Gençler çin
© Cooperative Office for Islamic Propagation in Rabwah, 2017
King Fahd National Library Cataloging-in-Publication Data
AL Gadi, Ahamed
AL Gadi - Riyadh 2017
L.D. no. 1439/977
Mukaddime
üphesiz ki hamd, Allah’adr. O’na hamdeder, O’ndan yardm ve balanma
dileriz. Nefislerimizin errinden ve amellerimizin kötülüklerinden
Allah’a snrz. Yüce Allah kime hidayet verdiyse onu saptracak
yoktur; kimi de saptrdysa ona da hidayet verecek kimse yoktur.
ahitlik ederim ki Allah’tan baka hak ilah yoktur; O, birdir ve orta
yoktur.
“Ümmîlere içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onlar arndran,
onlara Kitab’ ve hikmeti öreten bir peygamber gönderen O’dur.
Kukusuz onlar önceden apaçk bir dalalet içindeydiler.” (Cuma,
2)
Yine ahitlik ederim ki Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem, O’nun
kulu ve Rasûlüdür. Allah Teâlâ, onu göndererek kullarna büyük bir
lütufta bulunmutur:
“Andolsun ki içlerinden, kendilerine Allah’n âyetlerini okuyan,
(kötülüklerden ve inkârdan) kendilerini arndran, kendilerine Kitap
ve hikmeti öreten bir peygamber göndermekle Allah, mü’minlere büyük
bir lütufta bulunmutur. Hâlbuki daha önce onlar, apaçk bir dalalet
içindeydiler.” (Al-i mran, 164)
Allah Teâlâ, insanlar karanlklardan aydnla çkarmak ve apaçk
dalaletten kurtarp gönülleri huzura erdiren tam bir hidayete
ulatrmak için rasûlü Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’i hidayet
ve hak din ile göndermitir. Hidayet, faydal ilim; hak din ise salih
ameldir. yi bir yaam da ite bu iki büyük temel üzerine
kurulur.
Allah Teâlâ; inanç, ibadet, muamelat ve ahlak alannda kullarn
ihtiyaç duyduu eylerin tamamna yüce kitabnda yer vermitir. Tertemiz
sünnet de Kur’ân’da mücmel (ksa ve özlü) olan açklamak, müphem (açk
olmayan/kapal) olan tefsir etmek ve umum (genel) olan ayrntl bir
ekilde anlatmak üzere gelmitir. Nitekim Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“unu iyi bilin ki bana bir Kitap ve onunla beraber bir benzeri daha
verildi.” (Ebû Dâvûd)
8
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
slam akidesi, bu dinin direi ve temelidir; onun gücünün ve dier
bütün dinlere üstün olmasnn da srrdr. Çünkü bu akide, esiz baz
özelliklere sahiptir. Bu özelliklerin bazlar unlardr:
1- Tevhid: Sadece Allah Teâlâ’ya ibadet (kulluk) etmek ve yalnzca
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e tâbi olmak.
2- Tevkîf: Yani, slam akidesi, kaynak itibaryla ilahîdir. Bu
akidede Kur’ân ve hadisin önüne geçilmez ve o, kiisel görülerle ve
aklî kyaslarla elde edilmez.
3- Bu akide, Allah Teâlâ’nn insanlar yaratm olduu tertemiz ftrata,
eytanlarn onlar saptrmasndan önceki aslî yaratla uygundur.
4- Bu akide, üphelerden ve nefsî arzulardan uzak olan salkl akla
uygundur.
5- Kapsamllk: Bu akide; kâinatn, hayatn ve insann bütün yönlerine
açklk getirir.
6- Bu akidenin bir ksm, dier ksmn destekler ve onaylar. Dolaysyla
da onun unsurlar arasnda çeliki ve uyumsuzluk yoktur.
7- Denge: Bu akide, ifrat ve tefrit arasnda orta bir yoldadr. Farkl
görüler arasnda da itidallidir.
Bu esiz özelliklerin salad kazançlar ise unlardr:
1- Kulluun sadece Allah Teâlâ’ya yaplmasn salar. nsanlar
yaratlmlara kul köle olmaktan kurtarr.
2- Âlemlerin Rabbinin gönderdii Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem’e tâbi klar, bid’at ve bid’atçilerin boyunduruundan
kurtarr.
3- Her eyin idarecisi, hüküm ve hikmet sahibi olan Yaratc ile ba
kurmak suretiyle psikolojik rahatlk ve gönül huzuru salar.
4- Düünce tatminini salar, akl istikrara kavuturur, çelikilerden ve
hurafelerden uzak kalnmasn salar.
5- Ruh ve bedenin ihtiyaçlarn karlar, inanç ve amel birlikteliini
salar.
Öteden beri din âlimleri, akideye büyük önem vermiler, onu öretme
konusunda ellerinden gelen gayreti göstermiler, bu alanda muhtasar
eserler ve uzun erhler yazmlardr. Bu eserlerin bazlarnda selef-i
salihînin
9
itikadn genel hatlaryla açklamlar, bazlarnda belli bir akide
meselesini ele almlar, bazlarnda da sapkn bid’at ehline cevap
vermilerdir.
Ben de akide meselelerine açklk getirmeye ve onlar daha anlalr
klmaya çaltm. Bu meseleleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem’in mehur “Cibril hadisi”nde yer alan imann alt esasn sralad
tertibe uygun bir ekilde ele aldm. Bunu yaparken de sadece iki
vahyi, Kur’ân ve Sünnet naslarn, esas aldm. Alt iman esasndan her
birini ele alrken içerdikleri alt balklara da yer verdim. Ayrca o
konuda hak yoldan sapanlara da deindim ve sözü fazla uzatmadan
onlarn görülerine cevap verdim.
Bu eser, ne çok uzun ne de çok ksa olup açk ve sade bir üsluba
sahiptir. Ayrca ibareleri anlalr olup konular da belli bir tertibe
göre sralanmtr. Bununla da Müslüman fertlerin ondan gerei gibi
faydalanabilmeleri ve selef-i salihînin itikadn genel hatlaryla
örenebilmeleri amaçlanmtr.
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi adn verdiim bu çalmay, yüce
Allah’tan, vech-i kerimine has klmasn ve kullarn da ondan
faydalandrmasn niyaz ederim.
Yüce Allah’n salât ve selam, peygamberimiz Muhammed’in, ailesinin
ve bütün ashabnn üzerine olsun.
Dr. Ahmed b. Abdurrahman el-Kadî
Kasim Üniversitesi eriat ve Usulu’d-Din Fakültesi Akîde
Bölümü
17.02.1427 h. Uneyze
slam akidesinin temeli; Allah’a, meleklerine, kitaplarna,
peygamberlerine, ahiret gününe, hayryla ve erriyle kadere iman
etmektir. Bu konuda Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Asl iyilik, o kimsenin yaptdr ki; Allah’a, ahiret gününe,
meleklere, kitaplara, peygamberlere inanr…” (Bakara, 177)
“Peygamber, Rabbi tarafndan kendisine indirilene iman etti,
mü’minler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine,
kitaplarna ve peygamberlerine iman ettiler.” (Bakara, 285)
“Ey iman edenler! Allah’a, Peygamberine, Peygamberine indirdii
Kitaba ve daha önce indirdii kitaba iman ediniz. Kim; Allah’,
meleklerini, kitaplarn, peygamberlerini ve kyamet gününü inkâr
ederse tam manasyla saptm demektir.” (Nisa, 136)
Cebrail aleyhisselam ona: “man nedir?” diye sorduunda Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem öyle cevap vermitir:
“(man) Allah’a, meleklerine, kitaplarna, peygamberlerine, ahiret
gününe, hayryla ve erriyle kadere iman etmendir.” (Müslim)
13
1- ALLAH’A MAN
Allah’a iman; Allah Teâlâ’nn varlna, her eyin rabbi olduuna,
ibadete (kullua) -bakasnn deil- yalnzca O’nun layk olduuna, O’nun
bütün mükemmel sfatlara sahip olduuna, her türlü kusur ve
eksiklikten de münezzeh olduuna kesin bir ekilde inanmak
demektir.
A- Allah’n Varlna man: Allah Teâlâ’nn varl, en büyük ve en açk
hakikattir.
“Böyledir. Çünkü Allah, hakkn ta kendisidir. O’nun dnda
(müriklerin) dua edip taptklar ise bâtln ta kendisidir. Gerçek u ki
Allah, çok yücedir ve pek büyüktür.” (Hac, 62)
Allah Teâlâ’nn varl hakknda üphe etmek, hayret edilecek bir iftira
ve anlalmaz bir eydir:
“Peygamberleri dedi ki: ‘Gökleri ve yeri yaratan Allah hakknda m
bir üphe var? Hâlbuki O, sizin günahlarnz balamak ve sizi belli bir
vakte kadar yaatmak için sizi (hak dine) çaryor.’ Onlar dediler ki:
‘Siz (peygamberler) de bizim gibi birer insandan baka bir ey
deilsiniz. Siz, bizi atalarmzn tapm olduu eylerden döndürmek
istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçk bir delil getirin!’” (brahim,
10)
Allah Teâlâ’nn varln inkâr etmek, kibir ve küfürdür:
“(Musa, Firavun’a) öyle dedi: Sen de pekâlâ biliyorsun ki bunlar
birer ibret olmak üzere göklerin ve yerin Rabbinden bakas
indirmedi. Ey Firavun! Ben, senin kesinlikle helaki hak ettiini
düünüyorum!” (sra, 102)
“Mûsâ dedi ki: ‘Eer aklnz kullanacak olursanz (anlarsnz ki Allah)
dounun, batnn ve bu ikisi arasndakilerin de Rabbidir.’ Firavun da
öyle dedi: ‘Eer benden bakasn ilâh edinirsen, seni mutlaka zindana
atlanlardan ederim.’ Mûsâ öyle dedi: ‘Sana apaçk bir ey (delil)
getirmi olsam da m?’ Firavun dedi ki: ‘Eer doruyu
söyleyenlerdensen, haydi getir bakalm!’ Bunun üzerine Mûsâ, asasn
att; bir de ne görsünler, asâ apaçk koca bir ylan (oluverdi)!”
(uara, 28-32)
Allah Teâlâ’nn varln gösteren pek çok delil vardr. Bunlarn bazlar
unlardr:
14
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
1- Bozulmam ftrat: Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr: “(Rasûlüm!) Sen
yüzünü hanîf olarak (her türlü batldan yüz çevirerek) dine, Allah
insanlar hangi ftrat üzere yaratm ise ona çevir. Allah’n yaratnda
deime yoktur. te dosdoru din budur; fakat insanlarn çou bilmezler.”
(Rum, 30)
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de öyle buyurmutur:
“Doan her çocuk, ftrat üzere doar. Sonra ana-babas onu; yahudi,
hristiyan veya mecusi yapar.” (Buhârî)
nsan, aslî ftrat (yaratl) üzerinde olduu, bu ftratn bozacak
herhangi bir eyle karlamad sürece, içinde Allah’n varlna dair bir
inanç tar. Allah Teâlâ, kudsî bir hadiste öyle buyuruyor:
“Ben, bütün kullarm hanîf (her türlü bâtl inançtan uzak ve tevhid
üzere) yarattm. Ancak eytanlar, onlar dinlerinden saptrdlar.”
(Müslim)
2- Salkl akl: Allah Teâlâ öyle buyuruyor: “Acaba onlar, herhangi
bir yaratc olmadan m yaratldlar, yoksa kendileri mi yaratcdrlar?”
(Tur, 35)
üphelerden ve nefsî arzulardan uzak olan salkl bir akl, yaratlmlarn
mutlaka bir yaratcs olmas gerektiine kesin olarak hükmeder. Çünkü
varlklarn tesadüfen var olmas mümkün deildir. Ayn ekilde kendi
kendilerini var etmeleri de mümkün deildir. Zira yok olan, bir ey
var edemez. O halde mutlaka bir yaratc var demektir ki o da Allah
Teâlâ’dr.
Cahiliyye döneminde Araplarn hatiplerinden olan Kus b. Saide
el-yadî, Allah Teâlâ’nn varlna akl delil getirerek öyle demitir:
“Deve pislii, deveyi gösterir; ayak izi de yürüyeni gösterir. Peki,
u burçlarla dolu gökyüzü ve derin vadilerle yarlm yeryüzü, her
eyden haberdar olan bir yaratcy göstermiyor mu?”
3- Yaanm somut tecrübeler: Allah Teâlâ, peygamberi Nuh aleyhisselam
hakknda öyle buyuruyor:
“Bunun üzerine o, Rabbine, ‘Ben yenik dütüm, bana yardm et!’
diyerek yalvard. Biz de derhal nehir gibi devaml akan bir su ile
göün kaplarn açtk. Yeryüzünde kaynaklar fkrttk. (Her iki) su,
takdir edilmi bir iin
15
olmas için birlemiti. Nuh’u da tahtalardan yaplm, çivilerle çaklm
gemiye bindirdik. (Kavmi tarafndan) inkâr edilmi olan (Nuh’a) bir
mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akp gidiyordu.”
(Kamer, 10-14)
“Bunun üzerine Musa’ya: ‘Asân ile denize vur!’ diye vahyettik.
(Vurunca deniz) derhal yarld (ve denizin) her bir parças koca bir
da gibi oldu. Ötekilerini (Firavun ve askerlerini) de oraya
yaklatrdk (da Musa ve beraberindekilerin peinden onlar da bu
denizde açlan yollara girdiler) Musa ve beraberinde bulunanlarn
hepsini kurtardk. Sonra ötekilerini suda boduk. üphesiz bunda bir
ibret vardr; ama çoklar iman etmi deillerdir.” (uara, 63-67)
Allah Teâlâ, peygamberi sa aleyhisselam hakknda da öyle
buyurmaktadr:
“O, srail oullarna bir elçi olacak (ve onlara öyle diyecek:) Size
Rabbinizden bir mucize getirdim: Size çamurdan bir ku sureti yapar,
ona üflerim ve Allah’n izniyle o, ku oluverir. Yine Allah’n izniyle
körü ve alacaly iyiletirir, ölüleri diriltirim. Ayrca evlerinizde
ne yiyip ne biriktirdiinizi size haber veririm. Eer inanan kimseler
iseniz, bunda sizin için bir ibret vardr.” (Âl-i mran, 49)
Bir baka ayette de Allah Teâlâ, genele seslenerek öyle
buyurmaktadr:
“(O taptnz sahte ilahlar m hayrl,) yoksa kendisine dua eden darda
kalma karlk veren ve (bandaki) sknty gideren, sizi yeryüzünün
hâkimleri klan m? Allah’la beraber baka bir ilah m var! Ne kadar da
kt düünüyorsunuz!” (Neml, 62)
Netice olarak peygamberlerin mucizeleri, dua edenlerin dualarnn
kabulü ve darda kalmlara yardmn yetimesi, pek çok insann tank olduu
ve tecrübe ettii hususlar olup hepsi, peygamberleri gönderen, dua
edenlerin duasna karlk veren ve darda kalmlara yardm eden bir zatn
varlna kesin olarak delalet etmektedir.
4- Dosdoru din: Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr: “Hâlâ Kur’an
üzerinde gerei gibi düünmeyecekler mi? Eer o, Allah’tan bakasnn
katndan gelmi olsayd onda birçok tutarszlk bulurlard.” (Nisa,
82)
“Ey insanlar! üphesiz ki size Rabbinizden kesin bir delil geldi ve
size apaçk bir nur indirdik.” (Nisa, 174)
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
“Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öüt, kalplere bir ifa, mü’minler
için bir hidayet ve rahmet gelmitir.” (Yunus, 57)
Kur’ân- Kerim’de bulunan gaybla ilgili gerçeklemi haberler, doru
akide, adil hükümler ve yüce ahlakî deerler, Kur’ân’n Allah katndan
geldiine delildir. O halde Kur’ân’n ve bu dosdoru dinin, Allah’n
dnda herhangi bir varla ait olmas mümkün deildir.
Bütün bu deliller dolaysyla Allah’n varln gerçek manada hiç kimse
inkâr etmemitir. Sadece baz inkârc gruplar, -kalpleriyle deil- srf
dilleriyle Allah’n varln kabul etmediklerini dillendirmilerdir.
Saylar az olan bu gruplarn bazlar unlardr:
1- Dehrîler: Bunlar öyle derler: “Dediler ki: ‘Hayat, ancak bu
dünyada yaadmzdr. Ölürüz ve yaarz. Bizi ancak zaman yok eder.” Bu
hususta onlarn hiçbir bilgisi yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm
veriyorlar.” (Casiye, 24)
Bu grup, dünyann kendi kendine hareket ettiini, onun hem ezelî hem
de ebedî olduunu iddia ederler ve öyle derler: “Diiler dourur,
toprak yutar. Bizi ancak zaman yok eder.” Böylece onlar, mahlûkatn
bir yaratcs olmadn savunurlar. Allah Teâlâ, onlara öyle cevap
vermitir: “Bu hususta onlarn hiçbir bilgisi yoktur.” (Casiye, 24)
Yani ne akla, ne nakle, ne duyulara ne de ftrata dayal bir
bilgileri vardr. Aksine söyledikleri, srf zanna ve tahmine dayal
eylerdir. “Onlar, sadece zanna göre hüküm veriyorlar.” (Casiye,
24)
2- Natüralistler/Tabiatçlar: Bunlar öyle derler: “Dünya, tabiatn
yaratmasyla meydana gelmitir.” Yani bitkiler, hayvanlar, cansz
varlklar vb. gibi her eyi yaratan, bizzat kendileri ve sahip
olduklar özelliklerdir. Bunlara söylenecek söz gayet açktr: Bir
varln, ayn anda hem yaratc hem de yaratlm olmas mümkün deildir.
Nitekim Allah Teâlâ da öyle buyurmutur:
“Acaba onlar, herhangi bir yaratc olmadan m yaratldlar yoksa
kendileri mi yaratcdrlar?” (Tur, 35)
Onlarn, yaratc olduunu söyledikleri tabiat; kör, sar, dilsiz,
duyular ve duygular olmayan birtakm cansz varlklardan olumaktadr. O
zaman bu tabiat; hayat sahibi, iiten, gören, konuan, hisseden, duyu
ve duygulara sahip
17
varlklar nasl yaratabilir ki?! Zira bir eye sahip olmayan,
bakalarna veremez!
3- Tesadüfçüler: Bunlar öyle derler:
“Kâinat, srf tesadüf eseri meydana gelmitir.” Yani atomlarn ve
parçalarn bir araya gelmesi, tesadüfen hayatn var olmasna ve çeitli
varlklarn ortaya çkmasna yol açmtr. Bunlar, önceden planlanm ve bir
hikmete binaen yaplm eyler deildir.
Bu iddiay bir an için düünmek bile onun ne kadar çürük ve tutarsz
olduunu ortaya koymaya yeterlidir. Zira mahlûkatn sahip olduu
hassas tasarm ve muhteem düzen ile onlarn sabit kanunlar ve salam
bir denge içinde yaamlarn sürdürmeleri, tesadüf iddiasn imkânsz
klmaktadr. Nitekim Allah Teâlâ da öyle buyurmutur:
“(Bu,) her eyi sapasalam ve mükemmel yapan Allah’n sanatdr.” (Neml,
88)
“Allah, yedi kat göü ve yerden de bir o kadarn yaratandr. Ferman,
bunlar arasndan inip durmaktadr ki böylece Allah’n her eye kadir
olduunu ve her eyi ilmiyle kuattn bilesiniz.” (Talak, 12)
4- Materyalistler/Maddeciler: Bunlar öyle derler:
“Yaratc yoktur; hayat maddeden ibarettir.” Yani var olan her e y,
maddeden ibarettir, olup biten her ey sadece maddî sebeplerle
açklanabilir, dolaysyla da tabiat üstü bir güç yoktur.
5- Tarih boyunca ortaya çkm istisnaî ahslar:
Örnein Firavun. Zira o, Musa aleyhisselam’a öyle demitir:
“Âlemlerin Rabbi dediin de nedir?” (uara, 23)
Yine Nemrut da bunlardan biridir. Nitekim Allah Teâlâ, onun hakknda
öyle buyurmaktadr:
“Allah, kendisine mülk (hükümdarlk ve zenginlik) verdii için
mararak Rabbi hakknda brahim ile tartmaya gireni (Nemrut’u)
görmedin mi! Hani brahim: ‘Rabbim, hayat veren ve öldürendir.’
demiti. O da ‘Ben de hayat verir ve öldürürüm.’ demiti. brahim,
‘Allah, günei doudan getirmektedir; haydi sen de onu batdan getir
bakalm:’ dedi. Bunun üzerine kâfir, app kald. Allah, zalim
kimseleri hidayete erdirmez.” (Bakara, 258)
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
Bütün bu saylan grup ve fertler, kendi kendileriyle çelimekte ve
ftratlarna ters dümektedirler. Nitekim Allah Teâlâ, bu gerçei ifade
ederek öyle buyurmaktadr:
“Kendileri de içlerinden bu mucizelere kesin olarak inandklar
halde, srf zulüm ve kibirlerinden ötürü onlar inkâr ettiler.
Bozguncularn sonunun nasl olduuna bir bak!” (Neml, 14)
Bu yüzden onlarn tutarl bir delili olmad gibi geride izleri de
kalmamtr.
B- Allah’n Rubûbiyyetine man Rubûbiyyete iman; Rabbin, yani
yaratcnn, her eyin sahibinin ve idarecisinin sadece Allah Teâlâ
olduuna kesin olarak inanmaktr. Rab; her eyin efendisi, sahibi,
idarecisi ve bütün varlklar nimetleriyle rzklandrp kemale erdiren
kimse demektir. Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Firavun: ‘Rabbiniz de kimmi ey Musa?’ dedi. O da ‘Bizim Rabbimiz,
her eye hilkatini (kendine has varlk ve özelliini) veren, sonra da
(yaratl gayelerine uygun) yolu gösterendir.’ dedi.” (Taha,
49-50)
Rubûbiyyet, üç esas üzerine kuruludur:
1- Yaratma: Allah Teâlâ her eyin yaratcsdr; O’nun dndaki her ey ise
yaratlmtr. Bu konuda O öyle buyurmaktadr:
“Allah, her eyin yaratcsdr. Her eyin tasarruf yetkisi de O’nun
elindedir.” (Zümer, 62)
“Her eyi yaratan ve her eyin varln bir ölçüye göre belirleyen
O’dur.” (Furkan, 2)
Yüce Allah’n dnda herhangi bir varla nisbet edilen “yaratma;” ekil
verme, oluturma ve düzene koyma anlamnda kstl ve nisbî bir
“yaratma” olup yoktan var etme anlamnda deildir. u ayette olduu
gibi:
“Yaratanlarn (ekil verip düzene koyanlarn) en iyisi olan Allah, ne
yücedir!” (Müminun, 14)
2- Mülkiyet: Allah Teâlâ her eyin sahibidir; O’nun dndaki her ey
ise sahiplidir. Bu konuda O, öyle buyurmaktadr:
19
“Bilmez misin ki göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranl yalnzca
Allah’a aittir? Sizin için Allah’tan baka ne bir dost ne de bir
yardmc vardr.” (Bakara, 107)
“Göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranl Allah’a aittir. Allah’n
her eye gücü yeter.” (Âl-i mran, 189)
“(Rasûlüm!) De ki: Mülkün gerçek sahibi olan Allah’m! Sen, mülkü
dilediine verirsin ve mülkü dilediinden de geri alrsn.” (Âl-i mran,
26)
“O’nun mülkiyette hiçbir orta yoktur” (sra, 111)
“te (bütün bunlar yapan) Rabbiniz Allah’tr. Mülk, O’nundur. O’nu
brakp da kendilerine dua edip taptklarnz ise bir çekirdek zarna
bile sahip deillerdir.” (Fatr, 13)
Yüce Allah’n dnda herhangi bir varla nisbet edilen “mülkiyet,”
nisbî bir mülkiyet olup snrl ve geçicidir. u ayetlerde ifade edilen
mülkiyetler gibi:
“Ey kavmim! Bugün, yeryüzüne hâkim kimseler olarak mülkiyet ve
hükümranlk size aittir…” (afir, 29)
“Ya da sahibi olduunuz (cariyeler)…” (Nisa, 4)
Her eyin gerçek sahibi ise Allah Teâlâ’dr:
“Yeryüzüne de, onun üzerindekilere de vâris olacak olanlar Biziz
(her ey gider, Biz kalrz) ve ölümden sonra hepsi, diriltilip Bizim
huzurumuza getirileceklerdir.” (Meryem, 40)
3- Emir ve idare:
dare ve emrin tamam Allah’a aittir; O’nun dndaki her varlk ise emir
ve idare altndadr. Bu konuda O, öyle buyurmaktadr:
“De ki: ‘Bütün emir ve idare, Allah’ndr.’” (Âl-i mran, 154)
“Bilesiniz ki yaratmak da, emretmek de O’na mahsustur.” (A’raf,
54)
“Hâlbuki i bitirilmitir. Bütün emir ve hükümler, yalnzca Allah’a
döner.” (Bakara, 210)
Allah Teâlâ, Peygamberi sallallahu aleyhi ve sellem’e hitaben de
“Emir ve idareden sana ait hiçbir ey yoktur (Hepsi, Allah’a
aittir).” (Al-i mran, 128) buyurmutur. Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem’in durumu buysa,
Allah’a man
dierlerinin durumu nasl olur?!
“Önünde de, sonunda da emir, Allah’ndr.” (Rum, 4)
Mahlûkat üzerinde emir ve idare sahibi, yalnzca Allah Teâlâ’dr.
O’nun dnda herhangi bir varla nisbet edilen emir ve idare ise kstl
ve nisbî olup Allah’n dilemesine (meietine) baldr. Eer Allah,
dilerse ona izin verir, dilerse engel olur. u ayette ifade edilen
emir gibi:
“Fakat onlar, Firavun’un emrine uydular. Oysa Firavun’un emri doru
deildi.” (Hud, 97)
Allah Teâlâ’nn emri ikiye ayrlr: Kevnî (kâinatla ilgili) emir ve
er’î (eriatla ilgili) emir. Kevnî emri mutlaka yerine gelir. Bu
emir, dileme (meiet) ile e anlamldr. Bu konuda Allah Teâlâ öyle
buyurmaktadr:
“Bir eyi dilediinde O’nun emri, sadece ‘Ol!’ demektir, hemen
oluverir.” (Yasin, 82)
er’î emir ise yüce Allah’n, kullara, onlar imtihan etmek amacyla
yönelttii emirlerdir. Bu nedenle de bu emirler, bazen yerine gelir,
bazen gelmez. Ayrca bu tür emirler, Allah’n yaplmasn istedii, raz
olduu emirlerdir ve Allah’n umumî dilemesine (meietine) dâhildir.
Nitekim Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“O (Kur’ân) herkes için bir öüttür. Sizden doru yolda gitmeyi
dileyenler için de. Ama bu i, sizin dilemenizle deil, ancak
âlemlerin Rabbi olan Allah’n dilemesiyle tamam olur.” (Tekvir,
27-29)
Allah Teâlâ’nn rubûbiyyetine ait dier bütün sfatlar da kaynan bu üç
esastan, yani yaratma, mülkiyet, emir ve idare esaslarndan alr.
Mesela rzklandrma, hayat verme, öldürme, yamur yadrma, bitkilerin
yeermesi, rüzgârlarn yönlendirilmesi, gemilerin yürütülmesi, gece
ve gündüzün birbirini takip etmesi, diilerin hamile kalmas ve
dourmas, salk, hastalk, izzet, zillet vb. gibi…
Allah Teâlâ’nn rubûbiyyetine iman, ftratlara yerletirilmi olup
akllar da onu net bir ekilde kavrar. Ayn ekilde o, kâinatta ahit
olunan somut bir gerçektir. Bu konuda ayet ve hadislerde de pek çok
delil yer almaktadr. Kur’ân’da bu konuya iaret eden baz ayetler
öyledir:
21
“üphesiz göklerin ve yerin yaratlmasnda, gece ile gündüzün birbiri
ardnca gelmesinde, insanlara fayda veren eylerle yüklü olarak
denizde yüzüp giden gemilerde, Allah’n gökten indirip de ölü
haldeki topra canlandrd suda, yeryüzünde her çeit canly yaymasnda,
rüzgârlar ve yer ile gök arasnda emre hazr bekleyen bulutlar
yönlendirmesinde düünen bir toplum için (Allah’n varln ve birliini
ispatlayan) birçok delil vardr.” (Bakara, 164)
“Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katarsn. Ölüden diriyi
çkarr, diriden de ölüyü çkarrsn. Dilediine de hesapsz rzk
verirsin.” (Âl-i mran, 27)
“üphesiz ki Allah, tohumu ve çekirdei çatlatandr, ölüden diriyi
çkaran, diriden de ölüyü çkarandr. te Allah budur. O halde (haktan)
nasl dönersiniz! O, sabah aydnlatandr. O, geceyi dinlenme zaman,
güne ve ay (vakitlerin tayini için) birer hesap ölçüsü klmtr. te
bu, azîz olan (ve her eyi) pek iyi bilen Allah’n takdiridir. O,
kara ve denizin karanlklarnda kendileri ile yol bulasnz diye sizin
için yldzlar yaratandr. Gerçekten Biz, bilen bir toplum için
âyetleri geni geni açkladk.
O, sizi bir tek nefisten (Âdem’den) yaratandr. (Sizin için) bir
kalma yeri, bir de emanet olarak konulacanz yer vardr. Anlayan bir
toplum için âyetleri ayrntl bir ekilde açkladk. O, gökten su
indirendir. te Biz, her çeit bitkiyi onunla bitirdik. O bitkiden de
kendisinde üst üste binmi taneler bitireceimiz bir yeillik; hurmann
tomurcuundan sarkan salkmlar; üzüm balar; bir ksm birbirine
benzeyen, bir ksm da benzemeyen zeytin ve nar bahçeleri meydana
getirdik. Meyve verirken ve olgunlat zaman her birinin meyvesine
bakn! Kukusuz bütün bunlarda inanan bir toplum için ibretler
vardr.” (En’âm, 95-99)
“Görmekte olduunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra Ar’a
istivâ eden, günei ve ay emrine boyun ediren Allah’tr. (Bunlarn)
her biri muayyen bir vakte kadar akp gitmektedir. O, Rabbinize
kavuacanza kesin olarak inanmanz için her ii düzenleyip âyetleri
açklamaktadr. Yeri döeyen, onda oturakl dalar ve rmaklar yaratan ve
orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O’dur. Geceyi de
gündüzün üzerine O örtüyor. üphesiz bütün bunlarda düünen bir
toplum için ibretler vardr. Yeryüzünde birbirine komu ktalar, üzüm
balar, ekinler, bir kökten ve çeitli köklerden dallanm hurma aaçlar
vardr. Bunlarn hepsi, ayn su ile sulanr. (Böyle iken)
yemilerinde
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
onlarn bir ksmn bir ksmna üstün klarz. te bunlarda akllarn kullanan
bir toplum için ibretler vardr.” (Ra’d, 2-4)
“Allah, gökleri ve yeri hak (bir gaye) ile yaratt. O, (müriklerin)
kotuklar ortaklardan münezzehtir. O, insan bir damla sudan yaratt.
Fakat bakarsn ki (insan) Rabbine apaçk bir hasm oluvermitir.
Hayvanlar da O yaratt. Onlarda sizi stacak (yün, kl, tüy vb.) eyler
ve birçok faydalar vardr. Onlardan bir ksmn (etlerini ve
ürünlerini) de yersiniz. Sizin için onlarda ayrca akamleyin
getirirken, sabahleyin salverirken bir güzellik (bir zevk) vardr.
Bu hayvanlar, sizin arlklarnz, ancak güçlüklere katlanarak
varabileceiniz memleketlere tarlar. üphesiz Rabbiniz; çok efkatli,
pek merhametlidir.
Atlar, katrlar ve eekleri, binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye
(yaratt). Allah, u anda bilemeyeceiniz daha nice (nakil vastalar)
yaratr. Yolun dorusu Allah’ndr. Yolun erisi de vardr. Allah,
dileseydi hepinizi doru yola iletirdi. Gökten suyu indiren O’dur.
Onda hem size içecek vardr, hem de hayvanlarnz otlatacanz bitkiler
onunla biter. (Allah) bu su sayesinde sizin için ekinler,
zeytinler, hurmalar, üzümler ve dier meyvelerin hepsinden bitirir.
te bunlarda düünen bir toplum için büyük bir ibret vardr. O,
geceyi, gündüzü, günei ve ay sizin hizmetinize verdi. Yldzlar da
Allah’n emri ile hareket ederler. üphesiz ki bunlarda akln
kullananlar için pek çok deliller vardr.
Yeryüzünde sizin için yaratt rengârenk varlklarda da öüt alan bir
toplum için gerçek bir ibret vardr. çinden taze et (balk) yemeniz
ve taknacanz süs (eyalar) çkarmanz için denizi emrinize veren
O’dur. Gemilerin denizde (sular) yara yara gittiklerini de
görüyorsun. (Bütün bunlar) O’nun lütfunu aramanz ve nimetlerine
ükretmeniz içindir. Sizi sarsmamas için yeryüzünde salam dalar,
rmaklar ve yolunuzu bulmanz için de yollar yaratt. Daha nice
alâmetler (yaratt). Onlar, yldzlarla da yollarn bulurlar. O halde,
yaratan (Allah), yaratmayan (sahte ilahlar) gibi olur mu? Hâlâ
düünmüyor musunuz? Allah’n nimetini saymaya kalksanz, sayamazsnz.
Hakikaten Allah, çok balayan, pek esirgeyendir.” (Nahl, 3-18)
“Andolsun ki Biz insan, çamurdan (süzülüp çkarlm) bir özden
yarattk. Sonra onu salam bir karargâhta nutfe haline getirdik.
Sonra nutfeyi alaka (alanm yumurta) yaptk. Peinden, alakay, bir
parçack et haline soktuk; bu bir parçack eti kemiklere (iskelete)
çevirdik; bu kemikleri de etle
23
kapladk. Sonra onu baka bir yaratla insan haline getirdik. ekil ve
suret verenlerin en iyisi olan Allah, pek yücedir. Sonra, muhakkak
ki siz, bunun ardndan elbet öleceksiniz. Sonra da üphesiz sizler,
kyamet gününde tekrar diriltileceksiniz.
Andolsun ki Biz, sizin üstünüzde yedi yol (gök) yarattk. Biz,
yaratmaktan habersiz deiliz. Gökten uygun bir ölçüde yamur indirip
onu yeryüzünde durdurduk. Bizim onu yok etmeye de elbet gücümüz
yeter. Böylece onun (yamurun) sayesinde sizin yararnza hurma
bahçeleri ve üzüm balar meydana getirdik. Bunlarda sizin için
birçok meyveler vardr ve siz, onlardan yersiniz. Tûr-i Sînâ’da da
yetien bir aaç daha meydana getirdik ki bu aaç, hem ya hem de
yiyenlerin ekmeine katk edecekleri (zeytin) verir. Hayvanlarda da
sizin için elbette ibretler vardr. Onlarn karnlarndakinden
(sütlerinden) size içiririz. Onlarda sizin için birçok faydalar
daha vardr; etlerinden de yersiniz. Ayrca onlarn üzerinde ve
gemilerde tanrsnz.” (Mü’minûn, 12-22)
“Görmez misin ki Allah, birtakm bulutlar (çkarp) sürüyor; sonra
onlar bir araya getirip üst üste yyor. te görüyorsun ki bunlarn
arasndan yamur çkyor. O, gökten, oradaki dalardan (dalar
büyüklüünde bulutlardan) dolu indirir. Artk onu dilediine isabet
ettirir; dilediinden de uzak tutar. (Bu bulutlarn) imeinin parlts,
neredeyse gözleri alr! Allah, gece ile gündüzü evirip çeviriyor.
üphesiz bunda basiret sahipleri için mutlaka bir ibret vardr.
Allah, her canly sudan yaratt. te bunlardan kimi karn üstünde
sürünür, kimi iki aya üstünde yürür, kimi de dört aya üstünde
yürür... Allah dilediini yaratr; üphesiz Allah her eye kadirdir.”
(Nur, 43-45)
“Rabbinin gölgeyi nasl uzattn görmedin mi? Eer dileseydi, onu elbet
hareketsiz klard. Sonra Biz günei, ona delil kldk. Sonra onu
(uzayan gölgeyi) yava yava kendimize çektik (ksalttk). Sizin için
geceyi örtü, uykuyu istirahat klan, gündüzü de dalp çalma (zaman)
yapan, O’dur. Rüzgârlar rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen
O’dur. Biz, ölü topraa can vermek, yarattmz nice hayvanlara ve nice
insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik. Andolsun
bunu, insanlarn öüt almalar için, aralarnda çeitli ekillerde
anlatmzdr; ama insanlarn çou ille nankörlük edip diretmitir.
(Rasûlüm!) ayet dileseydik, elbet her ülkeye bir uyarc (peygamber)
gönderirdik. (Fakat evrensel uyarclk görevini sana verdik) O
halde,
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
kâfirlere boyun eme ve bununla (Kur’an ile) onlara kar olanca
gücünle büyük bir mücadele ver! Birinin suyu tatl ve susuzluu
giderici, dierininki tuzlu ve ac iki denizi salveren ve aralarna
bir engel, almaz bir snr koyan O’dur. Sudan (meniden) bir insan
yaratp ona nesep ve shriyet (kan ve evlilik bandan doan akrabalar)
veren O’dur. Rabbinin her eye gücü yeter.” (Furkan, 45-54)
“Öyleyse siz, akama ulatnzda (akam ve yats vaktinde) sabaha
kavutuunuzda, gündüzün son ksmnda (ikindide) ve öle vaktine
eritiinizde Allah’ tesbih edin (namaz kln) ki göklerde ve yerde
hamd, O’na mahsustur. Ölüden diriyi, diriden de ölüyü O çkaryor;
yeryüzünü ölümünün ardndan O canlandryor. te siz de
(kabirlerinizden) böyle çkarlacaksnz. Sizi topraktan yaratmas,
O’nun (varlnn) delillerindendir. Sonra siz, (her tarafa) yaylan
insanlar oluverdiniz. Kaynamanz için size kendi cinsinizden eler
yaratp aranzda sevgi ve merhamet peydâ etmesi de O’nun (varlnn)
delillerindendir. Dorusu bunda, iyi düünen bir kavim için ibretler
vardr.
O’nun delillerinden biri de gökleri ve yeri yaratmas, lisanlarnzn
ve renklerinizin farkl farkl olmasdr. üphesiz bunda bilenler için
(alnacak) dersler vardr. Gece olsun gündüz olsun, uyumanz ve (çalp)
Allah’n lütfundan (nasibinizi) aramanz da O’nun (varlnn)
delillerindendir. Gerçekten bunda iiten bir kavim için ibretler
vardr. Yine O’nun delillerindendir ki size korku ve ümit vermek
üzere imei gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardndan yeryüzünü
onunla diriltiyor. Dorusu bunda akln kullanan bir kavim için
(alnacak) dersler vardr.
Göün ve yerin, O’nun buyruu ile ayakta durmas da O’nun (varlnn)
delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çard m hemen
(kabirlerinizden) çkverirsiniz. Göklerde ve yerde olanlar, hep
O’nundur. Hepsi, O’na boyun emitir. lkin mahlûkat yaratp (ölümden)
sonra da bu (yaratmay) tekrarlayacak olan O’dur ki bu, O’nun için
pek kolaydr. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sfat
O’nundur. O, mutlak güç ve hikmet sahibidir.” (Rum, 17-27)
“Rahman (çok merhametli olan Allah); Kur’an’ öretti, insan yaratt
ve ona kendini ifade etmeyi öretti. Güne ve ay, bir hesaba göre
(hareket etmekte)dir. Bitkiler ve aaçlar, secde ederler. Göü Allah
yükseltti ve mîzan/dengeyi O koydu. Sakn bu dengeyi bozmayn. Ölçüyü
adaletle
25
tutun ve eksik tartmayn. Allah, yeri canllar için yaratmtr. Orada
meyveler ve salkml hurma aaçlar vardr. Yaprakl daneler ve ho kokulu
bitkiler vardr. O halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini
yalanlayabilirsiniz?
Allah, insan, pimi çamura benzeyen bir balçktan yaratt. Cinleri ise
öz ateten yaratt. O halde, Rabbinizin nimetlerinden hangisini
yalanlayabilirsiniz? O, iki dounun ve iki batnn Rabbidir. Öyleyse
Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlayabilirsiniz? ki denizi
birbirine kavumak üzere salvermitir. Aralarnda bir engel vardr,
birbirine geçip karmazlar. O halde Rabbinizin nimetlerinden
hangisini yalanlayabilirsiniz? ki (denizden) de inci ve mercan
çkar. imdi Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
Denizde yüce dalar gibi yükselen gemiler de O’nundur. Öyleyken
Rabbinizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?” (Rahman,
1-25)
“Biz, yeryüzünü bir döek, dalar da birer kazk yapmadk m? Sizi
çifter çifter yarattk. Uykunuzu bir dinlenme kldk. Geceyi bir örtü
yaptk. Gündüzü de çalp kazanma zaman kldk. Üstünüzde yedi kat salam
göü bina ettik. (Orada) alev alev yanan bir kandil yarattk. Skan
bulutlardan arl arl akan sular indirdik. Size daneler ve bitkiler
yetitirmek için… Ve aaçlar (birbirine) sarma dola bahçeler…” (Nebe,
6-16)
“Sizi yaratmak m daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak m? Ki onu Allah
bina etti; onu yükseltti ve düzene koydu. Gecesini karartt ve
gündüzünü aartt. Ondan sonra da yerküreyi döedi; yerden suyunu ve
otlan çkard. Dalar salam bir ekilde yerletirdi. Hem sizin hem de
hayvanlarnzn faydalanmas için…” (Naziat, 27-33)
“nsan, yiyeceine bir baksn (sofrasna hangi aamalardan sonra
geliyor)! Yamurlar yadrdk, sonra topra göz göz yardk. Bu suretle
orada ekinler bitirdik, Üzümler, yoncalar, zeytinlikler,
hurmalklar, iri ve sk aaçl bahçeler, meyveler ve çayrlar bitirdik.
Hem sizin hem de hayvanlarnzn faydalanmas için.” (Abese,
24-32)
nsanlarn büyük çounluu, Allah’n rubûbiyyetine -genel olarak-
inanmakta ve O’nun; yaratc, her eyin sahibi ve idarecisi olduunu
kabul etmektedirler. Hatta cahiliyye dönemindeki mürik Araplar bile
bunu kabul etmekteydiler. Nitekim Allah Teâlâ, Kur’ân’n birçok
yerinde onlarn bu kabul edilerine yer vermitir. Bununla ilgili baz
ayetler öyledir:
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
“(Rasûlüm!) de ki: ‘Eer biliyorsanz (söyleyin bakalm), bu dünya ve
içerisinde bulunanlar kime aittir?’ ‘Allah’a aittir.’ diyecekler.
Sen de ‘Öyle ise siz hiç düünüp tanmaz msnz!’ de. ‘Yedi kat
göklerin Rabbi, azametli Ar’n Rabbi kimdir?’ diye sor. ‘(Bunlar da)
Allah’ndr.’ diyecekler. Sen de ‘O halde siz, Allah’tan korkmaz
msnz!’ de. ‘Eer biliyorsanz (söyleyin), her eyin mülkiyeti ve
yönetimi kendisinin elinde olan, kendisi her eyi koruyup kollayan,
fakat kendisi korunmayan (buna muhtaç da olmayan) kimdir?’ diye
sor. ‘(Bunlarn hepsi) Allah’ndr.’ diyecekler. Sen de ‘Öyle ise nasl
olup da büyüye kaplyorsunuz?’ de.” (Mu’minun, 84-89)
“Andolsun ki o (müriklere): ‘Gökleri ve yeri kim yaratt?’ diye
sorsan; ‘Onlar üphesiz güçlü olan ve her eyi bilen Allah yaratt.’
derler.” (Zuhruf, 9)
Rubûbiyyete iman konusunda sadece birkaç grup, ksmen hak yoldan
sapm ve Allah’a, rubûbiyyetinde ortak komulardr. Bu gruplardan en
önemlileri unlardr:
1- Mecusi Düalistler ile Maniheistler: Bu iki grup da öyle
demektedir: “Kâinatn iki yaratcs vardr: yilikleri yaratan k tanrs
ve kötülükleri yaratan karanlk tanrs.” Her iki grup da k tanrsnn,
karanlk tanrsndan iyi olduu konusunda hemfikirdirler. Ancak karanlk
tanrsnn ezelî mi olduu, yoksa sonradan m var olduu konusunda farkl
görülere sahiptirler.
2- Hristiyanlar: Teslis inancna sahip olan Hristiyanlar, tek olan
ilahn üç unsurdan olutuunu iddia etmektedirler: Baba, oul ve
Ruhu’l-kudüs.
3- Baz mürik Araplar: lahlarnn fayda ve zarar verdiine ve kâinatta
tasarrufta bulunduuna inanan baz mürik Araplar, bu gruba
girmektedir.
4- Kaderi inkâr eden Kaderiyye: Bu gruptakiler öyle derler: Kul,
kendi fiillerini, Allah’tan bamsz olarak, bizzat (kendi)
yaratr.
Allah Teâlâ’nn yaratmada, mülkiyette ve idarede tek Rab olduu
noktasnda birleen ftrat, akl, duyular ve eriat, bütün bu sapkn
görüleri reddetmektedir. Nitekim Allah Teâlâ öyle
buyurmaktadr:
“Allah, evlât edinmemitir; O’nunla beraber hiçbir ilah da yoktur.
Aksi takdirde her ilah, kendi yarattn yanna alr ve mutlaka onlardan
biri, dierine galip gelirdi. Allah, o (müriklerin) yaktrdklar
eylerden münezzehtir.” (Mu’minun, 91)
27
“Eer yerde ve gökte Allah’tan baka ilahlar bulunsayd, yer de, gök
de (bunlarn nizam) kesinlikle bozulup gitmiti.” (Enbiya, 22)
Gerçek ilah, mutlaka yaratc olmal ve her istediini yapabilmelidir.
ayet birisi ilahlkta ona ortak olursa o da yaratr ve dilediini
yapar. Bu durumda da ortaya iki ihtimal çkar:
a- Ya her ilah, kendi yarattklarn yanna alr ve bamsz bir hakimiyet
kurar ki kainatta hakim olan nizam ve düzen, bu ihtimale imkan
tanmamaktadr.
b- Ya da iki ilah arasnda bir mücadele ve üstünlük sava olur. öyle
ki biri, bir cismi hareket ettirmek isterken dieri tam tersini
ister. Biri, bir varl yaatmak isterken dieri, öldürmek ister…
Bu durumda da ortaya üç ihtimal çkmaktadr:
Ya her ikisinin de istedii olur, ya yalnz birinin istedii olur, ya
da hiçbirinin istedii olmaz. Birinci ve üçüncü ihtimallerin olmas
imkânszdr; çünkü bunlar, birbirine zt eylerdir. ki zt eyin ayn anda
var olmas da yok olmas da mümkün deildir; mutlaka ikisinden birinin
var olmas gerekir. O halde geriye ikinci ihtimal kalmaktadr. Bu
ihtimale göre de istei gerçekleen, kudret sahibi gerçek ilahtr;
dieri ise ilah olamaz. O halde demek ki rab da, yaratc da, her eyin
sahibi ve idarecisi de tektir.
C- Allah’n Ulûhiyyetine man: Ulûhiyyete iman; gerçek ilahn sadece
Allah Teâlâ olduuna ve ibadete de yalnzca O’nun layk olduuna kesin
olarak inanmaktr. “lah;” mabud, yani kendisine ibadet edilen,
kalplerin sevgi ve saygyla boyun edii kimse demektir. “badet” de
tam bir sevgi ve sayg ile boyun eip itaat etmek, kulluk yapmak
demektir ki bu da yalnzca tek gerçek ilaha yaplr.
Ulûhiyyete iman konusunda; en büyük ahit olan Allah, kendisiyle en
büyük ahitliin yapld kitapta (Kur’ân’da), en büyük ahitlii yapm ve
öyle buyurmutur:
“Allah’tan baka hak ilah bulunmadna bizzat Allah ahitlik
etmektedir. Bütün melekler, hak ve adaletten ayrlmayan ilim adamlar
da bu gerçee, ahittirler. (Evet) Aziz ve Hakîm (mutlak galip, tam
hüküm ve hikmet sahibi) Allah’tan baka hak ilah yoktur.” (Âl-i
mran, 18)
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
“lâhnz, tek bir ilahtr. O’ndan baka hak ilâh yoktur. O, Rahmân’dr,
Rahîm’dir.” (Bakara, 163)
Allah Teâlâ, bütün insanlar ve cinleri yalnzca kendisine ibadet
etmeleri için yaratmtr. Ancak Allah’n; onlara da, ibadetlerine de
hiçbir ihtiyac yoktur. Bu konuda Allah Teâlâ öyle
buyurmaktadr:
“Ben, cinleri ve insanlar, ancak bana ibadet etsinler diye yarattm.
Ben, onlardan rzk istemiyorum; Beni doyurmalarn da istemiyorum.”
(Zariyat, 56-57)
Allah Teâlâ, bütün rasûllerini, insanlar bu imann gereini yerine
getirmeye davet etmek için göndermitir. Onlar da insanlar, irki
terk edip yalnzca Allah’a ibadet etmeye davet etmilerdir. Nitekim
Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Andolsun ki Biz, ‘Allah’a ibadet edin ve Tâut’tan saknn.’ diye
(emretmeleri için) her ümmete bir peygamber gönderdik.” (Nahl,
36)
Bütün rasûller, davet etmeye önce u sözle balamlardr:
“Ey halkm! Allah’a ibadet edin! Sizin O’ndan baka hak ilahnz
yoktur.” (Araf, 85)
“Senden önce hiçbir rasûl göndermedik ki ona: ‘Benden baka hak ilâh
yoktur; o halde bana kulluk edin.’ diye vahyetmi olmayalm.”
(Enbiya, 25)
Ulûhiyyete gerçek manada iman, bütün ibadet türlerinin yalnzca
Allah Teâlâ’ya yaplmasn gerekli klar. Her kim, ibadet türlerinden
herhangi birini Allah’tan bakasna yaparsa kâfir ve mürik
olur.
badetler çeitli snflara ayrlr:
1- Kalbî ibadetler: Örnein sevgi: “nsanlardan bazlar, Allah’tan
bakasn Allah’a denk tutarlar da onlar Allah’ sever gibi severler.
man edenlerin Allah’a olan sevgileri ise (onlarnkinden) çok daha
fazladr.” (Bakara, 165)
Korku:
“eytan, ancak kendi dostlarn korkutur. u halde eer iman etmi
kimseler iseniz onlardan korkmayn, Benden korkun.” (Âl-i mran,
175)
29
Ümit:
“De ki: Ben, yalnzca sizin gibi bir beerim. u var ki bana, lâh’nzn,
sadece bir lâh olduu vahyolunuyor. Artk her kim, Rabbine kavumay
ümit ediyorsa, salih ameller yapsn ve Rabbine ibadette hiçbir eyi
ortak komasn.” (Kehf, 110)
Tevekkül:
“Eer mümin iseniz yalnzca Allah’a tevekkül edin.” (Maide, 23)
2- Sözlü ibadetler: Örnein dua:
“Hiç üphesiz mescidler, Allah’ndr. O halde Allah ile birlikte hiç
kimseye dua (ve kulluk) etmeyin.” (Cin, 18)
Snma:
Yardm dileme:
“Yalnzca Sana ibadet eder ve yalnzca Senden yardm dileriz.”
(Fatiha, 4)
“Hani siz, Rabbinizden yardm istiyordunuz… O da duanz kabul
buyurmutu.” (Enfal, 9)
3- Bedenî ibadetler: Örnein namaz ve kurban:
“De ki: üphesiz benim namazm, kurbanm, hayatm ve ölümüm, hepsi
âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (En’am, 162)
“O halde Rabbin için namaz kl ve kurban kes.” (Kevser, 2)
4- Malî ibadetler: Örnein zekât, sadaka, vasiyet, vakf ve hibe gibi
ibadet yönü olan harcamalar:
“Bedevîlerden öylesi de vardr ki Allah’a ve ahiret gününe iman
eder, (hayr için) yapt harcamay Allah katnda yaknla ve Peygamber’in
dualarn almaya vesile edinir. Bilesiniz ki o (harcadklar mal, Allah
katnda) onlar için bir yaknlktr. Allah, onlar rahmetine dâhil
edecektir. üphesiz Allah çok balayc ve pek merhametlidir.” (Tevbe,
99)
Allah’a man
Yemek yedirmek:
“Onlar, kendi canlar çekmesine ramen yemei; yoksula, yetime ve
esire yedirirler ve ‘Biz, sizi Allah rzas için doyuruyoruz; sizden
ne bir karlk ne de bir teekkür bekliyoruz.’ derler.” (nsan,
8-9)
Allah Teâlâ’nn ulûhiyyetine iman etmek, O’nun rubûbiyyetine iman
etmenin gerei olup zorunlu bir sonucudur. Allah Teâlâ’nn; yaratc,
her eyin sahibi ve idarecisi olduunu kabul eden kimsenin O’nun
ulûhiyyetini de kabul etmesi ve yalnzca O’na ibadet etmesi gerekir.
Nitekim Allah Teâlâ, Kur’ân’n birçok yerinde müriklere, rubûbiyyeti
kabullerini delil getirmekte ve onlar bu ekilde
susturmaktadr:
“Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize
ibadet/kulluk edin ki böylece korunmu (Allah’n azabndan kendinizi
kurtarm) olursunuz. O Rab ki yeri sizin için bir döek, göü de bir
tavan yapt. Gökten su indirerek onunla, size besin olsun diye
(yerden) çeitli ürünler çkard. O halde bunlar bile bile Allah’a irk
komayn.” (Bakara, 21-22)
“(Rasûlüm!) De ki: ‘Size gökten ve yerden kim rzk veriyor? Ya da
kulaklara ve gözlere kim mâlik (ve hâkim) bulunuyor? Ölüden diriyi
kim çkaryor, diriden ölüyü kim çkaryor? (Her türlü) ii kim idare
ediyor?’ O (mürikler,) ‘Allah’ diyecekler. De ki: Öyle ise (O’na
kar gelmekten) saknmyor musunuz? te O, sizin gerçek Rabbiniz olan
Allah’tr. Artk haktan (ayrldktan) sonra sapklktan baka ne kalr? O
halde (bunlar bile bile sapkla) nasl döndürülüyorsunuz?” (Yunus,
31-32)
“(Rasûlüm!) De ki: Hamdolsun Allah’a, selam olsun seçkin kld
kullarna. Allah m daha hayrl, yoksa O’na kotuklar ortaklar m?
(Onlar m hayrl,) yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su
indiren mi? Ki o suyla, bir aacn bile bitirmeye gücünüzün yetmedii
güzel güzel bahçeler bitirdik. Allah’la beraber bir ilah m var!
Dorusu onlar, sapklkta srar eden bir topluluktur. (O sahte ilahlar
m hayrl,) yoksa yeryüzünü oturmaya elverili klan, aralarndan (yerin
altndan ve üstünden) nehirler aktan, yeryüzü için sabit dalar
yaratan, iki deniz arasna (birbirlerine karmamasn salayan) bir
engel koyan m? Allah’la beraber bir ilah m var! Dorusu onlarn çou
(hakikatleri) bilmiyorlar. (O sahte ilahlar m hayrl,) yoksa darda
kalana (kendisine) yalvard zaman karlk veren ve (bandaki) sknty
gideren, sizi yeryüzünün hâkimleri klan m? Allah’la beraber bir
ilah m var! Ne kadar da kt düünüyorsunuz. (Onlar
31
m hayrl,) yoksa karann ve denizin karanlklar içinde size yolu
bulduran, rahmetinin (yamurun) önünde rüzgârlar müjdeci olarak
gönderen mi? Allah’la beraber bir ilah m var! Allah, onlarn
kotuklar ortaklardan çok yücedir, münezzehtir. (O sahte ilahlar m
hayrl,) yoksa ilk batan yaratan, sonra yaratmay tekrar eden ve sizi
hem gökten hem yerden rzklandran m? Allah’la beraber bir ilah m
var! De ki: Eer doru söylüyorsanz; delilinizi getirin görelim!”
(Neml, 59-64)
te Allah Teâlâ, müriklerin rubûbiyyeti kabul etmelerini, ulûhiyyeti
de kabul etmeleri gerektiine bu ekilde delil getirmitir. Ayn ekilde
Allah Teâlâ, müriklerin sahte ilahlarnn ilahln reddederken de
onlarn, rubûbiyyet sfatlarndan hiçbirine sahip olmadklarn
belirtmitir.
Nitekim O öyle buyurmaktadr:
“Kendileri yaratld halde hiçbir eyi yaratamayan varlklar (Allah’a)
ortak m kouyorlar? Hâlbuki (o sahte ilahlarn) ne onlara tapanlara
bir yardm olur ne de kendi kendilerine bir yardmlar dokunur. (Ey
mürikler!) Onlar doru yola çarsanz size uyamazlar; onlara dua
etseniz de, susup etmeseniz de sizin için birdir (size cevap
veremezler). (Ey mürikler!) Allah’ brakp da dua ettikleriniz,
sizler gibi kullardr. (Onlarn ilahl hakkndaki iddianzda) doru
iseniz, onlara dua edin de size cevap versinler bakalm! Onlarn
yürüyecekleri ayaklar m var, yoksa tutacaklar elleri mi var veya
görecekleri gözleri mi var yahut iitecekleri kulaklar m var (neleri
var)? De ki: ‘Ortak kotuklarnz çarn, sonra bana (istediiniz) tuza
kurun ve bana göz bile açtrmayn!’ üphesiz ki benim dostum ve
yardmcm, Kitab’ indiren Allah’tr. O, bütün salih kullarn görüp
gözetir. Allah’n dnda dua edip taptklarnzn ise ne size yardma
güçleri yeter ne de kendilerine yardmlar dokunur. Onlar doru yola
çarm olsanz iitmezler. Ve onlar sana bakar görürsün, oysa onlar
görmezler.” (Araf, 191-198)
“(Mürikler) Allah’ brakp da hiçbir ey yaratamayan, aksine kendileri
yaratlm olan, kendilerine bile ne zarar ne de fayda verebilen,
öldürmeye, hayat vermeye ve ölüleri yeniden diriltip kabirden
çkarmaya güçleri yetmeyen ilahlar edindiler.” (Furkan, 3)
“(Müriklere) de ki: Allah’tan baka ilah saydnz eyleri çarn! Onlar,
ne göklerde ne de yerde zerre arlnca bir eye sahiptirler. Onlarn
buralarda hiçbir ortakl yoktur, Allah’n onlardan bir yardmcs da
yoktur.
Allah’a man
Allah’n huzurunda, kendisinin izin verdii kimselerden bakasnn
efâati fayda vermez. Nihayet onlarn yüreklerinden korku
giderilince, ‘Rabbiniz ne buyurdu?’ derler. Onlar da ‘Hak olan
buyurdu.’ derler. O, yücedir, büyüktür.” (Sebe, 22-23)
te bu nedenle Allah’a ibadette irk (ortak) komak, çok büyük bir
günahtr, hatta büyük günahlarn en büyüüdür. Allah Teâlâ öyle
buyurmaktadr:
“Lokman, oluna öüt vererek ‘Yavrucuum! Allah’a ortak koma! Dorusu
irk, büyük bir zulümdür.’ demiti.” (Lokman, 13)
Buhârî ve Müslim’in ortalaa rivayet ettikleri bir hadiste de
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sahabîlere, “Size büyük
günahlarn en büyüklerini haber vereyim mi?” diye sormu; onlar,
“Evet, ey Allah’n Rasûlü!” deyince de öyle buyurmutur: “Allah’a irk
komak…”
Dier bir hadiste geçtii üzere Peygamber sallallahu aleyhi ve
sellem’e, “En büyük günah hangisidir?” diye sorulmu, o da öyle
buyurmutur:
“Seni Allah yaratt halde O’na ortak komandr.” (Buhârî,
Müslim)
Allah Teâlâ, çok ar ve büyük bir suç olan irk hakknda hem dünyada
hem de ahirette geçerli olacak baz hükümler belirlemitir. Bunlardan
bazlar öyledir:
1- irk koan, -bu hal üzere ölürse- balanmaz:
“Allah, kendisine ortak koulmasn asla balamaz; onun dndaki
(günahlar) ise diledii kimse için balar. Allah’a ortak koan kimse,
büyük bir günah (ile) iftira etmi olur.” (Nisa, 48)
2- irk koan, -bu hal üzere ölürse- cennete giremez ve ebediyen
cehennemde kalr:
“Gerçek u ki her kim Allah’a ortak koarsa muhakkak Allah, ona
cenneti haram klar; artk onun yeri atetir ve zalimler için
yardmclar yoktur.” (Maide, 72)
3- irk koann bütün amelleri boa gider:
“(Rasûlüm!) üphesiz sana da, senden önceki peygamberlere de öyle
vahyolunmutur: Allah’a ortak koarsan, amellerin mutlaka boa gider
ve hüsrana urayanlardan olursun!” (Zümer, 65)
33
4- irk koan, Müslümanlara salanan can ve mal güvenliinden yoksun
kalr:
“Haram aylar çknca mürikleri bulduunuz yerde öldürün; onlar
yakalayn, onlar hapsedin ve onlar her gözetleme yerinde oturup
bekleyin. Eer tevbe eder, namaz dosdoru klar ve zekât da verirlerse
artk yollarn serbest brakn. üphesiz Allah, çok balayc ve pek
merhametlidir.” (Tevbe, 5)
Bu konuda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de öyle
buyurmutur:
“Ben; insanlar, ‘Allah’tan baka hak ilâh yoktur.’ deyinceye kadar
onlarla savamakla emrolundum. Bunu söyledikleri takdirde, -slâm’n
gerektirdii haklar hariç- kanlarn ve mallarn koruma altna alm
olurlar.” (Buhârî, Müslim)
Ulûhiyyete iman konusunda birçok grup haktan sapmtr. Bu gruplarn
bazlar unlardr:
1- Putlara tapanlar: Bunlar, eytann yoldan çkarmasyla aaç, ta,
insan, cin, melek, yldz, hayvan vb. çeitli varlklara
tapanlardr.
2- Türbe ve kabirleri kutsayanlar: Bunlar, kabir ve türbelerde
yatanlara dua edip onlardan istekte bulunan, onlara adak adayp
kurbanlar kesen, onlardan bir fayda salamalarn ya da bir zarar def
etmelerini isteyenlerdir.
3- Büyücüler ve kâhinler: Bunlar, kendilerine haber getirmeleri,
yanlarna gelmeleri ve istediklerini yapmalar için cinlere
taparlar.
badette irk komann sonu çok tehlikeli olduu için Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem irke götüren sebeplere kar uyarm ve
irke giden yollar kapatmtr. Bu konudaki baz örnekler unlardr:
1- Salih insanlar hakknda arya kaçma yasa: Bu konuda Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“Arlktan saknn. Çünkü sizden önceki ümmetleri arlk helak etmitir.”
(Ahmed, Tirmizî, bn Mâce)
“‘Hristiyanlarn Meryem olu sa’y övmede arya kaçtklar gibi siz de
beni övmede arya kaçmayn. Zira ben, yalnzca bir kulum. O nedenle
(benim hakkmda) Allah’n kulu ve rasûlüdür.’ deyin.” (Buhârî)
Allah’a man
Yasak olan tevessül (arac koyma), salih kullar hakknda arya kaçma
ekillerinden biridir. Bu tür tevessül de ikiye ayrlr:
a- Dinden çkaran irk tevessülü: Bu, Allah’ brakp salih kullara dua
ederek onlarn, ihtiyaçlar gidermelerini ve skntlar kaldrmalarn
istemektir.
b- Bid’at tevessül: Bu, Allah’a, O’nun meru klmad bir ekilde
tevessülde bulunmaktr. Salih kullarn zatlar, makamlar, haklar, yüzü
suyu hürmetleri vb. ile tevessülde bulunmak gibi…
Meru olan tevessül ise Allah’a iman ile, O’nun isimlerinden veya
sfatlarndan biri ile, önceden yaplm salih bir amel ile ya da salih
bir kuldan dua istemek suretiyle yaplr. Nitekim Ömer radyallahu
anh, yamur duasnda öyle demitir: “Ey Allah’m! Biz, kuraklk
zamanlarnda Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem ile (onun
duasyla) Sana tevessülde bulunurduk, Sen de bize yamur yadrrdn.
imdi de Sana, onun amcas ile (onun duasyla) tevessül ediyoruz; bize
yamur ver.” (Buhârî)
2- Kabirleri kutsama yasa: Bunun baz ekilleri unlardr:
a- Kabirleri mescid edinmek: Bu konuda Âie radyallahu anha’nn öyle
dedii rivayet edilmitir: “Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem
ölüm hastalna yakalandnda örtüsünü yüzüne çekiyor, bunalnca da
açyordu. Bu (skntl) haldeyken öyle buyurdu: ‘Allah’n laneti, yahûdî
ve hristiyanlarn üzerine olsun. Zira onlar, peygamberlerinin
kabirlerini mescid edindiler.’ (Âie:) Bu sözüyle o, ümmetini yahudi
ve hristiyanlarn yaptklarna kar uyaryordu. Bu (endie) olmasayd
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kabri, (evinin dnda) açk
bir alanda yaplrd. Ancak o, kabrinin mescid edinilmesinden endie
etti.” (Buhârî, Müslim)
Dier bir hadiste de Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem öyle
buyurmutur:
“Dikkat edin! Sizden önceki ümmetler, peygamberlerinin ve salih
kimselerin kabirlerini mescid edinirlerdi. Sakn kabirleri mescid
edinmeyin! Size bunu yasaklyorum.” (Müslim)
Kabirlerin mescid edinilmesi demek, kabrin yannda namaz klmak
demektir, isterse o kabrin üzerine mescid ina edilmemi olsun. Zira
“mescid,” secde edilen yer demektir.
35
b- Kabirlerin üzerine bina yapmak, kabre topran dnda bir ey ilave
etmek, kabri kireç, alç vb. ile svamak: Ebu’l-Heyyac el-Esedî
rahimehullah öyle demitir: Ali b. Ebu Talib radyallahu anh bana
öyle dedi: “Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’in beni
göndermi olduu bir göreve ben de seni göndereyim mi? Gördüün bütün
heykelleri yk ve yüksek yaplm bütün kabirleri de düzle.”
(Müslim)
Cabir b. Abdullah radyallahu anh da öyle rivayet etmitir: “Allah
Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem kabirlerin kireçle svanmasn,
üzerlerine oturulmasn ve üstlerine bina yaplmasn yasaklad.”
(Müslim)
Bu yasaa, kabirlerin süslenmesi ve üzerlerine kubbe yaplmas da
dâhildir.
c- Kabir ziyareti için yolculua çkmak: Peygamber sallallahu aleyhi
ve sellem’in u hadisi, bunu da içine almaktadr:
“Sadece u üç mescide yolculuk yaplr: Mescid-i Haram, benim bu
mescidim (Mescid-i Nebevî) ve Mescid-i Aksa.” (Buhârî,
Müslim)
d- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in kabrini bayram yeri
edinmek: Bu konuda Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem öyle
buyurmutur:
“Kabrimi, bayram yerine çevirmeyin.” (Ebû Dâvûd)
Bayram, gidilmesi âdet haline gelmi olan yer ve kutlanmas âdet
halini alm zaman dilimi demektir.
3- Müriklere ve ehl-i kitaba benzeme yasa: Bunlara inançlarnda,
ibadetlerinde ve onlara has olan âdet ve geleneklerinde benzemek
yasaktr. Bu konuda Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle
buyurmutur:
“Müriklere muhalefet (aykr hareket) edin.” (Buhârî, Müslim)
“Mecusilere muhalefet edin.” (Müslim)
“Yahudilere muhalefet edin.” (Ebû Dâvûd)
4- Resim yasa: Âie radyallahu anha’dan öyle rivayet edilmitir: Ümmü
Seleme radyallahu anha, Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem’e
Habeistan’da gördüü bir kiliseden ve içinde bulunan resimlerden söz
etti. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle
buyurdu:
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
“Onlar, içlerinden salih bir zat öldüü zaman onun kabrinin üzerine
bir mescid/mabed ina ederler ve içine de ite o resimleri yaparlard.
Onlar, Allah katnda mahlûkatn en kötüleridir.” (Buhârî,
Müslim)
5- irk içeren sözler söyleme yasa: Baz örnekleri unlardr:
a- Allah’tan bakas adna yemin etmek: Nitekim Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“Kim, Allah’tan bakas adna yemin ederse kâfir ya da mürik olur.”
(Tirmizî)
b- Allah’n meietine/dilemesine bakalarn ortak etmek: Bir adam,
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e, “Allah ve sen dilersen…”
demi; bunun üzerine Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem de
öyle buyurmutur: ‘Beni Allah’a ortak m tutuyorsun?! (Öyle söyleme
bilakis): “Yalnzca Allah dilerse…” de!’” (Ahmed)
c- Kainatla ilgili bir olay, Allah’tan bakasna nisbet etmek:
Nitekim Allah Teâlâ, bir kudsî hadiste öyle buyurmaktadr:
“Falan yldzn hareketi sayesinde yamura kavutuk, diyenlere gelince;
onlar, Beni inkar etmiler, yldza iman etmilerdir.” (Buhârî,
Müslim)
6- irk içeren amelleri ileme yasa: Bu tür amellerin baz örnekleri
unlardr:
a- Musibetlere kar korunmak ya da baa gelen musibeti gidermek
amacyla boyna ya da kola ip, halka vb. eyler takmak: mran b. Husayn
radyallahu anh öyle rivayet etmektedir: “Peygamber sallallahu
aleyhi ve sellem, adamn birinin kolunda bakr bir halka gördü ve
ona, “Nedir bu?” diye sordu. Adam da “Vâhine (kolu zayflatan bir
hastalktan korunmak) için taktm.” dedi. Bunun üzerine Allah Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurdu:
“Çkar onu. Zira o, senin ancak zayfln artrr. ayet o üzerindeyken
ölecek olursan ebediyen iflah olmazsn.” (Ahmed, bn Hibban)
b- Nazardan korunmak için muska, nazarlk, deniz kabuu, gerdanlk vb.
eyler takmak: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu konuda öyle
buyurmutur:
“Kim, temime (nazara kar koruyucu muska) takarsa Allah derdine
deva
37
vermesin. Kim vedea (deniz kabuundan yaplan bir tür nazarlk)
takarsa Allah, ona rahatlk vermesin.” (Ahmed, bn Hibban,
Hâkim)
“Kim, temime takarsa irk komu olur.” (Ahmed, Hâkim)
“Hiçbir devenin boynunda (nazara kar koruyucu olarak taklan) yay
ipi (kiri) veya bir gerdanlk kalmasn, hepsi kesilsin.” (Buhârî,
Müslim)
c- irk içeren rukyeler, koruyucu muskalar ve “tivele:” Peygamber
sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“(irk içeren) rukyeler, koruyucu muskalar ve “tivele,” irktir.”
(Ebû Dâvûd)
“Tivele,” cahiliye döneminde insanlarn yapt ve kadn kocasna
sevdirdiini iddia ettikleri bir tür sihirdir.
d- irk ilenen yerlerde kurban kesmek: Adamn biri, Buvâne adl bir
yerde deve kesmek üzere adakta bulunmutu. Rasûlullah sallallahu
aleyhi ve sellem, “Orada kendisine taplan, câhiliyeden kalma
putlardan var m?” diye sordu. Oradakiler, ‘Hayr, yok.’ dediler.
Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, “Peki, mürikler orada
bayramlarndan herhangi birini kutluyor muydu?” diye sordu.
Oradakiler yine, ‘Hayr’ dediler. Bunun üzerine Rasûlullah
sallallahu aleyhi ve sellem, adama, “Adan yerine getir.” dedi. (Ebû
Dâvûd)
e- Uursuzlua inanmak: bn Mes’ud radyallahu anh’tan rivayet
edildiine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle
buyurmutur:
“Uursuzlua inanmak, irktir. Uursuzlua inanmak, irktir.” (Ebû Dâvûd,
Tirmizî)
D- Allah’n sim ve Sfatlarna man: sim ve sfatlara iman; en güzel
isimlerin ve en yüce sfatlarn Allah Teâlâ’ya ait olduuna kesin
olarak inanmaktr. Allah’n, Kitabnda, Rasûlünün de hadislerinde
bildirdii bütün yüce ve mükemmel sfatlar temsil ve tekyife dümeden
kabul etmektir. Yine Allah’n, Kitabnda; Rasûlünün de hadislerinde
reddettii kusur, eksiklik ve mahlûkata benzemeyi ifade eden sfatlar
da tahrif ve ta’tile sapmadan reddetmektir.
Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“En güzel isimler (el-esmâu’l-husnâ) Allah’ndr. O halde O’na, o en
güzel
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
isimlerle dua edin. O’nun isimleri hakknda eri yola sapanlar brakn.
Onlar, yapmakta olduklarnn cezasna çarptrlacaklardr.” (Araf,
180)
“O’nun benzeri hiçbir ey yoktur. O; iitendir, görendir.” (ura,
11)
Allah Teâlâ’nn isim ve sfatlar, tevkîfî olup bunlar kabul etme
konusunda akl, bamsz olarak hareket edemez. Dolaysyla Allah Teâlâ,
ancak kendisinin kendi zatn vasflandrd ya da Rasûlünün O’nu
vasflandrd sfatlarla vasflandrlabilir. Bu konuda Kur’ân’n ve
sünnetin dna çklamaz. Dolaysyla Allah Teâlâ’nn ve Rasûlünün söz
etmedii sfatlar hakknda bize düen, susmak ve onlar mutlak manada
kabul etmek ya da reddetmekten geri durmaktr.
Böyle bir sfattan söz eden birine ise onunla ne kastettii sorulur.
ayet doru bir mana kastetmise o mana kabul edilirken kulland lafz
reddedilir. Eer yanl veya kabul edilemez bir mana kastetmise bu
durumda hem o mana hem de kulland lafz reddedilir. Nitekim Allah
Teâlâ öyle buyurmutur:
“Hakknda bilgin bulunmayan eyin ardna düme! Çünkü kulak, göz ve
gönül, bunlarn hepsi ondan sorumludur.” (sra, 36)
Allah Teâlâ’nn isimleri, güzellikte en yüksek derecededir. Bu
isimler, O’nun hem özel isimleri hem de sfatlardr. Allah Teâlâ’nn
sfatlar mükemmeldir; onlarda hiçbir kusur ya da eksiklik söz konusu
deildir. Nitekim O, öyle buyurmutur:
“Göklerde ve yerde en yüce sfatlar yalnzca Allah’ndr. O, Azîz
(izzet ve kudret sahibi) ve Hâkim (hüküm ve hikmet sahibi)dir.”
(Rum, 27)
Allah Teâlâ’nn sfatlar, hakiki manalar üzere haktr. Bu nedenle de
onlar, tahrife sapmadan açk (zahir) anlamlar üzere kabul etmek
gerekir. Ta’til ya da temsile bavurmak, Allah’a, O’nun kendisini
adlandrmad isimler yaktrmak veya O’nun isimlerini baka varlklara
vermek suretiyle eri yollara sapmak haramdr.
Gerek fiilî dua olan ibadetlerde, gerekse de sözlü olarak yaplan
duada Allah’a, O’nun isimleriyle dua edip yalvarmak gerekir. Ayrca
bu isimler; ezberlenmeli, manalar örenilmeli, onlarn kâinattaki
tecellileri üzerinde düünülmeli ve gereken ekilde amel edilmelidir.
Zira bu, ilimlerin en üstünüdür.
Allah Teâlâ’nn sfatlar, O’nunla ilgili olmas yönünden ikiye
ayrlr:
39
1- Zatî sfatlar: Bunlar, yüce Allah’n mukaddes zatnda, ezelî ve
ebedî olarak bulunan sfatlardr. Örnein hayat, iitme, görme, ilim,
kudret, irade, hikmet vb. gibi... Bunlar, Allah’n zatndan ayr olmas
düünülemeyen sfatlardr.
2- Fiilî sfatlar: Bunlar, Allah Teâlâ’nn dileme (meiet) ve
hikmetine bal olan sfatlardr. Yüce Allah, onlar sonsuz hikmeti
gereince diledii zaman ve diledii ekilde yapar. Örnein Kur’ân’da ve
sahih hadislerde geçen Ar’a istiva/yükselme, nüzul/inme, sevme,
nefret etme, sevinme, gülme, gelme vb. gibi sfatlar...
Bu sfatlardan bazlar, hem zatî hem fiilî sfatlardr. Mesela kelam/
konuma sfat gibi... Zira bu tür sfatlar, sfatn asl itibaryla
zatîdir; o sfatn yansmalar ve fertleri itibaryla de fiilîdir. Dier
bir ifadeyle bunlar, tür itibaryla kadim/ezelî, fertleri itibaryla
de hâdis/sonradan olmadr.
Bu sfatlardan bazlarna da “haberî sfatlar” denir. Bunlar, varl
aklla deil yalnzca nakille bilinebilen sfatlardr. Ayet ve sahih
hadislerde geçen yüz, iki el, iki göz, ayak vb. sfatlar gibi…
Allah Teâlâ’nn; Kur’ân, sünnet ve icma ile sabit olan baz sfatlar
unlardr:
1- Uluv (yücelik) sfat: Bu sfat, üç çeit yücelii içine alr:
Kadir/an yücelii, Kahr/hâkimiyet yücelii ve Zat yücelii. Zat
yücelii u anlama gelir: Allah Teâlâ, kâinatn üstündedir ve O’nun
üstünde hiçbir varlk yoktur. Göklerin üstündeki Ar’a istiva
etmitir. Mahlûkatndan ayrdr; yani yaratlmlardan hiçbir ey O’nun
içinde olmad gibi O da yaratlmlar içinde deildir. Uluv sfat, zatî
sfatlardandr.
2- stiva sfat: Allah Teâlâ, gökleri ve yeri yarattktan sonra Arnn
üzerine, hakiki anlamda istiva etmi, yani celal ve azametine yarar
ekilde arnn üzerine yükselip yerlemitir. Bu istivas, yaratlmlarn
istivasna hiçbir ekilde benzemez. stiva sfat, fiilî
sfatlardandr.
3- Kelam sfat: Allah Teâlâ; iitilebilir, seslerden ve harflerden
oluan hakiki bir kelamla konuur. Ancak bu konumas, yaratlmlarn
konumasna benzemez. Ayrca O, diledii zaman, diledii ekilde ve
diledii eyleri konuur; doruyu ve adaleti dile getirir. O’nun
kelimeleri bitip tükenmez. Allah Teâlâ, ezelî ve ebedî olarak
konuma sfatna sahiptir. Kelam sfat, asl itibaryla zatî, fertleri ve
yansmalar itibaryla da fiilî bir sfattr.
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
***
Yüce Allah’n isimleri ve sfatlar konusunda kble ehli müslümanlardan
baz gruplar, hak yoldan sapmlardr. Bu gruplarn bazlar
unlardr:
1- Temsil ehli: Bunlar, sfatlar kabulde arya kaçp onlar yaratlmlarn
sfatlaryla ayn kabul etmiler ve öyle demilerdir: “Ayetlerden
anlalan da budur. Çünkü Allah Teâlâ, insanlara, onlarn yaratlmlar
içinde bildii ve aina olduu eylerle hitap etmitir.”
Onlarn bu iddialarna birkaç ekilde cevap verilebilir:
a- Allah Teâlâ, apaçk ve muhkem ayetlerde kendi zatnn; einin,
benzerinin ve denginin olmadn bildirmi ve öyle buyurmutur:
“O’nun benzeri hiçbir ey yoktur.” (ura, 11)
“O halde bile bile Allah’a eler/ortaklar komayn.” (Bakara,
22)
“O’nun dengi hiçbir ey yoktur.” (hlas, 4)
Allah’n kelamnn; bir ksmnn, dierleriyle çeliki içinde olmas mümkün
deildir.
b- Salkl düünen bir akl; kusursuz ve yaratc olan ilahn, kusurlu ve
yaratlm olan kul gibi olmasn kabul etmez. Nasl ki yaratcnn zat,
yaratlmlarn zatna benzemiyorsa, ayn ekilde sfatlar da onlarn
sfatlarna benzemez.
c- Allah Teâlâ, kullarna, asl manasn anladklar lafzlarla hitap
etmitir. Ancak lafzlarn mutlak manalarndaki ortaklk, hakikatlerde
ve keyfiyetlerde (niteliklerde) de ortak olmay gerektirmez. Zira
bizzat yaratlmlar arasnda ortak kullanlan lafzlar bile -mesela
iitme, görme ve kudret lafzlar gibi- o varlklarn birebir ayn
olmalarn gerektirmezken bu durum, yaratc ile yaratlmlar arasnda
böyle bir benzerliin olmasn hiç mi hiç gerektirmez.
41
2- Ta’til ehli: Bunlar da olumsuz sfatlar reddederken ar gidip ayet
ve hadislerde sabit olan isim ve sfatlar da reddetmiler ve öyle
demilerdir: “Sfatlar kabul etmek, temsili gerektirir. Çünkü bu
sfatlar, yaratlmlarn vasflandrld sfatlardandr. Dolaysyla da
yaratcnn onlarla vasflandrlmamas gerekir.”
Bu gruptakiler; yüce Allah’n, sfatlar olmayan mutlak bir varl
olduunu söylemilerdir. Ta’til konusunda onlarn en arlar, Batnî
Karamita mezhebidir ki bunlar, zdd olan bütün sfatlar
reddetmilerdir. Onlardan sonra ise isim ve sfatlar inkâr eden
Cehmiyye mezhebi gelir. Daha sonra da isimleri kabul edip bu
isimlerin delalet ettii sfatlar inkâr eden Mu’tezile mezhebi
gelir.
Onlara birkaç ekilde cevap verilebilir:
a- Allah Teâlâ, birçok apaçk ve muhkem ayette kendisinin sfatlar
olduunu bildirmi; ayrca onlar zikrederken bir yandan da temsili
reddetmitir. Mesela u ayette olduu gibi:
“O’nun benzeri hiçbir ey yoktur. O, her eyi iiten ve görendir.”
(ura, 11)
Allah’n kelamnn; bir ksmnn, dierleriyle çeliki içinde olmas mümkün
deildir.
b- Herhangi bir sfatla vasflanmaya elverili olmayan mutlak bir
varlk, gerçekte var olmayan, aksine sadece zihinlerde bulunan soyut
bir eydir. Dolaysyla da onlarn iddialar, neticede Allah’ inkâra
varmaktadr.
c- Belli bir varl, mutlak ve genel lafzlarla vasflandrmak, o vasfn
dier bir varlkta da birebir aynyla bulunmasn gerektirmez. Aksine
her biri, bu genel vasfa sahip fertlerden biri olmu olur. Çünkü bir
sfat, kayt altna alndnda ya da birine izafe edildiinde mütereklik
ortadan kalkar ve her varln sfat kendine has olur.
3- Te’vil ehli: Bunlar, sfat naslarnn Allah’a ait hakiki birer
sfata delalet etmediine inanp bu naslar yorumlayacaklar baka
manalar aramaya koyulanlardr. Bunu da ayet ve hadislere, açk
anlamlarndan farkl ve baka anlamlar vermelerine gerekçe olacak
-hiçbir geçerli delilleri olmad halde- yaparlar ve bu tahriflerine
de te’vil adn verirler.
Allah’a man
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
Bunlara birkaç ekilde cevap verilebilir:
a- Hiç üphe yok ki Allah Teâlâ, kendi zatn herkesten daha iyi
bilmektedir. Ayrca O’nun sözü, bütün insanlarn sözlerinden daha
doru ve daha güzeldir. nsanlar içinde de Rabbini en iyi bilen, en
doru sözlü, en fasih konuan ve ümmetinin iyiliini en fazla isteyen
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’dir. O halde nasl olur da
birileri, -hââ- Allah’n ve Rasûlünün eksiklerini(!) telafi etmeye
kalkr ve onlarn sözlerini kafa kartrc ve sapknlk olarak
niteler?
b- Kelamda aslolan, onu hakiki anlamna hamletmektir. Bir sözü tevil
etmeyi, yani ona açk anlamn brakp mecazî bir mana yüklemeyi
gerektirecek geçerli bir delil olmadkça o sözün te’vil edilmesi
asla doru olmaz. Sfatlar konusunda da böyle geçerli bir delil
bulunmamaktadr.
c- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem insanlara, Rablerinden
onlar için indirilen ayetleri açklam ve apaçk bir teblide
bulunmutur. Dolaysyla da onun, akide gibi önemli bir konuyu ihmal
etmesi veya -tahrifçilerin uydurma manalar vererek açkladklarn
iddia ettikleri- bu konuyu açklamam olmas imkânszdr.
4- Techil ehli: Bunlar, Allah Teâlâ’nn kendi zat hakknda bildirdii
veya rasûlünün O’nun hakknda haber verdii sfatlarn manalarnn meçhul
(bilinmez) olduunu iddia edenlerdir. Onlara göre bu sfatlarn
manalarn Allah’tan bakas bilemez. Hiç kimsenin de onlar örenme
imkân yoktur. Bunlar, takip ettikleri bu yöntemi, tefvid (sfatlarn
manalarn Allah’a havale etmek); kendilerini de mufevvida (sfatlarn
manalarn Allah’a havale edenler) diye adlandrrlar.
Bunlara birkaç ekilde cevap verilebilir:
a- Allah’ tanma -ki bu, dinin en önemli konularndandr- kapsnn kapal
olmas, mümkün deildir. Ne akl ne de nakil, böyle bir eyi kabul
eder.
b- Allah Teâlâ, Kur’ân’ apaçk bir Arapça ile indirmi, kullarna onu
anlayp manalar üzerinde düünmelerini emretmi ve hiçbir ayeti de bu
emrin dnda tutmamtr. Bu da sfatlarn manalarnn bilinebileceini
göstermektedir. Ancak bu sfatlarn keyfiyetlerine ve hakikatlerine
gelince; ite onlar, ilmi Allah’a havale edilecek olan gaybî
meselelerdendir.
43
c- Sfatlar konusunda böyle bir yöntem izlemek; bu ümmetin selefi
olan ilk nesilleri cehaletle itham etmek, onlarn, Kur’ân’dan
-zandan öteye geçmeyen eyler hariç- hiçbir ey bilmeyen birer ümmî
seviyesinde olduklarn ve onlara göre sfatlarla ilgili ayetlerin
birer tlsm ve hiçbir manas olmayan kelime ynlar mesabesinde olduunu
iddia etmek demektir.
Allah’a man
45
2- MELEKLERE MAN Meleklere iman, u hususlara kesin olarak inanmak
demektir:
1- Melekler; erefli, itaatkâr, Allah’a yakn, O’nun emirlerine amade
ve O’ndan korkan kullardr.
Onlarda rubûbiyyet ve ulûhiyyet özelliklerinden hiçbiri yoktur.
Nitekim Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr: “Rahmân (olan Allah,
melekleri) evlât edindi, dediler. Hââ! O, bundan münezzehtir.
Bilakis melekler, ikrama mazhar olmu erefli kullardr. O’ndan (emir
almadan) önce konumazlar; onlar, sadece O’nun emriyle hareket
ederler. Allah, onlarn önlerindekini de, arkalarndakini de
(yaptklarn da, yapacaklarn da) bilir. Onlar, Allah’n rzasna ulam
olanlardan bakasna efaat etmezler. Onlar, Allah korkusundan
titrerler!” (Enbiya, 26-28) “O (melekler), üstlerindeki Rablerinden
korkarlar ve kendilerine ne emredilirse onu yaparlar.” (Nahl, 50)
“…(O melekler) Allah’n kendilerine buyurduuna kar gelmezler ve
kendilerine ne emredilirse onu yaparlar.” (Tahrim, 6) “Deerli ve
itaatkâr yazc melekler…” (Abese, 16) “O gün Allah, onlarn hepsini
toplayacak; sonra meleklere: ‘Bunlar, size mi tapyorlard?’ diyecek.
(Melekler de) ‘(Müriklerin iddialarndan) Seni tenzih ederiz. Bizim
dostumuz onlar deil, sadece Sensin! Aksine onlar, bize deil,
cinlere tapyorlard. Çou onlara inanmt.’ diyecekler.” (Sebe,
40-41)
“Melekler, ‘Yâ Rab! Seni noksan sfatlardan tenzih ederiz, bizim,
Senin bize örettiklerinden baka bilgimiz yoktur. üphesiz her eyi
bilen, hüküm ve hikmet sahibi olan ancak Sensin.’ dediler.”
(Bakara, 32)
2- Melekler, nurdan yaratlmlardr, kanatlar vardr, çok büyük ve
farkl suretlere sahiptirler.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurmutur:
“Melekler, nurdan yaratlmtr.” (Müslim)
Allah Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikier, üçer, dörder kanatl
elçiler yapan Allah’a hamdolsun. O, yarattklarndan, istediine,
diledii kadar fazla özellikler verir. üphesiz Allah, her eye gücü
yetendir.” (Fatr, 1)
46
Gençler çin Ehl-i Sünnet Akidesi
Abdullah b. Mes’ud radyallahu anh öyle anlatyor: “Allah Rasûlü
sallallahu aleyhi ve sellem, Cebrail aleyhisselam’ aslî suretinde
gördü. Onun alt yüz kanad vard ve her bir kanad ufku kaplamt. Kanad
inci ve yakuttan rengârenk zinetlerle döeliydi.”
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de öyle buyurmutur:
“Ar tayan meleklerden birini anlatmam için bana izin verildi. (Bu
meleklerden birinin) kulak yumuayla omuzu arasndaki mesafe, (bir
atlnn) yedi yüz yl(da kat edebilecei) yol kadardr.” (Ebû
Dâvûd)
Melekler, gerçek birer varlktr; baz ne söylediini bilmezlerin iddia
ettii gibi manevî güçlerden ibaret deildirler. Melekler, çok
kalabalktr ki onlarn saysn ancak onlar yaratan bilir. Buhârî ve
Müslim’in Enes radyallahu anh’tan rivayet ettii Miracla ilgili
hadiste öyle geçmektedir: “Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e
yedinci gökteki Beyt-i Mamur gösterildi. Her gün orada yetmi bin
melek namaz klar. Oradan çkana da bir daha sra gelmez; bu, onun
oraya ilk ve son girii olur.”
3- Melekler, saf saf dizilip Allah’ tesbih ederler. Yüce Allah,
onlara, kendisini tesbih etmelerini ve emirlerini yerine
getirmelerini ilham etmitir.
Ayrca onlara, emirlerini yerine getirme gücünü de vermitir. Allah
Teâlâ öyle buyurmaktadr:
“(Melekler, öyle derler:) Bizim her birimizin belli bir makam
vardr. üphesiz bizler, saf saf diziliriz ve Allah’ tesbih ederiz.”
(Saffat, 164-166)
“Eer insanlar, büyüklük taslarlarsa (bilsinler ki) Rabbinin yannda
bulunan (melekler) hiç usanmadan, gece gündüz O’nu tesbih ederler.”
(Fussilet, 38)
“Onlar, bkp usanmakszn gece gündüz (Allah’) tesbih ederler.”
(Enbiya, 20)
Hakîm b. Hizam radyallahu anh’tan öyle rivayet edilmitir: “Allah
Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem, ashabyla beraber olduu bir
srada, aniden, “Benim duyduumu siz de duyuyor musunuz?” dedi.
Sahabîler, “Biz, bir ey duymuyoruz.” dediler. Bunun üzerine
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öyle buyurdu:
“Ben, göün gcrdama sesini duyuyorum. Onun bu gcrdamas, ayplanacak
bir ey deildir. Zira gökte bir karlk hiçbir yer yoktur ki
orada
47
mutlaka secde eden ya da kyamda duran bir melek olmasn.” (Taberani;
Elbani, Müslim’in artna göre sahih olduunu söylemitir.)
4- Melekler, gözle görülmezler; zira onlar gayb âlemine ait
varlklardr.
Dolaysyla da dünya hayatnda onlarn insanlar tarafndan duyu
organlaryla alglanmas mümkün deildir. Ancak yüce Allah’n diledii
kimseler hariç… Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem,
Cebrail aleyhisselam’ Allah’n onu yaratm olduu aslî suretinde
görmütür. Ancak melekler, ahiret hayatnda görüleceklerdir. Nitekim
Allah Teâlâ öyle buyurmutur:
“Gün gelecek melekleri görecekler ve o gün günahkârlara hiçbir
sevinçli haber verilmeyecektir. Melekler, onlara, ‘Size, sevinmek
haramdr, haram!’ diyeceklerdir.” (Furkan, 22)
“(Cennette) melekler de her kapdan onlarn yanna varacaklardr.”
(Ra’d, 23)
Bununla birlikte Allah Teâl&acir