Transcript
Page 1: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

TSE onaylı yeterlilik

belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal

eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba­

kanlığı'ndan almak zorunda oldukları

İthalat Yeterlilik Belgesi ile ilgili 1 Tem­

muz 1996 tarihinde yürürlüğe gireceği

belirtilen yeni düzenleme, Ocak 1997

tarihine ertelendi. Sanayi ve Ticaret Ba­

kanlığı'nın "Sanayi Mallarının Satış Son­

rası Hizmetleri Hakkında Tebliğ", 24

Aralık 1995 tarihli Resmi Gazete'de ya­

yımlanmıştı.

• Tebliğ'de bilgisayar ve yan ürünle­

rini ithal eden şirketleri en fazla ilgilen­

diren konu, ithalat yapabilmek için aç­

mak zorunda oldukları Teknik Servis

İstasyonlarına ilişkindi. Yeni düzenle­

me, servis istasyonları için Türk Stan­

dartları Enstitüsü'nden hizmet yeterlilik

belgesi istiyor. Ayrıca, bilgisayar sistem­

leri için her coğrafi bölgede en az 1 ta­

ne olmak üzere toplam 10 servis istas­

yonu kurmayı zorunda hale getiriyor.

• Konu hakkında görüştüğümüz it­

halatçı şirketler, iki farklı görüşü savu­

nuyorlar. Bir grup, söz konusu düzen­

lemenin yerinde olduğunu savunurken,

diğer grup, İthalat Yeterlilik Belgesi'nin

sadece formalite düzeyinde kaldığını

ve yeni düzenmelerin de gerekli alt­

yapı hazırlanmadan uygulamaya

konulacağı için bir anlam ifade et­

meyeceği görüşünü dile getiriyor.

(Ayrıntılı haber sayfa 3'te)

Bu sayıda...

• Turk.Net, TISSAD'a üye

olmadığını açıkladı

(Sayfa 9)

• Internet'ten para

kazanmanın yolları

(Sayfa 10)

• BT şirketlerinin Global

1000'de etkisi artıyor

(Sayfa 14)

• Internet ve iletişim

teknolojileri-5

(Sayfa 18-19)

• Yeni ürünler

(Sayfa 23-24)

• Scala, Türkiye'de ofis

açıyor

(Arka sayfa)

• Atlanta Olimpiyatlarının

BT sponsoru IBM

(Arka sayfa) ULAKBİM'de ihale hazırlığı Ulusal Akademik

Ağ ile ilgili topoloji

çalışmaları devam

ediyor. ULAKBIM

Müdürü Doç.Dr.

Yaşar Tonta, bu yı­

lın sonuna kadar

her noktayı Akade­

mik Ağ'a bağlama

konusunda kararlı

olduklarını belirtti.

(Ayrıntılı haber sayfa 8'de)

İş Bankası'nda

'İnteraktif

Bankacılık'

Türkiye İş Bankası, para

çekme dışında tüm banka­

cılık hizmetlerinden tele­

fon aracılığıyla yararlan­

mayı kapsayan İnteraktif

Bankacılık Sistemini'nin ilk

adımı İnteraktif Telefon'u

hizmete açtı.

(Ayrıntılı haber

sayfa 6'da)

Acer, Pentium 200'e hızlı geçiyor Acer Türkiye, Empa ile işbirli­

ğine giderek en taze ürünleri en

hızlı şekilde kullanıcılarına ulaş­

tırmayı hedefliyor. Bu işbirliği

çerçevesinde Ağustos ayının ilk

haftasında Türkiye'ye gelecek

olan Intel Pentium 200 işlemci­

ler, Acer sistemlerinde aynı anda

kullanılıyor olacak. Acer Türkiye

Genel Müdürü Faik Burhanoğlu,

1996 yılında Pentium 200 işlem­

cili PC'Ierin toplam satışları için­

deki payının yüzde 5 olacağını

tahmin ediyor.

(Ayrıntılı haber sayfa 4'te)

TISSAD'dan TT'ye ağır eleştiri Kuruluş çalışmaları devam

eden Türk Internet Servis

Sağlayıcıları Derneği (TIS-

SAD) bir basın deklarasyonu

yayınlayarak TURNET'in te­

kel olmasına ve önerilen In­

ternet Servis Sağlayıcı Sözleş­

mesine kökten karşı oldukla­

rını belirtti.

Deklarasyonda ayrıca,

TT'nin TURNET'i bir Internet

tekeli olarak dayatmasının

tüm taraflar için yıkıcı olma­

ya devam edeceği de kayde­

dildi.

Ticari Internet faaliyeti

olan bazı kuruluşların birara-

ya gelmesiyle oluşturulan

TISSAD'ın deklarasyonuna

IBM Türk Ltd., SuperOnline,

Türkiye Online, EscortNet,

DomiNet, AdaNet, DekaNet,

WecNet, MirajNet, DutNet,

TürkNet ve KilimNet'in imza

attığı belirtildi.

(Ayrıntılı haber sayfa 7'de)

4K'da iki yeni PC markası

4K, iki yeni PC markasının daha dağıtıcılığını üstlendi. Şir­

ket Acer ve Olivetti ile, satıcılarının, her biri ayrı konuda

odaklanmış ürünlerle çalışıp, her projeye çözüm götürebile­

cek nitelikte bir ürün yelpazesine sahip olmasını hedefliyor.

(Ayrıntılı haber sayfa 9'da)

IBM, üretim sektörüne

ilk ATM'i kuruyor IBM Türk ve Datem, Türkiye'de endüstri ala­

nındaki ilk ATM (Asynchronous Transfer Mode)

projesini gerçekleştiriyor. Daha önce finans sek­

töründe ve eğitim kurumlarında uygulanan ATM

teknolojisi, Türkiye otomotiv yan sanayinin bü­

yük kuruluşlarından Coşkunöz Holding'de Ekim

ayı içerisinde kullanıma açılacak.

(Ayrıntılı haber sayfa 2'de)

Topluma ve yakın

ilgililerine açık mektup:

Bilim ve eğitim dili

ülkemizde Türkçe

olmak zorundadır

H.Ü. Bilgisayar Yazılımı

Anabilim Dalı Başkam

Prof Dr. ERSİN TÖRECİ'nin

yazısı sayfa 26-27'de

Page 2: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

2 h a b e r 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76

IBM, üretim sektörüne İlk ATM'i kuruyor AHMET TOKUZ

IBM Türk ve iletişim

ürünleri çözüm ortağı

Datem, Türkiye otomo­

tiv yan sanayinde faaliyet

gösteren Coşkunöz Hol-

ding'e, ATM (Asynchronous

Transfer Mode) teknolojisi

kurulması konusunda anlaş­

maya vardıklarını açıkladı.

Bu projenin dünya çapında

referans gösterilebilecek

tarzda büyük bir proje oldu­

ğunu belirten IBM Türk İleti­

şim Ürünleri Çözüm Ortakla­

rı Pazarlama Uzmanı Çağa­

tay Özdoğru, projenin IBM

Türk açısından önemine dik­

kat çekti:

"IBM Türk, endüstri ala­

nında uygulanan ilk ATM

projesini yürütüyor. Coşku-

nöz'de uygulanacak proje,

IBM'in dünyadaki kurulu

olan ATM ağlan arasında

önemli referanslardan bir ta­

nesi olacak. Bu proje, IBM

açısından çözüm ortağı stra­

tejisi ile ATM stratejisinin be­

raberliğini de gösteriyor.

Çünkü, projeyi bir çözüm

ortağımız aldı. Coşkunöz'e

yapılacak proje, IBM

Türk'ün, Türkiye'de gerçek­

leştirdiği en büyük ağ proje­

si olacak. Aynca dünyada ilk

defa bu proje kapsamında

25 Mbps ATM ağı uygulana­

cak."

Neden ATM?

IBM Türk'ten Coşkunöz

Holding müşteri temsilcisi

Murat Oğuzsimsaroğlu, Coş-

kunöz'ün hem üretimiyle

hem de cirosu ile Türkiye

otomotiv yan sanayinde

önemli bir kuruluş olduğunu

belirtiyor. IBM Türk'ün şu

anda Coşkunöz'de kurulu 14

işisıasyonu bulunuyor. Ayn­

ca SAP yazılımı kurulması ile

ilgili işbirliği de sürdürülü­

yor. Coşkunöz, 1996 yılı so­

nunda SAP'nin iki ana mo­

dülünü devreye alacak.

Projenin teknik aynntılan

hakkında bilgi veren Datem

Yönetim Kurulu Başkanı

Oğuz Taşkent ise, projenin 6

aylık bir ön çalışma sonrası

ortaya çıktığını söyledi. Coş­

kunöz'de ATM kurulumuna

hemen karar verilmediğini

belirten Taşkent, ilk önce pi­

lot proje olarak anahtarlama-

lı Ethernet uygulamasının

denendiğini belirtti.

Taşkent'e göre Coşku-

nöz'ün ATM'e karar verme­

sinde, SAP'nin kurulacak ol­

ması, kurulu CAD-CAM işis-

tasyonlan ve ileri aşamada

düşünülecek uygulamalar

etkili oldu. İleri aşamada dü­

şünülen Lotus Notes, e-pos-

ta, video konferans uygula­

maları ile var olan iletişim

gereksinimleri bir araya gel­

diğinde, gerekli altyapının

ATM olacağına karar kılını­

yor.

Konu ile ilgili görüşlerini

aldığımız Coşkunöz Holding

Genel Müdür Yardımcısı

(Mali ve İdari) Mehmet Arı-

oğlu, projenin maliyetinin

500 bin dolar civarında ola­

cağını belirterek, IBM Türk

dışında Siemens, Digital ve

Unisys gibi şirketlerden de

teklif aldıklarını söyledi. Pro­

jeyi IBM Türk'e vermelerinin

nedeni olarak ise, IBM Türk

ün daha önce bilgi işlem sis­

temini kurmuş olmasını ve

fiyatta da istedikleri seviyeye

gelmiş olmalarını gösterdi.

Projenin aynntılan

İlk aşamada Türk Tele-

kom, Bursa organize sanayi

bölgesi içerisinde yer alan

Coşkunöz'e bağlı 5 ayn fab­

rika arasında 'single mod fi-

ber kablo' çekimini başlatı­

yor. Ağ altyapısını oluşturan

bütün parçalar IBM markası­

nı taşıyor. 155 Mbps'lik

omurgaya sahip projede

IBM'nin hata tolerans özelli­

ğine sahip 8260 A-17 anah-

tarlamalı hub'ı kullanılıyor.

Bu hub'da anahtarlama mo-

dülü, güç kaynağı ve denet­

çisinden ikişer adet bulunu­

yor. 36 kişilik CAD/CAM

kullanıcı grubu için omurga­

dan bağımsız 25 Mbps hızı­

na sahip bir ATM yapısı ku­

ruluyor.

Dünyada ilk defa uygula­

nacak bu yapı üzerinde vi­

deo konferanstan görüntü

aktarımına kadar yüksek

bant genişliği gerektiren uy­

gulamalar yürütülebiliyor. 25

Mbps hıza sahip ATM'in,

kullanıcı başına maliyetinin

Token Ring ile aynı olduğu­

nu belirten Taşkent, perfor­

mansın ise Token Ring'ten

çok daha yüksek olduğunu

söyledi.

Aynca Beltan ve Radyatör

fabrikasına, ATM/ Ethernet

anahtarlayıcılarına Fast Et­

hernet ağı ile bağlı yerel su­

nucular yerleştiriliyor.

Standartlara uyumluluk ve büyüyebilme

ATM uygulamalarında

çok sıkça söz edilen konu­

lardan biri de standartlar.

Datem'in Coşkunöz'e sun­

duğu IBM çözümlerinin ta­

mamen ATM Forum'un be­

lirlediği standartlara uyumlu

olduğu belirtiliyor. İleride

622 Mbps'lik hıza sahip ATM

teknolojisinin standartlaşma­

sı halinde ise, kurulu yatırım

korunarak, Coşkunöz bu

teknolojiye geçebilecek.

Taşkent, ATM teknolojisi­

nin Türkiye'de yaygınlaşma-

masına neden olarak, diğer

şirketlerin hala müşterilerine

Fast Ethernet ve FDDI gibi

geçiş teknolojilerini çözüm

olarak sunmaları ve Türki­

ye'deki şirketlerin şu an için

yeni bir teknolojiye geçmeye

cesaret edememelerini gös­

teriyor.

IBM Türk ağ kanadının,

1996 yılı içerisindeki en az

bir ATM projesi alma hedefi­

ni tutturduğunu belirten Ça­

ğatay Özdoğru ise, bu proje

sayısını 1996 yılı bitmeden

3'e çıkartmaya çalıştıklarını

söylüyor.

IBM Türk ve Datem, Türkiye'de endüstri

alanındaki ilk ATM (Asynchronous Transfer

Mode) projesini gerçekleştiriyor. Daha önce

finans sektöründe ve eğitim kurumlarında

uygulanan ATM teknolojisi, Türkiye otomotiv

yan sanayinin büyük kuruluşlarından Coşkunöz

Holding'de Ekim ayı içerisinde kullanıma

açılacak.

Page 3: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 h a b e r 3

Yeterlilik belgesiyle ilgili düzenleme ertelendi

GÜNEŞ KAZDAĞLI Bilgisayar ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret

Bakanlığı'ndan almak zorunda oldukları İthalat

Yeterlilik Belgesi ile ilgili 1 Temmuz 1996 tarihinde

yürürlüğe gireceği belirtilen yeni düzenleme, Ocak

1997 tarihine ertelendi. Sanayi Bakanlığı'nın

"Sanayi Mallarının Satış Sonrası Hizmetleri

Hakkında Tebliği", 24 Aralık 1995 tarihli Resmi

Gazete'de yayımlanmıştı.

Bilgisayar ithal eden şir­

ketleri yakından ilgilen­

diren İthalat Yeterlilik

Belgesi ile ilgili 1 Temmuz

1996 tarihinde yürürlüğe gi­

receği belirtilen yeni düzen­

lemeler Ocak 1997 tarihine

ertelendi.

Sanayi ve Ticaret Bakanlı­

ğı'nın Yeterlilik Belgesi alma

zorunluluğunu getiren dü­

zenlemelerle ilgili ilk tebliğ,

1992 yılının Haziran ayında

Resmi Gazete'de yayımlan­

mıştı. Daha sonra özellikle

Yeterlilik Belgesi'nin süre­

siyle ilgili Sanayi Bakanlı­

ğı'nca yeni tebliğler de ya­

yınlandı. Bu konuda yayım­

lanan son tebliğ ise, bilgisa­

yar sistemlerinin de içinde

yer aldığı Sanayi Mallarının

Satış Sonrası Hizmetleri

Hakkındaki Tebliğ idi. Teb­

liğ, 24 Aralık 1995 tarih ve

22503 sayılı Resmi Gaze­

te'de yer aldı. Söz konusu

tebliğde, yeni düzenlemeler

ithalatla uğraşan şirketlerin

açmak zorunda olduklan

servis istasyonları ve bu is-

tasyonlann sayısı ile ilgili ye­

ni düzenlemeler getirirken,

bu düzenlemelerin 1 Tem­

muz 1996 tarihinde yürürlü­

ğe gireceği belirtiliyordu.

Ancak bu süre, bilgisayar

sistemleri için Ocak 1997 ta­

rihine ertelendi.

Düzenleme neler getiriyor?

Yürürlüğe giriş tarihi

Ocak 1997'e ertelenen dü­

zenlemede, bilgisayar ve

yan ürünlerini ithal eden şir­

ketleri en fazla ilgilendiren

konu, ithalat yapabilmek

için açmak zorunda oldukla-

n Teknik Servis İstasyonları-

na ilişkin. Servis istasyonları-

nın özellikleri ise, söz konu­

su tebliğin 9'uncu madde­

sinde şöyle tanımlanıyor:

"Servis istasyonlarında

aranılacak özellikler: Konu­

larına göre hazırlanmış olan

Türk standardı mevcut ise,

Türk standardı, Türk stan­

dardı hazırlanmamış konu­

larda ise TSE tarafından tes­

pit edilen kriterlerdir.

İmal veya ithal edilen ma­

lın; özelliği, kullanım amacı

ve yeri ile satış miktan dik­

kate alınarak ekli listede tes­

pit edilen servis istasyonları

ile merkez istasyonlarının

sayılan ve bunlarda arana­

cak özellikler, TSE'nin de

görüşü alınarak gerektiğinde

Bakanlıkça belirlenir ve/ve-

ya değiştirilir."

Bu maddeden de anlaşıl­

dığı gibi yeni düzenleme, bir

anlamda servis istasyonları

için Türk Standartları Ensti-

tüsü'nün de olumlu görü­

şüyle hizmet yeterlilik bel­

gesi istiyor. Tebliğde ayrıca,

servis istasyonlannın sayısı

konusunda da yeni düzen­

lemelere gidiliyor. Bundan

önceki uygulamaya göre 7

bölgede açılmak zorunda

olunan teknik servis sayısı

artınlıyor. Yeni düzenleme

bilgisayar sistemleri için her

coğrafi bölgede en az bir ta­

ne olmak üzere toplam 10

servis istasyonu kurmayı zo­

runlu kılıyor.

Öte yandan, konu hak­

kında görüştüğümüz şirket­

ler, yeni düzenlemeyle ilgili

iki farklı görüşe sahipler. Bir

grup ithalatçı şirket, düzen­

lemenin yerinde olduğunu

ve servis istasyonlarına bir

denetim getirilmesinin ge­

rektiğini belirterek, "Özellik­

le bilgisayar alanında bir ba­

şıboşluk hakimdi. Sadece

kağıt üzerinde teknik servis­

ler açılıyordu. TSE'nin dene-

temini yerinde buluyoruz.

Bunun yanı sıra Gümrük

Birliği için zaten bu tip dü­

zenlemeler şart" görüşünü

savundular. Diğer grubun

görüşü ise, 1992 yılından

beri zorunlu hale getirilen

Yeterlilik Belgesi'nin zaten

amacına ulaşmadığı ve bir

formaliteden öteye geçeme­

diği yönünde.

Ayrıca, konu hakkında

bilgi sahibi personel ve tek­

nik altyapı hazırlanmadan

böyle bir düzenmeyi uygu­

lamaya geçirmenin bir an­

lam ifade etmeyeceği de ile­

ri sürülen görüşler arasında

yer alıyor.

TİTİZCE

M. TINAZ TİTİZ

Ortaçağ insanı ile bugünkü arasında fark var mıdır?

Soyutlama düzeyi düşük sözcükler halin­

de, söylenen kastedilenle aynı oluyor.

Başlıktaki "fark" sözcüğü ile, eğer insanla­

rın içinde yaşadıkları ortamlar aracılığıyla

onların uzantıları haline gelmiş araçlar kas-

tediliyorsa, tabii ki ortaçağ insanı ile günü­

müzün insanı çok "farklı"dır. Ama, fizyolo­

jik yapısı, psikolojisi, davranışlarını dürtü-

leyen mekanizmalar ve buna benzer temel

parametreler açısından hiçbir fark yoktur

dense yeridir.

"İnsan yedisinde neyse yetmişinde de

odur!" deyimi de herhalde yedi ve yetmiş

yaşındaki iki insanın fiziki yapılarını değil,

davranışlarına yön veren temel dürtülerin

aynı olduğunu vurgulamak için söylenmiş­

tir.

Halbuki, -neye dayanarak böyle düşü­

nürüz bilinmez- biz kendimiz bir yana hiç

tanımadığımız insanların dahi ortaçağ insa­

nına göre pek gelişmiş, incelmiş, vahşetten

arınmış, dogmalarla ilişkilerini kesmiş ol­

duklarını varsayarız.

Bu varsayımın zararlı bir yanı yoktur. İn­

sanları daha medeni farzetmenin bir sakın­

cası olabilir mi? Sakınca mıdır değil midir

bilinmez ama, bu varsayımın bir güçlük ya­

rattığı kesindir. O da, karşılaşılan çeşitli so­

runları anlamaya çalışırken, ortaçağ kafası­

na sahip insanların varlığıyla kolayca açık­

lanabilecek sorunlar için bu defa -onlar de­

ğiştiğine göre- başka açıklamalar bulmak

zorunluluğudur.

İnsanoğlunun pek övündüğü aklı, aslın­

da en büyük zafiyetidir. Gerçekten de in­

san, belleği ve oraya yerleştirdikleri arasın­

da bağlantı kurabilmesi-ki akıl bağlama de­

mektir- sayesinde, daha büyük bir toplum­

sal bellek doğmuş ve çok sınırlı sayıda in­

san, akıl sınırlarına doğru bir seyahate çık­

mışlardır.

Bu küçük çekirdeğin hemen çevresinde

bilim adamları yer almakta ve onların da

çok büyük bölümü bu seyahate yolcu ola­

rak katılmaktadırlar. Onun dışındaki çem­

berde ise ne olup bittiğini anlamayan, an­

lamaya gerek de duymayan, ama seyahatin

kendilerine yansıyan ganimetlerinden, kul­

lanıcı, tüccar, aracı gibi roller altında yarar­

lanmak isteyen ya da durumunda kalan ge­

niş insan toplulukları yer almaktadır. Bu

son çemberin içe yakın kısımları, sağduyu­

ları aracılığılıyla birşeyler olup bittiğini sez­

mekte, en dıştakiler ise ortaçağ insanının

aymazlığı içinde dünyadaki cezalarını çek­

mektedirler. Ceza çekmektedirler, çünkü

diğer canlıların sahip oldukları içgüdü gibi

evrensel bir algoritmadan da yoksundurlar.

Bu sonuncu çemberdeki insanları, akıl

denen "bağlantı kurma imkanı" değil, bel­

leklerine yerleştirilen "kalıplar"-ki çoğu kör

inanç temellidir- yönlendirmektedir. En iç

çekirdekteki insanlar için Tanrının bir lütfü

olan bellek, bu sonuncular için gerçek bir

cezadır.

Çünkü, bunlar için kozmik doğrular, gü­

zeller ve iyiler ömürleri boyunca yasaklan­

mış bunun yerine kendi doğruları, güzelle­

ri ve iyilerine inanmaya ve başka insanları

da bu yolda ikna etmeye mahkum olmuş­

lardır.

Hep INTERNET konuşacak değiliz ya,

ara sıra da başka konularda sohbet ede­

lim..!

Page 4: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

4 h a b e r 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76

HARMAN

SİNAN OYMACI Trio Çözümevi Yönetici Ortağı

Sessizlik

Fırtına öncesi sessizlik, diyebilmek ister­

dim. Geçen senelerde de, yaz dönemi

durgun geçerdi, ancak, yaklaşan sezonda

pazarın atak yapacağı düşünülerek, planlar

yapılır, stratejiler gözden geçirilir, neler ya­

pılacağına göre organize olunurdu.

Bu sene, kişiler çok ümitli gözükmüyor­

lar. Gerçi, ekonominin, kendisini siyaset­

ten soyutladığı, kendi ayakları üzerinde du­

rabildiği söyleniyorsa da, henüz o kadar

net konuşamayanlar da var.

Pek çok firma, yaklaşan Bilişim Kurulta­

yı aktiviteleri ile pazarın canlanacağını

söylüyor. Bu durumda, önümüzde iki ay

var. Bu süre zarfında, Ankara'daki siyasi

durum da açıklığa kavuşacak. En azından,

daha rahat yorum yapılabilir hale gelecek.

Tasarruf tedbirleri yine karşımıza çıkabi­

lir. Bu durumda, kamu kuruluşları ile iş

yapmak güçleşecektir. Özel sektörün oto­

masyon projelerinde bir azalma olmaması

gerekiyor. Yurtdışı pazarlara açılmak, yurt­

dışından Türkiye'ye gelen şirketlerle reka­

bet edebilmek için, onların kalite, hizmet,

servis, üretim hızı seviyesini yakalamamıza

yardımcı olacak, otomasyon, bilgi tekno­

lojisi sistemlerinden faydalanmalıyız.

Bu da büyük, yeni yatırımlar olmasa da,

mevcut sistemlerin büyütülmesi, iyileştiril­

mesini içerebilir. Pazar bu şekilde, farklı bir

alana doğru da yayılmaya başlar.

Yine de, herşey, kaynak'ta düğümleni­

yor. Kaynak temin edebiliyorsanız, sorun

yok. Yeni yatırım da yaparsınız, eski yatı­

rımları büyütürsünüz de. Kaynak sorunu­

nuz varsa, para basma imkanınız da yoksa,

işiniz çok zor. Ya küçüleceksiniz, ya da dı­

şarıdan kaynak teminine gideceksiniz. Enf-

lasyonist ortamda, dışarıdan kaynak temin

etmek oldukça zor ve riskli.

Bir süre, "Bekle ve gör politikası" uygu­

lamakta, fayda var gibi gözüküyor. Yaz

durgun geçiyor. Bir anda, herşeyin değişe­

bileceğini düşünmek istesek de, gerçekler­

le karşı karşıya kaldığımızda, olamayacağı­

nı anlayabiliyoruz.

Aklınızda olsun, yurtdışı yorumları dik­

katle izlemek gerekiyor. Bizim dışımızdaki

bazı gözlerin yorumları, nereye gidebilece­

ğimiz hakkında enteresan bilgiler verebili­

yor.

* * * * *

"Şiir, yazana değil, ihtiyacı olana aittir".

Bu sözleri, "II Postino" filminde, kahrama­

nımız olan Postacı'dan (Mario Ruoppolo)

duyabilirsiniz. Bu haftanın film köşesini,

geçtiğimiz sezonun en çok konuşulan film­

lerinden biri olan, benim ise, ancak geçen

hafta gidebildiğim bir filme ayırdım.

İstanbul'da güzel bir uygulama var.

Geçtiğimiz sezonun ilgi gören filmlerini,

izleyemeyenler veya bir kez daha izlemek

isteyenler için, tekrar gösteriyorlar. Zaman

ayıramadığınız için izleyemediğiniz ancak

keşke seyretseydim diye düşündüğünüz

filmleri izleme olanağı bulabiliyorsunuz.

" I I Postino - Postacı" filmi, Michael

Radford'un yönettiği, başrollerini, Massimo

Troisi, Philippe Noiret, Maria Grazia Cuci-

notta'nın paylaştığı italyan yapımı bir film.

Şilili şair ve diplomat Pablo Neruda'nın da

konuda yer alması, izlerken alınan keyfi bir

kat daha artırıyor.

Konu kısaca, İtalyan bir postacının, Pab­

lo Neruda'nın İtalya'daki adaya gelmesi ile

onunla tanışması, bu arada, bir kıza aşık

olarak yaşantısının değişmesi. Film, politi­

ka, şiir, yaşam üzerine kareler içeriyor. Son

not; Massimo Troisi, bir başka deyişle Pos-

tacı'mız, film tamamlanmadan, kalp rahat­

sızlığı sonucu, yaşama veda etmişti.

Vizyona yeni giren bir film olmadığı

için, izleme olanağınız, şansınızla doğru

orantılı. Yine de, televizyonda seyretme

imkanı bulduğunuzda kaçırmayın. Eğer, bir

sinemada izleme olanağı yakalarsanız, iz­

leyin. Keyif alacağınızı umuyorum.

* * * * *

"Yalanı rastladığın yerde doğrula. Ya­

lanlar doğrulanmak içindir ve hasretle doğ­

rulanmayı beklerler. Yalnız, hangi yalanın

doğrulanacağını düşün. Sert, faydasız bir

zorlama ile değil, aksine, kalpten gelen bir

duygu ile, içten bir sıcaklık ve yumuşaklık

ile, adeta merhametle doğrulamalısın. Ya­

lanı, yalanla düzeltemezsin. Çünkü, o za­

man bu söylediğin yalanla, sen de bir hak­

sızlık yapar, işi tamamen berbat edersin."

Bu sözler, Thomas Carlyle'a (1795 -

1881) ait. Karşımızdaki kişilerin yanlış dü­

şüneceğini zannederek, yalanın arkasına

sığınmamalıyız. Herşey, net bir şekilde or­

taya konmalı.

İletişim adresi:

E-posta: [email protected]

Acer, Pentium 200'e hızlı geçiyor

AHMET TOKUZ

Acer Türkiye'de Pentium

200 işlemcili modelleri­

ni, işlemcinin Türki­

ye'ye ilk geliş tarihi olan

Ağustos'un ilk haftasında pa­

zara sunacağını açıkladı. Ko­

nu ile ilgili olarak Acer Tür­

kiye Genel Müdürü Faik

Burhanoğlu, Acer'm 'pazar

yerinde montaj' felsefesine

dikkat çekerek, Acer Türki­

ye'nin son kullanıcıya, son

teknolojiyi uygun fiyatlar ile

sunabilmek için, Türkiye'de

Empa ile işbirliğine gittikleri­

ni açıkladı. Burhanoğlu, söz­

lerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye yakın zamanda

Avrupa ile Gümrük Birliği'ne

girdi. Acer Türkiye, Acer'ın

Asya organizasyonuna bağlı

ve parçalann çok büyük kıs­

mı Uzakdoğu Asya'dan geli­

yor. Fakat amacımız en uy­

gun fiyatla en iyi teknolojiyi

tüketicilerimize sunmak ve

Asya'dan gelen ürünlerdeki

yüzde 7 ile 8 arasındaki

gümrüğü sıfırlamak olduğu

için böyle bir karar aldık. Bu

karanmız hem Intel hem de

Acer'ın bilgisi dahilinde ger­

çekleşti."

Burhanoğlu, Empa'nın

Pentium 200 işlemcisini Tür­

kiye'ye getirdiği anda, Acer

Türkiye'nin Pentium 200 iş­

lemcili modellerini kullanıcı­

lara sunulabileceklerini söy­

ledi. Pentium 200 işlemcisi­

nin Acer anakartlarındaki

tüm testlerinin tamamlandığı

ve şu an için tek eksiklerinin

Türkiye'ye gelecek Pentium

200 olduğunu belirtti. Burha­

noğlu, "Türkiye'de satış ya­

pan bir X markasını varsaya­

lım. Bu şirketin Amerika'da,

Avrupa'da ya da Asya'da

montaj fabrikasında üretilen

bir ürünün Avrupa'daki mer­

kez ofisine gelmesi, Avru­

pa'daki merkez ofisten de

Türkiye'ye gelmesi ve Türki­

ye'de pazara çıkması en az

1.5 ile 2 ay arasında bir süre

kaybı getirir. Bizim yaptığı­

mız bu süre kaybını sıfıra in­

dirmek."

Empa ve Acer Türkiye ilişkisi

Empa adına bilgi veren

OEM Bölümü Ürün Grubu

Müdürü İbrahim Hassan ise,

Intel'in Ağustos ayının ilk

haftasında Türkiye'ye gön­

dereceği Empa için kota

edilmiş Pentium 200 işlemci­

ler bulunduğunu belirtti.

Empa, bu ürünler Türkiye'ye

geldikten sonra isteyen her­

kese dağıtımını yapacak.

Hassan, Acer Türkiye'ye sağ­

lanan işlemcilerin, yerel

montaj şirketlerine sağlanan

işlemci kanalından farklı di­

ğer bir kanaldan iletildiğine

dikkat çekti. İbrahim Has­

san, Acer'dan farklı olarak

Türkiye'de yerel montaj ya­

pan şirketlerden şu an için

bir sipariş olmadığını, ancak

bu işlemciler geldikten sonra

bunlan kullanacak şirketler

olacağını tahmin ettiklerini

söyledi. Burhanoğlu ise, top­

lama bilgisayar şirketleri ile

Acer arasındaki farkın da bu­

rada olduğunu belirterek,

şunları söyledi: "Acer, şu an

için Intel'den alım adetlerini

çoktan belirlemiş, kotalan al­

mış hatta bunu artırmaya ça­

lışıyor. Bunu marka olmuş

diğer bilgisayar şirketleri de

yapıyor. Herhangi bir sıkıntı

olduğu anda da üretici şir­

ketler tercihini doğal olarak

kendileri ile büyük miktar­

larda çalışan şirketlerden ya­

na kullanıyorlar."

Intel'in Pentium stratejisi

Ağustos ayında Intel'in

Pentium 200 işlemcisini pa­

zara sunmasıyla tüm Penti­

um işlemcilerinde yeni bir fi­

yat düzenlemesine gideceği­

ni belirten Hassan, Ağustos

ayında belirlenecek olan

Pentium 200'ün son kullanıcı

fiyatının ise 700 dolar civa-

nnda olacağını söyledi. Has­

san, Pentium 200'ün pazara

sunulması ile Pentium

133'ün giriş seviyesi işlemci

konumuna ineceğini de tah­

min ettiğini söyledi. Buna ör­

nek olarak da şu an için In­

tel'in gelirinin yüzde 70 gibi

bir kısmının saat hızı 120

MHz ve daha üstü Pentium

işlemcilerden aldığını göster­

di. Burhanoğlu ise, Türki­

ye'de durumun farklı oldu­

ğunu belirtti. 120 MHz ve üs­

tü Pentium işlemcilerinin

Türkiye'deki pazar payının

yüzde 30'lar civannda oldu­

ğunu söyleyen Burhanoğlu,

1996 yılı sonuna kadar Penti­

um 100'lerin Türkiye pazan

için cazibesini yitirmeyip, gi­

riş seviyesi işlemcisi, 133 ve

166 MHz Pentium işlemcile­

rin orta seviye işlemcisi ve

200 MHz Pentium işlemcisi­

nin ise üst seviye işlemci ola­

cağını tahmin ediyor. Burha­

noğlu, Acer'in Türkiye'deki

1996 yılı ikinci yansındaki

toplam satışları arasında,

Pentium 200 modellerinin

yüzde 5'lik bir paya sahip

olabileceğini belirtiyor. Bu

arada Hassan, Intel'in 1996

sonuna kadar dünyada Pen­

tium 200 işlemci satış payı­

nın da toplam Pentium iş­

lemcileri arasında yüzde 10

ile 15 arasında olacağını tah­

min ediyor.

Öte yandan Acer Türkiye,

Genel Müdürü Faik Burha­

noğlu, Acer'in dünyada Acer

markası ile 7. sırada, Türki­

ye'de ise Acer markası ile

4'üncü sırada olduğunu söy­

leyerek, 1996 yılı Türkiye

hedeflerinin de ilk 5 içerisin­

de yer almak olduğunu açık­

ladı.

Türkiye'de markaların

oturmuş müşteri grupları ol­

duğunu belirten Burhanoğ­

lu, pazarın büyümesi halin­

de Acer Türkiye'nin de bü­

yüyen kısımdan pay alarak

büyüyebileceğini söyledi. Şu

an için pazarın büyümemesi

nediniyle, kanal yapısını ge­

nişletmeye karar verdiklerini

açıklayan Faik Burhanoğlu,

2000 yılı hedeflerini ise PC

pazannda ilk sıraya yerleş­

mek olarak açıkladı.

Page 5: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba
Page 6: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

6 h a b e r 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76

AYRINTI

KEMAL BALCI Gazeteci-Yazar

Dünya ısınıyor Çöl sıcağına alışık olmayan vücuduma

yapışan ceketimi çıkarıp otomobilin ar­

ka koltuğuna attım. İç cebimdeki data-

bank'ın düştüğünü farketmedim. Otomo­

bilden inerken ceketimi aldım ama data-

bankı düştüğü yerde görmedim. Bir saat

sonra döndüğümde databank artık kullanıl­

maz hale gelmişti. Güneşin öldürücü sıcak­

lığından plastik kabı eğrilmiş, sıvı kristal

ekranı yamuklaşmıştı. Güneşin bir saatlik

enerjisi yüzlerce telefon ve adresin kayıtlı

olduğu minik bilgi kutusunu öldürmeye

yetmişti.

Benim databankımı mahveden güneş

enerjisi, bazılarının asfaltta yumurta pişir­

mesine de yardımcı oluyor. Hem de başka

bir ısı kaynağına gerek bırakmadan. Bu­

günlerde dayanamadığımız sıcak hava yine

de doğal denge içinde zamanla etkisini yi­

tirecek. Bundan kimsenin şüphesi yok.

Ama insan beyninin "gri hücreleri"nin ese­

ri olan nükleer enerjinin öldürücü etkisinin

sonuçlarını henüz tam olarak bilemiyoruz.

Fransa'nın geçtiğimiz yıl eylül ayında

başlattığı ve bu yılın bahar aylarına kadar

süren sekiz nükleer denemesi Güney Pasi­

fik'i cehenneme çevirmişti. Çin, benzeri

denemeleri her türlü tepkiye ve Birleşmiş

Milletler'in yasağına rağmen yapmaya de­

vam ediyordu. Güneşin doğal sıcaklığına

dayanamayan insan vücudunun binlerce

dereceye ulaşan ısıya ve öldürücü radyas­

yon ışımasına nasıl dayanacağı, doğal çev­

renin, deniz suyunun, atmosferin, bitkilerin

ve deniz canlılarının gelecek için ne tür

tehlikelere uğrayacağı insanoğlunun henüz

tam olarak yanıtlayamadığı sorular olarak

duruyor.

Nükleer silah gücüne sahip ülkelerin

Birleşmiş Milletler'e onaylattığı son yasak­

lama kararı da aslında anlamsız kalıyor.

Çünkü yasak, nükleer silahların yayılması­

nı önlemeyi amaçlıyor ama elinde bu silah­

ları bulunduranlara tekel ayrıcalığı getiri­

yor. Nükleer silahların "yatay" genişlemesi

belki önleniyor ama nükleer güç sahipleri­

nin "dikey" genişlemesi ve silahlarını geliş­

tirmesine göz yumuyor.

Nükleer güç sahibi yaklaşık 25 ülke çev­

reye verilen büyük zararları gözönüne ala­

rak nükleer denemelerin "simülasyon tek­

nikleri" ile yapılması yönünde yeni bir ça­

ba başlatmış bulunuyor. Böylece nükleer

silah stoklarının güvenirliliği yeni bir tek­

nikle ölçülecek. Ama bu girişim de nükleer

silahların kesin olarak yasaklanması ve

genel bir silahsızlanma yönündeki barışçı

çağrılara tam bir yanıt oluşturmuyor.

START olarak alınan kesin silahsızlanma

anlaşması için ülkeler arasında güven or­

tamı şart. Dünya henüz bu noktadan uzak.

Ama databankımı bir saat içinde kullanıl­

maz hale getiren güneş ışınlarının aslında

bir nükleer patlama ürünü olduğu unutul­

mamalıdır. Dünya ısınıyor. Databankınızı

ve gri maddeyi iyi koruyun.

İletişim adresi:

E-posta: [email protected]

İş Bankasında

İnteraktif Bankacılık' SİBEL ALGAN Türkiye İş Bankası, "İnteraktif Bankacılık Sistemi'

projesi kapsamında para çekme dışında tüm

bankacılık hizmetlerinden telefon aracılığıyla

yararlanmayı kapsayan İnteraktif

TelefonSistemini hizmete açtı.

Türkiye İş Bankası, 15

Temmuz 1996 tarihinden

başlayarak İnteraktif

Bankacılık uygulamalarını

başlattığını aynı gün yaptığı

basın toplantısı ile duyurdu.

Toplantıda İnteraktif Bankacı­

lık Sistemi, müşterilerin banka

şubesine ya da ATM'lere

(Bankamatik) gitmeye gerek

kalmadan, bankacılık hizmet­

lerine ulaşmalarını ve istedik­

leri bankacılık işlemlerini ken­

di kendilerine yapmalarını

sağlayan en son bankacılık

sistemi olarak açıklandı. Bu

sistemin üç aşamasından biri

olan İnteraktif Telefon'un an­

latıldığı toplantıda, İnteraktif

Bilgisayar ve İnteraktif Ek-

ran'dan oluşan diğer iki aşa­

manın ileriki günlerde uygula­

maya konulacağı duyuruldu.

Toplantıya konuşmacı olarak

İş Bankası Genel Müdürü

Ünal Korukçu, Genel Müdür

Yardımcısı Caner Çimenbiçer

ve Yazılım Geliştirme Müdürü

Gökhan Sungur katıldı.

Unal Korukçu toplantıda

yaptığı konuşmada, bu tür­

den bir teknolojinin dünya

çapında çok az sayıda banka­

da bulunduğuna dikkat çeke­

rek, İnteraktif Telefon yazılı­

mının İş Bankası bünyesinde

geliştirildiğini vurguladı. Ca­

ner Çimenbiçer ise konuşma­

sında, İnteraktif Telefon'un

başlangıç noktasının olabildi­

ğince çok sayıda müşteriye

ulaşmak olduğunu belirterek,

"Amacımız bankayı müşteri­

nin ayağına götürmek. Bunu

yaparken de kullanıcının sis­

temden yaralanmak için ek

bir yatırım yapmasına engel

olmaya çalışıyoruz. Buradan

hareketle herkesin elinde bu­

lunan telefonu kullanarak ya­

rarlanabileceği bir sistemi

devreye soktuk" dedi.

İnteraktif Telefon hizmetle­

ri nakit para ödemesi dışında

her türlü bireysel bankacılık

hizmetlerine telefon tuşlarıyla

ulaşılabilmesini sağlıyor. İnte­

raktif Telefonla altın, döviz,

faiz oranlan ve krediler hak­

kındaki her türlü bilgi alma iş­

lemi, talimatlı ödeme, vade­

li/vadesiz, TL/döviz tevdiat

hesap hareketlerini ve bakiye

öğrenme işlemleri, yatırım he­

sabı, menkul kıymet alış ve

satış, ödeme, havale, hesap

açma, repo ve bireysel kredi

başvurulan işlemleri telefon

tuşlan kodlanarak, kısa bir sü­

re içerisinde bankaya gitmeye

gerek kalmadan yapılabiliyor.

Kısacası İnteraktif Telefon, şu­

beler, bankamatikler ve Mavi

Hat'tan verilen tüm hizmetle­

rin toplamını içeriyor.

Pilot uygulama olmayan

bu hizmet, tam olarak kulla­

nıma açılmış durumda. Birey­

sel bankacılık hizmetlerinden

evindeki ya da işyerindeki te­

lefon aracığıyla yararlanmak

isteyen kullanıcılar, İnteraktif

Yazılım Kılavuzunu Türkiye

İş Bankası şubelerinden edi­

nebilecek.

Page 7: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

22-28 Temmuz 1996. Sayı: 76 h a b e r 7

TISSAD'dan TT'ye ağır eleştiri Haber Merkezi - Internet servis

sağlayıcıları dernekleşme konusun­

da önemli adımlar atıyor. Kuruluş

çalışmaları henüz tamamlanmayan

Türk Internet Servis Sağlayıcıları

Derneği (TISSAD) geçtiğimiz hafta

bir basın deklarasyonu yayınladı.

IBM Türk, Çukurova Holding-Su-

perOnline, İhlas Holding-Türkiye

Online, Escort Bilgisayar-Escort-

Net, DomiNet, AdaNet, DekaNet,

WecNet, MirajNet, DutNet, Türk-

Net ve KilimNet'in imza attığı belir­

tilen deklarasyonda, genel anlam­

da TT'nin tekelci tavrı eleştirildi.

TISSAD Basın Deklarasyonu'nda

derneğin TURNET'in varlığına kök­

ten karşı olmadığı belirtilerek, "An­

cak TURNET bir Internet tekeli ol­

mamalı ve mevcut sözleşmeler dü­

zeltilmelidir. TISSAD, TURNET ya­

nında diğer iletişim hatları ile de

TT'yle çalışmanın mümkün olması­

nı ister. TISSAD üyeleri uygun bir

sözleşme ile TURNET'in hayatta

kalmasına yardımcı olmaya hazır­

dır. Her durumda tekel olan

TT'nin, TURNET'i bir tekel olarak

dayatması maalesef tüm taraflar

için yıkıcı olmaya devam edecek­

tir. TISSAD, TURNET'in tekel olma­

sına ve önerilen Internet Servis

Sağlayıcı Sözleşmesine kökten kar­

şıdır" görüşü savunuluyor.

Internet tekeli

TISSAD tarafından yayınlanan

deklarasyonda "Internet Tekeli" ve

"TURNET Sözleşmesi" başlıkları al­

tında derneğin Internet ile ilgili gö­

rüşlerine de yer veriliyor. Internet

tekeli konusunda TISSAD, TT'nin

yurtdışı çıkışlannda elinde bulun­

durduğu tüm ulusal haberleşme

olanaklarını (IBS, VSAT, kiralık hat,

X.25) derhal şartsız ve istisnasız In­

ternet kullanımına açması gerekti­

ğini vurguluyor ve tekelin zararları

ile tekelsiz Internet'in yararlarına

değiniyor. Tekelin zararları konusu

da deklarasyonda şu başlıklar altın­

da ele alınıyor:

"- Cahil bırakılan halk: Türk hal­

kı bugün hâlâ Internet kullanma­

maktadır.

- Özel sektörün kayıpları: Servis

sağlayıcılarımız zarar etmekte, para

kaybetmektedir.

- Zaman kaybı: TURNET ihalesi­

ni kazanan konsorsiyum normalde

yapacağı hat satışlarını da yapama­

dığı için zarar etmektedir.

- Yatırımların durması: Büyük

Türk özel sektörü yatırımdan cay­

dırılmıştır.

- Döviz ve teknoloji kaybı: Ya­

bancı Internet şirketleri yatınmdan

caydırılmıştır. Türkiye çok önemli

yabancı sermaye ve stratejik know-

how kaybına uğratılmaktadır.

- İşsizlik: Özel Internet sektörü­

müzün oluşması engellendiği için

Türkiye istihdam kaybına uğratıl­

maktadır.

- Sağlıksız iletişim: Ulusal kuru­

luşumuz Türk Telekom A.Ş. Inter­

net hizmetleri için satamadığı kira­

lık hatlar ve telefon hatları yüzün­

den büyük zarara uğratılmaktadır.

- Güvensizlik: Türk Telekom

A.Ş. kurumu TURNET tekeli ihalesi

yüzünden tüm toplum kesimlerin­

de ağır prestij kaybına uğratılmış­

tır."

Deklarasyonun tekelsiz Inter­

net'in yararları bölümünde ise,

TURNET'in bir Internet tekeli ola­

rak dayatılmasının sona ermesi du­

rumunda ucuz haberleşmenin sağ­

lanacağı, istihdam yaratılacağı,

güçlü ulusal altyapının kurulacağı,

yabancı sermaye ve teknoloji trans­

ferinin gerçekleceği, TT'nin güçle­

neceği ve özgür bir yapı ile Türki­

ye'nin sadece Internet kullanan de­

ğil, aynı zamanda Internet teknolo­

jisi üreten bir ülke konumuna gele­

ceği ileri sürülüyor.

TURNET sözleşmesi ile ilgili eleştiriler

Öte yandan, TISSAD tarafından

yayınlanan Basın Deklarasyo­

nu'nda kamuoyuna açıklanan Ser­

vis Sağlayıcı Sözleşme Taslağı da

ağır bir dille eleştiriliyor. Servis

sağlayıcı kurumların söz konusu

taslağı kabul edemeyeceği ve TIS-

SAD'ın değişmesi için mücadele

vereceği belirtilen sözleşme taslağı

ile ilgili eleştirilen maddelerin bir

bölümü ise özetle şöyle:

Boş kağıda imza: TT sözleşme

şartlarını istediği zaman değiştire­

ceğini, ISS'lerin bunların tümünü

peşinen kabul etmesini istemekte­

dir. Bu, insanları boş kağıda imza

atmaya zorlamakla eşdeğerdir.

Tazminattan kaçış: Verilecek

Internet hizmeti için tüm sorumlu­

luk tamamen ISS'lerin sırtına yük­

lenmektedir. Temel taşımacılık iş­

levini tekel olarak yürütülen TT'nin

tüm sorumluluğu adil olarak

ISS'lerle paylaşması zorunludur.

Şehirlerarası yasak: ISS'lerin

farklı şehirler arasında TT'den üc­

ret ile hat kiralayarak kendi ağları­

nı kurmaları ülkeye ve halka çok

yararlıdır.

Toptan alım indirimi yoklu­

ğu: Bir ISS birden fazla hat aldığı

zaman fiyatlandırma tek tek değil,

toptan kümülatif yapılmalıdır.

Fiyat diktası: ISS'lerin satış fi-

yatlannı halk tercihleri ve cüzdan-

ları ile ISS'leri seçerek dikte eder.

TT'nin serbest fiyatları kendisinin

kontrol etmesi tamamen yersiz ve

yıkıcıdır.

Tanımsız hizmet: TT'nin suna­

cağı TURNET Internet hizmetleri

için hiçbir şekilde kalite tanım­

laması yapılmamıştır.

Sorumluluk paylaşımı: ISS'ler-

den beklenen 24 saat kesintisiz

hizmet ve diğer kalite şartları ay­

nen TT'ye de uygulanmalıdır.

Tersine teminat: ISS'lerden

neden ve neyin teminatı istendiği

belirsizdir. Karşı tarafın kusuru ve

ihmali ile zarara uğrayabilecek tek

taraf ISS'lerdir. Bu durumda

ISS'lerin değil, TT'nin teminat mek­

tubu vermesi gereklidir. Miktarı 50

binden 5 bin dolara inen, sonra

birden 10 bin dolara çıkan teminat

mektubunun nedeni açıklığa

kavuşturulmalıdır.

Polis devleti Internet'i: ISS

tesislerinin her an istendiği şekilde

denetlenmesinin neden gerekli

olacağı belli değildir. Bu madde

keyfi ve ticari yönden yıkıcı uy­

gulamalara açıkça çanak tutmak­

tadır.

Kalitenin engellemesi: ISS'lere

normal bir kuruma verilen hatlann

aynı verilemez. ISS'ler için nok­

tadan noktaya adanmış bant geniş­

liğini garanti eden servis veril­

melidir. ISS'ler bu servis için fazla

ücret ödemeye hazırdır.

Kuruluş çalışmaları devam eden Türk Internet Servis

Sağlayıcılan Derneği (TISSAD) bir basın deklarasyonu

yayınlayarak TURNET'in tekel olmasına ve önerilen

Internet Servis Sağlayıcı Sözleşmesi'ne kökten karşı

olduklarını belirtti.

Page 8: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

8 h a b e r 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76

NESNELERİN DİLİ

OYKÜ GENÇAY Furure Soft A.Ş.

BT politikasında Internet - 1

Değerli BT/haber okuyucuları, geçen hafta si­

ze Internet tabanlı bir örneği anlatmaya ça­

lışmıştım. Bu haftadan itibaren yaklaşık olarak 3

veya 4 yazının konusunu aşamalı olarak bu ko­

nuya ayırmayı düşündüm. Bu yazılar "BİLGİ İŞ­

LEM YÖNETİCİLERİNE" açık mektup olarak da

düşünülebilir. İlk konumuz, "Peki ne elde ede­

ceğiz?"

Birşeyi öğrenmenin en iyi yolu olmayabilir

ama, anlatmak için çok iyi bir yöntem olduğu

kesin. Tersten, yani sonuçlarından başlamak. In­

ternet olanaklı bir yazılım altyapısı kullanmanın

son ürüne ya da işletmeye getireceği yararlardan

birincil olanı, geçen yazıda da ifade ettiğim gibi

işletme içi iletişimin standardizasyonu ve yazılı

doküman trafiğini biraz olsun elektronik ortama

kaydırmak. Programatik olmayan bu sonuçlar­

dan çok basit uygulama bilgisi gerektiren konu­

lara geçelim. Şirket içi haberleşme dokümanları­

nın, "invoice"ların on-line ekranda doldurulma­

sını sağlamak ve gereken yerde veriyi depola­

mak. Örnek vermek gerekirse, şirket içi kırtasiye

malzemesi talebinde bulunmak için kırtasiye

malzemesi harcamadan "Kırtasiye Malzemeleri"

yazısına tıklayıp, bir iki alanı doldurmak, bence

iyi bir örnek. Bunları yapabilmek için gereken

tek şey, işletme dahilindeki bir sunucuya web

server yazılımı yüklemek ve web sayfası dokü­

manlarını hazırlamak. Bu dokümanlar içine,

söylediğim gibi çok az bir çaba ile interaktif (et­

kileşimli) yönler eklemek mümkün. Henüz yap­

tıklarımız için gereken kişi sayısı 1.

Yukarıda ifade ettiğim sonuçtan anlaşılacağı­

nı ümit ettiğim konu şu: Internet (ya da Intranet)

uygulamalarını hayata geçirmek şimdiye kadar

bilgi işlem tarihinin görmediği kadar yumuşak bir

süreç içerisinde evrimleşerek gerçekleşiyor, ilk

hafta sonunda ilk uygulamanızı çalıştırıyor olu­

yorsunuz. İkinci bir avantajsa, uygulamada yapa­

cağınız bir değişiklik için bakım maliyeti olma­

ması. En kötü ihtimalle, kullanıcı eğitimi gereke­

cektir. Yeniden örneğimizi yineleyecek olursak,

sözgelimi kuruluş kırtasiye harcamalarının yük­

sek olduğuna karar verdi ve kısıtlamalar getirdi.

Artık faks ya da fotokopi kağıdı isterken bir önce­

ki isteğinize göre değerlendirme yapılacak veya

artık her departman için ayrı kurallar uygulana­

cak. Her iki durumda da şöyle bir değişikliği ha­

yata geçirmeliyiz. Web sayfasına departman giri­

şinin yapılacağı bir alan eklemeliyiz. Bunun ba­

kım maliyeti olmadığı gibi kullanıcının tepkisi

yalnızca "aa değişmiş" olacaktır. Henüz işletme

içi işler yaptığımızı hatırlatırım. Ancak daha şim­

diden işletmenin stratejik kararını "anında" uy­

gulayabilecek BT çözümünü yarattık.

BT departmanının bütçesi dahilinde yeni pro­

jelere başladık. Herşeyden önce istemci/sunucu

mimariye uygun bir altyapı ve bir veritabanı ol­

duğunu varsayıyorum. Ancak bu varsayım içeri­

sine ana bilgisayar ya da "legacy" uygulamaları

dahil etmiyorum. Şöyle bir pilot proje ele alalım.

Ana makine üzerinde çalışan eski, bir COBOL

uygulamanız var, ya da AS/400 verileriniz, ya da

MVS üzerinde IMS verileriniz var. Pilot projenin

amacı, artık teknolojik olarak kaçamayacağınız

istemci/sunucu mimariye geçiş planında bir kilo­

metre taşı yol alabilmek. Varolan uygulamaların

da artık güncelliğini yitirdiğini ve kârlı olmaktan

çıktığını da gözardı etmeden, aşamalı olarak sis­

tem çalışırken, geçişi kolaylaştırabilmek. Bu ko­

nuda istemci/sunucu teknolojisinde anahtar rol

oynayan arabirim bileşenlerinden (middleware)

faydalanabiliriz, istemci uygulamaların geliştiril­

mesini beklemeden, web arabirimi üzerinde ger­

çekleştireceğimiz giriş sayfalarıyla bilgiyi sunu­

cumuza eriştirebilir, gelen bilgiyi işleyip, arabi­

rim bileşenleri yardımıyla yukarıda saydığım

kaynaklara veri giriş çıkışı yapabiliriz. Henüz uy­

gulamaları yazmadan, erişimi sağlamak hem

grafik arabirimine kullanıcıların geçişini kolay­

laştıracak, hem de işletmenin karakter ve komut

tabanlı uygulamaları kullanıcılara öğretmek için

harcadığı kaynağı kısacaktır. Böyle bir başlangıç

ardından, sistem kullanılıyorken, uygulama say­

falarında değişiklikler ve gelişmeler yapılabilir,

süreç devam ettirilebilir. Diğer taraftan erişilen

kaynak veriler çağdaş bir veritabanına aktarıldı­

ğı zaman kullanıcı hiç etkilenmez. Görüldüğü

gibi aslında Internet teknolojisi her ne kadar host

- terminal gibi çalışıyor görünse de, gerçekte is­

temci/sunucu teknolojinin bir uzantısı.

Bir de isterseniz ters yönden bakalım. İstem­

ci/sunucu bir ortamınız ve bir uygulamanız ol­

duğunu varsayalım. Çok kısa bir süre içerisinde

gerçekleştirebileceğiniz projeler arasında Inter­

net bağlantısı üzerinden uygulamalarınız ben­

zeri sayfalar üzerinden verilere erişim, raporla­

ma uygulamalarındaki işletme ve analiz rapor­

larının aynılarının Internet üzerinden erişilebilir

olması. Dolayısıyla uygulamanızı Internet'e aç­

manız. Uygulama alanı olarak aklıma ilk gelen

bayiler ve ana satıcı benzeri satış zincirleri. Kal­

dı ki, var olan uygulamanızı Internet'e açabile­

ceğiniz gibi Internet amaçlı vitrin uygulamalar

da geliştirebilirsiniz. Elektronik ürün kataloğu

hazırlamak ve erişilebilir kılmak buna iyi bir ör­

nek oluşturmakta.

Sonuç olarak özetlemek gerekirse, web ta­

banlı teknolojiler ile iyileştirme planlarınızı hız­

landırabilir ve var olan uygulamalarınızı Inter­

net'e açabilirsiniz. Bu yazıda uygulamaların içi­

ne Internet yeteneği kazandırma konusundan

hiç söz etmedik. Bu zaten başlı başına başka bir

konu. Ancak altını çizmeye çalıştığım konu, In­

ternet teknolojisinin istemci/sunucu teknolojinin

bir uzantısı olduğu. Uzantısı olduğu gibi, geçiş

sürelerini aşamalandırması, var olan sistemlerin

verimliliğinin artması gibi konularda da tam bir

katalizör görevi görmekte. Elbette dikkat edilme­

si gereken önemli noktalar var. Herşeyden önce

yukarıda saydıklarımın gerçekleştirilmesi için

bazı yazılımlara ve yöntemlere hakim olmanız

gerekiyor. Kadronuz dahilinde bir, iki kişiyi bu

konuya ayırmalı ve gereken eğitim desteğini sağ­

lamalısınız. Hep sözünü ettiğim gibi kaliteyi ko­

rumak ve standartlara uymak açısından "elleri

kolları sıvama" tarzı çalışma şekillerinden uzak

durmalısınız. Henüz bu konular çok yeni olduğu

için var olan nesne yönelimli tasarım yöntemle­

rine entegrasyonu ve kontrolün sağlanması, he­

nüz ilerlemekte olan bir konu. Ancak yukarıda

ifade ettiğim pilot projeler için şu anda teknik

olanaklar mevcut. Elbette takdir edersiniz ki, na­

sıl tasarlanacağı ve ne aracılığı ile olduğunu an­

latmam hem uzun sürer hem de profesyonel

know how transferi anlamına gelir. Öte yandan

çok kısa bir süre içerisinde eminim bazı bilgisa­

yar (!) dergileri olabildiğince yüksek sesle Inter­

net için programlama yapmak şöyle kolay, böy­

le kolay diye bağırmaya başlayacaklardır. Ancak

kendinizi ve kadronuzu web için sayfalar dolusu

yazı yazarken görmek istemiyorsanız, mutlaka

istemci/sunucu deneyimine sahip kuruluşlardan

destek almalısınız. Çünkü Internet uygulamaları

geliştirmenin destek maliyetleri tahminlerin aksi­

ne daha yüksek olabilir. Kullanıcı psikolojisi açı­

sından bakacak olursanız, Internet uygulamaları­

nın kullanıcıları hem daha talepkâr, hem de da­

ha tahammülsüz olacaktır. Bu nedenle Internet

ve Intranet faaliyetleri öncesi planlama, tasarım

ve pilot projeler konularında bile danışmanlık

hizmetlerine başvurmalısınız.

Talep ve eleştirilerinizi bekliyorum. İyi çalış­

malar dilerim.

İletişim adresi:

E-posta: oygen@dominet. in.com.tr

ULAKBİM için yakında

ihaleye çıkılacak GÜNEŞ KAZDAĞLI

Ulusal Akademik Ağ

ve Bilgi Merkezi'nde

(ULAKBİM) özellikle

üniversiteleri ve araştırma

kurumlarını birbirine bağla­

yacak olan Akademik Ağ ile

ilgili topoloji çalışmaları de­

vam ediyor. Bu konuda veri

iletişim şirketleriyle çözüm

önerileri üzerinde görüşme­

lerin yapıldığı ve söz konu­

su çalışmalar sonuçlandık­

tan sonra gerekli donanım

alımı için ihaleye çıkılacağı

öğrenildi. Konu hakkında

görüştüğümüz ULAKBİM

Müdürü Doç.Dr. Yaşar Ton-

ta, üniversitelerin Akademik

Ağ bağlantılarını önce 64

Kbit/s olarak düşündükleri­

ni; ancak daha fazla ola­

nağın söz konusu olduğunu

ve bağlantılarda ATM tekno­

lojisinin kullanılacağını söy­

ledi. 1996 yılının sonuna ka­

dar bütün üniversiteleri Aka­

demik Ağ'a bağlama konu­

sunda kararlı olduklarını ve

Ağ'ın topolojisi ile ilgili çalış­

maların devam ettiğini de

belirten Tonta daha sonra şu

bilgileri verdi:

"Topoloji ile ilgili çalışma­

lar yakında tamamlanacak.

Bu arada çeşitli veri iletişim

şirketleriyle görüşüp onlann

da konuyla ilgili çözüm öne­

rilerini alıyoruz. Bunlar so­

nuçlandığında 53 üniversite

için gereken modem, yön­

lendirici ve PC sayısını belir­

leyip, ihaleye çıkacağız. İha­

lenin tutarı henüz tam olarak

belli değil. Aynca TT ile Bil-

kent Üniversitesi'ne kadar

gitmiş olan fiberoptik kablo­

nun YÖK binasına kadar çe­

kilmesi konusunda da görüş­

melerimiz devam ediyor.

İhaleye çıkıp alım yapıldık­

tan sonra, teknik ekip üni­

versiteleri belirlenen nokta­

lardan omurgaya bağlaya­

cak."

ULAKBİM Danışma Kurulu belirlendi

Öte yandan, 2 yıl görev

yapacak olan ULAKBİM Da­

nışma Kurulu üyeleri de bel­

li oldu.

YÖK ve TÜBİTAK Başka-

nı'nın ortak kararıyla belirle­

nen ve 9 kişiden oluşan Da­

nışma Kurulu şu üyelerden

oluşuyor:

Cengiz Anık (Türk Tele­

kom A.Ş. Genel Müdürü),

Prof.Dr. Erol Arkun (Bilkent

Üniversitesi Rektör Yardım­

cısı), Doç.Dr. Ufuk Çağlayan

(Boğaziçi Üniversitesi Bilgi­

sayar Mühendisliği Bölü­

mü), Prof.Dr. Emre Harman­

cı (İTÜBilgisayar Mühendis­

liği Bölümü), Doç.Dr. Bü­

lent Karasözen (ODTÜ Kü­

tüphane ve Dokümantasyon

Dairesi), Prof.Dr. Fuat Öz-

tan (A.Ü. Hukuk Fakültesi),

Prof.Dr. Aydın Öztürk (E.Ü.

Uluslararası Bilgisayar Ens­

titüsü), Prof.Dr. Yusuf Ünlü

(Çukurova Üniversitesi Ma­

tematik Bölümü) ve Prof.Dr.

Ünal Yarımağan (H.Ü Bilgi­

sayar Bilimleri Mühendisliği

Bölümü)

Ayrıca, ULAKBİM Danış­

ma Kurulu'nun TÜBİTAK

Başkanı ve Bilim Kuru-

lu'nun verdiği yetkiler çerçe­

vesinde aşağıdaki konularda

ilke düzeyinde danışmanlık

yapacağı da öğrenildi:

- Merkez planlama prog­

ramının uygulanması için

gerekli ulusal düzenlemele­

rin belirlenmesi,

- Ulusal ve uluslararası

koordinasyonun sağlanması,

- Güncel bilimsel ve tek­

nik gelişmelerin izlenmesi,

değerlendirilmesi ve merke­

zin işleyişine yansıtılması.

ULAKBİM'le ilgili toplantılar sürüyor

Haber Merkezi - Türkiye'deki üniversitelerin ulusal ve

uluslararası bilgisayar bağlantıları ile ilgili hizmetleri ver­

mek ve araştırma kurumları arasında araştırmacıların bilgi

ve belge ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla TÜBİTAK bünye­

sinde oluşturulan "Ulusal Akademik Ağ ve Bilgi Merkezi"

ULAKBİM ile ilgili yapılan tanıtım toplantılan devam edi­

yor. İstanbul ve Ankara'da yapılan bu toplantıların üçüncü­

sü 5 Temmuz'da İzmir'de gerçekleştirildi. Bir anlamda bu

tanıtımların belli bir dönem için son tuna niteliğindeki dör­

düncü toplantı ise 15 Temmuz 1996 tarihinde TÜBİTAK'ta

yapıldı. "Akademik Bilgi Altyapısı ve ULAKBİM" konulu

konferansa üniversite ve kamu kuruluşlarından yetkililer

katıldı.

TÜBİTAK Feza Gürsey Salonu'nda yapılan toplantının

ilk konuşmacısı olan TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji Politika­

ları Daire Başkanlığı'ndan Haluk Zontül, ulusal bilgi altya­

pısından söz etti. Ulusal bilgi altyapısı konusunda Türki­

ye'nin biraz geç kaldığını belirten Zontul, Ar-Ge'nin des­

teklenmesi ve kamuda teşvik ve satın alma konularının ye­

niden düzenlenmesi gerektiğini söyledi.

Toplantıda "Enformasyon Teknolojileri ve Eğitim" konulu

bir sunuş yapan ODTÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyelerin­

den Prof.Dr. Petek Aşkar ise Ankara'da bin öğrenci ve 250

öğretmen arasında yapılan bir araştırmadan söz etti. Söz ko­

nusu araştırmaya göre resmi okullarda bilgisayar kullanım

oranı yüzde 21.8. Bu oran Anadolu liselerinde yüzde 69-5,

özel okullarda ise yüzde 833. Yabancı ülkelerde bilgi toplu­

munun insanının nasıl yetiştirileceği yönünde araştırmalar

yapılıp projeler geliştirildiğini de belirten Aşkar, "Türkiye'de­

ki bilgisayar destekli eğitimin amacı donanım, eğitim yazılımı

ve öğretmen eğitimi olarak belirlendiğinde bu proje amacına

ulaşmıştır. Eksik olan yanı koordinasyonudur" dedi.

"Akademik Bilgi Altyapısı ve ULAKBİM" toplantısında ele

alınan diğer konular ise şunlardı; "Üniversite-Sanayi İşbirliği

ve Bilgi Ağları" (Müfit Akyos, TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji

Politikaları Daire Başkanlığı), "ULAK-NET'e Toplumsal Bir

Yaklaşım: İletişim Altyapılarında Rasyonalite ve Zayıf Akım

Kuramı" (Doç Dr. Haluk Geray, Ankara Üniv. İletişim Fa­

kültesi) ve "Elektronik Yayıncılık ve Akademik Kalite Dene­

timi" (Prof. Dr. Metin Durgut, ODTÜ Fizik Bölümü)

Toplanıtının ikinci bölümünde ise Ulusal Akademik Ağ

ve Bilgi Merkezi ile ilgili olarak Merkez sorumlusu Doç.Dr.

Yaşar Tonta bilgi verdi. ULAKBİM'den Dr. Erkan Tekman

ise "Akademik Ağ Altyapısı: ULAK-NET" konulu bir konuş­

ma yaptı.

Page 9: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 h a b e r 9

4K'da iki yeni PC markası:

Acer ve Olivetti SİBEL ALGAN 4K, Acer ve Olivetti ile, satıcılarının, her biri ayrı

konuda odaklanmış ürünlerle çalışıp, her projeye

çözüm götürebilecek nitelikte bir ürün

yelpazesine sahip olmasını hedefliyor.

Son bir yıldır Digital Tür­

kiye'nin PC dağıtıcılığını

sürdüren 4K, ürün yel­

pazesinde 'boşluk' olarak

değerlendirdiği ürünleri ta­

mamlamak amacıyla iki yeni

PC markasının daha dağıtıcı­

lığını üstlendi: Acer ve Oli­

vetti.

4K Genel Müdürü Fahir

Özcan, Acer ve Olivetti dağı­

tıcılığını almalarının ana ne­

denini, iş ortaklarının her

noktadaki gereksinimlerini

karşılamak olarak açıklıyor

ve kararın çıkış noktası ko­

nusunda şunları söylüyor:

"4K, BT sektöründe yer alan

ve bir ölçüde iş ortağı olarak

gördüğümüz kuruluşların

gereksinimlerine yanıt vere­

cek ürünler anyordu. Kulla­

nıcıya kadar giden zincirde,

her türlü gereksinime yanıt

verebilmeyi hedefliyoruz. Bu

gereksinimlere göre de ürün

belirliyoruz. Acer ve Olivetti

dağıtımı karan bu şekilde

alındı."

4K, bu iki yeni ürüne iliş­

kin satış hedeflerinde belir­

gin bir açıklama yapmamak­

la birlikte, uzun vadede ba-

şarılı sonuçlar alacağı inancı­

nı taşıyor. Ancak Digital

PC'lerinde, yılın ilk yansını 3

binin üzerinde saüş yaparak

kapatan şirket, yıl sonunda

bu sayının 7 binin üzerine

çıkmasını hedefliyor.

'Ürünler birbiriyle örtüşmemeli'

4K'nın dağıtıcılığını yapa­

cağı ürünlerde önemle üze­

rinde durduğu bir konu var.

O da dağıtım yaptığı ürünle­

rin hedef noktalarının kesiş­

memesi. Fahir Özcan, bu

denge kurulmazsa, satıcının

' satabiliri iği' nin zarar görece­

ğini vurguluyor. Oluşturulan

bu denge, var olan satış ka­

nalının genişletilmesi gereği­

ni doğurmuyor. Çünkü, her

kanal ayrıştırılmış ve karşıla­

namayan gereksinimlere ce­

vap verecek ürünleri satma­

ya odaklanmış durumda.

Özcan, bu konuda "Hiçbir

ürünümüz birbiriyle örtüş-

müyor. Hepsinin alanı farklı.

Örtüşen kanallarla çalışıp

müşteri grubumuzu çakıştır­

mak, son derece yanlış olur.

4K yeni ürünlerle var olan

kanala rekabet değil, çözüm

götürmeyi amaçlıyor" diyor.

4K, aynştınlmış ürünlerin

dağıtımına özen gösterirken,

üretici şirket tarafında da,

belirli alanlara odaklanmış

şirketlerle çalışmaya dikkat

ediyor. Böylece o şirketin

hedefleriyle bütünleşilerek,

gerçek bir takım çalışması

yapılabildiği savunuluyor.

Öte yandan, ürünü ve kanal

yapısı konusunda dağınık

hedeflere sahip bulunan üre­

tici şirketlerle çalışmak,

4K'ya göre hem dağıtıcının

hem de satıcının işini zorlaş-

tınyor.

4K, bu dağıtım stratejisinin

sonucunda Digital PC'lerini

büyük ölçekli kuruluşlara ve

şirketlere bütünleşik, anahtar

teslim projeler götürmek için

kullanıyor. Acer'ın dağıtımı­

na ise var olan mağaza kana­

lındaki PC gereksinimini kar­

şılamak amacıyla başlanmış

durumda. Acer'ın öncelikle

Aspire ürününün satışına

odaklanacak olan 4K, bu

ürünün mağaza ve peraken­

de satışına uygun nitelikte

olduğunu vurguluyor. Öz­

can, Acer'a karar vermeleri­

nin nedenini şöyle anlatıyor:

"Digital'ı Anadolu'da mağa­

zada satmak güç gözüküyor­

du. Bu nedenle arayışımız

bu kanala uygun ürünlerle

başladı. Acer ile başlayacak

olan çalışmanın temelinde,

öncelikle Aspire ve mağaza

çalışmasını hedefliyoruz. As-

pire'ın şu anda mağaza çalış­

masına yönelik perakendeye

uygun Türkiye'deki tek PC

olduğuna inanıyoruz. Bu ne­

denle Aspire'ı mağaza kana­

lımızda tutacağız." 4K, yıl so­

nuna dek hedeflediği Aspire

sayısını vermiyor, ama Aspi-

re'ın mağaza çalışmalarını

çok daha verimli hale getire­

ceğinden emin.

4K'nın ürün yelpazesine

kattığı Olivetti ise, şirket ta­

rafından 'ara ürün' olarak

değerlendiriliyor. Büyük

anahtar teslim projelerde Di­

gital, mağaza perakendede

eve yönelik olarak Acer

PC'ler yer alırken, aradaki

gereksinimlere Olivetti

PC'ler ile yanıt verilmesi

planlanıyor. Diğer bir deyiş­

le Olivetti'nin 4K'ya, gerek

fiyat olarak gerekse bilgisa-

yann teknik yapısı nedeniyle

gidilemeyen müşteri grupla­

rına ulaşma şansı vereceğine

inanılıyor.

Diğer Acer, Olivetti dağıtıcıları ve 4K

Bu yeni dağıtıcılık anlaş-

malarına göre 4K'nın, diğer

Acer ve Olivetti dağıtıcıları

arasında ne türden bir ko­

numda olacağı da önemli

olan başka bir konu. 4K,

Acer Aspire'ı doğrudan Tür­

kiye'de montaj yapan İhlas

Bilgi İşlem'in montaj hattın­

dan alacak. Ancak Acer yet-

kililileri bu durumun 4K'nın

dağıtım şirketleri sıralama-

sındaki yerini değiştirmeye­

ceğini belirtiyorlar. 4K diğer

Acer dağıtıcıları Sampaş, Al­

tındağ ve İhlas Bilgi İşlem ile

aynı konumda faaliyet göste­

recek. Aynı durumun Olivet­

ti dağıtımı için de geçerli ol­

duğunu ifade eden Olivetti

yetkilileri ise, sunucu dışın­

daki bütün ürünlerde 4K'nın

diğer dağıtıcılan Vatan Bilgi­

sayar ve Perspektif ile aynı

konumda çalışacağını bildiri­

yor. 4K, dağıtımını yapacağı

Olivetti ürünlerini doğrudan

yurtdışından ithal edecek.

FARKI YARATMAK

ALİ KİRMAN Yön Eğitim ve Danışmanlık Ltd.

"The Six Sigma"

Paul Galvin 1928 yılında ilk olarak oto-

radyo üretimine başlandığında, yüzyılın

ortalarında kurduğu şirketin büyük bir tele­

vizyon üreticisi "Motorola" olacağını hayal

edemezdi. 1950'lerin ortalarında oğlu Ro­

bert şirketin başına geçtiğinde Motorola tele­

fon üretiminde gücünü oluşturmuştu bile.

ABD'nin Illinois eyaletinde yerleşik olan

Motorola, bunu izleyen yıllarda sürekli ken­

dini yenileyen ve geliştiren bir şirket görü­

nümünde oldu. 1960'larda satış cirosunun

yüzde 90'ını yurtdışından sağlıyordu.

Motorola'nın telekomünikasyon alanında

ürettiği ürünlerin kalitesi bugün tüm dünyada

iyi bilinmektedir. Buna neden, şirketin sürek­

li kaliteye önem vermesidir. Müşteri doyu­

munu hedefleyen bu çalışmalarını Motorola

"Six Sigma" programı olarak tanımlamakta­

dır. Bu programla amaçlanan ürün hatalarını

yüz milyonda 4'e indirmektir. "Six Sigma"

programını, çalışanların kendilerine sorduk­

ları 6 soru olarak düşünebiliriz:

1 - Ben ne yapmaktayım? Motorola'nın 120 bin çalışanı müşterilere

ister iç, ister dış hizmet/ürün sunsun, başka­

ları için yaptıklarını tanımlama önceliklerini

saptamalarını sağlamaktadır.

2- Kimin için çalışmaktayım? Bu soru, çalışanların kime hizmet/ürün

sunduklarını ve bu müşterilerinin gereksin­

melerini nasıl karşıladıklarını ortaya koymak­

tadır.

3- İşimi daha iyi nasıl yapabilirim?

Müşterileri doyuma ulaştırmak için doğru

araç ve malzeme gereklidir. Bu soru çalışan­

ların hangi araçlara gereksinim duyduklarını

belirlemelerini sağlar.

4- İşimi nasıl tamamlayabilirim?

Bu soru çalışanların işlerini ölçülebilir

belli başlı etaplara bölerek tanımlamalarını

sağlamaktadır.

5- Yapmakta olduğum işi nasıl daha iyi yapabilirim?

Bu soru çalışanların yapmakta olduğu iş­

leri tekrar düzenleyerek gereksiz harcanan

çaba ve hataları elimine etmektedir.

6- Elde ettiğim gelişmeleri nasıl ölçebilirim?

Sürekli gelişme sağlamak için başarının

ölçülebilmesi gerekir. Bu soru çalışanlara,

kaydettikleri ilerlemeleri izlemelerini sağla­

makta ve onların çabalarını daha iyiyi başar­

maya yönlendirmektedir.

Yalnız üretimi değil aynı zamanda müşte­

ri üzerinde odaklaşmayı da hedefleyen "Six

Sigma" programı, Motorola'nın dünya pazar­

larındaki başarısının altında yatan felsefesi

olmuştur.

TürkNoktaNet, TISSAD'a

üye olmadığını açıkladı

Türk.Net (TürkNokta­

Net okunuyor) yaptığı

bir basın açıklamasıyla

Türkiye Internet Servis Sağ­

layıcılar Derneği'ne (TIS­

SAD) üyelik için başvurma­

dığı ve bu dernekle

Türk.Net'in hiç bir ilişkisi ol­

madığını belirtti.

Açıklamada, geçtiğimiz

hafta bir yayın organında yer

alan ve Türk.Net'in de TIS-

SAD'ın oluşumunda kurucu

üye olarak yer almak için

başvuruda bulunduğu iddi­

ası yalanlandı. Türk.Net ta­

rafından yapılan açıklamada,

"TürkNet temsilcisi Metin

Özsavran tarafından örgüt­

lenmeye çalışan bu oluşu­

mun bazı toplantılanna diğer

ISS ve ISS adaylan ile birlik­

te Türk.Net de davet edilmiş­

tir. Ancak bu görüşmelerin

hiç bir aşamasında Türk.Net

tarafından bu oluşumda ku­

rucu üye olarak yer almak

için yazılı veya sözlü bir baş­

vuru yapılmamıştır ve halen

böyle bir niyeti de bulunma­

maktadır" denildi. Açıklama­

da aynca, TISSAD'in oldu­

ğundan büyük gösterilmeye

çalışıldığı da savunuldu.

"Gelsinler, demokratik haklarını kullansınlar"

Türk.Net'in basın açıkla­

masında adı geçen TürkNet

yetkilisi Metin Özsavran ise,

Türk.Net'in kurulma çalış-

maları devam eden derneğe

katılmasının bir önemi olma­

dığını belirterek, "Yalnız, bi­

zim sektör adına, bir yerde

de ulus adına yaptığımız bu

harekette herhangi bir kusur

ya da eksiklik görüyorlarsa,

gelsinler demokratik hakları­

nı kullansınlar, kaçmasınlar

bundan" dedi.

Özsavran, Türk.Net'in

Türkiye'de Internet'in özgür

bir ortamda kullanılmasına

yararlı olacak herhangi bir

hareket başlatması duru­

munda ise, onlara katılmayı

kesinlikle düşündüklerini

vurgulayarak, "Eğer Türk.

Net herkese yararlı hareket

yapacak olursa, elimizden

gelen maddi-manevi desteği

de yapanz" dedi. Özsavran

sözlerini şöyle sürdürdü:

"Derneğe katılıp katılmama­

ları kendi sorunları. Ama

eğer bizde bir hata, eksik

görüyorlarsa onları dinleme­

ye, düzeltmeye hazırız. Ken­

dileri eğer daha yararlı bir-

şey yapacaklarsa, biz orada

bulunacağımıza da söz veri­

yoruz." Türk.Net'-in basın

açıklamasındaki görüşlerin,

kurumsal görüşler olduğuna

inanmak istemediğini belir­

ten Özsavran, bu açıklama-

ların kişisel olduğunu dü­

şünmek istiyor.

İsim karmaşası

Kurulmaya çalışılan der­

neğe tepki gibi görünen bu

tartışmanın nedenleri ise ayn

bir tartışma konusu. Bu çe­

kişmenin altında TürkNet ile

Türk.Net şirketlerinin isim

savaşı olduğu yorumlan ya­

pılıyor. Birbirine çok yakın

olan bu isimler gerçekten de

birçok karışıldığa neden olu­

yor. Her iki şirket de kendi­

sinin daha önce kurulduğu­

nu ve isim hakkına sahip ol­

duğunu savunuyor. Bu iki

servis sağlayıcı arasındaki

sorunun, zaten giderek

kangrenleşen Türkiye'de In­

ternet'e erişim sorununa

olumsuz etki yapmamasını

diliyoruz.

Page 10: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

10 i n t e r n e t 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76

Hazırlayan: ALTUĞ ÖZGENLİK

Internet'ten para kazanmanın yolları! A

slında Internet ticari bir ağ

olarak doğmasa da bugün ti­

cari kullanımı, akademik ve

askeri kullanımı hızla geride bırak­

mış durumda. Her ne kadar ABD

dışındaki ülkelerdeki Internet kul-

lanıcıları, pek rahat ve ucuz Inter­

net erişimine sahip olmasa da, on­

lar da artık ABD'deki uygulamaları

kendi ülkelerinde ve kendi Web

sunucuları üzerinde gerçekleştir­

meye başlıyorlar. Aslında bazılan

bu uygulamalan gerçekleştirmekle

kalmıyor, üzerine yeni değerler ek­

leyip, daha ilginç bakış açıları ko­

yabiliyor.

Internet'ten para kazanmak

Amerikan Rüyası'na ulaşmak için

insanlara yeni ve taze bir seçenek

sundu. Aslında buna 'seçenek' de­

mek biraz yanlış olabilir. Çünkü ge­

lecekte Internet ağının, telefon,

kablolu TV, etkileşimli TV gibi bir­

çok ağlann yerini alacağını düşü­

nür ve telefon, TV, video gibi ci-

hazlann yerine de gelişmiş bir NC

kullanacağımızı varsayarsak, Inter­

net gerçekten büyük bir pazar. Du­

rum böyle olunca, bu pazarda zen­

gin olmak ve para kazanmak için

herkesten daha farklı hizmetler

sunmak gerekiyor. Hizmetlerdeki

bu farklılığı yaratabilmek için, ön­

celikle bir yenilik sunmanız; bunu

kalite ve ekonomik fiyatlarla des­

teklemeniz gerekiyor. Doğrusunu

söylemek gerekirse "Internet'ten

para kazanmanın yollan" biraz ba­

yağı bir başlık olduysa da, aslında

anlatmak istediğim kesinlikle vahşi

para kazanma hırsını Internet'ten

tatmin etmenin yolları değildi.

Amacım daha çok Internet üzerin­

de farklı birşeyler yapıp, bir anda

şirketinizi ve işinizi büyütmek için

ana yollan göstermekti. Internet'te

verebileceğiniz çeşitli hizmetler

var. Bunların bazılan herkesçe bili­

nen şeyler. Yani servis sağlayıcılık

ve Web sayfası hazırlamak gibi;

ama bunlann yanında Internet üze­

rinden bunlara bağlı çok değişik

uygulamalar da yapılabilir. İşte In­

ternet işine girmek istiyorsanız se­

çebileceğiniz yollardan birkaçı.

Internet servis sağlayıcılığı

Internet servis sağlayıcıları adın­

dan da anlaşılacağı gibi Internet'e

bağlantı hizmeti verirler. Her ne ka­

dar ülkemizdeki bazı Internet servis

sağlayıcıları (ISS) bunları biraz çar­

pıtıp içine değişik hizmetleri de

koysalar, bir ISS'nin ana işi, tek kul-

lanıcıları ya da şirketleri, aramalı

(dial-up) ya da kiralık (leased-line)

hatlarla Internet'e bağlamaktır. Ya­

ni ISS, Internet ile Internet hizmeti

alacaklar arasında bir köprüdür.

Eğer bir ISS olmak istiyorsanız, tüm

işlerde olduğu gibi önce iyi bir bil­

gi birikimine sahip olarak bu işe

girmeniz ve gerekli donanım yatı­

rımlarını yapmanız gerekiyor. Eğer

iyi bir ISS iseniz, o zaman kullanıcı-

larınıza zaman üzerinden değil,

akan veri üzerinden fiyatlandırma

yapmalısınız. Tabii bu benim kişi­

sel görüşüm. Çünkü yavaş hatlarla

insanları saatlerce bilgisayann ba­

şında tutup, sonunda onlara hiç ya­

rar sağlamadan fatura kesmek ah­

laksızlık olur. Onun yerine kullanı­

lan veri kadar fiyatlandırma yap­

mak daha mantıklı.

Web servis sağlayıcıları

Web servis sağlayıcılan (WSS),

değişik bir kategori altında incelen­

meleri ve şirketleşmeleri gerekir­

ken, ISS'nin içinde bir bölüm ola­

rak kalmaya mahkum olmuş birim­

ler. Tabii ki bu Türkiye'de gözlem­

lediğim durum. WSS aynı zamanda

bir ISS değilse, kesinlikle ISS olma­

ya soyunmamalı. Çünkü WSS'in

belli tanımlan ve belli gerekleri var.

WSS, müşterilerinin Web sayfalarını

geliştirir ve bu sayfalara kendi Do­

main Name'i altında bir dizin ya da

sanal bir Domain Name olarak zi­

yaretçilere sunar. Ayrıca WSS'ler

müşterilerin kendilerinin hazırla-

dıklan sayfalan da değişik ücretlen-

dirmelerle kendi sunucularına ko­

yabilirler.

Web uygulaması geliştirme

Web uygulaması geliştiriciler,

HTML, SGML, VRML, CGI, Netsca­

pe Extentions, ActiveX, JavaScript

ve Java gibi araçlarla Web üzerinde

çalışan uygulamalar geliştirirler. Ül­

kemizde bu iş pek yaygın değilse

de, özellikle Web üzerinde özel uy­

gulama yapmak isteyen ve büyük

çaplı Intranet uygulamalarına ge­

reksinim duyan şirkeder için böyle

bir hizmet vermek oldukça ideal.

Web proje entegrasyonu ve danışmanlık

Sanırım Internet konusunda en

az sermaye ve en fazla beyin gücü

ile yapılacak işler Web konusunda

danışmanlık vermek. Bunun en be­

lirgin türü ise, Web Proje Entegras­

yonu ya da kısaca Web Entegras­

yonu.

Özellikle iş dünyasındaki yeni

uygulamaların Web üzerindeki ör­

neklerinin çoğalması ve Intranet'in

şirketlere getirdiği büyük rahatlık,

şirketlerde bir Web sistemi kurul­

masını zorunlu kılıyor. Ancak

buradaki Web sistemi, bir Web

sunucusu ve birkaç yazılımdan çok

daha fazla birşey. Sonuç olarak o

şirkete özel, o şirketin tüm Intranet

ve Internet Web uygulamalarına

cevap yerebilecek komple bir Web

tasarımı gerekiyor. Böyle projeleri

büyük şirkeder için yürütmek ise

oldukça zor. Çünkü tüm bölüm­

lerin ve tüm insanların ortak bir

kullanıcı arabirimi olan Web

üzerinden, daha önce çalıştıkları

tüm uygulamalan sağlıklı biçimde

devam ettirmeleri oldukça zor. In­

ternet üzerinden para kazanmak ve

Netscape gibi Internet'in yeni kül-

kedileri olma hayali kuran kişi ve

şirketlerin bu zorlu ama zevkli yolu

seçmelerini tavsiye ediyorum.

G E L E C E Ğ İ B U G Ü N D E N Y A S A M A K

Prof.Dr. O Ğ U Z MANAS

Internet'te yeni Point-to-point Tunneling Protocol-PPTP

Yeni protokol, Internet temelli

Sanal Özel Bilgi İşlemin (Vir­

tual Private Networking - PVN)

kuruluşların uzaktan erişimli kul­

lanımları için ödedikleri bedelle­

rin, hissedilir bir şekilde azalma­

sına katkı sağlayacağı ümidini

vermektedir.

VPN üzerine kurulan yeni

PPTP'nin uygulanması ile kiralık

hatlar üzerinden sağlanan veri

iletiminden yüzde 50 (ABD ko­

şullarında) daha ucuz bir erişim

sağlayacağı sanılmaktadır. Proto­

kol, kullanıcıların, Internet servis

sağlayıcıları ile uzaktan erişimli

sunucular arasında tünellerden

geçerek, genel ağlara ulaşmasını

sağlar.

PPTP Microsoft'un öncülüğün­

de, 3COM, Ascend Communica­

tions, ECI Telematics, US Robotic

şirketlerinin ortak çabaları ile ger­

çekleştirilmiş bulunmaktadır.

PPTP kullanıcıları yerel Inter­

net node'una dial ederek, genel

ağa bağlandıklarından, X-25 ya

da diğer dial-up bağlantılar aracı­

lığı ile yapılacak iletişimden çok

daha ucuz olacaktır. Ayrıca bir

yerel Internet node'un kullanıl­

ması uzaktan erişimin getirdiği

karmaşıklığı da ortadan kaldıra­

caktır. Bunlara ek olarak organi­

zasyonlar, atanmış uzaktan eri­

şimli sunucuların bakımı ve yö­

netimi külfetinden de kurtulacak­

lardır.

İnternet servis sağlayıcıları su­

nucu yazılımlarını, PPTP'yi des­

tekleyecek şekilde yeniden dü­

zenlemek zorundadır. Buna kar­

şılık bu kuruluşların müşterileri­

nin kendi uzaktan erişim yazılım­

larını değiştirme zorunluğu yok­

tur.

Gerçi şu anda PPTP Windows

NT temelli olarak hazırlanmış bu­

lunmakta ise de, PPTP bir açık

protokoldür ve diğer platformlara

da kolaylıkla taşınabilir.

PPTP'nin bu yıl içinde Internet

Ingineering Task Force'a teslim

edilmesi beklenmektedir.

Kullanıcılar bakış açısı ile, her

ne kadar PPTP Internet'teki QOS

(Quality Of Service) sorununu

çözmeyecekse de, fiyatta hissedi­

lir bir indirim sağlaması nedeniy­

le, PPTP'yi desteklemektedirler.

Yetkililer gizlilik sorununun da

PPTP ile çözülemeyeceğini, an­

cak kullanıcıların bundan önce

olduğu gibi, yangın duvarları kul­

lanarak gizlilik sorununu çözebi­

leceklerini ifade etmektedirler.

PPTP geliştiricileri, PPTP'nin

ürünler içine tümleştirilmesinin

bu yılın son çeğreğinde gerçek-

leşririleceğini belirtmektedirler.

Ayrıca hemen belirtelimki, Las

Vegas'ta Nisan ayında yapılan

Networld Interop Show'da

PPTP'nin ilk gösterimi yapılmış

bulunmaktadır.

Netman

Internet kimilerini re­zil, kimilerini de vezir etmeye devam ediyor. Bildiğiniz gibi yeni ve

bol para olan bir pazar açıldığında, işten anlasın anlamasın, biraz alaturka yatırımcı ruhuna sahip her Türk vatandaşı bu işe so­yunmaya kalkar. Kalkar, kalkar da acaba işi doğru dürüst yapabilir mi? A m a . işin doğru dürüst yapılma­sı, müşteri memnuniyeti, kalite bunlar hep geri plan­dadır, hatta yoktur bizim ülkemizde. Tabii bunu hak­kıyla yapan bir azınlık var­dır; ama bu gibi alaturka girişimciler pazarı daralta­rak onların da paylarım düşürmüş olurlar. Bu olayın Internet'te de ya­şanmaması gibi birşey tabii

ki düşünülemezdi. Internet konusunda çalışan birçok şirket çıktı son zamanlar­da. Bunlann bazıları ger­çekten kaliteye ve ucuzluğa önem veriyor. A m a , bu şir­ketleri hemen bol parası olan şirketler olarak gör­meyin. Küçük şirketler de kaliteli ve iyi hizmet suna­bilir. Arkanıza yüklü bir sermaye desteği almak her zaman iyi hizmet vermek için yeterli değildir. Bunun bilgiyle birleşmesi ve kalite ile harmanlanması gerekir. Kaç kişi bunu yapıyor? (yapmayanları aşağı yuka­rı hepimiz biliyoruz). Internet'in yaygınlaşmaya başlaması ve bilgisayarda da olduğu gibi Internet'i de insanların araç değil amaç olarak görmesi, bu tip in­sanların ekmeğine yağ sür­dü. Ortada birçok servis sağla­yıcı dolaşıyor, ama bunla­nn kaç tanesi gerçekten

kaliteli, hızlı ve ucuz bir servis sağlayabiliyor? Sizce de birkaç metrekarelik dükkanlarda toplama bilgi­sayar satıp, 6 ay sonra or­talarda görünmeyen adam­lar, Internet'te bol para ol­duğunu görünce yeni bir dükkan tutmadılar mı? Ya da onlar olmasa bile onlar gibi başkaları?.. Anlayış değişmediği sürece ne fark eder. Tüm bu tüccar mantığıyla çalışanlar iyi bilsinler ki, artık 80'li yıllarda değiliz. Bilgisayar sektörüne 80'li yıllar boyunca vurduğunuz ve bugüne kadar etkileri devam eden balta dar­belerini Internet'e vuramayacaksınız. Çünkü artık karşınızda bilinçli ve bilinçlenmeye eğilimli bir tüketici var. Geçmişe göre daha çok yayın, daha çok fuar, daha çok bilinçli satıcı ve daha çok bilinçli kullanıcı var.

Page 11: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 i n t e r n e t 11

Oracle, Network Computer Inc'i

kurduğunu duyurdu Oracle, Network Computer üreticilerine yazılım ve lisans hizmet­

leri vermesi amacıyla Network Computer Inc'i kurduğunu duyurdu.

Oracle bağlı olarak faaliyet gösterecek olan şirket, NC için geliştiri­

len 'Oracle NC System Software Suite' ve diğer uygulamalann da

dahil olduğu yazılım ve destek hizmetlerine ilişkin geliştirme, lisans

ve pazarlama faaliyetlerini yürütecek. NC yazılım ve Internet uygu­

lamalan konusunda faaliyet gösteren şirketlere hizmet götürecek

şirketin en önemli müşteri grubunun ise, ekranlı telefon, taşınabilir

ya da masaüstü bilgisayar, TV ve oyun makinesi gibi ürünleri kap­

sayan değişik türde NC üretecek şirketler olacağı belirtiliyor.

MedyaTex'ten yeni Web siteleri MedyaText Internet&Multimedia,

dünya Internet omurgasına bağlan­

mak üzere hazırladığı üç Web site­

sini duyurdu. Açıklamaya göre, bu

sitelerden biri Otap Saatçilik'in Web

sitesi. Başta Rolex, Omega, Sector,

Mont Blanc ve Dunhill gibi marka­

ların satışını yapan Otap'ın Web si­

tesinde ürün fotoğrafları, satış nok­

talan ve ürünler hakkında her türlü

bilgi bulunabilecek. Ayrıca sipariş

de verilebilecek.

MedyaText'in Web sitesi kurduğu

diğer organizasyon ise Clup Med

Tatil Köyleri. Sitede Bodrum, Kuşa-

adası, Foça, Palmiye, Üçhisar ve Ke­

mer Club Med tatil köyleri hakkında

her türlü bilgi yer alırken, on-line

rezervasyon formu doldurularak yer

de ayırtılabiliyor.

MedyaText ayrıca Miss Globe In­

ternational için de Web sitesi kurdu.

Burada da yarışma katılımcılarının

her türlü fotoğraf ve bilgisine ulaş­

mak mümkün.

MedyaText'in kurduğu bu yeni

Web sitelerinin Internet ve elektro­

nik posta adresleri şöyle:

Otap Internet adresi'

http://www.medyatext.com/otap

e-posta adresi: otap@medya-

text.com

Club Med Internet adresi:

http://www. medyatext. com/club-

med

e-posta adresi- clubmed %med-

yatext.com

Miss Globe International Internet

adresi http://www.med-

yatext. com/missglobe

e-posta adresi: missglobe@med-

yatext.com

Sun, Java

Workshop'un

dağıtımına başladı Sun Microsystems, Web tabanlı Ja­

va geliştirme ortamı Java Workshop'in

dağıtımına başladı. Internet/Intranet

uygulamalan geliştiren şirketlere yö­

nelik olarak hazırlanan Java Works­

hop, Internet için çok platformlu ge­

liştirme yazılım aracı olma niteliğini

taşıyor. Tamamı Java dili yazılan Java

Workshop'in deneme niteliğindeki

Beta sürümü de Sun'ın homepage"i

üzerinden edinilebiliyor. Sunsoft'un

Solaris işletim ortamı ve Microsoft

Windows platformları için geliştirilen

Java Workshop ile geliştiricilerin her

türden Java uygulamasının kolay ve

hızlı bir şekilde tasarlayıp, test edip,

dağıtarak bakımını yapabileceği belir­

tiliyor. Java Workshop aynca, Solaris

2.4 ve üstü (SPARC ya da Intel), Win­

dows 95 ve Windows NT 35.1 plat­

formlan üzerinde destekleniyor.

Öte yandan Sun, kritik iş uygula­

malarının dağıtımında, kullanıcı ve ağ

sunucusu birimi uygulamalarının ya­

ratılmasında gerekli olan bütün geliş­

tirme ortamlarının bulunduğu bir

ürün sitesinin de tanıtımına başladı.

'Sunsoft Internet Workshop' adını ta­

şıyan ürün, C++ ve NEO geliştirme

araçları için Java Workshop, Sunsoft

Visual Workshop uygulamalarını içe­

riyor. Ürünün satışına 1996'nın üçün­

cü çeyreğinde başlanacağı belirtiliyor.

Internet Adresleri www

AlgoNet

http://www.algonet.se

Alladın Sailing and Yachting

http://www.aladdin.co.uk

Allen Marketing Group

http://www.tjinet.corn/allen.htrril

Alliance for Public Technology

http://apt.org/apt.htrnl

Ateneo de Manila University

http://kilaw.admu.edu.ph

Backcountry Server

http://io.datasys.swri.edu

Beckmeyer Development

http://www.bdt.com

Page 12: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

12 p e r s p e k t i f 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76

Okumak, anlamak

demek değildir! arfler, kelimeler, cümleler... Ke­

yifli bir bakış açısı kazanır insan

okuma ile... Kimileri için tutkudur ro­

man... Kimileri için ise bilimsel yayın­

lar... Araştırmalar... İncelemeler...

Farklı yazarlar, farklı düşünceler...

Yüzyıllardır okur insanoğlu. Okur da,

acaba ne kadarını anlar? Göz ile beyin

arasındaki sinir uçlarında dolaşan

akımlar, sayfalar arasındaki anlam bü­

tünlüğünü ne oranda beyine taşır?

Okunan her metin, farklı insanlarda

bazı ortak izleri mi bırakır, yoksa bu

tat kişiden kişiye mi değişir? ***

Okumanın sihirli anı, sanırım anla­ma ve yorum yapma safhası olsa ge­rek. Dışavurumları kişiden kişiye de­ğişen bu safha, insanı insan yapan yü­ce değerlerden biri. Belki de insanoğ­luna sunulan en büyük yetenek...

Bu yetenekler içerisinde bulunan değerlerden biri de, "niyet"tir. "Olay­lara yaklaşma biçimi" ya da "bakış açı­sı" olarak yorumlayabildiğimiz niyet, keskin bir bıçak gibidir. Doğru kulla­nıldığında, deneyimli kullanıcısının elinde harikalar yaratır ve hem bireyi hem de toplumu yönlendirebilecek güçtedir. Yanlış kullanıldığında ise, ilk önce kullanıcısına zarar verir. Bu ne­denle niyet, "insana özgü hata faktö­rünün" temel yapıtaşlarından biri ola­rak kabul edilir.

"Okuma keyfi" ve "niyet"... İki fark­lı olgu... İki farklı kavram... Fikir ayn-lıklarına neden olan ayrılmaz ikili. Bir­birlerine çok yakışırlar. Onlann saye­sinde, dünya üzerindeki hiçbir insan, "tam anlamıyla" bir diğer insan gibi düşünemez. Okunan metin aynı da olsa, "metnin özü çerçevesinde" bazı küçük değişiklikler doğal sayılır. Her insanın okuma ve anlama yapısı fark­lı olduğu için, ortaya fikir tartışmaları çıkar. Böylesi nüanslar ise keyif verir okuyan ve yorum yapan insanlara... "Anlayış çerçevesinde" farklı düşün­menin keyfini tartışırlar:

***

"Okuduğunu anlayamamak" ise

çok farklıdır. İnsan faktörüne dayalı

fiziksel bir sorundur. "Okuduğunu an­

lamadan insanlan suçlamak" ise, ahla­

ki bir olgudur ve kişinin kendi ile ba-

rışık olup olmaması ile ilintilidir. Bu

ahlaki sorunun kılıfını aşarak diğer in­

sanlara bulaşması ise toplum için çok

önemli bir tehdittir. Toplumumuzdaki

kültürel yozlaşma ve şablon tip olma

yarışı, bu tehdit sonucu ortaya çıkmış

önemli bir sorundur.

Aynı kültürel yozlaşma, ne yazık ki

sektörümüz içinde de kendini yer yer

göstermektedir. "Herşeyi ben bilirim"

niyeti ile okunan sektörel yazılar, yo­

rumlar ve incelemeler, yanlış fikirlerin

doğmasına neden olarak hepimize za­

rar vermektedir. Bu nedenle bu hafta­

ki Perspektif köşemi, "insanları bilgi­

lendirme" sorumluluğunu taşıyan bir

okuyucumuzun değerli görüşlerine

ayırıyorum.

***

Sayın Gürkan Karagöz, sektörümü­

ze emek verenlerden, aynı zamanda

da binlerce BT/haber okuyucusundan

biri. Halen Meteksan bünyesinde ça-

lışmalarını sürdüren Sayın Karagöz,

BT/haber'in 74. sayısında Cadı Kaza­

nı köşemde yayımlanan "15 ile 50 kat

daha hızlı" başlıklı yorumum üzerine,

çok titiz bir çalışma gösterek görüşle­

rini gazetemize fakslamıştır. Doğru ve

çok sesli bir yayın ilkesi olan BT/ha­

ber gazetemizin sayfaları arasında

böylesi bir görüşün de yer alması ge­

rektiğine inandığım için, herhangi bir

düzeltme yapmaksızın sözü Sayın Ka­

ragöz'e bırakıyorum...

"Bu sabah 74. sayınızı incelerken, Mert Börü'nün Cadı Kazanı adlı köşe­si ilgimi çekti. Bu yazıda son derece yanlış değerlendirmeler gördüm. Cid­diyetinize güvenen bazı iyi niyetli yö­neticiler, bu yazı tarafından yanlış kararlara varabilirler.

Herşeyden önce, her ne kadar ta­rafsız bir yazı izlenimi verse de, son derece taraflı bir tutum izlenmiştir. Yazının ilk 3 paragrafını, yorumlar yapılmış olduğu ve kişiye göre değişe­bileceğinden, bana göre yanlış bile ol­sa atlıyorum. Diğer paragraflarda ise hem yanlış değerlendirmelere hem de yanlış bilgilendirmelere rastlıyorum. En önemlisi Visual Basic'in Delp-hi'den çok daha kolay olduğu yönün­de. Bu kesinlikle yanlıştır NSTL adlı bağımsız kuruluşun değerlendirmele­ri beni doğruluyor.

Bu değerlendirmelerden bahsede­ceğim ama gerçek dokümanlara, NSTL'nin yayınları arasında olan Software Digest dergilerinden ayrıca WWW.NSTL.COM adresinden de ula­şabilirsiniz.

Bu değerlendirmeler der ki, Delphi 2.0 uygulamaları, her zaman (yani en yavaş uygulamasında bile) Visual Basic uygulamalarından en az 2 kat daha hızlı çalışır. Bu konuyu daha anlaşılır hale getirmek istiyorum. Sa­yın Börü, "Hangi Delphi nesnesi Visu­al Basic'in OCX'lerinden 50 kat daha hızlı kod üretiyor?" Burada bir yanlış bilgilendirme var. OCX Visual Ba­sic'in değildir. OCX (Active X) tekno­lojisi sistem nesneleriyle, uygulama nesneleri arasında bağlantı kurmaya yönelik bir olaydır. Ve bu teknolojiyi bütün 32 bit uygulama geliştirme araçları sağlamak zorundadır. Bir sistem fonksiyonunu (API ya da OCX) hangi uygulama aracı çalıştırırsa ça­lıştırsın, her zaman aynı hızda çalı­şır. Çünkü bu fonksiyon uygulamaya ait değil sisteme aittir. Genel olarak bir uygulama, hangi araçla geliştiril­miş olursa olsun, içeriğinin yaklaşık yüzde 95'i sistem fonksiyonlarıdır. Geri kalan kısım ise bu fonksiyonlar arasındaki yorumlamalara ve geçişle­re aittir diyebiliriz. Uygulama geliştir­me araçlarının hızları, işte bu yüzde 5'lik alanda 30-40 hatta bazen 50 kat

daha hızlı çalışmasıyla gerçekleşir. Kaldı ki, native kod (sisteme özdeş şeklinde anlaşılmalı) üretebilen Delp­hi, yorumlama yapmayacağından, hafızayı da son derece optimize bir şe­kilde kullanmaktadır. Bu da, uygula­malar büyüdükçe Delphi uygulama­larının Visual Basic uygulamaların­dan daha da hızlı çalışacağı anlamı­na gelir.

Sayın Börü'nün "Bir yerlerde yan­lış yapıyorum ama nerede?" dediği yer işte burasıydı. Sondan ikinci parag­raftaki sorun ise, "Delphi hızlı bile ol­sa, Visual Basic zamandan kazandı­rıyor" anlamının çıkması. Bunun tek açıklaması Delphi'yi iyi tanımadan yorum yapmaktır. NSTL'nin ve diğer bağımsız kuruluşların yaptığı araştır­malar, Delphi ile Visual Basic arasın­daki geliştirme sürecinin aynı hızda başladığını ama, uygulamalar geniş­ledikçe Delphi'de uygulama geliştirme zamanının da azaldığını gösterir. Bunun açıklaması ise Delphi'nin di­namik ortamıdır. VCL ve repository teknolojisi, yapılan parçaların olduğu gibi kullanılmasını sağlar Dikkat edin, "Copy" komutunu bile kullan­madan. Ben Delphi ya da başka bir ürünün satıcısı değilim Bu yazıdaki amacım, zaten zor ilerleyen yazılım sektörümüze takılan çelmeleri önle­mek. Sayın Börü'nün yazısındaki rek­lam yanıltmalarını da savunmuyo­rum ama kullanıcıları aynı tarzı kul­lanarak yanıltmak da bir hatadır.

Saygılarımla,

Gürkan Karagöz"

Öncelikle Sayın Karagöz'e göster­

dikleri ilgi için teşekkür ediyor ve de­

ğerlendirmeleri üzerine, görüşlerimi

sizinle paylaşmak istiyorum

Sayın Karagöz, ilk paragrafta ciddi­

yetimize güvenen bazı iyi niyetli yö­

neticilerin yazımı okuyarak yanlış ka­

rarlara varabileceklerini belirtmiş.

Kendilerinin, "yanlış karar verme" ko­

nusundaki şüphelerini çok doğru bu­

luyorum. Şu günlerde herkesin birşey-

ler kanıtlama çabası içinde olması, bi­

linçli bilinçsiz herkesin kalem tutup

insanları yönlendirmesi şüphesiz he­

pimizin karşı olduğu bir gerçek. Öte

yanda ise, BT/haber'in seçkin yazar

ve yorumcuları ile sektöre yol göste­

ren, olayları her açıdan inceleyen bir

pencere olduğu, "benim yorum yap­

mamı gerektirmeyecek" derecedeki

"ciddiyeti" ile ispatlanmıştır. Aldığımız

olumlu ya da olumsuz tepkiler de, yö­

neticilerin ciddiyetimize olan güvenini

kanıtlamaktadır. Sayın Karagöz'ün

tepkisi de ciddiyetimize duyduğu gü­

venin bir yansımasıdır.

İkinci paragrafın başında "tarafsız

bir yazı izleniminde son derece taraflı

bir tutum izlediğim" belirtilmiş. Bu

konuda bir yorum yapmayı gereksiz

buluyorum çünkü yazdıklarım, tama­

men okuyucunun "niyet" ve "okuyup

anlama" yeterliliği ile ilintilidir. Büyük

düşünür Mevlana'nın, "Anlattığın, kar­

şındakinin anlayabildiği kadardır"

şeklindeki sözü, "taraflılığım" konu­

sundaki şüpheleri çok yalın bir dille

ortadan kaldırmaktadır.

Aynı paragrafta, Visual Basic'in

Delphi'den çok daha kolay olduğu

yönünde bir ifade kullandığım, Sayın

Karagöz tarafından algılanmıştır. Her

ne kadar yazımda "birebir" böyle bir

ifadeye rastlayamasam da, çok hassas

bir noktayı hatırlattıklan için kendile­

rine bir kez daha teşekkür etmek isti­

yorum; çünkü gerçekten de Visual

Basic kullanım açısından Delphi'den

çok daha kolay bir üründür. Visual

Basic'in BASIC, Delphi'nin de Pascal

altyapısına sahip olduğunu göz önüne

alırsak, kullanım ve öğrenim kolaylığı

kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Za­

ten böyle olmasaydı, eğitimciler algo­

ritma kurma derslerinde işe BASIC gi­

bi temel dilleri öğreterek başlamak

yerine Pascal ya da C++ ile başlarlar­

dı. Bu arada BASIC kelimesinin bir kı­

saltma olmasının yanında, "temel",

"basit" anlamlanna gelmesini de hatır­

latmamda sanırım yarar var.

Sayın Karagöz'ün yorumunda dik­

katimi çeken bir nokta da, NSTL adlı

bağımsız kuruluştan farklı paragraflar­

da birçok kez referans alınmasıdır. Bu

referanslar, kendilerinin ne denli bu iş

ile ilgili olduklarını, bu konuya önem

verdiklerini yansıtmaktadır. Her ne

kadar elde ettikleri veriler doğru yer­

de ve doğru zamanda kullanılmasa

da, tıpkı kendileri gibi, ben de dünya

çapında birçok kuruluşun yayınlarını

mesleğim gereği takip ediyorum. An­

cak, verileri toplamakla yetinmiyor,

onları deneyimlerimle derliyor ve da­

ha kaliteli yazılımlar geliştirmek hede­

fiyle pratiğe döküyorum. Günde, 10-

12 saat arası vaktimi kod yazmakla

geçiriyorum. Gözlerim kan çanağı

olana, sırtımdaki ağrılar kod yazmamı

engelleyene dek üretiyorum, üretiyo­

rum, üretiyorum... Bu çabamdan dola­

yı da, "düzeyli ya da düzeysiz" eleşti­

rileri yapacak kişilerde aynı vasıflan

arama hakkına sahip olduğuma inanı­

yorum. NSTL'den ya da başka bir ku­

ruluştan elde edilen bilgi, "kurukuru-

ya" hiçbir işe yaramamaktadır. Bu bil­

giler, alınteri ve deneyim ile birleşti­

ğinde Cadı Kazanı gibi köşede yorum

şeklini almaktadır. Yorumlarım, "de­

neyimlerim ve ürettiklerim" ile garan­

tilidir. Eleştiri hakkının doğabilmesi

için, bana olmasa da, en azından

emeğime saygı duyulmasını ve benim

kadar üretken olunması gerekliliğine

inanıyorum.

Yurtdışı kaynaklarına duyduğu gü­

ven konusunda Sayın Karagöz'e ve

onun gibi düşünenlere küçük birşey

hatırlatmak istiyorum. Bu ülkede çok

iyi bilgisayar programcıları bulunmak­

tadır. Siz onları görmezlikten gelseniz

de, emeklerine saygı duymasanız da

onlar üretmeye devam edeceklerdir.

Ulu önderimiz Atatürk'ün "Beni Türk

hekimlerine emanet ediniz" sözünün,

yazılımcılar için de geçerli olmaması

için hiçbir sebep yok. Yeter ki, olayla­

ra olumlu yaklaşılsın ve bu insanlara

olanak tanınsın...

Sayın Karagöz'ün dördüncü parag­

rafta belirttiği noktalar ise gerçekten

düşündürücü. OCX'in açılımının Acti­

ve X olduğunu bilmiyordum doğrusu!

Microsoft'un geliştirdiği l6-bit'lik

VBX'lerin devamı niteliğinde olan 32-

bit OCX geleneğinin Visual Basic ile

başlaması ise, tarih sayfalan arasında

yerini almış bir gerçektir. Her ne ka­

dar endüstri standardı olarak kabul

edilse ve hemen hemen her ürün ta­

rafından desteklense de, VBX ve OCX

geleneğini Visual Basic başlatmıştır.

Bu, Microsoft'un başarıya ulaşmış bir

stratejisidir. Bu nedenle "biz program­

cılar", kendi aramızda "Visual Basic'in

OCX'leri" ya da "Visual C++nın

MFCsi" gibi yakıştırmalar yaparız. Bir­

çok ürün tarafından desteklense de,

nasıl MFC denilince akla ilk gelen

ürün Visual C++ oluyor ise, VBX ya

da OCX denildiğinde de akla gelen ilk

ürün de Visual Basic'tir.

Aynı paragrafta verilen yüzde 95'ini

sistem fonksiyonlarının, yüzde 5'inin

de karar ve döngü yapılannın oluştur­

duğu örnek, olayı daha karmaşıklaş-

CADI KAZANI

MERT BÖRÜ

Kız Kulesi

Yanlış ya da eksik bilginin ya­

yılması, toplum içinde ileri­

de düzeltilmesi mümkün olama­

yacak sorunlara neden olabilir.

Bu nedenle, bu haftaki Cadı Ka­

zanı köşemi kısa tutarak, sizleri

yanlış bilgilenmelerin toplumu

götürebileceği noktalar üzerine

bir tartışma olan "Okumak, an­

lamak demek değildir" başlıklı

yazıma davet ediyorum. ***

Bu arada, sektörümüzle uzak­

tan yakından ilgisi olmayan bir

noktaya ilginizi çekmek istiyo­

rum. Uzun zamandır Harem sa­

hil yolundan geçmemiştim. Ge­

çen gün geçtim... Keşke geçmez

olaydım... Boğaz'ın incisi Kız

Kulesi bitik durumda. Üzerinde

ne boya var ne macun. Çürüme­

ye yüz tutmuş sanki. İçim parça­

landı. Sahilde oturup karşısında

çay içmeyi ya da Mustafa San-

dal'ın video klibi için Kız Kule-

si'ni kullanmasını biliyoruz da,

elimize iki kutu boya bir fırça

alıp boyamayı akıl edemiyoruz!

Ülkenin çözülmesi gereken

bu kadar sorunu varken sesim

bu satırlardan kime ulaşır bile­

miyorum, ama en azından deni­

yorum...

Kız Kulesi ilgi bekliyor ve pek

fazla dayanacak gücü de kalma­

mış gibi gözüküyor...

H

Page 13: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 p e r s p e k t i f 13 tırmakta. Sayın Karagöz, yüzde 95'lik

sistem fonksiyonu temelli kesimin,

kullanılan araç ne olursa olsun hep

aynı hızda çalıştığını belirtmişler. Bu

zaten kaçınılmaz bir gerçek. Geri ka­

lan yüzde 5'lik dilimin ise 30-40 hatta

50 kat daha hızlı çalıştığı belirtilmiş.

Delphi'nin bir compiler (derleyici),

Visual Basic'in ise bir interpreter (yo­

rumlayıcı) olması, geçen yazımda da

belirttiğim gibi, arada belirli bir hız

farkı doğurmaktadır. Bunu birkez da­

ha ifade etmem anlamsız da olsa, Sa­

yın Karagöz olayı sadece yüzde 5'lik

dilim bazında düşünmektedir. Bu dili­

min 50 ya da 50 bin kat daha hızlı ça­

lışması, proje sonunda üretilen EXE

dosyasının 15 ile 50 kat daha hızlı ça­

lışmasını sağlamamaktadır. Yüzde

5'lik dilimin bir mucize sonucu hiç ça­

lışmadığını bile düşünsek, yüzde

95'lik kısım üründen bağımsız olarak

aynı hızda çalışmaya devam edecek­

tir. Bu formülde yüzde 95 sabit, yüz­

de 5 ise değişkendir. Yüzde 5'i 50 kat

daha hızlı çalışan ürün, nasıl olur da

genel toplamda 50 kat daha hızlı çalı­

şabilir!

Delphi uygulamaları, hepimizin

hemfikir olduğu üzere, Visual Ba-

sic'ten 2 ile 3 kat arasında hızlı çalışan

EXE'ler verebilmektedir. Bu tartışıl­

maz bir başandır. Bu nedenle Delphi,

benim için yazılım geliştirme araçları

içerisinde çok farklı bir konuma sa­

hiptir. Delphi'nin ilanlarında ise, Sayın

Karagöz'ün yüzde 5'lik dilimi yerine,

"Delphi Developer 2.0 ile geliştirdiği­

niz uygulamalar diğer p-code (Visual

Basic, PowerBuilder gibi) yazılanlar­

dan 15 ile 50 kat hızlı çalışır" ifadesi

bulunmaktadır. Aynı ilanın orijinalin­

de de "Delphi Developer 2.0 applica­

tions run up to 15 to 50 times faster

than applications built with p-code in­

terpreters, like Visual Basic and Po­

werBuilder" cümlesi yer almaktadır.

Kolayca görebileceğiniz ve benim de

dikkatinizi çekmek istediğim gibi, bu­

rada 15 ile 50 kat hızlı çalışan uygula­

manın, yani EXE dosyasının ta kendi­

sidir. Yüzde 5'lik ya da başka bir bö­

lüm değildir. Sayın Karagöz'ün

NSTL'den referans gösterdiği yüzde

5'lik dilimin 50 kat, hatta 100 bin kat

daha hızlı çalışması bile, geri kalan

yüzde 95'lik etkisiz eleman üzerinde

herhangi bir değişiklik yapamayacak­

tır. API, API'dir. Çağırılma hızı ne

olursa olsun, çalışma hızı aynıdır. Bu

gerçek de, uygulama bazında 50 kat­

lık performansı soru işareti oluştura­

cak şekilde akla getirmektedir.

Sondan ikinci paragrafta ise,

NSTL'ye göre Delphi ve Visual Basic

arasındaki geliştirme sürecinin aynı

hızda başladığını, ancak uygulamalar

geliştikçe Delphi'de uygulama geliştir­

me zamanının azaldığı belirtiliyor. Bu

performansın destek noktası olarak

da VCL ve repository teknolojileri sa­

yesinde "Copy" komutu kullanılma­

dan parçaların (herhalde component

denmek isteniyor) olduğu gibi kulla­

nılmasından söz ediliyor. Yazılım

sürecinin hızlanması konusunda

ürünlerin hemen hemen aynı kulvar­

da yarıştığını belirtebilirim. Yeniden

kullanılabilir nesne yazmak ya da

kütüphane geliştirmek Delphi ya da

Visual Basic'e özgü bir olay değildir.

Kullanılan dil ve araç ne olursa olsun,

günümüz standartları altında her

programcının yazılım geliştirme

sürecini kısaltacak çözümleri bulun­

maktadır. Delphi'nin VCL'leri, Visual

Basic'in OLE DLL'leri, Visual C++'ın

kütüphaneleri... Bunlann hepsi birer

"süreç hızlandıncı" araçtır. Bu neden­

le, "zaman geçtikçe" şu ya da bu ürün

süreci daha da kısaltır diye birşey söz

konusu değildir. Bu süreç, tamamen

yazılımcının geliştirme stratejileri ve

kullandığı ürünü ne derece tanıdığı ile

ters orantılıdır. Sayın Karagöz'ün kul­

landığı "Copy" komutu ise, aklıma

"toplama Cut, Copy, Paste program­

cılığını" getiriyor. Hem kendisine hem

de sektörümüzdeki diğer kıymetli

kişilere yakıştıramayacağım böylesi

bir programlama mantığını hemen es

geçiyorum... Cut, Copy, Paste ile

programcılık olmaz!

Geldik son paragrafa... Sayın

Karagöz, Delphi'nin ya da başka bir

ürünün satıcısı olmadığını belirtiyor.

Tüm kalbimle kucakladığım büyük

bir olgunluk... Bir ürünü satmak, ön­

celikle onu tanımayı gerektirir.

Günümüz koşullarında pek rast-

layamadığımız bir olgu olsa da, Sayın

Karagöz'e olgunluğu ve objektif olma

çabası taşıyan yaklaşımından dolayı

teşekkür ediyorum.

Aynı paragrafta yer alan ve beni,

"zaten zar zor ilerleyen yazılım sek­

törüne çelme takan biri" olarak gör­

mesini ise üzülerek karşılıyorum.

Benim kim olduğumu bilmeden ve

yazılım sektörüne harcadığım emeği

görmeden böylesi bir yorum getir­

meleri beni gerçekten çok üzdü. Bu

satırları okuyan ve beni tanıyan

yazılımcıların da aynı üzüntüyü duy­

duğunu hisseder gibiyim. Bu neden­

le, izninizle son sözümü söyleyerek

en azından bu insanların emeğine

saygı göstermek istiyorum.

Sayın Karagöz, Cadı Kazanı

köşesinde resmi basılan 26 yaşındaki

genç yazılımcı, "hayatını sür­

dürebilecek derecede" paraya önem

veren, 14 yaşında University of Lon­

don Software Engineering bölümün­

de burslu olarak okumaya hak kazan­

mış, A Level Assembly Language ve

Software Design dallannda yüzde

91'lik başarı ile mezun olmuş, 17

yaşında girdiği dünya çapında ünlü

bir firmada yazılım tasanmcılığı yap­

mış, fraktal teorileri Bremen Institute

of Chaotic Systems anabilim dalında

patent alacak derecede ileri gitmiş,

ürettiği projeler ile yurtdışında Türk

yazılım sektörünün adını duyurmaya

çalışmış ve şu anda da aralarında

Sayın Prof.Dr. Oğuz Manas ve Sayın

Tınaz Titiz'in de bulunduğu çok

değerli bir yazar kadrosuna sahip

BT/haber gazetesinde köşe yazarlığı

yapmaktadır. Bütün bunlar şans ve

torpil ile değil, alınteri ile kazanılmış­

tır. "Yazılım sektörümüze çelme tak­

makla" ve "taraflı yazı yazmakla" suç­

ladığınız kişi, bu sektör için üretmeye

devam etmektedir ve edecektir. Tav­

siyem, Cadı Kazanı'ndaki yorumumu

"niyet" filtresinden süzerek tekrar

okumanızdır.

Page 14: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

14 d ü n y a d a n 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76

MICROSOFT İLE

İLGİLİ HABERLER Derleyen ve Yorumlayan:

Prof.Dr. OĞUZ MANAS

Windows 95 kullanıcıları, Windows NT 4.0'a geçişte güçlükler yaşayabilir

Şu anda Windows 95 kulla­

nanların Windows NT 4.0'a geç­

meye karar verirlerse çok fazla

uğraşı vermek zorunda kalacak-

larını unutmamaları gerekiyor.

Microsoft bütün dikkatini Win­

dows 95 ve Windows NT işletim

sistemlerinin birleştirilmesi

(merge) için harcadığını duyur­

muş bulunsa da, bu amaca ulaş­

mada izlenecek yol çok açık gö­

rülmüyor.

Bu durum özellikle tek kulla­

nıcılar açısından farklı özellik

setleri, donanım gereksinimleri

ve aygıt sürücüleri (divice dri­

vers) hakkında karar verme aşa­

masında çok daha belirginleşi­

yor.

Çok büyük olasılıkla Win­

dows NT 4.0'a geçecek Win­

dows 95 kullanıcılan uygulama­

larını ve kütüklerini yeniden ha­

zırlamak zorunda kalacaklardır.

Bu nedenledir ki bazı eleştir­

menlere göre, birçok kişisel kul­

lanıcı Windows 95'te kalacak ve

'Windows NT 4.0'ı yeni sistem

siparişinde bulunacak olanlar

alsın' diyeceklerdir.

Burada kişisel kullanıcı ile şu­

nu kast ediyorum. Kurum ola­

rak Windows 95'ten Windows

NTye geçmek oldukça stratejik

ve büyük yatırım gerektiren bir

karar olsa da o kurumdaki kul­

lanıcılan pek etkilemez. Çünkü,

geçiş işlemlerinin tümünü bilgi

işlemden sorumlu kadro yapa­

caktır. Ancak siz kişisel kullanı­

cı iseniz, bütün bu işlemleri ta­

mamlamak size kalacaktır.

Apple, Windows NT'yi yeni

ürünlerinde kullanma karan aldı Bu yılın başlarında Apple

Computer, Microsoft ile Win­

dows 95, Windows 3x ve Win­

dows NT'yi gelecekteki ürünle­

rinde kullanmak üzere lisans

anlaşması imzaladı. Apple, Win­

dows NT-temelli Power Macin-

tosh'u 1996 yılının sonuna ka­

dar geliştirmeyi planlıyor. App-

le'ın halen ATX (IBM UNIX) te­

melli sunuculan piyasada bulu­

nuyor.

Yetkililer NT-temelli Macin-

tosh'ların Mac kullanıcılarına çe­

şitli Windows işletim sistemleri

için geliştirilmiş çok sayıda yazı­

lım ürünlerini kullanma olanağı

getireceğini belirtiyorlar. Apple,

Microsoft ve Motorola ile birlik­

te çalışarak Macintosh istemci

için Windows NT desteğini ge­

liştirmeyi ve hem NT sunucu ve

hem de Mac istemci için ağ iş­

lem (networking) çözümlerini

ortaya koyacak çalışmalar yap­

mayı planlıyor.

Fractal Design, Windows 95 temelli

POSER'ini duyurdu Fractal Design şirketi, insan

şekilleri üretmede kullanılan

grafik tasarım tool'lan taşıyan

Fractal Design Poser'ini geliştir­

di. Yeni Poser, Windows 95 ola­

naklarım kullanarak, grafik tasa-

rımcılarına, çokluortam uygula­

maları geliştiricilerine büyük

olanaklar sağlıyor.

Yeni Poser, kullanıcılara,

özellikle tekstil ürünleri üzerine

çeşitli insan şekillerinin yerleşti­

rilmesi işinde büyük ufuklar açı­

yor.

Windows ürünleri ve fikirleri ile ilgili yenilikler nereden izlenebilir?

Windows World Dallas'96,

Dallas Gösteri Merkezi'nde 29-

31 Ekim 1996 tarihleri arasında

yapılıyor. Bu toplantı katılım-

cılarına iş hayatında bilgi işlem

uygulamaları, iletişim çözümleri,

ağ işlem ve Internet konularında

yeni fikirler edinmelerini sağ­

layacak.

Comdex Spring and Win­

dows World'96 bir diğer toplan­

tı grubu. Katılımcılar Mic­

rosoft'un birlikte çalıştığı şirket­

lerce Windows 95, Windows

3.1, Windows Workgroups 3-11

ve Microsoft OLE için geliştirilen

yeni uygulamalan izleme ve

tanıma olanağı bulacaklar.

Diğer toplantılar dahil daha ay­

rıntılı bilgi için;

http://wunv.comdex.com

adresine başvurulabilir.

BT şirketierinin "Global 1000"de etkisi artıyor

Derleyen: AMİL KUNT

Business Week dergisi

tarafından 1988 yılın­

dan beri her yıl yapı­

lan dünyanın en değerli

1000 şirketi ile ilgili araştır­

ma sona erdi ve bu yılın

piyasa değeri en yüksek

şirketi, geçen yılın üçüncü

konumundaki General

Electric oldu.

Her şirketin toplam his­

se senederinin 31 Mayıs

1996 tarihindeki değerleri

ile çarpımından oluşan ve

o tarihteki döviz kuru ile

dolara çevrilerek saptanan

piyasa değeri sıralamasın­

da bu yıl Amerikan şirket­

lerinin Japon ve Avrupa

şirketlerine olan üstünlü­

ğünün geçen yıldan daha

fazla olduğu görülüyor.

1000 şirket arasında geçen

yıl 396 Amerikan şirketi

yer alırken, bu şirketlerin

sayısı bu yıl toplam 5.1 tril­

yon dolar değerle 422'ye

çıktı. Böylece Global 1000

şirketin 11.2 trilyon dolar

toplam değeri içinde Ame­

rikan şirketlerinin payı

yüzde 46'ya ulaşıyor; oysa

bu oran 1988'de yüzde 30

idi. Bu yılın bir özelliği de

Global 1000'in tarihinde ilk

kez bir Amerikan şirketi

birinci sırada yer alıyor.

1988 yılındaki Global 1000

sıralamasında toplam 5.7

trilyon değerindeki Japon

şirketlerinin payı yüzde 48

ve değerleri Amerikan şir­

ketlerinden yüzde 60 daha

büyük iken bu yılki payla-

rı yüzde 23 olup, Ameri­

kan şirketlerinin toplam

değerinin Japon şirketleri­

nin toplam değerinden

yüzde 96 daha fazla oldu­

ğu ortaya çıktı. Avrupa'da

Siemens, Heineken ve L.M.

Ericsson gibi şirketlerin de­

ğerleri yükselirken, pek

çok Avrupa şirketinin de­

ğerlerinin Amerikan rakip

şirketlerinden bir hayli ge­

ride kaldığı gözleniyor.

İlk 25'te 5 BT şirketi yer alıyor

Merkezi Cenevre'de bu­

lunan Morgan Stanley Ca­

pital International adlı ku­

ruluş tarafmdan 21 ülkede

ve hisse senetleri borsalar­

da işlem gören 2 bin 700

şirketi kapsayan bilgilerin

toplanıp değerlendirilme­

siyle sonuçlanan Global

1000 sıralamasında bilgi

teknolojisi sektöründe

Amerikan şirketlerinin çok

büyük üstünlükte olduğu

görülüyor. 1000 şirketin ilk

25 şirketi arasında endüst­

rinin liderleri olan AT&T,

Microsoft, Intel, IBM ve

Hewlett-Packard yer alı­

yor. 1988 yılında ilk 1000

şirket arasında yer alma­

yan Microsoft bu yıl 12. sı­

rada olup, geçen yıl 644.

sıradaki Sun Microsystems

büyük bir sıçrama yaparak

26l. sıraya yerleşti. Öte

yandan Apple Computer

ise en büyük düşüşü gös­

tererek geçen yılki 543. sı­

radan bu yıl 978. sıraya ve

Novell de yanı şekilde

yüzde 26'lık bir değer kay­

bı ile 239. sıradan 632. sı-

rava indiler.

Tüketim ürünleri şirket­

leri arasında Mc Donald's

şimdi 94 ülkede sattığı

hamburgerler ile beş yıl

önceki 6.5 milyar dolarlık

cirosunu 14 milyar dolara

çıkanrken, piyasa değeri

de 1988'den bu yana 4 kat

büyüyerek 33 7 milyara

ulaştı. Dünya traş pazarını

elinde tutan Gilette şirketi

1990 yılından beri Doğu

Avrupa ülkelerinde,

Çin'de, Rusya'da ve Hin­

distan'da 200 milyon yeni

tüketici kazanarak 1988 yı­

lındaki değerinden 6 kat

daha fazla olarak 26.3 mil­

yarlık bir şirket konumuna

geldi. Geçen yıl 6. sırada

olan ve satışlarının yüzde

70'i ile kârının yüzde 80'ini

Amerika dışında yapan

Coca-Cola 115 milyarlık

değeri ile bu yıl 4. sıraya

yükseldi.

Daha küçük ülkelerde

en büyük sıçramayı yapan­

lar Singapur ve Hong

Kong şirketleri oldu. 1988

yılında Global 1000 liste­

sinde üç Singapur şirketi

var iken şimdi bu sayı 13'e

yükselmiş bulunuyor. Bu

şirketlerin toplam değeri

ise sekiz yıl öncesinden 17

kat daha büyüyerek 123

milyar dolara ulaşırken,

aynı dönem içinde Hong

Kong şirketlerinin değeri 5

kat artarak bu yıl Global

1000'e giren 17 şirketin

toplam piyasa değeri 195

milyar dolar oldu.

Yine Morgan Stanley

Capital International tara­

fından pazarları gelişmekte

olan ülkelerde incelenen

200 şirket arasındaki sırala­

mada geçen yıl birinci

şirket konumunda olan

Korea Electric Power, bu

yıl da 23.9 milyar dolarlık

değeri ile yerini korudu.

Aynı listede geçen yıl 180.

sıradaki Akbank bu yıl

2.06 milyar dolar değeri ile

158. sıraya yükselirken yi­

ne geçen yıl ilk 200 arasın­

da bulunmayan 1.9 milyar

dolar değerindeki Türk

Hava Yollan 178. sıra ile

ilk kez listede ver aldı.

Business Week dergisinde her yıl yapılan

dünyanın en değerli şirketleri arasında, 1988

yılında yapılan sıralamada hiç yer almayan

Microsoft, bu yıl 12. sırada bulunuyor.

Page 15: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 d ü n y a d a n 15

Packard Bell ve

NEC güç birlikteliği

Haziran ayında ABD ve Japon­

ya'da yapılan basın toplantılarında

Packard Bell ve NEC'in yeni bir işbir­

liği anlaşması imzaladıkları belirtildi.

Bu anlaşma ile NEC'in Japonya hari­

cindeki bütün bilgisayar işlemlerinin

Packard Bell'e geçtiği duyuruldu. Bu

anlaşma sonucu, şirketin adı 1 Tem­

muz 1996 tarihinden itibaren geçerli

olmak üzere Packard Bell NEC ola­

rak değiştirildi. Bu işbirliği öncesinde

NEC, Ağustos 1995'te Packard Bell'e

yüzde 19.9 oranında ortak olmuştu.

Şubat 1996'da da Packard Bell, Bull

şirketinden Zenith Data Systems'i sa­

tın aldı.

Packard Bell NEC'in idari işleri,

halen Packard Bell'in Başkanı olan

Beny Alagem ile birlikte 9 kişilik bir

yönetim kurulu tarafından idare edi­

lecek. Yönetim kurulunda bulunacak

5 kişi Packard Bell, 2 kişi NEC ve 2

kişi ise Groupe Bull tarafından atana­

cak.

Primergy Server'e

Avusturalya'dan

ödüller

Siemens Nixdorf'un yeni ürünü

Primergy Server, PC Week dergisi ta­

rafından "Best New Corporate Com­

puting" ödülü ve Australian Personel

Computer Magazine dergisi tarafın­

dan da "Best Product of Show" ödül­

lerine layık görüldü. SNI'ın Primergy

Server sistemlerinde 3 adet güç kay­

nağı bulunuyor. Herhangi birinin arı-

zalanması durumunda ise sistem ka­

patılmadan anzalı ünite değiştirilebi-

liyor. Sunucu sisteminde kullanılan

sabit disklerde ise "Hot-Swap" ve

"Hot Replace" özellikleri bulunuyor.

Böylece sunucu kesintisiz ve güveni­

lir bir çalışma ortamı sunuyor.

General Electric de CA kullanıyor

General Eletric Capital TMS şirketi­

nin ticari dış kaynak kullanım bölü­

mü (CPS), dağıtık ve heterojen yapı­

ya sahip ağ yapısında CA-Unicenter

ağ ve sistem yönetim yazılımım seçti­

ğini duyurdu. Şirketin ABD ve Kana­

da üzerinde coğrafik olarak dağıtıl­

mış şubelerinin bir merkezden yöne­

tilmesine olanak sağlayan CA- Uni-

center, olay ilişkisi (event correlati­

on), yedekleme yönetimi, güvenlik

ve konfigürasyon yönetimi işlevlerini

gerçekleştiriyor. GE Capital TMS şir­

ketinde, CA-Unicenter artırılmış yete­

nekleri ile uygulanıyor. Dağıtık is­

temci/sunucu sistemleri, ağlar, verita-

banları ve uygulamalan gözlemleme

ve kontrol için katmanlı ve ölçekle-

nebilir bir yapı öngörülüyor. İleri dü­

zeyde yardım hizmetleri, sistemdeki

ya da istemcilerdeki sorunların izlen­

mesi ve tanımlanmasına olanak tanı­

yor.

Compaq 'Hot Plug PCr teknolojisini tanıtıyor Compaq'in geliştirdiği 'Hot

Plug PCI' teknolojisi, kullanıcıla­

ra sunucuları sistem dışı bırak­

maksızın her türlü değişiklik yap­

ma, PCI kartlarım genişletme,

güncelleme ve değiştirme olana­

ğı sağlıyor.

Hot Plug PCI teknolojisinin

pazara sunulacak ilk uygulamala-

rının, kullanıcılara, yeni PCI kart­

larım sunuculan hizmet dışı bı­

rakmadan işleme koyma olanağı

getireceği bildiriliyor. Böylece,

sunucunun kapalı olduğu ve ye­

niden hizmete girmesi sırasında

tüm elemanları tanımak için har­

cadığı zamandan tasarruf sağla­

nacağı belirtiliyor.

Bir sonraki uygulamalarda ise,

kullanıcıların sunuculan hizmet

dışı kalmadan güncelleme yapa­

bilme, ek giriş/çıkış kartları taka­

bilme ve yazılını sürücülerinin

eklenebilme olanağına sahip ola­

cağı bildiriliyor. Compaq. Hot

Plug teknolojisini içeren ilk ürün­

lerini 1997 yılının ilk yarısından

sonra pazara sunmayı hedefliyor.

Hot Plug PCI teknolojisinin

PCI SIG tarafından kabul gören

bir standardının oluşturulmasının

da Compaq tarafından üstlenildi­

ği açıklandı PCI SIG toplam en­

düstri standardı, lider işletim sis­

temi satıcıları, bağımsız donanım

satıcılan ve yan iletken üreticile­

rinin ortaklığıyla geliştirilen yazı­

lım ve donanım çözümlerinin

standartlarım içeriyor.

DesignCAD

hızla büyüyor

Türkiye'de Mayor tarafından temsil

edilen DesignCAD'in üretici şirketi Vi-

aGrafix'in, ABD'nin en hızlı büyüyen

10'uncu şirketi olduğu açıklandı. Soft

Letter dergisine göre yüzde 143 büyü­

me ile ViaGrafrx, bu yıl ilk defa ilk 100

içerisinde 10'uncu sıraya yerleşti. Dergi­

de, şirkette eleman başına 125 bin do­

lar gelir elde edildiği, yıllık 16 milyon

500 bin dolar satış ile şirketin önemli bir

gelişme gösterdiğine dikkat çekildi.

Page 16: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba
Page 17: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba
Page 18: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

18 dizi y a z ı 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76

Internet ve iletişim teknolojileri- Bölüm 5

TÜRKER CAMBAZOĞLU

Empa A.Ş. Genel Müdür

Yardımcısı (Teknik)

Toy Story

Gelecekte, gerek video kaset,

gerekse CD-ROM'un yerini,

çevrim-içi çözümlerin alacağı

büyük olasılıktır. CD-ROM fiziksel

biçim ve büyüklük olarak, daha zi­

yade bir dağıtım ortamı olarak, fa­

kat içerdiği bilgiler açısından daha

özelleşmiş ve kişiselleşmiş olarak,

devam edebilir. Yani CD ile bir

yerden diğerine kişisel, sayısallaştı-

rılmış bilgiler taşınabilecek, CD ka­

ğıdın yerini alacaktır. Günümüzün

5 inç büyüklüğünde CD'sinin daha

küçülmesi ve uyumlu sürücünün

de cep büyüklüğünde olması bek­

lenebilir.

İnsanların sayısal dünyaya geç­

mesini motive eden temel kuvvet,

yeni eğlence teknolojileri olmakta­

dır. Bu hali ile olay, Troya Atı des­

tanını andırmaktadır. İnsanlar ilk

önce, oyunlar oynayabilme, mek­

tuplar yazabilme, veriye ulaşma ya

da yüzlerce TV istasyonunu izleye­

bilme gibi konulardan etkilenmek­

te; fakat bir kere işin içine girince

teknolojinin onlar için ev ya da iş­

yerlerinde neler yapabileceğini de

keşfetmektedir. Artık bundan son­

rası daha kolaydır, yeni teknoloji­

lerin benimsenmesi için daha is­

tekli olunmaktadır.

Eğlence uygulamaları deyince,

türünün ilklerinden olan Walt Dis-

ney'in üç boyutlu "Toy Story" çizgi

filminden söz etmeden geçemez­

dik. Film tümüyle bilgisayar orta­

mında hazırlanmıştır. Bundan ön­

ceki filmlerden "Casper'in 40 daki­

kası ve "Jurassic Park"ın ise sadece

6 dakikası bilgisayar destekli can­

landırma ile gerçekleştirilmiş. Film

karelerinin bilgisayar hesaplamala-

n toplam 800 bin saat sürmüş.

Filmdeki animasyon ve "render" iş­

leri, modellerin yaratılması, hare­

ketler, çok boyutlu çizim ve ani­

masyon yazılımları üreten Pixar şir­

ketince üstlenilmiştir. Toy Story'nin

donanım altyapısı Sun şirketince

sağlanmıştır. Donanım, 113 adet

çift işlemcili SPARCstation 20 Mo­

del HS12 ve 4 işlemcili Model

HSl4'den meydana gelmektedir.

Toplam 34 Terabyte'lık verinin kul­

lanıldığı filmde, veriler SPARCser-

ver 1000 ve SPARCstorage Array

sistemlerinde saklanmıştır. Bilgisa­

yarı sadece çizim aracı olarak kul­

lanmakla yetinmeyen yapımcılar,

karakterlerin temel hareketleri na­

sıl izleyerek hareket edeceklerini

hesaplama işini de bilgisayara yap­

tırmışlar. Toy Story'yi farklı kılan,

karakterlerin bilgisayar destekli ta-

sarım tekniklerinden alışılmış olan

3 boyutlu modelleme, yüzey giy­

dirme, ışın izleyerek gölgelendirme

ve aydınlatma teknikleri ile hazır­

lanmış oluşu. Sahnelerin olabildi­

ğince gerçekçi ve artistik açıdan

kusursuz olması için, her sahnede

100'er adet sanal ışık kaynağı kul­

lanılmış. 77 dakika ve 110 bin ka­

relik filmin yüzey kaplama, aydın­

latma ve gölgelendirme işlemleri­

nin tek bir bilgisayarda bitirilmesi

40 yıl süreceğinden, filmin kısa sü­

rede tamamlanabilmesi için 117

grafik işistasyonunun 24 saat açık

tutulduğu bir altyapı kurulmuş. Bil­

gi teknolojisi ile sinema endüstrisi­

nin birleşiminin güzel bir örneği

olan Toy Story, bizlere sinemanın

geleceğine yönelik ipuçlarını da

vermektedir.

Çoklu ortam ve etkileşimlilik

Çokluortam (multimedia) birden

fazla duyu aracılığıyla bilgi aktarı­

mı yöntemidir. İnsan renkli görür,

göz renge odaklanır ve en önemli­

si sese duyarlıdır. İnsan içgüdüsel

olarak, değişik seslere ve harekete

yönelir. Çokluortam uygulamala­

rında da, çok miktarda bilgi birleş­

tirilip, daha anlaşılır ve zevklere

daha uygun şekilde paketlenerek

sunulur. Çokluortama özgü bir

özellik, kullanıcı etkileşimidir. Bil­

gisayar bilgiyi sunduğunda, kulla­

nıcı bilgiyi yönlendirebilir ve bilgi­

ye kendi belirlediği aşama, yer ve

zamanda erişebilir. Bu şekildeki

kullanıma, etkileşimli çokluortam

denmektedir. Etkileşim sayesinde

kullanıcı makinenin karşısında pa­

sif değil, aktif bir rol alabilmekte,

kendi seçimi doğrultusunda olayla­

rın akışını etkileyebilmektedir. Et­

kileşimli çokluortamlar sayesinde

anlatımlann daha etkili hale gelme­

si sağlanmıştır. Bunun temel nede­

ni, insan yapısının görülenlerin

yüzde 10'unu, işitilenlerin ise yüz­

de 20'sini hatırlayabilmesine uygun

oluşudur. İnsanlar aynı zamanda

görüp duyduklarının yüzde 50'sini

akıllarında tutabilmektedir. Etkile­

şim ile birleşen çokluortam tekno­

lojisinin, akılda tutabilmeyi yüzde

80'lere değin artırabildiği görül­

müştür.

Sanal park

Geleceğin en yaratıcı işleri tek

başına müzik, sanat, film ya da di­

ğer medya unsurlarından oluşma­

yacak, fakat bu sayılan unsurlardan

birkaçının birleşmesinden (yakın­

samasından) meydana gelecektir.

Özetle, teknoloji mevcut yaratıcı

araçların kapsamını genişletmekte­

dir. Aslında yakınsama şimdiden

başlamış bulunmaktadır. Bunun en

çarpıcı örneği, gerek pop gerekse

klasik müzik eserlerine eşlik ettiri­

len video küpleridir. Bu birleşimin

temelinde, yaklaşık 20 yıl önce ba­

zı müzisyenlerin sadece sesin kısıt­

layıcı olduğunu farketmesi ve ona

görsel öğeler katarak müzik tema­

larını daha iyi vurgulayabilecekleri-

ni anlamaları yatmaktadır. Bu alan­

daki öncülerden olan ingiliz mü­

zisyeni Peter Gabriel, ilk müzik ta­

banlı CD-ROMü çıkartarak bir ilke

imza atmıştır. Fakat satışa sunulan

paket şaşırtıcı bir şekilde, CD-

ROM, kompakt disk ve videoteyp

üçlüsünden oluşmaktaydı. Paket

Peter Gabriel'in değişik sanatsal

yönlerini bütünüyle ortaya koyma­

sına karşılık, üç değişik cihaz ge­

rektirmesi nedeni ile teknolojinin

kısıtlamalarını göstermesi bakımın­

dan ilginç bir örnektir.

En son eğlence eğilimi, sanal

park temalarının geliştirilmesidir.

Çoğu yeni teknolojide olduğu gibi

"sanal park teması" kavramı henüz

tam olarak tanımlanmamıştır. Bilgi­

sayar oyunlannı, lunaparkları, sine­

ma sahnelerini ve tiyatro sunumla­

rını içerebilir. Bu parkları inşa et­

meye çalışan herkesin farklı bir

yaklaşım içinde olması olayı heye­

canlı bir hale sokmaktadır. Sanal

park teması kavramının merkezin­

de "sanal gerçeklik (virtual reality)

teknolojisi" bulunmaktadır. Konuş­

ma dili anlatımı ile bu teknoloji,

kullanıcıların bulunmadıklan hal­

de, belli bir yerde bulunduklarını

sanmalannı sağlatacak şekilde kan­

dırmalarıdır. Bu teknoloji son yıl­

larda öyle ilerlemeler göstermiştir

ki, kullanıcılar sanal uyartımlara re­

aksiyonlar gösterebilecek bir me­

kana bile yerleştirilebilmektedir.

Bu arada yaşamından kesitlerin

benzerini gerçeklemek isteyen biri­

si, bunu yaparken rahatsızlık veren

bir miğfer giymemelidir. Sanal bir

yaşam oldukça özel ve yegane, her

yerde bulunamayan bir şeyi sağla­

malıdır. Örneğin, bir dinozorun ya

da peygamberlerden birinin yanın­

da durabilmek gibi olağanüstü bir

şeyi. Olaylar, insan beyninin kan­

dırılmasına dayanmaktadır. Sanal

park temalarında, yüksek oranda

aldatıcı görüntülerle (ilüzyon) kişi

hayali ortamlara sürüklenir.

Sanal park teması bugün tanım­

sız ve esnek bir kavramdır. Stan­

dart bir lunapark büyüklüğünde

olabileceği gibi, bir çarşıdaki dük­

kan büyüklüğünde de olabilir. Her

bir parkın stili ve içeriği birbirine

göre değişebileceği gibi, haftadan

haftaya da değişiklik gösterebilir.

Yerel lunaparkta yeni bir eğlence

noktası kurmak aylar ya da yıllar

aldığı halde, sanal parkta sadece

bir yazılım değişikliği ile yenilik

kotarılmış olur.

Bu hali ile sanal park temaları,

sinema sahnelerini andırır. Seyirci

ilgisi olduğu sürece film oynamaya

devam eder, ilgi kaybolunca film

başka bir yere aktanlır. Etkileşimli

filmler yapan Interfilm şirketine

göre, günün birinde izleyiciler çok-

layıcı (multiplex) üzerinden konu

ve konu ile uyumlu özel sahnele­

rin seçimini yapabilecektir. Inter­

film halen, özel donatılmış sahne­

lerde gösterilen etkileşimli filmler

yaratmaktadır. Yaklaşık her 90 sa­

niyede bir, izleyicilere filmdeki

olaylar dizisini kontrol etme şansı

tanınır. Burada, film ile bilgisayar

oyunu arasındaki yakınsama açık­

ca farkedilebilmektedir. Bu uygula­

mada insanlar aktif bir biçimde eğ­

lenirken, alışılagelmiş sinemalarda

pasif olarak eğlenmektedir. Etkile­

şimli film kavramında filmin ana

konusu ile ilgili gelişen ana olaylar

dizisinin yanında, onunla paralel

gelişen ve kullanıcının seçebildiği

diğer olaylar da mevcuttur.

Yukanda film için anlatılan etki­

leşimliliğin bir benzerini, fazla po­

püler olmayan müzisyen Todd

Rundgren'in albümünde (No

World Order) görmek mümkün­

dür. Rundgren'in CD'sinde stan­

dart müzik parçalan yerine, dinle­

yicinin zevkine göre tekrar tekrar

düzenlenebilen bin 500 tane küçük

küçük müzik parçası mevcuttur.

Burada Rundgren dinleyicilerin

müziğin içeriğini değiştirmesine

izin vermez, fakat müziğin tempo­

su, ses rengi ve müziğin ardıcıllığı

üzerinde denetim sağlamasına ola­

nak tanır. Rundgren'in CD'si türü­

nün ilki olarak, bir sonraki adımda

neyin geleceğinin de habercisidir.

Yukanda anlatılan iki örnekten,

"etkileşimliliğin" eğlence anlayışını

kökünden değiştiren unsur olacağı

anlaşılıyor. Bu olgu bir anlamda,

Page 19: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76 dizi y a z ı 19 elektronik medya öncesinde, gez­

gin bir ortaçağ ozanının kendisini

izleyen bir dinleyici grubuna bir

şarkı öğretmesine ve sonra dinleyi­

cilerden birinin şarkıyı kendince

yorumlamasına benzer. Daha son-

raları çağdaş bir yorumcu zaman

içinde bu eseri alarak canlandırabi­

lir. Müziğin zaman içinde değişik

kişiler tarafından yorumlanarak ev­

rim geçirmesinde, yüksek oranda

kişisellik ve etkileşimlilik söz ko­

nusudur.

Seyirci ya da dinleyicinin esere müdahalesi

Elektriğin bulunuşu, film, TV ve

müzik-kayıt endüstrisinin yaygın­

laşmasından beri, seyirci ya da

dinleyiciler kendilerine sunulan sa­

natsal eseri etkileme ya da değiştir­

me olanağına sahip değillerdi. Sa­

natsal eser bitmiş olarak ve o haliy­

le zevk alınacak şekilde seyircilere

sunulmaktaydı. Bu anlayışa karşı­

lık, etkileşimli ortamda seyirci ese­

re müdahale edebilir. Sanatçı, se­

yircinin neleri kontrol edebileceği­

ni (değiştirilebileceğini) yine de

önceden belirleyebilir. Fakat süreç,

seyircinin (daha genel olarak kulla­

nıcının) de katılımı ile daha zengin

bir hal alır. Sanatçı seyircinin ken­

disi ile oynamasına (karaoke duru­

munda olduğu gibi) müsaade et­

meyecektir. Etkileşimin derecesi

sanatçı tarafından belirlenecektir.

Şimdiki sanatçılar, sadece beste­

lerini gelecek kuşaklara aktarma­

nın yanında, aynı zamanda gösteri

ve konserlerini de kayıtlı ortamda

geleceğe taşıyabileceğinden şanslı­

dırlar. Örneğin, günümüzde Mo­

zart gibi sanatçılara ilişkin kayıtlar

ve hareketli resimler yoktur. Günü­

müz sanatçılarının, eski sanatçılar

gibi değerlerinin bir sonraki yüzyıl­

da anlaşılması ya da mesajlarının

gelecek kuşaklara aktarılamaması

gibi sorunları olmamalıdır. Birkaç

yüzyıl sonra bile, o sanatçının sa­

natına yönelik incelemeler yürüten

bir araştırıcının, sanatçının holog­

rafik görüntüsüne başvurarak sana­

tın yürütüldüğü koşul ve çevreye

ilişkin bir sorusuna yanıt alması

büyük olasılıktır. Fakat, en azından

şimdilik bu teknoloji mevcut değil­

dir.

Yukanda söylenilenler için bir

diğer örnek, şarkıcı Graham

Nash'in, kendisi ve yaşadığı za­

manlarla ilgili olarak oluşturduğu

etkileşimli biyografidir (LifeSighs).

Bu biyografide, Graham Nash ken­

disini etkileyen II. Dünya Savaşı

(kendisi 1942'de doğmuştur) ve o

devrin liderlerinden söz etmekte­

dir. Nash etkileşimli biyografisinde,

Winston Churchill, Josef Stalin ve

Adolf Hitler'in sayısal kopyalannı

geliştirmiş olup, onlardan birine

soru sormakta ve görüntüsünden

yanıt almaktadır. Görüntünün sesi

bir aktör tarafından sağlanmasına

karşılık, yapay olarak orijinal sesi

verecek şekilde işlemden geçiril­

miştir. Bu şekilde, Nash ya da se­

yirciler tarihsel karakterlerle yüz-

leşmiş olurlar. Bu tür bir aldatma

bile, tarih ile etkileşme açısından

ileriye doğru atılmış önemli bir

adım olarak nitelenebilir.

Nash, görkemli sunumunu ha­

zırlamak için, ortalama bir insanın

daha uzunca bir süre erişemeyece­

ği bazı araçlar kullanmıştır. Nash'in

albümü, Silicon Graphics işistas-

yonlannca denetlenen, klipler, gra­

fik, video ve diğer bilgilerin birleşi­

minden oluşan büyük bir veritaba­

nı içerir. LifeSighs albümü yaratılır­

ken kullanılan özkaynaklar, her­

kesin erişemeyeceği ayrıcalıklı

araçlardır. Bu açıdan, bu tür uygu-

lamaların gelecekte nasıl kullanıla­

cağı, yüksek teknik, ekonomik ve

entellektüel yeteneklere sahip

Nash ve benzer kişilikler tarafın­

dan belirlenecektir.

Yukandaki paragraflarda anlatı­

lan bilgi ortamları sayesinde, tarih­

sel olaylar itiraz götürmez kanıtlar­

larla gelecek kuşaklara aktanlmış

olur. Geçmişteki olaylara ilişkin

olarak spekülasyonlar yapma ola­

nağı ortadan kalkar. Bunun tersi­

nin olacağını söyleyenler de çıka­

bilir ve bir ölçüde doğrudur. Çün­

kü, sayısal teknoloji sayesinde ger­

çekler kolayca değişikliğe uğratıla­

bilir. Bunun en güzel kanıtı, film­

lerde yaratılan nükleer patlama

sahneleri ya da tarihsel karakterle­

rin çağdaş karakterlerle konuştu-

rulmasıdır. Yani, teknolojinin kötü

amaçlı kullanımı ile gerçekler çar-

pıtılabilir ya da bambaşka bir biçi­

me sokulabilir. Bu nedenle, sayısal

bilginin üzerinde değişiklikler yap­

mak, aldatmak ya da kontrol et­

mek üzere kullanılmasını engelle­

yecek doğrulama (authenticate)

mekanizma ve yapılannın oluştu­

rulması da gereklidir.

LifeSighs'i yaratan Graham Nash

gibi öncüler teknolojiye hakim

olurken, sürecin verilmek istenen

sanatsal mesajı gölgelemesine de

izin vermemelidir. LifeSighs gibi

örnekler birer deneydir. Bu deney­

lerin başansı ya da başansızlığı,

teknolojinin kaderini de tayin ede­

cektir. Örneğin teknolojinin yeter­

sizliği nedeni ile, LifeSighs dinleyi­

cileri tarihsel bir kişi ile konuşuyor­

muş hissine kapılamıyorsa, o vakit

deneyin başansızlıkla sonuçlandığı

söylenebilir. Dinleyiciler boş duy­

gular içinde kalacak ve sanatçı da

herhangi bir şey gerçekleştireme­

miş olacaktır.

Haftaya:

Etkileşimli TV

Page 20: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

20 s e k t ö r 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76

Microsoft BackOffice Kullanıcıları, Abant'ta toplandı Microsoft BackOffice Kulla-

nıcılan toplantısı, 28-30 Hazi­

ran 1996 tarihlerinde Bolu

Abant Palace Oteli'nde 35 şir­

ket ve 115 kişinin katılımıyla

gerçekleştirildi. Toplantı, tek­

nolojik bilgi alışverişinin örnek

çözümlerle desteklendiği bir

ortam yaratmak amacını taşı­

yordu.

BackOffice Kullanıcıları Gru­

bu Yürütme Kurulu Üyesi olan

Tofaş Oto Bilgi İşlem Müdürü

Bahri Yücesan tarafından yapı­

lan açış konuşmasının ardın­

dan Microsoft Türkiye Genel

Müdürü Emre Berkin, Micro­

soft Başkanı Bill Gates'in bu

toplantı için özel olarak gön­

derdiği kutlama mektubunu

okudu.

Gates, mesajında, Windows

NT Server'ın her geçen yıl yüz­

de 70'lik bir büyüme sağladı­

ğını, Türkiye Backoffice'in sa­

tışlarının da yüzde 400'lük bü­

yümesinden dolayı geleceğe

son derece umutlu ve iyimser

baktığını belirtiyordu. Emre

Berkin, toplantıda Microsoft

Türkiye'nin çalışmaları ve Bac­

kOffice ürünleri hakkında da

bilgi verdi.

Digital, Hewlett-Packard ve

Koç-Unisys'in de katkıda bu­

lunduğu Microsoft BackOffice

Kullanıcılar Grubu toplantısın­

da katılımcılara son teknolojik

gelişmeler hakkında bilgi ak­

tarıımı yapıldı ve Microsoft'un

Internet ve Intranet stratejisi ve

ürünleri tanıtıldı.

Meteksan, Karayolları'na çizici ve

sayısallaştırıcı kurdu Karayolları Genel Müdürlüğü'nün iki ayn proje için Meteksan Bilgisayar

Hizmetleri Satış Grubu ile işbirliği yaptığı öğrenildi. Meteksan Bilgisayar

Hizmetleri Satış Grubundan CalCamp Ürün Müdürü Turgay Yalçın, ilk projede 18

adet çizici kurulumu gerçekleştirildiğini ve çizicilerin Bölge Müdürlükleri ile Yol

Etüd Proje Müdürlükleri tarafından kullanılmakta olan AutoCAD, NetCAD,

InRoads ve MicroStation yazılım paketleri ile birlikte kullanılacağını söyledi.

İkinci projenin ise Bölge ve Kamulaştırma Müdürlükleri tarafından kullanılmak

üzere satın alınan 14 adet sayısallaştırıcı ve ilgili yazılımlan kapsadığı öğrenildi.

Söz konusu projenin toplam bedelinin 145 bin 600 dolar olduğunu belirten

Meteksan yetkilileri, çizici ve sayısallaştırma sistemlerinin Temmuz 1996 tarihi

itibarıyla hizmete girdiğini söylediler.

An Bilgi ve İletişim

Sistemleri A.Ş.

kuruldu BT sektörüne yeni bir şirket daha

katıldı. Daha önce Kök Teknik Hiz-

metler'de Satış Müdürü olarak çalışan

Cem Yılmaz, Arı Bilgi ve İletişim Sis­

temlerini kurdu. Şirketin amacı, yeni

teknolojileri, oluşturacakları çözüm

paketleriyle müşterilerine en uygun

fiyat/performansda sunmak. Şirketin

faaliyet alanları Packard Bell, Apple

Macintosh ve alternatif Macintosh'lar,

çevre birimleri, çokluortam paketleri,

resim tarama ünitesi, yazıcılar (lazer,

mürekkep püskürtmeli, nokta vuruş-

lu), yedekleme üniteleri, bellek, faks-

modem, kesintisiz güç kaynakları, sa­

yısal kameralar, CD sürücüler, eğitim

ve sanat oyun CD'leri, eğitim hizmet­

leri ve Internet bağlantıları ile ağ ku­

rulması olarak açıklanıyor.

Henkel-Turyağ ağ

projesi Datem'in Henkel-Turyağ A.Ş.'nin genel mü­

dürlük binası ve fabrikasındaki ağ çö­

zümleri Datem İletişim ve Otomas­

yon Sistemleri A.Ş. tarafından geçek-

leştiriliyor.

Genel müdürlük binasında IBM

8271-108 anahtarlarla etherpipe uy­

gulaması kullanılarak omurgada yük­

sek performanslı çözümler getirilir­

ken, fabrikada da mevcut altyapıda

IBM 8271-108 anahtar kullanılarak

segmentasyon sağlanıyor.

Henkel-Turyağ'da oluşturulan bu

yeni yapı 'IBM Nways Lan Remote

Monitor For Windows' ve 'IBM

Nways Manager For Windows Mana­

gement' yazılımları ile yönetilecek.

EBI, Progress

ürününü teslim aldı Servodata/Progress ile IBM'in 24

Mayıs 1996 tarihinde AS/400 kullanı-

cılarına yönelik düzenlediği toplantı­

da 9 bin 500 dolar değerindeki Prog-

ress/400 ürününü kazanan Eczacıbaşı

Bilgi İletim'e (EBİ) ödülü geçtiğimiz

günlerde verildi. EBİ, 18-22 Eylül ta­

rihleri arasında yapılacak olan Bili-

şim'96 fuarında Progress/400 üzerin­

de yazdığı programın tanıtımını yapa­

cak.

Page 21: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba
Page 22: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

22 s e k t ö r 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76

Servodata Bilgisayar'dan kampanyalar Servodata Bilgisayar, HP Vectra, IBM

Aptiva ve APC kesintisiz güç kaynakla­

rında kampanyalar düzenliyor.

Şirket, HP Vectra VE2 Pentium 100

PC alan herkese sert mouse pad ve ek­

ran filtresi hediye ediyor. 1,459 dolardan

satışa sunulacak olan HP Vectra VE2'nin

özellikleri ise şöyle: Intel Pentium 100, 8

MB bellek, 850 MB sabit disk, 1 MB vi­

deo bellek, 1 adet PCI, 2 adet ISA, 1

adet PCI/ISA genişleme yuvası, 4 adet

sürücü yuvası, 2 seri, 1 paralel, 1 mouse

giriş çıkış birimi, Türkçe Q klavye, MS-

DOS 6.22, MS Windows for Workgroups

3.11, HP 14" SVGA 0.28 renkli ekran.

Şirket ayrıca, 256 KB ön bellek seçene­

ğini de 85 dolar fiyatla sunuyor. Kam­

panya stoklar tükenene kadar devam

edecek.

Servodata ayrıca, IBM Aptiva Multi­

media modellerinden Aptiva 133 ve Ap­

tiva 14l'de de stoklar bitene kadar bir

kampanya düzenliyor. Pentium 75 iş­

lemci, 14 inç ekran, 8 MB bellek ve 850

MB sabit disk özellikleri olan IBM Apti­

va 133, kampanya kapsamında 1,445

dolar; Pentium 100 işlemci, 15 inç ek­

ran, 16 MB bellek ve 1.2 GB sabit diske

sahip IBM Aptiva 141 ise 1,745 dolar fi­

yatla sunuluyor. Ayrıca her iki model­

den birini alanlara Canon BJC-210 renk­

li yazıcı 165 dolara satılacak. Aptiva 133

alan herkese ise Boca 14400 bps

faks/modem kartı hediye ediliyor.

Servodata, APC marka kesintisiz güç

kaynaklarında da (KGK) kampanya dü­

zenliyor.

Kampanya kapsamındaki KGK'ler ve

fiyatlan şunlar:

- APC Back 250: 250 VA, offline; 130

dolar

- APC Back 600:600 VA, off-line; 270

dolar

- APC Smart Suvs 420: 420 VA, oto­

matik voltaj regülasyonlu; 275 dolar

- APC Smart SU 700: 700 VA, otoma­

tik voltaj regülasyonlu; 430 dolar

- APC Smart SU 1400: 1400 VA, oto­

matik voltaj regülasyonlu; 860 dolar

- APC Matrix 3000: 3000 VA, otoma­

tik voltaj regülasyonlu; 3,190 dolar.

(Servodata/0212- 212 10 45)

Eta Bilgisayar'dan

yaz kampanyası Eta Bilgisayar, 31 Ağustos 1996 tari­

hine kadar şirketlere ve muhasebeci­

lere yönelik bir kampanya düzenliyor.

Kampanyadan alım yapanlara bilgisa­

yar örtüsü, yazıcı örtüsü ve ekran filt­

resinden oluşan hediye paketi

veriliyor. Kampanya kapsamında mu­

hasebe, bordro, işletme, kartoteks ve

kelime işlem programları 6 taksitle 36

milyon 900 bin TL; stok, cari, fatura,

muhasebe, çek/senet, irsaliye, sipariş,

kelime işlem, çift birimli stok, kambi­

yo ve kartoteks programlan 5 taksitle

toplam 83 milyon TL'ya sunuluyor. Bu

kampanya kapsamında ETA'nın yeni

ürünü olan 'Muhasebeciler İçin Büro

Otomasyonu' yazılımı için ise 8 mil­

yon 250 bin TL ödenecek. Ayrıca ETA,

şu anda başka muhasebe yazılımı kul­

lanan ve ETA yazılımlanna geçmek is­

teyenlere yüzde 30 indirim yapıyor.

(ETA/0212- 232 51 00)

Link ve

Armadadan Novell

kampanyası Link ve Armada Bilgisayar, kullanı-

cıları yasal yazılım kullanımına yön­

lendirmek amacıyla 15 Temmuz - 15

Eylül 1996 tarihleri arasında ortaklaşa

bir kampanya başlattı. Kampanya,

Link dağıtıcılan, yetkili satıcılan ve

Link Holding bünyesindeki şirketlere

yönelik olarak hazırlandı. Dağıtıcılar

ve yetkili satıcılar Link ürünlerini alır­

ken, Novell paketine de sahip olacak­

lar. Aynca kampanya ile ilgili İstanbul,

Ankara ve İzmir'de düzenlenecek eği­

tim seminerlerine de katılabilecekler.

(Link Bilgisayar/0212- 274 11 72)

Adres ve telefon

değişiklikleri -» Osinet Bilgisayar: Meliha Avni

Sözen Cad. Örmeci Sok. Çayeli Apt.

No. 3/6 D:3 Mecidiyeköy - İSTAN­

BUL

Tel: 0212- 267 25 36

-> SYS Danışmanlık İletişim: Şe­

hit Ahmet Sok. Mecidiyeköy İş Mer­

kezi K. l l Mecidiyeköy - İSTANBUL

-* Intertech Bilgi İşlem. Kısıklı

Cad. Haluk Türksoy Sok. No.3 Bağ-

larbaşı Kadıköy- İSTANBUL

Tel: 0216- 492 09 21

Page 23: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 ürün 23

SYS'den yeni bir

sesli yanıt sistemi:

PostOffice light SYS, orta ölçekli şirketlere yönelik

sesli yanıt sistemi, PostOffice Light

ürününü pazara sunuyor. PostOffice

ailesinin yeni üyesi PostOffice

Light'in temel özellikleri şunlar: Ye­

rinde olmayan aboneler için mesaj

bırakılabiliyor; posta kutusu sahipleri

uzaktan arayarak bu mesajlan dinye-

lebildikleri gibi, başka posta kutuları-

na ya da önceden tanımlanmış grup­

lara toplu mesaj atabiliyor; aynı bö­

lümde çalışan tüm kullanıcılara aynı

anda mesaj gönderilmesini sağlamak

için gruplar tanımlanabiliyor, kullanı­

cılar mesajlan, başına ya da sonuna

not ekleyerek başka posta kutusuna

kopyalayabiliyor. Aynca, dinlenme­

miş mesajlar belli bir süre sistemde

saklanıyor ve bu süre sonunda da

otomatik olarak siliniyor. Öte

yandan, her posta kutusu için yaban­

cı dil tanımı yapılabiliyor ve posta

kutusu sahipleri kendi tanımladıkları

telefona otomatik uyandırma yönlen­

dirmesi yapabiliyor.

PostOffice Light

Bilgi için:

Sys,0212-275 26 26

StorageTek otomatik kartuş sistemleri Remivac, StorageTek şirketinin

büyük boy ve orta boy sistemler

için geliştirdiği otomatik kartuş

sistemlerini pazara sunuyor. Bu

sistemlerin, 250-588, 500-1000 ve

3000-6000 kartuj kapasiteli mo­

delleri bulunuyor. Sistemlere en

az 2, en fazla 16 kartuş birimi

bağlanabiliyor. 16 robota kadar

yanyana bağlantı yapılabilen sis­

temlerde, tek robota 16 host'a ka­

dar bağlantı yapılabiliyor. Siste­

min temelini oluşturan Twin Pe­

aks 4890 kartuş birimleri, 3490E

uyumlu olup, 18 iz okuma ile 36

iz okuma/yazma yeteneğine sa­

hip. Saatte 350'ye kadar kartuş

devreye sokma ve çıkarma işlemi

yapan sistem IBM, HP, DEC, Si­

emens, NCR, Sun, Tandem,

Unisys, Hitachi, Bull ve Silicon

Graphics'in büyük ve orta boy

sistemlerine bağlanabiliyor. Ürü­

nün MVS, VM, OS/400, ABC/6000

ve UNTX tabanlı işletim sistemleri

desteği bulunuyor.

9710 StorageTek Automated

Cartridge System

Bilgi için:

Remivac, 0212- 233 03 35

MYRA'nın yeni uyarlaması Çizge Ltd. programcıları tara­

fından yazılan ve 1993 yılında ilk

uyarlaması pazara sunulan MYRA

Türkçe Mimari Uygulama Yazılı-

mı'nın yeni uyarlaması satışa su­

nuluyor.

Yeni uyarlamada 1/200, 1/100,

2/50 ölçekler arasında tek bir ko­

mutla geçişi sağlayan yeni bir

modül geliyor. Aynca yeni uyar­

lamada kullanıcının tanımlayabi­

leceği ya da hazır merdiven tiple­

rinden derlenerek oluşturulan ye­

ni merdiven modülü, tiplere bağ­

lı kalmaksızın istenilen geometri

ve özellikte merdiven çizimine

olanak sağlıyor. Yeni uyarlama­

daki merdiven tipleri şu şekilde

sıralanıyor: Sahanlıklı ve sahan-

lıksız olarak düz merdiven, L bi­

çimli merdiven ve U biçimli mer­

diven, yuvarlak merdiven, kulla­

nıcı tanımlı merdiven, yürüyen

merdiven.

MYRA v12.5 ile gelen yeni mo­

düllerden biri de balkon modülü.

Balkon komutu ile parapetli ya

da korkuluktu balkon çizmek

olası. Yeni kiriş modülüyle ise,

bir komut yardımıyla kirişler da­

ha kolay çizilebiliyor. Yeni döşe­

me ve kiriş modülü sayesinde

MYRA komutlan ile çizilen döşe­

me ve kirişlerden metraj bilgisi

de alınabiliyor. Çatı Modülü ile

daha önceki uyarlamalarda kulla­

nılan yardımcı AME (katı model-

leme eki) olmadan modelleme

yapılabiliyor.

MYRA 12.5

Bilgi için:

Çizge Ltd, 0212-234 25 13

Koç-Unisys'ten

Pentium Pro ve PCI

tabanlı sunucu Unisys, SMP6400 serisi PCI tabanlı,

çoklu işletim sistemi desteği bulunan

Rackmount Server' modelinin duyu­

rusunu yaptı. Açık işletim ortamların-

da kritik uygulamalar için geliştirilen

model, raf üzerinde 4 adede kadar,

4'er işlemcili sunucudan oluşuyor. Bu

4 sunucunun her biri, tek bir ekran,

klavye ve mouse'dan oluşan bir istas­

yon ile kontrol edilebiliyor. Destekle­

diği UNIX ortamında istenildiğinde

bir küme (cluster) yapısı olarak da

hizmet verebiliyor. UnisysUNIX SVR4,

SCO UnixWare 2.1 ve MS Windows-

NT işletim sistemleri desteği bulunan

SMP6400 sisteminin diğer teknik özel­

likleri ise şöyle: Seçime bağlı olarak

çift güç kaynağı, 5 adet paylaşımlı

PCI/EISA, 2 adet PCI ve 1 adet EISA

genişleme yuvası, 12 çevre birimi ek-

leyebilme, şu an için en fazla 1 GB

ECC (hata denetimli) bellek ve her bir

sunucu modülünün gerektiğinde yan

kapaklanılın kapatılarak tek başına

kullanılabilmesi.

SMP6400RackMount Server

Bilgi için: Koç-Unisys,0216-317 65 00

Page 24: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

24 ürün 22-28 Temmuz 1996 • Sayı: 76

Olçsan'dan optik depoloma ve arşivleme ürünleri Ölçsan, temsilciliğini yaptığı

Pinnacle Micro'nun ürünlerini Tür­

kiye pazanna sunuyor.

Bu ürünler optik depoloma, ar­

şivleme, CD-R ve CD-ROM çözüm­

lerinden oluşuyor. Bu çözümler

arasında RCD-5040İ CD Recorder,

10X treme CD-ROM, Thoe 230 MB

optik disk ünitesi, Vertex 2.6 GB

optik disk ünitesi, Apex 4.6 GB

optik disk ünitesi, 20 GB ile 5 TB

arası optik kütüphane sistemleri

bulunuyor.

10X treme CD-ROM

Pinnacle Micro 10X treme, sani­

yede 1.5 MB veri aktarımı yapabi­

liyor. CD-ROM sürücü, arabirim

kablolan ve IDE denetçisi ile bir­

likte geliyor. Sürücünün diğer

özellikleri ise şöyle sıralanıyor: 256

KB önbellek, E-IDE arabirimi, 130

ms erişim zamanı. Desteklediği

disk formatları ise: CD-ROM, CD-

DA, CD-I, CD-XA ve Photo-CD

with Multisession.

Tahoe 230 MB optik disk sürücü

Ölçsan tarafından pazara sunu­

lan 3.5 inç boyutlarındaki Pinnacle

Micro Tahoe Magneto Optik disk

sürücüler, tek taraflı kartuşlarda

230 MB bilgi yedekleyebiliyor. Ta­

hoe 230, SCSI, paralel ya da

PCMCIA arabirime sahip tüm bilgi­

sayarlara bağlanabiliyor. Hem da­

hili hem de harici modelleri bulu­

nan Tahoe 230, daha önce pazara

sunulan 128 MB veri kapasitesine

sahip diskleri de okuyabiliyor. Sü­

rücünün erişim hızı 28 ms. ECMA

formatına sahip disklere ortalama

yazma/okuma hızı 1.47 MB/s, ISO

formatına sahip disklere ise ortala­

ma yazma/okuma hızı 768 KB/s.

Vertex 2.6 GB optik disk sürücü

Pinnacle Micro'nun Vertex adıy­

la ürettiği, 5.25 inç boyutlarındaki

sabit disk sürücü, 2.6 GB veriyi

tekrar yazılabilir optik disklerde

saklayabiliyor. 17 ms erişim hızına

ve saniyede en fazla 6 MB veri ak-

tarım hızına sahip sürücülerde, ve­

riyi işlemek için 33 MHz saat hızı­

na sahip AMD 80C186 işlemcisi

bulunuyor. Ürün, 1 MB önbellek,

SCSI-1 ve Fast SCSI-2 arabirimi ile

birlikte geliyor.

Vertex, sayısal ses ve video,

grafikler, renkli baskı, bilimsel ve

tıbbi uygulamalan hedefliyor. Her

bir Vertex 2.6 GB diski, Apex 4.6

GB optik sürücüsüne de uyumlu.

Optik kütüphane sistemleri

Pinnacle Micro'nun 150 GB'den

300 GB'ye kadar veri depolaması

yapabilen incline optik kütüphane

serisi, çevrim-içi (on-line) ve mer­

kezi depolama çözümleri sunuyor.

Sistemler 17 ms erişim hızına ve 6

MB/s veri aktarım hızına sahip.

Apex 4.6 GB optik sabit disklerle

donatılmış sistemler ile birlikte

PVFS (Pinnacle Virtual File System)

yazılımı geliyor. Bu yazılım siste­

min tek olarak ya da her bir kulla­

nıcıya adanmış bölümler halinde

kullanılmasını sağlıyor.

Ölçsan, indine optik kütüphane

serisi ile birlikte Pinnacle Mic­

ro'nun Apex 4.6 GB optik sabit

disk sürücüleri ile donatılmış,

Mammoth 1500, Summit 2500 ve

Everest 5000 optik kütüphane seri­

sini de pazara sunuyor.

Pinnacle Micro ürünleri

Bilgi için:

Ölçsan,0212-280 97 61

Dokunmatik

Internet

Brit Ltd, Micro-Touch Systems

şirketinin etkileşimli dokunma tek­

nolojisiyle ürettiği Web istasyonu

Prospector'u pazara sunuyor. Pros­

pector ile dokunmatik ekran üze­

rinde Web alanlanna kolayca erişi­

lebiliyor. Internet bağlantısı yanın­

da Intranet bağlantısı amacıyla da

kullanılabilen Prospector, genel

amaçlı bir Web tarayıcı ile birlikte

satılıyor. Prospector üzerinde 5

adet dolaşım düğmesi yanı sıra 1

adet yardım düğmesi ve 1 adet de

seçimli baskı düğmesi bulunuyor.

Programlanabilir URL (Web adres

bağlantısı) ile ürün sahibi, kullanı-

cılann Internet'te, tanımladığı bir

ya da daha çok Web alanlanna gir­

mesini önleyebiliyor, tanımlanan

bağlantı süresi dolduğunda da

bağlantı otomatik olarak kesilip,

ana ekrana geri dönülüyor.

Ürünün gereksinim duyduğu

sistemin özellikleri ise şunlar: 486

ya da daha yüksek işlemci, en az 8

MB bellek, VGA ya da daha yük­

sek video çözünürlüğü.

Micro-Touch Prospector

Bilgi için:

Brit, 0212- 246 63 77

Page 25: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba
Page 26: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

26 görüş 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76

Topluma ve yakın ilgililerine açık mektup:

Bilim ve eğitim dili ülkemizde

Türkçe olmak zorundadır Prof.Dr. ERSİN TÖRECİ

H.Ü. Bilgisayar Yazılımı

Anabilim Dalı Başkanı

zellikle son yıllarda "dile

önem vermek gerekir" dendi­

ğini ne zaman duysam çok

heyecanlanır oldum. Çünkü Türki­

ye'de böyle bir gereksinimin önemi

çoktandır unutulmuştu. Çok yaygın

biçimde okullarda eğitim dili olarak

yabancı dil kullanmaya yönelik bir

eğilim gözleniyor. Bu eğilim anlam­

sız boyutlara ulaştığı için Üniversi­

teler Arası Kurul'da bir Anadolu

üniversitesinin bir bölümünün, sa­

nıyorum Almanca eğitim yapma is­

teğine öncelikle ODTÜ'lüler karşı

çıktı. "Artık bu kadar da olmaz!" di­

yerek karşı çıkıldı. Bana sorarsanız

anadilini dışlayarak yabancı dilde

eğitim yapan bir Türk üniversitesi -

herşeyiyle yüzde yüz bir Türk üni­

versitesi örneği olursa- sonunda

olacak olan budur. Biliyorsunuz şu

anda kurulan bütün vakıf üniversi­

teleri de bir yabancı dilde eğitim

yapacaklannı övünerek söylüyor­

lar. Eğitimin örneğin İngilizce ya­

pılmasının en önemli özellik olabil­

mesini benim aklım almıyor. Benim

aklım almıyor ama, neden velilerin

yüzde 90'ı çocuklannın İngilizce

eğitim görmesini bizdeki kadar çok

isterler acaba?

Dünya gerçek anlamda yeni açı­

lan, değer yargıları değişimine uğ­

rayan, özenti içinde ama özlemleri

büyük bir toplumda, yalnızca bi­

çimsel sayılabilecek yollarla adam

olunabileceğini sananlar doğal ola­

rak çok olmakta. Topluma yol gös­

terme sorumluluğu da olan üniver­

sitelerin bu konuda uyarıcı olmala­

rı gerekirken, bizde tamamen tersi

oluyor. Üstelik bir de olumsuz ze­

min hazırlanıyor. Bir velinin, çocu­

ğunun eğitimi İngilizce olsun da

nasıl olursa olsun' eğilimine bizde­

ki kadar itilmiş olmasını anlamak

zordur. Bu toplumsal bir çöküştür.

En azından köksüz bir özentidir.

Anadilimize karşı yeterince toplum­

sal bir duyarlık gösteremediğimizin

kesin kanıtıdır. Bu bizi bir yere gö­

türmez! Çünkü anadiline duyarlığı

olmayan toplumlann hiçbir konuda

iddiası olamaz.

Bugün İngilizce ile eğitimin bazı

üniversitelere tanınmış bir ayrıcalık

olduğunu düşünenler de var. Böy­

le olunca bu ayncalığı herkes ken­

dine de yakıştınyor ve istiyor. Üzü­

lerek söylemek gerekiyor ki, toplu-

mumuz da bu eğilimi geniş olarak

paylaşıyor. Bu eğilimi yalnızca pra­

tik yararlara dönük görüyor ve bi­

linçli olmadığını sanıyorum. Üni­

versitelerimiz de, en iyisi de olsa,

kaçınılmaz olarak toplumumuzun

bir aynası olmaktan öteye geçemi­

yor. Sorunlarımızı açık açık ortaya

koymak, gerçekleri tartışmak ve

özeleştiri yapmak zorundayız. Kar­

sımıza çıkan tablo, özellikle dünya­

nın gelişmiş ülkeleri ile karşılaştır­

ma yapıldığında, istesek de pek

parlak olamıyor. Acaba bu olum­

suzluklar bizi üniversiteler olarak

bilimsel sorumluluğumuzdan daha

da mı uzaklaştırıyor? Toplumda

herkesi kendini kurtarma eğilimine

daha çok mu itiyor? Kaçınılmaz ola­

rak kestirme yollara daha çok mu

itiliyoruz?

Mevcut üniversitelerimizin yarısı­

nı kapatmamız gerekirken, yeni

üniversiteleri yalnızca ad vererek

açıveriyoruz. Neyse ki, son yıllarda

üniversitesiz il kalmadığı için bun­

dan vazgeçilir gibi oldu. Şimdilerde

anık yeni vakıf üniversiteleri ya­

bancı dilde eğitim yapılmak üzere

kuruluyor diye sevmiyoruz! Bunla­

ra devlet üniversitelerine göre öğ­

renci başına daha çok kaynak ayrıl-

masına toplum olarak sesimizi bile

çıkartmadan katlanıyoruz. Böyle

bir ortamda ortaya çıkan olumsuz­

luklara neredeyse şaşırmaya hile

hakkımız yok. İşte bu olumsuzluk­

lar içinde üniversitelerimizde veri­

len eğitimden mutlu olmayınca, İn­

gilizce verilen eğitimi önemsiyor,

sanki birşey olacakmış gibi mevcut

üniversitelerimizde eğitimi İngiliz­

ce'ye çevirme eğilimlerimiz güçle-

niveriyor!

Günümüzde İngilizce bilmenin

önemini kimse yadsıyamaz. Yaban­

cı dil bilmek gereksinimdir. Ama

herkes için olmazsa olmaz bir zo­

runluluk değildir. Olmaz ise olmaz

zorunluluk insanın kendi dilini,

kendi anadilini iyi bilmesidir, iyi

kullanmasıdır. Yalnızca gelişmekte

olan toplumlarda dil sorunu ile kar­

şılaşılıyor. Neden? Çünkü toplumlar

derin bir eziklik içine itilmiş oluyor

da ondan. Bu konuda bizim yakın

geçmişimizde bir şansımız oldu.

Cumhuriyetimizin kuruluş yılların­

da Atatürk'ün dil devrimini yaşadık.

Son yıllarda hem tutucu çevreden,

hem milliyetçi çevreden, hem de

aydın çevresinden anadilimize ar­

tan bir ilgi var. Bu sevindiricidir.

Ama unutmayalım ki, anadilimizin

şimdiki yeni tutkunları yakın yıllara

kadar aydınlarımızı öz Türkçeci

olarak suçlardı. Atatürk'ün dil dev­

rimini niye yaptığına ilişkin anlam­

sız boyutlara varan tartışmalar yapı­

lırdı. Bence toplumsal açıdan

önemli olan. dil devriminin yapıl­

mış olmasıdır. Yoksa anadilimiz

kendi öz niteliklerinden giderek

daha çok uzaklaşacaktı. Türkçemi-

zin niteliği Osmanlıda olduğundan

dalın ileri gidemeyecekti.

Bilim insanı kendi

anadilinde iletişim kurar

Bir bilim insanı kendi ülkesinde

yurttaşları ile önce kendi anadili ile

iletişini kurar. Anadili ile bilim ya-

pamayanlann bunun sıkıntısını hep

içinde taşıdığına inanıyorum. Ayn­

ca hiçbir bilim insanı, uğraş alanın­

da çalışma yapmasını engelleyen

bir neden olarak anadilinin yeter­

sizliğini ileri sürmez. Bunu hiçbir

ülkenin bilim insanları kendi ana­

dilleri için yapmıyor. Ben inanıyo­

rum ki, bizim bilim insanlarımız da,

eğer kolaya kaçmıyorlarsa, Türkçe

için böyle olumsuz bir kanı taşımı-yorlardır. Türkçemiz yetersiz olsay­

dı dünyada şu andı en hızlı gelişen

ve hatta değişen bilişim alanında

Türkçe eğilim yapamaz, kendi ;ır.ı-

nıızdı iletişimimizi Türkçe kura­

mazdık. Bugün neredeyse hemen

hemen tüm bilişim terimlerinin ye­

rine oturmuş Türkçe karşılıkları

var.

Bilgisayar teknolojisi şu anda

dünyada en hızlı gelişen teknoloji.

O kadar hızlı gelişiyor ve değişiyor

ki. izlemeye yetişmekte biz uzman-

ları için bile ciddi güçlükler var. Sü­

rekli kendimizi yenilemek zorunda­

yız. Bu nedenle bilişimcilerin mes­

leği dünyanın en zor mesleği ola­

rak görülebilir. Hızlı gelişen bir tek­

nolojide sürekli yeni kavramlar or­

taya çıkmakta. Bu kavramların an­

latılması, dile getirilmesi başkaları­

na aktarılabilmesi için her an yeni

yüzlerce terime gereksinim olmak­

ta. Türkçe'ye duyarlılığı olanlar için

ciddi bir sorun ortaya çıkarmamak­

ta. Her terimin yerine oturan Türk­

çe karşılığı bulunabiliyor. Çünkü

Türkçe pek çok başka dile göre

sözcük üretme açısından son dere­

ce uygun yapısal özellikler içeriyor.

Üstelik üretilen sözcüklerin ilk du­

yulduğunda bile herkesce anlaşıl­

ması çok daha kolay olmakta.

Ancak bizde karşılaşılan ciddi bir

güçlük var. Bu güçlük bizlerden

kaynaklanıyor. Kendi anadilimiz

olan Türkçe'yi özenle kullanmıyo­

ruz. Dilimizi, kalemimizi iyi işlete­

miyoruz. İfade güçlükleri karşısın­

da çok çabuk pes ediyoruz. Halbu­

ki bir dilin özellikle bilim dili ola­

bilmesi için işlenmesi gerekiyor

Bunu yapmaktan kaçınıp kolayca

kusuru anadilimizde arıyoruz. Ku­

sur anadilimizde değil, olsa olsa

kendi dilimizdedir. Yeterince yazıp

çizmeye özen göstermediğimiz için

kendi kalemimizdedir. Öncelikle

özen göstererek Türkçemizi kullan­

maya çalışmalıyız. Yakın geçmişte

bilişimciler yepyeni bir teknolojide

bunu yapıp başarı sağlamışlardır.

Bunun yanında, özellikle Türkçe'ye

özgü harflerin kullanımı ve evren­

sel bilişim standartları içinde yerini

alması açısından bazı önemli so­

runlarımız var. Bilgisayar ortamında

giderek daha çok göze batan bu

olumsuzlukları düzeltmek için ye­

terli destek görmekte de güçlükler­

le karşılaşıyoruz. Bu tür sonınlara

geçmişte hiçbir ilgi göstermeyen,

hatta bana sorarsanız fark bile et­

meyenler, sizin beceriksizliğinizmiş

gibi algılıyor, üstelik sizi suçluyor­

lar bile. Ama ben yine de şunu be­

lirtmeden edemeyeceğim: Keşke,

hepimiz ilgili öğretim üyeleri ve uy­

gulamadaki bilişimciler olarak ana­

dilimize biraz daha duyarlı biraz

daha özenli olabilseydik de Türk­

çemizi toplumumuza daha iyi akta-

rabilseydik. Keşke bilgisayar dona­

nımı, yazılımı ve iletişimde doğru

dürüst bir üretimimiz yakın bir süre

içinde olsa da bu teknolojilerden

yaygın biçimde yararlanmasını top­

lum olarak daha iyi bilebilsek. Ül­

kemizde sıkça ileri sürülen bir gö­

rüş var. "Bilim adamı yetiştirmek ve

bilime katkıda bulunmak için İngi­

lizce eğitim gereklidir"deniliyor. Sa­

nıyorum İngilizce eğitimi gereklidir

denilmek istenirken, sondaki i har­

fi düşünce ve değişen anlama da

dikkat edilmeyince kolayca yanlışa

düşülüyor ve İngilizce eğitim yapan

okulların ve üniversitelerin sayısını

artırmaya gidiyoruz.

Kendimize güvenmiyoruz

Açıkça belirtmek istiyorum ki,

bu toplum olarak kendine güven­

memenin en açık göstergesidir. Bu

toplumun bireyleri olarak da kendi-

mize saygı duymadığımızın belirti­

sidir. Her toplumun evrensel bo­

yutlarda saygın sayılması ve varolu­

şunun bazı temel ölçüleri söz ko­

nusudur. Bir toplumun saygınlığı

kendi özgücüne ve değer yargılan-

na dayanarak yapabildikleri ile ar­

tar. Bunda da en önemli rolü ana­

dili oynar. Yaratıcılığı ve öğretim

gücü olmayan toplumların yakın

zamanda dünya üstünde hiçbir

önemi kalmayacaktır. Bunun bilin­

cinde olarak Türkçemize özen gös­

terelim ve anadilimize olan duyarlı­

lığımızı yitirmeyelim. Dile yalnızca

düşünceyi taşıyan, ileten bir araç

olarak bakamayız. Dil aynı zaman­

da düşünceyi yeniden yapılandı­

ran, onu tanıyan bir işlevsellik taşır.

Anadilimize hakim değilsek düşün­

cemiz sığ, yaratıcılığımız kısırdır.

Bunu kuşkusuz ki, toplumun tümü

açısından söylüyorum. Yoksa örne­

ğin içimizde İngilizce ile yaşayarak

kendini yabancı bir toplum içinde

tek tek kurtarabilecek çok kişi var­

dır. Ama önemli olan toplumdur,

toplumun bütünüdür. Daha doğru­

su toplumda herkesin kendini kur­

taracak düzeyde gelişmesinin sağ­

lanmasıdır. Aynca sanıyorum insan

kendi toplumu içinde onunla bir­

likte gelişirse gerçek mutluluğu du­

yabilir. Başka bir toplum içinde ya­

bancılık duyguları taşırken bu o ka­

dar tatlı olmaz. Toplum ile iletişim

kuramadığı için giderek yabancıla­

şan bir kişinin toplumuna bir yara-

rının olabileceğini hiç sanmıyorum.

Toplumların kendi öz diline sahip

çıkması bir onurdur. Bunun yanın­

da daha da önemlisi, kendi yaratı­

cılığım artırmasının ve kendine öz­

gü olmasının, uygar dünyaya ev­

rensel boyutlarda katkı yapabilme­

sinin yoludur. Çünkü kim ne derse

desin bir insan en kolay kendi ana­

dilinde algılar, anlar, düşünür ve

üretir. Bunun dışında taklitçilik ve

kopyacılık ağır basar. Türkiye'de

üzücüdür ki doğal olan, anadilinde

eğitim iken örneğin yaygın olarak

İngilizce ile eğitim eğilimleri sanki

bulaşıcı bir hastalık gibi artıyor. Na­

sıl olur da öğrenciler ve onlara ders

veren öğretmenler Türk iken sınıf­

larda kendileri için en doğal olan

anadilleri Türkçe dışında bir başka

dil ile daha iyi iletişim kurabilecek­

leri düşünülür. Şaşılası bir durum­

dur bu. Derslerde İngilizce kaynak­

lara başvurmak dünyada en son

olup biteni izlemek kuşku yok, ge­

reklidir. Bir yabancı öğretim üyesi

geldiğinde de dersini İngilizce ve-

rebilmeli, geniş bir topluluğa yaptı­

ğı konuşmasını İngilizce yapabil­

melidir. Bu yüzden üniversite eğiti­

mi gören herkesin İngilizce bilmesi

kaçınılmaz bir zorunluluktur. Ama

Ö

Page 27: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76 görüş 27 bu, tüm eğitimin İngilizce

yapılmasını hiç mi hiç gerek­

tirmez.

Asıl sorun, İngilizce bilmek

Öyle anlaşılıyor ki gerçek

sorun İngilizce bilinip bilin­

memesi ile ilgilidir. Eğer ger­

çek sorun bu ise, bunun çö­

zümünün üniversite eğitimi­

nin İngilizce yapılmasında

olduğu nasıl düşünülebili-

yor? Sanıyorum bu bizim

toplum olarak kestirmeci ko­

lay çözümlere olan eğilimi­

mizden kaynaklanıyor. Yok­

sa İngilizce öğrenmeyi, bir

kişiyi meslek sahibi yaparak

yaşama iyi hazırlamak olan

üniversite eğitiminin önüne

çıkarmazdık. Şimdi soruyo­

rum; İngilizce bilen bir insan

mesleki eğtimini kendi ülke­

sinde neden İngilizce yapsın?

İngilizce bilmiyor ise meslek

eğitimini İngilizce öğrenme­

ye neden feda etsin? Böylesi

olumsuzluklara toplum ola­

rak ve devlet olarak aldırış

etmeden nasıl bu kadar ka­

yıtsız kalınır!

Evet eğitim anlayışımız ve

standartlarımız değişmeli.

Türkçe eğitimden geri kalın­

mamalı ki, çok yönlü öğre­

tim ve eğitim yapılabilsin.

Böylece sorgulayan, öğren­

mesini öğrenmiş, doğruyu

kendisi arayan, bilimle ve

teknoloji ile banşık yenilikle­

re açık yetişmeli çocukları­

mız. Yaptığımız ve yapmaya

çalıştığımız herşey insanlar

içindir ve insana bağımlıdır.

Her konuda elde ettiğimiz

başarı ya da başarısızlık her şeyden önce kendi insanımız

içindir. Öyleyse nasıl ülke­

miz sınırları içinde Türkçesiz

başanlı olunabilir?

Eksiğini bugün neredeyse

her zamankinden daha çok

duyduğumuz, bilim ve tek­

nolojiye giden yol, olgulan

dilsel olarak ayırabilme, ad-

landırabilme, ölçebilme, be-

timleyebilme yeteneğini ge­

rektirir. Öte yandan, soyut

düşünebilme, varsayımda

bulunabilme, kurgulayabil-

me, çağrışımlar kurabilme

yetisinin insanda gelişmiş ol­

masını gerektirir. Bütün bu

yeteneklere insan en iyi ve

en üst düzeyde ancak kendi

anadilinde ulaşır. Bir ulusun

bilim ve teknoloji üretebil­

mesi için, insanlığın kültür

dağarcığına kalıcı sayılacak

katkılarda bulunabilmesi

için, bireylerinin kendi ana­

dillerinin aydınlığına varabil­

mesi gerekir. İnsanların ken­

di anadillerinin kuşatımlı

sözcük ve terim dağarcığına

sahip olmadan düşünebilme­

leri, dolayısıyla da üretken

ve yaratıcı olmaları beklene­

mez. Oysa, üzülerek söylü­

yorum, Türkçe akademik or­

tamda aşağılanmakta. Türkçe

yayın çabalannın boşuna ol­

duğu izlenimi yaratılmakta­

dır.

Bir üniversitede İngilizce

hazırlık okulu, eğitim dili İn­

gilizce diye olmamalı, Türk­

çe diye olmalıdır! Bu anlayışı

geliştirdiğimizde yannlanmı-

za daha güvenle bakacağız.

'Türkiye'de üniversite eğitimi

Türkçe mi olacak, İngilizce

mi olacak?' tartışmasını bitir­

meliyiz. Hiçbir sorun olma­

dan gerekiyorsa dersler İngi­

lizce yapılabilmelidir. Kuşku­

suz ki, derslerin Türkçe ya­

pılması hiç mi hiç sorun ola­

rak görülmemelidir. Bir OD-

TÜ'lü olarak mezunu olmak­

tan onur duyduğum üniver­

sitenin örneğin 40. kuruluş

yılında buna öncülük etme­

sinden mutluluk duyacağım.

Sayın Vehbi Koç'a, kurdu­

ğu üniversitenin eğitim dili

konusunda, sağlığında mek­

tup yazıp bu görüşlerimi ak­

taramadığım için çok üzgü­

nüm. Ancak Koç Ailesi'nin

konuya yine de yakından ilgi

göstermesi ülkemiz açısından

son derece anlamlı bir örnek

oluşturacaktır. Türkçemizi

dışlamayan iki dilli üniversi­

telerimizin oluşması toplum

olarak geleceğimize umutla

bakmamızı artıracaktır. Bilim­

sel araştırmalarda ve eğitim­

de üzerinde çalışılan konula­

rın bir başka dilde gözden

geçirilmesi, bunun sürekli

canlı tutulması algılamamızı,

üretkenliğimizi ve yaratıcılığı­

mızı artıracaktır. Lütfen bunu

hepimiz görelim.

İletişim Adresi:

e-posta:

[email protected].

Page 28: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

28 i n s a n k a y n a k l a r ı 22-28 Temmuz 1996 . Sayı: 76

Page 29: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba
Page 30: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

30 m e s a i s o n r a s ı 22-28 Temmuz 1996 .Sayı: 76

FORMAT ALTUG ÖZGENLİK

M e r h a b a . G e ç e n haftaki F o r m a t Araşt ı rma M e r k e z i ' n i n

yayınlamış o l d u ğ u " T h e T V İzleyici ler i Profili" r a p o r u n a ilk

tepk i İ n t e r p r o Pazar Araşt ırma M e r k e z i ' n d e n geldi . İ n t e r p r o

PAM yetk i l i le r inden Ö z l e m U n a n H a n ı m ge l ip b a n a biraz

çattı. B u n u n n e d e n i ise, g e ç e n yaz ıda ku l landığ ım "İnterpro

P a z a r Araşt ırma M e r k e z i araş t ı rma g ö r s ü n " s ö z ü idi. Ş i m d i

b u n a kısa b i r c e v a p v e r m e k is t iyorum.

H e r ş e y d e n ö n c e F o r m a t Araşt ırma M e r k e z i i le İ n t e r p r o

PAM'ın baz ı farkları var. FAM, PAM'ın a k s i n e sayısal deği l

kavramsal araşt ı rmalar y a p a n bir enst i tü. Üste l ik FAM'ın

yaptığı araşt ı rmalar s a d e c e bilgi ve i let iş im sektörü ile sınırlı

deği l . B u y ü z d e n FAM ç o k g e n i ş araşt ı rma k o n u s u

y e l p a z e s i n e sahip. Üstel ik de P A M i n FAM gibi t e k n i k

o lanaklar ı yok . Yani o n l a r T V seyirci ler ini FAM gibi 2 0 b in

feet ' te, ç e k i m s i z o r t a m d a , 2 0 0 kanal l ı T V ' y e s a h i p değil ler.

B i z i m b u sınırsız d e n e y v e araşt ı rma g ü c ü m ü z t a m a m e n

endüstr iye l i ş ve g ü ç b i r l iğ inden gel iyor. Ö z e l l i k l e insanlar

ü z e r i n d e ç e k i m s i z ve yalıtı lmış or tamlarda yapt ığ ımız

d e n e y l e r d e , NASA gibi b ir kurumla ç a l ı ş m a m ı z b i z i m e n

b ü y ü k avantaj ımız. Ayrıca FAM, y a k ı n bir tarihte Ay'da

y a ş a y a n insanlar aras ındaki ilişkileri ve ve je teryanlar ın n e d e n

u z a y d a d a h a u z u n süre m e t a b o l i z m a e r e z y o n u n a u ğ r a m a d a n

kalabi ldikler i k o n u s u n d a iki b ü y ü k araşt ı rma d a h a y a p a c a k .

A c a b a d ü n y a d a k a ç araşt ı rma m e r k e z i b ö y l e s i n e b ü y ü k v e

k a p s a m l ı araşt ı rma yapıyor? B i z i m d e n e y l e r i m i z i h e p ç e k i m s i z

v e yalıt ı lmış or tamlarda y a p m a m ı z ı n e l b e t t e k i ç o k geçer l i b ir

n e d e n i var. FAM g e l e c e k t e y a ş a m ı n u z a y d a ve d ü n y a d a n

d a h a değ i ş ik ç e k i m g ü c ü n e s a h i p g e z e g e n v e uydularda

s ü r e c e ğ i n i ö n g ö r d ü ğ ü iç in t ü m araşt ırmalarını b u k o n u d a

yoğunlaş t ı rmış durumda. B e n c e İ n t e r p r o PAM, FAM'ı ö r n e k

a larak araşt ırmalarını ç e k i m s i z o r t a m d a y a p m a y a b a ş l a s a ç o k

iyi olur. İş te b e n g e ç e n hafta b u n u b e l i r t m e y e ça l ı şmışt ım.

Y a n i u z u n lafın kısası F o r m a t , h e r k o n u d a o l d u ğ u gibi

araş t ı rma v e d e n e y s e l s o s y o l o j i d e d e i lk lere i m z a atarak

insanl ığa h i z m e t e t m e y e d e v a m ediyor. İş te b i z i m g ü c ü m ü z

b u r a d a n geliyor. N e y s e b u hafta F o r m a t ' t a b u k a d a r a ç ı k l a m a

y a p m a k yeter...

G e ç t i ğ i m i z hafta as l ında b e n i m iç in ç o k hızlı geçt i . Y a n i

e l i m d e n g e l s e g ü n ü d a h a fazla saat y a p a r d ı m . A m a b u b e n i m

e l i m d e deği l . F a k a t b e n b u n u y a p a b i l e c e k bir ini t a n ı y o r u m . O

d a G r e g o r i a n takvimini satın a l a n v e dünyayı kurtaran a d a m

Bill G a t e s . D ü ş ü n s e n i z e G a t e s artık z a m a n a h ü k m e d i y o r . Hâlâ

Bil l G a t e s ' i a n l a m a k t a b i raz zor luk ç e k i y o r u m . Y a n i d ü n y a y ı

e l e g e ç i r m e k i s t e y e n v e b u n u t e k bir m e r m i a t m a d a n

y a p a b i l e n b i r a d a m l a karş ı karşıyayız. D a h a ö n c e l e r i d e

F o r m a t ' t a Bi l l G a t e s v e Microsof t h a k k ı n d a iyi v e k ö t ü şey le r

söy lemiş t im. O y ü z d e n k i m s e b a n a a l ı n m a s ı n ve k ızmas ın . Siz

A B D ' d e k i k ö ş e yazarlarının, ş irketleri ç o ğ u z a m a n nası l v e

h a n g i söz ler le eleşt irdiğini d u y s a n ı z h e r h a l d e b e n i m m e l e k

o l d u ğ u m u sanırdınız.

B u g ü n l e r d e b e n i mut lu e d e n g ü z e l bir o l a y y a ş a d ı m . D a h a

doğrusu k e n d i m e y e n i b i r gitar a ld ım. T a b i i k i b u r a d a

Tayfun 'a ç o k ş e y b o r ç l u y u m . K e n d i s i h e m gitarı a l a c a ğ ı m

yer le pazar l ık e d e r e k f i y a t ı düşürdü, h e m d e kart i le g ü n l ü k

para ç e k m e l imit im d o l d u ğ u iç in b a n a b o r ç verdi . Laf

a r a m ı z d a ka l s ın b u verdiği b o r ç karş ı l ığ ında o n u n k r e d i kartı

v e k a b l o l u T V faturalarını ö d e m e m i istiyor. Üste l ik y a k ı n d a

tatile çıkıyor. B e n ş imdi o n a s o ğ u k b i r ş a k a y a p ı p k r e d i kartı

v e k a b l o l u T V b o r c u n u n ö d e m e s i n i g e c i k t i r m e y i

d ü ş ü n ü y o r u m . B ö y l e c e Tayfun a r k a d a ş ı m ı z tati lde g ü l e r e k

kredi kart ını uzatt ığ ında l imitinin d o l d u ğ u n u ve o t e l d e

y ı k a n a c a k ç o k bulaş ığ ın o l d u ğ u n u g ö r ü n c e n e y a p a c a k

a ç ı k ç a s ı ç o k m e r a k e d i y o r u m . B u n u ç e k i n m e d e n F o r m a t ' a

yazabi l iyorum, ç ü n k ü siz b u F o r m a t ' ı o k u r k e n Tayfun

arkadaş ımız, o te l in h a v u z u n d a e l i n d e m e y v e k o k t e y l i

se r in lerken, k r e d i kartı b o r ç l a r ı n ı n ö d e n m i ş o l d u ğ u n u

d ü ş ü n e c e k . K e ş k e e lektr ik, s u v e t e l e f o n faturalarını d a b a n a

verseydi . T a b i i k i bunlar ı y a p m a y a c a ğ ı m . Tayfun h e r n e

k a d a r b u n u tati lde o k u y a m a y a c a k o l s a da, o n a iyi b i r tatil

d i lerken, kafas ındaki saçs ız y e r l e r e d e g ü n e ş yağı s ü r m e s i n i

ö ğ ü t l ü y o r u m .

Haftaya k a d a r h o ş ç a k a l ı n ve k e n d i n i z e iyi davranın.

Page 31: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba
Page 32: TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi · 2018-07-23 · TSE onaylı yeterlilik belgesi, ertelendi • Bilgisayar ve yan ürünleri ithal eden şirketlerin Sanayi ve Ticaret Ba

Scala, Türkiye'de ofis açıyor SİBEL ALGAN

Son iki yıldan bu yana

Türkiye'de de ofisleri

bulunan uluslarası kul-

lanıcıları aracılığıyla Türkiye

pazanyla tanışan İsveç kö­

kenli Scala şirketi, Türkiye

pazarına Scala Türkiye Ltd.

ile giriyor. Resmi açılışı Eylül

1996 tarihinde yapacak olan

Türkiye ofisi, Scala'nın Bu­

dapeşte'de bulunan bölge

ofisi Scala ECE'ye bağlı ola­

rak çalışacak. Türkiye paza­

rında büyüğe yakın orta öl­

çekteki şirketlere hizmet gö­

türecek olan şirket, Scala Fi­

nans yönetimi ve üretim ya­

zılımının her türlü pazarla­

ma, yerelleştirme, satış, da­

nışmanlık ve teknik destek

çalışmalarını yürütecek.

Daha önceden Scala yazı­

lımını kullanmaya başlamış

olan şirketler de, önceden

Macaristan'dan aldıklan tek­

nik desteği bundan böyle

doğrudan Scala Türkiye'den

alacaklar.

Scala Türkiye'nin Proje

Yöneticisi Nilüfer Akgül ve

Sedef Susmuş, Scala ile çalış­

maya başlamalarını şöyle an­

latıyor: "Uzun bir süredir da­

nışmanlığını yapacağımız

güvenilir bir yazılımın arayı­

şı içindeydik. Bu arada Scala

ile tanıştık ve birlikte çalış­

ma kararı aldık. Bundan

sonra çalışmalarımızı sadece

Scala ile yürüteceğiz."

Türkiye ofisinin bağlı çalı­

şacağı Scala ECE'nin Yeni

Pazarlar İş Geliştirme Direk­

törü Kevin Bardos ise,

önemli bir pazar olarak nite­

ledikleri Türkiye pazanna

gelmeleri konusunda "Türki­

ye, Budapeşte'deki Scala

ECE'nin Orta Avrupa, Türki­

ye ve Türk Cumhuriyetle-

ri'den oluşan bölgeler içinde

önemli bir yer tutuyor. Tür­

kiye'nin geniş bir ülke olma­

sının yanında, gelişmiş bir

endüstri ve ticaret yapısı

var. Gelecekteki stratejileri­

miz göz önünde bulundurul­

duğunda, Türkiye kilit ko­

numdaki ülkelerden biri" di­

yor.

Aslında Scala ECE'nin, be­

lirlediği bölgelerin kapsamı­

na giren noktalarda ofis aç­

ma stratejisi, bölgesel çö­

zümlere ulaşabilmek gibi bir

amaç taşıyor. Bu nedenle

şirket, Türkiye'ye kıyasla kü­

çük bir pazar olarak nitele­

nebilecek Bulgaristan'da da

ofis açmış durumda.

'Yavaş ve emin ilerleyeceğiz'

Scala henüz resmi açılışını

yapmamış olmasına rağmen,

Türkiye'de oluşmuş bir müş­

teri grubuna sahip. Yazılımın

satışına daha önceden baş-

lansa da resmi açılış Eylül'de

yapılacak. Bardos, bu kara­

mı yavaş ancak emin adım­

lar atma düşüncesinden or­

taya çıktığını ifade ederek,

"Resmi açılışı, kendimizi ha­

zır hissedince yapacağız. İki

yıldır buradayız. Bu noktaya

gelebilmek için yavaş, ama

emin adımlar attık. 'Bu nok­

ta' derken, pazarlamayı ya­

pacak yerel ortaklarımızın

belirlenmesi, ürünün pazara

girmesi, pazarda nasıl faali­

yet göstereceğemiz konu­

sundaki belirlemeleri kaste­

diyorum. İlk olarak iki yıldır

oluşturduğumuz parçaları

biraraya getirmeliyiz" diyor.

Benzer nitelikteki finans

ve üretim yazılım uygulama­

larıyla kıyaslandığında en

ayırt edici özelliklerinin, PC

konusunda odaklanmış ol­

maları olduğunu belirten

Bardos, rakip ürünlerin çok

derinine inildiğinde her biri­

nin kendi içinde farklılıklar

taşıdığına dikkat çekiyor. Bu

nedenle de rekabet ortamın­

da daha çok satış yapılması

amacı güdülerek herhangi

bir fiyat stratejisi belirlenmiş

değil. Çünkü şirketin asıl

amacı, destek verebilecekle­

ri oranda kullanıcıya ulaş­

mak. Ancak yine de Sca­

la'nın fiyatının, 150 civannda

kullanıcısı bulunan büyük

şirketleri hedefleyen finans

ve üretim yazılımı üreticile­

rinden daha ucuz olduğu sa­

vunuluyor. Bu anlamda Sca­

la Türkiye'nin, bu ölçekteki

şirketlere çözüm üreten yazı­

lım şirketlerinin pahalı geldi­

ği noktada kullanıcıya bir se­

çenek olabileceği planlanı­

yor.

Öte yandan Bardos, 1996

yılı sonundaki hedefleri ko­

nusunda herhangi bir rakam

vermiyor. Bardos, şu anda

odaklandıkları asıl konunun,

belirledikleri sayıdaki pake­

tin satışını yapabilmenin ya­

nında, Türkiye'deki yapılan­

manın bir an önce oturması­

nı ve sonuçlanmasını sağla­

mak olduğunu belirtiyor.

Scala Türkiye'de ilk olarak

güçlü bir satış kadrosu oluş­

turulması hedefleniyor.

Scala, Scala Türkiye İle

bölgesel çözümler

sunabilme stratejisinin

bir bölümünü

tamamlamış durumda.

Microsoft, Sürpriz Müşteri Programım tanıttı

Haber Merkezi - Microsoft Türkiye, yazılım telif hakları bilincinin oluşması­

na katkıda bulunmak ve Türk yazılım

sektörünün sağlıklı gelişimini sağlamak

amacıyla bir süre önce başlattığı Sürp­

riz Müşteri Programını 12 Temmuz

1996 günü yaptığı basın toplantısıyla

tanıttı.

Toplantıda bir konuşma yapan Mic­

rosoft Türkiye OEM Satış Müdürü Çetin

Uygun, Haziran ayı süresince istenen

tekliflerde, lisanssız yazılım satmayan

Ardabahçe Bilgisayar'dan Serdar Baş'a

Sürpriz Müşteri Programı Başarı Ödü-

lü'nü sundu ve orijinal yazılım konu­

sunda duyarlı davrandığı için kendisini

kutladı. Çetin Uygun, toplantıda sürp­

riz müşteri programını da anlattı. Mic­

rosoft Sürpriz Müşteri Programı, Micro­

soft Türkiye'nin müşterisi olan bilgisa­

yar şirketlerinden telefonla fiyat teklifi

alınarak, satılan PC'lerin içinde lisanslı

yazılım olup olmadığı soruluyor.

Daha sonra şirketler sürpriz bir şe­

kilde ziyaret edilerek, Microsoft'a ait iş­

letim sistemi ve uygulamalarını korsan

kopya olarak vermeye yanaşmayan bir

şirket, Microsoft Türkiye tarafından ser­

tifika ve sürpriz bir hediye ile ödüllen­

diriliyor. Bu program çerçevesinde İs­

tanbul'da 300 şirketle bağlantıya geçil­

diği öğrenildi.

Microsoft Türkiye'nin 1996-97 yılı

OEM Programı'nda Road Show toplan­

man, OEM ürün ve teknik destek eği­

timleri, Orijinal Yazılım Sertifikası

(COA) tanıtım çalışmaları, "Orijinal

Windows Kullanıyorum" programı ve

destek hattı bulunuyor.

Atlanta Olimpiyatlarının

BT sponsoru, IBM Haber Merkezi - 1960 yı­

lından bu yana Olimpiyat

oyunlarının teknoloji spon­

soru olan IBM, son olarak

1993 yılında Uluslararası

Olimpiyat Komitesi ile 2000

yılına kadar geçerli sayılan

'Dünya Çapında BT Spon­

sorluğu' anlaşması imzaladı.

Buna bağlı olarak da 19

Temmuz 1996 günü başla­

yan Atlanta Olimpiyatla-

rı'nın BT çözümlerini IBM

kurdu.

Türkiye'de de IBM Türk

tarafından 11 Temmuz 1996

tarihinde İstanbul Hyatt Re­

gency Oteli'nde düzenlenen

basın toplantısında, Atlanta

Olimpiyatları'nın teknik alt­

yapısı konusunda bilgilerin

yanında, ilgilenenlerin ve

basın mensuplarının Inter­

net'ten olimpiyatlara ilişkin

son gelişmeleri nasıl takip

edeceği de aktarıldı. Türkiye

Olimpiyat Komitesi Başkanı

Sinan Erdemin de katıldığı

toplantıda, IBM Türk Profes­

yonel ve Teknik Hizmetler

Bölüm Müdürü Yücel Eğeci-

oğlu, Atlanta Olimpiyatla­

rı'nda kullanılan bilgi tekno­

lojisi konusunda bilgi verdi.

Toplantıda konuşma yapan

Sinan Erdem ise, "Spor iler­

ledi ama teknoloji ile ilerle­

di. Her ne kadar doğanın

gücü yadsınamazsa da, tek­

noloji onun en büyük des­

tekçisi" dedi.

IBM, Atlanta Olimpiyatla­

rı kapsamında üç ayrı uygu­

lama geliştiriyor. 'Sonuçlar',

'Info'96' ve 'Oyun Yönetim

Sistemi' başlıklarını taşıyan

uygulamalar, 250 yerel ağ

(LAN) ve 2 geniş alan ağı

(WAN) ortamında kullanıcı­

lara ulaşacak. 17 gün bo­

yunca 197'i ülkeden gelen

10 binden fazla sporcunun

40 yerde yapılacak 271 kar­

şılaşmadan alacağı sonuçlar

1-2 saniye içerisinde sisteme

geçirilecek. Böylece 150 bin

kişilik olimpiyat ailesi, geliş­

meleri anında takip edebile­

cek.

Öte yandan Info'96 ile

olimpiyat katılımcıları, yarış­

macılar, antrenörler ve med­

ya, alacaklan 1-2 dakikalık

eğitimle sisteme hemen gi­

rebilecek ve sonuçlardan

hava koşullarına, sporcu bil­

gilerine, lojistik, sağlık bilgi­

lerinden yarışma kurallarına

kadar her türlü bilgiyi edi­

nebilecek. Aynca yine aynı

sistem aracılığıyla birbiriyle

mesajlaşabilecek.

IBM'in teknoloji sporsor-

luğu bunlara benzer birçok

uygulamayı içeriyor. Üstelik

yapılan uygulamalar sadece

oyunların oynanacağı gün­

leri içermiyor. IBM sanal

gerçeklik uygulamalarıyla

yarışma alanlarının inşasın­

dan, konaklama ve güvenli­

ğe kadar her türlü altyapıya

destek verdi. 11 Nisan

1995'ten beri Internet'e açıl­

mış olan olimpiyat bilgileri,

dünyanın öteki ucuna bile

bilgilerin anında eksiksiz

ulaştınlmasını sağlıyor. Ayn­

ca olimpiyat oyunlarının bi­

let satışı da Internet aracılı­

ğıyla yapılabiliyor. Açılan

sayfalar tüm dünyanının

olimpiyatlara ilişkin görüş

ve önerilerini birbirine ileti-

lebilmesine olanak tanıyor.

Atlanta Olimpiyatları'nın In­

ternet adresleri ise şöyle:

http://www.olym-

pic.ibm.com,

http://www. atlanta. Olym­

pic.org,

http://www. ibm. com


Recommended