak gerek-çesiyle ku rul du.

Adına savunma denmesine karşın,hiç bir zaman bir sa vun ma ör gü tü ol -ma dı NATO. Özellikle saldırı amaç-lı örgütlendi. Bir yanda sosyalist

ülkelere, diğer yanda ulusal kurtuluşmücadelelerine karşı örgütlendi.Emperyalist tekeller için yeni pazar-lar yaratmak için kullanıldı.

NA TO, 1999'da Ko so va’nın açıkişga li ne ka dar hiç bir açık işgalde vesa vaşta doğ ru dan yer al ma dı. Yeralmadı ama kuruluşundan itibaren hephalklara karşı sürdürülen savaşların,komploların, faşist darbelerin içindeoldu.

NATO’nun 62 yıllık tarihi, ezilenhalklara, sosyalist ülkelere ve ilericiiktidarlara karşı saldırı, komplo vedüşmanlığın tarihidir. NATO’nun 62yıllık tarihi içinde onlarca ülke dekomplo örgütlenmiş, ilerici iktidarlaryıkılmış, halklara karşı savaşlar yürü-tülmüştür.

NATO, dev as ke ri gü cü ve tek-nolojisiyle, em per ya list kapitalist sis -te min jan dar ma sı olmuştur. Sos ya listül ke le ri yık mak, karışıklık çıkarmak,karşı devrimi geliştirmek için komp -lo lar ve pro vo kas yon lar düzenlemekNA TO’nun görevleri arasındadır.

NA TO yeni sömürge ülkelerdean ti-ko mü nist ha re ket leri, sivil faşistörgütlenmeleri ve kont rge ril la örgüt-lerini kurmuştur.

İtal ya’da Gla di o, Fran sa’da Rüz -gar Gü lü, Bel çi ka’da Kı lıç, Hol lan -da’da Na mus lu Hol lan da lılar, Avus -tur ya’da Ge zi ci Spor ve Dost lukBir li ği, Yu na nis tan’da Ko yun Pos tu,ül ke miz de ise Özel Harp Da ire siismiyle kont rge ril la ör güt le rini kura-rak, halkların mücadelesine karşıkullandılar.

1990’la rın başın dan iti ba ren NA -TO’nun “ye ni den ya pı lan dır ma” adı-na “Kriz böl ge le ri ” diye belirledikleriülkelere daha “hızlı” mü da ha le ede -bil mesi için “or tak gö rev gü cü”adında askeri güçlerini yeniden orga-nize etti.

Karşılarında sosyalist sistem olma-masına karşın, dünya halklarını düş-man olarak görmeye devam ettiNATO.

1999'daki NA TO Zir ve si'nde, “is -tik rar sız lık lar, or ga ni ze suç lar, kit -le im ha si lah la rı nın ya yıl ma sı ve te -rör” teh di di ni ileri sürerek, halklarakarşı savaş kararı aldılar. Zir ve’de sal-dırı ala nı nı ge niş le ten NA TO'nun,ABD’nin as ke ri ör gü tü ne dö nüştü rül -me sinin de koşulları hazırlandı.

NATO halkların düşmanıdır. VeABD’nin çıkarları için nerede ken-disine ihtiyaç varsa, orada kullanıl-maktadır. Libya’da olduğu gibi...

Dün Afganistan Bugün Libya...NATO Halkların Düşmanıdır

Bu kez Libya’yı “kurtarmak”için katliam planları yapıp,

kararlar aldılar.

Sos ya list ül ke le ri yık mak,karışıklık çıkarmak, karşıdevrimi geliştirmek için

komp lo lar ve pro vo kas yon lardüzenlemek NA TO’nun

görevleri arasındadır.

BUGÜN karşılarında sosyalistsistem olmamasına karşın,dünya halklarını düşman

olarak görmeye devam ettiNATO.

3 Nisan2011

15

YürüyüşSayı: 262

Page 16: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

hi

i

Halk sevincini paylaşarak büyü-tür.

Üzüntüsünü, acısını paylaşarakazaltır.

Her yerde her şeyde birleşir.

Cenazesinde düğününde,

acısında sevincinde

birleşir.

İmece eski bir halkgeleneğidir.

İmece el birliği de-mektir.

İmece el birliği ilegüç birliği ile işleri yap-mak demektir.

İmece birçok ağırişi bölüşerek, kolay ya-pılır hale getirmek de-mektir.

İmece gücümüzübirleştirmek demektir.

Her yerde, her işiçin, her yerde, iktidariçin, her yerde, devrim için

gücümüzü birleştirmeliyiz.

Komiteler de böyledir.

Birleşerek gücümüzü görürüz.

Düğünden cenazeye, imecedenhalk komitelerine halk birleşirse ka-zanır.

Birleşirse başarır.

İşte halk komiteleri bu gerçeküzerine şekillenmelidir.

Halk komiteleri halka kendi gü-cünü göstermenin en önemli aracıdır.

Gücümüzü görmeliyiz

Gücümüzü birleştirmeliyiz.

Gücümüzü büyütmeliyiz.

Halk örgütsüz.

Kendisine yapılan haksızlıklarınkarşısına örgütlü bir güçle çıkamıyor.

Arada bir farklı zamanlarda, fark-lı bölgelerde gelişen hak alma ey-

lemleri cılız kalıyor.

Devletin tankı-topu, ordusu karşısındane yapabiliriz ki?

Bizi asıl güçsüz bı-rakmak istedikleri nok-ta burasıdır. Ne

yapabiliriz ki... Bu duyguyu hisset-tirmek, bizi bu ruh haline sokmak,asıl başarı buradadır.

Karşımızda devasa bir güç oldu-ğu doğrudur. Peki, ne yapacağız, otu-rup bekleyecek miyiz?

Beklersek ne olur? Dizlerimizinüzerinde sürünürüz.

Beklemezsek nasıl yapacağız?

Tek cevabı vardır, gücümüzü bir-leştirebilmektir.

Gücümüzü birleştirirsek ÖNCEgüçsüz olmadığımızı göreceğiz.

Bunu başardığımız noktada de-vasa görünen gücün, zulüm maki-

nesinin gözümüzde ne kadar küçü-leceğini yaşayarak göreceğiz. Hak-larımızı almanın tek yolunun buolduğunu göreceğiz.

Bu hayattaki tek gerçeğin birleş-mek olduğunu, gücümüzü birleştir-mek olduğunu göreceğiz.

Birleşirsek güçleniriz.

Birleşirsek kazanırız.

Birleşip, yüz binlerle 1 Mayıs-lar’da sokaklara aktığımızda ol-muştur.

Birleşip, barikatların arkasındaGazi destanını yarattığımızda ol-muştur.

Birleşip, kurşunlarınüstüne yürüdüğümüzdeolmuştur. Ama biliyo-ruz ki; bir gün sonra so-kağa çıkamayan da aynıhalktır.

Bir gün önce sokak-ları zapt eden, polisleçatışan, kurşunların üze-rine yürüyen halk, birgün sonra polis korku-suyla sokağa çıkamıyor.Bunun nedeni kitlelerinörgütsüz olmalarının so-nucudur.

Ayaklanan, direnen,polis ve askere karşı savaşan buhalkı, örgütleyip örgütlü güç halinegetiremezsek, faşizmin şiddeti kar-şısında gerileyecek ve tekrar düze-ne dönecektir.

Emekçilerin yoğunlukta olduğubölgeler, kaderine terk edilmiş ve endoğal hakları olan yol, su, elektrikgibi temel ihtiyaçları devlet tarafın-dan karşılanmamaktadır.

Sorunlarına çözüm üretileme-yen, sefalet içinde yaşamaya mah-kûm edilen insanlarımızın, kendisorunlarını kendi çözmekten başkaçaresi kalmamıştır.

Halk kendi öz örgütlülüklerini ya-ratmalıdır.

Komiteler halkın kendi öz ör-gütlülükleri olacağından, buralarakatılmak kimse için bir ayrıcalıktanımaz.

Dil, din,

BİLMELİYİZ Kİ ZALİMLER GÜCÜNÜ BİZİM

GÜÇSÜZLÜĞÜMÜZDEN ALIYORLAR

GÜCÜMÜZ BİRLİĞİMİZDİR GÜCÜMÜZÜ GÖSTERMELİYİZ

İmece el birliği ile güçbirliği ile işleri yapmak

demektir. İmece birçok ağır işi

bölüşerek, kolay yapılırhale getirmek demektir.

İmece gücümüzübirleştirmek demektir.

Her yerde, her iş için, heryerde, iktidar için, her

yerde, devrim içingücümüzü birleştirmeliyiz.

ÖğretmenimizÖğretmenimiz

16

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 17: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

mezhep ayrımı gözetmeksizin, ça-lışmak isteyen herkesi buralarakatmalı, buralarda birleştirmeli-yiz.

Birliğin sağlanmasıyla, oligar-şinin halklarımız arasında ekmeyeçalıştığı suni ayrılık tohumları dakarşılık bulamayacak.

Komiteler sorunların konuşuluptartışıldığı ve çözüm yollarının bu-lunmaya çalışıldığı yerler olacak.

Komiteler halkın birliğini sağ-layacak ve güç olduklarını göre-cekleri mecralar olacaktır.

Halkın yaşadığı her yerde çeşitlisorunların çözümü ve giderek hal-kın kendi kendini yönetmesini sağ-layabilmek için bu türörgütlenmeler vazgeçilmezdir.

Vazgeçildiğinde, üzerinde cid-di olarak durulmadığında, halkın,devrimci mücadeleye seyirci kal-ması, sorunların çözümünü ondanbeklemesi gibi bir anlayış kendinigösterir.

Böylesi bir anlayışın oluşması,halkın devrimci savaşa katılma-ması, çözümü kendi dışında gör-mesi demektir. Bu durum tam dafaşizmin istediğidir.

Komite çalışmalarını örgütler-ken büyük düşünmeliyiz. Çalışmayaptığımız bölgede çalınmadıkkapı, girilmedik ev, iş yeri, büro bı-rakmamalıyız. Kahvehanelerde otu-ran, köşe başlarında bekleyen veöfkeyle sokakları adımlayan in-sanların ve tüm halkın gündeminekomiteleri sokmalı, insanlara tar-tıştırmalıyız. Böyle bir çalışmatarzı bize yol gösterecek ve nasıl ör-gütlenmemiz konusunda da bilgiedinmemizi sağlayacak.

Her taraftarımız, her sempati-zanımız her halk ilişkimiz bulun-duğu her alanda komiteleri kurmakve halkı buraya katmakla yüküm-lüdür.

Her şey için komite kurmalıyız.

Her yerde komite kurmalıyız.

İstersekbaşarırız.

Neo liberalizm... globalizm... finanspolitikaları... küreselleşme... emperya-lizmi ve onun yöntemlerini bunlarla an-latmış değil, muğlaklaştırmış olursunuz.Aşağıdaki kavramlar, emperyalizmi an-lamanın ve anlatmanın anahtar kavram-larıdır... Aşağıdaki özetler genişletilebilir,ama esas olan şu ki; emperyalizm, sö-mürgecilik, faşizm demeden, dünyayı an-layamaz ve anlatamazsınız...

3. Bunalım Dönemi: Kapita-lizmin serbest rekabetçi dönemindedevrevi bunalımlar varken, emperya-lizm döneminde bunalım süreklidir.Emperyalist tekeller sürekli üretir, fa-kat tüketim yetersiz kalır, emperya-listler yeni pazar alanları ararlar. Pazaralanları da paylaşılmış olduğu için, sa-vaşla pazarlar yeniden paylaşılır. Bu sa-vaşlar, bunalım dönemlerinibelirlemiştir.

Emperyalizmin 1. bunalım dönemi,1. emperyalistler arası paylaşım sava-şına kadar ki dönemdir. Bunalımı, top-rakları yeniden paylaşarak çözmeyeçalışmış, ancak çözememişlerdir. İkipaylaşım savaşı arası dönem, 2. buna-lım dönemidir. Emperyalistler, bunalı-mı bir kez daha paylaşım savaşıylaçözmek istemişlerdir. Savaşı takip eden1945’ler sonrası dönem ise, 3. bunalımdönemidir. Bu dönem halen sürmekte-dir.

2. Paylaşım savaşından sonra, em-peryalistler arası ilişkilerde ve dünyakoşullarında yeni dengeler oluşmuştur.Nükleer silahların varlığı, dev dünyasosyalist blokunun varlığı gibi ne-denlerle, emperyalistler artık paylaşımsorununu savaşla çözemez hale gel-mişlerdir. Bunun sonucu olarak daemperyalistler, pazarlarının süreklidaralması ve sermayenin aşırı birikmesikarşısında, talep yetersizliğinin üste-sinden gelebilmek için, içte ekonomi-lerini askerileştirerek militarizeederken, dışta yeni-sömürgecilik me-todlarına başvurdular.

Yeni Sömürgecilik: Em per ya -

l i z -min2 .Pay -

la şım sa va şın danson ra 3. bu na lımdö ne min de ge liş -

tir di ği sö mür ge ci lik bi çi mi dir. Yeni sö-mürgeciliğin esası; da ha az mas raf la,da ha ge niş pa zar im ka nı sağ lamak,emperyalizmin sömürüsünü, ulu sal sa -vaş la ra yol aç ma ya cak şekilde sürdür-mektir. Emperyalizm ile sömürge ülkelerarasındaki ilişkiler belirgin olarak ikicephede değişikliğe uğramıştır: Birin-ci olarak; sömürge ülkelere ihraç edilensermayenin bileşenlerinde değişiklikolurken, ikinci olarak açık işgal yerinigizli işgale bırakmıştır.

2. bunalım döneminde na kit ser ma -ye ih ra cı, ser ma ye nin isim, pa tent hak -kı, ye dek par ça, tek nik bil gi, tek nikele man vs. gi bi di ğer ele man la rı na kı yas -la çok da ha faz la yer tu tar ken, 3.bunalımdö nemin de sermayenin na kit ser ma ye ih -ra cı dı şın da ki ele man la rı ağır lık ka zan mış -tır. Ye ni-sö mür ge ci lik me to du,em per ya liz min ül ke ye iyi ce ve sinsice yer -leş me si, ya ni em per ya liz min sa de ce dış -sal bir ol gu de ğil ay nı za man da iç sel birol gu ha li ne gel me si so nu cu nu do ğu -rmuştur.

Gizli İşgal: Emperyalizmin bir ül-keyi tankıyla topuyla değil, ekonomik,siyasi, askeri kurumları ve anlaşmalararacılığıyla işgal etmesidir.

Ül ke em per ya liz min as ke ri güç le -ri ta ra fın dan açık ola rak iş gal edil me -miş tir. An cak ül ke nin ege men-yöneten- güç le ri em per ya liz min iş bir -lik çi le ri ha li ne ge ti ril miş tir. Ül ke eko -no mi si em per ya liz me ba ğım lı ola rakge liş mek te dir. Ti ca ri, as ke ri, si ya sian laş ma lar la ül ke tamamen em per ya -liz me ba ğım lı kılınmıştır. Ye ni-sö -mür ge ül ke, dış tan ba kıl dı ğın daba ğım sız gi bi gö rü nür, ken di si ne aitpar la men to su, or du su, bayrağı, millimarşı, bir dev let me ka niz ma sı var dır.Ama bunlar gö rün tü de dir. As lın dabun la rın tü mü em per ya liz min uy du sudu ru mun da ki bir ülkede, em per ya -liz me bağımlılığı, emperyalizmin ül-kedeki gizli işgalini perdeleyecek birör tü gö re vi gö rür ler.

SavaşanKelimeler

Savaşımızın Kavramları-2

3 Nisan2011

17

YürüyüşSayı: 262

Page 18: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Geçen hafta, Birgün gazetesinde“30 MART’TA DİRENİŞİN VE DA-YANIŞMANIN ONURLU TARİHİ-NE BİRLİKTE SAHİP ÇIKIYO-RUZ” başlıklı bir çağrı yayınlandı.(Birgün, 28 Mart 2011)

Çağrıcılar 30 Mart’ta Kızıldere’yi“Taksim Tramvay Durağı”nda ana-caklarını söylüyorlardı.

Kim bunlar?

39 yıl sonra nereden akıllarına gel-miş Kızıldere’yi anmak?

Listede ÖDP yöneticileri, EMEPyöneticileri, SDP’liler, Troçkistler,TKP’liler, 78’liler, yılgınlar, yorgun-lar, dönekler, kendi hareketlerini sır-tından vuranlar var... Mahirler birer bi-rer şehit düşerken kaçıp kerpiç evinsamanlığında saklanarak “Kızılde-re’den sağ kalan tek kişi” olma gibiutanılası bir sıfatın sahibi olan Er-tuğrul Kürkçü de var aralarında...

Bütün bunlar Kızıldere için, yaniaslında hiç de “asgari müşterekleri”olmayan bir konuda NASIL ve NE-DEN bir araya gelmiş, anlaşılmıyor.

Aralarında tamamen devrimcile-ri sahiplenme kaygısıyla hareket edenaydınlar, ilericiler de var. Sözümüzonlarla ilgili değildir.

Tramvay durağındaki bu anmadaesas olarak legal parti çevrelerine yer-leşmiş reformistlerin ve “birey”lerindamgası vardır. Sözümüz onlaradır.

SİZ MAHİRLER’İ SAHİPLE-NEMEZSİNİZ. KIZILDERE’Yİ SA-HİPLENEMEZSİNİZ.

Sahip çıktığınızı iddia ederseniz,çok kesin olarak bilir ve söyleriz ki,bu riyakarlıktır, bu istismarcılıktır,bu faydacılıktır.

Kızıldere, silahlı mücadeledir. Kı-zıldere, kuşatma altında teslim ol-mamadır. Kızıldere “teslim olun”çağrılarına “biz buraya dönmeye de-ğil, ölmeye geldik” demektir. Kızıl-dere, emperyalizmle asla uzlaşma-maktır.

Silahlı mücadeleyi red ve inkaredenler, kuşatma altında teslim ol-

mamayı “düelloculuk”, “intihar”,“maceracılık” olarak görenler, AB’ye“havet” diyenler, legal particilik kul-varında Kızıldere’yle uzaktan yakın-dan ilgisi olmayan bir çizgiyi savu-nanlar, tamamen düzen içine yerleş-miş yılgınlar ve yorgunlar, sahi sizNEYİNE VE NASIL SAHİP ÇIKA-CAKSINIZ KIZILDERE’NİN?

*

Kızıldere’ye, Mahirler’e nostaljiyapma anlamında sahip çıkmanındönemi kapanmıştır artık.

Kızıldere’ye, Mahirler’e ve onla-rın çizgisini bugün devam ettirerekyeni Kızıldereler yaratanlara söyle-medik söz bırakmayanlar, ne söyle-yecekler Mahirler’e?

Kızıldere savaşanlarındır. Kızıl-dere şehitlerine saygınızı sunmak is-teyebilirsiniz; buna kimse de engel ol-maz. Ama onun ötesine geçip “sahipçıkıyoruz!” dediğinizde, orada artıkriyakarlık başlar, istismar başlar.

Kızıldere bugündür. Kızıldere1984 Ölüm Orucu’dur. 12 Tem-muz’dur. 17 Nisan’dır. Bağcılar’dır.Balkıca’dır. Büyük direniştir. Kısacası,Kızıldere o imza sahiplerinin çokçok uzağındadır.

*

Çağrınızda Kızıldere’deki “DA-YANIŞMA”ya sahip çıkmaktan dasözediliyor.

Devrimciler, 122 şehit verirken kı-lını bile kıpırdatmayanlar, tek bir ta-butun altına omuz vermeyenler, (ki oçağrıcıların içinde onlardan bolcavar) nasıl utanmadan dayanışmadansöz edebiliyorlar?

Bakın, çağrıdaki imzacıların çoğu“cepte keklik mi sandınız” diyenler,“aynı mahalleden değiliz” diyenler,“devrimci demokrasi öldü” diye fet-va verenlerdir. Bu anlayıştakiler,“Denizler’in idamı Türkiye devri-minin prestejidir” deyip, kendi ya-şamlarını, binbir emekle kurduklarıörgütlülüklerini dahi ateşin ortasınaatanların “dayanışma”sını sahipleni-yoruz diyebilirler mi?

Ağzınıza aldığınız dayanışmanınölümüne bir dayanışma olduğunubiliyorsunuz kuşkusuz.

Siz böyle bir dayanışmanın nere-sindesiniz?

Onlar, birbirleri için canlarını fedaederken, tecrit altında katledilen dev-rimciler için tırnaklarını bile fedaedemeyenler, o dayanışmaya sahipçıkmaktan söz edebilirler mi?

*

“Eylemde flama, kurum imzasıiçeren pankart ve dövizler taşınma-yacaktır.” diye not düşülmüş çağrı-ya. Taşıyamazsınız elbette. Nasıltaşıyacaksınız? Ne taşıyacaksınız?

“ÖDP Mahir’in izinde” mi diye-ceksiniz mesela? Veya, EMEP, Kı-zıldere’de şehit düşen THKO’lularlailgili ne yazabilir bir dövize? İnkar et-tiğiniz, yerden yere vurduğunuz birçizginin ve pratiğin sahibi olan Kı-zıldere’yi 39 yıl sonra bu şekilde sa-hiplenmeye soyunmanın ideolojik,politik bir “yakınlaşma” gibi bir ne-deni olamayacağına göre, geriye tekbir şey kalır. İstismar, faydacılık...Buna da şaşırmayız. Şehitlerini siya-si olarak ancak legal parti içindeki kol-tuk kavgası kızışınca hatırlayan, De-nizler’in bir televizyon dizisinde“gündem olması!” üzerine adeta onunüzerinden siyasi faaliyet yürütmeyekalkışan legal particilik, her türlü is-tismarı yapabilir. Ama geçmişin bu tür“sahiplenilmesi”, istismara girer vesosyalist kültürde yeri yoktur. Buinkarcılığı ve istismarcılığı red vemahkum ediyoruz.

*

Kızıldere, sahipsiz bir miras de-ğildir. Kızıldere, bir nostalji konusu,geçmişte kalan bir direniş de değildir.Bugünlerinde Kızıldere’yle en küçükbir yakınlığı olmayanlar, Kızıldere’ningeçmişinden de ellerini çekmelidirler.Bugün neyseniz, o olun! Anmayaevet, sahip çık-ma riyakarlı-ğına hayır!

Siz bu tarihin inkarcıları ve istismarcılarısınız!

18

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 19: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Dünyanın hiçbir yerinde küçücükbir hak kırıntısı dahi bedel ödemek-sizin kazanılmamıştır. Biz ki, kırıntı-lardan değil, devrimden bahsediyoruz.Devrim için bugüne kadar büyükbedeller ödedik ve daha büyük bedel-ler ödeyeceğimizi biliyoruz.

Başta 30 Mart Kızıldere şehitleriolmak üzere 40 yıllık devrimcisavaşımızda en zorlu dönemeçlerde,yol göstericilerimizden biri şehitleri-miz olmuştur. Yaratılmış ne varsa,bunda onların payı belirleyicidir.

İşte böyle olduğu için, devrimcihareket, daha 1974’lerde Mahirler’inbayrağını devralmaya başladığındanitibaren, şehitlere hep özel bir yer, özelbir önem vermiştir.

Şehitleri anma, kendiliğindenlik-ten ve klasik biçimlerinden çıkarıla-rak örgütlü, iradi ve kurumsal birhale getirilmiştir. Bu anlayışın ifade-si olarak Dev rim ci Sol’un olu şu -mundan bir süre sonra, 30 Mart-7Ni san Dev rim Şe hit le ri ni An maHaf ta sı ilan edil di. Bu, o gü ne ka darTür ki ye so lun da şe hit le re yö ne lik ensis tem li, en kap sam lı sa hip len me -nin ifa de siy di. “Dev rim Şe hit le ri niAn ma Haf ta sı” sa de ce bir isim len -dir me de ğil di; an ma haf ta sı, anmalarınher tür lü ey lem bi çi miy le ele alındı -ğı, oli gar şi den he sap so rul du ğu birkam pan ya bi çi min de yü rü tü lmesiydi.“Şehitlerimiz kavgamızda yaşıyor”sözünün en somut ifadesidir şehitlerhaftası. Bu ya nıy la da sol da şe hit le -ri sa hip len me nin en güçlü ve en öz -gün bi çi mi dir.

THKP-C Ya şa ya cak, Ma hir ler Ya şa ya cak, Kı zıl de re Me şa le miz Ola cak!

Şehitleri anmanın sorumluluğudevrimci hareketin kadrolarının belir-

leyici özel-liklerindenbiridir.

Dev rim ci ha re ke tin nü ve si ola rak“Kur tu luş Gru bu”nun oluş tu rul du -ğu dö nem de, 1975 yı lı 30 Mart’ın -da Kı zıl de re için dü zen le nen an ma vepro tes to ey lem le ri, şe hit le rin veTHKP-C’nin sa hip le ni li şi nin ilk açıkve ör güt lü ila nı ol muş tur. Cep he li le -rin bu ey lem de at tık la rı "THKP-CYa şa ya cak", "Ma hir ler Ya şa ya -cak", "Kı zıl de re Me şa le miz Ola -cak" slo gan la rı, sa hip len me de ki net -li ği ve te red düt süz lü ğü ifa de edi yor -du.

30 Mart-7 Nisan arasının Devrim-ci Sol tarafından Devrim ŞehitleriniAnma Haftası olarak ilan edilmesi,sahiplenmedeki bu tereddütsüzlüğünbir devamı olmuştur.

1980 Ocağında Dev-Genç'inbeşinci sayısında şehitler haftasınailişkin şöyle denilmekteydi: "Şehitlerianma, ölüm günlerini kavgayadönüştürmek için bir vesile yapmaanlayışımızda biçimsel olarak birdeğişiklik yapmak istiyoruz. Bunagöre, 12 Mart döneminde katledilenönderlerimizi, 30 Mart tarihinde -bir

şehitler haftası ilan ederek- anaca-ğız. 30 Mart’ı seçmemizin nedenişudur: 30 Mart, THKP-C'nin önde-ri Mahir Çayan'ın Kızıldere'de kat-ledildiği gündür. Bu yüzden 30Mart, THKP-C'nin Türkiye devrimkavgasının siyasi-ideolojik-örgüt-sel çizgisinin bir simgesidir. Yalnız-ca bir katliam değil, Türkiye devri-minin yolunu gösteren bir mani-festodur. Şehitleri anma haftası,elbette, faşizm tarafından katledi-len tüm yurtseverlerin ve hareke-timizin bilinçli devrimcilerinianmaktan da ayrı değildir."

30 Mart: Devrim Şehitlerini Anmanın Tarihsel Sorumluluğunun Günü

12 Eylül cuntası sonrasında daşehitlerimizi daha fazla sahiple-nerek anma anlayışını sürdürdük.1989’da şehitleri anmaya dair şöy-le bir düzenleme yapıldı: “Devrimyolunda düşenlerin hepsi değer-lidir. Halkımızın şehitleridir, bizim-

dir! Onları aynı günde, aynı mücade-le anında birleştiren şey, her birininkişisel mücadelesi değil, halklarınkurtuluşu uğrundaki mücadeledegösterdiklerı can bedeli özverileridir.(...)

Devrimci Sol Güçler; ONLARIortak ruh, amaç ve mücadelede sim-geleştiren 30 Mart'ı, "Devrim Şehit-lerini Anmanın Tarihsel Sorumlu-luğunun Günü” olarak ilan etmiştir.30 Mart -7 Nisan "Devrim Şehit-lerini Anma Haftası” tüm şehitleri-mizin ve proletaryanın sosyalizm vesınıfsız toplum kavgasında halklarınkurtuluş savaşında düşen şehitlerin deanıldığı, ülkemize özgü tarihsel haf-tadır.” (Yeni Çözüm, Sayı: 23, Nisan1989)

30 Mart-17 Ni san Dev rim Şe hit le ri ni An ma Gün le ri

16-17 Ni san 1992’de dev rim ciha re ke tin ön der kad ro la rın dan Sa ba -hat Ka ra taş, Si nan Ku kul, A. Fa zıl Er -

Devrim yolu engebelidir, dolambaçlıdır, sarptır...

Kurtuluş bayrağı bu yolu tırmanan gerillaların birbirine iletmesi ile oligarşinin burcuna

dikilecektir. Her engebededüşen gerillaların gövdesi

bir devrim fırtınası yaratır...Düşen gerillaların kanı

devrim yolunu kızıllaştırır,aydınlatır... Düşenler geride

kalmazlar, onlar; emekçihalkın kalbinde, ruhunda vebilincinde, devrimin önderve itici sembolleri olarak

yaşarlar...

Devrim Şehitlerini AnmaGünlerinin Tarihi

30 Mart 1971 Kızıldere’den30 Mart 1994 Umudun Kuruluşuna

3 Nisan2011

19

YürüyüşSayı: 262

Page 20: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

cü ment Öz de mir’in de iç le rin -de ol du ğu 11 Devrimci Sol’cu,kuşatıldıkları üslerde sa at ler -ce sü ren di re niş le riy le yenibir Kızıldere yarattılar. Direnişitüm dünya ve ülkemiz halk-larının gözünde bayraklaştıranÇiftehavuzlar’daki direnişoldu. Tüm dünyada kar şı-dev -rim rüz gar la rı nın es ti ği, “sosyalizminöldüğü” propagandasının yapıldığı,birçok hareketin silahları bıraktığı birdönemde, onlar, silahlarıyla ve sosy-alizmin bay ra ğı nı dal ga lan dırarakdirendiler. 17 Nisan direnişi, bu özel-likleriyle tarihsel bir önem kazandı.

Bu ne den ler den do la yı, 30 Mart-7 Ni san ta rih le ri ara sın da ilan edi len“Dev rim Şe hit le ri ni An ma Haf ta -sı” 1993 yı lın dan iti ba ren , “30 Mart-17 Ni san Dev rim Şe hit le ri ni An maGün le ri”ne dö nüş türüldü. 1993-94yıllarında şehitler bu isimle anıldı.

Dev rim Şe hit le ri ni An mave Par ti Ku ru lu şu nu Kut la ma Gün le ri

1994 yı lı nın 30 Mart’ı, dev rim ciha re ke tin ön der kad ro la rı nın 16 yıl -

lık bir dü şü umu da dö nüş tür dük le rigün dü. Bir kon gre top lan mış tı o gün -ler de ve o kon gre, tüm şe hit le rin dü -şü olan bir kon grey di. O kon gre nintop la na bil me si ni de yi ne şe hit le ri mi -ze borç luy duk. Bu dü şün ger çek leş -me sin de şe hit le ri mi zin ro lü en baş tage li yor du. Dayı, şe hit le ri mi zin butarihsel ro lü nü Par ti Ku ru luş Kon gre -si’nin açı lış ko nuş ma sın da “Bu ta rihesas ola rak, kan la ya zıl mış şe hit le -ri mi zin ta ri hi dir” söz le riy le ifa deedi yor du. Ve şöy le ta mam lı yor dusöz le ri ni: “Şe hit le ri miz bu gün fi zi kiola rak ara mız da yok lar bel ki, ama dü -şün ce le riy le, kav ga la rıy la, ya şam bi -çim le riy le, par ti li sa vaş ma düş le riy -le bu ra da lar. Bi zim le bir lik te ler. (...)En zor ko şul lar da da hi düş ma na başeğ me yen, ölen ama ye nil me yen ni te -lik le riy le göz le ri hep üze ri miz de, bi -zi her an sı nav dan ge çi ri yor lar. On -

la rın mi ra sı nı de vam et tir -mek, bu sı nav lar dan ba şa rıy -la geç me mi ze bağ lı dır.”

Şehitlerimizi andığımız30 Mart tarihi, o günlerdenitibaren artık, şehitlerimizinde parti düşünün gerçekleştiğigünün de tarihi oldu. 30 Mart

tarihi artık sadece anma günleri değil,bir düşün gerçeğe dönüştüğü bir kut-lama günüydü.

Par ti Ku ru luş Kon gre si’nde şe hit -le ri mi ze at fe di len de ğer, par ti nin ku -ru lu şu na ve ri len de ğer den ay rı gö rül -me miş ve Par ti ’nin ku ru lu şu nun ar -dın dan 30 Mart-17 Ni san ta rih le ri,“Dev rim Şe hit le ri ni An ma ve Par -ti’nin Ku ru lu şu nu Kut la ma Gün -le ri” ola rak ilan edil miş tir.

30 Mart-17 Nisan günleri; şehit-lerimizi kavgamızda yaşatmak içinhem anma, hem de şehitlerimizinuğrunda şehit düştükleri, devrimdavasını zafere götürecek parti düş-lerinin gerçeğe dönüştüğü tarih ola-rak kutlama günlerimizdir.

Umudumuzun 17. yılında şehit-lerimizi anıyor ve umudu selamlıyoruz.

Devrim uğruna canlarını ortayakoyan, bizi daha güzel bir geleceğetaşıyan şehitlerimize verilmiş birsözümüz var.

“Hiçbir şehidimizin mezarı üstün-de ot bitmeyecek!” dedik. Onlarınuğruna yaşamlarını ortaya koyduklarıdüşüncelerini bugün “Bayraklarınıonurla taşıyarak” bizler sürdürüyo-ruz.

Şehitler bir halkın hem belleği,hem de değeridir. Onları sahiplenmek,devrimi sahiplenmektir. Onları sahip-lenmek mücadeleyi büyütmektir.Onlara sahip çıkmak, devrime sahipçıkmaktır.

Oligarşi o nedenle şehitlerimiziunutturmaya çalışmaktadır. Bunubaşaramadığı noktada onları yaşam-

dan kopararak, “zararsız” hale getir-mek istemektedir.

Şehitlerimizi, bizi geleceğe taşı-yan, yarınımızı kanları ile kuranlarıandığımız bu günlerde Ankara’daTAYAD’lı Aileler, Karşıyaka Mezar-lığına giderek, hem şehit mezarları-nı ziyaret ettiler, hem mezarlarınbakımını yaparak, çiçek ektiler.

Mahir Çayan ve devrim şehitleri-nin mezarlarının sahipsiz kalmaya-cağını bir kez daha gösterdiler.

Şehitlerimizi ideolojik, politik ola-rak sahiplenmek, onların uğrundaöldükleri ideallerini büyütmek yanında,onların mezarlarını sahiplenmeyi de birgörev saymalıyız. Onların mezarları-nı anmadan anmaya değil, her zamanziyaret etmeli, bakımlarını yapmalıyız.

Ş e h i tmezarları-mız elbet-te bakımlıo l m a l ı .Bu hepi-m i z i nunutma-ması gere-ken birgörevdir.Şehitleri-m i z i nmezarları-nı temiz-l e m e k ,dökülen,kırılan yerlerini tamir etmek, boyasınıdeğiştirmek... özel bir talimat veril-mesi gerekmeyen görevlerdendir.Politik sahiplenmemizle, mezarları-nın bakımını yapmak, birbirindençok bağımsızdeğlidir.

Şehitlerimizin mezarı üstünde ot bitmeyecek!

20

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 21: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Mahir Çayan’ın önderliğindedevrimci hareketin tarih sahnesineçıkmasından günümüze kadar geçensürede, devrimciler hemen her yer-de olmuştur.

Devrimci hareketin, Mahir Ça-yan ve Dursun Karataş önderli-ğindeki, neredeyse yarım yüzyılıbulacak tarihi göstermiştir ki, Cep-heliler halkın olduğu her yerde, va-tan topraklarının her karışında ör-gütlenmiş, mücadeleye önderlik et-mişlerdir.

Cepheliler’in olduğu her yerde,tarihe mal olan onlarca direniş bir te-sadüf sonucu olarak ortaya çıkmamış,bu tarihin doğal bir parçası olarak ya-şanmıştır. Kızıldere’den Balkıca’yauzanan direniş çizgisi asıl olarakParti-Cephe’nin ideolojik-politik çiz-gisinin pratikte sınanmasından baş-ka bir şey değildir.

Kızıldere devrimin çizgisidir, devrim sürüyor!

Düşmanın yıllarca “yok ettik, bi-tirdik”, “beyinlerini dağıttık” dedi-ği her durumda mücadele sürdü. Ni-tekim 1970’lerden bu yana hızlı bir bi-çimde gelişen mücadele yaşamın heralanına yayıldı. Ülkemizin şehirlerinde,dağlarında devrim iddiasını sürdürenParti-Cepheliler hiç eksik olmadı.

Bu tarih masa başında, lafazan-lıklarla değil eylemlerle, kanla yazıl-dı. Tarihi kanla yazanlar, yeni mevzi-

ler kazanarakiktidar iddia-

sını büyüttüler.

Kızıldere'den Balkıca'ya yazılantarih iktidar perspektifli bir direnmesavaşının tarihidir. Emperyalizmi veoligarşiyi korkutan Anadolu ihtilali-nin bu uzlaşmayan ve iktidar pers-pektifini terketmeyen çizgisidir.

Kızıldere’den bu yana ihtilalciçizgimizin doğal bir sonucu olarakyaratılan onlarca direnişimizde oli-garşinin kiralık katillerinin, burjuvaideologlarının akıllarına önce Kızıl-dere geldi. “Tıpkı Kızıldere gibi”diye manşetler yaptılar veya “İkin-ci Kızıldere” diye ad koydular. Kı-zıldere korkusu onlarla beraber olduhep. Oysa Kızıldere’den bu yana o ta-rihi silmek ve unutturmak için her-şeyi yapmışlardı.

Burjuvazinin ideologları Bal-kıca direnişinde de bir kez dahaKızıldere’yi hatırladılar. İki Cep-heli’nin 20 saatlik destansı direni-şi, bir kez daha o benzetmeyi yap-tırdı. Balkıca’da Kızıldere’yi gör-düler yine.

Onların bu benzerlikleri kur-malarının nedeni Kızıldere'nin Tür-kiye devriminin manifestosu olarakbu direnişlere kaynaklık etmesi-dir. Kızıldere’de yaratılan gele-neklerin, Parti-Cepheliler tarafından12 Temmuz’da, 16-17 Nisan’da,Çaytaşı’nda, Balkıca’da, Bağcı-lar’da, Bahçelievler’de, Küçüke-sat’ta ve daha onlarca yerde yeni

geleneklerle sürdürülmesidir.

Mahirler’in Kızıldere’de “Bizburaya dönmeye değil, ölmeye gel-dik” sözleri, sayılan ve sayılamayantüm bu direnişlerde ve Balkıca'da Er-hanlar’ın, Mehmetler’in dilinde yan-kılanarak, yeni sözlerle, yeni dire-nişlerle, geleneklerimize yeni hal-kalar eklenerek sürdürülmüştür.

Köylü mitinglerinden Balkıca’ya

Dev-Gençliler, Ege bölgesindeköylülerin, küçük üreticilerin haklı ta-leplerini sahiplenerek, mitinglerle,kitle çalışmaları ile mücadeleyi sür-dürdüler.

Dev-Gençliler, Ege Bölgesi’nde,özellikle İzmir’de güçlü anti-em-peryalist eylemler gerçekleştiriyor-lardı. Amerikan 6. Filosu’na karşı ey-lemleri sonucunda Amerikan asker-lerinin karaya çıkışını engellemiş-lerdi.

6. Filo’ya karşı geliştirilen mü-cadele anti-emperyalist mücadeleninEge’de nasıl boy attığını ve gelişti-ğini de göstermekteydi.

Daha partileşmeden önce, Dev-Gençliler halkın her kesiminin ta-leplerini sahiplenen bir pratiğin sa-hibiydiler. Nitekim gençliğin Egebölgesindeki ilk kitle eylemleri için-de yoksul köylüler ve küçük üreticilerile birlikte gerçekleştirilen ManisaAkhisar ve Ödemiş tütün mitingle-ri vardı. Keza, gecekondu halkının yı-kımlara karşı direnişlerinde de yine

Hep Kızıldere’deydik... Bağımsızlığın Bayrağıydık!

1972

2010

3 Nisan2011

YürüyüşSayı: 262

4

Kızıldere’den Balkıca’yayaratılan onlarca direniş

destanı, devrimcihareketin tarihidir.

Dev-Genç’in kurulduğu1969’dan günümüze 42

yılda bu tarihte neyaratılmışsa; emek ile,can ile, kan ile büyük

bedeller ödenerekyaratılmıştır.

Bu tarihte tesadüflerdeğil, Kızıldere’nin yolgöstericiliği ve ihtilalci

çizgisi vardır.

21

Page 22: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

halkla birlikteydiler.

Dev-Gençliler, Amerikan em-peryalizminin işgali altındaki bir ül-kede, bağımsızlığın emperyalizmekarşı verilecek bir kurtuluş savaşın-dan geçtiğini anlatıyorlardı halka. Birsüre sonra da, bizzat kendileri o sa-vaşın örgütleyicisi olacaklardı.

Onların sürdürdüğü mücadele,burjuvazinin kiralık kalemlerinin id-dia ettiği gibi “gençlik heyecanı” de-ğildi. Dev-Gençliler, mücadeleleriniüniversite sıraları ile sınırlandırmadı-lar. Üniversite içinde ve dışında oldular.Mücadelenin olduğu hemen her yer-de onların “ayak izlerini” görmekmümkündür. Gençliğin sürdürdüğüanti-emperyalist mücadelenin yanın-da akademik demokratik mücadeleyede sahip çıktılar.

Ege bölgesi, o yıllardan başlaya-rak, devrimci mücadelenin her dö-nem sürdürüldüğü bölgelerden biri-si oldu. Köylü mitinglerinden, Bal-kıca’ya uzanan direniş çizgisininböyle bir geçmişi ve temeli vardır.

Kızıldere’nin sadece bir direnişolarak tarih yapraklarında kalma-masının nedeni işte bu tarihte ve çiz-

gide yatmaktadır. Bu çizgi kavran-dığında, o günden günümüze kadaronlarca “Kızıldere”nin nasıl yara-tıldığı daha iyi anlaşılacaktır.

Direniş destanlarına neden hepParti-Cepheliler’in önderlik ettiğininaçıklaması da bu devrimci çizgideyatmaktadır. Balkıcalar’ı yaratan buçizgi ve bu tarihtir. Balkıcalar’ı ya-ratan Kızıldere ruhudur.

İşgale ilk kurşundan, Balkıca direnişine

Tarih zulme karşı direnişlerin,ezenlerle ezilenler arasında büyük be-deller ödenerek sürdürülen halk ha-reketlerinin tarihidir.

Ege dağlarının tarihi de böyle birtarihtir. Atçalı Kel Memed’den,Çakırcalı’ya kadar onlarca efe, Os-manlı’nın zulmüne karşı dağlarınyolunu tutmuşlardır. Atçalı o anışöyle anlatır; “İşte o çetin günler ge-lip çattı ana. Geriye dönemem, du-ramam, yürürüm yalnızca. Yolu-mun beni nereye çıkaracağını bil-meden, yürürüm...”

Dağlar, isyanın, zulme baş kal-dırmanın mekanıydı. Dağlar, zu-lümden kurtuluş umudunun yeşerdiğiyerlerdi. Osmanlı’nın koca ordula-rının gücünün yetmediği, hükmününgeçmediği yerlerdi dağlar. İsyancı-ların dostu, zulme başkaldıranların sı-ğınağıydı. Dağlara sığınanlar, Os-manlı’nın zulmüne karşı silah eldesavaştılar.

Bu dağlarda çok bedel ödendi,can alındı, can verildi, kan döküldü.Ama hiçbir zaman, halkın adalet ve öz-gürlük arayışı son bulmadı. İzmir işgaledildiğinde Hasan Tahsin’in düşma-na sıktığı ilk kurşunu diğerleri izledi...

Balkıca’da direnen Parti-Cephe-liler, işte bu direniş tarihinin taşıyı-cısıydılar aslında. Ege’nin isyan ta-rihine Kızıldere’nin ruhu ile yeni birhalka oldular.

Onlara, Parti-Cephe’nin ilkeleri yolgösterdi. Emperyalizme ilk kurşunusıkan Hasan Tahsinler’in cüretini ku-şandılar. Tıpkı Mahirler’in işaret et-tiği gibi savaştılar: “Türkiye HalkKurtuluş Cephesi, Amerikan em-peryalizmini ve köpeklerini ülke-

den kovana kadar mücadele etmeyeve her şart altında en son savaşçısıölünceye kadar savaşı sürdürmeyekararlıdır.” (THKP Açıklaması)

Bağımsız, demokratik, sosyalistbir ülke için her şeyini ortaya koy-muş, bunun için nice bedeller ödemişbir gelenektir Parti-Cephe anlayışı.

Denizli Balkıca’da Gölgeli dağla-rının eteğindeki o küçük köyde, 29-30Kasım 1998’de yaratıldı o büyük di-reniş. Emperyalizme ve oligarşiyekarşı sürdürülen anti-emperyalist, anti-oligarşik mücadelede bir halka oldu.

Ege dağlarında Parti-Cephe'ninvarlığı oligarşi cephesinde tam birşaşkınlık yaratmıştı. Erhanlar’ın,Mehmetler’in Ege dağlarındaki var-lığı, askeri açıdan “büyük bir tehli-ke” olmamakla birlikte, Ege dağla-rında gerillanın varlığı oligarşininkorkusunun asıl kaynağıydı.

Oligarşi yine bildiği tek yöntemiuyguladı; binlerce askeri, özel timi,ölüm mangaları, tankları, panzerle-ri, ağır silahları ile gerillayı kuşatıpimha etmekti tüm amacı!...

Kızıldere’yi böyle kuşatmışlardı.Balkıca’yı ve Gölgeli dağlarını daböyle kuşattılar. Halk kurtuluş sa-vaşçılarını bulup, imha etmek içindağ, taş her yeri aramaya başladılar.

Direnişimize Gölgeli Dağlarıtanıktır

“29 Kasım akşamı Gölgeli Dağ-ları eteklerinde Balkıca Köyü’nde ku-şatılan Erhan Yılmaz ve MehmetYıldırım adlı savaşçılarımız bu tarihesadık kaldılar. Düşman güçleri bin-lerce asker,polis ve en

Kızıldere’den Balkıca’ya!...Kuşatma altında kaldıkları 20

saat boyunca, sloganları ve silahlarıhiç susmadı. Tam 20 saat boyuncaoligarşinin binlerce askeri, polisi,karşısında bir köy evinde, tıpkı Kı-zıldere’deki gibi son kurşunlarınakadar savaştılar.

Uykusuz, aç ve soğukta, kuşat-ma altında tam 20 saat sürdü di-reniş. Parti-Cepheli iki savaşçı,sloganları, marşları, konuşmalarıy-la ve silahlarıyla hiç susmadılar.

Oligarşinin kiralık katilleri kar-şısında yalnız değillerdi. Ege’nindevrimci geleneklerini taşıdılar di-renişlerine. Şeyh Bedrettin ve mü-ritleri vardı yanlarında. İzmir’dedüşmana ilk kurşunu sıkan HasanTahsin onlarlaydı...

Mahirler vardı direnişleriyle yolgösteren. Ayhan Pektaşlar vardı.Öyle direndiler 20 saat boyunca!

Kızıldere’de tarihbu kerpiç evde yazıldı.Balkıca’daki ev ile ‘yeniKızıldere’ler çoğaldı.

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

22

Page 23: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

ağır silahlarıyla kuşattılar (...) Ege,böylesi bir direniş görmemişti. İkiParti Cepheli binlerce mermi ve topatışları altında bir düşman ordusu-na meydan okuyordu. ‘Biz Parti-Cep-heli'yiz, biz DHKP-C'liyiz, teslim ol-mayız, teslim alamazsınız, Parti-Cepheli'ler ölmez’ diye haykırıyor-lardı.” (Basın Bürosu, Açıklama:78, 2 Aralık 1998)

Gerillaların 20 saat boyunca si-lahları hiç susmadı. Balkıca’dakiküçük köy evi, tıpkı Kızıldere’dekikerpiç ev gibi binlerce mermi, roketve havan topu altında kaldı.

İki gerilla, köylülerin şaşkın vemerak dolu bakışları arasında çatış-mayı sürdürerek, Balkıca’daki o kü-çük köy evini kanlarının son damla-sına kadar savundular.

Saatler ilerliyor, direnen iki Par-ti-Cepheli’nin direnişi devam edi-

yordu. Oligarşinin kiralık katillerişaşkındı. Çatışmayı saatlerdir izleyenhalk şaşkındı. Oligarşi, ordusunuGölgeli Dağları’na ve çevre köyle-re dökmüş ama iki gerilla karşısın-da çaresiz kalmıştı. Aradan geçen sa-atlere, silah üstünlüklerine, Balkı-ca’daki evi kurşun ve bomba yağ-muruna tutmalarına karşın, iki ge-rillayı teslim alamamışlardı. Üstelikkendileri kayıp veriyordu.

Gün 30 Kasım’a evrilmişti. İki Par-ti-Cepheli tarih yazmaya devam edi-yordu. Oligarşi, gerçek yüzünü bir kezdaha gösterdi. Direniş karşısında düş-tükleri acizliği örtbas etmek için köy-lülerin de gözleri önünde, Balkıca'da-ki küçük köy evini havan toplarıyla, ro-ketlerle yakıp yerle bir ettiler.

Oligarşi, devasa askeri gücü iletam 20 saat sonra iki Parti-Cephe-li'nin ancak yanmış cesetlerini teslimalabildi. Katletmişlerdi ama zafer di-renenlerindi.

Gölgeli dağları tanıktır. Devrim-ci hareketin ihtilalci çizgisi bir kezdaha Balkıca’daki direnişle doğru-lanmış, umut olmuştur. İhtilalci çiz-gimiz Kızıldere’den Balkıca’ya uza-nan bir zafer çizgisidir.

Kızıldere bağlılığın, inancın, yeni gelenekler yaratmanın çizgisidir

THKP-C’nin kuruluşundan bu-güne aradan geçen 41 yılda, sayısızdireniş yaratıldı. Kızıldere’nin direnişgeleneğine yeni gelenekler eklendi.

Kızıldere’de yaratılan direnişin ilktohumları İstanbul Maltepe’de 51saat süren direnişle atıldı. Maltepe ça-tışmasında bir eve çekilen MahirÇayan ve Hüseyin Cevahir, düş-manın “teslim olun” çağrılarına, si-lahları ve sloganları ile cevap verdi-ler. 1 Haziran 1971’de HüseyinCevahir şehit düşerken, devrimcihareketin ilk gelenekleri böyle ya-ratılmaya başlandı.

Devrimci hareketin önder kadro-larından Ulaş Bardakçı, İstanbul Ar-navutköy’de kuşatıldığı evde 19 Şu-bat 1972’de çatışarak şehit düştü. Ku-şatma altında çatışma geleneğine sağ-lam bir halka daha eklenmişti.

13 Ağustos 1992’de Ankara Kü-çükesat’taki üslerinde, üç DevrimciSol savaşçısı, Nurhayat Beyhan,Eyüphan Polat ve Arslan Arı ku-şatıldılar. Çatışarak ve kanlarıyla du-vara Devrimci Sol/SDB yazarakölümsüzleştiler.

Bu kez İstanbul Bağcılar’da üç sa-vaşçı, Özlem Kılıç, Güner Şar, Hü-seyin Arslan 4 Ağustos 1994’te, halkdüşmanlarına saatlerce çatışarak kar-şı koydular. Ölümü tilililer ile karşıla-yacak kadar inançlıydılar. Kızılde-re’nin ruhu ile bir destan yazdılar.

Dersim’in Ovacık ilçesine bağlıEmirgan Köyü Mevkii’nde, 9 Ekim1994’te Komutan Kemal Askeri ko-mutasındaki 45-50 kişilik bir geril-la birliği kuşatıldı. Kuşatmada bin-lerce asker, helikopter, yakılan köy-ler vardı. Cephe gerillaları, 13 şehitvererek, yeni gelenekler yaratarakkahramanca savaştılar.

Devrimci hareketin kadroları, sa-vaşçıları, gerillaları şehirde, kırdayeni gelenekler yaratmaya devam et-tiler. Her biri “yeni bir Kızıldere”olan direnişlerle, devrimci hareketintarihine onurlu direnişler ve gele-nekler eklediler.

Yaratılan direnişler, tarihe yazılan“yeni Kızıldere”ler elbette burada,bu yazı dizisinde anlatılanlarla sınırlıdeğildir. Burada sadece örnekler an-latmaya çalıştık. Bu, devam eden birtarih yazımıdır zaten. Hayatın heralanında yeni Kızıldereler hazırlan-maktadır. Kavganınm şiddeti yeni Kı-zıldereler’e gebedir.. Kızıldere, herkuşatmada örnek oldu. Bu anlam-dadır ki biz hep Kızıldere’deydik..Kızıldere he bizimleydi ve öyle de ol-maya devam edecek...

Bitti...

“İhtilalin YoluAmerikan emperyalizminin

boyunduruğu altındaki Türkiyeyeraltı kaynaklarından dış tica-retine, ekonomisinden politika-sına, kültüründen sanatına ka-dar Amerikan emperyalizminindenetimi altında bir ülkedir.

Amerikan emperyalizmininsömürge ve yarı sömürge birülke için anlamı ülke zenginlik-lerinin talan edilmesi, halkınaçlığı, sefaleti ve ulusal onurunhayasızca Amerikan postallarıaltında çiğnenmesidir.” (THKPAçıklamasından)

Bu açıklama THKP-C’ninkuruluşunu ilan etmesi açısındantarihsel bir açıklamadır. Bir diğerözelliği ise anlatılan hemen herşe-yin bugün de virgülüne kadar aynıolduğu gerçeğidir. Geçen nere-deyse yarım asırda, Türkiye’ninişgal altında olması gerçeği değiş-memiş, tersine bağımlılık giderekdaha da güçlenmiştir.

Bu gerçek niye “yeni Kızılde-re’lerin”, Balkıca’ların olduğu-

nun da ce-vabıdır...

Balkıca artık Gölgeli dağlarınıneteğendeki küçük köy değil,direniş destanı ile tarihekaydolunan zaferin ismidir.Tıpkı Kızıldere gibi!...

3 Nisan2011

23

YürüyüşSayı: 262

Page 24: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

1946’lardan itibaren küçük-bur-juva diktatörlüğün yerini adım adımoligarşik diktatörlük almıştır. 1950-60arası 10 yıllık Demokrat Parti ikti-darında ise işbirlikçi oligarşi ege-menliğini pekiştirmiş ve Amerika’ylayapılan ikili askeri, ekonomik anlaş-malarla ülkemiz Amerika’nın uydu-su haline getirilmiştir. Bu dönemdemeydana gelen 27 Mayıs 1960 dar-besi, iktidarı tamamen işbirlikçi oli-garşiye kaptıran Kemalist küçük-burjuvazinin iktidara ortak olmakiçin başvurduğu son bir hamledir. An-cak bir askeri darbeyle iktidara gel-melerine rağmen emperyalizmle gi-rilen mevcut ilişkileri değiştirmekbir yana, iktidarlarını koruyabilmekiçin ilk işleri NA TO’ya ve CEN -TO’ya bağ lı lık la rı nı bildirmek ol-muştur. Emperyalizme 40 yıl uşaklıkyapmış olan Süleyman Demirel bilebu işbirliğinden “bir ik ti da rı de vi renih ti lal bi le bu sa dık a ne bağ lı lık tanken di ni kur ta ra ma mış tır” diye bah-setmektedir. De mi rel, 60’lar da baş la -yan bu dö ne mi şu söz le riy le özet le -mek te dir; “1960’la rın ba şın da Tür -ki ye, NA TO ve ABD’nin he men her is -te di ği ni yap mış, NA TO ve ABD’ninsa dık bir müt te fi ki ve ve ci be si ni ye ri -ne ge tir miş bir ül ke dir.” (Cü neytAr ca yü rek Açık lı yor, Cilt 4, syf. 296)

İşbirlikçiler cephesinde durumböyle iken halkın cephesinde durumaynı değildir. ‘61 Ana ya sa sı’nın ge -tir di ği kıs mi de mok ra tik or ta mın daet ki siy le, baş ta genç lik ol mak üze rege niş halk ke sim le ri nin mü ca de le sige liş me ze mi ni bu ldu. Mücadeleözel lik le yeni-sömürgecilik ilişkilerinekarşı anti-emperyalist temelde geliş-ti. ‘70’lere kadar anti-emperyalistmücadelenin bayraktarlığını Dev -rim ci Genç li k yapsa da, bu mücade-le iş çi sin den köy lü sü ne, es na fın danme mu ru na ka dar ya yı ldı.

Ana do lu’nun çe şit li yer le rin de“em per ya liz mi ve iş bir lik çi le ri ni”kı na yan köy lü mi ting le ri dü zen le -

ndi. Köy lü ler ta ban fi yat la rı ne de niy -le “Ame ri ka’ya ih tar mek tu bu”gön de rdi. Em per ya list iş let me ler de işbı rak ma lar, grev ler, iş gal ler yapıldı.1962’de, İs tan bul Me ci di ye köy’de kiGo od ye ar işçileri, İz mir NA TO Çiğ liÜs sü’n den (şimdi Libya’ya saldırıiçin emperyalizmin karargahı ola-rak kullanılan üs) atı lan iş çi ler,Ereğ li’de Mor ri son şir ke tin de ça lı şaniş çi ler, işten atılmalara karşı yü rü yüşve mi ting ler dü zen lediler. 1966’da,Türk-İş ta ra fın dan An ka ra’da Ame ri -kan üs le rin de ça lı şan iş çi le re uy gu la -nan bas kı la rı kı na mak ama cıy la birmi ting dü zen len di. Mi tin ge FKF de(Fi kir Kulüp le ri Fe de ras yo nu) et kinola rak ka tı ldı. İş çi ler ve öğ ren ci ler;“Top rak la rı mı zın al tı da üs tü de bi -zim dir”, “Tür ki ye John son’un Çift -li ği De ğil dir”, “Kah rol sun Em per ya -lizm” slo gan la rını attılar. 2 Ma yıs1968’de, İz mir Li ma nı ’na NA TO’yaait mal ze me ge ti ren bir ge mi nin kap -ta nı, ge tir dik le ri mal ze me yi bo şalt ma -ma sı için ka çı rı lıp re hin alı ndı ve ge -mi, iş çi ler ta ra fın dan iş gal edi ldi...

İşbirlikçi oligarşininonursuzluğuna karşınDevrimci Gençliğinonurlu mücadelesi

1965’ler den iti ba ren an ti-em per -ya list ey lem le rin ba şı nı çe ken, da hason ra Dev-Genç’e dö nü şe cek olan Fi -kir Kulüp le ri Federasyonu (FKF) idi.

Em per ya liz me kar şı ta vrın te melsloganı ise “Ya şa sın Tam Ba ğım sızVe Ger çek ten De mok ra tik Tür ki ye”idi. O gün ler den bugün le re uzanan birslo gan da ha var dı: “Yan kee Go Ho -me”. Bu yıllar ABD 6. Fi lo su’nun İs-tanbul ve İzmir açıklarında sıkça gö-ründüğü yıllardı. Ve bu yıllar aynı za-manda “6. Fi lo De fol” slo ga nın ın an -ti-em per ya list mücadelenin simgesi-ne dönüştüğü yıllardır.

6. Fi lo’nun ül ke mi zi her zi ya re tin -

de iki cep he çı kı yor du or ta ya. Biryan da Amerikan em per ya liz mi ni,NA TO’yu, CEN TO’yu pro tes to eden,uşak lı ğa kar şı çı kan an ti-em per ya listey lem ler yapan dev rim ci ler, ile ri ci ler,ay dın lar ve her ke sim den halk var dı.Di ğer yan da ise ülkemizi Amerika’yapeşkeş çeken oligarşi ve işbirlikçile-ri vardı. İşbirlikçi uşaklar o kadaronursuzdu ki, ABD as ker le ri nin gön -lü nü hoş et mek için ge ne lev le rdeözel hazırlıklar yapıyorlardı.. An ti-em -per ya list le ri cop la yan, tu tuk la yan vekat le den işbirlikçiler, İz mir Va li siOs man Ki bar gi bi “Ame ri ka lı laryur du muz dan tat lı ha tı ra lar la ay rıl -ma lı lar” di ye düşünüyorlardı. Böy-lesine uşak ruhluydular.

İşbirlikçilerinonursuzluğuna karşıhalkın öfkesi

Devrimciler ise ABD’nin 6. Filo-su kıyıya her yaklaştığında askerleridenize döktü, onları anti-emperyalistöfkesiyle karşıladı.

10 Ekim 1967’de 6. Fi lo İs tan bulLi ma nı’ na de mir ledi. Genç lik, 6. Fi-lo’nun gelişini pro tes to etmek için ça -dır la r ku rarak aç lık gre vine başladı. Bu-gün olduğu gibi işbirlikçi oligarşininpolisi, efen di le ri nin önün de ki en gel le -ri kal dır mak için, grev ça dı rlarına sal-dırdı. Grev çadırıyla birlikte battaniyeve benzeri eşyaların yanında Türkiyebayrağı dahi suç unsuru sayıldı.

13 Şu bat 1969’da yapılan bir başka6. Filo eyleminde işbirlikçilerin Ame-rikan askerlerini “memnun etmek” içinyaptıkları namussuzluğa karşı üzerin-de “Türk Ka dı nı Onu ru nu Ko ru ya cak -tır” yazılı pankartlar taşındı. İzmir’deHa san Tah sin anı tı önün de yapılan bireylemde “ABD’li ler bi zi çiğ ne me denül ke miz de di le -dik le ri gi bido la şa ma ya -cak tır” di ye

Devrimciler, anti-emperyalistmücadelenin onurlu tarihiniyazarken işbirlikçiler, Kanlı

Pazarlar’ı yarattılar3

24

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 25: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

and içi ldi. 6. Fi lo gel di ğin de, bay rak -lar ya rı ya in di ri ldi.Şo för ler ABD as -ker le ri ni ara ba la rı na al madı. Lo kan ta -cı lar Amerikan as ker le ri ne ye mek ver -medi. “NA TO’ya Ha yır Haf ta sı”, “Ba -ğım sız lık Haf ta sı”, “Yer li Ma lı Haf ta -sı” gibi çeşitli kampanyaların or takya nı, halkın bilincindeki anti-emper-yalizmi açığa çıkarması oluyordu. Bukampanyalarda NA TO amb lem le ri ya -kı ldı. Co ca Co la, Shell, Pan-am, Va gon-Li, Hil ton, IBM, Phi lips gi bi em per ya -list şir ket le re sal dı rı lar dü zen le ndi.Tüm bu eylem le rin en önün de Dev rim -ci Genç lik vardı. Ülkemiz onların sa-yesinde Ame ri ka lılar’ın ellerini kolla-rını sal la ya rak gezecekleri bir yer ol-madı.

19 Ni san 1966’da CEN TO top lan -tı sı na gelen ABD Dı şiş le ri Ba ka nı De -an Ruck, Dev rim ci Genç lik tarafından“Ame ri ka lı it evi ne git” slo ganıy lakar şı la ndı. An ka ra Ka vak lı de re’deara ba sı nın önü ke si ldi. Bu ra da po lis -

le dev rim ci -ler ara sın daçı kan ça tış -

ma da 70 öğ ren ci tu tuk la ndı. Ge ri ci -le rin ve faşistlerin o dö nem de ki ör-gütlenmelerinden olan MTTB (Mil liTürk Ta le be Bir li ği) “Ko mü niz miTel’in” mi ting le ri dü zen le yip, efen -di le ri ne hi ta ben “ko nuk se ver Türkgenç li ği, Mel’un ha di se yi Tel’ineder, De an Ruck’a ‘Hoş gel di niz’der” di ye rek uşaklıklarını gösterdiler.

Devrimciler katilleriçiçeklerle değil;Vietnam Kasabı’nınarabasını tutuşturanalevlerle karşıladı

Vietnam kasabı olarak tanınanRobert Com mer, 28 Ka sım 1968’de,Tür ki ye’ye Bü yü kel çi ola rak atandı.Commer’in İs tan bul Ye şil köy Ha -va li ma nı’na ine ce ği ha be rini alandevrimciler, onu daha havaalanındataşlarla karşıladı. Amerikalılar’ın ko-ruyucusu yine işbirlikçi oligarşinin po-lisiydi. Polisle çıkan çatışmada göz-altına alınanlardan aralarında De nizGez miş’in de bu lun du ğu beş kişi tu -tuk la ndı. Ay nı ge ce ABD’ye ait iş yer -le ri ne ve su bay din len me te sis le ri nekar şı ey lem le r yapıldı.

6 Ocak 1969’da ise Ankara’daOD TÜ Rek tö rü ta ra fın dan oku la da -vet edilen Com mer’in ara ba sı tersçev ri lip yakıldı.

Devrimcileranti-emperyalistmücadeleninonurlu tarihini yazarkenişbirlikçiler KanlıPazarlar’ı yarattılar

Dün ya hak la rı nın eli kan lı düş ma -nı Amerika’nın 6. Fi lo su Şu bat1969’da yi ne İs tan bul’a demirledi.Dev rim ci Genç lik o gü ne ka darki enkitlesel eylemlerinden birini yaptı.Üni ver si te öğ ren ci le ri nin ya nı sı ra ile-rici iş çi sen di ka la rının, mes lek ku ru -luş la rı nın da yeraldığı 30 bin ki şi likkit le İs tan bul Üni ver si te si’nden Tak -sim Ala nı’na yü rü yü şe ge çti. Tak simgi ri şin de yü rü yü şe önce polis sal dı rdı.Ardından kontrgerillanın örgütlediği

dinci gericiler, ala na gi ren kit le ye sal-dırdı. Amerika adına saldıran gerici-ler, ilginçtir “allah allah” nidalarıy-la saldırıyorlardı devrimcilere. Din-ci gericiler, alana giren küçük bir gru-ba ellerinde de mir ve ucu çi vi li so pa -lar la saldırıp kan lı bir kı yı ma gi ri şti.Sal dı rıda Tur gut Ay taç ve Dur an Er -do ğan ad lı iki iş çi kat le di lir.

“Ken di top rak la rı mızüze rin de kö le bir halkha li ne ge ti ril dik.Bu du rum hep böy lesü rüp gi de cek mi dir.HA YIR. BİN KE REHA YIR!”

1960’la rın son la rı ve 1970’li yıl -lar, em per ya lizm ve iş bir lik çi le ri nekar şı ba ğım sız lık mü ca de le sin debir dö nüm nok ta sı oldu. Bu yıl lar -da va ta nın ba ğım sız lı ğı ve hal kınkurtuluşu için yük seltilen mü ca de -le de on lar ca şehit verildi. Emper-yalizmi kovmak için daha farklımücadele biçimlerini hayata geçir-mek ve daha büyük bedelleri gözealmak gerekiyordu. Bu yıllarda ve-rilecek mücadele biçiminin, si la hlımücadele olduğunda netleşildi.

‘70’le rin ba şın da si lah lı mü ca de -le yi sa vu nan üç ör güt çık tı or ta ya:THKP-C, THKO ve TİK KO. Özel -lik le THKP-C ve THKO’nun pra ti -ğin de an ti-em per ya lizm çok güç lüy -dü. Bu dönemde bir çok anti-em-peryalist silahlı eylem yapıldı.

Siyonist İsrail ajanıElrom kaçırıldı

THKP-C, he def ola rak seç miş -ti. Mahir’in de içinde olduğu birgrup THKP-C savaşçısı, Or ta do ğuhalk la rı nın baş düşmanı, ABD’ninjan dar ma sı si yo nist İs ra il’in Tür ki -ye Baş kon so lo su Ef ra im El rom’u 17Ma yıs 1971’de kaçırdı.

THKP-C, El rom ey le miy le ay nıza man da ku ru lu şu nu ilan eden birbül ten ya yın la dı. Bültende şöyle de-niyordu: “(...) Ame ri kan em per ya -list le ri ve onun kö pek le ri uzun yıl -lar dır ül ke mi zi ta lan edip, yağ ma -

(Devrimci Gençliğin anti-emperyalisteylemlerde içtiği ant:)

“BİZ DEV RİM Cİ LER, Bİ Zİ MAH VET MEK

İS TE YEN EM PER YA LİZ ME, Bİ Zİ GE Rİ BI RAK MAK

İS TE YEN FE ODA LİZ MEKARŞI, HE YET-İ MİL Lİ YE CE VE

HE YET-İ UMU Mİ YE CE S A YI MI ZIN AZ LI ĞI NA

DÜŞMA NIN ÇOK LU ĞU NA BAK MA DAN BIK MA DAN

YO RUL MA DAN USAN MA DANKORK MA DAN SA VA ŞA CA ĞI MI ZA

ANT İÇE RİZ!” 3 Nisan

2011

25

YürüyüşSayı: 262

Page 26: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

la dı lar; ne yi miz var, ne yi miz yok saalıp gö tür dü ler (...) Ge ri ye bi zeaç lık, ta ham mül edi le mez bir se fa -let, bin ler ce mi zi kı rıp ge çi ren bu la -şı cı has ta lık lar, hal kı mı zın ka ran lık -ta ya şa ma ya mah kum eden bir ce -ha let bı rak tı lar. (...) Ken di top rak -la rı mız üze rin de kö le bir halk ha li -ne ge ti ril dik. Bu du rum hep böy lesü rüp gi de cek mi dir? HA YIR. BİNKE RE HA YIR!” (THKP-C Da vaDos ya sı, Yar Ya yın la rı, syf. 443)

Ay nı bil di ri de Kan lı Pa zar’da şe -hit dü şen dev rim ci le rin anı sı na ya -pı lan ey lem ler sı ra la nı yor du; “A)Ame ri kan as ke ri mal ze me de po suTus log Zin cir li ku yu mer ke zi. B)Tus log’un Şiş li şu be si, C) Ame ri -kan Türk Ti ca ret ban ka sı nın El ma -dağ şu be si, D) ABD Baş kon so los -lu ğu F) Em per ya list Ame ri kan te -şek kü lü IBM’in Gü müş su yu’nda kimer kez le ri bom ba lan mış tır.

3- Sa lı Pa za rı’n da ki Ame ri kanas ke ri bo tu bom ba lan mış ve tah ripedil miş tir. (...) Ame ri ka lı Su bay A.Do land’ın ara ba sı ya kı la rak im haedil miş tir.” (a.g.e.)

El rom’a kar şı lık istenen ta lep lerkar şı lan ma dı ğı için El rom ce za -lan dı rı ldı.

Ünye Radar Üssü’ndenKızıldere’ye uzanandevrimin yolu

26 Mart 1972’de Parti-Cepheli-ler’in he definde yine em per ya list ler vardı. Par ti-Cep he li ler, Ün ye Ra darÜs sü’nde ki İn gi liz tek nis yen le ri re -

hin al ma ya ka rar ve rir ler. Amaç 12Mart cun ta sı ta ra fın dan ida ma mah -kum edi len De niz, Yu suf ve Hü se -yin’in ida mı nı en gel le mek ti. İngilizajanları kaçırdıktan sonra yayınla-dıkları bildiriyle, “Dün ya halk la rı -nın baş düş ma nı Ang lo-Ame ri kanem per ya liz mi nin ör gü tü olan NA -TO’da gö rev li bu İn gi liz ajan la rı nınha yat la rı na kar şı lık” in faz la rın der -hal dur du rul ma sını istediler.

30 Mart 1972’de Ma hir ler, re hi -ne le riy le bir lik te Tokat’ın Niksar İl-çesi Kı zıl de re köyünde ku şa tı ldılarve tereddütsüz ça tıştılar. Şe hit düş -me den ön ce üç İn gi liz aja nı nı da ce -za lan dı rdı lar. Kı zıl de re’de ki sonsöz le ri “Ya şa sın Tam Ba ğım sızTür ki ye” oldu.

Kızıldere’de Mahirler, tam ba-ğımsız Türkiye’ye nasıl ulaşılacağınıgösterdiler. Kı zıl de re’de Ma hir -ler’in, Nur hak lar’da Si nan la r’ın,darağaçlarında De niz le r’in ve ni cedev rim ci nin ağ zın da hep ay nı slo -gan haykırıldı.

Kah rol sunEm per ya lizm, Ya şa sınTam Ba ğım sız Tür ki ye!

6 Mayıs 1972’de idam edilenDe niz, Yu suf ve Hü se yin, bugün re-

formistlerin, döneklerin iddia etti-ği gibi “tek kurşun atmamış” dev-rimciler değillerdi. Onlar da “varı-lacak yere kan içinde varılacağını”ve o yolun silahlı mücadeledengeçtiğini bilenlerdendi. Bunun içinde silaha sarılıp emperyalizme ve iş-birlikçilerine darbeler vuran ey-lemler yaptılar. Bu eylemlerini herkoşulda savundular. Bu eylemlerdenbazıları şunlardı:

An ka ra Bal gat’ta ki ABD te sis le -rin den bir ABD’li ça vu şun ka çı rıl -ma sı, NA TO’nun Ke pek li Ah lat lı -bel’de ki elekt ro nik ta bu run dan 4ABD’li as kerin kaçırılması... De niz -ler böyle bir mücadale içinde tu tuk -la ndılar. Mah ke me sa lon la rın da veidam sehpalarında da ey lem le ri ni veem per ya liz me kar şı sa vaş la rı nı sa -vundular.

6 Mart 1971’de Ma lat ya Kü re -cik’de ki Ame ri kan Ra dar Üs -sü’nü tah rip et me ye gi denTHKO’ya bağ lı bir grup 31 Ma yıs1971’de, Adı ya man’ın Göl ba şı il çe -si ne bağ lı İnek li kö yü ci va rın daku şa tıl dı lar. Ça tış ma da, Si nan Cem -gil, Ka dir Man ga ve Al pas lan Öz -do ğan tam bağımsız Türkiye uğru-na savaşarak şe hit düş tüler... Bugünonların emperyalizme karşı silahlımücadelesi de Cepheliler’in müca-delesinde devam ediyor..

Akdeniz’de Halk Cepheliler’inFilistin halkı ile dayanışma amacıy-la yürüttüğü kampanya devam ediyor.

Filistin halkının hemen her şeye ih-

tiyacının olduğu bir gerçektir. Bu herşeyin içinde esas olan Filistin halkınınmücadelesinin sahiplenilmesidir. Bu dadayanışma ile mümkündür. Filistinhalkıyla yapılacak her türlü dayanışmaFilistin üzerindeki tecritin kırılmasıdır.

Halk Cepheliler’in başlattığı kam-panya bu açıdan önemlidir.

Halk Cepheliler bu dayanışmayıbüyütmek için, hergün mahalleler-de kapı kapı evleri ve esnafları do-

laşarak giysi, gıda, kırtasiye ve ben-zeri malzemeler toplayarak daya-nışmayı büyütmeye çalışıyor.

Astıkları afişlerle, yapıştırdıklarıpullarla halkı Filistin ile dayanışmayaçağırıyorlar. Bu amaçla Adana’nınDenizli Mahallesi ve Yeşil Evler Mit-hatpaşa Mahalleleri’nde esnafların iş-yerlerine 70 afiş asıldı.

22 Mart’ta ise Şakirpaşa caddesi,emekçiler ve beş evlerde toplam170afişleme ya-pıldı.

‘Filistin İçin Sen de Elini Uzat’

HAYDİ!

DÖRT BİR YANDAN

YARDIM TOPLAYALIM!

GİYSİ, GIDA,KIRTASİYE MALZE-

MESİ! SEN DE BİZE KATIL YAR-

DIMLARI FİLİSTİN'E

BERABER GÖTÜRELİM!

26

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 27: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Naziler, 3Haziran’daParis’in tarihisurları dışındakalan gece-kondu bölge-lerini bomba-ladılar. Pa-ris’in merke-

zini bombalamaları da an meselesiydi.

Teslimiyetçi Fransız hükümeti,10 Haziran’da Paris’i “açık şehir”ilan etti. Bu, Paris’in savunulmaya-cağı, Paris’in Nazi işgaline direnme-yeceği anlamına geliyordu.

Paris, savunulmadan Naziler’eteslim edildi. Naziler, ellerini kolla-rını sallaya sallaya girdiler Paris’e.

Peki bu karar niye alınmıştı? Ne-den açık şehir ilan edilmişti Paris?

*

“Libya'yı şu anda yönetenlerin biran önce görevlerini bırakmaları bu işikolaylaştıracak ve kendi ülkelerininbaşkaları tarafından talan edilmesi-ne de fırsat vermeyecektir.”

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,Kaddafi’ye “teslim ol, ülkeni talan et-tirme” diyor...

Fransız hükümeti de, 1940’da“Paris’in Naziler tarafından yakılıp yı-kılmasını engellemek, tarihi eserlerikorumak için” Paris’i direnişsiz Na-ziler’e teslim etmişti.

Naziler, Paris’e girer girmez, ko-münistlere yönelik büyük bir tutuk-lama terörü başlattılar. Binlerce ko-münist tutuklanıp bir daha asla çıka-mayacakları toplama kamplarına gön-derildi.

Ama Paris’in tarihi eserlerini yı-kım ve talandan kurtarmışlardı işte!

1947 Temmuz’unda 30 bin Fran-sız Yahudisi tutuklanıp aynı gün öl-dürülmek üzere kamplara sevkedil-diler.

Ama olsun; Paris’in tarihi eserle-rine bir zarargelmemişti ya

işte!

*

Cumhurbaşkanı Gül, Kaddafi yö-netimine “uyarılarını” sürdürüyor:“Irak'ta olup bitenleri, Saddam'ındavranışlarını hatırlarsanız, bun-lar bir şekilde tekrarlanabilir.''

Teslim ol, yoksa Saddam gibiolursun diyor Gül.

*

Bu ne demektir?

Yarın Amerikan emperyalistleri birşekilde Türkiye’nin sınırlarına gelipdayansalar, Abdullah Güller, TayyipErdoğanlar, Saddam gibi olmamakiçin Amerika’ya teslim olacaklar de-mektir.

Teslim olun!

Ülkenizi talan ettirmeyin...

Teslim olun!

Saddam gibi olmayın!

*

Kahraman Altun, 1991’de Ame-rikan Dı şiş le ri Ba ka nı Ja mes Ba -ker’in Tür ki ye’ye ge li şi ni pro tes to ey -le mi sı ra sın da, İzmir’de şehit düştü.

Ay han Pektaş, emperyalistler,ülkemizde babalarının çiftliği gibiat oynatamasınlar diye, İzmir Al-sancak’taki em per ya list kuruluş Mer-cedes’e karşı bombalı bir eylem ger-çekleştirirken şe hit düş tü. Tarih1980’in 22 Kasım’ıydı.

Biz İzmir’de emperyalizme dar-beler vururken, onlar, İzmir’de NA-TO’ya yeni üsler açıyorlar.

Hep böyle oldu.

Biz 6. Filo Defol diye, İzmir’denİstanbul’a kadar her yerde eylem-deyken, onlar, 6. Filo’yu protestoedenlere saldırdılar. Abdullah Güller,Tayyip Erdoğanlar, 6. Filo’dan ya-naydılar hep. 6. Filo’nun askerleri gi-biydiler.

*

Vatanı, onlar satıyor; Pektaşlar, Al-tunlar, vatan uğrunda ölüyor.

Onlar içinvatan; peş-keş çekile-cek, yeraltın-daki maden-leri pazarla-yarak “gelir”elde edilecekbir mülktür.

Toprak, limanlar, hava sahası, on-lar için “egemenliğin” göstergesideğil, emperyalizme kiralanarak, kar-şılığında ihalelerden pay alabilecek-leri bir “araziden” başka bir şey de-ğildir.

Onlar “talan edilmesin” diye tes-lim olmayı öneriyorlar.

Talan edilmesi de umurlarındadeğildir aslında. Emperyalizmle ça-tışmayı, emperyalizme direnmeyiasla akıllarından geçirmedikleri, onaasla cüret edemeyecekleri için, teslimolmayı öneriyorlar.

*

Bir yandan Abdullah Güller...Bir yanda Kahraman Altunlar...

İki farklı dünya... iki farklı ahlak...iki farklı tavır... iki farklı ideoloji-dirler...

*

İnsan, ya Abdullah Güller’in ya-nındadır, ya Altunlar’ın...

*

17 Nisan’da Bağımsız Türkiyekonserinde yer almak, bağımsızlıkiçin şehit düşenlere bir vefadır, birborçtur...

AKP iktidarının sözcüleri emper-yalizm önünde boğun eğmeyi öne-rirlerken, bu toprakların sahibininonlar değil, biz olduğunu göstermişolacağız orada.

Onlar, teslim olun, Saddam gibi ol-mayın diyorlar halklara. Biz ne di-yoruz: Dünya halkları, direnin!

Onurlu olan, namuslu olan tek ta-vır, kurtuluşu mümkün kılacak tek ta-vır, budur.... Sonuçta ya Abdullah Gül-ler’den yanasınız, ya Altunlar’dan...

Bir yanda Güller, Erdoğanlar... Bir yanda Pektaşlar, Altunlar...

onlar satıyor, biz uğrunda ölüyoruz

3 Nisan2011

YürüyüşSayı: 262

27

Page 28: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Bu konserin kararı alındığında,emperyalistlerin savaş uçakları, her-hangi bir ülkeye bomba yağdırmı-yorlardı. Şimdi yağdırıyorlar.

Bu konser, bağımsızlığı savunma-nın önemini, emperyalizme karşı mü-cadelenin vazgeçilmezliğini gösteriyor.

Bu bir konser evet; türkülerimizi,marşlarımızı söyleyeceğiz, halayla-rımızı çekeceğiz!

Ama bu sadece bir konser değil;bu, “Bağımsız Türkiye” konseri.

Türkülerimiz, marşlarımız, ha-laylarımız emperyalizme karşı öfke-mizi, özlemlerimizi taşıyacak.

Emperyalistler, mazlum halklarıbombalarla katlederken, emperyaliz-me karşı en güçlü sesimizle haykır-malıyız: “Kahrolsun Emperyalizm!”

Ve inanmalıyız ki, emperyalizmikahredecek olan da o gün orada top-lananların haklı meşru öfkesi, kini, bi-linci ve örgütlenmesi olacaktır.

Kendimize güvenelim; hiçbirhedef ulaşılamaz değildir!

Hatırlayın. İnönü konseri sonra-sında birçok insanın diline yerleşendeğerlendirmelerden biri de şu ol-muştu: Ne kadar çokmuşuz.

Evet çoğuz. Orada bir araya ge-lenden de çok. Herhangi bir meyda-nın alabildiğinden de çok.

55 bin kişiyi İnönü Stadyumu’ndatoplayan bizim gücümüzdür. Ancakşurası da açık ki, gücümüz görüneninçok daha ötesindedir. Tarihimize, ya-rattığımız değerlerimize baktığımız-da bu gücü görebiliriz.

Bu güç, tarihimizin gücü, bu güçörgütlülüğümüzün gücü, bu güç şe-hitlerimizin gücü, bu güç önderliği-mizin gücü, bu güç kolektivizmin gü-cüdür; bu güç halkımızın gücü, dün-ya halklarının gücüdür.

55 bin değil, 73 milyonuz.

73 milyon da değil, 6,5 milyarız...

Halkız biz!

Kendimize güvenmeliyiz. Güçlüolan biziz. Bu, içi boş bir söz değildir.

Bu, politik olarak kesin, mutlak birdoğrudur. Sömürenler bir avuç biz 6,5milyarız. Hangi azınlık, 6,5 milyarıteslim alabilir?

Alabiliyorsa, halkı ayağa kaldır-

ması, kendi iktidarı için savaştırma-sı gerekenler, o tarihsel rollerini oy-nayamamalarındandır.

Bu sözü maddi bir güç haline ge-tirmek bizim elimizdedir. Bu güçemekle, örgütlülükle ortaya çıkacakbir güçtür.

Çağrımızın çok haklı, meşru bir nedeni var:

Yüz binleri alana çağırıyoruz. Neiçin çağırıyoruz? Emperyalizm yanı-başımızda, tüm dünyanın gözleriönünde halkların üzerine bombalaryağdırıyor. AKP iktidarı emperyaliz-min bir numaralı işbirliğini yapıyor.Emperyalistler mazlum halklara bom-balar yağdırırken ülkemizden ba-ğımsızlık için top gibi gürleyen bir sesoluşturmalıyız. Gürleyen sesimiz em-peryalizme bir cevap olacaktır. Bu ses,emperyalizme dair pespaye düşün-celere verilen bir cevap olacaktır.

Binlerle, on binlerle bağımsızlık şia-rını haykırmak, meydanları emperya-lizme karşı meydan okumanın mey-

danlarına çevirmek, büyük bir onur, bü-yük bir coşkudur. Bu onuru, coşkuyu,o meydan okuyuşun zorunluluğunu kit-lelere komiteler taşıyacaktır.

Sırtımızda cephane, elimizde silah yok fakat...

İnanın; “Bağımsız Türkiye” içinseferberliğiniz, Karayılan’ın sefer-berliğidir, Kara Fatmalar’ın, Gör-

desli Makbuleler’in seferberliğidir.

6. Filo’ya hayır derken katledilenTurgut Aytaçlar’ın, Amerikan em-peryalizmine darbeler vururken şehitdüşen Kahraman Altunlar’ın, SadıkMamatiler’in mirasını omuzlamak,onların savaşını sürdürmektir.

Ne onlar gibi kağnıda cephane ta-şıyoruz, ne elimizde silah, ne omu-zumuzda bazukalar var. Elimizdetopu topu bir davetiye var. Ama da-vetiye deyip geçmeyin. Biz kurtuluşsavaşına çağırıyoruz halkımızı... Ba-ğımlılığa karşı, kaderimizmiş gibibize dayatılan yeni-sömürgeciliğekarşı bağımsızlığa çağırıyoruz.

Dahası, 17 Nisan’da orada, ba-ğımsızlık için, demokrasi için, sos-yalizm için verdiğimiz tüm şehitle-rimizi anacağız.

Komiteler! Hazır mıyız?

Mahalle-lerde, okul-larda, iş yer-

Grup Yorum’un Ücretsiz Halk Konseri’nde

Bakırköy Pazar Alanı'nı Bağımsızlık Meydanı'na Çevirelim!

28

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 29: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

lerinde, kendi sokağımızda, hatta ken-di evlerimizde komiteler kurduk mu?Yeterli mi? Kurmadıysak kurmalı, kur-duysak, onlara yenilerini eklemeliyiz.

Büyük işleri, halkın katılımınısağlamadan başarmak mümkün de-ğildir. “Bağımsız Türkiye” konseri bü-yük bir iddiadır, büyük bir eylem ola-caktır. Halkın katılımı, konser ala-nında değil, konserin öncesinde baş-lamalıdır.

Grup Yorum’un bir klibi vardı:Sürmenelim adlı parçasına çekilmiş-ti. O klibin başında -Karadenizli-ler’in o güzel lehçesiyle- bir soru var-dı: Hazır mısınız? Şimdi o soruyu tek-rarlamanın yeridir:

Komiteler, hazır mıyız?

Alana dereler olup birleşip, nehirolup akmaya hazır mıyız?

“Bağımsız Türkiye” şiarını İstan-bul semalarını dolduracak bir güçtehaykırmak için hazır mıyız?

Zamanımız dar, hedefimiz bü-yük!

Hazır olmalıyız. Meydanlara aka-cak olanları hazırlamalıyız.

Herkes tek başına da bir komitedir

Her şehirde, her sokakta, her iş ye-rinde hemen bir komite kuramayabi-

liriz. Peki bu du-rumda ne ya-pacağız?

Yapacağımız açıktır: Kimseyi bu-lamıyorsak, eşimiz, oğlumuz, kızımızbir komite olalım. O da olmuyorsa;yine çaresiz değiliz.

Tek başımıza komite olacağız!

Tek başımıza bir komitenin işiniüstleneceğiz. Bu işi örgütleyenleriniçinde ben de olmalıyım, diye düşü-nerek Bağımsız Türkiye konseriniörgütleyelim.

Yürüyüş okurları! Komiteleriçin söylenen her şey, herkesten öncesizleri ilgilendiriyor. Her Yürüyüşokuru komitelerin doğal üyesidir.

Emeğimiz ve iddiamızla İstanbul’u ayağa kaldıralım!

Yüzlerce komite kuralım.Yüzlerce komitenin seferber-liğiyle İstanbul'u ayağa kaldır-alım!

17 Nisan'da Bağımsız Tür-kiye Konserinde Buluşalım!

Bakırköy Pazar Alanı'nıBağımsızlık Meydanı'na çevi-relim.

Komite emektir! Çağrı id-diadır! İddiamızla, emeğimizle,cüretimizle, fedakarlığımızla, ka-rarlılığımızla, sabrımızla bugüne

kadar bir çok ilkler yarattık.

Bizim büyük bir iddiamız var.Peşinde koştuğumuz büyük bir dü-şümüz var. Tarih içinde son sözü bi-zim söyleyeceğimiz ise kesindir. Buhedeflerin hepsine ulaşacağımız ke-sindir. Bu kahinlik değildir; bu bili-min ve tarihin söylediğidir.

Bizim için ulaşılamayacak bir he-def yoktur. Çünkü bizim nihai hede-fimiz gözönüne alındığında, tüm he-defler onun yanında küçük kalacaktır.

Yüz binlerle, yarın milyonlarla Ba-ğımsız Türkiye talebini haykırmak, birhedeftir. Fakat bu hedef kendi içindene kadar büyük görülürse görülsün,EMPERYALİZMİ ülkemizdenKOVMA hedefimizin yanında sadecebu doğrultuda atılmış bir adımdır.

Büyük zaferlere giden yol, yineküçük adımlarla başlar. Cepheliler, va-tanseverler, devrimciler, ilericiler,tüm emekçiler, bağımsızlık demokrasive sosyalizmden yana olanlar; birmeydan bizi çağırıyor. Dalgalanananti-emperyalist mücadele bayrağı,bizi altında toplanmaya çağırıyor.Orada birleşelim... Birliğimizden do-ğan güç, bizim onurumuz ve gururu-muz, emperyalistlerin kabusu olsun!

Komiteler,Uyku yok! Dur durak yok!

Uyumayacaksınız! Emperyaliz-min alçakça sömürgeciliği ve sömü-rüsü karşısında burjuva kültürün vedemagojinin uyuttuğu insanlarıuyandıracaksınız.

Durmayacaksınız! Emperyalizmhalkları katleder, ülkeleri işgal eder,milyarları aç bırakırken yerinde

duranları harekete geçireceksiniz.

İkna etmek zor, harekete geçir-mek daha da zor; ama başaracağız.Devrimciliğimizden, vatanseverliği-mizden aldığımız güç ve coşkuyla,inançla, inandıklarımıza karşımız-dakileri de inandıracağız.

Zor olanı başaracağız... Ve aslındazor olmadığını göreceğiz.

Neden zor değil?

Çünkü halkımızın anti-emperyalistduyguları güçlü, bağımsızlık özlemiköklüdür. Biz bu duyguya ulaşıponu harekete geçireceğiz sadece.

3 Nisan2011

29

YürüyüşSayı: 262

Page 30: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

17 Nisan’da yapılacak BağımsızTürkiye Halk Konseri’yle ilgili ola-rak Grup Yorum’a sorduk, onlar ce-vapladı:

Yürüyüş: Daha önce “Ortak Düş-man Amerika” isimli konserler yap-mıştınız. Bu konseri onların devamıgibi görebilir miyiz?

Grup Yorum: Son yıllarda anti-emperyalist içerikli iki büyük kam-panyaya katıldık. Bu kampanyalardabiz de yaptığımız konserlerle halkaulaşmaya çalıştık. Müzisyenlerin, ti-yatrocuların el birliğiyle örnek bir ko-lektivizm oluşturduk. Anadolu’nunbirçok yerinde on binlerce insanaseslenme imkanı bulduk. Buralardabir yanıyla ABD’nin, emperyalistle-rin suçlarını gözler önüne sererken, biryanıyla da sömürüye, zulme karşı hal-kın bilinçlendirilmesini hedefledik.Emperyalizme karşı bağımsızlık öz-lemini haykırdık yine bu etkinlikler-de.

Gerek müzikle, gerek video kur-gularla, gerekse tiyatroyla bunlarıvurgulamaya çalıştık. Biz politik mü-zik yapıyoruz. Yaptığımız konser-lerde bu anlamda politik geceler,oluyor... Böyle baktığımızda 17 Ni-san’daki Bağımsız Türkiye konseri debundan bağımsız değil tabi. Fakatbunların devamı gibi bir etkinliktençok bizim gerçekleştirmeye ve gele-nekselleştirmeye çalıştığımız etkin-likler olarak görebiliriz. Biliyorsunuzen son 12 Haziran’da İnönü Stadyu-mu’nda o ana kadar hayal olarakgörülen bir stad konseri gerçekleş-tirdik ve bizimle birlikte aynı duy-guları paylaşan 55 bin kişiyi ağırla-dık. Şimdi ise hedefi daha da büyüt-tük. Ücretsiz olarak düzenlediğimizbir halk konseriyle açık havada hal-kımızla buluşacağız. En yoksullarda gelecek konserimize. Her milli-yetten, dinden, mezhepten, renkten

Anadolu halklarının yan-sımasını göreceğiz oradahep birlikte. Ve bu konserde yine daha önceki OrtakDüşman Amerika’dır veİnönü Stadı konseri gibibüyük kitlelere ulaştığı-mız halk konserleri ara-sında yerini alacak. Bunuher sene gelenekselleştir-mek bizlerin elinde. Dahabüyüğünü yapmak da bizlerin elinde.Yaratıcı, kolektif, devrimci ellerde yö-netilen sanat, halkla en büyük buluş-malarından birini gerçekleştirecek.

Yürüyüş: Konserin adı nedenBağımsız Türkiye?

Grup Yorum: Bağımsız Türkiye,bugün Türkiye’nin içinde bulunduğudurumu yansıtan en kapsayıcı ifade-lerden birisi. Bizim ülkemiz emper-yalizme bağımlı. Memuruna, kime nekadar maaş verilecek, hangi ürünüretilecek, hangisi üretilemeyecekvb. her şeye emperyalizm karar ve-riyor. Bundan dolayı emperyalizmekarşı bağımsızlık, faşizme karşı de-mokrasi, kapitalizme karşı sosya-lizm; bizim temel perspektifimizioluştururken, böyle bir sloganla yolaçıkmak daha da yerine oturuyor. Hermilliyetten, inançtan Anadolu halkısömürü ve adaletsizlik içerisinde ya-şıyor. Elbetteki sömürüden kurtul-manın ilk şartı bağımsızlıktır. Ma-hirler, Denizler bu sloganlarla şehitdüştüler bundan 39 yıl önce. Ve bizbugün 39 yıl sonra Kızıldere’nin yıldönümünde yine bağımsızlık şiarınıhaykırıyoruz bir halk deniziyle bir-likte. Onların ektiği tohum, yarattık-ları gelenek bu toprağın çok derinle-rinde gizli. Bugün yozlaşmanın ve hertürlü ahlaksızlaşmanın ulaşamaya-cağı kadar da sağlam. Mahirler sos-yalizm uğruna hayatlarını feda ettiler.“Bağımsız Türkiye” derken bunun al-

tını sosyalizm inancıyla, bu bakışlaürettiğimiz ürünlerle, ona dair öz-lemlerimizi anlatan şiirler, şarkılarladolduruyoruz. Bugün her ne kadarsahte vatanseverlerin dilinde dolanadolana sakız edilmeye çalışılsa da buslogan; biz izin vermeyeceğiz, va-tanseverlik maskesi altında her türlüdalavereyi çevirenlere, halkına, ulu-suna, vatanına ihanet edenlere.

Yürüyüş: Konsere katılacak sa-natçılardan kesinleşen kimler var?

Grup Yorum: Konsere; Kubat,Leman Sam, Mor ve Ötesi (Harun Te-kin ve Burak Güven), Burhan Berken,Tuncel Kurtiz, Sırrı Süreyya Önderşarkılar ve şiirlerle bizle birlikte ola-caklar.

Yürüyüş: Son olarak ayrıca sizineklemek istediğiniz bir şey var mı?

Grup Yorum: Bağımsızlık düşü-nü gerçeğe çevireceğiz, demiştik bukonserin çalışmalarına başlarken. Bunainanıyoruz. Bu sadece bir konser değil.Yoksulların, ezilenlerin, yok sayılan-ların, aynı sınıfın insanlarının birlik, da-yanışma, ortak iradeyi ortaya koyma-sının günü. Bütün halkımıza bu bilin-çle sesleniyoruz. Eşi görülmemiş bu ça-lışmayı büyütmek için her yandan ogün Bakırköy Cumartesi Pazarı alanı-na akmak için yanımızda bizden baş-ka birilerini daha katma düşüncesiylehareket etmeli-yiz.

“Bu sadece bir konser değil; yoksulların,yok sayılanların, birlik, dayanışma ve

ortak iradeyi ortaya koymasının günü...”

Yaratıcı, kolektif,devrimci ellerdeyönetilen sanat,halkla en büyükbuluşmalarından

birini gerçekleştirecek.

30

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 31: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Devrimcileri savunmak meşrudur!

Mersin’de, Güler Zere şehit düş-tükten sonra düzenlenen kefenli pro-testo yürüyüşüne “2911 sayılı yasa-ya” muhalefet edildiği gerekçesiyledava açıldı.

Davaya karşı, DHF, ESP, HalkCephesi ve Partizan bir araya gelerekMersin Adliyesi önünde, mahkemeöncesi bir basın açıklaması yaptılar.

“Güler Zere’yi Savunmak SuçDeğildir” pankartının taşındığı açık-lamaya Halk Cephesi “Güler ZereÖlümsüzdür, Tecrite Son SohbetHakkı Uygulansın” dövizleriyle katıl-dı.

14 kişinin katıldığı açıklamada;“Devrimcileri savunmanın meşrulu-ğunu hiçbir yasa ortadan kaldıra-maz.” denilirken, “Güler Zere Ölüm-süzdür, Gözaltılar TutuklamalarBaskılar Bizi Yıldıramaz” sloganla-rı atıldı.

Günlük geçim sıkıntısı ve koşuş-turma içinde yoksul halk için sosyalkültürel faaliyet diye bir şey yok gibi-dir. Halkın yaşamının çalışmak dışın-daki tek “kültürel faaliyeti”, televizyonseyretmektir. Onda da ne seyredilebi-leceği bellidir. Sinema, tiyatro gibifaaliyetler esas olarak küçük-burjuvakesimlerin faaliyetleri haline gelmiştir.

Burada şu soruyu da sormak gere-kir; yoksul halk, düzenin sinemasına,tiyatrosuna gitse ne olacak? İstisnalardışında bu filmi halk mutlaka izlemelidiye önereceğimiz kaç sinema filmiçevriliyor? Kaç tiyatro oynanıyor?Gün boyu televizyonlar yeteri kadarburjuvazinin yoz kültürünü taşıyor hal-ka; düzenin sinema, tiyatro ve benzerifaaliyetlerinin de kendi yozluklarınıtaşımaktan başka bir işlevi yoktur.

Sinema, tiyatro, konser ve benzerietkinliklerin halka ulaştırılması gerek-

tiğini ençok dabiz dev-rimcileristediği-

mize göre yapmamız gereken nedir?

Halkın bu tür faaliyetlerle buluş-ma olanağını düzen ortadan kaldır-mıştır. Bunu halka biz ulaştırmalıyız.

Geçen yıl düzenlenen GrupYorum’un 55 bin kişilik İnönü kon-serine katılanlar bilir; konser sonrasıhalkın duygularını, yaşadıklarını düşü-nün. Devrimcilerin örgütlediği birkonser, bir film gösterimi, bir tiyatrooyunu, bir anma, bir kutlama... sade-ce sıradan bir sosyal kültürel faaliyetdeğildir. Halk için umuttur, coşkudur,gelecektir, aydınlanmaktır. Halka ken-di değerlerini, geleneklerini, gücünüanlatmaktır. Yorum’un İnönü konse-rinden sonra düzen içindeki birçokküçük-burjuva aydın bile “meğer nekadar da çokmuşuz, sosyalistler nekadar çokmuş” diyordu.

Halk konsere, tiyatroya, sine-maya gidemiyorsa, konser, tiyatro,

sinema halka gidecektir. İşte devrimcibir faaliyetin farkı budur. GrupYorum’un bir derneğin açılışında veyabir direniş çadırında veya bir anmadaverdiği konserlerin anlamı budur.

Bağımsız Türkiye Konseri bununen geniş boyutta hayata geçirildiği birkonser olacaktır.

Grup Yorum’un türküleri-marşlarıbinlerle, on binlerle birleşecek ve son-ra o konser, o meydandan yoksulmahallelere, tek tek evlere, Anado-lu’nun dört bir yanına taşınacaktır.Halkın bilincinde, yüreğinde ve git-tiği her yerde o konser olacaktır.

Bir dernekte verilen bir konser yada bir sokak tiyatrosu ya da sokağınortasında bir film gösterimi, bir ser-gi, devrimci sanatla halkın nasılbuluşturulacağının da cevabıdır. Hal-kın konsere gidemediği yerde bizgötüreceğiz. Düzen halkın tiyatroy-la, edebiyatla bağını koparıyorsa bizkuracağız. Düzenin piyasadan sildiğiyazarları, romanları yeniden ortayaçıkartıp halka tanıtacağız... Çünkü;devrimci sanatın girdiği yerden düze-ni kovmak daha kolaydır.

Devrimci sanatın girdiği yerdendüzeni kovmak daha kolaydır

Tüzüğünde “Cemevi ibadethanedir”maddesine yer verdiği için “ÇankayaCemevi Yaptırma Derneği”nin kapa-tılması amacıyla açılan ve Ankara 16.Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülendavada Savcı Ali Özdemir’in verdiğimütaala, Aleviliği yok saymanın yeni birörneğini oluşturdu. Savcı şöyle diyordu:“Özet olarak Alevilik bir din değildir.Cemevi de bir ibadethane değildir. Birtoplantının adıdır.”

Oligarşi, Alevi halka neyin din,neyin ibadet, nerenin ibadethane oldu-ğu konusundaki asimilasyoncu dayat-masını sürdürüyor,

Dayatmanın son örneklerinden biri-ni de PSAKD Sultanbeyli Cemevi’ninelektrik başvurusuna aldığı cevap oluş-turuyor.

AY E D A Ş ,elektrik talebiüzerine Cem-evi’nin ibadet-

hane olup olmadığını Müftülüğe soru-yor ve Müftülüğün verdiği cevap ise“Alevilerin ibadet yerlerinin camiolduğu” yönünde.

Bu gelişmelerle ilgili olarak Dev-rimci Alevi Komitesi tarafından yapı-lan 28 Mart 2011 tarihli, “İnançÖzgürlüğü İstiyoruz” başlıklı açık-lamada şöyle denildi:

“Aleviler, Cemevlerinin ibadethaneolarak kabul edilmesi için yıllardır müca-delelerini sürdürüyorlar. Buna karşıiktidarlar, Alevileri yok sayıyor. Buörnekler bize, bu ülkede inanç özgürlü-ğünün olmadığını en açık şekilde ortayakoyuyor. AKP, Alevi Açılımı şovlarınıdevam ettire dursun, Alevilerin taleple-ri yok sayılmaya devam ediyor.”

Devrimci Alevi Komitesi, açıkla-manın sonunda, başta inanç özgürlüğüolmak üzere tüm talepleri için mücadeleetmeye devam edeceklerini vurguladı.belirtti...

Asimilasyon değil inanç özgürlüğü!

3 Nisan2011

31

YürüyüşSayı: 262

Page 32: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Sevgili okurlarımız merhaba!

“Yavrum hepiniz aynı değil mi-siniz, niye birlik olmuyorsunuz?”...Kitleler içinde çalışma yürütüp de busözü duymayan bir devrimci yoktursanırız. Tüm solun birliği, halkın azçok bilinçli, soldan umut bekleyen ke-simlerinin en samimi özlemlerindenbiridir. Bu özlemi dile getirenlerin bi-linç düzeyine göre, solun genişliği,kimleri kapsayıp kimleri kapsamadı-ğı değişebiliyor; halkın belli kesim-leri için sol CHP’ye kadar da uzana-biliyor. Solun tanımında bu noktadaçeşitli farklılıklar olsa da birlik özle-mi ve talebi değişmiyor.

Gazi anmalarında, 16 Martveya Ölüm Orucu anmalarında,1 Mayıslar’da, yani, sol içindeayrışmaların yaşandığı hemenher konuda, buna benzer sorularve düşünceler çıkmıştır karşı-mıza. Halk sormuştur; “Niyebirlik olmazsınız ki?”.

Evet, solun bu konudakiyaklaşımı, mesela 16 Mart-lar’da gazetelere “Beyazıt’ta eylemkuyruğu” gibi başlıklar attıracakdurumdadır. Bu noktada halkın solayaklaşımı yer yer açık bir güvensiz-liğe, solu bir alternatif olarak gör-memeye dönüşebilmektedir. Halkınsolun parçalı olmasına bakıp “mey-danı mı paylaşamadınız?” sorusun-da bu güvensizlik açıktır. Bunu bazen“siz daha bir araya bile gelemiyor-sunuz, nasıl ülke yöneteceksiniz?”veya benzeri sorular izler.

Bu noktada, “Niye birlik olmu-yorsunuz?” sorusuna, ne cevap ve-receğiz? Bunu halkın net, yalın bi-çimde anlayacağı şekilde nasıl anla-tacağız?

Bu konuda her Cepheli’nin kafa-sı net olmalıdır. Gerçekte pratiğimizbirlikler için sonuna kadar çaba sar-fetmenin ama temelde kendimize

güvenmenin prati-ğidir. Esas olan bu-dur.

�� Birliközlemi,meşrudur,haklıdır

Halkın birlik özlemi önemlidir. So-lun belli kesimleri uzun yıllar bu özlemiistismar etmişlerdir. Pratikte birliktenkaçmalarına karşın, sanki hep birliktenyanaymış, hep birlik önerileri yapı-yormuş gibi gözüküp, kendi dışların-daki siyasi hareketleri de birlik karşı-tı gibi göstermek, oportünizmin de-ğişmez taktiklerinden biriydi. Oportü-nizmin, reformizmin bu noktada en çokkaralama, spekalüsyon yaptıklarının ba-şında da kuşkusuz devrimci hareket ge-liyordu. Devrimci hareketi, birlik is-temeyen, birliklerden uzak duran bir

güç olarak göstermek, başlıca propa-gandalarından biriydi.

Halkın birlik özlemi, haklıdır,doğrudur, meşrudur, doğaldır. Bu an-lamda “Yavrum hepiniz aynı değilmisiniz, niye birlik olmuyorsu-nuz?”... türündeki ifadelerin cevabı,“birlik olmaz” türünden olumsuzla-malar değil, halka birliğin nasıl, han-gi koşullarda olabileceğini ve olmasıgerektiğini anlatmaktır. Biz bunuhalka kavratabildiğimiz ölçüde, hal-kın birlik özlemi de devrimci birmuhteva kazanacaktır.

Evet, bugün olduğu gibi, hementüm birlik çabalarının içinde olup ba-şını çektiğimiz dönemler de vardır.birliklere katılmadığımız dönemler-de, ancak her iki dönemde de bakışaçımız, amacımız, birlik sorununda-ki sorumluluk ve ciddiyetimiz hep

aynı olmuştur. Birlik özleminde yadırganacak,

yadsınacak, yanlış bulunacak bir yanyoktur. Tam tersine, hayatın çeşitlialanlarında çok çeşitli birlikler bir ih-tiyaçtır. Nitekim Devrimci hareket detüm devrimci demokrat güçleri biraraya getirmek için DemokratikMuhalefet Meclisi, solun belli ke-simlerini bir araya getirmek içinDevrimci Birlik gibi daha uzun va-deli ve kapsamlı birlikler önermiş, bu-nun yanında mesela linç saldırılarınakarşı gerçekleri açıklama temelindegeçici güç ve eylem birlikleri öner-miştir. Bugün hali hazırda sürmekteolan Devrimci 1 Mayıs Platformu,Devrimci 8 Mart Platformu, HastaTutsaklara Özgürlük için oluşturulanbirlik, Suyun Ticarileştirilmesine Ha-yır Platformu, Herkese Sağlık GüvenliGelecek Platformu gibi birlikleri öne-ren, savunan, sahiplenendir.

� � Hangi birliklerireddediyoruz?

Yasak savmacı, göster-melik, dostlar alışveriştegörsün mantığıyla oluştu-rulmuş birlikleri reddedi-yoruz. Birliklerin önemli birkısmının bu durumda olma-sı, solun belli kesimlerinin

hedefsiz, nefessiz kalmış olmasınınsonucudur.

Hedefsiz, ufuksuz birlikleri red-dediyoruz. Solun önemli bir kesimiaslında ideolojik olarak da, politik ola-rak da, fiziksel olarak da gerilemiş, ta-katsiz kalmıştır.

Birçoğunun Büyük Direniş dı-şında reformizm gibi tamamen süre-cin dışında kalması veya oportünizmgibi, ilk fırsatta direniş saflarını ter-ketmesi, bu noktada önemli bir gös-tergedir.

Birlikleri “ikinci iş” olarak gö-ren anlayışlarla birliği reddediyo-ruz. Belli konularda asgari anlamdabir birlik yapıldığında dahi bir kaç top-lantı, bir kaç eylem üst üste gelince,solun bir çok ke-simi, “yoğun-luğumuzdan

Ders: Birlik Özlemi

ve Birlik Gerçeği

Birlikler, iktidar iddiasıylabirlikte büyür!

32

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 33: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

dolayı şuna katılamaya-cağız, buna gelemeye-ceğiz” demeye başlıyor.

Burada şunu da be-lirtmek gerekir; biz busiyasi hareketleri muha-tap alırken, elbette onla-rın sadece niceliklerinebakmıyoruz. Ama eğeronlarca yılın siyasi hareketleri, iki top-lantıya katılabilecek, aynı anda iki ey-leme birer temsilci bile göndereme-yecek durumdaysa, orada ciddi ola-rak düşünülmesi, sorgulanması gere-ken yanlar olduğu açıktır.

Sorun sadece fiziki yetersizlik de-ğildir. Asıl sorun ideolojik, politik ye-tersizliklerdedir ve bu yetersizliklerde, birlikleri zorlaştırmakta, yer yerimkansızlaştırmaktadır.

Israr, istikrar ve sonuç alıcılık-tan yoksun birlikleri reddiyoruz.Solun çalışma tarzında, hemen hiçbirkonuda ısrar ve istikrar yoktur. Birmeseleyi birlik olarak ele alıp sonu-na kadar götürelim denildiğinde,bunu yapabilecek bir irade çıkmıyorortaya. Tam tersine en önemli konu-larda bile bir kaç gösteri yapıp peşi-ni bırakma tarzı egemen olmuştur. Buanlamda da uzun vadeli sonuç alıcımücadelelere yönelik birlik önerile-ri genellikle kabul etmemekte veya obirlikleri de kendi tarzlarına uygunhale getirmeye çalışmaktadırlar. Dahaaçık bir deyişle uzun vadeli, yoğunemek gerektirecek birliklere gel-miyor sol.

Biz işte en önemli konuları bile biriki eylemin konusu yapıp, sonra ken-di varlığını bile unutacak birlikleri red-dediyoruz.

Doğru da yapıyoruz. Solda butürden o kadar çok birlik oluşturul-muştur ki, çoğunun devam edip et-mediği bile belirsizdir.

� � Tek tek birim ve alanlardabu konuda nasıl düşünüp,nasıl davranmalıyız?

Bu konuda öncelikle klasik olarakiki yanlışeğilimdensöz edebili-

riz. Bunlardan birincisi, her konuda,her durumda hemen solla birlikteyapmayı düşünmektir. Bu yanlıştır.

Biz öncelikle kendi gücümüze,kendi politikalarımıza güvenmeli-yiz. Yapılacak eylemi, kendi gücümüzve politikalarımız temelinde yapma-yı hedeflemeliyiz öncelikle.

Şunda ayrıca net olmalıyız; eğerbir alanda, birimde solu birleştire-ceksek de, orada yine odağına ken-dimizi koyacağız.

İkinci yanlış eğilim ise, solun yan-lışlarından, direniş kaçkınlıklarındanvb. hareketle, bunlarla birlik yapılmazdüşüncesine varmaktır. Bu da yan-lıştır. Birlik yapabileceğimiz güçleridüşman cephesine itmektir.

Biz bütün bu konularda ideolojikmücadele yürütürken, reformizmiyerden yere vururken, oportünizminçürümesine dikkat çekerken, onlarlabirlik yapmaya da devam edeceğiz.

Birlik esas olarak direnenlerin,savaşanların birliğidir. Statükoculukveya uzlaşmalar üzerine, çürüme üze-rine birlikler inşa edilemez. Edilirsede, er geç çökmesi kaçınılmazdır.

�� Birlik emektir,hesapsızlıktır

Bizim solla birlik yapmaktan kor-kacak bir şeyimiz yoktur. O noktadasubjektif kaygılarımız yoktur. Çünkübiz politikalarımıza, emeğimize gü-veniriz.

Belli kesimlerle şu veya bu konudabirlik yapmak için bir araya gelindi-ğinde, zaman zaman birliğe karşısubjektif itirazlarda bulunurlar. Bir-liğin yapacağı eylemlerin biçimine,yerine, sloganına, basın açıklaması-na, velhasıl hemen her şeyine itiraz-lar çoğalır. Bazen bu itirazlar, belli birsomut nedene dayanmıyor gibi gö-

zükür. İşte o noktada, iti-razlar biraz deşelendiğindemesela altından “bu eylemsize mal olur” gibi kaygılarçıkar.

“Eylem size mal olu-yor” diye birliklerden çe-kilmeler, “bu slogan sizemal olmuştur” itirazları,

artık “sarı kırmızı pankart rengi sizemal olmuştur” deyip pankart rengi-ne karşı çıkmaya kadar varmıştır.

Elbetteki her siyasi hareket, bir bir-likte yer alırken, o birliğin, kendisi-ni de güçlendireceğine inanıyorsa, obirlikte yer alır. Kendine, politikala-rına güvenen bir siyasi hareket, ken-di gelişimiyle, mücadelenin gelişiminiözdeş görür zaten. Ama böyle gör-meyenler, mücadelenin gelişiminigözetmeyip, grupçu, rekabetçi tavır-larla çıkarlar birliğin önüne.

Dayı’nın şu sözünü aktaralım tamburada: “Bi zim bir lik mo del le ri mizyan lış bu lu na bi lir. İçe ri ğiy le, isim le -riy le tar tı şı la bi lir. “Ya bi zim de di ği -miz olur ya da ol maz” gi bi bir sap -lan tı içe ri sin de de ği liz. Yak la şı mı mı -zın te mel hal ka sı, dü zen kar şı tı bü tüngüç le ri bir leş ti ren, sa vaş tı ran, le -gal, ya rı le gal, il le gal her alan da... Bü -tün dev rim ci sol güç le ri bir leş ti re bil -mek ve ik ti da ra mer ke zi dar be lervu ra rak za fer yü rü yü şü nü hız lan dır -mak tır.” (Zy. Kur tu luş, Sa yı: 51)

Birlikler, halka ve devrime karşısorumluluktur. Halk ve vatan sevgi-sidir. Bunlar ne kadar güçlüyse, bir-likler de o kadar güçlü olur. Ve elbettetersi de geçerlidir.

� � İş yapan birliklerdenyanayız?

Mükemmel, ideal birlikler peşin-de değiliz. Fakat, ilk ölçümüz, birli-ğin “iş yapan” bir birlik olmasıdır. İşyapma noktasında da kendi dışımız-dan bekleme, işleri kendi dışımızda-kilerin üzerine yıkma gibi bir tarzımızyoktur. Bu tarzı yıllardır en çok eleş-tiren de bizizdir.

Bir birliğin altına imza koymak,bizim için çok önemli bir karar ve so-rumluluktur. O birliğe emeğimizi,

Birlik esas olarak, direnenlerin vesavaşanların birliğidir. Statükoculuk

veya uzlaşmalar üzerine, çürümeüzerine birlikler inşa edilemez.

Edilirse de, er geç çökmesikaçınılmazdır.

3 Nisan2011

33

YürüyüşSayı: 262

Page 34: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

gücümüzü katmak, attığımızimzanın gereğidir. Ama sol-da hem imza atmak, hem deo birlik içinde iş üstlenme-mek de ne yazık ki oldukçayaygındır. Bu doğru bir tarzdeğildir.

� � Birlik ciddiyeti vesorumluluğu kaynağınıiktidar perspektifindenalır

Grup çu, re ka bet çi , fır -sat çı, faydacı anlayışlar ne-deniyle daha kapsamlı, uzun vadelihedefleri olan birlikler oluşturula-mamaktadır.

Keza yine benzer eksiklikler ne-ticesinde solda taban örgütlülükle-rine yaslanan birlikler de kurula-mamaktadır.

Birlik konusunda solla uzun vadelikapsamlı adımlar atılamıyorsa, bun-da en belirleyici nedenlerden biri, so-lun iktidar hedefinden uzaklaşmışolmasıdır.

İktidar hedefinden uzaklaşıldığı,yani başka bir deyişle büyük dü-şünmekten uzaklaşıldığı ölçüde, bü-yük hedefler de konulamamakta, ter-sine olarak küçük sorunlar, küçükkaygılar ve küçük hesaplar ön pla-na çıkmaktadır.

İktidar hedefinden uzaklaşmak,faydacılığı, rekabetçiliği, fırsatçılı-ğı, reklamcılığı körükler. Küçük he-saplar ise birliklerde sürekli sorun üre-tir ve nihayet bu tür yaklaşımlar bir-likleri dağıtmaya kadar da gidebilir.

Belirttiğimiz gibi bunlarda temelsorun iktidar bakış açısından ve bü-yük düşünmekten uzak olmaktır. An-cak uzun vadeli hedefleri olan bir-likleri bir yana bıraktık; güncel ihti-yaçlara cevap vermek üzere oluştu-rulan birliklerde de sorunlar vardır. Entemel sorun da o güncel talep çerçe-vesinde bile sonuç alıcı bir mücade-leye birlik üyelerinin katılmamasıdır.

Tabii ki bunlar da solun bir ger-çeğidir. Bu noktada, bunları kabul et-memek, meşrulaştırmamak, kanık-samamak ve eleştiriyi, ideolojik mü-cadeleyi sürdürmek koşuluyla, bun-

lar, solla birlik yapmaya engel olarakgörülmemelidir.

� � Küçük hesaplardan,dar düşüncelerden çıkanbirliklerden yanayız

Biz birlikler için hekes ideolojisini,stratejisini değiştirsin ancak o zamanbirlik olur gibi bir yaklaşım içinde de-ğiliz. Özellikle haklar ve özgürlüklermücadelesi temelinde belli sorunlarayönelen birliklerde, hasta tutsaklargibi tekil sorunlarda oluşturulan bir-liklerde, farklı ideolojilere ve strate-jilere rağmen yan yana olabilmekte-yiz. Dayı’nın dediği gibi, “Kü çük he -sap lar dan, dar dü şün ce ler den çı kı lıpTür ki ye halk la rı nın çı kar la rı esasalın dı ğın da bun la rın ha ya ta geç me -me si için hiç bir ne den yok tur...”(Zy. Kur tu luş, Sa yı: 25)

Şunda net olmalıyız. En güçlübirlikler, emperyalizme karşı bağım-sızlık, faşizme karşı direniş temelin-de oluşturulan birliklerdir. Direnişbirleştirir. Direnmemek, çürüttüğügibi ayrıştırır; sorunları, grupçuluklarıöne çıkartır. Ciddi bir mücadele, cid-di bir direniş yoksa, en sıradan bir ba-sın açıklamasını ortak yapmak bile so-run haline gelir.

“Sol da bir lik”, tek bir sol olma-dığı için, farklı yönleri içeren bir tar-tışma konusudur aslında. Refor-mizmle, oportünizmle birliklerinkoşulları farklılıklar içerebilmekte-dir. Mesela, devrimciler katledilirkenbile, devrimcilerle yanyana gele-meyen reformistlerle yapabilecek-lerimiz sınırlıdır.

Aynı şekilde, oportü-nizm de, gündemini re-formizme paralel saptadı-ğı noktada, onlarla da bir-likteliklerin zemini zayıf-lıyor demektir. Devrimci-ler ölüm oruçlarında ölür-ken, “ölüm orucu günde-mimiz değil” diyen bir an-layışla ne kadar birlik ola-bilir? Devrimciler ölümoruçlarında ölürken, F Tip-lerinin hücrelerindeki ken-di yoldaşlarını bile unut-mak pahasına tecriti gün-

demlerinden çıkaran bir anlayışla ne-reye kadar birlik olabilir?..

Bütün bunları kitlelere en açık veçarpıcı biçimlerde anlatabilmeliyiz.Neden birlik olunmuyor, olunamıyor,nasıl birlik olunabilir, bizim Cep-hemiz’in anlamı nedir, en geniş ke-simlere bunları anlatmak hedeflen-melidir. Kitleler bizi anlayacak, ki-min birlik istismarcılığı yaptığını, ki-min birlikleri gerçekten savunduğunugöreceklerdir.

Evet, sonuç itibarıyla birlik konu-sunda şu tavır nettir bizim açımızdan;birlikler oluşturmaya çalışırız, ama iş-lerimizi de ona bağlamayız.

Mahallelerde, okullarda, iş yerle-rinde, sendikal alanda, kitleye belli birgüven verecek, bir çekim merkezioluşturacak türde birlikler oluştur-maya çalışmalıyız, ancak bu tek uğ-raşımız haline dönüşmemeli; prati-ğimizi bu birliklerin oluşumuna bağ-lamamalıyız. Bir yandan birlikleri,bir yandan pratiği örgütlemeliyiz.Oportünizmin, reformizmin süreklisorunlar çıkardığı, ayak sürüdüğübirliklerle zaman öldüremeyiz, ken-di işimize bakmalıyız o tür durum-larda.

Sevgili arkadaşlar, bu haftakidersimizi de burada sonuçlandırı-yoruz. İnanıyoruz ki, her Cepheli, herCepheli adayı, şimdi “BağımsızTürkiye” konseri için oluşturulmuşbir komite içinde seferber haldedir.O seferberlik halini 17 Nisan’a ka-dar korumalı ve sonra 1 Mayıs’a ka-dar uzatmalıyız. Haftaya görüşmeküzere şimdilikhoşçakalın.

34

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Birlik konusunda solla uzun vadelikapsamlı adımlar atılamıyorsa,bunda en belirleyici nedenlerdenbiri, solun iktidar hedefinden

uzaklaşmış olmasıdır.İktidar hedefinden, büyük

düşünmekten uzaklaşıldığı ölçüde,küçük sorunlar, küçük kaygılar

ve küçük hesaplar ön planaçıkmaktadır.

Page 35: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Binlerce İngilizce öğretmeni, ata-ması yapılmadığı için bekliyor. Mil-li Eğitim Bakanlığı (MEB) atamasıyapılmayan İngilizce öğretmenlerinive diğer alanlardaki öğretmenlerigörmezden gelerek 40 bin ithal İngi-lizce öğretmeni getiriyor. MEB, “Herçocuk en az bir yabancı dil konuşa-cak” diye bir hedef koymuş ve bu çer-çevede de devlet okullarında ana sını-fından itibaren 4 yıl boyunca İngiliz-ce eğitimi vererek, çocukların, anadilöğrenir gibi eğitilmeleri amaçlanı-yormuş. Proje kapsamında okullarda''English Cafe’ler de açılacakmış!Proje böyle olunca, Avustralya, Kana-da, ABD ve İngiltere’den öğretmengetirtmek için seferber olunmuş.

“Dil”e verilen şu öneme bakın!

İngilizceyi “anadil gibi” öğret-meyi amaçlıyorlar; ama bu noktada daister istemez insanın aklına Kürt hal-kının “anadilini” öğrenmesine konu-lan yasak geliyor. İngilizceyi “anadilgibi” öğretirken, anadili yasaklayanbir çarpıklık var karşımızda.

Madem bu kadar dile önem veri-yor bakanlık, Kürt halkının anadildeeğitim yapmasını neden engelliyor?Okullarda neden öğrenciler kendidillerini konuşamıyor ya da konuşuncaneden yargılanmaya çalışıyor?

Sorunun cevabı açık bizce:

MEB’den İngilizce’yi anadil gibiöğretmesini isteyen, emperyalist veişbirlikçi tekellerdir.

Kürtçe’nin anadil olarak öğretil-mesini istemeyen de, yine aynı güç-lerdir.

*

Sorunun diğer bir yanı ise, İngi-lizce eğitimi için yurt dışından öğret-men getirmek, kendi yetiştirdikleriİngilizce öğretmenlerine güvenme-diklerinin, doğru dürüst öğretmenyetiştiremediklerinin itirafıdır.

16 bin ataması yapılmayan İngi-lizce öğretmeni var. Yani, ülkemizöğretmene ihtiyacı olan bir ülke değil-dir. Aksine işsiz öğretmenlerin oldu-ğu bir ülkedir. Ama MEB ve YÖK,

kendi yetiştirdikleri öğretmenleri işsizbırakıp, emperyalistlerin eğitimkurumlarında yetiştirilen öğretmen-lerden ithal etmeye kalkıyorlar.

Her yeri olduğu gibi, eğitimi dedoğrudan emperyalistlerin tekelialtına sokmaya çalışıyorlar. Emper-yalist ülkelerin eğitmenleri, ana sını-fından itibaren hayatımıza giriyor,dolayısıyla kültürleri de günlük yaşa-mımız içerisine sokuluyor.

Sorun çocuklara bir yabancı dilöğretilip öğretilmemesi değil, eğitiminher aşamasında, her yanında emper-yalistlerin isteklerinin ve emperya-listlerin kadrolarının belirleyici vehakim hale gelmesidir.

Emperyalistler ne istiyorsa. işbir-likçi AKP iktidarı ve onun MEB’i,YÖK’ü, onu yapıyor. Her alandaolduğu gibi, eğitim de her geçen gündaha fazla emperyalistlerin denetim veyönetimi altına giriyor. Halk için eği-tim mücadelesi, işte bu noktada açıkki, emperyalizme karşı mücadeledir.

GençliğinGündeminden

3 – 10 Nisan

9 Nisan 1993: İstanbul Üni-versitesi İletişim Fakültesi giri-şindeki polis kulübesi, İzmir’dekatledilen Hamiyet Yıldız’ın anı-sına DEV-GENÇ tarafından molo-toflandı.

10 Nisan 1993: İstanbulda’kitüm üniversitelere Devrimci Solbayrağı asıldı.

Nisan 1990: Burdur MeslekYüksek Okulu öğrencisi Arif Can-yılmaz sivil faşistler tarafından

katledil-di.

gençliğin tarihinden

Atanmayan Öğretmenleri AtamakYERİNE ‘İthal’ Öğretmenler!

Eskişehir Osmangazi Üniversite-si’nde 25 Mart’ta İşadamları Derneğitarafından düzenlenen “Üniversite-lerde Sermayeyi Geliştirme” konfe-ransına katılmak üzere gelen DevletBakanı Ali Babacan’ı protesto etmekisteyen devrimci demokrat öğrencile-re polis, cop, biber gazı ve köpekler-le saldırdı.

Devrimci-demokrat öğrenciler,polis saldırısını 28 Mart’ta NoktaKafe önünde yaptıklarıeylemle protesto etti-ler. Eyleme, EskişehirGençlik Derneği,SGD, EHP, Gençsen,Alınteri ve EkimGençliği’nden yakla-şık 40 öğrenci katıldı.

Eskişehir'de polisinköpekli saldırısına protesto

Üniversitelerde, yoz kültüre alter-natif olarak kurulan, halk kültürünü,değerlerini ve geleneklerini anlattığı-mız, Anadolumuzun bin yıllık tarihi-ni yaşattığımız HALKBİLİMKULÜBÜ Boğaziçi Üniversitesi’ndede açılıyor.

Boğaziçi Üniversitesi HalkbilimKulübü Topluluğu 28 Mart günü, 31Mart’ta programın duyurusunu yap-tılar. Programın afişlerini asan ve

bildirilerini dağı-tan HalkbilimKulübü öğrenci-leri Anadolu’nunKayıp Şarkılarıbelgesel filmineçağrı yaptılar.

Boğaziçi Üniversitesi’nde Halkbilim Kulübü Kuruluyor

3 Nisan2011

YürüyüşSayı: 262

35

Ülkemizde Gençlik

Page 36: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

30 Mart 1972’de bir tarih yazıldıKızıldere’de; cüretin, kararlılığın vedirenişin tarihi.

30 Mart 1972’de bir gelenek bıra-kıldı tarihe. Ölen ama yenilmeyen,uzlaşmayan, teslim olmayan bir gele-nek.

Kızıldere bir savaşın başlangıcıdır.Bu savaş yoksul halkın kan emici,sömürücü, alçaklara karşı verdiğisavaştır. Kızıldere’de bu savaşın yolugösterilmiştir.

Kızıldere; Türkiye devriminindönüm noktalarından birini oluştur-maktadır. 1960 sonlarında gençliğinyükselen devrimci mücadelesine veMahir Çayan gibi önder kadrolarınideolojik netleşmeyi sağlayan müca-delelerine bağlı olarak, o güne kadarsola hakim olan reformizm ve reviz-yonizmden kopuşla birlikte ülkemizdevriminde yeni bir sayfa açılmıştır.

Anadolu tarihi isyanlar tarihidir!

Bu isyan tarihi içinde sayısız dire-nişler ve bu direnişlerde yaratılmış sayı-sız gelenekleri barındırmaktadır. Babaİshaklar’dan Şeyh Bedreddinler’e, PirSultanlar’dan Seyit Rızalar’a ve SeyitRızalar’dan Mahirler’e uzanan butarih Kızıldere’de yaratılan gelenekleartık daha da güçlüdür.

Kızıldere’de yaratılan direniş bugünTürkiye halklarının kurtuluş mücade-lesininmanifestosunu oluşturmakta-dır.

Bu manifesto, Türkiye devrimininyolunu, kurtuluş için her türlü bedeligöze almayı, teslim olmamayı, daya-nışmayı ve davaya inancı temsil etmek-tedir.

Kızıldere’den bugüne süregelensavaşımızdaki kararlılığımız dökülenher damla kanımızda daha da güçlen-miş ve çelikleşmiştir. 1984 Ölüm Oru-cu’nda Abdullah Meraller’le düşmanadört duvar arasında teslim olmayan tav-rımız, 12 Temmuz’da, 16-17 Nisan’dasosyalizmin bayrağını düşman kuşat-

ması altındayken can pahasına savunankararlılığımız, kuşatılan üslerde duvar-lara kanla yazılan kahramanlığımız, 19-22 Aralık’ta ve 122 şehit verdiğimizBüyük Direniş’te emperyalizmlefaşizmle uzlaşmayan, boyun eğmeyentavrımızla, geleneklerimize geleneklerekleyerek Kızıldere manifestosunudaha da güçlendirdik.

Kuşatma altında “bize ölüm yok”diye haykıran Niyaziler’le, “bayrağı-mız ülkenin her tarafında dalgala-nacak” diyen Sabolar’la, katillere“asıl siz teslim olun” diye haykıranSibel Yalçınlar’la, düşmanın her teslimolun çağrısına karşı her evi Kızılde-re’ye çevirerek, Kızıldere manifesto-sunu daha da güçlendirdik.

Bizi geleceğe taşıyacak olan Kızıl-dere’deki uzlaşmazlığımız ve kararlı-lığımızdır. Uzlaşmayacağız!

1 milyar insanı aç, 4 milyarı yok-sul bırakan, her yıl 15 milyon insanıaçlıktan öldüren emperyalist sistemleuzlaşmayacağız!

Tekellerin çıkarları uğruna halkla-ra bombalar yağdırıp yüzbinlerce insa-nı katledip ülkeleri işgal edenlerleuzlaşmayacağız!

Adaletsizliğin ve yoksulluğun kay-nağı emperyalizmle uzlaşmayacağız!

Uzlaşmak teslim olmaktır! Teslimolmak ihanettir! Bu bilinçle 41 yıldıremperyalizm karşısında bir kez bilegeri adım atmadık. Bugün bu ülkeninDev-Gençliler’i olarak, Anadolu top-raklarının Mahir yüreklileri olarakbüyük bir sorumluluk altındayız. Busorumluluk Kızıldere manifestosununaydınlattığı yolda yürümektir. Mahir-ler’in başlattığı anti-emperyalist veanti-oligarşik savaşı kesintisiz sür-dürmektir.

Bu sorumluluğu üstleniyoruz.Bedeli ne olursa olsun, Mahirler’inyolunda, Dayı’nın izinde kurtuluşakadar savaşacağız; zafere kadar busorumluluğu taşıyacağız.

GGeennççlliikk FFeeddeerraassyyoonnuu’’nnddaann

MAHİRLER’İ ANLAMAK, MAHİRLER GİBİ SAVAŞMAKTIR!

Elazığ Gençlik Derneği, poli-sin telefonla üyelerini rahatsızetmesi üzerine yazılı bir açıklamayaptı. Açıklamada şöyle denildi:“Derneğimiz çalışanlarındanCemAslan, polis tarafından 0 424 24110 38 nolu telefonla aranarak,“Biz İstanbul’dan arıyoruz, baban-la görüşmek istiyoruz, İstanbul’danarkadaşlarıyız’ diyerek rahatsızedilmeye başlandı. Daha sonraarayan numaranın Elazığ num-arası olduğu anlaşılınca ‘siz kim-siniz neden arıyorsunuz’ diyekarşılık verince telefonun diğertarafındaki ses bir süre bocalaya-rak telefonu kapattı. AKP’nin faşistpolisi şunu çok iyi bilmelidir ki,devrimcileri bu tarz basit numa-ralarla korkutamazsınız, sindi-remezsiniz.”

Elazığ polisinden

‘oyunlar’

Bodrum'daki liselerde eğitimgören yaklaşık 100'e yakın liseöğrencisi ve velileri, 19 Mart’taBodrum Barış Meydanı'ndatoplanarak YÖK ve hükümetinsınav sistemi-ni protestoettiler.

Sınav sistemine boyun eğmeyeceğiz

Liseli Devrimci Gençliknasıl bir lise istediklerinitartışmak için tümliselileri 2 Nisan’dayapacakları kurultaya

çağırıyor!

3366

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Ülkemizde Gençlik

Page 37: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Yürüyüş: Neden çadırkurup Açlık Grevi yapıyor-sunuz?

Mahir Bektaş: 2 ar-kadaşımız Ferhat Tüzer ve Berna Yıl-maz, AKP’nin Roman Çalıştayı’ndaTayyip Erdoğan’ın karşısında parasızeğitim pankartı açtıkları için tutuk-landılar. Tam bir yıldır arkadaşlarımıztutuklular. Bir yıldır bu hukuksuzlukdevam ediyor. Üstelik arkadaşlarımız15 yıllık hapis istemiyle yargılanıyorlar.Bizler de bu hukuksuzluğu teşhir et-mek için ve arkadaşlarımızın serbestbırakılması için çadır kurup 7 günlükaçlık grevine girdik. Ferhat Tüzer veBerna Yılmaz’ın parasız eğitim iste-dikleri için tutuklu olduklarını herke-se anlatmak istedik. AKP’nin gerçekteyüzünü halkımıza göstermek istedik.

Yürüyüş: Polis ve zabıta birlik-te saldırdı. Neden saldırdı, gerekçe-si neydi?

Cemray Baş: Zabıta ve polisin sal-dırısı ilk kez karşılaşılan bir durum de-

ğil aslında. Bu saldırıdan önceliseli arkadaşlarımızın Şiş-li’de Cevahir Alışveriş Mer-kezi önünde açtıkları “Pa-rasız Demokratik BilimselLiseler İstiyoruz Alacağız”çadırına da saldırmışlardı. Fa-kat Beşiktaş’ta çadır açma-mıza engel olabileceklerinisandıkları için önce polisinkışkırtmasıyla zabıta saldırdı.

Daha sonra sanki müdahale etmek zo-runda kalmış gibi gözaltına alındık.

Yürüyüş: Saldırılarda çadırınızalındı, gece çadırsız kaldınız ama sizyine oturmaya devam ettiniz. O ge-ceyi anlatır mısınız?

Nilay Keten: Gün boyu top-lam 4 kez saldırıya uğradık. İlk saldırı,açıklama yaptıktan hemen sonra ça-dırımızı kurma esnasında oldu ve 17

kişi gözaltına alın-dı. 2. saldırı,saat 19:00da,

2. çadırı kurarken oldu ve çadırımızıyine çaldılar. Biz tekrar çadır kurmakistedik ve 3. saldırı gerçekleşti. Sonolarak saat 01:30’da tekrar bir saldı-rı oldu ve bu da son saldırı oldu. 9 ar-kadaşımız gözaltına alındı, toplam 26kişi gözaltına alındı. Biz orada 4 kişikaldık. Gece tekrar battaniye getirdikve o soğukta yerde yatarak sabahladık.Tabi gece zorlu bir geceydi. Yine et-rafımızda çevik otoları vardı amaşunu orada çok iyi gördük: Biz oradasabaha kadar soğukta kaldık. Ama po-lis ve zabıta sürekli araçların içinde kal-dı. Bu onların sadece ellerindeki ko-ruma kalkanına ve coplarına güven-diğini gösteriyordu.

Son eşyalar geldiğinde daha eşya-lar arabadan inmeden polis ve zabıtaeşyaları çadır sanıp saldırıya geçti. Ora-da şunu gördük; zabıta, zabıta değil debildiğin polis amiri gibi davranıyordu.Sürekli zabıta amiri emir veriyordu vepolislerde ona göre hareket edip biz-lere hazımsızca saldırıyordu.

Bir günde toplam 4 kez saldırıyauğradık. Her saldırı da Dev-Gençli-ler olarak çadırımızı tekrar kurmayaçalıştık ve onlar da tekrar saldırdılar.Aslında onlar da çok iyi biliyordu erya da geç bu çadır oraya kurulacak-tı. Dev-Gençliler hiçbir zaman ka-rarlarından vazgeçmezler, biz de ay-nen öyle yaptık ve çadırımızı tam de-diğimiz yere açtık.

İki gün boyunca polisler etrafı-mızdaydılar. Doğrusu tüm hafta bo-yunca etrafımızdaydılar ama çoğun-luk iki gündü, özellikle de 2. gün. 2.gün tüm gün boyunca etrafımızda 4çevik otobüsü, 1 panzer, 2 tane bü-yük otobüs içi yığınla polis dolu ve et-rafımızda sayamayacağımız kadarsivil polis aracı. İnsanların tepkisi şöy-leydi: Bu kadar polislerin hepsisize mi? Bu kadar polis 3 kişiden mikorkuyor? Aslında orada korktukları3 kişi değil, Dev-Gençliler’di.

Mahirler’in bize bıraktığı teslimolmama geleneğini orada tekrar gös-terdik. Bu mirasa sahip çıktık ve

düşmanı bir kez daha yen-dik, oraya çadırımızı açtık.Biz Dev-Gençliyiz yapa-rız dedik mi yaparız vebu çadırı açacağız de-dik ve açtık. Üstelik tekçadır açmadık oraya tam 4çadır açtık. Orada Ferhat ve Ber-na’nın sesi olduk, onların sesi olmayada devam edeceğiz.

Yürüyüş: Saldırıyı anlatır mısı-nız? Gözaltında neler yaşadınız?

Mahir Bektaş: Ben ikinci saldı-rıda gözaltına alınanlardanım. Göz-altına alınınca Vatan Caddesi’ndeki iş-kencehaneye götürdüler. Gözaltınaalırken de, aldıktan sonra da polis iş-kence yaptı. Vatan’da ise saatlerce iş-kencelerden geçirildik. Gözaltındatüm arkadaşlarımız onursuzca ve şe-refsizce saldırılara maruz kaldı. Bazıarkadaşlarımızın vücudunda ciddihasarlar ortaya çıktı.

Yürüyüş: Bir tarafta polisler birtarafta siz duruyorsunuz, bu du-rum ne kadar sürdü?

Mahir Bektaş: Bu durum çokuzun sürmedi. Saldırıya önceden kararvermişler. Hiç beklemeden saldırdılar.Açıklama yapmamıza fırsat vermedi-ler. “Demokrasi Anıtı” denen yerde de-mokratik haklarımızı gasp ettiler.

Yürüyüş: Son olarak ayrıca sizineklemek istediğiniz bir şey var mi?

Mahir Bektaş: Beşiktaş Demok-rasi Anıtı önünde yaptığımız açlık gre-vi ne ilk ne de sondur. Daha önce Fer-hat ve Berna’nın serbest bırakılmasıiçin birçok eylem yaptık. BakırköyHapishanesi’nin önünde 10 günlük aç-lık grevine girdik. 13 gün boyuncaadım adım Ankara’ya yürüdük. AKPSütlüce il binasının önüne kendimi-zi zincirledik. Bu hukuksuzluk devamettiği sürece de bizlerin mücadelesidevam edecektir. Son olarak 24 Ma-yıs’ta görülecek olan Ferhat ve Ber-na’nın mahkemesine de tüm halkımızıbekliyoruz.

Mahir Bektaş Yıldız Teknik

Üniversitesi Öğrencisi

Cemray Baş Marmara Ü. Öğrencisi

“Biz Dev-Gençli’yiz, yaparız dedik mi yaparız;bu çadırı açacağız dedik ve açtık”

3 Nisan2011

37

YürüyüşSayı: 262

Nilay KetenBehçet K. Çağlar

Lisesi

Röportaj

Page 38: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Liseliler Kurultaya ÇağırdıGençlik Federasyonu/Liseli Genç-lik’in Parasız Bilimsel Demokratik Li-seler İstiyoruz Alacağız kampanyasıkapsamında 2 Nisan’daki Nasıl BirLise İstiyoruz konulu kurultayı için 25Mart Cuma günü Kadıköy İskeleMeydanı’nda ve Şişli Cevahir AVMönünde 16.00-19.00 saatleri arasında imza masa açılıp kurultaya çağ-rı bildirileri dağıtıldı. Bildirilerdeşöyle sesleniliyordu halka;

Nasıl Bir Lise İstiyoruz?Her gün sıralarında ders gördü-

ğümüz okullarda, “kayıt, spor, dip-loma, karne vb. parası” adı altındayüzlerce lira para toplanıyor. Bizgençliğin, yaşanılan adaletsizliklerehaksızlıklara karşı duyarsızlaşmasınısesini yükseltmemesini istiyorlar.Bunun için AKP iktidarı yozlaştırmapolitikalarıyla, uyuşturucuyla, çete-leşmeyle ve ülkemizdeki çarpık eği-tim sistemiyle gençliği susturmaya ça-lışıyor.

Uyuşturucudan, içkiden, ahlak-sızlıklardan, yozlaşmamızı isteyenlerekarşı diyoruz ki;

Hayır! Bu düzenin istediği gibi bir

gençlik olmayacağız.

Nasıl Bir Lise İstiyoruz?Parasız, bilimsel, demokratikliseleri nasıl yaratabiliriz?

Tüm bunları hep beraber 2 Ni-san’da düzenleyeceğimiz “Nasıl BirLise İstiyoruz Kurultayı”mızda tartı-şacağız. Ülkemizin dört bir yanındanöğrenciler, öğretmen ve ailelerimizibir araya getirerek, sorunlarımızı hepberaber tartışıp, birlikte çözüm üre-teceğimiz bir kurultay düzenleyece-ğiz. Tüm öğrencileri, öğretmenleri veaileleri, 2 Nisan 2011 günü Okmey-danı Mercan Düğün Salonu’nda10.00-17.00 saatleri arasında yapa-cağımız Nasıl Bir Lise İstiyoruz Ku-rultayı’na ça-ğırıyoruz!

38

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Liseli Dev-Genç ile“Nasıl Bir Lise İsti-yoruz?” kurultayı üze-rine görüştük.

Baki Can Işık (Halil Rıfat PaşaLisesi 2. Sınıf öğrencisi, Yaş:16)

Yürüyüş: Bu kurultayla amacı-nız nedir?

Baki Can Işık: Liseli Gençlikolarak 2 Nisan’da yapacağımız ku-rultayda “Nasıl Bir Lise İstiyoruz?”diyoruz. Bu kurultay ülkemizdekieğitim sisteminin çarpıklığını, lise-lerdeki paralı eğitimi, gerici-bilimdenuzak eğitim sistemini ve anti- de-mokratik uygulamaları tartışacağı-mız bir kurultay olacak. Tabi aynı za-manda biz bunun karşısına nasıl bir al-ternatif koyuyoruz, bunu anlatabile-ceğiz. En önemlisi somut olarak ne-ler yapabileceğimizi hep birlikte tar-tışacağımız bir kurultay olacak. Tümbunları hep beraber 2 Nisan’da dü-zenleyeceğimiz “Nasıl Bir Lise İsti-yoruz” kurultayımızda tartışacağız. Ül-

kemizin dört bir yanından öğrenciler,öğretmen ve ailelerimizi bir araya ge-tirerek, sorunlarımızı hep beraber tar-tışıp, birlikte çözüm üreteceğimiz birkurultay düzenleyeceğiz.

Yürüyüş: Kurultayda neleri tar-tışacaksınız? Programınız nedir?

Can Işık: Kurultayda öncelikle li-selerde verilen eğitim bizlere nasıl birgelecek vaat ediyor, paralı eğitimleokullar nasıl ticarethaneye çevriliyor,bugün eğitim sistemi kime hizmetediyor? Bu tür sorulara cevap buluptartışacağız. Okulların adeta F Tipi Ha-pishaneye çevrildiğini kameraları ida-re baskısını, polis terörünü anlatacağız.Temel olarak Parasız, Bilimsel, De-mokratik liseler taleplerimizi tartışa-cağız. Bunun için hep birlikte somutbir program çıkaracağız.

Yürüyüş: Liselilerin bugün siz-ce en önemli, en temel sorunları ne-lerdir?

Işık: Bugün biz gençliğin, yaşanı-lan adaletsizliklere, haksızlıklara kar-şı duyarsızlaşmasını, sesini yükselt-

memesini istiyorlar. Bunun için AKPiktidarı baskı, yozlaştırma politikala-rıyla, uyuşturucuyla, çeteleşmeyle veülkemizdeki çarpık eğitim sistemiylegençliğin sesini susturmaya çalışıyor.Apolitik, düşünmeyen, sorgulamayanbir gençlik olmamız dayatılıyor. Bu dü-zende hayatın her alanında olduğu gibieğitim sisteminde de öğrenciye “Pa-ran Kadar Okursun!” deniyor. Bir-çok öğrenci parası olmadığı içinokul masraflarını karşılayamıyor.Bugün en önemlisi tüm liseliler gele-cekten kaygılı. İşsiz kalma korkusu,ÖSS vb stresi derken liseliler tam birkuşatma altında yaşıyor.

Yürüyüş: Kurultaya kimler ka-tılacak?

Işık: Kurultaya bir çok ilden öğ-renciler, aileler ve öğretmenler katı-lacak. Müzik ve şiir topluluklarımızda kurultayımızda yer alacak.

Tüm öğrencileri, öğretmenleri veaileleri Nasıl Bir Lise İstiyoruz Ku-rultayı’na çağırıyoruz! Sorunlarımızortaktır ve hep birlikte çözelim isti-yoruz.

“Paran Kadar Okursun!” DeniyorBirçok Öğrenci Parası Olmadığı İçin Okuyamıyor

Baki Can Işık

Bu düzenin istediği gibi bir gençlik olmayacağız

Röportaj

Page 39: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Kocaeli’nde parasızeğitim için açlık grevisona erdi

Tüm arkadaşlar, diğer geceler ol-duğu gibi, ikişer saatlik uykularınarağmen, gayet neşeli ve enerjiktiler. 25Mart sabahı sloganlarımızla inlettikKocaeli semalarını. Yapacağımız ey-lemin çağrısıyla beraber yürüyüş yo-lunda bildiri dağıtımına başladık sa-bahın erken saatlerinde.

Aynı gün saat 13.00'e yaklaşırkenpankartlarımızın arkasına dizilmeyebaşladı arkadaşlarımız ve hep birağızdan gür bir şekilde sloganlarımı-zı atmaya başladık. Basın açıklama-sının metninde Kocaeli Gençlik Der-nekli öğrencilere uygulanan baskınınbilinçli politikalar dahilinde yapıldı-ğını ve Dev-Gençliler’in tüm baskıve yıldırma politikalarını bertaraf et-tiğinden bahsedildi. Basın açıklama-mızın ardından hep bir elden eşyala-rımızı ve çadırımızı topladık, 20 kişiderneğimize geçip 5 günlük açlıkgrevi eylemimizin değerlendirmesiniyaptık.

Sohbetlerimiz şunu gösterdi kidevrimci irade, devrimci yaşam tar-zı ve kolektivizm açlık grevi çadırı-mızın başarısını getiren etkenlerdi.‘Başaramayacaklar’ sözlerini bir kezdaha düşmanın dudaklarında bırak-manın coşkusuyla kutladık zaferimi-zi.

Ankara’da Dev-GençlilerParasız Eğitim İstiyoruztalebiyle masa açtı

26 Mart günü kurulan ve 2 saataçık kalan masada 250 imza toplan-dı ve 13 Yürüyüş dergisi halka ulaş-tırıldı. Ankara Sakarya caddesinde, 26Mart günü Dev-Gençliler, “ParasızEğitim İstiyoruz Alacağız” kampan-

yası kapsa-mında ka-fesli eylem

yaptılar. Dev-Gençliler temsili olarakyaptıkları kafesin içine girerek FerhatVe Berna'nın ağzından hukuksuzluğuteşhir etti.

Adana’da gençlik imzatopluyor

25 Mart cuma günü İnönü Par-kı’nda “Parasız Eğitim İstiyoruz Ala-cağız!” kampanyası için masa açıldı.Masada, okullarda harç paraları ve ka-yıt paralarının kaldırılması talepleridile getirildi. 180 imzanın toplandığı130 bildirinin dağıtıldığı masada öğ-rencilerin sorunlarının dile getirildi-ği sohbetler edildi.

Liseli Gençlik Elazığ’ınyoksul mahallelerinde

Elazığ’da Liseli DEV-GENÇ’lilerkampanya dahilinde 27 Mayıs günüFevziçakmak Mahallesi’nde afiş yap-tı. AKP polisi mahallelileri korkutmakve insanları tedirgin etmek için lise-li gençliği durdurarak para cezasıyazacaklarını söyledi.

Elazığ’da Liseli Dev-Gençliler23, 24 ve 25 Mart günü afiş ve pul-lamalar yaptılar. Yıldızbağları, Fev-zi Çakmak mahalleleri, hastanelercaddesi, 100.yıl Endüstri Meslek Li-sesi ve Elazığ Anadolu lisesinin çev-resine afişler asıldı.

25 Mart günü 100.yıl EndüstriMeslek Lisesi’nin önünde Dev-Gençşapkalarıyla kampanyanın bildirileridağıtılıp liselilere kampanya anlatıl-dı.

Malatya Liseli Gençlikkampanya çalışmalarınadevam ediyor

Malatya Liseli Gençlik 29 martSalı günü öğlen saatlerinde MalatyaLisesinden başlayarak Emeksiz Cad-desi boyunca bildiri dağıtımı yaparakimza topladı. “Parasız Bilimsel De-

mokratik Liseler istiyoruz Alacağız!”kampanyasını daha önce okullarınınyanında açılan çadırdan tanıyan Ma-latya lisesi öğrencilerinin ilgi göster-diği eylemde 100’ü aşkın bildiri da-ğıtılırken onlarca imza toplandı.

Antalya’da24 ve 27 Mart’taKışlahan’da

Gençlik Federasyonu’na bağlı li-seli ve üniversiteli gençlik, “Parasız,Bilimsel, Demokratik Eğitim“ için aç-

Ülkemizde Gençlik

Anadolu’dan Parasız Eğitim İçin Açlık Grevi Çadırları ve İmza Masaları

39

Page 40: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Ülkemizde Gençlik

tığı imza masasında, 940 tane imzatoplandı. Yapılan konuşmalarda pa-rasız eğitimin bir hak olduğu ama bu-gün bu hakkın gasp edildiği anlatıl-dı. Bu bizim hakkımız” diye sesle-nildi. Her kesimden halkın imzaverdiği masa, 14.00-18.00 saatleriarasında açıldı.

Boğaziçi’ndekampanya çalışması

28 Mart 2011 Pazartesi günüGençlik Federasyonlular BoğaziçiÜniversitesi’nde Parasız Eğitim İsti-yoruz Alacağız kampanyasının afiş-lerini astılar. Kuzey ve Güney Kam-püse afiş yapan Dev-Genç’liler ayrı-ca “Derneklerimizi ve Dergimiz Yü-rüyüş’ü Savunmaya Devam Edece-ğiz” yazılı afişleri de yaptılar.

Haklılığımızı vemeşruluğumuzusahiplenmeliyiz

Dev-Gençliler, 30 Mart’ta yap-tıkları açıklama ile kendileri gibiGençlik Federasyonu üyesi olan ve

parasız eğitim pankartı açtıkları içintutuklu bulunan Ferhat Tüzer ve Ber-na Yılmaz’ın serbest bırakılmasını is-tediler. Açıklamada şu ifadelere yerverildi: “Arkadaşlarımızın tutuklan-dığı günden beri var olduğumuz heryerde her mahallede, meydanda Fer-hat ve Berna’nın sesi olduk. Onlarınserbest bırakılması için yeri geldiadım adım Ankara’ya yürüdük. Yerigeldi Bakırköy Hapishanesi önündeaçlık grevi yaptık. Yeri geldi AKP İlBinası’na kendimizi zincirledik.

Sonunda Ferhat ve Berna’yı sa-hiplenmek ve meşruluğumuzu anlat-mak için tutuklanışlarının 1.yılındatekrardan açlık grevi yapmaya kararverdik. Sadece İstanbul’da değil Ana-dolu’nun dört bir yanında açlık gre-vi yapmaya başladık.

Bugün AKP ve onun polisleri ça-dırlarımıza saldırmaya devam ediyor.Tüm bu saldırıların, baskıların vegözaltıların tek bir sebebi var. KOR-KUYORLAR. AKP HÜKÜMETİ veTayyip Erdoğan KORKUYOR. Biz-ler bugün tüm bu saldırılara karşı di-reniyoruz. Direneceğiz.”

Siyanürle Altın Aramaya VeTermik Santrallere Hayır!

27 Mart günü Çanakkale’nin Biga İlçesine bağlı Elmalı kö-yünde Çanakkale Gençlik Derneği Girişimi, Eğitim-Sen, Çev-re Derneği, Tarım Orkam-Sen, Tarım Orman-İş, ElmalıKöyü Altına Hayır Komitesi, Karabiga Güzelleştirme Derneğitarafından “Siyanürle Altın Aramaya Hayır“ adı altında bir ey-lem gerçekleştirildi.

Perşembe gününden başlanarak 3 gün boyunca Biga’da Pa-zaryeri, Kapalı Çarşı Önü, Kültür Sarayının olduğu cadde bo-yunda 3000 tane bildiri dağıtılıp halka sesli bir şekilde du-yuruldu.

Köyün girişinde oluşturulan korteji yöresel Pomak elbi-sesi giyen 20 kadar genç kızla birlikte köylü halkı coşkulu birşekilde karşıladı. Çanakkale Gençlik Derneği Girişimi adınayapılan konuşmada Dev-Genç’lilerin 42 yıllık tarihi boyun-ca emeği sömürülen işçilerin ve köylü halkının her zaman ya-nında olduğu ve omuz omuza mücadele ettikleri belirtildi. Bu-günde Elmalı halkı ile omuz omuza mücadele edecekleri be-lirtildi.

Köy halkıyla birlikte 800’e yakın ki-şinin katıldığı eyleme Çanakkale Genç-lik Derneği Girişimi 60 kişiyle katıldı.

Ayhan Çarkın VeTüm KatliamcılarCezalandırılmadan AdaletArayışımız Bitmeyecek

TAYAD’lı Aileler 29 Mart salı günü, İstanbul Ba-rosu’nda son günlerde kanal kanal dolaşarak katli-amlarını anlatan Ayhan Çarkın'ın açıklamalarına iliş-kin basın toplantısı yaptı.

Ayhan Çarkın diğer katillerle birlikte evlatlarınında katilidir. Katilliklerinin bilinmesi yeni değildir.Daha önce yapılan katliamlar hakkında davalaraçılmış, katillerin ellerini soğutmamak için, bumahkemelerden beraat kararları çıkarılmıştır.

TAYAD’lı Aileler, Ayhan Çarkın'ın itiraflarınında dikkate alınarak, Ayhan Çarkın ve ekibi hakkın-da yapılan infaz dosyalarının yeniden açılmasını, bukonuda DGM savcılarının değil, Ağır Ceza Mah-kemeleri savcılarının yetkili ve görevli olması ge-rektiğini dile getirdiler. Katiller hak ettikleri şekil-de cezalandırılana kadar adalet isteği ve arayışları-nın devam edeceklerini açıkladılar.

40

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 41: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Ahmet Şık’ın “İmamın Ordu-su” adlı kitabı henüz basılmadanyasaklandı ve nüshalarına mah-keme kararı ile el konuldu. Kita-bın kopyasını bulundurmak damahkeme kararıyla suç olarak ka-bul edildi.

Bu faşist AKP iktidarınıngeldiği durumdur. AKP, dokuzyıldır iktidarda. İktidara geldiğiilk günden itibaren kendindenönceki iktidarların faşist baskı veterörünü aynen devam ettirdi.AKP’nin kendinden önceki hü-kümetin onayladığı tek politikasıF Tipi hapishanelerdeki tecrit iş-kencesiydi. Devrimcilere yöne-lik saldırılar, AKP iktidarındaöncekilerden hiç geri kalmadı.Bugün herkes polisin komplola-rından bahsediyor. AKP polisi-nin ilk ve en büyük komplosu yinedevrimcilere oldu. 1 Nisan 2004yılında polis onlarca derneği, der-gi bürosunu, kültür merkezini bas-tı. “Diskette adınız çıktı” diyerekhaftalarca süren baskınlarda yüzünüzerinde dernek çalışanı, derneküyesi, gazeteci, devrimci, demo-krat insan gözaltına alınıp tutuklandı.Polisin sahte belgelerine dayanarakyıllarca hapis yatırıldı.

Bugün AKP’nin teröründen yakı-nan kesimlerden hiçbirinin sesi çık-madı. Ve hala AKP’nin terörüne kar-şı seslerini çıkarttıkları söylenemez.

Bugün AKP’nin terörüne “şaka mıbu” diyorlar. AKP, artık sadece dev-rimcilere saldırmıyor. Oligarşi içi ik-tidar kavgasında politikalarına hizmetetmeyen tüm kesimlere saldırıyor.

Ahmet Şık’ın “İmamın Ordusu”adlı kitabının basılacağı İthaki yayı-nevi iki gün üst üste basıldı. Kitabınbilgisayardaki kopyaları silindi. Bu el-bette kabul edilebilir bir durum de-ğildir. Baskının bu denli pervasızlaş-masına karşı çıkılmalıdır.

Ancak bu baskınlar sonrasındab u r j u v amedya’daçalışan çoğu

“solcu” küçük-burjuva aydın yazar-ların tepkileri sanki bu ülkede yaşa-mıyorlarmış gibi. Hala gerçekleregözlerini kapamaktadırlar.

BU ÜLKEDE 80 YILDANSONRA İLK KEZ BİR YAYINEVİ BASILMIYOR!

“Basılmamış bir kitaba toplatmaolurmu? Basılmamış bir kitap suç sa-yılır mı?” diyorlar. “Şaşkınlık” içinde-ler. Bir yayınevi sahibi çıkıp “80 yıl son-ra ilk kez bir yayınevi basılıyor” diyor.

Saldırı ancak kendilerine dokun-duğunda faşizmin farkına varıyorlar. 80yıldır demek ki bu ülkede “demokra-si” var. 80 yıldır ilk kez bir yayın evi

basılıyormuş? AKP, İthaki yayı-ne-vini basmasa, Oda TV’den SonerYalçın tutuklanmasa, Ahmet Şık ileNedim Şener tutuklanmasa memle-kette demokrasi olacak. Ne güzelAKP tüm eksikliklerine rağmen ka-yıpları aydınlatıyor, faili meçhulle-

ri çözüyor, “Ergenekon”dan hesapsoruyor... Ağır aksak da olsa ‘de-mokratikleşiyoruz”...

GERÇEKLEREGÖZLERİNİZİKAPATMAYIN!ÜÇ AY ÖNCE OZANYAYINCILIK BASILDI!DUYMADINIZ MI?

80 yıl önceki yayın evine ya-pılan baskını hatırlıyorsunuz da dahaüç ay önce Ozan Yayıncılık’ınAKP’nin polisleri tarafından basıl-masını neden hatırlamıyorsunuz?Duymadınız mı Ozan Yayıncılık’ayapılan baskını? Bu ülkede yaşayanhele ki gazetecilerin, yayıncılarınOzan Yayıncılık’a yapılan baskınıduymamış olmaları mümkün değil-dir. 24 Aralık 2010’da Şişli’deki

Ozan Yayıncılık yüzlerce polis tara-fından helikopter eşliğinde basıldı.Kapıları, duvarları kırıldı. Yayınevin-deki yayıncılık faaliyetini sürdürmekiçin gerekli olan tüm teknik aletlere, ar-şive el konuldu. Ozan Yayıncılık’ta tek-nik işleri yapılan Yürüyüş dergisinin ça-lışanları zorla gözaltına alındı. İşken-celerden geçirildi. Yürüyüş dergisi ça-lışanı 5 kişi tutuklandı. 101 gündür 5Yürüyüş dergisi çalışanı ve 2 dev-rimciAKP’nin polislerinin komplolarınedeniyle hala tutuklu. Halk Cephesiüç ayı aşkın zamandır düşünce ve ör-gütlenme özgürlüğüne saldırılara kar-şı bir kampanya sürdürüyor. Bütün bun-lara rağmen Ozan Yayıncılık’a yapılanpolis terörünü duymadığını söyleyen-ler gerçeklere gözlerini kapatanlardır.

BU ÜLKEDE İLK KEZ MİBASILMAMIŞ BİR KİTAPTOPLATILDI?

Bu da doğru değildir. Bu ülkede

Basılmamış dergilere çok el konuldu bu topraklarda

Sadece Sizin Gündeminiz Olmadı

Kadın Tutsaklar: Sincan KadınHapishanesi Sincan-ANKARAErkek Tutsaklar: Sincan1 No’lu F Tipi Hapishanesi Sincan-ANKARA

Kaan Ünsal, HalitGüdenoğlu, Naciye Yavuz,Musa Kurt, Cihan Gün,

Remzi Uçucu, Mehmet AliUğurlu’ya

ÖZGÜRLÜK

Yürüyüş çalışanlarına veiki devrimciye

1000 Kitap 1000 Mektup

3 Nisan2011

YürüyüşSayı: 262

41

Page 42: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

çok kitaba daha matbaaya gitmeden,el konulmuş, kitabı bastıranlar hak-kında yılları bulan hapis cezaları ve-rilmiştir. Ancak siz bunları hep gör-mezden geldiniz. Bir örnek verelim:26 Eylül 1999 yılında Tutuklu Aile-leri tarafından hazırlanan Ulucanlarkatliamını anlatan - “Yalanları Par-çalayan ULUCANLAR Katliamı”Tutuklu Aileleri Bültenine daha mat-baadan çıkmadan polis tarafından elkonuldu ve bülteni hazırlayanlara üçyılı aşkın hapis cezası verildi.

BU ÜLKEDE DAHAMATBAADAN ÇIKMADANÇOK DERGİYE POLİSLERTARAFINDAN EL KONULDU!

Bütün bunları yok sayarak son dö-nemde İthaki yayınevi ve Radikal ga-zetesinin basılmasını duyunca ne-den şaşırıyorsunuz? Hitler faşizminin“Papaz” hikayesini hepiniz çok iyi bi-lirsiniz. Devrimcilere yapılan saldı-rılara gözlerinizi, kulaklarınızı kapa-tarak faşizmin baskılarının sizleri birgün bulmayacağını mı sanıyordu-nuz? Yanılıyorsunuz! Devrimcilerinsusturulduğu bir yerde sizler küçük-burjuva aydınları, faşizmin muhalifibir düşünceyi kendi aranızda fısıltıyladahi konuşamazsınız.

Haftalık yayınlanan Kurtuluş ga-zetesinin 1999 yılında neredeyse hersayısına daha matbaadan çıkmadan“sakıncalı” diye el konuldu.

Devrimci-sosyalist basına yöneliksaldırılar hiç eksik olmadı. Hapisha-nelerde şu kadar gazeteci var denili-yor. Onların büyük çoğunluğu dev-rimci, sosyalist gazeteci ve yazarlar-dır. Bu tablo yıllardır hiç değişme-miştir. Ancak bu gazeteciler yıllardırburjuva basının yazarları tarafındangörmezden gelinmiştir.

Ve bugün utanç verici bir durumiçindesiniz. Holding medyasının sağ-ladığı “olanaklar” karşısında meslekonuru, ahlakını her şeyinizi kaybet-tiniz. Koskoca holding gazeteleri ba-sılıyor, polis saatlerce arama yapıyorsesiniz dahi çıkmıyor. Kendi televiz-yonlarınızda haber dahi yapmıyor-sunuz. En yakınınızdaki arkadaşları-nız gözaltına alınıyor. Evet basılma-mış bir kitaba AKP’nin polisi el ko-yuyor, bilgisayarlarınızdan kitabınkopyaları siliniyor, ne yapıyorsunuz?

Radikal gazetesi yazarlarındanYıldırım Türker, Ertuğrul Mavioğ-lu’nun bilgisayarındaki kitap kopya-sını silmek için gazeteyi basan polislerkarşısında Radikal gazetesi çalışan-

larının utanç verici tutumunu şöyle an-latıyor: “Ama benim canımı yakan,gazete kapısında peydah olan polis-ler karşısında gazetecilerin hiçbirdireniş göstermemiş olmasıdır.

Bu durum karşısında sıradan va-tandaşın yapabilecek fazla bir şeyi yokdiyelim, gazeteciler buna nasıl izin ve-riyor? Kapılarına dayanan polise, endeğerli muhabirlerinin bilgisayarınıkuzu kuzu nasıl ve neden teslim edi-yorlar? Neden o polislere savcılarınıda utandıracak şekilde bir direnişgösterilmiyor? Gazete, neden o tari-he geçecek baskını naklen okurlarınaizletmiyor? Neden, ama neden kıyametkoparılmıyor? Neden diğer medyakuruluşlarıyla o anda irtibata geçilipbir dayanışma hattı oluşturulmuyor?Neden bir kitap taslağı bulundurma-nın suç olduğunu kabul edip polisle-re sessiz sedasız, kamerasız, muha-birsiz bir ortamda işlerini rahatça ya-pabilmeleri sağlanıyor?”

Yıldırım Türker sorularının cevabınıyine Yürüyüş dergisine yapılan bas-kınlara gözlerini açarak bulabilir. Yıl-lardır polisin baskınlarına karşı direnendevrimciler “terörist”likle suçlandı. Buülkede direnmek suç sayıldı. Önce di-renmenin meşruluğuna inanmalısınız.

25 Mart’ta Antalya ÖzgürlüklerDerneği Başkanı Mehmet AliUğurlu ve Yürüyüş dergisi çalışan-larının serbest bırakılması için kam-panya başlatıldı.

Kışlahan Meydanı’nda yapılaneylemde “Derneklerimize veDergimiz Yürüyüş’e SahipÇıkıyoruz! Antalya ÖzgürlüklerDerneği Başkanı Mehmet Ali UğurluSerbest Bırakılsın” pankartı açıldı.

Açıklamada da faşizmin dernek-lerimize ve dergimize yaptığı bas-kınları, tutuklamalar teşhir edildi.

Her Cuma günü Antalya Özgür-lükler Derneği Başkanı ve 6 YürüyüşDergisi çalışanı serbest bırakınakadar bu alanda olmaya devam ede-ceğiz, denilerek eylem sloganlarlabitirildi.

İzmir Halk Cephesi 26 Ocak`tadernek baskınında tutuklanan 5 dev-rimcinin serbest bırakılması için kam-panya başlattılar. Kampanya için ilkaçıklamayı geçen hafta yapılmıştı. 25Mart günü Konak Sümerbank önün-de imza masası açıldı. Tutuklanmagerekçelerini anlatan bildirilerlehukuksuzluk teşhir edildi. Yapılankonuşmalarda "Bağımsızlık iste-mek, parasız eğitim istemek suçdeğildir” denildi.

Komplolarla TutuklananlarınSerbest Bırakılması İçin

Antalya ve İzmir’deKampanya Başlatıldı

Bursa ve Gemlik’te Yürüyüş okurları25-26 Mart‘ta Yürüyüş standı açarak, birçok dergi halka ulaştırdılar. Erzincan’da26 ve 27 Mart’ta Ulular ve Geçit Belde-si’nde yapılan dağıtımda yine bir çok der-gi satışı yapıldı. Malatya’da 25-29günü Emeksiz ve Yeşilyurt Caddelerin-de Halk Cepheliler önlükleriyle yürüyüşdergisi dağıtımı yaptılar. Mersin’de 26Mart günü Mersin’in Çay Mahallesi’ndeYürüyüş dergisinin tanıtımına devamedildi. İzmir’in Menemen Asarlık ve Ya-manlar mahallesinde 26-27 Mart tarih-lerinde YürüyüşDergisinin sa-tışını ve tanıtı-mını yaptılar.

42

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Yürüyüş'ümüzle GerçekleriHalka Ulaştırıyoruz

Page 43: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

İstanbul: 26 Mart’ta Taksimİstiklal Caddesi'nde, “Bağımsız Tür-kiye” konserinin el ilanları dağıtıl-dı.Taksim Meydanı'ndan başlayanve Tünel'e kadar süren dağıtımdakonsere çağrı yapıldı ve 4 saatte yak-laşık 5000 el ilanı dağıtıldı.

27 Mart’ta Eminönü’nde konse-rin duyurusunu yapan el ilanları da-ğıtıldı. 15.00-17.00 arasında yapılandağıtımda halk Grup Yorum konserineçağrıldı. Dağıtıma 18 kişi katıldı.

Grup Yorum’un İmza Günü

Mephisto Kitabevi, 26 Mart’taGrup Yorum’la imza günü düzenledi.

Taksim Beyoğlu'nda bulunan ki-tabevindeki imza gününe yoğun ilgivardı.

Yaklaşık beş yüz kişinin katıldığıimza günü, Yorum üyesi İnan Altın'ınkonuşmasıyla başladı. İnan Altın,17 Nisan'da yapacakları "BağımsızTürkiye Konseri" hakkında bilgi ver-di ve herkesi konsere davet etti.

İmza gününde 25. yıl konserDVD'si ve Yorum albümleri imzala-nırken, “Bağımsız Türkiye” konseri-nin davetiyeleri de dağıtıldı.

Gençlik Federasyonu HalkKonser İçin Çalışıyor

Boğaziçi Üniversitesi: 24 Martgünü Boğaziçi Üniversitesi’nde Dev-Gençliler, Kuzey Kampus’e GrupYORUM’un 17 Nisan’da ki “Ba-ğımsız Türkiye” şiarlı ücretsiz halkkonserinin pankartını astılar.

Bununla birlikte Güney ve KuzeyKampus içerisinde “ Kızıldere’yeGidiyoruz- Halk Cephesi” afişlerini,Dergimiz YÜRÜYÜŞ’ü ve Dernek-lerimizi sahiplenen afişleri ve GrupYORUM 25. Yıl Konser DVD’sininafişlerini astılar.

Öğrencilerin afişlere ilgisi yo-ğundu, afişlere dair yardım etmek is-teyen öğrenciler oldu.

Öte yandan faşistlerin astığı “TürkOcakları” imzalı afişler DEV-GENÇ’liler tarafından indirildi.

28 Mart ve 29 Mart’ta da okulunKuzey ve Güney kampüsünün deği-şik yerlerine Grup YORUM'un 17 Ni-san'daki "BAĞIMSIZ TÜRKİYE"ücretsiz halk konserinin afişleri vepankartı asıldı.

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde25 Mart perşembe günü Dev-Genç’liöğrenciler tarafından Grup Yorum’un“Bağımsız Türkiye” konserine çağrıamaçlı masa açıldı.

Masada geçen yıl düzenlenenGrup Yorum’un 25.yıl konseri anla-tıldı. Geçen yıl 55 bin kişilik halk kon-serinden sonra bu yılki hedefin 200bin olduğu vurgulandı.

Yaklaşık 3 saat açık kalan masa-da 200 konser bildirisi, 3 tane 25. yılkonser DVD’si ve 2 yürüyüş dergisiöğrencilere ulaştırıldı.

Ankara’da “BağımsızTürkiye” Halk KonserineDavet

27 Mart’ta, Ankara Yüksel cadde-sinde, “Bağımsız Türkiye” halk kon-serinin duyurusu için stand açıldı.

Kurulan standın arkasına gerilenperdeden Grup Yorum'un 55 bin ki-şilik konserinin görüntüleri yansıtı-larak yapılan müzikli duyuruda ikigünde 23 tane Grup Yorum DVD’sisatıldı ve yaklaşık 1000 el ilanı verildi.

29 Mart’ta Ankara Yüksel cadde-sinde halk konseri için stand açıldı. 7saat boyunca yüzlerce bildiri, 11 GrupYorum DVD’si halka ulaştırıldırıldı.

Komiteler Çağrıyı İstanbul’un Tüm Mahallelerine Taşıyorlar

Halk Konserine Çağrı

İZMİR...

Otobüs kalkış saatleri

Grup Yorum’un 17 Nisan 2011tarihinde yapılacak olan halk kon-serine İzmir’den de otobüslerimizkalkacaktır.

Tarih: 16 Nisan 2011

Toplanma Yeri: İzmir AlsancakTren Garı

Saat 22:30’da otobüslerimizkalkacaktır.

İrtibat Telefon

(0-531) 919 00 43

(0-534) 432 26 69

(0-538) 268 30 15

3 Nisan2011

YürüyüşSayı: 262

43

Page 44: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Ölüm mangalarının adı en çok bi-linen üyelerinden Ayhan Çarkın, ge-çen hafta boyunca televizyon ekran-larında, gazete sayfalarında, tekrartekrar katıldığı katılmadığı infazları,katliamları anlattı. Savunmasız, si-lahsız durumdaki insanları nasıl infazettiklerini itiraf etti.

Peki niye şimdi?

Senaryo çok beceriksizce hazır-lanmış. 20 yıl sonra birden bire vic-danının sesini dinleyen bir katil...

Herkesin herkesi kullandığı katil-ler devleti.

Sadece kullanılanların isimlerideğişti.

1990’lı yıllarda Çiller- Ağar...

2011’de AKP-Tayyip Erdoğan...

Ayhan Çarkın’ın bugün söyledik-lerini 15 yıl öncede söyleyenler çık-tı. “Zirveyi, toplasınlar açıklaya-lım” dediler.

“Devlet sırrı açıklayamam” dedi-ler sonra.

Neden şimdi?...

Çünkü AKP’nin ihtiyacı var ve zordurumda kaldı.

Oligarşinin infaz katliam politi-kasının bu kadar aleni anlatılır halegelmesi üzerine, oligarşinin savcıla-

rı Ayhan Çarkın’ı gözaltına almak zo-runda kaldılar. Belli ki hiç niyetleriyoktu. Ama tepkiler üzerine gözaltı-na alındı. Ve çıkarıldığı mahkemedenserbest bırakıldı.

Açıklayın; tüm halk bilsin, AyhanÇarkın’ın itiraflarını inandırıcı mıbulmadınız. Biz şu şu katliamları-yaptık, işkence yaptık diyor. İşkenceyapmak suç değil mi? İnsan katletmeksuç değil mi? Hangi yasalara göre ser-best bıraktınız? Tutuklanmamasınıgerektiren nedenler nelerdir? Açık-layın ki, tüm halk öğrensin.

Katil diyor ki, “Öldürdüğüm in-sanların çetelesini tutmadım.” Tut-maz, öldürdüğü insanların hiç birisi-nin hesabını vermedi çünkü.

Neden? Delil mi yok?

Bunlar bir iddia değil. Sadece birkatilin itiraflarından da ibaret değil.Bunların hepsi somut olaylar, ger-çekleştirilmiş katliamlardır. Ortada in-faz edilmiş onlarca devrimci var. Bukatliamlarda kimler katledildi, hangipolisler yer aldı, katliam emrini kim-ler verdi, siyasi sorumluları kimlerdir,tanıkları, delilleri hepsi eldedir.

“‘Dur’ ihtarına uymadı diye ça-tır çatır insan öldürüyorsun mah-kemelerde sırtın sıvazlanıyor” diyeitiraf ediyor Çarkın. Çarkınlar’ın sır-tını hangi mahkemeler sıvazladı?Bunlar da biliniyor. Çarkın’ın anlat-tıklarını doğrulayan onlarca delil var.

Peki bütün bunlara rağmen Çar-kın’ı mahkeme nasıl serbest bıraka-biliyor? Neye dayanarak?

Bu kontrgerillacı katil daha öncede 90’ın üzerinde insan katlettiğinisöylemişti. Üzerinden yıllar geçti,neden bir soruşturma dahi açılmadı?

AKP’ye soruyoruz: Katilineden bıraktınız?

Katil Çarkın, itiraflarda bulunurkendiğer katliamcı-ların, işkence-cilerin bir kıs-

Kontrgerillacı Ayhan Çarkın’dan İtiraflar:

� “Ben İstanbul’daki herbaskında vardım. Perpabaskınında bir kız öldü,infaz edildi. Ben silahlıçatışmadaydım o esnada.Orada başka bir Ayhanvardı, o vurdu kızı.Sabahat Karataş olayında(Çiftehavuzlar) benvardım. İbrahim Şahin’inyanındaydım.Bahçelievler’dekiçatışmada imzamı attım...İşkencede öldürülüpgömülenler var.

� Adli Tıp’ın bir dönemi sor-gulanmalı. İşkence görenleresağlam raporu verdiler.Sebep olduklarım var. ...‘Dur’ ihtarına uymadı diyeçatır çatır insan öldürüyorsunmahkemelerde sırtınsıvazlanıyor. ‘Türkiye senin-le gurur duyuyor’ deniliyor.”

Ben öldürdüm, ben infaz ettim diyor; üstelik itirafları kanıtlı, belgeli! Oligarşinin mahkemesi buna rağmen onu serbest bıraktı...

Bu ülkede infaz özgürlüğü mü var?

Katiller, infazlarını kutluyorlar!

44

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 45: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

mının isimlerinden de söz ediyor.Parasız eğitim istediği için Genç-lik Federasyonu öğrencilerini tu-tuklayan mahkemeler, açıkça “şukadar insan öldürdük, şu katliam-ları yaptık” diyen bir katili ise ser-best bırakıyor. Bu nasıl bir tutuk-lama ölçüsüdür?

AKP, katliamcıların koruyucusudur!

Çarkın’ın itirafları yeni değil.Yıllar önce de benzer itiraflardabulundu. Bugüne kadar soruştur-ma dahi açılmadı. AKP katillerihep korudu.

Bir de riyakarca faili meçhul-leri, kayıpları, katliamları aydın-latacağını söylüyor. Susurlukçu-larla, kontrgerillayla hesaplaş-maktan bahsediyordu.

Tam tersine, bırakın Susurluk-çularla, kontrgerillayla hesaplaş-mayı, bırakın faili meçhulleri, kat-liamları aydınlatmayı, AKP katil-lerin hamiliğini yapıyor. Katil Çar-kın’ın kendi itiraflarını dahi dikkatealmıyor.

Şunu da belirtelim Çarkın’ın iti-rafları sadece belli dönemleri kap-sıyor. İstanbul’daki katliamları-nın büyük bir çoğunluğunun adı-nı bile etimiyor. Yaptığı itiraflarınbüyük çoğunluğu AKP’nin oli-garşi içi çatışmada kullanacağıitiraflardır. Onlarca insanın katiliÇarkın’ın neden bırakıldığının bircevabı da budur.

Çarkın, “Adli Tıp’ın bir döne-mi sorgulanmalı” diyor. Bir dö-nemi suçlarken sonrasını, AKPdönemini aklıyor. İtiraflarının ta-mamında AKP’ye toz kondurmu-yor. Oysa Adli Tıp, her dönem dev-letin işkencelerinin, katliamlarınınaklayıcısı olmuştur. Dün Çarkın-lar’ın ‘sırtını sıvazlayan’ mahke-meler bugün de başka Çarkın-lar’ın sırtını sıvazlamaktadır.

İtiraflar açık. Katiller ortada.Bugüne kadar delil yetersizliğin-den üstünü kapattığınız tüm katli-am davalarının yeniden açılması-

nı istiyo-ruz.

İstanbul, Okmeydanı’nda her haftacuma akşamları yıkımlara karşı yapılanmeşaleli yürüyüşler 18 Mart ve 25 Martgünleri yapıldı.

Yıkımlara karşı Sibel Yalçın DirenişParkı’nda toplanan kitle, “1 Milyon Yı-kıma Karşı 1 Milyon İmza, EvlerimiziYıktırmayacağız!” yazılı pankartı açarakyürüyüşe geçtiler. Meşalelerini ateşe ve-ren kitle, sloganlarla Okmeydanı sokak-larında dolaşarak, halka yıkımlara karşıbirlikte mücadele etme çağrısı yaptılar.

Yürüyüşün ardından Kuzey Sokak’taaçıklama yapılarak, eylem sloganlarla bitirildi.

“Kentsel Dönüşüm Halk İçin SürgünTekeller İçin Ranttır”

25 Mart akşamı ise Sibel Yalçın Par-kı’nda bir araya gelen Halk Cepheliler, me-şalelerini yakıp sloganlarla yürüyüşe geç-tiler. “Kentsel Dönüşüm Halk İçin SürgünTekeller İçin Ranttır”, “Birleşelim DirenelimKazanalım!” yazılı dövizler taşıdılar.

Sloganlarla Anadolu kahvesine gelenHalk Cepheliler burada açıklama yaptı-lar. Kurulan kürsüden yıkım saldırıları veAKP ile belediyelerin yalanlarla halkı al-datmaya çalıştıkları anlatıldı. Halka ya-pılan yürüyüşlere katılarak haklarını ara-ması çağrısı yapıldı.

“Akrep” denilen araçlarıyla yürüyüşöncesinden itibaren halkı tedirgin etme-ye, Halk Cepheliler’i taciz etmeye çalı-şan polisler amaçlarına ulaşamadılar. İn-sanlar akreplere rağmen yürüyüşe katı-larak, açıklamayı ilgiyle dinleyerek ve al-kışlarıyla eyleme destek verdiler.

Sibel Yalçın Parkı’nda

yıkımlara karşı imza masasıOkmeydanı’nda açılan imza masası, 25

Mart günü Sibel Yalçın Parkı’nda açıldı.

Parka gelen insanlarla tek tek konu-şularak yıkımlar konusunda insanlar bil-gilendirildi. İnsanlara AKP’nin ve bele-diyelerinin halkı yalanlarla nasıl aldat-maya çalıştıkları anlatıldı.

AKP’li Belediye BaşkanıYalanlarıyla Okmeydanı HalkınıKandıramayacak!

AKP’li Beyoğlu Belediye Başkanı Ah-met Misbah Demircan, diğer AKP’li bele-diye başkanları gibi bir süredir, yıkımlar ko-nusunda halkı aldatmak amacıyla yoksulmahallelerde toplantılar düzenliyor.

Bu toplantılarının sonuncusunu da Ok-meydanı’da bulunan Emre Köyü Derne-ğinde yaptı. Halkı rüşvet ve yalanlarıy-la aldatarak evlerini yıkmak için anlaşmayapmalarını sağlamaya çalıştı. Toplantıöncesi Emre Köyü Derneği’ne gelenHalk Cepheliler, halkın evlerini başları-na yıkmak ve yalanlarıyla halkı aldatmakisteyen Demircan’ı davet eden dernek yö-netimini eleştirdi.

Belediye Başkanı geldiğinde de onu“Halkı yalanlarınızla kandıramayacaksı-nız, evlerimizi yıkmayı başaramayacak-sınız!” sözleriyle karşıladılar. Dernek yö-netiminin çıkarcı bakış açısıyla, birtakımbeklentilerle AKP’li belediye başkanını sa-vunup Halk Cepheliler’i engellemeye ça-lışması üzerine, Halk Cepheliler, aileleriyanına alıp tekrar köy derneğine geldiler.

AKP’li Misbah Demircan’ın tamamenyalanlarla, pembe vaatlerle dolu konuş-masının ardından Halk Cepheliler, elle-rinde yıkımların olacağına dair, Beyoğ-lu Belediyesi’nin sanayi odasına gön-derdiği, sanayi odasının da esnaflaragönderdiği belgeyi gösterip halka anla-tarak tüm yalanlarını açığa çıkardılar.

Renkten renge giren ve ortamı pro-voke ederek halkı devrimcilere karşıkışkırtmaya çalışan belediye başkanı,bunda başarılı olamadı.

Demircan, zar zor salondan ayrılırkenHalk Cepheliler tarafından, bir daha bumahalleye giremeyeceği, buna izin ver-meyecekleri konusunda uyarıldı. Halkınevlerini yıkmayı başaramayacakları, dev-rimciler varken yalanlarıyla halkı alda-tamayacakları, halk düşmanlarının Ok-meydanı’na giremeyeceği haykırıldı.

Okmeydanı: “Her Cuma Yıkımlara Karşı Konut Hakkı İçin Yürüyeceğiz!”

3 Nisan2011

45

YürüyüşSayı: 262

Page 46: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

27 Mart pazar günü, bir gazetede aralara sı-kıştırılmış küçük bir haber vardı. Haberde Milli Eğitim Ba-kanı Nimet Çubukçu’nun bir açıklamasına yer verilmiş-ti. Başlığa Çubukçu’nun şu sözü çıkarılmıştı: “Çocukla-rın muhbir olmaları beklenmiyor.”

Şimdi nereden icap etmişti bu söz? Eğitim Bakanı ne-den böyle bir açıklama yapma ihtiyacı duymuştu?

Sorun şuydu; İçişleri Bakanlığı ile Milli Eğitim Ba-kanlığı arasında yapılan bir protokol kapsamında çocuk-larımızı polisleştirmeye girişmişlerdi. Bu basına yansı-yınca da yukarıdaki açıklamayı yaparak kendilerini kur-tarmaya çalışıyorlardı.

Çocuklarımıza, öğrencilerimize yönelik bu sinsi pla-nın basına yansıyan kısmı yeni fakat aslında uygulama es-kidir. Uygulamanın adı “Okul Polisi Projesi”dir.

2007’de Bakırköy’de uygulamaya başlatılan projeninamacı hazırlanan internet sayfasında şöyle açıklanıyor: “İlk-öğretim 1, 2, 3, 4 ve 5. sınıf öğrencilerine; polisin ve po-lis teşkilatının tanıtılması, polis-öğrenci ve veli diyaloğununartırılması, suç ve suçlulara karşı bilgi akışının artırılması,okula giden çocuklarımızın güvenli bir ortamda tehlike-lerden uzak bir eğitim görmelerinin sağlanması.”

Yapılacak faaliyetler içerisinde “irtibat görevlisi ça-lışması” ve “küçük dedektif çalışması” olarak adlan-dırılan faaliyetler de var. Bu çalışmalar doğrultusunda “Ço-cuk Polisi Okul Temsilcisi” seçilmesi ve öğrenciler için“Okul Polisi” kimlik kartlarının düzenlenmesi planlanı-yor... Sanki polis okulu!

Muhbirliğin de ötesine geçmiş, öğrenciyi her yönüy-le bir polis gibi şekillendiren sinsi, faşist bir uygulama sözkonusudur. Eğitim Bakanı Çubukçu’nun yukarıda aktarılansözü tamamen yalandır yani. Oligarşinin bütün bakanla-rı gibi, devletin bütün bürokratları gibi, o da gerçeğin üs-tünü örtmeye çalışıyor.

Diyor ki Çubukçu: “Çocukların muhbir olmalarıbeklenmiyor.” Gerçek, tam aksidir. Düzen, çocuklardan

bile muhbir olmalarını isteyecek kadar soysuzlaşmıştır. Pro-jede bu açıkça “bilgi akışının artırılması” olarak da ta-nımlanmaktadır. Düzen, yedi yaşındaki çocuktan bile iş-birlikçi yaratma sevdasına kapılmıştır.

Proje ile okulları bir muhbir yuvasına çevirmek, herokulda, her mahallede ikinci bir karakol yaratma, her yanıpolisleşmiş, muhbirleşmiş kişilerle doldurma peşindeler.

Proje, “polisin ve polis teşkilatının tanıtılması” gibi bazıgerekçelerle de meşrulaştırılmaya çalışılmış.

Bu halk ve halkın çocukları, polis teşkilatını sokak or-tasında attığı dayaktan, karakolda yaptığı işkenceden, herköşe başında yediği haraçtan çok iyi tanıyor zaten. Hemenher gün burjuva basına bile yansıyan “dur ihtarına uymadığıiçin” katledilen kardeşlerinden, saldırıya uğrayan çadır-larından iyi tanıyor. Proje, çocuklarımızın “suç ve suçlularakarşı güvenli bir ortamda tehlikelerden uzak bir eğitim gör-meleri” gibi ulvi bir hedefle de perdelenmiş.

Polis Teşkilatı, bu ülkede can güvenliğini resmen yokeden kurumların başında gelir. Polisin varlığı “güvenli”bir ortam değil, tam tersine her türlü güvenliğin ortadankalkması demektir.

Polisin kimin hizmetinde olduğu, kimin korumalığı-nı yaptığı bellidir. Polis, biz işçilere, memurlara, ezilen halk-lara karşı, devletin sindirme, bastırma aracıdır. Yeterli öğ-retmeni olmayan okullara bol bol polis görevlendirmek,üstelik bu polislerin öğrencilerin içinden temsilciler,muhbirler, irtibat görevlileri seçecek olması, çocukla-rımıza “okul polisi” diye kimlik kartı çıkaracak olması,polis devletini her alanda hakim kılmak isteyen bir poli-tikadır. AKP’den demokrasi bekleyenlere AKP, çocuklarıbile polisleştiren bir polis devleti veriyor... Okulların veöğrencilerin, polise ya da polis zihniyetine değil, bilim-sel, parasız, demokratik eğitime ihtiyacı var. Çocukları-mız muhbir yapılamaz. Okullarımız karakol değildir.Çocuklarımızın polisin suç ortağı yapılmasına izin ver-meyeceğiz!

Devrimci MemurHareketi

Çocuklarımız Muhbir OkullarımızKarakol Değildir!

26 Mart günü Kamu EmekçileriCephesi Grup Yorum’un yapacağı 17 Ni-san’da Halk Konseri için Aksaray Met-ro istasyonu önünde bildiri dağıttı. Met-ro istasyonu önünde yapılan dağıtımdametro güvenliği polis ekibi çağırarak da-ğıtımın bitirilmesini sağlamaya çalıştı-lar. Polis dağıtım izninin olup olmadı-ğını sorarak, dağıtımın sona erdirilme-

sini istedi. Kamu Emekçileri Cephesiüyeleri ise bildiri dağıtımı için izne ge-rek olmadığı ifade ederek dağıtıma kon-serin "Bağımsız Türkiye" başlığıyla ya-pıldığını halka dönük haykırarak bildiridağıtımına devam ettiler. Engellemelererağmen süren dağıtımda 5000 bildiri vedavetiyeler halka ulaştırılarak halkı "Ba-ğımsız Türkiye" şiarını haykırmak için 17Nisan'da BakırköyPazar Meydanı'nadavet ettiler.

Kamu Emekçileri Cephesi deHalk Konserine Çağırıyor...

46

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Page 47: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

İşçilerin Grevi Yayılıyor

21 yıl aradan sonra greve çıkanmetal işçilerinin İzmit Standart Raf’tada grevi başladı. 24 Mart’ta 100 işçigreve gitti.

DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş(BMİS), MESS görüşmelerindensonuç alınamayınca grev kararı almış-tı. BMİS 15 bin işçiyi ilgilendiren gre-

vin ilk ayağını Eskişe-hir’de yapmıştı. GrevinKocaeli ayağı Başiske-le İlçesi’nde bulunanStandart Depo’da baş-ladı. 100 kişinin çalıştı-ğı fabrikada sabah saat-lerinde işçiler fabrikakapısı önünde toplandı.İşverenin taşeron çalış-

tırması durumunu göz önünde bulun-duran işçiler mesai saatinden önce fab-rika önünde buluştu.

Grev başlamadan patrongeri adım attı

Areva patronu Birleşik Metal-İş’in şartlarını kabul etti ve sözleş-

meye imza attı. Grev, başlamadankazanımla sonuçlandı. 22 Mart’taEskişehir’de başlayan grevlere 29Mart’ta Gebze’de bulunan Areva’dadevam edilecekti.

1700 işçinin çalıştığı Areva, Als-ton ve Shinder fabrikalarında gece geçsaatlere kadar süren görüşmelerinardından işveren geri adım atarakBirleşik Metal-İş’in taleplerini kabuletmek zorunda kaldı. Fabrikada işçi-lerin kutlamasına katılan Grup Yorumburada bir dinleti verdi.

Kroman’daki greveyargı engeli

MESS’in itirazını değerlendirenyargı Kroman’da 28 Mart’ta başla-yacak olan grevi başka bir tariheerteledi. Kroman’daki grev oylama-sında ‘greve evet’ kararı çıkmıştı.Kocaeli’nin Gebze İlçesi’nde Osman-gazi bölgesinde bulunan Kroman’dabine yakın işçi çalışıyor.

EMEK

Artı İvme Dergisi, 30 Mart’tayaptığı açıklama ile MakinaMühendisleri Öğrenci Kurultayı’ndadevrimci öğrencilere yönelik saldı-rıyı protesto etti.

26 Mart 2011 tarihinde gerçek-leştirilen "Baskı Altında Gelecek-sizliğe Doğru Öğrencilik, Mühen-dislik ve..." başlıklı MakinaMühendisleri Odası Öğrenci ÜyeKurultayı, devrimci-demokratmühendis, mimar öğrencilere yapı-lan saldırıyla adeta kurultay başlı-ğının inkarına dönüştü.

Daha önce bütün TMMOBetkinliklerinde olduğu gibi bu kurul-

tayda da stant açmak üzere kurulta-yın yapıldığı İnşaat MühendisleriOdası'na girmek isteyen +İvme-Gençüyeleri, Makina Mühendisleri Oda-sı çalışanları ve yöneticilerinin kapı-da kurduğu barikatla karşılaştılar.

N a s ı l ,neden vekim tarafın-

dan alındığı anlaşılamayan"siyasi kurumların kurultaydamasa açamayacağı" yönünde-ki kararı ile TMMOB'nin anti-demokratik uygulamalarının

altına bir kez daha imzasını atanMakina Mühendisleri Odası, + İvme-Genç üyelerini içeri almamakta ısrar-cı oldu. Bildiri, bülten dağıtımı yap-mak ile ilgili bir "kararlarının" olma-dığı belirtilmesine rağmen içeri alın-mayan +İvme Dergisi yayın kuruluüyeleri bu durumu protesto etmek vebildiri dağıtımı yapmak için içeri gir-meye çalışınca, MMO yöneticileri veçalışanları bu kez de içeride bildiri dedağıtılamayacağı bahanesini ilerisürerek engel çıkardı. Ellerinde İvmedergileri ve broşürleri bulunanmühendisler ve öğrencileri ite kakadışarı çıkartmaya çalışarak arbedeyeyol açan oda yönetimi ve çalışanla-rının kurultayda devrimci, demo-krat öğrenci avına çıkmaktan başkabir görevleri olmadığı bir kez dahaortaya çıkmış oldu.

Kurultayda söz alan ODTÜ Maki-na Mühendisliği öğrencisi TubaMumcu, dışarıya atılan öğrencileriniçeride çalışma yapmalarına izin

verilmesini önerdi. Divan'ın bu öne-riyi kabul etmediğini belirtmesi üze-rine önerinin oylamaya sunulmasınıistediğini belirten Tuba Mumcu'yatekrar olumsuz cevap verilmesi salon-daki öğrenciler tarafından tepki gör-dü. +İvme yayın kurulu üyelerinegösterilen yasakçı ve saldırgan tavırbazı öğrenciler tarafından kurultaykürsüsünden eleştirildi.

Öğrenci kurultayını delegelik sis-temiyle yapan ve sık sık "Bu tanım-lı bir toplantıdır, delege olmayangiremez" diye tekrarlayan MMOyönetimi, yönetim kurulu toplantılarıdahi üyeye açık olma geleneğinesahip olan TMMOB'nin mirasınıayaklar altına almakta yeni bir adımadaha imza atmış oldu.

+İvme-Genç üyeleri binanın giri-şinde masa açıp, yaşanan olayları teş-hir eden bildirilerini kurultaya gelenöğrencilere dağıtmaya ve dergi satı-şı yapmaya devam ettiler.

Yaşanan olaylar daha önce İnşa-at Mühendisleri Odası yönetici veçalışanlarının öğrenci üye kurulta-yında devrimci, demokrat öğrencileresaldırmasını hatırlattı.

Artı İvme SaldırıyıProtesto Etti 3 Nisan

2011

YürüyüşSayı: 262

47

Metal İşçilerinin DirenişiDevam Ediyor

Page 48: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Şadi Özbolat, Almanya’da TEC-RİT ALTINDA bir devrimci tutsak.

8 Şubat 2011 tarihli mektubu an-cak geçti elimize. Ona yazılan mek-tuplar ise hemen hemen hiç verilmi-yor. Mektubunun başında, tecrit uy-gulayanlara mektuplarını yasakla-yanlara gereken cevabı veriyor. Bu an-lamda sözü ona bırakıyoruz:

“Bu hafta ‘mektuplarının veril-memesine’ karar veren zarf alama-dım. Gelir nasıl olsa.

Artık mektubun yerine, verilme-mesine kararlarını bekliyorum. Birkaçsayfa gerekçe sıralıyorlar; içinde bol-ca ‘terörist’ kelimesi geçiyor. Zatensözlüğe başvurmadan anlayabildiğimbir kaç kelimeden biri de bu.

“Terörist” geçen her cümleyi,“terörist sizin adınızdır” diyerek oku-yorum ben de. Eh sanırım bu kadarı“kutsal kendini savunma hakkı” kap-samında görülmelidir değil mi?! Veayrıca sadece gerçekleri ifade ettiğimde tartışma götürmez herhalde.”

Şadi’nin cevabı bu kadar. Tüm di-renerek üreten tutsaklar gibi, Şadi Öz-bolat da üretiyor. Tecrit altından bizeulaşan şiirlerinden birini de aşağıdayayınlıyoruz:

Kınama OyunuDaha ne istiyorsun be adamAl sana “demokrasi”

ver bana oyunu...

Daha ne istiyorsun be adamAl, bir çuval da “hak” sana

kullan... sınırlarını aşmadan...Yağdırıyor muyum bombayı kafanaölüyor musun her seferinde onlarcaHakkın var

ileri gitmişim birazçık kameraların karşısınainsan hakların var senin

ger göğsünü ve kına gurur duy kendinlesessiz kalmadın haksızlığa

Ama... sınırı aşmasakin ol / teröre bulaşma!Bir tane

bir tane dahadüşmeye devam mı ediyor bombalaranlamıyor muyum bu dilden

yılma!kıt biraz anlayışımkusuruma bakma

ger yine göğsünüve kına...

Sen insansınhakların var senin

unutma...Amaaaa

sınırlarını da aşma...

Açım mı diyorsun be adamtoprak doyursun gözünü

allahtan kork

Dünyayı mı yutacaksınbir deri bir kemikkalan vücudunla..

Neyyseebeğenmemek hakkındır senin,

çık, kına... Sokakta mı kaldın be adamHastalandın mı be adamİşsiz misin be adamUzatma

ne derdin varsageç kamera karşısına, konuş kına“değişmiyor” mu diyorsun

be adamNe bekliyorsun ki başkaTanrı böyle kurmuş dünyayıYaşamak bana

ölüm sanaYatlar, katlar, villalar bana

kaldırımlar, duvar dipleri sanaAksırıncaya kadar tıkınmak bana

açlık sanaSıhhat sağlık bana

hastalık illet sanaFabrikalar, tarlalar bana

prangalar, zincirler sana İnsansız hava uçakları banaHiroşimalar, Nagazakiler sana

Paylaşmak denir bunaisyankar olma

razı ol payına...Ama zorsa dayanmak

hakların var ya be adamçık, bir de şiddetle kına!..

Şadi Özbolat

Şadi Özbolat’tan mektuplarını gasp eden emperyalizme cevap:

‘Terörist sizin adınızdır’

Adana’da 26 Mart’ta İnönü Par-kı’nda aralarında Halk Cephesi’ninde bulunduğu Hasta Tutsaklar Plat-formu hasta tutsakların serbest bı-rakılması için eylem yaptı.

Eylemde “Hasta Tutsaklar SerbestBırakılsın Tecrite Son” pankartı açıl-dı, ve hasta tutsakların resimleri ta-şınarak açıklama yapıldı. Okunanaçıklamada “Türkiye hapishanele-rinde Son bir yıllık süreçte hak ih-lallerinde, azalma değil, ciddi bir ar-tış meydana gelmiştir. Ölümlere durdemek, hepimizin birinci görev an-

layışı insanları yaşatma üzerine ku-rulmalıdır. İnsanca taleplerimizinkabul edilmeyerek ölümlere seyircikalan anlayışı kınıyor, herkesi hastatutsaklara sahip çıkmaya çağırıyoruz.”denildi.

Eylem, 5 dakikalık oturma eyle-mi ve sloganlarla sona erdi. Eyleme,İHD, ODAK, BDSP, Devrimci Pro-leterya, Emek Ve Özgürlük Cephe-si, Halk Cephesi, Tuhay-Der, BDPve DHF katıl-dı.

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

48

Adana’da Hasta TutsaklaraÖzgürlük Eylemleri SürüyorAdana’da Hasta TutsaklaraÖzgürlük Eylemleri Sürüyor

Page 49: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Bir “iş kazası”nda 19 işçi katle-diliyorsa; katliamın işyerindeki sayısızeksiklikten ihmalden kaynaklandığıaçıksa ve buna rağmen, orada tek birsorumlu ceza almıyorsa, o ülkede hu-kuk, patronların hukuku demektir.Ve ülkemizde böyledir.

10 Aralık 2009'da Bursa’nın Mus-tafakemalpaşa İlçesi’ndeki bir maden

ocağında mey-dana gelen

grizu patlaması sonucu 19 işçinin öl-mesiyle ilgili süren davada, tek bir tu-tuklu sanık kalmadı.

Bursa 3’üncü Ağır Ceza Mahke-mesi’nde görülen davada, FahrettinŞolpan, Hayrettin Çelik ile BayramErdoğan adlı sanıklar da üst mahke-meye yaptıkları itiraz sonucu tahli-ye edildiler. İşte bu düzenin adaleti.İş kazası denilerek insanları katlet-menin cezası yok!

M a d e n c iyakınları, katil-lerin cezalandı-rılmamasını, 24Mart’ta BursaAdliyesi önün-de yaptıklarıeylemle protes-to ettiler. Çoğu kadın 40 madenci ya-kını, kefen giyerek yaptıkları ey-lemde, adelet istediklerini belirttiler.Bir madenci yakını şöyle diyordu ey-lemde: “19 kişinin hayatını kaybet-tiği facianın sorumluları, bugün dı-şarıda geziyor, biz ise her gün me-zarlıkta gözyaşı döküyoruz. İnsan ha-yatı bu kadar ucuz mu?..”

19 kişiyi katletmenin cezası yok;

EĞER PATRONSANIZ!

TAYAD DavasıBaşladı

“Tecritin kaldırılması, sohbethakkının uygulanması, tutsakTAYAD’lıların özgürlüğü, ha-pishanelerde işkencelerin sonaermesi ve hasta tutsakların öz-gürlüğü için Ankara’ya yürüyo-ruz’’ diyerek İstanbul'dan Anka-ra'ya yürüyen TAYAD'lıların An-kara'ya geldikleri gün gözaltınaalınmaları sonucu açılan davanınilk duruşması görüldü.

Ankara 7. Asliye Ceza Mah-kemesi’nde görülen duruşmadaTAYAD'lılar tecritin kaldırılma-sını istemenin, bunun için İstan-bul'dan Ankara'ya yürümenin suçolmadığını belirttiler. Yol boyulinç saldırılarına maruz kaldık-larını ifade eden TAYAD'lılar,kendilerinin değil linççilerin velinçleri organize edenlerin ken-dilerini keyfi bir biçimde gözal-tına alıp işkenceden geçirenlerinyargılanması gerektiğini ifadeettiler. Mahkeme ikinci duruş-mayı 28 Eylül 2011 tarihine er-teledi.

Mahkemeden önce AnkaraAdliyesi önünde TAYAD'lı Aile-ler de bir eylem yaparak düzeninmahkemelerinin haklı ve meşruolanı yargılayamayacağını an-lattılar.

İstanbul’da TAYAD’lı Aileler, 29Mart salı günü, Mecidiyeköy Cevahiralışveriş merkezinin önünde eylemyaptılar. Tecrite karşı yürüttüklerikampanyada, yaptıkları basın açıkla-masıyla, ülkemiz hapishanelerindeyaşanan tecrit gerçeğini dile getirip,herkesi tecrite karşı mücadele içindeolmaya çağırdılar.

Eylemde, Ergenekon davasındantutuklananlar ve bu çerçevede hapis-hanelerde yaşananlarla birlikte sankihapishaneler gerçeği yeni keşfedili-yormuş gibi bir ortam oluştuğunuancak devrimci tutukluların F Tiple-ri açıldığından bu yana baskı, sansür,yasakla sindirilmeye çalışıldığını ifa-de ettiler.

TAYAD’lı Aileler de tüm bu key-

fi yasaklamalar, baskılarla birliktetecrit gerçeğini anlatmaya de-vam ediyorlar. TAYAD’lı Ailele-rin sesine kulak verilene, bu sesçoğalıp, tecrit kalkana kadar, mü-cadele sürecek.

TAYAD, devrimcitutsaklara sahip çıkıyor

TAYAD'lı Aileler her Cuma veCumartesi günleri dağıttıkları bil-dirilerde "Tecrit Can Almaya De-vam Ediyor. Siz Neredesiniz?"

diye soruyor.

Mecidiyeköy metrobüs durağında,25 Mart günü masa açan TAYAD'lılar,tecrit işkencesini anlatarak, devrimcitutsaklara sahip çıkma çağrısı yaptılar.Yaklaşık 2 bin bildiri dağıtan aileler,17 Nisan'da yapılacak olan BağımsızTürkiye Halk Konseri’nin duyurusu-nu da yaparak el ilanları dağıttılar.

"Hapishanelerde Tecrit ve İşkenceSürüyor, Sohbet Hakkı Uygulansın"pankartı asan TAYAD'lı Aileler, 26Mart günü de İstanbul, Mecidiyeköymetrobüs durağında masa açıp bildi-riler dağıttılar. Hapishanelerde 10 yıl-da 1758 kişinin öldüğünü vurgulayanaileler, ölümlere sessiz kalmama çağ-rısı yaptılar.

Tecrit Can Almaya DevamEdiyor, Haberiniz Var mı?

3 Nisan2011

49

YürüyüşSayı: 262

Page 50: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Seçimlerin yaklaşması ile millet-vekili olmak isteyen binlerce kişidüzen partilerinin kapılarına dayan-dı. Düzenin solu olarak halka umutolarak sunulan, CHP’de de 19Mart’ta başlayan aday adaylığı baş-vuruları tamamlandı.

Başvuranlar arasında envai türinsan vardı doğallıkla. Ama bir kesimbu kez fazlasıyla göze battı, fazlasıylaöne çıkarıldı. Bunlar, soyadlarıylaveya geçmiş ilişkileriyle, kurumlarıyladikkat çeken isimlerdi.

DİSK’in kurucusu ve bir faşist sal-dırıda katledilen Kemal Türkler’inkızı Nilgün Türkler, halkın onurlu ay-dınlarından yazar Orhan Kemal’inoğlu Işık Öğütçü, ülkemiz sineması-na hem emekçiliği hem de yönet-menliği ile sayısız film kazandıranYılmaz Güney’in kardeşleri GüzideSayıl ve Yaşar Pütün, CHP’ye mil-letvekiliği adaylığı için başvurdular.

Yukardaki gibi soyadlarınıCHP’ye sunarak aday olmaya ça-lışanlar bilmelidirler ki, yaptıkla-rı en başta soyadlarına ihanettir.

Başvuranlar arasında Grup Yo-rum’un eski elemanlarından HilmiYarayıcı gibi kimileri de geçmişlerinikullanarak düzen içinde bir yerleregelmeye çalışanlar vardı.

O isimleri, o geçmişleri, CHP ge-riciliğine teslim etmek, utanılacakbir davranıştır. Soyadını taşıdıkları ay-dınlar, düzene de, düzenin solunakarşı da mücadele etmişlerdir.

İkincisi, tüm bunlar, düzenin hal-ka karşı kullandığı halk düşmanı birkurum olan burjuvazinin “ahırına”girmek için yapıldı. Onurla taşın-ması gereken soyadları, titizlikle ko-runması gereken geçmişler, küçük he-saplar ile CHP’nin ayakları altına se-rildi.

Peki o “ahıra” girerek ne yapa-

caklar?

Halka karşı çıkarılacak onlarca,yüzlerce yasanın onaylayıcısı ola-caklar. Oradan halkın çıkarları doğ-rultusunda yeni bir şey çıkmayacak-tır. Hiçkimse “ben farklı olacağım”diyerek ne kendini, ne de halkı al-datmasın. O parlamento öylelerini çokgörmüştür.

Soyadlarını ve geçmişlerini kul-lanarak CHP’ye başvuranlar, aynızamanda, CHP’nin halk nezdinde“umut” haline getirilmesi oyununaortak olarak, ayrıca halka ve tarihekarşı suç işlemektedirler. CHP’nin sa-vunulacak, umut haline getirilecek elletutulur bir yanı yoktur.

Çözüm, düzenin soluna kan taşı-makta değil, halkın mücadelesi içinemek verip, mücadele etmektedir.

CHP Kapısında SoyadlarınıGeçmişlerini Pazarlayanlar!

CHP seçimler için halka çeşitli va-atlerde bulunup, halkı aldatmayı sür-dürürken, işbirlikçilikte AKP’denfarkı olmadığını bir kez daha göster-di: Herkes görmelidir ki, CHP, AKPgibi emperyalizmin işbirlikçisi birpartidir.

Sol’un dilini kullanması, kendisi-

ne “sol” bir kimlik yakıştırması bugerçeği değiştirmeyecektir.

Libya halkına yönelik saldırıda,Kılıçdaroğlu aynen şöyle dedi:“Türkiye'nin tavrı yanlış değil.Uluslararası meşruiyet kazandığı-na göre, yapılan çağrıları da olum-

lu buluyorum. Kan dökülmesini is-temeyiz. (...) Ama koşulların uygunolmadığı yönünde bilgiler geliyor.Kaddafi'nin direndiği yönünde bil-giler geliyor.” (Cumhuriyet, 21 Mart2011)

Kılıçdaroğlu, emperyalist saldırı-nın “Birleşmiş Milletler kararı”olduğu, “Kaddafi’nin direndiği”için, “kan dökülebileceğini” veAKP’nin tavrının doğru olduğunusöylüyor.

AKP’nin Libya halkına yapılan

saldırıya katılmasını resmileştirentezkerenin 24 Mart’ta TBMM’deoylanması sırasında kabul oyu vere-rek, AKP’yi destekledi CHP.

CHP bırakalım bağımsızlığı sa-vunmayı, emperyalistlere yaranmak,onlar nezdinde kabul görmek içinAKP ile uşaklıkta yarışmaktadır. “Ensolcu” görünmeye çalıştığı, en keskinsözleri ve sloganları kullandığı bir za-manda bile anti-emperyalist tek birslogan ve söz yoktur CHP’de.

CHP halktan yana bir parti değil-dir. İktidar olduğunda halktan yana tekbir çözümü yoktur. Kardeş bir halkınkatledilmesine tavır alamayanlar, kat-ledenleri destekleyenler bırakın “sol”culuğu, demokrat bile olamazlar.CHP halkın de-ğil, tekellerinpartisidir.

CHP’de en az AKPkadar işbirlikçidir

Mesele Mustafa Kemalli pozlarvermekte değil... Emperyalizmle

birlikte halklara saldıranlar,anti-emperyalizmin ancakdemagojisini yapabilirler..

50

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262

Yılmaz GÜNEYOrhan KEMAL Kemal TÜRKLER

Page 51: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

2 yılı aşkın bir süredir mahkeme-si süren Faruk Ereren' in duruşma-sı, 24 Mart' da Avukat Behiç Aşçı'nındinlenmesi ile devam etti.

Aşcı bir önceki duruşmaya da ka-tılıp, tanıklık yapmak istemiş ancakdinlenmesi mahkeme tarafından ka-bul edilmemişti. Avukatların bu haf-ta tekrar davet etmeleri üzerine Avu-kat Behiç Aşcı 24 Mart'ta dinlendi.

Hakimin, daha hiçbir şey konu-şulmadan, doğrudan,”Sayın Aşçı sizgeçen hafta Berlin’de siyasi tutsak-larla ilgili yapılan bir konferansa ka-tıldınız mı?’ sorusu, aslında heyetin

davada taraf olduğunun bir gösterge-siydi. Bu soru hakimin kafa yapısını,davaya nasıl baktığını, demokratik birhakkın kullanılmasına düşmanca bak-tığını da göstermektedir.

Avukat Behiç Aşçı, itirafçı SemihGenç'in vermiş olduğu yalan ifadeleriçürüten devrimci tutsaklardan Hüse-yin Özarslan ve Gökhan Gündüz’legörüşmüş, onların el yazıları ile yazıpimzaladıkları ifadeleri mahkemeyesunmak için getirmişti.

Daha önce gelen tanıklara hem ha-kim hem de savcılık tarafından onlar-ca soru sorulurken, Av. Behiç Aşcı’yahakim tarafından sınırlı sayıda soru so-rup tanıklık adeta geçiştirildi.

Avukatların sorularına Avukat Be-hiç Aşçı, somut tarihler, adresler ve isim-lerle çok geniş cevaplar verdi. Aş-

çı’nın anlatımları sırasında hakimin“sabırsızlığı” ve dinlemek istememe-si ile bir kez daha taraf olduklarını gös-terdiler.

Aşçı, tutsakların ifade tutanaklarınıhakime vermesine karşın mahkeme al-madı. İfade tamamlandıktan sonra avu-katların “Avukat Behiç Aşçı’nın getir-diği ifade tutanaklarını delil olarak dos-yaya dahil edilmesini ve Gökhan Gün-düz’ün dinlenmesini talep ediyoruz” is-tekleri hakim ve savcı tarafından uy-durma bir gerekçe ile kabul edilmedi.

Alman yargısı, Faruk Ereren’eTürkiye faşizminin işbirliği ile itirafçıSemih Genç’in yalanları ile ceza ver-meye çalışıyor.

Duruşma, 7 Nisan’da NurhanErdem'in dinleneceğinin belirtilme-si ile bitirildi.

Av ru pa’da

Yurdışında azınlık olduğumuz, va-tandan uzak yaşadığımız ve yaşadı-ğımız ülkelerde bize yönelik saldırı-lardan dolayı birbirimize daha çok ih-tiyaç duyar, memleketlilik, hemşe-rilik, akrabalık, komşuluk bağlarıylasahipleniriz birbirimizi. Koşullaragöre bazen biri, bazen öteki öne çıkar.

Hemşerilik nedir?Aynı şehirden ol-mak dışında, geçmişe göre önemi azal-mış da olsa, önemli bir toplumsal bağ-dır. Özellikle yurtdışında yalnızlıkta, zor-luklar içinde, bir hemşeri ile karşılaş-manın bize güç verdiği de bir gerçektir.Çünkü “hemşerimiz” bize bir şekildeyardımcı olacaktır.

Halkın ihtiyacı olan birliğin geri birifadesi olsa da hemşerilik, komşuluk,akrabalık ilişkileri yaşamımızda büyükanlamlar ifade edebilmektedir. Bir yan-dan ırkçı, ayrımcı uygulamalar, diğer

yandan ya-ban ellerdey a l n ı z l ı k

duygusu bizi hemşerimize, akrabamıza,köylümüze daha bir yakınlaştırır.

Örgütlülük, yoldaşlık gibi bağlartoplumsal örgütlülüğün daha ileri bi-çimleri olsa da, kuşkusuz bu bir bi-linçlendirme ve örgütleme sorunu-dur. Örgütlü olmanın verdiği gücü hal-ka anlatmalı, halkı örgütlemeliyiz.

Hemşerilik, komşuluk gibi bağlarada değer vermeli; ama asıl olarak ör-gütlülük gibi, bizi ayakta tutacak gerçekilişkilerin yaratılması için uğraşmalıyız;bunu başarabildiğimizde; Avrupa'dayaşadığımız birçok soruna da çözümbulmanın yolunu açmış olacağız. Irk-çıların yabancı düşmanlığına, devletlerinaşağılayan, “ikinci sınıf insan mua-melesi” yapan uygulamalarına karşı

kendimizi korumanın en etkili yoluörgütlü olmak ve örgütlü mücadeledir.

Günlük yaşamımız sadece ırkçılıkve ayrımcılık gibi baskılara karşı di-renmekle sınırlı değildir. Var olanhak ve özgürlüklerimizi koruyabil-menin, yeni hak ve özgürlükleri ka-zanabilmenin ve yaşamın çok çeşitlisorunları karşısında dayanışma için-de olabilmenin yolu da açık ki, ör-gütlülükten geçiyor.

En has hemşeriliğin, en ileri ak-rabalığın, en yakın komşuluğun ör-gütlülükte olduğunu, yoldaş olmaktangeçtiğini göstermeliyiz. Çünkü bizi eniyi anlayacak olan; aynı baskıları,aynı acıları yaşayıp aynı kavgayı ve-renlerdir.

Aynı sınıfsal bağlarla ve aynı kül-türle, aynı geleneklerle birbirimizebağlıyız; bunu daha somut örgütlü iliş-kilere çevirmeli, hemşeriliği, akra-balığı da bu ilişkiler içinde yerli yeri-ne oturtmalıyız.

hemşerilikkomşuluk

AVRUPA’dakiBİZ

NewrozWuppertal’daKutlandı

Wuppertal’da 27 Mart’ta Newrozkutlaması yapıldı. Şehitler için saygı du-ruşuyla başlayan kutlamada Newroz’untarihiyle ilgili bilgi verildi.

Özgürlük Nöbetinde76. Hafta

26 Mart 2011’de Özgürlük Ko-mitesi üyeleri Köln kentinin DomMeydanı’nda Almanya’nın sözde de-mokrasisini teşhir eden bildirileri da-ğıtarak siyasi tutsaklara özgürlük is-tediler.

Tanık kabul etmeyenAlman yargısı meşrudeğildir

3 Nisan2011

YürüyüşSayı: 262

51

Page 52: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

değinmelerdeğinmeleryeni

Çizgiyle

Omar'ınideali

özgürlüktür.Bir ideali yok edecek

füze henüz icatedilmemiştir.

Omar Torrijus,ABD'nin Katlettiği

Panama Devlet Başkanı

söz

Korkuda başkaörneği yok!

Çember üstüne çember... keskin nişancılar... ya-kın dövüş uzmanları... özel harekat timleri.. Bun-ların hepsi Başbakan Erdoğan’ın etrafındaki ko-ruma duvarını oluşturuyorlar, ama işte yetmemiş...

Başbakan Erdoğan’ın korumaları artık Erdo-ğan’ın gideceği yerlerde nükleer, biyolojik vekimyasal saldırı ihtimaline(!) karşı da radyas-yon ölçümü yapacaklarmış... Erdoğan’ın gidece-ği yerlerde kimyasal biyolojik ve radyolojik öl-çüm yapacak aracın “bir başka örneği bulun-muyor”muş!

Bu ne demektir? Erdoğan’ın korkusunun birbaşka örneği bulunmuyor başka yerde. Çok kor-kuyor Erdoğan çok. Korku her yanını sarmış.

“Kadere inanırız” falan dese de hiç öyle gö-zükmüyor.

CHP‘Vize’ Arıyor

CHP yönetiminden beş kişilik bir heyet, ge-çen hafta Amerika’da idi.

Oralarda “temaslarda bulunan” heyet göste-rilen ilgiden kendilerinin de şaşırdığını söylüyor.

Heyetin Amerika’da ne işi var diyecek olur-sanız, tüm düzen partilerinin geçtiği yoldan ge-çiyorlar. Hepsi, Beyaz Saray önünde kıbleye va-rıp iki rekat namaz kılmadan iktidar olamaya-cakları düşüncesindedirler... Kılıçdaroğlu da,kendini emperyalist efendilere beğendirmek içinçabalıyor.

EMPERYALİZMHAYDUTLUKTUR

Aşağıdaki gazete haberini yorumsuz sunuyo-ruz:

“ABD’nin ... korsan yayın uçağı, Libya’da dev-reye girdi. EC-130 tipi ‘Commando Solo’ adlı pro-paganda savaş uçağı, Libya radyolarından Arap-ça ve İngilizce olarak Kaddafi aleyhine yayın ya-pıyor. Yayınlarda Kaddafiye bağlı subay ve yet-kililer, isyana davet ediliyor.

EC-130 uçağı, havadan Arapça ve İngilizcepropaganda broşürleri dağıtmayı da sürdürüyor.Korsan yayın uçağı daha önce de Afganistan’dafaaliyetteydi.”

Soru-CevapKaddafii Obama’ya yaz-

dığı mektupta şöyle diyor:

“Bazılarının silahla ABDkentlerini ele geçirdiğinigörseydiniz ne yapardınız?”

Aslında bu soruyu “ülke-ni talan ettirme” diyen Ab-dullah Güller’e, Tayyipler’ede sormak gerekir.

Cevabı da tahmin edersi-niz.

Kuyruğu kıstırıp soluğuAmerika’da alırlar.

52

Page 53: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

Kitabın reklamıoldu

Kafa kapitalist olunca, ancak böyledüşünüyor.

Bu kültür kimin? Soyguncu asalak kapitalistin, ken-dini pazarlayan mankenlerin, artistlerin...

Görüyor musunuz kapitalizmi; “dini bütün” Gül’le,kendini pazarlayan bir mankenle ve bir asalak sömürücüyüyan yana getirip aynılaştırıyor, aynı şeyi düşündürüy-or: “Reklamın iyisi kötüsü olmaz.”

Trablusgarp’a gidelim de, KİMİNCEPHESİNDE savaşa katılacağız???

“Dedeleri Trablusgarp’ta şehit düşenler gönül-lü olarak Libya’ya gitmek için TSK’ya başvurdu.”(Sabah, 28 Mart 2011)

Sabah, AKP’nin, emperyalizmin Libya saldırı-sına ortak olmasını perdelemek için orjinal haber-ler arıyor anlaşılan... Fazla uğraşmasına gerek yok;bulsun iki astrolog, bir falcı, bir gelecek okuyu-cu... ona istediklerini söyletsinler...

*Dedeleri Trablusgarp’ta şehit düşenler! Büyük

bir yanılgı içindesiniz. Aldatılıyorsunuz!Dedeleriniz Trablusgarp’ı emperyalistlere yaniİtalyanlara, Fransızlara, İngilizlere karşı koru-mak için savaştı. Şimdi ise gitmek istediğinizLibya’yı yağmalamak isteyen İtalya’yla, Fransa’yla,İngiltere ve Amerikayla aynı saflardasınız...

‘Kriz idaresi’!!!Radikal yöneticilerinden Tuğrul Eryılmaz, CNN

Türk’te katıldığı bir programda, polisin Radikal’ebaskın yapıp, basılmamış bir kitabın taslaklarını arayıpel koyması karşısında, polise direnilmemesini, bırakındirenmeyi, “ne yapıyorsunuz burada?” sorusunu bilesoramamalarını, tek bir kişinin bile itiraz etmemesini“krizi iyi idare edemedik” diye ifade etti.

Korkunun adı “kriz idaresi” olmuş... Bir sorun dahi sorulmamasını... Açıkça korkmuş,

ürkmüş, tırsmış, sinmişsiniz. Olan bu. Ne “kriz ida-resi”, şu bu diye lafı geveliyorsunuz.

Yalakalıkta “ilk”Sabah gazetesi Erdoğan’ın

Irak’ta Hazreti Ali Türbesini ziyaret etmesini “İlklerGezisi” diye manşetine taşıdı. Sünni bir lider olarakHazret Ali’nin türbesini ilk kez Erdoğan ziyaretetmiş. Oysa külliyen yalan!.. Daha önce AdnanMenderes ve sonra Süleyman Demirel de orayı ziy-aret etmişlerdi. Bu olsa olsa Sabah gazetesinin AKPyalakalığındaki ilklerdendir.

Faşist Büyük Birlik Partisi, idam cezasının geri geti-rilmesi için kampanya başlatmış.

Televizyonlarda günlerdir idam gelsin mi gelmesin midiye bir tartışma sürüyor. AKP’nin “çağdaş, muhafazakardemokratları”, asıp kesmeyi ne kadar çok sevdiklerini gös-teriyorlar bu tartışmada...

Peki kimin için istiyorlar idamı?

Bu tartışmayı yürütenlerin çoğu, “Teröristler ve teca-vüzcüler” diye tartışıyor!

Çocukları kaçırıp tecavüz edip katledenleri biz yetiş-tirmedik, onlar tamamen sizin düzenininiz ürünleridir. Sizpsikopatlaştırıyorsunuz, siz çocuklara cinsel saldırıyıteşvik ediyorsunuz... Açın düzenininiz televizyonlarını,filmlerini, o pislikleri nasıl ürettiğiniz orada var... Tecavüzsahneleriyle nasıl dizi reklamı yaptığınıza bakın...

Ve sonra dilinize gem takın.

Devrimcilerin adını, kendi pisliklerinizle birlikte ana-mazsınız.

Halkın şu anda çocukları tecavüz edip katleden sapık-lara karşı duyduğu öfkeyi, nefreti, devrimcilere yöneltmekiçin kurnazca bir numara sizinkisi...

Ama kurnazca olduğu kadar alçakça ve iğrenççedir...

Deyin ki, komünizmi savunanları asmak istiyoruz...

Deyin ki, emperyalizme karşı bağımsızlığı, kapitalizmekarşı sosyalizmi savunan, faşizme direnen devrimcileri dar-ağaçlarına çekmek istiyoruz...

Açık olun, cesur olun, düşmanın da açık olanını ter-cih ederiz..

Ama kendi pisliklerinizle devrimcileri yan yana getir-meniz, namertliktir...

Onlar sizin düzeninizin pislikleri, biz ise sizindüzeniniz yıkmak isteyenleriz. Bizi yan yana getirme-ye çalışmanız sizin bir diğer pisliğinizdir.

Zaten bize karşı “asıp kesme” politikasını düzeninizhiçbir zaman terketmiş değildir.

İdamları kaldırdınız ama asmak yerine, her yolu, hervesileyi kullanıp, tecrit zulmünü uygulayıp katletmeyedevam ediyorsunuz!

Ve biz, sizin katliamlarınıza rağmen, size ve sizin yarat-tığınız pisliklere karşı mücadeleye devam ediyoruz.

Kendi pisliklerinizi bizimle birlikte anmayın!

3 Nisan2011

53

YürüyüşSayı: 262

Page 54: İzmir Çiğli NATO Üssü - Yürüyüş Dergisiyuruyus.biz/pdf/pdf/262.pdfDünyanın bir çok ülkesinde halklar, adalet ve özgür-lük için mücadelelerini çeşitli biçimlerde

10 Ni san 1996’da İs tan bulGöz te pe kav şa ğın da ku şa tı -lan iki si lah lı bir lik ko mu ta -nı, kuşatmaya di re ne rek ce -vap ver di ler. Mu har rem Ka -ra kuş, Göz te pe köp rü sü al -tın da ki ça tış ma da, Mus ta faBek taş ise ya ra lı bir şe kil de

ku şat ma yı yar dıktan sonra, Üs kü dar Kı sık lı’da baş kabir ku şat ma da şe hit düş tüler.

Mu har rem KARAKUŞ, dev rim ci le ri kü çük yaş ta ta -nı dı. Ör güt lü ya şa ma oli gar şi nin or du sun da as ker likya par ken ka rar ve re rek, or du dan kaç tı. Mü ca de le için -de çe şit li gö rev ler al dı.

Mus ta fa BEKTAŞ, dev rim ci ler le, ço cuk luk yıl la rın -da ta nış tı. Eme ği nin çok geç ti ği, Kü çü kar mut lu'da çe -şit li gö rev ler al dı. Da ha son ra ki sü reç te ise fark lı gö -rev ler üst len di. Şe hit düş tü ğün de, Hü se yin As lan Si -lah lı Pro pa gan da Bir li ği ko mu ta nıy dı.

9 Ni san 1991’de İz mir Kar -şı ya ka’da bir di re niş des ta -nı ya ra ta rak şe hit düş tü ler.

Fa ruk BAYRAKÇI, dev -rim ci mü ca de le ye 1987 son -la rın da Li se li Dev-Genç

saf la rın da ka tıl dı. İs tan bul’dabir sü re fa ali yet sür dür dü.

Ol cay UZUN, 80 ön ce sin den be ri mü ca de le nin için -dey di. Ec za cı lık Fa kül te si’nden mezun olduktan sonrada dü ze nin tüm im kan la rı nı eli nin ter siy le ite rek mü -ca de le ye de vam et ti. Bir sü re Ka dı köy Kül tür Da ya -nış ma Der ne ği’nin çalışmalarında yer al dı.

An ka ra Ba tı kent’te bu lun -duk la rı eve po lis ta ra fın dan12 Ni san 1995’de ge ce sa at23.00 sı ra la rın da ya pı lanbas kın da kat le dil di ler.

Mus ta fa SEL ÇUK, 1961Er zin can-Ter can do ğum lu.1978’de İs tan bul ge ce kon du

hal kı nın mü ca de le si için de yer al dı. Cun tayıl la rın da tut sak lık ko şul la rın da di re ni şi nisür dür dü. Şe hit düş tü ğün de, İç Ana do luBöl ge So rum lu suy du.

Sey han AY YIL DIZ, 1972, To kat-Zi le İğ -dir Kö yü do ğum lu. Li se yıl la rın da mü ca -de le ye ka tıl dı. Zi le Hal ke vi ku ran lar dan dı.

Şi rin EROL, 1974 To kat do ğum lu. Li se yıl la rı nın ar -dın dan dü zen ye ri ne dev rim saf la rın da ye ral dı. Mü ca -de le de ye ni ol ma sı na rağ men, ken di ni sü rat le ge liş tir -di. Fa şist cun ta ya kar şı mü ca de le yi sür dü ren dev rim ci -ler den di. Gö zal tı na alı nıp iş ken ce ya pıl dık tan son ra2 Ni san 1981’de İs tan bul Kü çük köy’de kat le dil di.

Mu har remKA RA KUŞ

Mus ta faBEK TAŞ

Mus ta faSEL ÇUK

Sey hanAY YIL DIZ

Şi rin EROL

Fa rukBAY RAK ÇI

Ol cayUZUN

Katledilen 200’e yakın gerillanın ve köylünün gö-müldüğü Kasaplar Deresi’ne (Newala Qesaba) dü-zenlenen bir yürüyüşle toplu mezarların açılması ta-lep edildi.

Siirt’te 28 Mart’ta yapılan yürüyüş, Mezopotam-ya Yakınlarını Kaybedenlerle Yardımlaşma ve Daya-nışma Derneği tarafından, “Toplu Mezarlar İnsanlıkSuçudur” sloganıyla düzenlendi.

Kasaplar Deresi, açığa çıkan ilk toplu mezarlardanbiriydi ve PKK’nin önder kadrolarından MahsumKorkmaz da katledilerek buraya gömülmüştü. Yürü-yüşte toplu mezarlarla ilgili şu taleplerde bulunuldu:

- Toplu mezar iddiası bulunan yerler açılıncayakadar buralar korunmaya alınsın ve tahrip edilmesiengellensin.

- DNA bankası kurulsun.

- Mezar açma işlemlerinde Birleşmiş Milletler ta-rafından kabul edilmiş kurallar uygulansın.

Newala Qesaba’yaYürüyüş‘Toplu MezarlarAçılsın’

MalatyaPSAKD'deNewroz

Malatya Pir Sultan Ab-dal Kültür Derneği kadınkolları tarafından 23Mart’ta “Newroz” konulubir program yapıldı.

Programda kadınlarıngetirdikleri lokmalar ikram edilirken, Grup Harman da et-kinliğe sazı ve deyişleriyle katıldı.

Malatya PSAKD kadın kolları başkanı Necla Güneyyaptığı konuşmada Newroz’un halkların kardeşliğine vezalime direnişe çağrı olduğunu anlatan bir konuşma yap-tı. Programa 30 kadın katıldı.

54

Yürüyüş3 Nisan2011

Sayı: 262