View
230
Download
5
Category
Preview:
DESCRIPTION
deliduman
Citation preview
Paylaş! |
Toplam oy: 139
Melisa Kesmez 03-07-2014
Ağzı bozuk, kafası atık bir roman
Deliduman
Emrah Serbes
letişim Yayıncılık
idefix'ten satın al
Paylaş! |
Paylaş
2 kişi bunu beğendi. Arkadaşların arasında ilk sen ol.BeğenBeğen
Diğer Eleştiri Yazıları okur eleştirilerini göster »
Ana Sayfa
Eleştiri
Eleştiri
Emrah Serbes’in 17 yaşındaki bir erkeğin köşeye
sıkışmışlığını anlatırken yarattığı samimi havanın,
bilindik ve –üzgünüm– artık hakkında konuşmaktan
dahi yorgun düştüğümüz "Gezi maceraları"na
dönüşmesine ikna olmadım.
Güncel, yani içinden geçmeyi sürdürdüğümüz,
henüz “dün” olmamış, olsa da eski bir şeye bakar
gibi bakmayı henüz beceremediğimiz bir şeyin romanını yazmak, ya da böylesi “sanatsal” bir
çabayı bir kenara koy, o mesele hakkında sadece adamakıllı bir çıkarım bile yapmak, bunu yapan
için de, onun yaptığına “seyirci” olan için de pek kolay bir iş değil. Toplumu iki ucundan tutup
hallaç pamuğu gibi atan, tarumar eden, kırk yılın başında cereyan eden olayları düşündüğünde
ise durum ister istemez biraz daha çetrefilli. Gezi’den bahsediyorum ve “Gezi olayları”nın peşine
hem bireysel hem toplumsal belleğimizde yığılan sürüsüne bereket hikayeden, ve elbette o
hikayelerin bacağına bir çocuğun annesinin bacağına yapıştığı gibi yapışan türlü duygudan. Bu
hikayeleri nasıl anlatacaktık? İlk kimler cüret edecekti büyük yangından geriye kalan o tekinsiz
eve girmeye? İçeride ne bulacaktı? Bulduğunu “layıkıyla” anlatabilecek miydi? Yangını bizzat
gözleriyle görmüş okur nasıl duygularla bağlanacaktı anlattıklarına; nostaljik bağlar mı kuracaktı,
gözleri mi dolacaktı misal, yoksa “biz bu filmi görmüştük” duygusu mu ağır basacaktı? Yangından
mal kaçırır gibi gaz bulutları dağılır dağılmaz kağıdın başına oturanların acelesi nasıl metinlere
gebe olacaktı? Heyecan, tutku iyi güzeldi de, henüz tozu inmemişken yolun, ne görünür olacaktı,
ne saklı kalacaktı tozun dumanın içinde?
İşte galiba bu yüzden, hikayeciliğine epey güvendiğim, “beni yarı yolda bırakmaz” dediğim,
akranım yazarlar içerisinde ayrı bir yere koyduğum Emrah Serbes’in yeni romanı Deliduman’ın
“Gezi ile alakalı” olduğu duyduğumda küçük bir telaş kapladı içimi. Serbes’in Erken Kaybedenler
ile tanıdığım “fırlama ama duygusal” kalemi, 80’lerde çocuk olmuş ve 2000’lerde yazmaya
soyunmuş yeni nesil hikaye anlatıcıları arasında farkında olmadan bir ekol yarattı gibi geliyor
bana. Sokağın dilini edebiyatın diliyle yan yana getiren ve bunu yaparken de yer yer arabeske
kaçsa da (ki arabeske meyille alakalı şikayetimiz yok) okuruyla güçlü duygusal bağlar kurmayı
başaran bir yazar oldu. Ama Gezi? Gezi’den hareketle bir roman? Sadık okur kitlesinin uzun
zamandır hevesle beklediği bir romanla karşılaşma anında sizden saklayacak duygum yok:
Tedirginim. Çocuğunu ÖSS’ye gönderen anneninkine benzer bir şey bu; takipte olduğum
yazarların yeni kitaplarının doğumu yaklaştıkça hissettiğim okur tedirginliği…
Sadece bir "Gezi romanı" değil
Deliduman deli, ağzı bozuk, kafası atık, hayata ve onun hainliklerine kızgın, kalbi kırık bir roman.
Otelcilik ve turizm meslek lisesinde okuyan 17 yaşındaki Çağlar’ın ağzından, onun ve çok derin
duygularla bağlı olduğu “en doğaüstü meziyeti moonwalk olan” kız kardeşi tombik Çiğdem’in
hikayesi anlatılan: Bu aşırı sevilen kardeşin yetenek yarışmasında başlayan, günümüzün açgözlü
para ve sermaye meseleleriyle hemhal, bitmek bilmeyen kendini ispatlama ve şöhreti yakalama
hikayesi aslında. Büyük şehrin uzağında, sakin ve yer yer klostrofobik bir ilçede köşeye sıkışan
sıradan bir hayat Çağlar’la Çiğdem’inki. Terk edilmiş ve antidepresanlarla yaşayan tedirgin bir
taşra annesi, katakullisi bol belediye başkanı bir dayı, içtikleri su ayrı gitmeyen kanka Mikrop
Cengiz, “ben seni öyle görmüyorum” diyen şu bir türlü unutulamayan eski sevgili, çok özlenen
kahraman bir dede ve sancılı bir baba-oğul ilişkisi. Hikaye, Gezi direnişine dek uzanıyor. Taşradan
kalkıp kendini gaz bulutlarıyla çevrili Taksim’de buluyor Çağlar, ve bu sürprizli yolda ergenliğin
bilinen tüm kızgınlıklarına, kalp kırıklıklarına uğruyor. Dalgacı ve mizahi tarafı güçlü bir roman
beri yandan Deliduman. En ciddi meselelere bile “hadi oradan” diyor. Otoriteyle dalga geçiyor,
aileyle, yeri geldi mi aşkla ve direnişle… Ama ayakları yere basıyor ve tüm serseriliklerine rağmen
duygusallığı ve naifliği elden bırakmıyor.
Çağlar her ne kadar umursamaz, eyvallahsız olsa da, kederli bir çocuk. 17 yaşında ama hayatın
ne menem bir şey olduğunu biliyor, bilmiyorsa da hissediyor. Yediği bir yumruğun ardından,
“Elektrik direkleri, adalar, çaktırmadan iç içe geçmiş bulutlar, gökyüzünde beyaz çizgiler
bırakarak yükselen uçaklar ve tedirgin bakışlarla dolu bir dünyada yaşıyorduk. Acı dolu bir
dünyada yaşıyorduk ve bu acıların çoğunun mantıklı bir açıklaması yoktu. Kör bir boşluğa düşer
gibi yaşıyorduk ve dik bir yokuşu çıkmaya benziyordu bu düşüş. Özümüzden kopmuştuk,” diye
geçiriyor içinden. Öyle bir çocuk. Hocaları işkillendiren, sınıfta arka sırada oturan şu çocuklardan.
Zeki ama çalışmıyor. Kardeşi Çiğdem’e olan tutkusu her şeyin önüne geçiyor. Hayattaki tek
hedefi onu mutlu etmek ve bu yolda elinden geleni ardına koymuyor. Kentsel dönüşümün kurbanı
olan, çocukluğunun geçtiği ilçenin değişen suretine paralel olarak, hayatın külliyen yitirdiği
naifliğinin farkında, bu yüzden acı çekiyor, yine de boyun eğmiyor, köşesine çekilip “n’apalım”
demiyor, kardeşine olan sevgisinden aldığı gazla –ki onu hayata bağlayan tek şey neredeyse o
naif sevgi– savaşıyor.
Ama… (“ama”lardan sonrasını ben de sevmiyorum) romana dair bir okur olarak başta taşıdığım
tedirginlik, hikaye Gezi’ye vardığında yerini rahatlamaya bırakmıyor. Deliduman’ın sadece bir
“Gezi romanı” olmadığını fark etsem de çoktan -zira Çağlar’ı, Çağlar’ın şahsi hikayesini hevesle ve
merakla okudum o ana kadar- romanın Gezi ayağına bir türlü ısınamadığımı itiraf etmeliyim.
Nedenini çok düşündüm, tam da bulamadım doğrusu ama şunu bulup çıkardım sonunda:
Serbes’in o kenarda kalmış ilçeden memleketin geneline bakarken ve 17 yaşındaki bir erkeğin
köşeye sıkışmışlığını anlatırken yarattığı samimi havanın, o noktadan itibaren okuru şaşırtmaktan
uzak, bilindik ve –üzgünüm– artık hakkında konuşmaktan dahi yorgun düştüğümüz “Gezi
maceraları”na dönüşmesine ikna olmadım. Gezi’nin Çağlar’ın ve Çiğdem’in kıymetli
hikayelerinden rol çaldığını hissettim. Ve keşke dedim, İstanbul’da ve diğer büyük şehirlerde
kıyamet koparken taşrada eşzamanlı olarak olan bitenle yetinseydi Serbes. Gezi’ye yakından
bakmaya ziyadesiyle alışık gözlerimizi bulduğu o taze yerde tutsaydı.
Yine de, daha ilk sayfadan bir Emrah Serbes romanı olduğunun sinyallerini veriyor Deliduman.
Hayatın geneline dair, hepimizin başından geçmesi olası gündelik hayat hikayelerinin içinden
devşirdiği naif ve alıp kenara koymalık tespitleriyle ve fırlama diliyle uzun bir aradan sonra
kavuştuk. Sağolsun, varolsun.
* Görsel: Ali Çetinkaya
Yorumlar
Yorum Gönder
Yeni yorum gönder
Kapanan bir kitap olarak
hayat!
idefix'ten satın al
Haberler
Düşünce Özgürlüğü Bülteni (1
Eylül 2015)
Oliver Sacks hayatını kaybetti...
Oktay Akbal'ı kaybettik...
Morrissey'in ilk romanı eylül
ayında raflarda
Erdal Öz Edebiyat Ödülü Orhan
Pamuk’a verildi
Söyleşi
Sezin Romi ile söyleşi: "Kütüphane değil,
araştırma mekanıyız"
Ayşe ÇAVDAR
ŞahaneBirKitap
Her şey, Julian’ın karısı Veronica’nın o
akşam resim kursundan gelmemesiyle
başlıyor ve bitiyor. Julian, Veronica’nın
gelmeyişini üvey kızı Daniela’ya
çaktırmamak ve onu huzurla uyutmak
için “Ağaçların Özel Hayatı” adını
verdikleri bir dizi uydurulmuş hikayeden
birini seçiyor. Hikayenin kahramanları bir
kavak ağacıyla bir baobap ağacı.
devamı
FikriSabit
Fikri Sabit, Ursula K. Le
Guin'le aynı fikirdedir ey
okur, edebiyat her zaman
küçük bir kalabalığın ilgisini
çeker, geriye kalan, kitlesel
olan her şey doğası gereği
poptur, piyasadır.
Geçtiğimiz hafta iki edebiyat dergisi
–İzafi Dergisi ile Sarnıç Öykü-,
kapandığını açıkladı arka arkaya.
Hemen hemen aynı anda gelen bu iki
haberin, bizim edebiyat ortamımız için
bir haber değeri yok, maalesef. Ne de
olsa edebiyat dergisi dediğimiz, kısacık
bir ömre daha doğarken hapsolmuş,
solgun bir heves demek bu ülke
topraklarında. Bunda hepimiz
hemfikiriz.
devamı
En Çok Okunanlar
1 - Yayıncılığın gizli kahramanları
2 - Karne: İyi Tanrının Çocukları, Ayın
İki Yüzü
3 - Nerede o eski Sahaflar Çarşısı!
4 - Oliver Sacks hayatını kaybetti...
5 - SabitFikir'in eylül sayısı çıktı: Kısa
roman mı, uzun öykü mü?
Künye | Yazarlar | Giriş Yap
24ShareShare
İsim: *
E-Posta Adresi: *
Yorum: *
Haber Okuma Köşes i E leş t i r i Ş ahaneB irK i tap Söyl eş i F ik r iS ab i t
Ağzı bozuk, kafası atık bir roman | www.sabitfikir.com http://sabitfikir.com/elestiri/agzi-bozuk-kafasi-atik-bir-roman
1 of 2 01/09/2015 16:32
Gurbette bir ölüm
“Almanya acı vatan” dendiğinde, hep canlı kalan ve bugünlere taşınan hikayelerle yüzleşiyoruz.
Yaşanmışlıklar, zamanla başka şekiller alıp öykülere, şiirlere ve romanlara evriliyor.
devamı
Modern insanın vahşi tarafı
Bazen her şey gün gibi ortadadır, alman gereken kararlar, atman gereken adımlar, orada
dimdik karşında duruyordur, kaleciyle aranda bir tek top vardır, vursan kesin goldür ama sen
durursun. Bazen aylarca, bazen yıllarca, bazen bir ömür. Topa basmak resmen varoluş biçimin
olur. Beklersin. Bir şeyi. Gökten yere bir şeyin düşmesini. Seni omuzlarından tutup sarsmasını.devamı
"Besin zinciri kolye değildir!"
X-Files ve Californication dizilerinden tanıdığımız David Duchovny, başrollerinde bir inek, bir
domuz ve bir hindinin bulunduğu bir kitap yazdı.devamı
Ankaralı bir yazar
Son dönem Türkiye edebiyatında Ankara rüzgarı estiği bir gerçek. Barış Bıçakçı ve Emrah
Serbes'in bayraktarlığını yaptığı genç kuşak Ankaralı yazarlar, okuyucu tarafından büyük ilgiyle
karşılanıyor. 1980 ve sonrası doğan bu yazarlar, yalın, samimi ve güçlü anlatım tarzlarıyla,
Türkiye edebiyatında sağlam bir damarı temsil eder hale geldiler.devamı
Yaratıcı bir zekanın günlükleri
Elias Canetti ülkemizde neden büyük ve önemli olduğu pek tartışılmadan büyük ve önemli ilan
edilen yazarlardan birisi. Elbette bu yakıştırmada Nobel Edebiyat Ödülü’nün payı vardır ama
kimi zaman pek sınır tanımayan Batı hayranlığımızın da payı olabilir mi diye düşünmekten
alıkoyamıyorum kendimi.devamı
Doğan Şirketler Grubu Holding
Doğan Müzik Kitap Mağazacılık ve Pazarlama AŞ.
Trump Towers Kule 2, Kuştepe Mahallesi, Mecidiyeköy Yolu Caddesi No: 12 Kat: 30-31-32 34387 Şişli - İstanbul
E-posta: editor@sabitfikir.com
Tel: +90 212 997 00 00 Faks: +90 212 997 01 91-93-94
© Sabit Fikir'in ürettiği içerik, kaynak belirtmek koşuluyla kullanılabilir.
kitap | hesapkitap
Ağzı bozuk, kafası atık bir roman | www.sabitfikir.com http://sabitfikir.com/elestiri/agzi-bozuk-kafasi-atik-bir-roman
2 of 2 01/09/2015 16:32
Recommended