View
7
Download
0
Category
Preview:
Citation preview
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÖZEL HUKUK
(MEDENİ USUL HUKUKU VE İCRA VE İFLÂS HUKUKU) ANABİLİM DALI
NÜFUS DAVALARINDA CUMHURİYET SAVCISININ GÖREVLERİ
Yüksek Lisans Projesi
Selçuk Çiftçi
Ankara – 2007
T.C. ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ ÖZEL HUKUK
(MEDENİ USUL HUKUKU VE İCRA VE İFLÂS HUKUKU) ANABİLİM DALI
NÜFUS DAVALARINDA CUMHURİYET SAVCISININ GÖREVLERİ
Yüksek Lisans Projesi
Selçuk Çiftçi
Proje Danışmanı Prof.Dr. Ejder Yılmaz
Ankara - 2007
i
İÇİNDEKİLER
İÇİNDEKİLER................................................................................................. i KISALTMALAR ............................................................................................ iii GİRİŞ ............................................................................................................. 1 BİRİNCİ BÖLÜM 3
SAVCILIK KAVRAMI, TANIMI, TARİHÇESİ, HUKUKİ NİTELİĞİ, TERİM SORUNU.................................................................................................... 3
A) SAVCILIK KAVRAMI.......................................................................... 3 B) SAVCILIĞIN TANIMI .......................................................................... 4 C) SAVCILIĞIN TARİHÇESİ................................................................... 6
I- Savcılığın Yabancı Hukuklarda Gelişimi .......................................... 6 1- Genel Olarak ............................................................................... 6 2- Roma Hukukunda Savcılık .......................................................... 7 3- Fransız Hukukunda Savcılık........................................................ 8 4- İskoç ve İngiliz Hukukunda Savcılık............................................. 9 5- Alman Hukukunda Savcılık........................................................ 11
II. SAVCILIĞIN TÜRK HUKUKUNDA TARİHİ GELİŞİMİ................... 12 D) SAVCILIĞIN HUKUKİ NİTELİĞİ ...................................................... 15 E) SAVCILIKTA TERİM SORUNU........................................................ 17
İKİNCİ BÖLÜM CUMHURİYET SAVCILARININ HUKUK DAVALARINDAKİ GÖREVLERİ19
A- DAVA AÇILMASINDA CUMHURİYET SAVCISININ İŞLEVİ ............ 19 B- AÇILMIŞ BULUNAN DAVAYA KATILMADA CUMHURİYET SAVCISININ İŞLEVİ ............................................................................. 20 C- KANUN YARARINA TEMYİZDE YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISININ İŞLEVİ ...................................................................... 21
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM CUMHURİYET SAVCISININ AÇTIĞI VE KATILDIĞI HUKUK DAVALARI... 22
1- TÜRK MEDENİ KANUNU’NA GÖRE CUMHURİYET SAVCISININ DAVA AÇMAKLA GÖREVLİ OLDUĞU HALLER ..................................... 22
a- BUTLAN DAVASI ............................................................................. 22 b- EVLENME TALEBİNİN REDDİNE İTİRAZ DAVASI ......................... 22 c- EVLENMEYLE SOYBAĞININ KURULMASINA İTİRAZ DAVASI ..... 23 d- TANIMANIN İPTALİ DAVASI............................................................ 23 e- BABALIK DAVASI ............................................................................ 24 f- VAKFIN DAĞITILMASI DAVASI........................................................ 25 g- DERNEKLERİN FESHİ DAVASI ...................................................... 25
2- NÜFUS KANUNUNA GÖRE CUMHURİYET SAVCISININ DAVA AÇMAKLA GÖREVLİ OLDUĞU HALLER ................................................ 26 3- DİĞER KANUNLARDA CUMHURİYET SAVCISININ DAVA AÇMAKLA GÖREVLİ OLDUĞU HALLER .................................................................. 26
a- AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUNDA ÖNGÖRÜLEN HALLER.............................................................................................................. 26 b- SENDİKALAR KANUNUNDA ÖNGÖRÜLEN HALLER .................... 27 c- TÜRK VATANDAŞLIĞI KANUNDA ÖNGÖRÜLEN HALLER............ 27
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM NÜFUS DAVALARINDA CUMHURİYET SAVCISININ GÖREVLERİ .......... 29
ii
1.GİRİŞ ........................................................................................................ 29 2. NÜFUS DAVALARININ TÜRLERİ ........................................................... 32
a- İSİM DEĞİŞTİRME VE DÜZELTME DAVALARI.................................. 32 b- YAŞ DÜZELTME DAVALARI ............................................................... 36
CEZA MAHKEMELERİNDE YAŞIN DÜZELTİLMESİ ........................... 39 c- DİĞER KAYIT DÜZELTME DAVALARI................................................ 40
SONUÇ........................................................................................................ 42 KAYNAKÇA ................................................................................................ 47
iii
KISALTMALAR
ABD : Ankara Barosu Dergisi
AD : Adalet Dergisi
AÜHFD : Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
AYM : Anayasa Mahkemesi
CD : Ceza Dairesi
CGK : Ceza Genel Kurulu
CMK : Ceza Muhakemesi Kanunu
CMUK : Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu
CYUK : Ceza Yargılaması Usulü Kanunu
DMK : Devlet Memurları Kanunu
EMK : Eski Medeni Kanun
HD : Hukuk Dairesi
HUMK : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu
MBD : Mülkiyeliler Birliği Dergisi
NHK : Nüfus Hizmetleri Kanunu
NK : Nüfus Kanunu
SK : Soyadı Kanunu
s : Sayfa
TMK : Türk Medeni Kanunu
TVK : Türk Vatandaşlık Kanunu
YD : Yargıtay Dergisi
yy : Yüzyıl
1
GİRİŞ
Cumhuriyet savcılarının asıl görevi ceza yargılaması alanındadır.
Bununla birlikte, kamu düzeninin gerekli kıldığı bazı durumlarda, hukuk
yargılamasında da Cumhuriyet Savcılarına bir takım görevler verilmiştir.1
Nitelik itibariyle kamu görevlisi olan Cumhuriyet savcılarının, kişiler
arasında meydana gelen özel hukuk uyuşmazlıklarına müdahil olamaması
gerekir. Ancak kanun koyucu, kamu düzeninin gerektirdiği durumlarda
Cumhuriyet savcılarının ya resen ya da idarenin bir organının ihbarıyla bazı
davalara müdahil olacağını ifade etmiştir. Kamu düzeninin tam bir tanımı
olmamakla beraber, Anayasa Mahkemesi bu ilkeyi şöyle tanımlamıştır:
“Toplumun huzur ve sükununun sağlanmasını, Devletin ve Devlet teşkilatının
muhafazasını hedef tutan her şeyi ifade ettiği, başka bir deyimle cemiyetin
her sahadaki düzeninin temelini teşkil eden kuralları kapsadığı sonucuna
varılmaktadır” (AYM 28.1.1964 T.,128/8 K.,RG 17.4.1964 T., 11685 s.)2
Burada üzerinde önemle durulması gereken nokta, cumhuriyet savcıları
kamu düzeni yanında, kanunda açıkça görevlendirilmişse hukuk davası
açabilir ya da açılmış bir davaya katılabilir. Aksi halde kamu düzenini
ilgilendiren her davaya cumhuriyet savcıları davacı ya da müdahil sıfatıyla
1 Kuru/Arslan/Yılmaz; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 17.Baskı Ankara 2006, s.253; Kuru B; Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.Baskı C.1 s.847; Saldırım M; Özel Hukukta Cumhuriyet Savcısının Görevleri 1.Baskı Ankara 2005, s.1; Pekcanıtez/Atalay/Özekes; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 5.Baskı Ankara 2006 s.144; Lütem,İ.; Hususi Hukuk Sahasında Savcılık Müessesesi, AD.1951 s.1231; Gökçe T; Savcılığın Niteliği, Yapısı ve Özellikleri, AD.c.28 2002 s.536; Yılmaz E; savcıların Hukuk Davalarındaki Görevleri, AÜHFD c=XXIX 1972 sayı=1-2 s.259; Tunca A; Tatbikat yönünden Cumhuriyet Savcısının Görev ve Yetkileri, 1952, s.13; Keyman S; Ceza Muhakemesinde (Asıl Ceza Muhakemesinde) Savcılık, 1970 s.87; Yurtcan E; Ceza Yargılaması Hukuku, 10.Baskı 2004 s.224 2 Saldırım, s.59 (Dipnot 2 naklen)
2
katılamaz. Dolayısıyla cumhuriyet savcılarının görevli olduğu hukuk
davalarının sayısı bellidir ve sadece kanun koyucu tarafından bu davaların
sayısı artırılabilir. Cumhuriyet savcılarının görevli olduğu hukuk davaları
aşağıda belirtilecektir.
3
BİRİNCİ BÖLÜM
SAVCILIK KAVRAMI, TANIMI, TARİHÇESİ, HUKUKİ NİTELİĞİ,
TERİM SORUNU
A) SAVCILIK KAVRAMI
Hakimlerden farklı olarak savcılar adli görevlerinin yanında bir takım
idari görevleri de yapmaktadırlar. Ancak uygulamada savcıların adli görevleri
ön plana çıkmaktadır. Savcılık kavramıyla ilgili olarak değişik görüşler ileri
sürülmüştür. Örneğin Keyman’a göre savcılık; yargılama görevinin bir çeşidi
olan iddia görevini yerine getiren toplumsal iddia makamıdır.3 Katoğlu ise
savcının, yargılama makamları önüne, yargılamaya konu olan uyuşmazlığı
getirecek kişi olduğunu belirtmiştir.4 Kunter / Yeniseye /Nuhoğluna göre ise
savcılık, devlet adına iddia görevini yapan makamdır5 Konuyla ilgili olarak
Yurtcan’da benzer fikirler öne sürmüştür. Yazara göre, ceza yargılamasında
önüne getirilen uyuşmazlığı çözen hakim birinci plandadır. Savcı ise
çözülecek uyuşmazlığı hakim önüne getirmekle önemli ancak ikincil bir rol
üstlenmektedir6
Savcıların adli görevleri ön planda olmakla beraber, idari görevlerinin
önemi yadsınamaz. Fakat savcıların adli görevleri genel de belli iken, idari
görevleri çeşitli yasalarda ve dağınık bir görünümdedir. Savcıların en önemli
idari görevleri, ceza ve tutuk evlerinin kontrol ve denetimi, noterlerin, icra iflas
3 Keyman, s.54 4 Katoğlu, T; Bağımsız Yargıda Savcıların Yetkileri, MBD C=XX sayı=187 s.29 5 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu; Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 15.Baskı; İstanbul 2006, s.367 6 Yurtcan s.212
4
müdürlükleri ile mahkeme kalemleri ve veznelerin denetlenmelidir. Bu
sebeple savcılık kavramı açıklanırken bu kurumun idari görevleri de göz
önünde bulundurulmalıdır.7
B) SAVCILIĞIN TANIMI
Savcılık kavramını açıklarken tanımına ilişkin bir takım unsurları da
belirtmiş bulunuyoruz. Burada terimsel bir problem bulunmaktadır. Şöyle ki,
savcılık bir kurumu ifade etmekteyken, savcı o kurumda görev yapan, o
kurumu temsil eden kişidir. Savcı bir iş yaparken savcılık makamı adına
hareket etmekte ve onu temsil etmektedir. Bu ikili ilişki hakim ve mahkeme
arasında da kurulabilir. Çoğu zaman birey olan savcı ile kurum olan savcılık
aynı anlamlarda kullanılmaktadır.8
Savcılık ya da savcının tanımı konusunda öğretide çeşitli görüşler ileri
sürülmüştür. Bir görüşe göre savcı; suç haberini alır almaz devlet adına
şüpheli veya sanığın gerektiğinde lehine olarak da araştırma ve soruşturma
işlemlerine girişmek, suç şüphesi kuvvetli olduğunda kamu davasını açmak,
açtığı davayı yürütmek ve mahkemece verilen kararları yerine getirmek
zorunda olan ve yürütme organı içinde yer alan devlet memurudur.9 Ancak
bu tanım çeşitli yönlerinden eleştirilebilir. Şöyle ki, savcının yürütme organı
içinde yer aldığı mutlak doğru değildir. (Bu konuda savcılığın hukuki niteliği
konusu işlenirken açıklama yapılacaktır) ikinci olarak savcıların devlet
memuru olup olmadığı da eleştiriye açıktır. Zira devlet memurlarının hak ve
7 Saldırım s.5 8 Saldırım s.23 9 Öztürk, B; Ceza Hukuku El Kitabı; İstanbul 1989, s.383
5
yükümlülüklerini düzenleyen 657 s. DMK savcılar için geçerli değildir. Aynı
kanunun 3. maddesi savcıların özel kanun hükümlerine tabi olduğunu
belirtmiştir (Nitekim hakim ve savcılar 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar
Kanununa tabidirler) Ayrıca Anayasanın 128. maddesi kamu hizmetlerinin
memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yerine getirileceğini ifade
etmektedir. Buna göre kamu görevlisi kavramı, memur kavramından daha
geniş bir anlam içermekte olup, savcıları kamu hizmeti gören kamu görevlisi
diye nitelendirmek daha doğru olacaktır.10
Savcılığın tanımı konusunda Kunter/Yenisey/Nuhoğlu savcılık
makamını baz almışlardır. Buna göre savcılık, devlet adına iddia görevini
yapan makam, savcı ise bu makamı işgal eden kişidir.11 Keyman’da
Kunter/Yenisey/Nuhoğlu ve paralel bir ifade kullanmış ve savcıyı iddia
görevini yerine getiren toplumsal iddia makamı olarak ifade etmiştir.12
Savcılık ya da savcı konusunda tam bir tanım olmamakla beraber, bu
konuda en kapsamlı tanımı Saldırım yapmıştır. Yazara göre savcılık; suç
işlenmesinden başlayarak, kesin hüküm verilinceye kadar geçen süreçte,
kamu adına soruşturmayı yapmak, dava açmak, yargılama sırasında iddia
makamını temsil etmek ve kanunun açıkça yetki verdiği hallerde hukuk
davası açmak, bu davalara katılmak ve bu davalarla ilgili verilen kararlara
karşı kanun yollarına başvurmak gibi adli görevlerinin yanında, Adalet
Bakanlığı’nı görev yaptığı yerde temsil etmek, mahkemelerce verilen
10 Aydınalp S; Hakimlerin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1997, s.23 11 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu s.367-368 12 Keyman s.54
6
kararların infazını sağlamak, noterleri, icra-iflas müdürlükleri ile mahkeme
kalemleri ve veznelerini denetlemek gibi idari görevleri olan, yargı örgütü
içinde yer alan kurumdur. Bu kurum adına hareket eden kişiye ise savcı
denir.13
C) SAVCILIĞIN TARİHÇESİ
I- Savcılığın Yabancı Hukuklarda Gelişimi
1- Genel Olarak
Pek çok hukuki konuda olduğu gibi, savcılığın kaynağı ve gelişimi
konusunda öğretide görüş birliği bulunmamaktadır. Keyman, savcılığın
kaynağının Fransız hukukuna dayanmakla beraber, savcılığın ilk örneklerine
Roma hukukunda rastlandığını belirtmiştir. Ancak yazar Roma hukukunda
savcılığa benzeyen çeşitli kurumların bulunmasına rağmen çağdaş anlamda
Kamu İthamına ulaşamayan Roma Hukukçularının tam manasıyla bir savcılık
kurumu oluşturmadıklarını ifade etmiştir. Yazar bugünkü savcılığın ilk
temellerinin 14.yüzyılda Fransa’da atıldığını belirtmiştir.14 Doktrinde Lütem,15
Arıkan16, Sonel 17’de savcılığın ilk olarak 14.yüzyıl Fransa’sında ortaya
çıktığını ifade etmişlerdir. Diğer bir kısım yazar ise bugünkü anlamıyla
savcılık teşkilatının 1789’da gerçekleşen Fransız İhtilalinden sonra
13 Saldırım s.24-25 14 Keyman s.57-59 15 Lütem s.1225 16 Arıkan, B; Müddei umumilik Müessesesi, ABD 1955, s.659 17 Sonel, H; Türkiye’de Savcılığın Kuruluşu, AD 1949, s.177
7
kurulduğunu ileri sürmüşlerdir18 Aslında, temel problem savcılık ve savcı
kavramlarının vasıfları konusundadır. Öncelikle günümüzdeki savcılarda
olması gereken temel nitelikler belirlenmeli, daha sonra bu nitelikler çeşitli
hukuk sistemlerinde savcı olduğu iddia edilen kişi ya da kurumlarla
karşılaştırılmalıdır. Ayrıca bu yapılırken savcıların devlet örgütü içindeki yeri
ve yapısı da tespit edilmelidir.19 Tüm bunlar yapıldığında, savcılığın menşei
konusunda sağlıklı bir değerlendirme yapılabilir.
2- Roma Hukukunda Savcılık
Daha öncede belirttiğimiz gibi Roma Hukukunda savcının görevlerini
yapan birden çok kişi vardı. Örneğin “Censur”lar suç işlendiğinde gerekli
araştırmayı yapmak ve suçu ihbar etmekle görevliydiler. Yine “Defensur”ların
da soruşturma yapmak görevleri vardı. “Avocat de fisk” ve “puracuratore
caesari” diye adlandırılan kişiler ise savcının idari görevlerini yapıyorlardı.
“Irenarque Curiosi” ve “questeur” diye bilinen kamu görevlileri de savcıya
benzemekteydi, fakat tam olarak hangi görevi yerine getirdikleri
bilinmemektedir. Görüldüğü üzere Roma Hukukunda bir kısım kamu
görevlileri, bugünkü savcılara benzer görevler üstlenmişlerdi. Ancak bu görev
ve yetkilerin dağınık bir şekilde ve farklı kişilerde olması günümüzdeki savcı
kavramının Roma Hukukundan kaynaklanmadığını göstermektedir20
18 Üçok, C; Savcılıkların Avrupa Hukukunda Gelişmesi ve Türkiye’de Kuruluşu (Ord.Prof.Dr.Sabri Şakir’in Hatırasına Armağan) Ankara 1964, s.37, Kunter/Yenisey/Nuhoğlu s.192, Yurtcan s.213 19 Saldırım s.6-7 20 Keyman s.59, Arıkan s.659, Saldırım s.7
8
3- Fransız Hukukunda Savcılık
Savcılığın günümüzdeki halini alması Fransa’da görülen uzun bir
sürecin sonunda olmuştur. 13.yüzyıl sonlarında savcılık kurumu
bulunmamaktaydı. Bu yıllarda kralın özel hukuk menfaatlerini koruyan
Procuratores Regis adlı memurlar vardı. Bu memurlar diğer şahısların
temsilcilerinden pek farklı değildi. Bunların tam anlamıyla memur olması
1302 yılında olmuştur. Procureur’lerin savcı durumuna getirilmeleri 1355
yılındaki bir buyrukla olmuştur. Procereur du roi adını alan bu kişiler, kralın
davalarında temsilci olmaktan öte birer devlet memuruydular ve cezai
kavuşturma yapma yetkileri bulunmaktaydı. Öyle ki mağdur şikayette
bulunmasa bile Procureur kendiliğinde kovuşturma yapabiliyordu.21
Ortaçağ Avrupa’sında sıkça görüldüğü üzere derebeylikler ve kilise
krallar üzerinde baskı unsuruydu. Bu iki kurum devlet yönetimin, dolayısıyla
adalet sistemini de etkilemekteydiler. Fransa’da kral bu etkiyi azaltmak
amacıyla avocat ve procureurlerin yetkilerini genişletti. Bu kişilerin yetkilerinin
genişletilmesi bugünkü savcılığa benzer bir kurum ortaya çıkardı.22
Procureurler kral için önemli bir gelir kaynağı olan para cezalarının
tahsili işini de yapıyorlardı. Bu kişilerin infaz işiyle uğraştıkları söylenebilir.
Yine kilise hukukuna göre tüm vatandaşların suçu ihbar etme hakları vardı.
Fakat bu kişilerin duruşmaya girmesi gerekmiyordu. Bu durumda suçlunun
karşısında bir şikayetçinin bulunması gerekiyordu ve bu makamı da
procureur temsil ediyordu. Temmuz 1493 tarihli kral buyruğu savcılıklara yeni
21 Üçok s.37-38 22 Arıkan s.660
9
görevler vermekle birlikte, yine de savcıların görev ve yetkileri tam olarak belli
değildi. Fransız hukukunda savcılığın tam şeklini alması 1522, 1539, 1586 ve
1670 tarihli kral buyruklarıyla olmuştur.23
Fransız hukukunda bugünkü anlamıyla ve modern savcılığın
kurulması, Fransız ihtilalinden sonra çıkarılan 1810 tarihli Fransız Ceza
Yargılamaları Kanunuyla olmuştur. Ancak tarihi gelişimine kısaca
değindiğimiz imparatorluk dönemindeki savcılık kurumu, modern savcılığa
sağlam bir temel olmuştur.24 1810 tarihli kanunla savcı, şekli olarak ceza
davasında taraf olmakla beraber, maddi olarak taraf olmayıp devlet adına
itham eden temsilcidir. Ayrıca Adalet yararına, bağımsız mahkeme önünde,
kanuna uygun olarak karar verilmesini sağlamaya çalışır. Bundan dolayı
savcı, yalnız itham etmekle kalmayıp, sanığın hem lehine hem aleyhine olan
delilleri toplayacak adil bir karar verilmesini sağlamakla görevlidir.25
4- İskoç ve İngiliz Hukukunda Savcılık
Anglo-Sakson Hukuk sistemi ile Kıta Avrupası Hukuk Sistemi
arasındaki fark savcılık konusunda da kendisini hissettirmektedir. Nitekim
İskoçya’da 19.yüzyıldan önce savcıya benzer memurlar görülmekle birlikte,
bunlar Fransa’daki savcılardan farklı konumdaydılar. Zira İskoçya’daki
savcılar devlet adına iddiada bulunmakla birlikte, bunların mahkeme ve adli
teşkilat üzerinde kontrol yetkisi yoktu. Dolayısıyla avukatla aynı
23 Üçok s.38-39 24 Keyman s.62, Kunter/Yenisey/Nuhoğlu s.192, Üçok s.42 25 Üçok s.42
10
konumdaydılar. Yani bu memurlar taraf sayıldığı için mahkemenin yanında
değil altında yer alırlardı.26
İngiltere’deki durum İskoçya’dan farklıydı. Burada kamu adına bir iddia
makamı yoktu. Her İngiliz vatandaşı işlenen bir suçla ilgili şikayette
bulunabilirdi. Eğer vatandaşlar şikayet etmezse suçla kimse ilgilenmezdi.
Ancak suç devlet ya da kamu düzeni aleyhine işlenmişse durum farklıydı. Bu
durumda suçları takip etme yetkisi kral tarafından avukatlar arasından seçilen
ve General Attorney adı verilen kişiye aitti. Bunlar hem kamu adına hem de
kendi adlarına özel olarak avukatlık yapıyorlardı.27
İngilizler, Fransa’daki teşkilata benzemekle beraber, yine de farklılıklar
içeren bir savcılık teşkilatını 1879’da kurdular. Fransız sisteminden farklı
olarak, bireylerin şikayet hakkını korudular. Sadece bu kişilerin şikayet
etmemesi durumunda savcılar devreye giriyordu.28
İngiltere’de kurulan en yeni savcılık teşkilatı 1985’te kurulan The
Crown Prosecution Service’dir. Ancak bu kurum klasik savcılık teşkilatından
farklıdır. Şöyle ki; bu kurum olaya el koyup, soruşturma yapamaz ve dava
açamaz. Bu yetkiler polis teşkilatındadır. Savcılık teşkilatının görevi ise, polis
teşkilatının kendisine gönderdiği olayın hukuki yönünü inceleyip mahkeme de
takip etmektir.29
26 Üçok s.42-43 27 Üçok s.43 28 Üçok s.43 29 Saldırım s.12
11
5- Alman Hukukunda Savcılık
Eski Cermenler’de suçluları yakalayıp mahkeme huzuruna çıkaran ve
konta bağlı olarak görev yapan Centenarius adlı memurlar vardı. Ancak daha
sonra bunlar hakim statüsüne yükseltildiler. Alman hukukunda ayrı bir ithamcı
vardı ve bu halktan herhangi biri olabilirdi. Prenslerin menfaatleri söz konusu
olduğunda ise General Attorney’e benzeyen bir memur kamu adına iddiada
bulunurdu. Fakat bu kurumlar gelişerek savcılık makamı yerini alamadılar ve
Engizisyon mahkemelerinin artmasıyla ortadan kayboldular. Çünkü kaynağını
Kanonik hukuktan alan Engizisyon usulünde hakim aynı zamanda itham
eden kişiydi.30 Almanya’da 16.yy’da “fiskale” adında prenslerin mali
konulardaki menfaatlerini koruyan memurlar bulunmaktaydı. Fakat bunlar
hiçbir zaman, Fransa’daki procereur lerin mevkisine ulaşamadılar.31
Fransa tarafından işgal edilen Prusya’nın Ren eyaletinde de, 1810
tarihli Fransız Ceza Yargılama Kanunu uygulanmaya başladı. İşgal ortadan
kalkmasına rağmen bu bölgede, Fransız CYUK’nu uygulanmaya devam
edildi. Alman Ceza Yargılama Hukukunun gelişmesinde en etkili husus bu
işgal olmuştur.32 Almanya’nın tamamında savcılığın uygulanmaya başlaması
1848 ithallerinden sonra oldu. Nitekim 1877 tarihli alman Ceza Yargılama
Usulü Kanunu ile bütün Almanya (Prusya)’da geçerli olmak üzere Fransız
CYUK’na uygun ancak İskoç ve İngiliz sistemlerinden etkilenen bir savcılık
teşkilatı kuruldu.33
30 Üçok s.43 31 Üçok s.44, Keyman s.57 (dipnot 123) 32 Keyman s.57 (dipnot 123) 33 Üçok s.44
12
II. SAVCILIĞIN TÜRK HUKUKUNDA TARİHİ GELİŞİMİ34
İslam Hukukunda, görevleri itibariyle savcıya benzer bir memura
rastlanmamaktadır. Ancak kadıların verdiği hükümleri yerine getirmekle
görevli bir memur vardı. Bu memur infaz savcısına benzemekle birlikte başka
herhangi bir görevi yoktur. Bu sebeple, İslam mahkemesinde yargılamaya
katılan başka bir suje bulunmayıp sadece kadı bulunmaktaydı.35
Tanzimata kadar Osmanlı İmparatorluğunda suçlar, kul haklarına
ilişkin (hukuk u ibad veya hakk-ı adem), Allah’ın haklarına ilişkin (hukuk-u
Allah) ve taziren cezalandırılan fiiller olmak üzere üçe ayrılmaktaydı.
Nitelikleri birbirinden farklı olan bu suçların takibatı da birbirinden farklıydı.
Buna göre hakk-ı ademiyi ilgilendiren suçlarda dava açıp, açmamak,
mağdura ya da mirasçılarına aitti. Bu kişiler dava açtıklarında, iddialarını
ispatlayacak delilleri de kendileri getirmeliydiler.36 Bunun ötesinde kişilere
karşı işlenen suçları takip eden bir kurum yoktu. Ancak bu konuda özel bir
durum vardı. Şöyle ki; mağdurun mirasçıları yoksa dava açmak hakkı son
mirasçı olarak devlete geçerdi. Bu durumda devlet adına sultan, davacı
yerine geçer ve suçlunun cezalandırılmasını ya da suçluyla anlaşmayı isterdi.
Sultanı mirasçısı bulunmayan mağdurların varisi sayan İslam Hukuku, ona
savcıya benzeyen bir görev vermişti.37 Hukuk-u Allah’ı İhlal eden suçlarda ise
davayı, suçu herhangi bir şekilde öğrenen kadı ya da bir müslüman
34 Keyman s.62, Lütem s.1239, Saldırım s.13, Sanel s.177, Tunca s.8, Üçok s.44, Yurtcan s.213, Yılmaz s.256, Önder M; Savcıların Teşkilat İçindeki Yerleri ve Görevleri, Ankara 1967, s.5 35 Keyman s.62 36 Saldırım s.13 37 Tunca s.9
13
vatandaşı da açabilirdi. Bu sebeple İslam hukukunda kamu adına dava
açacak bir makama ihtiyaç duyulmamıştır.38
Tanzimat Fermanın yayınlanmasıyla birlikte batılılaşma yönünde
reformlar yapan Osmanlı İmparatorluğu, hukuk alanında da bir çok yenilikler
yapmıştır. Buna göre başta Fransa olmak üzere pek çok Avrupa ülkesinden
çeşitli kanunlar iktibas edilmiştir. Bu iktibaslar en çokta ceza hukuku alanında
olmuştur. Çünkü İslam ceza hukukunda suçların cezası ağır olmasına
rağmen, ispatı son derece güçtü. Bu sebeple de çoğu zaman İslam ceza
hukuku uygulanamıyordu.39
Osmanlı İmparatorluğunda 1840 tarihli Kanun-i Ceza ve 1851 tarihli
Kanun-i Cedid çıkarılmışsa da bu kanunlar ihtiyaca cevap veremeyince,
Fransız Ceza Kanunu bir tercümesi olan 1858 tarihli Ceza Kanunu kabul
edildi. Bu kanuna göre yalnız devlete karşı işlenen suçlar değil, kamu
düzenini bozmak suretiyle, kişilere karşı işlenen suçlarda devlet tarafından
cezalandırılacaktı. Fakat devlet adına bu işi kimin yapacağı belli değildi.
Gerçi Osmanlı İmparatorluğunda suçluları bulup yakalamak, mahkemeye
sevk etmek ve verilen cezaları infaz ettirmekle görevli çavuşbaşı, ares başı
ve subaşı denen memurlar vardı. Fakat bunlar bir bakıma infaz savcısı
olmakla beraber başka görevleri yoktu.40 Bu kanundan sonra çıkarılan 1864
tarihli Vilayet Nizamnamesinde ilk defa savcılığa benzer bir memurun görev
38 Üçok s.35, Senel s.182, Yurtcan s.213 39 Üçok s.35-36 40 Keyman s.63, Üçok s.45-46
14
yapacağı ile ilgili bir hüküm bulunmaktadır. Ancak bu memurların görev ve
yetkilerinin ne olacağı bu Nizamname de geçmemektedir.41
1876 tarihli Kanun-i Esasi’nin “Mehakim” başlığını taşıyan son
bölümün 91. maddesinde, bütün Osmanlı İmparatorluğunda ceza işlerini
görecek bir savcılık teşkilatı kurulacağı ve bunun kanunla düzenleneceği
belirtilmiştir. Anayasa’nın ilanından 3 yıl sonra 1879 çıkarılan Mehakim-i
Nizamiyenin Teşkilatı Kanun-i Muvakkati 56.md.si hükmü bütün Osmanlı
İmparatorluğunu kapsayan savcılıkların kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu
kanundan kısa bir süre sonra çıkarılan Usul-i Muhakematı Cezaiye kanuni
muvakkatinin 20-25. maddelerinde savcıların görevleri sayılmıştır. Aynı
kanunun 26-44. maddelerinde ise savcıların görevlerini nasıl yapacakları
anlatılmıştır.42
Savcıların hukuk davalarındaki görevleri, Mehakimi Nizamiyenin
Teşkilat Kanuni Muvakkatinin 65.maddesinde sayılmıştır.43 Madde metni
incelendiğinde savcıların hukuk davalarındaki görevlerinin daha çok kamu
düzeni ile ilgili konularda olduğu görülmektedir. Kanunun bu maddesi 492
sayılı Kanunun 1.maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bunun sebebi,
savcıların dosyayı incelemek için uzun zaman yanlarında alıkoymaları ve
böylece yargı işlerini uzatmalarıdır.44
41 Yılmaz s.256, Keyman s.63, Üçok s.46 42 Yılmaz s.256, Keyman s.64, Üçok s.47, Yurtcan s.213, Lütem s.1241 43 Yılmaz s.256, Lütem s.1241, Üçok s.47 44 Yılmaz s.256-257, Lütem s.1248
15
D) SAVCILIĞIN HUKUKİ NİTELİĞİ
Ceza yargılamasında kamusal iddia makamını temsil eden savcılığın
hukuki niteliği üzerinde tam bir görüş birliği yoktur. Burada esas problem,
savcılığın görevleri adli midir idari midir? Dolayısıyla bu soru savcılık yargı
organı mıdır, yürütme organı mıdır şeklinde sorulabilir. Doktrinde bu konuda
çeşitli görüşler ileri sürülmüştür. Keyman’a göre savcılık; milli egemenliği
temsil eden, idari yapıya sahip bir adalet organıdır. Yazar çalışmasında
savcılığı ne yargıdan ne de yürütmeden ayrı tutmuştur. Gerekçelerini uzun
uzun anlatmak suretiyle savcılığın karma bir organ olduğunu ifade etmiştir.45
Kunter/Yenisey/Nuhoğlu ile Yurtcan ise savcılığı yürütme organı içinde
görmektedirler. Kunter/Yenisey/Nuhoğlu’na göre, davacının ve hakimin
görevi farklıdır. Yargılamayı yapan ve kararı veren hakim ile devlet adına
kamu davasını açan savcı aynı tarafta yer almamaktadır. Savcı, davacı
olduğundan dolayı yargılama makamı olarak kabul edilemez. Dolayısıyla
klasik kuvvetler ayrılığı prensibine göre savcı yürütme organı içinde yer alır.
Yurtcan’da benzer görüşler ileri sürmüş ve savcının yürütme organı içinde
yer aldığını ifade etmiştir.46 Katoğlu, savcılığın görevleri itibariyle devlet
organı olduğunu belirtmiştir. Yazara göre devlet ile savcılık arasında bir
menfaatler ilişkisi vardır. Bu sebeple savcılar devlet idaresinden ayrı olarak
(milli egemenliği temsil etmesi sebebiyle), devletin nihai amaçlarına uygun
olarak hareket etmektedirler.47 Gökçe ise savcılığı yargılama faaliyeti yapan
45 Keyman s.71-86 46 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu s.368, Yurtcan s.216 47 Katoğlu s.29
16
bir makam olarak görmemektedir. Çünkü savcılık, toplumsal iddia görevini
yerine getirmektedir. Bununla birlikte savcılığın yaptığı görevlere bakınca kimi
zaman doğrudan kimi zamanda yargılama makamını harekete geçirmek
suretiyle adaletin gerçekleşmesine hizmet eden bir adalet organı olduğu
sonucu ortaya çıkmaktadır.48 Saldırım konuyla ilgili olarak, savcılığın mevcut
pozitif düzenlememize ve Anayasaya göre yargı örgütü içerisinde ve adli
nitelikte bir kurum olduğunu beyan etmiştir. Yazar gerek 1961 gerekse 1982
anayasalarında savcılık kurumunun yürütme erki içerisinde değil, yargı
erkinin içinde düzenlendiğini eğer savcılık idari bir organ olsaydı, yürütmeyi
düzenleyen bölümde yer alması gerektiğini belirtmiştir. Ayrıca bağımsızlık ile
yürütmeye dahil olup olmamayı karıştırmamalıyız diyen yazar, gerek
hakimlerin gerekse savcıların idari yönden Adalet Bakanlığına bağlı olmasını
bu organların yürütmeye dahil olacağı anlamına gelmeyeceğini söylemiştir.
Hakim ve savcıların aynı düzenleme içinde yer alması, savcılarında yargı
organı içinde yer aldığını göstermektedir. Yazara göre savcıların hakimler
gibi yargılama görevi yapmamaları ile görevlerinin niteliği birbirine
karıştırılmamalıdır. Hakimler gibi yargılama yapmamak, yapılan görevin adli
görev olmadığı anlamına gelmez. Hakim yargılama yapmak için savcının
önüne iddiayı getirmesine ihtiyaç duymaktadır.49
Kanımızca gerek mevcut yasal düzenlemeler gerekse doktrindeki
görüşler savcılık makamının yerini tam olarak belirlemekten uzaktır. Çünkü
açıklandığı üzere savcıların hem adli hem de idari görevleri vardır ve bunlar
48 Gökçe s.541 49 Saldırım. S.18-23
17
arasında bir sıralama yapmak mümkün değildir. Şöyle ki; soruşturmayı yapıp,
davayı açmak ne kadar önemliyse, mahkemece verilen bir kararın infazını
sağlamakta o kadar önemlidir. 1412 sayılı CMUK’nun 148/3. maddesinde yer
alan Adalet Bakanının Cumhuriyet savcısının “dava aç” emrini vermesi, 5271
sayılı CMK’da bulunmamaktadır. Bu düzenleme kanun koyucunun savcılığı
yürütmeden ziyade yargılamaya daha yakın gördüğü anlamına gelebilir.
Ancak yine de tatmin edici bir çözüm olmamaktadır. Bu durumda savcılığı
hem adli, hem de idari görevi olan kendine özgü (sui generis) bir kurum kabul
etmek daha doğru olacaktır kanısındayız.
E) SAVCILIKTA TERİM SORUNU
Osmanlı İmparatorluğu döneminde, devlet adına iddi makamı olarak
görev yapacak olan bir memura, 1864 tarihli Vilayet Nizamnamesinin
19.maddesinde rastlıyoruz. Bu Nizamnamede memura bir ad verilmemişti.
Ancak 1870 tarihli Dersaadet ve Mülhakatı İdare-i Zabıta ve Mülkiyeye ve
Mahakimi Nizamiyesine Dair Nizamname’nin 71.maddesinde ilk defa müdde-i
umumi terimi kullanılmıştır.50 Müdde-i umumi kelimesi 1985 tarihli ve 3206
sayılı kanun yürürlüğe girene kadar kullanılmış ve bu tarihte yerine
Cumhuriyet savcısı terimi konulmuştur.
Cumhuriyet Savcısı teriminin neden tercih edildiği konusunda çeşitli
fikirler ortaya atılmıştır. Kunter/Yenisay/Nuhoğlu, Cumhuriyet Savcısı yerine
savcı denilebileceğini ifade etmiştir. Bunun sebebi, Cumhuriyet Savcısının
eskiden Krallıkla yönetilen ülkelerde kral adına kavuşturma yapması,
50 Üçok s.46
18
monarşiler yıkılınca kurulan cumhuriyetin koruyucusu sayılmalarındandır.51
Saldırım ise Cumhuriyet savcısı ya da savcı kelimelerinin kullanılmasında
kanun koyucunun tercihini ön plana çıkarmıştır. Yazara göre kanun
tarafından verilen bir ünvanı taşımak hak olduğu kadar yükümlülüktür. Bu
nedenle kanun koyucunun tercihine saygı duyulmalı ve Cumhuriyet savcısı
terimi kullanılmalıdır.52
51 Kunter/Yenisey/Nuhoğlu s.193, Yurtcan s.213 52 Saldırım s.29
19
İKİNCİ BÖLÜM
CUMHURİYET SAVCILARININ HUKUK DAVALARINDAKİ
GÖREVLERİ
Daha önce de belirttiğimiz gibi Cumhuriyet savcılarının asıl görevi
ceza ve ceza yargılama hukuku alanındadır. Ancak kanun koyucu, kamu
düzeninin gerektirdiği bazı özel durumlarda da Cumhuriyet savcısının hukuk
davası açabileceği, açılmış bulunan bir hukuk davasına müdahale
edebileceği ya da Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bazı hukuk
davalarında verilen kararları kanun yararına temyiz edebileceği hükmünü
getirmiştir. Şimdi kısaca bu konulara değinelim.
A- DAVA AÇILMASINDA CUMHURİYET SAVCISININ İŞLEVİ
Kanuni şartların gerçekleşmesi halinde Cumhuriyet savcısına verilen
dava açma görevi aynı zamanda bir yükümlülüktür. Buna göre cumhuriyet
savcısı şartları gerçekleştiği anda kamu davası açmak zorundadır. Kamu
davasının mecburiliği ilkesi denen ceza yargılaması hukukuna ait bu ilke
Cumhuriyet savcısının açacağı hukuk davalarında da geçerlidir. Çünkü,
hangi hallerde Cumhuriyet savcısının hukuk davası açacağı kanunda
sayılmıştır ve bu şartlar oluşmuşsa dava açmak zorunludur. Bununla beraber
ceza yargılamasında, önüne gelen olayda yeterli delil ya da suç unsuru
bulunmadığını düşünen Cumhuriyet savcısı “Kavuşturmaya Yer Olmadığına
Dair Karar” verebilmektedir (CMK 171 vd.) Aynı şekilde açılması gereken bir
20
hukuk davasında yeterli delil bulunmadığını ya da gerekli şartların
oluşmadığını düşünen Cumhuriyet Savcısı hukuk davasını da açmayabilir.53
Cumhuriyet savcısının açtığı hukuk davası, özel kişilerin açtığı
davadan farklı olarak harçtan muaftır. Yine savcılar açtıkları davada haksız
çıkmaları durumunda yargılama giderlerini ödemek zorunda değildirler.
Bunun dışında bir hukuk davasını açan Cumhuriyet savcısının, özel hukuk
davacısından bir farkı yoktur.54
B- AÇILMIŞ BULUNAN DAVAYA KATILMADA CUMHURİYET
SAVCISININ İŞLEVİ
Cumhuriyet savcısı, hukuk davasını açmaya yetkili olduğu hallerde, bu
davanın başka bir kimse tarafından açılması halinde, açılmış olan bu davaya
katılabilir.55
Cumhuriyet savcısının davaya katılmasında HUMK 53-58 md.
hükümleri uygulanır. Cumhuriyet savcısı, kamu adına ve kamu yararına
davaya katıldığı için, sadece davaya katıldığı tarafın değil aynı zamanda
kamu yararının koruyucusu ve yardımcısıdır. İşte bu nedenle, temyiz ve karar
düzeltme hakkı katılana tanınmamışken, özünde katılan olan Cumhuriyet
savcısı kamu yararı gerekçesiyle kanun yollarına başvurabilir. Bu sebeple,
Cumhuriyet savcısının katıldığı davalarda hüküm asıl davacıdan başka
katılına da tebliğ edilmektedir.56
53 Saldırım s.34-35 54 Yılmaz s.261 55 Kuru s.859, Yurtcan s.224, Lütem s.1248 56 Yılmaz s.276
21
C- KANUN YARARINA TEMYİZDE YARGITAY CUMHURİYET
BAŞSAVCISININ İŞLEVİ
Cumhuriyet savcıları katıldıkları ya da açtıkları hukuk davalarında
verilen kararları hatalı olduğunu düşünerek temyiz edebilirler. Bundan başka
kanun yararını temyiz adı verilen bir yasa yolu vardır ki bu hakkı Adalet
Bakanlığı veya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kullanabilir (HUMK 429). Bu
yola, temyizi mümkün olmayan ya da temyizi mümkün olmakla birlikte süresi
içinde temyiz edilmeyip kesinleşen kararlara karşı başvurulabilir.
Kanun yararına bozma yoluna gidildikten sonra, Yargıtay, mahkeme
kararını bozabilir. Fakat bu bozma kararın hukuki sonuçlarını ortadan
kaldırmaz. Yasa koyucunun böyle bir yol öngörmesinde ki amaç yapılan
hukuki yanlışlığın bir daha tekrarlanmasının önüne geçmektir. Böylece, bu
yolla özel hukuk alanında hukukun yeknesak bir biçimde uygulanması
sağlanmaktadır. Eğer karar bozulursa Adalet Bakanlığı kararı Resmi
Gazete’de yayımlar.57 Yılmaz kararın resmi bir yayın organında ve tüm ülke
çapında yayınlanmasını, devletin yanlışını kabullenmesi ve kendi kendine
özeleştiride bulunması şeklinde yorumlanmıştır. Yazar devletin bu
davranışının hukukun üstünlüğü uğruna yapılan erdemli bir davranış
olduğunu savunmaktadır.58
57 Yılmaz s.278, Saldırım s.36 58 Yılmaz, E; Olağanüstü Temyiz, Ankara 2003, s.8
22
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
CUMHURİYET SAVCISININ AÇTIĞI VE KATILDIĞI HUKUK
DAVALARI
1- TÜRK MEDENİ KANUNU’NA GÖRE CUMHURİYET SAVCISININ
DAVA AÇMAKLA GÖREVLİ OLDUĞU HALLER
a- BUTLAN DAVASI
Evlenmenin butlanı; usulüne uygun olarak yapılmış bir evliliğin hakim
kararıyla iptal edilmesidir. TMK 145.md’de sayılan bir veya birkaç butlan
sebebinin bulunması halinde evlenmenin iptal edilmesi gerekmektedir. Bu
durumda Cumhuriyet savcısı butlan davasını resen açar (TMK 146/1). Aynı
davanın bir başka ilgilisi tarafından açılması halinde (TMK 146/2),
Cumhuriyet savcısının açılmış bulunan bir davaya katılması zorunludur.
Cumhuriyet savcısı olmadan duruşma yapılamaz.59
b- EVLENME TALEBİNİN REDDİNE İTİRAZ DAVASI
TMK’nın 137/2.maddesinde sayılan hallerden birinin bulunması
durumunda, evlendirme memuru, evlenme talebini reddeder. Bu durumda
evleneceklerden her biri bu karara karşı mahkemeye başvurabilir. Mahkeme
itirazı evrak üzerinden inceler ve karara bağlar. Bu bir çekişmesiz yargılama
işidir. Ancak evlendirme memuru, evlenme talebini mutlak butlan sebeplerinin
birinin bulunduğundan bahisle reddederse dava basit yargılama usulüne göre
ve Cumhuriyet savcısı huzurunda görülür. Eski medeni kanunda Cumhuriyet
savcısına evlenmeye itiraz (EMK 100) ve evlenmenin meni davası (EMK 103)
açma yetkisi verilmişken, yeni TMK’da Cumhuriyet savcısına böyle bir yetki
59 Saldırım s.76-107
23
verilmemiştir. Evlendirme memuru mutlak butlan sebebinin bulunmasına
rağmen evlendirme izni vermişse, Cumhuriyet savcısı evlenme işlemi
gerçekleştikten sonra, butlan davası açabilecektir.60
c- EVLENMEYLE SOYBAĞININ KURULMASINA İTİRAZ DAVASI
Soybağının kurulmasına itiraz davası, evlilik dışı meydana gelen bir
çocuğun, anne ve babasının evlenmesiyle soybağının kurulduğu durumlarda,
çocuğun o anne-babadan olmadığına ilişkin bir davadır. İtiraz eden kişi,
kocanın baba olmadığını ispatlamak zorundadır.
Kanun koyucu soybağının doğruluğunu kamu düzeni ile ilgili bir konu
olduğunu düşünmüş ve Cumhuriyet savcısına bu konuda bazı görevler
yüklemiştir. Maddi gerçeğe uygunluğun sağlanması, kamu düzeninin, genel
ahlak ve adabın korunması amacıyla Cumhuriyet Savcısına bu görevler
verilmiştir. Çocuğun soybağının doğrulukla tespiti ferdin, ailenin ve kamunun
yararınadır. Bu nedenle Cumhuriyet savcısı da bu itiraz davasını açabilir.
Burada da kamu düzenini ilgilendiren bir durum söz konusu
olduğundan Cumhuriyet savcısı davayı kendisi açmasa bile, açılmış bulunan
davaya katılmak zorundadır. Hakim, Cumhuriyet savcısı olmaksızın davayı
devam ettiremez.61
d- TANIMANIN İPTALİ DAVASI
Tanıma, evli olmayan babanın, kanunun tespit ettiği şekle uygun
olarak yaptığı tek taraflı, yenilik doğuran bir hukuki işlemle evlilik dışı
60 Saldırım s.197-109 61 Saldırım s.109-116
24
çocuğun kabul etmesidir. Tanımada aynı zamanda baba ile çocuk arasında
soybağı kurulur.
Kanun koyucu tanıyanın baba olmaması ve tanımanın kamu düzenini
de ilgilendirmesini göz önüne alarak, Cumhuriyet savcısına ve diğer ilgililere
tanımayı iptal ettirmek için dava açma yetkisi vermiştir.62
e- BABALIK DAVASI
Bir kimse evlilik dışı doğan çocuğun babası olduğu iddiasını
reddederek çocuğu tanımayabilir. Bu durumda TMK 301.md. göre gerek ana
gerekse çocuk, biyolojik baba ile çocuk arasında soybağının kurulması için
dava açabilir. Aynı maddenin 3. fıkrasında açılan babalık davasının
Cumhuriyet savcısına ve diğer ilgililere ihbar edileceği belirtilmektedir.
Tanımanın iptali davasının aksine, Cumhuriyet savcısı babalık davası
açamamaktadır. Halbuki içerik itibariyle tanımanın iptali davasıyla benzer
olan babalık davasını da Cumhuriyet savcısı açabilmeliydi. Nitekim,
soybağının maddi geçeğe uygun olarak tespitinde kamu yararı vardır. Kanun
koyucunun gözünden kaçtığını düşündüğümüz bu hususun telafisi olarak,
Cumhuriyet savcısına açılan davanın ihbarı biraz olsun boşluğu
doldurmaktadır. Şöyle ki burada da kamu düzenini ilgilendiren bir durum
olduğu için, başkaları tarafından açılmış davaya Cumhuriyet savcısı
katılabilir.63
62 Saldırım s.116-124 63 Saldırım s.124-126
25
f- VAKFIN DAĞITILMASI DAVASI
Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal veya hakları belirli ve
sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal
topluluklarıdır. (TMK 101/1) TMK’nın 116/2. maddelerine göre “Yasak amaç
güttüğü veya yasak faaliyetlerde bulunduğu sonradan anlaşılan veya amacı
sonradan yasaklanan vakfın amacının değiştirilmesine olanak bulunmazsa
vakıf, denetim makamının ya da Cumhuriyet savcısının başvurusu üzerine
duruşma yapılarak dağıtılır.” TMK’da Cumhuriyet savcısına yetki verilmesi
yerinde olmuştur. Kanun “başvuru” denemesine rağmen gerek Cumhuriyet
savcısının gerekse denetim makamının mahkemeye başvurması, dava
açmadır. Davayı denetim makamı açmışsa, Cumhuriyet savcısı açılmış olan
bu davaya katılmak zorundadır. Çünkü burada da kamu düzenini ilgilendiren
bir durum söz konusudur.64
g- DERNEKLERİN FESHİ DAVASI
Dernekler, gerçek veya tüzel en az yedi kişinin kazanç paylaşma
dışında belirli ve ortak amacı gerçekleştirmek üzere, bilgi ve çalışmalarını
sürekli olarak birleştirmek suretiyle oluşturdukları, tüzel kişiliğe sahip kişi
topluluklarıdır. (TMK 56/1)
04.11.2004 tarih ve 5253 sayılı Dernekler Kanunu ile 2908 sayılı
Dernekler Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. Eski kanunun eksine yeni
Dernekler Kanunda Cumhuriyet savcısına derneğin tüzel kişiliğinin sona
64 Saldırım s.126-127.
26
ermesi için dava açma hakkı tanınmamıştır. Ancak bu konuda TMK’daki
hükümler geçerliliğini sürdürmektedir.65
Derneğin amacı, kanuna veya ahlaka aykırı hale gelirse, Cumhuriyet
savcısı veya bir ilgilinin istemi üzerine mahkeme, derneğin feshine karar
verir. (TMK 89/1) Diğer tüm davalar da olduğu gibi bu davada da Cumhuriyet
savcısının bulunması zorunludur.
2- NÜFUS KANUNUNA GÖRE CUMHURİYET SAVCISININ DAVA
AÇMALKA GÖREVLİ OLDUĞU HALLER
Bu konu Dördüncü Bölümde ayrıntılı bir şekilde incelenecektir.
3- DİĞER KANUNLARDA CUMHURİYET SAVCISININ DAVA
AÇMAKLA GÖREVLİ OLDUĞU HALLER
a- AİLENİN KORUNMASINA DAİR KANUNDA ÖNGÖRÜLEN
HALLER
4320 sayılı kanunun 1.maddesine göre eşlerden biri, çocuklar ya da
aynı çatı altında yaşayan diğer aile bireylerinin birinin aile içi şiddete maruz
kaldıklarında kendileri ya da Cumhuriyet Başsavcılığının bildirmesi halinde,
Sulh Hukuk Hakimi resen bu madde belirtilen tedbirleri alır. 66
Yazar Sulh Hukuk Hakimi demişse de yasa metninde, Aile Mahkemesi
hakiminin tedbir kararı vereceği belirtilmiştir. Aile mahkemesi bulunmayan
yerlerde tedbir kararını Sulh Hukuk hakimi verebilir.
Cumhuriyet savcısı görevli mahkemeye aile içi şiddeti bildirdikten
sonra, tedbir kararının verildiği sürece dahil olacak mıdır? Aile içi şiddet
65 Saldırım s.159. 66 Öztürk, F.A; 4320 sayılı Ailenin Korunması Kanunu, YD c.29 2003, s.264, Saldırım s.152.
27
meydana geldiğinde yaralama, hakaret ya da tehdit gibi suçlar da meydana
gelebilmektedir. Bu durumda Cumhuriyet savcılığı tarafından bir ceza
soruşturması da yürütülmektedir. Uygulamada Cumhuriyet savcısı bütün
soruşturma evrakını görevli mahkemeye göndermekte ve tedbir kararı
verilene kadar dosyadan elini çekmektedir. Buna göre Cumhuriyet savcısının,
hakim tedbir kararı verirken sürece dahil olmasının gerekmediği
kanısındayız.
b- SENDİKALAR KANUNUNDA ÖNGÖRÜLEN HALLER
Sendikalar Kanunun 58/1 maddesine göre “Devletin ülkesi ve milleti ile
bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetinin varlığını
tehlikeye düşürmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin bir kişi
veya zümre tarafından yönetilmesini veya sosyal bir sınıfın diğer sosyal
sınıflar üzerinde egemenliğini sağlamak veya dil, ırk, din ve mezhep ayrımı
yaratmak amaçları güden veya bu yolda faaliyette bulunan sendika ve
konfederasyonlar Cumhuriyet savcısının istemi üzerine iş davalarına
bakmakla görevli mahalli mahkeme kararı ile kapatılır.” Kanımızca, diğer
davalarda olduğu gibi burada da Cumhuriyet savcısının istemini, dava açmak
şeklinde anlamak gerekir. Cumhuriyet savcısının açtığı davayı takip etmesi
zorunluluğu bu davalarda da geçerlidir.
c- TÜRK VATANDAŞLIĞI KANUNDA ÖNGÖRÜLEN HALLER
TVK 4/2’ye göre Türkiye’de bulunmuş çocuklar aksi sabit olmadıkça,
Türkiye’de doğmuş sayılır. Aynı kanunun 1. fıkrasına göre de bu çocuklar
Türk vatandaşı kabul edilir. Ancak bunun aksi ispat edilebilir. Uygulamada
ispat hakkının kime ait olduğu problemdir. Bu konuda kabul edilen, kamu
28
düzeniyle ilgili olduğu için Cumhuriyet savcısının da dava açabileceğidir.67
Her ne kadar Cumhuriyet savcısı kamu düzenini ilgilendiren bu durumda
dava açabilir desekte, daha öncede belirttiğimiz gibi kamu düzeni yeterli bir
gerekçe olmayıp, aynı zamanda kanun koyucunun bu konuda Cumhuriyet
savcısına yetki vermesi gerekir. O halde Cumhuriyet savcısı bu konuyla ilgili
bir dava açamaz. Ancak kendisinin açtığı ya da katıldığı bir davada (örneğin;
babalık davası) çocuğun Türk vatandaşı olmadığını iddia edebilir. Bu
durumda Cumhuriyet savcısı TVK 41 md. gereğince Danıştay’a
başvurabilir.68
67 Yılmaz s.273. 68 Saldırım s.185.
29
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
NÜFUS DAVALARINDA CUMHURİYET SAVCISININ GÖREVLERİ69
1.GİRİŞ
Özellikle ülkemiz nüfusunun çoğunluğunu teşkil eden kırsal kesimin,
içinde bulunduğu sosyo ekonomik koşullar ve bu koşulların ebeveynler
nezdinde oluşturduğu sebep ve saiklere ilaveten yanlış telaffuz, nüfus
memurunun hatası gibi nedenler zaman zaman kişinin şahsi haline ilişkin
bilgilerin nüfus kayıtlarına gerçek dışı ve yanlış bir biçimde aktarılmasına
sebebiyet vermiş, bu durumda yargının devreye girmesine neden olmuştur. 70
Bu tür yanlışları düzeltmek için açılan nüfus davalarını şöyle tanımlayabiliriz:
Nüfus idarelerinde tutulan nüfus kayıtlarının kaldırılması veya yeniden
yazılarak yanlış yazılmış bulunan şahsi hal sicilinin düzeltilmesini amaçlayan
davalardır.71
Kişi ile ilgili nüfus bilgilerinin kayıtlara geçirilmesi esnasında nüfus
memurunca yapılan hataların, Nüfus Hizmetlerine Ait Kuruluş ve Çalışma
Yönetmeliğinin 149.maddesine göre Nüfus İdaresince yapılan kaydın
dayanak belgesine uygun hale getirilmesi suretiyle düzeltilmesi gerekir. Yani
dayanak belgesinin (doğum kaydı, ölüm kaydı vb.) nüfus kaydına uygun
olmaması halinde dava açmak gerekmeyip, idari bir işlemle kayıt
69 Lütem, s.1250; Yılmaz s.270; , Saldırım s.127; Kayalı O.F, İsim, Kayıt, Yaş Tahsisi Davaları ve Cumhuriyet Savcılarının Hukuk Mahkemeleri ile İlişkileri, İstanbul, 1969; Demiralp B.T, Uygulamada Nesep-Nüfus ve Kişisel Hukuk Davaları İstanbul, 2003; Özkan H., Ataç K., Nüfus Davaları ve Nüfus İşlemleri, Ankara 2004; Ülgenalp N, Nüfus Kanunun Tatbikinden Doğan Bazı Meseleler, AD, 1944 s.725. 70 Demiralp s.91. 71 Demiralp s.91, Özkan / Ataç s.45, Saldırım s.127.
30
düzeltilmelidir. 72 Bu konuyla benzer bir hüküm, 5490 sayıl Nüfus Hizmetleri
Kanununun 38. maddesinde de yer almaktadır.
Ülkemizde bu güne kadar üç tane Nüfus Kanunu uygulanmıştır.
Bunlar; 1330 tarihli Sicilli Nüfus Kanunu, 1972 tarih ve 1587 sayılı Nüfus
Kanunu ile 25.4.2006 tarih ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunudur. Sicilli
Nüfus Kanununun 11. maddesinde Cumhuriyet savcılarının kendiliğinden
harekete geçerek nüfus davası açabileceği kabul edilmekteydi. 73 1587 sayılı
Nüfus Kanununun 46/2 maddesine göre ise, nüfus davalarının ilgili resmi
dairenin (nüfus idaresinin) göstereceği lüzum üzerine Cumhuriyet savcıları
tarafından açılabileceği hükmü yer almaktadır. Bu hükme rağmen kamu
düzeninin koruyucusu olan Cumhuriyet savcılarının, nüfus idaresinin lüzum
göstermesine gerek kalmadan doğrudan doğruya kayıt düzeltme davası
açabilmelidir.74 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 36/1-a maddesine
göre de Cumhuriyet savcılarının, ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum
üzerine nüfus davası açacağı hükmü yer almaktadır. Burada da Cumhuriyet
savcısının dava açmak için, resmi dairenin ihbarda bulunmasına ihtiyaç
duymadığı kanısındayız. Çünkü hem kanunla Cumhuriyet savcısının dava
açma hakkı verilmiştir, hem de ortada kamu düzenini ilgilendiren bir durum
vardır.
İlgili resmi dairenin bildirimine rağmen Cumhuriyet savcısı dava
açmazsa, ne yapılabilir? Bu konuda gerek 1587 gerekse 5490 sayılı kanunda
72 Demiralp s.92. 73 Saldırım s.128. 74 Kuru s.852-853.
31
bir hüküm bulunmamaktadır. Saldırım’a göre 1412 sayılı CMUK 165.maddesi
burada da kıyasen uygulanmalıdır. Buna göre ilgili resmi daire, Cumhuriyet
savcısının dava açılmasına yer olmadığına karar vermesi halinde, bu kararı
veren Cumhuriyet savcısının mensup olduğu ağır ceza mahkemesine en
yakın ağır ceza mahkemesine itirazda bulunabilecektir. 75 Bizde bu konuda
Saldırım’ın görüşüne katılıyoruz. Şöyle ki, kanun koyucu 5490 sayılı kanunun
37/1 maddesi ile nüfus müdürlüklerine, mahkeme kararlarına karşı kanun
yolunu başvurma yetkisi tanımıştır. Aynı yetki kıyasen Cumhuriyet savcısının
dava açmaması halinde de kullanılabilmelidir.
Nüfus davaları kamusal nüfus davaları ve kişisel nüfus davaları
şeklinde ikiye ayrılabilir. Kamusal nüfus davaları Cumhuriyet savcısının
açtığı, kişisel nüfus davası ise ilgili şahısların açtığı davalardır.76
Gerek kamusal nüfus davası olsun gerekse kişisel nüfus davası olsun
Cumhuriyet savcısı ve nüfus idaresi temsilcisi açılan davanın duruşmasında
hazır bulunmak zorundadır.
75 Saldırım s.130. 76 Demiralp s.103, Özkan / Ataç s.48.
32
2. NÜFUS DAVALARININ TÜRLERİ
a- İSİM DEĞİŞTİRME VE DÜZELTME DAVALARI
İsim (ad), kişileri birbirinden ayırt etmeye yarayan kelimelerdir. Kişilerin
bir ön (öz) adı bir de soyadı bulunmaktadır. Kural olarak bir çocuğun adını
anne ve babası koyar. (TMK 339/5) Soyadını ise koca seçer. (SK 4/1) 1587
sayılı nüfus kanununda da adın konmasıyla ilgili bir hüküm vardır. (NK 16)
Fakat yeni Nüfus Hizmetleri Kanunda böyle bir hüküm bulunmamaktadır.
Kişinin doğduktan sonra kazandığı ad ve soyadın, gerek tescil
sırasında meydana gelen yanlışlık nedeniyle, gerekse bazı haklı sebeplerden
dolayı değiştirilmesi ya da düzeltilmesi gerekebilir. Bu durumda TMK’nın 27/1
maddesine dayanarak 5490 sayılı kanunun 36.maddesine göre kişinin adı ya
da soyadı değiştirilebilir. 77 1587 sayılı Nüfus Kanununun 46/1 maddesinde
açıkça adın düzeltilmesinden bahsedilmişken, 5490 sayılı kanunun 36/1-a
maddesinde nüfus kayıtlarının düzeltilmesi şeklinde bir ibare yer almaktadır.
Genel olarak kamusal ad değiştirme davalarına ender rastlanır. Bu davalar
daha çok bireyler tarafından açılmaktadır. 78
Kişilerin açtığı isim değiştirme davlarında Cumhuriyet savcısının hazır
bulunup bulunmayacağı tartışmalıdır. Nitekim Nüfus Kanununda
düzeltmeden bahsederken, Türk medeni kanunundaki terim değiştirmedir. Bir
kısım yazarlar kişileri ilgilendiren bu tür davlara gerek nüfus temsilcisinin
gerekse Cumhuriyet savcısının katılmaması gerektiğini savunmaktadırlar.
77 Saldırım s.143, Demiralp s.149, Özkan/Ataç s.76-77. 78 Demiralp s.159.
33
Ancak bazı yazarlar ve Yargıtay* 1587 sayılı kanunun 46/1 maddesi
gereğince TMK 27 maddesine göre açılan isim değiştirme davalarına
Cumhuriyet savcısının ve nüfus temsilcisinin katılacağını belirtmişlerdir.79
Demiralp ise Yargıtay’ın bu görüşüne katılmayarak, TMK 27 maddesine göre
isim değişikliği davasının duruşmasına Cumhuriyet savcısının ve nüfus
temsilcisinin katılmaması gerektiğini belirtmiştir. 80 Bu konuyla ilgili ayrıntılı bir
açıklama yapan Saldırım Cumhuriyet savcısının ve nüfus temsilcisinin, isim
değiştirme davalarına katılamaması gerektiğini savunmuştur. Yazar
Cumhuriyet savcısının, kamu düzeninin gerektirdiği her durumda değil, hem
kamu düzenini ilgilendiren hem de açıkça kanun tarafından yetkilendirildiğini
hukuk davalarını açabileceğini ya da açılmış davalara katılabileceğini
hatırlatmıştır. Yazara göre TMK ve 1587 sayılı NK’nın 46.maddesinde
Cumhuriyet savcısına böyle bir yetki verilmemiştir ve bu konuyu Soyadı
Kanunun 3. ve 1587 sayılı NK’nın 16.maddesi bağlamında irdelemek gerekir.
Buna göre mevcut isim kanununa aykırı bir isimle değiştirilmek istenir ve
mahkeme bu isteği kabul ederse ne olacaktır? Bu durumda nüfus idaresi
mahkeme kararın uyacak ve SK md.4’e aykırı ismi tescil edip, Cumhuriyet
* “Nüfus kanunun 46.maddesine göre nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ilişkin davaların Cumhuriyet savcısı ve Nüfus idaresi temsilcisinin huzur ile görülmesi ve karar bağlanması zorunludur. Bu yasa hükmü mahkemenin teşekkülüne ilişkin olup bu kişilere tebligat yapılması ile yetinilemez. Medeni Kanunun 26.maddesine göre açılan isim ve soy isim değiştirilmesine ilişkin davalarda da, davanın kabulü halinde, hatalı nüfus kayıtlarında değişiklik ve düzeltme yapılacağından Cumhuriyet savcısı ve Nüfus İdaresinin temsilcisinin bulunması gerekir. Cumhuriyet savcısı ve Nüfus temsilcisi olmadan yargılama yapılarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı görülmüştür. Bu itibarla yukarı açıklanan nedenlerle Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının kabulü ile hükmün HUMK 427.maddesi gereğince sonuca etkili olmamak kaydıyla kanun yararına bozulmasına… 18.HD., 16.9.1992 T, 6601/7552, Saldırım dn.219. 79 Saldırım s.144. 80 Demiralp, s.161-162, Özkan / Ataç, s.104, aynı yönde Kuru s.853.
34
savcısına NK 46 (5490 sayılı NHK 36) maddesine göre ihbarda bulunacaktır.
Cumhuriyet savcısı da değiştirilen ismin iptali için dava açacaktır. Bu konuda
başka bir ihtimale göre ise özünde çekişmesiz yargı işi olan TMK 27’deki isim
değiştirme davası, cumhuriyet savcısının istemi üzerine, yargılama sırasında
çekişmeli yargı işine dönüştürülecektir. Bu aşamadan sonra diğer nüfus
davalarında olduğu gibi hem Cumhuriyet savcısı hem de nüfus temsilcisi
duruşmalara katılacaktır.81
Nüfus Kanununa göre açılan ismin düzeltilmesi davası ile Türk Medeni
Kanununa göre açılan ismin değiştirilmesi davaları arasında birtakım farklar
vardır. Şöyle ki:
1- Nüfus Kanunundaki davayı ilgilisi ve Cumhuriyet savcısı
açabileceği gibi, TMK’daki davayı adını değiştirmek isteyen kişi
açar.
2- NK’daki dava, ismin ya da soyismin kayıtlara hatalı yazılmasından
dolayı, bu kayıtların düzeltilmesi amacıyla açılır. TMK’daki
değiştirme davası, ismin ya da soyismin beğenilmemesi gülünç
olması vb. durumunda açılmaktadır.
3- NK’daki kayıt düzeltme davası için haklı bir neden aranmaz,
kaydın hatalı yazılmış olmasının tespiti yeterlidir. TMK’daki
değiştirme davasında ise, değiştirme isteyen şahıs, bu isteğini
haklı bir nedene dayandırmalıdır.
4- Son olarak NK’daki düzeltme davasında Cumhuriyet savcısı ve
nüfus temsilcisinin katılması zorunlu iken, MK’daki değiştirme
81 Saldırım s.146-148.
35
davası konusunda genel eğilim, Cumhuriyet Savcısı ve nüfus
temsilcisinin bu davaya katılamayacağı yönündedir.82
TMK 39.maddesine göre kişisel durum sicilleri sadece mahkeme
kararı ile düzeltilebilir. Buna göre mahkeme açılan dava ile ilgili kendiliğinden
araştırma yapacaktır. Mahkeme gerekli delilleri toplayacak, gerekirse köy ve
mahalle muhtarlıklarındaki kayıtları inceleyip, ilgili kişileri tanık olarak
dinleyecektir. 83 Mahkeme kararı verdikten sonra kararın bir örneğini nüfusta
yanlış yazılan ismin düzeltilmesi için, nüfus müdürlüğüne de gönderir. Ayrıca
kararın bir suretinin ihbarda bulunan resmi kuruma ve Cumhuriyet
Başsavcılığına gönderilmesi gerekir.84
Uygulamada davanın Cumhuriyet savcısı tarafından açılması halinde,
davalı olarak ismi düzeltilecek kişi gösterilmekte ve nüfus idaresi de davada
hazır bulunmaktadır. Eğer davayı ilgili kişi açmışsa davalı olarak nüfus
idaresi gösterilmektedir.85 5490 sayılı kanunun 36/1-a maddesine göre kayıt
düzeltme davaları; ilgilinin yerleşim yeri adresinin bulunduğu yerdeki görevli
asliye hukuk mahkemesinde açılır. Kayıt düzeltme davaları Cumhuriyet
savcısı ve nüfus müdürü veya görevlendireceği nüfus memuru huzuru ile
görülür ve karara bağlanır.
82 Saldırım s.148-149. 83 Demiralp s.201. 84 Demiralp s.211. 85 Saldırım s.150.
36
b- YAŞ DÜZELTME DAVALARI86
Kişinin yaşı doğduğu günden itibaren hesaplanır. Ancak özellikle kırsal
kesimlerde doğan çocuklar zamanında nüfusa kaydettirilmemekte ve kişinin
gerçek yaşı ile nüfus kaydında görünen yaşı arasında farklılık meydana
gelmektedir. İşte bu tür farklılıkları gidermek amacıyla, yaş düzeltme davaları
açılmaktadır.
Bir kimsenin yaşının doğru olarak tespit edilmesinin önemli hukuki
sonuçları vardır. Örneğin; kişinin reşit sayılması için 18 yaşın ikmali
gereklidir. Bunun gibi askerlik, emeklilik, okula başlama, cezai sorumluluk,
medeni hakları kullanabilme ve daha bir çok durumda kişinin yaşı önem arz
etmektedir. 87 İşte bu nedenle kanun koyucu, nüfustaki yaş ile ilgili kayıtların
gerçeğe uygunluğunu sağlamak için Cumhuriyet savcısına da kayıt düzeltme
davası açma yetkisi tanımıştır.
1587 sayılı Nüfus Kanununun 46/1 maddesinde, Cumhuriyet
savcısının “yaş, ad, soyadı ve diğer kayıt düzeltme davalarını açacağı”
hükmü yer alırken, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunun 36/1-a maddesinde
“nüfus kayıtlarına ilişkin düzeltme davalarının” Cumhuriyet savcısı tarafından
açılacağı belirtilmiştir. 5490 sayılı kanunda yaş, ad, soyadı gibi kayıtlardan
açıkça söz edilmemiş olmasına rağmen, özünde bu kayıtlar da nüfus
kayıtlarıdır ve düzeltilmesi için Cumhuriyet savcısı dava açabilir. Bu
açıklamalarımız ışığında Cumhuriyet savcısı ilgili resmi dairenin göstereceği
lüzum üzerine yaş düzeltme davasını açar. Ancak kişinin gerçek yaşının
86 Özkan/ Ataç s 126, Demiralp s.190, Saldırım s.131, Kayalı s.35, Kuru s.853, 87 Demiralp s. 190, Özkan / Ataç s.126.
37
tespiti kamu düzenini ilgilendiren bir husus olduğundan, Cumhuriyet savcısı
resen bu düzeltme davasını açabilir kanısındayız.
Yaş düzeltme davası mahkemece kabul edilip, yaş düzeltildiğinde artık
kişinin yaşı mahkemece düzeltilen yaş olur. Yaşa hukuki sonuçlar bağlanan
hallerde ve tüm resmi işlemlerde kanunda açıkça öngörülen istisnalar hariç
(örneğin; Emekli Sandığı Kanunu m.105) düzeltilen yaş esas alınır. 88
Diğer nüfus davalarında olduğu gibi, yaş düzeltme davası da hukuk
mahkemesinde iki türlü açılabilir. Birinci halde davayı düzeltmeyi isteyen
şahıs, ikinci halde ise ilgili resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine ya da
resen Cumhuriyet savcısı açar. Birinci halde yargılama giderlerini düzeltmeyi
isteyen taraf, ikinci halde de devlet karşılar. Ancak bu ikinci halde ilgilinin yaşı
düzeltilirse, ilk etapta devlet tarafından karşılanan yargılama giderleri yaşı
düzeltilen kişiden tahsil edilir.89
Tüm hukuk davalarında olduğu gibi, yaş düzeltme davasında da
Cumhuriyet savcısı iddianame değil davaname düzenleyecektir. Davaname
HUMK Md. 179’daki dava dilekçesi şeklinde olacaktır. 90 Yaş düzeltme
davası da diğer kayıt düzeltme davaları gibi, ilgilinin yerleşim yeri adresinin
bulunduğu yerdeki görevli asliye hukuk mahkemesinde açılır. (5490 s.k.36/1-
a maddesi)
Yaş düzeltmesi davasıyla ilgili olarak uygulamada sıkça karşılaşılan bir
durum belirtmede fayda vardır. Şöyle ki, özellikle kırsal kesimlerde, çocuğun
88 Demiralp s.191, Saldırım s.131 89 Demiralp s.103,196. 90 Özkan / Ataç s.127, Kuru s.854, Yılmaz s.279, Demiralp s.195.
38
nüfusa kaydedilmesinden sonra ölümü halinde kişisel durum siciline ölüm
kaydı düşülmeyip, ölen çocuğun nüfus cüzdanı daha sonra doğun kardeşi
için kullanılmaktadır. Bu durumda da kendisi adına kişisel sicilinde kayıt
bulunmayan, fakat kendisinden önce doğmuş ve ölmüş olan kardeşinin nüfus
cüzdanını kullanarak resmi işlemler yapan kişi, bu durumu ileri sürerek
yaşının küçültülmesi için dava açmaktadır. Mahkeme önüne böyle bir dava
geldiğinden davayı reddetmelidir. Çünkü davacı adına mevcut bir sicil kaydı
yoktur ve olmayan bir kaydın değiştirilmesi ya da düzeltilmesi söz konusu
olamaz.91 Bu durumda ölen kardeşin nüfus kütüğüne ölü kaydı düşülmesi ve
aslında kendi adına bir kayıt olmadığı halde ölen kardeşinin nüfus cüzdanını
kullanan kişinin ise nüfusa kaydedilmesi gerekir.92
Şahsi veya kamusal bir yaş düzeltme davası sonucunda asliye hukuk
mahkemesince, Cumhuriyet savcısının mütalaasına uygun ya da aykırı karar
verilebilir. İster mütalaaya uygun isterse aykırı olsun verilen kararın
Cumhuriyet savcısının görüldü işleminden geçmesi gerekir. Cumhuriyet
savcısı kararı inceler ve bir hata tespit etmezse, karara görüldü yazıp, tarih
ve imza atar. Kararda bir hata tespit ederse, tıpkı ceza mahkemesi
kararlarında olduğu gibi verilen kararı temyiz edebilir.93
91 “Evli ve çocuklu bir kişinin nüfusta, bekar ve çocuksuz görünmesi halinde yapılması gereken idari bir işlemdir. Bu konuda mahkeme kararı almaya gerek yoktur.” 18 HD, 29.9.2003 T. 2003/4316 -6901, Saldırım s.132 92 “Davacı dava dilekçesinde oğlu Sadrettin’den evvel doğan bir çocuğun ölümü üzerine bu yolda kayıt düşürülmediğini ve nüfus teskeresinin sonradan doğan oğluna verildiğini beyan etmiştir. Bu durumda dava dilekçesinde söz konusu edilen çocuğun öldüğünün belirtilmesi idari mahiyetidir. Bu sebeple davanın reddi gerekirken bundan zuhul olunması yolsuz bulunduğundan hükmün bozulmasına… “ 6 HD: 8.3.1965 T. 6910/1147, Demiralp s.233 93 Demiralp s.211, Özkan / Ataç s.134.
39
Cumhuriyet savcısının açtığı diğer hukuk davalarından farklı olarak,
yaş düzeltme davalarında özel bir durum vardır. Bu konuyu ayrı bir başlık
altında inceleyeceğiz.
CEZA MAHKEMELERİNDE YAŞIN DÜZELTİLMESİ94
1412 sayılı CMUK 255’te düzenlenen bu durum, 5271 sayılı CMK’nın
218.maddesinde belirtilmiştir. Buna göre “yüklenen suçun ispatı, ceza
mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun
çözümüne bağlı ise, ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun
hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli
mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili
olarak bekletici sorun kararı verilebilir.” Birinci halde ceza mahkemesinin nisbi
yargılama yapması, ikinci halde ise görevli mahkemenin vereceği kararı
bekletici sorun yapması söz konusudur. Fakat CMK 218/2 yaşla ilgili özel bir
düzenleme getirmiştir. Buna göre “Kovuşturma evresinde mağdur veya
sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili bir sorunla
karşılaşması halinde, mahkeme ilgili kanunda belirlenen usule göre bu
sorunu çözerek hükmünü verir.” (CMK 218/2)
Maddenin 2.fıkrasına göre, ceza mahkemesi kovuşturma sırasında
mağdur veya sanığın yaşıyla ilgili bir problemle karşılaşırsa, nisbi yargılama
yapmak zorundadır. Bu konuyla ilgili asliye hukuk mahkemesinde dava
açılmışsa, asliye hukuk mahkemesince resen görevsizlik kararı verilip dosya
ceza mahkemesine gönderilmelidir.95 Ceza mahkemesi, ceza yargılaması
94 Kayalı s.37, Demiralp s.217, Saldırım s.134, Özkan / Ataç s.134. 95 Demiralp s.218, Saldırım s.137.
40
sırasında yaş düzeltme davasını görürken, yargılamayı Nüfus Kanunu ve
HUMK’nun ilgili hükümlerine göre yapar.
Ceza yargılaması sırasında mağdurun veya sanığın yaşının
düzeltilmesi, sanık, mağdur, bunların vekilleri ya da Cumhuriyet savcısı
tarafından istenebileceği gibi, mahkemede resen yaş düzeltilmesi davasının
görülmesine karar verebilir. Ceza mahkemesindeki yaş düzeltilmesi
davasının, Cumhuriyet savcısı tarafından bir iddianame ya da davaname ile
açılamasına gerek yoktur. Mahkeme bir ara kararı ile davaya başlar.96
Yaş düzeltme davasının görülmesi gereken ceza mahkemesi ağır
ceza ya da asliye ceza mahkemesi ise bu mahkemelerde Cumhuriyet savcısı
bunduğundan sadece nüfus temsilcisi çağrılır ve davaya devam edilir. Ancak
sulh ceza mahkemesinde Cumhuriyet savcısı bulunmadığı için yaş düzeltme
davası sırasında mahkeme hem Cumhuriyet savcısını hem de nüfus
temsilcisini çağırır ve davayı görür. Yargıtay sulh ceza mahkemesinde
Cumhuriyet savcısı bulunmadan görülen yaş düzeltme davasında verilen
kararı bozmuştur. (2.CD, 11.4.1985 T. 3007/3985)97
Nüfus Hizmetleri Kanununun 36/1-b maddesine göre, nüfus kaydının
düzeltilmesi davası aynı konuyla ilgili olarak sadece bir kere açılabilir. Bu
durumda bir kişinin yaşı hukuk mahkemesi tarafından düzeltilmişse, ceza
yargılaması sırasında olsa bile, kayıt ikinci kez düzeltilemez. (HUMK 237)
Konuyla ilgili olarak verilen bir Yargıtay kararına göre, bir kişinin yaşı daha
önce hukuk mahkemesince düzeltilmişse bile ceza yargılaması sırasında yaş
96 Demiralp s.217. 97 Saldırım s.138.
41
ile ilgili olarak yeniden inceleme yapılabilir ve adli tıp raporunda belirlenen
yaş, sanığa verilecek ceza açısından esas alınır. Ancak bu durumda kesin
hüküm nedeniyle nüfus kütüğündeki hüküm değiştirilmez. Saldırım’a göre
Yargıtay’ın bu yorumunu kesin hüküm kurumuyla bağdaştırmak zordur. 98
c- DİĞER KAYIT DÜZELTME DAVALARI
1587 sayılı Nüfus Kanununun 46/1 maddesi nüfus davalarını yaş, ad,
soyadı ve diğer kayıt düzeltme davaları diye saymıştır. 5490 sayılı Nüfus
Hizmetleri Kanunu ise nüfus davalarını tek tek saymamış, “nüfus kayıtlarına
ilişkin düzeltme davaları” tabirini kullanmıştır. (36/1-a)
Uygulamada yaş, ad, soyadı kayıtlarının düzeltilmesinden başka
rastlanan belli başlı kayıt düzeltme davaları; dinin kayıttan silinmesi99 ve
künyesinde ölü kaydı düşülen kişinin daha sonra sağ olduğunun anlaşılması
halinde, Cumhuriyet savcısı tarafından açılan davalar örnek olarak
gösterilebilir. Ancak bunlardan başka da kayıt düzeltme davası açılabilir.100
98 Saldırım s.137-138 (CGK 30.3.1981 T. 5-2/106 dn.207 naklen) 99 “Davacı Hıristiyan olan dininin kayıtlarından silinmesinde bir isabetsizlik mevcut değil ise de İslam olan dininin nüfus kütüğüne geçirilmesi idari bir işlem olup bu husus mahkemenin görevi dışında bulunduğu halde karar alınması usul ve kanuna aykırıdır.” 18.HD. 27.11.2000 T. 1182/12785, Saldırım s.151. 100 Saldırım s.151.
42
SONUÇ
Yaptığımız çalışmada genel olarak Cumhuriyet savcısının nüfus
davalarındaki görevlerini incelemeye çalıştık. Fakat bunu yaparken genel bir
bilgi vermek maksadıyla savcılık kavramı, savcılığın tanımı, hukuki niteliği ve
tarihçesinden bahsetmeyi faydalı gördük.
Savcılık en basit anlatımıyla devlet adına iddia görevini üstlenen
kurumdur. Savcı ise bu kurumu temsil eden kişidir. Savcılığın hukuki niteliği
konusunda tam bir görüş birliği bulunmamakla beraber, biz savcılığın adli ve
idari görevleri olan, yargı ile yürütme arasında bulunan, ancak adli yönü ağır
basan bir adalet organı olduğu fikrine katılıyoruz. Savcılığın tarihi gelişimine
baktığımızda; bu kurumun ilk örneklerine Roma Hukukunda rastlamakla
birlikte, bugünkü anlamıyla savcılığın Fransa’da doğduğunu ve geliştiğini
kabul etmek gerekir. Ülkemizde ise, Osmanlı İmparatorluğu zamanında
uygulanan İslam Hukukunda, bugünkü anlamıyla bir savcılık kurumu
bulunmadığını ve Tanzimat Devrinde başlayan batılılaşma hareketlerinin
savcılık kurumunu ülkemize getirdiğini gördük.
Esas olarak ceza yargılaması hukukuyla ilgili olarak görev ve yetkileri
bulunan Cumhuriyet savcısının, bazı durumlarda hukuk davası açabildiğini
belirtmek gerekir. Kanun koyucunun Cumhuriyet savcısına böyle bir görev
vermesindeki temel amaç gerçeğin ortaya çıkarılmasıdır. Nitekim CMK 160/1
maddesine göre “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun
işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez, kamu davasını açmaya
yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya
başlar.” Görüldüğü üzere bir suç işlendiğinden bozulan kamu düzeninin
43
tekrar tesis edilmesi için, Cumhuriyet savcısı işin gerçeğini araştıracaktır. İşte
kanun koyucu, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ya da bozulan kamu
düzeninin yeniden kurulmasını sağlamak için, bazı hukuk davalarında da
Cumhuriyet savcısının dava açabileceği hükmünü getirmiştir. Böyle
durumlarda da Cumhuriyet savcısı işin gerçeğini araştıracak ve kamu
düzenini bozan durumun ortadan kaldırılması için mahkemeden talepte
bulunacaktır.
Cumhuriyet savcısının açtığı hukuk davalarını incelediğimizde bu
davalar Medeni Kanun, Nüfus Kanunu, Ailenin Korunması Kanunu, Vakıflar
Kanunu vb., sosyal hayatı düzenleyen konularla ilgilidir. Örneğin toplumun
temel taşı sayılan ailenin korunması devletin en temel görevlerindendir. Zira
1982 Anayasasının 41.maddesi de aileyi toplumun temel taşı saymış,
devletin ailenin korunması için gerekli tedbirleri alacağı, hükmünü getirmiştir.
İşte devlet bu işlevini Cumhuriyet savcıları aracılığıyla yerine getirmektedir.
Çalışmamızın konusunu oluşturan nüfus davaları da kamu düzeniyle
yakından ilgilidir. Şöyle ki, birçok hukuki kurum kişinin belli bir yaşta
olmasıyla alakalıdır. Örneğin reşit olma, ceza ehliyeti, medeni hakları
kullanma ehliyeti, seçme ve seçilme hakkı gibi. Eğer bir kişinin yaşı gerçeği
yansıtmıyorsa, bu kişi belirli hakları kullanamayacağı gibi, işlediği bir suçtan
dolayı olması gerekenden farklı bir hukuki rejime tabi olacaktır. Bu durumda
kamu düzeninin korunması açısından bir takım sıkıntılar meydana
getirecektir. Kanun koyucu burada da kamu düzeninin bozulmasını
engellemek ya da bozulmuş olsa kamu düzeninin yeniden kurulmasını
44
sağlamak amacıyla Cumhuriyet savcısına belli davaları açma görevini
vermiştir.
Tüm bu anlattıklarımız ışığında, devletin üç temel fonksiyonundan biri
olan yargı fonksiyonunun bir üyesi olan Cumhuriyet savcılarının, bir takım
hukuk davalarını açmaları ya da açılmış bir davaya katılmaları son derece
gerekli ve yerindedir.
45
ÖZET
İlk örneklerine Roma Hukukunda rastladığımız savcılığın, bugünkü
modern anlamıyla ortaya çıktığı ve geliştiği ülke Fransa’dır. Ülkemiz de ise
savcılık kurumu, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Tanzimat Döneminden
sonra görülmeye başlamıştır. Nitekim 1876 tarihli Kanun-i Esasi’de tüm ülke
düzeyinde devlet adına genel bir iddia makamının kurulacağı ifade edilmiş ve
1879’da çıkarılan kanunla ilk kez modern anlamda savcılık kurulmuştur.
Yargı erkinin kullanılmasında önemli bir işleve sahip olan Cumhuriyet
savcısının, yargıyla ilgili esas görevleri, ceza yargılaması anlamındadır.
Bunun bir sonucu olarak, Cumhuriyet savcısı devlet adına iddia görevini
yerine getirmektedir.
Cumhuriyet savcısının asıl görev alanı ceza yargılamasıyla ilgili
olmasına rağmen, kanun koyucu bazı özel durumlarda Cumhuriyet savcısının
hukuk davası açabileceği ya da açılmış davaya katılabileceğini belirtmiştir.
Kamu düzeninin korunması amacıyla yapılan bu düzenlemeler genelde
sosyal hayatın korunmasıyla ilgilidir. Örnek olarak; butlan davası, tanımanın
iptali davası, vakıfların dağıtılması davası, isim değiştirme ve düzeltme
davası, yaş düzeltme davası sayılabilir.
Cumhuriyet savcısının nüfus davasında görevli olduğu davalara
baktığımızda kamu düzeni ile yakından ilgili olduğunu görmekteyiz. Kanun
koyucu, kişilerin şahsi sicil kayıtlarının gerçeği yansıtmamasını, kamu
düzenini zedeleyen bir sorun olarak görmüş ve bu durumun düzeltilmesi için
Cumhuriyet savcısına görev vermiştir. Her ne kadar mevzuatta, cumhuriyet
savcısının bir resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine hukuk davası (nüfus
davası) açabileceği belirtilmişse de yapılan düzenlemelerin amacına uygun
olarak Cumhuriyet savcısı resen dava açabilmedir.
46
ABSTRACT
Attorneyship, where we met firstly in Roman Law, has arised and
growed in its modern main in France. In our country attorneyship was seen
after Tanzimat Period in Otoman Empire. As a matter of fact it was brought
out in Kanun-i Esasi (constitution) of 1876 that a general procequting
attorney will be constructed and with a law enforced in 1879 modern
attorneyship was set.
Procequting attorney, who has an important fonction in use of juridical
power, has his main duties in criminal law. As a result procequting attorney
drives profession of insistence on behalf of state.
Although the main fonctions of procequting attorney are about criminal
law, legislator specified that in some special facts procequting attorney can
sue civil suit or participate in a civil suit. Those arrangements which were
governed for public order are also about conservation of special life. As
examples, nullity suit, cancellation of approval, dispatch of foundations,
changing and correction of name, correction of age suits mey be counted.
When we look out of procequting attorney’s duties about registration sues we
see that they are closely concerned with public order. Legislator percieved
the wrond entries made on the personel registers as a matter and gave doty
to procequting attorney. Albeit law says procequting attorney can sue a
registration case on requirement of a public aurhority, as for the spirit of the
law procequting attorney should sue a registration case ex officio.
47
KAYNAKÇA
1- ARIKAN, B: Müddei Umumilik Müessesesi, ABD, 1955.
2- AYDINALP, S: Hakimlerin Hukuki Sorumluluğu, Ankara 1997.
3- DEMİRALP, B.T: Uygulamada Nesep/Nüfus ve Kişisel Hukuk
Davaları, İstanbul 2003.
4- GÖKÇE, T: Savcılığın Niteliği, Yapısı ve Özellikleri AD, C: 28, 2002.
5- KATOĞLU, T: Bağımsız Yargıda Savcıların Yetkileri, MBD, C:XX,
Sayı: 187.
6- KAYALI, O.F: İsim, Kayıt, Yaş Tashihi Davaları ve Cumhuriyet
Savcılarının Hukuk Mahkemeleri ile İlişkileri, İstanbul 1969.
7- KEYMAN, S: Ceza Muhakemesinde (Asıl Ceza Muhakemesinde)
Savcılık, Ankara 1970.
8- KUNTER / YENİSEY / NUHOĞLU: Muhakeme Hukuku Dalı Olarak
Ceza Muhakemesi Hukuku, 15. Baskı, İstanbul 2006.
9- KURU / ARSLAN / YILMAZ: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 17.
Baskı Ankara 2006.
10- KURU, B: Hukuk Muhakemeleri Usulü, 6. Baskı, Cilt 1, İstanbul 2001.
11- LÜTEM, İ: Hususi Hukuk Sahasında Savcılık Müessesesi AD, 1951.
12- ÖNDER, M: Savcıların Teşkilat İçindeki Yerleri ve Görevleri, Ankara
1967.
13- ÖZKAN / ATAÇ: Nüfus Davaları ve Nüfus İşlemleri, Ankara 2004.
14- ÖZTÜRK, B: Ceza Hukuku El Kitabı, İstanbul 1989.
15- ÖZTÜRK, F.A: 4320 Sayılı Ailenin Korunması Kanunu, YD, C: 29,
2003.
48
16- PEKCANITEZ / ATALAY / ÖZEKES: Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı
5. Baskı, Ankara 2006.
17- SALDIRIM, M: Özel Hukukta Cumhuriyet Savcısının Görevleri 1.
Baskı, Ankara 2005.
18- SONEL, H: Türkiye’de Savcılığın Kuruluşu, AD, 1949.
19- TUNCA, A: Tatbikat Yönünden Cumhuriyet Savcısının Görev ve
Yetkileri, Ankara 1952.
20- ÜÇOK,C: Savcılıkların Avrupa Hukukunda Gelişmesi ve Türkiye’de
Kuruluşu (Ord. Prof. Dr. Sabri Şakir Ansay’ın Hatırasına Armağan)
Ankara 1964.
21- ÜLGENALP, N: Nüfus Kanununun Tatbikinden Doğan Bazı Meseleler,
AD, 1944.
22- YILMAZ, E: Olağanüstü Temyiz, Ankara 2003.
23- YILMAZ, E: Savcılığın Hukuk Davalarındaki Görevleri AÜHFD, C:
XXIX, 1972, Sayı: 1-2.
24- YURTCAN, E: Ceza Yargılaması Hukuku, 10. Baskı, İstanbul 2004.
ÖZET
İlk örneklerine Roma Hukukunda rastladığımız savcılığın, bugünkü
modern anlamıyla ortaya çıktığı ve geliştiği ülke Fransa’dır. Ülkemiz de ise
savcılık kurumu, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Tanzimat Döneminden
sonra görülmeye başlamıştır. Nitekim 1876 tarihli Kanun-i Esasi’de tüm ülke
düzeyinde devlet adına genel bir iddia makamının kurulacağı ifade edilmiş ve
1879’da çıkarılan kanunla ilk kez modern anlamda savcılık kurulmuştur.
Yargı erkinin kullanılmasında önemli bir işleve sahip olan Cumhuriyet
savcısının, yargıyla ilgili esas görevleri, ceza yargılaması anlamındadır.
Bunun bir sonucu olarak, Cumhuriyet savcısı devlet adına iddia görevini
yerine getirmektedir.
Cumhuriyet savcısının asıl görev alanı ceza yargılamasıyla ilgili
olmasına rağmen, kanun koyucu bazı özel durumlarda Cumhuriyet savcısının
hukuk davası açabileceği ya da açılmış davaya katılabileceğini belirtmiştir.
Kamu düzeninin korunması amacıyla yapılan bu düzenlemeler genelde
sosyal hayatın korunmasıyla ilgilidir. Örnek olarak; butlan davası, tanımanın
iptali davası, vakıfların dağıtılması davası, isim değiştirme ve düzeltme
davası, yaş düzeltme davası sayılabilir.
Cumhuriyet savcısının nüfus davasında görevli olduğu davalara
baktığımızda kamu düzeni ile yakından ilgili olduğunu görmekteyiz. Kanun
koyucu, kişilerin şahsi sicil kayıtlarının gerçeği yansıtmamasını, kamu
düzenini zedeleyen bir sorun olarak görmüş ve bu durumun düzeltilmesi için
Cumhuriyet savcısına görev vermiştir. Her ne kadar mevzuatta, cumhuriyet
savcısının bir resmi dairenin göstereceği lüzum üzerine hukuk davası (nüfus
davası) açabileceği belirtilmişse de yapılan düzenlemelerin amacına uygun
olarak Cumhuriyet savcısı resen dava açabilmedir.
ABSTRACT
Attorneyship, where we met firstly in Roman Law, has arised and growed in its
modern main in France. In our country attorneyship was seen after Tanzimat Period
in Otoman Empire. As a matter of fact it was brought out in Kanun-i Esasi
(constitution) of 1876 that a general procequting attorney will be constructed and with
a law enforced in 1879 modern attorneyship was set.
Procequting attorney, who has an important fonction in use of juridical power,
has his main duties in criminal law. As a result procequting attorney drives profession
of insistence on behalf of state.
Although the main fonctions of procequting attorney are about criminal law,
legislator specified that in some special facts procequting attorney can sue civil suit
or participate in a civil suit. Those arrangements which were governed for public
order are also about conservation of special life. As examples, nullity suit,
cancellation of approval, dispatch of foundations, changing and correction of name,
correction of age suits mey be counted.
When we look out of procequting attorney’s duties about registration sues we
see that they are closely concerned with public order. Legislator percieved the wrond
entries made on the personel registers as a matter and gave doty to procequting
attorney. Albeit law says procequting attorney can sue a registration case on
requirement of a public aurhority, as for the spirit of the law procequting attorney
should sue a registration case ex officio.
Recommended