22
DEPREM ODAKLI KENTSEL YÖNETİM Derleyen: İşletme Yüksek Mühendisi Binnur GÜRÜL 1 İÜ Mühendislik Bilimleri Bölümü Doktora Programı Öğrencisi ÖZET Adalar Belediyesi ve İstanbul Üniversitesi işbirliği ile 3 Haziran 2014 Salı günü Adalar Belediye Meclis Salonu'nda; kentsel dönüşümde öncelik olarak, deprem riskinin değerlendirilmesi ve yönetilmesi gerçeğinin göz ardı edilmemesi adına bir çalıştay düzenlendi. Düzenlenen 1. Adalar Çalıştayı’ ndan yola çıkılarak, bu rapor hazırlanmıştır. Depremlerin önlenmesi belki imkânsız olabilir; ama deprem öncesi etkili yöntemler vasıtasıyla gerçekleştirilecek önlemler, deprem hasarlarının özellikle de can kaybının azaltılmasını mümkün kılar. 17 Ağustos 1999 depreminde çok büyük acılar yaşamış olan ülkemizde, maalesef aynı acıların yaşanmaması konusunda gerekli önlemler hala alınabilmiş değil. Deprem konusunda ülkemizde, özellikle deprem sonrası ilk 24, 48 veya 72 saat içerisinde gerçekleştirilecek afet yönetimi ile ilgilenilmekte ve bu konu üzerinde durulmaktadır. Ancak; tüm enerji ve kaynakların afet yönetime aktarılması, can kayıpları konusunda zaman kaybedilmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, önemle üzerinde durulması gereken konu; “deprem riskinin azaltılması” yani daha deprem olmadan önlem(ler)in alınmasıdır. Bu konuda da en önemli görevler; ülke yönetiminin temel taşları olan belediyeler yönetimine düşmektedir. Öncelikle belediyelerin deprem konusunda risk odaklı yönetimi benimsemeleri gerekir. Deprem konusunda belediyelerin bir diğer önemli fonksiyonu da; halkı deprem konusunda bilinçlendirmeleridir. Deprem öncesinde halkın, risk azaltma üzerine bilgilendirilmesi büyük önem arz etmektedir. GİRİŞ İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Jeofizik Mühendisleri Odası XII. Dönem İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Öncel; risk azaltmak adına ve depreme dayanıklı güvenli kentler inşa edilmesi için “Kentsel Dönüşüm” yasasının

DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

DEPREM ODAKLI KENTSEL YÖNETİM

Derleyen: İşletme Yüksek Mühendisi Binnur GÜRÜL1

İÜ Mühendislik Bilimleri Bölümü Doktora Programı Öğrencisi

ÖZET

Adalar Belediyesi ve İstanbul Üniversitesi işbirliği ile 3 Haziran 2014 Salı günü Adalar Belediye Meclis Salonu'nda; kentsel dönüşümde öncelik olarak, deprem riskinin değerlendirilmesi ve yönetilmesi gerçeğinin göz ardı edilmemesi adına bir çalıştay düzenlendi. Düzenlenen 1. Adalar Çalıştayı’ ndan yola çıkılarak, bu rapor hazırlanmıştır.

Depremlerin önlenmesi belki imkânsız olabilir; ama deprem öncesi etkili yöntemler vasıtasıyla gerçekleştirilecek önlemler, deprem hasarlarının özellikle de can kaybının azaltılmasını mümkün kılar. 17 Ağustos 1999 depreminde çok büyük acılar yaşamış olan ülkemizde, maalesef aynı acıların yaşanmaması konusunda gerekli önlemler hala alınabilmiş değil.

Deprem konusunda ülkemizde, özellikle deprem sonrası ilk 24, 48 veya 72 saat içerisinde gerçekleştirilecek afet yönetimi ile ilgilenilmekte ve bu konu üzerinde durulmaktadır. Ancak; tüm enerji ve kaynakların afet yönetime aktarılması, can kayıpları konusunda zaman kaybedilmesine neden olmaktadır. Bu nedenle, önemle üzerinde durulması gereken konu; “deprem riskinin azaltılması” yani daha deprem olmadan önlem(ler)in alınmasıdır. Bu konuda da en önemli görevler; ülke yönetiminin temel taşları olan belediyeler yönetimine düşmektedir. Öncelikle belediyelerin deprem konusunda risk odaklı yönetimi benimsemeleri gerekir. Deprem konusunda belediyelerin bir diğer önemli fonksiyonu da; halkı deprem konusunda bilinçlendirmeleridir. Deprem öncesinde halkın, risk azaltma üzerine bilgilendirilmesi büyük önem arz etmektedir.

GİRİŞ

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Jeofizik Mühendisleri Odası XII. Dönem İstanbul Şube Başkanı Prof. Dr. Ali Osman Öncel; risk azaltmak adına ve depreme dayanıklı güvenli kentler inşa edilmesi için “Kentsel Dönüşüm” yasasının çıkarıldığını ve isabetli bir karar olduğunu vurguladı. Ülkemizin deprem bölgesinde olduğunu belirterek; kentsel dönüşüm çalışmalarının usulüne uygun olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulayan Prof. Dr. Ali Osman Öncel; ayrıca deprem konusunda halkı bilinçlendirmenin da önemine değindi.

Türk halkı olarak deprem konusunda çok büyük acılar yaşadık ve en son 24 Mayıs’ da olan depremde de, depremlere karşı maalesef hala hazırlıksız olduğumuzu gördük. Bu depremde İstanbul, depremin merkezi olan Ege Denizi’ne 300 km’lik uzaklıkta olmasına rağmen, İstanbul’da sarsılmadık ya da depremin hissedilmediği bina kalmadı. 24 Mayıs Ege depreminde telefonlar dahi çalışmadı. Böyle bir afet durumda telefonlar çalışmayacaksa, diğer normal durumlarda telefon ya da teknolojinin hiçbir önemi yoktur. Telefonla iletişim yapılamadığı bir depremde, nereye müdahale edeceksiniz? Çok açık görülüyor ki; Türkiye depremlere karşı hala hazır değil.

Marmara Adalarına (Büyük Adaya yaklaşık 8 km, Heybeli Adaya 9 km uzaklıktan geçen ve Kınalı Adaya 11 km) 8 ila 11 km uzaklıkta olan Fay Hattı (Kuzey Anadolu Fay

Page 2: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

Hattı), dünya tarafından bilinen ve takip edilen bir faydır. Bu nedenle Adalar hem deprem üreten büyük faylara yakınlığı açısından, hem de turizm açısından önemli bir konuma sahiptir. Buna karşın; Adalar ve İstanbul gibi deprem riski altında yaşayan kentlerde, bir deprem odaklı risk yönetimi eksikliği vardır. Ülkemizde deprem öncesi risk yönetimi yerine, deprem sonrası afet yönetimi uygulamaları gerçekleşmektedir; fakat bu da can kayıpları konusunda zaman kaybına neden olmaktadır. İstanbul’da ve Türkiye’nin birçok yerinde yaklaşık 1.000.000 kişiye Afet Yönetimi eğitimi verildi ve daha da fazla kişiye bu eğitimler verilmeye devam ediliyor. Afet yönetimine karşın; risk yönetimini benimseyip riski azaltırsak, aynen riski azalmış bir Japonya ya da bir Şili gibi olursak, o zaman deprem sonrası ilk 24 ya da 72 saatin pek bir önemi kalmayacaktır.

Deprem odaklı risk yönetimi konusuna geçmeden önce, örnek teşkil etmesi amacıyla ilk olarak, en son 24 Mayıs’ta gerçekleşen Ege depremini (M6.9) değerlendirip analiz etmek doğru olacaktır.

VAKA: 24 Mayıs 2014 Ege Depreminin (M6.9) Değerlendirilmesi Ve Analizi

24 Mayısta Ege Denizi'nde yaşanan deprem değerlendirilerek, bu depremin merkezinden 1.000 km uzaklıkta dâhil hissedildiğini ve bu anlamda önemli ve üzerinde durulması gereken bir deprem olduğunu vurgulandı (Öncel, A.O. 2014).

Depremle ilgili olarak basına yansıyan ilk açıklamalarda deprem büyüklüğü M6.5 olarak açıklandı; ancak ABD Deprem Araştırma Merkezi tarafından Şekil-1’de görüldüğü gibi bu depremin posteri hazırlandıktan sonra, depremin M6.9 büyüklüğünde olduğu netleşti. Deprem büyüklükleri konusunda, ABD Deprem Araştırma Merkezi tarafından ilksel tahminden sonra düzeltilmiş veya derinleştirilmiş incelemeli tahmin çalışmaları, depremi takip eden saatlerde yapılmakta ve en güvenilir sonuç verilmektedir.

Şekil-1: 24 Mayıs 2014 Ege Depreminin Posteri

Page 3: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

Amerika her büyük depremin ardından, deprem bilgilerinin yer aldığı bir Deprem Posteri yayınlıyor. Örneğin; Amerika Deprem Merkezi bu deprem için ilk olarak büyüklüğü M6.4 olarak yayınlamış, ancak 3-4 saat sonra depremin gerçek büyüklüğünün M6.9 olarak düzeltmiştir. Ülkemizde ise, depremlerin gerçek büyüklükleri konusunda ilksel demeçler verilmekte; fakat global deprem merkezlerince düzeltilmiş en doğru bilgilerle güncellemelere gidilmesinde sorunlar yaşanmaktadır. USGS gibi Global Deprem Merkezleriyle eşgüdümlü olarak düzeltmelerin yapılması doğru olanıdır.

Bilindiği gibi; deprem fayı boşluk kabul etmiyor, dolduruyor. 1975 - 1982 yılları arasındaki boş bir alan vardı; bu deprem de fay üzerinde bu boşluğu doldurmuş oldu. Nasıl dolduruldu? Normal yatay gerilme sistemiyle dolduruldu. Türkiye’nin en doğusunda Van Gölü’ nden başlayan, en batısındaki Ege Denizi’ne kadar devam eden Kuzey Anadolu Fay sistemi içerisinde bir boşluk daha doldurulmuş oldu; daha öncesinden bu boşluk tespit edilmeliydi. 1979 yılında saygıdeğer Nafi TOKSÖZ hocamızın uluslararası bir dergide İzmit depreminin olduğu yerde bir boşluk olduğuna dair tespiti ile ilgili yazının çıkmasına rağmen, hiçbir önlem alınmadı ve bu depreme de sonuç olarak önlem almadan yakalanmış olduk.

24 Mayıs Ege depreminin altında yatan sebep nedir? Temelde yatan sebep; yeraltı katmanlarında meydana gelen stres yani gerilmedir. Bir depremden sonra, stres dağılımı meydana gelir. Bir deprem meydana geldiğinde bu deprem, o bölgenin gerilme düzeyini değiştiriyor. Depremler meydana geldikten sonra, demek ki belirli alanlarda gerilme yükseltiyor, bunun anlamı şudur; orada olacak olan olası depremin oluş zamanını öne çekiyor. Diğer taraftan oluşan depremler, belirli alanlarda da gerilmeyi düşürüyor ve orada oluşacak olan olası depremin oluş zamanını öteliyor.

Şekil-2: M6.9 Ege Depremi SONRASI Artçışoklar Bölgesel Gerilme Haritası (Nalbant ve diğ., 1999) üzerine işaretlendi.

Genel olarak, oluşan depremlerin değerlerini doğru tespit ederek ve bu değerleri kullanarak; depremlerin kırık geometrisini çizebiliriz. Çünkü depremin artçı şoklarını harita üzerinde işaretlediğiniz zaman, bir kırık sisteminin geometrisi ortaya çıkar. Kırık sisteminin yanı sıra, depremin gerilme biçimini ve bölgesel gerilmeleri doğru olarak tespit edebilirsek ve son olarak da bunları jeofizikte bir gerilme modellemesi yardımıyla analiz edebilirsek; o bölgenin gerilme haritasını çıkarabiliriz. Şekil-2’de Nalbant ve diğ., (1999) hazırlanan gerilme

Page 4: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

haritasından görüldüğü gibi; Ege depremi sonrasında bölgesel gerilme haritası üzerine artçı şoklar işaretlenerek güncel deprem ve gerilme ilişkisi gösterilmektedir. Haritada kırmızı ile gösterilen yerler, gerilimi yüksek olan yerlerdir. Gerilme haritasından; Nereler çok gerilmiş? Nerelerin gerilimi düşük? Nereler kırılmaya yakın yerler ya da nereler kırılmadan uzak? şeklinde tespitler yapabiliriz.

Marmara ve civarı için hazırlanmış harita ile verilen gerilmelere bakarak olası depremlerin nerelerde olabileceğini tahmin edebiliriz. Haritalarda nereleri Gerilme Yükselim Alanları (Stress Increased Zone) etkisiyle ilave yüklerle çok gerildi ya da Gerilme Düşüm Alanlar (Stress Shadow Zone) etkisi altında kalarak nereleri çok gerilmedi diye bakmamız lazım. Oluşan depremler yaklaşık olarak iki buçuk (2,5) yıl öncesinden, gelecek olası depremler için bir nevi sinyal veriyorlar (bkz. Oncel ve Wilson, 2007).

Şekil-3: M6.9 Ege Depremi ÖNCESİ Gerilme Haritası (Nalbant ve diğ., 1999) üzerine son beş yılda meydana gelen depremler işaretlendi.

Meydana gelen bu Ege Depreminden önce; acaba bu bölgede aktivite var mıydı? Bu deprem, adalar depremidir. Deprem merkezinin güneyinde Gökçeada ve kuzeyinde ise Samothraki adaları bulunmaktadır. Deprem, iki adanın tam ortasında gerçekleşmiştir. 2014 depreminden geriye doğru 2008 yılına kadar geriye gittiğimizde; bu depremin meydana geldiği yer sismik etkinlik açısından düşük veya boş değilmiş; Şekil-3’de görüldüğü gibi, haritada depremin olduğu yerde oldukça yoğun, yüksek dereceli deprem yığılması var; demek ki depremin olduğu bölge çok aktifmiş; gerilmiş, gerilmiş ve sonucunda da deprem meydana gelmiştir. Bir nevi burası, Ege depremi olmadan önce küçük depremlerle veya önceleyen deprem etkinliğiyle alarm vermiş, sinyal vermiştir. Burada ve büyük deprem potansiyeli olan diğer alanlarda olması gerektiği gibi zamanında ve yerinde fiziksel parametreye dayalı detaylı bir çalışma yapılmış olsaydı, belki bu çalışma bu Ege depremini haber verebilirdi.

Orta dönemli depremlerin 2,5 yıl öncesinden belirlenebileceğini gösteren birçok çalışma günümüzde yapılmaktadır. Deprem belirlenmesi 3 şekilde yapılmaktadır: Birincisi; uzak dönemli genellikle 25-30 yıl şeklinde. İkincisi; yakın dönemli (orta dönemli) 2,5 – 5 yıl ve üçüncüsü ise; çok yakın zamanlı yani 2 – 5 günlük şeklinde. Çok yakın zamanlı depremlerin yani gün mertebesindeki depremlerin belirlenmesi şu an için yapılamıyor; fakat büyük deprem sonrasında 24 saat içerisinde olacak artçışokların yerleri gösteriliyor. 2,5 yıl öncesinden depremlerin büyük depremlerden önce öncü anomaliler verdiği yapılan çalışmalarda belirlenebileceğini göstermiştir fakat sorun büyük deprem olacak alanlarda özel deprem izleme ağlarının ve takip merkezlerinin oluşturulmasını zorunlu kılıyor. İzmit

Page 5: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

depreminden sonra şunu görmüş olduk; 2,5 yıl öncesinden depremler sinyal verebiliyor (örn., Oncel ve Wilson, 2007).

24 Mayıs Ege depreminin şiddet dağılımına bakacak olursak; vatandaşlar ne kadar uzaklıktan telefona sarılmaya başlamışlar? “Alo Deprem” hattından gelen bilgiler doğrultusunda; vatandaşlarımızın rapor ettiği yerler Şekil-4’ de görülmektedir. Vatandaşlarımızın rapor verdiği yerler, depremin hissediliş yeri olarak Google Earth üzerinde toplanıyor ve buna göre de, depremin şiddet haritası ortaya çıkarılıyor. Şekil-4’de görüldüğü gibi; bu depremin meydana getirmiş olduğu deprem yığılmasının uzunluğu 120 km’dir ve arada 45 km’lik bir boşluk var; 45 km’lik boşluktan sonra da yine bir deprem yığılması var. Demek ki bu depremden sonra 45 km uzaklıkta olan bu yerler tetiklenmiş; yani bu depremin 45 km’ de artçı tetiklemesi var. Bu depremin büyüklüğüne (M6.9) bakılarak, geçmişte yaşanmış büyük depremlerin matematik ve istatistik bilgileri ile ilişkilendirildiğinde, bu depremin 50 km’ den fazla bir kırılmaya neden olmaması gerekir. Bu bilgiyi doğru kabul edersek; demek ki 70 km’lik (120 km - 50 km = 70km) fay hattı tetiklendi diyebiliriz ya da önceki deprem düzenini sürdürüyor diyebiliriz. Sonuç olarak; bu deprem sonucunda açıkça görülen şu ki; risk ve tehlike büyüyerek Marmara’ya doğru bir yakınlaşma var.

Şekil-4: 24 Mayıs Ege Depreminin Bütünleşik Deprem Şiddet Haritası

Büyüklüğü M6’dan fazla olan depremler kırılma yaratıyor. Büyük depremler, büyük kırılmalar yaratır. Ayrıca, büyük depremlerin oluşum süreleri de fazladır. Son deprem olan 24 Mayıs Ege Depremi; 42 saniye sürdü. Bu süre aslında; büyüklük olarak ortalama M7.3 - M7.5 gibi depremlerin sürebileceği bir süredir. M6.9 büyüklüğündeki Ege depreminin aslında normal olarak 20 saniye veya daha az sürmesi gerekirdi. Bu nedenle, bu Ege depremi, olağandışı bir depremdir ve uyarıcı bir depremdir. Bu deprem, fay hattını tetikler mi denilmemeli. Çünkü bu depremin bazı alanları tetikleyeceği aşikârdır ve zaten böyle depremlerde Kuzey Anadolu Fay Hattının tetiklendiği kanıtlanmıştır. Bu yüzden bu depremin acaba hangi alanı, nereyi tetikleyeceği sorulmalıdır. Uzmanlığı ile tetikleme alanını bulacak araştırma veya çalışma gruplarının olması gerekir; fakat günümüzde büyük depremlerden 24 saat sonra deprem gerilme haritasının güncellemesini yapacak böylesine lüzumlu ulusal araştırma grupları ülkemizde maalesef yoktur.

Page 6: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

24 Mayıs Depremi (M6.9) için, en önemli konulardan biri de; depremin hissedilme derecesidir. Bu deprem; daha önce belirtildiği gibi depremin merkezinden 1000 km’ ye kadar uzak olan yerlerde bile hissedilmiştir; çünkü bu deprem büyük bir depremdir. Bu deprem, çok yakın yerlerde yani depremin merkezinden 20 - 50 km uzak olan yerlerde büyüklüğü 7 - 8; 50-200 km uzaklıkta olan yerler de ise şiddet büyüklüğü (I) 4 ile 6 arasında hissedilmiştir. Depremin merkezinden 300 km uzaklıkta olan İstanbul’ da bu depremin büyüklüğü sağlam zeminde ya da sağlam binalarda oturanlar tarafından I=4 olarak; sağlam olmayan zeminde ya da sağlam olmayan binalarda oturanlar tarafından ise büyüklüğü I=6 şeklinde hissedilmiştir. Farklı hissedilmesinin nedeni; İstanbul’daki binaların homojen olmaması; yani İstanbul’da sağlam olan ve sağlam olmayan binalar var. Ayrıca İstanbul’da zemin homojenliği de yoktur; İstanbul’ da sağlam olan zemin de var, sağlam olmayan zemin de var.

Sağlam zeminde oturanlar bu depremi; rahat olarak atlatmışlar. Ancak; sağlam zeminde veya sağlam binalarda olmayıp kentsel dönüşüm gerektiren yerlerde veya yapılarda oturan vatandaşlar “acaba yıkılıyor muyuz, göçüyor muyuz?” şeklinde şiddetli korku ile bu depremi geçirmişlerdir. Çünkü sağlam olmayan zayıf yapı veya zeminlerde depremin şiddeti daha çok hissedilir ve verdiği hasarda daha çok olur. Şiddeti büyüten faktörlerden yer ve yapı arasında hangisinin öncelikli olduğu ancak yerinde Yer ve Yapı İnceleme Mühendisliği çalışmalarıyla anlaşılabilir.

Son olarak; deprem konusunda birçok değişik senaryolar yazılmaktadır. Mevcut senaryo; 1966 yılından beri, Adalara çok yakın ve önünden başlayarak, Adaları da içine alan Marmara içerisinde büyüklüğü M7’nin üzerinde depremler bekleniyor. Dünya’daki bilim adamları, 22 Mayıs 1766 M6.9 ve 5 Ağustos 1766 M7.4 depremlerinden günümüze yaklaşık 250 yıldan beri beklenen bu depremlerin neden olmadığını tartışıyorlar ve araştırıyorlar; bizler ise hala olacak mı diye soruyoruz. Beklenen bu depremlerin olmaması bizim için avantajdır; ama bu zamana kadar olmadı, bundan sonra da olmayacak anlamına gelmez. Bu nedenle, bu konuda deprem odaklı kentsel dönüşüm büyük önem arz ediyor ve bu tür projelerin desteklenmesi gerekir.

YAKLAŞIM VE YÖNTEM

Yaklaşım ve yöntem olarak; Afet Yönetimi’ değil, Deprem Odaklı Risk Yönetimi benimsenmelidir.

DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

Deprem riskinin azaltılmasını amaçlayan en önemli yasalardan birisi, Kentsel Dönüşüm yasasıdır. Bu yasanın; “Deprem Odaklı Kentsel Risk Yönetimi” çerçevesinde yürütülmesi gerekir. Bu yönetimin öneminde yatan gerçek; deprem odaklı ranta karşın, bilim odaklı yönetim olmasıdır. Peki, bu risk yönetimi nedir?

Deprem Odaklı Kentsel Risk Yönetimi; Türkiye genelinde özellikle de Marmara Bölgesi’nde, deprem riskinin belirlenerek ve jeofizik bilim dalı sayesinde yer bilimi ile ilgili ölçümlerin yapılarak (jeofizik uygulamalar), kentsel dönüşümünün gerçekleştirilmesini ve bu şekilde kentlerin depreme hazırlanmasını amaçlayan bir yönetimdir. Buradan da anlaşılacağı gibi; deprem odaklı kentsel risk yönetiminin 2 fonksiyonu vardır:

Kentsel riski belirlemek ve Yapılaşmanın Jeolojisi ve Jeofizik Uygulamalarını gerçekleştirmek

Page 7: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

İnternet üzerinden yapılan bir araştırmaya göre, çalışmaya cevap verenlerin ortalama %70’i depreme karşı hiçbir hazırlıklarının olmadığını söylemişlerdir. Peki depreme karşı vatandaşları kim hazırlayacaktır? Kanunlar kimi zorunlu tutuyor bunu bilmemiz lazım.

5393 Sayılı Belediye Kanunu

MADDE 53.- Belediye; yangın, sanayi kazaları, deprem ve diğer doğal afetlerden korunmak veya bunların zararlarını azaltmak amacıyla beldenin özelliklerini de dikkate alarak gerekli afet ve acil durum plânlarını yapar, ekip ve donanımı hazırlar.

Bu kanuna göre; vatandaşları depreme hazırlayacak olan birim belediyelerdir. Dolayısıyla, vatandaşları doğal afetlerden koruma ya da zararlarını azaltma konusunda belediyelere önemli görevler düşmektedir. İstanbul’da bulunan tüm belediyelere “Belediyenizde Jeofizik Mühendisi çalışıyor mu?” şeklinde sorulmuştur. Verilen cevaplara göre; İstanbul’daki tüm belediyelerin %56’sında en az 1 jeofizik mühendisi çalışmaktadır. Jeofizik mühendisleri aslında, afet zararlarını azaltma mühendisleridir. Çünkü jeofizik mühendisi demek; jeofizik mühendisliğinin sismoloji anabilim dalının öğretim üyesi bulunduran bölüm demektir. Sismoloji de; deprem bilimi demektir. Amacımız depremi anlamak ve afet zararını azaltmaktır.

1- Kentsel Risk

Belediye Kanununda belirtildiği gibi, öncelikli olarak ilk amaç; vatandaşların depremi güven içerisinde rahatlıkla geçirebilmesini sağlamaktır. Depremlerin hissedilmeden ya da uyuyarak geçirilebilmesi için; riskin tespit edilerek azaltılması gerekmektedir.

Şekil-5: Kentsel Risk Modeli

Şekil-5’den anlaşılacağı gibi; riski etkileyen faktörlerden biri zemindir. Fay hattının yerinin değişmeyeceğine göre, örneğin; Kuzey Anadolu Fay Hattını kaldıramayız, fay orada kalacaktır; demek ki tehlike (sismik tehlike) sabit kalır, değişmez. Ancak, etkilenme değişebiliyor; örneğin deprem odaklı kentsel dönüşüm projeleri ile yapılaşmayı zayıf

Page 8: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

zeminden sağlam zemine doğru kaydırarak, depremden etkilenmeyi değiştirebiliriz; yani etkilenmeyi azaltabilirsiniz. Etkilenmeyi azalttığınızda maliyet ve kayıplar da azalacaktır. En önemlisi de, etkilenmeyi azalttığınız da otomatik olarak hasar görebilirlikte azalacaktır. Sonuç olarak; risk kontrol edilebilir. Riski; 3 parametre ile kontrol edilebiliriz. Bu parametreler:

BüyüklükDepremin büyüklüğü, aslında açığa çıkan enerjidir. Son Ege depreminde demek ki açığa çıkan enerjinin karşılığı 6.9’ dur. Açığa çıkan enerji her yerde aynıdır; yani 6.9 her yerde 6.9’ dur.

MesafeFay hattına olan uzaklıktır. Öyleyse, sarsıntı / deprem mesafeyle azalabilir ve sarsıntı değişimi de şiddeti veriyor demektir.

Yer YapısıZayıf zeminde sarsıntı büyük, sağlam zeminde ise sarsıntı az olacaktır.

Bina YapısıYapı mühendisliği standartlarına göre Yer Yapısına uygun yapılmış binalarda sarsıntı düşük olacaktır.

Sonuç olarak; fay hattından uzak kalarak ve sağlam Yer/Bina yapı özelliklerine uygun yapılaşmayla riski kontrol edebiliriz.

2- Yapılaşma Jeolojisi Ve Yapılaşma Jeofiziği Uygulamaları

Kentsel dönüşüm çalışmalarının amacına uygun gerçekleştirilebilmesi için, Yapılaşma Jeolojisine ve Yapılaşma Jeofiziğine ihtiyaç duyulmaktadır; çünkü yer yapısının hasarsız bir şekilde incelenmesi ancak bu bilim dalları sayesinde yapılabilmektedir. Yapılaşma Jeolojisi; zeminlerden alınan numuneleri laboratuvar ortamında inceleyerek ve çeşitli zemin testlerine tabi tutarak zeminlere ait çeşitli parametreleri ortaya koymaktadır. Yapılaşma Jeofiziği ise; yer altı tabakalarının jeolojik yapılarını, kalınlıklarını, durumlarını, konumlarını, derinliklerini, yoğunluklarını, yeraltı su hareketlerini, ivmesini vb. gibi parametrelerini ve herhangi bir doğal afet durumunda bu tabakalarının nasıl davranış sergileyeceklerini araştırıp tespit etmektedir. Bu nedenle kentsel dönüşüm projelerinde Yer İnceleme Projeleri için, hem Yapılaşma Jeolojisi hem de Yapılaşma Jeofiziği konusunda uzmanlaşmış profesyonel mühendislere ihtiyaç vardır.

TARTIŞMA / ÖNERİLER

Vaka olarak 24 Mayıs Ege depremi ele alındıktan ve yöntem bilgisi de verildikten sonra, ülkemiz için alınması gereken önlemlerden bazılarını, öneri olarak şu şekilde özetleyebiliriz:

Deprem Dinleyen İstasyonlar

Londra’ da olası bir deprem beklentisi olmamasına rağmen, okullarda deprem dinleyen istasyonlar var; yani okullar deprem istasyonu gibi çalışıyor. Bu okullar; beklenen olası büyük depremlerin meydana geleceği yerlerde (Tokyo, Los Angeles, İstanbul gibi), okulların nasıl olması gerektiğine örnek teşkil ediyorlar. Aynı şekilde, Amerika’daki ve Avrupa’daki okullarda da deprem istasyonları var. Türkiye’ nin fay hattı üzerinde olmasına ve beklenen olası depremlerin yüksek ihtimaline karşılık, maalesef Türkiye’ de toplam 4 tane okulda deprem dinleyen istasyon var. Bunlardan ikisi Sakarya Üniversitesi’ nde, diğer ikisi de özel okullarda / kolejlerdedir. Okullarımızı bir an önce bilimsel ve fiziksel olarak depremleri ölçen

Page 9: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

istasyonlara dönüştürmemiz gerek. Bunun için de, okullarımıza deprem istasyonları yerleştirebiliriz. Bu işi, bir pilot bölgede örneğin fay hattına en yakın yerleşim merkezi olan Adalar’ da gerçekleştirmeye başlayabiliriz.

Türkiye’ de depremlere ait kayıtlar ilk olarak 1800’ lü yıllarda tutulabilmiştir. Depremler yeryüzünün içi hakkında bilgi vermektedir. Yeryüzü içinde seyahat, depremler vasıtasıyla olmaktadır. Ayrıca depremler, ihtiyacımız olan enerjiyi (jeotermal, petrol, altın, bakır vb. gibi maden yatakları) bulmamız için bize ışık tutmaktadırlar. Bu nedenle depremlerden ışık niteliğinde bilgi alabilmek için deprem dinleyen istasyonların olması ve sayılarının arttırılması gerekir.

Jeofizik Tabanlı Gizli ve Gömülü Fay Arama Hattı

Doğru gizli fay (hidden fault) araştırma sistemi; jeofizik tabanlı yapılan araştırmadır. Amerika’daki USArray fay arama işlemiyle bu şekilde yapılmaktadır; yani jeofizik izleme ile fay arama hattı kurmuşlardır. Bu fay arama hattında, 400 tane deprem sismometresi sayesinde, ülkenin en doğusundan en batısına kadar, 4 ay süreyle 500 metrelik ya da 1 km’lik aralıklarla haritalarda güncellemeler yapılmaktadır. Bu şekilde yerin altında kaçak ya da görülmemiş fay hattı büyük olasılıkla kalmamış oluyor.

Ülkemizde ise; jeofizik izleme ile gizli deprem faylarının araştırması yapılmadı. Ülkemizde fay arama işlemi, göze dayalı jeolojik olarak yapılmaktadır ve bu işlem de ancak 20 yıldan sonra jeolojik tabanlı araştırmayla güncelleme tamamlanmaktadır. Çünkü jeolojik inceleme, yüzeylenmiş fayların gözlemlenmesine dayanıyor. Fakat yüzeylenmemiş ve ancak olan depremlerle farkındalık sağlayan gizli fayların belirlenmesinde yetersiz olduğu çok açık olarak anlaşılıyor. Bütüncül ve hızlı fay araştırmasında Jeofizik İzlemeli Taşınabilir Sisteme geçilmediği sürece ülkemizde ki fay güncellemeleri hep tartışmalı olacaktır.

Derinden Deprem İzleme Sistemi / Küçük Depremlerin İzlenmesi

Yerin altına kulak vermek ve yerin sesini duymak lazım. Bu nedenle de, deprem kayıtlarına dayanan bir izleme sisteminin oluşturulması gerekir.

Depremler izlendiği zaman: Yapılaşma için doğru yerler tespit ediliyor, Enerji ve kaynak üretecek yerler belirlenebiliyor.

Japonya’nın nüfusu (127.6 milyon), Türkiye nüfusunun (74 Milyon) yaklaşık 2 katı ve Japonya (377.800 km2) yüzölçümü olarak Türkiye (783.562 km2) ’nin yaklaşık yarısı kadardır. Bu bilgilere karşın, Japonya’ da oldukça yoğun bir deprem izleme ağı mevcuttur, her bir noktada deprem istasyonu vardır. Türkiye’ de; ise AFAD (715) ve Kandilli (215) dâhil toplam 930 tane deprem istasyonu vardır. Japonya deprem izlemeyi sadece yüzeysel yapmıyor; ayrıca derinden izleme yapıyor. Japonya’ da sadece 800 tane derinden kuyu sismometre ağı var. Türkiye’de ise derin kuyu sismometre ağı yok fakat 1 tane derinden kuyu izleme istasyonu var. Türkiye’deki GONAF adı verilen bu derinden izleme istasyonu da, zaten geçen sene yani 2013 yılında kuruldu. Türkiye’de depremler konusunda yüzeysel incelemeler var. Ancak ülkemizin de bir an önce depremleri derinden kuyu sismometre izleme ağını kurması gerekir ve Türkiye’de bu derinden kuyu izleme istasyonlarının sayısı arttırılmalıdır. GONAF dışında başka istasyonların kurulması için finansal desteğin sağlanmasına rağmen; katı bürokrasiden dolayı yeni istasyonlar yapılamamaktadır. Bu katı

Page 10: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

bürokrasinin bir an önce kaldırılması lazım ve network ağı kurularak Türkiye’de her yerin, derinden kuyu sismometre ağlarıyla izlenmesi gerekir.

Derinden kuyu sismometre izleme sistemi dışında; Japonya’da her üniversitede deprem izleme merkezleri kuruluyor (Tokyo, Tohoku, Kyushu, Nagoya, Hirosaki gibi). Ülkemizde ise; sadece Boğaziçi Üniversitesi’nde deprem merkezi kurulmuştur. Sadece Tokyo Üniversitesi’nde yaklaşık 100 tane deprem uzmanı (sismolog) vardır. Türkiye ise; toplam sismolog sayısı en fazla 50’dir. Japonya’da depreme karşın oldukça yatırım yapılıyor ve bu yüzden de depremde yıkılmıyorlar.

Şekil-6’da görüldüğü gibi; deprem büyüklüğünde 1 birimlik değişim, ortaya çıkan enerji miktarlarında çok büyük farklılıklara neden olmaktadır. Deprem büyüklüğünün M5 mi, ya da M6’mi olması aslında çok önemlidir. Çünkü Şekil-6’da görüldüğü gibi, deprem büyüklüğü M6 olduğunda ortaya çıkan enerji; büyüklüğü M5 olan depreme oranla 30 kat ve büyüklüğü M7 olduğunda ise ortaya çıkan enerji miktarı 900 kat artıyor. Dolayısıyla M7 büyüklüğünde beklenen depremin ya da depremlerin olmamasından önce, M5 ve daha küçük büyüklükteki depremlerin izlenmesi ve bu deprem bilgilerinin kullanılması gerekir. Bu nedenle, büyük depremler oluşmadan küçük depremlerin izlenmesi son derece önemlidir. Yılda 1.000.000 tane küçük depremler (büyüklükleri M2 ile M3 arasında olanlar) oluşuyor. Buna karşın; senede büyüklüğü ortalama M8 olan 1 tane deprem oluşuyor. Küçük depremlerin kaydedilmesi ve izlenmesi için de, Derin (Kuyu Sismometreli) İzleme Sisteminin (DES) olması şart. Ayrıca, küçük depremlerin izlenmesi ile fay hatlarının güncellenmesi çok hızlı şekilde yapılabilir. Diğer yandan, küçük depremlerin izlenmesi ile büyük depremler önceden tahmin edilmeye çalışılmalıdır. Türkiye’de DES olmadığından, küçük depremlerin de izlenmesi yapılamıyor.

Şekil-6: Deprem Büyüklüğü ve Enerji

Page 11: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

Sismik Tehlike Haritasının ve Fay Hattı Haritalarının Sürekli Güncellenmesi

İlk olarak 1945 yılında oluşturulan Türkiye Sismik Tehlike Haritası (Şekil-7), 1996 yılında güncellemeye tabi tutuluyor ve 1996 yılından sonra bir daha güncelleme yapılmadan, maalesef hala eksik ve yanlış bilgiler içeren bu harita günümüzde de kullanılmaktadır. Kentsel dönüşümde de maalesef bu harita kullanılarak; yani yanlış referans alınarak, doğru bina yapmaya çalışıyoruz. Ülkemizde yapılan bu yanlışlığa karşın; Kanada’ da sismik tehlike haritası her 5 senede bir güncellenmektedir ve Japonya’da her sene fay hatlarını gösteren haritalarını güncellemektedir.

Şekil-7: Türkiye Sismik Tehlike Haritası

Deprem şiddeti; kırık zemine yakınlıkla alakalıdır. Fayın yani kırık zeminin iki çeşidi vardır:

1)- Deprem Üreten Aktif Kırıklı Zeminler

2)- Deprem Üretmeyen Pasif Kırıklı Zeminler

Şekil-8 ve Şekil-9’ da görüldüğü gibi, Türkiye’ de hem deprem üreten hem de deprem üretmeyen birçok kırıklı zemin (fay) vardır. Buradan da anlaşılacağı gibi, Türkiye deprem bölgesidir ve deprem konusunda büyük risk taşımaktadır. Her iki kırık sistemli zemin de tehlikelidir ve bu kırık zeminlerden uzak durmak gerekir ve bu zeminler üzerine binalar yapılmamalıdır.

Jeotermal, petrol ve maden yatakları açısından baktığımızda kırık sistemiyle kesilen sahalar, aslında potansiyel enerji açısından zenginlik demektir. Çünkü kırık sistemli arazilerin yani fay hatlarının varlığı, depremin olması demek; depremin meydana gelmesi ise yeraltında yatan enerjinin (gerek jeotermal ve petrol gerekse maden yatakları) açığa çıkması demektir. Ayrıca, jeotermal açıdan da kırıkların dirilik açısından incelenmesi önem arz etmektedir. Çünkü yeraltı sularının derinlikleri ve hareketleri, yeryüzü hareketleri özellikle de deprem hakkında bilgi vermektedir.

Page 12: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

Şekil-8: Türkiye’de Deprem Üreten Aktif Faylar (Harita Üzerinde Kırmızı İle Çizili Olanlar). MTA, 2012.

Şekil-9: Türkiye’de Deprem Üretmeyen Pasif Faylar (Harita Üzerinde Siyah İle Çizili Olanlar). MTA, 2012.

Türkiye’nin aktif ve pasif fay hatlarını gösteren haritalar (Şekil-8 ve Şekil-9) en son olarak 2012 yılında MTA tarafından güncellenmiş ve MTA Yerbilimleri Portalı olarak araştırmacıların kullanımına açılmıştır. 2012 yılı öncesinde de, 1992 yılında güncellenmişti bu haritalar. Dolayısıyla mevcut bu yeni haritalar 20 yıl sonra güncellenmiştir. 20 yıl sonrasında yeni fay hatlarının ortaya çıktığını tespit ettik. Güncellenmenin bu kadar geç yapılması sonucunda şunu gördük ki; büyük binaların, gökdelenlerin ya da stadyumların altından fay hattı geçiyor. Bunun gibi hataların tekrarlanması için, fay hatlarını gösteren haritaların sürekli olarak hızlı şekilde güncellenmesi gerekir. Çünkü doğru takip ve çağdaş takip düzenini kullanmak için sürekli ve hızlı güncellemeye ihtiyaç vardır.

Page 13: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

Zemin Etütlerinin Yapılması

Bir depremden sonra, zeminin dinamik yükler altında tepkisinin nasıl olduğunu anlamak için, deprem dalgalarının geçmiş olduğu zeminlerde dalga genliklerinden ki değişimlerinin izlenmesi gerekir. Bir deprem sonrasında; katı zeminin, zayıf zeminin ve suya doygun zeminin davranış biçimleri farklı olmaktadır. Çünkü katı zeminde deprem dalgaları yüksek hızla geçtiğinden depremler az şiddetli ve kısa süreli; zayıf ve suya doygun zeminde ise deprem dalgaları düşük hızla geçtiğinden çok şiddetli ve uzun hissediliyor. Suya doygun zeminde yani gevşek zeminde, sağlam bina (örneğin çelik bina) yapsanız dahi, depremde devrilir ya da çöker. Zayıf zeminlerde de, aynı şeklide deprem acımasız oluyor. Önemli olan sağlam bina yapmak değil; önemli olan uygun yere, uygun zemine göre bina yapmaktır. Bu yüzden de yapılaşmanın ya da kentsel dönüşümün, detaylandırılmış Yer İnceleme Projelerine -zemin tespitine ve zemin etütlerine- göre yapılması gerekir. Öncelikle zemin, bina yapılmaya uygun mu buna bakılmalıdır. Kentsel dönüşümde amacımız; riskli alanları, riskli zeminleri tespit etmektir. Zayıf zeminlerde gerçekleştirilen yapılaşma engellenmelidir ve sağlam zeminde yapılaşmaya devam edilmelidir. Çünkü emniyetli zemin, hayatı emniyete alır.

Günümüzde kentsel dönüşüm konusunda, maalesef zemin etütleri yapılmadan, her yer gelişi güzel yapılaşmaya açılmaktadır. Bu konuda özellikle de belediye yönetimlerine büyük görevler düşmektedir. Yapılacak denetimli Yer İnceleme Projelerinin -zemin etütlerinin- uluslararası standartlara göre, risk azaltma konusunda büyük önem arz etmektedir.

Deprem Evi Projesinin Geliştirilmesi

“Deprem Evi Projesi” internet üzerinden düşük maliyetli deprem ivme ölçüm cihazlarını yerleştirilebilecek gönüllü evlerin arandığı bir ‘vatandaş odaklı bilim’ projesidir. Bu proje ile beklenen büyük ve yıkıcı İstanbul depremleri öncesinde, İstanbul’da meydana gelen orta büyüklükteki uyarıcı depremler izlenilecektir. Bu izlemelerde ölçülen noktasal ivmelerden yararlanılarak, ilk olarak mahalle bazlı ölçülen şiddet değişim haritalamasının ortaya çıkarılması hedeflenmektedir. Bu projenin bir diğer amacı ise; deprem şiddet değişimlerinin hızlı şekilde sınıflandırılmasıyla, kentsel dönüşüm çalışmalarına referans olmaktır.

Bu proje, çok büyük bir yatırım gerektiren proje değildir, maliyeti düşüktür; Bu proje için gerekli ekipmanlar şunlardır:

Bilgisayar Güç kaynağı ve

İnternet bağlantısı

Bu proje hayata geçirildiğinde, depremin en çok hissedildiği ev, mahalle, bölge haritaları çıkartılır. Bu proje ile en çok hissedilen alandan başlanarak, detaylı DİM -Derin İzleme Modeline - geçilebilir.

Bu proje için; pilot bölge olarak Adaları seçebiliriz. Çünkü Adaların 8-10 km güneyinden fay hattı geçiyor; Marmara denizi içerisinde Kuzey Anadolu Fay hattının en yakınında ve yerleşime açık tek kucaklayan yer Adalar’dır. Ayrıca Adalar çevresinde uzun yıllardır gerilme var; kırılma meydana gelmedi. Son olarak, Adalar’da daha az ev, mahalle var ve Adaların zemini taş zemindir. Bu nedenlerden dolayı; Adaları pilot bölge seçmemizde

Page 14: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

yarar vardır. Bu proje sayesinde Adalar üzerinden yapılacak dinleme ve izleme; tüm Dünya deprem bilimine katkı sağlayacaktır.

Alo Deprem Hattının Kurulması

Gerek telefon gerekse internet üzerinden Alo Deprem Hattı vasıtasıyla, vatandaşlara “Depremi Hissettin mi?” şeklinde sorarak, depremde riskli zeminleri tespit etmiş olursunuz, böylece sıfır maliyet ile risk haritasını çıkartabilirsiniz. Alo Deprem Hattı yöntemi; milyar $’lık yatırım gerektiren Derinden İzleme Sistemi ile örtüşmektedir. İnsan Davranışlarıyla Odaklı bu bilgilendirme ile çok kesin ve doğru bilgi alabiliriz. Ayrıca, maliyeti çok düşük olduğundan göreli olarak sıfır maliyetli bir yöntem olduğu söylenebilir; yeter ki vatandaşlarımız telefonlarının başına geçsinler.

Deprem Konusunda Halkın Bilinçlendirilmesi

Deprem konusunda sosyal medyada oluşturulacak gruplar, özellikle bilim adamları tarafından kurulup yönetilecek bu sosyal gruplar, halkın doğru bilgilendirilmesini sağlayacaklardır.

İnsanların deprem konusunda bilinçlenmeleri için, meydana gelen depremlerin sinema filmlerine konu olmaları gerekir. Örneğin; 1999 yılı depremi, bir sinema filminde konu olarak işlenebilir; böyle bir proje gerçekleştirildiğinde hem Avrupa hem de Dünya sinemalarına katkı sağlanmış olunur. Yakın zamanda ABD’ de böyle bir proje gerçekleştirildi; konusu deprem olan bir kaç film yayınlandı.

Diğer yandan; halkın bilinçlenmesi için, deprem olmadan da medyada belli aralıklarda deprem konusunun gündeme getirilmesi gerekir; örneğin “Deprem Slogan Yarışması” gibi etkinlikler yapılabilir veya TV programlarında deprem konusu işlenebilir. Ancak; medya gündemlerinde halkı korkutacak şekilde demeçler verilmemeli, Türkiye’nin deprem gerçeğinin hatırlatılması yapılmalı ve bunun sayesinde de, ülke yöneticilerin gerekli önlemleri almaları için halkın itici güç olması gerekir.

Bir önceki depreme oranla, halkın bilinçlenmesi artmıştır; özellikle de sosyal medya üzerinden geri dönüşüm %50 oranında artış göstermiştir. Buradan da anlaşılacağı gibi, insanlar depremden sonra araştırma yapıyorlar. 24 Mayıs Ege Depremi olduktan sonra vatandaşların tepkisi ne olmuş? Depremden sonra vatandaşlar internet ve telefon aracılığıyla “depremi hissettim” demişler. 2 gün geçtikten sonra yavaş yavaş hissedenler, “hissettim raporu” vermemeye başlamışlar; bir nevi hayat yani deprem sonrasındaki insan psikolojisi ve davranışları da normale dönmüştür.

Deprem bilincinin artmasında, geçmiş yıllardaki depremleri hatırlatacak şekilde düzenlenecek anma etkinliklerinin ve deprem faylarında yürüyüş gezilerinin önemi büyüktür. Bu faaliyetler sayesinde; hem ölenler anılacak hem de yapılmamış tedbirler ya da alınmamış önlemler hatırlatılacaktır. Vurgulanması ve unutulmaması gereken konu da; Türkiye’nin deprem gerçeğidir. Çünkü Türkiye’nin her yerinde deprem oluyor; örneğin; 1938 yılı Kırşehir depreminin (M6.8) üzerinden 75 yıl, 1963 yılında Adalar’ da meydana gelen depremin (M6.4) üzerinden 50 yıl geçmiş. Dolayısıyla sadece İstanbul’da değil, Türkiye’nin her yerinde deprem olabilir. Türkiye depremlerini, Amerikalı ve Japon bilim adamları da incelemekte, özellikle de Kuzey Anadolu Fay hattı üzerinde gerçekleşen depremlerle ilgili çalışmalar yapıyorlar. Bu bilim adamları geçmişe dönük, Türkiye Deprem Tarihini inceleyerek bir ders

Page 15: DEPREM ODAKLI KENTSEL RİSK YÖNETİMİ

çıkartmaya çalışıyorlar. Ancak bizler ders çıkartma konusunda maalesef geri kalmış durumdayız.

Son olarak; halkın afet riskinin azaltılması konusunda da bilgilendirilmesi ve eğitilmesi gerekir. Ciddi yaralanma, can kaybı ya da mal kaybının olmaması için, vatandaşların evlerindeki eşyaları duvarlara sabitlemeleri gerekir.

SONUÇ

Meydana gelen depremlerden sonra, vatandaşların depremi internet veya telefon üzerinden ihbar etmesi hala resmi bir makam tarafından talep edilmemiştir.

Ülkemizde vatandaşlarımız, deprem çalışmalarına katılmaları konusunda hala bilinçlendirilmiş değillerdir.

“Deprem Evi Projesi” kapsamında vatandaşlara ucuz deprem sensörler hala dağıtılmamış ve vatandaşlar bir partner olacak şekilde “Deprem Odaklı Kentsel Risk Yönetimi” çalışmalarına hala dahil edilmemişlerdir.

KAYNAKLAR

http://www.slideshare.net/oncel/kentsel-deprem-risk-ynetimi

https://www.facebook.com/photo.php?v=714727055260723&set=vb.257150954351671&type=3&theater

https://www.facebook.com/photo.php?v=714779391922156&set=vb.257150954351671&type=3&theater

https://www.facebook.com/photo.php?v=714816015251827&set=vb.257150954351671&type=3&theater

https://www.facebook.com/photo.php?v=714779391922156&set=vb.257150954351671&type=3&theater

https://www.facebook.com/photo.php?v=666438756761879&set=vb.310461829026242&type=3&theater

https://www.facebook.com/photo.php?v=665887966816958&set=vb.310461829026242&type=3&theater

https://www.facebook.com/photo.php?v=665851683487253&set=vb.310461829026242&type=3&theater

https://www.facebook.com/photo.php?v=666499010089187&set=vb.310461829026242&type=3&theater