Upload
cumhuriyet-ueniversitesi
View
576
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
2
Giriş
Koku ve tad, GI fonksiyonla yakın işbirliği nedeniyle genellikle visseral duyular olarak sınıflandırılır
Değişik gıdaların lezzetleri büyük ölçüde bunların tad ve kokularının bir karmasıdır
Koku duyusunu baskılayan soğuk algınlığı varsa besinlerden “farklı” tad alınabilir
Parfümcüler 5000 değişik koku molekülünü, şarap tadıcıları ise 100’den fazla farklı tad bileşenini ayırt edebiirler
3
Giriş
Koku ve tad reseptörlerinin her ikisi çözünmüş moleküllerle uyarılan kemoseptörlerdir
Bu iki duyu anatomik olarak birbirilerinden oldukça farklıdır
Koku reseptörleri uzak çevre reseptörüdür (telereseptör); koku yolları talamusta durak yapmaz ve koku için kortikal projeksiyon alanı bulunmaz
Tat yolları beyin sapından talamusa geçer ve ağızdan kalkan dokunma ve basınca duyarlılık yolları ile birlikte postsentral girusa yansır
5
KOKU DUYUSUKoku Müköz Membranı Olfaktör reseptörler nazal
mukozanın özelleşmiş bir bölümü olan ve sarımsı pigment içeren olfaktor müköz membrana yerleşmiştir
Koku duyusu gelişmiş hayvanlarda (makrosmatik hayvanlar) bu membranla kaplı alan geniş; insan gibi mikrosmatik hayvanlarda küçüktür
Burun boşluğunun septuma yakın olan tavanında 5 cm2’lik bir alanı kaplar
6
Koku Müköz Membranı Koku membranında destek
hücreleri ve ana hücreler (projenitör hücreler) bulunur
Bu hücrelerin arasında 10-20 milyon olfaktor reseptör vardır
Her olfaktör reseptör bir nörondur ve sinir sisteminin vücutta dış dünyaya en yakın bulunduğu yerdir
7
Koku Müköz Membranı
Olfaktor nöronlar olfaktor çubuklar adı verilen kısa ve uçları genişlemiş dendritlere sahiptir. Bu çubuklardan çıkan siliumlar mukusun yüzeyine uzanır
Her olfaktör reseptör 10 günlük bir yaşam süresine sahiptir
Silia 2 µm boy ve 0.1 µm çaplı miyelinsizdir. Her reseptörde 10-20 silia vardır
Olfaktor reseptörin aksonları etmoid kemiğin kribriform plağını deler ve olfaktor soğanlara girer
Olfaktor müköz membrandaki mukus Bowman bezleri tarafından üretilir
10
Olfaktor Soğanlar ve Koku Yolları
Olfaktor soğanlarda reseptör aksonları mitral hücrelerin dendritleri arasında sonlanarak olfaktor glomerülleri oluştururlar
Her glomerülde ortalama 26 000 reseptör hücre aksonu konverjans (kavuşum) yapar
Püsküllü hücrelerle (tufted cell) periglomerüler kısa aksonlu hücreler glomerüllerin oluşumuna katılırlar
11
Koku Yolları
Bir sonraki tabakada, mitral ve granül hücrelerinin dendritleri yoğun resiprok sinapslar oluşturur
Mitral hücrelerin aksonları intermediyer olfaktor stria ve lateral olfaktor stria üzerinden olfaktor kortekse gitmek üzere arkaya doğru ilerler
12
Koku Yolları
Mitral hücre aksonları olfaktor kortekste pramidal hücrelerin apikal dendritlerinde sonlanır
Olfaktor korteks: Anterior olfaktor çekirdek, Piriform korteks, Olfaktor tüberkül, Kortikomedial amigdal ve Transisyonel entorinal korteksi kapsar
Bu yapılar limbik sistemin parçalarıdır
13
Koku Yolları
Anterior olfaktor çekirdek karşı taraf olfaktor korteksinden gelen girdilerin koordinasyonu ve olfaktor belleklerin bir yandan öteki yana aktarılması ile,
Piriform korteks koku ayırdedilmesi (olfaktor diskrimi-nasyon) ve kokunun bilinçli algılanması ile,
Amigdaller koku ve uyaranlarına verilen duygusal yanıtlarla ve
Entorinal korteks ise olfaktor belleklerle ilgilidir
14
Koku Yolları
Olfaktor soğana, beyninden 3 girdi daha ulaşır:
Birincisi diagonal bandtan (sentrifugal lifler) gelir
İkinci girdi ipsilateral anterior olfaktor çekirdekten kalkar
Olfaktor strialardaki efferent liflerin uyarılması olfaktor soğanların elektriksel aktivitesini azaltır ve inhibitör etki eder
Üçüncü afferent girdi ise anterior kommissura yoluyla kontralateral anterior olfaktor çekirdekten kalkar
15
Koku Eşiği ve Koku Ayırdedilmesi
Koku duyarlılığı, kişiden kişiye 1000 kata kadar değişebilen farklılık gösterir
En çok görülen anomali, belirli bir kokuya karşı duyarsızlıkla giden ve insanlarda, %1-20 sıklıkta görülebilen özgül anosmidir
Burada özgül koku reseptörleri bulunmaz
Olfaktor reseptörler çözünen maddelere yanıt verirler
Örneğin sarımsağa kokusunu metil merkaptan havada 500 pg/L’den daha düşük yoğunlukta dahi koklanmaktadır
İnsanlar 2000-4000 farklı kokuyu ayırdedebilme özelliğine sahiptir
Substance mg/L of Air
Ethyl ether 5.83Chloroform 3.30
Pyridine 0.03Oil of peppermint 0.02
Iodoform 0.02Butyric acid 0.009
Propyl mercaptan 0.006Artificial musk 0.00004
Methyl mercaptan
0.0000004
Çeşitli koku veren maddelerin koku eşik değerleri
16
Koku Eşiği ve Koku Ayırdedilmesi
Koku şiddetinde farkın saptanabilmesi için yoğunluğunda %30 değişiklik olmalıdır
Işık şiddeti için bu değer %1 dir
Kokunun yönü, koku moleküllerinin iki burun deliğine ulaşma zamanları arasındaki farkla belirlenir
Koku molekülleri küçük olup 3-4’den 18-20’ye kadar değişen C atomu içerirken, aynı sayıda C içerip mimarileri farklı moleküller farklı kokulara sahiptir
Aşırı kokulu maddelerin bağıl su ve lipidde çözünürlü yüksektir
17
Sinyal İletimi Olfaktor sistem yapısal
olarak birbirinden farklı milyonlarca antijene özgül yanıtlar üreten bağışıklık sistemine benzer
Bu, birbirinden farklı çok sayıda koku reseptörlerinin bulunmasına bağlıdır
Koku reseptörleri, serpantin reseptörlerinin yaptığı geniş bir ailenin üyeleridir
18
Sinyal İletimi
Bu reseptörler G proteinlerine kenetlenmiştir ve olfaktor reseptörlerin siliumları üzerine yerleşmişlerdir
Gs ile yakın akraba fakat olfaktor sistem için bir G proteini olan Golf’un koku reseptörlerini AS’a bağlar
Aktivasyonla oluşan cAMP katyon kanallarına bağlanır ve bunları açar
Na+ reseptör hücrelerine girer depolarizasyon oluşturur
19
Sinyal İletimi
Koku reseptörlerinden bazıları adenilat siklaz yerine fosfolipaz C’ye kenetlenmiştir
Bunun sonucunda oluşan fosfoinositol hidroliz ürünleri katyon kanallarını açar
Koku almaya hizmet eden nöral yolların da kokuların ayırdedilmesinde bir rol oynar
20
Sinyal İletimi
Koku yollarında belirgin derecede bir inhibitör denetim bulunmaktadır
Mitral ve granül hücre dendritleri arasındaki sinaptik bağlantılar mitral hücre çıktısının inhibitör denetimine aracılık eder
Koku korteksinde bir kokuya verilen yanıt piramidal hücrelerin eksitasyonu olup bunu inhibisyon izler
Piramidal hücreler, kolleteralleri yoluyla kendi kendilerini yeniden uyarırlar ve bu durum koku korteksindeki ritmik aktiviteye eğilimi açıklayabilir
21
Koku Maddesi Bağlayıcı Proteinler (OBP)
Lipofilik koku üreten moleküller, reseptörlere ulaşmak için burunda hidrofilik mukusu aşmak zorundadırlar
Bu saptamalar olfaktör mukusun, koku maddelerini reseptörlere aktaran, koku madesi bağlayıcı protein (OBP) içerebileceğini düşündürmüştür
Günümüzde burun boşluğu için özgün OBP izole edilmiştir
22
Cinsiyet ve Bellekle Olan ilişki
Bir çok hayvan türünde koku ve cinsel işlevler arasında yakın bir ilişki bulunmakta olup parfüm reklamları önemli bir kanıttır
Koku duyusu erkeklere oranla kadınlarda daha güçlüdür ve koku duyusu ovülasyon zamanı en keskin hale gelir
Koku ve tat, uzun dönemli belleği tetiklemede özgün bir yeteneğe sahip olup bu durum romancılar tarafından işlenmiş ve deneyci psikologlar tarafından kaydedilmiştir
23
Koklama
Burun boşluğunda olfaktör reseptörlerin bulunduğu bölüm iyi havalandırılamaz
Normalde her solunum döngüsünde, girdap akımları havanın küçük bir bölümünü olfaktör membrandan geçirir, büyük bölümü konkalardan laminar tarzda akar
Bu girdap akımlarının nedeni, sıcak mukozaya soğuk havanın çarpması ile oluşan konveksiyondur
Olfaktör reseptörlerin bulunduğu bölgeye ulaşan havanın miktarı koklama olayı ile büyük ölçüde artırılır
Bu eylem, hava akışını yukarı doğru yönlendirmek üzere burun delikleri alt bölümlerinin septuma doğru kasılmasını içerir
Koklama; yeni bir kokunun dikkat çekmesi halinde görülen yarı refleks yanıttır
24
Burunda Ağrı Liflerinin Rolü Olfaktör müköz membranda
çok sayıda trigeminal ağrı lifinin çıplak uçları bulunur
Bunlar tahriş edici maddelerle uyarılırlar ve tahriş edici, trigeminal üzerinden giden yapıtaşı nane, mentol ve klor gibi maddelerin tipik kokularının bir bölümünü oluşturur
Bu çıplak uçlar, nazal irritanlara karşı hapşırma, göz yaşarması, solunum inhibisyonu ve diğer refleks yanıtların başlatılmasından da sorumludur
25
Uyum (Adaptasyon)
Bir kokuya, koku ne kadar kötü olursa olsun uzun süre maruz kalan bir kişide koku algısı giderek azalır
Bazen yararlı olan bu fenomen olfaktor sistemde görülen ve merkezi kaynaklı olan oldukça hızlı uyum olayına bağlıdır
Olay koklanmakta olan özgün koku için özel olup diğer kokulara ait eşikler değişmez
26
Anomaliler Koku anomalileri –osmias son eki ile ifade edilirler Koku anomalileri arasında;
Anosmi (koku duyusunun yokluğu), Hiposmi (koku duyarlılığının azalması) Kakosmi denen hoş olmayan koku halusinasyonları da epileptik
nöbetler sonucu gelişebilir Disosmi koku duyusunun çarpıtılmasıdır ve 3 şekli bulunmaktadır:
1) Parosmia – Mevcut olan kokunun hoş olmayan bir şekilde algılanmasıdır
2) Phantosmia – Koku maddesi olmadığı halde koku duyusunun algılanması
3) Agnosia – Kokunun yoğunluğunun ve tipinin ayırt edilememesidir
80 yaşını aşmış insanların %75’inden fazlasında kokuları tanımada bozulma görülür
28
TAD RESEPTÖR ORGANLARI VE YOLLARI
Tad Goncaları Tadın duyu organları olan tad
goncaları 50-70 µm boyutta oval cisimciklerdir
Her tad goncası 4 tip hücreden oluşur:
Bazal hücreler, Süstentaküler hücreler olan tip
1 ve tip 2 hücreler ve Duyusal sinir lifleri ile bağlantılar
yapan tad reseptörleri olan tip 3 hücreleridir
Tip 1, 2 ve 3 hücrelerde mikrovilluslar bulunmakta olup bunlar dil epitelindeki bir delik olan tad poruna doğru uzanır
29
Tad Goncaları
Hücrelerin boyun kısımları çevre epitele sıkı kavşaklarla bağlanır ve tad reseptörlerin sıvılarla karşılaşan tek bölgesi mikrovilluslardır
Her tad goncası yaklaşık 50 sinir lifi tarafından inerve edilir Her sinir lifi ise ortalama 5 tad goncasından gelen girdileri
alır Bazal hücreler tad goncasını kuşatan epitel hücrelerinden
doğarlar Bunlar yeni reseptör hücrelerine farklılaşır ve reseptör
hücreleri 10 günlük yarı ömre sahiptir
30
Tad Goncaları Duyu siniri kesilirse innerve ettiği tad goncası dejenere olur Bununla beraber, sinir rejenere olursa komşu hücreler yeni
tad goncaları oluşturur İnsanlarda tad goncaları küçük dil, damak, farinks ve
dildeki fungiform ve vallat papillaların duvarına yerleşmiştir
Fungiform papillalar dil ucunda en büyük sayıda bulunan yuvarlak yapılarken, vallat papillalar dil kökünde “V” harfi şeklinde düzenlenmiş çok belirgin yapılardır
32
Tad GoncalarıFungiform papillada 5 tad goncası bulunmakta olup bunlar genelde papillanın tepesine yerleşir, (bir dilde 33 tane bulunur). Dilin 2/3 ön bölümüne yerleşmişlerdir
Vallat papillaların (8-12 tane) her biri 250 taneye kadar tad goncası içermekte olup bunlar genelde papillaların kenarlarına yerleşmiştir
Foliate papillalar dilin kenarındaki katlantılarda yerleşmişlerdir. Toplam 1280 tad goncası içerir. IX. Kranial sinir tarafından inerve edilir.
Filiform papillalar dil sırtını örten küçük koni şeklinde olan ve genelde tad goncası içermeyen papillalar
Dilde toplam 10 000 kadar tad goncası bulunmaktadır
33
Tad Yolları
Dilin ön 2/3’teki tad goncalarından gelen duyusal sinir lifleri N. fasialis’in korda timpani dalı içinde, arka 1/3’den kalkan lifler ise N. Glossofaringealis içinde ulaşır
Dil dışındaki diğer alanlardan gelen lifler beyin sapına N. vagus içinde ulaşırlar
Her iki yanda, bu üç sinir içinde gelen tad lifleri traktus solitarius çekirdeğine girmek üzere medulla oblangatada (MO) birleşirler
34
Tad Yolları
Bu lifler MO’da ikinci nöronlarla sinaps yapar
Bunların aksonları orta hattı çaprazladıktan sonra medial lemniskusta birleşip talamustaki çekirdeklerinde dokunma, ağrı ve sıcaklığa duyarlı liflerle beraber sonlanır
İmpulslar daha sonra serebral kortekste postsentral girusun ayak bölümünde bulunan tad yansıma alanına giderler
Tadın ayrı bir kortikal yansıma alanı yoksa da postsentral girusun yüzden gelen deri duyularına hizmet eden bölümünde de temsil edilmektedir
35
Temel Tad Şekilleri
İnsanlarda tatlı, ekşi, acı, tuzlu ve umami olmak üzere 5 temel tad bulunur
Acı maddeler dil kökünde “tadılırken” ekşi dilin kenarı boyunca tatlı dil ucunda, tuzlu dil sırtının ön kısmında ve umami tadı dil köküne yakın bir yerde tadılır
Ekşi ve acı tad damakta da alınmakta olup bu bölgede tatlı ve tuzluya da bir miktar duyarlılık gösterir
Farinks ve epiglot bu 5 duyu modalitesinin tümünü alabilmektedir
36
Temel Tad Şekilleri
‘Umami', Japonca bir kelime ve 'tadı güzel' demek
'Umami', tatlı ve tuzlu arasında, yağlı ve biraz da eti çağrıştıran bir tat ve geniz tarafından duyusu alınmakta
Glutamin asidi veya glutamat içeren yiyeceklerde 'umami' tadı bulunuyor
Protein açısından zengin yiyeceklerde, et, balık, olgun domates, peynir, bazı sebzeler ve anne sütünde glutamat veya glutamin asidine rastlanıyor
37
Reseptörün Uyarılması
Tad reseptör hücreleri, ağız sıvılarında çözünmüş maddelere yanıt veren kemoreseptörlerdir
Bu maddeler reseptör hücrelerinde jeneratör potansiyelleri uyandırır ve bu potansiyeller de duyu nöronlarında aksiyon potansiyelleri oluşturur
Moleküllerin jeneratör potansiyelleri oluşturmada kullandığı yol tad modalitelerinin birinden diğerine değişiklik gösterir
38
Reseptörün Uyarılması
Tuzlu tad uyarılar için Na+’un pasif, kapılanmamış apikal kanallardan hücre içine akışı ile tuz reseptör hücrelerini depolarize eder
Zira Na+ kanal blokörü bir diüretik olan amiloridin tuz tadını alma yeteneğini ortadan kaldırır
Ekşi tad veren asitler ise H+ ile apikal K+ kanallarını bloke ederek reseptör hücrelerini depolarize ederler
Tatlı duyusu veren maddeler zar reseptörlerine bağlanıp Gs yolu ile adenilat siklazı aktive ederek hücre içi cAMP’de bir artışa neden olur
cAMP, tad hücrelerinin bazolateral zarları üzerindeki K+ iletkenliğini azaltmak üzere protein kinaz A yoluyla etki yapar
39
Reseptörün Uyarılması
Acı duyusu diğerlerinden farklı özellik gösterir
Acı maddeler, endoplazmik retikulumda Ca2+ salınmasını tetiklemek üzere G proteini ile kenetlenmiş reseptörler ve fosfolipaz C yoluyla etki yapmaktadır
Umami tadı G proteinine bağlı reseptörler tarafından algılanır.
L-glutamat bu reseptörlerin uyarıcısıdır. T1R1/T1R3 reseptörlerin uyarılması impuls doğmasına neden olur
44
Reseptörün Uyarılması
Son zamanlarda yapılan çalışmalarda, α-gusdusin adı verilen yeni bir G protein α-altbirimi izole edilmiş ve bunun tad goncalarında bulunduğu gösterilmiştir
Bu madde transdusinlere benzemektedir Tad moleküllerini bağlayan bir proteinin (TBP) varlığı son
zamanlarda yapılan çalışmalarda tespit edilmiştir Bu protein vallat papillalar etrafındaki yarığa mukus salgılayan
Ebner bezleri tarafından üretilmektedir Muhtemel fonksiyonu, OBP’ye benzer bir yoğunlaştırma ve
taşımadır
45
Tad Eşiği ve Şiddet Ayrımı
İnsanlarda tad şiddetindeki farkı ayırdedebilme yeteneği tıpkı koku şiddetinin ayırdedilmesinde olduğu gibi nisbeten kabadır
Tad şiddetinde bir değişiklik olduğunu farkedilebilmesinden önce tadılan maddenin yoğunluğunda %30 değişiklik olması gerekir
Tad goncalarının yanıt verdiği maddelerin eşik yoğunlukları söz konusu maddeye bağımlı olarak değişiklik gösterir
46
Temel Tad Duyuları
EKŞİ: Asitler ekşi tadılır. Reseptörü
uyaran şey asidin anyonundan çok H+ dur
Herhangi bir asit için ekşilik genelde H+ yoğunluğu ile orantılı iken, organik asitler çoğunlukla aynı H+
yoğunluktaki mineral asitlerden daha ekşi olarak algılanır
Bu durumun muhtemel nedeni bu asitlerin hücrelere mineral asitlerden daha hızlı sızmalarıdır
47
Temel Tad Duyuları
TUZLU:Tuzlu tad Na+ tarafından oluşturulur
Bununla beraber NaCl göre, Na-asetat veya Na-glukonatlar daha tuzlu tad verirler
Bunun nedeni Na+, hücrelerin bazalinde Na+-K+ ATP’az ile dışarı pompalanırken Cl- iyonlarının reseptör hücre hiperpolarizasyonunu sınırlamasıdır
Bazı organik bileşikler de tuzlu tad verirler; örneğin liziltaurin ve ornitiltaurin dipeptidleri tuzlu tadda olup ağırlık olarak liziltaurin NaCl’den çok daha fazla güçlüdür
48
Temel Tad Duyuları
ACI: Acı tadı analiz için genelde kullanılmış
olan madde kinin sülfattır
Bu bileşik 8 µmol/L yoğunlukta farkedilirken striknin hidroklorürün eşiği daha düşüktür
Diğer organik bileşikler özellikle morfin, nikotin, kafein ve üre acı tad verirler
Mağnezyum, amonyum ve kalsiyumun inorganik tuzları da acıdır
Bu tad katyona bağımlı olduğundan acı tad veren maddelerin molekül çatıları arasında herhangi bir belirgin ortak özellik bulunmaz
49
Temel Tad Duyuları
TATLI: Tatlı maddelerin çoğu organiktir
Sükroz, maltoz, laktoz ve glukoz bunların en iyi bilinen örnekleri ise de polisakkaritler, gliserol, bazı alkol ve ketonlar ve kloroform, berilyum tuzları ve aspartik asitin çeşitli amidleri gibi bir grup bileşik de tatlı taddadır
Sakkarin ve aspartam gibi yapay tadlandırıcılar diyet uygulamasında tadlandırıcı ajan olarak kullanılırlar
Bu maddelerin çok küçük miktarları bile tatlandırmak için yeterlidir
Kurşun tuzları da tatlıdırlar
50
Lezzet Ağızlarının tadını bilen kişiler
tarafından aranan hemen hemen sonsuz türde tadların büyük bölümü 5 temel taddan üretilir
Bazı durumlarda arzu edilen bir tad ağrı uyarısına ait bir eleman da (örneğin “acı”salçalar) içerir
Buna ek olarak gıda tarafından oluşturulan genel duyguda koku önemli bir rol oynarken gıdaların kıvamı ve sıcaklığı da bunların lezzetine katkıda bulunur
51
Değişkenlik ve Ard-Etkiler 5 temel tad goncasının dağılımında çeşitli türler ile aynı
türün bireyleri arasında önemli değişkenlik görülür İnsanlarda ilginç bir değişkenlik feniltiokarbamit (PTC)
tadını alma yeteneğinde gözlenir Seyreltik çözelti halinde iken PTC beyaz ırkın yaklaşık
%70’de ekşi tad verirken geri kalan %30 için tadsızdır PTC tadının alınmaması otozomal çekinik karekter halinde
katılır Bu özelliğin analizi insan genetik çalışmalarında oldukça
değer taşır
52
Değişkenlik ve Ard-Etkiler Tad, görsel ard-hayaller ve kontrastlara bir
ölçüde benzeyen ard-reaksiyonlar ve kontrast fenomenleri de içeren duyulardır
Bunların bir kısmı kimyasal “oyun”lar ise de diğerleri gerçek merkezi fenomenler olabilirler
Bir bitkide, tad değiştirici bir protein olan mirakülin keşfedilmiş olup dile uygulanan bu madde asitleri tatlı hale getirir
İnsan dahil bütün hayvanlar yenilen gıdayı bir hastalık izlemişse yeni gıdalara karşı çok güçlü kaçınma reaksiyonu geliştirirler
Zehirlenmeden korunma açısından bu tür bir kaçınmanın hayatta kalma yönünden değeri çok belirgindir
53
Anomaliler Tad anomalileri arasında agosia (tad duyusu yokluğu),
hipogosia (tad duyarlılığında azalma) ve disgosia (tad duyusu bozukluğu) bulunur
Çeşitli bir çok hastalık hipogosiaya neden olabilir
Sülfidril grupları içeren kaptopril ve penisilamin gibi ilaçlar tad duyusunda geçici kayba neden olurlar
Sülfidril bileşiklerin bu etkisinin nedeni bilinmemektedir