2
AHMER HANI ler devrinde Salar b. Abdullah 1 Cemaziyelewel 708 ( 17 Ekim 1308) ta- rihinde için va- olarak bulunan Seyfeddin Bektemür'ün idaresi ve b. Yu- suf'un nezareti ile Kervansaray 82 X 71 m. ölçüsünde olup, bir veya havuzu bulunan bir avlusu Çapraz tonoz- lu galeriler avlunun çepeçevre dehlizinde dama merdivenler yer : C. R. Conder. Survey o{ Western Pa/estine, London 1881·83, ll, 120; J. A. Jaussen, "In- scription arabe du Khan al-Ahmar", B/FAO; XXII 119231. s. 99-103; L. A. Mayer. "The Name of Khan al-Ahmar , Beisan", The Quarterly Department of Aritiquities in Palestine, 1, Am- man 1931 -32, s. 95-96; J. Sauvaget. "Caravan- serails Syriens du Moyen-Age", Al, VII ( 1940). s. 3-4. M L AHNEF b. KAYS ( .:r. ._.i.> 'SI ) Ebu Bahr Sahr b. Kays b. Muaviye ei-Ahnef es- Sa'dl et-Temlml (ö. 67 /686-8 7) Fetihleri, cesareti ve ile tabii. _j islamiyenen önce Fakat Ahnef ol- Hz. Peygamber'le Hz. Peygamber'in islam'a daveti menfi kabilesi Te- mfm'i müslüman olmaya ve ikna etti. Hz. Ömer devrinde fethine memur edilen orduya ve yeni ku- rulan Basra Basra'da sürede kabile yükseldi. Hz . Ömer ve bilhassa Hz. Osman dev- rindeki fetihler büyük gösterdi. 644- 650 He- rat. Merv, Merverrüz. Belh ve bölgede- ki fethetti. Sasanf Hü- HI. Yezdicerd'in son ni de Toharistan'a kadar ilerle- di ve bir müddet bir de valilik Onun mak için MerverrQz bir kale- ye Kasrü'I-Ahnef, o yöredeki bir yere de Rüstaku'I-Ahnef Bu fetihlerden sonra Basra'ya dönen Ah- nef b. Kays, Hz. edilme- sinden sonra meydana gelen olay- larda Temfm kabilesi reisi olarak Hz. Ali'nin ha- diselere ve Cemel 174 etmedi. Bununla beraber onun Hz. Ali Temfm kabile- sini bu olaydan uzak tutarak Hz. Ali le- hine önemli bir rol ve perde Hz. Ali lehine yönlen- söylenmektedir. Ahnef, Hz. Ali ile Muaviye olaylarda Hz. Ali'yi destekledi ve Muaviye kuwetlerine Mesele ha- kemlere havale edilince hakemlik görevi- nin kendisine verilmesini istedi ve EbQ kar- Fakat kabul ettiremedi. Ahnef b. Kays, Muaviye devrinde de nüfuz ve korudu. Muaviye'nin. Yezfd'i veliaht tayin etmek istedi- zaman fikirlerine müracaat o da Bu meseleyle ilgili olarak herkes muvafakat ve takdirlerini belirtirken Ahnef. "Yalan söylersem Allah'tan kor- söylersem sizden" diyerek muhalefetini ifade etmekten çekinmedi. Ahnef, Muaviye ve Yezfd dönemlerin- de daha çok Basra'da birbirleriyle ihti- laf halinde olan kabileleri için gayret sarfetti; hatta zaman za- man bu kabileler önleyip temin etmek için servetini bile harcamaktan Onun birlik ve ortak Ha- ricfler'le mücadele etmekti. Bu Abdullah b. Zübeyr, Mus'ab b. Zübeyr'i lrak'a vali tayin Ahnef. Mus'ab ile samimi bir dostluk kurdu. Bu sebeple Küfe'yi elinde bulunduran Muhtar'a 67 (686-87) ha- rekete geçen ordusunda Te- mfmliler'e etti. oldukça halde KQ - fe'de vefat etti ve orada defnedildi. Ahnef, haline gelecek de- recede huylu. zeki, cesur. iyi- lik sever ve alim bir kimse idi. da bir yara veya bir has- sebebiyle bir gözünü Tek için nesli devam A : Sa'd, et- Tabakat, lll, ll 112; VII, 93-97; Kuteybe, .e./-Ma 'arif (Savi), s. 186-187; Ta- beri. Tarif]- (Ebü'I-FaziJ. IV, 89, 94, 167-171, 301,310-314,500-501 , 504, 511; V, 52, 78, 518, 621; el-Ka mil, ll, 550; lll, 33- 37, 238-239, 508; 137-142; Hallikan. Ve{eyat, ll, 499-506; Zehebf. A'lamü 'n-nübe- la', IV, 86-97 ; M. Hatta b. "el-Ahnef b. et-Temimi", MMitr., Xl (1964), s. 33·73; Reckendorf. "Ahnef", iA, 1, 223·224; Ch. Pel- lat, "al-Ahnaf b. E/ 2 1, 303-304. li.] AHMET ÖNKAL L L AHNES b. KAYS Harici biri olan Seatibe'ye Ahnesiyye kolunun reisi (bk. AHNES b. ( .j;.;; .:r.__,...;.>':i'l Ebu Sa'lebe Übeyy b. b. Amr el -Ahnes es-Sekafl Mekke ileri gelenlerinden bir sahabi . _j _j Taif'te Sakif kabilesinin boyuna mensuptur. müttefiki olarak Mekke'ye ve buradaki kabileler nüfuz ve itibar bir islam idi. Hz. Peygamber'in islam'a davetini engellemek için çok ve müslümanlara ler Bununla beraber geceler EbQ Süfyan ve Ebü Cehil ile gizli- ce dinler ve onu söylerdi. Mekkeliler'in üzerine Taif'e gi- den ve orada da iyi tek- rar . Mekke'ye dönmeye mecbur kalan Hz. Peygamber girebilmek için Ahnes'in himayesini fakat o bu Ahnes islam riklerin Bedir Gazvesi'ne gibi müttefiki da geri geri dönüp emrindeki askerleri de için kendisine "el-ahnes" (geri çev iren) denil- ve bu lakapla is- lam'a menfi bu ha- diseden sonra da devam ettiren Ahnes. Mekke'nin fethini takip eden günlerde müslüman oldu ve sa- Huneyn Gazvesi'ne Müel- lefe-i kulu b • dan sebebiyle Hz. Peygamber, gönlünü tutmak için, zekat ve ganimetten ona da pay rivayetlerde. onun islam'dan dön- ve müslümanlara ait bir kaydedilmekte ve hiçbir zaman samimi bir müslüman belirtilmektedir. Fakat Ahnes'in irtidad ettikten sonra tövbe ederek tekrar is- lam dinine ihtimal da- hilinde gören ibn Hacer, rivayetle- ri ibnü'I-Esfr gibi onu as- kirarn Ah- nes, Hz. Ömer'in ilk da

( .j;.;;Osman. "Sizlerle beraber ben de bunun şahidiyim" demişti (bk ibn Hacer. lll. 285). Başta Kütüb-i Sitte olmak üzere pek çok hadis kitabında çeşitli rivayetle riyle

  • Upload
    others

  • View
    11

  • Download
    0

Embed Size (px)

Citation preview

Page 1: ( .j;.;;Osman. "Sizlerle beraber ben de bunun şahidiyim" demişti (bk ibn Hacer. lll. 285). Başta Kütüb-i Sitte olmak üzere pek çok hadis kitabında çeşitli rivayetle riyle

AHMER HANI

ler devrinde Salar b. Abdullah tarafından 1 Cemaziyelewel 708 ( 17 Ekim 1308) ta­rihinde yolcuların faydalanması için va­kıf olarak yaptırılmıştır. inşası Salar'ın Şam'da bulunan yardımcıs ı Seyfeddin Bektemür'ün idaresi ve Nasır b. Yu­suf'un nezareti ile gerçekleştirilmiştir.

Kervansaray 82 X 71 m. ölçüsünde olup, ortasında bir şadırvan veya havuzu bulunan bir avlusu vardır. Çapraz tonoz­lu galeriler avlunun etrafını çepeçevre sarmaktadır. Giriş dehlizinde dama çı­

kışı sağlayan merdivenler yer alır.

BİBLİYOGRAFYA :

C. R. Conder. Survey o{ Western Pa/estine, London 1881·83, ll , 120; J. A. Jaussen, "In­scription arabe du Khan al-Ahmar", B/FAO; XXII 119231. s. 99-1 03; L. A. Mayer. "The Name of Khan al-Ahmar, Beisan", The Quarterly Department of Aritiquities in Palestine, 1, Am­man 1931 -32, s. 95-96; J. Sauvaget. "Caravan­serails Syriens du Moyen-Age", Al, VII ( 1940). s. 3-4. G;ı

M SEMAVİ EY İCE

L

AHNEF b. KAYS ( ~ .:r. ._.i.> 'SI )

Ebu Bahr Sahr b. Kays b. Muaviye ei-Ahnef es-Sa'dl et-Temlml

(ö. 67 /686-87)

Fetihleri, cesareti ve zekası ile tanınan tabii.

_j

islamiyenen önce doğdu. Asıl adı Sahr'dır. Fakat doğuştan çarpık bacaklı olduğundan Ahnef lakabıyla meşhur ol­muştur. Hz. Peygamber'le görüşemedi. Hz. Peygamber'in islam'a daveti karşı­sında menfi tavır takınan kabilesi Te­mfm'i müslüman olmaya teşvik ve ikna etti. Hz. Ömer devrinde iran'ın fethine memur edilen orduya katıldı ve yeni ku­rulan Basra şehrine yerleşti. Basra'da kısa sürede kabile reisliğine yükseldi. Hz. Ömer ve bilhassa Hz. Osman dev­rindeki fetihler sırasında büyük başa­rılar gösterdi. 644- 650 yıllarında He­rat. Merv, Merverrüz. Belh ve bölgede­ki diğer şehirleri fethetti. Sasanf Hü­kümdarı HI. Yezdicerd'in son direnişi­

ni de kırarak Toharistan'a kadar ilerle­di ve bir müddet Horasan'ın bir şehrin­de valilik yaptı. Onun hatırasını yaşat­

mak için MerverrQz civarındaki bir kale­ye Kasrü'I-Ahnef, o yöredeki bir yere de Rüstaku'I-Ahnef adı verilmiştir. Bu fetihlerden sonra Basra'ya dönen Ah­nef b. Kays, Hz. Osman'ın şehid edilme­sinden sonra meydana gelen iç olay­larda Temfm kabilesi reisi olarak Hz. Ali'nin halifeliğinin başlangıcındaki ha­diselere karışmadı ve Cemel Vak'ası'na

174

iştirak etmedi. Bununla beraber onun Hz. Ali taraftarı olduğu . Temfm kabile­sini bu olaydan uzak tutarak Hz. Ali le­hine önemli bir rol oynadığı ve olayları perde arkasından Hz. Ali lehine yönlen­dirdiği söylenmektedir. Ahnef, Hz. Ali ile Muaviye arasındaki olaylarda Hz. Ali'yi açıkça destekledi ve Sıffin'de Muaviye kuwetlerine karşı savaştı. Mesele ha­kemlere havale edilince hakemlik görevi­nin kendisine verilmesini ısrarla istedi ve EbQ Müsa'nın hakemliğine şiddetle kar­şı çıktı. Fakat isteğini kabul ettiremedi.

Ahnef b. Kays, Muaviye devrinde de nüfuz ve itibarını korudu. Muaviye'nin. oğlu Yezfd'i veliaht tayin etmek istedi­ği zaman Dımaşk'a çağırarak fikirlerine müracaat ettiği şahıslar arasında o da vardı. Bu meseleyle ilgili olarak herkes muvafakat ve takdirlerini belirtirken Ahnef. "Yalan söylersem Allah'tan kor­karım. doğru söylersem sizden" diyerek muhalefetini ifade etmekten çekinmedi.

Ahnef, Muaviye ve Yezfd dönemlerin­de daha çok Basra'da birbirleriyle ihti­laf halinde olan kabileleri birleştirmek için gayret sarfetti; hatta zaman za­man bu kabileler arasında çıkan silahlı çatışmaları önleyip barışı temin etmek için şahsi servetini bile harcamaktan kaçınmadı. Onun asıl maksadı birlik ve beraberliği sağlayıp ortak düşman Ha­ricfler'le mücadele etmekti. Bu sırada

Abdullah b. Zübeyr, kardeşi Mus'ab b. Zübeyr'i lrak'a vali tayin etmişti. Ahnef. Mus'ab ile samimi bir dostluk kurdu. Bu sebeple Küfe'yi elinde bulunduran Muhtar'a karşı 67 (686-87) yılında ha­rekete geçen Mus'ab'ın ordusunda Te­mfmliler'e kumandanlık etti. Aynı yıl,

yaşı oldukça ilerlemiş olduğu halde KQ­fe'de vefat etti ve orada defnedildi.

Ahnef, darbımesel haline gelecek de­recede yumuşak huylu. zeki, cesur. iyi­lik sever ve alim bir kimse idi. Savaşlar­da aldığı bir yara veya geçirdiği bir has­talık sebebiyle bir gözünü kaybetmişti. Tek oğlu Bahr'ın çocuğu olmadığı için nesli devam etmemiştir.

BİBLİYOGRAFY A :

İbn Sa'd, et-Tabakat, lll, ll O~ 112; VII, 93-97; İbn Kuteybe, .e./-Ma 'arif (Savi), s. 186-187; Ta­beri. Tarif]- (Ebü'I-FaziJ. IV, 89, 94, 167-171, 301,310-314,500-501 , 504, 511; V, 52, 78, 518, 621; İbnü'l-Esfr, el-Kamil, ll, 550; lll, 33-37, 238-239, 508; ıv, 137-142; İbn Hallikan. Ve{eyat, ll , 499-506; Zehebf. A'lamü 'n-nübe­la', IV, 86-97 ; M. Şft Hatta b. "el-Ahnef b. ~ays et-Temimi", MMitr., Xl (1964), s. 33·73; Reckendorf. "Ahnef", iA, 1, 223·224 ; Ch. Pel­lat, "al-Ahnaf b. ~ays", E/2 [İng . ). 1, 303-304.

li.] AHMET ÖNKAL

L

L

AHNES b. KAYS (~.:,r.__,...;.>':i'l)

Harici tırkalanndan biri olan Seatibe'ye bağlı Ahnesiyye

kolunun reisi (bk. SEALİBE) .

AHNES b. ŞERİK ( .j;.;; .:r.__,...;.>':i'l ı

Ebu Sa'lebe Übeyy b. Şerlk b. Amr el-Ahnes es-Sekafl

Mekke ileri gelenlerinden bir sahabi.

_j

_j

Taif'te yaşayan Sakif kabilesinin iıac boyuna mensuptur. Zühreoğulları'nın

müttefiki olarak Mekke'ye yerleşmiş ve buradaki kabileler arasında nüfuz ve itibar kazanmıştır. Başlangıçta şiddetli bir islam düşmanı idi. Hz. Peygamber'in islam'a davetini engellemek için çok çalıştı ve müslümanlara çeşitli işkence­

ler yaptı. Bununla beraber bazı geceler EbQ Süfyan ve Ebü Cehil ile buluşarak müslümanların okuduğu Kur'an'ı gizli­ce dinler ve onu beğendiğini söylerdi. Mekkeliler'in baskısı üzerine Taif'e gi­den ve orada da iyi karşılanmayıp tek­rar . Mekke'ye dönmeye mecbur kalan Hz. Peygamber şehre girebilmek için eşraftan Ahnes'in himayesini istemiş.

fakat o bu isteği reddetmişti. Ahnes islam düşmanı olmasına rağmen müş­riklerin safında Bedir Gazvesi'ne katıl ­

madığı gibi müttefiki Zühreoğulları'nı

da geri çevirmişti. Savaştan geri dönüp emrindeki askerleri de caydırdığı için kendisine "el-ahnes" (geri çeviren) denil­miş ve bu lakapla meşhur olmuştur. is­lam'a karşı takındığı menfi tavrı bu ha­diseden sonra da devam ettiren Ahnes. Mekke'nin fethini takip eden günlerde müslüman oldu ve müslümanların sa­fında Huneyn Gazvesi'ne katıldı. Müel­lefe-i kulu b • dan olması sebebiyle Hz. Peygamber, gönlünü hoş tutmak için, zekat ve ganimetten ona da pay ayırırdı. Bazı rivayetlerde. onun islam'dan dön­düğü ve müslümanlara ait bir otlağı

ateşe verdiği kaydedilmekte ve hiçbir zaman samimi bir müslüman olmadığı belirtilmektedir. Fakat Ahnes'in irtidad ettikten sonra tövbe ederek tekrar is­lam dinine girmiş olmasını ihtimal da­hilinde gören ibn Hacer, farklı rivayetle­ri birleştirerek ibnü'I-Esfr gibi onu as­hab-ı kirarn arasında saymaktadır. Ah­nes, Hz. Ömer'in halifeliğinin ilk yılların­da ölmüştür.

Page 2: ( .j;.;;Osman. "Sizlerle beraber ben de bunun şahidiyim" demişti (bk ibn Hacer. lll. 285). Başta Kütüb-i Sitte olmak üzere pek çok hadis kitabında çeşitli rivayetle riyle

BİBLİYOGRAFYA :

Vakıdi. el·Megaz~ s. 44-45, 361 , 624, 628; İbn Hişam. es-Sfre, 1, 282, 315, 360; ll , 381 , 619; lll , 179, 323; Belazüri. Ensabü "/-eşraf. ı ,

116, 21 1, 231, 291; Taberi. Tarfl]. (Ebü'I-Fazli, ll , 347, 438, 638; İbnü ' I-Esir. Üsdü '1-gabe, ı , 60, 70; İbn Hacer. el- işabe, ı , 25-26.

L

L

L

li] AHMET ÖN KAL

AHNESİYYE (~')ltı

Harici fırkalanndan Sealibe'ye bağlı olan Ahnes b. Kays'ın

görüşlerini

benimseyenlere verilen ad (bk SEAI.İBE).

AHRAR, Hace Ubeydullah

(bk. UBEYDULLAH AHHAR).

AHRARiYYE ( ;;,._.;1_,>')/f )

Nakşibendiyye tarikatının Ubeydullah Ahrar'a

(ö. 895/1490) nisbet edilen bir kolu

(bk. UBEYDULLAH AHRAR).

AHREM b. EBÜ1-AVCA (.~_,.ll -s.t .:r. ~__,>1 )

Hz. Peygamber'in hicri 7. yılın zilhicce ayında

(Nisan 629) Süleym kabilesini

İslam'a davet için gönderdiği

_j

_j

_j

elli altmış kişilik seriyyenin kumandanı

L

L

L

(bk. SÜLEYM).

AHREM ei-ESEDİ

(bk. MUHRİZ b. NADLE).

ei-AHRUFÜ's-SEB'A ( ~lw_ı>':i't )

Kur'an-ı Kerim'in lafızlan ve kıraati ile ilgili

yedi vecih veya lehçe.

J

_j

_j

"ei-Ahrufü's-seb'a" tabiri hadislerde zikredilmiş olup muhtelif şekillerde açık­lanmıştır. Kur'an-ı Kerim'in nazil olduğu dil olan Arapça'da kelime. mana. telaf­fuz veya imla farklılığı gösteren çeşitli

lehçeler vardır. Bunların içinde Kureyş lehçesi fesahat, zenginlik ve incelik ba­kımından öbürlerine göre üstünlük ka-

zanmıştır. Çünkü hac ve panayırlar vesi­lesiyle diğer kabHelere mensup kişiler

Mekke'ye geliyor. Kureyşliler böylece on­ların lehçeterindeki güzellikleri duyma ve bunlardan faydalanma imkanına sa­hip bulunuyorlardı. Bütün insanlığa hi­tap edecek olan ilahi mesajda da Kureyş lehçesi esas alınmış (bk Buharı. "Feza'i­lü'l-Kur'an", 3). Peygamber bu kabile içinden seçilmiştir: "Biz gönderdiğimiz her resulü ancak kendi kavminin dili ile göndeririz" (ibrahlm 14 / 4) .

Kur'an -ı Kerim'de Kureyş lehçesinin esas alınması. aralarında karşılıklı mü­nasebetler bulunan ve aynı edebi dili besleyen diğer lehçelerden onun met­ninde kelimelerin bülunmasına mani ol­mayıp Kur'an'ın yedi harf (lugat. lehçe) üzere okunabileceği Hz. Peygamber ta­rafından açıklanmıştır. Bu ruhsat* ın ve­rildiğini bildiren hadislerin senedlerin­den. konunun yirmiyi aşkın sahabi tara­fından rivayet edildiği görülür. Nitekim Hz. Osman bir gün minberde, "Hz. Pey­gamber'in. 'Kur'an yedi harf üzere indi­rilmiştir; her biri geçerlidir. yeterlidir' buyurduğunu işiten varsa_ söylesin" de­yince birçok kişi ayağa kalkarak bunu duyduğunu söylemiş, bunun üzerine Hz. Osman. "Sizlerle beraber ben de bunun şahidiyim" demişti (bk ibn Hacer. lll. 285) . Başta Kütüb-i Sitte olmak üzere pek çok hadis kitabında çeşitli rivayetle­riyle yer alan "yedi harf"le ilgili hadisler­de, sahabilerden bazıları arasında Kur'­an'ın okunuşunda ihtilaf meydana geldi­ği ve Hz. Peygamber'e başvurduklarında her iki tarafı da haklı görerek, "Kur'an yedi harf üzere indirilmiştir" dediği (Bu­harf, "Feza'i!ü'l-~ur'an", 5; Müslim, "Mü­s&firin", 270); Cibrfl ile bir buluşmasında Hz. Peygamber'in. "Ben ümmi (okuma yazma bilmeyen) bir topluma gönderil­dim; onların içinde kölesi. hizmetçisi. yaşiısı var" diyerek Kur'an okumada ko­laylık istediği. Cibrfl'in de. "Kur'an'ı yedi harf üzere okusunlar· diyerek yedi harf­le okuma ruhsatını bildirdiği (Taberl. ı. 35); bir başka olay üzerine konuyu an­latırken. " ... Cibrfl yediye çıkınca ya ka­dar. ümmetimin buna gücü yetmez. di­ye tekrarladım. Sonunda. onu yedi harf üzere oku ... dedi" şeklinde bilgi verdi­ği (a.g.e., 1. 38); başka vesilelerle de, "Kur'an yedi harf üzere indirilmiştir:

... rf> ~ · r:;>.J .)_,izi. gibi" (ibn Ebü Şey­be. ll. vr. 6 Jb) "Onu -yedi harften diledi­ğinizle- okuyunuz: bunda beis yoktur; ama rahmet ayetini azapla. azap ayeti­ni de rahmetle bitirmemeye dikkat edi­niz" (Ta beri. ı. 46). "Bunların hepsi. Jt.:; ve

ei-AHRUFÜ's-SEB'A

ı.k misallerinde olduğu gibi. azap ayeti rahmetle. rahmet ayeti azapla bitiril­medikçe geçerlidir. yeterlidir" IMüsned.

V, 41: ibn Ebü Şeybe. ll . vr. 61 ~>ı buyur­duğu zikredilmiştir.

Ebü Ubeyd el-Herevi ve Ebü Amr ed­Dani gibi alimler yedi harf hakkında­ki haberin mütevatir olduğunu söyler­ler (Ebü Ubeyd , Feza' ilü'/-Kur' an, vr . 76•-b; Can im Kaddürl ei-Hamed . s. 1 30)

Goldziher. Ebü Ubeyd'in bu hadis hak­kında. "şazdır. müsned değildir" dediği­ni iddia ederse de (Goldziher. s. 54) bu yanlıştır. Çünkü Ebü Ubeyd'in "şaz­

dır. müsned değildir" dediği Kur'an'ın

yedi harf üzere indiğini bildiren hadis­ler değil. yedi harfi helal. haram. emir. nehiy... diye açıklayan rivayettir ( Ga­rfbü '1-hadfş, lll , 160)

Bütün bu harflerin ve değişik oku­yuşların Hz. Peygamber'den işitilmiş ol­ması esas olup (Süyütl, 1, 136). sözü edi­len ihtilaflar. nokta ve harekesi olma­yan ve imla özellikleri bakımından fark­lı okuyuşlara elverişli bulunan o günkü Arap yazısından kaynaklanmış değildir. Kur'an okuyuşunda ihtilafa düşen ve çeşitli rivayetlerde adları anılan saha­bilerden her birinin. haklı olduğunu is­pat etmek üzere bu şekilde okumayı Resülullah'tan öğrendiğini ileri sürmesi. Hz. Peygamber'in de bunları dinledik­ten sonra her iki tarafın okuyuşu için "böyle nazil oldu" demesi. bunu göster­mektedir. Bu konuda aksi görüş ileri süren müsteşriklerin (Goldziher, s. 49 vd . E/2 IFr. ı. V, 409). sözü edilen ruhsat­la ilgili rivayetlerden bazılarında yer alan " ... azap ayeti rahmetle. rahmet ayeti azapla bitirilmedikçe değişik oku­yuşların hepsinin geçerli olduğu" veya r:;>.; .;_,izi. yerine ~ ~ okunmasında mahzur bulunmadığı şeklindeki ifadele­re dayandıkları anlaşılmakta. buradan hareketle. gerek Kur'an lafızlarının ge­rekse ayetlerin tesbit ve tedvininde şah­si tercihierin rol oynadığı görüşü ile "el­kırae bi'l-ma'na" (Kur'an'ın kendi lafız­

ları dışında ayrıca eş veya yakın anlamlı lafızlarla okunabileceği) sonucuna var­mak istedikleri görülmektedir. Hz. Pey­gamber'in Kur'an okurken r:;>.; .;_,izi. ye­rine ~ ~ demenin veya benzeri de­ğişikliklerle okumanın önemli olmadı­

ğını. bunda mahzur bulunmadığını söy­lemesi tabiidir. Nitekim sehivden kay­naklanan bu gibi şeyler her gün pek çok kişi tarafından yapılmakta, manayı bo­zacak nitelikte değilse bunda bir mah­zur olmadığı, bu çeşit bir okuyuş na­mazda olmuşsa namazın iadesinin ge-

175