166
Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler 1 The Super Civilization Of The Milky Way Galaxy Şeytani Ayetler ve Gerçeği Çok iyi biliyorum rahatsız olacaklar, ancak yine de yazıyorum, yazmak zorundayım; Asırlardır Müslümanları uyutan ve ithal edilmiş, Yüce ALLAH’IN QUR’AN’I ile herhangi bir ilgisi-alakası olmayan, insan icadı uydurma masallarla adına da ‘din’ dedikleri zehirle beyinleri uyuşturan, epifiz bezini körelten LOBİLER, yabancıların hizmetkârlığını yapan içerideki yerli LOBİLER de bu kitaplardan rahatsız olacaklar, hoşlanmayacaklar… Umarım onlarda doğru olanı idrak edip gerçeğe yönelikler… Amacımız; hizmet edebildiğimiz kadar insanlığa faydalı olmak, asırlardır uyuyan ve uyutulan Müslüman Türkleri uyanabilirlerse uyandırmaktır temel çabamız. Buharalı bir Türk İndependent inventor scientist & investigative writer Notary in Turkey and in USA / noter tasdiklidir. Yayınlanan bu kitapların tüm hakları yazara aittir. http://www.genetigidegistirilmisdin.com/

Şeytani Ayetler ve Gerçeği - horozz.net

Embed Size (px)

Citation preview

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

1

The Super Civilization Of The Milky Way Galaxy

Şeytani Ayetler ve Gerçeği

Çok iyi biliyorum rahatsız olacaklar, ancak yine de yazıyorum, yazmak zorundayım; Asırlardır Müslümanları uyutan ve ithal edilmiş, Yüce ALLAH’IN QUR’AN’I ile herhangi bir ilgisi-alakası olmayan, insan icadı uydurma masallarla adına da ‘din’ dedikleri zehirle beyinleri uyuşturan, epifiz bezini körelten LOBİLER, yabancıların hizmetkârlığını yapan içerideki yerli LOBİLER de bu kitaplardan rahatsız olacaklar, hoşlanmayacaklar… Umarım onlarda doğru olanı idrak edip gerçeğe yönelikler… Amacımız; hizmet edebildiğimiz kadar insanlığa faydalı olmak, asırlardır uyuyan ve uyutulan Müslüman Türkleri uyanabilirlerse uyandırmaktır temel çabamız. Buharalı bir Türk İndependent inventor scientist & investigative writer Notary in Turkey and in USA / noter tasdiklidir. Yayınlanan bu kitapların tüm hakları yazara aittir. http://www.genetigidegistirilmisdin.com/

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

2 Yazar hakkında Önsöz

Bu kitabın yazarı Buharalı Bir Türk’tür. 17 Mayıs 1946 yılında Elazığ Maden'de doğmuştur. Üç yaşlarında babası Buharalı Ali Rıza Oğlu İbrahim beyi kaybedince sakat anacığı ile yaşamaya başlamış. Annesi birkaç yıl sonra tekrar evlenmek zorunda kaldığında ise dedesi ve ninesi tarafından büyütülmüş. Yazarın bugünkü bilimsel çalışmalarının ve başarılarının temelinde yatan oldukça ciddi olduğuna inandığımız birtakım verileri okuyucuların bilgilerine iletmek istedik. Bu veriler, Burkay'ın bu engin görüşlerinin anlaşılmasında önemli rol oynayacaktır. Erken gençliğinin geçtiği Ergani'de, kasaba çevresin de oluşan "hortumlara" bakmak, içinde olup bitenleri anlayabilmek için pür dikkat beklemek, yetişebildiklerinin içine girip; hortumun içinde oluşan hareketleri, olayları kavramak, anımsadığı ilk tutkularından biriymiş. Bazen vücudunu ıslatıp hortumun içine girdiğini, hortumun içindeyken gözlerini açamadığı için bu yola başvurduğunu, olayları vücudu ıslak olduğu zaman daha iyi duygulanacağını, bu nedenle birçok kez hastalandığını anlatıyor. Yazar ilkokul çağlarında iken su dolu havuzlarda yaptığı deneylerde, su üstündeki yaprakların bir yere gitmediğinin farkına varıp; öylesine kötü alışkanlıklar edinmiş ki; çoğu kez suyun içinde fazlaca kalmaktan dolayı vücudu keçeleşip yatalak hasta olmuş. Kendisi anımsadığı o günleri anlatırken " ağzıma aldığım hortumla suya göz hizasına kadar girip, saatlerce dışarıdan iplerle kontrol ettiğim taşları havuza atıp oluşan dalgaları, suyun altından izlemek için, fazlaca kalmaktan dolayı, suyun deride yaptığı ıstıraba katlanmak zorundaydım" diyor. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi yaptığı özel düzeneklerle havuzun içinden dışarıya taş attırıp, dalgalardaki farklılıkları ters yönde inceleyecek kadar dalga tutkusu gece gündüz tek amacı olmuş. Yazar öylesine ileri gidiyor ki; bakır cevheri çıkarılan Madende dinamit fitillerinden artan ar tık fitillerin barutları ile patlayıcılar yapıp, renkli boyaları durgun havuz suyuna bırakıp - kendisi de suyun için de olmak koşulu ile- patlatırmış! Amacı dalga hareketini renkli boyaların izlerini dalgalardan izlemek! Çoğu kez hayati tehlikeler atlatmasına rağmen bu çılgınca deneylere devam etmiş. "Çevre, insanlar, eşyalar hareket eden aracın altından bakılırsa acaba nasıl görünür? " diye düşünür dururmuş. İşte, ipe sapa gelmez böyle bir soruya cevap bulabilmek için kendisini maden cevheri taşıyan o kocaman arabanın altına " diferansiyel " ayaklarından bağlayıp elleriyle de arka gövdeyi tutarak gözlem yapmaya kalkmış. O gün çevreden görüp yetişenler tarafından kurtarıldıktan sonra, tam anlamı ile "İSTENMEYEN ÇOCUK" ilan edilmiş. Babasız oluşu ve dedesinin saygın kişiliği sayesinde bu garip ve tehlikeli davranışlarını dayak yemeden atlattığı hatıraları arasında. Amerikalılardan önce aya gitmek için, 1957'de barutlarla içini doldurduğu silindirik Kanada peynir kutularını ekleyerek roket yapıp ateşlediğinde, çevresindeki bütün evlerin camlarının kırılması ve 10 gün kadar yakınlarından saklandığı bir başka anısı. Yine İlkokul çağlarında bakır fabrikasında maden potalarında vagonlara dökülen eriyik bakır madeninin etrafa saçılan küçüklü büyüklü taneciklerinin neden hep yuvarlak taneler, küreler gibi olduklarını araştırması ve erittiği kurşun taneciklerinin de küreler olma eğiliminde olduklarını gözlemesi; bilimsel yaşantısındaki en değer verdiği olaylardan birisidir. O günlerden sonra yaramazlıklarını durdurduğunu ve çevreye ve kendisine daha etkili zararlar vermeye başladığını anlatıyor ve karlı soğuk havalarda, “nasıl oluyor da soğuk hava burundan

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

3 giriyor ve hemen vücut ısısına ulaşıyor" sorusuna o çocuksu duygularla cevap aramaya çalışırken zatürreden zor kurtuluyor. Saygı ve minnetle andığı Nineciğinin, yazarın evde yaptığı deneylere göz yumduğunu, hatta o yoksul haliyle bile; tel, mıknatıs, lehim vs. alması için harçlık verdiğini gözleri yaşararak anlatıyor ve bu arada ninesinin şu sözünü hiç unutamadığını söylüyor: "Oğlum, zengin bir aile olsaydık, sana her istediğini mutlaka alırdım"… Ninesini saygı ve Rahmetle ile anan yazar, ona çok şey borçlu olduğunu söylüyor. O denli çevresine zararlı bir torunu seven, sevgi örneği, bilim aşığı bir nineydi diyor. Hatta çoğu kez; " bana da anlat, bu mıknatısı döndürünce bu ampul nasıl yanıyor?" diye sorduğunu ve durmaksızın kendisine moral verdiğini söylüyor. Yazar 1963'de elektronik ve ileri seviyede deneylere dayalı fizik alanlarında çalışmaya başlıyor, çalışıyor, okuyor, deney yapıyor, kazanıyor ve akademik eğitimi seneler sonra ABD de birçok ilişkin branşlarda kendisini yetiştirerek alıyor. Çok sevdiği sakat anacığının iyi kötü terzilik yaparak destek sağladığını, ancak ninesi kadar bilimsel araştırmalara yumuşak yanaşmadığını, bu nedenle annesiyle geçinemediğini ifade ediyor. Yazarın özel yaşamında da, bilimselliğin dışında kelimenin tam anlamıyla GEÇİMSİZ BİR İNSAN olduğunu gözlüyoruz. Zaten bu da her halinden belli oluyor. Yazarın hiç unutamadığı bir tutkusu da; arka ayaklarıyla gübreden bilye yapan GÜBRE BÖCEKLERİNİ İZLEMEK! Bu böcekleri izlemek yazara öylesine bir haz veriyor ki; anlatırken bile gözlerinin içi gülüyor. Bu böceklerin müthiş geometri bildiklerini, aşırı dengeli ve dikkatli bir mühendis gibi çalıştıklarını; özelliklede katılık - sıvılık oranlarını bir kimyager gibi kontrol ettiklerini; ballandıra, ballandıra anlatıyor. Yüce Allah'ın her canlıya özel bilgi iletişim detaylarını kodladığını, tüm çevremizin bu programların ortaya koyduğu verileri sergilediğini tanımlıyor. Yazar, Turhal, Finike, Antalya'da kendi işyeri ve laboratuvar çalışmalarından başka, yurt dışında elektronik-elektrofizik alanlarında; ITT, petrol şirketleri, INAS, Methanol ve Amonium Petro kimya fabrikaları gibi değişik yerlerde ve değişik alanlarda, deney amaçlı olarak çalışıyor. Pahalı deneylerini kendi şahsi imkânlarıyla yapamayacağını anlıyor, hem hayatını kazanıyor hem de deneylerini para harcamadan yapma imkânını böylece buluyor. Bu çalışmalarına gerçek bir destek sağlayan John V. Krivak isimli ABD'li genel müdürüne borçlu olduğunu anlatıyor. 1977'de Turhal'da arkadaşlarına, OZON tabakasının önce güney kutup bölgesinden yırtılacağını açıkladığın da; arkadaşlarının garip ifadeli bakışlarını sezinleyince tekrar yurt dışına çıkan Yazar, 47 ülkede araştırmalar ve çalışmalar yapıyor. Tevrat'ı, İncil ve Qur’an’ın şu ana kadar asla farkına bile varılamamış ayrıntılarını deşifre etmeyi başaran yazarın en büyük amaçlarından biriside; Sevgili Musa Peygamberin o müthiş teknolojiler içeren sandığının yapımı olduğunu kendisinden dinliyoruz. Yazarın her nasılsa gözünden kaçmamış bir takım verileri belirtmek istiyoruz; * Nuh Peygamber’in babasının adı ‘LAMEK’ tersinden okununca KEMAL oluyor. * Nuh tufanı ayın 17'sinde oluyor, * Sular çekilip gemi karaya ayın 17'sinde oturuyor,

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

4 * Nuh Peygamber ikinci ayın 17'sinde karaya ayak basıyor, * Yakup Peygamber’in oğlu Yusuf Mısır'da 17'sene yaşıyor, * Bu kitabın yazarı da Mayıs-17'de doğuyor.

Bu kitabın bilimsel içeriği TAURUS ayı yani, Mayıs ayı ile çok yakından ilintilidir. Yazar, en nefret ettiği şeyin okumamak olduğunu, okunan her verinin yaşanarak okunması gerektiğini, okumamanın bir insanlık suçu olduğunu ısrarla vurguluyor. Bilimsel tüm yapıtlarını " EVRENDE ZAMAN VE HAYAT " adlı seri kitaplarda toparlayan yazarın yayınlanacak olan eserleri şunlardır. * Titreyen ve Işıldayan ATOMLAR, * QUR’AN + Tevrat ve Matematik, * QUR’AN + Tevrat ve Boşluk Şakulü, * Ta-Ha ve TUVA. * Dünya Atlantis’in Akıbetine Gidiyor, * Akıl ve Nefs, * Allaha şirk koşan dinciler, * Black and White Holes, Kara ve beyaz delikler, * Fiziğin Felsefi Enginliği, * FİZİK-HİKMET KUTSALDIR, * Evrenin boşluk şakulü, * KADER nedir, AKIL nedir, * YARATILIŞIN PROGRAMLARI, * Müslümanlar gibi Müslüman olmak mı? Sakin Haaa! * YARATILIŞIN PROGRAMLARI, * ÂDEM ve TORUNLARI * TARIK suresi ve gecenin bel kemiği, * Kehf-Rakim ekibi ve köpekleri kimlerdi? Gibi eserlerini sırasıyla diziler halinde, ücret almadan yayınlayacaktır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

5

QUR’ANI ANLAMAYA VE BİLİMSEL HAYATIMA BAŞLAMA KOORDİNATIMI ŞU NOKTADA BULMUŞTUM

Hiç bir şekilde veya tarzda, en küçük bir saplantı, fanatik dogmalardan uzak, eski tekerlemelerin etkisinde kalmadan, dedelerimizden öğrendiğimiz doğru veya yanlış masalların izlerini silerek, tarikat denen fitne ve şirk üreten tuzaklara yakalanmadan, öğrendiğim Bilimsel değerlerin ışığında saf, tertemiz, tarafsız, cennet talebi veya cehennem korkularını tamamen silip AKILLA ANCAK başarabileceğimi anlamıştım. Sordum; QUR’AN’IN en önemli evrenselliği, doğruluğu nedir? Çünkü şartsız, şüphesiz en acımasız netlikle doğru koordinatı bulmalıydım. Cevabını, HAKKA suresi öğretti, tüm açıklığı ile hakikati, yine QUR’AN’DA buldum gerçeği: Sevgili Muhammed’e ait bir tek kelime yoktu, olmaması gerektiğini de buldum. Muhammed şunu dedi, Muhammed bunu dedi şeklinde bir tek kelime yoktu… Bu nedenle hadis denen şeylerin hiç bir güvenilirliği olamayacağını daha başlarken tespit etmiştim. Aradığım cevabi bulmuştum. Erken gençliğimde “Dükkânına Sağ ayağınla girersen bereket gelir, Sol ayağınla girersen para kazanamasın” tekerlemesini ilk duyduğumda “Sol tarafı başka Allah mı yarattı?” karşılığını verdiğimde yediğim okkalı şamarı hala anımsarım… Seneler sonra, DNA sarmallarının sağ spiral olduğunu, fasulyeden tutunuz istisnasız tüm sarmaşıkların dahi sağ spiral yaparak yukarı çıktığını gördüğümde, bu deneyi Kuzey (Turhal’da) ve Güney yarım küre (Johannesburgda) da, ABD de, Meksiko’da, Kanada’nın kuzeyinde de yaptım ve sonucun şaşmadan ayni olduğunu gördüm ve bilimin enginliklerine girdikçe anladım ki; QUR’AN EVRENSELDİR, QUR’AN BİLİMLER BİLİMİDİR, QUR’AN KATIKSIZ OLARAK ALLAHIN KELİMELERİDİR.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

6

Bitkinin yukarı sarılırken kendi inşa ettiği SAĞ spiraller. Aylarca uğraştım ancak ne kadar çabaladıysam asla SOL spiral yaptıramadım. Anlamanın biricik, sade, en mütevazı ve AKILLI bir yöntemi vardı; anlamak için okumak gerekmekteydi, cennet talebi veya cehennem korkusuyla değil. Çocukluğumuzdan gelen bastırılmış, kalıplaşarak limitlenmiş, sorgusuz, soru sormaya kapalı tekerlemelerle değil…. Gerçeğe ulaşabilmenin, Yüce ALLAH’I samimiyetle ve bilerek sevmekten, olabildiğince sevmekten başladığını gördüm, yaşadım ve hissettim. Etrafımda, yaşadığım her ortamda ALLAHI hissettim, ALLAHI yaşadım. Emevi, Abbasî zırvalarıyla, şahsa mahsus tefsirlerle, uydurma hadislerle değil; Yüce ALLAH’IN yine QUR’AN’DA öğrettiği yöntemle anlamak gerektiğini gördüm. QUR’AN’IN kendi içinde kendini açıkladığını gördüm. Dışarıdan yapılmış tefsirlerin QUR’ANI örttüğünü gördüm. Boşluklar içinde olan saf ve AKLINI kullanmayan cahil insanların ALLAH’I bırakıp, Allah’ın makamına Resulleri, Nebileri oturttuğunu, Nebilik makamlarına da kendi şeyhlerini, dervişlerini oturttuğunu ve kendilerini de bu maskaralara köle ettiğini gördüm. Bu maskaraları yaratanın aslında cahil insanlar olduğunu, Cehaletlerinden çıkar sağlayacağını gören şeytani düşünceli hokkabazlar da, bu insanları bir şekilde esir ettiklerini gördüm… Eskiden taşlara putlara tapardı AKLINI kullanamayan insanlar, çağımızda gördüm ki canlı-kanlı şeyhlere tapıyorlar, ALLAH’A değil. QUR’AN’DA gördüm ki Yüce ALLAH insanlarına; insan insanı olmalarını, aklını kullanan vakur, takva sahibi bilge, seven ve başkasına boyun eğmeyen, Rablarının sevgisini bilerek kazanmayı, hak ederek kazanmayı öğretiyordu, kendisine esir veya köle olmalarını değil…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

7 Gördüm ki Yüce ALLAH insanlarını, yarattıklarını çok, ama çok seviyordu, Cennetin biletini veriyordu. Oysa şeyhler, tarikatlar, dervişler de sadece kendisine isteyerek köle olanların; parasını, hayatını, şahsiyetini alıyor ve karşılığında da cehaletleriyle birlikte cehenneme biletlerini veriyordu. Yüce Allaha hamd ederek başladım, çok şanslıydım, gerçeği görmeyi başardım, bana gerçeğin kapılarını açmıştı QUR’AN… Şu aşağıda sıraladığım kısacık ancak önemli temel ilkeleri iki kez okuyup bellediğimizde ancak bu kitabin içeriğini ve enginliklerini amacı doğrultusunda anlayacağımızı bildirmek isterim. 47 ülkede yaptığım engin araştırmalarla ulaştığım net sonuçlar bana gösterdi ki:

a. QUR’AN’IN, en temiz tarzını tesis ederek önerdiği Demokrasi dediğimiz erdemi kendine uyduran çoğunluklar,

b. Demokrasiye uyan zavallı azınlıklar, aa. QUR’ANI, dini, dinleri kendi sapıklıklarına uyduran işportacı çoğunluklar, bb. QUR’ANA, saf dinin temiz gerçeğine AKILLA uyan azınlıklar… Emevi ve Abbasî dinciliğinin iktidar, saltanat oyunlarının 21nci Y. Yıl versiyonu hakkında: Tarihin engin karanlıklarında kalmış bu gerçeği; Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜMÜN kutsal anısına atfen bilgilerinize sunma gereği duydum henüz kitabıma başlarken. Umarım dikkate alırsınız… Bir birinden farklı gibi görünen, ancak temelde ve tavanda iç içe oldukları için kısaca birkaç konuya temas edeceğim.… Kırk yedi ülkede 60 yıllık akademiler üstü bilimsel araştırmalarımda ulaştığım net sonuçta: en kutsal millet olan Türk ulusunun iflah olmaz üç (3) büyük virüsü, hastalığı, müzmin ve gizli düşmanını tespit ettim; 1) Her nasılsa bir şekilde diploma almış DİPLOMALI kara cahiller ki: elinde lambası YOK önünü göremez ancak aydınlığı oynayan şarlatan aktörlerdir… Yani monşerlerdir… 2) İkinci virüs: işportaya düşürülmüş, bilimle, QUR’ANLA herhangi bir ilgisi bulunmayan uydurulmuş DİN. İnsan icadı bu dinin/dinlerin çığırtkanlarıdır ki: bu uydurulmuş din süngeri ile hemen her cahilin beynini istediklerin tarzda siler süpürür, yıkar ve yönlendirebilir ve hatta intihara bile götürebilir ve hatta kendi öz evladını kurban etme şeklinde AKIL hastası yapabilirler. 3) Kişinin, sadece bilmediği değil: BİLMEDİĞİNİ DE BİLMEMESİDİR. Bilgi sahibi olmadan fikir yürüten şarlatanlar ki, bu şarlatanlar yetkilerle donatılırlar üstelik. Bu üç temel arızanın ne olduğunu ve nasıl kurtulacağını belleyemedikleri zaman tarihin karanlıklarında eriyerek YOK olacaklardır… Dönün de bakın arkanıza binlerce yıllık insanlık tarihine; tarihler bu anlattığım kısacık kanıtın sayısız örnekleri ile doludur…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

8 Doğanın yasaları kimsenin O’nu olmasını arzu ettiği gibi değildirler. Onlar olması gerektiği gibidirler. Bize düşen ödev: insan gibi insan olmanın gereği ve bilimin erdemi de; bu evrensel gerçeklerin nasıllarını, nedenlerini araştırmak ve bulmaktır… Tarihin enginliklerinde yok olmuş milletlerin YOK olma nedenlerinde en temel iki arıza tespit ettim: 1) Herhangi şekilde, herhangi dini kullanmak ve insanları bir şekilde etkileyerek, hür iradelerini ve duygularını şahsi çıkarlar ve tekeller altına alınması, kısaca kontrol edilmesi. 2) Kişi veya kişilerin hak etmedikleri halde ve layık olmadıkları halde herhangi şekilde zengin olmaları. EN TEHLİKELİSİ BUDUR. Bu iflah olamaz hastalıklar, toplumları, milletleri tarihe gömen en korkunç virüsüdür. Nedenlerini, enginliklerindeki detaylarını ilerde açıklayacağım. Kısaca diyebilir ki: Hâksiz yere, hak etmeden bir şekilde zengin olmuş kişinin/kişilerin ilk yapacağı şey, savunma mekanizmalarını harekete geçirip ADALETİ satın almasıyla başlar… Hak etmediği halde sahip olduklarını kaybetme korkusu (iblis) ona ilk önce; ADALETİ, DİNİ, SÖZÜM ONA DİN ADAMLARINI, FETVALARI, İNSANLARIN DUYGULARINI, HATTA ŞAHSİYETLERİNİ SATIN ALMAKLA BAŞLAMASI GEREKTİĞİNİ EMİR EDER… Aynı Emeviler, Abbasiler gibi ALLAHIN dinini QUR’AN’I kendi saltanatı için satın alıp, yönlendirebileceği kadar yönlendirir… Uydurma hadislerle asırlardır insanları ALLAH’IN tertemiz yollarından kopardıkları gibi. IŞTE!... İflah olmaz yıkım, hezimet, çökme, yok olama başladı demektir… Bu hezimetin ilk darbe vuracağı yer de AKILI kullanan bilimdir, gerçeklerin örtülmesidir, bilimin pasifize edilmesidir. QUR’AN bu nedenlerle zenginliğin yığıntı haline getirilmesine şiddetle karşıdır… Çünkü zenginlik şahsa mahsus değil toplumun müşterek malıdır. Zenginin cennete girmesi devenin iğne deliğinden geçmesinden de zordur: Bu harika ayetin enginliklerine girmeyecek, hemen atmaca gibi atlayacak ve deve iğne deliğinden geçer mi, geçmez mi diye şarlatanlık yapacak ve mistik saplantılarla kendini gerçeklerden uzaklaştıracaktır. Deveden büyük iğne yaparsan deve neden geçmesin ki? Küçüklük ve büyüklük göreceli değilimdir? Oysa bu harika ayetin gerçek anlamı bambaşka bir astrofizik alanındadır ve bu kitabin dışındadır. HAMD VE SENA ÂLEMLERİN RABBİ OLAN YÜCE ALLAHADIR.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

9

HAYATTA EN HAKİKİ MÜRŞİD İLİMDİR... Mustafa Kemal ATATÜRK.

ÖNSÖZ Evrenleri hatasız ve en mükemmel geometrilerle yaratan, yerleri ve gökleri en üstün matematikle dantel, dantel işleyen, evrenleri en güzel biçimde yaratan Yüce Allah’a iyi bir kul olabilmek, Sevgili Muhammed’e, İsa' ya, Musa'ya, İbrahim'e ve İshak'a ve yüce-yüce erdemlere sahip tüm peygamberlere ve tüm insanlara ve bilime hizmet edebilmek için bu kitabı yazdım. Amacım Yüce Allah'ın evrensel sevgisini hak ederek kazanmak ve bilerek hak etmeye yöneliktir. Hiç bir dinin veya din kitabının veya Peygamber’in reklamını yaptığım veya tanıtımını yaptığım sanılmamalıdır. Gerçi bunun böyle olduğu tüm açıklığı ile bu kitap boyunca sergilenmektedir. Gururlanmaktan, acizlik ve tembellikten, cehalet ve samimi sevginin parçalanmasından, Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah'a sığınırım ki; bana beni, henüz beni yaratmadan önce öğreten; bilgi iletişim Y-DNA bankama eksiksiz tüm bilgileri programlayan Yüce Allah'a sığınırım, anlamamaktan... İnsanlara mümkün olduğu kadar faydalı olamamaktan... hayatı-zamanı tanımamaktan... tüm güzelliklerdeki çirkini, çirkine eşlik eden güzeli görememekten Allah'a sığınırım ki; çirkin hiç bir şeyin olmadığını anlayacağız. Yüce ALLAH bana çirkin veya güzel niceliklerini, bilgilerini programlamasaydı, ben bu göreceli değerleri nasıl nitelendirebilirim ki? Hayatın var oluş gizemlerini, eşyanın ilişkinlik (relative) ve var olma amaçlarını araştırarak ulaştığım NET sonuçlardan birisi de şudur; Akıl nefse egemen olursa; Akıl + Melek = Üstün İnsan, Erdem insan, Nefis akla egemen olursa; Nefis + şeytan= Şeytanin dostu nefes alan ceset, kombinasyonu olarak karşıma çıktı. Hz. Muhammed"Allah önce AKLI yarattı ve Ta-Ha suresini okudu" demekle, AKILINI KULLANAN her insana, bilim adamlarına gereken başlama koordinatını 1400 yıl önce vermişti. "AKIL" gerçek anlamı, bağlamaktan mastar olup, sıkı sıkıya, sıkıca bağlamak anlamlarını içermektedir. Yani, AKIL’I, insanı gerçeğe bağlayan bir program, bir bağ gibi algılayabilirsiniz. Bu nedenle QUR’AN insana “ EY İMAN EDENLER İMAN EDİNİZ” der. İman etmenin, sıradan tekrarlanan kelimelerle olmadığını, sonsuz bir hedefe ancak YÜCE ALLAHIN yarattıklarının enginliklerini kavramak ve daha çok, daha-daha çok bilerek iman etmek, yani, bilerek, saf en tertemiz şekilde, AKILLA iman etmekten söz edilmektedir. Rahmeti, yani Evrensel sevgisi tüm Âlemlere sinen Yüce Allah'ı bilerek bilmenin, O’na O'nu tadarak ulaşmanın, O'na bilerek yönelmenin, O'nu BİLMENİN mutlak ve tek yolu, ANCAK BİLİMDİR. Evet, yanlış okumadınız, Yüce Allah'ı gereği gibi tanımak ve O’na gereği gibi kul olmanın tek yolu, bilimin dili ile ve sadece bakabilmek değil; BAKTIĞINI AKLIYLA GÖREBİLMEKTİR.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

10 Yüce Allah’ta tüm kitaplarında, yarattığı kulunun kendisini bilerek bilmesi gerektiğini arzulamaktadır. Bunu başarmanın, benim tespit ettiğim tek yolu ise, AKLI, BİLİMİN ENGİNLİKLERİNE YÖNLENDİRMEKTİR. Hayatım boyunca Quran’ı ve Tevrat'ı ve İncil'i, durmaksızın yenilenen, birbiriyle devamlı savaşan sözüm ona teorilerin, kan dökerek adına bilim dedikleri şarlatanlığın (ki o asla bilim değildir), düşmanlıkların arkasından götürmedim. Bunu yapan sayısız dinci bağnazları da şiddetle kınıyorum. Bilimin kutsallığına olan O sonsuz saygım, beni Yüce Allah'a götüren mutlaktır ki; bilimin kutsallığını kast ediyorum. Çıkarlar uğruna reklam edilen bilimi yeriyorum ki; ona da zaten bilim denemez. Şu kendisini din adamı diye çığıran hokkabazları hiç mi hiç konu etmekte istemiyorum bu engin araştırmalarımızı içeren kitabımızda. Son yüz yıldır quantum fiziğini çıkmazlarda oyalayan ATOMUN gerçek kimliğini ve geometrisini ve istisnasız tüm fonksiyonlarını açıklayan BUHARA ATOMUNUN gerçeklerini, subatomik en temel elementer öğeleri ki; buna, DUHHAN PAIRS - Yunancası HAYULA), Evrenin en temel yapı taşı olan elementer öğeleri ve fonksiyonlarını, madde ve zaman ilişkinliğinin en temel verilerini; birileri için (!) biraz üzücü olacak, ancak QUR’AN’DA, matematik verileri dâhil QUR’AN’DAN keşfettim. Gerçekten inanılması güç, imkânsız gibi görünmesine rağmen, ne yazık ki doğru. Nasıl olurdu da bu evrensel gerçekleri bomba yapan, gençlerin beyinlerini sömüren, bazı hallerde sevgi düşmanlığı yapan birtakım bilimlerin (!) ardından götürürdüm? Türlü imkânsızlıklar, hatta engellemeler içinde yazdığım bu kitap; Müslümanlara, Hristiyanlara, Musevilere, Allah'a inanan ve inanmayan tüm insanlara; Ahlak örneği Sevgili Muhammed'in, Qur’an/Yasin ve NECM surelerinde detayları açıklanan ve bu elinizdeki kitabın temel içeriği olan bilgi anahtarıdır ki; deşifre edip yayınlama hizmetini bize bahşettiği içinde Yüce Allah'a teşekkür ederim. Bu kitabın bilimsel içeriği; Yüce Allah'ın vahyi ile Sevgili Muhammed'e gönderilen; TÜM İNSANLIK TARİHİ İÇİNDEKİ EN ÖNEMLİ MESAJLARINDAN BİRSİDİR. Çünkü galaksimizde devinen (kendi yörüngesinde hareket eden) ve üzerinde süper akıllı varlıkların yaşadığı Şİ-RA gezegen(ler) gurubunun detaylarını içermektedir. BU KİTAP "Sevgili Muhammed'in; Şeytani Ayetler (The Satanic Verses)" adlı kitabın içeriği olan "Onlar kendilerinden şefaatleri umulan Ak-Kuğulardı, GARANİYK Dİ" diyerek SECDEYE kapandığı cümlesinin ve bu hareketinin gizemlerini ve doğruluğunu kanıtlamak için yazılmıştır. Evet, Hz. Muhammedbu cümleyi peygamberliğinin ilk dönemlerinde Mekke’de kullanmış ve secdeye kapanmıştır... BU KESİNLİKLE DOĞRUDUR. EVET, ALLAH RESULÜ PUTLARIN ÖNÜNDE, O MEKÂNDA SECDEYE KAPANMIŞTIR… ANCAK!!!... Olayın olduğu yer, Kâbe’nin hemen etrafıdır. Kâbe’nin etrafı 360 putla doludur, Kâbe’nin neresine dönerse dönsün mutlaka karşısında zaten en az iki put vardır… tesadüfen putların bulunduğu yerde ilk vahiy edilen Necm suresinin ve ilk vahiyle emir edilen secde ayetine hürmeten MECBURİYETTEN hemen oracıkta secdeye kapanmıştır….

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

11 Şimdi; 1400 senelik İslam ve binlerce senelik uyuyan tarihi bir gerçeği ortaya koymaktayız. Bu kitap; QUR’AN ve Tevrat ve İncil'in apaçık verilerinin sadece tarafımızdan deşifre edilerek yazıldığını ve bu kitapta bulunan tüm bilimsel verilerin, varsa hataların muhatabının sadece biz olduğunu, siz erdem okuyucularıma henüz başlarken hatırlatmak istiyorum. Bu kitapta olabilecek tüm hatalar veya tanımlama hataları tamamen şahsıma aittir. Şayet varsa gerçek bilimsel bulgular ki “bunu apaçık veriler ve detaylarıyla bu kitapta bulacaksınız” bunun da zaferini yine tüm insanlarla paylaşmak istiyorum.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

12

Adı ile Allah’ın Rahman ve Rahim olan… 1: Senin saadetin, mutluluğun için göğsünü (cahil, seni kolayca anlamayacak asi bir milletin içinde öğrettiğimiz hikmet, bilimsel detayları kavrayabilmen için göğsünü (Sadır’ını) anlayışla, idrakle doldurup) genişletmedik mi? Aldığımız istisnasız bütün gıdalarla vücuda alınan her bir protein önce timüs guddesine diğer ve nereye gideceğini, nasıl bir görev yapacağını timüs guddesinde, yani göğüste, yani SADIRDA öğrenir ve vücudumuzdaki görev yapacağı yere gider. Bu nedenle Yüce ALLAH, SADR’A öğrettik, öğreteceğiz gibi ifadeler kullanır. Eskilerin IMAN tahtası dedikleri yer bu göğüs, yani Sadırdır. 2: Sen'den yükünü hafifletip kaldırmadık mı? 3: Öyle ki, O sırtını çatırdatıp bükmüştü (o yükün sorumluluğu- İlahi sorumluluğun sana getirdiği ağırlığı, sorumluluğu). 4: Senin şanını (sana eksiksiz olarak hikmeti-ilimi öğretmekle) yükseltmedik mi? 5: Demek ki, zorlukla beraber bir kolaylık var... 6: Evet, muhakkak (her) güçlükle beraber bir kolaylık var... 7: O halde boşaldın mı, kalk (tamamladığın bir işi veya icadı, görevi, vazifeyi keşfi, konferansı, dersi bitirdi mi? kalk! Yine bir başka iş ve keşif için) yorul. 8: Ve yalnız Rabbine rağbet edip (O'ndan) iste... (yalnız O’ndan talep et, başkasına boyun eğme)." QUR’AN/ İnşirah 1-8] Doğrudan doğruya Resul-Allaha hitap eden bu sure: en onurlu, en vakar, ALLAH’TAN başkasına boyun eğmeyen, en temiz kalpli, bilge, çalışkan insan modelini bir anda gözler önüne serdi ve bizlere de Allah Resul’ün öğretti gibi erdem insan olmanın yollarını açıkladı. Ne kadar saf, temiz bir açıklama, dikkat ettiniz mi? Ancak maddi menfaatler için değil, anlamak için okunursa ayetin zenginliklerini AKILLA anlayabileceğimiz temizlikten söz ediyorum. Tekke köşelerinde, havralarda ağlaya sızlaya Allah Resulün hırkasının karşısında ağlaya sızlaya Müslüman filan olunmaz… Sadece Allah’a şirk koşulur… Resul Allaha yüce Allah’ın öğrettiği gibi örnek insan, insan gibi insan, bilge insan olunmakla Müslüman olunur… Allah Resulünün izinden gitmek yüksek ahlakla olunur, Şarlatanlıklarla değil… Yüce Allah QUR’AN’DA “Seni cahillerle birlikte olmaktan veya cahillerden olmandan men ederim“ der.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

13 G İ R İ Ş, Bilinmesini altını çizerek belirtmek isterim ki, bu kitabımda kullandığım ifadeler, görüşlerim hiçbir şahsı veya toplumu doğrudan doğruya hedef almamaktadır. İnsanlara ırklarından, renklerinden veya dinlerinden dolayı herhangi bir fark gözetmediğimin, tümüne evrensel bir saygı ve sevgi duyduğumun bilinmesini istiyorum. Ancak, kendini bilime adamış mütevazı bir araştırman olarak; bilim adamı etiketine her nasılsa sahip olmuş... O tür(!) bilim adamlarına da, dolaylı veya doğrudan doğruya sitem ettiğimi, dinler arasında var olan köklü bağları koparıp, insanları bir birine karşı DİN DÜŞMANI yapan din adamlarını da şiddetle kınadığımı inkâr etmiyorum. Özellikle de, DİN ve BİLİM arasındaki anlamsız düşmanlığı yaratanlar!... Gerçek Dinin temeli, tavanı felsefedir, Bilim de temelinde tavanında felsefe olmadan bilim olamaz. Nasıl olurda, kimler hangi çıkarları için bu erdemi iflah olamaz şekilde birbirinden ayırdılar. Tevrat ve İncil ve QUR’AN’IN ciddi seviyelerde bilimsel verilerini, tarihlerini, yardımcı diğer bilim dallarıyla iç içe araştıran mütevazı bir araştırman olarak; bu alanda henüz ilgili eserlerimi yayınlamamış olmama rağmen, özellikle QUR’AN’IN İnsan değerine yaraşır ahlak, davranış, düşünce biçimleriyle yönlendirdiği Zihinsel Matematik, Fizik, Astrofizik, Quantum fiziği, Genetik bilimlere yön verecek, bilimler arası koordinasyonu sağladığını ve günümüz bilimsel verilerinin de mutlak kaynağı olduğunu KANITLAYAN bir araştırman olarak, bilim adamı sorumluluğu olan tüm DİN bilimcilerine, bilimsel keşiflerdeki gecikmeler şöyle dursun, savaşların, anlamsız kavgaların getirdiği ıstırapları paylaşan çocukların, ezilen insanların, aç yatan milyonlarca mazlumun bende bıraktığı izlenimlerdir ki; sitem etmekte biraz olsun haklıyım galiba! Birtakım kara cüppeli İnsanlar, Âlemlere Rahmet olarak varlığı her zaman var olacak QUR’AN’IN, her şey den önce kendisinden önceki İncil'i ve Tevrat'ı, koruyup, kollayıp ve tasdik edici (bu noktaya çok dikkat ediniz; koruyup, kollayıp ve tasdik edici, yani tamamlayıcı, yani bir öncekini doğrulayarak eğitimi tekâmül ettirici) olduğunu görmediler. NEDEN VE NEYİ TASDİK ETTİĞİNİ BİLİMSEL BİR SEVİYEDE VE TEMEL MANTIK, AKIL İLKELERİ TABANINDA ve TAVANINDA, YARARLANMAK AMACIYLA KATİYYEN ARAŞTIRMADILAR. Araştırmak şöyle dursun, araştırılmaması için canhıraş bir şekilde çalıştılar üstelik! Örnek mi? bu kitap boyunca yüzlercesine tanık olacaksınız. QUR’AN; Tevrat'ta ve İncil'de neler vardı ki KOLLAYIP TASDİK ediyordu? Soruyorum; ne, neden kollanır ve tasdik edilir? Yanlış veya hatalar kollanıp tasdik edilir mi hiç? Mademki Tevrat ve İncil bozuldu, Yüce ALLAH M.S. 611 de göndermeye başladığı QUR’AN’DA bu kitapların bozulduğunu bilmiyor muydu? Kara, kapkara düşünceli birçok bilim düşmanı, kısır düşünceli kişilerin " Tevrat ve İncil orijinali değildir " zannı ve cehalet sergileyen önyargılarıdır ki; araştırılması gereken Allah buyruğunun ve asırlar önce yaşanmış ve bize örnek olması gereken gizemlerin kilitlenmesini ustalıkla başarmışlardır. Bu, kasıtlı ve cehalet içeren ön yargıları, İnsanların beyinlerine programlayanlar çirkin amaçlarına ulaşmışlardır. Bu oldukça ayrı bir konudur ve VİCDAN SAHİBİ AKILLI insanlara ıstırap verici fanatik amaçlara hitap ettiği içindir ki konumuzun dışında kalması gerekir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

14 Şimdi birlikte soralım: İncil ve Tevrat’tan orijinal olmamasına rağmen M.S. 6. Yüzyılda yaşayan Hz. Muhammed bir tek kelime ile de olsa "Sakın İncil’e ve Tevrat’a el sürmeyin" demiş midir? Hz. Muhammedin böyle bir ifadesi var mıdır? Ebetteki yoktur. Ancak Emevi ve Abbasîlerin hususi bir Muhammedi vardı ki; O Muhammed bu şarlatanların her istediğine, arzuları doğrultusunda mutlaka bir cevap verirdi. Asırlardır Müslümanları gerçeklerden, gerçeği öğrenmelerinden alıkoyan, üçüncü sınıf insan yığınları yapan bu kaynaklardır. Hadislerin kaynağı bu şarlatanlıklardır. Şimdi bu cümlemden dolayı bana cahilce hücum edecekler ve Hadislere düşman kâfir oldu diyecekler… Oysa Qur’an/ Hakka süreside Onlara açıkça, kendilerine zulüm etmiş kâfirler demektedir. YÜCE ALLAHIN QUR’ANI MI MUTEBER YOKSA UYDURULMUŞ HADİSLER Mİ? Niçin İslam dininin üçüncü yasal şartında (QUR’AN’DA birçok ayette açıkça vardır) Allah'ın kitaplarına kayıtsız-şartsız inanmak emredilmiştir? "Kitap" değil, " k i t a p l a r " denildi. Hz. Muhammed hayatta bulunduğu süre içinde İncil'in ve Tevrat'ın bozulduğunu bilmiyor muydu ki; zina yapan bir Yahudi hakkında verilecek karar için danışıldığında "Tevrat'a bakınız" dedi? Bu ve benzeri olaylardan sonra, birtakım sosyal içerikli Tevrat ayetleri ve hükümleri bildiğiniz gibi sistemli olarak tahrif edildi. Hatta Sevgili İsa'dan çok önceleri dahi birçok Tevrat ayetindeki kelimelerin silindiği değil, kelimelere yerlerinin değiştirildi açıklanmaktadır. İşin en garip tarafı ise bunun doğruluğunu bu günkü Tevrat'ın kendisi açıklamaktadır. ["Biz hikmetliyiz (Hikmet; fen bilimleri, Hikmetli; yüksek seviyede bilgili fen bilimci) ve Rabbin şeriatı bizdedir, diye nasıl yalan söylüyorsunuz? Fakat işte, yazıcıların YALANCI KALEMİ YALAN DÜZDÜ. Hikmetli adamlar utandılar, yıldılar ve ele geçtiler: İşte, onlar Rabbin sözünün gerçek anlamını KENDİLERİNDEN ATTILAR ve onlar da HİKMETİN NESİ VAR? Tevrat/ Yeremya /8/ 8-9] (*) Tevrat'ın, yazıcılar tarafından uğradığı sistematik tahrifatın, kelimelere ve cümlelere yer değiştirmekle anlamlarının, gerçeklerin gizlenmesi tahrifatını yine Tevrat’taki kanıtlarla devam edelim: Tevrat Yeremya da ilk bakışta ciddi bir çelişki var. Eğer Tevrat bu şekilde bozulduysa ki: bunu Tevrat’ın kendisi açıklamaktadır, neden değer verelim, seklinde sorgulanabilir? Bu doğru değildir. Çünkü Yeremya Tevrat’ta değil, Tevrat’ı açıklayan, yani tarihçelerini yazan kısımlarındadır… Esas konumuz olan Tevrat sadece 174 sayfalık 5 küçük kitapçıktan oluşmaktadır. ["Ve artık Rabbin yükünü anmayacaksınız: Çünkü herkesin yükü (Yük den kastedilen, işlenen suçlar) kendi yükü olacak; Çünkü siz HAYY (Hay; duraksız, kesintisiz yaşam hakkı olan, bizatihi hayatı olan ve sadece YÜCE ALLAHA ait bir sıfattır) ALLAH'IN, Ordular Rabbinin, Allah'ımızın SÖZLERİNİ DEĞİŞTİRDİNİZ. <dikkat! Sildiniz demiyor 'd e ğ i ş t i r d i n i z' deniyor> Tevrat Yeremya/23/36. (*) Yeremya Tevrat’ta değil, açıklama bölümündedir ve Hz. Musa’nın 5 kitabıyla en küçük bir alakası da YOKTUR.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

15 Tevrat ve İncil'in bilimsel verilerinin QUR’AN’IN koordinesiyle deklare edildiği "Evrende Zaman ve Hayat" adlı seri kitaplarımızda, gerek kasıtlı yapılan tahrifleri, gerekse cehaletlerinden dolayı, o görkemli bilgi hazinelerine kendi elleriyle vurulan darbeleri, Tevrat ve İncil'in kendi bilimsel verileriyle açıklarken; QUR’AN bunun en belirgin tanımını ve kanıtını ortaya koymaktadır. Bu ve benzeri tahrifler insanlık tarihinde hep olagelmiştir. 14. yüzyılda İspanyol korsanlarının (sözüm ona!) Amerika kıtasını keşifleriyle yapılan talandan, günümüze ışık tutacak arkeolojik verilerin, Maya ve İnkalara ait maddi çok değerli malzemelerin harap edilmesinden ve daha birçok sayısız tahrifattan söz etmek, her saygın AKILLI bilim adamını ağlatan kapkara tahriflerden biri değil midir? Oysa Amerika kıtasına M.S. 11. Yüzyılda Leif Ericsson bilerek gitti ve geldi. Kanada da Saskatchewanda adına yapılmış ulusal park var ve ben bizzat gördüm. ["Yahudilerden öyleleri var ki: Tevrat'taki kelimeleri konuldukları yerden kaydırıyor bir kısmını da, dillerini eğerek (kelimeleri farklı telaffuz edip, anlamını saptırarak) ve dine saldırarak şöyle dediler." QUR’AN / Nisa /46.] QUR’AN’IN, tüm insanlığın, Tevrat'ı ve İncil'i çok iyi öğrenmelerinden sonra, Tevrat'ı ve İncil'i ve QUR’AN’I birlikte tatbik etmekle ancak başarılacağını KANITLAMAYA ÇALIŞIYORUM. Neden 1400 senedir cehenneme bilet kestikleri gafurların tuvaletlerini temizleme mertebesine ulaşıldığını kanıtlamaya çalışıyorum. Neyi kanıtlamaya çalışıyorum, derseniz; Bunun kararını siz okuyucularımla birlikte bu kitap boyunca birlikte vereceğiz. 21. yüzyılda bile ve tam olarak çevrilemeyen bu günkü İncil'de (Matta ve Luka'da) Sevgili Muhammed'in gerçek kimliğini, dünyaya geleceğinin apaçık haberi ve en önemli vasfını tüm açıklığı ile gözler önündedir. Tevrat'ta 5 ayrı yerde yine benzeri ifadelerin bulunduğunu hayretler içinde izleyeceksiniz. Bu, tarihin, 2014 sene sonra keşif ettiğimiz görkemli deşifresini kanıtlarken, tüm insanlığa ve bilime gerçek anlamda hizmet etmenin sevincini, yine siz okuyucularımla paylaşıyorum. Bunu anlayabilmenin tek ve mutlak yolu ise, bir takım şahısların kendi arz ve taleplerince yorumladıkları UYDURULAN DİNE, YANLIŞ YAMALAK ANLAM VERİLEN QUR’ANA değil... Yüce Allah'ın dinine ve Allah'ın öğrettiği gibi yönelmekle başarılabilir; hikâyelerle... Masallarla... Yorumlarla... değil !... QUR’AN kendini tefsir eden gerçeğin ta kendisidir. Yüce ALLAHIN bilgisi yetmiyor muydu da, sen insanoğlu, tefsir etmeye kalkıyorsun? Amacın nedir? Yüce ALLAHIN unuttuğu bir şey mi varda sen tefsir ederek gerçekleri gizliyorsun? QUR’AN, İncil ve Tevrat Yüce Allah'ın İnsanlara, İnsan gibi yaşamaları için gönderdiği EVRENSEL değerlerdir. Asırlardır yaşadığımız bu çirkin ayrıcalıkların sebebi ise, sadece ihtilaf ve ihtirasların kara bayraklı başarısıdır. Emevi ve Abbasi virüsleri 1400 senedir yaşıyor, Paul’un İsa’ya, İncil’e ihaneti gibi. Hanımlardan nefret eden Paul, hanımların başlarına örtmelerini, türbanlaşmayı Sevgili İsa’dan asırlar sonra kanun teklifiyle kabul ettiren de bu şahıstır. Homoseksüel olduğu zan edilir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

16 Dikkat edilirse, QUR’AN/Nisa/46 ayetinde "kelimelerin silindiği" değil "yerlerinin değiştirildiği, kelimelerin kaydırıldığı" açıkça belirtiliyor. Başka tahrifatlar yok mudur? Bunun cevabını ben veremem. Çünkü Tevrat bunu az önce belirttiğimiz ayetlerinde yine kendisi açıkça zaten kanıtladı. Yüce ALLAHIN İlahi, apaçık kanıtlarına başka bir kanıt getirmek ukalalık olur. Sevgili Davud peygambere gönderilen kitap yani Zebur, QUR’AN’DA tam DÖRT yerde geçmektedir (bu DÖRT rakamını unutmayalım). Pekâlâ, 6666 (veya 6236) ayette, yani QUR’AN’DA; Zebur’u da Yüce Allah göndermesine rağmen, neden QUR’AN’IN Zebur ‘uda tasdik edici olduğu belirtilmiyor da, sadece "Davud'a verildi" deniyor? Şu halde İncil'e ve Tevrat'a ciddiyetle yönlendiriliyoruz değil mi? Çünkü şu anda Zebur herhangi bir toplumda veya yerde değildir. Bölümler halinde ve kısmen Tevrat'ın içinde vardır. Ancak titiz araştırmalar sonunda açığa çıkabilecek kadar fazlaca parçalara ayrılmış, üstelik ciddiyetle gizemlidir. Bize QUR’AN’DA tek bir ayet gösteriniz ki O ayet insanlara; İncil'e ve Tevrat'a el sürmemekle, yararlanmamakla, okumamak veya araştırmamakla yön versin. Tam tersine, bilimsel değerlerinden yararlanmak için QUR’AN bize ısrarla yön veriyor, hatta kesin emirler veriyor. Elimde olmadan şüphelenirim ki: karanlık amaçlı, din adamı kispetinde asırlardır Müslümanlara; Tevrat ve İncil’e sakın haaaa el sürmeyin, sakın haaaa okumayın, yasaktır şeklinde beyinlerini kodladılar, AKILLARINI kullanmayı engellediler, acaba neden? Oysa QUR’AN başka emirler veriyor. Tevrat’ı okuyunca Yahudi’mi olunur, bu ne beyinsizliktir, Yahudi bir IRKIN adıdır dinin değil. Şunu açıkça belirtirim ki: Müslümanlar Tevrat’ı ve İncili adam gibi okuyup bellemeden QUR’ANI asla tam olarak anlayamayacaklardır. QUR’AN’IN ilk emri IKRA, Oku, Öğren ve Dağıt tır… Arapçanın atası olan İbranicede Ka-RA sözcüğü de Oku demektir. Her iki kelime de KI-RA-A kökünden gelir. Şu ana kadar asla yapılmamış, bilimsel verilere dayanarak yaptığımız araştırmalar sonucu diyebilirim ki; İncil'den, özelliklede Tevrat'tan, QUR’AN’IN geleceği, birçok bilimsel veriler, matematik değerler ve Hz. Muhammed'in vasıflarını açıklayan verilerin tahrifi, kısmen de ayetlere ve kelimelere yerlerinin değiştirilmesiyle ihanet edilmiştir... (*) (*) Bereket versin ki Hz. Muhammed'in bu gezegeni şereflendireceği tüm çıplaklığı ile günümüzün Matta ve Luka incillerinde Sevgili İsa’nın kendi ifadesiyle durup duruyor. 1988 senedir bu kitabı okuyanların, bu kitaplardan ne anladıklarını hep merak ederim! Sadece bu konu ile ilgili bir kitap yazmaktayım ve umarım yakında İnsanların bilgilenmesi için yayınlanır. Ben bu kitabi 1990 yayınlattım, ancak 2013 te revize etmekteyim.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

17

1400 SENEDİR UYUTULAN VE UYUYANLAR Çünkü Yüce ALLAH’IN ilk emri ‘OKU, ancak QUR’AN’I anlamak için okumuyor, zevkle insan icadı garip masalları dinliyorlar… Özelliklede sözüm ona DİNCİLER... Dinsel fanatizm. Bunu tarihin karanlıklarında Yahudilerin de birkaç kabilesi birbirleriyle olan ihtiraslarından, ihtilaflarından, inançsız duygusallıklarından yapmışlardır. Çünkü onlarda Tevrat'ı anlamayan cahillerdi. Tevrat'ın bilimsel değerlerini, CİN işi, ŞEYTAN işi zannedip, kişisel katkılarını da ekleyip, gerçeği kırparak bu günkü haline getirmişlerdir. Bu kitabın bitiminde, sizlerde bunun tüm ayrıntılarına bizzat şahit olacaksınız ki; üzerinde AKILLI varlıkların yaşadığı, AKILLI uygarlıkların olduğu Gezegenlerin önemli verilerini, hatta -inanılması güç fakat GERÇEK tanımlamalarını bile tahrip ettiler. Galaksimizde bulunan bu gezegenin varlığı ve tarihi gerçekçiliği tüm çıplaklığı ile bu kitap boyunca Qur’an verileriyle açıklanacaktır. Zaten "Şeytani Ayetler" adlı soytarılığın, net ve esas konusu ve kanıtı da budur. Günümüzde, Müslümanların da QUR’AN’I asla anlamadıkları tüm çıplaklığı ile zaten ortadadır. Müslümanlar QUR’ANI anlasalar, insanlık çoktan Orion gezegenlerine ulaşırdı… QUR’AN’I mezarlıklarda okuyarak para kazananlar, camilerde namaz kıldırıp para kazanalar, muska tıska yazarak insanların – paralarını almaları beni ilgilendirmiyor- geleceklerini dünya ve ahiretlerini çalanları kast ediyorum… Bu noktada diyorum ki; İNSANLAR, BİRLİKTE, GERÇEĞE, DOĞRUYA, BİLİME: İNSAN ONUR VE VAKARETİNE YARAŞIR BİÇİMDE AKILLICA YÖNELMELERİ GEREKİR. İnsan olmanın en saf ve asil nedeni, İnsanın olabildiğince ve tüm insanlara faydalı olması değil midir? En azından bu yolda çabalamasıdır. Benim babam senin babanı döver, benim dinim senin dinini yarı yolda bırakır, benim Peygamberim senin peygamberinden üstündür gibi zırvalıklar yapmaya, bu gezegenin saf ve tertemiz gençlerini zehirlemeye hiç kimsenin bir hakkı yoktur… ["Gerçekten bu QUR’AN İsrail oğullarının ihtilaf edip durdukları şeylerin ÇOĞUNU ANLATIYOR (açıklıyor). QUR’AN / Neml /76.] Altıncı yüzyılda gelen QUR’AN’DA Yüce Allah niçin kendisinden asırlarca önce gelen "Tevrat'a ve İncil'e el sürmeyin, araştırmayın, tasdik etmeyin" demedi? Niçin? Diyelim ki, Tevrat'a ve İncil'e ilkel duygularla inananlar; militarist, duygusal ve ihtiraslarından dolayı zaten birbirlerine de inanmadılar ve kendi aralarında da sayısız tarikatlara ayrıldılar ve O tarikatlara kendi aralarında parçalanarak ayrıldılar. Bu soytarı tarikatlarda kendi aralarında da parça parça ayrıldılar. Üstelik M.S 6. Yüzyılda gelen ve İncil'i ve Tevrat'ı kesin tasdik eden ve tahrip olmuş bilimsel verilerini de tamamlayan QUR’AN’A da inanmadılar. Bunlar Müslümanları asla bağlamamalıydı. Çünkü her tarafı düzeltecek bilgi kaynağı olan QUR’AN eksiksiz olarak ellerindeydi. Tıpkı şu anda olduğu gibi; [" Ey Müminler! Yahudi ve Hristiyanların sizi kendi dinlerine davetlerine karşı şöyle deyiniz: Biz Allah'a ve bize indirilen QUR’AN’A, İbrahim'e ve İsmail'e ve İshak'a ve Yakup’a ve torunlarına

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

18 indirilene, Musa'ya, İsa'ya verilenlere ve BÜTÜN PEYGAMBERLERE Rableri tarafından verilen KİTAPLARA iman ettik. ONLARIN HİÇ BİRİNİ DİĞERİNDEN ASLA AYIRD ETMEYİZ. Biz, ancak Allah’a boyun eğen Müslimleriz. (QUR’AN/Bakara/136] Bu ayetin NET açıklaması karşısında, QUR’AN’A Hava-Su kadar değer verilmesi gerekirken, duyarsız kalan bütün İnsanlığın 21. Yüzyılda utanması gerekiyor. Bunun ne kadar zaruri bir gereksinim olduğunu okuduğunuz bu kitapta ayrıntılarıyla ancak biraz acımasız bir seviyede bulacaksınız. Özellikle inanan bilim adamlarının yegâne başlama noktası bu ayet olmalıdır. Asırlardır süregelen ve asla vazgeçemedikleri hataları vardır ki; araştırılması, keşfedilmesi gerekirken; onlar dinlenmeyi, ellerinde tesbih çekerek fazlaca uyumayı tercih etmeleridir. Müslümanlar ya İnşirah suresini hiç okumuyorlar veya okuduklarını nedense bir türlü anlamıyorlar veya anlamak istemiyorlar. Bu sure, Uydurma hadislerle Yüce Allah'ın "sevgilim" diye hitap ettiğini yaygara ederler ki: Sevgili Muhammed'e (QUR’AN’DA asla SEVGİLİM diye bir hitap yoktur, bu Müslümanların uydurmasıdır) bile bir an durup dinlenmeden çalışmasını emrediyor ve miskin, miskin dinlenmeyi KESİNLİKLE YASAKLIYOR; Y A S A K L I Y O R..... Oysa QUR’AN’DA Yüce ALLAH hiç bir yerde sevgilim (Arapçası Habibim) hitabetini asla kullanmamıştır… Oysa asırlardır Müslümanların beyinleri bu tür uydurma hadis safsatalarıyla yıkanmaktadır. YÜCE ALLAH neden Resulüne habibim-sevgilim desin ki? Bunun ne gerekçesi olabilir ki? Bu Yüce ALLAHA iftira değildir de nedir? Asırlardır yapılan, tarihin ve bilimin gelişmesine engel olan hataları yine QUR’AN’DAN izleyelim; ancak bu hataların tokatladığı başka ortaklarda var!... ["(Ey İsrail oğulları) Ve beraberinizdeki Tevrat'ı TASDİK EDİCİ olarak indirdiğim (demek ki Tevrat yanlış

değil) QUR’AN’A iman ediniz. ONA İNANMAYANLARIN İLKİ OLMAYINIZ. Benim ayetlerimi, dünya menfaati karşılığında birkaç paraya (maddi çıkarlar için) değişmeyiniz ve ancak benden korkunuz. Hakkı (gerçeği), batıla (hayal ürünü kendi Zanlarınızı) karıştırıp ta BİLE BİLE GERÇEĞİ GİZLEMEYİN. QUR’AN/Bakara/41-42) .] Ayette geçen " BİRKAÇ PARAYA DEĞİŞMEYİN " ifadesi; Tevrat'ı tasdik edici olarak gelen ve Tevrat’ta ki bilgileri tamamlayan, QUR’AN’IN vahiy edileceğini, Hz. İsa ve Hz. Muhammed'in vasıflarını ve diğer insan ilişkilerini içeren hükümlerin bir kısmını Tevrat'tan çıkarmaları hakkındaydı. Zira 41 ve 42. ayetleri iyi takip ederseniz Tevrat'ın; QUR’AN henüz gelmeye başladığında ki; zaten QUR’AN’IN geleceği (ben bunu bugün 1992 de açıkça keşfettim Luka ve Matta İncillerinde) tüm ayrıntılarıyla vardı: ihtiraslarından, cehaletlerinden tahrifata daha hızlı başladıklarına tanık olacaksınız. Kitabımızın hemen başlangıcında verdiğimiz iki Tevrat ayeti ile bunu zaten belirttik. “BİLE BİLE GERÇEĞİ GİZLEMEYİN” bu açıkça göstermektedir ki: gerçeği Tevrat’tan biliyorlardı. Ancak binlerce senelik ana vatani Sanskritçe olan dillerin, lisanların transformasyonu ile kendi zamanlarında ve ustalıkla gerçekleri kendi çıkarları için gizlediler, kapattılar..

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

19 İnsanlığın geleceğine, mutluluğuna, tarihlere mal olan hataları sırasıyla ve bilgeliğinizle takip ediniz lütfen; ["Yahudileri: Cenabı Allah'ın indirdiği İncil ve QUR’AN’A iman ediniz denildiği zaman: Biz bize indirilen Tevrat'a iman ederiz, derler ve ondan başkasını inkâr ederler. Hâlbuki O QUR’AN, Ellerindeki, ONLARDAKİ TEVRAT'I TASDİK EDEN BİR GERÇEKTİR..." QUR’AN/ Bakara/ 91 ] Yani, QUR’AN, " Tevrat'ı tamamlayan, tasdik eden esastır" veya "Tevrat; QUR’AN’LA okunup anlamadıkça gerçek olan bütünlük asla tam olarak anlaşılamaz" denmektedir. Bu apaçık ayetleri anlamamak için, nasıl bir BEYİN (!) GEREKİYOR (!) bir türlü anlayamıyorum... Her şeyden önce, birinci cümlede; Yahudilerin İncil'e ve QUR’AN’A inanmaları emredilirken, QUR’AN’IN kendilerinde bulunan Tevrat'ın tamamlayıcısı olduğu ortadadır. Söz konusu olan, birilerinin kişisel arzularıyla özel birilerinin hususi cennetlere(!) gitmeleri değildir. Esas olan amaç; tüm İnsanların müşterek çıkarları ve birlikte mutlu olmaları için çalışmaktır. Yüce ALLAHIN buyurduğu yolda yürüyen, Yüce ALLAHIN emir ettiği gibi adam olan, adam gibi adam olmaya çabalayan kim cennetten mahrum olabilir ki? Birileri kendilerine mahsus hususi bir DİN veya PEYGAMBER veya ALLAH mı tayin ettiler yoksa! Şimdi sırasıyla belirteceğimiz Tevrat ayetlerini belleğimize kayıt ederken, neden QUR’AN’IN okumamızı emrettiği Tevrat; dediğimiz belki anlaşılır. Özellikle de Tevrat'ı hiç mi hiç anlamayan çağdaş İsrail oğulları! (*)

(*) İs-RA-il = Yakup peygamberin unvanıdır, Sevgili Yakup’a bu unvanın verilmesi onun uğradığı bir haksızlığı sabır ve akılcı bir yoldan çözüp, sabır göstermesinden sonra İSRAİL denilmiştir. Benim tespitlerimde anlamı ise: nefsiyle güreşen ve nefsini, olumsuzlukları yenen demektir. İsrail oğulları da “ ALLAH ile güreşen ve ALLAHI yenen” diye tasvir ederler… şu garip terbiyesizliğe, şu garip saçmalığa bakiniz!!!...

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

20

EVRENİ VARLIK YAPAN YOĞUNLAŞMIŞ ENERJİ RAHMET = İLÂHİ SEVGİ

["Ey RESULÜM, BU QUR’AN’I SANA ANCAK İNSANLARIN AYRILIĞA DÜŞTÜKLERİ DİNLERİN MAHİYETİNİ AÇIKLIĞA KAVUŞTURMAK İÇİN ve iman edecek kimselere bir HİDAYET ve Rahmet olsun diye indirdik. QUR’AN/ Nahl/64.] İlk cümlede belirgin olarak herhangi bir DİN veya MİLLET söz konusu edilmeden; "insanların ayrılığa düştükleri" ifadesiyle; duygusallıklar, ihtiraslar, şahsi çıkarlar için tahrifler, sayısız ilkel duygular bir anda vurgulanırken; DİN bana göre: birazdan tanık olacağınız gibi, hayatta ve diğer boyuttaki en muhteşem hayata kavuşmak için, bu yasamda tökezlememek için, AKLINI kullanan iyi insan modeli, Allah'ı bir ve mutlak tanımak, neden BİR TEK ALLAH olduğunu AKILLA kavrayabilmek, İnsanın var oluş nedenlerini AKILLA kavramak, yaşam ve ölüm çizgileri arasında; YÖNETEN AKIL, AKILLA KAVRAYAN AHLAK, AHLAKLA İYİ DAVRANIŞ, AKILLI DÜŞÜNCE biçimlerini öğrenen ve toplumlara yansıtarak öğreten ve dinamik tutan, bilimler arası koordinatör, bilimsel bütünlüğü sevk ve idare eden; ana bilim kaynağı, bilimler bilimi anlamlarının tümünü içeren felsefe esaslı geniş bir olgunun unvanıdır. Bu genel tanımın içeriğine, netlikle ve kanıtlarıyla bu kitaplarda birlikte tanık olacağız. Yüce Allah, M.S 6. Yüzyılda, İncil'in ve Tevrat'ın bozulduğunu, ele alınmaması gerektiğini bilmiyor muydu da; dolaylı ve direk olarak gelecek nesillere yukarıdaki bilgileri emirler halinde veriyordu? QUR’AN’DA daha yüzlerce benzeri emirler vardır. Hatta "Yahudiler içinde okuma yazma bilmeyenler vardır ki Tevrat'ı ANLAMAZ CAHİLLERDİR. Ancak, bir takım kuruntu yığını uydurmalar düzer, sadece ŞÜPHE ve ZANDA bulunurlar. Artık büyük azap o kimseleredir ki, kendi elleriyle Tevrat'ı YAZARLAR, sonra biraz para karşılığı " Bu, Allah tarafındandır" derler" QUR’AN/ Bakara/78-79 ] DIKKAT! Bu Ayetler M.S 611 den sonra gelmeye başladı. “ Tevrat'ı ANLAMAZ CAHİLLERDİR” bizi her eksenden Tevrat’ı okumaya ve araştırmaya yönelttiği açıkça ortadadır. Birtakım İnsanlar (Müslümanlar da) QUR’AN/Bakara/79 ayetine göre kendilerince bir şeyler yorumlamış ki; hemen, kendilerine özgü bilimsel (!) bir karar verip(!), asırlardır o görkemli değerlerini anlayamadıkları QUR’AN’IN bu ifadesini kendi kısır düşünceleriyle yorumlayarak tırnağı etten koparmayı başarmışlardır. Asırlarca sürecek olan bilimsel başarısızlıklarının başlangıcını tayin etmeyi başarmışlardır, başkaca bir kazançları olmamıştır. Aferin onlara ki asırlardır Müslümanları üçüncü sınıf insan yığınları yaptılar… OYSA TEVRAT VAHİYLE DEĞİL, LEVHALAR HALİNDE GELMİŞTİR! DİSK LEVHALAR… YANİ PROGRAMLI DİSKET LEVHALAR HALİNDE GELMİŞTİR; Hala mı anlayamadılar gerçeği? Hala mı göremediler Sevgili Musa’ya İKİ PARMAKLA (!) verilen Tevrat gerçeğini?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

21 Bazı hokkabazların kendisini bilge kişi olarak tanıtıp, Levhalardan Sevgili Musa'ya ve Sevgili Harun’a ve asırlar içinde de Talut'a, sonra da kendilerine kadar intikal eden bilgileri, tam olmasa da yazı ile İnsanlara aktarmayı, bunu da para ve otorite kazanmak amacıyla yaptıkları açıkça ortadadır. Bunun böyle olduğunu hem QUR’AN’DAN, hem tarihlerden, en açık şekilde ise Tevrat'tan öğreniyoruz. Elinizdeki bu kitabın sonunda ise KESİN ve NET olarak göreceğiz. Tevrat’ı, İncil ve QUR’AN’I; fizikçiler, matematikçiler, kimyagerler, astrofizikçiler ele almalıdır… İNANDIĞINIZ KUTSAL DEĞERLER ADINA RİCA EDİYORUM, KURTARIN YÜCE ALLAHIN KİTABINI BU HOKKABAZ DİN TACİRİ İŞPORTACILARDAN… İki dergi okuyanın din âlimi-uleması olduğu yerde, üç-beş hokkabazın yarım yamalak Arapça okumasıyla insanların, gençlerin gelecekleri tarumar ediliyor… ATOMLARIN gerçek kimlikleri, geometrileri, hangi elementer öğelerden nasıl yaratıldığı, yapay bir kuvvet olan gravitasyonun kaynağını, ortam ısısında süper iletkenliği, Ozon tabakasını tekrar nasıl kapatabileceğimizi, bu kitabın temel konusu olan ve Galaksimizde üzerinde AKILLI varlıkların yaşadığı gezegenin varlığını, daha yüzlercesini, QUR’AN’DAN da keşif ettim… Kalahari çölünde 40,000 sene önce de Samanyolu galaksisine “gecenin bel kemiği“ derlerdi… Açıp baksınlar NASA’nın fotoğraflarına ve alıp ellerine QUR’AN’I TARIK süresini okusunlar ne görecekler. Yakasına her nasılsa Prof. etiketi takmış üç beş hokkabaz da, TARIK suresinin ana teması gibi görünen insan spermi ile TARIK sözcüğü arasında ne ilinti olabilir ki diye sorup araştırmadan, AKIL’ı kullanmadan QUR’AN hakkında olumsuz yayınlar yapar ve/veya yanlış anlamlar yükleyerek geleceğimizi kilitlerler, gençlerinde beyinlerini yıkarlar. TARIK suresinde Yüce ALLAH “sizi spermden üretip tekrar ettirerek, üremenizi devam ettirerek yarattık” der. Siz babanızın, babanız da dedeniniz, evladınız da sizin tekrarınız değil de nedir? TARIK kelimesinin anlamı ile spermin sözcüğünün ne alakası vardır şeklinde peşin önyargılarla QUR’ANI ele alırsak küfr eder ve gerçeği örteriz, kilitleriz. BUNUN DA BEDELİ ÇOK AĞIRDIR… Tarık suresinin sözünü ettiği bel kemiği ve kaburga bu resimde gördüğünüz koordinatlardır. 1960 larda çekilen bu gerçek resmin QUR’AN/Tarik suresinde açıklanan yer olduğunu NASA ya bildirmemden sonra ve daha pek çok ilgili resimler NASA arşivlerinden kaldırıldı. “Biz sizi bel kemiği ve kaburga kemikleri arasında yarattık” derken: biz ve bütün canlılar galaksinin işte bu gerçek resimde gördüğünüz koordinatlarda yaratıldığımızı açıklıyordu. İnsan ve canlıların üreme devamlığı, yani tesbihi (tesbih tekrar etmek demektir) ise sperm ile yapılmaktadır… İlk yaratılış başka şeydir, üremenin devamlılığı çok başka şeylerdir, … bunu anlamak için deha olmaya gerek var mı bilinmez ancak 1400 sendir uyuyan Müslümanlara ne demek gerekir bilemiyorum!... Bizim Güneş sistemimiz de Galaksideki bu sarmal kolu 250 milyon senede bir kez döner… Şu zamana kadar kaç kez döndü bilemem…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

22 Bu hassas konuya kısaca değinmemin nedenini, bu kitabı bitirince her aklıselim okuyucu açıkça anlayacaktır. Detaylarını da “Genetiği Bozulmuş Din” adlı kitabımızda açıklıyoruz.

Bu gerçek resim, resimim içeriğini 1980lerde NASA’YA bildirmemden hemen sonra NASA’NIN bütün arşivlerinden kaldırıldı… Bu kitabıma da, gerçek bilim adamı Carl Sagan’ın Kozmos adlı kitabından aldım.

[ Ve Allah'ın izni olmadıkça semanın, arz üzerine (yeryüzüne) düşmesini önler (semayı arzın üzerine düşmemesi için tutar). Muhakkak ki Allah, insanlara RAuf'tur, RAhîm'dir. Hacc 65] / Kalahari, Kung kabilesi bu ayeti nasıl okumuş olabilirler? Hani, din bilim düşmanıydı?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

23 Biz, YÜCE ALLAH’IN kulu ve insanlığın hizmetkârı; QUR’AN’DA Âdem peygamberin torunlarının nasıl oluştuklarını açıkça bulduK… ‘ÂDEM ve TORUNLARI’ kitabımızda yazıyorum. İslam âleminde asırlardır öylesine alçakça, şahsiyetsiz, münafık din adına bilgin lakaplı, profesör etiketli şarlatanlar türemiş ki; gerçekten gökyüzünü yerden, anayı kızından ayırmış ve bu HARİKA DİNİ kelaynak kuşuna dönermişlerdir… Utanmadan, sıkılmadan, Âdemin ilk oğlu ile son kızının bir defaya mahsus cinsel ilişkiye girdiklerini söyleyecek ve beyin yıkayacak kadar hainlerdir. Oysa bu maskaralıklar Sümer efsanelerinin günümüze aksederek İslami kimlik kazanmış versiyonudur. Çamurdan, çamurun özünden (bu çamur ifadesi evrendeki istisnasız bütün elementlerin toplamı demektir, ancak element nedir bilmeyen Hazret(!) denen hokkabazın meal-tefsir ettiği QUR’AN’DAN kim ne anlayabilir ki? ) insan yaratan HALİK, ÂLİM, BEDİİ OLAN YÜCE ALLAHIN gücü, bilgisi yetmiyor muydu da başka bir yöntemle torunlarını yaratmadı? En azından bu soruyu sorsalardı… Soytarı dinciler ‘bu iki kardeşin nikâhını kim yaptı’ diye sormazlar mı? Sorun şu hokkabazlara bakın ki: Yüce ALLAH’A ve QUR’AN’A nasıl ihanetler içinde iftira ederler ve ilk kızla son oğlan evladın bir kez olsun evlendiklerini söyleyecek kadar da alçaklık eden rezillerdir onlar… Oysa Âdemin hiç kızları olmadı… Olamazdı da… Bu konu bu kitabın içeriğinin dışındadır ve ÂDEM ve TORUNLARI adli kitabımızı bekleyecekler. QUR’AN da Hz. Âdemin Kızlarının olduğu yazılmış olsaydı, Yaratma denklemimdeki istisnasız bütün veriler alt üst olurdu… Reziller, maskara soytarılar… QUR’AN, PAPAĞAN GİBİ ezberlemek için değil, okuduğunu anlamak, anladığını yaşamak ve yaşatmak için gönderilmiş YÜCE ALLAH’IN kelimeleridir, kurallarıdır. Qur’an/Rum-31 ve 32'de Allah, sadece Allah'a ulaşmayı dileyenlerin takva (AKILLI, BİLGE, BİLGİ) sahibi olacaklarını, diğerlerinin Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için fırkalara (partilere, tarikatlara, cemaatlere, mezheplere) ayrıldıklarını ve müşrik olduklarını açıklamaktadır. QUR’AN’I mezarlıklarda okumak ALLAHA şirk koşmaktır…. QUR’ANI anlamamak af edilemez suçtur… Hiç kimse bunun savunmasını yapamayacaktır… En azından Fatiha suresinin anlamını bilmemiz gerekmez mi? Bakalım Rabbimiz bize ne söylemektedir diye…. Acıktığı zaman yemek yer, daha fazla, daha-daha patlayıncaya kadar fazla yer, üşüdüğü zaman paltosunu giyer, zevk dilediği zaman arzuların âlâsını yapar, başı ağrıdığında doktora gider de kendisini yaratan HALİKİNİN APAÇIK SÖZLERİNİ ANLAYAMAZ!!!... GÜZEL…. YÜCE ALLAH kimden vergi istedi, kimden kendisi için bir şey istedi? Neye ihtiyacı olabilir ki? Eni yerler ve gökler kadar olan cennetleri teklif etmektedir; yarattığı AKILLI, AKLINI KULLANAN, BİLGE insanları için… Hala mı göremezler bu muhteşem gerçekleri?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

24 Yüce Yaratanın istediği benim naçiz tespitlerimdir ki: kendisini bilerek bilmemizi istemektedir… Körü körüne değil, cennet talebiyle riyakârca değil, cehennem korkusuyla pısırıklıkla değil… QUR’AN’IN tanımladığı tarzda İNSAN İNSANI olmakla, vakur, bilge, AKLINI kullanan onurlu insan olmamızı, sevmemizi, karşılık beklemeden herkesi sevmemizi, dünyaları, evrenleri araştırmamızı, keşfetmemizi, icatlar yapmamızı, MUTLU olmamızı, Kendisinden başka kimseye boyun eğmememizi ve hak ederek Kendisini bilerek bilmemizi, tanımamızı istemektedir… Sadece Kendisine, ancak bilerek boyun eğip insan insanı olarak yaşamamızı istemektedir… İstediği çok şey mi sizce?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

25

TEVRAT LEVHALARI (!) SÜPER BİLGİSAYAR DİSKETLERİMİYDİ?

Sorabilir miyim: Tevrat levhaları hangi elementten yapılmıştı?... Ve nasıl gelmişti? Sormaya bile cesaret gerekir, kaldı ki; cevap verilsin. Çağdaş Yahudilerin herhangi bir tanımlamaları var mıdır? Ancak, Tevrat’ta ki gibi " İKİ TAŞ LEVHA HALİNDE GELDİ " denecekse, aman kalsın (!) O cevap. (*) Altınla, gümüş gibi yüksek iletkenliği olan metallerle o denli mükemmel bilgi iletişimi ve madde transferi yapan, o müthiş sandıkla hayal bile edemeyeceğiniz harikalar başaran, elindeki ASA ile gravitasyon kuvveti nötralize eden Sevgili MUSA TAŞ LEVHALARLA kitap yazsın ha! Olacak şey midir bu? Böyle bir saçmalığı söyleyeceğime Etna yanardağından aşağıya atlamayı yeğlerim! Tevrat’taki tahrifatlarına başında gelir bu yanlış yorumlar ve ifadeler... Levhaların ve "AHİD SANDIĞININ" gizemlerini öğrenmek isterlerse "Evrende Zaman ve Hayat" serimizin, " QUR’AN, Tevrat ve Boşluk Şakulü" adlı kitabımızı beklemeleri gerekmektedir. Belki 5000 sene sonra öğrenme şansları olurda, doğru yolu bulabilirler!...

(*) Tevrat'ta " TAŞ LEVHA" ifadesi de asırlar önceki Sanskritçe, İbrani, Ara mi, Azeri ve en önemlisi de ARAPCA dillerinin zaman içinde uğradığı doğal tahribattır. QUR’AN’DA LEVHA olarak ifade edilmektedir. Ancak, ne amaçlı levha oldukları da; işte QUR’AN’IN, beni önünde secdeye kapandıran bilgilerin mutlak sahibi Yüce Allah’ın öğrettiği Levhalardır ki; Onlar TAŞ'TAN Tahtadan levhalar değildir (!) ["Ve Rab Musa’ya dedi; Dağa, Yanıma çık, ve orada bulun; ve taş (sağlam yapılı, sert maddeden yapılmış) levhalarını, ve yazdığım şeriat ve emirleri öğretmek için onları sana vereceğim" Tevrat/Çıkış/24/12]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

26

QUR’AN, TEVRAT VE İNCİL, OKUMAK İÇİN DEĞİL, ANLAMAK İÇİN OKUNURSA HER ŞEY YOLUNA

G İ R E C E K T İ R. ["Peygamberlerin bir kısmına inanıp, bir kısmını inkar etmek (kulak ardı etmek) veya hükümlerinin bir kısmını tanımak (bir kısmını da kulak ardı etmek) suretiyle DİNLERİNİ KENDİ ARALARINDA AYRI AYRI FIRKALARA, (PARTİLERE –TARİKATLARA, MEZHEPLERE, CEMAATLERE) AYIRANLAR VAR YA!, senin onlarla hiç bir ilgin yoktur. Onların işleri ALLAH’A aittir. Sonra kendilerine dünyada yaptıklarını Ahirette haber verecektir" QUR’AN/En'Am/159 ] Fizik, Astrofizik, Matematik veya Genetik bilim alanlarında bilgisi olmayan, bir kaç dergi kitapçık seviyesindeki bilgi kırıntılarıyla bu evrensel değerleri, asırlardır ne ZAN ettiler acaba? Hele ki ihtisası olmayanlar sadece ellerinde kitap taşımakla veya belirli bir zümrenin ihtiraslarını tatmin etmekle, gerçeği gizlemekle cennete gideceklerini mi zan ettiler? Hayret! Devam edelim ve ne derece doğru olduğuna birlikte karar verelim. Soralım; NEDEN DÖRT? * Neden 4 büyük Melek var? (QUR’AN’DA iki melek vardır ancak Israil’i kitaplarda iki melek daha var) * Neden 4 daha çok sözü edilen din kitabı var? * Neden 4 sorumlulukları daha fazla olan peygamber var? * Neden 4 coğrafi yön var? * Neden İslam dininde 4 halife var? Müslümanlar ne sebeple ve kimin emri ile 4 mezhep inanç biçimi oluşturuldu? Oysa QUR’AN’DA alsa mezhep filan yoktur. * Hristiyanlar kimden ve nasıl bir emir aldılar da ÜÇ değil BEŞ değil de; M.S 345 lerde etrafta 360 ayrı İncil olmasına rağmen 4 İNCİL kitabı oluşturdular? Dinsel fanatizmin mantığı ile düşünecek olursak, DÖRT değil de ONİKİ ayrı İncil yazılması gerekmez miydi? 12 Havarilere saygılarından dolayı! * Matematik neden 4 temel işlem üzerine oturdu?

* Neden, Quantum fiziği maddenin 4 temel kuvveti arayışlarıyla seneler harcamaktadır?

* Mekke de bulunan KÂBE neden ÜÇGEN veya silindirik değil de 4 yüzü olan küp gibi bir geometride yapıldı? Arap mimarisinde asla göremediğimiz bir yapıdadır. Gerçi Arapların hiç bir zaman mimari estetikleri olmadı, var olanlar da Hindistan’dan ithal edildiler. * DNA'nın 4 temel işlemi; neden “Stozin+ Guanin+ Timin+ Adenin” Bio-micro-micro çipler yüklendi? * Tevrat/ Hazekiel bölümü sayısız ve ciddiyetle bilimsel önemi olan 4’lerin gizemleriyle neler anlatıyordu bizlere?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

27 * Organımız kalpte neden 4 kapak vardır? * Sevgili İsa hangi sırrı havarilere verdi ki, O sır gizemleriyle birlikte "DÖRT" uçlu HAÇ olarak 2000 senedir insanların boyunlarında gezdiriliyor? Sevgili İsa ne anlatmak istiyordu, biz kan dökmeyen insanlara? Oysa bugünkü Haç, Yahudilerin David yıldızı gibi semboller binlerce sene önce orta Asya’daki Türklerinin de kullandığı bir semboldür.

Bu apaçık veriler tüm Evreni açıklayan, tüm insanların Hava-Su kadar muhtaç oldukları ve Yüce Allah’ın lütfettiği bilimsel değerlerdi. Evreni ve istisnasız tüm öğelerini açıklayan bu verileri "Evrende zaman ve Hayat" adlı seri kitaplarımızda kanıtlarıyla birlikte açıklığa kavuşturmaya çalıştık.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

28 İnandığınız tüm kutsal değerler adına; şu andan itibaren okuyacaklarınızı, tüm bilgeliğinizle beyninizi, beyninizin enginlikleriyle doğanızı, kendinizle içinde yaşadığınız Evreninizi bütünleştirerek okuyunuz ve kararı açıklayabildiğiniz kadar seslice açıklayınız, ancak biraz seslice olsun. ["Bir vakit İbrahim şöyle demişti: Ey Rabbim, ölüleri nasıl diriltirsin? bana göster. Allah: ölüyü dirilttiğime inanmadın mı? dedi. İbrahim: evet inandım, FAKAT KALBİM TAM YATIŞSIN diye soruyorum, dedi. Allah buyurdu ki: Kuşlardan DÖRT AYRI cins tut, kendine alıştır VE İYİCE GÖZDEN GEÇİRDİKTEN SONRA KENDİ ELLERİNLE PARÇALA (ayetteki surhunne ileyke; kendi eline al, kendine

doğru yaklaştır, eline al da parça, parça birbirlerine karıştırarak hamur gibi karıştır vb., bu ifadeye çok dikkat ediniz ki, bu kelime QUR’AN Arapçasında sanki kimyasal bir bileşik haline getirmek için karıştır veya kimyasal bir karışım –compsition- olsun denmektedir *) ve her dağ başına onlardan (O parçalardan) birer parça koy. Sonra onları kendine çağır; KOŞARAK sana geleceklerdir. Bil ki Allah, dilediği her şeye GALİPTİR, HİKMET SAHİBİDİR." QUR’AN/ Bakara/ 260.] Birtakım İnsanlar, bu müthiş bilgi kaynaklarını sihir veya bir başka şey zannettiler(!) veya hiçbir şey bilmediklerini bildiği birkaç yarım yamalak şeyle çağdaş olduklarını çığıranlarda; "saçma şeyler canım!" dediler… Oysa sadece bu ayetin ifadesiyle; Evrenlerin tek ve yegâne sırrı, varlığımızın en temel yapısı; ATOMLARIN GERÇEK DOĞASINI TÜM VERİLERİYLE AÇIKLADIĞINI, Evrenin yaratıldığı anki ilk hareket yasalarını apaçık sergilediğini kanıtlamaktayız. Biraz üzücü olacak ancak, 1918 de Kopenhagen’de çaresizlikten kabul edilen ATOMLARIN yapısı, şekli veya günümüzde zoraki kabul edilen geometrisi ne Bohr modelidir ne de, Thomson ne de, Rutherford modelidir. Son yüz yıldır öyle olduğunu zan ettiğimiz atomlar maalesef Quantumun hayal ettiği bir yapıda değildirler...(**) Günümüzde bize öğretilen ATOMLARIN yapısıyla, gerçek arasında en küçük bir benzerlik dahi yoktur. Bu nedenle Ozon tabakası nükleer deneylerle delinmiştir. Şimdi kısa bir analiz yapalım. Ayette, neden üç değil, beş değil de mutlaka DÖRT kuş denildi? Niçin bir başka şey örnek gösterilmedi? Sonra kuşlar pek koşmazlar, uçarlar değil mi? En önemli veri ise, ayetin sonundaki Yüce Allah’ın HİKMET (***) sıfatıdır. ["Doğrusu, Allah, gökleri ve yeri yarattığı günkü kesin hükmünde, ayların sayısı, Allah katında ONİKİ aydır. Onlardan DÖRDÜ haram olanlardır. Bu ayların haram kılınışı DOĞRU DİNİN TAM HESABI ve HÜKMÜDÜR" QUR’AN/Tevbe/36]

(*) hiç bir QUR’AN mealinde veya tefsirinde “ surhunne ileyke” kelimesi asla doğru dürüst açıklanmaz… Yani, gerçek kasıtlı olarak veya cehaletlerinin gereği kelimenin asli bir şekilde örtülür, yani küfür edilir… Bu mu dur Müslümanlık, bu mu dur profesör etiketli hoca geçinenler? Buna benzer bir kelime daha vardır ”emşaç” mahiyeti ancak kimyasal analizle anlaşılabilir alaşım veya kompozisyon demektir. (**) ABD de Brookhaven national laboratuarları da günümüzdeki ATOM modelinin yanlış olduğunu kabul etti, ancak doğrusu nedir? NASA’nın 2004 de benden çaldığı “HAYATIN SIVISI OLAN SUYUN BU GEZEGENE NASIL GELDİĞİ” keşfimden sonra, ABD ye hiç bir şekilde bilgi vermemeye karar verdim… (***) Hikmet; Fen bilimlerini içeren geniş anlamlı bir ifadedir. Fizik-Kimya, Fen bilimlerinin esası anlamlarındadır. Yunus Suresi Ayet 1 de " Sapasağlam ve HİKMET sahibi QUR’AN ayetleridir" Yasin suresi 2: Hikmet sahibi QUR’AN’A ant olsunki” yani FEN bilimlerinin en temel öğretilerini içeren sapasağlam bilgi kaynaklarıdır deniliyor. Hakim karar demekle beraber, karar yanlış veya eksik de olabilir. Ancak HİKMET; kesinlikle net ve eksiksiz karar, aleni ortada olan gerçek, hakkında şüphe olmayan sonuç gibi anlamlar içerir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

29

NEDEN DÖRT AY? Fen bilimleri alanlarında çalışan mütevazı bir araştırman bilimci olarak diyebilirim ki; 21. Yüzyılın bilimsel gücü, bu ayette geçen "Doğru dinin hesabı" ifadesinin matematiksel enginliklerini kavrayabilmesi oldukça güçtür. AKILLICA dikkat edersek göreceğiz ki; Tövbe suresi QUR’AN’IN 9. suresidir. Ayette "HESABI" ifadesinin egemen olduğu veri ise 36’ıncı ayettir; 4 x 9 = 36 dır. Zaten sağlıklı tanımı 36/9 = çoktan 4 ediyordu!!!... Hayretinizi hemen sarf etmeyin, ilerde çok gerekecek. ["Ve bahçeyi sulamak için Aden'den bir ırmak çıktı ve orada bölündü (ayrıştı), ve DÖRT kol oldu" Tevrat/ Tekvin/2/10 ] Tevrat’ta da ardı arkası kesilmeyen DÖRT’ler parmaklarını hemen gözümüzün önünde tutuyor, ki beni keşfetsinler diye! Şimdi saymaya gerek görmediğimiz daha birçok DÖRT’leri ve gizemlerini kimler nasıl açıklar? 5000 senedir ne amaçla okudular... bu görkemli bilgi hazinelerini? Bu gerçekler, bu paha biçilmez değerler bütün insanların müşterek menfaatleri olduğu için biraz sitem ettik. Dikkatinizi toparlayarak takip ediniz lütfen; ["Sağduyulu (gerçekçi, AKILLICA düşünenler) O kimselerdir ki, ayakta iken, otururken (onlar daima) Allah’ı anarlar; GÖKLERİN VE YERİN yaratılışı hakkında Allah’ın varlığını anlamak için iyice düşünürler ve şöyle derler: Ey Rabbimiz, Sen bunları BOŞUNA yaratmadın. Sen batıl (amaçsız) şey yaratmaktan münezzehsin. Artık bizi cehennem ateşinden koru" QUR’AN/ Ali-İmran/191] Yüce Allah’ı; bu mükemmel Evrenleri üç beş kişi; "ALLAH BİZİM ALLAHIMIZDIR" desin veya cennet bizim yerimizdir diye çığırsınlar veya birileri de bol bol uyusunlar diye mi yarattı? Aman Allah’ım! Bu ne ayıp şey böyle! İnsanların duygularını sömüren cahil dinciler, hem Allah bütün âlemlerin Rabbidir der, utanmadan da Yüce Allah’ı bir tek zümreye tahsis ederler! Bunun neresi dindir, sizler karar veriniz! ["Biz, O gök ile yerleri ve aralarındakini BOŞUNA yaratmadık" QUR’AN/Sad/27] ["Çünkü gökleri yaratan RAB, dünyaya şekil veren ve onu yaratan, onu pekiştiren ve onu BOŞUNA yaratmayan, üzerinde oturulsun diye ona şekil veren ALLAH şöyle diyor: RAB benim ve başkası yoktur," Tevrat/İşaya/45/18] 21. Yüzyılda inceden inceye düşünen azınlıklar vardır mutlaka, ancak, şeytanca inceden inceye düşünenler çoğunluklar da var... Aferin! QUR’AN, Tevrat ve İncil ve bunları tamamlayan tarihi değerler; hiçbir toplumun özel herhangi çıkarlarına göre propaganda yapılacak değerler değildir. Evren sibernasyonu yani tüm bilimleri genel olarak koordine eden ve diğerlerini de tamamlayan QUR’AN’IN araştırılmasına yönelmek şöyle dursun; Ozon tabakasını delen sözüm ona bilimselliklerle; QUR’AN’IN Evrensel değerlerine sahip çıkılacağına... şeytanca hatalar aranıyor... arasınlar bakalım! * Niçin senelerimiz 12 aya bölünmüş? * Niçin İslam dininde 12 imam düzeni oluşmuş? * Niçin Sevgili İsa'nın 12 havarisi vardı?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

30 * Niçin Sevgili Musa’nın 12 kabilesi vardı? ["Ve bir vakit Musa kavmi için su dilemişti, Biz de ASAN ile taşa vur demiştik. Onun üzerine O taştan ONİKİ göze kaynadı ve çıktı; HER SOY SU ALACAĞI KAYNAĞI BİLDİ. Allah’ın size olan rızkından yiyin için, fakat kötülük ederek yeryüzünü FESADA vermeyin." QUR’AN/Bakara/60] Onların bir kısmı yeryüzünü hala fesada veriyorlar. Bunun tek sebebi; altını çizerek ifade edeyim ki; gerçek din sahiplerinin QUR’AN’I ve Tevrat'ı ve İncili gereği gibi anlamadıkları ve gereği gibi "erdem bilge insan modelini" tanımlayamadıklarıdır. ["And olsun ki, Allah, İsrail oğullarından misak (söz, taahhüt) almıştı. İçlerinden ONİKİ nazır (o anda

orada hazır olan veya gözlemci, şahit, bilirkişi) bulundurmuştuk." QUR’AN/Maide/12] Ayette geçen "ONİKİ nazır" ifadesi; çok dikkat ediniz, surenin 12. ayetindedir. İnsaf artık! Nasıl olurda asırlardır bu apaçık gerçekleri göremezler. İnsanlık hangi bilimlerle bugünlere, kimler tarafından nasıl getirilmiştir? Neyse biz devam edelim: ["Biz İsrail oğullarını ONİKİ kabileye, o kadar da ümmete ayırdık. Musa, Tih çölünde susayan kavmi kendisinden su istediği zaman 'Asanı taşa vur' diye vahiy ettik. Vurunca o taştan hemen ONİKİ göze kaynayıp akmaya başladı. Her kabile su alacağı yeri bildi ve belledi". QUR’AN/ A'raf/160] * Nedir bu 12 göze su kaynağı? * Kimdir bu 12 ayrı kabilenin insanları? * Su akıtan TAŞ da ne demektir? Yoksa, içinde hayat sıvısı (H2O) taşıyan ve (Mars ve Jüpiter

arasında gezinen meteor türünden taş benzeri) kontrol edilen taşlardan mı söz ediliyor!!! * Baal (günümüzdeki Lübnan’da) putunun 12 ayrı yüzünün olduğunu yine Tevrat'ın sayısız

verilerinden öğreniyoruz. * Gılgamış destanının Tufana ilintili 11. tabletinde Utnapiştim, uzakta ON İKİ adamın

göründüğünü" açıklamaktadır !!! * Yine Gılgamış destanın 140. dizisinde "ON İKİ ada tepeleri görünüyordu” denilmektedir!!! Bu ifadeler her ne kadar M.S 6. Yüzyıla ve asırlar önceki kültürlere, çölde fazlaca arzu edilen suları ifade ediyorsa da, bu ifadeler zaten QUR’AN’IN bilimsel özelliğinin, gizemli değerlerinin her çağın kültürüne cevap veren İlahi yapısından kaynaklanır. Hangi Müslüman araştırman, hangi Hristiyan ve Musevi araştırman veya kim; ne tür bir matematikle, hangi bilimsellikle açıklayabilir, Evreni avucumuzun içine aldıracak kadar apaçık olan bu gerçek verileri? Sevgili Musa’ya, yapımı ve kullanımı titizlikle öğretilen o müthiş komünikasyon özellikleri olan sandıktaki verilerin yegâne başvuru referansı olan ONİKİ’leri burada saymamız imkânsızdır. Ayrıca bu kitapta bu verilerin bilimselliğini açmak ta olanaksızdır. Kısaca, bu verilerin; hayat molekülü taşıyan dondurulmuş su (H2O) taşıyan kayalar olduğunu anlayacağız. İşte bu öğreneceğimiz, İlahi Fen bilgisidir, yani HİKMETTİR.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

31 Bu kayaların, gökte veya gezegen yüzeylerinde HAYATIN TEMEL ÖGELERİNİ taşıyan Bio-Kimya malzemesiyle dolu özel bir KOLİ olduğunu anlamak için kimyager olmaya gerek yoktur. Kayaların "aşağıya yuvarlanır" ifadesi, en sade analizle başvurmamız gereken referans noktasıdır. Gezgenin neresinde olursanız ulunuz, başınızın üzeri yukarınızdır. 1400 yıl önceki o müthiş zenginlikteki edebi öz Arapçanın tam olarak çevrilemeyişi... Çeviriyi yapanların yeterli ve üstün bilimsel değerlere sahip olamayışı (ki; en önemli hata budur.) Zira çeviriyi yapan kişi, gizemini gerçek anlamını bilmeyen kişi, YORUMLA veya güncel yaşantısındaki olaylara bir ifade biçimi getirmenin sevinciyle (!), kelimelerin gerçek yönünü saptırmalarıdır. Ben şahsen 2000 den fazla, bilimsel içeriği olan böyle veriler buldum. Sanskritçe ve Uygurca dil kökenleri seviyesinde yapılmamış etimolojik araştırmalar, bu değerlerin günümüz güncel dilleriyle ifade edilmemesine, yeterince yardım etmişlerdir. Yani QUR’AN örtülmüştür… Hatta anlaşılmaması için de canhıraş çalışılmıştır… Bu şahısların unvanları da, ya evliya, ya Şeyh, ya da peygamber vekili oluvermiştir… Asırlardır üstü tozlanan bu değerlerin kültür, lisan değişimleri ile anlaşılamaz hale gelişi gibi sayısız etkilerdir ki; şimdi, dikkatle ve tüm bilgeliğinizle takip ediniz; ["(Ne yazık ki) bu ölünün dirilmesinden sonra (ibret alacakken) kalpleriniz katılaştı. O kalpleriniz TAŞLAR gibi veya ondan daha katı. Çünkü TAŞLARIN ÖYLESİ VARKİ, İÇİNDEN NEHİRLER KAYNAR TAŞAR; ÖYLESİ VARKİ, YARILIP ONDAN ÇEŞME GİBİ ŞARIL ŞARIL SU AKAR VE ÖYLESİ VAR Kİ; Allah korkusundan AŞAĞI YUVARLANIR DÜŞER. Allah yaptığınız işlerden Gafil (haberi olmayan) değildir". QUR’AN/ Bakara/74] Şimdi ayette geçen ifadeleri çok dikkatle izleyiniz ve kısa bir analizden sonra devam edeceğiz. Kalp, taşın sertliği ile mukayese edilirken, kalbin içindeki hayatın kırmızı sıvısı ile, taşın içindeki su arasında ki ilişki. ÇÜNKÜ: Hayat = dirilik + kanın ultra stabil kararlı dinamiği + suyun titreşmesi (*) = yine ‘HAYAT’ sözcüğü ve içeriği olarak karşımıza çıkar… Evrene egemen, tüm kütleler arası komünikasyonun tek kuvveti olan Gravitasyonu, kayaların aşağıya düşmesi ifadesiyle algıladık. Herhangi bir A cismi B cismini çekiyorsa B cisimde A cismini çekmektedir, kütlelerinin çarpımı ile doğru, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılı bir kuvvetle çekerler… asla iten gravitasyon kuvvet yoktur. Bir balonun merkezinde yaşadığımızı düşünelim (ki öyleyiz), merkeze yakın herhangi bir uzaklıkta, ortamın hangi noktasında olursak olalım, merkeze doğru hareket eden her cismi veya şeyi "aşağıya düşüyor" gibi algılarız değil mi? Dünya küresinin hangi noktasında olursanız olunuz, başınızın üstünden size doğru gelen her şeye ‘aşağıya’ düşüyor şeklinde algılarız. (*) Suyun titreşim deneyini, bilim tarihinde ilk kez Brown'ın yaptığı bir dizi polen tozu deneylerinden öğrendik. Bu deney ve net sonucu bize Evrende her şeyin her an hareket halinde olduğun en açık şekilde kanıtladı…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

32 ["Ve onları çöllerde yürütürken susamadılar; onlar için kayadan sular akıttı ve kayayı yardı ve sular fışkırdı. RAB diyor: kötülere selamet yoktur " Tevrat/ İşaya/ 48/21-22] Bu Tevrat verisi; "Hayat sıvısı taşıyan koli" kayalardan bizi QUR’AN’A yönlendiren ön bilgileri verirken; [" Çölde kayaları deldi ve sular çıkardı" Tevrat/Mezmurlar/78/15] ifadesinde, gezegen yüzeylerindeki hayatın başlangıcını;

NASA başta olmak üzere 1990’da QUR’AN/ Bakara 74 ayette açıkça keşfettim ve başladım binlerce dünya Üniversitelerine yazılar gönderdim ki: bu gezegenimiz 4.6 milyar sene önce bir lav topuydu, zamanla soğudu ve kabuk bağladı… ve zaman sonra bu gezegenin %71 yüzeysel kütlesi bir yerlere taşındı ve yerine SU (H2O) geldi… bu nasıl oldu? Bunun net cevabi QUR’AN / Bakara 74 dır diye yazılar yazdım… NASA ve Los Alamos national laboratuarlari 2004/ Temmuz/04 (ABD bağımsızlık günüdür) de 83 milyon mil uzağımızdaki bir meteora 360 kg bakir bir mermi ile roketten ateş ettiler ve parçalanan meteorun içinden denizler gibi SU fışkırdı uzaya… Ne QUR’AN’I ne de adımı dile getirmediler, mahkemeye verdim ve aldığım cevap ise “NASAYI dava edemezsin” oldu… NASA’ya pekâlâ, utanmadan bu keşfimi gözümün içine bakarak çaldınız, suyu bu taşların içine kim nasıl koydu?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

33 işte bu gizemleri size vermeyeceğim dedim ve ıstırabımı yüreğime gömerek vatanıma geri döndüm…. Öğrenmek asil bir ödevdir, asalettir, bilgeliktir, erdemdir, ancak bilgi hırsızlığı haysiyetsizliktir.

Bu Proje benimdir, ancak gözümün içine baka baka çaldılar… Bir tek Müslüman da bana inanmadı ve destek olmadı… Bu keşfimi 1990da başladım yüzlerce Üniversitelere göndermeye. Önerilerimle, senelerce yazdığım yazılarımla NASA ve Los Alamos National Laboratory Temmuz, 04, 2004 de bu deneyi yaptı ve meteorun içinden sular fışkırdı. NASA, QUR’AN’DAN tek kelime dahi söz etmediler… Ve bana ABD de bir tek Müslüman bile destek olmadı. Hatta “ hoca, o taşların içinde su olur mu sen aklını mı kaçırdın “ diyen akademisyenler de vardı. Cehenneme bilet kestikleri gâvur dedikleri kanıtlayınca da “ aaa varmış demek ki” dediler… Yazıklar olsun, yazıklar olsun… Açıp, aklın gözlükleriyle okusunlar, anlamak için, insan insanı olmak için okusunlar; QUR’AN Bakara 74, Fussilet 39 ayetleri ne demektedir…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

34 ["Allah’ın kudretine delalet eden alametlerden birisi de şudur ki, sen yeryüzünü kurumuş (hayat

belirtisi yokmuş gibi) görürsün. Fakat üzerine SUYU indirdiğimiz zaman, harekete geçer ve TİTREŞİR ve kabarır. Yeryüzüne HAYAT VEREN (demek ki; hayat = SU) elbette ki ölüleri de dirilticidir. Çünkü O her şeye KAADİRDİR." QUR’AN/ Fussilet/39] QUR’AN’IN tamamlayıcı bilgi hazinelerine götürür bizi. Bu ayeti sevk ve idare- kontrol eden yegâne veri Yüce Allah’ın "KAADİR" sıfatıdır. Bu gezegenin tarihinde kim nerede bir kayanın içinden SU çıktığını görmüş veya kanıtlayabilir? Kaynak sular kayaların arasından çatlaklarından çıkar, ancak kayanın içinde su filan çıkmaz. NASA ya sitemlerle sordum: Peki, bu insanlık tarihindeki en büyük keşfimi çaldınız, nasıl cevap vereceksiniz, O meteorların içlerine O sular nasıl girdi? Kim yaptı, nasıl bir teknolojiyle O sular O kayaklara depolandı? ’ Bunu size vermeyeceğim’ dedim ve bıraktım… Birtakım kişiler süper şeytani yöntemlerle QUR’AN’IN, olumsuz her olumsuz şeyi ezen Evrensel gücünün araştırılıp, insanlığın müşterek menfaatlerine uygulanmasını engellediler. Hala da engellemektedirler. Ancak kar ettik sanarak, kendilerinin de uğradıkları, çok yakın gelecekte de uğrayacakları ve telafisi imkânsız zararları hiç hesaba katmıyorlar! Beni yanlış anlamayınız lütfen. Hiç kimsenin Mümin veya Hristiyan yahut Musevi olması veya inançsız olması beni hiç mi hiç ilgilendirmiyor. O kişilerin kendi kişisel sorunlarıdır. Bir şeyi benimsemek, kabul etmek veya etmemek kişinin kendi hür irade ve isteği ile doğrudan ilişkin bir değerdir. QUR’AN bile insanların zor kullanılarak Müslüman olmalarına karşıdır. QUR’AN’IN bu gibi konulardaki kesin verileri apaçık ortadadır. Benim benliğimi yakan; insanların ve bilimin; kuyunun dibindeki kurbağa gökyüzünü nasıl algılıyorsa, Evreni birilerinin söylediği gibi algılamasıdır. Dolayısıyla, İnsanların doğruyu bulabilmeleri ancak birilerinin -ne söyleyeceklerse- söylemeleriyle olduğudur. İnsanlar niçin kendi hür düşüncelerini başkalarının çemberine terk ediyor, bir türlü anlayamıyorum! Çünkü başka bir dünya YOK, üzerinde yaşadığımız mavi gezegen harikalar içermektedir ve birlikte aynı havayı solumaktayız, aynı ışıkta görmekteyiz, aynı SUYU içmekteyiz. İnsana, kendi benliğinin bile kendisine veremeyeceği hürriyeti veren QUR’AN; diğer İlahi kitaplarında tamamlayıcısıdır ve Evren - İnsan ilişkilerindeki akıl, ahlak ve eğitici gücü tamamlamış halidir... QUR’AN’I anlayamadıkları için önemsememek, İnsanlık tarihindeki en büyük hataların zaten başlangıcıydı. Anladığını ZAN edip hokkabazlık yapanlar ne çirkin bir cehalet içindeler ise; anlamadıkları halde kulak-ardı edenler de aynı matematik büyüklüklerde hatalıdır. Çünkü QUR’AN’IN anlamı apaçık ortadadır, sadece anlamak için okumak gerekmektedir. Zihinsel küçük bir deney yapacağız, 10 sağlıklı insan bir yerde oturmaktadırlar… İçeriye cüzzam, verem veya koleralı bir tek şahıs girse, bu on kişiyi hasta eder mi? Elbet deki eder, en azından 8 insanı hasta eder değil mi? Pekâlâ, 10 veremli, cüzzam, kolera olan hastalar bir odada yaşıyor ve içeriye sağlıklı bir insan girse O hasta insanları iyi edebilir mi? Elbet teki edemez…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

35

QUR’AN, İNCİL VE TEVRAT ANLAMAK İÇİN OKUNURSA BÜTÜN DÜNYA KURTULACAK

["De ki: Ey Ehli kitap! Siz Tevrat'ı, İncili ve Rabbinizden size indirilen QUR’AN’I (birlikte) UYGULAYIP TATBİK ETMEDİKÇE DİNDEN HİÇ BİR ŞEY ÜZERE DEĞİLSİNİZ (veya siz bir hiçsiniz). And olsun sana Rabbinden indirilen bu QUR’AN onların birçoğunun azgınlığını ve küfrünü artıracaktır. O halde kâfirlerin (Kâfir; gerçeği örten, gizleyen, saklayanların) azgınlığına karşı kederlenme "QUR’AN/Maide 68 ]. Azgınlığı artmış, dine düşman olanlar ve QUR’AN’I önemsemeyen kim düşündü ki; tüm Evreni mademki Allah yarattı, Yerkürede neden Kâbe’yi hususi, özel bir tek nokta olarak tahsis etti? Özelliklede Kudüs’ten sonra bir merkez olarak tahsis edildi. Sevgili İbrahim'e öğretilen Mekke’deki O nokta, yani Ka'be, gökteki Kâbe’nin izdüşümü olmasın? O görkemli PİRAMİTLERLE, gelecek nesillere de maskara olan Firavuna, Yüce Allah, göklerin acayipliklerini, birçok bilimsel gizemleri göstermesine rağmen, Firavun bilgi hırsızlığı yapıp yine de yanılarak piramidi yanlış bir noktaya kurdu. Dikkat ederseniz, Keops ve Kefren ve Mikerinos piramitleri son derece hassas, ölçülü bir doğru-yanlış, yanılma-yeniden yapma gibi bir varsayımla Güney doğuya doğru kaydırılmış ancak dünyanın paralel çizgileri referans alınarak kaydırma takip edilerek yapılmıştır. Piramit yüzeylerinin güney ve kuzey yüzleri sabit kalarak, her üç büyük piramit Güney doğuya doğru kaydırılmıştır. Bu nokta çok önemlidir. Piramitler çizgi üzerinde kuzeyden güneye değil, güney batıya doğru kaydırılarak yapılmıştır, yüzey alanları Dünyanın manyetik kuzey ve güney çizgisi değişmeden.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

36 N W E S Mikerinos, Kefren Keops

Yaşayan Görüntü, Yaşayan Heykel Yunancası Sfenks, milimetrik kesinlikle Ekinoksa,

Doğuya bakar

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

37 Firavuna, 21. Yüzyıl uygarlığının daha asırlarca ulaşamayacağı bir teknolojiyle göklerin acayiplikleri gezdirildi. Ne yazık ki "benlik" yani; (Nefs + Şeytan = Şeytan adayı ) duygusu onu "Kerim Tanrılık" iddia ettirecek kadar sapıklığa götürdü. Firavunun kurduğu piramitlerin koordinatlarının yanlışlığı, çağımızın bilimsel verileriyle KÂBE’NİN kesinlikle doğru bir koordinatta olduğunu kanıtladığım yegâne referanstır. [Firavun dedi: Ey Haman, bana yüksek bir kule yap da O sebeplere (oralara, yükseklere, göklere) erişeyim. Göklerin yollarına erişeyim de çıkıp Musa’nın Tanrısına bakayım. Ben Musa’yı yalancılardan sanıyorum. Qur’an/Kasas 38] Erken gençliğimde düşünürdüm: acaba Firavun yüksek kule yaptırarak Radar filan mı yaptırmak istiyor diye… Kâbe’nin en doğru noktada olmasının maddi yegâne kanıtı, 3 piramidinde yanlış ve kuzeyden güney batıya kaydırılan koordinatlarda inşa edilmesidir… Sorardım: neden yan-yana yapılmadı diye? Keops, Kefren ve Mikerinos piramitleri, Firavunun edindiği bir takım yanlış bilgilerle piramitleri yanlış koordinatlarda kuruldu. Gerçekten ilahi doğru mesaj Kâbe’nin bulunduğu koordinattı. Bu müthiş konuyu Kâbe ve Piramitler adlı kitabımızda açıklamaya özen gösterdik. Sitemlerimi bağışlayınız diyemeyeceğim. Çünkü bunu bilerek yapıyorum ve pırıl, pırıl gençlerin, tertemiz BEYİNLERİN kayıpları için, yüreğim bir volkan gibi yanıyor. İnsanlar sadece birilerinin son derece ilkel ve basit çıkarları doğrultusunda; gerçekten QUR’AN’I ve İncili ve Tevrat'ı tanımıyorlar, genç beyinlerin de tanımaları kasıtlı olarak engelleniyor. Hatta QUR’ANI tanımaktan kaçıyorlar! Neden mi? Kendisini DİN adamıyım diye tanıtanların bağnazlıklarını, şarlatanlıklarını görüp dururken, kim o bağnazların anlattığının doğruluğuna inanır? QUR’AN’A karşı serin duran gençlerin, ateistlerin tek sebebi maskaralık çizgilerini de aşmış dinciler değil midir? İnsanların DİNE ve ALLAHA gereği gibi inanmamalarının yegâne sebebi, kendisine DİN adamı süsü veren hokkabazlardır. Hele ki şu kendisini göklere çıkaranlar, kendisinden başka QUR’ANI anlamanın imkânsız olduğunu çığıranlar, ben en büyük profesörüm diye zırvalayanlar bu yüce dini bugünkü hallere getirmişlerdir. ALLAH’A sığınırım böyle terbiyesizliklerden. Bu nedenlerle dileğim, her insan QUR’ANI, İNCİL VE TEVRAT’I kendisi okuyarak anlamalı ve AKLINI kullanmalıdır…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

38

ANLAYACAK OLAN BİLİMCİLERE AÇIKLANMIŞTIR

["Bir kitaptır ki ayetleri (Ayet; kanun, değiştirilemez yöntem, evrendeki tüm eşya, materyaller, evrende var olan istisnasız her

şey) Arapça bir QUR’AN olmak üzere ANLIYACAK OLAN BİR KAVİME AÇIKLANMIŞTIR. QUR’AN/Fussilet/3] Herhangi bir millet veya kavim vb. söz edilmeden doğrudan doğruya "Anlayacak olan bir kavme" ifadesidir ki, QUR’AN Evrensel bir gerçektir. Arapça bilmeniz kesinlikle şart değildir… Ancak her kelimenin kökenlerini, hatta Sanskritçeye kadar ki kökenlerini dahi bilmeniz gerekmektedir. Soralım; bu ifadeden ne anlaşıldı? Bu arada şunu ifade etmeliyim; " Fussilet" QUR’AN Arapçasında 'açıklanmıştır, beyan edilmiştir, artık o -her ne ise- ortada alenidir' anlamlarını içermektedir. Dikkat ediniz' açıklanacaktır vb. gibi muallakta ki bir ifade değil 'AÇIKLANMIŞTIR' yani zamanı gelmiş veya tanıtılmış veya birilerinin SADR’INA, göğsüne kalbine ilham edilmiştir. Biz bugün, Quantum fiziğinin var olan tüm lisanları ile, Evrenin yapı taşı olan ATOMUN yapılandığı en temel elementerleri, yani elementer MUTLAK SON ÖĞELERİ, FUSSİLET suresinin bize öğrettiği biçimde ortaya koyduk; (Işıldayan ve Titreşen Atomlar 1' adlı kitapta) İnanılması gerçekten güç... ne yazık ki; eliniz kadar, dokunduğunuz herhangi maddenin gerçekçiliği kadar gerçek olanda durup duruyor ortada. Atomun en temel malzemesi olan bu elementer öğelere DUHHAN ÇİFTLERİ DEDİM. Bu, bilim tarihinin en görkemli tanımını, binlerce deney verileriyle birlikte “IŞILDAYAN VE TITREŞEN ATOMLAR” kitabımızda detaylarıyla ortaya koyduk. ["Yemin olsun ki; biz bu QUR’AN’DA İnsanlar için HER TÜRLÜ MANAYI (farklı, yöntemlerle açıklayıp) TEKRAR ETTİK. Fakat insanların çoğu kabulden yüz çevirdi, ancak küfrü (*) seçti. " QUR’AN/ İsra/89] QUR’AN’DA yüzlerce ayette “Ey yuh El kâfirin“ diye hitabın birinci derecede muhatabı kimlerdir? Elbet deki Müslümanlardır… Neden mi? QUR’ANLA birinci derecede muhatap olan kimlerdir? Ona inanan ve okuyandır değil mi? Rafta veya çekmecede duran QUR’AN kiminle muhatap olabilir ki? Peki, Yüce ALLAH, “Ey yuh El kâfirin” diyerek kime hitap etmektedir? Yahudilere mi yoksa Hristiyanlara mı, yoksa ateistlere mi? Kararı sizler verin…. Adam QUR’AN’I zaten okumuyor ki QUR’AN ona bir şey ifade etsin… Bu nedenlerle bir diğer kitabımın adı “ Müslümanlar gibi Müslüman olmayınız” dır… Ayet tüm açıklığı ile her mananın farklı yöntemlerle ancak apaçık anlatıldığını, gerçekten de her gizemin açıkça beyan edildiğini, ancak, QUR’AN’I okumak değil anlamak için okumanın gerektiğini belirtmek istiyorum. (*) Arapça lisanda "KÜFR" sövmek değildir. Gerçeği gizlemek, gerçek bilgiyi şu veya bu nedenlerle örtmek, bilgiyi saklamak, anlamadığı halde bu böyle olabilir gibi ZANLARINI QUR’AN’DANMIŞ gibi yazıp insanlara yutturmak ta bu anlamların içindedir…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

39 ["O peygamberler, Allah’ın hidayete (ifrat derecesindeki erdeme) eriştirdiği kimselerdir. Sen onların gittiği yoldan yürü. De ki: 'Sizi bu Tevhide çağırmama sizden bir ücret istemem'. O QUR’AN Alemler için ancak bir öğüttür. Yahudiler Allah'ın kadrini gereği gibi tanıyamadılar. Çünkü 'Allah hiç bir insana bir şey indirmedi' dediler. Onlara deki; Musa'nın insanlara bir NUR ve HİDAYET olarak getirdiği ve sizin de parça parça kağıtlar haline koyup hesabınıza geleni açıkladığınız, fakat çoğunu gizlediğiniz ve atalarınızın da bilmediği şeyler size (bu QUR’AN’LA, veya genetiğinize kodlanarak) öğretilmiştir. Ey Resulüm, sen Allah (o kitabı indirdi) de, sonra onları bırak, batıl dedikodularıyla oyalana dursunlar. QUR’AN/En'am/90-91] Hiç kimse ne QUR’AN’A ne de bize gücenmesin ve ta ki OZON (*) tabakası tamamen yok oluncaya kadar, olup bitenleri gözleriyle görünceye kadar oyalana dursunlar. QUR’AN at gözlükleriyle okunup ta anlaşılacak bir değer değildir. 10 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenmeyi kanun sayan cinsi sapıkların, berduşların DİN adına, QUR’AN adına ahkâm kesmesi asırlardır insanlığı bu hallere getirmiştir… BU YÜCE DİNE, YÜCE ALLAH’IN QUR’AN’INA; ŞEYTAN BİLE BU MADRABAZLAR KADAR ZARAR VERMEDİ…. Bu ucuz mahlûkları hayatımızdan çıkarmadan, bunları ebediyen susturmadan hiç bir Müslüman ülke asla, asla başaramayacaktır… Hem de diğer boyuttaki gerçek hayatı da (cenneti) kazanamayacaktır. Hiç kimse de cehennemin kapısında “hey zebani bey, dur, beni cehenneme atamazsın, ben falanca takunyalı, cüppeli, cemaatçi Hocaların peşinden gittim, O takunyalı hoca her şeyi biliyor diye ona uydum, ben Müslümanım, ben onlardan dinlediğim lakırdılarla yaşadım, beni cehenneme atmazsın“ mi diyecekler? (*) OZON, üç oksijen atomunun bir kombinasyonu haline verilen bir isimdir. Latince 'koku' anlamındaki 'OZON' çürük sarımsak gibi koktuğundan Latince bu adla tanımlanmaktadır. Bir oksijen molekülü ve bir atomik seviyedeki üçlü bir oksijen molekülü OZON dur. Yerküreden 45 km , 50 km kürenin etrafındaki koruyucu katman olan stratosfer tamamen 8 PPM (milyonda her partikül) miktarında OZON bulundurduğu için stratosfere ozon tabakası da denilmektedir. Gaz halindeki Ozonun ömrü 14 saattir. Durmaksızın oluşur ve bozunur, böylece bizi UV (380 nano metre ve daha kısa dalga boyu) ışınlardan, yansıtıcı yastık görevi yaparak korur.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

40

ŞEYTANİ AYETLER'İN İÇERİĞİ İşin en gülünç tarafı ise, İsrailoğullarının atalarına ait bir hatırayı Mısırlı kâhinler ne ile taşıdılarsa, Mekke'de "ŞEFAATLERİ UMULAN AK- KUĞULAR (yani; Garaniyk)" olarak izleyeceğiz! Mısırlı kâhinler Mekkelilere: "sizin herhangi bir dininiz yok, olmaz öyle şey, çok ayıp! Haydi, şu hatıranın üç kahramanı olan Elçi Melek masalını alın da, birine LAT, birine UZZA, diğerine de MENAT deyip, ŞEFAATLERİNİ UMARAK OYALANADURUN, fazla pahalı değil canım, bolca para kazanırsınız! "diye sattılar herhalde!... ["And olsun, sizi nasıl çırılçıplak yaratmışsak, onun gibi yapayalnız ve teker teker huzurumuza gelirsiniz. Size verdiğimiz mal ve mülkü dünyada bırakırsınız. Artık Allah'a ortak koştuğunuz ve ŞEFAATÇİ ZAN ETTİĞİNİZ PUTLARI (yahut, zihninizde kendi yarattığınız Tanrısal imajları) sizinle görmeyiz. Gördünüz ya aranızdaki tüm bağlar koptu ve UMDUKLARINIZ SİZDEN KAYBOLUP G İ T T İ" QUR’AN/En'Am/94] Bu bölümden sonra kademeli olarak "Şeytani Ayetler" adlı kitapta cehilce ve kasıtlı olarak yapılan yorumun, aslında insanlık tarihini etkileyecek kadar ciddiyet içeren ayrıntılarını birlikte ortaya koyacağız. QUR’AN’IN bilimsel verileriyle ve aklın matematiği ile "Lat, Uzza ve bu da Menattır " isimli putlara inanışın, bu isimlerin nereden ve nasıl taşındığının, kimlerden ve nasıl bir yöntemle Mekke’ye ulaştığını, belki de para karşılığı ticari bir malzeme olarak satıldığını sizlerle birlikte ortaya koyacağız. Ancak tarihlerden netlikle biliyoruz ki: Mekke’de İslam öncesi göz ardı edilemez bir ticaret ve para kazanma merkeziydi. Bunun kaynağı, ticaret veya tapınma için gelen yabancılara Mekke’de KÂBE tavaf ettirilir, putlar tanıtılır, putlar hakkında dersler verilir, mal alışverişi yapılır kısaca Mekke gerçek bir para basan mekândı. Bu kazanç Mekkeli burjuvaların kontrolünde olurdu ve halkın büyük bir kesimi bu burjuvaya köleydi. İste, QUR’AN, Hz. Muhammedbu hâksiz saltanatı yerle bir etti. Gerçi ölümünden 40 sene sonra bu vahşet Emevi ve Abbasîler ile yine hortladı ancak ne gelir elden.

Birçok kereler aynı olayı farklı biçimlerde açıklamak zorunda kalacağım. Bunun nedenini bu kitabı bitirdiğiniz zaman, siz, kendiniz daha ayrıntılı anlayacak ve bana hak vereceğinize eminim. Bu nedenle şimdiden belirtmek zorundayım ki; belirli bir sayfaya gelinceye kadar gerçek bir kaos gibi bir karmaşa içinde olacaksınız. Bunun da haklılığını elbet deki siz okuyucularım, kitabın bitiminde anlayacaklardır. Bu arada, beni ilgilendiren esasın, birilerinin inanç biçimi filan olmadığı, görevimin asıl özünün, BİLİMİN NELER KAYBETTİĞİNİ tüm insanlara, yine bilimin dili ile kanıtlamak olduğunu belirtmek istiyorum. Bununla birlikte, ayetteki "şefaatçi ZAN ettiğiniz putlar" ifadesini, yani ZAN etmek ifadesini de akıldan çıkarmayalım. Bildiğiniz gibi, kanunları bilmemek mazeret değildir. Yargıca " Efendim, ben bunun böyle olduğunu veya suç olduğunu bilmiyordum, kanunun böyle olduğunu bilseydim, hiç bunu yapar mıydım?" diyemiyoruz, değil mi?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

41 QUR’AN’I anlamamanın değil, QUR’AN’I anlamaya çalışmamanın ne demek olduğunu Dünya kamuoyuna, yine QUR’AN’IN şimdiye kadar farkına varamadıkları harika yöntemleriyle, öğretileriyle açıklayacağız. Anlayamamanın faturası, birinci OZON tabakasını yırtmakla çok ağır oldu... Ozon tabakasının yerden 45 - 50 km kadar uzak olan katmanı gerçek 8 ppm (particle per million) değerini koruyan yani 380 nm ve daha kısa dalga boyundaki ışınlarının moleküler ve atomik oksijenlerin birleşmesini yapan enerjiyi stabil tutmasını sağlayan katmanı (O3 le doludur) tamamen kayıp olursa; fizik, fizyolojik kimya bilen hemen herkes bunun neler getireceğini anlayacaklardır. ["De ki; bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu? ANCAK GERÇEK AKIL SAHİPLERİ BUNU ANLAR" QUR’AN/Zümer/9] Bu ayetin kelimelerini gezegenler arası bir yerlere yazıp tüm Evrene göstermeyi öylesine çok arzuluyorum ki, anlatamam." Gerçek akıl sahipleri" ifadesi harikulade öğretidir. Kim bilir, belki de 30. yüzyılın uygarlıkları anlarda bu hazineleri değerlendirirler... Ne dersiniz? ["Söyle: Ey iman eden kullarım, Allah'tan (Allah’ın sevgisini kazanamamaktan, öğrenmemekten, cehaletten) korkun. Bu dünyada GÜZEL İŞ YAPANLARA (keşiflerde bulunan, icat eden, faydalı olan bilim adamlarına) güzel mükâfatlar vardır. Allah’ın ARZ'I (yeryüzleri) geniştir. Ancak, Allah yolunda sabredenlere mükâfatları hesapsız verilecektir" QUR’AN/Zümer/10 ] Ayetin son cümlesini, "Ancak, Allah yolunda sabredenlere, sabırla didinip çalışıp, öğrenip, öğreten: gerekirse maddi ve manevi birçok fedakârlığa katlanmak zorunda kalsa bile, korkmadan, yılmadan, tereddüt etmeden, bilim için, insanlar için başarmaya çalışan, başaran, inançlı bilim adamlarının mükâfatları hesapsız verilecektir denmektedir. Çünkü ayetin apaçık anlatmak istediği "güzel ve iyi iş-keşif, bulgu yapanlar" ifadesiyle ortadadır. Bu kitabımda şayet sitem ediyorsam, bilinmesini isterim ki Müslümanlara sitem ediyorumdur. QUR’AN kiminle muhataptır? Ebetteki okuyanıyla değil mi? Kimlerdir bu kitap için "bizim kitabımız" diyenler... Oysa bu kitap Alemlere gönderilmiş en değerli hazinedir. Yüce Allah'ın Resulüm diye hitap ettiği Sevgili Muhammed’e bile İnşirah suresinde "O halde yapmakla mükellef olduğun bir işi bitirip boşaldın mı yine bir başka iş veya keşif için, KALK VE YORUL Ve yalnız Rabbine rağbet edip O'ndan iste" emri ile oturmayı, dinlenmeyi bile yasaklayan QUR’AN’A, bu nasıl 'bizim kitabımız' demektir ki? Oturan Müslüman yoktur... Öğrenmeyen Müslüman yoktur... Durup dinlenmeyen... Devamlı araştıran... Devamlı faydalı olmaya çalışan, üreten bilge insan Müslüman olmaya adaydır. Aksini iddia eden var mıdır? Uyumayı sevenlerden başka yoktur sanırım! [" Ki Onlar (Lut kavmini eritip bitiren radyoaktif enerji yüklü kütleler) Rabbinin katında AZAB için damgalanmışlardı. (Ey Muhammed, Ey Resulüm!) Bu taşlar (radyoaktif kütleler), zalimlerinden (*) de UZAK değildir. (Bu son cümle Müslümanlar içindir, çünkü QUR’AN sevgili Muhammed’e gelmiştir ve gelecek zamanda olabilecek felaket tehdidini konu eder, yani, adam gibi adam olsunlar, dikkatli olsunlar, bu taşlar Onlarında başına yağar). QUR’AN/Hud/83] (*) Zalim, fiildir ve kendine zara veren kimsedir. Mastar hali Zulüm; Z-L-M kökünden gelir ve kendine zarar veren demektir. Dolayısıyla etrafına da, ailesine de zara verir. Zan edersem Türkçedeki zarar - ziyan sözcükleri de bu ZELEME kelimesinin bir uzantısıdır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

42 Z-L-M, kökünden gelen zeleme kelimesi, kendisine zulüm eden, kendine zarar veren adam demektir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

43 Müslümanlar hiç okumadılar mı bu ayeti? Bu ayette geçen "damgalanmış, belirli taşlar, kimliği belli edilmiş taşlar" belki de, zehirli maddelerin şahı plütonyum içeren veya henüz gezegenimizde bulunmayan veya bugün bizim bilemediğimiz ultra-radyoaktif enerji yüklü kütlelerdir. Yüce Allah’ın hitap düzeni o günün insanına, onların hemen yadırgamayacağı tarzda olmaktadır. O çağlarda insanlar, sapanların içine taşları koyup attıkları için o devrin insanının anlayabileceği bir lisan, kültür kullanarak O çağdaki insanların anlayacağı bir biçimde, O standartlarda “ damgalanmış taşlar" demiştir.

İnsanlar bilmelidir ki; ZULÜM sadece başkasına eziyet etmek demek değildir. Gerçeği öğrenmemekle, çalışmamakla, keşiflerde bulunmamakla, QUR’AN’IN öğrettiği gibi yaşamamaya da ZULÜM deniliyor. Çünkü kendine zarar verene ZELEME kökünden gelen bu kelime karşılık olmaktadır. Hem bu hayatta hem de gelecek diğer boyuttaki gerçek hayatta kayıp edeler, kendilerine zulüm etmiş olurlar… Zalimler ile Kâfir yani KÜFR eden yani gerçeği gizleyen, QUR’AN dilinde eş anlamlıdır. Kâfirin fiili; Zulüm + Küfr değil midir? Zulüm tam ve kısa anlamı: kişinin kendine verdiği aptalca, AKILSIZCA yaptığı zarardır. Evdeki ciğere veya ete bekçi diye kediyi tayin eden kişiye ve bu hareketinden dolayı ciğeri kaptırmasına ve aç kalmasına zulüm denilir… ["Fakat O QUR’AN, kendilerine İLİM verilmiş kimselerin (bilim adamlarının) kalplerinde ışıldayan apaçık ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi ancak ZALİMLER (kendisine zarar verenler) inkâr ederler "QUR’AN/Ankebut/49] Gördüğünüz gibi, kâfirin yaptığı fiil "ZULÜM" olarak açıklanıyor. Çünkü en önce kendine zarar vermektedir. Gerçi bu ayetin muhatabı doğrudan doğruya Müslümanlar değildir. Ancak Hud süresi 83 de açıklanan ayetin derin anlamı "senin ümmetinin zalimlerinden de” anlamına da gelebilen ifadesi; kimlere neyi ne derece açıklamak istediği de ortadadır. İslam’a düşman olanın görevi nedir? İnkâr etmektir, değil mi? Peki, Müslümanın görevi nedir? Oturmak mıdır? Bilimi teknolojiyi satın almak mıdır? ASLA! Yüce Allah’ın yarattığı evreni keşfetmeye çalışmaktan daha ŞEREFLİ CALIŞMA NE OLABİLİR Kİ? Yalnız Müslümanların değil, her insanın İnşirah suresini beynine kazıması gerekir ki; Sevgili Muhammed’e layık bir varlık olabilsin. Bunun başkaca bir yolu yoktur. Sevgili Muhammedîn hırkasının karşısına geçip ağlamak, sızlamak, kimseyi bir yere götüremez… Ancak, Hz. Muhammedin izinden giderek adam gibi adam olmakla bir yerlere gidile bilinir. Hele birtakım çıkarları doğrultusunda bilime yön vermeye çalışan, atomun enginliklerini keşfettiğini zan edip gerçeği bilmeden BOMBA yapabilmeyi bilime egemen olduk mu zannettiler? OZON TABAKISININ KAPATILMASI İÇİN BİR ÖNERİLERİ VARMIDIR? Ondan da vazgeçtim, bilimsel verilerle açıklayabilir misiniz ki; ozon neden Yerkürenin önce GÜNEY kutbundan yırtıldı? Bir sene sonra da Kuzey kutbu delindi! Neden Ekvator çizgisinden yırtılmadı? Oysa Yer kendi ekseninde 1648 km/saat hızla devinmektedir. Bunun sebebi CFC'lerse, dönmenin yarattığı merkezkaç etkiyle OZON'U ekvatordan yırtması gerekmez miydi? Kaynağından çıktığı andan itibaren bağımsız olarak

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

44 uçuşan CFC ler, bu savurganlık etkisiyle Ozonu önce ekvatordan yırtması gerekirken, önce Güneye bir kaç yıl sonrada Kuzey noktalardan yırtılmaya başladı. CFC'lerin önce güneyi keşfettiklerini, orayı beğenmeyip sonra kuzeye göç ettiklerini mi ZAN etmeliyiz!!! Bunun neresi bilimdir? ["Her ümmetin doğrulduğu bir yönü vardır. ÖYLE İSE EY MÜMİNLER, HER NEREDE İSE HAYIRLI İŞLERDE (bilim, technology, üretime yönlenerek) DİĞERLERİNİ GEÇİN. " QUR’AN/ Bakara/148] Mü'min; idrak ederek samimi inancı, Bilerek, idrak ederek ALLAH inancı ve saygısı olan, AKILLICA RABBINA itaat eden her din sahibine deniyor. Her dinin sahipleri söz konusu olarak bu ayetin içeriği ve tahrik etmesi yani, bir tür daha iyi olma rekabetinin teşvik edildiğini görmekteyiz. Kıyamet ise; Evrenin harika düzeninin yani evrende var olan her bir kütlenin birbirlerine göreceli olarak devindiği düzenin fişinin çekilmesi, yani rotasyonun durması anlamındadır. Kıyama kelimesinin, saygıyla ayakta durmak, kıyam etmek gibi de başka anlamları da vardır. Bizim 3 boyutlu evrende anladığımız tarzdaki hareketin, rotasyonun SUSMASI demektir, Bu nedenle kıyamette “yer dümdüz olacak” deniyor, yani rotasyon ortadan kalkıyor demektir. Şu hassas noktayı kısaca açıklamamız gerekmektedir: edebi Arapçada her kelime, fiildir ve sosyal, teknik ve engin bilimsel anlamlar içerir. Bu özelliktir ki, her fiil sözcüğü cümlenin kast ettiği hedefine göre yerini alır… Bu nedenlerle QUR’ANI AKILLI bilim adamaları ele almalıdır, üç beş hokkabaz hoca veya şöhret peşinde koşan din profesör(leri) değil… Bizim, içinde yaşadığımız Evrende; ZAMAN (herhangi hareketler) MADDEYE EGEMENDİR. Zamanın maddeyi terk ettiği an... İşte; o an, kıyamettir. Zaman nedir ki maddeyi terk etsin? Diyeceksiniz. ZAMAN=HAREKET; ZAMANI, HERHANGİ BİR HAREKET MİKTARININ BİR DİĞER ADI OLARAK ALGILADIĞIM İÇİN, BU İFADEYİ KISACA KULLANDIM. Hareket yani herhangi bir aktivite olmazsa zaman ne ifade eder? Hiç bir şey değil mi? Bu ayrıntıları serimizde’ ışıldayan ve titreyen atomlar’ kitabımızda açıklamaktayız. Zaman: herhangi hareketin ölçülebilir adıdır ve biz bunu günlük yaşantımıza egemen olduğu için keyfiyetten her tür hareketin süreçlerini, hızlarını, çabukluğunu ‘ZAMAN’ sözcüğü ile tanımladık. Bu evrende ZAMAN diye bir şey yoktur… Zaman sadece algıdır… Hareket olan yerde ZAMAN kelimesini biz kullandık ki, iki nokta arasındaki herhangi bir hareketin çabukluğunu 3 boyutun sınırları içinde anlayabilelim, kavrayabilelim diye. Zamanın maddeye egemen olduğu fikri ve verileri sadece bize aittir ve bunun tüm sorumluluğu da yine bizimdir. Bu konu ile ilgili detayları kademeli olarak ilgili bilim kurullarına iletmekteyiz. Zaman; hareketin ölçülebilen bir diğer adıdır. Ve asla matematik bir büyüklük değil, tamamen bizi aldatan bir gerçeğin tanımlanamamasından doğan, işte; bu noktada da gerçek gibi görünen izafi bir kavramdır. Biz hareket miktarlarını tanımak için ona pratikte bir büyüklük tanımı getirdik ve ZAMAN dedik.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

45 Bu değerler, yüzyılın bilim kurullarına iletilmektedir ve bu engin çalışmalarımızın gölgesinde öyle sanıyorum ki manyetik kutupların neden bir birini ittiğini veya çektiğini net bir biçimde tanıyacağız. Manyetik kuvvetler; elektron çiftelenmesinden filan olmaz, oluşamaz… Kuantum fiziğinin bu anlamsız tanımı kesinlikle yanlıştır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

46

AK KUĞULAR - GARANİYK ÜÇ GÖRKEMLİ KUĞU, ÜÇ TANRIÇA, ÜÇ YAKIŞIKLI DELİKANLI.

Bu satırlardan itibaren bütün ifadelerim, bütün din sahiplerine ve insanlara doğrudan yöneliktir. Birazdan tanık olacağınız gibi, garip bir insanın yazdığı "ŞEYTANİ AYETLER " adlı kitapta, daha doğrusu kitabın içeriğinde olan ve Hz. Muhammedin söylediği beyan edilen; "ONLAR KENDİLERİNDEN ŞEFAATLERİ UMULAN AK -KUĞULARDI... GARANİYK Dİ" ifadesinin gerçek nedenlerini ayrıntıları ile açıklayacağız. 1400 senelik İslam, 5000 yıllık (belki daha fazla) insanlık tarihinde üzeri örtülmüş önemli bir gerçeği açıklığa kavuşacaktır. Bu, CAHİLCE yorumlanan olaya neden olan, Hz. Muhammedin sözlerinin orijinal hali aynen şöyledir; < E'lale veil Uzza ve Menatris - salisete'l uhra, Tilke GARANİK'L Ula. Ve inne le şefaatehunna le Turca> ; Türkçe tam anlamı: “ Lat ve Uzza ve BİR DİĞER ÜÇÜNCÜSÜ OLAN MENAT, Bunlar yüce turnalardır (kuğular-Garaniyk) ve ola ki bunların şefaatleri (*) umulur " Bu ifadenin içeriği bütün insanların ve bilimin hayati önemi olan çıkarlarını içermektedir. Anlayabilmenin, açıklayabilmenin YOLU ise; İnsanların Yüce Allah’ın önerdiği gibi, AKIL, ahlak, bilimsel bütünlük değerleriyle birlikte; bilime, bilimin kaynağına, yani QUR’AN’A ve tamamladığı kitaplara bilgece yönelmektir. BAŞKACA BİR YOL YOKTUR! Şimdi açıklayacaklarımızdan en çok yararlanması gerekenler de Museviler olacaktır. Bu arada Musevilere; Tevrat’ı dolaylı olarak anlayabilirlerse ki - adam gibi Mümin olmadıkları sürece asla anlayamazlar- ÖĞRETECEĞİZ. Bir örnek verecek olursak: (*) Şefaat, iltimas, kayırmak, biraz olsun taviz vermek, 4.6 not alıp ta öğretmenin iyi davranışından dolayı 5 verip sınıf geçirmesi gibi anlamalardadır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

47

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

48 ["Ayetlerimizi yalanlayanlar ve onlara iman etmeyi kibirlerine yediremeyenler var ya, ONLARA GÖK KAPILARI AÇILMAZ VE DEVE İĞNE DELİĞİNDEN GEÇİNCEYE KADAR cennete giremezler "QUR’AN/A'raf/40] Bu ayeti en az 10 kez okuduktan sonra: İncil’den izleyelim diğer ayrıntıları; ["Yine size derim: DEVENİN İĞNE DELİĞİNDEN GEÇMESİ, zengin adamın Allah'ın melekütüne (*) girmesinden daha kolaydır." İncil/Matta/19/24.] Çağın bilimsel hiç bir gücü, hiç bir yöntemle güneş sistemini çevreleyen manyetik alan zarfını YIRTAMAYACAKTIR! hiç bir zaman!... Gerçi çağdaş bilimsel veriler böyle bir zarfın varlığının farkında bile değildir. Ta ki QUR’AN’A; İncil ve Tevrat’ı tasdik eden gerçek olduğuna inanana kadar ve birlikte okuyup, anlayıp insanlığa hizmet edinceye kadar. Öyle ki; QUR’AN’IN bilimsel değerlerini ona iman ettikten sonra öğrenene kadar... Nasıl mı? AD milleti de kendilerine gönderilen bilimsel hazineleri ret ettiler ve karbonlaşmış (**) heykeller oluverdiler…

QUR’AN’DA birçok ayetlerde DEVE ‘den farklı biçimlerde ancak ortak bir tanımlama için söz edilir. Özellikle kayadan çıkan bir Devenin İsrail oğulları tarafından ayaklarının çaprazvari kesilip, isyanları anlatılır. SARI DİŞİ DEVE... Tevrat’ın bilimsel verilerini gerçekten araştıran kişiler, burada adı geçen olaya, yani "devenin iğne deliğinden geçip, geçmemesi değil" GÖK KAPILARININ AÇILMIYACAĞI " ifadesinin hemen ardından, devenin iğne deliğinden geçmesi ifadesini (ki; quantum, fizik ve astro fizik bilmesi gerekir) hiç değilse teorik seviyede anlar ve iman eder ve insanlığın müşterek menfaatleri için adım atarlardı. Kişinin iman edip etmemesi daha önce belirttiğim gibi benim sorunum değildir. Ancak QUR’AN’IN bilimsel değerlerine ulaşmak için neden ona SAMİMİYETLE İMAN ETMENİN ŞART OLDUĞUNU ise, insan beyninin Logic (bilgi iletişim - mantık devreleri ve işlevlerini yapan) şebekeleri tayin ediyor. Bunu kısaca açıklayalım izninizle. Herhangi bir insanı kast ederek; Aşırı bir seviyede iman ettiğinizi varsayalım. Bilimsel düşünce gücünüz veya engin bilgi birikimleri yoksa asla başaramazsınız...çünkü başaracak bilgi birikimi yok, değil mi? Sevgili İbrahim’in " Rabbim, Ölüleri nasıl diriltirsin bana göster" dediğini anımsayınız. (*) Melekût; elçilik görev veya hakkını kazanan; halife vasfına hakkiyle sahip olmuş mükemmel, ifrat derecesinde tekâmül etmiş, erdem varlıkların bulunduğu katmanlardır. (**) 1400 senedir istisnasız tüm QUR’AN meallerinde veya tefsirlerinde bu kelime karanlık heykeller diye yazılır… ASLI, KARBONLAŞMIŞ HEYKELLERDİR… Çünkü yüksek ISIDA organizmada sadece karbon atomları kalır ve karbonlaşmış olur. “karanlık” diye yazılmasının nedeni, simsiyah oldukları için olabilir. Çünkü endotermik tepkimeye girmeyen element karbondur. Bu, AD kavmi de ATLANTISTEN başkası değildir… Nerede ve nasıl battığını kesin koordinatlarıyla biliyorum NASA ve SETI çok istemesine rağmen vermedim.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

49 Varsayalım ki, bilimsel düşünce gücünüz var ve bilgi birikimi yeterli bir düzeydedir (neye göre Allah bilir!) Şayet beyin'e (epifiz bezine) süper işlerlik kazandıracak yegane aktivasyon olan; bilimsel seviyede inanmıyorsa; öyle bir tökezler ki, sil baştan yapmak zorunda kalırlar. Kalındı da ... Nasıl mı? Ozon tabakasını kimler, hangi bilimselliklerle yırttılar? Bunu Cinler veya Danikenin Uzaylıları yapmadı herhalde? O görkemli bilimselliğimizle, son 50 senedir Kansere karşı bir galibiyetimiz var mıdır? AIDS insanları kırıp geçiriyor... Hani biz artık atomların yapısını tanıyorduk!!! Hayat aktivitesi taşıyan en basit bir molekül bir kaç atomun birlikteki olan bir kombinasyon değil midir ki; AIDS de hayat sahibi kendine özgü bir düzenektir. Hani biz artık Atomları tanıyorduk?... Bomba yapmak için mi... Ozonu delmek için mi atomları tanıdık... Yazık!.... İnanma gereksinimi, insanın genetik bilgi iletişim internal data logic bankasına programlıdır, programlı(*)... İnanma biçiminin, üç beş hokkabazın ZAN ettiği ve reklamını yaptığı Tanrı imajı ile de bir ilgisi yoktur. Bütün çağların gerçek bir dehası Sevgili Muhyiddin İbni Arabi, M.S 1200 lerde yazdığı Fususul Hikemde (Fen bilimlerinin esası demektir) bütün çağlar içinde bilgece bu konuyu açıklamıştır. Günümüze kadarda bu müthiş kitap henüz tam anlamıyla çözülmüş de değildir üstelik; öldürülmesine neden olan ise Şam’da (1211) “Sizin zan'da bulunarak kendi uydurduğunuz TANRI; ayaklarımın altındadır!..." demişti. Bu konu, bütün insanların müşterek ve son derece önemle muhtaç oldukları gerçek bir bilimsellik içermektedir. Ne acıdır ki; Lavazye "Müslümanlar içinden gerçek bir bilim adamı çıkmış, o'nu da kendilerinden saymıyorlar..." diyerek, Sevgili Muhyiddin Arabi dehasının değerini dile getirmeye çalışıyor. Bütün bu evrensel gerçeklerden, NELERİN kanıtlanacağına bu kitabın bitiminde sizlerle birlikte tanık olacağız. Üstelik birilerinin ayni QUR’ANI yanlış yorumladıkları, Fususul Hikemi yanlış anlaması ve cahilce yorumlarıyla da, İbni Arabi’ye vahdeti vücutçu diyecek kadar, hatta zındık diyecek kadar da soytarılıklar yapmışlardır. Arabi’nin yazdığı 495 kitabı başka, Fususul Hikem adli kitabi da bambaşka edebiyatlarda ve bilimsellikle yazılmış ve insanlığa sunulmuştur. Elbette bu ifadelerim AKLINI KULLANANLAR için geçerlidir.... Neden; Yüce Allah in emrettiği gibi inanmanın gerekliliğini, neden saf aklın matematiği ile inanılması gerektiğini birlikte tanımlayacağız. (*) ALAK suresi; Yüce ALLAHIN yarattığı istisnasız bütün canlıların Y-DNA ve XY-DNA programlarının içeriğini AKLI olanlar için açıkça anlatır. Bu konuyu açıklığa kavuşturan ilgili kitabimiz: YARATILIŞIN PROGRAMLARI.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

50 Tevrat'ta; "Rabbim sen benim sığınacak tek KAYAMSIN" şeklinde yüzlerce dua ayetleri vardır. Zamanın enginliklerinde kayadan nelerin çıktığını gördüler de "Rabbim sen sığınacak KAYAMSIN" dediler! Bununla beraber, hiç bir ayette niçin kayaya "sen Rabbimsin" denildiğine açıklık getirecek bir veri olmamakla beraber, bu müthiş görkemli hazineleri serimizin [QUR’AN ve Tevrat ve Boşluk şakulü ] adlı kitabımızda açıklamaktayız. Elçilerin öğretici, eğitici vasıfları; asırlar içinde o ilkel insanlar tarafından elçilere atfen "RAB" sıfatıyla Tevrat’a ve İncil’e sokuşturulmuş yanlış ifadelerdir. Zira "RAB " sözcüğünün anlamı; öğretici, eğitici, yol gösterici, gibi anlamları içermektedir ve sadece Yüce ALLAHA mahsus sıfattır. Tevrat'tan ve İncil'den ayıklanması gereken birinci derecedeki tahrifatlar; elçilere "RAB" sıfatı verilmesinin düzeltilmesidir ki; bu konuyu yakından takip ettiğimiz ve gereken çalışmaları yaptığımızı bilmenizi isterim; işin en ilginç tarafı da, bu müthiş hatayı yine Tevrat eklerinde bir başka yerinde düzeltiyor [Rab bilgi Allah'ındır. Tevrat eklerinde/I. Samuel/2/3] Tevrat’ın bu cümlesinde de anlaşılacağı gibi " RAB" bilgi öğreticisi, eğitici, terbiye edici anlamlarındadır. Bunun da Yüce Allah'ın bir sıfatı olduğunu zaten biliyoruz. Öğretici bir insana veya meleğe "Rab" denilemez. Bu ayrıntıyı dört İncil de "Muallim = Öğretmen" olarak telafi eder. "Rab" bir sıfattır ve sadece "Alemlere Öğretici" anlamında Yüce Allah'ın bir sıfatıdır ve en bilge kişiye bile öğretici vasfından dolayı "RAB" denemez. Şunun çok iyice bilinmesini istiyoruz: * Bize Evrenin öğrenebileceğimiz tüm gizemlerini öğrenebildiğimiz kadar öğreten, * Atomun gerçek yapısını ve hangi elementer öğelerden yapılandığını, * Gravitasyon kuvvetin kaynağını, * Pembe hayallerle, zaman genleşmesi değil, zamanın büzüşmesini öğreten, * Ozon tabakasının niçin Yerkürenin önce Kuzey kutup bölgesinden yırtılacağını ve tekrar

nasıl kapatılacağını, * Elektrik ve manyetik alanların asla ayrı düşünülemeyeceği ve nedenlerini, * Tüm elementlerin önce Hidrojen atomundan kozmik mutfakta yapılandığını, * Kara delik değil... Karanlık koridorların gerçek kimliğini, * Üzerinde akıllı varlıkların yaşadığı DÖRT ayrı gezegenin varlığını öğreten, * Bu kitap için gerekli olan gezegenden Radyo sinyallerini nasıl ve nereden alabileceğimizi

öğreten, * Yahudilere asırlar önce neden Cumartesi günü balık avının yasak edildiğini öğreten, * Özellikle bir kaç asır için sadece TIRNAKLI hayvanların etinin yenmesinin(!) yasaklandığını

ayrıntılarıyla öğreten (ki; bu kitabın esası olan AK-Kuğular yani GARANİYK gerçeği ile çok yakın ilgilidir),

* Sevgili Musa’ya verilen BÜYÜK NİMETİN NE OLDUĞUNU öğreten ki çağdaş Yahudiler bunun farkında bile değiller;

[ "Bir Mü'min ki Rabbi tarafından verilen açık delil (davasını ispat eden gerçek selim bir AKIL) üzeredir ve bunu Allah’tan bir şahit olan QUR’AN, bir de QUR’AN’DAN evvel kendisine uyulan ve büyük bir NİMET BULUNAN Musa’nın kitabı da (Tevrat) teyit ediyor; Hiç o sırf dünya hayatını isteyen asiler gibi olur mu? İşte bu vasıfta olanlar QUR’AN’A İman ederler. " QUR’AN/ Hud/17]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

51 ["QUR’AN bütün Âlemlere ancak bir öğüttür. Muhakkak onun haberini bir ZAMAN SONRA BİLECEKSİNİZ (görerek, yaşayarak şahit olarak anlayacaksınız) QUR’AN/ Sad/ 87,88] ["De ki; Ey ehli kitap! (bu ifade doğrudan doğruya, Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar içindir, yani din sahibi herkes), siz Tevrat’ı, İncili ve Rabbinizden size indirilen QUR’AN’I DOSDOĞRU TATBİK VE İCRA EDİNCEYE KADAR, DİNDEN HİÇ BİR ŞEY (hiç bir gerçek bilgi) ÜZERİNDE DEĞİLSİNİZ. "QUR’AN/ Maide/68] * Ayetiyle Evrensel bilgilere ulaşacak yolları öğreten, * DNA sarmal bilgi bankasına hangi bilgiler hariç, hangi bilgilerin programlandığını öğreten, Ne Rahman ve Rahim olan Yüce Allah’ın, ne de ALLAHIN VAHYİ olunduğunu ve mutlak doğruluğunu bilimsel tüm verilerle kanıtladığımız QUR’AN’IN reklamını veya tanıtımını yaptığımız anlaşılmasın... Kesinlikle! Dileyen inansın, dileyen inanmasın! İnsanın düşünce hürriyeti ve düşüncesinin hız olmayan o müthiş hızı, Evrenleri bir anda gezip dolaşacak kadar hür ve yeteneklidir. Bu, kişinin kendini yönetme kararı, kişinin kendi hür irade ve isteği ile doğrudan ilişkindir. Çünkü QUR’AN, İncil ve Tevrat bizim anlatmamızla anlaşılacak bir cevher değildir. Anlamak için okunup, gerçeği bulmak için okunursa, AKLI kullanarak okunursa ANLAŞILACAK EVRENSEL BİR HAZİNEDİR. Ne Yüce Allahın, ne de QUR’AN’IN, ne de peygamberlerin reklam, tanıtım vb. gibi garip ve gülünç şeylere kesinlikle ihtiyaçları yoktur. Tam tersine, yerlerdeki ve göklerdeki (zaten biz de, Yerküremiz de göklerde değil miyiz?) bütün varlıklar, canlılar sadece ve sadece Yüce Allah'a muhtaçtır. Buna mukabil 6236 QUR’AN ayetinin ve Tevrat’ın ve İncilin bizden istediği tek şey var, bir tek şey; vaat ettiği cennetini ve sevgisini bilerek, hak ederek kazanmamızı, AKLIMIZI KULLANMAMIZI... YÜCE ALLAH QUR’AN’DA BİZ İNSANLARIN, YARATANINI AKILLA, BİLGELİKLE, BİLEREK TANIMAMIZI İSTEMEKTEDİR… İŞTE BU, İBADETLERİN EN BÜYÜĞÜ, EN ERDEM OLANIDIR… NASIL MI? Yüce Allah’ın öğrettiği AKILLICA AHLAK değerleri içinde öğrenmekle, bilerek Allaha inanıp, Mutlak inançla Allaha ve bilime yönelerek, keşfederek “Allah bunları neden ve nasıl yarattı acaba” diye detayın detayına girerek. Zaten bunun bir başka yolu da olamaz. Allah inancını asla birilerinden satın alarak öğrenemezsiniz... Birilerinin ZAN ettiği uydurulmuş hikâyelerle asla sağlıklı ve SAMİMİ bir değere ulaşamazsınız... Neden kendiniz elinize QUR’AN’I ve İncil ve Tevrat’ı alıpta okumuyorsunuz? Okumanız, sizi sizinle arada vasıta bırakmadan en samimi bir ortamı hazırlayan yegâne öğrenim platformu değil midir? Niçin bana inanıyorsunuz ki? Niçin birilerinin avaz, avaz çığırtılarına göre o hür benliğinizi, geleceğinizi, ahiretinizi birilerinin esiri yapıyorsunuz ki? Bir türlü anlayamıyorum! QUR’AN/ Bakara/ 260 tekrar hatırlayınız "Rabbim ölüleri nasıl diriltirsin, bana GÖSTER". Düşününüz; saçı sakalı ağarmış ve Yüce Allah 'la devamlı irtibat halinde olan bir Yüce Peygamber, Yüce Allah’ın kendisine Halil'ul Rahman dediği peygamber Yüce Allaha "ölüleri nasıl diriltirsin bana GÖSTER" desin! BU NE SAMİMİYET, BU NE İÇTENLİK, BU NE GÖRKEMLİ BİR İLETİŞİMDİR, BU NE ERDEMLİ BİLGELİKTİR?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

52 YÜCE ALLAH BİZDEN BUNU İSTİYOR, BUNU… SAMİMİYETLE, AKILLICA SORGULAMAMIZI, SORMAMIZI. CEVABINI DA ZATEN QUR’AN’DA AÇIKÇA BULACAĞIMIZI 6236 AYETTE AÇIKÇA BİLDİRMEKTEDİR. Üstelik Yüce Allah’ın "bana inanmadın mı?" sorusuna ise "İnandım... Fakat kalbim tam yatışsın... Beynim bu işi nasıl yaptığını BİLSİN, ben bunu AKLIMLA kavramalıyım" demekle, gerçek imanın ancak BİLMEK değeriyle anlam kazanacağını bu ayetlerden öğrenmekteyiz. BİLİNÇSİZ İMAN OLAMAZ. Olan bir iman ise sadece, cennet talebi yani menfaat içermektedir... Bu da sadece hokkabazlıktır... Yüce Allah’ın sevgisi olmazdan onun samimiyetinden uzak bir cennet ne işe yarar ki? Cennet denilen yer bir küçücük bahçe değil midir ki; Yüce Allah’ın o Evrensel sevgisine girmeden, Rahmanın O bilgi dolu enginliklerine girmeden cennet birilerinin olsun!... Bu nedenle “Ey iman edenler, İMAN EDİNİZ” der Yüce Rabbimiz… Kesinlikle bilinmelidir ki; istisnasız her insanın beyninde Allaha inanma ve İnanmama bilgisi vardır ve bu bilgiler, ALLAHIN adaleti gereği aynı matematik büyüklüklerdedir. Her insanda hırsızlık yapma ve yapmama veya öldürme - öldürmeme bilgileri vardır ve aynı büyüklüklerdedir. Burada önemli olan etmen; kişinin düşünce, mantık ve aklının süzgecinden geçirerek bu duygulardan birisine işlerlik kazandırmasıdır. Canlının, yani hayatın içinde var olan ve olabilecek tüm bilgiler beyinin logic esaslı bilgi iletişim bankasına programlıdır. Bu programı yapan da yine Yüce ALLAH dır. ["Ki; kalem ile öğretti, İnsana bilmediği istisnasız her şeyleri öğretti. QUR’AN/Alak/4-5] "Kalem ile öğrettiği"; 1400 sendir istisnasız tamamı sapıkça QUR’AN yorumlayan cahiller bu kalem kelimesini mürekkep kalem mi zannederek ortalığa çıktılar? Beynin extarnal (dış bilgi iletişim) data logic alanları, " bilmediğini öğrettiği" ise internal data logic alanlarındaki bilgeleşmeleridir. Küçük bir cevapla bu sorunun açıklanmasına değinip devam edeceğiz. İçtiğiniz suyun, ne kadarının nerelere gideceğini, ne kadarının gereksinim duyulan noktalara hangi hızla gönderileceğini, biz mi tayin ediyoruz... yoksa; internal data logic bankaya kodlanmış bilgi iletişim devreleri mi bu işi yapıyor? Bir cevabınız var mıdır? Dış bilgi iletişim alanlarında ise; elinize değen ateşin acı vereceğinin tayinini sizin hür iradeniz mi yapıyor... yoksa kodlanmış bir programın işlevi midir bu? Tüm bu bilgi komünikasyonlarını, biosiborg'a kodlanan 'kalem' ile öğretilen bilgi işlem merkezi yapıyor... Alak suresini adam gibi okuyun Ey QUR’AN tefsircileri… Yanlış yamalak zırvalıklarınızın hesabını ALLAHA vereceksiniz… “Kİ O, KALEM İLE ÖĞRETTİ” QUR’AN Alak suresi. Soralım; KALEM NEDİR?... Bana göre kalem, bilgiyi kalıtımsal hale getiren ARAÇTIR, ARAÇ… ALAK suresinde Yüce ALLAH, Elindeki kurşun veya tükenmez veya mürekkep kalemden söz etmiyor…. Ben, burnumla da yazarım, ayak parmağımla da yazabilirim, kalemsiz bilgisayarda da yazabilirim… ALAK suresinde sözü edilen kalemin elindeki kalemle en küçük bir ilintisi de yoktur…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

53 Ayet açıkça; İstisnasız bütün canlı ve cansız (cansız diye bir şey yoktur) Genetik bilgi işlem bankasına evrende var olan istisnasız bütün bilgilerin kodlandığını, programlandığını anlatıyor. Bakara suresi ayet 30 “Âdeme eşyanın adlarını öğretti” bu kısaca degindigim çok önemli bir başka konunun ilk detaylarını veriyorum.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

54

TİTREYEN VE IŞILDAYAN ATOMLAR

["Hayır! O QUR’AN kendilerine BİLGİ verilenlerin göğüslerinde (Sadrlarinda- timus guddesi, iman tahtası denen

göğüsteki alandır) apaçık ışıldayan ayetlerdir. Bizim ayetlerimizi zalimlerden, kendine zarar verenden başkası inkâr etmez." QUR’AN/Ankebut/49 ]

Yukarıdaki IŞILDAYAN ifadesini; aydınlık olarak anlamayınız. Uzaktan yakından da ilgisi yoktur üstelik. Bu, birim zamanda yaptığı yüksek titreşimler (görünür ışık frekansı gibi) kast edilerek, ışıldamanın hızlı bir hareket biçimi örnek yani referans olarak veriyorum. Bilginin " IŞILDAMA" terimine benzetilerek yapılan mukayesesi, gerek hızın gerekse birim zamanda yapılan hareket miktarı; biraz fizik bilen hemen her aklıselim kişi tarafından anlaşılır. ["And olsun ASR'A (ASR; evrenin yaratıldığı an ile, son noktaya ulaşacağı iki zamansal nokta arasındaki mesafedir, çizgidir)

gerçekten insan ziyandadır. Ancak İMAN EDİP DE SALİH AMELLER İŞLEYENLER, birbirine HAKKI (adaleti, gerçeği, doğruyu) tavsiye edenler ve SABRI tavsiye edenler MÜSTESNADIR. QUR’AN/Asr/1-3] Genel anlamı ile "salih ameller, insanlar ve kendisi için yapılan faydalı çalışmalar" yaratılmanın amaçlarını, gizemlerini veya görünmeyeni görebilmeye çalışmak, öğrenmek, öğretebilmek, faydalanmak, insanların da faydalanmasına çalışmak, kendisine ve çevresine yararlı yapılan; her iş, çalışma, düşünce vb. gibi anlamları içermektedir. AMEL; Arapçada "İş, Çalışma" demektir. Genellikle din tacirleri AMEL kelimesini ibadetle karıştırırlar (onlar hep karıştırır zaten!). Amel; iş, çalışıma demektir. QUR’AN’I anlaşılamaz hale getirmelerinin altında yatan çirkinliği birlikte ortaya koyacağız. Yüce Allah QUR’AN’I insanlar anlasınlar diye apaçık, öz bir Arapça lisanla göndermiştir. İnsanların anlamayacağı bir şeyi Yüce Allah katiyen göndermez, göndermemiştir de üstelik. Çünkü Yüce Allah kullarına asla zulmü murat etmez. İnsanlar kendileri, kendi hatalarından, ihtiraslarından, BİLMEDİKLERİNİ DE BİLMEMELERİNDEN kaynaklanan dik kafalılıklarından dolayı kendi elleriyle kendileri kazanıyor zulmü. [" Ölçeği ve tartıyı tam denk getirin. Biz herkese gücünün yetebileceği kadarını emrederiz. Söz sahibi olduğunuz zaman, davacı veya davalı hısım ve akrabanız bile olsa DAİMA ADALETİ GÖZETİN. QUR’AN/En'am/152]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

55

Adaletin hiç bir hükmünün olmadığı ülkeler neresidir acaba?

[Ey inananlar, adaleti tam yerine getirerek Allah için şahitlik edenler olun, kendinizin, ana babanızın ve yakınlarınızın aleyhinde bile olsa, zengin veya fakir de olsalar adaletten ayrılmayın. Çünkü Allah, ikisine de daha yakındır. Öyle ise keyfinize uyarak doğruluktan sapmayın. Eğer (şahitlik ederken dilinizi) eğip bükerseniz, ya da doğruyu söylemezseniz, muhakkak ki Allah yaptıklarınızı bilir. Nisa 135]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

56

YOK, EDİLMESİ GEREKEN VİRÜS CEHALET

[" Görmedin mi ki; Allah, gökleri ve yerde olanı hep menfaatiniz için birer sebep olarak tahsis etmiştir. Hem aşikâre (beş duyunuzla görebileceğiniz), hem gizli (beş duyunuzla göremeyeceğiniz) olarak her türlü nimetleri üzerinize tamamlamıştır. Böyle iken, insanların içinde kimisi de vardır ki, NE BİR BİLİMSELLİĞE, NE BİR KANITA, NE AYDINLATICI BİR KİTABA DAYANMAKSIZIN, Allah'ın dini hakkında mücadele ediyor. " QUR’AN/Lokman/20] Benim şu ana kadar bu kitap boyunca yaptığım ve asıl anlatmak istediğim, bu kitabın içeriği olan "onlar kendilerinden şefaatleri umulan ak-kuğulardı... Garaniykdi " ifadesinin tarihsel analizine ve bu cümlenin Hz. Muhammedtarafından söylendiğinin doğruluğuna henüz girerken; siz okuyucularımı geniş bir alanda ufkumuzu birlikte açarak, hayati önemi olan bir olayı kucaklamaya götürmektir. Bu nedenle asıl konuyu dağıttığım zan edilebilir ki: bu doğru değildir. Olgun bir Müslüman bir garip Hint fakirini, Salman Rüştü’yü öldürmeye kalkmaz. Bu QUR’AN’IN asla tasvip etmediği bir teşebbüstür. Bunun bir başka açıklaması olamaz. Hadi, O Hint fakiri öldürüldü diyelim; daha bir çok "Şeytani Ayetler" kitaplarını yazacak ve başka Din düşmanları tarafından programlananlar da olacaktır. Onlarda mı öldürülecek? Asla! Onlar cehaletleri içinde oyalana dururken... Hiç bir DİN sahibi elini böyle bir çirkinlik için kirletmemelidir. İnsanlar bildiklerini yazmalı, varsa çirkin veya bilim dışı her düşüncelerini yazmalıdırlar. Saklı gizli bir çirkinlik kalmamalıdır. Ancak böylece tüm insanlara gerçeği, doğruyu öğretemezsek te en azından doğru olana yöneltebiliriz. Öldürülmesi gereken HAİN SADECE CEHALETTİR, QUR’AN’I anlamamaktır. Yoksa bir garip Hint fakirini öldürmek değildir. O cahil kişi yani, Şeytani Ayetleri yazan Salman Rushdi, bu kitabımızı okuduktan sonra... her gün zaten ölecektir... Umarım doğru olanı kavrar. Bizim burada yaptığımız; QUR’AN’A ve Sevgili Muhammed’e ve diğer tüm peygamberlere karşı olagelen ve olabilecek saldırılara; bilimin lisanı ile matematiğin bile "hayır!" diyemeyeceği bir netlikle, gerçekleri sergileyip; tüm insanların akıl, mantık, analiz ve VİCDANLARININ kararına bırakmaktır. "Şeytani Ayetler" adlı kitabın tamamı gerçek bir fiyaskoyla dizilenmiş bir düzmece kitaptır. Bunun ayrıntılarının tamamını okumak için bile zaman harcamaya değmeyeceğini hemen her aklı selim kişi bilmektedir. Bu kitapta okuduğum Hz. Muhammedin "Onlar kendilerinden Şefaatleri umulan Ak-Kuğular dı, Garaniyk di " dediğinin ve secdeye kapandığının açıklanmasıdır ki; bu yazar bu GERÇEK hatırayı çirkin emellerine bir malzeme olarak kullanmayı yeğlemiş, sözüm ona ballandıra, ballandıra anlatmaya çalışıyor. Bu konuyu ilk okuduğum zaman "Dünya Atlantis’in Akıbetine Gidiyor" adlı 1977 de kaleme aldığım kitabımın içeriği olduğunu hemen anladım ve bu okuduğunuz bu kısacık kitabı yazmaya karar verdim. Bütün Müslümanlar ve tüm insanlar bilmelidir ki, adı geçen mevzuu ve AK- KUĞULAR yani GARANİYK ifadesi ve Hz. Muhammedin secdeye kapandığı KESİNLİKLE DOĞRUDUR.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

57 Evet: bu çarpıtılarak anlatılmaya çalışılan olay olmuştur ve kesinlikle doğrudur. Hem bunu sayısız güvenilir tarihi değerlerden biliyoruz... Hem de; bu kitabın bitiminde tüm bilimselliği ile ortaya koyacağız. Kişisel duygularımdır ki; bu mevzuyu, yani Hz.Muhammedin "Onlar kendilerinden şefaatleri umulan Ak-Kuğulardı, Garaniyk di" cümlesini günümüze kadar sağlam intikal ettiren tarihçilere minnet borçlu olduğumu, ben şahsen biliyorum. Bu hatıra, İslam tarihinde hemen hemen hiç araştırılmamış, hatta ilk okunduğu zaman İslam’a zarar verir korkusuyla asla dile getirilmemiş, çok önemli bir hatıradır... Yani Müslüman araştırmanlar ve QUR’AN tefsircileri(!) hazretleri bu Evrensel gerçeği ÖRTMÜŞLERDİR... Neden mi? Keşfetme yeteneklerine işlerlik kazandıracağına... Uyumayı ve fazlaca dinlenmeyi yeğlemişlerdir de ondan... QUR’AN tefsircileri, bu anının İslam’a zarar vereceği korkusuyla asla bu konuyu irdelememişlerdir... asla! Gerçi, İslam tarihinde hiç bir olay, hatıra veya anı silinememiştir. Bu hatıranın günümüze kadar sapasağlam intikali ise Yüce Allah’ın lütfundan başkaca bir şey olamazdı. Ancak art düşünceli insanlar tarafından programlandığını sandığım Hintli yazarın, ifade tarzı, biçimi ve fikirleri; kelimenin tam anlamıyla çirkindir. Şüphesiz bilmediği bir mevzuu hakkında yaptığı bu insan ahlak ve onuruna yakışmayan, cahilce fikirleri, onun şahsiyeti ve insan değeriyle doğrudan ilişkindir. Bu ifade bozukluğunun ve kasıtlı olarak yazılmış, kanıtları olmadan ortaya atılan bu iğrenç ifadelerin nedenleri; 1) Salman Rüşdü adlı yazarın birileri tarafından desteklenmesi ve kullanılması, kraliçe de ödül vermişti bu soytarılık için. 2) Özellikle bilime beşiklik etmiş İngiltere’de, çağımızda bilime egemen ve bilimsel seviyede Müslüman olmaya ve QUR’AN bilimlerine önem veren Amerika’da, insanlığın sonu gelse bile ve bir tek kişisi kalsa o kişi ile medeniyeti tekrar kurabilecek kadar azimli Almanya’da, özellikle saygılı ve çalışkan Japonya’da Müslümanlığın hızla yayıldığı bir dönemde, kasıtlı olarak yayınlanıp, yine aynı güçler tarafından reklam edilmesi, 3) Yazarın Şeytanca saplantılarla ve kesinlikle kendi alanı olmayan ve son derece ciddi bilimsel ağırlığı olan bir mevzuda ki -tüm insanlığı yakından ilgilendirmektedir- bilmeden, cehaletinden dolayı gerçeği saptırmasıdır. 4) Sözünü ettiğimiz bilimsel alan sadece, ama sadece bize aittir. Başarı varsa bu tüm insanlarındır, hata varsa bu sadece şahsıma aittir. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ve bu hatıranın tarihinde ve bu gezegende bu konu ile ilgili bir başka veri asla düşünülemez ve bu imkânsızdır. Oldukça bön veya bencil düşündüğüm sanılmasın. Birazdan siz de tanık olacak ve umarım hak verirsiniz. Şimdi satırlara dökülecek mevzuu o dur ki, bütün insanları ve bilimi yakından ilgilendiren ciddi bir değerdir. Açığa çıktığında ise, "Gerçekten böyleymiş! nasıl oldu da şu ana kadar anlayamadık! " vb. gibi ifadeleri duyabilirsiniz. Hatta kitabın yazarı Hint fakiri de! Hatta her nasılsa Profesör olmuş bir Müslüman "şeytan Rivayetleri " adlı sözüm ona kitabında "bu mevzunun olduğunu iddia edenler ZINDIKTIR" diyecek kadar cehalet, alçaklık sergilemiş, sonrada, ben: İslam’a hizmet

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

58 ediyorum diye hokkabazlık yapmıştır. Elbet teki böyle zırva cahiller QUR’AN’I savunmaya kalkarsa... Daha nice Hint fakirleri, daha nice Şeytani Ayetler yazacaklar ve gençlerin beyinlerini yıkayanlar türeyecektir. Ve Müslümanlar da ileriye bir tek adım da atamayacaklardır. Evet, Profesör olmuş birisi sözüm ona İslam’ı savunması (hangi kafayla neyini savunuyorsa!), harp sanatını bilmeyen kumandanın askerlerini telef ettiği gibi, ulumasını bilmeyen köpeğin sürüsüne Kurt getirdiği gibi, İslam’ı veya Yüce Allah’ın kitaplarını savunuyorum diye ortaya çıkıp, genç beyinleri tamamen kaybetmelerine sebep oluyorlar. Bu, çirkinlik cehalet değil midir? Bilmediğini bilmemek en büyük soytarılık değil midir? Bilmediği halde, Hz. Muhammedin "Onlar kendilerinden şefaatleri umulan Ak- Kuğulardı" demesini ‘HAYIR YOKTUR BÖYLE BİR ŞEY’ diye ortalığı karıştırması İslam’a hizmet midir? Kararı sizlerin vicdanına bırakıyorum. Ve bu nedenledir ki; siz kendiniz QUR’AN’I okuyunuz ve kendiniz kendi hür irade ve AKLINIZLA karar veriniz diyorum... Neden mi? Yüce Allah’ın QUR’AN’DA ilk emri ‘O K U’ dur da ondan! Hint fakiri yazar, adı geçen kitapta; Hz. Muhammedin “Onlar kendilerinden şefaatleri umulan Ak-Kuğulardı...Garaniyk di” dediğini ve bu cümlenin bitiminden hemen sonra da secdeye kapandığını yazıyor. Bu secdeye kapanışın: LAT, UZZA ve MENAT adlı (dişi tanrıça veya turnalar veya ak- kuğular veya Taurus) putlara tapınmak için yaptığını yazıyor... Şu anda bu cümleleri yazarken dahi kemiklerimin içine kadar utanç ve ıstırap duyuyorum. Ancak, siz okuyucularıma kitabındaki şarlatanlığın gerçek nedenini, öz ve net olarak aktarmak da, kaçınılmaz bir ödevimdir. Zira sizlerin bir kısmı "Şeytani Ayetler" adlı kitabı okumadınız. Su anda bu elinizde okuduğunuz kitabın esas konusu budur. Hz. Muhammed bu cümleleri sarf edip secde ettikten sonra; diğer tüm Mekke müşrikleri ve tüm izleyenler de secde ettiler. Sadece bir veya bir kaç yaşlı insan, henüz Müslüman olmuş kişi veya az bilgili kişi secde yerine, sitemlerini dile getirmek amacıyla, yerden toprak alarak alnına sürmekle, secde emrini yerine getirmeye çalıştığını zaten tarihlerden öğreniyoruz. Ancak, bu olay esnasında Mekke’de öylesine müthiş bir doğaüstü olay oluyor ki... Hz. Muhammed’den başka kimse olayın aslını görmemesine rağmen, ya korkudan, ya da hayretten veya sanki etkin bir manyetik fırtınanın veya alışılmadık kozmolojik bir rüzgârın etkisiyle neye uğradıklarını şaşırıp; Sevgili Muhammed’le birlikte müşrikler de secde ediyorlar. Sevgili Muhammed NECM (yıldız-gezegen) Suresinin son ayetlerini vahiyle dinleyip, 62.nci ayette secdeye kapanmasını; müşrikler, onları etkileyen "ani bir şok dalgası" veya "şok" etkisiyle Sevgili Muhammedi taklit edip secde ederken, Müslümanlarda Peygambere olan mutlak inançlarından -putlara değil- Yüce Allah’ın emri olan; Necm Suresinin son ayeti ve ilk gelen secde ayeti olduğu için; ayetin emri gereği secde ettiler. Bir veya birkaç yaşlı ve henüz Müslüman olmuş kişilerde, yerden toprak alarak alınlarına sürdüler. Bunlar, henüz Müslüman olmuş, sitemlerini bu şekilde dile getiren ve şaşkınlık içinde olan kimselerdi. "Şeytani Ayetler" adlı kitabın yayınından sonra birçok kişi ve resmi Din kuruluşları; Hz. Muhammedin "Onlar kendilerinden şefaatleri umulan Yüce Turnalardı, Ak-Kuğulardı, ulu ulu Turnalardı, yani GARANİYK Dİ " demediğini, hangi araştırmaya dayandılarsa, yaygara ettiler. Yazıklar olsun, yazıklar olsun onlara… Temsilde hata olmaz derler; Havlamasını bilmeyen köpek sürüsünü telef eder… bunlarda dinlerini işportaya düşürür….

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

59 Tarihler böyle bir olayın olduğunu, Peygamberin bunu söylediğini yazıyor, bu hokkabazlarda neye dayanıyorsa olmadığını Peygambere yağ yakarcasına çığırıyor ve gerçeği örtüyorlar, yani küfr ediyorlar, yani kâfirlik yapıyorlar. Masa başında oturarak mı yaptılar bu harika konunun araştırılmasını? Yazık! Bu mudur DİNE hizmet etmek!... Tarihin net ve apaçık bize ilettiği ve sayısız gerçek kaynaklardan bize kadar ulaşan bu gerçek olayın gizemlerini içeren cümlenin orijinal hali aynı zamanda şiirsel bir üslup içermektedir. Bu üslup aynen Elmalılı Hamdi YAZIR'IN QUR’AN tefsirinde kullanılan ifadenin tamamen aynıdır. Hamdi Yazır, QUR’AN’IN bu tefsirini yaparken neredeyse M.S 6.Yüzyılda yaşayarak bu gerçek üslubu kullandı diyesim geliyor. Sayısız görgü tanıkları, sayısız tarihi değerler, sayısız gerçek anılar durup dururken ve bu okuduğunuz kitap bütün bu ayrıntılarıyla eksiksiz ortaya koyup kanıtlarken; birileri çıkıp "Hz. Muhammedbu sözleri söylememiştir" desin... Bu, Sevgili Muhammed’e iftira etmek değildir de NEDİR? Hayır! Sevgili Muhammed, bütün insanlığa ve bilime yön veren bu cümleyi Mekke de ve Müslümanlığın ilk 2. veya 3. yıllarında söylemiştir. Bu cümlenin bilimsel kazancını ise bu kitap boyunca, istisnasız her insan ayrıntılarıyla anlayacaktır. İtirazı olanlar da anlayacaktır. Hz. Muhammed-böyle bir cümleyi söylememiştir- diyen hokkabazlar da anlayacaktır. Böyle bir şeyin olduğunu söyleyen ZINDIKTIR diye yaygara eden Profesör hukukçu da anlayabilirse anlayacaktır.

Tarihi bir gizemin enginliklerine girerken şunun bilinmesini tekrar ve ısrarla belirtmek istiyorum. Gravitasyon kuvvetin kaynağından, manyetik-elektrik alanların gizemlerine, atomun gerçek kimliğinden... Yapılandığı en temel elementer öğelere (*) kadar, QUR’AN’IN bize öğrettiğini, hiç bir eksiltme yapmadan bilim dünyasına deney verileriyle ve kanıtlarıyla birlikte kitaplar halinde sunuyorum. (*) Atomların en temel yapı taşları, temel elementer öğeleri DUHHAN PAIRS olarak adlandırdım. Bu, kristal gibi şeycikler Evreni nokta boşluk bırakmadan doldurmaktadırlar. Ve atomların temel yapısını bu elementer öğeler üslenmiştir. Dolayısıyla, atomik tüm fonksiyonların, elektromanyetik tüm dalgaların içinde yayındığı ortam yine Duhhan Pairs 'lerdir. Işığın ve tüm elektromanyetik spektrumun farklı dalga boylarındaki ( sonsuz sayıdadırlar) enerji türleri yine Duhhan Pairs' ler tarafından, ancak SABİT BİR HIZLA YAYINIRLAR. Bu hız bildiğiniz gibi IŞIK HIZI sabitesidir. Bu, ciddiyeti fiziğin temel sorunu olan bulguyu, ışıldayan ve titreyen atomlar adlı kitabımızda deneysel verilerle açıklıyoruz.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

60 Gerek bu kitabı gerekse diğer bilimsel çalışmalarımızı, bunların içerdiği net verileri bütün insanlığa ve bilime hizmet edebilmek için ve kişisel talebim olan, Yüce Allah’ın sevgisini kazanmak için yapıyorum. Bilimsel keşiflerin kâşifine verdiği hazzı anlatabilmem zaten imkânsızdır. Yoksa bu çalışmalarımla, ne Yüce Allah’ın, ne QUR’AN’IN ne de Tevrat’ın ve İncilin veya Peygamberlerin tanıtımını veya reklamını yaptığım anlaşılmamalıdır. Böyle bir şeyi yapabilmemiz zaten tümü ile imkânsızdır. Şimdi daha dikkatli, akılcı, aklın matematiğine işlerlik kazandırıp, tüm bilgeliğinizle ve AKLIN GÖZLÜKLERİNİ takarak takip edelim.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

61

Şİ- RA GEZEGENİN’DEN GELEN ÜÇ BİLİM ADAMI

["Onu PÜRÜZSÜZ ve DOSDOĞRU ARAPÇA bir QUR’AN olarak indirdik. Gerek ki, KÜFÜRDEN (gerçeği

örtmekten, bilgiyi saklamaktan) sakınsınlar. QUR’AN/Zümer/28" ] QUR’AN gerçekten pürüzsüz, yalın ve oldukça geniş anlamlar içeren düzgün bir lisanla yani Arapçayla yazılmıştır. Şu anda adı geçen Arapçayı, etimoloji bilimcileri gereği gibi araştırmıyorlarsa da...araştırıyorlardır sanırım.! QUR’AN Arapçası asla, gerek güncel gerekse edebi Arapçayla mukayese edilemeyecek kadar enginliklerin birikimlerini içeren bir lisandır. Gerçek anlamda tekâmül etmiş bir lisandır. Ancak bunun Araplar bile farkında değildir... ne hikmetse! Bildiğiniz gibi, hemen her yüzyılda toplumlarda göçlerin, ticaretin, teknolojik transferlerin, eğitim alış- verişlerinin, evliliklerin vb. gibi etkileriyle ciddi seviyede, ancak oldukça yavaş işleyen kültür değişimi vardır. Buna, bildiğiniz gibi " KÜLTÜR TEKÂMÜLÜ" diyoruz, Şimdilik, hiç bir toplumun giderek cahilleştiğine tanık olamadık değil mi? Yüzyıl önce ölmüş büyük dedenizle bugün konuştuğunuzu varsayın; anlaşabilir misiniz? Hemen hemen imkânsızdır değil mi? QUR’AN 6. yüzyılda gelmiştir. Oldukça çok sayıda kabileler halinde yaşayan, etnik kökenleri farklı isimler taşıyan Araplar o zamanda da Arapça konuşuyor olmalarına rağmen, toplumun tamamının en fazla % 1 kadarı okuma yazma biliyorlardı. Bu şu demektir; toplumun kültürel ifade ve anlayış farkı ciddi seviyede dengesizdir. Yüzde 1'lik kitle ile diğerlerinin konuştuğu dil aynı olmasına rağmen ifade ve anlayış farklılığı bariz bir biçimde gözlenebilir. Bu belirgin fark, özellikle güncel konuşmaların dışındaki, felsefi, bilimsel vb. gibi konularda kendisini açıkça gösterir. Günümüzde bile, her milletin farklı kesimleri kültürel olarak farklı anlayış, hız ve büyüklüğüne sahiptir. Bir de son derece zengin, o oranda da "kelimenin" birçok anlamı olan öz Arapçayı hesaba katarsak; birtakım yanlış anlaşılmaların veya anlaşılamayacak ifadelerin ciddiyetini ve miktarını kavrayabiliriz. Zaten ayette belirtilen "DOSDOĞRU VE PÜRÜZSÜZ ARAPÇA" ifadesi QUR’AN’I anlayabilme dersini açıkça vermektedir. Altıncı yüzyılda geçimlerinin hemen tamamını ticaretle kazanan Mekkelilerin, birçok yabancı kültürlerin de etkisiyle, geniş ve halkın konuştuğu dillere göre çok yüksek bir kültür seviyesinde, gizemleriyle, dosdoğru ve pürüzsüz bir Arapça ile ve bölüm, bölüm gelen QUR’AN, Hz. Muhammedtarafından anlatılarak, eğitilerek özel bir ekibe ezberletildi. Allah Resulünün ölümünden hemen sonra da kalıcı olarak Kitap haline getirildi. En affedilemez hata VAHİY sırasına göre değil de, başka bir düzene göre şekillendi. Bu bilinçli olarak yapılan düzenlemenin nedenini şu şekilde tanımlamaktayım; Arapça, harika bir lisandır, hemen her gizemi gizleyebileceğiniz mükemmel bir lisan… Hz. Muhammedöldükten sonra şayet QUR’AN VAHİY sırasına göre dizayn edilseydi, cehaletlerinden dolayı kimse QUR’AN’IN O görkemli bilimselliğine inanmaz ve hemen tahrif ederek kelaynak kuşlarına döndürürlerdi diye ilk kitap halinde yazanlar tarafından, O günkü çoğunluğu cahil olanlardan gizlenerek bugünkü haline getirildi. Fakat VAHİY sırası da büyük bir doğrulukla biliniyordu.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

62

Çünkü milleti ayakta tutan, aşırı derecede yorulan, okuma yazma oranı belki %1 olan cahil halkın sorumluluğu ile kıvranan Sevgili Muhammed’di. Henüz ölmüş sadece Onu dinleyerek ve Onun O görkemli bilgeliğiyle yaşayan insanların pek çoğu, QUR’ANI tekrar vahiy sırasına göre dinlerlerse inançları zedelenebilir korkusu veya düşüncesiyle bugünkü şeklinde düzenlendi diye düşünüyorum. Gizemlerin en başında KEHF suresindeki 7 uyurlar gelmektedir. Bu konuda kimseyle konuşmaması şiddetli bir emirle Sevgili Muhammed’e yasaklanmıştı. Başka bir gezegenden gelen 7 bilim adamından söz edilseydi, M.S 6. Yüzyıldaki Araplar QUR’ANI ne yaparlardı dersiniz? Tahminimde hatalıysam ALLAHA sığınırım… Arapça dilinin ilk atası ARABACA'DIR. Bu millet LUT gölünün hemen Güneyinde yaşamış, M.Ö. üçüncü yüzyıllarda buralara Perslerin durmak bilmeyen saldırılarından kaçarak yerleşmiş Kuzeyden gelen Yahudi asıllı bir toplumdur. Bu milletin dili Aramca asıllı olup, alfabeleri de tamamen İbrani kökenlidir. Hatta bugünkü Arapça alfabenin kökeni yine Hebrew (Tevrat) kökenlidir. Belirgin olan farklar, telaffuz farklarıdır ve zaman sonra QUR’AN’IN gelmesiyle de bugünkü şaheser edebi şekline gelmiştir. Hatta ARABA halkına yakın yerlerde yaşamış AMELİKA halkı vardı… Bu kelime de asırlar sonra Germen dillerine Amel-ika ve sonra da AMERİKO, AMERELLA, AMERİKA olarak günümüze gelmiştir. Hispanik dillerinde Ancelika, Angeles, gibi sözcüklerin tamamı bu AMELİKA sözcüğünden türemiştir. Örnek: günümüzde kullanılan REMZİ kelimesi Ramses’ten türemiştir. ARAP edebiyatında ve kelimelerde 4 farklı unsur tespit ettim. Her ismi fail kelimenin, yani fiilin;

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

63

1. Teknik, bilimsel anlamı, 2. Sosyal anlamı, 3. Felsefi anlamı (ki 1400 sendir dinciler felsefenin düşmanı olmuş ve hayatın gerçeğini de kayıp

etmişlerdir), 4. O günün halkına, kültürüne hitap eden kelime-sözcük anlamları,

şeklinde 4 temel kategoriye ayırdım. Bu tespitim QUR’AN, İncil ve Tevrat bilginleri için de geçerli ve çok önemlidir. Araba bölgesinde yaşayan Arabalılar M.O. 50 yıllarında daha güneye gelip, ticaret güzergâhı olan ve hareketli bir ticaret yolu olan Mekke yörelerinde, var olan çöl kabileleriyle kaynaşmışlardır. Zaten M.S 6. Yüzyılda Mekke’de karşımıza çıkan Musevilerin amca çocukları da bunlardır. Araplar ve Yahudiler kesinlikle amca çocuklarıdır. Arabalılar ve dini Musevi olan bu amca çocukları hangi sebeplerle ayrıldı, bir kısmı Yahudi bir kısmı da Arabalılar olarak ayrılma nedenlerini kesin bilemiyorum ve zan bulunmak ta istemem. Bu Mekke bölgesine yerleşen erken Arapların (Arabalıların) para birimi DIRHEM olmuş. Eski Yunandan ithal edilmiş bir kelimedir, yani Drahmi sözcüğünden gelir. Bu erken Arapların (Arabalıların) Kâbe’ye gelen yabancılara ibadet için giydirdikleri ihram denen şey, Küçük İskender’in Hindistan’dan Makedonya’ya (Roma zaten topraklarıydı) getirdiği bir modadır ve Roma senatörlerinin de asilzadelerinin seçkinliklerini belli etmek için giydikleri şeydir. Bu ihram denen şey binlerce senedir Himalayalardaki rahiplerin de giydiği şeydir… Geçenlerde Hindistan’daydım ve tesbih denen şeyden takke denen nesneye kadar, Hac ibadetinde giyilen ihrama, evliya diye ALLAH ile İnsan arasına sokuşturulan mezarlık türbelerine ve türbe mimarisine kadar hemen her şey sanki buradaymış gibi aynısının devam ettiğini gördüm. Kendi türbelerinin önünde ağlaya sızlaya dua eder ve sabahlarlar… Hanımların turbanı aynı Hristiyan rahibelerin 2000 senedir giydikleri şeyin beyaz renklisidir… Bütün bu ritüellerin ana vatani Hindistan’dır, oradan Sümerlere Akad ve Elamlara ve erken dönem önce Sevgili İbrahim’in atalarına ulaşmış ve Sevgili İbrahim’den devam eden Yahudilere, Hristiyanlara, oradan da Araplara intikal etmiş ayinlerle ilgili ritüellerdir, modalardır bunlar… Altıncı yüzyılda Mekkelilerden daha köklü kültürleri olan, sağlıklı dilleri ve alfabeleri olan, tarihi hatıraları olan Yahudiler; QUR’AN’I anlayamadıkları için veya kazançlarını da kayıp etme korkusuyla veya ihtiraslarından, ihtilaflarından dolayı, Mekkelileri; Peygamber AZEROĞLU İbrahim'e ve LUT'a ait anılarla (doğru olan bir hatıranın zamanla masal haline getirilmiş halidir) QUR’AN’DAN uzaklaştırma, Peygambere karşı düşmanlık politikalari yapıyorlardı. Cahil Mekkeliler de inanıyorlardı... Çünkü ticari kazançları yok olacaktı, saltanatları bitecekti. Onlar Sevgili İsa’yı da ret etmediler mi? Az önce belirttiğimiz kültür farkına şimdi tanık olacağız. Hz. Muhammedİnsanlara QUR’AN’I açıklamaya çalışırken; hem "ALLAH" demesini, hem de "bütün yarattıklarını seven" anlamındaki Yüce Allah’ın "RAHMAN" sıfatını dile getirip " Rahman" demesini; inançsız Mekkeliler "Ey Mekkeliler! duydunuz mu? Hem bizim putlarımızı aşağılıyor; sizin de, bizimde İlahımız bir olan ALLAHDIR diyor, kendisi de hem RAHMAN diye iki ayrı ilahın adını çağırarak dua ediyor...-" şeklinde değerlendirmişlerdir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

64 Oysa; [De ki: İster Allah deyip dua edin, ister Rahman deyin, hangisini isterseniz O'nundur en güzel isimler. QUR’AN/İsra/110] Ayetiyle hem QUR’AN açıklanıyor, hem Peygambere ve dolaylı olarak İnsanlara öğretiliyor, hem de gelecek nesillere bu değerlerin intikali sağlıklı bir yöntemle süregidiyordu. Az önce belirttiğimiz gibi; hem "ALLAH" demesini, hem de "RAHMAN" demesini hemen anında iki ayrı İlah zannedip çirkin amaçlarına malzeme yapabiliyorlardı. O günkü kültürün, anlayış ve ifade seviyesi açıkça ortadadır. O günün toplumları ve kültürleri insanlık için ciddi bilimsel önemi olan QUR’AN ayetlerini tam manasıyla anlayamadıklarından dolayı (bu günümüzde de olagelmektedir) " Nasıl olur canım! olur mu yerlerin etrafından kaçıp kurtulmak, ölümden kurtulmak? " gibi ilkel duygularla düşünüp, QUR’AN’I tahrif etmesinler diye, QUR’AN; mükemmel bir kamuflaj tekniği ile, bilimsel ayrıntıları sistematik bir yöntemle gelecek nesillere aktarıyordu. Bir örnek verecek olursak; ["Ey Cinler ve İnsanlar topluluğu! Gücünüz yeterse GÖKLERİN ve YERİN ETRAFINDAN ÇIKIP GİDİN. Çıkıp gidemezsiniz, kurtulamazsınız; ANCAK BİR KUVVETLE (veya ancak bir sultanla veya ancak bir bilgiyle).

"QUR’AN/Rahman/33] Aynı ayetin bir diğer Türkçe anlamı; [ Ey cinler ve insanlar topluluğu! Göklerin ve YERİN bucaklarından GEÇİP GİTMEYE GÜCÜNÜZ YETERSE GEÇİP GİDİNİZ, ANCAK BİR SULTANLA GEÇEBİLİRSİNİZ." QUR’AN/Rahman/33] ŞİMDİ DİKKATLE İZLEYİNİZ LÜTFEN: "çıkıp gidemezsiniz" ifadesine kadarki bilgi o günün kültürüne göre, kavrayışına göre, o insanları frenliyor, yani; "siz yapamazsınız, böyle bir şeyi düşünseniz bile başaramazsınız" diye sınırlıyor, fakat "Ancak bir sultanla (kuvvet, bilgi ile) geçebilirsiniz" ifadesiyle de gelecek nesillere gördüğünüz gibi yön veriyordu. Yalnız yön vermekle kalmıyor, işin uzmanlarının anlayacağı özelliklerde, ayrıntılı bilgileri entegral bir biçimde sergiliyor. Çağımızda da bu ayete göre [ İşte canım, uzay seyahatlerinden söz ediyor, gördünüz mü bakın, QUR’AN da neler var neler"] diyecek ve hiç mi hiç ilgisi olmayan bu gerçek bilgi anahtarını günümüzde de yanlış anlayıp, o örümcek kafasıyla yorumlayacaklar da vardır. Kaldı ki, M.S 6. yüzyılda yaşayanlar da yanlış değerlendirmesinler. Altıncı yüzyılın cahil Araplarına da bir kabahat yüklememek gerekir. 21. Y. Yılda çağdaş hoca geçinenlerin anlayamadıkları da ortadadır! Kim bilir, belki de anlamak istemiyorlar!... Öyle ki, Arapların o gün için anlayışları o kadar sınırlıydı ki; kendi şehirlerinde doğmuş büyümüş olan Sevgili Muhammedi tenkit ve inkâr ediyor ve yabancıların ihtilaflarına göz göre göre "evet" diyebiliyorlardı. Sömürü çıkarları yok olacaktı… Oysa Mekke’nin en güvenilir ismi 40 senedir içlerinde yaşayan Muhammed idi… ["Hayır, O KÂFİRLER İLMİNİ KAVRAYAMADIKLARI KUR'A'NI yalanladılar ve kendilerine HAKİKAT ve İNCELİĞİ (ayrıntıları) hakkında bir ANLAYIŞ DA GELMEDİ (*). Onlardan önce gelen ümmetler de Peygamberleri böyle yalanlamışlardı. Amma bak zalimlerin akıbeti nasıl oldu. " QUR’AN/ Yunus/39] (*) ANLAYIŞDA GELMEDİ; ifadesi inanın öylesine önemli ki, öylesine ayrıntılı detay ve içerik taşımaktadır ki, açıklamak için 55 sene harcadım. Bu ifade çok, ama çok önemlidir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

65 Bu, onların sorunu olmasına rağmen, hala kavrayamıyorlar diyebilirim. Hz. Muhammedin; hem "ALLAH" hem de " Rahman" diye dua ederken karşılaştığı anlamsız saldırıyı az önce belirtmiştik. Şimdi, birinci sayfadan itibaren okuduklarımızı anımsayarak, bütün dikkatimizle takip etmemiz gerekmektedir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

66

GARANİYK Şİ-RA'DAN GELEN GENETİK MÜHENDİSLER

Asırlar önce olmuş, anıları doğru olan bir hatıranın, asırlar sonra da hikâye, masal haline getirilmiş, bozulmuş şeklini Peygambere anlatan ve tenkit etmek için bir malzeme olarak kullanan inançsız Mekkeliler ve yabancılar; bunu şu anda ise Şeytani Ayetleri yazanlar yapmaktadır; ["Bak Ya Muhammed! Sana Din, Kitap sahibi Yahudiler de anlatıyor. Sen Putlarımıza sadece taşlardır diyorsun. Oysa bunlar LAT, UZZA ve bu da Manat’tır, (bu cümle tekniğine ve ifade tarzına çok dikkat ediniz ve asla unutmayınız), biz bunlardan ŞEFAAT VE YARDIM UMUYORUZ, oysa sen bunlara cansız birer taş parçası diyorsun"] Deyip Peygamberi sıkıştırmaya çalışıyorlardı. Peygamber, Mekkelilerin körü körüne inandıkları bozulmuş bu hatıranın özünün asılsız olmadığını biliyordu. Tarihin derinliklerinde olmuş o gerçek olayın asırlar sonra kırpıla, kırpıla masal haline geldiğini de sezinliyordu. Son derece hoş görülü ve yumuşak huylu oluşundan dolayı tam cevap vermemeyi veya sanki o mevzuun aslına zarar gelebilir korkusu ve endişesiyle bir başka zaman açıklamayı tercih ediyormuş gibi tavrı, o anda Mekkelilere kesin tavır almayıp, insanları rencide etmeden hitap eden ahlak yapısından ve taraftar kazanmayı da tercih edercesine düşüncelerinin olması son derece doğaldır. Zira Sakifoğulları, Peygambere "Putumuz LAT'ı terk etmemiz için bize süre tanı, bizim de vadimizi Mekke gibi kutsal yap" gibi taviz vermesini istedikleri gibi birçok tarihi anılar günümüze kadar geldiyse de; en sağlıklı gerçek neden "Sen gelip bizim Putlarımıza El sürmedikçe biz de seni Hacer'i esved'i (siyah taşı) selamlamağa bırakmayacağız" tehdidi, baskısı idi. Hemen her zorluğu üstün ahlakı, bilge kişiliği, hoşgörülü ve efendi davranışlarıyla ve Yüce Allah’ın HİKMETİYLE çözen Sevgili Muhammed'in kalbinden az önce anlattığımız zorlukları durdurabilmek

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

67 için ve KUĞULAR anlamında kullanılmış - GARANİYK gerçeğinin de ciddiyetini henüz tam anlamıyla bilmediğinden, biraz olsun taviz vermek geçiyor ki, Yüce Allah; [Az kalsın seni bile sana vahiy ettiğimizden başkasını Bize iftira edesin diye fitneye düşüreceklerdi ve O TAKDİRDE SENİ DOST EDİNECEKLERDİ. EĞER BİZ, SANA SEBAT VERMEMİŞ OLSAYDIK. SEN ONLARA AZ BİR ŞEYLE MEYL EDECEKTİN. (taviz vermeyi deneyecektin). QUR’AN/ Isra/ 73-74.] BAĞIŞLAYINIZ BENİ, bu surenin Isra 75inci ayetini okumaktan ve buraya almaktan her zaman dehşetle korkarım, beni bağışlayınız, korkumdan buraya alamayacağım. Bu Isra 75. ayeti okumaktan korktuğum kadar, Azrail’den bile korkmuyorum dersem inanınız. QUR’AN hakkında taviz vermek veya yanlış yamalak fetvalar vermek ne demekmiş Isra 75 ayet apaçık anlatmaktadır, hem de yalın açık bir Arapçayla… Aman ALLAHIM!… Sevgili Muhammed, GARANİYK olayını tam anlamı ile bilmediği ve bu nedenle, taviz verebileceği yaklaşımı ve düşüncelerini Yüce Allah biliyor ki; bu ayetten de anlaşılacağı gibi dehşetli bir tehditle eğitiyordu, dolayısıyla bizleri de eğitiyor. Çünkü Peygambere "Sen sadece QUR’AN’I tebliğe memursun" şeklinde bir çok vahiy geldi. Yani QUR’AN’IN bir tek kelimesi için dahi hiç bir taviz verilemezdi. Anlatmak istediğim, Peygamberin QUR’AN hakkında taviz verme isteği veya girişimi değildir. Bu, son derece hassas noktadır ki; Peygamberin kişisel tüm hayatı, günlük konuştuğu her cümle, eksiksiz tüm davranışları, güncel yaşantısının tarzıdır ki; QUR’AN’I gelecek nesillerin anlaması için yegâne referanstır. Bu nedenlerdir ki; Yüce Allah hemen her konumda ayrıntıları QUR’AN ile gelecek nesillere, Peygamberin yaşantısındaki hemen her olayla bütünleştirerek, hem eğitiyor hem de ilahi bilgileri geleceğe intikal ettiriyordu. Peygamberin karşılaştığı ciddi tekzipleri de eksiksiz olarak bizlere; QUR’AN’IN bir tek harfinin dahi önemi dolaylı veya direk olarak hatırlatılıyordu. Zira Peygamberin hemen her sözü veya davranışı, İslam’da ikinci derecede başvuru referansıdır. Buna da "HADİS" diyoruz. Yani sayıları 120 geçmeyen gerçek hadisler QUR’AN’I anlamada şayet zorluk veya anlaşmazlıklar olursa başvurulacak verilerdir, devamla Tevrat ve İncil’dir. 1400 SENDİR İNSANLIĞI ZEHİRLEYEN EMEVİ, ABBASİ SAHTEKÂRLARININ UYDURDUĞU HADİSLER DEGİL. Sevgili Muhammedi sıkıştırıp gerekli tavizi koparmaya çalışanlar, zengin, doğal olarak da taraftarı çok olan kabilelerdi. Peygamberin kalbinden geçen ise, her ne kadar Mekkelilerin anlattığı bozuk masalın esasta doğru olduğunu sezinlemesine rağmen, hem taraftar toplamak -genel anlamda görevi gereği DİNİ yaymak- belki de KUĞULAR- GARANİYK'İN tam ciddiyetini henüz açıkça bilmediğinden, biraz olsun taviz vermeyi düşündü ki "sen onlara az bir şeyle meyil edecektin" ifadesiyle Peygamberin olay hakkında bir şeyler bildiğini, ancak ciddiyetini tam bilmediği için biraz taviz verebileceğini, bunun da asla yapılmaması gerektiğini ayetin net ve kesin çizgilerinden anlıyoruz. QUR’AN’DA doğrudan doğruya direk Hz. Muhammed’e en şedit, en keskin, en tavizsiz tehdit Isra/75 ayettir; [ "QUR’AN ancak bütün Âlemlere bir öğüttür” QUR’AN/Sad/87]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

68 Ayetiyle, QUR’AN’IN hiç bir Nebinin, Resulün, şahsın, milletin, hatta bu gezegendeki tüm insanların dahi tekelinde olamayacağını, zor kullanılarak da kabul ettirilemeyeceğini kesin emirlerle Peygambere dolaylı olarak da gelecek nesillere açıklanıyor. ["Şüphesiz O QUR’AN KAT'İ BİLGİNİN TAM GERÇEĞİDİR. "Qur'an/Hakka/51 ] Bu ayette geçen "YAKİYN" kelimesi, kendisinde asla şüphe olmayan, Kat'i, Mutlak bilim, bilgi, gerçek tanım, kanıt demektir. Öncelikle aklı başında bilim adamlarına hitap eden bu ayetin değerini anlamamak için insandan gayri bir şeyler (o şey her ne ise !) olmak gerekiyor galiba! Kat'i bilgi, tam, eksiksiz bilgi demektir. Fakat "KAT'İ BİLGİNİN (üstelik) TAM GERÇEĞİ" deniliyor!!! Hangi amaca hizmet etmek için anlamıyorlar bu apaçık verileri acaba? Anlamıyorlarsa anlıyor gibi çıkıp ortalığı ne amaçla karıştırıyorlar? Konumuzun esasına girerken, her geçen sayfa dikkatimizi daha da artırarak izlememiz gerekmektedir. Çünkü okuyacağınız her cümlenin Bilgi iletişim düşünce merkezinizle bütünleşmesi gerekmektedir. Zira, GARANİYK - AK KUĞULAR gizemi Yüce Allah’ın dostu Sevgili İbrahim peygamberle başlamaktadır. [" (İbrahim kavminin insanlarını imana davet edince) kavminin cevabı ancak şu olmuştu; Öldürün O'nu (ateşe atarak

YAKIN O'nu. ' İbrahim’i ateşe attıklarında ise) Allah da O'nu ateşten kurtardı. Elbette bunda iman edecek bir kavim için ŞÜPHE GÖTÜRMEZ İBRETLER VARDIR. (İbrahim) dedi ki; Siz, dünya hayatında, aranızda sevgi olsun diye, Allah’ı bırakıp bir takım putlara tapındınız. Bunun üzerine İbrahim’e (ilk olarak kuzeni) LUT iman etti. İbrahim şöyle dedi; ' Ben Rabbimin emir ettiği yere (Harran’dan Filistin’e) hicret edeceğim. Şüphe yok ki, Allah Azizdir, her şeye Galiptir, Hâkimdir (hükmünde HİKMET sahibidir) "QUR’AN/ Ankebut/ 24/25/26 ] Düşünelim ve mertçe sorgulayalım; neden Nemrut İbrahim’i kılıçla, okla veya boğarak öldürmeye kalkmadı da ateşe atılmasını önerdi? Oysa büyük bir ateş yakılması çok daha külfetli olacaktı, üstelik dağda ağaçta kıttı? Neden bastıra bastıra ateşte yakın emrini verdi “ ATIN ONU ATEŞE “ dedi? Büyük zahmetlere katlanarak, şehrin, ateş alanının da etrafını hendekler kazdırarak büyük külfetlere girdi… Sanki uluslararası bir şölen yapmak ister gibi… Okla veya kılıçla veya boğarak öldürülen İbrahim bu kadar meşhur olamazdı da ondan… Az sonra “Ateşte bile yanmayan İbrahim” şeklinde patent alacak ve yeteri kadar da meşhur olacaktı… Oldu da….ve ALLAHIN isteği ile de MİLLETLERİN CUMHURU oldu…. ‘Ateşte bile yanmayan‘ unvanıyla bir anda ve yeteri kadar meşhur oldu ve ilan edildi… Bu nedenle ateş önerisi sadece Yüce ALLAH’IN bir planı olsa gerek diye kendimce cevap verdim. Bu cevabim yanlışsa bağışlama dilerim. Saygı ve selamlarım, selamet dileklerim sevgili İBRAHİM peygamberin üzerine olsun. Sevgili İbrahim’e ilk önce kuzeni Sevgili LUT(*) inanmıştır. Lut peygamberde Sedom da yaşayan edepsiz bir kavime eğitici olarak geliyor. İşte bu yöreler, yani Filistin yöreleri birazdan tanık olacağınız GARANİYK, AK KUĞULAR anılarının geçtiği yerlerdir. (*) LUT sözcüğü birazdan tanık olacağınız LAT isimli puta etimolojik deformasyondan sonra yakıştırılmıştır. Birinci putun adi Sevgili LUT peygamberin bu isminden kurnazca bozularak LAT halini almış seklidir. Detaylarına yavaş, yavaş girmekteyiz.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

69 Sevgili İbrahim, GARANİYK elçiler tarafından özel programlanmış DNA moleküllerini kendisine ve hanımı Sare'ye -Sarenin çocuğu olmuyordu, yani kısırdı- enjekte operasyonu için son derece müsait iklimsel bir bölge olan, Allah’ın vahyi ile emrettiği yere, önce Mısıra sonra Filistin’e gelip yerleşti. Gerçi olayın geçtiği yerler QUR’AN’DA isim olarak belirtilmez. Oysa, Sevgili İbrahim’in, Sevgili Lut ile birlikte çıktıkları yerin kesinlikle Harran (bugünkü Urfa) olduğunu, Lut'un Sedom'a geldiğini, İbrahim’in bir müddet Filistin’de kalıp sonra Mısıra ve daha sonra Sare ile birlikte tekrar Filistin’e döndüğünü, Mısırda Firavun tarafından hediye edilen cariye Hacer ile ve Sarenin isteği ile evlenip çocuğu olduğunu, İsmail isimli bu çocukla Mekke’ye/ Farran'a gelip Hacer'i ve İsmail’i orada bıraktığını en güvenilir sayısız tarihi kaynaklardan ve Tevrat’tan öğreniyoruz.

Ancak Sevgili İsmail ile birlikte Mekke’ye gelişi Sevgili İbrahim’in ileri yaşlarındadır ve Sare’den özel bir DNA transferiyle doğan İshak isimli çocuk olduktan sonradır. Mekke şehrinde bulunan KABENİN Yerküre üzerinde on binlerce sendir özel bir (*) nokta olarak tahsis edilişi, bu olayla da tazelik kazanıp insanlığa mal edilmiştir. Çağın bilim seviyesi bu noktanın önemini ve anlamını henüz kavrayabilmiş değildir.

Dikkat! Bitkilerdeki gibi Kâbe de insanlar sağ spiral yaparak dönerler…

Sevgili Lut görev yapmak üzere gönderildiği Sedomdaki Kavime gelip; [ "Lut da kavmine şöyle demişti; Gerçekten siz çok kötü işi (erkek fahişeliği) yapıyorsunuz. SİZDEN ÖNCE ÂLEMLERDEN HİÇ KİMSE BUNU YAPMAMIŞTIR. Cidden hala erkeklere gidecek yol kesip toplantılarınızda hayâsızlık mı yapacaksınız? Buna karşılık kavminin cevabı şöyle demek olmuştur; Eğer doğru söyleyenlerdensen, GETİR BİZE ALLAH’IN AZABINI." QUR’AN/Ankebut/28.29 ] Sevgili Lut'un kavmine yaptığı nasihatler gördüğünüz gibi sonuçsuz kalıyor. Kavim herhangi bir azabın olmayacağını veya olamayacağı inancındadır. Ancak, hiç gözden kaçmaması gereken ifade; "Sizden önce ALEMLERDEN HİÇ KİMSE BUNU YAPMAMIŞTI" 'dır. (*) Kâbe’nin coğrafi noktası, galaksimizde üzerinde AKILLI canlıların yaşadığı bir gezegendeki bir diğer KABE ile izdüşümü çizgisinde olduğunu, tespit etmeye çalışıyorum ki: Allah’ına izniyle net sonuca yakında ulaşacağım.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

70 Bu demektir ki; kavimin yaptığı bu edepsizlik o güne kadar daha önce hiç duyulmamış bir hadisedir. Dolayisiyle o kavim, bulunduğu yerde oldukça meşhur olan veya adının çok sık duyulduğu bir yöredir. Zaten " yolu keserek" ifadesidir ki; şehirlerinin kavşak bir yerde, yani fazlaca hareketli bir transport güzergâhında olduğu ortadadır. İşlek olmayan yolun kesilmesi kimin isine gelir ki?

Sevgili Lut'un ne kadar zaman kavmine nasihatler ettiğini veya oralarda ne kadar zaman kaldığını pek bilemiyoruz. Ancak; [" Hani ELÇİLER İbrahim’in yanına varıp SELAM demişlerdi. (İbrahim, elçiler için hazırladığı yemeği yemediklerini görünce) dedi ki; BİZ (ben ve eşim Sare) SİZDEN CİDDEN ÇOK (ziyadesiyle, ürpererek) KORKUYORUZ. Elçiler de: KORKMA GERÇEKTEN BİZ SANA BİLGİN BİR OĞUL (erkek evladının olacağını) MÜJDELİYORUZ." QUR’AN/Hicr/52.53 ] Elçiler, Sevgili İbrahim’le ilk tanışmalarının hemen ilk cümlesinde, sahip olacağı OĞLAN evlat müjdesini vererek KORKUSUNU gideriyorlar. Hem oğlan olacağını, hem de BİLGİN yani BİLİM ADAMI olacağını garanti ediyorlar!!! Ürpererek korkacak kadar dehşete düşmüş yaşlı bir peygamberi anında mutlu etmek için en güzel çare, onu bilgin olacağa programlanmış bir oğulla müjdelemektir, bu en etkili bir iksir gibidir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

71

Şayet "Hayır Ey İbrahim, biz Uzayın derinliklerinden, Şi-RA isimli bir gezgenden geliyoruz korkma, senin kısır hanimin Sare’ye molekülleri özel programlı DNA enjekte edeceğiz, erkek, ancak bilgin bir erkek çocuğun olacak vb." demiş olsaydılar. Bu kadar dehşetli etkileriyle Sevgili İbrahim’de yarattıkları korkuyu gideremezlerdi. Zira Sevgili İbrahim’in dehşete kapılarak korktuğunu hemen anladılar ve korkusunu bir anda giderecek tek hareket veya sakinleştirme: O'nun bir oğlan çocuğunun olacağı müjdesiydi, değil mi? Çünkü Sevgili İbrahim’in getirdiği yemeği yemediler. Başka gezegenden gelen canlılar burada yemek yiyemediklerini birazdan birlikte göreceğiz. QUR’AN’IN en önemli bilimsel gizemlerinden bir gerçek de; olaylar, tarihi veriler veya öğütler birçok farklı surelerde ayrı ayrı anlatılırken, bizlere ilettiği özündeki verileri aynı olan fakat

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

72 KONULARIN FARKLI FARKLI ÖĞRETİLERİ AÇIKLANIR. BUNUN ÇOK ÖNEMLİ NEDENLERİ VARDIR. Ancak, konumuzun dışında olduğu için fazlaca değinmeden geçeceğim. Bu da QUR’AN’DA tekrar gibi görünen her konu ayrı incelikleri, detayları bizlere açıklamak içindir. Her fail kelimenin 4 ayrı kategorideki anlamlarını hatırlayınız lütfen. Yukarıdaki ayetlerde Sevgili İbrahim ve ELÇİLER arasında geçen konuşmaların bir diğer surede anlatımıyla bir örnek vermek zorundayım. Ancak, Kuğular yani GARANİYK yani az önce sözünü ettiğimiz ELÇİLER gizemine henüz girerken açıklanması ve tanıtılması gereken bir nokta da şudur;

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

73

ELÇİ – MELEK

Melek Arapçada (E.L.K.) kökenli bu kelimenin anlamı birçok farklı şekilde özneleştirilebilmesine rağmen içeriğindeki anlam, haber getiren götüren veya bilgi getiren götüren veya bilgeleşmeyi yani haberleşmeyi sağlayan vb. gibi hallerde; E-L-K kökenli bu kaynak kelimedir ve failine de ELÇİ demekteyiz. Örneğin; Melek, E-L-K kökenlidir ve haber getiren götüren, emir getiren götüren, emri yerine getiren, faildir. Buna göre Elçi Melek; haber getiren götüren kimsenin hem görevinden dolayı unvanıdır hem de yaptığı işin adı ile birlikte anıldığı failidir. Melek, hiç bir iş yapmadan varlığını veya özelliğini bize nasıl belirtebilir? E-L-K, yani elçilik, yani haber, görevi olan emirleri getirip götürmekle Elçi- Melek olarak ancak kavrayabiliriz. IŞIK da bir tür melek olabilir. Ancak, ışık kaynağından çıkıp eşyanın özelliklerini göze getiren tek yönlü bilgi-haber iletişimi yaptığı için buna "E-L-K" diye benzetme yapabilmeniz veya bu kritik ifadeye daha engin bir açıdan bakmamız için benzetebiliriz. Radyo dalgaları da bir tür "E-L-K" dir. Ancak, tek yönlü elçi değil; E-L-K kökenine atfen kavramak için benzetebiliriz. Kaynağından radyo alıcısına haber, bilgi getirmesine rağmen radyo dalgalarına "melek" diyemiyoruz. Yaşlı insanlar (Türkler de) anımsayacaklardır, Posta görevlilerine yaptığı işten dolayı "ULAK" denirdi. Bu kelime Osmanlı dillerinde öz kullanım biçiminden sapmış ancak çok yakın bir ifade ile E-L-K yani ULAK olarak kullanılmıştır. Melek; haber, bilgi, emir alış-verişinin faili ve o bilginin gerdiğini yapan kimse olurken, yaptığı fiil "E-L-K" dir, yani elçiliktir. Oysa ELÇİ sözcüğü de isim değil, elçilik yapanın yaptığı faaliyettir. İnsan duyularıyla bilgi alış verişi yapar. Dışarıya bilgi transferi de yapabilir. İkisini aynı anda da yapar. İnsana niçin MELEK demiyoruz? Görevi haber -bilgi getirip- götürmek değil de ondan.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

74 Ancak, yaşantısında, yani diriliği süresince durmaksızın çevresiyle bilgi- alış verişini devamlı yapar veya isterse yapar. Soğuk havada üşüme duygumuz bir bilgidir ve bu bilginin nedeni, soğuk hava olgusunun sensörlerimize (reseptörlere) getirdiği haberle oluşmaktadır. Üşüme olgusunun seviyesini algılayan ve karar veren de beyine yapılmış programlardır. Şimdi, Elçi -Melek ifadesini biraz olsun açabiliriz sanırım. Özel amaçla, özel programlı, bilgi, emir alış verişi yapan ŞEHVETSİZ VE SADECE AKIL PROĞRAMLI KULLARDIR. Şehvetsiz akıl; meleklerin duygusuz oldukları anlamında değildir. Onların bilgi bankasında (genetik bilgi işlemlerinde) zıtlık kavramları yoktur. Yani, sevgi - nefret, savaş - barış, karanlık - aydınlık, erkek - dişi gibi. Onlar sadece özel hizmetlere programlı Yüce Allah’ın programladığı bilgilerden başkaca bir şey bilmeyen kullardır. Buna en güzel ve bilimsel açıklamayı QUR’AN getirmektedir. ["Allah, Sevgili ÂDEM’E bütün isimleri öğretti. Sonra eşyayı meleklere gösterip: eğer (her şeyin iç yüzünü

bilen) sadıklardansanız bunların isimlerini bana HABER verin dedi. Melekler: Biz, (sana itiraz etmekten)

seni tenzih ederiz. Senin bize ÖĞRETTİĞİNDEN BAŞKA HİÇ BİR İLMİMİZ, BİLGİMİZ YOKTUR. Muhakkak Sen her şeyi hakkıyla bilensin, üstün HİKMET sahibisin, dediler. "QUR’AN/ Bakara/31.32] Bu ayetlerden şunu açıkça anlayabiliriz: 32. ayette Melekler "Biz senin bize öğrettiğinden başka bir şey bilmeyiz, yani, eşyanın adını genetik bilgi işlem bankamıza programlamadın ki, eşyanın adını sana HABER verelim" diyorlar.

Çok dikkat ediniz 31 ayette enbiû-nî “Bana HABER verin” demektir. YÜCE ALLAHIN 31 ayetteki sorusundaki isteğine karşı 32. ayette "PROGRAM YOK Kİ SANA HABER VERELİM" cevabıyla savunma yapıyorlar "Bilgimiz yok ki Sana söyleyelim" demiyorlar. (*) Buradan, Meleklerin özel hizmet için sınırlı bilgilerinin olduğunu açıkça anlıyoruz. Başlıca görevlerinin de bilgi- haber getirip götürmek olduğu ortadadır. Sanırım Elçi - Melek ifadesini tam olmamakla beraber bu kitabın içeriği için yeterince açtık. Bunun içindir ki, Elçi başka, Melek başka şeylerdir. Melek, elçilik yapabilmesine rağmen; Elçi melek olmayabilir. Postacı Ulak’ın melek olamayacağı gibi. Allah Resulünün melek olamayacağı gibi. (**) Sevgili İbrahim’e gelen kimseler de (GARANİYK ) sadece elçilerdir. Biz de bazı hallerde "Elçi- Melek" olarak ifade etmekle, mevzunun içeriğini genel anlamda ve geniş bir platformda ortaya koymak istedik. Bu konu, yani Elçi- Melek gizemi birçok insanın zihinlerini karıştırabilir. Ve bunun doğruluğunu yine QUR’AN’IN Sevgili Musa ve Harun için kullanıldığı ayetlere göz atmamız gerekmektedir ki: [ "Hemen gidin de Firavuna deyin ki, BİZ RABBİN ELÇİLERİYİZ." QUR’AN/TA-HA/47] (*) Dikkat! Melekler bilgileri olmadığını nasıl bilirler? Bilmediğini bilmek önemli bir bilgidir değil mi? Ey gidi şarlatan meal-tefsirciler, hey gidi maskara herifler QUR’AN meali yaparsınız ha? Asırlardır insanların beyinlerini yıkarsınız ha? Hesabını Allaha verirsiniz…

(**) Bu yardımcı bilgiyi vermek zorundayım. Peygamber Farsça bir kelimedir. “Peygam” haber-mektup demektir. “ber” eki ise getiren anlamında olup PEYGAM-BER, tanrıdan haber-mektup getiren, haberci demektir. Arapça nebe (nebi) haber’dir. Arapçada peygamberin karşılığı ise Nebi’dir. Resul ise risale sahibi, kitap sahibi peygamber demektir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

75 Oysa biliyoruz ki, Sevgili Musa ve kardeşi Harun peygamberdir. Burada ise "Biz Rabbin Elçileriyiz, Arapçası RESUL" dediler. Sadece bu ayet bile örümcek ağının içinde asırlardır saklı duran ve bir türlü gerçeği görmek istemeyenler için yegâne bilgi kaynağıdır. Çünkü Sevgili Musa Firavuna ve Mısıra PEYGAMBERLİK yapmak için değil, Rabbin haberini tebliğ için yani ELÇİLİK için gelmişti. Bu nedenle 'Biz Rabbin ELÇİLERİYİZ, RESULLERİYİZ ' dediler, NEBİ demediler. Biz devam edelim: ["Mekkelilere doğru yolu gösteren Peygamber, onlara QUR’AN ile geldiği zaman, İnsanların iman etmelerine ancak şöyle demeleri engel oldu: Allah bir insanı mı peygamber gönderdi, (Peygamber

olarak bir Melek göndermeliydi)? Onlara şöyle de: Eğer (insanlar gibi) yeryüzünde, yürüyüp duran Melekler olsaydı, elbette onlara gökten MELEK PEYGAMBER gönderirdik. "QUR’AN/Saffat/171-173] Biliyorsunuz ki; insanda, takdir edilme veya dost edinme veya düşman edinme gibi sayısız karmaşık duygular vardır. Benim tespit ettiğim en tehlikeli duygu ise "gerçeği öğrenmekten korkmak" duygusudur. Gerçekten de insanların bir çoğu gerçeği öğrenmekten veya görmekten korkarlar, neden mi? Kendi olgunlaştırdığı toz pembe hayalleri, yerini gerçeğe bırakacakta ondan!... QUR’AN/En'am/94 ayetini hatırlayınız. ["Gerçekten elçilikle gönderdiğimiz KULLARIMIZ hakkında şu sözümüz geçmiştir: Muhakkak onlar bizzat onlar muzaffer olacaklardır. Ve elbette Bizim askerlerimiz (ordularımız) muhakkak onlar galip geleceklerdir. QUR’AN/Saffat/171.173 ] Daha aydınlatıcı olarak: [ "Bir de şöyle dediler: Bu peygambere (!) ne oluyor ki? Yemek yiyor, çarşılarda yürüyor. Ona bir MELEK indirilse de beraberinde bir davetçi olsa ya! (Meleğin onu tasdiki ile Hak Peygamber olduğunu bilsek ya) " QUR’AN/Furkan/7] 6. Yüzyılda Musevi kültürü ve birçok etnik gurupların kışkırtıcı saldırıları ve yanlış tefsir edilen Tevrat bilgilerin etkisiyle saçmalayan Mekkeliler; Tevratta sık-sık ifade edilen ve sık-sık İsrailoğullarına yardım eden elçilerin öğretici sıfatlarından dolayı Elçilere "RAB" diyenler; Sevgili Muhammede " O'na da melek inse ya, niçin yemek yiyor?" şeklindeki saldırıları, şu anda bizi doğru bilgiye götüren en güvenilir verilerdir. Yeter ki bilgece deşifre etmesini, analiz etmesini bilelim. Daha önce duydukları, etrafta anlatılan tarihi hikâyeleri bildiklerinden dolayı, meleklerin yemek yemediklerini biliyorlar ve Allah Resulünün yemek yemesini de açıkça yadırgıyorlar. Bu çok önemli bir kanıttır ki bunu QUR’AN yazmaktadır. Şu konuya da dikkat etmemiz gerekmektedir. Meleklerin asla yemek yeme gibi bir ihtiyaçlarının olmadığı konusunda bilgileri olan Mekkeli kişilerin itirazlarının bize vereceği öyle müthiş, öyle gerçek bir ipucu var ki; bu noktayı akıldan çıkarmadan devam edelim. Bu nedenle “bu peygamber nasıl olurda yemek yiyor, bu garip bir şey!” diyorlar… Demek ki meleklerin yemek yemediklerini bir şekilde tarihi anlatımlardan biliyorlar…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

76

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

77

DOĞRU BİLGİ YANLIŞIN BÜYÜKLÜĞÜ İLE DEĞER KAZANIR

Yanlış olamadan DOĞRU ifadesinin bir anlamı dahi olamaz. Bu nedenle Yüce ALLAH insana önce isyanı programladı sonra itaati, Önce küçük ölümü icat etti sonra sonsuz hayatı, Önce karanlığı yaptı sonra aydınlığı, Önce erkeği yarattı sonra kadını, Önce cehalet vardı, sonra bilgelik geldi, bu örnekleri binlercesine çıkarabiliriz. Zira, Tevrat'ta eskiden peygambere "GÖREN" de denirdi. Arapçada bildiğiniz gibi, Arami kökenli yeni ve şaheser bir lisandır. Pürüzsüz bir Arapça olan QUR’AN gizemlerini anlayabilmek için, Sanskritçeden başlayıp, Arapçadan günümüze kadar var olan tüm lisanlarla QUR’AN’I analiz etmeliyiz. Bunun bilime ve insanlığa getireceği yarar; İnsanın erdemce ALLAHINA yönelmesini sağlayacaktır. Bu bir insanlık ödevidir. [ "Ve uşak Saul'a cevap verip dedi: İşte, elimde bir çeyrek şekel gümüş var; Allah adamına onu veririm ve yolumuzu bize bildirir. (Evvelleri İsrail’de Allah tan sormak için gittiği zaman adam böyle derdi: Gel, GÖRENE gidelim: çünkü şimdi Peygamber denilene önceleri GÖREN denirdi). Ve Saul uşağına dedi: İyi dedin; gel gidelim. Ve Allah adamının olduğu şehre gittiler. Ve yokuştan şehre çıkarken, su çekmek için çıkmakta olan genç kadınlar buldular ve onlara dediler: GÖREN burada mı?" Tevrat/Samuel/9/8.11 ] Bilinmelidir ki Peygamber sözcüğü Arapça değildir, Arapçası RESUL veya NEBİDİR. Bu gerekli yardımcı bilgileri dağarcığımıza yerleştirip tekrar Sevgili İbrahim’e gelen Elçilere yani GARANİYK lere, yani AK- KUĞULARA, Ulu Turnalara döneceğiz. [" Hani onlar (elçiler) İbrahim'in yanına varmışlardı da SELAM vermişlerdi. O da (karşılık olarak) SELAM vermiş: HİÇ (daha önce benzerini hiç görmediğim) TANIMADIK BİR KAVİM! demişti. Hemen bir bahane ile ailesine giderek, semiz bir dana (kesip) getirdi de. Onu (yemek yiyip yemediklerini test için) önlerine koydu: 'yemeye buyurmaz mısınız? ' dedi. (Elçilerin yemediğini görünce, doğal olarak şüphelenmekle haklı olduğunu anlayıp) O VAKİT ONLARDAN İÇİNE BİR KORKU DOLDU. Onlar: ' KORKMA' dediler ve onu ÇOK BİLGİN BİR OĞUL İLE MÜJDELEDİLER. Bunun üzerine (İbrahim’in) hanımı bir çığlık içinde döndü ve elini yüzüne çarparak: ' Ben kısır bir koca kadınım (nasıl çocuğum olabilir ki) ? dedi. Onlar (Elçiler) dediler ki: İŞ SANA DEDİĞİMİZ GİBİDİR. BUNU RABBİN BUYURDU. Şüphesiz ki O HÂKİMDİR, ÂLİMDİR". QUR’AN/ Zariyat/25.30 ] Aynı mevzuyu iki ayrı surenin ayrıntılarından sanki tekrar yapılıyor gibi ancak tekrar değil de farklı detayları açıklayan bu ayetten daha fazla ayrıntıyı öğreniyoruz. İlk defa elçileri gören Sevgili İbrahim doğal olarak elçilerin her türlü hallerinden, görünümlerinden yemek yememelerinden KORKMUŞTUR. Bunu Zariyat/25 ayetinde "tanımadık, tanınmamış veya tanınmayan kimseler" ifadesinden, yani daha önce hiç görmediği ve kendisini ürkütecek kadar farklı bir görünümde oldukları açıkça ortadadır. Olabileceği vaadiyle müjdeledikleri BİLGİN OĞUL ise, genetiği özel olarak programlanmış Sevgili İSHAK ve İshak'ın oğlu Sevgili YAKUB ve Esavdır. Yahudilerin LEVİ soyu kutsaldır ve istisnasız bütün peygamberlerde bu Levililerin DNA soy zincirindendir, bu genetikten gelir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

78 Ayette geçen "KORKU", insanın aniden karşısına çıkan bir canavardan duygulandığı gibi mekanik bir korku değildir. İnsanın hayal bile edemeyeceği ve kendisini, bir şok etkisiyle hayretler içinde bırakabilecek, ürperten bir duygunun verdiği korkudur. Hayret + Ürkme + İrkilme + gizli korku gibi duyguların sergilendiği ani şok etkisi gibi bir korkudur bu. Siz de farkındasınız; Korkuyu "KORKMA" ikazının hemen ardından "Çok Bilgin bir Oğul müjdelediler" ifadesiyle yumuşakça yok ediyorlar. Çünkü Sevgili İbrahim’in 120 yaşlarında duyacağı en güzel bir haberdir ki; doğal olarak korkuyu yenecektir. Genetik bilimler için müthiş veriler içeren bu ayetlere yön veren yegâne başlama noktası ise; Yüce Allah’ın HÂKİM ve ÂLİM sıfatlarıdır. Aynı konuyu başka bir cihetle ayrıntılı olarak açıklayan bir diğer veri ise; ["(Sare) Şöyle dedi: ' Ay, ben doğuracak mıyım? Ben ihtiyar bir kadın ve bu kocam da bir ihtiyar iken!... Doğrusu bu çok ŞAŞILACAK BİR ŞEY! QUR’AN/Hud/72] Ayrı bir surede anlatılan bu ayetten bazı özelliklere sahip olan, ancak doğuramayan Sera validemizin şaşkınlığına tanık olduk. Yine bir diğer ayrıntı için ve Tevrat’ın nasıl tahrif edildiğini az önce belirtmiştim ki; Tevrat’a başvuracağız; ["Ve İbrahim sığırlara koştu (acelesi var ve bu acelecilik QUR’AN’DA da belirtildi), ve körpe iyi bir buzağı alıp uşağına verdi ve onu hazırlamakta acele etti (yüz yaşlarında olan bir peygamberin kafasına neler

takılmıştı ki; yemeği yapmada acele etsin? Sonra ondan yemek isteyen olmadı! Elçilerde ne gibi bir farklılık gördü ki; onların yemek yiyip

yiyemediklerini ilk etapta anlamak için, yemeği bahane etti?) Ve ayranla süt ve hazırladığı buzağıyı alıp önlerine koydu; ve kendisi yanlarında, ağaç altına durdu, onlar da yediler. Ve O'na dediler: Karın Sare nerede? Ve dedi: İşte çadırda. Ve o dedi: Gelecek sene bu mevsimde senin yanına döneceğim ve işte karın Sare'nin bir OĞLU olacaktır. Ve Sare onun arkasında olan çadırın kapısında dinliyordu. Ve İbrahim ile Sare de kocamış ve yaşta ilerlemişlerdi; Sare adetten kesilmişti. Ve Sare: İhtiyar olduktan sonra bana sevinç (doğumdan dolayı sevinmek) olur mu? Efendim de kocamıştır diyerek İÇİNDEN GÜLDÜ. Ve RAB, İbrahim’e dedi: Sare: Gerçekten doğuracak mıyım? ve ben kocadım, diyerek NİÇİN GÜLDÜ? RAB için imkânsız bir şey var mıdır? Muayyen vakitte, gelecek sene bu mevsimde yanına döneceğim, ve Sare'nin bir OĞLU olacaktır. Ve Sare: GÜLMEDİM, diyerek inkâr etti: Çünkü KORKTU. Ve O (elçi) Hayır güldün, dedi "Tevrat/Tekvin/18/7.15] (*) Şimdi çok dikkat ediniz: 14'üncü Tevrat ayetinde adı belirtilmeyen, fakat Tevrat’ın daha önceki ayetlerinde "RAB" olarak isimlendirilen Elçiler : "Rab için imkânsız bir şey var mıdır?" diyorlar. Oysa 13'üncü ayette ise: " Ve RAB İbrahim’e dedi" ifadesiyle karşılaşıyoruz. Bu demektir ki Elçiler RAB değildir. Sizde Tevrat’taki yazıcıların sözcükleri tahrifatına bu iki cümleyle artık tanıksınız. Amacım asla Tevrat’ın yerilmesi değildir. Bu kitabın başlarında, QUR’AN ayetleriyle açıkça belirtik ki, Tevrat’ın ve İncilin de inancımda mutlak saygın bir yeri vardır. Ki; Tevrat’ı günümüz Musevilerine öğretecek kadar da ayrıntılarını deşifre edebilmek için ömür tükettim. Bu elinizde okuduğunuz kitabımız bunun en belirgin bir kanıtıdır. Bu kitap QUR’AN’IN koordinesiyle Tevrat'tan olabildiğince yararlanmak için hazırlanmadı mı? (*) Gelen elçileri zamanın karanlıklarında, özellikle Tevrat’ı yazan yazıcıların hatalarıdır ki, Tevrat’ın bazı yerlerinde elçileri " RAB " olarak Tevrat’a geçirmişlerdir. Bu hata Tenvirattaki en önemli yazıcı hatalarının başında gelir. Bunu daha önce belirtmiştik.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

79 Tekrar esas mevzuya devam edelim. Tevrat’ta da Sare'nin KORKTUĞUNA tanık olduk. Fakat, ayetin en belirgin hatta beni bile ürküten verisi: Elçilerin Sare'nin düşüncelerini okuyabilmeleridir!... Sare güldüğünü inkar etmesine rağmen Elçiler, onun düşüncesindeki "alaylı gülme" duygusunu dahi tespit edebiliyorlar... Aman Allahım! Bu ne uygarlıktır böyle! Bu müthiş ayrıntıları İncil’den izleyerek ve ufkumuzu ayrıntılarla genişletip devam edelim. ["Ve işte, yazıcıların bazısı içlerinden: Bu adam küfür ediyor, dediler. İsa da onların düşüncelerini bilerek; Niçin yüreklerinizden kötü şeyler düşünüyorsunuz? dedi" İncil/Matta/9/3.4 ] ["Ve bütün halk şaştı ve ‘Acaba Davut oğlu mudur?’ dediler. Fakat Ferisiler işitince dediler: Bu adam ancak cinlerin reisi Beelzebul ile cinleri çıkarıyor. Ve İsa düşüncelerini BİLEREK onlara dedi: İçinde ayrılık olan her ülke çöl olur ve içinde ayrılık olan hiç bir şehir yahut ev durmaz." İncil/ Matta/12/23.24] ["Ve onlar: Ekmek almadık, diye aralarında söyleşiyorlardı. İsa da bunu bilerek dedi: Ey az imanlılar! Ekmeğiniz olmadığından dolayı aranızda neden söyleşiyorsunuz?" İncil/Matta/16/7.8] Sevgili İsa da bu gezegende yaşayanların düşüncelerini dahi anında okuyabiliyordu. Bunun akıllara durgunluk verecek nedenlerini bu kitap için belirli bir seviyede tutacağım. Şimdi kısaca bazı ayrıntılara değineceğiz, fakat önemli ayrıntılara... Sevgili İbrahim elçilere niçin öncelikle yemek ikram etme gereğini gördü? Hadi, misafire önce ikram edilecek şeyin yemek olduğunu varsayalım: Neden et yemeği? Daha çabuk yapılacak çorba gibi yemek varken niçin sağlıklı bir dana kesiliyor ve hazırlanıyor, ancak hazırlamada çok acele ediliyor üstelik! Bu, ne kadar bir zaman alır? Önce ' tanımadık, bizlere hiç benzemeyen, yabancı, garip görünüşlü' olduklarını belirterek, onlara ET yemeği ikram etmeyi tercih etti? Sevgili İbrahim Elçilerde hangi ayrıntıları keşfetmiş olmalı ki, onları et yemeği ile test etmeyi yeğliyor? Bakınız, Tevrat’ta daha ne bilgiler var; ["Ve RABBİN meleği elinde olan DEĞNEĞİN ( bu laboratuvarlarda kullandığımız cam deney tüpüdür) ucunu oraya uzattı, ve ETLE mayasız pidelere dokundu; ve kayadan ateş çıktı, ve eti ve mayasız pideleri yiyip bitirdi: ve RABBİN meleği onun gözünde kayboldu." Tevrat/Hakimler/6/21.] Şimdi anlaşıldı, elçiler neden Sevgili İbrahim’in getirdiği et yemeğini yemediler. Elindeki tüple yemeği önce tahlil ettiler… Melek, yani Elçi, yani GARANİYK, Biyokimyasal özelliği olan mayasız ekmekleri ve ETİ sopa ile, tüple emiyor ve analiz ediyor veya yiyor!!! (işte, Tevrat’ı yazanların hatalı yazılarından ve binlerce sendir kültür tekâmülünden kaynaklanan hatalardan bir kaç örnek daha!...) Oysa, gördüğünüz gibi Elçiler ETİ ve MAYASIZ EKMEĞİ özel yöntemlerle analiz etmek için, deney tüpüyle (değnek !) emiyor ve analiz ediyorlar. Çünkü: gelecek yeni nesil için en müsait, en sağlıklı aşılama yapılacak ki; bu aşılamanın başlangıcı da Hz. İbrahim ve Sara’dır. Tevrat’ı yazan cahillerde Elçilerin eti sopa ile yediğini sanıp, asırlarca insanların elçiler tekrar gelsinler diye kurbanlar kesip damlarda etlerin kokuşmasına sebep oldular! Laf aramızda, suçlarını örtmeye hazırladıkları bir kılıftı bunlar!

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

80 Oysa mayasız özel ekmek veya Elçilerin getirdiği özel gıda Maddeleri genleri özel programlı bu soyun sağlıklı gelişmesi için çok, çok önemliydi. (*) Zira birazdan tanık olacaksınız; Sevgili İbrahim’e ve hanımı Sare'ye DNA’LARI özel programlanmış molekül transferini yaparak bilgin ve oğlan olacağı daha önceden tayin edilen İshak’ın doğumunu gerçekleştirecek olan da bu elçilerdir... Yani GARANİYKTİR. Tekrar, İncili ve Tevrat’ı tasdik eden ve Alemlere Rahmet olarak gelen QUR’AN ile devam edelim: 100 yaşını doldurmuş olan Sevgili İbrahim ve yaşlı Sare'nin sevinç ve şaşkınlıklarına cevap olarak: [ "Onlar (Elçiler): Seni Hak ve Gerçekle müjdeledik, onun için Allah’ın Rahmetinden ümidini kesenlerden olma, dediler". QUR’AN/ Hicr/55 ] Elçilerin söylemek istedikleri: Senin hanımın Sare her ne kadar kısırsa da, sen ne kadar ihtiyarsanız da, Yüce Allah’ın Rahmetinden asla ümidinizi kesmeyiniz, biz bu işi başaracağız: Özel çalışmalarımızla senin bu yaşlı hanımından ÇOK BİLGİN BİR OĞLUN ve devamında da (torunların ) olacaktır. O yüzden sakın ümidini kaybetme, diyorlar.

Çünkü, QUR’AN/Zariyat/30'da; Yüce Allah’ın HAKİM ve ALİM sıfatları ifade edilmişti. Bu son derece önemli ayrıntıdır ki; bilimsel içerikli ayetleri sevk ve idare eden birinci derecede referans noktası olduğunu daha öncede belirtmiştik. [" İbrahim dedi ki: Sapıklardan başka, kim Rabbinin Rahmetinden ümit keser? "QUR’AN/Hicr/56.] TÜRK ASILLI AZEROĞLU SEVGİLİ İBRAHİM, olgun bir yaşta, Yüce Allah'a teslim olmuş bir peygamber olarak; Elçilerin, doğacak BİLGİN oğul için yaptıkları özel programlı DNA transfer operasyonun sonucunu, Rabbinden ümidini kesmeden sevinçle ve iyi bir moralle beklemeye karar veriyor. Bunu nereden mi anladık? Ayetin son cümlesinde Sevgili İbrahim: " Sapıklardan başka kim Rabbin rahmetinden ümit keser" demesidir? Bu ifade, korkuyu atlattığını, sakinleştiğini artık Elçilerle aynı fikri paylaştığının tanımıdır? Şu ana kadar Sevgili İbrahim'in ilk defa elçilerle tanışıp, KORKUSUNU giderip, genetik transfer operasyonu yapılarak doğacak OĞUL’UN olabileceği ümidini kesmemesi için, O'na moral ve aydınlatıcı bilgi verildiğini izledik. Sevgili İbrahim’in de yeterince rahatladığını zaten algıladınız... Dikkatle izleyelim: Aradan ne kadar zaman geçti bilemiyoruz, Elçiler genetik transferin ön

hazırlıkları hakkındaki ön bilgileri Sevgili İbrahim’e vermiş olmalılar ki: ["Vakta ki elçilerimiz

(İbrahim’e çocuğun doğacağına dair) MÜJDEYİ GETİRDİLER, O'na şöyle dediler: Biz bu memleket halkını helak edeceğiz; çünkü HALKI BÜSBÜTÜN ZALİMLER OLDULAR." QUR’AN/Ankebut/31. ] Tevrat da bir sene olarak belirtilen, ancak kesin olmamakla beraber Elçilerin ne kadar zaman sonra tekrar Sevgili İbrahime geldiklerini zaman ölçüsü olarak tam bilemiyoruz. Ancak, Tevrat taki "gelecek sene bu mevsimde geleceğiz " ifadesini referans almamız gerekir ki; doğum da dokuz ayda olduğuna göre; muhtemelen doğru bir yaklaşım içindeyiz demektir. (*) Bu soyun bugünkü unvanı LEVİ sıptı, Levi soyu, Levi kabilesidir. Sevgili İshak’tan sonra ki bütün peygamberler genetiği özel programlı olan bu LEVİ soydandır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

81 "Vakta ki MÜJDEYİ GETİRDİLER" ifadesi birçok gizemi açığa çıkarmakla beraber, Elçilerin Sevgili İbrahim’e İKİNCİ BİR DEFA ve hayli bir zaman aralığından sonra geldiklerini kanıtlar. Bu müjdeyle, doğacak çocuğun genetik transfer operasyonunun başarılı olduğunu ve çocuğun yaşlı Sare’den mutlaka doğacağı garantisini ve kesin müjdeyi veriyorlar. Müjdenin esas konusu, DOĞACAK ÇOCUK SAĞLIKLI VE OĞLAN VE MUTLAKA BİLGİN OLACAK… Bu müjde o zaman Sevgili İbrahim’i sevindirmişti, şu anda ise AK Kuğular -Turnalar - GARANİYK gizeminin açılmasını sağlayarak bizi sevindirdi. Daha önce, yani ilk geldiklerinde; çocuğun doğabileceğini, ümidini yitirmemesi gerektiğini söyleyen Elçiler: " VAKTA Kİ (limit koyamayacağımız bir zaman aralığından sonra) ifadesiyle ikinci bir kez (en az iki kez) geldikleri kesinlik kazanıyor. Dikkat edilirse, iki kesin ifade aynı ayette açıkça belirtiliyor. Tevrat da ise Sevgili İbrahim’in gelen Elçilerle bir kez görüştüğü belirtilir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

82

GENLERİ ÖZEL PROGRAMLA DOĞAN Hz. İSHAK VE NESLİ

Ayetlerde de açıkça gördük; Çocuk, yani Hz. İSHAK, kesinlikle doğacak ve kesinlikle Oğlan olacak ve kesinlikle de BİLGİN olacak. Bu son derece önemli değerleri bu noktadan başlayarak çözeceğiz. "Elçiler: Biz bu memleket (Sedom) halkını helak edeceğiz. Çünkü BÜSBÜTÜN AZITTILAR, BÜSBÜTÜN ZALİMLER OLDULAR." dediklerine göre, kavmin helak olacağı da kesinlik kazanıyor. Fakat gözden kaçmaması gereken oldukça önemli bir nokta; Elçiler sanki o şehrin yabancısı değiller! "Büsbütün azıttılar" ifadesi, o halkın, adı geçen edepsizliği (Livata) daha önce de yaptıklarını, fakat bu kadar yaygın bir hastalığın (bunun ne kadar tehlikeli bir hastalık olduğuna birazdan tanık olacaksınız) bu kadar hızlı bir yayılmayla yaygınlaşacağını, bize dolaylı olarak anlatıyor. Sevgili Lut Sedoma gelmeden çok önceleri de Elçilerin O kavme geldikleri, onlara nasihatler verildiği ayetlerin akışından anlaşılıyor ve Lut da: " Şu kadar zamandır kavmi yola getiremedi, çalıştı; fakat netice olumsuz, son derece tehlikeli boyutlara gelen bir tür AIDS türünden bir virüs hızla yayılabilir veya yayılıyor, o yüzden orayı, Allah’ın kesin emriyle "MUTLAKA HELAK EDECEĞİZ" diyerek, amaçlarını NET bir ifadeyle belirtiyorlar. [ "İbrahim dedi ki, onların içinde (zalim olmayan) Lut da var. Onlar (Elçiler) BİZ ORADA KİMİN OLDUĞUNU ÇOK İYİ BİLİYORUZ. Hem O'nu hem ailesini kurtaracağız, ancak karısı müstesna; O, azab içinde kalanlardan oldu. Elçilerimiz Lut'a gelince (KORKUSUNDAN) kendisine fenalık geldi, ONLARIN YÜZÜNDEN KEDERLENİP TAKATİ KESİLDİ. Onlar dediler ki: KORKMA VE KEDER ETME; çünkü biz seni ve aileni kurtaracağız, ancak karın geride kalanlardan olmuştur. "QUR’AN/Ankebut/32.33] Sevgili İbrahim, helak olacağı kesinleşen Sedomda kuzeni Lut'un olduğunu, kurtarılması gerektiğini Elçilerden istiyor. Elçiler ise, orada kimlerin olduğunu ÇOK İYİ BİLDİKLERİNİ, Sevgili Lut için endişe etmemesini belirtiyorlar. Elçilerin müthiş görkemli özelliklerini siz de fark ettiniz değil mi? a) Sare çadırın içindeyken görmedikleri halde düşüncesini, duygulandığı alaycı gülücüğü hemen fark ettiler!.. b) Sedomda kimlerin hastalıklı olduğunu ÇOK İYİ bildikleri ortadadır!... c) Sarenin doğuracağını, kesinlikle OĞLAN olacağını, kesinlikle BİLGİN olacağını, net ve apaçık ifadelerden zaten öğrendik. Elçileri ilk kez gören Sevgili Lut da ÇOK KORKUYOR. Hatta korkudan TAKATİ KESİLİYOR! (Bu duyguyu hemen her insan bilir). Elçiler, öncelikle korkmamasını ve kendisini kurtaracaklarını özellikle belirtiyorlar ki; Sevgili Lut'un morali biraz olsun düzeliyor. Zaten bunu "korkmamasını" vurgulayarak yapıyorlar. Elçiler birtakım özel yöntemleri olmalıdır ki; gezegenimizdeki insanların duygularını bile hemen tespit edebiliyorlar! Öyle ki, elçilerin Sedom'da kimlerin hastalık virüsü taşıdığını ve kimlerin sağlıklı olduklarını çok iyi bildikleri ayrıntılarıyla ortadadır. Nasıl mı?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

83 ["Lut dedi ki: Doğrusu siz ÜRKÜLECEK (korkulacak) BİR (kimselersiniz) KAVİMSİNİZ. Elçiler dediler ki: Yok (korkma) BİZ SANA KAVMİNİN ŞÜPHE EDİP DURDUKLARI AZABI GETİRDİK. Sana onların azabına dair GERÇEKLE GELDİK (kasabayı, hastalık virüslerini yok etmeye, gerçek bir operasyon için geldik) Biz mutlaka doğru söyleyicileriz. Nihayet onları Güneş'in doğma vaktinde O KORKUNÇ GÜRÜLTÜ yakalayıverdi. QUR’AN/ Hicr/62.63.64.73 ] Hatırlarsanız Ankebut/29 ayetinde şehir halkı "Eğer doğru söyleyenlerden iseniz getirin bize Allah’ın azabını" demişlerdi. 62.nci ayette ise; elçi ile melek arasındaki fark açıkça görülmektedir. Zira Hz. Lut onlara "ayrı, farklı, başkalarına benzemeyen bir KAVİMSİNİZ, kimselersiniz" dedi... Kısa aralıklarla gizemlerin ana hatlarını toparlamak için şu başlıkları hafızalarımıza kaydetmemiz gerekiyor; a) Sevgili Lut'un Elçileri ilk kez gördüğü kesinlik kazanıyor, b) Lut elçileri ilk kez gördüğünde, Sevgili İbrahim ikinci, belki daha çok gördüğü müjdenin kesinleşmesiyle zaten açığa çıktı. c) Elçilerin kavmi şüphe ettikleri Azab'a ait gerçek bilgilerle, yani tam yok etme operasyonu ve emri ile geldikleri artık kesinlik kazanıyor. d) Sevgili Lut elçilerle ilk dafa görüşmesine rağmen; Elçiler " Kavmin şüphe ettikleri azabı" ifadesini kullanıyorlar. Bu demektir ki: Sevgili Lut henüz peygamber olmadan önce, o şehirde o elçiler; Yasin Suresinin 13...30. ayetlerine kadar anlatılan detaylarda apaçık belirtildiği gibi, bir tür peygamberlik görevi yapıyorlar ki; QUR’AN bu son derece önemli hadiseyi tüm detaylarıyla açıklamaktadır. Ancak, aynı konu için ayrıntılar QUR’AN’IN şaheser gizemlerinin süreçleridir ki, aynı konu değişik surelerde ve değişik detayları açıklamak için sanki tekrar ediliyormuş izlenimi verir, aslında bire bir tekrar yoktur. Bu, QUR’AN’IN, bu kitap için açamayacağımız Evrensel bir özelliğidir. Devam edelim: [" Lut kavmi gönderilen ELÇİLERİ tekzip etti" . Quran/Şuara/160 ] Demek ki Sevgili Lut'dan seneler önce (ne kadar zaman aralığı bilemiyoruz) kavme gelen, ancak daha yumuşak davranıp, sadece öğütler vermek, onları olabilecek felaketlerden haberdar etmek ve kendilerinden bir insanmış gibi davranan Elçilerin Sedoma geldikleri de açıklık kazanıyor. Olabilecek bir felaketten şüphe içinde olmaları, zaten Yasin suresinin 15 ve 16. ayetlerinde açıkça belirtiliyor. Birazdan 36. sureye, yani QUR’AN’IN KALBİ OLARAK DEĞERLENDİRİLEN YASİN suresine geleceğiz. Uyuyan bir tarihi uyandıracak ve açıklığa kavuşturacak anahtar kaynak daha doğrusu en önemli kaynak YASİN süresinin anahtar bilgisidir. Araştırmalarımda net değerlerle ulaştığım birinci derecedeki veri de; QUR’AN’IN tüm gizemlerinin, bilimsel tüm ayrıntıların anahtar bilgisinin YASİN suresinde oluşudur. Bu nedenledir ki; bu sureye " QUR’AN’IN KALBİ " denmiştir. Bu benim şahsi kanaatimdir. Araştırmalarımda, Yasin suresi de 18 bilim dalı için başlama ve gizemlerinin anahtar verilerini tespit ettim… 1400 senedir kimse neden “Yasin suresi QUR’AN’IN kalbi denmiştir“ diye ne araştırmış ne de düşünmüştür.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

84 Elçilerin görkemli anıları ise kitabın sonunda Mekke de " LAT, UZZA ve bu da MENATTIR ! " şeklinde ve bozulmuş ve masal haline gelmiş biçimini izleyeceksiniz. Okuyucuların "Lat, Uzza ve bu da MENATTIR" cümle yapısını, cümle tekniğini asla unutmamaları gerekmektedir. Çünkü bu evrensel gizeme tüm insanlarla birlikte ulaşacağız. Zira Hz. Muhammed ve İsa ve Musa ve tüm diğer peygamberler sadece birilerinin özelleri değildir, bütün insanlık âleminin önderleridirler. Kanıtı mı? Devam edelim; Önemli ikinci bir nokta: Elçiler o şehirde Sevgili Lut'dan önce görev yaptığı dönemde, halkın edepsizliği (erkek fahişeliği, livata) tam anlamıyla yaygın olmasa gerek. Zira Elçiler bir hayli zaman kavimi adam etmek için uğraşıyorlar. Aradan zaman (ne kadar zaman, kaç sene bilemeyiz) geçmelidir ki, edepsizlik doruk noktasına geliyor ve KESİN YOK ETME OPERASYONU ALLAH'IN EMRİ VE ASLA GERİ ÇEVRİLEMEYECEĞİ, VAKİT KAYBEDİLMEMESİ GEREKTİĞİ, Sevgili İbrahim'in yanında iken, daha doğrusu genetik transfer operasyonundan sonra çocuğun doğacağı tam kesinlik kazandıktan sonra: [ "(İbrahim) dedi ki: Ey Elçiler, BUNDAN SONRAKİ İŞİNİZ NE? QUR’AN/Hicr/57] sorusuna cevap olarak "Lut kavmini helak edeceğiz " diyorlar. Sevgili İbrahim de, çok vicdanlı ve bilge bir insan olarak, azabın yapılmamasını veya ertelenmesini veya affedilmesini çok istiyor ki; ["Elçiler: Ey İbrahim! Bu mücadelenden vaz geç, çünkü Rabbinin EMRİ GELDİ. Muhakkak surette onlara GERİ ÇEVRİLMESİ İMKÂNSIZ BİR AZAB GELECEKTİR, dediler. QUR’AN/Hud/76.] Bu ayetten de Sevgili İbrahim’in elçilerin henüz Lut'a gelmeden önce mücadele ettiği yeterli bir açıklık kazanmış oluyor. İşin en ciddi tarafı - gerçi bu kitabın sonunda her şey apaçık aydınlanacak, fakat amacım biraz, aralıklar halinde, olsun zihinlerde soru işaretleri bırakmamaktır; "RABBİNİN EMRİ GELDİ VE GERİ ÇEVRİLMESİ İMKÂNSIZDIR" ifadesidir. Bu ifadeyi de akıldan çıkarmadan devam edelim. Kesin YOK ETME operasyonunun haberi Sevgili Lut'a verilmeden, Lut elçilerin görünümlerinden (ilk defa böyle görkemli varlıklar gördüğü için!) çok korkuyor. Bu da demektir ki, Sevgili Lut, elçileri İLK KEZ GÖRÜYOR. Sevgili Lut Harran’dan Sedoma gelmeden çok önceleri Elçiler: QUR’AN/Şuara/160 ayetinde izlediğiniz gibi; Sedom kavminin yaptığı edepsizliği terk etmelerini sağlamak amacıyla oralarda görev yani peygamberlik yaptılar. Zaten Sevgili Lut'un Sedoma Peygamber olarak gönderilmesinin sebebi, bu kötülüğün iyiliğe tahvili değil midir? Ortaya çıkardığımız verilerin en can alıcı noktalarından biriside şudur: Elçilerin Sedoma önce İKİ, sonra bir ÜÇÜNCÜSÜNÜN takviye olarak geldikleridir. Toplam olarak YOK ETME OPERASYONUNA ÜÇ Elçinin katıldığını tanımladık. Önce İKİ elçi, sonra bir ÜÇÜNCÜSÜYLE takviye edilip, üçlü bir gurup... Bu en önemli anahtarlardan birisidir ve bu ifadeyi de unutmayalım. Yani, Lat, Uzza ve bu da Menat.

Zira, Şuara/160 ayette "Elçiyi" değil, "ELÇİLERİ TEKZİP ETTİLER" deniliyor. Zihinlerinde bir soru işareti olduğunu sezinliyorum..."Hiç meleklerden Resul olur mu?" diyebilirler;. [ Allah, hem MELEKLERDEN hem de İNSANLARDAN Resuller (elçiler) seçer. Gerçekten Allah her şeyi işitir, her şeyi görür. QUR’AN/Hacc/75.]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

85 Sanırım bu ayetin içeriğini açıklamaya gerek yoktur! Elçilerin Sevgili Lut'dan çok önceleri de Sedoma gelip öğretici, yol gösterici olarak peygamberlik yaptıkları, yukarıda ki ayetin NET ifadesiyle anlaşılmaktadır. QUR’AN’I anlamak için adam gibi okumak... Okumak için de, engin bir araştırma ve sağlıklı, temiz bir AKIL gerekmektedir. Tertemiz Hanif bir KALP gerekiyor. Yorumlarla, hikâyelerle ne, tarihler tanımlanır ne de QUR’AN açıklanabilir... Bu ayette bize açıkça bildirmektedir ki: Evrende evrenlerde yarattığı sayısız varlıklar için de elçilik görevi yapan yarattığı süper AKILLI varlıkların da olduğunu ve onlara da elçiler, nebiler gönderdiğini: ‘Allah, hem MELEKLERDEN hem de İNSANLARDAN peygamberler seçer’ ayetiyle anlatmaktadır. İnsan cinsinden Nebiler biz insanlar için, Melek elçilerde başka yerlerde yaşayan varlıklar için meleklerden Nebiler…. Ayet bunu üç boyutlu açıklamaktadır… Bu müthiş ayrıntının değerlendirilmesini tekke köşelerinde huuu çekenlerin varsa (!) aylayışlarına bırakıyorum. Buraya kadarki sahnede ifade edilen Melek-Elçi herhangi bir isim değildir. Görevin niteliğine atfen bir fiilin tanımı için kullanılan kelimedir. KIRAL, bir isim değildir, bir insanın bulunduğu ve üslendiği bir görevden dolayı aldığı bir sıfattır. Yani bir görevin karşılığında atfettiğimiz bir kelime, bir unvandır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

86

ATEŞİN YAKAMADIĞI SEVGİLİ İBRAHİM

Bu kısma kadar genelleştirmek amacıyla diyebiliriz ki; Sevgili İbrahim peygamber olmadan öncede kendi baba kavimini İnanmaya/imana davet ediyor, ret edilince terk ediyor. Zaman sonra İbrahim’in davetlerine karşı tavır alan kral (Nemrut) Harranda (Bugünkü Urfa ve yöreleridir) ateşe atıyor. Yüce Allah'ın gerçek bir mucizesiyle, ateş yani Plazma İbrahim’i yakamıyor. Veya Sevgili İbrahim’in ateşte yanmadığını söyleyebiliriz. Sevgili İbrahim'in ateşten kurtulma nedenini bilimsel olarak bugün için bilemiyoruz ancak şahsen bana ciddi bir kapı açmıştır diyebilirim. Sevgili İbrahim’in ateşteyken gösterdiği inanç büyüklüğü ve metanetini bilen ve gören kuzeni Sevgili Lut, Allaha ve Sevgili İbrahim’e inanıyor ve iman ediyor. Yüce Allah da Lut'a peygamberlik görevi veriyor. Sevgili İbrahim, Allah’ın emri ile Harran’dan, İshak ve Yakup’un doğacağı yere göç ederken, Sevgili Lut da Sedoma gelip Peygamberliğini ilan ediyor ve Allah’ın emri ile Sedom kavmini yaptığı edepsizlikten alıkoymak için imana davet ediyor ve var gücüyle çalışıyor. Sevgili Lut Peygamberliğini ilan ettiği zaman ile, Sevgili İbrahim’in Elçileri İLK DEFA GÖRÜŞÜ arasında bir hayli zaman var demektir. Aradan nice seneler geçmelidir ki, gerek İbrahim gerekse Sare’nin pir ihtiyar olduklarını anlatan QUR’AN ve Tevrat ayetlerinden öğreniyoruz. Elçileri ilk defa gören Sevgili İbrahim ÇOK KORKUYOR. Ancak, Elçiler korkusunu gidermek için, Sare’den çok arzu ettikleri (Onlar için müthiş bir haber olduğu zaten ortadadır, dolayisiyle korkuyu yenecektir) çocuk sahibi olacağını belirtiyorlar. Ani korku ve ani şaşkınlık yerini daha olumlu bir sonuca bırakıyor. Elçiler genetik transferin ön çalışmalarını veya ön operasyonunu yaptıktan sonra, Sevgili İbrahim den bir zaman için ayrılmış olmaları gerekir. Elçilerin ne yaptıklarını, nerelere gittiklerini bu kitapta anlatmanın bir gereği yoktur. Ancak [ "Vakta ki elçiler Müjdeyi getirdiler. " QUR’AN/Ankebut/31. ] ayeti, genetik operasyonun tam başarılı olduğunu, Çocuğun MUTLAKA DOĞACAĞINI, MUTLAKA ERKEK OLACAĞINI, MUTLAKA BİLGİN olacağını ve Lut Kavmini MUTLAKA ve KESİNLİKLE YOK EDECEKLERİNİ kesin ve net ifadelerden anlıyoruz. Zaten bu görüşmeyle, Sevgili İbrahim’in elçilerle en az iki kez görüştüğü de tam bir açıklık kazanıyor.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

87 Elçiler, çocuğun doğacağı garantisini verdikten sonra Sevgili Lut'a gelirken, daha önce ELÇİLERDEN ÇOK, ÇOK KORKAN İbrahim, bu sefer Elçilerle "Kavime azap etmeyin " diye mücadeleye başlıyor. Mücadele sonuçsuz kalmakla beraber, Sevgili İbrahim’in meleklerle artık İÇLİ DIŞLI OLDUĞUNUN EN İYİ BİR KANITINI yakalamış bulunuyoruz. Elçiler Sevgili Lut'a geldiklerinde, O da aynen Sevgili İbrahim gibi ÇOK ÇOK KORKUYOR. Hatta korkudan takati kesiliyor. Elçiler özel yetenekleri gereği, insanların düşünce veya daha gizemli hallerini tahlil edebiliyorlar ki; İbrahim’e yaptıkları gibi hemen ve öncelikle 'korkmamasını' ve hemen ardından da 'LUT KAVİMİNİN SON DERECE SALGIN OLABİLECEK CİDDİ BİR HASTALIĞA YAKALANDIKLARI İÇİN MUTLAKA YOK EDİLECEĞİNİ, YOK EDİLMESİ GEREKTİĞİNİ, KESİN KARAR VERİLDİĞİNİ ' açıklıyorlar. Sevgili Lut'un ve ona inananların kararlaşmış, kesinlik kazanmış belirli bir vakitte ve mutlaka belirtilen yere gitmelerini, Yüce Allah’ın bir emri olarak ilan ediyorlar. Birazdan göreceğiz ki, QUR’AN’IN Kalbi olan Yasin suresinin 13,14, 15 ayetlerinde sözü edilen Elçilerin, henüz Sevgili Lut Peygamber olmadan önce orada görev yaptıkları, aynı surenin 16,17,18,19 ayetlerinde tam açıklık kazanırken, özellikle Yasin 19 ayetin son cümlesi: Elçilerin " Siz haddi aşmış bir kavimsiniz" ifadesini kullanmış olmalarıdır ki, bir çok seneler önce o kavmin edepsizliği yine yaptıklarını, Elçilerin o şehirde nasihatler verdiklerini, kavmin insanlarıyla doğrudan ilişki halinde olduklarını da, QUR’AN/ Şuara/160 ayetindeki ifadeyle birlikte açıkça görüyoruz. Hatırlarsanız, QUR’AN/Ankebut/28. ayetinde; "DAHA ÖNCE BU EDEPSİZLİĞİ ÂLEMLERDEN HİÇ BİRİ YAPMAMIŞTI " deniliyordu. Zaten Sevgili Lut bu ayetteki nasihati kavmine henüz peygamberlik görevini ilk aldığı zamanlarda söylemişti. Bunu ayetin açık ifade akışından rahatlıkla anlamaktayız. Elçilerin kavimden kimlerin kurtulacağını, kimlerin hastalık (AIDS veya daha tehlikeli) virüsü taşıdığını, kimlerin inançsız olduklarını kesinlikle bildiklerini ayetlerin ifadelerinden anlıyoruz. Mevzunun tam özüne girmeden ikinci kez genellemek amacıyla; gerek Sevgili İbrahim, gerekse Sevgili Lut'un ilk tepkileri, elçilerin o gün için (bugün de öyle olmayacak mı?) yadırganan görkemli görünümlerinden ilk bakışta ürpererek, takatları kesilircesine korktukları ortadadır. Bunu asla unutmayalım... Sevgili İshak'ın oğlan olacağı zaten ilk vaatte kesinlik kazanmıştı. İshak'ın hanımı da kısır bir hanımdı ve aynı yöntemle doğum yaptırıldı!!!.. Sevgili Yakup’un (İsrail, Yakup’un unvanıdır) hanımı da ayni şekilde!!!... Sevgili İbrahim’i ikinci kez (en az iki kez) ziyaret eden ve genetiği özel programlı moleküllerin transfer çalışmalarını tamamlayan Elçiler, sonra Sevgili Lut'a gelip, ortalığı çok tehlikeli ve hızla yayılan bir virüsten temizlemek için, imansız bir kavimin kesinlikle yok edileceğini, kendisini ve ona iman eden sağlıklı insanların belirtilen yere ve belirtilen zamanda mutlaka gitmelerini sağlayarak –şimdilik- görevlerini tamamlıyorlar. Bu arada şu noktayı belirtmeden geçmek, sizleri biraz daha karmaşık sorularla baş başa bırakmak demektir ki; biraz değinmem gerekmektedir. Sevgili İbrahim kendi emir ve vasiyetiyle, ne İshak'ın nede İshak oğullarının; ne Kenanlılardan ne de bir başka KAVİMDEN asla... ama, asla kız almamalarını, ısrarla belirtmesidir. Bütün bu oğlan evlatlar, vasiyet gereği Sevgili İbrahim’in baba

www.horozz.netDaha fazlası için bakın

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

88 kavminin yaşadığı Harran’dan kız almaları bu vasiyetin yerine getirildiğinin belirtisidir. Bu konu ayrıntılarıyla Tevrat’ta vardır. Bu oldukça önemli bir noktadır, ancak; bunu bu kitapta açıklamanın pek bir şey getirmeyeceğini bilmenizi isterim. Bu, evlenilecek kızların belirtilen soydan olmasının ciddi gereği, genetik programın bozulmadan devamlılığı için ciddiyetle önem taşıyan biyolojik bir komplikasyon olduğunu açıklamam, yeterlidir sanırım. (*) [ "Ve İbrahim kocamış ve yaşı ilerlemişti: ve Rab, İbrahim’i her şeyde mübarek kılmıştı. Ve İbrahim evinin ihtiyarı olup kendisine ait bütün şeyleri idare eden kölesine dedi: Rica ederim elini uyluğumun altına koy. Ve göklerin Allah’ı ve Yerin Allah’ı Rabbin hakkı için sana yemin ederim ki, içinde oturmakta olduğum Kenanlıların KIZLARINDAN OĞLUMA KADIN ALMIYACAKSIN. Fakat, BENİM MEMLEKETİME, VE AKRABAMA GİDECEKSİN VE OĞLUM İSHAK İÇİN BİR KADIN ALACAKSIN." Tevrat/Tekvin/24/1-4. ] İzlediğiniz gibi, Sevgili İbrahim, oğlu İshak için mutlaka kendi soyundan kız alması gerektiğini kendiliğinden veya sebepsiz yapmadı. Elçilerden aldığı emir ve tavsiye gereği bunu yaptı. Hayal bile edilemeyecek bilimsel nedenlerdir ki, Azer oğlu İbrahim'in ve Azer soylu Sarenin soyunun bozulmaması gerekiyordu. Zira elçilerin Sevgili İbrahim’e öğrettikleri bilgilerin başında olan bu gereklilik, SÜPER İNSAN BEYNİ TRANSFERİ İÇİN EN ÖNCE UYULMASI GEREKEN BİR REÇETEYDİ... (**), (***). Gerçekten işin en can alıcı taraflarından biriside; Sevgili İbrahim’in hanımı, İshak'ın hanımı, Oğlu Yakup’un hanımı ( Yusuf ve Bünyamin’in anaları) HEP KISIR HANIMLARDI!. VE ELÇİLER TARAFINDAN ÖZEL YÖNTEMLERLE DOĞUM YAPTILAR. SEVGİLİ ZEKERİYANIN HANIMI ELİZABET DE, SEVGİLİ İSANIN ANNESİ MERYEMDE .AYNI YÖNTEMLERLE DOĞUM YAPTILAR!... Aynı soyun hanımı ile belirgin bir isim adı altında evlenmek de sevgili Yusuf ta son buldu. Zira Yusuf Mısırda Türk kökenli ASENAT isimli bir hanımla evlendi. Bu da ayrı bir konudur. Ancak, Asenat da yine Sevgili İbrahim’in baba toprağı soyundandır yani IRMAĞIN ÖTESİNDEN GELENLERDEN DİR. [ "Ve Yeşu (Sevgili Musa’nın yardımcısıdır ve şu anda mezarının İstanbul’da olduğu sanılıyor) İsrail'in bütün sıptlarını (kabileleri) Şekeme (Filistin’de bir yerleşim yeridir) topladı, ve İsrail'in ihtiyarlarını, ve başlarını ve hakimlerini, ve reislerini çağırdı; Ve Allah'ın önünde durdular (yani, Namaz kıldılar, Rükuda durdular) Ve Yeşu bütün kavme dedi: İsrail'in Allah’ı RAB böyle diyor: İbrahim'in babası ve NAHOR'UN babası Terah, atalarınız eski zamanda IRMAĞIN ÖTE TARAFINDA (Fırat’ın kuzeydoğularında) otururlardı; Ve başka ilahlara (putlara) kulluk ederlerdi." Tevrat/Yeşu/24/1.2. ]

Hiksos; Mısır kıpti, bedevi dilinde “Uzak topraklardan gelen, uzak toprakları yönetenler” anlamındadır. (*) En eski Hint dinlerinde, Mahabaraha destanlarında görmekteyiz, eski dinsel tarikatlarda da mutlaka aile içinden evlenilirdi. Aynı Sevgili İbrahim gibi. (**) Issığ gölü ve Baykal gölü arasında yaşayan Mongoloid bir Türk Uruk’unda yaşayan ALANKOVA adlı bir hanım; "gökten parıldayan giysileriyle bir nemirse (şey) geldi ve çadırıma tünedi. Elimin, ayağımın canı çekildi ve ben hamile kaldım " diyor. Ve tarih bu doğan çocuğun 11. torununun Çing-İz Han, yani Cengiz Han olduğunu belirtiyor. (***) Bu pekiştirilen özel soy Yahudilerin LEVİ kabilesidir ve en kutsal peygamberler soyudur. 112 senedir en çok Nobel ödülü alan Yahudi bilim adamları da bu soydan gelmektedirler.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

89 Bu tarihi kaynaklardan gerçekleri izleyerek devam edelim. Sevgili Yusuf’un hanımı ASENAT da Issığ gölü çevresinden Mısıra gelen ve Mısırda DEMİR işlemeyi öğreten, Hiksosları Mısırda ilk tesis eden Turan soylu insanlardandır. Kısır hanımların BİLGİN çocuk doğurmalarının görkemli bilimsel verilerini tekrar ve yüzeyde ele almak zorundayız. [ "Kaf, Ha, Ya, Ayn, Sad. Bu sana okuyacağımız ayetler, Rabbinin kulu Zekeriya’ya olan rahmetini bir anıştır. O, Rabbine gizlice yalvardığı zaman, şöyle demişti; Ey Rabbim, doğrusu ben (O kimseyim ki), benim kemiğim zayıflayıp gevşedi ve başımın saçı bembeyaz alev gibi tutuştu. Sana dua etmekle ey Rabbim, hiç bir zaman mahrum olmadım. Gerçekten ben, arkamdan yerime geçecek olan varislerden endişedeyim. Karım da KISIR bulunuyor. Onun için bana bir çocuk ihsan buyur, Ki bana da mirasçı olsun, Ya'kub ailesine de mirasçı olsun. Rabbim, Sen onu (davranışlarıyla) rızana kavuştur. (Allah) Ey Zekeriye! Gerçekten biz sana bir oğul müjdeliyoruz ki, adı Yahya’dır; bundan önce ona hiç bir adaş yapmadık... Zekeriya dedi ki: Rabbim, benim nereden bir oğlum olacak? Hanımım KISIR bulunuyor, ben de ihtiyarlığın son haddine geldim. (Cebrail) dedi: dediğin gibidir, fakat Rabbin buyurdu ki, bu işi yapmak Bana kolaydır. Bundan önce seni yarattım, halbuki hiç bir şey değildin. Zekeriyya şöyle dedi: Kadınımın hamileliği hakkında) Rabbim bana bir alamet (işaret) ver. Allah buyurdu ki, senin alametin, sapasağlam olduğun halde ÜÇ GÜN insanlarla konuşamaz hale gelmendir. Nihayet (Hanımının vakti gelip de konuşmayınca) mihraptan kavmine karşı (Zekeriyya) çıktı da, onlara: sabah akşam namaz kılın, diye işaret etti. (Biz ona Yahya’yı verdik ve şöyle dedik): Ey Yahya! Kitabı kuvvetle tut Tevrat’taki hükümlerle - fen bilimleriyle- amel 'çalış' dedik) Bir de daha çocukken ona HİKMET (fen bilimleri anlayışı) verdik. Hem de tarafımızdan bir merhamet duygusu ve günahlardan bir temizlik verdik. O çok TAKVA (*) sahibi idi. "QUR’AN/Meryem/1.13. ] Gördüğünüz gibi Sevgili Yahya'nın adını Yüce Allah tayin ediyor, bizim tekrar İncil ile devam etmemiz gerekmektedir; (*) Takva; bu kelimenin anlamı, herhangi bir canlının kendi varlığını tehdit eden veya edebilecek tüm olumsuzluklara karşı kendisini koruma, emniyete alma bilgiler bütünü anlamındadır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

90 [" Ve vaki oldu ki, Zekeriyya kendi takımının sırasında Allah'ın huzurunda kâhinlik hizmetini ederken, kâhinlik ayini üzere buhur yakmak için, Rabbin mabedine girmek kurrası kendisine düştü. Bütün halk cemaati buhur saatinde dışarda dua ediyorlardı. Rabbin bir MELEĞİ Zekeriyaya göründü, ve buhur mezbahının yanında durdu. Zekeriyya onu görünce ŞAŞIRDI ve İÇİNE DEHŞETLİ BİR KORKU ( aynen Lut'ta olduğu gibi) düştü. Fakat MELEK ona dedi; KORKMA, Zekeriyya; Çünkü duan işitildi, karın Elisabet sana bir oğul doğuracak, onun adını YAHYA koyacaksın. Sevinç ve safa bulacaksın; onun doğmasından bir çokları da sevinecekler. Çünkü Rabbin gözünde büyük olacak, şarap ve içki içmeyecek; ve daha anasının karnında Ruhu'ul Kudüsle dolu olacak. İsrailoğullarından bir çoğunu onların Allah’ı Rabbe götürecek. Babaların yüreklerini oğullara, asileri salihlerin hikmetine çevirmek, ve Rabbe amade bir kavm hazırlamak üzre İlyanın Ruhu ve kudretiyle onun önünde yürüyecektir. Zekeriyyada meleğe dedi: ben bunu nasıl bileyim? Çünkü ben yaşlı bir adamım, karım da çok yaşlıdır. Melek cevap verip ona dedi: Ben Allah önünde duran Cebrail im; seninle konuşmağa, ve bu şeyleri sana müjdelemeye gönderildim. İşte, dilin tutulacak, ve bu şeyler oluncaya kadar, söz söyleyemeyeceksin; çünkü vaktinde yerine gelecek olan sözlerime inanmadın. Halk Zekeriyya'yı bekleşip duruyor, ve mabette gecikmesine şaşırıyorlardı. Zekeriyya ise, çıktığı zaman, onlarla konuşamadı; onlar da mabette bir rüya gördüğünü sandılar; ve Zekeriyya onlara işaretler edip dilsiz kaldı. Ve vaki oldu ki, hizmetinin günleri bitince, evine gitti. O günlerden sonra karısı Elisabet gebe kaldı; beş ay evine kapanıp dedi: insanlar arasında ayıbımı gidermek için Rab üzerime nazar eylediği günlerde bana böyle etti. Altıncı ayında, Allah tarafından Cebrail melek Galilede Nasıra denilen şehre, Davud evinden Yusuf adındaki adama nişanlı olan bir kıza gönderildi: kızın adı MERYEM idi. Melek onun yanına girip dedi: Selam EY NİMETE EREN KIZ, Rab seninledir. Ve MERYEM bu sözlerden çok şaşırarak ; bu nasıl bir selamdır? diye düşünüyordu. Melek ona dedi: KORKMA Meryem : çünkü Allah önünde inayet buldun. Ve işte, gebe kalıp bir oğlan doğuracaksın ve adını İSA koyacaksın. O büyük olacak, ona Yüce Allah’ın Oğlu denecek; Rab Allah ona babası Davud'un tahtını verecek; (çeviri tahrifatına dikkat ; hem 'Allah’ın oğlu denecek' diyor: ardından ' babası Davud’un tahtı verilecek' diyor!!!) Yakub'un evi üzerinde ebediyyen saltanat sürecek ve onun melekütüne (saltanatına) hiç son olmayacaktır. Meryem de meleğe dedi: Bu nasıl olacak? Çünkü ben er (erkek) bilmem: Melek cevap verip ona dedi: Ruh'ül Kudüs senin üzerine gelecek, Yüce Olanın kudreti üstüne gölge salacak; bunun için de doğacak olana mukaddes Allah'ın Oğlu denecek. Ve işte, senin akrabandan Elisabet de ihtiyarlığında bir oğlana gebe kaldı; ve kendisine KISIR denilmiş olan kadının bu altıncı ayıdır. Zira Allah'tan olan bir söz (kelime) hükümsüz kalmaz. Meryem de dedi: İşte, Rabbin kulu; bana dediğin gibi olsun. Ve Melek ondan ayrıldı. O günlerde Meryemde kalktı ve dağlığa, bir Yahuda şehrine acele ile gitti. Zekeriyya'nın evine girip Elisabet'e selam verdi. Ve vaki oldu ki, Elisabet Meryemin selamını işitince çocuk karnında sıçradı; ve Elisabet Ruh'ul Kudüsle doldu; büyük bir ÇIĞLIK KOPARIP dedi; SEN KADINLAR ARASINDA MÜBAREKSİN, karnının semeresi mübarektir. Bu bana nereden oldu da, Rabbimin anası yanıma geldi? Çünkü işte, senin selamının sesi kulağıma erdiği zaman, çocuk karnımda sevinçle sıçradı. İMAN EDEN ADINA NE MUTLU! ÇÜNKÜ RAB TARAFINDAN KENDİSİNE SÖYLENEN ŞEYLER TAMAM OLACAKTIR. VE MERYEM DEDİ... İncil/Luka/1/8...60 arası. ] Geleceği kesinlikle ve sadece ALLAH bilir, peki, bunlar gelecekte olabilecek şeyleri nasıl biliyorlar? İncil’in bir kısmının çok zaman sonra birileri tarafından, hatıraları bilenler tarafından yazıldığı da açıklık kazanıyor. Bunu anlamak için de deha olmaya gerek yoktur. Bu son derece önemli ayrıntıları sırası geldikçe geniş bir alanda, bir kısmını küçük paragraflar halinde siz okuyucularıma iletmek zorunda olduğumu, bu nedenle sık sık araya girmem gerektiğini anladığınıza eminim.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

91 Bu denli ciddi verileri bir anda İncil/Luka/Bab/1/32 de ki ifade berbat edip bırakıyor. Yüce Allah'ın oğlu olur mu hiç? Dört İncilide anlamak için okursak, aklın ve mantığın önderliği ile analiz edersek; Sevgili İsa’nın kendi ağzından Allah'ın oğlu olmadığını anlayacağız. Sevgili İsa'nın İncil’de ' BABA' diye hitap ettiği çok ayrıcalıklı bir olaydır. Bir kanıtını da, yine 32. ayet'in son cümlesi " Rab Allah ona babası Davud’un tahtını verecektir" denmesidir. Dikkat ediniz ki, aynı ayet 2010 sene önce ki; dil, telaffuz, kültür ve ifade tarzını, en önemlisi de tahrifatı; yine kendisi sergilemektedir. Ancak Yüce Allah'ın kulu Hz. İsa’ya OĞLUM demedi, ancak konuşmaları yani, ilişkileri gerçek bir BABA OGUL gibidir, bu anlamadıkları noktaya çok dikkat etmeleri gerekir. Gerçekten de Sevgili İsa’nın Yüce Allaha ' BABAM ' demesinin ciddiyetle önemi vardır; neden mi? Tüm İnsanlara soruyorum... 1 ) Yüce Allah sevgili İbrahim’e 'DOSTUM’ değil, HALİ'UL RAHMAN yani RAHMANA DOST OLAN anlamında dedi... Yüce Allah’ın bir dosta ihtiyacımı vardır? 2 ) Asırlardır Müslümanların affedilemez hataları: Yüce ALLAH Sevgili Muhammed’e 'HABİBİ yani, SEVGİLİM dedi. Yüce Allah’ın bir sevgiliye ihtiyacımı vardır? Oysa Yüce Allah sevgili Muhammed’e asla sevgilim demedi, yok öyle bir şey… ALLAHA ve Resulüne iftiradır bu… İnsaf be!... Babasız olarak yarattığı ve tüm selametlerin onun üzerine olduğunu ifade ettiği bir güzel kulu, Sevgili İsa’nın Yaratanına ‘BABA’ dediğini mi çok görecekler?... Oysa Yüce ALLAH İsa’ya İncil’de de asla ‘OĞLUM’ dememiştir, ancak İsa ‘BABA’ dediği için, işgüzarlar tarafından uydurulan, insan fikri karıştırılmış dinde “işte İsa Allaha baba dedi” diye ALLAH’INDA İsa’ya oğlum demiş olması gerekir gibi ilkel, fanatik, aslı astarı olmayan tahminlerle din yazdılar… Bunun için mi insanlar ve Allah’ın kitapları arasında kanlı savaşlar yaratacaklar?.. Kul da Allah’ın, siz de... ben de... Tüm Evren Yüce Allah’ın mülkü değilimdir ki; cennetini pay edemezler... Dünyasını kanla doldurup gençleri zehirlediler... Hiç bir şey kalmadı da Sevgili İsa’nın Yüce Allah'a 'BABAM ' demesini mi çok gördüler? Neden Sevgili İbrahim’e 'DOSTUM' dediğini, neden Sevgili Muhammed’e 'Sevgilim' dediğini (asla öyle bir şey dememiştir) yadırgamadılar? Bu mu dur onların DİN veya İMAN veya DİN BİLİMLERİ anlayışları... Az önce Sevgili İsa ne demişti " içinde ayrılık olan ülke çöl olur... İçinde ayrılık olan ev yok olur" değil mi? Yüce Allah’ın dostum veya Sevgilim veya oğlum diye hitap ettiğini veya öyle olduğunu ifade etmeye çalışan hemen herkes gerçek bir yanılgı içindedir. Hatta gerçek bir ZAN hatası yapmışlardır...son derece kısa ve net açıklayacağım ve kararı sizin ve tüm insanların akıllarının ve vicdanlarının kararına bırakacağım. Yüce Allah’ın Sevgili İbrahim’e 'dostum' demesi, Sevgili İsa’ya 'Oğlum' demesi doğrudan bir hitap veya sıfat değildir... QUR’AN akılla okunduğu zaman, görülecek ki: İbrahim'le olan bağları gerçek bir DOST gibi, Sevgili Muhammed'le olan bağları gerçek bir sevgili gibi, İsa ile olan bağları da gerçek

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

92 bir baba-oğul söyleşisi gibi, engin anlamları olan bu ifadeleri, zamanın enginlerinde ki, at gözlüklü madrabazlar sadece zanda bulunup, kişisel YORUMLARLA gerçeği örtmüşlerdir. İşte; gerçek bu kısacık paragrafta belirttiğimden başkaca HİÇ BİR ŞEY DEĞİLDİR. İnsan, Yüce Allaha hangi cihetten bağlanacaksa, Allah onun için O cihettedir. Siz, Yüce Allah’ı ' ANANIZ' gibi şefkat kaynağı gibi bir bağılla algılamak ister ve AKILI o cihete tevcih ederseniz; Yüce Allah sizin için artık ANADIR. Bu, Yüce Allah’ın sizin ANANIZ olduğu DEMEK değildir. Taleplerinizin kaynağındaki algılamak istediğiniz ANANIZDIR… Bu mükemmel bağılı da, ancak: ERDEME ULAŞABİLMİŞ AKILLI VARLIKLAR YAPABİLİR... Yorumlarla QUR’AN’I açıklamaya çalışanlar değil... OYSA, Yüce ALLAH Muhammed’e asla sevgilim (habibim) dememiştir, bu alenen ALLAHA iftiradır… Yüce ALLAH İncil’de İsa’ya asla ve asla oğlum dememiştir, bu alenen ALLAHA iftiradır… Yüce ALLAH Tevrat ve QUR’AN’DA İbrahim’e asla dostum dememiştir, bu alenen ALLAHA iftiradır… Sadece, İbrahim’in kendisini, IDRAK EDEREK, HANİF DUYGULARLA ALLAHA DOST olarak yakınlaşmasını, idrak ederek yakınlık duyması söz konusudur, bu da QUR’AN’DA bize çok dolaylı ve açıkça bildirilen şeklidir… İbrahim kendisini YÜCE ALLAHA DOST kabul etti, ancak Yüce ALLAH İbrahim’e dostum demedi… Bu çok farklı kavramları ve gerçekleri gözden kaçırmamak gerekir… QUR’AN Ayetlerinde İbrahim’in ‘kendini ALLAHA, RABBINA dost kılan İbrahim’ cümlelerini çok iyi analiz etmek gerekir.. Bu çok önemli noktada Kulun ALLAHA dost olabilmesi söz konusudur, ALLAHIN yarattığı kullarına zaten sonsuz nimetleri ortadadır… İsterdim ruhumu bu kalitede, bu seviyede idrak ederek, bilerek ALLAHA DOST hissedebilsem. NE MUTLU, YÜCE ALLAH'I; DOSTUM veya BABAM veya SEVGİLİM veya ANAM diye algılayanlara... Biz tekrar Sevgili İbrahim ve sevgili Lut'a döneceğiz. Aynı çağda yaşayan bu iki peygambere gelen Elçiler QUR’AN’DA ayrı ayrı surelerde temel bilgiler değişmez bir bütün olarak kalırken, ayrıntılı farklı ifadelerle kütüphaneler dolusu gerçekler, öğretiler, işin en zarif tarafı ise; İlahi bir incelikle anlatılır. Bundan QUR’AN’IN çağlara cevap veren ifadesinin inceliği ve bilimselliği tartışmasız gözlenebilir. Hele ki Tevrat’ın ve İncilin tasdikçi ve tamamlayıcı incelikleri... Anlamak için okunursa bu incelikler çiçek gibi açacaktır. Görevlerini, arkalarında asırlarca sürecek olan bir hatırayı bırakarak geldikleri yere giden Elçiler, izlediğiniz gibi Peygamberleri bile ki; <ateşe atılmaktan bile korkmayan İbrahim’i ilk bakışta korkutacak, ürkütecek görünümdedirler > sıradan insanların hafızalarından asırlarca silinmemesi, birazdan izleyeceğimiz gibi; cahil toplumlarda ise 'LAT - UZZA VE BU DA MENATTIR’ gibi patent unvanlarla ilahlaştırılması da doğaldır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

93

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

94

QUR’AN’IN KALBİ YASİN SURESİ Ey İNSAN!

QUR’AN’IN 36. suresi olan bu öğreti QUR’AN’IN kalbi olarak değerlendirilmiş ve Tevrat’ta 'MÜHİMME’ yani önemli ifadeleriyle geçmektedir.

[ "Yasin (Ey İnsan!), HİKMET (*) SAHİBİ QUR’AN hakkı için. Babaları korkutulmamış bir kavmi (Kureyş'i) korkutasın diye gönderildin. Çünkü onlar (gerçek bilgilerden) habersiz gafillerdir." QUR’AN/Yasin/1.6.] "Mekkelilerin atalarına, dolayısıyla kendilerine kadar intikal eden bir öğretici kitap gelmedi veya peygamber gelmedi; boşluk içindeler, gaflet ve cehalet içinde ne yaptıklarını bilmiyorlar, ithal edilmiş, insan icadı sapıklıklarla zelil durumdalar " denilmektedir. ŞU ANDAN İTİBAREN BÜTÜN BİLGELİĞİMİZİ VE ŞU ANA KADAR OKUDUĞUMUZ TÜM VERİLERİ TİTİZLİKLE HATIRLAYIP DİKKATLE TAKİP ETMELİYİZ; [ "(Ey Resulüm!) Mekke halkına O şehir halkının halini misal göster. Hani oraya ELÇİLER GELMİŞTİ." QUR’AN/Yasin/13.] Bu ayette ifade edilen 'şehir' kelimesine Öz, yani QUR’AN Arapçasında karşılık olan ' Karye ', insanların uğrak yeri, oldukça meşhur bir uğrak yeri, insanların toplandığı kasaba veya merkezi bir kasaba, meşhur olmuş, tanınmış kervansaray benzeri anlamlarındadır. Ayette geçen 'KARYE' bu anlamlardadır. (*) QUR’AN’DAKİ en önemli sözcüklerden birincisi ‘HİKMET’ Türkçeye de yanlış geçmiştir, aslı ‘I’ harfiyle telaffuz edilen HIKME(T)’DİR. Sosyal anlamı, MANİ olmak, zarar verebilecek her şeye engel olmak demektir. Genel ve net anlamı; QUR’AN’IN kendisidir, İlahi yasa, İlahi kural, felsefe tabanlı doğru bilgiler, felsefe tabanlı fen bilimleridir. Bu tanımlamanın dışında HIKMET sözcüğü hakkında söylenmiş her anlam uydurma ve yakıştırmadır. Bu, QUR’AN’A kasıtlı veya cehaletten dolayı yapılmış ihanetlerden sadece biridir. En açık kanıtlar da Isra suresi 39, Nisa 113, Bakara 151 ayetlerdir. HIKME(T) sözcüğü olmazsa olmazdır, en-en önemli birinci kavramdır… Bu nedenle QUR’AN’IN kalbi olan suresinin hemen başında yer alır. BU muhteşem dinde ikinci olmazsa olmaz ‘SALAT’ sözcüğüdür. Bu iki en temel, en önemli kavram kasıtlı olarak engin karanlıklara gömülmüştür. Bu mütevazı kitaplarımızda gün yüzüne çıkarıyoruz…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

95 [ "O vakit kendilerine İKİ ELÇİ göndermiştik de bunları tekzip etmişlerdi. Biz de BİR ÜÇÜNCÜSÜ ile bu İKİSİNİ DESTEKLEYEREK TAKVİYE etmiştik. Şöyle demişlerdi: Gerçekten biz size gönderilmiş ELÇİLERİZ (*) QUR’AN/Yasın/14.] Asırlar önce Elçi olarak gelen ve cinsiyetleri (birtakım farklı özelliklerinden dolayı) bizim gibi dış görünüşle hemen tespit edilemeyen görünümleriyle Peygamberleri bile ilk bakışta korkutan, hem de Mekkelilere kadar ' BUNLAR LAT, UZZA VE BU DA MENAT'TIR ' olarak gelen bu hatıranın kaynağına yavaş yavaş ancak bilgece geliyoruz. Peşinen belirtmek zorundayım ki; hiç bir olayı ZAN ile algılama yapmıyoruz, hele ki YORUM hiç yok... Kişisel çıkarlar için gerçeği saptırmak, asla YOK. Devam edelim: Bizler, bu güzel gezegenin İnsanları olarak bilgi bankamızda "erkek" ve "dişi" kavramlarından başka bir cinsiyeti ne biliyoruz, ne de merkezi bilgi işlem bankamızda (genetiğimizde) böyle bir bilgi vardır. Bizim, genetik bilgi işlem merkezimizde ÜÇÜNCÜ BİR CİNSİYET (o her ne ise!) bilgisi kesinlikle yoktur. Erkek ve dişi kavramları arasında kesin bilgilerle programlıyız değil mi? Dolayısıyla 6. yüzyılda Mekkelilerin kendilerine kadar gelen bu hatıranın kahramanları olan elçi- melekleri; hem İlah yapmaları, hem de onları 'ERKEK' veya 'DİŞİ' isimleri veya özellikleriyle kavrayıp, duygularını dile getirmeleri en doğal haklarıdır. Bu, Erkek ve Dişi kavram ifadesi olayı aydınlatacak ve en tutarlı ipuçlarından birisidir. O yüzden; erken, ancak üzerinde biraz durmak gereği gördüm. Bildiğiniz gibi, İsrailoğulları kendi ANA soylarından olmayanların MUSEVİ DİNİNE kabul edemezler. Daha açıkçası ANNEDEN kan bağı olmadan Yahudi olunamaz. Sebebi, birazdan kendiliğinden açığa çıkacaktır. Dolayısıyla Mekkeliler içli- dışlı oldukları Yahudilere akılcı olmayan düşüncelerle özeniyorlar ki; ne olursa olsun bir PUTLARA TAPILMA MERKEZLİ DİN sahibi olalım, düşüncesiyle ve haklı olarak bu garip ve hayret edilen hikâyenin ÜÇ ELÇİ- MELEK kahramanını bilmeden İlah rafına oturtup, tapınmış olmaları, şimdilik akılcı bir açıklamaya doğru atacağımız ilk adım olabilir. Çünkü hikâye; birtakım şeytani bilgili kişiler, yani Mısırlı kâhinler tarafından Mekkelilere satıldı. İnanç boşluğu içindeki Mekkelilerde hikâyenin ÜÇ kahramanına İLAH diye tapındılar. Üstelik ' DİŞİ ' isimlerini takmayı da ihmal etmeden! GARANİYK, yani ÜÇ AK-KUĞULAR gizemini siz okurlarla birlikte aydınlatmak içindir ki... bu denli ayrıntıları bazı hallerde gelecek sayfalara bırakıyor, bazı hallerde de biraz farklı tekrarlar yapıyorum. Amacım, zihinlerde oluşabilecek çelişkileri kesinlikle ortadan kaldırmaktır. Bu kitabın verileriyle ortaya çıkacak NET sonuç bütün Dünyalıların sorunudur. Nasıl ki Oksijen alıp vermek tüm insanların hayati bir gereksinimidir... Bu olayın bilimsel kanıtlarının getirecekleri de; benzer bir gereksinimdir... Ancak, inanıp inanmamak kişilerin kendi kişisel sorunlarıdır. Buna da saygı duymaktayım. (*) Şuara/160 ayette, tekzip olundukları belirtilen Elçiler, bu ayette, İKİ ELÇİ olarak bariz bir biçimde açıklanıyor. Üçüncü bir elçinin, önceki İKİ ELÇİYE takviye olarak sonradan gönderildiği, Yasin/14 ayetin tam açıklamak istediği bir veridir. Dikkat ediniz ki; Elçilerin sayıları ve kaçının önceden kaçının sonradan guruba katıldığı, gerçek bir bilimsellikle tanımlanmaktadır. Bu Elçilerin sayıları o kadar önemlidir ki; ' Şeytani Ayetler' adlı şarlatanlığın ve bu olayın düğüm noktasıdır. Cümlelerin yapısına dikkat! “İki elçi ve bir diğer elçi ile takviye edildi. Bu QUR’AN cümlesi ayni “BUNLAR LAT, UZZA VE BU DA MENATTIR” Cümle yapısıyla bire bir örtüşmektedir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

96

QUR’AN’DA ve Tevrat’ta açık ve eğitici bir bilimsellikle anlatılan ve Allah’ın emri ile gelen Elçilerin hiç kimseye kötülük yapmadıkları tüm açıklığı ile ortadadır. Tam aksine, günahkâr bir kavime ve hızla yayılabilecek tehlikeli bir virüsü (hastalığı) yok etmek için geldikleri de, olayın olduğu on yıllarda veya yüzyıllarda, gerek yakın kabileler, gerekse zamanla bu müthiş olayı duyan çevre milletler tarafından biliniyordu. Uğrak yeri olan bir şehir Sedom, bir anda YOK OLMUŞTU DA ondan!... Yani, elçiler kayıtsız şartsız yardım eder, iyiliksever kimselerdi. Bu müthiş olayı duyan, çevrede yaşayan her toplum, hafızalarında uyandırdığı silinmez anıları (Sedom şehrinin üstünün altına korkunç bir sayha- Şok dalgası- ile yok oluşunu), kendi kültürleri, bilgi ve anlayış kapasiteleri içinde hafızalarına, hikaye bankalarına kaydederken, seneler sonra hatıranın aslına getirilen ek bilgileri veya eksiltmeleri ya da abartmaları açıklamamıza gerek yok sanırım. Zira Elçilerin kötülük yapmak için gelmedikleri, hatta o günahkâr kavmi yok etmeselerdi, hastalığın çevredeki kabilelere de hızla yayılabileceğini öğrenen ve İNANÇ BOŞLUĞU içinde olan insanlar, O Elçilerin kendilerinden "yardımları umulur, şefaatleri umulur, onlar İlahlardır" şeklindeki mistik tanımlamalarını, maalesef bir inanç biçimi haline getirdikleri de tartışmasız ortadadır. Nitekim, Sedom şehrinin ve kavminin yok edilişinden asırlar sonrasına kadar, gerek virüs kalıntılarını taşıyabilecekleri (daha doğrusu uyuyan bir virüsün tekrar aktif hale gelebileceği gibi risklerden), gerekse radyoaktif serpintinin kalıntılarını taşıyabilecekleri ve insanların metabolizmalarında olumsuz etkiler yapabileceği içindir ki, Yahudilere sadece TIRNAKLI HAYVANLARIN ETLERİNİN YENMESİ YASAKLANMIŞTIR!. Bu noktayı, quantum ve biofizikçiler daha ayrıntılarıyla birlikte anlayacaklardır. Günümüzde Nükleer deneylerin ve atıkların neler yapabileceğini biraz olsun öğrenirler de belki bu çılgınca cinayetlere bir son verirler! [" Biz Yahudilere TIRNAKLI HAYVANLARIN HEPSİNİ HARAM ETTİK. Sığır ve koyunun İÇ YAĞLARINI DA kendilerine haram yaptık. "QUR’AN/En'Am/146. ] Sedom ve Gomoranın yok edilmesinden sonra radyoaktife serpintiler tırnaklı hayvanlar tarafından uzun zaman taşınabilir… Arta kalan insanların radioactive etkiden zarar görmemeleri için bu ilk ve önemli bir emirdir. Yazık! 1400 senedir QUR’AN’I, 1989 (Bu kitabi 1989 da yazdım, 2014 de yenilemekteyim) senedir İncili... 5000 seneden fazladır Tevrat’ı okuyanlar... Acaba ne amaçla okudular ve ne anladılar ve anladılarsa, gerekeni niçin yapmadılar? Şimdi, biraz olsun anlaşıldı mı? QUR’AN’IN İncili ve Tevrat’ı TASDİK eden, tamamlayan bir gerçek olduğu?... Ezici tüm gerçek ayrıntılarıyla şimdi Hz. Muhammedin [Onlar kendilerinden şefaatleri umulan Yüce Turnalardı... Ak Kuğulardı... GARANİYK D İ ] dediğini ve gizemlerini ve içerdiği tarihsel nedenleri çözmeye başlıyoruz.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

97

Sevgili Muhammed, sözünü ettiğimiz hadisenin aslını sınırlıda olsa daha önce gelen vahiylerden sezinliyor, ancak, içeriğini ve ciddiyetini veya tamamını ayrıntılarıyla bilmediği içindir ki; Mekkelilerin "Bunlar LAT, UZZA ve bu da MENATTIR " demelerine karşılık; dikkat ederseniz, Lat ve Uzza ilk gelen ve Menat da sanki ilk ikiliye sonradan katılmış gibi bir ayrıcalıkla ifade ediliyor ki; zaten olayın aslında da, Yasin suresinde de önce ilk İKİ elçi, sonra takviye olarak bir ÜÇÜNCÜSÜ gönderiliyor. Gözden kaçırmayınız ki; hatıradaki ifade aslına ne kadar sadık kalınarak günümüze kadar gelebiliyor. Sevgili Muhammed, bu tekziplere ve açıklamalara veya kendisini tenkit etmeye çalışan ve ağzı laf yapan kişilere veya topluma cevap olarak; [ Bunlar putlardır ve İlah değillerdir. Sizin de bizimde İlahımız bir tek olan ALLAH'TIR, Rahmandır. Size kadar, bozulmuş olarak gelen bu hatıranın aslı sizin ZAN ettiğiniz gibi değildir. Onlar, Allah'ın gönderdiği ÜÇ ELÇİDİR. Kötülükleri yok eden, iyi kimselere (Sevgili Lut kavmine ve hastalık virüsü taşımayanlara) Allah’ın izni ile yardım eden ve İbrahim ve hanımı Sera pir ihtiyar iken genleri

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

98 programlı DNA sperm enjeksiyonuyla çok bilgin Sevgili İshak’ı müjdeleyerek verilen emri yerine getiren, ancak Allah’ın izniyle İnsanlara yardım... şefaat eden, görünümleri BEMBEYAZ, TERTEMİZ (parıldayan, madeni elbiseleriyle), bizlere benzemediği için ve bir yerden diğer bir yere sanki yerçekimsiz ortamda yürüyenler gibi, SÜZÜLEREK kuğular gibi gidişleri (hareket biçimleri) ve görünüşleri olan; (oysa Hz. Muhammed6. Yüzyılda KUĞU görmemişti!), ancak sizin cehaletinizden dolayı LUT ismini LAT şeklinde telaffuz ederek size kadar gelen Elçi-Meleklerin ANILARINI; Lat, Uzza ve Menat diye onlara uydurma; DİŞİLERİ kast ederek; dişi isimler takıp, Lut kavminin hastalıklı olanlarını yok eden, iyi kimseleri ise KAYALIK dağlara gönderip kurtaran Elçilere İLAH dediniz ve onlara tapınıyorsunuz."] demiş olmalıdır. Lut erkek adıdır ve erik tir, LAT ise dişiliği ifade etmek için Mekkelilerin uydurduğu dişi tanımlamasıdır. Kimlermiş ve hangi gezegenden gelmişler bu GARANİYK elçileri? Yine kısa bir ayrıntıyı belirtmede, zihinlerinizde oluşacak sorular, çelişkilerin açıklanması için fayda var kanaatindeyim. [ " Fakat haftanın ilk gününde, seher vakti kadınlar hazırlamış oldukları baharları getirerek kabre geldiler. Taşı kabirden yuvarlanmış buldular Ve içeri girip Rab İSA'NIN cesedini bulamadılar. Ve vaki oldu ki, onlar bundan dolayı şaşırmış iken, işte, PARILDAYAN ESVAPLI İKİ ADAM yanlarında durdu; ve kadınlar KORKUP YÜZLERİNİ YERE EĞMİŞ oldukları halde, adamlar onlara dediler; NİÇİN DİRİYİ ÖLÜLER arasında arıyorsunuz? O burada değil, fakat kıyam etti; daha Galilede iken..." İncil/Luka/24/1.6. ] [ " Ve sebt günü (cumartesi) geç vakit, haftanın ilk gününe doğru, tan yeri ağarmağa başlarken, Mecdelli Meryem ve diğer Meryem kabri görmeye geldiler. Ve işte, büyük bir ZELZELE OLDU; zira Rabbin meleği gökten indi ve gelip TAŞI yuvarlayarak üzerine oturdu. Onun görünüşü ŞİMŞEK GİBİ İDİ; ESVABI (elbisesi) KAR GİBİ BEMBEYAZDI. Onun korkusundan bekçiler TİTREYİP ÖLÜ GİBİ OLDULAR. Ve Melek cevap verip dedi: SİZ KORKMAYIN, ÇÜNKÜ HAÇA GERİLMİŞ İSA’YI ARADIĞINIZI BİLİYORUM. O burada değil; çünkü dediği gibi KIYAM ETTİ. Gelin, Rabbin yattığı yeri görün. " İncil/Matta/28/1.6. ] İki ayrı İncilin farklı ifadelerinde; Sevgili İbrahim’i de iliklerine kadar korkutan parıldayan giysili, BEMBEYAZ ESVAPLI elçileri hafızalarımıza kaydedip tekrar devam edelim; [ " Onlar dediler ki; Siz ancak bizim gibi insanlarsınız, hem Rahman Allah bir şey (kitap) indirmemiştir. Siz, sırf yalan söylüyorsunuz. (Elçiler) dediler: ' Rabbiniz biliyor ki, biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz. Bize düşen, ancak apaçık Bir Tebliğ'dir. (Onlar elçilere) dediler ki; DOĞRUSU BİZ SİZİNLE UĞURSUZLANDIK. EĞER (bu sözünüzden, tavsiyenizden) VAZGEÇMEZSENİZ muhakkak sizi taşla öldürürüz ve her halde size bizden ÇOK ACIKLI BİR AZAB DOKUNUR. (Elçiler) dediler ki; Uğursuzluğunuz sizin kendinizdedir, yanınızdadır. Nasihat edilirseniz mi (bunu uğursuzluğa yoruyor ve bizi

tehdit ediyorsunuz?). DOĞRUSU SİZ HADDİ AŞMIŞ BİR KAVİMSİNİZ. "QUR’AN/Yasin/15.19. ] Ayetin son cümlesi olan "Doğrusu siz haddi aşmış bir kavimsiniz" ifadesi; Elçilerin (iğrenç bir hastalık olan livata yapmamaları için) nasihatleri sık sık tekrarlıyorlar ki, kavimde bir takım kişilerin hastalığın son safhalarında olup hızla iğne iplik olmalarını, daha önce böyle bir şey (korkunç bir şey olmalıdır! ki) görmediklerinden, bunun, elçilerin nasihatlerinden kaynaklanan bir uğursuzluk olarak değerlendirmeleri NET bir biçimde ortadadır. Bu ifadeler ilkel veya mistik düşüncenin egemen olduğu toplumlarda ki; uğurluluk veya uğursuzluk gibi zayıf düşünüşün tipik bir örneğidir. Bu saçmalık günümüzde de vardır!

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

99 [ " (O esnada, elçilerin geldiğini haber alan) bir adam, ŞEHRİN TA UCUNDAN << dikkat! Bu adam şehrin en

uzağında yani hastalık merkezinden en uzakta bir yerlerde, dışarılarda bir yerlerde yaşamaktadır>> KOŞARAK GELDİ, Dedi: Ey Kavmim, UYUN BU GÖNDERİLEN ELÇİLERE. " QUR’AN/Yasin/20] [" Hiç ben O'ndan başka TANRILAR EDİNİR MİYİM? Eğer O Rahman bana bir keder Murad ederse, O TANRILARIN ŞEFAATLERİ BANA HİÇ BİR FAYDA VERMEZ; Onlar beni kurtaramazlar. QUR’AN/Yasin/23. ] Haddi aşmış olan kavme nasihat eden elçiler hakkında bir şeyler bilen bir kişi, elçilere ya yardım veya kişisel güç bulduğu için kavmine nasihat etmeye çalışıyor. En önemlisi de ELÇİLERİN GERÇEKTEN ALLAH TARAFINDAN GÖNDERİLDİĞİNİ SÖYLEMEYE ÇALIŞIYOR. Dikkat ederseniz: bu şahıs elçilerin gerçekten Yüce Allah tarafından gönderildiğini kesinlikle bilmektedir, fakat nasıl? Bu kişi, O elçilerin Sevgili Lut'tan çok önceleri de oralarda öğretmenlik yaptıklarını ve elçilerin gerçekten Yüce Allah tarafından gönderildiğini bilen ve elçiler hakkında (kavme nasihat edecek cesareti kendisinde bulduğu için, oldukça yaşlı olması gerekir), belki de gençliğinden kalan ciddi birçok tecrübesi olduğu veya daha önce öğrendiği gerçek anılara sahip olduğu veya birçok başka olaylara şahit olduğu da böylece açıklık kazanıyor. Önemli olan bir nokta da; bu şahısın şehrin en uzak, yani "ta şehrin öbür ucundan, en uzağından" koşarak geldiğinin özellikle belirtilmesi, QUR’AN’IN bu denli ayrıntıları açıkça sergilediğinin sayısız kanıtlarından birisidir. Çünkü bu şahıs (*), kendisini dezenfektasyon alanında uzak bir yerde tutuyordu. EN ÖNEMLİ BİR AYRINTI DA BUDUR. Bu ayrıntı o kadar önemlidir ki; ayette 'bir adam koşarak geldi' denebilirdi. Oysa adamın 'TA UZAKTAN KOŞARAK GELDİ' demesi gerçek bir ayrıntının apaçık sergilenmesinden başka nedir ki? Ancak elçiler, haddi aşmış olan kavme, NE DEDİLER Kİ; kavim, elçilere "eğer bu sözünüzden vazgeçmezseniz!" tehdidiyle elçileri tekzip ediyorlar? İşte, bu karşılıklı ve oldukça ayrıntılı (okumak için değil, anlamak için okunursa deşifre edilecek) konuşmalardır ki; QUR’AN/ Şuara/160 da ifade edildiği gibi, elçilerin çok zaman önce o şehirde görev yaptıklarını yeterli bir ayrıntıyla kanıtlar. (*) bu şahıs için Habib-ul Naccar diye uydurulmuş masallar vardır. Üstelik Habib-ul Naccar diye bir de isim takmışlar sanki olayı görmüşler gibi… Bu asla doğru değildir ve insanları bu yanlış yamalak masallarla uyutmanın da ecrini çekerler.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

100

ANTAKYA DEĞİLDİR Kısaca belirtmek zorundayım; QUR’AN’I oturduğu yerde tefsir etmeye çalışan birçok şahıs, Yasin Suresinde (14.15. 16 ayetlerinde) sözü edilen elçilerin Sevgili İsa'nın havarileri olduklarını ve olayın Antakya’da geçtiğini sadece ZAN ederler! Bu asla doğru değildir ve bilmeden, tarihi hazineleri karanlıklara gömmekten başkaca bir işgüzarlık da değildir. Bu, asla affedilemez bir hatadır, çünkü: 1) Antakya’da, Yasin/28.29 aletlerinde belirtildiği gibi, her hangi bir SES, SAYHA, ŞOK dalgasıyla ve tarihin hiç bir döneminde, herhangi bir felaket olmamıştır. 2) Sevgili İsa'nın havarileri, Yuhanna, Bevles ve Şemun asla birbirlerinden ayrılmadılar ve Antakya’ya geldiklerinde de birlikte geldiler. Lat, Uzza ve destek, takviye olarak Menat gerçeğine tamamen terstir. 3) Bu Havariler: Antakya’da ki insanların "Siz haddi aşmış bir kavimsiniz" tenkidine veya ikazına mazhar kat'iyyen kötü bir şeyle karşılaşmadılar ve havarilerde Antakya’da böyle bir ifadeyi asla kullanmadılar. 4) Antakya tarihinde katiyen QUR’AN/Yasin/29 da belirtilen "hemen sönüverdiler" ifadesine bırakın uğradıklarını, benzeri bir doğal afet dahi olmamıştır. Zira ayette belirtilen " sönüverdiler" kelimesi; ateşin yandıktan sonra sönüp kül haline gelmesi gibi bir sönmeyi ifade eder ki; Antakya’da böyle bir şey asla olmamıştır. Birinci şıktan dördüncü şıkka kadar olan ayrıntılar için QUR’AN ve tarihler bize bildirir; [ Sevgili Musa’dan sonra herhangi bir kavmin topluca HELAKİ söz konusu değildir, ASLA.] der. Bu, HELAK yani İMHA operasyonu, Sevgili Musa’dan sonra: Hiroşima ve Nagazaki’de kısmen olmuştur olmasına, ancak... Son derece görkemli ve geniş bilimsel verilerle bizleri eğiten QUR’AN dilinde ifade edilen "sönüverdiler" ifadesine tam bir açıklık getirmek için ve bir diğer ayrıntıyı irdelemek için Tevrat’a başvuracağız; [" Ve Sedom ve GOMORA'YA doğru ve bütün Havza memleketine doğru baktı ve gördü ve işte, YERİN DUMANI OCAK DUMANI GİBİ TÜTÜYORDU. Tevrat/Tekvin/9/28. ] Yerdeki topraklar bile yanmış küllerin dumanı tütüyor… çünkü üstteki bütün virüsler ancak alevle dezenfekte edilebilecek kadar tehlikeli bir durmadaydı… Bu olayın geçtiği yeri, birazdan bütün ayrıntılarıyla göreceğiz. Bugünkü, merkezi Sedom olan bölgedir. Dolayısıyla ÜÇ ELÇİNİN geldiği yerin Antakya olduğu bilgisi (!), araştırılmamış ve gerçek olmayan bir ZAN dır. Antakya tarihin hiç bir döneminde asla böyle bir afetle karşılaşmamıştır. Tevrat ta belirtilen 'ocak dumanı gibi' ifadesi, QUR’AN’DAKİ 'Sönüverdiler'; ateşin sönüp kül haline gelmesi gibi; ifadesinin ta kendisidir ve eş anlamlıdır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

101

Bir diğer kanıt: Elçi sadece Allah’ın görevlendirdiği melek veya İnsandan seçilmiş, özel bilgilerle teçhiz edilmiş kimselerdir. Hatırlayınız ki İbrahim 'Siz, korkulacak, ürkülecek tanımadık kimselersiniz' demişti. Bunun dışında QUR’AN’DA bir tek KAVME ELÇİ gönderildiği geçmez. QUR’AN’DA elçilerin geldiği tek kavim LUT kavmidir. Diğer bütün kavimlere veya milletlere ise Nebilerin, elçilik görevi için geldiği belirtilir. Bu önemli ayrıntıyı gözden kaçırmamak gerekirdi. Elçi sadece haber getirendir, Nebi, Resuller ( elçilik görevidir) de haberleri getiren ve bizzat elçilik görevi yapan, gönderilmiş haberleri ileten, öğreten demektir. Kanıtlarımın en belirgini ise; bildiğiniz gibi yeryüzünde inşa edilen ilk kilise Antakya’dadır. Dolayısıyla Sevgili İsa’ya saygınlıklarını, bağlılıklarını, yeryüzünde ilk kilise yapmakla (cem olma-toplu ibadet yeri, ders verilen yer, medrese) sergileyen Antakyalılar, nasıl olurda böyle bir SAYHA – ŞOK SES DALGALARI ile helak olacak edepsizliği yaparlar? Dolayısıyla Yasin suresinde belirtilen ve QUR’AN’IN birinci bilgi anahtarı olan veri; sözünü ettiğimiz bu elçiler ve günümüze kadar gelen anılarıdır. Asırlardır bu ÜÇ ELÇİLERİ görkemli, biz insanlara benzemeyen görünüşleriyle ve akıllara durgunluk veren anılarıyla bütün Orta Şark, ön Asya ve Akdeniz kültürlerinde ve tarihlerinde şaşılacak kadar benzerlikleriyle tüm mitolojilerde de GARANİYK olarak görmekteyiz.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

102

GARANİYK Bu Garaniyk kelimesi birçok kültürde; Beyaz kuğular, Turna veya çok yakışıklı, gösterişli, parıldayan elbiseli, bembeyaz esvaplı delikanlı, dişi tanrıca gibi anlamlar taşımıştır.

BU GEZEGENDE VE HİÇ BİR MİLLETTE VEYA KÜLTÜRDE ORİJİNAL KOKENİ VE NET ANLAMI OLMAYAN ‘GARANİYK ' kelimesi, ayrı ayrı dillerde ve kültürlerde ' ÜÇ TANRIÇA' veya ' ÜÇ TURNA' veya ' ÜÇ TAVUS KUŞU' gibi anlamlara yüklenerek de karşımıza çıkıyor ve halada tüm Avrupa ve Germen dillerini kullanan tüm milletler bu kelimenin içeriği benzer anlamlarda kullanılır. Kimi kültürler buna DİŞİ kategorisi, kimi kültürler ERKEK kategorisi yüklemişlerdir. Ancak, Mekke de bu üç put'un yani Lat, Uzza ve Menat isimli putlar arasında çok sıkı (sanki akrabalık bağları gibi) bir bağ olduğunu ve bunların DİŞİ olarak kabul edildiğini tarihlerden biliyoruz. Mekkedeki mistik inanışta bile bu ÜÇ GARNİYK’İN mutlaka birlikte anıldığı veya birlikte olmaları gerektiği, Dinsel bir gereklilik gibi karşımıza çıkmaktadır. Bu kelime yani < Garaniyk>, Hititçeye, Ermeniceye, birçok (hemen hepsine) Avrupa dillerine SAMİ dillerinden geçtiğini sayısız tarihi verilerden (bkz. biblioğrafya) izliyoruz: Bu kelimenin kökeninin Arapçaya'da Sami dillerinden geçtiğinin net ve sayısız kanıtları vardır. Çünkü 'HİKAYE' erken Sami dillerinin anlatımlarıyla Mekke’ye getirildi.. ANCAK HİÇ BİR DİLDE, NE ORİJİNİ NEDE GERÇEK KAYNAĞI ASLA YOKTUR. Sanki bir başka GEZEGENDEN GELDİ BU KELİME! Tekil hali <GARNİYK>, çoğul hali ise <GARANİYK> dir. Garaniyk kelimesinin kullanıldığı anlamları tanımak için önce Sümerler'den başlayacağız ; 1) 1920 lerde Taylor, Hall ve Thomson tarafından ortaya çıkarılan bulgulardan <Tanrı GRONUS Ksisutros'a görünür. Daesiyus ayının ( bu MAYIS ayıdır) on beşinde Tufanın olacağını ve tüm insanları yok edeceğini bildiriyor.> Bu tabletlerde GRONUS 'Tanrı' olarak algılanıyor. Gördüğünüz gibi, Garaniyk buradaki tabletlerde de karşımıza 'GRONUS' olarak çıkıyor.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

103 2) Ermenice ; < kurunk>, Yunanca < geranos>, Fransızca < grue>, İngilizce < Crane, yukarıya kaldıran makine anlamındadır >, Almanca < Kranich, ayni İngilizce gibi> gibi türemiş kelimeler tamamen GARANİYK kelimesinin farklı lisanlardaki telaffuz farklılığının bir uzantısıdır. 3) Bütün bu dillerde, Hititçe veya Azerice veya Sümerce de dahil, bu kelimenin anlatmak istediği ifade, yani kelimenin fiildeki içeriği. DİKKAT EDİNİZ! ‘ YUKARIYA KALKMAK, YUKARI ÇIKAN, VİNÇ VEYA YUKARI KALDIRAN VEYA YUKARIYA DOGRU, VEYA YUKARDA’ gibi fiilleri anlatmak için veya bu ifadeleri tanımlamak için kullanılmıştır!!! Bugünde aynı anlamlarda kullanılmaktadır!!! 4) Bütün milletler veya mitolojileri -neyle taşıdılarsa!- farklı asırlarda da; sanki bir bilgisayar dilinin tüm yeryüzünde kullanıldığı müşterek bir bağıntı ile bir birine bağlıymış veya bir birinden öğrenmişler gibi tamamen aynı ifadeyi algılamak için kullanılagelmiş bu GARANİYK kelimesi! Ancak, bu kelime veya ifadenin içeriği olan gaye AZER ve erken dönem Sami dillerinin kökenlerine girmiş olmalıdır. Zira Garaniyk olayının ilk kahramanı olan kişiler, Sevgili İbrahim ve Lut'dur. Dolayısıyla bu kelime önce Azer dillerinde (Sevgili İbrahim’in orijinal dilinde) imal edildi ve asırlarca iç içe yaşayan (hala da öyledir), Ermeniceye, ya ithal edildi veya karşılığı bulundu ve bütün dillere asıl anlamı kaybedilmeden transfer edildi. Sevgili İbrahim'in yaşadığı devirde Sami soyu diye bir millet yoktu. Konuştuğu dil de bugünkü Azerce olmamasına rağmen yine de Azerce'den kalıntılarla Harranda (Harran susuz, suyu bulunmayan demektir) kendi dilini yani İbranice'nin kendi çağındaki halini konuşuyordu. O devirlerde en gelişmiş dil yine Sanskritçe ve Uygurcaydı. Dolayisiyle GARANİYK Azerce veya Babil dillerinde yahut Ermenice dillerindeki bir köke yerleşti. Patent numarası olmayan bu kelimenin ulaşılabilen en dip noktasını belki birazdan buluruz, GARANİYK kelimesinin kaynağını! Sevgili İbrahim, Sami soyunun insanı değildir; Sami soyu Sevgili İbrahim’den iki jenerasyondan sonra ancak Sevgili YAKUB (Yakup’a 'İs-RA- il' unvanını Yüce Allah vermiştir) ve torunlarının bir süreci olarak doğmuş bir soyadıdır. Asırlar sonra da 12 kabile olarak İsRAiloğulları haline gelmiştir. Şefaatleri umulan Ak-Kuğuların- Garaniyk'in kimler olduklarına değinmek üzereyken; durmaksızın hata üstüne hatalar yapan, günahlar işleyen Mekkeli inançsızların, artık hatalarını yavaş yavaş anlayıp; bu sefer de, mademki Rahman (Allah) her şeyi diler, eğer dilemeseydi biz de O elçilerden ŞEFAAT ummazdık vb. gibi hatalarını, özürlerini gizlemek için (*) yaptıkları şarlatanlığı izlemeliyiz; [ " Onlar, Rahman'ın kulları olan MELEKLERİ DE <<ayette çoğul ifadeye dikkat!>> DİŞİ yaptılar. YARATILIŞLARINA ŞAHİT Mİ İDİLER? ONLARIN (bu yalan) ŞAHİDLİKLERİ YAZILACAK VE SORUMLU TULACAKLARDIR. BİR DE ŞÖYLE DEDİLER; RAHMAN DİLESEYDİ, BİZ O meleklere tapmazdık. Onların bu hususta HİÇ BİR BİLGİSİ YOKTUR; onlar yalan söylüyorlar. Yoksa biz, onlara, bundan önce bir kitap vermişiz de ona mı tutunup amel (çalışıyorlar) ediyorlar? QUR’AN/Zuhruf/19.21. ] Mekkelilere daha önce herhangi bir Din kitabı gönderilmediği halde, neye dayanarak onların DİŞİ olduklarını zannediyorlar ki, dolayısıyla söyledikleri ' Zandır, doğru değildir veya Yalandır' deniliyor. (*) Bu sahtekârlık, bu zayıflık göstergesi olan kaypak ifade genellikle KADERCİ Hokkabazların “Allah dileseydi ben bu hatayı yapmazdım” diye savunmaları ve Allaha şirk koşmalarına benziyor.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

104 Şimdi hatıranın kaynağını hem Mekkeliler yavaş yavaş iman ederek itiraf ediyorlar, hem de elçilere atfettikleri isimlerin DİŞİ ismi olduğu ortaya çıkıyor ki, bunun YALAN olduğunu ayetin en belirgin ifadesinden öğreniyoruz. Ve bu, demektir ki elçilerin isimleri ERKEK ismi olması gerekir!... Dikkat ettiniz mi, şu anda ben de aynı hatayı yaptım! Nasıl mı? Bir canlının cinsiyeti şayet dişi ismi değilse başkaca ne olabilir benim için? ERKEK olması gerekir değil mi? Çünkü benim, sizin, herkesin genetik bilgi işlem bankamızın programı ERKEK ve DİŞİ bilgi kavramları ile kesin programlıdır. Oysa Elçilerin erkek mi, yoksa dişimi olduklarını araştırmak şimdilik yapılacak hataların en kötüsüdür. Bilimsel bir süreci tarafsız ve bilgece götürürsek, bütün bu ayrıntılar kendisini birazdan apaçık zaten sergileyecektir. Az önce bizim kasıtlı olarak yaptığımız hatayı asırlar önce Mekkelilerin veya Mısırlı kâhinlerin yapmış olması doğaldır. Tapınma güdüselliğinde daha fazla şefkat veya tek taraflı duygu sömürüsü yapmak için putlara DİŞİ isimleri takmak; yalvarışları daha görkemli veya daha acındırıcı bir hale getirmek için uydurulmuş senaryolardır. İsterseniz, bunun en doğrusunu siz okuyucularla, dürüstçe ve güncel yaşantılarımızla birlikte bulalım! Günümüzde bile (bu her zaman böyle olmuştur), ANNE şefkatine sığınıp, taleplerimizi daha kolay elde etmiyor muyuz? Babalarımızdan aynı şefkati veya tavizi elde etmek çoğu kez imkânsızdır değil mi? Niçin Annelerimize daha fazla yakınlık ve açık davranışlar sergileriz? Bu, doğamızda vardır da ondan! İşte, bunun içindir ki; O insanlar da Mısırda iğrenç zulümlere uğrayan İs-RA-il oğullarının kızlarına atfen (putların, LAT, UZZA ve MENAT’IN patent kazandığı yerlerin başlama noktasıdır) DİŞİ isimleri de, görkemli putlara en gizemli, en etkin, en çarpıcı ticari isimler olmuşlardır. Bu ayrıntıları yüzeyde araştırırken bile, QUR’AN’IN şaheser edebi ifadeleri bizi izlediğiniz gibi; tartışmasız İlahi kitabın bilimselliğine, ancak hayranlıkla yöneltiyor. Yüce Allah dileseydi, elçilerin kimler olduklarını, nereden geldiklerini hemen birkaç ayetle, o günün insanlarının anlayacakları bir şekilde açıklardı, değil mi? [" Kulların faydalandığı hiç bir şey yoktur ki, onu meydana getiren hazinelerin anahtarı katımızda olmasın. Fakat Biz ONU, ANCAK İHTİYACA GÖRE, MALUM BİR MİKTARDA (zamanı geldikçe) VERİRİZ. " QUR’AN/Hicr/21] (*) QUR’AN’IN evrensel edebi ve bilimsel ifadesi, her çağın kültürünü o çağın niteliklerine ve ihtiyaca göre, onların hatalarını ve hatalardan arınmayı, gelecek nesillere de; işin en zarif tarafı, bir kaç ayetle açıklıyor olmasıdır. Tabii ki anlayana!... [ " Hayır (onların hiç bir ilmi kanıtları yoktur, ancak) şöyle dediler; BİZ ATALARIMIZI BİR DİN (inanç

biçimi) ÜZERİNDE BULDUK. BİZ DE ONLARIN İZLERİNE GİDEREK HİDAYET BULURUZ". QUR’AN/ Zuhruf/22. ] (*) Farkında mısınız: 15 ve 18 Y. Yıllar arasında gökten yağmurlar gibi matematik/matematikçi, geometri ve klasik bati müziği yağdı… Binlerce denklem yerlerine oturdu ve O yıllarda lazım olamayan denklemler bile arşivlendi… Elektrik ve radyo dalgalarının kanıtı ile bu denklemler yerli yerine oturdu ve bugünkü yere gelindi… Yüce ALLAH her şeyi zamanı geldiğinde ve belirli miktarlarda bildirmektedir… Ayetin apaçık anlamı ortadadır. Böylece bilimin, teknolojinin bugünkü duruma gelme sureci da açıkça ortadadır. Matematik, geometri olmadan bir adim bile atılamazdı.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

105 Son cümle birçok soruya tam açıklık getirirken: ' Biz hidayet olunurduk' veya ' bize hidayet edilirdi' yani atalarımızdan bize kadar gelen hikâyelerde "O İlahlara taptığımız takdirde: O İLAHLAR BİZE ŞEFAAT EDERLER ZANNEDİYORDUK" şeklindeki özürleri de yavaştan açığa çıkıyor. Bu cehaletler bugün de, özelikle tarikatlarda mevcuttur ve tüm hızı ile süregitmektedir!!!... İnsanoğlunda ki bir özellik te; asla ' ben hata yaptım, ben hatalıyım ' dememesidir. Mutlaka suça, hayali olsun bir suçlu bulmalıdır, mutlaka bulur. Yukardaki ayette de bunun açık ve ilkel bir örneği ortadadır. İşte, bu nedenlerle hatasını anlayıp tamir etmeyi başaran kişiye ERDEM kişi demekteyiz. Onlar kendilerine kadar ulaşan saçma sapan masallarla ŞEFAAT umadursunlar, biz şimdi olayları yorumlarla veya varsayımlarla veya ZANLARLA değil, AKLIN matematiği ve gerçek verilerle götürelim. Hatırlayacaksınız, bu kitabın başlarında Hz. Muhammedin "Onlar, kendilerinden Şefaatleri umulan Ak- Kuğulardı - GARANİYK Dİ " dediğini günümüze kadar getirenlere karşı minnet borcum vardır, demiştim. Biliyorum ki birçok az bilgili Müslümanın şimşekleri üzerimdeydi. Hatta ' bu anıyı günümüze kadar intikal ettiren tüm hadis bilimcilerine saygı duyuyorum' demiştim. Bu Garaniyk olaylarını bana, ayrıntılarıyla öğreten anahtar bilgi QUR’AN’IN YASİN suresidir. Senelerdir sorduğum bilimsel bir sorunun cevabını, sözünü ettiğimiz elçilerin geldikleri yerler hakkında yazdığım kitap için, kafamdaki bilgi hücrelerini hurdalığa çevirircesine yorarak demiştim ki; Yasin suresi neden QUR’AN’IN kalbi olarak kabul edilmiştir? diye. Gerçekten de karşımda müthiş bir gerçek vardı. Varlığımdan da ötelerde ki bir gerçekti bu... Hem bu evrensel olayı tüm ayrıntılarıyla ortaya çıkaran esas ip ucu Yasin suresindeydi; hem de Evreni ve tüm öğelerini eksiksiz yöneten, koordine eden o müthiş bilgilerin anahtarları Yasin suresindeydi. Örneğin, 'YANAN YEŞİL AĞAÇ" ANCAK, BU BULGU BELKİDE 30. YÜZYILLARIN UYGARLIKLARINA HİTAB EDECEK KADAR MÜTHİŞ VERİLER İÇERMEKTEDİR Kİ; İnandığınız kutsal değerler adına söyleyiniz; Hiç yanan yeşil ağaç olur mu? Yüce ALLAH yeşil ağacın yanmasını mı önermektedir? Şu ana kadar QUR’AN’I meal-tefsir eden veya QUR’AN bilimcisiyim diye ortaya çıkan hiç kimsenin aklına gelmedi mi yanan yeşil ağaç!... (marh ve afar ağacı) diyecekseniz, aman kalsın! Yasin suresi için neden QUR’AN’IN anası veya babası veya ışığı denmedi de 'KALBİ' dendi? Çünkü KALB vücudun yani varlığımızın tümüne hayat sıvısını durmaksızın pompalayan bir merkezdir de ondan. Benim mütevazi tespitlerime göre QUR’AN/Yasin suresi tam olarak 18 evrensel bilgi anahtarı içermektedir. Ancak 19.uncu bilgi anahtarı bizi asla ilgilendirmemektedir ve insanoğlunun genetik bilgi işlem bankası bu noktayı asla kavrayamayacaktır. Kavrayamayacağını öğrendiği an; gerçek insan olduğu andır ki biz ona AMENU olmuş en erdem kişi demekteyiz. Bu bilimin enginliklerdeki bir konudur. Gizemleriyle asırlardır insanların kafasını karıştıran ve sadece yorumlarla cevap bulunduğu zannedilen; 19 rakamının anlaşılacağı ilk basamaktır. Ben bu 19 konusunda asla konuşmayacağım, yazmayacağım, münakaşa veya münazara da etmeyeceğim. Şayet 19 ve gizemini araştırmak isteyen temiz kalpli, bilim adamı varsa Kâhta dağında araştırma yapması ve oradan başlaması gerekmektedir. İkinci basamağı Mısırdadır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

106 Yasin suresinin temel içeriği olan bu 18 bilgi anahtarı için gerekli tüm ayrıntılar QUR’AN’IN ve Tevrat’ın içindedir ve biz bunu, sadece Yüce Allah’ın sevgisini kazanmak için bilebildiğimiz kadarını eksiltmeden İnsanlığa sunmaya çabalıyoruz. Bunun için hiç bir ücret veya taltif veya herhangi bir beklentimiz olamaz… Bizim beklentimiz sadece Yüce ALLAHTANDIR. Yasin, ne metan ve VOC gazları yayan mezarlıklarda okunmak için gelmiştir... ne de para karşılığı okunmak için... QUR’AN’I anlayacak 18 anahtar bilgi bankası sadece Yasin suresinin 83 adet ayetidir. Annesinden matematikçi olarak doğan Leibnizin aradığı ' Evrensel matematiğe' ki; Leibniz buna tekillik diyordu, ancak QUR’AN’IN bilimsel verileriyle ulaşılacağı kanısındayım.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

107

İLK VAHY EDİLEN SECDE AYETİ

Garaniyk olayının geçtiği gün Mekkede; Sevgili Muhammed, bir batında tamamı vahiy edilen Necm suresinin 62. ayetine kadar gelen vahiylerle, bu elçilerin görevlerini ve kimler olduklarını tam olarak öğrenirken; henüz Necm süresini tamamının çevresindeki Müslümanlara veya insanlara açıklamaya vakit bulamadan (zaten bulamazdı da, vahiy dinliyor ve öğreniyordu) ve 62. ayetin hemen bitiminde ki o ayet İLK VAHİY EDİLEN SECDE AYETİDİR... bulunduğu yerde hemen secdeye KAPANDI...

İŞTE!... Şeytani Ayetler adlı hokkabazlığın birinci hezimeti bu açıkladığım gerçektir. Ancak Sevgili Muhammed, henüz öğrendiği vahiyi çevresindekilere sınırlıda olsa açıklayamadan, Sevgili Muhammed; LAT, UZZA ve MENAT'I öğmesini değil... Gizemlerini, nedenlerini çok sınırlı anlattığı için (tavize de meyil edebileceği Isra / 73 ve 74 ayetlerinde açıkça belirtiliyor) secde etmesine karşın, çevresindeki henüz Müslüman olmuş veya Allah Resulünün secdeye kapanmasının şokuyla şaşkına dönmüş, ve olayın aslını bilmedikleri için, şüphelerinden veya kızgınlıklarından dolayı; SECDE YERİNE YERDEN BİR AVUÇ TOPRAK ALARAK ALINLARINA SÜRMÜŞLERDİR. Tarihi gerçek verilerden, bunu yaşlı bir kişinin yaptığını öğreniyoruz. Oysa tarih derki; bu olay anında, Mekkeli müşrikler de kısmen tanık oldukları doğaüstü olaydan dolayı çok etkilendiler... Üstelik en emin bir insan olarak tanıdıkları Sevgili Muhammed’de secde ettiği için; birlikte secdeye kapanıyorlar. Bir kısım Müşriklerinde etkilenerek secde ettikleri şeklinde tarihi veriler elimizdedir. Bazı (veya yaşlı birkaç kişi) kişiler, hem kızgınlıklarını dile getirmeye çalışıyor, hem de Peygamberi 'sözle' gücendirebiliriz endişesiyle toprağı alınlarına sürerek sitemlerini dile getiriyorlardı. Zira Mekkeli müşriklerin önünde küçük düşmüş veya ciddi bir olaya bir açıklık getirememenin sıkıntısını ifade etmeye çalışıyorlardı. Bu olayın peygamberliğinin ilk dönemlerinde olduğunu tarihlerden öğreniyoruz… Gelen Vahiyle Hz. Muhammed"Bunlar sadece birer taş parçalarıdır, savunmasızdırlar, bunların hiç bir hüccetleri yoktur, İlah bir tek olan ALLAH’TIR." deyip, putları, hatıranın dışında bırakarak, Putları yerdi. Bunu vahyin hemen bitiminden sonra tam olarak gerçeği öğrenmiş olmalıdır ki, sınırlı olarak anlatıp, aklın ve kanıtların ışığında insanları ikna etti. Yine tarih der ki, O gün Mekke müşriklerinden pek çok kimse, o olayın etkisiyle aynı anda Sevgili Muhammed’e katıldı ve secde ettiler... Diğerleri de, az önce izlediğiniz gibi, ya kabahati atalarına yüklüyor veya sudan sebeplerle özürlerini dile getiriyorlardı. Bu hadisenin hemen bitiminde belki de ayni gün Allah Resulü “ bu konuda asla konuşmayınız, ekleme yapmayınız, olayın gerçeğini saptırırsınız, bu nedenle sakın ola ki bu konuda bir zanna kapılmayınız, bana da bu konu hakkında sormayınız ” dediğini tarihlerden de öğreniyoruz. Bu gerçek bir hadistir ve kesin emir şeklinde hadistir. Hayatı boyunca da bu konuda ve KEHFİ konusunda asla bir tek kelime dahi söylememiştir. Lat, Uzza ve Menat'ın birer taş parçası olduğunu, putun İlah olamayacağını, İlah'ın bir tek Allah olduğunu tüm açıklığı ile öğrenmek isteyenlere açıklıyordu. Buna rağmen, gelen Elçilerin kimler olduğunu o günün insanlarına ayrıntılarıyla açıklayamazdı. Hem Peygamberin QUR’ANı açıklaması

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

108 istenmedi ki. O sadece Ahlak örneği olarak gönderildi ve görevi QUR’AN’I gelecek nesillere tebliğ etmekti. Çünkü QUR’AN hiç bir toplumun veya milletin veya birilerinin tekelinde değil, Âlemlerin başvuru Rahmet ve bilgi kaynağıdır. Hz. Muhammedin Kuğulara atfen < Onlar şefaatleri umulan Ak- Kuğulardı...> dediğinin, resmi kayıtlara geçirilmesini ve bu konu ile ilgili kendisine hiç bir şeyin sorulmamasını bizzat istediği, emrettiği, tarihi bir gerçektir. Aksini hiç kimse kanıtlayamaz. Olay yerinden tekrar mescide (ilk toplantı yerlerine) geldiklerinde Hz. Muhammedbu cümleyi "Onlar Allah’ın izni ile kendilerinden şefaatleri umulan Ak- Kuğulardı" tekrar ettiğinde ise, bir takım kişiler " Bu mutlaka Şeytanın bir vesvesesidir, şeytan söyletti galiba " dediler. [ " QUR’AN’I şeytanlar indirmedi. QUR’AN’I indirmek onlara uygun düşmez (onların yaratılışı buna müsait

değildir); hem de buna güçleri yetmez. Şeytanlar, VAHY'İ DİNLEYEBİLMEKTEN KESİN OLARAK MENEDİLMİŞTİR." (*) QUR’AN/Eş-Şuara/ 210-.212] Garaniyk; Kuğu-Turna gibi anlamların yanında, birçok değişik kültürlerde; genç yakışıklı, gösterişli, bembeyaz giysili delikanlı; gibi anlamlar içerdiğini daha öncede belirtmiştik. Sevgili Muhammed; nasıl olurdu da bu gerçeğin aslını, o denli kısır muhakemeleri olan halka açıklardı? Hatta, şu anda ve 21. Yüzyılda bu kitapta açıkladığım ve uzayın enginlerinden Dünyamıza gelenlere ve bu müthiş olayları yapanların, ulaşabildiğim kadar ki bilimsel verilerini açıkladığım bu kitaba bile inanmayacak sayısız kişi olacaktır. Kaldı ki 6. Yüzyılda olmasın! Bu olay Hz. Muhammedin 63 senelik yaşamındaki en önemli ve bilimsel içeriği en görkemli olan olayların başında gelir ki; Necm Suresi’nin 62. ayeti İLK VAHY EDİLEN SECDE AYETİDİR. Kısaca belirtmeliyim: bu sure, yani NECM (özelliği olan yıldız, gizemi olan yıldız veya gezegen) suresi 360 kelimeden oluşur. Bu 360 rakamını da unutmayalım. ["Gerçekten Şİ'RA yıldızının Rabbi O" QUR’AN/Necm/49] ayetinin bu surede geçmesinin nedeni NECM kelimesine gereken önemin verildiğini belirtmek içindir. Mekke'de, Kâbe’nin etrafına, çember halinde dizilen 360 adet taş putun, Sevgili Muhammed'den önce de, inceliğini bilmeyen Yahudi bilginlerin anlattıkları masallardan esinlenerek yerleştirildiğini sayısız tarihi verilerden biliyoruz. (**) (*) Şeytanın yaratılışı gereği, VAHY iletişimini sağlayan frekanstan herhangi bir bilgi işareti alabilmesi kesinlikle imkânsızdır. Bu yaratılış tekniği ile ilgili bir veridir. Örneğin; biz asla karıncaların iletişimlerini sağlayan frekansları işitemeyiz... Hatta şu ana kadar hangi dalga boyunda yayın yaptıklarını dahi tespit edebilmiş değiliz. Fizikçi deha Feynman'ın en büyük tutkularından biriside karıncaları izlemek ve iletişim frekanslarını tespit etmekti. .

(**) M.S 345 lerde İznik konsolunda etrafta 360 ayrı İncil tespit edildi ve bu İnciller toplanarak 4 ancak ziyadesiyle birbirine çok benzeyen İnciller yazıldı. Bu 360 nereden çıktıda hem Mekke’de 360 Put, hem de İznik’te 360 ayrı İncil olarak!!!....

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

109

Şİ-RA'LI GENÇ UZAYLILAR

QUR’AN’IN 53. bölümü olan Necm suresidir. Necm'in anlamı, özelliği olan ' YILDIZ ' anlamında QUR’AN ile Arapçaya girmiş bir kelimedir. Araplar daha önceleri de NECM sözcüğünü biliyorlardı ancak yine, diğer yıldızlardan farklılığı olan bir gök cismine atfen kullanıyorlardı. Bu yıldızın gerçek özelliği ise birazdan kendiliğinden açığa çıkacaktır. Sevgili Muhammed'in Isra suresi 73,74 de 'taviz' verebileceğini hatırlarsanız, Peygamberin kalbinde, Elçi- Melekler hakkında biraz önce açıkladığımız gibi, bir takım soru işaretleri olmalıdır ki; Yüce Allah, O'nun gözüne ve kalbi tam yatışsın veya tam ikna olsun diye, her şeyi tüm açıklığı ile gösteriyor. Sevgili İbrahim’e Ölüleri nasıl dirilttiği bilgisini verdiği gibi... [" O'nun (gördüğünün) DOĞRULUĞU hakkında Onunla tartışıyor musunuz?" QUR’AN/Necm/12 ] İnançsız Mekkeliler; Peygamberin gördüğü, öğrendiği bilgileri sınırlı olarak çevresindekilere açıklıyor “ Onunla tartışıyor musunuz? " ifadesinden açıkça anlıyoruz ki, tartışıyorlar. Çünkü olay anında Hz. Muhammedin gördüğü ve diğerlerinin göremediği bir ŞOK ETKİSİYLE ŞAŞKINA DÖNDÜKLERİ İÇİNDİR Kİ; hemen herkes secdeye kapandılar... Biraz sonra Peygamberle gördüğü ve çevresine sınırlı olarak anlattığı olay hakkında tartışıyorlar. Neyi ve nasıl gördüğüne ise birazdan tanık olacağız. Sevgili İbrahim’in <Rabbim, Sen ölüleri nasıl diriltirsin? > sorusunu hatırlayınız. Necm suresinin 5. ve 6. ayetlerinde açıklandığı gibi, Hz. Muhammedin kalbinde birçok soru işaretlerinin cevapları 1. ayetten 17.nci ayete kadar ki açıklamalarla TAM BİR AÇIKLIĞA KAVUŞUYOR Kİ;

[ " O'na Müthiş kuvvetleri (şiddetli, çok kuvvetli, üstün güç sahibi) OLAN BİRİSİ ÖĞRETTİ" QUR’AN/ Necm/ 5] Ancak 17. ayetteki ifade, belki 25. veya 30. Yüzyıl uygarlığının ancak hayal edebileceği < olay anında peygamberin gördüğü > gerçeği ise;

[ "Üstünlüklerle, kuvvet (veya) kudrete sahip DOĞRULDU öylece istiva etti. (yöneldi, kapladı, göründü,

doğruldu.) QUR’AN/Necm/6.] [ "(Muhammedin) GÖZ NE KAYDI NE DE AŞTI." QUR’AN/Necm/17] QUR’AN’IN, bu kelimenin tam anlamı ile şaheser, eksiksiz ifadesiyle asırlardır UYUYAN her şey su üstüne çıkarken, şimdi çok daha dikkatli takip etmeliyiz. İnsan gözü, radyo dalgalarının en uzun dalga boyu noktasından, kozmik ışımayı ve daha kısa dalga boyundaki nötrino ışımasını belirleyen ışıma tayf spektrumunda, sadece 380 nanometre ve 780 nanometre arasındaki bandın belirlediği dalga boyları arasını /arasında görebilir. Bu bandın alt ve üst katlarını göremez, algılayamaz. İnsan gözündeki etkin görme aralığı ise: 506 nm ve 555 nm arasındaki banddır. Bir diğer ifade ile insan, gözüyle 49 nanometre gibi akıl almaz ince bir aralıktan bakar Evrenine.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

110 (1 nm = 1.0 x 10 üzeri eksi 9 metredir), mukayese etmek için örnek verecek olursak; 7.5 nm kalınlık bir hücre zarının kalınlığıdır.

Gözle görünebilen renklerin frekansları 3800 ve 7800 Angström arasındaki bu aralıktaki banttadır. Bu incecik aralığın frekansı 1.400.000.000.000.000 Hertz dir. (*)

Devam edelim [Ve O EN YÜKSEK UFUKTA İDİ] veya [Ve O, ufkun en yüksek yerinde belirdi, gözüktü. QUR’AN/Necm/7] Necm/5 ,6, ve 7. ayetlerde belirtilen ve Yüce Allah'ın SÜPER ÖZELLİKLER, bilgelikler verdiği meleği Sevgili Cebrail, kendisini Peygambere apaçık UFUKTA göstermesi...hem gelecek nesillere - anlayabilirlerse - kütüphaneler dolusu bilgileri aktarıyor, hem de peygambere " sevgili İbrahim’e ve Lut'a gelen GARANİK' den hiç bir şekilde ŞÜPHEN olmasın ki; QUR’AN ile ilgili her hangi bir taviz aklının kenarından bile geçmesin!..." deniyordu… Günümüzde de olagelen ihtiraslar, bencillikler, şımarıklıklar, " ben daha üstünüm, benim dinim senin dininden daha üstündür"!... gibi, son derece basit ve ilkel duyguların esintileri yok mudur? Oldukça ilkel ve kasıtlı ifadelerle, hiç bir bilimselliği, gerçekçiliği olmayan Emevi Abbasî kalıntısı kitaplarla tenkit edilmeye çalışılan QUR’AN ne yazık ki şu satırlara kadar anlattıklarımızla, belki de gelecek yüzyılların uygarlıklarına yön verecek paha biçilmez değerleri bir anda sergiledi. Bunun bir kısmına sizlerde tanık olduk, birazdan ayrıntılarıyla olacağız. Ancak şimdi tüm meseleyi toparlayıp gerçek detayları anlatmaya çalışırken ; tüm insanlık, uygarlık, tüm radyo teleskoplar...tenkit edilen Hz. Muhammedin 1400 yıl kadar önce bize ilettiği bu hatıra ile, NECM’DE anlatılan Şİ-RA gezegenler sistemini ve bu gezegenden alınacak radyo sinyallerini arayacak!... Hatırlarsanız:" QUR’AN’IN reklamını yapmak değildir amacım" demiştim. Siz de şahitsiniz ki, gizemlerine kavuşabilmek için, uğruna hayatımızı hiçe sayarak ulaşmaya çalıştığımız ve bunun içinde nihayetsiz sevinç duyduğumuz QUR’AN’IN sadece bir bölümü, bilime saygın olanları nerelerden nerelere getirdiğine... Sorarım, bu gezegende yaşayan insanların ve yaşamış olanlarında beyinleri bir tek vücut olsalar, QUR’AN’IN reklamını yapabilirler mi? Bu mümkün müdür? Gerek var mıdır? QUR’AN’IN kimseye ihtiyacı asla yoktur, bizim O’na ziyadesiyle var…. Necm/17 ayetinde belirtilen " GÖZ NE KAYDI, NE DE AŞTI. " ifadesini, insan gözünün 506 ve 555 nm arasındaki (Bu frekans özellikle yeşil renkleri açığa çıkarır) görme bandının bir anda açıklanmasıdır. Günümüz bilimsel kavramlarıyla görme bandının AS veya ÜS katları gibi ifadelerin aynı şeylermiş gibi olduğunu, henüz bir lise talebesi dahi ilk okumada anlar. Geleceğin temiz AKILLI bilim adamları, gerçekten de ' görme bandı ' nın alt sınır çizgisi ve üst sınır çizgisini genişletmek veya değiştirmek veya değişebileceği gibi veya özel filtreler ile daha geniş bir bandın görülebileceği; bir takım fikirler yürütülebilir. (*) Atların, köpeklerin, birtakım böceklerin insan gözünden çok daha farklı radyo frekans bantlarında açıkça gördüğünü biliyoruz. Ancak insan gözü sadece 380 nm ve 780 nm arasında programlanmıştır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

111 Dikkat ederseniz, ayette; "GÖZ NE KAYDI NE DE AŞTI " deniliyor. Yani, yine gözün kendine özgü Bio-Fiziksel karakterinin algılama bandı değişmedi. Bu, görme olayını Peygamberin kalbi, Elçiler hakkında tam kanaat getirsin diye " ÇOK ÜSTÜN AKILA - BİLGİYE -KUVVETE- YARATILIŞINDAN DOLAYI ÖZEL YETENEKLERE " sahip Olan yaptı deniliyor ki; sakın bu ayrıntıyı unutmayınız.

İnsan gözü bu akıl almaz incecik bir aralıktan görür evrenini… Ayetteki ifadeyi düşünebildikleri kadar düşünsünler. Zaten QUR’AN hep düşünmeyi, yapılacak her şeyin ilk teorisini düşüncede olgunlaştırmayı emreder. Doğru olanda bu değil midir? Ancak, Arapça aslını asla ve kayıtsız - şartsız değiştirmeden. Zira, Sanskritçeden, Aramca, Uygurca, Arabaca, İbranice gibi tüm bu dillerin kökenlerini içeren en olgun bir dil olduğu içindir ki; orijinal QUR’AN Arapçası asla değiştirilemez. Arapça hali; daha gelecek yüzyılların bilim adamlarına, daha geniş bilimsel ayrıntıları, insan beyni tekâmül ettikçe öğretecektir. Kan dökmeden...vakit bulunur da, araştırılırsa!... Bu konuyu ölçülü olarak açmamın nedeni, "Ak Kuğular , Garaniyk" gibi ciddi bir anının en can alıcı noktalarından birisini aydınlattığı için, hem de olayın ikinci derecede esas nedeni olduğu, en önemlisi de " Göz ne kaydı, ne de aştı " ifadesinin ciltler dolduracak kadar mükemmel bilgileri bir anda ortaya koyduğunu, siz okurlarla birlikte kanıtlamak içindi... Sadece üç - beş kelimelik bir ayetin sergilediği, belki de 30. yüzyıl uygarlıklarının (insanlık o günlere ulaşırsa! Dilerim daha nice yüzyıllara ulaşır, ancak endişe etmemek de elde değil ki! ) teorik olarak belki başaracağı bilgilerdir ki ; [" Hamd GÖKLERİ ve YERİ yaratan, KARANLIKLARI ve AYDINLIĞI yapan Allah'a mahsustur. Sonra da Rablerini tanımayanlar, O'na Putları denk tutuyorlar. QUR’AN/En'Am/1.]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

112 Şimdi çok dikkatle izleyiniz; * GÖKLER, çoğul, * YER, tekil, * Karanlıklar, çoğul, * Aydınlık, tekil; Işıma spektronomundaki çizelgeye bir göz attığınızda, aydınlık çizgisinin (çizgi denirse!) 49 nm (nanometre) gibi akıl almaz ince bir çizgisel aralık olduğunu ve spektrometrenin daha kısa ve daha uzun dalga boyu taraflarının ise çoğullukla ifade edilmesi gerektiğini, dolayısıyla ayetin içindeki 4 ayrı zıt kavramın çoğul ve tekil biçimde açıklandığını görürüz. İnsan gözün görme bandı 10 nm daha geniş olsaydı, acaba daha neleri görecektik! [" Rabbin gününü isteyenlerin vay başına! Rabbin gününü niçin istiyorsunuz? O IŞIK (aydınlık) DEĞİL, KARANLIKTIR." Tevrat/Amos/6/18.] "Rabbin günü insan için ışık yani aydınlık değildir, ancak karanlıktır". Müthiş geniş bir spektrometrede bile göze aydınlık duygusunu veren 49 nm gibi incecik bir aralık; çemberde hiç te önemi olmayan noktasal bir yer tutuyor. Gözümüzün görebilme programı 0.001 nm daha geniş yaratılmış olsaydı, bu gün gördüğümüzü değil, evreni şu anda asla hayal bile edemeyeceğimiz bir tarzda görürdük. İzlediğiniz gibi Tevrat’ta ' Elçilerin gündüzlerinin bize göre karanlık olan' bir görme bantlarının, değişik yeteneklerinin olduğunu anlamak için deha olmaya gerek yoktur sanırım. Bize göre karanlık olan ortamda pek çok şeyi görüyorlar... Ancak, Tevrat’ı asırlardır okuyanların ne anladıklarını gerçekten çok merak ediyorum ki, itiraf edeyim hayretler içindeyim! Hayatları boyunca ağlama duvarının dibinde Tevrat'ı ezberleyerek okununca kişi cennete mi gidiyormuş!!!... Hayret!... Öyle bir Cennet varsa ve o Cennete bu yöntemle gidiliyorsa… Aman, kalsın! Ben şahsen asla oraya gidicilerden değilim! Ağlama duvarının önünde çığıra çığıra ağlamakla cennetimi gidiliyormuş? Aman ALLAHIM!!!... [" Ne gözleri KÖR olanla gözleri GÖREN, Ne KARANLIKLARLA AYDINLIK. Ne GÖLGE ile SICAKLIK MÜSAVİ OLMAZ. Dirilerle ölüler hiç de bir olmaz. Doğrusu Allah dilediği kimseye işittirirse de Sen, KABİRDE BULUNANLARA İŞİTTİRECEK DEĞİLSİN. " QUR’AN/ Fatr/19-22.] (*) Dikkat ! ; Tam 4 ayrı ayette bir birinin zıttı tam 4 çift kavram sergilendi: ancak 20. ayette " karanlıklar ile aydınlık müsavi olmaz "dendi ki; QUR’AN’IN 'karanlık-aydınlık' gizemini bize tüm ayrıntılarıyla açıklayan QUR’AN/Necm/17 ayetinin bilimsel verilerini; hem Tevrat’ı ve İncili tamamlayarak, hem de Evrenlere Rahmet olarak gönderilen QUR’AN’IN bilimselliğini tartışmasız görebiliyoruz. [" Ve, Elişa yalvarıp dedi: Ya Rab, rica ederim, onun gözlerini aç da görsün. Rab da uşağının gözlerini açtı ve gördü ve işte, Elişa'nın çevresinde, dağ ateş atları ve Arabaları ile dolu idi. " Tevrat/ II. Krallar/6/17.] (*) Mezarlıklarda ölülere QUR’AN okuyanlar, okutanlar ve göz yumanlar… İstisnasız her fert sorumludur. Streptomisin türünden ilaçlar kabir topraklarından imal edilir ve mezarlıklarda VOC (volatile organic composition) dediğimiz zararlı gazlar da vardır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

113 Dağdaki ateş saçan Arabaları... Görme bandını değiştirebilen Elçiler mi? Hani şu 100 yaşlarındaki kısır hanımlara bilgin oğullar doğurması için DNA’ları özel programlı sperm molekülü enjekte edebilen Elçiler mi?... Bu sayfalardan hemen sonra Elçilerin gerçek kimliklerini açıklamaya doğru sağlıklı adımlar atarak devam edelim. Gerek elçilerin gerekse sahip oldukları nesnelerin, insanlar tarafından kolayca görülemeyeceğini; özel filtrelerin veya özel yöntemlerin gerektiğini siz de fark ettiniz. Bu gerekliliğin ön şartı ise; temiz akıllı, tertemiz yürekli olmaktır. İnsan, bu meziyete ancak Yüce Allah’ın QUR’AN’DA öğrettiği gibi İnsan olmakla ulaşılabilir... Ortalığı fesada vererek değil! Şimdi, buraya kadar yaptığımız araştırmaların verilerini tekrar toparlayıp, NECM suresinin enginliklerine yönelip, olayı sonuçlandırmaya doğru gideceğiz. Bu, sureye neden NECM, yani ' YILDIZ' yani çok özellikleri olan yıldız denildiği ise, kendiliğinden açığa çıkacaktır. Önce, sandalyenize yaslanınız ve derin bir nefes alıp, küçük dilinizi yutmamaya özel gösteriniz, lütfen... QUR’AN’IN, İncil ve Tevrat'ın El- Ayak kesmek için gönderilmediğini, mezarlıkta okunmak için hiç gelmediğine hep birlikte şahit olacağız...

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

114

DÜNYANIN PARİTESİ, EŞİ, ÇİFTİ Şİ-RA

En-Necm suresi QUR’AN’IN 53. suresi olup, 62 ayet ve tam olarak 360 kelimeden oluşur. Hatırlayınız, 6. yüzyıldan önce de Kabe'nin etrafına dizelenen, gerçeğinde doğru bilgilerin pembe masallar haline getirilmiş ve yanlış bir amaçla tapınılan 360 dikili taş putların anılarını... M.S 345 de de İznik konsolu tam 360 İncil tespit etmisti…. Necm suresi Mekke’de ve Hz. Muhammedin Peygamberliğin ilk 2. veya 3. yıllarında vahiy olunmuştur. Zaten 'Garaniyk' ile ilgili cümleyi de Peygamber Mekke’de bu olayla söylemiştir. Başka hiç bir zaman, hayati boyunca da asla dile getirmemiştir. [" İNMEKTE (düştü, kaydı, gözden kayboldu anlamlarındadır) OLAN YILDIZA AND OLSUN." QUR’AN/Necm/1.] Necm suresinin 1. ayetinde ifade edilen 'HEVA' kelimesi; tam olarak; düşmek, inmek, çıkmak veya yukarı çıkmak, aynı Crane (vinç, kaldıraç) gibi, aynı GARANIYK gibi… Bu gezegenin veya başka bir gezegenin neresinde olursanız olunuz, başınızın üstündeki her nesneye yukarda, yukarıya çıkmış veya başımızın üstündeki şey için aşağı düşüyor deriz. Herhangi bir cisimim aşağıya düşmesi, daha önce O cisimim sizden bir şekilde yukarıda oluşunun kanıtıdır. Ayette geçen ' HEVA ' kelimesi Arapçada, ŞAHİN kuşunun inişi gibi süratli ve kararlı süzülüp inmesi, şahin gibi düşmek veya yukarıya fırlamak, anlamlarındadır. Bildiğiniz gibi; ŞAHİN kuşu, davranış ve uçuşunda kararlı ve SÜRATLİ oluşuyla, hiç bir kuşta olmayan özellikleri kendisinde toplayan TEK KUŞ TÜRÜDÜR. Bu konuyu açıklamak için, örneklemek için hiç bir başka kuş ŞAHİNDEKİ özellikleri bir arada bulundurmaz. Ayette kast edilen özel Yıldızın (gezegenler gurubunun) Güneş sistemimize doğru uçuşunu ' HEVA', yani Şahin gibi süzülerek, kararlı ve dosdoğru bir düzlemdeki yörüngesinde uçtuğunu; bu benzetmeden daha mükemmel ifade edecek bir kelime daha olamaz. Kırlangıç, kartal vb. gibi Şahinden daha hızlı kuşların uçma hareketleri benzetme amacıyla asla kullanılamazdı. Zira Şahinde

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

115 hem uzun mesafe uçuşu, hem de benzetmeyi tam olarak ifade eden, kararlı uçuş yetisi, hepsi birlikte mevcuttur.

İşte, bu ve benzeri ciddi ayrıntılardır ki; QUR’AN Öz Arapça aslından ASLA tadil edilemez. Bütün dillere çevrilebilir, ancak Arapça esası asla değiştirilemez... Asla! Kesinlikle biliyorum, önce arkaik (encient) Uygurcaya ve Sanskritçeye çevrilmeli ve her fail kelime bu dillerdeki anlamlarında da ele alınmalıdır… İşte O zaman evrene Güneş doğacak, insanoğlu yaşadığı çukurdan dışarıya çıkacaktır. Yerkürenin ve Güneş sisteminin altı veya üstü yahut yan tarafında üç boyutu tam kavrayabilmek için herhangi bir dayanak (referans) noktası veya yer varmıdır ki, her hangi bir koordinat noktası tayin edebilelim ve böylece, İNMEK veya ÇIKMAK veya DÜŞMEK fiillerinden bir tanesini ayrıcalıkla ve kesin bir ifadeyi anlatabilmek için kullanalım? Sözü edilen Yıldız (gezegen) için kullanılan ' BATMA ' ifadesi ile, Yerküreden yapılabilecek gözlemlerle bazı hallerde görebileceğimiz (görme ufkuna girdiğinde veya tespit edildiğinde ki; buna radar görme ufku da denir), bazı hallerde göremeyeceğimiz içindir ki, ' HEVA' kelimesi Öz Arapçada "BATMAK" anlamlarını da içermektedir ve kullanılmaktadır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

116 Şöyle ki; Şahin kuşu, uçuşundan hiç bir şey kaybetmeden doğrusal bir çizgide uçarak yoluna devam etse bile, biz onu bazı hallerde göremeyebiliriz. Yani, onunla gözümüz arasındaki doğrultu, Ufku aştığı için (gözümle şahinin bulunduğu nokta artık bir doğru değil eğridir, yani Y ekseninde yaydır), Şahin'i "batmıştır" diye algılayabiliriz. Güneşin veya sistemin tamamının dinamo hareketini doğal olarak keşfedebilmemiz, anlayabilmemiz için en uygun ve yerinde bir terim olarak kullanıldı.

İnsanlığın ATASI Türkler, binlerce senedir BOZKURT ve ŞAHİN kuşunun kutsallığına inanır ve canları pahasına saygı duyarlar. Sanki canlarının bir parçasıdır bu hayvanlar. Firavun nereden esinlendi de Mısırda şahin kuşunun resmini tapınaklarına, saraylarına yaptırdı? Türk - Hiksoslar tarafından Mısıra ithal edildiğini biliyoruz. Ancak, Firavuna bu bilinçsiz alaka nereden geliyor? Necm suresi bunu açıkça anlatmaktadır, ancak bu kitabın içeriğini, gerçek konusunu daha fazla dağıtmadan bitirmek zorundayım. (*) Günlük yaşantımızda da Güneşin batışını ifade etmek için (Oysa Güneş asla batmaz! ) hiç farkına varmadan Dünyanın döndüğünü (dinamo hareketini) söylemek istiyoruz, değil mi? Yani Güneşin batışı! Dünyanın dönmesi fiiliyle ortaya çıkan bir sonuçtur. Hâlbuki güneş ne doğar ne de batar… (*) Bu ciddi konuları detaylarıyla 2 ve 3 numaralı kitaplarımızda açıklamaya çalışıyoruz.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

117 NECM suresi, devam edelim; (1) Kaybolduğu (battığı) zaman yıldıza and olsun. (2) Sapmadı DOĞRU YOLDAN arkadaşınız, (O peygamber) azıtmadı da; (3) O HEVADAN (kendi nefsinden, hevesinden, Zan'la) söylemiyor. (4) QUR’AN sade (katıksız) bir Vahiydir, Ancak VAHY olunur. (5) O'na Kuvvetleri pek çok olan öğretti. (6) Öyle ki, Görünüşü güzel olup hemen GERÇEK ŞEKLİ ÜZERE DOĞRULDU. (7) Ve O EN YÜKSEK UFUKTA İDİ. (8) Sonra yaklaştı da SARKTI, İNDİ. (9) Onunla arasındaki MESAFE İKİ YAY KADAR yahut daha az kaldı. "QUR’AN/Necm/1.9] Evrensel bir gizemi açıklığa kavuşturabilmek için, oldukça dikkatli izleyelim; Ayette geçen " KAVS ", yani ' YAY ', iç bükey bir Evrende ve Yerkürenin hangi noktasında olursanız olunuz, hangi noktaya bakarsanız bakınız, baktığınız anda, gözünüzün sonsuzluk ufkunda (yer ile gök ufuk çizgisi de aynı sonucu getirir) çizdiği parça bir KAVS'tır. Yani, Çemberin, gözünüzle çizdiğiniz çizgideki bir parçası, artık o iki nokta arasındaki bir eğridir. Bu da çemberin herhangi bir YAY dilimidir. Gökkuşağında gördüğünüz tam bir çemberin bir yay dilimidir. Çölde veya oldukça düz herhangi bir yerde deney amaçlı ufka veya doğruca gökyüzüne bakınız. Gözünüzü, sağ omuz hizasından başlayıp en sol omuz hizasına kadar gezdiriniz; yani tarayınız. Sonuç ta; baktığınız yerlerde derinliği asla kavrayamadan 180 'lik bir çizgiyi Y boyutunda, referansında KAVS’ı, yani eğrinin bir yayını çizdiniz demektir. Zaten 'eğri' de yay, ' yay' da eğri değil midir? Y boyutunda oturuyor ve Soldan sağa gözle tararken ilk duygularımız bize doğru bir çizgi çizdiğimiz izlenimi verir. Bu kesinlikle doğru değildir… Gerçekte bir yay, kavis çizdik. Yine Y boyutunda oturuyor ve Z ekseninden X eksenine gözü kaydırarak tarıyoruz. Yine bir kavsi-yayı çizeriz. Gözün, gökte bakıp ta herhangi maddi bir nokta tayin edemeyişi veya öteleri göremeyişi; gözün görme bandının programı gereğidir. Bakıp ta algılayamadığımız çizgiler diğer boyuttaki Evrenlerin başlangıç zarfıdır. Gözün o sınırları algılayamayış nedeni 49 nm'ye programlanmış olmasındandır. Köpeklerin, merkeplerin, arıların görme bandları bizden farklıdır, değil mi? Sevgili İbrahim’e gelen elçilerin de... Yüce Allah’ım! 1400 senedir QUR’AN’I, asırlardır İncili ve Tevrat'ı ne amaçla okudular ve ne amaçla tenkit E..D..E..B..İ..L..İ..Y..O..R..L..A..R, birileri de mezarlıkta okuyarak ne yapmak istiyorlar... Bir türlü anlayamıyorum?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

118 [" YAYIMI (Arapçası “kavseyni” iki yay demektir ve Tevratdaki ise “Kavsi-i Kuzah” ! Orijinal ifadenin Arapça ve İbranca aslına

dikkat!) buluta koydum ve BENİMLE YERİN ARASINDA bir ahit alameti olacaktır. YERİN ÜZERİNE BULUT getirdiğim zaman, YAY DA; BULUT DA GÖRÜNECEKTİR." Tevrat/Tekvin/9/13.14. ] Demek ki O bulut, yani gaz yayın açıkça görülebilmesi için bir tür filtre görevi yapacaktır. Bugün lazer ışınlarını görmek için kullanılan gaz gibi. X Gözle taranan ufuk doğru değil eğridir Y Gözlemci Z Tevrat/ Tekvin'de (yaratılış demektir) belirtilen YAY'I ( İbranice aslı KAVS'I Kuzah tır) Ok atmak için gerilen yay olarak anlamakla ilk keşiflerini iyi yaptılar (*). Ancak, bu keşif kendisini bilimsel alanda değil de, çok uzaklara ok atabilen Yunan mitolojisinde 'APOLLON’ olarak sergiledi! Kan dökmek içinde bol bolda kullanıldı! (*) KAVS; bildiğiniz gibi, Türkçede de (KAVİS) veya virajlı bir yay'ı ifade etmek için kullanılagelir. Kelimenin birinci derecedeki aslı 'KAVS' olarak İbranca’da ve sonra QUR’AN’DA aynı biçim ve anlamda (KAVS) olarak geçerken, aynı anlamı ifade etmek için, dilimizde de ( KAVİS) olarak kullanıyoruz. X, Y, Z yönlerinin neresinde olursanız olunuz, karsınızdaki veya yukarınızdaki baktığınız ve taradığınız her çizgi, derinliği algılayamadan kavis çizer, O bir yaydır, doğru çizgi değildir.

İşte, QUR’ANDA yayımı (kavis) ufka koydum ‘aramızdaki mesafe bir veya iki yay kadardı’ dediği YAY budur, Apollo’nun ok atan yayı değil…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

119 İyonya’da, Babil’de, eski Yunanda pat diye ortalığa çıkan bilimsellikler, Tevrat’tan, Eski Hint’ten, Sümerlerden kendilerine ulaşan bilgi hazinelerinden serpilen en önemlisi de MEDYEN halkından onlara uzanan bilimsel değerlerdi. Biz tekrar konumuzun esasına dönelim, NECM;

10) Böylece O'nun kuluna vahiy edeceği şeyi vahiy etti. 11) GÖRDÜĞÜNÜ KALBİ TEKZİB ETMEDİ. 12) O'nun GÖRDÜĞÜ ÜZERİNDE, (onun gördüğünün doğruluğu hakkında) O'NUN'LA TARTIŞIYORMUSUNUZ?

13) Ve andolsun ki, onu başka bir inişinde de gördü. (bu cümlede <miş'li geçmiş zaman kipi vardır ki>; bu

takdir de anlam; Cebrail’i bir kez daha görmüştü; demektir. ALAK suresinin ilk 5 ayeti geldiğinde görmüştü). 14) Sidretü’l Müntehanın yanında. (Takva sahibi, inanan bilim adamı kulların barındıkları)

15) O'nun yanında Meva Cenneti. 16) SİDREYİ kaplayan kaplamıştı. Veya Sidre'yi bürüyen şey bürüyordu. 17) (Peygamberin) GÖZ NE KAYDI, NE DE AŞTI. 18) AND OLSUN Kİ, Rabbinin EN BÜYÜK ALAMETLERİNDEN BİR KISMINI G Ö R D Ü". "QUR’AN/Necm/ 10.18] Sevgili Cebrail'in 506 nm ve 555 nm dalga boyu aralığından kendisini, Sevgili Muhammed’e (hakiki şekliyle) göstermesi, ne sihirdir ne de hikaye... Gerçek bir bilimsellikle ancak anlaşılabilecek ve ancak KAN dökmeyen nesillerin belki başaracakları değerlerdir... 1. ayetten 18. ayete kadar bir bütün olan ayrıntılar, gerçeğin yani Garaniyk olayının en önemli bir basamağıydı. Daha doğrusu kimler olduğunu bilmediğimiz ÜÇ ELÇİ MELEK'İN (Garaniyk) en tutarlı kaynağını kavramak üzereyiz ki, dikkat ediniz;

[ "Oysa, Lât ve Uzza'yı gördünüz mü?" QUR’AN/Necm/19.] [ Diğer ÜÇÜNCÜ OLAN MENAT’I "QUR’AN/Necm/20 ] Şimdi daha da dikkatinizi toparlayıp, Yasin 14. ayetini hatırlayınız. Üçüncü elçinin, ilk İKİLİYE sonradan katıldığı, sadece MENAT için bir tek özel ayet tahsis edilerek, gerçeği keşfedelim diye ne kadar da apaçık anlatılıyor Necm 20. ayette. Necm suresinin 19. ayetinde; LAT ve UZZA'nın Sevgili İbrahim ile çağdaş oldukları açıkça belirtilirken, ÜÇÜNCÜ olan MENAT için özel bir ayet tahsis edilmekle, üçüncü elçinin daha sonradan ilk ikiliye katıldığı daha nasıl açıklanabilir ki? Necm suresinin verilerine devam edeceğiz; ( " Erkek sizin de, DİŞİ O’nun mu? (Onun için mi Meleklere, Allah’ın kızlarıdır diyorsunuz?) Qur’an/Necm/21. ] Lütfen Zuhruf suresinin 19. ayetini hatırlayınız; [" Onlar, Rahmanın kulları olan Melekleri de DİŞİ yaptılar. Yaratılışlarına şahit mi idiler?" ]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

120 [ " Öyle ise bu çok insafsız bir taksim. O putlar hiç bir şey değildir, Ancak SİZİN VE BABALARINIZIN UYDURDUĞU İSİMLERDİR. Allah, onlara hiç bir hüccet indirmedi. O kâfirler (gerçeği örterek inkâra sebep

olanlar) yalnız ZANNA VE NEFİSLERİNİN SEVDASINA TABİ OLUYORLAR. Hâlbuki kendilerine Rableri tarafından doğru yolu gösteren geldi. " Qur’an/Necm/22.23 ] " Zan da bulunup, nefislerinin hevesi ile " ifadesi; tacirlerden, şuradan - buradan dinledikleri ve son derece hoşlandıkları veya hatıranın kökenindeki olaylardan etkilenerek korktukları bir masalın ÜÇ KAHRAMANINI; şefaat ummak amacı ile kendilerini, kendi benliklerini aldattıklarını açıklanırken, bakınız Necm suresi olayı nasıl bir gerçekçilikle tanıklıyor; [" Yoksa insana her kurduğu HÜLYA MI VAR? QUR’AN/Necm/24. ] İnsanın kafasından her geçen veya gerçekle hiç bir ilgisi olmayan düşüncelerini, arzularının doğrultusunda gerçekleştirmesi mi vardır? Toplumsal bir varlık olan insan, uyulması gereken kanunlar ve sistemler doğrultusunda yaşadıkları sürece başarırlar değil mi? Daha açıkçası, zengin olmayı hayal etmek başka bir hevestir, çalışıp, hak ederek kazanıp zengin olmak çok başka bir şeydir. Hatta O artık 'ŞEY' değil bir gerçektir. Tekke köşelerinde sabahlara kadar kitap okumakla cennete gidileceğini ZAN etmek başka şeydir... Okuduğunu anlayıp, yaşayıp yapmakla cennete gidileceğini ve Yüce Allah’ın sevgisini bilerek kazanmayı umut etmek daha başka şeylerdir. [ " Fakat Allah'ındır Ahiret ve DÜNYA. "QUR’AN/Necm/25.] Kitabın başından bu yana kadar açıklamaya çalıştığımız; < Onlar kendilerinden şefaatleri umulan Garaniyk ti...> ifadesinin ilk düğüm noktasına geliyoruz; [ " Göklerde nice melekler vardır da, Allah dileyip razı olduğuna izin vermezden önce ŞEFAATLERİ HİÇ BİR ŞEYE YARAMAZ. Doğrusu Ahirete iman etmeyenler, Meleklere DİŞİ ismi takıp duruyorlar (meleklere Allah’ın kızlarıdır diyorlar). Hâlbuki buna dair bir gerçek bilgileri YOK, Ancak ZANNA tabi oluyorlar. ZAN ise HAK (gerçek, pozitif) İLMİN YERİNİ TUTMAZ. "QUR’AN/Necm/26.28 ] Özellikle son üç ayetin içeriği; tüm mevzuyu genelleştirdiği gibi, Sevgili İbrahim ve Lut'a gelen Elçilerin gerçekten geldiklerini, ancak Allah'ın izni olursa şefaat edebileceklerini; nitekim Lut kavminin insanlarına hastalık olmayan kişilerine yardım ettikleri gibi yardım etmekle görevlendirildikleri, apaçık ortadadır. Son üç ayetten öğreniyoruz ki; puta İlah diye tapanlar; ZAN da bulunarak, hem DİŞİ ismi takıyorlar hem de onlardan (anılarından dolayı) şefaat umuyorlar. İşin en gülünç yanı ise; Elçilere sanki cinsiyetlerini tayin etmişler gibi; Allah’ın kızlarıdır diyorlar!... Ve LAT, UZZA ve Menat'ı dişileri kast ederek ' Tanrıça' rafına oturtuyorlar. " GARANİYK " kelimesi de, birçok dillerde, kültürlerde devamlı ' ÜÇ Tanrıça' yı ifade etmek için kullanılıyordu değil mi? Hem de asırlardan bu yana... İşte; QUR’AN aklın matematiği ile yine kanıtladı ki; O ancak Âlemlerin Rabbin‘den Vahiy edilerek gelen bir öğüttür. Şimdi; olayın tamamını aydınlığa çıkaracak olan detayları siz okurlarla bizzat gerçek verileri bilgece bir araya getirip, gerçek detaylara doğru ilerlediğimizi ANIMSATMAK İSTİYORUM. Birçok gizemin artık açıklığa kavuştuğunu, tüm insanların kültür seviyeleri ne olursa olsun; anlayışlarına, akıllarının muhakemelerine bırakarak devam edelim.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

121 ÜÇ ELÇİNİN kendilerine yardım ettiği, süzülür gibi yerçekimine karsı koyarcasına veya uçarcasına yer değiştirmelerini bizzat gördükleri ve tüm ayrıntıları bilenler, görenler olarak bu gerçeği, Sedom'dan tüm Orta Şarka, Arap yarımadasına ve diğer yerlere; hastalıktan ve afetten kurtulan ve kurtarılan ve vatanları artık oturulamayacak bir hal aldığı için göç eden Sevgili Lut'un kavminin yaşlıları veya gençleri yahut çocukları olaya bizzat tanık olarak yaşayanların kendileri BALLANDIRA, BALLANDIRA TAŞIMIŞLARDIR. Ancak, bu gerçek olay, zamanla masal haline gelip, 6. Yüzyılda kendisini ' Lat, Uzza ve bu da Menattır ' olarak ortaya çıkardığına, biz şimdi 20. yüzyılda tanık oluyoruz. Sevgili Muhammed, olayın bozuk halini Mekke’ye gelen tacirler veya insanlardan duymuş olmalıdır ki; olayın, aslında gerçek olan Üç Elçinin anılarına atfen az da olsa tavizkar düşünüyor... Ancak, içeriğini tam bilmediği için Yüce Allah vahiy yoluyla bu son derece önemli gerçeği hem Peygambere, hem de gelecek nesillere QUR’AN ile öğretiyordu. Birazdan, sizin de " Evet" diyeceğiniz gibi < Onlar kendilerinden şefaatleri umulan Ak-Kuğulardı...> ifadesinin, putlar için olamayacağı ortada olmasına rağmen, biz yine de diğer ayrıntıları QUR’AN ile bütünleştirip, QUR’AN’IN bilimsel verileriyle sonuçlandırmaya ve bu son derece önemli hatıradan bilim ve insanlar için olabildiğince faydalanmaya çalışalım. Olayın aydınlanışını, tüm insanların AKL'I selim kararlarına bırakarak, olayı mümkün olan tüm yardımcı bilgilerle demetleyip götürürken, QUR’AN’DAN insanlığa sunulan bilgileri de toparlamaya çalışalım. Sevgili Muhammed, İslam dinini yayarken, yaymaya memurken en büyük düşmanı kimlerdi? Elbetde ki Lat, Uzza Ve Menat'a Tanrıça diye tapınan kendi kavminin, Mekkelilerin inançsız olanlarıydı, değil mi? Bildiğiniz gibi Hz. Muhammed ticaretle geçimini sağladı ve birçok seyahatler yaptı. Gezdiği yerlerde doğal olarak bu hikâye hakkında birçok değişik, ancak özü aynı olana meseleye vakıftı. Ne yazık ki, vahiy ile gerçeği tam öğreninceye kadar da o bilgisi gerçekçi bir düzeyde değildi. Zaten Vahiy geldikten sonra hiç tereddüt etmeden, çocukluğundan beri hiç bir ilgi duymadığı putları, kendisi bizzat ‘yıkılmasını emrettiğini ve Mekke’den göçe mecbur olduğunun esasını bu putların yıkılması emri' olduğunu tarihi verilerden biliyoruz. Bildiğiniz gibi, şayet, Hz. Muhammed Putların yıkılması için ısrar etmeseydi, belki Mekke’de daha uzun süre kalacak ve Medine göçü belki bir zaman aralığından sonra olacaktı. Oldukça ıstıraplı geçen bu göçün asıl nedeni; Peygamberliğinin erken döneminde bizzat putların 'hemen' ve 'derhal' yıkılması gerektiğini seslice beyan etmesidir. Bu ayrıntılar konumuzun şu an için dışındadır. Konumuzun gerçek düğüm noktasına gelirken, tekrar genelleme yapacak olursak; < Onlar şefaatleri umulan Ak- Kuğular dı > ifadesinin, Lat, Uzza ve Menat için olmadığı, ancak Mekkelilerin sataştığı yerde, yani olay yerinde yani, Hz. Muhammedin secde ettiği, vahiy dinlediği yerde Hz. Muhammed‘ Sizin yanlış tanıyıp, yanlış değerlendirdiğiniz gerçek bir hatıranın sizin kültürünüzde, anlayışınızda yanlış YORUMLANMIŞ bir haline Tanrıça diye tapınıyorsunuz. Aslında sizdeki hatıranın aslı Üç Elçidir, kendilerinden sadece Allah’ın izniyle şefaat ve yardım umulur, sizin temelsiz safsatalarınızla değil...’ dediği; AKLI OLAN HERKES İÇİN DE APAÇIK ORTADADIR. Yoksa, putları övdüğü için değil, hatıranın kahramanları olan elçileri kast ederek "Onlar şefaatleri umulan Garaniykdi ..." demiştir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

122 Samimiyetle soruyorum; İTİRAZLARI VARMI DIR? Hz. Muhammedin Üç Elçi hakkında belirli bir düzeyde bilgisinin olduğu, ancak tam olmadığı, özellikle de gelecek nesiller için son derece önemi olduğu içindir ki; Yüce Allah, Isra Suresinin 74. ayetinde aynen; [" Eğer biz sana sebat vermemiş olsaydık, sen ONLARA AZ BİR ŞEYLE MEYİL (taviz) EDECEKTİN. " QUR’AN/Isra/74. ] Ayette geçen 'AZ BİR ŞEYLE' ifadesi de; her ne kadar tedbirli isen de, bir tek kelime hatası veya tavizi, QUR’AN’IN bilimselliğinin sonucunu etkileyeceğinden; Oldukça kesin en SERT bir ikazla QUR’AN/Isra/75. Ayeti geldi ve ben bu ayeti buraya korkumdan alamayacağım, bağışlayınız. Dileyen bizzat okur. Hayatım boyunca bu ayettin içeriğinden korktuğum kadar hiç bir şeyden korkmadım… Isra 75 deki vahiyle peygamber eğitiliyordu. Dolaylı olarak da gelecek nesiller! Çünkü, hem olagelen hikayenin ÖZÜ, hem de PEK ÇOK MESELENİN DÜĞÜM NOKTASIDIR Kİ; derin bir nefes alınız ve bütün bilgeliğinizle izleyiniz!... [ Yoksa haber verilmedi mi MUSA’NIN TEVRATI ile (şu gerçek haber). Ve çok vefakâr İbrahim’inki ile. " QUR’AN/Necm/36.37.] Dikkat! Necm suresi 36 ve 37 de, bir anda bir " İNSAN ÇİFTİ " ve bir " KİTAP ÇİFTİ " SERGİLENDİ. Fakat niçin İncil ve Tevrat veya Zebur şeklinde belirtilmedi de, özellikle İbrahim ve Musa'ya verilen KİTAP ve SUHUFLAR belirtildi? Neden mi? cevabını birlikte bulacağız. [ " Muhakkak ki GÜLDÜREN DE O'DUR, AĞLATANDA. ÖLDÜREN DE muhakkak O'dur, DİRİLTEN DE. Gerçekten O'dur ERKEĞİ ve DİŞİYİ iki eş yaratan." QUR’AN/Necm/43.44.45. ] İbrahim-Lut ve iki kitap, birinci çifti, Güldüren-ağlatan, ikinci çift, Öldüren- dirilten, üçüncü çift, Erkek-dişi, dördüncü çift. Son 5 ayette, tüm ayrıntıları ile birbirinin TAM ZITTI 4 AYRI ÇİFT BELİRTİLDİ. Bunu sakın akıldan çıkarmayınız. Toplam DÖRT ayrı ÇİFT kavramı bir anda gizemleri açığa çıkararak, her olaya yön veriyor. Şimdi de, önceki sayfalarda belirttiğimiz gizemli DÖRT'LERİ anımsayacağız... Ancak, gelecek satırları da çok çok dikkatle izleyerek;

Tüm bilgeliğiniz ve cesaretinizle bakınız ki açıkça veya bilgece; dünyanınız eşi, dünyanın galaksideki çifti Şi-RA mı deniyor?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

123

GÜNEŞ SİSTEMİNİN GALAKSİDEKİ ÇİFTİ Şİ’RA

Ey QUR’AN tefsircileri!.... Ey ben filanca falanca, bilmem neyin Profesörüm diyen cambazlar, para kazanmak için Qur’an meal-tefsir edenler!!!.... Bu evrende her şey, istisnasız her şey kendi ZITTI, yani çiftiyle beraberdir…

Dünyanın çifti neresidir? [O, iki doğunun ve iki batının da Rabbidir. QUR’AN, Rahman 17.] [Ve Biz, herşeyden (zıddıyla birlikte) çift yarattık. Umulur ki böylece siz tezekkür edersiniz. Zariyat 49] Şarlatan dinci tacirler, sizler “ Ben bu bölümü veya bu kelimeyi anlayamadım, bilgim yetmiyor, umarım ilerde bunu anlayacak birileri çıkacaktır, beni bağışlayınız” demeyi bilmez misiniz? Her şeye burnunuzu sokmak zorunda mısınız? Kafasına takke geçiren, eline iki dergi alan, âlimi ulama mı oldunuz da asırlardır insanların geleceklerini karartıyorsunuz? NECM kelimesinin birinci anahtar anlamı YILDIZ demektir, Işık saçak veya ışığı olan veya belirgin Yıldız, özelliği olan yıldız demektir…. Herhangi yıldız değil…. Diğer tüm anlamlar çöldeki nargile kahvehaneleri kültürünün eserleridir, En yüksek kültür seviyesinde gelmiş QUR’AN’IN ilk anlatmak istediği YILDIZ değildir... [GERÇEKTEN Şİ'RA’NIN RABBİ O. QUR’AN/Necm/49] ayette YILDIZ denmiyor ki!!!... Gerek gezegenimizdeki insanların tamamına...gerekse Samanyolu galaksisindeki tüm akıllı varlıklara sormak istiyorum; İstisnasız tüm insanlara SORUYORUM....Çıplak gözle şöyle bir baktığınız Gökyüzünde en azından yüzbinlerce binlerce yıldızı hemen bir anda fark edersiniz, değil mi? Neden Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah, bu kadar yıldızların içinden, uçsuz bucaksız Evren'de özellikle birisini ve özellikle de NECM suresinde, özellikle de 49. ayette "Gerçekten Şİ’RA’IN Rabbi O. Necm 49 " desin, NEDEN? Neden Zariyat 49 da [herşeyden (zıddıyla birlikte) çift yarattık.] desin, neden? Üstelik her iki surede de 49 ayette!!!.... Bu da mı tesadüf? Bu şarlatan madrabazlar soru sormayı bilmez mi, araştırmaz mı? Bunlar felsefe okumaz mı? Bunlar teshir ve tefekkürün ne olduğunu bilmez mi?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

124

Çok iyi biliyoruz ki, Yüce Allah her şeyin, her yıldızın Rabbidir. Evrenlerin Rabbidir. Bu ayetteki AYRICALIĞIN NEDENİ NEDİR? QUR’AN’DA, sadece bir tek yıldızın Rabbi olduğunu açıklamak için, TAM 62 ayettik ve TAM 360 kelimeden oluşan özel bir sure tahsis ediliyor... Neden? Üstelik, QUR’AN’DA ki tek ve ilk bir batında gelen sure bu NECM suresidir!...Üstelik bu sure, GARANİYK olayının Peygambere öğretildiği günde vahiy edilmiştir!!!... Şimdi biraz daha dikkatle izleyelim: iyi kötü bilmece çözen hemen her insan bilir ki , eski Mısırda tarihin karanlıklarından kaynaklanan bir garip hatıranın izlerinden dolayı, garip bir " RA " tanrısı vardır!!! … Bakın hele! işler nerelere gitmiş te haberimiz yaklaşık 5000 seneden sonra oluyor! Kıtalar arası bomba yapımını bırakırsak... Zaman buluruz belki bu en değerli bilimsel değerleri araştırmaya... Sevgili Lut'un kavmi ve şehirleri yok olduktan sonra sağ kalan insanların bir bölümü (veya tamamı) Mısır'a göç ettiler. Başlarına gelen o müthiş olayı anlatarak, hem gerçek bir DİNİ inancı yaymaya, hem de verimli Mısır topraklarında şartlar elverdiği sürece yerleşmeyi yeğlediler. Mısıra ilk giden kafilede Sevgili Yusuf’un kabilesidir. Felaketten arta kalan bir kısım insanlar veya zamanla bir kısım insanlar da diğer yerlere göç etmiş olabilirler. Sevgili Lut'a inananlar, İlah'ın bir tek Allah olduğunu, daha önce Sedomdaki kavimleri Allahın öğütlerini dinlemedikleri ve Allaha isyan ettiklerinden, hem de yaşamlarında din kavramı olmadığından dolayı edepsizliklerindendir ki, başlarına öyle korkunç bir felaketin geldiğini ayrıntılarıyla – ballandıra, ballandıra - Mısırlılara anlattılar. Anlatılanlar, zamanla kuralları olmayan, kulaktan duyma insan icadı dini bir inanç haline, sonrada hikaye, zamanla da masal haline gelip; kendisini Mısır'lı kahinlerin zeki buluşlarıyla, Mekkede " Lat, Uzza ve bu da Menat tır " olarak teşhir etti. Laf aramızda, o devirlerde gelen Elçiler, yani GARANİYK hala yaşıyorlarsa ve bizi izliyorlarsa!... kimbilir nasıl gülüyorlardır halimize? Ancak, bazı dönemlerde ve aralıklarla Ülke düzeyinde büyük felaketlere sahne olan Mısır da hem bir DİN arayışı içinde olduklarından, hem de tapındıkları putlarla mukayese edilince daha gerçekçi taraflarını gördükleri için bu dine, bir süre için sıcak baktılar. Olayın görgü şahitleri veya birinci

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

125 derecedeki kuşağın, babalarından duyarak aktardıkları hikâyenin, Kahramanlarının yani Garaniyk'in geldiği yer olan Şi-RA yıldızına atfen onlara RA tanrıları dediler. Birçok anlatımlarda ise (Mısır tarihleri kayıtlarında) RA'dan gelenlerden söz ediliyor. Bu ad yani ' RA Tanrısı ' adı altında ilk patent haklarına sahip oldular. Çünkü, olaya tanık olanların birinci ve ikinci kuşak nesilleri anılara daha gerçekçi, daha az katıklı olarak bakarken, gelen nesillerde doğal olarak daha çok değişikliğe uğrayıp, zamanla tamamen (olayın anılarını) saptırdılar. Ancak nereden bakarsanız bakınız, olayın anıları her toplumun ayrı mitolojilerinde mümkün olan en iyi benzerliği görebilirsiniz. Sümerlerden en yakın eski Yunan tarihlerine kadar bu anıları, mümkün olan en benzer ifadelerle bulacaksınız. Mısır'da gezegenin adı 'RA ' veya 'RA Tanrısının geldiği yer' olurken, gezegenden gelen GARANİYK de görkemli isimler ve putlar halinde Mekkeye " Lat, Uzza ve bu da Menattır " patentiyle TANRIÇA olarak ihraç edildiler. Çünkü, Sevgili Lut'un ve sağ kalıp olaya tanık olan insanların bir kısmı veya tamamı, gelen elçilerin NEREDEN GELDİKLERİNİ DE BİLMELERİ GEREKİRDİ DEĞİL Mİ? Nitekim, Sevgili İbrahim, hanımını BİLGİN VE OĞLAN olacağı yani Sevgili İshak'ın doğacağı kesin haberiyle müjdeleyip, genetik transferin bitiminde, Elçilere soruyor; [" Ey Elçiler! Bundan sonraki İŞİNİZ NEDİR? "QUR’AN/Hicr/57. ] Bu soruyu soran ve peygamber olan ve Elçilerle bir hayli mücadele eden bir kişi veya kişiler, doğal olarak da Elçilerin nereden geldiklerini sormuş ve öğrenmiş olmaları gerekir! Sanırım sizde aynı fikirdesiniz. İşte; geldikleri yer ki; QUR’AN da; * Şi-RA yıldızı olarak... * Üstelik NECM ( özelliği olan yıldız anlamındaki ) suresinde... * Üstelik İKİ İNSAN ÇİFTİ aynı surede ancak ayrı ifadelerle... * Üstelik birbirinin karşıtı (zıttı) verilerle... * En önemlisi de " Şi-Ra yıldızının da Rabbi " ifadesinin 49. ayette oluşu... * Daha da önemli veri; Necm / 9. ayette Cebrail'in 'ARASINDAKİ MESAFE İKİ YAY KADAR KALDI' (*) açıklamasıdır. İzlediğiniz gibi, bir ayet, o tertemiz aklımızı biraz yorarsak, bakın ki neler kanıtlıyor. Daha ne görkemli bilgileri sergileyecektir. Şu andan itibaren sizi, tüm bilgeliğinizle bu olayın deşifre sonucuna, olayları sizlere yaşatarak açıklamak içindir ki; gerçek bir enginliğe birlikte gideceğiz. (*) şarlatan bir mealci de’ İKİ YAY KADAR’ ifadesini ‘mecaz canim mecaz’ demez mi? Sanki Yüce ALLAHIN sekreteri… Beyin özürlü madrabaz, Yüce ALLAH kullarıyla dalga mı geçiyor? Mecaz kelimeye ne ihtiyacı olabilir ki?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

126

HAYAT + SU = DİRİLİK

Necm (yıldız) yani Şİ - RA gezegenler sisteminin Güneşi de çok uzaklardan aynı bir yıldız gibi görünecek ve YILDIZ diye ifade edilecektir değil mi? Bizim Güneşimizin herhangi bir dış gezegenden YILDIZ gibi algılandığı için, başka gezegendekiler de bizim için ayni ifadeyi kullanacaklardır… Surede açıklanan DÖRT ayrı ÇİFT gizemi ise kütüphaneler dolduracak kadar önemli veriler içermektedir. Daha önce belirttiğim gibi, DNA molekülü özel bir programla: Sevgili İbrahim ve hanımı Sare’den doğan Sevgili İshak, gerçekten de önemli bir bilim adamıydı ve günümüze kadar gelen yaratıcı bilim adamlarının atasıdır. Bunun ayrıntıları bu kitapta açıklamak yeteri kadar gereksiz olacaktır. Özellikle aynı yöntemle doğan İshak’ın oğlu Sevgili Yakup'un genetik müdahaleyi çok iyi bilen bir bilim adamı olduğunu ayrıntılarıyla diğer kitaplarımda kanıtlıyorum. Ancak, ulaştığım önemli bir değer vardır ki; bütün Peygamberler mutlaka 40 yaşından sonra peygamber olmuş, bütün bilim adamları da babalarının 40 yaşından sonraki çocuklarıdır. Bu tespitim gerçekten genetik mühendislik için araştırılması gereken ciddi bir veridir. Son bir kaç sayfada ifade ettiğimiz sınırlı verileri toparlayıp, esas konumuza devam edeceğiz. Ancak Necm suresinin 49. ayetinde, niçin Şi-RA denildiğini ise, bu kitapta tam olarak açamayabiliriz. Yine de nicel bir takım değerleri irdelemede fayda görmekteyim. Asırlardır, Orta Şark kültürlerinde, Kuzey Afrika’da, Ön Asya kültürlerinde 49 rakamı hep uğurlu bir rakam olarak kendisini teşhir ediyor. Ne hikmetse! Nedeni asla bilinmiyor. 47 Ülkede yaptığım çalışmalar ve araştırmalar içinde bu konuda da veri aramama rağmen bir tek ipucu henüz bulabilmiş değilim. Ulaşabildiğim kadarında da eski Mahabharata kültlerinde de 49 rakamı hiç geçmez. Belki de matematikçilerin ilerde ulaşacakları bir gizemin anahtarı olabilir derim… Kuğular, Garaniyk gizinin bitim noktası olan NECM suresinin son ayeti, yani 62. ayet; İLK VAHYEDİLEN SECDE AYETİDİR, demiştik. Sevgili Muhammed, henüz vahiyle dinleyip öğrendiklerini en yakın arkadaşlarına anlatmaya fırsat bulamadan, SECDEYE KAPANMAK ZORUNDAYDI. Meselenin iç yüzünü bilmeyen ve henüz Müslüman olmuş bir kaç kişi (veya bir kişi) yerden toprak alarak alınlarına sürmek suretiyle, hem peygambere neden Mekkeli inançsızların önünde küçük düşelim! ' der gibi bir tavır sergiliyorlar, hem de peygamberi sözle gücendirebilecek riskten kaçınıyorlar. Soruyorum; hiç, Peygamber, kendisini QUR’AN’DA yapmaya MEYL ettiği bir hataya teşebbüsten yargılar mı? Hatta Isra 75 ayette kendisini tavizsiz tehdit eder mi? ( Lütfen Isra 75 ayeti okuyunuz, ben buraya alamayacağım, okumaktan bile çok korkuyorum…) Dikkat ediniz ki; teşebbüsten bile bu kadar ciddi bir tehdit alıyor Yüce Allah’tan... Gerisini siz hesap ediniz ve QUR’AN’IN ne denli SAF, KRİSTALLERDEN DE SAF olduğuna sizler karar veriniz. Bu nedenle Isra 75 ayetini okumaktan çok korkar dehşetlere düşerim…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

127 Çok dikkat ediniz ki; ayette " İKİ KAT CEZA " deniyordu. Neden üç değil beş değil de İKİ KAT (çift! ) denildi? Siz de farkındasınız ki ÇİFT kavramı durmaksızın dinamik tutularak bize gerçek ayrıntılar özel bir Lisanla açıklanıyordu. Bunları, tüm insanların temiz akıllarının ve tertemiz vicdanlarının ve en önemlisi de mantıklarının muhakemelerine bırakıyor ve kararın yine en değerli varlık olan insan tarafından verilmesini daha olgun bir tavır olarak değerlendiriyorum. Bu kitapların bilimsel içerikleri asırlar önce insanlığın bilimsel ve yaşam kalitelerini yükseltmek için sunulacaktı. Ne yazık ki, ihtiraslarından, cehalet ve bağnazlıklarından (bunu bilerek yapsaydılar o kadar üzülmezdim! ), birileri de ‘bilime egemen toplumlarız’ gibi hatalarındandır ki, bilimsel gecikmeler insanoğluna biraz pahalıya mal olacaktır. Nasıl mı? * Üstümüzdeki koruyucu kalkan OZON'U kimler, hangi bilimselliklerle deldiler? * Kimler hangi uygarlıklarla, hangi matematikle kapatacaklar? * İkinci koruyucu (üst sınır) katman Ozon delinirse, Atmosferin alevsiz bir DUMAN gibi yanacağını kimler hangi teknolojiyle önleyecekler? [ " Fakat Onlar bir şüphe içinde oynuyorlar. O halde SEMANIN APAÇIK BİR DUMAN GETİRECEĞİ GÜNÜNÜ GÖZLE. ÖYLE BİR DUMAN Kİ, BÜTÜN İNSANLARI SARACAKTIR. BU ÇOK ACIKLI BİR ISTIRAPTIR. "QUR’AN/Duhan/9.10.11] Halamı anlamıyorlar, halamı mezarlıklarda para kazanmak için bu evrensel bilgi hazinelerini alet ediyorlar, halamı dezenfektasyon yeri cehennemi göremediler? Duhhan suresinin üç ayetini okuduk. Duhhan; ince duman, gaz türünden ancak gözle görülmeyen, yani oksijen gibi varlığı kesin ancak mahiyeti analizle anlaşılabilecek duman demektir. Şimdi, dileyen dilediği kadar anlamaya çalışsın, bu ayetten anlayacağını. Düşünürken Tevrat’a kısaca göz atıp devam edeceğiz [" Yayımı (Kavs'i Kuzah'ımı ) buluta koydum ve benimle Yerkürenin arasında bir ahit (anlaşma) alameti olacaktır. VE VAKİ OLACAKTIR Kİ, YERİN ÜZERİNE BULUT GETİRDİĞİM ZAMAN, YAY DA, BULUT DA GÖRÜNECEKTİR." Tevrat/Tekvin/9/13.14.] Tevrat’ta gecen BULUT, QUR’AN’DA geçen DUMAN sözcüğünün ta kendisidir. Bütün âlemler için AHLAK örneği olarak gönderilen Sevgili Muhammed'in bu görkemli mirası ile bilim kurullarına hazırladığım bir raporu iletiyorum ki; Bugünkü yeri Himalayalarda olan TUVA özerk cumhuriyetindeki müsait bir platformdan, belirttiğim açıya yönelecek olan Radyo teleskoplar bir uygarlığın radyo sinyallerini alacaktır. Bu uygarlığın yaşadığı gezegen Şİ-RA 'dır. Frekanslarını QUR’AN / Necm bölümünden ve Tevrat’tan deşifre ettiğim bu verileri ilgili bilim kurumlarına resmi kayıtlarla vereceğim… Bakınız şu garip ancak bir o kadar da gerçek olan tecelliye! Sevgili Muhammed'i tenkit etmek için yanlış yorumlanan Garanik'in anıları, nasıl bir sonuç getiriyor!...Peki; kim ve hangi bilimsellikle aksini iddia edebilir ki; Sevgili Muhammed’in, İsa’nın, Musa’nın, İbrahim'in ve gerçek bilim adamı olan tüm peygamberlerin, Yüce Allah’ın en erdem kulları olmadığını ? Bu mümkün müdür? Asırlar sonra bile bize bıraktıkları mirası apaçık ortadadır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

128 [ " Kendilerine Tevrat'la amel (iş, çalışma, yönetim, uygulama ) teklif edildikten sonra, onunla amel etmeyenlerin hali, CİLTLERLE KİTAP TAŞIYAN MERKEBİN HALİNE BENZER. Allah’ın ayetlerini inkar eden kavimin hali ne çirkin!... Allah, zalimler topluluğunu hidayete (gerçeği öğrenmeye) erdirmez." QUR’AN/Cum'a/5] Filozof haklı galiba! " İnsan duygulanan ve durmaksızın isteyen, bu yüzden de durmaksızın yanılan bir varlıktır " der. Bu bilim hazineleri olan ayetlerin verilerini; el ayak kesmek için birer hüküm olduğunu mu ZAN ettiler? Oysa insanı, insanlığı gerçek mutluluğa bilgece yöneltecek yolun, bilimin evrensel kaynağı olan QUR’AN olduğu da apaçık ortadadır. QUR’AN’IN, eksiklerini tamamladığı ve tasdik ettiği Tevrat ve İncil durup duruyor tozlu raflarda. Yararlanmak şimdilik keyfiyete kalmakla beraber "Semanın apaçık bir DUMANI GETİRECEĞİ GÜNE KADAR " OYALANADURALIM... Oyalanaduralım olmaz mı? Feveranlığımı bağışlayınız lütfen. Bilime yakışan ve saygın bir yöntemle olayları toparlayalım. Sevgili Lut'dan ve kavminden arta kalıp çeşitli yörelere, Arap yarımadasına, Mısıra göçlerinden sonra, asırlarca kulaktan kulağa aktarılarak, bu olayın günümüze kadar ne renklere boyandığına tüm çıplaklığı ile tanık olduk, daha da olacağız... Sevgili Muhammed'in ‘Onlar şefaatleri umulan Garaniyk tir’ değil, ‘GARANİYK Dİ.’ demiş olduğunu sizlerin akıl ve mantıklarınızı bu kitap boyunca sürükleyerek kanıtlamak için oldukça derin geçmişlerden geldik. İslam düşmanları şu ana kadar 1400 senedir bu ifadenin putlar için olduğunu ZAN ediyorlardı. Müslümanlar da bu kadar önemli bir bilimselliğin üstünü örterek tarihi hasıraltı ettiler. Diğerleri de Müslümanlığı yermek için bir malzeme olarak kullanmayı tercih ediyorlardı... A f e r i n ! Bu ne bilimselliktir böyle! Aynı konuyu ve galaksimizdeki diğer iki gezegenler gurubu ile ilgili yazılarımı ilk kaleme aldığım 1977 de, bu olayın tüm ayrıntılarını biliyordum. Ancak 1989 da gazetelerde Şeytani Ayetler adlı hokkabazlığın içeriğini okuduğum zaman, bu kitabı yazmaya karar verdim. Olayın, yani süzülerek bir yerden diğer bir yere giden, sanki yerçekimine karşı daha az duyarlı yer değiştirme yetenekleriyle 'AK-KUĞULAR, GARANİYK ' unvanını alan Şİ-RA’LI gençlerin serüvenlerinin geçtiği yerler, bugünkü merkezi Sedom ve Lut gölü çevresidir. Kanıtları ise [ " Ömrün hakkı için, doğrusu onlar sarhoşlukları içinde AZGIN bir halde idiler. Nihayet onları GÜNEŞİN DOĞMA VAKTİNDE (dikkat! Erken sabah kast ediliyor ve bu vakit bu olay için çok önemlidir) KORKUNÇ GÜRÜLTÜ yakalayıverdi. Hemen şehirlerinin ÜSTÜNÜ ALTINA geçirdik ve üzerlerine de çamurdan pişirilmiş taş yağdırdık. QUR’AN/Hicr/72.73.74.]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

129

O tertemiz aklınızla şimdi çok, ama çok dikkat ediniz ki: " onları mahvettik, hepsini öldürdük, kökünü kuruttuk veya atomlarına ayırdık " dahi denebilirdi, ancak, tüm dikkatinizle izleyiniz: " Şehirlerinin ÜSTÜNÜ ALTINA geçirdik " deniyor. Şayet, ' altını üstüne getirdik' denseydi, inanın ki ayetin tüm bilimselliği anlamını yitirirdi. Hicr suresinde ‘üstündeki virüsleri alta geçirdik’ derken, Necm 53 te de ‘alttaki temiz toprak yukarı geldi, üstündeki virüslerde aşağı aktarıldı ve bu operasyonun da üzerine tam dezenfektasyon için kızgın taşlar yağdırdık, yerin dibine geçirdik’ denmektedir. [Ve alt üst edilen beldeyi yerin dibine geçirdi. QUR’AN/Necm 53] Yani, üstündeki bütün hastalık virüslerini toprağın, yerin altına geçirerek, karıştırarak ve radyoaktif enerji spektrumunuzdaki (frekansını bilmediğim özel bir dalga boyundaki) radyasyon bandını (sayha; ani- sert- etkili - şok dalgası ) kullanarak, Yüce Allah ortalığı çok tehlikeli bir virüsten temizletiyor. Ayetlerin müthiş bilimsel bir terminolojiyi asla aksatmadan akıcılıkla anlattığını, verilerin süregeldiğini asla gözden kaçırmayınız. Her nükleer mühendis bilir ki Kobalt-60 mükemmel dezenfektasyon radyasyonu yayar. [ "Elbette bunda KESKİN ANLAYIŞLILAR için ibret (öğrenmek için KANITLAR) alametleri vardır." Ku'ar/Hicr/75] Ne gezer! Türümüzün keskin akıllıları ibret almak, öğrenmek, faydalı olmak şöyle dursun: bir kaç para karşılığı bilimin kökenine 'yegâne gurur kaynağı olan' BOMBA koymaya çalışıyor. [ "Hem O Lut kavminin bulunduğu şehir HARABESİ BİR YOL ÜZERİNDE BULUNMAKTADIR. "QUR’AN/Hicir/76.]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

130 Uyumak daha tatlı galiba!!!… Tekke köşelerinden kalkıp ta dünya 4 köşe midir, yuvarlak mı olduğunu araştırmak bu kadar mı zor acaba? Yüce ALLAH’IN QUR’AN’DA öğrenmemizi emrettiği Sedom ve Gomorrahta sayısız kanıtlarının nerede olduğunu dahi bilemezler… Yüksek miktarlarda sülfür kalıntıları ve harap edilen alanın günümüzdeki resimleri:

Sedom ve Gomorah yerleşkesi

[ Onlar, yeryüzünde dolaşmadılar mı ki, onlardan öncekilerin akıbeti nasıl oldu, baksınlar. Onlar yeryüzünde kuvvet ve eserler bakımından, kendilerinden daha üstündüler. Fakat Allah, onları günahları sebebiyle aldı (yakaladı). Ve onlar için (onları), Allah'a karşı koruyacak hiç kimse olmadı. QUR’AN/ Mu’min 21]

Çok yüksek ısılarda oluşabilen sülfür içeren kalıntılar ki: hem yüzey de, hem de derinlerden günümüzde de çıkarılmaktadır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

131

İşte! Yasin suresinde geçen KARYE = Uğrak yeri, işlek bir transport güzergâhı anlamındaki yer, yerleşke, kasaba burası veya bu yöreler olmalıdır. Yani oldukça hareketli işleyen ve ticari bir güzergâhtı. [ "Gerçekten bunda iman edenler için bir ibret vardır." QUR’AN/Hicr/77] Şimdilik ibret alıp almamak birilerinin sorunudur, bizim değil. Konuşmasını hiç beceremeyen ve doğal olarak da kendisini zor dinletip Evrensel düşüncelerini ancak matematikle kanıtlayan Newton dehasının genel çekim yasası bile bir kaç asır "vay canına! Demek iki cisim bir birlerini kütlelerinin çarpımı ile doğru, aralarındaki mesafenin karesi ile ters orantılı bir kuvvetle çekiyorlar ha! Ne garip şeyler be! " laflarından ötelere pek gidemedi. Ancak, birkaç asır sonra, Hava - su kadar değilse bile, bilim için hava - su kadar gerekli olan 'çekim Kanunu' gerçek bir anlam kazandı. Bilimin ne garip bir tecellisi var bu mavi gezegende! Hayret etmemek elde değil! Hatta bilim için ağlamamak bile elde değil! Hele, hele bilim adamı öldükten sonra yapıtlarının değerine paha biçenler yok mu? Öldükten sonra verilen değerler yok mu? ... Sağlığında kıymetini bilmez, öldükten sonrada mezarına çaput bağlarlar… Elçiler, yani Garaniyk gizemine SON VE KESİN kanıtları belirtmeden önce zihinlerinizi bir başka alanmış gibi görünüyorsa da, öyle olmayan bir konuya götüreceğim izninizle. Tales'den Newtona, Huygens'dan günümüz bilim adamlarına kadar bir tek soru ile devam edip, GARANİYK olayının tam ve kesin sonucunu ortaya koyup, bu kitabı yavaş yavaş bitirmek istiyorum. Bilimsel araştırmalar sonucu Gezegenimizin 4 veya 4,6 milyar yaşında olduğunu bilimsel tespitlerden öğreniyoruz. Yine iyi biliyoruz ki; bu gezegen henüz doğumundan bir milyar yaşı

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

132 dolaylarına kadar tüm yüzeyi kızgın lavlarla fokurdayarak deviniyordu. Zamanla yavaştan soğudu, ılıdı ve kabuk bağladı. Günümüze kadar birçok merhaleler atlattıktan sonra, bildiğiniz gibi güllük - gülistanlık oldu. Nükleer deneylerle çöle çevrilmek üzere! (*) Soralım; Bu gezegene son derece ölçülü ve diğer elementlerle mutlak bir uyum ve denge içinde olan SU MOLEKÜLLERİNİ; kim, hangi zaman diliminde ve nasıl getirdi? Neyle taşıdı ve bunu hangi yöntemle yaptı? Şayet su moleküllerini oluşturan hidrojen ve oksijen atomları, suyu burada oluşturdu ise; bunu hangi teknikle, hangi laboratuvar koşullarında yaptı? Kör uçuş yapan kuşlar gibi cevabın hemen "tabii ki Allah yaptı " biçimini kabul etmiyoruz. Biliyoruz ki, Yüce Allah yaptı yapmasına; ANCAK NASIL? Kul olarak bunu öğrenmeliyim… Apaçık, fakat çok kafa yoracak olan bu bilimselliği anlayamadılar da Hz. Muhammedin "Onlar kendilerinden şefaatleri umulan Garaniyk'di " dediğini hangi amaca, hangi bilimselliğe hizmet etmek için putlara secde ettiğini söyleyecek kadar alçaldılar? Aman, ne keşif bu böyle! Aferin!...Aferin ! Rahmeti Evrenlere sinen Yüce Allah'ın vahyi: bilimler bilimi QUR’AN öğretiyor ki: [" O Allah ki, gökten bir ÖLÇÜ İLE SU İNDİRMEKTEDİR. İşte Biz onunla ÖLÜ (lavın soğuduktan sonraki hali de ölüdür değil mi?) bir toprağa HAYAT VERMEKTEYİZ. Sizde (ölmüşken kabirlerinizden) böyle çıkarılacaksınız." QUR’AN/ Zuhruf/1] [" Şimdi bak, Allah'ın Rahmet eserlerine: ARZ'ı (yeryüzü) ÖLÜMÜNDEN SONRA NASIL DİRİLTİYOR. Şüphe yok ki, yeryüzünü ölümünden sonra (**) dirilten, elbette ölüleri diriltir. O her şeye KAADİR'DİR." QUR’AN/Rum/50] 4.6 milyar sene önce volkanlarla kaynayan yeni oluşum sırasında her şey ölüdür. Dünyamız kabuk bağladıktan ve SU getirildikten sonra canlı mekanizma harekete başladı. Bu ayetlerin bilimsel enginliklerinin kapısı, Yüce Allah'ın KAADİR sıfatıdır. QUR’AN ayetlerini ve genel konuların detaylarını sevk ve idare eden yani kontrol eden ilk veri, her zaman o ayetin bitim ve başlangıcındaki Yüce Allah'ın sıfatının anlamı ayete yön verir. Ayette geçen 'ARZ' sadece yeryüzü filan değildir. Evrendeki istisnasız tüm sıfırdan büyük olan kütleler QUR’AN dilinde ARZ'dır. Biz hiç bir zaman SIFIR kütleyi ne algılayabiliriz ne de böyle bir şeyin olasılığını düşünebiliriz. Bu nedenle var olan en büyük veya herhangi bir kütle, o kütleyi oluşturan en küçüklerin bir toplamıdır. İşte: O her ne ise küçüğüyle büyüğü ile Arz’dır. Yüce Allah aklını kullanacak olanları eğitmek için diyor ki; ["Gece ile gündüzün değişmesinde, Allah'ın GÖKTEN BİR RIZIK SEBEBİ OLAN SUYU indirip onunla yeryüzünü ÖLÜMÜNDEN sonra diriltmesinde, AKLI OLAN BİR TOPLUM İÇİN BİRÇOK ALAMETLER VARDIR." QUR’AN/Casiye/5]

Yemin olsun ki; sadece bu ayetin bize anlattığını açıklamaya ömürler yetmez diyebilirim! (*) NASA’nın benden 2004 te çaldığı keşfimdir; Bu kitabi 1989 da yazdım ve NASA basta yüzlerce Dünya Üniversitelerine de yazdım ki: QUR’AN bakara 74 ayeti SUYUN (H2O) bu gezegene meteorlarla taşındığını açıkça yazıyor diye… 2004 Temmuz 04 te 83 milyon mile uzağımızdaki büyük bir meteora ateş edilgi ve içinden SULAR fışkırdı… Ne QUR’ANI ne de adimi yazmadan kendi kesifleri gibi yaygara ettiler, resim açıkça göstermektedir. Mahkemeye vermeme rağmen bir netice alamadım. (**) Lavlarla fokurdayan ortamda her şey ölüdür. O ortamda canlı diye bir şey düşünmek bile imkânsızdır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

133

Bu benim projemdir ve NASA – Los Alamos national laboratuvarları benden çaldı… Bu deney 04 Temmuz 2004 de 83 milyon mile uzağımızdaki meteora ateş edilerek, içinden fışkıran sular kesinlikle kanıtlandı… Gözüme baka baka çaldılar ve QUR’ANI asla dile getirmediler… Ancak benim yüreğimi yakan ıstırap ise: bir tek Müslüman bana destek olmadı: Gökteki taşlarda SU olur mu diye. Çünkü onların tarikatından, onların cemaatinden değildim ve kesinlikle de karşıydım yaptıkları kâfirliğe, ilkelliğe. Bu esas konumuzun dışında olduğu için kısaca değindim. Ayette geçen "RIZK", bizi oluşturan elementlerin, atomların; davranışlarının, internal ve external enerji alış verilişlerinin, çevremizde olan veya olup da henüz algılayamadığımız tüm nesnelerin tamamı, Evrendeki her şey, İnsan için yaratılmış her şey QUR’AN dilinde RIZK'DIR. RIZK kelimesindeki enginliği anlayacağımız ilk veri SU dur. Evrende her şey her an hareket halindedir ve her şey süper pozisyona kavuşma eğilimindedir. [" O kâfir olanlar ( şu veya bu şekilde gerçeği örtenler) görmediler mi ki, GÖKLERLE YER BİTİŞİK BİR HALDE İKEN BİZ ONLARI BİRBİRİNDEN AYIRDIK. HAYATI OLAN HER ŞEYİ SUDAN YARATTIK. Hala inanmıyorlar mı? QUR’AN/Enbiya/ 30. ] SU elbette HAYAT dediğimiz en düzenli mekanizmanın temelidir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

134 ["Ve o gün vaki olacak ki; ışık olmayacak, ışıldayanlar kararacak; fakat Rabbin bildiği bir gün olacak; gündüz de olmayacak; gece de olmayacak Ve vaki olacak ki, akşamleyin ışık olacak. Ve o gün vaki olacak ki; Yeruşalim'den DİRİ SULAR ÇIKACAK.; Onların yarısı şark denizine, yarısı garp denizine akacak; yazın da kışın da böyle olacak. "Tevrat/Zekarya/14/6.8 ] [ "...Bir de ARZ'ı görürsün, ölmüş (lavın soğuduktan sonraki hali); fakat Biz onun üzerine SUYU indirdiğimiz zaman, harekete geçer ve TİTRER ve her güzel ÇİFTTEN nebatlar bitirir." QUR’AN/Hacc/5] Modern fizikten öğreniyoruz ki; suyun durmaksızın hareket halinde olduğunu ilk kez Brown göstermiştir. Oysa M.S 1200'lerde Muhiddin İbni Arabi; suyun titreştiğini açıkça beyan etmişti. [" Allah’ın kudretine delalet eden alametlerden biri de şudur; sen yeryüzünü kurumuş görürsün (volkanik dünyanın kabuklaştığı hali). Fakat üzerine SUYU indirdiğimiz zaman HAREKETE GEÇER TİTRER VE KABARIR. Yeryüzüne HAYAT VEREN, elbette ölüleri de dirilticidir. Çünkü O her şeye KAADİRDİR." QUR’AN/Fussilet/39.] Asırlardır tanımlanamayan veya tanımlamak için herhangi bir yöntem dahi bulunamayan 'HAYAT ' kavramının içeriğini tanıyacağımız tek yer maddenin yaratılma ve yapılanma tekniğidir. Dünyanın ilk oluşumundaki lavların fokurdayan halinden sonraki soğuyup kabuk bağlayan gezegene SU ile HAYAT aktivasyonu verilmesi; "yeryüzüne soğuduktan sonra su ile hayat veren" ifadesiyle; " elbette ki ölüleri de dirilticidir" ifadesinin aynı ayetteki anlamı, anlayacak olan bilimcilere yeterli ipuçlarını verdiği kanaatindeyim. HAYAT ve ÖLÜM aynı cümlede ve bir birbirinin sanki diyalektiği gibi veya bir bütünün iki ayrı polaritesi gibi ifade edilmektedir. Hatırlayacaksınız Enbiya/30. ayette "Hala inanmıyorlar mı?" deniyordu. İnsanların bir kısmı değil inanmak, inanmamak için bilim adamlarını daha düne kadar yakarak veya ' Allah’ın işine karışıyor' diye boynunu vurarak ödüllendiriyorlardı. Biz tekrar esas konumuza döneceğiz. Ancak Enbiya/30. ayetindeki " Göklerle Yer bitişikti" yani, yaratılmadan önce her şey TEK'di ifadesine kadar. Ne zaman ki: şiddetle ayrıştı, zıtlıklar evreni yani O an hareket yasaları ve HAYATIN esasındaki ÇİFT ifadesi de anlam kazanarak Evrende ZAMANIN İBRESİ İŞLEMEYE BAŞLADI. Şu anda bu konuya kısaca değinmemin nedeni, birazdan oldukça ciddi bir meseleyi tanımlamamız için gerekliydi.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

135

Şİ-RA İKİ GÜNEŞİ Mİ VAR?

Güneş sistemimiz gibi merkezi bir sisteme bağımlı olarak devinen Şİ-RA gezegenler sistemi GARANİYK'İN geldiği gezegendir. Hz. Muhammedneden elçilerin gerçek anılarını vahiylerden tam olarak öğrenmeden öyle tavizkar düşünmesini ve öğrendikten sonra da " Onlar şefaatleri umulan GARANİYK DI" dediği her aklı başında insan için ortada olmasına ortadadır ancak: [ " O İKİ DOĞU, İKİ BATININ Rabbidir" QUR’AN/Rahman/17] ayeti, bizi en doğru yolda tutuyor ki: devam edelim: " Asırlar önce edepsizlik yapan bir kavimi yok etmek ve ortalığı çok tehlikeli ve bulaşıcı bir hastalıktan (*) temizlemek için gönderdiğim elçilerin hatıralarına binaen putlaştırılıp tapınarak hem çok kötü şeyler yapıyorsunuz, hem apaçık ayetlerle gelen bu gerçek bilgileri tekzip ediyorsunuz: diyerek toplumun temel sosyal yapısını terbiye ediyor; hem de gelecek nesillere; Şİ-RA gezegenler sistemi sizin sisteminizin Çiftinin bir eşidir, üstünüzdeki OZON tabakasını radyoaktif deneylerle deleceğinize, siz de onlar gibi iyi kimseler olun, onları ziyarete gidin, faydalı işler yapın..." diyordur merhametini hiç kimseden esirgemeyen Yüce Allah'ımız. Oysa "Sizin de, onların da, DOĞULARINIZIN VE BATILARINIZIN DA RABBİYİM" “ İki doğuş yerinin ve iki batış yerinin” ifadesinden daha açık, daha başka nasıl bir açıklama olur bilemiyorum? Doğular ve batılar ifadesi, anlamak için bir adım atıldığında; herhangi bir 180 lik uzay düzlem çizgisi anlarız. Yerkürenin neresinde olursanız olunuz; Doğular ve batılar ifadesi ilk etapta bize 180 derecelik bir düzlem çizgisi ifade eder. Eğer bu ayette iki Kuzeyin de, iki Güneyinde Rabbidir denseydi: Qur ’an’ın bütün bilimselliği alt üst olurdu. Kuzey ve Güney keyfiyetten dolayı biz insanlar belirledik. Bir gezegen doğudan batıya dönerken ayni anda kuzeyden güneye de dönebilir mi? (*) Aslında o hastalık AIDS’ten çok daha tehlikeli bir virüstü. Onu, bu kitap uzayacak endişesiyle detaylandırmadım, aynı zamanda AIDS'in bir türü olduğu için kısaca AIDS diye ifade etmek zorunda kaldım.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

136 [ "Musa dedi ki: O GÖKLERLE YERİN ve aralarında bulunan her şeyin Rabbi’dir; EĞER GERÇEK (eğer

gerçekten bilimsel bir dayanağınız varsa, gerçekçi bilim adamları) OLARAK BİLENLERSENİZ." QUR’AN/Şuara/24] "Gökler ve yer ve aralarındaki " ifadesi, zihnin gözlüklerini takarak irdelenirse, eminim ki her AKLI selim insan hemen kavrayacaktır. Bu ayeti okurken, Yerin Kuzey veya Güney noktalarında olunuz veya istediğiniz herhangi bir yerde " Yerler ve gökler " ne anlatır? Tam ayağınızı bastığınız nokta ile başınızın doğrultusunda herhangi bir çizgi, değil mi? İster Kuzeyde olsun ister Güneyde, ne fark eder? Yani ‘Yerler’ ve aynı anda 'Gökler' ifadesi 180 lik bir çizgidir. Bu çizgiyi unutmadan devam edelim; TAM DÖRT AYET SONRA; ["Musa dedi ki: O DOĞU ile BATININ VE İKİSİ ARASINDA BULUNAN HER ŞEYİN RABBİ’DİR. EĞER AKLINIZ VARSA (bu bilimsel açıklamayı) ANLARSINIZ. "QUR’AN/Şuara/28] Bütün evreni, istisnasız bütün evrenleri bizim algıladığımız veya henüz algılayamadığımız evrenleri bir anda çizen çok sade ve eksiksiz tanımlama böylece ortaya çıkmaktadır. Yüce Allah’ın verdiği temiz akılla ve zihnin gözlüklerini takıp anlamaya çalışalım. Doğu ile batı ifadesi 6. Yüzyıl kültürüne (günümüz kültürüne bile! ) sabahı akşamı anımsatır. Biraz önceki dik herhangi bir 180 derecelik Y eksenine (çizgisine) tam 90 derecelik açı ile kesen bir diğer 180 derecelik X ekseninde (boyutun) çizgisi ortaya çıkar. Birbirini 90 lik açı ile kesen iki 180 derecelik çizgi demek; 360 lik DÜZENLİ VE FIR DÖNEN BİR EVRENDE YAŞIYORUZ demektir. GARANİYK olayının gerçek gizemine gireceğimiz ÜÇÜNCÜ elçi meleğin kimliğini ve birlikte diğerlerinin de kimliklerini, hiç bir şüpheye yer bırakmadan açıklamak için devam edelim. Gerek yukarıda geçen iki ayette, gerekse Necm/36. ayette adı geçen Sevgili Musa; DNA molekülleri özel programlı olarak doğan; İSHAK ve oğlu YAKUB soyundan geliyor. Ancak Levili ailedendir. Peygamberlerin istisnasız hepsi aynı bu genetik soyun bir uzantılarıdır. [" Bu peygamberlerin hepsi de birbirinin neslinden gelme (ayni genetik programdan) TEK ZÜRRİYETİNDENDİR. Allah Semidir, Âlimdir. QUR’AN/Al-İ İmran/34. ] Sevgili Musa özel bir programla doğan soyun torunlarından ve Yüce Allah’ın peygamberidir, yüce bir bilim adamıdır. Sevgili İbrahim, zaten dünyalı ve programlanmış özel DNA moleküllerinin enjekte edildiği ve Yüce Allah'ın 'DOSTUM ' dediği bir sevgili peygamberdir. Necm/36.ve37. ayetlerde belirtilen bu iki insan ÇİFT'İ ve ayette geçen bu iki peygamberin KİTAPLARI ÇİFTİ'DİR ki: bize GARANİYK olayının gerçeği öğretilirken tüm ayrıntılar eksiksiz bir sistemle sergilendi. Bu verilerde, Dünyamızın ve Şİ-RA gezegenler sisteminin bir çiftin bileşenleri olduğu savı da apaçık ortadadır. [ " Celalim hakkı için, Biz, bu QUR’AN’DA insanlara (muhtaç oldukları) her çeşit MİSALİ AÇIK OLARAK VERDİK. İnsan ise, batıl (anlamsız, faydasız şeyler) ile düşmanlık ve münakaşa etmekte her şeyden fazladır. " QUR’AN/Kehf/54.]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

137 Hatırlayacağınız gibi, bu kitabın başlarında Tevrat’tan biraz fazlaca söz ettim. İyi biliyorum ki, bilimsel geçmişi olmayan, bilimden ve araştırmadan uzak, tekke köselerinde tesbih çekerek cennete gideceğiniz zan eden, anlayışı olmayıp saplantıların, şartlanmışlığın egemen olduğu çevrelerin şimşeklerini üzerime çekmiştim. " Bu kitabın yazarı Tevrat'tan fazlaca bahsetti! Acaba neden? " diyebilirler. Cahillere de hak verdiğim için, çok haklı olarak oluşabilecek bu soru işaretini; yine QUR’AN’IN gerçek öğretileriyle açıklamak istiyorum. Çünkü Müslümanların çoğunluğu QUR’AN’I anlamak için okumuyorlar… ["Yoksa Musa'nın sayfalarında (Tevrat) olan şeylerden ona haber verilmedi mi? " QUR’AN/Necm/36.] [ (Ey Resulüm onlara) de ki: eğer doğru söyleyen (bilinçli, bilgili) kimselerseniz, BU İKİSİNDEN DAHA DOĞRU KİTAP getirin Allah tarafından da, ben ona uyayım. "QUR’AN/Kasas/49] Bu iki QUR’AN ayeti sorunun cevabını yeteri kadar açıklarken, niçin Tevrat dediğimizi sanırım bilimsel seviyede sergilemiş oluyoruz. İki ayrı ayet böylece, anlayana her ayrıntıyı apaçık kanıtlıyor. Yine hatırlayacağınız gibi - onlara öğrenebilirlerse ki adam gibi mümin olamadıkları sürece ASLA ÖĞRENEMEYECEKLERDİR -Tevrat’ı öğreteceğiz demiştim. Necm/36. ve 37. ayetlerde ' sahifeler ve kitap ' yani levhalardan kalan bilgilerdi. Öylesine gerekli bilgilerdi ki, Şİ-RA gezegeni ve bu kitaba alamayacağım diğer iki (üzerinde akıllı varlıkların yaşadığı) gezegenler sisteminin koordinatları bile vardı. Öylesine değerli ancak harap edilen bilgiler vardı ki, şu anda, mikroskopların altında misali, araştırıyoruz. Öylesine değerli bilgilerdi ki; Sevgili Musa’ya verilen ve Hud/17. ayette anlatılan ' BÜYÜK NİMET' ti. Şi-RAve diğer gezegenlerin koordinatlarını veren bilgileri; sanırım Cin işi Şeytan işi ZAN edip, kelimelere yerlerini değiştirttiler. Hatta sevgili İbrahim’in hanımı SARE hakkında akıllara durgunluk verecek biyolojik bilgilerdi, AZER KIZI SARE hanımefendi ! [ " Ve çok vefakâr İbrahim’in ki ile. "QUR’AN Necm/37] DİKKAT! 6. Y. Yılda Arabistan’da 'HUZZA' diye bir kabilenin olduğunu, hatta bu kabilenin ' EŞ- ŞU-RA' adlı bir yıldıza tapındığını, asırlar önce kendilerine kadar intikal eden masallardan dolayı bunu yaptıklarını TARİHİ verilerde sıkça görmekteyiz. Bu ilkel kabile, kendilerine kadar gelen ve onlarda hayranlık veya korku uyandırdığı için; adı geçen ŞU - RA yıldızına tapınmış olmaları doğaldır. HUZZA hakkındaki bir veriyi İncil’den takip edelim. HUZZA kabilesinin bu unvanı da Hristiyanlardan İncil’den alıntıdır. [" Ve biraz sonra vaki oldu ki, İSA şehirleri ve köyleri dolaşıp vazediyor, Allah'ın melekütünü müjdeliyordu. ON İKİLER ve kötü ruhlardan ve hastalıklardan kurtulmuş olan bazı kadınlar, kendisinden yedi Cin çıkmış olan Mecdelli denilen Meryem, Hirodes'in kâhyası HUZZA'NIN karısı Yoanna, Suzanna ve başka birçok kadınlar onunla beraberdi; bunlar mallarıyla onlara yardım diyorlardı. "İncil/Luka/8/13]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

138 Bir orta şark kavimler artığı olan Huzza kabilesi ne hikmetse 'EŞ ŞU-A-RA ' adlı yıldıza tapındıklarını tarihlerden ve Muhyittin İbn Arabinin Futuhatıl Mekkiye’sinden öğreniyoruz. Ancak bu HUZZA sözcüğünün İbrani ve Arami dil kökenli olduğunu da biliyoruz. Tevrat'ta ise Asteralı UZZA isimli bir insanın olduğunu ve bu şahsın Sevgili Musa’nın O meşhur sandığının taşınması esnasında bir kaza sonucu sandığı ellediği için o anda öldüğünü de Tevrat’ın ayrıntılı verilerinden zaten öğrendik. Fakat bu 'UZZA'nın öyle kendisini TANRI ilan etmek gibi kötü bir alışkanlığı da yok ki, asırlar sonra Mekke'de karşımıza çıkan PUT'un, onun ismiyle anıldığını varsayalım. Sonra; 'UZZA' erkek ismidir, niçin putlara dişi adını 'UZZA' olarak atfetsinler? ÜSTELİK GERÇEK DÜĞÜM NOKTASI BURASIDIR Kİ; SAKIN BİR ŞEYİ KAÇIRMAYIN: Ayrıntılı analizlere devam ederken, şimdi birlikte soralım ve doğruyu bulmaya çalışalım. Ancak tarafsızca...

Bu hatıranın kaynağı kimlerle ve nerede başladı?

Hatıra, Sevgili İbrahim ve Lut ile başladı ve Filistin’e gitmek için ilk çıkış yeri olan Harran'dan, * Sevgili İbrahim kimdir ve nerelidir? * Sevgili İbrahim Yukarı Mezopotamya da UR şehrinde doğmuştur <UR, arkeik Türkçe de 'hendek' demektir.> Zaten ateşe atıldığı yerin etrafı hendek açılarak bir tür güven altına alınmıştır. Bu olaylardan sonra o yerleşim yerine UR denildi. Günümüzde de UR FA denildi. * Sevgili İbrahim in babası kimdir? ["İbrahim ne bir Yahudi ne de bir Hıristiyan’dı. Fakat Allah'ı bir tanıyan gerçek bir Müslümandı ve müşriklerden de değildi." QUR’AN/ Al'i İmran/67.] Sevgili İbrahim’in babası, kavmin reisi meşhur taştan tahtadan PUT imal eden fabrikatör AZER'di. AZER: arkeik Türkçede aslan ve kaplan türünden olan hayvanlara verilen bir addır. Günümüzde Azer Türkleri de bu soyun bir uzantısıdır. Sevgili İbrahim’e olgun bir yaşa geldiğinde (40 yaşları dolaylarıdır) Peygamberlik verildi. Çünkü ALLAHI AKILLA, AKLINI KULLANARAK BULDU VE TANIDI. Babasını inanmaya davet etti ve reddedildi. Kavmi veya bir başka kavim (Bu Nemrut olmalıdır ) günümüz Urfa’da ateşe atılarak yok edilmek istendi. Ateş İbrahim’i Yüce Allah’ın gerçek bir mucizesiyle yakamadı. Çevre milletler ve kabileler tarafından da her geçen gün daha iyi tanınan, bu müthiş olayın tek kahramanı olarak isim yaptı. Artık; ateşin bile yakamadığı Peygamber Azer oğlu İbrahim olarak tanındı, değil mi? Özelikle, bir zaman sonra Elçiler tarafından özel bir yöntemle oğlu İSHAK da doğunca, hele hele bu oğulun doğduğu zaman Sevgili İbrahim 100 yaşlarında idi ki, kelimenin tam anlamıyla -AZEROĞLU İBRAHİM- olarak saygınlığı ve bilginliği kabul edildi, değil mi? Hatta günümüzde bile Peygamberi 'Abdullah oğlu Muhammed' şeklinde baba adı ile saygıyla anıyoruz. Günümüzde bile Arap kültüründe, gerekse o çağlardaki kültürlerde veya İbrani veya Arami dillerinde de; insanlar baba adı ile birlikte anılırlar. Bir kaç örneği Tevrat’tan verip devam edelim. [" Ve Sare'nin cariyesi Mısırlı Hacer İbrahim’e doğurduğu İBRAHİMOĞLU İsmail'in zürriyetleri şunlardır. Tevrat/Tekvin/25/12]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

139 İşte, Mekke’ye kadar gelen "Lat, Uzza, ve Menat" hiç bir anlamı olmayan bu kelimeler, özelikle ilk ikilinin birlikte ifade edilişi, Sedom'dan o müthiş olayın anılarını yaşayan ve göç eden insanların, gittikleri yere hatırayı taşıyan kazazedelerin; "Ey insanlar dinleyin! Peygamber Azeroğlu İbrahim’e ve Lut'a gelen Elçi- Melekler bize hidayet ettiler, bizi kurtardılar, biz onlardan Allah'ın izniyle ŞEFAAT gördük, edepsizlik yapan insanların yüzünden SEDOM şehrinin ÜSTÜNÜ ALTINA getirdiler, zalimler Allah'ın azabından kurtulamadılar...." şeklinde biçiminde, gerçek bir hatırayı ballandıra, ballandıra anlatmalarıyla yayıldı. Hikaye her ne kadar radyo-TV aracılığı ile yayılmadıysa da, yine de yayıldı. Gözden kaçırılmaması gereken bir nokta var. O çağın insanları bu isimsiz ÜÇ ELÇİ MELEKLERE bir isim takmak zorundaydılar sanırım. Hatta şu anda böyle bir şey olsa ve Elçiler isimlerini söylemeden gitseler, biz de onlara, mecburiyetten ve genetiğimize kodlanan gerekliliklerle her şeye bir isim takman zorundayız. Sanırım, siz de aynı fikirdesiniz. Hatta böyle bir olayı bize yaşatan elçilere en görkemli isimleri bütün dünyalılar olarak tayin tespit etmekle 'sözüm ona' bilimselliğimizi de teşhir etme fırsatını bulacağız. Çünkü, insanın yaratılışında bilgi işlem bankasına; eşyayı, şeyleri İSMİ İLE TANIMASI PROĞRAMLANMIŞTIR... Karşılaştığı ve duyularıyla algıladığı her nesneye veya olaya bir isim takmak zorundadır. Aksi, asla hayal bile edilemez... [ " (Ey Muhammed) O vakti hatırla ki, Rabbin meleklere: Ben yeryüzünde bir halife icat edeceğim (yaratacağım diye tercüme ederle), demişti. Melekler de: Biz seni Hamd ile tesbih ve noksanlıklardan tenzih etmekte olduğumuz halde, orada fesat çıkaracak ve kanlar dökecek kimse mi yaratacaksın? Demişlerdi. Allah: Ben sizin bilemeyeceğiniz şeyleri bilirim, dedi. Allah, Ademe BÜTÜN İSİMLERİ ÖĞRETTİ (genetik bilgi işlem bankasına evrenlerdeki her şey, her detay programlandı) . Sonra eşyayı meleklere gösterip: eğer (her şeyi bilen ) sadıklarsanız bunların isimlerini Bana HABER verin, dedi. Melekler: Biz Seni tenzih ederiz. Senin BİZE ÖĞRETTİĞİNDEN BAŞKA, hiç bir ilmimiz yoktur. Muhakkak Sen herşeyi hakkıyla bilensin, ÜSTÜN HİKMET sahibisin dediler. Allah Âdeme: Ey Âdem! Eşyanın isimlerini meleklere HABER VER, dedi. Âdem de, meleklere o isimleri HABER verince Allah: Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin gizemlerini Ben bilirim. Açıkladığınızı da (zahirdekileri), gizlediğinizi de (batındakileri) elbet de Ben bilirim. "QUR’AN/Bakara/30/33.] Yüzyılın genetik bilgilerini koordine edecek kadar değerli bu ayetin içeriğini burada oldukça sınırlı tutup devam edelim. Bu denli ayrıntılı analizlerden sonra diyebiliriz ki; UZZA sözcüğü, ya Sevgili İbrahim’in baba adından yani AZEROĞLU İbrahim lakabından bozularak ortaya çıktı, veya; Üç Elçinin son derece görkemli görünümleri, asırlarca kulaktan kulağa birçok renge boyanarak 'Melekler Allah'ın kızlarıdır' diyen HUZA kabilesinden birileri o putu getirdi ve adı da 'UZZA' olarak kaldı ki, uzak bir ihtimal. Veya;

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

140 Ebu Leheb'in (çabuk kızdığı için, hemen kızaran kişi anlamında 'Alev babası' demektir ) aslı Abdu'l Uzza'dır, anlamı ' Uzza'nın kulu' demektir. Bu isim oldukça erken zamanlarda İnsanlara da etiketlenmiş olmalıdır... Şayet bu put adını, bu şahıstan aldı ise; Ebu Leheb'in 80 yaşlarında olduğunu varsayalım, o put ondan asırlar önceleri de vardı ve adı yine UZZA idi, böylelikle de yine çıkmaza gireriz. Fakat ne yaparsak yapalım, Lat ve Menat kelimelerinin herhangi bir anlamı veya kökü hala ortalarda yok gibi... MENAT ismi, ilk ikili ile birlikte, ancak ayrıcalıklı anıldığı için birinci varsayımı daha sağlıklı buluyorum. 'Neden? Birazdan kanıtın tam gerçeğini birlikte bulacağız... QUR’AN’DA ve Tevrat'ta ve tarihi verilerde, tartışmasız bir bilimsellikle, Sevgili Lut ve İbrahim’e elçilerin geldiğine tanık olduk. Ancak, bu hatırayı orijinal halinde taşıyanların (Lut ve Azeroğlu İbrahim’e gelen elçi-melekler) şeklinde doğruyu ifade ederek anlattıkları anılar; zamanla değişen kültürlerde, değişik telaffuzlarla elçilere isim takmak zorunluluğunu haklı olarak getirdi. Her puta bir isim verilirdi. Eski Yunanda her tanrı oğluna veya kızına (Apollo, Zeus, Hera, Helios v.b) isim verilirdi. Asırlar sonra da Mekke'de karşımıza " Lat, Uzza ve bu da Menattır " olarak çıktı. Abdul Uzza, yani Ebu Leheb bile adını bu puttan almış olsa gerek ki; doğduğunda bu isimle anıldı. Ancak, bu putların isimlerinin birer ' DİŞİ ' ismi olduğunu da biliyoruz ve GARANİYK sözcüğünün TANRIÇALARI ifade ettiğini tarihlerden öğreniyoruz ki, bu kesinlikle şöyle demektir: Bu isimler Arapça ve Araplara yakın dillerden değildir! Eğer 'UZZA' isminin bir DİŞİ ismi olduğunu Abdul Uzza'nın adını koyanlar bilseydiler; hiç ona 'UZZA' adını takarlar mıydı? Hatta, şunu kısaca ifade ederek devam edelim. 6.Y.Yılda put endüstrisinin fazlaca geliştiği Mekke'de daha birçok putlar vardı. Örneğin: Vedd: Demet'ül Cendel'de yaşayan Kelb kabilesinin ilahıydı. Suva: Huzeyl kabilesinin ilahıydı. Yeğus: Tay boyundan iki kabilenin ilahıydı. Nesr: Himyer'den Zul-Kila boyunun ilahıydı. "Hadi canım boş ver ne gereği var !" diyeceğim, fakat bu saydığım ilah isimlerinin de hiç bir anlamı ve kökeni YOK !... Son saydığım birkaç putun Tufandan yani Sevgili Nuh'tan önce bir kaç zengin veya taraftarları olan kişiler öldükten sonra saygılarını dile getirmek için yeni nesil taraftarları veya akrabalarının yaptırdığı heykellerin zaman içinde ilah ZAN edilip Mekke’ye ithal edildiğini belgeleyen bir takım tarihi kaynaklar var. Ancak ne derece güvenilirdir, bu konu tartışılabilir. Biz de varsayımlarla bilim yapamayız, çalışmalarımızda ne varsayım vardır, ne de pembe masallar… Bu isimlerin de Mekke'de, 6.Yüzyılda ilah kürsüsüne çıktığına biz şimdi 21.Yüzyılda tanık oluyoruz. Nereden bakarsak bakalım, isimlerin kökenlerinin Sevgili Lut ve Azeroğlu İbrahim isimlerinden zaman içinde değişik kültürlerin telaffuzlarında bu hale geldiğine tanık oluyoruz. Bu kanaatimle ilgili en tutarlı ipucu ise, Hz. Muhammedin 'Onlar sizlerin zan ettiğiniz putlar değil kendilerinden şefaatleri umulan AK - KUĞULAR DI ' ifadesidir. Çünkü kastedilen (elçiler) sadece

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

141 Sevgili LUT ve Sevgili İbrahim’e gelmişlerdir. Ve olayın birinci derecedeki kahramanları bu iki peygamberdir. Zaten bunun doğruluğuna bu kitap boyunca birçok verilerle tanık olduk. Olayın diğer yüzündeki kahramanları ise: Sedom kavmine önce nasihatler etmek ve seneler sonra da YOK etme operasyonu için gelen, önce İKİ ELÇİ... Sonra takviye olarak BİR ÜÇÜNCÜ ELÇİ, toplam ÜÇ elçiydi. Dolayısıyla " Lat, Uzza ve bu da Menat’tır " ifadesi asırlarca zamandır bozulmadan cümlenin kurulma tekniği olayın tamamını koordine eden yegâne veridir. Lut ve Azeroğlu kelimelerinin zamanla bozulan bir uzantısıdır ki: dikkatle takip edelim; Tarihçiler iyi bilir ki, özellikle Arap, Çağatay, Çin ve Yunan tarih yazarları özel isimleri hemen, anında değiştirirler ve bozarlar. Örneğin; Araplar Türklere 'ATRAK' derler. Bu kelimenin ne Türkçe'de ne de Arapçada hiç bir anlamı yoktur. Sadece kastedilen TÜRKLERDİR. Tarihler yansa veya birtakım afetler olsa 100 asır sonraki bir uygarlığın eline Arap tarih kitaplarından bir kırıntı geçse "Acaba ATRAK ne demektir?" veya " Atrak Kimlerdir? " diye soracaklardır, değil mi? Yunanlılar " Türkoy " veya "Türkos" derler. Çinliler Türklere " Hi-Yong-Nu" veya " Tuk-Yu" derler. Bu bozukluk, bazı dillerde ki harflerin olmayışıyla da ilgilidir. Arapçada ( Ç ) harfinin olmadığı gibi. Hatta Arapların ' Yecüc - Mecüc ' ifadesini, Mısırlı Araplar (ki bu insanlar Arap ırkından değildirler) ' Yegüg - Megüg' şeklinde okur ve yazarlar. mısır Tarihleri Türklerden ' ĞOĞ - MAĞOĞ veya EL-GUZ bu Oğuz Han demektir) derler. Etimoloji bilimcilerin araştırma alanlarına giren bu çarpıklıkları binlerce örneği ile yazabiliriz. Örneğin, Oğuz Han'ın II. Ramsesle savaştığını, orada Oğuz Han’ın atalarının Hiksos Türk boylarının oluşturulduğunu, Oğuz Han'a atfen adına da 'TORĞ ' veya 'OĞ ' denildiğini Tevrat ve sayısız Türkoloji verilerinden izliyoruz. Örneğin, MU-SA: Mısırda yerli halk olan Kıpti dilinde MU = Su demektir ve SA=Ağaç demektir ve toplam olarak bu iki sözcüğün içeriği, ağaçla gelen mutluluk anlamında MUSA'dır. Firavunun hanımı MUSA adını vermiştir. Genel anlam da ‘Suyla gelen sevinç’ denilmiştir. Şimdi, sizin de bildiğiniz birtakım telaffuz değişimlerini birlikte hatırlayalım. İbrahim Peygamberin orijinal adı ABRAM Brahma sözcüğünden gelir, sonra ABRAHAM daha sonra da İBRAHİM dir. * Josue = YEŞU = Juges, * Musa = Maws = Mesy = Musay=Moses, * Fırat = Burat = Purattu (Süryanca), * Tevrat = Torah = Şeriat kitabına verilen genel bir addır, * Negeb = İbranicedir = Cenup Arapçasıdır, * Huda = Khudi Aramicedir. Günümüzde bilinen HÜDA sözcüğü, Yüce ALLAH’a verilen bir addır. * Miryem = daha sonra Meryem oldu, * Ramses = Remzi oldu. Sümercede 'GİSMA' gemi demektir ve bu kelimeyi bugün TÜRKLER ÇİZME olarak kullanmaktadırlar. Çizme sözcüğünün içerdiği anlam, yine, kişinin suda ıslanmadan emniyetle gezinmesi veya yüzdürmek için kullanılan araçtır. Sözcüğün anlamı eşyayı sudan tecrit etmek için kullanılan bir eşyaya verilen isimdir. GISMA-GEMİ insanları SUYA batmaktan korur, çizmede ayaklarını sudan korur.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

142 Bugün bu veriler gerek o dilleri kullanan milletlerin kültürlerinin tekâmül etmeleri, gerekse değişik milletlerin kültürlerinin etkisiyle DİL GİRİŞİMLERİ olarak değerlendirdiğim verilerdir. Daha binlerce örnek verebiliriz. Mısırda Firavun medeniyetini ilk Qur’an HİKSOSLARDAN (Bedevi dilinde Uzak Toprakları Yönetenler demektir) da önce Kuzey Afrika’ya gelip yerleşenler ki; Atlantis’in batmasından asırlar sonra Asya’dan gelen Asyalı Turan soylu insanlardır. Bu kuzey Afrika’ya gelen toplumların kalıntıları TUAREGLER olarak da tarih sayfalarına girmişlerdir. Mavi dünyanın çocukları olarak kendilerini tanıtan bu toplum, Atlantis’in batmasına neden olan o korkunç olayda, derilerindeki pigmentlerin şiddetli veya şu anda tanımlayamadığım bir radyasyon enerjininse ( frekansına) maruz kalarak renklerinin değişime uğradığını tespit ettiğim bu millet Asya kökenlidirler. Bu konuyu "Dünya Atlantis’in akıbetine gidiyor " adlı serimizde açıklamaktayız.. HİÇ BİR DİLDE VEYA KÜLTÜRDE KÖKENİ OLMAYAN üçlünün BU İLK ikilisi, LUT ve AZEROĞLU İbrahim isimlerinin asırlar içinde, değişik kültürlerin ve dillerin içinde bozularak M.S 6. Y. Yılında Mekke'deki halidir. Şayet bu kelimeler o dillerde veya Arapçada herhangi bir anlamı olsa idi, bugün yine o kelimeleri ifade etmek için değil de - neyi ifade ediyorsa- onu ifade etmek için kullanılması gerekirdi. Şunu da akıldan çıkarmayalım ki; ARAPÇA YENİ SÖZCÜKLERİ ASLA KABUL EDEMEYEN BİR KÖK YAPISINA SAHİB BİR LİSANDIR.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

143

GARANİYK VE MENAT Her ne kadar Lat ve Uzza için bir takım kaynaklar bulduysak da; MENAT hala ortalarda yok. Sanırım Menat'ı bulursak, her tarafı tam anlamıyla düzelteceğiz. Lat, Uzza ve Menat isimlerinin ve heykelciklerinin anılarıyla birlikte Mısır Firavunlar kültüründen Mekke’ye geldikleri ortadadır ve gerçek verileri birazdan kanıtlayacağız. Zira Elçilerin (aynı elçiler olmayabilir, hiç bir fikir yürütemem ); * Sevgili Musa'ya geldiklerini, o müthiş sandığı taşıdıklarını, sandığın taşınmasını titizlikle öğrettiklerini, * Firavun gibi o günün en güçlü ordusunu denizde boğduğunu, * Musa'ya sandığın bir diğer kopyasını nasıl yapacağını öğrettiklerini, * Sevgili Musa'nın elindeki asanın yerçekimini kısmen de olsa nötralize ettiğini, ASA’DA müthiş teknik özelliklerin olduğunu, * Diğer Tevrat Levhalarının(!), DİSKETLERİN o müthiş sandığın içinde saklandığını... Belki de sandığın çalışması için gerekli dataların disketleriydi!

Samiri isimli şahsın; [ "O Kerim Resulü ( Elçiyi ) gördüm ve ardından bir avuç toprak aldım. QUR’AN/Ta-Ha/96. ] dediğini,

* Sevgili Musa'nın [“O benim asamdır, ben ona dayanırım. Ve onunla koyunlarımın üzerine yaprak silkelerim. Benim için onda, daha başka menfaatler (faydalar) da vardır.” dedi. QUR’AN/Ta-Ha/18] dediğini, * Sevgili Musa'nın Asasının Peygamber olmadan önce de kendisinde olduğunu, belki de başka yerlerden kendisine intikal ettiğini, * Firavun ‘un; [" Firavun da (vezirine) şöyle dedi: Ey Haman ! Bana YÜKSEK bir kule yap. Belki ben ulaşırım YOLLARA. Göklerin yollarına da; Musa'nın ilahına BAKARIM. Muhakkak ben onu yalancı sanıyorum. QUR’AN/Mü'min/36,37.] [Benim için ıslak toprak üzerine ateş yak (tuğla pişir). Böylece bana (yüksek) bir kule yap. Belki ben Musa'nın ilâhına muttali olurum. Ve ben, onun mutlaka yalancılardan olduğunu zannediyorum." dedi. QUR’AN/ Kasas /38 ] Elçilerin görkemli araçlarının 'TEZ, SÜRATLİ, HIZLI GİDEN!' süratle gezindiği yerlere çıkabilmeyi; kerpiçten bir kule yapmakla başaracağını ZAN EDEN Firavunun akli dengesi hakkındaki kararı çocuklar bile verebilir. Ancak bu cümleleri analiz etmemiz gerekmektedir; Bu son cümle, gerek QUR’AN gerekse Tevrat'taki ciddi ve ayrıntılı araştırmalarımızla "Rasat yeri, gözetleme kulesi yap" dediğini ve bunun kesinlikle iletken olmayan bir malzemeden yani pişirilmiş tuğladan yapılması gerektiğini daha yüzlerce bilimsel verilerle kanıtladık. Elçilerin araçlarının görünebilmesi için, insan gözünün görebilme bandına indirgenebileceğini, özel filtrelerin gerektiğini veya Elçilerin kendi araçlarını görünmez yapabilme teknolojilerinin olduğunu da rahatlıkla düşünebiliriz. Ancak, yine de Firavunun bu cümle ile ilk bakışta hayret ve korkusu doruk noktasındadır ki; ayetlerin ayrıntılarını yaşayarak izlemek gerekmektedir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

144 QUR’AN’IN ve Tevrat'ın ve tarihlerin enginliklerinde; bu ÜÇ PEYGAMBER; Lut, Azeroğlu İbrahim ve Musa... Süreceli müşterek bir olayın, yani gelen elçilerle doğrudan ilişki içinde olan ve; * Özel bir DNA programıyla oğlu olan ve ATEŞTE YANMAYAN, Azeroğlu İbrahim, * Kavmi dehşet bir olayla yok olan ve şehri görülmemiş bir afetle ÜSTÜ ALTINA getirilen LUT, * Elindeki ASA ile Firavunun ordularını denizde boğan ve Firavunu [ "Ben göklere çıkıp da Musa'nın ve O'nun İlahına bakacağım " QUR’AN/Mü'min/36,37] dedirtecek kadar akıl hastası yapan MUSA, gerek o günün insanlarını, gerekse günümüzün uygarlıklarını bile hayretle düşündüren, Yüce Allah'ın kullarını inanarak eğitmek, akıllarını kullanmayı öğretmek için lütfettiği mucizeleri gösteren ÜÇ ÖNEMLİ PEYGAMBERDİR.

[ Ve andolsun ki; âyetlerimizin (mucizelerimizin) hepsini, ona gösterdik. Buna rağmen yalanladı ve (yalanında) direndi. QUR’AN /Ta-Ha/ 56] Şimdi biraz olsun anlaşıldı mı Firavun neden göklere çıkabileceğini ve yüksek bir rasat yeri yapması için etrafına emriler yağdırdığını? Rasat yeri içinde kupkuru, pişmiş çamur tuğla gibi bir malzemenin kullanılması gerektiğini de ihmal etmiyor. Bu yüksek kule, rasat yeri PİRAMİT olmasın? (*) (*) iki numaralı kitabimiz.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

145 "Lat, Uzza ve bu da Menat'tır. " ifadesinde, önce LAT'ın kullanılışı da; olagelen felaketlerin ve anıların en görkemlisi, hafızalardan silinmesi en zor olan Sedom'un bir 'ŞOK' dalgası ile yok olan anısının yegâne simge insanın Sevgili LUT olduğu içindir. Bu nedenledir ki, önce ' LAT ' ifade ediliyor. QUR’AN’In ve Tevrat'ın bilimselliği bizi bu denli ayrıntılı araştırmalara ister istemez getirmiştir. Dehşetengiz yok olma olayının ilk muhatabı LUT dur… Çok dikkat !... Sevgili MUSA; ilk LUT ve Azeroğlu İBRAHİM ikilisine çok sonra, asırlar sonra katılıyor. Bakın ki, " Lut ve Azeroğlu İbrahim, Bu da Musa (Moses) dir. " deniliyor. Sizlerde farkındasınız, gerçek sonuca ulaşmak üzereyiz. Sanırım doğru bir deşifre izliyoruz. Yine de kararı AKILCI VE DOGRU olan veriler tayin edecektir ki, devam edelim. Ancak, ÇOK, gerçekten de ÇOK dikkatle takip edelim; Firavunun orduları denizde boğulduktan sonra birçok felaketlere sahne olan Mısır'da Lut ve Azeroğlu İbrahim'e gelen elçilerin zamanla gerçekliğini yitiren Sedom felaketi anıları bütün haşmetiyle tekrar zihinlere geldi ve iman edenler; " İşte, Lut ve Azeroğlu İbrahim'in dinine inanmadınız, Onlar gerçekten atalarımızı Allah'ın yoluna davet etmişlerdi, siz asırlar sonra tekrar azdınız (Bu azgınlığı Platon, Mısır seyahatini anlatırken, firavunun cinsi sapıklıkları da sanırım biraz da utanarak anlatır). İşte onlardan sonra gelen, Firavunu ve ordularını denizde yok eden ve Allah'ın gerçek mucizeleriyle gelip size doğru yolu öğreten bu da MUSAYDI, neden hala adam gibi adam olmuyorsunuz? " vb. gibi vaazlarıyla halkı aydınlatmaya çalıştılar. Mısır'dan kurtulan İsrailoğullarını kendi topraklarına - akla hayale sığmaz zorluklarla - götüren Sevgili Musa da zamanla yaşlandı ve Allah'ın rahmetine kavuştu. Yani başka boyuttaki Evrene geçti. Büyük değişimlere uğrayan Mısır krallıkları her geçen sene kötü sona doğru gidiyordu. Anılarda kalan Sedom'un Lut'u, Elçilerle içli-dışlı olan ateşte yanmayan Azeroğlu İbrahim'i, Mısır firavunlarını perişan eden Musa'sı, her gelen gün Mısırlılar için pişmanlıklarını gizli veya açık olarak dile getirdikleri, atalarının yaptıkları suçlardan dolayı kendilerinin cezalandırılmamalarını dileyerek istedikleri ve şefaat umdukları Elçilerin anılarına yalvarmaları pek fayda vermeyince: zamanla kurbanlar keserek, ağıtlar yaparak, ağlayarak şefaat umdukları, LUT, AZEROĞLU İbrahim ve MUSA'YI SİMGELEŞTİRDİLER. Onlara kadar ulaşan efsanelerin, bozulmuş masal haline gelmiş gerçek anıların kahramanları LUT, AZEROĞLU İbrahim ve Musa’dır…. Öncelikle Lat isminin kullanılması da Sodom ve Gamora gibi dehşetengiz bir olayın asıl kahramanı olduğu için “ Lat, Uzza ve bu da Menat’tır “ sıralanması, düzenlemesi kullanıldı…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

146

GALAKSİDEKİ DUNYANIN İKİZİ SÜPER UYGARLIK Şİ - RA

Zihnin gözlüklerini takarak olayları irdelediğimizde, gördüğümüz gibi iki ayet bizi nerelere götürdü. Bizlere öğretti ki, gezegenimizin ÇİFT ‘ini, İbrahim ve Musa, Tevrat ve Suhuflar, Yüce QUR’AN; TEK olmak, sadece Âlemlerin Yaratıcısı, besleyip kemale erdiricisi olan Yüce Allah'a mahsustur. [" ARZ'IN bitirdiklerinden ve DAHA BİLEMEYECEĞİNİZ ŞEYLERDEN BÜTÜN ÇİFTLERİ yaratan Allah çok yücedir. " QUR’AN/Yasin/36. ] Erkek-dişi, hayat-ölüm, ağlatan-güldüren, nefret-sevgi, gece-gündüz, gibi sayısız çiftleri var eden, yaratan, gözeten Yüce Allah elbette ki en Yüce Âlimdir. Günümüz kuantum fiziği de, gözlenebilen Evrende her şeyin ÇİFT olduğunu nihayet kavramış bulunuyor. Ancak, hangi ÇİFTTEN hangi ÇİFTE, hangi ÇİFT... Üzülerek belirteyim ki yine gereksiz zaman harcamalar, yine yanlış kavramlar, yine yanlış yorumlar. Ancak, 1400 yıl önce QUR’AN bunu açıkça sergiliyordu! Yoksa haberiniz yok muydu QUR’AN’IN ve Tevrat'ın bu gezegene binlerce sene önce geldiğinden? Yazık!... IŞIK; DALGA MIDIR, PARTİKÜL MÜDÜR? Elbet deki ve kesinlikle dalgadır. M.S 1680’lerden günümüze kadar süregelen bu savaş bilimde hala devam etmektedir ve bu evrensel savaş bitmeden bilim esas temeller üzerine oturamaz. Günümüzde çaresizliklerden hem dalga hem de parçacık olarak anlamaktalar ki; Doğru olan BİR TEKDİR. Bu da ancak QUR’AN, AKIL ve AHLAK kombinasyonu ile bulunabilir. Bunun bu Evrende bir başka yolu yoktur. Bu arada kısaca belirteyim; Işığın photon teorileriyle parçacık olduğunu var sayan her değeri, her deneyi, her varsayımlarını kesinlikle dalga olarak açıklamaktayım. Işığın photoelectrik etkisinin de tek nedeni IŞIĞIN dalga olmasıdır, parçacık değildir… [ "O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Size kendi cinsinizden ÇİFTLER yaratmıştır. Hayvanlardan (tüm canlı organizmalar, yani hayvancıklar) sizi bu tarzda (yöntemle) yaratıp üretiyor. O'nun misli gibi (Ona benzer) hiç bir şey yoktur. O Semidir (bütün yaptıklarınızı işitir), Basirdir (bütün yaptıklarınızı görür) QUR’AN/Şura/11]

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

147

LAT, UZZA ve BU DA MENAT’TIR

Garaniyk olayını açıklığa kavuşturmak için toparladığımız kesin kanıtları tam olarak bitirmeden, son derece önemli bir ayrıntıyı birlikte analiz etmemizde sayısız nedenler olduğu kanaatindeyim. Sizin de tanık olduğunuz gibi, QUR’AN ayetlerindeki verilerden, bu kitaba daha fazla almadığım Tevrat ayetlerinden, günümüze kadar sağlam intikal eden tarihi anılardan, MS 6. yüzyılda Mekke'de karşımıza çıkan 'Lat, Uzza ve bu da Menat' üçlüsünün bende bıraktığı ciddi bir izlenim vardır. Hem QUR’AN’IN ifade tarzında, hem anılarda, hem de o günün Mekke’sinde: önce İKİ ELÇİ veya put veya iyiliksever kahramanlar, sonra ilk ikiliye katılan bir ÜÇÜNCÜSÜ. Sizde bunun farkındasınız ve bu kitabın başlarında ‘sakın bu ifade tarzını unutmayınız' demiştim. Nereden bakarsanız bakınız, yani Sevgili Lut'dan Mekke’ye veya Mekke'den Lut'a gidiniz; önce İKİ ELÇİ, üçüncüsü sonradan ilk ikiliye katılmış olarak karşımıza çıkıyor. MS 6. yüzyıldan önce Mekke'ye putları satanlar, anılardaki tarihi verilere (bilmeden) öylesine sadık kalarak bu işi başarmışlar ki; aynen " Lat, Uzza ve bu da Menattır" denilmektedir. Manat’ın ilk ikiliye sonradan katıldığını ve ayrıcalığını nereden bakarsanız bakınız görüyoruz. Hatırlarsanız daha önce demiştim ki; Hz. Muhammed "Siz, Lut ismini ' LAT' olarak dişileri kast ederek telaffuz ettiniz ve size bu hatıra yanlış bir içerikle intikal ettirildi, bilmediğiniz nesnelere tapıyorsunuz vb. " Şüphesiz genel anlamda bu fikir benimdir. Gerçi, başkaca bir şey olamazdı, ancak, fikir yanlışsa, yine de bana aittir. Tarihi anıların ve aklın matematiğinin ışığında ve bilgece düşünürsek, bu putlara patent isimlerini veren ve ihracatını yapanların en doğal biçimi ile " Lat, Uzza ve Menat şu kadar paradır, bunları alın ve şefaat umadurun, size çok faydaları olacaktır" demeleri gerekirken, " Lat, Uzza ve bu da Menattır" cümle tekniğinin, cümle yapısının içerdiği çok önemli veriler gözlemekteyim. Şimdi bulmamız gereken en hassas nokta şudur: Araplar bu isimleri nereden ithal ettiler? Ne Arapça'da ne İbranice'de, ne bozuk ve kökensiz bedevi dillerinde, ne Uygurca’da, Ninova dillerinde Babil’de, Tasillide veya bize intikal eden kültürlerde, ne Bahreyn üzerinden Arap Yarımadasına gelip giden (ki, Bahreynde iki yıl yaşadım ve Delmon kültürlerinin araştırmalarını yapan arkeologloglarla ve Delmon kültürü ile ilgilendim) Hind kökenli dillerde, ne de Sanskritçede; LAT ve MENAT diye ne bir isim vardır, ne de bu kelimelerin bir anlamları var... Gelin de işin içinden çıkın! GARANİYK gibi bu kelimelerin de kökleri bizi uğraştıracak. Gerçi, KUĞULAR yani GARANİYK gizemini QUR’AN’IN ve tarihi verilerin ışığında kesinlikle açıklığa kavuşturduk. Kişilerin kabul edip etmemesi gerçeği asla değiştiremez. Bu onların sorunudur. Deha fizikçi Einstein der ki "Doğanın yasaları, sizin onları arzu ettiğiniz gibi değildirler... Onlar olması gerektiği gibidirler " Ancak, LAT ve MENAT isimlerinin nereden geldiklerini, gelme sebeplerini ve kelime anlamlarını bulursak ( akıl + akıllı düşünce + akıllı soru + deney = gerçek cevap, gerçek sonuç ) ilkesine çare bulduk demektir. Her konuda benim mütevazı denklemim budur.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

148 Merakımızı hoş göreceğinize eminim. Gençliğimde dalga mekaniğini incelemek için renkli boyalar damlatarak havuz suyunda, küçük patlayıcılar yerleştirir; dalga hareketini bir de suyun altında inceleyecek kadar ipe sapa gelmez deneyler yapardım. Birçok kereler hayati tehlikeler atlattığım olmuştur. Bu yüzden herhangi bir meseleye MUTLAK cevap bulamazsam, inanınız yatalak derecede hasta olurum. Bu yüzdendir ki, Yüce QUR’AN ve Hz. Muhammed söz konusu olunca canımız pahasına araştıracağız ve doğruyu bulup öğreneceğiz. Varlığımızdaki hedefin amacı bilgece yaşayıp doğrularla, mümkün olduğu kadar doğrularla iç içe AKILLICA yaşamak değil midir? Yüce ALLAHA akılla idrak ederek ulaşmak değil midir? Çekirge istilaları, kuraklıklar, salgın hastalıklar, daha birçok felaketler, çaresizlikler içerisinde olan şaşkın, boşluklar içine düşen halk; bu üç ismi yegâne şefaat umulan anılar ve heykeller haline getirdi. Herhangi bir dinleri olmadığı için, Firavun da tanrı olmadığı için (zira Tanrı denizde boğulmazdı) artık en iyi yolun, bu ÜÇ ELÇİNİN doğrudan ilişki halinde oldukları, görkemli elçilere her istediklerini yaptırdıkları; LUT, Azeroğlu İbrahim ve sonraki Musa'yı, arkalarında bıraktıkları anılardan dolayı, zamanla her derde deva gördüler. Günümüzde ölmüş mezarlıklarda cesetlerden medet umanlar gibi… Zamanla da heykellerini yaparak daha iyi şefaat ederler diye, zeki insanların buluşlarıyla heykel sanayii gelişti. Hatta o kadar gelişti ki, çevre ülkelere bile ihraç edildi... nasıl mı ? " LAT, UZZA ve bu da MENAT " olarak Dikkat ediniz ki, bağlantılı ve tamamlayıcı bilgiler, Necm suresinde 36 ve 37. ayetlerdeydi; Mü'min suresinde 36 ve 37. ayetleri ise zaten açıkça ortadadır!!!... Okuyucuların da ikna olmuş gibi halleri var... Ancak, biz henüz 'tamamdır' diyemeyeceğiz. Daha ne kaldı dersiniz? Bizi bağışlayınız, bu kitap, havuz suyunun içinde yaptığım, neredeyse hayatıma mal olacak dalga deneylerinden çok daha zariftir. Çünkü bu kitapta, Sevgili Muhammed’e ve tüm Sevgili Peygamberlere layık bir insan olmayı hedeflemekteyiz. Dolayısıyla hiç bir ayrıntıyı göz ardı edemeyiz. Şöyle ki;

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

149

PUTLARA NİÇİN DİŞİ İSİMLERİ TAKILDI? İşte bu nokta bütün çalışmalarımızı, tarihin ve bilimin önünde tam anlamı ile doğrulayacak ve bilim dünyasına gerçek bir veri olarak sunulacak değerdedir kanaatindeyim. QUR’AN’DA ve Tevrat'ta son derece ayrıntılı açıklanıyor ki; Yüce Allah'ın; Musa'yı Mısır’a göndermesinin en önemli sebebi, hatta tek nedeni, İsrailoğullarını Mısır'ın zulmünden kurtarmak içindi. Sevgili Lut'un göç eden insanlarının, Sedom felaketinden sonra Mısıra göç edip yerleşenlerin torunlarının torunları olan Yahudilerin Mısır'daki devamı olan insanları kurtarmak içindi. Zaten Sevgili Musa da erken gençliğini Mısır’da yaşamıştı. Firavun İsrailoğulları’nı hem köle gibi çalıştırıyor veya ERKEKLERİNİ öldürüyor yahut her türlü kötülüğü yapıyordu. İsrailoğullarının kızlarını veya kadınlarını sağ bırakıp, gerek çirkin arzularına alet ediyor, gerekse daha aşağılayıcı işkenceleri yaptıklarını tarihlerden ve Tevrat'tan ayrıntılarıyla öğreniyoruz.(*) Musa’nın doğduğu zaman ki Firavun II. Ramses, denizde boğularak yok olan Firavn'un ise oğlu Minaptah olduğu sanılmaktadır ki; Mısırlı halkın gözleri önünde yapılan o müthiş işkencelere (buna özellikle hayvanlarla ilişkiye zorlanan kızları kast ediyorum ve bu ayrıntıları buraya almamız yersizdir) maruz kalanları seyretmekten; belirli bir halk kitlesinin dışındakiler hoşnut olmamakla beraber, nefret bile ediyorlardı. Ancak Firavuna, bolca gümüş kazanan kahinlere ve ordularına karşı ne yapabilirlerdi? O'nun hakkından ancak 'YÜKSEK TEKNOLOJİ TAŞIYAN ASA' gelecekti. Yerli halkın bu kadınlara ve kızlara yapılan zulümleri görmeleri; aynı Sedom olaylarını görenlerin, yaşayanların hafızalarındaki gibi silinmez izler bıraktı. Hiç kimse (sadistlerin dışında) genç bir kıza, insanların gözleri önünde sarhoş askerlerin yaptığı iğrenç hareketleri aklından silemez değil mi? Milliyeti veya dini ne olursa olsun, bu iğrenç işkence sadece insan-altı mahlûklar tarafından unutulur. İşte, Mısır halkının gördüğü, bizzat tanık olduğu bu ve benzeri çirkin olaylar, başlarına bir zaman sonra gelecek olan felaketleri hatırlatacak anıların başlangıcını tayin etti. Gelen nesiller, hemen her zorluğun, felaketin herhangi uğursuzluklardan olduğunu kabul eden ilkel toplumlar (günümüzde bile vardır) gibi; çekirge istilalarından tutun, kuraklıklara kadar başlarına gelen felaketlerin, Firavun ‘un zulümkarlığından kaynaklandığına inanarak; LUT, Azeroğlu İbrahime ve sonraki MUSA'ya gelen, Kuğular gibi süzülerek yer değiştiren, tertemiz, göz alıcı giysileri olan KURTARICI ELÇİLERİN; Parıldayan Elbiseli GARANİYK'in "İşte, o genç kızların intikamını alıyorlar, çünkü onlar iyiliksever kimselerdi. Musa'ya yardım ederek, yol göstererek İsrailoğullarını denizden geçirip kurtardılar. Sedom sapıklarını yok ettikleri gibi, şimdi de bizlerin soyunu yok edecekler, Onlara itaat edin veya saygı gösterin Onlar Lat, Uzza ve Menattir” biçiminde, acındırma, pişmanlık, yalvarış dolu ifadeleri ve düzmeceleri, zaman içinde yetişen nesillerde ise; 'Lat, Uzza ve bu da Menat ' kalıp cümlesiyle kelimelerin aslına biraz sadık kalınıp... (*) Bu iğrenç zulümleri Firavun NEKO çağında bu kızların feryadını Tevrat açıklarken; QUR’AN/Kasas/4 netlikle sergilemektedir. Firavun, gerçekten yeryüzünde ve halkını gruplara ayırdı. Onların bir kısmını (Yahudileri) güçsüz bırakıyor, onların oğullarını boğazlatıyor, kızlarını (kadınlarını) canlı bırakıyordu. Muhakkak ki o, fesat çıkaranlardandı.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

150 (DİKKAT !) O genç kızların anılarına atfedilerek DİŞİ İSİMLERİ kast edilip farklı telaffuzlu haliyle ifade edildi ve belgelendi ve "Lat, Uzza ve bu da Menattır " dişi kategorisi şeklinde patent kazandı. " Firavun atalarımız size her ne kadar zulümkâr davrandı iseler de, bakın, biz sizin anılarınızı heykeller haline getirdik, ne olur bize de şefaat edin, bizler kötü kimseler değiliz, daha nice genç kızlara yapılanlarını atalarımızdan duyduk, biz de onları lanetliyoruz, üstümüzdeki uğursuzluğu kaldırın..." şeklinde yalvarmışlardır. Bu son anlattığımız yalvarma biçimini veya edebi tarzını veya doğruluğunu Arkeolojik bulgulardan daha da ayrıntılı olarak derleyebiliriz. Onlar yalvara dursunlar, heykelciklere isim takanlar aslında halk değildi. Şarlatanlık yaparak gerek Firavunlardan, gerekse zenginlerden para koparan KAHİNLERDİ. Mumya sanayisinin gelişmesinde bir hayli katkıda bulunan ve saraydan veya zenginlerden avuç, avuç gümüş, belki de altın koparan bu kâhinler gerçekten bilge kişilerdi. Ancak, bilgelikle şeytanlığı bir araya getirip müthiş şeyler yapıyorlardı. "20.Yüzyılda 'Şeytani Ayetler' kitabını yazanlar gibi... Bu kâhinler ki " Lut, Azeroğlu İbrahim ve bu da Musa " isimlerini, halkın en ihtiyaç duyduğu zamanlarda, elçilerin anılarını kast ederek ve genç kızların anılarına atfen 'DİŞİ' katagorisiyle, halkın daha çok ilgisini çekmek için yeni ve görkemli ve ETKİLEYİCİ bir isim olarak; Lat, Uzza ve bu da Menattır... şu kadar altın Dinar ver artık senindir, her derde devadır.... dediler. Firavun zulmünün tek simgesi; KIZLARDI, yani DİŞİLERDİ. Doğal olarak Lut, Azeroğlu İbrahim ve Musa isimlerinin erkek kategorisinden DİŞİ kategorisine transferi gerekirdi. Zira zulme uğrayanlar ve devamlı eziyeti birinci derecede yaşayanlar DİŞİLERDİ. Bu aynen bugün de olagelmektedir ve biz asla bunun farkında değiliz. Selim erkek ismidir, SELİME dişi, Kadir erkek ismidir, KADRİYE dişi, yani ismin sonuna bir takı getirmekle biz insanlar isimleri hemen ve anında dişi ve erkek kategorisi ile ifade etmek için yönlendiririz ki; bu bizim doğamızda vardır. "Lat, Uzza ve Menat" isimlerinin birer DİŞİ isimleriyle anıldığını ve bunun ' YALAN ' olduğunu QUR’AN ve Tevrat'ın ciddi ayrıntılarından zaten öğrendik. Şimdi biraz olsun anlayabildiler mi QUR’AN’IN Evrensel bilimselliğini? Kimsenin aklına gelmedi mi, QUR’AN’DA Yüce Allah bize Elçi-Meleklerin isimlerindeki hatalı ayrıntıları, niçin bu kadar ısrarla bildiriyor diye? Elçilerin 'Putlaştırıldığını' zaten bulduk. Özelikle QUR’AN’IN kalbi Yasin suresinde… QUR’AN ve Tevratı tefsir edenler (sözüm ona!) sadece okumak için mi okudular acaba? QUR’AN, Tevrat ve İncil sadece okumak için değil; Okuyup, anlayıp, tatbik ederek QUR’AN’I yaşamamız için gelmiştir. Şimdi işin en can alıcı noktasına geliyoruz ki; tüm bilgeliğinizle izleyiniz. MELEKLER... MELİKELER.... ANGEL... ANGELA….ANGELIKA vb. Bu gezegende yaşayan her toplum, her millet, hangi zaman diliminde olursa olsun Melekleri hep 'DİŞİ' zannetmişlerdir değil mi? Acaba neden?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

151 İnanmazsanız, şu anda tüm milletlerin, kültürlerin hanım isimlerine bakınız ki "MELEK" ismini her millette ve hanımlarda göreceksiniz! Sanki görmüş gibi, gerçekten de, bilmeden hala hanımlara 'Melek' diyebiliyoruz değil mi? ŞİMDİ ÇOK... AMA ÇOK HAKLI OLARAK BİZ SORALIM:

Kim Melek görmüş de, pantolonunu aşağı indirmiş, yani O'nun cinsiyetini (!) tayin etmiş de, hala hanımlara 'MELEK' ismi ile hitap edebiliyoruz? Bunun mantığı nedir? Üstelik 'Melek' ifadesi her zaman 'Güzellik' simgesi olmuştur. Özellikle beyaz giysiler içinde bir hanıma 'Melek gibi' deriz ve saçmaladığımızın hiç farkına varmayız. Eh, insaf artık! izin verirlerse, biz 21.Yüzyılda bile bu garip, fakat gerçek (şeyi !) yaparsak, asırlar önce, O görkemli giysileriyle gelen, Peygamberleri bile ilk bakışta hayretle korkutan, kuğular gibi yerden yüksekte süzülerek yer değiştiren ve ıstıraplı anıların içindeki o genç kızlara atfen; şefaat ummak duygusu oluşturmak için; " Lat, Uzza ve bu da Menat'tı... genç kızlardı..., onlara atalarınızın yaptığı hatalar için pişmanlıklarınızı, özürlerinizi dile getirerek yalvarın biraz daha seslice yalvarın, hatta şuranıza buranıza şiş sokarak yalvarın" (*) diyen Kahinler, bunları ihraç etmekte de başarılı olsunlar... Oldular da!... Bildiğiniz gibi, Mekke'ye de "Lat, Uzza ve bu da Menatt'tır " patentiyle ihraç ettiler. İşte, Hz. Muhammedin "Sizin atalarınız daha önce bir kitapla eğitilmedi, korkutulmadı, size gelene kadar ne hallere gelen bir saçma sapan masalın esas kahramanları, bu hiç bir hüccetleri olmayan Putlar değildir, Allah'ın izni ile "Onlar kendilerinden şefaatleri umulan GARANİYK 'di." dedi ve dinlediği Vahy'in 62. Ayetinin bitiminde ise secdeye kapandı ve tekrar ve ciddiyetle ve İnsanlık tarihine geçecek bir bilgelikle ki geçti ‘ONLAR ŞEFAATLERİ UMULAN AK-KUĞULARDI, GARANİYKDİ’... dedi. Tüm Evrenlere AHLAK örneği olarak gönderilen Sevgili Muhammedin, Sevgili İbrahim ve Lut ve Musa'nın bu anılarını günümüze kadar intikal ettiren tüm tarih bilimcilerine sonsuz saygı ve minnet duymaktayım. Yapılacak yeni keşifler, elde edilip insanlığın güzel geleceğine ışık tutacak bilimsel veriler için onlara sonsuz saygılar duyduğumu belirtmek zorundayım. Bilgi düzeyi, bilimsel düşüncesi, inancı ne olursa olsun ki, şimdi bütün insanlığa ve bilim dünyasına ileteceğim... İşte, en kesin, en NET kanıt; [" Sapmadı DOĞRU YOLDAN, arkadaşınız azıtmadı da. "QUR’AN/Necm/2] QUR’AN/Necm/2, Sevgili Muhammed'in, bu müthiş görkemli olayları anlatırken 'Arkadaşınız azıtmadı, o nefsinden söylemiyor, o zanda bulunarak bunları size aktarmıyor ' ifadesiyle, doğru söylediğini açıklarken... biz nankör ol...mayan...insanlara...ise; "Sapmadı DOĞRU Güzergahından, yörüngesinden, izlediği yoldan" ifadesiyle; Dünyanın yani Güneş sisteminin Galaksideki eşi, ÇİFT'in bir diğer eşi olan Şİ-RA 49 gezegeniyle size doğru, dosdoğru bir rotada ve hızla HEVA, ŞAHİN gibi bir Uzay-zaman düzleminde geliyor! haberiniz var mı?..... deniyordu...

(*) Günümüzde de Müslümandan birileri de şurasına burasına şişler sokarak ayinler yapmıyorlar mı?

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

152 " Biraz olsun anlayabildiler mi QUR’AN’IN Tevrat ve İncil'in Evrenselliğini? Bu ayetin bu açıklamasını kasıtlı olarak bu kitabın sonuna getirdik ki, İnsanlık ve bilim bu meselenin ciddiyetini tam olarak kavranabilsin diye.... kavrayabilirlerse !... Âlemlere (içinde AKILLI varlıkların olduğu sistem demektir) gerçek bir rahmet ve bilim kaynağı olarak gönderilen ve Yüce Allah'ın Vahyi olan QUR’AN ve Tevrat ve İncil'in küçük bir bölümünün açıklamasını yaptık. Bu çalışmalarımız sadece küçük bir bölümün içeriğidir. Şu ana kadar tarihin ve bilimin ve aklın matematiğine sunduğumuz araştırmalarımızı ve NET sonuçlarından küçük bir bölümünü bu kitapta sizlerle birlikte açıklığa kavuşturduk. Neden âlemler için “AKILLI varlıkların olduğu yerler” dedim? Yüce ALLAH Resulü için “Seni Biz, sadece âlemlere rahmet olarak gönderdik.” Enbiya; 107” der. Yüce ALLAH Resulünü AKLI olmayan yerlere mi Rahmet olarak gönderdi? Ahlakı taşa toprağa veya gaz bulutlarına mı gönderdi? Ancak, bütün bu çalışmalarımızı ve içeriğindeki ayrıntıları en belirgin bir bilimsellikle sonuçlandıracak olan ise;

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

153

DİK KAFALI GAFİLLER [ "YAKLAŞTI YAKLAŞAN. "QUR’AN/Necm/57] Ayetini, QUR’AN’IN ne denli yüce bilimler bilimi olduğunu ve bütün Âlemlere yegâne bilgi kaynağı olduğunu, tam anlamıyla kavrayabilsinler diye, çalışmamızın düğüm noktasına getirdim. [ " Onun vaktini Allah’tan başka açıklayacak (kâşif) yoktur, Şimdi siz bu SÖZE Mİ (ikaza, habere mi) ŞAŞIRIYORSUNUZ? Bir de gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz Siz kafa tutan gafillersiniz. QUR’AN/Necm/58,61] Dünyanın eşi yani Şİ-RA'nın Yerküre sistemine hızla, ŞAHİN gibi süzülerek yanaştığını bildiren bu bilgiye mi şaşırıyorsunuz? İnsan var olduğu günden bu yana; bencilliği, gururu, ihtirası veya nefsini her şeyden önce tutmuştur. Fakat, hala ellerinin de yardımı ile ancak yürüyerek zamanın bugünkü dilimine kadar farkına varamadığı güçlerin yardımıyla gelmesine rağmen, hemen her yüzyılda kafasını granit kayalara çarpmasına rağmen, yine de nefsini İlah edinmeden geri kalmamıştır. 6.Yüzyılda GARANİYK anılarını İlah edinenler gibi! Fakat şu anda ise 21. Yüzyıl! Rahmeti bütün Evrenlere sinen Yüce Allah'ın sevgi ve şefkat iradesiyle, insan hiç farkına varmadan-düşeceği anda askısından tutan anne gibi- durmaksızın kontrol edildiğinin bilincine- gururundan dolayı- varamıyor. Ancak, düşeceği kesinleşip, düştükten sonra " TANRIM YARDIM ET "- hem de farkına varmadan Tanrı'ya emrederek- diyebiliyor. Çukurdan çıktığı an, henüz iki adım atmadan tekrar benlik ve gurura kapılıyor ve nefsini her şeyden ari (hür) görüyor. Maddeye bir kaç biçim verip, rengini veya düşme hızını yahut kaçış hızını keşfetmekle; Evreni anlayabildiğini sanıyor... bildiği bilimsellikle (!) maddenin sadece dış hatlarını ancak kavradığının hiç farkına varamıyor. Gerçek bilginin maddenin hemen dış zarfının altında başladığının bilincinde bile olamıyor. Zambakları hayranlıkla seyrediyor, uğruna şiirler yazıyor; niçin sadece görüntüsünün bir hafta sonra yok olacağını bildiği zambakların emanet giydiği o elbiseyle benliğini aldatıyor? Oysa bilgi zambaklarda değildi, toprakların altındaki soğanında, soğanın genetik bilgi işlem bankasına, o bankaya o bilgileri programlayan bilginin gerçek kaynağı, mutlak olan gerçektir ki, BİLGİLERİN MUTLAK OLAN KAYNAĞI İSE ANCAK ALİM OLAN ALLAH'TIR... [ " Onun için (Ey Resulüm) sen, o Bizim QUR’AN’IMIZDAN yüz çevirip de yalnız Dünya (geçici ve kısa) hayatını isteyen kimselere bakma. "QUR’AN/Necm/29. ] Kelimesi kelimesine kast edilen, yukardaki paragrafta asiliklerimizi içeren özelliklerimizdir. [“ İşte onların İlimden erebildikleri SON GAYE (amaç) budur. QUR’AN/Necm/30. ] Bir diğer anlamı, yani dil değişimi biçimi ise: "Onlar sonu olan ilimle ancak uğraştılar" veya " İşte onların ilimden erebildikleri gaye bu Dünya süsüdür, işidir (hüsrana uğratacak şeylerdir). Şüphesiz ki O, Rabbinin yolundan sapan kimseleri çok iyi BİLENDİR. Hidayete (gerçek bilimsel bir ışığa) erenleri de O en iyi bilendir. "

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

154 Zambakları ben de çok ama çok seviyorum, çoğu zaman sevgileştiğimizi bile söyleyebilirim. Ancak, zambaklara o görkemli elbiseleri giydiren ve Evrenleri Sevgi için, SEVGİ ile, SEVGİDEN SEVGİYE doğru yaratan, Âlemlerin Rabbi olan Yüce ALLAH'I daha çok sevmeye çalışıyorum. Sanki Yüce Allah'ın ben fukaranın sevgisine ihtiyacı mı var? Allah bana benden de yakınken, ben bendeki kimi seviyorum acaba? Zambakların görkemli aldatıcılığı bir hafta sonra yerini ilgisizliğime bırakacak ve çöpe atılacakken, ben benliğimi ezen, bana hiçliğimi tattıran MUTLAK SEVGİYİ aramalıydım. Solmayan, bana beni öğreten sevgiyi. Anasından matematikçi doğmuş Leibniz'in aradığı Evrensel matematikte "çokluklar Evren’inden; MUTLAK TEKİLLİĞE GÖTÜREN Evrensel enerjiydi... İşte O Mutlak, sadece AKILLICA YAŞANAN ALLAH AŞKI idi... Hatırlayınız ki: Sevgili Süleyman bile O izzetinde, O saltanatında, O zambaklar gibi giyinememişti. Bu kitap boyunca anlatmaya çalıştığım verileri ve özellikle QUR’AN ve Tevrat ve İncil ayetlerini ve sonuçlarını değerlendiren insanlar, diğer gezegenlerde yaşayan akıllı varlıklar da temiz akıllarının ve tertemiz vicdanlarının ve hür düşüncelerinin kararını versinler ki;

"Onlar kendilerinden şefaatleri umulan GARANİYKDİ"… İmza: Allah'ın Kulu ve Resulü Muhammed. Dediğini ve kanıtlarını ve nedenlerini bu kitapta sizlerle birlikte ortaya koyduk... Mavi gezegenimizde yaşayan bir milyara yakın Müslüman'ın üzüntüsünü, merakını, şaşkınlığını 'GARANİYK ' olayını gazetede okuduğum zaman çok duygulandım. Özellikle 'Kuğular' ifadesini "Şeytani Ayetler " adlı kitabın yazarının CEHALETİNDEN dolayı saptırmasıdır ki, Allah inancı ve saf tertemiz din inancı ve duyguları yüzünden ıstırap çeken insanların birbirlerini kırmalarının bende bıraktığı izlenimlerden dolayı acı çektim ve bu kitabı yazmaya karar verdim. Herhangi bir insanın yazar olma hak ve hürriyeti; gerçeği bilmiyorsa veya bilmeden tenkit ediyorsa yahut tahrik ediyorsa ya da para kazanmak amacıyla yapıyorsa; diğer insanların ölümüne sebep oluyorsa, O YAZAR BÜTÜN İNSANLIĞIN ÖNÜNDE CİNAYET İŞLEMİŞTİR. Bunun bir başka açıklaması, O..... L..... A..... M.... A.... Z... Oysa Sevgili İSA der ki; [" Bu sözleri kulaklarınıza koyun; çünkü İNSANOĞLU İNSANLARIN ELİNE VERİLMEK ÜZEREDİR. Fakat bu sözü ANLAMADILAR ve onu anlamasınlar diye kendilerine gizlenmişti ve bu söz hakkında İSA'DAN sormaya korkuyorlardı." İncil / Luka / 9 / 44, 45] İncili okuyanlar 1989 sene önce de, bugün de bu hazineyi kavramamış olabilirlerdi... Sorsaydılar öğretirdik! Çünkü Âlemlere ancak Rahmet olarak VAHİY edilen QUR’AN bana öğretti ki;

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

155 ["İndirdiğimiz apaçık hükümleri ve DOSDOĞRU YOLU insanlara bu KİTAP’TA beyan ettikten sonra, gizleyenler (gerçeği örterek yani KÜFR ederek gizleyenler var ya ) şüphesiz ALLAH onlara La'net eder ve bütün La'net edebilenler de onlara La'net eder. QUR’AN/Bakara/159] denmektedir. 1400 sendir QUR’ANI tefsir edeceğim diye, örtebildiği kadar örten, kelimeleri yerlerinden saptıran, AKLI ermediği için sadece kendi şahsi düşüncelerini QUR’AN’DANMIŞ gibi yazan, para veya otorite kazanmak için yanlış yamalak QUR’AN meal-tefsir edenler, insanların QUR’AN’I dolaylı da olsa öğrenmemelerini engelleyenler, ALLAH’A NASIL HESAP VERECEKLERDIR ACABA?... Şimdi biraz olsun anlaşıldı mı KUFR ne demekmiş, bilgiyi saklamak ne demekmiş, anlamadan hokkabazlık yapmak ne demekmiş, gerçeği saklamanın ne demek olduğunu, şimdi biraz olsun anlaşıldı mı ‘Ey Yuh-el Kafirun’ hitabını kimlere söylemektedir? Sanırım bilginin, bilmenin ve öğrenmenin ne kadar yüce bir değer olduğunu biraz olsun tanımladık. Gördüğünüz gibi Şeytani Düşünceler; kozmolojik zamanın egemen olduğu Evrende hangi zaman diliminde olursa olsun; gerçeğin karşısında YOK olmak ZORUNDADIR. Bu kitabı son derece kısıtlı ve imkânsızlıklar içinde yazmak zorunda kaldım 1998 de... Mecburum da üstelik. Ancak, bütün insanlığa ve bilim dünyasına son olarak hatırlatmak isterim ki: [ YAKLAŞAN YAKLAŞTI. QUR’AN/Necm/57] Şİ-RA gezegenler sistemi Güneş sistemine ŞAHİN gibi, HEVA gibi bir kararlılıkla yanaşmaktadır. Bu iki sistemin 2046 yıllarında dış mağnetik alan zarflarının basıncını iki sistem birbirlerine duyuracaklardır. Böyle bir basıncın neler getireceğini hemen kestirmek pek akıllıca bir şey olmasa gerek. Ancak, böyle bir basıncın getireceği ve Güneş sisteminin kararlı yörüngesinde değişiklikler yapacağı da ortadadır. Bundan kurtulmanın yolu, nükleer deneyler değil, adam gibi, bilim adamı gibi, gerçek bilge insanlar gibi AKILLA düşünmek ve yapmaktır. Şu anda Şİ-RA'da yaşayan akıllı varlıklar da bunun farkındadırlar ve bir şeyler yapıyorlardır herhalde! Şİ-RA'dan alınması kesinlikle muhtemel radyo frekanslarını ve Yerkürenin neresinden, nasıl bir yöntemle bunun tespit edileceğini bilimsel ayrıntılarıyla raporlar halinde ilgili bilim kurullarına hazırladım. Bu kitapta meydana gelmiş olması muhtemel bütün yanlışlıklar, hatalar var ise tamamen şahsıma aittir: bunun tek muhatabı benim. Şayet bu bir hizmetse ki; matematik modellerle bile bunu kanıtlarız ki; kanıtladık ve NASA başta olmak üzere yetkili bilim kurullarına ilettik -ancak NASA 2004 QUR’AN’DAKI keşfimi çaldı- O da bütün insanlara aittir. Çünkü Güneş sistemine doğru, HEVA gibi, ŞAHİN gibi süzülerek gelen Şİ-RA bir sorun ise, bu sorun tüm İnsanlarındır. Aynen OZON tabakasından sızan Ultraviyole ışınları misali. Umarım tertemiz genç nesiller, bilimin dili ile DİNLERİNİ öğrenir, bilimsel yöntemlerle kendi doğalarındaki, gerçek kişilikleriyle yani kendileriyle tanışır ve Yüce ALLAH'I; kendi hür irade ve AKILLARI ile kavrarlar, üç beş hokkabazın çığırtılarıyla değil…

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

156 QUR’AN Zariyat suresi, bu kitabin ana temasını bitirecek ve gizli-saklı kalmış muhtemel tüm şüpheleri yok edecektir. ZARIYAT 7 / Ve dairesel (el hubuki- sağlam kıvrımlı, spiral, iç içe dairesel, sarmal) yollara sahip olan semaya andolsun. ZARIYAT 22/ Ve GÖKLERDE rızkınız ve size vaat olunduğunuz (vaat olunanlar) vardır. ZARIYAT 24 / İbrâhîm'in ikram edilen misafirlerinin (ÜÇ ELÇİ MELEK) haberi sana geldi mi? 25/ Onun yanına geldikleri zaman “selâm” dediler. (İbrâhîm de): “Selâm yabancı kavim.” dedi. 26 / Bunun üzerine (İbrâhîm) GİZLİCE ailesinin yanına gidip hemen semiz (güzel pişmiş, kızarmış yemek, et yemeği anlamındadır) bir buzağı getirdi. 27/ Böylece onu (yemeği) onlara yaklaştırdı (ikram etti): “Yemez misiniz?” dedi. 28/ Fakat onlardan korktuğunu hissetti: “Korkma!” dediler. Ve onu alîm (bilgi sahibi, bilgin) bir erkek çocukla müjdelediler. (İbrahim her korktuğunda bunu bir şekilde anlıyor, biliyorlar ve hemen öncelikle “KORKMA OĞLUN OLACAK” müjdesiyle İbrahim’in korkusunu nötralize edip sevince dönüştürüyorlar.) 29/ Bunun üzerine hanımı (bu haberi) çığlık atarak karşıladı. Ve yüzüne vurarak: “Ben kısır ihtiyar bir kadınım.” dedi. 30/ “Senin Rabbinin buyurduğu şey işte budur. ”dediler. Muhakkak ki O Hakîm'dir (hüküm ve hikmet sahibidir), Alîm'dir. 31/ (İbrâhîm) “Öyleyse ey elçiler! Söylemek istediğiniz şey nedir?” dedi. 32/ Dediler ki: “Muhakkak ki biz, mücrim (günahkâr) bir kavme gönderildik.” 33/ Onların üzerlerine balçıktan taşlar yağdırmak için. 34/ Onlar, Rabbinin katında haddi aşanlar için işaretlenmiş olan (taşlardır, radyoaktife kütlerlerdir, bu alanın hemen ve maksimum seviyede dezenfekte edilmesi gerekmektedir). 35/ Sonra orada Müminlerden kim varsa çıkardık (felaketin haricinde bıraktık). 36/ Fakat orada, bir evden başkasında, Müslümanlardan (bir kimse) bulamadık. 37/ Ve orada elîm azaptan korkanlar için delil bıraktık. 41 / Ve Ad (kavminde) de (ibretler, deliller vardır). Onlara, “yok edici” bir rüzgâr göndermiştik. Bu AD kavmi denen millet ATLANTİSTEN başkası değildir. (*) (*) dünya Atlantis’in akıbetine gidiyor’ adli kitabimiz. İngilizce versiyonu web sitesindedir. http://www.genetigidegistirilmisdin.com/

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

157 42/ (O rüzgâr), üzerinden geçtiği (hiç) bir şeyi bırakmayarak, mutlaka kül (çürümüş, ufalanmış,) gibi toz haline getirdi. (radyoaktiflik taşıyan balçık gibi taşların yarattığı fırtınalar) Zariyat suresinde LUT kavminin yok edilme şekli ile, hemen ardından da AD kavminin radyoaktife rüzgârlarla çürümüş, ufalanmış, tamamen yok edilmiş hallerini birleştirerek ayni ayette anlatması, LUT ve AD kavimlerinin silinme tekniğini, yani benzerliği açıkça sergilenmektedir. 47/ Ve sema; Biz onu büyük bir kudret ile bina ettik. Ve muhakkak ki (onu) genişletici olan elbette Biziz. NASADA ve birçok fizikçi bilimcinin Zemahserinin Keşşaf adlı QUR’AN’INI okuduğuna şahit oldum. Hubble da bir bilgiye ulaştı ve teleskobuyla Evrenin genişlediğini ZAN etti… (*) Bence Evren genişlemiyor müthiş bir hızla dönmektedir…. Müslüman ülkelerde Zemahşeri AKILCI olduğu için ret ettiler… aferin !!! … Oysa AKLI ikinci planda düşünmek bile ŞİRKTİR… çünkü yüce ALLAH önce AKLI yarattı…. 49 / Ve Biz, her şeyden (zıddıyla birlikte) çift yarattık. Umulur ki böylece siz (öğüt alırsınız) tezekkür edersiniz. Soralım: Her şeyin çifti var da Dünyanınki nerde? 50/ Öyleyse Allah'a firar edin (Allaha kaçın ve sığının). Muhakkak ki ben, sizin için O'ndan (Allah tarafından gönderilmiş) apaçık bir uyarıcıyım. 51/ Ve Allah ile beraber başka ilâhlar icat (yani putlar yapmayın, imal) etmeyin. Muhakkak ki ben, sizin için O'ndan (Allah tarafından gönderilmiş) apaçık bir nezirim. 52/ İşte böyle, onlardan öncekiler de, (kendilerine) gelen resûle “sihirbazdır veya mecnundur” dan başka bir şey demediler. 53/ Onu (resûle “sihirbaz veya deli” demeyi, sonrakilere) vasiyet mi ettiler? (Resul gönderdiğimiz hemen her milletin inkârcıları sanki sözleşmişler gibi aynı tekzibi öne sürüyorlar, bu acayip bir şey; anlamlarındadır) Hayır, onlar azgın bir kavimdir. 54/ O halde onlardan yüz çevir, artık sen kınanacak değilsin. 55/ Ve öğüt verip hatırlat. Muhakkak ki tezekkür, müminlere fayda verir. 56/ Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım. <Bana kulluk yapsınlar demedi “, BANA KUL OLSUNLAR” ifadesine çok dikkat etmek gerekmektedir. Yüce ALLAHA kul olmak başka, kulluk yapmak çok başka kavramlardır. Kulluk, SANKİ Yüce ALLAHIN bir şeye muhtaçlığı varmış gibi bir ifadedir… Oysa ALLAHA KUL olmak, saf tertemiz bir açıklıkla O’na layık olmaktır. Babaya evlat olmak başka, babaya evlatlık yapmak kesinlikle başka bir anlam taşır. > 57/ Onlardan (hiç) bir rızık istemiyorum ve Beni doyurmalarını da istemiyorum. 58/ Muhakkak ki Allah; O, rızık verendir, güç, kuvvet sahibidir. (*) üç numaralı kitabımızda değindik

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

158 QUR’AN/Rum-31 ve 32'de Allah, sadece Allah'a ulaşmayı dileyenlerin takva (AKILLI, Bilgi, Erdem) sahibi olacaklarını, diğerlerinin Allah'a ulaşmayı dilemedikleri için fırkalara (partilere, tarikatlara, cemaatlere, mezheplere) ayrıldıklarını ve müşrik olduklarını açıklamaktadır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

159

KONUMUZUN TEVRAT KANITLARI

TEVRAT, TEKVİN, 18

1 İbrahim günün sıcak saatlerinde Mamre meşeliğindeki çadırının önünde otururken, RAB (İbranca da ve O dönemde RAB kelimesi Elçi Meleklere atfen kullanıldı) kendisine göründü.

2 İbrahim karşısında üç adamın durduğunu gördü. Onları görür görmez karşılamaya koştu. Yere kapanarak birine, (Soralım, neden yere kapandı?)

3 "Ey efendim, eğer gözünde lütuf bulduysam, lütfen kulunun yanından ayrılma" dedi,

4 "Biraz su getirteyim, ayaklarınızı yıkayın. Şu ağacın altında dinlenin.

5 Madem kulunuza konuk geldiniz, bırakın size yiyecek bir şeyler getireyim. Biraz dinlendikten sonra yolunuza devam edersiniz. "Adamlar Peki, dediğin gibi olsun" dediler.

6 İbrahim hemen çadıra, Sara'nın yanına gitti. Ona, "Hemen üç sea (bir ölçü miktarıdır) ince un al, yoğurup pide yap" dedi.

7 Ardından sığırlara koştu. Körpe ve besili bir buzağı seçip uşağına verdi. Uşak buzağıyı hemen hazırladı.

8 İbrahim hazırlanan buzağıyı yoğurt ve sütle birlikte götürüp konuklarının önüne koydu. Onlar yerken, o da yanlarında, ağacın altında bekledi.

9 Konuklar, "Karın Sara nerede?" diye sordular. İbrahim, "Çadırda" diye yanıtladı.

10 RAB, "Gelecek yıl bu zaman kesinlikle yanına döneceğim" dedi, "O zaman karın Sara'nın bir oğlu olacak." Sara RAB'bin arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.

11 İbrahim'le Sara kocamışlardı, yaşları hayli ileriydi. Sara âdetten kesilmişti.

12 İçin için gülerek, "Bu yaştan sonra bu zevki tadabilir miyim?" diye düşündü, "Üstelik efendim de yaşlı."

13 RAB İbrahim'e sordu: "Sara niçin, 'Bu yaştan sonra gerçekten çocuk sahibi mi olacağım!' diyerek güldü?

14 RAB için olanaksız bir şey var mı? Belirlenen vakitte, gelecek yıl bu zaman yanına döndüğümde Sara'nın bir oğlu olacak."

15 Sara korktu, "Gülmedim" diyerek yalan söyledi. RAB, "Hayır, güldün" dedi.

16 Adamlar oradan ayrılırken Sodom'a doğru baktılar. İbrahim de onları yolcu etmek için yanlarında yürüyordu.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

160 17 RAB, "Yapacağım şeyi İbrahim'den mi gizleyeceğim?" dedi,

18 "Kuşkusuz, İbrahim'den büyük ve güçlü bir ulus türeyecek, yeryüzündeki bütün uluslar onun aracılığıyla kutsanacak.

19 İbrahim'i, doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğullarına ve soyuna buyursun diye seçtim. Öyle ki, ona verdiğim sözü yerine getireyim."

20 Sonra İbrahim'e, "Sodom'la Gomora büyük suçlama altında" dedi, "Günahları çok ağır.

21 Onun için inip bakacağım. Duyduğum suçlamalar doğru mu, değil mi göreceğim. Yapıp yapmadıklarını anlayacağım."

22 Adamlar oradan ayrılıp Sodom'a doğru gittiler. Ama İbrahim RAB'bin huzurunda kaldı.

23 RAB'be yaklaşarak, "Haklıyı da haksızla birlikte mi yok edeceksin? diye sordu,

24 "Kentte elli doğru kişi var diyelim. Orayı gerçekten yok edecek misin? İçindeki elli doğru kişinin hatırı için kenti bağışlamayacak mısın?

Korkuyu yenen ve Oğul ile müjdelenip rahata kavuşan Sevgili İbrahim, başlıyor Elçilerle tartışmaya.

25 Senden uzak olsun bu. Haklıyı, haksızı aynı kefeye koyarak haksızın yanında haklıyı da öldürmek senden uzak olsun. Bütün dünyayı yargılayan adil olmalı." Sevgili İbrahim, başladı Elçilere erdemlik dersi vermeye.

26 RAB, "Eğer Sodom'da elli doğru kişi bulursam, onların hatırına bütün kenti bağışlayacağım" diye karşılık verdi.

27 İbrahim, "Ben toz ve külüm, bir hiçim" dedi, "Ama seninle konuşma yürekliliğini göstereceğim.

28 Kırk beş doğru kişi var diyelim, beş kişi için bütün kenti yok mu edeceksin?" RAB, "Eğer kentte kırk beş doğru kişi bulursam, orayı yok etmeyeceğim" dedi.

29 İbrahim yine sordu: "Ya kırk kişi bulursan?" RAB, "O kırk kişinin hatırı için hiçbir şey yapmayacağım" diye yanıt verdi.

30 İbrahim, "Ya Rab, öfkelenme ama otuz kişi var diyelim?" dedi. RAB, "Otuz kişi bulursam, kente dokunmayacağım" diye yanıt verdi.

31 İbrahim, "Ya Rab, lütfen konuşma yürekliliğimi bağışla" dedi, "Eğer yirmi kişi bulursan?" RAB, "Yirmi kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim" diye yanıt verdi.

32 İbrahim, "Ya Rab, öfkelenme ama, bir kez daha konuşacağım" dedi, "Eğer on kişi bulursan?" RAB, "On kişinin hatırı için kenti yok etmeyeceğim" diye yanıt verdi.

33 RAB İbrahim'le konuşmasını bitirince oradan ayrıldı, İbrahim de çadırına döndü.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

161 Sevgili İbrahim’in pazarlığı ne oldu bilinmez ancak Kitabımın başından bu yana olan verileri doğru şekilde dizelerinse bu bizi ne güvenilir hedefe götüreceği ortadadır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

162

TARİHLER BOYUNCA, BÜTÜN MİLLETLER

NEDEN MELEKLERİ KANATLI VARLIKLAR OLARAK SİMGELEDİ? Tarihin bilinebilen derinlerinde de MELEK kavramı genellikle kanatlı varlıklar olarak hafızalara işlenmiş… Bu kitabin en son ve tarihi kanıtlarından birisi de bu resimlerin anlattıklarıdır. Sevgili İbrahim’den binlerce sene önce yapılmış bu kanıtlar çok başka nedenleri ve anlamları da içermektedir.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

163

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

164

Üç Elçinin İsimleri ve Patent Aldıkları Yer ve Zaman Kitabimizin sonundaki bu kısa verilerle ÜÇ ELÇİ MELEĞİ tescilleyeceğiz. Bu üç elçi; Lat, Uzza ve Menat olayı kiminle başladı? Sevgili İbrahim atamızla… Nerede? Harran, Türkiye Urfa ve Kuzey Suriye yörelerinde. Ne zaman? Nemrut’un ateşinden kurtulduktan sonra yeteri kadar meşhur olduğunda. Yaşadığı yerin en büyük sanayisi neydi? PUT imal eden put imalat sanayi bölgesiydi. İbrahim ne demektir? Hint kökenli Brahma kelimesi önce Ab-RA-m, Ab-RA-ham “yüce baba, cumhurun şefkatli babası” oluncaya kadar da meşhur, şefkatli, çok merhametli YÜCE BABA anlamında tescillendi. İbrahim olunca da “CUMHURUN ŞEFKATLİ BABASI” oldu ki, Yüce ALLAHIN Rahman ve Rahim sıfatları bu kelimeyle ilintilidir. Çünkü Abraham’a İBRAHİM adını Yüce ALLAH verdi. İbrahim kelimesi: Tevrat’ta anlatıldığına göre; İbrahim ismi sonradan kendisine verilmiştir. İlk defa, Arapçanın ata lisani olan Aramicede kullanıldığı sanılan İbrahim ismine, yapılan arkeolojik çalışmalar sonunda başka dillerde de rastlanmıştır. 1980'li yıllarda Kuzey Suriye'de Ebla harabelerinde yapılan kazılarda bu ismin MÖ. 2500'lere kadar uzanan Ebla dilinde de kullanıldığı görülmüştür. Ebla dili Kuzey Suriye'de oturan Sami/Asya kökenli Eblalılarca konuşulmaktaydı. Abr, Abar, Abri, Abram, Abrama, Abarama şekilleriyle yazılan bu isim şimdilik MÖ. 2500 senelerine aittir. QUR’AN’A göre sevgili İbrahim döneminin insanlarının tanrı (İlah) olarak gördükleri 3 ayrı şeyi tek tek incelediğini, onları hayal dünyalarında özel yerlere oturttuklarını da görmekteyiz. Önce, geceleri ortaya çıkıveren bir yıldız görmüştür ki bunun Venüs olduğu zan edilir. Sonra Ay ve nihayetinde en büyüğü olarak Güneş'i gözlemiştir. Mezopotamya krallarından Naram Sin, Güneş, Ay ve Venüs tanrı simgeleri altında Naram-Sin kabartmaları hala müzelerdedir. O dönemin en büyük ve ticaret merkezi şehirlerinden birisi de Harran'dır. Harran; Asur ve Kalde dillerinde ‘yol ’ manasına gelmekteydi. Harran adına ilk defa MÖ. 2000 başlarında Mari ve Kültepe tabletlerinde rastlanmaktadır. QUR’AN Yasin suresinde gecen ‘KARYE’, uğrak yeri, yol güzergâhında meşhur bir yerdir. Eminim ki; Kültepe insanlık tarihlerini etkileyecek kadar önemli tarihi verileri barındırmaktadır.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

165 Oysa şehrin (Harran) tarihi MÖ. 6000'li yıllara kadar uzanmakla beraber şehir MÖ. 2000'li yıllarda meşhur olmuş izlenimi vardır ki; Benim kanaatim HARRAN’IN tarihlere mal olan meşhur olma nedeni; ateşte atıldığı yer olduğu ve yanmayan Sevgili İbrahim’dir. Bu olay 21 Y. Yıl teknolojilerini başta beni hayretler içinde düşündürmektedir. İnsanlığa faydalı olmak amacıyla umarım bir gün ateşte yanmayan elbise veya zırh yaparım. Harran şehrinin en büyük özelliği; ay, güneş ve yedi gezegenin kutsal sayıldığı eski Mezopotamya putçuluk sanayi merkezi olmasıydı. Çünkü buradaki Sin (AY) tapınağı çok meşhurdu. Bunun yanı sıra büyük bir ticaret şehriydi. Dini inanışlar çok tanrılıydı. Ama tapınılan üç belirgin ilah yani objeye rastlıyoruz ki, bunlar; Şamaş - Güneş, Sin - Ay, İştar - Venüs'dür. Zaman sonra Sevgili İbrahim’e gelen, İbrahim’i akıllara durgunluk verecek şekilde meşhur eden üç elçi olayına put imalat sanayi tacirleri elbette ki yeni, yeni isimler takacak ve satışı hızlandıracaklardı. Mezopotamya civarında Şamaş, Sin, İştar isimleriyle sattılarsa da, yeni pazarlara yeni isimler gerekiyordu… Çünkü Sevgili İbrahim’e gelen gerçek elçiler; önce ateşten kurtardılar, 120 yaşlarında erkek bir evlat verdiler, Sedom Gomoranin yok olması gibi asırlarca akıllardan çıkamayacak dehşetli olayların baş aktörleri üç elçi melekti. Önce Mısır’a ve devamında da Mekke’ye kadar da ihraç ettiler ve Lat, Uzza ve bu da Menattir diye sattılar….. Hatırlamak gerekir ki: Mezopotamya civarında Şamaş, Sin, İştar isimli putların isimlerinin de içerikleri uzayla, göklerle ilintilidir… Bu isimdeki ilahların, isimlerindeki alamlar göklerden gelmişliği vurgulanmaktadır. Oysa ellerinin hemen altında sayısız nesneler; tarla, dağ, taş veya hayvan gibi başka varlıkların simgeleştirilmesi gerekirken hiç bir şekilde ulaşamayacakları göklerdeki nesnelerin isimleriyle tapındılar…

Şamaş, Sin, İştar Harran’da bu isimlerle anılırken Mısırda yeni patent aldılar ve LAT, UZZA VE MENAT olarak da tescillendiler.

Evrende Zaman ve Hayat -1 Şeytani Ayetler Adlı Tarihi Hatanın Cevabıdır Dünyamızı Ziyaret Etmiş Genetik Bilimciler

166

TARİHLER ŞAHİT OLSUN DİYE ŞU KISACIK İFADELERİMİ YAZMAK ZORUNDAYIM:

Bu, insanlık tarihine imza atacak kadar görkemli keşfi ben yapmadım… Yüce ALLAHIN izinliyle QUR’AN’LA, AKILLA ortaya koydum. Amacım Allah’a samimi ve akıllıca bir kul ve insanlara hizmet etmek için çalıştım ve yazdım… Bu gerçekleri 1988 de netlikle keşfetmiştim ve 1990’da yazdım ve kitabım basıldı, yayınlandı… Bugün tarih 2012 kitabımı ve içeriğini daha da genişlettim ve Rahmetli Turgut Özal bu kitabımı yabancı dillere çevirmek istedi, Antalya’da bizzat bana söyledi, ancak ömrü vefa etmedi. Aradan 24 sene geçti ve hiç bir Müslüman bana inanmadı aynı, 1977 de Ozon tabakasının önce Güney kutbundan delineceğini anlayıp açıkladığım zaman ki gibi. Şimdi söylüyorum; Müslümanların gâvur dediği batılılar, üzerinde AKILLI varlıkların yaşadığı bir gezegeni, Şİ-RA’YI keşif ettikleri zaman, çığıra çığıra; “ işte canım zaten QUR’AN’IMIZ yazıyordu, Allah’ım bak ben Müslümanın, beni cennete koy, ben tekke köşelerinde bol bol tesbih çektim” diye zırvalayacaklardır… Ve bunu insan onur ve vakarına asla yakışmayacak şekilde yapacaklardır… Züğürt tesellisiyle Hazret denen üç beş hokkabazın ölüsüne çaput bağlayacak, ölülerden, çürümekte olan cesetlerden medet umacak ve ALLAHA ŞİRK koşmaya devam edecektir… Böylece cennete gideceğini ZAN edecektir… Oysa Yüce ALLAH QUR’AN’DA “haydi, iyi, faydalı işlerde diğerlerini geçin, daha iyisini yapın“ emir ve tavsiye eder. Kendileri asla ve asla bir şey yapmayacaklardır… Yapacak olanlara da köstek olacaklardır ki ”SUS! SEN ALLAHIN İŞİNE KARIŞIYORSUN, SEN BENİM TARİKATIMDAN DEĞİLSİN, SEN ASLA CENNETE GİDEMEZSİN CENNETİN BİLETİNİ SADECE BENİM ŞEYHİM VERİR, ANCAK GÂVURLAR İCAT EDER, SEN BİLMEZSİN” diye çığıracaklardır… KANITIMI? QUR’AN / ASR SURESİ: Asra yemin olsun ki; insanlık, insanlar, istisnasız bütün insanlar hüsrandadır, zarar ve ziyandadır. Müstesnadır ki iyi işler yapanlar, daha faydalı olanlar, adaletli olup sabır edenler… Bu, QUR’AN’IN tamamını özetleyen, bizi gerçeğin de gerçeklerine götüren kısacık suresi, her şeyi toparlamakta ve mutlak olan hedefi açıkça göstermektedir. Bu surede; Ateist, Müslüman, Budist, Yahudi, Hristiyan, Mecusi vb. şu veya bu şeklinde asla ayırt edilmeden “TÜM İNSANLIK ZİYANDADIR, HÜSRANDADIR, KAYIP ETMEKTEDİRLER” denildi... Saygı, sevgi ve en samimi dualarımla… Buharalı bir Türk İndependent inventor scientist & investigative writer Notary in Turkey and in USA / noter tasdiklidir. Yayınlanan bu kitapların tüm hakları yazara aittir