View
32
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ
İKTİSAT ÖĞRENCİ TOPLULUĞU
GELECEĞİN SOSYAL
BİLİMCİLERİ ULUSAL ÖĞRENCİ
KONGRESİ IV BİLDİRİ E-KİTABI
ZONGULDAK, NİSAN, 2019
NOT: Kongre kitabında yer alan bildirilerin içeriği ve formatı tamamen
yazar/yazarlara aittir.
KURULLARIMIZ
ONURSAL BAŞKAN: Prof. Dr. Mustafa ÇUFALI /
Bülent Ecevit Üniversitesi Rektörü
Bilim Kurulumuz :
Prof. Dr. Hamza ÇEŞTEPE
Prof. Dr. Hakan SARIBAŞ
Prof. Dr. Necla AYAŞ
Doç. Dr. Ertuğrul YILDIRIM
Dr. Öğr. Üyesi Volkan BEKTAŞ
Dr. Öğr. Üyesi Şenay SARAÇ
Dr. Öğr. Üyesi Deniz ŞÜKRÜOĞLU
Dr. Öğr. Üyesi Zafer ÖZTÜRK
Dr. Öğrtm Üyesi Tezcan ABASIZ
Dr. Öğr. Üyesi Arzu TAY BAYRAMOĞLU
Dr. Öğr. Üyesi Asuman KOÇ YURTKUR
Dr. Öğr. Üyesi Zeynep BAŞAK
Dr.Öğr. Üyesi Ferdi KESİKOĞLU
Dr.Öğr.Üyesi Bersu BAHTİYAR
Düzenleme Kurulu:
Dr. Öğr. Üyesi Volkan BEKTAŞ
Elifnur TOPSELVİ Nesligül CİĞERİM
Efe ALBAYRAK Samet DEMİRCİ
Burak KAYA Zekiye ÖZBEK Furkan ÖZTÜRK Hilal YAYLA İsmail ÜÇPINAR Muammer VURAL Şahin TOPTAŞ Osman ÜLGİ Fatih ÇELEM Orhan KOCAMAN Gizem KILINÇ Murat TOPAL Onur AYIK Furkan YAZIHARMAN İpek BUYUR Melike ÇELİK Pınar ŞAHİNOĞLU Salih BOZKAYA
Sevgili Meslektaşlarım Değerli Sosyal Bilimciler, Bülent Ecevit
Üniversitesi öğrenci odaklı bir üniversitedir. 35 bin öğrencimiz bizim en
büyük güç kaynağımızdır. Üniversitemiz öğrencilerine kaliteli eğitim
olanakları sağlayan ve araştırmacılar için uluslar arası boyutta bir öğretim
kurumu olmasının yanında, düzenlediği sosyal, kültürel ve sanatsal
etkinliklere sadece Zonguldak merkezinde değil, tüm bölgede büyük bir
eksikliği gidermektedir. Son yıllarda sürdürdüğümüz yatırımlarla
öğrencilerin kampüslerimizdeki fiziksel yaşam alanlarını en modern ve en
donanımlı biçimde düzenlerken,öncelikli hedefimiz olan uluslararasılaşma
adına da önemli adımlar atmaktayız. Ulusal ve Uluslararası işbirlikleri
ağını her geçen gün geliştiren üniversitemiz, öğrencilerinin sosyal,kültürel
ve akademik gelişimi için her türlü imkanı onlara sunmakta ve teşvik
etmektedir. Öğrenci toplulukları bizler için çok önemlidir. Çünkü
öğrencilerimiz bu topluluklarda projeler üretip etkinlikler düzenlemekte ve
kültürel,sanatsal ve sosyal organizasyonlar gerçekleştirmektedir. Bu gün
bir kez daha görüyoruz ki; gençler bu işi çok daha iyi yapabiliyorlar.
Enerjileri ile her bir ayrıntısı önceden planlanmış etkinliklere ev sahipliği
yapıyorlar. İktisat Öğrenci Topluluğu Akademik Danışmanı Öğretim
Üyesi Doç. Dr Volkan BEKTAŞ ile İktisat Öğrenci Topluluğu
öğrencilerimi kutluyorum. Hepinize en derin sevgilerimi sunuyorum.
Teşekkür ederim.
İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı
Prof.Dr.Yasemin KÖSE
Değerli Hocalarım ve Sevgili Arkadaşlarım, Bülent Ecevit Üniversitesi
İktisat Öğrenci Topluluğu olarak sizleri 26 Nisan 20119 tarihinde
düzenlediğimiz GELECEĞİN SOSYAL BİLİMCİLERİ ULUSAL
ÖĞRENCİ KONGRESİ IV’te ağırlamaktan dolayı büyük onur
duymaktayız. Kongremizin amacı, her geçen gün gelişen ve kalitesini
arttıran üniversitemizde, Geleceğin Sosyal Bilimcilerini ağırlayarak
bilimsel bir organizasyona ev sahipliği yapmaktır. Bir olmaya ve birlikte
hareket etmeye ihtiyacımız olan içinde bulunduğumuz dönemde ülkemizin
dört bir yanından gelen misafirlerimizle, mavi ile yeşilin buluştuğu
Zonguldak'ta bilim ve kardeşliğin her saniye hissedildiği kongre
olacağından şüphemiz yoktu. Bu inançla birbirinden değerli öğrenci
arkadaşlarımla, misafirlerimizi en iyi şekilde ağırlamak için
çalışmalarımızı titiz şekilde gerçekleştirdik. Ulu Önderimiz Mustafa
Kemal ATATÜRK'ün dediği : “Dünyada her şey için, maddiyat için,
maneviyat için, muvaffakiyet için, en hakiki yol gösterici ilimdir, fendir,
ilim ve fennin haricinde yol gösterici aramak gaflettir, cehalettir,
delalettir.” Bu sözü kendimize örnek alarak üniversitemizde Geleceğin
Sosyal Bilimcilerini her zamankinden daha fazla bilim ile meşgul ederek
ülkemiz için örnek insanlar olmalarına teşvik etmeye gayret gösterdik.
Kongre planlamasındaki Yemek Organizasyonları, Geleceğin Sosyal
Bilimcileri Galası ile sevgi ve dostlukların paylaşıldığı sosyal programda
hoşça vakit geçirdiğinizi umuyorum.
Saygılarımla,
Elifnur TOPSELVİ
Düzenleme Kurulu Öğrenci Başkanı
İçindekiler KAYIT DIŞI İSTİHDAMA YÖNELİK ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN
TUTUMLARININ İNCELENMESİ : ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ
ÖRNEĞİ .............................................................................................................. 1
EMRAH SERBES’ İN ESERLERİNDE ERKEKLİK OLGUSU ..................... 19
ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ KAYGI DÜZEYLERİNİN
ARAŞTIRILMASI............................................................................................. 28
BEŞERİ SERMAYE, İHRACAT, EKONOMİK BÜYÜME: TÜRKİYE
EKONOMİSİ ÜZERİNE NEDENSELLİK ANALİZİ...................................... 47
18-24 YAŞ ARASI GENÇLERDE MADDE KULLANIMI SEBEPLERİ VE
SUÇ İŞLEME ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ............................................................. 77
DEZAVANTAJLI ÇOCUKLARA YÖNELİK BİR SOSYALSORUMLULUK
PROJESİ: RESMEDİLMİŞ HAYALLER ........................................................ 97
BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİİN KREDİ KARTI
KULLANIMIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER .............................................. 117
E-TİCARET SİTELERİNDE SATIŞA SUNULAN YÜKSEK KALİTE
ALGISINA SAHİP MARKALARDAKİ FİYAT İNDİRİMLERİNİN
TÜKETİCİ SATIN ALMA NİYETİ ÜZERİNDEKİ ETKİSİ ........................ 142
ÇALIŞMA HAYATINDA MOBBİNG: GIDA SEKTÖRÜNDE ÇALIŞANLAR
ÜZERİNDE BİR İNCELEME: ....................................................................... 160
İSRAİL STRATEJİK KÜLTÜRÜNÜN ANA BİLEŞENLERİ ...................... 175
ENTELEKTÜEL İKTİDAR PORTRESİ OLARAK ORYANTALİZM VE
TÜRKİYE MODERNLEŞMESİ ..................................................................... 187
KİERKEGAARD'IN KAYGI TEMELLİ UMUTSUZLUK FELSEFESİNDEN
POZİTİF PSİKOLOJİDEKİ UMUT KAVRAMINA YOLCULUK ............... 210
MAX BECKMANN’IN SANAT ANLAYIŞININ TARİHSEL
PERSPEKTİFTEN İNCELENMESİ ............................................................... 230
İBN BACCE’NİN SİYASET TEORİSİNDE YALNIZ YAŞAMIN İMKÂNI
......................................................................................................................... 243
İSMET İNÖNÜ’NÜN CUMHURBAŞKANLIĞI DÖNEMİNDE.................. 268
KÜLTÜR VARLIKLARINA YÖNELİK İZLENEN POLİTİKA .................. 268
TERÖR-TARİH İLİŞKİSİ VE PKK ÖRNEĞİ ............................................... 292
VARGAS REGIME IN BRAZIL (1930-1945) ............................................... 307
DİJİTAL MEDYADA HABER DOĞRULAMA ORGANİZASYONLARI .. 314
TÜKETİCİLERİN ELEKTRONİK TİCARET FAALİYETİNE YÖNELİK
TUTUMLARININ TEKNOLOJİ KABUL MODELİ İLE İNCELENMESİ .. 328
THE INVESTIGATION OF CONSUMERS’ ATTITUDES TO ELECTRONICS
TRADE ACTIVITY BY TECHNOLOGY ACCEPTANCE MODEL ........... 329
ENERJİ İTHALAT BAĞIMLILIĞI VE CARİ AÇIK İLİŞKİSİ: TÜRKİYE
ÖRNEĞİ .......................................................................................................... 349
KENT İÇİ RAYLI ULAŞIM SİSTEMLERİNİN KENTSEL TOPRAK
RANTINA ETKİSİ: LİTERATÜR ÜZERİNDE GENEL BİR
DEĞERLENDİRME ....................................................................................... 387
KADINLARIN İŞGÜCÜNE KATILIMINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER VE
TÜRKİYE-MÜSLÜMAN ÜLKELER KARŞILAŞTIRMASI ....................... 409
BATTAL GAZİ VE ANADOLU’DA İSLAM-BİZANS MÜCADELESİNDEKİ
ROLÜ .............................................................................................................. 472
ULUSLARARASI KRİZLERİN ÇÖZÜMÜNDE BİRLEŞMİŞ MİLLETLER
GÜVENLİK KONSEYİNİN ROLÜ: SURİYE KRİZİ ÖRNEĞİ ................... 494
SOKAKTA YAŞAYAN ÇOCUKLARIN AİLE İLİŞKİLERİ ÜZERİNE BİR
İNCELEME ..................................................................................................... 520
DİZİLERİN TÜRK TOPLUMUNDA KADIN İMGELEMİ ÜZERİNE
ETKİLERİNİN İNCELENMESİ / KADIN DİZİSİ ........................................ 548
HİNDİSTAN VE PAKİSTAN’IN ŞANGHAY İŞBİRLİĞİ ÖRGÜTÜ’NE
KATILMASI VE KEŞMİR MESELESİNİN ÖRGÜTÜN GELECEĞİNE
ETKİLERİ ....................................................................................................... 563
SAĞLIK VE KALKINMA İLİŞKİSİ .............................................................. 582
X. YÜZYIL DEVLET ADAMLARINDAN KADI TARSUSÎ VE ‘’SİYERU’S-
SUGUR’’ ESERİNİN TAHLÎLİ ..................................................................... 599
TASARRUFUN TEORİK GEÇMİŞİ VE TÜRKİYE’DE HANEHALKI
TASARRUFLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ .......................................... 616
TÜRKİYE’DE TARIMSAL DESTEK UYGULAMALARI VE EKONOMİ
İÇERİSİNDEKİ YERİ ..................................................................................... 633
MOBİL UYGULAMALARIN SUNDUĞU UYGULAMA İÇİ İÇERİK VEYA
HİZMETİ SATIN ALAN TÜKETİCİLERİN SATIN ALMA SONRASI
DAVRANIŞLARI ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA ............................................... 649
TEK TARAFLI AYRILMA OLGUSU: KIRIM VE KATALONYA
ÖRNEKLERİ ................................................................................................... 669
YABANCI DİL AĞIRLIKLI ORTAOKUL 5.SINIF ÖĞRETİM
PROGRAMININ ÖĞRENCİLERİN AKADEMİK BAŞARILARINA,
İNGİLİZCE DERSİNE YÖNELİK TUTUMLARINA VE ÖZ YETERLİK
İNANÇLARINA ETKİSİ ................................................................................ 687
TÜRKİYE’DE ÇOCUK İŞÇİ VE ÇOCUK İŞÇİ ÖLÜMLERİ ................ 693
NICCOLÒ MACHIAVELLI’NİN SİYASET ANLAYIŞI BAĞLAMINDA
HUKUKUN ARAÇSALLAŞTIRILMASI SORUNU..................................... 735
NARKO-TERÖRİZM BAĞLAMINDA TERÖRİZMİN FİNANSMANIYLA
MÜCADELE ................................................................................................... 750
FEMİNİST Mİ? KADIN CİNAYETİ Mİ? ...................................................... 771
YOKSULLUK VE YOKSULLUĞUN KADINSILAŞMASI ......................... 788
ZONGULDAK BÜLENT ECEVİT ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİNİN
HARCAMLARININ ANALİZİ VE ZONGULDAK EKONOMİSİNE KATKISI
......................................................................................................................... 812
ENFLASYONUN MAKROEKONOMİK BELİRLEYENLERİ: TÜRKİYE
ÖRNEĞİ .......................................................................................................... 832
1
KAYIT DIŞI İSTİHDAMA YÖNELİK ÜNİVERSİTE
ÖĞRENCİLERİNİN TUTUMLARININ İNCELENMESİ :
ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ ÖRNEĞİ
ARZU YAŞAR, ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL
GÜVENLİK BÖLÜMÜ, arzuyasar18@gmail.com
SABRİYE KOÇHAN, ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL
GÜVENLİK BÖLÜMÜ, sabriye-_-07@hotmail.com
TUĞÇE HİDAYET, ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ, SOSYAL
GÜVENLİK BÖLÜMÜ, tgchdy@hotmail.com
ÖZET
Kayıt dışı istihdam, sosyal güvenlik açısından niteliği
itibariyle yasal işlerde çalışarak istihdama katılan kişilerin
çalışmalarının gün veya ücret olarak ilgili kamu kurum ve
kuruluşlarına hiç bildirilmemesi olarak tanımlanabilir. Buradan
yola çıkarak üç çeşit kayıt dışı çalışma belirtilebilir Bunlar;
Sigortalıların Sosyal Güvenlik Kurumu’na hiç bildirilmemesi,
çalışma gün sayılarının eksik bildirilmesi ve sigorta primine esas
kazanç tutarlarının eksik bildirilmesidir.
Türkiye’de kayıt dışılığın en çok görüldüğü sektörlerin
başında tarım ve sırasıyla inşaat, turizm, toplumsal ve kişisel
hizmetler, imalat, sanayi, nakliyat sektörleri gelmektedir. Ayrıca
2
çocuk işçiliğinde ve yabancı işçilerin çalıştırılmasında da kayıt
dışılığın ön plana çıktığı görülmektedir.
Türkiye’nin kayıt dışı istihdam ile ilgili verileri Türkiye
İstatistik Kurumu’nun Hane-halkı İşgücü anketlerinde 2003
yılında %57,75 seviyelerinde olan kayıt dışı istihdam oranı 2018
Aralık ayında %33,4 seviyelerine kadar gerilemiştir.
Bahsi geçen verilerden hareketle eğitim düzeyi yüksek olan
gençlerin kayıt dışı istihdam konusunda bilinçlenmesi önemli bir
husustur. Yapılacak çalışmada Üsküdar Üniversitesi’nde eğitim
görmekte olan farklı bölümlerde okuyan 20 öğrenci ile
derinlemesine mülakat tekniği ile görüşmeler yapılacaktır.
Anahtar Kelimeler: Kayıt dışı İstihdam, Türkiye, genç,
genç nüfus
GİRİŞ
Kayıt dışı istihdam ülkemizin başta gelen sorunları arasında yer
almaktadır. Kayıt dışı istihdam; herhangi bir iş alanında çalışıp
işveren tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmemesi,
çalışılan gün sayılarının eksik bildirilmesi, prime esas kazançların
eksik bildirilmesi gibi çeşitleri içermektedir.
Kayıt dışı istihdam Türkiye’de 1950 yılında kırsal bölgelerden
kentlere yapılan göçlerin artmasıyla birlikte ortaya çıkan vasıfsız iş
gücü ve düşük ücretler beraberinde sosyal haklardan mahrum bir
kesimi ortaya çıkarmıştır bu durum haliyle kayıt dışılığın artmasına
sebebiyet vermiştir.
3
Türkiye’de kayıt dışılığı etkileyen bazı sebepler bulunmaktadır.
Bunlar sırasıyla şöyledir; ekonominin geri kalmışlığı, yüksek
vergiler, istihdam alanlarının nüfus artışı ile uyumlu olmaması ve
iş yerlerinin yeterince denetlenmemesidir.( Yıldırım,2017; 4)
Kayıt dışı istihdam, Türkiye’de 1980 sonrası dönemde güncellik
kazanmıştır. Kayıt dışı istihdam 1990’larda %50’li seviyelerinde
gerçeklemiştir, bu oran 2000’li yılların başına kadar sürmüştür.
2008 yıllında alınan bazı önlemlerle %43’e 2015’te ise %33’e
gerilemiştir. Şubat 2018 TÜİK(Türkiye İstatistik Kurumu)
verilerine göre %32,2’lik kayıt dışı istihdam oranı dahi çok yüksek
olduğu kabul edilmektedir. Her ne kadar oranlar yıllar içinde düşüş
gösterse de kayıt dışı istihdam hala yüksek seviyede ve bu nedenle
Türkiye için hala önemli bir sorundur. Bu durum hem işveren,
çalışan ve devlet için büyük bir sorun haline gelmektedir.
Bu çalışmada, kayıt dışı istihdamda yüksek orana sahip olan genç
kesimden Üsküdar Üniversitesi’nde farklı bölümlerde okuyan 20
öğrencilerle derinlemesine röportaj tekniğiyle görüşmeler
yapılmıştır. Röportajda verilen cevaplar analiz edilmiştir.
Öğrencilerin yetersiz olduğu konular hakkında analiz yapılarak
öneriler verilmiştir.
1.Kayıt dışı istihdam
Kayıt dışı istihdamın işçi ve işveren taraflarınca istihdamın
gerektirdiği bilgilerin yasal olan kanun ve şekilde devletle
paylaşılmadığı yazısız gerçekleşen gayri resmi çalışmalardır.
4
Kavram olarak ilk defa 1970 yılında ILO (Uluslararası çalışma
örgütü) tarafından Dünya İstihdam Programı kapsamındaki Kenya
Raporunda “enformel sektör” olarak tanımlanmıştır. (Bağımlılık
Nedir, http://www.segekam.com)
Kayıt dışı istihdamın çeşitli olumsuz etkileri bulunmaktadır bunlar;
İşçinin yazılı olmayan bir şekilde çalışmasına bağlı resmi
haklarının bulunmaması, devletin tahsilini yapamadığı vergiler,
işçinin Sosyal Güvenlik haklarından yararlanamaması, ülkenin
rapor ve istatistiki verilerinde saptırıcı olumsuz etkileri
bulunmaktadır, yasalara uyan işveren ve işçilerinde adaletsizlik
oluştuğu konusunda fikirlere sebebiyet verebilmektedir.
Kayıt dışı istihdam çeşitleri şu şekilde sıralanabilir; Çalışan
işçilerin Sosyal Güvenlik Kurumuna hiç bildirilmemesi, çalışan
bireylerin bilgilerinin yetkili kurumlara eksik bildirilmesi ve
sigorta primine esas kazançların eksik bildirilmesidir.
1.1 Kayıt dışı istihdama yönelten sebepler
Mali ve ekonomik sebepler kişileri ülkenin genel ekonomik
durumu, işsizlik oranları, gelir dağılımı adaletsizliği vb. finansal
sebepler bireyleri kayıt dışı istihdama yöneltmektedir. İşverenler,
devlet vergilerinden kurtulmak adına çalışan işçilerini gerekli
kurumlara bildirmeme yoluna gitmektedir. İşçiler ise eğer ülkenin
ekonomik yapısı pozitif değilse gelecek kaygısıyla hiçbir Sosyal
Güvenlik koruması olmaksızın işlerde gayrı resmi olarak
çalışmaktadırlar.
http://www.segekam.com/
5
Hukuki ve idari nedenler; Yasalarda bulunan iş yeri açmak için
gerekli belge ve evrakların temini çok uzun ve karmaşık bir süreç
içermektedir. Bu bürokrasi yolunu tercih etmek istemeyen gerek
işveren gerekse de işçiler kayıt dışı olarak çalışma yolunu
seçmektedirler.
Sosyal ve kültürel nedenler; ülke halkının kayıt dışı çalışmanın
getirdiği olumsuzluklardan habersiz olması çoğu kez kayıt dışı
istihdamı artıcı bir etki göstermektedir.
Ülke içi göçlerin oluşturduğu hızlı kentleşmeyle birlikte gayrı
resmi birçok konuyla beraber kayıt dışı istihdamı da getirmiştir.
Göçmen ve mültecilerin sıkça tercih ettiği ülkeler ise taşıma bir
kayıt dışı istihdama maruz kalmaktadırlar.
Siyasal nedenler; Kayıt dışı istihdam tamamen yok edilemese de
gerekli yasal mevzuatın oluşturulması, cezai yaptırımlar ve
denetlemelerle birlikte yüksek oranda engellenebilmektedir. Ancak
siyasetçilerin kendi siyasi gelecekleri uğruna kayıt dışı istihdamı
görmezden geldikleri birçok kez görülmüştür.
2.TÜRKİYE’DE KAYIT DIŞI İSTİHDAM VE SONUÇLARI
Bulunduğumuz dönem içerisinde sürekli olarak bilgi ve bilişim
teknolojileri gelişmektedir bununla birlikte üretimde esneklik
artmaktadır kayıt dışı ekonomi de böylece tetiklenmekte buna bağlı
olarak da toplam işgücü içinde kayıt dışı istihdam büyük oranlara
ulaşmaktadır. (Demir,Yıldız,Benli,2009:10) Ülkemizde ki
6
çalışanların büyük bir bölümü sosyal güvenceden yoksun bir
şekilde çalışmaktadırlar. Kayıt dışı çalışanların kısa süreli olarak
en çok sıkıntı yaşadıkları konu sağlık sigortasıdır çünkü Sosyal
Güvenlik Kurumu sağlık alanında bir çok ödemeyi yaparak kişiye
yardımcı olmaktadır.
Kayıt dışı istihdam tüm dünyada var olan ve önlenmeye çalışılan
bir sorundur. Planlanan ekonomi politikaları uygulanırsa kayıt dışı
istihdam önlenebilmektedir. Ülkede yaşanan ekonomik kriz
dönemlerinde kayıt dışı istihdamı önlemek zorlaşmaktadır. Kısa
dönemde alınacak idari tedbirler hemen sonuç vermeyebilir,
alınacak tedbirler uzun dönemde önemli mesafeler alarak etkisini
gösterir.
Sosyal güvenlikte yaşanan finansman krizlerinden biri de kısmı
kayıt dışılıktır. Kısmi kayıt dışılık, kişi sisteme kayıtlıdır ancak
kazancı daha düşük gösterilmektedir. Bu yolla işveren
çalışanlarının prime esas kazançlarını eksik göstererek vergi
kaçırmaktadır.
Kayıt dışı istihdam, Türkiye’de 1980 sonrası dönemde güncellik
kazanmıştır. Kayıt dışı istihdam 1990’larda %50’li seviyelerinde
gerçeklemiştir, bu oran 2000’li yılların başına kadar sürmüştür.
2008 yıllında alınan bazı önlemlerle %43’e 2015’te ise %33’e
gerilemiştir. Şubat 2018 TÜİK(Türkiye İstatistik Kurumu)
verilerine göre %32,2’lik kayıt dışı istihdam oranı dahi çok yüksek
olduğu kabul edilmektedir. Her ne kadar oranlar yıllar içinde düşüş
7
gösterse de kayıt dışı istihdam hala yüksek seviyede ve bu nedenle
Türkiye için hala önemli bir sorundur. Bu durum hem işveren,
çalışan ve devlet için büyük bir sorun haline gelmektedir.
Türkiye’de kayıt dışı istihdamın 1980 sonrasında artmasının
sebepleri arasında, işgücü arz ve talep yönlü etmenler eş zamanlı
olarak etkili olmuştur. İşgücü talebi tarafında, ucuz işgücü
istihdamını gerektiren, dolayısıyla kayıt dışı istihdam oranını
artıran önemli bir değişken ortaya çıkmış; söz konusu değişken,
işvereni, küresel pazarlardaki fiyatlarla rekabet edebilmek için
kayıt dışı işçi çalıştırarak ürün maliyetini aşağı çekmeye
zorlamıştır. İşgücü arzı tarafında kayıt dışı istihdamı artırıcı etken
ise, özelleştirmeler bağlamında kamu sektöründeki istihdamın
azalan payı ve kırsal kesimden kente iç göçlerin artmasıyla şehre
gelen niteliksiz işgücünün (Aydın, 2013: 783) işsiz olmamak adına
kişiye sunulan en düşük ücreti kabul ederek kayıt dışı çalışmasıdır.
İşsizlik kayıt dışı istihdamın en önemli sebepleri arasında yer
almaktadır.
Kayıt dışı istihdamın Türkiye’de artmasına neden olan faktörler
sırasıyla şunlardır; yüksek işsizlik ve yüksek nüfus artışı, iç göçler,
küçük ölçekli işletmelerin yoğun olması, yabancı ve kaçak işçilik,
işverenin ödediği vergilerin yüksekliği gibi sosyal ve yasal
nedenlerdir.
2.1 KAYIT DIŞI İSTİHDAMIN OLUMSUZ SONUÇLARI
İşletmelerin birbirleri arsında arasında haksız rekabet ortamı
oluşması sorunu; Kayıt altında çalışanları bulunan bir işletme kayıt
8
dışı eleman çalıştıran bir işletmeye göre daha çok vergi ödemesi
bulunmaktadır. Kayıt dışı işçi çalıştıran bir işletme çalışanları için
yetkili kurumlara ödeme yapmadığı için iki işletme arasında haksız
rekabet oluşmaktadır..
Çalışanlar kayıt dışı istihdama katılarak sosyal güvenlik haklarını
kullanamamaktadır. Kayıt dışı istihdam sonucunda çalışanın
karşılaştığı sorunlar arasında şunlar bulunmaktadır; Kişinin Genel
Sağlık Sigortasına kayıtlı olmadığı için sağlık yardımları,
emeklilik hakkı, ölüm yardımı, aile yardımı ve vefat sonrası aile
bireylerine sağlanacak yardımlardan yoksun kalmaktadırlar. Kayıt
dışı istihdam sonucunda ortaya çıkan önemli sorunlardan biri de iş
kazaları sonucu işverene maddi ve cezai yükümlülükler, işçiye ise
çalışma gücünü kaybetmesi veya kişinin ölümü gibi olaylarla
sonlanmasıdır. Kayıt dışı olarak çalışan biri ölümünün ardından
geride ona bağımlı olanları da etkilemektedir ve kişiler mağdur
olmaktadırlar.
Çalışanın tazminatlardan ve işsizlik sigortasından yaralanamaması
sorunu; 1475 sayılı İş Kanunu’nun halen yürürlükte olan 14.
Maddesi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 17. İle 21. Maddeleri
çalışanlara ihbar tazminatı, kıdem tazminatı, kötü niyet tazminatı
ve haksız fesih tazminatını ödenmesini içermektedir. Kişi kayıtlı
istihdam ediliyorsa tazminat haklarını kullanmaya hak kazanır.
Kayıt dışı çalışanlar işten çıkarıldıklarında işsiz kalmaları
durumunda tazminat haklarından ve işsizlik sigortasından
yararlanamamaktadır bu durum kişiyi mağdur etmektedir.
(Mahiroğulları, 2017; 559)
9
Prim ve vergi kayıplarının bütçe üzerindeki mali olumsuzlukları
hakkında Erkan Karaaslan'ın 2010 yılında hazırladığı uzmanlık
tezinde, 2009 yılı için ayrıntılı veriler yer almıştır. Söz konusu
çalışmada; bütçe üzerindeki kayıplar doğrudan ve dolaylı mali
kayıplar olarak tasnif edilmiş; sonuçta kayıt dışı istihdam nedeniyle
bütçe üzerindeki kayıp miktarın 95.9 milyar TL'yi geçtiği ifade
edilmiştir (Karaaslan, 2010: akt. Mahiroğulları 2017:559)
3.1. Gençlerin çalışma karşısındaki tutum ve davranışları
Gençlerin çalışma yaşamına karşı isteksiz ve çalışmaktan kaçtıkları
görülmektedir. Gençler kendi istedikleri alanda çalışmayı
arzulamaktadır ve bu doğrultuda eğitim almaktadırlar ancak
isteklerini tatmin eder bir çalışma ortamıyla
karşılaşamamaktadırlar. Fransa'da yakın tarihlerde yapılan bir
araştırmada yaş, cinsiyet, sosyal orijin, eğitim seviyesi ve işin
tipine bağlı olarak önemli davranış farkları olduğu ortaya
konmuştur. (Murat,1995,187)İşsiz genç kesiminin işe girebilmek
için birbiriyle rekabet halinde oldukları görülmektedir. Bu durum
işverenlerce fırsat bilinip uygunsuz maaş, uygunsuz koşul ile kayıt
dışı çalışmaya gençleri ikna edebilmektedir. Üniversite mezunları,
lise ve ortaokuldan ayrılmış olanlar, mesleğine veya eğitim
düzeyine uymayan bir işi kabul etmek veya ülkenin geri kalmış
bölgelerinde bir iş tutmak yerine işsiz kalmayı tercih etmektedirler.
Eğitim görmüş kesimin kendi eğitim seviyesine uymayan bir işte
zorlanarak çalışması halinde eksik istihdamın genişlemesinde
önemli rol oynamaktadır.
10
Genç işsizlik Türkiye’de uzun zamandır politikacılar tarafından
tartışılmaktadır. Türkiye için önemli bir araştırma konusu olarak da
görülmekte ve kayıt dışı istihdamın genç nüfus oranı her ne kadar
artış göstermiş olsa da bunun kısa zamanda önüne geçilmesi için
politikalar çıkarılmalıdır.
Türk yükseköğrenim sistemi, 1980’li yıllardan bu yana uygulanan
“her ile bir üniversite politikası” (HİBÜP) ile birlikte, büyük bir
dönüşüm sürecinin içerisine girmiştir. Bu çalışmada, HİBÜP’ün
genel olarak Türkiye ekonomisinde, özel olarak da yükseköğrenim
sisteminde ölçülebilir ve kalıcı nitelikte bir iyileşmeye yol
açmadan, akademik enflasyon sorununa neden olduğunu ileri
sürülmektedir. Akademik enflasyon, lisans derecesine sahip
mezunların, arzu ettikleri pozisyonlarda ve beklenti içine girdikleri
göreceli yüksek ücret seviyelerinde istihdam edilememesi
durumudur. (AÜ SBF Dergisi, 2019; akt. Akkaya,2019; 1)
Avrupa Birliği (AB) ülkeleri ile kıyas yapıldığında genç nüfusun
en fazla olduğu ülke Türkiye olduğu görülmektedir. TÜİK(Türkiye
İstatistik Kurumu) verilerine göre 15-24 yaş arası genç işçi olarak
tanımlanmakta. Genç nüfusu fazla olan bir ülke olarak genç
potansiyelinden yararlanılarak bu durumu ülke açısından
yararlanılabilir ve avantaja dönüştürebilir. Fakat yeni istihdam
sahaları kurmak olmazsa olmazdır.
Gelişmiş veya gelişmekte olan birçok ülke genç işsizlik oranlarıyla
mücadele etmekle birlikte özellikle neo-liberal ve küreselleşmenin
getirdiği değişiklikler ve zamanla gelişen teknoloji ve teknoloji
aletleri de birçok ülkede işsizliği arttırmaktadır.
11
3.Yapılan Röportajda Elde Edilen Bulgular
Araştırmamızı Üsküdar Üniversitesi’nin çeşitli bölümlerinde
öğrenim gören 19-21 yaş aralığındaki gençlerle
gerçekleştirilmiştir. Araştırmanın amacı kayıt dışı istihdam
sorununda gençlerin bilgilerini ölçmek, eksikliklerinin en çok
hangi noktalarda yoğunlaştığını anlamak ve bu konudaki bilgi
eksikliği hakkında farkındalık oluşturmayı amaçlamıştır. Sonuçlar
göstermiştir ki gençlerin kayıt dışı istihdamın yol açtığı mali
sorunlar, kaydedilen haklar, etki alanının genişliği ile ilgili
bilgilerinin az olduğu gerçeğini ortaya çıkarmıştır.
İSİM YAŞ BÖLÜM KAYITDIŞI
ÇALIŞIP,ÇALIŞM
ADIĞI
ESMA 18 ÇOCUK GELİŞİMİ HAYIR
BEYZA 20 ÇOCUK KORUMA
VE BAKIM
EVET
HATİCE 21 AĞIZ VE DİŞ
SAĞLIĞI
HAYIR
ZEYNEP 20 HEMŞİRELİK HAYIR
ALİ 21 ECZANE
HİZMETLERİ
HAYIR
MEHMET 20 İLK VE ACİL
YARDIM
HAYIR
SENA 30 SOSYAL
HİZMETLER
HAYIR
ESRA 21 HEMŞİRELİK HAYIR
BURAK 20 TIBBİ
DÖKÜMANTASYO
N SEKRETERLİK
EVET
12
TUĞÇE 20 ÇOCUK KORUMA
VE BAKIM
HAYIR
AHMET 21 AMELİYATHANE
HİZMETLERİ
HAYIR
ZEHRA 20 TIBBİ DKMNTSYN HAYIR
SILA 20 AMLİYATHANE
HİZMETLERİ
HAYIR
EZGİ 18 HEMŞİREİK HAYIR
YASİN 21 DİYALİZ HAYIR
SELMA 20 ORTOPEDİ
PROTEZ ORTEZ
HAYIR
MERYEM 21 SAĞLIK
YÖNETİMİ
EVET
BEGÜM 19 ODYOMETRİ HAYIR
ALEYNA 19 GIDA
TEKNOLOJİSİ
HAYIR
Tablo1: Yapılan röportajdan elde edilen bulgular.
Kayıt dışı istihdam; herhangi bir iş alanında çalışıp işveren
tarafından Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmemesi, çalışılan
gün sayılarının eksik bildirilmesi ve prime esas kazançların eksik
bildirilmesi gibi sorunları olan bir kavramdır. Çalışan çoğu zaman
işsiz kaldığı zaman işe ihtiyacı olduğu için bu yolu seçmektedir ve
bir çok haktan mahrum kalmaktadır. İşverende ödenmesi gereken
primleri ödememek için bu yola başvurmaktadır. Yapılan
röportajlarda kişilerin kayıt dışı istihdam hakkında bilgisi
bulunmadığı ortaya çıkmıştır. Görüşülen kişilerin yalnızca %30
oranında kayıt dışı istihdamın ne anlama geldiği hakkında bize
bilgi vermişlerdir. Geri kalan katılımcılardan da çoğu bunu daha
önce duymadıklarını söylemişlerdir. Esra adlı katılımcımız “Bir iş
13
yerinde üst seviyeye gelme anlamına geliyor.” Diyerek bu konu
hakkında bilgisiz olduğunu bize göstermektedir. Sigortası
yapılmayan çalışanlara daha az ödeme yapılmaktadır sebebi
işverenin zorda kalmış çalışan üzerinde istifade etmesidir. Esma
adlı katılımcımız kayıt dışı istihdam için “Maaşının yüksek olması
demek. Sigortasız çalışanlar ve güvenliği olmayan insanlar.” gibi
bir cevap vermiştir bu cevapla kişi kayıt dışı çalışarak daha çok
maaş aldığı düşünülmüştür.
Türkiye İstatistik Kurumu’na göre kayıt dışı istihdam her yıl azalış
göstermektedir. 2008’de %43 olan kayıt dışı istihdam Şubat 2018
verilerine göre %32,2’ye kadar gerilemiştir. Devletin denetimlerini
yapması insanların artık bilinçlenmesi gibi sebepleri kayıt dışı
istihdam oranının azalmasında büyük önemi bulunmaktadır.
%32,2’lik kısım her ne kadar az gözükse de günümüz
Türkiye’sinde önemli bir kısmını oluşturmaktadır. Yapılan
çalışmada kişilere Türkiye’de bulunan kayıt dışı istihdam oranı
sorulduğunda katılımcıların %60’ı oranında “%30-%40” arası oran
söyleyerek 2018 şubat ayı kayıt dışı istihdam oranına
yaklaşmışlardır. Ülkeye gelen mülteciler de kayıt dışı istihdamı
arttıran sebeplerden biridir. Örneğin; günümüzün önemli sorunu
haline gelen mülteciler daha ucuz çalıştırılıp sigortaları
yapılmamaktadır. İşverenler bir Türk çalıştırıp onun SGK
vergilerini ödemek yerine daha ucuza ve kayıt dışı olarak bir
mülteciyi çalıştırmayı seçmektedirler. Katılımcılarımızdan Sena
hanım “Kayıt dışı istihdam oranı %40 ve daha fazla olabilir.
Ülkemize sığınan mülteciler ile birlikte gün geçtikçe de bu oran
14
artmaktadır.” Diyerek mültecilerin de kayıt dışı istihdamı arttırıcı
bir sebep olduğunu söylemiştir.
Kayıt dışı istihdama yol açan sebeplere bakıldığında işçinin ve
işverenin eksikliği, kamu kurumları arasında ki koordinasyon
eksikliği şeklinde sıralanabilir. İşvereni isteksiz oluşu; işçi
maliyetlerinin fazla olması, işlemleri yapmak için kuruma
gittiğinde gördüğü bürokratik işlemlerin fazla oluşu, işverenlerin
bilinçsiz oluşu, mevcut olan denetimin etkin ve caydırıcı olmaması
gibi sebeplere bağlanmaktadır. İşçilerin isteksiz oluşlarının
sebepleri arasında ; Sosyal Güvenlik Kurumu’na gittiklerinde
gördükleri kalitesiz ve uzayan hizmet sistemi, işsiz kalmaktan
korkmaları, işçilerin bilinçsiz oluşu gibi nedenler yer almaktadır.
Yapılan araştırmada kişilere “Kayıt dışı istihdama yol açan
sebepler?” sorusuna %75 oranında denetimlerin yetersiz oluşu ve
çalışanların bilinçsiz oluşu şeklinde cevaplar vermişlerdir.
Katılımcılarımızdan Selma hanım ise “Vergi kaçırma, sigorta
ödememe, inançsızlık, yetersizlik, kar etme amacı. En önemlisi
işveren karını yüksek tutmak için bu yolu seçmesi.” Şeklinde cevap
verip işverenin kar amacına değinmiştir.
Ülkemizin büyük sorunu olan kayıt dışı istihdamı önlemek için
geniş çaplı araştırmalar yapılıp nedenleri incelenmelidir. Kişileri
kayıt dışı istihdama iten nedenler arasında vergi oranlarının yüksek
oluşu, denetimlerin etkin ve yeterli olmayışı, işsizlik oranlarının
yüksek oluşu, kişilerin sendikalaşmaması gibi nedenler
gösterilmektedir. Yapılan araştırmada kişilere “Kayıt dışı istihdamı
önlemek için çözüm önerileri söyler misiniz?” diye sorulduğunda
15
katılımcıların %80’i denetimlerin arttırılması üzerinde durmuştur.
Katılımcılarımızdan Ahmet bey “Cezalandırma ve denetimlerin
daha katı surette uygulanmalıdır. Her çalışanın önceliği sigortalı
bir işte çalışmak olmalıdır.” Diyerek denetimin ve sigortalı bir işte
çalışmanın üzerinde durmuştur.
Bilgilendirme hangi ana dalda olursa olsun çok önemli olmaktadır.
Yapılan çalışmada üniversite gibi önemli bir öğrenim dalında kayıt
dışı istihdam hakkında bireylerin bilinçlendirilmesi önemlidir.
Bilinçlendirmek için öğrencilere seminerler verilmelidir,
seminerlerin sonunda katılımcılardan geri bildirim almak için
sorular sorulabilir. Katılımcılarımıza “Kayıt dışı istihdam için
öğrencilere yönelik hangi önlemler alınmalıdır?” şeklinde
sorduğumuzda katılımcıların %95’i öğrencilere seminer verilmesi
gerektiğini söylemiştir. Katılımcılarımızdan Ayşe hanım
“Seminerler verilmelidir. Seminerlerle öğrenciler
bilinçlendirilmelidir. Bilinçlenen öğrenci böyle bir durumla karşı
karşıya kaldığında ne yapacağını hakkında bilgi sahibi olmuş
olur.” Şeklinde yorum yapmıştır.
Kayıt dışı istihdama yönlendiren sebepler arasında genel olarak
işsizlik yer almaktadır. Kişi işsiz kalmamak adına düşük ücrete ve
Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirilmeden bir yerde çalışmak
zorunda kalmaktadır. Kayıt dışı istihdama işvereni iten nedenler
arasında yüksek olan primler neden olmaktadır. Yapılan
araştırmada katılımcıların daha önce bir yerde kayıt dışı olarak
çalışıp çalışılmadığı sorulmuştur, verilen cevaplarda 20 kişiden
yalnızca 3’ü kayıt dışı olarak çalıştıklarını söylemiştir.
16
Katılımcılarımızdan Sema hanım “Kayıt dışı olarak hiç
çalışmadım. Ama çalışmak zorunda kalsaydım çalışırdım.”
Diyerek işsizliğin kişiye kayıt dışı olarak çalışmaya itebileceğini
ifade etmiştir.
4. Sonuç ve Öneriler
Kayıt dışı istihdam çalışanın işveren tarafından Sosyal Güvenlik
Kurumu’na bildirilmemesi, çalışanın çalıştığı günleri eksik
bildirmesi, prime esas kazançların eksik bildirilmesi gibi nedenleri
bulunmaktadır. Kayıt dışı istihdam işverene, çalışana ve devlete
zarar vermektedir. Kayıt dışı istihdamı önlemek için devlet
politikalarını daha caydırıcı hale getirmeli ve ödenmesi gerek prim
oranlarını düşürmelidir. Kayıt dışı istihdamın önemli
sebeplerinden biri de işsizlik olmaktadır. Kişi işsiz kalmamak
adına ona sunulan kötü şartları kabul ederek kayıt dışı
çalışmaktadır. İşsizlik oranlarını düşürmek adına aktif istihdam
politikaları geliştirilmeli ve iş sahaları açılmalıdır. Buradan
hareketle ithal ikameci ekonomi modeli üzerinde durulabilir.
Sonuç olarak yapılan araştırmada üniversitede okumakta olan
birçok öğrenci kayıt dışı istihdam hakkında yeterli bilgiye sahip
değildir. Öğrencilerin bilgilendirilmesi amacıyla yıl içinde YÖK
(Yüksek Öğrenim Kurumu) tarafından müfredata konularak
dersleri ve gerekli bilgilendirilmelidir. Verilecek eğitimlerle kişiler
kayıt dışı istihdam hakkında bilgi alırlar ve böyle bir durumla
karşılaştıkları zaman yapmaları gerekenleri bilirler. Kayıt dışı
istihdamı Üsküdar Üniversitesi’nde okuyan gençlerin genelde
17
işsiz kalmamak adına bu yolu seçtikleri görülmüştür. Ülke
işsizliğinin önlenmesi için etkin politikalar geliştirilmelidir.
İşsizlik oranının düşmesiyle kayıt dışı istihdamda düşecektir.
Sosyal Güvenlik Kurumu kayıt dışı istihdamı önlemek için lise ve
üniversitede okuyan öğrencileri bilgilendirmek için aktif
programlar düzenleyerek öğrencileri daha iyi bilinçlendirebilir.
Bilgilendirilen bireyler hem kendileri bilinçlenir hem de etrafında
bulunan insanları bilinçlendirir. Televizyon kanallarında,
radyolarda ve sosyal medyada kamu spotlarına yer verilerek
farkındalık yaratılabilir.
Kaynakça
Adnan, M. (2017), “Türkiye’de Kayıt Dışı İstihdam Ve Önlemeye
Yönelik Stratejiler.” , 550-561.
Hatice Elanur, S. (2007). “Kayıt dışı ekonominin Büyümeye
etkisi:Türkiye Örneği.” , 11-18
Segekam. (2017). “Kayıt Dışı İsthdam Nedir, Türleri Nelerdir?”.
Erişim Tarihi:19.04.2019, http://www.segekam.com
Segekam. (2017). “Kayıt Dışı İsthdam Nedir, Türleri Nelerdir?”.
Erişim Tarihi:19.04.2019, http://www.segekam.com
Sema, B. (2009), “Türkiye’de Kayıt Dışı İstihdam Ve Ekonomik
Boyutu.”, 65-71.
Kidep. (2018). “Kayıt Dışı İstihdam Nedir?”. Erişim Tarihi:
13.04.2019 http://www.kidep.net
http://www.segekam.com/http://www.segekam.com/http://www.kidep.net/
18
Kidep. (2018). “Kayıt Dışı İstihdam Nedir, Türleri nelerdir?”.
Erişim Tarihi: 13.04.2019 http://www.kidep.net
TÜİK. ( 2018). İşgücü İstatistikleri, Şubat 2018. Erişim Tarihi:
15.04.2019, http://www.tüik.gov.tr
http://www.kidep.net/http://www.tüik.gov.tr/
19
EMRAH SERBES’ İN ESERLERİNDE
ERKEKLİK OLGUSU
Aslı Coşkun
Danışman: Doç. Dr. Setenay Nil Doğan
Yıldız Teknik Üniversitesi
İnsan ve Toplum Bilimleri Ana Bilim Dalı
Sosyoloji Yüksek Lisans Programı
aslitcoskun@gmail.com
ÖZET
Toplumsal cinsiyet düzeni, düzenlendiği gündelik yaşamda, yaratılan
“erkeklik” ve “kadınlık” kimliklerini doğal gibi göstererek, iktidar
ilişkilerini sabitlemeye çalışır. Bu çalışmada, edebi eserlerin kültürel
üretim olarak görüldüğü yaklaşımlar çerçevesinde, Türkiye’deki
erkeklik kurgularının, Emrah Serbes ’in eserlerindeki yansımaları ayırt
edilmeye çalışılmıştır. Serbes ’in, çalışma dahilinde ele alınan Erken
Kaybedenler (2009), Hikayem Paramparça (2012), Deliduman (2014)
ve Müptezeller (2016) isimli eserleri, erkeklerin gelişim çağındaki
farklı dönemlerin anlatıldığı, “erkek olma” serüvenlerindeki
“kaybedişleri” ne odaklanmıştır.
Anahtar Sözcükler: Erkeklik, Edebiyat Sosyolojisi, Yansıtma Kuramı,
Toplumsal Cinsiyet
mailto:aslitcoskun@gmail.com
1. Giriş
Edebiyatın toplumsal gerçekliği yansıttığı görüşü, Antik Yunan’dan
günümüze çeşitli kuramlar çerçevesinde ilerlemiştir. Platon, sanatçının
yaptığı işi topluma ayna tutmaya benzetir. Devlet adlı diyalogunda
“İstersen bir ayna al eline, dört yana tut, Bir anda yaptın gitti, güneşi,
yıldızları, dünyayı, kendini, evin bütün eşyasını, bitkileri, bütün
canlıları” (Platon, 1942). Platon, edebiyatın gençlerin eğitimi için
önemli olduğu görüşünü savunur. Bu noktada edebiyatın yapması
gereken “güzel” olanın yansıtılmasıdır. Bu her ne kadar olumlu bir
anlam taşıyor gibi gözükse de filozofun aynı zamanda edebiyata
olumsuz bir anlam yüklediği de görülür. Şöyle ki, mutlak gerçekliğin
ve mükemmelliğin olduğu idealar dünyasının bir yansıması olan ve
insanların duyuları ile algıladığı bu gerçeklik, mimesis yani yansımadır.
Dolayısıyla edebi ürün, gerçeğin yansımasının yansıması olarak
nitelendirilir. Bu bağlamda, Platon’a göre, insanları gerçeklikten
uzaklaştırdığı için edebiyatın olumsuz bir işlevi de bulunmaktadır.
Platon’dan sonra öğrencisi Aristoteles de edebi metnin tek bir insanın
hayatının her ayrıntısını yansıtmak yerine, insanlık için evrensel olanın
yazar tarafından seçilerek aktarıldığını vurgular.
Edebiyatı kültürel bir üretim olarak ele alan görüşler, Marksist yansıtma
kuramı çerçevesinde ilerlemiştir. Kültürün egemen ideoloji olduğu
vurgusunu yapan Marksist anlayış, yanlış bilinç olarak gördüğü kültüre
olumsuz bir anlam yükler. Çünkü söz konusu olan, ekonomik altyapı
temelinde oluşan üstyapı kurumları çerçevesinde üretilen kültürel
yapıdır. Dolayısıyla bu yapı egemen ideolojinin kendini yeniden
üretmesini sağlar.
Edebi metin, Plehanov gibi isimlerin öncülük ettiği toplumcu gerçekçi
akımına göre, egemen ideolojinin yarattığı yanlış bilinci yıkmak
21
noktasında işçi sınıfının “uyanmasını” sağlayıcı gerçekliği yansıtarak
partizan bir işlevde olmalıdır. Ancak, aynı akımın bir başka temsilcisi
olan Lukacs, edebi metinde yansıtılacak olan şeyin zorunlu olarak bu
olmadığını, toplumsal gerçekliğin tutarlı bir şekilde yansıtılmasının
hâkim ideolojiyi açığa çıkarmada yeterli olacağını savunur. Yazar,
dahil olduğu toplumsal sınıf ne olursa olsun, toplumsal gerçekliği bütün
açıklığıyla yansıtabilir. Buna en iyi örnek ise döneminde kralcı tutuma
sahip olan Balzac ’ın eserleridir.
Goldmann ise edebiyatı, toplumsal gerçekliğin doğrudan yansıması
olarak gören anlayıştan kopuşun kapısını aralamıştır. Ona göre
edebiyat pasif bir ayna işlevinde değildir. Yazarın yapması gereken
ideolojiyi somutlaştırarak görünür kılmaktır.
Goldmann’ı takip eden isimler ise Althusser, Macherey ve Eagleton
olmuştur. Althusser, edebiyatın ideolojiyi somutlaştıran, onu
dönüştürerek gözler önüne seren bir üretim faaliyeti olduğunu söyler.
Macherey ise edebi metnin kendi yapısı içerisinde ideolojiyi
somutlaştırdığı görüşünü paylaşırken, metindeki boşluklar ve
suskunlukların da ideolojiye içkin olduğunu vurgular. Eagleton ise,
edebi metnin anlamının okurların gözünde önemli olduğunu vurgular.
Değer yargılarından bağımsız bir anlatımın söz konusu olmadığını
savunan Eagleton, bu bağlamda okurların da metni yeniden yazdığını
söyler. Ona göre ideoloji, yalnızca bilinçdışı olan inançlarımız değil,
aynı zamanda toplumsal iktidarın yeniden üretimi ve muhafazasını
sağlayan algılama, inanma biçimlerimizdir (Eagleton, 2017: 30).
Toplumsal cinsiyet çalışmaları ise edebiyat çalışmaları
kapsamına yükselen feminist kuram ışığında girmiştir. Toplumsal
cinsiyet de tıpkı edebiyat gibi kültüre bağlı bir kavramdır.
22
Biyolojik cinsiyetten farklı olarak toplumsal cinsiyet, bireylerden
beklenen kadınlık ya da erkeklik davranış kalıplarını tsvir eder.
Butler, Connell gibi isimler, toplumsal cinsiyetin biyolojik
cinsiyetten ileri geldiğini görüşüne şerh düşerek, biyolojik
cinsiyetin kadın ya da erkek olarak dikatomik ayrımının bizzat
toplumsal cinsiyetlendirilmiş bir anlatım olduğunu savunur.
Erillik, her koşulda kendini ispat etmek zorunda olan, ataerkin
tarihsel süreçte özne olarak belirleyip toplumsal cinsiyet
hiyerarşisinin tepesine oturttuğu kimlik olarak karşımıza çıkar.
Erkeklik kimliği toplumsal olarak inşa edilir. Bu haliyle biyolojik
cinsiyet temeline indirgenerek açıklanması eksikli bir anlatı olur.
Toplumsal cinsiyet rejimi, ırk sınıf cinsel iş bölümü, kateksis gibi
unsurlarla analiz edilmelidir. Hal böyle olunca tek ve mutlak bir
erkeklik kimliğinden bahsedemeyiz.
“Erk en çok erkeği ezer” tartışılır ve iddialı bir söylemdir; ancak,
bunun yanında kimi alt anlamlarda erkekliğin de kendi içerisinde
bir hiyerarşiye sahip olduğu bir gerçekliktir. Connell hegemonik
erkeklik kavramıyla karşımıza çıkar ve iş birlikçi, madun ve
marjinal erkekliklerin erkekler arası iktidar ilişkileri ele
alındığında önemli birer ayrım olduğunu savunur (Connell,
2019).
Bir erkeğin ne kadar erkek olduğu her daim, erkek olmak adına
yaptıkları ya da yapmadıklarıyla ölçülür. Erkek adam olmak,
toplum gözünde ispata muhtaç, altından kalkılması gereken zorlu
bir durumdur.
23
2. Emrah Serbes ’in Eserlerinde Erkeklik Kurguları
Emrah Serbes’ in eserlerindeki ortaklık “kaybeden erkeklerin
hikayelerini” anlatmak iddiasıdır. Elbette bu kaybedenlerin kim
oldukları, hangi özelliklere sahip oldukları kadar kime karşı
kaybettikleri de önemlidir. Diğer bir deyişle, Serbes’ in eserlerindeki
erkeklerin, kim oldukları kadar kim olmadıkları/olamadıkları da
üzerinde durulması gereken noktalardan biridir.
Eserlerdeki erkek karakterler ağırlıklı olarak çocuk ve genç yaştaki
erkeklerdir. Yetişkin erkekler ise genel anlamda “baba” figürü olarak
karşımıza çıkar. Eserlerdeki cinsiyetçi küfürlerle dil şiddete
meyilli,maço erkek karakterler ön plandadır.
Serbes, kahramanları olan erkek çocuklarının erkeklik kimliklerinin
inşası, onların kendilerini “kaybeden” olarak hissetmelerinin nedenidir
de aynı zamanda. Hepsi işçi sınıfı çocuklarıdır kahramanlarımızın,
babalarıyla olan ilişkileri çerçevesinde görürler yaşamlarını,
babalarının ölümü, uzağa gidişi onların hayata dair isyanını büyütür. Bu
isyan ise onların, alkol, zararlı madde kullanımı, pervasız şiddet
gösterileriyle dolu yaşamlarına yansır. Hegemonik erkekliğe ilişkin
kurguların karakterlerimizin hayatlarında yer almayıiı önemlidir bu
noktada. Zengin, yakışıklı, başarılı erkekleri görmeyiz
karakterlerimizin yaşamlarında. Heteroseksüel ilişki ya da milliyetçilik
gibi kurgular ise karakterlerimizin yeterince başarılı olamadıkları
yönleri olarak karşımıza çıkar. “erkeklik sınavının” kaybedenleridir.
Eril dilin küfür dolu anlatımlarının baskın olduğu Serbes ’in
eserlerinde, bariz olan “erkeklik gösterilerinin” yanı sıra, dört eserin her
birinde erkeklik kimliğine dair unsurlar kurumsal ve ikili ilişkiler
24
dahilinde ortaya konmaya çalışılmıştır. Yazar tarafından ağırlıklı olarak
vurgusu yapılan “kaybetme” durumunun, eserlerdeki karakterlerde
hangi özelliklere sahip olmaya bağlandığı saptanmıştır. Burada dikkati
çeken nokta, “hegemonik erkeklik” ile özdeşleştirilen kurguların
yazarın karakterlerinde, yalnızca heteroseksüellik ile görülmesidir.
Karakterlerin çoğu, işçi sınıfına dahil olan ailelerde büyümüş, eğitim ya
da iş alanında herhangi bir başarısı bulunmayan, şiddete meyilli, alkol
ya da uyuşturucu madde bağımlısı diyebileceğimiz, muhalif bireyler.
Heteroseksüel cinsel ilişki yönelimine sahip bu bireylerin aşk
hayatlarındaki açmazlar ve kayıplar ise, bireylerin farklı özelliklere
sahip erkeklere karşı, kadınlar tarafından “yetersiz” görülmeleri olarak
aktarılmıştır. Bu “yetersizlik” ise farklı erkeklikler arasındaki iktidar
ilişkilerinin göstergesi olarak okunabilir.
4.Sonuç
Edebiyat, dili, üretim süreçleri, yazarı, okuru ya da yayınlanma
aşamalarıyla, içinde üretildiği toplumdan bağımsız olarak ele
alınamaz. Çünkü temelde beslendiği kaynak toplumun kendisidir.
Diğer bir deyişle edebiyat insanların hikayesini, farklı tonlarda,
kimi zaman kurgusal şekilde kimi zaman ise yalın halde yine
insanlara anlatır
Toplumsal gerçekliğin sanat eserlerine yansıdığı görüşü antik
yunan filozoflarından platon ve öğrencisi Aristoteles e dayanır.
Ancak, sanatta yansıtma kuramı temel olarak Marksist kuram
ışında gelişmiştir. Marx ve engelsin doğrudan edebiyatla ilgili
çalışmaları bulunmasa da ikisinin de sıkı bir edebiyat takipçisi
olduğu kimi edebi metin eleştirine makalelerinde yer
25
vermeleriyle açıktır. Gelgelim, edebi metin kültürel bir üretim
olarak ele alınabilir. Kültür ise Marksist kurama göre, ekonomik
alt yapı temelinde yükselen üst yapı kurumlarının egemen
ideolojiyi devam ettirmek amacıyla girdiği ilişkilerdir. Yanlış
bilinç üretir. Marksist kuramcıların Plehanov, Lukacs gibi isimler
partizan edebiyat anlayışıyla, edebiyata demistifikasyon misyonu
yükleseler de Goldmann ın açtığı pencereden ilerleyen Althusser
Macherey Eagleton gibi isimler, edebi üretimin hali hazırda
hâkim ideolojinin dönüştürülerek gözler önüne serilmesinde aracı
olduğunu vurgularlar.
Bu çalışmada, edebi eserlerin kültürel üretim olarak görüldüğü
yaklaşımlar çerçevesinde, Türkiye’deki erkeklik kurgularının, Emrah
Serbes ’in eserlerindeki yansımaları ayırt edilmeye çalışılmıştır. Serbes
’in, çalışma dahilinde ele alınan Erken Kaybedenler (2009), Hikayem
Paramparça (2012), Deliduman (2014) ve Müptezeller (2016) isimli
eserleri, erkeklerin gelişim çağındaki farklı dönemlerin anlatıldığı,
“erkek olma” serüvenlerindeki “kaybedişleri” ne odaklanmıştır. Emrah
Serbes’ in eserindeki kaybetmişlik, söz konusu karakterlerin diğer
erkeklerle girdikleri iktidar ilişkilerinin kaybedenleri olmalarından ileri
gelir.
26
5. Kaynakça
Alver, K. (2018). Edebiyat Nedir? K. Alver içinde, Edebiyat Sosyolojisi
(s. 14). İstanbul: İz.
Alver, K. (Dü.). (2018). Edebiyat Sosyolojisi. İstanbul: İz.
Atay, T. (2004). "Erkeklik" En Çok Erkeği Ezer. Toplum ve Bilim(101),
11-31.
B.Boratav, H., O.Fişek, G., & Ziya, H. E. (2017). Erkekliğin Türkiye
Halleri. İstanbul: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Butler, J. (2014). Cinsiyet Belası. İstanbul: Metis.
Connell, R. (2017). Toplumsal Cinsiyet ve İktidar (3 b.). (C. Soydemir,
Çev.) İstanbul: Ayrıntı.
Connell, R. (2019). Erkeklikler. (N. Konukcu, Çev.) Ankara: Phoenix.
Eagleton, T. (2016). Edebiyat Nasıl Okunur (3 b.). (E. Ersavcı, Çev.)
İstanbul: İletişim.
Eagleton, T. (2016). Marksizm ve Edebiyat Eleştirisi. (U. Özmakas,
Çev.) İstanbul: İletişim.
Eagleton, T. (2017). Edebiyat Kuramı: Giriş. (T. Birkan, Çev.) İstanbul:
Ayrıntı.
Eagleton, T. (2017). Edebiyat Olayı (2 b.). (B. Yüce, Çev.) İstanbul: Sel.
Erkol, Ç. G. (2018). İllet, Zillet, Erkeklik: Eleştirel Erkeklik Çalışmaları
ve Türkiye'deki Seyri. Toplum ve Bilim(145), 6-32.
Escarpit, R. (1993). Edebiyat Sosyolojisi. (A. T. Yazıcı, Çev.) İstanbul:
Remzi Kitabevi.
Gürbilek, N. (2007). Kör Ayna Kayıp Şark. İstanbul: Metis.
Kandiyoti, D. (2015). Cariyer, Bacılar, Yurttaşlar (5 b.). (F. S. Aksu
Bora, Çev.) İstanbul: Metis.
Lukacs, G. (2017). Roman Kuramı (5 b.). (C. Soydemir, Çev.) İstanbul:
Metis.
Macherey, P. (2019). Edebi Üretim Teorisi. İstanbul: İletişim.
Marx, K., & Engels, F. (2016). Sanat ve Edebiyat Üzerine (3 b.). (M.
Belge, Çev.) İstanbul: Birikim Kitaplığı.
27
Moran, B. (2015). Edebiyat Üzerine. (S. Ş. Gümüş, Dü.) İstanbul:
İletişim.
Moran, B. (2017). Edebiyat Kuramları ve Eleştiri (27 b.). İstanbul:
İletişim.
Onur, H., & Koyuncu, B. (2004). Hegemonik Erkekliğin Görünmeyen
Yüzü. Toplum ve Bilim(101), 38-50.
Platon. (1942). Devlet. İstanbul: Remzi.
Plehanov, G. (1962). Sanat ve Toplumsal Hayat. İstanbul: Sosyal
Yayınlar.
Sancar, S. (2016). Erkeklik: İmkansız İktidar. İstanbul: Metis.
Selek, P. (2018). Sürüne Sürüne Erkek Olmak (8 b.). İstanbul: İletişim.
Serbes, E. (2013). Hikayem Paramparça (2 b.). İstanbul: İletişim.
Serbes, E. (2013a). Erken Kaybedenler (14 b.). İstanbul: İletişim.
Serbes, E. (2014). Deliduman. İstanbul: İletişim.
Serbes, E. (2017). Müptezeller. İstanbul: İletişim.
Türker, Y. (2004). Erk İle Erkek. Toplum ve Bilim(101), s. 8-11.
Vardar, U. (2016, 10 22). Emrah Serbes: 'Bazen Delirmek De Çare
Değil'. Hürriyet Kelebek Gazetesi.
Yücel, E. (2013). Güç İlişkileri Açısından Delikanlılık. İstanbul: Doğu
Kitabevi.
28
ÜSKÜDAR ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİ KAYGI
DÜZEYLERİNİN ARAŞTIRILMASI
Besra Ecer Bilge Duran
Sosyal Hizmetler Sosyal Hizmetler
Üsküdar üniversitesi Üsküdar Üniversitesi
besraecer10@gmail.com bilgeduran6262@gmail.com
ÖZET
Kaygı kişinin korku verici veya tehdit edici bir duruma karşı vermiş olduğu
ruhsal ve bedensel bir tepkidir. Her duygu gibi kaygıda kişinin yaşamını
sürdürebilmesi ve yaşamdan doyum alabilmesi için gereklidir. Ancak
yaşanan kaygı çok yoğun ise, kişinin enerjisini verimli bir biçimde
kullanması, dikkatini ve gücünü yapacağı işe yönlendirmesi engellenir.
Gelecek kaygısı ise; özellikle genç nüfus üzerinde büyük bir baskı ve stres
yaratan bir durumlar bütününü simgelemektedir. Genç bireylerin yıllar
sonra nasıl geçinebileceklerini, işlerinde mutlu olup olmayacaklarını,
sektörlerinin zarar görüp görmeyeceğini ve bunlar gibi birçok soru
nedeniyle sürekli bir sorgulama halinin olması durumunun bütünü de,
gelecek kaygısını oluşturmaktadır. Gelecek kaygısı özellikle rekabetin ve
acımasızlığın artarak, kısıtlı kaynakları olan piyasada daha fazla
oyuncunun yer alması ile kendini göstermektedir. Türkiye İstatistik
Kurumu (TÜİK), eylül ayı işsizlik rakamını geçen yıla göre yüzde 0.4
artışla yüzde 11.4 olarak açıkladı. Rakamların en dikkat çekici yanı, genç
işsizlikteki artış oranın, genel oranın dört katı olmasıdır. Yine TÜİK’in
eylül ayı için açıkladığı istatistiklere göre, Türkiye genelinde 15 ve daha
yukarı yaştakilerde işsiz sayısı 2017’nin yılın aynı dönemine göre 330 bin
kişi artarak 3 milyon 749 bin kişi oldu. Işsizlik oranlarındaki keskin
artışlar üniversite öğrencilerinin gelecek kaygılarını da aynı pararlelde
arttırmaktadır. Bu çalışmada Üsküdar Üniversitesi Sağlık Hizmetleri
Meslek Yüksekokulu öğrencilerinden rastsal olarak seçilen 20 öğrenci ile
derinlemesine görüşme yapılacaktır. Çalışmada Üsküdar Üniversitesi
SHMYO’nun seçilmesindeki amaç bünyesinde 37 farklı bölümü
barındırması ve bu bölümlerin çalışma alanları ve iş bulma
mailto:besraecer10@gmail.com
29
olanaklarının birbirinden çok farklı olmasıdır. Örneklem
grubunda benzer olan bölümlerin her birinden birer öğrenci ile
görüşülecektir. Bu kapsamda; ilgili bölümlerin öğrencilerinin
çalışma alanları, kamu ve özel sektörde iş bulma imkanları,
akademik başarı durumları gibi bağımsız değişkenler çerçevesinde
gelecek kaygıları ölçülecek ve değerlendirilecektir.
Anahtar Kelimeler: Gelecek, Kaygı, İşsizlik, Üniversite
Öğrencileri
SUMMARY
Concerns about alarming or threatening situation of the person
who has given spiritual and bodily reaction against. Each no
notable signs of-people like feeling to continue and obtain life
satisfaction is required. But recent anxiety is very busy, use the
person's energy efficiently, pay attention and will make the power
of work redirect blocked. Next concern; especially the young
population on a lot of pressure and stress of a situations . Young
individuals how they could get along after all these years, weren't
going to be happy in their work, sectors of the damage due to lot of
questions such as these and affects an ongoing inquiry is of the the
totality of the situation, future concern. Next concern especially
competition and ruthlessness increased, the limited resources
available in the market with more players to take part. Turkey
Statistical Institute (turkstat), in September, unemployment has
increased by 0.4 percent compared to last year the number as 11.4
percent. The most striking numbers as well as an increase in the
unemployment rate, the young General is four times the rate.
Turkstat again According to statistics announced by Turkey for the
month of September 15 and higher, the number of unemployed in
the age of 2017 compared to the same period of the year 330
thousand people was increased by 3 million 749 thousand people.
Sharp increases in unemployment rates concerns regarding the
future of the college students in the same parallel. In this study,
30
Üsküdar University health services vocational school students as
random an in-depth interview with 20 students will be selected.
Study of Üsküdar University SHMYO have different section 37
within the selected purpose and since this area of work and
employment facilities is very different from each other. Similar to
the sample group, one from each of the sections students with
national legislations. In this context; the students of the workspaces
of the relevant section, in public and private sector job find
facilities, like the status of academic success within the framework
of the arguments will be measured and future concerns will be
evaluated.
Keywords: Future, Care, Unemployment, University Students
GİRİŞ
Kaygı, endişe duyulan düşünce, tasa olarak tanımlanmakta olup,
kökü eski Yunancada kullanılan “ anxsietas” kelimesinden
türemektedir ve endişe, korku ve merak manalarına gelmektedir
(Köknel, 1989 akt.Saraç,2015).
Kaygı, bireyin varlığına yönelik aldığı tehdit ve tehlikelere karşı
hissettiği duygulardır. Tüm kaygı tanımlarına bakıldığında
varılan sonuç, tehlikeli uyaran ve bireyin hissettiği endişe
duygusudur. İlk ölüm endişesi ile Gılgamış Destanı’nda kaygı
kelimesine yer verilmiştir. Anksiyete ile ilk ilgilenenler Freud ve
çevresindekiler olmuştur. Freud’a göre önemli olan yaşanan,
duyulan, görülenlerden daha fazla altında yatan sebeplerdir. Genel
olarak tüm kaygıların temelinde cinsellik ve saldırganlığın yarattığı
31
çatışmanın olduğunu ifade eder(saraç,2015 akt;bayrak 2018.ss.16).
Daha sonra 1903 yılında Fransız Psikiyatr Pierre Janet kitabında
psikasteni adı altında bugünün anksiyetesini yayımlamıştır.
Kaygı, algılanan bir tehdit veya tehlikeye karşı sistemli bir tepki
olup kişinin iç dünyasından olduğu kadar dış dünyasından da
kaynaklanabilmektedir. Başka bir ifadeyle, kaygı, bilişsel, fiziksel,
duygusal ve davranışsal olarak yaşanan psikolojik ve fizyolojik bir
durumdur. Kaygı göstergelerinden duygusal kaygı, korku,
gerginlik, heyecan, yetersizlik ve uzun dönemde üzüntü, çaresizlik
gibi belirtileri vardır. Fiziksel kaygı da ağızkuruluğu, mide
rahatsızlıkları, hızlı kalp atışı, terleme, titreme, sürekli tuvalete
gitme ihtiyacı, nefes alma güçlükleri, zihinsel kaygıda olumsuz
düşünceler/beklentiler (beceremeyeceğim, kendimi aptal
durumuna düşüreceğim, kontrolümü kaybediyorum vb.), felaket
senaryoları, zihnin bomboş olması, odaklanamama,
hatırlayamama, tekrarlayan düşüncelerdir. Fizyolojik
Belirtiler:Kalp atışlarında hızlanma, nefes alıp verişin hızlanması,
çeşitli kaslarda gerginlik, ağız kuruluğu, terleme ya da üşüme,
titreme, vücudun belli yerlerinde uyuşma, karıncalaşma, ateş
basması, baş ağrısı, baş dönmesi, yüz kızarması, göğüste ağrı
basınç ve sıkışma,bulantı, kusma, ishal, sık idrara çıkma, soğuk ve
nemli eller, kulak çınlaması, erken- boşalma, orgazm güçlükleri
gibi cinsel sorunlardır. Duygusal Belirtiler:Gerginlik, sinirlilik,
karamsarlık, korkular, endişe, panik, kontrolü yitirme hissi,
güvensizlik, çaresizlik, heyecan, umutsuzluk, yetersizlik hisleri.
Davranışsal Belirtiler: Kaçma ve kaçınma davranışları. Kaygının
32
sebepleri ;Genetik hastalıklardır. Kişilik özellikleri: Çekingenlik,
aşırı kontrolculuk, bağımlılık, güvensizlik gibi özellikler kaygı
bozukluğu geliştirebilme olasılığını arttırmaktadır. Stres verici
yaşam olayları yaşamış olmak veya yaşıyor olmak.
Kaygı devam ettiği sürece kişi, kendini sürekli dikkat halinde ve
sanki kötü bir şey yaşanacakmış gibi bir duygu hali içine sokar.
Durumluk ve sürekli kaygı olmak üzere iki ana gruptan oluşur.
Durumluk kaygı, çoğu zaman çevresel etkiler ,çevresel stres
faktörlerinden oluşmakta olup kişide gün yüzüne çıkan sürekli
olmayan bir duygu hali olarak oluşmaktadır.Sürekli kaygı ise
bireyin yaşamış olduğu durumdan ayrı olarak ilerleyen ve bireyin
hal, hareket, ve davranışlarını etkileyerek yaşamış olduğu süre
boyunca devamlılığını sürdüren önem değeri yüksek bir durum
olduğu ifade edilir. (Öner & Le Compte, 1985Aydın,Tiryaki2016
ss.715)
Öğrencinin bazı demografik özellikleri de (cinsiyeti, ailesinin
sosyo-ekonomik seviyesi, kişiliği, anne-baba mesleği, okuldaki
başarı, kaldığı yer ve arkadaş çevresi) kaygı yaratıcı faktörler
olarak ortaya çıkmakta ve kişinin psikolojik durumu üzerinde etkili
olmaktadır (Çakmak &Hevedanlı, 2004 akt. Aydın, Tiryaki 2016
ss.716). Kaygı, kararsızlık duygusu, Korku ve geleceğe yönelik
kötümser beklentiler içeren bir duygu olarak yaşanır ve kişiyi
rahatsız eder. Eski kaynaklara baktığımızda kaygı ve korku
kavramlarının eş anlamı kullanıldığını görmekteyiz. Kaygı ve
korkunun eş anlamlı kullanılması ortak bazı yönlerinin olmasından
kaynaklanmaktadır. Her iki duygu da yaklaşmakta olan bir
33
tehlikeye karşı geliştirilmiş duygusal tepkilerdir. Her iki duyguya
da bazı bedensel belirtiler eşlik eder ancak her iki duygu arasında
önemli farklılıklar bulunmaktadır Korku, herkes tarafından
tehlikeli olarak algılanan bir duruma karşı yaşandığı halde kaygı,
kişinin kendisinin ürettiği ve abartılı bir duygudur. Ayrıca bu
duyguya neden olarak gösterilen durum çoğu insan, saçma
gelebilmektedir. Bazı insanların küçük artçı depremlerde binaların
ikinci hatta üçüncü kattaki balkonlarından atlamaları buna örnektir.
Kaygı ile ilgili şikayetleri azaltmak için yapılması gerekenler;
Kaygıdan kaçmamak hayatta her şey den başarısız olacağım diye
düşünmek yerine başarılı olabileceğine inanmaktır.Hayatta her
zaman hedefler koymak ve başarmak için elimizden geleni
yapmak, geçmiş ve gelecek hakkında düşünmek yerine kendimizi
umutsuzluğa sürüklemek yerine şimdiki zamanı düşünmemiz
gerekir. Kendini rahat hissedeğimiz hobiler ile uğraşmak ve spor
yapmak, nefes egzersizleri yapmak.
Bu çalışmada Üsküdar Üniversite öğrenci kaygı düzeylerinin
araştırılması yapılırken Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek
Okulundan(SHMYO) rastgele seçilen öğrencilerle derinlemesine
görüşme yapılmışır.
Bu çalışmanın amacı Üniversite öğrencilerindeki kaygı
düzeylerinin araştırılıp mezun olduktan sonra geleceklerini nasıl
gördükleri konusunda araştırmalar yapmaktır.
Bu çalışmada önce Üniversite gençlerinin gelecek kaygısı ile ilgili
makale, tez ve projeler incelenip anlayarak yorumlanmıştır. Daha
34
sonra Üsküdar Üniversitesi SHMYO’dan rastgele seçilen 20
kişiyle derinlemesine görüşme yapılıp sonuç ve öneriler de
bulunulmuştur.
Bu çalışma dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde "Kaygı
ve gelecek kaygısı nedir "; ikinci bölümde ‘’Üniversite
öğrencilerinde gelecek kaygısı nedenleri " ;üçüncü bölümde
"Bulgular"; dördüncü bölümde ise "Sonuç ve Öneriler" yer
almaktadır.
1.Gelecek Kaygısı Kavramı
Gelecek kaygısı, özellikle rekabetin ve acımasızlığın artarak, kısıtlı
kaynakları olan piyasada daha fazla oyuncunun yer alması ile
kendini göstermektedir. Henüz daha ergenlik çağlarında, gelecek
ile ilgili sorgulamaların içinde bulunan birey, üniversiteden mezun
olmaya yakın zamanlarda bu kaygıyı daha fazla hissetmektedir.
Mezun olur olmaz güzel bir iş hayatına kavuşan bireylerin yanı
sıra, uzun süre iş bulamayan ve geçinemeyen bireyler
düşünüldüğünde, gelecek kaygısının özellikle ikini grupta
bulunanlarca ne ölçüde hissedilebileceği tahayyül edilebilir.
Aslında olması gereken, iyi bir lise eğitiminin ardından, hiçbir
koşula bakmaksızın, ileride yapılmak istenen işe yönelik olarak bir
üniversite eğitiminin alınması gerekliliği olsa da, günümüz şartları
35
düşünülerek, bireyler istedikleri meslekleri yapamamaktadır. Yani,
birey gelecek kaygısı nedeniyle, istediği eğitimi alamamakta ve
istediği mesleği icra edememektedir.
Benzer bir zorunlu durum ise, çeşitli kurum ve kuruluşlarda
yaşanan dönemsel kadrolaşmalardan dolayı, bireylerin bazı kritik
mesleklerden uzak durmak zorunda kalmasıdır. Örneğin siyasal
bilimler eğitimini, dileyen herkesin alması gerekirken, dönemin
şartları nedeni ile bu eğitim sonrası pek de iyi bir noktaya
ulaşamayacağını düşünen birey, bu bölüm yerine daha alakasız ve
daha farklı bir bölüm okuyabilmektedir. Buna bağlı olarak da,
meslek hayatını istediği alan yerine daha farklı bir alanda geçirmek
durumunda kalacaktır.
2.Üniversite Öğrencilerin Gelecek Kaygısı
Ülkemizde öğrenciler büyük, zorlu bir yarıştan sonra üniversiteli
olmaktadırlar. Üniversiteli olmakla kaygıları bitmemekte
öğrenimin bitirilmesi ve gelecek kaygısı devam
etmektedir.Üniversite son sınıf öğrencileri yaşamlarının en önemli
dönemlerinden birindedirler.Mezuniyetleri, iş hayatının ya da
işsizlik hayatının başlangıcı demektir. İş seçimi, gerçek hayatta
rolünü almasına ilişkin planlar, yaşadığı arkadaşlıklar, iş
bulamama korkusu ve değişik sorumluluklar kişide kaygı yaratıcı
etmenlerden bazıları olarak görülebilmektedir.İnsan sosyal bir
varlık olduğu için, içinde yaşadığı sosyal çevrenin birey üzerindeki
etkisi önemlidir. Bunların içinde aile ilk sırada yer alır. Çünkü
öğrencinin sağlıklı bir ilişki geliştirmesinde diğer çevrelerden daha
36
yüksek güce sahip bir değişken olarak görülmektedir. Ailenin
istemleri, beklentileri,yaşantısı, tutumu, kardeş sayısı öğrencide
kaygının oluşumunda önemli etkenlerden biri olarak sayılmaktadır.
Öğrencilerde görülen kaygının çoğu onların okul başarılarında, ana
babanın yüksek beklentilerine ulaşamama kaygısından oluşur
(Varol, 1990 akt Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi).
Ana babanın koruyuculuğu, görmüş olduğu olumsuz eğitim ve
bulunduğu arkadaş grubunu nolumsuz ilişkisi sonucunda birey
kendini geliştiremeyen, kimliğini kavrayamayan, hayat
mücadelesine ayak uyduramayan bir hale gelir ki, bu da kişide
kaygılı bir ruh hali yaratır.
Öğrencini cinsiyeti, ailenin sosyo-ekonomik düzeyi, kişiliği ve
duygusal durumuna ilişkin yapılan bazı araştırmalarda; ana baba
mesleği, okuldaki başarısı, barındığı yer, ekonomik durumu,
arkadaş çevresi öğrencide kaygı yaratıcı etmenler olarak
görülmektedir.
Öğrencilerin hepsi ülkemizde istihdamın yeterli şekilde olmadığını
önlisans mezunlarının hepsinin işsiz kaldığını dile getirip bununla
ilgili devletin acil bir şekilde çözüm yapması gerektiğini
söylemişlerdir.
Öğrencilerin gelecek kaygısının diğer nedeni ise okumakta
oldukları bölümü isteyerek değil aile ve çevre baskısıyla ve
okumakta oldukları bölümün maddi getirisinin yüksek olduğu için
okudukları ve bu durumdan dolayı gelecekten fazla bir beklentisi
olmadıklarını söylemişlerdir. Volkan adlı katılımcımız ‘’Severek
37
yaptığınız bir iş varsa aslında dünyada ki en mutlu ve zengin insan
sizsiniz çünkü günümüzde ki insanlar sadece maddi getirisi yüksek
olan işleri seçmekte ve mutluluk onlar için sadece para demektir.
Ama insan az para ile de mutlu olabilir. Bunun için sevdiğiniz işte
çalışmanız yeterlidir.“
3.Bulgular
Üsküdar Üniversitesi SHMYO’ndan rastgele seçilen 20 kişiyle
derinlemesine görüşme yapılmıştır.
Tablo 1.Görüşme Yapılan Öğrencilerin Genel Özellikleri
İSİM CİNSİYET YAŞ BÖLÜM EĞİTİM DURUMU OKUL
BAŞARISI
ÇALIŞMA
SÜRESİ
AHMET ERKEK 21 İLK VE ACİL YARDIM İLK ÜNİVERSİTE İYİ 12 YIL
ESRA KADIN 20 SOSYAL HİZMETLER İLK ÜNİVERSİTE İYİ 1 YIL
ÖZGÜR ERKEK 19 ACİL DURUM VE AFET YÖN İLK ÜNİVERSİTE ORTA 7 AY
SERDAR ERKEK 21 EVDE HASTA BAKIMI İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 8 YIL
EZGİ KADIN 20 SOSYAL HİZMETLER İLK ÜNİVERSİTE ORTA 0
SEVGİ KADIN 19 ACİL DURUM VE AFET YÖN İLK ÜNİVERSİTE İYİ 2.5 YIL
ÇİĞDEM KADIN 20 AİL DURUM VE AFET YÖN İLK ÜNİVERSİTE İYİ 3 YIL
FATİH ERKEK 19 TIBBİ GÖRÜNTÜLEME İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 1 YIL
BAHAR KADIN 19 SOSYAL GÜVENLİK İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 5 YIL
KÜBRA KADIN 21 PERFÜZYON TEKNİKERİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 0
METİN ERKEK 20 AMELİYATHANE HİZMETLERİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 1.5 YIL
İREM KADIN 19 FİZYOTERAPİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 0
MÜCAHİT ERKEK 21 SOSYAL GÜVENLİK 2.ÜNİVERSİTE ORTA 7 YIL
38
ZEHRA KADIN 21 SOSYAL HİZMETLER İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 2 SENE
MERVE KADIN 18 ÇOCUK GELİŞİMİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 2 YIL
MEHMET ERKEK 21 PERFÜZYON TEKNİKERİ İLK ÜNİVERSİTE İYİ 2 YIL
SEVCAN KADIN 19 FİZYOTERAPİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 2 YIL
AYLİN KADIN 20 SOSYAL HİZMETLER İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 0
BENGÜ KADIN 19 ANESTEZİ İLK ÜNİVERSİTE ORTA 0
VOLKAN ERKEK 23 FİZYOTERAPİ İLK ÜNİVERSİTE ÇOK İYİ 1 YIL
3.1 Ailelerin çocuk yetiştirme tutumu ile çocukların kaygı düzeyi
arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırmalarda, özellikle ebeveynin
ilgisiz, aşırı koruyucu ve baskıcı disiplin tutumu, çocukların kaygı
düzeyini yükseltici önemli bir etken olarak
görülmektedir(kozacıoğlu;akt.kaya,varol).
Tablo 2 öğrencilerin ekonomik durumu
3.2Yapılan derinlemesine görüşmelerde yirmi katılımcı sayısından
onsekiz’i ailesi ile birlikte yaşamakta olduğunu, bir kişi öğrenci
0
1
2
3
4
5
KYK KendiÇalışan
Aile Desteği
Ekonomik Durum
Ekonomik Durum
39
yurdunda kaldığını, diğer kişi ise akraba evinde ikamet ettiğini dile
getirmiştir.
Öğrencilerin anne ve baba meslekleri sorulduğunda katılımcıların
bir çoğu annesinin ev hanımı olduğunu, babalarının çoğunlukla
devlet memuru, serbest meslek ve iş yeri sahibi olduklarını
belirtmişlerdir.
Derinlemesine görüşme yapılan öğrencilerin ekonomik durumları
hakkında edilen bilgiler sonucunda, bir çok öğrenci KYK (Kredi
ve Yurtlar Kurumu) ve aile desteği aldıklarını,az bir kısmı ise hem
okuyup hem çalıştıklarını ifade etmişlerdir.
Tablo 3 Bölüm tercih etme sebepleri
3.3Görüşme yapılan yirmi kişiden dokuz kişisi, kendi istekleri
doğrultusunda okumakta oldukları bölüme yöneldiklerini, altı kişi
ailesinin isteği üzerine bu bölümü zorunlu seçtiğini, geriye kalan
beş kişi ise okumakta oldukları bölümleri çevrelerinden öğrenmiş
oldukları için bu bölümü tercih ettiklerini söylemişlerdir.
0
2
4
6
8
10
Kendiİsteği
Aile İsteği Çevreİsteği
Bölüm Tercih Etme Sebepleri
Bölüm Tercih EtmeSebepleri
40
Okumuş oldukları bölümleri değerlendirmelerini istediğimizde bir
çok öğrencinin bölümü hakkında iş bulma ihtimalinin çok düşük
olabileceğini, bu sebeple gelecek kaygılarının yüksek olduğunu, iki
yıllık bir bölüm tercih edip okuyan öğrencilerin işe atamalarının
neredeyse imkansız olduğunu, mezun olduktan sonra okudukları
bölümlerin hayatlarına maddi yönden katkı sağlamayacağını
sadece üniversite mevzunu diplomalarına sahip olabileceklerini
dile getirmişlerdir.
Öğrencilere okumuş oldukları bölümden mezun olduktan sonra iş
bulabilme ve işsiz kalma ihtimalleri sorulduğunda Serap isimli
katılımcı ‘’ Şuan perfüzyon teknikerliği bölümünde okuyorum.
Puanım yetti ve isteyerek bu bölümü tercih ettim fakat öğrenime
başladıktan sonra bölümüm ile ilgili iki yıllık alınan diploma ile
atamaların gerçekleştirilmesinin neredeyse imkansız olduğunu
öğrendim. Bu konu beni geleceğim hakkında karamsar düşünmeye
itti ve işsiz kalabilme ihtimalimin yüksek olabileceğinden şimdiden
başka bir işte çalışma düşüncesine kapıldım.Bu düşünce hayatımı
ve beni çok olumsuz yönde etkiledi. ‘’. Demiştir. Başka bir
bölümünde okumakta olan Volkan isimli katılımcımız’’ Şuan
Ailemin bu bölümde daha başarılı olabilceğime inanması
düşüncesi üzerine fizyoterapi bölümünde okuyorum, yani
istemediğim bir bölümde.Aslında asker olmak isterdim. Geleceği
düşündüğüm zaman sadece kendi istediğim işi yapmak
istiyorum.Şuan okuduğum bölüm benim kişiliğime hitap etmiyor.
Bu sebeple mezun olduktan sonra asker olmak için çaba
göstereceğim “diyerek düşüncelerini ifade etmiştir.
41
Genelleme olarak baktığımız da derinlemesine görüşme yapılan
yirmi öğrenciden onbeşi mezun olduklarında işsiz kalabilme
ihtimallerinin çok yüksek olduğunu, ülkemizde dört yıllık
bölümlerden mezun olan ve yüksek lisans yapan öğrencilerin bile
iş bulmakta çok zorlandıklarını, kendilerinin iki yıl okuyup iş
bulabilme konusunda çok ümitsiz olduklarını belirtmişlerdir.
Tablo 4 Öğrencilerin Genel Gelecek Kaygısı
Yapılan derinlemesine görüşmelerde kişilere gelecek kaygıları
sorulduğunda yirmi öğrenciden onsekiz’i gelecek kaygısına ilişkin
yaşamış oldukları en yüksek kaygının işsizlik kaygısı olduğunu, bu
sebeple geleceğe baktıklarında büyük bir belirsizlik gördüklerini
ve bu belirsizliğin hayatlarını olumsuz yönde etkilediğini
söylemişlerdir.
Geleceklerine dair hayatlarındaki en önemli konunun ne
olabileceğini sorduğumuzda ise ,öğrencilerin onyedisi iş
0
5
10
15
20
Var Yok
Gelecek Kaygısı
Gelecek Kaygısı
42
bulabilmek ve kendi ayaklarımın üstünde durabilmek derken iki
kişisi ticarete atılmak isteyip, kendi işlerinin başına geçebilmeyi
belirtmişlerdir.
Geleceğe yönelik planlarında ise katılımcıların neredeyse hepsi
önce maddi getirisi iyi olan bir iş bulup çalışmayı sonrasında mutlu
bir aile kurabilmeyi belirtmişlerdir. Öğrencilerden Ahmet isimli
katılımcı “Eğer iyi bir işiniz olursa iyi bir ailede kurabilirsiniz.
Bence bu hayatta her mutluluk ilk başta maddiyattan geçiyor.
Düşünsenize hayatınızı biri ile birleştirip bir yuva kurdunuz ,eğer
iyi bir işiniz yoksa bir süre sonra ekonomik sorunlar başlayacak ve
aileniz ve siz yıpranmaya başlayacaksınız fakat maddi getirisi iyi
bir iş bulup çalışabilirseniz, hem maddi hem manevi açıdan
ailenizle beraber mutlu bir yaşam sürebilme olasılığınız var. Bu
sebeple ben her şeyden önce insanın iyi bir işe sahip olmasını
gerektiğini savunanlardanım “ demiştir.
4.Sonuç ve Öneriler
Üsküdar üniversitesi öğrencilerinden yirmi kişi ile yapılan
derinlemesine görüşmeler sonucunda Üsküdar Üniversitesi Sağlık
43
Hizmetleri Meslek Yüksek Okulundaki öğrenim görmekte olan ön
lisans öğrencilerinin gelecek kaygılarının çok yüksek olduğu
yapılan görüşmeler sonucunda öğrenilmiştir. Ön lisans
öğrencilerine gelecekleri hakkında ne düşündükleri sorulduğunda
Lisans öğrenimi gören öğrencilere göre iş bulabilme ihtimallerinin
çok daha zayıf olduğunu ve bu sebeple mecburi olarak okumuş
oldukları bölümle alakalı değil farklı iş olanaklarına yönelmeleri
gerekeceğini, kamu personeli seçme sınavı atamalarında
çoğunlukla önceliğin lisans öğrencilerine verildiğini ve onların
atandığını, bu nedenle çoğu öğrencinin okurken bir yandan da
dikey geçiş sınavına hazırlanıp daha başarılı olabilmek için çaba
sarf ettiği öğrenilmiştir. Üsküdar üniversitesi öğrencileri, Kamu
personeli seçme sınavı alımında meslek yüksek okulu mezunlarını
da düşünerek alımların yapılması gerektiğini vurgulamıştır.
Üniversite öğrencileri kaygı düzeyleri ile ilgili genel düşünce
modellerine bakıldığında, öğrencilerin kaygıları arasında okumuş
oldukları bölümle alakalı mezun olduklarında o bölümün sektörde
zayıflaması da dikkat çeken kaygı durumlarıydı. Öğrenciler
Türkiye’de ki ekonomi şartlarının sürekli değişkenlik gösterdiğini
ve bu değişkenliğinde sektördeki bazı iş olanaklarını kötü yönde
etkilediğini, bu durumun da öğrenciler üzerinde ki geleceğe dair iş
bulma kaygı düzeylerini arttırdığını belirtmişlerdir.
Çalışmada barınılan yer faktörünün öğrencilerin kaygı düzeyleri
üzerinde etkili olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Evde barınan
öğrencilerin kaygı düzeylerinin, devlet yurdu ve özel yurtta kaygı
düzeylerine göre anlamlı derecede düşük olduğu tespit edilmiştir.
44
Araştırmada elde edilen sonuçlara göre SHMYO(Sağlık hizmetleri
meslek Yüksek okulu ) okuyan öğrenciler yüksek düzeyde kaygı
yaşamaktadırlar. Öğrencilerde görülen kaygı düzeyleri
üniversiteye giriş yılı ve ağırlıklı genel not ortalamasına göre
farklılık göstermezken; cinsiyet, öğrenim görülen
fakülte/yüksekokul, anne-baba tutumu, ailelerin ortalama aylık
geliri ve barındıkları yer değişkenine göre farklılık göstermektedir.
Başarı düzeyine göre kaygı düzeyinin değiştiği gözlenmektedir.
Başarı düzeyi arttıkça kaygı
düzeyi azalmaktadır. Başarının ölçütlerinden biri olarak düşünülen
sınavlarda kişi, kendi kişiliğinin ve varlığının değerlendirildiğini
düşünür. Bunun sonucu olarak başarı durumu iyi ise kaygı düzeyi
düşük,yetersiz ise kaygı düzeyi yüksek çıkmaktadır. Ancak birçok
araştırmada sınavların kaygı üzerinde negatif ilişkisi bulunmuştur
(Baltaş, 1986 akt.tümerdem 2007). Ayrıca, öğrencilerin akademik
olarak kendilerini yetersiz hissetmeleri, ruh sağlıklarına etki
yapabilir. Bu sonuç, öğrencilerin başarısızlıklarından dolayı
doyum sağlayamamaları, güven duygularını kaybetmeleri, eksiklik
duygusuna kapılmaları gibi nedenlerle açıklanabilir
Bu konu ile alakalı 19 Mayıs üniversitesinde 2014 yılında Kaya’nın
yapmış olduğu çalışmada şuanda elde edilen sonuçlara yakınlık
göstermektedir.
EKLER
Üsküdar Üniversitesi Öğrencilerinin Kaygı Düzeylerinin
Araştırılması Yapılırken Sorulan Sorular:
45
1.CİNSİYET
2. YAŞINIZ KAÇ?
3. HANGİ BÖLÜMDE OKUYORSUNUZ ?
4 İLK ÜNİVERSİTENİZ Mİ ?
5. EKONOMİK DURUMUNUZ HAKKINDA BİLGİ VERİR
MİSİNİZ ?
6. ANNE VE BABANIZIN MESLEĞİ NEDİR ?
7. AİLENİZLE BİRLİKTE Mİ YAŞIYORSUNUZ ?
8. ÇALIŞIYOR MUSUNUZ ?GEÇMİŞTE ÇALIŞTINIZ MI
HANGİ SEKTÖRDE KAÇ YIL ?
9. BU BÖLÜMÜ TERCİH ETMENİZDEKİ SEBEP NEDİR ?
10. OKUL BAŞARINIZ NASIL ?
11.OKUMAKTA OLDUĞUNUZ BÖLÜM HAKKINDA NE
DÜŞÜNÜYORSUNUZ ?
12.GELECEK İÇİN NE PLANLIYORSUNUZ VE BUNUN İÇİN
NE ÇABA SARF EDİYORSUNUZ ?
13. GELECEĞE YÖNELİK NE GİBİ KAYGILARINIZ VAR ?
14. SİZCE G
Recommended