İÇİNDEKİLER
ÖNSÖZ.............................................................................................................iii
1. GİRİŞ.............................................................................................................1
1.1. Amaç........................................................................................................1
1.2. Kapsam.....................................................................................................1
1.3. Yöntem.....................................................................................................1
2. PAMPHYLİA BÖLGESİ TARİHSEL GELİŞİMİ VE COĞRAFYASI 2
3. PAMPHYLİA BÖLGESİ KÜLT ALANLARI VE KÜLTLERİ.............4
3.1. Aspendos (Belkız)....................................................................................4
3.1.1. Aspendos Tarihi Coğrafyası..............................................................4
3.1.2. Aspendos’ta Görülen Kültler.............................................................8
3.2. Perge (Murtına)......................................................................................11
3.2.1. Perge Tarihi Coğrafyası...................................................................11
3.2.2. Perge’de Görülen Kültler................................................................14
3.3. Side (Selimiye Köyü).............................................................................16
3.3.1. Side Tarihi Coğrafyası.....................................................................16
3.3.2. Side’de Görülen Kültler..................................................................20
3.4. Lyrbe (Seleukeia, Bucakşeyhler)...........................................................23
3.4.1. Lyrbe Tarihi Coğrafyası..................................................................23
3.4.2. Lyrbe de Görülen Kültler................................................................24
3.5. Sillyon (Yanköy)....................................................................................25
3.5.1. Sillyon Tarihi Coğrafyası................................................................25
3.5.2. Sillyon da Görülen Kültler..............................................................25
3.6. Attaleia (Antalya)...................................................................................26
3.6.1. Attaleia Tarihi Coğrafyası...............................................................26
i
3.6.2. Attaleia da Görülen Kültler.............................................................27
GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ.................................................28
KAYNAKÇA..................................................................................................30
HARİTALAR..................................................................................................35
RESİMLER.....................................................................................................36
ii
ÖNSÖZ
Toplumları anlamak için kültürlerini tanımak gerekir. İnsanın bireysel
davranışları ile genel toplumsal davranış ve kabullerini belirleyen büyük oranda
kültürdür. Dolayısıyla kültür dinamiklerine hakim olunan antik toplumlar hakkında
bilgi üretmek anlamında daha başarılı olunacağı aşikardır.
Uygarlık ve kültür tarihinin önemli bir aktörü olan dinsel inanç, toplumsal
kimliklerin oluşmasında şekillendirici bir rol üstlenmiştir. İnsan yaşamının her
alanına nüfuz ederek siyasetten günlük yaşama, bilimden sanata, insan yaratısı olan
ne varsa, hepsi üzerinde kendisinden izler bırakmıştır. Ayrıca dinsel inançlar çok
geniş ölçüde toplum ekonomisinin koşullarına, özellikle toplumu çevreleyen
ekonomik coğrafya koşullarına bağlıdır. Böyle olmakla birlikte ekonomik coğrafya
koşullarının olanak verdiği çerçeve içinde, her çağdaki her halkın dinsel inançları,
ilişki kurulan diğer halkların dinsel inançlarından sürekli olarak etkilenmiştir. İnsanın
kutsal olanla arasında var olan inanç ve dogmalar bütünü olarak nitelendirilen, din
olgusu önemli bir yere sahiptir.
Kültler açısından bakıldığında Pamphylia Bölgesi’nin kültür zenginliği göze
çarpmaktadır. Yukarıda bahsettiğim hususların sonucu olarak; Akdeniz coğrafyasının
pek çok farklı kültü bölgede kendisine yer edinmiştir.
Bu çalışmada, Pamphylia Bölgesi Kültleri ve Kült Alanları, araştırılmak üzere
seçilen örnekler kapsamında incelenecek, bölgesel farklılıklar ve benzerlikler ile
birlikte bölgeye has bir karakterin varlığı araştırılacaktır.
Bu güdüler dolayısıyla başladığım araştırmamda başından beri yanımda olan
ve her zaman desteğini hissettiğim sayın hocam DR.ZAFER KORKMAZ’ a teşekkür
ederek yazıma başlamak isterim. Ayrıca yorucu çalışma dönemimde yanımda olan
bütün hocalarıma ve arkadaşlarıma da şükranlarımı sunarım.
Saime BALCI
iii
1. GİRİŞ
1.1. Amaç
Pamphylia Bölgesi hakkında çok fazla araştırmanın yapılmamış olması, bu
bölge de belli başlı yerlerin kazısının yapılmış olması ve bu doğrultu da kazısı
yapılmış antik kentlerin Kültleri asıl amaç edinilmiştir. Her ne kadar derinlemesine
bir çalışma yapabilmek için gerekli donanıma sahip olunmasa da konu ile alakalı
daha önce yapılmış çalışmalardan yararlanılarak bilgilerin derlenmesi amaçlanmıştır.
1.2. Kapsam
Pamphylia Bölgesi Kültleri ve Kült Alanları konulu çalışmamda Pamphylia
Bölgesi tarihsel gelişimi, tarihsel coğrafyası, bölge antik kentleri hakkında bilgi
verildikten sonra burada bulunan kült alanları ve kültler hakkında belirleyici
unsurlara değinilerek genel bir çerçeve çizilmiştir. Ayrıca mimari yapılar hakkında
bilgi vererek aralarındaki bağlantılara değinilmeye çalışılmıştır. Son olarak sikkeler
ve görseller yardımıyla bazı konular açıklığa kavuşturulmuştur.
1.3. Yöntem
Daha önceden kaleme alınmış çalışmalar incelenerek bir yol çizildikten sonra
bu çalışmalarda adı geçen eserler incelenmiş, buradan alınan bilgiler kaynakları
belirtilerek araştırmaya eklenmiştir. Bu sırada güncel olan yayınlardan
yararlanılmasının asıl sebebi sürekli geçmişten günümüze süre geldiği halde son
zamanlarda değişmiş olan bilgilerin bu gün kabul edilen şekli ile aktarılmasını
sağlamaktır.
Kaynaklardan edinilen bilgiler görseller ile desteklenerek ele alınan konuların
daha anlaşılır olması sağlanmaya çalışılmıştır.
1
2. PAMPHYLİA BÖLGESİ TARİHSEL GELİŞİMİ VE
COĞRAFYASI
Pamphylia bölgesi, doğuda bugün Taşeli denen Dağlık Kilikia (Kilikia
Trakheia), batıda Teke denen Lykia ve kuzeyinde ise Pisidia bölgesi ile komsudur.
Bölgenin güneyinde ise antik adıyla Pamphylion Pelagos, günümüzdeki adı ile
Antalya körfezi yer almaktadır. Bölge, bugün Antalya ilinin doğu kesimini tümüyle
kapsamaktadır(Harita 1-2).
Pamphylia bölgesi, ılıman iklimi, bereketli toprakları ve Doğu Akdeniz
ulaşımındaki stratejik konumu nedeniyle Paleolitik Çağ’dan beri yerleşim görmüştür.
M.Ö. 2. bin yılda bölgede yaşamış olan halkın kimliği hakkında doğrudan bir
bilgiye sahip olamasak da, yapılan filolojik araştırmalar sonucunda farklı görüşler
ortaya konmaktadır. Filolojik incelemeler, M.Ö. 2. binyılın sonlarında Yunanistan
Akhay’ların ya da aka’ların Pamphylia’ya geçtiklerini göstermektedir. Yunan tarih
geleneğine göre, Mopsos, Kalkhas ve Amphilokhos gibi Akhalı kahinlerin
önderliğinde Anadolu’nun kıyı bölgelerini izleyerek, doğu yönünde ilerleyen aka’lar
ve Batı Anadolu’da ‘‘Aiol’’ ve ‘‘İyon’’ gibi çeşitli Yunan kafileleri Antalya
Bölgesini de istila etmişler ve bu bölgeye ‘‘Pamfilya’’, yani Yunanca ‘‘tüm kabileler
ülkesi’’ adını vermişlerdir. Bu nedenlerden dolayı bölgeyi birden fazla Yunan
kökenli kabilenin iskan ettiğini düşünebiliriz. Tarih geleneği, bu bölgenin bir
zamanlar ‘‘Mopsopia’’ adını taşıdığını ya da Mopsop’un bu bölgeye kızı
‘‘Pamfilya’’ veya kız kardeşi ‘‘Pamfile’’ onuruna ‘‘Pamfilya’’ adını vermiş
olduğunu bildirmektedir.
Pamphylia bölgesinin M.Ö. 1. binyılın ilk yarısına dair tarihine ilişkin antik
kaynaklarda hiçbir bilgiye rastlanmamaktadır. Ancak Antik yazarlardan Sicilyalı
Diodoros, Pamphylia’nın Asurlular’a ve Solinus da Kilikia Devleti’ne ait
olduğundan bahsetmektedir. Ancak, bu aktarımların doğruluğu henüz bilimsel olarak
kanıtlanamamıştır. Pamphylia Bölgesi, Kroisos Dönemi’nde (M.Ö. 561/60-547/6)
Persler’in egemenliği altına girmistir. 6 Eurymedon Savaşı (M.Ö. 466) sonrasında
Pamphylia Atina hâkimiyetine girmiş ancak bu durum 50 yıl sürmüş ve daha sonra
tekrar Pers egemenliği altına girmiştir. Anadolu’daki Pers satraplarının merkezi
2
otoriteye karşı giriştikleri ve M.Ö. 360 yılında meydana gelen Satraplar
Ayaklanmasına Pamphylia’lıların da katıldıkları bilinmektedir.
M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in bölgeyi ele geçirmesine kadar
Pamphylia Ionia Satraplığı’na bağlı kalmıştır. Büyük İskender’in bölgeyi ele
geçirmesinden sonra, Pamphylia ve Lykia birleştirilerek bir satraplık haline
getirilmiş ve satrap olarak da Nearkhos atanmıştır. Büyük İskender’in ölümünden
Ipsos Savaşı’na (M.Ö. 301) kadar geçen süre içinde ise Pamphylia Antigonos
Monophtalmos’un devletinin (Büyük Phrygia Satraplığı) bir parçası olarak kalmıştır.
Ipsos Savaşı’nın ardından, önce Pleistarkhos daha sonra da Demetrios Poliorketes’in
egemenliği altına giren Pamphylia, M.Ö. 3. yüzyılın ikinci yarısından itibaren zaman
zaman Ptolemaioslar zaman zaman da Seleukoslar devletlerinin yönetimi altına
girmistir.
M.Ö. 213 yılında Akhaios’un ölümü ile III. Antiokhos’un egemenliği altına
giren bölgede, Seleukos egemenliği uzun soluklu olmamıs, M.Ö. 190 yılındaki
Magnesia Savası’nın ardından yapılan Apameia Barısı (M.Ö. 188) sonrasında
Pergamon Krallığı adına Romalı komutan’a bırakılmıştır. M.Ö. 133 yılında Bergama
Krallığının Roma’ya bırakılması ve Asia Eyaletinin kurulmasından sonra ise bu
eyaletin dısında bırakılan bölge’nin bağımsız olduğu düşünülmektedir.
M.Ö. 1. yüzyılın ilk yarısında Pamphylia, önce Kilikia Eyaletine, M.Ö. 47
yılında ise Asia Eyaletine bağlanmıştır.12 Claudius döneminde (M.S. 41-54) Lykia-
Pamphylia Eyaletine dahil olmuştur. Galba (M.S. 68-69), Pamphylia’yı Galatia
Eyaleti ile birleştirmiş, fakat ardından Vespasianus (M.S. 69-79) Lykia-Pamphylia
Eyaleti’ni tekrardan kurmuştur. Hadrianus’un (M.S. 117-138) yaptığı idari bir
değişiklik ile imparatorluk eyaleti olan Pamphylia kısa bir süreliğine Senato Eyaleti
olmuş ve Marcus Aurelius döneminde (M.S. 161-180) tekrar Senato Eyaleti
konumuna getirilmiştir.
Pamphylia Bölgesi’ndeki kentler arasında, Attaleia (Antalya) Aspendos
(Belkıs), Lyrbe (Bucakseyhler), Magydos (Lara/Karpuzkaldıran), Perge (Murtına),
Side (Eski Adaliya/Selimiye) ve Sillyon (Yanköy)’u sayabiliriz.
3
3. PAMPHYLİA BÖLGESİ KÜLT ALANLARI VE KÜLTLERİ
3.1. Aspendos (Belkız)
3.1.1. Aspendos Tarihi Coğrafyası
Anadolu’nun güneyinde, Toroslarla Akdeniz arasındaki geniş ovaya yayılan
Pamphylia bölgesinde, Antalya-Alanya karayolunun 44. km’sinde kuzeye ayrılan yol
üzerindeki Aspendos, Serik ilçesinin 8 km. doğusunda, Belkıs Köyü bitişiğindedir.
Kent, kuzeydeki Toroslardan çıkarak Antalya ovası üzerinden Akdeniz2e dökülen
Köprüçay (Eurymedon) ırmağının yaklaşık 1 km. batısında, bugünkü sahil şeridinden
10 km. içerde, ovaya hakim iki yüksek tepe üzerinde kurulmuştur. M.S. III. Veya IV.
y.y.’da çizilen ve XVI. y.y.’da peutinger tarafından yeniden ele alınarak “Tabula
Peutingeriana” adını alan atlasta, Pergamon’dan başlayarak Tytira, Philadelphia,
Hierapolis, Laodikeia, Cormassa, Sillyon ile Aspendos kentlerinden geçen ve
Side’de son bulan yol üzerinde gösterilmiştir1.
Bölgede yerleşme bronz çağına dek uzanmaktadır. A. Götze, Kıbrıs’da
görülen Troia-Yortan kültürünün Pamphylia üzerinden geçmiş olabileceğini söyler2.
Buna dayanarak Pamphylia’nın da Anadolu’nun 3. bin kültürlerinden Troia-Yortan
gurubuna girdiğini ileri sürebilir. Kazıların yetersizliği nedeniyle bölgede bu döneme
ait buluntu ele geçmemesine rağmen, fizyolojik araştırmalar Götze’nin tezini
doğrular. Pamphylia kitabelerinde rastlanan “Trokandas” sözcüğünün, M.Ö. 3. bin
Anadolu dillerinden Luvice’de Fırtına Tanrısı olarak geçen “Tarku” (Tarhunda,
Tarhunza)3’dan türediği4; buna dayanılarak bölgenin M.Ö. 3. binde Luvi dili konuşan
yerli halk tarafından yerleşim gördüğü kabul edilir5.
Herodot ve Strabon, Troia’nın düşmesinden sonra Kalkhas, Amphilokos ve
Mopsos önderliğindeki karma bir topluluğun önceleri Mopsopia6 olarak bilinen
Pamphylia’ya gelerek çoğunluğunun buraya yerleştiğini bildirirler. Yine Strabon,
1 Pekman 1989, 4.2 Bosch 1957, 15; Pekman 1989, 5-6.3 Hançerlioğlu 1993, 493.4 Bosch 1957, 15.5 Pekman 1989, 6.6 Işık 1996, 26-27.
4
Aspendos kentinin de, Troia savaşı sonrası Argoslularca kurulduğundan söz eder.
Dionysos Periegetes’e göre, Perge kristesleri arasında Delphili olarak geçen
“Mopsos”, Aspendos kentinin kurucusudur7.
“Pamphylia” Grekçe’de “tüm –Grek- boylarının bir arada ikamet ettikleri
yurt” anlamına gelir8. Bölgede Kıbrıs, Arkadia, Dor, Aeol ve Anadolulu özellikler
içeren bir dil konuşulur. Pamphylia lehçesinde çoğunluğunun eski Anadolu’ya özgü
dil özellikleri göstermesi, bölgeye yerleşen Hellen kökenli halkın azınlıkta oluşunun
kanıtıdır. Ataleia dışında, bölgedeki Grekçe’ye yabancı kent isimlerinde olduğu gibi
“Aspendos” da Küçük Asya’ya özgü –nd- süfiksi ile meydana getirilmiş, Anadolu
kökenli bir sözcüktür9. Bu nedenle Aspendos’a, daha Grekler gelmeden önce
yerleşildiği anlaşılmaktadır.
Pamphylia’nın M.Ö. 1. binin ilk yarısındaki durumu, kazıların azlığı
nedeniyle yeterince aydınlanmış değildir. Bosch, bu dönemde Pamphylia’nın Asur ve
Kilikia yönetiminde bulunduğundan söz eden Diodoros ve Solinus’un
söylencelerinin güvenilir olmadığı görüşündedir10. Bölge, M.Ö. 6. y.y.’da, Kroisos
zamanında Lydia egemenliğine girmiştir. Ancak bu uzun sürmez, M.Ö. 546’da
kroisos, Pers kralı Kyros tarafından yenilgiye uğratılınca, bütün Anadolu’yu
egemenlikleri altına alan Persler yönetimi ele geçirir11. Bu dönemde (M.Ö. 5. y.y.
başları) Aspendos, Perge ve Side kendi gümüş sikkelerini bastırmışlardır. Persler,
belirli bir haraç karşılığında kenti içişlerinde özgür bırakırlar. M.Ö. 490-480
yıllarında Perslerin Yunanistan’ı işgal ederek egemenlik altına alma çabaları bütün
Pamphylia’yla birlikte Aspendos da katılmıştır.
Perslerin, Salamis ve Plataia’da M.Ö. 479’da uğradığı kesin yenilgi
sonrasında Atina merkezliğinde kurulan “Delos Birliği” ne Lykia, Pamphylia ve
Kilikia kentlerinin tümü katılmamıştır. M.Ö. 470 yıllarında Kserkses, son bir direniş
için Aspendos’da büyük bir ordu ve donanma toplar. Kimon liderliğindeki sayıca az
Atina ordusu, Aspendos yakınlarında Eurymedon(Köprüçay) nehri ağzında
toplanmış Pers donanmasına saldırır ve kenti ele geçirir12. Bu zafer Atinalılara, 7 Pekman 1970, 48.8 Bosch 1957, 15.9 Bosch 1957, 17.10 Bosch 1957, 18; Pekman 1989, 17.11 Mansel 1995, 253.12 Bosch 1957, 19; Mansel 1995, 302.
5
Pamphylia üzerinde tam bir egemenlik getirmemiş, bölge yine Perslerin elinde
kalmıştır13. M.Ö. 411 yılında, Peleponnesos savaşları devam ederken Perslerin
kentten bir deniz üssü olarak yararlandığı bilinmektedir14.
M.Ö. 389 yılında Atinalı komutan Thrasyboulos, Küçük Asya sahillerine bir
sefer düzenler15. Önce Eurymedon açıklarında demir atan Thrasyboulos, Aspendos’u
haraca bağlar, ancak askerlerin taşkınlığı sonucu halk tarafından çadırında
öldürülür16. M.İÖ. 386 yılı sonlarında yapılan barış antlaşmasıyla, Pamphylia tekrar
Pers yönetimine geçer.
M.Ö. 334 yılında Makedonyalı genç kral Büyük İskender, Pers gücünü ezmek
ve Hellenlere yapılan kötülüklerin öcünü almak amacıyla Anadolu’ya geçer. Lykia
üzerinden Pamphylia’ya giren İskender, Perge’ye ve Aspendos’a doğru ilerler. Onu
kentin girişinde karşılayan Aspendoslu elçiler, kente Makedonyalı asker
yerleştirilmemesi şartıyla teslim olacaklarını, ayrıca Pers kralına sundukları atlarla 50
talenti İskender2e vereceklerii ve Makedonya ordusuna katkıda bulunacaklarını
bildirirler17. Bunun üzerine Sillyon’a geçen İskender, Aspendosluların koşullara
uymayı reddederek kenti savunmaya hazırlandıklarını öğrenince tekrar Aspendos
üzerine yürür. İskender’in geriye dönebileceğini düşünemeyen ASpendoslular, karşı
koymadan teslim olur. Büyük İskender, vergilerini iki katına çıkartır, atadığı valiye
itaat edilmesini ve kentte bir Makedonya garnizonu bulundurulmasını
Aspendoslulardan ister18.
Büyük İskender’in Babylonia’da ölümü doğu dünyasını hükümdarsız
bırakmış, bu tarihten itibaren İskender’in komutanları kalan topraklar için
birbirleriyle savaşmışlardır. Bu mücadelelerden etkilenen Aspendos, Ptolemaioslar
ve Seleukoslar arasında el değiştirse de içişlerinde sürekli bağımsız kalmıştır19.
M.Ö. 2. y.y. başlarında Seleukos kralı IV. Antiochos’un güney Anadolu
kıyılarını işgal etmesi, Roma ordularının Anadolu’ya geçmesine yol açar. M.Ö.
190’da yapılan Magnesia Savaşı’nda, Pamphylialıların da desteklediği IV. 13 Bosch 1957, 20.14 Bean 1969, 58.15 Bean 1997, 52.16 Bosch 1957, 20-21; Bean 1997, 52.17 Arrianos I 26, 2.18 Arrianos I-27, 1.19 Pekman 1970, 21, Bean 1997, 11.
6
Antiochos’u yenen Romalılar sahip oldukları bütün Anadolu topraklarını Bergama
kralı II. Eumenes’e bırakırlar. M.Ö. 133 yılında Bergama’nın son kralı III. Attalos
topraklarını ve krallığını Roma2ya devreder. Roma yönetimi M.Ö. 1. y.y. başlarına
kadar, Aspendos dahil bölgenin tüm kentlerini yağmalayarak haraç alan Dolabella ve
Verres20 gibi azılı korsanlarla uğraşmak zorunda kalır. M.Ö. 78 yılında Roma
tarafından güney Anadolu eyaletine vali atanan Servilius Vatia, bir süre iyi yönetim
sergiler. Ancak M.Ö. 5 Mart 44’de Julius Caesar’ın öldürülmesiyle işler yine karışır.
M.Ö. 42’de doğunun yönetimini ele alan Marcus Antonius’un M.Ö. 27 yılında
Octavianus’a yenilmesiyle Pamphylia’yla birlikte tüm Anadolu yeni kurulan Roma
İmparatorluğu’na dahil olur. Roma Cumhuriyet döneminde özgürlükleri tanınan
Aspendos ve diğer bazı Pamphylia kentlerinin eyalet vallisine bağlılıkları ve vergileri
kaldırılır21.
M.S. 43’de İmparator Claudius’un birbirinden hem kültürel hem de coğrafya
olarak farklı Lykia ve Pamphylia bölgelerini “Lykia-Pamphylia Eyaleti” adı altında
birleştirmesi22, Aspendos’u ne ticari ne de kültürel açıdan etkilemiştir.
İmparator Traianus’dan Marcus Aurelius’a kadar süren M.S. 2. y.y. boyunca
yüksek düzeyde tutulan Pamphylia’nın yaşam standardı, M.S. 3. y.y.’da çözülmeye
başlar. Bu dönemde Aspendos, imparatorun “Neokoros” u (Tapınak Bekçisi) olmuş,
yani imparator kültü için bir tapınak yapma yetkisi kazanmıştır. Sikkeler üzerinde
“Gururlu ve Onurlu”, “Romalıların Müttefiki” sıfatlarıyla nitelenen kentin attribütü
“Triskeles” (üç bacak) dir23. İmparator Diocletianus tarafından başlatılan, eyaletler
konusundaki bir dizi yeniden yapılanma sonucu Lykia ve Pamphylia’nın uyumsuz
birlikteliğine son verilmiş, her ikisi de ayrı birer eyalet kimliği kazanmıştır24.
Hristiyanlık, önceleri bölgede pek etkili olmazken, M.S. 3. y.y. sonlarından
itibaren gözle görülür bir yayılma gösterir. Kentin adı M.S. 432’deki Ephesos meclisi
kayıtlarında “Primopolis” olarak geçer25.
20 Bosch 1957, 43.21 Bean 1997, 16.22 Bosch 1957, 47.23 Tekin 1992, 110, 140.24 Bean 1997, 19.25 Ramsay 1960, 464.
7
1078 yılında Selçukluların eline geçen bölge, 1300-1392 yıllarında Anadolu
beyliklerinden Hamidoğullarının, bu tarihten sonra da Osmanlıların egemenliğinde
kalmıştır26. Texier, Selçuklular döneminde özellikle tiyatronun saray olarak
kullanıldığından söz eder27. Sahne binasının bazı kısımlarında görülen boya izleri ve
kaveayı çevreleyen Selçuklu dönemi eklentisi kemerler de bu görüşü
doğrulamaktadır.
3.1.2. Aspendos’ta Görülen Kültler
Aspendos denildiğinde akla gelen ilk şey tiyatrodur. Aspendos tiyatrosu
oldukça büyük bir Roma tiyatrosudur. Tiyatronun temeline bakıldığında Dionysos
kültü ile alakalı olduğu görülmektedir. Bu amaçla Aspendos’ta görülen kült
alanlarında Dionysos kültü ile ilgili olarak tiyatro araştırılmalıdır.
Roma tiyatroları içerisinde yer alan Aspendos Antik Tiyatrosu; Aspendos
kentindeki tüm kalıntıları gölgede bırakan bir güzelliğe sahiptir(Resim 1-2).
Tiyatronun bulunduğu kentin adına Thukydides ve Xenophon, Aspendos
derler28. Oysa kentin erken dönemlerdeki adı sikkeler üzerinde okunan
Estwediiys’tir. Aspendos Kenti, kuzeydeki Toroslardan çıkarak Antalya ovası
üzerinden Akdeniz’e dökülen Eurymedon Irmağı’nın yaklaşık 1 km batısında,
günümüzdeki sahil şeridinden 10 km içeride ovaya hakim iki tepe üzerinde
kurulmuştur29. Kent, Pamphylia Bölgesi’nde yer alır. Bu bölge, kuzeyde Toros
Dağları, güneyinde Akdeniz, Batısında Lykia, doğusunda da Dağlık Kilikia (Kilikia
Trakheia) ile sınırlanır.
Tiyatro, Aspendos şehrinin akropolisinin doğu yamacındadır. Tiyatro,
Antalya- Alanya karayolunun 44. km’sinden kuzeye ayrılan yol üzerinde, Serik
İlçesi’nin 8 km doğusunda, Belkıs Beldesi’nde bulunmaktadır. Yapının yüksekliği
26 Pekman 1970, 46-47.27 Texier 1921, 265.28 Lanckoronski 2005, 85.29 Can 1999, 1.
8
düzlükte 24 metreyi bulmaktadır. Lanckoronski30, yapının bu özelliği ile çok uzaktan
bile fark edildiğini söylemektedir.
Birçok araştırmacı Aspendos Tiyatrosu’nu en iyi korunmuş Roma
Tiyatrolarından sayar ve Pamphylia’nın en önemli Roma yapısı olarak nitelerler.
Yapının tüm duvarlarının malzemesi, konglomeradır. Caveadaki oturma
yerleri, döşemeler, giriş kaplamaları, diazoma duvarı, sahne binasının dış tarafındaki
kapı ve pencere çerçeveleri kaliteli kireç taşından olup, sadece sahnenin seyirciye
dönük arka duvarında mermer kullanılmıştır31. Tiyatronun bütün açıklıkları;
kemerler, boşaltma kemerleri veya tek taşlı hafifletme bloklarıyla donatılmış olup
hepsi kendi türünde olağanüstü bir topluluk gösterirler32.
Sahne binasının ana cephesinin üzerinde altta yedi dikdörtgen pencere
bulunmaktadır. Bunların üzerinde ise daha büyük dokuz pencere yer almaktadır. En
üst kısımda ise dış cepheyi süsleyen altları ve üstleri konsollu on yedi pencere
bulunmaktadır. Sahne duvarını süsleyen elemanlardan sadece duvara gömülü olanlar
günümüze kadar ulaşabilmiştir33. Sahne duvarının bir bölümünü kaplayan bazı
yerlerde kırmızı boyalı zigzag bezeme içeren sıva tabakası tiyatronun Bizans
Dönemi’nde veya Ortaçağda da kullanıldığını gösterir34. Sütunlu üst katın ortasındaki
pedimentte şarap tanrısı, tiyatroların kurucusu ve koruyucusu olan Dionysos’un
kabartması vardır.
Buradaki Dionysos kabartması da kültün bir göstergesi olup tiyatronun kült
yapısı olmasına göstergedir.
Ayrıca Aspendos’ta Roma İmparatorluk döneminde basılmış olan sikkeler
üzerinde Hermes tasvirinin olması bu tanrının da şehirde kabul görmüş olduğunu ve
tapınım gördüğünü göstermektedir35. Ancak şu anda bu konu ile alakalı herhangi bir
bulgu bulunmamaktadır. Burada iki farklı Hermes tipi görülmektedir. Bunlardan
birinde Hermes ayakta iken diğerinde oturur vaziyettedir.
30 Lanckoronski 2005, 102.31 Lanckoronski 2005, 102.32 Ferrero 1988, 33 Lanckoronski 2005, 107-120.34 Bean 1997, 56.35 Demirtaş 2013, 38.
9
Aspendos’ta ayrıca imparator kültü de görülmektedir. Aspendos’ta imparator
kültü uygulamaları İmparator Tiberius devrinde başlamıştır. Organize edilen ilk kült
sadece, adını belirleyemediğimiz bir imperator içindir. Kentte kültün kurulması fikri
büyük bir olasılıkla kentin o dönemki ileri gelenlerine aittir. Onlar kültün
kurulmasında diğer kentlerde olduğu gibi insiyatif kullanmış olmalıdırlar. Aspendos
sakinlerinin imparator kültü uygulamaları ile ilk defa tanıştıkları yer ise, daha
önceden bağlı bulundukları Galatia eyaletindeki kült merkezleridir: Bu merkezler
arasında başta Dea Roma ve Augustus kültleriyle eyalet başkenti Ankyra; Tiberius
kültleriyle Ikonion ile Pessinus ve Iulius-Claudius’lar sülalesi kültüyle Pisidia
Antiokheia’sı yer almaktadır. Aspendos halkı kült konusunda yukarıda adı geçen bu
yerleşmelerden esinlenmiş olmalıdır. Antik yazar Philostratos’ta Aspendosluların
valiyi katletme girişimleri ile ilgili olan anlatımda valinin asyl hakkı elde edebilmek
amacıyla sığındığı agoradaki imparator heykelleri ve sunakların olasılıkla kült yeri
ile bir ilişkisi yoktur. Valinin sığındığı yer bir imparator kültü alanı olsaydı, antik
yazar doğrudan doğruya bu mekândan bir kült alanı şeklinde söz ederdi. Ms. II.
yüzyılda ise Aspendos’ta farklı bir kültün ortaya çıktığını görüyoruz. Bu kült
içerisinde birden fazla imparatoru barındıran bir Theoi Sebastoi kültüdür. Yukarıda
zikredilen bu kültler lokal karakterli kültlerdir36.
Kentin eyalet bazlı bir imparator kültü merkezi olması ise olasılıkla imparator
Gallienus döneminde verilen neokoros unvanı ile ortaya çıkmıştır. Ancak hemen
belirtelim ki, bugün için Pamphylia kentlerinin eyalet bazlı imparator kültlerinin
ortak idaresine veya eyaletteki ortak katılıma ilişkin bilgi verebilecek belgelerden
yoksunuz. Bu konu hakkında sadece, Lykia-Pamphylia eyaleti içerisinde birbirinden
bağımsız hareket eden iki ayrı koinon’un bulunduğunu söyleyebiliriz Hiçbir yazılı
belgede Pamphylia koinon’u şeklinde bir ibare geçmezken, bunun yerine
“Pamphylia’daki kentler” ve “pamphyliarkhes” ve Pamphylia Halkı” şeklindeki
ibareler nadiren de olsa görünmektedir.
Aspendos kentinin; unvanlar konusunda birbirleriyle sürekli yarışan ve
neokoros unvanlarının sıklıkla propagandasını yapan Perge ve Side arasındaki
rekabete hiçbir zaman dâhil olmadığını söyleyebiliriz. Ayrıca Roma imparatorlarının
Pamphylia bölgesindeki kentlere bahşettikleri unvanlardan hareketle, Aspendos’un
36 Baz 2013, 71.
10
MS.3. y.y.’ın ikinci yarısında Roma devleti için muhteva ettiği öneminin sınırlı
olduğunu da tahmin etmek güç değildir. Söz konusu bu durumu Aspendos’un o
dönemdeki jeopolitik, askeri ve iktisadi gücünün Perge ve Side’yle boy
ölçüşemeyecek nitelikte bulunmasına bağlamak gerekmektedir37.
3.2. Perge (Murtına)
3.2.1. Perge Tarihi Coğrafyası
Perge antik kenti, Antalya il sınırları içinde, merkezden 18 km. doğuda, Aksu
ilçesinin 2 km. kuzeyinde, Katarates (Düden) ve Kestos (Aksu) çayları arasında,
Aksu çayının 4 km. batısında yer almaktadır38(Resim 3).
Şehrin kurulduğu arazi Pamphylia-Antalya Ovası’nda Düden (Kataraktes),
Aksu (Kestros) ve Köprüçay (Euroymedon) gibi önemli su kaynaklarına sahiptir.
Perge bu vanın hemen hemen ortasında, dönemin kent planlama kriterlerine göre en
uygun kesimde kurulmuştur. Özellikle Psidia (Isparta) Dağları’ndan doğan Aksu
Çayı, denizden 12 km. içte olmasına karşın yerleşimin denizle bağlantısını kurmuş,
kent deniz ticareti yapma olanağı sağlamıştır39.
Antik kaynaklar arasında Perge’den söz eden en eski yazar Perge’nin
Pamphylia’da olduğunu bildiren ve genellikle M.Ö. IV. yüzyılın başında yaşadığı
kabul edilen Skylax’tır40.
Skylax şu şekilde bahsetmektedir Perge’den;
Παράπλους Παμφυλίας απο Πέργης ήμιςου ήμέας
Çevirisi:…Pamphylia’da Perge’den geçiş yarım gün(dür)…
M.S. I. yüzyıl coğrafyacılarından olan Strabon ise Perge’nin yerini şu şekilde
anlatmaktadır41.
Είθ ο Κέςτρος ποταμός όν άναπλεΰςαντι
37 Baz 2013, 71. 38 Pekman 1973, 1.39 Erdoğan 2006, 36.40 Pekman 1973, 1.41 Pekman 1973, 3.
11
Σταδίους εξήχοντα Πέργη πόλις…
Çevirisi: Ondan sonra Kestros nehrine ve buradan da 60 stadia içeride Perge şehrine
gelinir.
Strabon’un bu ifadesinden anlaşılacağı üzere M.S. I yüzyılda Perge kıyıdan
12. km içeride bulunuyordu42.
1986 yılında Peter Neve’nin Boğazköy’de gün ışığına çıkardığı tunç tabletten
Perge’nin Parha adı ile Hitit döneminde mevcut olduğu öğrenilmiştir43.
Almanya Giessen Üniversitesi ile yapılan ortak proje ile akropoliste 1994
yılında yapılan kazılarda ortaya çıkan 4 kap ve çocuk gömülerinin C 14
tarihlendirmesine göre M.Ö. 4256-4038 ait olduklarının anlaşılması, ayrıca bu
gömüler ve erken tunç çağından arkaik döneme kadar kesintisiz tabakalanmanın
izlenmesi, Perge’nin yerleşim tarihinin Hitit döneminden daha öncede varlığını
göstermiştir44.
Troia Savaşı’nın ardından Anadolu’nun güney bölgelerine gelen Akhalı
kolonistlerin buralarda birçok kentler kurdukları söylencesi, Perge’nin erken dönem
tarihi için diğer bir veriyi oluşturmaktadır. Antik kaynaklar, Mopsos, Kalkhas ve
Amphilokhos adlı Akhalı kahramanların Pamphylia ve Kilikia bölgelerinde kentler
kurduklarını aktarmaktadır45.
Perge’nin Helenistik Devir şehir kapısı avlusunda 1953 yılında çıkartılan ve
M.S. 120-121 yıllarına tarihlenen ve eski bir geleneğe dayanan ktistes yazıtları da
Pamphylia’ya Akaların geldiğini doğrulamaktadır46. Ktistes yazıtlarında geçen Perge
şehrinin efsanevi kurucularının isimleri şunlardır; Riksos, Kalkhas, Makhaon,
Leonteus, Minyas ve Mopsos47.
Ktistes yazıtlarının menşei ve filolojik araştırmalar, Perge’de M.Ö. XII
yüzyılın ikinci yarısında bir Aka kolonizasyonun olduğu sonucuna varılmıştır48.
42 Pekman 1973, 3.43 Akurgal 1998, 466.44 Abbasoğlu 2004, 88.45 Köker 2007, 36.46 Pekman 1973, 8.47 Pekman 1973, 9.48 Pekman 1973, 9.
12
M.Ö. 425 yılında Attika-Delos Deniz Birliği vergi listesine adı geçen kent,
M.Ö. 334’te Büyük İskender’e teslim oldu. Büyük İskender’in ölümünden sonra
M.Ö. 190 yılındaki Magnesia Savaşı ve bunu izleyerek yapılan Apameia Barışı’na
değin Seleukoslar’ın, bu tarihten sonra da Bergama Krallığı’nın etki alanı içine
girmiştir49.
M.Ö. II. Yüzyılda Bergama Krallığı’nın etkisi Perge’de hemen hiç
hissedilmez. Ama olasılıkla Seleukoslar zamanında başlatılan sikke darbı yoğunlaşır.
Başlangıçta da, daha sonraki dönemlerde de, baskın sikke tipi yalnız Perge’nin baş
tanrıçası olmakla kalmayıp, antik dünyanın pek çok köşesinde tapınım gören, ünlü
Artemis Pergaia’yı yansıtmıştır50.
Perge dinsel açıdan, Pamphylia lehçesinde Vanasa Preiia denilen Artemis
Pergaia kültüyle tanınmıştı. Yerli bir Anadolu tanrıçasıyla Yunanlı Artemis’in
karışımından ortaya çıkmış olan Perge Artemisi’ne Attaleia, Selge, İsinda,
Pednelissos ve Pogla gibi Pamphylia ve Pisidia kentlerinde de tapınılmıştır51.
Artemis Pergaia, Artemis Ephesia gibi, hiçbir zaman gerçek bir Yunan
tanrıçasına dönüşmemiş, Roma İmparatorluk Dönemi sikkelerinde tapınağın içinde
bir taş kütlesi olarak betimlenmiş ve insan özellikleri öncekilere oranla daha da
azalmıştır. İlk başta tanrıçanın gökyüzünden indiğine inanılması, Yunan Ay
Tanrıçası Artemis ile özdeşleştirilmesini sağlamıştır; pek çok Perge sikkesi
üzerindeki hilal ve yıldız da onun göksel kişiliğini yansıtan motiflerdir. Artemis
Pergaia kültünde hem rahipler, hem rahibeler görev almış, rahibelerde bakirelik
aranmamıştır. Artemis’in kutsal alanında her yıl düzenlenen şenliklerde genellikle
rahibeler görevlendirilmiştir52.
Perge, Bergama Kralı Attalos III’ün M.Ö. 133 yılında ölümünden sonra,
vasiyeti üzerine Roma Devletine geçmiştir53.
MÖ. I. yüzyılın ilk yarısında Roma’nın Kilikia Eyaleti içinde olan Perge MÖ.
47 yılında Asia Eyaleti, Augustus döneminde de (M.Ö. 27-MS. 14) Pamphylia
49 Sevin 2001, 169.50 Bean 1997, 28.51 Sevin 2001, 169.52 Bean 1997, 29.53 Pekman 1973, 26.
13
Eyaletleri içinde kalmıştır. Claudius dönemine (M.S. 41-54) gelindiğinde Perge
Lykia-Pamphylia Eyaletine dahil olmuştur54.
M.S. I. y.y.’da Kilise örgütünü kurucusu sayılan Aziz Paulos Kıbrıs’tan
gelerek Perge’de Pamphylia toprakların ayak bastığı, buradan Pisidia
Antiokheia’sına gittiği ve dönüşte Perge’de vaaz verdikten sonra Atteleia’ya indiği
İncil’in Acta Apostola bölümünde yazılıdır55.
“Pauolos ve arkadaşları Paphostan yelken açıp Pampylia Pergesine geldiler.
Johanna ise onlardan ayrılıp Jerusaleme döndü. Onlar da Perge’den geçip Pisidia
Antiokheia’sına geldiler ve sabat (cumartesi) günü synagoga girip oturdular.”
Aziz Paulos’un Pamphylia’da ilk ayak bastığı yerin Perge olması, Perge’yi
Hristiyanlar için önemli kılmış56, şehir M.S. V. y.y.’ın sonlarında dinsel yönden Batı
Pamphylia metropolitliğinin başkenti olmuştur57.
3.2.2. Perge’de Görülen Kültler
Perge’de de Aspendos’ta olduğu gibi Hermes kültünün görüldüğü sikkeler ele
geçmiştir. Kent, ilk sikkelerini M.Ö. 3. yüzyıl ortalarında darp etmeye başlamıştır58.
Roma döneminde ise kent, Tiberius (M.S. 14-37) ile Tacitus (M.S. 275-276)
dönemleri arasında sikke darp etmiştir.
Üzerinde Hermes tasvirini yer aldığı 4 adet sikke incelenmiş ve genel olarak
2 tipe rastlanmıştır. Aslında 4 sikkede de Hermes ayaktadır. Macrinus ve
Maximianus dönemlerine ait sikkelerde Hermes ayakta ve tek başına
betimlenmişken, Gallienus ve Salonina dönemlerine ait sikkelerde ise Hermes,
Herakles ile birlikte betimlenmiştir. Hermes ve Herakls2in birlikte betimlendiği bu
sikkeler üzerinde muhtemelen mitolojik bir olay anlatılmaktadır. Zira Herakles’e
verilen on iki görevinde Hermes’in yardım ettiğini antik kaynaklardan bilmekteyiz59.
Burada en erken Hermes tasviri Macrinus (M.S. 217-218) dönemine, en geç
Hermes tasviri ise Gallienus’un eşi Salonina (M.S. 253-268)’ya aittir.54 Pekman 1973, 27-28.55 Pekman 1973, 29.56 Pekman 1973, 44.57 Sevin 2001, 169.58 Boehringer 1972, 57-58.59 Demirtaş 2013, 42.
14
Bunun yanı sıra Perge’de Hellen-Roma tipinde bir de tiyatro
bulunmaktadır(Resim 4). Tnozlarla taşınan diazoma, auditoriumun üst kesimini
çeviren sütunlu galeri ve yüksek sahne binası Roma Çağı’na özgü mimari
özelliklerdir. Buna karşın bir yamaç üzerine inşa edilmiş olan seyirci yeri ile onu
sahneden ayıran üstü açık parodoslar ve ayrıca onların yarım dareyi aşkın biçimleri
Hellen geleneğindedir60.
Ele geçen mimari kalıntılardan anlaşıldığına göre sahne, iki katlı idi ve zengin
bir biçimde bezenmişti. Söz konusu sahne, mitolojik konuların tasvir edildiği
kabartmalarla süslenmiş olan dar bir podyumun üzerinde durmaktadır. Burada
yöresel Nehir Tanrısı Kestros ile Şarap ve Gösteri (Temaşa) Tnarısı Dionysos’un
yaşam öyküsünün tasvirleri bulunmaktadır61.
Zamanından önce doğmuş ve Zeus’un kalçasına dikilerek bağlanmış olan
Dionysos’un babasının vücudundan ortaya çıkışı görülmektedir. Herme tarafından
alınmış ve Nysa Dağı’nın nymphalarına teslim edilmiştir; nymphalarca büyütülür ve
en sonunda, satyr ve menadların eşliğinde panterler tarafından çekilen bir saltanat
arabasına bir tanrı olarak oturur62.
Perge’de bulunmuş bir yazıt, burada, Sillyon’da olduğu gibi, Men kutsal alanı
ve bu kutsal alanın asylonnu olduğunu gösterir63. Ayrıca yukarıda bahsedilen
tiyatronun bir kasetinde Men büstü rölyef olarak yer almaktadır64(Resim 5).
Ancak Perge denildiğinde akla ilk gelen tanrı tabii ki Artemisstir. Artemis
kentin koruyucu tanrısıdır. Perge’de ana tanrıça düşüncesiyle biçimlendirilmiş ve
kentin ismiyle bütünleştirilmiş olan Artemis Pergaia’nın yoğun tapınımı
görülmektedir. Ayrıca Apollon’un Perge’de de Arkhegetes sıfatı ile onurlandırıldığı
görülmektedir65. Ancak günümüzde halen şehrin dış kısmında aranmasına rağmen
bahsedilen Artemis tapınağı bulunamamıştır.
Kenti kuzey-güney yönünde kat eden kolonadlı yolun sonunda, akropolün
hemen altında yer alan U formlu bir yapı da kült ile ilişkilendirilmelidir. Üç adet
60 Erdoğan 2010, 37.61 Erdoğan 2010, 37-38.62 Akurgal 1998, 477.63 Şahin 2004, 29-30.64 Abbasoğlu 1988, 123.65 Taşlıklıoğlu 1963, 38.
15
tonozlu nişe sahip olan bu nymphaeumun ortadaki nişinde çeşme yer
almaktadır(Resim 6). Nehir tanrısı Kestros’un heykelinin bulunduğu çeşmenin
önünde bir havuz bulunmaktadır. Heykelin gerisindeki hazneden su havuza
ulaşmakta, havuzdan da kanal aracılığı ile kolonadlı yolun ortasından akmaktadır.
Yazılı kaynaklara göre bu yapılanmanın M.S. 2. y.y. ortalarında gerçekleştiği
bilinmektedir66.
Perge şehrinde bulunan en büyük kültün Artemis Kültü olmasına rağmen
tapınağının yerinin bulunamamış olması dikkat çekicidir. Bu konuda yapılacak
araştırmaların bir an önce tamamlanması, şehrin koruyucu tanrısının kenti için ne
kadar önemli olduğunu gözler önüne sermesi bakımından önemlidir.
3.3. Side (Selimiye Köyü)
3.3.1. Side Tarihi Coğrafyası
Antalya ilinin batıda ve kuzeyde Toroslar, güneyde Akdeniz ve doğuda
Manavgat Çayı tarafından sınırlanan düzlük bölgesi, ilk çağda “Pamphylia” olarak
adlandırılıyordu.
Attaleia kuruluncaya kadar Pamphylia Bölgesi’nin tek ve en önemli liman
kenti Side idi. Antalya’ya 80 km., Manavgat’a ise 7 km. uzaklıkta olan ve bugün
“Eski Antalya” ya da “Selimiye” olarak adlandırılan Side Harabeleri, güney-batıya
doğru uzanan aşağı yukarı 1 km. uzunluğunda, yaklaşık 350 – 400 m.genişliğinde bir
yarımada üzerinde ve etrafı surlarla çevrili olarak inşa edilmiştir67. Dalga kıranlarla
emniyeti sağlanmış iki limana sahip olması, şehri ticaret merkezi ve en önemli limanı
haline getirmiştir68.
Denize doğru uzanan çıkıntılı bir burun üzerinde ve Melas Irmağı’nın 10 km.
batısında69 yer alan Side, Anadolu’nun en eski şehirlerinden biridir. Strabon, kenti
Batı Anadolu şehirlerinden Kyme’nin bir kolonisi olarak göstermekte ve bu
koloninin kuruluş tarihi olarak genellikle M.Ö. 7. y.y. gösterilmektedir. Kentin M.Ö.
66 Erdoğan 2006, 43.67 Mansel 1945, 139; Sevin 2001, 171.68 Bosch 1957, 6, 37.69 Strabon 1987, 667.
16
8. y.y. ortalarından itibaren Aolis’ten gelen Kymeliler tarafından kurulduğu söylense
de; Anadolu’nun bereket simgesi olan “nar” anlamına gelen “Side” kelimesinin, eski
Anadolu diline ait bir kelime olması, kentin Yunanlılar’dan önce var olduğuna ve
çok daha köklü, yerli bir geçmişine işaret eder70. Yer adı olarak ise “Side” yalnız
Pamphylia’da değil Pontos, Thesselia ve Lakonia’da da karşımıza çıkmaktadır71.
Pamphylia’nın diğer kentlerinde olduğu gibi Side’nin de erken yılları
konusunda detaylı bilgi yoktur72 ve Anadolu tarihinde önemli bir rol oynamamıştır 73.
M.Ö. 6. y.y. da Lidya Krallığı’nın egemenliğinde olan Side, bu krallığın yıkılıp
Kyros tarafından zapt edilmesiyle Pamphylia Bölgesi gibi Pers hâkimiyetine (M.Ö.
546 – 334) girmiş ve Büyük İskender Dönemi’ne kadar Pers egemenliği altında
kalmıştır74. Böylece I. Dareios’un Pers Devletini yeniden organizasyonu sırasında
Aiolis, İonya, Karya ve Lidya ile birlikte Pamphylia bölgesini de içine alan ilk
satraplığı kurması ile Pamphylia ve Side için yeni bir dönem başlamıştır75. Bölge
yaklaşık 200 yıl Pers egemenliği altında yaşamış; Pamphylia kentleri zaman zaman
Atina’nın yanında yer alsa da76; Pers hâkimiyeti hiçbir zaman bölge halkı üzerinde
baskı yaratmamıştır. Bunu kentin M.Ö. 500 yılından itibaren basmış olduğu,
üzerinde Athena ve Apollon’dan başka, şehrin simgesi olan “nar”ın da tasvir edildiği
gümüş sikkeler göstermektedir77.
M.Ö. 334 / 33 yılı başında Büyük İskender Pamphylia’yı almış ve Side liman
şehrini egemenliği altında tutmak için buraya bir işgal ordusu bırakmıştır. Büyük
İskender’in M.Ö. 323’te ölümünden sonra generalleri arasında sürekli kavga konusu
olan kent ve sık sık el değiştirmiştir78.
Side M.Ö. 3. y.y. boyunca (M.Ö. 301–218), önce Mısır’da hüküm süren
Ptolemaioslar’ın; M.Ö. 218 yılından sonra ise Suriye Krallığı’nın egemenliği altına
girmiştir.24 II. Attalos ise (M.Ö. 159–138) Anadolu’nun güneyinde kontrolü
sağlamak için Attaleia’yı kurmuştur. M.Ö. 188’deki Apameia Barışı ile birlikte
70 Sevin 2001, 171; Masel 1978, 7.71 Mansel 1963, 3.72 Sevin 2001, 171.73 Mansel 1967, 6.74 Mansel 1967, 6.75 Bean 1997, 7; Atlan 1967, 11; Sevin 2001, 164.76 Bean 1997, 7.77 Tekin 1992, 103.78 Bean 1997, 9.
17
Toroslar’ın kuzeyindeki Seleukos Krallığı’na ait toprakların hepsi Bergama
Krallığına verilmiş, buna rağmen Bergamalılar bu bölgenin yalnız Aksu Irmağı’na
kadar uzanan batı kısmına sahip olmuşlar, doğu kısmı ise Side de dahil olmak üzere
bağımsız kalmıştır. Bu tarihten itibaren Side, sahip olduğu büyük ticaret ve savaş
filosu sayesinde, Akdeniz ülkeleri ile yaptığı ticareti geliştirmiş, böylece refah ve
zenginliğe kavuşmuştur. Side en parlak dönemini M.Ö. 2. y.y. boyunca ve 3. y.y. ın
ilk yarısında yaşamış ve kentteki yapıların en görkemlileri Roma Dönemi’nin bu
evresinde yapılmıştır79.
M.Ö. 102’de Romalılar, güneyde korsanlarla savaşabilmek ve askeri bir üs
oluşturmak için Kilikya Eyaleti’ni kurmuştur. Side’nin Kilikya Eyaleti’ne dahil bir
kent olduğunu, M.Ö. 51 / 50’de bu eyaletin valiliğini yapan Cicero belirtmektedir.
M.Ö. 48’den itibaren Pamphylia, Kilikya Eyaleti’nden çıkarak Asya Eyaleti’ne
girmiş ve M.Ö. 36’ya kadar bu eyalete dahil olmuştur80.
M.Ö. 78’e kadar korsanların egemenliğinde olan Side, M.S. 2. y.y. da en
parlak dönemini yaşamış, daha sonra Roma topraklarına katılarak, eyalet sistemi
içine alınmıştır. M.S. 3. y.y. da esir ticaretinin sağladığı imkânlarla ikinci parlak
dönemini yaşayan kent, M.S. 3. y.y. ın 2. yarısından itibaren yoksullaşmaya
başlamıştır81. M.S. 4. y.y. ortalarında yapıldığı belirtilen ve yarımadanın en dar
kesiminde karşıdan karşıya uzanan bir iç kent duvarına82 yerleştirilmiş olan yazıtın,
devşirme olduğu anlaşılmış ve bu iç sur duvarının M.S. 7. y.y. daki Arap istilalarına
karşı inşa edildiği belirtilmiştir. Böylece yarımadanın kuzey-doğu bölümü tamamen
terk edilmiştir. M.S. 5 – 6. y.y. larda piskoposluk merkezi olan kent yeniden
canlanmış ve bu dönemde yerleşme orijinal sınırların dışına çıkmıştır. M.S. 7.
y.y.’daki Arap istilaları ile kentte kaçınılmaz bir çöküş başlar. Kent M.S. 10. y.y.
sonlarında büyük bir yangın sonucu terk edilmiş ve halk Antalya’ya taşınmıştır. Side
için yaygın olarak kullanılan “Eski Antalya” adı da buradan gelmektedir. Eski adı
“Selimiye” olan bugünkü köyün geçmişi ise yöreye Giritli Müslüman göçmenlerin
yerleştirildiği döneme kadar gitmektedir83.
79 Akurgal 1998, 546.80 Atlan 1967, 13.81 Sevin 2001, 171.82 Mansel 1963, Res. 29.83 Bean 1997, 66.
18
Eskiçağ yazarlarından Skylax, Strabon ve Arrianos Side’den
bahsetmişlerdir84. Strabon, kentin İzmir’in kuzeyinde bulunan ve Aiol kentlerinden
birini oluşturan Kymeliler tarafından kurulduğunu belirtir. Kentin en alt yerleşim
katında bulunan Hellen seramiğinin de kanıtladığı yerleşmenin tarihi, M.Ö. 7. y.y. ın
2. yarısına kadar gitmektedir. Koloni, Batı Anadolu ketlerinden gelen büyük göçler
sırasında kurulmuştur. Side’nin bir yarımada üzerindeki konumu, burada oturanların
kıyıya yakın adalar ya da Anadolu’nun batı kıyısındaki kentlerden geldiklerinin
göstergesidir85.
Arrianos86, Kyme’den gelen kolonistlerin Pamphylia’ya gelir gelmez ana
dillerini unuttuklarını ve kendilerine özgü orijinal bir Anadolu dili (Side dili) olan
“barbar” bir lehçeyi konuşmaya başladıklarını belirtir. Side’de uzun süre
Pamphylia’da konuşulan dilden başka bir dil konuşulduğunu ve başka bir yazı
kullanıldığını Side sikkeleri üzerindeki yazılar ve Side’de bulunmuş olan üç yazıt
açıklamaktadır. M.Ö. 300 yıllarına ait Yunanca yazıtlarda ve M.Ö. 2. y.y.
sikkelerinde rastlanmaktadır. Böylece kentin bir Yunan kolonisi olmadığı
anlaşılmaktadır87.
Herodotos, Troya savaşında çarpışmış olan halklardan bazılarının,
Amphilokhos ve Kalkhas ya da Mopsos’un önderliğinde İlion’dan yola çıkan bir
grubun bu bölgeyegeldiğini anlatır88. Tüm bunlar göz önüne alındığında, Side’nin
kuruluş itibariyle bir Grek şehri değil eski Anadolu şehirlerinden biri olduğu
belirtilmektedir89.
3.3.2. Side’de Görülen Kültler
Pamphylia bölgesi kentlerinden Side’de Apollon’u, ele geçen Geç
İmparatorluk Çağı yazıtlarının hemen hepsinde kentin kurucu tanrısı Arkhegetes ve
Lykia’dan bildiğimiz, ataların tanrısı Patroos olarak görürüz. Kentte Athena’nın da
aynı sıfatla kurucu tanrı sıfatı ile anıldığı görülmektedir. Tanrının, kurucu ve ata
tanrısı olarak onurlandırdığı yazıtlardan üç tanesi, Apollon rahipleri tarafından 84 Bosch 1957, 17; Akurgal 1998, 545.85 Akurgal 1998, 545.86 Arrianos 1929, 4, 26.87 Darga 1976, 17.88 Lanckoronski-Niemann-Petersen 1890, 125.89 Atlan 1967, 2.
19
adanmıştır ki bu yazıtlar kentteki Apollon kutsal alanının epigrafik kanıtlarını
oluşturmaktadırlar. Kehanet merkezine ilişkin tekil bir buluntu olan kehanet cevabı
var olsa da başka bir örneğe rastlanmaması ve antik kaynaklarda konunun bahsinin
geçmemesi nedeniyle kentte bir kehanet ocağının var olduğu söylenememektedir90.
Side’nin en önemli dini bayramı yanaşma şenlikleridir. Dört yılda bir kutlanır
ve gemilerin limana sağ salim ulaşmaları hatırına düzenlenirdi. Athena ve
Apollon’un onuruna düzenlenen, sadece Pamphylialıların katılabildikleri şenlik ve
yarışmalarda spor karşılaşmalarının önemli bir yeri olduğu, yarışmalarda dereceye
girenlerin onurlandırıldığı, çok sayıda yazıt ile belgelenmektedir91.
Side kent sikkeleri üzerinde, M.Ö. IV. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan
Apollon, ön yüzlerinde Athena’nın yer aldığı örneklerde, iki farklı tipte
betimlenmiştir. Her iki tipte de tanrı; ayakta, ayaklarının dibinde bir karga ve önünde
bir sunak ile birlikte, omzundaki şal dışında çıplak olarak betimlenmiştir. İlk tipte;
öne uzattığı sağ elinde kısa saplı bir defne dalı, sol elinde yay taşımakta, ikinci tipte
betimlenmiştir. Her iki tipte de tanrı; ayakta, ayaklarının dibinde bir karga ve önünde
bir sunak ile birlikte, omzundaki şal dışında çıplak olarak betimlenmiştir. İlk tipte;
öne uzattığı sağ elinde kısa saplı bir defne dalı, sol elinde yay taşımakta, ikinci tipte
öne uzattığı sağ elinde kısa saplı bir defne dalı, sol elinde yay taşımakta. İkinci tipte
sağ, elindeki sunu tası ile önündeki ateş altarına tahıl veya sıvı dökerken, sol eliyle
uzun saplı bir defne dalını tutmaktadır92.
Kenntin kurulduğu yarımadanın güneyinde ve antik limanın doğusunda iki
büyük tapınak yer almaktadır. Korinth düzeninde inşa edilmiş olan bu tapınaklar,
kentin iki büyük tanrısı Athena ve Apollon’a adanmıştır93.
Konuj ile alakalı Tapınaklara bakmadan önce Side’de bulunan Men kültüne
de bir göz atılması gerekmektedir. Side’nin Gordiaus Pius (M.S. 238-244)
sikkelerinde ayakta Men betimi olduğu belirtilmiştir94. Lanckoronski Men’in Side’de
küçük bir tapınağı olabileceğini iddia etmiştir95. Drexler, araştırmacının bu
90 Parlak 2012, 16.91 Bean 1965, 21.92 Parlak 2012, 17.93 Mansel 1978, 35.94 Drexler 1896, 2720.95 Lanckoronski 2005, 131.
20
görüşünün çok muhtemel olmadığını söylemiştir96. Mansel, kentteki P tapınağının
alınlığında yer alan konik serpuşlu büstten dolayı Men’e ait olduğunun ileri
sürüldüğünü belirtmiştir. Araştırmacı bir Gallienus sikkesi üzerinde yer alan üç
tapınaktan ortada yer alanın içinde iki figürün ortasındaki atlının büyük ihtimalle
Men olduğunu, buna dayanarak da P tapınağının büyük ihtimalle Men olduğunu
iddia etmiştir97. Nolle, kentteMen Kültüyle ilgili kesin bir kanıt olmadığını
söylemiştir98. Kentin tiyatrosuna ait bir kasette yer alan ay-yıldız rölyefi üzerine
Alanyalı, Side’deki Men kültüyle ilgili buluntuların sınırlı olduğğunu hatırlatarak, bu
rölyefin doğu diniyle lgili olması gerektiğini, belki Mithras kültüyle
birleştirilebileceğini belirtir99.
Şimdi şehirde bulunan tapınakları incelenmesi kültlerin anlaşılması
bakımından önemli olacaktır. Öncelikle Dionysos tapınağı incelenmelidir.
Tiyatronun Kuzey batı köşesinde yer alır. Eğlence Tanrısı Dionysos’a adandığı
varsayılmaktadır(Resim 7). Bizans Döneminde yapı taşları tiyatronun sahne arka
duvarında sur duvarı olarak kullanılmıştır. Bugün sadece podyumu
algılanabilmektedir100(Resim 8).
Bu tapınağın ardından daha önce P yapısı olarak bahsedilen Men Tapınağına
bakabiliriz. Tapınakların doğusunda üzeri kemerlerle örtülü bir podyumun üstünde
yarım yuvarlak planlı bir yapı yer alır(Resim 9). Tam olarak tanımlanamayan bu anıt
kabartma ve ele geçen parçalarından Ay Tanrısı Men’e ithaf edildiği
dşünülmektedir101. Plan bakımından Anadolu’nun ender örneklerindendir. Bugün
eğlence mekanlarının arasında mimari elemanları etrafa yayılmış olarak
görülmektedir(Resim 10).
Apollon ve Athena Tapınakları yarım adanın güney-batı ucunda ve limanın
doğusunda, sütunlu caddenin sonunda yer alırlar(Resim 11-12). Bu iki tapınaktan
önce Apollon tapınağını inceleyeceğiz.
96 Drexler 1896, 2720.97 Mansel 1978, 139-142.98 Nolle 1993, 12099 İzmirligil 2002, 271.100 Mansel 1978, 142.101 Mansel 1978, 136.
21
Korinth düzeninde yapılan Apollon N1 Tapınağı, kalan basamaklardan
anlaşıldığı gibi üç basamaklı bir krepis üzerine yapılmıştır. Atik-İon stilindeki sütun
kaidelerinin üzerinde 24 yivli mermerden yapılmış sütunlar yükselmektedir(Resim
13). Birçok sütun parçaşsı bulunmasına rağmen hiçbir sütun bütün haline
getirilememiştir.
Diğer bir tapınak Athena tapınağıdır. Tapınağın büyüklüğünden dolayı
yapının Side’nin baş tanrıçası Athena’ya ithaf edildiği düşünülmektedir. Yapının
mimari parçaları avluya dağılmış olarak durmaktadır alandaki çalışmalar sırasında
çevresi de ele alınarak mimari elemanlar bir miktar düzenlenmeye çalışılmıştır.
Apollon ve Athena tapınakları Side’de yan yana yapılarak kült alanları bir
yere toplanmıştır. Buradaki amaç tam olarak bilinmemekle beraber tapınım işleri için
bir merkez oluşturulmaya çalışıldığı düşünülebilir.
3.4. Lyrbe (Seleukeia, Bucakşeyhler)
3.4.1. Lyrbe Tarihi Coğrafyası
Seleukeia Antik kentine, Side yönünde Manavgat şehir merkezine girmeden
sola dönen yoldan 4 km. sonra Manavgat Şelalesi’ni geçtikten sonra barajlar
yönünde devam edilerek gidilir. Şu anda Bucakşeyhler köyünde bulunmaktadır.
İklim ve coğrafi yapısı ile ilkçağda insanların dikkatini çeken yörede, M.Ö.
VII. y.y.’da şimdiki Taşucu’nun olduğu yerde İonlular Holmi adıyla bir koloni
kurmuşlardır. Korsanların devamlı baskın ve talanlarından dolayı gelişme imkanı
bulamayan Holmi M.Ö. VII. y.y.’dan itibaren zayıflamaya başlamıştır. Büyük
İskender'in kumandanlarından ve Suriye Krallığının kurucusu Selefkos Nikator,
Holmi şehrinin bu zayıf durumunu fırsat bilerek kolayca ele geçirmiş; halkını da
kıyıdaki Holmi’den 12 km. içeriye bugünkü Silifke’nin bulunduğu yere nakledip
yerleştirerek Selefkos’un Şehri” anlamına gelen Seleukia kentini kurmuştur. Bu,
Selefkos Nikator’un kendi adına kurduğu 9 şehirden biri olup varlığını ve yaşamını
günümüze kadar sürdürebilmiş tek Seleukia şehridir102.
102 Sevinç 2006, 19.
22
Seleukia, Helenistik dönemde Selefkoslar ve Ptolemeos(Mısır) Krallıkları
arasında sıkça el değiştirmiştir. M.Ö. I. y.y.’da Romalıların yönetimine giren kent bu
dönemde kale eteklerinden ovaya doğru yayılmış, İmparator Diocletianus (M.S. 284-
305) zamanında oluşturulan ve 10 kenti sınırları içine alan İsauria Eyaletinin başkenti
olmuştur103.
Roma İmparatorluğunun 395 yılında ikiye bölünmesinden sonra Bizans
yönetimine giren Seleukia, Ayatekla’nın varlığından dolayı Hristiyanlığın önemli bir
hac merkezi konumuna gelmiştir.
Bizanslıların elinde iken XIII. y.y.’da Selçukluların; XIV. y.y.’da
Karamanoğullarının yönetimine girmiş; 1471 yılında Gedik Ahmet Paşa tarafından
Osmanlı topraklarına katılmıştır. Başlangıçta Seleukia olan adı zamanla değişerek
Silifke’ye dönüşmüştür.
Osmanlılar döneminde bazen sancak, bazen vilayet merkezi olmuştur.
Kurtuluş savaşından sonra İÇEL İli merkezi (1924-1933) olan Silifke 1933’den sonra
İçel İline bağlı bir İlçe merkezi durumuna gelmiştir.
3.4.2. Lyrbe de Görülen Kültler
Lyrbe yani namı diyar Seleukeia üzerine çok fazla araştırma yapılmamış
olmasına rağmen antik kaynaklarda burada görülen kültler hakkında bilgi
edinebilmekteyiz. Bu kültlerden biri de Apollon kültüdür. Herhangi bir yazıt ile
belirlenmemiş olsa da, antik kaynaklar aracılığıyla Apollon’un, Artemis ile birlikte,
Sarpedonios sıfatı altında, kehanet ocağının da bulunduğu bir kutsal alanda tapınım
görmüş olduğunu belirleyebilmek mümkündür104. Apollon, tıpkı Kaunos’da olduğu
gibi, “Basileus Seleukeia” olarak anılmaktadır. Bu tanımlama tek başına, kent için
kültün önemini açıklamaya yeterlidir. Kent sikkeleri üzerinde de Apollon ve
Artemis’in birlikte betimlenmiş oldukları görülmektedir. Kentte Hıristiyanlığın
kabulü ile birlikte etkin rol üstlenen Aziz Thekla kilisesinin, Apollon kutsal alanında
kurulmuş olduğu düşünülür105.
103 Sevinç 2006, 19.104 Strabon XIV, 21, 13.105 Parke 1985, 194.
23
Apollon burada “Basileus Seleukeia” (Seleukeia’nın Kralı) olarak
anılmaktadır.
Kent sikkelerini de kült konusu içerisinde incelemek gerekmektedir. Kent, III.
Gordianus (M.S. 238-244) ve Gallienus (M.S. 253-268) dönemleri arasında sikke
darp etmistir. Üzerinde Hermes tasvirinin yer aldığı iki adet sikke olup, bu sikkelerde
Hermes tek tipte (Oturan) tasvir edilmistir. Bu sikkelerden ilki Traianus
Decius (M.S. 249-251) dönemine, ikincisi ise Gallienus (M.S. 253-268) dönemine
aittir.
3.5. Sillyon (Yanköy)
3.5.1. Sillyon Tarihi Coğrafyası
Perge’yi 12 km. kadar Side yönünde geçince solda Abdurrahmanlar’dan 12
km. içerde, Antalya Ovası’na hâkim yüksek bir plato üzerinde kurulan Sillyon,
Antalya İli, Serik ilçesine bağlı Yanköy yakınında Asar Tepesi’nde
konumlandırılmıştır106.
3.5.2. Sillyon da Görülen Kültler
Bölgede Men betiminin yer aldığı pek çok sikke ele geçmiştir. Bu sikkelerde
tanrı büst olarak, atlı veya ayakta gösterilmiştir. Ayaktaki betimlerinin bazıları
Antiokheia tipindedir107. Bunlardan Aurelianus dönemine (M.S. 270-275) ait
olanlarda tanrının tasvirine lejandı eşlik etmiştir108.
Bu yazıt, burada Men kutsal alanı olduğunu ve bu kutsal alanın da asylon yani sığınma
hakkı olduğunu gösterir109.
Kent ilk sikkelerini M.Ö. 3. yüzyılda darp etmeye başlamıstır. İmparatorluk
döneminde ise sikke basımı Tiberius’tan (M.S. 14-37) Aurelianus (M.S. 270-275)
dönemine kadar devam etmiştir.
106 Özer 2011, 33.107 Lane 1975, 134-151.108 Hill 1897, LXXXVI.109 Büyükgün 2006, 150.
24
Üzerinde Hermes tasvirinin yer aldığı üç adet sikke incelenmiş olup,
Hermes’in bu kentte tek tipte betimlendiği saptanmıştır. Her üç sikke de de Hermes
kayaya oturmuş vaziyette tasvir edilmiştir.
Hermes tasvirli en erken sikke Macrinus (M.S. 217-218) dönemine aitken, en
geç sikke ise Elagabalus’un annesi Julia Soaemias’a (M.S. 218-222) aittir110.
3.6. Attaleia (Antalya)
3.6.1. Attaleia Tarihi Coğrafyası
M.Ö. 159 yılında II. Attalos Philadelphos tarafından kurulan111 kent
Attaleia’nın kayalık sahilinin deniz seviyesinden yüksekliği Bergama donanması için
korunaklı bir üs oluşturmuştur112. Bu fiziksel karakteri ve doğal kaynakları nedeniyle
kentin günümüze kadar kesintisiz yerleşime alan olduğu bilinmektedir113. Yıllardır
tartışılan coğrafi konumunun yanı sıra kentin bulunduğu yerde Korykos adında bir
köyün varlığından söz edilmesi de bu sebeptendir114.
Kent Vespasianus döneminde Pamphylia’nın Lykia ile birleşmesi sonucu
oluşan çifte eyalet idaresine katılır. Yeni dinlerin doğuşu ile birlikte 4. y.y.’dan
itibaren Pamphylia ve Kilikia’dan başlayarak bölgeyi etkisi altına alan Hristiyanlık
kentte etkin olmuştur. 7. y.y.’da bu kez diğer bir din etkisini Arap akınlarıyla
göstermiştir115. Bu dönemden itibaren akınlardan büyük zarar gören ve bölgede
önemli bir liman olan Side yerine Attaleia’nın etkin bir role kavuştuğu görülür. Geç
antik dönem boyunca diğer birçok kentte gözlemlenen, gittikçe küçülen yerleşim
alanlarının 7. y.y. da terk edilmesi olgusunun Attaleia için söz konusu olmaması
kentin önemini vurgulamaktadır. 9. Ve 10. y.y.’da Bizans İmparatorluğu’nun askeri
alanlarının en önemlilerinden biri haline gelen kent 11. y.y.’da metropol ünvanı
kazanır.
110 Demirtaş 2013, 44.111 Erten 1940, 25.112 Bosch 1957, 6.113 Tibet 2000, 115.114 Bosch 1957, 6.115 Erten 1940, 29.
25
13. y.y.’daki düzenli Selçuklu yönetimine kadar birkaç kez yine Selçuklu ve
Bizanslılar arasında el değiştiren kent, Selçuklu yapıları ile donatılmış, limanı
Venedik başta olmak üzere deniz aşırı ticari ilişkiler için kullanılmıştır.
Kent, 14. y.y.’ın büyük bölümünde Hamit Oğulları’nın egemenliğine girer ve
deniz ticareti Mısır ve Ege ile daha da güçlenir. 14. y.y. sonunda Osmanlılar’ın eline
geçmiş ve önce Kütahya Eyaleti’ne bağlı 14 sancaktan biri, sonra Konya Eyaleti’ne
bağlı sancak merkezi olmuştur. Tersane endüstrisinin geliştiği bu dönem kent, Adalia
olarak anılmaya başlanmıştır.
3.6.2. Attaleia da Görülen Kültler
Attaleia’da incelenmesi gereken ilk kült Men kültüdür. Burada bulunan
kehanet yazıtları incelendiğinde Men’e (parlak) sıfatıyla bilici tanrı olarak
tapınılmaktaydı116. Ancak Priene’den Attaleia’ya kadar olan kıyı şeridinde henüz
Men betimi olan sikkeler ele geçmemiştir117. Ancak yapılan diğer araştırmalarda
Attaleia’da bir sikke ele geçmiştir.
Attaleia’da ve kenti kuzeydoğusundaki İncik’te Psidia’daki Anaboura ve
Termessos kentlerinde olduğu gibi zar fallarında Men Phosphoros’un kehanet
bildirdiği bilinmektedir. Attaleia’da men kültü ile alakalı olan yazıttan başka Men ile
ilgilli sikkeler ve bronz bir heykelcik bulunmuştur118. Men sikkelerin arka yüzünde
büst olarak ya da Antiokheia tipinde gösterilmiştir. Heykelcik de Antiokheia
tipindedir.
Diğer kütleri incelemek için sikkelere bakıldığında oldukça karışık bir
durumun söz konusu olduğu görülmektedir. Attaleia’nın kurulduğu dönemde yani
M.Ö. 159-100 yılları arasındaki sikkelerinde ön yüzünde Poseidon başı, arka
yüzünde ise ayakta duran Poseidon, sağ elinin altında delfin figürü ile verilmektedir.
M.S. 1. Yüzyılda sikkelerin arka yüzünde Apollon da görülmektedir. Ancak bu
sikkeler üzerinde herhangi bir tapınak kabartması görülmemektedir.
İmparatorluk dönemine gelindiğinde ise ilk olarak Attaleia’nın Tiberius
Dönemi’nden sikkelerini görmekteyiz. Ön yüzünde defne çelenkli Tiberius başı, arka
116 Drexler 1896, 2752.117 Lane 1975, 162-163.118 Lane 1975, 46.
26
yüzünde ise Korinth miğferli Athena başı yer almaktadır. Claudius Dönemi’nde,
Cladius ve Athena başları yer alır. Traianus Dönemi’nde Traianus Parthicus başı ve
diğer yüzde Athena başı yer alır. Hadrianus Dönemi’ne gelindiğinde Hadrianus
başının dışında,, arka yüzde ise Athena’yı dört sütunlu tapınağının içinde, Korinth
miğferli, arkasında kalkanla verilmiş halde görmekteyiz. Tapınak Korinth tarzında,
alınlığında kalkan motifi yer almaktadır119. Buradan Attaleia için Athena’nın önemli
olduğu anlaşılmakta idi. Athena kentin tanrısal koruyucusuydu.
Athena, silahları yıldırım ve mızrakla savunma gücünü ve yeteneğini, Nike ve
palmet dalıyla zafer ve başarıyı simgelemekteydi. Muhtemelen eski kutsal alan
üzerinde Athena’ya tapınak yaptıran komşu kent Side gibi Attaleia da Athena için bir
tapınak yaptırmış olmalıydı120. Ancak şu anda bu tapınak ile ilgili herhangi bir bulgu
bulunmamaktadır.
Diğer taraftan kentte Hermes tasvirinin bulunduğu bazı sikkeler de ele
geçmiştir. Bu sikkeler M.Ö. 2-1. Yüzyıl ve M.S. 1-3. Yüzyıllar arasına ait olup
kentin sikkelerinde iki farklı Hermes tipi (ayakta ve oturan) saptanmıştır.
119 Baydur 1986, 443-444.120 Gökalp 2008, 58.
27
GENEL DEĞERLENDİRME VE SONUÇ
Antik çağdaki bölgeler arasında yerini almış olan Pamphylia bölgesi
günümüzde daha çok Akdeniz bölgesi sınırları içinde kalan yayılım alanı ile oldukça
farklı inanışları barındırmış bir bölgedir.
Sahil şeridindeki şehirleriyle dünyaya açılmış olan bölge farklı kültürler ile
etkileşim içinde olmuştur. Bu etkileşimler kimi zaman ticaret gibi olumlu şekillerde
olurken kimi zaman da savaş ve göç gibi olağan dışı şekillerde olmuştur.
Yunana mitolojisinin dağılımından önce bölgenin birçok kentinde Men
kültüne rastlanmıştır. Bu yönde sikkeler, heykelcikler ve tapınaklar saptanmıştır.
Yunan mitolojisinin dağılımından sonra parthenonun farklı tanrıları şehirlerde
tapınım görmüştür. Bunların başında genellikle kentlerin koruyucu tanrısı olarak
görülen Athena ve kurucu tanrı Apollon görülmektedir. Ayrıca insanların eğlenceye
olan eğilimlerinden ötürü tiyatrolar ve bu tiyatrolarda konuyla alakalı olan tanrı
Dionysos tasvirleri görülmektedir. Aynı zamanda Kybele ve Zeus da bolluk ve
bereket ekinlerin korunması gibi konularda tapınım görmüşlerdir.
Ayrıca birçok kentte Hermes’in de sikkeler üzerinde basılmış olması bu
kültün de bölgede yayılmış olduğunu göstermektedir.
Çok geniş yüz ölçümü olmamasına karşılık Pamphylia bölgesinde bu kadar
farklı kültlerin görülmesi bölgenin coğrafi konumunun yanı sıra dışa açılımı kolay
olan bir kıyı bölgesi olmasıyla da açıklanabilmektedir.
İncelenen kültlerin dışında kütler bulunabileceği için çalışma sırasında
sınırlamalardan kaçınılmış ve irdelenmeyen konular hakkında araştırma
yapılabileceği belirtilmiştir. Burada incelenen kültler şu ana kadar yapılan kazı ve
araştırmalar sonucunda ele geçen verilerden yararlanılarak ortaya konmuştur.
28
KAYNAKÇA
Abbasoğlu 1988, Haluk Abbasoğlu, “Perge Kazısı 1988 Yılı Çalışma
Raporu, Höyük I: 121-125, 1988.
-------------- 2004, “Pamphylia’nın Yüce Kenti: Perge”, Toplumsal Tarih
Dergisi, Sayı 125, s. 88-89, 2004.
Akurgal 1998, Ekrem Akurgal, Anadolu Uygarlıkları, Net Turistik
Yayınlar A.Ş., İstanbul, 1998.
Arrianos, İskender’in Anabasisi, Çev. Hayrullah Örs, MEB
Yayınevi, İstanbul, 1945.
Atlan 1967, S. Atlan, “Side’de Basılmış İskender Tipi Sikkeler”,
Belleten Cilt XXXI, Sayı 124, Türk Tarih Kurumu
Yayınevi, 1967.
Baydur 1986, N. Baydur, Yayınlanmamış Bazı Attaleia Sikkeleri,
Anadolu Araş, 10, 1986.
Baz 2013, Ferit Baz, Aspendos Kentinde İmparator Kültüne
İlişkin Gözlemler, Adalya XVI, 2013, s. 71-82.
Bean 1965, G. E. Bean, Side Kitabeleri, Türk Tarih Kurumu
Yayınevi, Ankara, 1965.
------- 1969, Kleinasien-II, 1970.
--------1997, Eskiçağda Güney Kıyılar, Çev. Sedef Çokay-İnci
Delemen, Arion Yayınevi, İstanbul, 1997.
Boehringer 1972, Christoph Boehringer, “Zur Chronologie
Mittelhellenistischer Münzserien 220-160 v. Chr.,
29
Antike Münzen und geschnittene Steine, Band 5,
Berlin, 1972.
Bosch 1957, CI. E. Bosch, Pamphylia Tarihine Dair Tetkikler-
Studien zur Geschichte Pamphyliens, Çev: Sabahat
Altan, TTK Yayınevi, Ankara, 1957.
Büyükgün 2006, Banu Büyükgün, Men Kültüyle İlgili Eskişehir, Afyon,
Kütahya ve Pamukkale Arkeoloji Müzelerinde Bulunan
Bazı Taş Eserler, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans
Tezi), Anadolu Üniversitesi, Eskişehir, 2006.
Can 1999, Birol Can, Aspendos Tiyatrosu Bezemeleri,
(Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Atatürk
Üniversitesi, Erzurum, 1999.
Darga 1976, M. Darga, “Side Dili ile Yazısı Hakkında Notlar ve
Side Doğu Şehir Kapısında Bulunan Yazıt”, Belleten
Cilt XXXI, Sayı 121, Türk Tarih Kurumu Yayınevi,
1976.
Demirtaş 2013, Nurgül Demirtaş, Sikkelerin Işığında Lykia, Pamphylia,
Psidia ve Kilikia’da Hermes, (Yayımlanmamış Doktora
Tezi), İstanbul Üniversitesi, İstanbul, 2013.
Drexler 1896, Wilhelm Drexler, “Men”, Roscher, ML II, 2: 1687-
2770, 1896.
Erdoğan 2006, Elmas Erdoğan, “Perge Arkeolojik Sit Alanı, Peyzaj
Özellikleri ve Koruma Sorunları”, ZKÜ Bartın Orman
Fakültesi Dergisi, C. 8, Sayı 10, s. 36-47, 2006.
Erdoğan 2010, M. Selim Erdoğan, Kültür Turizminde Antik Kentler
“Perge Antik Kenti”, (Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi),
Ankara, 2010.
30
Ferrero 1988, Daria De Bernardi, Teatri Classici In Asia Minore, Çev.
Erendiz Özbayoğlu, İtalyan Kültür Heyeti Arkeolojii
Araştırmaları Bölümü, Dönmez Ofset Basımevi,
Ankara, 1988.
Gökalp 2008, Nuray Gökalp, Attaleia Kent Tarihi ve Yazıt Köprüsü,
(Yayımlanmamış Doktora Tezi), Antalya, 2008.
Hançerlioğlu 1993, Orhan Hançerlioğlu, Dünya İnançları Sözlüğü, Remzi
Kitapevi, İstanbul 1993.
Hill 1897, George Francis Hill, British Museum Catalogue of
Greek Coins, Lycia, Pamphylia and Psidia, The
Trustees, Londra, 1897.
Işık 1996, F. Işık, “Pamfilya ve Anadolu Gerçeği”, Adalya-1,
1996.
İzmirligil 2002, Ülkü İzmirligil, “Side Tiyatrosu ve Çevresinde Kazı,
Onarım Ön Çalışmaları (2001)”, Kazı Sonuçları
Toplantısı 24, 2: s. 267-282, 2002.
Lanckoronski 2005, Karl Grafen Von Lanckoronski, Pamphylia ve Psidia
Kentleri I. Cilt Pamphylia, Suna-İnan Kıraç Akdeniz
Medeniyetleri Araştırma Enstitüsü, İstanbul 2005.
Lanckoronski
-Niemann
-Petersen 1890, K. Lanckoronski-G. Niemann-E. Petersen, Stadte
Pamphyliens und Psidiens, Cilt I-II, Wien, 1890.
Mansel 1945, Arif Müfid Mansel, “Antalya Bölgesi’nde (Pamphylia)
1943 Yılı Sonbaharında Yapılan Arkeoloji Gezisine
Dair Kısa Rapor”, Belleten Cilt IX, Sayı 33, Türk Tarih
Kurumu Yayınevi, 1945.
31
---------- 1967, Side Kılavuzu, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara,
1967.
---------- 1978, Side, 1947-1966 Yılları Kazıları ve Araştırma
Sonuçları, s. 139-142, Türk Tarih Kurumu Yayınevi,
Ankara 1978.
Nolle 1993, Johannes Nolle, Side im Altertum I, Inschriften
Griechischer Städte aus Kleinasien 43, Çev. Dr. Rudolf
Habelt Gmbh, 1993.
Pekman 1970, Eskiçağda Bazı Anadolu Şehirlerinin Tanrı ve
Kahraman Ktistesleri, İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1970.
------------1989, A. Pekman, Perge Tarihi-History of Perge, TTK
Yayınevi, Ankara, 1989.
Mansel 1995, Arif Müfid Mansel, Ege ve Yunan Tarihi, TTK
Yayınevi, Ankara, 1995.
Özer 2011, Elif Özer, “2010 Yılı Sillyon Antik Kenti ve Çevresi
Yüzey Araştırmaları”, 29. Araştırma Sonuçları
Toplantısı, s. 33-49, 2011.
Parke 1985, H. W. Parke, The Oracles of Apollo in Asia Minor,
1985.
Parlak 2012, Serkan Parlak, Antik Dönem Anadolu Kültleri ve Kült
Merkezleri, (Yayımlanmamış Uzmanlık Tezi), Ankara
2012.
Pekman 1973, Adnan Pekman, Son Kazı ve Araştırmalar Işığında
Perge Tarihi, Türk Tarih Kurumu Yayınevi, Ankara,
1973.
32
Ramsay 1960, W. M. Ramsay, Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çev.
Mihri Pektaş, MEB Yayınevi, İstanbul, 1960.
Sevin 2001, Veli Sevini Anadolu Tarihi Coğrafyası, Türk Tarih
Kurumu Yayınevi, Ankara, 2001.
Strabon, Strabon, Coğrafya, Anadolu (Kitap XII-XIII-XIV),
Çev. A. Pekman, İ. Ü. Edebiyat Fakültesi, İstanbul,
1987.
Şahin 2004, Sencer Şahin, Die Inschriften von Perge II, Inschriften
Griechischer Städte aus Kleinasien 54 (Bonn: Dr.
Rudolf Habelt Gmbh, 2004).
Taşlıklıoğlu 1963, Z. Taşlıklıoğlu, Anadolu’da Apollon Kültü ile İlgili
Kaynaklar, İstanbul, 1966.
Tekin 1992, Oğuz Tekin, Antik Numismatik ve Anadolu, Arkeoloji
ve Sanat Yayınları, İstanbul, 1992.
Texier 1921, C. Texier, Küçük Asya-III, Çev. Ali Suat, Matbaa-i
Amire, İstanbul, 1921.
Tibet 2000, C. Tibet, 1998-1999 Yılı Antalya Doğu Nekropolü
Kurtarma Kazıları”, Adalya IV, 2000.
33
HARİTALAR
Harita 1: Pamphylia Bölgesi -1-
34
Harita 2: Pamphylia Bölgesi -2-
RESİMLER
Resim 1: Aspendos Tiyatro Planı
35
Resim 2: Aspendos Tiyatrosu Genel Görünüş
Resim 3: Perge Antik Kentinin Akropolisten Görünüşü
36
Resim 4: Perge Tiyatrosu’nun Havadan Görünümü
Resim 5: Perge Tiyatrosu Kaset Kabartması
37
Resim 6: Perge’de Bulunan Nymphaeum
Resim 7: Side Dionysos Tapınağı Planı
38
Resim 8: Side Dionysos Tapınağı Genel Görünüş
Resim 9: Side Men Tapınağı Planı
39
Resim 10: Side Men Tapınağı Genel Görünüş
Resim 11: Side Athena ve Apollon Tapınakları
40
Resim 12: Side Apollon ve Athena Tapınakları.
Resim 13: Side Apollon Tapınağı
41
42