66
Amalimiz, efkârımız ikbâl-i vatandır, Serhaddimize kal'a bizim hâk- i bedendir, Osmanlılarız, ziynetimiz kanlı kefendir... Kavgada şehadetle bütün kâm alırız biz, Osmanlılarız, can veririz nâm alırız biz! -Namık Kemal- OSMANLI DEVLETİ MİMARİSİ

Osmanlı mimarisi

Embed Size (px)

DESCRIPTION

10.sınıf tarih osmanlı mimarisi

Citation preview

Page 1: Osmanlı mimarisi

Amalimiz, efkârımız ikbâl-i vatandır, Serhaddimize kal'a bizim hâk-i bedendir, Osmanlılarız, ziynetimiz kanlı kefendir...Kavgada şehadetle bütün kâm alırız biz, Osmanlılarız, can veririz nâm alırız biz! -Namık Kemal-

OSMANLI DEVLETİ MİMARİSİ

Page 2: Osmanlı mimarisi

Osmanlı mimarisiOsmanlı mimarisi

• Osmanlı mimarisi basit, kullanışlı, ince, zarif, vakur ve heybetlidir. Muhteşem saray tipi 19. yüzyılda Batı'dan gelerek girmiştir. Bununla beraber Allah adına yapılan camiler tamamen abidevidir. Camiler çevreleri bir sürü sosyal müessese ile örülür ve bir "külliye" teşkil ederler.

• Osmanlılar fevkalâde imarcıdır. Yapıları kendi medeniyetine ait olmasa bile ihtimamla korur. İmar görülmediği hiçbir imparatorluk köşesi yoktur. Dişinden tırnağından arttıran mütevazı mahalle zenginleri bile, bir mescid yaptıramadığı takdirde bir çeşme yaptırır veya bir mektep tamir ettirir. Toplum anlayışı fevkalâde güçlüdür. Kendilerinden sonraki nesiller içinde şefkat fikri çok gelişmiştir.

• Mimar Sinan'ın dünya tarihinin en büyük mimarlarından biri olduğunda ittifak vardır. Bir asır yaşayan ve son yarım asrını mimarbaşı olarak geçiren Sinan şu eserleri yapmıştır. 81 cami, 50 mescid, 55 medrese,19 türbe, 14 imaret, 3 hastahane, 7 su bendi (baraj), 8 köprü, 16 kervansaray, 33 saray, 32 hamam, 6 mahzen, 7 d'arulkurrâ. Bu 441 eser bütün imparatorluğa dağılmıştır.[1]

Page 3: Osmanlı mimarisi

Klasik Dönem15-16.yy.:

·Bu dönem Osmanlı mimarları camii mimarisinin özelliklerini belirlemeye çalıştılar.Ayrıca merkezi plan sorunun nasıl çözüleceği sorusuna yanıt aradılar. ·Bu dönem mimarlarının baş

amacı her yönden ve herkes tarafından görülebilecek kadar yüksek ve heybetli yapılar yaratmaktı. ·Bu Dönemcamilerinde kubbeli ve yan kubbeli bir örtü sistemi kullanıldı.Bu tavan

dörtlü filayak sistemi ile dengelendi.Yukarıdan aşağı genişleyen bir kütle kompozisyonu (prizma biçimli yapılarla hiyerarşik ,basamaklı bir görünüm) tasarlandı.Ana kütle ve kubbe arasında daha uyumlu bir geçiş yapabilmek için kubbe kasnağı sınırlı yükseklikte tutuldu:Bu dönem

yapılarında kullanıla kubbeler tam yarı küre şeklinde değildi.(Selatin camilerde) Minare sayısıysa iki veya dörttü. ·Bu dönemde kullanılan yapı malzemeleri küfeki taşı ve mermerdi.

16-17.yy.(Sinan Dönemi)·İmparatorluğun ekonomik alandaki refahını yansıtan büyük boyutlu eserler yapıldı. ·Şehircilik

çalışmaları önem kazandı. ·Mimari elemanların ölçüleri ve kompozisyonları yeniden düzenlendi.:Ana kubbe genişletildi;yan mekanlar kullanışlı hale getirildi;filayak sayısı altı ve sekize çıkarıldı. ·Yapı malzemelerinde yalınlık ön plana çıktı.Ayrıca renkli taşlar da yapılarda

kullanılmaya başlandı. ·17.yy. da ,16.yy.ın etkileri görüldü.Batı etkisi henüz kuvvetli olmadığından bu dönemde Osmanlı kendi kaynakları açısından kısırlaşmamıştı,hala özgün

eserler verebiliyordu..Fakat Osmanlı’nın duraklama dönemine girişi,iç karışıklıklar,ekonomik sıkıntılar mimaride büyük atılımlar gerçekleştirecek büyük boyutlu yapıların inşasını

engelledi.Bu nedenle bu dönemde İmparatorluğun büyüklüğünün anısını yaşatacak eserlerle yetinildi. Özetle mimari de devletle birlikte duraklama dönemine girdi.

Klasik Dönem15-16.yy.:

·Bu dönem Osmanlı mimarları camii mimarisinin özelliklerini belirlemeye çalıştılar.Ayrıca merkezi plan sorunun nasıl çözüleceği sorusuna yanıt aradılar. ·Bu dönem mimarlarının baş

amacı her yönden ve herkes tarafından görülebilecek kadar yüksek ve heybetli yapılar yaratmaktı. ·Bu Dönemcamilerinde kubbeli ve yan kubbeli bir örtü sistemi kullanıldı.Bu tavan

dörtlü filayak sistemi ile dengelendi.Yukarıdan aşağı genişleyen bir kütle kompozisyonu (prizma biçimli yapılarla hiyerarşik ,basamaklı bir görünüm) tasarlandı.Ana kütle ve kubbe arasında daha uyumlu bir geçiş yapabilmek için kubbe kasnağı sınırlı yükseklikte tutuldu:Bu dönem

yapılarında kullanıla kubbeler tam yarı küre şeklinde değildi.(Selatin camilerde) Minare sayısıysa iki veya dörttü. ·Bu dönemde kullanılan yapı malzemeleri küfeki taşı ve mermerdi.

16-17.yy.(Sinan Dönemi)·İmparatorluğun ekonomik alandaki refahını yansıtan büyük boyutlu eserler yapıldı. ·Şehircilik

çalışmaları önem kazandı. ·Mimari elemanların ölçüleri ve kompozisyonları yeniden düzenlendi.:Ana kubbe genişletildi;yan mekanlar kullanışlı hale getirildi;filayak sayısı altı ve sekize çıkarıldı. ·Yapı malzemelerinde yalınlık ön plana çıktı.Ayrıca renkli taşlar da yapılarda

kullanılmaya başlandı. ·17.yy. da ,16.yy.ın etkileri görüldü.Batı etkisi henüz kuvvetli olmadığından bu dönemde Osmanlı kendi kaynakları açısından kısırlaşmamıştı,hala özgün

eserler verebiliyordu..Fakat Osmanlı’nın duraklama dönemine girişi,iç karışıklıklar,ekonomik sıkıntılar mimaride büyük atılımlar gerçekleştirecek büyük boyutlu yapıların inşasını

engelledi.Bu nedenle bu dönemde İmparatorluğun büyüklüğünün anısını yaşatacak eserlerle yetinildi. Özetle mimari de devletle birlikte duraklama dönemine girdi.

Page 4: Osmanlı mimarisi

Batılılaşma Dönemi18.yy(Lale Devri):

·18.yy.da Lale Devri ile Osmanlı mimarisinde önemli değişiklikler yaşandı.Batılı yaşam tarzının benimsenmesiyle mimaride de batı etkisi hissedilmeye başlandı.Batılı üsluplar tercih edilmeye

başlandı.Bunun sonucunda Klasik Osmanlı mimarisinin etki alanı daraldı,bir süre sonra da klasik anlatış yerin tamamen batılı üsluplara bıraktı. ·Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa özellikle Paris ve Viyana’dan getirttiği projelerle İstanbul’un imarına el attı:Haliç ve Kağıthane Dersi gezinti

yerleri haline getirildi.Kağıthane’de padişah için Sadabad Kasrı inşa edildi ve etrafı lale bahçeleriyle bezendi.Batılı tarzdaki binaların yöneticiler tarafından da benimsenmesiyle varlıklı kesimler arasında

lale yetiştirme ve köşk yaptırma modası başladı.Böylece deniz kenarındaki semtler moda oldu:Üsküdar,Beylerbeyi, Bebek,Fındıklı, Alibeyköy , ve Topkapı... ·Köşk modası cami mimarisinde

de etkili oldu :”Yalı camii”denen deniz kıyısı camileri yapılmaya başlandı.19.yy(Tanzimat Dönemi)

Tanzimat ile birlikte batılılaşma hareketleri daha da hızlandı.Tamamen barok ,rokoko,neogotik ve amper üslupları etkin oldu. ·Şehir yeni alanlara doğru genişlemeye başladı.Boğaziçi ve Sarıyer’e

iskan arttı.Ayrıca alt yapı ve kent hizmetleri gelişti:Haliç’e köprü kuruldu;tünel(metro),atlı tramvay,Şirket-i Hayriye(deniz taşımacılığı yapan bir şirket) açıldı.Külliyelerden bağımsız ilk hastane (Vakıf Gureba Hastanesi) hizmet vermeye başladı. ·Batılı yaşam tarzının orta kesimler tarafından da

benimsenmesiyle lüks tüketim arttı.Mobilyalar evlere girdi ve böylece binalar buna uygun yapılmaya başlandı.Aynı zamanda yazlık ve kışlık adeti başladı ve bu nedenle ev fiyatları arttı..Suriçi ve Beyoğlu

kışlık ,Boğaz ,Kadıköy ve Adalar ise en gözde yazlık semtler arasındaydı.Kentin yerleşim dokusu değişmişti. ·Mimari kamusal alanda hizmet vermeyi bırakıp bireye hizmet etmeye başladı. ·Bu dönemin en önemli camileri Nuruosmaniye Camii,Dolmabahçe Camii,Aksaray Valide Camii ve

Nusretiye Camiidir.

Batılılaşma Dönemi18.yy(Lale Devri):

·18.yy.da Lale Devri ile Osmanlı mimarisinde önemli değişiklikler yaşandı.Batılı yaşam tarzının benimsenmesiyle mimaride de batı etkisi hissedilmeye başlandı.Batılı üsluplar tercih edilmeye

başlandı.Bunun sonucunda Klasik Osmanlı mimarisinin etki alanı daraldı,bir süre sonra da klasik anlatış yerin tamamen batılı üsluplara bıraktı. ·Sadrazam Nevşehirli Damat İbrahim Paşa özellikle Paris ve Viyana’dan getirttiği projelerle İstanbul’un imarına el attı:Haliç ve Kağıthane Dersi gezinti

yerleri haline getirildi.Kağıthane’de padişah için Sadabad Kasrı inşa edildi ve etrafı lale bahçeleriyle bezendi.Batılı tarzdaki binaların yöneticiler tarafından da benimsenmesiyle varlıklı kesimler arasında

lale yetiştirme ve köşk yaptırma modası başladı.Böylece deniz kenarındaki semtler moda oldu:Üsküdar,Beylerbeyi, Bebek,Fındıklı, Alibeyköy , ve Topkapı... ·Köşk modası cami mimarisinde

de etkili oldu :”Yalı camii”denen deniz kıyısı camileri yapılmaya başlandı.19.yy(Tanzimat Dönemi)

Tanzimat ile birlikte batılılaşma hareketleri daha da hızlandı.Tamamen barok ,rokoko,neogotik ve amper üslupları etkin oldu. ·Şehir yeni alanlara doğru genişlemeye başladı.Boğaziçi ve Sarıyer’e

iskan arttı.Ayrıca alt yapı ve kent hizmetleri gelişti:Haliç’e köprü kuruldu;tünel(metro),atlı tramvay,Şirket-i Hayriye(deniz taşımacılığı yapan bir şirket) açıldı.Külliyelerden bağımsız ilk hastane (Vakıf Gureba Hastanesi) hizmet vermeye başladı. ·Batılı yaşam tarzının orta kesimler tarafından da

benimsenmesiyle lüks tüketim arttı.Mobilyalar evlere girdi ve böylece binalar buna uygun yapılmaya başlandı.Aynı zamanda yazlık ve kışlık adeti başladı ve bu nedenle ev fiyatları arttı..Suriçi ve Beyoğlu

kışlık ,Boğaz ,Kadıköy ve Adalar ise en gözde yazlık semtler arasındaydı.Kentin yerleşim dokusu değişmişti. ·Mimari kamusal alanda hizmet vermeyi bırakıp bireye hizmet etmeye başladı. ·Bu dönemin en önemli camileri Nuruosmaniye Camii,Dolmabahçe Camii,Aksaray Valide Camii ve

Nusretiye Camiidir.

Page 5: Osmanlı mimarisi

• Erken Osmanlı dönemi• Osmanlı İmparatorluğu'nun

kurulmasıyla,1300-1453 yılları ilk kuruluş ve ilk osmanlı dönemi, Osmanlı sanatının yeni fikirler aradığı dönemdi. Bu dönem üç tip camiye tanıklık etti: katlı, tek kubbeli ve alt plan açılı camiler. Hacı Özbek Camii (1333), İznik (Osmanlı sanatının ilk önemli merkezi) tek kubbeli Osmanlı camiine ilk örnektir. Osmanlı ilk dönemlerindeki diğer cami plan türü de yan mekanlı camilerdir. Bunun ilk örneğini İznik Orhan Camii teşkil eder.

Page 6: Osmanlı mimarisi

Lale Devri (1703-1757)Bu dönemin başlamasıyla, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki üst sınıf ve elit tabaka açık ve genel alanları sıklıkla

kullanmaya başladı. Geleneksel ve içe dönük toplum değişmeye başladı.

Çeşmeler ve sahil kıyısında residanslar popüler hale geldi, Aynalıkavak Kasrı gibi. Bir su kanalı (diğer adı Cetvel-i

Sim), piknik alanı Kağıthane dinlenme alanı olarak tesis edildi. Lale devrinin Patrona Halil isyanı ile son bulmasına rağmen, o batılılaşma davranışının bir

modeli oldu. 1720-1890 yılları süresinde Osmanlı mimarisi klasik dönem

prensiplerinden saptı. III. Ahmet'in ölümüyle, I. Mahmut saltanatı aldı (1730-1754). Bu dönem Barok stili camilerin inşaasına başlanıldığı

dönemdi.

Lale Devri (1703-1757)Bu dönemin başlamasıyla, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki üst sınıf ve elit tabaka açık ve genel alanları sıklıkla

kullanmaya başladı. Geleneksel ve içe dönük toplum değişmeye başladı.

Çeşmeler ve sahil kıyısında residanslar popüler hale geldi, Aynalıkavak Kasrı gibi. Bir su kanalı (diğer adı Cetvel-i

Sim), piknik alanı Kağıthane dinlenme alanı olarak tesis edildi. Lale devrinin Patrona Halil isyanı ile son bulmasına rağmen, o batılılaşma davranışının bir

modeli oldu. 1720-1890 yılları süresinde Osmanlı mimarisi klasik dönem

prensiplerinden saptı. III. Ahmet'in ölümüyle, I. Mahmut saltanatı aldı (1730-1754). Bu dönem Barok stili camilerin inşaasına başlanıldığı

dönemdi.

Page 7: Osmanlı mimarisi

Barok dönemi (1757-1808) Bu dönemin yapıları içinde dairesel, dalgalı ve kıvrımlı hatlar ağır masmaktadır.

Bunları büyük örnekleri Nur-u Osmaniye Camii, Zeynep Sultan Camii, Laleli Camii,

Fatih Mezarı, Laleli Çukurçeşme Hanı, Birgi

Çakırağa Yalısı, Aynali Kavak Yazlığı ve Selimiye Kışlası dır.

Mimar Tahir zamanın en önemli mimarıdır.

Barok dönemi (1757-1808) Bu dönemin yapıları içinde dairesel, dalgalı ve kıvrımlı hatlar ağır masmaktadır.

Bunları büyük örnekleri Nur-u Osmaniye Camii, Zeynep Sultan Camii, Laleli Camii,

Fatih Mezarı, Laleli Çukurçeşme Hanı, Birgi

Çakırağa Yalısı, Aynali Kavak Yazlığı ve Selimiye Kışlası dır.

Mimar Tahir zamanın en önemli mimarıdır.

Page 8: Osmanlı mimarisi

İmparatorluk dönemi (1808-1876)

Nusretiye Camii, Ortaköy Camii, Sultan Mahmut Mezarı, Mevlevi Dervişleri'nin Galata Locası, Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Sadullah

Paşa Yalısı, Kuleli Kışlası batılılaşma uygulamalarıyla

parelel bir şekilde yürüyen en önemli örneklerdir. Balyan Ailesi döneme damgasını

vuran mimarlardır.

İmparatorluk dönemi (1808-1876)

Nusretiye Camii, Ortaköy Camii, Sultan Mahmut Mezarı, Mevlevi Dervişleri'nin Galata Locası, Dolmabahçe Sarayı, Beylerbeyi Sarayı, Sadullah

Paşa Yalısı, Kuleli Kışlası batılılaşma uygulamalarıyla

parelel bir şekilde yürüyen en önemli örneklerdir. Balyan Ailesi döneme damgasını

vuran mimarlardır.

Page 9: Osmanlı mimarisi

Son dönem (1876-1922) Pertevniyal Valide Sultan Camii,

Şeyh Zafir Binalar Grubu, Haydarpaşa Eczacılık Okulu, Duyun-u Umumiye Binası, İstanbul tapu senedi Ofisi,

Büyük Postane Binası, Laleli Harikzedegan Apartmanları Eklektisizm, stilinin hakim olduğu zamanın en önemli

yapılarındandılar. R. D'Aronco, A. Vallaury zamanın önde gelen

mimarlarıydılar.

Son dönem (1876-1922) Pertevniyal Valide Sultan Camii,

Şeyh Zafir Binalar Grubu, Haydarpaşa Eczacılık Okulu, Duyun-u Umumiye Binası, İstanbul tapu senedi Ofisi,

Büyük Postane Binası, Laleli Harikzedegan Apartmanları Eklektisizm, stilinin hakim olduğu zamanın en önemli

yapılarındandılar. R. D'Aronco, A. Vallaury zamanın önde gelen

mimarlarıydılar.

Page 10: Osmanlı mimarisi

Erken Dönem Osmanlı Mimarisi (1299–1453,)

Camiler: İlk dönem Osmanlı camilerinin en çok bulun duğu merkezler, İznik, Bursa, Edirne ve İstanbul'dur.• Osmanlıların yaptığı ilk cami İznik Hacı Özbek Camii–1333

• İznik Yeşil Camii (1378–1391)• Bursa Hüdâvendigâr Camii (1366)

• Bursa Yeşil Camii (1424)• Çok kubbeli camiler grubunun en anıtsal yapısıdır. Bursa Ulu Camii (1396–1400). 20 kubbeden oluşur.

• Edirne Eski Camii (1403–1413)• Edirne Üç Şerefeli Camii (1437–1447)

• Ankara Hacı Bayram Camii (1427)Medreseler:

İznik Süleyman Paşa Medresesi ilk Osmanlı med resesi kabul edilmektedir. Orhan Gazi yaptırmıştır.Bursa Lala Şahin Paşa Medresesi (1339)

Bursa Yıldırım Medresesi (1400)Bursa Yeşil Medrese (1420–1424)

Anıt Mezarlar:• Bursa Yeşil Türbe (1421)

• İznik Kırgızlar Türbesi Orhan Gazi Dönemi’nde • Ankara Hacı Bayram Türbesi (1429).

Kuruluş Dönemi'nde yapılan diğer önemli türbeler,İznik Sarı Saltuk Türbesi,

İznik Yakup Çelebi Tür besi,Bursa Devlet Hatun Türbesi,

Bursa Hüma Hatun Türbesi ve Gebze Malkoçoğlu Mehmet Bey Türbesi'dir.

Erken Dönem Osmanlı Mimarisi (1299–1453,)

Camiler: İlk dönem Osmanlı camilerinin en çok bulun duğu merkezler, İznik, Bursa, Edirne ve İstanbul'dur.• Osmanlıların yaptığı ilk cami İznik Hacı Özbek Camii–1333

• İznik Yeşil Camii (1378–1391)• Bursa Hüdâvendigâr Camii (1366)

• Bursa Yeşil Camii (1424)• Çok kubbeli camiler grubunun en anıtsal yapısıdır. Bursa Ulu Camii (1396–1400). 20 kubbeden oluşur.

• Edirne Eski Camii (1403–1413)• Edirne Üç Şerefeli Camii (1437–1447)

• Ankara Hacı Bayram Camii (1427)Medreseler:

İznik Süleyman Paşa Medresesi ilk Osmanlı med resesi kabul edilmektedir. Orhan Gazi yaptırmıştır.Bursa Lala Şahin Paşa Medresesi (1339)

Bursa Yıldırım Medresesi (1400)Bursa Yeşil Medrese (1420–1424)

Anıt Mezarlar:• Bursa Yeşil Türbe (1421)

• İznik Kırgızlar Türbesi Orhan Gazi Dönemi’nde • Ankara Hacı Bayram Türbesi (1429).

Kuruluş Dönemi'nde yapılan diğer önemli türbeler,İznik Sarı Saltuk Türbesi,

İznik Yakup Çelebi Tür besi,Bursa Devlet Hatun Türbesi,

Bursa Hüma Hatun Türbesi ve Gebze Malkoçoğlu Mehmet Bey Türbesi'dir.

Page 11: Osmanlı mimarisi

İznik Hacı Özbek Camii–1333 yılında

iznik'te inşa edilmiştir. osmanlı mimarisinin bilinen

ilk cami yapısıdır. erken osmanlı

mimarisinin total mekan anlayışını

yansıtır. küp bir yapı mükemmel bir yarım küre ile örtülmüştür. istanbul'un fethiden sonra terkedilecek bu anlayış klasik dönem osmanlı

mimarisinde sadece fatih'teki yavuz selim camiinde karşımıza

çıkar.

Page 12: Osmanlı mimarisi

İznik Yeşil Camii Osmanlı devrinde yapılan ilk câmilerden. Adını minâresinde bulunan yeşil renkli çinilerden almaktadır.

Çandarlı kara halil hayreddîn paşa tarafından 1378 yılında inşaası başlatıldı. Onun aynı yılda ölümü üzerine oğlu ali paşa

1392de tamamladı. Mîmarlığını hacı mûsâ adlı birMîmârı yaptı. Eser, mekânı tek kubbe altında toplama esâsına dayanan osmanlı câmi mîmârisinin ilk uygulamalarındandır.

Oldukça derin ve yanlara doğru da ikişer kemerle açılan üç gözlü son cemâat yeri, yüksek sekizgen kasnak üzerine tutulmuş dilimli

bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbenin iki yanında aynalı tonozlar vardır.

Câminin son cemâat mahallinden büyük kubbeyle örtülü kısmına geçilen giriş bölümü, son cemâat yerinin bir tekrarı gibi yanlarda

aynalı tonoz, ortada iri dilimlerle yivlenmiş sağır fenerli bir kubbe ile örtülüdür. Giriş kapısı ile büyük kubbe arasında kalan bu ara bölüm sebebiyle câmi, osmanlı mîmârisinde tek kubbeli

câmi stilinden büyük ve merkezî kubbeli selâtin câmilerine giden inkişâfın ilk basamağı sayılır.

Aşağı yukarı yarım küre olan ana kubbeye geçiş, prizmatik üçgenlerle sağlanır. 11 metre çapındaki kubbe bir kasnak üzerine

oturmaktadır. Câminin duvarları içten ve dıştan mermer levhalarla kaplıdır.

Câminin son cemâat yerinde bulunan mermer şebekeler orijinal olmayıp, inşâ edilmiştir. Selçuklu mîmârisi etkisinin çok

görüldüğü binâda, giriş kapısını çevreleyen mukarnaslar, bu tesirlerin eseridir. Mîmârisinde yer alan çinilerde yeşilin yanında

sarı, firuze ve mor renkler de kullanılmıştır.Mihrap mermer olup sâde bir işlemeye sâhiptir. Köşe sütûnlu

mukarnas nişli, geometrik geçmeli rumî ve palmelerle süslüdür. Câmide kullanılan bütün sütunlar ve başlıklar orijinaldir.

Page 13: Osmanlı mimarisi

Bursa Ulu Camii, aslen zaviye olarak yapılan, sonradan cami olarak kullanılmaya başlanmış olmasına rağmen çok ayaklı cami şemasının en klasik ve anıtsal örneği sayılır. I. Bayezid

tarafından 1396-1400 yılları arasında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı cami yaklaşık toplam 5000 metrekare boyutlarında olup 20 kubbe ile örtülüdür. Sekizgen kasnaklara oturan kubbeler mihrap duvarına dik beş sıra halinde dizilmiştir. Kasnaklar mihrap ekseni üzerindekiler en yüksek olmak üzere yanlara

doğru gidildikçe her sırada daha alçak düzenlenmiştir.Düzgün kesme taşlarla inşa edilmiş kalın beden duvarlarının

masif etkisini hafifletmek için cephelerde her kubbe sırası hizasına gelmek üzere sağır sivri kemerler yapılmıştır. Her

kemerin içinde iki sıra halinde ikişer pencere yer alır. Bunların gerek biçimleri gerek boyutları her cephede farklıdır. Son

cemaat yeri bulunmayan yapının kuzey cephesinde köşelerde sonradan yapılan iki minare vardır. Minarelerin ikisi de beden duvarına oturmaz, yerden başlar. Batı köşesindeki minare I. Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Sekizgen biçimli kürsüsü bütünüyle mermerden, gövdesi tuğladandır. I. Mehmet'in

yaptırdığı söylenen doğu köşesindeki kare kürsülü minare, caminin beden duvarından da 1 m kadar ayrıktır.

Şerefeler her iki minarede de aynı olup tuğlalı mukarnaslarla bezelidir. Kurşun kaplı külahlar 1889'daki yangında ortadan

kalkınca, bugünkü boğumlu taş külahlar yapılmıştır.Türk islam dünyasının en eski camilerinden birisi ulu camiidir. Minberin giriş kapısının üzerindeki kitabede altın yaldızla Osmanlıca

olarak, 'Yıldırım Beyazıt Han tarafından hicri 804 (miladı 1399) yılında yaptırılmıştır' ibaresi yer alıyor. Bursa kent merkezinde,

Atatürk Caddesi üzerindedir.

Bursa Ulu Camii, aslen zaviye olarak yapılan, sonradan cami olarak kullanılmaya başlanmış olmasına rağmen çok ayaklı cami şemasının en klasik ve anıtsal örneği sayılır. I. Bayezid

tarafından 1396-1400 yılları arasında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı cami yaklaşık toplam 5000 metrekare boyutlarında olup 20 kubbe ile örtülüdür. Sekizgen kasnaklara oturan kubbeler mihrap duvarına dik beş sıra halinde dizilmiştir. Kasnaklar mihrap ekseni üzerindekiler en yüksek olmak üzere yanlara

doğru gidildikçe her sırada daha alçak düzenlenmiştir.Düzgün kesme taşlarla inşa edilmiş kalın beden duvarlarının

masif etkisini hafifletmek için cephelerde her kubbe sırası hizasına gelmek üzere sağır sivri kemerler yapılmıştır. Her

kemerin içinde iki sıra halinde ikişer pencere yer alır. Bunların gerek biçimleri gerek boyutları her cephede farklıdır. Son

cemaat yeri bulunmayan yapının kuzey cephesinde köşelerde sonradan yapılan iki minare vardır. Minarelerin ikisi de beden duvarına oturmaz, yerden başlar. Batı köşesindeki minare I. Bayezid tarafından yaptırılmıştır. Sekizgen biçimli kürsüsü bütünüyle mermerden, gövdesi tuğladandır. I. Mehmet'in

yaptırdığı söylenen doğu köşesindeki kare kürsülü minare, caminin beden duvarından da 1 m kadar ayrıktır.

Şerefeler her iki minarede de aynı olup tuğlalı mukarnaslarla bezelidir. Kurşun kaplı külahlar 1889'daki yangında ortadan

kalkınca, bugünkü boğumlu taş külahlar yapılmıştır.Türk islam dünyasının en eski camilerinden birisi ulu camiidir. Minberin giriş kapısının üzerindeki kitabede altın yaldızla Osmanlıca

olarak, 'Yıldırım Beyazıt Han tarafından hicri 804 (miladı 1399) yılında yaptırılmıştır' ibaresi yer alıyor. Bursa kent merkezinde,

Atatürk Caddesi üzerindedir.

Page 14: Osmanlı mimarisi
Page 15: Osmanlı mimarisi

Süleyman Paşa Medresesi, İznik'i

kültür merkezi yapan medreselerden sadece bir tanesi olup, Rumeli

fatihi olarak bilinen Orhan Gazi'nin oğlu

Süleyman Şah tarafından 1332 yılında

yaptırılmıştır. Bilinen en eski Osmanlı

medresesidir. Avlulu medreselerin de ilk örneğidir. Binada 11 hücre, bir dersane ve

bunları örten 19 kubbe mevcuttur. Medrese

açık avlulu ve "U" planlıdır.

Süleyman Paşa Medresesi, İznik'i

kültür merkezi yapan medreselerden sadece bir tanesi olup, Rumeli

fatihi olarak bilinen Orhan Gazi'nin oğlu

Süleyman Şah tarafından 1332 yılında

yaptırılmıştır. Bilinen en eski Osmanlı

medresesidir. Avlulu medreselerin de ilk örneğidir. Binada 11 hücre, bir dersane ve

bunları örten 19 kubbe mevcuttur. Medrese

açık avlulu ve "U" planlıdır.

Page 16: Osmanlı mimarisi

Bursa'nin en güzel anitlarindan olanYesil Cami, Sultan II. Murat zamaninda, 1422'de tamamlandi. Ölçülerinin ahenk ve asaleti, kabartma ve süslemelerinin zerafeti ve bollugu, çinilerinin piril piril isildamasiyla ünlü olan

Yesil Cami ve onunla birlikte Yesil Türbe, ortaçagin dogudaki en güzel sanat eserlerindendir.

Giris kapisinin üzerinde butlunan kitabede, Ahi Bayazit oglu Vezir Haci Ivaz Pasa'nin, Çelebi Sultan Mehmed'in

emriyle bu. caminin planini çizip ölçülerini tespit ettigini ve süslerini ismarladigini okuyoruz. Demekki bu saheserin yapilmasini emreden Sultan Çetebi Mehmet,

emri uygulayarak eseri meydana getiren de Haci Ivaz Pasa'dir.Caminin içinde, üzerleri 12.5 metre çapinda birer kubbe ile örtülü iki sahin vardir. Sahinlarin biri

ortada biri mihrab ve minberin bulundugu kisimdadir. Orta sahinda bir sadirvan bulunuyor.

Caminin bütün duvarlari üç metre yüksekligine kadar koyu yesil, açik ve koyu mavi çinilerle kaplidir. Büyük

mihrabi bastan basa çinilerle örtülüdür. Mihrabin ortasi bes köseli beyaz, açik ve koyu mavi, siyah ve altin renkli

çini kabartmalardan meydana gelmistir.

Bu caminin essiz güzellikteki çinilerini Mehmet Mecnun, tahta oymaciligini ve dogramaciligini Mehmet Tebrizi, süslemelerini ise Ilyas Ali ustalar yapmislardir.

Bursa'nin en güzel anitlarindan olanYesil Cami, Sultan II. Murat zamaninda, 1422'de tamamlandi. Ölçülerinin ahenk ve asaleti, kabartma ve süslemelerinin zerafeti ve bollugu, çinilerinin piril piril isildamasiyla ünlü olan

Yesil Cami ve onunla birlikte Yesil Türbe, ortaçagin dogudaki en güzel sanat eserlerindendir.

Giris kapisinin üzerinde butlunan kitabede, Ahi Bayazit oglu Vezir Haci Ivaz Pasa'nin, Çelebi Sultan Mehmed'in

emriyle bu. caminin planini çizip ölçülerini tespit ettigini ve süslerini ismarladigini okuyoruz. Demekki bu saheserin yapilmasini emreden Sultan Çetebi Mehmet,

emri uygulayarak eseri meydana getiren de Haci Ivaz Pasa'dir.Caminin içinde, üzerleri 12.5 metre çapinda birer kubbe ile örtülü iki sahin vardir. Sahinlarin biri

ortada biri mihrab ve minberin bulundugu kisimdadir. Orta sahinda bir sadirvan bulunuyor.

Caminin bütün duvarlari üç metre yüksekligine kadar koyu yesil, açik ve koyu mavi çinilerle kaplidir. Büyük

mihrabi bastan basa çinilerle örtülüdür. Mihrabin ortasi bes köseli beyaz, açik ve koyu mavi, siyah ve altin renkli

çini kabartmalardan meydana gelmistir.

Bu caminin essiz güzellikteki çinilerini Mehmet Mecnun, tahta oymaciligini ve dogramaciligini Mehmet Tebrizi, süslemelerini ise Ilyas Ali ustalar yapmislardir.

Page 17: Osmanlı mimarisi

Yeşil Türbe BURSA Türbe'ye yeşile bakan çinilerle kaplı olmasından dolayı Yeşil Türbe ismi halk tarafından verilmiştir. Portal 1855 depreminde büyük hasar görmüş 1864'de horasanla sıvanarak

bugünkü görünümüne sokulmuştur. Sağlı sollu mihrapçıklar ayakkabılıklar türbenin kitabesi ve 13 dilimli yarım kubbe çeşitli

renk ve motiflerle kabartma renkli sır tekniğinde işlenmiştir. Rumiler palmetler ve rozet motifleri ile oya gibi işlenen kapının

kanatları günümüzde tüm çarpıcılığı ile ortadadır. Bir sanat şaheseri olan kapıyı Tebrizli Ahmed oğlu Ali yapmıştır. Sekizgen bedeni sıvalı

yüksek kasnağa oturan kurşunla örtülü büyük bir kubbe örtmektedir. Türbenin içine geçildiğinde iç mekân sanki çini

cennetine girildiği hissini verir. Duvarlar 294m yüksekliğe kadar iki bordürle çevrili altıgen türkuaz çinilerle kaplıdır. Bunların aralarında

iri madalyonlar yer almaktadır. Türbe günümüze ulaşan en muhteşem çinili mihraba sahiptir. Renkli süsleme sanatının bir

şaheseridir. Yivli süs sütunları üç sıra mukarnası rumi palmetleri kıvrık dal motif leri kalın yazı dizileri ve tepeliği ile Yeşil Camii

mihrabını andırmaktadır. Sekizgen platformun ortasında Çelebi Sultan Mehmet'in kendisine has vakarı ile duran tamamen çini

dekorasyona sahip sandukası yer almaktadır. Üzerinde kabartma sülüs celisi ile yazılı kitabesi vardır. Güneyinde oğulları Mustafa ve

Mahmud'a ait sandukalar yer almaktadır. Kuzeyindeki ise oğlu Yusufa aittir.

Platformun arkasındakiler kuzeyden itibaren Çelebi Mehmet'in kızı Selçuk Hatun'un kabartma kitabeli sandukası kızı Sitti Hatun

(Safiye)'un beyaz zemine lacivert motifli altıgen ve üçgen çinilerle kaplı sandukası Ayşe Hatun ve dadısı Daya Hatun'un sandukalarıdır. 328 metrekarelik alana oturan türbenin oktogonal prizma gövdesi

zeminden aşağıda da devam ederek mezar dairesini oluşturur. Beşik tonozla kaplı mezar dairesi örme duvarlarla beş ayrı bölüme

ayrılmıştır.

Yeşil Türbe BURSA Türbe'ye yeşile bakan çinilerle kaplı olmasından dolayı Yeşil Türbe ismi halk tarafından verilmiştir. Portal 1855 depreminde büyük hasar görmüş 1864'de horasanla sıvanarak

bugünkü görünümüne sokulmuştur. Sağlı sollu mihrapçıklar ayakkabılıklar türbenin kitabesi ve 13 dilimli yarım kubbe çeşitli

renk ve motiflerle kabartma renkli sır tekniğinde işlenmiştir. Rumiler palmetler ve rozet motifleri ile oya gibi işlenen kapının

kanatları günümüzde tüm çarpıcılığı ile ortadadır. Bir sanat şaheseri olan kapıyı Tebrizli Ahmed oğlu Ali yapmıştır. Sekizgen bedeni sıvalı

yüksek kasnağa oturan kurşunla örtülü büyük bir kubbe örtmektedir. Türbenin içine geçildiğinde iç mekân sanki çini

cennetine girildiği hissini verir. Duvarlar 294m yüksekliğe kadar iki bordürle çevrili altıgen türkuaz çinilerle kaplıdır. Bunların aralarında

iri madalyonlar yer almaktadır. Türbe günümüze ulaşan en muhteşem çinili mihraba sahiptir. Renkli süsleme sanatının bir

şaheseridir. Yivli süs sütunları üç sıra mukarnası rumi palmetleri kıvrık dal motif leri kalın yazı dizileri ve tepeliği ile Yeşil Camii

mihrabını andırmaktadır. Sekizgen platformun ortasında Çelebi Sultan Mehmet'in kendisine has vakarı ile duran tamamen çini

dekorasyona sahip sandukası yer almaktadır. Üzerinde kabartma sülüs celisi ile yazılı kitabesi vardır. Güneyinde oğulları Mustafa ve

Mahmud'a ait sandukalar yer almaktadır. Kuzeyindeki ise oğlu Yusufa aittir.

Platformun arkasındakiler kuzeyden itibaren Çelebi Mehmet'in kızı Selçuk Hatun'un kabartma kitabeli sandukası kızı Sitti Hatun

(Safiye)'un beyaz zemine lacivert motifli altıgen ve üçgen çinilerle kaplı sandukası Ayşe Hatun ve dadısı Daya Hatun'un sandukalarıdır. 328 metrekarelik alana oturan türbenin oktogonal prizma gövdesi

zeminden aşağıda da devam ederek mezar dairesini oluşturur. Beşik tonozla kaplı mezar dairesi örme duvarlarla beş ayrı bölüme

ayrılmıştır.

Page 18: Osmanlı mimarisi

Yükseliş ve Duraklama DönemiKlasik Dönem Osmanlı Mimarisi (1453–1700)

Camiler:

• İstanbul Fatih Külliyesi Camii (1463–1470)• İstanbul Bayezid Külliyesi Camii (1501–1505)

• İstanbul Haseki Külliyesi (1539). Mimar Sinan'ın ilk esendir.

Mimar Sinan'ın yukarıdakiler dışında en önemli camileri arasında şunlar da vardır (toplam 441 eseri):

16. yy mimarı en büyük mimarı Mimar Sinan’dır

Şehzade CamiiSüleymaniye

SelimiyeÇıraklık (1544/48)Kalfalık (1550/57)Ustalık (1569/74)

1. Şam Hüsreviye Camii

2. İstanbul Üsküdar Mihrimah Sultan Külliyesi Ca mii,

3. Tekirdağ Rüstem Paşa Külliyesi Camii, 4. Lüle burgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi Cami.

5. Havza Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi Camii, 6. Diyarbakır Melek Ahmet Paşa Camii.

7. İstanbul Sultan Ahmet Külliyesi Camii (1609–1617) *

8. İstanbul Eminönü Yeni Camii (1597–1663)* Sultan I. Ahmet tarafından Sedefkar Mehmet Ağa' ya yaptırılan Sultanahmet cami, yedi yılda bitirilerek

1617' de ibadete açılmıştır.

Medreseler:• İstanbul Haseki Külliyesi Medresesi (1539)

• İstanbul Şehzade Külliyesi Medresesi (1545–1548)• İstanbul Rüstem Paşa Medresesi (1550)

• İstan bul Mihrimah Sultan Külliyesi Medresesi (1562–1565)

• İstanbul Kılıç Ali Paşa Külliyesi Medresesi (1580)• Edirne Selimiye Külliyesi Medresesi (1569)

Anıt Mezarlar:

• İstanbul Eyüp Sultan Türbesi (1459)• İstanbul Fatih Sultan Mehmet Türbesi (1482)

• İstanbul Yavuz Sultan Selim Türbesi (1520)• İstanbul Barbaros Hayrettin Türbesi (1541)• İstanbul Şehzade Mehmet Türbesi (1544)

• İstanbul Kanunî Sultan Süleyman Türbesi (1566)• İstanbul II. Selim Türbesi (1577)

Yükseliş ve Duraklama DönemiKlasik Dönem Osmanlı Mimarisi (1453–1700)

Camiler:

• İstanbul Fatih Külliyesi Camii (1463–1470)• İstanbul Bayezid Külliyesi Camii (1501–1505)

• İstanbul Haseki Külliyesi (1539). Mimar Sinan'ın ilk esendir.

Mimar Sinan'ın yukarıdakiler dışında en önemli camileri arasında şunlar da vardır (toplam 441 eseri):

16. yy mimarı en büyük mimarı Mimar Sinan’dır

Şehzade CamiiSüleymaniye

SelimiyeÇıraklık (1544/48)Kalfalık (1550/57)Ustalık (1569/74)

1. Şam Hüsreviye Camii

2. İstanbul Üsküdar Mihrimah Sultan Külliyesi Ca mii,

3. Tekirdağ Rüstem Paşa Külliyesi Camii, 4. Lüle burgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi Cami.

5. Havza Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi Camii, 6. Diyarbakır Melek Ahmet Paşa Camii.

7. İstanbul Sultan Ahmet Külliyesi Camii (1609–1617) *

8. İstanbul Eminönü Yeni Camii (1597–1663)* Sultan I. Ahmet tarafından Sedefkar Mehmet Ağa' ya yaptırılan Sultanahmet cami, yedi yılda bitirilerek

1617' de ibadete açılmıştır.

Medreseler:• İstanbul Haseki Külliyesi Medresesi (1539)

• İstanbul Şehzade Külliyesi Medresesi (1545–1548)• İstanbul Rüstem Paşa Medresesi (1550)

• İstan bul Mihrimah Sultan Külliyesi Medresesi (1562–1565)

• İstanbul Kılıç Ali Paşa Külliyesi Medresesi (1580)• Edirne Selimiye Külliyesi Medresesi (1569)

Anıt Mezarlar:

• İstanbul Eyüp Sultan Türbesi (1459)• İstanbul Fatih Sultan Mehmet Türbesi (1482)

• İstanbul Yavuz Sultan Selim Türbesi (1520)• İstanbul Barbaros Hayrettin Türbesi (1541)• İstanbul Şehzade Mehmet Türbesi (1544)

• İstanbul Kanunî Sultan Süleyman Türbesi (1566)• İstanbul II. Selim Türbesi (1577)

Page 19: Osmanlı mimarisi

TOPKAPI SARAYI Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılan Topkapı Sarayı, Sultan Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’nı

yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene Devletin idare merkezi ve Osmanlı sultanlarının resmi ikametgahı olmuştur. Kuruluş yıllarında yaklaşık

700.000 m.² lik bir alanda yer alan Saray’ın bugünkü alanı 80.000 m.² dir.Topkapı Sarayı, Saray halkının Dolmabahçe, Yıldız ve diğer saraylarda

yaşamaya başlaması ile birlikte boşaltılmıştır. Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da içinde birçok görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı

önemini hiç kaybetmemiştir. Saray zaman zaman onarılmıştır. Ramazan ayında padişah ve ailesi tarafından ziyaret edilen Mukaddes Emanetler Dairesi’nin her yıl bakımının yapılmasına ayrı bir özen gösterilmiştir. Topkapı Sarayı’nın ilk defa, adeta bir müzeymiş gibi ziyarete açılması Sultan Abdülmecid (1839-1861) dönemine rastlar. O dönemin İngiliz

elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eşyalar gösterilir. Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eski eserleri yabancılara göstermek

gelenek haline gelir ve Sultan Abdülaziz (1861-1876) zamanında, ampir üslupta camekanlı vitrinler yaptırılır, Hazine’deki eski eserler bu vitrinler içinde yabancılara gösterilmeğe başlanır. Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tahttan indirildiği sıralarda Topkapı Sarayı Hazine-i Hümâyûn’un

Pazar ve Salı günleri olmak üzere halkın ziyaretine açılması düşünülmüşse de bu gerçekleşememiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 3 Nisan 1924 tarihinde halkın ziyaretine açılmak üzere İstanbul Âsâr-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü’ne

bağlanan Topkapı Sarayı önce Hazine Kethüdalığı, sonra Hazine Müdüriyeti adıyla hizmet vermeye başlamış ve nihayet Topkapı Sarayı

Müzesi Müdürlüğü adıyla hizmet vermeye devam etmektedir. 1924 yılında bazı ufak onarımlar yapılarak, ziyaretçilerin gezebilmeleri için gereken idari önlemler de alındıktan sonra, Topkapı Sarayı, 9 Ekim 1924 tarihinde Müze olarak ziyarete açılmıştır. O tarihte ziyarete açılan

bölümler Kubbealtı, Arz Odası, Mecidiye Köşkü, Hekimbaşı Odası, Mustafa Paşa Köşkü ve Bağdad Köşkü’dür.

TOPKAPI SARAYI Fatih Sultan Mehmed tarafından 1478’de yaptırılan Topkapı Sarayı, Sultan Abdülmecid’in Dolmabahçe Sarayı’nı

yaptırmasına kadar yaklaşık 380 sene Devletin idare merkezi ve Osmanlı sultanlarının resmi ikametgahı olmuştur. Kuruluş yıllarında yaklaşık

700.000 m.² lik bir alanda yer alan Saray’ın bugünkü alanı 80.000 m.² dir.Topkapı Sarayı, Saray halkının Dolmabahçe, Yıldız ve diğer saraylarda

yaşamaya başlaması ile birlikte boşaltılmıştır. Padişahlar tarafından terk edildikten sonra da içinde birçok görevlinin yaşadığı Topkapı Sarayı

önemini hiç kaybetmemiştir. Saray zaman zaman onarılmıştır. Ramazan ayında padişah ve ailesi tarafından ziyaret edilen Mukaddes Emanetler Dairesi’nin her yıl bakımının yapılmasına ayrı bir özen gösterilmiştir. Topkapı Sarayı’nın ilk defa, adeta bir müzeymiş gibi ziyarete açılması Sultan Abdülmecid (1839-1861) dönemine rastlar. O dönemin İngiliz

elçisine Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eşyalar gösterilir. Bundan sonra Topkapı Sarayı Hazinesi’ndeki eski eserleri yabancılara göstermek

gelenek haline gelir ve Sultan Abdülaziz (1861-1876) zamanında, ampir üslupta camekanlı vitrinler yaptırılır, Hazine’deki eski eserler bu vitrinler içinde yabancılara gösterilmeğe başlanır. Sultan II. Abdülhamid (1876-1909) tahttan indirildiği sıralarda Topkapı Sarayı Hazine-i Hümâyûn’un

Pazar ve Salı günleri olmak üzere halkın ziyaretine açılması düşünülmüşse de bu gerçekleşememiştir.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün emriyle 3 Nisan 1924 tarihinde halkın ziyaretine açılmak üzere İstanbul Âsâr-ı Atika Müzeleri Müdürlüğü’ne

bağlanan Topkapı Sarayı önce Hazine Kethüdalığı, sonra Hazine Müdüriyeti adıyla hizmet vermeye başlamış ve nihayet Topkapı Sarayı

Müzesi Müdürlüğü adıyla hizmet vermeye devam etmektedir. 1924 yılında bazı ufak onarımlar yapılarak, ziyaretçilerin gezebilmeleri için gereken idari önlemler de alındıktan sonra, Topkapı Sarayı, 9 Ekim 1924 tarihinde Müze olarak ziyarete açılmıştır. O tarihte ziyarete açılan

bölümler Kubbealtı, Arz Odası, Mecidiye Köşkü, Hekimbaşı Odası, Mustafa Paşa Köşkü ve Bağdad Köşkü’dür.

Page 20: Osmanlı mimarisi
Page 21: Osmanlı mimarisi
Page 22: Osmanlı mimarisi
Page 23: Osmanlı mimarisi

Fatih Camii ve Külliyesi, İstanbul'un Fatih ilçesinde Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmış olan cami ve külliyedir. Külliye 16

adet medrese, darüşşifa (hastane), tabhane (konukevi) imarethane (aşevi), kütüphane ve hamam bulunmaktadır. Şehrin yedi tepesinden birinde inşa edilmiştir. Cami 1766 depreminde

yıkıldıktan sonra onarılarak 1771'de bugünkü halini almıştır. 1999 Gölcük Depreminde zemininde kaymalar tespit edilen camide 2008 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından zemin güçlendirme ve

restorasyon çalışmalarına başlandı ve bu nedenle kısmi olarak ibadete açıktır.

Yapımına 1462 yılında başlanmış ve 1470 yılında tamamlanmıştır. Mimarı, Sinaüddin Yusuf bin Abdullah'tır (Atik Sinan). Cami 1509

İstanbul depreminde büyük hasar görmüş ve II. Bayezid döneminde onarılmıştır. 1766 yılında yaşanan bir depremden

dolayı harabe haline geldiği için Sultan III. Mustafa, 1767 ve 1771 yılları arasında camiyi Mimar Mehmed Tahir Ağa'ya tamir ettirdi.

Bu nedenle cami orijinal görünümünü kaybetmiştir. 29 Ocak 1932'de ilk Türkçe ezan bu camide okunmuştur.

Mimari özellikleriMinarelerin taş külahları 19.yy sonunda yapılmıştır. Mimar

Mehmed Tahir Ağa camiyi tamir ettiği sırada eski camiden kalan klasik parçalarla yeniden yaptığı barok parçaları iyi bir şekilde

birleştirdi. Caminin alçı pencereleri son devirlerde harap olduğundan adi çerçevelerle değiştirildi. Avlu kapısının yanındaki

yangın havuzu Sultan II. Mahmud tarafından 1825 yılında yaptırıldı. Caminin geniş bir dış avlusu vardı. Bunun tabhaneye

çıkan kapısı eski camiden kalmıştır.

Fatih Camii ve Külliyesi, İstanbul'un Fatih ilçesinde Fatih Sultan Mehmed tarafından yaptırılmış olan cami ve külliyedir. Külliye 16

adet medrese, darüşşifa (hastane), tabhane (konukevi) imarethane (aşevi), kütüphane ve hamam bulunmaktadır. Şehrin yedi tepesinden birinde inşa edilmiştir. Cami 1766 depreminde

yıkıldıktan sonra onarılarak 1771'de bugünkü halini almıştır. 1999 Gölcük Depreminde zemininde kaymalar tespit edilen camide 2008 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından zemin güçlendirme ve

restorasyon çalışmalarına başlandı ve bu nedenle kısmi olarak ibadete açıktır.

Yapımına 1462 yılında başlanmış ve 1470 yılında tamamlanmıştır. Mimarı, Sinaüddin Yusuf bin Abdullah'tır (Atik Sinan). Cami 1509

İstanbul depreminde büyük hasar görmüş ve II. Bayezid döneminde onarılmıştır. 1766 yılında yaşanan bir depremden

dolayı harabe haline geldiği için Sultan III. Mustafa, 1767 ve 1771 yılları arasında camiyi Mimar Mehmed Tahir Ağa'ya tamir ettirdi.

Bu nedenle cami orijinal görünümünü kaybetmiştir. 29 Ocak 1932'de ilk Türkçe ezan bu camide okunmuştur.

Mimari özellikleriMinarelerin taş külahları 19.yy sonunda yapılmıştır. Mimar

Mehmed Tahir Ağa camiyi tamir ettiği sırada eski camiden kalan klasik parçalarla yeniden yaptığı barok parçaları iyi bir şekilde

birleştirdi. Caminin alçı pencereleri son devirlerde harap olduğundan adi çerçevelerle değiştirildi. Avlu kapısının yanındaki

yangın havuzu Sultan II. Mahmud tarafından 1825 yılında yaptırıldı. Caminin geniş bir dış avlusu vardı. Bunun tabhaneye

çıkan kapısı eski camiden kalmıştır.

Page 24: Osmanlı mimarisi
Page 25: Osmanlı mimarisi

Haseki Camii, İstanbul'un Fatih ilçesinde Haseki ile Cerrahpaşa semtleri arasında Avratpazarı'nda bulunan Kanuni Sultan

Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan tarafından Kanuni Süleyman'ın eşi Haseki Sultan için

1538-1551 arasında tamamlanmıştır (Kuban, 1998:106). Mimarı Sinan'dır.

Haseki Külliyesi cami, medrese, darüşşifa, imaret, medrese, mektep, sebil ve

aşevinden meydana gelir. 1539'da tek kubbeli olarak yapılan caminin I. Ahmet

zamanında (1612) giriş duvarı kaldırıldı ve iki sütunla bir kubbe daha eklenerek bina

genişletildi. Ayrıca son cemaat yeri de yapıldı. Cami, tek minarelidir.

Medresenin pencereleri üstünde kalmış olan iki çini pano Topkapı Sarayı

müzesinde Türk Çinileri dairesinde sergilenmektedir.

Sinan'ın özgün tek kubbeli camii 1538'de yapılmış, 1603-17'de Hasan Bey

tarafından ikinci bir kubbe yapılmış, üç kemerli revak eklenmiştir. İki kubbe arasında yeni bir mihrap yapılmıştır.

Depremde hasar görmüş ve tamir edilmiştir. Son cemaat yeri özgün kubbe

tarafındadır.

Haseki Camii, İstanbul'un Fatih ilçesinde Haseki ile Cerrahpaşa semtleri arasında Avratpazarı'nda bulunan Kanuni Sultan

Süleyman'ın eşi Hürrem Sultan tarafından Kanuni Süleyman'ın eşi Haseki Sultan için

1538-1551 arasında tamamlanmıştır (Kuban, 1998:106). Mimarı Sinan'dır.

Haseki Külliyesi cami, medrese, darüşşifa, imaret, medrese, mektep, sebil ve

aşevinden meydana gelir. 1539'da tek kubbeli olarak yapılan caminin I. Ahmet

zamanında (1612) giriş duvarı kaldırıldı ve iki sütunla bir kubbe daha eklenerek bina

genişletildi. Ayrıca son cemaat yeri de yapıldı. Cami, tek minarelidir.

Medresenin pencereleri üstünde kalmış olan iki çini pano Topkapı Sarayı

müzesinde Türk Çinileri dairesinde sergilenmektedir.

Sinan'ın özgün tek kubbeli camii 1538'de yapılmış, 1603-17'de Hasan Bey

tarafından ikinci bir kubbe yapılmış, üç kemerli revak eklenmiştir. İki kubbe arasında yeni bir mihrap yapılmıştır.

Depremde hasar görmüş ve tamir edilmiştir. Son cemaat yeri özgün kubbe

tarafındadır.

Page 26: Osmanlı mimarisi

Şehzade Camii (Şehzade Mehmet Camii ya da Şehzadebaşı Camii olarak da bilinir),

İstanbul'un Şehzadebaşı semtinde Mimar Sinan tarafından yapılmış olan cami. Kanuni Sultan Süleyman tarafından Saruhan valisi iken 1543'de 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırılmıştır. Camiyi 1543-

1548 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırttı. Mimar Sinan'ın çıraklık eserimdir dediği

camidir.18,42 metrelik kubbesi 4 büyük yarım kubbeye

yaslanır. Şadırvan avlusu 12 sütunda 16 kubbelidir. İkişer şerefeli çift minaresi vardır. İmaret ve medrese, tabhane, türbeler cami

bahçesinde ve arka sokaktadır.Şehzade türbesinin içi rengarenk çinilerle

doludur. Ortadaki sandukada Şehzade Mehmed, sağında Şehzade Cihangir yatar,

solunda Hümaşah Sultan. Şehzade türbesinin sol tarafında Rüstem Paşa'nın türbesi bulunur. Diğer şehzade türbeleri Vefa tarafındadır. Dış

avluda İbrahim Paşa ile Destari Mustafa Paşa'nın türbeleri vardır.

Şehzade Camii (Şehzade Mehmet Camii ya da Şehzadebaşı Camii olarak da bilinir),

İstanbul'un Şehzadebaşı semtinde Mimar Sinan tarafından yapılmış olan cami. Kanuni Sultan Süleyman tarafından Saruhan valisi iken 1543'de 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırılmıştır. Camiyi 1543-

1548 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırttı. Mimar Sinan'ın çıraklık eserimdir dediği

camidir.18,42 metrelik kubbesi 4 büyük yarım kubbeye

yaslanır. Şadırvan avlusu 12 sütunda 16 kubbelidir. İkişer şerefeli çift minaresi vardır. İmaret ve medrese, tabhane, türbeler cami

bahçesinde ve arka sokaktadır.Şehzade türbesinin içi rengarenk çinilerle

doludur. Ortadaki sandukada Şehzade Mehmed, sağında Şehzade Cihangir yatar,

solunda Hümaşah Sultan. Şehzade türbesinin sol tarafında Rüstem Paşa'nın türbesi bulunur. Diğer şehzade türbeleri Vefa tarafındadır. Dış

avluda İbrahim Paşa ile Destari Mustafa Paşa'nın türbeleri vardır.

Page 27: Osmanlı mimarisi
Page 28: Osmanlı mimarisi

Süleymaniye Camii, Kanuni Sultan Süleyman adına 1551-1558 yılları arasında İstanbul'da Mimar Sinan tarafından inşa edilen camidir.[2]

Mimar Sinan'ın kalfalık devri eseri olarak nitelendirilen Süleymaniye Camii, medrese, kütüphane, hastane, hamam, imaret, hazire ve dükkânlardan oluşan Süleymaniye Külliyesi'nin bir parçası olarak inşa edilmiştir.

Mimari özellikleri Süleymaniye Camii Klasik Osmanlı Mimarisinin en önemli örneklerinden biridir. Yapımından günümüze dek İstanbul'da yüzü aşkın deprem gerçekleşmesine karşın, caminin duvarlarında en ufak bir çatlak oluşmamıştır. Dört fil ayağı üzerine

oturan caminin kubbesi 53 m. yüksekliğinde ve 26,5 m çapındadır. Bu ana kubbe, Ayasofya'da da görüldüğü gibi,iki yarım kubbe ile desteklenmektedir. Kubbe kasnağında 32 pencere bulunmaktadır. Cami avlusunun dört köşesinde birer minare

bulunmaktadır. Bu minarelerin camiye bitişik iki tanesi üçer şerefeli ve 76 m. yüksekliğinde, cami avlusunun kuzey köşesinde soncemaat yeri giriş cephesi duvarının köşesinde bulunan diğer iki minare ise ikişer şerefeli ve 56 m.

yüksekliğindedir. Cami, içindeki kandil islerini temizleyecek hava akımına uygun inşa edilmiştir.Yani cami,içinde, yağ lambalarından çıkan islerin tek bir noktada toplanmasını sağlayan bir hava akımı yaratacak şekilde inşa edilmiştir. Camiden çıkan isler ana giriş kapısının üzerindeki odada toplanmış ve bu isler mürekkep yapımında kullanılmıştır.

Fil ayağı destekli ana ve destek kubbeleri28 revakın çevrelediği cami avlusunun ortasında dikdörtgen şeklinde bir şadırvan bulunmaktadır. Caminin kıble tarafında

içinde Kanuni Sultan Süleyman'ın ve eşi Hürrem Sultan'ın bulunduğu bir hazire mevcuttur. Kanuni Sultan Süleyman'ın türbesinin kubbesi yıldızlarla donanmış gökyüzü imajını vermesi için, içeriden, metalik plakalar arasına yerleştirilmiş

pırlantalarla (elmaslarla) süslenmiştir.Cami süslemeleri açısından sade bir yapıya sahiptir. Mihrap duvarındaki pencereler vitraylarla süslüdür. Mihrabın iki

tarafındaki pencereler üzerinde yer alan çini madalyonlarda Fetih Suresi, caminin ana kubbesinin ortasında ise Nur Suresi yazılı bulunmaktadır. Caminin hattatı Hasan Çelebi'dir.

Süleymaniye camiinin 4 minaresi vardır.[3] Bunun nedeni Kanuni'nin İstanbul'un fethinden sonraki dördüncü padişah; bu dört minaredeki on şerefininde Osmanlının onuncu padişahı olduğunun bir işaretidir.

Osmanlı külliyeleri içinde Fatih külliyesinden sonra ikinci büyük külliye Süleymaniye külliyesidir. Külliye İstanbul yarımadasının Haliç, Marmara, Topkapı Sarayı ve Boğaziçi'ni gören ortadaki en yüksek tepesinde inşa edilmiştir. Cami,

medreseler, darüşşifa, darülhadis, çeşme, darülkurra, darüzziyafe, imaret, hamam, tabhane, kütüphane ve dükkânlardan meydana gelen külliyede Mimar Sinan'ın türbesi dış avlu duvarlarının karşısında mütevazı küçük bir yapıdır.

Page 29: Osmanlı mimarisi
Page 30: Osmanlı mimarisi
Page 31: Osmanlı mimarisi
Page 32: Osmanlı mimarisi
Page 33: Osmanlı mimarisi

Selimiye Camii Edirne'de II. Selim'in Mimar Sinan'a yaptırdığı cami. Sinan'ın 80 yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" dediği Selimiye Camii gerek Mimar Sinan'ın gerek Osmanlı mimarisinin en önemli baş yapıtlarından biridir.Caminin kapısındaki kitabeye göre yapımına 1568 yılında başlanmıştır.Selimiye Cami'nin 27 Kasım 1574 Cuma günü açılması planlanmışsa da

ancak II. Selim'in ölümünün ardından 14 Mart 1575'te ibadete açılmıştır. Bugün şehrin merkezinde bulunan caminin yapıldığı alanda inşasına I. Murat döneminde başlanan, sonradan Yıldırım Bayezid'in geliştirdiği Edirne'nin ilk sarayı ve Baltacı Muhafızları Kışlası bulunmaktaydı. Evliya Çelebi bu alandan Kavak Meydanı diye bahsetmiştir. Cami açık havalarda Rodop Dağları'ndan

ve Uzunköprü'nün Süleymaniye köyünden görülebilmektedir.Selimiye Camii bir tepe üzerinde bulunur, daha önceki hiçbir camide, ya da

antik çağ mabedinde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır. Daha önceki kubbeli yapılarda, asıl kubbe kademeli yarım kubbelerin üzerinde

yükselmesine rağmen, Selimiye Camii 43,25 metre yüksekliğinde, 31,25 metre çapında, tek bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe 8 sütuna dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Kasnak, filayaklarına 6 metre genişliğinde kemerlerle bağlıdır. Mimar Sinan, bu şekilde örttüğü iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla birlikte mekanın bir kerede kolayca anlaşılmasını sağlar. Kubbe aynı zamanda camiinin dış görünüşünün ana hatlarını da

belirler.Selimiye Camii'nin dört köşesinde bulunan her biri üç şerefeli 380

santimetre çapındaki minareler 70,89 metre yüksekliğindedir. Minarelerin alem dahil yükseklikleri bazı kaynaklara göre 84, bazılarına göreyse 85

metredir. Cümle kapısının iki yakınındaki minarelerin şerefelerine üç ayrı merdivenden çıkılır. Diğer iki minare tek merdivenlidir. Öndeki iki minarenin taş oymaları çukur, ortadaki minarelerin oymaları ise kabarıktır. Minarelerin

kubbeye yakın olması, camiyi göğe doğru uzanıyormuş gibi gösterir.Bu caminin en büyük özelliği Edirne'nin her tarafından görülmesidir.

Selimiye Camii Edirne'de II. Selim'in Mimar Sinan'a yaptırdığı cami. Sinan'ın 80 yaşında yaptığı ve "ustalık eserim" dediği Selimiye Camii gerek Mimar Sinan'ın gerek Osmanlı mimarisinin en önemli baş yapıtlarından biridir.Caminin kapısındaki kitabeye göre yapımına 1568 yılında başlanmıştır.Selimiye Cami'nin 27 Kasım 1574 Cuma günü açılması planlanmışsa da

ancak II. Selim'in ölümünün ardından 14 Mart 1575'te ibadete açılmıştır. Bugün şehrin merkezinde bulunan caminin yapıldığı alanda inşasına I. Murat döneminde başlanan, sonradan Yıldırım Bayezid'in geliştirdiği Edirne'nin ilk sarayı ve Baltacı Muhafızları Kışlası bulunmaktaydı. Evliya Çelebi bu alandan Kavak Meydanı diye bahsetmiştir. Cami açık havalarda Rodop Dağları'ndan

ve Uzunköprü'nün Süleymaniye köyünden görülebilmektedir.Selimiye Camii bir tepe üzerinde bulunur, daha önceki hiçbir camide, ya da

antik çağ mabedinde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır. Daha önceki kubbeli yapılarda, asıl kubbe kademeli yarım kubbelerin üzerinde

yükselmesine rağmen, Selimiye Camii 43,25 metre yüksekliğinde, 31,25 metre çapında, tek bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe 8 sütuna dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Kasnak, filayaklarına 6 metre genişliğinde kemerlerle bağlıdır. Mimar Sinan, bu şekilde örttüğü iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla birlikte mekanın bir kerede kolayca anlaşılmasını sağlar. Kubbe aynı zamanda camiinin dış görünüşünün ana hatlarını da

belirler.Selimiye Camii'nin dört köşesinde bulunan her biri üç şerefeli 380

santimetre çapındaki minareler 70,89 metre yüksekliğindedir. Minarelerin alem dahil yükseklikleri bazı kaynaklara göre 84, bazılarına göreyse 85

metredir. Cümle kapısının iki yakınındaki minarelerin şerefelerine üç ayrı merdivenden çıkılır. Diğer iki minare tek merdivenlidir. Öndeki iki minarenin taş oymaları çukur, ortadaki minarelerin oymaları ise kabarıktır. Minarelerin

kubbeye yakın olması, camiyi göğe doğru uzanıyormuş gibi gösterir.Bu caminin en büyük özelliği Edirne'nin her tarafından görülmesidir.

Page 34: Osmanlı mimarisi

Selimiye Camii'nin Sırları28 Kasım 2006

Osmanlı padişahı ikinci Selim (1524-1574) adına Türk mimarisinin ölümsüz dehası Mimar Sinan tarafından altı yılda bitirilen ve kendisinin “ustalık eserim” diye iftihar ettiği Selimiye Camii bir çok manevi vasıfları sembolize etmektedir. Camii'nin, tek bir büyük kubbesi (43.28 m. yüksekliğinde ve

31.28 m. çapında) oluşu Allah'ın birliğini… Pencerelerinin beş kademeli oluşunun İslam'ın beş şartını… Bütün pencerelerinin 99 tane oluşunun Cenab-ı Hakk'ın 99 ismini… Vaaz kürsülerinin 4

tane olması 4 hak mezhebi… Mabedin bütün külliyesinde 32 kapının oluşunun İslam'ın 32 farzını… Arka minarelerinde 6 yolun olmasının imanın 6 şartını… Camii'nin minarelerinde 12 şerefenin olmasının da yaptıran padişahın Osmanlı Devleti'nin 12. padişahı olduğunu göstermektedir.

Mimar Sinan'ın Selimiye Camii'nin kubbesini o genişliğe oturtmak için 13 bilinmeyenli bir denklemi matematiğin bilinen 4 ana işleminden farklı besinci bir işlem yaratarak çözdüğü söylenir.  Ayrıca

minarelerin şerefelerine çıkanların yolda birbirlerini görmemeleri ise büyük bir bir dehanın urunudur.

Almanlar, aynı sistemi meclislerinin önündeki dev kürede kullanmışlar.  Mimar Sinan, bu sistemi 2 metre çapındaki minarelere yüzyıllar önce monte edebilecek bir dehadır.  Almanların dehası ise, o

çirkin metal yığınına Selimiye'den fazla turist çekebilmelerindedir..

Birgün Selimiye Camii'ne girenler, kubbenin altında bir Japon'un ayaklarını kıbleye doğru uzatmış sırtüstü yattığını görmüşler  Tabii hemen Japon'u, “Burası kutsal bir yer. Bu şekilde yatmak bizim

inançlarımıza göre saygısızlıktır. Lütfen oturun veya ayakta durun. diyerek uyarmışlar. Ancak, Japon trans vaziyetteymiş, gözlerini kubbeden ayırmadan şöyle sayıklıyormuş:  “Bu imkansız. Ben yılların mühendisiyim. Bu kubbe var olamaz. Hayal görüyorum. Bu kubbenin orada o şekilde durması fizik

ve matematik kurallarına aykırı. Bu imkansız, orada hiçbir şey yok, orada hiçbir şey yok…”

Selimiye camisisinin zemini gevsek toprakmış. Bu nedenle minarelerinin yakın zamanda yıkılacağı fark edilmiş. Uluslararası bir grup bilim adamı toplanmışlar.  Nasıl kurtarırız bu tarihi minareleri diye

kafa kafaya vermişler. Sonuçta en son teknoloji olan metal kelepçelerle minarelerintemellerini sabitlemenin en iyi çözüm olduğuna karar vermişler. Minarelerin temellerini açınca,

koymayı düşündükleri kelepçelerin aynısıyla karsılaşmışlar. Mimar Sinan bilmem kaç yüzyıl önce ayni şeyi düşünmüş meğerse….?

Page 35: Osmanlı mimarisi
Page 36: Osmanlı mimarisi
Page 37: Osmanlı mimarisi

• Haseki Hürrem Sultan Hamamı , Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi Haseki Hürrem Sultan adına Mimar Sinan tarafından 1556 yılında yapılan hamam.

Klasik devir Osmanlı hamamları uslubundaki yapı, çifte hamam şeklinde ve 75 m uzunluğundadır. Bu hamamda, Türk hamam mimarisinde bir yenilik olmak üzere ilk defa kadınlar ve erkekler kısmı aynı eksen üzerinde yapılmıştır. İki bölümün sıcaklık kısımları bitişiktir, soyunmalıklar eksenin iki ucunda yer alır. Erkeklerin soyunmalık, soğukluk ve sıcaklığını kadınlar kısmı nın sıcaklık, soğukluk soyunmalığı tekip eder. Binanın duvarları bir sıra kesme taş, iki sıra tuğla olarak örülmüştür. Erkekler kısmının soyunmalığında cephede üstte dörder, kadınlar kısmı soyunmalığında ise üçer sivri kemerli pencere vardır. Kapının bütün kubbeleri kurşun ile kaplıdır.

Page 38: Osmanlı mimarisi

Sultan Ahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında sultan I. Ahmet tarafından İstanbul'daki tarihî yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır. Cami Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de gene

mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi Cami (Blue Mosque)" olarak adlandırılır. Ayasofya'nın 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmıştır.

Aslında Sultan Ahmet Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük yapı komplekslerinden biridir. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır.

Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır.Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate sayan en önemli yanı, 20.000'i aşkın İznik çinisiyle bezenmesidir. Bu çinilerin süslemelerinde

sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır. Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarındadır. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metredir. Caminin içi 260 pencereyle aydınlatılmıştır. Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır. Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye

oluşturur ve Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk camiidir.Efsaneye göre dönemin padişahı I. Ahmet, başta minareleri altından yaptırmak istemiştir. Ama kaplamada kullanılacak olan altının

değeri padişahın bütçesini fazlasıyla aşınca, caminin mimarı Sedefkar Mehmet Ağa bu emri güya yanlış işiterek, "altın" sözcüğünden "altı" yaparak, camiyi 6 minareli inşa ettirmiştir.

Ancak efsaneler bir kenara, İstanbul'da meydana gelen her büyük olay, her büyük eser, İslam dünyasını yakından ilgilendiriyor ve başlıca konu ediliyordu. Sultan Ahmet Camii'nin yapılması da hayranlıklar, geniş yankılar uyandırmıştı. Fakat İmparatorluğun bazı

eyaletlerinden de itirazlar gelmişti. İtiraz edenler, camiye altı minare yapılması Kabe'ye saygısızlık olur diyorlardi. Çünkü o zamanlar altı minaresi olan tek mabed Mekke'de idi. Padişah bu meseleyi bütün İslam alemini memnun edecek bir şekilde halletti: Mekke'ye yedinci

minareyi yaptirdi.Minarelerle alakalı diğer bir husus da, şerefelerdir. Sultanahmet minarelerinin dördü üçer, ikisi de ikişer şerefelidir ve toplam 16 şerefe yapmaktadır ki bu da aynı zamanda Sultan Ahmet'in 16. padişah olduğuna işaret eder. Sultan 1. Ahmed 14. padişah olmasına rağmen aradaki fark Osmanlı Devleti'nin Fetret Devri'ndeki Yıldırım Beyazıt’ın iki oğlu Emir Süleyman ve Musa Çelebi’nin tahta geçmemesine

karşın padişah sayılmasındandır.Caminin içeriye açılan 3 kapısından herhangi birinden girildiğinde dış görünüşü tamamlayan boyama, çini ve vitray camlarının zengin ve renkli süslemeleri ile karşılaşılır. İç mekan büyük bir bütündür; ana ve yan kubbeler geniş sivri kemerlerin dayandığı 4 iri sütun üzerinde yükselir. Caminin içini 3 taraftan çevreleyen balkonların duvarları, yine İznik çinileri ile süslüdür. Bunların yukarısı ve bütün kubbe içleri

ise boya işidir. Avlunun batı girişinde ise, demirden ağır bir kordon bulunmaktadır. Bu kordon avluya atıyla giren padişahın kafasını çarpmaması için eğmesini gerektiriyordu. Bu, padişahın bile camiye girerken kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini göstermek amaçlı

sembolik bir eylemdi.

Cami inşa edildiği dönemlerde uzunca bir süre cuma günleri Topkapı Sarayı'ndakilerin ibadetlerini gerçekleştirdiği mekan olmuştur.

Sultan Ahmet Camii, 1609-1616 yılları arasında sultan I. Ahmet tarafından İstanbul'daki tarihî yarımadada, Mimar Sedefkâr Mehmet Ağa'ya yaptırılmıştır. Cami Mavi, yeşil ve beyaz renkli İznik çinileriyle bezendiği için ve yarım kubbeleri ve büyük kubbesinin içi de gene

mavi ağırlıklı kalem işleri ile süslendiği için Avrupalılarca "Mavi Cami (Blue Mosque)" olarak adlandırılır. Ayasofya'nın 1934 yılında camiden müzeye dönüştürülmesiyle, İstanbul'un ana camii konumuna ulaşmıştır.

Aslında Sultan Ahmet Camii külliyesiyle birlikte, İstanbul’daki en büyük yapı komplekslerinden biridir. Bu külliye bir cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkânlar, hamam, çeşme, sebiller, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan oluşmaktadır.

Bu yapıların bir kısmı günümüze ulaşamamıştır.Yapının mimari ve sanatsal açıdan dikkate sayan en önemli yanı, 20.000'i aşkın İznik çinisiyle bezenmesidir. Bu çinilerin süslemelerinde

sarı ve mavi tonlardaki geleneksel bitki motifleri kullanılmış, yapıyı sadece bir ibadethane olmaktan öteye taşımıştır. Caminin ibadethane bölümü 64 x 72 metre boyutlarındadır. 43 metre yüksekliğindeki merkezi kubbesinin çapı 23,5 metredir. Caminin içi 260 pencereyle aydınlatılmıştır. Yazıları Diyarbakırlı Seyyid Kasım Gubarî tarafından yazılmıştır. Çevresindeki yapılarla birlikte bir külliye

oluşturur ve Sultanahmet, Türkiye'nin altı minareli ilk camiidir.Efsaneye göre dönemin padişahı I. Ahmet, başta minareleri altından yaptırmak istemiştir. Ama kaplamada kullanılacak olan altının

değeri padişahın bütçesini fazlasıyla aşınca, caminin mimarı Sedefkar Mehmet Ağa bu emri güya yanlış işiterek, "altın" sözcüğünden "altı" yaparak, camiyi 6 minareli inşa ettirmiştir.

Ancak efsaneler bir kenara, İstanbul'da meydana gelen her büyük olay, her büyük eser, İslam dünyasını yakından ilgilendiriyor ve başlıca konu ediliyordu. Sultan Ahmet Camii'nin yapılması da hayranlıklar, geniş yankılar uyandırmıştı. Fakat İmparatorluğun bazı

eyaletlerinden de itirazlar gelmişti. İtiraz edenler, camiye altı minare yapılması Kabe'ye saygısızlık olur diyorlardi. Çünkü o zamanlar altı minaresi olan tek mabed Mekke'de idi. Padişah bu meseleyi bütün İslam alemini memnun edecek bir şekilde halletti: Mekke'ye yedinci

minareyi yaptirdi.Minarelerle alakalı diğer bir husus da, şerefelerdir. Sultanahmet minarelerinin dördü üçer, ikisi de ikişer şerefelidir ve toplam 16 şerefe yapmaktadır ki bu da aynı zamanda Sultan Ahmet'in 16. padişah olduğuna işaret eder. Sultan 1. Ahmed 14. padişah olmasına rağmen aradaki fark Osmanlı Devleti'nin Fetret Devri'ndeki Yıldırım Beyazıt’ın iki oğlu Emir Süleyman ve Musa Çelebi’nin tahta geçmemesine

karşın padişah sayılmasındandır.Caminin içeriye açılan 3 kapısından herhangi birinden girildiğinde dış görünüşü tamamlayan boyama, çini ve vitray camlarının zengin ve renkli süslemeleri ile karşılaşılır. İç mekan büyük bir bütündür; ana ve yan kubbeler geniş sivri kemerlerin dayandığı 4 iri sütun üzerinde yükselir. Caminin içini 3 taraftan çevreleyen balkonların duvarları, yine İznik çinileri ile süslüdür. Bunların yukarısı ve bütün kubbe içleri

ise boya işidir. Avlunun batı girişinde ise, demirden ağır bir kordon bulunmaktadır. Bu kordon avluya atıyla giren padişahın kafasını çarpmaması için eğmesini gerektiriyordu. Bu, padişahın bile camiye girerken kendisine çeki düzen vermesi gerektiğini göstermek amaçlı

sembolik bir eylemdi.

Cami inşa edildiği dönemlerde uzunca bir süre cuma günleri Topkapı Sarayı'ndakilerin ibadetlerini gerçekleştirdiği mekan olmuştur.

Page 39: Osmanlı mimarisi
Page 40: Osmanlı mimarisi
Page 41: Osmanlı mimarisi
Page 42: Osmanlı mimarisi

Geç Dönem Osmanlı Mimarisi Camiler 1700–1900:

• İstanbul Nur-u Osmaniye Camii (1748–1755)• İstanbul Lâleli Camii (1763)

• İstanbul Nusretiye Camii (1826)• İstanbul Dolmabahçe Camii (1853)

• İstanbul Ortaköy Camii (1854)• İstanbul Aksaray Valide Camii (1871)

Nur-u Osmaniye Camii barok tarzında yapılan İlk

eserdir.

Geç Dönem Osmanlı Mimarisi Camiler 1700–1900:

• İstanbul Nur-u Osmaniye Camii (1748–1755)• İstanbul Lâleli Camii (1763)

• İstanbul Nusretiye Camii (1826)• İstanbul Dolmabahçe Camii (1853)

• İstanbul Ortaköy Camii (1854)• İstanbul Aksaray Valide Camii (1871)

Nur-u Osmaniye Camii barok tarzında yapılan İlk

eserdir.

Page 43: Osmanlı mimarisi

Beylerbeyi sarayı 1861-1865 yıllarında, İstanbul'un Beylerbeyi semtinde eski ahşap bir sahil sarayının yerinde Sultan Abdülaziz tarafından Sarkis Balyan'a yaptırılmıştır. İnşaası 4 yıl sürmüş ve yapımında 5.000 kişi çalışmıştır. Çalışan işçilere moral ve şevk

vermek amacıyla müzisyenler sürekli müzik çalmışlardır.Cephe ve iç dekorasyonda Doğu ve Türk motifleri, Batı süs öğeleri

ile birlikte kullanılmıştır. Denize düşkünlüğüyle bilinen Sultan Abdülaziz ayrıca tavanları bol miktarda deniz ve gemi tabloları ile döşetmiştir. İki katlı yapı haremlik ve selamlık bölümlerini ihtiva eden 26 oda 6 salon ve 6 banyodan ibarettir. Otantik mobilyalar, halılar, perdeler ve diğer eşya olduğu gibi korunmuştur. Denize bakan cephe süsleri, bakımlı bahçe ve orta bölümdeki havuzlu

salon ile spiral merdivenler dikkat çeken yerlerdir. Arka yamaçta bir büyük havuz, teraslar ve türünün güzel örneği at ahırları yer almıştır. 1970'li yıllara kadar kullanılan eski ana yol bir tünel ile saray bahçesinin altından geçmekteydi. Yazlık bir saray olarak

yapıldığından ısıtma donatımı yoktur. Serinlik vermesi amacıyla ve yapılan görüşmelerin duyulmaması için sarayın içine havuz

yaptırılmıştır.Sahilde iki küçük seyir köşkü bulunan sarayda devlet misafirleri de

ağırlanırdı. Bu konuklar arasında III. Napolyon'un eşi Fransa İmparatoriçesi Eugénie (1869), Avusturya imparatoru Franz

Joseph, İran şahı Nasreddin ve Kral VIII. Edward (1936) da vardır. Tahttan indirilince Selanik'e gönderilen II. Abdülhamit Balkan

Savaşı patlak verince Beylerbeyi Sarayı'na getirilmiş ve 1918'de burada ölmüştür. Müze-saray yıl boyu ziyarete açıktır.

Page 44: Osmanlı mimarisi
Page 45: Osmanlı mimarisi

Nuruosmaniye Camii: Kapalıçarşı'nın Çemberlitaş kapısından çıkar çıkmaz girilen kapının solunda 2 metrelik bir subasman üzerinde görülen ilk barok

özellikli cami.Mustafa Ağa ve yardımcısı Simon Kalfa (Mimar Simeon) tarafından 1748'de inşasına başlanan

cami 1755'de bitmiştirYüksek mermer merdivenlerle iki yönden camiye çıkılır. 174 pencerelidir. Müezzin mahfeli cümle

kapısı üstündedir. Kare plandaki caminin iç avlusu yarım daire şeklindedir. Avluda bir kütüphane, iki

sebil ve bir çeşme bulunur. Ana kubbe 26 m çapındadır ve kasnağında onlarca pencere

bulunur. Beş kubbeli son cemaat yeri U biçimindedir. Yapıya bitişik iki şerefeli iki

minaresinin taş külahları bulunur.Caminin ekleri dükkân olmuştur. Külliyesi imaret,

türbe, kütüphane, medrese, çeşme, sebil ve dükkânlardır.Bu sayede Camii bilime, kültüre,

sanata, tarihe ve İnsanlık değerlerine de ayrıca hizmet etmiştir. Ayrıca SultanSelim Cami başimamı

ve SultanAhmet cami 2. imamlığı yapan ve ilk Türkçe ezan'ı okuyan Sadettin Kaynak vasiyetinde; cenaze namazının bu Cami'de kılınmasını istediğini belirtmiştir. Nuruosmaniye Camii Kütüphanesi'nde

5000'den fazla yazma ve basma eser vardır.Cami yazıları Hattat Rasim, Abdülhalim, Müzehhip

Ali, Mehmet Refi Efendi'nindir.

Page 46: Osmanlı mimarisi
Page 47: Osmanlı mimarisi

Laleli Camii, 1760-1763 yılları arasında Osmanlı padişahı III. Mustafa tarafından inşa ettirilmiş ve bulunduğu semte adını

vermiş olan bir camidir. Caminin adı 3. Mustafa'nın velisi saydığı Laleli Baba'nın ismini bu ibadethaneye vermesinden gelir.

Tarih: Cami kompleksi 1783 yılındaki bir yangında tahrip oldu ve kısa bir süre sonra onun tamamlanmasıyla cami yeniden derhal inşa edildi. 1911 yılındaki yangın medreseyi ve onu takip eden

yol yapım çalışmaları ise caminin diğer pekçok ek yapılarını tahrip etti.Caminin hamamı yıkılmıştır.

Caminin mimarı Mehmed Tahir Ağa'dır. Ancak dönemin baş mimarı Hacı Ahmed Ağa'nın da inşasına katkısı olmuş olabileceği sanılmaktadır. Cami adını o zamanlar yakınında bulunan (1950'li

yıllarda yıkılmış) Laleli Baba türbesinden almıştır. Padişahlar tarafından inşa edilmiş son külliye olan Laleli Külliyesi içinde yer alır.Caminin elemanları bir bodrum üzerindedir. Barok üslupta, kare ve mihrap çıkıntılıdır. Ana kubbe 8 sütuna oturur. Çevresi 6 yarım kubbeden oluşmuştur. Kubbenin dış çapı 12,5 metre ve

kubbenin dış yüksekliği ise 24,5 metredir. Caminin hünkar mahfeli solda yer alır. İç avlu 14 sütuna dayalı olup 18 kubbenin

altındadır. Caddeden iki kapıyla avluya girilir. Tek şerefeli iki minaresi vardır. Şadırvanı 8 sütunludur. Caddedeki kapı 1950'lerde yol sebebiyle geri çekilmiştir. Caminin girişi

merdivenlidir. Sebili bronzdan yapılmıştır. Hamamı yıktırılmış, caddedeki cephesine ek dükkânlar yapılmıştır.Caminin kapısının

üst başında(1826/27)tarihli bir yazıt bulunmaktadır.Caminin yanındaki III.Mustafa Türbesinde padişah III. Mustafa ve

oğlu III. Selim in mezarları bulunur. Türbenin arkasındaki Laleli Camii'nin banisidir.

Page 48: Osmanlı mimarisi
Page 49: Osmanlı mimarisi

Nusretiye Camii, 19. yüzyılda İstanbul'un Tophane semtinde inşa edilmiş bir camidir. İlk olarak III. Selim tarafından yaptırılmıştır. II.

Mahmut yanan camiyi yeniden yaptırmıştır ve camiye Nusretiye adı bu dönemde verildi. Mimarı Krikor Balyan'dır. Nusretiye'nin

kubbesinin yerden yüksekliği 33 metre, çapı 7.5 metredir.Tek kubbeli, iki minarelidir. Minareler çok ince ve yüzeyi olukludur. Cami döşemesi mermerdir. İç kısımdaki hünkar mahfili bütünüyle

mermerdir ve kafesi pirinç dökme ve altın yaldızlıdır.Caminin yazıları Mustafa Rakım Efendi ve Şakir Efendi'nindir.

Caminin büyük giriş kapısı üstündeki yazı Yesarizade Mustafa İzzet Efendi'ye aittir. Kapının karşısında sebil vardır.

Yapıldığı yıllarda İstanbul'da etkin olan ampir ve barok üslup etkisindeki caminin sebil, muvakkithane ve şadırvanı da Tophane'yi

süslemektedir.Tarihçe [değiştir]

18.. Caminin mimarlığını Osmanlı'ya sonradan saraylar, köşkler inşa edecek Balyan ailesinin ilk kuşağından Meremetçi Bali Kalfa 'nın

oğlu Kirkor Amira Balyan üstleniyor. İnşaat üç yıl sürüyor ve 1826'da Sultan II. Mahmut, saltanat kayığı ile Tophane İskelesi'ne çıkıp yere serilmiş değerli kumaşların üzerinde at sırtında ilerleyerek camiye

geliyor, açılışı yapıyor.Minarelerin yeniden yapılması [değiştir]

8 Nisan 1826'da büyük bir törenle Nusretiye Cami açılır. II. Mahmud törene deniz yoluyla gelir. Hint ve İran şalları serilmiş zeminin

üzerinde atıyla yürür. Kubbenin mahyaları örttüğünü fark eder ve minalereni alt şereflere kadar yıktırır ve üst şerefeler daha yükseğe aldıralarak baştan yapılır. Hacı Mıgırdiç Çarkyan (1799-1899) ikinci

kalfa ve resimcibaşı olarak çalışır.1956'da yol çalışması sırasında caddenin karşısında kalan sebil ve

muvakkithane sökülerek caminin yanına taşınıyor.

Nusretiye Camii, 19. yüzyılda İstanbul'un Tophane semtinde inşa edilmiş bir camidir. İlk olarak III. Selim tarafından yaptırılmıştır. II.

Mahmut yanan camiyi yeniden yaptırmıştır ve camiye Nusretiye adı bu dönemde verildi. Mimarı Krikor Balyan'dır. Nusretiye'nin

kubbesinin yerden yüksekliği 33 metre, çapı 7.5 metredir.Tek kubbeli, iki minarelidir. Minareler çok ince ve yüzeyi olukludur. Cami döşemesi mermerdir. İç kısımdaki hünkar mahfili bütünüyle

mermerdir ve kafesi pirinç dökme ve altın yaldızlıdır.Caminin yazıları Mustafa Rakım Efendi ve Şakir Efendi'nindir.

Caminin büyük giriş kapısı üstündeki yazı Yesarizade Mustafa İzzet Efendi'ye aittir. Kapının karşısında sebil vardır.

Yapıldığı yıllarda İstanbul'da etkin olan ampir ve barok üslup etkisindeki caminin sebil, muvakkithane ve şadırvanı da Tophane'yi

süslemektedir.Tarihçe [değiştir]

18.. Caminin mimarlığını Osmanlı'ya sonradan saraylar, köşkler inşa edecek Balyan ailesinin ilk kuşağından Meremetçi Bali Kalfa 'nın

oğlu Kirkor Amira Balyan üstleniyor. İnşaat üç yıl sürüyor ve 1826'da Sultan II. Mahmut, saltanat kayığı ile Tophane İskelesi'ne çıkıp yere serilmiş değerli kumaşların üzerinde at sırtında ilerleyerek camiye

geliyor, açılışı yapıyor.Minarelerin yeniden yapılması [değiştir]

8 Nisan 1826'da büyük bir törenle Nusretiye Cami açılır. II. Mahmud törene deniz yoluyla gelir. Hint ve İran şalları serilmiş zeminin

üzerinde atıyla yürür. Kubbenin mahyaları örttüğünü fark eder ve minalereni alt şereflere kadar yıktırır ve üst şerefeler daha yükseğe aldıralarak baştan yapılır. Hacı Mıgırdiç Çarkyan (1799-1899) ikinci

kalfa ve resimcibaşı olarak çalışır.1956'da yol çalışması sırasında caddenin karşısında kalan sebil ve

muvakkithane sökülerek caminin yanına taşınıyor.

Page 50: Osmanlı mimarisi
Page 51: Osmanlı mimarisi

Dolmabahçe Camii, Sultan Abdülmecit'in annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından başlatılıp ölümü üzerine Sultan Abdülmecit tarafından tamamlanan ve tasarımı Garabet

Balyan'a ait olan bir yapıdır.

Asıl adı Bezmialem Valide Sultan Camii olan ama konumu nedeniyle Dolmabahçe Sarayı bütünü içinde düşünülüp birlikte anılan Dolmabahçe Camii, iki yılı aşkın bir yapım süreci sonunda

23 Mart 1855’te bir cuma töreniyle ibadete açılmıştır.

Caminin en belirgin biçimsel özelliği net bir kurgu ve geometriye sahip olmasıdır. Cami ve hünkar bölümleri, işlevlerine de bağlı olarak ayrı ayrı tasarlanmış ve sonra birleştirilmiş gibidir. Cami,

kare planlı alt yapı üzerine kubbeli ve yüksek bir kitledir. Hünkar bölümü ise, dikdörtgen planlı prizmatik ve daha alçak bir

kitledir. Bu iki kitle, caminin kuzey cephesi yönünde bitiştirilirler. Bu yapıdaki geometri egemen tasarım, ampir üslubunun veya yeni klasikçiliğin 19. yüzyılın ortasındaki son fakat en bütüncül

örneklerindendir.

27 Eylül 1948 gününden itibaren Deniz Müzesi olarak hizmet veren ibadethane, 27 Mayıs İhtilali sonrasında askerî yönetim

tarafından Yassıada İrtibat Kurulu'na verilmiş, kurul da müzenin camiyi derhal boşaltmasını istemiştir.

Dolmabahçe Camii, Sultan Abdülmecit'in annesi Bezmialem Valide Sultan tarafından başlatılıp ölümü üzerine Sultan Abdülmecit tarafından tamamlanan ve tasarımı Garabet

Balyan'a ait olan bir yapıdır.

Asıl adı Bezmialem Valide Sultan Camii olan ama konumu nedeniyle Dolmabahçe Sarayı bütünü içinde düşünülüp birlikte anılan Dolmabahçe Camii, iki yılı aşkın bir yapım süreci sonunda

23 Mart 1855’te bir cuma töreniyle ibadete açılmıştır.

Caminin en belirgin biçimsel özelliği net bir kurgu ve geometriye sahip olmasıdır. Cami ve hünkar bölümleri, işlevlerine de bağlı olarak ayrı ayrı tasarlanmış ve sonra birleştirilmiş gibidir. Cami,

kare planlı alt yapı üzerine kubbeli ve yüksek bir kitledir. Hünkar bölümü ise, dikdörtgen planlı prizmatik ve daha alçak bir

kitledir. Bu iki kitle, caminin kuzey cephesi yönünde bitiştirilirler. Bu yapıdaki geometri egemen tasarım, ampir üslubunun veya yeni klasikçiliğin 19. yüzyılın ortasındaki son fakat en bütüncül

örneklerindendir.

27 Eylül 1948 gününden itibaren Deniz Müzesi olarak hizmet veren ibadethane, 27 Mayıs İhtilali sonrasında askerî yönetim

tarafından Yassıada İrtibat Kurulu'na verilmiş, kurul da müzenin camiyi derhal boşaltmasını istemiştir.

Page 52: Osmanlı mimarisi
Page 53: Osmanlı mimarisi

Dolmabahçe Sarayı, Avrupa sanatı üslûplarının bir karışımı olarak

Avrasya olarak bilinen eski dünya kıtasının batısındaki büyük yarımada olan Avrupa, Sami dillerde Erep (yahut Irib) Güneşin Battığı taraf anlamına gelir. Fenikelilerden Yunanlılara geçen

bu ad, Yunanca'da Europa olmuş ve Ege Denizi'ne göre batıda bulunan ülkelere bu ad verilmiştir.

1843 1856 yılları arasında inşa edilmiştir.Sultan Abdülmecit’in mimarı

Sultan Birinci Abdülmecid 25 Nisan 1823 günü doğdu. Babası Sultan İkinci Mahmud, annesi Gürcü Bezm-i Alem Valide Sultan'dır. Annesi Gürcüdür. Sultan Birinci Abdülmecid,

babasının arzusu yönünde bir eğitim ve terbiye gördüğü için ıslahatçı fikirlere sahipti. Batı alemine karşı hayranlık

besliyordu. Babasının vefatı üzerine, henüz 17 yaşında iken Osmanlı tahtına oturdu.

Karabet Balyan’ın eseridir. Osmanlı Sultanlarının her devirde birçok sarayı bulunurdu.

Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayının tamamlanmasından sonra terk edilmiştir. Dolmabahçe Sarayı 3 katlı, simetrik

planlıdır. 285 odası ve 43 salonu vardır. Denizden 600 metrelik bir rıhtımı,kara tarafında ise birisi çok süslü 2 abidevi kapısı

vardır. Bakımlı ve güzel bir bahçenin çevrelediği bu sahil sarayının ortasında, diğer bölümlerden daha yüksek olan

tören ve balo salonu yer alır.

Dolmabahçe Sarayı, Avrupa sanatı üslûplarının bir karışımı olarak

Avrasya olarak bilinen eski dünya kıtasının batısındaki büyük yarımada olan Avrupa, Sami dillerde Erep (yahut Irib) Güneşin Battığı taraf anlamına gelir. Fenikelilerden Yunanlılara geçen

bu ad, Yunanca'da Europa olmuş ve Ege Denizi'ne göre batıda bulunan ülkelere bu ad verilmiştir.

1843 1856 yılları arasında inşa edilmiştir.Sultan Abdülmecit’in mimarı

Sultan Birinci Abdülmecid 25 Nisan 1823 günü doğdu. Babası Sultan İkinci Mahmud, annesi Gürcü Bezm-i Alem Valide Sultan'dır. Annesi Gürcüdür. Sultan Birinci Abdülmecid,

babasının arzusu yönünde bir eğitim ve terbiye gördüğü için ıslahatçı fikirlere sahipti. Batı alemine karşı hayranlık

besliyordu. Babasının vefatı üzerine, henüz 17 yaşında iken Osmanlı tahtına oturdu.

Karabet Balyan’ın eseridir. Osmanlı Sultanlarının her devirde birçok sarayı bulunurdu.

Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayının tamamlanmasından sonra terk edilmiştir. Dolmabahçe Sarayı 3 katlı, simetrik

planlıdır. 285 odası ve 43 salonu vardır. Denizden 600 metrelik bir rıhtımı,kara tarafında ise birisi çok süslü 2 abidevi kapısı

vardır. Bakımlı ve güzel bir bahçenin çevrelediği bu sahil sarayının ortasında, diğer bölümlerden daha yüksek olan

tören ve balo salonu yer alır.

Page 54: Osmanlı mimarisi
Page 55: Osmanlı mimarisi
Page 56: Osmanlı mimarisi

• ÇIRAĞAN SARAYI• Haliç ve boğaziçi’nin en güzel yerleri sultanlar ve

önemli kişilere saray ve köşkleri için tahsis edilmişti. Zaman içinde bunların bir çoğu yok olmuştur. Büyük bir saray olan çırağan’da 1910 yılında yanmıştı. Önceki bir ahşap sarayın yerinde 1871 yılında sultan abdülaziz tarafından saray mimarı serkis balyan’a yaptırılmıştı. 4 yılda 4 milyon altına mal olan yapının ara bölme ve tavanı ahşap, duvarlarda mermer kaplıydı. Taş işçiliğinin üstün örnekleri sütunları zengin döşenmiş, mekanlar tamamlardı. Odalar nadide halılarla, mobilyalar altın yaldızlar ve sedef kalem işleri ile süslüydü. Boğaziçi’nin diğer sarayları gibi çırağan’da bir çok önemli toplantıya mekan olmuştu. Renkli mermerle süslenmiş cepheleri, abidevi kapıları vardı ve arka sırtlardaki yıldız sarayına bir köprü ile bağlanmıştı. Cadde tarafı yüksek duvarlar ile çevriliydi. Yıllar boyu harabe halinde duran kalıntı büyük tamirler sonunda yeniden ihya olmuş, yanına ilave edilen eklentiler ile 5 yıldızlı, güzel bir sahil oteline dönüştürülmüştür.

Page 57: Osmanlı mimarisi
Page 58: Osmanlı mimarisi

Köprülü Mehmet Paşa Kervansarayı Bilecik-

Adapazarı karayolu üzerinde Vezirhan

Beldesindedir. 17. yüzyıl başlarında Sadrazam

Köprülü Mehmet Paşa yaptırmıştır. 1915'te

sağlam olduğu bilinen çatı bu tarihten sonra

çökmüştür. Günümüzde dört duvar durmaktadır.

Köprülü Mehmet Paşa Kervansarayı Bilecik-

Adapazarı karayolu üzerinde Vezirhan

Beldesindedir. 17. yüzyıl başlarında Sadrazam

Köprülü Mehmet Paşa yaptırmıştır. 1915'te

sağlam olduğu bilinen çatı bu tarihten sonra

çökmüştür. Günümüzde dört duvar durmaktadır.

Page 59: Osmanlı mimarisi

• Osmanlıca Film İsimleri • Fight club - tesekkül ün sille tokat

Pretty woman - hususi avrat21 grams - 0.016 okkaMillion dollar baby - ücyüz akçelik sibyanGodfather - sahbabaUçakta panik- tayyarede hezeyanTerminatör - deccalSpiderman - haseret-ül adem.Attack of the clones - taarruzü'l adem-i sahteThe empire strikes back - binaenaleyh hücumü'l devlet-i muazzamSin city - sehr-i kufranKuzularin sessizligi - sükunet-i cemaat_ul kuzuZor ölüm - zahmet-ul vefat

I know what you did last summer - malumat-i eylem-i nevbahar geçmis zaman olur kiPulp fiction - hikayet-ül abesTitanic - tekne-i devasaiyePi - rakkam-i tesadufiyeHeat - hararetKill bill - meft-ül billFantastic 4 - car-i harikuladeDört nikah bir cenaze- car izdivaç yek mevtaCharlie's angels - tövbe estagfurullahWho's the boss - idare-i muammaAirplane - teyyareRosemary s baby - veled-i iblis ül gülmeryemShrek - gulyabaniDark city - sehr-ül zifir

Page 60: Osmanlı mimarisi
Page 61: Osmanlı mimarisi
Page 62: Osmanlı mimarisi

Medreselim (entelektüel)O şimdi yeniçeri (militarist)

Hatalıysam: tez kellesi vurula (realist)Tek rakibim hezarfen ahmet çelebi (postmodern)

Yezidim ama akçe bendeBabadan oğula değil alınteri..

Mekteplim ..Rahmetli de şahlanırdı..

Padişahım çok yaşa (yalaka yeniçeri)Paşa babam sağolsun

Akıncısın dediler, kız vermedilerO şimdi sadrazam

Tek rakibim padişah!Fetihlerin ustasıyım, gözlerinin hastasıyım!

Faytonunda yer yoksa bana güzelim, ben at üstünde de giderim!..Alırım faytonunuuu..

Medreselim (entelektüel)O şimdi yeniçeri (militarist)

Hatalıysam: tez kellesi vurula (realist)Tek rakibim hezarfen ahmet çelebi (postmodern)

Yezidim ama akçe bendeBabadan oğula değil alınteri..

Mekteplim ..Rahmetli de şahlanırdı..

Padişahım çok yaşa (yalaka yeniçeri)Paşa babam sağolsun

Akıncısın dediler, kız vermedilerO şimdi sadrazam

Tek rakibim padişah!Fetihlerin ustasıyım, gözlerinin hastasıyım!

Faytonunda yer yoksa bana güzelim, ben at üstünde de giderim!..Alırım faytonunuuu..

Page 63: Osmanlı mimarisi
Page 64: Osmanlı mimarisi

Osmanlıca İlan-ı Aşk Ey servibulendim sevgili cananim

Zat-i alinizin yoklugunda badiyedenfarksiz bu diyarda münferid kalali

firak badi barid gibi sinemde esmekte.sizi özlememek ne mümkün.

Siz ki nuri aynim; sevdacü seb-i tar misalisineme tevellüd eden sepidedem gibisiniz.

Hüsn-ü askinizsa nesimi neb.Ah dildarim sizin o dilfuruz dilrubayiniz

hayalime geldi geleli dildanenizim bendenizim.Ayni elam cananim o agusbe agus

lebbe leb dest bedest nesvement hallerimizhayalime geldikçe giryeban olurumterah-i firak çöker sineme düri semgibi giryeler dökerim sinem serha

serha bölünür.Filhal yegane virdim tez bir vuslat

Busemi izam ediyorum kabul buyrun efendim

Osmanlıca İlan-ı Aşk Ey servibulendim sevgili cananim

Zat-i alinizin yoklugunda badiyedenfarksiz bu diyarda münferid kalali

firak badi barid gibi sinemde esmekte.sizi özlememek ne mümkün.

Siz ki nuri aynim; sevdacü seb-i tar misalisineme tevellüd eden sepidedem gibisiniz.

Hüsn-ü askinizsa nesimi neb.Ah dildarim sizin o dilfuruz dilrubayiniz

hayalime geldi geleli dildanenizim bendenizim.Ayni elam cananim o agusbe agus

lebbe leb dest bedest nesvement hallerimizhayalime geldikçe giryeban olurumterah-i firak çöker sineme düri semgibi giryeler dökerim sinem serha

serha bölünür.Filhal yegane virdim tez bir vuslat

Busemi izam ediyorum kabul buyrun efendim

Page 65: Osmanlı mimarisi

HAZIRALAYANLARHAZIRALAYANLAR

ASYA ALTUNASYA ALTUN

HÜLYA SAVGAHÜLYA SAVGA

11

22

Page 66: Osmanlı mimarisi

Güneş sandığın kadar uzakta değil

Keşkesiz yaşa

Amalimiz, efkârımız ikbâl-i vatandır, Serhaddimize kal'a bizim hâk-i bedendir, Osmanlılarız, ziynetimiz kanlı kefendir...Kavgada şehadetle bütün kâm alırız biz, Osmanlılarız, can veririz nâm alırız biz! -Namık Kemal-