Sayfa 1 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
Nefsin 7 Mertebesi
1.Emmare,
2. Levvame,
3. Mülhime,
4. Mutmainne,
5. Radiye,
6. Merdiye,
7.Safiye.
Bu yedi nefis mertebesinin her biri ayet ile sabittir.
“Nefs’imi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı sekilde kötülüğü emreder
”(Yusuf/ 53) ayetinde Allah Teâlâ Hazretleri Nefs-i Emmare’den bahsetmektedir.
“Kendini kınayan (pismanlik duyan) nefse yemin ederim ”(Kiyamet /2) ayetinde
ise Nefs-i Levvame’den bahsetmektedir.
“Ona (Nefse) bozukluğunu ve korunmasını (isyanını ve itaatini) ilham edene
yemin olsun”(Sems /8) ayetinde Nefs-i Mülhime’den bahsetmektedir.
Mutmainne, Radiye, Merdiye ve Safiye’den ise toplu olarak söyle
bahsedilmektedir.
“Ey huzura kavusmus nefis (insan) ! Sen Ondan hoşnut, O da senden hoşnut
olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarim arasina katil ve cennetime gir .”
(Fecr /.27.30)
Mürşid-i Kamiller bu yedi nefsin her birini bir Esma ile terbiye ederler.
Sayfa 2 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
NEFS-İ EMMARE
Kulu, Rabbinden uzaklastirarak kötülükleri islemeye tahrik eden en süflî
durumdaki isyankâr nefstir. "Emmâre" çok emredici demektir. Bu sifati haiz olan
nefsin yegâne maksadi, hevâ ve heveslerini ölçüsüzce tatminden ibarettir.
Sehvetin esiri, seytanin avânesi olmus; keyfine, zevkine, günaha düskün olan
nefstir.
Nefsin düskünlükleri ve asiri istekleri demek olan sehvetlere karsi her hangi bir
mücadele göstermemek, onun arzularina tâbi olarak seytanin yoluna uyup gitmek
de, nefs-i emmâre seviyesinde bulunan kimselerin ahvali cümlesindendir.
Aslinda nefs-i emmâre, sahibine karsi seytandan bile tehlikeli olabilmektedir.
Iste bu nefsi emmarenin kötü ve çirkin sifatlari ehli tasavvufun görüsüne göre
yedi tanedir.
• Hevâ'dir(Arzu, heves, ihtiras, muhabbet, nefsin haz ettigi seyler)
• Gazap (Öfke, hiddet, kizma)
• Sehvettir
• Hirstir
• Buhül'dür (Cimrilik, hasislik)
• Ucup'dur (Kendini çok sevme yaptiklarini begenme bencillik, gurur, baskalarini
hor ve hakir görme)
• Kibir'dir.
Nefsi emarenin bu yedi kötü ve çirkin sifatlarini gidermeye de, asagida
sayacagimiz yedi sey sebeptir. Bu sayacagimiz yedi sey, bütün ehli Islam'in
gözlerini ve gönüllerini açan yedi hayirli ve faydali istir.
Sayfa 3 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
• Açliktir
• Susmaktir
• Az uyumaktir
• Halk içine lüzumundan fazla karismamaktir
• Daima LA ILAHE ILLALLAH demektir
• Mürsid-i Kamile erismek, elini tutmak ve tövbe edip ona teslim olmaktir.
• Mürsid-i Kâmilin iradeti altinda olmak ve onun emri altinda bulunmaktir (Onun
her emrine itaat etmektir)
Bu yedi sey yukarida sayilan yedi çirkin ve kötü sifati gidermege, yani nefsi
emmarenin fenaliklarini iyilige, iyi ve güzel ahlâka çevirmeye sebeptir.
Gavsul Azam Hazretleri:
“ Seytan, bir günde yetmis türlü sekilde yetmis kere hacca davet etti” buyurdular.
Iste Nefsin ve Seytanin vesvesesi ile ruhu sultaninin hükmü tamamen ortadan
kalkan ve Nefsi Emmare de bulunan salik, Mürsidi Kamil elinde olursa, onun
Kutsi kuvveti bereketiyle kisa zamanda nefsi levvamaye tebdil olur. Salik
mürsidinin sözünü dinler verdigi dersi çekerse ona “KELIME-I TEVHIDI” telkin
ederler.
Sayfa 4 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
NEFS-I LEVVAME
Nefs-i emmâresini pismanlikla hesaba çekip, onun çirkin hâl ve hareketlerinden
kurtulmak için gayret gösterenler, nefs-i levvâmeye dogru mesafe alirlar. Böyle
kimseler, nefs-i emmâredeki gibi "nasil olsa Allah affeder" düsüncesiyle avunma
gafletinden nispeten arindiklari için, kendilerini teselli edemezler. Bu sebeple de
nefislerini kinar, pismanlikla tövbe-istigfar ederler.
Levm etmek, kinamak ve ayiplamak demektir. Nefs-i levvâme; yaptigi
kötülüklerden, Allah'in emir ve yasaklarina karsi gösterdigi ihmal ve kusurlardan
pismanlik duyarak vicdani muazzeb olan ve bu sebeple de kendisini siddetle
kinayan nefstir.
Bu mertebede olan kisi, nefs-i emmâredeki fiillerin bazilarindan tövbe edip
kurtulmustur. Yani gafletten bir nebze siyrilmis ve günah arzusu azalmistir. Ancak
bu hisler yeterince olgunlasmadigi için dayanamayip tekrar günahlara düsmekten
de kendini kurtaramaz.
Bu kimselerin, Allah Teâlâ'nin emirlerine baglilikta ve Salih amellerinde çogalma
görülür. Amelleri ekseriyetle Allah içindir. Ancak ilâhî ilhamlarin bahsettigi huzur
ve sükûna tam manasiyla kavusamadiklarindan, Allah için yaptiklari salih
amellerinin halk tarafindan bilinmesini de içten içe isterler. Yani nefs-i emmârenin
bazi kötü huylari devam etmekte, ancak kul bu hâlinden dolayi kendini
kinamaktadir.
Nefsin vasil oldugu bu merhalenin ismi, Kur'ân-i Kerim'deki:”
Levvâme (pismankâr) nefse kasem ederim..." (Kiyamet / 2) ayetinden
gelmektedir.
Insanin kendi nefsini levm etmesi, yani onu siddetle kinamasi, sirf kuru sözlerle
vuku buluyorsa, bunun umulan neticeyi hâsil etmeyecegi asikârdir. Zira
“levvâme” ve “emmâre” mertebeleri arasinda gayet hassas ve ince bir sinir
vardir. Kisinin, nefsini azicik levm etmesi (kinamasi) sebebiyle içinde bir kibir hâli
beliriyorsa, orada hâlâ gizli de olsa nefs-i emmârenin hükümranligi devam ediyor
demektir.
Sayfa 5 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
Ayet-i kerimede Cenab-i Hak:
"Andolsun ki insani biz yarattik; nefsinin kendisine fisildadiklarini da biliriz. (Zira)
Biz ona sah damarindan daha yakiniz." (Kaf /16) buyurmaktadir.
Bu itibarla insan, nefsini levm ederken bile, nefs-i emmârenin gizli desiselerinden
ve kendisini emniyette hissetmek gafletinden siddetle ictinâb etmelidir.
Tövbede sebatkâr olup kötü fiillerden arinabilmek, ancak manevî terbiye ile
mümkündür. Levvâme mertebesindeki nefs, sayet manevî terbiye altinda ve
salihlerle birlikte bulunuyorsa, kötü fiillerden kurtulur. Firsat bulunca bunlara
tekrar dönmez. Ancak kalpte, kin, hased, kibir gibi bazi kötü huylar kalir.
Teveccühü artar ise seyhini müsahede eder hatta peygamberimizi de müsahede
eder. Nefsine uyar da gerilerse belki seyhini görür ama daha önceki aldigi lezzeti
ve tadi bulamaz. Bu halini devam ettirirse sifati mülhimeye geçer. Fakat bu nefis
mertebesi emmareye yakin oldugu için ona atlamak da çok kolaydir. Bu nefis
ikiyüzlüdür bir yüzü emmareye diger yüzü mülhimeye bakmaktadir.
Levvamede bulunan salikin esmasi sayet üstadi verirse ismi “CELAL” dir.
Levvame ve mülhimede bulunan saliklere tecelli ihsan olunur bu tecelli sebebiyle
üstadlarini ve peygamberimizi rüyalarinda görürler. Ancak hakiki tecelli nefsi
mutmainne de olusur Daha sonra zikre devam ettikçe Nefsi Mülhimeye çikar
Sayfa 6 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
NEFS-İ MUTMAİNNE
Bu makam dervislik makamidir. Manen kisi bu makama kadar insan degildir. Bu
mertebeye erince insanlik sifati onda olusur. Züht ve takva ehlinin ulasacagi en
yüksek mertebe sifati mülhimedir. Burada tarikat ehli haricindeki insanlari
kötüleme yoktur. Sifati mülhime'nin öyle bir noktasi vardir ki, o da çok yüksek bir
makamdir. Fakat burada tarikat ehlinin hakli oldugu bir durum vardir ki oda nefsi
mutmainneye mürsidi kâmil olmadan çikilmaz oldugudur. Çünkü insanin nefisle
mücadelesi ancak burada kemale erer. Bu noktadan sonra bir mürsidi kâmilin
terbiyesi gerekmektedir .
Bu söylediklerime delil sudur ki, daglarda kendi kendine yetisen agaçlarin
meyveleri yenmez. Yense bile lezzeti olmaz. Ham ahlât gibi yiyenin bogazina
durur. Fakat bir bahçivan onlari yerinden sökerek, kendi bahçesine dikse,
budayip asilasa öyle bir meyve agaci olur o kadar lezzetli meyveler verir ki, ilk
hali ile arasinda büyük farklar olur. Iste onun gibi bir mürsidi kâmilin elinde olanda
böyle degisir.
Nefsi mutmainne de dervise ismi “HAY” telkin olunur. Dervis bos kaldigi zaman
sürekli bu zikri yapar. Bu makamda kisi gayet cömert olur. Dost yoluna bütün
mülkünü vermeye razi olur. Seyhine, ölü yikayicisinin elindeki ölü gibi teslim olur.
Ilahi ask günden güne artar günden güne artar. Kalp rikkati artar, her an dost izini
gözler gözyasi adeta su gibi olur. Bütün fiilleri iyilik ve güzellik ve ahlaklari da
üstün ve temiz ahlak ile belli olur. Tarafi Ilahiden öyle bir hal ihsan buyurulur ki,
islerini iradesiz olarak Hak'ka teslim etmislerdir.
İbadetleri itaatleri Allah-ü Teâlânin rizasi içindir. Allah ile beraber olma anlamina
gelen “Huzuru maallah” kisiye hal olur .“Iyi bilin ki, Allah u Teâlâ'nin Velileri
(Dostlari) için hiçbir korku yoktur. Onlar, mahzun da olacak degillerdir ” ayeti
kerimesi ile tebsir olunur.
Iste bu makama geldiginde Allah-u Zülcelâl Hazretlerinin dostu olur, “Îrci”
hitabina mahzar olur.
Sayfa 7 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
Bu mertebede kötü ve çirkin vasiflar, yerini güzel ahlâka terk etmistir. Davranis
olgunlugunda zirveyi teskil eden ve bütün beseriyete numune olan Hazret-i
Peygamber(sav) yüksek ahlâki, tarifsiz bir zevk ile güzelce yasanmaktadir. Kulun
kalbi, sabir, tevekkül, teslimiyet ve riza ile taçlanmistir.
Böyle kimselerin gönülleri daima Hakk'in zikriyle mesguldür. Ahkâmi Ser'iyyenin
batinina da vâkif olmuslardir. Imam-i Rabbanî Hazretleri:
“Nefs-i mutmainneye kadar yapilan ibadetler ve kulluk taklididir. Nefsi
mutmainne'de ise bunlar taklitten tahkike dönüsür.” buyurmustur
Sayfa 8 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
NEFS-İ RADİYE
Daima Hakk'a yönelmek suretiyle Allah (cc) ile beraber olma suuruna erismis,
hikmetine ve hükmüne ram olarak Rabbinden razi ve hosnut hâle gelmis olan
nefstir. Bu mertebeye yükselen kul, kendi iradesinden vazgeçip Hakk'in
iradesinde fani olmustur. Kur'ân-i Kerim'deki:
“ Sen O'ndan, O da senden razi olarak Rabbine dön!” (Fecr /28) ayetindeki
“Sen O'ndan razi olarak” hükmünün bu makama isaret ettigi beyan olunmaktadir.
Bu riza hâli, Hak'tan gelen bütün çileli imtihanlara karsi sabir göstermek ve bu
hususta O'nun iradesini can u gönülden kabullenmektir. Ayet-i kerimede
buyurulur;
“ Andolsun sizi biraz korku, biraz açlik, biraz da mallardan, canlardan ve
mahsullerden noksanlastirmakla imtihan edecegiz. Sabredenleri müjdele!”
(Bakara /155)
Bu ayet-i kerimede ifade buyrulan “sabredenler” zümresinden olabilmek, ancak
Cenab-i Hakk'in takdirine velev ki o takdir, umuldugu ve beklendigi gibi tecelli
etmese bile- razi olmak ve asla isyana düsmemekle mümkündür.
Iste nefs-i râdiye de, ilâhî iradenin hayir veya ser olarak tecelli eden bütün kaza
hükümlerine tereddütsüz teslim olup riza gösterenlerin, asla sikâyet etmeyenlerin
makamidir. Bu makamin imtihanlari öncekilere nisbetle daha agirdir. Zira insan
manen yükseldikçe iptilâlar artar.
Nitekim Allah Resulü(sav) söyle buyurmustur:
“ Insanlar içinde en siddetli iptilâlara ugrayanlar peygamberlerdir. Sonra da
onlara yakinlik derecesine göre diger kimselerdir. Insan dindarligi ölçüsünde
iptilâlara maruz kalir.” (Tirmizî)
Bu nefisteki kisiler eger zikirlerine devam ederlerse ruhu hayvan ruhu sultanin
haliyle bir derece daha hallenir. Bunun alameti ise ruhu hayvana kötü ve güç
gelen seyler, onlara güzel ve kolay gelmeye baslar. Gayet halim selim olur.
Bütün mahlûkat onun elinden ve dilinden emin olurlar. Her nereye varsa iradesiz
tazim ederler. Halk arasinda son derece sevilir ve sayilir.
Sayfa 9 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
Kendisi de kaza ve kaderinde olanlarin hepsine razi olur ve bir an bile Allah'in
rizasindan ayrilmazlar. Keder ve sürur müsavi olur. Zaten bundan dolayi bu nefse
Radiye denmistir.
Salik, manada bütün mevcudati yok olmus görür. Yalniz, bir beyaz veya kizil
yahut baska bir renkte nur içinde kalir. Bazilari o halde:
“ yeryüzünde her sey fanidir. Azamet ve ikram sahibi olan Rabbin zâti bakidir”
(Rahman /26,27) ayeti kerimesi ile ihsan olunur.
Bu Makamda olan kisiye Üstadi Tarafindan ismi “HAK” telkin olunur
Sayfa 10 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
NEFS-İ MERDİYE
Râdiye mertebesinde bulunanlarin, bu mertebenin bütün füyûzâtindan istifade
edebilmeleri için, Cenab-i Hakk'in da onlardan razi olmasi icâb eder. Yani kulun
Allah'tan razi olmasi yetmeyip, kâmil bir terakki için Allah'in da kulundan razi
olmasi gerekir. Diger bir ifadeyle Hak'tan rizamiz, O'nun yüce rizasina mazhar
olabilecek bir kivam ve güzellikte olmalidir.
Bu gerçeklestigi takdirde “merdiyye” sifati Allah'a râci olmasina ragmen, kulun
bunu temine medar olan amelleri bereketiyle bu makam kula da izafe edilmistir.
Buna göre râdiye, Allah'tan razi olanlarin; merdiyye ise Allah'in da kendisinden
razi oldugu kimselerin makamidir.
Cenab-i Hakk'in bizzat razi ve hosnut oldugu bir nefs olan merdiyyede kötü
huylar yok olmus, güzel huylar ve ahlâkî meziyetler inkisaf etmistir.
Öyle ki; Yaratan'dan ötürü yaratilanlara sefkat, merhamet, sevgi, cömertlik,
affedicilik ve hassasiyet onda bir lezzet halindedir. Bu mertebedeki bir mümin,
nefsini en güzel bir sekilde muhasebe ve murakabe eder. Her nefeste varlik ve
benlik keyfiyetlerini gözeterek seytani hilelere karsi bos bulunmaktan sakinir.
Yine bu mertebede kul, her halükârda ve bütün mevcudiyetiyle Hakk'a teslim
olmustur. Allah'tan gelen kahir veya lütuf tecellilerinin her ikisine de gösterdigi
riza bereketiyle ebediyet âlemine göçerken, ilâhi riza ile müjdelenerek kendisine
cennet hil'ati giydirilmistir.
Yukarida da zikredilen:
“Sen O'ndan, O da senden razi olarak dön Rabbine!” (Fecr/28) ayetindeki “
Rabbin de senden razi olarak” hükmü, bu hâli ifade etmektedir.
Ayrica Beyyine Suresi'nin 8. ayetindeki
“... Allah onlardan hosnut olmus, onlar da Allah'tan hosnut olmuslardir...” beyani
da bu hakikatin diger bir ifadesidir.
Bu hâl ve hakikatlere nail olan bir kul, artik hâdisati “hakke'l-yakin”
mertebesinden seyretmektedir. Allah'in izniyle bazi gaybi sirlara vâkif olabilir.
Sayfa 11 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
Yani nefs-i râdiye makaminda müsahede ettigi kemâlat tecellilerini, simdi bizzat
nefsinde tatmakta ve o hâllerle hallenmektedir. Sabir, tevekkül, teslimiyet ve riza
gibi hasletler, onun davranislarinin hâkim vasfi durumundadir.
Salik bu makamda Cenabi Hak ile keyfiyetsiz müsahede ve mükâleme eder.
Bundan sonra dervise “ Ya Kayyum ” ismi telkin olunur. Bununda kelime-i tevhide
verecegi mana “Öyle ise bil ki, Allah-u Teâlâ'dan gayri hiçbir ma'bud yoktur.”
(Muhammed /19) olur.
Halleri, seriata uymak ve geregini yerine getirmek ve bütün davranislarinda
Peygamber Efendimize uymak olur ki:
“Allah-u Teâlâ'nin ahlaki ile ahlaklaniniz.
Allah-u Teâlâ'nin sifati ile sifatlaniniz”
Hadisi Serifi sirrinca Rasulullah Efendimizin(sav) sünnetlerini icra ile ve
Efendimizin ahlaki ile ahlaklanir. Kendileri daima Allah'in huzurunda olurlar. Bu
makamda olanlar Allah'in hizmeti ile memurdurlar. Irsat veya memleketler
tasarrufunda olur. Ehlullahin erginlerinin hepsi nefsi merdiye'de olurlar. Bu
makam, makami vahdettir. Herkes bu makama varamaz. “Ölmeden önce ölünüz”
sirrina mahzar olmuslardir.
Allah (cc) bu kimseye tayin olunan kiramen kâtibin meleklerinin ellerinden o zatin
amel defterini alir, gelmis geçmis, büyük küçük, en ufak hataya varincaya kadar
bütün kusurlarini affeder ve masumiyet hilatini giydirerek kiramen kâtibin
melekelerine buyurur ki: Ey meleklerim bunca zamandir sizleri bu kulumun
hizmetlerine vekil tayin etmistim. Simdi ben bu kulumdan raziyim. Sizler de razi
misiniz? Onlar da sahitlik eder ve: “Ya Rab bizler bu kuluna hizmet edeliden beri
zerre kadar rizana aykiri bir halde bulunmadi” derler. Allah bundan sonra söyle
buyurur. “Ey meleklerim ben de sizi bu görevden azât ettim ve bu kulumdan razi
oldum” buyurur.
Sayfa 12 / 12
NEFSİN 7 MERTEBESİ
NEFS-İ SAFİYE
Nefs-i Safiye tezkiye neticesinde arinmis, saf, berrak, ulvî ve olgun nefstir. Bütün
marifet sirlarinin tahsil edildigi ve ancak Cenâb-i Hak tarafindan vehbî olarak
lütfedilen bir makamdir; Hak vergisidir, sirf çalismakla elde edilmez. Kader sirrina
mebni, ilâhî bir ihsandir.
Nefs-i Safiyyeye erisenlere umumiyetle irsad hizmeti tevdi edildiginden bu
makama ayni zamanda “irsad makami” da denilir. Cenab-i Hak, bu
makamdakilerin hâl ve davranislarindaki mükemmellikle, insanlari gafletten ikaz
edici bir tesir halk eder. Böyle zâtlar, bir Fâsik ile görüsseler, o fâsigin hâlini
anlar, kalbî hastaliklarinin ilâcini, hâl lisaniyla kendilerine bildirirler. Fâsik, eger
kalbi mühürlenmemisse insafa gelir ve pismanlikla gafletten uyanir.
Üstadimiz Nefsi Safiye Makami için söyle buyurdular;
Nefsin yedinci mertebesidir. Diger bütün mertebeleri kapsar. Safa makamidir.
Kisi bu makama geldiginde mana âleminde, önce derisini yüzerler, etlerini
keserler ve parçalarlar. Kemiklerini kendisi görür. Ondan sonra, onlari kiyma
makinesine verirler, kiyma makinesinde çektikten sonra firina götürürler ve
pisirirler, onu alip cehennem atesi ile sicak kavururlar. Et, simsiyah olur, o eti
getirirler her tarafini silindir ile ezerler.
Gayet toz haline getirip, bunu alir götürürler ve Allah-u Teâlâ Hazretlerine
arz ederler. Iste bu, senin için yok olacak kül, o külü 18 bin âlemin her
tarafina savururlar. O her tarafta kendi zâtini görür, her tarafta yok olur.
Fenafillâh olur, Cenabi Zül Celal Hz.lerinin zâtinda degil sifatlarinda fani
olur, Yedi nur berzahini asar, Sekiz kat cenneti geçer fani olur, Yokluk
oldugundan dolayi vekil oluyor, digerleri ise ham oluyor.