Click here to load reader
Upload
ttnet
View
361
Download
0
Embed Size (px)
Citation preview
YİNE BİR SEFER vaktiydi. Hz Peygamber ile, hanımı Ayşe gelmişti.
İslam ordusu çölün kızgın kumlarında yol alırken Hz
Peygamber hanımına yavaşlamasını söyledi. Orduya da
devam edin işareti yaptı.
Nihayet ordu uzaklaşmış, Hz Peygamber ve eşi geride kalmışlardı. Kâinatın yüzü suyu hürmetine yaratıldığı Allah elçisi hanımına
sordu?
-Yarışalım mı ya Ayşe?
Ordu savaşa gidiyordu. Savaştan daha önemli bir mesele yoktu ve bu bir ölüm kalımölüm kalım meselesi idi.
Bu durumda bile Allah’ın Resulü hanımını ihmal etmiyor ve hatta bugün için bile bize
çok aykırı gelecek, hatta koca koca adamların hayatta yapamayacakları bir şeyi
istiyordu hanımından.
-Yarışalım mı ya Ayşe?
Ordu silahlarını kuşanmış, düşman üzerine süzülüyordu. Dünyevi anlamda bundan daha
büyük bir konu olamazdı. Savaş, ölüm ve kan belki de biraz sonra yollara dökülecekti.
O ise hanımına soruyordu.
-Yarışalım mı ya Ayşe?
Sonunda Hz Ayşe de yarışa razı oldu. Bir çizgi çizip yarışa başladılar. Hz Ayşe ve
Alemlere Rahmet olarak gönderilen yarışıyorlardı.
Ve yarışı Hz Ayşe kazandı.
Öylece orduya yetiştiler. Hz Peygamber iş olsun diye değil, bugün idrak dahi
edemeyeceğimiz bir tarzda savaşa giderken dahi hanımına vakit ayırmıştı. O’nun
gönlünü hoş eylemişti. Ve bu hadiseyi savaşa giden sahabelerden hiç birinin
kınadığına, aleyhine konuştuğuna dair bir kayıt yok.
Sonra bir başka seferde orduyu yine ileriye gönderdi Hz Peygamber. Hanımına yine
sordu:
-Yarışalım mı ya Ayşe.
Ve hanımı yine tamam dedi. Yarıştılar kızgın kumların üstünde yürüyen
orduya doğru. Bu defa Hz Peygamber kazanmıştı.
-Bu dedi, âlemlere Rahmet olarak gönderilen. Geçen seferkinin
rövanşı idi ve tebessümle baktı hanımına.
Yoksa böyle şeyler bizi bozar mı?