1

Tan Emci "Kar Kedisi"

Embed Size (px)

Citation preview

Kar KedisiAkşam oluyordu ve bana dev gibi gelen, insanların ancak dizine ulaşan karda boğuşarak ve tüylerimin o soğuk hissine aldırmadan yürümeye çalışıyordum. Ama olmuyordu. Sırtımda dikenli telin kestiği yarayı göremiyor olsam da acısını hissediyordum. Bu acı benim ara sıra tökezlememe bazense düşmeme sebep oluyordu. Aç karnım her daim guruldarken o gözümü kamaştıran vitrinlere bakıp, inip çıkan o pofuduk adama saldırmamak için kendimi zor tutuyordum. Her ne kadar sendeleyerek yürüsem yürüsem ve bir şeyler yiyemesem de çıtır çıtır yanan şöminelere ve o beyaz sakallı şişkin adama bakınca içgüdülerim beni harekete geçirtiyor, sanki sıcak bir yaz günündeymişim gibi tekrar sallana sallana ayağa kaldırıyordu.

Genelde kimsenin olmadığı bu tozlu yol, bugün nedense ağzına kadar doluydu. Önüme gelen her insana bir parçacık yemek için miyavlıyor, ''Kış Kış!'' larla ve tekme tehtitleriyle karşı karşıya kalıyordum. Hepsi ayrı bir telaşla önümden geçiyor, ellerinde kocaman paketlerle etrafta koşturuyorlardı.

Yine yorgun argın o janjanlı vitrinlerden birine bakarken bir çift elin beni kaldırdığını hissettim. Önce beni beni kavrayanın bir bekçi olduğunu ve beni barınağa götüreceğini düşünsem de sonra vazgeçtim. Eğer beni götürmek isteseydi zaten yavaşça kaldırmaz, kaptığı gibi alır barınağa götürürdü. Beni osonrasında her zaman hatırladığım yumuşak kabanına yaslayınca o kırmızı ceketli ve beyaz sakallı pofuduk adamın yüzüne bile bakmayacağımı fark ettim.

Benim kardan buz kesmiş tüylerimi okşuyor, ben de içten içe ısındığımı hissediyordum. Bana bu hayatta sadece annemin verdiği değeri gösteren birini bulmuştum ve bu hissi tekrar yaşamaktan çok mutluydum. Bir süre sonra uyumuşum. Hayal meyal bir kapının açıldığını ve bir yere konduğumu hatırlıyorum. UUyanığımda beni sokağın ortasından alanın kumral bir bayan olduğunu gördüm. En fazla 19-20 yaşlarındaydı. Benim ayağa kalktığımı görünce yanıma yaklaştı ve yine tüylerimi okşamaya başladı. Beni kavradı ve ''Hadi seni yıkayalım. Yeni yıla temiz başlamanı istiyorum. Ardından da yarana bir bakalım.'' dedi. Ben de artık bu bayanın bana zarar vermeyeceğini anlayıp vücudumu ona teslim ettim.

Beni küçük ama içinde dolaşabildiğim bir leğene koydu ve yavaşça, özenle sırtımdaki yaraya değmeden yıkadı. Kardan ve soğuktan kaskatı olmuş tüylerim ilk günkü yumuşaklığına kavuşmuştu. Beni bir havluyla kkurulayıp tüylerimi fön makinasıyla kuruttuktan sonra eline kahverengi bir sıvı ve biraz o dokunmaya kıyamadığım pamuktan aldı. Daha önce bu sıvıyı görmüş ve nasıl can yaktığını öğrenmiştim. Ben odanın köşesine kaçarken o bana, ''Merak etme, canını yakmayacağım. Yaranın daha kötü olmaması için buna katlanman gerekiyor. Ben de bunun çok can yaktığını biliyorum ancak bu senin için gerekli.'' dedi. Ben de ona sırtımı dönerek ilacı sürmesine izin verdim. Bana o kadar şefkatle ve yumuşakça dokundu ki canım yanmadığı gibi hiçbir şey de hissetmedim. Yaramı temizledikten ve sardıktan sonra beni yine kucağına alıp yatağıma götürdü ve bıraktı. O sırada evin zili çaldı.

BBen mahmur bir şekilde kalkıp artık yeni sahibim olduğunu düşündüğüm kişiyle beraber kapıya gittim. Kapı açıldığında ellerinde hediye paketleriyle iki kız gördüm. Kızlar beni görünce hemen üstüme çullandılar ve bende okşanmadık yer bırakmadılar. İkisinden biri beni alan o kumral kıza, ''Bu tatlı şeyi nerden buldun?'' dedi. O da beni nasıl bulduğunu ve evde yaptıklarımızı anlattı. Elini benim sırtımdaki yaraya dokundurduğunda az da olsa acıyla miyavladım. Benim yaramı yavaşça okşamaya başladı.

Benim hakkımda soru soran kız, ''Onu ne yapacaksın Bade?'' dedi. İsminin Bade olduğunu öğrendiğim sahibim, ''Hesahibim, ''Herhalde bir barınağa falan veririm Çiğdem.'' dedi. O an barınakta yaşadıklarım gözümün önünden geçti; aşağılanmalar, kavgalar, yaralar, acılar... Hemen Çiğdem öne atlayıp ''Ya sen onu sahiplenirsiniz ya da ben sahiplenirim ama bu kedi bir daha barınağa geri dönmeyecek. Orası bu tatlı kediyi daha kötü bir duruma sokar.'' dedi. Ona minnetle baktım. Çiğdem de bana mutlu bir şekilde gülümsedi. Belirli bir vakte kadar üçü de benimle oynadılar. Bu arada beni okşayan diğer kızın da adının Peri olduğunu öğrendim.

Gecenin geç saatlerinde üçü de televizyon başında, ben de onların kucaklarında bekliyorduk. Bir anda üçü biüçü birden aynı anda bağırarak ayağa kalkınca ben de kendimi havada buldum. Yere indiğimde kızlara baktım. Üçü de oynayıp duruyorlar, hediye paketlerini büyük bir mutlulukla açıyorlardı. Hediyeleri açmayı bitirince Çiğdem bana dönerek, ''Ama bu yılın en güzel hediyesi sensin Pamuk.'' dedi. O an içimde oluşan sevinçle üzerine atladım ve bir daha hiç birbirimizden ayrılmadık…